DÖNEM: 23                            CİLT: 26                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

136’ncı Birleşim

29 Temmuz 2008 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle gündem dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu’nun, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle gündem dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı

3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle açıklaması

3.- Hatay Milletvekili Sadullah Ergin’in, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle açıklaması

4.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle açıklaması

5.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Hükûmetin, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı hakkında gündem dışı söz alarak Genel Kurula bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÖNERGELER

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/773) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/83)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; 26 Şubat 1992 Tarihinde Ermeniler Tarafından Azerbaycan’ın Hocalı Kentinde Gerçekleştirilen Katliamın “Soykırım” Olarak Tanınması, 26 Şubatın “Hocalı Soykırımını Anma Günü” Olarak Kabul Edilmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/148) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/84)

B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Yozgat Milletvekili Osman Coşkun ve 21 milletvekilinin, meslek hastalıkları sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/262)

C) DUYURULAR

1.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesinin bildirmiş olduğu dosyanın Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmasına ilişkin duyuru

D) TEZKERELER

1.- Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak’ın bir heyetle birlikte Azerbaycan’a yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/520)

 

VI.- SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1.- Dilekçe Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

 

VII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’deki sanayicilere ucuz elektrik sağlanmasına ve maden firmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/255)

2.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, sebze ve meyve ihracatındaki ilaç kalıntısı analizine ilişkin Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’den sözlü soru önergesi (6/266)

3.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir firmadaki greve ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/272) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

4.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, bir fabrikadaki greve ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/276) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

5.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, İstanbul Sigorta İl Müdürlüğünün taşınmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/298) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

6.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, özelleştirilen KİT’lerin çalışanlarının geçici personel olarak istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/299) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

7.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, primlerini ödeyemeyen BAĞ-KUR’lulara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/311) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

8.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, AB’nin katılım öncesi mali aracının kullanılacağı illere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/322) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

9.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, SSK ve Emekli Sandığı mensubu hastaların işitme cihazlarının karşılanmamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/328) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

10.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, muhtarların özlük haklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/330) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, iş güvenliğine ve kazalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/405) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

12.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, BAĞ-KUR’luların sağlık hizmeti alımında karşılaştıkları sorunlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/445) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

13.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, İstanbul’da kaçak işçi çalıştıran iş yerlerinin denetimine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/449) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

14.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana Sigorta Teftiş Kurulunun Ankara’ya taşınacağı iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/452) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

15.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, sigortasız çalıştırmanın önlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/454) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

16.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Adana Sigorta Teftiş Kurulunun Ankara’ya taşınacağı iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/462) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

17.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TCDD’de tabii afet faslından çalıştırılan geçici işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/484) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

18.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yararlananlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/488) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

19.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’te kent içi ulaşım sözleşmesi kapsamında mağdur olan işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/492) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

20.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, belediye başkanlarına makam ve temsil tazminatı ödemesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/503) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

21.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, usta öğreticilerin sosyal güvenlik haklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/507) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

22.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, muhtarların maaşlarına ve prim ödemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/599) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

23.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, BAĞ-KUR’dan emekli olamayan bazı kimselerin durumuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/608) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

24.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, İşsizlik Sigortası Fonu’nun kullanımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/685) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

25.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, emekli aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/753) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

26.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, emekli maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/811) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/627) (S. Sayısı: 273)

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ağrı Milletvekili Cemal Kaya’nın, Van Milletvekili Özdal Üçer’in, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Ağrı Milletvekili Cemal Kaya’nın, konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, turizm amaçlı tahsis edilen orman alanlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3603)

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, akaryakıt kaçakçılığı ile kayıp ve kaçak elektrik kullanımına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/3759)

3.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, tekrar seçilemeyen 22’nci Dönem hekim milletvekillerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/3908)

4.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Küre Dağlarının turizme kazandırılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3932)

5.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bir kayak merkezi projesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3997)

6.- Kayseri Milletvekili Sebahattin Çakmakoğlu’nun, Kayseri’deki iş yeri ve istihdam edilen işçi sayısına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/3998)

7.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin ile ilgili bazı verilere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/4000)

8.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, öğrenim ve harç kredilerinin geri ödemesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/4003)

9.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, esnafın vergi ve prim borçlarının ertelenmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/4063)

10.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir kampanyada kullanılan fotoğrafa ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüyesin Çelik’in cevabı (7/4065)

11.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, “Ana Kız Okuldayız” kampanyasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/4067)

12.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Futbol Millî Takımının forma renklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/4137)

13.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, SHÇEK’de yetişen gençlerin işe yerleştirilmelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/4150)

14.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, MİT’in arşiv ve güvenlik soruşturmalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/4152)

15.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, memur maaş artışının yetersizliğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/4186)

16.- Kayseri  Milletvekili  Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’de 1 Mayıs etkinliğine katılan bazı öğretmenler hakkında soruşturma açılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/4190)

17.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/4191)

18.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, toplumsal cinsiyete dayalı  bütçeleme  çalışmalarına  ilişkin  sorusu  ve  Millî  Savunma  Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/4193)

19.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, gazilerin maaşlarındaki farklılıklara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/4365)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak altı oturum yaptı.

Oturum Başkanı ve TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil, Lozan Barış Antlaşması’nın 85’inci yıl dönümü nedeniyle bir konuşma yaptı.

Denizli Milletvekili Mehmet Salih Erdoğan’ın, 24 Temmuz Türk Basınından Sansürün Kaldırılması Günü ve Basın Bayramı’na,

Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, ifade ve basın yayın özgürlüğüne,

İlişkin gündem dışı konuşmalarına Devlet Bakanı Mehmet Aydın;

Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, SSK ve BAĞ-KUR alacaklarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin gündem dışı konuşmasına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik;

Cevap verdi.

Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın gündem dışı konuşmalardaki cevabına ilişkin açıklaması nedeniyle Devlet Bakanı Mehmet Aydın bir konuşma yaptı.

Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un (6/818),

Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/790, 6/791, 6/792, 6/793, 6/794, 6/795 ve 6/841),

Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; soruların geri verildiği bildirildi.

İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 milletvekilinin, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin doğal gaz ve su sayacı ihaleleri ile ilgili iddiaların (10/260),

İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 22 milletvekilinin Malatya’da kayısı piyasasında yaşanan sorunların (10/261),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/589) (S. Sayısı: 269) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamadan sonra kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, konuşmasında Hükûmete sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.

29 Temmuz 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 20.17’de son verildi.

                                                                          

Nevzat PAKDİL

 

 

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

 

Fatoş GÜRKAN

 

Bursa

 

Adana

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Yaşar TÜZÜN

 

 

 

Bilecik

 

 

 

Kâtip Üye

 

                                                                                                                                                No.: 195 

II.- GELEN KÂĞITLAR

25 Temmuz 2008 Cuma

Tasarılar

1.- Uluslararası Bitki Koruma Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/633) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.7.2008)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Görsel-İşitsel ve Yazılı İletişim ile Belgelendirme Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/634) ( Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığı geliş tarihi: 21.7.2008)

Tezkere

1.- Trafik Kazalarını Önleme Faaliyetleri Başlıklı Performans Denetimi Raporuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/518) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.7.2008)

Raporlar

1.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/605) (S. Sayısı: 275) (Dağıtma tarihi: 25.7.2008) (GÜNDEME)

2.- Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve Konya Milletvekili Hasan Angı’nın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/301) (S. Sayısı: 277) (Dağıtma tarihi: 25.7.2008) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, hakkında soruşturma açılan belediye başkanlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/899) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008)

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli Üniversitesinin kuruluş işlemlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/900) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008)

3.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kuraklıktan etkilenen illere mazot ve gübre desteğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/901) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008)

4.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, enflasyondaki düşüşe ve esnafın sıkıntılarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/902) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008)

5.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, İslam Konferansı Örgütü ile imzalanan bir anlaşmaya ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/903) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

6.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, tarım sektöründeki olumsuz gelişmelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/904) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

7.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, beyaz eşya fiyatlarındaki artışın evliliklere etkisine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/905) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

8.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kredi kartı borçlularına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/906) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

9.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Merkez Bankasının kara listesine giren esnafa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/907) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

10.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, emeklilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/908) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kaçak kol saatlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/909) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

12.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, polis nöbet kulübelerinin güvenlik sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/910) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

13.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Mersin’in Gülnar İlçesindeki orman yangınına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/911) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

14.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Mersin’e havaalanı yapımına ve Adana Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/912) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Ergenekon soruşturmasındaki bir yazışmanın basında çıkmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4459) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008)

2.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir grubun ilişkileri ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4460) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008)

3.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, bir taş ocağının çevredeki zeytinliğe verdiği zarara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4461) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

4.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Atatürk Araştırma Merkezi Başkanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4462) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

5.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, kamu personeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4463) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

6.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, tutukluluğunda hastalanarak hayatını kaybeden bir kişiye ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4464) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008)

7.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, ceza infaz kurumları personelinin özlük haklarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4465) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008)

8.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, ceza infaz kurumu çalışanlarının özlük haklarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4466) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

9.- Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in, köylere afet yardımında ayrıcalık yapıldığı iddiasına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/4467) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

10.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Düzce’de prefabrik konutlardaki depremzedelere ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/4468) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

11.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Gülnar İlçesindeki orman yangınına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4469) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008)

12.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Yatağan Termik Santralinin arıtma sistemine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4470) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

13.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, polislik sınavındaki yaş sınırına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4471) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008)

14.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Bursa-Orhangazi Belediyesince bir festivaldeki gösterilerin iptal edilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4472) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008)

15.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, il özel idarelerinin bölünmüş yol harcamalarına ve belediyelerin lale dikimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4473) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008)

16.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van Belediyesince kiraya verilen bir taşınmaza ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4474) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008)

17.- Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın, bir köyün yakınındaki askeri birliğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4475) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

18.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, KÖYDES ihale ilanlarının yayınlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4476) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

19.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya 100. Yıl Spor Kompleksi Projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4477) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

20.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, soruşturma açılan ve görevden alınan belediye başkanlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4478) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

21.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, büyükşehir belediyelerinin borçlarına ve kamudan alacaklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4479) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

22.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, TEDAŞ’ta raportör olarak çalışan personelin sorunlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4480) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008)

23.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, ücretli ikram yapan havayolu şirketlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4481) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

24.- İzmir Milletvekili Erdal Kalkan’ın, İzmir’in içme suyunda arsenik olduğu iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4482) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008)

25.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, keneyle mücadeleye ve bir açıklamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4483) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

26.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Korkuteli Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4484) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

27.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, keneyle mücadeleye ve Karabük’teki Kırım Kongo kanamalı ateşi vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4485) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

28.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, üreticilerin bazı sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4486) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008)

29.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, destekleme primi ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4487) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008)

30.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, beyaz et sektöründeki sıkıntılara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4488) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

31.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Gülnar Kültür Sarayı inşasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4489) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008)

32.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, Halkbank’ın sözleşmeli personeline yapıldığı iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/4490) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008)

33.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa Büyükşehir Belediyesinin şoförlük hizmeti alımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4491) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008)

34.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, TOKİ Başkanının bazı açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4492) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

35.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, bir soruşturmayla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4493) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

36.- Adana Milletvekili Recai Yıldırım’ın, Adana’daki kamu yatırımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4494) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

37.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana Metrosuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4495) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

38.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar’ın, Hatay’daki işsizliğe ve esnafın sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4496) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

39.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Yükseköğretim Kurumunda görevlendirilen bazı kişilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4497) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

40.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, esnaf ve sanatkarlara yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4498) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008)

41.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kuraklıktan doğan zararların tarım sigortası kapsamına alınmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4499) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008)

42.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, zirai ilaç kullanımına ve kalıntılarının analizine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4500) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008)

43.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, tarıma dayalı sanayinin geliştirilmesine  ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4501) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008)

44.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Mudanya İlçesindeki deprem riskine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4502) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008)

45.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Gemlik İlçesindeki deprem riskine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4503) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008)

46.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, darbe girişimi iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4504) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008)

47.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, bir cezaevinde ziyaretçilere yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4505) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

48.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bir cezaevinde ziyaretçilere yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4506) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008)

49.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, orman yangınlarına yönelik önlemlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4507) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

50.- Mersin Milletvekili Ali Oksal’ın, Gülnar’da meydana gelen orman yangınına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4508) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

51.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Gülnar’da meydana gelen orman yangınına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4509) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

52.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Düzce’de çöp entegre tesisi olarak belirlenen alana ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4510) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008)

53.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, terör ve terörle mücadeleden doğan zararların karşılanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4511) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

54.- Adana Milletvekili Recai Yıldırım’ın, Adana Büyükşehir, Seyhan ve Yüreğir Belediyelerinin gelir ve giderlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4512) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

55.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerinin su sayacı ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4513) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008)

56.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, büyükelçilik ve konsolosluklarda görevlendirilen polislere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4514) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008)

57.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, eğitim kurumlarına yönetici atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4515) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

58.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Gönül Köprüsü Projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4516) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

59.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, eğitim kurumları yöneticileriyle ilgili genelgeye ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4517) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

60.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Bozkır Anadolu Lisesi inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4518) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

61.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, ek ders ücretleriyle ilgili düzenlemelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4519) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

62.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, özel eğitim giderlerinin karşılanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4520) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008)

63.- Adana Milletvekili Recai Yıldırım’ın, Adana’daki işsizlik sorununa ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4521) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

64.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, hipermarketlere yönelik düzenleme çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4522) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008)

65.- Adana Milletvekili Recai Yıldırım’ın, Karataş İlçesindeki çiftçilerin durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4523) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

66.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, desteklemeden faydalanamayan yem bitkisi ekicilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4524) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

67.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, tarımsal üretimde kullanılan ilaçlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4525) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008)

68.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Yalova Altınova Tersaneciler Girişim A.Ş’nin ortaklarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4526) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

69.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Tuzla Aydınlı Koyunda yapılan dolgulara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4527) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

70.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, telefonların dinlenmesi konusundaki söylentilere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4528) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

71.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Kırım Kongo kanamalı ateşi vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4529) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

72.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, bir firmanın kazandığı ihalelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4530) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

73.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Fethiye Üzümlü Çimento Fabrikasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4531) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008)

74.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, prim borçlarının yapılandırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4532) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008)

                                                                                                                                        No.: 196

28 Temmuz 2008 Pazartesi

Rapor

1.- Mersin Milletvekili Zafer Üskül ve 21 Milletvekilinin; İnsan Hakları Komisyonu Kanunu Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/263) (S. Sayısı: 278) (Dağıtma tarihi: 28.7.2008) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, sağlık kurumlarındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/913) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

2.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, RTÜK’e alınan personele ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) sözlü soru önergesi (6/914) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, cemevlerinin aydınlatma giderlerinin ödenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/915) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008)

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Aydınspor hakkında verilen cezanın zamanlamasına ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) sözlü soru önergesi (6/916) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in, sebze ve meyvedeki kayıtdışılığa ilişkin  Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4533) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

2.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Mersin’in Gülnar İlçesindeki orman yangını sonrası yapılacak çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4534) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

3.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Ergenekon Soruşturmasındaki bazı tutukluların sağlık sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4535) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

4.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, tasarrufu teşvik kesintileri ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4536) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

5.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Çağlayan Göleti projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4537) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008)

6.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Cumhurbaşkanlığı Köşkünde yapılan değişikliklere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4538) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008)

7.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Ergenekon Soruşturmasıyla ilgili haberlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4539) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008)

8.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, petrol rezervlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4540) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008)

9.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, ölümle sonuçlanan bir trafik kazasıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4541) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008)

10.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, darbe girişimi iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4542) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008)

11.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Ergenekon Soruşturmasıyla ilgili çıkan haberlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4543) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

12.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Ergenekon Soruşturmasında tutuklanan bir şahsın sağlık sorununa ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4544) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

13.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, Ergenekon Soruşturmasında tutuklanan bir şahsın hayatını kaybetmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4545) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

14.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, bir cezaevinde yapıldığı iddia edilen bir uygulamaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4546) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

15.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, açılan uluslar arası tahkim ve AİHM davalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4547) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008)

16.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, Ergenekon Soruşturması kapsamında tutuklananların sağlık durumlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4548) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008)

17.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Fethiye-Seki Beldesine yapılacak baraja ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4549) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

18.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Fethiye-Çaltıözü Köyüne yapılacak baraja ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4550) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

19.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Eceabat’da meydana gelen orman yangınına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4551) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

20.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, göllerdeki kurumaya ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4552) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008)

21.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Kurşunlu Şelalesi yakınına açılan taş ocağının etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4553) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008)

22.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, orman envanterine ve amenajman planlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4554) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008)

23.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, maden arama ruhsat ve işletme izni verilen şirketlerdeki hisse durumuna ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4555) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008)

24.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, “2B” olarak bilinen orman arazilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4556) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008)

25.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, bazı projelerle ilgili uluslar arası tahkim davalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4557) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008)

26.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Türkiye Elektrik Enerjisi 10 Yıllık Üretim Kapasite Projeksiyonu raporuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4558) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008)

27.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkari ve Yüksekova’daki Nevruz kutlamalarındaki bazı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4559) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

28.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Van İl Emniyet Müdürlüğünde görev yeri değiştirilen personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4560) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

29.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Afyonkarahisar İli Çevre Hizmet Birliğinin bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4561) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008)

30.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir stadyum inşaatı ve bağlantı yolu yapımıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4562) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008)

31.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4563) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008)

32.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Ankara Büyükşehir Belediyesinin oyuncak dağıtımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4564) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008)

33.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, satılan Hazine arazilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4565) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

34.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Millî Piyango İdaresinin satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4566) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

35.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Hazinenin taraf olduğu davalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4567) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008)

36.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, emlak vergisi rayiç bedellerinin belirlenmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4568) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008)

37.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, vade farkının faturaya yansıtılmamasından doğan vergi kaybına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4569) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008)

38.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, öğretmen atamalarına ve yöneticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4570) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008)

39.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki eğitim sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4571) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008)

40.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’da eğitimdeki başarı oranlarının düşmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4572) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008)

41.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İstinye Devlet Hastanesi Başhekiminin görevden alınmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4573) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

42.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkari’deki kanser vakalarına ve sağlık altyapısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4574) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008)

43.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, bazı köy arazilerinin çayır ve mera alanına dönüştürülmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4575) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

44.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, hayvancılığın desteklenmesiyle ilgili tebliğe ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4576) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

45.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, bazı karayollarının yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4577) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

46.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türk Telekom tarifelerindeki haksız uygulama iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4578) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

47.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Atatürk Havalimanında metro levhalarının bulunmamasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4579) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008)

48.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, kadastro çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4580) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

49.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, yat turizmine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4581) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008)

50.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkari’de öldürülen iki kişiye ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4582) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008)

51.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, kredi kartı verilmesindeki bir uygulamaya ve aidatlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/4583) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. - Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, YARSAV ile ilgili bir açıklamasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3459)

2. - Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir trafik kazasının adli sürecine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3530)

                                                                                                                                        No.: 197

29 Temmuz 2008 Salı

Raporlar

1.- Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/623) (S. Sayısı: 279) (Dağıtma tarihi: 29.7.2008) (GÜNDEME)

2.- Bakü-Tiflis-Kars Yeni Demiryolu Bağlantısına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/422) (S. Sayısı: 280) (Dağıtma tarihi: 29.7.2008) (GÜNDEME)

3.- Türkiye İstatistik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/628) (S. Sayısı: 281) (Dağıtma tarihi: 29.7.2008) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergesi

1.-Yozgat Milletvekili Osman Coşkun ve 21 Milletvekilinin, meslek hastalıkları sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/262) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2008)

 

 

29 Temmuz 2008 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz İstanbul’da yaşanan terör olayı hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’a aittir.

Buyurun Sayın Soysal. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle gündem dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle İslam dünyasının ve ulusumuzun Miraç Kandili kutlu olsun.

Değerli arkadaşlarım, İstanbul’da yaşanan terör olayıyla, Güngören’de yaşanan, ne yazık ki 18 kişinin ölümüne, 156 kişinin yaralanmasına neden olan terör olayıyla ilgili söz almış bulunmaktayım.

Maalesef kabul edilebilir gibi değil. Buradan, bu menfur saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza, hunharca öldürülen küçücük yavrularımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Elbette ki tarifsiz bir acı yaşayan ailelerine, yakınlarına ve tüm Türk ulusuna başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza da Allah’tan acil şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, pazar günü İstanbul’da yaşanan olay hepimizi gerçekten kedere boğdu. Terörün yeni hedefinin halk olduğunu, çocuklar olduğunu kadınlar olduğunu ne yazık ki bir kez daha görmüş olduk. Ne yazık ki analar ağlıyor, yürekler kanıyor. Vicdanla, insanlıkla ilgisi olmayan, insanlıktan nasibini almamış hain bir saldırıyla karşı karşıyayız. Düşününüz ki Aleyna Çelik henüz üç yaşında. Taha Yıldız ise henüz daha beş yaşına girmemiş. On iki yaşında Şeyma Özkan, evinin balkonunda, daha küçücük yaşta yaşama veda ediyor. On dört yaşında Murat Ağca da bu hain saldırının hedeflerinden biri oluyor. Hele ki doğum için gün sayan bir anne, bir ana, ne yazık ki Filiz İkiz karnındaki bebeğiyle haince öldürülüyor. Ne yazık ki terör artık yüzünü bir başka noktaya çekiyor: Halka dönük, Anafartalar’da olduğu gibi, Diyarbakır’da olduğu gibi… İstanbul’da daha yakın bir zamanda üç tane emniyet görevlimizi, polisimizi şehit eden terör, yine bugün karşımıza Güngören’de çıktı.

Değerli arkadaşlarım, ne yazık ki terörün bu yüzüne… Ne yazık ki terör, kendini, şekil değiştirerek, terör bile terörüne sahip çıkamayacak hâle gelmiş. Gerçekten, buna karşı bir direnç, bir dayanışma, teröre karşı bir mücadele götürmek durumundayız. Çünkü terör, tüm hain yüzünü bir kez daha İstanbul’da göstermiş bulunuyor.

Değerli arkadaşlarım, biz, dünyanın her yerinde, 11 Eylülde de terörün karşısında olmak durumundayız, Irak’ta ölen o çocukların da öldürülmesine karşı olmak durumundayız. Terör nereden gelirse gelsin, hangi ülkede olursa olsun, bunu besleyen unsurlara karşı gerçekten büyük bir mücadele götürmek durumundayız. Bugün Irak’ta da binlerce insan ölümle, ölümün soğuk yüzüyle karşı karşıya kalmaktadır ama İspanya’da da aynı noktada olundu, İspanya’da gerçekten halk sokağa döküldü ve terörün çirkin yüzüne karşı büyük bir tepki gösterdi. Aynı tepkiyi gerçekten Türk halkı göstermiştir, göstermeye de devam edecektir. Teröre karşı asla sessiz kalınamaz, teröre karşı gerçekten büyük bir mücadele götürmek durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, ne yazık ki teröre karşı da gerçekten önemli önlemler almak durumundayız. Bunlardan biri, örneğin, terör yüzünü gösterirken birinci bomba patlıyor ve insanlar merak içerisinde dışarı çıkıyorlar, on altı dakika sonra ikinci bomba patlıyor. Basın, medya ulaşmış ama emniyet tedbirini alamamış. Bu, büyük bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Soysal, devam edin.

ÇETİN SOYSAL (Devamla) — Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ve burada çok daha önceden önlem alınabiliyor olsaydı o ikinci bomba patlamadan müdahale etme hakkı ve şansı olabilirdi. Bu da büyük bir talihsizlik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bütün bu güvenlik zafiyetlerine karşı önlem almak durumundayız. Meclis olarak bu konuda daha duyarlı olup gerçekten emniyetin bu konuda daha dikkatli olmasını sağlamak, daha duyarlı olmasını sağlamak ve bununla ilgili ciddi bir çalışmanın içerisine girmek durumundayız. Bugün milyonlarca insan dinleniyor. Asıl dinlenmesi gereken varsa o da terördür, terör örgütleridir. Buraya da bir mücadele duygusu içerisinde hep birlikte devam etmek durumundayız.

Hepinize saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Soysal.

Gündem dışı ikinci söz yine aynı konuda söz isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Müezzinoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu’nun, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle gündem dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı

MEHMET MÜEZZİNOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.

Öncelikle, pazar günü akşamı İstanbul’umuz Güngören ilçesi Menderes Çıkmazı Sokağı’nda trafiğe kapalı bölgede menfur bir terör eyleminde kaybettiğimiz vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum. Üzüntüsünü paylaşan, insanlık dramının acılarını paylaşan 70 milyon Türk milletimizin de yine başı sağ olsun diyorum.

Tabii, terör, tarifi yapılması zor bir olgu. Ne zaman, nerede, nasıl, hangi ölçekte, hangi noktada olacağının bilinmesi bugün dünyanın bile çözmekte zorlandığı bir olgu. Ülkemiz, ne yazık ki zaman zaman terör eylemleriyle bu anlamda karşı karşıya kalıyor ve bununla yüzleşiyor.

İnanıyorum ki ülkemiz birlik ve beraberlik içinde, en üst kademesinden, devletiyle, Cumhurbaşkanı, yürütmesi, devlet kurum ve kuruluşlarıyla ve milletin birlik ve beraberliğiyle bu anlamda muhatap olduğu bu tablolardan kısa sürede kurtulacaktır. Burada en önemli gücümüz milletimizin birlik ve beraberliğidir, toplumsal dinamikleri oluşturan, başta siyasi partilerimiz ve sivil dinamiklerimizin yine ortak tavrı ve ortak dinamikleridir. İnanıyorum ki bugüne kadar olduğu gibi bu hadisede de gördüğümüz gibi, bundan sonraki süreçlerde terörün bu anlamdaki beli kırılacak ve ülkemiz ve insanımız, inşallah, bundan sonraki süreçlerde bu acı tablolarla muhatap olmayacaktır.

Tabii, Güngören’de yaşanan hadisede gerçekten -hani, ana karnındaki bebekten tutunuz, üç yaşında, beş yaşında, on yaşında- artık yani ölçeği ve insanlık ölçüleriyle izah edilemeyecek bir fotoğrafı gördük. Daha önceleri de buna benzer fotoğrafları ülkemiz ve milletimiz yaşamıştır. Buradan gördüğümüz tablonun vahametini ancak birlik ve beraberlikle aşabiliriz, toplumsal dinamiklerimizi güçlendirerek aşabiliriz, terörün kirli ve karanlık yüzünü onu daha da büyütmeden, amaçlarına hizmet etmeden… Çünkü terörizmin veya terörü yapanların, Ahmet’i, Mehmet’i, Ayşe’yi, çocuğu veya yetişkini öldürmek gibi bir niyetinin ötesinde kendini güçlü göstermek, kendi hedeflerine ulaşmak gibi bir hedefi olduğunu unutmadan, onun hedeflerine ve amaçlarına hizmet etmeden, tam aksine onu zayıflatarak, onun oluşturmak istediği korkuya, paniğe müsaade etmeden, acıları paylaşarak, birlik ve beraberliği güçlendirerek… Bu süreçlerde gerek emniyet teşkilatımızın gerek Bakanlığımızın gerek Hükûmetimizin bir an önce suçluları bulması, arkasındaki hesapların ne olduğunu çıkartabilmesi, suçluların hak ettiği gerekli cezaya çarptırılması, bu anlamda inanıyorum ki toplumun da beklediği ve bunu başarabildiğimiz oranda da terörün belinin kırılacağı bir sürece, inşallah, ülke olarak, millet olarak kavuşuruz.

Teröristler bu yüzleriyle kendi acziyetlerini ve kendi insanlık dışı tavırlarını ve yüzlerini göstermişlerdir. Bu anlamda toplumsal birlik ve beraberliğimiz onları bu denizde boğacaktır. Bu anlayışlarının onları bitireceği anlamında bir süreci de işlettiği kanaatindeyim. Birlik ve beraberliğimiz bu anlamda güçlenerek devam edecektir. Millî birliğimiz, devlet bütünlüğümüz bu anlamda daha güçlü bir süreci inşallah yaşayacaktır. Ama ben özellikle yakınlarını kaybedenlerin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Müezzinoğlu, devam edin.

MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) – …yakınlarını bu terör vesilesiyle kaybedenlerin acılarını paylaşmak… Bu anlamda acıları paylaşan başta Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, Hükûmetimize, muhalefetimize, her kademesiyle bu acının paylaşımında duyarlılık gösteren tüm sivil dinamiklere, toplumsal birliğe ve milletimize teşekkür ediyorum.

Barışın, hoşgörünün, anlayışın öncüsü olan İslam dininin de bu akşam önemli bir gecesi, Miraç Kandili. Müslümanların bu gecesini, İslam âleminin bu gecesini kutluyorum, daha çok barışa, daha çok hoşgörüye, daha çok adalete vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Müezzinoğlu.

Sayın Erçelebi, sisteme girmişsiniz…

HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Sayın Başkan, konuyla ilgili…

BAŞKAN – Yerinizden size söz vereyim efendim, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle açıklaması

HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Sayın Başkanım, İstanbul’da meydana gelen bu terör olayını demokratik sol parti olarak nefretle kınıyoruz. Bu terör olayını yaratanların bir an önce yakalanıp Türk adaletine teslim edilmesini istiyoruz. Acımız büyüktür. Kaybettiğimiz yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Bu arada, güvenlik güçlerimizin bu konularda daha teknik olarak donanımlarının sağlanmasını, bunun için eğer yasal bir ihtiyaç varsa bunu da yüce Meclisimizin en kısa zamanda yerine getirmesini diliyorum. Çünkü artık dünyada teknoloji gelişti, insanları her yerden izlemek, gözlemek mümkün. Ülkemizde herkesin telefonlarının dinlendiğini biliyoruz da acaba bu teröristlerin telefonlarını dinleme imkânımız yok mu? Bunlar daha üstün bir teknolojiyle mi birbirleriyle haberleşiyorlar diye merak ediyorum ve bir an önce yüce Meclisimizin bu konuyu ciddiye alarak gerekirse bir genel görüşme açmasını diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum ve bugünkü Miraç Kandili’ni, İslam âleminin Miraç Kandili’ni kutluyorum, inşallah bir daha böyle acıları görmeyiz diyorum, bu son olsun diyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erçelebi.

Sayın Şandır, buyurun efendim.

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak İstanbul Güngören’de yaşanan bu menfur saldırıyı nefretle kınıyoruz. Bu saldırıyı düşünenler, planlayanlar ve bu bombaları patlatarak insanları katledenler insan olamazlar. Onları şiddetle lanetliyoruz.

Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza yüce Allah’tan rahmet diliyoruz. Milletimizin başı sağ olsun. Yaralılara acil şifalar, mağdurların yakınlarına da sabır diliyoruz.

Bu bir terör eylemidir. Terörün amacı, kan akıtarak Türkiye’ye bir siyaseti kabul ettirmektir. Bu amaç, tabii ki Türkiye'nin hayrına olamaz. Terör, amacı doğrultusunda, toplumda panik yaratmayı ve milleti öfkelendirmeyi amaçlamaktadır, yapacağı provokasyonlarla cepheleşmeyi ve çatışmayı, toplumsal çatışmayı, böylelikle millet arasındaki, toplum arasındaki birliği dinamitlemeyi amaçlamaktadır. Bu amacı bilerek teröre karşı milletçe birliğimizi ve dik duruşumuzu devam ettirmemiz gerekiyor. Hükûmetin en kısa zamanda, yapılması gereken neyse, alınması gereken tedbirler neyse bunları zamanında ve yeterince almasını ve bu acıların bir daha yaşanmamasını temenni ediyoruz.

Bu kapsamda, özellikle bölücü terörle uzlaşmayı amaçlayan birtakım politikalardan ve davranışlardan da hızla uzaklaşmanın gerekliliğini bir daha bu acıların yaşanmaması anlamında temenni ediyor ve tekrar, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Yüce Allah’tan rahmetler diliyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şandır.

