DÖNEM: 23                                                    CİLT: 26                                              YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

138’inci Birleşim

31 Temmuz 2008 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ

III. - GELEN KÂĞITLAR

 IV. GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Uşak ilinin ekonomik ve sosyal sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, buğday ve yem bitkisi üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün, “Altay Millî İmkânlarla Modern Tank Üretimi Projesi’ne” ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Uşak Milletvekili Nuri Uslu’nun, Uşak’ta programa alınan ve gerçekleştirilmekte olan projelere ilişkin açıklaması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın (6/826) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/85)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 22 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/263)

2.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, büyük şehirlerin içme ve kullanma sularının kalitesinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/264)

3.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan ve 21 milletvekilinin, sıcak su kaynaklarının kullanımının araştırılarak etkin değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/265)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 31/7/2008 Perşembe günü 255 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin bitimine kadar çalışmalarını sürdürmesine; bu işin görüşmelerinin tamamlanması halinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatile girmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/609, 1/610) (S. Sayısı: 267)

2.- Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan ve 4 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali ile Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; 5763 Sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 26 ncı Maddesinin Geçici 23 üncü Maddesi 1 inci Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 1 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/310, 2/246, 2/305, 2/312, 2/313) (S. Sayısı: 282)

3.- Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/559) (S. Sayısı: 234)

4.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/617) (S. Sayısı: 270)

5.- Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/542) (S. Sayısı: 252)

6.- Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve 2 milletvekilinin; Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporları (2/297) (S. Sayısı: 274)

7.- Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak’ın; Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolile Halli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/299) (S. Sayısı: 276)

8.- Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporları (1/566) (S. Sayısı: 255)

 

IX.- OYLAMALAR

1.- Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

2.- Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin oylaması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’un, KPSS sonuçlarına göre göreve başlatılan kişilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/3783) *Ek cevap

2.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Hatay’daki bazı projelerin ödeneklerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3996)

3.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, TRT’de yayınlanan bir belgesele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/4044)

4.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT’de program yapan bir gazeteciye,

TRT’de program yapan bir kamu görevlisine,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/4045, 4046)

5.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, kanser hastalığıyla ilgili bazı hususlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/4070)

6.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Türk devlet ve topluluklarından gelen öğrencilerin desteklenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/4147)

7.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, yerel gazetelerin desteklenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/4165)

8.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT’nin işçi sayılmayan geçici personeline,

TRT Genel Müdürü ve yöneticilerinin İsviçre’ye maç izlemeye gitmesine,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/4166, 4167)

9.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Simena Antik Kentine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/4215)

10.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, Adana’daki bir TOKİ projesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/4229)

11.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, TOKİ’ye devredilen arazilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/4231)

12.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Anamur Gümrüğüne ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/4418)

13.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, KPSS sonuçlarına göre yerleştirmelerde yaşanan bir soruna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/4422)

14.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir grubun ilişkileri ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/4460)

15.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, darbe girişimi iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/4504)

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.04’te açılarak beş oturum yaptı.

Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu, teşvik uygulamalarına,

Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır, insanlığın yol açtığı çevre ve doğa felaketlerine,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova tarımının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.

Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, çiftçilerin ürünlerini pazarlama sorunlarına ve kuraklıkla ilgili düzenlenen kararnameye ilişkin konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.

Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’nin Kavakdere ve Babaeski ilçelerinde meydana gelen dolu afeti nedeniyle çiftçilerin mağduriyetine ve alınması gereken önlemlere ilişkin bir açıklamada bulundu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 165 ve 163’üncü sıralarında yer alan 277 ve 276 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin bu kısmın 2 ve 8’inci sıralarına alınmasına ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/627) (S. Sayısı: 273) görüşmeleri tamamlanarak;

2’nci sırasına alınan Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve Konya Milletvekili Hasan Angı’nın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/301) (S. Sayısı: 277) yapılan görüşmelerden sonra,

Kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

4’üncü sırasına alınan Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları’nın (1/609, 1/610) (S. Sayısı: 267) maddeleri kabul edildi.

3’üncü sırasına alınan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/559) (S. Sayısı: 234) komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral, yapmış olduğu konuşmada bazı sözlerinin yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle bir açıklamada bulundu.

31 Temmuz 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 19.53’te son verildi. ,

 

 

Eyyüp Cenap GÜLPINAR

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Murat ÖZKAN

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

Giresun

 

Ağrı

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

II.- BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.05’te açılarak yedi oturum yaptı.

Birinci, İkinci ve Üçüncü Oturum

İzmir Milletvekili Oktay Vural, Uşak ilinin ekonomik ve sosyal sorunlarına,

Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü, buğday ve yem bitkisi üreticilerinin sorunlarına,

Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, “Altay Millî İmkânlarla Modern Tank Üretimi Projesine”,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Uşak Milletvekili Nuri Uslu, Uşak’ta programa alınan ve gerçekleştirilmekte olan projelere ilişkin bir açıklamada bulundu.

Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın (6/826) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri verildiği bildirildi.

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 22 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak (10/263),

İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, büyükşehirlerin içme ve kullanma sularının kalitesinin araştırılarak (10/264),

Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan ve 21 milletvekilinin, sıcak su kaynaklarının kullanımının araştırılarak etkin değerlendirilmesi için (10/265),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 3’üncü ve 9’uncu sıralarında yer alan 255 ve 252 sıra sayılı Kanun Tasarılarının, bu kısmın 7’nci ve 4’üncü sıralarına alınmasına; gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 282 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden “Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 31/7/2008 Perşembe günü 255 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin bitimine kadar çalışmalarını sürdürmesine; bitirilemediği takdirde 1/8/2008 Cuma günü de saat 14.00'de toplanması ve bu birleşimde Kanun Tasarı ve Tekliflerinin görüşülerek 255 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; bu işin görüşmelerinin tamamlanması halinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatile girmesinin Genel Kurulun onayına sunulmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

30/7/2008 tarihli 137’nci Birleşimde görüşmeleri tamamlanarak maddeleri kabul edilen Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarılarının (1/609, 1/610) (S. Sayısı: 267) tümü oylanarak, yapılan oylama sonucunda kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasına alınan Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan ve 4 Milletvekilinin, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali ile Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun, Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, 5763 Sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 26 ncı Maddesinin Geçici 23 üncü Maddesi 1 inci Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 1 Milletvekilinin, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/310, 2/246, 2/305, 2/312, 2/313) (S. Sayısı: 282) yapılan görüşmelerden sonra,

2’nci sırasına alınan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/559) (S. Sayısı: 234) görüşmelerini takiben yapılan açık oylamadan sonra,

Kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

3’üncü sırasına alınan Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/617) (S. Sayısı: 270) görüşmelerine başlanarak tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı, maddelerine geçilmesi kabul edildi.

 

 

Eyyüp Cenap GÜLPINAR

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

Murat ÖZKAN

 

Ağrı

 

Giresun

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Oturum

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

3’üncü sırasına alınan Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/617) (S. Sayısı: 270) görüşmeleri tamamlanarak;

4’üncü sırasına alınan Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/542) (S. Sayısı: 252),

5’inci sırasına alınan Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve 2 Milletvekilinin, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/297) (S. Sayısı: 274) ile

6’ncı sırasına alınan Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak’ın, Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolile Halli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/299) (S. Sayısı: 276),

Yapılan görüşmelerden sonra;

7’nci sırasına alınan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı’nın (1/566) (S. Sayısı: 255) görüşmelerini takiben yapılan açık oylamadan sonra,

Kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

1 Ekim 2008 Çarşamba günü, saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 01.23’te son verildi.

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Murat ÖZKAN

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

Giresun

 

Ağrı

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Fatoş GÜRKAN

 

 

 

Adana

 

 

 

Kâtip Üye

 

                          

No.: 199

III.- GELEN KÂĞITLAR

31 Temmuz 2008 Perşembe

Rapor

1.- Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan ve 4 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali ile Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; 5763 Sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 26 ncı Maddesinin Geçici 23 üncü Maddesi 1 inci Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 1 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/310, 2/246, 2/305, 2/312, 2/313) (S. Sayısı: 282) (Dağıtma tarihi: 31.7.2008) (GÜNDEME)

 

No.: 199’a Ek

31 Temmuz 2008 Perşembe

Rapor

1.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un; Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin; 23.11.2004 Tarihli ve 5253 Sayılı Dernekler Kanununun 27. Maddesinde Kızılay ile İlgili Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/290, 2/286) (S.Sayısı: 283) (Dağıtma tarihi: 31.7.2008)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, çiftçilerin sulama suyunda kullandıkları elektrik borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/922) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008)

2.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, RTÜK’ün radyo ve televizyon yayın izni verdiği bir kuruluşa ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) sözlü soru önergesi (6/923) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008)

3.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve ODTÜ arasındaki kaçak yapı sorununa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/924) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

4.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, keçilerin ormandan uzaklaştırılmasının sonuçlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/925) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

5.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kaçak etlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/926) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, keneye karşı bazı önlemlere ilişkin Tarım ve Köyişeleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/927) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

7.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, havaya ateş açan bazı koruculara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/928) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, şehit aileleri yardımlaşma derneklerine yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan  sözlü soru önergesi (6/929) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, esnaf ve KOBİ’lerin kredi kululanımında sicil affına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından  sözlü soru önergesi (6/930) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Ballıca Mağarasının turizm kapasitesinin geliştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından  sözlü soru önergesi (6/931) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, kuraklıktan etkilenen çiftçilerin kredi borçlarının ertelenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/932) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008)

12.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bir baraj projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/933) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008)

13.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bir baraj projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/934) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008)

14.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bir baraj projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/935) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008)

15.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bir sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/936) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008)

16.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bir köye jandarma karakolu açılıp açılmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/937) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008)

17.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, bir cenaze merasimine katılanların kılık kıyafetine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/938) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008)

18.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Güngören’deki terör olayına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/939) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008)

19.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, TRT’nin Güngören’deki terör olayıyla ilgili yayınına  ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/940) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008)

20.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’in eğitimdeki başarı düzeyine  ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/941) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008)

21.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, TOKİ hakkında düzenlenen YDK raporlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/942) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008)

22.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, özel mülkiyette olduğuna karar verilen bir orman arazisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/943) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008)

23.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, TOKİ ihalelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/944) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, KEY ödemelerinin hesaplanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4629) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008)

2.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Ergenekon Soruşturmasıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4630) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, ABD İstanbul Konsolosluğundaki polis kulübesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4631) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008)

4.- İstanbul Milletvekili Bayram Meral’in, işçi eylemlerine polis müdahalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4632) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008)

5.- Çorum Milletvekili Derviş Günday’ın, Çorum’da uygulanacak bir TOKİ projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4633) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008)

6.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Düzce Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinin acil servisinin kapatılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4634) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008)

7.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, rektör adaylarının belirlenmesinde müdahaleler yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4635) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008)

8.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Kırsal Kalkınma Fonu kredilerinin kullanımıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4636) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

9.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanına ve bazı hususlara  ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4637) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

10.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Kozak Yaylasında siyanürle altın aranmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4638) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

11.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Tekirdağ Kapalı Cezaevindeki koşullara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4639) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008)

12.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Bitlis Cezaevinde yaşanan olaylara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4640) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008)

13.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin, Erzurum H Tipi Cezaevinde yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4641) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

14.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir derenin kurumasına ve madenciliğin çevreye etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4642) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008)

15.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, bazı çevre sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4643) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008)

16.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, polisin bir işçi eylemine müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4644) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008)

17.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Ankara’da uyuşturucuya yönelik mücadeleye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4645) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008)

18.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Hakkari’de iki şahısın öldürülmesi olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4646) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

19.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’daki arkeolojik kazılara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4647) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008)

20.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Aspendos Tiyatrosunun bakımı projesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4648) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008)

21.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Perge Antik Kentinin bakımı projesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4649) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008)

22.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, öğretmenlerin ödüllendirilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4650) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

23.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’de deprem riski taşıyan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4651) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

24.- Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, Bursa’nın ilçelerindeki sağlık personeline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4652) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008)

25.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, içme ve kullanma sularının kalitesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4653) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008)

26.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, sağlık turizmine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4654) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

27.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, ürün desteklemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4655) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008)

28.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın kuraklık kapsamına alınmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4656) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008)

29.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İzmir’in kuraklığa yönelik önlemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4657) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008)

30.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Gülnar İlçesinde tarımın geliştirilmesine ve soğuk hava deposu ihtiyacına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4658) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

31.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kuraklık kapsamının belirlenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4659) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

32.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Mersin’deki sorunlu karayollarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4660) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

33.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bulgaristan’ın uyguladığı giriş ücretine ve ulaştırma sektöründeki sorunlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4661) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

34.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Bandırma hattının Ankara-İstanbul Hızlı Tren Projesine bağlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4662) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

35.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, TRT’de yanlış okunduğu iddia edilen bir türküye ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/4663) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/7/2008)

36.- Çorum Milletvekili Derviş Günday’ın, ticari araçların zorunlu sigorta primlerindeki artışa ve İstanbul’daki korsan taksilere ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/4664) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/7/2008)

37.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep OSB’nin atık su arıtma sorununa ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4665) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

38.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, özelleştirme sonucu oluşan istihdam sorunlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4666) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

39.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çıldır İlçesinde dolu afetinden meydana gelen hasara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4667) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/7/2008)

40.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna yapılan başvuruya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/4668) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008)

41.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Türkiye Jokey Kulübündeki yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4669) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

42.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, telefon ve ortam dinlemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4670) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

43.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, KEY ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4671) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

44.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, İzmir’deki orman yangınının nedenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4672) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

45.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, ithal oyuncakların denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4673) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

46.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir şahsın silah ruhsatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4674) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

47.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, zorunlu din derslerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4675) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008)

48.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, ÇAYKUR işçilerinin sendika üyelikleriyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4676) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008)

49.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, istihdamdaki yaşa bağlı uygulamalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4677) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

50.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul’daki kayıt dışı istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4678) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008)

51.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin, Orman Genel Müdürlüğünün görevde yükselme sınavına yönelik iddialara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4679) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008)

52.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki orman yangınlarına ilişkin Çevre ve Orman  Bakanından yazılı soru önergesi (7/4680) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008)

53.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Bozkır İlçesindeki kadastro çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4681) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008)

54.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Bolu Belediyesi’nin borçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4682) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

55.- İstanbul Milletvekili Ümit Şafak’ın, Fatih İlçesinde bazı mahallelerin birleştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4683) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008)

56.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Adana’da kesilen bir trafik cezasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4684) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008)

57.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki orman yangınlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4685) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008)

58.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, terör eylemlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4686) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008)

59.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Bartın’daki bazı sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4687) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

60.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Sivas’taki sağlık personeli açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4688) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

61.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Sivas’ın bazı ilçelerinin kuraklık kapsamına alınmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4689) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

62.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Tarım İl Müdürlüğünün ihtiyaçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4690) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008)

63.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Eğirdir Gölündeki avlanma yasağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4691) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2008)

64.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Polatlı İlçesinin kuraklık kapsamına alınmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4692) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008)

65.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, bir yol projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4693) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

66.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir yolun karayolu ağına alınmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4694) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

67.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Mersin-Gazipaşa arasındaki karayoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4695) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

68.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, bir THY pilotunun işten çıkarılmasıyla ilgili iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4696) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/7/2008)

69.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, siyasi partilere Hazine yardımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4697) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/7/2008)

70.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ermenistan ile ilişkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4698) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008)

71.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, rektör adaylarının belirlenmesi ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4699) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008)

72.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, avukatlık hizmeti alımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4700) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008)

73.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakanlık Merkez Binasında oluşturulan ilave kata ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4701) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008)

74.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, vergi avantajı sağlayan dernek ve vakıflara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4702) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008)

75.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4703) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008)

76.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, KEY ödemelerinde boşanmış eşlerin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4704) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008)

77.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı ile bir evde görüşmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4705) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008)

78.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, KEY ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4706) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008)

79.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, KEY ödemelerinde şahsi bilgilerin yayınlanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4707) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008)

80.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, vergi tahsilatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4708) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

81.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, KPSS sınavına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4709) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

82.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, KEY hak sahiplerinin kişisel bilgilerinin yayınlanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4710)  (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

83.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Gölbaşı ilçesindeki kamu çalışanlarının KEY ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4711) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

84.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Ürgüp’te düzenlenen karikatür yarışmasının son yıllarda yapılmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4712) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

85.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, adli emanet paralarının değerlendirilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4713) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008)

86.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un, ceza infaz kurumlarındaki hak ihlali iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4714) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

87.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, orman yangınları ile mücadeleye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4715) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008)

88.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, orman yangınlarıyla mücadeleye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4716) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

89.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, spor kulüplerinin desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/4717) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008)

90.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, gençlik ve spor tesislerine ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/4718) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008)

91.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur’da doğalgaz arzına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4719) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008)

92.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta kömür dağıtımına ve doğalgaz kullanımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4720) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

93.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Şırnak’taki kömür ocaklarındaki kazalara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4721) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

94.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bazı linç girişimi iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4722) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/07/2008)

95.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, iki çocuğun buldukları el bombasının patlamasıyla hayatlarını kaybetmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4723) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008)

96.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, terör zararları ödemelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4724) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008)

97.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin heykellere yönelik uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4725) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008)

98.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, polislerin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4726) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008)

99.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Kırıkkale Belediyesi işçilerinin alamadıkları ücretlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4727) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008)

100.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un, bazı valiliklerin fındık toplamak amacıyla gelen işçilere yönelik uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4728) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

101.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van Valisi ve Emniyet Müdürü ile bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4729) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

102.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Çelikhan İlçesindeki su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4730) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

103.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Ani Harabelerine tesis yapımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4731) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

104.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne turizminin geliştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4732) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

105.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bir hastaya önerilen ilacın teminine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4733) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008)

106.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, Kırkağaç ilçesinde içme suyundan kaynaklanan hastalıklara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4734) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

107.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, şebeke sularındaki arsenik oranlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4735) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

108.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’deki dolu zararına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4736) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008)

109.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, TMO’nun buğday alımına ve kuraklık mağduriyetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4737) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008)

110.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, kaçak tarım ilaçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4738) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

111.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, zirai ilaçların barkodlu takibine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4739) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

112.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’daki baz istasyonlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4740) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008)

113.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars Havalimanına PTT açılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4741) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

114.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, tekstil sektöründeki işçilerin çalışma koşullarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4742) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

115.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, GAP İdaresinin taşınacağı iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/4743) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

116.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/4744) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2008)

117.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, KEY ödemelerinde boşanmış olan eşlerin durumuna ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/4745) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008)

118.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, bir standart belgesine sahip sanayi kuruluşlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4746) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/07/2008)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 22 Milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/263) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008)

2.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 21 Milletvekilinin, büyükşehirlerin içme ve kullanma sularının kalitesinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/264) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008)

3.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan ve 21 Milletvekilinin, sıcak su kaynaklarının kullanımının araştırılarak etkin değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/265) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2008)

31 Temmuz 2008 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Uşak ilinin ekonomik ve sosyal sorunları hakkında söz isteyen İzmir milletvekili  Oktay Vural’a aittir.

Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Uşak ilinin ekonomik ve sosyal sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Uşak ilinin içinde bulunduğu sorunları dile getirmek üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Ege Bölgemizin bu güzel kentinin bu sorunları Uşak İl Başkanımız Sayın İbrahim Cevher ve beraberinde gelen mesleki ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinin Uşak ilinin sorunlarının Türkiye Büyük Millet Meclisinde dile getirilmesini teminen bize tevdi ettikleri dosyada yer alan sorunları sizlerle paylaşmak için söz aldım. Bu vesileyle, size, Uşak milletvekillerine ve sevgili Uşaklılara selamlarımı iletiyorum. Tabii, Milliyetçi Hareket Partisinin Uşak’ta bir milletvekili olmadığı için Milliyetçi Hareket Partisinin 70 milletvekili de Uşak’ın sorunlarını Türkiye Büyük Millet Meclisinde dile getirmek üzere gayret sarf etmektedir. Grup Başkan Vekili olarak bu sıfatla söz aldım.

Aslında Uşak’ın sorunlarıyla ilgili, bakıldığı zaman, bir tek yazılı soru önergesine muhatap olmuş. Bu da  altın madeniyle ilgili. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Uşak ilinin içinde bulunduğu sorunların çözümüne yönelik bir araştırma önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduk. Gerçekten, Uşak, Ege Bölgemizin bu güzel kenti, aslında son derece müteşebbis insanların yaşadığı bu kent, ilk sanayi kuruluşunun, özel sektör kuruluşlarının 1905 yılında gerçekleştirdiği bu müteşebbis kentin ekonomik kalkınmasının da sanayiye ve bu müteşebbis insanların motor gücüyle devam ettiğini dikkate aldığımızda, bu kentte kamu eksenli bir yatırım hamlesi olmadığını dikkate aldığımızda, gerçekten bu sorunların çözümünün dile getirilmesi son derece önemli.

Birkaç tane konuyu dile getirmek istiyorum. Öncelikle, Uşak ekonomisinin içinde bulunduğu bu sorunla beraber organize sanayi bölgesinin, gelişmekte olan organize sanayi bölgesinin birtakım sorunları var. Organize sanayi bölgesinde özellikle elektrikle ilgili sağlanan desteğin geç alınması önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır, yaklaşık yedi sekiz ay sürmektedir. Bu da finansman açısından bu bölgede önemli bir problemin ortaya çıktığını göstermektedir.

Diğer taraftan da burada özellikle parsellerin, yeni organize sanayi bölgesinde oluşturulan bu parsellerin dağılımında yeterince bir inisiyatif oluşmadığı gözüküyor. Milliyetçi Hareket Partisi olarak sanayi  ve üniversite iş birliğinin geliştirilebileceği en önemli bölge olan Uşak’ta dolayısıyla sanayinin gelişmesi açısından, aynı zamanda üniversitenin de sorununun çözülmesi gerekiyor. Maalesef üniversite 2006 yılında kurulmuş olmasına rağmen yerleşkeyle ilgili, kampus alanıyla ilgili, orman bölgesi olmasından dolayı sorun devam etmektedir. Bir an önce bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Bu binalar Orman Bakanlığı… Orman alanı içerisinde olan bu binalarla ilgili bu hukuki durumun bir an önce giderilmesi talep edilmektedir.

Ayrıca, şehir merkezinde Güzel Sanatlar Fakültesine tahsis edilmiş binalar var. Maalesef belediyeye devredilmiştir. Bu konuda da bu binaların üniversiteye tahsisi konusunun gündeme getirilmesi istenmiştir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, diğer taraftan Uşak iline bakıldığı zaman KÖYDES ve BELDES programları çerçevesinde aldığı payların giderek düştüğüne şahit olunmaktadır. KÖYDES çerçevesinde 2005 yılında yüzde 1,49 pay alınırken 2007 yılında 0,79’a düşmüş, 2008 yılında da 0,64’e düşmüştür. BELDES çerçevesinde de desteklenen belediye sayısına baktığımız zaman, açıkçası belediye sayısında bir değişiklik olmamış ancak ödenek konusunda 0,7’den 0,6’ya düşmüş gözükmektedir. Teşvik belgeli yatırımları dikkate aldığımız zaman, 2004 yılında bu teşvik belgeli firma sayısı 39 iken bugün, 2007 yılı itibarıyla bakıldığı zaman 14’e düşmüştür.

Dolayısıyla, Uşak’ın bu sorunlarının yanında bir de hayvancılıkla ilgili bir sorunu vardır. Organize hayvancılık bölgesinin kurulmasıyla ilgili çalışmalar son safhaya getirilmiş olmasına rağmen tamamlanmamış olması, açıkçası Uşak’ta bir talebi yükseltmiştir. 3’üncü pilot bölge uygulaması olarak altyapısı kurulmuş ve hazır olan bu bölgenin Uşak’ta kurulması istenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural, devam ediniz efendim.

OKTAY VURAL (Devamla) – Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Uşak’ın gerçekten son derece müteşebbis insanları vardır. Kamuya ihtiyaç olmadan, özellikle özel sektör ağırlıklı bir ekonomik kalkınmayı gerçekleştiren bu bölgenin sorunlarını bu vesileyle gündem dışı bir konuşmayla da olsa dile getirme fırsatı buldum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak Uşak ilinin bu sorunlarının bir Meclis araştırması yoluyla gündeme getirilmesine ilişkin önergemiz Meclis gündeminde yerini almıştır. Bunun da görüşülmesi ve çözüm yollarının ortaya konulmasının zannederim Uşak’ın sorunlarına Türkiye Büyük Millet Meclisi zemininde çözüm bulmayı hızlandıracaktır.

Bu vesileyle ben, sayın milletvekillerimize, Uşak milletvekillerine, Uşak’ın sorunlarını dile getiren milletvekillerimize de teşekkür ediyorum. Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Vural.

Gündem dışı ikinci söz, buğday ve yem bitkisi üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’ye aittir.

Buyurun Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, buğday ve yem bitkisi üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Neden buğday üreticisiyle yem bitkisi ekenlerin sorunları üzerinde konuşma yapmayı düşündüm? Şunun için: Çünkü buğday üreticileriyle yem bitkisi üreticilerine bu yıl, bilerek ya da bilmeyerek, çok ciddi ekonomik darbeler vurulmuştur. Nasıl vurulmuştur? İlk defa bu yıl, 1938 yılından bu yana ilk defa bu yıl buğday taban fiyatı açıklanmamıştır. Bundan önceki yıllarda en geç 1 Hazirana kadar bu açıklama yapılırdı ve Toprak Mahsulleri Ofisi tanzim amacıyla, müdahale amacıyla devreye girerdi. Toprak Mahsulleri Ofisinin de elleri kolları bağlı.

Şu anda, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Trakya için söylüyorum, hasat bitmiş, buğdayın kilogramı 440-460 bin lira arasında -eski parayla konuşuyorum- değişiyor. DAP gübresi 18-46, 2 milyon, 20-20’lik gübre 1,5 milyon, üre 1,5 milyon; ayçiçeği gübresi, yani 3-15, 1 milyon 300 bin, mazot 3 milyon 200 bin, buğday fiyatı 400-450 bin. Böyle bir şey olabilir mi Sayın Başkan, değerli milletvekilleri? Bu girdilerle üretim yapılabilir mi? Hasat öncesi buğday fiyatı, anımsayacaksınız, 600 bin liranın üzerine çıkmıştı, ayrıca 50 kilogramlık bir çuval unun fiyatı da bu fiyata paralel olarak 35 YTL’den 45 YTL’ye yükselmişti. Takiben ekmek dâhil tüm undan mamul ürün fiyatlarına da en az yüzde 30 ve daha fazla zam yapılmıştı. Hasat başladı, Trakya’da bitti, buğday fiyatı 440, 450, 460 bin liraya geriledi ama unun çuvalı 45 YTL’den 50, 51, 52, 55 YTL’ye fırladı. Bu nasıl iştir? Yani devrisaadetinizde hem üretici çiftçi kaybediyor hem tüketici halk kaybediyor. Hemen söyleyeyim: 2008 için buğdaya kilogram başına 5 yeni kuruş prim vereceksiniz. Bunun, az önce söylediğim girdi maliyetlerindeki artış karşısında hiçbir kıymeti harbiyesi kalmamıştır arkadaşlar.

Yem bitkilerine gelince: AKP olarak 13 Haziranda bir genelge çıkardınız ve bu genelgeyle de yem bitkisi üretenlere okkalı bir tokat vurdunuz. Nasıl vurdunuz? Söz konusu genelgeyle yem bitkisi desteği için ekilen alanın alt sınırını 5 dekardan 10 dekara çıkardınız.

Şimdi soruyorum: 10 dekarın altında ekim yapan çiftçilerin veya kuru alana silajlık mısır eken çiftçilerin durumu ne olacak? Böylesine acımasız, mağduriyet yaratan bir genelge olur mu? Bunu mademki düzeltecektiniz, 2009 yılından sonra başlatınız değerli arkadaşlarım, niye 2008’de başlatıyorsunuz? Rica ediyorum…

Ayrıca yem bitkisi desteklerini de düşürdünüz. Örneğin, dekar başına YTL olarak, yoncanın desteği 2007 yılında 130 YTL idi, 2008 yılında 115 YTL’ye düşürdünüz; korunganın desteği 2007 yılında dekar başına 80 yeni Türk lirasıydı, 75’e düşürdünüz; yapma çayır -yani mera- dekarı 100 YTL idi, 75 YTL’ye düşürdünüz.

Tek yıllık yem bitkilerinde de azalma var, fiğ ve benzeri. Dekar başına 50 YTL veriyordunuz, 30 YTL’ye düşürdünüz. Esas silajlık mısıra çok büyük darbe vuruldu. Dekar başına 60 YTL veriyordunuz, 45 YTL’ye düşürdünüz.

Bakınız, Tekirdağ’da silajlık mısır aşağı yukarı 50 bin dekarlık alanda ekiliyor ve bunun yüzde 70-80’i kuru arazi şartlarında yapılıyor.

Şimdi, Tekirdağ’dan hareketle Türkiye çapında düşününüz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tütüncü, devam ediniz.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tekirdağ’dan hareketle Trakya geneline ve Türkiye geneline şöyle bir bakınız, bu çıkarmış olduğunuz yanlış genelgeyle yem bitkisi üreticilerine nasıl ağır bir ekonomik darbe vurduğunu çok daha iyi anlarsınız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, bu arada, bu konularla ilgili iki tane soru önergesi vermiştim. Bir tanesi buğdayla ilgili “Taban fiyatları ne zaman açıklanacak ve girdi fiyatlarındaki artışı nasıl aksettireceksiniz, yansıtacaksınız?” diye, hâlâ bu sorunun yanıtını bekliyorum. Bir de bu yem tebliğiyle ilgili, bu yem tebliğinin 2008-2009 üretim yılından sonra -eğer değişiklik yapılmıyorsa- uygulanmasını talep ettim. Öyle sanıyorum ki Sayın Bakan ve yetkililer bu konuda çiftçinin mağduriyetini giderecek önlemleri alacaklardır.

Sayın Başkan, bu duygu ve düşüncelerle... Bakıyorum, Sayın Tarım Bakanımız burada yok. Aslında, Sayın Bakanımız burada olması gerekirdi. Gerçekten tarım ve hayvancılık kan ağlıyor, çiftçimiz isyanları oynuyor. Hepinizi en iyi dileklerimle, sevgilerimle ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tütüncü.

Gündem dışı üçüncü söz Savunma Sanayii Müsteşarlığının Altay Millî Tank Projesi hakkında söz isteyen Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’e aittir.

Buyurun Sayın Üstün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün, “Altay Millî İmkânlarla Modern Tank Üretimi Projesi’ne” ilişkin gündem dışı konuşması

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 29 Temmuz 2008 Salı günü Sayın Başbakanımızın katılımı ve himmetleriyle Sakarya’da gerçekleşen “Altay Millî İmkânlarla Modern Tank Üretimi Projesi” üzerinde gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu projenin imza töreni için Sayın Başbakanımızın Sakarya’ya geleceğini biliyorduk. Ancak, resmî programda hemen imza töreni ve Sakarya’dan ayrılış vardı. Bu imza törenine bir buçuk gün kala, Sakarya’da daha önce bakanlıklarımızın, Hükûmetimizin, belediyelerimizin yapmış olduğu tesislerin de açılması, açılış töreni bu programa ilave edildi. Bu tesislerin içerisinde Büyükşehir Belediye Başkanlığımızın da yapmış olduğu bir kent meydanı projesi vardı. Bu meydan, belki Türkiye’de illerin sayılı bir meydanı hâline getirildi. 12 dönümlük bir meydan. İşte bu meydanın da açılışı vardı. Bu meydanın açılış töreninin Sayın Başbakanımız tarafından yapılacağını duyan Sakaryalılar mahallelerden, köylerden, beldelerden, ilçelerden koşarak bu meydanı hıncahınç doldurdular. Gördük ki bir kez daha milletimizin Sayın Başbakanımıza olan sevgisi, güveni, günden güne artmaktadır. Ben bu yüce Meclisin çatısı altında tekrar o gün meydanı hıncahınç dolduran Sakaryalı hemşehrilerime teşekkürlerimi sunuyorum. Çünkü o meydanda 45 binin üzerinde hemşehrimiz vardı. Ben tekrar saygılarımı sunuyorum.

Altay Millî İmkânlarla Modern Tank Projesi’ne gelince değerli arkadaşlar: Ekserisi üçüncü ülkelerden hibe yoluyla temin edilen Kara Kuvvetleri Komutanlığı envanterindeki tankların ortalama yaşı yüksek olup büyük bir bölümünün teknolojik, fiziki ve ekonomik ömürleri azalmış durumdadır. Kara Kuvvetleri Komutanlığının modern tank ihtiyacını karşılamak amacıyla seçilecek mevcut tank lisansı altında üretim amaçlanmış, ancak Mayıs 2004 yılında Savunma Sanayii İcra Komitesi önceki projeleri iptal ederek Kara Kuvvetleri Komutanlığının muharebe tankı ihtiyacının millî imkânlarla karşılanması amacıyla yeni bir proje başlatılmasına ilişkin tarihî kararını almıştır.

Altay Millî İmkânlarla Modern Tank Üretimi Projesi’nin tüm fikrî ve sınai mülkiyet hakları Savunma Sanayii Müsteşarlığına ait olacaktır. Bu projenin tasarımı, geliştirilmesi ve üretiminde beş firma görev almaktadır. Otokar AŞ ana yüklenicidir ve üretimi sağlayacaktır. Rotem firması projeye teknik destek sağlayacaktır. ROKETSAN AŞ, Altay tankına takılacak zırh paketini geliştirecek ve kalifiye edecektir. Makine ve Kimya Endüstrisi, 120 mm’lik 55 kalibre ana silah sistemini üretecektir. ASELSAN, tank atış kontrol sistemi ve tank komuta kontrol muhabere bilgi sistemini geliştirecek ve kalifiye edecektir.

Bütün bu işler yetmiş sekiz buçuk ayda yapılacaktır. Ancak, Sayın Başbakanım imza töreninde bu sürenin çok fazla olduğunu, zira Türkiye’nin bu kadar beklemeye tahammülü olmadığını söyleyerek, sürecin mümkün olduğu kadar kısaltılacağı sözünü firma yetkililerinden almıştır. Bu projenin toplam bedeli 500 milyon dolardır.

Değerli arkadaşlar, millî savunma sanayimiz açısından 2004 yılı tarihî bir yıl olmuştur. Savunma sanayisinin geleceği bu toplantıda şekillenmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının dış tedarikten ziyade millî savunma sanayimizce karşılanması kararlaştırılmış ve yeni bir vizyon belirlenmiştir. Taarruz helikopteri, hücumbot, savaş gemisi gibi projeler ve son olarak da Altay Millî Tank Projesi bu vizyon çerçevesinde hayata geçirilmiştir. 2001 yılında durma noktasına gelen savunma sanayimiz tekrar atağa geçmiştir. Millî savunma sanayimiz 2002 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacının yüzde 25’ini karşılarken bu oran 2007’de de yüzde 41 olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Üstün, devam ediniz.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Hedefimiz 2011 yılında inşallah yüzde 50’ye çıkarmaktır.

Evet arkadaşlar, tankın icat edilmesinden neredeyse yaklaşık doksan yıl sonra üçüncü nesil tank olarak bir Türk tankı doğuyor. Birçok ilkte olduğu gibi bu da AK PARTİ İktidarına nasip oldu. Kimileri bu vatan için laf üretiyor, kimileri de iş üretiyor değerli arkadaşlar.

Bu projenin ortaya çıkmasında emeği geçen başta Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, Millî Savunma Bakanımız Vecdi Gönül’e, Savunma Sanayii Müsteşarı ve çalışanlarına, projede görev alan firma yetkililerine teşekkürlerimizi arz ediyoruz.

Altay Modern Millî Tank Projesi’nin Kara Kuvvetleri Komutanlığına ve milletimize hayırlı olmasını diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Üstün.

Sayın Uslu, sisteme girmişsiniz, bir şey mi vardı efendim?

NURİ USLU (Uşak) – Sayın Başkanım, Sayın Milletvekilimiz Vural Bey, Uşak’taki altın madeni…

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre yerinizden kısa bir açıklama yapabilirsiniz. Sisteme girmişsiniz zaten, açıyorum mikrofonunuzu.

Buyurun Sayın Uslu.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Uşak Milletvekili Nuri Uslu’nun, Uşak’ta programa alınan ve gerçekleştirilmekte olan projelere ilişkin açıklaması

NURİ USLU (Uşak) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Vural Uşak’ı gündeme getirdiği için kendilerine çok teşekkür ediyorum. Yalnız, bilgilerde bir eksiklik var tahmin ediyorum.

Altın madeniyle ilgili olarak gündeme getirdiği… Türkiye'de en sorunsuz bir şekilde ve en iyi bir şekilde çalışan altın madeni şu anda Uşak’ta devam etmektedir.

Bir diğeri, Uşak iline devlet yatırımları gitmediğiyle ilgili. Bu da doğru değil. Batıda teşvikten faydalanan tek il Uşak ilidir ve şu anda, hastanemiz, kent müzesi ve buna benzer yatırımların 2009 yılında programa alınmak üzere projeleri tamamlanmıştır.

Bir diğeri, üniversitenin alanıyla ilgili olarak… Ben kendim Orman Bakanlığından geldim. 646 hektar orman alanından tahsisi yapıldı, en küçük bir sorunu yok. Üniversitemiz çok iyi bir şekilde yatırımlarına devam etmektedir.

Organize hayvancılık bölgesiyle ilgili olarak da Türkiye'de belki ilk illerden birisidir, organize hayvancılık bölgesinin bütün çalışmalarını tamamlamıştır. Tarım Bakanlığımızla Sanayi Bakanlığımız arasındaki görüşmeler biter bitmez buradaki organize hayvancılık bölgesi çalışmasını da tamamlayacağız.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uslu.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın (6/826) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/85)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 389. sırasında yer alan (6/826) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                         Mümin İnan

                                                                                                                              Niğde

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 22 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/263)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemiz, ekonomik etkinlikler bakımından çok çeşitli sektörü aynı anda barındıracak özelliklere sahiptir. Bu sektörler içerisinde en önemlilerinden biri de hayvancılıktır. Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren hayvancılık, ülke ekonomisi içerisinde büyük bir paya sahip olmuş ve bu süreç içerisinde sürekli denecek bir gelişme çizgisi yakalayabilmiştir. 1980 sonrası ihracata dönük üretim ve serbest pazar ekonomisinin uygulamaya konulmaya çalışılması, hayvancılık için kırılma noktası olmuştur. 1980 sonrasının serbest pazar anlayışı, hayvancılığın çeşitli dallarında dışa bağımlı olunması ve ithal ürün alışkanlığıyla günümüzde kendini göstermektedir.

Hayvancılıkta yaşanan sorunlar rakamlara da yansımıştır. 1983-2005 yılları arasında büyükbaş hayvan varlığında ciddi bir gerileme yaşanmış ve 13 milyon olan büyükbaş hayvan sayısı 10,6 milyona düşmüştür. 2006 yılında aynı seviye civarında kalan büyükbaş hayvan varlığı, 2007 yılında 11 milyona yükselmiştir. Bu yükselmede büyükbaş hayvan için verilen desteklemenin başat rol oynadığı bilinmektedir. 1983-2005 yılları arasında koyun varlığında da bir düşüş görülmüş ve 40 milyondan 31,5 milyona bir gerileme yaşanmıştır. Koyun varlığındaki düşüş 2006 ve 2007 yılında da devam etmiştir. 2007 yılına gelindiğinde koyun varlığı 25,5 milyon civarına gerilemiştir. Hayvan varlığındaki bu olumsuz değişimler sadece et ve et ürünlerinde değil, süt ve süt ürünleri, dericilik, yem gibi sektörlerde de kendini göstermiştir.

Ülkemizde et ve süt üretiminde yaşanan en başlıca sorunlardan birisi kaçak üretimdir. Et üretiminin yarıdan fazlası, süt üretiminin ise üçte ikisi kayıt dışıdır. Ayrıca, karma yemlerin hammaddelerinde yaşanan dışa bağımlılığın %50'nin üzerine çıkması, hayvancılıkla uğraşanların yüksek maliyetlerle üretim yapmasına neden olmaktadır. Yüksek yem fiyatları, kaçak et oranının yüksek olması, yurt dışından gelen ürünlerin sübvansiyonlu olmasından dolayı yerli üreticinin rekabet ve üretim şansı azalmaktadır.

Sektörel anlamda et ve et ürünlerinde rekabetin yaşanması, hayvancılığın ülke ekonomisine katkı sunması yalnızca üretim yapılarak sağlanamamaktadır. Hayvancılıkta, yem bitkisi üretiminde devlet desteği yükseltilmeli ve topyekun uygulanacak bir tarım-hayvancılık politikası aracılığıyla ulusal çıkarların korunması sağlanmalıdır. Çünkü; Türkiye'de 1 kg sığır etinin üretimi 5 Avro’ya mal olmaktayken, aynı oran AB'de 2.5 Avro seviyesindedir. Üstelik bu tabloda, Gümrük Birliği’nin ülkemiz aleyhinde olumsuz etkileri olduğu da unutulmamalıdır.

Ülkemizde uygulanan hayvancılık politikasına bakıldığında, sadece destekleme ile dahi büyükbaş hayvan varlığında bir yükseliş yakalanabileceği görülmüştür. Buradan anlaşılmaktadır ki ulusal çıkarları gözetecek bir hayvancılık politikası ile çok daha büyük gelişmenin yaşanılmasının önünde hiçbir engel yoktur. Öncelikle bunun için hayvancılık, tarımsal sanayi ve yem sanayisinden ayrı düşünülmemelidir. Tarım ve hayvancılık politikaları bir bütün olarak belirlenmelidir. Tarım ve hayvancılık, serbest pazar ekonomisinin insafına bırakılmamalı devletin denetim ve çeşitli yollarla müdahalesinin önü kapatılmamalıdır. EBK, SEK gibi kurumların özelleştirilmesi, kaçak üretim, dışa bağımlılık, yem sorunları, pazarlama önündeki engeller, Gümrük Birliği'nin zararları, hayvan hastalıkları gibi sorunlar ayrıntısıyla incelenmediği takdirde, tarım ve hayvancılık sektöründe iyileşmenin beklenmesi hayal olacaktır.

Bu bağlamda; hayvancılık sektörünün sorunlarının ve bu sorunların çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Şevket Köse                              (Adıyaman)

2) Ergün Aydoğan                         (Balıkesir)

3) Ali Rıza Öztürk                         (Mersin)

4) Gürol Ergin                               (Muğla)

5) Mehmet Ali Özpolat                  (İstanbul)

6) Ahmet Ersin                              (İzmir)

7) Ali Oksal                                   (Mersin)

8) Birgen Keleş                              (İstanbul)

9) Mevlüt Coşkuner                       (Isparta)

10) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

11) Rasim Çakır                             (Edirne)

12) Mehmet Ali Susam                  (İzmir)

13) Selçuk Ayhan                          (İzmir)

14) Hikmet Erenkaya                     (Kocaeli)

15) Ali Rıza Ertemür                      (Denizli)

16) Tacidar Seyhan                        (Adana)

17) Abdulaziz Yazar                      (Hatay)

18) Osman Kaptan                         (Antalya)

19) Ensar Öğüt                              (Ardahan)

20) Muhammet Rıza Yalçınkaya    (Bartın)

21) Kemal Demirel                        (Bursa)

22) Ahmet Küçük                          (Çanakkale)

23) Tekin Bingöl                            (Ankara)

2.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, büyük şehirlerin içme ve kullanma sularının kalitesinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/264)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bilindiği gibi büyük şehirlerde su ile ilgili olarak pek çok tartışma basında yer almaktadır. Artan sıcaklıklarla birlikte geçen yıllarda yaşanan su sıkıntısının bazı şehirlerde tekrar baş göstereceği ifade edilmektedir. Bu nedenle susuzluk için çözüm yolları geliştirilmekte ancak bu çözüm yollarında da sağlıklı içme ve kullanma suyu dağıtılması ile ilgili sıkıntılar ortaya çıkmaktadır. Vatandaşların sağlığını doğrudan ilgilendiren bu konu, siyasi tartışmaların malzemesi olarak kullanılmaktadır. Oysa insan sağlığı hiçbir siyasete malzeme edilemeyecek kadar önemli bir konudur.

Şehirlerdeki içme ve kullanma sularının sağlıklı ve kaliteli olması gerekir. Bu gerekliliği yerine getirmek de önce yerel yönetimlerin sonra da Sağlık Bakanlığı'nın sorumluluğundadır.

Bu hassas konu ile ilgili olarak yeterli bilimsel araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra konusunda uzman kişiler tarafından gerekli görülen açıklamalar yapılmalıdır. Oysa son dönemde bilimsel araştırmalardan uzak tamamen siyaset malzemesi olarak açıklamalar yapılmaktadır.

Tüm bu açıklamaların yanında, konusunda uzman kişiler de çeşitli açıklamalar yapmıştır. Bu açıklamalarda çarpıcı tespitler ortaya koyulmuştur. İçme suyunda meydana gelen ufak bir değişiklik bile bedenin kimyasını doğrudan etkilemektedir. Gelişmekte olan ülkelerde meydana gelen ve ölümle sonuçlanan enfeksiyon hastalıklarının %45'inin sebebi kirli sulardır. Suyu kirleten bir çok kimyasal madde insanoğlu tarafından üretilmektedir ve sorumsuzca suya karışmasına izin verilmektedir. İçme ve kullanma suyuna karışan kimyasal atıkların etkisi yıllar sonra başta kanser olmak üzere çeşitli kronik hastalıkların artmasıyla ortaya çıkmaktadır. Düzgün arıtılmayan atık su içerdiği ağır metaller nedeniyle vücudu yavaş yavaş tahrip etmektedir. Bu nedenle sonuçları yıllar sonra ortaya çıkacaktır.

Türkiye'de 250 organize sanayi bölgesinden sadece 37'sinde arıtma tesisi vardır. Bu da aslında Türkiye'de ne kadar ciddiyetle ele alınması gereken bir konu olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü 1 litre atık su, 8 litre tatlı suyu kirletmektedir. Bu da arıtma tesisi olmayan sanayi bölgelerinin çokluğu göz önüne alındığında Türkiye genelinde içme ve kullanma suyunun sağlıklı olmadığı konusunda bir fikir vermektedir. Ağır metallerin olduğu suların sadece içilmesi ile değil el, yüz gibi kişisel temizlik için de kullanmanın son derece sakıncalı olduğu uzmanlar tarafından ifade edilmektedir.

Ancak tüm bu uyarı ve uzmanlarca yapılan açıklamalara rağmen halen suyun sağlık ve kalitesi ile ilgili olarak gereken önlemlerin alınmadığı görülmektedir. İstanbul'a verilen Melen Çayı'na sanayi ve kanalizasyon atıkları karışmaktadır. Yine Ankara'nın su ihtiyacını karşılamak amacıyla getirilen Kızılırmak Suyu'na da sanayi atıkları karışmaktadır. Ayrıca 1150 km.'lik güzergahı boyunca Kızılırmak'a tarımsal ilaçların da karıştığı ifade edilmektedir. Tarımsal ilaçlar bakımından suyun analizinin yapılıp yapılmadığı ise belli değildir. Oysa tarımsal ilaçların içme suyuna karışması halinde çok önemli olumsuzluklar ortaya çıkacaktır. İzmir'in içme suyu ile ilgili olarak da spekülatif açıklamalar, bilimsel veriler olmaksızın yapılmıştır. Tüm bunlar kamuoyunda tedirginlik yaratmaktadır.

Nüfusun yüksek olduğu 3 büyük kentimizde su ile ilgili olarak yaşanacak herhangi bir sorun büyük olumsuzluklara neden olacaktır.

Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, Ankara, İstanbul ve İzmir'in içme ve kullanma sularının incelenmesi, bu konuda mevcut eksiklik ve yanlışların tespiti ile çözümlerinin araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 23.07.2008

1) Çetin Soysal                                 (İstanbul)

2) Ali Rıza Öztürk                            (Mersin)

3) Mehmet Ali Özpolat                    (İstanbul)

4) Ali Oksal                                     (Mersin)

5) Ahmet Ersin                                 (İzmir)

6) Mevlüt Coşkuner                         (Isparta)

7) Tacidar Seyhan                            (Adana)

8) Ramazan Kerim Özkan                (Burdur)

9) Rasim Çakır                                 (Edirne)

10) Mehmet Ali Susam                    (İzmir)

11) Selçuk Ayhan                            (İzmir)

12) Hikmet Erenkaya                       (Kocaeli)

13) Ali Rıza Ertemür                        (Denizli)

14) Gürol Ergin                                (Muğla)

15) Abdulaziz Yazar                        (Hatay)

16) Osman Kaptan                           (Antalya)

17) Ensar Öğüt                                 (Ardahan)

18) Şevket Köse                               (Adıyaman)

19) Muhammet Rıza Yalçınkaya      (Bartın)

20) Kemal Demirel                           (Bursa)

21) Ahmet Küçük                            (Çanakkale)

22) Tekin Bingöl                              (Ankara)

3.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan ve 21 milletvekilinin, sıcak su kaynaklarının kullanımının araştırılarak etkin değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/265)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dünyada su ve su kaynakları, vazgeçilmesi olanaksız büyük önemini arttırarak sürdürürken, ülkemiz için de aynı ağırlıkta özelliklere sahiptir. Sıcak su kaynakları da dünya ve ülkemiz bağlamında çok değerli olup, İlkçağlardan günümüze kadar farklı alanlarda, düşük maliyetlerle, geniş yararlanma seçeneklerini varlığında sunmaktadır. Sıcak suların dünya ye ülkemiz pratiğinde yaygın alarak bilinen başlıca kullanım alanları: Jeotermal enerji santralleri, ısıtma, seracılık, iç ve dış turizm, maden suyu (soğuk ve ılık şifalı su), balık çiftlikleri, iş-istihdam v.s. olarak özetlenebilir.

Balıkesir ilimiz de tarihî, sosyal, kültürel, doğal güzellikleri ve Ulusal Kurtuluş Savaşımızda ortaya koyduğu direnişinin yanında termal kaynaklar yönünden de ülkemizin ilk 5 ili arasında yer almaktadır. Balıkesir geniş coğrafi konumu ve uygun iklim koşulları ile uzun hizmet olanaklarına elverişlidir. Balıkesir termal kaynak zenginliğinin yanı sıra fiziksel ve kimyasal bileşimleri açısından, ülkemizin üstün nitelikli otuzun üzerinde şifalı kaynaklarına sahiptir.

Balıkesir sıcak su kaynaklarının bir kısmı deniz kenarından, bir kısmı dağlık ve ormanlık alanlarda kaliteli, doğal çıkışlı, suyu bol, sıcaklık değerleri bakımından farklılıklar gösteren, bir kısmı da içme kürlerine elverişlidir. Çevreleri av ve eko turizmine de olanaklıdır. Kaplıcalarının sıcaklıkları 30-82 C0 arasındadır. Bilinen tarihi M.Ö. 4. yy’a kadar uzayan sıcak su kaynaklarımız; Gönen, Gönen - Ekşidere, Edremit - Güre, Edremit Bostancı Köyü, Balıkesir Merkez - Pamukçu, Sındırgı – Hisaralan, Sındırgı -Emendere, Bigadiç - Hisarköy, Susurluk - Kepekler, Susurluk - Yıldız, Manyas - Kızıkköy, Balya Dağ kaplıcaları ve Savaştepe - Kirazköy, Dursunbey - A. Musalar, İvrindi - Büyükyenice, Gümeli ile Ayvalık - Türközü ılıcalarıdır.

Balıkesir kaplıcalarının su bileşimleri florür, sülfat, klorür, bikarbonat, sodyum, kalsiyum, oligametal, bor, radyoaktif bileşen selenyum bulunduğu bilinmekte, cilt hastalıklarında romatizma, siyatik, kireçlenme, böbrek taşı düşürme, kadın hastalıklarında, stres, eklem hastalıklarında, ortopedik rahatsızlıklarda, felçlerde egzama, hipertansiyon, şeker ve sindirim hastalıklarında v.s tedavilerinde etkili sonuçlara ulaşıldığı bilinmektedir.

Savaştepe - Kirazköy, Dursunbey - A. Musalar , İvrindi - Büyükyenice ve Gümeli ile Ayvalık - Türközü ılıcaları halen araştırılması gereken sıcak su kaynakları olarak beklemektedir.

Kaplıcaların bir kısmı araştırma bekleyişi içerisinde iken, bir kısmı da pansiyonlardan sınırlı sayıda kapasiteli 5 yıldızlı otellere değin konaklama çeşitliliği göstermektedir. Kaynak sayısı, kullanımdaki kaynaklar, kullanımdaki ve hizmetteki yapılanma dikkate alındığında, esasen yapının önemli ölçüde atıl olarak beklediği görülmektedir. 19.07.2008 tarihinde Sındırgı Belediyesi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesinin işbirliği ile Sındırgı - Emendere’ye kurulan bir tesis hizmete açıldı ise de kaynaklar büyük ölçüde atıl olarak yatırımları beklemektedir. Dünya ve ülkemizin bu alandaki kullanım ve kazanımları göz önüne alınarak, sıcak su kaynaklarından en üst düzeyde toplumsal yararlanma seçenekleri değerlendirmeye alınma gereksinimi içindedir.

Düşük maliyetli, çok seçenekli yararlanma potansiyellere yönelik olarak, sıcak su kaynakların ulaşımın kolaylaştırılması için ulaşım olanaklarının sağlanmasına, sıcak sulara teşviklerin işletilmesine, kaynakların en verimli seçeneklerde kullanılmasına, araştırma bekleyen kaynaklarda araştırma çalışmalarının başlatılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Su ve sıcak suyun taşıdığı büyük önemden hareketle, suyun ve sıcak suların dikkatle kullanılması zorunluluğu noktasında sorunların tespiti, çözümler geliştirilmesi, yeni anlayışların oluşturulması, en verimli sonuçlara yönelme, yerelden ulusal boyuta taşıma yöntemlerinin saptanması, çağdaş çözümlerin belirlenmesi, yasal düzenlemeler yapılması için Anayasanın 98. T.B.M.M. İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis araştırılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Ergün Aydoğan                           (Balıkesir)

2) Mehmet Ali Özpolat                    (İstanbul)

3) Ahmet Ersin                                (İzmir)

4) Mevlüt Coşkuner                        (Isparta)

5) Ramazan Kerim Özkan               (Burdur)

6) Mehmet Ali Susam                     (İzmir) 

7) Selçuk Ayhan                              (İzmir)

8) Ali Rıza Ertemür                         (Denizli)

9) Ali Oksal                                     (Mersin)

10) Gürol Ergin                               (Muğla)

11) Tacidar Seyhan                          (Adana)

12) Hikmet Erenkaya                       (Kocaeli)

13) Rasim Çakır                              (Edirne)

14) Birgen Keleş                             (İstanbul)

15) Abdulaziz Yazar                        (Hatay)

16) Ali Rıza Öztürk                         (Mersin)

17) Ensar Öğüt                                (Ardahan)

18) Şevket Köse                              (Adıyaman)

19) Muhammet Rıza Yalçınkaya     (Bartın)

20) Kemal Demirel                          (Bursa)

21) Ahmet Küçük                            (Çanakkale)

22) Tekin Bingöl                             (Ankara)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 31/7/2008 Perşembe günü 255 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin bitimine kadar çalışmalarını sürdürmesine; bu işin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatile girmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

                                                                                                                        Tarih: 31.7.2008

No: 38

Danışma Kurulu Önerisi

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 3 üncü ve 9 uncu sıralarında yer alan 255 ve 252 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 7 nci ve 4 üncü sıralarına alınması, Gelen Kâğıtlar listesinde yayınlanan ve bastırılarak dağıtılan 282 sıra sayılı Kanun Teklifinin 48 saat geçmeden, Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 1 inci sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun 31.7.2008 Perşembe günü (bugün) 255 sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar çalışmalarını sürdürmesi, bitirilemediği takdirde 1.8.2008 Cuma günü de saat 14.00'da toplanması ve bu birleşimde Kanun Tasarı ve Tekliflerinin görüşülerek 255 sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi, bu işin görüşmelerinin tamamlanması halinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatile girmesinin Genel Kurulun onayına sunulması,

Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

                                                                                                                       

 

 

 

Köksal Toptan

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

 

Sadullah Ergin

 

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Adalet ve Kalkınma Partisi

 

Cumhuriyet Halk Partisi

 

Grubu Başkanvekili

 

Grubu Başkanvekili

 

Oktay Vural

 

Selahattin Demirtaş

 

Milliyetçi Hareket Partisi

 

Demokratik Toplum Partisi

 

Grubu Başkanvekili

 

Grubu Başkanvekili

BAŞKAN – Öneri üzerinde lehte ve aleyhte konuşmak isteyen sayın üyelerimiz var mı? Yok.

Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Ka-bul etmeyenler… Kabul edilmiştir Danışma Kurulu önerisi.

Gündemin “Oylaması Yapılacak İşler” kısmında yer alan Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 267 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümünün oylamasını yapacağız.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/609, 1/610) (S. Sayısı: 267) (x)

BAŞKAN – Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

                        

(x) 267 S. Sayılı Basmayazı 30/7/2008 tarihli 137’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

1’inci sıraya alınan, Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan ve 4 Milletvekilinin 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali ile Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; 5763 Sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 26 ncı Maddesinin Geçici 23 üncü Maddesi 1 inci Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 1 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan ve 4 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali ile Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; 5763 Sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 26 ncı Maddesinin Geçici 23 üncü Maddesi 1 inci Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 1 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/310, 2/246, 2/305, 2/312, 2/313) (S. Sayısı: 282) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 282 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde gruplar adına söz talebi? Yok.

Şahıslar adına söz talebi? Yok.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU İLE

BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 80 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.

“j) Milli Eğitim Bakanlığına bağlı her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ek ders ücreti karşılığında ilgili mevzuatı çerçevesinde uzman ve usta öğretici olarak çalıştırılanların prim ödeme gün sayısı 30 günü aşmamak kaydıyla, bir takvim ayı içerisinde hak kazandıkları brüt ek ders ücreti toplam tutarının, prime esas günlük kazanç alt sınırına bölünmesi sonucu bulunur. Bu şekilde yapılacak hesaplamalarda tam sayıdan sonraki küsuratlar dikkate alınmaz.”

                        

(x) 282 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ve şahıslar adına söz istemi? Yok.

Soru sorma durumu yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde geçen “29/7/2003 tarihli ve 4958 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna göre yapılandırılan işverenler bu tecil ve taksitlendirme ile yapılandırmaları devam ettiği sürece” ibaresi “29/7/2003 tarihli ve 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa ve 22/2/2006 tarihli ve 5458 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile diğer taksitlendirme ve yapılandırma Kanunlarına göre taksitlendiren ve yapılandıran işverenler bu tecil, taksitlendirme ve yapılandırmaları devam ettiği sürece” şeklinde değiştirilmiş ve (ı) bendinin son cümlesinden önce gelmek üzere “Bu fıkrada düzenlenen teşvik, kamu idareleri hariç bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin matrah, oran ve esaslar üzerinden, 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personel için de uygulanır.” cümlesi eklenmiştir.

BAŞKAN – Sayın Çalış, soru soracaksınız herhâlde; buyurun.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, bu, esnafımızın prim borçlarının ertelenmesi gerçekten esnafımız tarafından çok olumlu karşılanmıştır. Ancak, primlerini zamanında ödeyen esnafımız açısından “Biz borçlarımızı zamanında ödediğimiz için mağdur oluyoruz.” anlamında bir burukluk sebebi olmuştur. Borçlarını zamanında ödeyen prim mükelleflerinin ileriye dönük prim borçlarına yönelik bir kolaylık getirmeyi düşünüyor musunuz?

Bir diğer sorum da, malum, yaşadığımız ekonomik sıkıntı… Borçlarını tahsil edemeyen esnafımız çeklerini ödeyemediği için tutuklanmaktadır. Tutuklanan bir esnaf işyerini işletemediği için borçlarını iyice ödeyemez duruma düşmektedir. Bu, çek borçlarından dolayı tutuklanan esnafımızla ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, cevap verecek misiniz?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Evet efendim. Teşekkür ediyorum.

Bu yasa teklifiyle çok önemli düzenlemeler geliyor. Değerli Milletvekilimiz prim borçlarını zamanında ödeyenlerle ilgili bir düzenlemenin olup olmadığını soruyorlar. Bildiğiniz gibi, istihdam paketinde 5 puanlık indirim veya işveren payından yüzde 25’lik bir indirim gerçekleşmiş bulunuyor. Kendi nam ve hesabına çalışanlarla ilgili de konu, tabii ki, imkânlarla orantılı olarak değerlendirilecek bir konudur.

Bu düzenlemeyle yapmaya çalıştığımız diğer bir önemli husus ise, 1 Ekim itibarıyla genel sağlık sigortası yürürlüğe gireceğinden bütün vatandaşlarımızın GSS kapsamında olma zorunluluğu var. Bu yapılandırma borçlu sayısını minimize etmek veya ortadan kaldırmaya dönük bir yapılandırmadır ki, “1 Ekim itibarıyla hiçbir vatandaşımız genel sağlık sigortası kapsamı dışında kalmasın”a dönük bir yapılandırmadır.

Umuyorum ki, bu oranda, bu düzeyde bugüne kadar yapılamayan ve bu düzeyde bir tahsilatın, taahhüdün gerçekleşmediği ve bugün de atacağımız yeni bir adımla büyük ihtimalle borçları sıfırlamaya doğru gittiğimiz bir düzenleme bu bahsettiğiniz sorunları da ortadan kaldıracak düzenleme olacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- 5510 sayılı Kanunun Geçici 4 üncü maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi “Geçici 12 nci maddenin ikinci fıkrası uyarınca kamu idarelerinin sağlık hizmetlerinin sağlanmasına ilişkin görevlerinin Kurum tarafından devralındığı tarihten itibaren, kamu idarelerince bu kapsamdaki sigortalılar için her ay emekli keseneklerine esas aylıklarının %12’si oranında ayrıca genel sağlık si-gortası primi ödenir.” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü.

Sayın Tütüncü, buyurun.

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, aslında tasarının tümü üzerinde konuşma amacıyla hazırlık yapmıştık, ancak bir yanlış anlaşılma oldu.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasanın tümüne dönük görüşlerimi sizlerle paylaşma ihtiyacı içindeyim bu çerçevede.

Şimdi, burada, 15 milletvekili arkadaşımızın birleştirilmiş yasa tekliflerini görüşüyoruz. Bu arkadaşlarımıza hem şahsım hem Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına teşekkür ediyorum, çeşitli partilere mensup milletvekili arkadaşlarıma. Gerçekten son derece önemli bir sıkıntıyı Parlamentoya taşımışlardır.

Şimdi, Sosyal Güvenlik Yasası ile ilgili ya da sosyal güvenlik alanıyla ilgili bu yasa teklifleri, 15 milletvekilinin yasa teklifi geldiğinde hemen “Acaba Hükûmet sosyal güvenliğin neresindedir?” sorusunun irdelenmesi gerekiyor. Mademki böylesine ortak, kolektif bir sorumluluk çerçevesinde herkes bu olaya sahip çıkmış, şu aşamada AKP’nin sosyal güvenliğin neresinde olduğunun irdelenmesinin yaşamsal önemde olduğuna inanıyorum.

İkinci olarak, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Türkiye'nin nasıl bir sosyal devlet anlayışına ihtiyacı var?” bunun da irdelenmesi gerekiyor çünkü AKP’nin sosyal güvenlik alanındaki uygulamaları ne yazık ki çağdaş bir sosyal devlet anlayışına uygun değil, yansıtmıyor.

Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik uygulamaları hepimizin bildiği gibi iki kulvarda götürülüyor; sosyal sigorta programları, sosyal hizmet ve sosyal yardım programları. Sosyal sigorta programlarıyla ilgili yasa tekliflerini görüşüyoruz.

Sosyal sigorta programları bilindiği gibi 1971 yılında Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi’nin imzalanması ile evrensel ILO çerçevesinde Türkiye'de resmiyet kazanmış. Böylece yaşlılık, maluliyet, ölüm, iş kazası, meslek hastalığı, sağlık, analık ve daha sonra da işsizlik sigorta dalları peyderpey yürürlüğe girmiş. Ancak, bu 1971 yılındaki imzada dokuzuncu sigorta dalı, aile sigortası dalı hâlâ Türkiye’de yürürlüğe sokulabilmiş değil. Şu anda –yineliyorum- aile sigortası dışındaki, sosyal güvenliğin asgari normlarıyla ilgili o sözleşmede aile sigortası dışındaki tüm sosyal sigorta dalları Türkiye’de uygulanıyor ama -dikkatinizi çekiyorum- bunların hepsi, 2002 yılından önce uygulanan uzun vadeli ve kısa vadeli sosyal sigorta dalları, hepsi, 2002 yılından önce yürürlüğe sokulmuştur.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak 2002 yılından bu yana aile sigortası uygulamasının başlatılması için büyük bir çaba içinde olduk ama AKP’yi ikna edemedik. Oysa, işsizlik sorununun büyümekte olduğu bir ülkede ailelere asgari gelir güvencesi sağlanmasının nasıl yaşamsal önemde olduğunu hepimiz biliyoruz. Aile reisi, işsiz kaldığı ve İşsizlik Fonu’ndan aylık alamadığı süre içinde aile sigortasından para alacaktı. AKP bizim önerilerimize yıllardır kulak tıkadı ve kulak tıkıyor. Aile sigortasını devreye sokmadı, sokamadı ve hâlâ da bu konuda umut verici bir çaba içinde gözükmüyor. AKP’ye buradan bir defa daha sesleniyoruz: Geliniz, sosyal güvenliğin ILO standartları çevresinde asgari normlarını tam anlamıyla Türkiye’de yerleştirelim ve aile sigortasının başlatılmasının onurunu ve şerefini Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye’de taşısın.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi eski uygulamaları, gerçekten bölük pörçük, ayrı ayrı kurumlarda, farklı yasalarda olan uygulamaları bir araya getiren Sosyal Güvenlik Yasası çıkarıldı. Görüştüğümüz, işte bu 15 arkadaşımızın yasa teklifleri bunlarla ilgili.

