DÖNEM: 23 CİLT:
26 YASAMA
YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 138’inci
Birleşim 31 Temmuz 2008 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ III.
- GELEN KÂĞITLAR IV. GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Uşak ilinin ekonomik ve sosyal sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması 2.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü’nün, buğday ve yem bitkisi
üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması 3.- Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün, “Altay Millî İmkânlarla Modern Tank Üretimi
Projesi’ne” ilişkin gündem dışı konuşması V.-
AÇIKLAMALAR 1.- Uşak
Milletvekili Nuri Uslu’nun, Uşak’ta programa alınan
ve gerçekleştirilmekte olan projelere ilişkin açıklaması VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Önergeler 1.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın (6/826) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/85) B) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 22 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/263) 2.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, büyük şehirlerin içme ve
kullanma sularının kalitesinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/264) 3.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan ve 21 milletvekilinin,
sıcak su kaynaklarının kullanımının araştırılarak etkin değerlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/265) VII.-
ÖNERİLER A) Danışma Kurulu Önerileri 1.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 31/7/2008 Perşembe günü 255 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
görüşmelerinin bitimine kadar çalışmalarını sürdürmesine; bu işin
görüşmelerinin tamamlanması halinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatile
girmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/609, 1/610) (S. Sayısı: 267) 2.- Bursa
Milletvekili Mehmet Emin Tutan ve 4 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali ile Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzün’ün; 5763 Sayılı İş Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 26 ncı
Maddesinin Geçici 23 üncü Maddesi 1 inci Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 1
Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Trabzon Milletvekili M.
Akif Hamzaçebi ve Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/310, 2/246, 2/305, 2/312, 2/313) (S. Sayısı: 282) 3.- Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/559) (S. Sayısı: 234) 4.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/617) (S. Sayısı: 270) 5.- Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları
Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/542) (S. Sayısı: 252) 6.- Antalya
Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve 2 milletvekilinin;
Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporları (2/297) (S.
Sayısı: 274) 7.- Bursa Milletvekili
Mehmet Tunçak’ın; Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle
İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya
Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve
Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolile
Halli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/299) (S. Sayısı: 276) 8.- Elektronik
Haberleşme Kanunu Tasarısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporları (1/566)
(S. Sayısı: 255) IX.-
OYLAMALAR 1.- Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması 2.- Elektronik
Haberleşme Kanunu Tasarısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin
oylaması X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkun’un, KPSS sonuçlarına göre göreve başlatılan kişilere
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun
cevabı (7/3783) *Ek cevap 2.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Hatay’daki bazı projelerin ödeneklerine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/3996) 3.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, TRT’de yayınlanan bir belgesele ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/4044) 4.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT’de program yapan bir gazeteciye, TRT’de program
yapan bir kamu görevlisine, İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/4045, 4046) 5.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, kanser hastalığıyla ilgili bazı hususlara
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
(7/4070) 6.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Türk devlet ve topluluklarından gelen
öğrencilerin desteklenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa
Said Yazıcıoğlu’nun cevabı
(7/4147) 7.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, yerel gazetelerin
desteklenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/4165) 8.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT’nin işçi sayılmayan geçici personeline, TRT Genel Müdürü
ve yöneticilerinin İsviçre’ye maç izlemeye gitmesine, İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/4166, 4167) 9.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Simena Antik Kentine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/4215) 10.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
Adana’daki bir TOKİ projesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/4229) 11.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, TOKİ’ye devredilen
arazilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı (7/4231) 12.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Anamur Gümrüğüne ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın
cevabı (7/4418) 13.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, KPSS sonuçlarına
göre yerleştirmelerde yaşanan bir soruna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/4422) 14.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir grubun ilişkileri ile ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı (7/4460) 15.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, darbe girişimi iddialarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/4504) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 13.04’te açılarak beş oturum yaptı. Van Milletvekili
Kayhan Türkmenoğlu, teşvik uygulamalarına, Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır, insanlığın yol açtığı
çevre ve doğa felaketlerine, İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar. Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova tarımının
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi. Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, çiftçilerin
ürünlerini pazarlama sorunlarına ve kuraklıkla ilgili düzenlenen kararnameye
ilişkin konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Eker cevap verdi. Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’nin Kavakdere
ve Babaeski ilçelerinde meydana gelen dolu afeti nedeniyle çiftçilerin
mağduriyetine ve alınması gereken önlemlere ilişkin bir açıklamada bulundu. Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının 165 ve 163’üncü sıralarında yer alan 277 ve 276 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin bu kısmın 2 ve 8’inci sıralarına alınmasına ve diğer
kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine
ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın (1/627) (S. Sayısı: 273) görüşmeleri tamamlanarak; 2’nci sırasına
alınan Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve Konya Milletvekili Hasan Angı’nın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/301) (S. Sayısı: 277) yapılan görüşmelerden sonra, Kabul edilip
kanunlaştığı açıklandı. 4’üncü sırasına
alınan Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarıları’nın (1/609, 1/610) (S. Sayısı: 267) maddeleri kabul edildi. 3’üncü sırasına
alınan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/559) (S. Sayısı: 234)
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi. İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meral, yapmış olduğu konuşmada bazı sözlerinin yanlış
anlaşıldığı gerekçesiyle bir açıklamada bulundu. 31 Temmuz 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
19.53’te son verildi. ,
II.- BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 13.05’te açılarak yedi oturum yaptı. Birinci, İkinci ve Üçüncü Oturum İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Uşak ilinin ekonomik ve sosyal sorunlarına, Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü, buğday ve yem bitkisi üreticilerinin sorunlarına, Sakarya Milletvekili
Ayhan Sefer Üstün, “Altay Millî İmkânlarla Modern Tank Üretimi Projesine”, İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar. Uşak Milletvekili
Nuri Uslu, Uşak’ta programa alınan ve gerçekleştirilmekte olan projelere
ilişkin bir açıklamada bulundu. Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın (6/826) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi okundu; sorunun geri verildiği bildirildi. Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 22 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki
sorunların araştırılarak (10/263), İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, büyükşehirlerin içme ve
kullanma sularının kalitesinin araştırılarak (10/264), Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan ve 21 milletvekilinin,
sıcak su kaynaklarının kullanımının araştırılarak etkin değerlendirilmesi için
(10/265), Alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 3’üncü ve 9’uncu sıralarında yer alan 255 ve 252 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının, bu kısmın 7’nci ve 4’üncü sıralarına alınmasına; gelen kâğıtlar
listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 282 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden “Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 31/7/2008 Perşembe günü 255 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
görüşmelerinin bitimine kadar çalışmalarını sürdürmesine; bitirilemediği
takdirde 1/8/2008 Cuma günü de saat 14.00'de toplanması ve bu birleşimde Kanun
Tasarı ve Tekliflerinin görüşülerek 255 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; bu işin
görüşmelerinin tamamlanması halinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatile
girmesinin Genel Kurulun onayına sunulmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
kabul edildi. 30/7/2008 tarihli 137’nci
Birleşimde görüşmeleri tamamlanarak maddeleri kabul edilen Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarılarının
(1/609, 1/610) (S. Sayısı: 267) tümü oylanarak, yapılan oylama sonucunda kabul
edilip kanunlaştığı açıklandı. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasına alınan Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan ve 4
Milletvekilinin, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Balıkesir
Milletvekili Ali Osman Sali ile Bursa Milletvekili
Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun, Sosyal Güvenlik Kurumu
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, 5763 Sayılı İş Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 26 ncı
Maddesinin Geçici 23 üncü Maddesi 1 inci Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 1
Milletvekilinin, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Trabzon Milletvekili M.
Akif Hamzaçebi ve Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/310,
2/246, 2/305, 2/312, 2/313) (S. Sayısı: 282) yapılan görüşmelerden sonra, 2’nci sırasına
alınan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/559) (S. Sayısı: 234)
görüşmelerini takiben yapılan açık oylamadan sonra, Kabul edilip
kanunlaştığı açıklandı. 3’üncü sırasına
alınan Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın (1/617) (S. Sayısı: 270) görüşmelerine başlanarak tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlandı, maddelerine geçilmesi kabul edildi.
Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Oturum Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 3’üncü sırasına
alınan Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın (1/617) (S. Sayısı: 270) görüşmeleri tamamlanarak; 4’üncü sırasına
alınan Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı (1/542) (S. Sayısı: 252), 5’inci sırasına
alınan Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve 2
Milletvekilinin, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/297) (S. Sayısı: 274)
ile 6’ncı sırasına
alınan Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak’ın, Umumi
Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin
Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid
Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolile
Halli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/299)
(S. Sayısı: 276), Yapılan
görüşmelerden sonra; 7’nci sırasına
alınan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Elektronik Haberleşme
Kanunu Tasarısı’nın (1/566) (S. Sayısı: 255) görüşmelerini takiben yapılan açık
oylamadan sonra, Kabul edilip
kanunlaştığı açıklandı. 1 Ekim 2008
Çarşamba günü, saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 01.23’te son verildi.
No.: 199 III.- GELEN KÂĞITLAR 31 Temmuz 2008 Perşembe Rapor 1.- Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan ve 4 Milletvekilinin;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Balıkesir Milletvekili
Ali Osman Sali ile Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzün’ün; 5763 Sayılı İş Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 26 ncı
Maddesinin Geçici 23 üncü Maddesi 1 inci Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 1
Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/310,
2/246, 2/305, 2/312, 2/313) (S. Sayısı: 282) (Dağıtma tarihi: 31.7.2008)
(GÜNDEME) No.: 199’a Ek 31 Temmuz 2008 Perşembe Rapor 1.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin
Akbulut’un; Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22
Milletvekilinin; 23.11.2004 Tarihli ve 5253 Sayılı Dernekler Kanununun 27.
Maddesinde Kızılay ile İlgili Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu Raporu (2/290, 2/286) (S.Sayısı: 283) (Dağıtma tarihi:
31.7.2008) Sözlü Soru Önergeleri 1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, çiftçilerin sulama
suyunda kullandıkları elektrik borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/922) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008) 2.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, RTÜK’ün radyo ve
televizyon yayın izni verdiği bir kuruluşa ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
Aydın) sözlü soru önergesi (6/923) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008) 3.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Ankara Büyükşehir
Belediyesi ve ODTÜ arasındaki kaçak yapı sorununa ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/924) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008) 4.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, keçilerin ormandan
uzaklaştırılmasının sonuçlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/925) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008) 5.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, kaçak etlere ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/926) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008) 6.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, keneye karşı bazı
önlemlere ilişkin Tarım ve Köyişeleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/927) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008) 7.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, havaya ateş açan
bazı koruculara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/928)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008) 8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, şehit aileleri yardımlaşma derneklerine yapılan
yardımlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/929)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008) 9.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, esnaf ve KOBİ’lerin kredi kululanımında
sicil affına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/930)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008) 10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Ballıca Mağarasının turizm kapasitesinin
geliştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/931)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008) 11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, kuraklıktan etkilenen
çiftçilerin kredi borçlarının ertelenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/932)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008) 12.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bir baraj
projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/933)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008) 13.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bir baraj
projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/934)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008) 14.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bir baraj
projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/935)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008) 15.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bir sağlık
ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/936) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008) 16.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bir köye jandarma
karakolu açılıp açılmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/937) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008) 17.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
bir cenaze merasimine katılanların kılık kıyafetine ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/938) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008) 18.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Güngören’deki terör
olayına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/939) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/7/2008) 19.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, TRT’nin Güngören’deki
terör olayıyla ilgili yayınına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/940) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008) 20.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’in eğitimdeki
başarı düzeyine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/941)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008) 21.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, TOKİ hakkında düzenlenen
YDK raporlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/942) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/7/2008) 22.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, özel mülkiyette olduğuna
karar verilen bir orman arazisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/943) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008) 23.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, TOKİ ihalelerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/944) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) Yazılı Soru Önergeleri 1.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, KEY ödemelerinin
hesaplanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4629) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/7/2008) 2.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, Ergenekon
Soruşturmasıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4630)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008) 3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, ABD İstanbul Konsolosluğundaki polis kulübesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4631) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008) 4.- İstanbul
Milletvekili Bayram Meral’in, işçi eylemlerine polis müdahalesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4632) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008) 5.- Çorum
Milletvekili Derviş Günday’ın, Çorum’da uygulanacak
bir TOKİ projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4633)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008) 6.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Düzce Üniversitesi
Araştırma ve Uygulama Hastanesinin acil servisinin kapatılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4634) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008) 7.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi’nin, rektör adaylarının
belirlenmesinde müdahaleler yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4635) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008) 8.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, Kırsal Kalkınma Fonu kredilerinin kullanımıyla
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4636)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008) 9.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanına ve bazı hususlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4637) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008) 10.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Kozak Yaylasında
siyanürle altın aranmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4638)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008) 11.- Tekirdağ Milletvekili
Enis Tütüncü’nün, Tekirdağ Kapalı Cezaevindeki
koşullara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4639) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/7/2008) 12.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Bitlis
Cezaevinde yaşanan olaylara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4640) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008) 13.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Erzurum H Tipi
Cezaevinde yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4641) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008) 14.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir derenin kurumasına
ve madenciliğin çevreye etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4642) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008) 15.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, bazı çevre sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4643) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008) 16.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, polisin bir işçi
eylemine müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4644)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008) 17.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Ankara’da uyuşturucuya yönelik mücadeleye ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4645) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008) 18.- Van Milletvekili
Özdal Üçer’in, Hakkari’de iki şahısın öldürülmesi
olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4646) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/7/2008) 19.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’daki arkeolojik
kazılara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4647)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008) 20.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Aspendos Tiyatrosunun
bakımı projesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4648) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008) 21.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Perge Antik Kentinin
bakımı projesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4649) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008) 22.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, öğretmenlerin ödüllendirilmesine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4650) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/7/2008) 23.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’de
deprem riski taşıyan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4651) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008) 24.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, Bursa’nın
ilçelerindeki sağlık personeline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4652) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008) 25.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, içme ve kullanma sularının kalitesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4653) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008) 26.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, sağlık turizmine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4654) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/7/2008) 27.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, ürün
desteklemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4655) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008) 28.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın kuraklık
kapsamına alınmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4656) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008) 29.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İzmir’in kuraklığa yönelik önlemelere ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4657) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008) 30.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, Gülnar İlçesinde tarımın geliştirilmesine ve soğuk
hava deposu ihtiyacına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4658) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008) 31.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kuraklık kapsamının
belirlenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4659) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008) 32.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, Mersin’deki sorunlu karayollarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4660) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008) 33.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bulgaristan’ın uyguladığı
giriş ücretine ve ulaştırma sektöründeki sorunlara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4661) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008) 34.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Bandırma hattının Ankara-İstanbul Hızlı
Tren Projesine bağlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4662) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008) 35.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, TRT’de yanlış okunduğu iddia edilen bir türküye
ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/4663)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008) 36.- Çorum
Milletvekili Derviş Günday’ın, ticari araçların
zorunlu sigorta primlerindeki artışa ve İstanbul’daki korsan taksilere ilişkin
Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/4664) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/7/2008) 37.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep OSB’nin atık su arıtma sorununa
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4665) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/7/2008) 38.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, özelleştirme sonucu oluşan istihdam sorunlarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4666) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/7/2008) 39.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çıldır İlçesinde dolu
afetinden meydana gelen hasara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4667) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)
40.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna yapılan
başvuruya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi
(7/4668) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008) 41.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Türkiye Jokey Kulübündeki yolsuzluk iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4669) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008) 42.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, telefon ve ortam dinlemesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4670) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008) 43.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
KEY ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4671) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/7/2008) 44.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
İzmir’deki orman yangınının nedenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4672) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008) 45.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, ithal oyuncakların denetimine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4673) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008) 46.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bir şahsın silah ruhsatına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4674) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008) 47.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, zorunlu din derslerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4675) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008) 48.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, ÇAYKUR işçilerinin
sendika üyelikleriyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4676) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008) 49.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
istihdamdaki yaşa bağlı uygulamalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4677) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008) 50.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul’daki kayıt
dışı istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4678) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008) 51.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici’nin, Orman Genel
Müdürlüğünün görevde yükselme sınavına yönelik iddialara ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4679) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008) 52.- Diyarbakır
Milletvekili Aysel Tuğluk’un, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerindeki orman yangınlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4680) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008) 53.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Bozkır İlçesindeki
kadastro çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4681) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008) 54.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Bolu Belediyesi’nin borçlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4682) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008) 55.- İstanbul
Milletvekili Ümit Şafak’ın, Fatih İlçesinde bazı mahallelerin birleştirilmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4683) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/7/2008) 56.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Adana’da kesilen bir
trafik cezasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4684)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008) 57.- Diyarbakır
Milletvekili Aysel Tuğluk’un, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerindeki orman yangınlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4685) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008) 58.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, terör eylemlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4686) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008) 59.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın,
Bartın’daki bazı sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4687) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008) 60.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Sivas’taki
sağlık personeli açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4688) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008) 61.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Sivas’ın bazı
ilçelerinin kuraklık kapsamına alınmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4689)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008) 62.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Tarım İl
Müdürlüğünün ihtiyaçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4690) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008) 63.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
Eğirdir Gölündeki avlanma yasağına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4691) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008) 64.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Polatlı İlçesinin kuraklık kapsamına alınmamasına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4692) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008) 65.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, bir yol
projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4693)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008) 66.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir yolun karayolu
ağına alınmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4694)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008) 67.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Mersin-Gazipaşa
arasındaki karayoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4695) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008) 68.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, bir THY pilotunun işten
çıkarılmasıyla ilgili iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4696) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008) 69.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, siyasi partilere Hazine yardımına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4697) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008) 70.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ermenistan ile ilişkilere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4698) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008) 71.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, rektör adaylarının
belirlenmesi ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4699) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008) 72.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, avukatlık
hizmeti alımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4700)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008) 73.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakanlık
Merkez Binasında oluşturulan ilave kata ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4701) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008)
74.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, vergi avantajı
sağlayan dernek ve vakıflara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4702)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008) 75.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, şeker
fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4703) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008) 76.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, KEY ödemelerinde
boşanmış eşlerin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4704)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008) 77.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı
ile bir evde görüşmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4705)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008) 78.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, KEY ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4706) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008) 79.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, KEY ödemelerinde
şahsi bilgilerin yayınlanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4707) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008) 80.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, vergi tahsilatına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4708) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 81.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut’un, KPSS sınavına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4709) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 82.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, KEY hak sahiplerinin
kişisel bilgilerinin yayınlanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4710) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 83.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Gölbaşı ilçesindeki kamu çalışanlarının KEY
ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4711) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/07/2008) 84.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, Ürgüp’te düzenlenen
karikatür yarışmasının son yıllarda yapılmamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4712) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 85.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, adli emanet paralarının değerlendirilmesine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4713) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/07/2008) 86.- Diyarbakır
Milletvekili Aysel Tuğluk’un, ceza infaz
kurumlarındaki hak ihlali iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4714) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 87.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, orman yangınları ile
mücadeleye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4715)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008) 88.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, orman yangınlarıyla
mücadeleye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4716)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 89.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, spor kulüplerinin
desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu)
yazılı soru önergesi (7/4717) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008) 90.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, gençlik ve spor
tesislerine ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu)
yazılı soru önergesi (7/4718) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008) 91.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur’da doğalgaz arzına ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4719) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008) 92.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta kömür dağıtımına
ve doğalgaz kullanımına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4720) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 93.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Şırnak’taki kömür ocaklarındaki kazalara ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4721) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 94.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bazı linç girişimi
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4722)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/07/2008) 95.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, iki çocuğun
buldukları el bombasının patlamasıyla hayatlarını kaybetmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4723) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008) 96.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, terör zararları
ödemelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4724)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008) 97.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin heykellere yönelik
uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4725)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008) 98.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, polislerin özlük
haklarının iyileştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4726) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008) 99.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Kırıkkale
Belediyesi işçilerinin alamadıkları ücretlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4727) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008) 100.- Diyarbakır
Milletvekili Aysel Tuğluk’un, bazı valiliklerin
fındık toplamak amacıyla gelen işçilere yönelik uygulamalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4728) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 101.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van Valisi ve Emniyet
Müdürü ile bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4729)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 102.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Çelikhan İlçesindeki su sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4730) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 103.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Ani Harabelerine tesis
yapımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4731)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 104.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne turizminin geliştirilmesine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4732) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/07/2008) 105.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bir hastaya
önerilen ilacın teminine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4733) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008) 106.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, Kırkağaç ilçesinde içme
suyundan kaynaklanan hastalıklara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4734) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 107.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, şebeke sularındaki arsenik oranlarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4735) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 108.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’deki dolu
zararına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4736) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008) 109.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, TMO’nun buğday
alımına ve kuraklık mağduriyetine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4737) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008) 110.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, kaçak tarım ilaçlarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4738) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 111.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, zirai ilaçların barkodlu takibine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4739) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 112.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’daki baz
istasyonlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4740)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008) 113.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars Havalimanına PTT
açılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4741)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 114.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, tekstil sektöründeki
işçilerin çalışma koşullarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4742) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 115.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, GAP İdaresinin taşınacağı iddiasına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)
yazılı soru önergesi (7/4743) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) 116.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/4744) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008) 117.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, KEY ödemelerinde
boşanmış olan eşlerin durumuna ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı
soru önergesi (7/4745) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008) 118.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, bir standart belgesine
sahip sanayi kuruluşlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4746) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 22 Milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/263) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008) 2.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 21 Milletvekilinin, büyükşehirlerin içme ve
kullanma sularının kalitesinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/264)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008) 3.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan ve 21 Milletvekilinin,
sıcak su kaynaklarının kullanımının araştırılarak etkin değerlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/265) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008) 31 Temmuz 2008 Perşembe BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 13.05 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Murat ÖZKAN
(Giresun) BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, Uşak ilinin ekonomik ve sosyal sorunları hakkında söz isteyen İzmir milletvekili Oktay
Vural’a aittir. Buyurun Sayın
Vural. (MHP sıralarından alkışlar) IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Uşak ilinin ekonomik
ve sosyal sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim. Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, Uşak ilinin içinde bulunduğu sorunları dile getirmek
üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Ege Bölgemizin bu güzel kentinin bu
sorunları Uşak İl Başkanımız Sayın İbrahim Cevher ve beraberinde gelen mesleki
ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinin Uşak ilinin sorunlarının Türkiye
Büyük Millet Meclisinde dile getirilmesini teminen
bize tevdi ettikleri dosyada yer alan sorunları sizlerle paylaşmak için söz
aldım. Bu vesileyle, size, Uşak milletvekillerine ve sevgili Uşaklılara
selamlarımı iletiyorum. Tabii, Milliyetçi Hareket Partisinin Uşak’ta bir
milletvekili olmadığı için Milliyetçi Hareket Partisinin 70 milletvekili de
Uşak’ın sorunlarını Türkiye Büyük Millet Meclisinde dile getirmek üzere gayret
sarf etmektedir. Grup Başkan Vekili olarak bu sıfatla söz aldım. Aslında Uşak’ın
sorunlarıyla ilgili, bakıldığı zaman, bir tek yazılı soru önergesine muhatap
olmuş. Bu da altın
madeniyle ilgili. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Uşak ilinin içinde
bulunduğu sorunların çözümüne yönelik bir araştırma önergesini Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sunduk. Gerçekten, Uşak, Ege
Bölgemizin bu güzel kenti, aslında son derece müteşebbis insanların yaşadığı bu
kent, ilk sanayi kuruluşunun, özel sektör kuruluşlarının 1905 yılında
gerçekleştirdiği bu müteşebbis kentin ekonomik kalkınmasının da sanayiye ve bu
müteşebbis insanların motor gücüyle devam ettiğini dikkate aldığımızda, bu
kentte kamu eksenli bir yatırım hamlesi olmadığını dikkate aldığımızda,
gerçekten bu sorunların çözümünün dile getirilmesi son derece önemli. Birkaç tane
konuyu dile getirmek istiyorum. Öncelikle, Uşak ekonomisinin içinde bulunduğu
bu sorunla beraber organize sanayi bölgesinin, gelişmekte olan organize sanayi
bölgesinin birtakım sorunları var. Organize sanayi bölgesinde özellikle
elektrikle ilgili sağlanan desteğin geç alınması önemli bir sorun olarak ortaya
çıkmaktadır, yaklaşık yedi sekiz ay sürmektedir. Bu da finansman açısından bu
bölgede önemli bir problemin ortaya çıktığını göstermektedir. Diğer taraftan da
burada özellikle parsellerin, yeni organize sanayi bölgesinde oluşturulan bu
parsellerin dağılımında yeterince bir inisiyatif
oluşmadığı gözüküyor. Milliyetçi Hareket Partisi olarak sanayi ve üniversite iş birliğinin
geliştirilebileceği en önemli bölge olan Uşak’ta dolayısıyla sanayinin
gelişmesi açısından, aynı zamanda üniversitenin de sorununun çözülmesi
gerekiyor. Maalesef üniversite 2006 yılında kurulmuş olmasına rağmen
yerleşkeyle ilgili, kampus alanıyla ilgili, orman
bölgesi olmasından dolayı sorun devam etmektedir. Bir an önce bu sorunun
çözülmesi gerekiyor. Bu binalar Orman Bakanlığı… Orman alanı içerisinde olan bu
binalarla ilgili bu hukuki durumun bir an önce giderilmesi talep edilmektedir. Ayrıca, şehir
merkezinde Güzel Sanatlar Fakültesine tahsis edilmiş binalar var. Maalesef
belediyeye devredilmiştir. Bu konuda da bu binaların üniversiteye tahsisi
konusunun gündeme getirilmesi istenmiştir. Değerli
milletvekili arkadaşlarım, diğer taraftan Uşak iline bakıldığı zaman KÖYDES ve
BELDES programları çerçevesinde aldığı payların giderek düştüğüne şahit
olunmaktadır. KÖYDES çerçevesinde 2005 yılında yüzde 1,49 pay alınırken 2007
yılında 0,79’a düşmüş, 2008 yılında da 0,64’e düşmüştür. BELDES çerçevesinde de
desteklenen belediye sayısına baktığımız zaman, açıkçası belediye sayısında bir
değişiklik olmamış ancak ödenek konusunda 0,7’den 0,6’ya düşmüş gözükmektedir.
Teşvik belgeli yatırımları dikkate aldığımız zaman, 2004 yılında bu teşvik
belgeli firma sayısı 39 iken bugün, 2007 yılı itibarıyla bakıldığı zaman 14’e
düşmüştür. Dolayısıyla,
Uşak’ın bu sorunlarının yanında bir de hayvancılıkla ilgili bir sorunu vardır.
Organize hayvancılık bölgesinin kurulmasıyla ilgili çalışmalar son safhaya
getirilmiş olmasına rağmen tamamlanmamış olması, açıkçası Uşak’ta bir talebi
yükseltmiştir. 3’üncü pilot bölge uygulaması olarak altyapısı kurulmuş ve hazır
olan bu bölgenin Uşak’ta kurulması istenmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Vural, devam ediniz efendim. OKTAY VURAL
(Devamla) – Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Uşak’ın gerçekten son derece
müteşebbis insanları vardır. Kamuya ihtiyaç olmadan, özellikle özel sektör
ağırlıklı bir ekonomik kalkınmayı gerçekleştiren bu bölgenin sorunlarını bu
vesileyle gündem dışı bir konuşmayla da olsa dile getirme fırsatı buldum. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Uşak ilinin bu sorunlarının bir Meclis araştırması
yoluyla gündeme getirilmesine ilişkin önergemiz Meclis gündeminde yerini
almıştır. Bunun da görüşülmesi ve çözüm yollarının ortaya konulmasının
zannederim Uşak’ın sorunlarına Türkiye Büyük Millet Meclisi zemininde çözüm
bulmayı hızlandıracaktır. Bu vesileyle ben,
sayın milletvekillerimize, Uşak milletvekillerine, Uşak’ın sorunlarını dile
getiren milletvekillerimize de teşekkür ediyorum. Hepinize saygılarımı arz
ediyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Vural. Gündem dışı
ikinci söz, buğday ve yem bitkisi üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’ye aittir. Buyurun Sayın
Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar) 2.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün,
buğday ve yem bitkisi üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli
milletvekilleri, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Neden buğday
üreticisiyle yem bitkisi ekenlerin sorunları üzerinde konuşma yapmayı düşündüm?
Şunun için: Çünkü buğday üreticileriyle yem bitkisi üreticilerine bu yıl,
bilerek ya da bilmeyerek, çok ciddi ekonomik darbeler vurulmuştur. Nasıl
vurulmuştur? İlk defa bu yıl, 1938 yılından bu yana ilk defa bu yıl buğday
taban fiyatı açıklanmamıştır. Bundan önceki yıllarda en geç 1 Hazirana kadar bu
açıklama yapılırdı ve Toprak Mahsulleri Ofisi tanzim amacıyla, müdahale
amacıyla devreye girerdi. Toprak Mahsulleri Ofisinin de elleri kolları bağlı. Şu anda, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, Trakya için söylüyorum, hasat bitmiş, buğdayın
kilogramı 440-460 bin lira arasında -eski parayla konuşuyorum- değişiyor. DAP
gübresi 18-46, 2 milyon, 20-20’lik gübre 1,5 milyon, üre 1,5 milyon; ayçiçeği
gübresi, yani 3-15, 1 milyon 300 bin, mazot 3 milyon 200 bin, buğday fiyatı
400-450 bin. Böyle bir şey olabilir mi Sayın Başkan, değerli milletvekilleri?
Bu girdilerle üretim yapılabilir mi? Hasat öncesi buğday fiyatı,
anımsayacaksınız, 600 bin liranın üzerine çıkmıştı, ayrıca 50 kilogramlık bir
çuval unun fiyatı da bu fiyata paralel olarak 35 YTL’den 45 YTL’ye yükselmişti.
Takiben ekmek dâhil tüm undan mamul ürün fiyatlarına da en az yüzde 30 ve daha
fazla zam yapılmıştı. Hasat başladı, Trakya’da bitti, buğday fiyatı 440, 450,
460 bin liraya geriledi ama unun çuvalı 45 YTL’den 50, 51, 52, 55 YTL’ye
fırladı. Bu nasıl iştir? Yani devrisaadetinizde hem üretici çiftçi kaybediyor
hem tüketici halk kaybediyor. Hemen söyleyeyim: 2008 için buğdaya kilogram
başına 5 yeni kuruş prim vereceksiniz. Bunun, az önce söylediğim girdi
maliyetlerindeki artış karşısında hiçbir kıymeti harbiyesi
kalmamıştır arkadaşlar. Yem bitkilerine
gelince: AKP olarak 13 Haziranda bir genelge çıkardınız ve bu genelgeyle de yem
bitkisi üretenlere okkalı bir tokat vurdunuz. Nasıl vurdunuz? Söz konusu
genelgeyle yem bitkisi desteği için ekilen alanın alt sınırını 5 dekardan 10
dekara çıkardınız. Şimdi soruyorum:
10 dekarın altında ekim yapan çiftçilerin veya kuru alana silajlık mısır eken
çiftçilerin durumu ne olacak? Böylesine acımasız, mağduriyet yaratan bir
genelge olur mu? Bunu mademki düzeltecektiniz, 2009 yılından sonra başlatınız
değerli arkadaşlarım, niye 2008’de başlatıyorsunuz? Rica ediyorum… Ayrıca yem
bitkisi desteklerini de düşürdünüz. Örneğin, dekar başına YTL olarak, yoncanın
desteği 2007 yılında 130 YTL idi, 2008 yılında 115 YTL’ye düşürdünüz;
korunganın desteği 2007 yılında dekar başına 80 yeni Türk lirasıydı, 75’e
düşürdünüz; yapma çayır -yani mera- dekarı 100 YTL idi, 75 YTL’ye düşürdünüz. Tek yıllık yem
bitkilerinde de azalma var, fiğ ve benzeri. Dekar başına 50 YTL veriyordunuz,
30 YTL’ye düşürdünüz. Esas silajlık mısıra çok büyük darbe vuruldu. Dekar
başına 60 YTL veriyordunuz, 45 YTL’ye düşürdünüz. Bakınız,
Tekirdağ’da silajlık mısır aşağı yukarı 50 bin dekarlık alanda ekiliyor ve
bunun yüzde 70-80’i kuru arazi şartlarında yapılıyor. Şimdi,
Tekirdağ’dan hareketle Türkiye çapında düşününüz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Tütüncü, devam ediniz. ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Tekirdağ’dan
hareketle Trakya geneline ve Türkiye geneline şöyle bir bakınız, bu çıkarmış
olduğunuz yanlış genelgeyle yem bitkisi üreticilerine nasıl ağır bir ekonomik
darbe vurduğunu çok daha iyi anlarsınız. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben, bu arada, bu konularla ilgili iki tane soru
önergesi vermiştim. Bir tanesi buğdayla ilgili “Taban fiyatları ne zaman
açıklanacak ve girdi fiyatlarındaki artışı nasıl aksettireceksiniz,
yansıtacaksınız?” diye, hâlâ bu sorunun yanıtını bekliyorum. Bir de bu yem
tebliğiyle ilgili, bu yem tebliğinin 2008-2009 üretim yılından sonra -eğer
değişiklik yapılmıyorsa- uygulanmasını talep ettim. Öyle sanıyorum ki Sayın
Bakan ve yetkililer bu konuda çiftçinin mağduriyetini giderecek önlemleri
alacaklardır. Sayın Başkan, bu
duygu ve düşüncelerle... Bakıyorum, Sayın Tarım Bakanımız burada yok. Aslında,
Sayın Bakanımız burada olması gerekirdi. Gerçekten tarım ve hayvancılık kan
ağlıyor, çiftçimiz isyanları oynuyor. Hepinizi en iyi dileklerimle,
sevgilerimle ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Tütüncü. Gündem dışı
üçüncü söz Savunma Sanayii Müsteşarlığının Altay
Millî Tank Projesi hakkında söz isteyen Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer
Üstün’e aittir. Buyurun Sayın
Üstün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 3.- Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün, “Altay Millî
İmkânlarla Modern Tank Üretimi Projesi’ne” ilişkin gündem dışı konuşması AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 29 Temmuz 2008 Salı günü
Sayın Başbakanımızın katılımı ve himmetleriyle Sakarya’da gerçekleşen “Altay
Millî İmkânlarla Modern Tank Üretimi Projesi” üzerinde gündem dışı söz aldım.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, bu projenin imza töreni için Sayın Başbakanımızın Sakarya’ya
geleceğini biliyorduk. Ancak, resmî programda hemen imza töreni ve Sakarya’dan
ayrılış vardı. Bu imza törenine bir buçuk gün kala, Sakarya’da daha önce
bakanlıklarımızın, Hükûmetimizin, belediyelerimizin
yapmış olduğu tesislerin de açılması, açılış töreni bu programa ilave edildi.
Bu tesislerin içerisinde Büyükşehir Belediye Başkanlığımızın da yapmış olduğu
bir kent meydanı projesi vardı. Bu meydan, belki Türkiye’de illerin sayılı bir
meydanı hâline getirildi. 12 dönümlük bir meydan. İşte bu meydanın da açılışı
vardı. Bu meydanın açılış töreninin Sayın Başbakanımız tarafından yapılacağını
duyan Sakaryalılar mahallelerden, köylerden, beldelerden, ilçelerden koşarak bu
meydanı hıncahınç doldurdular. Gördük ki bir kez daha milletimizin Sayın
Başbakanımıza olan sevgisi, güveni, günden güne artmaktadır. Ben bu yüce
Meclisin çatısı altında tekrar o gün meydanı hıncahınç dolduran Sakaryalı hemşehrilerime teşekkürlerimi sunuyorum. Çünkü o meydanda
45 binin üzerinde hemşehrimiz vardı. Ben tekrar
saygılarımı sunuyorum. Altay Millî
İmkânlarla Modern Tank Projesi’ne gelince değerli arkadaşlar: Ekserisi üçüncü
ülkelerden hibe yoluyla temin edilen Kara Kuvvetleri Komutanlığı envanterindeki tankların ortalama yaşı yüksek olup büyük bir
bölümünün teknolojik, fiziki ve ekonomik ömürleri azalmış durumdadır. Kara
Kuvvetleri Komutanlığının modern tank ihtiyacını karşılamak amacıyla seçilecek
mevcut tank lisansı altında üretim amaçlanmış, ancak Mayıs 2004 yılında Savunma
Sanayii İcra Komitesi önceki projeleri iptal ederek
Kara Kuvvetleri Komutanlığının muharebe tankı ihtiyacının millî imkânlarla
karşılanması amacıyla yeni bir proje başlatılmasına ilişkin tarihî kararını
almıştır. Altay Millî
İmkânlarla Modern Tank Üretimi Projesi’nin tüm fikrî ve sınai
mülkiyet hakları Savunma Sanayii Müsteşarlığına ait
olacaktır. Bu projenin tasarımı, geliştirilmesi ve üretiminde beş firma görev
almaktadır. Otokar AŞ ana yüklenicidir ve üretimi sağlayacaktır. Rotem firması projeye teknik destek sağlayacaktır. ROKETSAN
AŞ, Altay tankına takılacak zırh paketini geliştirecek ve kalifiye edecektir.
Makine ve Kimya Endüstrisi, 120 mm’lik 55 kalibre ana
silah sistemini üretecektir. ASELSAN, tank atış kontrol sistemi ve tank komuta
kontrol muhabere bilgi sistemini geliştirecek ve kalifiye edecektir. Bütün bu işler
yetmiş sekiz buçuk ayda yapılacaktır. Ancak, Sayın Başbakanım imza töreninde bu
sürenin çok fazla olduğunu, zira Türkiye’nin bu kadar beklemeye tahammülü
olmadığını söyleyerek, sürecin mümkün olduğu kadar kısaltılacağı sözünü firma
yetkililerinden almıştır. Bu projenin toplam bedeli 500 milyon dolardır. Değerli
arkadaşlar, millî savunma sanayimiz açısından 2004 yılı tarihî bir yıl
olmuştur. Savunma sanayisinin geleceği bu toplantıda şekillenmiştir. Türk
Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının dış tedarikten ziyade millî savunma
sanayimizce karşılanması kararlaştırılmış ve yeni bir vizyon
belirlenmiştir. Taarruz helikopteri, hücumbot, savaş gemisi gibi projeler ve
son olarak da Altay Millî Tank Projesi bu vizyon
çerçevesinde hayata geçirilmiştir. 2001 yılında durma noktasına gelen savunma
sanayimiz tekrar atağa geçmiştir. Millî savunma sanayimiz 2002 yılında Türk
Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacının yüzde 25’ini karşılarken bu oran 2007’de de
yüzde 41 olmuştur. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Üstün, devam ediniz. AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) – Hedefimiz 2011 yılında inşallah yüzde 50’ye çıkarmaktır. Evet arkadaşlar,
tankın icat edilmesinden neredeyse yaklaşık doksan yıl sonra üçüncü nesil tank
olarak bir Türk tankı doğuyor. Birçok ilkte olduğu gibi bu da AK PARTİ
İktidarına nasip oldu. Kimileri bu vatan için laf üretiyor, kimileri de iş
üretiyor değerli arkadaşlar. Bu projenin
ortaya çıkmasında emeği geçen başta Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a,
Millî Savunma Bakanımız Vecdi Gönül’e, Savunma Sanayii
Müsteşarı ve çalışanlarına, projede görev alan firma yetkililerine
teşekkürlerimizi arz ediyoruz. Altay Modern
Millî Tank Projesi’nin Kara Kuvvetleri Komutanlığına ve milletimize hayırlı
olmasını diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Üstün. Sayın Uslu,
sisteme girmişsiniz, bir şey mi vardı efendim? NURİ USLU (Uşak)
– Sayın Başkanım, Sayın Milletvekilimiz Vural Bey, Uşak’taki altın madeni… BAŞKAN – İç
Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre yerinizden kısa bir açıklama yapabilirsiniz.
Sisteme girmişsiniz zaten, açıyorum mikrofonunuzu. Buyurun Sayın
Uslu. V.- AÇIKLAMALAR 1.- Uşak Milletvekili Nuri Uslu’nun,
Uşak’ta programa alınan ve gerçekleştirilmekte olan projelere ilişkin
açıklaması NURİ USLU (Uşak)
– Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Vural
Uşak’ı gündeme getirdiği için kendilerine çok teşekkür ediyorum. Yalnız,
bilgilerde bir eksiklik var tahmin ediyorum. Altın madeniyle
ilgili olarak gündeme getirdiği… Türkiye'de en sorunsuz bir şekilde ve en iyi
bir şekilde çalışan altın madeni şu anda Uşak’ta devam etmektedir. Bir diğeri, Uşak
iline devlet yatırımları gitmediğiyle ilgili. Bu da doğru değil. Batıda
teşvikten faydalanan tek il Uşak ilidir ve şu anda, hastanemiz, kent müzesi ve
buna benzer yatırımların 2009 yılında programa alınmak üzere projeleri
tamamlanmıştır. Bir diğeri,
üniversitenin alanıyla ilgili olarak… Ben kendim Orman Bakanlığından geldim. Organize
hayvancılık bölgesiyle ilgili olarak da Türkiye'de belki ilk illerden
birisidir, organize hayvancılık bölgesinin bütün çalışmalarını tamamlamıştır.
Tarım Bakanlığımızla Sanayi Bakanlığımız arasındaki görüşmeler biter bitmez
buradaki organize hayvancılık bölgesi çalışmasını da tamamlayacağız. Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Uslu. Gündeme
geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum: VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Önergeler 1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın (6/826) esas numaralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/85) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü sorular
kısmının 389. sırasında yer alan (6/826) esas numaralı sözlü soru önergemi geri
alıyorum. Gereğini
saygılarımla arz ederim. Mümin
İnan Niğde BAŞKAN – Sözlü
soru önergesi geri verilmiştir. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum: B) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 22
milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/263) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Ülkemiz, ekonomik
etkinlikler bakımından çok çeşitli sektörü aynı anda barındıracak özelliklere
sahiptir. Bu sektörler içerisinde en önemlilerinden biri de hayvancılıktır.
Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren hayvancılık, ülke ekonomisi içerisinde
büyük bir paya sahip olmuş ve bu süreç içerisinde sürekli denecek bir gelişme
çizgisi yakalayabilmiştir. 1980 sonrası ihracata dönük üretim ve serbest pazar
ekonomisinin uygulamaya konulmaya çalışılması, hayvancılık için kırılma noktası
olmuştur. 1980 sonrasının serbest pazar anlayışı, hayvancılığın çeşitli
dallarında dışa bağımlı olunması ve ithal ürün alışkanlığıyla günümüzde kendini
göstermektedir. Hayvancılıkta
yaşanan sorunlar rakamlara da yansımıştır. 1983-2005 yılları arasında büyükbaş
hayvan varlığında ciddi bir gerileme yaşanmış ve 13 milyon olan büyükbaş hayvan
sayısı 10,6 milyona düşmüştür. 2006 yılında aynı seviye civarında kalan
büyükbaş hayvan varlığı, 2007 yılında 11 milyona yükselmiştir. Bu yükselmede
büyükbaş hayvan için verilen desteklemenin başat rol oynadığı bilinmektedir.
1983-2005 yılları arasında koyun varlığında da bir düşüş görülmüş ve 40
milyondan 31,5 milyona bir gerileme yaşanmıştır. Koyun varlığındaki düşüş 2006
ve 2007 yılında da devam etmiştir. 2007 yılına gelindiğinde koyun varlığı 25,5
milyon civarına gerilemiştir. Hayvan varlığındaki bu olumsuz değişimler sadece
et ve et ürünlerinde değil, süt ve süt ürünleri, dericilik, yem gibi
sektörlerde de kendini göstermiştir. Ülkemizde et ve
süt üretiminde yaşanan en başlıca sorunlardan birisi kaçak üretimdir. Et
üretiminin yarıdan fazlası, süt üretiminin ise üçte ikisi kayıt dışıdır.
Ayrıca, karma yemlerin hammaddelerinde yaşanan dışa bağımlılığın %50'nin
üzerine çıkması, hayvancılıkla uğraşanların yüksek maliyetlerle üretim
yapmasına neden olmaktadır. Yüksek yem fiyatları, kaçak et oranının yüksek
olması, yurt dışından gelen ürünlerin sübvansiyonlu olmasından dolayı yerli
üreticinin rekabet ve üretim şansı azalmaktadır. Sektörel anlamda et ve et
ürünlerinde rekabetin yaşanması, hayvancılığın ülke ekonomisine katkı sunması
yalnızca üretim yapılarak sağlanamamaktadır. Hayvancılıkta, yem bitkisi
üretiminde devlet desteği yükseltilmeli ve topyekun
uygulanacak bir tarım-hayvancılık politikası aracılığıyla ulusal çıkarların
korunması sağlanmalıdır. Çünkü; Türkiye'de Ülkemizde
uygulanan hayvancılık politikasına bakıldığında, sadece destekleme ile dahi
büyükbaş hayvan varlığında bir yükseliş yakalanabileceği görülmüştür. Buradan
anlaşılmaktadır ki ulusal çıkarları gözetecek bir hayvancılık politikası ile
çok daha büyük gelişmenin yaşanılmasının önünde hiçbir engel yoktur. Öncelikle
bunun için hayvancılık, tarımsal sanayi ve yem sanayisinden ayrı
düşünülmemelidir. Tarım ve hayvancılık politikaları bir bütün olarak
belirlenmelidir. Tarım ve hayvancılık, serbest pazar ekonomisinin insafına
bırakılmamalı devletin denetim ve çeşitli yollarla müdahalesinin önü
kapatılmamalıdır. EBK, SEK gibi kurumların özelleştirilmesi, kaçak üretim, dışa
bağımlılık, yem sorunları, pazarlama önündeki engeller, Gümrük Birliği'nin zararları,
hayvan hastalıkları gibi sorunlar ayrıntısıyla incelenmediği takdirde, tarım ve
hayvancılık sektöründe iyileşmenin beklenmesi hayal olacaktır. Bu bağlamda;
hayvancılık sektörünün sorunlarının ve bu sorunların çözüm yollarının tespit
edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Ergün Aydoğan (Balıkesir) 3) Ali Rıza Öztürk (Mersin) 4) Gürol Ergin (Muğla) 5) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 6) Ahmet Ersin (İzmir) 7) Ali Oksal (Mersin) 8) Birgen Keleş (İstanbul)
9) Mevlüt Coşkuner
(Isparta) 10) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
11) Rasim Çakır (Edirne) 12) Mehmet Ali Susam (İzmir) 13) Selçuk Ayhan (İzmir) 14) Hikmet Erenkaya (Kocaeli) 15) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 16) Tacidar Seyhan (Adana) 17) Abdulaziz Yazar (Hatay) 18) Osman Kaptan (Antalya)
19) Ensar Öğüt (Ardahan) 20) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın) 21) Kemal Demirel (Bursa) 22) Ahmet Küçük (Çanakkale)
23) Tekin Bingöl (Ankara) 2.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 21
milletvekilinin, büyük şehirlerin içme ve kullanma sularının kalitesinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/264) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Bilindiği gibi
büyük şehirlerde su ile ilgili olarak pek çok tartışma basında yer almaktadır.
Artan sıcaklıklarla birlikte geçen yıllarda yaşanan su sıkıntısının bazı
şehirlerde tekrar baş göstereceği ifade edilmektedir. Bu nedenle susuzluk için
çözüm yolları geliştirilmekte ancak bu çözüm yollarında da sağlıklı içme ve
kullanma suyu dağıtılması ile ilgili sıkıntılar ortaya çıkmaktadır.
Vatandaşların sağlığını doğrudan ilgilendiren bu konu, siyasi tartışmaların
malzemesi olarak kullanılmaktadır. Oysa insan sağlığı hiçbir siyasete malzeme
edilemeyecek kadar önemli bir konudur. Şehirlerdeki içme
ve kullanma sularının sağlıklı ve kaliteli olması gerekir. Bu gerekliliği
yerine getirmek de önce yerel yönetimlerin sonra da Sağlık Bakanlığı'nın
sorumluluğundadır. Bu hassas konu
ile ilgili olarak yeterli bilimsel araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra
konusunda uzman kişiler tarafından gerekli görülen açıklamalar yapılmalıdır.
Oysa son dönemde bilimsel araştırmalardan uzak tamamen siyaset malzemesi olarak
açıklamalar yapılmaktadır. Tüm bu
açıklamaların yanında, konusunda uzman kişiler de çeşitli açıklamalar
yapmıştır. Bu açıklamalarda çarpıcı tespitler ortaya koyulmuştur. İçme suyunda
meydana gelen ufak bir değişiklik bile bedenin kimyasını doğrudan
etkilemektedir. Gelişmekte olan ülkelerde meydana gelen ve ölümle sonuçlanan enfeksiyon hastalıklarının %45'inin sebebi kirli sulardır.
Suyu kirleten bir çok kimyasal madde insanoğlu
tarafından üretilmektedir ve sorumsuzca suya karışmasına izin verilmektedir.
İçme ve kullanma suyuna karışan kimyasal atıkların etkisi yıllar sonra başta
kanser olmak üzere çeşitli kronik hastalıkların artmasıyla ortaya çıkmaktadır.
Düzgün arıtılmayan atık su içerdiği ağır metaller nedeniyle vücudu yavaş yavaş tahrip etmektedir. Bu nedenle sonuçları yıllar sonra
ortaya çıkacaktır. Türkiye'de 250
organize sanayi bölgesinden sadece 37'sinde arıtma tesisi vardır. Bu da aslında
Türkiye'de ne kadar ciddiyetle ele alınması gereken bir konu olduğunu ortaya
koymaktadır. Çünkü Ancak tüm bu
uyarı ve uzmanlarca yapılan açıklamalara rağmen halen suyun sağlık ve kalitesi
ile ilgili olarak gereken önlemlerin alınmadığı görülmektedir. İstanbul'a
verilen Melen Çayı'na sanayi ve kanalizasyon atıkları
karışmaktadır. Yine Ankara'nın su ihtiyacını karşılamak amacıyla getirilen
Kızılırmak Suyu'na da sanayi atıkları karışmaktadır. Ayrıca Nüfusun yüksek
olduğu 3 büyük kentimizde su ile ilgili olarak yaşanacak herhangi bir sorun
büyük olumsuzluklara neden olacaktır. Yukarıda
açıklanan nedenlerden dolayı, Ankara, İstanbul ve İzmir'in içme ve kullanma
sularının incelenmesi, bu konuda mevcut eksiklik ve yanlışların tespiti ile
çözümlerinin araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 23.07.2008 1) Çetin Soysal (İstanbul) 2) Ali Rıza Öztürk (Mersin) 3) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 4) Ali Oksal (Mersin) 5) Ahmet Ersin (İzmir) 6) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 7) Tacidar Seyhan (Adana) 8) Ramazan Kerim Özkan (Burdur) 9) Rasim Çakır (Edirne) 10) Mehmet Ali Susam (İzmir) 11) Selçuk Ayhan (İzmir)
12) Hikmet Erenkaya (Kocaeli) 13) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 14) Gürol Ergin (Muğla)
15) Abdulaziz Yazar (Hatay) 16) Osman Kaptan (Antalya)
17) Ensar Öğüt (Ardahan) 18) Şevket Köse (Adıyaman)
19) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın) 20) Kemal Demirel (Bursa) 21) Ahmet Küçük (Çanakkale)
22) Tekin Bingöl (Ankara) 3.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan
ve 21 milletvekilinin, sıcak su kaynaklarının kullanımının araştırılarak etkin
değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/265) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Dünyada su ve su
kaynakları, vazgeçilmesi olanaksız büyük önemini arttırarak sürdürürken,
ülkemiz için de aynı ağırlıkta özelliklere sahiptir. Sıcak su kaynakları da
dünya ve ülkemiz bağlamında çok değerli olup, İlkçağlardan günümüze kadar
farklı alanlarda, düşük maliyetlerle, geniş yararlanma seçeneklerini varlığında
sunmaktadır. Sıcak suların dünya ye ülkemiz pratiğinde yaygın alarak bilinen
başlıca kullanım alanları: Jeotermal enerji santralleri, ısıtma, seracılık, iç
ve dış turizm, maden suyu (soğuk ve ılık şifalı su), balık çiftlikleri,
iş-istihdam v.s. olarak özetlenebilir. Balıkesir ilimiz
de tarihî, sosyal, kültürel, doğal güzellikleri ve Ulusal Kurtuluş Savaşımızda
ortaya koyduğu direnişinin yanında termal kaynaklar yönünden de ülkemizin ilk 5
ili arasında yer almaktadır. Balıkesir geniş coğrafi konumu ve uygun iklim
koşulları ile uzun hizmet olanaklarına elverişlidir. Balıkesir termal kaynak
zenginliğinin yanı sıra fiziksel ve kimyasal bileşimleri açısından, ülkemizin
üstün nitelikli otuzun üzerinde şifalı kaynaklarına sahiptir. Balıkesir sıcak
su kaynaklarının bir kısmı deniz kenarından, bir kısmı dağlık ve ormanlık
alanlarda kaliteli, doğal çıkışlı, suyu bol, sıcaklık değerleri bakımından farklılıklar
gösteren, bir kısmı da içme kürlerine elverişlidir. Çevreleri av ve eko
turizmine de olanaklıdır. Kaplıcalarının sıcaklıkları 30-82 C0 arasındadır.
Bilinen tarihi M.Ö. 4. yy’a kadar uzayan sıcak su
kaynaklarımız; Gönen, Gönen - Ekşidere, Edremit -
Güre, Edremit Bostancı Köyü, Balıkesir Merkez - Pamukçu, Sındırgı – Hisaralan, Sındırgı -Emendere,
Bigadiç - Hisarköy, Susurluk - Kepekler, Susurluk -
Yıldız, Manyas - Kızıkköy, Balya Dağ kaplıcaları ve
Savaştepe - Kirazköy, Dursunbey - A. Musalar, İvrindi
- Büyükyenice, Gümeli ile
Ayvalık - Türközü ılıcalarıdır. Balıkesir
kaplıcalarının su bileşimleri florür, sülfat, klorür,
bikarbonat, sodyum, kalsiyum, oligametal, bor,
radyoaktif bileşen selenyum bulunduğu bilinmekte, cilt hastalıklarında
romatizma, siyatik, kireçlenme, böbrek taşı düşürme, kadın hastalıklarında,
stres, eklem hastalıklarında, ortopedik rahatsızlıklarda, felçlerde egzama,
hipertansiyon, şeker ve sindirim hastalıklarında v.s tedavilerinde etkili
sonuçlara ulaşıldığı bilinmektedir. Savaştepe - Kirazköy, Dursunbey - A. Musalar ,
İvrindi - Büyükyenice ve Gümeli
ile Ayvalık - Türközü ılıcaları halen araştırılması
gereken sıcak su kaynakları olarak beklemektedir. Kaplıcaların bir
kısmı araştırma bekleyişi içerisinde iken, bir kısmı da pansiyonlardan sınırlı
sayıda kapasiteli 5 yıldızlı otellere değin konaklama çeşitliliği
göstermektedir. Kaynak sayısı, kullanımdaki kaynaklar, kullanımdaki ve
hizmetteki yapılanma dikkate alındığında, esasen yapının önemli ölçüde atıl
olarak beklediği görülmektedir. 19.07.2008 tarihinde Sındırgı Belediyesi ile
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin işbirliği ile Sındırgı - Emendere’ye
kurulan bir tesis hizmete açıldı ise de kaynaklar büyük ölçüde atıl olarak
yatırımları beklemektedir. Dünya ve ülkemizin bu alandaki kullanım ve
kazanımları göz önüne alınarak, sıcak su kaynaklarından en üst düzeyde
toplumsal yararlanma seçenekleri değerlendirmeye alınma gereksinimi içindedir. Düşük maliyetli,
çok seçenekli yararlanma potansiyellere yönelik olarak, sıcak su kaynakların ulaşımın
kolaylaştırılması için ulaşım olanaklarının sağlanmasına, sıcak sulara
teşviklerin işletilmesine, kaynakların en verimli seçeneklerde kullanılmasına,
araştırma bekleyen kaynaklarda araştırma çalışmalarının başlatılmasına ihtiyaç
duyulmaktadır. Su ve sıcak suyun taşıdığı büyük önemden hareketle, suyun ve sıcak
suların dikkatle kullanılması zorunluluğu noktasında sorunların tespiti,
çözümler geliştirilmesi, yeni anlayışların oluşturulması, en verimli sonuçlara
yönelme, yerelden ulusal boyuta taşıma yöntemlerinin saptanması, çağdaş
çözümlerin belirlenmesi, yasal düzenlemeler yapılması için Anayasanın 98.
T.B.M.M. İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
araştırılmasını arz ve teklif ederiz. 1) Ergün Aydoğan (Balıkesir) 2) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 3) Ahmet Ersin (İzmir) 4) Mevlüt Coşkuner
(Isparta) 5) Ramazan Kerim Özkan (Burdur) 6) Mehmet Ali Susam (İzmir) 7) Selçuk Ayhan (İzmir) 8) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
9) Ali Oksal (Mersin) 10) Gürol Ergin (Muğla) 11) Tacidar Seyhan (Adana)
12) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
13) Rasim Çakır (Edirne) 14) Birgen Keleş (İstanbul) 15) Abdulaziz Yazar (Hatay)
16) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
17) Ensar Öğüt (Ardahan)
18) Şevket Köse (Adıyaman) 19) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın) 20) Kemal Demirel (Bursa) 21) Ahmet Küçük (Çanakkale) 22) Tekin Bingöl (Ankara) BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır. Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım. VII.- ÖNERİLER A) Danışma Kurulu Önerileri 1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 31/7/2008 Perşembe
günü 255 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin bitimine kadar
çalışmalarını sürdürmesine; bu işin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tatile girmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi Tarih:
31.7.2008 No: 38 Danışma Kurulu
Önerisi Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 3 üncü ve 9 uncu sıralarında yer alan 255 ve 252
sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 7 nci ve 4
üncü sıralarına alınması, Gelen Kâğıtlar listesinde yayınlanan ve bastırılarak
dağıtılan 282 sıra sayılı Kanun Teklifinin 48 saat geçmeden, Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 1 inci
sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun 31.7.2008 Perşembe günü (bugün) 255 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar çalışmalarını sürdürmesi,
bitirilemediği takdirde 1.8.2008 Cuma günü de saat 14.00'da toplanması ve bu
birleşimde Kanun Tasarı ve Tekliflerinin görüşülerek 255 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi, bu
işin görüşmelerinin tamamlanması halinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatile
girmesinin Genel Kurulun onayına sunulması, Danışma Kurulunca
uygun görülmüştür.
BAŞKAN – Öneri
üzerinde lehte ve aleyhte konuşmak isteyen sayın üyelerimiz var mı? Yok. Danışma Kurulu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Ka-bul
etmeyenler… Kabul edilmiştir Danışma Kurulu önerisi. Gündemin
“Oylaması Yapılacak İşler” kısmında yer alan Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 267 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
tümünün oylamasını yapacağız. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/609,
1/610) (S. Sayısı: 267) (x) BAŞKAN –
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olmasını temenni
ediyorum. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. (x)
267 S. Sayılı Basmayazı 30/7/2008
tarihli 137’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir. 1’inci sıraya alınan, Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan ve 4
Milletvekilinin 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Balıkesir
Milletvekili Ali Osman Sali ile Bursa Milletvekili
Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Sosyal Güvenlik Kurumu
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; 5763 Sayılı İş Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 26 ncı
Maddesinin Geçici 23 üncü Maddesi 1 inci Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 1
Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Trabzon Milletvekili M.
Akif Hamzaçebi ve Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 2.- Bursa Milletvekili Mehmet Emin
Tutan ve 4 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali ile
Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun;
Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün;
5763 Sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun
26 ncı Maddesinin Geçici 23 üncü Maddesi 1 inci
Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile 1 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve Ordu
Milletvekili Rahmi Güner’in 5510 Sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/310, 2/246, 2/305, 2/312,
2/313) (S. Sayısı: 282) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Komisyon raporu
282 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Teklifin tümü
üzerinde gruplar adına söz talebi? Yok. Şahıslar adına
söz talebi? Yok. Sayın milletvekilleri,
teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 1’inci maddeyi
okutuyorum: SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ MADDE 1- (1) 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 80 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent
eklenmiştir. “j) Milli Eğitim Bakanlığına bağlı her derece ve türdeki örgün ve
yaygın eğitim kurumlarında ek ders ücreti karşılığında ilgili mevzuatı
çerçevesinde uzman ve usta öğretici olarak çalıştırılanların prim ödeme gün
sayısı 30 günü aşmamak kaydıyla, bir takvim ayı içerisinde hak kazandıkları
brüt ek ders ücreti toplam tutarının, prime esas günlük kazanç alt sınırına
bölünmesi sonucu bulunur. Bu şekilde
yapılacak hesaplamalarda tam sayıdan sonraki küsuratlar dikkate alınmaz.” (x)
282 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına ve şahıslar adına söz istemi? Yok. Soru sorma durumu
yok. Önerge yok. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul
edilmiştir. 2’nci maddeyi
okutuyorum: MADDE 2- 5510
sayılı Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde geçen “29/7/2003 tarihli ve 4958 sayılı Sosyal Güvenlik Prim
Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanuna göre yapılandırılan işverenler bu tecil ve taksitlendirme ile
yapılandırmaları devam ettiği sürece” ibaresi “29/7/2003 tarihli ve 4958 sayılı
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa ve 22/2/2006 tarihli ve 5458 sayılı Sosyal
Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile diğer taksitlendirme ve yapılandırma
Kanunlarına göre taksitlendiren ve yapılandıran işverenler bu tecil,
taksitlendirme ve yapılandırmaları devam ettiği sürece” şeklinde değiştirilmiş
ve (ı) bendinin son cümlesinden önce gelmek üzere “Bu fıkrada düzenlenen
teşvik, kamu idareleri hariç bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin matrah, oran ve esaslar üzerinden,
506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki
sandıkların statülerine tabi personel için de uygulanır.” cümlesi eklenmiştir. BAŞKAN – Sayın
Çalış, soru soracaksınız herhâlde; buyurun. HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
bu, esnafımızın prim borçlarının ertelenmesi gerçekten esnafımız tarafından çok
olumlu karşılanmıştır. Ancak, primlerini zamanında ödeyen esnafımız açısından
“Biz borçlarımızı zamanında ödediğimiz için mağdur oluyoruz.” anlamında bir
burukluk sebebi olmuştur. Borçlarını zamanında ödeyen prim mükelleflerinin
ileriye dönük prim borçlarına yönelik bir kolaylık getirmeyi düşünüyor musunuz?
Bir diğer sorum
da, malum, yaşadığımız ekonomik sıkıntı… Borçlarını tahsil edemeyen esnafımız
çeklerini ödeyemediği için tutuklanmaktadır. Tutuklanan bir esnaf işyerini
işletemediği için borçlarını iyice ödeyemez duruma düşmektedir. Bu, çek
borçlarından dolayı tutuklanan esnafımızla ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyor
musunuz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, cevap verecek misiniz? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Evet efendim. Teşekkür ediyorum. Bu yasa
teklifiyle çok önemli düzenlemeler geliyor. Değerli Milletvekilimiz prim
borçlarını zamanında ödeyenlerle ilgili bir düzenlemenin olup olmadığını
soruyorlar. Bildiğiniz gibi, istihdam paketinde 5 puanlık indirim veya işveren
payından yüzde 25’lik bir indirim gerçekleşmiş bulunuyor. Kendi nam ve hesabına
çalışanlarla ilgili de konu, tabii ki, imkânlarla orantılı olarak
değerlendirilecek bir konudur. Bu düzenlemeyle
yapmaya çalıştığımız diğer bir önemli husus ise, 1 Ekim itibarıyla genel sağlık
sigortası yürürlüğe gireceğinden bütün vatandaşlarımızın GSS kapsamında olma
zorunluluğu var. Bu yapılandırma borçlu sayısını minimize etmek veya ortadan
kaldırmaya dönük bir yapılandırmadır ki, “1 Ekim itibarıyla hiçbir vatandaşımız
genel sağlık sigortası kapsamı dışında kalmasın”a
dönük bir yapılandırmadır. Umuyorum ki, bu
oranda, bu düzeyde bugüne kadar yapılamayan ve bu düzeyde bir tahsilatın, taahhüdün gerçekleşmediği ve bugün de atacağımız
yeni bir adımla büyük ihtimalle borçları sıfırlamaya doğru gittiğimiz bir
düzenleme bu bahsettiğiniz sorunları da ortadan kaldıracak düzenleme olacaktır. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. 2’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 3’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3- 5510 sayılı Kanunun Geçici 4 üncü maddesinin sekizinci
fıkrasının ikinci cümlesi “Geçici 12 nci maddenin
ikinci fıkrası uyarınca kamu idarelerinin sağlık hizmetlerinin sağlanmasına
ilişkin görevlerinin Kurum tarafından devralındığı tarihten itibaren, kamu
idarelerince bu kapsamdaki sigortalılar için her ay emekli keseneklerine esas
aylıklarının %12’si oranında ayrıca genel sağlık si-gortası
primi ödenir.” şeklinde değiştirilmiştir. BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili
Enis Tütüncü. Sayın Tütüncü,
buyurun. CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli
milletvekilleri, aslında tasarının tümü üzerinde konuşma amacıyla hazırlık
yapmıştık, ancak bir yanlış anlaşılma oldu. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yasanın tümüne dönük görüşlerimi sizlerle paylaşma
ihtiyacı içindeyim bu çerçevede. Şimdi, burada, 15
milletvekili arkadaşımızın birleştirilmiş yasa tekliflerini görüşüyoruz. Bu arkadaşlarımıza
hem şahsım hem Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına teşekkür ediyorum, çeşitli
partilere mensup milletvekili arkadaşlarıma. Gerçekten son derece önemli bir
sıkıntıyı Parlamentoya taşımışlardır. Şimdi, Sosyal
Güvenlik Yasası ile ilgili ya da sosyal güvenlik alanıyla ilgili bu yasa
teklifleri, 15 milletvekilinin yasa teklifi geldiğinde hemen “Acaba Hükûmet sosyal güvenliğin neresindedir?” sorusunun
irdelenmesi gerekiyor. Mademki böylesine ortak, kolektif bir sorumluluk
çerçevesinde herkes bu olaya sahip çıkmış, şu aşamada AKP’nin sosyal güvenliğin
neresinde olduğunun irdelenmesinin yaşamsal önemde olduğuna inanıyorum. İkinci olarak,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Türkiye'nin nasıl bir sosyal devlet
anlayışına ihtiyacı var?” bunun da irdelenmesi gerekiyor çünkü AKP’nin sosyal
güvenlik alanındaki uygulamaları ne yazık ki çağdaş bir sosyal devlet
anlayışına uygun değil, yansıtmıyor. Şimdi, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik uygulamaları hepimizin bildiği
gibi iki kulvarda götürülüyor; sosyal sigorta
programları, sosyal hizmet ve sosyal yardım programları. Sosyal sigorta
programlarıyla ilgili yasa tekliflerini görüşüyoruz. Sosyal sigorta
programları bilindiği gibi 1971 yılında Sosyal Güvenliğin Asgari Normları
Sözleşmesi’nin imzalanması ile evrensel ILO çerçevesinde Türkiye'de resmiyet
kazanmış. Böylece yaşlılık, maluliyet, ölüm, iş kazası, meslek hastalığı,
sağlık, analık ve daha sonra da işsizlik sigorta dalları peyderpey yürürlüğe
girmiş. Ancak, bu 1971 yılındaki imzada dokuzuncu sigorta dalı, aile sigortası
dalı hâlâ Türkiye’de yürürlüğe sokulabilmiş değil. Şu anda –yineliyorum- aile
sigortası dışındaki, sosyal güvenliğin asgari normlarıyla ilgili o sözleşmede
aile sigortası dışındaki tüm sosyal sigorta dalları Türkiye’de uygulanıyor ama
-dikkatinizi çekiyorum- bunların hepsi, 2002 yılından önce uygulanan uzun
vadeli ve kısa vadeli sosyal sigorta dalları, hepsi, 2002 yılından önce
yürürlüğe sokulmuştur. Biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak 2002 yılından bu yana aile sigortası uygulamasının
başlatılması için büyük bir çaba içinde olduk ama AKP’yi ikna edemedik. Oysa, işsizlik sorununun büyümekte olduğu bir ülkede
ailelere asgari gelir güvencesi sağlanmasının nasıl yaşamsal önemde olduğunu
hepimiz biliyoruz. Aile reisi, işsiz kaldığı ve İşsizlik Fonu’ndan aylık
alamadığı süre içinde aile sigortasından para alacaktı. AKP bizim önerilerimize
yıllardır kulak tıkadı ve kulak tıkıyor. Aile sigortasını devreye sokmadı,
sokamadı ve hâlâ da bu konuda umut verici bir çaba içinde gözükmüyor. AKP’ye
buradan bir defa daha sesleniyoruz: Geliniz, sosyal güvenliğin ILO standartları
çevresinde asgari normlarını tam anlamıyla Türkiye’de yerleştirelim ve aile
sigortasının başlatılmasının onurunu ve şerefini Adalet ve Kalkınma Partisi
Türkiye’de taşısın. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi eski uygulamaları, gerçekten bölük pörçük, ayrı ayrı kurumlarda, farklı yasalarda olan uygulamaları bir
araya getiren Sosyal Güvenlik Yasası çıkarıldı. Görüştüğümüz, işte bu 15
arkadaşımızın yasa teklifleri bunlarla ilgili. Öte yandan
dikkatinizi çekmek istediğim bir diğer konu: AKP, sosyal güvenliğin ikinci kulvarı olan sosyal yardım ve sosyal hizmet alanında ciddi
bir kurumsal iyileştirme, ciddi bir kurumsal düzenleme ne yazık ki yapamadı.