Sayın Ergin, buyurun.

3.- Hatay Milletvekili Sadullah Ergin’in, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle açıklaması

SADULLAH ERGİN (Hatay) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Önceki gün İstanbul Güngören’de yaşanan bu melun hadiseyi AK PARTİ Grubu adına biz de nefretle kınadığımızı, lanetlediğimizi ifade ediyoruz. Milletimizin başı sağ olsun. Elbette, bu yapılan hareket mutlaka failleriyle, sebep-sonuç ilişkileriyle ortaya çıkarılacaktır. Buna inanıyoruz. Orada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum ve inşallah bundan sonra böyle bir üzücü hadiseyi yaşamamak dileğiyle bütün milletimize geçmiş olsun diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ergin.

Sayın Kaplan, buyurun.

4.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle açıklaması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Öncelikle Demokratik Toplum Partisi olarak böylesine elim, insanlığa karşı işlenmiş, masum insanlarımıza yöneltilmiş böylesine menfur bir saldırıyı, terör saldırısını hepimizin nefretle kınadığını ve ilk andan itibaren bu açıklamayı yaptığımızı ve bunun karşısında yüce Meclisimizin birlik içinde ama sağduyuyla olayın karşısında durması gerektiğini ifade ediyoruz. Bugün de grubumuzda Sayın Başkanımız bunu açıkladı. Olayın kamuoyuna doğru anlatılmasını -Sayın Bakanımız burada- kim yaptı, nasıl oldu, olay konusunda kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini, hiç kimsenin kendi başına, birilerini peşinen suçlamadan, Sayın Başbakanın burada partisi, grubu bulunan tüm liderleri de çağırarak böylesine vahim olaylar karşısında “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” denilen Meclisimizde, bu birlikte tavrı, makul bir tavrı koyması için çaba harcamasını istiyoruz.

Biz de hayatını kaybeden yurttaşlarımıza başsağlığı diler, yaralılara acil şifalar dilerken Müslüman âleminin Miraç Kandilini kutluyoruz. Bir daha böyle acıların yaşanmamasını, bu tür elim olaylardan medet umanların, karanlık güçlerin, tüm odakların ortaya çıkarılması için yüce Meclisimizin birlik ruhu içinde hareket etmesini diliyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Gündem dışı her iki konuşmaya İçişleri Bakanı Beşir Atalay cevap verecek.

Buyurun Sayın Atalay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle gündem dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu’nun, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle gündem dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (Devam)

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, aslında, gündem dışı konuşma yapan Sayın Soysal, Sayın Müezzinoğlu ve grupları adına söz alan, dileklerini ifade eden Sayın Ergin, Sayın Şandır, Sayın Kaplan ve Sayın Erçelebi’nin konuşmalarıyla ilgili, cevaplamadan ziyade, son günlerde hepimizin yaşadığımız, iki gün önce meydana gelen İstanbul Güngören’deki olayla ilgili yüce Meclisimizi de bilgilendirmek istiyorum.

Sözlerime başlarken ben de önümüzdeki, yaşayacağımız Miraç gecemizi tebrik ediyorum -toplumumuzun Miraç gecesini- hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Tabii, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terörün çirkin yüzüyle bir kez daha karşılaşmanın derin üzüntüsünü ve aynı zamanda öfkesini yaşıyoruz. Sivil insanları öldürmek için her türlü aşağılık eylemleri yapma konusunda hiçbir sınırlaması olmayan, insanlıktan nasibini almamış,  çocuk katili terör örgütü mensuplarının yaptığı bombalama eylemleri sonucu toplam 17 vatandaşımızı teröre kurban verdik.

Aslında, bu bombalar milletimize atılmıştır. Sadece oradaki, Güngören’deki, akşam vakti o caddede yürüyen masum insanlara değil, bu bombalar hepimize yöneltilmiştir. Biz öyle algılıyoruz, böyle algılamak durumundayız çünkü terörün burada somut bir hedefi yok. Ülkemizin insanı, masum vatandaş, çocuklar, hamile kadınlar… Dolayısıyla, terörün ne kadar acımasız olduğunu, ne kadar insanlık dışı olduğunu, ne kadar mücadele edilmesi gerektiğini dünya genelinde, işte, bu olaylar bize bir kez daha anlatmış oluyor.

Tabii, çok sayıda vatandaşımız da yaralandı, çeşitli hastanelerde tedavileri devam ediyor. Gerçi toplam 139 -kaybettiklerimiz dışında- hastamız vardı, yaralımız vardı; bugün 35 tane kaldı hastanelerimizde ve bunlardan 1’inin durumu biraz daha ağırca, diğerlerinde hayati tehlike yok.

Ben, öncelikle, bu menfur olaylar nedeniyle tabii, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza yüce Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum ve yaralananlara da acil şifalar diliyorum. Esasen milletimizin başı sağ olsun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Güngören ilçesi –şöyle olayla ilgili biraz daha sizlere detay, ayrıntı bilgi vermek istiyorum- Güven Mahallesi’nde trafiğe kapalı, halkın yoğun olarak bulunduğu Menderes Caddesi üzerinde beton çöp bidonuna 27/7/2008 akşamı 21.45 sıralarında konulan bomba patlamış oldu. Yani o saat, akşam saati, 21.45. Vatandaşlarımız oraya akşam dinlenmesi için çıkmışlar. Araba trafiğine kapalı, insanların rahatça yürüdüğü, yoğun alışveriş merkezlerinin de olduğu bir cadde ve birinci patlamayla çok büyük bir zarar aslında meydana gelmiyor, yaralanma oluyor ama o patlama çerçevesinde, biraz da yardım etmek için falan vatandaşlarımız o tarafa doğru biraz yoğunlaşıyorlar, koşuşturuyorlar. Fakat birinci patlamadan yaklaşık on-on iki dakika sonra, 50 metre mesafede, yine benzer bir beton çöp bidonunda ikinci patlama meydana geliyor ve esas zarar, can kaybı bu patlamayla maalesef meydana geliyor.

Her iki patlama neticesinde, gerek olay yerinde gerekse yaralı olarak kaldırıldıkları hastanede 4’ü çocuk toplam 17 vatandaşımız, 10 erkek, 7 bayan hayatını kaybetmiş, aralarında çocukların da bulunduğu 139 vatandaşımız ise yaralanmıştır. Bunların içinde vefat edenlerden birisi hamile bir bayandır -yakın zamanda doğum yapacak- önce çocuğu vefat etmiştir -cenin- ama annesi de kurtarılamamıştır. Annesinin kurtarılması için çaba sarf edilmiştir, maalesef ikisi de rahmetli olmuştur.

Trafiğe kapalı olan, insanların aile ve çocuklarıyla akşam gezisi yaptıkları bu alanın seçilmiş olması, bu eylemi yapanların ve yaptıranların insanlıktan nasibini alamamış zavallılar olduğunu göstermektedir. Tamamen sivil vatandaşlara ve masum insanlara yönetilmiş bir saldırıdır.

Tabii, terörün acımasızlığını burada sayın konuşmacılar da ifade ettiler. Hepimiz bunu artık çok iyi biliyoruz. Bunların şefkat ve merhametten yoksun olduğunu, insanları öldürerek ve bu görüntüleri sağlayarak hem propagandalarını yaptığını hem güç kazandıklarını hem de onların gıdasının ve hedefinin bu olduğunu artık biliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki çok acı bir olayı yaşadık. Acımız devam ediyor. Ancak devlet olarak, millet olarak, bu olay sonrasında yapmamız gerekenler vardı ve hâlen yapmamız gerekenler var. Tabii, olayın bir yönü güvenlik boyutu ve adli boyutu, diğer bir yönü de olaydan zarar gören vatandaşlarımızın hem moral ve psikolojik olarak hem tedavilerinin yaptırılması olarak hem her yönüyle desteklenmesi, onlara destek verilmesi, onların yalnız bırakılmamasıdır. Ben, öncelikle birinci boyutuyla kısaca sizleri bilgilendirmek istiyorum. Bu saldırının açık bir terör saldırısı olduğunda kuşku yoktur. Terör canice, kalleşçe masum insanları hedef almıştır. Olay sonrası, güvenlik güçlerimiz, olay yerini güvenlik çemberine alarak delilleri titizlikle toplamaya başlamıştır. Güvenlik güçlerimizin gecikmesi diye bir şey söz konusu değildir. İkinci patlamadan önce ambulanslar da oraya ulaşmıştır. Ama yoğun kalabalık alanın, çok yoğun insanın olduğu bir caddenin ve biraz da hareket kabiliyetinin sınırlı olduğu dar iki sokağın kesiştiği nokta olmasının getirdiği özellikler çok kısa sürede oranın sınır altına alınmasını, kordon altına alınmasını önlemiştir. Tabii, o anların kendine has telaşını da anlamak zor değil.

İlgili cumhuriyet savcıları da olay mahalline gelerek delillerin toplanmasına nezaret etmişlerdir. Gerek İstanbul’dan ve gerekse Ankara’dan gelen büyük bir ekip bölgede görev almış, delil olabilecek her şey küçük-büyük ayrımı yapılmaksızın incelenmiştir. Esasen o gece ben de oradaydım. Sabah o caddeleri tekrar normal hayata kavuşturmak için gece boyu çalışmalar sürdü, yüzlerce kişi görev yaptı, hem adliyeden hem emniyetten ve gerçekten delil olabilecek her şey orada tespit edildi ve onların değerlendirmeleri ve analizleri de yapılıyor.

Ayrıca, elde edilen MOBESE kamera görüntüleri, çevredeki iş yerlerinin bazılarının kamera görüntüleri var elimizde, bir bankanın kamera görüntüleri var, görgü tanıklarının ifadeleri var ve bütün bu deliller, belgeler, tahliller, laboratuvar analizleri, kriminal çalışmaların sonuçları şu anda analiz ediliyor. Tabii, can kayıplarını geri getirmemiz mümkün değil, ancak, faillerin yakalanması bizim de şu andaki en önemli hedefimizdir.

Olay yerinde uzman ekiplerce yapılan ilk incelemelerde patlamanın şiddetiyle parçalanmış cep telefonu parçaları bulunmuş olup, olayda kullanılan patlayıcının cinsi ve miktarının tespitiyle ilgili değişik veriler de mevcuttur. Şu ana kadar yaptığımız laboratuvar tahlillerinde, kullanılan patlayıcı cinsinin TNT olduğu kesinleşmiştir. Bunun miktarıyla ilgili de elimizde tahliller veya tahminler şu anda mevcuttur ama ben bu aşamada konuyla ilgili çok daha fazla detay da vermek istemiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yalnız size, yüce Meclisimize şunu söyleyeyim: Elde edilen veriler, bugüne kadarki tecrübelerimiz, güvenlik birimlerimizin elinde daha önceki mevcut bilgiler, buradaki analiz ve değerlendirme sonuçlarımızla sonuca doğru gittiğimizi ve inşallah olayı aydınlatacağımızı, faillerini bulacağımızı tahmin ediyoruz. Ve ben burada gelip huzurunuzda bunu açıkladığım gün, en çok sevinen ben olacağım. Yani bu hainlerin bulunması, tespiti ve yakalanması en çok emniyet birimlerimizi, polisimizi ve bizi sevindirecek. Şu anda büyük bir titizlikle bunun üzerindeyiz, ciddi verilerimiz var, bunu sağlayacağız inşallah. Bize güvenin, biz bunu aydınlatmak için elimizden geleni yapıyoruz ve bizim tesellimiz bu olacak. Geçmişte yaşadığımız terör olaylarından dolayı aydınlatma konusunda birikimimiz var, güvenlik güçlerimizin de iyi birikimi var, bütün bu birikimlerimizi orada kullanıyoruz.

Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; çeşitli terör örgütlerinin, son dönemde yapılan başarılı operasyonlar sonrası yaşadığı kayıpları ve mensuplarının içinde bulunduğu moralsizliği gidermek amacıyla bombalı eylem arayışı içerisinde olduğunu esasen biliyoruz. Emniyet birimlerimiz, son dönemde, kamuoyuna yansıyan veya yansımayan, şehir merkezlerinde bombalı ve şiddet içerikli eylem hazırlığında bulunan çok sayıda teröristi, patlayıcı maddeler ve patlayıcı yapımında kullanılan kimyasal maddelerle birlikte yakalamıştır, bu çalışmalar sayesinde pek çok olayın önüne geçilmiştir. Emniyet güçlerimiz bu tür eylemlere yönelik çalışmalarına aynı ciddiyetle devam etmektedir, herhangi bir zafiyet söz konusu değildir. Zaten, alınan tedbirleri, titizlikle uygulanan tedbirleri sizler de -büyük şehirlerde yaşayanlar özellikle- görüyordunuz, gözlemliyordunuz. Nüfusun yoğun olarak bulunduğu yerlerde aldığımız özel tedbirler vardı, o titizliğimizi yine devam ettiriyoruz, ettireceğiz. Hiçbir anlamda burada bir tedbirsizlik, dikkatsizlik söz konusu olamaz, onu bütün boyutlarıyla sizlere sunmuş oluyorum.

Tabii, menfur olayın meydana gelmesinden itibaren devletin bütün birimleri harekete geçirilmiş ve gerekli müdahaleler gecikmeksizin yapılmıştır. İstanbul Valimiz olaydan sonra on dakika içinde beni aramıştır ve olay yerine ulaşmıştır, gerekli müdahaleler gecikmeksizin yapılmıştır. Ardından, İstanbul’da bulunan Başbakan Yardımcımız hemen olay yerine intikal etmiştir. Ben ve Sağlık Bakanımız, Sayın Başbakanımızla kısa bir değerlendirmeden sonra, hemen İstanbul’a hareket ettik özel bir uçakla. Buradan Emniyet Genel Müdürümüzü ve Genel Müdürlüğümüzdeki ilgili daire başkanlarını, bomba konusundaki uzman ekipleri de oraya götürdük, gece çalışmalarında hepsi orada rol almıştır. O gece, bizzat Sağlık Bakanımız bütün hastaneleri gezerek -çünkü hastalar çok sayıda hastaneye dağılmıştı- bütün hastalarla tek tek ilgilenmiştir çünkü tekrar bir araya geldiğimizde sabahın bir saatiydi, o, hastanelerden geldi, ben de emniyetle ilgili, güvenlikle ilgili konuları bütün ilgililerle, yeni verileri ve her şeyi değerlendirerek İstanbul Emniyet Müdürlüğünde çalışmalarımızı sürdürdük. Bütün boyutlarıyla hem İstanbul Emniyetinde hem Emniyet Genel Müdürlüğünde, iki kriz merkezinde konu, olay değerlendirilmiştir ve devam etmektedir, onu da ifade edeyim.

Tabii, Bakanlar Kurulumuz dün iptal edildi. Sayın Başbakanımız, bakanlarımız oralarda idi. Hayatını kaybedenlerin, yaralananların ailelerini, evlerini ziyaret ettik, zarar gören iş yerleri ziyaret edildi ve moral verildi. Sayın Başbakanımız vatandaşlarımızın üzüntülerini paylaştılar, yaraların sarılması için de gereken her türlü talimatı verdiler. Hayatını kaybedenlerin cenazelerini Güngören’de Fetih Camisi’nde birlikte kaldırdık; binlerce vatandaşımız, sivil toplum kuruluşları temsilcileri katıldılar ve hep birlikte, birlik, bütünlük içinde teröre de lanet yağdırıldı.

Ayrıca, başta ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı Sayın Baykal olmak üzere muhalefet partilerimizin temsilcileri olay yerine gidip bilgi aldılar, vatandaşlarımızla üzüntülerini paylaştılar. Özetle, iktidarıyla muhalefetiyle önemli bir millî birlik ve beraberlik görüntüsü sergilendi, bu yönde yorum ve değerlendirmeler yapıldı. Şunu tekrar ifade edeyim: Terörün bu tür alçakça eylemlerle toplumsal huzuru bozmayı, kaos ve kargaşa yaratmayı hedeflediği gerçeği dikkate alındığında, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bu amacına hiçbir zaman ulaşamayacağı bir kez daha dosta düşmana gösterilmiş oldu ve en çok ihtiyacımız olan da doğrusu budur. Ben hiçbir şiddet ve terör odağının nüfuz edemeyeceği en büyük gücün milletimizin birlik ve beraberlik ruhu olduğunu bu vesileyle bir kez daha sizlerin huzurunda ifade etmek istiyorum.

Yukarıda da açıklamaya çalıştığım gibi menfur saldırılar sonrasında psikolojisi sarsılan vatandaşlarımızın yanında ve yakınında yer almak, onlara devletin şefkatini, yakınlığını göstermek öncelikli görevimizdir. Bu manada gerçekten dün büyük bir birlik ve beraberlik günü idi. Ayrıca, tabii, yaraların sarılması konusunda dün hemen Başbakanlık Acil Destek Fonu’ndan İstanbul Valiliğine kaynak gönderilmiştir. Bu kaynaktan, hayatını kaybedenlerin birinci derece yakınlarına yirmişer bin YTL ödeme bugün yapılacaktır. Olaylar sırasında 42 iş yeri, 32 konut ve 16 araç çeşitli derecelerde zarar görmüştür. Bunlara ilişkin zarar tespitleri dün zaten yapıldı, tamamı belirlendi. Bu iş yerleriyle, konutlarla ve arabalarla ilgili zararlar da tamamen ödenecektir. Yaralıların tedavileriyle ilgili olarak tüm hastaneler talimatlandırılmıştır, özel hastanelerde gerekli tedaviler tam anlamıyla yapılmaktadır ve ödemeleri yapılacaktır. Herhangi bir aksaklığa meydan verilmeksizin bütün bu çalışmalar bir disiplin içinde, titizlik içinde yürütülmektedir.

Tabii, terör konusu, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında çeşitli vesilelerle defalarca gündeme gelmiştir, görüşülmüştür. Umuyoruz bunlar terörün son çırpınışları olsun ve bizler de daha fazla bu yüce Meclis çatısı altında terörü görüşmeyelim. Bütün çalışmalarımız bu yöndedir. Esasen bu süreçte görev yapan bütün Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri bu konuyla ilgili çalışmalarını, mücadelelerini sürdürmüşlerdir ve bu mücadelenin temelinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin, istihbarat birimlerinin, Bakanlığıma bağlı Emniyet ve Jandarma teşkilatının ve özellikle de yüce Türk milletinin büyük fedakârlığı ve özverisi vardır. Bu mücadelede devletimizin ve milletimizin maddi manevi kayıpları da olmuştur, ama Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ve tabi olduğu ulusal ve uluslararası kurallar vardır. Kazandığımız demokratik süreçten, demokratik kazanımlarımızdan vazgeçmeden, onları koruyarak, hukuk kurallarını çiğnemeden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan, devam ediniz.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

…masum vatandaşlarla teröristi ayırarak mücadeleye devam edilecektir ve bizim de bu konuda kararlılığımız tamdır. Son dönemde gerek sivil vatandaşlarımıza ve gerekse güvenlik birimlerimize karşı girişilen bu alçakça saldırılar, tabii, millet olarak hepimizi derinden yaralamaktadır, ama bu bizim mücadele azmimizi katiyen kırmaz, kıramaz, kırmayacaktır; aksine, birliğimizi bütünlüğümüzü, mücadele azmimizi de artıracaktır. Biz de Hükûmet olarak bu ilkeler çerçevesinde terörle mücadelemizi aynı şekilde devam ettiriyoruz, ettireceğiz, bundan da kimsenin şüphesi olmasın.

Başta da ifade ettiğimiz gibi teröre sadece güvenlik olayı olarak bakmadık AK PARTİ Hükûmeti olarak, çok yönlü bir olay olarak baktık. Sosyal, ekonomik, siyasi, kültürel pek çok yönü olduğunu biliyoruz. Bütün bu kapsamı içinde terörü değerlendirdik ve değerlendiriyoruz ve mücadelemizi de bu kapsam içinde yapıyoruz ve yapacağız.

Ben -bu kısa bilgilendirmeyle zaten sürem de bitmiş oldu- tekrar toplumumuza başsağlığı diliyorum, yüce Meclisimize başsağlığı diliyorum ve ölenleri tekrar rahmetle anıyorum. Vatandaşlarımız şundan emin olsunlar, biz hep beraberiz. Hem bu kaybettiklerimizin yakınları hem yaralılarımız, onlar bizimdir, onların yakınları olduğu kadar da bizim yakınlarımızdır. Bunların hepsi milletimizin parçasıdır ve bu saldırı hepimize yapılmıştır.

Hepinizi, tekrar terörü inşallah bu Mecliste konuşmamak dileğiyle, en derin sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Sayın Genç, sisteme girmişsiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Hükûmetin, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı hakkında gündem dışı söz alarak Genel Kurula bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aslında tabii bu iğrenç terör olayında vatandaşlarımızı katleden o teröristleri şiddetle kınıyorum. Ancak, Hükûmetin burada bir hatası var: Hükûmetin, bugün, bu Parlamento açılır açılmaz, burada gündem dışı bir söz alarak bu konuyu dile getirmesi lazımdı. Bundan daha ağır bir terör olayı, Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi verilmesini gerektiren bir olay olur mu Sayın Başkanım? Ayrıca, Başkanlık Divanının, bana göre, İç Tüzük’e göre -18 tane canlımızı kaybetmişiz, o kadar insanımız yaralı- Türkiye Büyük Millet Meclisinde bunların hatırasına bir saygı duruşunu bence getirmesi lazımdı.

Şimdi, çok önemli, ülkeye böyle büyük bir yara, acı getiren bir olay oldu mu Hükûmetin önce gelip Genel Kurulda bilgi vermesi lazım ve bunun üzerine grupların da söz hakkı doğması lazım. Burada gündem dışı konuşma yapmasaydı kimse, Hükûmet o zaman çıkıp cevap vermeyecekti. Yani bu Meclisin, hükûmet  etmenin de bir sanatı var, bir usulü var, bir adabı var. Lütfen, bunun usullerine uyarak yaparsak daha sağlıklı olur efendim.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, kısa bir cevap verebilir miyim?

BAŞKAN – Evet, buyurun Sayın Bakanım.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Milletvekilinin ifade ettiği konuyla ilgili kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

Biz Hükûmet olarak yüce Meclisi bilgilendirmeyi programımız içine almıştık, grubumuzla da bu konu görüşülmüştü. Ancak, zaten gündem dışı konuyla ilgili söz alındığı için gündem dışı konuşmalara cevap vererek bu bilgilendirmeyi yapmak istedim ve zaten konuşmamın başında da “Konuşmalara cevap değil, bu vesileyle yüce Meclisi bilgilendireceğim.” diye sözlerime başladım.

Teşekkür ederim, bunu arz etmek istedim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Hükûmet  açıklama yapsaydı gruplara söz hakkı vardı.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündem dışı üçüncü söz şeker fabrikalarının özelleştirilmesi hakkında söz isteyen Kastamonu Milletvekili Mehmet  Serdaroğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI (Devam)

3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili olarak gündem dışı söz aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, milletimizin kandilini kutluyor, birlik ve beraberliğimize vesile olmasını niyaz ediyoruz. Ayrıca, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Güngören’de hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine ve büyük milletimize başsağlığı  dilemekteyiz.

Değerli milletvekilleri, şeker fabrikalarının çoğu bölgelerinde tek sanayi tesisi olup, sosyal boyutlarıyla beraber istihdam alanı özelliğini taşımaktadırlar ve yine çoğu kalkınmada öncelikli yörelerde kurulmuşlardır. Bu sebeple, altyapı oluşturulmadan, gerekli düzenlemeler yapılmadan fabrikaların satılması çok ciddi ve telafisi zor sakıncalar doğuracaktır. Şeker fabrikaları ve şeker pancarı çiftçiye en fazla geliri sağlayan, tarım ve hayvancılığı geliştiren, taşımacılığa yılda 25 milyon ton iş hacmi sağlayan, yaklaşık 6 milyon vatandaşımızın iş ve ekmek kapısıdır. Ülkeye yılda 3 milyar dolar katma değer sağlayan bu fabrikalar, bulundukları yörenin can damarları, işçinin, çiftçinin, esnafın geçim kaynağıdır.

Şeker fabrikaları ve şeker pancarı tarımı altmış beş ilimizi ilgilendirmektedir. Buralarda tarımın itici gücü olup, tarımın münavebeli olmasını ve hayvancılığın gelişmesini sağlamaktadır. Şeker fabrikalarının özelleşmesiyle birlikte teknolojisi eski en az on beş fabrika kapanacaktır. Pancar ve şekerin üretimi yüzde 40, sektörel istihdam yüzde 50 azalacak, şekerde dışa bağımlı hâle gelinecek, can çekişen taşımacılık ve hayvancılık olumsuz etkilenecektir ve böylece köyden kente göç hızlanacaktır. Göçle beraber büyük kentlerin kabusu olan güvenlik ve asayiş sorunu daha da büyüyecek, ekonomiye dayanan terör artacak, kısaca, ülke şeker sanayisi çökecek, pancar ve şeker üretimi bitecektir ve Türkiye, Avrupa Birliği ve ABD ile şeker ticareti yapan kartellerin pazarı hâline gelecektir.

Değerli milletvekilleri, çok ülkede şeker üretimi teşvik edilip artırılırken Türkiye farklı düşünmemeli ve gerçekleri artık görmelidir. Ülkemize yapılan dayatmalar reddedilip, ülkemizin ihtiyacı olan gerçek politikaların üretilmesi Hükûmetimize farz olmalıdır. Şeker sanayimiz sanki bilinçli bir şekilde zarara konulmaya çalışılmaktadır. Kastamonu Nasrullah Camii Meydanı’nda “Pancara kota aptallıktır, kota pancar üreticisinin kaderi olmayacaktır.” diyen Sayın Başbakan sözünün arkasında maalesef duramamıştır. AB ülkelerinde yüzde 2 olan nişasta bazlı şeker üretimi, Türkiye’de yüzde 10’dan yüzde 15’e çıkarılmıştır.

Değerli milletvekilleri, şeker fabrikalarının satılması, Türkiye'nin dört beş yılda şeker üretiminden vazgeçmesi anlamına gelecektir. Çünkü şeker fabrikalarını satın alanların bir bölümü zaten fabrikaların arazilerinin peşindedirler. Bir kısmı da aldıktan sonra yüksek maliyetleri mazeret göstererek pancara yarı fiyatını teklif edeceklerdir. Mazotu 3,5 milyondan, gübreyi 100 milyondan alan çiftçinin yarı fiyata üretim yapması mümkün olmayacak ve sonuçta şeker sektörü çökecek, pancar çiftçisi yok olacak, tarımdaki çöküş hızlanacaktır.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği Şeker Rejimi Reformu 2014 yılına kadar devam edeceğinden, Türkiye bu süreci dikkatle takip edip şeker fabrikalarının satışını en azından bu süreçte durdurmalıdır.

Bakınız, 1994-1995 yıllarında şeker fabrikalarını özelleştiren Fransa yeniden fabrikalarını kamulaştırmaktadır. On iki-on üç yıl sonra, yaptığı yanlıştan dönme sürecini başlatmıştır. Bu bakımdan, şeker sanayimizin kıymetini bilip dünyadaki gelişmeleri takip etmeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Serdaroğlu, devam edin.

MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Altyapı oluşturulmadan, ürün çeşitlemesine gidilmeden, işçiyi ve çiftçiyi mağdur edecek özelleştirme sakat ve sakıncalı olacaktır.

Değerli milletvekilleri, fabrikaların stratejik özellikleri, tarım ve sanayideki istihdamda yaratacağı olumsuzluklar düşünülmeli, ayrıca gelecekte şeker kartellerine muhtaç olmamak için şeker fabrikalarının satışı mutlaka askıya alınmalıdır, hiç olmazsa 2014 yılına kadar bekletilmelidir.

Pancar çiftçisi, şeker çalışanları ve sektöre bağlı olan kesimlerin satışların ertelenmesini beklediğini bir büyük samimiyetle ifade ediyor, bana söz veren değerli Başkanıma bir kere daha teşekkür ediyor, sizleri en iyi dileklerimle, saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Serdaroğlu.

Sayın milletvekilleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 3, 4, 6, 7, 9, 14, 18, 19, 45, 79, 82, 85, 87, 93, 108, 112, 115, 122, 126, 201, 210, 277, 331 ve 375’inci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu isteğini sırası geldiğinde yerine getireceğim.

Gündeme geçiyoruz.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÖNERGELER

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/773) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/83)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 345’inci sırasında yer alan (6/773) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                        Prof. Dr. Alim Işık

                                                                                                                Kütahya

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:

B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Yozgat Milletvekili Osman Coşkun ve 21 milletvekilinin, meslek hastalıkları sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/262)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Meslek hastalıkları riski içeren sektörlerde çalışan işçilerin sağlık sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla, Anayasa’nın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca “Meclis Araştırması” açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Osman Coşkun

(Yozgat)

2) Ömer İnan

(Mersin)

3) Muzaffer Baştopçu

(Kocaeli)

4) Çağla Aktemur Özyavuz

(Şanlıurfa)

5) Abdulkadir Emin Önen

(Şanlıurfa)

6) Mehmet Çiçek

(Yozgat)

7) Mehmet Şahin

(Malatya)

8) Fatma Şahin

(Gaziantep)

9) Cemal Taşar

(Bitlis)

10) Avni Erdemir

(Amasya)

11) Mehmet Erdem

(Aydın)

12) Hacı Hasan Sönmez

(Giresun)

13) Gönül Bekin Şahkulubey

(Mardin)

14) Mustafa Cumur

(Trabzon)

15) Dilek Yüksel

(Tokat)

16) Lütfi Çırakoğlu

(Rize)

17) Yılmaz Tunç

(Bartın)

18) Fatih Metin

(Bolu)

19) Nusret Bayraktar

(İstanbul)

20) Mustafa Kabakcı

(Konya)

21) Mehmet S. Tekelioğlu

(İzmir)

22) Fatma Salman Kotan

(Ağrı)

Gerekçe:

Ülkemiz birçok alanda büyük atılımlar yapmakta ve sektör ağını genişleterek daha çok vatandaşımızı istihdam ederek meslek kazandırmaktadır. Bunu yaparken birçok sorunlarla karşılaşmakta olup bu sorunların üstesinden gelmek ve tekrar karşılaşmamak için de gerekli tedbirleri almak zorundadır. Bu sorunların içerisinde insan sağlığını tehdit eden ve birçok sektörde ortaya çıkan meslek hastalıkları önemli yer tutmaktadır.

Meslek hastalıkları, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 11 nci maddesinde, “Sigortalının çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi arıza hâlleri” olarak tanımlanmaktadır.

Meslek Hastalıkları, özellikle tekstil, konfeksiyon, kimya, petro-kimya, cam, lastik, akü sanayi ve ayakkabı imalatı gibi sektörlerde, olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bu sektörlerde yapılan üretimlerde, kullanılan maddeler, bazı teknikler, çalışma alanlarının yetersizlikleri, gerekli koruma teçhizatlarının takılmaması işçilerin hastalanmasına, iş göremez duruma gelmesine hatta ölümlerine yol açmaktadır.

Meslek hastalıklarının ciddi önem taşıdığına ve gerekli tedbirler alınmaz ise ne derece ağır neticeler doğurduğuna yazılı ve görsel basından tanıklık etmekteyiz.

Diğer taraftan gerçek meslek hastalarının sayısı bilinenin çok üzerindedir. Hâlbuki dünyadaki meslek hastalıklarıyla iş kazaları arasındaki ilişkiye bakıldığında; meslek hastalıkları yüzde 56, iş kazaları yüzde 44’tür. Türkiye’de ise meslek hastalıkları oranı % 1, iş kazaları oranı % 99 olarak görülmektedir. Sonuç olarak, tespit edilerek Sosyal Güvenlik Kurumu’nun kayıtlarına geçen meslek hastalıkları, yukarıda bahsettiğimiz dünya ortalaması ile karşılaştırıldığında çok çok düşük kalmaktadır.