Öte yandan dikkatinizi çekmek istediğim bir diğer konu: AKP, sosyal güvenliğin ikinci kulvarı olan sosyal yardım ve sosyal hizmet alanında ciddi bir kurumsal iyileştirme, ciddi bir kurumsal düzenleme ne yazık ki yapamadı. Prim ödeme gücüne sahip olmayan kimsesiz, yoksul, bakıma ve korunmaya muhtaç çocuklara, yaşlılara ve her yaştan engellilere çağdaş sosyal devlet anlayışına yaraşır bir şekilde sahip çıkılamadı. Mevcut uygulamalar ya da ısrarla sürdürülmeye çalışılan uygulamalar eskinin padişah ihsanlarını çağrıştıran, insan onur ve saygınlığını ayaklar altına alan yöntemlerde sürdürülüyor. Bize söyler misiniz değerli milletvekilleri, gıda, erzak paketlerinin, kömür çuvallarının, dinsel duyguları istismar eden tarikat ve cemaatlerin hangi çağda sosyal devlet anlayışında Türkiye’deki olduğu gibi ağırlığı vardır? Gerçekten bu uygulamalardan, sosyal yardım ve sosyal hizmet alanındaki bu boşluktan hicap duyuyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak hüzün duyuyoruz ve utanıyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisinin sosyal hizmet ve sosyal yardım alanına ciddi bir şekilde el atmasının zamanı çoktan gelmiş, geçmektedir. Türkiye’yi bu alanda yaşanan utanç tablosundan bir an önce el birliğiyle kurtarmalıyız, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu açıdan bütün gücümüzle AKP’nin yanında olduğumuzun bir daha bilinmesini istiyoruz. Evet, “AKP sosyal güvenliğin neresinde?” sorusunu burada yanıtlamış oluyorum.

Türkiye'nin nasıl yeni bir sosyal devlet anlayışına ihtiyacı var? Bu sorunun yanıtını verirken, CHP’nin AKP’ye alternatif politikasının, alternatif sosyal güvenlik politikasının, alternatif sosyal devlet politikasının genel esaslarını ve AKP’nin genelde yaptığı yanlışları ve tasarı üzerindeki bazı görüşlerimizi de bir arada dile getirmeye çalışacağım.

Biz, yeni sosyal devleti, asgari, yani olmazsa olmaz dört temel taşı üzerinde inşa edeceğiz Cumhuriyet Halk Partisi olarak.

Birinci temel taşı: Çalışma gücü, isteği ve iradesinde olan herkese, mutlaka üretken istihdam sağlayacağız ve tüm çalışanları, insan onuru ve saygınlığına yaraşır bir gelir düzeyine mutlaka kavuşturacağız.

İkinci temel taşımız: Gelir dağılımındaki adaletsizlikleri hem çalışanlar arasında hem de değişik bölgeler arasında süratle gidereceğiz.

Üçüncü temel taşı: Eğitimde fırsat eşitliğini ve çalışma yaşamında yarışma özgürlüğünün önünü sonuna kadar açacağız.

Dördüncü olarak, tüm yurttaşları beşikten mezara, yaşlılık, maluliyet, ölüm, iş kazası, meslek hastalığı, sağlık, analık, işsizlik, engelli olmak, kimsesizlik, bakıma ve korunmaya muhtaçlık gibi risklere karşı insan onuru ve saygınlığına yaraşır bir şekilde koruyacağız ve tüm toplumu bu çerçevede esirgeyeceğiz.

Şimdi, bu çerçeveden AKP’nin uygulamalarına baktığımızda, ne yazık ki az önce dile getirmeye çalıştığım dört temel taşının gerçekten çok uzağında uygulamalar içinde olduğu görülüyor. Türkiye’de çalışma gücü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tütüncü, devam ediniz.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Konuşmamı sizin de hoşgörünüzle daha sonraki maddede tamamlamaya çalışacağım. Bu çerçevede, bana verdiğiniz ek süreyi kullanayım.

Türkiye’de çalışma gücü, isteği ve iradesinde olan herkese iş sağlanıyor mu? Sağlanmıyor. İşsizliğin nasıl giderek toplumsal bir işkence hâline dönüştüğüne her geçen gün acı bir şekilde tanık oluyoruz. Her 5 kişiden 1’i işsiz. Taşı sıksa suyunu çıkaracak genç insanlarımızın yüzde 30’u, yüzde 35’i işsiz. Kadınların işsizliğine bakıyoruz, özellikle kadınların iş gücüne katılma oranına bakıyoruz; her 4 kadından 3 tanesi iş gücü piyasası dışında. Ancak her 4 kadından 1 tanesi iş gücü piyasasına giriyor. Türkiye bu açıdan eksi yönden bir dünya şampiyonluğuna imza atmış durumda.

Net asgari ücrete bakıyorsunuz, 505…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Teşekkürler Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şandır, soru soracaksınız herhâlde; buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim. Aracılığınızla, Sayın Bakanıma, açıklanmak talebiyle bir sorum olacak.

Özellikle Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu yetkilileriyle ve Sayın Başkanıyla da yaptığımız görüşmede… Esnafımızdan bazılarının kredi kartı borçları dolayısıyla, prim borçlarının ödenmesi için Halk Bankası tarafından kredilendirilmelerinde zorluk çıkartılmaktadır. Dolayısıyla, bu konuda Bakanlığımızın veya Kurumun bir başka bankayla böyle bir çalışması var mıdır?

İkinci soru: Prim borçlarını ödemek isteyen esnafımız daha çok kırsal kesimde ve tarım sektörüyle, tarım kesimiyle çok doğrudan ilgilidir. Dolayısıyla, prim borçlarını ödemek istiyorlar ama mahsulün paraya dönüşüp esnafa yansımasından sonra ödeme imkânı daha kolay olacaktır. Bu sebeple, acaba süreleri biraz daha genişletmeyi, mahsul sonrasına kadar genişletmeyi Sayın Bakanlık düşünmekte midir?

Bu iki sorumun Sayın Bakan tarafından prim borcu olan değerli esnaflarımıza açıklanmasını istirham ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şandır.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, biraz önce sorduğum ikinci soruma cevap alamadığım için tekrarlamak durumunda kaldım, kusura bakmayınız.

Bildiğiniz gibi, gerçekten, Anadolu’da çok ciddi bir ekonomik durgunluk yaşanıyor. Esnafımız alacağını tahsil edemiyor, ürettiği malı satamıyor, bundan dolayı çeklerini de ödeyemez durumdadır, yani kestiği çekleri ödeyemez durumdadır. Gerçekten, yaşanan ekonomik sorunlarda, ekonomik sıkıntılarda çok önemli bir sorumluluğu olmayan esnafımız mağdur durumdadır. Karşılıksız çekten dolayı mağdur olan esnafımızla ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çalış.

Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, bankalardan bu yapılandırma çerçevesinde istifade edecek olan vatandaşlarımızla ilgili, bildiğiniz gibi, bir önceki yapılandırmada, son hafta da olsa gerekli çalışma yapıldı. Aslında, onun bir hafta olarak değerlendirilmesi doğru değil. Bildiğiniz gibi, müracaat süresi bir hafta idi ama bankadan kredi işlemlerini bu ay içerisinde, bu ayın 28’ine kadar sürdürme imkânları var. Dolayısıyla otuz sekiz günlük bir süre, yani müracaat tarihi 28 Temmuz olan vatandaşlarımız için otuz sekiz günlük bir süre söz konusu.

Bankaların çeşitlendirilmesiyle ilgili, bir kurum olarak, buna çok sıcak bakıyoruz. Şu anda kredi alınan banka, protokol imzalanan bankanın yanında aynı oranlarda faiz işlemleri veya daha düşük imkân söz konusu olursa, bu süreç içerisinde, bu yeni yapılandırma süreci içerisinde diğer bankalarla da bu konuda bir protokol yapmaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum. İnanıyorum ki sizlere de gelen bu talepler, diğer bütün siyasi parti gruplarına da gelmiştir. Bu toplumsal talebe cevap teşkil eder.

Sürelerle ilgili ise, değerli arkadaşlar, bir değerlendirme yaptık. 28 Mayıs-28 Temmuz tarihleri -iki aylık süre- müracaat tarihi olarak belirlendi. Daha sonra, müracaat tarihinden sonraki bir ay da ödeme süresi olarak belirlenmiş idi. Yani yaklaşık üç aylık bir süre söz konusu idi.

İfade ettiğiniz gibi, bu, özellikle tarım kesiminde bazı sıkıntılar, mahsul alma açısından sıkıntılar oluşturdu. Bu yapılandırmayı da aslında o çerçevede ele alıyoruz. Şimdi yirmi günlük bir müracaat süresi ve takip eden ayın sonuna kadar, yani peşin ödemelerde yine yaklaşık elli günlük bir süre getirmiş oluyoruz ki bu, eylülün sonunu çok rahat bir şekilde bulacak bir süredir.

Ayrıca bu yirmi günlük süre içerisinde vatandaşlarımız için bir yıllık taksitlendirme imkânını bir önergeyle ilave ediyoruz teklife. Bu önergeyle bir yıllık süre içerisinde yüzde 50 gecikme faizi terkin yapılarak bu yapılandırmadan da vatandaşlarımızın istifade etme imkânı doğmuş oluyor, bugün gerçekleştirdiğimiz düzenlemeyle. Umuyorum ki, bu elli günlük müracaat ve ödeme süresi ve bir yıllık süre, kalan borçluları rahatlatacak olan bir süredir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Süreyi uzatalım Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bugüne kadar 18,4 katrilyon liralık yapılandırma kapsamına giren bir meblağ oldu. Zaten toplam yapılandırma kapsamında olan 26,2’ydi. 8 katrilyonluk bir bölüm için bu düzenlemeyi getirmiş bulunuyoruz. Umuyorum ki, vatandaşlarımız bunlardan istifade edecek, sosyal güvenlik reformu 1 Ekim tarihi itibarıyla yürürlüğe gireceğinden, o tarihe kadar artık borçlu vatandaşımızın kalmaması da bu şekilde temin edilmiş olacaktır.

Ben çok teşekkür ediyorum. 

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- (1) 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 25- Bu Kanunun geçici 24 üncü maddesi kapsamına giren borçlarını ödemek için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yirmi gün içinde yazılı olarak başvuran işverenler veya sigortalıların, başvuru tarihini takip eden aybaşından itibaren yirmi gün içinde borç aslının tamamını ve başvurunun yapıldığı ayın sonuna kadar sosyal güvenlik mevzuatının ilgili hükümlerine göre hesaplanan gecikme cezası ve gecikme zammının yüzde yirmisini ödemeleri halinde, gecikme cezası ve gecikme zammının kalan yüzde sekseni terkin edilir.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş gecikme cezası ve gecikme zammı, yanlış veya yersiz alınan tutarlar hariç iade ve mahsup edilmez.

Bu madde kapsamına giren borçları ilgili Kanunlar gereğince tecil ve taksitlendirilmiş veya bu yapılandırılmış olan borçlularca, tecil ve taksitlendirme veya yapılandırma işlemlerinin bozularak bu madde kapsamına giren borçlarının ödenmesinin başvuru süresi içinde yazılı olarak talep edilmesi halinde, daha önce yapılmış olan tecil ve taksitlendirme veya yapılandırma işlemleri bozularak, ödemiş oldukları tutarlar, sosyal güvenlik mevzuatının ilgili hükümlerine göre mahsup edildikten sonra kapsama giren kalan borçları bu maddeye göre ödenir. Kanunun geçici 24 üncü maddesine göre borçları yapılandırılanlar, yapılandırılan bu borçları ile ilgili olarak bu madde hükmünden yararlanamaz.

22/2/2006 tarihli ve 5458 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna göre yapılandırma anlaşmaları devam eden veya ihya edilen borçluların, 5458 sayılı Kanun kapsamı dışında kalan ancak bu madde kapsamına giren borçları hakkında, talep etmeleri halinde bu madde hükümleri uygulanır.

 Bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuran borçluların, kapsama giren borçları nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumuna yaptıkları itirazlardan ve yargı nezdinde sürdürdükleri davalardan feragat etmeleri ve ihtilaf yaratmamaları şarttır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Sosyal Güvenlik Kurumu yetkilidir.”

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı.

Sayın Kalaycı, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 282 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bilindiği üzere 5510 sayılı Kanun’a eklenen prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin hükümler 26 Mayıs 2008 tarihinde yürürlüğe girmiş ve bu hükümlerden yararlanmak için başvuru süresi 28 Temmuz 2008 Pazartesi itibarıyla sona ermiştir.

Bu hükümlere göre 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre takip edilen sigorta primi, işsizlik sigortası primi, idari para cezası, sosyal yardım zammı borçları, özel bina inşaatı ve ihale konusu işlerden fark işçiliğe ilişkin borçlar, isteğe bağlı sigortalıların prim borçları, topluluk sigortasına tabi olanların prim borçları ve BAĞ-KUR’luların prim ve sosyal güvenlik destek primi borçlarının Kanun’un yürürlüğünden itibaren iki ay içinde müracaat edilmesi hâlinde peşin veya yirmi dört aya kadar eşit taksitler hâlinde ödenebilmesi imkânı getirilmiştir.

Ancak, yeniden yapılandırmadan yararlanabilmek için Kanun’da öngörülen iki aylık başvuru süresi yeterli olmamıştır. Kanun’un getirdiği imkânlardan kapsama giren tüm vatandaşlarımız yeterince aydınlanma imkânı bulunmadan süre sona ermiştir. Kanun 26 Mayıs 2008 tarihinde yürürlüğe girmesine ve iki aylık başvuru süreci başlamasına karşın Sosyal Güvenlik Kurumu bu tarih itibarıyla hazır hâle gelememiş, bürokrat arkadaşlarımızın her türlü çabasına rağmen Kanun’un uygulamasına ilişkin 2850 sayılı Genelge ancak 3 Haziran 2008 tarihinde çıkarılabilmiştir. Sürecin başlamasından sekiz gün sonra çıkarılabilen ve elli sayfadan oluşan genelgenin il müdürlüklerince okunup incelenerek uygulamaya geçilmesi de takdir edersiniz ki önemli bir sürenin geçmesini gerektirmiştir. Dolayısıyla işverenlerimize ve sigortalılarımıza tanınan iki aylık başvuru süresinin önemli bir kısmı hazırlık çalışmalarında geçmiştir.

Ayrıca, peşin ödeme uygulamasında başvuru tarihini takip eden bir ay içinde ödeme şartı ve taksitle ödeme uygulamasında da başvuru tarihini takip eden ayda taksitlerin ödenmeye başlanması şartı, içinde yaşanılan ağır ekonomik koşullar nedeniyle zor durumda bulunan işverenler ve sigortalıların yeniden yapılandırma sonucu borcu yarıya kadar düşmesine karşın bu borcu ödeyecek imkânının olmaması, bankalardan kredi kullanmak için yaptığı başvurulardan sonuç alamaması, dolayısıyla, prim borçlarını ödeyebilmek için gerekli kaynağı temin edememesinin, yeniden yapılandırma için başvuru yapmaktan imtina etmelerine yol açtığı da bir gerçektir.

Kurum bu konuya ancak başvuru süresinin dolmasına bir hafta kala, 21 Temmuz 2008 tarihi itibarıyla çözüm getirebilmiş, Halk Bankasıyla protokol yapılarak vatandaşlarımıza kredi imkânı sağlanmıştır.

Gerekli kaynağı temin edemeyeceği düşüncesiyle yeniden yapılandırma için başvuru yapmaktan imtina eden vatandaşlarımızın birçoğunun bu kısa süre içinde kredi imkânından bilgidar olamadığı kanaatini taşımaktayım. Ayrıca, verilen kredinin borcu karşılamaması nedeniyle bu imkândan yararlanamayan vatandaşlarımız da çaresizlik içinde bizleri aramaktadır.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz teklifte, bu teklifin yasalaşarak yürürlüğe girdiği tarihten itibaren işverenlerimize ve sigortalılarımıza yirmi günlük başvuru süresi tanınmakta, başvuru tarihini takip eden aybaşından itibaren yirmi gün içinde borç aslının tamamını ve gecikme cezasıyla gecikme zammının yüzde 20’sini ödemeleri hâlinde gecikme cezası ve gecikme zammının yüzde 80’inin terkin edilmesi öngörülmektedir.

Az önce belirttiğim gerekçeler, borçlarını yeniden yapılandırma imkânından yararlanamayan işveren ve sigortalılarımıza tekrar başvuru imkânı verilmesini gerekli kılmıştır. Nitekim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yeniden yapılandırma uygulamasından beklenen sonucun alınabilmesi ve vatandaşlarımızın süre darlığı nedeniyle mağduriyetine neden olunmaması için, 28 Temmuz 2008 tarihinde tamamlanan yeniden yapılandırma uygulamasında gerek başvuru süresinin gerekse peşin ödeme süresiyle taksitle ödemenin başlangıç süresinin bir ay uzatılması hususlarını içeren kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdik. Bu konuda verilen tüm teklifler komisyonda birleştirilerek görüşülmüş ve bugün Genel Kurula getirilmiştir.

Görüştüğümüz teklifte, komisyon görüşmelerimizde de belirttiğimiz üzere, başvuru süresinin yine yetersiz kalacağı endişesini taşımaktayız. Ayrıca, şartlarda bir değişiklik yapılmasına da karşı olduğumuzu açık bir şekilde belirtmek istiyorum. Daha üç gün önce, 28 Temmuz 2008 tarihi itibarıyla sona eren uygulamada borç aslının tamamının ve gecikme cezasıyla gecikme zammının yüzde 15’inin ödenmesi hâlinde yüzde 85’inin terkin edilmesi uygulanmışken, şimdi borç aslının tamamının ve gecikme cezası ile gecikme zammının yüzde 20’sinin ödenmesi hâlinde yüzde 80’inin terkin edilmesi öngörülmektedir.

Neden 5 puanlık bir artışa gidiyoruz? Vatandaşlarımızı neden cezalandırmak istiyoruz? Sizlere soruyorum: Konuya tam vâkıf olduğu ve imkânı bulunduğu hâlde, neredeyse yarı yarıya kadar inen borcunu ödeyerek bu uygulamadan kim yararlanmak istemez? Kaldı ki sadece borçtan kurtulunmakla kalmıyor, emeklilikte bağlanacak maaşın yanı sıra sağlık yardımlarından yararlanma imkânını da beraberinde getiriyor.

Teklif ile getirilen hakkın, yeterince bilgilendirilmemiş ve imkân bulamamış vatandaşlarımıza yönelik olduğunu kabul ediyorsak şartları değiştirmememiz gerekiyor. Kesinlikle bu uygulamadan yararlanmak istemeyenlere yeni bir hak vermenin zaten bir anlamı yok.

Bugüne kadar peşin ödeme yolunu seçerek borçlarını ödeyen vatandaşlarımıza bir haksızlık yapılması endişesiyle şartlarda bir değişiklik yapılması düşünülmüş ise diyeceğim şudur: Bu durumda olanların büyük çoğunluğu, belki de tamamı emeklilik süresini tamamlayanlardır. Zira emekli maaşının hemen bağlanması önemlidir. Ödenen paranın hemen karşılığı alınmaya başlanmaktadır. Bu durumda olanlar için başvuru süresi altı ay bile olsa bu imkândan daha ilk günlerde yararlanma yolunu seçeceği kesindir. Bizim milletimiz akıllıdır, hesabını kitabını iyi yapar.

Sayın Bakanım, önümüzde hasat mevsimi geliyor. Aslında, geçici 24’üncü maddeyle ilk uygulamamızdan yararlanan sigortalılarımıza ve işverenlerimize bu ödeme süresini hasat sonuna bırakmayı düzenlesek daha doğru olur kanaatindeyim.

Benim bir de şöyle bir endişem var: Vatandaşımız başvurusunu yapıyor -epeyce vatandaşımız başvurusunu yaptı- ancak iş borç ödemeye gelince gerekli kaynağı temin edememeden dolayı bu başvurusunun yanabileceği endişesini taşımaktayım. O nedenle, ödeme konusunda vatandaşlarımızın içinde bulunduğu sıkıntılar da dikkate alınarak, en azından eylül-ekim ayına kadar, bu hasat sonuna kadar –özellikle, biliyorsunuz, BAĞ-KUR’lu esnaf ve çiftçilerimiz bu kapsamda- onların bu durumunun dikkate alınmasının daha doğru olacağını, ilk uygulamadan yararlananlara da aynı ödeme hakkının, uzatılması hakkının verilmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, gündemimizi işgal eden bir konuya daha dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Biliyorsunuz konut edindirme yardımı ödemeleri başladı. Ancak 100 binlerce, hatta milyonlarla ifade edilebilecek sayıda vatandaşımız büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştır, ya hiç adını görememiş listelerde ya da çok komik rakamlarla karşı karşıya kalmış, beklentileri, hayalleri, ümitleri suya düşmüştür. 1987-95 yılları arasında çalışanların -ki bunların birçoğu bugünlerde emekli, belki bir kısmı da vefat etmiş durumda, onların dul ve yetimleri bunu ümitle bekliyorlar- kesintilerinin zamanında yatmamasının, yatırılmamasının sorumluluğunu yine bunlara ödetmek hakkaniyetle bağdaşmaz diyorum. O dönemki kayıtları ayıklamak, doğru listeleri yapabilmek gerçekten zor; bunun farkındayız. Yıllarca bu konuda çalışmalar da yapıldı. Sayın Başbakanın bu ödemeler için söylediği şu lafı açıkçası yadırgadık: “Tozlu raflardan indirdik, arşivlerden çıkardık, ödüyoruz.” diyor. Anlaşılan o ki Hükûmet beş buçuk yıldır hiçbir şey yapmamış, arşivlerde tutmuş dosyaları, şimdi arşivlerden indirmiş, ödemek istiyor. Tabii ki birçok hatalarla, birçok yanlışlıklarla karşı karşıya kalınmıştır. Gerçekten vatandaşlarımız hayal kırıklığına uğramıştır. Gelinen tablo bunu göstermektedir.

Bu konuda bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Bu, bana göre bir skandaldır. Vatandaşlarımızın T.C. kimlik numarası, sicil numarası ve adı soyadı Resmî Gazete’yle ilan edilmiştir. Telefonlarımızı ve adreslerimizi bari ilan etmediniz, ona şükür diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kalaycı, devam edin.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Neden sadece T.C. kimlik numarası veya emekli sicil numarası, sigorta sicil numarası ile bu ilan yapılmamıştır, gerçekten bu sorgulanmalıdır. Kişilerin isimleriyle beraber kimlik numaraları ve sicil numaralarının Resmî Gazete’de ilan edilmesi –ki, bu, milyonlarca vatandaşımızdır- çok yanlış olmuştur. Bu bir skandaldır diyorum.

Teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kalaycı.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

Sayın Aslanoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, yüce Meclisin çok değerli üyeleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, 28 Mayısta, bu Mecliste, sosyal güvenlik kurumlarına, BAĞ-KUR’a veya Sosyal Sigortalar Kurumuna borçlu olan insanlar için bir yeniden yapılandırma getirdik ve Yasa 28 Mayısta yayınlandı. Buradaki olguda, 28 Temmuza kadar bir müracaat süresi vardı ve daha sonra 28 Temmuzdan da 28 Ağustosa kadar bir ödeme süresi getirildi.

Değerli arkadaşlarım, dün Komisyonda Sayın Bakan da açıkladı. Şu anda sosyal güvenlik kurumlarına borçlu olanların borcu, yaklaşık gecikmiş borç 26 katrilyon TL veya 26 milyar. Bugüne kadar yeniden yapılandırmayla, yaklaşık 18 katrilyonluk bir yeniden yapılandırmaya müracaat edilmiş. Burada sadece insanlar müracaat etti dikkatinizi çekiyorum. Geriye kalan 8 katrilyonluk bir alacak için müracaat yapılmamış. Tabii, buna baktığımız zaman, bu 26 milyarın 14 milyarı prim borcu aslı, 10 küsur milyarı ise cezaları. Şimdi, baktığınız zaman, buradan tahsil edilecek miktar, bugüne kadar 18 milyardan yapılandırmaya giden insanlardan tahsil edilecek miktar 11 milyar. Bunlara baktığınız zaman, bunun -dikkatinizi çekiyorum burada arkadaşlar- 6 milyarı Sosyal Sigortalar Kurumuna –bu 18 milyarın- gerisi de BAĞ-KUR’lular.

Değerli arkadaşlarım, bu Yasa’yı yaparken, amaç, toplumda Sosyal Güvenlik Kurumuna kim borçluysa, borçların ödenmesiydi. İki açıdan: Bir, Sosyal Güvenlik Kurumunun malî yapısının güçlendirilmesi; iki -Türkiye’de 1 Ekimden itibaren genel sağlık sigortası başlayacak- Türkiye’deki tüm insanların genel sağlık sigortası çatısına girerken, prim borcu olduğu zaman bu çatının altına giremiyordu, bunu sağlamaktı. Burada günlerce tartıştık ve tüm grupların mutabakatıyla bu yasa buradan çıktı ama burada getirilen iki aylık ve bir aylık süreçte Sosyal Güvenlik Kurumunun özellikle emeklilerle ilgili veya BAĞ-KUR’a borçlu, özellikle BAĞ-KUR’a borçlu… Burada, BAĞ-KUR’la SSK’ya borçluları aynı kefeye koymak bana göre bir hataydı çünkü genelde SSK’ya borçlular işverenler; işi dönüyor, işi devam ediyor ama BAĞ-KUR borçluları öyle değil. BAĞ-KUR’a borçlular genelde küçük esnaf veya tarım kesimi arkadaşlar veya muhtarlar.

Şimdi, bunların Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında, SSK’ya borçlularla BAĞ-KUR’a borçluları aynı süre içinde buraya getirmek bir kere hataydı. Bunu geçen dönem söyledik.

Değerli arkadaşlarım, yeniden yapılandırıldı ama bunların ne kadarı ödenir? Çünkü burada ödeme süreleri ve müracaat sürelerinde sorun yaratıldı.

Bir, bankalarla anlaşma yapılmadığı için… Bankalarla ne zaman anlaşma yapıldı biliyor musunuz arkadaşlar? Bankalarla 21 Temmuzda anlaşma yapıldı. Yasa 28 Mayısta çıkmasına rağmen ve son müracaat tarihi 28 Temmuz olmasına rağmen 21 Temmuzda bankalarla anlaşıldı. Yani borçlular, kendilerine gidecek, kaynak sağlayacak bir banka bulamadılar. Bir haftada ne yapabilir bu insanlar? Ve toplumun her tarafında -biz de arkadaşlarımızla hepimiz gittiğimizde- büyük bir toplum “Borcumuzu ödemek istiyoruz ama para bulamıyoruz.” diyorlardı.

İkinci bir konu: Yine SSK’yla BAĞ-KUR’u aynı kefeye koyduğumuz zaman… Ama BAĞ-KUR borçluları belli ürünlerle ödeyecek bunu arkadaşlar. Gelin, bir yasa yapıyoruz, yani oldubittiye getirmeyelim. Toplumun gerçeğine mutlaka, mutlaka kulak vermemiz lazım. Soruyorum -dün de söyledim Komisyonda- burada Karadenizli milletvekillerim var: Fındık üreticisinin eline para ne zaman geçer? En erken ekim sonu, doğru mu arkadaşlar? Yani bu insanlar bu parayı alınca ödeyebiliyorlar. Gelin, bir yasa yapıyoruz, bu yasada, hiç değilse… Son bir kez daha getirdik. Doğrudur, getirilmeliydi. Bu, toplumun gerçeği ama gelin, gelin… Burada, yasada, bu maddede “yirmi gün” ve “yirmi gün” var. Gelin, bunu, bu yirmi günleri, yirmi günü otuz güne çıkaralım, müracaat süresini ve ödeme süresini de altmış gün yapalım. O zaman, böyle yaptığımız zaman, herkes, her kesim ödeyebilecek konuma geliyor. Biz –Türkiye- tarım ülkesiyiz. BAĞ-KUR’a borçluların önemli miktarıda tarım kesimi arkadaşlar. Eğer amaç alacağımızı almaksa bunu yapalım. Bu yeniden yapılandıranların da ben ağustos sonuna kadar, yani 28 Ağustosa kadar -bir önceki yasada- ödeyeceklerine inanmıyorum, çoğu ödenmeyecek arkadaşlar. Eğer madem yapıyoruz, bu toplumun gerçeğini buraya getiriyoruz, gelin, şu yirmi günü “otuz gün” yapalım, müracaat süresini yasanın yayınlandığı tarihten itibaren. Öbürünü ise “iki ay içinde” diyelim, ödemeyi iki ay içinde tahsil edelim, daha çok prim tahsil edelim arkadaşlar. Ne istiyorsunuz başka? Ama biz, yine, burada toplumun gerçeği olarak bu yasayı getiriyoruz, doğru bir yasadır ama yine dar bir çerçeveye sıkıştırıp toplumun gerçek ödeme gücüne bakmadan yine bunu oldubittiye getiriyoruz.

Değerli arkadaşlarım, önergelerimiz var. Dün aynısını komisyonda da tartıştık. Burada kanun teklifi veren arkadaşlara teşekkür ediyorum. 11 arkadaş galiba… Sayın Tutan, Sayın Akif Hamzaçebi, Bilecik Milletvekilimiz Sayın Yaşar Bey ve tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Konya Milletvekilimiz Sayın Kalaycı ve tüm grupların bir yasa teklifi var. Üzerinde hepimiz mutabıkız ama küçük bir noktada boğuluyoruz.

Değerli arkadaşlarım, gelin, şu yirmi günü “otuz gün”, otuz günü de “altmış gün” yapalım. Hep beraber Meclisin bu son gününde bu toplumun gerçek ihtiyacını, hep birlikte bunu yapalım arkadaşlar. Zaten o 8 katrilyonu, tahsil edemeyeceğin bir 8 katrilyon için bunu yapıyorsunuz. Bir de yeniden yapılandırmaya müracaat etmiş ama ağustos sonuna kadar insanlar “Ödeyemeyiz.” diyor. Tahsil edemeyeceksiniz bunu. Amaç tahsil etmek değil mi arkadaşlar?

Gelin, ağustos sonu… Yani altmış gün sonra ödeyecek insana yüzde 85, yüzde 15’ti… Nedir Amme Alacakları Kanunu’nda gecikme faizi, yüzde 2. Yüzde 2’yi uygulayalım. Yüzde 2 ödediğiniz zaman yüzde 2 daha fazla ödesin. Amaç tahsil etmek değil mi arkadaşlar? Ama maalesef, maalesef dün Komisyonda da bunu çok söyledik ama her nedense Hükûmet kabul etmedi, tüm önergelerimizi reddetti. Yine önergemiz var bu maddede. Ben hepinizin vicdanına, takdirine sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir başka konu ise yine 28 Ağustos -ne günüydü, pazartesi günüydü arkadaşlar- Pazartesi günü bu yasada müracaat süresi sona erdi. Bu yasa bugün çıkıp herhâlde Sayın Cumhurbaşkanı tarafından da yarın imzalanırsa, yani ne oluyor? Salı, çarşamba, perşembe, cuma; dört günden dolayı yeni müracaat edenler yüzde 5 fazla ödeyecekler. Bir önceki yasada, biliyorsunuz, cezaların yüzde 85’i affediliyordu, yüzde 15’ini ödüyorlardı. Bu yasada ise, dört gün geçtiği için, yüzde 80-yüzde 20 getiriliyor. Bu çok arkadaşlar. Gelin, bunu da, yani mutlaka önce ödeyene zarar vermeyelim ama yüzde 5’lik yani 85’le 80 arasındaki fark çok büyük fark arkadaşlar. Gelin bir puan, iki puan daha fazla ödesin bugün müracaat eden. Ama, maalesef, burada da yine dün önergelerimiz vardı. Yine, maalesef, kabul edilmedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı bitirir misiniz Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, toparlıyorum.

Bir başka konu ise arkadaşlar, geçen yasada taksitle ödeme olanakları vardı yani bir yıl ve yüzde 55’ini ödemek kaydıyla cezanın, iki yıl yüzde 30’unu ödemek kaydıylaydı ama bu yasada bu yok arkadaşlar. Taksitle ödeyecek insanlarımız var, peşin parası olmayan insanlarımız var. Mutlaka bu yasada da taksiti koymamız gerekir arkadaşlar. Aslında öbürlerine haksızlık yapmadan, yine bir taksitlendirme yapmamız gerekir.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.

Madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

T. B. M. M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 282 sıra sayılı yasa teklifinin 4. maddesinin Geçici 25. maddesindeki

a) %20 ve %80 ifadesinin %15 ve %85 olarak değiştirilmesini

b) Yirmi gün ifadesinin 30 ve 60 gün olarak değiştirilmesini

arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Ali Arslan

Zekeriya Akıncı

 

Malatya

Muğla

Ankara

 

Rahmi Güner

Halil Ünlütepe

Enis Tütüncü

 

Ordu

Afyonkarahisar

Tekirdağ

 

 

Ahmet Ersin

 

 

 

İzmir

 

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4 üncü maddesiyle eklenen geçici 25. maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Veysi Kaynak

Orhan Erdem

 

Kayseri

Kahramanmaraş

Konya

 

Ali Temür

Nurettin Akman

Abdülkadir Akgül

 

Giresun

Çankırı

Yozgat

"Geçici Madde 25- (1) 5510 sayılı Kanunun geçici 24 üncü maddesi kapsamına giren borçları anılan madde hükümlerine göre yapılandırılmamış olan işveren ve sigortalıların bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yirmi gün içinde yazılı olarak Kuruma başvurmaları kaydıyla, sözkonusu madde kapsamına giren borçları bu maddede belirtilen şartlarla peşin veya oniki aya kadar taksitler halinde ödenir.

(2) Peşin ödeme yolunun tercih edilerek, başvuru tarihini takip eden ayın sonuna kadar borç aslının tamamının ve başvurunun yapıldığı ayın sonuna kadar sosyal güvenlik mevzuatının ilgili hükümlerine göre hesaplanan gecikme cezası ve gecikme zammının yüzde yirmisinin ödenmesi hâlinde, gecikme cezası ve gecikme zammının kalan yüzde sekseni terkin edilir.

(3) Taksitle ödeme yolunun tercih edilerek, borç aslının tamamının ve başvurunun yapıldığı ayın sonuna kadar sosyal güvenlik mevzuatının ilgili hükümlerine göre hesaplanan gecikme cezası ve gecikme zammının yüzde ellisini 12 aya kadar eşit taksitle ödemeleri halinde, gecikme cezası ve gecikme zammının kalan yüzde ellisi terkin edilir. İlk taksitin ödeme yükümlülüğü bu maddeye göre başvurunun yapıldığı ayı takip eden ayda başlar. Başlangıçta taksitle ödeme yolunun seçilip daha sonra taksitlendirilen borcun kalan kısmının peşin ödenmek istenmesi hâlinde, başlangıçta seçilen taksitlendirme süresine bağlı terkin oranı değiştirilmez.

(4) Geçici 24 üncü maddenin dördüncü, beşinci. altıncı, yedinci, sekizinci, dokuzuncu, onuncu ve onbirinci fıkraları bu maddeden yararlanmak için başvuranlar hakkında da uygulanır.

(5) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Sosyal Güvenlik Kurumu yetkilidir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Meclisin takdirine bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutalım?

SADULLAH ERGİN (Hatay) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Buyurun, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 5510 sayılı Kanunun geçici 24 üncü maddesi kapsamına giren borçlarını anılan madde hükümlerine göre yapılandıramayan işveren ve sigortalılara yeni bir imkan getirilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, biraz evvel kabul edilen önergeyle madde tümüyle değiştiğinden diğer önergeyi işleme koyamıyorum.

Bu maddeye yeni bir geçici madde eklenmesini öneren bir önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa teklifinin 4 üncü maddesine bağlı olarak geçici 26. maddenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Enis Tütüncü

Ahmet Ersin

 

Malatya

Tekirdağ

İzmir

 

Rahmi Güner

 

Zekeriya Akıncı

 

Ordu

 

Ankara

Geçici Madde 26.- Yapılandırma nedeniyle son 4 ayda her gün geç saatlere ve tüm hafta sonları çalışan Sosyal Güvenlik Kurumunun tüm personeline bir maaş ikramiye verilmesi.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Demin önergemizi ortadan kaldırdılar. İktidar partisinin verdiği önergelerle madde değiştiğinden önergemiz… Ben bir kez daha o önergeyi söylüyorum, neydi önergemiz: Orada “yirmi gün” ifadesi vardı, bunu “otuz gün” yapalım dedim. Ödemeyi de örneğin ağustos ayının 1’inde bu kanun yayınlanıyorsa, eylül sonuna kadar ödeyebilsin dedik bu insanlar. Başka bir şey söylemedik arkadaşlar. Ama sahip çıkmadınız, takdir sizin. Eğer bundan dolayı ödemeyen olursa bu insanlar yine Sosyal Güvenlik Kurumuyla karşı karşıya kalacak. Diliyorum ki, inşallah üç ay sonra yeni bir kanun getirmeyin. Özellikle tutanaklara geçmesi için ben bunu söylüyorum arkadaşlar.

Değerli arkadaşlarım, bu önergemiz şu: Yaklaşık son dört aydır, hepiniz görüyorsunuz, Sosyal Güvenlik Kurumunun personelinin cumartesisi yok, pazarı yok, gecesi yok, hep çalıştılar, son dört aydır. Eğer değilse söylesinler, hep çalıştılar son dört aydır. Yani aşağı yukarı kaç bin kişiyle… Burada kaç bin kişi borçluysa… Bir kere tüm bu insanlar Kuruma gitti ve bir kere görüştüler “Benim borcum ne?” dediler, ikinci defa gittiler, bir ekstre aldılar, üçüncü defa gittiler “cezamın ne kadarı affolacak?” dediler ve Kurumun önünden geçilmiyordu; ben gözümle gördüm arkadaşlar. Artık, Kurum çalışanları bu sıcakta… Kliması yok -aynen söylüyorum- her taraf çok sıcak, camlar, her taraf açık, ama patlıyordu bu insanlar; gözümle gördüm, değişik yerlerde. Bu insanlar yirmi dört saat çalıştı arkadaşlar, evlerine gitmediler. Gelin, bu insanlara, Kuruma bu kadar bir tahsilat yapıyoruz, bu tahsilatta bu insanların birazcık da olsun emeği vardır arkadaşlar. Gelin, çok küçük bir miktar, bir maaş, en azından bir vefa, en azından bir teşekkür, en azından Kurum personeline hep beraber “Arkadaşlar helal olsun size” diyelim, bu insanlara bir teşekkür edelim. Bizim dediğimiz bu, yani başka bir şey söylemiyoruz. Hepimizin elemanı bunlar. Yarın aynı şekilde… Ve böyle bir personelin müşterilerine, yani SSK ve BAĞ-KUR borçlularına nasıl kadirşinas bir şekilde davrandığını ben gözümle gördüm. Tüm bu zor koşullara rağmen iş yapmak, onların sorunlarını çözmek için ellerinden gelen her şeyi yapan bu insanlara bizim bir borcumuz var. Bu borcumuzu ödeyelim.

Hepinizin takdirine sunuyorum, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Biraz önce kabul edilen önerge doğrultusunda 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5- 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 25 inci madde-sinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

“İnşaat ve Emlak Daire Başkanlığı  

MADDE 25/A- İnşaat ve Emlak Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Taşınmazlara ilişkin her türlü yapma, yaptırma, bakım, onarım ve tadilat işlerini yürütmek, Ku-rumun mülkiyetinde bulunan gayrimenkulleri satmak,

b) Kurumun ihtiyaç duyduğu hizmet binalarını kiralamak, satın almak, yapmak/yaptırmak veya ku-rumun mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve binaların devri karşılığında ve/veya kurum bütçesinin ilgili tertiplerine bu amaçla konulan ödeneklerden, düzenlenen protokol çerçevesinde Kamu kurum ve kuruluşları ile Kurum iştiraklerine doğrudan yaptırmak,

c) Kurum gayrimenkul ve demirbaşlarını sigorta yapmak, kiraya vermek, işletmek, kamu kurumları arasında taşınmaz ve ayni hak devri ile Kuruma yapılacak gayrimenkul bağış işlemlerinin yürütülmesinde mevzuata yönelik değerlendirmeleri, teknik-ekonomik etütleri ve rantabilite hesaplarını yapmak, izlemek, her aşamada takip etmek ve yürütmek,

d) Kurum gayrimenkul ve demirbaşlarının bakım ve onarım işlerini yürütmek,

e) Kurum iştiraklerine ait gayrimenkullerle ilgili iş ve işlemleri yürütmek, izlemek denetlemek ve gerekli önlemler hakkında önerilerde bulunmak,

f) Başkan tarafından verilecek benzer nitelikteki diğer görevleri yapmak.”

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü.

Sayın Tütüncü, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir önceki madde ve geneli üzerinde konuşmam çerçevesinde hoşgörünüze sığınarak görüşlerimi ifade etmeye çalışacağım.

Ne yazık ki, bu görüştüğümüz maddede –tabii, doğal karşılıyoruz- sosyal güvenlik alanında yapılan düzenlemelerin alelacele yapılması karşısında bazı konuların atlanmış, unutulmuş olmasının çıkardığı sorunları şimdi gidermeye çalışıyoruz.

“Göç yolda düzülür.” derler, ama anımsıyorum, dikkatinizi çekmek istiyorum değerli milletvekilleri, biz Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’nın ve Sosyal Güvenlik Kurumu Yasa Tasarısı’nın görüşmelerinde burada çırpındık, sosyal taraflarla mutabakata varalım, aceleye getirmeyelim, şuralarda birtakım eksiklikler var şeklinde görüşlerimizi dile getirdik, ancak dinletemedik. Şimdi böyle parça parça yasa teklifleriyle ya da -daha sonra göreceğiz, önümüzdeki dönemde de yaşayacağız- yasa tasarılarıyla eksiklerimizi tamamlamaya çalışacağız, “Göç yolda düzülür” anlayışıyla hareket edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Kurumu Kuruluş Yasası’ndaki bir eksikliği burada sizlerle paylaşmak durumundayım. Bilindiği gibi, Sosyal Güvenlik Kurumu Kuruluş Yasası’nda idari ve mali özerkliğe yer verilmiştir. Özerkliğin temel kuralı Kurum başkanlarının belirli bir süreyle atanmasını gerekli kılar. AKP döneminde yeniden yapılandırılma yapıldı, ancak ne var ki üç kez başkan değiştirildi. Ne oldu Kurumun bağımsızlığına, ne oldu Kurumun idari ve mali yönden bağımsızlığına? Böyle bir bağımsızlık olur mu? Önce BDDK’da görüyoruz, diğer kurumlarda görüyoruz, başkanı belirli bir süreyle sınırlı olarak atamalısınız ki, idari ve mali özerklik konusunda ciddi bir temel taşı yerine oturtulmuş olsun. Temel taşı oturtulmayınca, ne yazık ki, idari ve mali özerklik kâğıt üstünde kalır. Ne olur? İstikrarsızlık olur. Bu konudaki uyarılarımıza, önerilerimize şimdiye kadar kulak tıkadınız. Rica ediyorum Sayın Bakan sizden ve AKP’li milletvekillerinden, bir an önce bu konuda gereğini yapalım. Cumhuriyet Halk Partisi olarak size bu konuda da sonuna kadar destek vereceğimizi bilmenizi istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, tümüyle ilgili konuşma çerçevesinde biz Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na bir bütün olarak bakmak durumundayız. 15 milletvekili arkadaşımızın duyarlılıkları çerçevesinde bu konuda da bazı düşüncelerimizi yine sizlerle paylaşma ihtiyacı içindeyiz.

Şimdi, bir bütün olarak baktığımızda yapılanlara, bardağın boş tarafının daha fazla olduğu ortaya çıkıyor. Yani şunu söylemek istiyoruz: Sosyal Güvenlik Yasası tabii ki tek çatıyı sağladı; uzun vadeli ve kısa vadeli sigorta dallarını bir sistem içinde, genel sağlık sigortasıyla birlikte yerine oturtmaya çalıştı, ama Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sosyal Güvenlik Yasası çok şeyi de götürdü. Özellikle Yasa yürürlüğe girdikten sonra sigortalı olacaklar açısından ciddi kayıplar söz konusu oldu. Mevcut sigortalıların da bazı sosyal haklarında gerilemeler yaşanıyor.

Neden böyle oldu? En azından, önümüzdeki dönemde birtakım iyileşmelere, iyileştirmelere ışık tutuma açısından altını çizerek bu konuyu da ifade etmek mecburiyetindeyim. Neden böyle oldu?

Değerli milletvekilleri, çünkü Sosyal Güvenlik Yasası’nda vatandaşa ek, ilave, çağdaş sosyal devlet anlayışının gereği yeni avantajlar sağlama amacı geri planda tutuldu, bu amaç güdülmedi; bunun yerine, devletin sosyal güvenlik harcamalarını nasıl azaltabiliriz, sosyal güvenlik açıklarını nasıl aşağıya çekebiliriz amacı ön plana çıkarıldı. Tabii ki bu amaç önemli, tabii ki sosyal güvenlik açıkları önemli ama değerli arkadaşlarım, yani kazanılmış hakların, kazanılmış sosyal güvenlik haklarının, dünyadaki insan hakları tarihinde, ikinci kuşak insan hakları çerçevesinde, dünyada artık tartışma konusu edilmeyen bu hakların, kazanılmış hakların Türkiye'de elden çıkartılmış olmasını anlamak ve kabul etmek mümkün değildir. Yani, yineliyorum, sosyal adalete, çağdaş sosyal devlet anlayışına ters bir yaklaşım sergilenmiştir.

Bakınız, buradan emeklilik ve aylık kayıplarından bazı örnekler vereyim. Yani Sosyal Güvenlik Yasası’ndan en çok zarar görenler kadınlar oldu. Bakınız ne oldu: Kadınların 58 olan emeklilik yaşı 65’e yükselecek. Evlenen kadınlar ödedikleri SSK primlerinden emekliliğe yönelik olanların yarısını alabiliyorlar idi, buna da son veriliyor. Çalışan dul eşe bağlanan aylığın oranı yüzde 75 idi, bu yüzde 50’ye indirildi. Ölen eşin askerliğini borçlanarak süreyi tamamlayıp dul aylığı bağlanması önlendi. Kadınlar erkek sigortalılardan iki yıl önce emekli olabiliyordu, pozitif ayrımcılık vardı, buna da son verildi. Malullük aylığında aranan 1.800 gün prim ödemeye on yıl sigortalı olma koşulu eklendi. Yeni Yasa yürürlüğe girdikten sonra sigortalı olanlar emekli olduklarında başka bir işte çalışıyorlar ise emekli aylıklarının kesilmesi düzenlemesi getirildi. Yeni Yasa’dan sonra işe başlayan kadınlar daha düşük oranda emeklilik aylığı alacaklar. Son olarak, aylık bağlanmasındaki güncelleme oranı, hepimizin anımsayacağı gibi, yüzde 100’den yüzde 30’a düşürülmüş durumda.

Sosyal yardımlar ve haklarda da kayıplar yapıldı Sayın Başkan, değerli milletvekilleri. Zaman yetersizliği nedeniyle bunlara girmiyorum, sadece birine işaret edeyim: Sosyal Güvenlik Yasası’yla gazetecilerin de içinde bulunduğu pek çok meslek grubunun yıpranma hakkı ortadan kaldırıldı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa teklifine olumlu oy vereceğiz. Benden önce konuşan arkadaşlar da buna işaret ettiler çünkü bütün grupların ortaklaşa, bütün gruplara ait 15 milletvekilinin ortaklaşa getirdikleri, sosyal güvenlik duyarlılıklarının bir sonucu olarak getirdikleri birleştirilmiş bir yasa teklifini görüşüyoruz ancak burada ne yazık ki yine doğrusunu yapamadık.  Vakit var mıdır bilemiyorum, geçtiği için ama bunları zabıtlara geçmesi açısından dile getirmek durumundayım. Prim borçlarıyla ilgili önceki düzenleme de yani orijinal düzenleme de vatandaşların lehine idi, ancak kullanılamadı. Neden? E, vatandaş ekonomik bunalım altında. Ezilen insanlarımız, çiftçimiz, işçimiz, emekli olma hakkıyla yanıp tutuşan küçük esnaf ve sanatkârımız –o yaşa gelmiş- ne yazık ki bunlardan yararlanamadı. Değerli arkadaşlarım, bu nedenle biz süreyi şimdi uzatma durumunda kalıyoruz. Ama bakınız Parlamentoya gelirken beni İstanbul’dan bir grup esnaf telefonla arabadan aradılar, diyorlar ki: “Enis Bey, esnaf, sanatkâr olarak biz bu uzatma süresinin uzatılmasını rica ediyoruz çünkü ödeyemeyeceğiz, ocağa kadar uzatınız.” diye ricada bulundular.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de dedim ki: “Vallahi, Plan ve Bütçe Komisyonunda dün bizim arkadaşlarımız ekim ayına kadar uzatma konusunda ciddi bir çaba gösterdiler ancak kabul ettiremedik.” Yani esnaf, sanatkârlar bu şekilde dileklerini dile getiriyorlar ama değerli arkadaşlarım, tarımın nasıl büyük bir sıkıntı içinde olduğunu hep birlikte görüyoruz. Bakınız aşağı yukarı son on beş gün içinde seksene yakın köy dolaştım Trakya’da. Trakya çiftçisinin Türkiye'nin diğer çiftçilerine göre gerçekten iyi durumda olması gerekiyor. Değerli arkadaşlarım, yabancı bankalara hızla ama hızla borçlanıyor. Bu ne anlama geliyor? Değerli arkadaşlarım, bu primleri ödeyemeyecek, yeniden yapılandırmadan yararlanamayacak onun için de işte ekime kadar bunun uzatılması gerekiyordu. Ama şimdi bunu da ne yazık ki elimizden kaçırdık. 8 Milyar YTL’lik yani eski parayla 8 katrilyonluk bir meblağla karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Tamam mı efendim?

BAŞKAN – Tamam.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Ek süre de bitti mi efendim?

BAŞKAN – Ek süreniz de bitti, evet.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Teşekkür ederim efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 282 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 5 inci maddesi ile 5502 sayılı Kanuna eklen 25/A maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “her türlü” ibaresinden sonra gelmek üzere “satım” ibaresinin eklenmesini, aynı bentte yer alan “Kurumun mülkiyetinde bulunan gayrimenkulleri satmak” ibaresinin çıkarılmasını ve (b) bendinde yer alan “doğrudan yaptırmak” ibaresinden sonra gelmek üzere “iş ve işlemlerini yürütmek” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Veysi Kaynak

Orhan Erdem

 

Kayseri

Kahramanmaraş

Konya

 

Ali Temür

 

M. Emin Tutan

 

Giresun

 

Bursa

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Meclisin takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, teknik bir düzenleme bu. Yönetim Kurulunun yetkisi sehven burada Daire Başkanlığına aktarılıyor gibi bir durum. Bu tekrar Kurum Yönetim Kuruluna devredilmesi açısından teknik bir düzenlemedir, katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyoruz efendim?

SADULLAH ERGİN (Hatay) – Gerekçe okutulsun.

Gerekçe: Kurulan İnşaat ve Emlak Daire Başkanlığı görev tanımlarına açıklık getirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6- 5502 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 7- 2008 yılı için geçerli olmak ve toplam 500 adedi geçmemek üzere, 14/12/2007 tarihli ve 5724 sayılı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 22 nci maddesinin bir-inci fıkrasındaki (23000 adet) sınırlamasına tabi olmaksızın, bu Kanunla 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen merkez ve taşra teşkilatı Sosyal Güvenlik Kurumu kadrolarından boş bulunan 200 Sosyal Güvenlik Uzman Yardımcısı ile 300 Sosyal Güvenlik Kontrol Memuru kadrolarına KPSS sınav sonuçlarına ve Başkanlıkça belirlenen puan gruplarına göre atamaları yapılır. 

Sosyal Güvenlik Kontrol Memuru kadrolarına Kurum dışından yapılacak atamalarda KPSS (A) grubu sınav sonuçlarına ve Başkanlıkça belirlenecek puan grubuna göre 70 ve üstü puan alanlardan ilan edilen kadronun başarı sırasına göre bir buçuk katına kadarının çağrılması ile yapılacak sözlü sı-navda başarı gösterenlerin taşra teşkilatı kadrolarına atamaları Başkanlıkça yapılır.”

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü.

Sayın Tütüncü, buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu maddedeki konuşmamla öyle sanıyorum genele dönük konuşmamı böylece tamamlamış olacağım. Bu konuşmamda prim borçlarının neden oluştuğunun altında yatan temel bir acı gerçeği sizinle paylaşmak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; insan en kutsal, en önemli haklarından biri olan sosyal güvenlik hakkından neden yararlanmak istemez? Böyle bir şey düşünülebilir mi? Neden primlerini ödemez, neden böyle sıkıntıya sokar kendisini?

Değerli milletvekilleri, gelirler yetersiz, gelirler yetersiz… Tabii, ülkemizin sıkıntılarını biliyoruz ama konunun özünü, esasını eğer yakalayamaz isek, az gideriz uz gideriz dere tepe düz gideriz, bir bakmışız, sosyal güvenliğin yerleştirilmesinde, çağdaş bir sosyal devletin oluşturulmasında bir arpa boyu yol gidememişiz masallardaki, rüyalardaki gibi.

Bakınız, konunun esası, özü şudur: Bu ülkede, ne yazık ki, asgari ücret 502 YTL dolayında iken, açlık sınırı 700 YTL’nin üzerinde.

Hepimiz biliyoruz ki Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; açlık sınırı, yalnız ve yalnızca gıda masraflarının karşılanmasıyla ilgili masrafları içeriyor, yani file masraflarını içeriyor. O da ahım şahım bir beslenme kalıbı değil, 2 çocuklu 4 kişilik bir aile günde en az 2 bin kalorilik gıda alabilmek amacıyla ne kadar gıda masrafı yapacak? Türk-İş’in araştırması diyor ki: 715 YTL. Biz ne veriyoruz asgari ücretliye? 502 YTL. Bunun kirasını çıkarmış olsak, hadi çıkarmamış olsak değerli arkadaşlar, demek ki asgari ücretle çalışan ne kadar insanımız varsa ya da asgari ücret gelirine sahip, o düzeyde gelir elde eden ne kadar çiftçimiz varsa, ne kadar küçük esnaf ve sanatkârımız varsa demek ki hepsi açlık sınırlarının oldukça altında mücadele vermek durumunda kalıyorlar.

Değerli arkadaşlarım, şimdi sizinle sosyal sigortalar programında yani sosyal güvenlik şemsiyesi altında emekli maaşı alanlarla ilgili bazı gerçekleri paylaşayım, o zaman sosyal güvenlikte hangi noktada olduğumuz çok daha iyi anlaşılır.

Bakınız, SSK emekli aylıkları: Net taban aylığı 570 YTL, sosyal yardımlar ve ek ödemelerle birlikte SSK aylığı 598 YTL. Değerli arkadaşlarım, şimdi, açlık sınırına baktığımız anda SSK emeklilerinin yüzde 85’i açlık sınırının altında bulunuyor.

BAĞ-KUR emekli aylıklarına bakıyoruz: Net taban aylığı 439 YTL, sosyal yardımlar ve ek ödemeler dâhil 467 YTL. Buna göre BAĞ-KUR emeklilerinin yüzde 93’ü açlık sınırının altında.

Değerli arkadaşlarım, yani eski dönemlerde, önceki dönemlerde açlık, kimsesizlerin, yoksulların, garibanların, çalışma gücünden mahrum olanların sorunu idi ama yaşadığımız zaman kesitinde ne yazık ki açlık, çalışanların, üretenlerin, iş gücüne girenlerin, küçük esnaf ve sanatkârların, milyonlarca işçinin, çiftçinin ve sosyal güvenlik şemsiyesi altında bulunan emeklilerin, dulların ve yetimlerin sorunu hâline geldi.

Tabii ki bu sorunun sihirli bir değnekle çözülemeyeceğinin bilincindeyiz. Ama bu sorunun temelinde ne olduğunu bilmek durumundayız değerli arkadaşlarım. Bu sorunun temelinde üretimsizlik yatıyor, bu sorunun temelinde üretken istihdam olanaklarının yeterince yaratılmaması yatıyor, bu sorunun temelinde Hükûmetin bilinçli, sağlıklı, düzgün bir kalkınma politikasının, büyüme politikasının olmadığı acı gerçeği yatıyor.

Ne yazık ki yıllardan bu yana, özellikle 2002 yılından bu yana –ki AKP Grubu olarak siz 2002 yılından sonraki dönemden sorumlusunuz- giderek dış kaynağa bağımlı, yani elin parasına, yani yabancının parasına bağımlı bir ekonomik büyüme modelinin tutsağı hâline getirdiniz Türkiye’yi. Kâğıt üzerinde birtakım büyümeler, köpükler, ama millet sefilleri oynuyor, ekonomi giderek kan kaybediyor.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin bu sosyal güvenlik sistemindeki sorunlar dâhil olmak üzere birçok sorununun çözülmesi için AKP’nin yeni bir sanayileşme politikasını öncelikle yeni bir sanayileşme haritası uyarınca yürürlüğe sokması gerekiyor. Sanayileşmenin küçüldüğü, sanayileşmenin millî gelir içindeki oranının düştüğü, yani sanayileşemeden büyümenin olduğu bir zaman kesitini yaşıyoruz. Yani Türkiye buna daha ne kadar tahammül edebilir değerli arkadaşlarım? Dışarıya kan akıtarak, kanımızı, kaynaklarımızı dışarıya akıtarak daha ne kadar büyüyebiliriz?

Konunun özü, esası üretken istihdam olanaklarının artırılmasıdır. Bunun da temelinde yeni bir sanayileşme politikası ve Türkiye'nin tüm kaynaklarını, geleceğin endüstrilerine, geleceğin dünyasında güneşi yükselen sanayilere… Bizde de bir avantaj var, küçük ve orta ölçekli sanayilerimizin avantajı var. Küçük ve orta ölçekli sanayilerin ekseninde bir ihracat, bir yatırım seferberliğine götürmemiz gerekiyor Türkiye’yi. Sorunlarımızın çözümünün temelinde bu yatmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce de söylediğimiz gibi biz bu yasa tasarısına olumlu oy vereceğiz. Hoşgörünüze teşekkür ederim. Bir yanlış anlaşılmadan dolayı bizim Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına geneli üzerine konuşmamız, yirmi dakikalık konuşmamız yapılamadı. O çerçevede bu konuşmanın sorumluluğu bendeydi ve müsamahanıza, hoşgörünüze sığınarak Cumhuriyet Halk Partisinin Grubu adına görüşlerimizi dile getirdim. Bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Yasa teklifinin, daha doğrusu yasa teklif demetinin insanımıza hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

Hepinizi tekrar sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tütüncü.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi okutuyorum efendim:

MADDE 7- 10/7/1976 tarih ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 8- Sosyal Güvenlik Kurumu, İl veya İlçe İdare Kurullarının alacakları muhtaçlık kararlarını esas alarak aylık bağlar. Kurum gerektiğinde, aylık almaya başvuranların gelir, yaşam düzeyi ve varlıkları hakkında, belirleyeceği yöntemlerle inceleme yapmaya ve yaptırmaya, resmi ve özel idare müessese ve ortaklarından ve şahıslardan bilgi ve belge istemeye yetkilidir.

Aylık bağlanmasında İl veya İlçe İdare Kurullarının alacakları muhtaçlık kararlarıyla birlikte bu Kanunun gerektirdiği hallerde yetkili hastanelerden alınan sağlık kurulu raporları esas alınır. Aylık bağlanmasına esas belgelerin eksik olmaması halinde aylık bağlama işlemi yapılır.

Birinci ve ikinci fıkralar çerçevesinde aylık bağlama işleminden sonra yapılacak incelemeler sonucunda, aylık bağlama kararını etkileyecek durumların tespit edilmesi halinde, tespit edilen eksiklik-lerin giderilmesi için durum aylık bağlanana iadeli taahhütlü, ilgili idareye de adi posta ile bildirilir. Eksikliklerin giderilmemesi halinde tebligat tarihinden itibaren üç aylık sürenin sona erdiği tarihin içinde bulunduğu ödeme döneminin sonunda aylık kesme veya düzeltme işlemi yapılır ve fazla ödenen tutarlar geri alınır. Gerçeğe aykırı sağlık kurulu raporu düzenlediği veya bu nitelikteki raporlara dayanarak aylık aldığı tespit edilenler hakkında Türk Ceza Kanununun ilgili hükümlerine göre işlem yapılır.

Bu madde kapsamında aylık bağlamaya esas sağlık kurulu raporlarını düzenlemeye yetkili sağlık kuruluşlarının belirlenmesi ile bu raporların alınmasına ilişkin diğer usul ve esaslar Sağlık Bakanlığı ile Kurum tarafından birlikte hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.”

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 8- 2022 sayılı Kanuna Ek 2 nci madde eklenmiştir.

“EK MADDE 2– Bu Kanun kapsamında yapılan müracaatların kabulü ve aylık bağlanması işlemleri, teşkilatlanmalarının tamamlanmasından sonra Sosyal Güvenlik İl Müdürlükleri veya Sosyal Güvenlik Merkezleri tarafından yerine getirilir.

Diğer mevzuatta daha önce bu Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oluşturulan sağlık kurullarına yapılan atıflar, 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunla kurulan Kurum Sağlık Kuruluna yapılmış sayılır.”

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 9- 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun Geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Bu maddenin üçüncü fıkrasının (f) bendi hükmü saklı kalmak kaydıyla bu maddede düzenlenen teşvik, 506 sayılı Kanun kapsamında bulunanlarla aynı şartlarda olmak üzere 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personeli için de uygulanır.”

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 10- 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 30 uncu maddesinin altıncı fıkrasının son cümlesinden önce gelmek üzere “Bu fıkrada düzenlenen teşvik, kamu idareleri hariç 506 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılara ilişkin matrah ve oranlar üzerinden olmak üzere, 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personeli için de uygulanır.” cümlesi eklenmiştir.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 11- 1) 5502 sayılı Kanunun;

a) 23 üncü maddesinin birinci fıkrasına (b) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (c) bendi eklenmiştir.

“c) İnşaat ve Emlak Daire Başkanlığı”

b) 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“a) Kurum hizmetlerinin gerektirdiği mal ve hizmetlere ilişkin satın alma ve taşınırlara ilişkin satma, satın alma, kiralama, bakım ve onarım, arşiv, idarî ve malî hizmetleri yürütmek.

b) Taşınırların kayıtlarını tutmak.”

c) 29 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Destek Hizmetleri Daire Başkanı” ibaresinden sonra gelmek üzere “İnşaat ve Emlak Daire Başkanı” ibaresi eklenmiştir.

2) 5502 Sayılı Kanunun “Ek (I) Sayılı Cetvel Sosyal Güvenlik Kurumu Yardımcı Hizmet Birimleri” bölümüne “İnşaat ve Emlak Dairesi Başkanlığı” eklenmiş, bu Kanuna ekli (1) sayılı listede belirtilen kadro ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetveldeki Sosyal Güvenlik Kurumu bölümüne eklenmiştir.

3) 5510 sayılı Kanunun geçici 12 maddesinin ikinci fıkrasında geçen “Ancak bu süre altı ayı geçemez” ibaresi “Devir süreci üç yıl içinde tamamlanır” şeklinde değiştirilmiştir.

4) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ekli (II) Sayılı Cetvelin "2.Yargı Kuruluşları, Bağlı ve İlgili Kuruluşlar ile Yüksek Öğretim Kuruluşlarında" başlıklı bölümünde yer alan “Sosyal Güvenlik Kurumu Destek Hizmetleri Daire Başkanı” ibaresinden sonra gelmek üzere “Sosyal Güvenlik Kurumu İnşaat ve Emlak Daire Başkanı” ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin 11 inci maddesinin sonuna aşağıdaki (5) numaralı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Celal Erbay

Ahmet Öksüzkaya

 

Kayseri

Düzce

Kayseri

 

Nusret Bayraktar

 

Lütfi Çırakoğlu

 

İstanbul

 

Rize

“5) 15/5/2008 tarihli ve 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen “Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen kurslarda usta öğretici olarak çalıştırılanlar” ibaresi ve aynı madde ile 5510 sayılı Kanunun geçici 16 ncı maddesine eklenen ilk fıkra madde metninden çıkarılmıştır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Önerge dağıtılmadı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Meclisimizin takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, gerekçeyi okutuyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Buyurun:

Gerekçe: Söz konusu Kanun Teklifinin 1 inci maddesi ile Milli Eğitim Bakanlığında ek ders ücreti karşılığında çalıştırılan uzman ve usta öğreticilerin prim ödeme gün sayılarının tespit yönteminin değiştirilerek bu kişilerin mağduriyetlerine kalıcı bir çözüm getirildiği ve bu kişiler açısından ayrıca bir düzenleme yapılmasına gerek bulunmadığı dikkate alındığında, yapılan bu değişiklikle, 5763 sayılı Kanunun 25 nci maddesi ile Milli Eğitim Bakanlığında ek ders ücreti karşılığında çalıştırılan uzman ve usta öğreticilere ilişkin olarak 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 16 ncı maddesine eklenen fıkranın yürürlükten kaldırılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda ve ekindeki liste ile birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 12- Bu Kanunun;

a) 1 inci maddesi 15/10/2008 tarihinde,

b) 2 nci maddesi 1/10/2008 tarihinde,

c) 9 ve 10 uncu maddeleri 1/7/2008 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

d) diğer maddeleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 13- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Kısa bir açıklama için söz istiyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; çok önemli bir teklifi, on üç maddeden oluşan bir teklifi yüce Meclisimiz kabul etmiş bulunuyor. Aslında gruplar arasında mutabakat olduğu için çok seri olarak geçti. Belki de ne getirip ne götürdüğü konusunda da çok ciddi bir bilgi eksikliği de vardır. Umuyorum önümüzdeki süreç içerisinde bunlarla ilgili, kamuoyunda da paylaşacağımız çok şeyler vardır.

Yoğun şekilde konuşulan primlerin yapılandırılması bildiğiniz gibi 28 Temmuz tarihinde sona ermişti. Yeniden bir yasal düzenleme ile yeni bir imkân tanıdık kalan borçlularımızla ilgili. Bu süre tartışıldı burada. Aslında peşin ödemelerde elli-elli beş günlük bir imkân elde edilmiş oldu şu anda. Yirmi günlük müracaat süresi ve ondan sonra, müracaat süresinden sonraki, takip eden ayın sonuna kadar denince, elli-elli beş günlük bir süre içerisinde peşin ödeme imkânı vatandaşlarımız için sağlanmış oldu.

Ayrıca, yine bu konumda olan, borçlu konumda olan vatandaşlarımızın, prim borcu olan vatandaşlarımızın prim borçlarını bir yıllık süre içerisinde ödeme imkânını getirmiş bulunduk. Bu yapılandırmaya giren işverenlerimiz yüzde 5’lik prim indiriminden istifade edemiyorlardı. Bildiğiniz gibi, istihdam paketinde bir düzenleme getirmiş idik. İşveren prim payını, prim borcu olmayan, kayıt dışı eleman çalıştırmayan işverenlerimize, yüzde 25’e varan, işveren prim payında bir indirim gerçekleştirmiş idik. Şimdi, bu yapılandırması gerçekleştirilen ve taksitlerini ödeyenlere de bu imkânı bu düzenlemeyle getirmiş olduk. Bu da son derece önemli.