Prim ödeme gücüne sahip olmayan kimsesiz, yoksul, bakıma ve korunmaya muhtaç
çocuklara, yaşlılara ve her yaştan engellilere çağdaş sosyal devlet anlayışına
yaraşır bir şekilde sahip çıkılamadı. Mevcut uygulamalar ya da ısrarla
sürdürülmeye çalışılan uygulamalar eskinin padişah ihsanlarını çağrıştıran,
insan onur ve saygınlığını ayaklar altına alan yöntemlerde sürdürülüyor. Bize
söyler misiniz değerli milletvekilleri, gıda, erzak paketlerinin, kömür
çuvallarının, dinsel duyguları istismar eden tarikat ve cemaatlerin hangi çağda
sosyal devlet anlayışında Türkiye’deki olduğu gibi ağırlığı vardır? Gerçekten
bu uygulamalardan, sosyal yardım ve sosyal hizmet alanındaki bu boşluktan hicap
duyuyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak hüzün duyuyoruz ve utanıyoruz. Adalet
ve Kalkınma Partisinin sosyal hizmet ve sosyal yardım alanına ciddi bir şekilde
el atmasının zamanı çoktan gelmiş, geçmektedir. Türkiye’yi bu alanda yaşanan
utanç tablosundan bir an önce el birliğiyle kurtarmalıyız, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bu açıdan bütün gücümüzle AKP’nin yanında olduğumuzun bir daha
bilinmesini istiyoruz. Evet, “AKP sosyal güvenliğin neresinde?” sorusunu burada
yanıtlamış oluyorum. Türkiye'nin nasıl
yeni bir sosyal devlet anlayışına ihtiyacı var? Bu sorunun yanıtını verirken,
CHP’nin AKP’ye alternatif politikasının, alternatif sosyal güvenlik
politikasının, alternatif sosyal devlet politikasının genel esaslarını ve
AKP’nin genelde yaptığı yanlışları ve tasarı üzerindeki bazı görüşlerimizi de
bir arada dile getirmeye çalışacağım. Biz, yeni sosyal
devleti, asgari, yani olmazsa olmaz dört temel taşı üzerinde inşa edeceğiz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Birinci temel
taşı: Çalışma gücü, isteği ve iradesinde olan herkese, mutlaka üretken istihdam
sağlayacağız ve tüm çalışanları, insan onuru ve saygınlığına yaraşır bir gelir
düzeyine mutlaka kavuşturacağız. İkinci temel
taşımız: Gelir dağılımındaki adaletsizlikleri hem çalışanlar arasında hem de
değişik bölgeler arasında süratle gidereceğiz. Üçüncü temel
taşı: Eğitimde fırsat eşitliğini ve çalışma yaşamında yarışma özgürlüğünün
önünü sonuna kadar açacağız. Dördüncü olarak,
tüm yurttaşları beşikten mezara, yaşlılık, maluliyet, ölüm, iş kazası, meslek
hastalığı, sağlık, analık, işsizlik, engelli olmak, kimsesizlik, bakıma ve
korunmaya muhtaçlık gibi risklere karşı insan onuru ve saygınlığına yaraşır bir
şekilde koruyacağız ve tüm toplumu bu çerçevede esirgeyeceğiz. Şimdi, bu
çerçeveden AKP’nin uygulamalarına baktığımızda, ne yazık ki az önce dile
getirmeye çalıştığım dört temel taşının gerçekten çok uzağında uygulamalar
içinde olduğu görülüyor. Türkiye’de çalışma gücü… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Tütüncü, devam ediniz. ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Konuşmamı sizin
de hoşgörünüzle daha sonraki maddede tamamlamaya çalışacağım. Bu çerçevede,
bana verdiğiniz ek süreyi kullanayım. Türkiye’de
çalışma gücü, isteği ve iradesinde olan herkese iş sağlanıyor mu? Sağlanmıyor.
İşsizliğin nasıl giderek toplumsal bir işkence hâline dönüştüğüne her geçen gün
acı bir şekilde tanık oluyoruz. Her 5 kişiden 1’i işsiz. Taşı sıksa suyunu
çıkaracak genç insanlarımızın yüzde 30’u, yüzde 35’i işsiz. Kadınların
işsizliğine bakıyoruz, özellikle kadınların iş gücüne katılma oranına
bakıyoruz; her 4 kadından 3 tanesi iş gücü piyasası dışında. Ancak her 4
kadından 1 tanesi iş gücü piyasasına giriyor. Türkiye bu açıdan eksi yönden bir
dünya şampiyonluğuna imza atmış durumda. Net asgari ücrete
bakıyorsunuz, 505… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN-
Teşekkürler Sayın Tütüncü. ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Şandır, soru soracaksınız herhâlde; buyurun. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim. Aracılığınızla, Sayın Bakanıma,
açıklanmak talebiyle bir sorum olacak. Özellikle Türkiye
Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu yetkilileriyle ve Sayın Başkanıyla da
yaptığımız görüşmede… Esnafımızdan bazılarının kredi kartı borçları
dolayısıyla, prim borçlarının ödenmesi için Halk Bankası tarafından
kredilendirilmelerinde zorluk çıkartılmaktadır. Dolayısıyla, bu konuda
Bakanlığımızın veya Kurumun bir başka bankayla böyle bir çalışması var mıdır? İkinci soru: Prim
borçlarını ödemek isteyen esnafımız daha çok kırsal kesimde ve tarım sektörüyle,
tarım kesimiyle çok doğrudan ilgilidir. Dolayısıyla, prim borçlarını ödemek
istiyorlar ama mahsulün paraya dönüşüp esnafa yansımasından sonra ödeme imkânı
daha kolay olacaktır. Bu sebeple, acaba süreleri biraz daha genişletmeyi,
mahsul sonrasına kadar genişletmeyi Sayın Bakanlık düşünmekte midir? Bu iki sorumun
Sayın Bakan tarafından prim borcu olan değerli esnaflarımıza açıklanmasını
istirham ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Şandır. Sayın Çalış… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
biraz önce sorduğum ikinci soruma cevap alamadığım için tekrarlamak durumunda
kaldım, kusura bakmayınız. Bildiğiniz gibi,
gerçekten, Anadolu’da çok ciddi bir ekonomik durgunluk yaşanıyor. Esnafımız
alacağını tahsil edemiyor, ürettiği malı satamıyor, bundan dolayı çeklerini de
ödeyemez durumdadır, yani kestiği çekleri ödeyemez durumdadır. Gerçekten,
yaşanan ekonomik sorunlarda, ekonomik sıkıntılarda çok önemli bir sorumluluğu
olmayan esnafımız mağdur durumdadır. Karşılıksız çekten dolayı mağdur olan
esnafımızla ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Çalış. Sayın Bakan,
cevap verecek misiniz? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Şimdi,
bankalardan bu yapılandırma çerçevesinde istifade edecek olan vatandaşlarımızla
ilgili, bildiğiniz gibi, bir önceki yapılandırmada, son hafta da olsa gerekli
çalışma yapıldı. Aslında, onun bir hafta olarak değerlendirilmesi doğru değil.
Bildiğiniz gibi, müracaat süresi bir hafta idi ama bankadan kredi işlemlerini
bu ay içerisinde, bu ayın 28’ine kadar sürdürme imkânları var. Dolayısıyla otuz
sekiz günlük bir süre, yani müracaat tarihi 28 Temmuz olan vatandaşlarımız için
otuz sekiz günlük bir süre söz konusu. Bankaların
çeşitlendirilmesiyle ilgili, bir kurum olarak, buna çok sıcak bakıyoruz. Şu
anda kredi alınan banka, protokol imzalanan bankanın yanında aynı oranlarda
faiz işlemleri veya daha düşük imkân söz konusu olursa, bu süreç içerisinde, bu
yeni yapılandırma süreci içerisinde diğer bankalarla da bu konuda bir protokol
yapmaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum. İnanıyorum ki sizlere de gelen
bu talepler, diğer bütün siyasi parti gruplarına da gelmiştir. Bu toplumsal
talebe cevap teşkil eder. Sürelerle ilgili
ise, değerli arkadaşlar, bir değerlendirme yaptık. 28 Mayıs-28 Temmuz tarihleri
-iki aylık süre- müracaat tarihi olarak belirlendi. Daha sonra, müracaat
tarihinden sonraki bir ay da ödeme süresi olarak belirlenmiş idi. Yani yaklaşık
üç aylık bir süre söz konusu idi. İfade ettiğiniz
gibi, bu, özellikle tarım kesiminde bazı sıkıntılar, mahsul alma açısından
sıkıntılar oluşturdu. Bu yapılandırmayı da aslında o çerçevede ele alıyoruz.
Şimdi yirmi günlük bir müracaat süresi ve takip eden ayın sonuna kadar, yani
peşin ödemelerde yine yaklaşık elli günlük bir süre getirmiş oluyoruz ki bu,
eylülün sonunu çok rahat bir şekilde bulacak bir süredir. Ayrıca bu yirmi
günlük süre içerisinde vatandaşlarımız için bir yıllık taksitlendirme imkânını
bir önergeyle ilave ediyoruz teklife. Bu önergeyle bir yıllık süre içerisinde
yüzde 50 gecikme faizi terkin yapılarak bu yapılandırmadan da vatandaşlarımızın
istifade etme imkânı doğmuş oluyor, bugün gerçekleştirdiğimiz düzenlemeyle.
Umuyorum ki, bu elli günlük müracaat ve ödeme süresi ve bir yıllık süre, kalan
borçluları rahatlatacak olan bir süredir. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Süreyi uzatalım Sayın Bakan. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bugüne kadar 18,4 katrilyon liralık
yapılandırma kapsamına giren bir meblağ oldu. Zaten toplam yapılandırma
kapsamında olan 26,2’ydi. 8 katrilyonluk bir bölüm için bu düzenlemeyi getirmiş
bulunuyoruz. Umuyorum ki, vatandaşlarımız bunlardan istifade edecek, sosyal
güvenlik reformu 1 Ekim tarihi itibarıyla yürürlüğe gireceğinden, o tarihe
kadar artık borçlu vatandaşımızın kalmaması da bu şekilde temin edilmiş
olacaktır. Ben çok teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 4’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 4- (1) 5510
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. “GEÇİCİ MADDE 25- Bu Kanunun geçici 24 üncü maddesi kapsamına
giren borçlarını ödemek için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
yirmi gün içinde yazılı olarak başvuran işverenler veya sigortalıların, başvuru
tarihini takip eden aybaşından itibaren yirmi gün içinde borç aslının tamamını
ve başvurunun yapıldığı ayın sonuna kadar sosyal güvenlik mevzuatının ilgili
hükümlerine göre hesaplanan gecikme cezası ve gecikme zammının yüzde yirmisini
ödemeleri halinde, gecikme cezası ve gecikme zammının kalan yüzde sekseni
terkin edilir. Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş gecikme cezası ve gecikme zammı,
yanlış veya yersiz alınan tutarlar hariç iade ve mahsup edilmez. Bu madde kapsamına giren borçları ilgili Kanunlar gereğince tecil
ve taksitlendirilmiş veya bu yapılandırılmış olan borçlularca, tecil ve
taksitlendirme veya yapılandırma işlemlerinin bozularak bu madde kapsamına giren
borçlarının ödenmesinin başvuru süresi içinde yazılı olarak talep edilmesi
halinde, daha önce yapılmış olan tecil ve taksitlendirme veya yapılandırma
işlemleri bozularak, ödemiş oldukları tutarlar, sosyal güvenlik mevzuatının
ilgili hükümlerine göre mahsup edildikten sonra kapsama giren kalan borçları bu
maddeye göre ödenir. Kanunun geçici 24
üncü maddesine göre borçları yapılandırılanlar, yapılandırılan bu borçları ile
ilgili olarak bu madde hükmünden yararlanamaz. 22/2/2006 tarihli ve 5458
sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna göre yapılandırma anlaşmaları
devam eden veya ihya edilen borçluların, 5458 sayılı Kanun kapsamı dışında
kalan ancak bu madde kapsamına giren borçları hakkında, talep etmeleri halinde
bu madde hükümleri uygulanır. Bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere
başvuran borçluların, kapsama giren borçları nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumuna
yaptıkları itirazlardan ve yargı nezdinde sürdürdükleri davalardan feragat
etmeleri ve ihtilaf yaratmamaları şarttır. Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Sosyal Güvenlik Kurumu
yetkilidir.” BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı. Sayın Kalaycı,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 282 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle muhterem
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Bilindiği üzere
5510 sayılı Kanun’a eklenen prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin
hükümler 26 Mayıs 2008 tarihinde yürürlüğe girmiş ve bu hükümlerden yararlanmak
için başvuru süresi 28 Temmuz 2008 Pazartesi itibarıyla sona ermiştir. Bu hükümlere göre 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre
takip edilen sigorta primi, işsizlik sigortası primi, idari para cezası, sosyal
yardım zammı borçları, özel bina inşaatı ve ihale konusu işlerden fark işçiliğe
ilişkin borçlar, isteğe bağlı sigortalıların prim borçları, topluluk
sigortasına tabi olanların prim borçları ve BAĞ-KUR’luların
prim ve sosyal güvenlik destek primi borçlarının Kanun’un yürürlüğünden
itibaren iki ay içinde müracaat edilmesi hâlinde peşin veya yirmi dört aya
kadar eşit taksitler hâlinde ödenebilmesi imkânı getirilmiştir. Ancak, yeniden
yapılandırmadan yararlanabilmek için Kanun’da öngörülen iki aylık başvuru
süresi yeterli olmamıştır. Kanun’un getirdiği imkânlardan kapsama giren tüm
vatandaşlarımız yeterince aydınlanma imkânı bulunmadan süre sona ermiştir.
Kanun 26 Mayıs 2008 tarihinde yürürlüğe girmesine ve iki aylık başvuru süreci
başlamasına karşın Sosyal Güvenlik Kurumu bu tarih itibarıyla hazır hâle
gelememiş, bürokrat arkadaşlarımızın her türlü çabasına rağmen Kanun’un
uygulamasına ilişkin 2850 sayılı Genelge ancak 3 Haziran 2008 tarihinde
çıkarılabilmiştir. Sürecin başlamasından sekiz gün sonra çıkarılabilen ve elli
sayfadan oluşan genelgenin il müdürlüklerince okunup incelenerek uygulamaya
geçilmesi de takdir edersiniz ki önemli bir sürenin geçmesini gerektirmiştir.
Dolayısıyla işverenlerimize ve sigortalılarımıza tanınan iki aylık başvuru
süresinin önemli bir kısmı hazırlık çalışmalarında geçmiştir. Ayrıca, peşin ödeme uygulamasında başvuru tarihini takip eden bir
ay içinde ödeme şartı ve taksitle ödeme uygulamasında da başvuru tarihini takip
eden ayda taksitlerin ödenmeye başlanması şartı, içinde yaşanılan ağır ekonomik
koşullar nedeniyle zor durumda bulunan işverenler ve sigortalıların yeniden
yapılandırma sonucu borcu yarıya kadar düşmesine karşın bu borcu ödeyecek
imkânının olmaması, bankalardan kredi kullanmak için yaptığı başvurulardan
sonuç alamaması, dolayısıyla, prim borçlarını ödeyebilmek için gerekli kaynağı
temin edememesinin, yeniden yapılandırma için başvuru yapmaktan imtina
etmelerine yol açtığı da bir gerçektir. Kurum bu konuya
ancak başvuru süresinin dolmasına bir hafta kala, 21 Temmuz 2008 tarihi
itibarıyla çözüm getirebilmiş, Halk Bankasıyla protokol yapılarak
vatandaşlarımıza kredi imkânı sağlanmıştır. Gerekli kaynağı
temin edemeyeceği düşüncesiyle yeniden yapılandırma için başvuru yapmaktan
imtina eden vatandaşlarımızın birçoğunun bu kısa süre içinde kredi imkânından bilgidar olamadığı kanaatini taşımaktayım. Ayrıca, verilen
kredinin borcu karşılamaması nedeniyle bu imkândan yararlanamayan
vatandaşlarımız da çaresizlik içinde bizleri aramaktadır. Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz teklifte, bu
teklifin yasalaşarak yürürlüğe girdiği tarihten itibaren işverenlerimize ve
sigortalılarımıza yirmi günlük başvuru süresi tanınmakta, başvuru tarihini
takip eden aybaşından itibaren yirmi gün içinde borç aslının tamamını ve
gecikme cezasıyla gecikme zammının yüzde 20’sini ödemeleri hâlinde gecikme
cezası ve gecikme zammının yüzde 80’inin terkin edilmesi öngörülmektedir. Az önce
belirttiğim gerekçeler, borçlarını yeniden yapılandırma imkânından
yararlanamayan işveren ve sigortalılarımıza tekrar başvuru imkânı verilmesini
gerekli kılmıştır. Nitekim, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, yeniden yapılandırma uygulamasından beklenen sonucun alınabilmesi ve
vatandaşlarımızın süre darlığı nedeniyle mağduriyetine neden olunmaması için,
28 Temmuz 2008 tarihinde tamamlanan yeniden yapılandırma uygulamasında gerek
başvuru süresinin gerekse peşin ödeme süresiyle taksitle ödemenin başlangıç
süresinin bir ay uzatılması hususlarını içeren kanun teklifini Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verdik. Bu konuda verilen tüm teklifler komisyonda
birleştirilerek görüşülmüş ve bugün Genel Kurula getirilmiştir. Görüştüğümüz
teklifte, komisyon görüşmelerimizde de belirttiğimiz üzere, başvuru süresinin
yine yetersiz kalacağı endişesini taşımaktayız. Ayrıca, şartlarda bir
değişiklik yapılmasına da karşı olduğumuzu açık bir şekilde belirtmek
istiyorum. Daha üç gün önce, 28 Temmuz 2008 tarihi itibarıyla sona eren
uygulamada borç aslının tamamının ve gecikme cezasıyla gecikme zammının yüzde
15’inin ödenmesi hâlinde yüzde 85’inin terkin edilmesi uygulanmışken, şimdi
borç aslının tamamının ve gecikme cezası ile gecikme zammının yüzde 20’sinin
ödenmesi hâlinde yüzde 80’inin terkin edilmesi öngörülmektedir. Neden 5 puanlık
bir artışa gidiyoruz? Vatandaşlarımızı neden cezalandırmak istiyoruz? Sizlere
soruyorum: Konuya tam vâkıf olduğu ve imkânı bulunduğu hâlde, neredeyse yarı
yarıya kadar inen borcunu ödeyerek bu uygulamadan kim yararlanmak istemez?
Kaldı ki sadece borçtan kurtulunmakla kalmıyor,
emeklilikte bağlanacak maaşın yanı sıra sağlık yardımlarından yararlanma
imkânını da beraberinde getiriyor. Teklif ile
getirilen hakkın, yeterince bilgilendirilmemiş ve imkân bulamamış
vatandaşlarımıza yönelik olduğunu kabul ediyorsak şartları değiştirmememiz
gerekiyor. Kesinlikle bu uygulamadan yararlanmak istemeyenlere yeni bir hak vermenin
zaten bir anlamı yok. Bugüne kadar
peşin ödeme yolunu seçerek borçlarını ödeyen vatandaşlarımıza bir haksızlık
yapılması endişesiyle şartlarda bir değişiklik yapılması düşünülmüş ise
diyeceğim şudur: Bu durumda olanların büyük çoğunluğu, belki de tamamı
emeklilik süresini tamamlayanlardır. Zira emekli maaşının hemen bağlanması
önemlidir. Ödenen paranın hemen karşılığı alınmaya başlanmaktadır. Bu durumda
olanlar için başvuru süresi altı ay bile olsa bu imkândan daha ilk günlerde
yararlanma yolunu seçeceği kesindir. Bizim milletimiz akıllıdır, hesabını
kitabını iyi yapar. Sayın Bakanım,
önümüzde hasat mevsimi geliyor. Aslında, geçici 24’üncü maddeyle ilk
uygulamamızdan yararlanan sigortalılarımıza ve işverenlerimize bu ödeme
süresini hasat sonuna bırakmayı düzenlesek daha doğru olur kanaatindeyim. Benim bir de
şöyle bir endişem var: Vatandaşımız başvurusunu yapıyor -epeyce vatandaşımız
başvurusunu yaptı- ancak iş borç ödemeye gelince gerekli kaynağı temin
edememeden dolayı bu başvurusunun yanabileceği endişesini taşımaktayım. O nedenle, ödeme konusunda vatandaşlarımızın içinde bulunduğu
sıkıntılar da dikkate alınarak, en azından eylül-ekim ayına kadar, bu hasat
sonuna kadar –özellikle, biliyorsunuz, BAĞ-KUR’lu
esnaf ve çiftçilerimiz bu kapsamda- onların bu durumunun dikkate alınmasının
daha doğru olacağını, ilk uygulamadan yararlananlara da aynı ödeme hakkının,
uzatılması hakkının verilmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum. Değerli
milletvekilleri, gündemimizi işgal eden bir konuya daha dikkatlerinizi çekmek
istiyorum. Biliyorsunuz konut edindirme yardımı ödemeleri başladı. Ancak 100
binlerce, hatta milyonlarla ifade edilebilecek sayıda vatandaşımız büyük bir
hayal kırıklığı yaşamıştır, ya hiç adını görememiş listelerde ya da çok komik
rakamlarla karşı karşıya kalmış, beklentileri, hayalleri, ümitleri suya
düşmüştür. 1987-95 yılları arasında çalışanların -ki bunların birçoğu
bugünlerde emekli, belki bir kısmı da vefat etmiş durumda, onların dul ve
yetimleri bunu ümitle bekliyorlar- kesintilerinin zamanında yatmamasının,
yatırılmamasının sorumluluğunu yine bunlara ödetmek hakkaniyetle bağdaşmaz
diyorum. O dönemki kayıtları ayıklamak, doğru listeleri yapabilmek gerçekten
zor; bunun farkındayız. Yıllarca bu konuda çalışmalar da yapıldı. Sayın
Başbakanın bu ödemeler için söylediği şu lafı açıkçası yadırgadık: “Tozlu
raflardan indirdik, arşivlerden çıkardık, ödüyoruz.” diyor. Anlaşılan o ki Hükûmet beş buçuk yıldır hiçbir şey yapmamış, arşivlerde
tutmuş dosyaları, şimdi arşivlerden indirmiş, ödemek istiyor. Tabii ki birçok
hatalarla, birçok yanlışlıklarla karşı karşıya kalınmıştır. Gerçekten
vatandaşlarımız hayal kırıklığına uğramıştır. Gelinen tablo bunu
göstermektedir. Bu konuda bir
konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Bu, bana göre bir skandaldır. Vatandaşlarımızın
T.C. kimlik numarası, sicil numarası ve adı soyadı Resmî Gazete’yle ilan
edilmiştir. Telefonlarımızı ve adreslerimizi bari ilan etmediniz, ona şükür
diyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kalaycı, devam edin. MUSTAFA KALAYCI
(Devamla) – Neden sadece T.C. kimlik numarası veya emekli sicil numarası,
sigorta sicil numarası ile bu ilan yapılmamıştır, gerçekten bu sorgulanmalıdır.
Kişilerin isimleriyle beraber kimlik numaraları ve sicil numaralarının Resmî
Gazete’de ilan edilmesi –ki, bu, milyonlarca vatandaşımızdır- çok yanlış
olmuştur. Bu bir skandaldır diyorum. Teşekkür ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kalaycı. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu. Sayın Aslanoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, yüce Meclisin çok değerli
üyeleri; hepinize saygılar sunuyorum. Değerli
arkadaşlarım, 28 Mayısta, bu Mecliste, sosyal güvenlik kurumlarına, BAĞ-KUR’a veya Sosyal Sigortalar Kurumuna borçlu olan insanlar
için bir yeniden yapılandırma getirdik ve Yasa 28 Mayısta yayınlandı. Buradaki
olguda, 28 Temmuza kadar bir müracaat süresi vardı ve daha sonra 28 Temmuzdan
da 28 Ağustosa kadar bir ödeme süresi getirildi. Değerli
arkadaşlarım, dün Komisyonda Sayın Bakan da açıkladı. Şu anda sosyal güvenlik
kurumlarına borçlu olanların borcu, yaklaşık gecikmiş borç 26 katrilyon TL veya
26 milyar. Bugüne kadar yeniden yapılandırmayla, yaklaşık 18 katrilyonluk bir
yeniden yapılandırmaya müracaat edilmiş. Burada sadece insanlar müracaat etti
dikkatinizi çekiyorum. Geriye kalan 8 katrilyonluk bir alacak için müracaat
yapılmamış. Tabii, buna baktığımız zaman, bu 26 milyarın 14 milyarı prim borcu
aslı, 10 küsur milyarı ise cezaları. Şimdi, baktığınız zaman, buradan tahsil
edilecek miktar, bugüne kadar 18 milyardan yapılandırmaya giden insanlardan
tahsil edilecek miktar 11 milyar. Bunlara baktığınız zaman, bunun -dikkatinizi
çekiyorum burada arkadaşlar- 6 milyarı Sosyal Sigortalar Kurumuna –bu 18
milyarın- gerisi de BAĞ-KUR’lular. Değerli
arkadaşlarım, bu Yasa’yı yaparken, amaç, toplumda Sosyal Güvenlik Kurumuna kim
borçluysa, borçların ödenmesiydi. İki açıdan: Bir, Sosyal Güvenlik Kurumunun
malî yapısının güçlendirilmesi; iki -Türkiye’de 1 Ekimden itibaren genel sağlık
sigortası başlayacak- Türkiye’deki tüm insanların genel sağlık sigortası
çatısına girerken, prim borcu olduğu zaman bu çatının altına giremiyordu, bunu
sağlamaktı. Burada günlerce tartıştık ve tüm grupların mutabakatıyla bu yasa
buradan çıktı ama burada getirilen iki aylık ve bir aylık süreçte Sosyal
Güvenlik Kurumunun özellikle emeklilerle ilgili veya BAĞ-KUR’a
borçlu, özellikle BAĞ-KUR’a borçlu… Burada, BAĞ-KUR’ Şimdi, bunların
Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında, SSK’ya borçlularla BAĞ-KUR’a borçluları aynı süre içinde buraya getirmek bir kere
hataydı. Bunu geçen dönem söyledik. Değerli
arkadaşlarım, yeniden yapılandırıldı ama bunların ne kadarı ödenir? Çünkü burada
ödeme süreleri ve müracaat sürelerinde sorun yaratıldı. Bir, bankalarla
anlaşma yapılmadığı için… Bankalarla ne zaman anlaşma yapıldı biliyor musunuz
arkadaşlar? Bankalarla 21 Temmuzda anlaşma yapıldı. Yasa 28 Mayısta çıkmasına
rağmen ve son müracaat tarihi 28 Temmuz olmasına rağmen 21 Temmuzda bankalarla
anlaşıldı. Yani borçlular, kendilerine gidecek, kaynak sağlayacak bir banka
bulamadılar. Bir haftada ne yapabilir bu insanlar? Ve toplumun her tarafında
-biz de arkadaşlarımızla hepimiz gittiğimizde- büyük bir toplum “Borcumuzu
ödemek istiyoruz ama para bulamıyoruz.” diyorlardı. İkinci bir konu:
Yine SSK’yla BAĞ-KUR’u aynı kefeye koyduğumuz zaman…
Ama BAĞ-KUR borçluları belli ürünlerle ödeyecek bunu arkadaşlar. Gelin, bir
yasa yapıyoruz, yani oldubittiye getirmeyelim. Toplumun gerçeğine mutlaka,
mutlaka kulak vermemiz lazım. Soruyorum -dün de söyledim Komisyonda- burada
Karadenizli milletvekillerim var: Fındık üreticisinin eline para ne zaman
geçer? En erken ekim sonu, doğru mu arkadaşlar? Yani bu insanlar bu parayı
alınca ödeyebiliyorlar. Gelin, bir yasa yapıyoruz, bu yasada, hiç değilse… Son
bir kez daha getirdik. Doğrudur, getirilmeliydi. Bu, toplumun gerçeği ama
gelin, gelin… Burada, yasada, bu maddede “yirmi gün” ve “yirmi gün” var. Gelin,
bunu, bu yirmi günleri, yirmi günü otuz güne çıkaralım, müracaat süresini ve
ödeme süresini de altmış gün yapalım. O zaman, böyle yaptığımız zaman, herkes,
her kesim ödeyebilecek konuma geliyor. Biz –Türkiye- tarım ülkesiyiz. BAĞ-KUR’a borçluların önemli miktarıda
tarım kesimi arkadaşlar. Eğer amaç alacağımızı almaksa bunu yapalım. Bu yeniden
yapılandıranların da ben ağustos sonuna kadar, yani 28 Ağustosa kadar -bir
önceki yasada- ödeyeceklerine inanmıyorum, çoğu ödenmeyecek arkadaşlar. Eğer
madem yapıyoruz, bu toplumun gerçeğini buraya getiriyoruz, gelin, şu yirmi günü
“otuz gün” yapalım, müracaat süresini yasanın yayınlandığı tarihten itibaren.
Öbürünü ise “iki ay içinde” diyelim, ödemeyi iki ay içinde tahsil edelim, daha
çok prim tahsil edelim arkadaşlar. Ne istiyorsunuz başka? Ama biz, yine, burada
toplumun gerçeği olarak bu yasayı getiriyoruz, doğru bir yasadır ama yine dar
bir çerçeveye sıkıştırıp toplumun gerçek ödeme gücüne bakmadan yine bunu
oldubittiye getiriyoruz. Değerli
arkadaşlarım, önergelerimiz var. Dün aynısını komisyonda da tartıştık. Burada
kanun teklifi veren arkadaşlara teşekkür ediyorum. 11 arkadaş galiba… Sayın
Tutan, Sayın Akif Hamzaçebi, Bilecik Milletvekilimiz
Sayın Yaşar Bey ve tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Konya
Milletvekilimiz Sayın Kalaycı ve tüm grupların bir yasa teklifi var. Üzerinde
hepimiz mutabıkız ama küçük bir noktada boğuluyoruz. Değerli
arkadaşlarım, gelin, şu yirmi günü “otuz gün”, otuz günü de “altmış gün”
yapalım. Hep beraber Meclisin bu son gününde bu toplumun gerçek ihtiyacını, hep
birlikte bunu yapalım arkadaşlar. Zaten o 8 katrilyonu, tahsil edemeyeceğin bir
8 katrilyon için bunu yapıyorsunuz. Bir de yeniden yapılandırmaya müracaat
etmiş ama ağustos sonuna kadar insanlar “Ödeyemeyiz.” diyor. Tahsil edemeyeceksiniz
bunu. Amaç tahsil etmek değil mi arkadaşlar? Gelin, ağustos
sonu… Yani altmış gün sonra ödeyecek insana yüzde 85, yüzde 15’ti… Nedir Amme
Alacakları Kanunu’nda gecikme faizi, yüzde 2. Yüzde 2’yi uygulayalım. Yüzde 2
ödediğiniz zaman yüzde 2 daha fazla ödesin. Amaç tahsil etmek değil mi
arkadaşlar? Ama maalesef, maalesef dün Komisyonda da bunu çok söyledik ama her
nedense Hükûmet kabul etmedi, tüm önergelerimizi
reddetti. Yine önergemiz var bu maddede. Ben hepinizin vicdanına, takdirine
sunuyorum. Değerli
arkadaşlarım, bir başka konu ise yine 28 Ağustos -ne günüydü, pazartesi günüydü
arkadaşlar- Pazartesi günü bu yasada müracaat süresi sona erdi. Bu yasa bugün
çıkıp herhâlde Sayın Cumhurbaşkanı tarafından da yarın imzalanırsa, yani ne
oluyor? Salı, çarşamba, perşembe, cuma; dört günden dolayı yeni müracaat
edenler yüzde 5 fazla ödeyecekler. Bir önceki yasada, biliyorsunuz, cezaların
yüzde 85’i affediliyordu, yüzde 15’ini ödüyorlardı. Bu yasada ise, dört gün
geçtiği için, yüzde 80-yüzde 20 getiriliyor. Bu çok arkadaşlar. Gelin, bunu da,
yani mutlaka önce ödeyene zarar vermeyelim ama yüzde 5’lik yani 85’le 80
arasındaki fark çok büyük fark arkadaşlar. Gelin bir puan, iki puan daha fazla
ödesin bugün müracaat eden. Ama, maalesef, burada da
yine dün önergelerimiz vardı. Yine, maalesef, kabul edilmedi. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Konuşmanızı bitirir misiniz Sayın Aslanoğlu. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, toparlıyorum. Bir başka konu
ise arkadaşlar, geçen yasada taksitle ödeme olanakları vardı yani bir yıl ve
yüzde 55’ini ödemek kaydıyla cezanın, iki yıl yüzde 30’unu ödemek kaydıylaydı
ama bu yasada bu yok arkadaşlar. Taksitle ödeyecek insanlarımız var, peşin
parası olmayan insanlarımız var. Mutlaka bu yasada da taksiti koymamız gerekir
arkadaşlar. Aslında öbürlerine haksızlık yapmadan, yine bir taksitlendirme
yapmamız gerekir. Hepinize saygılar
sunuyorum. Teşekkür ederim.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu. Madde üzerinde iki
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi
okutuyorum: T. B. M. M.
Başkanlığına Görüşülmekte olan
282 sıra sayılı yasa teklifinin 4. maddesinin Geçici 25. maddesindeki a) %20 ve %80
ifadesinin %15 ve %85 olarak değiştirilmesini b) Yirmi gün
ifadesinin 30 ve 60 gün olarak değiştirilmesini arz ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN – Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4 üncü maddesiyle eklenen geçici
25. maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Geçici Madde 25- (1) 5510 sayılı Kanunun geçici 24 üncü
maddesi kapsamına giren borçları anılan madde hükümlerine göre
yapılandırılmamış olan işveren ve sigortalıların bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren yirmi gün içinde yazılı olarak Kuruma başvurmaları kaydıyla, sözkonusu madde kapsamına giren borçları bu maddede
belirtilen şartlarla peşin veya oniki aya kadar
taksitler halinde ödenir. (2) Peşin ödeme
yolunun tercih edilerek, başvuru tarihini takip eden ayın sonuna kadar borç
aslının tamamının ve başvurunun yapıldığı ayın sonuna kadar sosyal güvenlik
mevzuatının ilgili hükümlerine göre hesaplanan gecikme cezası ve gecikme
zammının yüzde yirmisinin ödenmesi hâlinde, gecikme cezası ve gecikme zammının
kalan yüzde sekseni terkin edilir. (3) Taksitle
ödeme yolunun tercih edilerek, borç aslının tamamının ve başvurunun yapıldığı
ayın sonuna kadar sosyal güvenlik mevzuatının ilgili hükümlerine göre
hesaplanan gecikme cezası ve gecikme zammının yüzde ellisini 12 aya kadar eşit
taksitle ödemeleri halinde, gecikme cezası ve gecikme zammının kalan yüzde
ellisi terkin edilir. İlk taksitin ödeme yükümlülüğü bu maddeye göre başvurunun
yapıldığı ayı takip eden ayda başlar. Başlangıçta taksitle ödeme yolunun
seçilip daha sonra taksitlendirilen borcun kalan kısmının peşin ödenmek
istenmesi hâlinde, başlangıçta seçilen taksitlendirme süresine bağlı terkin
oranı değiştirilmez. (4) Geçici 24
üncü maddenin dördüncü, beşinci. altıncı, yedinci,
sekizinci, dokuzuncu, onuncu ve onbirinci fıkraları
bu maddeden yararlanmak için başvuranlar hakkında da uygulanır. (5) Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Sosyal Güvenlik Kurumu
yetkilidir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Meclisin takdirine bırakıyoruz
efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutalım? SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Buyurun,
gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 5510
sayılı Kanunun geçici 24 üncü maddesi kapsamına giren borçlarını anılan madde
hükümlerine göre yapılandıramayan işveren ve sigortalılara yeni bir imkan getirilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, biraz evvel kabul edilen önergeyle madde tümüyle değiştiğinden
diğer önergeyi işleme koyamıyorum. Bu maddeye yeni
bir geçici madde eklenmesini öneren bir önerge vardır. Önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
yasa teklifinin 4 üncü maddesine bağlı olarak geçici 26. maddenin eklenmesini
arz ederiz. Saygılarımızla.
Geçici Madde 26.-
Yapılandırma nedeniyle son 4 ayda her gün geç saatlere ve tüm hafta sonları
çalışan Sosyal Güvenlik Kurumunun tüm personeline bir maaş ikramiye verilmesi. BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize
saygılar sunuyorum. Demin önergemizi
ortadan kaldırdılar. İktidar partisinin verdiği önergelerle madde değiştiğinden
önergemiz… Ben bir kez daha o önergeyi söylüyorum, neydi önergemiz: Orada
“yirmi gün” ifadesi vardı, bunu “otuz gün” yapalım dedim. Ödemeyi de örneğin
ağustos ayının 1’inde bu kanun yayınlanıyorsa, eylül sonuna kadar ödeyebilsin
dedik bu insanlar. Başka bir şey söylemedik arkadaşlar. Ama sahip çıkmadınız,
takdir sizin. Eğer bundan dolayı ödemeyen olursa bu insanlar yine Sosyal
Güvenlik Kurumuyla karşı karşıya kalacak. Diliyorum ki, inşallah üç ay sonra
yeni bir kanun getirmeyin. Özellikle tutanaklara geçmesi için ben bunu
söylüyorum arkadaşlar. Değerli
arkadaşlarım, bu önergemiz şu: Yaklaşık son dört aydır, hepiniz görüyorsunuz,
Sosyal Güvenlik Kurumunun personelinin cumartesisi yok, pazarı yok, gecesi yok,
hep çalıştılar, son dört aydır. Eğer değilse söylesinler, hep çalıştılar son
dört aydır. Yani aşağı yukarı kaç bin kişiyle… Burada kaç bin kişi borçluysa…
Bir kere tüm bu insanlar Kuruma gitti ve bir kere görüştüler “Benim borcum ne?”
dediler, ikinci defa gittiler, bir ekstre aldılar,
üçüncü defa gittiler “cezamın ne kadarı affolacak?”
dediler ve Kurumun önünden geçilmiyordu; ben gözümle gördüm arkadaşlar. Artık,
Kurum çalışanları bu sıcakta… Kliması yok -aynen söylüyorum- her taraf çok
sıcak, camlar, her taraf açık, ama patlıyordu bu insanlar; gözümle gördüm,
değişik yerlerde. Bu insanlar yirmi dört saat çalıştı arkadaşlar, evlerine gitmediler.
Gelin, bu insanlara, Kuruma bu kadar bir tahsilat
yapıyoruz, bu tahsilatta bu insanların birazcık da olsun emeği vardır
arkadaşlar. Gelin, çok küçük bir miktar, bir maaş, en azından bir vefa, en
azından bir teşekkür, en azından Kurum personeline hep beraber “Arkadaşlar
helal olsun size” diyelim, bu insanlara bir teşekkür edelim. Bizim dediğimiz
bu, yani başka bir şey söylemiyoruz. Hepimizin elemanı bunlar. Yarın aynı
şekilde… Ve böyle bir personelin müşterilerine, yani SSK ve BAĞ-KUR
borçlularına nasıl kadirşinas bir şekilde davrandığını ben gözümle gördüm. Tüm
bu zor koşullara rağmen iş yapmak, onların sorunlarını çözmek için ellerinden
gelen her şeyi yapan bu insanlara bizim bir borcumuz var. Bu borcumuzu
ödeyelim. Hepinizin
takdirine sunuyorum, teşekkür ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Biraz önce kabul
edilen önerge doğrultusunda 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 5’inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 5- 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu
Kanununun 25 inci madde-sinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir. “İnşaat ve Emlak
Daire Başkanlığı MADDE 25/A-
İnşaat ve Emlak Daire Başkanlığının görevleri şunlardır: a) Taşınmazlara
ilişkin her türlü yapma, yaptırma, bakım, onarım ve tadilat işlerini yürütmek, Ku-rumun mülkiyetinde bulunan
gayrimenkulleri satmak, b) Kurumun
ihtiyaç duyduğu hizmet binalarını kiralamak, satın almak, yapmak/yaptırmak veya
ku-rumun mülkiyetinde
bulunan arazi, arsa ve binaların devri karşılığında ve/veya kurum bütçesinin
ilgili tertiplerine bu amaçla konulan ödeneklerden, düzenlenen protokol
çerçevesinde Kamu kurum ve kuruluşları ile Kurum iştiraklerine doğrudan
yaptırmak, c) Kurum
gayrimenkul ve demirbaşlarını sigorta yapmak, kiraya vermek, işletmek, kamu
kurumları arasında taşınmaz ve ayni hak devri ile Kuruma yapılacak gayrimenkul
bağış işlemlerinin yürütülmesinde mevzuata yönelik değerlendirmeleri,
teknik-ekonomik etütleri ve rantabilite hesaplarını yapmak, izlemek, her
aşamada takip etmek ve yürütmek, d) Kurum
gayrimenkul ve demirbaşlarının bakım ve onarım işlerini yürütmek, e) Kurum
iştiraklerine ait gayrimenkullerle ilgili iş ve işlemleri yürütmek, izlemek
denetlemek ve gerekli önlemler hakkında önerilerde bulunmak, f) Başkan
tarafından verilecek benzer nitelikteki diğer görevleri yapmak.” BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili
Enis Tütüncü. Sayın Tütüncü,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Bir önceki madde
ve geneli üzerinde konuşmam çerçevesinde hoşgörünüze sığınarak görüşlerimi
ifade etmeye çalışacağım. Ne yazık ki, bu
görüştüğümüz maddede –tabii, doğal karşılıyoruz- sosyal güvenlik alanında
yapılan düzenlemelerin alelacele yapılması karşısında bazı konuların atlanmış,
unutulmuş olmasının çıkardığı sorunları şimdi gidermeye çalışıyoruz. “Göç yolda
düzülür.” derler, ama anımsıyorum, dikkatinizi çekmek istiyorum değerli
milletvekilleri, biz Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’nın ve Sosyal Güvenlik
Kurumu Yasa Tasarısı’nın görüşmelerinde burada çırpındık, sosyal taraflarla
mutabakata varalım, aceleye getirmeyelim, şuralarda birtakım eksiklikler var
şeklinde görüşlerimizi dile getirdik, ancak dinletemedik. Şimdi böyle parça parça yasa teklifleriyle ya da -daha sonra göreceğiz,
önümüzdeki dönemde de yaşayacağız- yasa tasarılarıyla eksiklerimizi tamamlamaya
çalışacağız, “Göç yolda düzülür” anlayışıyla hareket edeceğiz. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Kurumu Kuruluş Yasası’ndaki bir
eksikliği burada sizlerle paylaşmak durumundayım. Bilindiği gibi, Sosyal
Güvenlik Kurumu Kuruluş Yasası’nda idari ve mali özerkliğe yer verilmiştir.
Özerkliğin temel kuralı Kurum başkanlarının belirli bir süreyle atanmasını
gerekli kılar. AKP döneminde yeniden yapılandırılma yapıldı, ancak ne var ki üç
kez başkan değiştirildi. Ne oldu Kurumun bağımsızlığına, ne oldu Kurumun idari
ve mali yönden bağımsızlığına? Böyle bir bağımsızlık olur mu? Önce BDDK’da görüyoruz, diğer kurumlarda görüyoruz, başkanı
belirli bir süreyle sınırlı olarak atamalısınız ki, idari ve mali özerklik
konusunda ciddi bir temel taşı yerine oturtulmuş olsun. Temel taşı
oturtulmayınca, ne yazık ki, idari ve mali özerklik kâğıt üstünde kalır. Ne
olur? İstikrarsızlık olur. Bu konudaki uyarılarımıza, önerilerimize şimdiye
kadar kulak tıkadınız. Rica ediyorum Sayın Bakan sizden ve AKP’li
milletvekillerinden, bir an önce bu konuda gereğini yapalım. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak size bu konuda da sonuna kadar destek vereceğimizi bilmenizi
istiyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yine, tümüyle ilgili konuşma çerçevesinde biz Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na bir bütün olarak bakmak
durumundayız. 15 milletvekili arkadaşımızın duyarlılıkları çerçevesinde bu
konuda da bazı düşüncelerimizi yine sizlerle paylaşma ihtiyacı içindeyiz. Şimdi, bir bütün
olarak baktığımızda yapılanlara, bardağın boş tarafının daha fazla olduğu
ortaya çıkıyor. Yani şunu söylemek istiyoruz: Sosyal Güvenlik Yasası tabii ki
tek çatıyı sağladı; uzun vadeli ve kısa vadeli sigorta dallarını bir sistem
içinde, genel sağlık sigortasıyla birlikte yerine oturtmaya çalıştı, ama Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, Sosyal Güvenlik Yasası çok şeyi de götürdü.
Özellikle Yasa yürürlüğe girdikten sonra sigortalı olacaklar açısından ciddi
kayıplar söz konusu oldu. Mevcut sigortalıların da bazı sosyal haklarında
gerilemeler yaşanıyor. Neden böyle oldu?
En azından, önümüzdeki dönemde birtakım iyileşmelere, iyileştirmelere ışık
tutuma açısından altını çizerek bu konuyu da ifade etmek mecburiyetindeyim.
Neden böyle oldu? Değerli
milletvekilleri, çünkü Sosyal Güvenlik Yasası’nda vatandaşa ek, ilave, çağdaş
sosyal devlet anlayışının gereği yeni avantajlar sağlama amacı geri planda
tutuldu, bu amaç güdülmedi; bunun yerine, devletin sosyal güvenlik
harcamalarını nasıl azaltabiliriz, sosyal güvenlik açıklarını nasıl aşağıya
çekebiliriz amacı ön plana çıkarıldı. Tabii ki bu amaç önemli, tabii ki sosyal
güvenlik açıkları önemli ama değerli arkadaşlarım, yani kazanılmış hakların,
kazanılmış sosyal güvenlik haklarının, dünyadaki insan hakları tarihinde,
ikinci kuşak insan hakları çerçevesinde, dünyada artık tartışma konusu
edilmeyen bu hakların, kazanılmış hakların Türkiye'de elden çıkartılmış
olmasını anlamak ve kabul etmek mümkün değildir. Yani, yineliyorum, sosyal
adalete, çağdaş sosyal devlet anlayışına ters bir yaklaşım sergilenmiştir. Bakınız, buradan
emeklilik ve aylık kayıplarından bazı örnekler vereyim. Yani Sosyal Güvenlik
Yasası’ndan en çok zarar görenler kadınlar oldu. Bakınız ne oldu: Kadınların 58
olan emeklilik yaşı 65’e yükselecek. Evlenen kadınlar ödedikleri SSK
primlerinden emekliliğe yönelik olanların yarısını alabiliyorlar idi, buna da
son veriliyor. Çalışan dul eşe bağlanan aylığın oranı yüzde 75 idi, bu yüzde
50’ye indirildi. Ölen eşin askerliğini borçlanarak süreyi tamamlayıp dul aylığı
bağlanması önlendi. Kadınlar erkek sigortalılardan iki yıl önce emekli
olabiliyordu, pozitif ayrımcılık vardı, buna da son verildi. Malullük aylığında
aranan 1.800 gün prim ödemeye on yıl sigortalı olma koşulu eklendi. Yeni Yasa
yürürlüğe girdikten sonra sigortalı olanlar emekli olduklarında başka bir işte
çalışıyorlar ise emekli aylıklarının kesilmesi düzenlemesi getirildi. Yeni
Yasa’dan sonra işe başlayan kadınlar daha düşük oranda emeklilik aylığı
alacaklar. Son olarak, aylık bağlanmasındaki güncelleme oranı, hepimizin
anımsayacağı gibi, yüzde 100’den yüzde 30’a düşürülmüş durumda. Sosyal yardımlar
ve haklarda da kayıplar yapıldı Sayın Başkan, değerli milletvekilleri. Zaman
yetersizliği nedeniyle bunlara girmiyorum, sadece birine işaret edeyim: Sosyal
Güvenlik Yasası’yla gazetecilerin de içinde bulunduğu pek çok meslek grubunun
yıpranma hakkı ortadan kaldırıldı. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu yasa teklifine olumlu oy vereceğiz. Benden önce
konuşan arkadaşlar da buna işaret ettiler çünkü bütün grupların ortaklaşa,
bütün gruplara ait 15 milletvekilinin ortaklaşa getirdikleri, sosyal güvenlik
duyarlılıklarının bir sonucu olarak getirdikleri birleştirilmiş bir yasa
teklifini görüşüyoruz ancak burada ne yazık ki yine doğrusunu yapamadık. Vakit var mıdır bilemiyorum, geçtiği için ama
bunları zabıtlara geçmesi açısından dile getirmek durumundayım. Prim
borçlarıyla ilgili önceki düzenleme de yani orijinal düzenleme de vatandaşların
lehine idi, ancak kullanılamadı. Neden? E, vatandaş ekonomik bunalım altında.
Ezilen insanlarımız, çiftçimiz, işçimiz, emekli olma hakkıyla yanıp tutuşan
küçük esnaf ve sanatkârımız –o yaşa gelmiş- ne yazık ki bunlardan
yararlanamadı. Değerli arkadaşlarım, bu nedenle biz süreyi şimdi uzatma
durumunda kalıyoruz. Ama bakınız Parlamentoya gelirken beni İstanbul’dan bir
grup esnaf telefonla arabadan aradılar, diyorlar ki: “Enis Bey, esnaf, sanatkâr
olarak biz bu uzatma süresinin uzatılmasını rica ediyoruz çünkü ödeyemeyeceğiz,
ocağa kadar uzatınız.” diye ricada bulundular. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Tütüncü. ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben de dedim ki:
“Vallahi, Plan ve Bütçe Komisyonunda dün bizim arkadaşlarımız ekim ayına kadar
uzatma konusunda ciddi bir çaba gösterdiler ancak kabul ettiremedik.” Yani
esnaf, sanatkârlar bu şekilde dileklerini dile getiriyorlar ama değerli
arkadaşlarım, tarımın nasıl büyük bir sıkıntı içinde olduğunu hep birlikte
görüyoruz. Bakınız aşağı yukarı son on beş gün içinde seksene yakın köy
dolaştım Trakya’da. Trakya çiftçisinin Türkiye'nin diğer çiftçilerine göre
gerçekten iyi durumda olması gerekiyor. Değerli arkadaşlarım, yabancı bankalara
hızla ama hızla borçlanıyor. Bu ne anlama geliyor? Değerli arkadaşlarım, bu
primleri ödeyemeyecek, yeniden yapılandırmadan yararlanamayacak onun için de işte
ekime kadar bunun uzatılması gerekiyordu. Ama şimdi bunu da ne yazık ki
elimizden kaçırdık. 8 Milyar YTL’lik yani eski parayla 8 katrilyonluk bir
meblağla karşı karşıyayız. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Tütüncü. ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Tamam mı efendim? BAŞKAN – Tamam. ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Ek süre de bitti mi efendim? BAŞKAN – Ek
süreniz de bitti, evet. ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Teşekkür ederim efendim. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 282 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 5 inci
maddesi ile 5502 sayılı Kanuna eklen 25/A maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan “her türlü” ibaresinden sonra gelmek üzere “satım” ibaresinin
eklenmesini, aynı bentte yer alan “Kurumun mülkiyetinde bulunan gayrimenkulleri
satmak” ibaresinin çıkarılmasını ve (b) bendinde yer alan “doğrudan yaptırmak”
ibaresinden sonra gelmek üzere “iş ve işlemlerini yürütmek” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Meclisin takdirine bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, teknik bir düzenleme bu.
Yönetim Kurulunun yetkisi sehven burada Daire Başkanlığına aktarılıyor gibi bir
durum. Bu tekrar Kurum Yönetim Kuruluna devredilmesi açısından teknik bir
düzenlemedir, katılıyoruz. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutuyoruz efendim? SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Gerekçe okutulsun. Gerekçe: Kurulan
İnşaat ve Emlak Daire Başkanlığı görev tanımlarına açıklık getirilmesi amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 6’ncı maddeyi
okutuyorum: MADDE 6- 5502
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. “GEÇİCİ MADDE 7-
2008 yılı için geçerli olmak ve toplam 500 adedi geçmemek üzere, 14/12/2007 tarihli ve 5724 sayılı 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanununun 22 nci maddesinin bir-inci
fıkrasındaki (23000 adet) sınırlamasına tabi olmaksızın, bu Kanunla 190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen merkez ve taşra teşkilatı Sosyal Güvenlik
Kurumu kadrolarından boş bulunan 200 Sosyal Güvenlik Uzman Yardımcısı ile 300
Sosyal Güvenlik Kontrol Memuru kadrolarına KPSS sınav sonuçlarına ve
Başkanlıkça belirlenen puan gruplarına göre atamaları yapılır. Sosyal Güvenlik
Kontrol Memuru kadrolarına Kurum dışından yapılacak atamalarda KPSS (A) grubu
sınav sonuçlarına ve Başkanlıkça belirlenecek puan grubuna göre 70 ve üstü puan
alanlardan ilan edilen kadronun başarı sırasına göre bir buçuk katına kadarının
çağrılması ile yapılacak sözlü sı-navda başarı
gösterenlerin taşra teşkilatı kadrolarına atamaları Başkanlıkça yapılır.” BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili
Enis Tütüncü. Sayın Tütüncü,
buyurun efendim. CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli
milletvekilleri, bu maddedeki konuşmamla öyle sanıyorum genele dönük konuşmamı
böylece tamamlamış olacağım. Bu konuşmamda prim borçlarının neden oluştuğunun
altında yatan temel bir acı gerçeği sizinle paylaşmak istiyorum. Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; insan en kutsal, en önemli haklarından biri olan sosyal
güvenlik hakkından neden yararlanmak istemez? Böyle bir şey düşünülebilir mi?
Neden primlerini ödemez, neden böyle sıkıntıya sokar kendisini? Değerli
milletvekilleri, gelirler yetersiz, gelirler yetersiz… Tabii, ülkemizin
sıkıntılarını biliyoruz ama konunun özünü, esasını eğer yakalayamaz isek, az
gideriz uz gideriz dere tepe düz gideriz, bir bakmışız, sosyal güvenliğin
yerleştirilmesinde, çağdaş bir sosyal devletin oluşturulmasında bir arpa boyu
yol gidememişiz masallardaki, rüyalardaki gibi. Bakınız, konunun
esası, özü şudur: Bu ülkede, ne yazık ki, asgari ücret 502 YTL dolayında iken,
açlık sınırı 700 YTL’nin üzerinde. Hepimiz biliyoruz
ki Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; açlık sınırı, yalnız ve yalnızca gıda
masraflarının karşılanmasıyla ilgili masrafları içeriyor, yani file
masraflarını içeriyor. O da ahım şahım bir beslenme kalıbı değil, 2 çocuklu 4
kişilik bir aile günde en az 2 bin kalorilik gıda alabilmek amacıyla ne kadar
gıda masrafı yapacak? Türk-İş’in araştırması diyor ki: 715 YTL. Biz ne
veriyoruz asgari ücretliye? 502 YTL. Bunun kirasını çıkarmış
olsak, hadi çıkarmamış olsak değerli arkadaşlar, demek ki asgari ücretle
çalışan ne kadar insanımız varsa ya da asgari ücret gelirine sahip, o düzeyde
gelir elde eden ne kadar çiftçimiz varsa, ne kadar küçük esnaf ve sanatkârımız
varsa demek ki hepsi açlık sınırlarının oldukça altında mücadele vermek
durumunda kalıyorlar. Değerli
arkadaşlarım, şimdi sizinle sosyal sigortalar programında yani sosyal güvenlik
şemsiyesi altında emekli maaşı alanlarla ilgili bazı gerçekleri paylaşayım, o
zaman sosyal güvenlikte hangi noktada olduğumuz çok daha iyi anlaşılır. Bakınız, SSK
emekli aylıkları: Net taban aylığı 570 YTL, sosyal yardımlar ve ek ödemelerle
birlikte SSK aylığı 598 YTL. Değerli arkadaşlarım, şimdi, açlık sınırına baktığımız
anda SSK emeklilerinin yüzde 85’i açlık sınırının altında bulunuyor. BAĞ-KUR emekli
aylıklarına bakıyoruz: Net taban aylığı 439 YTL, sosyal yardımlar ve ek
ödemeler dâhil 467 YTL. Buna göre BAĞ-KUR emeklilerinin yüzde 93’ü açlık
sınırının altında. Değerli arkadaşlarım, yani eski dönemlerde, önceki dönemlerde
açlık, kimsesizlerin, yoksulların, garibanların, çalışma gücünden mahrum
olanların sorunu idi ama yaşadığımız zaman kesitinde ne yazık ki açlık,
çalışanların, üretenlerin, iş gücüne girenlerin, küçük esnaf ve sanatkârların,
milyonlarca işçinin, çiftçinin ve sosyal güvenlik şemsiyesi altında bulunan
emeklilerin, dulların ve yetimlerin sorunu hâline geldi. Tabii ki bu
sorunun sihirli bir değnekle çözülemeyeceğinin bilincindeyiz. Ama bu sorunun temelinde
ne olduğunu bilmek durumundayız değerli arkadaşlarım. Bu sorunun temelinde
üretimsizlik yatıyor, bu sorunun temelinde üretken istihdam olanaklarının
yeterince yaratılmaması yatıyor, bu sorunun temelinde Hükûmetin
bilinçli, sağlıklı, düzgün bir kalkınma politikasının, büyüme politikasının
olmadığı acı gerçeği yatıyor. Ne yazık ki
yıllardan bu yana, özellikle 2002 yılından bu yana –ki AKP Grubu olarak siz
2002 yılından sonraki dönemden sorumlusunuz- giderek dış kaynağa bağımlı, yani
elin parasına, yani yabancının parasına bağımlı bir ekonomik büyüme modelinin
tutsağı hâline getirdiniz Türkiye’yi. Kâğıt üzerinde birtakım büyümeler,
köpükler, ama millet sefilleri oynuyor, ekonomi giderek kan kaybediyor. Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'nin bu sosyal güvenlik sistemindeki sorunlar dâhil olmak
üzere birçok sorununun çözülmesi için AKP’nin yeni bir sanayileşme politikasını
öncelikle yeni bir sanayileşme haritası uyarınca yürürlüğe sokması gerekiyor.
Sanayileşmenin küçüldüğü, sanayileşmenin millî gelir içindeki oranının düştüğü,
yani sanayileşemeden büyümenin olduğu bir zaman kesitini yaşıyoruz. Yani
Türkiye buna daha ne kadar tahammül edebilir değerli arkadaşlarım? Dışarıya kan
akıtarak, kanımızı, kaynaklarımızı dışarıya akıtarak daha ne kadar
büyüyebiliriz? Konunun özü,
esası üretken istihdam olanaklarının artırılmasıdır. Bunun da temelinde yeni
bir sanayileşme politikası ve Türkiye'nin tüm kaynaklarını, geleceğin
endüstrilerine, geleceğin dünyasında güneşi yükselen sanayilere… Bizde de bir
avantaj var, küçük ve orta ölçekli sanayilerimizin avantajı var. Küçük ve orta
ölçekli sanayilerin ekseninde bir ihracat, bir yatırım seferberliğine
götürmemiz gerekiyor Türkiye’yi. Sorunlarımızın çözümünün temelinde bu
yatmaktadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; az önce de söylediğimiz gibi biz bu yasa tasarısına
olumlu oy vereceğiz. Hoşgörünüze teşekkür ederim. Bir yanlış anlaşılmadan
dolayı bizim Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına geneli üzerine konuşmamız,
yirmi dakikalık konuşmamız yapılamadı. O çerçevede bu konuşmanın sorumluluğu
bendeydi ve müsamahanıza, hoşgörünüze sığınarak Cumhuriyet Halk Partisinin
Grubu adına görüşlerimizi dile getirdim. Bana bu fırsatı verdiğiniz için
teşekkür ediyorum. Yasa teklifinin,
daha doğrusu yasa teklif demetinin insanımıza hayırlı, uğurlu olmasını
diliyorum. Hepinizi tekrar
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Tütüncü. 6’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 7’nci maddeyi
okutuyorum efendim: MADDE 7- 10/7/1976 tarih ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç,
Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 8 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 8- Sosyal
Güvenlik Kurumu, İl veya İlçe İdare Kurullarının alacakları muhtaçlık
kararlarını esas alarak aylık bağlar. Kurum gerektiğinde, aylık almaya
başvuranların gelir, yaşam düzeyi ve varlıkları hakkında, belirleyeceği
yöntemlerle inceleme yapmaya ve yaptırmaya, resmi ve özel idare müessese ve
ortaklarından ve şahıslardan bilgi ve belge istemeye yetkilidir. Aylık
bağlanmasında İl veya İlçe İdare Kurullarının alacakları muhtaçlık kararlarıyla
birlikte bu Kanunun gerektirdiği hallerde yetkili hastanelerden alınan sağlık
kurulu raporları esas alınır. Aylık bağlanmasına esas belgelerin eksik olmaması
halinde aylık bağlama işlemi yapılır. Birinci ve ikinci
fıkralar çerçevesinde aylık bağlama işleminden sonra yapılacak incelemeler
sonucunda, aylık bağlama kararını etkileyecek durumların tespit edilmesi
halinde, tespit edilen eksiklik-lerin giderilmesi
için durum aylık bağlanana iadeli taahhütlü, ilgili idareye de adi posta ile
bildirilir. Eksikliklerin giderilmemesi halinde tebligat tarihinden itibaren üç
aylık sürenin sona erdiği tarihin içinde bulunduğu ödeme döneminin sonunda
aylık kesme veya düzeltme işlemi yapılır ve fazla ödenen tutarlar geri alınır.
Gerçeğe aykırı sağlık kurulu raporu düzenlediği veya bu nitelikteki raporlara
dayanarak aylık aldığı tespit edilenler hakkında Türk Ceza Kanununun ilgili
hükümlerine göre işlem yapılır. Bu madde
kapsamında aylık bağlamaya esas sağlık kurulu raporlarını düzenlemeye yetkili
sağlık kuruluşlarının belirlenmesi ile bu raporların alınmasına ilişkin diğer
usul ve esaslar Sağlık Bakanlığı ile Kurum tarafından birlikte hazırlanacak
yönetmelikle belirlenir.” BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. Diğer maddeyi
okutuyorum: MADDE 8- 2022
sayılı Kanuna Ek 2 nci madde eklenmiştir. “EK MADDE 2– Bu
Kanun kapsamında yapılan müracaatların kabulü ve aylık bağlanması işlemleri,
teşkilatlanmalarının tamamlanmasından sonra Sosyal Güvenlik İl Müdürlükleri
veya Sosyal Güvenlik Merkezleri tarafından yerine getirilir. Diğer mevzuatta
daha önce bu Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oluşturulan
sağlık kurullarına yapılan atıflar, 31/5/2006 tarihli
ve 5510 sayılı Kanunla kurulan Kurum Sağlık Kuruluna yapılmış sayılır.” BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer maddeyi
okutuyorum: MADDE 9- 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası
Kanununun Geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının
sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir. “Bu maddenin
üçüncü fıkrasının (f) bendi hükmü saklı kalmak kaydıyla bu maddede düzenlenen
teşvik, 506 sayılı Kanun kapsamında bulunanlarla aynı şartlarda olmak üzere 506
sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki
sandıkların statülerine tabi personeli için de uygulanır.” BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. Diğer maddeyi
okutuyorum: MADDE 10- 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 30 uncu
maddesinin altıncı fıkrasının son cümlesinden önce gelmek üzere “Bu fıkrada
düzenlenen teşvik, kamu idareleri hariç 506 sayılı Kanun kapsamındaki
sigortalılara ilişkin matrah ve oranlar üzerinden olmak üzere, 506 sayılı
Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki
sandıkların statülerine tabi personeli için de uygulanır.” cümlesi eklenmiştir. BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer maddeyi
okutuyorum: MADDE 11- 1) 5502 sayılı Kanunun; a) 23 üncü
maddesinin birinci fıkrasına (b) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (c)
bendi eklenmiştir. “c) İnşaat ve
Emlak Daire Başkanlığı” b) 25 inci
maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. “a) Kurum
hizmetlerinin gerektirdiği mal ve hizmetlere ilişkin satın alma ve taşınırlara
ilişkin satma, satın alma, kiralama, bakım ve onarım, arşiv, idarî ve malî
hizmetleri yürütmek. b) Taşınırların
kayıtlarını tutmak.” c) 29 uncu
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Destek Hizmetleri Daire Başkanı”
ibaresinden sonra gelmek üzere “İnşaat ve Emlak Daire Başkanı” ibaresi
eklenmiştir. 2) 5502 Sayılı
Kanunun “Ek (I) Sayılı Cetvel Sosyal Güvenlik Kurumu Yardımcı Hizmet Birimleri”
bölümüne “İnşaat ve Emlak Dairesi Başkanlığı” eklenmiş, bu Kanuna ekli (1)
sayılı listede belirtilen kadro ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) sayılı cetveldeki Sosyal Güvenlik Kurumu bölümüne
eklenmiştir. 3) 5510 sayılı
Kanunun geçici 12 maddesinin ikinci fıkrasında geçen “Ancak bu süre altı ayı
geçemez” ibaresi “Devir süreci üç yıl içinde tamamlanır” şeklinde
değiştirilmiştir. 4) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa
ekli (II) Sayılı Cetvelin "2.Yargı Kuruluşları, Bağlı ve İlgili Kuruluşlar
ile Yüksek Öğretim Kuruluşlarında" başlıklı bölümünde yer alan “Sosyal
Güvenlik Kurumu Destek Hizmetleri Daire Başkanı” ibaresinden sonra gelmek üzere
“Sosyal Güvenlik Kurumu İnşaat ve Emlak Daire Başkanı” ibaresi eklenmiştir. BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Teklifinin 11 inci maddesinin sonuna aşağıdaki (5) numaralı fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“5) 15/5/2008 tarihli ve 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 25 inci maddesinin birinci
fıkrasında geçen “Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen kurslarda usta öğretici olarak çalıştırılanlar” ibaresi ve aynı madde
ile 5510 sayılı Kanunun geçici 16 ncı maddesine
eklenen ilk fıkra madde metninden çıkarılmıştır. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Önerge dağıtılmadı Sayın Başkan. BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Meclisimizin takdirine bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Elitaş, gerekçeyi okutuyorum. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Buyurun: Gerekçe: Söz konusu Kanun Teklifinin 1 inci maddesi ile Milli
Eğitim Bakanlığında ek ders ücreti karşılığında çalıştırılan uzman ve usta
öğreticilerin prim ödeme gün sayılarının tespit yönteminin değiştirilerek bu
kişilerin mağduriyetlerine kalıcı bir çözüm getirildiği ve bu kişiler açısından
ayrıca bir düzenleme yapılmasına gerek bulunmadığı dikkate alındığında, yapılan
bu değişiklikle, 5763 sayılı Kanunun 25 nci maddesi
ile Milli Eğitim Bakanlığında ek ders ücreti karşılığında çalıştırılan uzman ve
usta öğreticilere ilişkin olarak 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununun geçici 16 ncı maddesine eklenen
fıkranın yürürlükten kaldırılması amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda ve ekindeki liste ile birlikte maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer maddeyi
okutuyorum: MADDE 12- Bu
Kanunun; a) 1 inci maddesi
15/10/2008 tarihinde, b) 2 nci maddesi 1/10/2008 tarihinde, c) 9 ve 10 uncu
maddeleri 1/7/2008 tarihinden geçerli olmak üzere
yayımı tarihinde, d) diğer
maddeleri yayımı tarihinde, yürürlüğe girer. BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer maddeyi
okutuyorum: MADDE 13- Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun efendim. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Kısa bir açıklama için söz istiyorum
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakanım. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; çok önemli bir teklifi, on üç maddeden oluşan bir teklifi yüce
Meclisimiz kabul etmiş bulunuyor. Aslında gruplar arasında mutabakat olduğu
için çok seri olarak geçti. Belki de ne getirip ne götürdüğü konusunda da çok
ciddi bir bilgi eksikliği de vardır. Umuyorum önümüzdeki süreç içerisinde
bunlarla ilgili, kamuoyunda da paylaşacağımız çok şeyler vardır. Yoğun şekilde
konuşulan primlerin yapılandırılması bildiğiniz gibi 28 Temmuz tarihinde sona
ermişti. Yeniden bir yasal düzenleme ile yeni bir imkân tanıdık kalan
borçlularımızla ilgili. Bu süre tartışıldı burada. Aslında peşin ödemelerde
elli-elli beş günlük bir imkân elde edilmiş oldu şu anda. Yirmi günlük müracaat
süresi ve ondan sonra, müracaat süresinden sonraki, takip eden ayın sonuna
kadar denince, elli-elli beş günlük bir süre içerisinde peşin ödeme imkânı
vatandaşlarımız için sağlanmış oldu. Ayrıca, yine bu
konumda olan, borçlu konumda olan vatandaşlarımızın, prim borcu olan
vatandaşlarımızın prim borçlarını bir yıllık süre içerisinde ödeme imkânını
getirmiş bulunduk. Bu yapılandırmaya giren işverenlerimiz yüzde 5’lik prim
indiriminden istifade edemiyorlardı. Bildiğiniz gibi, istihdam paketinde bir
düzenleme getirmiş idik. İşveren prim payını, prim borcu olmayan, kayıt dışı
eleman çalıştırmayan işverenlerimize, yüzde 25’e varan, işveren prim payında
bir indirim gerçekleştirmiş idik. Şimdi, bu yapılandırması gerçekleştirilen ve
taksitlerini ödeyenlere de bu imkânı bu düzenlemeyle getirmiş olduk. Bu da son derece önemli. En önemli
düzenlemelerden bir tanesi, usta öğreticilerle ilgili yaptığımız düzenlemedir.
