DÖNEM: 23 CİLT: 26 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 136’ncı
Birleşim 29 Temmuz 2008 Salı İ Ç İ N D E K İ L
E R I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ II.- GELEN KÂĞITLAR III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı
nedeniyle gündem dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu’nun, İstanbul
Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle gündem dışı konuşması ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı 3.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, şeker
fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması IV.- AÇIKLAMALAR 1.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, İstanbul Güngören’de
meydana gelen terör olayı nedeniyle açıklaması 2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, İstanbul Güngören’de
meydana gelen terör olayı nedeniyle açıklaması 3.- Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin’in, İstanbul Güngören’de
meydana gelen terör olayı nedeniyle açıklaması 4.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İstanbul Güngören’de
meydana gelen terör olayı nedeniyle açıklaması 5.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Hükûmetin, İstanbul
Güngören’de meydana gelen terör olayı hakkında gündem dışı söz alarak Genel
Kurula bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalay’ın cevabı V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) ÖNERGELER 1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın (6/773) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/83) 2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun; 26 Şubat 1992 Tarihinde Ermeniler Tarafından
Azerbaycan’ın Hocalı Kentinde Gerçekleştirilen Katliamın “Soykırım” Olarak
Tanınması, 26 Şubatın “Hocalı Soykırımını Anma Günü” Olarak Kabul Edilmesine
İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/148) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/84) B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Yozgat
Milletvekili Osman Coşkun ve 21 milletvekilinin, meslek hastalıkları sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/262) C) DUYURULAR 1.- Diyarbakır
Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesinin bildirmiş
olduğu dosyanın Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmasına ilişkin duyuru D) TEZKERELER 1.- Bayındırlık
ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak’ın
bir heyetle birlikte Azerbaycan’a yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi uygun
görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/520) VI.- SEÇİMLER A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM 1.- Dilekçe
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim VII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’deki
sanayicilere ucuz elektrik sağlanmasına ve maden firmalarına ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/255) 2.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, sebze ve meyve ihracatındaki ilaç kalıntısı
analizine ilişkin Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’den
sözlü soru önergesi (6/266) 3.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir firmadaki greve
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/272) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 4.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, bir fabrikadaki
greve ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/276)
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 5.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, İstanbul Sigorta
İl Müdürlüğünün taşınmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/298) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in
cevabı 6.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, özelleştirilen
KİT’lerin çalışanlarının geçici personel olarak istihdamına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/299) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 7.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, primlerini ödeyemeyen
BAĞ-KUR’lulara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/311) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik’in cevabı 8.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, AB’nin katılım öncesi
mali aracının kullanılacağı illere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/322) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik’in cevabı 9.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, SSK ve Emekli Sandığı
mensubu hastaların işitme cihazlarının karşılanmamasına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/328) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 10.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, muhtarların özlük
haklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/330) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 11.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, iş güvenliğine ve
kazalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/405) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 12.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, BAĞ-KUR’luların
sağlık hizmeti alımında karşılaştıkları sorunlara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/445) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 13.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, İstanbul’da kaçak
işçi çalıştıran iş yerlerinin denetimine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/449) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik’in cevabı 14.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana Sigorta Teftiş
Kurulunun Ankara’ya taşınacağı iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/452) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik’in cevabı 15.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan’ın, sigortasız çalıştırmanın önlenmesine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/454) ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 16.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Adana Sigorta Teftiş Kurulunun Ankara’ya
taşınacağı iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/462) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 17.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, TCDD’de tabii afet faslından
çalıştırılan geçici işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/484) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in
cevabı 18.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, İşsizlik Sigortası
Fonu’ndan yararlananlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/488) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in
cevabı 19.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’te kent içi
ulaşım sözleşmesi kapsamında mağdur olan işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/492) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 20.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, belediye başkanlarına makam ve temsil tazminatı
ödemesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/503) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 21.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, usta öğreticilerin sosyal güvenlik haklarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/507) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 22.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, muhtarların maaşlarına ve prim ödemelerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/599) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 23.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, BAĞ-KUR’dan emekli olamayan bazı kimselerin durumuna ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/608) ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 24.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, İşsizlik Sigortası
Fonu’nun kullanımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/685) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 25.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, emekli aylıklarının
iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/753) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 26.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, emekli maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/811) ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/627) (S. Sayısı:
273) IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Ağrı
Milletvekili Cemal Kaya’nın, Van Milletvekili Özdal
Üçer’in, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması 2.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Ağrı Milletvekili Cemal
Kaya’nın, konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, turizm amaçlı tahsis
edilen orman alanlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3603) 2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, akaryakıt kaçakçılığı
ile kayıp ve kaçak elektrik kullanımına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/3759) 3.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, tekrar seçilemeyen 22’nci Dönem hekim
milletvekillerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/3908) 4.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Küre Dağlarının
turizme kazandırılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3932) 5.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bir kayak merkezi
projesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3997) 6.- Kayseri
Milletvekili Sebahattin Çakmakoğlu’nun,
Kayseri’deki iş yeri ve istihdam edilen işçi sayısına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/3998) 7.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin ile ilgili bazı
verilere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/4000) 8.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, öğrenim ve harç
kredilerinin geri ödemesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı (7/4003) 9.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, esnafın vergi ve prim borçlarının
ertelenmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/4063) 10.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir kampanyada kullanılan fotoğrafa ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüyesin Çelik’in cevabı
(7/4065) 11.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, “Ana Kız Okuldayız”
kampanyasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/4067) 12.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Futbol Millî Takımının forma renklerine ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı
(7/4137) 13.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in,
SHÇEK’de yetişen gençlerin işe yerleştirilmelerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı (7/4150) 14.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, MİT’in arşiv ve
güvenlik soruşturmalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/4152) 15.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, memur maaş
artışının yetersizliğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/4186) 16.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun,
Kayseri’de 1 Mayıs etkinliğine katılan bazı öğretmenler hakkında soruşturma
açılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/4190) 17.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/4191) 18.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
toplumsal cinsiyete dayalı
bütçeleme
çalışmalarına ilişkin sorusu
ve Millî Savunma
Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/4193) 19.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, gazilerin maaşlarındaki farklılıklara
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/4365) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 13.00’te açılarak altı oturum yaptı. Oturum Başkanı ve
TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil, Lozan Barış
Antlaşması’nın 85’inci yıl dönümü nedeniyle bir konuşma yaptı. Denizli
Milletvekili Mehmet Salih Erdoğan’ın, 24 Temmuz Türk Basınından Sansürün
Kaldırılması Günü ve Basın Bayramı’na, Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, ifade ve basın yayın
özgürlüğüne, İlişkin gündem
dışı konuşmalarına Devlet Bakanı Mehmet Aydın; Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, SSK ve BAĞ-KUR
alacaklarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin gündem dışı konuşmasına
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik; Cevap verdi. Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın gündem dışı
konuşmalardaki cevabına ilişkin açıklaması nedeniyle Devlet Bakanı Mehmet Aydın
bir konuşma yaptı. Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrul’un (6/818), Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/790, 6/791, 6/792, 6/793, 6/794, 6/795 ve
6/841), Esas numaralı
sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; soruların geri
verildiği bildirildi. İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23
milletvekilinin, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin doğal gaz ve su
sayacı ihaleleri ile ilgili iddiaların (10/260), İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 22 milletvekilinin Malatya’da kayısı piyasasında
yaşanan sorunların (10/261), Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış olan Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
(1/589) (S. Sayısı: 269) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamadan sonra
kabul edilip kanunlaştığı açıklandı. Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
konuşmasında Hükûmete sataştığı iddiasıyla bir
konuşma yaptı. 29 Temmuz 2008
Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 20.17’de son verildi.
No.: 195 II.- GELEN KÂĞITLAR 25 Temmuz 2008 Cuma Tasarılar 1.- Uluslararası
Bitki Koruma Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/633) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.7.2008) 2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Görsel-İşitsel ve
Yazılı İletişim ile Belgelendirme Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/634) ( Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığı geliş tarihi:
21.7.2008) Tezkere 1.- Trafik
Kazalarını Önleme Faaliyetleri Başlıklı Performans Denetimi Raporuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/518) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.7.2008) Raporlar 1.- Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/605) (S.