Bu gerekçelerle, kurulacak bir araştırma komisyonunda, meslek hastalıkları riski içeren sektörlerde çalışanların, çalışma koşullarının araştırılması ve neticesinde çıkacak sonuçlara göre önlemler alınmasının, hem insan sağlığına katkı sağlayacağı, hem de ülkenin ekonomik kaynaklarının daha verimli kullanılacağından, çok yararlı olacağı kanaatindeyiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme sırası geldiğinde yapılacaktır.

C) DUYURULAR

1.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesinin bildirmiş olduğu dosyanın Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmasına ilişkin duyuru

BAŞKAN – Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/6/2008 tarihli ve 2008/45 numaralı yazısı ile Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un yargılanmasına devam edildiği, Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereği bildirilmiştir.

Bilgilerinize sunulur.

Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

D) TEZKERELER

1.- Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak’ın bir heyetle birlikte Azerbaycan’a yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/520)

                                                                                                                        24/7/2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafız Özak’ın, görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 12-13 Haziran 2008 tarihlerinde Azerbaycan’a yaptığı resmi ziyarete Van milletvekili İkram Dinçer’in de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                    Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                               Başbakan

BAŞKAN – Tezkereyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

A) ÖNERGELER (Devam)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; 26 Şubat 1992 Tarihinde Ermeniler Tarafından Azerbaycan’ın Hocalı Kentinde Gerçekleştirilen Katliamın “Soykırım” Olarak Tanınması, 26 Şubatın “Hocalı Soykırımını Anma Günü” Olarak Kabul Edilmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/148) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/84)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/148 Esas sayılı, 26 Şubatın “Hocalı Katliamını Anma Günü” Olarak Kabul Edilmesine İlişkin Kanun Teklifim 45 gün içerisinde görüşülmediği için TBMM İç tüzüğünün 37. maddesi gereğince doğrudan TBMM Genel Kurulu gündemine alınmasını,

Arz ederim.                                                                                           31.03.2008

                                                                                                         Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                  Tokat

BAŞKAN – Teklif sahibi olarak Tokat Milletvekili Reşat Doğru.

Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – 26 Şubat 1992 tarihinde Ermeniler tarafından Azerbaycan’ın Hocalı kentinde gerçekleştirilen katliamın, facianın tanınması, 26 Şubatın “Hocalı Katliamını Anma Günü” olarak kabul edilmesine ilişkin kanun teklifimizin İç Tüzük’ün 37’nci maddesi gereğince gündeme alınması için söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan yüce milletimizin ve İslam âleminin Miraç Kandili’ni kutluyor ve nice kandillere sağlık içerisinde ulaşılmasını temenni ediyorum.

Sayın milletvekilleri, günümüzde özgürlük, insan hakları, demokrasi insanlığın ihtiyaç duyduğu temel özlemlerdir. Bu özlemlerin karşıtı olan terör, işkence, katliam, soykırım ve benzeri faaliyetler ise yüz kızartıcı insanlık suçlarıdır. İşte bu manada, 27 Temmuz günü hunharca İstanbul Güngören’de terör örgütlerince yapılan katliamı şiddetle kınıyorum. Ölen insanlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Ayrıca, yaralanan tüm vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.

İnsanlık tarihinde ne yazık ki yüz kızartıcı bu suçların sayfası az da değildir. İşte, bunlardan bir tanesi de 26 Şubat 1992 günüdür. Bu gün, Türk dünyası ve Azerbaycan için çok acılı bir gündür. 26 Şubat 1992 tarihinde, Ermenilerin, Rusların desteğiyle beraber Azerbaycan’ın Hocalı kentine büyük bir saldırı gerçekleştirmiş olduğu ve sivil halka da büyük bir noktada katliam yapmış olduğu görülür. Bu katliamda, öyle enteresandır ki, o gün, çocuklar, kadınlar, yaşlı insanlar yani soyuyla ilgili tüm insanların katledilmiş olduğunu, öldürülmüş olduğunu görürsünüz. Yaklaşık olarak 613 tane Azeri Türkü orada katledilmiştir. Bu katledilen insanların 83 tanesi çocuk, 106 tanesi de kadındır ve bu insanlar, ne yazık ki işkence yapılarak öldürülmüştür.

Değerli milletvekilleri, bugün Azerbaycan’ın topraklarının üçte 1’i maalesef işgal altındadır. Bu topraklar içerisinde, Karabağ, Şusa, Hankendi gibi kentler neredeyse tamamen Türklerden arındırılmış durumdadır. Bu, esas, öz toprakların sahipleri olan Azerbaycan Türkleri ise maalesef bu topraklardan sürülmüş ve Azerbaycan’ın çeşitli yerlerinde çok zor şartlar altında yaşamaktadırlar. Yaklaşık olarak 1 milyon Azerbaycan Türkü -onlara “kaçkın” deniyor- bu kaçkın, garip insanlar, maalesef çok zor şartlar altında, Bakü’nün reyonlarında veyahut da Azerbaycan’ın diğer topraklarında, çok ama çok ağır şartlar içerisinde yaşamaktadır.

Bir Türk olarak o insanlara sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. Onların dertlerini kendimizde dert edinmek, onlara, Kızılay dâhil, ne yapılması gerekiyorsa, dün nasıl yardım etmişsek bugün de yardım etmek durumundayız çünkü onların şu andaki ıstırapları ve çileleri dün olduğu gibi bugün de devam etmektedir. Bundan dolayı da özellikle Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki ilişkilerde bu konu çok ciddi manada gündem içerisinde olmalıdır. Yani, Ermenilerin, işgal etmiş oldukları Karabağ’dan, Azerbaycan’ın topraklarından çekilmesi gerekir. Çekilmediği zaman da siz, Ermenistan’la ilişkileri geliştiremezsiniz.

Dolayısıyla da özellikle Hükûmet yetkililerine ve tüm insanlığa bu konuda seslenmek istiyorum: “İnsan haklarına değer veriyoruz.” diyoruz. İnsan haklarına dünyanın her tarafında değer veriliyor ama konu Türk milleti olduğu zaman, Türk insanı olduğu zaman acaba nasıl değer verilmiş olduğunun da bir göstergesidir.

Özellikle Güngören’de, işte, masum insanlar öldürülmüştür. Göngören’deki insanlara yapılan saldırıyı şiddetle kınarken dünyanın çok çeşitli noktada da çok farklı bir şekilde tepki göstermesini bekliyoruz. Ama ne yazık ki cılız bir tepkiyle de karşı karşıya olduğumuzu da unutmamamız gerekir.

Birinci Dünya Harbi’nden sonra Anadolu Türklerine karşı yapılan saldırılar, katliamlar konu Türkler olunca unutulmaktadır. Ama soykırım masalıyla da dünya yanıltılmaya da çalışılmıştır. İşte artık Türk insanının uyanmasının veyahut da uyandırılmasının zamanı gelmiş değil midir?

Bakınız, Türk Tarih Kurumu Başkanı Profesör Doktor Yusuf Halaçoğlu, geçenlerde görevinden alınmıştır. Yusuf Halaçoğlu’nun ben neden görevden alınmış olduğunu veyahut da onun görevden alınma sebebinin ne olduğunu anlamış değilim. Ermenilerle ilgili, işte “Arşivler açılsın.” deniyor, “Arşivler açılsın.” denmiştir. Hakikaten “Türkiye’deki arşivler açılsın, Ermenistan’daki açılsın veya beraberinde, işte, Rusya’da, Almanya’da, o zamanda müdahil olan kimler varsa o devletlerin hepsinin arşivlerinin açılmasıyla gerçek bulunsun.” denmiştir. Ama ne yazık ki Yusuf Halaçoğlu Hocamız, küstürülerek, tatildeyken, hiçbir haberi olmadan görevinden alınmıştır. Kamuoyunun da bu görevden alınmayı da yakinen takip etmekte olduğunu ve beraberinde de bu soruya cevap verilmesi gerektiğini düşündüğünü de ifade etmek istiyorum.

Konu mesela ABD’deki İkiz Kuleler olunca, ABD dünyanın her tarafını yakıyor yıkıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğru, devam ediniz efendim.

REŞAT DOĞRU (Devamla) - Afganistan’ı, Irak’ı yakıp yıkıyor ve beraberinde de, bakınız, şu anda Irak’ta 1 milyonun üzerinde insan öldürülmüştür. Öldürülenler içerisinde Türkmen kardeşlerimiz vardır ve ancak, değerli kardeşlerim, onlara gösterilen tepki, işte, beraberinde de her tarafta insanlığa gösterilmesi gerekir.

Biz de bu kanun teklifimizle bunu ifade etmeye çalıştık. Hocalı’da bir insanlık suçu işlenmiştir. Hocalı’da insanlar, kadınlar, çocuklar hiçbir suçları olmamasına rağmen katledilmiştir. O katledilen günün dünya tarafından anlatılması, anlaşılması ve ezilen insanların, bu noktada, o gün dolayısıyla da haklı olduklarını dünyanın her tarafına anlatması gerekir. Ben bu noktada yüce Meclisten destek bekliyorum. Bu kanun teklifimizin esas verilme amacı da zaten bu katliamın göz önüne getirilmesi ve Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında olduğumuzun gösterilmesidir. Azerbaycan Türk’üne sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. Dünya Türklüğü Azerbaycan Türkü’ne sahip çıkılmayı bekliyor. Yani siz Kıbrıs Türkü’ne, Azerbaycan Türkü’ne, Özbek Türkü’ne, Kazak Türkü’ne sahip çıkmazsanız o zaman milletinizin hiçbir değerine sahip çıkmamış olursunuz diyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğru.

Önerge üzerinde şahsı adına, İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya.

Buyurun Sayın Büyükkaya.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlarım. Çok değerli arkadaşımız, milletvekilimiz Reşat Doğru Bey’in 26 Şubatın Hocalı katliamının anma günü olarak kabul edilmesi hakkındaki kanun teklifi üzerine söz almış bulunuyorum.

Evet, sanıyorum bunu söylemeden önce Güngören’deki katliamda hayatlarını kaybeden kardeşlerimize önce Allah’tan rahmet diliyorum, bu mübarek gecede hepsinin ruhunun şad olmasını diliyorum; yaralananlara da acil şifalar diliyorum. Herkesin başı sağ olsun. Katliamlar maalesef bitmiyor, her gün bir katliamla karşılaşıyoruz, ama bu arada Hocalı katliamı da unutulacak olaylardan değil ve Hocalı katliamında ne olduğunu sanıyorum hepimizin Türk olarak bilmeye ihtiyacımız var.

Hocalı, bildiğiniz gibi Dağlık Karabağ bölgesinde yer alan bir ilçe, yaklaşık nüfusu da 11 bin civarında. Ermeniler bu bölgeyi 25 Şubat 1992 tarihinde kuşatır, ki bu kuşatma sırasında Rus 366’ncı Motorize Birliğinin de yardım ettiği bizzat Rus askerlerinin yaptıkları konuşmalarla, ifadeleriyle de kanıtlanmıştır. Burada 613 tane Azeri Türkü öldürülmüştür; sivil, korumasız, çoluk çocuk denmeden bu insanlar katledilmiştir. Bu olay Türk tarihi içerisinde de yakın zamanımızda da herkesin şahit olduğu bir olaydır.

Ermeniler, Türkler için, bizim için bir soykırım iddiasında bulunuyorlar. Ne zaman daha çok iddiada bulunmaya başladılar? O dönemde yaşayan kalmadıktan sonra. Bu olayları yaklaşık 1978’den sonra gündeme getirmek istediler. Çünkü fiilen yaşayan kalmamasına özen gösterdiler, çünkü gerçek olmadığını biliyorlardı. Ama Hocalı’daki katliamı yaşayanların hepsi şu anda sağ ve bunların hepsine şahitlik edecek durumdalar.

Dolayısıyla, böyle bir olayın bir anma günü olarak kabul edilmesi Azerbaycan’la olan dayanışmamızın da bir nişanesi olacaktır diye düşünüyorum. Ben böyle bir teklife olumlu bakıyorum.

Bu arada, gene bu sözlerime bağlı olarak hemen belirtmek isterim, Astana’da -ben grup toplantımızda da, arkadaşlarımızla- AGİT’te bir karar alındı. Bunu da bu arada duyurmak isterim. Burada Ermenilerin ve dünyadaki uyuşmazlıklar bakımından tarihte yaşanmış ve çeşitli şekillerde iddia edilen olayların tarihçilerce kurulacak bir komisyonca incelenmesi yönünde bir uluslararası karar alındı. Türkiye'nin teklifi olarak bu karar gündeme getirildi ve “Astana Deklarasyonu” olarak da bütün dünyaya duyuruldu. Ermenistan’da son zamanlardaki açılımların temelinde bu kararın olduğunu da söylemeliyim. Çünkü, ilk defa Türk tezi elli altı ülkenin iştirak ettiği AGİT Genel Kurulunda kabul edildi. Bundan sonra Ermeniler aslında daha da sıkışık bir vaziyetteler. Çünkü, dediğim gibi, bir Hocalı katliamında, o katliamı yapanlar da, yaşayanlar da, hepsi sağ. Ama, kendilerinin iddia ettiği dönemdeki olaylar için hiç kimse yaşamıyor bugün. Fiziki olarak yaşaması da mümkün değil. Dolayısıyla, tarihteki bir olayı kullanan Ermeniler Hocalı katliamını gizlemeye de sürekli çalışıyorlar. Dolayısıyla, böyle bir teklifi, tekrar ediyorum, Azerbaycan-Türkiye dostluğu ve dayanışması açısından da olumlu bulduğumu bildirir, hepinize saygılar sunarım.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Büyükkaya.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VI.- SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1.- Dilekçe Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Dilekçe Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Toplum Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 

Sayın milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

VII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’deki sanayicilere ucuz elektrik sağlanmasına ve maden firmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/255)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.

Ertelenmiştir.

2.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, sebze ve meyve ihracatındaki ilaç kalıntısı analizine ilişkin Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’den sözlü soru önergesi (6/266)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.

Ertelenmiştir.

3.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir firmadaki greve ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/272) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

4.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, bir fabrikadaki greve ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/276) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

5.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, İstanbul Sigorta İl Müdürlüğünün taşınmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/298) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

6.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, özelleştirilen KİT’lerin çalışanlarının geçici personel olarak istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/299) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

7.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, primlerini ödeyemeyen BAĞ-KUR’lulara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/311) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

8.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, AB’nin katılım öncesi mali aracının kullanılacağı illere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/322) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

9.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, SSK ve Emekli Sandığı mensubu hastaların işitme cihazlarının karşılanmamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/328) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

10.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, muhtarların özlük haklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/330) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, iş güvenliğine ve kazalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/405) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

12.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, BAĞ-KUR’luların sağlık hizmeti alımında karşılaştıkları sorunlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/445) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

13.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, İstanbul’da kaçak işçi çalıştıran iş yerlerinin denetimine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/449) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

14.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana Sigorta Teftiş Kurulunun Ankara’ya taşınacağı iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/452) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

15.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, sigortasız çalıştırmanın önlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/454) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

16.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Adana Sigorta Teftiş Kurulunun Ankara’ya taşınacağı iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/462) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

17.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TCDD’de tabii afet faslından çalıştırılan geçici işçile-re ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/484) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

18.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yararlananlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/488) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

19.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’te kent içi ulaşım sözleşmesi kapsamında mağdur olan işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/492) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

20.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, belediye başkanlarına makam ve temsil tazminatı ödemesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/503) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

21.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, usta öğreticilerin sosyal güvenlik haklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/507) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

22.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, muhtarların maaşlarına ve prim ödemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/599) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

23.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, BAĞ-KUR’dan emekli olamayan bazı kimselerin durumuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/608) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

24.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, İşsizlik Sigortası Fonu’nun kullanımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/685) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

25.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, emekli aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/753) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

26.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, emekli maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/811) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

BAŞKAN - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 3, 4, 6, 7, 9, 14, 18, 19, 45, 79, 82, 85, 87, 93, 108, 112, 115, 122, 126, 201, 210, 277, 331 ve 375’inci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Şimdi bu soruları sırasıyla okutuyorum:

                Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                Sebahat Tuncel

                                                                                                                        İstanbul

26 Eylül 2006 tarihinde sendikal örgütlülüklerinin tanınması, iş güvencelerinin garanti altına alınması, sağlıklı koşullar altında insanca çalışabilmek talepleriyle merkezi Almanya’da bulunan Fresenius Medical Care’e (FMC) ait NOVAMED firmasında greve başlayan kadın işçilerin grevi bir yılını doldurmuş bulunmaktadır.

1. İşyerinde yasanın aradığı çoğunluğa sahip olan sendikaya ve yasal bir hak olan sendikalaşma girişimlerine karşı şirketin baskıcı ve engelleyici bir tavır içinde olduğu doğru mudur?

2. İşçilerce dile getirilen, şefler veya yöneticiler tarafından hakaret ve baskıya maruz kaldıkları, maaş artışları ve sosyal haklar konusunda hiçbir ilerleme kaydedilmediği iddiaları bakanlığınızca soruşturulmuş mudur?

3. Sorunun çözümlenmesi doğrultusunda bakanlığınız nasıl bir girişimde bulunmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından Anayasa’nın 98. TBMM İçtüzüğü’nün 96. maddeleri gereğince sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                            03.12.2007

                                                                                                       Selahattin Demirtaş

                                                                                                              Diyarbakır

Diyarbakır’da bulunan AKYIL Tekstil Fabrikası’nda çalışan işçiler ücretlerinin ödenmediği, sigortasız işçi çalıştırıldığı, ağır çalışma koşullarında 16 saat mesaiye zorlandıkları, yıllık izinlerini kullanmalarına izin verilmediği ve sendika üyelikleri yüzünden baskıya uğradıkları ve işten çıkarıldıkları gerekçesiyle Aralık 2006’da süresiz greve gitmişlerdir.

1- Fabrika yönetimi tarafından İş Kanunu’na aykırı olarak sigortasız ve küçük yaşta işçi çalıştırılması, grev boyunca köylerden işçi getirtilip istihdam edilmesi gibi uygulamalar Bakanlığınızca soruşturulmuş mudur?

2- İşçilerin asgari geçim endeksine göre ücret almak, sosyal haklarının güvenceye kavuşturulması ve insanca çalışma koşullarının sağlanması talepleriyle başlattıkları grevde gelinen son durum nedir?

3- Bakanlığınız sorunun çözüme kavuşturulması hususunda hangi adımları atmayı hedeflemektedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                                                                                                         10/12/2007

                                                                                                       Mehmet Serdaroğlu

                                                                                                             Kastamonu

İstanbul Avrupa yakasındaki 5 ilçede, yaklaşık 460 bin sigortalıya hizmet veren, günde yaklaşık 2000 kişinin işlerini takip ettiği Sigorta İl Müdürlüğü’ne ait bina Bakırköy’den Güneşli Merkez Mahallesi Mahmutbey yolu no: 153 Bağcılar adresine taşınmıştır. Yeri itibariyle emekli ve sigortalılarımız yeni binaya ulaşmakta büyük zorluk çekmektedirler.

Sorular:

1- Bakırköy’de son derece merkezi ve kıymetli bir yerde bulunan boşaltılan bina kurumun kendi malı mıdır, kurumun kendi malı ise mali değeri nedir?

2- Boşaltılan binayı nasıl değerlendireceksiniz?

3- Taşınılan bina için ne kadar masraf yapılmıştır, aylık kirası ne kadardır?

4- Emekli ve sigortalılarımızın yeni binaya kolay ulaşımı için herhangi bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                                                                                                         10/12/2007

                                                                                                       Mehmet Serdaroğlu

                                                                                                             Kastamonu

Özelleştirilen veya kapatılan Kamu İktisadi Teşebbüslerinde işçi olarak çalışanlardan emekliliği dolmamış olanlar, 657 sayılı Kanunun değişik 4/C maddesi ile başka kamu kurumlarına geçici personel statüsü ile yerleştirilmişlerdir. Bir mali yılda 10 ay çalıştırılan, 2 ay kendilerine zorunlu olarak çıkış verilen, 4 ay için en fazla 2 gün ücretli hastalık izni olan yaklaşık 20 bin kişilik 4/C mağduru bir kitle oluşmuştur.

Sorular:

1- Özelleştirme mağduru bu kişilerin sorunlarını çözmek için bir çalışmanız var mıdır?

2- Farklı kurumlarda çalışan 4/C’liler arasında ücret farklılıkları var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                                                                                             Hasan Çalış

                                                                                                               Karaman

İşleri bozulan ve ekonomik sıkıntı içine düşen esnaflarımız BAĞ-KUR primlerini ödeyemez hale gelmişlerdir. Bu vatandaşlarımız, emekli olamadıkları gibi primlerini yatıramadıkları için sağlık hizmetlerinden de yoksun bırakılmışlardır.

Bu bilgiler ışığında;

1- Primlerini ödeyemeyen BAĞ-KUR’lu vatandaşlarımız konusunda herhangi bir çalışmanız var mıdır? Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

2- Primlerini ödeyemeyen BAĞ-KUR’lu vatandaşlarımız sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyorlar mı? Yararlanabiliyorlarsa nasıl yararlanabiliyor?

3- Primlerini ödeyemedikleri için emekli olamayan, emekliliklerine az bir süre kalmış olan BAĞ-KUR’lu vatandaşlarımızın emekli olmalarını sağlama konusunda çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                                                                                             Hasan Çalış

                                                                                                               Karaman

İstihdamın artırılması, kayıt dışı istihdamın önlenmesi, yoksullukla mücadele ve yaşam boyu öğrenme projesi için Avrupa Birliğinin Katılım Öncesi Mali Aracı (IPA) kapsamında vereceği yıllık 50 milyon euronun 43 ilimizde kullanılacağı belirtilmektedir.

Bu bilgiler ışığında;

1- Avrupa Birliğinin Katılım Öncesi Mali Aracı (IPA) kapsamında yapacağı 50 milyon euroluk yardımın kullanılacağı 43 ilimiz hangileridir?

2- Bu 43 ilimiz hangi kriterler göz önünde tutularak belirlenmiştir ve/veya belirlenecektir?

3- İl seçimi konusunda Avrupa Birliğinin ülkemize bir baskısı söz konusu olmuş mudur?

                Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                                                                                             Hasan Çalış

                                                                                                               Karaman

Sosyal Sigortalar Kurumu ve Emekli Sandığı mensubu hastaların işitme cihazlarının karşılanması durdurulmuştur. Bu durum işitme cihazı kullanan hastaları mağdur etmiştir.

Bu bilgiler ışığında;

1- SSK ve Emekli Sandığı mensubu hastaların hangi tarihten itibaren işitme cihazları karşılanmamaktadır? Karşılanmamasının nedenleri nelerdir? Bu nedenler ne zaman ortaya çıkmıştır?

2- Bu cihaza hastaların geç ulaşımı özellikle çocukların konuşma kabiliyetini olumsuz yönde etkilemekte midir?

3- İşitmesi bu cihazlara bağlı olan ve cihazlara ulaşamadığı için duyamayan, konuşamayan hastalarda sosyal ve psikolojik sorunların ortaya çıkması söz konusu mudur?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Tayfur Süner

                                                                                                                Antalya

Muhtarlarımız, milletvekilleri ve belediye başkanları gibi seçimle göreve gelmektedirler. Seçimle göreve gelenler devletin tüm imkânlarından yararlandırılmaktadır. Fakat muhtarlar sadece 288 YTL’lik ödeneğe talim ettirilmektedirler. Muhtarlarımız seçildiği gün BAĞ-KUR’lu olmaktadırlar. Ancak ödeneği yeterli olmayan ve BAĞ-KUR borcunu bile yatıramayan muhtarlarımız sağlık haklarından yararlanamadığı gibi emekli de olamamaktadırlar. Oysaki Anayasa’da seçilmişlerle ilgili yasalar açıktır. Muhtarlarımızın Anayasa’mıza göre devlet memuru statüsüne alınması gerekmektedir.

SORU 1 : Muhtarlarımızın devlet memuru statüsüne alınması için bir girişiminiz var mıdır? Muhtarlarımıza verilen ödeneğin artırılması konusunda herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

SORU 2 : Muhtarların BAĞ-KUR prim borçlarının geriye doğru sıfırlanması konusunda Bakanlığınız tarafından yeniden bir çalışma yapılacak mıdır?

SORU 3 : Bu konularda herhangi bir çalışma yapılması düşünülmüyorsa, prim borcu olan muhtarların, temel hizmet sayılan sağlık haklarından yararlandırılması mümkün değil midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                                                                                             Hasan Çalış

                                                                                                               Karaman

Son üç yılda ortalama 7 milyon çalışana ilişkin verileri kapsayan ve gazetelerde yer alan SSK istatistiklerine göre yılda 79 bin iş kazası yaşanmıştır. Bu sonuç, her yıl çalışanların yaklaşık yüzde 1,14’ünün iş kazası geçirdiğini göstermektedir. Bu kazalar sonucunda da son üç yılda ortalama 1.180 kişi yaşamını kaybetmiştir.

1- Alınan önlemlere rağmen iş kazaları ve bu kazalara bağlı nedenlerden ölümler artmaktadır. Bu konuda Bakanlığınızın bir çalışması ve projesi var mıdır?

2- İş güvenliği konusunda işverenleri kimler, nasıl denetlemektedir? Bu denetleme ve/veya incelemeler yeterli midir? Son üç yıl içinde resmî ve özel olmak üzere kaç işverene bu konuda işlem yapılmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Akif Ekici

                                                                                                               Gaziantep

Hükûmetin sağlıkta büyük ilerleme kaydettiği iddia edilmektedir. BAĞ-KUR’a düzenli olarak prim ödeyip emekli olmuş bir vatandaşımızın bakmakla yükümlü olduğu dul ve yetimleri çok çeşitli zorlukla karşılaşmaktadırlar. Devlet ve üniversite hastanelerinde tedavi, ameliyat olabilmeleri için peşin ücret ödeyip faturasını BAĞ-KUR’a ibraz ederek ödenmesi gereken kısmını alıyorlar. Ödemeyi peşin yapamayanlardan senet alınıyor. Bu durumdaki bir vatandaşımıza, 1.200 YTL’lik ameliyat masrafını ödeyemediği için senet imzalatılmış. 62 yaşında, bakıma muhtaç olan şahıs zamanında mahkemeye mal bildiriminde bulunmadığından dolayı 10 gün hapis cezası ile cezalandırılıyor. 1.200 YTL’lik hastane borcunu ödemezse hapiste yatacak.

1.- Hastane masraflarını ödeyemeyip senet imzalayan ve hakkında işlem yapılan kaç BAĞ-KUR’lu vardır?

2.- BAĞ-KUR’lunun her an karşılaştığı sağlık problemlerinin düzenleyici bir çalışması var mıdır?

3.- Bu konuda bir çalışmanız yok ise, bu durumda olan şahıslar hakkında alınan kararları uygulayacak mısınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                          Sebahat Tuncel

                                                                                                                İstanbul

31 Ocak günü İstanbul Davutpaşa’daki ruhsatsız işyerinde meydana gelen patlamada aralarında atölyelerde çalışanlar ve olayı dışarıdan seyreden yurttaşlarımızın olduğu 22 kişi yaşamını yitirmiş; 100’ü aşkın kişi ise yaralanmıştır.

1.- İşyerinin bulunduğu sitedeki bitişik nizam binaların tehlike oluşturması, işyerinin İş Sağlığı ve İş Güvenliği Hükümlerine uygun olmayan biçimde üretim yapmasına rağmen neden gerekli denetimler yapılmamıştır?

2.- Bakanlığınız İstanbul’da sosyal güvenceden uzak, sağlıksız koşullar altında kaçak işçi çalıştıran işyerleri ve çalıştırdıkları işçi sayısı hakkında bilgi sahibi midir?

3.- Bakanlığınız tarafından bu işyerleri hakkında gerekli soruşturmalar yürütülmekte midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen soruların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                          Muharrem Varlı

                                                                                                                 Adana

Kamunun yeniden yapılandırılması çalışmaları çerçevesinde, Çukurova Bölgesinin tümüne hitap eden SSK Sigorta Teftiş Kulununun da Ankara’ya taşınacağı yönünde kamuoyunda bazı duyumlar ve kaygılar yer almaktadır. Böyle bir uygulama; Adana ilinde yapılacak bir incelemenin, Ankara’da yapılması zorunluluğunu ortaya çıkaracak, işlerin uzamasına ve zaman kaybına yol açacaktır. Diğer yandan bölgeye yatırım yapan birçok iş adamının maddi ve manevi kayıplara uğraması da kaçınılmaz olacaktır. Bu konuya ilişkin olarak;

1.- Çukurova Bölgesinin tümüne hitap eden, Adana SSK Sigorta Teftiş Kurulunun Ankara’ya taşınması haberleri doğru mudur?

2.- Doğru ise Çukurova Bölgesi iş adamlarının mağduriyeti nasıl önlenecektir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla.

                                                                                                                        Ahmet Orhan

                                                                                                                             Manisa

İşsizlik oranları her yıl artarken, çalışan kesim içerisinde sigortasızların oranı da hızla artmaya devam ediyor. Sigortasız çalışmanın devlete, yeşil kart veya çeşitli sosyal yardımlar gibi ciddi yükler getirdiği akıldan çıkarılmamalıdır. Bunun yanı sıra vatandaşlarımız açısından işsizlik sendromu neticesinde boyun eğmek zorunda kaldıkları bu durum telafi edilemez hak kayıplarına sebep olmaktadır. Çoğunlukla sigorta kayıtlarına geçmeyen insanlarımız, en az 12 saat görev yaptırılıp fazla mesai ücreti bile almadan çalıştırılmaktadır. Bu haksızlığın önüne geçilmesi açısından;

1) Bakanlığınızca sigortasız çalışmaların artışının engellenmesi ve tüm çalışanları zorunlu sigorta kapsamına dahil edebilmek için etkin çalışmalar yapılmakta mıdır?

2) Doğrudan denetimler ve ihbara veya şikâyete dayalı denetimler sonucunda 2007 yılında ne kadar işlem yapılmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sn. Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                                        Kürşat Atılgan

                                                                                                                            Adana

1) Kamunun yeniden yapılandırılması çalışmaları çerçevesinde bazı kurumların merkezi idarelerinin güçlendirilmesine çalışıldığı ve bu kapsamda Adana'da bulunan SSK Sigorta Teftiş Kurulu'nun Adana'dan Ankara'ya taşınacağı ile ilgili duyumlar bulunmaktadır. SSK Teftiş Kurulu'nun Adana'dan Ankara'ya taşınması konusunda herhangi bir tasarrufunuz var mıdır?

2) Eğer bu konuda bir tasarrufunuz var ise, SSK Teftiş Kurulu'nun Ankara'ya taşınmasının gereklilikleri nelerdir?

3) Bu konuda Çukurova bölgesinin tümüne hizmet veren böylesi bir kurulun taşınmasının yol açacağı maddi ve manevi sıkıntılar ve mağduriyetleri nasıl gidermeyi planlıyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen soruların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                       Prof. Dr. Alim Işık

                                                                                                                Kütahya

Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğüne bağlı Bölge Müdürlüklerinde tabii afet, kaza ve olaylarda kapanan demiryolunun kısa sürede trafiğe açılabilmesi amacıyla, 2006 yılında tabii afet faslından geçici işçi onayı verilerek en az 6 ay vizesiz olarak çalıştırılmış (Örneğin, Kütahya-Balıkesir hattında) işçilerin mağduriyetinin giderilmesi için;

1. Bakanlığınızca şimdiye kadar yapılmış bir çalışma var mıdır? Varsa hangi çalışmalar yapılmıştır?

2. Bu durumdaki çalışanların sürekli işçi kadrosuna geçirilmeleri düşünülmekte midir?

3. Bu tür demiryolu çalışanlarının durumlarının iyileştirilmesi amacıyla 2008 yılında nasıl bir çözüm düşünülmektedir?

              Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                                                                                                        Hasan Çalış

                                                                                                                          Karaman

Ekonomi yönetimindeki yanlış politikalar, sanayi sektörünün rekabet gücünü azaltmaktadır. Rekabet gücü azalan sektör, bugün küçülerek ayakta durmaya çalışmaktadır.