Usta öğreticiler, sayıları 15-20 bin civarında Türkiye’de, kırsalda özellikle
çok önemli hizmetler vermektedirler. Usta öğreticilerimizin emeklilik sorunları
ve sağlıktan istifade etme sorunları vardı. Bu düzenlemeyle de bunu kökten
çözmüş bulunuyoruz. Bakış açısını, yöntemi değiştirdik ve bu çerçevede artık,
emeklilik hakları elde edilmiş oldu, sağlıktan istifade etme hakları da elde
edilmiş oldu. Hep birlikte bu düzenlemeyi de gerçekleştirmiş olduk. Yine bu Yasa’da çok önemli düzenlemelerden bir tanesi özürlülerle
ilgili. Bildiğiniz gibi, yüzde 40’la 69 arasındaki özürlülere biz 166 YTL bir
ücret, bir aylık veriyoruz; yüzde 70’in üzerindekilere ise 249 YTL bir ücret
ödüyoruz fakat bunlar bir rapor alındıktan sonra, raporun tescilinden sonra,
özürlülükleri, yereldeki bir hastaneden aldıkları, bölgelerinden aldıkları
raporun kurumdaki sağlık kurulundan tescilinden sonra ancak işleme konabiliyor
ve bu ücretler bağlanabiliyor, bu aylıklar bağlanabiliyor. Burada, iki yılı aşkın süre içerisinde, özürlü vatandaşlarımızın
rapor almada çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kaldıklarını hepimiz
biliyoruz, hepimiz milletvekili olarak halkın içindeyiz. Bu sorunu da şimdi
kaldırdık. Artık, raporlar üst kurula gelmeyecek, sağlık kuruluna gelmeyecek.
Sağlık Bakanlığıyla birlikte belirlediğimiz, esaslarını belirlediğimiz
hastanelerden alınan raporlar direkt kuruma gelince bu özürlü vatandaşlarımıza
aylık bağlama imkânı. Bu sahada çekilen çileleri de ortadan kaldırmış
bulunuyoruz. Ayrıca bazı teknik
düzenlemeler var, yine vatandaşlarımızın çok lehine bazı düzenlemeler var. O
teferruata da şimdi girmek istemiyorum. Netice itibarıyla
bu kadar önemli, sosyal kesimleri ilgilendiren bir düzenleme konusunda Meclisin
gösterdiği iradeye, bütün siyasi partilerin, başta iktidar ve muhalefet
partilerimiz olmak üzere bağımsız ve grubu bulunmayan milletvekili
arkadaşlarımıza Komisyondaki veya Genel Kuruldaki desteklerinden dolayı çok
teşekkür ediyorum. Hayırlı olması
temennisiyle derken… Tabii ki az önce arkadaşlarımız ifade ettiler, Kurum
personelimiz gerçekten dört aylık bir süre içerisinde çok özverili bir çalışma
gerçekleştirdi. Yoğun bir çalışma neticesinde de yapılandırmada çok önemli
rakamlara ulaşıldı. Ben Kurum personeline de, başkan yardımcıları veya tüm
çalışanlarına, taşradaki tüm çalışanlarına da sizler adına teşekkürü bir borç
biliyorum ve hepinize katkılarınızdan dolayı tekrar teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. Birleşime on
dakika ara veriyorum efendim. Kapanma Saati: 15.21 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.37 BAŞKAN : Başkan Vekili Eyyüp
Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Murat ÖZKAN
(Giresun) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. 2’nci sırada yer
alan, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 3.- Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/559) (S. Sayısı: 234) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Komisyon raporu
234 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu. Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim. Süreniz yirmi
dakika. CHP GRUBU ADINA
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli
milletvekilleri, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair, önümüze tekrar gelmiş olan, Kanun
Tasarısı’nın tümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini ifade etmek
için huzurunuzdayım. Bu tasarı -bu
tasarıda düzenlenen en önemli maddeler- daha çok Bilim Kurulu ve TÜBİTAK
Başkanının belirlenmesine yönelik, geçmişte gündemimize gelip, bizleri meşgul
edip, daha sonra uygulanabilirliği yasal olarak bulunamamış, Anayasa Mahkemesi
veya Cumhurbaşkanlığı tarafından geri gönderilmiş taslakların bir yenisidir.
Ayrıca, 278 sayılı Kanun’da bazı değişiklikleri, gerek yeni çıkan Kamu İhale
Kanunu, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu ve Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
yürürlüğe girdikten sonra gerekli olan bazı değişiklikleri içermektedir. Bu tasarının
geçmişinden biraz söz etmek istiyorum. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik -o
zamanlar adı Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu idi, kısaca TÜBİTAK- Araştırma
Kurumu ile ilgili tasarı ilk kez 9 Ekim 2003 tarihinde “TÜBİTAK Başkanını bir
defaya mahsus olmak üzere Başbakan atasın.” şeklinde önümüze geldi. Bu yasa
tasarısına biz muhalefet ettik. Sayın Başbakanın Başkanı atamasının doğru
olmayacağını, siyasileştirme yönünde ve kadrolaşma yönünde zaten süregiden AKP icraatının bir parçası olarak itiraz ettik.
Bizim itirazımız dinlenmedi. Sayın Cumhurbaşkanından yasa geri döndü. Sayın
Cumhurbaşkanının itirazını da hiçbir şekilde kale almadan, dikkate almadan aynı
tasarı aynen tekrar Meclisten 1 Aralık 2003 tarihinde geçti ve arkasından
Anayasa Mahkemesi bozdu. (x)
234 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir. O sırada düşünce
“Anayasa Mahkemesi kararları geriye işlemeyeceğine göre, o arada, ben yaptım oldu,
atamaları yaparız, o da kalır.” şeklinde idi. Fakat hesapta olmayan bir mahkeme
daha girdi işin içine -bol mahkemeli bir yasadır bu- idare mahkemesi de
yürütmeyi durdurdu ve bu, tabii geriye işleyen bir durum yarattı. Daha sonra, 4
Mayıs 2005 tarihinde önümüzdeki yasa tasarısı için ilk girişim yapıldı ve 5344
sayılı Yasa çıktı. Bu da önce Sayın Cumhurbaşkanından döndü, ondan sonra tekrar
çıktı, ondan sonra 18 Mayıs 2005 tarihinde Anayasa Mahkemesinde iptal edildi,
yürütmesi durduruldu, bunun üzerine tekrar önümüze geldi. Bu sürece bir
bakalım: Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bilim ve teknolojiyi ilgilendiren bir
konuda, böyle zorlamalarla, yasaları
zorlamak pahasına zamanının bu kadar alınmış olması çok üzücüdür. Özellikle ciddi ekonomik sıkıntıların, bütün dünyada,
geçmişinizdeki altı yıl içerisindeki likidite bolluğu, dünya ekonomisinin
parlak dönemlerinin israf edildiği yıllardan sonra bütün dünya ekonomisinde
kendisini gösteren sıkıntıların ve yanlış hükûmet
ekonomi politikalarının sonuçları üzerine halkımız sıkıntı içerisindeyken,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu Yasa’yla, yasaları zorlamak pahasına, bu
tasarıyla bunca yıl maalesef meşgul edilmiştir. Bir ilginç
mahkeme kararı daha ifade edeyim. Bu Yasa etrafında sadece sözünü ettiğim
Anayasa Mahkemesi kararları olmamıştır, bir de 20. Asliye Hukuk Mahkemesinde
bir tazminat davası görülmüştür. 28 Kasım 2006 tarihinde Başbakan mahkûm
olmuştur. Tazminat ödemeye mahkûm olmuştur, mahkeme kararlarını dinlememek
nedeniyle. Ben bunu daha önce bu tasarının tartışılması sırasında da ifade
ederken, AKP sıralarından Sayın Başbakanın daha önceki bir mahkûmiyetiyle
ilgili söylediğim zannedilmişti. Hayır, Sayın Başbakan 28 Kasım 2006 tarihinde
yine bir asliye hukuk mahkemesi tarafından mahkeme kararlarını dinlememekten
dolayı mahkûm olmuştur ve tazminat ödemiştir. Bu kadar çok
mahkeme lafı ettikten sonra, sözüme devam etmeden önce, dünkü karar için, yani
Anayasa Mahkemesinin, neredeyse oy birliğiyle, AKP’yi laiklik karşıtı
eylemlerin odağı olarak mahkûm etmesini de dikkatinize getiriyorum. Bundan
sonrasında daha farklı bir yönetim anlayışının egemen olacağını diliyorum. Bu
karar karşısında epey sevinildiğini hissediyorum, gördüm, o de beni şaşırttı.
Neredeyse oy birliğiyle, laiklik karşıtı eylemlerin odağı bir parti olmak çok
sevinilecek bir durum değil diye düşünüyorum, umarım bundan sonrası değişir. Şimdi gelelim, bu
yasayla söz konusu olan, bu yasanın içindeki bazı maddelerdeki bazı
çekincelere. Bu yasa
tasarısının 3’üncü maddesi, yine Başbakana belli bir yetki veriyor Başkanı
belirleme konusunda. 7’nci maddesi,
TÜBİTAK’a, üniversite ve diğer araştırma faaliyeti yürüten kurum ve kuruluşlara
karşı bir avantaj veriyor; bu iyi midir kötü müdür? Bunların, araştırma yapan
diğer kuruluşlarla ve üniversitelerimizle görüşülmüş olmasını dilerdim, böyle
bir şeyin yapılmamış olduğunu görüyorum. 7’nci madde, Kurum tarafından ARGE
faaliyetlerinin yürütülmesi veya desteklenmesi amacıyla ithal edilmesi gereken
bazı malzemelerde, TÜBİTAK’a, diğer kurumlara sağlanmayan bir avantaj veriyor,
umarım iyiye kullanılır. 9’uncu madde de,
yine Kurumun nitelikli personel istihdamında bazı özel durumlar ihdas ediyor.
Bunların kötüye kullanılmayacağını, gerçekten bilim ve teknoloji açısından
ülkemizin ihtiyacı olan personelin, araştırmacıların, değerli araştırmacıların
TÜBİTAK’a kazandırılacağını umarım. Bu maddeler yanlış uygulamaya uygun, müsait
maddelerdir, bunların uygulanmasını da izliyor olacağız. Bundan sonra
TÜBİTAK ile ilgili bazı düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Türkiye’nin bence
gerek ekonomisi için gerek bilim ve teknolojisi için gerekse topluma bilim ve
teknolojiyi sevdirme açısından göz bebeği, odak bir kuruluş olan TÜBİTAK’ın
çalışmaları hakkında birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum. Önce, bazı
TÜBİTAK’ın yayınladığı rakamlar veya yaptığı işler ile diğer örneğin, Devlet
Planlama Teşkilatının rakam veya önerileri arasında bazı farklılıklar görüyorum
-çelişki sözünü kullanmak istemiyorum- bunlara dikkat edilmesi gerektiğini
düşünüyorum. Bunlar rakam işidir, hesaplanması o kadar zor işler de değildir.
Örneğin, gayrisafi yurt içi hasıladan ARGE’ye ayrılan pay TÜBİTAK dokümanlarında binde 7,6 diye
ifade ediliyor. Devlet Planlama Teşkilatının Dokuzuncu Planı’nın 2008
programında 2006 rakamı yoktur, 2005 rakamı vardır. Bunların niye
paylaşılmadığını ve bu rakamlar arasındaki farklılığı merak ediyorum. Bir diğer nokta,
yine TÜBİTAK’ın çalışmalarıyla ilgili: “Bizim çok ihtiyacımız olan, şu anda çok
ihtiyacımız olan bir bilim ve teknoloji ve hatta bir sanayi politikasının ve
stratejisinin belirlenmesine TÜBİTAK’ın katkıları çok önemli olacaktır.” Bu
benim sözüm değildir. Bunu Sayın Başbakan 12 Eylül 2006 tarihinde Bilim
Teknoloji Yüksek Kurulunun 14’üncü toplantısında da ifade etmiştir. Bu
toplantıda, 2006’daki toplantıda “Ulusal Yenilik Stratejisi hazırlığı
gündemimizde yer alıyor.” demiştir Sayın Başbakan, konuşmasından aynen ifade
ediyorum. Ondan sonra, sanki bu strateji varmış gibi konuşmasına devam
etmiştir. Ben, TÜBİTAK’ın
Ulusal Yenilik, yani İnovasyon Strateji ve Eylem
Planı’nın hazırlandığını görmedim. Zaten Devlet Planlama Teşkilatının
yayınladığı 2008 programının Resmî Gazete’de yayınlanan 144’üncü sayfasında
“Ulusal Yenilik Strateji ve Eylem Planı hazırlanacaktır.” diye bir tedbir
vardır ve bu tedbirin aralık sonuna, yani 2008 Aralık sonuna kadar
gerçekleşeceği söylenmiştir. Bu, Devlet Planlama Teşkilatının 2008 programında
ifade ediliyor. 2006’da Sayın Başbakanın “Bu yapılacaktır ve gelecek toplantıya
kadar bir eylem planının ortaya çıkacağını umarım.” şeklinde ifade ettiği strateji,
çok ihtiyacımız olan Ulusal Yenilik Stratejisi ve Eylem Planı’dır. Şimdi, bununla
ilgili olarak şu sıralar Sayın Bakan Nazım Ekren de
bir çalışma içerisindedir, hangi sektörleri destekleyelim şeklinde. Bugünkü
Dünya gazetesinin haberine göre, bazı sektörlerin, yüksek teknoloji üretmek
kaydı şartıyla destekleneceği söylenmiştir. Bu, Sayın Nazım Ekren’in
yaptığı bir açıklamadır bugünkü Dünya gazetesinde çıkan. Öte yandan,
Sanayi Bakanlığı da bir sanayi politikası hazırlamakta olduğunu, bunun için bir
sanayi envanteri hazırlamakta olduğunu söylüyor. Sayın
Nazım Ekren, sanayi politikası denilebilecek bir
öncelikler açıklıyor. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunda bazı öncelikler
belirlenmiş olmasına rağmen, o öncelikleri bir stratejiye dönüştürecek, bir
politikaya dönüştürecek bir dokümanı TÜBİTAK hâlâ çıkaramamıştır ve bütün
bunlar olurken birkaç ay önce biz burada ARGE Teşvik Yasası çıkardık ve bu
Teşvik Yasası’nda hiçbir öncelikten, stratejiden, politikadan söz edilmiyordu. Bu dağınıklığı
dikkatinize getirmek isterim. Bunlar ciddiye alındığı izlenimini bende
bırakmıyor. Sanayi Bakanlığı bir çalışma içerisinde. Sayın Ekren
bugün bir açıklama yapıyor. 2006 yılından beri bir strateji hazırlamakla
yükümlü TÜBİTAK böyle bir belgeyi henüz açıklamadı. Bu arada, “Ne olursa olsun,
ARGE olsun.” şeklinde bir yasayı kabul etmiş durumdayız. Bu dağınıklığın
ve bu belgeler arasında… Ha, bu arada Dokuzuncu Plan var, onda da başka
öncelikler, oradan, buradan alınmış öncelikler ifade edilmiş. Bilim ve
teknoloji gibi önemli bir konuda öyle rastgele laf etmeyi, kendini pek açmayan
bir konuda bu dağınıklığın çok dikkat çekici olduğunu ifade etmek isterim. Ülkemizin ciddi
bir teknoloji politikasına, ciddi bir bilim ve teknoloji politikasına ihtiyacı
vardır, bu konuda TÜBİTAK’ın yararlı çalışmaları vardır. TÜBİTAK, bütçe
görüşmesinden sonra -o zamanlar yoktu ama- son iki yıllık çalışma programını
açıklamıştır. Burada oraya buraya kaynak aktarılmıştır, kaynak daha önceki
yıllara göre nispeten bol verilmiştir fakat ortada bir strateji, bir politika,
bir hedef yoktur. Bu çok ciddi bir eksikliktir; bu, sanayi politikamıza da
yansımaktadır. Nitekim, Sayın Başbakan
kendisi, “Kim ne yatırım yaparsa yapsın destekleyelim.” şeklinde, belli
yörelerde, kırk dokuz ilde -önce otuz altı, sonra kırk dokuz ilde- böyle bir
Teşvik Yasası’nın sakıncalı olduğunu ve daha sonra düzeltileceğini söylemiştir.
Bu sözünün üstünden de iki yıl geçmiştir, hâlâ ciddi bir sanayi politikasına,
bilim ve teknoloji politikasına ve stratejisine dayanan bir çalışma, bir belge
yoktur, sadece dağınık bazı işlevler, işlemler, çalışmalar vardır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi kapatmadan önce,
yine bugünlerde çok üstünde durduğumuz küresel ısınmayla ilgili ve zaten ihmal
edilmiş bir tarım politikamız olduğu için -her ne kadar Sayın Tarım Bakanı buna
katılmıyorsa da- çok ciddi sıkıntılardan geçen çiftçilerimizin girdilerinin
pahalandığı, daha verimli çalışma ortamı ihtiyacı içerisinde olduğu günlerde
tarımda da ARGE’nin yaygınlaştırılması için çaba
gösterilmesi gerektiğini de ifade etmek istiyorum, bir Cumhuriyet Halk Partisi
önerisi olarak sunmak istiyorum. Bakın, size,
OECD’nin 2007’de yayınladığı Tarım Politikaları İzleme ve Değerlendirme
Raporu’nda Türkiye’ye ayrılan sekiz sayfada çarpıcı bir iddiayı, bu OECD
raporundan aynen okuyorum: “Aşırı üretimden dolayı değer kaybı yaşayan fındık,
tütün gibi ürünlerden daha değerli ürünlere geçişi sağlayacak ürün dönüşüm
programına ayrılan dönüşüm ödemeleri…” Yani mali kaynakların yeterli
kullanılmadığını iddia ediyor OECD ve rakam veriyor: “2001-2005 yılları
arasında bu işe ayrılan 213 milyon dolardan sadece 4 milyon doları
kullanılmıştır.” Katma değeri daha yüksek ürünlere geçiş için, bu tarım
alanında ARGE’ye yönelik çalışmaların yapılabilmesi
için ayrılmış olan 213 milyon dolardan sadece 4 milyon dolar kullanılmış, 2006
yılında da ödeme yapılmamış artık bunun için. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Coşkunoğlu, sözlerinizi tamamlayın OSMAN COŞKUNOĞLU
(Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan, teşekkür ederim. Değerli
arkadaşlar, bilim ve teknoloji dediğimiz zaman aklımıza sadece uzay
teknolojileri -ki çok önemlidir- sadece iletişim teknolojileri, bilgi
teknolojileri -ki çok önemlilerdir- gelmemelidir, tarımla ilgili bilim ve
teknolojiler de gelmelidir. Türkiye, özellikle talebin, gıda talebinin giderek
arttığı bir ortamda ve küresel ısınmanın yarattığı sıkıntılar ve darlıkların
yaşandığı, bir de biyoyakıt gibi ürünlerin ortaya
çıktığı bir ortamda tarım konusunda stratejik önemini korumaktadır. Bu konuda
da şimdiye kadarki ihmallerin düzeltilmesini diler, saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Coşkunoğlu. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
Yıldırım Tuğrul Türkeş. Buyurun Sayın Türkeş.
(MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 234
sıra sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’yla alakalı olarak
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, dünya üzerinde ödünç bilgiyle kalkınan ve gelişen hiçbir ülke
bulunmamaktadır. Bugün dünyada gelişmiş ülkelere bir göz atacak olursak
hepsinin kendi bilgi kaynaklarından ve yine kendi ülkelerinde oluşturdukları
araştırma ve geliştirme kuruluşları aracılığıyla hamle yaptıklarını görürüz.
Sadece son elli yıldaki gelişmelerin, büyük buluşların, teknolojik
araştırmaların ve bunların gelişmesinin ülkelere katkıları hepimizin gözünün
önünde yaşanan olaylardır. Dünyanın ikinci büyük nüfusuna sahip Hindistan’ın
veya bir dönem Avrupa’nın yoksulu kabul edilen İrlanda’nın son yıllardaki
atılımları, kendi kaynaklarında bilgiye sahip olmak ve bu bilgiyi kendi ülkesi
lehine kullanmaktan başka bir şey değildir. Gelişmiş ülkelerin diğer ülkelerden
kendilerine beyin göçünü temininin altında da bu gerçek yatmaktadır: Kendi
ülkesinde, kendi topraklarında çalışan, araştıran ve ülkenin kalkınması ve
gelişmesi için çaba gösteren araştırma kurumları. Bir ülkedeki kalkınmanın
gerçek kaynağı bunlardır. Bu kurumların çalışmaları sadece günümüzün
ihtiyaçlarının karşılanması için değil, gelecek yılların da daha verimli
planlanması ve ülkenin ileriye doğru daha emin adımlarla yürümesini sağlayacak
ortamı yaratacaktır. Bu nedenle de bu kurumların statik, hantal, bürokratik
kurumlar olmaması gerekmektedir. Bilimde hiyerarşi olmaz. Bu kurumların
yapılanmasındaki yöntemler mutlaka bilimsel olmalı, yani bilim mutlaka yol
gösterici olmalıdır. Bütün dünyadaki örneklerinde bu böyle olagelmiştir.
Asgaride başarılı olanların da böyledir. Bunu yapabilmek için de tabii ki buna
yeterli kaynak ayırmanız gerekir. Ayırabildiğiniz kaynak kadar, bunun etkin
kullanımı da önem arz etmektedir. Kaynağı ayırırsınız, sonra bunu ehil olmayan
ellerde ve gereksiz yerlerde kullanırsınız, ondan sonra da oturup kara kara düşünmeye başlarsınız, “Bu kadar kaynak ayırdık, acaba
niye başaramadık?” diye. Demek ki bilim ve
araştırma her ülkenin kendi yapısı içerisinde şekillenmelidir. Araştırmalar,
gerektiğinde ileriye yönelik projeksiyonu ve
planlanmasını da ihtiva etmelidir. Yani zaman, dikkate alınması gereken önemli
bir faktördür. Bunları yapabilmek için ekonomik bir kaynağın ayrılması ve bunun
da hem sürekliliğinin sağlanması hem de kaynağın doğru ve etkin kullanılması
gerekmektedir. Bu kaynak mutlaka kendisi de kaynak yaratır hâle gelmelidir.
Dünyanın her yerinde, özerk olan bilim kuruluşları kendi kaynaklarını yaptıkları
araştırmalarla kendileri sağlarlar ve de tabii ki bunları sağlayacak doğru, iyi
yetişmiş bilim kadrolarını oluşturacak, bulacak ve elde tutacaksınız. Bu bilim
kadrolarının seçimi ve bu işlere yönlendirilmesi başlı başına titiz bir çalışma
gerektirir. Değerli
milletvekilleri, bu genel tarifi konuşmamın başına koymamın çok önemli bir
sebebi var. Az önce Sayın Coşkunoğlu tarihçesinden
bahsetti. Beşinci defadır ki bu Meclis bu yasayı konuşuyor ve her seferinde de
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, 2003 yılından bugüne kadar
herhangi bir devlet dairesine dönüştürülmeye çalışılıyor. Önümüze gelen
yasaların temelinde bunlar var. Bunu yaptığımız takdirde, dünyadaki bu yarışın
içerisinde, bu bilginin ülkelerin kalkınmasında temel olduğu dönemde ileriye
gitmemiz ve iyi bir istikbali ülkemize sağlamamız mümkün değildir. Burada, Bilim
Kurulunun seçimini başbakana bırakmışız bu yasa değişikliğiyle ilgili. Peki,
sayın başbakan -bugünkünden bahsetmiyorum- diyelim ki yarınlarda, şimdiki
mevcut siyasi iktidar süresini tamamladı, ondan sonra da başka bir siyasi
iktidar geldi. Ve bir başbakan düşününüz ki bilim ile de çok haşır
neşir değil, eğitimi de belki yeterli değil. Ne yapacak, nasıl seçecek bu Bilim
Kurulu üyelerini? Kendi bunu düşünebilecek mi? Değil, hayır. O zaman bir
yetkililere verecek. Kime verecek? Diyelim ki Başbakan Müsteşarına verecek. E,
peki, bir an için düşünelim ki bu Başbakanlık müsteşarı da intihalden hüküm
giymiş yani bilim alanında zedelenmiş bir müsteşar. İleride olduğunu söylüyorum.
Şimdilerde, tabii, herhâlde sizin İktidarınızda olmuyordur bunlar, ama
ilerideki bir iktidarda bunları yaşayabiliriz. Demek ki Bilim Kurulunu seçerken
titiz davranabilecek bir yasayı ve onun altyapısını burada hazırlamamız lazım. Değerli
milletvekilleri, dünya tarihine baktığınızda başarı ve gelişmenin hep aynı
yöntemlerle elde edildiğini görürsünüz. Hatırlayınız, Yüce Peygamberimiz
Hazreti Muhammed bir hadisinde “İlim Çin’de de olsa gidip alın.”
buyurmuşlardır. Bu sözün üzerinde düşünmenizi rica ediyorum. İlmi siz
tekelinize alın dememiştir, ilmi mutlaka kendi dininizdekilerden temin edin de
dememiştir. İlmiye sınıfını emire, padişaha veyahut
her neyse yönetim, ona bağlayınız da dememiştir. Sadece ve sadece ilmin önemini
ve her nerede olursa olsun olduğu yerden alınmasının gerekliliğini
vurgulamıştır. Günlük düşünen ve bir ülkenin bütün meselesinin kendi dönemiyle
sınırlı olduğunu vehmedenler bu farkları hiçbir zaman anlayamamışlardır. Zaman bir ülkenin
hayatında fevkalade önemlidir, yitirilmemesi gerektiği için önemlidir,
sürekliliği anlamak bakımından önemlidir, geleceği planlayabilmek açısından
önemlidir, bir ülkenin yönetimimin akışı açısından da önemlidir. Bu sadece
bilimde ve araştırmada değil, her alanda böyledir. Bilim ve araştırmayı zaman
şablonunda değerlendirdiğinizde gördüğünüzü sandığınız birçok şeyin farklı
olduğu ortaya çıkar. Mesela, buna en güzel örnek “millî irade” kavramıdır veya
şu duvarımızda yazılı olan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” sözü işte
bu manada fevkalade önemli bir kavramdır. Bu sözleri zaman boyutunu göz ardı
ederek, sadece hâli anlatır olarak ele alırsanız çok yanılırsınız. Bu sözlerin
tümünde zaman boyutunu dikkate almalı ve hem geçmişi hem de geleceği dikkate
alarak kullanmalıyız. Bunu yaptığımız takdirde bugünkü kullanımından daha
farklı manalara sahip olduğunu görürüz. Bu arz ettiğim
örnekten de anlayacağınız üzere bilim ve araştırma sadece fende değil sosyal
bilimde de önem arz etmektedir. Hukukta da zaman kavramı önemlidir. Siz, bugün,
sadece bugünkü şahsi meselelerinizin hâlli için bir yasa hazırlarsanız yarın
ortaya çıkabilecek yanlışlardan da siz sorumlu olursunuz. Yüce Meclisin görevi
bugün siyasi iktidarın kendi yönetim gailesi için değil ama yarınlarda mutlu,
güçlü ve refahlı bir Türkiye’ye zemin olacak ve o dönemlerde fonksiyon görecek
yasaları hazırlamak ve yürürlüğe koymak olmalıdır. Bugün kendi tarihi içinde
önümüze gelen bu yasa değişikliği talebi işte bu yanlış düşünce sistematiğinin
tipik bir örneğidir. Değerli
milletvekilleri, burada bir büyük üzüntümü de sizlerle paylaşmak istiyorum. Her
ikisi de çok değerli bilim adamları olan, hem Sayın Sağlam hem Sayın Aydın,
ikisi de bu yanlış yasayı savunmak noktasında biri Sayın Bakan olarak biri de
Komisyon Başkanı olarak buradadır ve bundan gerçekten üzüntü duyduğumu ifade
etmek istiyorum. TÜBİTAK, 1963
yılından bu yana böyle bir yıkım hareketiyle karşılaşmadı ve ayrıca da bu
tarzda bir siyasi erke teslim girişimiyle de karşılaşmadı. Kurulduğu 1963
yılından 2003 yılına kadar zaman zaman siyasi
iktidarlar tarafından kendi görüşlerine yakınlaştırılmak istendi ama genelde
kendi yolunda ve istikrarlı bir gelişme gösterdi ama 2003 yılından bu yana
maalesef mevcut siyasi iktidarın yazboz tahtasına döndü. Az önce Sayın Coşkunoğlu bunu kronolojik olarak belirttiği için buraya
çok fazla değinmeyeceğim ama yani bu son beş sene içinde bilim adına muhakkak
ki bir şeyler yapılıyor ama bunların, bu bürokratik hengâmenin içinde daha
iyiye ve daha güzele götürülmesinin mümkün olmadığı da açık. Yasa değişikliği,
aşağıdaki maddeler, birazdan değineceğim maddeler bazında da
değerlendirildiğinde, bilimselliği hiçe sayan, bilimi herhangi bir amir-memur
sistemi içinde ve en önemlisi siyasi erke terk edecek şekilde yönlendirmeyi
hedef almış ve 2002 yılından bu yana her alanda olduğu gibi bilimsel alanda
Türkiye’yi çağın gerisinde bırakacak bir tasarı niteliğindedir. Böyle bir
değişiklik önerisi yerine, TÜBİTAK’ın 2002 yılından bu yana yapamadıklarının
irdelenmesi ve bunun sorumlularının sorgulanması ülke ve toplum açısından daha yararlı
olurdu kanaatindeyim. Bilimsel bir
kuruluşa tamamen iktidarın yetkisinde başkan ve diğer yönetimin atanamayacağı
gerçeği tartışma götürmez bir vakıadır. Bunu yaptığınız takdirde, kurumu
bilimsel bir kuruluş niteliğinden çıkarıp iktidar partisine göbeğinden bağlı
bir kamu kuruluşu hâline getirirsiniz. Bilim kuruluşları dünyanın her yerinde
özerktir ve az önce de belirttiğim gibi, genellikle kendi kaynaklarını kendi
yaptıkları araştırmalar ile sağlarlar. TÜBİTAK son altı yılda böyle bir şey
maalesef yapamamıştır. Yoksa ha bire devlet versin, buradaki yöneticiler bu
kaynakları eşe dosta çift maaş diye birtakım ilave ödemeler olarak dağıtsınlar…
Bundan bir bilim kurumunun gelişmesi ve bir ülkeye ileriye doğru bir projeksiyon ortaya koyması mümkün değildir. Bir diğer üzücü
nokta: Bu geçen süre içerisinde birçok milletvekili -içinde iktidar partisinin
milletvekilleri de var- soru önergeleri vermiş, bu konunun aksaklığının
giderilmesi için. Üzülerek söylüyorum ki bunların hepsini tetkik ettiğinizde,
standart, baştan savma ve sorulmuş, hadi bir de cevap verelim tarzında cevaplar
verilmiş, bir kısmına ise hiç cevap verilmemiş bunların. Bunlar, Kuruma karşı,
milletvekillerimizin, yüce Meclisimizin ilgisine karşılık maalesef fevkalade
üzücü bir tavrın da delili niteliğindedir. Evet, değişiklik
maddeleri üzerinde de bir iki şey söylemek istiyorum. Bir kere, bu Bilim
Kurulunu Başbakanın ataması fevkalade sakıncalıdır. Yani bir başbakanın günlük
rutininin içerisinde YÖK üyelerine o bakacak, o karar verecek, RTÜK’ü Başbakana
bağlayacaksınız, RTÜK’ün denetimi, atamaları Başbakandan geçecek ve bu kadar
hengâmenin içinde Türkiye’nin böyle bir nadide, böyle bir güzide Kurumunun da
Bilim Kurulunun atamalarını Başbakana yaptıracaksınız. Bu, bir kere, hakikaten
Kurumu tamamıyla herhangi bir devlet dairesi konumuna indirmektir ve çok
sakıncalıdır. Bir diğer konu:
Madde 14’te bir muafiyetler talebi var. Bu muafiyetler, 2003’ten bu yana
yapılan yanlışlar var, onların düzeltilmesi için mi? Peki, bu muafiyetleri
verdiğimiz takdirde bugüne kadarki yapılan yanlışların hesabı nasıl sorulacak,
nereden dönecek? Geçici bir 9’uncu maddemiz var. Oradaki konuda da fazla
ödemelerden hem ita amiri hem de alanlar sorumlu olduğu için böyle bir durumda
bunu almayalım gibi bir eğilim. Böyle bir durumda yargıya intikal etmiş bir
konu şayet var ise kamu davası olması nedeniyle söz konusu yasa değişikliği ile
bunu düşürmenin de mümkün olmadığını düşünüyorum. Evet, başka bir
iki konu daha var ama demin diğer konuşmacı değindiği için tekrar olmaması bakımından
bunlara girmeyeceğim. Şimdi bir diğer
nokta: Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu basına intikal etmiş
hâliyle hep olumsuzluklar ile anılan bir kurum hâlinde. Yani bir kurumun çok
iyi işlediğinin, çok başarılı olduğunun ama basına sürekli olumsuzlukla intikal
ettiğinin mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. Demek ki buradaki sıkıntıların,
buradaki aksaklıkların giderilmesi lazım ve bunun üzerinde durulması lazım. Değerli
milletvekilleri, bilim bir siyasi iktidarın süresiyle kısıtlı kalıplarda
bulunmamalıdır. 57’nci Hükûmet döneminde, Milliyetçi
Hareket Partisinin de hükûmette olduğu dönemde, o
dönemde Başbakan Yardımcısı olan Sayın Bahçeli “Vizyon 2023 Bilim ve Teknoloji
Stratejisi” diye bir projeyi ortaya koymuştu. Yani Türkiye’nin kuruluşunun
100’üncü yılına kadar belli bir hedef ortaya konulmuştu. Bugüne kadar bu belli
bir oranda takip edildi ama zaman zaman da Batı’daki
birtakım anlaşmalar sebebiyle 2010 diye daha yakın bir tarihi kendimize hedef
seçtik. Uzun hedefleri koymazsak ileriye doğru uzun ve başarılı birtakım
planları, birtakım uygulamaları yapamayacağımızı bilmemiz lazım. Son olarak da bu
araştırma-geliştirmeye ayrılan binde 8’in, hiçbir şekilde, dünyanın 17’nci
büyük ekonomisi, 74 milyon nüfuslu ve dünyada başa güreşen Türkiye
Cumhuriyeti’ne yakışır bir oran olmadığını da ifade etmeliyim. Hepsinden
önemlisi, araştırma kurumlarının günlük siyasi gaileden, bürokratik hengâmeden
azat edilmeleri ve gerçek anlamda özerk olmaları gerekir. Bu nedenlerle
Meclis gündemine gelmiş olan bu yasa değişikliğine olumlu bakmadığımızı ifade
etmek istiyorum. Bu nedenle de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunu
desteklemeyeceğiz. Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Türkeş. Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan. Buyurun Sayın
Kaplan. DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sabrınızı
zorlamayacağım ama bu tasarıyla ilgili kaygı duyduğumuz bir iki noktayı
vurgulama ihtiyacı duyduk. Biliyorsunuz,
yakın zamanda ARGE Yasası çıkarıldı. Bu ARGE Yasası’nın çıkarılmasından sonra
TÜBİTAK’ın yeniden yapılandırılması oldukça önemli. Ancak, özerk ve özgür
olmayan bir kurumun bilimsel çalışmalarını da aynı şekilde yapması mümkün
değil. Daha önce de zaman zaman soru önergelerimizle
veya araştırma önergeleriyle TÜBİTAK’taki yaşanan bazı olumsuzluklara da dikkat
çekmiştik. Özellikle esrarengiz ölümler, cinayetler şüphesinin perdelerinin
aralanmadığı bazı olaylar zincirinden de bahsetmiştik. Ancak,
özellikle savunma sanayisiyle ilgili ve Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili
projelerde, yazılım endüstrisinde dışa bağımlılığın da devam ettiğini,
özellikle de son operasyonlarda istihbari bilgi alış
verişinin İsrail ve Amerika kaynaklı olarak yürütülmesinin de TÜBİTAK’ın bu
alanda da başarılı olamadığının açık kanıtı olduğunu ve dışarıdan edinilen
istihbaratların ne kadar sağlıklı olduğu ayrı bir konu. Tabii, bunların
ötesinde gerçekçi olarak ARGE harcamaları, bunların yüksek katma değer getiren
teknoloji konusu çok çok önemli. Peki, böylesine bir
önemli kurumu bilim dünyasının belirlemesi gerekmiyor mu? Yönetimini bilim
dünyasının ve onun seçkin temsilcilerinin belirlemesi gerekmiyor mu? Şimdi, bu yasaya
baktığımız zaman, Anayasa Mahkemesinde hâlâ bir dava derdest. Biliyorsunuz,
21’inci Dönemde bir yasa çıkarıldı ve Başbakana bir defaya mahsus olmak üzere
TÜBİTAK’ın 6 yöneticisini belirleme yetkisi verildi ve bu olay mahkemelik.
Peki, mahkemeden yarın olumsuz bir karar çıkarsa ne olacak? Şimdi bunu aşamamış
bir durumdayken bugün getirilen bu yasada dikkat ediyorum, 2’nci maddeden
itibaren seçilecek olan üyelerin yarısını Başbakanın seçeceği söyleniyor. Peki,
soruyorum size, sayın Hükûmetin
değerli temsilcilerine: Bizim Başbakanımız, iktisadi ve ticari ilimler
mezunudur, siyasetçidir; bu bilim dünyasındaki cevherleri nasıl keşfedecek?
Bunların hangisinin liyakatinin olduğunu, hangisinin becerisinin olduğunu,
hangisinin iş yapacağını, hangisinin yapamayacağını, hangisinin ARGE konusunda,
yazılım endüstrisi ve diğer teknik alanlarda etkin olduğunu nasıl bilecek?
Diyeceksiniz ki: “Tabii ki Başbakan bilmeyecek, Başbakanın da danışmanları
var.” Dikkat edin, hiçbir gelişmiş, çağdaş, uygar ülkede, hiçbir Avrupa
ülkesinde böyle bir yetki başbakana verilmiyor. Bu, biraz saltanat yetkisine
benziyor. Bilim dışıdır. Bunu çok açık ifade ediyoruz. Bunun için
mahkemelik olmuştur 21’inci Dönem Hükûmeti, mahkeme
devam ediyor, Anayasa Mahkemesinde dava derdesttir. Şimdi, burada bakıyoruz,
Bilim Kuruluna seçilecek 3 üye yine Başbakan tarafından seçilir. Diğer 2’nci
maddeye bakıyoruz 12 üye ile Başkandan oluşan Bilim Kurulunun üyelerinin yine 2
aday arasından Başbakan tarafından seçilmesi. Her maddede bakıyoruz ki:
“Başbakan tarafından seçilir.” Şimdi, böyle bir seçim sistemini sizler sivil
topluma sordunuz mu? Bilim konusunda tecrübesi olan, uzman olan üniversitelere
sordunuz mu? Emek ve meslek örgütlerinden bu konuda görüş aldınız mı?
Aldınızsa, sanıyorum ki, hiçbirisi böyle bir öneride bulunmaz. Böyle olduğuna göre, böylesine bir bilimsel kurulu ve Türkiye için
hayati önemi olan, bütçesi de çıkan son yasalarla oldukça yükselecek olan
TÜBİTAK’ı sırf denetim altında tutmak amacıyla bir yasa tasarısını bilim
kurullarını tamamen başbakanın seçtiği, atadığı bir duruma sokmak Türkiye’de bilimin
önünü, özerk ve özgür bir TÜBİTAK’ın önünü kesmekten başka bir işe
yaramayacaktır. Biz sadece bu
konuda çekincelerimiz olduğunu ifade etmek üzere söz aldık. Bu tasarıyla
TÜBİTAK’ın fırtınaları dinmeyecektir, sorunları bitmeyecektir, yeni sorunlar yaratacaktır.
Bu konudaki uyarımızın tutanaklara geçmesi açısından söz aldım. Bugün yoğun bir
çalışma günü, daha fazla konuşmayacağım. Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kaplan. Soru-cevap
işlemine başlıyoruz. Sayın Tankut, buyurun efendim. YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım
meşgul, birazdan sorayım olmazsa! Sayın Bakanım,
TÜBİTAK tarafından son beş yılda bilimsel özellikli, önemli hangi projeler
gerçekleştirilmiştir? Bunlardan birkaçının ismini söyleyebilir misiniz? Yine birkaç ay
önce araştırma-geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesiyle ilgili kanunun
Meclisimizden çıkmasından itibaren TÜBİTAK tarafından söz konusu faaliyetlerle
ilgili olarak onay verilen kurum ve projeler olmuş mudur? Olmuş ise onaylanan
bu araştırma-geliştirme desteklerinin toplam rakamsal büyüklüğü nedir? Yine,
desteklenmesi onaylanan başlıca proje ve ARGE merkezi özelliği olan kuruluşlar
var mıdır? Var ise isimlerini ve sayılarını söyleyebilir misiniz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Tankut. Sayın Coşkunoğlu… Yok. Sayın Doğru,
buyurun. REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanımıza
sormak istiyorum: 21’inci yüzyılın bilgi toplumuna geçişin sağlandığı,
teknolojik olarak gelişmenin bu yönde olacağı yıllar olacağı düşünülürse
bilimsel ve teknolojik araştırma ve gelişmenin etkin bir şekilde yürütülmesi ve
koordinasyonu için bilim, teknoloji ve iletişim bakanlığı kurulması yönünde bir
çalışma yapılabilir mi? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sorular
tamam Sayın Bakan, cevap verebilirsiniz. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. 1’inci, 2’nci
sorular doğrudan hakikaten rakamlarla ilgili. Zaten arkadaşımız da “Rakamsal
büyüklüğü nedir?” dedi. Tabii, onu, müsaade ederseniz, eğer arkadaşlarımda
rakamlar varsa hemen oturumumuzun sonuna doğru ben o rakamları ileteyim ama şu
anda rakamlar elimde değil. Fakat proje -gerek daha önceki toplantılarımızda,
bütçe, vesairede de uzun uzadıya üzerinde durduk-
konusunda gerçekten çok büyük bir atılım söz konusu oldu ve bunların
desteklenmesi konusunda da çok önemli merhaleler kat edildi, aşamalara gelindi.
Ben sadece, müsaade ederseniz, Kuruma emeği geçmiş bir hocamızın ifadesinden
bir-iki cümle almak istiyorum. Evvela, arkadaşlarımız özerklik konusunun biraz
tehlikeye girdiğinden falan bahsediyorlar ama gerçekten başlangıçtaki özerklik
konusunun yeniden tekrar yakalanması için bir çaba sarf edildiğini ve bu
yasayla da onun gerçekleşebileceğini söyleyen bilim adamlarımız var. Mesela, Sayın
Tosun Terzioğlu’nun -ki Bilim Kurulumuzun,
Kurumumuzun, TÜBİTAK’ın başarılı başkanlarından biridir- ifadesi aynen şöyle:
“1963’ten 90’ların sonuna kadar süren mali özerklikler de çok önemlidir ve
yavaş yavaş o istikamette birtakım faaliyetler
gösteriliyor.” Yine, ayrıca “Türkiye'de üniversitelerde yapılan araştırma
projelerine destek 2000 yılından 2007 yılına kadar 5 kat arttı. Bizim
rakamlarımız bunun çok daha üstünde, ortalama proje büyüklüğü 9 kat arttı.”
diyor. Sayın Terzioğlu’nun ifadelerini söylüyorum ki
bunu içeride olan birisi söylese, şu anda oradaki mevcut Başkan söylüyor olsa
belki haklı olarak ”Acaba, bir bakıma, rakamlarda bir farklılık mı var?” denir.
Ortalama projeye verilen mali miktar 12.700 Türk lirasıdır, 2007’de bu 107 bin
liraya çıkıyor ve bunun sonuçları da zaten alınmaya başlanıyor. Yine, müsaade
ederseniz, bu Bilim Kurulunun oluşturulması konusuna da -yeri geldiğinde tekrar
sorulacağı için- toptan cevap vermek istiyorum. Arkadaşlar,
burada demin bir arkadaşımıza “Ben Başbakan olsam, bana burada çok fazla da bir
alanın bırakılmadığını düşünürüm.” dedim. Zaten, bir bakıma gerçek, hakiki
manada seçimi yapan kurum olarak TÜBİTAK’ı görüyoruz. Bütün kurumlardan TÜBİTAK
üyeleri seçiyor, 2 katını bildiriyor, yani 10 üye bildiriyor. Bunların içinden
5’ini, yani TÜBİTAK’ın belirlediği isimler arasından seçmek konumunda,
durumunda. 10 öyle. Ayrıca, TÜBA’dan gelenler için
söz konusu, TOBB’dan gelenler için söz konusu,
YÖK’ten gelenler için söz konusu. Yani, Başbakana çok fazla alternatif verilmiyor.
Başbakan kendisi uygun gördüğü herhangi bir ismi atayamıyor Bilim Kurulu
üyeliğine. Kimleri atıyor? Zaten kurumlardan gelen, kurumların uygun gördüğü,
seçtiği bilim adamları arasından, onlar 2 kişi gönderiyorlarsa onlardan birini
takdir ediyor, birini seçiyor. Yani, neticede, son tahlilde asıl karar veren
Kurumun kendisi. Mesela, Bilim Kurulu 5 üyeyi, TÜBA 3 üyeyi, kamu ve özel
sektör 1 üyeyi, YÖK 1 üyeyi, TOBB 2 üyeyi… Bunların arasından -2 kat üye
arasından- seçen Başbakan ama toplamını belirleyen, yani bütünüyle rakamı,
sayıyı belirleyen kurumların kendisi oluyor. Zaten toplam 12 üye. Yine, burada
da açıkçası, Sayın Terzioğlu aşağı yukarı aynı
ifadeleri söylüyor. Diyor ki: “Şimdi, başka, değişik kurumların oluşturduğu
adaylar içerisinden Başbakanın seçimi doğal karşılanmalıdır.” Bu, aşağı yukarı
iki ay önceki beyanı, bir televizyon programındaki beyanı, çünkü Bilim ve
Teknoloji Yüksek Kurulunun Başkanı Başbakandır. Bu, dünyada birçok ülkede zaten
böyledir. Başbakan, böyle bir kurulun başkanlığını yapan başkanın seçimiyle
ilgili -bu kurulun sekreteryasını yapan- bilim
teknoloji konusunda orkestrasyonu sağlamak zorunda
olan kişidir. Dolayısıyla, belirli bir uyum için Başbakanın belli yetkilerinin
olması lazımdır. Tabii, daha önceden bu yetki çok daha fazlaydı. Sayın Erdal
İnönü’nün dönemini düşünürseniz durum çok farklıydı. Yani şimdi hem
demokratikleşmede gerçekten bir alan açılıyor diye inanıyorum, o inançla
yapıyoruz bunu hem ayrıca mali özerklik konusunda… Arkadaşlar üzerinde
durdular, ona da üç beş cümle söyleyeyim: Keşke devlet hiç uğraşmasa bununla.
Yani bugün gelişmiş Batı ülkelerine gittiğiniz zaman bu işi asıl götüren özel
sektördür, büyük ölçüde sanayidir. Projelerin yüzde 50’si, yüzde 60’ı sanayiden
geliyor. Bunlar laboratuvardan markete giden, çarşı
pazara giden ürünlerdir ve büyük ölçüde de zaten kendileri üretiyorlar ama
bizde öyle değil. Bizde evvela epeyce bir süre -üç sene mi, beş sene mi, on
sene mi- değerli arkadaşlarım, temel projeleri devlet desteklemek zorundadır.
Yani biyoloji alanında, fizik alanında hemen bir araştırma, inceleme, bir ARGE
yapıp da bunu pazara götüremezsiniz. Çok daha uzun vadeli, çok daha derinden
giden bir bilim politikası, bir bilim üretimi anlayışı olması gerekiyor. Bunun
için de devlet, açıkça ifade edeyim, çok uzun süre esasında bunun arkasında
olmak zorundadır temel projeler için ve sosyal bilimlerde, beşerî bilimlerdeki
projeler için. Yine sosyal ve beşerî bilimleri ilk defa ciddi anlamda ele aldık
ve benim en büyük arzum onu gelebileceği yere getirmektir. Sosyal bilimlerde
belli bir noktaya gelmeden bilimsel zihniyetin oturmasına, güçlenmesine imkân
yoktur ama onun için de yine devlet desteğine ihtiyaç vardır. Çünkü siz
sanayiden hemen sosyal bilimlerle ilgili, belki alım-satım psikolojisiyle
ilgili bir şey yaptırabilirsiniz ama temel sosyal bilimlere geldiğiniz zaman
yine oraya parayı devlet vermek zorundadır. Bakanlıkla ilgili
doğrusunu isterseniz ben Sayın Başbakana, bu anlama gelecek, kelimeler farklı
olsa bile, birkaç ay önce “Böyle bir bakanlık olsa nasıl olur?” diye, böyle bir
düşünceyi de açmıştım, o konuları görüşüyoruz. Benim kanaatimce de bu
koordinasyon işini biraz daha farklı bir çatı altında, daha farklı bir
organizasyon içinde düşünmemiz gerekir. Teşekkür
ediyorum. Öbürlerine yazılı cevap vereceğim. BAŞKAN –
Teşekkürler. Sayın Coşkunoğlu, sisteme girdiniz, yoktunuz burada. Gelmişsiniz,
buyurun, sorunuzu sorun. OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) – Teşekkür ederim. Özür dilerim,
sizin söz verdiğiniz sıra burada değildim. Aracılığınızla
Sayın Bakana birkaç soru sormak istiyorum. Birincisi, elimizdeki tasarının daha
ilk cümlesinde bir ifade var, genel gerekçesinin ilk cümlesinde: “…ulusal
öncelikler doğrultusunda bilim ve teknoloji politikaları geliştirmek…” olarak
TÜBİTAK’ın görevlerinden birisini ifade etmiş. “…ulusal öncelikler
doğrultusunda bilim ve teknoloji politikaları geliştirmek…” Bu nedir? Yani
geliştirilmiş midir böyle bir politika? Geliştirildiyse nerededir? Biraz önce Sayın
Bakan “Devletin bir bilim politikasının olması gerekir.” derken -tabii, bilimi,
teknolojiyi, bir ürünü geliştirmek zaman alacak bir iştir- “Bir bilim
politikası olmasının arkasında durması gerekir.” dedi. Var mıdır böyle bir
politika? Yoksa, neden yoktur hâlâ? Üçüncüsü: Şu anda
Sayın Nazım Ekren Bakanımızın, Sayın Zafer Çağlayan Bakanımızın,
sanayi politikalarına ilişkin süregiden girişimleri
vardır. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunda TÜBİTAK bu konuda öncelikleri
belirlemekle görevlendirilmiştir. Dokuzuncu Plan’da ifade edilmiş birtakım
öncelikler vardır. Bütün bunlar arasında ben rastlantısal birtakım örtüşmeler
dışında ciddi bir uyum, sistematik bir bütünlük görmüyorum. Yanılıyorsam lütfen
düzeltiniz. Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler. Sayın Bakanım,
süremiz bayağı azaldı. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, hemen kısaca söyleyeyim: Danışma Kurulunda
alınan kararları, Sayın Coşkun, bilmiyorum, okuma, bakma imkânı buldu mu, orada
zaten bu politika… Nihayetinde bu en yüksek Kuruldur ve politikaların bir
bakıma ön hazırlığı, sekreteryası Kurum tarafından
yapılıyor ve Danışma Kurulu bunun kararını veriyor. Zaten her sene bu ulusal
tercihler istikametinde Danışma Kurulu karar alıyor ve Kurum da o alınan
kararları yerine getirmeye çalışıyor. Demin benim söylediğim konular, mesela
beşerî ilimlere ağırlık vereceğiz konusu o bilim politikasının, ülkemizin
ulusal politikasının bir önemli unsurudur, boyutudur. “Temel bilimlere ağırlık
verilecek.” diyorum. Kritik teknolojiye ağırlık verilmek zorundadır, çünkü, konuşan arkadaşlarımızdan birinin de ifade ettiği
gibi, gerçekten bugün kritik teknolojiyi, siz eğer kendi kritik teknolojinizi
kendiniz üretemiyorsanız, dışa bağımlıysanız güvenliğiniz son derece
tehlikededir. Dolayısıyla onun da bir an önce kendimize yeter boyuta
getirilmesi lazım ve zaten son bir yıl içinde açılan kurumlara bakılırsa
-bunların en önemlilerinden biri Ankara’da açıldı- o ulusal program
istikametinde zaten Kurum alınan kararları yerine getirmeye çalışıyor. Teşekkür ederim
Sayın Başkan. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 1’inci maddeyi
okutuyorum: TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU KURULMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1- 17/7/1963 tarihli ve
278 sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında
Kanunun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 3- Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu aşağıdaki organ ve birimler-den oluşur. a) Bilim Kurulu, b) Başkanlık, c) Araştırma
merkezleri, enstitüler ve benzeri birimler, d) Kurumun
görevlerini yerine getirebilmesi için gerek duyulan bilim parkı, bilim merkezi,
müze ve benzeri diğer birimler.” BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili
Engin Altay. Sayın Altay,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın
milletvekilleri, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi
hakkında grubum adına söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Sayın
milletvekilleri, bugün burada görüştüğümüz tasarı, siyaset hayatımıza, Parlamento
tarihine ibret vesikası olarak geçecek bir kanun tasarısıdır. Tam tabirle, 2003
yılının Mayıs ayında bir deli kuyuya bir taş attı, 550 milletvekili, hukuk,
yargı, bu taşı buradan çıkaramıyoruz. Şimdi, tümü
üzerinde Sayın Osman Coşkunoğlu bu süreci size
anlattı, benim zamanım da kısa olduğu için sürece girmek istemiyorum ama ortada
bir realite
var. Sayın
milletvekilleri, benim doğduğum yıl kanunlaşmış bir kanun üzerinde Hükûmet, üç ayrı sıra sayısını Parlamentonun önüne getirdi
ve bu tasarıların hepsi Cumhurbaşkanlığından döndü, bu kanun iki defa -dün
kararını havalara zıplayarak alkışladığınız- Anayasa Mahkemesinden döndü. Ama Hükûmet inatla ısrarını sürdürüyor. Şimdi, bu
memleketin bir Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu vardı. Bunun Başkanının
görev süresi doldu, Bilim Kurulu bunu yeniden seçti, Hükûmet
burada bir dayatma, bir zıtlaşma, bir kutuplaşma anlayışı içerisinde bu seçimi
benimseyemedi, içselleştiremedi, kabul edemedi. Dönemin Müsteşarı, o günkü
Kurula “Siz, Sayın Nükhet Yetiş’i seçin.” diye
tavsiye ve telkinlerde bulundu. Olmadı, ondan sonra seçilen Kurul, 6 üye için
yapılan, 278’e göre yapılan seçimde seçilenler Hükûmetçe
kabullenilmedi. Sonra, bir maddelik kanun tasarısı hazırladınız, Anayasa
Mahkemesi size bunu iade etti. Olmadı, Ankara 1. İdare Mahkemesinden Namık
Kemal Pak’la ilgili kararı iptal.. Yerine Nükhet Yetiş’i seçtiniz. Ankara 1. İdare Mahkemesi bunu bozdu.
Olmadı, yeni bir kanun getirdiniz, onu da gene Anayasa Mahkemesi bozdu. Bu
arada, kurumda çalışan personel, iş mahkemeleri aracılığıyla kuruma müteaddit
defalar hukuk şamarı indirdi. Olmadı, yeni bir kanun tasarısı getirdiniz,
mahkeme-Meclis, mahkeme-Meclis… Kurumu beş yıl işlevsiz ve gayrimeşru hâle
getirdiniz, Meclisi de mahkemelerle, Anayasa Mahkemesiyle didişen bir noktaya
getirdiniz. Şimdi, ne oldu?
Olan şu: Başbakan hukuk mahkemelerinden şamar yedi. Meclis Anayasa
Mahkemesinden 2 defa geri döndü, şamar yedi demiyorum. TÜBİTAK da iş ve idare ahkemelerinden müteaddit defalar şamar yedi. Bir hesap yaptım, toplam, bu süreçte bilimle uğraşması gereken bu
TÜBİTAK ve Hükûmet, 2 defa Anayasa Mahkemesinden, 1
defa Danıştaydan, 2 defa 1. İdare Mahkemesinden, 1
defa 17. Asliye Hukuk Mahkemesinden, 1 defa 9. İş Mahkemesinden, 1 defa 14. İş
Mahkemesinden, 1 defa 3. İş Mahkemesinden, 1 defa 4. İş Mahkemesinden ve 1 defa
da -mahkemenin adını bilmiyorum- Sayın Başbakanın kaybettiği bir tazminat
davası var, ceman 11 defa mahkemelerden tokat yedik. Kim yedi? MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Tabir hoş değil! ENGİN ALTAY
(Devamla) – Kurum yedi, Hükûmet yedi. Hoş mudur,
doğru mudur, caiz midir? Bu itişin, didişin bir anlamı var mıdır? MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – “Şamar” ve “tokat” Başbakan için yakışan bir tabir değil. Lütfen
sözünüzü geri alın. ENGİN ALTAY
(Devamla) – Almıyorum, ne söyleyeceğimi sana mı soracağım ben? BAŞKAN – Sayın
Altay… ENGİN ALTAY
(Devamla) – Şimdi, tablo budur. Şimdi, sayın
milletvekilleri… AHMET YENİ
(Samsun) – Milletten tokat yediniz! ENGİN ALTAY
(Devamla) – Benim ağzımı açtırmayın. MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – İstersen aç! ENGİN ALTAY
(Devamla) – Kurumun emeğe saygısı yok. İş mahkemelerinden çıkan kararlar
ortada. Meclisi demiyorum ama Meclisin AKP Grubunun hukuka hiç saygısı yok,
Başbakanın da bilime saygısı yok. YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Böyle bir üslup olur mu ya? ENGİN ALTAY
(Devamla) – Evet, aynen böyle olur bu üslup! İşine bak sen! Şimdi, sayın
milletvekilleri… AHMET YENİ
(Samsun) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın
Milletvekili, lütfen… ENGİN ALTAY
(Devamla) – Sayın milletvekilleri… YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Bu üslubu terk et! BAŞKAN – Sayın
Altay… ENGİN ALTAY
(Devamla) – Tekrarlayayım mı kardeşim: Başbakanın bilime saygısı yok. YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – O üslupla konuşulmaz burada. ENGİN ALTAY
(Devamla) – Meclisin de hukuka saygısı yok. Otur yerine! Şimdi… Şimdi… BAŞKAN – Sayın
Altay… Sayın Altay, kimi tehdit ediyorsunuz “Otur yerine.” diye? ENGİN ALTAY
(Devamla) – Sayın milletvekilleri… BAŞKAN –
Yakışıyor mu size? YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Milletin kürsüsüne saygı göster! MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Terbiyesizce konuşuyorsun. ENGİN ALTAY
(Devamla) – Sayın milletvekilleri, 2006’nın Kasım ayında Sayın Başbakan, Namık
Kemal Pak’a 7 bin YTL tazminat ödemek zorunda kaldı mı kalmadı mı? Niye ödedi
bunu? Bunu niye ödedi? Şimdi, biz ne söylediğimizi bilerek söylüyoruz. Burayı… YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Üsluba dikkat edin! ENGİN ALTAY
(Devamla) – Benim üslubuma sen karar veremezsin! BAŞKAN – Sayın
Altay… ENGİN ALTAY
(Devamla) – Gelirsin buraya, maharetin varsa konuşursun! BAŞKAN – Sayın
Altay… YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Oradan da konuşurum. BAŞKAN – Sayın
Altay, lütfen… ENGİN ALTAY
(Devamla) – Sayın Başkan, ben konuşamıyorum ki bu sataşmalardan. BAŞKAN – Ama çok
sert konuşuyorsunuz. Lütfen… ENGİN ALTAY
(Devamla) – Sizin, İç Tüzük’e göre, milletvekillerini uyarmanız lazım. BAŞKAN – Sert
konuşuyorsunuz. Niye uyarayım? Sizi de uyarıyorum. ENGİN ALTAY
(Devamla) – Beni niye uyarıyorsun sen? BAŞKAN – Tabii…
Sert konuşuyorsunuz. Sert konuşuyorsunuz… ENGİN ALTAY
(Devamla) – Beni niye uyarıyorsun sen? Benim sözümü kesiyorlar burada! İç
Tüzük’ün ilgili maddelerine göre arkadaşları uyarsana! BAŞKAN – Şimdi
ayna olsa da kendinizi seyretseydiniz, bakın, nasıl sert konuştuğunuz ortaya
çıkardı. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Meclis Başkanına da hakaret ediyorsun! “Sen” ne demek? Meclis Başkanına
“sen” denir mi? “Sen” denir mi Meclis Başkanına? BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen... Siz müdahale etmeyin efendim. ENGİN ALTAY
(Devamla) – Kardeşim, siyaset yapmayı bilmiyorsanız gidin önce öğrenin, buraya
öyle gelin. Biz neyi nasıl söyleyeceğimizi biliriz. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Terbiyeli ol, terbiyeli! Terbiye hudutları içerisinde konuş! BAŞKAN – Sayın
Milletvekili… ENGİN ALTAY
(Devamla) – Konuşma, işine bak sen! LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Sözümü kesme! Sen konuşma! BAŞKAN – Sayın
Milletvekili… LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Meclis Başkanına “sen” denir mi? ENGİN ALTAY
(Devamla) – Sana ne? YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Bu üslupla siyaset yapılmaz! LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Terbiyeli ol! ENGİN ALTAY
(Devamla) – Sana ne? Sana ne? YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Bu üslupla siyaset yapılmaz! ENGİN ALTAY
(Devamla) – Orada Meclis Başkanı var, sana ne ya? LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Terbiye hudutlarına gir, terbiye hudutlarına! ENGİN ALTAY
(Devamla) – Size ne oldu bugün? Bu gece başınıza bir şey mi düştü sizin? LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Millet öyle bir şamar attı, öyle bir şamar attı ki size, neye
uğradığınızı şaşırdınız. ENGİN ALTAY
(Devamla) – Göreceğiz o milletten ne yiyeceğinizi. İlk seçimlerde onu da
göreceğiz. BAŞKAN – Sayın
Altay, konuşmanızı keseceğim ama. ENGİN ALTAY
(Devamla) – Bu oy şımarıklığına düşen siyasilerin sonunu Türk siyasi tarihi hep
yazıyor. BAŞKAN – Sayın
Altay… ENGİN ALTAY
(Devamla) – Efendim? BAŞKAN – Konuşmanızı kesiyorum bakın. ENGİN ALTAY
(Devamla) – Neden? BAŞKAN – Gündemle
ilgili konuşmuyorsunuz. Aldığınız sözü... Siz buraya kavgaya mı çıktınız yani? ENGİN ALTAY
(Devamla) – Sayın Başkan, sizin, İç Tüzük’ün -yanılmıyorsam, hafızam beni
yanıltmıyorsa- 169’uncu maddesine göre bu arkadaşları uyarmanız lazım. BAŞKAN – Sizi de
uyarıyorum, onları da uyarıyorum. ENGİN ALTAY
(Devamla) – Uyarın onları, ben konuşmamı bitireyim. Sürem doldu, daha
söyleyeceklerimi söyleyemedim. Şahsım adına söz isteyeceğim şimdi. BAŞKAN – Efendim,
siz müdahale… Siz karşılıklı laf atıyorsunuz. Allah Allah! ENGİN ALTAY
(Devamla) – Şimdi, sayın milletvekilleri, tablo budur, beğenseniz de budur,
beğenmeseniz de budur. BAŞKAN – İşte,
buyurun… ENGİN ALTAY
(Devamla) – Ben bir realiteyi size anlatıyorum. On bir defa mahkeme
kapılarından TÜBİTAK ve Hükûmet geri çevrilmiş. Yanlış
mı bu? Bu iyi bir şey mi, doğru bir şey mi bu? Daha dün “Yeniden
herkesi kucaklayacağız.” diyen bir anlayışın mensupları olarak sizin,
muhalefetin buradaki benim bu üslubuma tahammülünüz olmayacaksa sizinle bu dört
yıl zor geçer, zor geçer. YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Mahkemelerde idare lehine sonuçlanan davalar yok mu? ENGİN ALTAY
(Devamla) – Bakın, ben size bir şey söyleyeyim… FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) – E, sen de biraz kendini toparla canım artık yani. Bu kadar
olmaz ki. Biraz aşağıdan al. ENGİN ALTAY
(Devamla) – Şimdi, bakın, yürürlükte bir TÜBİTAK Kanunu var -278- hâlen bu
geçerli. Şimdi görüştüğümüz 234 sıra sayılı kanunla biz bunu değiştiriyoruz
yani siz bunu değiştireceksiniz, 3 defa niyet ettiniz olmadı, şimdi 4’e niyet
ediyorsunuz. Ben diyorum ki: Bu yürürlükteki -hâlen- bu yüce Meclis tarafından
çıkarılmış bu Kanun’a göre TÜBİTAK’ın Başkanı Nükhet Yetiş değildir, bu
yürürlükteki Kanun’a göre TÜBİTAK’ın Başkanı, hâlen meşru Başkanı -Danıştay da
bunu teyit etmiştir- Namık Kemal Pak’tır. Şimdi, bu yapılan iş, işlem doğru bir
şey midir, iyi bir şey midir? Bunları söylüyoruz, söylemeye de devam edeceğiz.
Şimdi, şu anki TÜBİTAK üyeleri de bir yıldır meşru değildir. Bu konu da gitti
geldi, gitti geldi, son bir yıldır da ihmal ettiniz, daha öncelikli kanunlarınız
vardı. Oradaki TÜBİTAK üyeleri de meşru değildir. Size samimiyetle
bir şey söylüyorum: Yürürlükteki Kanun’un 2’nci maddesindeki TÜBİTAK’ın görev
tanımını bir okuyun, bir de buraya gelen, 234 sıra sayısıyla buraya gelen şimdi
geçireceğiniz kanunun görev tanımlarını bir okuyun, aradaki farkı görün,
anlayışı görün, Hükûmetin anlayışını görün.
Yürürlükteki kanunun 2’nci maddesinde tümüyle bilime, teknolojiye yönelik bir
anlayış, angajman var. Ben bunu okuyunca Maliye
Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığının genelgesi zannettim. Bilime saygınız,
bilime yaklaşımınız bu kadar. Bunları söylemeyecek miyiz? Siz dikensiz gül
bahçesi istiyorsanız o yok. ALİ KOYUNCU
(Bursa) – Niye bağırıyorsun? ENGİN ALTAY
(Devamla) – Sesim çok çıkıyorsa buradan kısarız kardeşim. ALİ KOYUNCU
(Bursa) – Bağırma! ENGİN ALTAY
(Devamla) – Ee, yani sen rahatsız oluyorsan dışarı
çıkarsın, bahçeye gider sigara içersin. O beni ilgilendirmez. BAŞKAN – Sayın
Koyuncu, lütfen… ENGİN ALTAY
(Devamla) – Şimdi, bakın, Atatürk’ün bu konuda bir Cumhurbaşkanı olarak
söylediği bir söz var. Şimdi, Yüce Önder diyor ki: “İlim ve sosyal bilim
dalındaki işlerde ben emir vermem.” (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Konuşmanızı lütfen tamamlayınız. ENGİN ALTAY
(Devamla) –Sayın Başkan, ek süre vermeyecek misiniz? BAŞKAN – Hayır,
hiçbir şey vermem. ENGİN ALTAY
(Devamla) – Her maddede karar yeter sayısı isteyeceğim. BAŞKAN – Hayır
efendim, hiçbir şey vermem. ENGİN ALTAY (Devamla) – Böyle şey olur mu! Konuşmamın yarısı tartışmayla geçti. BAŞKAN – Olur,
istediğim gibi olur. Bana şey mi yapacaksın! ENGİN ALTAY
(Devamla) – Hayret bir şey! BAŞKAN – Allah Allah! “Böyle şey olur
mu!” ne demek? Şuna bak ya! ENGİN ALTAY
(Devamla) – Büyük Atatürk diyor ki: “İlim ve sosyal bilim dalındaki işlerde ben
emir vermem.” BAŞKAN –
Karşısındakini ne zannediyor! ENGİN ALTAY
(Devamla) – “Bu alanda isterim ki, bilim adamları beni aydınlatsınlar. Onun
için, isterim ki, siz kendi ilminize, irfanınıza güveniyorsanız, bana söyleyin.
Sosyal bilimlerin güzel ve yapıcı yönlerini gösteriniz, ben sizi takip edeyim.”
Biz, Hükûmetten bilimle ilgili böyle bir anlayış bekliyoruz. Çok
şey mi bekliyoruz? Çok şey mi bekliyoruz? Bu kanun tasarısı
tümüyle, külliyen yanlıştır. TÜBİTAK üzerinde oynanan oyunlar doğru değildir.