En önemli düzenlemelerden bir tanesi, usta öğreticilerle ilgili yaptığımız düzenlemedir. Usta öğreticiler, sayıları 15-20 bin civarında Türkiye’de, kırsalda özellikle çok önemli hizmetler vermektedirler. Usta öğreticilerimizin emeklilik sorunları ve sağlıktan istifade etme sorunları vardı. Bu düzenlemeyle de bunu kökten çözmüş bulunuyoruz. Bakış açısını, yöntemi değiştirdik ve bu çerçevede artık, emeklilik hakları elde edilmiş oldu, sağlıktan istifade etme hakları da elde edilmiş oldu. Hep birlikte bu düzenlemeyi de gerçekleştirmiş olduk.

Yine bu Yasa’da çok önemli düzenlemelerden bir tanesi özürlülerle ilgili. Bildiğiniz gibi, yüzde 40’la 69 arasındaki özürlülere biz 166 YTL bir ücret, bir aylık veriyoruz; yüzde 70’in üzerindekilere ise 249 YTL bir ücret ödüyoruz fakat bunlar bir rapor alındıktan sonra, raporun tescilinden sonra, özürlülükleri, yereldeki bir hastaneden aldıkları, bölgelerinden aldıkları raporun kurumdaki sağlık kurulundan tescilinden sonra ancak işleme konabiliyor ve bu ücretler bağlanabiliyor, bu aylıklar bağlanabiliyor. Burada, iki yılı aşkın süre içerisinde, özürlü vatandaşlarımızın rapor almada çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kaldıklarını hepimiz biliyoruz, hepimiz milletvekili olarak halkın içindeyiz. Bu sorunu da şimdi kaldırdık. Artık, raporlar üst kurula gelmeyecek, sağlık kuruluna gelmeyecek. Sağlık Bakanlığıyla birlikte belirlediğimiz, esaslarını belirlediğimiz hastanelerden alınan raporlar direkt kuruma gelince bu özürlü vatandaşlarımıza aylık bağlama imkânı. Bu sahada çekilen çileleri de ortadan kaldırmış bulunuyoruz.

Ayrıca bazı teknik düzenlemeler var, yine vatandaşlarımızın çok lehine bazı düzenlemeler var. O teferruata da şimdi girmek istemiyorum.

Netice itibarıyla bu kadar önemli, sosyal kesimleri ilgilendiren bir düzenleme konusunda Meclisin gösterdiği iradeye, bütün siyasi partilerin, başta iktidar ve muhalefet partilerimiz olmak üzere bağımsız ve grubu bulunmayan milletvekili arkadaşlarımıza Komisyondaki veya Genel Kuruldaki desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum.

Hayırlı olması temennisiyle derken… Tabii ki az önce arkadaşlarımız ifade ettiler, Kurum personelimiz gerçekten dört aylık bir süre içerisinde çok özverili bir çalışma gerçekleştirdi. Yoğun bir çalışma neticesinde de yapılandırmada çok önemli rakamlara ulaşıldı. Ben Kurum personeline de, başkan yardımcıları veya tüm çalışanlarına, taşradaki tüm çalışanlarına da sizler adına teşekkürü bir borç biliyorum ve hepinize katkılarınızdan dolayı tekrar teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Birleşime on dakika ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati: 15.21

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.37

BAŞKAN : Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

2’nci sırada yer alan, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/559) (S. Sayısı: 234) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 234 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu.

Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim.

Süreniz yirmi dakika.

CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair, önümüze tekrar gelmiş olan, Kanun Tasarısı’nın tümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini ifade etmek için huzurunuzdayım.

Bu tasarı -bu tasarıda düzenlenen en önemli maddeler- daha çok Bilim Kurulu ve TÜBİTAK Başkanının belirlenmesine yönelik, geçmişte gündemimize gelip, bizleri meşgul edip, daha sonra uygulanabilirliği yasal olarak bulunamamış, Anayasa Mahkemesi veya Cumhurbaşkanlığı tarafından geri gönderilmiş taslakların bir yenisidir. Ayrıca, 278 sayılı Kanun’da bazı değişiklikleri, gerek yeni çıkan Kamu İhale Kanunu, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu ve Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu yürürlüğe girdikten sonra gerekli olan bazı değişiklikleri içermektedir.

Bu tasarının geçmişinden biraz söz etmek istiyorum. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik -o zamanlar adı Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu idi, kısaca TÜBİTAK- Araştırma Kurumu ile ilgili tasarı ilk kez 9 Ekim 2003 tarihinde “TÜBİTAK Başkanını bir defaya mahsus olmak üzere Başbakan atasın.” şeklinde önümüze geldi. Bu yasa tasarısına biz muhalefet ettik. Sayın Başbakanın Başkanı atamasının doğru olmayacağını, siyasileştirme yönünde ve kadrolaşma yönünde zaten süregiden AKP icraatının bir parçası olarak itiraz ettik. Bizim itirazımız dinlenmedi. Sayın Cumhurbaşkanından yasa geri döndü. Sayın Cumhurbaşkanının itirazını da hiçbir şekilde kale almadan, dikkate almadan aynı tasarı aynen tekrar Meclisten 1 Aralık 2003 tarihinde geçti ve arkasından Anayasa Mahkemesi bozdu.

                        

(x) 234 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

O sırada düşünce “Anayasa Mahkemesi kararları geriye işlemeyeceğine göre, o arada, ben yaptım oldu, atamaları yaparız, o da kalır.” şeklinde idi. Fakat hesapta olmayan bir mahkeme daha girdi işin içine -bol mahkemeli bir yasadır bu- idare mahkemesi de yürütmeyi durdurdu ve bu, tabii geriye işleyen bir durum yarattı.

Daha sonra, 4 Mayıs 2005 tarihinde önümüzdeki yasa tasarısı için ilk girişim yapıldı ve 5344 sayılı Yasa çıktı. Bu da önce Sayın Cumhurbaşkanından döndü, ondan sonra tekrar çıktı, ondan sonra 18 Mayıs 2005 tarihinde Anayasa Mahkemesinde iptal edildi, yürütmesi durduruldu, bunun üzerine tekrar önümüze geldi.

Bu sürece bir bakalım: Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bilim ve teknolojiyi ilgilendiren bir konuda,  böyle zorlamalarla, yasaları zorlamak pahasına zamanının bu kadar alınmış olması çok üzücüdür. Özellikle ciddi ekonomik sıkıntıların, bütün dünyada, geçmişinizdeki altı yıl içerisindeki likidite bolluğu, dünya ekonomisinin parlak dönemlerinin israf edildiği yıllardan sonra bütün dünya ekonomisinde kendisini gösteren sıkıntıların ve yanlış hükûmet ekonomi politikalarının sonuçları üzerine halkımız sıkıntı içerisindeyken, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu Yasa’yla, yasaları zorlamak pahasına, bu tasarıyla bunca yıl maalesef meşgul edilmiştir.

Bir ilginç mahkeme kararı daha ifade edeyim. Bu Yasa etrafında sadece sözünü ettiğim Anayasa Mahkemesi kararları olmamıştır, bir de 20. Asliye Hukuk Mahkemesinde bir tazminat davası görülmüştür. 28 Kasım 2006 tarihinde Başbakan mahkûm olmuştur. Tazminat ödemeye mahkûm olmuştur, mahkeme kararlarını dinlememek nedeniyle. Ben bunu daha önce bu tasarının tartışılması sırasında da ifade ederken, AKP sıralarından Sayın Başbakanın daha önceki bir mahkûmiyetiyle ilgili söylediğim zannedilmişti. Hayır, Sayın Başbakan 28 Kasım 2006 tarihinde yine bir asliye hukuk mahkemesi tarafından mahkeme kararlarını dinlememekten dolayı mahkûm olmuştur ve tazminat ödemiştir.

Bu kadar çok mahkeme lafı ettikten sonra, sözüme devam etmeden önce, dünkü karar için, yani Anayasa Mahkemesinin, neredeyse oy birliğiyle, AKP’yi laiklik karşıtı eylemlerin odağı olarak mahkûm etmesini de dikkatinize getiriyorum. Bundan sonrasında daha farklı bir yönetim anlayışının egemen olacağını diliyorum. Bu karar karşısında epey sevinildiğini hissediyorum, gördüm, o de beni şaşırttı. Neredeyse oy birliğiyle, laiklik karşıtı eylemlerin odağı bir parti olmak çok sevinilecek bir durum değil diye düşünüyorum, umarım bundan sonrası değişir.

Şimdi gelelim, bu yasayla söz konusu olan, bu yasanın içindeki bazı maddelerdeki bazı çekincelere.

Bu yasa tasarısının 3’üncü maddesi, yine Başbakana belli bir yetki veriyor Başkanı belirleme konusunda.

7’nci maddesi, TÜBİTAK’a, üniversite ve diğer araştırma faaliyeti yürüten kurum ve kuruluşlara karşı bir avantaj veriyor; bu iyi midir kötü müdür? Bunların, araştırma yapan diğer kuruluşlarla ve üniversitelerimizle görüşülmüş olmasını dilerdim, böyle bir şeyin yapılmamış olduğunu görüyorum. 7’nci madde, Kurum tarafından ARGE faaliyetlerinin yürütülmesi veya desteklenmesi amacıyla ithal edilmesi gereken bazı malzemelerde, TÜBİTAK’a, diğer kurumlara sağlanmayan bir avantaj veriyor, umarım iyiye kullanılır.

9’uncu madde de, yine Kurumun nitelikli personel istihdamında bazı özel durumlar ihdas ediyor. Bunların kötüye kullanılmayacağını, gerçekten bilim ve teknoloji açısından ülkemizin ihtiyacı olan personelin, araştırmacıların, değerli araştırmacıların TÜBİTAK’a kazandırılacağını umarım. Bu maddeler yanlış uygulamaya uygun, müsait maddelerdir, bunların uygulanmasını da izliyor olacağız.

Bundan sonra TÜBİTAK ile ilgili bazı düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Türkiye’nin bence gerek ekonomisi için gerek bilim ve teknolojisi için gerekse topluma bilim ve teknolojiyi sevdirme açısından göz bebeği, odak bir kuruluş olan TÜBİTAK’ın çalışmaları hakkında birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum.

Önce, bazı TÜBİTAK’ın yayınladığı rakamlar veya yaptığı işler ile diğer örneğin, Devlet Planlama Teşkilatının rakam veya önerileri arasında bazı farklılıklar görüyorum -çelişki sözünü kullanmak istemiyorum- bunlara dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunlar rakam işidir, hesaplanması o kadar zor işler de değildir. Örneğin, gayrisafi yurt içi hasıladan ARGE’ye ayrılan pay TÜBİTAK dokümanlarında binde 7,6 diye ifade ediliyor. Devlet Planlama Teşkilatının Dokuzuncu Planı’nın 2008 programında 2006 rakamı yoktur, 2005 rakamı vardır. Bunların niye paylaşılmadığını ve bu rakamlar arasındaki farklılığı merak ediyorum.

Bir diğer nokta, yine TÜBİTAK’ın çalışmalarıyla ilgili: “Bizim çok ihtiyacımız olan, şu anda çok ihtiyacımız olan bir bilim ve teknoloji ve hatta bir sanayi politikasının ve stratejisinin belirlenmesine TÜBİTAK’ın katkıları çok önemli olacaktır.” Bu benim sözüm değildir. Bunu Sayın Başbakan 12 Eylül 2006 tarihinde Bilim Teknoloji Yüksek Kurulunun 14’üncü toplantısında da ifade etmiştir. Bu toplantıda, 2006’daki toplantıda “Ulusal Yenilik Stratejisi hazırlığı gündemimizde yer alıyor.” demiştir Sayın Başbakan, konuşmasından aynen ifade ediyorum. Ondan sonra, sanki bu strateji varmış gibi konuşmasına devam etmiştir.

Ben, TÜBİTAK’ın Ulusal Yenilik, yani İnovasyon Strateji ve Eylem Planı’nın hazırlandığını görmedim. Zaten Devlet Planlama Teşkilatının yayınladığı 2008 programının Resmî Gazete’de yayınlanan 144’üncü sayfasında “Ulusal Yenilik Strateji ve Eylem Planı hazırlanacaktır.” diye bir tedbir vardır ve bu tedbirin aralık sonuna, yani 2008 Aralık sonuna kadar gerçekleşeceği söylenmiştir. Bu, Devlet Planlama Teşkilatının 2008 programında ifade ediliyor. 2006’da Sayın Başbakanın “Bu yapılacaktır ve gelecek toplantıya kadar bir eylem planının ortaya çıkacağını umarım.” şeklinde ifade ettiği strateji, çok ihtiyacımız olan Ulusal Yenilik Stratejisi ve Eylem Planı’dır.

Şimdi, bununla ilgili olarak şu sıralar Sayın Bakan Nazım Ekren de bir çalışma içerisindedir, hangi sektörleri destekleyelim şeklinde. Bugünkü Dünya gazetesinin haberine göre, bazı sektörlerin, yüksek teknoloji üretmek kaydı şartıyla destekleneceği söylenmiştir. Bu, Sayın Nazım Ekren’in yaptığı bir açıklamadır bugünkü Dünya gazetesinde çıkan.

Öte yandan, Sanayi Bakanlığı da bir sanayi politikası hazırlamakta olduğunu, bunun için bir sanayi envanteri hazırlamakta olduğunu söylüyor. Sayın Nazım Ekren, sanayi politikası denilebilecek bir öncelikler açıklıyor. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunda bazı öncelikler belirlenmiş olmasına rağmen, o öncelikleri bir stratejiye dönüştürecek, bir politikaya dönüştürecek bir dokümanı TÜBİTAK hâlâ çıkaramamıştır ve bütün bunlar olurken birkaç ay önce biz burada ARGE Teşvik Yasası çıkardık ve bu Teşvik Yasası’nda hiçbir öncelikten, stratejiden, politikadan söz edilmiyordu.

Bu dağınıklığı dikkatinize getirmek isterim. Bunlar ciddiye alındığı izlenimini bende bırakmıyor. Sanayi Bakanlığı bir çalışma içerisinde. Sayın Ekren bugün bir açıklama yapıyor. 2006 yılından beri bir strateji hazırlamakla yükümlü TÜBİTAK böyle bir belgeyi henüz açıklamadı. Bu arada, “Ne olursa olsun, ARGE olsun.” şeklinde bir yasayı kabul etmiş durumdayız.

Bu dağınıklığın ve bu belgeler arasında… Ha, bu arada Dokuzuncu Plan var, onda da başka öncelikler, oradan, buradan alınmış öncelikler ifade edilmiş. Bilim ve teknoloji gibi önemli bir konuda öyle rastgele laf etmeyi, kendini pek açmayan bir konuda bu dağınıklığın çok dikkat çekici olduğunu ifade etmek isterim.

Ülkemizin ciddi bir teknoloji politikasına, ciddi bir bilim ve teknoloji politikasına ihtiyacı vardır, bu konuda TÜBİTAK’ın yararlı çalışmaları vardır. TÜBİTAK, bütçe görüşmesinden sonra -o zamanlar yoktu ama- son iki yıllık çalışma programını açıklamıştır. Burada oraya buraya kaynak aktarılmıştır, kaynak daha önceki yıllara göre nispeten bol verilmiştir fakat ortada bir strateji, bir politika, bir hedef yoktur. Bu çok ciddi bir eksikliktir; bu, sanayi politikamıza da yansımaktadır.

Nitekim, Sayın Başbakan kendisi, “Kim ne yatırım yaparsa yapsın destekleyelim.” şeklinde, belli yörelerde, kırk dokuz ilde -önce otuz altı, sonra kırk dokuz ilde- böyle bir Teşvik Yasası’nın sakıncalı olduğunu ve daha sonra düzeltileceğini söylemiştir. Bu sözünün üstünden de iki yıl geçmiştir, hâlâ ciddi bir sanayi politikasına, bilim ve teknoloji politikasına ve stratejisine dayanan bir çalışma, bir belge yoktur, sadece dağınık bazı işlevler, işlemler, çalışmalar vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi kapatmadan önce, yine bugünlerde çok üstünde durduğumuz küresel ısınmayla ilgili ve zaten ihmal edilmiş bir tarım politikamız olduğu için -her ne kadar Sayın Tarım Bakanı buna katılmıyorsa da- çok ciddi sıkıntılardan geçen çiftçilerimizin girdilerinin pahalandığı, daha verimli çalışma ortamı ihtiyacı içerisinde olduğu günlerde tarımda da ARGE’nin yaygınlaştırılması için çaba gösterilmesi gerektiğini de ifade etmek istiyorum, bir Cumhuriyet Halk Partisi önerisi olarak sunmak istiyorum.

Bakın, size, OECD’nin 2007’de yayınladığı Tarım Politikaları İzleme ve Değerlendirme Raporu’nda Türkiye’ye ayrılan sekiz sayfada çarpıcı bir iddiayı, bu OECD raporundan aynen okuyorum: “Aşırı üretimden dolayı değer kaybı yaşayan fındık, tütün gibi ürünlerden daha değerli ürünlere geçişi sağlayacak ürün dönüşüm programına ayrılan dönüşüm ödemeleri…” Yani mali kaynakların yeterli kullanılmadığını iddia ediyor OECD ve rakam veriyor: “2001-2005 yılları arasında bu işe ayrılan 213 milyon dolardan sadece 4 milyon doları kullanılmıştır.” Katma değeri daha yüksek ürünlere geçiş için, bu tarım alanında ARGE’ye yönelik çalışmaların yapılabilmesi için ayrılmış olan 213 milyon dolardan sadece 4 milyon dolar kullanılmış, 2006 yılında da ödeme yapılmamış artık bunun için.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Coşkunoğlu, sözlerinizi tamamlayın

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, bilim ve teknoloji dediğimiz zaman aklımıza sadece uzay teknolojileri -ki çok önemlidir- sadece iletişim teknolojileri, bilgi teknolojileri -ki çok önemlilerdir- gelmemelidir, tarımla ilgili bilim ve teknolojiler de gelmelidir. Türkiye, özellikle talebin, gıda talebinin giderek arttığı bir ortamda ve küresel ısınmanın yarattığı sıkıntılar ve darlıkların yaşandığı, bir de biyoyakıt gibi ürünlerin ortaya çıktığı bir ortamda tarım konusunda stratejik önemini korumaktadır. Bu konuda da şimdiye kadarki ihmallerin düzeltilmesini diler, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Coşkunoğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş.

Buyurun Sayın Türkeş. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 234 sıra sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’yla alakalı olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dünya üzerinde ödünç bilgiyle kalkınan ve gelişen hiçbir ülke bulunmamaktadır. Bugün dünyada gelişmiş ülkelere bir göz atacak olursak hepsinin kendi bilgi kaynaklarından ve yine kendi ülkelerinde oluşturdukları araştırma ve geliştirme kuruluşları aracılığıyla hamle yaptıklarını görürüz. Sadece son elli yıldaki gelişmelerin, büyük buluşların, teknolojik araştırmaların ve bunların gelişmesinin ülkelere katkıları hepimizin gözünün önünde yaşanan olaylardır. Dünyanın ikinci büyük nüfusuna sahip Hindistan’ın veya bir dönem Avrupa’nın yoksulu kabul edilen İrlanda’nın son yıllardaki atılımları, kendi kaynaklarında bilgiye sahip olmak ve bu bilgiyi kendi ülkesi lehine kullanmaktan başka bir şey değildir. Gelişmiş ülkelerin diğer ülkelerden kendilerine beyin göçünü temininin altında da bu gerçek yatmaktadır: Kendi ülkesinde, kendi topraklarında çalışan, araştıran ve ülkenin kalkınması ve gelişmesi için çaba gösteren araştırma kurumları. Bir ülkedeki kalkınmanın gerçek kaynağı bunlardır. Bu kurumların çalışmaları sadece günümüzün ihtiyaçlarının karşılanması için değil, gelecek yılların da daha verimli planlanması ve ülkenin ileriye doğru daha emin adımlarla yürümesini sağlayacak ortamı yaratacaktır. Bu nedenle de bu kurumların statik, hantal, bürokratik kurumlar olmaması gerekmektedir. Bilimde hiyerarşi olmaz. Bu kurumların yapılanmasındaki yöntemler mutlaka bilimsel olmalı, yani bilim mutlaka yol gösterici olmalıdır. Bütün dünyadaki örneklerinde bu böyle olagelmiştir. Asgaride başarılı olanların da böyledir. Bunu yapabilmek için de tabii ki buna yeterli kaynak ayırmanız gerekir. Ayırabildiğiniz kaynak kadar, bunun etkin kullanımı da önem arz etmektedir. Kaynağı ayırırsınız, sonra bunu ehil olmayan ellerde ve gereksiz yerlerde kullanırsınız, ondan sonra da oturup kara kara düşünmeye başlarsınız, “Bu kadar kaynak ayırdık, acaba niye başaramadık?” diye.

Demek ki bilim ve araştırma her ülkenin kendi yapısı içerisinde şekillenmelidir. Araştırmalar, gerektiğinde ileriye yönelik projeksiyonu ve planlanmasını da ihtiva etmelidir. Yani zaman, dikkate alınması gereken önemli bir faktördür. Bunları yapabilmek için ekonomik bir kaynağın ayrılması ve bunun da hem sürekliliğinin sağlanması hem de kaynağın doğru ve etkin kullanılması gerekmektedir. Bu kaynak mutlaka kendisi de kaynak yaratır hâle gelmelidir. Dünyanın her yerinde, özerk olan bilim kuruluşları kendi kaynaklarını yaptıkları araştırmalarla kendileri sağlarlar ve de tabii ki bunları sağlayacak doğru, iyi yetişmiş bilim kadrolarını oluşturacak, bulacak ve elde tutacaksınız. Bu bilim kadrolarının seçimi ve bu işlere yönlendirilmesi başlı başına titiz bir çalışma gerektirir.

Değerli milletvekilleri, bu genel tarifi konuşmamın başına koymamın çok önemli bir sebebi var. Az önce Sayın Coşkunoğlu tarihçesinden bahsetti. Beşinci defadır ki bu Meclis bu yasayı konuşuyor ve her seferinde de Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, 2003 yılından bugüne kadar herhangi bir devlet dairesine dönüştürülmeye çalışılıyor. Önümüze gelen yasaların temelinde bunlar var. Bunu yaptığımız takdirde, dünyadaki bu yarışın içerisinde, bu bilginin ülkelerin kalkınmasında temel olduğu dönemde ileriye gitmemiz ve iyi bir istikbali ülkemize sağlamamız mümkün değildir.

Burada, Bilim Kurulunun seçimini başbakana bırakmışız bu yasa değişikliğiyle ilgili. Peki, sayın başbakan -bugünkünden bahsetmiyorum- diyelim ki yarınlarda, şimdiki mevcut siyasi iktidar süresini tamamladı, ondan sonra da başka bir siyasi iktidar geldi. Ve bir başbakan düşününüz ki bilim ile de çok haşır neşir değil, eğitimi de belki yeterli değil. Ne yapacak, nasıl seçecek bu Bilim Kurulu üyelerini? Kendi bunu düşünebilecek mi? Değil, hayır. O zaman bir yetkililere verecek. Kime verecek? Diyelim ki Başbakan Müsteşarına verecek. E, peki, bir an için düşünelim ki bu Başbakanlık müsteşarı da intihalden hüküm giymiş yani bilim alanında zedelenmiş bir müsteşar. İleride olduğunu söylüyorum. Şimdilerde, tabii, herhâlde sizin İktidarınızda olmuyordur bunlar, ama ilerideki bir iktidarda bunları yaşayabiliriz. Demek ki Bilim Kurulunu seçerken titiz davranabilecek bir yasayı ve onun altyapısını burada hazırlamamız lazım.

Değerli milletvekilleri, dünya tarihine baktığınızda başarı ve gelişmenin hep aynı yöntemlerle elde edildiğini görürsünüz. Hatırlayınız, Yüce Peygamberimiz Hazreti Muhammed bir hadisinde “İlim Çin’de de olsa gidip alın.” buyurmuşlardır. Bu sözün üzerinde düşünmenizi rica ediyorum. İlmi siz tekelinize alın dememiştir, ilmi mutlaka kendi dininizdekilerden temin edin de dememiştir. İlmiye sınıfını emire, padişaha veyahut her neyse yönetim, ona bağlayınız da dememiştir. Sadece ve sadece ilmin önemini ve her nerede olursa olsun olduğu yerden alınmasının gerekliliğini vurgulamıştır. Günlük düşünen ve bir ülkenin bütün meselesinin kendi dönemiyle sınırlı olduğunu vehmedenler bu farkları hiçbir zaman anlayamamışlardır.

Zaman bir ülkenin hayatında fevkalade önemlidir, yitirilmemesi gerektiği için önemlidir, sürekliliği anlamak bakımından önemlidir, geleceği planlayabilmek açısından önemlidir, bir ülkenin yönetimimin akışı açısından da önemlidir. Bu sadece bilimde ve araştırmada değil, her alanda böyledir. Bilim ve araştırmayı zaman şablonunda değerlendirdiğinizde gördüğünüzü sandığınız birçok şeyin farklı olduğu ortaya çıkar. Mesela, buna en güzel örnek “millî irade” kavramıdır veya şu duvarımızda yazılı olan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” sözü işte bu manada fevkalade önemli bir kavramdır. Bu sözleri zaman boyutunu göz ardı ederek, sadece hâli anlatır olarak ele alırsanız çok yanılırsınız. Bu sözlerin tümünde zaman boyutunu dikkate almalı ve hem geçmişi hem de geleceği dikkate alarak kullanmalıyız. Bunu yaptığımız takdirde bugünkü kullanımından daha farklı manalara sahip olduğunu görürüz.

Bu arz ettiğim örnekten de anlayacağınız üzere bilim ve araştırma sadece fende değil sosyal bilimde de önem arz etmektedir. Hukukta da zaman kavramı önemlidir. Siz, bugün, sadece bugünkü şahsi meselelerinizin hâlli için bir yasa hazırlarsanız yarın ortaya çıkabilecek yanlışlardan da siz sorumlu olursunuz. Yüce Meclisin görevi bugün siyasi iktidarın kendi yönetim gailesi için değil ama yarınlarda mutlu, güçlü ve refahlı bir Türkiye’ye zemin olacak ve o dönemlerde fonksiyon görecek yasaları hazırlamak ve yürürlüğe koymak olmalıdır. Bugün kendi tarihi içinde önümüze gelen bu yasa değişikliği talebi işte bu yanlış düşünce sistematiğinin tipik bir örneğidir.

Değerli milletvekilleri, burada bir büyük üzüntümü de sizlerle paylaşmak istiyorum. Her ikisi de çok değerli bilim adamları olan, hem Sayın Sağlam hem Sayın Aydın, ikisi de bu yanlış yasayı savunmak noktasında biri Sayın Bakan olarak biri de Komisyon Başkanı olarak buradadır ve bundan gerçekten üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum.

TÜBİTAK, 1963 yılından bu yana böyle bir yıkım hareketiyle karşılaşmadı ve ayrıca da bu tarzda bir siyasi erke teslim girişimiyle de karşılaşmadı. Kurulduğu 1963 yılından 2003 yılına kadar zaman zaman siyasi iktidarlar tarafından kendi görüşlerine yakınlaştırılmak istendi ama genelde kendi yolunda ve istikrarlı bir gelişme gösterdi ama 2003 yılından bu yana maalesef mevcut siyasi iktidarın yazboz tahtasına döndü. Az önce Sayın Coşkunoğlu bunu kronolojik olarak belirttiği için buraya çok fazla değinmeyeceğim ama yani bu son beş sene içinde bilim adına muhakkak ki bir şeyler yapılıyor ama bunların, bu bürokratik hengâmenin içinde daha iyiye ve daha güzele götürülmesinin mümkün olmadığı da açık.

Yasa değişikliği, aşağıdaki maddeler, birazdan değineceğim maddeler bazında da değerlendirildiğinde, bilimselliği hiçe sayan, bilimi herhangi bir amir-memur sistemi içinde ve en önemlisi siyasi erke terk edecek şekilde yönlendirmeyi hedef almış ve 2002 yılından bu yana her alanda olduğu gibi bilimsel alanda Türkiye’yi çağın gerisinde bırakacak bir tasarı niteliğindedir. Böyle bir değişiklik önerisi yerine, TÜBİTAK’ın 2002 yılından bu yana yapamadıklarının irdelenmesi ve bunun sorumlularının sorgulanması ülke ve toplum açısından daha yararlı olurdu kanaatindeyim.

Bilimsel bir kuruluşa tamamen iktidarın yetkisinde başkan ve diğer yönetimin atanamayacağı gerçeği tartışma götürmez bir vakıadır. Bunu yaptığınız takdirde, kurumu bilimsel bir kuruluş niteliğinden çıkarıp iktidar partisine göbeğinden bağlı bir kamu kuruluşu hâline getirirsiniz. Bilim kuruluşları dünyanın her yerinde özerktir ve az önce de belirttiğim gibi, genellikle kendi kaynaklarını kendi yaptıkları araştırmalar ile sağlarlar. TÜBİTAK son altı yılda böyle bir şey maalesef yapamamıştır. Yoksa ha bire devlet versin, buradaki yöneticiler bu kaynakları eşe dosta çift maaş diye birtakım ilave ödemeler olarak dağıtsınlar… Bundan bir bilim kurumunun gelişmesi ve bir ülkeye ileriye doğru bir projeksiyon ortaya koyması mümkün değildir.

Bir diğer üzücü nokta: Bu geçen süre içerisinde birçok milletvekili -içinde iktidar partisinin milletvekilleri de var- soru önergeleri vermiş, bu konunun aksaklığının giderilmesi için. Üzülerek söylüyorum ki bunların hepsini tetkik ettiğinizde, standart, baştan savma ve sorulmuş, hadi bir de cevap verelim tarzında cevaplar verilmiş, bir kısmına ise hiç cevap verilmemiş bunların. Bunlar, Kuruma karşı, milletvekillerimizin, yüce Meclisimizin ilgisine karşılık maalesef fevkalade üzücü bir tavrın da delili niteliğindedir.

Evet, değişiklik maddeleri üzerinde de bir iki şey söylemek istiyorum. Bir kere, bu Bilim Kurulunu Başbakanın ataması fevkalade sakıncalıdır. Yani bir başbakanın günlük rutininin içerisinde YÖK üyelerine o bakacak, o karar verecek, RTÜK’ü Başbakana bağlayacaksınız, RTÜK’ün denetimi, atamaları Başbakandan geçecek ve bu kadar hengâmenin içinde Türkiye’nin böyle bir nadide, böyle bir güzide Kurumunun da Bilim Kurulunun atamalarını Başbakana yaptıracaksınız. Bu, bir kere, hakikaten Kurumu tamamıyla herhangi bir devlet dairesi konumuna indirmektir ve çok sakıncalıdır.

Bir diğer konu: Madde 14’te bir muafiyetler talebi var. Bu muafiyetler, 2003’ten bu yana yapılan yanlışlar var, onların düzeltilmesi için mi? Peki, bu muafiyetleri verdiğimiz takdirde bugüne kadarki yapılan yanlışların hesabı nasıl sorulacak, nereden dönecek? Geçici bir 9’uncu maddemiz var. Oradaki konuda da fazla ödemelerden hem ita amiri hem de alanlar sorumlu olduğu için böyle bir durumda bunu almayalım gibi bir eğilim. Böyle bir durumda yargıya intikal etmiş bir konu şayet var ise kamu davası olması nedeniyle söz konusu yasa değişikliği ile bunu düşürmenin de mümkün olmadığını düşünüyorum.

Evet, başka bir iki konu daha var ama demin diğer konuşmacı değindiği için tekrar olmaması bakımından bunlara girmeyeceğim.

Şimdi bir diğer nokta: Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu basına intikal etmiş hâliyle hep olumsuzluklar ile anılan bir kurum hâlinde. Yani bir kurumun çok iyi işlediğinin, çok başarılı olduğunun ama basına sürekli olumsuzlukla intikal ettiğinin mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. Demek ki buradaki sıkıntıların, buradaki aksaklıkların giderilmesi lazım ve bunun üzerinde durulması lazım.

Değerli milletvekilleri, bilim bir siyasi iktidarın süresiyle kısıtlı kalıplarda bulunmamalıdır. 57’nci Hükûmet döneminde, Milliyetçi Hareket Partisinin de hükûmette olduğu dönemde, o dönemde Başbakan Yardımcısı olan Sayın Bahçeli “Vizyon 2023 Bilim ve Teknoloji Stratejisi” diye bir projeyi ortaya koymuştu. Yani Türkiye’nin kuruluşunun 100’üncü yılına kadar belli bir hedef ortaya konulmuştu. Bugüne kadar bu belli bir oranda takip edildi ama zaman zaman da Batı’daki birtakım anlaşmalar sebebiyle 2010 diye daha yakın bir tarihi kendimize hedef seçtik. Uzun hedefleri koymazsak ileriye doğru uzun ve başarılı birtakım planları, birtakım uygulamaları yapamayacağımızı bilmemiz lazım.

Son olarak da bu araştırma-geliştirmeye ayrılan binde 8’in, hiçbir şekilde, dünyanın 17’nci büyük ekonomisi, 74 milyon nüfuslu ve dünyada başa güreşen Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışır bir oran olmadığını da ifade etmeliyim.

Hepsinden önemlisi, araştırma kurumlarının günlük siyasi gaileden, bürokratik hengâmeden azat edilmeleri ve gerçek anlamda özerk olmaları gerekir.

Bu nedenlerle Meclis gündemine gelmiş olan bu yasa değişikliğine olumlu bakmadığımızı ifade etmek istiyorum. Bu nedenle de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunu desteklemeyeceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Türkeş.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.

Buyurun Sayın Kaplan.

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sabrınızı zorlamayacağım ama bu tasarıyla ilgili kaygı duyduğumuz bir iki noktayı vurgulama ihtiyacı duyduk.

Biliyorsunuz, yakın zamanda ARGE Yasası çıkarıldı. Bu ARGE Yasası’nın çıkarılmasından sonra TÜBİTAK’ın yeniden yapılandırılması oldukça önemli. Ancak, özerk ve özgür olmayan bir kurumun bilimsel çalışmalarını da aynı şekilde yapması mümkün değil. Daha önce de zaman zaman soru önergelerimizle veya araştırma önergeleriyle TÜBİTAK’taki yaşanan bazı olumsuzluklara da dikkat çekmiştik. Özellikle esrarengiz ölümler, cinayetler şüphesinin perdelerinin aralanmadığı bazı olaylar zincirinden de bahsetmiştik. Ancak, özellikle savunma sanayisiyle ilgili ve Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili projelerde, yazılım endüstrisinde dışa bağımlılığın da devam ettiğini, özellikle de son operasyonlarda istihbari bilgi alış verişinin İsrail ve Amerika kaynaklı olarak yürütülmesinin de TÜBİTAK’ın bu alanda da başarılı olamadığının açık kanıtı olduğunu ve dışarıdan edinilen istihbaratların ne kadar sağlıklı olduğu ayrı bir konu.

Tabii, bunların ötesinde gerçekçi olarak ARGE harcamaları, bunların yüksek katma değer getiren teknoloji konusu çok çok önemli. Peki, böylesine bir önemli kurumu bilim dünyasının belirlemesi gerekmiyor mu? Yönetimini bilim dünyasının ve onun seçkin temsilcilerinin belirlemesi gerekmiyor mu?

Şimdi, bu yasaya baktığımız zaman, Anayasa Mahkemesinde hâlâ bir dava derdest. Biliyorsunuz, 21’inci Dönemde bir yasa çıkarıldı ve Başbakana bir defaya mahsus olmak üzere TÜBİTAK’ın 6 yöneticisini belirleme yetkisi verildi ve bu olay mahkemelik. Peki, mahkemeden yarın olumsuz bir karar çıkarsa ne olacak? Şimdi bunu aşamamış bir durumdayken bugün getirilen bu yasada dikkat ediyorum, 2’nci maddeden itibaren seçilecek olan üyelerin yarısını Başbakanın seçeceği söyleniyor. Peki, soruyorum size, sayın Hükûmetin değerli temsilcilerine: Bizim Başbakanımız, iktisadi ve ticari ilimler mezunudur, siyasetçidir; bu bilim dünyasındaki cevherleri nasıl keşfedecek? Bunların hangisinin liyakatinin olduğunu, hangisinin becerisinin olduğunu, hangisinin iş yapacağını, hangisinin yapamayacağını, hangisinin ARGE konusunda, yazılım endüstrisi ve diğer teknik alanlarda etkin olduğunu nasıl bilecek? Diyeceksiniz ki: “Tabii ki Başbakan bilmeyecek, Başbakanın da danışmanları var.” Dikkat edin, hiçbir gelişmiş, çağdaş, uygar ülkede, hiçbir Avrupa ülkesinde böyle bir yetki başbakana verilmiyor. Bu, biraz saltanat yetkisine benziyor. Bilim dışıdır. Bunu çok açık ifade ediyoruz.

Bunun için mahkemelik olmuştur 21’inci Dönem Hükûmeti, mahkeme devam ediyor, Anayasa Mahkemesinde dava derdesttir. Şimdi, burada bakıyoruz, Bilim Kuruluna seçilecek 3 üye yine Başbakan tarafından seçilir. Diğer 2’nci maddeye bakıyoruz 12 üye ile Başkandan oluşan Bilim Kurulunun üyelerinin yine 2 aday arasından Başbakan tarafından seçilmesi. Her maddede bakıyoruz ki: “Başbakan tarafından seçilir.” Şimdi, böyle bir seçim sistemini sizler sivil topluma sordunuz mu? Bilim konusunda tecrübesi olan, uzman olan üniversitelere sordunuz mu? Emek ve meslek örgütlerinden bu konuda görüş aldınız mı? Aldınızsa, sanıyorum ki, hiçbirisi böyle bir öneride bulunmaz. Böyle olduğuna göre, böylesine bir bilimsel kurulu ve Türkiye için hayati önemi olan, bütçesi de çıkan son yasalarla oldukça yükselecek olan TÜBİTAK’ı sırf denetim altında tutmak amacıyla bir yasa tasarısını bilim kurullarını tamamen başbakanın seçtiği, atadığı bir duruma sokmak Türkiye’de bilimin önünü, özerk ve özgür bir TÜBİTAK’ın önünü kesmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Biz sadece bu konuda çekincelerimiz olduğunu ifade etmek üzere söz aldık. Bu tasarıyla TÜBİTAK’ın fırtınaları dinmeyecektir, sorunları bitmeyecektir, yeni sorunlar yaratacaktır. Bu konudaki uyarımızın tutanaklara geçmesi açısından söz aldım. Bugün yoğun bir çalışma günü, daha fazla konuşmayacağım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Soru-cevap işlemine başlıyoruz.

Sayın Tankut, buyurun efendim.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım meşgul, birazdan sorayım olmazsa!

Sayın Bakanım, TÜBİTAK tarafından son beş yılda bilimsel özellikli, önemli hangi projeler gerçekleştirilmiştir? Bunlardan birkaçının ismini söyleyebilir misiniz?

Yine birkaç ay önce araştırma-geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesiyle ilgili kanunun Meclisimizden çıkmasından itibaren TÜBİTAK tarafından söz konusu faaliyetlerle ilgili olarak onay verilen kurum ve projeler olmuş mudur? Olmuş ise onaylanan bu araştırma-geliştirme desteklerinin toplam rakamsal büyüklüğü nedir?

Yine, desteklenmesi onaylanan başlıca proje ve ARGE merkezi özelliği olan kuruluşlar var mıdır? Var ise isimlerini ve sayılarını söyleyebilir misiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tankut.

Sayın Coşkunoğlu… Yok.

Sayın Doğru, buyurun.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: 21’inci yüzyılın bilgi toplumuna geçişin sağlandığı, teknolojik olarak gelişmenin bu yönde olacağı yıllar olacağı düşünülürse bilimsel ve teknolojik araştırma ve gelişmenin etkin bir şekilde yürütülmesi ve koordinasyonu için bilim, teknoloji ve iletişim bakanlığı kurulması yönünde bir çalışma yapılabilir mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sorular tamam Sayın Bakan, cevap verebilirsiniz.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

1’inci, 2’nci sorular doğrudan hakikaten rakamlarla ilgili. Zaten arkadaşımız da “Rakamsal büyüklüğü nedir?” dedi. Tabii, onu, müsaade ederseniz, eğer arkadaşlarımda rakamlar varsa hemen oturumumuzun sonuna doğru ben o rakamları ileteyim ama şu anda rakamlar elimde değil. Fakat proje -gerek daha önceki toplantılarımızda, bütçe, vesairede de uzun uzadıya üzerinde durduk- konusunda gerçekten çok büyük bir atılım söz konusu oldu ve bunların desteklenmesi konusunda da çok önemli merhaleler kat edildi, aşamalara gelindi. Ben sadece, müsaade ederseniz, Kuruma emeği geçmiş bir hocamızın ifadesinden bir-iki cümle almak istiyorum. Evvela, arkadaşlarımız özerklik konusunun biraz tehlikeye girdiğinden falan bahsediyorlar ama gerçekten başlangıçtaki özerklik konusunun yeniden tekrar yakalanması için bir çaba sarf edildiğini ve bu yasayla da onun gerçekleşebileceğini söyleyen bilim adamlarımız var. Mesela, Sayın Tosun Terzioğlu’nun -ki Bilim Kurulumuzun, Kurumumuzun, TÜBİTAK’ın başarılı başkanlarından biridir- ifadesi aynen şöyle: “1963’ten 90’ların sonuna kadar süren mali özerklikler de çok önemlidir ve yavaş yavaş o istikamette birtakım faaliyetler gösteriliyor.” Yine, ayrıca “Türkiye'de üniversitelerde yapılan araştırma projelerine destek 2000 yılından 2007 yılına kadar 5 kat arttı. Bizim rakamlarımız bunun çok daha üstünde, ortalama proje büyüklüğü 9 kat arttı.” diyor. Sayın Terzioğlu’nun ifadelerini söylüyorum ki bunu içeride olan birisi söylese, şu anda oradaki mevcut Başkan söylüyor olsa belki haklı olarak ”Acaba, bir bakıma, rakamlarda bir farklılık mı var?” denir. Ortalama projeye verilen mali miktar 12.700 Türk lirasıdır, 2007’de bu 107 bin liraya çıkıyor ve bunun sonuçları da zaten alınmaya başlanıyor. Yine, müsaade ederseniz, bu Bilim Kurulunun oluşturulması konusuna da -yeri geldiğinde tekrar sorulacağı için- toptan cevap vermek istiyorum.

Arkadaşlar, burada demin bir arkadaşımıza “Ben Başbakan olsam, bana burada çok fazla da bir alanın bırakılmadığını düşünürüm.” dedim. Zaten, bir bakıma gerçek, hakiki manada seçimi yapan kurum olarak TÜBİTAK’ı görüyoruz. Bütün kurumlardan TÜBİTAK üyeleri seçiyor, 2 katını bildiriyor, yani 10 üye bildiriyor. Bunların içinden 5’ini, yani TÜBİTAK’ın belirlediği isimler arasından seçmek konumunda, durumunda. 10 öyle. Ayrıca, TÜBA’dan gelenler için söz konusu, TOBB’dan gelenler için söz konusu, YÖK’ten gelenler için söz konusu. Yani, Başbakana çok fazla alternatif verilmiyor. Başbakan kendisi uygun gördüğü herhangi bir ismi atayamıyor Bilim Kurulu üyeliğine. Kimleri atıyor? Zaten kurumlardan gelen, kurumların uygun gördüğü, seçtiği bilim adamları arasından, onlar 2 kişi gönderiyorlarsa onlardan birini takdir ediyor, birini seçiyor. Yani, neticede, son tahlilde asıl karar veren Kurumun kendisi. Mesela, Bilim Kurulu 5 üyeyi, TÜBA 3 üyeyi, kamu ve özel sektör 1 üyeyi, YÖK 1 üyeyi, TOBB 2 üyeyi… Bunların arasından -2 kat üye arasından- seçen Başbakan ama toplamını belirleyen, yani bütünüyle rakamı, sayıyı belirleyen kurumların kendisi oluyor. Zaten toplam 12 üye. Yine, burada da açıkçası, Sayın Terzioğlu aşağı yukarı aynı ifadeleri söylüyor. Diyor ki: “Şimdi, başka, değişik kurumların oluşturduğu adaylar içerisinden Başbakanın seçimi doğal karşılanmalıdır.” Bu, aşağı yukarı iki ay önceki beyanı, bir televizyon programındaki beyanı, çünkü Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun Başkanı Başbakandır. Bu, dünyada birçok ülkede zaten böyledir. Başbakan, böyle bir kurulun başkanlığını yapan başkanın seçimiyle ilgili -bu kurulun sekreteryasını yapan- bilim teknoloji konusunda orkestrasyonu sağlamak zorunda olan kişidir. Dolayısıyla, belirli bir uyum için Başbakanın belli yetkilerinin olması lazımdır. Tabii, daha önceden bu yetki çok daha fazlaydı. Sayın Erdal İnönü’nün dönemini düşünürseniz durum çok farklıydı. Yani şimdi hem demokratikleşmede gerçekten bir alan açılıyor diye inanıyorum, o inançla yapıyoruz bunu hem ayrıca mali özerklik konusunda… Arkadaşlar üzerinde durdular, ona da üç beş cümle söyleyeyim: Keşke devlet hiç uğraşmasa bununla. Yani bugün gelişmiş Batı ülkelerine gittiğiniz zaman bu işi asıl götüren özel sektördür, büyük ölçüde sanayidir. Projelerin yüzde 50’si, yüzde 60’ı sanayiden geliyor. Bunlar laboratuvardan markete giden, çarşı pazara giden ürünlerdir ve büyük ölçüde de zaten kendileri üretiyorlar ama bizde öyle değil. Bizde evvela epeyce bir süre -üç sene mi, beş sene mi, on sene mi- değerli arkadaşlarım, temel projeleri devlet desteklemek zorundadır. Yani biyoloji alanında, fizik alanında hemen bir araştırma, inceleme, bir ARGE yapıp da bunu pazara götüremezsiniz. Çok daha uzun vadeli, çok daha derinden giden bir bilim politikası, bir bilim üretimi anlayışı olması gerekiyor. Bunun için de devlet, açıkça ifade edeyim, çok uzun süre esasında bunun arkasında olmak zorundadır temel projeler için ve sosyal bilimlerde, beşerî bilimlerdeki projeler için. Yine sosyal ve beşerî bilimleri ilk defa ciddi anlamda ele aldık ve benim en büyük arzum onu gelebileceği yere getirmektir. Sosyal bilimlerde belli bir noktaya gelmeden bilimsel zihniyetin oturmasına, güçlenmesine imkân yoktur ama onun için de yine devlet desteğine ihtiyaç vardır. Çünkü siz sanayiden hemen sosyal bilimlerle ilgili, belki alım-satım psikolojisiyle ilgili bir şey yaptırabilirsiniz ama temel sosyal bilimlere geldiğiniz zaman yine oraya parayı devlet vermek zorundadır.

Bakanlıkla ilgili doğrusunu isterseniz ben Sayın Başbakana, bu anlama gelecek, kelimeler farklı olsa bile, birkaç ay önce “Böyle bir bakanlık olsa nasıl olur?” diye, böyle bir düşünceyi de açmıştım, o konuları görüşüyoruz. Benim kanaatimce de bu koordinasyon işini biraz daha farklı bir çatı altında, daha farklı bir organizasyon içinde düşünmemiz gerekir.

Teşekkür ediyorum. Öbürlerine yazılı cevap vereceğim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Coşkunoğlu, sisteme girdiniz, yoktunuz burada. Gelmişsiniz, buyurun, sorunuzu sorun.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim.

Özür dilerim, sizin söz verdiğiniz sıra burada değildim.

Aracılığınızla Sayın Bakana birkaç soru sormak istiyorum. Birincisi, elimizdeki tasarının daha ilk cümlesinde bir ifade var, genel gerekçesinin ilk cümlesinde: “…ulusal öncelikler doğrultusunda bilim ve teknoloji politikaları geliştirmek…” olarak TÜBİTAK’ın görevlerinden birisini ifade etmiş. “…ulusal öncelikler doğrultusunda bilim ve teknoloji politikaları geliştirmek…” Bu nedir? Yani geliştirilmiş midir böyle bir politika? Geliştirildiyse nerededir?

Biraz önce Sayın Bakan “Devletin bir bilim politikasının olması gerekir.” derken -tabii, bilimi, teknolojiyi, bir ürünü geliştirmek zaman alacak bir iştir- “Bir bilim politikası olmasının arkasında durması gerekir.” dedi. Var mıdır böyle bir politika? Yoksa, neden yoktur hâlâ?

Üçüncüsü: Şu anda Sayın Nazım Ekren Bakanımızın, Sayın Zafer Çağlayan Bakanımızın, sanayi politikalarına ilişkin süregiden girişimleri vardır. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunda TÜBİTAK bu konuda öncelikleri belirlemekle görevlendirilmiştir. Dokuzuncu Plan’da ifade edilmiş birtakım öncelikler vardır. Bütün bunlar arasında ben rastlantısal birtakım örtüşmeler dışında ciddi bir uyum, sistematik bir bütünlük görmüyorum. Yanılıyorsam lütfen düzeltiniz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Bakanım, süremiz bayağı azaldı.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, hemen kısaca söyleyeyim: Danışma Kurulunda alınan kararları, Sayın Coşkun, bilmiyorum, okuma, bakma imkânı buldu mu, orada zaten bu politika… Nihayetinde bu en yüksek Kuruldur ve politikaların bir bakıma ön hazırlığı, sekreteryası Kurum tarafından yapılıyor ve Danışma Kurulu bunun kararını veriyor. Zaten her sene bu ulusal tercihler istikametinde Danışma Kurulu karar alıyor ve Kurum da o alınan kararları yerine getirmeye çalışıyor. Demin benim söylediğim konular, mesela beşerî ilimlere ağırlık vereceğiz konusu o bilim politikasının, ülkemizin ulusal politikasının bir önemli unsurudur, boyutudur. “Temel bilimlere ağırlık verilecek.” diyorum. Kritik teknolojiye ağırlık verilmek zorundadır, çünkü, konuşan arkadaşlarımızdan birinin de ifade ettiği gibi, gerçekten bugün kritik teknolojiyi, siz eğer kendi kritik teknolojinizi kendiniz üretemiyorsanız, dışa bağımlıysanız güvenliğiniz son derece tehlikededir. Dolayısıyla onun da bir an önce kendimize yeter boyuta getirilmesi lazım ve zaten son bir yıl içinde açılan kurumlara bakılırsa -bunların en önemlilerinden biri Ankara’da açıldı- o ulusal program istikametinde zaten Kurum alınan kararları yerine getirmeye çalışıyor.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU KURULMASI

HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1-  17/7/1963 tarihli ve 278 sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 3- Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu aşağıdaki organ ve birimler-den oluşur.

a) Bilim Kurulu,             

b) Başkanlık,  

c) Araştırma merkezleri, enstitüler ve benzeri birimler,   

d) Kurumun görevlerini yerine getirebilmesi için gerek duyulan bilim parkı, bilim merkezi, müze ve benzeri diğer birimler.”

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili Engin Altay.

Sayın Altay, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. 

Sayın milletvekilleri, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi hakkında grubum adına söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün burada görüştüğümüz tasarı, siyaset hayatımıza, Parlamento tarihine ibret vesikası olarak geçecek bir kanun tasarısıdır. Tam tabirle, 2003 yılının Mayıs ayında bir deli kuyuya bir taş attı, 550 milletvekili, hukuk, yargı, bu taşı buradan çıkaramıyoruz.

Şimdi, tümü üzerinde Sayın Osman Coşkunoğlu bu süreci size anlattı, benim zamanım da kısa olduğu için sürece girmek istemiyorum ama ortada bir  realite var.

Sayın milletvekilleri, benim doğduğum yıl kanunlaşmış bir kanun üzerinde Hükûmet, üç ayrı sıra sayısını Parlamentonun önüne getirdi ve bu tasarıların hepsi Cumhurbaşkanlığından döndü, bu kanun iki defa -dün kararını havalara zıplayarak alkışladığınız- Anayasa Mahkemesinden döndü. Ama Hükûmet inatla ısrarını sürdürüyor.

Şimdi, bu memleketin bir Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu vardı. Bunun Başkanının görev süresi doldu, Bilim Kurulu bunu yeniden seçti, Hükûmet burada bir dayatma, bir zıtlaşma, bir kutuplaşma anlayışı içerisinde bu seçimi benimseyemedi, içselleştiremedi, kabul edemedi. Dönemin Müsteşarı, o günkü Kurula “Siz, Sayın Nükhet Yetiş’i seçin.” diye tavsiye ve telkinlerde bulundu. Olmadı, ondan sonra seçilen Kurul, 6 üye için yapılan, 278’e göre yapılan seçimde seçilenler Hükûmetçe kabullenilmedi. Sonra, bir maddelik kanun tasarısı hazırladınız, Anayasa Mahkemesi size bunu iade etti. Olmadı, Ankara 1. İdare Mahkemesinden Namık Kemal Pak’la ilgili kararı iptal.. Yerine Nükhet Yetiş’i seçtiniz. Ankara 1. İdare Mahkemesi bunu bozdu. Olmadı, yeni bir kanun getirdiniz, onu da gene Anayasa Mahkemesi bozdu. Bu arada, kurumda çalışan personel, iş mahkemeleri aracılığıyla kuruma müteaddit defalar hukuk şamarı indirdi. Olmadı, yeni bir kanun tasarısı getirdiniz, mahkeme-Meclis, mahkeme-Meclis… Kurumu beş yıl işlevsiz ve gayrimeşru hâle getirdiniz, Meclisi de mahkemelerle, Anayasa Mahkemesiyle didişen bir noktaya getirdiniz.

Şimdi, ne oldu? Olan şu: Başbakan hukuk mahkemelerinden şamar yedi. Meclis Anayasa Mahkemesinden 2 defa geri döndü, şamar yedi demiyorum. TÜBİTAK da iş ve idare ahkemelerinden müteaddit defalar şamar yedi. Bir hesap yaptım, toplam, bu süreçte bilimle uğraşması gereken bu TÜBİTAK ve Hükûmet, 2 defa Anayasa Mahkemesinden, 1 defa Danıştaydan, 2 defa 1. İdare Mahkemesinden, 1 defa 17. Asliye Hukuk Mahkemesinden, 1 defa 9. İş Mahkemesinden, 1 defa 14. İş Mahkemesinden, 1 defa 3. İş Mahkemesinden, 1 defa 4. İş Mahkemesinden ve 1 defa da -mahkemenin adını bilmiyorum- Sayın Başbakanın kaybettiği bir tazminat davası var, ceman 11 defa mahkemelerden tokat yedik. Kim yedi?

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Tabir hoş değil!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Kurum yedi, Hükûmet yedi. Hoş mudur, doğru mudur, caiz midir? Bu itişin, didişin bir anlamı var mıdır?

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – “Şamar” ve “tokat” Başbakan için yakışan bir tabir değil. Lütfen sözünüzü geri alın.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Almıyorum, ne söyleyeceğimi sana mı soracağım ben?

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, tablo budur.

Şimdi, sayın milletvekilleri…

AHMET YENİ (Samsun) – Milletten tokat yediniz!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Benim ağzımı açtırmayın.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – İstersen aç!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Kurumun emeğe saygısı yok. İş mahkemelerinden çıkan kararlar ortada. Meclisi demiyorum ama Meclisin AKP Grubunun hukuka hiç saygısı yok, Başbakanın da bilime saygısı yok.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Böyle bir üslup olur mu ya?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet, aynen böyle olur bu üslup! İşine bak sen!

Şimdi, sayın milletvekilleri…

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri…  

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bu üslubu terk et!

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Tekrarlayayım mı kardeşim: Başbakanın bilime saygısı yok.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – O üslupla konuşulmaz burada.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Meclisin de hukuka saygısı yok. Otur yerine!

Şimdi… Şimdi…

BAŞKAN – Sayın Altay… Sayın Altay, kimi tehdit ediyorsunuz “Otur yerine.” diye?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri…

BAŞKAN – Yakışıyor mu size?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Milletin kürsüsüne saygı göster!

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Terbiyesizce konuşuyorsun.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri, 2006’nın Kasım ayında Sayın Başbakan, Namık Kemal Pak’a 7 bin YTL tazminat ödemek zorunda kaldı mı kalmadı mı? Niye ödedi bunu? Bunu niye ödedi? Şimdi, biz ne söylediğimizi bilerek söylüyoruz. Burayı…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Üsluba dikkat edin!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Benim üslubuma sen karar veremezsin!

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Gelirsin buraya, maharetin varsa konuşursun!

BAŞKAN – Sayın Altay…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Oradan da konuşurum.

BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın Başkan, ben konuşamıyorum ki bu sataşmalardan.

BAŞKAN – Ama çok sert konuşuyorsunuz. Lütfen…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sizin, İç Tüzük’e göre, milletvekillerini uyarmanız lazım.

BAŞKAN – Sert konuşuyorsunuz. Niye uyarayım? Sizi de uyarıyorum.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Beni niye uyarıyorsun sen?

BAŞKAN – Tabii… Sert konuşuyorsunuz. Sert konuşuyorsunuz…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Beni niye uyarıyorsun sen? Benim sözümü kesiyorlar burada! İç Tüzük’ün ilgili maddelerine göre arkadaşları uyarsana!

BAŞKAN – Şimdi ayna olsa da kendinizi seyretseydiniz, bakın, nasıl sert konuştuğunuz ortaya çıkardı.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Meclis Başkanına da hakaret ediyorsun! “Sen” ne demek? Meclis Başkanına “sen” denir mi? “Sen” denir mi Meclis Başkanına?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen... Siz müdahale etmeyin efendim.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Kardeşim, siyaset yapmayı bilmiyorsanız gidin önce öğrenin, buraya öyle gelin. Biz neyi nasıl söyleyeceğimizi biliriz.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Terbiyeli ol, terbiyeli! Terbiye hudutları içerisinde konuş!

BAŞKAN – Sayın Milletvekili…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Konuşma, işine bak sen!

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Sözümü kesme! Sen konuşma!

BAŞKAN – Sayın Milletvekili…

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Meclis Başkanına “sen” denir mi?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sana ne?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bu üslupla siyaset yapılmaz!

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Terbiyeli ol!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sana ne? Sana ne?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bu üslupla siyaset yapılmaz!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Orada Meclis Başkanı var, sana ne ya?

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Terbiye hudutlarına gir, terbiye hudutlarına!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Size ne oldu bugün? Bu gece başınıza bir şey mi düştü sizin?

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Millet öyle bir şamar attı, öyle bir şamar attı ki size, neye uğradığınızı şaşırdınız.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Göreceğiz o milletten ne yiyeceğinizi. İlk seçimlerde onu da göreceğiz.

BAŞKAN – Sayın Altay, konuşmanızı keseceğim ama.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu oy şımarıklığına düşen siyasilerin sonunu Türk siyasi tarihi hep yazıyor.

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Efendim?

BAŞKAN –  Konuşmanızı kesiyorum bakın.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Neden?

BAŞKAN – Gündemle ilgili konuşmuyorsunuz. Aldığınız sözü... Siz buraya kavgaya mı çıktınız yani?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın Başkan, sizin, İç Tüzük’ün -yanılmıyorsam, hafızam beni yanıltmıyorsa- 169’uncu maddesine göre bu arkadaşları uyarmanız lazım.

BAŞKAN – Sizi de uyarıyorum, onları da uyarıyorum.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Uyarın onları, ben konuşmamı bitireyim. Sürem doldu, daha söyleyeceklerimi söyleyemedim. Şahsım adına söz isteyeceğim şimdi.

BAŞKAN – Efendim, siz müdahale… Siz karşılıklı laf atıyorsunuz. Allah Allah!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, sayın milletvekilleri, tablo budur, beğenseniz de budur, beğenmeseniz de budur.

BAŞKAN – İşte, buyurun…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ben bir realiteyi size anlatıyorum. On bir defa mahkeme kapılarından TÜBİTAK ve Hükûmet geri çevrilmiş. Yanlış mı bu? Bu iyi bir şey mi, doğru bir şey mi bu?

Daha dün “Yeniden herkesi kucaklayacağız.” diyen bir anlayışın mensupları olarak sizin, muhalefetin buradaki benim bu üslubuma tahammülünüz olmayacaksa sizinle bu dört yıl zor geçer, zor geçer.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Mahkemelerde idare lehine sonuçlanan davalar yok mu?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bakın, ben size bir şey söyleyeyim…

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – E, sen de biraz kendini toparla canım artık yani. Bu kadar olmaz ki. Biraz aşağıdan al.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, bakın, yürürlükte bir TÜBİTAK Kanunu var -278- hâlen bu geçerli. Şimdi görüştüğümüz 234 sıra sayılı kanunla biz bunu değiştiriyoruz yani siz bunu değiştireceksiniz, 3 defa niyet ettiniz olmadı, şimdi 4’e niyet ediyorsunuz. Ben diyorum ki: Bu yürürlükteki -hâlen- bu yüce Meclis tarafından çıkarılmış bu Kanun’a göre TÜBİTAK’ın Başkanı Nükhet Yetiş değildir, bu yürürlükteki Kanun’a göre TÜBİTAK’ın Başkanı, hâlen meşru Başkanı -Danıştay da bunu teyit etmiştir- Namık Kemal Pak’tır. Şimdi, bu yapılan iş, işlem doğru bir şey midir, iyi bir şey midir? Bunları söylüyoruz, söylemeye de devam edeceğiz. Şimdi, şu anki TÜBİTAK üyeleri de bir yıldır meşru değildir. Bu konu da gitti geldi, gitti geldi, son bir yıldır da ihmal ettiniz, daha öncelikli kanunlarınız vardı. Oradaki TÜBİTAK üyeleri de meşru değildir.

Size samimiyetle bir şey söylüyorum: Yürürlükteki Kanun’un 2’nci maddesindeki TÜBİTAK’ın görev tanımını bir okuyun, bir de buraya gelen, 234 sıra sayısıyla buraya gelen şimdi geçireceğiniz kanunun görev tanımlarını bir okuyun, aradaki farkı görün, anlayışı görün, Hükûmetin anlayışını görün. Yürürlükteki kanunun 2’nci maddesinde tümüyle bilime, teknolojiye yönelik bir anlayış, angajman var. Ben bunu okuyunca Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığının genelgesi zannettim. Bilime saygınız, bilime yaklaşımınız bu kadar. Bunları söylemeyecek miyiz? Siz dikensiz gül bahçesi istiyorsanız o yok.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Niye bağırıyorsun?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sesim çok çıkıyorsa buradan kısarız kardeşim.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Bağırma!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ee, yani sen rahatsız oluyorsan dışarı çıkarsın, bahçeye gider sigara içersin. O beni ilgilendirmez.

BAŞKAN – Sayın Koyuncu, lütfen…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, bakın, Atatürk’ün bu konuda bir Cumhurbaşkanı olarak söylediği bir söz var. Şimdi, Yüce Önder diyor ki: “İlim ve sosyal bilim dalındaki işlerde ben emir vermem.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı lütfen tamamlayınız.

ENGİN ALTAY (Devamla) –Sayın Başkan, ek süre vermeyecek misiniz?

BAŞKAN – Hayır, hiçbir şey vermem.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Her maddede karar yeter sayısı isteyeceğim.

BAŞKAN – Hayır efendim, hiçbir şey vermem.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Böyle şey olur mu! Konuşmamın yarısı tartışmayla geçti.

BAŞKAN – Olur, istediğim gibi olur. Bana şey mi yapacaksın!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Hayret bir şey!

BAŞKAN – Allah Allah!

“Böyle şey olur mu!” ne demek? Şuna bak ya!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Büyük Atatürk diyor ki: “İlim ve sosyal bilim dalındaki işlerde ben emir vermem.”

BAŞKAN – Karşısındakini ne zannediyor!

ENGİN ALTAY (Devamla) – “Bu alanda isterim ki, bilim adamları beni aydınlatsınlar. Onun için, isterim ki, siz kendi ilminize, irfanınıza güveniyorsanız, bana söyleyin. Sosyal bilimlerin güzel ve yapıcı yönlerini gösteriniz, ben sizi takip edeyim.”

Biz, Hükûmetten bilimle ilgili böyle bir anlayış bekliyoruz. Çok şey mi bekliyoruz? Çok şey mi bekliyoruz?

Bu kanun tasarısı tümüyle, külliyen yanlıştır. TÜBİTAK üzerinde oynanan oyunlar doğru değildir. TÜBİTAK, kaos ortamından, bu kanun buradan geçse de, göreceksiniz, kurtulamayacaktır.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Size hiç yakışmayan bir konuşma yaptınız.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yapma ya!

BAŞKAN – Müdahale etmeyin lütfen.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Neresi yakışmamış ya!

BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyin. Bırakın, otursun yerine efendim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Neresi yakışmamış ya! Bilime saygısız bir Başbakan var. Bunun neresi yanlış!

BAŞKAN – Müdahale etmeyin.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Hayret bir şey ya!

BAŞKAN – Konuşmanız bitmiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Reşat Doğru.

Sayın Doğru, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 234 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

1963 yılında kurulmuş olan TÜBİTAK kurumunun kanunu son yıllarda, maalesef, git-gel şekliyle dört defa değiştirilmeye çalışılmıştır.

Bilimsel bir kuruluş olan TÜBİTAK kurumunun kanunu ciddi şekilde hazırlık çalışmalarından sonra çıkarılmalıdır. Şu anda, bu kuruluş, ülkemizin yüz akı, çok önemli, ciddi bir kuruluşudur. Ülkemizin dünyada bilim ve teknolojide çok ileri olduğunu iddia etmesek de bulunduğumuz noktada birçok ülkeye göre de küçümsenmeyecek konumda olduğumuzu ifade etmek mecburiyetindeyiz.

Türkiye olarak hedefimiz, bilim ve teknolojide gelişmiş ülkelerle olan açığın kapatılarak, bilgi toplumuna geçiş olmalıdır. Politikamız, bilim-teknoloji ve yenilik-üretim arasındaki etkileşimi dikkate alan bir anlayışa dayanmalıdır. Bilgi toplumuna geçişin sağlanması, bilimsel ve teknolojik araştırma ve geliştirmenin etkin bir şekilde yürütülmesi ve koordinasyonun sağlanması amacıyla, 21’inci yüzyılda her türlü gelişmenin olduğu ortamda “bilim, teknoloji ve iletişim bakanlığı” mutlaka kurulmalıdır. Sayın Bakan sormuş olduğum soruya vermiş olduğu cevapta, yaklaşık olarak iki ay önce böyle bir bakanlığın kurulmasıyla ilgili teklifini Başbakanlığa sunduğunu ifade etmiştir. Bu konu Milliyetçi Hareket Partisinin seçim beyannamesinde vardı ve seçim beyannamemizin en önemli bölümlerinden bir tanesini de bu oluşturmakta idi.