Sanayi sektörünün küçülmesi demek ülkemizdeki işsiz insan sayısının artması demektir. Bu nedenle, işsizlik sigortasına duyulan önem her geçen gün artmaktadır.

Bu bilgiler ışığında;

1- İşsizlik Sigortası Fonu’nun varlığı 2007 yılı itibarıyla kaç milyar YTL olarak gerçekleşmiştir.

2- İşsizlik sigortasının uygulanmaya başladığı tarihten bugüne kaç kişi başvuruda bulunmuştur?

3- Bu kişilerden kaç kişi işsizlik ödeneği almaya hak kazanmıştır?

4- Bu kişilere toplam ne kadar ödeme yapılmıştır?

               Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Yaşar Ağyüz

                                                                                                               Gaziantep

Seçim bölgem Gaziantep’te Büyükşehir Belediye Başkanlığının görevi olan kent içi ulaşım, 29 Eylül 2007 gününden beri eldeki olanaklar iyi değerlendirilmediği için aksamaktadır. Bunun sonucu olarak;

1. Kent içi ulaşım hizmetlerinin Kevser Turizm adlı bir şirkete tek taraflı bir ihaleyle verilmesi sonucu başlayan sıkıntılar, Büyükşehir Belediye Başkanlığının sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih etmesi soncu daha da artmıştır.

250 işçi aylardır çoluk çocuğu ile sokakta aç perişan eylem yapmakta, sesini Merkezî Hükümete ve Büyükşehir Belediye Başkanına duyurmaya çalışmaktalar, muhatap bulamamaktadırlar.

Çalışma yaşamını düzenleyen yasalara aykırı, bu sorumsuzluk için Bakanlığınız müfettişlerinin soruşturma yapması gerekmez mi?

2. İşveren Büyükşehir Belediye Başkanlığınca, işçilerin örgütlü olduğu TÜMTİS Sendikası ile yapılan protokol gereği, yeni ihale bitmesi sonucu işe alınması gereken 250 işçiye şimdi “Sendikanızdan ayrılın o zaman işe alırım” demesi iş yasalarına aykırı ve örgütlenme özgürlüğüne baskı değil midir?

3. 250 işçinin geleceğini ilgilendiren işverenin ve ihaleyi alan birinci firma Kevser Turizmin yasal olmayan, çalışma yasalarına aykırı tutumu için soruşturma yaptırmayı düşünür müsünüz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını,

 Arz ederim.

                                                                                                         Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                  Tokat

Soru:  24.12.2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5272 Sayılı Belediye Kanununun 85. maddesinde Belediye Başkanlarına sağlanan makam veya temsil tazminatı ödemesi getirilmiştir. Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce herhangi bir Sosyal Güvenlik Kuruluşundan emekli olduktan sonra, Belediye Başkanı olarak görev yapan ve bu görevinde kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ayrılmış olanların mağduriyetini gidermek amacıyla çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                          Hasan Özdemir

                                                                                                               Gaziantep

Usta öğreticiler, halk eğitim merkezlerinde Bilgisayar, Giyim, Makine Nakışları, El Sanatları vb. branşlarda uygulamalı meslek eğitimi veren kişilerdir ve Türkiye genelinde sayıları 12000 civarındadır.

Usta öğreticiler, 8 saatlik çalışmaları 1 gün kabul edilerek Sosyal Sigortalar Kanunu ile ilişkilendirilmiştir, ancak bir günlük çalışma süresi 7,5 saat olarak belirlenerek sigorta primleri yatırılmaktadır. Ayrıca 47 yıldan önce emekli olmaları mümkün olmayan usta öğreticilerin emekli olsalar dahi kıdem tazminatı hakları bulunmamakta ve hastalık sigortasından yararlanamamaktadır.

Bu çerçevede;

1 - Çeşitli branşlardaki eğitimlerle insanlarımızı iş sahibi yaparak ekonomiye kazandıran usta öğreticilerin güvenlik sisteminde tam ve açık olarak tarif edilmesi konusunda çalışmalarınız var mı?

2 - Usta öğreticilerin, diğer çalışanlarla eşit koşullarda emekliye ayrılması, kıdem tazminatına hak kazanması ve hastalık sigortasından faydalanması konusunda çalışmalarınız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                  Hasan Özdemir

                                                                                                                      Gaziantep

Köy ve mahalle muhtarlıkları, vatandaşlarımıza önemli hizmetler veren kurumlardır.

Muhtarlar, devletten aylık 295-YTL maaş almaktadırlar ve bu maaş BAĞ-KUR primlerini bile ödemeye yetmemektedir.

Muhtarlarımızın maaşlarının artırılması, hem muhtarların primlerini ödeyerek sosyal güvenlik çatısı altına girmesini, hem de vatandaşlarımıza daha iyi hizmet sunmalarını sağlayacaktır.

Bu çerçevede;

1- Muhtarlara, asgari ücret düzeyinde maaş ödemeyi düşünüyor musunuz?

2- Muhtarların prim ödemeleri için, İl Özel İdarelerince ödeneklerinden kesilmesi gibi bir uygulama yapmayı düşünüyor musunuz?

TBMM Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                          Muharrem Varlı 

                                                                                                                 Adana

1. Uzun yıllar SSK’da çalışıp Bağ-Kur’a geçen, 6 bin işgünü doldurmamış ve yaş problemi olmayan kurum değişikliği yaptığı için emekli olamayan mağdur vatandaşlarımıza bir iyileştirme yapmayı düşünüyor musunuz? 

2. Bağ-Kur’lu olup 25 yıl hizmet süresi dolmuş yaş problemi olmayan, ama Bağ-Kur’a borcu olduğu için emekli olamayan mağdur vatandaşlarımıza bir iyilik düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğini saygılarımla arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                             Hasan Çalış

                                                                                                               Karaman

Yayınlanan haberler, hükûmetin şimdi de İşsizlik Sigortası Fonu’na göz diktiğini göstermektedir. İstihdamı artırmak amacıyla hazırlanan paketle, işsiz kalan insanların evlerine günlük bir ekmek de olsa götürebilmeleri için oluşturulan İşsizlik Sigortası Fonu’nun paraları GAP’a aktarılmak istenmektedir. Fon’dan GAP’a 5 yılda toplam 8 milyar YTL aktarılması planlanmaktadır.

Bu bilgiler ışığında;

1- 1970’li yıllarda temeli atılan Güneydoğu Anadolu Projesi tabii ki ülkemizin en büyük yatırımlarından birisidir. İşsiz insan  sayısının her geçen gün artmakta olduğu ülkemizde, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan GAP’a para aktarması bu Fon’u amacından uzaklaştırmaz mı? Bu iş için başka kaynak bulmayı düşünüyor musunuz?

2- İşsizlik Sigortası Fonu’nu paraları, bugüne kadar amacı dışında hangi kurumlarda değerlendirilmiştir? Bu kurumlarda, Fon paraları zarara uğratılmış mıdır? Uğratılmış ise ne kadar zarara uğratılmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Yaşar Ağyüz

                                                                                                               Gaziantep

Emeklilerimizin kendilerine ve ailelerine yetecek bir ücret ve maaş almaları bir insan hakkı olup, bunu sağlamakta sosyal devlet olmanın gereğidir.

Hükûmetinizce 2007 yılında hedef olarak belirlenen %4 enflasyon oranının %8,33 olarak gerçekleştiği,

İstatistiklere göre açlık sınırının 717 YTL, yoksulluk sınırının 2.336 YTL, sadece mutfak enflasyonunda yıllık artış oranının %13,60 olduğu resmî rakamlar olarak ortada iken;

1. Açlık sınırı altında ücret ve maaş alan emeklilerimize yılbaşında verilen zam eridiğinden, en az mutfak enflasyonu oranında (%13,60) ek zam yaparak biraz nefes aldırmayı düşünüyor musunuz?

2. Emeklilerimizin geçmiş senelerde kalan enflasyon farklarının ödenmesi için çalışma, hedef ve zamanlama programınız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sn. Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                             Mümin İnan

                                                                                                                  Niğde

Soru:

1- Emekli olan vatandaşlarımızın ortalama, Emekli Sandığından 750-800 YTL, SSK’dan 550-600 YTL ve BAĞ-KUR’dan ise 450-500 YTL emekli maaşı almaktadırlar. Ülkemizde açlık sınırının 800 YTL’yi geçtiğini göz önüne alırsak; bu durumda Türkiye’deki emeklilerin yüzde 90’ının açlık sınırının altında yaşamaya çalıştığı açıktır. Bu verileri de dikkate alarak, kısa vadede emeklilerimizin maaşlarını iyileştirmeye yönelik bir çalışma yapmayı planlıyor musunuz?

BAŞKAN – Sözlü soruları cevaplandırmak üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Kırk dakika süre vereceğim efendim size.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siz değerli milletvekili arkadaşlarımın sözlü olarak cevaplandırmamı talep ettiğiniz sorulara cevap vermek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cevaplara geçmeden önce, İstanbul Güngören’deki terör saldırısını şiddetle kınadığımızı, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar dileklerimizi iletiyorum.

İlk soru, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in Novamed firmasıyla ilgili bir soru. 18/12/2007 tarihinde ilgili firmada çalışan bayanların grevi sona ermiştir. Anlaşmayla sorun çözülmüştür. Bakanlığımızca yapılan teftişlerde de grevi kırma çabası ya da işçilere baskı yapılmasının söz konusu olmadığı tespit edilmiştir.

Bu çerçevede şunu ifade edeyim: Tabii ki sözlü veya yazılı sorular bir denetim mekanizması. Fakat, İç Tüzük’te de bir değişikliğin yapılması zarureti ortadadır. Güncelliğini yitirdiğini bu soruda ve diğer önümüzdeki sorularda göreceğiz. Umarım ki Parlamento olarak, parti grupları olarak İç Tüzük’te bu ve benzeri konulardaki değişiklikleri gündemimize alırız.

İkinci soru ise Akyıl Tekstil Fabrikasındaki yaşanan sorunlarla ilgili yine Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın sorusu. Akyıl Şirketler Grubuna ait işveren Gevran Tekstil Sanayi Limited Şirketinde greve katılan işçilerin yerine işçi alarak grev kırıcılığı yaptığı ve grevdeki işçilerin iş akitlerini feshetmesi üzerine işçiler ve sendikanın şikâyetleri üzerine Bakanlığımız iş müfettişleri tarafından 7-21 Şubat 2007 tarihinde yapmış oldukları inceleme raporları üzerine işverene 233 milyar 433 milyon YTL idari para cezası uygulanmış ve gerekli bildirimleri yapmaması üzerine cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Ayrıca, sigortasız işçi çalıştırmasıyla, sakat ve eski hükümlü işçi kontenjanını doldurmaması nedeniyle, Diyarbakır İŞKUR ve Sigorta İl Müdürlüklerince toplam 1 trilyon 62 milyar 472 milyon lira idari para cezası tahakkuk ettirilmiştir. İş yerinde üretim faaliyetinin durdurulmuş olması nedeniyle, sendika tarafından 3/6/2008 tarihinde grev kaldırılmıştır.

Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, İstanbul Bakırköy’de bulunan Sigorta İl Müdürlük Binasıyla ilgili sorusunu cevaplandırıyorum.

Bakırköy’de bulunan İstanbul Sigorta İl Müdürlüğü Binası 02/01/1975 tarihinde Kurumumuzca satın alınmış ancak 17/8/1999 tarihinde meydana gelen Körfez depreminde binanın kolon ve kirişlerinde çatlakların oluşması üzerine, İstanbul Üniversitesi Araştırma ve Yardım Vakfı Eğitim Faaliyetleri İşletmesinin Risk Analiz Araştırma Projesi kapsamında düzenlenen yapı durum tespit raporunda yüksek risk seviyesine sahip binalar arasında yer aldığı tespit edilmiştir. Hasarlı olan bu binanın 2007 yılı değeri 3 trilyon 376 milyar 322 milyon TL’dir. Hasarlı binanın kullanım amacı belirlenip, bilahare projelendirme çalışmaları başlatılacaktır. Taşınılan bina anahtar teslimi götürü bedel üzerinden ihale edilmiş ve KDV dâhil 353 milyar TL masraf edilmiştir. Sözü edilen binanın aylık kira bedeli, tüm vergiler mal sahibine ait olmak üzere 30 milyar TL’dir.

Yine, Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun “özelleştirme mağduru” olarak adlandırılan 4/C’lilerin durumuyla ilgili bir sorusu var. Bu soru çerçevesinde, bildiğiniz gibi, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 22’nci maddesine göre özelleştirme programına alınan kuruluşlarda çalışan personelin bir kısmına diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakil hakkı tanınırken, bir kısmına da geçici personel statüsünde nakledilme imkânı getirilmiştir. Geçici personelin ücreti, ülkenin genel ekonomik politikası ve mali disiplin prensibi çerçevesinde Bakanlar Kurulunca tahsil dereceleri dikkate alınarak aylık asgari ücret tutarının altında olmamak kaydıyla tespit edilmektedir.

Değerli arkadaşlar, 1992 yılından 2004 yılına kadar özelleştirme mağdurlarının gerçekten bir mağdur olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz ama 2004 yılında yaptığımız düzenlemeyle, özellikle işçi statüsünde mağduriyetleri söz konusu olan çalışanlarımızı tekrar işe alma ve bunları asgari on ay çalıştırma imkânını elde etmişlerdir. Bunlar özelleştirme neticesinde de tazminatlarını almışlardır. Bugün bizden talepleri kadro, çalışma süresinin uzatılması ve ücret artışı gibi talepleri vardır. Tabii ki takdir edersiniz ortadan bir mağduriyet kalkmıştır ama bu talepleri de saygıdeğer taleplerdir. Bunlarla ilgili de devletimizin imkânları ölçüsünde değerlendirmeler yapılacağını ifade etmek istiyorum.

Karaman Milletvekili Hasan Çalış Bey’in bir sorusu, Avrupa Birliğinin katılım öncesi mali aracı İPA kapsamında vereceği 50 milyon euronun dağıtılacağı kırk üç ilimizle ilgili bir soru. Bu kırk üç il şu illerden oluşuyor: Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan, Van, Muş, Bitlis, Hakkâri, Mardin, Batman, Şırnak, Siirt, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Şanlıurfa, Diyarbakır, Gaziantep, Adıyaman, Kilis, Kayseri, Sivas, Yozgat, Trabzon, Ordu, Rize, Giresun, Artvin, Gümüşhane, Malatya, Elâzığ, Bingöl, Tunceli, Kastamonu, Çankırı, Sinop, Samsun, Tokat, Çorum, Amasya, Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye illerinden oluşmaktadır. Bahsi geçen iller Başbakanlık Devlet Planlama Müsteşarlığı tarafından hazırlanan stratejik çerçeve belgesi kapsamında belirlenmiştir. Buna göre kişi başına millî gelirin Türkiye ortalamasının yüzde 75’inin altında yer alan bölgelerde kullanılması öngörülmektedir. İl seçiminde Avrupa Birliğinin dahli söz konusu değildir. Bu mali yardım çerçevesinde kullanılacak olan kaynak, 50 milyon euro, istihdama, istihdamın artırılması, kayıt dışılığın önlenmesi, yoksullukla mücadele ve yaşam boyu öğrenme, mesleki eğitim alanlarında yapılacak olan projelerde bu kaynak kullanılacaktır.

Karaman Milletvekili Hasan Çalış Bey’in SSK, Emekli Sandığı mensubu hastaların işitme cihazlarıyla ilgili bir sorusu: SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı kapsamındaki kişilere gerekli görülen işitme cihazı bedellerinin ödeme esas ve usulleri öteden beri sağlık uygulama tebliğleriyle belirlenmektedir. Sağlık uygulama tebliği 25/5/2007 ve 26532 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yeniden düzenlenmiştir. Buna göre, işitme cihazı bedeli olarak her kulak için en fazla 800 YTL ödenmektedir. Bununla birlikte, piyasada bulunan farklı tiplerdeki cihazlardan yüksek bedelli olanların fatura edilerek düşük bedelli olanların hastaya verilmesini engellemek için gerekli teftişler gecikmelere yol açabilmektedir. Analog cihazlar için ödemelerde bir problem olmamakla birlikte, üniversitelerden alınan görüşler doğrultusunda piyasada bulunmadığı hâlde fatura edilen dijital programlanabilir cihazlar için ödeme yapılmamakta olup, konuya ilişkin Sağlık Bakanlığı görüşü doğrultusunda işlem yapıldığını bu soru çerçevesinde ifade etmek istiyorum.

Antalya Milletvekili Tayfur Süner Bey’in sorusu muhtarlarımızla ilgili. Muhtarların ödenek ve sosyal güvenlikleri 2108 sayılı Yasa’yla düzenlenmiş bulunmaktadır. Muhtarların 30/5/2005 tarih ve 2005/8870 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla muhtar ödeneği 6 bine çıkarılmıştır. 2003-2007 dönemine bakıldığında, muhtarlarımızın aylıklarında yüzde 196,2’lik bir artış bulunmaktadır. 2108 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesiyle herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı bulunmayan muhtarlarımız BAĞ-KUR kapsamına alınmıştır. 5510 sayılı Kanun’da düzenleme ile 28 Temmuz 2008 tarihine kadar müracaat eden muhtarların ve tüm BAĞ-KUR’luların birikmiş prim borçları yeniden yapılandırılarak indirimli ödeme imkânı sağlanmıştır. Öte yandan, muhtarlar doğrudan halkın oyuyla iş başına gelen yöneticiler olduğundan, seçilmişlerin devlet memuru kadrolarına atanmaları hususunda bir düzenleme çalışması bulunmamaktadır.

Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış Bey’in “İş kazaları ve bu kazalara bağlı ölümler neden artmaktadır?” çerçevesindeki sorusunu ise şu şekilde cevaplandırmak istiyorum: İş sağlığı güvenliği alanında AB müktesebatı uyumlulaştırılarak 21 adet yönetmelik yayınlanmıştır, gerek AB gerekse ILO ile ortaklaşa ve gerekse ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği alanında çalışma yapan kuruluşlarla ortaklaşa projeler yapılmaktadır. Yıllar itibarıyla iş kazaları istatistikleri: 2002 yılında 72.344; 2003 yılında 76.668; 2004 yılında 83.830; 2005 yılında 73.923; 2006 yılında 79.027 iş kazası meydana gelmiştir. Bu sürelerdeki işçi sayısı ise 2002 yılında 5 milyon 200 bin iken 2006 yılında 7 milyon 200 bin işçi söz konusudur. Kaza sıklığı, 100 bin işçide 2002 yılında 1.385 işçi kaza ile karşı karşıya kalırken, iş kazasına maruz kalırken 2006 yılında 1.011 işçi iş kazasına maruz kalmaktadır. İş kazası sonucu ölüm sayısı 2002’de 872; 2003’te 810, 2004’te 841; 2005’te 1.076; 2006’da 1.592’dir. 2007 rakamları ise eylül ayı sonunda açıklanacaktır.

Gaziantep Milletvekili Akif Ekinci Bey’in sorusu ise “BAĞ-KUR’lu sigortalıların sağlık problemlerini düzenleyici bir çalışmanız var mıdır?” şeklinde. 5510 sayılı Yasa ile BAĞ-KUR’luların sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için gerekli olan iki yüz kırk gün prim ödeme süresi otuz güne indirilmiştir. Ayrıca altmış güne kadar prim borcu bulunan BAĞ-KUR’luların kendilerinin ve yakınlarının sağlık hizmetlerinden yararlanmaları sağlanmıştır. On sekiz yaşından küçük çocukların ise hiçbir şart aranmaksızın sağlık hizmetlerinden yararlanması sağlanmıştır. Bu, sosyal güvenlik reformuyla gelen köklü bir düzenleme, bütün mağduriyetleri, haksızlıkları da ortadan kaldıran bir düzenleme.

15/06/2007 tarihinden önce BAĞ-KUR, sigortalı ve hak sahiplerinin sağlık hizmeti, Sağlık Bakanlığı, mahalli idareler, üniversiteler ve kamu iktisadi teşebbüslerine ait sağlık tesisleriyle diğer sağlık tesislerinden satın alınmak suretiyle yürütülmekteydi. BAĞ-KUR ile protokolü bulunmayan üniversite hastanelerinde yapılan tedaviye ait giderler ise BAĞ-KUR Sağlık Sigortası Yönetmeliği’nin 6’ncı maddesine istinaden sigortalı ya da hak sahiplerince karşılanmaktaydı, daha sonra, tebliğde yer alan fiyat üzerinden şahıslara ödeme yapılmakta idi. Ancak, 25/05/2007 tarih ve 26532 sayılı mükerrer Resmî Gazete’de yayınlanan 15/06/2007 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Sağlık Uygulama Tebliği’ne göre Sosyal Güvenlik Kurumu üniversite hastaneleriyle sözleşme imzalayarak BAĞ-KUR sigortalılarının üniversite hastanelerinden yararlanmaları bu şekilde sağlanmıştır. Buna göre hastanelerce düzenlenen tedavi faturaları doğrudan Sosyal Güvenlik Kurumuna gönderilmekte olup, vatandaşlara herhangi bir fatura düzenlenmemektedir, 2007’nin altıncı ayından bugüne.

İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, İstanbul Davutpaşa’daki bir iş yerinde meydana gelen patlamayla ilgili, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili sorusu: İstanbul Davutpaşa’da beş katlı iş merkezinde 31/1/2008 tarihinde meydana gelen patlama olayı üzerine 2 iş müfettişi acil olarak görevlendirilmiş ve olayla ilgili inceleme ve soruşturma tamamlanarak ilgili kurumlara intikal ettirilmiştir. Patlamanın meydana geldiği iş yerinin 27/11/2006 tarihinde İstanbul Bölge Müdürlüğüne iş yeri bildirgesi verdiği, bildirgede, çalışan sayısının 1 kadın işçi olarak beyan edildiği ve faaliyet konusunun plastik oyuncak imalatı olduğu belirtildiği tespit edilmiştir. Bunun dışında bölgede 06/02/2008 ve 11/02/2008 tarihleri arasında 39 iş müfettişi ile 16 sosyal güvenlik müfettişi olmak üzere toplam 55 müfettiş tarafından 615 iş yerinde kayıt dışı istihdam ile ilgili tarama teftişleri yapılmış, 62 iş yerinin kaydının bulunmadığı tespit edilmiş, denetimlerde 8.831 işçiye ulaşıldığı, bunlardan 542 çalışanın kayıt dışı olarak çalıştığı tespit edilmiştir. Ayrıca, İstanbul, Kocaeli ve Adapazarı illerinde 25/2/2008 ve 7/3/2008 tarihleri arasında kayıt dışı iş yerleri ve kayıt dışı işçilerin tespitine yönelik olarak Bakanlığımıza bağlı 760 denetim elemanınca 22.662 iş yeri denetlenmiş, bunlardan 2.945 iş yerinin kaçak olarak faaliyet gösterdiği, 9.959 işçinin de kayıt dışı çalıştığı tespit edilmiş, 6 trilyon 617 milyar 852 milyon TL idari para cezası uygulanmıştır.

Adana Milletvekili Muharrem Varlı ve ayrıca yine Adana Milletvekili Kürşat Atılgan Bey’in Adana’yla ilgili soruları. Bilindiği gibi, 5502 sayılı Yasa ile BAĞ-KUR, Emekli Sandığı ve SSK tek çatı altında birleştirilmiştir. Bu kurumların teftiş kurulları da Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı bünyesinde birleştirilmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurulu kararıyla, Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı, 1/7/2008 tarihinden itibaren Ankara, İstanbul, İzmir illerinin yanı sıra, Adana, Bursa ve Trabzon illerinde de grup başkanlığı şeklinde çalışmalarına devam etmektedir. Dolayısıyla, her iki milletvekilimizin sormuş olduğu -soruyla ilgili- Adana’yla ilgili hiçbir problem söz konusu değildir.

Manisa Milletvekili Ahmet Orhan Bey’in, sigortasız çalışan, kayıt dışı çalışanlarla ilgili neler yaptığımız sorusu: Kayıt dışılıkla mücadele kapsamında KADİM Projesi hayata geçirildi, İşverenlerin işçi ücretlerini bankalar aracılığıyla ödemeleri hususunda Sosyal Güvenlik Kurumu yetkilendirildi. Kamu idareleriyle bankalara, birtakım işlemlerin yapılması sırasında sigortalılık sorgulaması yapma yükümlülüğü getirildi. Alo 170 Kayıt Dışılıkla Mücadele Hattı kuruldu, ki her ay ortalama 55-60 bin arasında Alo 170 hattına müracaat söz konusudur. Kayıt dışı çalıştırmaya yönelik idari para cezaları artırıldı. Kurumlar arası çapraz kontrol ve koordinasyonun sağlanması amacıyla Kimlik Bildirme Kanunu’nda değişiklik yapıldı, işverenlerin teşviklerden yararlanabilmesi için kayıt dışı çalıştırmama zorunluluğu getirildi.

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı müfettişleri tarafından doğrudan ihbar ve şikâyete dayalı olarak 2007 yılında yapılan denetimlerde 12.612  yeri denetlenmiş, 711 iş yeri resen tescil edilmiş, 8.334 sigortasız çalışan işçi tespit edilmiş, bu denetimler sonucunda 38 trilyon 363 milyar idari para cezası önerilmiştir.

Bakanlığımız İş Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişleri tarafından doğrudan ihbar ve şikâyete dayalı olarak 2007 yılında yapılan denetimlerde 283 iş yerinde 1.479 kişinin sigortasız çalıştığı tespit edilerek Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmiştir.

Kayıt dışılıkla mücadele ve sigortalılık bilincinin geliştirilmesi çabaları neticesinde, Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlı çalışan sayısı 2002 yılı sonunda 12 milyon 257 bin, 2007 sonunda 14 milyon 980 bin iken son verilere göre 16 milyon 552 bine bu rakamın çıktığını görüyoruz. TÜİK istatistiklerinde de 2002’de yüzde 52,1 olan istihdamda kayıt dışılık oranı Nisan 2008 itibarıyla yüzde 44,9’a düşmüştür.

Kütahya Milletvekili Prof. Dr. Alim Işık Bey’in sorusu Devlet Demiryollarında doğal afet, kaza ve olaylarda çalışan işçilerle ilgili, bunların geçici işçi statüsünün daimî işçi statüsüne neden dönüşmediğiyle ilgili. Bu sorun da çözülen sorunlardan bir tanesidir. Dolayısıyla, sürecin gadrine uğramıştır diyebilirim. Çözdüğümüz sorunlardan bir tanesi.

Karaman Milletvekili Hasan Çalış Bey’in sorusu İşsizlik Sigortası Fonu’yla ilgili. İşsizlik Sigortası Fonu’nun fon varlığı 31/12/2007 tarihi itibarıyla 30 katrilyon 705 trilyon olarak gerçekleşmiştir, 30/6/2008 tarihi itibarıyla da 33 katrilyon 432 trilyon liradır. İşsizlik sigortasının uygulanmaya başlandığı Mart 2002’den Haziran 2008 sonuna kadar 1 milyon 226 bin 119 kişi işsizlik ödeneği talebiyle kuruma başvurmuş ve Haziran 2008 sonu itibarıyla 1 milyon 96 bin 483 kişi işsizlik ödeneği almaya hak kazanmıştır. 2008 Haziran ayı sonu itibarıyla işsizlik ödeneğine hak kazanan kişilere toplam 1 katrilyon 528 trilyon 308 milyar 568 milyon TL ödeme yapılmıştır.

Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz Bey’in sorusu, Gaziantep Büyükşehirle ilgili: Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kevser Otobüs İşletmeciliğinin, iş yerinden toplu işçi çıkışı nedeniyle 4857 sayılı İş Kanunu’nun 29’uncu maddesi uyarınca Bakanlığımız iş müfettişlerince 23/11/2007 tarihinde inceleme denetimi gerçekleştirilmiş ve denetime ilişkin 26/11/2007 tarih ve 111 sayılı Rapor düzenlenmiştir. Söz konusu raporda adı geçen iş yerinin, ihalenin feshedilmesi nedeniyle faaliyetine son verildiği için şirket adresinde yetkili kimsenin bulunmadığının tespit edildiği belirtilmiştir. Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin konuya ilişkin olarak verdiği ifadede ise taşıma şirketinin ihale sözleşmesi şartlarını yerine getirmemeleri ve istihdam ettiği işçilere karşı yasal yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin Büyükşehir Belediyesi tarafından feshedildiği belirtilmiştir.

Tokat Milletvekili Reşat Doğru Bey’in belediye başkanlarımızla ilgili bir sorusu var: 5510 sayılı Yasa ile Emekli Sandığından aylık alan belediye başkanlarının yanı sıra SSK ve BAĞ-KUR’dan aylık almakta olan belediye başkanlarına da 5434 sayılı Kanun’da emeklilik için öngörülen şartları yerine getirmeleri hâlinde makam ve temsil tazminatı verilmesi sağlanmıştır. Bu da çok tartışılan bir konuydu, bunu da Parlamentoda hep birlikte çözmüş bulunduk.

Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir Bey’in sorusu: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 120’inci maddesi ile 1475 sayılı İş Kanunu’nun kıdem tazminatına ilişkin 14’üncü maddesi yürürlükte bırakılmış ve kıdem tazminatının kimlere, hangi koşulların gerçekleşmesi hâlinde ve ne miktarda ödeneceği bu maddede düzenlenmiştir. 5510 sayılı Yasa ile hâlen, esnek çalışma sözleşmesi veya başka bir deyişle part-time usulü çalışan usta öğrencilerin kadrolu öğretmenlere göre eksik olan aylık çalışma gün sayılarını sigorta, prim, esas kazancın yarısı üzerinden yarı yarıya indirimli olarak, isteğe bağlı olarak, sigorta yoluyla tamamlamalarına imkân sağlanmıştır. Fakat bu usta öğreticilerle ilgili Maliye Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı olarak şu anda yeni bir iyileştirme çalışması içerisindeyiz. Umarım ki önümüzdeki günler içerisinde 15-20 bin kişiden oluşan usta öğreticilerin bu sorunlarını yine, hep birlikte çözmüş oluruz.

Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir Bey’in yine muhtarlarımızla ilgili bir sorusu var: Az önce bu konuyla ilgili teferruatlı bir şekilde cevap verdim. İlave olarak şunu söyleyebilirim: Bildiğiniz gibi köy muhtarlarımızla ilgili bir ayrıcalık, yine sosyal güvenlik reformunda düzenledik. Otuz gün yerine on beş gün üzerinden prim ödeme imkânını köy muhtarlarımıza getirmiş bulunuyoruz. Umuyorum ki köy muhtarlarımıza, kırsaldaki muhtarlarımıza bu anlamda bir rahatlık getirmişizdir.

Karaman Milletvekili Hasan Çalış Bey’in İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken paraların GAP’a aktarılmasıyla ilgili sorusu: 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nda sigortalı işsizlere İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapılacak ödemeler, sağlanacak hizmetler ve fonda biriken paraların nasıl değerlendirileceği düzenlenmiştir. 5763 sayılı Yasa ile İşsizlik Sigortası Fonu devlet payının 2008-2012 yılları arasında faizinin ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlarda kullanılmak üzere GAP’a aktarılması öngörülmüştür. GAP’a para aktarılması bölge için hayati önemi bulunan Güneydoğu Anadolu Projesi öncelikli olmak üzere bölgede yatırımların artırılmasına ve bu çerçevede işsizliğin azaltılmasına ve işsiz vatandaşlarımızın istihdamının kolaylaştırılmasına katkıda bulunacaktır. GAP bölgesinde yapılacak yatırımlarla işsizlik sigortasından yararlanan vatandaşlarımız dâhil tüm işsizler için yeni istihdam alanlarının yaratılacağı açıktır. İşsizlik Sigortası Fonu, aktif büyüklükleri Bankalar Birliğince ilan edilen ilk on ticari bankayla çalışmaktadır. Fon, kanunda sayılan amaçları dışında herhangi bir yerde değerlendirilmemiş olup bir zarar oluşması söz konusu değildir.