TÜBİTAK, kaos ortamından, bu kanun buradan geçse de,
göreceksiniz, kurtulamayacaktır. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Size hiç yakışmayan bir konuşma yaptınız. ENGİN ALTAY
(Sinop) – Yapma ya! BAŞKAN – Müdahale
etmeyin lütfen. ENGİN ALTAY
(Sinop) - Neresi yakışmamış ya! BAŞKAN - Lütfen,
müdahale etmeyin. Bırakın, otursun yerine efendim. ENGİN ALTAY
(Sinop) – Neresi yakışmamış ya! Bilime saygısız bir Başbakan var. Bunun neresi
yanlış! BAŞKAN – Müdahale
etmeyin. ENGİN ALTAY
(Sinop) - Hayret bir şey ya! BAŞKAN –
Konuşmanız bitmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Reşat
Doğru. Sayın Doğru,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 234 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi en derin saygılarımla selamlıyorum. 1963 yılında
kurulmuş olan TÜBİTAK kurumunun kanunu son yıllarda, maalesef, git-gel şekliyle
dört defa değiştirilmeye çalışılmıştır. Bilimsel bir
kuruluş olan TÜBİTAK kurumunun kanunu ciddi şekilde hazırlık çalışmalarından
sonra çıkarılmalıdır. Şu anda, bu kuruluş, ülkemizin yüz akı, çok önemli, ciddi
bir kuruluşudur. Ülkemizin dünyada bilim ve teknolojide çok ileri olduğunu
iddia etmesek de bulunduğumuz noktada birçok ülkeye göre de küçümsenmeyecek
konumda olduğumuzu ifade etmek mecburiyetindeyiz. Türkiye olarak
hedefimiz, bilim ve teknolojide gelişmiş ülkelerle olan açığın kapatılarak,
bilgi toplumuna geçiş olmalıdır. Politikamız, bilim-teknoloji ve yenilik-üretim
arasındaki etkileşimi dikkate alan bir anlayışa dayanmalıdır. Bilgi toplumuna
geçişin sağlanması, bilimsel ve teknolojik araştırma ve geliştirmenin etkin bir
şekilde yürütülmesi ve koordinasyonun sağlanması amacıyla, 21’inci yüzyılda her
türlü gelişmenin olduğu ortamda “bilim, teknoloji ve iletişim bakanlığı”
mutlaka kurulmalıdır. Sayın Bakan sormuş olduğum soruya vermiş olduğu cevapta,
yaklaşık olarak iki ay önce böyle bir bakanlığın kurulmasıyla ilgili teklifini
Başbakanlığa sunduğunu ifade etmiştir. Bu konu Milliyetçi Hareket Partisinin
seçim beyannamesinde vardı ve seçim beyannamemizin en önemli bölümlerinden bir
tanesini de bu oluşturmakta idi. Sayın Bakanın
vermiş olduğu bu bilgiler doğrultusunda böyle bir bakanlığın ilerideki bir
tarihte kurulmuş olabileceğini düşünmek istiyorum. Mutlaka bu bakanlık, böyle
icracı bir bakanlık şeklinde kurulmalıdır. Çünkü artık, dünyanın her tarafı
bilim ve teknolojiye, iletişime çok ciddi manada önem vermektedir. Bilim ve
teknolojide de Türkiye Cumhuriyeti olarak, bu manada da çok süratli bir şekilde
çalışmalar yaparak gelişmiş ülkeler içerisine girmek mecburiyetinde olduğumuzu
da ifade etmek istiyorum. TÜBİTAK kurumu da bunun
altyapısını da oluşturmalıdır; yani bu bakanlığın kurulmasıyla ilgili
altyapının da TÜBİTAK kurumuna düşmekte olduğunu ifade etmek istiyorum. 21’inci yüzyıl
bilgi, teknoloji ve elektronik bir çağdır. Bu bağlamda, bilgi toplumu altyapısı
oluşturularak hayatın her alanında elektronik yaşam tarzının benimsenmesi
sağlanmalıdır. Artık, kâğıt dönemi bitmiştir. Ormanları yok etmeyerek,
özellikle ormanlarımıza sahip çıkma noktasında olmak üzere, her alanda
elektronik ortama geçilmesinin gerekli olduğunu ifade etmek istiyoruz. Yani
artık, insanlarımızdan bir ikametgâh belgesi, bir nüfus cüzdanı belgesi
istenmemesi gerekmektedir. Yapılan son çalışmaları da bu yönde olarak takdir
etmek istiyorum. Hakikaten, işte muhtarlara gidip de muhtarlığın önünden
ikametgâh belgesi almaya çalışmak veyahut da bir nüfus cüzdanı suretlerinin
alınmaya çalışılması da, artık, 21’inci yüzyıla yakışan bir durum değildir. Bu
manada da ciddi bir şekilde çalışmaların yapılmasının ve hatta bu çalışmanın da
çok süratli bir şekilde yapılmasının da doğru olduğunu düşünüyorum. Bilgisayar ve
İnternet kullanımının yaygınlaşmasının sağlanmasıyla beraber bu konuda da ileri
teknoloji vakit kaybedilmeden ülkemize getirilmelidir. Ülkemiz bilgisayar
çöplüğü konumuna getirilmemelidir. ARGE araştırmaları ile dünyaya açılmasının
mutlaka bir yolu bulunulmalıdır. Bugün Finlandiyalılar Nokia cep
telefonlarıyla, Güney Koreliler ise Samsung marka hem
cep telefonu olsun hem elektronik cihazlar olsun bu iki tane markayla, birer markayla
dünya devi olmanın mücadelesini veriyorlar. Yani bir cep telefonunu
çıkartıyorlar ve cep telefonunun da milyonlarcası ülkemizde kullanılıyor. Hep
beraber düşünme durumuyla karşı karşıya kalıyoruz: Acaba Türkiye Cumhuriyeti
devleti TÜBİTAK marifetiyle olsun veyahut da diğer marifetlerle olsun yeni bir
cep telefonu markası üretemez miydi? Veyahut beraberinde bir bilgisayar markası
üretemez miydi? Bu bilgisayar markasıyla beraber Türkiye'miz de dünyanın her
tarafına açılır ve beraberinde, alan ülke değil de satan ülke konumunda olamaz
mıydık diye düşünüyorum. İşte bu noktada da TÜBİTAK yetkililerine ve ciddi
kurum olan bu kurumla beraber Hükûmetimize de çok
önemli görevler düşmekte olduğunu da ifade etmek istiyorum. Ülkemizde artık
“millî yenilik sistemi” kurulması gerekmektedir. Millî yenilik sisteminin
kurulması ile beraber sektörlerde de yerel bazda yenilik sistemleri kurulacak
ve bölgesel özelliklere göre de sistem yapılandırılması da mutlaka
yapılacaktır. Yani buradaki “millî yenilik sistemi” dediğimiz, Türkiye artık
kendisine mahsus teknolojileri üreten bir ülke olmalı ve üretmiş olduğu bu
teknolojileri de dünyanın her tarafına da gönderme veyahut yayma şeklinde de
çalışmaları olan, politikası olan bir ülke olmalıdır. Bu amaçlarla ARGE
çalışmalarına destek sağlamalıyız. ARGE sonuçlarında, sanayiyi ve üretimi
artırmak noktasında da transfer merkezleri TÜBİTAK bünyesinde mutlaka
kurulmalıdır. Yani yapmış olduğumuz ARGE çalışmalarını bir vesile artık üretime
yönlendirme veyahut da beraberinde de istihdama yönlendirme şeklinde de o yönlü
çalışmalar içerisinde olunmalıdır. Bütün bunlar için
de, ARGE harcamaları için önemli kaynaklar oluşturmak mecburiyetindeyiz. Yine
Milliyetçi Hareket Partisinin Seçim Beyannamesi’nde gayrisafi millî hasıla
içerisindeki payın yüzde 2,5’unun ARGE araştırmalarına, harcamalarına
ayrılması noktasında da bir teklifimiz vardı. Değerli
milletvekilleri, ARGE araştırması, dünyanın her tarafındaki birçok şirket
tarafından çok ciddi manada üzerinde durulan konuların başında gelmektedir.
Araştırma ve geliştirme merkezlerinin de Türkiye'miz için çok önemli olduğunu,
her kurum için de çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum. İşte bu noktada da
gayrisafi millî hasıla içindeki payının da çok yakın
bir zamanda artırılması, hatta bizim teklifimiz olan yüzde 2,5’a mutlaka
çıkartılması gerekmektedir. Etkin bir
üniversite-sanayi iş birliği gerçekleştirmek için de üniversite-sanayi ortak
araştırma merkezleri kurulması gerekir. Bundan özel sektörün yararlanması için
de imkânlar yaratmak mecburiyetindeyiz. Bakın, şu anda, organize sanayi
bölgelerinde çok ciddi çalışmalar yapılıyor. Türkiye'miz organize sanayi
bölgelerinde, özellikle işsizliğin önlenmesi noktasında da bir destek
içerisinde bulunmaktadır. İşte, 4325 sayılı Teşvik Kanunu, daha sonraki
dönemlerde de çıkartılmış olan teşvik kanunlarıyla beraber, şu an itibarıyla,
işte özel sektörün önünü açabileceğimiz, özel sektöre yeni imkânlar
sağlayabileceğimiz çeşitli konularda destek olmak mecburiyetindeyiz. Organize
sanayi bölgelerinin her yerde olmasıyla beraber, oraların yeşermesi, oraların
istihdama ve üretime yaraşır bir şekilde, yeni fabrikaların, yeni oluşumların
oluşturulmuş olduğu yerler olması gerekmektedir. 21’inci yüzyıla
“Lider ülke Türkiye” iddialarıyla girmekteyiz. 2023 yılında, önce bölgemizde
lider, daha sonra dünyanın her tarafında sözü geçen bir ülke olmak istiyoruz.
İşte bunların da ARGE faaliyetleri neticesinde olması gerekir diye düşünüyoruz.
Biyoteknoloji, gen teknolojisi, nanoteknoloji,
enerji ve tasarım teknolojileri gibi önemli konular ARGE faaliyetleriyle
mutlaka ülkemizde desteklenmeli ve de bu noktada da özel sektör de buralara
yönlendirilmelidir yani teşviklerimizi bu yönde yapmalıyız. Bir nanoteknoloji, bir enerji tasarım teknolojisini, hatta son
zamanlarda özellikle “HES projeleri” dediğimiz o HES projelerinin, çok çeşitli
yönleriyle beraber, daha rantabl hâle getirilmiş
olduğu yeni yeni faaliyetler ortaya koymak
mecburiyetindeyiz. Türkiye'miz enerji noktasında sıkıntılarla karşı karşıya
olabilir ama kendi alt kaynaklarımız, kendi yer altı kaynaklarımız yer üstü
kaynaklarımızla beraber bunların önünü de açabileceğimizi ve bu yönlü
çalışmalarla beraber -özellikle HES projeleri diyorum- HES projeleriyle beraber
enerji sektöründe bir merkez konumuna gelmeyeceğimizi kim söyleyebilir. Yani
enerji merkezi olabiliriz. İşte bu noktalarda da ARGE faaliyetlerinin
desteklenmesi ve burada da öncülüğü TÜBİTAK’ın yapması gerekir diye
düşünüyorum. TÜBİTAK bu tür faaliyetleri desteklemelidir ve beraberinde de,
desteklemelerle beraber, işte, önümüzde enerji konusunda çok büyük mesafeler
almış olan bir Türkiye’yi de karşımıza getirebiliriz. Ayrıca TÜBİTAK
bünyesinde -başta olmak üzere- yurt dışındaki Türk araştırmacılara ve yabancı
araştırmacılara ülkemizde projelerini uygulama imkânını da vermek
mecburiyetindeyiz. Yani dış ülkelerdeki kendi insanlarımıza sahip çıkmak,
onları ülkemizde yönlendirme noktasında da çalışmalar yapılması gerekir diye
düşünüyorum. Bu, beraberinde üretim ve istihdamı da getirecektir. Üretim ve
istihdama çok önemli şekilde ihtiyacımız olduğu ve de 21’inci yüzyıla gelmiş
olduğumuz şu ortamda genç nüfusa aşırı şekilde sahip olduğumuz ve genç nüfusa
sahip çıkılmasıyla beraber onlara iş verme, aş verme, imkân verme noktasında da
çok önemli çalışmaların yapılması gerektiği bir yüzyıldayız. Yani gençliğimize
sahip çıkarsak, 21’inci yüzyıla gençlerimizi hazırlarsak, önümüzdeki yılların,
işte 2023 yılına kadar, yani cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümüne
kadar niye büyük bir hedef atlaması, büyük bir atılım yapma durumuyla karşı
karşıya kalmayalım? Bu noktalarda da yine herkese görev düşmektedir ama
TÜBİTAK’a da çok önemli görevler düşmekte olduğunu ifade etmek istiyorum. Bakınız, şu anda
Türkiye Verimlilik Kurumu çok ciddi çalışmalar içerisindedir. Şu anda verimlilik
projeleriyle ilgili olarak başta organize sanayi ve ticaret odaları olmak üzere
Türkiye Verimlilik Kurumu çok ciddi çalışmaları bu yönlü yaparak ülkemizde
büyük bir atılım yapmaktadır. Türkiye Verimlilik Kurumunun idarecilerini tebrik
ediyorum. Hakikaten şu an itibarıyla Türkiye’mizin birçok yerinde istihdam
artırıcı, üretim artırıcı, yenilikleri teşvik edici şekilde çalışmalar
içerisindedir. İşte bu noktada da Türkiye Verimlilik Kurumuyla beraber
TÜBİTAK’ın beraber yapmış olduğu projelerin önümüzdeki yüzyılda ülkemize çağ
atlatacağını düşünüyorum. Türkiye’miz artık tarımda, sanayide, sağlıkta yeni
projelerle dünyanın önüne çıkmak mecburiyetindedir. Bakınız, şu anda ülkemizde…
İşte geçmiş dönemleri hatırlayınız, siyah beyaz televizyonlardan tutun da daha sonraki
dönemlerde özellikle sağlıkla ilgili MR cihazları, tomografi
cihazları gibi elektronik cihazlar ülkemize getirilmiştir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Doğru, devam ediniz efendim. REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu tür sağlıkla ilgili cihazlar veyahut da
diğer elektronik cihazlar ülkemize getirilmiş, ama beraberinde de, o cihazların
eski teknolojiler olması nedeniyle şu an itibarıyla kullanılamaz duruma
gelmiştir. İşte bu noktalarda, ülkemizin önünün açılması ve Türkiye’mizin
kaynaklarına sahip çıkılması gerekmektedir. Biz, bunları söylemek istiyoruz.
Yani Türkiye’miz öyle zengin bir ülke değildir, kaynakları çok büyük olan bir
ülke de değildir, ama elindeki kıt olan bu imkânları en iyi şekilde değerlendirebilecek,
bununla beraber de ülkemizin önünü açacak ve “lider ülke Türkiye” idealini de
gerçekleştirecektir diyor, yüce Meclisimizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 2’nci maddeyi
okutuyorum: MADDE 2- 278
sayılı Kanunun 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 4- Oniki üye ile Başkandan oluşan Bilim Kurulu, Kurumun en üst
karar organıdır. Başkan, Kurumun ve Bilim Kurulunun Başkanıdır. Bilim Kurulunun
toplantı ve karar yeter sayısı yedidir. Bilim Kurulu üyelerinin seçilmesi,
seçim usulü, üyelerin görev süresi ile Bilim Kurulunun görev ve yetkileri
aşağıda gösterilmiştir. a) Bilim Kurulu
üyelerinin seçilmesi: 1) Bilim
Kurulunun altı üyesinin, bilimsel ve teknolojik alanlarda eser, araştırma ve
buluşlarıyla temayüz etmiş ve/veya araştırma ve teknoloji yönetimi konusunda
yetkinliği olan, bilimsel ve teknolojik sistem, kurum ve birimleri başarı ile
kurmuş ve/veya yönetmiş olması gerekir. Bu üyelerden beşi Bilim Kurulu
tarafından belirlenen on, biri Yükseköğretim Kurulu Genel Kurulu tarafından
belirlenen iki aday arasından Başbakan tarafından seçilir. 2) Bilim
Kurulunun üç üyesi, Türkiye Bilimler Akademisinin asli üyeleri arasından, biri
fen ve teknik bilimler alanından, biri sosyal ve beşeri bilimler alanından ve
biri de sağlık bilimleri alanından olmak üzere, Bilim Kurulu tarafından
belirlenen altı aday arasından Başbakan tarafından seçilir. 3) Bilim
Kurulunun üç üyesinin, lisans öğreniminden sonra kamu kurum ve kuruluşlarında
ve/veya özel sektörde en az on yıl deneyim sahibi olmuş, mesleğinde temayüz
etmiş ve üstün nitelikli hizmetleriyle tanınmış olması gerekir. Bu üyelerden biri
Bilim Kurulu tarafından belirlenen iki ve ikisi Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği tarafından belirlenen dört aday arasından Başbakan tarafından seçilir. 4) Başkanın Bilim
Kurulu üyeleri arasından atanması halinde, boşalan Bilim Kurulu üyeliği için aynı
kontenjandan yukarıda belirlenen usul ve esaslara göre yeni üye seçilir.
İstifa, ölüm veya devamsızlık gibi sebeplerle boşalan üyelikler için yukarıdaki
esaslara göre yeni üye seçilir. b) Seçim süreci: 1) Mevcut Bilim
Kurulu üyesinin görev süresinin dolmasına en geç iki ay kala veya istifa, ölüm
ve devamsızlık gibi sebeplerle üyeliğin boşalması halinde boşalma tarihinden
itibaren en geç iki ay içinde yeni üyenin seçilmesi gerekir. Bunun
için, eski üyenin bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) ve (3)
numaralı alt bentleri gereği Yükseköğretim Kurulu Genel Kurulu veya Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği tarafından gösterilen adaylar arasından seçilmiş
olması durumunda Başbakan bu kurum ve kuruluşlardan kırkbeş
gün içinde boşalan veya boşalacak olan üyelik için belirleyecekleri adayların
sunulmasını ister. Üye adaylarının Bilim Kurulu tarafından
belirlenmesinin gerektiği hallerde ise Bilim Kurulu üye adaylarını belirleyerek
Başbakana sunar. Başbakan boş olan her bir üyelik için önerilen iki aday arasından
bir kişiyi Bilim Kurulu üyesi olarak seçer. Bilim Kurulu üyeliği Başbakanın
kararı ile kesinleşir. 2) Yükseköğretim
Kurulu Genel Kurulu ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından süresi
içinde herhangi bir sebeple uygun nitelik veya sayıda aday gösterilmemesi
durumunda, Başbakan Bilim Kurulundan, bu kontenjan için öngörülen nitelikleri
taşıyan kişiler arasından üye adaylarının belirlemesini ister. c) Bilim Kurulu
üyelerinin görev süresi: 1) Bilim Kurulu
üyelerinin görev süresi dört yıldır. Üyeliği sona eren üye, ancak dört yıllık
bir dönem daha seçilebilir. 2) Bilim
Kurulunun olağan toplantılarına yıl içinde toplam altı kere veya üst üste üç
kere kabul edilebilir mazereti olmaksızın katılmayan üyelerin üyelikleri, Bilim
Kurulu kararıyla düşer. Bu üyelerden boşalan üyelikler bu maddede belirtilen
usullere göre yenilenir. Bu suretle seçilen üyenin görev süresi de dört yıldır. d) Bilim
Kurulunun görev ve yetkileri: 1) Hükümetin,
Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun ve kalkınma planlarının belirleyeceği
hedef, ilke ve politikalar doğrultusunda, Kurumun çalışma ilke, program ve
politikaları ile öncelikli alanları belirlemek, 2) 3 üncü
maddenin (c) ve (d) bentlerinde belirtilen birimler ile Başkanlık birimlerini
kurmak, kaldırmak ve Kurum organizasyon şemasını onaylamak, 3) Kurumun
personel kadroları, ücret cetvelleri ile personel performans değerlendirme kriterlerini, bu değerlendirmeler kapsamında yapılacak
ödemeleri ile iş tanımlarını ve göreve karşılık gelen pozisyonları Başkanlığın
önerisi üzerine görüşerek karara bağlamak, 4) Başkanın
teklifi üzerine Genel Sekreter ile merkez ve enstitü başkan ve müdürlerini
atamak, 5) Kurumun yıllık
çalışma programı ve bütçe teklifini onaylamak, 6) Kuruma ve
proje yönetimine ilişkin yönetmelikleri ve esasları hazırlatmak, değiştirmek,
kaldırmak veya onaylamak, 7) Kurumun yurt
içinde ve yurt dışındaki ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlara mevzuat
hükümleri çerçevesinde üye olması için karar almak, 8) Kuruma
taşınmaz alınması veya Kurum taşınmazlarının satılmasına karar vermek, 9) Kurumun
görevlerini yerine getirmesi için yürüteceği faaliyetler sırasında, yapacağı
ücret, telif, işlenme ücreti, huzur hakkı ve benzeri ödemelerin tutar veya üst
limitlerini belirlemek, 10) Kurum ile
diğer kamu kurum, kuruluş, gerçek ve tüzel kişiler arasında çıkan ihtilafların
hukuki anlaşma veya sözleşme değişikliği ile neticelendirilmesinde karar
vermek; tutarı beşbin Yeni Türk Lirasına kadar (beşbin Yeni Türk Lirası dahil)
olmak üzere, maddi veya hukuki nedenlerle kovuşturulmasında, yüksek mahkeme ve
mercilerde incelenmesini istemekte yarar bulunmayan açılacak veya açılmış olan
dava, icra ve benzeri takiplerden vazgeçmeye, bir hakkın tanınmasına, menfaatin
terkinine, uygun ödemeye karar vermek, 11) Bu Kanun ve
diğer mevzuat hükümleriyle kendisine verilen işleri yapmak. Bilim Kurulu bu
maddenin birinci fıkrasının (d) bendinin (2), (3), (6) ve (7) numaralı alt
bentlerindeki yetkilerini, sınırlarını açıkça belirtmek suretiyle Başkana
devredebilir. Bilim Kurulunun
çalışma usul ve esasları Kurumca çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.” BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
İsa Gök. Sayın Gök,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 234 sıra sayılı
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Kronoloji
arkadaşlarca anlatılmaya çalışıldı ama hatırlatmakta fayda var çünkü olayın özü
orada gizli. Arkadaşlar, bizim
hep üzerinde konuştuğumuz kanun, 17 Temmuz 1963 tarihli, 278 sayılı Kanun.
Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanun. 63’ten
beri bu Kanun geliyor. Derken, 2003’te bir şeyler oluyor. Bir girişim başlıyor.
Başbakanlık tarafından Meclise 9 Ekim 2003 tarihinde sunulan TÜBİTAK Kanunu’nda
değişiklik yapan 1 maddelik kanun taslağı. Tek maddelik. Aslında hepsi 3 madde,
yürütme ve yürürlük maddesi var. Ne getiriyor bu
Kanun, bu geçici madde değişikliği? Başkan ve Bilim Kurulu üyelerinin… Bakın
arkadaşlar, dikkatinizi çekmek istiyorum: Bu kişilerde 278 sayılı Kanun’la
aranan nitelikler aranmaksızın bir defaya mahsus Başbakan tarafından Başkan ve
Bilim Kurulu üyelerinin atanmasını öngörüyor. Ne oluyor, bu çalışmanın başına
neler geliyor? 12 Kasım 2003’te Meclis Genel Kurulunda kabul ediliyor, onay
için Cumhurbaşkanlığına gidiyor ve 21 Kasım 2003’te Cumhurbaşkanı tarafından veto
ediliyor, Meclise geri geliyor. Ne oluyor? Aynen, 10 Aralık 2003 tarihinde,
Mecliste hiçbir değişiklik yapılmadan, ısrarla, her şeyiyle aynen tekrar kabul
ediliyor. İkinci kez veto olmadığı için 5016 sayılı Kanun 22 Aralık 2003
tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giriyor. İkinci bir aşama
var ondan sonra: CHP Grubunun Anayasa Mahkemesine gidişi, Anayasa Mahkemesinin
Anayasa’ya aykırı buluşu, iptali, yürütmenin durdurulması kararı öncelikle.
Akabinde iş mahkemesi kararları, işte, asliye hukuk mahkemesi kararlarına hiç
girmeyeceğim. Derken, bir ısrar var. Tekrar bu çalışma Mayıs 2005’te gündeme
geliyor, yeni bir kanun değişikliği Meclisin gündemine oturuyor. 5376 sayılı
numarayı alan bu Kanun, Meclisten yine geçiyor, Köşk’e gidiyor, Köşk’ten yine,
18 Mayıs 2005’te veto ediliyor, Genel Kurula tekrar geliyor. Peki
ne oluyor? Yine bir ısrar var. Hiçbir şeyi değiştirilmeden, bu, yine aynen
kabul ediliyor. Yine Cumhurbaşkanlığına gidiyor, tekrar veto yok, yine
yayımlanıyor, yürürlüğe giriyor. Şimdi,
arkadaşlar, bu Kanun hakkında da, yine CHP Grubu ve Cumhurbaşkanlığı Anayasa’ya
aykırılık iddiasıyla dava açıyor Anayasa Mahkemesine. Yine yürütmenin
durdurulması kararı, akabinde iptaller geliyor. Bu sıralamada,
arkadaşlar, dikkatinizi çeken bir şey olması lazım. Bu kanun neye amir? Bakın,
ilk Kanun, ikinci Kanun. İlk Kanun tek madde, geçici madde,
Başbakan tarafından Başkan ve Bilim Kurulu üyelerinin atanması. İkinci
Kanun neye amir? Yine aynı minvalde. O zaman, bu
kanunun amacını bana Allah için bir söyleyin. Bilimsel araştırmaların önünü
açmak mı? Türkiye’nin bilimsel arenada daha güçlenmesini sağlamak mı? Hayır. Bu
ısrarın bir amacı var, hepimizin çok iyi bildiği bir sihirli kelime:
Kadrolaşma. Siyaseten bir yere kendi adamını atama çalışması. Bunun başka bir
izahı var mı? Arkadaşlar,
bakın, 2’nci maddeyi Divan Üyesi arkadaşımız okudu, yalnızca atama, yalnızca
birini oraya koyma üzerine, başka bir şey değil. Şu anda önünüzde bulunan 234
sıra sayılı kanunu da iyice bir okuyun. Yine, bunun özü de, atamaya, oraya
birilerini yerleştirmeye dönüktür. Demek ki, bu kanunun, Türkiye’de bilimsel
çalışmanın önünü açmaya dönük olduğunu iddia etmek mümkün değil. Peki arkadaşlar, bu ne demek aslında? TÜBİTAK’la bir uğraşı
var, bir uğraşma var. Pekâlâ, bir soru: Neden TÜBİTAK’la uğraşılır? Neden
uğraşılır arkadaşlar? Aslında belli, TÜBİTAK’ın altını kazırsanız, TÜBİTAK’ta,
TÜBİTAK gibi kuruluşların kurulmasında bir ideolojik yapılanma vardır.
Arkadaşlar, nedir o yapılanma? TÜBİTAK, planlı dönemin ürünüdür. Türkiye’de
1960’lardan sonra çok netleşen, Büyük Önder döneminden gelen planlı gelişimin
ana kuruluşlarındandır TÜBİTAK, bilim kuruluşudur. Planlı dönem
kuruluşlarının özelliği ne olmak gerekir? Hepsinde aynı ortak özellik vardır:
Özerklik. Mali yönetim özerkliği aynı zamanda. Bu kuruluş bilim
araştırması yapıyor. Neden uğraşılıyor? Çünkü bilim başlı başına bırakılmaz.
Son dönemde Türkiye’nin genel yargısı bu. Neden bırakılmaz? Çünkü bu kuruluşlar
tek başına bırakılırsa veya atamalar, oradaki görevli insanlar serbest
bırakılırsa acaba neler nelerle uğraşacaklar? Olur mu? Şu anda bizim
gündemimizde en önemli araştırma ne arkadaşlar? Herhâlde Darwin’in
Evrim Teorisi değil. Ne? Harun Yahya: Yaratılış Atlası,
yaratılış, bu teori. İşte bu yüzden bilim kuruluşlarında serbestlik
olmaz. Hele hele Türkiye’nin planlı dönem kuruluşları
asla serbest bırakılmaz. O sebeple, altı yıldır bu Mecliste mütemadiyen
özerklik tartışması yaşanıyor. Özerklik tartışmasının özü planlı dönemden
itibaren Türkiye’de kurulan ve sistemin ana yapısını, omurgayı oluşturan bu
kuruluşların o özerk yapısının bitirilmesidir. O sebeple gerek 5016 sayılı
Kanun gerekse 5376 sayılı Kanun ve bu kanun kadrolaşmayı, planlı ekonominin
ürünü olan TÜBİTAK gibi… Bakın “gibi” diyorum, YÖK de bu kapsamda, üniversite
de bu kapsamda düşünülmelidir. Bu özerk kuruluşların bir
şekilde önünün alınması, bu kuruluşların felsefi duruştan kopuk olmanın
önlenmesi. Özü budur, o konuda dikkatinizi çekmek istiyorum. TÜBİTAK bilim
alanında serbest bırakılamaz, değil mi arkadaşlar? Bırakılamaz, haşa! Ya bir şeyler yaparlarsa, ya bilimle uğraşırlarsa!
Bilim ne kadar kötü bir şey! Neden? Metafizik varken bilimle
uğraşılır mı! Yaşasın metafizik, değil mi arkadaşlar! Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Gök. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Akif
Akkuş. Sayın Akkuş,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Bilimsel
ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’yla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan bu yasa ile 1963 tarih ve 278 sayı ile
kurulmuş olan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun o zaman ortaya
konmuş olan yasalarında birtakım değişiklikler yapılması teklif edilmektedir. Değişiklik teklif
edilen maddelerden birisi de 2’nci maddedir ve ben bu madde üzerinde konuşmamı
yapacağım. Bu maddeyle, 14 olan Bilim Kurulu 13’e düşürülmekte ve bu üyelerin
seçim usulünde bir kısım değişiklikler yapılmaktadır. Bilimin en üst karar
organı olan Bilim Kurulunun 6 üyesi eser araştırma, buluş ve teknoloji yönetimi
alanında temayüz etmiş kişiler arasından, 5’i Bilim Kurulu tarafından
belirlenen 10, 1’i Yükseköğretim Kurulu Genel Kurulu tarafından belirlenen 2
aday arasından Başbakan tarafından seçilir. Bilim Kurulunun 3 üyesi, Türkiye
Bilimler Akademisinin asli üyeleri arasından Bilim Kurulu tarafından belirlenen
6 aday arasından Başbakan tarafından seçilir. Bilim Kurulunun 3 üyesi, kamu
kurum ve kuruluşlarında çalışanlardan; 1’i Bilim Kurulu tarafından belirlenen
2, 2’si Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından belirlenen 4 aday arasından
Başbakan tarafından seçilir, denmektedir. Değerli
milletvekilleri, biz tabii, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
gibi, işi araştırma olan, işi bu araştırmaları pratiğe yansıtmak olan bir
kurulu, Bilim Kurulunu seçiyoruz. Dolayısıyla, Başbakanın bu Bilim Kurulunun
oluşturulmasında âdeta tek seçici hâline gelmiş olması gerçekten benim
yadırgadığım bir durum. Yasanın 2’nci
maddesinin (a) bendine göre seçilen Bilim Kurulu üyeleri, üye vermesi istenen
kurum ve kuruluşlar arasından 2 misli olarak belirlenmiş ve 12 kişilik liste
için Başbakana 24 kişi takdim edilmiştir. Başbakan bunların sayısını 12’ye
indirmiştir. Diyelim ki bu
normal bir durum, uygun bir durum ama bir de bu Kurul oluşturulduktan sonra
Başbakanın bunları yeniden ataması söz konusu. Dolayısıyla, diyoruz ki, burada
sanki her şeyi -Bilim Kurulunun oluşturulmasında özellikle- Başbakan tanzim
etmekte, düzenlemekte gibi görünüyor. Sadece bilim ve
teknoloji geliştirme ve uygulama gibi bir anlayışa göre dizayn
edilmesi gereken böyle bir kurumun siyasi otoritenin takdirlerine
bırakılması anlamına da geliyor bu durum. Bu yüzden, Bilim Kurul üyeleri için,
üye vermesi düşünülen kurum ve kuruluşların 2 misli değil de yeteri kadar üye
belirlemeleri daha uygun olacaktır. Çünkü Bilim Kurulu oluşturulduğunda bu
üyeler liste hâlinde Başbakana takdim edilecek ve Başbakan bunları
onaylayacaktır. Eğer yasa bu hâliyle çıkarsa, Başbakan Bilim Kurulu üyelerini
hem seçecek hem de onaylayacaktır. Bu da, Bilim Kurulu üyelerinin iradelerine
ipotek konulması anlamına gelebilir. Değerli
milletvekilleri, TÜBİTAK’ı mutlaka geliştirmeli ve buralarda görev yapacak
bilim adamlarını ve yöneticilerini serbest bırakmalıyız. Yani, onların, hür
iradeleriyle istedikleri tarzda bilimsel değerlendirmeler yapmaları ve bilimsel
değerlendirmelerin sonuçlarını ortaya çıkarmaları söz konusu olmalıdır. Aksi
takdirde ne olacak? Aksi takdirde, bilim icazetli hâle gelecek ki, böyle bir
bilimin ülkeye faydalarının olması, ülke kalkınmasına gereği gibi katkıda
bulunması söz konusu olmayacaktır diyorum. Kurumun dahli olan çalışmaları, bu anlayışa göre bilim adamlarının,
bu Bilim Kurulundaki kişilerin takip edebilmesi için, kendilerinin hür
iradelerini her yerde aksettirmeleri için seçimleri çok önemli hâle
gelmektedir. Ülkemize ve dünya medeniyetine gerekli katkıları yapabilmeleri
için, bunların güdümlü bilim adamı olmaktan, bilim yapmaktan kurtulmaları
gerekir diye düşünüyorum. Tabii, yasanın
yahut da bu tür yasaların mutlaka zaman zaman
değişmesi, yasalara yeni teknolojilere göre, yeni ufuklara göre ve icatlara
göre birtakım eklentilerin yapılması gerekir. Bu Yasa üzerinde de böyle
eklentiler ve değişikliklerin olması gerekir iken, biz daha çok bunun Bilim
Kurulunun teşkili ile alakalı olan kısmını ele alıyoruz, diğer yerleri, aşağı yukarı
eski Kanun’daki gibi, yine arzu edilen doğrultuda devam ediyor. Yasanın tabii bu
2’nci maddesi bir hayli uzun, demin okunurken de dikkatinizi çekmiştir
herhâlde. Burada (b) bendi seçim sürecini, (c) bendi Bilim Kurulu üyelerinin
görev süresini, (d) bendi de Bilim Kurulunun görev ve yetkilerini içermektedir
ki bunlar üzerinde arkadaşlarımız gereği gibi durdular. Ben bunlar üzerinde
daha fazla durmak istemiyor, sözlerime son veriyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akkuş. Madde 2’yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 3’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3- 278
sayılı Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 5-
Başkanlık, Başkan ve Bilim Kurulunun belirleyeceği sayıda Başkan Yardımcısı ile
Genel Sekreterden oluşur. Bilim
Kurulu, 4 üncü maddenin birinci
fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde belirtilen nitelikleri
taşıyan kişiler arasından biri Bilim Kurulu dışından olmak üzere iki başkan
adayı belirleyerek Başbakana sunar. Başbakan bu adaylardan birini seçerek
Başkan olarak atanmak üzere Cumhurbaşkanına teklif eder ve bu aday
Cumhurbaşkanı tarafından Başkan olarak atanır. Görev süresi dolacak olan
Başkanın ikinci bir dönem için daha Bilim Kurulu tarafından aday gösterilmesi
durumunda, diğer adayın Bilim Kurulu üyelerinin dışından gösterilmesi gerekir. Başkan atama
süreci, Başkanın görev süresinin dolmasına en geç iki ay kala veya herhangi bir
sebeple bu görevin boşalma tarihinden itibaren en geç iki ay içinde tamamlanır.
Bilim Kurulunun herhangi bir nedenle süresinde aday belirlememesi halinde
Başbakan gerekli şartları taşıyanlar arasından iki Başkan adayını belirleyerek
Cumhurbaşkanına sunar ve bu adaylardan biri Cumhurbaşkanı tarafından Başkan
olarak atanır. Başkanın görev
süresi dört yıldır ve en çok iki dönem bu göreve seçilebilir. Başkanın Bilim
Kurulu üyeleri arasından atanması durumunda, Başkanın Bilim Kurulu üyeliğinde
geçen süre, görev süresinin tespitinde dikkate alınmaz. Başkanın geçici
olarak görevi başında bulunmadığı zamanlarda, görevlendireceği Bilim Kurulu
üyelerinden biri Başkanlığa vekâlet eder. Başkanlık görevinde boşalma olması
halinde yeni başkan atanıncaya kadar, Bilim Kurulu kendi üyelerinden birini
Bilim Kurulu ve Kurum Başkan Vekili olarak görevlendirir. Başkanın görev ve
yetkileri şunlardır: a) Kurumu temsil
etmek, b) Bilim Kuruluna
Başkanlık etmek, c) Bilim
Kurulunun belirlediği ilke, usul ve öncelikler doğrultusunda Kurumu yönetmek, d) Kurum
personelini atamak, e) Bilim Kuruluna
sunulmak üzere Kurumun yıllık çalışma raporu, araştırma ve iş programı ile
bütçesini hazırlamak, f) Yurt içinden
ve yurt dışından yardım ve bağışları kabul etmek, g) Kurumun burs
ve süreli yayınlarına karar vermek, h) Bilim Kurulunun
görev ve yetkileri arasında sayılmayan işler ile Bilim Kurulu tarafından
kendisine yetki verilen işleri yapmak, ı) Bu Kanun ve
diğer mevzuat hükümleriyle kendisine verilen işleri yapmak. Başkan, bu
maddede belirtilen görevlerini yetkilendireceği kişi veya kişiler eliyle yerine
getirebilir. Başkan
Yardımcıları, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt
bendinde belirtilen niteliklere sahip kişiler veya Bilim Kurulu üyeleri
arasından, Başkana yardımcı olmak üzere Başkanın önerisi ile Başbakan
tarafından atanır. Başkan Yardımcıları, Başkan tarafından verilen görevleri
yapmakla yükümlüdürler. Genel Sekreter,
Kurumun idari ve mali işleri ile diğer destek hizmetlerinin yürütülmesiyle
görevli olmak üzere, Devlet memuriyetine atanabilme genel şartlarına sahip, en
az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş ve en az on yıl kamu görevi yapmış kişiler
arasından Başkanın teklifi ve Bilim Kurulunun kararı ile atanır.” BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 4’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 4- 278
sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Kurum bünyesinde
3 üncü maddenin (c) ve (d) bentlerinde belirtilen birimlerin kurulması Başkanın
önerisi üzerine Bilim Kurulu kararıyla gerçekleşir. Bu birimlerin organizasyon
şemaları ve ana faaliyet alanları Bilim Kurulunca belirlenir.” BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse. Sayın Köse,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 234 sıra sayılı
Yasa Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinize saygılarımı sunarım. Sayın
milletvekilleri, yapılmak istenen düzenleme, günümüzün en önemli gelişme aracı
olan bilim ve teknolojinin ilerlemesi için iyi bir adım olarak düşünülebilir.
Yalnız, tek başına birim oluşturmak ya da kuruma organ eklemek bu gelişme için
yeterli olmayacaktır. Bilim ve teknoloji
konusu tarımdan sanayiye, savunmadan eğitime kadar çok geniş bir alanda etkin
olmaktadır. Kısacası, bir ülkenin gelişmesi ve kalkınmasında çok önemli yere
sahiptir. Bu gerçeği göz ardı etmeden, siyasi iktidarın bilim ve teknik
konusunda daha hassas davranması ülkenin menfaatine olacaktır. Maalesef, Hükûmetin TÜBİTAK’ta yaptıkları hâlâ hafızamızda yerini
korumaktadır. Yönetim Kurulu üyelerini bir kereye mahsus seçmek üzere Başbakana
yetki tanıması gibi bilim dışı bir yaklaşım, yine Cumhuriyet Halk Partisinin
girişimleriyle engellenmiştir. Anayasa Mahkemesi bu maddeyi iptal ettiği gibi,
idare mahkemesi de atamaları iptal etmiştir. Değerli
milletvekilleri, TÜBİTAK gibi özerk bir kuruma siyasi müdahale yapılması ne
kadar anlamlıdır! Siyasi iktidar, bilim ve teknoloji yuvası olması gereken bir
yere sırf benim görüşlerimi savunsun diye atama yaparsa, orada özerklikten
bahsedilebilir mi? Keşke Hükûmet bu kadrolaşma
performansını bilim ve teknolojiyi desteklemekte kullansaydı. Bakınız,
üniversiteler kan ağlıyor. Bilim ve teknik alanında yapılması gereken o kadar
çok şey varken TÜBİTAK’taki ülkenin bilim ve teknoloji anlamında gelişmesi için
desteklemek ve bu Kurumun özerk yapısını korumak gerekirken, yaşananlara
bakınız. Teknoloji
konusunda dışa bağımlılık yaşıyorken, üretimimiz maalesef daha çok montaja
dayanıyorken tutup kadrolaşmayla uğraşmak ülkeye zarar vermektedir. Burada bir örnek
daha vermek istiyorum size: 2007 yılında Yenilikçilik Ödülü’nün Adıyaman’a
verilmesinde önemli katkıları olan ve bu ödülü Sanayi Odası Başkanıyla beraber
alan Adıyaman Valisi Sayın Halil Işık bu başarısının sonucu olarak merkez
valiliğine çekilmiştir, bu da mevcut iktidarın, kadrolaşmanın en belirgin
özelliğidir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu ülkenin gelişmesi, bir ülkenin gelişmesi,
kalkınması için hükûmetin araştırma ve geliştirme
çalışmalarına özenle yaklaşması gerekmektedir. Bütçeden ayrılan payın
arttırılması, bireyleri ve özel kuruluşları bu konuda teşvik edici önlemler
alınması gerekmektedir. Sadece bunlar da yetmez, bilim ve teknoloji ile
ilgilenen kurumların özerk yapısının korunmasını hükûmetler
gözetir. Oysa ülkemizde tam tersi yapılmıştır. TÜBİTAK’a siyasi iktidar
müdahale etmiştir, bu Kurumu kendi arka bahçesi yapmak için uğraşmaktadır ve
uğraşmaya devam ediyor. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adıyaman ili Gerger ilçesi Burçaklı köyü uzun zamandır
büyük sorunlar yaşamaktadır. 2001 yılında düşen kayalardan dolayı eski köy
yerleşim yeri yıkılmış ve yaşanmaz hâle gelmiştir. Bu nedenle köye yakın bir
yerde “Afet Evleri” adıyla yeni bir yerleşim yeri kurulmuştur. Kurulan bu afet
evlerinde şu an itibarıyla elli beş hane yaşamaktadır fakat yapılan bu afet
evleri sadece inşaattan ibaret kalmış, altyapı, içme suyu gibi zorunlu yaşamsal
tesisler kurulmamıştır. Afet evlerimizde yedi yıldır içme suyu yoktur. Elli beş
hane her gün su ihtiyacını kilometrelerce uzaktaki çeşmeden hayvan sırtında ya
da elle taşımak suretiyle karşılamaktadır. Sayın Başbakan “Susuz köy
kalmayacak.” diyordu. Yaşananlar Allah’tan reva mı? İnsanlar temiz su içebilmek
için neden çile çekmektedir? Değerli
arkadaşlar, geçtiğimiz aylarda Sayın Bakana Adıyaman’daki ilköğretim çağındaki
özürlülerin sayısını sordum ama veri olmadığı yanıtını aldım. Sayın Bakan
“Bununla ilgili kayıtlar daha devam ediyor.” dedi. AKP altı yıldır iktidarda ve
hâlâ özürlü kayıtları bitirilememiştir! Şimdi, siz düşünün, tam rakam
bilinmeden ilköğretim çağındaki özürlülere ilişkin nasıl eğitim yatırımı
yapılacak, sağlık konusunda nasıl önlem alacaksınız? Değerli üyeler,
Adıyaman-Kâhta-Diyarbakır bağlantısını sağlayan köprünün su altında kalması
nedeniyle bir köprü planlandı. Bu köprü Adıyaman’ı, aynı zamanda Sayın Meclis
Başkanımızın ilçesini de birbirine bağlamaktadır. Bu köprünün adı “Nissibi” ya da “Atatürk Köprüsü” olarak anılan bu köprü
uzun süredir yapılamamıştır. Daha sadece avan projesi
bitirilen köprünün ne zaman yapılacağını da bilemiyoruz. Köprü yapılmadıkça
Adıyaman çıkmaz bir sokak görünümündedir. Diyarbakır ile ulaşımı kesilen
Adıyaman’ın ekonomisi sarsıldığı gibi aynı zamanda ulaşımın olmaması bölgede
sosyal sorunlara da neden olmaktadır ve olmaya devam ediyor. Nissibi Köprüsü bir an önce bitirilmeli, Adıyaman’dan diğer
illere ulaşım bir an önce açılmalıdır, ulaşılmalıdır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biliyorsunuz KEY gibi geri ödemeler başladı ama binbir aksilik, hatta yanlışlık da gündemi meşgul etmeye
devam ediyor. İsimleri listede olmayanlar, alacakları yanlış
hesaplananlar, kadınlara adaletsizlik
yapılarak “Aile reislerine ödeme yapılacak.” denmesi gibi hatalar gördük.
Yalnız Eğitim-İş Sendikasının yaptığı açıklama hepimizi şoka uğrattı: “Adıyaman
ili Gölbaşı ilçesindeki kamu çalışanlarının hiçbiri listeye alınmamıştır.”
Burası çok dikkat çekicidir. Yani koca bir ilçenin ödemesi yapılamıyor. KEY son
bir haftadır esprili gazete haberlerinin konusu olmuştur ve olmaya hâlâ devam
ediyor. Yanlış hesaplamalar
yapılanların, isimleri çıkamayanların mağduriyeti nasıl ve ne kadar sürede
giderilecek gerçekten bilemiyorum. KEY konusunda büyük bir komedi
yaşanmaktadır. Bu durumun bir an önce ilgililer tarafından ayrıca giderilmesini
rica ediyorum. Beni dinlediğiniz
için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Köse. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş. Sayın Durmuş,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 234 sıra
sayılı yasanın 4’üncü maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, gerçekten,
uzun yıllar, Türkiye’de bilim ve teknolojiyi eğitim alan ve eğitim verenlere
sevdiren ve bu konuda araştırma yapanlara ciddi destek veren güzide bir
kurumumuzdur. Her ne kadar zaman zaman araştırmalar
arasında tercihler, seçilmeler, ciddi araştırmalar ödüllendirilmese de, ciddi
bir görevi ifa eden bir kurumumuzdur. Değerli
milletvekilleri, özellikle bir konuda dikkatlerinizi çekmek istiyorum. 2001
yılında, Avrupa Birliği fonlarına, 57’nci Hükûmet
döneminde 365 milyon dolar, araştırma fonuna, Türkiye bütçesinden para
aktarılmıştır. Yani Türkiye Cumhuriyeti devleti, Avrupa Birliğinin üyesi olmadığı
hâlde, oradaki araştırma fonlarına, Türkiye’deki araştırmacılar istifade etsin
diye 365 milyon dolar para aktarmıştır. Gerek Avrupa Birliği Araştırma
Değerlendirme Kurulu gerekse TÜBİTAK, Türkiye’de proje hazırlayanların
projelerini değerlendirmede biraz yavaş ya da isteksiz davranıyor. Özellikle
AKP’ye yakın ya da o Kurulda çalışanlara yakın insanların araştırmaları
değerlendiriliyor, diğerleri kale alınmıyor. Değerli
arkadaşlarım, bu para, Türkiye’nin bütçesinden çıkmıştır. Türkiye’deki yapılan
araştırmalarda Avrupa Birliğine verdiğimiz nakdin üçte 1’ini dahi
kullanamıyoruz. Onun için ben şunu söylemek istiyorum: Buralarda görevli
arkadaşlarımız, araştırmacının siyasal kimliği ne olursa olsun, eğilimi ne
olursa olsun Türkiye’den çıkan tüm araştırmaları titizlikle incelemeli ve
Avrupa Birliği fonlarına verdiğimiz paraların Türkiye için kullanılmasına
fırsat vermelidir. Üzülerek ifade ediyorum, bu konuda proje hazırlayan
arkadaşlarımın da birkaç projesi reddedilmiştir. Değerli
arkadaşlarım, bilim adamı saygıyı, özellikle bilime gösterdiği saygı, bilgi
birikimi ve çevresinde yarattığı etkiyle sağlar. Bilim adamları siyaset
erbabının himmetine muhtaç hâle gelmemelidir. Özellikle üniversitelerde
rektörlük atamalarında, bilimsel kurulda, Türkiye Bilimsel Araştırmalar Kurulu,
Teknolojik Araştırma Kurumu ya da TÜBA’da o görevlere
gelebilmek, bilim kurullarına seçilebilmek için birden fazla adayı Başbakana
havale edeceksiniz. “Efendim, bilim kurulları seçiyor.” Ee
doğrudur. “Odalar Birliği seçiyor.” O da doğrudur. Acaba Odalar Birliğine
Başbakan rica etse “şu 3 adamı önerin” dese Odalar Birliği Başkanı “hayır” mı
diyecek veya “şu 6 adamı önerin” dese “hayır” mı diyecek? Hiç sanmıyorum. Peki, her noktaya
2 aday gösterdiniz. Başbakana, bu 2 aday araya tavassutçu sokacak. Bu bilim
adamıysa, Başbakana hatır, gönül elemanı sokmamalı. Bilim adamı boyun eğmemeli,
dik olmalı, ilmin verdiği saygınlığı korumalı. Ama bilmiyorum
bizim Başbakanın eğitim düzeyi nedir, lisans mıdır, yüksek lisans mıdır. Ben
şahsen lisans eğitimlilerin yönetim kuruluna atanmasını da, Türkiye Bilimsel
Araştırma Kurumunun bilim kurullarına seçilmesini de hazmedemiyorum. Efendim “Kendi
sahasında özel sektörde on yıl çalışarak temayüz etmiş kişi…” Peki, bu Hasan
Celal Güzel olabilir mi, bu Besim Tibuk olabilir mi,
hatta bir Banker Bako vardı, o olabilir mi? Hakikaten
ben zaman zaman düşünmüşümdür, Türkiye’nin bütçesini
bu adama teslim etsek, bu kadar albayı, profesörü, okumuşu aldatıp parasını
alan adam herhâlde ekonomiyi de, bütçeyi de daha iyi yönetir. Değerli
arkadaşlarım, bilim farklı bir şey. Bakın, ben yarı siyasetçi yarı bilim
adamıyım. Ama ben bugün bilim adamı sayılamam. Niçin? Bilgi birikimim olabilir
ama mesaimin büyük bölümünü siyasete ayırıyorum. Bilim eskir… Bilim adamı eskir
daha doğrusu, bilim yenilenir. Yeniliği takip edemezseniz, beş yıl kendi branşınızla ilgilenmezseniz siz bilim adamı hüviyetini
kaybedersiniz. Biz, kendi sahasında temayüz etmiş, lisans eğitimi almış, on yıl
bilgi birikimine sahip bir kişiyi TÜBİTAK’ın Bilim Kuruluna seçiyoruz. Bunlar
yanlış. Dahası, lisans eğitiminin ötesine geçmemiş siyaset erbabının bunun
bilimsel değerlendirmesini yapmasını istiyoruz. Biz bu kürsüden
zaman zaman konuştuk, şefliklerin atamalarında da
konuştuk, “Üniversite doçentlik jürilerine girme yeteneğine sahip olan
profesörlerden oluşturun Sağlık Bakanlığının jürilerini.” dedik. Eyvah ki eyvah!
Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumunun bilim kurullarını seçecekler bile profesör
değil! Her profesör de olmaz işin aslı. Diploma değildir, Sayın Sağlam bilir
bunu; bu işin aslı diploma değildir. Ben biliyorum, yüksek lisans, doktora,
hatta doçentlik, profesörlük payesini verdiğiniz birçok kişiye hastanızı emanet
edemezsiniz, bilimi de emanet edemezsiniz. YILMAZ TUNÇ
(Bartın) - O zaman? DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Ee! OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – O zaman… O zaman şu: Kendi bilim sahasında temayüz etmiş ve
bilimsel dernekler arasında herkesin otorite olarak kabul ettiği insana emanet
edersiniz. Türkiye’de genetik araştırmalar yapılıyor, hematolojik araştırmalar
yapılıyor ama siz gen araştırmaları konusunda özellikle, zannediyorum 2000
yılında Bilim ve Teknik Dergisinde peş peşe yayımlanan üç dört makale vardı. O
gün Türkiye “Babuna olayı” ile çalkalanıyordu, ama
orada namuslu bilim adamları, gen incelemelerinin dünyayı nereye götürdüğünü,
burada biyolojik silahtan tutun hastalıkların iyileştirilmesine kadar ne gibi
açılımların olduğunu o günün şartlarında iktidar baskısına aldırmadan
yazabiliyorlardı. Bugün, Bilim ve Teknik Dergisinde hükûmet
baskısı olmadan bu nitelikli yazıların yazılıp yazılmayacağına dair endişelerim
var. Değerli
arkadaşlarım, Başbakan siyasetin, yürütmenin başıdır, saygın bir makamı vardır,
ona saygı gösteririz. Ama, bilimin seçiciliğinde
Başbakan olmamalıdır. Bilim adamının seçiciliğinde bilim bakımından
yeterliliğine inandığımız ve o meslek grubu dernekleri tarafından yeterliliği
kabul görmüş bilim adamlarının seçmesi daha aklidir, daha ilmîdir, daha
mantıklıdır. Şimdi, düşünün
550 kişilik… Devletin okullarından veya yurt dışından mezun olmuş birçok
parlamenter var burada, mesailerini kendileri düzenleyemiyorlar. Tabii ki,
yürütmenin talepleri karşılanır, ama her gün önümüzdeki gündem değiştiriliyor.
Niçin? Başbakanımız istediği için! Parlamento böyle çalışırken, 4’üncü maddede
ifade edilen, Bilim Kurulundaki şu projelerle ilgili “Şu projeyi istiyorum.”
diyor Başbakan. Onu yapamayacak, o konuda mesaisini ayıramayacak bilim kurulu
düşünebiliyor musunuz? Çünkü, atayan o. Buralarda bazı
ölçü değişiklikleri yapmamız lazım. Ben Parlamentonun hafife alınmasını asla
doğru bulmuyorum. Parlamento içinden çıkan yürütmenin hafife alınmasını doğru
bulmuyorum. Bakanları saygın buluyorum. Başbakanı saygın bulmak istiyorum, ama
“her şeyi ben yönetirim” anlayışıyla her şeyi yönetenler bir gün Roma’nın en
yüksek yerine çıkar, o Roma’yı yakar! (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Durmuş. OSMAN DURMUŞ
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. Bu düşüncelerimi
özellikle bilime saygısı olanlar, demokrasiye saygısı olanlar, istişare ve
aklın öne alınmasını düşünenler olarak yüce heyetinizden istirham ediyorum,
bilim adamlarından istirham ediyorum, Bakanlar Kuruluna giren bilim
adamlarından istirham ediyorum; bazen Başbakanın her dediği yapılmaz. İlmî
doğruları söylersiniz, “Buna rağmen yapıyor musunuz? O zaman buyurun
sorumluluğu alın.” dersiniz. Bizim hukukta bir kuralımız var: Konusu suç teşkil
eden emir, yazılı da verilse uygulanmaz. Bu, konusu suç teşkil eden bir emir
değil ama keyfîlik teşkil eden bir emirdir. Gelin, bilim kurullarını bilim
adamlarına teslim edelim, bilim adamlarının da şarlatan olanlarına değil,
gerçek bilim adamlarına teslim edelim diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Durmuş. Sayın Öztürk, soru soracaksınız herhâlde, buyurun efendim. HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan Tasarının genel gerekçesinde 278 sayılı Kanun’da “Kurumun o
tarihte yürürlükte olan kamu ihale mevzuatı ile kamu mali iş ve işlemlerini
düzenleyen kanunlara tabi olmayacağı öngörülmüşse de geçen zaman içinde Kamu
İhale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu yürürlüğe girmiş ve Kurum anılan Kanunların kapsamına dâhil edilmiştir. Bununla birlikte, açıklanan hukuki değişikliklerin Kanuna
yansıtılmamış olması, Kurumun işlevselliğini kısmen de olsa yitirmesine sebep
olmuştur.” denilmektedir. Tasarıya baktığımızda, Kamu İhale Kanunu ve Kamu
İhale Sözleşmesi Kanunu’nda bir değişiklik öngörülmüyor. Genel gerekçeyi hazırladığınız
sırada bir değişiklik düşünüyor idiniz de, daha sonradan çıkarıp genel
gerekçedeki bu ifadeyi düzeltmeyi mi unuttunuz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk. Sayın Bakanım,
cevap verecek misiniz? MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Sayın Başkanım, yazılı olarak cevap
vereceğim. BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 5’inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 5- 278
sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (d) bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “ a) Her yıl
genel bütçeden aktarılacak tutar, d) Yayım
gelirleri ve diğer faaliyet gelirleri,” BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5’inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 5 – 278
sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (d) bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye üçüncü ve dördüncü fıkra olarak
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. “a) Her yıl genel
bütçeden aktarılacak tutar,” “d) Yayım
gelirleri ve diğer faaliyet gelirleri,” “Aşağıda
belirtilen konulara ilişkin olarak Kurum Başkanının onayı ile süresi dört yılı
geçmemek üzere gelecek yıllara yaygın yüklenmelere girişilebilir: a) Kurum
tarafından yürütülen ve desteklenen proje ve programlar için zorunlu olan ve
toplam maliyetinin % 75’ini geçmemek üzere yapılan mal ve hizmet alımları, b) Fikri ve sınai hak alımları ile fikri ve sınai mülkiyet haklarının
ulusal ve uluslararası kuruluşlar nezdinde tesciline yönelik vekillik
hizmetlerinin temini.” “Araştırma, geliştirme, teknoloji ve yenilik projeleri için
gerekli olan ve yurtdışından temini zorunlu bulunan malların temini ile ilgili
olarak, yüklenicilerin akreditif karşılığı kredi şeklindeki ödemeleri kabul
etmemeleri hâlinde imzalanan sözleşmelerde ön ödeme yapılacağı yönünde hüküm
bulunması kaydıyla, ilgili birimlerin Yönetim Kurullarının onayı alınarak
teminat alınmaksızın yüklenme tutarına kadar bütçe dışı ön ödeme yapabilirler.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim? MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim. Sayın Elitaş… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bazı proje ve
hizmetlerde birbirine bağlantılı mal ve hizmet alımı söz konusu olabilmekte ve
bu alımların bir kısmının yıl sonuna kaldığı tespit
edilmektedir. Proje ve programların kesintisiz bir şekilde ve planlanan süreye
uygun olarak tamamlanabilmesi için ertesi yıla geçebilen yüklenmelere
girişilmesi önem taşımaktadır. Bu nedenle 278 sayılı Kanun’a ekleme yapılarak
Kurum tarafından yürütülen ve desteklenen proje ve programlar için zorunlu olan
ve toplam maliyetinin yüzde 75’ini geçmemek üzere yapılan mal ve hizmet
alımlarında Kurum Başkanının onayı ile süresi dört yılı geçmemek üzere gelecek
yıllara yaygın yüklenmelere girişilebilmesine imkân getirilmektedir. Fikri ve sınai mülkiyet haklarının uluslararası kuruluşlar nezdinde
tescili konusunda özellikle konusunda uzman olan yurt dışı firmalardan hizmet
alınmaktadır. Bu tür tescil işlemlerinin süresi tahmin edilememekte olup bazen
birkaç yılı bulmaktadır. Aynı firmanın tescile yönelik işlemleri takip etmesi
gerekmekte olup her yıl firmayla sözleşme yapılması maliyeti artırabileceği
gibi sözleşme yapılamaması hâlinde tescil işlemlerini kesintiye uğratabilecektir.
ARGE, teknoloji
ve yenilik projelerinde kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan malların temininde
uluslararası tek üretici/satıcının olması ve mal bedelinin peşin talep edilmesi
nedeniyle alımlarda güçlükler çekilmekte ve söz konusu ihtiyaçlar temin
edilememektedir. Dolayısıyla ARGE, teknoloji ve yenilik projeleri
çalışmalarında aksaklıklar olmaktadır. TÜBİTAK’ın bazı enstitüleri ile benzer
alımları bulunan Millî Savunma Bakanlığı 5018 sayılı Kanun’un 35’inci
maddesinin son fıkrasında yer alan hüküm doğrultusunda alımlarını peşin ödeme
ile yapabilmektedir. 278 sayılı Kanun’a getirilen ek hüküm ile uluslararası tek
üretici veya satıcıdan temini zorunlu olan bu malların alınabilmesi ARGE,
teknoloji ve yenilik çalışmalarının sağlıklı yürütülmesi amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 6’ncı maddeyi
okutuyorum: MADDE 6- 278
sayılı Kanunun 10 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 10-
Sermayesinin yarısından fazlası Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumuna ait olan şirketler Yüksek Denetleme Kurulu tarafından denetlenir. Bilim Kurulu tarafından
görüşülerek karara bağlanan kadrolara ilk defa verilecek açıktan atama izinleri
hariç olmak üzere, Kurum hakkında 13/12/1983 tarihli
ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümleri
uygulanmaz. Kurum tarafından
hazırlanacak Yönetmelik ve benzeri düzenleyici işlemlerden Bilim Kurulu kararı
ile yürürlüğe girenler için, diğer kurum ve kuruluşların görüşünün alınması
gerekmez.” BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 7’nci maddeyi
okutuyorum: MADDE 7- 278
sayılı Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 14- Kurum; a) Her türlü eşya ve binek araçları hariç her türlü aracın,
Türkiye'ye sokulmasında her çeşit ithalat sınırlamalarının dışında bırakıldığı
gibi, gümrük vergisi ile özel idare ve belediyelere ait her türlü vergi, harç,
fon ve zamlardan, her türlü geçici depolama, antrepo ve ardiye ücretlerinden ve
ithal esnasında alınan diğer bütün vergi, harç ve ücretlerden, b) Her türlü
tesislerinin yapımı ve işletilmesinden dolayı belediyeye ödenmesi gereken her
türlü vergi, harç, harcamalara katılma paylarından ve benzeri yükümlülüklerden, c) Taraf olduğu
dava, icra ve benzeri takiplerde 02/07/1964 tarihli ve
492 sayılı Harçlar Kanununda sayılan yargı harçlarından, d) İhaleleri,
ilanları, mukaveleleri ve başka evrak ve belgeleri Devlete ve belediyelere ait
her türlü harçlardan, Muaftır. Kurum tarafından
yürütülen araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılmak üzere ithal
edilen makine, alet, cihaz, ecza, malzeme ve yayınlar ile bağış yoluyla yurt
dışından gelen aynı cins malzemeler gümrük vergisi ile buna bağlı vergi, resim,
fon ve harçlar dâhil olmak üzere her türlü vergi ve harçtan muaftır.” BAŞKAN – Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Mustafa Enöz söz istemiştir. Sayın Enöz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 234 sıra sayılı
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. TÜBİTAK ülkemizin
planlı ekonomi dönemine geçişiyle birlikte 1963 yılında 278 sayılı Kanun ile
kurulmuş, başlangıçtaki misyonu bilimsel araştırmaları
ve genç bilim adamlarını desteklemek iken bugün bünyesinde barındırdığı onlarca
birimle birlikte tarım politikalarının yönlendirilmesinden ARGE projelerinin desteklenmesine
kadar farklı alanları kapsayan bir misyonun sahibidir. Kurum, Türkiye’de müspet
bilimlerde araştırma ve geliştirme faaliyetlerini ülke kalkınmasındaki
önceliklere göre geliştirmek, özendirmek, düzenlemek ve koordine etmek, mevcut
bilimsel ve teknik bilgilere erişmek ve erişilmesini sağlamak amacını
taşımaktadır. TÜBİTAK’ın bugüne
kadar performansının istenilen düzeyde olduğunu söylemek mümkün değildir.
Ülkemiz bilim ve teknoloji alanında arzu edilen sıçramayı bir türlü
yapamamıştır. Tabii ki bunda herkesin sorumluluğu olduğu gibi elbette
TÜBİTAK’ın da kendine düşen sorumluluğu vardır. Bilim ve teknoloji düzeyimizi
dünya standartlarının üzerine çıkarmak; ARGE’yi
ülkemiz, insanlarımız ve kurumlarımız açısından iş yapar hâle getirmek esas
hedefimiz olmalıdır. Bunun için güçlü ve etkin çalışan, dünyadaki gelişmeleri
takip eden, görevini eksiksiz yerine getiren bir ARGE çalışmasına ülkemizin
birinci derecede ihtiyacı bulunmaktadır. Sayın
milletvekilleri, bilim ve teknoloji politikaları bütün dünyada ülkelerin refah
seviyesini doğrudan etkileyen, sosyal ve siyasi gidişine yön veren, gelişim,
değişim şartlarını ortaya çıkaran politikalar oluşturmuştur. Teknolojinin bu
etkinliği nedeniyle bütün ülkeler teknolojiyi üretmek, elde etmek, kullanmak ve
yaymak için her türlü çabayı göstermektedirler. Ülkelerin uygulamaya koydukları
bilim-teknoloji politikaları, temel bilimler üzerinde yaptıkları yoğun
teknolojik araştırmalarla teknolojik araştırmaların sanayiye aktarılması,
ülkelerin kalkınmalarını belli bir sistem içinde düzenli ve sürekli hâle
getirmelerini sağlamaktadır. Türk sanayisinin
teknoloji üretebilme kabiliyetinin kazanılması için kendine güvenmesi şarttır.
Teknoloji üretebilme, bir organizasyon meselesidir. Önümüzdeki yüzyılın Türk
toplumunun tarihini belirleyecek kader çizgisinin bilim ekseni üzerine tesis
edilmesi, 21’inci yüzyılın temellerinin sağlam atılmasıyla mümkündür. Yetişmiş
insan gücü ve belli bir potansiyele ulaşmış sanayi tecrübesiyle Türk
ekonomisinin teknoloji transferinden teknoloji üretebilme yönünde iradesini
kullanması ve uluslararası pazarda rekabet üstünlüğünü elde etmek için çaba
sarf etmesi gerekmektedir. Sanayinin araştırma-geliştirme merkezleri kurması,
gelişme sürecinin esasını oluştururken küçük bazı sanayicilerin de ürün geliştirme
ve rekabet edebilme yeteneğini geliştirici eksikliklerini giderici teknolojik
ihtiyaçlarını karşılamak için kurulu ARGE merkezlerinden yararlanma yoluna
mutlaka gitmesi bir zorunluluktur. Sayın
milletvekilleri, ARGE faaliyetleri için yapılan harcamalar yatırım
niteliğindedir. Bu alanda karar alınırken yatırımın gelecekteki getirisi ve
maliyetler yanında araştırma-geliştirme projelerinin teknik başarısı hakkında
da tahminde bulunulması gerekmektedir. ARGE
faaliyetlerinin ülkelerin gelişmesi ve büyümesinde, dolayısıyla kârlılık
üzerinde etkili olacağı tabiidir. Bu sebeple, ARGE alanındaki yatırımın
artırılması bir strateji olarak kabul edilmelidir. ARGE faaliyetlerinin
sonucunda elde edilecek teknolojik bilginin sanayiye uygulanması ile üründe sağlanacak
değer artışı ürünün rekabet üstünlüğünü artıracaktır. Bu nedenle sağlanacak kâr
ARGE’ye yapılan yatırımdan çok daha yüksek olacaktır. Sayın
milletvekilleri, devlet yönetiminden en küçük bir organize birimin yönetimine
kadar alınacak kararların birer araştırma sürecinden geçmesi uygar ve akılcı
yönetim anlayışının temel taşı olarak görülmektedir. Devletin ne tür ARGE
bilgilerine ihtiyacı vardır diye baktığımızda, stratejik ve taktik alanlarda
alacağı kararlardan ekonomik kararlara kadar tüm kararların araştırmaya dayalı
olması ve bunların gereği tüm bilgilere erişilmesi ve elde edilmesi zaman
kaybedilmesini önlemek açısından önem arz etmektedir. Sayın
milletvekilleri, teknolojiyi kısaca “Bilimsel bilgiden yararlanarak yeni bir
ürün geliştirmek, üretmek ve hizmet desteği sağlamak için gerekli bilgi, beceri
ve yöntemler bütünü.” olarak tanımlayabiliriz. Teknoloji üretebildiğiniz,
bilgiyi ürün tasarımında kullanabildiğiniz takdirde ticarette rekabet
üstünlüğünü, savunma sistemlerinde de caydırıcılığı sağlayabilirsiniz. Kimse
kendisine üstünlük sağlayan bir şeyi başkasına vermeyeceğine göre, sadece
teknoloji transferi yaparak sanayileşmemiz ve kalkınmamız, savunma
sistemlerinde de caydırıcılığı sağlamamız mümkün değildir. Bu nedenle, amaç
kendi teknolojimizi kendimizin üretmesi olmalıdır. Kendi teknolojisini üreten
bir sanayileşme ile millî ekonomiye, ülkenin mühendislik gücüne ve ulusal
teknolojiye en yüksek katkıyı sağlayabiliriz. Teknoloji,
ülkelerin gelişmişlik düzeyini belirlemekte ve uluslararası yarışta sahibine
büyük bir ticari üstünlük sağlamaktadır. Dünya ulusları teknoloji üretebilenler
ve üretemeyenler olarak ikiye ayrılmakta, teknoloji üretemeyen uluslar az
gelişmiş uluslar olarak sınıflandırılmaktadır. Klasik anlamda
rekabet gücünü belirleyen faktörler arasında doğal ham madde kaynaklarının
bolluğu, ucuz işçilik gibi temel üretim faktörleri yer alırken, günümüzde ileri
ve özellikli üretim faktörleri belirleyici duruma gelmiştir. İleri üretim
faktörleri, nitelikli iş gücünü, ARGE altyapısını, modern bir haberleşme ağını
ve bilim teknolojilerinin etkin kullanımını içermektedir. Gelişmiş
ülkelerde yapılan bilimsel araştırmalar, bu araştırmalar sonucunda geliştirilen
yeni teknolojiler ve bu teknolojilerin yeni üretim ve ürün teknolojilerine
dönüşmesi süreçleri, iç içe, birbirini takip eden süreçler olarak ortaya
çıkmaktadır. Sayın
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 7’nci maddesi ile 278 sayılı Kanun’un
14’üncü maddesi düzenlenmektedir. 14’üncü madde, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumunun görevlerini yerine getirmesi esnasında Kurumun karşılaşmış
olduğu gümrük vergisi, resim, harç ücretlerini düzenlemektedir. Kurum tarafından
yürütülen araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde her türlü vergi ve harçlardan
muaf olması ve bu muafiyetin kendi kanununda yer alması tabii bir
zorunluluktur. Bu sayede Kurum tarafından yürütülen araştırma ve geliştirme
faaliyetlerinde kullanılmak üzere ithal edilen veya bağış yoluyla yurt dışından
gelen her türlü makine,
alet, cihaz ve yayınlar için gümrük vergisi ve harç ödemeyecektir. Bu maddenin
kabulü ile Kurum, çalışmalarını daha hızlı ve kolay yapabilecektir. Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Enöz. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 8’inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 8- 278
sayılı Kanunun 16 ncı maddesi aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmiştir. “MADDE 16- Kurum
tarafından yürütülen dış destekli projelere ilişkin faturalı olarak veya ön
ödeme alınması suretiyle tahsil edilen tutarlar, Kurum bütçesine gelir ve
ödenek kaydedilir. Kaydedilen bu tutarlar ile Kurum
tarafından desteklenen araştırma ve geliştirme projeleri ile diğer projeler
için tahsis edilen kaynaklardan Kurumun uygun göreceği projelere ilişkin
tutarlar, Kurum bütçesine gider kaydedilmek suretiyle proje yürütücüsü kamu
kurum ve kuruluşları (bu Kanunun 2 nci maddesinin (c)
bendi gereği kurulan merkez ve enstitüler dâhil) ile gerçek ve tüzel kişilerin
hesaplarına aktarılır. Bu şekilde kaynak aktarılan proje yürütücüsünün 12/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanununa ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri ve
bu idarelerde görevli kişilerden olması halinde, aktarılan tutarlar ilgili
idarelerin bütçelerine gelir kaydedilmeksizin açılacak özel hesaplarda izlenir.