Sayısı: 275) (Dağıtma tarihi: 25.7.2008) (GÜNDEME) 2.- Kocaeli
Milletvekili Eyüp Ayar ve Konya Milletvekili Hasan Angı’nın;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/301) (S. Sayısı: 277) (Dağıtma tarihi: 25.7.2008) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergeleri 1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, hakkında soruşturma
açılan belediye başkanlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/899) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008) 2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli Üniversitesinin kuruluş işlemlerine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/900) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008) 3.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, kuraklıktan etkilenen
illere mazot ve gübre desteğine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/901) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008) 4.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, enflasyondaki düşüşe ve
esnafın sıkıntılarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/902)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008) 5.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, İslam Konferansı Örgütü
ile imzalanan bir anlaşmaya ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/903) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008) 6.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, tarım sektöründeki
olumsuz gelişmelere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/904) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 7.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, beyaz eşya
fiyatlarındaki artışın evliliklere etkisine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/905) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 8.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, kredi kartı borçlularına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/906) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 9.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Merkez Bankasının kara
listesine giren esnafa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/907)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 10.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, emeklilerin sorunlarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/908) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 11.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, kaçak kol saatlerine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/909) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 12.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, polis nöbet
kulübelerinin güvenlik sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/910) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 13.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Mersin’in Gülnar
İlçesindeki orman yangınına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/911) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 14.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Mersin’e havaalanı
yapımına ve Adana Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/912) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) Yazılı Soru Önergeleri 1.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, Ergenekon
soruşturmasındaki bir yazışmanın basında çıkmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4459) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008) 2.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir grubun ilişkileri ile ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4460) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008) 3.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, bir taş ocağının
çevredeki zeytinliğe verdiği zarara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4461) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008) 4.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Atatürk Araştırma Merkezi Başkanına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4462) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008) 5.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, kamu personeline
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4463) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008) 6.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, tutukluluğunda hastalanarak hayatını kaybeden bir
kişiye ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4464) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/7/2008) 7.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, ceza infaz kurumları
personelinin özlük haklarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4465) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008) 8.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, ceza infaz kurumu çalışanlarının özlük haklarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4466) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/7/2008) 9.- Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in, köylere afet
yardımında ayrıcalık yapıldığı iddiasına ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4467) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008) 10.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Düzce’de prefabrik konutlardaki depremzedelere
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/4468) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9/7/2008) 11.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, Gülnar İlçesindeki orman yangınına ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4469) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008) 12.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, Yatağan Termik
Santralinin arıtma sistemine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4470) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008) 13.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, polislik
sınavındaki yaş sınırına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4471) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008) 14.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Bursa-Orhangazi
Belediyesince bir festivaldeki gösterilerin iptal edilmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4472) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008) 15.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, il özel
idarelerinin bölünmüş yol harcamalarına ve belediyelerin lale dikimine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4473) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008) 16.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van Belediyesince kiraya
verilen bir taşınmaza ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4474)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008) 17.- Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak’ın,
bir köyün yakınındaki askeri birliğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4475) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008) 18.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, KÖYDES ihale ilanlarının yayınlanmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4476) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008) 19.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya 100. Yıl Spor
Kompleksi Projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4477)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008) 20.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, soruşturma açılan ve görevden alınan belediye
başkanlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4478)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008) 21.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, büyükşehir
belediyelerinin borçlarına ve kamudan alacaklarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4479) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008) 22.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, TEDAŞ’ta raportör olarak çalışan
personelin sorunlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4480)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008) 23.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, ücretli ikram
yapan havayolu şirketlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4481) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008) 24.- İzmir
Milletvekili Erdal Kalkan’ın, İzmir’in içme suyunda arsenik olduğu iddialarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4482) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/7/2008) 25.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, keneyle mücadeleye ve bir
açıklamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4483)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008) 26.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Korkuteli Devlet
Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4484)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008) 27.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, keneyle mücadeleye ve Karabük’teki Kırım Kongo
kanamalı ateşi vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4485) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008) 28.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, üreticilerin bazı
sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4486) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008) 29.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, destekleme primi ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4487)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/7/2008) 30.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, beyaz et
sektöründeki sıkıntılara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4488) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008) 31.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Gülnar Kültür Sarayı
inşasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4489)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008) 32.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, Halkbank’ın sözleşmeli
personeline yapıldığı iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru
önergesi (7/4490) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/7/2008) 33.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa Büyükşehir Belediyesinin şoförlük hizmeti
alımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4491) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/7/2008) 34.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, TOKİ Başkanının bazı açıklamalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4492) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 35.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, bir soruşturmayla ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4493) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 36.- Adana
Milletvekili Recai Yıldırım’ın, Adana’daki kamu yatırımlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4494) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 37.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana Metrosuna
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4495) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 38.- Hatay
Milletvekili Abdulaziz Yazar’ın, Hatay’daki işsizliğe
ve esnafın sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4496)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 39.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Yükseköğretim
Kurumunda görevlendirilen bazı kişilere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4497) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 40.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, esnaf ve
sanatkarlara yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4498) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008) 41.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kuraklıktan doğan