Adana Milletvekili Sayın Muharrem Varlı Bey’in sorusu, SSK’da çalışıp BAĞ-KUR’a geçen ve bu şekilde, BAĞ-KUR’da çalışıp SSK’ya geçenlerle ilgili yaşanan sorunlarla ilgili soru; ayrıca yine Karaman Milletvekili Hasan Çalış Bey’in aynı amaca dönük bir sorusu: Sosyal güvenlik kuruluşuna tabi hizmeti olanlara bu kurumlardan hangisinin mevzuatına göre aylık bağlanacağı 2829 sayılı Kanun’un 8’inci maddesiyle belirlenmiş olup söz konusu maddeyle “Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere; son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir.” hükmü getirilmiştir. Diğer taraftan, 1479 sayılı Kanun’un 35’inci maddesine göre, belli bir süre prim ödenmesi, belli bir yaşa ulaşılması ve prim borcunun olmaması koşullarını tahsis talep tarihi itibarıyla yerine getirenlere yaşlılık aylılığı bağlanmaktadır. Yine 1479 sayılı Kanun’a göre, sigortalılara aylık bağlanabilmesi için yukarıda sayılan koşulların tamamının yerine getirilmesi gerektiğinden prim borcu ödenmeden hizmetlerin geçerli sayılarak aylık bağlanmasına imkân bulunmamaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumunca yaşlılık aylığına hak kazanmış ancak birikmiş prim borçları nedeniyle yaşlılık aylığı bağlanamayan ve sağlık yardımlarından yararlanamayan sigortalıların kendilerine bağlanacak yaşlılık aylığı karşılığında uygun şartlarda kredi kullandırılması için Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Türkiye Halk Bankası Genel Müdürlüğü arasında bir protokol imzalanarak BAĞ-KUR sigortalılarımızın mağdur olmamaları sağlanmıştır.

Niğde Milletvekili Sayın Mümin İnan Bey’in sorusu emekli olan vatandaşlarımızın ücretleriyle ilgili. Yine, Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz Bey’in de bu anlamda bir sorusu var.

1/1/2000 tarihinde yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun’un ilgili maddelerinde Sosyal Sigortalar ve BAĞ-KUR emeklilerine bağlanan aylıkların bir önceki ayın TÜFE oranı kadar artırılması düzenlenmiştir. Nitekim, 2000, 2001, 2002 yıllarında SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin aylıkları TÜFE oranında artırılmıştır. Emekli aylıklarının TÜFE oranında artırılmasının yetersiz kaldığını dikkate alan Hükûmetimiz, 2003 yılından itibaren bu uygulamadan vazgeçmiştir; bildiğiniz gibi, 2003 yılında seyyanen 75 ve 100 milyon lira emeklilerimize sosyal destek ödemesi çerçevesinde zam yapılmıştır.

2003’ten bu yana yapılan oransal artışlarla SSK’da 257,1 YTL olan asgari aylık bugün 598 YTL’ye çıkmıştır, artış oranı yüzde 123,8’dir. BAĞ-KUR’da 148,7 YTL olan asgari aylık 445,1 YTL’ye çıkmıştır, artış oranı yüzde 199,4. BAĞ-KUR tarım sigortalılarında 65,8 YTL olan aylık 300 YTL’ye çıkmıştır, artış oranı yüzde 355,9. Emekli Sandığında 377 YTL olan asgari aylık 743,3 YTL’ye çıkmıştır, yükselmiştir ve artış oranı yüzde 97,2. Bu süredeki kümülatif TÜFE oranının yüzde 78,4 olduğu göz önünde bulundurulduğunda emekli aylıklarını enflasyona ezdirmediğimiz açıkça görülecektir. Ayrıca, 2006 yılından itibaren de emeklilerin almakta oldukları aylıklara yüzde 5 ile yüzde 4 oranında ek ödeme verilmeye başlanmıştır. Enflasyon farklarının ödemesiyle ilgili olarak özel sektörden emekli olanlara Ocak 2000 tarihindeki on sekiz-yirmi iki günlük TÜFE farkları Ağustos 2002’de, kamu sektöründen emekli olanlara da Ocak 2000 dönemine ilişkin on dört günlük TÜFE farkları Temmuz 2004’te yasal faizleriyle birlikte ödenmiştir. Söz konusu TÜFE farklarının ödenmiş olmasına rağmen bazı emeklilerimiz tarafından açılan münferit davalarda takip eden her ay için de tekrar fark ödemesi talep edilmiştir. Buna ilişkin yargı süreci devam etmekte olup sonuca göre de işlem yapılacaktır diyorum.

Tekrar, soru soran bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Sisteme giren sayın milletvekilleri var, herhâlde soru soracaklar.

Sayın Ağyüz, buyurun efendim.  

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, tabii Büyükşehirde olanları, kendisine rapor edilen şekilde bilgi verdiler. Kendilerine aktarılan bilgi -Kevser Turizmle- doğru olabilir ama Büyükşehir Belediyesi bu işçileri sendikalı oldukları için çıkarmıştır, ”Sendikanızdan istifa edin tekrar sizi işe alacağım.” demiştir. Bu konuda Sayın Bakanın üzerinde durarak inceleme yapmasında büyük fayda vardır. Çünkü şu anda işe alınmayan 111 kişi, yaklaşık 450-500 kişilik aile, aç ve perişandır. Bunların suçu TÜMTİS’e üye olmak ise, herhâlde örgütlü olmak suç değildir. Sayın Bakanımızın bu açıdan bakarak -aylardır süründürülen bu işçilerin göreve döndürülmesi, işe döndürülmesi için alınan yargı kararı da vardır- bu konuda yardımcı olmasını ve takip etmesini özellikle rica ediyorum. Ayrıca da bu işçilerin işe döndürülmesi için iktidar partisi genel merkezinde yapılan bir protokol de söz konusudur. Bu protokolün göz ardı edilmesi de siyasi etik olarak doğru değildir.

Bizim, emekli maaşları için önerdiklerimiz… Sayın Bakanın emekli maaşlarında intibak düzenlemesi yapılacağı konusunda bir sözü vardır. Biliyorsunuz, 2000 öncesi emekliler ile 2000 sonrası emekliler arasında büyük uçurum vardır. Bugün açlık sınırının 715 YTL olduğu bir ülkede ve özellikle geçim darlığı içindeki emeklilerimizin 2 milyon kişiyi bulduğu bir ortamda bunun göz ardı edilmesi mümkün değildir. Emeklilerimiz bugün pazardan domates, soğan topluyorlarsa ve kahveye gidemeyip çay ısmarlama alışkanlıklarını kaybetmişlerse, hatta hatta bayramda torunlarına para veremiyorlarsa, harçlık veremiyorlarsa bunun nedeni ekonomik yetmezliklerdir. Bunu “Kaynak yok.” şeklinde söylemek mümkün değildir çünkü İşsizlik Fonu’ndan değişik yerlere para aktarılıyor.

BAŞKAN – Sayın Ağyüz, kısa bir açıklama istiyorum.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Bu nedenle, ben emeklilerle ilgili sorduğum soruya yanıt alamadım. Bu çerçevede bakılmasını diliyorum ve büyükşehirdeki işçilerimizin de kazanılmış yargı kararı doğrultusunda Bakanlığımızı takip ederek işe döndürülmesi gerektiğini belirtmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, her soruya ayrı cevap mı vereceksiniz, toptan mı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Toptan vereceğim.

BAŞKAN – Toptan olacak, peki.

Sayın Ekici, buyurun.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sözlü soruların görüşülmesine ertelenmeden devam edilseydi, güncelliğini kaybetmiş olan sorularla da karşılaşmazdık. Sayın Bakan da biraz önce telaffuz etti, soruların birçoğu güncelliğini kaybetmiştir.

Ben sorduğum soruya cevap alamadım. Sayın Bakan herhâlde yeterince incelememişti soruyu. Ben BAĞ-KUR emeklisinin hastanedeki, ödemiş olduğu, imzalamış olduğu senetten dolayı rehin kalmasıyla ilgili bir soru sordum. Rehin kalan hastalarımızın sorunlarının çözümüyle ilgili Sayın Bakanın ne gibi bir önlemi var, düşüncesi var, onu öğrenmek istedim.

İkincisi, muhtarların BAĞ-KUR prim borcuyla ilgili. Biliyorsunuz, muhtarların aldığı maaş -yanılmıyorsam- 270 milyon. Ödedikleri BAĞ-KUR primi neredeyse aldıkları maaşa denk gelmektedir. Borçlarının yeniden yapılandırıldığından bahsetti. Buradan şu anlaşılıyor ki tüm muhtarlarımız BAĞ-KUR borçlusu veya bu problemi yaşamaktadır.

Bir önemli konu daha: Uzel Traktör Fabrikası yaklaşık üç-dört aydan beri ciddi sancı çekmektedir. Altmış yıldan beri Türkiye'nin gözbebeği olan Uzel Traktör Fabrikası, ciddi üretimler yapan, ihracat yapan Uzel Traktör Fabrikası 3-4 bin çalışanıyla problem yaşamaktadır. Çalışanlarının dışında, yan sanayisi ve bayileriyle beraber değerlendirildiğinde, 30 bin civarında insan bu işten mağduriyet görmüştür. Çok ciddi serzenişler gelmesine rağmen, şu ana kadar Sayın Bakan bu konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmış değildir, olayın üzerine gitmemektedir. Bu konuyla ilgili ne düşünülüyor, onu da ayrıca öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Serdaroğlu, buyurun.

Lütfen biraz kısa olsun efendim sorular.

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Cidden 4/C’liler mağdurdur ve mazlumdurlar. On aylık asgari ücreti on ikiye bölersek asgari ücretin altında ücret aldıkları görülecektir. Bir yılda on ay çalışıp iki ay çıkış alan insan mağdurdur, dört ay içinde en fazla iki gün ücretli hastalık izni alabilen mağdurdur. Gittikleri yerde aynı işi yapanın yarı ücretini almak mağdurluktur, önce aldıkları ücretin yarısını almak yine mağdurluktur.

Netice itibarıyla Sayın Bakanım, 4/C’lilerin istekleri kısaca şöyledir: Statülerinin belirlenmesini istemekteler ve bunun yanında yılda on iki ay çalışmak istiyorlar. Eşit işe eşit ücret verilmesi, sağlık güvencelerinin belirlenmesi ve hastalık izinlerinin yeniden düzenlenmesi gibi çok kısa ve basit istekleri vardır. Bunların tarafınızdan yerine getirilmesi hepimizin dilek ve temennisidir.

Bunun yanında, bu, Bakırköy’deki sigorta binasıyla ilgili olarak da şunu söylemek istiyorum: Bu bina tabii ki -Bakırköy’deki bina- sizin binanız. Bizim onun nereye taşınacağıyla ilgili görüş veyahut da tavsiyemiz olamaz ancak yeni hizmet binasının yerini iyi ve uygun olarak tespit edemediniz çünkü Güneşli-Mahmutbey yolu, 153 no.lu yer, ulaşımı en zor olan yerlerden biridir. Sigortalılar buraya en az iki, en fazla dört vasıta değiştirerek gelmektedirler. Yılda 1,5-2 milyon insanı ilgilendiren, günde 400 sağlık karnesi verilen ve günde 2 bin muamelenin yapıldığı düşünüldüğünde burada sigortalıların mağdur oldukları gerçeği ortaya çıkacaktır.

Bunun yanında, daha önce de size, zatıalinize, bu Uzel Traktör Fabrikasındaki işçilerimizin durumuyla ilgili ve Uzel Traktör Fabrikasındaki gelişmeleri öğrenebilmek için verdiğim soru önergeme cevap alamadım. Bunu da dikkatle takip edip bekliyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, her ne kadar 15/2/2008 tarihinden bu yana beş buçuk ay geçmiş olsa da cevabınızdan dolayı -önergem için- teşekkür ediyorum.

Ben, konunun daha aydınlanması açısından, mağduriyetlerinin giderildiği şeklinde cevapladığınız önergenin… Yani, Devlet Demiryollarında tabii afet, kaza ve olaylarda kapanan demir yollarının açılması amacıyla çalıştırılmış olan işçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi konusu nasıl hâlledildi? Ne zaman bu konu çözüldü? Bu konuda, merakla cevabı bekleyen vatandaşlarımızın da aydınlanması açısından eğer biraz daha detaylı bilgi verebilirseniz çok memnun olurum.

Yine, 15/2/2008 tarihinde, 4/C kapsamında çalıştırılan işçilerin mağduriyetlerinin giderilmesiyle ilgili sormuş olduğum soru önergesinin cevabını da umarım, en kısa zamanda, herhâlde yazılı cevaplayacaksınız. Sayın Serdaroğlu da konuya değindi. Eğer, bu kapsamda, biraz bu konuyu açar, vatandaşlarımızı bilgilendirirseniz memnun olurum.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın İnan...

MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum cevabınız için.

Emekli insanlarımızın Türkiye’de zor şartlarda yaşadığını hepimiz biliyoruz. Verdiğiniz cevapların sizi de bizi de tatmin etmediğini biliyoruz. Eğer emeklilerimiz bu konuda tatmin olduysa sorun yok demektir. Ama ister SSK’lı olsun ister Emekli Sandığı olsun ister BAĞ-KUR ister tarım olsun,  arazide yani seçim bölgelerimizde yapmış olduğumuz toplantılarda vatandaşlarımızdan, emeklilerimizden almış olduğumuz sorunları size iletiyoruz. Onlar “Sorun var.” diyor. Eğer biz “Sorun yok.” diyorsak, ortada bir çelişki var demektir. Dolayısıyla, bu çelişkinin ortadan kaldırılması için yeniden bu işin gözden geçirilmesini, emekliliği hak etmiş, emekli olmuş insanların birçoğunun çocuğunu evlendirme çağına getirdiğini, birçoğunun üniversitelerde ya da başka okullarda çocuk okuttuğunu, emeklinin bir tek kişi olarak düşünülmemesi gerektiğini ve yanında işinden olan ya da iş bulamamış genç insanları, en az dört-beş kişilik bir aileyi idare ettiğini ve onların geçimiyle mükellef olduğunu da düşünmek gerekir diye düşünüyorum.

Bu konuların yeniden gözden geçirilmesi ve emeklilerimizin asgari geçim şartlarında bir ücrete kavuşturulması konusunda yardımlarınızı beklediğimizi yine emekliler adına talep ediyor ve saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, sorularımıza gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ediyorum. Gerçekten sorularımız sayın vekillerimizin de belirttiği gibi vatandaşlarımızın sorunları. Bunları siz de biliyorsunuz ancak sizlerden istirhamımız sorularımıza biraz daha güncelliğini yitirmeden cevap vermeniz. Tabii ki sizler epey sorularımızı cevaplandırdınız ama bazı bakanlarımız sağ olsunlar bürokratlarına bir evrak hazırlatıyorlar, onları bize gönderiyorlar, üzerine de bir not düşüyorlar: Bu sorunun cevabı sizi tatmin ettiyse lütfen bir dilekçe verin, soru önergemin yazılı önergeye çevrilmesi yönünde… Bunu hoş bulmuyorum, doğru bulmuyorum, nazik bulmuyorum. Bunu, zabıtlara geçmesi için özellikle söyleme ihtiyacı hissettim.

Sayın Bakanım, İşsizlik Sigortası Fonu gerçekten krizlere gebe; gelişme ihtiyacı olan, genç nüfusu çok fazla olan ülkemiz için İşsizlik Sigortası Fonu son derece önemli, son derece hayati. Tabii ki bu fonun daha da iyi kullanılır hâle gelmesi en az fonun kendisi kadar önemli. Fondan insanlarımızın hak ettiği kadar faydalanması için yasalarımızı biraz daha düzeltmemiz, biraz daha kolaylaştırmamız gerektiğine inanıyorum; bir.

İkinci bir husus: Görülmüştür ki fonda ihtiyaçtan fazla para birikmektedir. Fonun kaynağı sizlerin de bildiğiniz gibi ya Hazinedir ya da işveren de işçi de ödemiş olsa işçiye binen bir yüktür. Eğer fonda fazla para birikiyorsa bu paraları ihtiyacı karşılayacak ve sıkıntılı olduğu zaman da bir miktar yedek kalabilecek şekilde ayarlayarak bir hesap tutturmak gerekiyor, ona göre düzenleme yapmak gerekiyor çünkü neticede Hazine de gidiyor serbest piyasadan yüksek faizlerle borçlanarak buraya kaynak oluşturuyor.

Burada üzerine basmak istediğim bir diğer konu da GAP projesi, KOP projesi; ülkemiz için son derece önemlidir, bunların yapılması da önemlidir ama bunlara kaynak ararken gerçekten İşsizlik Sigortası Fonu’nun seçilmiş olması da talihsiz bir durumdur. Keşke bu ülkemizin yetmiş yıllık kazanımı olan Telekom gibi, TÜPRAŞ gibi çok önemli kurumlarımız özelleştirilirken onlardan sağlanan kaynakları buralara aktarmış olsaydık da vatandaşımız da şunu deseydi: “Tamam, TÜPRAŞ özelleşti ama KOP projesinde kullanıldı veya GAP projesinde kullanıldı.” diyebilseydi diyorum.

BAŞKAN – Sayın Çalış, lütfen…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Aslanoğlu, siz sisteme girmişsiniz ama sorunuz yok yalnız, söz veremem size.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Müsaade ederseniz, bir soru da ben sorayım efendim.

BAŞKAN – Böyle bir usul yok efendim. Yani, sizin sorunuz yok burada…

Buyurun Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öncelikle İşsizlik Fonu’ndan, son yaptığımız istihdam paketi düzenlemesi çerçevesinde -yüzde 30 ile Bakanlar Kurulunun yetkisinde yüzde 50’ye kadar çıkarma imkânı var- aktif iş gücü programları için fondan bir kaynak tahsisi söz konusu. Bugün itibarıyla 250 trilyon civarında bu, önümüzdeki yıllarda 300 trilyon, istenirse 450 trilyon kadar aktif iş gücü programları için kullanılabilecek.

Çok yaygın bir şekilde, şu anda, Türkiye’de İŞKUR aracılığıyla, İŞKUR öncülüğünde meslek edindirme kurslarına start vermiş bulunuyoruz. Elâzığ’daydık, Malatya’daydık, Van’daydık. Birçok ilimizde, bir taraftan bir miktar ücret ödeyerek, bir miktar harçlık vererek, 250 milyon lira bir aylık vererek, diğer taraftan da meslek edindirerek, bu “Her işi yaparım.” anlayışından… Meslek sahibi insan sayısını artırma konusunda İşsizlik Fonu bu dönemde ciddi bir kaynak teşkil etmeye başlamıştır. Ayrıca, İŞKUR’a kayıtlı olan bütün işsizlerimiz meslek edindirme kurslarından geçecekler, onlar da bir meslek sahibi olacaklar. Bugüne kadar bu uygulama da yoktu. Elde edilen bu yasal dayanakla, genç işsizlerimiz açısından, işsizlerimiz açısından bu kaynakların kullanılıyor olması da son derece önemli olacak.

GAP ve benzeri konularda kaynak aktarımı ise -özellikle üzerine basa basa söyledik- bu kamu payının beş yıllık nemasının GAP’a aktarılması şeklindedir. Burada hazine garantisi zaten fon için var olduğuna göre kamunun beş yıllık nemasının aktarılması çok akılcı bir yaklaşım, çok doğru bir yaklaşım idi. Bu konuda partilerimizin de ciddi bir itirazı zaten söz konusu değil. Amaca uygun mu? Fon, amacına uygun şekle de getirildi. O konuyla ilgili düzenlemeyi de burada hep birlikte yaptık. Dolayısıyla, netice itibarıyla sosyal yarayı tamir edecek, işsizliği önleyecek ciddi bir kaynaktır, ciddi bir adımdır diye düşünüyoruz.

Sorulara güncel cevap vermek doğrusu benim de çok arzu ettiğim bir olay. Ayrıca, yine kusura bakmayınız, burada yirmi beş soruyu belli bir süre içerisinde cevaplandırma zorunluluğumuz vardı. Daha geniş kapsamlı bunların değerlendirilmesi, tartışılmasından da yana olduğumu ifade etmek istiyorum.

Emeklilerle ilgili konuya gelince: Biz, emeklileri enflasyona ezdirmediğimizi üzerine basa basa söylüyoruz. Bütün rakamlar ortadadır. Emeklilerle ilgili mevcut ücretler yeterli midir değil midir tartışması ayrı bir konudur, geçmiş dönemlerde yaşandığı gibi, emeklilerin enflasyona ezdirilmesi, gelişen şartların çok gerisinde kalması ayrı bir olaydır. Bizim burada izah ettiğimiz konu budur. Emeklilerimiz bu ülke için, bu topraklar için terlerini akıtmış olan insanlardır, onlara ne kadar ne versek azdır.

Ama bir çarpıklığı da üzerine basarak ifade etmek istiyorum: Şu anda Türkiye’de yanlış politikalardan dolayı 2 milyon 135 bin emekli, emekli olduğu hâlde çalışmaya devam etmektedir. Çok önemli oranda da kayıt dışı olarak çalışmaktadırlar. Diğer taraftan da 2 milyon 390 bin kişiye de iş arama çabası içerisindeyiz. Bunlar bugünün, yakın geçmişin sorunları değil, bunlar kronikleşmiş, Türkiye'nin sorunlarıdır. Bunları çözme konusunda da bir iradeyi birlikte sergilememiz gerekiyor. 7 milyon 777 bin emekli var. Bu emeklilerle ilgili alacağımız kararlar son derece önemlidir. Çünkü bütün mali dengeyi ilgilendiren kararlardır, ayaküstü verilecek beyanlarla olacak bir düzenleme değildir, bir devlet adamlığı ve devlet ciddiyeti içerisinde bu konu ele alınmalıdır. Yalnız, değerli bir arkadaşımızın ifade ettiği gibi “2000 öncesi emekliler-2000 sonrası emekliler” gibi tasnifler çok acıdır. Doğrudur, geçmiş yıllardaki sistemler, sistem üzerinde aşırı oynamalar, 85 yılındaki, 90 yılındaki emeklileri, hatta süper emeklileri, 95 yılındaki emeklileri çok farklı konumlara taşımıştır. 2000 yılı sonundaki emekliler ise başka bir statüye tabi olmuşlardır. Bu farklılıktan kaynaklanan bir haksızlık söz konusudur. Bununla ilgili, biz Bakanlık olarak çalışmayı yaptırdık. 2000 yılı öncesindeki emeklilerimizin, yani emekli aylıkları düşük olan emeklilerimizin sayısı 1 milyon 700 civarındadır. Bizdeki irade, bir düzenleme olacaksa, iş ele alınacaksa işe buradan başlanması konusundadır, bu istikamettedir. Yani, emeklilerle ilgili bir çalışma söz konusu olacaksa öncelikle bu haksızlıkları giderme cihetinde olması gerektiği düşüncesiyle biz bu altyapı çalışmalarını hazırlamış bulunuyoruz, gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Ama ifade ediyorum, bunun Hükûmet düzeyinde ele alınıp neticelendirilmesi gerekiyor; çünkü makro dengeleri ciddi ilgilendiren… Bir dönemlik bir artış değildir, emeklilere vereceğiniz 4 katrilyonluk artış kalıcı bir artış olacaktır, sürekli bunu ödeyeceksiniz. O hâlde, kaynak göstermeden yapacağınız bütün yorumlar ülkenin geleceği için olumsuz bakış açılarıdır diye değerlendiriyoruz.

Bir diğer konu: Devlet Demiryollarında 220 bin geçici işçi kadrolu işçi olmuşken doğal afet ve kaza olaylarında görev gören 615 işçi aslında altı aydan fazla çalışıyor olmalarına rağmen, bildirimde yaşanan sıkıntılardan dolayı kapsam dışında kalmışlardı. Bu haksızlık daha sonra bize iletildiği zaman, aldık ve değerlendirme yaptık. 8 Mart 2008 tarihinde bir yönetmelik değişikliği yapıldı ve bu yönetmelik değişikliği çerçevesinde, 220 bin geçici işçi nasıl kadroya alındıysa Devlet Demiryollarındaki, doğal afetlerde çalışan 615 işçimiz de kadrolu işçi statüsünü kazanmışlardır. 

Bir diğer konu BAĞ-KUR’la ilgili. Şimdi, BAĞ-KUR emeklileri ve BAĞ-KUR’luların yaşadığı sorunlar… Aslında, dün itibarıyla yapılandırma bitti, primlerin yapılandırması bitti. Olayın içine baktığımız zaman 46 katrilyon alacağın 33 katrilyonunun BAĞ-KUR’lulara ait olduğu görülüyor.

Biz, sosyal güvenlik reformunu ele aldığımızda bütün bu sistemin adaletsizliklerini ortadan kaldırma konusunda bir irade ortaya koyduk. En önemli adaletsizlik, en önemli haksızlıklar da BAĞ-KUR sistemindeydi, yani basamak sistemi, gelirle orantılı olmayan prim artışları. Bu durumu düzeltmek için basamak sistemini mevcut düzenlemede kaldırdık, beyan sistemini getirdik. Dolayısıyla, bundan sonra BAĞ-KUR cephesinde bu kadar bir mağduriyetin olmayacağı düşüncesindeyiz çünkü artık, beyan esası gelmiştir. Sağlık açısından, tekrar ifade ediyorum, iki yüz kırk gün prim ödemediği zaman, BAĞ-KUR’lu vatandaşlarımızın bugünkü sistem içerisinde sağlıktan istifade etmeleri söz konusu değildir. İki yüz kırk gün, yani sekiz ay prim ödemesi gerekiyor. Biz bunları kaldırdık. Bir ay prim ödemesi yeterli olmaktadır. İki aylık prim borcu olan -ki uygulamada bu dört aya kadar çıkabiliyor- BAĞ-KUR’lular ise sağlıktan yine istifade etmeye devam edeceklerdir. Yeni genel sağlık sigortası ise bütün vatandaşlarımızı, 70 milyonu kapsam altına aldığı için, herkes mutlaka bir kategoriye gireceği için herhangi bir mağduriyet söz konusu değildir. Sizin bahsettiğiniz, örnek verdiğiniz tüm işlemler bu düzenlemelerin olmadığı dönemlerde, Sağlık Uygulama Tebliği’nin yayınlanmadığı veya Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın uygulamaya geçmediği önceki dönemlere ait düzenlemelerdir. İnanıyorum ki 1 Ekim itibarıyla bu sorunlar tümden ortadan kalkacaktır.

BAŞKAN – Sayın Bakan, sürenizi çok aştınız.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Son olarak şunu söyleyeyim Sayın Başkanım: Prim yapılandırması da bu mağduriyetleri ortadan kaldırma konusunda ciddi destek sağlamıştır.

Sayın Başkanım, son olarak, 4/C’lilerin mağduriyetleri ifade ediliyor. 4/C’liler, aslında 1992 ile 2004 yılları arasında mağdurdurlar, bunlar doğru. Mağduriyetleri giderildi. Tartışılan konu: “Mağduriyetlerin giderilmesi yeterli değildir, biraz daha durumlarını iyileştirelim, ücretlerini artıralım, kadrolu hâle getirelim.” diye talepler yapılmaktadır. Bununla ilgili çok samimi, açık olarak ifade ettim. 220 bin kişiyi geçici işçiden daimi işçi noktasına taşıyan bir iktidarız. Bunlarla ilgili veriler ve devletin elinin güçlenmesi, bu ve benzeri –az önce ifade ettiğim usta öğreticilerde olduğu gibi- sorunları da çözecektir ama şunu üzerine basarak söylüyorum ki 1992 ile 2004 yılları arasında bu vatandaşlarımız özelleştirilen müesseselerden tazminatları verilerek sokağa bırakılmışlardır. Bunları tekrar on ay çalışma imkânına kavuşturmak önemli bir adımdır. Umarım ki gelişmeler yine bu çalışanlarımızın lehine devam eder.

Uzel ve Gaziantep’le ilgili konuda Bakanlığımızın yetkileri ne ise o çerçevede cereyan etmiştir, teftişleri yaptırmışızdır ve şunu ifade ediyorum, bütün Parlamentonun da buna katıldığına inanıyorum, milletvekillerinin: Örgütlü toplum, tüm olumsuzlukların ilacıdır. Tüm rahatsızlıkların tedavisi için her alanda örgütlü toplumdan yana olmamız gerekiyor. Eğer bir yerde örgütlü toplum karşıtı bir durum söz konusu ise, Çalışma Bakanlığı olarak bizim buna seyirci kalmamız, Hükûmet olarak seyirci kalmamız söz konusu değildir. Bununla ilgili bir belge, bilgi var ise bunu da değerlendireceğimi huzurlarınızda ifade ediyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru görüşmeleri için ayrılan süre tamamlanmıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 17.35

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/627) (S. Sayısı: 273)(x)

BAŞKAN – 1’inci sırada  yer alan, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunun-da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştır-ma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon Raporu 273 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Tekin Bingöl.

Sayın Bingöl, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Konuşmama başlamadan önce, İstanbul Güngören’deki terör olaylarını kınıyor, hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Yine, tüm İslam âleminin Miraç Kandili’ni kutluyorum.

Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, Türkiye ekonomisinde çok önemli yer tutan dinamik sektörlerden bir tanesi de inşaat sektörüdür. İnşaat sektörü, sadece yol, kanalizasyon, su, kolektör, arıtma, doğal gaz gibi altyapı tesisleriyle, okul, hastane, spor kompleksi, kültür merkezi gibi üstyapı inşaatlarından sınırlı değildir, çok dinamik bir sektördür. Bu sektörde, iki yüz ellinin üzerinde farklı inşaat malzemelerinin imalatını ihtiva eden bir inşaat sanayisi söz konusudur. Bu inşaat malzemelerinin sektörde kullanımı ve montajıyla ilgili iş yapan taşeron diye nitelendirilen alt yükleniciler vardır. Yine, tüm bu inşaat sektöründe büyük bir yer tutan inşaat nakliyeciliği söz konusudur ve yine, sektörde, farklı alanlarda çalışan, inşaat işçiliği diye nitelendirdiğimiz büyük bir istihdam olanağı sağlayan ciddi bir sektördür.

                               

(x) 273 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Bu sektör yurt içinde böyle dinamik bir yapıya sahipken, yurt dışında da inşaat sanayisinde imal edilen malzemelerin ihracıyla ihracatımızda önemli bir yer tutar inşaat sektörü. Keza hepinizin de bildiği gibi, son yıllarda yurt dışı müteahhitlik hizmetleri -dışarıda uluslararası ihalelerde çok önemli projelere imza atarak- başarıyla tamamlanmış ve artık dünyada hatırı sayılır bir yurt dışı müteahhitlik hizmetleri birimi oluşturulmuştur. Bütün bunlar, takdir edersiniz ki sektörün ne kadar aktif ve dinamik olduğunun göstergesidir.

Yine hepinizin çok iyi bildiği gibi, inşaat sektöründe “inşaat mevsimi” diye bir kavram vardı. Bu, yılın belli dönemlerinde inşaat yapımını ihtiva ederdi. Oysa son yıllarda gelişen teknolojiye paralel olarak artık “inşaat mevsimi” kavramı da yavaş yavaş hayatımızdan çıkmaya başladı ve hemen hemen yılın tamamında inşaat sektörünün son derece dinamik olduğunu, gelişen teknolojiyle birlikte görmekteyiz. Örneğin, geçmiş yıllarda eksinin altındaki sıcaklıklarda harçlı imalat yapmak son derece güçtü ama şimdi katkı maddesi kullanarak ya da farklı teknolojilerle yılın on iki ayı en hassas inşaat kalemiyle uğraşmak söz konusu.