Bu kapsamda yapılan harcamalar 5018 sayılı Kanuna göre denetlenir. Kurum tarafından
desteklenen projelerde, proje süresiyle sınırlı olmak kaydıyla proje kapsamında
ve projeye ilişkin hizmetlerde görev alan kamu kurum veya kuruluşlarının kadro
veya pozisyonlarında bulunanlara, kadro veya pozisyonlarına bağlı olarak bir ayda
ödenmekte olan tutarın yüzde 75’ini geçmemek kaydıyla proje sözleşmesinde
belirlenen tutarlar üzerinden proje teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu ödeme, bir
kişinin aynı anda birden fazla projede yürütücü olarak görevli olması durumunda
en fazla iki, araştırmacı ve diğer personel olması durumunda ise en fazla dört
proje için yapılır ve buna ilişkin esas ve usuller Bilim Kurulu tarafından
belirlenir. Bu projelerde görev alan diğer proje personeline ve hizmetinden
yararlanılacak diğer kişilere proje sözleşmesinde belirlenen tutarlar üzerinden
ücret ödenir. Kurum tarafından
desteklenen projeler ile Kurum tarafından yürütülen dış destekli projeler için
ön ödeme yapılabilir. Kurum tarafından
desteklenen projeler ile Kurum tarafından yürütülen dış destekli projelerde,
üzerinde proje yürütülen ve söz konusu projenin asli unsurunu teşkil eden
taşıtlar hakkında 05/01/1961 tarihli ve 237 sayılı
Taşıt Kanununun 9 uncu ve 10 uncu maddeleri uygulanmaz. Kurumun
görevlerini yerine getirebilmesi amacıyla desteklenen proje ve faaliyetler için
öngörülen yılları bütçe ödeneklerinin ilgili tertiplerinde yer alan ödenekten
harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin ilgili tertiplerine devren ödenek
kaydedilir. Bu maddenin
birinci fıkrasına göre aktarılacak tutarların harcanması, muhasebeleştirilmesi ve bu madde kapsamında
yapılacak ön ödemelere ilişkin esas ve usuller ile Kurumun bütçe ödeneklerinin
kullanılması, tertipler arasında aktarma yapılması ve diğer bütçe işlemlerinin
gerçekleştirilmesinde uygulanacak esas ve usuller, Maliye Bakanlığının görüşü doğrultusunda
Kurum tarafından belirlenir.” BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul
edilmiştir. 9’uncu maddeyi
okutuyorum: MADDE 9- 278
sayılı Kanunun 17 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Kurumun Başkanı,
danışmanları, araştırıcıları, yöneticileri ve her türlü personeli özel hukuk
hükümlerine tabi olup bu kimseler hakkında 3/7/1939
tarihli ve 3659 sayılı Kanun ile açıkça hüküm konulmadıkça bunun yerine geçecek
kanun hükümleri uygulanmaz. Kurum ihtiyaca
uygun kuruluş ve kadro statülerinin düzenlenmesinde serbesttir. Diğer kanun-lardaki düzenleme ve
kısıtlamalara tabi olunmaksızın, toplu iş sözleşmesi kapsamında bulunanlar
dışındaki Kurum personeline ödenecek aylık net ücret, toplu iş sözleşmesi
kapsamındaki personele ödenen ve Bilim Kurulu tarafından referans olarak
belirlenen göreve karşılık gelen pozisyona yapılan ödemelerin iki katını; bu
Kanunun 19 uncu maddesi uyarınca Kurumda görevlendirilen kişilere yapılacak
aylık net ödeme ise toplu iş sözleşmesi kapsamındaki personele ödenen ve Bilim
Kurulu tarafından referans olarak belirlenen göreve karşılık gelen pozisyona
yapılan ödemeleri geçmemek üzere Bilim Kurulu tarafından belirlenir. Kurumda görevlendirilecek
hakem, izleyici, panelist, kurul ve komite üyeleri ile benzeri kişilere
yapılacak net ödeme tutarı ise 40.000 gösterge rakamının memur aylıklarına
uygulanan aylık katsayısı ile çarpımı sonucu elde edilecek tutarı ve bir ayda
yapılacak toplam net ödeme için 60.000 gösterge rakamının memur aylıklarına
uygulanan aylık katsayısı ile çarpımı sonucu elde edilecek tutarı geçmemek
üzere, diğer kanunlardaki düzenleme ve kısıtlamalara tabi olmaksızın Bilim
Kurulunca belirlenir ve doğrudan ilgililerine ödenir. Bilim Kurulu bu
madde uyarınca yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esasları belirlemeye,
ücretin bir kısmını performansa bağlamaya yetkilidir.” BAŞKAN – Maddeyi
oylamadan evvel Komisyonun açıklaması var. Buyurun. MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkanım, 9’uncu maddenin hemen başında “Kurumun Başkanı, danışmanları,
araştırıcıları” var, “araştırıcıları” yerine “araştırmacıları” olacak. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Komisyon
tarafından yapılan düzeltmeyle birlikte 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 10’uncu maddeyi
okutuyorum: MADDE 10- 278
sayılı Kanunun 6 ncı maddesi, 11 inci maddesi ve 12 nci maddesi ile geçici 4 üncü maddesi ve geçici 5 inci
maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Madde 11’e bağlı
geçici madde 7’yi okutuyorum: MADDE 11- 278
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir. “GEÇİCİ MADDE 7-
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Bilim Kurulu üyesi olan kişilerin
görevleri, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde
belirtilen sekiz yıllık sürenin aşılmaması kaydıyla, dört yıl daha devam eder.
Bu süre içerisinde, Bilim Kurulu üyeliğinde boşalma olması durumunda, yeni üye
adaylarını Bilim Kurulu belirleyerek seçilmek üzere Başbakana sunar. Bu süre
içerisinde, daha önce Bilim Kurulu üyeliği yapmış olan kişilerin tekrar Bilim
Kurulu üyesi olarak atanması halinde, bu kişilerin daha önceki görev süreleri,
dönem sayısı dikkate alınmaksızın, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinde belirlenen sekiz yıllık sürelerin hesaplanmasında
dikkate alınır. Bu Kanunun
yürürlüğe girmesini takip eden onbeş gün içinde, Bilim
Kurulu biri Bilim Kurulu dışından olmak üzere iki başkan adayı belirleyerek
Başbakana sunar. Başbakan bu adaylardan birini seçerek Başkan olarak atanmak
üzere Cumhurbaşkanına sunar; bu aday Cumhurbaşkanı tarafından dört yıllık bir
süre için Başkan olarak atanır. BAŞKAN – Geçici
madde 7’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkanım, bu madde üzerinde bir önerge vardı. BAŞKAN – Önerge
mi var? SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Evet efendim, önerge var. TURGUT DİBEK
(Kırklareli) – Madde kabul edildi Sayın Başkan. BAŞKAN –
Birleşime beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.14 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.22 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. 234 sıra Sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet buradalar. Geçici 8’inci
maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 8-
Kurumun 2006 yılından öncesine ait hesaplarının denetimi ile Bilim Kurulu ve
Başkanın ibrasına yönelik işlemler, mülga 11 inci ve 12 nci
maddeler çerçevesinde 31/12/2008 tarihine kadar
tamamlanır. BAŞKAN – Geçici
madde 8’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Geçici madde 9’u
okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 9- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38
inci maddesine göre Kurumda görevlendirilmiş olup, aynı maddenin son
fıkrasındaki ikinci görev aylığı limitini aşan ödemelerden yararlananlar,
ödemelerin yapılmasında ita amirliği yetkisini kullananlar ile ödemelerin
yapılmasında yetki kullanan diğer kişiler yapılan fazla ödemelerden sorumlu
tutulmazlar ve bunlar hakkında herhangi bir işlem yapılmaz. Bu kişiler hakkında
bu Kanunun yayımı tarihinden önce açılmış olan davalar, kanun yollarına
başvurulanlar dâhil işlemden kaldırılır. Kesinleşmiş kararlar bu Kanunun yayımı
tarihinden sonra infaz edilmez. Bu Kanunun
yayımından önce fazla ödemeye konu olduğu için iade edilen tutarlar,
ilgililerinin başvurusu halinde aynen iade edilir. Bu ödemeler için hiçbir faiz
talep edilmez. BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu. Sayın Coşkunoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
9’uncu geçici maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Bu madde daha
önce açılmış bazı davalarla ilgili -ki bu davalar, ödemelerin yapılmasında
yetki kullanan diğer kişileri yapılan fazla ödemelerden sorumlu tutan bazı
davalarla ilgili- bu davaların artık bundan sonra devam etmesi olanağını
ortadan kaldıran bir maddedir. Bu davalar neden
açılmıştır, kimler için açılmıştır? Bu davalar, maalesef, o
zaman yaptığımız tüm uyarılara rağmen, bilim dünyasında, o zamanlar Sayın
Başbakanın “İlla ben atayacağım.” ısrarıyla, Türkiye’de, TÜBİTAK’ta eski
yöneticilerle yeni yöneticiler arasında bir husumet yaratan bir yaklaşımının
sonucu açılmış davalardı -35-36 kişiyi ilgilendiren- içinde rahmetli Erdal
İnönü’nün de bulunduğu kişiler mahkemeye verilmişti, sözüm ona, şaibeli bazı
harcamalar için veya şaibeli bazı gelirler için. Bu çok ayıp bir
yaklaşımdı ve bunun izlerini… O zaman ben burada konuşurken yeni atanmış ile
eski atanmış arasında da bu tür husumetlerin yaratılmasını, siyasi iradenin bu
türlü husumetleri bir yandan yaratırken bir yandan “İlla Başkanı ben
atayacağım, illa Bilim Kurulunu ben atayacağım.” hırsını dikkate getirmiştim. Bu madde, işte,
böyle haksızlığa uğramış, sadece bir siyasi hırsın sonucu açılmış bazı davaları
düşürmek için konmuştur. İsabetlidir elbette fakat hiç yapılmaması gerekirdi.
Belki isabetli bile değil çünkü o davaların iler tutar tarafı olmadığı için,
âdeta, burada, bir lütufmuş, affediyormuş gibi bir hava yerine belki de o
kişilerin mahkemeyle aklanması gerekir fakat yeterince mahkeme kararı iktidarı
zaten mahkûm etmiştir. Dolayısıyla, bu
maddeyle, işlenmiş olan ayıbı belki örtüyoruz ama bu saygıdeğer kişiler için
açılmış olan bu davayla yaratılmış olan bu utanç verici durumu telafi etmenin
ve… Kişilerin onurlarını, bilimsel kimliklerini rencide etmiş olmaktan Hükûmetin de özür dileyeceğini umuyorum. Bu vesileyle Sayın Bakan, tümü üzerine görüşmelerden sonra sorulan
bazı soruların üstüne, TÜBİTAK’ta daha önce görev yapmış değerli -hâlâ da yine
değerli bir pozisyonda olan- bir kişinin ismini zikrederek -belki o amaca
hizmet etmek istememiştir, belki maksadı o değildi fakat sanki sadece o ismini
zikrettiği kişinin başarıları TÜBİTAK’ı bugüne taşımıştır gibi bir izlenim bırakma
ihtimaline karşı- burada, huzurunuzda, Hükûmetin
geçmişte yapılan bu ayıptan dolayı özür dilemesini istiyorum. Ama ben de kendi şahsıma, geçmişte bundan önceki Başkana -ki
kendisi, Sayın Profesör Pak çok taciz edilerek istifaya zorlanmıştır- ondan önceki,
emeği geçen bütün diğer başkanlara, bilim insanlarına, bilim adamlarına ve
kadınlarına ve yöneticilerine tekrar buradan saygılarımı sunmak istiyorum bu
madde vesilesiyle. Teşekkür eder,
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Coşkunoğlu. Geçici madde 9’u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 10’u
okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 10-
Bu Kanunun yayımı tarihinden önce Bilim Kurulu tarafından görüşüle-rek karara bağlanan ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
hükümlerine uygun olarak açıktan atama izni alınmış kadrolara yapılacak
atamalar için ayrıca açıktan atama izni aranmaz.” BAŞKAN - Geçici
madde 10’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, çerçeve 11’inci maddeye bağlı geçici 7’nci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
“Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1/559” Çerçeve 11 inci Maddesi
ile 278 sayılı Kanuna eklenen Geçici 7 nci maddenin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Geçici madde 7-
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Bilim Kurulu üyesi olan kişiler, dört yıl
için yeniden atanmış sayılır. Ancak, bunların Bilim Kurulu üyeliğinde geçen
toplam görev süresinin bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c)
bendinde belirtilen sekiz yıllık süreyi aşması halinde, sürenin dolduğu tarih
itibariyle üyelikleri kendiliğinden sona erer. Kanunun yayımı tarihinden
itibaren dört yıl içerisinde, Bilim Kurulu üyeliğinde her ne suretle olursa
olsun boşalma olması durumunda, yeni üye seçimi 4 üncü maddeye göre yapılır.
Yeni üyenin hangi kontenjandan seçileceğine, eski üyenin kontenjanı dikkate
alınarak Bilim Kurulu tarafından karar verilir. Bu Kanunun yürürlüğe
girmesini takip eden onbeş gün içinde, Bilim Kurulu
biri Bilim Kurulu dışından olmak üzere iki başkan adayı belirleyerek Başbakana
sunar. Başbakan bu adaylardan birini seçerek Başkan olarak atanmak üzere
Cumhurbaşkanına sunar; bu aday Cumhurbaşkanı tarafından dört yıllık bir süre
için Başkan olarak atanır.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Uygun
görüşle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz efendim. SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Gerekçe Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Maddenin birinci
fıkrasının son cümlesinde yapılan değişiklikle, Bilim Kurulu üyeliklerinde
boşalma olması durumunda yeni üyenin hangi özelliklere sahip kişiler arasından
ve nasıl seçileceğine ilişkin netleştirme yapılması amaçlanmış; ikinci fıkrası
ise genel olarak 278 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi ile paralel olduğundan madde
metninden çıkarılmıştır. Diğer yandan
maddenin anlaşılırlığını ve uygulanabilirliğini artırmak amacıyla ise metinde
çeşitli redaksiyonlar yapılmıştır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Çerçeve 11’inci
maddeyi kabul edilen geçici maddeler ve önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 12’nci maddeyi
okutuyorum: MADDE 12- Bu
Kanunun 8 inci maddesi 1/1/2009 tarihinde, diğer
maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, sorum vardı. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Şandır, sorunuzu sorun. Pardon, görmedim burada, yeni girdiniz de. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, 11’inci maddede bir sorum vardı; girmiştim ama
göremediniz galiba veya sisteme girmedi. BAŞKAN – Girmedi.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Ama kanunun bütünüyle ilgili bir soru sormak istiyorum, Sayın eski
Adalet Bakanımızın da dikkatine sunuyorum: Bu kanunun 11’inci maddesinin geçici
9’uncu maddesinde şöyle bir hüküm geçirdik, şöyle söylüyor: “…bu Kanunun yayımı
tarihinden önce açılmış olan davalar, kanun yollarına başvurulanlar dâhil
işlemden kaldırılır. Kesinleşmiş kararlar bu Kanunun yayımı tarihinden sonra
infaz edilmez.” Yani kanunla mahkeme sonucunu ortadan kaldırmak mümkün müdür,
hukuki midir, böyle bir usul var mıdır? Sorum budur efendim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Şandır. DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Hiçbir mahzuru yoktur, olabilir. BAŞKAN - Sayın
Bakanım, cevap verecek misiniz? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Ona sordu ama ben duyuyorum “Olabilir, mümkündür.”
diyor. Ben hukukçu değilim. BAŞKAN –
Teşekkürler. Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte
olan; “Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1/559” Çerçeve 12’nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 12- Bu
Kanunun 8’inci maddesi1/1/2009 tarihinde, 9 uncu maddesi 1/9/2008
tarihinde ve diğer maddeleri ise yayımı tarihinde yürürlüğe girer.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Katılıyoruz. BAŞKAN –
Katılamazsınız… Uygun görüşle… MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Uygun
görüşle… BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz efendim. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe Önerilen
değişiklikle, Kanunun Tasarısının Çerçeve 9’uncu maddesi ile değiştirilen 278
sayılı Kanunun 17’nci maddesinin 1/9/2008 tarihinde
yürürlüğe girmesi öngörülmektedir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul
edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 13’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 13- Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) – Soru sormak istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun. OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla
Sayın Bakana iki soru sormak istiyorum. Birinci sorum:
Birincisinin cevabı var veya yoktur, tümü üzerinde de sormuştum: Genel
gerekçede ifade ediliyor, TÜBİTAK’ın görevleri içerisinde görülen ulusal
öncelikler doğrultusunda bilim ve teknoloji politikaları geliştirmek görevini
TÜBİTAK ifa, yerine getirmiş midir? Böyle bilim ve teknoloji politikaları var
mıdır? İkinci sorum:
Biraz önce geçici 9’uncu maddeyle, daha önce açılmış olan birtakım davaları
ortadan kaldırıyorsunuz. Bu davalarla rencide edilmiş olan kişilerden özür
dileyecek mi Hükûmetiniz? Teşekkür ederim
Sayın Başkan. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Coşkunoğlu. Sayın Bakanım,
buyurun. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, madem Sayın Milletvekilimiz “Kısa olsun.”
dedi, evet, vardır. Her sene toplanan Yüksek Kurul bilim politikasını belirler
ve -zaten önceden söyledim- Kurum da bunları uygular, dolayısıyla bunları
sonuçlandırır ve neyin yapılıp yapılmadığını da rapor hâlinde tartışılmak üzere
Yüksek Kurula havale eder. Birinci sorunun cevabı o. İkincisi: Burada
Kurum olarak meseleye bakmak lazım. Uzun bir tarihi ilgilendiriyor bu.
Arkadaşlarımın hatırlaması için söylüyorum, bunun bu yönetimle doğrudan ilgisi
yok, bu yönetimin bir sorunu değil bu. Bu yönetimde olan, şu anda Bilim
Kurulunda olan arkadaşlarımızın büyük bir kısmının da zaten bu konuyla ilgisi
yok. Bu yıllardır devam eden bir konu ama bir kısmı hâlâ mahkemede, bir kısmı
ödemeye başlamış, yani davayı kaybetmiş. Dolayısıyla, bu pekâlâ şey de değil,
ödemeye başlamış. Karma karışık bir durum. Açıkça söyleyeyim: Bilim adamlarımız
yani bu insanlar böyle bir sınırı aşan ödemelerle muhatap olduğunu bilmiyorlar.
Kurum bir görev veriyor, gelip o görevi yerine getiriyorlar ve daha sonra
deniyor ki: “Sınırı aşan ödemeler yapılmış ve tekrar bunları geri alacağız.”
Açıkça söyleyeyim: Ben, kırk seneye yakın bir zamanı üniversitede geçirdim,
onca yerlere çağırdılar, gittim, belki ona karşılık olarak da bir ödeme yapmış
olabilirler. Dolayısıyla, burada bilim adamlarımızdan kaynaklanan bir sıkıntı
yok ve neticede de böyle bir yasayla biz bu işi bir bitirmek istiyoruz. Yani
bilim adamlarımıza karşı olan saygımızdan dolayı, kendilerinin bizzat sebep
olmadıkları bir durumdan dolayı bu konuyla daha fazla meşgul olsunlar
istemiyoruz, onun için de bu iş bitsin istiyoruz. Yani yaptığımız iş -siz de
zaten teşekkür ettiniz Sayın Coşkunoğlu- bundan
ibarettir. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakanım. 13’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten
oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu
bildiriyorum:
Böylece tasarı
kanunlaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun efendim. 3’üncü sırada yer
alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız. 4.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/617) (S. Sayısı: 270) (xx) BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet buradalar. Komisyon raporu
270 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter. Sayın Serter, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kayseri’de
Burç Eğitim Sağlık ve Kültür Vakfı tarafından kurulmakta olan Melikşah Vakıf Üniversitesiyle ilgili olarak Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Kayseri’de “Melikşah Vakıf Üniversitesi” adı altında yeni bir vakıf
üniversitemizin bu kanun tasarısıyla kurulması amaçlanmaktadır. Uzun yıllar
boyunca vakıf üniversitelerimizin ülkemizin gelir düzeyi yüksek bulunan üç
büyük ilinde kurulmuş olması, bunların tek istisnasının Mersin Tarsus’taki Çağ
Üniversitesi olmasını yeni kurulan vakıf üniversitesiyle aşmakta olduğumuz
görülmektedir çünkü yüce Meclisimizden art arda yeni vakıf üniversitelerinin
Anadolu’nun değişik illerinde kurulmasına ilişkin yasa tasarıları geçmektedir. (x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir. (xx) 270 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir. Vakıf
üniversitelerinin Anadolu’da kurulmakta oluşuna, belirli kurallar doğrultusunda
yapılandırılmaları hâlinde, Cumhuriyet Halk Partisinin de onay vereceği bir
durumdur ancak kurulmakta olan vakıf üniversiteleriyle ilgili bazı konulara
özellikle dikkat çekmekte yarar görüyorum. Sayın Başkan,
acaba bu gürültü devam edecek mi? BAŞKAN –
Haklısınız efendim. Sayın
milletvekilleri, çok uğultu var, dinleyemiyoruz. Buyurun Sayın Serter. FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Kurulmakta olan
vakıf üniversiteleriyle ilgili gazete sayfalarına bir göz attığımızda -ki yeni
başlayan bir süreç değildir bu, yıllardır devam eden bir süreçtir- üniversite
seçme sınavını izleyen dönemlerde büyük reklam ve promosyon
kampanyalarının yer aldığı dikkat çekmektedir. Vakıf
üniversiteleri ilk kuruldukları yıllarda kendilerine özellikle yüksek puanlı
öğrenci çekmek için laptop vermek, burs ve yurt vermek
gibi birtakım yollara başvurmaya başladılar ancak ilerleyen yıllarda bu konuda
çok ciddi bir rekabet kendisini göstermeye başladı ve bazı vakıf
üniversiteleri, örneğin, dereceye giren öğrencilere binek otosu vermek gibi
teklifler ileri sürdüler, bazıları çok yüksek meblağlarda para teklif etmeye
başladılar, bugün içinde yaşadığımız süreçte aylık bağlama gibi bir yeni
yöntemin benimsendiğini görüyoruz. Bir vakıf üniversitesi ayda bin YTL, bir
diğeri, onunla rekabet için ayda 2 bin YTL önerirken, çok da yeni olmayan bir
vakıf üniversitemizin kendisine kayıt yaptıranlara neredeyse 50 bin YTL’lik bir
ikramiye vadettiğini görüyoruz. Değerli
milletvekilleri, şimdi bunları niçin söylüyorum? Bunları şunun için söylüyorum:
Demek ki kurulan vakıf üniversiteleri kendilerine yüksek puanlı öğrenci
bulamıyorlar, bunu bulabilmek için de böyle, birbirleriyle rekabet eden promosyon kampanyalarına başvuruyorlar. Niye yüksek
puanlı öğrenci bulamıyorlar ve neden yüksek puanlı öğrencileri kendilerine
çekmek istiyorlar? Yüksek puanlı öğrencileri kendilerine çektiklerinde en
yüksek puanla giren öğrencinin puan eşiği o üniversitenin yine promosyon kampanyasında kullanılan bir başka temel faktör
hâline dönüştürülüyor. Niye yüksek
puanlı öğrenci bulamıyorlar veya niye öğrenci bulmakta zorlanıyorlar? Değerli milletvekilleri, çünkü öğrenim ücretleri gerçekten çok
yüksek. Bu yıl içerisinde vakıf üniversitelerimizin ilan ettiği eğitim
öğretim ücretlerini lütfen bir kez daha hatırlayalım, KDV’siz 30 bin YTL’ye
varan rakamlardan söz ediyoruz. Burada Sayın
Bakanın bir konuya dikkatini özellikle çekmek istiyorum: “Bir üniversite
öğrencisinin yıllık maliyeti ne kadardır?” diye değişik bilim dalları
itibarıyla bakmaya ihtiyacımız olduğu düşüncesindeyim. Bakınız, bir tıp
fakültesi öğrencisinin öğrenci başına devlete cari maliyeti 11 ila 12 bin
YTL’dir devlet üniversitelerinde. Şimdi vakıf
üniversitelerine bakalım: Tıp fakültesi için istedikleri öğrenim ücreti ne
kadardır? KDV’siz 30 bin YTL’dir. Bir mühendislik
fakültesi öğrencisinin devlete maliyeti 2.236 YTL olarak YÖK istatistiklerinde
ilan edilmiştir. Oysa vakıf üniversitelerinde istenen ücret 18 bin YTL’dir. Hukuk, iktisat ve
işletmede 1.700 YTL civarındadır maliyet, istenen 17 ila 18 bin YTL’dir. Sadece hazırlık
sınıflarına baktığımızda, hazırlık sınıflarında istenen ücretin 24 bin YTL’ye
kadar yükseldiğini görüyoruz. Şimdi, burada bir
konuya dikkatinizi çekmek istiyorum: Bir hazırlık sınıfı için 12 bin YTL’ye
eğitim öğretim ücreti ilan eden vakıf üniversitesi var, 24 bin YTL ilan eden
vakıf üniversitesi var. Değerli
milletvekilleri, bu vakıf üniversitelerinin öğretim ücretleriyle ilgili hiçbir
denetleme acaba neden yapılmamaktadır? Böyle bir şeye ihtiyaç yok mudur? Bu
işin ucu tamamıyla açık mıdır? Her vakıf üniversitesi istediği ücreti ilan
etmekte özgür müdür? Eğitim öğretim ücretleri arasındaki bu farklılıklar neden
ortaya çıkmaktadır? Bütün bunları birlikte değerlendirdiğimizde,
o zaman “Acaba, bu kadar fazla vakıf üniversitesinin birbirinin ardı sıra
kuyruğa girerek kurulmakta oluşunun sebebi, 2547 sayılı Kanun’da vakıf
üniversitelerinin kazanç amacı güdemeyeceği açık bir biçimde belirtilmesine
rağmen, bazı vakıf üniversitelerimiz, doğrudan kazanç amacıyla mı
kurulmaktadır?” sorusunun ciddi bir biçimde düşünülmesine gereksinim olduğu
inancını taşıyorum ve konuyu burada sizlerle paylaşmayı da bir görev kabul
ediyorum. Vakıf
üniversitelerimize geçmişten bu yana devletin çok ciddi yardım ve katkıları
olmuştur. Bu, sadece burs verme oranına göre yapılan devlet yardımıyla sınırlı
değildir. Örneğin, bir devlet üniversitesine, ihtiyacı olmasına rağmen, bir
bina tahsisi -istediği hâlde- yapılmadığı hâlde bir vakıf üniversitesine kolayca
yapılmıştır, arsa tahsisleri kolaylıkla yapılmıştır. Hatta,
İstanbul’un en gözde yerlerinde çok değerli araziler yılda 1 YTL’lik kirayla
vakıf üniversitelerine tahsis edilebilmiştir. Vakıf üniversitelerine karşı
değiliz ama istiyoruz ki öğretim üyesi yetiştirilmesine bu üniversitelerimiz de
katkı sağlasın. Oysa vakıf üniversitelerine bakıyoruz, öğretim üyesi ihtiyacını
tümüyle devlet üniversitelerinden karşılıyorlar. Şimdi, biz birbiri ardı sıra
vakıf üniversitesi kurduğumuz zaman acaba devlet üniversitelerinin, öğretim
üyesi bakımından, içini boşaltıyor muyuz boşaltmıyor muyuz? Bunu Anadolu’muzun
çeşitli illerine yaydığımız zaman, orada ciddi öğretim üyesi açığı çeken yeni
yapılanmış devlet üniversitelerimizin içi yeni kurulan vakıf üniversitelerince boşaltılacak
mıdır boşaltılmayacak mıdır? Bütün bunların ciddi olarak düşünülmesine ve yeni
vakıf üniversitesi kurulurken bu hesapların da yapılmasına gerek olduğu
inancını taşıyorum ve inanıyorum ki siz değerli milletvekilleri de bunları
doğru değerlendirme ihtiyacını hissetmektesiniz. Bakınız, devlet
arazileri, devlet binaları vakıf üniversitelerine tahsis edilirken… Tabii, burada Sayın Millî Eğitim Bakanı bugün bulunmuyor, ben
buradaki Sayın Aydın’a bu yükümlülüğü yüklemek istemiyorum ama şunu merak ediyorum:
Arazileri ve binaları vakıf üniversitesine tahsis etmekte hiçbir sakınca
görmeyen bakanlıklarımız ve Hükûmetimiz, acaba Orta
Doğu Teknik Üniversitesinin binalarını yıkmaya teşebbüs eden ya da en azından
bunu söylemlerine indiren Ankara Büyükşehir Belediye Başkanına neden sesini
yükseltmek ihtiyacı hiç hissetmemiştir? Ben istedim, ben çok istedim,
Millî Eğitim Bakanımızın sesini duymak istedim. (CHP sıralarından alkışlar) Bir
büyükşehir belediye başkanı, aslında bütün üniversitelerimizin neredeyse tüm binaları
ruhsatsız olmasına rağmen bunlara ses çıkarmazken, bir üniversitemizin
binalarını yıkmakla o üniversiteyi tehdit ederken ben Millî Eğitim Bakanımızın
-çok samimi söylüyorum- sesini, feryadını duymak istedim değerli
milletvekilleri, feryadını duymak istedim! (CHP sıralarından alkışlar) “Hayır,
yapamazsın.” dediklerini duymak istedim, bu sesi duyamadım. Duyamayınca elbette
birtakım kuşkuları da o duyulmayan sesin arkasından hissetmek durumunda
kalıyoruz. Şimdi, kurulan
vakıf üniversitelerine baktığımızda, bu vakıf üniversiteleriyle ilgili bir
kuşkumuzu daha burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Her vakıf kurana
çok ciddi bir sorumluluk yükleyen bir üniversite kurma hakkının da kolayca
tanınmaması gerekir. Bu vakıfların özellikleri, nitelikleri, bağlantıları,
hangi amaçla kuruldukları, kâr amacıyla mı yoksa başka amaçlarla mı
kurulduklarının da iyi irdelenmesine, incelenmesine ihtiyaç vardır. Ben bu
konuda asla spekülasyon yapmaktan yana değilim.
Bilmediğim ve belgelendirmediğim hiçbir iddiayı da yüce Meclisin kürsüsüne
taşımam. O nedenle sadece bu kadarını söylemek istiyorum. Duyumlardan hareket
ederek bir suçlama yapmak istemiyorum. Ancak, bir vakfın, kurulan bir vakfın
niteliği, bu vakfın bir üniversite yükümlülüğünü üstlenip üstlenemeyeceğinin de
ciddi bir biçimde araştırılmasına ihtiyaç olduğunu duyuyorum. Çünkü
üniversitelerimiz, ne yazık ki vakıf üniversitelerimiz özellikle, promosyon kampanyası olarak sadece laptop, bilgisayar
vesaire dağıtmıyorlar değerli milletvekilleri. Bakın, promosyon
kampanyalarına neler eklendi son dönemde. Bir üniversitemiz, ne yazık ki, kendi
reklamını yaparken “Bu üniversitede Atatürk’ü eleştirmeye izin var.” ibaresini
kullanıyor. Ben inanıyorum ki buradaki bütün değerli milletvekilleri böyle bir promosyon kampanyasına onay ve destek vermeyecektir,
vermemelidir. Dolayısıyla, kurulan bir üniversitede o üniversiteye destek veren
vakfın özelliği ve niteliği üzerinde de çok büyük duyarlılık gösterilmesine
ihtiyaç vardır. İster vakıf üniversitesi olsun, ister devlet üniversitesi, 2547
sayılı Yasa üniversitelerin hangi doğrultuda eğitim vereceğini çok açık bir
biçimde ifade etmiştir. “Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde kurulan bütün
üniversiteler Atatürk milliyetçiliğine; laik, demokratik, sosyal, hukuk
devletine ve cumhuriyete bağlı bireyler yetiştirmek zorundadır.” ifadesi 2547
sayılı Yükseköğretim Yasası’nın kuruluş temel ilkeleri içerisinde yer
almaktadır. Dolayısıyla bizim, kurucu vakıfların özellikleri konusunda duyarlı
olmamız, her bir milletvekili için aynı derecede önem ve hassasiyet
taşımaktadır. Yine, değerli
milletvekilleri, eğitimin sadece kazanç amacıyla yapılmasının önünde Türk
yükseköğretim mevzuatı itibarıyla engeller vardır. Yani Türkiye’de özel
üniversite kurulamaz. Eğer biz kazanç amacıyla faaliyet gösteren vakıf
üniversitelerinin önünü açmayı sürdürürsek o zaman akla başka sorular da
geliyor. Acaba yavaş yavaş özel üniversiteler için
bir girişim mi başlatılmıştır, yani yavaş yavaş özel
üniversiteler mi gündeme geçirilmektedir, vakıf üniversiteleri özel üniversiteye
giden yolu mu aralamaktadır gibi kuşkular da beraberinde gelmektedir.
Zannediyorum burada yapılması gereken, bu üniversitelerin kazanç amacıyla
faaliyet göstermediklerini saptayacak çok ciddi bir denetlemedir ve bu
denetlemeyi başlatmak, bu denetlemenin yapılması için Yükseköğretim Kuruluna
direktif vermek, emir vermek görevi de Millî Eğitim Bakanlığına düşmektedir.
Biz bunun takipçisi olacağız ve bu farklı öğretim ücretlerinin ardında hangi
nedenlerin olduğuna ilişkin bir incelemenin yapılmasını talep ediyoruz. Bunun
da cevabını önümüzdeki dönemde Millî Eğitim Bakanlığından soracağız ve takip
edeceğiz. Neden derseniz, ipin ucunu bıraktığınız zaman hızla bir değişik
noktaya doğru sürükleniyor. Hatırlatmak istiyorum: Geçtiğimiz dönem içerisinde
bir garip üniversite yapısı ortaya çıktı. Hatırlatayım, “New York Alfred Üniversitesi” diye, bizim mevzuatımızın tümüyle
dışında bir korsan üniversite kuruldu, faaliyet göstermeye başladı, Türk
yükseköğretim mevzuatına aykırı bir öğrenci yapısıyla faaliyet göstermeye
başladı, İnternet üzerinden kayıt almaya başladı. Bu konuda soru önergeleri
verdik, cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunuldu ve arkasından böyle
bir üniversite bir anda buharlaştı. Çünkü Millî Eğitim Bakanı benim soru
önergeme vermiş olduğu yanıtta böyle bir üniversitenin bulunamadığını ifade
ettiler. Yani bir anda üniversite yok oluvermiş, kaybolmuş. Bu gibi girişimler
her zaman Türk yükseköğretimini delme girişimleri, korsan eğitim kurumları
kurma girişimleri olabilmektedir. Her birimizin, bu Meclisin çatısı altında
olan her bir milletvekilinin bunu takip yükümlülüğü vardır. Ben, yeni
üniversiteler kurulurken, özellikle vakıf üniversiteleri kurulurken kurucu
vakıfların amacının, kurucularının niyetinin, hedeflerinin, ilkelerinin çok
büyük bir duyarlılıkla irdelenmesine ve bu üniversitelerin kesinlikle kazanç
amacıyla kurulan üniversiteler olmamasına özen gösterilmesine ihtiyaç olduğu
düşüncesindeyim. Bu koşullarda Melikşah
Üniversitesiyle ilgili elimizde yeterli bir done yok,
birtakım duyumlar var ama bundan sonra buraya kuruluş için getirilen bütün
üniversitelerin bu ayrıntılı incelemesinin Millî Eğitim Bakanlığı tarafından da
yapılarak bizim önümüze getirilmesini bekleyeceğiz. Hayırlı olsun
diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Serter. Evet, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş. Sayın Durmuş,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 270 sıra
sayılı Kayseri Melikşah Vakıf Üniversitesiyle ilgili
olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, Türk gençliği, Türk milletinin millî mücadele sonrası kurduğu
Türkiye Cumhuriyeti’ni ebediyen yaşatacak, Türk milletinin huzur ve refahını
sağlayacak, zeki, çalışkan ve yüksek ahlak, sezgi ve meziyete sahip bir
gençliktir. Yüce Atatürk’ün en önce kurduğu, millî mücadele ve Kurtuluş
Savaşı’nı yapan gazi Meclis, kurulduğu şartlar ve ilk günün heyecan ve
kararlılığı içinde millî devletimize, cumhuriyetimiz ve demokrasimize ve onları
koruyup yaşatacak olan gençliğimize sahip çıkmak zorundadır. Değerli
milletvekilleri, Türk gençliğine fırsat eşitliği içinde temel eğitim ve
yükseköğretim hakkını vermek zorundayız. Ülkemiz ihtiyaç duyduğu insan
kaynağını yetiştirmek ve niteliklerini belirlemek amacıyla meslek elemanı
planlaması yapmalıdır. Kamu ve özel sektör ihtiyacını belirlemek ve karşılamak
birinci önceliğimiz olmalıdır. Ancak okumak isteyen gençlere sınırlı sayıdaki
örgün eğitim kapasitesiyle “Kontenjanlarımız doldu, sizi eğitemeyiz.” gibi bir statükonun savunucusu olmamalıyız. Yaptığım bir
inceleme sırasında, Milliyetçi Hareket Partisi ARGE çalışmaları sırasında 1998
yılında üniversitelerimizin örgün eğitime kabul ettiği öğrenci sayısı 250 bin
civarındaydı. Sene 2008. Şu anda da örgün eğitime kabul edilen öğrenci sayısı,
üniversite sayısı 2 katına çıkmış olmasına rağmen 240-250 bin civarındadır. O
hâlde, üniversitenin sayısı kadar kapasitesi, nitelikli bina ve laboratuvarları, yetenekli öğrencileri yanında asıl
önemlisi yeterli sayıda ve kalitede öğretim elemanı ihtiyacını karşılamak için
plan ve programlar uygulamaya geçilmelidir. Türkiye’deki seksen bir il sayısıyla
üniversite sayısı sınırlandırılmamalıdır. Üniversitelerimizi tabii ki tüm
dünyada tercih edilen öğretim kurumları hâline getirerek ülkemizi eğitim
turizmine açmak zorundayız. Ayrıca, dünyadaki yetenekli bilim adamlarına ülke
kapıları açılmalı ve ülkemize doğru bir beyin göçü sağlanmalıdır. Hâlbuki bizim
ülkemizdeki bilim adamları yurt dışına kaçıyor. Bu bilim adamlarına Türkiye’yi
tercih etmelerini sağlayacak bir özendirici, primli ücret uygulamasını tüm
öğretim elemanlarımız için de rekabet şartlarında sağlamalıyız. Türkiye, Avrasya
ve Afrika’nın bilim merkezi olmalıdır. Kâr amacı gütmemek şartıyla kamu ve özel
eğitim vakıflarının üniversite kurmasına fırsat verilmelidir. Bu arada, birçok
ilden büyük ilçelerimiz de üniversiteyi hak etmektedir. Özellikle bunlardan
birkaçını sayabilirim. İskenderun, Tarsus, Çorlu, Ereğli, İnegöl, Alanya,
Bafra, Ünye bunlardan birkaçı olarak ifade edilebilir. Değerli
milletvekilleri, uluslararası üne sahip Batılı üniversitelerin de Türkiye’de
ortak teknik üniversiteler açmalarının yolu sağlanmalıdır. Tabii, 2547,
yabancıların Türkiye’de üniversite kurmasına fırsat vermiyor. O nedenle,
Türkiye’deki bazı vakıflarla iş birliği dâhilinde olabileceğini düşünüyorum
ülkemiz kuralları dâhilinde. Seçkin bilim adamlarının üniversitelerimizde
eğitim vermesi ve pratik uygulamalarıyla kendilerini ifade edebilmeleri imkânı
verilmelidir. Eski hâliyle ileri teknoloji üreten tesislere sahip olan benim
ilim Kırıkkale’de bir özel teknik üniversite istiyoruz. Bir teknik üniversiteyi
hak ettiğimizi de düşünüyorum, ister yerli sermaye ister ortak. Bu bizim
beklentimizdir. Değerli
milletvekilleri, iktidar ve muhalefet partileri olarak ve yöre insanları olarak
yüzlerce üniversite istiyoruz. O zaman, öğretim üyesi yetiştirilmesi,
planlanması, dağılım dengesinin kurulması sorumluluğunu yüce Meclis kabul edip
gerekli düzenlemeleri hazırlamalıdır. Bundan önceki üniversiteyle ilgili bir
kanun vesilesiyle rektör seçimlerine değinmiş ve rektörlerin bir defaya mahsus
beş yıllığına seçilmesini teklif etmiştim. Bu defa, buna ilave olarak, rektörün
profesör eşi, kardeşi ve çocuklarının rektörün seçildiği dönemi takip eden
dönemde de seçimde aday olmamasını öneriyorum. Bunu niçin öneriyorum? Ankara,
İstanbul, Ege, Gazi, Orta Doğu, Hacettepe gibi büyük köklü üniversitelerimizin
binlerce öğretim üyesi mevcuttur. Rektörlerimiz, bir defa daha rektör seçilmek
için, seçim yatırımı olarak, standart üstü yeni öğretim üyeleri atamaktadır.
Yeni kurulan üniversitelerin öğretim üyeleri, elemanları büyük şehirlere ve
köklü üniversitelere gitmek için fırsat kollamaktadır. Bir de özel vakıf
üniversitelerinin öğretim üyesi transfer işi işin içine girince, taşradaki
devlet üniversitelerinde öğretim elemanı darlığı giderek artmaktadır. Taşrada
yetmiş iki yaşına kadar çalışmak bir ihtiyacı karşılamakla birlikte yeterli
değildir. Dinamizm ve araştırma şevki eksikliği, o üniversitenin kalitesini
olumsuz etkilemektedir. Değerli
milletvekilleri, seçim popülizmi yapan rektörler, bu
öğretim elemanlarını kendisine oy versin diye başka ana bilim dalı kadrosunu,
kadrosu şişkin olan ana bilim dallarına aktarmakta, üniversitedeki ana bilim
dalları arasında da bir öğretim dengesizliğine sebep olmaktadır. Bu durum, yeni
açılan üniversitelerimizin aleyhine gelişmektedir. Uzun yıllar öğretim üyeleri,
taşrada yeni kurulan üniversitelerin öğretim ihtiyacını karşılamak için iki
yıllık rotasyona gönderilirdi. Şimdilerde bu da yok. Sonuç olarak,
üniversitelerimizde seçim yoluyla rektör atanması ve rektörlerin 4x2 yıl görev
yapabilmeleri taşradan şehre göçü artırmış ve üniversitelerimizi olumsuz
etkilemektedir. Seçim bir demokratik hak olarak görülüyorsa rektörler de
cumhurbaşkanı gibi beş yıllığına ancak bir defa seçilirse öğretim elemanı kadro
şişirmesi durur, yeni yetişen elemanlar, boş bulunan, yeni açılmış
üniversitelerimizin kadrolarına atanarak üniversiteler arasında öğretim elemanı
dağılımında denge sağlanır. Değerli
milletvekilleri, başarılı, doktoralı birçok ilim adımı, üniversitedeki öğretim
elemanlarının maaşlarının düşük olması dolayısıyla üniversiteyi tercih
etmemektedir. Üniversite öğretim üyelerimiz, sosyal statüsüne yaraşan bir
ücreti hak etmektedir. Ancak altı dönemdir kendi özlük haklarını düzenleyemeyen
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin, basın-yayın organlarının yüklenmeleri
vesilesiyle kendi özlük haklarını düzenlemekten korkar hâle gelmiş olması, bu
arada Meclisin ağırlığına gölge düşürmektedir. Değerli
milletvekilleri, vakıf üniversitelerinde öğretim üyeleri transfer edildiklerine
sıkça şahit oluyoruz. Futbolcu transferinde belirli bir düzen ve takvim varken
üniversiteler arası transferlerde de kurallar olmalıdır. En azından çok zorunlu
olmadıkça öğretim yılının ortasında görev yeri değiştirilmesine izin
verilmemelidir. Değerli
milletvekilleri, mezhep, tarikat, dinî cemaat ve siyasi cemaatlerin
üniversitede geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi kamplara bölmesine veya
ayrıştırmasına fırsat verilmemelidir. Bu nedenle üniversite dinî cemaat veya
tarikatın siyasi simge merkezi hâline döndürülmemelidir. Türk
üniversiteleri bilim ve teknolojinin en üst düzeyde üretildiği, sanayimizin ve
tarımımızın gelişmesinin öncülüğünü yapmalı ve özellikle sosyal yapımızın
gelişip yükselmesini sağlayan bilim kaleleri olmalıdır, ayrışmanın, çatışmanın
odak merkezleri hâline getirilmemelidir. Üniversitelerimiz
1960’tan 1980’e kadar siyasi çalkantı ve çatışmalar, sancılar ve sıkıntıların
mekânı hâline getirilmiştir. Küresel güçlerin o gün üniversitede oynadığı rol
hepimizin hafızalarındadır. Değerli
milletvekilleri, üniversitelerde her tür siyasi görüşün temsil edilmesi
doğaldır. Ancak bu hak ve özgürlüğün kullanılması toplumumuzu siyasal
cepheleşme, mezhep, tarikat ayrışması ve toplumsal ayrışmaya götürecek etnik
ırkçılık sapkınlığına fırsat olarak kullanılmamalıdır. Bu görüşler ışığında,
vakıf üniversitesi yapılanması da bu ayrışma, bölünme yolunun basamakları
olarak görülmemelidir. Saygıdeğer
milletvekilleri, ihanet yolunun kaldırımları iyi niyet taşlarıyla
döşenmemelidir. İnsani hoşgörü yanında bilimsel şüpheciliğin vatan bütünlüğü
için gerekli iki öge olduğunu düşünmeliyiz. Bu duygularla Melikşah Üniversitesinin saygıdeğer Kayserililere ve
ülkemize faydalı olmasını diliyor ve umuyorum. Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Durmuş. Soru-cevap
işlemine başlıyoruz. Sayın Öztürk, buyurun efendim. HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakana
aracılığınızla sormak istiyorum: Anayasa’mız kazanç amacına yönelik olmamak
kaydıyla vakıf üniversitesi kurulabileceğini öngörmektedir. Ortada kazanç amacı
olmadığına göre, vakıflar devlete bağışta bulunarak üniversite kurulmasını
istemek yerine, niçin daha zor olan yolu seçerek bizzat üniversiteyi kurmak ve
yönetme işini üstlenmek istiyorlar? Bu isteklerinde kazanç amacına uyup
uymadıkları konusunda yeterince denetim yapılmaması mı etkili olmaktadır, yok
eğer denetleniyorlar ise devletin eğitim politikaları dışında gençleri farklı
amaçlar doğrultusunda eğitmek gibi bir istekleri mi etkili olmaktadır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk. Sayın Ünlütepe, buyurun. HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, aracılığınızla, ilgili
bakan olmadığı için Komisyon Başkanına sorumu yöneltmek istiyorum. Kurulmakta olan Melikşah Üniversitesinde hukuk fakültesi açıyoruz. Böyle
bir fakülteyi açmanın gerekçeleri nelerdir? Bilindiği gibi, ülkemizdeki
üniversitelerde hukuk fakültesi sayısı, buralardan mezun olanların birikimi
dikkate alındığında yeni bir hukuk fakültesi açmaya ihtiyaç var mıdır? Hukuk
fakültesi mezunlarının sayısı ihtiyaçtan çok fazladır. Bu bilimsel raporlarla
da ortaya çıkmıştır. Bilimsel raporlarla da kanıtlandığı hâlde hukuk fakültesi
açmaktaki düşüncenizin gerekçeleri nelerdir? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ünlütepe. Sayın Doğru,
buyurun. REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Tokat ili
Gaziosmanpaşa Üniversitesi son yıllarda önemli gelişmeler göstermiştir.
Altyapısı tamamlanmış olmasına rağmen, yıllardan beri halkın ve üniversitenin
istediği güzel sanatlar fakültesi ve mimarlık ve mühendislik fakültesi
bünyesinde kurulmamıştır. Bu konuyla ilgili soru önergeme Millî Eğitim
Bakanlığı verdiği cevapta, “Güzel sanatlar fakültesi kurulma aşamasına
gelmiştir.” demişti ancak hâlen kurulmamıştır. Her iki fakültenin de
kurulmasıyla ilgili bir çalışma var mıdır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru. Sayın Bakanım
veya Sayın Komisyon Başkanım, hanginiz cevap vereceksiniz? Buyurun. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir)- Efendim, ben birinci soruyla ilgili bir konuya temas
etmek istiyorum. Sayın Komisyon Başkanımız doğrudan kendisi muhatap olduğu için
doğrudur, çünkü Komisyonda görüşülmüş olmalı, o soruyu kendileri
cevaplandırsınlar. Tabii, üniversite
deyince bizim sıradan tabirle Amerika’yı yeniden keşfetmeye ihtiyaç yok.
Aslında modern bir üniversitenin, çağdaş bir üniversitenin ne yapacağı ve ne
yapmayacağı bellidir. Dolayısıyla, evet öğrenciyi bir anlamda tabii aynı
zamanda etkileme yeridir üniversite. Zaten hayatımız doğumdan ölüme kadar her
anıyla hem etkilemeye hem de etkilenmeye açıktır. Ama üniversitenin temel
etkileme görevi şu olmalıdır: Evvela güvenilir bilgi sevgisini ve o bilgiye
göre hareket etme ilkesini öğretmek, teşvik etmek, onu öğrencinin kişiliğinin,
karakterinin bir parçası hâline getirmek için çaba sarf etmelidir.
Üniversitenin birinci görevi odur. Güvenilir bilgiyle hareket eden, kararlarını
ileride hayatta güvenilir bilgiyle veren, vermeye çalışan bir insan yetiştirme
kurumudur üniversite. İkincisi,
sistemli, şümullü düşünceye sahip olmayı, tutarlı düşünceye sahip olmayı da
öğretmek zorundadır. İster mühendis olsun, ister doktor olsun, ister hukukçu
olsun evvela düşünmeyi, bir bakıma düşünme sanatını, düşünme yöntemini, usulünü
öğretmek de yine üniversitenin bir vazifesi olmalıdır. Bu, tabii sosyal
bilimlerde daha programın organik bir paçasıdır ama diğerlerinde de mutlaka
olmalıdır. Üçüncüsü ise,
paylaşılan millî ve insani değerlerdir. Tekrar ediyorum: Paylaşılan millî ve
insani değerlerdir. Biz bu eğitimi bir toplum içinde veriyoruz. Bu toplum
yüzlerce yılı bulan, bu millet yüzlerce yılı bulan bir hayata sahiptir. O
hayatın içinde tecrübe edile edile süzülüp bize gelen
değerlerimiz vardır. O değerleri bize ileten insan kaynağı vardır. Bugün
hayatta olmasa dahi, minnet ve şükranla onları anarak paylaşılan millî ve
insani değerlerimizi öğretmek gibi, onları benimsetmek gibi bir vazifemiz
vardır, eğitimin her basamağında, üniversite dâhil. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Sağlam. MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkanım, değerli arkadaşımız Melikşah Üniversitesine
hukuk fakültesi kurulmasının Türkiye’deki hukuk fakültelerinde yeteri kadar
öğrenci bulunduğu gerekçesiyle hangi gerekçeyle konduğunu sordular. Aslında
burada şunu belirtmek istiyorum: Üniversitelerin meslek adamı yetiştirme gibi
görevleri yanında asıl fonksiyonları bilim yapma ve yaymadır. Burada da
üniversite bir formasyon vermedir okumak isteyenlere o
alanda. Dolayısıyla, insan gücü planlaması şeklindeki geçmişte olan ekonominin
ihtiyaçlarına göre adam yetiştirilmesi yahut devlet kadrolarına göre adam
yetiştirilmesi üniversitenin işi değildir. Dolayısıyla, çeşitli bilim
dallarında, hele bir vakıf üniversitesi, gerekirse kendi fakültesini açar,
talipliler varsa gelir okurlar. Bunlar illa da hâkim olmak, savcı olmak, avukat
olmak için okumazlar, hukuk formasyonu almak için
okurlar, başka mesleklerde de olduğu gibi. Dolayısıyla, mevcut kadrolara adam
yetiştirme gibi bir fonksiyonu üniversitelerin yoktur. Melikşah
Üniversitesi de herhâlde bu gerekçeyle hukuk fakültesini açmak istiyor.
İsteyenler gelir okur, talip olanlara bu imkân verilmiş olur. Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Sağlam. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kılıçdaroğlu. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Acaba YÖK her gelen üniversiteye hukuk fakültesi açma
izni veriyor mu vermiyor mu? Onu öğrenebilir miyiz? BAŞKAN – Soru mu
soruyorsunuz? KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Evet efendim. BAŞKAN – Soru
soruluyor efendim. Cevap verecek misiniz? KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Komisyona değil. YÖK’ün temsilcisi var. Acaba her başvuran
üniversiteye “hukuk fakültesi açabilirsiniz” diye izin veriyor mu vermiyor mu?
Çünkü Sayın Başkanın bu açıklamasına göre herkese izin verilmesi lazım. BAŞKAN – Hükûmete mi soruyorsunuz, Komisyon Başkanlığına mı
soruyorsunuz? HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Ben sorduğum soruya cevap alamadım.
Tekrar sorayım sorumu. MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Efendim, ben cevaplandırabilir miyim? BAŞKAN – Buyurun
Sayın Sağlam. MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Bildiğim kadarıyla, Yükseköğretim Kurulu kendi değerlendirmesini yapıyor. Her
yere hukuk fakültesi açma, devlet üniversitelerinde vermemesinin sebebi, öyle
zannediyorum ki oradaki öğretim üyesi vesaire konusunu düşünerek yapıyor. Vakıf
üniversiteleri için, onların başvuruları üzerine bir değerlendirme yapıyor ve
Millî Eğitim Bakanlığına bildiriliyor, Komisyonumuza da o şekilde geliyor.
Dolayısıyla, biz gelen tasarı üzerinde tartışma yapıyoruz. Tasarıdaki
fakültelerin gerekliliği gereksizliği Komisyonumuzun görev alanı içinde değil,
kusura bakmasınlar. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Ama Sayın Başkan o gerekçeyi savunmayacak efendim. MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Savunmuyorum efendim. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Savunuyorsunuz efendim. BAŞKAN – Efendim,
böyle bir usul yok. HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Soruyu tekrar sorayım mı? BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, sorunuzu sordunuz herhâlde. HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Ama yanıtını alamadım. BAŞKAN – Efendim?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, sordum soruyu ama yanıtını
alamadım, ilgili bakan yok. BAŞKAN – Yanıt
alamadınız. Herhâlde bu kadar yanıt veriliyor efendim. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, biz Sayın Bakana ileteceğiz, bu konuya yazılı
cevap versinler. Yani, biz şimdi… BAŞKAN – Daha
iyi, yazılı cevap verirler herhâlde size. Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelere
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Maddelere
geçilmesi kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, birleşime ara vereceğim, ancak aradan sonra kürsüyü Sayın
Nevzat Pakdil Bey’e bırakacağım. Sizlere hayırlı ve
huzurlu bir tatil dilerim, hepinize saygılarımı sunarım. Teşekkürler.
(Alkışlar) Birleşime saat
sekize kadar ara veriyorum. Kapanma Saati: 19.24 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 20.04 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. 270 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde 1’inci maddeyi
okutuyorum: YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1 - 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununa aşağıdaki madde eklenmiştir. “Melikşah Üniversitesi EK MADDE 106–
Kayseri’de Burç Eğitim, Kültür ve Sağlık Vakfı tarafından 4/11/1981
tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf yükseköğretim kurumlarına
ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğine sahip Melikşah Üniversitesi adıyla yeni bir vakıf üniversitesi
kurulmuştur. Bu Üniversite,
Rektörlüğe bağlı olarak; a) Fen-Edebiyat
Fakültesinden, b) İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesinden, c)
Mühendislik-Mimarlık Fakültesinden, ç) Hukuk Fakültesinden, d) Sosyal
Bilimler Enstitüsünden, e) Fen Bilimleri
Enstitüsünden, oluşur.” BAŞKAN – Gruplar
adına konuşmacıları arz ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Sabahattin Çakmakoğlu, AK PARTİ
Grubu adına Ahmet Öksüzkaya. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Geri çekiyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın Öksüzkaya, siz konuşacak mısınız? AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) – Evet. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bir teşekkür edecek Sayın Başkanım. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Öksüzkaya. AK PARTİ GRUBU
ADINA AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 270
sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Kayseri’de kurulması kararlaştırılan Melikşah Üniversitesinin kuruluş kanunu ile ilgili AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Ülkemizde
yükseköğrenim yapmak isteyen gençlerimizin pek çoğu maalesef yükseköğrenim
imkânlarından faydalanamamaktadırlar. Birçok gencimiz kısıtlı olan üniversitelerimize
sınavla girebilmekte ve bu yarışta sınava girenlerin ancak yüzde 10’u örgün
lisans düzeyinde eğitim veren bir fakülte veya yüksekokulu bitirebilmektedir,
kazanabilmektedir. Bu yıl YÖK tarafından bazı üniversitelerimizde kontenjan
artırımına gidilmiş ancak bu da yeterli olmamıştır. Kayseri’mizde kurulu bulunan Erciyes
Üniversitesi 26.500 adet öğrencisiyle devlet üniversiteleri arasında önemli bir
yere sahiptir. Bugün kuruluşuna karar vereceğimiz Melikşah
Üniversitesinin de garantörlüğünü yapmaktadır. Kayserili hayırsever sanayici ve
iş adamlarımızın destekleri ile bu üniversitemiz içinde birçok kampüs ve hastane binaları yapılarak gençlerimizin ve bütün
vatandaşlarımızın hizmetine sunulmuştur. Buradan bu fedakâr ve hayırsever iş
adamlarımıza da teşekkür ediyorum. Bugün burada
kuruluş kanununu görüştüğümüz Melikşah Üniversitesi
de bir grup hayırsever iş adamımız tarafından kurulan vakıf bünyesinde hizmet
verecektir. Kayseri ili,
sanayi bakımından gelişmiş illerimizden birisidir. Üniversite-sanayi iş birliği,
şehrimizin ve ülkemizin kalkınmasında önemli bir fonksiyon icra etmektedir.
Yaklaşık bin yıllık üniversite kültürümüzden beslenen Kayseri’nin, kurulacak
olan Melikşah Üniversitesiyle Türk insanı için olduğu
kadar, yakın ve uzak komşu ülkelerde kaliteli eğitime, güvenli bir iklime
ihtiyaç duyan insanlar için bir cazibe merkezi olması da hedeflenmektedir.
Üniversite bünyesinde kurulan teknopark, sanayicilerimize teknolojik gelişmeler
açısından ışık tutmakta ve birçok ilimize model oluşturmaktadır. Kayseri’miz,
üniversite gençliğimizin eğitim, barınma, ulaşım ve sosyal imkânları yönünden
oldukça gelişmiş bir ilimizdir. Hiçbir öğrencimiz sahipsiz kalmamaktadır. Vakıf
üniversitemizde yaklaşık 3.500 öğrenci eğitim görecektir. Kayseri’mize
kuruluşuna karar verilen üniversitemiz için büyük destek veren Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, bakanlarımıza ve milletvekillerimize, YÖK
üyelerine teşekkür ediyorum; vakıf yöneticilerine de burada ayrıca teşekkür
ediyorum. Kayseri’mizin
böyle bir potansiyel ile birkaç üniversiteyi dahi bünyesinde barındıracak bir
fiziki altyapıya sahip olduğunu da buradan belirtmek istiyorum. Yeni kurulacak Melikşah Üniversitemizin ülkemiz, şehrimiz ve geleceğimiz
açısından hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Öksüzkaya. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Sabahattin Çakmakoğlu, buyurun efendim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) MHP GRUBU ADINA
SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Kayseri’miz bir ilave üniversiteye daha vakıf eliyle
kavuşmaktadır. Bunu şu anda müzakere ediyoruz. İnanıyorum ki bu kanun
tasarısını hepiniz kabul edeceksiniz. Türkiye’mizde
üniversiteler yüksek eğitim-öğretimin şaşmaz temel kuruluşlarından biridir.
Bildiğim rakamlara göre, yüz yirmi yedi adedine bir ilaveyle Kayseri’deki yeni
vakıf üniversitemiz Melikşah olarak katılacaktır.
Mevcut otuz üç vakıf üniversitesine de ilave otuz dördüncü bir üniversiteye
kavuşmuş olacağız. Kayseri’nin temel
altyapı hizmetleri zaten yakın geçmişimizde bir ilave üniversite arayışı
içerisinde olmuştur. Kayseri Burç Eğitim, Kültür ve Sağlık Vakfının emekleri,
hizmetleri ve imkânlarından da önemli bir bölümü ayırmak suretiyle oluşturduğu
vakıfla bu üniversitenin bir altyapısı ve kuruluş hazırlıklarının
gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Değerli
milletvekili arkadaşlarım, şimdi bu Meclis kürsüsünden sizlerin huzurunda,
emeği geçen, vakfı oluşturan değerli arkadaşlarımızı ve kardeşlerimizi gönülden
kutluyorum. Eğitim-öğretim hayatında Türk gençliğine, Kayseri’den bütün Türk
milletine, gençlerine hitap edecek eğitim kadrosuyla hizmet edeceklerine
inanıyorum. Kayseri’mizin değişik yöreleri itibarıyla bu üniversitemizi değişik
imkânlarla destekleyeceği ve geliştireceği gerçeğini de huzurlarınızda ifade
etmek istiyorum. Melikşah Üniversitesinde
okuyacak gençlerimizin Türk milletinin değerlerine, Türk cumhuriyetinin kuruluş
ve devamıyla ilgili ilkelerine, yüksek eğitim ve öğretiminin temel kanunlarında
gösterdiği amaçlar doğrultusunda hizmet edeceği inancıyla -huzurlarınızda fazla
zaman almak istemiyorum- bir eski sözümüzü tekrarlayarak sizlere tekrar tekrar teşekkür ediyorum. İnşallah Melikşah
Üniversitesi ismiyle müsemma bir üniversite olarak eğitim öğretim hayatımızda
yerini alacaktır. Bunu bu noktaya
getiren sizlere, ilgili komisyondaki çalışan değerli milletvekili
arkadaşlarımıza, Hükûmetimize ve bu konuda emeği
geçmiş bulunan Kayseri’de görev yapmış bütün değerli arkadaşlarımıza
şükranlarımı, tebriklerimi sunmak istiyorum. Hayırlı uğurlu
olacağı inancıyla, geleceğin nesilleri içerisinde ismi anılacak -tekrarladığım
gibi- ismiyle müsemma bir kimliği bize hediye edecektir inancıyla hepinizi
sevgilerle, saygılarla selamlıyorum değerli kardeşlerim. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Çakmakoğlu. Şahsı adına söz
talebi var mı? Yok. Bir adet önerge
vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
270 sıra sayılı “Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” 1. maddesinin, aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 1- 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununa aşağıdaki madde eklenmiştir. “Melikşah Üniversitesi Ek Madde 106–
Kayseri’de Burç Eğitim, Kültür ve Sağlık Vakfı tarafından 4/11/1981
tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf yüksek öğretim kurumlarına
ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğine sahip Melikşah Üniversitesi adıyla yeni bir vakıf üniversitesi
kurulmuştur. Bu Üniversite,
Rektörlüğe bağlı olarak; a) Fen-Edebiyat Fakültesinden, b) İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesinden, c)
Mühendislik-Mimarlık Fakültesinden, ç) Sosyal
Bilimler Enstitüsünden, d) Fen Bilimleri
Enstitüsünden, oluşur.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Hükûmet? DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Gerekçeyi mi
okutayım? KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe… BAŞKAN –Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: 270 sıra sayılı
“Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’yla, 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa eklenen, Melikşah
Üniversitesi başlıklı maddesinin (ç) bendinde bulunan Hukuk Fakültesinden
ibaresinin çıkarılması teklif edilmiştir. Türkiye’de
bulunan hukuk fakültelerinin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. En son 15.05.2008
tarih ve 26877 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararıyla, 7
adet vakıf üniversitesinin her birinde yeni hukuk fakültesi açılmasına karar
verilmiştir. 2006-2007 yılları içerisinde ülkemizde mezun olan hukukçu sayısı
4.304’ü bulmuştur. Ülkemizde meslek mensubu yetiştiren bu gibi fakültelerin sayısının
artmasına rağmen, avukatlık sınavının bulunmayışı, öğretim üyesi eksiğinin
günden güne artması ve bununla beraber hukuk eğitiminin kalitesinin düşmesi,
kamu yararına açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Kayseri ili içerisinde
Erciyes Üniversitesi dahilinde bir hukuk fakültesinin
bulunması da göz önüne alınarak, Melikşah
Üniversitesinde hukuk fakültesinin kurulmasının kamu yararına aykırı olması
gerekçesi ile madde metninden “(ç) Hukuk Fakültesinden” ibaresinin çıkarılması
teklif edilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Sayın Komisyon
Başkanının bir düzeltme talebi vardır. Buyurun. MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkanım, ek madde 106, daha önce, bu kanundan önceki maddelere 106 ve 107
verildiği için -2547’nin, 2809 sayılı Kanun’un- 108 olarak değiştirilmesi
gerekiyor. Onu arz etmek
istedim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. Düzeltme not
alınmıştır ve o şekilde işlem görecektir. Düzeltmeyle
birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 2’nci maddeyi
okutuyorum: MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Madde
üzerinde AK PARTİ Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Yaşar Karayel. Buyurun Sayın
Karayel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Evet efendim, Kayseri
milletvekillerimiz sırasıyla konuşsun sayın grup başkanvekilleri. Buyurun Sayın
Karayel. AK PARTİ GRUBU
ADINA YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekillerimiz;
Kayseri’de kurulmakta olan Melikşah Üniversitesiyle
ilgili, 2’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Saygıdeğer
milletvekilleri, Anadolu’nun ortasında, bozkırın ortasında kurulu olan Kayseri,
hiçbir gelir kaynağı olmamasına rağmen, insanlarımızın çalışkanlığı, zekâsı ve
ticari bilgisi sayesinde kendi kendine yeten bir şehrimiz hâline gelmiştir.
Altyapısını kendisi kurmuş, devletten de bugüne kadar almış olduğu yatırımlar
gerçekten çok az miktardadır. Ama buna rağmen şehrimizin çalışkan insanları hem
şehrimizi geliştirmiş hem de şehrimizde Hacettepe Üniversitesinin bir fakültesi
olarak kurulan bugünkü Erciyes Üniversitemizin 28 bin öğrencisine kavuşana
kadarki olan tüm altyapı yatırımlarını ve binalarını hayırsever Kayserili hemşehrilerimiz yapmıştır. Bunların toplam miktarı 80
milyon dolarla ifade edilmektedir. Bu kurulacak olan vakıf üniversitemiz de
yine Kayserili çalışkan, hayırsever insanlarımızın katkılarıyla kısa zamanda şekillenecek.