Sayın Bakanın vermiş olduğu bu bilgiler doğrultusunda böyle bir bakanlığın ilerideki bir tarihte kurulmuş olabileceğini düşünmek istiyorum. Mutlaka bu bakanlık, böyle icracı bir bakanlık şeklinde kurulmalıdır. Çünkü artık, dünyanın her tarafı bilim ve teknolojiye, iletişime çok ciddi manada önem vermektedir. Bilim ve teknolojide de Türkiye Cumhuriyeti olarak, bu manada da çok süratli bir şekilde çalışmalar yaparak gelişmiş ülkeler içerisine girmek mecburiyetinde olduğumuzu da ifade etmek istiyorum. TÜBİTAK kurumu da bunun altyapısını da oluşturmalıdır; yani bu bakanlığın kurulmasıyla ilgili altyapının da TÜBİTAK kurumuna düşmekte olduğunu ifade etmek istiyorum.

21’inci yüzyıl bilgi, teknoloji ve elektronik bir çağdır. Bu bağlamda, bilgi toplumu altyapısı oluşturularak hayatın her alanında elektronik yaşam tarzının benimsenmesi sağlanmalıdır. Artık, kâğıt dönemi bitmiştir. Ormanları yok etmeyerek, özellikle ormanlarımıza sahip çıkma noktasında olmak üzere, her alanda elektronik ortama geçilmesinin gerekli olduğunu ifade etmek istiyoruz. Yani artık, insanlarımızdan bir ikametgâh belgesi, bir nüfus cüzdanı belgesi istenmemesi gerekmektedir. Yapılan son çalışmaları da bu yönde olarak takdir etmek istiyorum. Hakikaten, işte muhtarlara gidip de muhtarlığın önünden ikametgâh belgesi almaya çalışmak veyahut da bir nüfus cüzdanı suretlerinin alınmaya çalışılması da, artık, 21’inci yüzyıla yakışan bir durum değildir. Bu manada da ciddi bir şekilde çalışmaların yapılmasının ve hatta bu çalışmanın da çok süratli bir şekilde yapılmasının da doğru olduğunu düşünüyorum.

Bilgisayar ve İnternet kullanımının yaygınlaşmasının sağlanmasıyla beraber bu konuda da ileri teknoloji vakit kaybedilmeden ülkemize getirilmelidir. Ülkemiz bilgisayar çöplüğü konumuna getirilmemelidir. ARGE araştırmaları ile dünyaya açılmasının mutlaka bir yolu bulunulmalıdır. Bugün Finlandiyalılar Nokia cep telefonlarıyla, Güney Koreliler ise Samsung marka hem cep telefonu olsun hem elektronik cihazlar olsun bu iki tane markayla, birer markayla dünya devi olmanın mücadelesini veriyorlar. Yani bir cep telefonunu çıkartıyorlar ve cep telefonunun da milyonlarcası ülkemizde kullanılıyor. Hep beraber düşünme durumuyla karşı karşıya kalıyoruz: Acaba Türkiye Cumhuriyeti devleti TÜBİTAK marifetiyle olsun veyahut da diğer marifetlerle olsun yeni bir cep telefonu markası üretemez miydi? Veyahut beraberinde bir bilgisayar markası üretemez miydi? Bu bilgisayar markasıyla beraber Türkiye'miz de dünyanın her tarafına açılır ve beraberinde, alan ülke değil de satan ülke konumunda olamaz mıydık diye düşünüyorum. İşte bu noktada da TÜBİTAK yetkililerine ve ciddi kurum olan bu kurumla beraber Hükûmetimize de çok önemli görevler düşmekte olduğunu da ifade etmek istiyorum.

Ülkemizde artık “millî yenilik sistemi” kurulması gerekmektedir. Millî yenilik sisteminin kurulması ile beraber sektörlerde de yerel bazda yenilik sistemleri kurulacak ve bölgesel özelliklere göre de  sistem yapılandırılması da mutlaka yapılacaktır. Yani buradaki “millî yenilik sistemi” dediğimiz, Türkiye artık kendisine mahsus teknolojileri üreten bir ülke olmalı ve üretmiş olduğu bu teknolojileri de dünyanın her tarafına da gönderme veyahut yayma şeklinde de çalışmaları olan, politikası olan bir ülke olmalıdır. Bu amaçlarla ARGE çalışmalarına destek sağlamalıyız. ARGE sonuçlarında, sanayiyi ve üretimi artırmak noktasında da transfer merkezleri TÜBİTAK bünyesinde mutlaka kurulmalıdır. Yani yapmış olduğumuz ARGE çalışmalarını bir vesile artık üretime yönlendirme veyahut da beraberinde de istihdama yönlendirme şeklinde de o yönlü çalışmalar içerisinde olunmalıdır.

Bütün bunlar için de, ARGE harcamaları için önemli kaynaklar oluşturmak mecburiyetindeyiz. Yine Milliyetçi Hareket Partisinin Seçim Beyannamesi’nde gayrisafi millî hasıla içerisindeki payın yüzde 2,5’unun ARGE  araştırmalarına, harcamalarına ayrılması noktasında da bir teklifimiz vardı.

Değerli milletvekilleri, ARGE araştırması, dünyanın her tarafındaki birçok şirket tarafından çok ciddi manada üzerinde durulan konuların başında gelmektedir. Araştırma ve geliştirme merkezlerinin de Türkiye'miz için çok önemli olduğunu, her kurum için de çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum. İşte bu noktada da gayrisafi millî hasıla içindeki payının da çok yakın bir zamanda artırılması, hatta bizim teklifimiz olan yüzde 2,5’a mutlaka çıkartılması gerekmektedir.

Etkin bir üniversite-sanayi iş birliği gerçekleştirmek için de üniversite-sanayi ortak araştırma merkezleri kurulması gerekir. Bundan özel sektörün yararlanması için de imkânlar yaratmak mecburiyetindeyiz. Bakın, şu anda, organize sanayi bölgelerinde çok ciddi çalışmalar yapılıyor. Türkiye'miz organize sanayi bölgelerinde, özellikle işsizliğin önlenmesi noktasında da bir destek içerisinde bulunmaktadır. İşte, 4325 sayılı Teşvik Kanunu, daha sonraki dönemlerde de çıkartılmış olan teşvik kanunlarıyla beraber, şu an itibarıyla, işte özel sektörün önünü açabileceğimiz, özel sektöre yeni imkânlar sağlayabileceğimiz çeşitli konularda destek olmak mecburiyetindeyiz. Organize sanayi bölgelerinin her yerde olmasıyla beraber, oraların yeşermesi, oraların istihdama ve üretime yaraşır bir şekilde, yeni fabrikaların, yeni oluşumların oluşturulmuş olduğu yerler olması gerekmektedir.

21’inci yüzyıla “Lider ülke Türkiye” iddialarıyla girmekteyiz. 2023 yılında, önce bölgemizde lider, daha sonra dünyanın her tarafında sözü geçen bir ülke olmak istiyoruz. İşte bunların da ARGE faaliyetleri neticesinde olması gerekir diye düşünüyoruz. Biyoteknoloji, gen teknolojisi, nanoteknoloji, enerji ve tasarım teknolojileri gibi önemli konular ARGE faaliyetleriyle mutlaka ülkemizde desteklenmeli ve de bu noktada da özel sektör de buralara yönlendirilmelidir yani teşviklerimizi bu yönde yapmalıyız. Bir nanoteknoloji, bir enerji tasarım teknolojisini, hatta son zamanlarda özellikle “HES projeleri” dediğimiz o HES projelerinin, çok çeşitli yönleriyle beraber, daha rantabl hâle getirilmiş olduğu yeni yeni faaliyetler ortaya koymak mecburiyetindeyiz. Türkiye'miz enerji noktasında sıkıntılarla karşı karşıya olabilir ama kendi alt kaynaklarımız, kendi yer altı kaynaklarımız yer üstü kaynaklarımızla beraber bunların önünü de açabileceğimizi ve bu yönlü çalışmalarla beraber -özellikle HES projeleri diyorum- HES projeleriyle beraber enerji sektöründe bir merkez konumuna gelmeyeceğimizi kim söyleyebilir. Yani enerji merkezi olabiliriz. İşte bu noktalarda da ARGE faaliyetlerinin desteklenmesi ve burada da öncülüğü TÜBİTAK’ın yapması gerekir diye düşünüyorum. TÜBİTAK bu tür faaliyetleri desteklemelidir ve beraberinde de, desteklemelerle beraber, işte, önümüzde enerji konusunda çok büyük mesafeler almış olan bir Türkiye’yi de karşımıza getirebiliriz.

Ayrıca TÜBİTAK bünyesinde -başta olmak üzere- yurt dışındaki Türk araştırmacılara ve yabancı araştırmacılara ülkemizde projelerini uygulama imkânını da vermek mecburiyetindeyiz. Yani dış ülkelerdeki kendi insanlarımıza sahip çıkmak, onları ülkemizde yönlendirme noktasında da çalışmalar yapılması gerekir diye düşünüyorum. Bu, beraberinde üretim ve istihdamı da getirecektir. Üretim ve istihdama çok önemli şekilde ihtiyacımız olduğu ve de 21’inci yüzyıla gelmiş olduğumuz şu ortamda genç nüfusa aşırı şekilde sahip olduğumuz ve genç nüfusa sahip çıkılmasıyla beraber onlara iş verme, aş verme, imkân verme noktasında da çok önemli çalışmaların yapılması gerektiği bir yüzyıldayız. Yani gençliğimize sahip çıkarsak, 21’inci yüzyıla gençlerimizi hazırlarsak, önümüzdeki yılların, işte 2023 yılına kadar, yani cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümüne kadar niye büyük bir hedef atlaması, büyük bir atılım yapma durumuyla karşı karşıya kalmayalım? Bu noktalarda da yine herkese görev düşmektedir ama TÜBİTAK’a da çok önemli görevler düşmekte olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bakınız, şu anda Türkiye Verimlilik Kurumu çok ciddi çalışmalar içerisindedir. Şu anda verimlilik projeleriyle ilgili olarak başta organize sanayi ve ticaret odaları olmak üzere Türkiye Verimlilik Kurumu çok ciddi çalışmaları bu yönlü yaparak ülkemizde büyük bir atılım yapmaktadır. Türkiye Verimlilik Kurumunun idarecilerini tebrik ediyorum. Hakikaten şu an itibarıyla Türkiye’mizin birçok yerinde istihdam artırıcı, üretim artırıcı, yenilikleri teşvik edici şekilde çalışmalar içerisindedir. İşte bu noktada da Türkiye Verimlilik Kurumuyla beraber TÜBİTAK’ın beraber yapmış olduğu projelerin önümüzdeki yüzyılda ülkemize çağ atlatacağını düşünüyorum. Türkiye’miz artık tarımda, sanayide, sağlıkta yeni projelerle dünyanın önüne çıkmak mecburiyetindedir. Bakınız, şu anda ülkemizde… İşte geçmiş dönemleri hatırlayınız, siyah beyaz televizyonlardan tutun da daha sonraki dönemlerde özellikle sağlıkla ilgili MR cihazları, tomografi cihazları gibi elektronik cihazlar ülkemize getirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğru, devam ediniz efendim.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu tür sağlıkla ilgili cihazlar veyahut da diğer elektronik cihazlar ülkemize getirilmiş, ama beraberinde de, o cihazların eski teknolojiler olması nedeniyle şu an itibarıyla kullanılamaz duruma gelmiştir. İşte bu noktalarda, ülkemizin önünün açılması ve Türkiye’mizin kaynaklarına sahip çıkılması gerekmektedir. Biz, bunları söylemek istiyoruz. Yani Türkiye’miz öyle zengin bir ülke değildir, kaynakları çok büyük olan bir ülke de değildir, ama elindeki kıt olan bu imkânları en iyi şekilde değerlendirebilecek, bununla beraber de ülkemizin önünü açacak ve “lider ülke Türkiye” idealini de gerçekleştirecektir diyor, yüce Meclisimizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğru.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 278 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 4- Oniki üye ile Başkandan oluşan Bilim Kurulu, Kurumun en üst karar organıdır. Başkan, Kurumun ve Bilim Kurulunun Başkanıdır. Bilim Kurulunun toplantı ve karar yeter sayısı yedidir. Bilim Kurulu üyelerinin seçilmesi, seçim usulü, üyelerin görev süresi ile Bilim Kurulunun görev ve yetkileri aşağıda gösterilmiştir.

a) Bilim Kurulu üyelerinin seçilmesi:

1) Bilim Kurulunun altı üyesinin, bilimsel ve teknolojik alanlarda eser, araştırma ve buluşlarıyla temayüz etmiş ve/veya araştırma ve teknoloji yönetimi konusunda yetkinliği olan, bilimsel ve teknolojik sistem, kurum ve birimleri başarı ile kurmuş ve/veya yönetmiş olması gerekir. Bu üyelerden beşi Bilim Kurulu tarafından belirlenen on, biri Yükseköğretim Kurulu Genel Kurulu tarafından belirlenen iki aday arasından Başbakan tarafından seçilir.

2) Bilim Kurulunun üç üyesi, Türkiye Bilimler Akademisinin asli üyeleri arasından, biri fen ve teknik bilimler alanından, biri sosyal ve beşeri bilimler alanından ve biri de sağlık bilimleri alanından olmak üzere, Bilim Kurulu tarafından belirlenen altı aday arasından Başbakan tarafından seçilir.

3) Bilim Kurulunun üç üyesinin, lisans öğreniminden sonra kamu kurum ve kuruluşlarında ve/veya özel sektörde en az on yıl deneyim sahibi olmuş, mesleğinde temayüz etmiş ve üstün nitelikli hizmetleriyle tanınmış olması gerekir. Bu üyelerden biri Bilim Kurulu tarafından belirlenen iki ve ikisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından belirlenen dört aday arasından Başbakan tarafından seçilir.

4) Başkanın Bilim Kurulu üyeleri arasından atanması halinde, boşalan Bilim Kurulu üyeliği için aynı kontenjandan yukarıda belirlenen usul ve esaslara göre yeni üye seçilir. İstifa, ölüm veya devamsızlık gibi sebeplerle boşalan üyelikler için yukarıdaki esaslara göre yeni üye seçilir.

b) Seçim süreci:

1) Mevcut Bilim Kurulu üyesinin görev süresinin dolmasına en geç iki ay kala veya istifa, ölüm ve devamsızlık gibi sebeplerle üyeliğin boşalması halinde boşalma tarihinden itibaren en geç iki ay içinde yeni üyenin seçilmesi gerekir. Bunun için, eski üyenin bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentleri gereği Yükseköğretim Kurulu Genel Kurulu veya Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından gösterilen adaylar arasından seçilmiş olması durumunda Başbakan bu kurum ve kuruluşlardan kırkbeş gün içinde boşalan veya boşalacak olan üyelik için belirleyecekleri adayların sunulmasını ister. Üye adaylarının Bilim Kurulu tarafından belirlenmesinin gerektiği hallerde ise Bilim Kurulu üye adaylarını belirleyerek Başbakana sunar. Başbakan boş olan her bir üyelik için önerilen iki aday arasından bir kişiyi Bilim Kurulu üyesi olarak seçer. Bilim Kurulu üyeliği Başbakanın kararı ile kesinleşir.

2) Yükseköğretim Kurulu Genel Kurulu ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından süresi içinde herhangi bir sebeple uygun nitelik veya sayıda aday gösterilmemesi durumunda, Başbakan Bilim Kurulundan, bu kontenjan için öngörülen nitelikleri taşıyan kişiler arasından üye adaylarının belirlemesini ister.

c) Bilim Kurulu üyelerinin görev süresi:

1) Bilim Kurulu üyelerinin görev süresi dört yıldır. Üyeliği sona eren üye, ancak dört yıllık bir dönem daha seçilebilir.

2) Bilim Kurulunun olağan toplantılarına yıl içinde toplam altı kere veya üst üste üç kere kabul edilebilir mazereti olmaksızın katılmayan üyelerin üyelikleri, Bilim Kurulu kararıyla düşer. Bu üyelerden boşalan üyelikler bu maddede belirtilen usullere göre yenilenir. Bu suretle seçilen üyenin görev süresi de dört yıldır.

d) Bilim Kurulunun görev ve yetkileri:

1) Hükümetin, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun ve kalkınma planlarının belirleyeceği hedef, ilke ve politikalar doğrultusunda, Kurumun çalışma ilke, program ve politikaları ile öncelikli alanları belirlemek,

2) 3 üncü maddenin (c) ve (d) bentlerinde belirtilen birimler ile Başkanlık birimlerini kurmak, kaldırmak ve Kurum organizasyon şemasını onaylamak,

3) Kurumun personel kadroları, ücret cetvelleri ile personel performans değerlendirme kriterlerini, bu değerlendirmeler kapsamında yapılacak ödemeleri ile iş tanımlarını ve göreve karşılık gelen pozisyonları Başkanlığın önerisi üzerine görüşerek karara bağlamak,

4) Başkanın teklifi üzerine Genel Sekreter ile merkez ve enstitü başkan ve müdürlerini atamak,

5) Kurumun yıllık çalışma programı ve bütçe teklifini onaylamak,

6) Kuruma ve proje yönetimine ilişkin yönetmelikleri ve esasları hazırlatmak, değiştirmek, kaldırmak veya onaylamak,

7) Kurumun yurt içinde ve yurt dışındaki ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlara mevzuat hükümleri çerçevesinde üye olması için karar almak,

8) Kuruma taşınmaz alınması veya Kurum taşınmazlarının satılmasına karar vermek,

9) Kurumun görevlerini yerine getirmesi için yürüteceği faaliyetler sırasında, yapacağı ücret, telif, işlenme ücreti, huzur hakkı ve benzeri ödemelerin tutar veya üst limitlerini belirlemek,

10) Kurum ile diğer kamu kurum, kuruluş, gerçek ve tüzel kişiler arasında çıkan ihtilafların hukuki anlaşma veya sözleşme değişikliği ile neticelendirilmesinde karar vermek; tutarı beşbin Yeni Türk Lirasına kadar (beşbin Yeni Türk Lirası dahil) olmak üzere, maddi veya hukuki nedenlerle kovuşturulmasında, yüksek mahkeme ve mercilerde incelenmesini istemekte yarar bulunmayan açılacak veya açılmış olan dava, icra ve benzeri takiplerden vazgeçmeye, bir hakkın tanınmasına, menfaatin terkinine, uygun ödemeye karar vermek,

11) Bu Kanun ve diğer mevzuat hükümleriyle kendisine verilen işleri yapmak.

Bilim Kurulu bu maddenin birinci fıkrasının (d) bendinin (2), (3), (6) ve (7) numaralı alt bentlerindeki yetkilerini, sınırlarını açıkça belirtmek suretiyle Başkana devredebilir.

Bilim Kurulunun çalışma usul ve esasları Kurumca çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.”

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili İsa Gök.

Sayın Gök, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 234 sıra sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kronoloji arkadaşlarca anlatılmaya çalışıldı ama hatırlatmakta fayda var çünkü olayın özü orada gizli.

Arkadaşlar, bizim hep üzerinde konuştuğumuz kanun, 17 Temmuz 1963 tarihli, 278 sayılı Kanun. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanun. 63’ten beri bu Kanun geliyor. Derken, 2003’te bir şeyler oluyor. Bir girişim başlıyor. Başbakanlık tarafından Meclise 9 Ekim 2003 tarihinde sunulan TÜBİTAK Kanunu’nda değişiklik yapan 1 maddelik kanun taslağı. Tek maddelik. Aslında hepsi 3 madde, yürütme ve yürürlük maddesi var.

Ne getiriyor bu Kanun, bu geçici madde değişikliği? Başkan ve Bilim Kurulu üyelerinin… Bakın arkadaşlar, dikkatinizi çekmek istiyorum: Bu kişilerde 278 sayılı Kanun’la aranan nitelikler aranmaksızın bir defaya mahsus Başbakan tarafından Başkan ve Bilim Kurulu üyelerinin atanmasını öngörüyor. Ne oluyor, bu çalışmanın başına neler geliyor? 12 Kasım 2003’te Meclis Genel Kurulunda kabul ediliyor, onay için Cumhurbaşkanlığına gidiyor ve 21 Kasım 2003’te Cumhurbaşkanı tarafından veto ediliyor, Meclise geri geliyor. Ne oluyor? Aynen, 10 Aralık 2003 tarihinde, Mecliste hiçbir değişiklik yapılmadan, ısrarla, her şeyiyle aynen tekrar kabul ediliyor. İkinci kez veto olmadığı için 5016 sayılı Kanun 22 Aralık 2003 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giriyor.

İkinci bir aşama var ondan sonra: CHP Grubunun Anayasa Mahkemesine gidişi, Anayasa Mahkemesinin Anayasa’ya aykırı buluşu, iptali, yürütmenin durdurulması kararı öncelikle. Akabinde iş mahkemesi kararları, işte, asliye hukuk mahkemesi kararlarına hiç girmeyeceğim. Derken, bir ısrar var. Tekrar bu çalışma Mayıs 2005’te gündeme geliyor, yeni bir kanun değişikliği Meclisin gündemine oturuyor. 5376 sayılı numarayı alan bu Kanun, Meclisten yine geçiyor, Köşk’e gidiyor, Köşk’ten yine, 18 Mayıs 2005’te veto ediliyor, Genel Kurula tekrar geliyor. Peki ne oluyor? Yine bir ısrar var. Hiçbir şeyi değiştirilmeden, bu, yine aynen kabul ediliyor. Yine Cumhurbaşkanlığına gidiyor, tekrar veto yok, yine yayımlanıyor, yürürlüğe giriyor.

Şimdi, arkadaşlar, bu Kanun hakkında da, yine CHP Grubu ve Cumhurbaşkanlığı Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla dava açıyor Anayasa Mahkemesine. Yine yürütmenin durdurulması kararı, akabinde iptaller geliyor.

Bu sıralamada, arkadaşlar, dikkatinizi çeken bir şey olması lazım. Bu kanun neye amir? Bakın, ilk Kanun, ikinci Kanun. İlk Kanun tek madde, geçici madde, Başbakan tarafından Başkan ve Bilim Kurulu üyelerinin atanması. İkinci Kanun neye amir? Yine aynı minvalde. O zaman, bu kanunun amacını bana Allah için bir söyleyin. Bilimsel araştırmaların önünü açmak mı? Türkiye’nin bilimsel arenada daha güçlenmesini sağlamak mı? Hayır. Bu ısrarın bir amacı var, hepimizin çok iyi bildiği bir sihirli kelime: Kadrolaşma. Siyaseten bir yere kendi adamını atama çalışması. Bunun başka bir izahı var mı?

Arkadaşlar, bakın, 2’nci maddeyi Divan Üyesi arkadaşımız okudu, yalnızca atama, yalnızca birini oraya koyma üzerine, başka bir şey değil. Şu anda önünüzde bulunan 234 sıra sayılı kanunu da iyice bir okuyun. Yine, bunun özü de, atamaya, oraya birilerini yerleştirmeye dönüktür. Demek ki, bu kanunun, Türkiye’de bilimsel çalışmanın önünü açmaya dönük olduğunu iddia etmek mümkün değil. Peki arkadaşlar, bu ne demek aslında? TÜBİTAK’la bir uğraşı var, bir uğraşma var. Pekâlâ, bir soru: Neden TÜBİTAK’la uğraşılır? Neden uğraşılır arkadaşlar? Aslında belli, TÜBİTAK’ın altını kazırsanız, TÜBİTAK’ta, TÜBİTAK gibi kuruluşların kurulmasında bir ideolojik yapılanma vardır. Arkadaşlar, nedir o yapılanma? TÜBİTAK, planlı dönemin ürünüdür. Türkiye’de 1960’lardan sonra çok netleşen, Büyük Önder döneminden gelen planlı gelişimin ana kuruluşlarındandır TÜBİTAK, bilim kuruluşudur.

Planlı dönem kuruluşlarının özelliği ne olmak gerekir? Hepsinde aynı ortak özellik vardır: Özerklik. Mali yönetim özerkliği aynı zamanda.

Bu kuruluş bilim araştırması yapıyor. Neden uğraşılıyor? Çünkü bilim başlı başına bırakılmaz. Son dönemde Türkiye’nin genel yargısı bu. Neden bırakılmaz? Çünkü bu kuruluşlar tek başına bırakılırsa veya atamalar, oradaki görevli insanlar serbest bırakılırsa acaba neler nelerle uğraşacaklar? Olur mu? Şu anda bizim gündemimizde en önemli araştırma ne arkadaşlar? Herhâlde Darwin’in Evrim Teorisi değil. Ne? Harun Yahya: Yaratılış Atlası, yaratılış, bu teori. İşte bu yüzden bilim kuruluşlarında serbestlik olmaz. Hele hele Türkiye’nin planlı dönem kuruluşları asla serbest bırakılmaz. O sebeple, altı yıldır bu Mecliste mütemadiyen özerklik tartışması yaşanıyor. Özerklik tartışmasının özü planlı dönemden itibaren Türkiye’de kurulan ve sistemin ana yapısını, omurgayı oluşturan bu kuruluşların o özerk yapısının bitirilmesidir. O sebeple gerek 5016 sayılı Kanun gerekse 5376 sayılı Kanun ve bu kanun kadrolaşmayı, planlı ekonominin ürünü olan TÜBİTAK gibi… Bakın “gibi” diyorum, YÖK de bu kapsamda, üniversite de bu kapsamda düşünülmelidir. Bu özerk kuruluşların bir şekilde önünün alınması, bu kuruluşların felsefi duruştan kopuk olmanın önlenmesi. Özü budur, o konuda dikkatinizi çekmek istiyorum.

TÜBİTAK bilim alanında serbest bırakılamaz, değil mi arkadaşlar? Bırakılamaz, haşa! Ya bir şeyler yaparlarsa, ya bilimle uğraşırlarsa! Bilim ne kadar kötü bir şey! Neden? Metafizik varken bilimle uğraşılır mı! Yaşasın metafizik, değil mi arkadaşlar!

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Gök.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Akif Akkuş.

Sayın Akkuş, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’yla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan bu yasa ile 1963 tarih ve 278 sayı ile kurulmuş olan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun o zaman ortaya konmuş olan yasalarında birtakım değişiklikler yapılması teklif edilmektedir.

Değişiklik teklif edilen maddelerden birisi de 2’nci maddedir ve ben bu madde üzerinde konuşmamı yapacağım. Bu maddeyle, 14 olan Bilim Kurulu 13’e düşürülmekte ve bu üyelerin seçim usulünde bir kısım değişiklikler yapılmaktadır. Bilimin en üst karar organı olan Bilim Kurulunun 6 üyesi eser araştırma, buluş ve teknoloji yönetimi alanında temayüz etmiş kişiler arasından, 5’i Bilim Kurulu tarafından belirlenen 10, 1’i Yükseköğretim Kurulu Genel Kurulu tarafından belirlenen 2 aday arasından Başbakan tarafından seçilir. Bilim Kurulunun 3 üyesi, Türkiye Bilimler Akademisinin asli üyeleri arasından Bilim Kurulu tarafından belirlenen 6 aday arasından Başbakan tarafından seçilir. Bilim Kurulunun 3 üyesi, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlardan; 1’i Bilim Kurulu tarafından belirlenen 2, 2’si Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından belirlenen 4 aday arasından Başbakan tarafından seçilir, denmektedir.

Değerli milletvekilleri, biz tabii, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu gibi, işi araştırma olan, işi bu araştırmaları pratiğe yansıtmak olan bir kurulu, Bilim Kurulunu seçiyoruz. Dolayısıyla, Başbakanın bu Bilim Kurulunun oluşturulmasında âdeta tek seçici hâline gelmiş olması gerçekten benim yadırgadığım bir durum.

Yasanın 2’nci maddesinin (a) bendine göre seçilen Bilim Kurulu üyeleri, üye vermesi istenen kurum ve kuruluşlar arasından 2 misli olarak belirlenmiş ve 12 kişilik liste için Başbakana 24 kişi takdim edilmiştir. Başbakan bunların sayısını 12’ye indirmiştir.

Diyelim ki bu normal bir durum, uygun bir durum ama bir de bu Kurul oluşturulduktan sonra Başbakanın bunları yeniden ataması söz konusu. Dolayısıyla, diyoruz ki, burada sanki her şeyi -Bilim Kurulunun oluşturulmasında özellikle- Başbakan tanzim etmekte, düzenlemekte gibi görünüyor.

Sadece bilim ve teknoloji geliştirme ve uygulama gibi bir anlayışa göre dizayn edilmesi gereken böyle bir kurumun siyasi otoritenin takdirlerine bırakılması anlamına da geliyor bu durum. Bu yüzden, Bilim Kurul üyeleri için, üye vermesi düşünülen kurum ve kuruluşların 2 misli değil de yeteri kadar üye belirlemeleri daha uygun olacaktır. Çünkü Bilim Kurulu oluşturulduğunda bu üyeler liste hâlinde Başbakana takdim edilecek ve Başbakan bunları onaylayacaktır. Eğer yasa bu hâliyle çıkarsa, Başbakan Bilim Kurulu üyelerini hem seçecek hem de onaylayacaktır. Bu da, Bilim Kurulu üyelerinin iradelerine ipotek konulması anlamına gelebilir.

Değerli milletvekilleri, TÜBİTAK’ı mutlaka geliştirmeli ve buralarda görev yapacak bilim adamlarını ve yöneticilerini serbest bırakmalıyız. Yani, onların, hür iradeleriyle istedikleri tarzda bilimsel değerlendirmeler yapmaları ve bilimsel değerlendirmelerin sonuçlarını ortaya çıkarmaları söz konusu olmalıdır. Aksi takdirde ne olacak? Aksi takdirde, bilim icazetli hâle gelecek ki, böyle bir bilimin ülkeye faydalarının olması, ülke kalkınmasına gereği gibi katkıda bulunması söz konusu olmayacaktır diyorum.

Kurumun dahli olan çalışmaları, bu anlayışa göre bilim adamlarının, bu Bilim Kurulundaki kişilerin takip edebilmesi için, kendilerinin hür iradelerini her yerde aksettirmeleri için seçimleri çok önemli hâle gelmektedir. Ülkemize ve dünya medeniyetine gerekli katkıları yapabilmeleri için, bunların güdümlü bilim adamı olmaktan, bilim yapmaktan kurtulmaları gerekir diye düşünüyorum.

Tabii, yasanın yahut da bu tür yasaların mutlaka zaman zaman değişmesi, yasalara yeni teknolojilere göre, yeni ufuklara göre ve icatlara göre birtakım eklentilerin yapılması gerekir. Bu Yasa üzerinde de böyle eklentiler ve değişikliklerin olması gerekir iken, biz daha çok bunun Bilim Kurulunun teşkili ile alakalı olan kısmını ele alıyoruz, diğer yerleri, aşağı yukarı eski Kanun’daki gibi, yine arzu edilen doğrultuda devam ediyor.

Yasanın tabii bu 2’nci maddesi bir hayli uzun, demin okunurken de dikkatinizi çekmiştir herhâlde. Burada (b) bendi seçim sürecini, (c) bendi Bilim Kurulu üyelerinin görev süresini, (d) bendi de Bilim Kurulunun görev ve yetkilerini içermektedir ki bunlar üzerinde arkadaşlarımız gereği gibi durdular. Ben bunlar üzerinde daha fazla durmak istemiyor, sözlerime son veriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akkuş.

Madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- 278 sayılı Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 5- Başkanlık, Başkan ve Bilim Kurulunun belirleyeceği sayıda Başkan Yardımcısı ile Genel Sekreterden oluşur.

Bilim Kurulu,  4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde belirtilen nitelikleri taşıyan kişiler arasından biri Bilim Kurulu dışından olmak üzere iki başkan adayı belirleyerek Başbakana sunar. Başbakan bu adaylardan birini seçerek Başkan olarak atanmak üzere Cumhurbaşkanına teklif eder ve bu aday Cumhurbaşkanı tarafından Başkan olarak atanır. Görev süresi dolacak olan Başkanın ikinci bir dönem için daha Bilim Kurulu tarafından aday gösterilmesi durumunda, diğer adayın Bilim Kurulu üyelerinin dışından gösterilmesi gerekir.

Başkan atama süreci, Başkanın görev süresinin dolmasına en geç iki ay kala veya herhangi bir sebeple bu görevin boşalma tarihinden itibaren en geç iki ay içinde tamamlanır. Bilim Kurulunun herhangi bir nedenle süresinde aday belirlememesi halinde Başbakan gerekli şartları taşıyanlar arasından iki Başkan adayını belirleyerek Cumhurbaşkanına sunar ve bu adaylardan biri Cumhurbaşkanı tarafından Başkan olarak atanır.

Başkanın görev süresi dört yıldır ve en çok iki dönem bu göreve seçilebilir. Başkanın Bilim Kurulu üyeleri arasından atanması durumunda, Başkanın Bilim Kurulu üyeliğinde geçen süre, görev süresinin tespitinde dikkate alınmaz.

Başkanın geçici olarak görevi başında bulunmadığı zamanlarda, görevlendireceği Bilim Kurulu üyelerinden biri Başkanlığa vekâlet eder. Başkanlık görevinde boşalma olması halinde yeni başkan atanıncaya kadar, Bilim Kurulu kendi üyelerinden birini Bilim Kurulu ve Kurum Başkan Vekili olarak görevlendirir.

Başkanın görev ve yetkileri şunlardır:

a) Kurumu temsil etmek,

b) Bilim Kuruluna Başkanlık etmek,

c) Bilim Kurulunun belirlediği ilke, usul ve öncelikler doğrultusunda Kurumu yönetmek,

d) Kurum personelini atamak,

e) Bilim Kuruluna sunulmak üzere Kurumun yıllık çalışma raporu, araştırma ve iş programı ile bütçesini hazırlamak,

f) Yurt içinden ve yurt dışından yardım ve bağışları kabul etmek,

g) Kurumun burs ve süreli yayınlarına karar vermek,

h) Bilim Kurulunun görev ve yetkileri arasında sayılmayan işler ile Bilim Kurulu tarafından kendisine yetki verilen işleri yapmak,

ı) Bu Kanun ve diğer mevzuat hükümleriyle kendisine verilen işleri yapmak.

Başkan, bu maddede belirtilen görevlerini yetkilendireceği kişi veya kişiler eliyle yerine getirebilir.

Başkan Yardımcıları, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde belirtilen niteliklere sahip kişiler veya Bilim Kurulu üyeleri arasından, Başkana yardımcı olmak üzere Başkanın önerisi ile Başbakan tarafından atanır. Başkan Yardımcıları, Başkan tarafından verilen görevleri yapmakla yükümlüdürler.

Genel Sekreter, Kurumun idari ve mali işleri ile diğer destek hizmetlerinin yürütülmesiyle görevli olmak üzere, Devlet memuriyetine atanabilme genel şartlarına sahip, en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş ve en az on yıl kamu görevi yapmış kişiler arasından Başkanın teklifi ve Bilim Kurulunun kararı ile atanır.”

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- 278 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Kurum bünyesinde 3 üncü maddenin (c) ve (d) bentlerinde belirtilen birimlerin kurulması Başkanın önerisi üzerine Bilim Kurulu kararıyla gerçekleşir. Bu birimlerin organizasyon şemaları ve ana faaliyet alanları Bilim Kurulunca belirlenir.”

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Şevket Köse.

Sayın Köse, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 234 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinize saygılarımı sunarım.

Sayın milletvekilleri, yapılmak istenen düzenleme, günümüzün en önemli gelişme aracı olan bilim ve teknolojinin ilerlemesi için iyi bir adım olarak düşünülebilir. Yalnız, tek başına birim oluşturmak ya da kuruma organ eklemek bu gelişme için yeterli olmayacaktır.

Bilim ve teknoloji konusu tarımdan sanayiye, savunmadan eğitime kadar çok geniş bir alanda etkin olmaktadır. Kısacası, bir ülkenin gelişmesi ve kalkınmasında çok önemli yere sahiptir. Bu gerçeği göz ardı etmeden, siyasi iktidarın bilim ve teknik konusunda daha hassas davranması ülkenin menfaatine olacaktır. Maalesef, Hükûmetin TÜBİTAK’ta yaptıkları hâlâ hafızamızda yerini korumaktadır. Yönetim Kurulu üyelerini bir kereye mahsus seçmek üzere Başbakana yetki tanıması gibi bilim dışı bir yaklaşım, yine Cumhuriyet Halk Partisinin girişimleriyle engellenmiştir. Anayasa Mahkemesi bu maddeyi iptal ettiği gibi, idare mahkemesi de atamaları iptal etmiştir.

Değerli milletvekilleri, TÜBİTAK gibi özerk bir kuruma siyasi müdahale yapılması ne kadar anlamlıdır! Siyasi iktidar, bilim ve teknoloji yuvası olması gereken bir yere sırf benim görüşlerimi savunsun diye atama yaparsa, orada özerklikten bahsedilebilir mi? Keşke Hükûmet bu kadrolaşma performansını bilim ve teknolojiyi desteklemekte kullansaydı.

Bakınız, üniversiteler kan ağlıyor. Bilim ve teknik alanında yapılması gereken o kadar çok şey varken TÜBİTAK’taki ülkenin bilim ve teknoloji anlamında gelişmesi için desteklemek ve bu Kurumun özerk yapısını korumak gerekirken, yaşananlara bakınız.

Teknoloji konusunda dışa bağımlılık yaşıyorken, üretimimiz maalesef daha çok montaja dayanıyorken tutup kadrolaşmayla uğraşmak ülkeye zarar vermektedir.

Burada bir örnek daha vermek istiyorum size: 2007 yılında Yenilikçilik Ödülü’nün Adıyaman’a verilmesinde önemli katkıları olan ve bu ödülü Sanayi Odası Başkanıyla beraber alan Adıyaman Valisi Sayın Halil Işık bu başarısının sonucu olarak merkez valiliğine çekilmiştir, bu da mevcut iktidarın, kadrolaşmanın en belirgin özelliğidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülkenin gelişmesi, bir ülkenin gelişmesi, kalkınması için hükûmetin araştırma ve geliştirme çalışmalarına özenle yaklaşması gerekmektedir. Bütçeden ayrılan payın arttırılması, bireyleri ve özel kuruluşları bu konuda teşvik edici önlemler alınması gerekmektedir. Sadece bunlar da yetmez, bilim ve teknoloji ile ilgilenen kurumların özerk yapısının korunmasını hükûmetler gözetir. Oysa ülkemizde tam tersi yapılmıştır. TÜBİTAK’a siyasi iktidar müdahale etmiştir, bu Kurumu kendi arka bahçesi yapmak için uğraşmaktadır ve uğraşmaya devam ediyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adıyaman ili Gerger ilçesi Burçaklı köyü uzun zamandır büyük sorunlar yaşamaktadır. 2001 yılında düşen kayalardan dolayı eski köy yerleşim yeri yıkılmış ve yaşanmaz hâle gelmiştir. Bu nedenle köye yakın bir yerde “Afet Evleri” adıyla yeni bir yerleşim yeri kurulmuştur. Kurulan bu afet evlerinde şu an itibarıyla elli beş hane yaşamaktadır fakat yapılan bu afet evleri sadece inşaattan ibaret kalmış, altyapı, içme suyu gibi zorunlu yaşamsal tesisler kurulmamıştır. Afet evlerimizde yedi yıldır içme suyu yoktur. Elli beş hane her gün su ihtiyacını kilometrelerce uzaktaki çeşmeden hayvan sırtında ya da elle taşımak suretiyle karşılamaktadır. Sayın Başbakan “Susuz köy kalmayacak.” diyordu. Yaşananlar Allah’tan reva mı? İnsanlar temiz su içebilmek için neden çile çekmektedir?

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz aylarda Sayın Bakana Adıyaman’daki ilköğretim çağındaki özürlülerin sayısını sordum ama veri olmadığı yanıtını aldım. Sayın Bakan “Bununla ilgili kayıtlar daha devam ediyor.” dedi. AKP altı yıldır iktidarda ve hâlâ özürlü kayıtları bitirilememiştir! Şimdi, siz düşünün, tam rakam bilinmeden ilköğretim çağındaki özürlülere ilişkin nasıl eğitim yatırımı yapılacak, sağlık konusunda nasıl önlem alacaksınız?

Değerli üyeler, Adıyaman-Kâhta-Diyarbakır bağlantısını sağlayan köprünün su altında kalması nedeniyle bir köprü planlandı. Bu köprü Adıyaman’ı, aynı zamanda Sayın Meclis Başkanımızın ilçesini de birbirine bağlamaktadır. Bu köprünün adı “Nissibi” ya da “Atatürk Köprüsü” olarak anılan bu köprü uzun süredir yapılamamıştır. Daha sadece avan projesi bitirilen köprünün ne zaman yapılacağını da bilemiyoruz. Köprü yapılmadıkça Adıyaman çıkmaz bir sokak görünümündedir. Diyarbakır ile ulaşımı kesilen Adıyaman’ın ekonomisi sarsıldığı gibi aynı zamanda ulaşımın olmaması bölgede sosyal sorunlara da neden olmaktadır ve olmaya devam ediyor. Nissibi Köprüsü bir an önce bitirilmeli, Adıyaman’dan diğer illere ulaşım bir an önce açılmalıdır, ulaşılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz KEY gibi geri ödemeler başladı ama binbir aksilik, hatta yanlışlık da gündemi meşgul etmeye devam ediyor. İsimleri listede olmayanlar, alacakları yanlış hesaplananlar,  kadınlara adaletsizlik yapılarak “Aile reislerine ödeme yapılacak.” denmesi gibi hatalar gördük. Yalnız Eğitim-İş Sendikasının yaptığı açıklama hepimizi şoka uğrattı: “Adıyaman ili Gölbaşı ilçesindeki kamu çalışanlarının hiçbiri listeye alınmamıştır.” Burası çok dikkat çekicidir. Yani koca bir ilçenin ödemesi yapılamıyor. KEY son bir haftadır esprili gazete haberlerinin konusu olmuştur ve olmaya hâlâ devam ediyor.  Yanlış hesaplamalar yapılanların, isimleri çıkamayanların mağduriyeti nasıl ve ne kadar sürede giderilecek gerçekten bilemiyorum. KEY konusunda büyük bir komedi yaşanmaktadır. Bu durumun bir an önce ilgililer tarafından ayrıca giderilmesini rica ediyorum.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş.

Sayın Durmuş, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 234 sıra sayılı yasanın 4’üncü maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, gerçekten, uzun yıllar, Türkiye’de bilim ve teknolojiyi eğitim alan ve eğitim verenlere sevdiren ve bu konuda araştırma yapanlara ciddi destek veren güzide bir kurumumuzdur. Her ne kadar zaman zaman araştırmalar arasında tercihler, seçilmeler, ciddi araştırmalar ödüllendirilmese de, ciddi bir görevi ifa eden bir kurumumuzdur.

Değerli milletvekilleri, özellikle bir konuda dikkatlerinizi çekmek istiyorum. 2001 yılında, Avrupa Birliği fonlarına, 57’nci Hükûmet döneminde 365 milyon dolar, araştırma fonuna, Türkiye bütçesinden para aktarılmıştır. Yani Türkiye Cumhuriyeti devleti, Avrupa Birliğinin üyesi olmadığı hâlde, oradaki araştırma fonlarına, Türkiye’deki araştırmacılar istifade etsin diye 365 milyon dolar para aktarmıştır. Gerek Avrupa Birliği Araştırma Değerlendirme Kurulu gerekse TÜBİTAK, Türkiye’de proje hazırlayanların projelerini değerlendirmede biraz yavaş ya da isteksiz davranıyor. Özellikle AKP’ye yakın ya da o Kurulda çalışanlara yakın insanların araştırmaları değerlendiriliyor, diğerleri kale alınmıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu para, Türkiye’nin bütçesinden çıkmıştır. Türkiye’deki yapılan araştırmalarda Avrupa Birliğine verdiğimiz nakdin üçte 1’ini dahi kullanamıyoruz. Onun için ben şunu söylemek istiyorum: Buralarda görevli arkadaşlarımız, araştırmacının siyasal kimliği ne olursa olsun, eğilimi ne olursa olsun Türkiye’den çıkan tüm araştırmaları titizlikle incelemeli ve Avrupa Birliği fonlarına verdiğimiz paraların Türkiye için kullanılmasına fırsat vermelidir. Üzülerek ifade ediyorum, bu konuda proje hazırlayan arkadaşlarımın da birkaç projesi reddedilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bilim adamı saygıyı, özellikle bilime gösterdiği saygı, bilgi birikimi ve çevresinde yarattığı etkiyle sağlar. Bilim adamları siyaset erbabının himmetine muhtaç hâle gelmemelidir. Özellikle üniversitelerde rektörlük atamalarında, bilimsel kurulda, Türkiye Bilimsel Araştırmalar Kurulu, Teknolojik Araştırma Kurumu ya da TÜBA’da o görevlere gelebilmek, bilim kurullarına seçilebilmek için birden fazla adayı Başbakana havale edeceksiniz. “Efendim, bilim kurulları seçiyor.” Ee doğrudur. “Odalar Birliği seçiyor.” O da doğrudur. Acaba Odalar Birliğine Başbakan rica etse “şu 3 adamı önerin” dese Odalar Birliği Başkanı “hayır” mı diyecek veya “şu 6 adamı önerin” dese “hayır” mı diyecek? Hiç sanmıyorum.

Peki, her noktaya 2 aday gösterdiniz. Başbakana, bu 2 aday araya tavassutçu sokacak. Bu bilim adamıysa, Başbakana hatır, gönül elemanı sokmamalı. Bilim adamı boyun eğmemeli, dik olmalı, ilmin verdiği saygınlığı korumalı. Ama bilmiyorum bizim Başbakanın eğitim düzeyi nedir, lisans mıdır, yüksek lisans mıdır. Ben şahsen lisans eğitimlilerin yönetim kuruluna atanmasını da, Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumunun bilim kurullarına seçilmesini de hazmedemiyorum.

Efendim “Kendi sahasında özel sektörde on yıl çalışarak temayüz etmiş kişi…” Peki, bu Hasan Celal Güzel olabilir mi, bu Besim Tibuk olabilir mi, hatta bir Banker Bako vardı, o olabilir mi? Hakikaten ben zaman zaman düşünmüşümdür, Türkiye’nin bütçesini bu adama teslim etsek, bu kadar albayı, profesörü, okumuşu aldatıp parasını alan adam herhâlde ekonomiyi de, bütçeyi de daha iyi yönetir.

Değerli arkadaşlarım, bilim farklı bir şey. Bakın, ben yarı siyasetçi yarı bilim adamıyım. Ama ben bugün bilim adamı sayılamam. Niçin? Bilgi birikimim olabilir ama mesaimin büyük bölümünü siyasete ayırıyorum. Bilim eskir… Bilim adamı eskir daha doğrusu, bilim yenilenir. Yeniliği takip edemezseniz, beş yıl kendi branşınızla ilgilenmezseniz siz bilim adamı hüviyetini kaybedersiniz. Biz, kendi sahasında temayüz etmiş, lisans eğitimi almış, on yıl bilgi birikimine sahip bir kişiyi TÜBİTAK’ın Bilim Kuruluna seçiyoruz. Bunlar yanlış. Dahası, lisans eğitiminin ötesine geçmemiş siyaset erbabının bunun bilimsel değerlendirmesini yapmasını istiyoruz.

Biz bu kürsüden zaman zaman konuştuk, şefliklerin atamalarında da konuştuk, “Üniversite doçentlik jürilerine girme yeteneğine sahip olan profesörlerden oluşturun Sağlık Bakanlığının jürilerini.” dedik.

Eyvah ki eyvah! Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumunun bilim kurullarını seçecekler bile profesör değil! Her profesör de olmaz işin aslı. Diploma değildir, Sayın Sağlam bilir bunu; bu işin aslı diploma değildir. Ben biliyorum, yüksek lisans, doktora, hatta doçentlik, profesörlük payesini verdiğiniz birçok kişiye hastanızı emanet edemezsiniz, bilimi de emanet edemezsiniz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - O zaman?

DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Ee!

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – O zaman… O zaman şu: Kendi bilim sahasında temayüz etmiş ve bilimsel dernekler arasında herkesin otorite olarak kabul ettiği insana emanet edersiniz. Türkiye’de genetik araştırmalar yapılıyor, hematolojik araştırmalar yapılıyor ama siz gen araştırmaları konusunda özellikle, zannediyorum 2000 yılında Bilim ve Teknik Dergisinde peş peşe yayımlanan üç dört makale vardı. O gün Türkiye “Babuna olayı” ile çalkalanıyordu, ama orada namuslu bilim adamları, gen incelemelerinin dünyayı nereye götürdüğünü, burada biyolojik silahtan tutun hastalıkların iyileştirilmesine kadar ne gibi açılımların olduğunu o günün şartlarında iktidar baskısına aldırmadan yazabiliyorlardı. Bugün, Bilim ve Teknik Dergisinde hükûmet baskısı olmadan bu nitelikli yazıların yazılıp yazılmayacağına dair endişelerim var.

Değerli arkadaşlarım, Başbakan siyasetin, yürütmenin başıdır, saygın bir makamı vardır, ona saygı gösteririz. Ama, bilimin seçiciliğinde Başbakan olmamalıdır. Bilim adamının seçiciliğinde bilim bakımından yeterliliğine inandığımız ve o meslek grubu dernekleri tarafından yeterliliği kabul görmüş bilim adamlarının seçmesi daha aklidir, daha ilmîdir, daha mantıklıdır.

Şimdi, düşünün 550 kişilik… Devletin okullarından veya yurt dışından mezun olmuş birçok parlamenter var burada, mesailerini kendileri düzenleyemiyorlar. Tabii ki, yürütmenin talepleri karşılanır, ama her gün önümüzdeki gündem değiştiriliyor. Niçin? Başbakanımız istediği için! Parlamento böyle çalışırken, 4’üncü maddede ifade edilen, Bilim Kurulundaki şu projelerle ilgili “Şu projeyi istiyorum.” diyor Başbakan. Onu yapamayacak, o konuda mesaisini ayıramayacak bilim kurulu düşünebiliyor musunuz? Çünkü, atayan o.

Buralarda bazı ölçü değişiklikleri yapmamız lazım. Ben Parlamentonun hafife alınmasını asla doğru bulmuyorum. Parlamento içinden çıkan yürütmenin hafife alınmasını doğru bulmuyorum. Bakanları saygın buluyorum. Başbakanı saygın bulmak istiyorum, ama “her şeyi ben yönetirim” anlayışıyla her şeyi yönetenler bir gün Roma’nın en yüksek yerine çıkar, o Roma’yı yakar!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Buyurun Sayın Durmuş.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) -  Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bu düşüncelerimi özellikle bilime saygısı olanlar, demokrasiye saygısı olanlar, istişare ve aklın öne alınmasını düşünenler olarak yüce heyetinizden istirham ediyorum, bilim adamlarından istirham ediyorum, Bakanlar Kuruluna giren bilim adamlarından istirham ediyorum; bazen Başbakanın her dediği yapılmaz. İlmî doğruları söylersiniz, “Buna rağmen yapıyor musunuz? O zaman buyurun sorumluluğu alın.” dersiniz. Bizim hukukta bir kuralımız var: Konusu suç teşkil eden emir, yazılı da verilse uygulanmaz. Bu, konusu suç teşkil eden bir emir değil ama keyfîlik teşkil eden bir emirdir. Gelin, bilim kurullarını bilim adamlarına teslim edelim, bilim adamlarının da şarlatan olanlarına değil, gerçek bilim adamlarına teslim edelim diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.

Sayın Öztürk, soru soracaksınız herhâlde, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan

Tasarının genel gerekçesinde 278 sayılı Kanun’da “Kurumun o tarihte yürürlükte olan kamu ihale mevzuatı ile kamu mali iş ve işlemlerini düzenleyen kanunlara tabi olmayacağı öngörülmüşse de geçen zaman içinde Kamu İhale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu yürürlüğe girmiş ve Kurum anılan Kanunların kapsamına dâhil edilmiştir. Bununla birlikte, açıklanan hukuki değişikliklerin Kanuna yansıtılmamış olması, Kurumun işlevselliğini kısmen de olsa yitirmesine sebep olmuştur.” denilmektedir. Tasarıya baktığımızda, Kamu İhale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmesi Kanunu’nda bir değişiklik öngörülmüyor. Genel gerekçeyi hazırladığınız sırada bir değişiklik düşünüyor idiniz de, daha sonradan çıkarıp genel gerekçedeki bu ifadeyi düzeltmeyi mi unuttunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Sayın Bakanım, cevap verecek misiniz?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Sayın Başkanım, yazılı olarak cevap vereceğim.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5- 278 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (d) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“ a) Her yıl genel bütçeden aktarılacak tutar,

d) Yayım gelirleri ve diğer faaliyet gelirleri,”

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Fatih Arıkan

Abdülhadi Kahya

 

Kayseri

Kahramanmaraş

Hatay

 

Nusret Bayraktar

 

Lütfi Çırakoğlu

 

İstanbul

 

Rize

“Madde 5 – 278 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (d) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye üçüncü ve dördüncü fıkra olarak aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“a) Her yıl genel bütçeden aktarılacak tutar,”

“d) Yayım gelirleri ve diğer faaliyet gelirleri,”

“Aşağıda belirtilen konulara ilişkin olarak Kurum Başkanının onayı ile süresi dört yılı geçmemek üzere gelecek yıllara yaygın yüklenmelere girişilebilir:

a) Kurum tarafından yürütülen ve desteklenen proje ve programlar için zorunlu olan ve toplam maliyetinin % 75’ini geçmemek üzere yapılan mal ve hizmet alımları,

b) Fikri ve sınai hak alımları ile fikri ve sınai mülkiyet haklarının ulusal ve uluslararası kuruluşlar nezdinde tesciline yönelik vekillik hizmetlerinin temini.”

“Araştırma, geliştirme, teknoloji ve yenilik projeleri için gerekli olan ve yurtdışından temini zorunlu bulunan malların temini ile ilgili olarak, yüklenicilerin akreditif karşılığı kredi şeklindeki ödemeleri kabul etmemeleri hâlinde imzalanan sözleşmelerde ön ödeme yapılacağı yönünde hüküm bulunması kaydıyla, ilgili birimlerin Yönetim Kurullarının onayı alınarak teminat alınmaksızın yüklenme tutarına kadar bütçe dışı ön ödeme yapabilirler.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim.

Sayın Elitaş

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bazı proje ve hizmetlerde birbirine bağlantılı mal ve hizmet alımı söz konusu olabilmekte ve bu alımların bir kısmının yıl sonuna kaldığı tespit edilmektedir. Proje ve programların kesintisiz bir şekilde ve planlanan süreye uygun olarak tamamlanabilmesi için ertesi yıla geçebilen yüklenmelere girişilmesi önem taşımaktadır. Bu nedenle 278 sayılı Kanun’a ekleme yapılarak Kurum tarafından yürütülen ve desteklenen proje ve programlar için zorunlu olan ve toplam maliyetinin yüzde 75’ini geçmemek üzere yapılan mal ve hizmet alımlarında Kurum Başkanının onayı ile süresi dört yılı geçmemek üzere gelecek yıllara yaygın yüklenmelere girişilebilmesine imkân getirilmektedir.

Fikri ve sınai mülkiyet haklarının uluslararası kuruluşlar nezdinde tescili konusunda özellikle konusunda uzman olan yurt dışı firmalardan hizmet alınmaktadır. Bu tür tescil işlemlerinin süresi tahmin edilememekte olup bazen birkaç yılı bulmaktadır. Aynı firmanın tescile yönelik işlemleri takip etmesi gerekmekte olup her yıl firmayla sözleşme yapılması maliyeti artırabileceği gibi sözleşme yapılamaması hâlinde tescil işlemlerini kesintiye uğratabilecektir.

ARGE, teknoloji ve yenilik projelerinde kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan malların temininde uluslararası tek üretici/satıcının olması ve mal bedelinin peşin talep edilmesi nedeniyle alımlarda güçlükler çekilmekte ve söz konusu ihtiyaçlar temin edilememektedir. Dolayısıyla ARGE, teknoloji ve yenilik projeleri çalışmalarında aksaklıklar olmaktadır. TÜBİTAK’ın bazı enstitüleri ile benzer alımları bulunan Millî Savunma Bakanlığı 5018 sayılı Kanun’un 35’inci maddesinin son fıkrasında yer alan hüküm doğrultusunda alımlarını peşin ödeme ile yapabilmektedir. 278 sayılı Kanun’a getirilen ek hüküm ile uluslararası tek üretici veya satıcıdan temini zorunlu olan bu malların alınabilmesi ARGE, teknoloji ve yenilik çalışmalarının sağlıklı yürütülmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6- 278 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 10- Sermayesinin yarısından fazlası Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumuna ait olan şirketler Yüksek Denetleme Kurulu tarafından denetlenir.

Bilim Kurulu tarafından görüşülerek karara bağlanan kadrolara ilk defa verilecek açıktan atama izinleri hariç olmak üzere, Kurum hakkında 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanmaz.

Kurum tarafından hazırlanacak Yönetmelik ve benzeri düzenleyici işlemlerden Bilim Kurulu kararı ile yürürlüğe girenler için, diğer kurum ve kuruluşların görüşünün alınması gerekmez.”

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7- 278 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 14- Kurum;

a) Her türlü eşya ve binek araçları hariç her türlü aracın, Türkiye'ye sokulmasında her çeşit ithalat sınırlamalarının dışında bırakıldığı gibi, gümrük vergisi ile özel idare ve belediyelere ait her türlü vergi, harç, fon ve zamlardan, her türlü geçici depolama, antrepo ve ardiye ücretlerinden ve ithal esnasında alınan diğer bütün vergi, harç ve ücretlerden,

b) Her türlü tesislerinin yapımı ve işletilmesinden dolayı belediyeye ödenmesi gereken her türlü vergi, harç, harcamalara katılma paylarından ve benzeri yükümlülüklerden,

c) Taraf olduğu dava, icra ve benzeri takiplerde 02/07/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununda sayılan yargı harçlarından,

d) İhaleleri, ilanları, mukaveleleri ve başka evrak ve belgeleri Devlete ve belediyelere ait her türlü harçlardan,

Muaftır.

Kurum tarafından yürütülen araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılmak üzere ithal edilen makine, alet, cihaz, ecza, malzeme ve yayınlar ile bağış yoluyla yurt dışından gelen aynı cins malzemeler gümrük vergisi ile buna bağlı vergi, resim, fon ve harçlar dâhil olmak üzere her türlü vergi ve harçtan muaftır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Mustafa Enöz söz istemiştir.

Sayın Enöz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 234 sıra sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

TÜBİTAK ülkemizin planlı ekonomi dönemine geçişiyle birlikte 1963 yılında 278 sayılı Kanun ile kurulmuş, başlangıçtaki misyonu bilimsel araştırmaları ve genç bilim adamlarını desteklemek iken bugün bünyesinde barındırdığı onlarca birimle birlikte tarım politikalarının yönlendirilmesinden ARGE projelerinin desteklenmesine kadar farklı alanları kapsayan bir misyonun sahibidir. Kurum, Türkiye’de müspet bilimlerde araştırma ve geliştirme faaliyetlerini ülke kalkınmasındaki önceliklere göre geliştirmek, özendirmek, düzenlemek ve koordine etmek, mevcut bilimsel ve teknik bilgilere erişmek ve erişilmesini sağlamak amacını taşımaktadır.

TÜBİTAK’ın bugüne kadar performansının istenilen düzeyde olduğunu söylemek mümkün değildir. Ülkemiz bilim ve teknoloji alanında arzu edilen sıçramayı bir türlü yapamamıştır. Tabii ki bunda herkesin sorumluluğu olduğu gibi elbette TÜBİTAK’ın da kendine düşen sorumluluğu vardır. Bilim ve teknoloji düzeyimizi dünya standartlarının üzerine çıkarmak; ARGE’yi ülkemiz, insanlarımız ve kurumlarımız açısından iş yapar hâle getirmek esas hedefimiz olmalıdır. Bunun için güçlü ve etkin çalışan, dünyadaki gelişmeleri takip eden, görevini eksiksiz yerine getiren bir ARGE çalışmasına ülkemizin birinci derecede ihtiyacı bulunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bilim ve teknoloji politikaları bütün dünyada ülkelerin refah seviyesini doğrudan etkileyen, sosyal ve siyasi gidişine yön veren, gelişim, değişim şartlarını ortaya çıkaran politikalar oluşturmuştur. Teknolojinin bu etkinliği nedeniyle bütün ülkeler teknolojiyi üretmek, elde etmek, kullanmak ve yaymak için her türlü çabayı göstermektedirler. Ülkelerin uygulamaya koydukları bilim-teknoloji politikaları, temel bilimler üzerinde yaptıkları yoğun teknolojik araştırmalarla teknolojik araştırmaların sanayiye aktarılması, ülkelerin kalkınmalarını belli bir sistem içinde düzenli ve sürekli hâle getirmelerini sağlamaktadır.

Türk sanayisinin teknoloji üretebilme kabiliyetinin kazanılması için kendine güvenmesi şarttır. Teknoloji üretebilme, bir organizasyon meselesidir. Önümüzdeki yüzyılın Türk toplumunun tarihini belirleyecek kader çizgisinin bilim ekseni üzerine tesis edilmesi, 21’inci yüzyılın temellerinin sağlam atılmasıyla mümkündür. Yetişmiş insan gücü ve belli bir potansiyele ulaşmış sanayi tecrübesiyle Türk ekonomisinin teknoloji transferinden teknoloji üretebilme yönünde iradesini kullanması ve uluslararası pazarda rekabet üstünlüğünü elde etmek için çaba sarf etmesi gerekmektedir. Sanayinin araştırma-geliştirme merkezleri kurması, gelişme sürecinin esasını oluştururken küçük bazı sanayicilerin de ürün geliştirme ve rekabet edebilme yeteneğini geliştirici eksikliklerini giderici teknolojik ihtiyaçlarını karşılamak için kurulu ARGE merkezlerinden yararlanma yoluna mutlaka gitmesi bir zorunluluktur.

Sayın milletvekilleri, ARGE faaliyetleri için yapılan harcamalar yatırım niteliğindedir. Bu alanda karar alınırken yatırımın gelecekteki getirisi ve maliyetler yanında araştırma-geliştirme projelerinin teknik başarısı hakkında da tahminde bulunulması gerekmektedir.

ARGE faaliyetlerinin ülkelerin gelişmesi ve büyümesinde, dolayısıyla kârlılık üzerinde etkili olacağı tabiidir. Bu sebeple, ARGE alanındaki yatırımın artırılması bir strateji olarak kabul edilmelidir. ARGE faaliyetlerinin sonucunda elde edilecek teknolojik bilginin sanayiye uygulanması ile üründe sağlanacak değer artışı ürünün rekabet üstünlüğünü artıracaktır. Bu nedenle sağlanacak kâr ARGE’ye yapılan yatırımdan çok daha yüksek olacaktır.

Sayın milletvekilleri, devlet yönetiminden en küçük bir organize birimin yönetimine kadar alınacak kararların birer araştırma sürecinden geçmesi uygar ve akılcı yönetim anlayışının temel taşı olarak görülmektedir. Devletin ne tür ARGE bilgilerine ihtiyacı vardır diye baktığımızda, stratejik ve taktik alanlarda alacağı kararlardan ekonomik kararlara kadar tüm kararların araştırmaya dayalı olması ve bunların gereği tüm bilgilere erişilmesi ve elde edilmesi zaman kaybedilmesini önlemek açısından önem arz etmektedir.

Sayın milletvekilleri, teknolojiyi kısaca “Bilimsel bilgiden yararlanarak yeni bir ürün geliştirmek, üretmek ve hizmet desteği sağlamak için gerekli bilgi, beceri ve yöntemler bütünü.” olarak tanımlayabiliriz. Teknoloji üretebildiğiniz, bilgiyi ürün tasarımında kullanabildiğiniz takdirde ticarette rekabet üstünlüğünü, savunma sistemlerinde de caydırıcılığı sağlayabilirsiniz. Kimse kendisine üstünlük sağlayan bir şeyi başkasına vermeyeceğine göre, sadece teknoloji transferi yaparak sanayileşmemiz ve kalkınmamız, savunma sistemlerinde de caydırıcılığı sağlamamız mümkün değildir. Bu nedenle, amaç kendi teknolojimizi kendimizin üretmesi olmalıdır. Kendi teknolojisini üreten bir sanayileşme ile millî ekonomiye, ülkenin mühendislik gücüne ve ulusal teknolojiye en yüksek katkıyı sağlayabiliriz.

Teknoloji, ülkelerin gelişmişlik düzeyini belirlemekte ve uluslararası yarışta sahibine büyük bir ticari üstünlük sağlamaktadır. Dünya ulusları teknoloji üretebilenler ve üretemeyenler olarak ikiye ayrılmakta, teknoloji üretemeyen uluslar az gelişmiş uluslar olarak sınıflandırılmaktadır.

Klasik anlamda rekabet gücünü belirleyen faktörler arasında doğal ham madde kaynaklarının bolluğu, ucuz işçilik gibi temel üretim faktörleri yer alırken, günümüzde ileri ve özellikli üretim faktörleri belirleyici duruma gelmiştir. İleri üretim faktörleri, nitelikli iş gücünü, ARGE altyapısını, modern bir haberleşme ağını ve bilim teknolojilerinin etkin kullanımını içermektedir. 

Gelişmiş ülkelerde yapılan bilimsel araştırmalar, bu araştırmalar sonucunda geliştirilen yeni teknolojiler ve bu teknolojilerin yeni üretim ve ürün teknolojilerine dönüşmesi süreçleri, iç içe, birbirini  takip eden süreçler olarak ortaya çıkmaktadır.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının  7’nci maddesi ile 278 sayılı Kanun’un 14’üncü maddesi düzenlenmektedir. 14’üncü madde, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun görevlerini yerine getirmesi esnasında Kurumun karşılaşmış olduğu gümrük vergisi, resim, harç ücretlerini düzenlemektedir.