Değerli milletvekilleri, böyle ciddi bir sektör maalesef son dönemlerde ciddi bir sıkıntı içine girmiştir. Bu sıkıntı, özellikle 2007’nin son aylarında kendisini hissettirmeye başladı. İnşaat malzemelerindeki bazı fiyat artışları bugün içinde yaşanılan sıkıntının âdeta habercisiydi. Maalesef, 2007’nin sonlarında kendisini hissettirmeye başlayan bu sektördeki sıkıntı ve krizin habercisi gelişmeler Hükûmet tarafından ciddiye alınmadı. Özellikle ilgililer tarafından planlama ve önümüzdeki süreci iyi dizayn etme konusundaki başarısızlık sektördeki sıkıntı ve krizi beraberinde getirdi. 2007’nin sonunda, başta yuvarlak inşaat demiri olmak üzere inşaat malzemelerinin birçoğunda fiyat artışları söz konusu oldu. Örneğin, 2007’nin Aralık ayında 850 ile 900 YTL civarında olan yuvarlak inşaat demirleri 2 bin YTL’ye kadar bir fiyata ulaştı. Sonradan inşaat malzemelerinin hemen tamamında hissedilir derecede fiyat artışları söz konusu oldu.

Bu fiyat artışları incelendiğinde, farklı nedenlerle söz konusu olduğunu görmek mümkün. Örneğin, yuvarlak inşaat demirindeki ihracat fazlalığı demir fiyatlarını artırdı, doğrudur. Örneğin, uluslararası petrol fiyatlarındaki önemli artışlar özellikle petrol türevlerine bağlı olarak inşaat malzemelerinin, nakliyenin ve benzerinin fiyat artışlarına yol açtı, doğrudur. Ama sadece sektörün içinde bulunduğu krizi bu palyatif nedenlerle ortaya koymak bence sağlıklı bir duruş olmaz.

Bunlar doğrudur ama bunların dışında, sektördeki bu önemli krizin, sıkıntının ve darboğazın farklı nedenleri de vardır değerli arkadaşlar. Bunlardan bir tanesi ve çok önemlisi, enflasyon değerlendirmesinde Hükûmetin öngörüsüzlüğüdür. Bakınız, son üç yılda enflasyon tahminî fiyat değerleri ile gerçekleşen enflasyon rakamlarına baktığımızda gelinen süreci çok iyi görmek mümkün. Bildiğiniz gibi, 2006 yılında tahminî enflasyon yüzde 5 idi ama gerçekleşen enflasyon yüzde 9,6 oldu. Yine, 2007’de tahminî enflasyon rakamı ilgililer tarafından yüzde 4 olarak açıklandı, gerçekleşen enflasyon yüzde 8,3 oldu. 2008’de ise yılın ilk altı ayı için yüzde 2, tamamında yüzde 4 enflasyon öngörüldü ama günümüzde, geldiğimiz noktada yılın ilk altı ayı için gerçekleşen enflasyon yüzde 3,9 oldu ve hepinizin bildiği gibi, dün Merkez Bankası Başkanının açıkladığı gibi, 2008 tahminî enflasyonu 10,6’ya revize edildi.

Değerli milletvekilleri, düşününüz ki üç yıllık enflasyon rakamlarında tahminî enflasyon rakamları ile gerçekleşmelerde yüzde 100 bir sapma söz konusu. Oysa hepiniz çok iyi bilirsiniz ki istatistikte tolere edilecek olan hata veya yanılgı, artı eksi yüzde 5’le sınırlıdır. Artı eksi yüzde 5 tolere edilecek böyle bir sapma eğer yüzde 100’e varırsa işte içinde bulunduğumuz sıkıntıyı yaşarız. Bu çok büyük bir sapmadır değerli milletvekilleri. 2008 için konutta enflasyon yüzde 16,3. Şimdi, yetkililer tarafından, ilgililer tarafından eğer konutta enflasyon yüzde 15 olarak nitelendirilseydi, tahmin edilseydi, yüzde 1 ya da 1,5’luk yanılgı ya da sapmayı sektör temsilcileri tolere edebilirdi ama takdir edersiniz ki yüzde 100’den fazla bir sapma, maalesef, sektördeki firmaları ciddi anlamda krizin içine sokmuştur.

Demin bahsettiğim gibi, 2007’nin sonunda kendisini göstermeye başlayan bu sıkıntılı süreçle ilgili sağlıksız öngörüler, zamanında müdahalelerin yapılmaması, nisan ve mayıs ayında firmalar, sektör temsilcileri ve meslek örgütleri tarafından Hükûmetin ve ilgililerin dikkati çekilmesi adına birtakım girişimlerde bulunuldu, toplantılar yapıldı ve bazı yerlerde bu tür eylemler farklı boyutlara ulaştı. Örneğin, Kayseri’de müteahhit firmalar on beş gün şantiyelerini kapattılar, herhangi bir iş yapmadılar, sırf sektörün içinde bulunduğu krizi, sıkıntıyı kamuoyunun gündemine taşımak adına.

Değerli milletvekilleri, inşaat sektörü ciddi anlamda kriz yaşıyor. Dediğim gibi, geleceği planlamakta son derece başarısız davranan Hükûmetin burada çok ciddi sorumluluğu vardır. Uluslararası fiyatların anında takip edilmesi, doğru yorumlanması ve ülke gerçekliğine göre adapte edilmesi, iktidarın ve bu noktada görevli olan kamu personelinin birinci derece görevidir. Sektörde ciddi kriz vardır diyoruz, sektör temsilcileri ve firmalar bu krizi aşmak için inanın çok büyük bir mücadele içerisindeler, büyük krediler kullanmak zorundalar. Zira Hükûmet, şu anda bizim de olumlu gördüğümüz bu tasarıyı Genel Kurul gündemine getirmekte gecikmiştir. Zira yedinci ay bitmiştir ve hâlâ kriz bütün derinliğiyle sürmekte ve krizin etkileri firmalar üzerinde çok yoğun bir şekilde hissedilmektedir.

Değerli milletvekilleri, olumlu baktığımız bu tasarı elbette Kamu İhale Kanunu’na göre iş yapan firmaları rahatlatma adına, onlardan kaynaklanmayan sorunları çözmek adına atılmış olan doğru bir adımdır ama gelin görün ki bunun sıkıntısını ya da bunun ceremesini uzun vadede vergi mükellefi olan vatandaşlarımız çekecektir çünkü bu ciddi bir yük getirecek sonuçta.

Burada dikkatinizi çekmek istediğim bir başka husus daha var değerli milletvekilleri. Çok iyi bildiğiniz gibi, 2886 sayılı İhale Yasası’na göre ihale edilmiş işler vardır ve o işler hâlâ Türkiye’nin muhtelif yerlerinde devam etmekte ve bunlar da hatırı sayılır bir yekûn tutmaktadır. Şimdi, 2886 sayılı Yasa’ya göre ihale edilen işlerde fiyat farkı uygulaması vardır. Bu kritik dönemde, bu sıkıntılı süreçte 2886’ya göre iş yapan firmalar yapmış oldukları işlerin fiyat farkını almaktalar ama 4734 sayılı Yasa’ya göre ihale edilmiş işlerde sabit fiyat uygulaması yani genel kullanılan deyimde olduğu gibi, anahtar teslimi işlerde yasa gereği fiyat farkı uygulaması söz konusu olamamaktadır. Burada bir eşitsizlik söz konusudur: 2886’ya göre fiyat farkı alınmakta ama 4734 sayılı Yasa’ya göre ihale edilen işlerde fiyat farkı uygulaması söz konusu olamamaktadır.

Değerli milletvekilleri, burada dikkatinizi çekmek istediğim çok önemli bir husus var: Bu tasarının olumlu olduğunu, biz de olumlu baktığımızı ifade ettim ama tasarıda ihtiyatla yaklaştığımız bir konu vardır. İhtiyatla yaklaştığımız konu şudur ki tasarı Genel Kurula gelmiştir. Tasarıda tespit edilen, vurgulanan tarihler uygundur. Örneğin “1/1/2008 tarihinden sonra yapılan imalatlara fiyat farkı uygulanacaktır.” deniyor. Bu yerinde bir tespittir. Örneğin, 31/5/2008 tarihine kadar ihalesi yapılmış işler için, bu tasarı yasalaşırsa geçerli olacaktır, doğrudur ama demin bahsettiğim ve ihtiyatla yaklaştığımız dediğim konu ise tasarıyla birlikte henüz kararnameyle ilgili herhangi bir çalışmanın yapılmamasıdır.

Bu tasarının hayata geçirilmesi tek başına yeterli değildir değerli milletvekilleri. Kararname çok önem arz etmektedir. Zira, sektörde ciddi anlamda fiyat artışı yaşanan inşaat malzemeleriyle ve işçiliklerle ilgili değerlendirmelerde ve kat sayılarda, yine uygulanacak olan fiyat farkı esaslarında henüz çok ciddi bir belirsizlik vardır. Oysa tasarıyla birlikte eğer kararname de gündeme getirilseydi, o da tartışılıp zenginleştirilseydi, katkılar sunulsaydı gecikmiş olan bu yasanın ve kararnamenin bir an önce hayata geçirilmesi sağlanmış olacaktı.

Bakınız, yedinci ay bitiyor. Kararnamenin hazırlanması, bunun uygulanabilirliğinin sağlanması, inanın, yine ciddi bir süre alacaktır. Bu süre, yedi aydır, sekiz aydır ciddi sıkıntı içinde olan firmaları ve çalışanları, özellikle işçi kardeşlerimizi çok ciddi bir sıkıntının içine sokacaktır. Çünkü aylardır firmalardan ücretlerini alamayan işçi kardeşlerimiz vardır, aylardır firmalardan hak ettikleri alacaklarını tahsil edemeyen alt yükleniciler vardır. Bunlar ciddi bir sıkıntı doğurmaktadır.

Dolayısıyla, kararnamenin olmaması ya da kararnamenin nasıl bir taslak içerdiğinin bilinmemesi, görülmemesi, tartışılmaması çok ciddi bir eksikliktir. Korkarım ki sektör temsilcilerinin de son derece kaygıyla karşıladıkları bu tasarıda, kararname çıktıktan sonra dağ fare doğuracaktır.

Değerli milletvekilleri, bu kararname hayata geçirildiğinde, eğer zamanında, iyi bir zamanlamayla hayata geçirilmezse, maalesef, son birkaç aydır ciddi zararlara uğrayan, iflas eden ya da iflasın eşiğine gelmiş firmalar kendileriyle birlikte onlarca, yüzlerce alt yüklenici ve işçi kardeşlerimizi son derece zor bir noktaya getireceklerdir.

Bu tür tasarıyı çıkarmak ya da kararnameyi çıkarmak tek başına yetmiyor, zamanlama son derece önemli. Zira, siz, iflaslar çok daha derinleştiğinde, artık birçok insanın canını yakmaya başladığında bunu hayata geçirirseniz hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Hastanın hastalığı sırasında onun tedavisi için eğer masraf etmeyip öldükten sonra arkasından helva dağıtırsanız onun hiçbir anlamı kalmaz değerli milletvekilleri. Zamanlama çok önemli, kararname çok önemli. Sektörde birçok insan bu krizin aşılması açısından çok ciddi bir şekilde bu kararnamenin bir an önce hayata geçirilmesini beklemektedir.

Biz, ülkenin içinde bulunduğu sıkıntıyı göz önüne alarak, özellikle sektörde çalışan milyonlarca insanın şu anda içinde bulunduğu darboğazı aşma adına olumlu yaklaştığımızı ifade ediyoruz ama burada, geleceğini planlayamayan, önünü göremeyen, bütün tahminlerinde yüzde 100 sapmayla yanılan bir iktidarın basiretsizliğinin sonucu olduğunu da belirtmek istiyorum değerli milletvekilleri.

Burada sıkıntı, ne tek başına uluslararası piyasalardaki fiyat artışlarıdır ne ihracatta pik yapan yuvarlak demirin çok fazla satışıdır. Siz bunları tek başına mazeret olarak alırsanız hem kendinizi yanılgıya düşürürsünüz hem de bu işe ciddiyetle yaklaşmadığınızı gösterirsiniz. Bu tasarının hayata geçirilmesi, kararnamenin ve süresinin çok iyi ayarlanması gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, sektördeki meslek örgütleri ve firmalar maalesef bir başka konuda da sıkıntı çekmekteler. O da özellikle son birkaç yıldır, türedi firmaların, yıllardır bilgi  birikimiyle, emeğiyle her türlü potansiyele sahip firmalarla âdeta hiçbir özelliği olmayan, hiçbir birikime, deneyime, potansiyele sahip olmayan yandaş türedi firmaların bu sektörde cirit atması ve çok büyük cesametteki firmalarla büyük bir cesaretle –o cesareti de nasıl ve nereden aldıklarını bilmediğimiz bir şekilde- bu büyük projelere rahatlıkla girip sektörde ciddi sıkıntılar da yaratabilmesidir.

Bugün buraya gelinen noktada bu türedi firmaların çok büyük bir sorumluluğu vardır değerli milletvekilleri. O firmalar, hem fiyatların oluşmasında son derece yanlış ve tehlikeli tekliflerle fiyat oluşumunu engellemekte, yanlış yönlendirmekte hem de maalesef uluslararası camiada ciddi bir prestije sahip olduğumuz yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde de bize ciddi anlamda zarar verebilmekteler. Dolayısıyla, mutlaka inşaat sektörünün sadece ve sadece bu kararname ve bu tasarıyla geçiştirilmesi yerine ciddi anlamda yasaları düzenleyerek, buradaki boşluklardan faydalanarak hiçbir özelliği olmayan türedi firmaların sektörde cirit atmalarının da önüne geçilmesinde büyük yarar vardır diye düşünüyorum.

Bu duygularla, beni sabırla dinlediğiniz için şahsım ve partim adına hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bingöl.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Van Milletvekili Özdal Üçer. (DTP sıralarından alkışlar)

Sayın Üçer, buyurun.

DTP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında parti grubum adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi en derin içtenliklerimle selamlarım.

Konuşmama başlamadan önce yürekten duyduğum acıyı belirterek İstanbul Güngören’de masum sivilleri hedef alan menfur saldırıyı kınıyor, saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Bu acıyı ifade ederken bazı şeyleri ifade etmeden geçemeyeceğim. Özellikle basın-yayın organlarında, Güngören mahalle sakinlerinin ifadelerine başvurulduğunda, birkaç gündür yoğun güvenlik tedbirlerinin alındığının, polislerin görevlendirildiğinin ve bu konuda belli duyumların alınmış olduğunun gözlemlendiği yer almıştı. Ben şunu sormak isterim: 1 Mayısta emekçiler emek ve işçi bayramını kutlayacak diye Taksim’e çıkmak isterken “Bir provokasyonu ihbar aldık.” diye emekçilere karşı resmen devlet terörü estirenler, neden böylesi bir provokasyonun duyumunu almış oldukları gözlendiği hâlde herhangi bir şey yapmadılar veyahut da yaptılar da bunu neden söylemiyorlar?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4735 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinde fiyat farkı verilebilmesi şu esaslara bağlanmıştır: “Sözleşme türlerine göre fiyat farkı verilebilmesine ilişkin esas ve usulleri tespite Kamu İhale Kurumunun teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir. Sözleşmelerde yer alan fiyat farkına ilişkin esas ve usullerde sözleşme imzalandıktan sonra değişiklik yapılamaz.”

Sayın milletvekilleri, 4735 sayılı Kanun’a eklenmesi düşünülen geçici 2’nci maddede “31/5/2008 tarihinden önce 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa göre ihalesi yapılmış yapım işlerinde, iş kalemleri veya iş gruplarının imalatında kullanılan malzemelerin fiyatlarında beklenmeyen artışlar meydana gelmesi nedeniyle ihale dokümanında fiyat farkı verilmesine ilişkin hüküm bulunup bulunmadığına veya ihalenin yabancı para üzerinden sözleşmeye bağlanıp bağlanmadığına bakılmaksızın 1/1/2008 tarihinden sonra yapılan ve yapılacak olan imalatlar için fiyat farkı verilebilmesine ilişkin esas ve usulleri tespite Kurumun teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir.” denilmektedir. Bu ne anlama gelmektedir, yani daha önceden öngörülmemiş fiyat artışları veya fiyat farkları için Bakanlar Kurulunun yeni bir ödenek çıkarması? Peki, profesyonel düzeyde çok büyük ihalelerde yer alan firmaların kendi piyasasıyla ilgili öngörülerinin olmasını beklemek ne kadar yanlış olur? Az evvelki hatibin de söylediklerine katılarak piyasanın ve piyasada yer alan kişilerin, firmaların, ülkenin ekonomik koşullarını gelecek koşullarıyla da birlikte düşünmesi ve bu doğrultuda ihalelere girmesi gerekmektedir. Böylesi mağduriyetlerin oluşmasının yegâne sebeplerinden biri, ihalelerde yapılan usulsüzlüklerdir. Salt ihaleyi alacağım diye sözleşme metinlerini kendine göre düzenlemiş olmaktan kaynaklanmış bir sorun vardır. Bu değişiklikle Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu delinmektedir.

Bu yasanın çıkarılması, bir anlamda da kamu kaynaklarının Hükûmet yanlısı şirketlere transfer edilmesi demektir. Evet, inşaat sektöründe ya da hizmet alımlarında mağduriyetler yaşanmıştır ama bu mağduriyetler sadece ve sadece ücretleri ödenmeyen işçiler düzeyinde kalmıştır. Çünkü, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nda fiyat farkı verilebilmesi ihale dokümanında belirtilmesi esasını gerekmektedir. Peki, ihaleye giren bir müteahhit hangi sebepten dolayı fiyat artışlarını görmezden gelip, hemen cukkadan her şeye atılıp bütün ihaleleri kapma kaygısı içerisindedir?

İkincisi, Kamu İhale Kurumunun teklifi ve Bakanlar Kurulunun karar alması koşuluna bağlanmaktaydı. Eklenmesi düşünülen geçici maddeyle ihale dokümanında fiyat farkı ile ilgili herhangi bir hüküm olmasa da Bakanlar Kurulu kararıyla fiyat farkı verilebilecektir. Bu uygulama, aynı zamanda, geçmişe yönelik yapılan işler için öngörülmektedir. Ayrıca, genel olarak döviz bazında yapılan sözleşmelerde fiyat farkı uygulaması yapılmamaktadır. Eklenmesi düşünülen geçici maddeyle, döviz bazında yapılan sözleşmeler için de fiyat farkı uygulaması yapılabilmektedir.

Dövizin inişli çıkışlı kurlarda seyrettiği bir ülke ekonomisinde bunu yapmanın ne anlama geldiğini küçük matematik hesapları yaparak ortaya çıkarmamız lazım. Kendileri spekülatif anlamda yaklaşımlarla döviz kurlarını yükseltip alçaltırken aynı ödemelerden mağdur olmuş kişilerin aslında -iyi irdelendiğinde- sadece döviz kurunun değişikliğinden kâr sağlamaya yönelik bir amaç içerisinde olduklarını da görebilmek lazım. Evet, döviz kurlarının değişkenliğinden dolayı mağduriyet yaşayanlar vardır ama böylesi bir genel hüküm, asla, inşaat sektöründe sorunları gidermeye yönelik bir yaklaşımı kesinlikle içermemektedir.

Sayın milletvekilleri, bu yasa değişikliğinin birilerinin siparişi üzerine yapıldığını ve birilerinin siparişi üzerine yapılan bir yasanın ivedi bir şekilde görüşmelerin… Zaten bu anlamda bunu da söylemek, ifade etmek gerekiyor. Meclisin en genç üyelerinden biriyim. Seksen yıllık cumhuriyet tarihinin Meclis çalışmalarını tanımlarken hepimiz yüce Meclis çatısı altında bulunmaktan duyduğumuz gururu da ifade ederek bazı şeyleri ifade ediyoruz ama inanın, Meclis çalışmalarında bu sermaye kesimlerinin, egemen güçlerin istekleri doğrultusunda hazırlanmış yasaların çıkarılması için bu kadar acele edilmesini asla anlayabilmiş değilim ve bunu kendi kuşağımdaki insanlara anlatabilmekte müthiş bir güçlük yaşıyorum. IMF’nin önümüze koyduğu her yasayı, sermaye kesimlerinin önümüze koyduğu her yasayı ivedilikle, tez canlılıkla, onların istediği koşulları bire bir uygulayarak çıkarmak zorunda mıyız? Bu fiyat farkından kimlerin yararlanacağını tahmin etmek pek de zor değil. Mesela Hükûmetin yere göğe sığdıramadığı toplu konut projelerini verdiği yandaş firmalar olabilir mi? Toplu konut ihaleleri kimlere verilmiş? Hükûmet bunları sırasıyla ülke çapında açıklayabilir mi? Altı yıllık AKP Hükûmeti altı yıldan beridir toplu konut ihalelerini kimlere vermiş, bunların sırasıyla listesini açıklasın ve bu ihalelerden dolayı o ihale firmalarına, yüklenici firmalara bu yasadan dolayı ne kadar para ödeyeceğini açıklasın, bizim bu konuda ikna edilmemizi sağlasın, biz de “evet” diyelim.

AHMET BÜYÜKAKKAŞLAR (Konya) – TOKİ’nin web sitesine baksana.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Aynı şekilde milyarlarca lira kamu kaynağı akıtılarak yapılan ancak açılışı yapıldıktan hemen sonra çöken bölünmüş yol projelerini yürüten AKP yandaşı olan firmalar olabilir mi?

Evet, AKP Hükûmetinin programında en çok övündüğü yasalardan biri duble yollar, yani bölünmüş yollardı. Bölünmüş yollar artık parçalanmış yollar oldu. Peki, bir yılda, iki yılda büyük para kaynakları, mali kaynaklar aktarılarak yapılan bu yollar neden bir yılda, iki yılda çöken oldu, parçalanan yollar oldu? Artık yapılmış yolların çoğunda… Birçoğunuz eğer kara yoluyla seyahat ediyorsanız Türkiye’de AKP Hükûmetinin görevde bulunduğu süre içerisinde yapılmış yollara bakın, durumun ne olduğunu herkes anlar.

Bu konuda daha evvelden böyle bir düzenleme daha yapılmıştı 1989 Akbulut Hükûmeti döneminde, Anavatan Hükûmeti döneminde ve o dönem milyarlarca liralık mali kaynak, kamu kaynağı, özel şirketlerin, özel firmaların, ANAP yandaşı özel firmaların kasasına girmişti ve o paraların çoğu yakın zamanda yapılan bir seçimde birileri tarafından da seçim destek yardım maliyeti olarak kullanılmıştı. İlginç bir tesadüf, önümüzde bir seçim var ve seçimlerde, inanıyorum ki bu seçimde AKP oy alabilmek için daha çok şey yapmak zorunda ve daha çok destek almak zorunda. Bu desteği bulmanın en iyi yöntemi de kendi yandaşı olan firmalara bir şekilde mali kaynak aktarımını sağlamak. Ama o dönemde bu uygulamayı seçen ANAP tarihten silindi. O dönemde 2 bakan hakkında yüce Divanda yargılama olayı oldu ve onlar kendilerini sıyırabildi işin içinden ama kendi yerlerine kurbanlık bürokratlar seçtiler.

Gelecek için şunu sorarım: Arkadaşlarımız ya da bu işle ilgili sorumluluğu alacak kişiler kendi kurbanlarını belirlemişler mi? AKP Hükûmetinin program açıklayışında Sayın Başbakan halka şu sözü veriyordu: “Biz yolsuzluğa damardan gireceğiz.” Ama maalesef ve maalesef şunu bu halk çok iyi gördü ki yolsuzluk AKP’nin damarlarına girdi. Yolsuzluk yapmak ayıptır.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Halk kimin yolsuzluk yaptığını çok iyi görüyor.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Yapılan ihaleleri açıklayın. Dokümanları, gelin, ortaya koyalım. Mesela toplu konut inşaatları, mesela kara yolu ihalelerini, gelin, şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşalım. O zaman neyin ayıp olduğunu görelim, neyin günah olduğunu görelim.

BAŞKAN – Sayın Üçer, lütfen Genel Kurula hitap edin.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Paylaş kardeşim, paylaş!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Değerli arkadaşlar… Lütfen…

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Devam edin siz…

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen…

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Şimdi, Meclis ahlakına uymayan sözcükleri duymak beni üzüyor, etkiliyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim ne dedi? Ben duymadım.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Kayıtlar incelenirse…

BAŞKAN – Bakacağım efendim.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Kendinize bakın siz.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben neye bakacağımı senden öğrenecek değilim. Senden öğrenmeyeceğim.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Bizden öğreneceksiniz.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Asla senden öğrenmeyeceğim!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim efendim.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Asla senden öğrenmeyeceğim ve neyi söyleyeceğimi asla sana sormayacağım, asla!

BAŞKAN – Sayın Üçer, lütfen devam edin siz.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Evet, şunu söyleyin bana o zaman değerli arkadaşlar: AKP, Sayın Başbakan, bölge milletvekilleriyle de övünüyor. Şunu açıklıkla söyleyebilir misiniz: Bölge milletvekillerinden şu an bu konuyla ilgili olacağını düşündüğüm Cemal Kaya’nın yakınlarının sahibi olduğu firmalar kamudan kaç ihale almıştır? Kaç kişi işçi olarak çalıştırılıp mağdur edilmiştir?

Van’da, bu Hükûmetin Millî Eğitim Bakanlığını yapan Sayın Hüseyin Çelik’in akrabalarının kaç ihaleye müdahil olduğunu açıklayabilir misiniz?

İkram Dinçer’in Karayollarında yapılan en son ihalelere ne şekilde müdahil olduğunu açıklayabilir misiniz?

İhalelerin ihale prosedürüne, İhale Kanunu’na aykırı bir şekilde yapıldığını ve bunun neden yapıldığını açıklayabilir misiniz?

Yanlış olan yolsuzluktur, haksız olan yolsuzluktur, günah olan yolsuzluktur. Asıl saygısızlık yolsuzluk yapmaktır.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Böyle konuşamaz.

BAŞKAN – Sayın Üçer…

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – İspat etmek lazım! İspat etmek lazım!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Getirin belgeleri, ispat ederiz.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – İspat edemeyen namerttir!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben ispat edeceğim, ispat edeceğim.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – İspat edemeyen müfteridir!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – İspat edersem istifa edecek misiniz? İstifa edecek misiniz? Hayır.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Böyle konuşamazsınız!

BAŞKAN – Sayın Üçer…

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben istediğim gibi konuşurum.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Böyle konuşamazsınız!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Sen böyle konuşamazsın!

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Ulu orta iftira atamazsınız!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Benim ne konuşacağıma sen karar veremezsin!

Sayın Başkan, sadece beni uyarıyorsunuz ama konuşmamın başından bu yana…

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Bu ülkede hâkimler var, savcılar var. Varsa bir iddianız mahkemeye başvurursunuz!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Hiç, hiç, hiç, hiç şey yapmayın, lütfen… Lütfen…

BAŞKAN – Sayın Üçer, konuşmanıza devam eder misiniz lütfen.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben konuşmama devam ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Nasıl sözdür ya!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Evet, o zaman şunu açıklar mısınız? Kaç yüklenici firmaya ne kadar para ödenecek bu yasa çıkarsa? Bu firmalar hangi firmalar? Peki, ikinci bir gerekçe olarak şunu diyorsunuz: “Biz toplumsal yaşamda oluşmuş mağduriyetleri gidermeye çalışıyoruz.” Bu toplum sadece sermayedarlardan, sadece müteahhitlerden oluşmuyor. Mademki toplumun ekonomik yaralarını sarmaya bu kadar duyarlısınız, enflasyon mağduru olan, enflasyon fiyat farkı mağduru olan işçi, emekçi, memur ve emeklilere neden bu kıyağı düşünmüyorsunuz? İnanın, toplumsal anlamda yaşanan ekonomik tıkanmışlığı aşabilmek için, eğer bahsettiğimiz sosyal kesimlere fiyat farkı, ücret farkını düşünerek bir ekonomik program geliştirirseniz o zaman ülke ekonomisi de canlanır.

Şunu, belirtmek istediğim ayrı bir şey olarak ifade etmek istiyorum: Şu ana kadar herhangi bir ekonomik tespit yapılmış mı? Piyasa fiyatları değişti diye kamuyla sözleşme yapmış yüklenicilerden kendi zarar ettiğini şikâyette bulunan, resmî başvuruda bulunan kaç firma var, kaç yüklenici var? Eğer böyle bir yüklenici firma uygulaması girişimi yoksa böyle bir yasaya neden ihtiyaç duyuluyor? Çünkü fiyat farkını talep edebilmek için işlerin durduğunu resmî olarak belgelemesi gerekiyor yüklenicilerin. Hangi öngörüyle siz yüklenici firmaların zarar ettiğini ifade ediyorsunuz? Zarar edenler sadece şunlardı ve bununla ilgili çok ayrı bir enstantane yaşanmıştır, basına da yansımıştır. İstanbul Adliye Sarayının inşaatından dolayı çalışan işçilerin parası neden verilmedi ve o inşaatın ihalesini alanlar Sayın Cemal Kaya’nın akrabaları mıydı?

CEMAL KAYA (Ağrı) – Yalan söyleme… Yalan söyleme… Sen bu ülkeyi savunacağına, 300 milyar dolar bu ülkenin savaşına gitti.

BAŞKAN – Sayın Üçer, lütfen şahıslar adına…

CEMAL KAYA (Ağrı) – Terbiyesiz herif!

BAŞKAN - Bildiğiniz bir şey varsa açıklayın lütfen…

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben neyi savunacağımı çok iyi biliyorum.

CEMAL KAYA (Ağrı) – Senin desteklediğin örgüt bu memlekete 300 milyar dolara mal oldu, sen neden bahsediyorsun? Yalancı seni!

BAŞKAN – Sayın Kaya, lütfen…

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben neden bahsettiğimi iyi biliyorum.

CEMAL KAYA (Ağrı) – Sen ilk önce desteklediğine bak, desteklediğine!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben hakkı destekliyorum, zoruna gidebilir…

CEMAL KAYA (Ağrı) – 300 milyar dolar bu memleketin parasını oraya buraya, desteklediklerinize gitti.

BAŞKAN – Sayın Kaya, lütfen…

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

CEMAL KAYA (Ağrı) – Terbiyesiz!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Terbiyesiz sensin. Lütfen, Meclis ahlakına şey yapın…

CEMAL KAYA (Ağrı) – Sayın Başkan, ayıp oluyor ama. Bu Meclis bir kanun görüşüyor Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Bir dakika…

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Bu gücü hangi taraftan alıyorsunuz? Bir milletvekiline küfür etmek, bir milletvekiline hakaret etmek cesaretini hangi güçten alıyorsunuz? Lütfen…

CEMAL KAYA (Ağrı) – Sayın Başkanım, burada bir kanun görüşülüyor. Bu Mecliste şahısların üzerine, insanın adını, ailesini…

BAŞKAN – Lütfen, karşılıklı konuşmayalım efendim. Söz vereceğim, siz şey yapmayın…

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Lütfen…

BAŞKAN – Şahıs ismi vermeyin lütfen.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben resmî olarak kamu hakkıyla ilgili olan herkesin ismini verme hakkına sahibim.

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Açıkla o zaman.