O Erciyes Üniversitesi fakülte hâlinden nasıl bugünkü 28 bin kişilik üniversite
hâline gelmişse, Burç Vakfımızın öncülüğünde kurulacak Melikşah
Üniversitesi de -adından anlaşıldığı gibi- Anadolu’yu bize yurt eden, bugünlere
gelmemizde büyük emekleri olan ecdadımıza yakışır şekilde bir büyük
üniversitenin, vakıf üniversitesinin temellerini de burada altmış oluyoruz.
Emeği geçen başta vakıf yöneticileri, YÖK yöneticilerimiz, milletvekillerimiz
ve katkı sağlayan tüm işadamlarımıza hayırlar getirmesini diliyor, hepsine
teşekkür ediyorum. Bir Kayseri milletvekili olarak, Kayserili milletvekili
arkadaşlarımızın bu konuyla ilgili göstermiş olduğu gayretlerden dolayı da
kendilerine teşekkür ediyorum. Vakfın ve üniversitemizin hayırlara vesile
olmasını diliyorum. İki vakıf
üniversitesi kurulması teşebbüsü daha var. Onlar da inşallah kısa zamanda
huzurlarınıza gelecek. Kayseri
ekonomide, ticarette kendine yeten bir şehir olduğu kadar, inşallah, kültürde,
sanatta, edebiyatta ve üniversite hayatımıza katkıda da güzel bir kültür
birikimine sahip bir şehir olarak ülkemize hizmet etmeye devam edecektir. Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Karayel. Kayserililerin
hayırlarının devam etmesini diliyoruz. Bir de devlet üniversitesi kurun tekrar
inşallah. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu. Sayın Kulkuloğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ediyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kayseri’de kurulacak olan Melikşah
Üniversitesi kanun tasarısıyla ilgili ben de grubum adına 2’nci madde üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Ancak konuşmama
başlamadan önce Güngören’de meydana gelen ve 18 yurttaşımızın hayatına mal olan
hain terör saldırısını lanetliyorum. Bu vahim olayda yaralananlara acil şifa,
hayatını kaybedenlere de Allah’tan rahmet diliyorum. Değerli
milletvekilleri, şehrimizde yapılacak olan bu yeni yatırım Kayseri için olduğu
kadar ülkemiz için de çok büyük bir kazançtır çünkü Kayserili insanlar kavak
ağacından düdük çıkarmayı -Kayseri atasözüyle- başarabilen insanlardır,
söğütten düdük çıkarırlar, ellerinde var olanı vermekten kaçınmazlar. Bugüne
kadar da devlet yatırımlarının kat kat üzerinde
mevcut üniversiteye vakfederek, bağışlayarak bunu kanıtlamışlardır. İnanıyorum
ki bu bir ilk olacak ve arkasından da diğer üniversite yatırımları gelecektir. Dolayısıyla,
huzurunuzda, bu yatırımı yapan, vakfeden arkadaşlarımıza, öncülük edenlere çok çok teşekkür ediyorum. Allah yardımcıları olsun. Emeği
geçen herkese de çok çok yine teşekkürlerimi sunmak
istiyorum. Deminki verdiğim
önergenin yanlış anlaşılmaması adına bir düzeltmeyi de, bir bilgilendirmeyi de
yapmak istiyorum: Bildiğiniz gibi, Türkiye’de daha önce kurulmuş vakıf
üniversitelerinde -gerekçede okundu ama- yapılmış itirazlar, açılmış davalar
var hukukçu fazlalılığı nedeniyle. Hükûmetiniz
döneminde de avukatlık meslek sınavının kaldırılması sonucu avukatlık mesleği
neredeyse bitme noktasına gelmek üzere. Böyle bir yanlışlığa mahal vermemek ve
Erciyes Üniversitesinin son kurulan ama hızla gelişmekte olan fakültelerinden
birisi olan Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesinin de gelişimine mâni olmamak
adına böyle bir önerge vermiş bulunmaktayım. Kamuoyunu da bilgilendirmiş
oluyorum bu vesileyle. Ülkemize hayırlı
uğurlu olmasını, arkasının gelen olmasını diliyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kulkuloğlu. Şahsı adına söz
talebi? Yok. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 3’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN – Madde
üzerinde, AK PARTİ Grubu adına, bir Kayseri Milletvekili ve Grup Başkan Vekili
Arkadaşımız Sayın Mustafa Elitaş. Sayın Elitaş, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Dün ve bugün, iki
üç üniversitenin çıkarılması için değerli milletvekili arkadaşlarımızın
yaptıkları katkıyla, inşallah, gençlerimize, öğretim hayatımıza önemli katkı
sağlayacak, onların iş hayatında bilgi sahibi olmalarına katkı sağlayacak
üniversitelerin kurulmasına hep birlikte katkı sağlıyoruz; verdiğimiz oylarla,
bu gençlerin önünü açmak için gayret gösteriyoruz. 1976 yılında, ilk
defa, Hacettepe Üniversitesine bağlı Gevher Nesibe Tıp Fakültesiyle kurulmuş
Kayseri Üniversitesi, daha sonra adı Erciyes Üniversitesi hâline getirilmiş,
değiştirilmiş ve bugün, 30 bine yakın öğrenci potansiyeliyle Türkiye’deki
önemli üniversiteler sınıfına girmiş. İnşallah, yine,
hayırseverlerimizin katkılarıyla, bugün, sizlerin desteğiyle kurulacak Melikşah Üniversitesi ve yine bir ailemizin, Molu Ailesinin kurmayı düşündüğü bir vakıf üniversitesi ve
yine Kayseri Erciyes Üniversitesinin ilk kurucusu Kayseri Yüksek Öğretim
Vakfının kurmaya gayret ettiğini, arsasının temin edildiğini, bir vakfın da
yeniden bir üniversite kurmak için gayret gösterdiklerini biliyoruz. Bu konuda, Melikşah Üniversitesinde katkı sağlayan tüm vakıf
mensuplarına, YÖK temsilcilerine, YÖK üyelerine, Bakanlar Kurulu üyelerimize ve
Komisyonda emeği geçen arkadaşlarımıza ve siz Genel Kurulda şu anda oylarıyla
destek verecek değerli milletvekillerimize katkılarından dolayı teşekkür
ediyorum. Üniversitemizin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Elitaş. Şahsı adına,
Kayseri Milletvekilimiz Sayın Taner Yıldız. Buyurun Sayın
Yıldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) TANER YILDIZ
(Kayseri) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; ben de heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Kayseri’de bir
tabir vardır “doğduğu toprakla ödeşenler” diye. Kayseri’de doğar, Kayseri’de
büyür, ticari hacmi eğer Kayseri’nin sınırları dışına taşmışsa İstanbul’a
gider, yurt dışına gider, Ankara’ya gelir ve ticaretini daha da geliştirir,
Türkiye’ye hitap eder, yurt dışına hitap eder, ama bir yandan da doğduğu yeri
unutmaz. Kayserili, hemen bir çırpıda yaklaşık 80 milyon dolarlık yatırımı
üniversite bünyesine kazandıran böyle işadamlarımız var. Sayın Millî
Eğitim Bakanımıza başta teşekkür ediyoruz; çok önemli, çok değerli katkıları
var. Burada oy verecek bütün arkadaşlarımıza şimdiden bu katkılarından dolayı
teşekkür ediyoruz Kayseri halkı adına ve doğduğu topraklarla ödeşen o
hayırsever vatandaşlarımızın… Özellikle Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki
yatırımların Kayseri’deki oranı, yaklaşık üçte 1’i kamu, üçte 2’si özel sektör
oranıdır. Bu açıdan, gerçi bizim kamu yatırımlarına Kayseri’de ihtiyacımız var ama, özel sektör gerçekten bu borcunu ödemek adına bu
yatırımları yapıyorlar. O açıdan kendilerine müteşekkir olduğumuzu, hem Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına hem de bütün vatandaşlarımız adına müteşekkir
olduğumuzu bildiriyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Yıldız, teşekkür ediyorum. Maddeyi
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Tasarının tümünü
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler…Kabul
etmeyenler… Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Kayseri’mize, Türkiye’mize
ve bütün milletimize, insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 4’üncü sırada yer alan Seyahat Acentaları
ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 5.- Seyahat Acentaları ve Seyahat
Acentaları Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu
(1/542) (S. Sayısı: 252) (x) BAŞKAN – Sayın
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Komisyon raporu
252 sıra sayısı ile bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman. Sayın Büyükataman, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları
Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. Saygıdeğer
milletvekilleri, 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve
Seyahat Acentaları Birliği Kanunu 1972 yılında kabul
edilmiş ancak günümüze kadar çeşitli değişikliklere uğramıştır. Tabii ki söz
konusu seyahat acenteleri olunca konu doğrudan turizmi ilgilendirmektedir. Ülke
turizmimizin gelişmesi açısından seyahat acentelerimizin çok düzenli ve
kurallara uygun olarak çalışmaları gerekmektedir. Bu kuralları koyarken
acentelerimizin işlerini yapmalarını kolaylaştırmak, daha rahat hareket
etmelerini sağlamak gerektiğine inanıyoruz. Değerli
milletvekilleri, ülkelerin ekonomik açıdan gelişmesi ile artan refah düzeyi, yoğun
iş temposu nedeniyle insanların tatil yapma anlayışının gelişmesi, ulaşım
araçları, özellikle hava yolu ulaşım sisteminin gelişmesi, iletişim
araçlarındaki teknolojik ilerlemeler vasıtası ile dünyanın çeşitli
kesimlerindeki doğal ve tarihî güzelliklerin tanıtılması dünyada turizmin
gelişmesinde oldukça önemlidir. Ülkemizde turizm
yeni gelişmeye başlamasına rağmen ülke ekonomimize önemli katkı sağlayan bir
sektördür. Ülkemizin sahip olduğu doğal ve tarihî özellikler bu gelişmede
oldukça etkili olmuştur. Türkiye, coğrafi konumu gereği, çok eski tarihlerden
itibaren seyahatlere sahne olmuştur. İlk ve Orta Çağlarda, termal kaynakları ve
dinî merkezler sayesinde, çok sayıda insanın ilgisini çekmiştir. Uluslararası
turizm, ülkemizin ancak son yıllarda tanıştığı bir olgudur. Ülkemizde turizmin
başarılı bir biçimde gelişmesinde devlet ve özel sektörün büyük çabaları
olmuştur. Turizm gelirleri, ülkemiz ekonomisi üzerinde büyük önem taşımaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, çağımızda sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda meydana gelen
değişmeler, özellikle sanayileşmiş ülkelerde turizm talebini önemli ölçüde
artırmıştır. Bu gelişmelere paralel olarak ülkelerin potansiyel turistleri
çekme gayretleri yoğunlaşmakta, benzer turizm ürünlerini pazarlayan ülkeler arasında
kıyasıya bir rekabet gözlenmektedir. Günümüz dünyasında, insanları seyahat
etmeye yönelten şartların oluşması, seyahat etmenin, ekmek, su, hava gibi
zorunlu ihtiyaçlar sınıfına girmesine ve turizm sektörünün gelişmesine neden
olmaktadır. Turizmin gelişmesine
neden olan faktörleri, teknolojide, özellikle ulaşım ve iletişim
teknolojisindeki gelişmeler, eğitim ve kültür düzeyinin yükselmesi, reklam ve
tanıtım hizmetlerinin gelişmesi, şehirleşmenin hız kazanması ve sonucunda
toplumsal hareketliliğin artışı, refah seviyesinin yükselmesi ve siyasal
yapıdaki değişiklikler olarak sıralayabiliriz. (x)
252 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Turizm,
birbirinden farklı çok sayıda üretim biriminin bir araya gelebildiği bir
sektördür. Farklı özellikteki üretim birimlerinin yan yana gelmesi bu alanda iş
hacmini artırırken yeni pazarların gelişmesine de katkıda bulunmaktadır. Bu
özelliğinden ötürü turizm, giderek daha fazla dikkat çeken bir sektör görünümü
kazanmaktadır. Günümüzde ileri
sanayi toplumları, sanayinin hâkim olduğu bir gelişme aşamasından bilgi ve
hizmet üretiminin ön plana çıktığı daha ileri ve yeni bir gelişme aşamasına
geçmektedir. Bu toplumlarda sanayi sektörünün payı gerilerken hizmet sektörünün
payının arttığı gözlenmektedir. Turizm, hizmet sektörü içinde yer almakta ve
birçok sektörden farklı özellikler ihtiva etmektedir. Turizm sektörü, özellikle
işletme aşamasında makineleşme ve otomasyona elverişli bir sektör değildir.
Yapılan üretimin hizmete dayalı olması emeğin ikamesini büyük oranda imkânsız
kılmakta ve bu üretim faktörünün önem kazanmasına neden olmaktadır. Bu yüzden
de turizm sektörü emek yoğun üretim yapan bir sektör olarak adlandırılmaktadır. Turizm sektörü
bir ekonomik faaliyet alanı olarak yabancıların ziyaretlerinden doğan faydaya
yönelmiştir. Bu sektör ürünü tüketiciye götürmek yerine tüketiciyi üretim
yerine getirmektedir. Turizm sektörünün rasyonel olarak nitelendirilebilmesi,
mevcut tüketicileri düşüncesizce sömürme yerine, her yıl artan bir kitleyi
istikrarlı olarak kendine çekmeyi amaç edinmesiyle mümkündür. Sektörde
kullanılan girdilerin sonucu ülke açısından serbest mal oluşması, diğer bir
ifadeyle genellikle doğal, folklorik, tarihî ve kültürel unsurların etkili
olması ham madde bakımından dışa bağımlılığı azaltır. Turizm sektörü,
birçok sanayi sektörüne bağımlılığı dolayısıyla, geliştirilmesi hâlinde uyarıcı
ve sürükleyici etkiler yaratan bir sektördür. Turizm talebinin niteliğine ve
boyutlarına bağlı olarak yeni ve çeşitli altyapı yatırımlarının yapılması,
mevcutlarının geliştirilmesi, tarımsal ve sınai
üretimin artırılması, haberleşme ve ulaştırma sistemlerinin iyileştirilmesi,
ticaret ve hizmet işletmelerinin etkinlik kazanması turizmin gelişmesine bağlı
olarak beklenen gelişmelerdir. Turizm sektörünün bu özellikleri, turizm
sektöründe üretilen ürünün de diğer sektörlerdekinden farklı özellikler
taşımasına neden olmaktadır. Turizm ürününün fiziksel varlığının olmaması,
turizm pazarlaması konusunda birtakım sorunlarla karşılaşılmasına neden
olabilmektedir. Bu sorunların en önemlisi, tüketicinin diğer ürünlerdeki gibi
malı önceden deneme imkânı bulamamasıdır. Bundan dolayı, turizm ürününün
tanıtımına ve pazarlanmasına büyük önem verilmelidir. Pazarlama bakışı
açısından turizm ürününün en önemli özelliği, ürün arzının sabit ya da kısıtlı
olmasına karşılık ürüne olan talebin çok duyarlı, özellikle mevsimler
itibarıyla aşırı değişken olmasıdır. Turizm sektörü
tüketiciye birçok konuda hizmet sunarken bazı işletmeler bu konuda etkin rol
oynamaktadırlar. Bu işletmelerin en önemlileri, ulaştırma, konaklama ve turizm
ürününü pazarlayan işletmelerdir. Uluslararası turizm sektörü, nitelik yönünden
birbirinden değişik işletmelerin yakın iş birliği içinde çalıştığı bir
sistemdir. Uluslararası turizmde çalışan ulaştırma işletmeleri, konaklama
birimleri, tur düzenleyicileri, yiyecek-içecek işletmeleri ve dinlence hizmeti
sunan işletmeler arasında yoğun mali ilişkiler vardır. Saygıdeğer
milletvekilleri, gelişmekte olan birçok ülke açısından turizmin çekici
yönlerinden en önemlisi, ekonomik yararlılığını daha kısa sürede
gösterebilmesidir. Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınmalarını
gerçekleştirmede karşılaştıkları en büyük sorun olan döviz darboğazının
aşılmasında turizm sayesinde elde edilen dövizler bir çıkış yolu
olabilmektedir. Ayrıca, turizm harcamaları ve turizm amaçlı yatırımlar da
çoğaltan kat sayıyla orantılı olarak ekonomiye bir canlılık kazandırmaktadır. Türkiye'nin
turizm sektörüne ilişkin verilerini diğer önemli turizm ülkeleriyle
karşılaştırdığımızda, Türkiye'nin bu sektörde yapması gereken çok şeyin
olduğunu söyleyebiliriz. Turizm sektörü açısından Fransa, Amerika Birleşik
Devletleri, İspanya, İtalya, İngiltere, Çin ve Meksika ilk on ülke arasında yer
almaktadır. Bölge bazında ise Avrupa, Amerika ve Güneydoğu Asya turizm gelir ve
harcaması bakımından ilk sıralarda yer almaktadır. Türkiye ise dünya içinde ilk
yirmi sırada yer almaktadır. Günümüzde
Avrupa'nın turistik halkaları arasına girmiş olan Türkiye'nin gelen turistin
gerekli dövizi bırakmasını temin etmek ve yeni turistler göndermesini sağlamak
için, onların iyi bir tatil geçirmeleri ve olumlu bir imaj edinerek dönmeleri
gerekmektedir. Daha çok turist çekmek demek, yerli seyahat acentelerinin
güçlendirilmesi ve daha çok tur operatörleriyle bağlantı kurarak pazar olarak
seçilen hedef ülkenin talebini, eğilimini belirledikten sonra etki oranı yüksek
ve sonuç alıcı bir turistik tanıtmayla pazarlamak demektir. Ancak, Türkiye'nin
bugünkü tanıtma faaliyetlerine bakıldığında bunun genellikle düzensiz ve yetersiz
olduğu, dolayısıyla da hedefi ve hedefe götürecek yöntem ve araçlardan yoksun
olduğu görülecektir. Türkiye'nin dış
turizm tanıtmasında yeterince başarılı olmaması, bir bakıma turizm tanıtması
ile politik tanıtmanın birlikte yapılmasından kaynaklanmaktadır. Bu iki tanıtma
çeşidinin ayrı konular olmasından dolayı, ticari anlamda tanıtmanın pazarlama
politikasının bir bölümü olduğu unutulmamalıdır. Saygıdeğer
milletvekilleri, genel olarak belirtmek gerekirse, dünyadaki değişen şartlar
dikkate alındığında, önümüzdeki yıllarda, sistem bütünlüğü içinde bir turizm
anlayışı sonucunda, Türkiye, sahip olduğu potansiyele uygun bir şekilde
turizmden çok daha büyük boyutlarda yararlanabilir. Ancak, bunun gerçekleşmesi,
bütünlük içinde bu kesimin sorunlarının çözümüyle yakından alakalıdır. Son
yıllarda önemli ölçüde desteklenen ve filizlenip gelişen bu kesimin hızla
büyümesi için desteklenmeye devam edilmesi gerekir. Gümrük birliği sürecinde
Avrupa Birliği ülkeleriyle ilişkileri artan Türkiye tam üyeliğe kabul edilmemiş
olsa bile, Avrupa hâlen Türk turizmi için en önemli pazar niteliğindedir.
Bugün, Türkiye’ye gelen turistlerin yaklaşık yarısı Avrupa Birliği üyesi
ülkelere aittir. Saygıdeğer
milletvekilleri, turizmin ekonomik yararlarının artması, turizm sezonunun
uzatılması ve tüm yıla yayılabilmesi için deniz, güneş, kum, tarihî eser
değerler ağırlıklı pazarlama anlayışının yanı sıra, çok sayıda turizm çeşidini
bünyesinde barındıran Türkiye’nin kaplıca, sağlık turizmi, kış turizmi, dağ
turizmi, golf turizmi, yayla turizmi, kültür turizmi gibi çok değişik turizm
çeşitlerinin ayrıntılı envanterinin çıkarılması,
bunların geliştirilmesi, iç ve dış turizmin hizmetine hazırlanması ve sunulması
gerekmektedir çünkü günümüzün dinamik turisti, ihtiyaçları, beklentileri farklı
olan tüketici gruplarından oluşmakta, tatilinde kendisine en yüksek faydayı
sağlayacak turistik ürünler demeti arayışı içinde bulunmaktadır. Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; bu vesileyle bu alanda Bursa ile ilgili birkaç
hususu da müsaadelerinizle ifade etmek istiyorum. Bursa’ya artık tarihî kent,
turizm kenti, kaplıca kenti, tarım kenti, hayvancılık kenti, yeşillikler kenti,
tekstil kenti ve üniversite kenti diyemez hâle gelmiş olmamız üzüntü vericidir.
Peki, Bursa’ya ne olmuştur da az önce saydığım tüm güzel kent ibareleri gitmiş,
yerine çarpık kentleşmeye uğramış, sanayisi, ticareti, tarımı ve konutları
birbirinin içine girmiş ve kötü yönetilmiş sağlıksız bir şehir hâline
gelmiştir? Bursa’yı bizlerin
otomotiv üssü, makine üretim üssü, teknik üniversiteler şehri, tarihî turizm
şehri, kış sporları şehri, kaplıcalar şehri ve organik tarım şehri yapmamız
gerekmektedir. Bursa’da kültürümüze, geçmişimize sahip çıkmalı ve bazı dallarda
markalaşmalıyız. Misal verecek olursak: Bursa çınarlar şehri olmasına rağmen,
ne hikmetse, çınarlarımız kesilmekte ve her yere palmiye ağaçları
dikilmektedir. “Bursa palmiye şehridir.” dersek herhâlde Bursa’mızı marka şehri
yapmamız mümkün değildir, mümkün olmayacaktır. Bursa’nın simgeleri olan
erguvan, çınar, Yeşil Türbe, Emir Sultan, Uludağ, kaplıcalar gibi özellikler
mutlaka ön plana çıkarılmalıdır. Bu çerçevede
kentimizde turizmin gelişebilmesi için yapılması gerekenler şöyle tarif
edilebilir: Termal turizm amaçlı olarak Almanya ve Macaristan’a yılda 10
milyon, Rusya’ya 8 milyon, Fransa’ya 700 bin, İsviçre’ye 800 bin ve İspanya’ya
400 bin kişi tedavi için gitmektedir. Japonya’nın sadece Beppu
şehrine ise 12-13 milyon kişi âdeta akın etmektedir. Ülkemizde 10 milyona yakın
romatizma hastası bulunmakta ve bu hastalardan çok az bir kısmı maalesef
Bursa’da tedavi görmektedir. Yabancı turistler ise neredeyse hiç gelmemektedir.
Bursa kaplıcalar ve SPA merkezleri kenti yapılmalıdır. Bursa şu anda termal
illerimiz arasında bulunmamaktadır. Gerekli çalışmalar yapılarak Bursa’yı
mutlaka bu iller arasına sokmalıyız. Termal su merkezlerinin çevresindeki tüm
çarpık yapılaşmalar yıkılarak, Bursa’nın kültürüne ve dokusuna uygun merkezler
ve oteller yapılabilmesi için gerekli plan değişiklikleri yapılmalı ve bu tür
yatırımlar mutlaka özendirilmelidir. İnanç turizmi
bakımından ise, Bursa, çok zengin kaynaklara sahip bir kentimizdir. Bursa,
Osmanlıya başkentlik yapmış ve altı Osmanlı padişahını sinesinde yatıran bir
şehrimizdir. Öte yandan, Emir Sultan, Molla Fenari, Üftade, Okçu Baba, Geyikli Baba gibi birçok evliya da
Bursa’da metfundur. “Emir Sultan Şenlikleri Haftası” adı altında tanıtımlar
düzenleyerek diğer değerlerimizi de ön plana çıkarmalı ve bu sayede Bursa,
inanç turizmiyle mutlaka tanıştırılmalı ve bu turizm artırılmalıdır. Bunlar
yapılırken, Konya Mevlânâ Şenlikleri referans
alınabilir. Bursa’daki tüm
tarihî camiler, hanlar, hamamlar ve tarihî eserler mutlaka restore edilmeli ve
etrafındaki yapılaşma yıkılarak tarihî güzellikler ortaya çıkarılmalıdır. Öte yandan, Bursa
sınırları içerisinde bulunan İznik, Hristiyan dininin
merkezi olmasına rağmen, bu özelliğinden turizm anlamında çok fazla
yararlanılamamaktadır. Kış sporları
turizmi ise, Bursa ve Uludağ’la artık özdeşleşmişken, Bursa gittikçe bu
hüviyetlerinden de uzaklaşmaktadır. Bu hüviyetini koruması için, ilk olarak
ulaşım problemi, otellerin kayak pistiyle iç içe olmasından kaynaklanan
problemler, otel gecekondulaşmasından kaynaklanan çarpık yapılaşma ve çirkin
görüntü problemi ve teleferik ulaşımının günümüz şartlarına uygun hâle
getirilmesi meseleleri acilen mutlaka çözüme kavuşturulmalıdır. Dağ bölgesiyle,
şelaleleriyle, doğal yürüyüş parkurlarıyla, tabiat seven tüm vatandaşlarımızı cezbedecek parkurlar mutlaka düzenlenmeli ve özel
etkinlikler düzenlenerek halkımızın bu konudaki istekleri ön plana
çıkarılmalıdır. Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan bu yasayla ilgili olumlu oy
kullanacağımızı ifade ediyor, bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi tekrar
en derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Büyükataman. Tasarının tümü
üzerinde başka söz talebi yoktur. Maddelerine
geçilmesini oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 1’inci maddeyi
okutuyorum: SEYAHAT ACENTALARI VE SEYAHAT ACENTALARI BİRLİĞİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1- 14/9/1972 tarihli ve 1618 sayılı Seyahat Acentaları
ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununun 19 uncu
maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi madde metninden çıkarılmıştır. BAŞKAN – Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Durmuş
Ali Torlak. Sayın Torlak,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 252 sıra sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, kanun tasarısı ile 1618 sayılı Seyahat Acentaları
ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu’nun 19’uncu
maddesinin ikinci cümlesi metninden çıkartılmaktadır. Buna göre, seyahat
acentelerinin reklam ve tanıtma belgelerinden birer nüshayı dağıtımlardan on
beş gün önce Bakanlığa gönderme zorunlulukları iptal edilmektedir. Tasarıda
bunun gerekçesi olarak reklam ve tanıtım belgelerinde paket tur sözleşmesi
düzenlenene kadar yapılacak değişikliklerin engellenmesi ile Kültür ve Turizm
Bakanlığının arşivlenmesi ve takibinin imkânsız hâle geldiği ifade edilmiştir. Söz konusu
19’uncu maddeden çıkarılan ibareyle 1618 sayılı Yasa’nın bu maddesinde, sadece,
“Seyahat acenteleri gerçeğe aykırı ve yanıltıcı tanıtma ve reklam yapamazlar.”
hükmü kalmıştır. Yeni duruma göre bu reklamlar denetim dışı bırakılmaktadır.
Kısaca, firmaların reklamları denetimsiz kalmaktadır. Yürütmenin görevi
yasaların uygulanmasıdır. Bunun kontrol mekanizması ise bakanlık olmalıdır.
Arşiv yetersizliğini gerekçe göstererek kontrol görevinden vazgeçmek, bakanlık
açısından talihsiz bir gerekçe olmuştur ve bu, kabul edilebilir bir durum
değildir. Değerli
milletvekilleri, dünyadaki yaratılmışlara erişmek, güzelliklerin keşfedilmesi,
bütün dünya vatandaşlarına eşit olarak açık bir haktır. Turist ve ziyaretçiler,
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 13’üncü maddesinde de belirtildiği gibi,
kendi ülkeleri içinde veya ülkeler arasında seyahat etme özgürlüğüne
sahiptirler. Ayrıca, Anayasa’mızın 23’üncü maddesinde yazıldığı gibi “Herkes,
yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.” Bu nedenlerle ülke turizmine değer
vermek ve desteklemek Meclisimizin görevi olmalıdır. Turizm sektörünün
gelişmesinde seyahat acentelerinin pazarlama başarısının rolü çok büyüktür.
Türkiye’nin turizm alanında pazarlanması ve tatil satışında bu acentelerimiz
sayesinde büyük başarılara imza atılmaktadır. Değerli
milletvekilleri, seyahat acenteleri, kâr amacıyla, turistlere, ulaştırma,
konaklama, gezi, spor ve eğlence imkânı sağlayan, onlara turizmle ilgili
bilgiler veren, bu konuya ilişkin tüm hizmetleri gören ticari kuruluşlardır.
Seyahat acenteleri, Turizm Bakanlığınca verilen işletme belgesiyle kurulur,
faaliyette bulunabilmek içinse Türkiye Seyahat Acentaları
Birliğine üye olmak zorundadırlar. Seyahat
acentelerinin sektör içindeki payı çok büyük ve önemlidir. Bu nedenle, bu
işletmelerin sektörde eğitsel ve yapısal değerlerinin artırılması büyük önem
arz etmektedir. Müşteri ve tesis arasında bir köprü kuran bu işletmeler, hizmet
açısından turizm alanında ülkemiz adına önemli görevler üstlenmektedirler.
Ancak, bu görevi yerine getirirken ciddi sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Değerli
milletvekilleri, seyahat acenteleri, döviz getiren bir sektör olduğu hâlde
devlet desteğinden yoksun durumdadır, KOBİ’lerin ve ihracatçıların kullandığı
teşviklerden maalesef fayda görmemişler, görememişlerdir. Bu sorunu çözmek için
ilgili Bakanlık konuya fazlasıyla özen göstermek mecburiyetindedir. Ülkemizin
önemli sektörlerinden olan turizmin gelişmesi için her türlü imkânı sunmaya
çalışırken bu sektörün öncüleri ve turisti ülkemize getiren bu grubu ihmal
etmemeliyiz. Ayrıca, ülkemizde iç turizm pazarı güçlü değildir. Seyahat ve
tatil olgusu yaygınlaşmadığı için seyahat acenteleri mali pazarlar oluşturmakta
zorluk çekmektedirler. Bu nedenle, toptan hizmet alım şansı olan perakendeciler
olarak otel, tatil köyü gibi ürün sunucular karşısında seyahat acentelerinin
pazarlık şansları maalesef olmamaktadır. Bu durum ülke içinde yeni turizm
bölgeleri oluşturulmasını yavaşlatmaktadır. Konaklama ücretleri yüzde 8 KDV
kapsamına alındığı hâlde tur paketlerinin diğer unsurları için KDV hâlâ yüzde
18 seviyesindedir. Değerli
milletvekilleri, ülkemizin müşterek küresel mirasa daha fazla katkı yapması,
kültür turizmiyle sektöre önemli kazanımlar sağlayacağı inancındayım. Türk
turizminin son yıllarda bu alanda giderek artan başarı grafiği ülkemizin
turizmde kazandığı başarılarda önemli bir rol oynamaktadır. İstanbul’un 2010
Avrupa Kültür Başkenti seçilmesi bu alandaki en büyük tanıtım kampanyamız
olacaktır. Bu konuda seyahat acentelerimize ciddi görevler düşmektedir.
Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı ile üzerindeki yüklerini azalttığımız
seyahat acentelerimizin, bu sorumluluklarını daha fazla çalışmakla yani
ülkemize daha fazla turist getirmekle sağlamalarını bekliyoruz. Ülke
ekonomimizin temel direklerinden olan turizmi geliştirecek her türlü çabayı
Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteklediğimizi buradan özellikle ifade
etmek isterim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1618 Sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları
Birliği Kanunu’nda 28 Aralık 2006 tarihinde 5571 sayılı Kanun ile yapılan
değişikliklerle seyahat acentelerinin devri yasaklanmış, işletme belgesinin
iptali hâlinde seyahat acentelerinin yeniden işletme belgesi alması koşulları
ağırlaştırılmıştır ancak hâlen İnternet sitelerinde seyahat acente belgesi
arayanlar ve devredenlerin ilanlarına fazlaca rastlamak mümkündür. Bu durum, birtakım kişilere yasal olmayan rant
sağladığı izlenimini uyandırmaktadır. Bakanlığın bu konuda neler yaptığını
açıklaması gerekmekte ve zorunluluktur. Yasa ile seyahat acentelerine kolaylık
getirilmeye çalışılırken birtakım insanlara, kişilere çıkar sağlayacak
tedbirler almamaya özen göstermeliyiz. Değerli
milletvekilleri, Türkiye artık dünya turizminin önemli bir aktörüdür. Bu
sorumluluğu devam ettirebilmemiz için sektör olarak ürünlerimizi sürekli
geliştirmemiz ve turizm gelirlerimizi artırmamız gerekmektedir. Bugün dünya
turizminde yüzde 2,5 olan payımızı, hızla değişen trendler
ve ortaya çıkan yeni rakipleri de dikkate alarak artırmalıyız. Önümüzdeki
süreçte bu payı yüzde 5’e çıkarmalıyız. Bu hedef imkânsız değildir. Akdeniz’in üçüncü
büyük turizm ülkesi olma ve ülkemize 40 milyon turist, 35 milyar doların
üzerinde döviz geliri kazandırma hedefine mutlaka ulaşmalıyız. Bu hedeflere
ulaşmak için seyahat acentelerimiz ve turizm yatırımcılarımız, başta ilgili
bakanlık olmak üzere kamu otoriteleri ve diğer tüm ilgililerle iş birliği
yaparak sorunlara çözüm üretmeye çalışmalıyız. Hazırlanacak turizm
master planı çerçevesinde ülkemizin ve bölgelerimizin
yıl boyunca planlanması için, dünya örneklerindekine benzer aktivite
programları yerel yönetimlerin katkılarıyla oluşturulmalıdır. Böylece,
tesislerin tüm yıl açık kalabilmesi olası kayıt dışını azaltacak ve böylece
ülkemizin en önemli sorunlarından bir tanesi olan istihdam sorununa çözüm
üretecek bir uygulama olacaktır. Sektörün ihtiyacı
olan elemanların sayı ve niteliklerinin belirlenmesi için insan gücü planlaması
yapılmalıdır. Seyahat
acentelerimizin nitelikli eleman çalıştırması konusu özendirilmelidir. Turizm
okullarımız ve diğer mesleki eğitim kurumları ile müfredatları buna göre
düzenlenmelidir. Turizm mesleğinin
gençler arasında kariyer hedefi hâline getirilmesi daha da çok
özendirilmelidir. Değerli
milletvekilleri, turizm sektörümüzde belli kriterlere
uyan yatırımcılarımızın şirketleri, tesisleri ve bunların markaları
desteklenmelidir. Konaklama tesislerimiz, marinalarımız, hava yollarımız, golf
tesislerimiz, seyahat acentelerimiz bir ürün olarak düşünülmelidir. Bu
kapsamda, geçmiş dönemlerdeki yatırımların günün koşullarına uydurulabilmesi ve
rakip ülkeler tesisleriyle rekabet edebilir duruma getirilebilmesi için
“Yenileme Teşviki” başlığı adı altında bir destek programı oluşturulmalıdır. Bilindiği gibi,
Avrupa Birliği ve turizmdeki başlıca rakiplerimiz olan Akdeniz ülkelerindeki
turizm yatırım teşviklerine hâlen devam edilmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Torlak, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. D. ALİ TORLAK
(Devamla ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Yatırımların ülke
sathına yayılabilmesi için zaman içinde sınırlı bölgesel teşvikler
verilmelidir. Bu yasanın büyük
Türk milletine, Türk turizmine, seyahat acentelerimize hayırlı olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Torlak. Madde üzerinde
başka söz talebi yoktur. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 2’nci maddeyi
okutuyorum: MADDE 2- 1618
sayılı Kanunun 20 nci maddesinin üçüncü fıkrası madde
metninden çıkarılmıştır. BAŞKAN – Madde
üzerinde söz talebi yoktur. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Ka-bul
edilmiştir. 3’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3- 1618
sayılı Kanunun 27 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. “MADDE 27- Bu
Kanun ve ilgili mevzuatta belirlenen esaslara uymayan seyahat acentalarına Bakanlıkça aşağıda belirtilen cezalar
uygulanır. a) İdarî para
cezaları ve bu cezaların uygulanacağı durumlar aşağıda belirtilmiştir: 1- Bu Kanunun 10
uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) veya (f) bendinin ihlali halinde binbeşyüz Yeni Türk Lirası. 2- Bu Kanunun; 7,
17, 19 veya 21 inci maddelerinden birinin veya 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (c), (ç) veya (d) bentlerinden birinin ihlalinin tespiti halinde bin
Yeni Türk Lirası. 3- Bu Kanunda
belirtilen veya Bakanlıkça istenilen bilgi ve belgelerin süresi içerisinde
veril-memesi veya yanıltıcı bilgi veya belge verilmesi halinde ikibin Yeni Türk Lirası. 4- Bu maddede belirtilen
fiiller dışında, bu Kanun hükümlerine uymayan seyahat acentaları,
durumu düzeltmeleri veya bir daha mevzuata aykırı davranmamaları konusunda
Bakanlıkça uyarılır. Uyarıya rağmen otuz gün içerisinde gerekli düzeltmelerin
yapılmaması veya bir yıl içerisinde uyarmayı gerektiren aynı veya başka fiil
veya fiillerin tespiti halinde bin Yeni Türk Lirası. b) Seyahat acentası işletmesi belgesi aşağıdaki hallerde iptal edilir:
1- Bu Kanunun 12 nci maddesi hükümleri uyarınca zorunlu sigortanın
yaptırılmaması. 2- Seyahat acentasının belge almaya esas niteliklerini kaybettiğinin
veya bu Kanunda yer al-mayan faaliyetlerde bulunduğunun tespiti. 3- Bu Kanunun 10
uncu maddesinin (b) veya (e) bendini ihlal eden bir fiilin tespiti. Bu madde uyarınca
işletme belgesi iptal olunan seyahat acentalarının
isimleri veya iltibasa yol açacak bir isim hiçbir seyahat acentasına
yeniden verilemez. Birlikçe geçici ve uzun süreli üyelikten çıkarma cezası
verilen seyahat acentalarının belgeleri, fiilleri bu
maddenin (b) bendi uyarınca bir cezayı gerektirmiyorsa, geçici men süresince
iptal edilir.” BAŞKAN – Madde
üzerinde söz talebi yoktur. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 4’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 4- 1618
sayılı Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasına
aşağıdaki cümleler eklenmiştir. “Birlik gerekli
görülen yerlerde merkeze bağlı şubeler açabilir. Yönetim Kurulu, merkeze bağlı
şube bürosunun kadroları ile şube müdürünü tespit ve tayin eder.” BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 5’inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 5- 1618
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. “GEÇİCİ MADDE 4-
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 27 nci
maddenin (b) bendinin (2) numaralı alt bendine göre bir yıl içinde üç kez idari
para cezası almak suretiyle işletme belgesi iptal edilenlerin, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde talepte bulunmaları halinde
işletme belgeleri ihya edilir.” BAŞKAN – Madde
üzerinde söz talebi yoktur. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 6’ncı maddeyi
okutuyorum: MADDE 6- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 7’nci maddeyi
okutuyorum: MADDE 7- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekilleri arkadaşlarım, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. Seyahat acentelerimize ve milletimize hayırlar
getirmesini diliyorum. Sayın
milletvekilleri, 5’inci sırada yer alan Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve 2 milletvekilinin, Atatürk Orman
Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız. 6.- Antalya Milletvekili Abdurrahman
Arıcı ve 2 milletvekilinin; Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporları (2/297) (S. Sayısı: 274) (x) BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde. Komisyon Raporu
274 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın söz talepleri
vardır. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Yılmaz Ateş. Sayın Ateş,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) (x)
274 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. CHP GRUBU ADINA
YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Sayın
milletvekilleri, Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili düzenlemeler gerek kanun
tasarısı şeklinde gerekse kanun teklifi şeklinde hemen hemen
her dönem bir veya iki defa Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelir. Bu
tür girişimler sonucudur ki Atatürk Orman Çiftliğinin arazisinde kurulduğu
günden bugüne sadece Ankara’daki merkezdeki arazisi 22 dekarlık bir alanı
çeşitli kamu, özel, tüzel kuruluşlar tarafından işgal edilmiş ve tam bir talana
dönüşmüştür. Bununla ilgili çeşitli davalar olmuş, çeşitli cezalar ödenmiş,
karşılıklı koruyalım derken hakarete varan sözler söylendiği için zaman zaman tazminat cezaları da ödenmiştir. Bu nedenledir ki,
değerli arkadaşlar, belki akşamın bu saatinde, hele hele
bir de bugün tatile girmesi beklenen Mecliste belki konuşmanın çok cazip bir
tarafı da yok. Ama gerek konunun önemi gerekse Atatürk Orman Çiftliğinin
Türkiye’deki önemi nedeniyle de bir iki konunun altını çizmekte büyük yarar
var. Değerli
arkadaşlar, kamu kurum ve kuruluşları Atatürk Orman Çiftliği arazisini talan
etmişlerdir. Oysa Mustafa Kemal Atatürk bu araziyi kendi öz parasıyla edinmiş;
Türkiye’deki modern tarımın araştırılması, geliştirilmesi amacı ve
Ankaralıların eğlenmesi, dinlenmesi amacıyla hazineye devretmiştir. O günden
bugüne, az önce belirttiğim gibi, 22 dekarlık bir alan da maalesef talan
edilmiştir. Şimdi bu önümüze gelen kanun teklifi de aslında şu ihtiyaçtan
kaynaklanmıştır: Ankara’nın iki tane güzide spor kulübü Gençler Birliği ve
Ankaragücü, sporun gelişmesi için 1989 yılında dönemin iktidarı ve
Cumhurbaşkanının onayıyla buradan 126 dönümlük bir alan tahsis edilmiş. Ancak,
daha sonra Atatürk Orman Çiftliğinin birinci derecede sit alanı ilan edilmesi
üzerine de mahkemeye düşmüşlerdir. Bazı davalarda beraat, bazılarında da hâlen
yargı devam etmektedir. Bu sorunu kalıcı olarak çözmek amacıyla da bu iki spor
kulübümüz siyasi partilerimizi ziyaret etmişlerdir. Siyasi partilerimizden
aşağı yukarı 35-40 milyon dolar değerinde yaptıkları yatırımın yıkılmaması,
bertaraf edilmemesi için de bir destek istemişlerdir. Bu konu geçen dönemde de
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmek istendi ama başarılamadı,
bu dönem getirildi. Bir sayın milletvekilinin teklifi
şeklinde gelen bu kanun teklifi, değerli arkadaşlar, en son olarak baktığımız
zaman, şu andaki hâliyle, maalesef, o milletvekilinin ve bu spor kulüplerimizin
ihtiyacının ötesinde, birincisi yeni bir talana yol açtığını görüyoruz;
ikincisi, bu iki spor kulübümüz kullanılarak, bu kıyılarımızda, ne hikmetse
kıyılarımızın talan edilmesine yönelik bir düzenleme getirilmiştir ve üçüncüsü
de, bu bahane edilerek ormanlarımızın talan edilmesini sağlayacak bir düzenleme
hâline getirilmiştir. İki spor kulübümüzün bu mevcut binalarını,
tesislerini, yatırımlarını kurtaralım derken de, 258 dönümlük yeni bir alanın
da talanını sağlayacak bir yasal düzenlemeyle karşı karşıya olduğunu gördük.
İki gündür siyasi partilerimizin grupları ve Sayın Bakanla yapılan görüşmeler
sonunda, değerli arkadaşlar, üç parti gruplarının da imzasıyla hazırlanan
değişiklik önergeleri sanırım birazdan Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına
sunulacaklardır. Dilerim, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu değişiklik
önergelerini kabul eder. Eğer kabul etmezse değerli arkadaşlar, biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bu kanun teklifine karşı olduğumuzu burada beyan ediyoruz.
Çünkü eğer bu düzenlemeler kabul edilmezse, bu yasal düzenleme, şu andaki
teklif hâliyle, bir, 258 bin metrekarelik alanın bir talanını, betonlaşmasını
getiriyor; iki, bu bahane edilerek kıyılarımız talan ediliyor; üç, orman
alanları da talan ediliyor. Bu değişiklik önergeleriyle buna mâni olacağımızı
düşünüyoruz. Değerli
arkadaşlar, bu konuda neden titiz olduğumuzu da sizlere arz etmek istiyorum:
Bildiğiniz gibi, 2006 yılında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı çok iyi
niyetlerle karşımıza çıktı. Şahsen bizim partiyi iki defa ziyarette bulundu.
Dedi ki: “Bakın, hep şikâyet ediyorsunuz. Bu Atatürk Orman Çiftliğinin bir
nâzım imar planı olmadığı için bütün kamu kuruluşları talan etti. Gelin, bir
kanunla bana yetki verin, ben bu Atatürk Orman Çiftliğinin nâzım imar
planlarını yapayım. Bunu yaparken de Ankara çok gelişti, büyüdü; bir, yeni bir
yol açılması için sadece yolun geçtiği alanı bana bedelsiz devredin; iki,
Hayvanat Bahçesi çok mezbelelik, Ankara’ya da, Atatürk Orman Çiftliğine de
yakışmıyor. Ben bunu da yeniden düzenleyeyim.” Değerli
arkadaşlar, bütün siyasi partilerimizin çok iyi niyetle destek verdiği ve
kanunlaştırdığı 5524 sayılı Kanun sonucu Ankara Büyükşehir Belediyesi nâzım
imar planları yaptı. Ama her ne hikmetse bu nâzım imar planları yapılırken
Atatürk Orman Çiftliği yönetimine bilgi verilmedi, Atatürk Orman Çiftliği
yöneticilerine bu nâzım imar planları gösterilmedi. Sonunda, ortaya çıktığında
gördük ki değerli arkadaşlar, içler acısı bir durum. Şimdi, birincisi,
kanunda “olimpiyat ve spor parkı” diye bir madde yok “özel proje alanları” diye
bir madde yok ve Hayvanat Bahçesi de bugünkü hâliyle organize edilecekti.
Şimdi, değerli arkadaşlar, özel proje alanlarının alanı, miktarı, ne amaçla
kullanılacağı belli değil projede, imar planında. İki, olimpiyat ve
spor parkının da ne kadar olacağı, nereye yerleştirileceği de belli değil. Oysa
imar planlarında neyin ne için kullanılacağı çok açık olarak belli edilir. Ve üçüncüsü, en
önemlisi sayın milletvekilleri, Hayvanat Bahçesi. Şimdi, değerli arkadaşlar,
dünyada iki tane büyük hayvanat bahçesi vardır: Kentler arasındaki en büyük
hayvanat bahçesi Değerli
arkadaşlar, şimdi, Atatürk Orman Çiftliği için öngörülen hayvanat bahçesi –sıkı
durun, bunlarla kıyaslanmayacak büyüklükte- tam Değerli
arkadaşlar, Ankara’nın yüzde 40’ı kaçak yapılanmadır. Şimdi “Atatürk Orman
Çiftliğinin imar koruma planlarını yapıyorum.” diyen bir belediye… Değerli
arkadaşlar, biz Ankaralılar, şu anda polisiyle, jandarmasıyla, tapu dairesiyle,
Atatürk Orman Çiftliğinin kaybedilen 30 bin metrekarelik alanını bulamıyoruz!
30 dönüm alanı kayıp Atatürk Orman Çiftliğinin! Aslında biliyoruz. Bu uydudan çekilen fotoğraflarda yerleri belli. Şurada. 30
dönüm şurada. Peki, bu, şimdi,
nerede kullanılıyor? Değerli arkadaşlar, iktidar partimizin hemen karşısında,
Armada İş Merkezinin karşısında, sanırım dikkatinizi çekmiştir, ucube bir demir
yığını var, ucube bir demir yığını! O demir yığını olan bina, 60 bin
metrekarelik bir alan üzerindedir ve kaçaktır. Bu Ankara Büyükşehir
Belediyesinin uçan kurda kuşa borcu var ve bu Ankara Büyükşehir Belediyesi,
yine, Türkiye’deki 3.225 belediyenin hazineye toplam borcu 13,5 katrilyondur
ama tek başına Ankara Büyükşehir Belediyesinin hazineye olan borcu 3,950 katrilyondur.
Şimdi, bu kadar
borçlu olan bir belediye, sayın milletvekilleri, neden iş merkezi yapar, neden
ticaret merkezi yapar? Armada’nın karşısındaki o demir yığını, Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Merkeziyle Değerli
arkadaşlar, Atatürk Orman Çiftliğinin kaybolan o 30 dönümü o 60 dönümün içine
kaydırılmıştır ve o nedenle de tapu daireleri dahi bulamıyorlar. Polisle,
jandarmayla arıyoruz. Arıyoruz, bulamıyoruz. Şimdi, böylesine
kaçak bir yapılanmanın içinde olan bir belediye başkanı kalkıyor “Ben Orta Doğu
Teknik Üniversitesini yıkacağım.” diyor. Eğer bu İktidar iktidarsa, bu İktidar
haktan, hukuktan yanaysa, önce o demir abidesini ortadan kaldırır, Atatürk
Orman Çiftliğinin işgal edilen 30 dönüm arazisini de kendisine iade eder. Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu konunun üzerinde neden hassasiyetle duruyoruz, neden bu
önergelerimiz kabul edilmezse bu kanun teklifinin karşısında olduğumuzu
söylüyoruz? İki kulüp yöneticisinin değerli başkanlarıyla bu sabahleyin bir kez
daha konuştum. Şeref, namus sözleri oraya tek bir çivi çakmayacakları
yönündedir. Şimdi, iktidar o yetkiyi alıp Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne
verdikten sonra, o geriye kalan -çünkü bu iki spor kulübünün şu andaki
kullandığı alan 126 dönümdür- 132 dönümlük alanı eğer yine böyle sorumsuz
birtakım kişilerin eline verirseniz iki elimiz yakanızda olur. İki elimiz
yakanızda olur. O nedenle,
mahkeme kararında belirtildiği gibi, değerli arkadaşlar, kesinlikle oranın
tarımın gelişmesi doğrultusunda kullanılması gerekir, Atatürk’ün vasiyeti
doğrultusunda kullanılması gerekir. Yoksa biz iki tane saygın spor kulübümüze,
saygın kuruluşumuza, yaptıkları o binanın heba edilmemesi için çok iyi niyetle
çıkardığımız bu Kanun’un, bazı sorumsuz kişiler elinden Atatürk Orman
Çiftçiliğinin talanına dönüşmemesini sağlamamız gerekir. Bu hassasiyetimiz
bundandır. Gecenin bu saatinde belki -akşamın bu saatinde- zamanınızı almamız
bundandır. Üç parti grubunun üzerinde anlaştığı bir kanun teklifi hakkında
belki de bu kadar konuşmamız bundandır. Bu duygu ve
düşüncelerle üç grubun ortaklaşa verdiği değişiklik önergelerinin kabul
edilmesini diliyor, yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ateş. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan. Sayın Akcan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 274 sıra sayılı Antalya
Milletvekili Sayın Abdurrahman Arıcı ve 2
milletvekili arkadaşımızın Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, hazır, bunu ne zaman konuşurum diye bekleyip duruyordum, tam
fırsatı. Görüşmekte olduğumuz bir kanun teklifi ve bu kanun teklifi 2008 yılı
içerisinde çok kısa bir süre önce verildi. Bugüne kadar 23’üncü Dönem
Parlamento çalışmalarında iktidar kanadı milletvekillerimizden gelen kanun
teklifleri inanılmaz bir hızla, müthiş bir süratle ele alınıyor, komisyonlardan
geçiriliyor ve Genel Kurula getiriliyor. Neredeyse kırk sekiz saat dolar dolmaz
biz bunu ele alıyoruz. Buna itirazımız yok. Parlamenter
sistemin ideal boyutlarda çalışabilmesi için en önemli kuralların başında
muhalefetin yok sayılmaması gelmelidir. Eğer siz muhalefeti yok sayarsanız o
zaman bu sisteme parlamentoyla çalışan bir sistem diyemezsiniz. Ben ve
arkadaşlarım 2007 yılı Aralık ayının başında vermiş olduğumuz kanun teklifinde…
Sayın eski YÖK Başkanımız şimdi Komisyon Başkanımız, onun imzasıyla açılan
yüksekokullarımızdan mezun olan evlatlarımızın… Ki, bu kanun tasarısı iki
güzide kulübümüzü ilgilendiriyor. İnanın bu güzide
kulüplerimizin taraftarı ve kayıtlı üyelerinin sayısı yüksekokullarımızdan
mezun olmuş, dertlerine derman bekleyen 1,5 milyonun üzerinde mezun ve en az bu
kadar da, bunun 2 katı kadar da ebeveyni ve aile efradı olmak üzere yaklaşık 4
milyonun üzerinde insanı ilgilendiren kanun teklifini bir türlü komisyonda ele
alıp Genel Kurula indirmediklerini ifade etmek için fırsat kolluyordum, sırf bu
amaçla ben MHP Grubu adına söz aldım. Aslında, Sayın Ateş, bütün
boyutlarıyla ifade etti. Söyledikleri A’dan Z’ye tamamen doğrudur. Bunun üzerine söyleyecek fazla bir
lafımız yok. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Ankaralının spor yapmak için ihtiyaç duyduğu zemine
kavuşması için elimizden gelen her türlü gayreti göstermeye hazırız ve bu
katkıyı vermek için de biz buradayız. Ancak, gelen tasarıların derde derman olması, deva olması lazım. Şimdi, iki tane güzide kulübümüz var: Ankaragücü ve Gençlerbirliği. Bu iki güzide kulübümüz Atatürk Orman
Çiftliği arazisi üzerinde faaliyet gösteriyor, onun üzerinde tesisleri var,
binaları var. Bunun karşılığında Gençlerbirliği
Kulübümüzden alınan kira bedeli aylık 350 YTL civarında, Ankaragücü’nden alınan
aylık kira da 4.500 YTL civarında. Şimdi, biz bunu
alıp Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne veriyoruz. Sayın Ateş’in ifade ettiği
258 bin küsur metrekarelik alan demeyelim, 126 bin metrekarelik alan diyelim,
fazlası yok diyelim. Bu alanı biz tahsis ettiğimiz zaman, zaten şu anda
kiralanmış durumda, Orman Çiftliği kiralamış oraya. Yani, 350 YTL acaba hangi
gecekondunun kirasından daha yüksektir? Burada bir
problem var. Bu problem şu: Oranın komple sit alanı olması meselesidir, sit alanındaki
yapılaşmanın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun müsaadesine bağlı
olmaksızın yapılmış olmasıdır. Şimdi, bu
araziler, bu güzide kulüplerimizin kendi mülkleri yapmadığımız sürece sit alanı
olmaktan kurtulamayacaktır. Bu itibarla da sıkıntı devam edecektir. Kanun
tasarısının çözülmesini istediğimiz soruna çözüm getirip getirmediği açısından
biz olaya bakıyoruz. Bu yönüyle de tahsis el değiştirmiş, tahsisi yaptığımız
Gençlik Spor Genel Müdürlüğünün üzerinden kulüplerimize tahsis edilmesi, sit
kavramının devre dışı kalmasını sağlamayacaktır. Bu itibarla da Atatürk Orman
Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu’nda öngörülen hükümlerin dışına
çıkılmayacaktır. Gerek o Kanun’un 9’uncu maddesi mesela… “Müdürlüğün bütün
malları devlet malı hükmündedir. Bu mallar aleyhine suç işleyenler devlet
malları aleyhine suç işleyenler gibi ceza görür.” hükmü, Atatürk Orman Çiftliği
Müdürlüğü Kuruluş Kanunu’nda var, 9’uncu madde. Bu madde burada olduğu ve
izinsiz yapılaşmalar orada olduğu sürece, var olan yapılara getirilmek
istenecek hüküm, Sayın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımızın Orta Doğu Teknik
Üniversitesi için getireceği hükümle paralel olur, başka bir şey olmaz.
Dolayısıyla bu kanun tasarısı bu pozisyonu ortadan kaldırmıyor. Bizim
söylememiz gereken husus… Niye kanun tasarısı görüşülürken bunu dillendirmedik
ve bunun önlemini almadık demeyelim diye bunu Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına anlatıyorum. Değerli
milletvekilleri, tasarının geneli üzerinde bunları söyledikten sonra,
maddelerine geçtiğimizde, biraz önce Sayın Ateş’in ifade ettiği ve önergelerle
düzeltilmesi gerektiği hususların bunları içerip içermediğini ben bilemiyorum,
ama içereceğini tahmin ediyorum. Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan
Vekillerimizin de bu önergelere imza atmış olduklarını tahmin ediyorum.
Tasarının 1’inci maddesinde “Bu Kanuna ekli krokide belirtilen alanda yapılmış
veya yapılacak spor tesisleri…” Şimdi, yapılmışlar mahkemelik, yapılacaklar
sıkıntı doğurur. Yapılacaklar sıkıntı doğuracağı için bu paragrafın bu metnin
içinde kalması doğru değil. İkincisi, madde
2’de, ek madde 9’da ele alınan kira bedelleri. Şimdi 2’nci maddede düzenlenen,
orman arazilerinin Gençlik Spor Genel Müdürlüğüne tahsisi. Siz orman
arazilerini Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne tahsis ederseniz kira alıyorsunuz
ve aldığınız kiranın bir kısmını Orman Genel Müdürlüğünün hesabına
aktarıyorsunuz, ama yoğurt satarak, peynir satarak, dondurma satarak ayakta
durmaya çalışan Atatürk mirasının arazisini tahsiste kira öngörmüyorsunuz! Bu
ikilemdir. Bu birbirine zıt pozisyon yaratan hükümlerin tasarının veya teklifin
dışında kalması gerekir diye düşünüyoruz. Üçüncü husus da…
3’üncü maddenin ikinci fıkrasında “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün bağlı
olduğu spordan sorumlu Bakanlığın, ülke tanıtımını üst düzeye çıkaracak
uluslararası spor faaliyetlerinin düzenleneceğine dair izni doğrultusunda”
hükmü bulunmakta. Yani ben burada spor müsabakası düzenleyeceğim diyeceksiniz,
Kıyı Kanunu… DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Uluslararası… ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) - Uluslararası spor müsabakası düzenleyecek olun. İzin alacaksınız.
Bu izne bağlı olarak, yapmayabileceğiniz bir olay için tesis kuracaksınız,
ondan sonra da… Bu sizi “ben yaptım oldu” diyen mantığa götürür. Oysa, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüzün bağlı bulunduğu
Devlet Bakanlığının bu uluslararası müsabakanın yapılacağına dair bir kararı
olduktan sonra, bu müsabakanın yapılacağı alanın sorumlularının Bakanlıktan
alacağı izne bağlı olarak bu yapıyı yapmaları sorunu kökünden halledecek, kafa
karışıklığını ortadan kaldıracak bir durum yaratacaktır. Bu itibarla, biz,
kanun teklifinde bu hükümlerin göz önüne alınarak bu önerilerimizin de yerine
getirilmesi suretiyle destekleyebileceğimiz bir teklif olduğunu ifade etmek
istiyorum. Bu düşüncelerle,
teklifimizin, başta, sıkıntıda olduğu belirtilen ama bu hâliyle soruna çözüm
getirmeyeceği şahsi görüşünde olduğum teklifin hem Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğümüze hem Ankara’mıza hem ülkemize hem de bu güzide kulüplerimize
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Akcan. AK PARTİ Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Abdurrahman Arıcı. AK PARTİ GRUBU
ADINA ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 274
sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte
olduğumuz bu kanun teklifimizle üç noktada düzenleme öngörülmektedir. Bu
düzenlemelerin ne olduğunu kısaca anlatmak istiyorum. Atatürk Orman
Çiftliği sınırı içinde bulunan toplam İkinci yenilik
ise: 31/08/1956 tarih ve 6831 sayılı Orman Kanunu’na
bir ek madde eklenerek, devlet ormanları üzerinde Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünce yapılacak spor tesislerine 6831 sayılı Kanun’un 17’nci maddesi
çerçevesinde izin verileceği, bu izin çerçevesinde spor tesislerinin Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğü ile özerk federasyonlarca kullanılmasından herhangi bir
ücretin alınmayacağı, buna karşı spor kulüplerinin ise ancak belirli şartlarda
ve bedeli karşılığında işletebileceği düzenlenmektedir. Üçüncü nokta: 4/4/1990 tarih ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 6’ncı
maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen bir bentle, Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünün bağlı olduğu spordan sorumlu Bakanlığın, ülke tanıtımını üst
düzeye çıkaracak -burada bizim kastettiğimiz, tabiatıyla üç partimizin de
değişiklik önergesi vererek kastettikleri olimpiyatlardır- uluslararası spor
faaliyetlerinin düzenleneceğine dair görüşü doğrultusunda, kıyılarda yapılacak
ve işletilebilecek spor tesislerinin genel yönetim kapsamındaki kamu
idarelerine tahsisini; belirli şartlar altında özel bütçeli idarelere,
belediyelere ve il özel idarelerine, uluslararası spor aktiviteleri ve
organizasyonların yapılmasına veya yaptırılmasına yönelik spor tesisleri ve
zorunluluk arz eden durumlarda bunların tamamlayıcısı konaklama tesislerinin
yapılmasına yönelik spor tesislerinin inşa edilmesine imkân sağlanmasıdır. Değerli
milletvekilleri, komisyon aşamasından da kısaca söz etmek istiyorum.
Komisyonumuz, 18 Haziran 2008 tarihinde, Kastamonu Milletvekili Sayın Hasan
Altan’ın (2/273) esas numaralı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi üzerinde görüşmeler yaparken bu kanun teklifinin daha ayrıntılı
bir şekilde ele alınarak olgunlaştırılması ve gerekli düzenlemelerin
yapılabilmesini sağlamak amacıyla bir alt komisyon kurulmasına karar vermiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisinden Muğla Milletvekili Yüksel Özden’in, Kocaeli
Milletvekili Fikri Işık’ın, Cumhuriyet Halk Partisinden Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Milliyetçi Hareket Partisinden Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil’in yer aldığı, benim de içinde bulunduğum
Alt Komisyon, başkanlığına Yüksel Özden’i seçerek çalışmalarına başlamıştır. Alt Komisyonumuz 19/6/2008, 23/6/2008 ile 25/6/2008 tarihlerinde yaptığı
toplantılarda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü
yetkililerinin de katılımıyla konuyu ayrıntılı olarak incelemiş ve ayrıca
tesisleri yerinde görerek çalışmalarını tamamlamıştır. Alt Komisyon
üyeleri olarak, çalışmalarda çok titiz davrandık ve ilgili bütün kurumların
temsilcilerini dinleyerek görüşlerinden olabildiğince yararlandık.
Hassasiyetimizin nedeni, buranın Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal
Atatürk tarafından Ankaralılara hediye edilmiş olmasıydı; vasiyetine aykırılık
teşkil edebilecek bir tasarrufa konu olmasına meydan vermemek için azami
gayreti gösterdik. Çalışmalarımızda,
Atatürk Orman Çiftliği sınırı içinde yer alan ve kuruma gelir getiren yerlerin
bu teklif kapsamı dışına çıkararak gelir kaybını önledik. Bu amaçla, Alt
Komisyonumuz, havale edilen 394 dönümlük alanı 258 dönüme düşürerek ilgi
alanını daralttı. Değerli
milletvekilleri, özetlemeye çalıştığım ve hassasiyetle hazırladığımız bu kanun
teklifi sizlerin değerli oylarıyla kanunlaşırsa inanıyorum ki önderimiz
Atatürk’ün vasiyetine uygun hizmetlere vesile olacak ve gençlerimize spor
alışkanlığı kazandırmakta önemli rol oynayacaktır. Hâlihazırda,
Atatürk Orman Çiftliği sınırları içinde Gençlerbirliği
Spor Kulübüne ait 59 dönüm ve Ankaragücü’ne ait 66 dönümlük alan bulunmaktadır.
Başkentimizin bu iki güzide spor kulübünün dünya standartlarına uygun spor
tesislerine sahip olup çeşitli branşlarda sporcu
yetiştirerek ülke tanıtımına ve sporuna önemli hizmetlerde bulunmaktadır. Ben daha fazla da
konuşmak istemiyorum bu konuda. Türk sporunu geliştirmek için hep birlikte
gayret sarf etmek zorundayız. Spordan sorumlu Devlet
Bakanımız Sayın Murat Başesgioğlu da Türkiye’de
sporun geliştirilmesinin önündeki birçok olumsuz faktörün yanı sıra kişi başına
düşen spor tesisi oranı ile lisanslı sporcu sayısı açısından gelişmiş ülkelerin
çok gerisinde kaldığımızı, bu olumsuz durumu tersine çevirerek gelişmiş
ülkelerin düzeyine çıkarmak amacıyla çalıştıklarını, lisanslı sporcu sayısının
artırılması yanında sporun geliştirilmesi için de mevcut spor tesislerini
amacına uygun olarak korumak, bu tesislere uluslararası standartlara uygun
yenilerini ekleyerek sporcuların hizmetine sunulması gerektiğini ifade
etmişlerdir. Bu vesileyle tüm
partilerimize katkılarından dolayı teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Arıcı. Şahsı adına İzmir
Milletvekili Sayın Harun Öztürk. Sayın Öztürk, buyurun, efendim. HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti
adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sporun önemini
hiçbirimizin yadsıması mümkün değildir. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne de
sporu geliştirme görevi verildiği açıktır. Şimdi, görüşmekte olduğumuz yasal
düzenleme ile ne yaptığımıza bir bakalım: Atatürk Orman Çiftliğine ait olan ve
bir protokol ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne tahsis edilen alanı Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğü spor kulüplerine kiralıyor ve spor kulüpleri de
kiraladıkları bu alan üzerine izinsiz spor tesisleri yapıyorlar. Normalde, bir
hukuk sisteminde, hukuk düzeninde bu olay karşısında yapılması gereken normal
davranış, yargıya intikal ettirilip orada çözümlenmesidir konunun. Ancak biz
bunu böyle yapmayıp, yasama organının önüne getirip kanun çıkararak bu sorunu
halletmeye çalışıyoruz. Şimdi, biz ne yapıyoruz ona bakalım: Görüşmekte olduğumuz tasarı
ile Atatürk Orman Çiftliğine diyoruz ki: “Otur, Gençlik Spor Genel Müdürlüğüyle
bir protokol yap ve sana ait olan ve tasarıya krokisini yasama organı olarak
eklediğim 258.186 metrekarelik arazi ve üzerinde bulunan spor tesislerini ve
müştemilatını kırk dokuz yıllığına bu Genel Müdürlüğe tahsis et.” Genel Müdürlüğe de diyoruz ki: “Protokol ile sana tahsis edilen bu
alanı spor kulüplerine veya spor federasyonlarına, spor hizmet ve
faaliyetlerinde kullandırmak üzere devret.” Bir şey daha diyoruz, o da
yaptığımız bu iş konusunda kendimizi tatmin edecek ve yasama organı olarak
vicdanlarımızı rahatlatacak bir cümle: “Belirtilen alanda yapılmış veya
yapılacak spor tesisleri, sporun geliştirilmesi dışında ticari bir amaç için
kullanılamaz.” Yani sporun geliştirilmesi dışında her şeyi buna sokabilirsiniz.
Herhâlde “Bir tek disko yapamazsınız burada.” diyebilirsiniz, diye düşünüyorum.
Bu cümleyle, bir taraftan vicdanlarımızı rahatlatıyoruz, diğer taraftan tahsis
edilen alanlarda yeni yapılaşmaların önünü açıyoruz. Değerli
milletvekilleri, yasa ile bu iktidar dönemini de aşan bugüne kadarki yasa dışı
uygulamalar meşru hâle getirilmektedir. Yasama organının işinin yasa dışı
uygulamalara yasallık kazandırmak olmadığı düşüncesindeyiz. Bu uygulama hukuk
düzenini tesis etmemizi de güçleştirmektedir. Yasayla bazı sınırlamalar
getirilmeye çalışılsa da, uygulamada denetim eksikliği ve yaşanan örnekler bu sınırlamaların
etkisiz kılındığını göstermektedir. Ayrıca, Ankara’nın ciğerlerine saplanmış
bir hançer niteliğindedir. Değerli
milletvekilleri, yasanın 2’nci maddesiyle bir şey daha yapıyoruz. Normalde 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17’nci maddesinin üçüncü fıkrası,
bugünkü uygulanabilir hâliyle, meri hüküm olarak, Anayasa Mahkemesine gidip
gelen ve son olarak da Anayasa Mahkemesi tarafından uygun görülen ve iptal
talebi reddedilen bir fıkradır ve bu fıkranın işleyişine de bu düzenlemeyle
yeni bir açılım getiriyoruz ve yeni Anayasa’ya aykırılıkların önünü açıyoruz. Evet,
17’ye üç ne diyor: Devlete ait sağlık, eğitim ve spor tesislerinin ve bunlarla
ilgili her türlü yer ve binanın devlet ormanları üzerinde bulunması veya
yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması hâlinde gerçek ve tüzel kişilere
bedeli mukabilinde izin verilmektedir. Devletçe yapılan ve/veya işletilenlerden
ise bedel alınmamaktadır. Bu izin süresi de kırk dokuz yılı geçememektedir. Şimdi, tasarının
2’nci maddesine döner isek, Gençlik Spor Genel Müdürlüğünün, yaptığı tesisleri,
özerk spor federasyonlarına veya spor kulüplerine işlettirilebileceğine izin
veriyoruz. Spor kulüpleri işletirse Gençlik Spor Genel Müdürlüğü aldığı kiranın
yüzde 50’sini, ayrıca işletmeci de yaptığı hasılatın
yüzde 2’sini Orman Genel Müdürlüğü özel bütçesine aktaracak. Eğer işleten özerk
spor federasyonu ise bu saydığımız bedellerin hiçbirisini ödemeyecek. Bu düzenleme
değerli arkadaşlar, 6831 sayılı Kanun’un 17’nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki
bedel ödeme ve bedelin miktarı konusuna farklı bir açılım getirmektedir.