Kurum tarafından yürütülen araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde her türlü vergi ve harçlardan muaf olması ve bu muafiyetin kendi kanununda yer alması tabii bir zorunluluktur. Bu sayede Kurum tarafından yürütülen araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılmak üzere ithal edilen veya bağış yoluyla yurt dışından gelen her türlü  makine, alet, cihaz ve yayınlar için gümrük vergisi ve harç ödemeyecektir. Bu maddenin kabulü ile Kurum, çalışmalarını daha hızlı ve kolay yapabilecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Enöz.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8- 278 sayılı Kanunun 16 ncı maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

“MADDE 16- Kurum tarafından yürütülen dış destekli projelere ilişkin faturalı olarak veya ön ödeme alınması suretiyle tahsil edilen tutarlar, Kurum bütçesine gelir ve ödenek kaydedilir. Kaydedilen bu tutarlar ile Kurum tarafından desteklenen araştırma ve geliştirme projeleri ile diğer projeler için tahsis edilen kaynaklardan Kurumun uygun göreceği projelere ilişkin tutarlar, Kurum bütçesine gider kaydedilmek suretiyle proje yürütücüsü kamu kurum ve kuruluşları (bu Kanunun 2 nci maddesinin (c) bendi gereği kurulan merkez ve enstitüler dâhil) ile gerçek ve tüzel kişilerin hesaplarına aktarılır. Bu şekilde kaynak aktarılan proje yürütücüsünün 12/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri ve bu idarelerde görevli kişilerden olması halinde, aktarılan tutarlar ilgili idarelerin bütçelerine gelir kaydedilmeksizin açılacak özel hesaplarda izlenir. Bu kapsamda yapılan harcamalar 5018 sayılı Kanuna göre denetlenir.

Kurum tarafından desteklenen projelerde, proje süresiyle sınırlı olmak kaydıyla proje kapsamında ve projeye ilişkin hizmetlerde görev alan kamu kurum veya kuruluşlarının kadro veya pozisyonlarında bulunanlara, kadro veya pozisyonlarına bağlı olarak bir ayda ödenmekte olan tutarın yüzde 75’ini geçmemek kaydıyla proje sözleşmesinde belirlenen tutarlar üzerinden proje teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu ödeme, bir kişinin aynı anda birden fazla projede yürütücü olarak görevli olması durumunda en fazla iki, araştırmacı ve diğer personel olması durumunda ise en fazla dört proje için yapılır ve buna ilişkin esas ve usuller Bilim Kurulu tarafından belirlenir. Bu projelerde görev alan diğer proje personeline ve hizmetinden yararlanılacak diğer kişilere proje sözleşmesinde belirlenen tutarlar üzerinden ücret ödenir.

Kurum tarafından desteklenen projeler ile Kurum tarafından yürütülen dış destekli projeler için ön ödeme yapılabilir.

Kurum tarafından desteklenen projeler ile Kurum tarafından yürütülen dış destekli projelerde, üzerinde proje yürütülen ve söz konusu projenin asli unsurunu teşkil eden taşıtlar hakkında 05/01/1961 tarihli ve 237 sayılı Taşıt Kanununun 9 uncu ve 10 uncu maddeleri uygulanmaz.

Kurumun görevlerini yerine getirebilmesi amacıyla desteklenen proje ve faaliyetler için öngörülen yılları bütçe ödeneklerinin ilgili tertiplerinde yer alan ödenekten harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin ilgili tertiplerine devren ödenek kaydedilir.

Bu maddenin birinci fıkrasına göre aktarılacak tutarların harcanması,  muhasebeleştirilmesi ve bu madde kapsamında yapılacak ön ödemelere ilişkin esas ve usuller ile Kurumun bütçe ödeneklerinin kullanılması, tertipler arasında aktarma yapılması ve diğer bütçe işlemlerinin gerçekleştirilmesinde uygulanacak esas ve usuller,  Maliye Bakanlığının görüşü doğrultusunda Kurum tarafından belirlenir.”

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9- 278 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Kurumun Başkanı, danışmanları, araştırıcıları, yöneticileri ve her türlü personeli özel hukuk hükümlerine tabi olup bu kimseler hakkında 3/7/1939 tarihli ve 3659 sayılı Kanun ile açıkça hüküm konulmadıkça bunun yerine geçecek kanun hükümleri uygulanmaz.

Kurum ihtiyaca uygun kuruluş ve kadro statülerinin düzenlenmesinde serbesttir. Diğer kanun-lardaki düzenleme ve kısıtlamalara tabi olunmaksızın, toplu iş sözleşmesi kapsamında bulunanlar dışındaki Kurum personeline ödenecek aylık net ücret, toplu iş sözleşmesi kapsamındaki personele ödenen ve Bilim Kurulu tarafından referans olarak belirlenen göreve karşılık gelen pozisyona yapılan ödemelerin iki katını; bu Kanunun 19 uncu maddesi uyarınca Kurumda görevlendirilen kişilere yapılacak aylık net ödeme ise toplu iş sözleşmesi kapsamındaki personele ödenen ve Bilim Kurulu tarafından referans olarak belirlenen göreve karşılık gelen pozisyona yapılan ödemeleri geçmemek üzere Bilim Kurulu tarafından belirlenir. Kurumda görevlendirilecek hakem, izleyici, panelist, kurul ve komite üyeleri ile benzeri kişilere yapılacak net ödeme tutarı ise 40.000 gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan aylık katsayısı ile çarpımı sonucu elde edilecek tutarı ve bir ayda yapılacak toplam net ödeme için 60.000 gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan aylık katsayısı ile çarpımı sonucu elde edilecek tutarı geçmemek üzere, diğer kanunlardaki düzenleme ve kısıtlamalara tabi olmaksızın Bilim Kurulunca belirlenir ve doğrudan ilgililerine ödenir. Bilim Kurulu bu madde uyarınca yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esasları belirlemeye, ücretin bir kısmını performansa bağlamaya yetkilidir.”

BAŞKAN – Maddeyi oylamadan evvel Komisyonun açıklaması var.

Buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, 9’uncu maddenin hemen başında “Kurumun Başkanı, danışmanları, araştırıcıları” var, “araştırıcıları” yerine “araştırmacıları” olacak.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Komisyon tarafından yapılan düzeltmeyle birlikte 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10- 278 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi, 11 inci maddesi ve 12 nci maddesi ile geçici 4 üncü maddesi ve geçici 5 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 11’e bağlı geçici madde 7’yi okutuyorum:

MADDE 11- 278 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 7- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Bilim Kurulu üyesi olan kişilerin görevleri, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen sekiz yıllık sürenin aşılmaması kaydıyla, dört yıl daha devam eder. Bu süre içerisinde, Bilim Kurulu üyeliğinde boşalma olması durumunda, yeni üye adaylarını Bilim Kurulu belirleyerek seçilmek üzere Başbakana sunar.

Bu süre içerisinde, daha önce Bilim Kurulu üyeliği yapmış olan kişilerin tekrar Bilim Kurulu üyesi olarak atanması halinde, bu kişilerin daha önceki görev süreleri, dönem sayısı dikkate alınmaksızın, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde belirlenen sekiz yıllık sürelerin hesaplanmasında dikkate alınır.

Bu Kanunun yürürlüğe girmesini takip eden onbeş gün içinde, Bilim Kurulu biri Bilim Kurulu dışından olmak üzere iki başkan adayı belirleyerek Başbakana sunar. Başbakan bu adaylardan birini seçerek Başkan olarak atanmak üzere Cumhurbaşkanına sunar; bu aday Cumhurbaşkanı tarafından dört yıllık bir süre için Başkan olarak atanır.

BAŞKAN – Geçici madde 7’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, bu madde üzerinde bir önerge vardı.

BAŞKAN – Önerge mi var?

SADULLAH ERGİN (Hatay) – Evet efendim, önerge var.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Madde kabul edildi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.14

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

234 sıra Sayılı Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet buradalar.

Geçici 8’inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 8- Kurumun 2006 yılından öncesine ait hesaplarının denetimi ile Bilim Kurulu ve Başkanın ibrasına yönelik işlemler, mülga 11 inci ve 12 nci maddeler çerçevesinde 31/12/2008 tarihine kadar tamamlanır.

BAŞKAN – Geçici madde 8’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 9’u okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 9- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesine göre Kurumda görevlendirilmiş olup, aynı maddenin son fıkrasındaki ikinci görev aylığı limitini aşan ödemelerden yararlananlar, ödemelerin yapılmasında ita amirliği yetkisini kullananlar ile ödemelerin yapılmasında yetki kullanan diğer kişiler yapılan fazla ödemelerden sorumlu tutulmazlar ve bunlar hakkında herhangi bir işlem yapılmaz. Bu kişiler hakkında bu Kanunun yayımı tarihinden önce açılmış olan davalar, kanun yollarına başvurulanlar dâhil işlemden kaldırılır. Kesinleşmiş kararlar bu Kanunun yayımı tarihinden sonra infaz edilmez.

Bu Kanunun yayımından önce fazla ödemeye konu olduğu için iade edilen tutarlar, ilgililerinin başvurusu halinde aynen iade edilir. Bu ödemeler için hiçbir faiz talep edilmez.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu.

Sayın Coşkunoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 9’uncu geçici maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.

Bu madde daha önce açılmış bazı davalarla ilgili -ki bu davalar, ödemelerin yapılmasında yetki kullanan diğer kişileri yapılan fazla ödemelerden sorumlu tutan bazı davalarla ilgili- bu davaların artık bundan sonra devam etmesi olanağını ortadan kaldıran bir maddedir.

Bu davalar neden açılmıştır, kimler için açılmıştır? Bu davalar, maalesef, o zaman yaptığımız tüm uyarılara rağmen, bilim dünyasında, o zamanlar Sayın Başbakanın “İlla ben atayacağım.” ısrarıyla, Türkiye’de, TÜBİTAK’ta eski yöneticilerle yeni yöneticiler arasında bir husumet yaratan bir yaklaşımının sonucu açılmış davalardı -35-36 kişiyi ilgilendiren- içinde rahmetli Erdal İnönü’nün de bulunduğu kişiler mahkemeye verilmişti, sözüm ona, şaibeli bazı harcamalar için veya şaibeli bazı gelirler için. Bu çok ayıp bir yaklaşımdı ve bunun izlerini… O zaman ben burada konuşurken yeni atanmış ile eski atanmış arasında da bu tür husumetlerin yaratılmasını, siyasi iradenin bu türlü husumetleri bir yandan yaratırken bir yandan “İlla Başkanı ben atayacağım, illa Bilim Kurulunu ben atayacağım.” hırsını dikkate getirmiştim.

Bu madde, işte, böyle haksızlığa uğramış, sadece bir siyasi hırsın sonucu açılmış bazı davaları düşürmek için konmuştur. İsabetlidir elbette fakat hiç yapılmaması gerekirdi. Belki isabetli bile değil çünkü o davaların iler tutar tarafı olmadığı için, âdeta, burada, bir lütufmuş, affediyormuş gibi bir hava yerine belki de o kişilerin mahkemeyle aklanması gerekir fakat yeterince mahkeme kararı iktidarı zaten mahkûm etmiştir.

Dolayısıyla, bu maddeyle, işlenmiş olan ayıbı belki örtüyoruz ama bu saygıdeğer kişiler için açılmış olan bu davayla yaratılmış olan bu utanç verici durumu telafi etmenin ve… Kişilerin onurlarını, bilimsel kimliklerini rencide etmiş olmaktan Hükûmetin de özür dileyeceğini umuyorum.

Bu vesileyle Sayın Bakan, tümü üzerine görüşmelerden sonra sorulan bazı soruların üstüne, TÜBİTAK’ta daha önce görev yapmış değerli -hâlâ da yine değerli bir pozisyonda olan- bir kişinin ismini zikrederek -belki o amaca hizmet etmek istememiştir, belki maksadı o değildi fakat sanki sadece o ismini zikrettiği kişinin başarıları TÜBİTAK’ı bugüne taşımıştır gibi bir izlenim bırakma ihtimaline karşı- burada, huzurunuzda, Hükûmetin geçmişte yapılan bu ayıptan dolayı özür dilemesini istiyorum. Ama ben de kendi şahsıma, geçmişte bundan önceki Başkana -ki kendisi, Sayın Profesör Pak çok taciz edilerek istifaya zorlanmıştır- ondan önceki, emeği geçen bütün diğer başkanlara, bilim insanlarına, bilim adamlarına ve kadınlarına ve yöneticilerine tekrar buradan saygılarımı sunmak istiyorum bu madde vesilesiyle.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Coşkunoğlu.

Geçici madde 9’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 10’u okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 10- Bu Kanunun yayımı tarihinden önce Bilim Kurulu tarafından görüşüle-rek karara bağlanan ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine uygun olarak açıktan atama izni alınmış kadrolara yapılacak atamalar için ayrıca açıktan atama izni aranmaz.”

BAŞKAN - Geçici madde 10’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çerçeve 11’inci maddeye bağlı geçici 7’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1/559” Çerçeve 11 inci Maddesi ile 278 sayılı Kanuna eklenen Geçici 7 nci maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Ünal Kacır

A.Gökhan Sarıçam

 

Kayseri

İstanbul

Kırklareli

 

Veysi Kaynak

Fatih Arıkan

Hamza Yerlikaya

 

Kahramanmaraş

Kahramanmaraş

Sivas

“Geçici madde 7- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Bilim Kurulu üyesi olan kişiler, dört yıl için yeniden atanmış sayılır. Ancak, bunların Bilim Kurulu üyeliğinde geçen toplam görev süresinin bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen sekiz yıllık süreyi aşması halinde, sürenin dolduğu tarih itibariyle üyelikleri kendiliğinden sona erer. Kanunun yayımı tarihinden itibaren dört yıl içerisinde, Bilim Kurulu üyeliğinde her ne suretle olursa olsun boşalma olması durumunda, yeni üye seçimi 4 üncü maddeye göre yapılır. Yeni üyenin hangi kontenjandan seçileceğine, eski üyenin kontenjanı dikkate alınarak Bilim Kurulu tarafından karar verilir.

Bu Kanunun yürürlüğe girmesini takip eden onbeş gün içinde, Bilim Kurulu biri Bilim Kurulu dışından olmak üzere iki başkan adayı belirleyerek Başbakana sunar. Başbakan bu adaylardan birini seçerek Başkan olarak atanmak üzere Cumhurbaşkanına sunar; bu aday Cumhurbaşkanı tarafından dört yıllık bir süre için Başkan olarak atanır.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz efendim.

SADULLAH ERGİN (Hatay) – Gerekçe Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin birinci fıkrasının son cümlesinde yapılan değişiklikle, Bilim Kurulu üyeliklerinde boşalma olması durumunda yeni üyenin hangi özelliklere sahip kişiler arasından ve nasıl seçileceğine ilişkin netleştirme yapılması amaçlanmış; ikinci fıkrası ise genel olarak 278 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi ile paralel olduğundan madde metninden çıkarılmıştır.

Diğer yandan maddenin anlaşılırlığını ve uygulanabilirliğini artırmak amacıyla ise metinde çeşitli redaksiyonlar yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Çerçeve 11’inci maddeyi kabul edilen geçici maddeler ve önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12- Bu Kanunun 8 inci maddesi 1/1/2009 tarihinde, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, sorum vardı.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şandır, sorunuzu sorun. Pardon, görmedim burada, yeni girdiniz de.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, 11’inci maddede bir sorum vardı; girmiştim ama göremediniz galiba veya sisteme girmedi.

BAŞKAN – Girmedi.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama kanunun bütünüyle ilgili bir soru sormak istiyorum, Sayın eski Adalet Bakanımızın da dikkatine sunuyorum: Bu kanunun 11’inci maddesinin geçici 9’uncu maddesinde şöyle bir hüküm geçirdik, şöyle söylüyor: “…bu Kanunun yayımı tarihinden önce açılmış olan davalar, kanun yollarına başvurulanlar dâhil işlemden kaldırılır. Kesinleşmiş kararlar bu Kanunun yayımı tarihinden sonra infaz edilmez.” Yani kanunla mahkeme sonucunu ortadan kaldırmak mümkün müdür, hukuki midir, böyle bir usul var mıdır? Sorum budur efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şandır.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Hiçbir mahzuru yoktur, olabilir.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, cevap verecek misiniz?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Ona sordu ama ben duyuyorum “Olabilir, mümkündür.” diyor. Ben hukukçu değilim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan; “Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1/559” Çerçeve 12’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

A. Gökhan Sarıçam

Veysi Kaynak

 

Kayseri

Kırklareli

Kahramanmaraş

 

Hamza Yerlikaya

Ünal Kacır

Fatih Arıkan

 

Sivas

İstanbul

Kahramanmaraş

“Madde 12- Bu Kanunun 8’inci maddesi1/1/2009 tarihinde, 9 uncu maddesi 1/9/2008 tarihinde ve diğer maddeleri ise yayımı tarihinde yürürlüğe girer.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Katılamazsınız… Uygun görüşle…

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Uygun görüşle…

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe

Önerilen değişiklikle, Kanunun Tasarısının Çerçeve 9’uncu maddesi ile değiştirilen 278 sayılı Kanunun 17’nci maddesinin 1/9/2008 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 13- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Soru sormak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana iki soru sormak istiyorum.

Birinci sorum: Birincisinin cevabı var veya yoktur, tümü üzerinde de sormuştum: Genel gerekçede ifade ediliyor, TÜBİTAK’ın görevleri içerisinde görülen ulusal öncelikler doğrultusunda bilim ve teknoloji politikaları geliştirmek görevini TÜBİTAK ifa, yerine getirmiş midir? Böyle bilim ve teknoloji politikaları var mıdır?

İkinci sorum: Biraz önce geçici 9’uncu maddeyle, daha önce açılmış olan birtakım davaları ortadan kaldırıyorsunuz. Bu davalarla rencide edilmiş olan kişilerden özür dileyecek mi Hükûmetiniz?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Coşkunoğlu.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, madem Sayın Milletvekilimiz “Kısa olsun.” dedi, evet, vardır. Her sene toplanan Yüksek Kurul bilim politikasını belirler ve -zaten önceden söyledim- Kurum da bunları uygular, dolayısıyla bunları sonuçlandırır ve neyin yapılıp yapılmadığını da rapor hâlinde tartışılmak üzere Yüksek Kurula havale eder. Birinci sorunun cevabı o.

İkincisi: Burada Kurum olarak meseleye bakmak lazım. Uzun bir tarihi ilgilendiriyor bu. Arkadaşlarımın hatırlaması için söylüyorum, bunun bu yönetimle doğrudan ilgisi yok, bu yönetimin bir sorunu değil bu. Bu yönetimde olan, şu anda Bilim Kurulunda olan arkadaşlarımızın büyük bir kısmının da zaten bu konuyla ilgisi yok. Bu yıllardır devam eden bir konu ama bir kısmı hâlâ mahkemede, bir kısmı ödemeye başlamış, yani davayı kaybetmiş. Dolayısıyla, bu pekâlâ şey de değil, ödemeye başlamış. Karma karışık bir durum. Açıkça söyleyeyim: Bilim adamlarımız yani bu insanlar böyle bir sınırı aşan ödemelerle muhatap olduğunu bilmiyorlar. Kurum bir görev veriyor, gelip o görevi yerine getiriyorlar ve daha sonra deniyor ki: “Sınırı aşan ödemeler yapılmış ve tekrar bunları geri alacağız.” Açıkça söyleyeyim: Ben, kırk seneye yakın bir zamanı üniversitede geçirdim, onca yerlere çağırdılar, gittim, belki ona karşılık olarak da bir ödeme yapmış olabilirler. Dolayısıyla, burada bilim adamlarımızdan kaynaklanan bir sıkıntı yok ve neticede de böyle bir yasayla biz bu işi bir bitirmek istiyoruz. Yani bilim adamlarımıza karşı olan saygımızdan dolayı, kendilerinin bizzat sebep olmadıkları bir durumdan dolayı bu konuyla daha fazla meşgul olsunlar istemiyoruz, onun için de bu iş bitsin istiyoruz. Yani yaptığımız iş -siz de zaten teşekkür ettiniz Sayın Coşkunoğlu- bundan ibarettir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakanım.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu bildiriyorum:

Kullanılan oy sayısı:

307

Kabul:

271

Ret:

34

Çekimser:

2 (x)

Böylece tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun efendim.

3’üncü sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/617) (S. Sayısı: 270) (xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet buradalar.

Komisyon raporu 270 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter.

Sayın Serter, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kayseri’de Burç Eğitim Sağlık ve Kültür Vakfı tarafından kurulmakta olan Melikşah Vakıf Üniversitesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kayseri’de “Melikşah Vakıf Üniversitesi” adı altında yeni bir vakıf üniversitemizin bu kanun tasarısıyla kurulması amaçlanmaktadır. Uzun yıllar boyunca vakıf üniversitelerimizin ülkemizin gelir düzeyi yüksek bulunan üç büyük ilinde kurulmuş olması, bunların tek istisnasının Mersin Tarsus’taki Çağ Üniversitesi olmasını yeni kurulan vakıf üniversitesiyle aşmakta olduğumuz görülmektedir çünkü yüce Meclisimizden art arda yeni vakıf üniversitelerinin Anadolu’nun değişik illerinde kurulmasına ilişkin yasa tasarıları geçmektedir.

                     

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 270 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Vakıf üniversitelerinin Anadolu’da kurulmakta oluşuna, belirli kurallar doğrultusunda yapılandırılmaları hâlinde, Cumhuriyet Halk Partisinin de onay vereceği bir durumdur ancak kurulmakta olan vakıf üniversiteleriyle ilgili bazı konulara özellikle dikkat çekmekte yarar görüyorum.

Sayın Başkan, acaba bu gürültü devam edecek mi?

BAŞKAN – Haklısınız efendim.

Sayın milletvekilleri, çok uğultu var, dinleyemiyoruz.

Buyurun Sayın Serter.

FATMA NUR SERTER (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kurulmakta olan vakıf üniversiteleriyle ilgili gazete sayfalarına bir göz attığımızda -ki yeni başlayan bir süreç değildir bu, yıllardır devam eden bir süreçtir- üniversite seçme sınavını izleyen dönemlerde büyük reklam ve promosyon kampanyalarının yer aldığı dikkat çekmektedir.

Vakıf üniversiteleri ilk kuruldukları yıllarda kendilerine özellikle yüksek puanlı öğrenci çekmek için laptop vermek, burs ve yurt vermek gibi birtakım yollara başvurmaya başladılar ancak ilerleyen yıllarda bu konuda çok ciddi bir rekabet kendisini göstermeye başladı ve bazı vakıf üniversiteleri, örneğin, dereceye giren öğrencilere binek otosu vermek gibi teklifler ileri sürdüler, bazıları çok yüksek meblağlarda para teklif etmeye başladılar, bugün içinde yaşadığımız süreçte aylık bağlama gibi bir yeni yöntemin benimsendiğini görüyoruz. Bir vakıf üniversitesi ayda bin YTL, bir diğeri, onunla rekabet için ayda 2 bin YTL önerirken, çok da yeni olmayan bir vakıf üniversitemizin kendisine kayıt yaptıranlara neredeyse 50 bin YTL’lik bir ikramiye vadettiğini görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, şimdi bunları niçin söylüyorum? Bunları şunun için söylüyorum: Demek ki kurulan vakıf üniversiteleri kendilerine yüksek puanlı öğrenci bulamıyorlar, bunu bulabilmek için de böyle, birbirleriyle rekabet eden promosyon kampanyalarına başvuruyorlar.

Niye yüksek puanlı öğrenci bulamıyorlar ve neden yüksek puanlı öğrencileri kendilerine çekmek istiyorlar? Yüksek puanlı öğrencileri kendilerine çektiklerinde en yüksek puanla giren öğrencinin puan eşiği o üniversitenin yine promosyon kampanyasında kullanılan bir başka temel faktör hâline dönüştürülüyor.

Niye yüksek puanlı öğrenci bulamıyorlar veya niye öğrenci bulmakta zorlanıyorlar? Değerli milletvekilleri, çünkü öğrenim ücretleri gerçekten çok yüksek. Bu yıl içerisinde vakıf üniversitelerimizin ilan ettiği eğitim öğretim ücretlerini lütfen bir kez daha hatırlayalım, KDV’siz 30 bin YTL’ye varan rakamlardan söz ediyoruz.

Burada Sayın Bakanın bir konuya dikkatini özellikle çekmek istiyorum: “Bir üniversite öğrencisinin yıllık maliyeti ne kadardır?” diye değişik bilim dalları itibarıyla bakmaya ihtiyacımız olduğu düşüncesindeyim.

Bakınız, bir tıp fakültesi öğrencisinin öğrenci başına devlete cari maliyeti 11 ila 12 bin YTL’dir devlet üniversitelerinde.

Şimdi vakıf üniversitelerine bakalım: Tıp fakültesi için istedikleri öğrenim ücreti ne kadardır? KDV’siz 30 bin YTL’dir.

Bir mühendislik fakültesi öğrencisinin devlete maliyeti 2.236 YTL olarak YÖK istatistiklerinde ilan edilmiştir. Oysa vakıf üniversitelerinde istenen ücret 18 bin YTL’dir.

Hukuk, iktisat ve işletmede 1.700 YTL civarındadır maliyet, istenen 17 ila 18 bin YTL’dir.

Sadece hazırlık sınıflarına baktığımızda, hazırlık sınıflarında istenen ücretin 24 bin YTL’ye kadar yükseldiğini görüyoruz.

Şimdi, burada bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum: Bir hazırlık sınıfı için 12 bin YTL’ye eğitim öğretim ücreti ilan eden vakıf üniversitesi var, 24 bin YTL ilan eden vakıf üniversitesi var.

Değerli milletvekilleri, bu vakıf üniversitelerinin öğretim ücretleriyle ilgili hiçbir denetleme acaba neden yapılmamaktadır? Böyle bir şeye ihtiyaç yok mudur? Bu işin ucu tamamıyla açık mıdır? Her vakıf üniversitesi istediği ücreti ilan etmekte özgür müdür? Eğitim öğretim ücretleri arasındaki bu farklılıklar neden ortaya çıkmaktadır? Bütün bunları birlikte değerlendirdiğimizde, o zaman “Acaba, bu kadar fazla vakıf üniversitesinin birbirinin ardı sıra kuyruğa girerek kurulmakta oluşunun sebebi, 2547 sayılı Kanun’da vakıf üniversitelerinin kazanç amacı güdemeyeceği açık bir biçimde belirtilmesine rağmen, bazı vakıf üniversitelerimiz, doğrudan kazanç amacıyla mı kurulmaktadır?” sorusunun ciddi bir biçimde düşünülmesine gereksinim olduğu inancını taşıyorum ve konuyu burada sizlerle paylaşmayı da bir görev kabul ediyorum.

Vakıf üniversitelerimize geçmişten bu yana devletin çok ciddi yardım ve katkıları olmuştur. Bu, sadece burs verme oranına göre yapılan devlet yardımıyla sınırlı değildir. Örneğin, bir devlet üniversitesine, ihtiyacı olmasına rağmen, bir bina tahsisi -istediği hâlde- yapılmadığı hâlde bir vakıf üniversitesine kolayca yapılmıştır, arsa tahsisleri kolaylıkla yapılmıştır. Hatta, İstanbul’un en gözde yerlerinde çok değerli araziler yılda 1 YTL’lik kirayla vakıf üniversitelerine tahsis edilebilmiştir. Vakıf üniversitelerine karşı değiliz ama istiyoruz ki öğretim üyesi yetiştirilmesine bu üniversitelerimiz de katkı sağlasın. Oysa vakıf üniversitelerine bakıyoruz, öğretim üyesi ihtiyacını tümüyle devlet üniversitelerinden karşılıyorlar. Şimdi, biz birbiri ardı sıra vakıf üniversitesi kurduğumuz zaman acaba devlet üniversitelerinin, öğretim üyesi bakımından, içini boşaltıyor muyuz boşaltmıyor muyuz? Bunu Anadolu’muzun çeşitli illerine yaydığımız zaman, orada ciddi öğretim üyesi açığı çeken yeni yapılanmış devlet üniversitelerimizin içi yeni kurulan vakıf üniversitelerince boşaltılacak mıdır boşaltılmayacak mıdır? Bütün bunların ciddi olarak düşünülmesine ve yeni vakıf üniversitesi kurulurken bu hesapların da yapılmasına gerek olduğu inancını taşıyorum ve inanıyorum ki siz değerli milletvekilleri de bunları doğru değerlendirme ihtiyacını hissetmektesiniz.

Bakınız, devlet arazileri, devlet binaları vakıf üniversitelerine tahsis edilirken… Tabii, burada Sayın Millî Eğitim Bakanı bugün bulunmuyor, ben buradaki Sayın Aydın’a bu yükümlülüğü yüklemek istemiyorum ama şunu merak ediyorum: Arazileri ve binaları vakıf üniversitesine tahsis etmekte hiçbir sakınca görmeyen bakanlıklarımız ve Hükûmetimiz, acaba Orta Doğu Teknik Üniversitesinin binalarını yıkmaya teşebbüs eden ya da en azından bunu söylemlerine indiren Ankara Büyükşehir Belediye Başkanına neden sesini yükseltmek ihtiyacı hiç hissetmemiştir? Ben istedim, ben çok istedim, Millî Eğitim Bakanımızın sesini duymak istedim. (CHP sıralarından alkışlar) Bir büyükşehir belediye başkanı, aslında bütün üniversitelerimizin neredeyse tüm binaları ruhsatsız olmasına rağmen bunlara ses çıkarmazken, bir üniversitemizin binalarını yıkmakla o üniversiteyi tehdit ederken ben Millî Eğitim Bakanımızın -çok samimi söylüyorum- sesini, feryadını duymak istedim değerli milletvekilleri, feryadını duymak istedim! (CHP sıralarından alkışlar) “Hayır, yapamazsın.” dediklerini duymak istedim, bu sesi duyamadım. Duyamayınca elbette birtakım kuşkuları da o duyulmayan sesin arkasından hissetmek durumunda kalıyoruz.

Şimdi, kurulan vakıf üniversitelerine baktığımızda, bu vakıf üniversiteleriyle ilgili bir kuşkumuzu daha burada sizlerle paylaşmak istiyorum.

Her vakıf kurana çok ciddi bir sorumluluk yükleyen bir üniversite kurma hakkının da kolayca tanınmaması gerekir. Bu vakıfların özellikleri, nitelikleri, bağlantıları, hangi amaçla kuruldukları, kâr amacıyla mı yoksa başka amaçlarla mı kurulduklarının da iyi irdelenmesine, incelenmesine ihtiyaç vardır. Ben bu konuda asla spekülasyon yapmaktan yana değilim. Bilmediğim ve belgelendirmediğim hiçbir iddiayı da yüce Meclisin kürsüsüne taşımam. O nedenle sadece bu kadarını söylemek istiyorum. Duyumlardan hareket ederek bir suçlama yapmak istemiyorum. Ancak, bir vakfın, kurulan bir vakfın niteliği, bu vakfın bir üniversite yükümlülüğünü üstlenip üstlenemeyeceğinin de ciddi bir biçimde araştırılmasına ihtiyaç olduğunu duyuyorum. Çünkü üniversitelerimiz, ne yazık ki vakıf üniversitelerimiz özellikle, promosyon kampanyası olarak sadece laptop, bilgisayar vesaire dağıtmıyorlar değerli milletvekilleri. Bakın, promosyon kampanyalarına neler eklendi son dönemde. Bir üniversitemiz, ne yazık ki, kendi reklamını yaparken “Bu üniversitede Atatürk’ü eleştirmeye izin var.” ibaresini kullanıyor. Ben inanıyorum ki buradaki bütün değerli milletvekilleri böyle bir promosyon kampanyasına onay ve destek vermeyecektir, vermemelidir. Dolayısıyla, kurulan bir üniversitede o üniversiteye destek veren vakfın özelliği ve niteliği üzerinde de çok büyük duyarlılık gösterilmesine ihtiyaç vardır. İster vakıf üniversitesi olsun, ister devlet üniversitesi, 2547 sayılı Yasa üniversitelerin hangi doğrultuda eğitim vereceğini çok açık bir biçimde ifade etmiştir. “Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde kurulan bütün üniversiteler Atatürk milliyetçiliğine; laik, demokratik, sosyal, hukuk devletine ve cumhuriyete bağlı bireyler yetiştirmek zorundadır.” ifadesi 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’nın kuruluş temel ilkeleri içerisinde yer almaktadır. Dolayısıyla bizim, kurucu vakıfların özellikleri konusunda duyarlı olmamız, her bir milletvekili için aynı derecede önem ve hassasiyet taşımaktadır.

Yine, değerli milletvekilleri, eğitimin sadece kazanç amacıyla yapılmasının önünde Türk yükseköğretim mevzuatı itibarıyla engeller vardır. Yani Türkiye’de özel üniversite kurulamaz. Eğer biz kazanç amacıyla faaliyet gösteren vakıf üniversitelerinin önünü açmayı sürdürürsek o zaman akla başka sorular da geliyor. Acaba yavaş yavaş özel üniversiteler için bir girişim mi başlatılmıştır, yani yavaş yavaş özel üniversiteler mi gündeme geçirilmektedir, vakıf üniversiteleri özel üniversiteye giden yolu mu aralamaktadır gibi kuşkular da beraberinde gelmektedir. Zannediyorum burada yapılması gereken, bu üniversitelerin kazanç amacıyla faaliyet göstermediklerini saptayacak çok ciddi bir denetlemedir ve bu denetlemeyi başlatmak, bu denetlemenin yapılması için Yükseköğretim Kuruluna direktif vermek, emir vermek görevi de Millî Eğitim Bakanlığına düşmektedir. Biz bunun takipçisi olacağız ve bu farklı öğretim ücretlerinin ardında hangi nedenlerin olduğuna ilişkin bir incelemenin yapılmasını talep ediyoruz. Bunun da cevabını önümüzdeki dönemde Millî Eğitim Bakanlığından soracağız ve takip edeceğiz. Neden derseniz, ipin ucunu bıraktığınız zaman hızla bir değişik noktaya doğru sürükleniyor. Hatırlatmak istiyorum: Geçtiğimiz dönem içerisinde bir garip üniversite yapısı ortaya çıktı. Hatırlatayım, “New York Alfred Üniversitesi” diye, bizim mevzuatımızın tümüyle dışında bir korsan üniversite kuruldu, faaliyet göstermeye başladı, Türk yükseköğretim mevzuatına aykırı bir öğrenci yapısıyla faaliyet göstermeye başladı, İnternet üzerinden kayıt almaya başladı. Bu konuda soru önergeleri verdik, cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunuldu ve arkasından böyle bir üniversite bir anda buharlaştı. Çünkü Millî Eğitim Bakanı benim soru önergeme vermiş olduğu yanıtta böyle bir üniversitenin bulunamadığını ifade ettiler. Yani bir anda üniversite yok oluvermiş, kaybolmuş. Bu gibi girişimler her zaman Türk yükseköğretimini delme girişimleri, korsan eğitim kurumları kurma girişimleri olabilmektedir. Her birimizin, bu Meclisin çatısı altında olan her bir milletvekilinin bunu takip yükümlülüğü vardır. Ben, yeni üniversiteler kurulurken, özellikle vakıf üniversiteleri kurulurken kurucu vakıfların amacının, kurucularının niyetinin, hedeflerinin, ilkelerinin çok büyük bir duyarlılıkla irdelenmesine ve bu üniversitelerin kesinlikle kazanç amacıyla kurulan üniversiteler olmamasına özen gösterilmesine ihtiyaç olduğu düşüncesindeyim. Bu koşullarda Melikşah Üniversitesiyle ilgili elimizde yeterli bir done yok, birtakım duyumlar var ama bundan sonra buraya kuruluş için getirilen bütün üniversitelerin bu ayrıntılı incelemesinin Millî Eğitim Bakanlığı tarafından da yapılarak bizim önümüze getirilmesini bekleyeceğiz.

Hayırlı olsun diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Serter.

Evet, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş.

Sayın Durmuş, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 270 sıra sayılı Kayseri Melikşah Vakıf Üniversitesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türk gençliği, Türk milletinin millî mücadele sonrası kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni ebediyen yaşatacak, Türk milletinin huzur ve refahını sağlayacak, zeki, çalışkan ve yüksek ahlak, sezgi ve meziyete sahip bir gençliktir. Yüce Atatürk’ün en önce kurduğu, millî mücadele ve Kurtuluş Savaşı’nı yapan gazi Meclis, kurulduğu şartlar ve ilk günün heyecan ve kararlılığı içinde millî devletimize, cumhuriyetimiz ve demokrasimize ve onları koruyup yaşatacak olan gençliğimize sahip çıkmak zorundadır.

Değerli milletvekilleri, Türk gençliğine fırsat eşitliği içinde temel eğitim ve yükseköğretim hakkını vermek zorundayız. Ülkemiz ihtiyaç duyduğu insan kaynağını yetiştirmek ve niteliklerini belirlemek amacıyla meslek elemanı planlaması yapmalıdır. Kamu ve özel sektör ihtiyacını belirlemek ve karşılamak birinci önceliğimiz olmalıdır. Ancak okumak isteyen gençlere sınırlı sayıdaki örgün eğitim kapasitesiyle “Kontenjanlarımız doldu, sizi eğitemeyiz.” gibi bir statükonun savunucusu olmamalıyız.

Yaptığım bir inceleme sırasında, Milliyetçi Hareket Partisi ARGE çalışmaları sırasında 1998 yılında üniversitelerimizin örgün eğitime kabul ettiği öğrenci sayısı 250 bin civarındaydı. Sene 2008. Şu anda da örgün eğitime kabul edilen öğrenci sayısı, üniversite sayısı 2 katına çıkmış olmasına rağmen 240-250 bin civarındadır. O hâlde, üniversitenin sayısı kadar kapasitesi, nitelikli bina ve laboratuvarları, yetenekli öğrencileri yanında asıl önemlisi yeterli sayıda ve kalitede öğretim elemanı ihtiyacını karşılamak için plan ve programlar uygulamaya geçilmelidir. Türkiye’deki seksen bir il sayısıyla üniversite sayısı sınırlandırılmamalıdır. Üniversitelerimizi tabii ki tüm dünyada tercih edilen öğretim kurumları hâline getirerek ülkemizi eğitim turizmine açmak zorundayız. Ayrıca, dünyadaki yetenekli bilim adamlarına ülke kapıları açılmalı ve ülkemize doğru bir beyin göçü sağlanmalıdır. Hâlbuki bizim ülkemizdeki bilim adamları yurt dışına kaçıyor. Bu bilim adamlarına Türkiye’yi tercih etmelerini sağlayacak bir özendirici, primli ücret uygulamasını tüm öğretim elemanlarımız için de rekabet şartlarında sağlamalıyız.

Türkiye, Avrasya ve Afrika’nın bilim merkezi olmalıdır. Kâr amacı gütmemek şartıyla kamu ve özel eğitim vakıflarının üniversite kurmasına fırsat verilmelidir. Bu arada, birçok ilden büyük ilçelerimiz de üniversiteyi hak etmektedir. Özellikle bunlardan birkaçını sayabilirim. İskenderun, Tarsus, Çorlu, Ereğli, İnegöl, Alanya, Bafra, Ünye bunlardan birkaçı olarak ifade edilebilir.

Değerli milletvekilleri, uluslararası üne sahip Batılı üniversitelerin de Türkiye’de ortak teknik üniversiteler açmalarının yolu sağlanmalıdır. Tabii, 2547, yabancıların Türkiye’de üniversite kurmasına fırsat vermiyor. O nedenle, Türkiye’deki bazı vakıflarla iş birliği dâhilinde olabileceğini düşünüyorum ülkemiz kuralları dâhilinde. Seçkin bilim adamlarının üniversitelerimizde eğitim vermesi ve pratik uygulamalarıyla kendilerini ifade edebilmeleri imkânı verilmelidir. Eski hâliyle ileri teknoloji üreten tesislere sahip olan benim ilim Kırıkkale’de bir özel teknik üniversite istiyoruz. Bir teknik üniversiteyi hak ettiğimizi de düşünüyorum, ister yerli sermaye ister ortak. Bu bizim beklentimizdir.

Değerli milletvekilleri, iktidar ve muhalefet partileri olarak ve yöre insanları olarak yüzlerce üniversite istiyoruz. O zaman, öğretim üyesi yetiştirilmesi, planlanması, dağılım dengesinin kurulması sorumluluğunu yüce Meclis kabul edip gerekli düzenlemeleri hazırlamalıdır. Bundan önceki üniversiteyle ilgili bir kanun vesilesiyle rektör seçimlerine değinmiş ve rektörlerin bir defaya mahsus beş yıllığına seçilmesini teklif etmiştim. Bu defa, buna ilave olarak, rektörün profesör eşi, kardeşi ve çocuklarının rektörün seçildiği dönemi takip eden dönemde de seçimde aday olmamasını öneriyorum. Bunu niçin öneriyorum? Ankara, İstanbul, Ege, Gazi, Orta Doğu, Hacettepe gibi büyük köklü üniversitelerimizin binlerce öğretim üyesi mevcuttur. Rektörlerimiz, bir defa daha rektör seçilmek için, seçim yatırımı olarak, standart üstü yeni öğretim üyeleri atamaktadır. Yeni kurulan üniversitelerin öğretim üyeleri, elemanları büyük şehirlere ve köklü üniversitelere gitmek için fırsat kollamaktadır. Bir de özel vakıf üniversitelerinin öğretim üyesi transfer işi işin içine girince, taşradaki devlet üniversitelerinde öğretim elemanı darlığı giderek artmaktadır. Taşrada yetmiş iki yaşına kadar çalışmak bir ihtiyacı karşılamakla birlikte yeterli değildir. Dinamizm ve araştırma şevki eksikliği, o üniversitenin kalitesini olumsuz etkilemektedir.

Değerli milletvekilleri, seçim popülizmi yapan rektörler, bu öğretim elemanlarını kendisine oy versin diye başka ana bilim dalı kadrosunu, kadrosu şişkin olan ana bilim dallarına aktarmakta, üniversitedeki ana bilim dalları arasında da bir öğretim dengesizliğine sebep olmaktadır. Bu durum, yeni açılan üniversitelerimizin aleyhine gelişmektedir. Uzun yıllar öğretim üyeleri, taşrada yeni kurulan üniversitelerin öğretim ihtiyacını karşılamak için iki yıllık rotasyona gönderilirdi. Şimdilerde bu da yok.

Sonuç olarak, üniversitelerimizde seçim yoluyla rektör atanması ve rektörlerin 4x2 yıl görev yapabilmeleri taşradan şehre göçü artırmış ve üniversitelerimizi olumsuz etkilemektedir. Seçim bir demokratik hak olarak görülüyorsa rektörler de cumhurbaşkanı gibi beş yıllığına ancak bir defa seçilirse öğretim elemanı kadro şişirmesi durur, yeni yetişen elemanlar, boş bulunan, yeni açılmış üniversitelerimizin kadrolarına atanarak üniversiteler arasında öğretim elemanı dağılımında denge sağlanır.

Değerli milletvekilleri, başarılı, doktoralı birçok ilim adımı, üniversitedeki öğretim elemanlarının maaşlarının düşük olması dolayısıyla üniversiteyi tercih etmemektedir. Üniversite öğretim üyelerimiz, sosyal statüsüne yaraşan bir ücreti hak etmektedir. Ancak altı dönemdir kendi özlük haklarını düzenleyemeyen Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin, basın-yayın organlarının yüklenmeleri vesilesiyle kendi özlük haklarını düzenlemekten korkar hâle gelmiş olması, bu arada Meclisin ağırlığına gölge düşürmektedir.

Değerli milletvekilleri, vakıf üniversitelerinde öğretim üyeleri transfer edildiklerine sıkça şahit oluyoruz. Futbolcu transferinde belirli bir düzen ve takvim varken üniversiteler arası transferlerde de kurallar olmalıdır. En azından çok zorunlu olmadıkça öğretim yılının ortasında görev yeri değiştirilmesine izin verilmemelidir.

Değerli milletvekilleri, mezhep, tarikat, dinî cemaat ve siyasi cemaatlerin üniversitede geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi kamplara bölmesine veya ayrıştırmasına fırsat verilmemelidir. Bu nedenle üniversite dinî cemaat veya tarikatın siyasi simge merkezi hâline döndürülmemelidir.

Türk üniversiteleri bilim ve teknolojinin en üst düzeyde üretildiği, sanayimizin ve tarımımızın gelişmesinin öncülüğünü yapmalı ve özellikle sosyal yapımızın gelişip yükselmesini sağlayan bilim kaleleri olmalıdır, ayrışmanın, çatışmanın odak merkezleri hâline getirilmemelidir.

Üniversitelerimiz 1960’tan 1980’e kadar siyasi çalkantı ve çatışmalar, sancılar ve sıkıntıların mekânı hâline getirilmiştir. Küresel güçlerin o gün üniversitede oynadığı rol hepimizin hafızalarındadır.

Değerli milletvekilleri, üniversitelerde her tür siyasi görüşün temsil edilmesi doğaldır. Ancak bu hak ve özgürlüğün kullanılması toplumumuzu siyasal cepheleşme, mezhep, tarikat ayrışması ve toplumsal ayrışmaya götürecek etnik ırkçılık sapkınlığına fırsat olarak kullanılmamalıdır. Bu görüşler ışığında, vakıf üniversitesi yapılanması da bu ayrışma, bölünme yolunun basamakları olarak görülmemelidir.

Saygıdeğer milletvekilleri, ihanet yolunun kaldırımları iyi niyet taşlarıyla döşenmemelidir. İnsani hoşgörü yanında bilimsel şüpheciliğin vatan bütünlüğü için gerekli iki öge olduğunu düşünmeliyiz.

Bu duygularla Melikşah Üniversitesinin saygıdeğer Kayserililere ve ülkemize faydalı olmasını diliyor ve umuyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Durmuş.

Soru-cevap işlemine başlıyoruz.

Sayın Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana aracılığınızla sormak istiyorum: Anayasa’mız kazanç amacına yönelik olmamak kaydıyla vakıf üniversitesi kurulabileceğini öngörmektedir. Ortada kazanç amacı olmadığına göre, vakıflar devlete bağışta bulunarak üniversite kurulmasını istemek yerine, niçin daha zor olan yolu seçerek bizzat üniversiteyi kurmak ve yönetme işini üstlenmek istiyorlar? Bu isteklerinde kazanç amacına uyup uymadıkları konusunda yeterince denetim yapılmaması mı etkili olmaktadır, yok eğer denetleniyorlar ise devletin eğitim politikaları dışında gençleri farklı amaçlar doğrultusunda eğitmek gibi bir istekleri mi etkili olmaktadır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Sayın Ünlütepe, buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, aracılığınızla, ilgili bakan olmadığı için Komisyon Başkanına sorumu yöneltmek istiyorum.

Kurulmakta olan Melikşah Üniversitesinde hukuk fakültesi açıyoruz. Böyle bir fakülteyi açmanın gerekçeleri nelerdir? Bilindiği gibi, ülkemizdeki üniversitelerde hukuk fakültesi sayısı, buralardan mezun olanların birikimi dikkate alındığında yeni bir hukuk fakültesi açmaya ihtiyaç var mıdır? Hukuk fakültesi mezunlarının sayısı ihtiyaçtan çok fazladır. Bu bilimsel raporlarla da ortaya çıkmıştır. Bilimsel raporlarla da kanıtlandığı hâlde hukuk fakültesi açmaktaki düşüncenizin gerekçeleri nelerdir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ünlütepe.

Sayın Doğru, buyurun.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tokat ili Gaziosmanpaşa Üniversitesi son yıllarda önemli gelişmeler göstermiştir. Altyapısı tamamlanmış olmasına rağmen, yıllardan beri halkın ve üniversitenin istediği güzel sanatlar fakültesi ve mimarlık ve mühendislik fakültesi bünyesinde kurulmamıştır. Bu konuyla ilgili soru önergeme Millî Eğitim Bakanlığı verdiği cevapta, “Güzel sanatlar fakültesi kurulma aşamasına gelmiştir.” demişti ancak hâlen kurulmamıştır. Her iki fakültenin de kurulmasıyla ilgili bir çalışma var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğru.

Sayın Bakanım veya Sayın Komisyon Başkanım, hanginiz cevap vereceksiniz?

Buyurun.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir)- Efendim, ben birinci soruyla ilgili bir konuya temas etmek istiyorum. Sayın Komisyon Başkanımız doğrudan kendisi muhatap olduğu için doğrudur, çünkü Komisyonda görüşülmüş olmalı, o soruyu kendileri cevaplandırsınlar.

Tabii, üniversite deyince bizim sıradan tabirle Amerika’yı yeniden keşfetmeye ihtiyaç yok. Aslında modern bir üniversitenin, çağdaş bir üniversitenin ne yapacağı ve ne yapmayacağı bellidir. Dolayısıyla, evet öğrenciyi bir anlamda tabii aynı zamanda etkileme yeridir üniversite. Zaten hayatımız doğumdan ölüme kadar her anıyla hem etkilemeye hem de etkilenmeye açıktır. Ama üniversitenin temel etkileme görevi şu olmalıdır: Evvela güvenilir bilgi sevgisini ve o bilgiye göre hareket etme ilkesini öğretmek, teşvik etmek, onu öğrencinin kişiliğinin, karakterinin bir parçası hâline getirmek için çaba sarf etmelidir. Üniversitenin birinci görevi odur. Güvenilir bilgiyle hareket eden, kararlarını ileride hayatta güvenilir bilgiyle veren, vermeye çalışan bir insan yetiştirme kurumudur üniversite.

İkincisi, sistemli, şümullü düşünceye sahip olmayı, tutarlı düşünceye sahip olmayı da öğretmek zorundadır. İster mühendis olsun, ister doktor olsun, ister hukukçu olsun evvela düşünmeyi, bir bakıma düşünme sanatını, düşünme yöntemini, usulünü öğretmek de yine üniversitenin bir vazifesi olmalıdır. Bu, tabii sosyal bilimlerde daha programın organik bir paçasıdır ama diğerlerinde de mutlaka olmalıdır.

Üçüncüsü ise, paylaşılan millî ve insani değerlerdir. Tekrar ediyorum: Paylaşılan millî ve insani değerlerdir. Biz bu eğitimi bir toplum içinde veriyoruz. Bu toplum yüzlerce yılı bulan, bu millet yüzlerce yılı bulan bir hayata sahiptir. O hayatın içinde tecrübe edile edile süzülüp bize gelen değerlerimiz vardır. O değerleri bize ileten insan kaynağı vardır. Bugün hayatta olmasa dahi, minnet ve şükranla onları anarak paylaşılan millî ve insani değerlerimizi öğretmek gibi, onları benimsetmek gibi bir vazifemiz vardır, eğitimin her basamağında, üniversite dâhil.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sağlam.

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşımız Melikşah Üniversitesine hukuk fakültesi kurulmasının Türkiye’deki hukuk fakültelerinde yeteri kadar öğrenci bulunduğu gerekçesiyle hangi gerekçeyle konduğunu sordular. Aslında burada şunu belirtmek istiyorum: Üniversitelerin meslek adamı yetiştirme gibi görevleri yanında asıl fonksiyonları bilim yapma ve yaymadır. Burada da üniversite bir formasyon vermedir okumak isteyenlere o alanda. Dolayısıyla, insan gücü planlaması şeklindeki geçmişte olan ekonominin ihtiyaçlarına göre adam yetiştirilmesi yahut devlet kadrolarına göre adam yetiştirilmesi üniversitenin işi değildir. Dolayısıyla, çeşitli bilim dallarında, hele bir vakıf üniversitesi, gerekirse kendi fakültesini açar, talipliler varsa gelir okurlar. Bunlar illa da hâkim olmak, savcı olmak, avukat olmak için okumazlar, hukuk formasyonu almak için okurlar, başka mesleklerde de olduğu gibi. Dolayısıyla, mevcut kadrolara adam yetiştirme gibi bir fonksiyonu üniversitelerin yoktur. Melikşah Üniversitesi de herhâlde bu gerekçeyle hukuk fakültesini açmak istiyor. İsteyenler gelir okur, talip olanlara bu imkân verilmiş olur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sağlam.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Acaba YÖK her gelen üniversiteye hukuk fakültesi açma izni veriyor mu vermiyor mu? Onu öğrenebilir miyiz?

BAŞKAN – Soru mu soruyorsunuz?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Evet efendim.

BAŞKAN – Soru soruluyor efendim. Cevap verecek misiniz?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Komisyona değil. YÖK’ün temsilcisi var. Acaba her başvuran üniversiteye “hukuk fakültesi açabilirsiniz” diye izin veriyor mu vermiyor mu? Çünkü Sayın Başkanın bu açıklamasına göre herkese izin verilmesi lazım.

BAŞKAN – Hükûmete mi soruyorsunuz, Komisyon Başkanlığına mı soruyorsunuz?

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Ben sorduğum soruya cevap alamadım. Tekrar sorayım sorumu.

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Efendim, ben cevaplandırabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sağlam.

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Bildiğim kadarıyla, Yükseköğretim Kurulu kendi değerlendirmesini yapıyor. Her yere hukuk fakültesi açma, devlet üniversitelerinde vermemesinin sebebi, öyle zannediyorum ki oradaki öğretim üyesi vesaire konusunu düşünerek yapıyor. Vakıf üniversiteleri için, onların başvuruları üzerine bir değerlendirme yapıyor ve Millî Eğitim Bakanlığına bildiriliyor, Komisyonumuza da o şekilde geliyor. Dolayısıyla, biz gelen tasarı üzerinde tartışma yapıyoruz. Tasarıdaki fakültelerin gerekliliği gereksizliği Komisyonumuzun görev alanı içinde değil, kusura bakmasınlar.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Ama Sayın Başkan o gerekçeyi savunmayacak efendim.

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Savunmuyorum efendim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Savunuyorsunuz efendim.

BAŞKAN – Efendim, böyle bir usul yok.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Soruyu tekrar sorayım mı?

BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, sorunuzu sordunuz herhâlde.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Ama yanıtını alamadım.

BAŞKAN – Efendim?

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, sordum soruyu ama yanıtını alamadım, ilgili bakan yok.

BAŞKAN – Yanıt alamadınız. Herhâlde bu kadar yanıt veriliyor efendim.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, biz Sayın Bakana ileteceğiz, bu konuya yazılı cevap versinler. Yani, biz şimdi…

BAŞKAN – Daha iyi, yazılı cevap verirler herhâlde size.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime ara vereceğim, ancak aradan sonra kürsüyü Sayın Nevzat Pakdil Bey’e bırakacağım. Sizlere hayırlı ve huzurlu bir tatil dilerim, hepinize saygılarımı sunarım.

Teşekkürler. (Alkışlar)

Birleşime saat sekize kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.24

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

270 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde

1’inci maddeyi okutuyorum:

YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1 - 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa aşağıdaki madde eklenmiştir.

Melikşah Üniversitesi

EK MADDE 106– Kayseri’de Burç Eğitim, Kültür ve Sağlık Vakfı tarafından 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğine sahip Melikşah Üniversitesi adıyla yeni bir vakıf üniversitesi kurulmuştur.

Bu Üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;

a) Fen-Edebiyat Fakültesinden,

b) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden,

c) Mühendislik-Mimarlık Fakültesinden,

ç) Hukuk Fakültesinden,

d) Sosyal Bilimler Enstitüsünden,

e) Fen Bilimleri Enstitüsünden,

oluşur.”

BAŞKAN – Gruplar adına konuşmacıları arz ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sabahattin Çakmakoğlu, AK PARTİ Grubu adına Ahmet Öksüzkaya.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Geri çekiyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Öksüzkaya, siz konuşacak mısınız?

AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Evet.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bir teşekkür edecek Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öksüzkaya.

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 270 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Kayseri’de kurulması kararlaştırılan Melikşah Üniversitesinin kuruluş kanunu ile ilgili AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde yükseköğrenim yapmak isteyen gençlerimizin pek çoğu maalesef yükseköğrenim imkânlarından faydalanamamaktadırlar. Birçok gencimiz kısıtlı olan üniversitelerimize sınavla girebilmekte ve bu yarışta sınava girenlerin ancak yüzde 10’u örgün lisans düzeyinde eğitim veren bir fakülte veya yüksekokulu bitirebilmektedir, kazanabilmektedir. Bu yıl YÖK tarafından bazı üniversitelerimizde kontenjan artırımına gidilmiş ancak bu da yeterli olmamıştır.

Kayseri’mizde kurulu bulunan Erciyes Üniversitesi 26.500 adet öğrencisiyle devlet üniversiteleri arasında önemli bir yere sahiptir. Bugün kuruluşuna karar vereceğimiz Melikşah Üniversitesinin de garantörlüğünü yapmaktadır. Kayserili hayırsever sanayici ve iş adamlarımızın destekleri ile bu üniversitemiz içinde birçok kampüs ve hastane binaları yapılarak gençlerimizin ve bütün vatandaşlarımızın hizmetine sunulmuştur. Buradan bu fedakâr ve hayırsever iş adamlarımıza da teşekkür ediyorum.

Bugün burada kuruluş kanununu görüştüğümüz Melikşah Üniversitesi de bir grup hayırsever iş adamımız tarafından kurulan vakıf bünyesinde hizmet verecektir.

Kayseri ili, sanayi bakımından gelişmiş illerimizden birisidir. Üniversite-sanayi iş birliği, şehrimizin ve ülkemizin kalkınmasında önemli bir fonksiyon icra etmektedir. Yaklaşık bin yıllık üniversite kültürümüzden beslenen Kayseri’nin, kurulacak olan Melikşah Üniversitesiyle Türk insanı için olduğu kadar, yakın ve uzak komşu ülkelerde kaliteli eğitime, güvenli bir iklime ihtiyaç duyan insanlar için bir cazibe merkezi olması da hedeflenmektedir. Üniversite bünyesinde kurulan teknopark, sanayicilerimize teknolojik gelişmeler açısından ışık tutmakta ve birçok ilimize model oluşturmaktadır.

Kayseri’miz, üniversite gençliğimizin eğitim, barınma, ulaşım ve sosyal imkânları yönünden oldukça gelişmiş bir ilimizdir. Hiçbir öğrencimiz sahipsiz kalmamaktadır. Vakıf üniversitemizde yaklaşık 3.500 öğrenci eğitim görecektir. Kayseri’mize kuruluşuna karar verilen üniversitemiz için büyük destek veren Sayın Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, bakanlarımıza ve milletvekillerimize, YÖK üyelerine teşekkür ediyorum; vakıf yöneticilerine de burada ayrıca teşekkür ediyorum.

Kayseri’mizin böyle bir potansiyel ile birkaç üniversiteyi dahi bünyesinde barındıracak bir fiziki altyapıya sahip olduğunu da buradan belirtmek istiyorum. Yeni kurulacak Melikşah Üniversitemizin ülkemiz, şehrimiz ve geleceğimiz açısından hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öksüzkaya.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Sabahattin Çakmakoğlu, buyurun efendim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Kayseri’miz bir ilave üniversiteye daha vakıf eliyle kavuşmaktadır. Bunu şu anda müzakere ediyoruz. İnanıyorum ki bu kanun tasarısını hepiniz kabul edeceksiniz.

Türkiye’mizde üniversiteler yüksek eğitim-öğretimin şaşmaz temel kuruluşlarından biridir. Bildiğim rakamlara göre, yüz yirmi yedi adedine bir ilaveyle Kayseri’deki yeni vakıf üniversitemiz Melikşah olarak katılacaktır. Mevcut otuz üç vakıf üniversitesine de ilave otuz dördüncü bir üniversiteye kavuşmuş olacağız.

Kayseri’nin temel altyapı hizmetleri zaten yakın geçmişimizde bir ilave üniversite arayışı içerisinde olmuştur. Kayseri Burç Eğitim, Kültür ve Sağlık Vakfının emekleri, hizmetleri ve imkânlarından da önemli bir bölümü ayırmak suretiyle oluşturduğu vakıfla bu üniversitenin bir altyapısı ve kuruluş hazırlıklarının gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, şimdi bu Meclis kürsüsünden sizlerin huzurunda, emeği geçen, vakfı oluşturan değerli arkadaşlarımızı ve kardeşlerimizi gönülden kutluyorum. Eğitim-öğretim hayatında Türk gençliğine, Kayseri’den bütün Türk milletine, gençlerine hitap edecek eğitim kadrosuyla hizmet edeceklerine inanıyorum. Kayseri’mizin değişik yöreleri itibarıyla bu üniversitemizi değişik imkânlarla destekleyeceği ve geliştireceği gerçeğini de huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.

Melikşah Üniversitesinde okuyacak gençlerimizin Türk milletinin değerlerine, Türk cumhuriyetinin kuruluş ve devamıyla ilgili ilkelerine, yüksek eğitim ve öğretiminin temel kanunlarında gösterdiği amaçlar doğrultusunda hizmet edeceği inancıyla -huzurlarınızda fazla zaman almak istemiyorum- bir eski sözümüzü tekrarlayarak sizlere tekrar tekrar teşekkür ediyorum. İnşallah Melikşah Üniversitesi ismiyle müsemma bir üniversite olarak eğitim öğretim hayatımızda yerini alacaktır.

Bunu bu noktaya getiren sizlere, ilgili komisyondaki çalışan değerli milletvekili arkadaşlarımıza, Hükûmetimize ve bu konuda emeği geçmiş bulunan Kayseri’de görev yapmış bütün değerli arkadaşlarımıza şükranlarımı, tebriklerimi sunmak istiyorum.

Hayırlı uğurlu olacağı inancıyla, geleceğin nesilleri içerisinde ismi anılacak -tekrarladığım gibi- ismiyle müsemma bir kimliği bize hediye edecektir inancıyla hepinizi sevgilerle, saygılarla selamlıyorum değerli kardeşlerim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çakmakoğlu.

Şahsı adına söz talebi var mı? Yok.

Bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 270 sıra sayılı “Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” 1. maddesinin, aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Şevki Kulkuloğlu

Şevket Köse

Akif Ekici

 

Kayseri

Adıyaman

Gaziantep

 

Abdullah Özer

 

Fatma Nur Serter

 

Bursa

 

İstanbul

Madde 1- 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa aşağıdaki madde eklenmiştir.

Melikşah Üniversitesi

Ek Madde 106– Kayseri’de Burç Eğitim, Kültür ve Sağlık Vakfı tarafından 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf yüksek öğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğine sahip Melikşah Üniversitesi adıyla yeni bir vakıf üniversitesi kurulmuştur.

Bu Üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;

a) Fen-Edebiyat Fakültesinden,

b) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden,

c) Mühendislik-Mimarlık Fakültesinden,

ç) Sosyal Bilimler Enstitüsünden,

d) Fen Bilimleri Enstitüsünden,

oluşur.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gerekçeyi mi okutayım?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN –Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

270 sıra sayılı “Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’yla, 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa eklenen, Melikşah Üniversitesi başlıklı maddesinin (ç) bendinde bulunan Hukuk Fakültesinden ibaresinin çıkarılması teklif edilmiştir.

Türkiye’de bulunan hukuk fakültelerinin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. En son 15.05.2008 tarih ve 26877 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararıyla, 7 adet vakıf üniversitesinin her birinde yeni hukuk fakültesi açılmasına karar verilmiştir. 2006-2007 yılları içerisinde ülkemizde mezun olan hukukçu sayısı 4.304’ü bulmuştur. Ülkemizde meslek mensubu yetiştiren bu gibi fakültelerin sayısının artmasına rağmen, avukatlık sınavının bulunmayışı, öğretim üyesi eksiğinin günden güne artması ve bununla beraber hukuk eğitiminin kalitesinin düşmesi, kamu yararına açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Kayseri ili içerisinde Erciyes Üniversitesi dahilinde bir hukuk fakültesinin bulunması da göz önüne alınarak, Melikşah Üniversitesinde hukuk fakültesinin kurulmasının kamu yararına aykırı olması gerekçesi ile madde metninden “(ç) Hukuk Fakültesinden” ibaresinin çıkarılması teklif edilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Komisyon Başkanının bir düzeltme talebi vardır.

Buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, ek madde 106, daha önce, bu kanundan önceki maddelere 106 ve 107 verildiği için -2547’nin, 2809 sayılı Kanun’un- 108 olarak değiştirilmesi gerekiyor.

Onu arz etmek istedim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Düzeltme not alınmıştır ve o şekilde işlem görecektir.

Düzeltmeyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde AK PARTİ Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Yaşar Karayel.

Buyurun Sayın Karayel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Evet efendim, Kayseri milletvekillerimiz sırasıyla konuşsun sayın grup başkanvekilleri.

Buyurun Sayın Karayel.

AK PARTİ GRUBU ADINA YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekillerimiz; Kayseri’de kurulmakta olan Melikşah Üniversitesiyle ilgili, 2’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Anadolu’nun ortasında, bozkırın ortasında kurulu olan Kayseri, hiçbir gelir kaynağı olmamasına rağmen, insanlarımızın çalışkanlığı, zekâsı ve ticari bilgisi sayesinde kendi kendine yeten bir şehrimiz hâline gelmiştir. Altyapısını kendisi kurmuş, devletten de bugüne kadar almış olduğu yatırımlar gerçekten çok az miktardadır. Ama buna rağmen şehrimizin çalışkan insanları hem şehrimizi geliştirmiş hem de şehrimizde Hacettepe Üniversitesinin bir fakültesi olarak kurulan bugünkü Erciyes Üniversitemizin 28 bin öğrencisine kavuşana kadarki olan tüm altyapı yatırımlarını ve binalarını hayırsever Kayserili hemşehrilerimiz yapmıştır. Bunların toplam miktarı 80 milyon dolarla ifade edilmektedir. Bu kurulacak olan vakıf üniversitemiz de yine Kayserili çalışkan, hayırsever insanlarımızın katkılarıyla kısa zamanda şekillenecek. O Erciyes Üniversitesi fakülte hâlinden nasıl bugünkü 28 bin kişilik üniversite hâline gelmişse, Burç Vakfımızın öncülüğünde kurulacak Melikşah Üniversitesi de -adından anlaşıldığı gibi- Anadolu’yu bize yurt eden, bugünlere gelmemizde büyük emekleri olan ecdadımıza yakışır şekilde bir büyük üniversitenin, vakıf üniversitesinin temellerini de burada altmış oluyoruz. Emeği geçen başta vakıf yöneticileri, YÖK yöneticilerimiz, milletvekillerimiz ve katkı sağlayan tüm işadamlarımıza hayırlar getirmesini diliyor, hepsine teşekkür ediyorum. Bir Kayseri milletvekili olarak, Kayserili milletvekili arkadaşlarımızın bu konuyla ilgili göstermiş olduğu gayretlerden dolayı da kendilerine teşekkür ediyorum. Vakfın ve üniversitemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.

İki vakıf üniversitesi kurulması teşebbüsü daha var. Onlar da inşallah kısa zamanda huzurlarınıza gelecek.

Kayseri ekonomide, ticarette kendine yeten bir şehir olduğu kadar, inşallah, kültürde, sanatta, edebiyatta ve üniversite hayatımıza katkıda da güzel bir kültür birikimine sahip bir şehir olarak ülkemize hizmet etmeye devam edecektir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karayel.

Kayserililerin hayırlarının devam etmesini diliyoruz. Bir de devlet üniversitesi kurun tekrar inşallah.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu.

Sayın Kulkuloğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kayseri’de kurulacak olan Melikşah Üniversitesi kanun tasarısıyla ilgili ben de grubum adına 2’nci madde üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Ancak konuşmama başlamadan önce Güngören’de meydana gelen ve 18 yurttaşımızın hayatına mal olan hain terör saldırısını lanetliyorum. Bu vahim olayda yaralananlara acil şifa, hayatını kaybedenlere de Allah’tan rahmet diliyorum.