BAŞKAN – Hayır efendim… O zaman bildiğinizi açıklayın efendim, lütfen.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Bildiklerimi açıklıyorum, varsa aksi bir durum, dökülür bütün belgeler, karşısında konuşulur…

BAŞKAN – İtham etmeyin… Tamam… Açıklayın o zaman efendim.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben asılsız konuşmuyorum. Varsa benim söylediklerimin aksini ispat edebilecekler, alsınlar bahsettiğim ihalelerle ilgili dokümanları, alsınlar gelsinler karşıma konuşsunlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı lütfen tamamlar mısınız. Konuşmanızı tamamlayın lütfen.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu an, yarın itibarıyla, partimiz DTP il başkanımızın “nevroz” olaylarından dolayı yargılanma süreci başlayacaktır. Çok ağır ithamlarla yargılanmaktadır. Biz, Meclis kürsüsünden bir şeyleri ifade ederek mahkeme sürecini etkileme maksadı içerisinde değiliz. Asla böyle bir maksat içerisinde değilim. Ama, şunu belirtmek istiyorum: Hiçbir suçu yokken, ağır ithamlarla, ağır cezalandırma yöntemiyle yargılanan İl Başkanımız Sayın Abdurrahman Doğan’ın durumunu düşünün. Öyle bir durum… Fakat çocukları linç edenler, çocukları vuranlar, kadınları coplayanlar… Bunlardan hiçbiri yargılandı mı diye sormak isterim.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Asker kaçağı Genel Başkanınızı da düşünün!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – O konulara girmeyin, kendinize hâkim olun, kendinize hâkim olmazsanız, hâkim olmayı...

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Bu çocukların günahına girenleri düşünüyorum!..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Bu halkın çocuklarına devletin verdiği yetkiyi kullanarak kurşun sıkan insanların günahını düşünüyorum!

BAŞKAN - Sayın Üçer, süreniz tamamlandı, lütfen…

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Biraz tahammüllü olun!

BAŞKAN - Sayın Kaplan… Sayın Kaplan, lütfen… (Gürültüler)

SIRRI SAKIK (Muş) – El kol hareketi yapma bize, el kol hareketi yapma!

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Sen yapıyorsun!

SIRRI SAKIK (Muş) – Bunu sen yapıyorsun, edepsiz adam!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Biraz her şeyi tadında bırakın.

BAŞKAN - Süreniz tamamlandı Sayın Üçer… Sayın Üçer, süreniz doldu.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Sayın Başkan, son cümlemi söyleyeceğim, izin verir misiniz.

BAŞKAN - Efendim, ben her isteyene süre veremem, tamam, doldu süreniz.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Sayın Başkan, son cümlem… Son cümlem…

BAŞKAN - Hayır efendim, son kelimeyi, son cümlenizi alacağım, ama bakın sataşma olursa keserim.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Son cümlem…

BAŞKAN - Tamam, buyurun.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zaman zaman bu kürsüde bu ülkenin gerçeklerini resmî belgelere dayalı olarak da söyleyeceğiz ve asla bundan imtina etmeyeceğiz.

Beni dinlediğiniz için, sabrınız için hepinize teşekkür ediyor, hepinizi en derin içtenliklerimle saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim, sağ olun.

CEMAL KAYA (Ağrı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Kaya, buyurun efendim..

CEMAL KAYA (Ağrı) - Sayın Milletvekili, buradan bana ve aileme bir sürü iftira attı. Bilmediği konular hakkında yalan yanlış bir sürü şey söyledi yüce Meclise. Bir yasa görüşülüyor. Bir yasada bir milletvekilinin ailesi böyle konuşulmaz Sayın Başkan. Ben burada açıklamak istiyorum. Bana söz hakkı istiyorum.

BAŞKAN - Söz hakkı vereceğim, ama dediğim gibi ikinci bir sataşmaya mahal bırakmayın, kendinizi anlatın efendim tamam. Çok kısa bir açıklama…

CEMAL KAYA (Ağrı) – Valla aileme küfrettiği kadar Sayın Başkan, onun kısası olmaz.

BAŞKAN - Olmaz, o zaman on saat konuşmanız lazım, ailenize küfrettiği zaman.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ağrı Milletvekili Cemal Kaya’nın, Van Milletvekili Özdal Üçer’in, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

CEMAL KAYA (Ağrı) – Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, bu Milletvekili Arkadaşın yaşı kadar benim ailemin geçmişi var.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Çok değilmiş.

CEMAL KAYA (Devamla) - Şimdi, bu Milletvekili Arkadaş yalan dolan, aslı astarı olmayan bir sürü şey söyledi burada. Buradan açıklıyorum: Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin kanunları var. Doğru, benim ailem iş adamıdır. Benim ailem turizm işi yapar, benim ailem simit satar, benim ailem inşaat yapar, benim ailem enerjide var, kardeşlerim bu işi yapar. Bunu bilen milletvekili DTP’li arkadaşlar da var, içinde tanıdıklarım da var. Ama bugüne kadar benim ailemin aldığı bir ihaleyle ilgili bir tane yolsuzluk var mı? Adliye sarayıyla ilgili, efendim, benim kardeşim adliye sarayını yapıyor. Ben milletvekili değildim ki bunu aldım. Şimdi kalkıyor bu arkadaş diyor ki: “İşçi hakları ödenmemiş.” İşçi hakları ödenmediği zaman bu Mecliste söylenmez ki. Bu ülkede savcılar var, hâkimler var, kanunlar var.

Şimdi ben, affınıza sığınarak, bu devleti savunan arkadaşıma söylüyorum. Devletin kaynaklarının çarçur edildiğini söylüyor, devletin kaynaklarının sermaye sahiplerinin cebine girdiğini söylüyor. Yahu arkadaş, sen bu devletin kaynaklarının onun bunun cebine gireceğinden önce, şu devletin kaynaklarının 300 milyar dolarını senin desteklediğin örgüt aldı be! Sen ne diyorsun, ilk önce onun hesabını ver. İlk önce onun hesabını ver. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) – Edepli ol! Terbiyesiz adam!

CEMAL KAYA (Devamla) – Sus, sus!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sen ne dediğini bilmiyorsun! Ayıp be!

SIRRI SAKIK (Muş) –Yazıklar olsun sana be!

CEMAL KAYA (Devamla) – Sana yazıklar olsun!

BAŞKAN – Sayın Kaya, lütfen…

SIRRI SAKIK (Muş) – Ne konuştuğunu bilmiyorsun!

CEMAL KAYA (Devamla) – Konuşma, konuşma!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Çıkarız, konuşuruz. Sen ne dediğini bilmiyorsun!

CEMAL KAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, yolsuzluktan devleti…

BAŞKAN – Sayın Kaya…

M. NURİ YAMAN (Muş) – Geçmişini hatırla, geçmişini hatırla!

CEMAL KAYA (Devamla) – Bak bu arkadaş ne yaptı. Bir şey söyleyeyim size, bu arkadaş ne yaptı.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Görürsün sen yaptığın şeyi!

CEMAL KAYA (Devamla) – Bak bu arkadaş ne yaptı.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Bu partinin içinde görev yapan bir insansın sen. Geçmişini unutma!

CEMAL KAYA (Devamla) – Ne olduğumuzu bildiğimiz için bıraktık.

SIRRI SAKIK (Muş) – Bırak be, bırak be! İlçe Başkanımızdın be!

BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen…

CEMAL KAYA (Devamla) – Şimdi, bu arkadaş ne yaptı arkadaşlar. (DTP sıralarından gürültüler)

Bir dakika…

Bu arkadaş ne yaptı. Bundan yirmi gün önce, bir ay önce bu beni aradı. Ben de nezaketen bunu aradım. Dedi ki: İşte Vanlı bilmem işçiler çalışıyor. Bakarız dedim Sayın Milletvekilim. Yani ben bu işlerle ilgilenmem ama sorarım. Adam telefonda bana hakaret etti. Hakaretin ötesinden dolayı beni şikâyet etti şikâyet. Nereye biliyor musun? Dağa!

BAŞKAN – Efendim, karşılıklı oluyor, bunun bir şeyi yok. Yani ne bakıyorsunuz, aynı şeyi o da söyledi.

CEMAL KAYA (Devamla) – Bak, bu adam dağa beni şikâyet etti.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Niye bu kadar süre veriyorsunuz Sayın Başkan?

SIRRI SAKIK (Muş) – Ama müdahale edin Sayın Başkan. Ne söylediğini bilmiyor.

CEMAL KAYA (Devamla) – Dağa şikâyet etti beni, savcıları uyarıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaya, lütfen germeyiniz.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Ayıp ya!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, kişisel olayı partimizin tüzel kişiliğine yöneltti.

CEMAL KAYA (Devamla) – Savcıları uyarıyorum, PKK’ya beni şikâyet etti. (DTP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Kaya…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Çok ağır bir itham var.

CEMAL KAYA (Devamla) – Evet, onun şahitleri de var, şahitleri de var.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ağır bir itham var, ağır bir sataşma var.

CEMAL KAYA (Devamla) – Ne sataşması!

BAŞKAN – Bir dakika efendim.

CEMAL KAYA (Devamla) - Burası böyle gelip insanın ailesine laf atacağı yer değil. Benim adım Cemal Kaya, ben Ağrı’ya giderim. Ölüme de varım, her şeye de varım. Ne yapıyorsanız yapın! Köy köy de dolaşırım. Neyin hıncını buradan alıyorsunuz? Ağrı’dan milletvekili çıkaramadınız, hıncını mı alıyorsunuz? Ayıp ya!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Haddini aşan konuşma yapıyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kaya, konuşmanız tamamlandı efendim, buyurun.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Partimize hakaret var.

CEMAL KAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar…

BAŞKAN – Sayın Kaya…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, partimizin tüzel kişiliğine ağır ithamlar var. Cevap hakkı…

CEMAL KAYA (Devamla) – Benim ve benim ailemin…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, haddini aşıyor.

BAŞKAN – Sayın Kaya, lütfen…

CEMAL KAYA (Devamla) – Benim ve benim ailemin…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, başka türlü çıkarız, yine cevap veririz ama zamanında vermek istiyoruz. Parti tüzel kişiliğine yöneltiyor. Kalkar konuşuruz, Cemal Kaya da partisi de kalkamaz bazı iddiaların altından.

BAŞKAN – Sayın Kaya, lütfen, konuşmanız tamamlandı efendim. Bitti… Lütfen…

Teşekkür ediyorum. Teşekkür ederim efendim.

CEMAL KAYA (Devamla) – Ben herkesi uyarıyorum. Ehlinamus olan herkes, vicdanı olan herkes benim ailemin yaptığı bütün işleri sorgulayabilir. Bunun için her zaman varım, var olmaya da devam ederim.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, parti tüzel kişiliğine ağır ithamlar var.

BAŞKAN – Efendim, partiyi kastetmedi. Hayır, partiyi kastetmedi.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Partimize hakaret var.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Parti tüzel kişiliğine hakaret var.

BAŞKAN – Partiyi kastetmedi efendim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, partimiz 2005 yılında kuruldu. Lütfen…

BAŞKAN – Tutanaklara bir bakayım efendim. Tamam, parti ismi geçmişse söz vereceğim, söz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Zamanında cevap vermek istiyoruz.

2005 yılında kurulan bir partimiz var.

BAŞKAN – Tamam efendim, tamam.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – İki dakika cevap vereyim.

BAŞKAN – Tamam…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Seksen altı yılın hesabını iki yıllık partimize soruyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

CEMAL KAYA (Ağrı) –Konuşma be!

BAŞKAN – Peki. Yerinizden…

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Partimize suçlama var.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Çok ayıp!

BAŞKAN – Yerinizden… İki dakika…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Yolsuzlukları savunmayın!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Çok açık, parti tüzel kişiliğine sataştı.

BAŞKAN – …açıklama yapın yerinizden efendim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – İki dakika cevap vereyim.

BAŞKAN – Hayır efendim, oradan yapın.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kürsüden…

BAŞKAN – O zaman tutanakları getirteyim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Çok açık partimize…

BAŞKAN – Yerinizden açıklama yapın efendim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Başkanım, çok açık parti tüzel kişiliğine sataştı burada. İki dakikada cevap vereceğim.

BAŞKAN – Evet, gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan.

Buyurun Sayın Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, AKP’liler sayısal çoğunluklarına güveniyorlarsa hodri meydan! Linç edin bizi o zaman! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Ne diyorsun! Ne biçim konuşuyorsun!

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Yeter yaptığın artistlik! Fotoğrafın çekildi, yeter! (AK PARTİ sıralarından gürültüler, DTP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 18.40

 

‑ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Murat ÖZKAN (Giresun)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

1.- Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/627) (S. Sayısı: 273) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet buradalar.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, biraz önce, konuşmacı arkadaşımız grubumuzu itham ederek nahoş olmayan şeyler söyledi, biz de sesimizi yükselttik. O konuda bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Sakık, bakın, ben getirttim tutanakları, elimde, okudum. Cemal Kaya Bey şöyle diyor: “Senin desteklediğin örgüt için bu ülke 300 milyar doları savaşa verdi, yitirdi.” diyor.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ağır bir itham bu.

BAŞKAN – Yalnız, partiyi kastetmiyor. Yani, partinizi ilzam edecek bir şey yok.

SIRRI SAKIK (Muş) – Partinin üyelerini, partinin milletvekillerini…

BAŞKAN - Şahsın kendisi söz istiyorsa vereyim söz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bizim partimiz 2005’te kuruldu Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim?

HASİP KAPLAN (Şırnak) - O örgütün kuruluş sürecini anlatacağız. Biraz tarih anlatacağız.

BAŞKAN – Peki, ben size… Bir dakika bekler misiniz.

Sataşmaya mahal vermemek kaydıyla, size ufak bir açıklama imkânı tanıyacağım ama lütfen…

Sayın Sakık, lütfen, yeni bir sataşma olmasın tekrar.

SIRRI SAKIK (Muş) – Kesinlikle…

BAŞKAN – Buyurun.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Ağrı Milletvekili Cemal Kaya’nın, konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hiçbirimizin onaylamadığı -ses tonumdan da anlaşılıyor- arkadaşımız burada bir eleştiri yaparken belki tasvip etmediğimiz, isim verirken çok şık olmadığını, grubumuzun belki mimiklerini izlerken sizler de görmüşsünüz ama cevap veren arkadaşımızın grubumuzu, partimizi suçlayan şeyin çok ahlaki olmadığını... Bu ülkede yaşanan savaşın mimarı DTP değil, DTP’li vekiller değil, örgüt değil. Burada harcanan… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖZLEM MÜFTÜOĞLU (Gaziantep) – Ne savaşı?

SIRRI SAKIK (Devamla) – Yani, yaşanan kavga, ne derseniz deyin.

BAŞKAN – Dinleyelim lütfen.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bir şey yok… Her gün çocuklarımız ölüyor, geliyor ama hâlen bir şey yok diyorsak onu da sizin takdirinize bırakıyorum.

Şimdi, bunun sorumlusu biz değiliz. Bu ülkede, eğer dışarıda bir şeyler körüklenmek isteniyorsa ve Parlamentoda da bu gerginliği tetikleyecek konuşmalar ve bize tahammül sınırlarını aşan saldırılar olursa bu ülkeye yapabileceğimiz en büyük haksızlık budur.

Ben sesimi yükselttiğim için özür diliyorum hepinizden ama burada bir örgütü, bir partiyi suçlayan arkadaşımız da çıkıp Parlamentodan, bizden ve halkımızdan özür dilemelidir.

Hepinize teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sakık.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, yerimden söyleyebilir miyim?

Çok ağır hakaretler var burada. Tutanak önünüzde. Bir milletvekili yerinden “terbiyesiz” diye bağırıyor -üç defa geçiyor- ve kullandığı cümle hakikaten de çok ağır bir ithamı içeriyor. Sayın Milletvekilinin, kürsüden, özür dilemesini ve tutanaktan bunun çıkarılmasını…

BAŞKAN – Efendim, tutanaklara geçti teklifiniz.

Gelirse, kendisi talep ederse ben şey yapacağım.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu “terbiyesiz” kelimesi tutanakta kalmayacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, talep ederse, “özür dileyeceğim” derse söz vereceğim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Eğer bu “terbiyesizlik” kelimelerinden dolayı özür dilemezse, şunu ant içiyorum ki, her kürsüye çıktığımda özür dileyene kadar bu kürsüyü kullanacağım.

Bakın Sayın Başkanım, “terbiyesiz” kelimesinin… Bir de, “Sizin kurduğunuz” diyor “300 milyar bu devlete mal edildi.” Bu konuda düzeltme yapmazsa, milletvekili olarak görevim sürdüğü sürece, bu kürsüden özür dilemediği sürece, her çıktığımda bunu konuşacağım. Bu “terbiyesizlik” kelimesinin bu Meclis lügatinden çıkması lazım. Herkesin saygıda...

BAŞKAN – Efendim, size söz vermiş gibi oldum, sanki kürsüden konuştunuz.

Tamam, teşekkür ederim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yani şimdi Sayın Başkan, gerçekten…

BAŞKAN – Hayır, vermedim… Söz vermedim efendim.

Konuşmanızı tamamladınız diyorum, yani kürsüden konuşur gibi yaptınız.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yani, başında verseydiniz…

BAŞKAN – Hayır efendim…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Başında verseydiniz,

BAŞKAN – O hırsla veremezdim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Çok ağır laflardı.

BAŞKAN – Siz farkında değildiniz…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Biz terbiyesizliğin sınırını da biliriz, kimin ne yaptığını, nasıl yaptığını da…

BAŞKAN – Bakın, ben sizin iyiliğinizi düşünerek vermedim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – …ama üslubuyla, adabıyla da deriz ki, 75 Kürt milletvekilinden birine de burada böyle konuşmak yakışmaz.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, bakın, kaç dakika geçtiği hâlde yine sinirli konuşuyorsunuz. Ben o zaman söz verseydim olaylar daha değişik olacaktı, bunu takdir edin. Ben mecburen ara verdim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Şu, düzelecek!

BAŞKAN – Düzelecekse… Kolundan tutup getirecek hâlim yok.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Şu “terbiyesizlik” lafı bir şahsın dışında bütün AKP milletvekillerine, grubuna dahi mal olur duruma gelir sonra. Çok açık söylüyorum, “terbiyesiz” kelimesinin şu lügatten çıkması lazım.

BAŞKAN – Cezalar ferdî mi, yoksa genel mi?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım, üç yerde, dört yerde geçiyor.

BAŞKAN – Tamam da, şahsa söylenmiş. Kime söylenmiş? Şahıslar arasında olan bir şey ya!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Dört yerde geçiyor Sayın Başkanım, dört yerde geçiyor. Kullandığı kelimelerde yanlış, haksız ithamlar yer alıyor.

BAŞKAN – Tamam, kanuni hakkınızı ararsınız efendim.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

1.- Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/627) (S.Sayısı: 273) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan.

Sayın Akcan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, iki gün önce yaşadığımız Güngören’deki katliamı şahsım ve grubum adına şiddetle kınıyorum ve hayatını kaybeden 18 vatandaşımıza yüce Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum ve Türk milletinin başı sağ olsun diyorum. Yine, bugün idrak edeceğimiz Miraç Kandili’nin tüm İslam âlemine, Türk milletine hayırlara vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu konuyla ilgili olarak hazırlamış olduğum konuşmanın dışına çıkarak herhâlde yaşanan bu gerginlikten sonra neyi tartıştığımızı, neyi konuştuğumuzu hem kendimizin daha iyi anlamamız hem de milletimizin neyi konuştuğumuzu bilmesi açısından tasarının gerekçesine dönmek istiyorum. Tasarı, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Hükûmetimiz bir genel gerekçeyle bu tasarıyı hazırlamış, Meclise sevk etmiş. Bu gerekçede: “Yapım işlerinin imalatında kullanılan malzemelerin bir kısmının Dünya piyasalarındaki rayiçlerinin müdebbir bir tacirin öngöremeyeceği şekilde artması, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa göre ihalesi yapılan ve fiyat farkı verilmesi öngörülemeyen yapım işlerinin imalatlarını durma noktasına getirmiştir. Özellikle 2008 yılının başından itibaren yapım işlerinde, iş kalemleri veya iş gruplarının imalatında kullanılan malzemelerin dünya piyasalarındaki fiyatlarında önemli oranda artışlar meydana geldiğinden, 31/5/2008 tarihinden önce 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa göre ihalesi yapılmış yapım işlerinin tamamlanabilmesini teminen bu malzemeler için fiyat farkı esas ve usullerinin belirlenmesine ilişkin Bakanlar Kuruluna yetki verilmesi öngörülmektedir.” denilmektedir.  Bu amaçla da, 31/5/2008 tarihinden önce 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre ihalesi yapılmış yapım işlerinde, iş kalemleri veya iş gruplarının imalatında kullanılan malzemelerin fiyatlarında beklenmeyen artışlar meydana gelmesi nedeniyle, ihale dokümanında fiyat farkı verilmesine ilişkin hüküm bulunup bulunmadığına veya ihalenin yabancı para üzerinden sözleşmeye bağlanıp bağlanmadığına bakılmaksızın 1 Ocak 2008 tarihinden sonra yapılan ve yapılacak olan imalatlar için fiyat farkı verilebilmesine ilişkin esas ve usullerin tespiti hususunda Kamu İhale Kurumunun teklifi üzerine Bakanlar Kuruluna yetki verilmesini tartışacağız. Temel, tartışmamız gereken ana konu bu. Ama biz başka şeyler tartıştığımız için ihtiyari olarak zamanımdan da fedakârlıkta bulunup bunu hatırlatma ihtiyacı hissettim.

Değerli milletvekilleri, 1 Ocak 2003 tarihine kadar ülkemizde en son çıkan 2886 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri uygulanmaktaydı ve 1 Ocak 2003 tarihine kadar uygulanan bu Kanun’a göre, ihalesi yapılıp sözleşmeye bağlanan ve bugüne kadar hâlâ tamamlanmamış işler var. Bu işleri, ama kendi iç ekonomik dinamiklerinden kaynaklanan nedenlerle, ama kötü yönetimler nedeniyle, ama dünyadaki ekonomik şartların olumsuz gelişmesinden etkilenen millî ekonominin sonuçları itibarıyla ele aldığımızda, olumsuz gelişmelerden yükleniciyi korumak için 2886 sayılı Kanun’un bünyesinde, fiyat farkı kararnamesi hazırlama yetkisini Bakanlar Kuruluna veren bir hüküm  bulunmaktadır. Oysa 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu 1 Ocak 2003’te yürürlüğe girmiş, 57’nci Hükûmet Döneminde 21’inci Parlamento tarafından çıkarılan bu Kanun’la beraber 4735 sayılı ve ilk defa olmak üzere Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu bu Meclisten geçirilmişti.

İşte bu Kanun’un 8’inci maddesinde: “Sözleşme türlerine göre fiyat farkı verilebilmesine ilişkin esas ve usulleri tespite Kamu İhale  Kurumunun teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir.” birinci paragrafı bu. İkinci paragrafta da: “Sözleşmelerde yer alan fiyat farkına ilişkin esas ve usullerde sözleşme imzalandıktan sonra değişiklik yapılamaz.” hükmünü birlikte değerlendirdiğimizde, bu değerlendirmeyi Kamu İhale Sözleşmesi Kanunu’na göre yapan kamu kurumları, sözleşmeyi yaptıktan sonra bu maddeye bağlı olarak eğer herhangi bir şekilde fiyat farkı ödenmeyeceği hükmü getirmişse sözleşmesine, bu takdirde de herhangi bir fiyat farkı ödenmesi söz konusu olamıyor.

İşte ortada iki tane kanun yürüyor. Birisi, 2886’ya göre yapılan işlere ait kanun, hüküm ve diğeri de 4734 sayılı Kanun’a göre yapılan uygulamalar. Birinde verebiliyorsunuz, birinde veremiyorsunuz. Verdiğiniz takdirde olumsuzluklar kendisini gösterecek, veremedikleriniz için.

Bu tasarı, 4734’ü, 4735 hükümlerine göre sözleşmeye bağlanan boyutunun olası olumsuzluklarını ortadan kaldırmaya yönelik bir uygulamayı sağlama amacıyla getirilmiş. Ancak burada bir başka eksik boyut… Bu boyut da ülkemizde yapılan işler sadece ne 2886 ne de 4734’e göre ihale yapılmış işlerdir. Bunun dışında yapılan, yurt dışından özellikle sağlanan kredilerle ilgili olarak, bu kredileri veren kuruluşlar, krediyi verirken -mesela Dünya Bankası- verilen krediyi kullanırken kullanacağı alanda yapılacak işin ihalesini Dünya Bankasının kendi normlarına, kendi kurallarına göre ihalesini yapılmak kaydıyla kredinin kullanılmasını hükme bağlıyor, kredi sözleşmesinde. Bu nedenle de orada o usullere göre fiyat farkı vermek mümkünse onlara göre veriyor, bize bağlı değil ama çoğunda da fiyat farkı öngörmüyor. Bu itibarla, özellikle İller Bankasının altyapı yatırımlarında kullanmak üzere belediyelerin yurt dışından getirmiş olduğu kredilerin kullanılmasında bu kanun tasarısıyla bir uygulama imkânı getirmediğimiz için, orada bu tip işleri yüklenmiş olan müteahhitler de mağdur olacaktır. Bu eksikliği bu kanun tasarısı maalesef taşımaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında bu kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmeyecekti, Meclis gündemini işgal etmeyecekti. Belki bugün bu saatte başka bir sorunla ilgili kanun tasarısını görüşüyor olacaktık. Ben ve arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde daha önce 94 sıra sayısıyla görüşülen Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın görüşülmesi sırasında bir önerge vermiştik. Verdiğimiz önergeyle ilgili olarak, iktidar grubunun verdiği değişiklik önergesiyle madde tamamen değiştiği için önergemiz işlemden kaldırıldı ama bu sefer önergeyi biz ek madde önergesi hâlinde verdik. Bu defa da Sayın Bakan “Bu kanun tasarısıyla verilen ek madde önergesinin ne alakası var?” diyerek önergenin içeriğinin getireceği olumlu hâlin Türkiye’de uygulanması şansını, Bakanlar Kurulunun uygulayacağı bu şansı bir Bakanlar Kurulu üyesi olarak ortadan kaldırdı maalesef. Daha sonra işin farkına varıldı. Ne öneriyorduk biz bu önergeyle? Yabancı kaynaklı kredilerle yaptırılan ve ihaleleri ve sözleşmeleri bu kaynakların kurallarına göre yapılan hak edişleri de, dövizle yapılan işlerin döviz kurunun düşmesi nedeniyle yükleniciler neredeyse örneğin -ki doğrudur- 1 dolarlık iş yaptığında 60 sent zarar eder hâle geldiği için işlerin durma noktasına geldiğini bilerek bu önergeyi vermiştik. Bu sorunun ortadan kaldırılması için Bakanlar Kuruluna bir imkân sağladık.

İkinci hükmü bu önergenin: Yine, Yap-İşlet-Devret Kanunu Tasarısı’nda öngörülmüş olup şimdi tasarı kanunlaştığı için artık taahhüt edilen katkı payı vaktinde ödenmemişse faiz uygulanacaktır. Bu uygulamanın, devam eden işlerde, Hükûmet yetkililerinin yüklenici müteahhitlere “Siz cebinizden yapın, biz size öderiz.” dedikleri hâlde bugün ödenmeyen paraları var. Bunlara faiz uygulaması şansı gelmesi gerekir diye düşünmüştük.

Şimdi görüştüğümüz 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın kapsamında yer alan hususları gerçekleştirmek amacına yönelik olarak da önergenin içerisinde hüküm vardı. Kara yollarıyla ilgili, hızlı trenle ilgili problemi çözmek üzere bir kanun tasarısı görüşülürken haziran ayı içerisinde bu üç hükümden biri halledildi. Şimdi ise, o üç hükümden birini halletmek için bir kanun tasarısı konuşuyoruz, tartışıyoruz.

Değerli milletvekilleri, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak doğru yöne, doğru tarafa doğru icraatların kayması doğrultusunda, her kanun tasarısı görüşülürken bir önergeyle katkı sağlamaya çalışıyoruz. Ülkemizin sıkıntı çeken alanlarında önünü açma çabası içinde olduk, bu çabamızdan da asla vazgeçmedik ama iktidar “nasıl olsa muhalefetten gelen önergeler yıkıcı önergedir” mantığıyla ele aldığı için o önergeyi reddettirerek bugüne kadar işlerin durmasını ve sekteye uğramasını âdeta sağladılar diyebilirim.

Değerli milletvekilleri, 2001 yılının yaklaşık bu aylarında, özellikle deprem bölgesinde olan ve Marmara depremi nedeniyle yıkılan deprem konutlarının ihale yoluyla yapılanlarıyla ilgili işlerde fiyat farkı kararnamesi çıkartılmıştı. Eğer o gün o kararname çıkmamış olsaydı ciddi anlamda Marmara deprem bölgesinde iş yüklenmiş müteahhitlerin tamamı iflas edecekti. Ama buna karşılık ne diyordu o günkü muhalefet –ki, bugün iktidar partisinin içerisinde o günün milletvekilleri de var hâlâ- “Yandaşlara kıyak ihale çektiniz. Düşük kırımlarla işler verdiniz. Siz birilerini zengin etmek için ihale yapıyorsunuz. Depremi buna vesile etmemeniz lazımdı.” gibi laflarla 57’nci Hükûmeti insafsızca eleştirmişlerdi. Ama bugün gelinen nokta gerçekten müteahhitler açısından 10 şiddetinde bir sıkıntı idiyse o gün gelinen nokta 50 şiddetinde bir sıkıntıydı. O gün fiyat farkı kararnamesiyle müteahhitlerin sıkıntıları ortadan kaldırıldı, deprem konutları, deprem altyapısı, yol, kanalizasyon, içme suyu, elektrifikasyon işleri halledilebildi. Ama şimdi de durma noktasına gelen işlerin hakkından gelebilmek için gerçekten bir şeylerin yapılması gerekir. Bu noktada da acaba geç kaldık mı diye düşünüyorum. Niçin?

Değerli milletvekilleri, “Kararname gecikmiş bir düzenleme midir?” soruları gerçekten soruluyor. Tasarının kanunlaşmasından sonra uygulamada bütçe dengelerini de gözeterek olumsuzlukları ortadan kaldırırken mesela şu anda “fiyatlar geri çekiliyor” tarzında söylentiler var. “Acaba bundan sonra yapılacak işlerle ilgili olarak, Hükûmet hak etmediği hâlde müteahhitlere, sanki mayıs ayındaymış, o zamanın fiyatlarıyla iş yapıyormuşuz gibi fiyat farkı kararnamesi düzenler mi?” soruları var insanlarımızın kafasında.

Bu nedenle, düzenlenmeye çalışılacak olan fiyat farkı kararnamesini esas kanun tasarısında şimdiden halletme imkânı var mıydı bilemiyorum. Mutlaka çözülebilirdi. Bu tasarıyla, özellikle kaynağın ne olduğunu, fiyat farkı kararnamesinde ödemenin, ödemesi yapılacak işlerin hangi standartlar içerisinde fiyatları artırılarak ödemesi yapılacak hâle getirileceği… “Acaba bir formülasyonla, tek tipte çıkarılacak bir formülasyonla bütün işler üzerindeki olumsuzlukları kaldırarak, müteahhitlik sektörünün sıkıntısını ortadan kaldırabilecek bir formül geliştirilebilecek mi?” soruları insanlarımızın kafasında. Bu soruların ortadan kaldırılması lazım.

1’inci madde üzerinde konuşulurken, belki daha detaylı, spesifik olarak üzerinde konuşulabilir. Ancak, gerçekten hangi kalemlere fiyat farkı verileceğinin, bu kalemlerin fiyat farkına esas olacak rakamsal ağırlığının ne olacağının hassas bir şekilde halledilmesi gerekir. Bu bakımdan da Kamu İhale Kurumuna büyük işler düşmektedir.