Anayasa Mahkemesinin -biraz önce sözüne ettiğim- iptal kararlarından sonraki
son yasal düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından da onay gören bir yasal
düzenlemedir. Dolayısıyla, özellikle bu 2’nci maddenin teklif metninden
çıkarılmasının yerinde olacağını düşünüyorum. Her ne kadar
siyasi parti grupları, sözünü ettikleri önerge kabul görür ise teklifi olumlu
değerlendirdiklerini ifade etseler de bu, bir şekilde sivil toplum kuruluşları
aracılığıyla, idari yargı vasıtasıyla konunun Anayasa Mahkemesine intikaline
engel değildir. Bu uyarıları
yaptıktan sonra yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Öztürk. Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Teklifin
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 1’inci maddeyi
okutuyorum: ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ MÜDÜRLÜĞÜ KURULUŞ KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ MADDE 1 - 24/3/1950 tarihli ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği
Müdürlüğü Kuruluş Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir. "EK MADDE 2- Atatürk Orman Çiftliği sınırı içinde bulunan bu
Kanuna ekli "Spor Alanı Sınır Krokisi"nde koordinatları tanımlanan
toplam Bu Kanuna ekli
krokide belirtilen alanda yapılmış veya yapılacak spor tesisleri, sporun
geliştirilmesi dışında ticari bir amaç için kullanılamaz ve tahsis
edilemez." BAŞKAN – Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah Asil. Sayın Asil,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk
Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. Değerli arkadaşlarım, bu teklife göre, Atatürk Orman Çiftliği
sınırları içinde bulunan, hâlen büyük bir bölümün üzerinde futbol antrenman
sahalarının bulunduğu Spor
faaliyetleri, günümüzde geniş kitleleri etkileyen, uluslararası ilişkileri
geliştirerek dünya barışına katkıda bulunan evrensel bir faaliyet alanıdır.
Dünya genelinde ve ülkemizde spor alanında hızlı bir gelişim süreci de
yaşanmaktadır. Değerli
milletvekilleri, bundan birkaç ay önce İsviçre ve Avusturya’da yapılan Avrupa
Futbol Şampiyonası’nın, orada sağladığımız başarıların Türkiye’ye neler
kazandırdığını hep birlikte gördük. Yalnız, orada bir şey daha gördük,
Türkiye’de sporun geliştirilmesi konusunda çok yol almamız gereken mesafe
olduğunu da gördük. Bugün 4 milyonu bulan Ankara’mızda 400 bin nüfusa varmayan
şehirlerde olan futbol sahaları ve spor tesislerinin olmadığını da gördük. Ankara’nın
otuzda 1’ini bulmamış Basel’de, Cenevre’de, Bern’de
ve birkaç şehirde daha Türkiye’de henüz ancak İstanbul Olimpiyat Stadı’yla bir
tane bulunan futbol sahalarının olduğunu da gördük. O anlamda Anayasa’mızın
59’uncu maddesinde devlete verilen “…her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve
ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik
eder.” amir hükmünü de göz önüne almak suretiyle, spor alanında,
sporcularımızın yetiştirilmesinde yapılacak her türlü olumlu çabaya katkı vereceğimizi
ifade ediyoruz. Bugün önümüzde
bulunan, az sonra yasalaşmasını umut ettiğimiz bu yasa tasarısı da yine Türkiye
Büyük Millet Meclisinde -az önce Sayın Abdurrahman Arıcı’nın ifade ettiği- bütün siyasi parti gruplarının
üzerinde uzlaştığı ve büyük ve titiz bir çalışma sonucu ortaya çıkmış bir yasa
tasarısıdır. Bugün verilecek her madde üzerinde birer önergeyle de bu yasa
tasarısı daha da mükemmelleştirilecektir. Bu nedenle Türk
sporunun gelişmesine Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü katkıyı
vermeye hazır olduğumuzu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Asil, teşekkür ederim. Şahsı adına İzmir
Milletvekili Sayın Harun Öztürk. Sayın Öztürk, konuşacak mısınız efendim? HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Yok efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
274 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesi ile 5659 sayılı kanuna
eklenen Ek 2 nci maddenin ikinci fıkrasında geçen
“veya yapılacak” ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? MİLLİ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Önerge ile ekli
krokide tahsis edilen alan içerisinde mevcut binaların dışında yeniden
yapılaşmanın engellenmesi amaçlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge ve ekli krokiyle birlikte 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 2’nci maddeyi
okutuyorum: MADDE 2- 31/08/1956 tarihli 6831 sayılı Orman Kanununa aşağıdaki ek
madde eklenmiştir. "EK MADDE 9-
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce yapılacak spor tesislerine bu Kanunun 17 nci maddesinin üçüncü fıkrası esaslarına göre izin
verilebilir. Verilen bu izinlerden bedel alınmaz. Bu tesisler, Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğünce işletilebileceği gibi Çevre ve Orman Bakanlığınca uygun
görülmesi hâlinde özerk spor federasyonlarına veya spor kulüplerine de
işlettirilebilir. Spor kulüplerine işlettirilmesi halinde Gençlik ve Spor Gene
Müdürlüğü tarafından kira bedelinin % 50'si, işletmeci tarafından da işletme hasılatı üzerinden % 2 gayrisafi yıllık gelir payı Orman
Genel Müdürlüğü özel bütçe hesabına yatırılır. Tesislerin özerk spor
federasyonlarına işlettirilmesi halinde yukarıdaki bedeller alınmaz." BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
274 sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 2- 31/08/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununa aşağıdaki
ek madde eklenmiştir. “Ek Madde 9-
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce yapılacak spor tesislerine bu Kanunun 17 nci maddesinin üçüncü fıkrası esaslarına göre izin verilebilir.
Verilen bu izinlerden bedel alınmaz.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Takdire sunuyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğünün sporun ve sporcuların gelişmesine yönelik faaliyetlerde
bulunurken ihtiyaç duyduğu orman alanlarından bedelsiz olarak yararlanmasına imkân
sağlanması amaçlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge istikametinde 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 3’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3- 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanununun 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrasının (c) bendinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir. "(d) Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu spordan sorumlu Bakanlığın, ülke
tanıtımını üst düzeye çıkaracak uluslararası spor faaliyetlerinin
düzenleneceğine dair izni doğrultusunda, 10/12/2003
tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun (I) sayılı
Cetvelinde düzenlenen Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, aynı Kanunun
(II) sayılı Cetvelinde düzenlenen özel bütçeli idareler, belediyeler ile il
özel idareleri tarafından her türlü spor aktiviteleri ve organizasyonların
yapılmasına/ yaptırılmasına yönelik spor tesisleri ve zorunluluk arz eden
durumlarda bunların tamamlayıcı konaklama tesisleri,” BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
274 sıra sayılı kanun teklifinin 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 3 – 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanununun 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrasının (c) bendinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir. “(d) Uluslararası
spor otoritelerinin, Türkiye’de spor faaliyetlerinin düzenleneceğine dair
kararı gereğince Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu spordan
sorumlu Bakanlığın izni doğrultusunda, 10/12/2003
tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun (I) sayılı
Cetvelinde düzenlenen Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, aynı Kanunun
(II) sayılı Cetvelinde düzenlenen özel bütçeli idareler, belediyeler ile il
özel idareleri tarafından her türlü spor aktiviteleri ve organizasyonların
yapılmasına/yaptırılmasına yönelik spor tesisleri ve zorunluluk arz eden
durumlarda bunların tamamlayıcı konaklama tesisleri,” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Takdire sunuyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Ülke tanıtımını
üst düzeye çıkaracak uluslararası spor faaliyetlerinin düzenlenmesi
doğrultusunda UEFA, FİFA, Olimpiyat komiteleri gibi spor organizasyonlarının
verdikleri kararlardan sonra Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu
bakanlığın izniyle kıyı kenar çizgisi içerisinde spor tesislerinin yapılmasına
veya yaptırılmasına imkân verilmesi amaçlanmıştır. BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 4’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 4 – Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 5’inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 5 – Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Milletimize hayırlar
getirmesini diliyorum. Sayın Bakanımızın
bir teşekkür konuşması olacak. Buyurun Sayın
Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
Bakanlık olarak teşekkürlerimizi arz etmek istiyoruz. Siyasi parti grup
başkanlarımıza, değerli milletvekillerimize, Millî Eğitim Komisyonumuzun
değerli üyelerine Türk sporuna göstermiş oldukları bu yakın ilgiden dolayı çok
teşekkür ediyoruz. Şu bir gerçek
değerli arkadaşlarım: Türkiye'de kişi başına düşen spor tesisi çok az, çok
fakir. Özellikle Başkentimiz bu anlamda daha geride, Anadolu kentlerinden bile
geride. Onun için, şu yapmış olduğumuz düzenleme ile inanıyorum ki kişi başına
düşen tesis alanı daha artmış olacak ve orada hem iki güzide kulübümüzün
yaşamış olduğu sıkıntılar sona erecek hem de Ankara’da spor yapılacak, nefes
alınacak bir yeşil alan söz konusu olacaktır. Diğer iki madde de yine yeni spor
alanlarının yaratılmasına imkân verecek düzenlemelerdir. Bunun için çok
teşekkür ediyorum. İki konu var,
belki burada kendini savunma durumunda olmayan bir arkadaşla ilgili, Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanımızla ilgili; bendeki bilgileri sizlerle paylaşmak
istiyorum. Bunlardan birincisi: Atatürk Orman Çiftliğine ilişkin imar planları
Ankara Büyükşehir Belediyesi, Tarım Bakanlığımız, Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu ile birlikte müştereken yapılmıştır, onların ortak görüşü ile
hazırlanmıştır. Sadece, tek belediye başkanlığının kendi görüşleri doğrultusunda
değildir. İkincisi: Bu
planın uygulanması aşamasında yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir. Bu konuda
da sivil toplum örgütleri ile 25 Temmuzda ilk toplantı yapılmıştır. İnanıyorum
ki bu yeni düzenleme yine herkesin içine sinecek, oranın tarihî misyonuna uygun bir düzenleme olacaktır diye düşünüyorum. Yine bahsedildi,
“Armada’nın karşısındaki 30 dönümlük arazi bulunamamıştır.” diye.
Arkadaşlarımın verdiği bilgiyi aktarıyorum: Buranın sahibinin Gazi Üniversitesi
olduğu, özel bir kanunla Gazi Üniversitesine verildiği, geçen yıl Gazi
Üniversitemizin buranın bedelini ödeyerek mülkiyetini kendi üzerine geçirdiği
ifade edilmiştir. Bunu da Genel Kurulumuzun bilgilerine arz ediyor, hepinize
iyi tatiller diliyor, yeni yasama yılının ülkemize yeni ufuklar getirmesini
yürekten diliyorum. Saygılar
sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 6’ncı sırada yer alan, Bursa
Milletvekili Mehmet Tunçak’ın; Umumi Mülhak ve Hususi
Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete
veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve
Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolile
Halli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 7.- Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak’ın;
Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle
Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolile Halli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/299) (S. Sayısı: 276) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde. Hükûmet? Yerinde. Komisyon raporu
276 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Teklifin tümü
üzerinde söz talebi yoktur. Teklifin
maddelerine geçilmesini oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 1’inci maddeyi
okutuyorum: (x)
276 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. UMUMİ
MÜLHAK VE HUSUSİ BÜTÇELERLE İDARE EDİLEN DAİRELER VE BELEDİYELERLE SERMAYESİNİN
TAMAMI DEVLETE VEYA BELEDİYE VEYA HUSUSİ İDARELERE AİD DAİRE VE MÜESSESELER
ARASINDAKİ İHTİLAFLARIN TAHKİM YOLİLE HALLİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ MADDE 1- 29/6/1938 tarihli ve 3533 sayılı Umumi Mülhak ve Hususi
Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete
veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve
Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolile
Halli Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki 6/A maddesi eklenmiştir. “MADDE 6/A -
21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanuna tabi olanlar dahil, herhangi bir takibe veya
davaya konu ve yalnızca para borcuna ilişkin alacağı karşılayacak miktarda
kabul edilebilir bir teminatın borçlu idare tarafından gösterilmesi halinde,
borçlunun her türlü mal ve hakları üzerindeki ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz
ve hacizler, bu konudaki karar ve işlemler hangi merci veya yargı organınca
tesis edilmiş olursa olsun, talep üzerine mahkemece derhal kaldırılır. Şu kadar ki,
teminatın, 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde gösterilen türlerden olması
ve alacağı ferileri ile birlikte tamamını karşılayacak miktarda olması şarttır.
Teminatın türüne, değerine ve diğer hususlarına ilişkin itirazlar mahkemece
çözümlenir. Nihai karara göre
teminat, paraya çevrilir yahut iade ve terkin olunur.” BAŞKAN – Madde
üzerinde söz talebi yok. Bir adet önerge
vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 276 Sıra
Sayısıyla görüşülmekte olan "Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare
Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya
Hususi İdarelere Aid Daire ve Müesseseler Arasındaki
İhtilafların Tahkim Yolile Halli Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"nin 1 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
Madde 1- 29/06/1938 tarihli ve 3533 sayılı Umumi Mülhak ve Hususi
Bütçelerle idare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete
veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve
Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolile
Halli Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinden sonra gelmek
üzere 6/A maddesi eklenmiştir. "Madde 6/A-
Belediyeler arasındaki bir alacak iddiasına dayalı olarak, 27/07/1953 tarihli
ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanuna tabi olanlar dahil, herhangi bir takip veya dava sebebiyle borçlunun mal
ve hakları üzerine konmuş ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve hacizler, bu
konudaki işlem ve kararlar hangi merci veya yargı organınca tesis edilmiş
olursa olsun, alacağı karşılayacak tutarda bir teminatın gösterilmesi halinde,
talep üzerine mecburi tahkim mahkemesince kaldırılır. Bu karar kesin olup
derhal uygulanır. Şu kadar ki
borçlu belediye tarafından alacaklı belediye lehine gösterilecek teminatın,
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanununun 10 uncu
maddesinde sayılan neviden olması; asli ve fer'i alacaklar toplamını
karşılaması şarttır. Himaye tedbirleri, borçlunun parası üzerine uygulanmış
ise, teminatın aynı maddenin 1, 2 ve 3 üncü bentlerinde sayılanlardan birisinin
olması gerekir. Teminatın nevine, değerine ve diğer yönlerine ilişkin itirazlar,
hakem mahkemesince çözümlenir. Uyuşmazlık
hakkında verilecek nihai karara göre teminat paraya çevrilir yahut iade veya
terkin olunur." BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanun teklifi ve
komisyon raporu, 3533 sayılı yasada sayılan bütün kamu birimlerini
kapsamaktadır. Değişiklik
önergesi, teklifin oturduğu gerekçeyi korumakla birlikte, himaye hukukuna
ilişkin özel usulü, belediyelere inhisar ettirmektedir. Uygulamamın ortaya
koyacağı sonuçlar, tüm kamu birimlerini kapsayacak genel bir reformun esin
kaynağı olabilir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 2’nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2- 3533
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. “GEÇİCİ MADDE 3-
Bu Kanun halen görülmekte olan mecburi tahkim davalarında da uygulanır.” BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 3’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 4’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 4- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Milletimiz için ve
ilgililer için hayırlar getirmesini diliyorum. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, yasama yılının son kanununu görüşmeye başlıyoruz. 7’nci sırada yer
alan, Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız. 8.- Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı ile Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporları (1/566) (S. Sayısı: 255) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde. Hükûmet? Yerinde. Komisyon raporu
255 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır. Tasarının tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un söz talepleri vardır. İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekilimiz Sayın Osman Coşkunoğlu’na aittir. Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. 255 sıra sayılı
Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı’nın tümü üzerine Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşlerini ifade etmek için huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla
selamlarım. Elektronik
Haberleşme Kanunu Tasarısı, önümüzdeki tasarı, geçici maddeleriyle, hepsiyle
birlikte seksen maddenin üstünde, bu çok önemli sektörün -Telekom, İnternet,
iletişim- anayasası niteliğinde, son derece önemli temel bir yasadır. Telekom
sektörünün bu yasaya çok ihtiyacı vardı. Nitekim, 2005
yılında ilk kez bu yasa komisyonlardan geçmiş, belli bir uzlaşmaya varılmış,
Genel Kurul gündemine inmeye hazırdı fakat uzun bir süre gündeme giremedi,
görüşme gündemine giremedi ve bu dönem tekrar bu yasanın baştan başlayarak,
komisyonlarda görüşülerek buraya gelmesi gerekti. Bir kere, 2005’te
o kadar emek verildikten sonra, çeşitli sivil toplum örgütleriyle
tartışıldıktan sonra böylesine önemli bir yasanın tekrar gündeme gelmemesi, AKP
Hükûmetinin bu konuya verdiği önem konusunda bir
fikir vermektedir. Bunu pekiştiren, bu gibi konuları, bilgi çağı, bilgi
teknolojileri, telekom gibi sözleri dillerden
düşürmesek de bunlara verdiğimiz önem, bunlarla, bu sektörlerle, bu
teknolojilerle, bilgi toplumu, bilgi çağı dediğimiz kavramlarla ilgili
faaliyetlerimize bakarak ölçülebilir. Bu faaliyetlere baktığımız zaman,
Türkiye’nin -dört yıl gecikmeden sonra- 2006 Temmuzunda Resmî Gazete’de
yayımlanan bir “Bilgi Toplumu Stratejisi” vardır. Bu Bilgi Toplumu Stratejisi
yüz on bir eylem içermektedir. Bu yüz on bir eylemin 2006’da yayımlanmış Bilgi
Toplumu Stratejisi’nin içerdiği yüz on bir eylemin 2006 yılında bitmesi
gerekenleri bile henüz bitmemiştir. Bir kere bunu da saptayalım. Bilgi toplumu,
bilgi çağı gibi ifadeleri kullanırken neler yapıldığı konusunda biraz daha
dikkatli olalım. Sözlerle bu konular üzerindeki önemi belirtmek mümkün
değildir. Gelelim telekom sektöründe olan bitene: Telekom sektöründe maalesef
dünyada en hızlı büyüyen, sadece kendi içinde değil diğer sektörlerin de kaldıracı
niteliğinde olan telekom sektöründe Türkiye’deki
gelişmeleri mutlulukla izlememiz mümkün değildir. Telekom sözde
özelleşti. Özelleşme aslında ciddi bir politikadır. Bir arazi satar gibi, bir
apartman dairesi satar gibi, Türk Telekom’un yüzde 55 hissesi satılmıştır. Ne
olmuştur ondan sonra? Türk Telekom’u bu şekilde satarak telekom
sektöründe rekabet sağlanabilmiş midir? Hayır. İşte, burada öğrenilecek çok
önemli bir ders vardır. (x)
255 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Bakın, geniş bant
İnternet hizmetinde cironun yüzde 95’i hâlâ TTNet,
yani Türk Telekom’un elindedir. Bu kadar operatör varken yüzde 95’i hâlâ TTNet’in, yani Türk Telekom’un elindedir. Sabit telefon
alanında pazar payının yüzde 94’ü Türk Telekom’un elindedir. Hatta,
kamu kurumları, görebildiğim kadarıyla, bir suç işlemektedir. Uzak mesafe
telefon hizmetleri rekabete açıldığı hâlde yani Türk Telekom’un tek servis
sağlayıcı olmadığı bir ortamda olmamıza rağmen, bütün devlet kurumları
hizmetlerini Türk Telekom’dan almaktadır, sanki bir tekelmiş gibi. Aslında
tekel olduğu doğru ama o piyasayı elinde tutması bakımından tekel. Sözüm ona,
mevzuatta o tekel kırılmış olmalı. Bakın, bunun
önemini göstermek için, yani özelleştirmenin, satmanın rekabet için ne gerekli ne
de yeterli olmadığını göstermek için bu çok önemli bir örnektir. Bir kere,
satışla rekabetin sağlanmadığını, hâlâ bir özel tekel konumunda Türk Telekom’un
olduğunu rakamlarla söyledim. Geniş bant İnternet hizmetinin
yüzde 95’i ellerinde, sabit telefonun da pazar payının yüzde 94’ü ellerinde. Yani
özelleştirme denilen bu satışla rekabet sağlanamamıştır. Özelleştirme rekabet
için yeterli değildir, buradan da görüldüğü gibi. Gerekli midir? Gerekli de
değildir. Size, aynı Sayın Bakanın çok daha başarılı olduğu sivil havacılıktan
örnek vereyim: Daha geçen gün, Sayın Bakan, burada, kürsüde, hava yolculuğunun
beşe katlandığını söyledi. Bu nasıl oldu? Türk Hava Yolları özelleştirildi de
mi oldu? Hayır, Türk Hava Yolları özelleştirilmedi, satılmadı ama rekabet sağlandı.
Dolayısıyla, satmak, özelleştirmek, rekabet için ne gereklidir ne de
yeterlidir. Sözüm ona özelleşmiş olan Türk Telekom’da arzu edilen rekabet hâlâ
sağlanamamıştır. Bu çelişkili durum karşısında, ister istemez, aynı Sayın
Bakanın başarılı olduğu bir sektörde, sivil havacılıkta uygulamadığı satış veya
özelleştirmeyi neden Türk Telekom’da uyguladığı konusunda aklıma sorular
geliyor. Hele hele, özelleştirme, daha doğrusu
satışın yapıldığından, yüzde 55’in satıldığından bir ay sonra kurumlar
vergisinin yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirildiğini ve benim tahminlerimce,
buradan 2 milyar dolar civarında bir kıyak çekildiğini
düşünürsek, o zaman ne gerekli olan rekabet için ne de yeterli olan
özelleştirmenin bir sektörde, aynı bakanlığın altındaki bir sektörde yapılıp
öbür sektörde yapılmaması karşısında bazı soru işaretleri ister istemez
uyanıyor kafamızda. Gelelim söz
konusu önümüzdeki elektronik haberleşme kanununa. Bu kanun, baştan da
söylediğim gibi sektörün anayasası niteliğinde, son derece önemli bir kanundur,
çıkması gereken bir kanundur. Bu hâliyle değil, bazı iyileştirmelerle çıkması
arzu edilen bir yasadır. Bir kere bu yasa neleri getiriyor? Telekom Kurumu ile
Rekabet Kurumu arasındaki yetki karmaşasına son veriyor. Telekom Kurumunu
tekrar düzenliyor, ismini değiştiriyor. Eskimiş, defalarca değiştirilmiş,
1924’ten kalma bir yasayı ve orada burada çıkarılmış olan mevzuatı topluyor.
Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlama çabası gösteriyor. Ayrıca, tasarının
önemli bir maddesi de yerel imalatı, teknoloji geliştirmeyi desteklemek
amacıyla ARGE’yi destekliyor. Bu bakımlardan, bunları
her ne kadar arzu edilen düzeyde yapmasa da bazı eksikleri olsa da bu bakımdan
yasa gereklidir, yararlıdır ve bu akşam geçeceğini, burada bazı değişikliklerle
geçeceğini umuyoruz. Hangi değişikliklerle? Tasarının
iyileştirilme ihtiyacı olan yerleri kabaca söyleyeyim, yeri geldikçe bunları
önergelerimizle de ifade edeceğiz. Bir kere, Avrupa Birliğine müktesebat
konusunda yasanın bazı eksikleri vardır. Sadece Avrupa Birliği müktesebatına
uymuş olmak amacıyla değil, aslında yararlı olan bazı değişiklikler vardır.
Örneğin, Bakanlığın telekomünikasyon alanındaki strateji ve politika belirleme
hakkı elbette vardır fakat bu hak ve yetki Telekomünikasyon Kurumunun yapacağı
işlerle ilgili birçok maddede serpiştirilmiştir. Bu, Telekomünikasyon Kurumunun
bir düzenleyici kurum olarak, kurul olarak bağımsız çalışmasını olumsuz yönde
etkileyebilir. Aslında Telekom Kurumuyla ilgili düzenlemenin bu yasanın dışında
yapılmış olması çok daha tercih edilir olurdu. Eğer elinizde varsa sıra sayısı
67’nci maddeye şöyle bir bakmanızı öneririm. 67’nci madde, alt komisyonda
sonradan eklenmiştir, tam on sayfa. AKP İktidarıyla biz torba yasayla
tanışmıştık, işte burada torba maddeyle tanışıyoruz. Bir maddeyle bir yasanın
düzenleyeceği düzenlemeler yapılmıştır. Bu da yasanın diğer bir zafiyetidir. Telekom Kurumu
ile Rekabet Kurumu arasındaki görev ve yetki paylaşımı çok hassas bir konudur.
Herhangi bir operatörün piyasaya girmeden önceki yani öncül denilen düzenlemelerden
Rekabet Kurumunun yetkili ve sorumlu olması gerekir, ondan sonra piyasanın
düzenlenmesiyle yani ardıl düzenlemelerden ise Telekom Kurumunun yetkili ve
sorumlu olması gerekir, iki durumda da birbirlerinin görüşünü alarak tabii. Bu
şekilde, birbirleriyle rekabet eden veya çelişen değil, birbirlerini tamamlayan
bir nitelikte olurdu. Oysa Telekom Kurumu, Rekabet Kurumunun yapması gereken,
Rekabet Kurulunun yetkili olması gereken bazı öncül konularda da yetkili
kılınmıştır. Tabii, burada
bunları görüştük. Bu yasa çıkarılırken, bu süreç içerisinde, gerek Sayın
Bakanla gerek bürokratlarıyla sürekli bir iletişim içerisinde, görüş alışverişi
içerisinde olduk, benim bu itirazlarımın bazı yanıtları da verildi. Yani
“Telekom öyle bir ihtisas gerektiren konu ki onu Rekabet Kurumuna bırakmayalım.
Rekabet Kurumunda olması beklenen yetkileri de Telekom Kurumuna alalım.”
şeklinde bu benim itirazıma bir yanıt geldi fakat bu şekilde bir uygulama
Rekabet Kurumunun içini boşaltma tehlikesini de ortaya çıkartıyor. Diğer
sektörlere örnek olması bakımından öyle bir sakıncayı da ifade etmek isterim
burada. Telekom Kurumunun
tesis paylaşımı ve geçiş hakkı gibi bazı teknik konularda bağlayıcı ve emredici
bir gücü olması gerektiğini, böyle sadece telkinle veya iyi niyetle temenni
ederek yaklaşan bir yaklaşımı olmaması gerekirdi fakat bu yasadaki düzenleme
bunu sağlamıyor maalesef. Bazı cihazlardan
(cep telefonu, telsiz gibi) alınan telsiz ruhsat ücretleri karmaşalarına yol
açılıyor, bunların yerine bandrol uygulaması daha uygun
olabilirdi. Bir diğer nokta
da, bana verilen bir rakama göre 1 milyar YTL yani 1 katrilyonu aşan borçlar
birikmiştir telekom sektöründe, müşterilerin,
kullanıcıların borçları. Şimdi, böyle bir
durumda güvenli bir şekilde bir bilgi paylaşımının ve müşteri kredibilitesinin yerleştirilmesi yararlı olurdu. Bunu, tabii
bilgiyi paylaşırken mahremiyete dikkat etmemiz gerekir. Fakat bankalar
müşterilerin kredibilitesini ölçmek için birbirleriyle
bu bilgiyi paylaşıyor, bunun altyapısını kurmuşlar, mahremiyeti ihlal etmeden
bunu yapabiliyor. Bunun da bu yasada yapılmış olmasını dilerdik. Bu da eksiklerden biri. Bir diğer önemli
konu da işlevsel ayrım, yani fiziksel altyapı ile bunun üstünde verilen
hizmetin birbirinden ayrılması yine rekabeti destekleyici bir uygulama olurdu.
O da bu yasada yoktur. Şimdi, daha başka
teknik iyileştirmeler mümkündü, yapılabilirdi, yapılmalıydı. Yasanın geliş ve
geçiş tarzı beni yadırgattı. Bu kadar önemli bir yasa 2005’te görüşüldü,
tartışıldı, üzerinde uzlaşmalara varılacak birçok tartışmalar yapıldı, birçok
konuda uzlaşıldı, ondan sonra üç sene durdu durdu
birden geldi ve yıldırım hızıyla yine komisyonlardan geçti. Yani Komisyonda bu
yasa tartışılırken -alt komisyondan çıktıktan sonra- maddeler okunmuyordu bile,
hızla geçti, ondan sonra da hızla buraya geldi. Şimdi, gecenin bu saatinde,
tatile girmeden bir buçuk saat önce biz bu yasayı alelacele çıkarmak istiyoruz,
seksen küsur maddelik bir yasayı bu kadar önemli bir yasayı tartışmadan, böyle
aradan çıkartmak istiyoruz. Bunu çok yadırgadığımı, bunun ciddi bir yaklaşım
olmadığını da ifade etmek isterim. Bütün bunları
söyledikten sonra, her ne kadar bu yasanın üstünden gelmesi beklenmezse de, Hükûmetin koymuş olduğu vergilerle -özel iletişim vergisi,
diğer vergilerle- müşteriden haksız bir şekilde vergi aldığını… Bu vergi
oranlarında dünyada, yanılmıyorsam ya birinciyiz ya ikinciyiz. Bu kadar yüksek
vergiyi bu kadar önem verdiğimiz bir sektörden almak yanlıştır. Son olarak, bu
önemli sektörde teknolojinin gerisinde kalmak çok tehlikelidir. Ben birkaç sene
önce Sayın Bakana ”wifi” denilen kablosuz geniş
bandın ne zaman lisanslarının verileceğini sorduğum zaman… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Coşkunoğlu. OSMAN COŞKUNOĞLU
(Devamla) – …lisansların, böyle kablosuz geniş bant için, İnternet için, bana,
ondan sonraki teknoloji “WİMAX” için vereceklerini söyledi. WİMAX’ın
ötesinde bir teknoloji ortaya çıkmakta, “hareketli WİMAX” diye fakat WİMAX yani
kablosuz İnternet, geniş bant İnternet lisansları hâlâ verilmemiştir. Üçüncü
nesil bitiyor, üç buçuğuncu nesilden dördüncü
nesilden bahsediliyor. Üçüncü nesil lisansları hâlâ verilmemiştir. Söylediğim
gibi, vergiler çok yüksektir. Dolayısıyla, bu vesileyle telekom
gibi, bilgi toplumunun, sadece bilgi toplumunun değil bütün sektörlerin çok
önemli bir kaldıracı, çok önemli altyapısı olan bu sektörde Hükûmetimizin
performansı yeterli değildir. Bu yasa yakın bir
gelecekte tekrar değiştirilme ihtiyacı duyacaktır. Fakat önümüzdedir, emek
verilerek hazırlanmıştır. Birçok itirazımıza rağmen ve bazı önergeleri
sunduktan sonra biz bu yasaya olumlu bakıyoruz. Bunu da ifade eder, hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Coşkunoğlu. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Yılmaz Tankut. Buyurun Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 255 sıra sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı ile ilgili olarak Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın
milletvekilleri, bugün görüşmekte olduğumuz ve kısaca “Elektronik Haberleşme
Yasası” olarak tanımlanacak olan bu kanun tasarısının ana görevlerinden birisi
ve asıl önemlisi olan bilgi ve teknoloji konuları ne yazık ki Meclisimizin
Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda hiç görüşülmemiştir. Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda bulunan ve kendi uzmanlık
alanlarında teknoloji ve bilişim sistemleri konusunda belirli altyapı ve
birikime sahip olan milletvekili arkadaşlarımızın görüş ve düşüncelerinin
alınmaması, doğrudan bilgi ve teknolojiyle ilgili olan bu tasarının bize göre
önemli eksikliklerinden birisi olmuştur. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yasa tasarısının birinci bölümünde Bakanlığın
elektronik haberleşme sektörüne ilişkin yetki ve görevleri tanımlanmaktadır. Bu
yetki ve görevlerden birisi de İnternet alan adları, yani DNS konusunda
strateji ve politikaların belirlenmesidir. Ülkemizde İnternet ve bilişim
camiasında İnternet alan adları konusu devamlı olarak sıkıntı ve şikâyetlerle
anılmaktadır. Bu sıkıntı ve şikâyetlerin son bulması en azından minimize
edilmesi için çok fazla uğraşmadan bu sektörde gelişmiş ülke ve toplumlara
bakmak yeterli olacaktır. Değerli
arkadaşlar, bugün ülkemizde “tr” şeklinde üst düzey alan adı ve onun altında
yer alan ikinci seviye alan adlarının yönetim ve koordinasyonu 1990 yılından
beri İnternet’e ilk olarak kayıt yaptırdığı için, kayıt edildiği için Orta Doğu
Teknik Üniversitesi tarafından yapılmaktadır. Buna karşılık dünyanın hemen pek
çok gelişmiş ülkesinde bugün İnternet alan adları birçok yatırımcı tarafından
serbest piyasa koşullarında, rekabete açık olarak pazarlanmaktadır. İhtiyaç
sahipleri arzu ettikleri alan adlarını, hizmet ve fiyatını, beğendiği herhangi
bir sağlayıcıdan temin edebilmektedir. Fiyatlandırma politikalarının ötesinde
rekabet ve hizmet prensiplerine uygun olmayan bir şekilde alan adlarının sadece
ODTÜ’nün tekelinde olması, bize göre, hakkaniyet ilkelerine de ters
düşmektedir. Öbür yandan, ODTÜ, doğal tekel olması nedeniyle keyfî kurallar ve
aşırı mevzuat konularında da İnternet kullanıcılarına alan adları konusunda
zorluklar yaşatabilmektedir. Bütün hakları bir ülkeye ait olan bir sistemin bir
üniversite tarafından işletilmesi hukuki olsa bile adil değildir. Alan adları
dünyada önemli bir pazardır. ODTÜ’nün “tr” uzantılı olan alan adlarında aşırı
mevzuat ve ağır müeyyideleri ile fiyat politikası gibi dayatmaları nedeniyle
her yıl en az 30-40 milyon dolarımız başka ülkelerin şirketlerine
gidebilmektedir. Bu konuya Ulaştırma Bakanlığı ve bu yasayla ismi değişecek
olan Telekomünikasyon Kurumu acil olarak el atarak alan adının serbestleşmesini
ve rekabete açılmasını da sağlamalıdır diye düşünmekteyiz. Ancak, bu
serbestleşme, Türk Telekom’da olduğu üzere yeni birtakım tekellerin ve
dayatmaların habercisi olmamalıdır. Sayın
milletvekilleri, günümüzde rekabete açık bir şekilde tesis edilen elektronik
haberleşme hizmetlerinin güvenliği ve altyapısının sağlamlığı, yüksek teknoloji
ürünlerinin geliştirilmesinde de en temel itici güçlerden birisi olarak kabul
edilmektedir. Ancak bugün ülkemizde haberleşme altyapımızın gelişmişliğinden ve
güvenilir oluşundan söz etmek maalesef pek mümkün değildir. Pek
çok sektör ve konuda olduğu gibi, ithalata dayalı olarak diğer ülkelerin
geliştirdiği ürün ve cihazların montajını yaparak kullanmak, kısa vadede belki
bize daha kolay ve avantajlı gibi gelmektedir ancak bu anlayış devam ettiği
sürece, teknolojik üretim ve gelişmemizin önü tıkanmakta ve başta haberleşmemiz
olmak üzere, bilgi ve teknolojik gelişmemizin de güvenliği ve geleceği de
ipotek altına alınmaktadır. Sayın
milletvekilleri, gelişmiş ülkelerin yanı sıra, yöneticilerinin daha duyarlı
olduğu diğer ülkelerin de elektronik haberleşme hizmetlerini kısa sürede
serbestleştirip kaliteli ve düzeyli rekabeti tesis ettikleri görülmektedir.
Böylece sunulan hizmetleri çeşitlendirmek için gerekli olan
araştırma-geliştirme faaliyetlerini de yıllardır büyük bir kararlılık ve
ciddiyetle söz konusu ülkeler yürütmektedirler. Eğer siz Hükûmet olarak her türlü siyasi mülahazanın dışında, yerli
üretimi destekleyecek gerçekçi ve kararlı uygulamalarda bulunmazsanız, bu
konuda samimiyetinizi göstermezseniz, özelleştirdiğinizi zannettiğiniz fakat
yabancılara altın tepsi içerisinde sunduğunuz Türk Telekom gibi haberleşmemizin
omurgası olan ancak yabancılar tarafından yönetilen şirketlerin yerli üretime
katkı sağlamasını, yerli üretimi geliştirmesi ve yerli üretimin kullanılması
konusunda da hassasiyet göstermesini ne yazık ki bekleyemezsiniz. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün ülkemiz ekonomisindeki cari işlemler dengesinin
bozulmasına özellikle dış ticaret açığının neden olduğu, bu açığın da ülkemiz
ekonomisinin ithalata bağımlı yönünün azaltılarak kapanacağı gerçeği hepimizin
malumudur ama dış ticaret açığını azaltmak veya kapatmak sadece söylemle ve içi
boş sloganvari ifadelerle yapılacak bir iş değildir.
Özellikle bugün yürütme erkini elinde bulunduran iktidarın bu konudaki duruşu,
samimiyeti ve toplumunu aldatmaması ve de kararlı oluşu büyük önem arz
etmektedir. Bugün ülkemizde de son on yılda dünyadaki gelişmelere paralel bir
şekilde, önüne gelen özel ve resmî kurumlarımız bilgi teknolojilerine,
haberleşme teknolojilerine önemli yatırımlar yaparak haberleşme imkân ve
işlerini büyük ölçüde kolaylaştırıp kontrol altına alacak yazılım ve donanım
ürünlerine sahip olmuşlardır. Yine,
üniversitelerimiz ilgili bölümlerinde bilişim alanında faaliyet gösterecek,
bilgisayar, elektronik, haberleşme gibi dallarda geleceğimizin teminatı
gençlerimizi yetiştirmeye çalışmaktadırlar. Bilim ve teknolojide, özellikle de
bilgi teknolojilerinde yapılan bu çalışmalar elbette ki olumludur ve önemlidir.
Ancak, biz bu teknolojilerin bize sağladığı avantaj ve kolaylıklarından
istifade etmeye çalışırken acaba bilgi teknolojilerinin kaynaklarına yani
üretim platformlarına hangi ölçüde sahibiz. Başka bir ifadeyle, Amerika’nın,
Avrupa’nın veya Uzak Doğu ülkelerinin bizim kullanımımıza sundukları ve bize
sattıkları donanım, yazılım ve haberleşme platformlarını ne ölçüde ülkemizde
geliştirip üretebilmekteyiz. Değerli arkadaşlar, gerek elektronik, gerekse bilişim sektöründe
faaliyet göstermek suretiyle yerli marka üretim yaptığını iddia eden kurumlar,
şirketler gerçek bir şekilde elektronik haberleşme cihazlarının ve bilgisayarın
ana unsurlarının, router, modem, switch,
sabit disk, ana kart gibi, görüntü kartı gibi, bellek gibi herhangi bir
parçasını acaba kendi tesislerinde üretip geliştirebilmekte midir? Yine,
bilgisayar ve elektronik haberleşme cihazlarını çalıştıran ve yöneten herhangi
bir yazılımı ve özellikle de bu yazılımların ara yüz ve zeminlerini, veri
tabanlarını; Windows gibi, Unix, Oracle, Delphi gibi platformları, benzer işletim sistemlerini kendi
şirketlerinde ve kendi bünyelerinde üretebilmekte midirler yoksa sadece tıpkı
sanayi sektöründe olduğu gibi yıllarca sürecek olan bir montaj teknolojisiyle
kendimizi mi kandırmaktayız? Değerli
arkadaşlar, bize göre Türkiye Cumhuriyeti devleti genç beyinleri ve nüfusuyla
az önce ifade etmeye çalıştığım bilgi ve iletişim teknolojilerinin değişik
unsurlarından bir veya birkaçını gerçek manada üretip geliştirebilecek yetenek,
zenginlik ve potansiyele sahiptir. Fakat bunu gerçekleştirebilmek için bu
işlerle ilgilenen özel ve resmî her türlü teşebbüsün önünü açacak, teşvik
edecek önlemlerin de acilen yetkililer tarafından alınması icap etmektedir.
Bugün özellikle işbaşındaki hükûmetlerin hiç vakit
geçirmeden yerli marka haberleşme cihazlarını geliştirmek için maliyetleri
minimize edilmiş teknoloji vadileri, teknokentler,
yazılım ve donanım üretici teşvikleri, vergi muafiyetleri, KDV indirimleri gibi
teşvikleri ve özendirici uygulamaları hiçbir şaibeye yer vermeden acilen
gerçekleştirmeleri gerekmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti teknolojinin baş
döndürücü bir hızla geliştiği ve küresel aktörlerin başrolü oynadığı dünyamızın
dengesine uygun olarak kendi millî rotasında, kendi millî bünyesine uygun bir
şekilde Türk milletini, Türk toplumunu bilgi toplumu hâline getirmeyi
başarabilirse kısa vadede bölgesel bir güç olarak lider ülke olma idealini,
başka bir ifadeyle cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümü olan 2023 vizyonunu yakalayabilecektir. Ancak kendi
millî kültürüne ve millî bünyesine ait olmayan, diğer küresel güçlerin üretip
bizlerin kullanımına sunduğu yazılım, donanım ve haberleşme ürünlerini sadece
ithal ederek montaj mantığıyla bilgi ve iletişim teknolojilerine sahip olmaya
çalışırsa söz konusu ülkelerin bilgi ve teknoloji sömürüsüne, başka bir
ifadeyle bilgi ve teknoloji emperyalizmine de maruz kalması elbette ki
kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla sanayi çağını nasıl kaçırdıysa bilgi
çağını da kaçırmak suretiyle kendi toplumunu bu defa az gelişmişliğin çok daha
ötesinde, çok daha tehlikeli bir geleceğe mahkûm edecektir. Sayın
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Elektronik Haberleşme Yasa Tasarısı’nın
en önemli hususlarından birisi de, hiç şüphesiz, haberleşme güvenliğinin maksimum
düzeyde sağlanmasıdır. Telefon dinleme kayıtlarının ve e-postaların ortalıkta
dolaştığı bugünlerde güvenli elektronik haberleşme için sadece yasalarla
getirilen ceza ve yaptırımların tek başına yeterli olacağını söylemek elbette
ki doğru değildir. Öncelikle haberleşme ortamının teknik ve donanım olarak
güvenliğinin sağlanması gerekmektedir. Bunun için de özellikle stratejik öneme
sahip noktalarda kendi geliştirdiğimiz işletim sistemleriyle yine güvenli ve
açık kaynak yazılımına sahip İnternet tarayıcılarının kullanılması
gerekmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; haberleşmenin sağlıklı gelişmesinin bugün için en
önemli unsuru, hiç şüphesiz, İnternet’tir. Bütün vatandaşlarımızın İnternet’e
erişmesi konusunda, bu kanunda da ifade edildiği gibi, ucuz ve hızlı, güvenli
İnternet erişiminin sağlanması ve kullanımının yaygınlaştırılması amacına
yönelik politikaları belirlemek maalesef sözle olmamaktadır. Bu konuya
öncelikli önem verilerek, hız ve kapasitenin önemli olmadığı ve sadece
İnternet’e bağlanmayı düşünen düşük gelir seviyesindeki vatandaşlarımız için,
ücretsiz veya en fazla aylık 10 YTL civarında bir tarife seçeneğinin mutlaka
oluşturulması lazım geldiğini bizler düşünmekteyiz. Sonuç olarak, hızlı veri ve ses iletimini sağlayacak teknolojiler
ile bilgisayar donanım ve yazılımının üretimini teşvik edebilecek, bu alanda
eğitilmiş insan gücünü yetiştirebilecek ve sektörde faaliyet gösteren firmalar
için altyapısı hazır özel bölgeler tahsis edebilecek bir yapının bir an önce
kurulmasıyla bu yasa anlam kazanacak ve somut sonuçlara ancak bu şekilde
ulaşılabilecektir. Bunları yaparken
de, özellikle bugün işbaşındaki iktidar partisi, iktidar taassubuyla ve her
şeyi en iyi ben bilirim edasıyla değil, kendi partisine mensup olmayan,
muhalefet milletvekili ve siyasi parti gruplarının da aklın, bilimin ve pratik
tecrübelerinin ışığında ortaya koyduğu görüş ve düşünceleri hiçbir komplekse kapılmadan dikkate almalı ve istifade etmelidir
diyor, sözlerimi tamamlarken bu yasanın ifade etmeye çalıştığımız eksikliklerinin
giderilmesi için, konuşmamın başında da ifade ettiğim gibi bu kez en azından
tali komisyon olarak Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda da incelenecek şekilde
yeniden ele alınması lazım geldiğini bir kez daha hatırlatıyorum ve millî
zenginliklerimizi ve beyin gücümüzü arkamıza alarak sağlıklı ve güvenli
elektronik haberleşme zemini sayesinde ülkemizin gelişmesini ve bilgi çağını
kaçırmamasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Sayın Tankut, teşekkür ediyorum. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Şimdi, birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 1
ila 30’uncu maddeleri kapsamaktadır. Birinci bölüm
üzerinde söz talebi yoktur. Buyurun, okuyun: ELEKTRONİK HABERLEŞME KANUNU TASARISI BİRİNCİ KISIM Genel Hükümler BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam ve
Tanımlar Amaç MADDE 1- BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum maddeyi: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Kapsam MADDE 2- BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Tanımlar ve
kısaltmalar MADDE 3- BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. İlkeler MADDE 4 – BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 22.47 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 23.03 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum. 255 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. İKİNCİ BÖLÜM Elektronik
Haberleşme Sektöründe Yetkili Merciler ve Görevleri Bakanlığın görev
ve yetkileri MADDE 5- BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kurumun görev ve
yetkileri MADDE 6 - BAŞKAN – Madde
üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı “Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı”nın 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (ş) bentlerinde
yer alan “gerekli gördüğü” ibareleriyle (l), (s) ve (t) bentlerinde yer alan
“gerekli” ibarelerinin “mevzuatın öngördüğü” şeklinde; (n) bendinin de
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cevdet
Erdöl Trabzon “n) Elektronik
haberleşme sektöründe kullanılacak her çeşit sistem ve cihazların,
uyumlaştırılmış ulusal standartlarını yayımlatmak ve uygulanmasını sağlamak,
teknik düzenlemelerini yapmak, piyasa denetimini yapmak ve/veya yaptırmak, bu
amaçla laboratuarlar kurup işletebilmek ve bu laboratuarlarda verebileceği
eğitim ve danışmanlık hizmetleri karşılığında alınacak ücretleri belirlemek.” Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Elektronik
Haberleşme Kanunu Tasarısının, 6 ncı maddesinin (a),
(b), (l), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Madde 6- Kurumun,
görev ve yetkileri şunlardır: a)Elektronik
haberleşme sektöründe; rekabeti tesis etmeye ve korumaya, rekabeti engelleyici,
bozucu veya kısıtlayıcı uygulamaların giderilmesine yönelik düzenlemeleri
yapmak, bu amaçla ilgili pazarda etkin piyasa gücüne sahip işletmecilere ve
gerekli hallerde diğer işletmecilere yükümlülükler getirmek ve bu kanunda
öngörülen tedbirleri almak. b) Bu Kanun ve bu
Kanuna dayanılarak yapılan düzenlemelere aykırı olarak, elektronik haberleşme
sektöründe ortaya çıkan rekabet ilkelerini denetlemek, yaptırım uygulamak,
elektronik haberleşme sektöründe rekabet ihlallerine ilişkin konularda Rekabet
Kurumundan görüş almak. I) Yürütülecek
elektronik haberleşme hizmetleri, şebeke ve/veya alt yapısı ile ilgili olarak
yapılacak yetkilendirmelere ilişkin hüküm ve şartları belirlemek, uygulanmasını
ve yetkilendirmeye uygunluğu denetlemek, bu hususta gereken iş ve işlemleri
yürütmek ve bu kanunda öngörülen tedbirleri almak. ö) Elektronik
haberleşme sektörüne yönelik pazar analizleri yapmak, uluslararası uygulamaları
da dikkate alarak ilgili pazarı ve ilgili pazarda etkin piyasa gücüne sahip
işletmeci veya işletmecileri belirlemek. s) Elektronik
haberleşme sektöründe faaliyet gösterenlerin mevzuata uymasını denetlemek
ve/veya denetlettirmek, konu ile ilgili usul ve esasları belirlemek, aykırılık
halinde bu kanunda öngörülen tedbirleri ve yaptırımları uygulamak. ş) Elektronik
haberleşme sektörüne yönelik olarak, millî güvenlik, kamu düzeni veya kamu
hizmetinin gereği gibi yürütülmesi amacıyla bu kanunda öngörülen tedbirleri
almak. t) Ara bağlantı
ve ulusal dolaşım da dahil erişim ile ilgili
uygulanacak usul ve esasları belirlemek ve gerekli düzenlemeleri yapmak,
elektronik haberleşme sağlanması amacıyla imzalanan anlaşmaların rekabeti
kısıtlayan, mevzuata ve/veya tüketici menfaatlerine aykırı hükümler içermemesi
amacıyla bu kanuna uygun hale getirilmesi için gereken değişikliklerin yapılmasını
sağlamak.
BAŞKAN – Sayın
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) - Takdire
bırakıyoruz. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Coşkunoğlu. OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) – Teşekkür ederim. Önce bir düzeltme
yapayım: Sayın Kâtibin (ı) diye okuduğu fıkra aslında (l), evet (l). Şimdi, (a)
fıkrasında “gerekli gördüğü” yerine “bu kanunda öngörülen” kavramı, “gerekli
gördüğü” gevşek bir laf, “bu kanunda öngörülen” daha uygun olur diye
düşünüyordum, fakat Sayın Bakan da “kanun” yerine “mevzuat” kavramının
kullanılmasını tercih ediyor, ona da kabul. O zaman… (b) fıkrasında yine “gerekli gördüğü hâllerde
elektronik haberleşme sektörü…” yine burada belirsizlik yaratan bir gevşek
ifadedir, “gerekli gördüğü hâllerde” kavramının çıkarılmasını öneriyoruz. (l) fıkrasında
yine “gerekli tedbirleri almak” diye bitiyor fıkra, onun yerine “bu kanunda
öngörülen…” (ö) fıkrasında
bir ekleme var, “elektronik haberleşme sektörüne yönelik pazar analizleri
yapmak”, ekleme şudur, hemen bundan sonra virgül, “uluslararası uygulamaları da
dikkate alarak…” Şimdi, uluslararası uygulamalar ve uluslararası rekabet de
işin içine giriyor. Dolayısıyla burada “uluslararası uygulamaları da dikkate
alarak” eklemesi vardır. Yine “gerekli
işlemleri yapmak ve yaptırımları uygulamak” diye bitiyor (s) fıkrası, “gerekli
işlemleri yapmak” yerine “bu kanunda öngörülen tedbirleri ve yaptırımları
uygulamak.” Yine daha somutlaştırmak, “gerekli” gibi gevşek bir ifade yerine… (ş) fıkrasında
“gerekli gördüğü tedbirleri almak” yerine “bu kanunda öngörülen tedbirleri
almak.” Yine bir gevşek ifadeyi değiştirmek. Son olarak (t)
fıkrasının yine en sonunda “gerekli tedbirleri almak” yerine, “bu kanuna uygun
hâle getirilmesi için gereken değişikliklerin yapılmasını sağlamak.” Yani,
genel olarak, “gerekli” yerine “bu kanunda öngörülen”, yani bu kanunun
tanımları içerisinde olması. Bir de (ö)
fıkrasında “uluslararası uygulamaları da dikkate alarak” ifadesinin konması hem
daha netleştirecektir hem de gerçek uygulamada daha kolaylıklar sağlayacaktır. Bu
değişikliklerin kabulünü arz ederim, saygılar sunarım. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Coşkunoğlu. Evet, Sayın Coşkunoğlu’nun gerekçesini izah ettiği önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı “Elektronik Haberleşme Kanun Tasarısı”nın 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (ş) bentlerinde yer alan “gerekli gördüğü”
ibareleriyle (l), (s) ve (t) bentlerinde yer alan “gerekli” ibarelerinin
“mevzuatın öngördüğü” şeklinde; (n) bendinin de aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cevdet
Erdöl Trabzon “n) Elektronik
haberleşme sektöründe kullanılacak her çeşit sistem ve cihazların, uyumlaştırılmış
ulusal standartlarını yayımlatmak ve uygulanmasını sağlamak, teknik
düzenlemelerini yapmak, piyasa denetimini yapmak ve/veya yaptırmak, bu amaçla
laboratuarlar kurup işletebilmek ve bu laboratuarlarda verebileceği eğitim ve
danışmanlık hizmetleri karşılığında alınacak ücretleri belirlemek.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Sayın
Başkanım, “öngördüğü” ifadesi o (b) bendinde de var. Orayı da düzeltmek
kaydıyla takdire bırakıyoruz. Redaksiyonla aynı düzenlemenin (b) bendinde de
yapılması görüşüyle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Tamam,
gerekli not alınmıştır. Sayın Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe:
Önergeyle iki husus düzenlenmektedir. Bunlar; 1) Kanunla Kuruma
tanınan yetkilerin mevzuatın öngördüğü sınırlar içerisinde kullanılması ve
Kuruma sınırları belirsiz yetkiler verilmemesi sağlanmaktadır. 2) Kurumun piyasa
denetimi faaliyetleri ile bu amaçla kurabileceği laboratuarlardan istifadeye
ilişkin hususlar açıkça düzenlenmektedir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Rekabetin
sağlanması MADDE 7- BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. İKİNCİ KISIM Genel
Düzenlemeler BİRİNCİ BÖLÜM Yetkilendirme Elektronik
haberleşme hizmetlerinin yetkilendirilmesi MADDE 8- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yetkilendirme
usulü MADDE 9- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısının, 9 uncu maddesinin 6 ncı fıkrasının (a) bendi ile 7, 9 ve 11 inci fıkralarının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve madde metnine 14 üncü fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz. "Madde 9- (6) Kullanım
hakkı sayısı, ancak kaynakların sınırlı sayıda işletmeci tarafından
yürütülmesinin gerektiği durumlarda ve kaynakların etkin ve verimli
kullanılmasını teminen sınırlandırılabilir. Kullanım
hakkı sayısının sınırlandırılması halinde; a) Uydu pozisyonu
ile ulusal çapta verilecek frekans bandı kullanımını ihtiva eden ve sınırlı
sayıda işletmeci tarafından yürütülmesi gereken elektronik haberleşme
hizmetlerine ilişkin yetkilendirme politikası, hizmetin başlama zamanı,
yetkilendirme süresi ve hizmeti sunacak işletmeci sayısı gibi kıstaslar
Bakanlık tarafından belirlenir ve yetkilendirme Kurum tarafından yapılır. … (7) Kurum,
kaynakların etkin kullanımını sağlamak amacıyla Bakanlığın görüşüne başvurarak
gerekli tedbirleri alır ve yapılacak ihaleye ilişkin usul ve esasları belirler.
Kurum, kullanım hakkı ile ilgili olan ihalelerde 8/9/1983
tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa
tabi değildir. … (9) Kurum,
kullanım hakkı verilmesi taleplerini, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu sağlığı
ve kamu yararı gerekleri, tahsis edilmesi gereken kaynakların yetersizliği ve
ihale aşamasında belirlenen yeterlik şartlarının sağlanmaması sebepleriyle
reddedebilir. … (11) Kurum, kamu
güvenliği, kamu sağlığı ve kamu yararı gereklerinden kaynaklanan sebeplerin
tespiti halinde, şirketlerin elektronik haberleşme alanında faaliyete
geçmelerini veya elektronik haberleşme sağlamalarını, gerektiğinde Bakanlığın
görüşünü de alarak engelleyebilir. … (14) Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce Kurumla imzalanmış olan görev ve imtiyaz
sözleşmelerinde ilgili işletmecilere tanınmış olan haklar saklıdır.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım? OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: AB Mevzuatına
uyumun amaçlandığı bu Kanunda, Bakanlığın stratejiyi belirlemesi uygulamanın
ise ulusal düzenleyici kurum olan Telekomünikasyon Kurumu tarafından yapılması
hem AB mevzuatı ile uyumun sağlanması için hem de güçler ayrılığı ve
Telekomünikasyon Kurumunun bağımsızlığının temini için önemlidir. Bu sebeple 6 ncı fıkranın (a) bendinden son cümlenin çıkarılması
önerilmektedir. Diğer yandan
kişiler haklarında uygulanacak kuralların denetime elverişli açıklıkta ve
yönetilenlere "öngörülebilir bir hukuksal alan" yaratır biçimde
kaleme alınması, Hukuk Devleti ilkesinin bir gereğidir. Diğer bir deyişle, bir
hukuk normunun uygulanabilmesinin ilk koşulu, kural kendisine uygulanacak
kişilerin kuralı, net ve açık bir biçimde anlayabilmeleridir. Bu nedenle, bir
kuralın neyi yasaklayıp neyi serbest bıraktığının ve kişilerin hangi durumlarda
hangi yaptırıma maruz kalacağının açık ve belirgin olması gerekir. Oysa, 9 uncu ve 11 inci fıkralar ile bu Kanuna tabi kılınan
herhangi bir kişi, hangi durumda nasıl bir yaptırımla karşılaşacağını ya da
nasıl bir yükümlülük altına girebileceğini öngörebilme olanağına sahip
değildir. Madde metni, 2002 AB müktesebatında düzenleyici idari otoritelere
tanınan yetkilere paralel olarak revize edilmiştir. (Authorisation
Directive, 2002/20/EC, Madde 10) Madde mevcut haliyle
işletmecilerin, Anayasa tarafından korunan, "çalışma hürriyetlerini"
tamamen ortadan kaldırabilecektir. Ayrıca, 23.05.2001
gün ve 4673 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi ile
GSM işletmecilerinin "...mevcut sözleşmelerinde yer alan hak ve
yükümlülükleri saklı..." tutulmuştur. Bir başka anlatımla,
Telekomünikasyon Kurumu'nun, GSM işletmecilerinin bu "kazanılmış
hak"lara müdahale etmesi ve işletmeciler için bu sözleşmelerde
öngörülenler dışında yeni yükümlülükler öngörmesi açık bir yasa hükmü ile
yasaklanmıştır. Bu nedenle, GSM işletmecilerinin mevcut sözleşmelerinde yer
alan kazanılmış haklarına müdahale edilmesi mümkün değildir. Nitekim,
Anayasa Mahkemesi'nin yerleşik içtihatları da bu yöndedir. Bu nedenle,
işletmecilerin mevcut sözleşmelerinden kaynaklanan hak ve yetkilerinin
korunması ve 4673 sayılı Kanun ile tanınan haklarının güvence altına alınması
amacıyla, tasarıya yeni bir bent eklenmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir Deneme izni MADDE 10 – BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yetkilendirme
ücreti MADDE 11 - BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. İşletmecilerin
hak ve yükümlülükleri MADDE 12 - BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. İKİNCİ BÖLÜM Tarifeler Tarifelerin
düzenlenmesi MADDE 13- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Elektronik
Haberleşme Kanunu Tasarısının, 13 üncü maddesinin 2 nci
fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Tarifelerin
düzenlenmesi Madde 13- (2) Her türlü
elektronik haberleşme hizmetinin sunulması karşılığında uygulanacak tarifeler
aşağıdaki hükümlere tabidir. a) İşletmeciler,
uygulayacakları tarifeleri, ilgili mevzuat ve Kurum düzenlemelerine aykırı
olmayacak şekilde serbestçe belirlerler.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz. BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, gerekçeyi mi okutayım? KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 23.05.2001 gün ve
4673 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi ile GSM
işletmecilerinin "... mevcut sözleşmelerinde yer
alan hak ve yükümlülükleri saklı..." tutulmuştur. Bir başka anlatımla,
Telekomünikasyon Kurumu'nun, GSM işletmecilerinin bu "kazanılmış
hak"lara müdahale etmesi ve işletmeciler için bu sözleşmelerde
öngörülenler dışında yeni yükümlülükler öngörmesi açık bir yasa hükmü ile
yasaklanmıştır. Bu nedenle, GSM işletmecilerinin mevcut sözleşmelerinde yer
alan kazanılmış haklarına müdahale edilmesi mümkün değildir. Diğer yandan
imtiyaz verilirken kamu yararı ve menfaati esas alınmakta olup imtiyaz ile
belirlenen bir yükümlülüğün bertaraf edilmesi sonucunu doğurabilecek bu hükmün,
kamu yararı ve kamu menfaatlerini de gözetecek şekilde değiştirilmesi uygun
olacaktır. BAŞKAN –
Komisyonunun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Tarifelerin
düzenlenmesine ilişkin ilkeler MADDE 14 – BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Erişim ve Arabağlantı Erişimin kapsamı MADDE 15- BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Erişim
yükümlülüğü MADDE 16- BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Tesis paylaşımı
ve ortak yerleşim MADDE 17- BAŞKAN – Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Erişim
anlaşmaları ve uzlaşmazlıkların çözümü MADDE 18- BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Referans erişim
teklifi MADDE 19 – BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Erişim tarifeleri
MADDE 20 – BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Hesap ayrımı ve
maliyet muhasebesi MADDE 21- BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Geçiş Hakkı Geçiş hakkının
kapsamı MADDE 22- BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Geçiş hakkı
talebinin kabulü MADDE 23- BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Tesis paylaşımı
ve ortak yerleşimin önceliği MADDE 24- BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Anlaşma serbestisi MADDE 25- BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Çevrenin
korunması MADDE 26- BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer alt yapılarla
ilişkili durumlar MADDE 27- BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçiş hakkına
ilişkin yükümlülükler MADDE 28- BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yetkilendirmenin
devri halinde geçiş hakkı anlaşması MADDE 29- BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kamulaştırma MADDE 30- BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır. Şimdi ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm 31
ila 60’ıncı maddeleri kapsamaktadır. Birleşime beş
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 23.24 ALTINCI OTURUM Açılma Saati: 23.31 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum. 255 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. İkinci bölüm
üzerinde söz talebi yok. BEŞİNCİ BÖLÜM Numaralandırma ve
İnternet Alan Adları Ulusal
numaralandırma planı MADDE 31 - BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Numara
taşınabilirliği MADDE 32- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Taşıyıcı seçimi
ve taşıyıcı ön seçimi MADDE 33- BAŞKAN – Madde
üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı “Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı”nın 33 ncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin sonunda
yer alan “yükümlüdür” ibaresinin “yükümlü kılınabilir” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cevdet
Erdöl Trabzon
TBMM BAŞKANLIĞINA Elektronik
Haberleşme Kanunu Tasarsının, 33 üncü maddesinin (1) inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Madde 33 - (1)
Kurum, işletmecilere taşıyıcı seçimi ve taşıyıcı ön seçimi uygulama yükümlülüğü
getirebilir. İlgili pazarda etkin piyasa gücüne sahip işletmecilere,
şebekelerinde Kurum düzenlemeleri doğrultusunda taşıyıcı seçimi ve taşıyıcı ön
seçimi uygulama yükümlülüğü getirilebilir. Kurum bu yükümlülüğün uygulama usul
ve esaslarını belirler. İşletmeciler, taşıyıcı seçimi ve taşıyıcı ön seçimi
kapsamında Kurum düzenlemelerine uygun olarak şebekelerinde gerekli
düzenlemeleri yapar ve uygular. İşletmeciler, taşıyıcı seçimi ve taşıyıcı ön
seçimi kapsamında şebekelerinde yapacakları düzenlemelerden kaynaklanabilecek gider
kalemleri için Kurumdan hak talebinde bulunamaz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, gerekçeyi mi okutayım efendim? KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe… BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Taşıyıcı seçimi
ve taşıyıcı önseçimi konusu Avrupa Komisyonu'nun 2002/22/EC sayılı Evrensel
Hizmet Direktifinin 19. Maddesinde düzenlenmektedir. Maddenin birinci
fıkrasında sabit telefon şebekesine erişim piyasasında etkin piyasa gücüne
sahip işletmecilerin taşıyıcı seçimi ve taşıyıcı önseçimi yükümlüsü olması,
ikinci fıkrasında ise diğer şebekelerde yapılacak piyasa analizleri sonrasında
gerekmesi halinde bu yükümlülüğün getirilmesi hükümleri yer almaktadır. Maddenin
Kanun'un bütünüyle de uyumlu olacak şekilde, 13, 16, 17, 19, 20, 21 ve sair
maddelerde olduğu gibi "Kurum .... yükümlülüğü getirebilir" şeklinde düzenlenmesi uygun
olacaktır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı "Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı"nın 33 ncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin sonunda
yer alan "yükümlüdür" ibaresinin "yükümlü kılınabilir"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cevdet
Erdöl Trabzon
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Sabit
şebekelerdeki taşıyıcı seçimi ve taşıyıcı ön seçimi yükümlülüğünün, mobil
şebekeler için de getirilmesi hususu, Kurumun bu konudaki düzenlemelerine
bırakılmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge istikametinde 33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Haczedilmezlik ve
haberleşme hizmetlerinin sürekliliği MADDE 34- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. İnternet alan
adları MADDE 35- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. ÜÇÜNCÜ KISIM Spektrum Yönetimi Frekans planlama,
tahsis ve tescili MADDE 36- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Telsiz kurma ve
kullanma izni, telsiz ruhsatnamesi ve kullanıma ilişkin esaslar MADDE 37- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Uydu pozisyonu
tahsisi MADDE 38 – BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kodlu ve kriptolu haberleşme MADDE 39- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Spektrum izleme
ve denetimi MADDE 40- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yabancılara
uygulanacak işlemler MADDE 41- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sahil telsiz
istasyonları, deniz ve hava bandı telsiz sistemleri MADDE 42- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Amatör
telsizcilik MADDE 43- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Hava ve deniz
telsiz haberleşmesinin uluslararası koordinasyonu MADDE 44- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yasak bölgelerde
yabancı uyrukluların kullanacakları telsiz cihazları MADDE 45- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Telsiz ücretleri MADDE 46- BAŞKAN – Madde
üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık
durumuna göre işleme alacağım. Önergeleri
okutuyorum. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı “Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı’na ekli “Tarife”nin “5.
Telsiz İmalatı, İthalatı, Satışı Ve Bakım Onarımı İle Kurulumunu Yapanlara,
Yetki Belgesi Verilmesi Ve Yetkili Servislerin Kontrolü” bölümünün madde
metninden çıkarılmasının ve devam eden bölümlerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz. Cevdet
Erdöl Trabzon T.B.M.M. Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı yasa tasarısının 46. maddesinin 19 numaralı fıkrasının son
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim. Kamer
Genç Tunceli TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı Elektronik Haberleşme Kanun Tasarısının 46. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Madde 46 - (1) Bu
Kanun uyarınca telsiz cihaz ve sistemleri için alınacak telsiz ruhsatname ve
yıllık kullanım ücretleri, teknik muayene ve benzeri hizmetler karşılığında
alınacak ücretler bu Kanuna ekli ücret tarifesinde gösterilmiş olup, söz konusu
ücretler Kuruma gelir kaydedilir. Kurumun önerisi ve Bakanlığın teklifi
üzerine, bu Kanuna ekli ücret tarifesine hizmet kalemleri ilave etmeye veya
çıkarmaya ve eklenen hizmet kalemlerine ilişkin ücretleri belirlemeye, Bakanlar
Kurulu yetkilidir. Ücret tarifesinde belirtilen ücretleri gerektiğinde her bir
ücret kalemini yüzde ellisine kadar azaltmaya veya her yıl bir önceki yıla
ilişkin olarak Maliye Bakanlığınca belirlenecek yeniden değerleme oranını
geçmemek kaydıyla artırmaya, Kurum yetkilidir. (2) Ancak, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanununa ekli (1), (2) ve (3) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ve özel bütçeli idareler ile düzenleyici ve
denetleyici kurumlar, köy tüzel kişilikleri, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü,
Kızılay, belediyeler ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kullanılan ve
Dışişleri Bakanlığınca belirlenen yabancı devletlerin temsilciliklerine ait
yetkilendirme kapsamı dışında olan her türlü telsiz cihaz ve sistemleri telsiz
ruhsatnamesi ve yıllık kullanım ücretinden muaftır. (3) Kurumdan
yetki almak suretiyle işletilen elektronik haberleşme sistemlerindeki her türlü
abone telsiz cihazları için ekli ücret tarifesinde gösterilen kadar bandrol ücreti cihazın ithalatından sonra, Kurumca
belirlenecek usuller çerçevesinde Kurum hesaplarına yatırılır. Bandrol ücreti
ödenmemiş olan cihazların lMEI numaralarının
kullanımına Kurum tarafından izin verilmez. (4) Kurumdan
yetki almak suretiyle elektronik haberleşme hizmeti yürüten işletmeciler, kendi
sistemlerine dahil her türlü abonenin bu Kanun
uyarınca Kuruma ödemek zorunda olduğu telsiz yıllık kullanma ücretlerini,
abonelerinden Kurum adına tahsil ederek, Kurum tarafından belirlenecek usuller
çerçevesinde, Kurum hesaplarına devretmekle yükümlüdürler. (5) Kurumun bu
madde kapsamındaki alacakları 9/6/1932 tarihli ve 2004
sayılı İcra ve İflas Kanununun uygulanmasında imtiyazlı alacaklardan sayılır.