Değerli milletvekilleri, şehrimizde yapılacak olan bu yeni yatırım Kayseri için olduğu kadar ülkemiz için de çok büyük bir kazançtır çünkü Kayserili insanlar kavak ağacından düdük çıkarmayı -Kayseri atasözüyle- başarabilen insanlardır, söğütten düdük çıkarırlar, ellerinde var olanı vermekten kaçınmazlar. Bugüne kadar da devlet yatırımlarının kat kat üzerinde mevcut üniversiteye vakfederek, bağışlayarak bunu kanıtlamışlardır. İnanıyorum ki bu bir ilk olacak ve arkasından da diğer üniversite yatırımları gelecektir.

Dolayısıyla, huzurunuzda, bu yatırımı yapan, vakfeden arkadaşlarımıza, öncülük edenlere çok çok teşekkür ediyorum. Allah yardımcıları olsun. Emeği geçen herkese de çok çok yine teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Deminki verdiğim önergenin yanlış anlaşılmaması adına bir düzeltmeyi de, bir bilgilendirmeyi de yapmak istiyorum: Bildiğiniz gibi, Türkiye’de daha önce kurulmuş vakıf üniversitelerinde -gerekçede okundu ama- yapılmış itirazlar, açılmış davalar var hukukçu fazlalılığı nedeniyle. Hükûmetiniz döneminde de avukatlık meslek sınavının kaldırılması sonucu avukatlık mesleği neredeyse bitme noktasına gelmek üzere. Böyle bir yanlışlığa mahal vermemek ve Erciyes Üniversitesinin son kurulan ama hızla gelişmekte olan fakültelerinden birisi olan Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesinin de gelişimine mâni olmamak adına böyle bir önerge vermiş bulunmaktayım. Kamuoyunu da bilgilendirmiş oluyorum bu vesileyle.

Ülkemize hayırlı uğurlu olmasını, arkasının gelen olmasını diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kulkuloğlu.

Şahsı adına söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde, AK PARTİ Grubu adına, bir Kayseri Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Arkadaşımız Sayın Mustafa Elitaş.

Sayın Elitaş, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün ve bugün, iki üç üniversitenin çıkarılması için değerli milletvekili arkadaşlarımızın yaptıkları katkıyla, inşallah, gençlerimize, öğretim hayatımıza önemli katkı sağlayacak, onların iş hayatında bilgi sahibi olmalarına katkı sağlayacak üniversitelerin kurulmasına hep birlikte katkı sağlıyoruz; verdiğimiz oylarla, bu gençlerin önünü açmak için gayret gösteriyoruz.

1976 yılında, ilk defa, Hacettepe Üniversitesine bağlı Gevher Nesibe Tıp Fakültesiyle kurulmuş Kayseri Üniversitesi, daha sonra adı Erciyes Üniversitesi hâline getirilmiş, değiştirilmiş ve bugün, 30 bine yakın öğrenci potansiyeliyle Türkiye’deki önemli üniversiteler sınıfına girmiş.

İnşallah, yine, hayırseverlerimizin katkılarıyla, bugün, sizlerin desteğiyle kurulacak Melikşah Üniversitesi ve yine bir ailemizin, Molu Ailesinin kurmayı düşündüğü bir vakıf üniversitesi ve yine Kayseri Erciyes Üniversitesinin ilk kurucusu Kayseri Yüksek Öğretim Vakfının kurmaya gayret ettiğini, arsasının temin edildiğini, bir vakfın da yeniden bir üniversite kurmak için gayret gösterdiklerini biliyoruz.

Bu konuda, Melikşah Üniversitesinde katkı sağlayan tüm vakıf mensuplarına, YÖK temsilcilerine, YÖK üyelerine, Bakanlar Kurulu üyelerimize ve Komisyonda emeği geçen arkadaşlarımıza ve siz Genel Kurulda şu anda oylarıyla destek verecek değerli milletvekillerimize katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Üniversitemizin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.

Şahsı adına, Kayseri Milletvekilimiz Sayın Taner Yıldız.

Buyurun Sayın Yıldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; ben de heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kayseri’de bir tabir vardır “doğduğu toprakla ödeşenler” diye. Kayseri’de doğar, Kayseri’de büyür, ticari hacmi eğer Kayseri’nin sınırları dışına taşmışsa İstanbul’a gider, yurt dışına gider, Ankara’ya gelir ve ticaretini daha da geliştirir, Türkiye’ye hitap eder, yurt dışına hitap eder, ama bir yandan da doğduğu yeri unutmaz. Kayserili, hemen bir çırpıda yaklaşık 80 milyon dolarlık yatırımı üniversite bünyesine kazandıran böyle işadamlarımız var.

Sayın Millî Eğitim Bakanımıza başta teşekkür ediyoruz; çok önemli, çok değerli katkıları var. Burada oy verecek bütün arkadaşlarımıza şimdiden bu katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz Kayseri halkı adına ve doğduğu topraklarla ödeşen o hayırsever vatandaşlarımızın… Özellikle Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki yatırımların Kayseri’deki oranı, yaklaşık üçte 1’i kamu, üçte 2’si özel sektör oranıdır. Bu açıdan, gerçi bizim kamu yatırımlarına Kayseri’de ihtiyacımız var ama, özel sektör gerçekten bu borcunu ödemek adına bu yatırımları yapıyorlar. O açıdan kendilerine müteşekkir olduğumuzu, hem Türkiye Büyük Millet Meclisi adına hem de bütün vatandaşlarımız adına müteşekkir olduğumuzu bildiriyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, teşekkür ediyorum.

Maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Kayseri’mize, Türkiye’mize ve bütün milletimize, insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 4’üncü sırada yer alan Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/542) (S. Sayısı: 252) (x)

BAŞKAN – Sayın Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 252 sıra sayısı ile bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman.

Sayın Büyükataman, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu 1972 yılında kabul edilmiş ancak günümüze kadar çeşitli değişikliklere uğramıştır. Tabii ki söz konusu seyahat acenteleri olunca konu doğrudan turizmi ilgilendirmektedir. Ülke turizmimizin gelişmesi açısından seyahat acentelerimizin çok düzenli ve kurallara uygun olarak çalışmaları gerekmektedir. Bu kuralları koyarken acentelerimizin işlerini yapmalarını kolaylaştırmak, daha rahat hareket etmelerini sağlamak gerektiğine inanıyoruz.

Değerli milletvekilleri, ülkelerin ekonomik açıdan gelişmesi ile artan refah düzeyi, yoğun iş temposu nedeniyle insanların tatil yapma anlayışının gelişmesi, ulaşım araçları, özellikle hava yolu ulaşım sisteminin gelişmesi, iletişim araçlarındaki teknolojik ilerlemeler vasıtası ile dünyanın çeşitli kesimlerindeki doğal ve tarihî güzelliklerin tanıtılması dünyada turizmin gelişmesinde oldukça önemlidir.

Ülkemizde turizm yeni gelişmeye başlamasına rağmen ülke ekonomimize önemli katkı sağlayan bir sektördür. Ülkemizin sahip olduğu doğal ve tarihî özellikler bu gelişmede oldukça etkili olmuştur. Türkiye, coğrafi konumu gereği, çok eski tarihlerden itibaren seyahatlere sahne olmuştur. İlk ve Orta Çağlarda, termal kaynakları ve dinî merkezler sayesinde, çok sayıda insanın ilgisini çekmiştir. Uluslararası turizm, ülkemizin ancak son yıllarda tanıştığı bir olgudur. Ülkemizde turizmin başarılı bir biçimde gelişmesinde devlet ve özel sektörün büyük çabaları olmuştur. Turizm gelirleri, ülkemiz ekonomisi üzerinde büyük önem taşımaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, çağımızda sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda meydana gelen değişmeler, özellikle sanayileşmiş ülkelerde turizm talebini önemli ölçüde artırmıştır. Bu gelişmelere paralel olarak ülkelerin potansiyel turistleri çekme gayretleri yoğunlaşmakta, benzer turizm ürünlerini pazarlayan ülkeler arasında kıyasıya bir rekabet gözlenmektedir. Günümüz dünyasında, insanları seyahat etmeye yönelten şartların oluşması, seyahat etmenin, ekmek, su, hava gibi zorunlu ihtiyaçlar sınıfına girmesine ve turizm sektörünün gelişmesine neden olmaktadır.

Turizmin gelişmesine neden olan faktörleri, teknolojide, özellikle ulaşım ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler, eğitim ve kültür düzeyinin yükselmesi, reklam ve tanıtım hizmetlerinin gelişmesi, şehirleşmenin hız kazanması ve sonucunda toplumsal hareketliliğin artışı, refah seviyesinin yükselmesi ve siyasal yapıdaki değişiklikler olarak sıralayabiliriz.

                       

(x) 252 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Turizm, birbirinden farklı çok sayıda üretim biriminin bir araya gelebildiği bir sektördür. Farklı özellikteki üretim birimlerinin yan yana gelmesi bu alanda iş hacmini artırırken yeni pazarların gelişmesine de katkıda bulunmaktadır. Bu özelliğinden ötürü turizm, giderek daha fazla dikkat çeken bir sektör görünümü kazanmaktadır.

Günümüzde ileri sanayi toplumları, sanayinin hâkim olduğu bir gelişme aşamasından bilgi ve hizmet üretiminin ön plana çıktığı daha ileri ve yeni bir gelişme aşamasına geçmektedir. Bu toplumlarda sanayi sektörünün payı gerilerken hizmet sektörünün payının arttığı gözlenmektedir. Turizm, hizmet sektörü içinde yer almakta ve birçok sektörden farklı özellikler ihtiva etmektedir. Turizm sektörü, özellikle işletme aşamasında makineleşme ve otomasyona elverişli bir sektör değildir. Yapılan üretimin hizmete dayalı olması emeğin ikamesini büyük oranda imkânsız kılmakta ve bu üretim faktörünün önem kazanmasına neden olmaktadır. Bu yüzden de turizm sektörü emek yoğun üretim yapan bir sektör olarak adlandırılmaktadır.

Turizm sektörü bir ekonomik faaliyet alanı olarak yabancıların ziyaretlerinden doğan faydaya yönelmiştir. Bu sektör ürünü tüketiciye götürmek yerine tüketiciyi üretim yerine getirmektedir. Turizm sektörünün rasyonel olarak nitelendirilebilmesi, mevcut tüketicileri düşüncesizce sömürme yerine, her yıl artan bir kitleyi istikrarlı olarak kendine çekmeyi amaç edinmesiyle mümkündür. Sektörde kullanılan girdilerin sonucu ülke açısından serbest mal oluşması, diğer bir ifadeyle genellikle doğal, folklorik, tarihî ve kültürel unsurların etkili olması ham madde bakımından dışa bağımlılığı azaltır.

Turizm sektörü, birçok sanayi sektörüne bağımlılığı dolayısıyla, geliştirilmesi hâlinde uyarıcı ve sürükleyici etkiler yaratan bir sektördür. Turizm talebinin niteliğine ve boyutlarına bağlı olarak yeni ve çeşitli altyapı yatırımlarının yapılması, mevcutlarının geliştirilmesi, tarımsal ve sınai üretimin artırılması, haberleşme ve ulaştırma sistemlerinin iyileştirilmesi, ticaret ve hizmet işletmelerinin etkinlik kazanması turizmin gelişmesine bağlı olarak beklenen gelişmelerdir. Turizm sektörünün bu özellikleri, turizm sektöründe üretilen ürünün de diğer sektörlerdekinden farklı özellikler taşımasına neden olmaktadır. Turizm ürününün fiziksel varlığının olmaması, turizm pazarlaması konusunda birtakım sorunlarla karşılaşılmasına neden olabilmektedir. Bu sorunların en önemlisi, tüketicinin diğer ürünlerdeki gibi malı önceden deneme imkânı bulamamasıdır. Bundan dolayı, turizm ürününün tanıtımına ve pazarlanmasına büyük önem verilmelidir. Pazarlama bakışı açısından turizm ürününün en önemli özelliği, ürün arzının sabit ya da kısıtlı olmasına karşılık ürüne olan talebin çok duyarlı, özellikle mevsimler itibarıyla aşırı değişken olmasıdır.

Turizm sektörü tüketiciye birçok konuda hizmet sunarken bazı işletmeler bu konuda etkin rol oynamaktadırlar. Bu işletmelerin en önemlileri, ulaştırma, konaklama ve turizm ürününü pazarlayan işletmelerdir. Uluslararası turizm sektörü, nitelik yönünden birbirinden değişik işletmelerin yakın iş birliği içinde çalıştığı bir sistemdir. Uluslararası turizmde çalışan ulaştırma işletmeleri, konaklama birimleri, tur düzenleyicileri, yiyecek-içecek işletmeleri ve dinlence hizmeti sunan işletmeler arasında yoğun mali ilişkiler vardır.

Saygıdeğer milletvekilleri, gelişmekte olan birçok ülke açısından turizmin çekici yönlerinden en önemlisi, ekonomik yararlılığını daha kısa sürede gösterebilmesidir. Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınmalarını gerçekleştirmede karşılaştıkları en büyük sorun olan döviz darboğazının aşılmasında turizm sayesinde elde edilen dövizler bir çıkış yolu olabilmektedir. Ayrıca, turizm harcamaları ve turizm amaçlı yatırımlar da çoğaltan kat sayıyla orantılı olarak ekonomiye bir canlılık kazandırmaktadır.

Türkiye'nin turizm sektörüne ilişkin verilerini diğer önemli turizm ülkeleriyle karşılaştırdığımızda, Türkiye'nin bu sektörde yapması gereken çok şeyin olduğunu söyleyebiliriz. Turizm sektörü açısından Fransa, Amerika Birleşik Devletleri, İspanya, İtalya, İngiltere, Çin ve Meksika ilk on ülke arasında yer almaktadır. Bölge bazında ise Avrupa, Amerika ve Güneydoğu Asya turizm gelir ve harcaması bakımından ilk sıralarda yer almaktadır. Türkiye ise dünya içinde ilk yirmi sırada yer almaktadır.

Günümüzde Avrupa'nın turistik halkaları arasına girmiş olan Türkiye'nin gelen turistin gerekli dövizi bırakmasını temin etmek ve yeni turistler göndermesini sağlamak için, onların iyi bir tatil geçirmeleri ve olumlu bir imaj edinerek dönmeleri gerekmektedir. Daha çok turist çekmek demek, yerli seyahat acentelerinin güçlendirilmesi ve daha çok tur operatörleriyle bağlantı kurarak pazar olarak seçilen hedef ülkenin talebini, eğilimini belirledikten sonra etki oranı yüksek ve sonuç alıcı bir turistik tanıtmayla pazarlamak demektir. Ancak, Türkiye'nin bugünkü tanıtma faaliyetlerine bakıldığında bunun genellikle düzensiz ve yetersiz olduğu, dolayısıyla da hedefi ve hedefe götürecek yöntem ve araçlardan yoksun olduğu görülecektir.

Türkiye'nin dış turizm tanıtmasında yeterince başarılı olmaması, bir bakıma turizm tanıtması ile politik tanıtmanın birlikte yapılmasından kaynaklanmaktadır. Bu iki tanıtma çeşidinin ayrı konular olmasından dolayı, ticari anlamda tanıtmanın pazarlama politikasının bir bölümü olduğu unutulmamalıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, genel olarak belirtmek gerekirse, dünyadaki değişen şartlar dikkate alındığında, önümüzdeki yıllarda, sistem bütünlüğü içinde bir turizm anlayışı sonucunda, Türkiye, sahip olduğu potansiyele uygun bir şekilde turizmden çok daha büyük boyutlarda yararlanabilir. Ancak, bunun gerçekleşmesi, bütünlük içinde bu kesimin sorunlarının çözümüyle yakından alakalıdır. Son yıllarda önemli ölçüde desteklenen ve filizlenip gelişen bu kesimin hızla büyümesi için desteklenmeye devam edilmesi gerekir. Gümrük birliği sürecinde Avrupa Birliği ülkeleriyle ilişkileri artan Türkiye tam üyeliğe kabul edilmemiş olsa bile, Avrupa hâlen Türk turizmi için en önemli pazar niteliğindedir. Bugün, Türkiye’ye gelen turistlerin yaklaşık yarısı Avrupa Birliği üyesi ülkelere aittir.

Saygıdeğer milletvekilleri, turizmin ekonomik yararlarının artması, turizm sezonunun uzatılması ve tüm yıla yayılabilmesi için deniz, güneş, kum, tarihî eser değerler ağırlıklı pazarlama anlayışının yanı sıra, çok sayıda turizm çeşidini bünyesinde barındıran Türkiye’nin kaplıca, sağlık turizmi, kış turizmi, dağ turizmi, golf turizmi, yayla turizmi, kültür turizmi gibi çok değişik turizm çeşitlerinin ayrıntılı envanterinin çıkarılması, bunların geliştirilmesi, iç ve dış turizmin hizmetine hazırlanması ve sunulması gerekmektedir çünkü günümüzün dinamik turisti, ihtiyaçları, beklentileri farklı olan tüketici gruplarından oluşmakta, tatilinde kendisine en yüksek faydayı sağlayacak turistik ürünler demeti arayışı içinde bulunmaktadır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu vesileyle bu alanda Bursa ile ilgili birkaç hususu da müsaadelerinizle ifade etmek istiyorum. Bursa’ya artık tarihî kent, turizm kenti, kaplıca kenti, tarım kenti, hayvancılık kenti, yeşillikler kenti, tekstil kenti ve üniversite kenti diyemez hâle gelmiş olmamız üzüntü vericidir. Peki, Bursa’ya ne olmuştur da az önce saydığım tüm güzel kent ibareleri gitmiş, yerine çarpık kentleşmeye uğramış, sanayisi, ticareti, tarımı ve konutları birbirinin içine girmiş ve kötü yönetilmiş sağlıksız bir şehir hâline gelmiştir?

Bursa’yı bizlerin otomotiv üssü, makine üretim üssü, teknik üniversiteler şehri, tarihî turizm şehri, kış sporları şehri, kaplıcalar şehri ve organik tarım şehri yapmamız gerekmektedir. Bursa’da kültürümüze, geçmişimize sahip çıkmalı ve bazı dallarda markalaşmalıyız. Misal verecek olursak: Bursa çınarlar şehri olmasına rağmen, ne hikmetse, çınarlarımız kesilmekte ve her yere palmiye ağaçları dikilmektedir. “Bursa palmiye şehridir.” dersek herhâlde Bursa’mızı marka şehri yapmamız mümkün değildir, mümkün olmayacaktır. Bursa’nın simgeleri olan erguvan, çınar, Yeşil Türbe, Emir Sultan, Uludağ, kaplıcalar gibi özellikler mutlaka ön plana çıkarılmalıdır.

Bu çerçevede kentimizde turizmin gelişebilmesi için yapılması gerekenler şöyle tarif edilebilir: Termal turizm amaçlı olarak Almanya ve Macaristan’a yılda 10 milyon, Rusya’ya 8 milyon, Fransa’ya 700 bin, İsviçre’ye 800 bin ve İspanya’ya 400 bin kişi tedavi için gitmektedir. Japonya’nın sadece Beppu şehrine ise 12-13 milyon kişi âdeta akın etmektedir. Ülkemizde 10 milyona yakın romatizma hastası bulunmakta ve bu hastalardan çok az bir kısmı maalesef Bursa’da tedavi görmektedir. Yabancı turistler ise neredeyse hiç gelmemektedir. Bursa kaplıcalar ve SPA merkezleri kenti yapılmalıdır. Bursa şu anda termal illerimiz arasında bulunmamaktadır. Gerekli çalışmalar yapılarak Bursa’yı mutlaka bu iller arasına sokmalıyız. Termal su merkezlerinin çevresindeki tüm çarpık yapılaşmalar yıkılarak, Bursa’nın kültürüne ve dokusuna uygun merkezler ve oteller yapılabilmesi için gerekli plan değişiklikleri yapılmalı ve bu tür yatırımlar mutlaka özendirilmelidir.

İnanç turizmi bakımından ise, Bursa, çok zengin kaynaklara sahip bir kentimizdir. Bursa, Osmanlıya başkentlik yapmış ve altı Osmanlı padişahını sinesinde yatıran bir şehrimizdir. Öte yandan, Emir Sultan, Molla Fenari, Üftade, Okçu Baba, Geyikli Baba gibi birçok evliya da Bursa’da metfundur. “Emir Sultan Şenlikleri Haftası” adı altında tanıtımlar düzenleyerek diğer değerlerimizi de ön plana çıkarmalı ve bu sayede Bursa, inanç turizmiyle mutlaka tanıştırılmalı ve bu turizm artırılmalıdır. Bunlar yapılırken, Konya Mevlânâ Şenlikleri referans alınabilir.

Bursa’daki tüm tarihî camiler, hanlar, hamamlar ve tarihî eserler mutlaka restore edilmeli ve etrafındaki yapılaşma yıkılarak tarihî güzellikler ortaya çıkarılmalıdır.

Öte yandan, Bursa sınırları içerisinde bulunan İznik, Hristiyan dininin merkezi olmasına rağmen, bu özelliğinden turizm anlamında çok fazla yararlanılamamaktadır.

Kış sporları turizmi ise, Bursa ve Uludağ’la artık özdeşleşmişken, Bursa gittikçe bu hüviyetlerinden de uzaklaşmaktadır. Bu hüviyetini koruması için, ilk olarak ulaşım problemi, otellerin kayak pistiyle iç içe olmasından kaynaklanan problemler, otel gecekondulaşmasından kaynaklanan çarpık yapılaşma ve çirkin görüntü problemi ve teleferik ulaşımının günümüz şartlarına uygun hâle getirilmesi meseleleri acilen mutlaka çözüme kavuşturulmalıdır.

Dağ bölgesiyle, şelaleleriyle, doğal yürüyüş parkurlarıyla, tabiat seven tüm vatandaşlarımızı cezbedecek parkurlar mutlaka düzenlenmeli ve özel etkinlikler düzenlenerek halkımızın bu konudaki istekleri ön plana çıkarılmalıdır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan bu yasayla ilgili olumlu oy kullanacağımızı ifade ediyor, bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi tekrar en derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Büyükataman.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi yoktur.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

SEYAHAT ACENTALARI VE SEYAHAT ACENTALARI BİRLİĞİ KANUNUNDA

DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 14/9/1972 tarihli ve 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununun 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi madde metninden çıkarılmıştır.

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Durmuş Ali Torlak.

Sayın Torlak, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 252 sıra sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun tasarısı ile 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu’nun 19’uncu maddesinin ikinci cümlesi metninden çıkartılmaktadır. Buna göre, seyahat acentelerinin reklam ve tanıtma belgelerinden birer nüshayı dağıtımlardan on beş gün önce Bakanlığa gönderme zorunlulukları iptal edilmektedir. Tasarıda bunun gerekçesi olarak reklam ve tanıtım belgelerinde paket tur sözleşmesi düzenlenene kadar yapılacak değişikliklerin engellenmesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığının arşivlenmesi ve takibinin imkânsız hâle geldiği ifade edilmiştir.

Söz konusu 19’uncu maddeden çıkarılan ibareyle 1618 sayılı Yasa’nın bu maddesinde, sadece, “Seyahat acenteleri gerçeğe aykırı ve yanıltıcı tanıtma ve reklam yapamazlar.” hükmü kalmıştır. Yeni duruma göre bu reklamlar denetim dışı bırakılmaktadır. Kısaca, firmaların reklamları denetimsiz kalmaktadır.

Yürütmenin görevi yasaların uygulanmasıdır. Bunun kontrol mekanizması ise bakanlık olmalıdır. Arşiv yetersizliğini gerekçe göstererek kontrol görevinden vazgeçmek, bakanlık açısından talihsiz bir gerekçe olmuştur ve bu, kabul edilebilir bir durum değildir.

Değerli milletvekilleri, dünyadaki yaratılmışlara erişmek, güzelliklerin keşfedilmesi, bütün dünya vatandaşlarına eşit olarak açık bir haktır. Turist ve ziyaretçiler, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 13’üncü maddesinde de belirtildiği gibi, kendi ülkeleri içinde veya ülkeler arasında seyahat etme özgürlüğüne sahiptirler. Ayrıca, Anayasa’mızın 23’üncü maddesinde yazıldığı gibi “Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.” Bu nedenlerle ülke turizmine değer vermek ve desteklemek Meclisimizin görevi olmalıdır.

Turizm sektörünün gelişmesinde seyahat acentelerinin pazarlama başarısının rolü çok büyüktür. Türkiye’nin turizm alanında pazarlanması ve tatil satışında bu acentelerimiz sayesinde büyük başarılara imza atılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, seyahat acenteleri, kâr amacıyla, turistlere, ulaştırma, konaklama, gezi, spor ve eğlence imkânı sağlayan, onlara turizmle ilgili bilgiler veren, bu konuya ilişkin tüm hizmetleri gören ticari kuruluşlardır. Seyahat acenteleri, Turizm Bakanlığınca verilen işletme belgesiyle kurulur, faaliyette bulunabilmek içinse Türkiye Seyahat Acentaları Birliğine üye olmak zorundadırlar.

Seyahat acentelerinin sektör içindeki payı çok büyük ve önemlidir. Bu nedenle, bu işletmelerin sektörde eğitsel ve yapısal değerlerinin artırılması büyük önem arz etmektedir. Müşteri ve tesis arasında bir köprü kuran bu işletmeler, hizmet açısından turizm alanında ülkemiz adına önemli görevler üstlenmektedirler. Ancak, bu görevi yerine getirirken ciddi sorunlarla karşılaşmaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, seyahat acenteleri, döviz getiren bir sektör olduğu hâlde devlet desteğinden yoksun durumdadır, KOBİ’lerin ve ihracatçıların kullandığı teşviklerden maalesef fayda görmemişler, görememişlerdir. Bu sorunu çözmek için ilgili Bakanlık konuya fazlasıyla özen göstermek mecburiyetindedir. Ülkemizin önemli sektörlerinden olan turizmin gelişmesi için her türlü imkânı sunmaya çalışırken bu sektörün öncüleri ve turisti ülkemize getiren bu grubu ihmal etmemeliyiz. Ayrıca, ülkemizde iç turizm pazarı güçlü değildir. Seyahat ve tatil olgusu yaygınlaşmadığı için seyahat acenteleri mali pazarlar oluşturmakta zorluk çekmektedirler. Bu nedenle, toptan hizmet alım şansı olan perakendeciler olarak otel, tatil köyü gibi ürün sunucular karşısında seyahat acentelerinin pazarlık şansları maalesef olmamaktadır. Bu durum ülke içinde yeni turizm bölgeleri oluşturulmasını yavaşlatmaktadır. Konaklama ücretleri yüzde 8 KDV kapsamına alındığı hâlde tur paketlerinin diğer unsurları için KDV hâlâ yüzde 18 seviyesindedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin müşterek küresel mirasa daha fazla katkı yapması, kültür turizmiyle sektöre önemli kazanımlar sağlayacağı inancındayım. Türk turizminin son yıllarda bu alanda giderek artan başarı grafiği ülkemizin turizmde kazandığı başarılarda önemli bir rol oynamaktadır. İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilmesi bu alandaki en büyük tanıtım kampanyamız olacaktır. Bu konuda seyahat acentelerimize ciddi görevler düşmektedir. Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı ile üzerindeki yüklerini azalttığımız seyahat acentelerimizin, bu sorumluluklarını daha fazla çalışmakla yani ülkemize daha fazla turist getirmekle sağlamalarını bekliyoruz. Ülke ekonomimizin temel direklerinden olan turizmi geliştirecek her türlü çabayı Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteklediğimizi buradan özellikle ifade etmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1618 Sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu’nda 28 Aralık 2006 tarihinde 5571 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerle seyahat acentelerinin devri yasaklanmış, işletme belgesinin iptali hâlinde seyahat acentelerinin yeniden işletme belgesi alması koşulları ağırlaştırılmıştır ancak hâlen İnternet sitelerinde seyahat acente belgesi arayanlar ve devredenlerin ilanlarına fazlaca rastlamak mümkündür. Bu durum, birtakım kişilere yasal olmayan rant sağladığı izlenimini uyandırmaktadır. Bakanlığın bu konuda neler yaptığını açıklaması gerekmekte ve zorunluluktur. Yasa ile seyahat acentelerine kolaylık getirilmeye çalışılırken birtakım insanlara, kişilere çıkar sağlayacak tedbirler almamaya özen göstermeliyiz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye artık dünya turizminin önemli bir aktörüdür. Bu sorumluluğu devam ettirebilmemiz için sektör olarak ürünlerimizi sürekli geliştirmemiz ve turizm gelirlerimizi artırmamız gerekmektedir. Bugün dünya turizminde yüzde 2,5 olan payımızı, hızla değişen trendler ve ortaya çıkan yeni rakipleri de dikkate alarak artırmalıyız. Önümüzdeki süreçte bu payı yüzde 5’e çıkarmalıyız. Bu hedef imkânsız değildir.

Akdeniz’in üçüncü büyük turizm ülkesi olma ve ülkemize 40 milyon turist, 35 milyar doların üzerinde döviz geliri kazandırma hedefine mutlaka ulaşmalıyız. Bu hedeflere ulaşmak için seyahat acentelerimiz ve turizm yatırımcılarımız, başta ilgili bakanlık olmak üzere kamu otoriteleri ve diğer tüm ilgililerle iş birliği yaparak sorunlara çözüm üretmeye çalışmalıyız.

Hazırlanacak turizm master planı çerçevesinde ülkemizin ve bölgelerimizin yıl boyunca planlanması için, dünya örneklerindekine benzer aktivite programları yerel yönetimlerin katkılarıyla oluşturulmalıdır. Böylece, tesislerin tüm yıl açık kalabilmesi olası kayıt dışını azaltacak ve böylece ülkemizin en önemli sorunlarından bir tanesi olan istihdam sorununa çözüm üretecek bir uygulama olacaktır.

Sektörün ihtiyacı olan elemanların sayı ve niteliklerinin belirlenmesi için insan gücü planlaması yapılmalıdır.

Seyahat acentelerimizin nitelikli eleman çalıştırması konusu özendirilmelidir.

Turizm okullarımız ve diğer mesleki eğitim kurumları ile müfredatları buna göre düzenlenmelidir.

Turizm mesleğinin gençler arasında kariyer hedefi hâline getirilmesi daha da çok özendirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, turizm sektörümüzde belli kriterlere uyan yatırımcılarımızın şirketleri, tesisleri ve bunların markaları desteklenmelidir. Konaklama tesislerimiz, marinalarımız, hava yollarımız, golf tesislerimiz, seyahat acentelerimiz bir ürün olarak düşünülmelidir. Bu kapsamda, geçmiş dönemlerdeki yatırımların günün koşullarına uydurulabilmesi ve rakip ülkeler tesisleriyle rekabet edebilir duruma getirilebilmesi için “Yenileme Teşviki” başlığı adı altında bir destek programı oluşturulmalıdır.

Bilindiği gibi, Avrupa Birliği ve turizmdeki başlıca rakiplerimiz olan Akdeniz ülkelerindeki turizm yatırım teşviklerine hâlen devam edilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Torlak, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

D. ALİ TORLAK (Devamla ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yatırımların ülke sathına yayılabilmesi için zaman içinde sınırlı bölgesel teşvikler verilmelidir.

Bu yasanın büyük Türk milletine, Türk turizmine, seyahat acentelerimize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Torlak.

Madde üzerinde başka söz talebi yoktur.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 1618 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin üçüncü fıkrası madde metninden çıkarılmıştır.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi yoktur.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Ka-bul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- 1618 sayılı Kanunun 27 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 27- Bu Kanun ve ilgili mevzuatta belirlenen esaslara uymayan seyahat acentalarına Bakanlıkça aşağıda belirtilen cezalar uygulanır.

a) İdarî para cezaları ve bu cezaların uygulanacağı durumlar aşağıda belirtilmiştir:

1- Bu Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) veya (f) bendinin ihlali halinde binbeşyüz Yeni Türk Lirası.

2- Bu Kanunun; 7, 17, 19 veya 21 inci maddelerinden birinin veya 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (c), (ç) veya (d) bentlerinden birinin ihlalinin tespiti halinde bin Yeni Türk Lirası.

3- Bu Kanunda belirtilen veya Bakanlıkça istenilen bilgi ve belgelerin süresi içerisinde veril-memesi veya yanıltıcı bilgi veya belge verilmesi halinde ikibin Yeni Türk Lirası.

4- Bu maddede belirtilen fiiller dışında, bu Kanun hükümlerine uymayan seyahat acentaları, durumu düzeltmeleri veya bir daha mevzuata aykırı davranmamaları konusunda Bakanlıkça uyarılır. Uyarıya rağmen otuz gün içerisinde gerekli düzeltmelerin yapılmaması veya bir yıl içerisinde uyarmayı gerektiren aynı veya başka fiil veya fiillerin tespiti halinde bin Yeni Türk Lirası.

b) Seyahat acentası işletmesi belgesi aşağıdaki hallerde iptal edilir:

1- Bu Kanunun 12 nci maddesi hükümleri uyarınca zorunlu sigortanın yaptırılmaması.

2- Seyahat acentasının belge almaya esas niteliklerini kaybettiğinin veya bu Kanunda yer al-mayan faaliyetlerde bulunduğunun tespiti.

3- Bu Kanunun 10 uncu maddesinin (b) veya (e) bendini ihlal eden bir fiilin tespiti.

Bu madde uyarınca işletme belgesi iptal olunan seyahat acentalarının isimleri veya iltibasa yol açacak bir isim hiçbir seyahat acentasına yeniden verilemez. Birlikçe geçici ve uzun süreli üyelikten çıkarma cezası verilen seyahat acentalarının belgeleri, fiilleri bu maddenin (b) bendi uyarınca bir cezayı gerektirmiyorsa, geçici men süresince iptal edilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi yoktur.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- 1618 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümleler eklenmiştir.

“Birlik gerekli görülen yerlerde merkeze bağlı şubeler açabilir. Yönetim Kurulu, merkeze bağlı şube bürosunun kadroları ile şube müdürünü tespit ve tayin eder.”

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5- 1618 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 4- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 27 nci maddenin (b) bendinin (2) numaralı alt bendine göre bir yıl içinde üç kez idari para cezası almak suretiyle işletme belgesi iptal edilenlerin, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde talepte bulunmaları halinde işletme belgeleri ihya edilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi yoktur.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri arkadaşlarım, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Seyahat acentelerimize ve milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.

Sayın milletvekilleri, 5’inci sırada yer alan Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve 2 milletvekilinin, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve 2 milletvekilinin; Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporları (2/297) (S. Sayısı: 274) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon Raporu 274 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın söz talepleri vardır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Yılmaz Ateş.

Sayın Ateş, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

                            

(x) 274 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

CHP GRUBU ADINA YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili düzenlemeler gerek kanun tasarısı şeklinde gerekse kanun teklifi şeklinde hemen hemen her dönem bir veya iki defa Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelir. Bu tür girişimler sonucudur ki Atatürk Orman Çiftliğinin arazisinde kurulduğu günden bugüne sadece Ankara’daki merkezdeki arazisi 22 dekarlık bir alanı çeşitli kamu, özel, tüzel kuruluşlar tarafından işgal edilmiş ve tam bir talana dönüşmüştür. Bununla ilgili çeşitli davalar olmuş, çeşitli cezalar ödenmiş, karşılıklı koruyalım derken hakarete varan sözler söylendiği için zaman zaman tazminat cezaları da ödenmiştir. Bu nedenledir ki, değerli arkadaşlar, belki akşamın bu saatinde, hele hele bir de bugün tatile girmesi beklenen Mecliste belki konuşmanın çok cazip bir tarafı da yok. Ama gerek konunun önemi gerekse Atatürk Orman Çiftliğinin Türkiye’deki önemi nedeniyle de bir iki konunun altını çizmekte büyük yarar var.

Değerli arkadaşlar, kamu kurum ve kuruluşları Atatürk Orman Çiftliği arazisini talan etmişlerdir. Oysa Mustafa Kemal Atatürk bu araziyi kendi öz parasıyla edinmiş; Türkiye’deki modern tarımın araştırılması, geliştirilmesi amacı ve Ankaralıların eğlenmesi, dinlenmesi amacıyla hazineye devretmiştir. O günden bugüne, az önce belirttiğim gibi, 22 dekarlık bir alan da maalesef talan edilmiştir. Şimdi bu önümüze gelen kanun teklifi de aslında şu ihtiyaçtan kaynaklanmıştır: Ankara’nın iki tane güzide spor kulübü Gençler Birliği ve Ankaragücü, sporun gelişmesi için 1989 yılında dönemin iktidarı ve Cumhurbaşkanının onayıyla buradan 126 dönümlük bir alan tahsis edilmiş. Ancak, daha sonra Atatürk Orman Çiftliğinin birinci derecede sit alanı ilan edilmesi üzerine de mahkemeye düşmüşlerdir. Bazı davalarda beraat, bazılarında da hâlen yargı devam etmektedir. Bu sorunu kalıcı olarak çözmek amacıyla da bu iki spor kulübümüz siyasi partilerimizi ziyaret etmişlerdir. Siyasi partilerimizden aşağı yukarı 35-40 milyon dolar değerinde yaptıkları yatırımın yıkılmaması, bertaraf edilmemesi için de bir destek istemişlerdir. Bu konu geçen dönemde de Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmek istendi ama başarılamadı, bu dönem getirildi. Bir sayın milletvekilinin teklifi şeklinde gelen bu kanun teklifi, değerli arkadaşlar, en son olarak baktığımız zaman, şu andaki hâliyle, maalesef, o milletvekilinin ve bu spor kulüplerimizin ihtiyacının ötesinde, birincisi yeni bir talana yol açtığını görüyoruz; ikincisi, bu iki spor kulübümüz kullanılarak, bu kıyılarımızda, ne hikmetse kıyılarımızın talan edilmesine yönelik bir düzenleme getirilmiştir ve üçüncüsü de, bu bahane edilerek ormanlarımızın talan edilmesini sağlayacak bir düzenleme hâline getirilmiştir. İki spor kulübümüzün bu mevcut binalarını, tesislerini, yatırımlarını kurtaralım derken de, 258 dönümlük yeni bir alanın da talanını sağlayacak bir yasal düzenlemeyle karşı karşıya olduğunu gördük. İki gündür siyasi partilerimizin grupları ve Sayın Bakanla yapılan görüşmeler sonunda, değerli arkadaşlar, üç parti gruplarının da imzasıyla hazırlanan değişiklik önergeleri sanırım birazdan Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulacaklardır. Dilerim, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu değişiklik önergelerini kabul eder. Eğer kabul etmezse değerli arkadaşlar, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu kanun teklifine karşı olduğumuzu burada beyan ediyoruz. Çünkü eğer bu düzenlemeler kabul edilmezse, bu yasal düzenleme, şu andaki teklif hâliyle, bir, 258 bin metrekarelik alanın bir talanını, betonlaşmasını getiriyor; iki, bu bahane edilerek kıyılarımız talan ediliyor; üç, orman alanları da talan ediliyor. Bu değişiklik önergeleriyle buna mâni olacağımızı düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu konuda neden titiz olduğumuzu da sizlere arz etmek istiyorum: Bildiğiniz gibi, 2006 yılında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı çok iyi niyetlerle karşımıza çıktı. Şahsen bizim partiyi iki defa ziyarette bulundu. Dedi ki: “Bakın, hep şikâyet ediyorsunuz. Bu Atatürk Orman Çiftliğinin bir nâzım imar planı olmadığı için bütün kamu kuruluşları talan etti. Gelin, bir kanunla bana yetki verin, ben bu Atatürk Orman Çiftliğinin nâzım imar planlarını yapayım. Bunu yaparken de Ankara çok gelişti, büyüdü; bir, yeni bir yol açılması için sadece yolun geçtiği alanı bana bedelsiz devredin; iki, Hayvanat Bahçesi çok mezbelelik, Ankara’ya da, Atatürk Orman Çiftliğine de yakışmıyor. Ben bunu da yeniden düzenleyeyim.”

Değerli arkadaşlar, bütün siyasi partilerimizin çok iyi niyetle destek verdiği ve kanunlaştırdığı 5524 sayılı Kanun sonucu Ankara Büyükşehir Belediyesi nâzım imar planları yaptı. Ama her ne hikmetse bu nâzım imar planları yapılırken Atatürk Orman Çiftliği yönetimine bilgi verilmedi, Atatürk Orman Çiftliği yöneticilerine bu nâzım imar planları gösterilmedi. Sonunda, ortaya çıktığında gördük ki değerli arkadaşlar, içler acısı bir durum.

Şimdi, birincisi, kanunda “olimpiyat ve spor parkı” diye bir madde yok “özel proje alanları” diye bir madde yok ve Hayvanat Bahçesi de bugünkü hâliyle organize edilecekti. Şimdi, değerli arkadaşlar, özel proje alanlarının alanı, miktarı, ne amaçla kullanılacağı belli değil projede, imar planında.

İki, olimpiyat ve spor parkının da ne kadar olacağı, nereye yerleştirileceği de belli değil. Oysa imar planlarında neyin ne için kullanılacağı çok açık olarak belli edilir.

Ve üçüncüsü, en önemlisi sayın milletvekilleri, Hayvanat Bahçesi. Şimdi, değerli arkadaşlar, dünyada iki tane büyük hayvanat bahçesi vardır: Kentler arasındaki en büyük hayvanat bahçesi 45 hektar ile Prag’daki hayvanat bahçesidir. Bir diğer hayvanat bahçesi de metropoliten iller arasında New York’tadır. İçinden nehir geçer, dünyanın en büyük metropoliten hayvanat bahçesidir, onun da alanı 107 hektardır.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Atatürk Orman Çiftliği için öngörülen hayvanat bahçesi –sıkı durun, bunlarla kıyaslanmayacak büyüklükte- tam 800 hektar olarak belirlenmiş. Şimdi, 800 hektar hayvanat bahçesini siz orada ayırdığınız zaman, Atatürk’ün vasiyetine aykırı olarak, orayı, tarımın gelişmesi, Ankaralının dinlenmesi, eğlenmesi amacından da uzaklaştırmış oluyorsunuz. Peki, sadece bu mu sayın milletvekilleri? Peki… Bu konuda sivil toplum örgütleri yargıya gittiler. Orta Doğu Teknik Üniversitesinden 3 değerli sayın öğretim üyesi bilirkişi olarak seçildi. O bilirkişinin tespitleri doğrultusunda Ankara 13. İdare Mahkemesi, sayın milletvekilleri, oy birliğiyle, yapılan planın hukuka uygun olmadığını tespit ederek iptal etti. Ne zaman? 26 Haziran 2008 tarihinde. “Vay sen misin, böylesine bir bilirkişi raporu verdin.” diye değerli arkadaşlar, on beş yıldır belediye başkanı olan bir zat, elli yıldır o binalar yerinde dururken “Orta Doğu Teknik Üniversitesini yıkacağım.” diye ortalığı birbirine kattı. Şimdi, bir deyim vardır, “Dinime küfreden Müslüman olsa.” diye.

Değerli arkadaşlar, Ankara’nın yüzde 40’ı kaçak yapılanmadır. Şimdi “Atatürk Orman Çiftliğinin imar koruma planlarını yapıyorum.” diyen bir belediye…

Değerli arkadaşlar, biz Ankaralılar, şu anda polisiyle, jandarmasıyla, tapu dairesiyle, Atatürk Orman Çiftliğinin kaybedilen 30 bin metrekarelik alanını bulamıyoruz! 30 dönüm alanı kayıp Atatürk Orman Çiftliğinin! Aslında biliyoruz. Bu uydudan çekilen fotoğraflarda yerleri belli. Şurada. 30 dönüm şurada.

Peki, bu, şimdi, nerede kullanılıyor? Değerli arkadaşlar, iktidar partimizin hemen karşısında, Armada İş Merkezinin karşısında, sanırım dikkatinizi çekmiştir, ucube bir demir yığını var, ucube bir demir yığını! O demir yığını olan bina, 60 bin metrekarelik bir alan üzerindedir ve kaçaktır. Bu Ankara Büyükşehir Belediyesinin uçan kurda kuşa borcu var ve bu Ankara Büyükşehir Belediyesi, yine, Türkiye’deki 3.225 belediyenin hazineye toplam borcu 13,5 katrilyondur ama tek başına Ankara Büyükşehir Belediyesinin hazineye olan borcu 3,950 katrilyondur.

Şimdi, bu kadar borçlu olan bir belediye, sayın milletvekilleri, neden iş merkezi yapar, neden ticaret merkezi yapar? Armada’nın karşısındaki o demir yığını, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Merkeziyle 100 metre mesafede olan o bina, bir utanç abidesi olarak her gün orada gözler önünde durmaktadır. İktidarsınız, neden ona göz yumuluyor, neden yıkılmıyor?

Değerli arkadaşlar, Atatürk Orman Çiftliğinin kaybolan o 30 dönümü o 60 dönümün içine kaydırılmıştır ve o nedenle de tapu daireleri dahi bulamıyorlar. Polisle, jandarmayla arıyoruz. Arıyoruz, bulamıyoruz.

Şimdi, böylesine kaçak bir yapılanmanın içinde olan bir belediye başkanı kalkıyor “Ben Orta Doğu Teknik Üniversitesini yıkacağım.” diyor. Eğer bu İktidar iktidarsa, bu İktidar haktan, hukuktan yanaysa, önce o demir abidesini ortadan kaldırır, Atatürk Orman Çiftliğinin işgal edilen 30 dönüm arazisini de kendisine iade eder.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu konunun üzerinde neden hassasiyetle duruyoruz, neden bu önergelerimiz kabul edilmezse bu kanun teklifinin karşısında olduğumuzu söylüyoruz? İki kulüp yöneticisinin değerli başkanlarıyla bu sabahleyin bir kez daha konuştum. Şeref, namus sözleri oraya tek bir çivi çakmayacakları yönündedir. Şimdi, iktidar o yetkiyi alıp Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne verdikten sonra, o geriye kalan -çünkü bu iki spor kulübünün şu andaki kullandığı alan 126 dönümdür- 132 dönümlük alanı eğer yine böyle sorumsuz birtakım kişilerin eline verirseniz iki elimiz yakanızda olur. İki elimiz yakanızda olur.

O nedenle, mahkeme kararında belirtildiği gibi, değerli arkadaşlar, kesinlikle oranın tarımın gelişmesi doğrultusunda kullanılması gerekir, Atatürk’ün vasiyeti doğrultusunda kullanılması gerekir. Yoksa biz iki tane saygın spor kulübümüze, saygın kuruluşumuza, yaptıkları o binanın heba edilmemesi için çok iyi niyetle çıkardığımız bu Kanun’un, bazı sorumsuz kişiler elinden Atatürk Orman Çiftçiliğinin talanına dönüşmemesini sağlamamız gerekir. Bu hassasiyetimiz bundandır. Gecenin bu saatinde belki -akşamın bu saatinde- zamanınızı almamız bundandır. Üç parti grubunun üzerinde anlaştığı bir kanun teklifi hakkında belki de bu kadar konuşmamız bundandır.

Bu duygu ve düşüncelerle üç grubun ortaklaşa verdiği değişiklik önergelerinin kabul edilmesini diliyor, yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ateş.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan.

Sayın Akcan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 274 sıra sayılı Antalya Milletvekili Sayın Abdurrahman Arıcı ve 2 milletvekili arkadaşımızın Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hazır, bunu ne zaman konuşurum diye bekleyip duruyordum, tam fırsatı. Görüşmekte olduğumuz bir kanun teklifi ve bu kanun teklifi 2008 yılı içerisinde çok kısa bir süre önce verildi. Bugüne kadar 23’üncü Dönem Parlamento çalışmalarında iktidar kanadı milletvekillerimizden gelen kanun teklifleri inanılmaz bir hızla, müthiş bir süratle ele alınıyor, komisyonlardan geçiriliyor ve Genel Kurula getiriliyor. Neredeyse kırk sekiz saat dolar dolmaz biz bunu ele alıyoruz. Buna itirazımız yok.

Parlamenter sistemin ideal boyutlarda çalışabilmesi için en önemli kuralların başında muhalefetin yok sayılmaması gelmelidir. Eğer siz muhalefeti yok sayarsanız o zaman bu sisteme parlamentoyla çalışan bir sistem diyemezsiniz.

Ben ve arkadaşlarım 2007 yılı Aralık ayının başında vermiş olduğumuz kanun teklifinde… Sayın eski YÖK Başkanımız şimdi Komisyon Başkanımız, onun imzasıyla açılan yüksekokullarımızdan mezun olan evlatlarımızın… Ki, bu kanun tasarısı iki güzide kulübümüzü ilgilendiriyor. İnanın bu güzide kulüplerimizin taraftarı ve kayıtlı üyelerinin sayısı yüksekokullarımızdan mezun olmuş, dertlerine derman bekleyen 1,5 milyonun üzerinde mezun ve en az bu kadar da, bunun 2 katı kadar da ebeveyni ve aile efradı olmak üzere yaklaşık 4 milyonun üzerinde insanı ilgilendiren kanun teklifini bir türlü komisyonda ele alıp Genel Kurula indirmediklerini ifade etmek için fırsat kolluyordum, sırf bu amaçla ben MHP Grubu adına söz aldım. Aslında, Sayın Ateş, bütün boyutlarıyla ifade etti. Söyledikleri A’dan Z’ye tamamen doğrudur. Bunun üzerine söyleyecek fazla bir lafımız yok.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak Ankaralının spor yapmak için ihtiyaç duyduğu zemine kavuşması için elimizden gelen her türlü gayreti göstermeye hazırız ve bu katkıyı vermek için de biz buradayız.

Ancak, gelen tasarıların derde derman olması, deva olması lazım. Şimdi, iki tane güzide kulübümüz var: Ankaragücü ve Gençlerbirliği. Bu iki güzide kulübümüz Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerinde faaliyet gösteriyor, onun üzerinde tesisleri var, binaları var. Bunun karşılığında Gençlerbirliği Kulübümüzden alınan kira bedeli aylık 350 YTL civarında, Ankaragücü’nden alınan aylık kira da 4.500 YTL civarında.

Şimdi, biz bunu alıp Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne veriyoruz. Sayın Ateş’in ifade ettiği 258 bin küsur metrekarelik alan demeyelim, 126 bin metrekarelik alan diyelim, fazlası yok diyelim. Bu alanı biz tahsis ettiğimiz zaman, zaten şu anda kiralanmış durumda, Orman Çiftliği kiralamış oraya. Yani, 350 YTL acaba hangi gecekondunun kirasından daha yüksektir?

Burada bir problem var. Bu problem şu: Oranın komple sit alanı olması meselesidir, sit alanındaki yapılaşmanın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun müsaadesine bağlı olmaksızın yapılmış olmasıdır.

Şimdi, bu araziler, bu güzide kulüplerimizin kendi mülkleri yapmadığımız sürece sit alanı olmaktan kurtulamayacaktır. Bu itibarla da sıkıntı devam edecektir. Kanun tasarısının çözülmesini istediğimiz soruna çözüm getirip getirmediği açısından biz olaya bakıyoruz. Bu yönüyle de tahsis el değiştirmiş, tahsisi yaptığımız Gençlik Spor Genel Müdürlüğünün üzerinden kulüplerimize tahsis edilmesi, sit kavramının devre dışı kalmasını sağlamayacaktır. Bu itibarla da Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu’nda öngörülen hükümlerin dışına çıkılmayacaktır. Gerek o Kanun’un 9’uncu maddesi mesela… “Müdürlüğün bütün malları devlet malı hükmündedir. Bu mallar aleyhine suç işleyenler devlet malları aleyhine suç işleyenler gibi ceza görür.” hükmü, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu’nda var, 9’uncu madde. Bu madde burada olduğu ve izinsiz yapılaşmalar orada olduğu sürece, var olan yapılara getirilmek istenecek hüküm, Sayın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımızın Orta Doğu Teknik Üniversitesi için getireceği hükümle paralel olur, başka bir şey olmaz. Dolayısıyla bu kanun tasarısı bu pozisyonu ortadan kaldırmıyor. Bizim söylememiz gereken husus… Niye kanun tasarısı görüşülürken bunu dillendirmedik ve bunun önlemini almadık demeyelim diye bunu Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına anlatıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının geneli üzerinde bunları söyledikten sonra, maddelerine geçtiğimizde, biraz önce Sayın Ateş’in ifade ettiği ve önergelerle düzeltilmesi gerektiği hususların bunları içerip içermediğini ben bilemiyorum, ama içereceğini tahmin ediyorum. Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekillerimizin de bu önergelere imza atmış olduklarını tahmin ediyorum. Tasarının 1’inci maddesinde “Bu Kanuna ekli krokide belirtilen alanda yapılmış veya yapılacak spor tesisleri…” Şimdi, yapılmışlar mahkemelik, yapılacaklar sıkıntı doğurur. Yapılacaklar sıkıntı doğuracağı için bu paragrafın bu metnin içinde kalması doğru değil.

İkincisi, madde 2’de, ek madde 9’da ele alınan kira bedelleri. Şimdi 2’nci maddede düzenlenen, orman arazilerinin Gençlik Spor Genel Müdürlüğüne tahsisi. Siz orman arazilerini Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne tahsis ederseniz kira alıyorsunuz ve aldığınız kiranın bir kısmını Orman Genel Müdürlüğünün hesabına aktarıyorsunuz, ama yoğurt satarak, peynir satarak, dondurma satarak ayakta durmaya çalışan Atatürk mirasının arazisini tahsiste kira öngörmüyorsunuz! Bu ikilemdir. Bu birbirine zıt pozisyon yaratan hükümlerin tasarının veya teklifin dışında kalması gerekir diye düşünüyoruz.

Üçüncü husus da… 3’üncü maddenin ikinci fıkrasında “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu spordan sorumlu Bakanlığın, ülke tanıtımını üst düzeye çıkaracak uluslararası spor faaliyetlerinin düzenleneceğine dair izni doğrultusunda” hükmü bulunmakta. Yani ben burada spor müsabakası düzenleyeceğim diyeceksiniz, Kıyı Kanunu…

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Uluslararası…

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) - Uluslararası spor müsabakası düzenleyecek olun. İzin alacaksınız. Bu izne bağlı olarak, yapmayabileceğiniz bir olay için tesis kuracaksınız, ondan sonra da… Bu sizi “ben yaptım oldu” diyen mantığa götürür. Oysa, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüzün bağlı bulunduğu Devlet Bakanlığının bu uluslararası müsabakanın yapılacağına dair bir kararı olduktan sonra, bu müsabakanın yapılacağı alanın sorumlularının Bakanlıktan alacağı izne bağlı olarak bu yapıyı yapmaları sorunu kökünden halledecek, kafa karışıklığını ortadan kaldıracak bir durum yaratacaktır. Bu itibarla, biz, kanun teklifinde bu hükümlerin göz önüne alınarak bu önerilerimizin de yerine getirilmesi suretiyle destekleyebileceğimiz bir teklif olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bu düşüncelerle, teklifimizin, başta, sıkıntıda olduğu belirtilen ama bu hâliyle soruna çözüm getirmeyeceği şahsi görüşünde olduğum teklifin hem Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüze hem Ankara’mıza hem ülkemize hem de bu güzide kulüplerimize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.

AK PARTİ Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Abdurrahman Arıcı.

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 274 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifimizle üç noktada düzenleme öngörülmektedir. Bu düzenlemelerin ne olduğunu kısaca anlatmak istiyorum.

Atatürk Orman Çiftliği sınırı içinde bulunan toplam 258.186 metrekare arazi ve üzerinde bulunan spor tesisleri ve müştemilatı bir protokolle kırk dokuz yıllığına Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne tahsis edilmektedir. Tahsis edilen spor alanları, spor hizmeti ve faaliyetlerinde kullanılmak kaydıyla spor kulüplerine veya… Spor federasyonlarınca, amacına uygun kullanımını teminen her tedbirin alınması, denetiminin yapılması ve gerektiğinde tahsislerin kaldırılması hususları düzenlenmiştir. Ayrıca, tahsis edilen alanda yapılmış ve yapılacak spor tesislerinin hiçbir şekilde ticari bir amaca konu olamayacağı önemle vurgulanmaktadır.

İkinci yenilik ise: 31/08/1956 tarih ve 6831 sayılı Orman Kanunu’na bir ek madde eklenerek, devlet ormanları üzerinde Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce yapılacak spor tesislerine 6831 sayılı Kanun’un 17’nci maddesi çerçevesinde izin verileceği, bu izin çerçevesinde spor tesislerinin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile özerk federasyonlarca kullanılmasından herhangi bir ücretin alınmayacağı, buna karşı spor kulüplerinin ise ancak belirli şartlarda ve bedeli karşılığında işletebileceği düzenlenmektedir.

Üçüncü nokta: 4/4/1990 tarih ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 6’ncı maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen bir bentle, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu spordan sorumlu Bakanlığın, ülke tanıtımını üst düzeye çıkaracak -burada bizim kastettiğimiz, tabiatıyla üç partimizin de değişiklik önergesi vererek kastettikleri olimpiyatlardır- uluslararası spor faaliyetlerinin düzenleneceğine dair görüşü doğrultusunda, kıyılarda yapılacak ve işletilebilecek spor tesislerinin genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerine tahsisini; belirli şartlar altında özel bütçeli idarelere, belediyelere ve il özel idarelerine, uluslararası spor aktiviteleri ve organizasyonların yapılmasına veya yaptırılmasına yönelik spor tesisleri ve zorunluluk arz eden durumlarda bunların tamamlayıcısı konaklama tesislerinin yapılmasına yönelik spor tesislerinin inşa edilmesine imkân sağlanmasıdır.

Değerli milletvekilleri, komisyon aşamasından da kısaca söz etmek istiyorum. Komisyonumuz, 18 Haziran 2008 tarihinde, Kastamonu Milletvekili Sayın Hasan Altan’ın (2/273) esas numaralı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde görüşmeler yaparken bu kanun teklifinin daha ayrıntılı bir şekilde ele alınarak olgunlaştırılması ve gerekli düzenlemelerin yapılabilmesini sağlamak amacıyla bir alt komisyon kurulmasına karar vermiştir. Adalet ve Kalkınma Partisinden Muğla Milletvekili Yüksel Özden’in, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın, Cumhuriyet Halk Partisinden Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Milliyetçi Hareket Partisinden Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil’in yer aldığı, benim de içinde bulunduğum Alt Komisyon, başkanlığına Yüksel Özden’i seçerek çalışmalarına başlamıştır.

Alt Komisyonumuz 19/6/2008, 23/6/2008 ile 25/6/2008 tarihlerinde yaptığı toplantılarda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü yetkililerinin de katılımıyla konuyu ayrıntılı olarak incelemiş ve ayrıca tesisleri yerinde görerek çalışmalarını tamamlamıştır.

Alt Komisyon üyeleri olarak, çalışmalarda çok titiz davrandık ve ilgili bütün kurumların temsilcilerini dinleyerek görüşlerinden olabildiğince yararlandık. Hassasiyetimizin nedeni, buranın Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından Ankaralılara hediye edilmiş olmasıydı; vasiyetine aykırılık teşkil edebilecek bir tasarrufa konu olmasına meydan vermemek için azami gayreti gösterdik.

Çalışmalarımızda, Atatürk Orman Çiftliği sınırı içinde yer alan ve kuruma gelir getiren yerlerin bu teklif kapsamı dışına çıkararak gelir kaybını önledik. Bu amaçla, Alt Komisyonumuz, havale edilen 394 dönümlük alanı 258 dönüme düşürerek ilgi alanını daralttı.

Değerli milletvekilleri, özetlemeye çalıştığım ve hassasiyetle hazırladığımız bu kanun teklifi sizlerin değerli oylarıyla kanunlaşırsa inanıyorum ki önderimiz Atatürk’ün vasiyetine uygun hizmetlere vesile olacak ve gençlerimize spor alışkanlığı kazandırmakta önemli rol oynayacaktır.

Hâlihazırda, Atatürk Orman Çiftliği sınırları içinde Gençlerbirliği Spor Kulübüne ait 59 dönüm ve Ankaragücü’ne ait 66 dönümlük alan bulunmaktadır. Başkentimizin bu iki güzide spor kulübünün dünya standartlarına uygun spor tesislerine sahip olup çeşitli branşlarda sporcu yetiştirerek ülke tanıtımına ve sporuna önemli hizmetlerde bulunmaktadır.

Ben daha fazla da konuşmak istemiyorum bu konuda. Türk sporunu geliştirmek için hep birlikte gayret sarf etmek zorundayız. Spordan sorumlu Devlet Bakanımız Sayın Murat Başesgioğlu da Türkiye’de sporun geliştirilmesinin önündeki birçok olumsuz faktörün yanı sıra kişi başına düşen spor tesisi oranı ile lisanslı sporcu sayısı açısından gelişmiş ülkelerin çok gerisinde kaldığımızı, bu olumsuz durumu tersine çevirerek gelişmiş ülkelerin düzeyine çıkarmak amacıyla çalıştıklarını, lisanslı sporcu sayısının artırılması yanında sporun geliştirilmesi için de mevcut spor tesislerini amacına uygun olarak korumak, bu tesislere uluslararası standartlara uygun yenilerini ekleyerek sporcuların hizmetine sunulması gerektiğini ifade etmişlerdir.

Bu vesileyle tüm partilerimize katkılarından dolayı teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arıcı.

Şahsı adına İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk.

Sayın Öztürk, buyurun, efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sporun önemini hiçbirimizin yadsıması mümkün değildir. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne de sporu geliştirme görevi verildiği açıktır. Şimdi, görüşmekte olduğumuz yasal düzenleme ile ne yaptığımıza bir bakalım: Atatürk Orman Çiftliğine ait olan ve bir protokol ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne tahsis edilen alanı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü spor kulüplerine kiralıyor ve spor kulüpleri de kiraladıkları bu alan üzerine izinsiz spor tesisleri yapıyorlar. Normalde, bir hukuk sisteminde, hukuk düzeninde bu olay karşısında yapılması gereken normal davranış, yargıya intikal ettirilip orada çözümlenmesidir konunun. Ancak biz bunu böyle yapmayıp, yasama organının önüne getirip kanun çıkararak bu sorunu halletmeye çalışıyoruz.

Şimdi, biz ne yapıyoruz ona bakalım: Görüşmekte olduğumuz tasarı ile Atatürk Orman Çiftliğine diyoruz ki: “Otur, Gençlik Spor Genel Müdürlüğüyle bir protokol yap ve sana ait olan ve tasarıya krokisini yasama organı olarak eklediğim 258.186 metrekarelik arazi ve üzerinde bulunan spor tesislerini ve müştemilatını kırk dokuz yıllığına bu Genel Müdürlüğe tahsis et.” Genel Müdürlüğe de diyoruz ki: “Protokol ile sana tahsis edilen bu alanı spor kulüplerine veya spor federasyonlarına, spor hizmet ve faaliyetlerinde kullandırmak üzere devret.” Bir şey daha diyoruz, o da yaptığımız bu iş konusunda kendimizi tatmin edecek ve yasama organı olarak vicdanlarımızı rahatlatacak bir cümle: “Belirtilen alanda yapılmış veya yapılacak spor tesisleri, sporun geliştirilmesi dışında ticari bir amaç için kullanılamaz.” Yani sporun geliştirilmesi dışında her şeyi buna sokabilirsiniz. Herhâlde “Bir tek disko yapamazsınız burada.” diyebilirsiniz, diye düşünüyorum. Bu cümleyle, bir taraftan vicdanlarımızı rahatlatıyoruz, diğer taraftan tahsis edilen alanlarda yeni yapılaşmaların önünü açıyoruz.

Değerli milletvekilleri, yasa ile bu iktidar dönemini de aşan bugüne kadarki yasa dışı uygulamalar meşru hâle getirilmektedir. Yasama organının işinin yasa dışı uygulamalara yasallık kazandırmak olmadığı düşüncesindeyiz.

Bu uygulama hukuk düzenini tesis etmemizi de güçleştirmektedir. Yasayla bazı sınırlamalar getirilmeye çalışılsa da, uygulamada denetim eksikliği ve yaşanan örnekler bu sınırlamaların etkisiz kılındığını göstermektedir. Ayrıca, Ankara’nın ciğerlerine saplanmış bir hançer niteliğindedir.

Değerli milletvekilleri, yasanın 2’nci maddesiyle bir şey daha yapıyoruz. Normalde 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17’nci maddesinin üçüncü fıkrası, bugünkü uygulanabilir hâliyle, meri hüküm olarak, Anayasa Mahkemesine gidip gelen ve son olarak da Anayasa Mahkemesi tarafından uygun görülen ve iptal talebi reddedilen bir fıkradır ve bu fıkranın işleyişine de bu düzenlemeyle yeni bir açılım getiriyoruz ve yeni Anayasa’ya aykırılıkların önünü açıyoruz. Evet, 17’ye üç ne diyor: Devlete ait sağlık, eğitim ve spor tesislerinin ve bunlarla ilgili her türlü yer ve binanın devlet ormanları üzerinde bulunması veya yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması hâlinde gerçek ve tüzel kişilere bedeli mukabilinde izin verilmektedir. Devletçe yapılan ve/veya işletilenlerden ise bedel alınmamaktadır. Bu izin süresi de kırk dokuz yılı geçememektedir.

Şimdi, tasarının 2’nci maddesine döner isek, Gençlik Spor Genel Müdürlüğünün, yaptığı tesisleri, özerk spor federasyonlarına veya spor kulüplerine işlettirilebileceğine izin veriyoruz. Spor kulüpleri işletirse Gençlik Spor Genel Müdürlüğü aldığı kiranın yüzde 50’sini, ayrıca işletmeci de yaptığı hasılatın yüzde 2’sini Orman Genel Müdürlüğü özel bütçesine aktaracak. Eğer işleten özerk spor federasyonu ise bu saydığımız bedellerin hiçbirisini ödemeyecek.

Bu düzenleme değerli arkadaşlar, 6831 sayılı Kanun’un 17’nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki bedel ödeme ve bedelin miktarı konusuna farklı bir açılım getirmektedir. Anayasa Mahkemesinin -biraz önce sözüne ettiğim- iptal kararlarından sonraki son yasal düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından da onay gören bir yasal düzenlemedir. Dolayısıyla, özellikle bu 2’nci maddenin teklif metninden çıkarılmasının yerinde olacağını düşünüyorum.

Her ne kadar siyasi parti grupları, sözünü ettikleri önerge kabul görür ise teklifi olumlu değerlendirdiklerini ifade etseler de bu, bir şekilde sivil toplum kuruluşları aracılığıyla, idari yargı vasıtasıyla konunun Anayasa Mahkemesine intikaline engel değildir.