Eğer demirin fiyatı arttı diye, demirin fiyatının getirdiği yükü kaldırmak için formülde bir rakam konurken, kara yollarında geniş miktarda kullanılan bitümün yurt dışındaki ham petrolün fiyat artışına bağlı olarak artabileceği gerçeği unutularak veya hatırlanmadan bir fiyat farkı kararnamesi düzenlenirse, bu bakımdan, kamunun işlerini halletmek üzere yüklenicilik görevini üstlenmiş olan firmaların mağduriyetlerinin eşit şekilde ortadan kaldırılmasında haksızlıklar olabilir diye düşünmek gerekir diye düşünüyor ve bunu ifade etmeyi gerekli görüyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii ki, bu fiyat farkı kararnamesinin içerisine şimdi mal temin eden, doğrudan mal satanlar da devreye girmek istiyorlar. Mesela “Spekülasyonlara bağlı olarak pirinç fiyatları arttı. Ben de devlete, askeriyeye pirinç veriyordum.” diyen vatandaş, haklı olarak spekülatif artışın… Sayın Başbakanımız da başta olmak üzere konu hakkında yetkili olan bütün herkes konuştuğunda “Dikkat edin, bu rakamlar spekülatif rakamlardır.” denildi. Bu durumda, o gün spekülatif rakamlarla mal alıp devlete teslim etmek zorunda kalan insanlarımızın sıkıntısına bu tasarı çare getirmiyor.

Aynı şekilde, siyasi oluyor belki diyebilirsiniz ama, benim insanım tarlada da üretim yapıyor. Hiç beklemediği tarzda… Bir arazi kiraladı, bitkisel üretim yapıyor, yem bitkisi üretimi yapıyor ve bu üretimi sırasında akaryakıt kullanıyor. Bu üretimi sırasında tarlayı sulamak için enerji kullanıyor. İster mazot deyin, motopompu mazotla çalıştırsın, ister elektrikle çalıştırsın. Bu elektrikler de zamlandı. Buna karşılık, Toprak Mahsulleri Ofisi vasıtasıyla, başka yollarla devlet, regülatör fonksiyonunu ifa etmede ya çekingen davranıyor veya hiç etmiyor. Bu durumda o çiftçinin bu olumsuz gelişmeden olan mağduriyetini nasıl kaldıracağız diye düşünmek gerekir. Gerçekten de bunu hesaba katmak gerekir. Biraz dolaylı bir yolla ben bunu ifade etmeye çalıştım ama, bu bir realite olduğu için, herkesin gözünün önünde olduğu için bunu ifade etme ihtiyacı hissediyorum.

Gerçekten bitkisel üretimde, tarımda inanılmaz boyutlarda, enerji piyasasında olan, ama millî kararlara bağlı olarak, ama yurt dışındaki gelişmelerin yansıması olarak inanılmaz girdi artışları var. Bu durumda çiftçinin bir dahaki döneme, sonbahara tarlasını bu rakamlarla ekebilme şansı hemen hemen yok gibi değerli milletvekilleri.

Bu itibarla da, kararnameyi düşünürken bütün boyutlarıyla, ekonominin bütün kesimleriyle ele almak gerekirdi diye düşünüyorum. En azından inşaat sektörünü ön plana alarak düzenlenmiş olan bu kararnamenin, mağduriyetin bir boyutunu hallederken iktidarın diğer boyutlarıyla da biraz kafa yorarak değişik önlemler almasını… Mesela, her ne kadar 22 Temmuz seçimleri öncesi propaganda döneminde bugün muhalefette bulunan partilerin seçim beyannamelerinde “ÖTV’den ve KDV’den arındırılmış mazot” ifadelerini 2002 seçimleri öncesi Sayın Başbakan …

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akcan, devam edin lütfen.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – …bizzat kendisi vadetmiş olmasına rağmen, “Nasıl halledeceksiniz? Yolunu gösterin.” diye ifade ediyorlardı. Bundan iki hafta kadar önce Almanya’da otobanları tırlar doldurdu. Niye? Bizim paramızla 2,5 YTL’ye çıktı mazot diye. Biz 3,5’tan şu anda mazot kullanıyoruz.

Bu itibarla ÖTV’den ve KDV’den arındırılmış, üretimin maliyetini düşürecek tarzda önlem anlamına gelen önlemlerle Türk çiftçisinin de sıkıntılarına çare aramak gerekir diye düşünüyorum. Sadece inşaat sektörü değil. Elbette inşaat sektörü gerçekten sıkıntılı durumda. Geciktiği kadar, ne kadar gecikirse ülkemizin o kadar aleyhine. Müteahhidin iflas etmesi ayrı konu ama eserlerin yapılıp insanlarımızın kullanımına sunulması ne kadar gecikirse bunun maliyeti o kadar artıyor demektir.

Bu düşüncelerle tasarının ilgili sektörlere hayırlara vesile olmasını, olumlu sonuçlar getirmesini diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akcan.

AK PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar.

Sayın Bayraktar, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 273 sıra sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nu görüşmek üzere AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyor ve önceki gün İstanbul Güngören’de meydana gelen elim bir olay, vahim bir olay hepimizi son derece üzmüş, ben de üzüntülerimi sizlerle paylaşarak bu olayı şiddetle ve nefretle kınıyor, 18 vatandaşımızın hayatlarını kaybetmeleri dolayısıyla Allah’tan kendilerine rahmet, yakınlarına, milletimize, ülkemize başsağlığı diliyorum.

Ayrıca, idrak etmekte olduğumuz Miraç Kandili dolayısıyla bütün İslam âleminin ve sizlerin, ülkemizin Miraç Kandili’ni tebrik eder, kardeşliğe, barışa, sevgiye, kaynaşmaya, dayanışmaya vesile olmasını arzu ediyorum.

Bu temenni ve arzularımı burada dile getirirken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, milletin kürsüsünden hitap etme esnasında bu sorumluluğu en çok bizlerin duyması gerektiğini, bu kardeşliği, bu kaynaşmayı, bu dayanışmayı, bu yarışmayı millete örnek olarak buradan sergilememiz gerekirken, bazı sözcü arkadaşlarımızın kürsüyü kullanırken kullandıkları terim ve ifadeleri üzüntüyle takip ettiğimi, bu Meclisin mehabetine uymadığını ve her konuşan arkadaşımız kendi karakterine uygun olarak bu konuşmayı yaptığı için ben de bir kez daha üzüntümü belirtmek istiyorum.

Söz konusu tasarı, aslında -benden önce konuşan arkadaşlarımın bahsettiği gibi- kısmen gecikmiş olarak bir hakkın zamanında teslimi konusudur. Özel sektörde ve kamuda, hizmetlerin en süratli bir şekilde yürütülebilmesinin lokomotifi inşaat sektörüdür. Özellikle 2008 yılındaki ülkemizde ve dünyadaki gelişmelere paralel olarak bazı olumsuzluklar her kesimde yaşanmıştır. Sözcü arkadaşlarımız zaman zaman, AK PARTİ İktidarının öngörü eksikliğinden ve zafiyetinden bahsederek sanki eksikliklerin sadece AK PARTİ İktidarından ve AK PARTİ’den kaynaklandığını iddia etmekteler. Oysa, değişen ve gelişen dünyada, global ekonomide, küresel sermayenin etkisi, bütün dünyayı, Amerika’yı, Çin’i, Hindistan’ı, Japonya’yı, Avrupa Birliğini, Türkiye’yi ve Orta Doğu’yu etkilemekte. Hele hele AK PARTİ’nin iktidara geldiği süreçte, 23 dolar olan bir varil petrolün 140 dolara çıktığı bir dönemde fiyatların etkilenmemesini, Türkiye'nin etkilenmemesini, inşaat sektörünün etkilenmemesini düşünmek ve konuşmak mümkün değildir. Bu, sizin elinizde olan bir icraat değildir. Evet, biz bazı konularda yanıldık, doğru. Türkiye'nin gelmesi gereken mesafelere biraz daha hızlı adımlarla gittiğimizi… 2012 yılında hedeflemiş olduğumuz gayrisafi millî hasıladaki fert başına millî gelir rakamına 2008 yılında ulaştık, burada saptık. 2.500 dolar olan fert başına millî gelir 6.500 dolara çıktıysa bu bir sapmadır belki.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Burası seçim meydanı değil!

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – “Yüzde 70, yüzde 80, yüzde 90, yüzde 100, yüzde 150’lere tırmanan bir gecelik enflasyonlara karşılık, yüzde 30’lardan yüzde 10’lara, tek haneli rakamlara acaba inebilir miyiz; enflasyon canavarını devirebilir miyiz?” diyerek bütün millet olarak gazetelerde, televizyonlarda, siyasi partiler, herkes bu konuda dertlerini ortaya koyarken, AK PARTİ İktidarı döneminde yüzde 5’lere kadar düştük. Ama son değişimler sonucu Amerika’da Mortgage kriziyle dünya sallandı. Petrol kriziyle dünya sallanıyor. Küresel ısınmadan kaynaklanarak gıda sektöründeki gelişmeler bizi sallıyor elbette, doğru. Yüzde 6,9 olan enflasyon rakamı bütün bu gelişmelere rağmen yüzde 9,5 olmuştur, doğru. Bu yüzde 3’lük artıştan memnun değiliz biz. Ama düşünün, eğer AK PARTİ’nin İktidarının istikrarı devam etmeseydi, gelişen dünyadaki dengesizlikler ve Türkiye’deki gelişmelere karşı acaba Türkiye’deki enflasyon ne olacaktı? Bir de onu düşünmek lazım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Daha fazla düşerdi, daha da düşerdi!

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Efendim, biraz önce… Tabii ki eleştiri ve tenkitler olunca bunlara cevap verme gereği duyuyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Soruların cevabını aldınız.

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Bakın, şimdi inşaat sektörünü de anlatacağım…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – İyi oldu mu sizden, kötü oldu mu Allah’tan, bu böyle!

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Sayın Başkan, ben burada bütün arkadaşlarımı sonuna kadar sabırla dinledim. Bir tek kişiye de laf atmadım. Lütfen benim de konuşmamı siz dinleyin. Ne söyleyeceğimi eğer…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ama seçim meydanı değil burası, doğruyu söyle! Meclis kürsüsü orası!

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, lütfen…

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Meclis kürsüsü elbette. AK PARTİ İktidarının öngörüsüzlüğünden bahsetti Sayın Arkadaşım.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Seçim meydanı gibi konuşuyorsunuz, Meclis kürsüsü orası!

BAŞKAN – Sayın Bayraktar, Genel Kurula hitap edin efendim.

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu gelişmelerde biz inşaat sektöründeki aksaklıkları gidermek için gerek 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu gerekse 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’ndan kaynaklanan aksaklıkları zaman zaman hepimiz dile getiriyoruz. Yüklenicilerden kaynaklanan aksaklıklar olur, konjonktürel şartlardan ve idareden kaynaklanan aksaklıklar olur. Hele hele bu işin içerisinde menfaat ve çıkar çatışması ile yolsuzluk söz konusu olursa -ki zaman zaman bu oluyor, kanun çerçevesinde hesap verenler var, veremeyenler var, verecek olanlar var- yanlış yapanın yanlışı hiçbir zaman aslında kendi üzerine hak olarak kalmaz. Ama görünen o ki, bizim beş yıllık iktidar döneminde, gerek ihalelerde gerek üretimlerde, hizmet sektöründe, eğitimde derslik sayısının artmasına baktığınız zaman 115 bin. Üniversitelerin bütün illere yayılmasından bu hizmet sektöründeki gelişmeler, duble yol çalışmaları, KÖYDES ve BELDES’le ilgili köylere yapılan hizmetlerle kaynakları nasıl tasarruflu kullanabildiğimizin ölçüleri burada gözüküyor.

Buna rağmen, hizmetlerdeki eksiklikler ve aksaklıklarla ilgili tenkitlerden bir tanesi en çok ben yapmıştım. Sayın Bayındırlık Bakanıma zaman zaman söylemiştim; duble yol çalışmalarında çok güzel mesafeler alıyoruz, ama kangren durumunda olan ve en önemli olduğunu iddia ettiğim, gördüğüm ve yaşadığım Bilecik-Sakarya yolunun, yani Mekece-Sakarya duble yolunun yapılamamasının sebeplerini, gerekçelerini sormuştum, geciken bir hizmetti. Gördük işte yabancı parayla dahi olsa ihale edilen bedeller… Geçmiş dönemlerde, döviz kuru sabit kur olarak değil dalgalı kura göre müteahhitler “kârlıdır” diyerek döviz kuruna göre yabancı parayla ihaleyi alıyordu, çünkü her gün dolar veyahut da euro artıyordu o gün. Müteahhit bundan kâr edecekti, ama dolar geriye gittikçe, gittikçe müteahhit zarar etmeye başladı, zarar edince işi geciktirmeye başladı. Dolayısıyla, gerek yabancı parayla gerek Türk parasıyla ihale edilen bütün hizmet sektörlerinde, bütün ihalelerde, zamanında, verimli bir şekilde kaliteli hizmetin ele alınabilmesinin yolu, müteahhit hakkını alacaktır, devlet de hakkı ödeyecek, işi takip edecektir. Özel sektörün gelişmesine veyahut özel sektörün menfaatine uygundur diyerek böyle bir kanunun süratle getirildiğini iddia eden arkadaşlarıma sormak isterim: Bütün dünya özel sektörle kalkınmıştır. Türkiye'de özel sektörün yatırımlarıyla istihdama, üretime, eğitime, sağlığa, her yere katkı yapma imkânı var. Müteahhit zarar ettiği takdirde hizmet üretemez. Müteahhit zarar etmeyecektir, hakkaniyetli, meşru kârını alacaktır ve hizmetini o oranda yürütecektir.

Dolayısıyla, görünen o ki uluslararası gelişmelerden kaynaklanan petrol fiyatlarına paralel olarak özellikle demir ve demir gibi ürünlerin aşırı artışlarından kaynaklanan fiyat artışları sonucu yarım kalan ihalelerin tamamlanabilmesine yönelik, mutlaka, meşru fiyat farkının ödenmesi gerekiyordu.

İşte, aşağı yukarı bütün siyasi partilerin Bayındırlık, İmar, Turizm ve Ulaştırma Komisyonunda ittifakla almış olduğumuz kararın gereği de bu çerçevede ortak olarak alınmış bir karardır.

Hangi hükûmet, hangi iktidar, hangi siyasi güç ortaya koyarsa koysun her kanunun, her uygulamanın bir artı yanı vardır, bir de eksi yanı vardır. Artı yanlarını takdir ederek geliştireceğiz, eksi yanlarını da -kim olursa olsun, biz yapalım veyahut bir başkası- telafi ederek gidereceğiz. Bizim asli görevimiz budur. İşte buradaki yürütmeye çalıştığımız olay, yapmak istediğimiz olay da bu.

Nitekim, kurumların birçoklarında fiyat farkı uygulanabiliyor. Dört ayrı kurum, biri fiyat farkını uyguluyor, diğeri formül uygulaması yapıyor, diğeri hiç fiyat farkı uygulamıyor, diğeri bir başka türlü… Biz aslında istedik ki bu fiyat farkı uygulamasını bütün kesimlerde, yabancı ve yerli para ile ihale edilmiş, ister Devlet İhale Kanunu ister Kamu İhale Kanunu’na göre ihale edilmiş olan bütün kurumlarda, eğer değişen bir fiyat farkı söz konusu olur ise bu hizmetin yürütülebilmesi için bu fiyat farkının uygulanmasında fayda var diye düşünüyoruz. Ancak şu safhada bunun uygulanmasının zor olduğunu gören idare “Onlar başka zamanlarda da uygulamaya konulabilir.” diyerek sadece bir maddelik… Ki, Kamu İhale Kanunu’ndaki değişiklikler tartışılıyor biliyorsunuz, geniş çaplı tartışılıyor, aksaklıkların giderilmesine yönelik. O tartışılan hususların detaylı bir şekilde buraya getirilip geçirilmesi zor olabileceği kanaatiyle bir maddede uzlaşma sağlanmıştır. Bununla şu andaki kayıpları gidermek, işte Mekece-Sakarya yolu gibi ve ihalesi yapılmış yarım kalan inşaat sektöründeki faaliyetler gibi faaliyetlerin bir an önce yerine getirilebilmesine yönelik bir kapıdır. Bu gelişme sadece Türkiye’yi ilgilendirmiyor aslında, dünyayı da ilgilendiriyor. Türk müteahhit sektörü dünyada da aynı şartlarda ihale alarak iş yapıyorlar. Nitekim, İran, Katar, Suriye’de bizim müteahhitlerimizin bu tip problemlerle karşı karşıya kaldıklarını biliyoruz.

ÜFE üzerinden, yani üretici fiyat endeksine göre artış yapılan yerler vardır. Fiyat farkı kararnamesi ile belirli bir grup malzeme için belirli bir kat sayının öngörüldüğü ve bunun da makul bir fiyat farkı olarak Kamu İhale Kurumunun teklifi, Bakanlar Kurulunun kararıyla… O günkü gelişme, döviz çok yükselir, çok alçalır, gelişir, fiyat artar, eksilir, mevcut şartlara göre bütçe dengeleri korunur, korunmaz, Bakanlar Kurulu sıradan bir karar alacak değildir ama özellikle 2008 yılı başından itibaren iş kalemleri ve iş gruplarının imalatlarında kullanılan malzeme dünya piyasalarındaki artıştan kaynaklanan farklar dolayısıyla 31/5/2008 tarihinden önce 4734 sayılı İhale Kanunu’na göre ihale edilmiş olan malzemelere yönelik esas ve usulleri belirlemek üzere bu yetki verilmiş oluyor.

Küresel odaklı fiyat artışları sonucu ülkemiz inşaat sektöründeki etkilenmeleri dikkate alarak kamuya iş yapan müteahhitlerimizin dalgalanmadan en az etkilenecek şekilde, hakkaniyet ölçülerine göre işlerini tamamlamalarını istemekteyiz. Bunun için ilk aşaması mevcut sözleşmelerin çıkartılacak fiyat farkı kararnamesinden yararlanması için 4735 sayılı Kamu İhale Kanunu’na ek madde eklenerek yararlanılması, ikinci aşamada ise fiyat artışlarının hakkaniyet içerisinde mevcut sözleşme fiyatlarına belli ölçülerde yansıtılması.

Fiyat farkı kararnamesi hazırlanırken, daha önce çıkartılan fiyat farkı kararnamelerinden de yararlanılacak. Daha öncekiler kadük olmuyor. Fiyat endekslerinde artış görülen kalemlerin tespit edilerek hangi oranlarda yansıtılacağı tespit edilecektir. Sadece belirtilen tarihten sonra bizzat yapılan imalata verilmesi gibi hususlar esas alınarak kısa sürede fiyat farkı hazırlanması, Bakanlar Kurulunun kararından sonra yürürlüğe girmesi arzulanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ilerleyen bu zaman dilimi içerisinde ben süremi sonuna kadar kullanmak istemiyorum. Ancak, şu iki konuya da cevap vererek sözü bitiriyorum: Biraz önce bahsettim, fert başına millî gelirimizin artış oranı ortada, derslik sayısındaki artış oranı ortada, IMF’ye olan borcumuzun 25 milyar dolardan 6,9 milyara düşmesi ortada.

İller Bankası hizmet yürütülebilmesi için yüzde 55 faizle belediyelere aslında kredi veriyordu; bir yerde, belediyelerimizin büyük bir bölümü İller Bankasının kaldırılmasını istiyorlardı çünkü belediyeler sömürü aracı olarak kullanırlarken, bu dönemde yüzde 9 faizle on beş yıllığına krediyle hizmet üreten sektör hâline geldi. Biz yüzde 9 faizin de daha aşağıya indirilmesinden yana olduğumuzu belirtiyoruz.

İhracatımızın 35 milyar dolardan 130 milyar dolara çıkmasının aslında güzel rakamlar olduğunu ve AK PARTİ İktidarının öngörüleri içerisinde 2002, 2007, 2012, 2023’e göre öngörüler olacak ama bu değişiklikler içerisindeki diyagram veya değişikliklere de aslında iktidarın gerek kanunlardan  gerek kararnamelerden gerek uygulamalardan kaynaklanan gücünü kullanmak suretiyle esnek bir şekilde  aracının süspansiyonunda bir sıkıntı olmadan belli çukurları dahi fazla sarsıntı geçirmeden atlayabilip hedefe gitmesinin aslında bir maharet olduğunu düşünüyorum.

İşte, bizim bugüne kadar yapmış olduğumuz uygulamalardaki neticelerin bu hizmetlerin göstergesi olduğu kanaatiyle bu kanunda emeği ve gayreti olanları tebrik ediyorum, katkı sağlayanlara teşekkür ediyorum; Ülkemize, milletimize, sektörümüze hayırlı olması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bayraktar.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahısları adına ilk söz, Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’a aittir.

Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273 sıra sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın geneli hakkında şahsi görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Şahsım ve grubum adına yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, ben de, diğer konuşmacı arkadaşlarım gibi, İstanbul Güngören’de meydana gelen ve 18 vatandaşımızın ölümüne, 156 vatandaşımızın da yaralanmasına sebep olan ve tüm milletimizi acılara sevk eden menfur terörist saldırıyı bizler de Milliyetçi Hareket Partisi olarak nefretle bir kez daha kınıyoruz. Aziz milletimize ve onun birliğine, dirliğine kasteden bu saldırının fail ya da faillerinin bir an önce ortaya çıkarılmasını Hükûmetimizden ve Sayın İçişleri Bakanımızdan beklediğimizi belirtiyor, çocukların katili ya da katillerinin yüce adalet önünde hesap vermesini isterken, aziz milletimize, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı, yaralılara ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, hayatını kaybeden terör şehitlerine Allah’tan rahmet, yüce milletimize de sabır ve metanet diliyorum.

Değerli milletvekilleri, devlet birtakım hizmetleri ifa ederken mal ve hizmet alımları yapar ve bunu yaparken piyasalara para arz eder. Son beş yılda esnafın, zanaatkârın ve iş adamlarının bu denli sıkıştığı ve âdeta piyasasında yaprağın kımıldamadığı ülkemizde söz konusu alımlar, iş çevrelerinin, esnafın, zaman zaman kurtarıcı olarak gördüğü alımlardır. Her türlü özel menfaate eşit mesafede durması gereken devletin asli görevi bu alımlarda şeffaf bir ortam ve tam rekabet şartları yaratmaktır. Şayet bu çizgisinden uzaklaşır ise devlet, artık, insanlara karşı, adil, merhametli, bereketli, babacan olmaktan çıkar; aksine, insanların alın terine, emeğine saygı göstermeyen ve vatandaşları arasında ayrımcılık yapan bir devlet hâline gelir ki, sanıyorum, bu Mecliste bu durumu alkışlayacak hiçbir milletvekili arkadaşımız olmasa gerek.

Değerli milletvekilleri, işte bu yüzdendir ki adalet mülkün, yani devletin temelidir. Temeli olmayan hiçbir yapı ayakta duramayacağına göre adalete ihanet ederseniz devletin yıkımına da sebep olursunuz.

Tüm vatandaşlarımızın devleti olan Türkiye Cumhuriyeti son beş yılda nasıl bir anlayışla yönetiliyor?

Değerli arkadaşlar, 57’nci Hükûmet zamanında çıkarılan Kamu İhale Kanunu, bu ihalelerin adil ve şeffaf bir ortamda yapılmasını denetleyip gözetleyen Kamu İhale Kurumunun oluşumu bu amaca matuf iken, son beş yılda 4734 sayılı Kanun üzerinde doğrudan ya da dolaylı yapılan değişiklikler ile ihale sistemimiz çeşitli yerlerinden bilerek delinmektedir. 2003-2008 tarihleri arasında 4734 sayılı Kanun 14 kez değişikliğe uğramıştır, bugünkü tasarıyla 15’inci değişiklik Meclis önüne getirilmiştir.

AKP İktidarı kamu ihale mevzuatını her tarafından delerek âdeta kalbur hâline getirmiştir. 2003’te Kamu İhale Kanunu’nun 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri ile ikinci fıkrası ve 3’üncü maddelerinde değişiklik yapılmıştır. Nedir bu değişiklikler? Özetle kamu iktisadi teşebbüsleri, sosyal güvenlik kuruluşları, fonlar, özel kanunlarla kurulmuş ve kendilerine kamu görevi verilmiş tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar ile bağımsız bütçeli kuruluşların bazı alımları, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve bu Fon’un hisselerine kısmen ya da tamamen sahip olduğu bankalar, 4603 sayılı Kanun kapsamındaki bankalar ile enerji, su, ulaştırma ve telekomünikasyon sektörlerinde faaliyet gösteren teşebbüs, işletme ve şirketlerin hemen hemen tüm alımları istisna addedilerek Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarılmıştır.

İstisna hükümlerinin bir kısmı anlaşılabilir nitelikte ise de özellikle belediye şirketleri KİT’ler, 4734 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinin (g) bendindeki hükmünden yararlanarak istisna çerçevesinde kanun hükümlerine tabi olmadan alım yapma imkânına kavuşmuşlardır. Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Ankara Büyükşehir Belediyesinin İETT, Halk Ekmek, ASKİ, EGO gibi şirketlerinin yaptığı alımların bir kısmı gibi. Saydığımız şirketler bakanlık bütçesi gibi güçlü bütçelere sahip kuruluşlardır ve trilyonlarca liralık Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında alım yapmakta, piyasadaki rekabet şartlarını olumsuz yönde etkilemektedirler. Bir başka deyişle, AKP’li belediye şirketlerinin nezdinde nüfuzlu kişi ve kuruluşlar yaratılmaktadır.

Bu kişi ve kuruluşlara zahmetsiz iş verme yöntemlerinden birisi de kurumun alımlarını ihaleye çıkmadan doğrudan temin yoluyla satın alınmasıdır. Bu yöntem bir genel yöntem olmaktan ziyade bir istisna olması gerekirken, rakamlara baktığımızda, âdeta, iktidarın baskılarıyla tüm kurumlarca genel bir yöntem olarak benimsenmeye başlanmış ve yaygınlaştırılmıştır. Böylece, ihaleli işler İhale Kurumu ve ihale mevzuatından kaçırılmaya çalışılmaktadır. Rakamlar bunu açıkça ortaya koymaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu rakamları sizlerle paylaştığımda ne demek istediğim daha açıkça anlaşılacak. Yıl 2003, doğrudan temin alımları 980 trilyon lira. Bu rakam 2004 yılında 2,2 katrilyon liraya çıkarılmış. Yıl 2008, doğrudan temin alımları parasal değer 4,8 katrilyon lira, oran yüzde 12’ye çıkmış. İstisnalara baktığımız zaman, parasal değer 5 katrilyon lira, oran yüzde 13’e çıkmış. Bunları topladığımız zaman yaklaşık yüzde 25, yani 1/4, istisna ve doğrudan temin oranı. 2007 yılının ilk altı ayına baktığımızda, 2008 yılı ile kıyaslandığında doğrudan temin alımlarında yüzde 26’lık, istisnalarda ise yüzde 136’lık artışlar vardır.

Görüldüğü gibi, AKP İktidarının kamu ihale sisteminden ve Kamu İhale Kurumundan çok memnun olmadığı, bu kurumu desteklemek ve geliştirmek yerine, ihalelerde şeffaflık ve tam rekabetin sağlanması için 57’nci Hükûmetin oluşturduğu sistemi kendi yandaşlarına ihale vermede bir engel olarak gördüğü anlaşılmaktadır.

Kul hakkı yenmesinin ayyuka çıktığı ve böylece kendi fikriyatına uygun bir sermaye sınıfı oluşturulduğu bu dönemde, tasarının, bir müddet önce görüştüğümüz kanun tasarısının 32’nci maddesiyle, AKP Hükûmeti, 4734 sayılı Kanun’un “Doğrudan Temin” başlıklı 22’nci maddesinde üstüne üstlük bir değişiklik daha yapmış ve Türkiye İş Kurumunun Bazı Hizmet Alımları ile İşsizlik Sigortası Kanunu’nun görevlere ilişkin hizmet alımları da doğrudan temin kapsamına sokulmuştur. Bu furya devam etmektedir arkadaşlar. Niyet bellidir. Yine, 4734’ten kaçılmıştır. Yine, ihalesiz birtakım işlerin kendi çevrelerine verilmesi operasyonu gerçekleştirilmiştir. Millet ekonomik sıkıntılar içerisinde inlerken, iktidarın uğraştığı ve takip ettiği hususlar maalesef bunlardır.

“Kendimize ve yandaşlarımıza nasıl menfaat temin ederiz, onları nasıl zenginleştiririz ki, yarın bu seçimlerde bunlar bize sponsor olabilsin.” İşte, bu uğraşı, milletin derdine derman olmaktan daha önemli görülmektedir.

Adalet ve Kalkınma Partisinin adalet anlayışı budur. Çevrelerini, yandaşlarını, oğullarını, yeğenlerini kalkındıran Adalet ve Kalkınma Partisinin kalkınmaya bakışı da… Maalesef, bugünkü tasarılarında da suçüstü yakalanmış, müteahhitlerin yaptığı işte geçmişe dönük olarak fiyat artışları getirilmektedir. Hazineye milyonlarca dolar ilave yük getirmektedir. Bu Tasarı, aynı zamanda, AKP’nin iş dünyasına yapılan büyük zamlarla nasıl zarar verdiğinin de kendi köşesinden itirafıdır. İşte, istikrardan kastettikleri budur. Hiçbir alanda ekonomik hedefleri tutturamamışlardır, inşaat sektöründe de öngörülen girdi fiyatları tutturulamamıştır.

Müteahhitlerin fiyatların artırılması beklentisi içerisinde olmasını yadırgamıyorum, onlar iş yapıyorlar. Hükûmetin belirlediği şartlar içerisinde demir fiyatları artmıştır, çimento fiyatları artmıştır, işçilik maliyetleri yükselmiştir, artmıştır oğlu artmıştır. Elbette bu sektördeki işverenlerin ayakta kalması lazım, aksi takdirde kriz daha da derinleşecektir. Ancak AKP’nin hazineye getirdiği bu ek yükün millete hesabını vermesini beklemek de aziz milletimizin hakkıdır. Bu yüzden, kalkınmanın lokomotif sektörlerinden biri olan inşaat sektöründeki işlerin devamı ve birçok kişinin de işsiz kalmaması için bu tasarıya sırf bu gerekçelerle “evet” derken, ekonomik krizin mimarı ve üretimin önündeki en büyük engel olan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Korkmaz, devam ediniz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - …AKP Hükûmetini de halkımızın takdirlerine arz ediyor, Hükûmetin tüm müdahalelerine rağmen görevini ciddiyetle sürdürmeye çalışan, bütün eksikliklerine, bütün özlük haklarındaki eksikliklerine rağmen ciddiyetle sürdürmeye çalışan Kamu İhale Kurumu çalışanlarına kolaylıklar diliyorum.

Yine bir diğer meseleyi de sözlerimin sonunda sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın Bakanımıza da bir soru önergesiyle sormuştum ancak bugüne kadar çalışma yapıldığına dair bir cevap alamadık. Yeniden hatırlatmak istiyorum: Milyonlarca dolarlık ilave kaynak aktarılmasını isteyen sizler, inşallah, bu müteahhitlerin koordinatörlüğünü yapan ve Kamu İhale Kurumunun maalesef haklarını vermediği teknikerlerin sıkıntılarının çözümü yönünde bir çalışmayla karşımıza gelirsiniz.

Bugün, değerli arkadaşlarım, yüce dinimizin işaret buyurduğu Miraç Kandili. Milletimizin ve tüm İslam âleminin, sizlerin değerli milletvekili arkadaşlarım kandilini kutlarken bu mübarek gecenin milletimize ve tüm insanlığa hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz.

Sayın milletvekilleri, çalışma saatimiz tamamlanmak üzeredir. Bu açıdan, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 30 Temmuz 2008 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 19.54

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.