Bu alacakların tahsili genel hükümlere tabi olup, her türlü vergi, resim ve
yargı harçlarından muaftır. Bu alacaklar için zamanaşımı süresi on yıldır. (6) Mobil
elektronik haberleşme hizmeti sunan işletmecilerin faturalı abonelerinden (ön
ödemeli aboneleri hariç olmak üzere) alınan kullanma ücretleri, işletmecinin
sistemine abone olunan ay itibariyle geriye kalan aylar için yılsonuna kadar
eşit taksite bölünerek alınır. (7) Yetkilendirme
kapsamı dışında bulunan telsiz cihaz ve sistemlerine ait telsiz ruhsatname ve kullanım
ücretleri, ruhsatlandırma süresine göre peşin alınır. Kurum tarafından
belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde belirlenen süre sonunda telsiz
ruhsatname ve kullanım ücretlerinin ödenmemesi hâlinde söz konusu cihaz ve
sistemlere ilişkin telsiz kurma ve kullanma izinleri ve telsiz ruhsatnameleri
iptal edilir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe okunsun efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Maddede
ruhsatnameye tabi cihazlar için öngörülen ruhsat ücretlerinin tahsili
yükümlülüğünün yasa ile işletmeciye yüklenmesi, ücret tahsil edilmese dahi
işletmeciyi sorumluluk altına sokmakta, haksız zarara uğramasına yol
açmaktadır. Söz konusu abone
cihazlarının ruhsat ücretlerinin eşit ve kullanım ömürlerinin
ortalama 18 ay olması göz ününe alındığında, öneri ile devletin gelir kaybı
olmayacağı gibi, işletmecilerin üzerindeki gereksiz işgücü ve mali külfet de
kalkmış olacaktır. Cihazların IMEI kullanımları için bu zorunluluğun
getirilmesi mali kayıpları ortadan kaldıracak ve Kurum gelirlerini
arttıracaktır. Ülkemizde GSM
hattı sahipliği % 90’lara ulaşmış bulunduğundan, aslen zaten cihaz ruhsat
ücreti olan bu ücretlerden elde edilen gelirin de, ileriki yıllarda yeni hat
alımlarının yavaşlaması hatta durmasıyla kesileceği açıktır. Dolayısıyla ruhsat
kullanım ücretlerinin cihaz üzerinde devam etmesi, cihaz alımlarının artarak
devam ettiği göz önüne alındığında devlet gelirlerinin artmasına yol açacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: T.B.M.M.
Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı yasa tasarısının 46. maddesinin 19 numaralı fıkrasının son cümlesinin
madde metninden çıkarılmasını arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bu ücretler zaten
yeteri kadar yüksektir. Kuruma bunları artırma yetkisini vermek yerinde
değildir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı “Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı”na ekli “Tarife”nin “5.
Telsiz İmalatı, İthalatı Satışı Ve Bakım Onarımı İle Kurulumunu Yapanlara,
Yetki Belgesi Verilmesi Ve Yetkili Servislerin Kontrolü” bölümünün madde
metninden çıkarılmasının ve devam eden bölümlerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz. Cevdet
Erdöl Trabzon BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Mevzuat değişikliğine
müsteniden, telsiz imalatı, ithalatı, satışı ve bakım onarımı ile kurulumunu
yapanlara, yetki belgesi verilmesi ve yetkili servislerin kontrolü Kurumun
görevlerinden çıkarıldığından, önergeye ihtiyaç duyulmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önergeyle birlikte maddeyi ekindeki tarifeler cetveliyle beraber oylarınıza arz
ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. DÖRDÜNCÜ KISIM Tüketici ve Son
Kullanıcı Hakları Eşit hizmet
alabilme hakkı MADDE 47- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Tüketicinin ve
son kullanıcının korunması MADDE 48- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Şeffaflığın
sağlanması ve bilgilendirme MADDE 49 – BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Abonelik
sözleşmeleri MADDE 50- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kişisel verilerin
işlenmesi ve gizliliğin korunması MADDE 51- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Hizmet kalitesi MADDE 52 - BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. BEŞİNCİ KISIM Onaylanmış
Kuruluşlar ve Piyasa Gözetimi Onaylanmış
kuruluşlar, piyasa gözetimi ve denetimi MADDE 53- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yetki belgesi MADDE 54- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı “Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı”nın 54 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cevdet
Erdöl Trabzon “1) Kurum
tarafından düzenlenmiş yetki belgesine haiz olmayan gerçek veya tüzel kişiler,
ölçüm ve denetim hizmeti veremez. “2) Bu maddenin
uygulanmasına ve yetki belgesi verilmesine ilişkin usuller ile denetim yetki
belgesi ücretleri Kurum tarafından düzenlenir” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: İfade bütünlüğü
sağlanmış ve Kurumun görevleri arasında bulunmayan imal, ithal, satış ve kurma
hizmetleri madde metninden çıkarılmıştır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge istikametinde 54’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Elektronik kimlik
bilgisini haiz cihazlar MADDE 55- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Abone ve cihaz
kimlik bilgilerinin güvenliği MADDE 56- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Teknik uyumluluk MADDE 57- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Bilgi ve ihbar
merkezi MADDE 58- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. ALTINCI KISIM Denetim, Kurumun
Yetkisi, İdari Yaptırımlar BİRİNCİ BÖLÜM Denetim Denetim MADDE 59- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. İKİNCİ BÖLÜM Kurumun Yetkisi
ve İdari Yaptırımlar Kurumun yetkisi
ve idari yaptırımlar MADDE 60- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır. Şimdi, üçüncü
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Üçüncü bölüm, beş
ek madde ve dokuz geçici madde dâhil olmak üzere, 61 ila 69’uncu maddeleri
kapsamaktadır. Üçüncü bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu’nun söz talebi vardır. Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektronik
Haberleşme Kanunu’nun, büyük kanunun son bölümüne geldik. İkinci bölümde,
46’ncı maddede vermiş olduğumuz önerge, işletmecileri, operatörleri bir yükten
kurtaracaktı. Ruhsat alma gereğini ortadan kaldırarak bandrolle
bu işi halledip işleri kolaylaştıracaktı. Neden uygun görülmedi bilemiyorum,
sakıncaları varsa ben bilmiyorum. Şimdi, önümüzdeki
maddede, üçüncü bölümde -daha önce de söylediğim gibi- bir 67’nci madde var ki,
şimdiye kadar “torba yasası” tabirine alışmıştık, bu 67’nci madde de “torba
madde” hâlinde. Telekom Kurumunun da ismi burada değiştiriliyor. “Bilgi
Teknolojileri” diye, daha iddialı bir isim konmuş. Bence bu gereksizdi, isminin
değiştirilmesi. Fakat, bir iki noktayı burada
hatırlatmadan geçemeyeceğim. Türk Telekom’un özelleştirilmesine ilişkin yasalar
çıkarken kablonun özelleştirme kapsamından çıkarılmış olması gerektiğini, ilk
baştan ben ifade etmiştim. Sayın Bakana o zaman kabul ettirememiştik fakat daha
sonra onun sıkıntısı ortaya çıktı ve yeni bir yasa değişikliğiyle kabloyu
özelleştirme kapsamından çıkartıp TÜRKSAT’a
devretmişti. Bu gibi, acele deparlarla çıkartılan
yasalarda… Şimdi iyi niyetli bir yasayla karşı karşıyayız, çok önemli bir
yasayla karşı karşıyayız. Bu arada belki çoğunuz bilmiyor, bugün çıkmış olması
gereken yasa. Çünkü bugün itibarıyla, 31 Temmuz itibarıyla Telekom Kurumunun
yasası geçerliliğini yitirmiş oluyor. Dolayısıyla, böyle bir sıkışık ortamda
bunu çıkarıyoruz. Fakat durup durup böyle son anda
sıkıştırmak yerine üstünde biraz daha ben… Yani Sayın Bakan olsun, Telekom
Kurumu Başkanı olsun, diyalogları eksik etmedi, o konuda bir şikâyette bulunmak
haksızlık olur benim için ama durup durup böyle
sıkışık sürelerde bu tartışıldı ve 67’nci madde, öyle tahmin ediyorum ki
önümüzdeki zamanlarda bize bir hayli sıkıntılar yaşatacaktır. Çünkü Telekom
Kurumunun bir düzenleyici kuruluş olarak, rekabeti düzenleyen bir kuruluş
olarak çok önemli görevleri var. Burada bir hayli gereksiz bir şekilde bence bu
yasaya katılmıştır. Bu yasanın dışında daha farklı bir yasayla Telekom Kurumu
düzenlenmeliydi diye düşünüyorum. Yine de, bu vesileyle
bu önümüzdeki, şu anda görüşeceğimiz maddeler içerisinde, geçeceğimiz maddeler
içerisinde birkaç önergemiz daha var; onların daha dikkatli okunmuş olmasını
dilerim. Çünkü oralarda birtakım haksızlıklar söz konusudur. Onları düzeltmeye
çalışıyoruz. Bunu ifade etmek istedim. Gecenin bu
saatinde bir an önce yasayı çıkarmamızın önemli olduğunu biliyorum ama birazcık
üstünde dikkat edersek, daha sonra, daha ileride sıkıntılar yaşamayı veya
haksızlıklar ortaya çıkarmayı önlemiş oluruz. Bunları ifade eder,
tekrar saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Coşkunoğlu. Üçüncü bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Durmuş Ali Torlak. Sayın Torlak,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 255 sıra sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı’nın üçüncü bölümü
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, dünyadaki gelişmelere paralel olarak Türkiye’de bilgi ve
iletişim teknolojileri bilinci ve kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. İktisadi
ve sosyal yaşamda, kurumsal yapı ve ilişkilerde değişim süreci hızlanmaktadır.
Bu değişim sürecinin bir sonucu olarak ortaya çıkan “bilgi toplumu” kavramı,
dünyada hızlı yaygınlaşan yeni bir toplumsal dönüşüm sürecini ifade etmektedir.
Bilgi ve iletişim teknolojileri, bilginin etkin kullanımı ve paylaşımı
sayesinde ülkelerin rekabet güçlerinin artırılmasında önemli fırsatlar
sunmaktadır. Bu teknolojileri etkin kullanamayan ülkeler açısından ise geleceğe
yönelik önemli bir tehdit oluşmaktadır. Bilgi toplumunun getirdiği fırsatlar ve
tehditler artan bir ilgi görmekte, bu konuda uluslararası iş birliğini artırmak
amacıyla çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar doğrultusunda, Avrupa
Birliğince Erişim Direktifi yayımlanarak üye ülkelerin bu direktif kapsamında
yasal düzenleme yapmaları sağlanmıştır. AB’ye üye olacak ülkelere de,
piyasalarını topluluk bünyesine entegrasyona
hazırlamak üzere, yapmış oldukları yasa çalışmalarında mevzuat uyumunu çeşitli
aşamalara bölerek oluşturma yoluna gitme zorunluluğu getirilmiştir. Görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısı ile son olarak 27 Ocak 2000 tarihli 4502 sayılı
Yasa’yla değiştirilen 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nda telekomünikasyon
teknolojisindeki bu gelişmeler karşısında yeniden düzenlemeye gidilmiştir. Yeni
düzenlemeyle Avrupa Birliği ülkelerinin mevzuatına uyum sağlanması amaçlandığı
açıklanmasına rağmen, üzülerek ifade etmek isterim ki tasarının bazı maddeleri
Avrupa Birliği mevzuatına tam uyum sağlamamaktadır. Bununla beraber, Komisyon
tarafından kamu ve özel kurumlardan istenen görüşlerden en önemlisi olarak
değerlendirilen Avrupa Birliği Genel Sekreterliği ile pazarda söz sahibi olan
üç büyük operatörün görüşlerinin yeterince karşılanmadığı da maalesef
görülmektedir. Değerli
milletvekilleri, tasarıyla her türlü elektronik haberleşme, cihaz, sistem ve şebekelerin
kurulması ve işletilmesine izin verilmesi, gerekli frekans, numara, uydu
pozisyonu ve benzeri kaynak tahsislerinin yapılması ile bunların kontrolü
devletin yetki ve sorumluluğu altında olacaktır. Ulaştırma Bakanlığı, genel
haberleşme altyapısının deprem, sel, yangın, savaş gibi olağanüstü durumlarda
kesintiye uğraması riskine karşı önceden alternatif bir haberleşme altyapısını
kuracak ve kurduracaktır. İhtiyaç duyulan durumlarda söz konusu sistemi devreye
sokacak olması çok faydalı bir uygulama olarak görülmektedir. Tasarıyla ayrıca
Telekomünikasyon Kurumunun adı “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu” olarak
değiştirilecektir. Ancak bizim önerimiz, adının “Elektronik Haberleşme ve Bilgi
Kurumu” olmasının daha doğru olacağı kanaatindeyiz. Bu kurum,
elektronik haberleşme sektöründe rekabeti tesis etmek ve korumak, rekabeti
engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı uygulamaları gidermek için düzenlemeler
yapma yetkisine sahip olacaktır. Kurumun yapacağı
pazar analizleri sonucu ilgili pazarlarda etkin piyasa gücüne sahip
işletmecileri belirleyebilecek olması, elektronik haberleşme sağlanması
amacıyla yapılan anlaşmaların rekabeti kısıtlayan, mevzuata ve tüketici
menfaatlerine aykırı hükümler içermemesi için gerekli önlemleri alacak olması
da yasanın olumlu taraflarıdır. Ayrıca,
operatörlere verilen kullanım hakları süresinin yirmi beş yıldan fazla olmamak
üzere belirlenmesi serbest ekonomi açısından da faydalıdır. Yetkilendirme
sürelerinin, şebeke ve hizmetin niteliği ile başvuru sahibinin talebi de dikkate
alınarak tespit edilecek olması yatırımcıların önünü açacaktır. Avrupa Birliği
Erişim Direktifi’nin 13’üncü maddesinin birinci fıkrasında erişim tarifelerinin
maliyet bazlı olarak hesaplanması gerekliliği yer
almakta ve tarifelerin hesaplanması konusunda bazı koşullar getirilmektedir. Bu
koşullar, örneğin, fiyat kontrolü yapılırken rekabetin yeterli seviyede
olmadığı, piyasalarda operatörün fiyat sıkıştırması, aşırı fiyatlandırma yapıp
yapmadığıdır. Ayrıca operatörlerin yapmış olduğu yatırımlar ile uygun kâr
oranına sahip olması gerekliliğinin göz önüne alınarak detaylandırılması da
Avrupa Birliğinin kontrolünü istediği kriterlerdir. Avrupa Birliği
müktesebatıyla uyumluluğun sağlanması, telekomünikasyon sektöründeki rekabetin
ve hizmetlere erişebilirliğin artırılması, kaynakların etkin kullanılmasının
temini, yeni elektronik haberleşme hizmetlerinin teşvik edilmesi
amaçlanmaktadır. Gerekçe kapsamında da belirtildiği gibi, yeni tasarı, şekil
olarak, Avrupa Birliği mevzuatında olduğu gibi, tüm sektörün tek bir düzenleme
altında toplanması ve kurallarının konulması açısından uygun mütalaa
edilmektedir. Ancak, tasarı metninde yer alan bazı maddeler, Avrupa Birliği
uyumuna aykırı olarak, Bakanlığın yetkilerini daha da artırmaktadır. Bu
tasarının uygulamaya konulmasından sonra bağımsız olması gereken kurumun
Bakanlığın emrine girmesi gibi bir durum söz konusu olabilecektir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bilgi teknolojileri ve telekomünikasyon sektörlerinin
toplumun refah düzeyinin yükseltilmesinde önemli rol oynadığı günümüz
gerçeğidir. Dünyada son yıllarda bu alanda çok hızlı bir gelişme yaşanmaktadır.
Türkiye’nin bu gelişmelere uyum sağlaması, elektronik haberleşme hizmetlerinin
yürütülmesi, teşvik edilmesi, sektördeki rekabetin tesisi ve korunması
açısından bu yasa tasarısı büyük önem taşımaktadır. Bu tasarının Meclisimizin
tatile girmesi öncesi gündeme getirilmesi ve tamamlanana kadar çalışmalara
devam edilmesi de bu önemin bir göstergesidir. Elektronik
Haberleşme Kanunu’nun büyük Türk milletine ve bu kurumda çalışan bütün
çalışanlarımıza hayırlı uğurlu olması dileğiyle Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına ve şahsım adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Torlak, teşekkür ediyorum. Hükûmet adına Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım. Sayın Bakanım,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan, yüce Meclisimizin değerli üyeleri;
görüşmekte olduğumuz Elektronik Haberleşme Kanunu bilgi ve iletişim sektöründe
bugüne kadar yürürlükte olan 406 sayılı Posta ve Telgraf Kanunu dâhil birçok
mevzuatı Avrupa Birliği müktesebatını da dikkate alarak bir araya getiren ve
güncelleştiren önemli bir düzenlemedir. Bilindiği gibi,
bilgi iletişim sektörü küreselleşen dünyamızda çok hızlı gelişmekte ve yeni yeni teknolojiler insanlığın hayatına girmektedir. On yıl
öncesine gittiğimizde, cep telefonunun bizler için ekmek kadar, su kadar
ihtiyaç olacağını söylesek kimse inanmazdı. Bugün Türkiye’de son beş yıl
içerisinde cep telefonu abone sayısı 18,5 milyondan 64 milyona çıkmıştır. Bu
rakam bu yıl sonunda ülke nüfusunu bulacaktır, yani
70,5 milyonu bulması, çıkması beklenmektedir. Bu da yüzde 100 penetrasyon anlamına geliyor. Dolayısıyla, Türk milleti
olarak, bilgi iletişim teknolojilerine yatkın, genç ve dinamik bir nüfusumuz
var. Bilgi toplumu olma yolunda toplumda önemli beklenti var, ihtiyaç var. İşte
bu ihtiyaçları dikkate alarak, hem mevcut dağınık mevzuatı bir araya topluyoruz
hem güncelleştiriyoruz. Bu şekilde, bilgi toplumuna geçiş süreci,
bilgisayarlaşma oranı, İnternet erişiminin yaygınlaştırılması, rekabet
ortamının geliştirilmesi gibi önemli konuları bir arada düzenleyen çok teknik,
bir o kadar da kapsamlı bir yasayı görüşüyoruz. Bu yasanın hazırlığı esasen
22’nci Dönem içerisinde komisyonlarda muhalefet partilerimizin, ana muhalefet
partisinin katkılarıyla yapılmıştı ve 22’nci Dönem sonunda Genel Kurul
gündemine de gelmişti, ancak, son hafta görüşülemedi, yetiştirilemedi. Bu arada, 2000 yılında, Telekomünikasyon Kurumunun kurulmasıyla
ilgili kanunun bazı maddelerini Anayasa Mahkemesinin iptaliyle birlikte,
Kurumun teşkilatının işleyişi, personelin özlük haklarının korunması gibi
konular da tamamen boşlukta kaldığından dolayı, bu hususu da dâhil etmek
suretiyle ve geçen süre içerisinde sektörde ülkemizde ve dünyada yaşanan
gelişmeleri, değişiklikleri de dikkate alarak tekrar alt komisyonda
değerlendirdik, Komisyonda enine boyuna konuştuk ve tabii ki, Komisyonda,
fevkalade önemli muhalefet partilerimizden, sektörün sivil toplum
kuruluşlarından, komisyon üyelerimizden çok ciddi katkılar aldık ve bu şekilde
son hâlini verdiğimiz yasayı, bugün, 23’üncü Dönem Birinci Yasama Yılının son
gününde, son saatlerinde görüşüyoruz ve bütün grupların bu konuda gösterdiği
katkı ve destek için ben huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Kısaca, yasa ne
getiriyor? ARGE’ye yasada çok önemli bir imkân
sağlıyoruz. Kurumun sektördeki işletmecilerden topladığı her türlü
yetkilendirme, harç vesaire gibi gelirlerin yüzde 20’lik kısmını bilgi iletişim
alanında, yani yazılım alanında donanım geliştirme, marka geliştirme, patent
geliştirme gibi alanlarında araştırma yapacak, yerli ürün katkısını artıracak
kişi ve kurumlara destek olarak verilmesini getiriyoruz. Bu, yaklaşık olarak
yılda 300 milyon YTL, yani 300 trilyon civarında bir destek anlamına geliyor.
Bugün Türkiye’de kullanılan toplam telefon sayısı 96 milyon ve bunların
tamamını da biz dışarıdan aldık. Bu şekilde dışarıya ödediğimiz para 35 milyar
dolar. İstiyoruz ki bu ARGE teşvikiyle bundan böyle bu teknolojilere yönelik
sadece ürünü alıp kullanmayalım, burada kendi yetişmiş beyin gücümüzle birlikte
bu teknolojileri üretelim, sahip olalım, bu konuda yazılım geliştirenleri
destekleyelim. Bu şekilde hem ülkemiz bir katma değer kazanmış olsun hem de
dövizlerimizi yabancılara gitmekten kurtarmış olalım. Bu,
önemli bir konu. Yetkilendirmelerde
AB standardına uygunluk büyük oranda sağlanıyor. Tabii burada önemli katkılar
oldu. Yüzde yüz AB müktesebatını sağlamıyor, doğrudur. Bunu da biliyoruz ve bu
yasanın ileride bazı maddelerinin değiştirilme ihtiyacını da biliyoruz ama
bunları yaparken kendi ülkemizin hak ve menfaatlerini dikkate almak zorundayız.
Avrupa Birliği taleplerini kendi hak ve menfaatlerimizi koruduğu oranda ve o
takvime göre kabul etmemiz en doğal yoldur. Rekabet Kurumuyla
Telekomünikasyon Kurumunun rekabetin korunması, ihlal edilmemesine yönelik bazı
yetki kargaşası vardı. Bu konu da iki kurumun birlikte oturup çalışmasıyla
halloldu ve burada mutabakat sağlandı, bu konuya da açıklık getirildi. Cezalarda…
Yasalara uygun olmayan bazı iş ve işlemlerde hapisle cezalandırma vardı.
Parasal cezaların yine parasal, yani maddi konuları ilgilendiren cezaların
hürriyeti kısıtlayan cezalar olmasından çıkarılması, para cezasına
dönüştürülmesi esası hukuka uygun olarak benimsendi ve buraya kondu. Biliyorsunuz,
İnternet Türkiye’de ilk gündeme geldiğinde Orta Doğu Teknik Üniversitesine alan
adları verilmesi yetkisi verilmişti ve yasal bir dayanağı da yoktu. Ancak bugün
artık İnternet kullanıcı sayısı 25 milyona ulaştı, abone sayısı 5,5 milyonu
geçti. Dolayısıyla, mevzuatı olmaması ve altyapının yetersiz olması, güvenlikle
ilgili sorunların gittikçe önemli hâle gelmesi nedeniyle bu İnternet alan
adlarının da verilmesine ilişkin hukuki düzenleme burada, bu kanunda yapılmış
oluyor. Diğer önemli
toplumsal bir sorunumuz ortak anten tesis etme ve sistemlerin kurulması. Geçmiş
dönemde verilen lisanslarda her işletmeci kendi altyapısını kendi kurmak
suretiyle maalesef bir çevre kirliliği oluştu, bu konuda kural olmasına rağmen
işletmeler buna riayet etmedi ve bu şekilde hem kaynak israfı oldu hem de bir
çevre kirliliği söz konusu oldu. Bundan böyle burada da bir yasal zorunluluk
olarak ortak altyapı kullanma ihtiyacı getiriliyor. Numara
taşınabilirliğiyle ilgili yasal mevzuat düzenleniyor ve son olarak da tabii,
Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği maddeler yerine geçecek düzenleme yapılmak
suretiyle bu alanda doğan hukuki boşluk da giderilmiş oluyor. Efendim, bütün bu
çalışmalardan sonra yasamız derli toplu bir hâle gelmiş bulunuyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız, buyurun. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Toparlıyorum. Yasanın, az önce
ifade ettiğim gibi, çok teknik bir yasa olması ve çok uzun, kapsamlı bir
çalışmayı gerektirmiş olması dolayısıyla hazırlık süreci oldukça uzun olmuştur
ve iki yıl içerisinde yasa tamamen yeniden ele alınma ihtiyacı doğmuştur ve
böylece önümüzde bugünün şartlarını, ihtiyaçlarını karşılayan bir yasa
mevcuttur. Ancak az önce söyledim, küreselleşmede en hızlı gelişen, değişen
sektör bilgi iletişim sektörüdür ve bu sektörün ihtiyaçları yeni yeni teknolojilerin insanoğlunun kullanımına verilmesiyle
daha da artmaktadır. Yeni düzenlemelere mutlaka ihtiyaç
duyulacaktır ve unutmayalım, İnternet’in zararlı kullanımından korunmak için
bir düzenlemeyi de yine bu Meclis geçtiğimiz dönemlerde yaptı ve bu şekilde bir
İnternet Kurulu, İnternet Güvenlik Başkanlığı oluşturmak suretiyle İnternet’in
temiz bir şekilde kullanımı, çocuklarımızın korunması, devlet büyüklerimize
hakaret, ülke bütünlüğüne yönelik tehditlerden korunması gibi, kumara karşı
korunma gibi, çocuk istismarı ve fuhşa karşı, sanal ortamda işlemlere karşı
birçok faaliyeti de düzenleyen bir yasayı da yine bu kanun içerisinde
geçirerek, tekrar bu şekilde… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Bakanım, buyurun. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Teşekkür ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kanunumuz
bittikten sonra belki teşekkür imkânı olmayacak. Bu kanunun
hazırlanmasında katkısı olan tüm kişi ve kuruluşlara, çalışma arkadaşlarımıza,
komisyon çalışmalarında büyük emek ve gayretlerini gördüğümüz Sayın
Başkanımıza, üyelerimize, siyasi partilerimizin milletvekillerine, grup başkan
vekillerine ve siz yüce Parlamentonun değerli üyelerine bu vesileyle teşekkür
ediyorum. Yasanın ülkemize
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan. Soru sormak
isteyen milletvekili arkadaşlarımız var, onlara soru için süre vereceğim. Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim. OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) – Bu üçüncü kısımda Telekom Kurumunu yeniden düzenlediğimize göre…
Telekom Kurumu içerisinde yeni kurulmuş olan, geçen sene mayıs ayında çıkan
5651 sayılı Yasa’yla Türkiye’yi, Youtube gibi birçok
siteyi yasaklayan, en çok yasaklayan ülkeler arasına koyduk maalesef. Bu konuda
bir değişiklik öngörüyor musunuz? Ben bazı önerilerimi iletmiştim, en azından,
belli mahkemelerde bu konunun yapılması, ele alınması gibi. Bunu öngörüyor
musunuz? İkinci sorum:
Telekom altyapısının, imtiyaz sözleşmesi sonunda Türk Telekom’da kalmayacağına
ilişkin bir Danıştay kararı var. Tasarının ilk hâlinde, onu etkisiz kılacak,
yani altyapının devrini sağlayacak bir küçük madde vardı, o madde çıkarılmış;
ben dikkatle inceledim, o madde çıkarılmış. Fakat başka bir yerde, başka bir
şey var mı gözümüzden kaçan? Yani Telekom altyapısını Danıştay kararına rağmen
Türk Telekom’un devretmesine… Ki sözleşmede de şerh koymuştu o maddeye yüzde
55’ini satın alan… Böyle bir madde var mı yoksa Danıştay kararı geçerli mi? Üçüncü sorum: Ben
ifade ettim, teknolojide geri kalıyoruz. İki üç gün önce okuduğum bir habere
göre Pakistan’da da WİMAX altyapısı ve uygulaması başladı. Üçüncü nesil…
Biliyorsunuz, üç buçuğuncu, dördüncü nesle geliyor,
biz hâlâ üçüncü nesilde veremedik. Bu teknolojide geri kalmamızı hızla
önleyecek bir planınız var mıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Coşkunoğlu. Sayın Ünlütepe, buyurun efendim. HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana
şu soruyu yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım,
bildiğiniz gibi, kamuoyunda genel bir kanı var; herkes telefonlarının
dinlendiğinden şüphe ediyor. Hatta dinleme işinde 5 bine yakın elemanın
görevlendirildiği de belirtiliyor. Şüphenin bu kadar yaygınlığı demokratik
ülkelerde pek görülmeyen bir olaydır. Bildiğiniz gibi, haberleşmede gizlilik
esastır. Haberleşme, temel hak ve hürriyetler kapsamında değerlendirilir. Bu kadar yaygın
bir şüphenin doğmasında Hükûmet olarak bir katkınız
var mı? Acaba, kaç abonmanın telefon kaydı dinleniyor? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ünlütepe. Sayın Bakanım,
buyurun. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Coşkunoğlu’nun sorusundan başlıyorum. 5651 sayılı bir
Kanun bu geçtiğimiz dönemde çıkmıştı. Bu Kanun’un amacı dokuz kalem katalog
suçlarının İnternet vasıtasıyla işlenmesine engel olacak tedbirleri almak. Buradaki
suçlar Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanmış suçlardır. Bir tane istisnası var:
Atatürk’ün manevi şahsiyetine karşı sanal ortamda işlenen suçlar. Bu, Komisyon
görüşmeleri sırasında ilave edilen, Atatürk’ü Koruma Kanunu’nda yer alan suçlar
hariç diğerleri Türk Ceza Kanunu’nda mevcut olup sanal ortamda işlenebilme
olasılığı, kabiliyeti olan suçları ifade ediyor. Ağırlıklı olarak da çocuk
istismarı, sanal ortamda kumar oynatma ve buna benzer suçlar. Şimdi, İnternet
erişiminin içeriğine baktığımız zaman, değerli milletvekilleri, yüzde 97’si dış
kaynak, yüzde 3’ü ancak Türkiye’de içerik olarak hazırlanabiliyor. Dolayısıyla,
kaynağı dışarı, merkezi dışarıdaki bir neşriyat Türkiye’ye geldiğinde bunun
suça dönüşmesinin mücadelesi çok zor çünkü başka bir ülkenin yasaları geçerli.
İnternet sağlayıcıyı suçlayamıyorsunuz, başka bir ülkeden neşriyat yapıyor.
Bunun için bu kanunun düzenlemesinde iki tane önemli detaya yer verdik. Bir
tanesi, yurt içi kaynaklı İnternet ortamında işlenecek suçlarla ilgili
mücadele. Burada usul şu: Aynen yazılı ve görsel basındaki suçların
işlenmesinde hangi usuller uygulanıyorsa bu usuller burada da uygulanıyor. Yani
tekzip gönderiyorsunuz, yayınlamazsa yargı, hâkim kararı alıyorsunuz, bu
şekilde oluyor ama dış kaynaklılarda ise şöyle bir uygulama var: Burada
binlerce bilgi akışı olduğu için bunlarda önce ikaz ediyorsunuz, sonra eğer bu
yayını kaldırmaz ise yayını kapatıyorsunuz. Daha sonra mahkemeye başvuruyor
mağdur olan, mahkeme haklı görürse yayın tekrar açılıyor. Bu da işin tabiatı icabı,
hukuki yönden ancak böyle olabileceği kanaatine varıldı. Şimdi, “Youtube” konusuna gelince, Sayın Coşkunoğlu,
buradaki sorun şu: Türkiye’de ihtisas mahkemeleri henüz yok. Mahkemelerimiz
için bu sanal ortamda işlenen suçlar konusu henüz yeni bir konudur. Örneğin,
denizcilik mahkemeleri yoktu, normal, asliye ticaretler bakıyordu. Şimdi
denizcilik mahkemeleri var, davalar daha düzenli yürüyor. Bir bu konu var,
burada bir tecrübe birikimi sıkıntımız var, bunu aşacağız ama bundan daha
önemlisi, bu gibi içerik sağlayıcı kuruluşlar, Telekomünikasyon Kurum
Başkanlığı veya İnternet Güvenlik Başkanlığıyla iş birliği yapmaktan kaçındılar
“Biz sizin ülkenizde faaliyet göstermiyoruz. Onun için bize böyle bir yaptırımı
uygulayamazsınız…” Meselenin koptuğu nokta burası oldu. Sonra on dört tane
böyle vaka yaşandı, daha sonra bu kuruluşlar geldiler, dediler ki: “Tamam, biz
burada resmî temsilci atadık.” Bundan sonra ofis oluşturdular ve bu sorun da
çözüldü. Konuya açıklık getirmek bakımından bunları ifade etmek istedim. Danıştayla ilgili konu
aynen uygulanacaktır. Aksine bir düzenleme burada mevcut değildir. Bunu da
ifade etmek istiyorum. Diğer bir konu,
geniş bant telsiz erişimi, yani WİMAX. Geniş bant erişimin iki türlüsü var: Bir
tanesi telli ADSL, birisi de WİMAX. WİMAX ile ilgili kurum zannediyorum otuzun
üzerinde firmaya test için yetki verdi ve bir buçuk seneye varan bir süreden
beri bu test çalışmaları devam ediyor. Bizim burada politik olarak
benimsediğimiz üçüncü nesil, arkasından, hemen arkasından WİMAX. Üçüncü neslin geç
kaldığı yönünde bir düşünce ifade edildi. Biz bu kanaatte değiliz. Sebebi de
şu: Şimdi dünyada üçüncü nesil çok önceleri verilmiş olmasına rağmen ancak son
bir iki senede abone bulabilmeye başlamıştır. Japonya’da ağırlıklı olarak
bedava verildiğinden dolayı 60 milyon abonesi vardır. Tüm dünyada 100 milyon
abonesi vardır. Hâlbuki ikinci neslin abone sayısı 1,5 milyarı aşmıştır. Bizim
orada çok basit iki tane şartımız var. Biz diyoruz ki katma değerli, daha fazla
imkânlara sahip üçüncü nesli vermeden, mutlaka ve mutlaka, en temel iletişim
hakkı olan vatandaşın sesini yurdun her tarafında götürebilmemiz lazım. Bu
konuda da operatörleri zorluyoruz: Yurdun her köşesine mutlaka ses erişimini
sağlayın; ikincisi, numara taşınabilirliği konusunu halledin -ki o
halledilmiştir- biz de üçüncü nesli vereceğiz. Dolayısıyla şu anda bu şartlar
büyük oranda sağlanmıştır ve üçüncü nesil verilecek noktaya geldik. OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) – Kablo TV’yi saymadınız. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) - Kabloyla ilgili de -güzel, hatırlattınız- Türk
Telekom’un blok satışı için Rekabet Kurumunun şartı, kablonun ve uydunun
ayrılmasıydı. Biz de buna uygun olarak TÜRKSAT’ın
bünyesinde kabloyu ve uyduyu topladık ancak kablonun serbestleştirilememesinin
bugüne kadar en büyük sebebi, kablo altyapısını yirmi üç ilde gelir paylaşımı
esasına göre altı tane firmayla yapılan kontratlar. Bu kontratlar 2006 yılında
sona ermekle birlikte, bu gelir paylaşımıyla bu işi yapan firmalar “Bu altyapı
bizimdir.” diye dava açtılar. Hâlbuki kontratta açık hüküm var: “Süre sonunda
bütün altyapı Telekom’a devredilir.” Bu bir hukuki sorun oluşturdu ve bu hukuki
sorun bugüne kadar süregeldi. Üzerinde hukuki ihtilaflar olan bir şeyin
değerlendirilmesi, daha yaygın kullanıma açılması elbette ki kamu yararı
açısından çok doğru bir iş değildi. O bakımdan bunu bekledik. Yalnız, bir iyi
gelişme, bir tane dava TÜRKSAT lehine Yargıtaydan da
onaylandı. Dolayısıyla bu konuyu da açmış durumdayız. Onu da bundan sonra daha
iyi değerlendireceğiz. Teşekkür ediyorum. Bir soru daha
var, maalesef ona zaman kalmadı, çok konuşulan bu dinleme konusu. Onu daha
sonra yazılı ifade edeceğiz. Arz ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, üçüncü
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. İdari para
cezalarının uygulanması ve tahsili MADDE 61- BAŞKAN – Madde
üzerinde iki adet önerge vardır; önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı yasa tasarısının 61. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ederim. Kamer
Genç Tunceli 2- Tahsil olunan
idari para cezalarının %75 i kurum hesaplarına tahsil tarihinden itibaren 30
gün içinde intikal ettirilir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı "Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı"nın 61 nci maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif
ederiz. Cevdet
Erdöl Trabzon "Kurum
tarafından verilen idari para cezalarına karşı açılacak davalar hakkında 06/01/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu uygulanır." BAŞKAN – Sayın
Komisyon önergeye katılıyor musunuz? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarıyla
Kurumunun sektörle ilgili işlemlerine karşı açılacak davaların ilk derece
mahkemesi olarak Danıştay'da görüleceği düzenlenmişken, Kurum tarafından
uygulanacak idari para cezaları hakkında başvuru yolu düzenlenmemiştir.
Tasarıda yer alan düzenleme ile benzer bir düzenlemeyi ihtiva eden Elektrik
Piyasası Kanunu'nun 12 nci maddesinde uygulamada
yaşanan tereddütler nedeniyle 23.01.2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanun'la bu
önergeye paralel bir düzenleme yapılmıştır. Bu bağlamda, benzer tereddütlerin
Kurum uygulamalarında da yaşanmamasını teminen, halen
yürürlükte bulunan 406 sayılı Kanuna dayanan mevcut uygulamaya paralel olarak,
idari para cezalarına karşı başvuru yolunun idari yargı yolu olduğu açıkça
düzenlenmek istenilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: T. B. M. Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı yasa tasarısının 61. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ederim. Kamer
Genç Tunceli 2- Tahsil olunan
idari para cezalarının %75 i kurum hesaplarına tahsil tarihinden itibaren 30
gün içinde intikal ettirilir. BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tahsil edilen
paraların bir kısmının maliyede kalması gerekir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 61’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Buyurun. Dava hakkı MADDE 62- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı yasa tasarısının 62. maddesinin (2) fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılamıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Fıkra kanun yapma
tekniğine aykırıdır. Bir kanunda bulunması gereken onlarca madde tek fıkrada
toplanmış ve kurum çalışanlarını çok imtiyazlı durumlara getirmiş, personel
rejimi altüst edilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 62’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. YEDİNCİ KISIM Cezai Hükümler Cezai hükümler MADDE 63- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. SEKİZİNCİ KISIM Son Hükümler Tebligat MADDE 64- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Atıflar ve
Uygulama MADDE 65- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yürürlükten
kaldırılan hükümler MADDE 66- BAŞKAN – Madde
üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum: TBMM Başkanlığına 255 S. Sayılı
Kanun Tasarısının 66. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki ek 22’nci
ibaresinden sonra “ek 23’üncü” ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu’na Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı “Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı”nın 66 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ek 36 ncı maddesi;” ibaresinden sonra gelmek üzere “ek 37 nci maddesi;” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Cevdet
Erdöl Trabzon BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının Genel Kurula intikalinden sonra, 269 sıra sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesiyle 406 sayılı
Telgraf ve Telefon Kanunu’na ek 37 nci madde ilave
edilmiş olup, ilave edilen bu maddenin muhafazasını teminen
önergeye ihtiyaç duyulmuştur. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: TBMM Başkanlığına 255 S. Sayılı
Kanun Tasarısının 66. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki ek 22’nci ibaresinden
sonra “ek 23’üncü” ibaresinin eklenmesini arz ederiz. Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz. OKTAY VURAL
(İzmir) – Gerekçe... BAŞKAN – Sayın
Vural, gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Yardım Sandığında
çalışanların hakkını korumak ve hukuk dışı uygulamayı engellemek için öngörülmüştür. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önergeler doğrultusunda 66’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Değiştirilen
hükümler MADDE 67- (1) a) BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
1/255 sıra sayılı “Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı”nın “Değiştirilen
Hükümler” başlıklı 67 nci maddesinin birinci
fıkrasının; a) (a) bendinde
yer alan “şeklinde.” ibaresinin “şeklinde değiştirilmiş,” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa
Elitaş Kayseri
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarıda ifade
bütünlüğünün sağlanması amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 67/1(a)’yı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 67/1(b) üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
1/255 sıra sayılı ''Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı"nın
"Değiştirilen Hükümler" başlıklı 67 nci
maddesinin birinci fıkrasının; b) (b) bendinde
yer alan "son fıkrasının son cümlesi" ibaresinden önce gelmek üzere
"birinci fıkrasında yer alan "işletmek ve ticari faaliyette
bulunmak" ibaresinden önce gelmek üzere "kamu hizmetlerinin
elektronik ortamda verilebilmesini sağlayan e-devlet kapısı hizmetleri ile
bilgi ve iletişim teknolojileri alanında her türlü faaliyette bulunmak"
ibaresi eklenmiş," ibaresinin eklenmesini, bu bendin sonundaki
"şeklinde," ibaresinin "şeklinde değiştirilmiş" olarak
değiştirilmesini ve bu ibareden sonra gelmek üzere "ve bu cümleden sonra
gelmek üzere "04/01/2002 tarihli ve 4734 sayılı
Kamu İhale Kanunu kapsamındaki idareler, e-devlet ile ilgili bilgi ve iletişim
teknolojileri hizmetleri kapsamında, Türksat A.Ş 'den
doğrudan yapacakları hizmet alımları yönünden, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa
tâbi değildir." cümlesi eklenmiştir.” ibaresinin eklenmesini, sonundaki
"değiştirilmiştir.” ibaresinin de madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz. Cevdet
Erdöl Trabzon BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükümet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kamu
hizmetlerinin üretilmesi ve sunulması sırasında bilgi ve iletişim
teknolojilerinin kullanılması olarak tanımlayabileceğimiz e-Devlet
uygulamaları, kamu yönetiminde dünyada yaşanan değişimin önemli parçasını
oluşturmaktadır. E-Dönüşüm Türkiye Projesi olarak bu yönde başlatılmış olan
çalışmalar, aynı zamanda ülkemizin Avrupa Birliği adaylığı sürecindeki E-Avrupa
planındaki hedeflere ulaşmak için de önem taşımaktadır. E-Dönüşüm Türkiye
Projesiyle Ülkemiz hem toplumsal, hem siyasal, hem ekonomik hem de kültürel
anlamda bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanan ve bilgi odaklı bir ekonomik
yapıyı benimseyen dönüşümü yaşamaktadır. Bu dönüşüm projesiyle altyapı
planlamaları ve erişim düzenlemeleri yapıldığı gibi, mümkün olan her türlü kamu
hizmetinin elektronik ortamda sunulabilmesine işlerlik kazandırılması ve
elektronik sistemlerin yaratılması hedeflenmiştir. Bu çalışmalar kapsamında kamu kurum ve kurumlarına da görev ve
sorumluluklar verilmiş olup, kamu hizmetlerinin ortak platformda, elektronik
ortamda tek kapıdan (portal) sunumu ve vatandaşların
kamu hizmetlerine elektronik ortamdan güvenli ve etkin bir şekilde erişimini
sağlayacak olan e-Devlet Kapısının kurulması ve yönetilmesi, Kamu İnternet
Siteleri Standardizasyonu ve Barındırma Hizmetinin sunulması, Güvenli Kamu
Ağının teşkili, Ortak Çağrı Merkezi oluşturulması, Bilgi Sistemleri Olağanüstü
Durum Yönetim Merkezi kurulması” gibi görev ve sorumluluklar Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme AŞ’ne
verilmiştir. 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'na, 16.6.2004 tarihli ve 5189
sayılı Kanun'un 5 inci maddesi ile eklenen Ek 33 üncü madde ile 6762 sayılı
Türk Ticaret Kanunu ve özel hukuk hükümlerine tabi olmak üzere kurulan Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme AŞ, kuruluş
kanununda belirtilen "uydu telekomünikasyon", "uydu
platform" ve "kablo platform" alanlarında faaliyette bulunmakta
olup, bunların yanında, kamu bilgi işlem sistemlerinin uydu üzerinden
yedeklenmesi, uydu üzerinden okullara internet hizmeti götürülmesi, e-Devlet
kapısının teknik altyapısının kurulup işletilmesi gibi bilgi ve iletişim
teknolojileri ile e-Devlet hizmetleri alanında da birçok görevi yürütmektedir. Bu değişiklikle öncelikle, Türksat
AŞ'nin yukarıda sayılan e-Devlet ile bilgi ve iletişim teknolojileri
alanlarındaki görevlerinin kuruluş kanunundaki faaliyet alanlarına eklenmesi,
ayrıca, e-Devlet hizmetleri kapsamında yürüttüğü bilgi ve iletişim
teknolojileri hizmetlerinin tüm kamu kurum ve kuruluşlarında hızla kullanılmaya
başlanılarak e-Devlet hizmetlerinin kısa sürede yaygınlaştırılabilmesi amacıyla
kamu kurum ve kuruluşlarının bu hizmetleri Kamu İhale Kanununa tabi olmadan Türksat A.Ş’den doğrudan temin
edebilme imkânının getirilmesi amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 67/1 (b)’yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 67/2 (a) üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı kanun tasarısının 67. Maddesinin 2. Fıkrasının başında yer alan
“Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun Kuruluşuna İlişkin Kanun” ibaresi
“Elektronik Haberleşme Kurumunun Kuruluşuna İlişkin Kanun” olarak ve 2.
Fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Mustafa
Elitaş Kayseri a) 5 inci
maddesinin birinci, ikinci, dördüncü, beşinci, yedinci, sekizinci, dokuzuncu,
onuncu, on üçüncü, on dördüncü ve on beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş, altıncı fıkrasının ilk cümlesi “Kurul Başkanı Kurumun en üst
idari amiridir. Kurumun yönetim ve temsil yetkisi Başkana aittir. Başkan
gerektiğinde temsil yetkisini yazılı olarak devredebilir.” şeklinde
değiştirilmiş, on birinci fıkrasında yer alan “Devlet malı hükmündedir”
ibaresinden sonra “Haczedilemez” ibaresi ve bu fıkraya son cümle olarak
“Soruşturma izni, Başkan ve üyeler için ilişkili bakan, personel için Başkan
tarafından verilir. Kurul üyeleri ile Kurum personelinin cezai ve hukuki
sorumluluğuna ilişkin olarak, 19/10/2005 tarihli ve
5411 sayılı Bakancılık Kanununun 104 üncü maddesi hükümleri uygulanır.” hükmü
eklenmiş, on ikinci fıkrasında yer alan “Telekomünikasyon Kurumu’na” ibaresi
“Elektronik Haberleşme Kurumuna,” olarak değiştirilmiş, on yedinci fıkrasının
başına “Kurumun teşkilatının bulunduğu yerlerde ve sayısı her bölge
müdürlüğünde ikiyi, toplamda onu geçmemek üzere,” ibaresi eklenmiştir. “Kanunlarla
verilen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere kamu tüzel
kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip özel bütçeli Elektronik
Haberleşme Kurumu kurulmuştur. Kurum, Elektronik Haberleşme Kurulu ile
Başkanlık teşkilatından oluşur. Kurum görevlerini
yerine getirirken bağımsızdır. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi kuruma emir
ve talimat veremez.” “Kurumun hizmet
birimleri; hukuk müşavirliği, daire başkanlıkları ve müdürlükler şeklinde
teşkilatlanan ana hizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimleriyle bölge
müdürlükleri şeklinde teşkilatlanan taşra teşkilatı birimlerinden oluşur.
Hizmet birimleri, bu Kanunda belirtilen faaliyet alanı, görev ve fonksiyonlara
uygun olarak Kurumun teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan
yönetmelikle belirlenir. Elektronik
Haberleşme Kurulu, Kurumun karar organıdır. Kurul, biri başkan olmak üzere
toplam yedi üyeden oluşur. Kurul Başkanı Kurumun da başkanıdır.” ''Kurul Başkanına
Başbakanlık Müsteşarı için belirlenen her türlü ödemeler dâhil mali ve sosyal
haklar tutarında aylık ücret ödenir. Başbakanlık Müsteşarına ödenenlerden,
vergi ve diğer yasal kesintilere tabi olmayanlar bu Kanuna göre de vergi ve
diğer kesintilere tabi olmaz. Kurul üyelerine ise Kurul Başkanına yapılan
ödemeleri geçmemek üzere aynı usul ve esaslara göre ödeme yapılır. 657 sayılı
Kanunda ve diğer kanunlarda sayılan sosyal hak ve yardımlar ile sınırlı olmak üzere,
Kurul Başkanı ve üyeleri ile Kurum personelinin sosyal hak ve yardımlarının
usul ve esasları ile miktarı Bakanlar Kurulunca belirlenecek usul, esas ve
miktarlara uygun olarak Kurul tarafından belirlenir. Kurum personelinin
ücretleri ile diğer mali hakları Kurum içi hiyerarşi de gözetilerek Kurul
tarafından tespit edilir. Kurum personeline Kurul tarafından belirlenecek
esaslar çerçevesinde fazla mesai ücreti ve performansa dayalı ödül verilir.
Kurum personeline yapılacak ödemelerin toplamı Kurul üyelerine yapılacak
ödemelerin toplamını geçemez. Kanunlarla Kuruma
verilen görevlerin gerektirdiği asli ve sürekli görev ve hizmetler, elektronik
haberleşme başuzmanı, elektronik haberleşme uzmanı, teknik uzman ve idari uzman
ile elektronik haberleşme, teknik ve idari uzman yardımcılarından oluşan meslek
personeli ve diğer personel eliyle yürütülür. Kurumda; kurum
başkan yardımcısı kadrolarına atanacakların memuriyete esas en az on iki yıl,
1. hukuk müşaviri, daire başkanı, müşavir, müdür kadrolarına atanacakların
memuriyete esas en az on yıl hizmet ve 8 inci maddenin ikinci fıkrasında aranan
eğitim şartlarını taşımaları, meslek personeli kadrolarında çalışanların 8 inci
maddenin ikinci fıkrasında aranan eğitim şartını taşımaları, uzman unvanlı
kadrolarda çalışanların en az dört yıllık fakültelerden mezun, diğer personelin
ise en az lise ve dengi okul mezunu olmaları gerekir. Kurum personelinin
657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7)
numaralı alt bentlerinde belirtilen şartları taşımaları zorunludur. Uzman yardımcılığına atanabilmek için; bu Kanunun 8 inci
maddesinin ikinci fıkrasında sayılan fakülte veya bölümlerden mezun olmak,
merkezi yarışma sınavına katılmak, Kurul tarafından çıkartılacak yönetmelikle
belirlenecek yabancı dillerden en az birinden Kamu Personeli Yabancı Dil
Bilgisi Seviye Tespit Sınavından asgari C düzeyinde puan almış olmak, Kurum
alan sınavının yapıldığı yılın Ocak ayının ilk gününde otuz yaşını doldurmamış
olmak ve bu sınavda başarılı olmak gerekir. Uzman yardımcılığına atananlar; en az üç yıl çalışmak ve olumlu
sicil almak şartıyla hazırlayacakları tezin kabul edilmesi hâlinde ilgisine
göre elektronik haberleşme uzmanı, teknik uzman veya idari uzman olarak
atanırlar. Bunlara bir defaya mahsus olmak üzere bir derece yükseltilmesi
uygulanır. Tez savunmasında üç defa başarılı olamayanlar uzman yardımcılığı
unvanını kaybederler ve mükteseplerine uygun kadrolara atanırlar. Kurumda
teknik uzman ve idari uzman kadrolarına atananlar; bu Kanunun 8 inci maddesinin
ikinci fıkrasında belirtilen öğrenim alanlarında yüksek lisans veya doktora
yapmaları, yüksek lisans veya doktora tez konularının Kurumun görev alanıyla
ilgili olması ve belirlenecek yabancı dillerden birini istenen seviyede
bilmeleri halinde elektronik haberleşme uzmanı kadrolarına atanabilirler. Uzman
ve uzman yardımcılarının giriş ve yeterlik sınavları, çalışma usul ve esasları
ile ilgili diğer hususlar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. Kurum personeli
kadro karşılığı sözleşmeli statüde istihdam edilir. Kurum personeli ücret,
sosyal ve diğer mali haklar ile bu Kanunda yer alan hükümler dışında 657 sayılı
Kanuna tâbidir.” “Kurum 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununa tabi
değildir. Kurumun harcırah ödemeleri, 4/7/2001 tarihli
ve 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14/A maddesine göre yapılır. Kurum,
Sayıştay tarafından denetlenir. Kurumun gelirleri her türlü vergi, resim ve
harçtan muaftır. Kurum, mevzuatta belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde
kendisine tahsis edilen mali kaynaklarını, görev ve yetkilerinin gerektirdiği
ölçüde, kendi bütçesinde belirlenen usul ve esaslar dâhilinde serbestçe
kullanır. Hizmet
gereklerinin zorunlu kıldığı hallerde, Ülke genelinde toplam sayısı onu
geçmemek üzere taşra teşkilatı kurulabilir. Kurumun gelirleri
aşağıda belirtilmiştir: a) Elektronik
Haberleşme Kanununun 11 inci maddesine göre Kurumun her türlü idari
giderlerinden kaynaklanan masraflarına katkı amacıyla işletmecilerin bir önceki
yıl net satışlarının binde beşini geçmemek üzere, işletmecilerden alınacak
idari ücretler, b) Elektronik
Haberleşme Kanununun 46 ncı maddesine göre alınacak
ücretler, c) Elektronik
Haberleşme Kanunu uyarınca Kurumca sunulacak hizmetler ile Kurum imkân ve
yeteneklerinin üçüncü kişilere kullandırılmasından elde edilen gelirler, ç) Her türlü
basılı evrak, form ve yayınlardan elde edilecek gelirler, d) Müşavirlik
hizmetlerinden elde edilecek gelirler, e) Kurs,
toplantı, seminer ve eğitim faaliyetlerinden sağlanacak gelirler, f) Kurum ve
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından uygulanacak idari para
cezaları, g) Genel Bütçeden
gerektiğinde yapılacak yardımlar, h) Yapılacak her
türlü bağış, yardım ve diğer gelirler.” BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma saati: 00.48 YEDİNCİ OTURUM Açılma Saati: 00.56 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum. 255 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde Biraz önce
okutmuş olduğum 67/2 (a) üzerindeki önerge geri çekilmiştir. 67/2 (a)’yı oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 67/2 (b) üzerinde
bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı tasarının 67 nci maddesi 2 nci fıkrasının (b) bendinde yer alan “8 inci maddesinin
birinci fıkrasının ikinci cümlesi” şeklindeki ibarenin “8 inci maddesinin
birinci fıkrasının üçüncü cümlesi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Sayın
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Değişiklikle
yapılmak istenen düzenlemenin yeni olan “üçüncü” cümlenin ifade edilmesi
amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 67/2 (b)’yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 67/2 (c) ek madde
4’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 67/2 (ç) geçici
madde 8 üzerinde iki adet aynı mahiyette önerge vardır, önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım. Buyurun. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı Elektronik Haberleşme Kanun
tasarısının 67/ç maddesiyle 2813 sayılı Telsiz Kanununa eklenen geçici 8.
maddenin 6'ıncı fıkrasında sözü edilen ve Telsiz Genel Müdürlüğü'ne ait olup,
Telekomünikasyon Kurumu kadrolarında da aynen korunan emsal unvanların da
Anayasa Mahkemesi Kararı uyarınca 2 inci fıkra kapsamına alınarak, 2 inci ve 6 ıncı fıkraların aşağıdaki gibi yeniden düzenlenmesini arz
ve teklif ederim. 2 inci fıkra: "4502 sayılı Kanunun geçici 6. maddesi uyarınca
Telekomünikasyon Kurumunun faaliyete başladığının Resmi Gazetede ilan edildiği
tarihten önce, Telsiz Genel Müdürlüğünde Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş Kurulu
Başkanı, müfettiş, Daire Başkanı ve bunların dışındaki birim amirleri
kadrolarında görev yapanlar ile bu Kanunun yayımlandığı tarih itibariyle
Kurumda; Kurum başkan yardımcısı, daire başkanı, hukuk müşaviri, bölge müdürü
kadrolarında bulunanlar ve bunların dışındaki birim amirleri görevden
alınmaları halinde, kadro şartı aranmaksızın başkanlık müşaviri olarak atanmış
sayılırlar. Bunlar eski kadroları için
öngörülen, mali, sosyal ve emekliliğe dönük her türlü özlük haklarını, daha
sonra ortaya çıkabilecek artışlar dahil, almaya devam
ederler." 6 ncı fıkra: "4502 sayılı Kanunun geçici 6. maddesi uyarınca Telekomünikasyon Kurumunun faaliyete
başladığının Resmi Gazetede ilan edildiği tarihten önce, Telsiz Genel
Müdürlüğünde başmüfettiş, müfettiş ve şube müdürü kadrolarında görev
yapmaktayken, 15.08.2000 tarihinde Kurum kadrolarına atananlardan; bu Kanunun
yürürlük tarihinde Kurumda telekomünikasyon uzmanı unvanlı kadroların dışındaki
kadrolarda görev yapanlar bu kanunun yürürlüğünden itibaren öğrenim alanına
göre idari veya teknik uzman kadrolarına atanırlar"
BAŞKAN – Aynı
metinde iki adet önerge olduğu için önergelerin tek metnini okuttum. Komisyon
önergelere veya önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Buyurun,
gerekçeyi okuyunuz. Gerekçe: 27.01.2000 günlü
4502 sayılı Yasa ile Telsiz Genel Müdürlüğünün yerine Telekomünikasyon Kurumu
oluşturulurken Telsiz Genel Müdürlüğüne ait kadrolar Geçici 1 inci madde hükmü
uyarınca personeliyle birlikte başkaca bir işleme gerek kalmaksızın
Telekomünikasyon Kurumuna devredilmiştir. Böylece yeni
oluşturulan Telekomünikasyon Kurumunda Teftiş Kurulu Başkanlığı birim olarak
korunup, ekli kadro cetvellerinde Teftiş Kurulu Başkanı ve müfettiş kadrolarına
da aynen yer verilirken, bazı daire başkanı kadroları ile şube müdürü kadroları
da değiştirilmeksizin aynen korunmuştur. 4502 sayılı
Kanunun geçici 1 inci maddesinin 2.fıkrasının "Bu kanun ile Telsiz
Kanununda yapılan düzenlemeler ve verilen yetki doğrultusunda Bakanlar
Kurulunca yapılacak düzenlemeler ile kadro ve görev unvanları değişmeyenler
aynı unvanlı kadrolarına atanmış sayılırlar" şeklindeki hükmü uyarınca
çıkarılan 2000/1006 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 4502 sayılı Kanun
ekindeki kadrolar hiç uygulanmaksızın iptal edilerek, müfettişler dahil kadro ve görev unvanı değişmeyen bazı daire başkanları
ile şube müdürleri aynı anda ve birlikte düz uzman yapılmışlardır. Ancak,
Danıştay'ca, Anayasa Mahkemesinde açılan iptal davasına bakan Anayasa
Mahkemesi, 22 0cak 2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan gerekçeli Kararı ile, 4502 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin "ve
verilen yetki doğrultusunda Bakanlar Kurulunca yapılacak düzenlemeler"
hükmü ve bu hükme istinaden Kanun ekindeki kadroları hiç uygulanmadan iptal
eden 2000/1006 sayılı Bakanlar Kurulu Kararını iptal etmiştir. Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 67/c maddesiyle 2813 sayılı Telsiz Kanununa eklenen Ek Madde
4 ile 4502 sayılı Kanuna ekli listedeki Kadrolar bütün ek ve değişiklikleriyle
iptal edilmekte ve yerine Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu hizmetlerinde
kullanılmak üzere bu Kanun ekindeki cetvellerde gösterilen kadrolar
eklenmektedir. BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir. 67/2 (ç) geçici
madde 8’i oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 67/2 (ç) geçici
madde 9’u oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 67/3 ek madde
2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 67/3 ek madde 3
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı "Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı"nın 67 nci maddesinin üçüncü fıkrasıyla 3348 sayılı Ulaştırma
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna eklenen ek 3 üncü madde ile
iptal edilmesi öngörülen (III) sayılı cetvelin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Cevdet
Erdöl Trabzon "(III) SAYILI CETVEL İPTAL EDİLEN KADROLAR KURUMU: ULAŞTIRMA BAKANLIĞI TEŞKİLATI: MERKEZ
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM ((Erzincan) – Katılıyoruz Sayın
Başkanım. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum. Gerekçe: Bu Kanunla Ulaştırma
Bakanlığı'na tahsis edilmiş bulunan altmış adet kadronun iptali
öngörülmekteydi, ancak Kanun eki cetvelde yer verilen kadroların bir kısmında derece
değişikliği yapılmış, bir kısmı evvelce iptal edilmiş ya da kullanılmıştır. Bu
nedenle, Kanuna ekli (III) sayılı kadro cetvelinde yer alan iptal edilecek
kadrolarda derece ve unvan değişikliği yapılması gerekmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 67/3 ek madde 3’ü
kabul edilen önerge ve ekli listeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 67/4 geçici madde
6’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 67/5’i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 67/6’yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 67/7 (a)’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 67/7 (b)’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, çerçeve 67’nci maddeyi kabul edilen maddelerle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Geçici madde 1’i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 2’yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 3
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı yasa tasarısının geçici 3. maddesinin 3. fıkrasında geçen (150)
ibaresinin (250) olarak değiştirilmesini arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM ((Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Yüz elli çok
küçük bir rakamdır. Bunun yükseltilmesi gerekir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Geçici madde 3’ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 4’ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 5
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
255 sıra sayılı yasa tasarısının geçici 5. maddesinin birinci fıkrasının sonuna
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ederim. Kamer
Genç Tunceli
Cümle: Bu fıkra uyarınca
yapılacak işlemler dolayısıyla abonelerden hiçbir ücret istenmez. BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM ((Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bu işlemlerden
ücret alınmayacağının belirtilmesi gerekir. BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 5’i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yürürlük MADDE 68- BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yürütme MADDE 69- BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım, yani bu konuda bir konunun kayıtlara, tutanaklara
geçmesi açısından söylüyorum: Meclis Başkanlığımızın bu komisyonda görüşülürken
-başka kanunlarda- 35’inci maddeye aykırı bir şekilde kendi “Komisyonlar kanun
teklif edemezler.” hükmüne istinaden yapılan değişiklikleri iade etmişti.
Komisyon yine aynı şekilde Meclis Başkanlığının görüşüne uymayarak ısrar etmiş
ve maalesef İç Tüzük’e aykırı kanun maddeleri burada değiştirilmiştir. Daha
önce de böyle bir tartışma olmuştu. Bundan sonraki süreç içerisinde Meclis
Başkanlığımızın komisyona havale edilen bu işlerle ilgili görüşü doğrultusunda
işlem yapılmasının daha doğru olacağını düşünüyoruz. Bunu kayıtlara geçmesi
açısından ifade ediyorum. Meclis Başkanlığımızın yazısı varken Komisyonun bu
yazıya uymaması, kanun tekniğinin düzenlenmesi açısından da gerçekten önemli
aksaklıklar meydana getiriyor. Bunun komisyonlar tarafından dikkate alınmasını
istirham ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Vural. Saygıdeğer
arkadaşlarım, üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır. Buyurun Sayın
Başkan. BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Sayın
Başkanım, kanun tasarısının bazı maddelerinde kabul edilen önergeler ile
kurumun adını “Elektronik Haberleşme Kurumu”, “bilişim uzmanı” ibareleri
“elektronik haberleşme uzmanı”, “bilişim başuzmanı” ibareleri “elektronik
haberleşme başuzmanı” olarak değiştirilmiştir. Tasarının diğer maddelerinde
sehven değiştirilmemiş ibareler kalmışsa onların da düzeltilmesi gerekecektir.
İfade etmek istedim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. Gerekli notlar alınmıştır, İç Tüzük 85 uyarınca
gerekli işlemleri de yapacağız. Saygıdeğer
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın,
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, oylama için üç dakika süre veri-yorum ve oylama
işlemini başlatıyorum. (Elektronik
cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı’nın
yapılan açık oylamasının sonucunu açıklıyorum:
Böylece, tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum. Millet iradesinin
temsilcisi saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 23’üncü Dönemdeki İkinci
Yasama Yılını çok yoğun ve verimli bir çalışma günüyle tamamlamış bulunuyoruz. Bu yasama
yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama ve denetim faaliyetlerinin
başarıyla sonuçlanması vesilesiyle, Hükûmetimize,
başta Sayın Başbakanımıza, siyasi parti gruplarımıza, bütün siyasi
partilerimizin değerli grup başkan vekili arkadaşlarımıza, Başkanlık Divanı
üyesi arkadaşlarımıza ve siz değerli milletvekili arkadaşlarımıza
teşekkürlerimi, şükranlarımı sunuyorum. Sizleri,
ailelerinizle birlikte, hak ettiğinize gönülden inandığım, iyi tatiller
diliyorum. Bayramınızı şimdiden tebrik ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Şimdi, grup
başkan vekili arkadaşlarımızın da birer küçük hitapları olacaktır. Sayın Elitaş, buyurun efendim. (x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. 23’üncü Dönem
Parlamentonun İkinci Yasama Yılını bugün bitirmiş oluyoruz. İkinci Yasama
Yılında 138’inci Birleşimi tamamladık. Bu süre içerisinde Türk milletinin
ihtiyaçlarını karşılayan, onların yaşam, hayat tarzlarını daha da iyileştirmek
amacıyla, hem Hükûmet tarafından getirilmiş kanun
tasarıları hem değerli milletvekillerimiz tarafından önerilmiş kanun
teklifleriyle birlikte yoğun bir yasama yılını hep beraber geçirdik. Bu konuda,
çalışma şartlarımızın uygun hâle gelmesinde büyük emek sarf eden Başkanlık
Divanının değerli üyelerini, siyasi partilerimizin başta grup başkan vekilleri
olmak üzere, tüm milletvekili arkadaşlarımızı… İktidarıyla muhalefetiyle
bugünleri de geçirdik. İnşallah, 1 Ekim
tarihinde, bayramın ikinci günü, Ramazan Bayramı’nın ikinci günü buluşacağımızı
ümit ediyorum. Emeği geçen tüm
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum, iyi tatiller diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Elitaş. Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun efendim. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Bir çalışma dönemini
daha gecenin geç saatinde bitirdik. Aslında, bugün yaşadığımız tablo sanıyorum
bütün milletvekillerimizin belleklerine kazınması gereken bir tablo. Bir
yasalaşma sürecinin bu şekliyle noktalanması pek hoş değil ama ben yine de
Parlamentonun kendi üstüne düşen görevi, Hükûmetin
bütün aksaklıklarına rağmen, onuruyla giderdiği kanısındayım. Teşekkür ediyorum
ve ben de iyi tatiller diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu. Sayın Şandır,
buyurun. MEHMET ŞANDIR (Mersin)
– Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. Gerçekten yoğun,
yorgun, bana göre de verimli bir çalışma dönemini bitirdik. Tüm arkadaşlarıma
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına teşekkür ediyorum. Tabii ki, gecenin
bu saatinde ve bu yasama yılının son çalışma gecesinde, çalışma gününde bazı
hususları da, son saniyelerde yaşadığımız bazı hususları da özellikle iktidar
partisi grubunun yöneticilerine tekrar hatırlatıyorum. Değerli dostlar,
burada kural koyuyoruz, kanun inşa ediyoruz, bununla da Hükûmet
Türkiye'yi yönetiyor. Bu koyduğumuz kural kurala uygun olmak mecburiyetindedir.
İç Tüzük’e göre çalışmak mecburiyetindeyiz. Her defasında İç Tüzük’ü ihlal
ederek, her defasında Meclis Başkanlığının uyarısına rağmen “Bu defalık olsun.”
diyerek, yasamanın kalitesini düşürerek Meclisimizin bu yoğun emeğine gölge
düşürüyoruz. Buna hakkımız yok. Bunu yapmak mecburiyetinde değiliz. Dolayısıyla,
emeklerinize saygı duyuyorum, çok teşekkür ediyorum. Biz iktidarıyla,
muhalefetiyle bu millete hizmet etmenin görevlisiyiz, bu yetkiyle buraya geldik
ama bu görevi yaparken kuralları korumamız, kuralların gereği davranmamıza
hassasiyet gösterilmesi gerekiyor. Özellikle de Meclis Başkanlığımızın bu
yöndeki uyarılarına grup başkan vekillerinin, iktidar partisi grup başkan vekillerinin
ve komisyon başkanlarımızın çok, doğrudan itibar etmesi, uyması bir
zorunluluktur. Özellikle de Adalet Komisyonuna bu noktada büyük iş düştüğü
kanaatindeyim. Dolayısıyla,
yorgun, yoğun ve verimli bir çalışma süresinin sonunda yeni döneme başlarken bu
yanlışlıkları da hatırlayarak yeni dönemde doğruyu yapmak niyeti ve kararıyla
bugün nokta koyuyoruz. Emeği geçen tüm bürokrat arkadaşlarıma, Divan üyesi,
Divanda çalışan, Kanunlar Kararlarda çalışan personele çok teşekkür ediyorum.
Herkese iyi tatiller diliyorum, iyi bayramlar diliyorum. Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, sizleri bir kez daha saygıyla, sevgiyle, hürmetle
selamlıyorum. Hakikaten çok yoğun bir çalışma dönemi geçirdik. Çok başarılı
yasama faaliyeti ve denetim faaliyeti yaptık. Çok güzel şeylere imza attık.
İnşallah, bundan sonraki yasama yılında da bu çalışmalarımızı devam ettiririz. Gündemde bulunan
konuları sırasıyla görüşmek için Anayasa ve İç Tüzük gereğince 1 Ekim 2008
Çarşamba günü (Bayramın ikinci günü) saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum. Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar
diliyorum. (Alkışlar) Kapanma Saati: 01.23 |
|