Bu uyarıları yaptıktan sonra yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ MÜDÜRLÜĞÜ KURULUŞ KANUNU İLE BAZI

KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1 - 24/3/1950 tarihli ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 2- Atatürk Orman Çiftliği sınırı içinde bulunan bu Kanuna ekli "Spor Alanı Sınır Krokisi"nde koordinatları tanımlanan toplam 258.186 m2 arazi ve üzerinde bulunan spor tesisleri ve müştemilatı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü arasında yapılacak protokolle 49 yıl süre ile bedelsiz olarak Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne tahsis edilir. Tahsis edilen spor alanlarının spor hizmet ve faaliyetlerinde kullanılmak kaydıyla spor kulüplerine veya spor federasyonlarınca amacına uygun kullanımını teminen her türlü tedbirin alınması, denetiminin yapılması ve gerektiğinde tahsislerin kaldırılması konusunda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü yetkilidir.

Bu Kanuna ekli krokide belirtilen alanda yapılmış veya yapılacak spor tesisleri, sporun geliştirilmesi dışında ticari bir amaç için kullanılamaz ve tahsis edilemez."

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah Asil.

Sayın Asil, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, bu teklife göre, Atatürk Orman Çiftliği sınırları içinde bulunan, hâlen büyük bir bölümün üzerinde futbol antrenman sahalarının bulunduğu 258.186 metrekare arazi ve bunun üzerinde yer alan spor tesisleri ve müştemilatı, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü ile yapılacak bir protokolle kırk dokuz yıl süre ile bedelsiz olarak Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne tahsis edilmektedir.

Spor faaliyetleri, günümüzde geniş kitleleri etkileyen, uluslararası ilişkileri geliştirerek dünya barışına katkıda bulunan evrensel bir faaliyet alanıdır. Dünya genelinde ve ülkemizde spor alanında hızlı bir gelişim süreci de yaşanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bundan birkaç ay önce İsviçre ve Avusturya’da yapılan Avrupa Futbol Şampiyonası’nın, orada sağladığımız başarıların Türkiye’ye neler kazandırdığını hep birlikte gördük. Yalnız, orada bir şey daha gördük, Türkiye’de sporun geliştirilmesi konusunda çok yol almamız gereken mesafe olduğunu da gördük. Bugün 4 milyonu bulan Ankara’mızda 400 bin nüfusa varmayan şehirlerde olan futbol sahaları ve spor tesislerinin olmadığını da gördük. Ankara’nın otuzda 1’ini bulmamış Basel’de, Cenevre’de, Bern’de ve birkaç şehirde daha Türkiye’de henüz ancak İstanbul Olimpiyat Stadı’yla bir tane bulunan futbol sahalarının olduğunu da gördük. O anlamda Anayasa’mızın 59’uncu maddesinde devlete verilen “…her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder.” amir hükmünü de göz önüne almak suretiyle, spor alanında, sporcularımızın yetiştirilmesinde yapılacak her türlü olumlu çabaya katkı vereceğimizi ifade ediyoruz.

Bugün önümüzde bulunan, az sonra yasalaşmasını umut ettiğimiz bu yasa tasarısı da yine Türkiye Büyük Millet Meclisinde -az önce Sayın Abdurrahman Arıcı’nın ifade ettiği- bütün siyasi parti gruplarının üzerinde uzlaştığı ve büyük ve titiz bir çalışma sonucu ortaya çıkmış bir yasa tasarısıdır. Bugün verilecek her madde üzerinde birer önergeyle de bu yasa tasarısı daha da mükemmelleştirilecektir.

Bu nedenle Türk sporunun gelişmesine Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü katkıyı vermeye hazır olduğumuzu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Asil, teşekkür ederim.

Şahsı adına İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk.

Sayın Öztürk, konuşacak mısınız efendim?

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Yok efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 274 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesi ile 5659 sayılı kanuna eklenen Ek 2 nci maddenin ikinci fıkrasında geçen “veya yapılacak” ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Mehmet Şandır

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Kayseri

Mersin

İstanbul

 

Ahmet Öksüzkaya

 

Yaşar Karayel

 

Kayseri

 

Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önerge ile ekli krokide tahsis edilen alan içerisinde mevcut binaların dışında yeniden yapılaşmanın engellenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge ve ekli krokiyle birlikte 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 31/08/1956 tarihli 6831 sayılı Orman Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 9- Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce yapılacak spor tesislerine bu Kanunun 17 nci maddesinin üçüncü fıkrası esaslarına göre izin verilebilir. Verilen bu izinlerden bedel alınmaz. Bu tesisler, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce işletilebileceği gibi Çevre ve Orman Bakanlığınca uygun görülmesi hâlinde özerk spor federasyonlarına veya spor kulüplerine de işlettirilebilir. Spor kulüplerine işlettirilmesi halinde Gençlik ve Spor Gene Müdürlüğü tarafından kira bedelinin % 50'si, işletmeci tarafından da işletme hasılatı üzerinden % 2 gayrisafi yıllık gelir payı Orman Genel Müdürlüğü özel bütçe hesabına yatırılır. Tesislerin özerk spor federasyonlarına işlettirilmesi halinde yukarıdaki bedeller alınmaz."

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 274 sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Mehmet Şandır

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Kayseri

Mersin

İstanbul

 

Ahmet Öksüzkaya

 

Yaşar Karayel

 

Kayseri

 

Kayseri

Madde 2- 31/08/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“Ek Madde 9- Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce yapılacak spor tesislerine bu Kanunun 17 nci maddesinin üçüncü fıkrası esaslarına göre izin verilebilir. Verilen bu izinlerden bedel alınmaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Takdire sunuyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün sporun ve sporcuların gelişmesine yönelik faaliyetlerde bulunurken ihtiyaç duyduğu orman alanlarından bedelsiz olarak yararlanmasına imkân sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanununun 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrasının (c) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir.

"(d) Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu spordan sorumlu Bakanlığın, ülke tanıtımını üst düzeye çıkaracak uluslararası spor faaliyetlerinin düzenleneceğine dair izni doğrultusunda, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun (I) sayılı Cetvelinde düzenlenen Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, aynı Kanunun (II) sayılı Cetvelinde düzenlenen özel bütçeli idareler, belediyeler ile il özel idareleri tarafından her türlü spor aktiviteleri ve organizasyonların yapılmasına/ yaptırılmasına yönelik spor tesisleri ve zorunluluk arz eden durumlarda bunların tamamlayıcı konaklama tesisleri,”

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 274 sıra sayılı kanun teklifinin 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Kemal Kılıçdaroğlu

Mehmet Şandır

 

Kayseri

İstanbul

Mersin

 

Ahmet Öksüzkaya

 

Yaşar Karayel

 

Kayseri

 

Kayseri

Madde 3 – 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanununun 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrasının (c) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir.

“(d) Uluslararası spor otoritelerinin, Türkiye’de spor faaliyetlerinin düzenleneceğine dair kararı gereğince Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu spordan sorumlu Bakanlığın izni doğrultusunda, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun (I) sayılı Cetvelinde düzenlenen Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, aynı Kanunun (II) sayılı Cetvelinde düzenlenen özel bütçeli idareler, belediyeler ile il özel idareleri tarafından her türlü spor aktiviteleri ve organizasyonların yapılmasına/yaptırılmasına yönelik spor tesisleri ve zorunluluk arz eden durumlarda bunların tamamlayıcı konaklama tesisleri,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Takdire sunuyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Ülke tanıtımını üst düzeye çıkaracak uluslararası spor faaliyetlerinin düzenlenmesi doğrultusunda UEFA, FİFA, Olimpiyat komiteleri gibi spor organizasyonlarının verdikleri kararlardan sonra Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu bakanlığın izniyle kıyı kenar çizgisi içerisinde spor tesislerinin yapılmasına veya yaptırılmasına imkân verilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4 – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5 – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.

Sayın Bakanımızın bir teşekkür konuşması olacak.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Bakanlık olarak teşekkürlerimizi arz etmek istiyoruz. Siyasi parti grup başkanlarımıza, değerli milletvekillerimize, Millî Eğitim Komisyonumuzun değerli üyelerine Türk sporuna göstermiş oldukları bu yakın ilgiden dolayı çok teşekkür ediyoruz.

Şu bir gerçek değerli arkadaşlarım: Türkiye'de kişi başına düşen spor tesisi çok az, çok fakir. Özellikle Başkentimiz bu anlamda daha geride, Anadolu kentlerinden bile geride. Onun için, şu yapmış olduğumuz düzenleme ile inanıyorum ki kişi başına düşen tesis alanı daha artmış olacak ve orada hem iki güzide kulübümüzün yaşamış olduğu sıkıntılar sona erecek hem de Ankara’da spor yapılacak, nefes alınacak bir yeşil alan söz konusu olacaktır. Diğer iki madde de yine yeni spor alanlarının yaratılmasına imkân verecek düzenlemelerdir. Bunun için çok teşekkür ediyorum.

İki konu var, belki burada kendini savunma durumunda olmayan bir arkadaşla ilgili, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımızla ilgili; bendeki bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunlardan birincisi: Atatürk Orman Çiftliğine ilişkin imar planları Ankara Büyükşehir Belediyesi, Tarım Bakanlığımız, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu ile birlikte müştereken yapılmıştır, onların ortak görüşü ile hazırlanmıştır. Sadece, tek belediye başkanlığının kendi görüşleri doğrultusunda değildir.

İkincisi: Bu planın uygulanması aşamasında yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir. Bu konuda da sivil toplum örgütleri ile 25 Temmuzda ilk toplantı yapılmıştır. İnanıyorum ki bu yeni düzenleme yine herkesin içine sinecek, oranın tarihî misyonuna uygun bir düzenleme olacaktır diye düşünüyorum.

Yine bahsedildi, “Armada’nın karşısındaki 30 dönümlük arazi bulunamamıştır.” diye. Arkadaşlarımın verdiği bilgiyi aktarıyorum: Buranın sahibinin Gazi Üniversitesi olduğu, özel bir kanunla Gazi Üniversitesine verildiği, geçen yıl Gazi Üniversitemizin buranın bedelini ödeyerek mülkiyetini kendi üzerine geçirdiği ifade edilmiştir. Bunu da Genel Kurulumuzun bilgilerine arz ediyor, hepinize iyi tatiller diliyor, yeni yasama yılının ülkemize yeni ufuklar getirmesini yürekten diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 6’ncı sırada yer alan, Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak’ın; Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolile Halli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

7.- Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak’ın; Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolile Halli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/299) (S. Sayısı: 276) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 276 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi yoktur.

Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

                       

(x) 276 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

UMUMİ MÜLHAK VE HUSUSİ BÜTÇELERLE İDARE EDİLEN DAİRELER VE BELEDİYELERLE SERMAYESİNİN TAMAMI DEVLETE VEYA BELEDİYE VEYA HUSUSİ İDARELERE AİD DAİRE VE MÜESSESELER ARASINDAKİ İHTİLAFLARIN TAHKİM YOLİLE HALLİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- 29/6/1938 tarihli ve 3533 sayılı Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolile Halli Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 6/A maddesi eklenmiştir.

“MADDE 6/A - 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna tabi olanlar dahil, herhangi bir takibe veya davaya konu ve yalnızca para borcuna ilişkin alacağı karşılayacak miktarda kabul edilebilir bir teminatın borçlu idare tarafından gösterilmesi halinde, borçlunun her türlü mal ve hakları üzerindeki ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve hacizler, bu konudaki karar ve işlemler hangi merci veya yargı organınca tesis edilmiş olursa olsun, talep üzerine mahkemece derhal kaldırılır.

Şu kadar ki, teminatın, 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde gösterilen türlerden olması ve alacağı ferileri ile birlikte tamamını karşılayacak miktarda olması şarttır. Teminatın türüne, değerine ve diğer hususlarına ilişkin itirazlar mahkemece çözümlenir.

Nihai karara göre teminat, paraya çevrilir yahut iade ve terkin olunur.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi yok.

Bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

276 Sıra Sayısıyla görüşülmekte olan "Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolile Halli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"nin 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

 

Mustafa Elitaş

Abdurrahman Arıcı

A. Sibel Gönül

 

Kayseri

Antalya

Kocaeli

Madde 1- 29/06/1938 tarihli ve 3533 sayılı Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle idare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolile Halli Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinden sonra gelmek üzere 6/A maddesi eklenmiştir.

"Madde 6/A- Belediyeler arasındaki bir alacak iddiasına dayalı olarak, 27/07/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanuna tabi olanlar dahil, herhangi bir takip veya dava sebebiyle borçlunun mal ve hakları üzerine konmuş ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve hacizler, bu konudaki işlem ve kararlar hangi merci veya yargı organınca tesis edilmiş olursa olsun, alacağı karşılayacak tutarda bir teminatın gösterilmesi halinde, talep üzerine mecburi tahkim mahkemesince kaldırılır. Bu karar kesin olup derhal uygulanır.

Şu kadar ki borçlu belediye tarafından alacaklı belediye lehine gösterilecek teminatın, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanununun 10 uncu maddesinde sayılan neviden olması; asli ve fer'i alacaklar toplamını karşılaması şarttır. Himaye tedbirleri, borçlunun parası üzerine uygulanmış ise, teminatın aynı maddenin 1, 2 ve 3 üncü bentlerinde sayılanlardan birisinin olması gerekir. Teminatın nevine, değerine ve diğer yönlerine ilişkin itirazlar, hakem mahkemesince çözümlenir.

Uyuşmazlık hakkında verilecek nihai karara göre teminat paraya çevrilir yahut iade veya terkin olunur."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun teklifi ve komisyon raporu, 3533 sayılı yasada sayılan bütün kamu birimlerini kapsamaktadır.

Değişiklik önergesi, teklifin oturduğu gerekçeyi korumakla birlikte, himaye hukukuna ilişkin özel usulü, belediyelere inhisar ettirmektedir. Uygulamamın ortaya koyacağı sonuçlar, tüm kamu birimlerini kapsayacak genel bir reformun esin kaynağı olabilir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 3533 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 3- Bu Kanun halen görülmekte olan mecburi tahkim davalarında da uygulanır.”

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Milletimiz için ve ilgililer için hayırlar getirmesini diliyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yasama yılının son kanununu görüşmeye başlıyoruz.

7’nci sırada yer alan, Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

8.- Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporları (1/566) (S. Sayısı: 255) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 255 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un söz talepleri vardır.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekilimiz Sayın Osman Coşkunoğlu’na aittir.

Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

255 sıra sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı’nın tümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini ifade etmek için huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı, önümüzdeki tasarı, geçici maddeleriyle, hepsiyle birlikte seksen maddenin üstünde, bu çok önemli sektörün -Telekom, İnternet, iletişim- anayasası niteliğinde, son derece önemli temel bir yasadır.

Telekom sektörünün bu yasaya çok ihtiyacı vardı. Nitekim, 2005 yılında ilk kez bu yasa komisyonlardan geçmiş, belli bir uzlaşmaya varılmış, Genel Kurul gündemine inmeye hazırdı fakat uzun bir süre gündeme giremedi, görüşme gündemine giremedi ve bu dönem tekrar bu yasanın baştan başlayarak, komisyonlarda görüşülerek buraya gelmesi gerekti.

Bir kere, 2005’te o kadar emek verildikten sonra, çeşitli sivil toplum örgütleriyle tartışıldıktan sonra böylesine önemli bir yasanın tekrar gündeme gelmemesi, AKP Hükûmetinin bu konuya verdiği önem konusunda bir fikir vermektedir. Bunu pekiştiren, bu gibi konuları, bilgi çağı, bilgi teknolojileri, telekom gibi sözleri dillerden düşürmesek de bunlara verdiğimiz önem, bunlarla, bu sektörlerle, bu teknolojilerle, bilgi toplumu, bilgi çağı dediğimiz kavramlarla ilgili faaliyetlerimize bakarak ölçülebilir. Bu faaliyetlere baktığımız zaman, Türkiye’nin -dört yıl gecikmeden sonra- 2006 Temmuzunda Resmî Gazete’de yayımlanan bir “Bilgi Toplumu Stratejisi” vardır. Bu Bilgi Toplumu Stratejisi yüz on bir eylem içermektedir. Bu yüz on bir eylemin 2006’da yayımlanmış Bilgi Toplumu Stratejisi’nin içerdiği yüz on bir eylemin 2006 yılında bitmesi gerekenleri bile henüz bitmemiştir. Bir kere bunu da saptayalım. Bilgi toplumu, bilgi çağı gibi ifadeleri kullanırken neler yapıldığı konusunda biraz daha dikkatli olalım. Sözlerle bu konular üzerindeki önemi belirtmek mümkün değildir.

Gelelim telekom sektöründe olan bitene: Telekom sektöründe maalesef dünyada en hızlı büyüyen, sadece kendi içinde değil diğer sektörlerin de kaldıracı niteliğinde olan telekom sektöründe Türkiye’deki gelişmeleri mutlulukla izlememiz mümkün değildir.

Telekom sözde özelleşti. Özelleşme aslında ciddi bir politikadır. Bir arazi satar gibi, bir apartman dairesi satar gibi, Türk Telekom’un yüzde 55 hissesi satılmıştır. Ne olmuştur ondan sonra? Türk Telekom’u bu şekilde satarak telekom sektöründe rekabet sağlanabilmiş midir? Hayır. İşte, burada öğrenilecek çok önemli bir ders vardır.

                        

(x) 255 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Bakın, geniş bant İnternet hizmetinde cironun yüzde 95’i hâlâ TTNet, yani Türk Telekom’un elindedir. Bu kadar operatör varken yüzde 95’i hâlâ TTNet’in, yani Türk Telekom’un elindedir. Sabit telefon alanında pazar payının yüzde 94’ü Türk Telekom’un elindedir. Hatta, kamu kurumları, görebildiğim kadarıyla, bir suç işlemektedir. Uzak mesafe telefon hizmetleri rekabete açıldığı hâlde yani Türk Telekom’un tek servis sağlayıcı olmadığı bir ortamda olmamıza rağmen, bütün devlet kurumları hizmetlerini Türk Telekom’dan almaktadır, sanki bir tekelmiş gibi. Aslında tekel olduğu doğru ama o piyasayı elinde tutması bakımından tekel. Sözüm ona, mevzuatta o tekel kırılmış olmalı.

Bakın, bunun önemini göstermek için, yani özelleştirmenin, satmanın rekabet için ne gerekli ne de yeterli olmadığını göstermek için bu çok önemli bir örnektir. Bir kere, satışla rekabetin sağlanmadığını, hâlâ bir özel tekel konumunda Türk Telekom’un olduğunu rakamlarla söyledim. Geniş bant İnternet hizmetinin yüzde 95’i ellerinde, sabit telefonun da pazar payının yüzde 94’ü ellerinde. Yani özelleştirme denilen bu satışla rekabet sağlanamamıştır. Özelleştirme rekabet için yeterli değildir, buradan da görüldüğü gibi. Gerekli midir? Gerekli de değildir. Size, aynı Sayın Bakanın çok daha başarılı olduğu sivil havacılıktan örnek vereyim: Daha geçen gün, Sayın Bakan, burada, kürsüde, hava yolculuğunun beşe katlandığını söyledi. Bu nasıl oldu? Türk Hava Yolları özelleştirildi de mi oldu? Hayır, Türk Hava Yolları özelleştirilmedi, satılmadı ama rekabet sağlandı. Dolayısıyla, satmak, özelleştirmek, rekabet için ne gereklidir ne de yeterlidir. Sözüm ona özelleşmiş olan Türk Telekom’da arzu edilen rekabet hâlâ sağlanamamıştır. Bu çelişkili durum karşısında, ister istemez, aynı Sayın Bakanın başarılı olduğu bir sektörde, sivil havacılıkta uygulamadığı satış veya özelleştirmeyi neden Türk Telekom’da uyguladığı konusunda aklıma sorular geliyor. Hele hele, özelleştirme, daha doğrusu satışın yapıldığından, yüzde 55’in satıldığından bir ay sonra kurumlar vergisinin yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirildiğini ve benim tahminlerimce, buradan 2 milyar dolar civarında bir kıyak çekildiğini düşünürsek, o zaman ne gerekli olan rekabet için ne de yeterli olan özelleştirmenin bir sektörde, aynı bakanlığın altındaki bir sektörde yapılıp öbür sektörde yapılmaması karşısında bazı soru işaretleri ister istemez uyanıyor kafamızda.

Gelelim söz konusu önümüzdeki elektronik haberleşme kanununa. Bu kanun, baştan da söylediğim gibi sektörün anayasası niteliğinde, son derece önemli bir kanundur, çıkması gereken bir kanundur. Bu hâliyle değil, bazı iyileştirmelerle çıkması arzu edilen bir yasadır. Bir kere bu yasa neleri getiriyor? Telekom Kurumu ile Rekabet Kurumu arasındaki yetki karmaşasına son veriyor. Telekom Kurumunu tekrar düzenliyor, ismini değiştiriyor. Eskimiş, defalarca değiştirilmiş, 1924’ten kalma bir yasayı ve orada burada çıkarılmış olan mevzuatı topluyor. Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlama çabası gösteriyor. Ayrıca, tasarının önemli bir maddesi de yerel imalatı, teknoloji geliştirmeyi desteklemek amacıyla ARGE’yi destekliyor. Bu bakımlardan, bunları her ne kadar arzu edilen düzeyde yapmasa da bazı eksikleri olsa da bu bakımdan yasa gereklidir, yararlıdır ve bu akşam geçeceğini, burada bazı değişikliklerle geçeceğini umuyoruz. Hangi değişikliklerle?

Tasarının iyileştirilme ihtiyacı olan yerleri kabaca söyleyeyim, yeri geldikçe bunları önergelerimizle de ifade edeceğiz. Bir kere, Avrupa Birliğine müktesebat konusunda yasanın bazı eksikleri vardır. Sadece Avrupa Birliği müktesebatına uymuş olmak amacıyla değil, aslında yararlı olan bazı değişiklikler vardır. Örneğin, Bakanlığın telekomünikasyon alanındaki strateji ve politika belirleme hakkı elbette vardır fakat bu hak ve yetki Telekomünikasyon Kurumunun yapacağı işlerle ilgili birçok maddede serpiştirilmiştir. Bu, Telekomünikasyon Kurumunun bir düzenleyici kurum olarak, kurul olarak bağımsız çalışmasını olumsuz yönde etkileyebilir. Aslında Telekom Kurumuyla ilgili düzenlemenin bu yasanın dışında yapılmış olması çok daha tercih edilir olurdu. Eğer elinizde varsa sıra sayısı 67’nci maddeye şöyle bir bakmanızı öneririm. 67’nci madde, alt komisyonda sonradan eklenmiştir, tam on sayfa. AKP İktidarıyla biz torba yasayla tanışmıştık, işte burada torba maddeyle tanışıyoruz. Bir maddeyle bir yasanın düzenleyeceği düzenlemeler yapılmıştır. Bu da yasanın diğer bir zafiyetidir.

Telekom Kurumu ile Rekabet Kurumu arasındaki görev ve yetki paylaşımı çok hassas bir konudur. Herhangi bir operatörün piyasaya girmeden önceki yani öncül denilen düzenlemelerden Rekabet Kurumunun yetkili ve sorumlu olması gerekir, ondan sonra piyasanın düzenlenmesiyle yani ardıl düzenlemelerden ise Telekom Kurumunun yetkili ve sorumlu olması gerekir, iki durumda da birbirlerinin görüşünü alarak tabii. Bu şekilde, birbirleriyle rekabet eden veya çelişen değil, birbirlerini tamamlayan bir nitelikte olurdu. Oysa Telekom Kurumu, Rekabet Kurumunun yapması gereken, Rekabet Kurulunun yetkili olması gereken bazı öncül konularda da yetkili kılınmıştır.

Tabii, burada bunları görüştük. Bu yasa çıkarılırken, bu süreç içerisinde, gerek Sayın Bakanla gerek bürokratlarıyla sürekli bir iletişim içerisinde, görüş alışverişi içerisinde olduk, benim bu itirazlarımın bazı yanıtları da verildi. Yani “Telekom öyle bir ihtisas gerektiren konu ki onu Rekabet Kurumuna bırakmayalım. Rekabet Kurumunda olması beklenen yetkileri de Telekom Kurumuna alalım.” şeklinde bu benim itirazıma bir yanıt geldi fakat bu şekilde bir uygulama Rekabet Kurumunun içini boşaltma tehlikesini de ortaya çıkartıyor. Diğer sektörlere örnek olması bakımından öyle bir sakıncayı da ifade etmek isterim burada.

Telekom Kurumunun tesis paylaşımı ve geçiş hakkı gibi bazı teknik konularda bağlayıcı ve emredici bir gücü olması gerektiğini, böyle sadece telkinle veya iyi niyetle temenni ederek yaklaşan bir yaklaşımı olmaması gerekirdi fakat bu yasadaki düzenleme bunu sağlamıyor maalesef.

Bazı cihazlardan (cep telefonu, telsiz gibi) alınan telsiz ruhsat ücretleri karmaşalarına yol açılıyor, bunların yerine bandrol uygulaması daha uygun olabilirdi.

Bir diğer nokta da, bana verilen bir rakama göre 1 milyar YTL yani 1 katrilyonu aşan borçlar birikmiştir telekom sektöründe, müşterilerin, kullanıcıların borçları.

Şimdi, böyle bir durumda güvenli bir şekilde bir bilgi paylaşımının ve müşteri kredibilitesinin yerleştirilmesi yararlı olurdu. Bunu, tabii bilgiyi paylaşırken mahremiyete dikkat etmemiz gerekir. Fakat bankalar müşterilerin kredibilitesini ölçmek için birbirleriyle bu bilgiyi paylaşıyor, bunun altyapısını kurmuşlar, mahremiyeti ihlal etmeden bunu yapabiliyor. Bunun da bu yasada yapılmış olmasını dilerdik. Bu da eksiklerden biri.

Bir diğer önemli konu da işlevsel ayrım, yani fiziksel altyapı ile bunun üstünde verilen hizmetin birbirinden ayrılması yine rekabeti destekleyici bir uygulama olurdu. O da bu yasada yoktur.

Şimdi, daha başka teknik iyileştirmeler mümkündü, yapılabilirdi, yapılmalıydı. Yasanın geliş ve geçiş tarzı beni yadırgattı. Bu kadar önemli bir yasa 2005’te görüşüldü, tartışıldı, üzerinde uzlaşmalara varılacak birçok tartışmalar yapıldı, birçok konuda uzlaşıldı, ondan sonra üç sene durdu durdu birden geldi ve yıldırım hızıyla yine komisyonlardan geçti. Yani Komisyonda bu yasa tartışılırken -alt komisyondan çıktıktan sonra- maddeler okunmuyordu bile, hızla geçti, ondan sonra da hızla buraya geldi. Şimdi, gecenin bu saatinde, tatile girmeden bir buçuk saat önce biz bu yasayı alelacele çıkarmak istiyoruz, seksen küsur maddelik bir yasayı bu kadar önemli bir yasayı tartışmadan, böyle aradan çıkartmak istiyoruz. Bunu çok yadırgadığımı, bunun ciddi bir yaklaşım olmadığını da ifade etmek isterim.

Bütün bunları söyledikten sonra, her ne kadar bu yasanın üstünden gelmesi beklenmezse de, Hükûmetin koymuş olduğu vergilerle -özel iletişim vergisi, diğer vergilerle- müşteriden haksız bir şekilde vergi aldığını… Bu vergi oranlarında dünyada, yanılmıyorsam ya birinciyiz ya ikinciyiz. Bu kadar yüksek vergiyi bu kadar önem verdiğimiz bir sektörden almak yanlıştır.

Son olarak, bu önemli sektörde teknolojinin gerisinde kalmak çok tehlikelidir. Ben birkaç sene önce Sayın Bakana ”wifi” denilen kablosuz geniş bandın ne zaman lisanslarının verileceğini sorduğum zaman…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Coşkunoğlu.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) – …lisansların, böyle kablosuz geniş bant için, İnternet için, bana, ondan sonraki teknoloji “WİMAX” için vereceklerini söyledi. WİMAX’ın ötesinde bir teknoloji ortaya çıkmakta, “hareketli WİMAX” diye fakat WİMAX yani kablosuz İnternet, geniş bant İnternet lisansları hâlâ verilmemiştir. Üçüncü nesil bitiyor, üç buçuğuncu nesilden dördüncü nesilden bahsediliyor. Üçüncü nesil lisansları hâlâ verilmemiştir. Söylediğim gibi, vergiler çok yüksektir. Dolayısıyla, bu vesileyle telekom gibi, bilgi toplumunun, sadece bilgi toplumunun değil bütün sektörlerin çok önemli bir kaldıracı, çok önemli altyapısı olan bu sektörde Hükûmetimizin performansı yeterli değildir.

Bu yasa yakın bir gelecekte tekrar değiştirilme ihtiyacı duyacaktır. Fakat önümüzdedir, emek verilerek hazırlanmıştır. Birçok itirazımıza rağmen ve bazı önergeleri sunduktan sonra biz bu yasaya olumlu bakıyoruz. Bunu da ifade eder, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Coşkunoğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Yılmaz Tankut.

Buyurun Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 255 sıra sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı ile ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün görüşmekte olduğumuz ve kısaca “Elektronik Haberleşme Yasası” olarak tanımlanacak olan bu kanun tasarısının ana görevlerinden birisi ve asıl önemlisi olan bilgi ve teknoloji konuları ne yazık ki Meclisimizin Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda hiç görüşülmemiştir. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda bulunan ve kendi uzmanlık alanlarında teknoloji ve bilişim sistemleri konusunda belirli altyapı ve birikime sahip olan milletvekili arkadaşlarımızın görüş ve düşüncelerinin alınmaması, doğrudan bilgi ve teknolojiyle ilgili olan bu tasarının bize göre önemli eksikliklerinden birisi olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısının birinci bölümünde Bakanlığın elektronik haberleşme sektörüne ilişkin yetki ve görevleri tanımlanmaktadır. Bu yetki ve görevlerden birisi de İnternet alan adları, yani DNS konusunda strateji ve politikaların belirlenmesidir. Ülkemizde İnternet ve bilişim camiasında İnternet alan adları konusu devamlı olarak sıkıntı ve şikâyetlerle anılmaktadır. Bu sıkıntı ve şikâyetlerin son bulması en azından minimize edilmesi için çok fazla uğraşmadan bu sektörde gelişmiş ülke ve toplumlara bakmak yeterli olacaktır.

Değerli arkadaşlar, bugün ülkemizde “tr” şeklinde üst düzey alan adı ve onun altında yer alan ikinci seviye alan adlarının yönetim ve koordinasyonu 1990 yılından beri İnternet’e ilk olarak kayıt yaptırdığı için, kayıt edildiği için Orta Doğu Teknik Üniversitesi tarafından yapılmaktadır. Buna karşılık dünyanın hemen pek çok gelişmiş ülkesinde bugün İnternet alan adları birçok yatırımcı tarafından serbest piyasa koşullarında, rekabete açık olarak pazarlanmaktadır. İhtiyaç sahipleri arzu ettikleri alan adlarını, hizmet ve fiyatını, beğendiği herhangi bir sağlayıcıdan temin edebilmektedir. Fiyatlandırma politikalarının ötesinde rekabet ve hizmet prensiplerine uygun olmayan bir şekilde alan adlarının sadece ODTÜ’nün tekelinde olması, bize göre, hakkaniyet ilkelerine de ters düşmektedir. Öbür yandan, ODTÜ, doğal tekel olması nedeniyle keyfî kurallar ve aşırı mevzuat konularında da İnternet kullanıcılarına alan adları konusunda zorluklar yaşatabilmektedir. Bütün hakları bir ülkeye ait olan bir sistemin bir üniversite tarafından işletilmesi hukuki olsa bile adil değildir. Alan adları dünyada önemli bir pazardır. ODTÜ’nün “tr” uzantılı olan alan adlarında aşırı mevzuat ve ağır müeyyideleri ile fiyat politikası gibi dayatmaları nedeniyle her yıl en az 30-40 milyon dolarımız başka ülkelerin şirketlerine gidebilmektedir. Bu konuya Ulaştırma Bakanlığı ve bu yasayla ismi değişecek olan Telekomünikasyon Kurumu acil olarak el atarak alan adının serbestleşmesini ve rekabete açılmasını da sağlamalıdır diye düşünmekteyiz. Ancak, bu serbestleşme, Türk Telekom’da olduğu üzere yeni birtakım tekellerin ve dayatmaların habercisi olmamalıdır.

Sayın milletvekilleri, günümüzde rekabete açık bir şekilde tesis edilen elektronik haberleşme hizmetlerinin güvenliği ve altyapısının sağlamlığı, yüksek teknoloji ürünlerinin geliştirilmesinde de en temel itici güçlerden birisi olarak kabul edilmektedir. Ancak bugün ülkemizde haberleşme altyapımızın gelişmişliğinden ve güvenilir oluşundan söz etmek maalesef pek mümkün değildir. Pek çok sektör ve konuda olduğu gibi, ithalata dayalı olarak diğer ülkelerin geliştirdiği ürün ve cihazların montajını yaparak kullanmak, kısa vadede belki bize daha kolay ve avantajlı gibi gelmektedir ancak bu anlayış devam ettiği sürece, teknolojik üretim ve gelişmemizin önü tıkanmakta ve başta haberleşmemiz olmak üzere, bilgi ve teknolojik gelişmemizin de güvenliği ve geleceği de ipotek altına alınmaktadır.

Sayın milletvekilleri, gelişmiş ülkelerin yanı sıra, yöneticilerinin daha duyarlı olduğu diğer ülkelerin de elektronik haberleşme hizmetlerini kısa sürede serbestleştirip kaliteli ve düzeyli rekabeti tesis ettikleri görülmektedir. Böylece sunulan hizmetleri çeşitlendirmek için gerekli olan araştırma-geliştirme faaliyetlerini de yıllardır büyük bir kararlılık ve ciddiyetle söz konusu ülkeler yürütmektedirler. Eğer siz Hükûmet olarak her türlü siyasi mülahazanın dışında, yerli üretimi destekleyecek gerçekçi ve kararlı uygulamalarda bulunmazsanız, bu konuda samimiyetinizi göstermezseniz, özelleştirdiğinizi zannettiğiniz fakat yabancılara altın tepsi içerisinde sunduğunuz Türk Telekom gibi haberleşmemizin omurgası olan ancak yabancılar tarafından yönetilen şirketlerin yerli üretime katkı sağlamasını, yerli üretimi geliştirmesi ve yerli üretimin kullanılması konusunda da hassasiyet göstermesini ne yazık ki bekleyemezsiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün ülkemiz ekonomisindeki cari işlemler dengesinin bozulmasına özellikle dış ticaret açığının neden olduğu, bu açığın da ülkemiz ekonomisinin ithalata bağımlı yönünün azaltılarak kapanacağı gerçeği hepimizin malumudur ama dış ticaret açığını azaltmak veya kapatmak sadece söylemle ve içi boş sloganvari ifadelerle yapılacak bir iş değildir. Özellikle bugün yürütme erkini elinde bulunduran iktidarın bu konudaki duruşu, samimiyeti ve toplumunu aldatmaması ve de kararlı oluşu büyük önem arz etmektedir. Bugün ülkemizde de son on yılda dünyadaki gelişmelere paralel bir şekilde, önüne gelen özel ve resmî kurumlarımız bilgi teknolojilerine, haberleşme teknolojilerine önemli yatırımlar yaparak haberleşme imkân ve işlerini büyük ölçüde kolaylaştırıp kontrol altına alacak yazılım ve donanım ürünlerine sahip olmuşlardır.

Yine, üniversitelerimiz ilgili bölümlerinde bilişim alanında faaliyet gösterecek, bilgisayar, elektronik, haberleşme gibi dallarda geleceğimizin teminatı gençlerimizi yetiştirmeye çalışmaktadırlar. Bilim ve teknolojide, özellikle de bilgi teknolojilerinde yapılan bu çalışmalar elbette ki olumludur ve önemlidir. Ancak, biz bu teknolojilerin bize sağladığı avantaj ve kolaylıklarından istifade etmeye çalışırken acaba bilgi teknolojilerinin kaynaklarına yani üretim platformlarına hangi ölçüde sahibiz. Başka bir ifadeyle, Amerika’nın, Avrupa’nın veya Uzak Doğu ülkelerinin bizim kullanımımıza sundukları ve bize sattıkları donanım, yazılım ve haberleşme platformlarını ne ölçüde ülkemizde geliştirip üretebilmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, gerek elektronik, gerekse bilişim sektöründe faaliyet göstermek suretiyle yerli marka üretim yaptığını iddia eden kurumlar, şirketler gerçek bir şekilde elektronik haberleşme cihazlarının ve bilgisayarın ana unsurlarının, router, modem, switch, sabit disk, ana kart gibi, görüntü kartı gibi, bellek gibi herhangi bir parçasını acaba kendi tesislerinde üretip geliştirebilmekte midir? Yine, bilgisayar ve elektronik haberleşme cihazlarını çalıştıran ve yöneten herhangi bir yazılımı ve özellikle de bu yazılımların ara yüz ve zeminlerini, veri tabanlarını; Windows gibi, Unix, Oracle, Delphi gibi platformları, benzer işletim sistemlerini kendi şirketlerinde ve kendi bünyelerinde üretebilmekte midirler yoksa sadece tıpkı sanayi sektöründe olduğu gibi yıllarca sürecek olan bir montaj teknolojisiyle kendimizi mi kandırmaktayız?

Değerli arkadaşlar, bize göre Türkiye Cumhuriyeti devleti genç beyinleri ve nüfusuyla az önce ifade etmeye çalıştığım bilgi ve iletişim teknolojilerinin değişik unsurlarından bir veya birkaçını gerçek manada üretip geliştirebilecek yetenek, zenginlik ve potansiyele sahiptir. Fakat bunu gerçekleştirebilmek için bu işlerle ilgilenen özel ve resmî her türlü teşebbüsün önünü açacak, teşvik edecek önlemlerin de acilen yetkililer tarafından alınması icap etmektedir. Bugün özellikle işbaşındaki hükûmetlerin hiç vakit geçirmeden yerli marka haberleşme cihazlarını geliştirmek için maliyetleri minimize edilmiş teknoloji vadileri, teknokentler, yazılım ve donanım üretici teşvikleri, vergi muafiyetleri, KDV indirimleri gibi teşvikleri ve özendirici uygulamaları hiçbir şaibeye yer vermeden acilen gerçekleştirmeleri gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği ve küresel aktörlerin başrolü oynadığı dünyamızın dengesine uygun olarak kendi millî rotasında, kendi millî bünyesine uygun bir şekilde Türk milletini, Türk toplumunu bilgi toplumu hâline getirmeyi başarabilirse kısa vadede bölgesel bir güç olarak lider ülke olma idealini, başka bir ifadeyle cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümü olan 2023 vizyonunu yakalayabilecektir. Ancak kendi millî kültürüne ve millî bünyesine ait olmayan, diğer küresel güçlerin üretip bizlerin kullanımına sunduğu yazılım, donanım ve haberleşme ürünlerini sadece ithal ederek montaj mantığıyla bilgi ve iletişim teknolojilerine sahip olmaya çalışırsa söz konusu ülkelerin bilgi ve teknoloji sömürüsüne, başka bir ifadeyle bilgi ve teknoloji emperyalizmine de maruz kalması elbette ki kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla sanayi çağını nasıl kaçırdıysa bilgi çağını da kaçırmak suretiyle kendi toplumunu bu defa az gelişmişliğin çok daha ötesinde, çok daha tehlikeli bir geleceğe mahkûm edecektir.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Elektronik Haberleşme Yasa Tasarısı’nın en önemli hususlarından birisi de, hiç şüphesiz, haberleşme güvenliğinin maksimum düzeyde sağlanmasıdır. Telefon dinleme kayıtlarının ve e-postaların ortalıkta dolaştığı bugünlerde güvenli elektronik haberleşme için sadece yasalarla getirilen ceza ve yaptırımların tek başına yeterli olacağını söylemek elbette ki doğru değildir. Öncelikle haberleşme ortamının teknik ve donanım olarak güvenliğinin sağlanması gerekmektedir. Bunun için de özellikle stratejik öneme sahip noktalarda kendi geliştirdiğimiz işletim sistemleriyle yine güvenli ve açık kaynak yazılımına sahip İnternet tarayıcılarının kullanılması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; haberleşmenin sağlıklı gelişmesinin bugün için en önemli unsuru, hiç şüphesiz, İnternet’tir. Bütün vatandaşlarımızın İnternet’e erişmesi konusunda, bu kanunda da ifade edildiği gibi, ucuz ve hızlı, güvenli İnternet erişiminin sağlanması ve kullanımının yaygınlaştırılması amacına yönelik politikaları belirlemek maalesef sözle olmamaktadır. Bu konuya öncelikli önem verilerek, hız ve kapasitenin önemli olmadığı ve sadece İnternet’e bağlanmayı düşünen düşük gelir seviyesindeki vatandaşlarımız için, ücretsiz veya en fazla aylık 10 YTL civarında bir tarife seçeneğinin mutlaka oluşturulması lazım geldiğini bizler düşünmekteyiz.

Sonuç olarak, hızlı veri ve ses iletimini sağlayacak teknolojiler ile bilgisayar donanım ve yazılımının üretimini teşvik edebilecek, bu alanda eğitilmiş insan gücünü yetiştirebilecek ve sektörde faaliyet gösteren firmalar için altyapısı hazır özel bölgeler tahsis edebilecek bir yapının bir an önce kurulmasıyla bu yasa anlam kazanacak ve somut sonuçlara ancak bu şekilde ulaşılabilecektir. Bunları yaparken de, özellikle bugün işbaşındaki iktidar partisi, iktidar taassubuyla ve her şeyi en iyi ben bilirim edasıyla değil, kendi partisine mensup olmayan, muhalefet milletvekili ve siyasi parti gruplarının da aklın, bilimin ve pratik tecrübelerinin ışığında ortaya koyduğu görüş ve düşünceleri hiçbir komplekse kapılmadan dikkate almalı ve istifade etmelidir diyor, sözlerimi tamamlarken bu yasanın ifade etmeye çalıştığımız eksikliklerinin giderilmesi için, konuşmamın başında da ifade ettiğim gibi bu kez en azından tali komisyon olarak Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda da incelenecek şekilde yeniden ele alınması lazım geldiğini bir kez daha hatırlatıyorum ve millî zenginliklerimizi ve beyin gücümüzü arkamıza alarak sağlıklı ve güvenli elektronik haberleşme zemini sayesinde ülkemizin gelişmesini ve bilgi çağını kaçırmamasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tankut, teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 30’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde söz talebi yoktur.

Buyurun, okuyun:

ELEKTRONİK HABERLEŞME KANUNU TASARISI

BİRİNCİ KISIM

Genel Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1-

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum maddeyi: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kapsam

MADDE 2-

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tanımlar ve kısaltmalar

MADDE 3-

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İlkeler

MADDE 4 –

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.47

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

255 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

İKİNCİ BÖLÜM

Elektronik Haberleşme Sektöründe Yetkili Merciler ve Görevleri

Bakanlığın görev ve yetkileri

MADDE 5-

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kurumun görev ve yetkileri

MADDE 6 -

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı “Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı”nın 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (ş) bentlerinde yer alan “gerekli gördüğü” ibareleriyle (l), (s) ve (t) bentlerinde yer alan “gerekli” ibarelerinin “mevzuatın öngördüğü” şeklinde; (n) bendinin de aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                         Cevdet Erdöl

                                                                                                                             Trabzon

“n) Elektronik haberleşme sektöründe kullanılacak her çeşit sistem ve cihazların, uyumlaştırılmış ulusal standartlarını yayımlatmak ve uygulanmasını sağlamak, teknik düzenlemelerini yapmak, piyasa denetimini yapmak ve/veya yaptırmak, bu amaçla laboratuarlar kurup işletebilmek ve bu laboratuarlarda verebileceği eğitim ve danışmanlık hizmetleri karşılığında alınacak ücretleri belirlemek.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısının, 6 ncı maddesinin (a), (b), (l), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 6- Kurumun, görev ve yetkileri şunlardır:

a)Elektronik haberleşme sektöründe; rekabeti tesis etmeye ve korumaya, rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı uygulamaların giderilmesine yönelik düzenlemeleri yapmak, bu amaçla ilgili pazarda etkin piyasa gücüne sahip işletmecilere ve gerekli hallerde diğer işletmecilere yükümlülükler getirmek ve bu kanunda öngörülen tedbirleri almak.

b) Bu Kanun ve bu Kanuna dayanılarak yapılan düzenlemelere aykırı olarak, elektronik haberleşme sektöründe ortaya çıkan rekabet ilkelerini denetlemek, yaptırım uygulamak, elektronik haberleşme sektöründe rekabet ihlallerine ilişkin konularda Rekabet Kurumundan görüş almak.

I) Yürütülecek elektronik haberleşme hizmetleri, şebeke ve/veya alt yapısı ile ilgili olarak yapılacak yetkilendirmelere ilişkin hüküm ve şartları belirlemek, uygulanmasını ve yetkilendirmeye uygunluğu denetlemek, bu hususta gereken iş ve işlemleri yürütmek ve bu kanunda öngörülen tedbirleri almak.

ö) Elektronik haberleşme sektörüne yönelik pazar analizleri yapmak, uluslararası uygulamaları da dikkate alarak ilgili pazarı ve ilgili pazarda etkin piyasa gücüne sahip işletmeci veya işletmecileri belirlemek.

s) Elektronik haberleşme sektöründe faaliyet gösterenlerin mevzuata uymasını denetlemek ve/veya denetlettirmek, konu ile ilgili usul ve esasları belirlemek, aykırılık halinde bu kanunda öngörülen tedbirleri ve yaptırımları uygulamak.

ş) Elektronik haberleşme sektörüne yönelik olarak, millî güvenlik, kamu düzeni veya kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesi amacıyla bu kanunda öngörülen tedbirleri almak.

t) Ara bağlantı ve ulusal dolaşım da dahil erişim ile ilgili uygulanacak usul ve esasları belirlemek ve gerekli düzenlemeleri yapmak, elektronik haberleşme sağlanması amacıyla imzalanan anlaşmaların rekabeti kısıtlayan, mevzuata ve/veya tüketici menfaatlerine aykırı hükümler içermemesi amacıyla bu kanuna uygun hale getirilmesi için gereken değişikliklerin yapılmasını sağlamak.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Osman Coşkunoğlu

Sacid Yıldız

 

İstanbul

Uşak

İstanbul

 

Tekin Bingöl

 

Turgut Dibek

 

Ankara

 

Kırklareli

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) -  Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Coşkunoğlu.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim.

Önce bir düzeltme yapayım: Sayın Kâtibin (ı) diye okuduğu fıkra aslında (l), evet (l).

Şimdi, (a) fıkrasında “gerekli gördüğü” yerine “bu kanunda öngörülen” kavramı, “gerekli gördüğü” gevşek bir laf, “bu kanunda öngörülen” daha uygun olur diye düşünüyordum, fakat Sayın Bakan da “kanun” yerine “mevzuat” kavramının kullanılmasını tercih ediyor, ona da kabul. O zaman…

 (b) fıkrasında yine “gerekli gördüğü hâllerde elektronik haberleşme sektörü…” yine burada belirsizlik yaratan bir gevşek ifadedir, “gerekli gördüğü hâllerde” kavramının çıkarılmasını öneriyoruz.

(l) fıkrasında yine “gerekli tedbirleri almak” diye bitiyor fıkra, onun yerine “bu kanunda öngörülen…”

(ö) fıkrasında bir ekleme var, “elektronik haberleşme sektörüne yönelik pazar analizleri yapmak”, ekleme şudur, hemen bundan sonra virgül, “uluslararası uygulamaları da dikkate alarak…” Şimdi, uluslararası uygulamalar ve uluslararası rekabet de işin içine giriyor. Dolayısıyla burada “uluslararası uygulamaları da dikkate alarak” eklemesi vardır.

Yine “gerekli işlemleri yapmak ve yaptırımları uygulamak” diye bitiyor (s) fıkrası, “gerekli işlemleri yapmak” yerine “bu kanunda öngörülen tedbirleri ve yaptırımları uygulamak.” Yine daha somutlaştırmak, “gerekli” gibi gevşek bir ifade yerine…

(ş) fıkrasında “gerekli gördüğü tedbirleri almak” yerine “bu kanunda öngörülen tedbirleri almak.” Yine bir gevşek ifadeyi değiştirmek.

Son olarak (t) fıkrasının yine en sonunda “gerekli tedbirleri almak” yerine, “bu kanuna uygun hâle getirilmesi için gereken değişikliklerin yapılmasını sağlamak.” Yani, genel olarak, “gerekli” yerine “bu kanunda öngörülen”, yani bu kanunun tanımları içerisinde olması.

Bir de (ö) fıkrasında “uluslararası uygulamaları da dikkate alarak” ifadesinin konması hem daha netleştirecektir hem de gerçek uygulamada daha kolaylıklar sağlayacaktır.

Bu değişikliklerin kabulünü arz ederim, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.

Evet, Sayın Coşkunoğlu’nun gerekçesini izah ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı “Elektronik Haberleşme Kanun Tasarısı”nın 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (ş) bentlerinde yer alan “gerekli gördüğü” ibareleriyle (l), (s) ve (t) bentlerinde yer alan “gerekli” ibarelerinin “mevzuatın öngördüğü” şeklinde; (n) bendinin de aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                         Cevdet Erdöl

                                                                                                                             Trabzon

“n) Elektronik haberleşme sektöründe kullanılacak her çeşit sistem ve cihazların, uyumlaştırılmış ulusal standartlarını yayımlatmak ve uygulanmasını sağlamak, teknik düzenlemelerini yapmak, piyasa denetimini yapmak ve/veya yaptırmak, bu amaçla laboratuarlar kurup işletebilmek ve bu laboratuarlarda verebileceği eğitim ve danışmanlık hizmetleri karşılığında alınacak ücretleri belirlemek.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Sayın Başkanım, “öngördüğü” ifadesi o (b) bendinde de var. Orayı da düzeltmek kaydıyla takdire bırakıyoruz. Redaksiyonla aynı düzenlemenin (b) bendinde de yapılması görüşüyle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Tamam, gerekli not alınmıştır.

Sayın Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Önergeyle iki husus düzenlenmektedir. Bunlar;

1) Kanunla Kuruma tanınan yetkilerin mevzuatın öngördüğü sınırlar içerisinde kullanılması ve Kuruma sınırları belirsiz yetkiler verilmemesi sağlanmaktadır.

2) Kurumun piyasa denetimi faaliyetleri ile bu amaçla kurabileceği laboratuarlardan istifadeye ilişkin hususlar açıkça düzenlenmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Rekabetin sağlanması

MADDE 7-

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İKİNCİ KISIM

Genel Düzenlemeler

BİRİNCİ BÖLÜM

Yetkilendirme

Elektronik haberleşme hizmetlerinin yetkilendirilmesi

MADDE 8-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yetkilendirme usulü

MADDE 9-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısının, 9 uncu maddesinin 6 ncı fıkrasının (a) bendi ile 7, 9 ve 11 inci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve madde metnine 14 üncü fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Madde 9-

(6) Kullanım hakkı sayısı, ancak kaynakların sınırlı sayıda işletmeci tarafından yürütülmesinin gerektiği durumlarda ve kaynakların etkin ve verimli kullanılmasını teminen sınırlandırılabilir. Kullanım hakkı sayısının sınırlandırılması halinde;

a) Uydu pozisyonu ile ulusal çapta verilecek frekans bandı kullanımını ihtiva eden ve sınırlı sayıda işletmeci tarafından yürütülmesi gereken elektronik haberleşme hizmetlerine ilişkin yetkilendirme politikası, hizmetin başlama zamanı, yetkilendirme süresi ve hizmeti sunacak işletmeci sayısı gibi kıstaslar Bakanlık tarafından belirlenir ve yetkilendirme Kurum tarafından yapılır.

(7) Kurum, kaynakların etkin kullanımını sağlamak amacıyla Bakanlığın görüşüne başvurarak gerekli tedbirleri alır ve yapılacak ihaleye ilişkin usul ve esasları belirler. Kurum, kullanım hakkı ile ilgili olan ihalelerde 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi değildir.

(9) Kurum, kullanım hakkı verilmesi taleplerini, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu sağlığı ve kamu yararı gerekleri, tahsis edilmesi gereken kaynakların yetersizliği ve ihale aşamasında belirlenen yeterlik şartlarının sağlanmaması sebepleriyle reddedebilir.

(11) Kurum, kamu güvenliği, kamu sağlığı ve kamu yararı gereklerinden kaynaklanan sebeplerin tespiti halinde, şirketlerin elektronik haberleşme alanında faaliyete geçmelerini veya elektronik haberleşme sağlamalarını, gerektiğinde Bakanlığın görüşünü de alarak engelleyebilir.

(14) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Kurumla imzalanmış olan görev ve imtiyaz sözleşmelerinde ilgili işletmecilere tanınmış olan haklar saklıdır.”

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Osman Coşkunoğlu

Sacid Yıldız

 

İstanbul

Uşak

İstanbul

 

Tekin Bingöl

 

Algan Hacaloğlu

 

Ankara

 

İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

AB Mevzuatına uyumun amaçlandığı bu Kanunda, Bakanlığın stratejiyi belirlemesi uygulamanın ise ulusal düzenleyici kurum olan Telekomünikasyon Kurumu tarafından yapılması hem AB mevzuatı ile uyumun sağlanması için hem de güçler ayrılığı ve Telekomünikasyon Kurumunun bağımsızlığının temini için önemlidir. Bu sebeple 6 ncı fıkranın (a) bendinden son cümlenin çıkarılması önerilmektedir.

Diğer yandan kişiler haklarında uygulanacak kuralların denetime elverişli açıklıkta ve yönetilenlere "öngörülebilir bir hukuksal alan" yaratır biçimde kaleme alınması, Hukuk Devleti ilkesinin bir gereğidir. Diğer bir deyişle, bir hukuk normunun uygulanabilmesinin ilk koşulu, kural kendisine uygulanacak kişilerin kuralı, net ve açık bir biçimde anlayabilmeleridir. Bu nedenle, bir kuralın neyi yasaklayıp neyi serbest bıraktığının ve kişilerin hangi durumlarda hangi yaptırıma maruz kalacağının açık ve belirgin olması gerekir. Oysa, 9 uncu ve 11 inci fıkralar ile bu Kanuna tabi kılınan herhangi bir kişi, hangi durumda nasıl bir yaptırımla karşılaşacağını ya da nasıl bir yükümlülük altına girebileceğini öngörebilme olanağına sahip değildir. Madde metni, 2002 AB müktesebatında düzenleyici idari otoritelere tanınan yetkilere paralel olarak revize edilmiştir. (Authorisation Directive, 2002/20/EC, Madde 10) Madde mevcut haliyle işletmecilerin, Anayasa tarafından korunan, "çalışma hürriyetlerini" tamamen ortadan kaldırabilecektir.

Ayrıca, 23.05.2001 gün ve 4673 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi ile GSM işletmecilerinin "...mevcut sözleşmelerinde yer alan hak ve yükümlülükleri saklı..." tutulmuştur. Bir başka anlatımla, Telekomünikasyon Kurumu'nun, GSM işletmecilerinin bu "kazanılmış hak"lara müdahale etmesi ve işletmeciler için bu sözleşmelerde öngörülenler dışında yeni yükümlülükler öngörmesi açık bir yasa hükmü ile yasaklanmıştır. Bu nedenle, GSM işletmecilerinin mevcut sözleşmelerinde yer alan kazanılmış haklarına müdahale edilmesi mümkün değildir. Nitekim, Anayasa Mahkemesi'nin yerleşik içtihatları da bu yöndedir. Bu nedenle, işletmecilerin mevcut sözleşmelerinden kaynaklanan hak ve yetkilerinin korunması ve 4673 sayılı Kanun ile tanınan haklarının güvence altına alınması amacıyla, tasarıya yeni bir bent eklenmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir

Deneme izni

MADDE 10 –

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yetkilendirme ücreti

MADDE 11 -

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İşletmecilerin hak ve yükümlülükleri

MADDE 12 -

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İKİNCİ BÖLÜM

Tarifeler

Tarifelerin düzenlenmesi

MADDE 13-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısının, 13 üncü maddesinin 2 nci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Tarifelerin düzenlenmesi

Madde 13-

(2) Her türlü elektronik haberleşme hizmetinin sunulması karşılığında uygulanacak tarifeler aşağıdaki hükümlere tabidir.

a) İşletmeciler, uygulayacakları tarifeleri, ilgili mevzuat ve Kurum düzenlemelerine aykırı olmayacak şekilde serbestçe belirlerler.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Osman Coşkunoğlu

Sacid Yıldız

 

 

İstanbul

Uşak

İstanbul

 

 

Tekin Bingöl

 

Algan Hacaloğlu

 

 

Ankara

 

İstanbul

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, gerekçeyi mi okutayım?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

23.05.2001 gün ve 4673 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi ile GSM işletmecilerinin "... mevcut sözleşmelerinde yer alan hak ve yükümlülükleri saklı..." tutulmuştur. Bir başka anlatımla, Telekomünikasyon Kurumu'nun, GSM işletmecilerinin bu "kazanılmış hak"lara müdahale etmesi ve işletmeciler için bu sözleşmelerde öngörülenler dışında yeni yükümlülükler öngörmesi açık bir yasa hükmü ile yasaklanmıştır. Bu nedenle, GSM işletmecilerinin mevcut sözleşmelerinde yer alan kazanılmış haklarına müdahale edilmesi mümkün değildir. Diğer yandan imtiyaz verilirken kamu yararı ve menfaati esas alınmakta olup imtiyaz ile belirlenen bir yükümlülüğün bertaraf edilmesi sonucunu doğurabilecek bu hükmün, kamu yararı ve kamu menfaatlerini de gözetecek şekilde değiştirilmesi uygun olacaktır.

BAŞKAN – Komisyonunun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tarifelerin düzenlenmesine ilişkin ilkeler

MADDE 14 –

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Erişim ve Arabağlantı

Erişimin kapsamı

MADDE 15-

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Erişim yükümlülüğü

MADDE 16-

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tesis paylaşımı ve ortak yerleşim

MADDE 17-

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Erişim anlaşmaları ve uzlaşmazlıkların çözümü

MADDE 18-

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Referans erişim teklifi

MADDE 19 –

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Erişim tarifeleri

MADDE 20 –

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hesap ayrımı ve maliyet muhasebesi

MADDE 21-

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Geçiş Hakkı

Geçiş hakkının kapsamı

MADDE 22-

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçiş hakkı talebinin kabulü

MADDE 23-

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tesis paylaşımı ve ortak yerleşimin önceliği

MADDE 24-

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Anlaşma serbestisi

MADDE 25-

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Çevrenin korunması

MADDE 26-

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer alt yapılarla ilişkili durumlar

MADDE 27-

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçiş hakkına ilişkin yükümlülükler

MADDE 28-

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yetkilendirmenin devri halinde geçiş hakkı anlaşması

MADDE 29-

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kamulaştırma

MADDE 30-

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 31 ila 60’ıncı maddeleri kapsamaktadır.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.24

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 23.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

255 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

İkinci bölüm üzerinde söz talebi yok.

BEŞİNCİ BÖLÜM

Numaralandırma ve İnternet Alan Adları

Ulusal numaralandırma planı

MADDE 31 - 

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Numara taşınabilirliği

MADDE 32-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Taşıyıcı seçimi ve taşıyıcı ön seçimi

MADDE 33- 

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı “Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı”nın 33 ncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin sonunda yer alan “yükümlüdür” ibaresinin “yükümlü kılınabilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                         Cevdet Erdöl

                                                                                                                             Trabzon

TBMM BAŞKANLIĞINA

Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarsının, 33 üncü maddesinin (1) inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 33 - (1) Kurum, işletmecilere taşıyıcı seçimi ve taşıyıcı ön seçimi uygulama yükümlülüğü getirebilir. İlgili pazarda etkin piyasa gücüne sahip işletmecilere, şebekelerinde Kurum düzenlemeleri doğrultusunda taşıyıcı seçimi ve taşıyıcı ön seçimi uygulama yükümlülüğü getirilebilir. Kurum bu yükümlülüğün uygulama usul ve esaslarını belirler. İşletmeciler, taşıyıcı seçimi ve taşıyıcı ön seçimi kapsamında Kurum düzenlemelerine uygun olarak şebekelerinde gerekli düzenlemeleri yapar ve uygular. İşletmeciler, taşıyıcı seçimi ve taşıyıcı ön seçimi kapsamında şebekelerinde yapacakları düzenlemelerden kaynaklanabilecek gider kalemleri için Kurumdan hak talebinde bulunamaz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Osman Coşkunoğlu

Sacid Yıldız

 

İstanbul

Uşak

İstanbul

 

Tekin Bingöl

 

Algan Hacaloğlu

 

Ankara

 

İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, gerekçeyi mi okutayım efendim?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Taşıyıcı seçimi ve taşıyıcı önseçimi konusu Avrupa Komisyonu'nun 2002/22/EC sayılı Evrensel Hizmet Direktifinin 19. Maddesinde düzenlenmektedir. Maddenin birinci fıkrasında sabit telefon şebekesine erişim piyasasında etkin piyasa gücüne sahip işletmecilerin taşıyıcı seçimi ve taşıyıcı önseçimi yükümlüsü olması, ikinci fıkrasında ise diğer şebekelerde yapılacak piyasa analizleri sonrasında gerekmesi halinde bu yükümlülüğün getirilmesi hükümleri yer almaktadır. Maddenin Kanun'un bütünüyle de uyumlu olacak şekilde, 13, 16, 17, 19, 20, 21 ve sair maddelerde olduğu gibi "Kurum .... yükümlülüğü getirebilir" şeklinde düzenlenmesi uygun olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı "Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı"nın 33 ncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin sonunda yer alan "yükümlüdür" ibaresinin "yükümlü kılınabilir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                                Cevdet Erdöl

                                                                                                                                    Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sabit şebekelerdeki taşıyıcı seçimi ve taşıyıcı ön seçimi yükümlülüğünün, mobil şebekeler için de getirilmesi hususu, Kurumun bu konudaki düzenlemelerine bırakılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Haczedilmezlik ve haberleşme hizmetlerinin sürekliliği

MADDE 34-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İnternet alan adları

MADDE 35-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

ÜÇÜNCÜ KISIM

Spektrum Yönetimi

Frekans planlama, tahsis ve tescili

MADDE 36-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Telsiz kurma ve kullanma izni, telsiz ruhsatnamesi ve kullanıma ilişkin esaslar

MADDE 37-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Uydu pozisyonu tahsisi

MADDE 38 –

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kodlu ve kriptolu haberleşme

MADDE 39-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Spektrum izleme ve denetimi

MADDE 40-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yabancılara uygulanacak işlemler

MADDE 41-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sahil telsiz istasyonları, deniz ve hava bandı telsiz sistemleri

MADDE 42-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Amatör telsizcilik

MADDE 43-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Hava ve deniz telsiz haberleşmesinin uluslararası koordinasyonu

MADDE 44-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yasak bölgelerde yabancı uyrukluların kullanacakları telsiz cihazları

MADDE 45- 

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Telsiz ücretleri

MADDE 46-

BAŞKAN – Madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık durumuna göre işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı “Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı’na ekli “Tarife”nin “5. Telsiz İmalatı, İthalatı, Satışı Ve Bakım Onarımı İle Kurulumunu Yapanlara, Yetki Belgesi Verilmesi Ve Yetkili Servislerin Kontrolü” bölümünün madde metninden çıkarılmasının ve devam eden bölümlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                         Cevdet Erdöl

                                                                                                                             Trabzon

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı yasa tasarısının 46. maddesinin 19 numaralı fıkrasının son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                                         Kamer Genç

                                                                                                                             Tunceli

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı Elektronik Haberleşme Kanun Tasarısının 46. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 46 - (1) Bu Kanun uyarınca telsiz cihaz ve sistemleri için alınacak telsiz ruhsatname ve yıllık kullanım ücretleri, teknik muayene ve benzeri hizmetler karşılığında alınacak ücretler bu Kanuna ekli ücret tarifesinde gösterilmiş olup, söz konusu ücretler Kuruma gelir kaydedilir. Kurumun önerisi ve Bakanlığın teklifi üzerine, bu Kanuna ekli ücret tarifesine hizmet kalemleri ilave etmeye veya çıkarmaya ve eklenen hizmet kalemlerine ilişkin ücretleri belirlemeye, Bakanlar Kurulu yetkilidir. Ücret tarifesinde belirtilen ücretleri gerektiğinde her bir ücret kalemini yüzde ellisine kadar azaltmaya veya her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak Maliye Bakanlığınca belirlenecek yeniden değerleme oranını geçmemek kaydıyla artırmaya, Kurum yetkilidir.

(2) Ancak, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (1), (2) ve (3) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ve özel bütçeli idareler ile düzenleyici ve denetleyici kurumlar, köy tüzel kişilikleri, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü, Kızılay, belediyeler ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kullanılan ve Dışişleri Bakanlığınca belirlenen yabancı devletlerin temsilciliklerine ait yetkilendirme kapsamı dışında olan her türlü telsiz cihaz ve sistemleri telsiz ruhsatnamesi ve yıllık kullanım ücretinden muaftır.

(3) Kurumdan yetki almak suretiyle işletilen elektronik haberleşme sistemlerindeki her türlü abone telsiz cihazları için ekli ücret tarifesinde gösterilen kadar bandrol ücreti cihazın ithalatından sonra, Kurumca belirlenecek usuller çerçevesinde Kurum hesaplarına yatırılır. Bandrol ücreti ödenmemiş olan cihazların lMEI numaralarının kullanımına Kurum tarafından izin verilmez.

(4) Kurumdan yetki almak suretiyle elektronik haberleşme hizmeti yürüten işletmeciler, kendi sistemlerine dahil her türlü abonenin bu Kanun uyarınca Kuruma ödemek zorunda olduğu telsiz yıllık kullanma ücretlerini, abonelerinden Kurum adına tahsil ederek, Kurum tarafından belirlenecek usuller çerçevesinde, Kurum hesaplarına devretmekle yükümlüdürler.

(5) Kurumun bu madde kapsamındaki alacakları 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun uygulanmasında imtiyazlı alacaklardan sayılır. Bu alacakların tahsili genel hükümlere tabi olup, her türlü vergi, resim ve yargı harçlarından muaftır. Bu alacaklar için zamanaşımı süresi on yıldır.

(6) Mobil elektronik haberleşme hizmeti sunan işletmecilerin faturalı abonelerinden (ön ödemeli aboneleri hariç olmak üzere) alınan kullanma ücretleri, işletmecinin sistemine abone olunan ay itibariyle geriye kalan aylar için yılsonuna kadar eşit taksite bölünerek alınır.

(7) Yetkilendirme kapsamı dışında bulunan telsiz cihaz ve sistemlerine ait telsiz ruhsatname ve kullanım ücretleri, ruhsatlandırma süresine göre peşin alınır. Kurum tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde belirlenen süre sonunda telsiz ruhsatname ve kullanım ücretlerinin ödenmemesi hâlinde söz konusu cihaz ve sistemlere ilişkin telsiz kurma ve kullanma izinleri ve telsiz ruhsatnameleri iptal edilir.

 

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Osman Coşkunoğlu

Sacid Yıldız

 

İstanbul

Uşak

İstanbul

 

Tekin Bingöl

 

Algan Hacaloğlu

 

Ankara

 

İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) -  Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 

Maddede ruhsatnameye tabi cihazlar için öngörülen ruhsat ücretlerinin tahsili yükümlülüğünün yasa ile işletmeciye yüklenmesi, ücret tahsil edilmese dahi işletmeciyi sorumluluk altına sokmakta, haksız zarara uğramasına yol açmaktadır. Söz konusu abone  cihazlarının ruhsat ücretlerinin eşit ve kullanım ömürlerinin ortalama 18 ay olması göz ününe alındığında, öneri ile devletin gelir kaybı olmayacağı gibi, işletmecilerin üzerindeki gereksiz işgücü ve mali külfet de kalkmış olacaktır. Cihazların IMEI kullanımları için bu zorunluluğun getirilmesi mali kayıpları ortadan kaldıracak ve Kurum gelirlerini arttıracaktır.

Ülkemizde GSM hattı sahipliği % 90’lara ulaşmış bulunduğundan, aslen zaten cihaz ruhsat ücreti olan bu ücretlerden elde edilen gelirin de, ileriki yıllarda yeni hat alımlarının yavaşlaması hatta durmasıyla kesileceği açıktır. Dolayısıyla ruhsat kullanım ücretlerinin cihaz üzerinde devam etmesi, cihaz alımlarının artarak devam ettiği göz önüne alındığında devlet gelirlerinin artmasına yol açacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı yasa tasarısının 46. maddesinin 19 numaralı fıkrasının son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                                         Kamer Genç

                                                                                                                             Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu ücretler zaten yeteri kadar yüksektir. Kuruma bunları artırma yetkisini vermek yerinde değildir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı “Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı”na ekli “Tarife”nin “5. Telsiz İmalatı, İthalatı Satışı Ve Bakım Onarımı İle Kurulumunu Yapanlara, Yetki Belgesi Verilmesi Ve Yetkili Servislerin Kontrolü” bölümünün madde metninden çıkarılmasının ve devam eden bölümlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                         Cevdet Erdöl

                                                                                                                             Trabzon

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Mevzuat değişikliğine müsteniden, telsiz imalatı, ithalatı, satışı ve bakım onarımı ile kurulumunu yapanlara, yetki belgesi verilmesi ve yetkili servislerin kontrolü Kurumun görevlerinden çıkarıldığından, önergeye ihtiyaç duyulmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeyle birlikte maddeyi ekindeki tarifeler cetveliyle beraber oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

DÖRDÜNCÜ KISIM

Tüketici ve Son Kullanıcı Hakları

Eşit hizmet alabilme hakkı

MADDE 47-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tüketicinin ve son kullanıcının korunması

MADDE 48-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şeffaflığın sağlanması ve bilgilendirme

MADDE 49 –

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Abonelik sözleşmeleri

MADDE 50-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliğin korunması

MADDE 51-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Hizmet kalitesi

MADDE 52 -

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

BEŞİNCİ KISIM

Onaylanmış Kuruluşlar ve Piyasa Gözetimi

Onaylanmış kuruluşlar, piyasa gözetimi ve denetimi

MADDE 53-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yetki belgesi

MADDE 54-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı “Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı”nın 54 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                         Cevdet Erdöl

                                                                                                                             Trabzon

“1) Kurum tarafından düzenlenmiş yetki belgesine haiz olmayan gerçek veya tüzel kişiler, ölçüm ve denetim hizmeti veremez.

“2) Bu maddenin uygulanmasına ve yetki belgesi verilmesine ilişkin usuller ile denetim yetki belgesi ücretleri Kurum tarafından düzenlenir”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İfade bütünlüğü sağlanmış ve Kurumun görevleri arasında bulunmayan imal, ithal, satış ve kurma hizmetleri madde metninden çıkarılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 54’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Elektronik kimlik bilgisini haiz cihazlar

MADDE 55-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Abone ve cihaz kimlik bilgilerinin güvenliği

MADDE 56-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teknik uyumluluk

MADDE 57-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bilgi ve ihbar merkezi

MADDE 58-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

ALTINCI KISIM

Denetim, Kurumun Yetkisi, İdari Yaptırımlar

BİRİNCİ BÖLÜM

Denetim

Denetim

MADDE 59-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İKİNCİ BÖLÜM

Kurumun Yetkisi ve İdari Yaptırımlar

Kurumun yetkisi ve idari yaptırımlar

MADDE 60-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Üçüncü bölüm, beş ek madde ve dokuz geçici madde dâhil olmak üzere, 61 ila 69’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Üçüncü bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu’nun söz talebi vardır.

Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektronik Haberleşme Kanunu’nun, büyük kanunun son bölümüne geldik. İkinci bölümde, 46’ncı maddede vermiş olduğumuz önerge, işletmecileri, operatörleri bir yükten kurtaracaktı. Ruhsat alma gereğini ortadan kaldırarak bandrolle bu işi halledip işleri kolaylaştıracaktı. Neden uygun görülmedi bilemiyorum, sakıncaları varsa ben bilmiyorum.

Şimdi, önümüzdeki maddede, üçüncü bölümde -daha önce de söylediğim gibi- bir 67’nci madde var ki, şimdiye kadar “torba yasası” tabirine alışmıştık, bu 67’nci madde de “torba madde” hâlinde. Telekom Kurumunun da ismi burada değiştiriliyor. “Bilgi Teknolojileri” diye, daha iddialı bir isim konmuş. Bence bu gereksizdi, isminin değiştirilmesi. Fakat, bir iki noktayı burada hatırlatmadan geçemeyeceğim. Türk Telekom’un özelleştirilmesine ilişkin yasalar çıkarken kablonun özelleştirme kapsamından çıkarılmış olması gerektiğini, ilk baştan ben ifade etmiştim. Sayın Bakana o zaman kabul ettirememiştik fakat daha sonra onun sıkıntısı ortaya çıktı ve yeni bir yasa değişikliğiyle kabloyu özelleştirme kapsamından çıkartıp TÜRKSAT’a devretmişti. Bu gibi, acele deparlarla çıkartılan yasalarda… Şimdi iyi niyetli bir yasayla karşı karşıyayız, çok önemli bir yasayla karşı karşıyayız. Bu arada belki çoğunuz bilmiyor, bugün çıkmış olması gereken yasa. Çünkü bugün itibarıyla, 31 Temmuz itibarıyla Telekom Kurumunun yasası geçerliliğini yitirmiş oluyor. Dolayısıyla, böyle bir sıkışık ortamda bunu çıkarıyoruz. Fakat durup durup böyle son anda sıkıştırmak yerine üstünde biraz daha ben… Yani Sayın Bakan olsun, Telekom Kurumu Başkanı olsun, diyalogları eksik etmedi, o konuda bir şikâyette bulunmak haksızlık olur benim için ama durup durup böyle sıkışık sürelerde bu tartışıldı ve 67’nci madde, öyle tahmin ediyorum ki önümüzdeki zamanlarda bize bir hayli sıkıntılar yaşatacaktır. Çünkü Telekom Kurumunun bir düzenleyici kuruluş olarak, rekabeti düzenleyen bir kuruluş olarak çok önemli görevleri var. Burada bir hayli gereksiz bir şekilde bence bu yasaya katılmıştır. Bu yasanın dışında daha farklı bir yasayla Telekom Kurumu düzenlenmeliydi diye düşünüyorum.

Yine de, bu vesileyle bu önümüzdeki, şu anda görüşeceğimiz maddeler içerisinde, geçeceğimiz maddeler içerisinde birkaç önergemiz daha var; onların daha dikkatli okunmuş olmasını dilerim. Çünkü oralarda birtakım haksızlıklar söz konusudur. Onları düzeltmeye çalışıyoruz. Bunu ifade etmek istedim.

Gecenin bu saatinde bir an önce yasayı çıkarmamızın önemli olduğunu biliyorum ama birazcık üstünde dikkat edersek, daha sonra, daha ileride sıkıntılar yaşamayı veya haksızlıklar ortaya çıkarmayı önlemiş oluruz.

Bunları ifade eder, tekrar saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Coşkunoğlu.

Üçüncü bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Durmuş Ali Torlak.

Sayın Torlak, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 255 sıra sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı’nın üçüncü bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dünyadaki gelişmelere paralel olarak Türkiye’de bilgi ve iletişim teknolojileri bilinci ve kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. İktisadi ve sosyal yaşamda, kurumsal yapı ve ilişkilerde değişim süreci hızlanmaktadır. Bu değişim sürecinin bir sonucu olarak ortaya çıkan “bilgi toplumu” kavramı, dünyada hızlı yaygınlaşan yeni bir toplumsal dönüşüm sürecini ifade etmektedir. Bilgi ve iletişim teknolojileri, bilginin etkin kullanımı ve paylaşımı sayesinde ülkelerin rekabet güçlerinin artırılmasında önemli fırsatlar sunmaktadır. Bu teknolojileri etkin kullanamayan ülkeler açısından ise geleceğe yönelik önemli bir tehdit oluşmaktadır. Bilgi toplumunun getirdiği fırsatlar ve tehditler artan bir ilgi görmekte, bu konuda uluslararası iş birliğini artırmak amacıyla çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar doğrultusunda, Avrupa Birliğince Erişim Direktifi yayımlanarak üye ülkelerin bu direktif kapsamında yasal düzenleme yapmaları sağlanmıştır. AB’ye üye olacak ülkelere de, piyasalarını topluluk bünyesine entegrasyona hazırlamak üzere, yapmış oldukları yasa çalışmalarında mevzuat uyumunu çeşitli aşamalara bölerek oluşturma yoluna gitme zorunluluğu getirilmiştir.

Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı ile son olarak 27 Ocak 2000 tarihli 4502 sayılı Yasa’yla değiştirilen 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nda telekomünikasyon teknolojisindeki bu gelişmeler karşısında yeniden düzenlemeye gidilmiştir. Yeni düzenlemeyle Avrupa Birliği ülkelerinin mevzuatına uyum sağlanması amaçlandığı açıklanmasına rağmen, üzülerek ifade etmek isterim ki tasarının bazı maddeleri Avrupa Birliği mevzuatına tam uyum sağlamamaktadır. Bununla beraber, Komisyon tarafından kamu ve özel kurumlardan istenen görüşlerden en önemlisi olarak değerlendirilen Avrupa Birliği Genel Sekreterliği ile pazarda söz sahibi olan üç büyük operatörün görüşlerinin yeterince karşılanmadığı da maalesef görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla her türlü elektronik haberleşme, cihaz, sistem ve şebekelerin kurulması ve işletilmesine izin verilmesi, gerekli frekans, numara, uydu pozisyonu ve benzeri kaynak tahsislerinin yapılması ile bunların kontrolü devletin yetki ve sorumluluğu altında olacaktır. Ulaştırma Bakanlığı, genel haberleşme altyapısının deprem, sel, yangın, savaş gibi olağanüstü durumlarda kesintiye uğraması riskine karşı önceden alternatif bir haberleşme altyapısını kuracak ve kurduracaktır. İhtiyaç duyulan durumlarda söz konusu sistemi devreye sokacak olması çok faydalı bir uygulama olarak görülmektedir.

Tasarıyla ayrıca Telekomünikasyon Kurumunun adı “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu” olarak değiştirilecektir. Ancak bizim önerimiz, adının “Elektronik Haberleşme ve Bilgi Kurumu” olmasının daha doğru olacağı kanaatindeyiz.

Bu kurum, elektronik haberleşme sektöründe rekabeti tesis etmek ve korumak, rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı uygulamaları gidermek için düzenlemeler yapma yetkisine sahip olacaktır.

Kurumun yapacağı pazar analizleri sonucu ilgili pazarlarda etkin piyasa gücüne sahip işletmecileri belirleyebilecek olması, elektronik haberleşme sağlanması amacıyla yapılan anlaşmaların rekabeti kısıtlayan, mevzuata ve tüketici menfaatlerine aykırı hükümler içermemesi için gerekli önlemleri alacak olması da yasanın olumlu taraflarıdır.

Ayrıca, operatörlere verilen kullanım hakları süresinin yirmi beş yıldan fazla olmamak üzere belirlenmesi serbest ekonomi açısından da faydalıdır.

Yetkilendirme sürelerinin, şebeke ve hizmetin niteliği ile başvuru sahibinin talebi de dikkate alınarak tespit edilecek olması yatırımcıların önünü açacaktır.

Avrupa Birliği Erişim Direktifi’nin 13’üncü maddesinin birinci fıkrasında erişim tarifelerinin maliyet bazlı olarak hesaplanması gerekliliği yer almakta ve tarifelerin hesaplanması konusunda bazı koşullar getirilmektedir. Bu koşullar, örneğin, fiyat kontrolü yapılırken rekabetin yeterli seviyede olmadığı, piyasalarda operatörün fiyat sıkıştırması, aşırı fiyatlandırma yapıp yapmadığıdır. Ayrıca operatörlerin yapmış olduğu yatırımlar ile uygun kâr oranına sahip olması gerekliliğinin göz önüne alınarak detaylandırılması da Avrupa Birliğinin kontrolünü istediği kriterlerdir.

Avrupa Birliği müktesebatıyla uyumluluğun sağlanması, telekomünikasyon sektöründeki rekabetin ve hizmetlere erişebilirliğin artırılması, kaynakların etkin kullanılmasının temini, yeni elektronik haberleşme hizmetlerinin teşvik edilmesi amaçlanmaktadır. Gerekçe kapsamında da belirtildiği gibi, yeni tasarı, şekil olarak, Avrupa Birliği mevzuatında olduğu gibi, tüm sektörün tek bir düzenleme altında toplanması ve kurallarının konulması açısından uygun mütalaa edilmektedir. Ancak, tasarı metninde yer alan bazı maddeler, Avrupa Birliği uyumuna aykırı olarak, Bakanlığın yetkilerini daha da artırmaktadır. Bu tasarının uygulamaya konulmasından sonra bağımsız olması gereken kurumun Bakanlığın emrine girmesi gibi bir durum söz konusu olabilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilgi teknolojileri ve telekomünikasyon sektörlerinin toplumun refah düzeyinin yükseltilmesinde önemli rol oynadığı günümüz gerçeğidir. Dünyada son yıllarda bu alanda çok hızlı bir gelişme yaşanmaktadır. Türkiye’nin bu gelişmelere uyum sağlaması, elektronik haberleşme hizmetlerinin yürütülmesi, teşvik edilmesi, sektördeki rekabetin tesisi ve korunması açısından bu yasa tasarısı büyük önem taşımaktadır. Bu tasarının Meclisimizin tatile girmesi öncesi gündeme getirilmesi ve tamamlanana kadar çalışmalara devam edilmesi de bu önemin bir göstergesidir.

Elektronik Haberleşme Kanunu’nun büyük Türk milletine ve bu kurumda çalışan bütün çalışanlarımıza hayırlı uğurlu olması dileğiyle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ve şahsım adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)  

BAŞKAN – Sayın Torlak, teşekkür ediyorum.

Hükûmet adına Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan, yüce Meclisimizin değerli üyeleri; görüşmekte olduğumuz Elektronik Haberleşme Kanunu bilgi ve iletişim sektöründe bugüne kadar yürürlükte olan 406 sayılı Posta ve Telgraf Kanunu dâhil birçok mevzuatı Avrupa Birliği müktesebatını da dikkate alarak bir araya getiren ve güncelleştiren önemli bir düzenlemedir.

Bilindiği gibi, bilgi iletişim sektörü küreselleşen dünyamızda çok hızlı gelişmekte ve yeni yeni teknolojiler insanlığın hayatına girmektedir. On yıl öncesine gittiğimizde, cep telefonunun bizler için ekmek kadar, su kadar ihtiyaç olacağını söylesek kimse inanmazdı. Bugün Türkiye’de son beş yıl içerisinde cep telefonu abone sayısı 18,5 milyondan 64 milyona çıkmıştır. Bu rakam bu yıl sonunda ülke nüfusunu bulacaktır, yani 70,5 milyonu bulması, çıkması beklenmektedir. Bu da yüzde 100 penetrasyon anlamına geliyor. Dolayısıyla, Türk milleti olarak, bilgi iletişim teknolojilerine yatkın, genç ve dinamik bir nüfusumuz var. Bilgi toplumu olma yolunda toplumda önemli beklenti var, ihtiyaç var. İşte bu ihtiyaçları dikkate alarak, hem mevcut dağınık mevzuatı bir araya topluyoruz hem güncelleştiriyoruz. Bu şekilde, bilgi toplumuna geçiş süreci, bilgisayarlaşma oranı, İnternet erişiminin yaygınlaştırılması, rekabet ortamının geliştirilmesi gibi önemli konuları bir arada düzenleyen çok teknik, bir o kadar da kapsamlı bir yasayı görüşüyoruz. Bu yasanın hazırlığı esasen 22’nci Dönem içerisinde komisyonlarda muhalefet partilerimizin, ana muhalefet partisinin katkılarıyla yapılmıştı ve 22’nci Dönem sonunda Genel Kurul gündemine de gelmişti, ancak, son hafta görüşülemedi, yetiştirilemedi.

Bu arada, 2000 yılında, Telekomünikasyon Kurumunun kurulmasıyla ilgili kanunun bazı maddelerini Anayasa Mahkemesinin iptaliyle birlikte, Kurumun teşkilatının işleyişi, personelin özlük haklarının korunması gibi konular da tamamen boşlukta kaldığından dolayı, bu hususu da dâhil etmek suretiyle ve geçen süre içerisinde sektörde ülkemizde ve dünyada yaşanan gelişmeleri, değişiklikleri de dikkate alarak tekrar alt komisyonda değerlendirdik, Komisyonda enine boyuna konuştuk ve tabii ki, Komisyonda, fevkalade önemli muhalefet partilerimizden, sektörün sivil toplum kuruluşlarından, komisyon üyelerimizden çok ciddi katkılar aldık ve bu şekilde son hâlini verdiğimiz yasayı, bugün, 23’üncü Dönem Birinci Yasama Yılının son gününde, son saatlerinde görüşüyoruz ve bütün grupların bu konuda gösterdiği katkı ve destek için ben huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Kısaca, yasa ne getiriyor? ARGE’ye yasada çok önemli bir imkân sağlıyoruz. Kurumun sektördeki işletmecilerden topladığı her türlü yetkilendirme, harç vesaire gibi gelirlerin yüzde 20’lik kısmını bilgi iletişim alanında, yani yazılım alanında donanım geliştirme, marka geliştirme, patent geliştirme gibi alanlarında araştırma yapacak, yerli ürün katkısını artıracak kişi ve kurumlara destek olarak verilmesini getiriyoruz. Bu, yaklaşık olarak yılda 300 milyon YTL, yani 300 trilyon civarında bir destek anlamına geliyor. Bugün Türkiye’de kullanılan toplam telefon sayısı 96 milyon ve bunların tamamını da biz dışarıdan aldık. Bu şekilde dışarıya ödediğimiz para 35 milyar dolar. İstiyoruz ki bu ARGE teşvikiyle bundan böyle bu teknolojilere yönelik sadece ürünü alıp kullanmayalım, burada kendi yetişmiş beyin gücümüzle birlikte bu teknolojileri üretelim, sahip olalım, bu konuda yazılım geliştirenleri destekleyelim. Bu şekilde hem ülkemiz bir katma değer kazanmış olsun hem de dövizlerimizi yabancılara gitmekten kurtarmış olalım. Bu, önemli bir konu.

Yetkilendirmelerde AB standardına uygunluk büyük oranda sağlanıyor. Tabii burada önemli katkılar oldu. Yüzde yüz AB müktesebatını sağlamıyor, doğrudur. Bunu da biliyoruz ve bu yasanın ileride bazı maddelerinin değiştirilme ihtiyacını da biliyoruz ama bunları yaparken kendi ülkemizin hak ve menfaatlerini dikkate almak zorundayız. Avrupa Birliği taleplerini kendi hak ve menfaatlerimizi koruduğu oranda ve o takvime göre kabul etmemiz en doğal yoldur.

Rekabet Kurumuyla Telekomünikasyon Kurumunun rekabetin korunması, ihlal edilmemesine yönelik bazı yetki kargaşası vardı. Bu konu da iki kurumun birlikte oturup çalışmasıyla halloldu ve burada mutabakat sağlandı, bu konuya da açıklık getirildi.

Cezalarda… Yasalara uygun olmayan bazı iş ve işlemlerde hapisle cezalandırma vardı. Parasal cezaların yine parasal, yani maddi konuları ilgilendiren cezaların hürriyeti kısıtlayan cezalar olmasından çıkarılması, para cezasına dönüştürülmesi esası hukuka uygun olarak benimsendi ve buraya kondu.

Biliyorsunuz, İnternet Türkiye’de ilk gündeme geldiğinde Orta Doğu Teknik Üniversitesine alan adları verilmesi yetkisi verilmişti ve yasal bir dayanağı da yoktu. Ancak bugün artık İnternet kullanıcı sayısı 25 milyona ulaştı, abone sayısı 5,5 milyonu geçti. Dolayısıyla, mevzuatı olmaması ve altyapının yetersiz olması, güvenlikle ilgili sorunların gittikçe önemli hâle gelmesi nedeniyle bu İnternet alan adlarının da verilmesine ilişkin hukuki düzenleme burada, bu kanunda yapılmış oluyor.

Diğer önemli toplumsal bir sorunumuz ortak anten tesis etme ve sistemlerin kurulması. Geçmiş dönemde verilen lisanslarda her işletmeci kendi altyapısını kendi kurmak suretiyle maalesef bir çevre kirliliği oluştu, bu konuda kural olmasına rağmen işletmeler buna riayet etmedi ve bu şekilde hem kaynak israfı oldu hem de bir çevre kirliliği söz konusu oldu. Bundan böyle burada da bir yasal zorunluluk olarak ortak altyapı kullanma ihtiyacı getiriliyor.

Numara taşınabilirliğiyle ilgili yasal mevzuat düzenleniyor ve son olarak da tabii, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği maddeler yerine geçecek düzenleme yapılmak suretiyle bu alanda doğan hukuki boşluk da giderilmiş oluyor.

Efendim, bütün bu çalışmalardan sonra yasamız derli toplu bir hâle gelmiş bulunuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Toparlıyorum.

Yasanın, az önce ifade ettiğim gibi, çok teknik bir yasa olması ve çok uzun, kapsamlı bir çalışmayı gerektirmiş olması dolayısıyla hazırlık süreci oldukça uzun olmuştur ve iki yıl içerisinde yasa tamamen yeniden ele alınma ihtiyacı doğmuştur ve böylece önümüzde bugünün şartlarını, ihtiyaçlarını karşılayan bir yasa mevcuttur. Ancak az önce söyledim, küreselleşmede en hızlı gelişen, değişen sektör bilgi iletişim sektörüdür ve bu sektörün ihtiyaçları yeni yeni teknolojilerin insanoğlunun kullanımına verilmesiyle daha da artmaktadır. Yeni düzenlemelere mutlaka ihtiyaç duyulacaktır ve unutmayalım, İnternet’in zararlı kullanımından korunmak için bir düzenlemeyi de yine bu Meclis geçtiğimiz dönemlerde yaptı ve bu şekilde bir İnternet Kurulu, İnternet Güvenlik Başkanlığı oluşturmak suretiyle İnternet’in temiz bir şekilde kullanımı, çocuklarımızın korunması, devlet büyüklerimize hakaret, ülke bütünlüğüne yönelik tehditlerden korunması gibi, kumara karşı korunma gibi, çocuk istismarı ve fuhşa karşı, sanal ortamda işlemlere karşı birçok faaliyeti de düzenleyen bir yasayı da yine bu kanun içerisinde geçirerek, tekrar bu şekilde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Teşekkür ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Kanunumuz bittikten sonra belki teşekkür imkânı olmayacak.

Bu kanunun hazırlanmasında katkısı olan tüm kişi ve kuruluşlara, çalışma arkadaşlarımıza, komisyon çalışmalarında büyük emek ve gayretlerini gördüğümüz Sayın Başkanımıza, üyelerimize, siyasi partilerimizin milletvekillerine, grup başkan vekillerine ve siz yüce Parlamentonun değerli üyelerine bu vesileyle teşekkür ediyorum.

Yasanın ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Soru sormak isteyen milletvekili arkadaşlarımız var, onlara soru için süre vereceğim.

Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Bu üçüncü kısımda Telekom Kurumunu yeniden düzenlediğimize göre… Telekom Kurumu içerisinde yeni kurulmuş olan, geçen sene mayıs ayında çıkan 5651 sayılı Yasa’yla Türkiye’yi, Youtube gibi birçok siteyi yasaklayan, en çok yasaklayan ülkeler arasına koyduk maalesef. Bu konuda bir değişiklik öngörüyor musunuz? Ben bazı önerilerimi iletmiştim, en azından, belli mahkemelerde bu konunun yapılması, ele alınması gibi. Bunu öngörüyor musunuz?

İkinci sorum: Telekom altyapısının, imtiyaz sözleşmesi sonunda Türk Telekom’da kalmayacağına ilişkin bir Danıştay kararı var. Tasarının ilk hâlinde, onu etkisiz kılacak, yani altyapının devrini sağlayacak bir küçük madde vardı, o madde çıkarılmış; ben dikkatle inceledim, o madde çıkarılmış. Fakat başka bir yerde, başka bir şey var mı gözümüzden kaçan? Yani Telekom altyapısını Danıştay kararına rağmen Türk Telekom’un devretmesine… Ki sözleşmede de şerh koymuştu o maddeye yüzde 55’ini satın alan… Böyle bir madde var mı yoksa Danıştay kararı geçerli mi?

Üçüncü sorum: Ben ifade ettim, teknolojide geri kalıyoruz. İki üç gün önce okuduğum bir habere göre Pakistan’da da WİMAX altyapısı ve uygulaması başladı. Üçüncü nesil… Biliyorsunuz, üç buçuğuncu, dördüncü nesle geliyor, biz hâlâ üçüncü nesilde veremedik. Bu teknolojide geri kalmamızı hızla önleyecek bir planınız var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Coşkunoğlu.

Sayın Ünlütepe, buyurun efendim.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum:

Sayın Bakanım, bildiğiniz gibi, kamuoyunda genel bir kanı var; herkes telefonlarının dinlendiğinden şüphe ediyor. Hatta dinleme işinde 5 bine yakın elemanın görevlendirildiği de belirtiliyor. Şüphenin bu kadar yaygınlığı demokratik ülkelerde pek görülmeyen bir olaydır. Bildiğiniz gibi, haberleşmede gizlilik esastır. Haberleşme, temel hak ve hürriyetler kapsamında değerlendirilir.

Bu kadar yaygın bir şüphenin doğmasında Hükûmet olarak bir katkınız var mı? Acaba, kaç abonmanın telefon kaydı dinleniyor?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.

Sayın Bakanım, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Coşkunoğlu’nun sorusundan başlıyorum.

5651 sayılı bir Kanun bu geçtiğimiz dönemde çıkmıştı. Bu Kanun’un amacı dokuz kalem katalog suçlarının İnternet vasıtasıyla işlenmesine engel olacak tedbirleri almak. Buradaki suçlar Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanmış suçlardır. Bir tane istisnası var: Atatürk’ün manevi şahsiyetine karşı sanal ortamda işlenen suçlar. Bu, Komisyon görüşmeleri sırasında ilave edilen, Atatürk’ü Koruma Kanunu’nda yer alan suçlar hariç diğerleri Türk Ceza Kanunu’nda mevcut olup sanal ortamda işlenebilme olasılığı, kabiliyeti olan suçları ifade ediyor. Ağırlıklı olarak da çocuk istismarı, sanal ortamda kumar oynatma ve buna benzer suçlar.

Şimdi, İnternet erişiminin içeriğine baktığımız zaman, değerli milletvekilleri, yüzde 97’si dış kaynak, yüzde 3’ü ancak Türkiye’de içerik olarak hazırlanabiliyor. Dolayısıyla, kaynağı dışarı, merkezi dışarıdaki bir neşriyat Türkiye’ye geldiğinde bunun suça dönüşmesinin mücadelesi çok zor çünkü başka bir ülkenin yasaları geçerli. İnternet sağlayıcıyı suçlayamıyorsunuz, başka bir ülkeden neşriyat yapıyor. Bunun için bu kanunun düzenlemesinde iki tane önemli detaya yer verdik. Bir tanesi, yurt içi kaynaklı İnternet ortamında işlenecek suçlarla ilgili mücadele. Burada usul şu: Aynen yazılı ve görsel basındaki suçların işlenmesinde hangi usuller uygulanıyorsa bu usuller burada da uygulanıyor. Yani tekzip gönderiyorsunuz, yayınlamazsa yargı, hâkim kararı alıyorsunuz, bu şekilde oluyor ama dış kaynaklılarda ise şöyle bir uygulama var: Burada binlerce bilgi akışı olduğu için bunlarda önce ikaz ediyorsunuz, sonra eğer bu yayını kaldırmaz ise yayını kapatıyorsunuz. Daha sonra mahkemeye başvuruyor mağdur olan, mahkeme haklı görürse yayın tekrar açılıyor. Bu da işin tabiatı icabı, hukuki yönden ancak böyle olabileceği kanaatine varıldı.

Şimdi, “Youtube” konusuna gelince, Sayın Coşkunoğlu, buradaki sorun şu: Türkiye’de ihtisas mahkemeleri henüz yok. Mahkemelerimiz için bu sanal ortamda işlenen suçlar konusu henüz yeni bir konudur. Örneğin, denizcilik mahkemeleri yoktu, normal, asliye ticaretler bakıyordu. Şimdi denizcilik mahkemeleri var, davalar daha düzenli yürüyor. Bir bu konu var, burada bir tecrübe birikimi sıkıntımız var, bunu aşacağız ama bundan daha önemlisi, bu gibi içerik sağlayıcı kuruluşlar, Telekomünikasyon Kurum Başkanlığı veya İnternet Güvenlik Başkanlığıyla iş birliği yapmaktan kaçındılar “Biz sizin ülkenizde faaliyet göstermiyoruz. Onun için bize böyle bir yaptırımı uygulayamazsınız…” Meselenin koptuğu nokta burası oldu. Sonra on dört tane böyle vaka yaşandı, daha sonra bu kuruluşlar geldiler, dediler ki: “Tamam, biz burada resmî temsilci atadık.” Bundan sonra ofis oluşturdular ve bu sorun da çözüldü. Konuya açıklık getirmek bakımından bunları ifade etmek istedim.

Danıştayla ilgili konu aynen uygulanacaktır. Aksine bir düzenleme burada mevcut değildir. Bunu da ifade etmek istiyorum.

Diğer bir konu, geniş bant telsiz erişimi, yani WİMAX. Geniş bant erişimin iki türlüsü var: Bir tanesi telli ADSL, birisi de WİMAX. WİMAX ile ilgili kurum zannediyorum otuzun üzerinde firmaya test için yetki verdi ve bir buçuk seneye varan bir süreden beri bu test çalışmaları devam ediyor. Bizim burada politik olarak benimsediğimiz üçüncü nesil, arkasından, hemen arkasından WİMAX.

Üçüncü neslin geç kaldığı yönünde bir düşünce ifade edildi. Biz bu kanaatte değiliz. Sebebi de şu: Şimdi dünyada üçüncü nesil çok önceleri verilmiş olmasına rağmen ancak son bir iki senede abone bulabilmeye başlamıştır. Japonya’da ağırlıklı olarak bedava verildiğinden dolayı 60 milyon abonesi vardır. Tüm dünyada 100 milyon abonesi vardır. Hâlbuki ikinci neslin abone sayısı 1,5 milyarı aşmıştır. Bizim orada çok basit iki tane şartımız var. Biz diyoruz ki katma değerli, daha fazla imkânlara sahip üçüncü nesli vermeden, mutlaka ve mutlaka, en temel iletişim hakkı olan vatandaşın sesini yurdun her tarafında götürebilmemiz lazım. Bu konuda da operatörleri zorluyoruz: Yurdun her köşesine mutlaka ses erişimini sağlayın; ikincisi, numara taşınabilirliği konusunu halledin -ki o halledilmiştir- biz de üçüncü nesli vereceğiz. Dolayısıyla şu anda bu şartlar büyük oranda sağlanmıştır ve üçüncü nesil verilecek noktaya geldik.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Kablo TV’yi saymadınız.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) - Kabloyla ilgili de -güzel, hatırlattınız- Türk Telekom’un blok satışı için Rekabet Kurumunun şartı, kablonun ve uydunun ayrılmasıydı. Biz de buna uygun olarak TÜRKSAT’ın bünyesinde kabloyu ve uyduyu topladık ancak kablonun serbestleştirilememesinin bugüne kadar en büyük sebebi, kablo altyapısını yirmi üç ilde gelir paylaşımı esasına göre altı tane firmayla yapılan kontratlar. Bu kontratlar 2006 yılında sona ermekle birlikte, bu gelir paylaşımıyla bu işi yapan firmalar “Bu altyapı bizimdir.” diye dava açtılar. Hâlbuki kontratta açık hüküm var: “Süre sonunda bütün altyapı Telekom’a devredilir.” Bu bir hukuki sorun oluşturdu ve bu hukuki sorun bugüne kadar süregeldi. Üzerinde hukuki ihtilaflar olan bir şeyin değerlendirilmesi, daha yaygın kullanıma açılması elbette ki kamu yararı açısından çok doğru bir iş değildi. O bakımdan bunu bekledik.

Yalnız, bir iyi gelişme, bir tane dava TÜRKSAT lehine Yargıtaydan da onaylandı. Dolayısıyla bu konuyu da açmış durumdayız. Onu da bundan sonra daha iyi değerlendireceğiz.

Teşekkür ediyorum.

Bir soru daha var, maalesef ona zaman kalmadı, çok konuşulan bu dinleme konusu. Onu daha sonra yazılı ifade edeceğiz.

Arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

İdari para cezalarının uygulanması ve tahsili

MADDE 61-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır; önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı yasa tasarısının 61. maddesinin (2) numaralı fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                                         Kamer Genç

                                                                                                                             Tunceli

2- Tahsil olunan idari para cezalarının %75 i kurum hesaplarına tahsil tarihinden itibaren 30 gün içinde intikal ettirilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı "Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı"nın 61 nci maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin

eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                         Cevdet Erdöl

                                                                                                                             Trabzon

"Kurum tarafından verilen idari para cezalarına karşı açılacak davalar hakkında 06/01/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uygulanır."

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıyla Kurumunun sektörle ilgili işlemlerine karşı açılacak davaların ilk derece mahkemesi olarak Danıştay'da görüleceği düzenlenmişken, Kurum tarafından uygulanacak idari para cezaları hakkında başvuru yolu düzenlenmemiştir. Tasarıda yer alan düzenleme ile benzer bir düzenlemeyi ihtiva eden Elektrik Piyasası Kanunu'nun 12 nci maddesinde uygulamada yaşanan tereddütler nedeniyle 23.01.2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanun'la bu önergeye paralel bir düzenleme yapılmıştır. Bu bağlamda, benzer tereddütlerin Kurum uygulamalarında da yaşanmamasını teminen, halen yürürlükte bulunan 406 sayılı Kanuna dayanan mevcut uygulamaya paralel olarak, idari para cezalarına karşı başvuru yolunun idari yargı yolu olduğu açıkça düzenlenmek istenilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T. B. M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı yasa tasarısının 61. maddesinin (2) numaralı fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                                         Kamer Genç

                                                                                                                             Tunceli

2- Tahsil olunan idari para cezalarının %75 i kurum hesaplarına tahsil tarihinden itibaren 30 gün içinde intikal ettirilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tahsil edilen paraların bir kısmının maliyede kalması gerekir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 61’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun.

Dava hakkı

MADDE 62-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı yasa tasarısının 62. maddesinin (2) fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                                         Kamer Genç

                                                                                                                             Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Fıkra kanun yapma tekniğine aykırıdır. Bir kanunda bulunması gereken onlarca madde tek fıkrada toplanmış ve kurum çalışanlarını çok imtiyazlı durumlara getirmiş, personel rejimi altüst edilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

62’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

YEDİNCİ KISIM

Cezai Hükümler

Cezai hükümler

MADDE 63-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

SEKİZİNCİ KISIM

Son Hükümler

Tebligat

MADDE 64-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Atıflar ve Uygulama

MADDE 65-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yürürlükten kaldırılan hükümler

MADDE 66-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

255 S. Sayılı Kanun Tasarısının 66. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki ek 22’nci ibaresinden sonra “ek 23’üncü” ibaresinin eklenmesini arz ederiz.

 

Oktay Vural

Mehmet Şandır

Abdülkadir Akcan

 

İzmir

Mersin

Afyonkarahisar

 

Mustafa Enöz

 

Erkan Akçay

 

Manisa

 

Manisa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’na

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı “Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı”nın 66 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ek 36 ncı maddesi;” ibaresinden sonra gelmek üzere “ek 37 nci maddesi;” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                         Cevdet Erdöl

                                                                                                                             Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının Genel Kurula intikalinden sonra, 269 sıra sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesiyle 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’na ek 37 nci madde ilave edilmiş olup, ilave edilen bu maddenin muhafazasını teminen önergeye ihtiyaç duyulmuştur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

255 S. Sayılı Kanun Tasarısının 66. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki ek 22’nci ibaresinden sonra “ek 23’üncü” ibaresinin eklenmesini arz ederiz.

                                                                                           Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe...

BAŞKAN – Sayın Vural, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yardım Sandığında çalışanların hakkını korumak ve hukuk dışı uygulamayı engellemek için öngörülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda 66’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Değiştirilen hükümler

MADDE 67- (1)

a)

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/255 sıra sayılı “Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı”nın “Değiştirilen Hükümler” başlıklı 67 nci maddesinin birinci fıkrasının;

a) (a) bendinde yer alan “şeklinde.” ibaresinin “şeklinde değiştirilmiş,” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                        Mustafa Elitaş

                                                                                                                             Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıda ifade bütünlüğünün sağlanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 67/1(a)’ oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67/1(b) üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/255 sıra sayılı ''Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı"nın "Değiştirilen Hükümler" başlıklı 67 nci maddesinin birinci fıkrasının;

b) (b) bendinde yer alan "son fıkrasının son cümlesi" ibaresinden önce gelmek üzere "birinci fıkrasında yer alan "işletmek ve ticari faaliyette bulunmak" ibaresinden önce gelmek üzere "kamu hizmetlerinin elektronik ortamda verilebilmesini sağlayan e-devlet kapısı hizmetleri ile bilgi ve iletişim teknolojileri alanında her türlü faaliyette bulunmak" ibaresi eklenmiş," ibaresinin eklenmesini, bu bendin sonundaki "şeklinde," ibaresinin "şeklinde değiştirilmiş" olarak değiştirilmesini ve bu ibareden sonra gelmek üzere "ve bu cümleden sonra gelmek üzere "04/01/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamındaki idareler, e-devlet ile ilgili bilgi ve iletişim teknolojileri hizmetleri kapsamında, Türksat A.Ş 'den doğrudan yapacakları hizmet alımları yönünden, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tâbi değildir." cümlesi eklenmiştir.” ibaresinin eklenmesini,

sonundaki "değiştirilmiştir.” ibaresinin de madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                         Cevdet Erdöl

                                                                                                                             Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kamu hizmetlerinin üretilmesi ve sunulması sırasında bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanılması olarak tanımlayabileceğimiz e-Devlet uygulamaları, kamu yönetiminde dünyada yaşanan değişimin önemli parçasını oluşturmaktadır. E-Dönüşüm Türkiye Projesi olarak bu yönde başlatılmış olan çalışmalar, aynı zamanda ülkemizin Avrupa Birliği adaylığı sürecindeki E-Avrupa planındaki hedeflere ulaşmak için de önem taşımaktadır. E-Dönüşüm Türkiye Projesiyle Ülkemiz hem toplumsal, hem siyasal, hem ekonomik hem de kültürel anlamda bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanan ve bilgi odaklı bir ekonomik yapıyı benimseyen dönüşümü yaşamaktadır. Bu dönüşüm projesiyle altyapı planlamaları ve erişim düzenlemeleri yapıldığı gibi, mümkün olan her türlü kamu hizmetinin elektronik ortamda sunulabilmesine işlerlik kazandırılması ve elektronik sistemlerin yaratılması hedeflenmiştir.

Bu çalışmalar kapsamında kamu kurum ve kurumlarına da görev ve sorumluluklar verilmiş olup, kamu hizmetlerinin ortak platformda, elektronik ortamda tek kapıdan (portal) sunumu ve vatandaşların kamu hizmetlerine elektronik ortamdan güvenli ve etkin bir şekilde erişimini sağlayacak olan e-Devlet Kapısının kurulması ve yönetilmesi, Kamu İnternet Siteleri Standardizasyonu ve Barındırma Hizmetinin sunulması, Güvenli Kamu Ağının teşkili, Ortak Çağrı Merkezi oluşturulması, Bilgi Sistemleri Olağanüstü Durum Yönetim Merkezi kurulması” gibi görev ve sorumluluklar Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme AŞ’ne verilmiştir. 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'na, 16.6.2004 tarihli ve 5189 sayılı Kanun'un 5 inci maddesi ile eklenen Ek 33 üncü madde ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve özel hukuk hükümlerine tabi olmak üzere kurulan Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme AŞ, kuruluş kanununda belirtilen "uydu telekomünikasyon", "uydu platform" ve "kablo platform" alanlarında faaliyette bulunmakta olup, bunların yanında, kamu bilgi işlem sistemlerinin uydu üzerinden yedeklenmesi, uydu üzerinden okullara internet hizmeti götürülmesi, e-Devlet kapısının teknik altyapısının kurulup işletilmesi gibi bilgi ve iletişim teknolojileri ile e-Devlet hizmetleri alanında da birçok görevi yürütmektedir.

Bu değişiklikle öncelikle, Türksat AŞ'nin yukarıda sayılan e-Devlet ile bilgi ve iletişim teknolojileri alanlarındaki görevlerinin kuruluş kanunundaki faaliyet alanlarına eklenmesi, ayrıca, e-Devlet hizmetleri kapsamında yürüttüğü bilgi ve iletişim teknolojileri hizmetlerinin tüm kamu kurum ve kuruluşlarında hızla kullanılmaya başlanılarak e-Devlet hizmetlerinin kısa sürede yaygınlaştırılabilmesi amacıyla kamu kurum ve kuruluşlarının bu hizmetleri Kamu İhale Kanununa tabi olmadan Türksat A.Ş’den doğrudan temin edebilme imkânının getirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 67/1 (b)’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67/2 (a) üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı kanun tasarısının 67. Maddesinin 2. Fıkrasının başında yer alan “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun Kuruluşuna İlişkin Kanun” ibaresi “Elektronik Haberleşme Kurumunun Kuruluşuna İlişkin Kanun” olarak ve 2. Fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

                                                                                                                        Mustafa Elitaş

                                                                                                                             Kayseri

a) 5 inci maddesinin birinci, ikinci, dördüncü, beşinci, yedinci, sekizinci, dokuzuncu, onuncu, on üçüncü, on dördüncü ve on beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, altıncı fıkrasının ilk cümlesi “Kurul Başkanı Kurumun en üst idari amiridir. Kurumun yönetim ve temsil yetkisi Başkana aittir. Başkan gerektiğinde temsil yetkisini yazılı olarak devredebilir.” şeklinde değiştirilmiş, on birinci fıkrasında yer alan “Devlet malı hükmündedir” ibaresinden sonra “Haczedilemez” ibaresi ve bu fıkraya son cümle olarak “Soruşturma izni, Başkan ve üyeler için ilişkili bakan, personel için Başkan tarafından verilir. Kurul üyeleri ile Kurum personelinin cezai ve hukuki sorumluluğuna ilişkin olarak, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bakancılık Kanununun 104 üncü maddesi hükümleri uygulanır.” hükmü eklenmiş, on ikinci fıkrasında yer alan “Telekomünikasyon Kurumu’na” ibaresi “Elektronik Haberleşme Kurumuna,” olarak değiştirilmiş, on yedinci fıkrasının başına “Kurumun teşkilatının bulunduğu yerlerde ve sayısı her bölge müdürlüğünde ikiyi, toplamda onu geçmemek üzere,” ibaresi eklenmiştir.

“Kanunlarla verilen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip özel bütçeli Elektronik Haberleşme Kurumu kurulmuştur. Kurum, Elektronik Haberleşme Kurulu ile Başkanlık teşkilatından oluşur.

Kurum görevlerini yerine getirirken bağımsızdır. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi kuruma emir ve talimat veremez.”

“Kurumun hizmet birimleri; hukuk müşavirliği, daire başkanlıkları ve müdürlükler şeklinde teşkilatlanan ana hizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimleriyle bölge müdürlükleri şeklinde teşkilatlanan taşra teşkilatı birimlerinden oluşur. Hizmet birimleri, bu Kanunda belirtilen faaliyet alanı, görev ve fonksiyonlara uygun olarak Kurumun teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.

Elektronik Haberleşme Kurulu, Kurumun karar organıdır. Kurul, biri başkan olmak üzere toplam yedi üyeden oluşur. Kurul Başkanı Kurumun da başkanıdır.”

''Kurul Başkanına Başbakanlık Müsteşarı için belirlenen her türlü ödemeler dâhil mali ve sosyal haklar tutarında aylık ücret ödenir. Başbakanlık Müsteşarına ödenenlerden, vergi ve diğer yasal kesintilere tabi olmayanlar bu Kanuna göre de vergi ve diğer kesintilere tabi olmaz. Kurul üyelerine ise Kurul Başkanına yapılan ödemeleri geçmemek üzere aynı usul ve esaslara göre ödeme yapılır. 657 sayılı Kanunda ve diğer kanunlarda sayılan sosyal hak ve yardımlar ile sınırlı olmak üzere, Kurul Başkanı ve üyeleri ile Kurum personelinin sosyal hak ve yardımlarının usul ve esasları ile miktarı Bakanlar Kurulunca belirlenecek usul, esas ve miktarlara uygun olarak Kurul tarafından belirlenir. Kurum personelinin ücretleri ile diğer mali hakları Kurum içi hiyerarşi de gözetilerek Kurul tarafından tespit edilir. Kurum personeline Kurul tarafından belirlenecek esaslar çerçevesinde fazla mesai ücreti ve performansa dayalı ödül verilir. Kurum personeline yapılacak ödemelerin toplamı Kurul üyelerine yapılacak ödemelerin toplamını geçemez.

Kanunlarla Kuruma verilen görevlerin gerektirdiği asli ve sürekli görev ve hizmetler, elektronik haberleşme başuzmanı, elektronik haberleşme uzmanı, teknik uzman ve idari uzman ile elektronik haberleşme, teknik ve idari uzman yardımcılarından oluşan meslek personeli ve diğer personel eliyle yürütülür. Kurumda; kurum başkan yardımcısı kadrolarına atanacakların memuriyete esas en az on iki yıl, 1. hukuk müşaviri, daire başkanı, müşavir, müdür kadrolarına atanacakların memuriyete esas en az on yıl hizmet ve 8 inci maddenin ikinci fıkrasında aranan eğitim şartlarını taşımaları, meslek personeli kadrolarında çalışanların 8 inci maddenin ikinci fıkrasında aranan eğitim şartını taşımaları, uzman unvanlı kadrolarda çalışanların en az dört yıllık fakültelerden mezun, diğer personelin ise en az lise ve dengi okul mezunu olmaları gerekir. Kurum personelinin 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerinde belirtilen şartları taşımaları zorunludur.

Uzman yardımcılığına atanabilmek için; bu Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasında sayılan fakülte veya bölümlerden mezun olmak, merkezi yarışma sınavına katılmak, Kurul tarafından çıkartılacak yönetmelikle belirlenecek yabancı dillerden en az birinden Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından asgari C düzeyinde puan almış olmak, Kurum alan sınavının yapıldığı yılın Ocak ayının ilk gününde otuz yaşını doldurmamış olmak ve bu sınavda başarılı olmak gerekir. Uzman yardımcılığına atananlar; en az üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak şartıyla hazırlayacakları tezin kabul edilmesi hâlinde ilgisine göre elektronik haberleşme uzmanı, teknik uzman veya idari uzman olarak atanırlar. Bunlara bir defaya mahsus olmak üzere bir derece yükseltilmesi uygulanır. Tez savunmasında üç defa başarılı olamayanlar uzman yardımcılığı unvanını kaybederler ve mükteseplerine uygun kadrolara atanırlar. Kurumda teknik uzman ve idari uzman kadrolarına atananlar; bu Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen öğrenim alanlarında yüksek lisans veya doktora yapmaları, yüksek lisans veya doktora tez konularının Kurumun görev alanıyla ilgili olması ve belirlenecek yabancı dillerden birini istenen seviyede bilmeleri halinde elektronik haberleşme uzmanı kadrolarına atanabilirler. Uzman ve uzman yardımcılarının giriş ve yeterlik sınavları, çalışma usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Kurum personeli kadro karşılığı sözleşmeli statüde istihdam edilir. Kurum personeli ücret, sosyal ve diğer mali haklar ile bu Kanunda yer alan hükümler dışında 657 sayılı Kanuna tâbidir.”

“Kurum 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununa tabi değildir. Kurumun harcırah ödemeleri, 4/7/2001 tarihli ve 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14/A maddesine göre yapılır. Kurum, Sayıştay tarafından denetlenir. Kurumun gelirleri her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır. Kurum, mevzuatta belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde kendisine tahsis edilen mali kaynaklarını, görev ve yetkilerinin gerektirdiği ölçüde, kendi bütçesinde belirlenen usul ve esaslar dâhilinde serbestçe kullanır.

Hizmet gereklerinin zorunlu kıldığı hallerde, Ülke genelinde toplam sayısı onu geçmemek üzere taşra teşkilatı kurulabilir.

Kurumun gelirleri aşağıda belirtilmiştir:

a) Elektronik Haberleşme Kanununun 11 inci maddesine göre Kurumun her türlü idari giderlerinden kaynaklanan masraflarına katkı amacıyla işletmecilerin bir önceki yıl net satışlarının binde beşini geçmemek üzere, işletmecilerden alınacak idari ücretler,

b) Elektronik Haberleşme Kanununun 46 ncı maddesine göre alınacak ücretler,

c) Elektronik Haberleşme Kanunu uyarınca Kurumca sunulacak hizmetler ile Kurum imkân ve yeteneklerinin üçüncü kişilere kullandırılmasından elde edilen gelirler,

ç) Her türlü basılı evrak, form ve yayınlardan elde edilecek gelirler,

d) Müşavirlik hizmetlerinden elde edilecek gelirler,

e) Kurs, toplantı, seminer ve eğitim faaliyetlerinden sağlanacak gelirler,

f) Kurum ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından uygulanacak idari para cezaları,

g) Genel Bütçeden gerektiğinde yapılacak yardımlar,

h) Yapılacak her türlü bağış, yardım ve diğer gelirler.”

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma saati: 00.48

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.56

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

255 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde

Biraz önce okutmuş olduğum 67/2 (a) üzerindeki önerge geri çekilmiştir.

67/2 (a)’ oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67/2 (b) üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı tasarının 67 nci maddesi 2 nci fıkrasının (b) bendinde yer alan “8 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi” şeklindeki ibarenin “8 inci maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Ömer Çelik

M. Necati Çetinkaya

 

Kayseri

Adana

Elâzığ

 

Fatma Şahin

 

Nursuna Memecan

 

Gaziantep

 

İstanbul

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değişiklikle yapılmak istenen düzenlemenin yeni olan “üçüncü” cümlenin ifade edilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 67/2 (b)’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67/2 (c) ek madde 4’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67/2 (ç) geçici madde 8 üzerinde iki adet aynı mahiyette önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı Elektronik Haberleşme Kanun tasarısının 67/ç maddesiyle 2813 sayılı Telsiz Kanununa eklenen geçici 8. maddenin 6'ıncı fıkrasında sözü edilen ve Telsiz Genel Müdürlüğü'ne ait olup, Telekomünikasyon Kurumu kadrolarında da aynen korunan emsal unvanların da Anayasa Mahkemesi Kararı uyarınca 2 inci fıkra kapsamına alınarak, 2 inci ve 6 ıncı fıkraların aşağıdaki gibi yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederim.

2 inci fıkra:

"4502 sayılı Kanunun geçici 6. maddesi uyarınca Telekomünikasyon Kurumunun faaliyete başladığının Resmi Gazetede ilan edildiği tarihten önce, Telsiz Genel Müdürlüğünde Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş Kurulu Başkanı, müfettiş, Daire Başkanı ve bunların dışındaki birim amirleri kadrolarında görev yapanlar ile bu Kanunun yayımlandığı tarih itibariyle Kurumda; Kurum başkan yardımcısı, daire başkanı, hukuk müşaviri, bölge müdürü kadrolarında bulunanlar ve bunların dışındaki birim amirleri görevden alınmaları halinde, kadro şartı aranmaksızın başkanlık müşaviri olarak atanmış sayılırlar. Bunlar eski kadroları için öngörülen, mali, sosyal ve emekliliğe dönük her türlü özlük haklarını, daha sonra ortaya çıkabilecek artışlar dahil, almaya devam ederler."

6 ncı fıkra:

"4502 sayılı Kanunun geçici 6.        maddesi uyarınca Telekomünikasyon Kurumunun faaliyete başladığının Resmi Gazetede ilan edildiği tarihten önce, Telsiz Genel Müdürlüğünde başmüfettiş, müfettiş ve şube müdürü kadrolarında görev yapmaktayken, 15.08.2000 tarihinde Kurum kadrolarına atananlardan; bu Kanunun yürürlük tarihinde Kurumda telekomünikasyon uzmanı unvanlı kadroların dışındaki kadrolarda görev yapanlar bu kanunun yürürlüğünden itibaren öğrenim alanına göre idari veya teknik uzman kadrolarına atanırlar"

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Osman Coşkunoğlu

Tekin Bingöl

 

İstanbul

Uşak

Ankara

 

Turgut Dibek

Sacid Yıldız

Kamer Genç

 

Kırklareli

İstanbul

Tunceli

BAŞKAN – Aynı metinde iki adet önerge olduğu için önergelerin tek metnini okuttum.

Komisyon önergelere veya önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, gerekçeyi okuyunuz.

Gerekçe:

27.01.2000 günlü 4502 sayılı Yasa ile Telsiz Genel Müdürlüğünün yerine Telekomünikasyon Kurumu oluşturulurken Telsiz Genel Müdürlüğüne ait kadrolar Geçici 1 inci madde hükmü uyarınca personeliyle birlikte başkaca bir işleme gerek kalmaksızın Telekomünikasyon Kurumuna devredilmiştir.

Böylece yeni oluşturulan Telekomünikasyon Kurumunda Teftiş Kurulu Başkanlığı birim olarak korunup, ekli kadro cetvellerinde Teftiş Kurulu Başkanı ve müfettiş kadrolarına da aynen yer verilirken, bazı daire başkanı kadroları ile şube müdürü kadroları da değiştirilmeksizin aynen korunmuştur.

4502 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin 2.fıkrasının "Bu kanun ile Telsiz Kanununda yapılan düzenlemeler ve verilen yetki doğrultusunda Bakanlar Kurulunca yapılacak düzenlemeler ile kadro ve görev unvanları değişmeyenler aynı unvanlı kadrolarına atanmış sayılırlar" şeklindeki hükmü uyarınca çıkarılan 2000/1006 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 4502 sayılı Kanun ekindeki kadrolar hiç uygulanmaksızın iptal edilerek, müfettişler dahil kadro ve görev unvanı değişmeyen bazı daire başkanları ile şube müdürleri aynı anda ve birlikte düz uzman yapılmışlardır.

Ancak, Danıştay'ca, Anayasa Mahkemesinde açılan iptal davasına bakan Anayasa Mahkemesi, 22 0cak 2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan gerekçeli Kararı ile, 4502 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin "ve verilen yetki doğrultusunda Bakanlar Kurulunca yapılacak düzenlemeler" hükmü ve bu hükme istinaden Kanun ekindeki kadroları hiç uygulanmadan iptal eden 2000/1006 sayılı Bakanlar Kurulu Kararını iptal etmiştir.

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 67/c maddesiyle 2813 sayılı Telsiz Kanununa eklenen Ek Madde 4 ile 4502 sayılı Kanuna ekli listedeki Kadrolar bütün ek ve değişiklikleriyle iptal edilmekte ve yerine Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu hizmetlerinde kullanılmak üzere bu Kanun ekindeki cetvellerde gösterilen kadrolar eklenmektedir.

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

67/2 (ç) geçici madde 8’i oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67/2 (ç) geçici madde 9’u oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67/3 ek madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67/3 ek madde 3 üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı "Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı"nın 67 nci maddesinin üçüncü fıkrasıyla 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna eklenen ek 3 üncü madde ile iptal edilmesi öngörülen (III) sayılı cetvelin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                         Cevdet Erdöl

                                                                                                                             Trabzon

"(III) SAYILI CETVEL

İPTAL EDİLEN KADROLAR

KURUMU: ULAŞTIRMA BAKANLIĞI

TEŞKİLATI: MERKEZ

SINIFI

UNVANI

DERECESİ

ADET

GİH

Memur

5

7

GİH

Memur

7

2

GİH

Mutemet

5

1

GİH

Mutemet

10

1

GİH

Daktilograf

5

2

GİH

Daktilograf

8

1

GİH

Daktilograf

9

1

GİH

Daktilograf

10

1

GİH

Şoför

7

3

GİH

Şoför

10

1

GİH

Şoför

11

2

TH

Mühendis

1

4

YH

Hizmetli

5

7

YH

Hizmetli

6

3

YH

Hizmetli

7

16

YH

Hizmetli

8

6

YH

Hizmetli

9

2

 

 

TOPLAM

60”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM ((Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Bu Kanunla Ulaştırma Bakanlığı'na tahsis edilmiş bulunan altmış adet kadronun iptali öngörülmekteydi, ancak Kanun eki cetvelde yer verilen kadroların bir kısmında  derece değişikliği yapılmış, bir kısmı evvelce iptal edilmiş ya da kullanılmıştır. Bu nedenle, Kanuna ekli (III) sayılı kadro cetvelinde yer alan iptal edilecek kadrolarda derece ve unvan değişikliği yapılması gerekmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67/3 ek madde 3’ü kabul edilen önerge ve ekli listeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67/4 geçici madde 6’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67/5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67/6’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67/7 (a)’ oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67/7 (b)’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çerçeve 67’nci maddeyi kabul edilen maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 3 üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı yasa tasarısının geçici 3. maddesinin 3. fıkrasında geçen (150) ibaresinin (250) olarak değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                                         Kamer Genç

                                                                                                                             Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM ((Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yüz elli çok küçük bir rakamdır. Bunun yükseltilmesi gerekir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici madde 3’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 4’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 5 üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 255 sıra sayılı yasa tasarısının geçici 5. maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ederim.

                                                                                                                         Kamer Genç

                                                                                                                             Tunceli

Cümle: Bu fıkra uyarınca yapılacak işlemler dolayısıyla abonelerden hiçbir ücret istenmez.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM ((Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu işlemlerden ücret alınmayacağının belirtilmesi gerekir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yürürlük

MADDE 68-

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yürütme

MADDE 69-

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, yani bu konuda bir konunun kayıtlara, tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum: Meclis Başkanlığımızın bu komisyonda görüşülürken -başka kanunlarda- 35’inci maddeye aykırı bir şekilde kendi “Komisyonlar kanun teklif edemezler.” hükmüne istinaden yapılan değişiklikleri iade etmişti. Komisyon yine aynı şekilde Meclis Başkanlığının görüşüne uymayarak ısrar etmiş ve maalesef İç Tüzük’e aykırı kanun maddeleri burada değiştirilmiştir. Daha önce de böyle bir tartışma olmuştu. Bundan sonraki süreç içerisinde Meclis Başkanlığımızın komisyona havale edilen bu işlerle ilgili görüşü doğrultusunda işlem yapılmasının daha doğru olacağını düşünüyoruz. Bunu kayıtlara geçmesi açısından ifade ediyorum. Meclis Başkanlığımızın yazısı varken Komisyonun bu yazıya uymaması, kanun tekniğinin düzenlenmesi açısından da gerçekten önemli aksaklıklar meydana getiriyor. Bunun komisyonlar tarafından dikkate alınmasını istirham ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Vural.

Saygıdeğer arkadaşlarım, üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Buyurun Sayın Başkan.

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Sayın Başkanım, kanun tasarısının bazı maddelerinde kabul edilen önergeler ile kurumun adını “Elektronik Haberleşme Kurumu”, “bilişim uzmanı” ibareleri “elektronik haberleşme uzmanı”, “bilişim başuzmanı” ibareleri “elektronik haberleşme başuzmanı” olarak değiştirilmiştir. Tasarının diğer maddelerinde sehven değiştirilmemiş ibareler kalmışsa onların da düzeltilmesi gerekecektir. İfade etmek istedim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Gerekli notlar alınmıştır, İç Tüzük 85 uyarınca gerekli işlemleri de yapacağız.

Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, oylama için üç dakika süre veri-yorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı’nın yapılan açık oylamasının sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı:

296

Kabul                      :

271

Ret                           :   

25 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum.

Millet iradesinin temsilcisi saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 23’üncü Dönemdeki İkinci Yasama Yılını çok yoğun ve verimli bir çalışma günüyle tamamlamış bulunuyoruz.

Bu yasama yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama ve denetim faaliyetlerinin başarıyla sonuçlanması vesilesiyle, Hükûmetimize, başta Sayın Başbakanımıza, siyasi parti gruplarımıza, bütün siyasi partilerimizin değerli grup başkan vekili arkadaşlarımıza, Başkanlık Divanı üyesi arkadaşlarımıza ve siz değerli milletvekili arkadaşlarımıza teşekkürlerimi, şükranlarımı sunuyorum.

Sizleri, ailelerinizle birlikte, hak ettiğinize gönülden inandığım, iyi tatiller diliyorum. Bayramınızı şimdiden tebrik ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, grup başkan vekili arkadaşlarımızın da birer küçük hitapları olacaktır.

Sayın Elitaş, buyurun efendim.

                       

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

23’üncü Dönem Parlamentonun İkinci Yasama Yılını bugün bitirmiş oluyoruz. İkinci Yasama Yılında 138’inci Birleşimi tamamladık. Bu süre içerisinde Türk milletinin ihtiyaçlarını karşılayan, onların yaşam, hayat tarzlarını daha da iyileştirmek amacıyla, hem Hükûmet tarafından getirilmiş kanun tasarıları hem değerli milletvekillerimiz tarafından önerilmiş kanun teklifleriyle birlikte yoğun bir yasama yılını hep beraber geçirdik.

Bu konuda, çalışma şartlarımızın uygun hâle gelmesinde büyük emek sarf eden Başkanlık Divanının değerli üyelerini, siyasi partilerimizin başta grup başkan vekilleri olmak üzere, tüm milletvekili arkadaşlarımızı… İktidarıyla muhalefetiyle bugünleri de geçirdik.

İnşallah, 1 Ekim tarihinde, bayramın ikinci günü, Ramazan Bayramı’nın ikinci günü buluşacağımızı ümit ediyorum.

Emeği geçen tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum, iyi tatiller diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun efendim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bir çalışma dönemini daha gecenin geç saatinde bitirdik. Aslında, bugün yaşadığımız tablo sanıyorum bütün milletvekillerimizin belleklerine kazınması gereken bir tablo. Bir yasalaşma sürecinin bu şekliyle noktalanması pek hoş değil ama ben yine de Parlamentonun kendi üstüne düşen görevi, Hükûmetin bütün aksaklıklarına rağmen, onuruyla giderdiği kanısındayım.

Teşekkür ediyorum ve ben de iyi tatiller diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

Sayın Şandır, buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Gerçekten yoğun, yorgun, bana göre de verimli bir çalışma dönemini bitirdik. Tüm arkadaşlarıma Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına teşekkür ediyorum.

Tabii ki, gecenin bu saatinde ve bu yasama yılının son çalışma gecesinde, çalışma gününde bazı hususları da, son saniyelerde yaşadığımız bazı hususları da özellikle iktidar partisi grubunun yöneticilerine tekrar hatırlatıyorum.

Değerli dostlar, burada kural koyuyoruz, kanun inşa ediyoruz, bununla da Hükûmet Türkiye'yi yönetiyor. Bu koyduğumuz kural kurala uygun olmak mecburiyetindedir. İç Tüzük’e göre çalışmak mecburiyetindeyiz. Her defasında İç Tüzük’ü ihlal ederek, her defasında Meclis Başkanlığının uyarısına rağmen “Bu defalık olsun.” diyerek, yasamanın kalitesini düşürerek Meclisimizin bu yoğun emeğine gölge düşürüyoruz. Buna hakkımız yok. Bunu yapmak mecburiyetinde değiliz.

Dolayısıyla, emeklerinize saygı duyuyorum, çok teşekkür ediyorum. Biz iktidarıyla, muhalefetiyle bu millete hizmet etmenin görevlisiyiz, bu yetkiyle buraya geldik ama bu görevi yaparken kuralları korumamız, kuralların gereği davranmamıza hassasiyet gösterilmesi gerekiyor. Özellikle de Meclis Başkanlığımızın bu yöndeki uyarılarına grup başkan vekillerinin, iktidar partisi grup başkan vekillerinin ve komisyon başkanlarımızın çok, doğrudan itibar etmesi, uyması bir zorunluluktur. Özellikle de Adalet Komisyonuna bu noktada büyük iş düştüğü kanaatindeyim.

Dolayısıyla, yorgun, yoğun ve verimli bir çalışma süresinin sonunda yeni döneme başlarken bu yanlışlıkları da hatırlayarak yeni dönemde doğruyu yapmak niyeti ve kararıyla bugün nokta koyuyoruz. Emeği geçen tüm bürokrat arkadaşlarıma, Divan üyesi, Divanda çalışan, Kanunlar Kararlarda çalışan personele çok teşekkür ediyorum. Herkese iyi tatiller diliyorum, iyi bayramlar diliyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, sizleri bir kez daha saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum. Hakikaten çok yoğun bir çalışma dönemi geçirdik. Çok başarılı yasama faaliyeti ve denetim faaliyeti yaptık. Çok güzel şeylere imza attık. İnşallah, bundan sonraki yasama yılında da bu çalışmalarımızı devam ettiririz.

Gündemde bulunan konuları sırasıyla görüşmek için Anayasa ve İç Tüzük gereğince 1 Ekim 2008 Çarşamba günü (Bayramın ikinci günü) saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum. (Alkışlar)

Kapanma Saati: 01.23

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.