zararların tarım sigortası kapsamına alınmamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4499) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008) 42.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, zirai ilaç
kullanımına ve kalıntılarının analizine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4500) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008) 43.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, tarıma dayalı
sanayinin geliştirilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4501) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/7/2008) 44.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Mudanya İlçesindeki deprem riskine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4502) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008) 45.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Gemlik İlçesindeki deprem riskine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4503) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008) 46.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, darbe girişimi iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4504) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008) 47.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, bir cezaevinde ziyaretçilere yapıldığı iddia
edilen uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4505)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 48.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bir cezaevinde
ziyaretçilere yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4506) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008) 49.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, orman yangınlarına yönelik önlemlere ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4507) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 50.- Mersin
Milletvekili Ali Oksal’ın, Gülnar’da meydana gelen
orman yangınına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4508)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 51.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Gülnar’da meydana
gelen orman yangınına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4509) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 52.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Düzce’de çöp entegre
tesisi olarak belirlenen alana ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4510) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008) 53.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, terör ve terörle
mücadeleden doğan zararların karşılanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4511) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 54.- Adana
Milletvekili Recai Yıldırım’ın, Adana Büyükşehir, Seyhan ve Yüreğir
Belediyelerinin gelir ve giderlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4512) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 55.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul ve
Ankara Büyükşehir Belediyelerinin su sayacı ihalelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4513) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008) 56.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, büyükelçilik ve
konsolosluklarda görevlendirilen polislere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4514) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008) 57.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, eğitim kurumlarına
yönetici atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4515) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 58.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Gönül Köprüsü
Projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4516)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 59.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, eğitim kurumları
yöneticileriyle ilgili genelgeye ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4517) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 60.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Bozkır Anadolu
Lisesi inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4518)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 61.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, ek ders ücretleriyle
ilgili düzenlemelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4519) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 62.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, özel eğitim giderlerinin karşılanmasına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4520) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/7/2008) 63.- Adana
Milletvekili Recai Yıldırım’ın, Adana’daki işsizlik sorununa ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4521) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 64.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, hipermarketlere
yönelik düzenleme çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4522) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008) 65.- Adana
Milletvekili Recai Yıldırım’ın, Karataş İlçesindeki çiftçilerin durumuna
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4523) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 66.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü’nün, desteklemeden faydalanamayan
yem bitkisi ekicilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4524) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 67.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, tarımsal üretimde
kullanılan ilaçlara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4525) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008) 68.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Yalova Altınova
Tersaneciler Girişim A.Ş’nin ortaklarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4526) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 69.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Tuzla Aydınlı
Koyunda yapılan dolgulara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4527) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 70.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, telefonların
dinlenmesi konusundaki söylentilere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4528) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 71.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Kırım Kongo
kanamalı ateşi vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4529) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 72.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, bir firmanın
kazandığı ihalelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4530) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 73.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Fethiye Üzümlü Çimento Fabrikasına ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4531) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/7/2008) 74.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, prim borçlarının
yapılandırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4532) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/7/2008) No.: 196 28 Temmuz 2008 Pazartesi Rapor 1.- Mersin
Milletvekili Zafer Üskül ve 21 Milletvekilinin; İnsan
Hakları Komisyonu Kanunu Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/263) (S.
Sayısı: 278) (Dağıtma tarihi: 28.7.2008) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergeleri 1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, sağlık kurumlarındaki
yolsuzluk iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/913)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 2.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, RTÜK’e alınan personele
ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) sözlü soru önergesi (6/914)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, cemevlerinin aydınlatma
giderlerinin ödenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/915)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008) 4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Aydınspor
hakkında verilen cezanın zamanlamasına ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) sözlü soru önergesi (6/916) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/7/2008) Yazılı Soru Önergeleri 1.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mert’in, sebze ve meyvedeki kayıtdışılığa
ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4533) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 2.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Mersin’in Gülnar
İlçesindeki orman yangını sonrası yapılacak çalışmalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4534) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 3.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Ergenekon Soruşturmasındaki bazı tutukluların
sağlık sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4535)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 4.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın, tasarrufu teşvik kesintileri
ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4536) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/7/2008) 5.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Çağlayan Göleti
projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4537) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/7/2008) 6.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Cumhurbaşkanlığı
Köşkünde yapılan değişikliklere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4538) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008) 7.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Ergenekon Soruşturmasıyla ilgili haberlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4539) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008) 8.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, petrol rezervlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4540) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008) 9.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, ölümle sonuçlanan bir trafik kazasıyla ilgili
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4541) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/7/2008) 10.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, darbe girişimi iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4542) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008) 11.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Ergenekon Soruşturmasıyla ilgili çıkan
haberlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4543) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/7/2008) 12.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Ergenekon Soruşturmasında tutuklanan bir şahsın
sağlık sorununa ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4544)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 13.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, Ergenekon
Soruşturmasında tutuklanan bir şahsın hayatını kaybetmesine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4545) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 14.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, bir cezaevinde yapıldığı iddia edilen bir
uygulamaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4546) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/7/2008) 15.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, açılan uluslar arası
tahkim ve AİHM davalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4547) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008) 16.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, Ergenekon Soruşturması
kapsamında tutuklananların sağlık durumlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4548) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008) 17.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, Fethiye-Seki Beldesine
yapılacak baraja ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4549) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 18.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, Fethiye-Çaltıözü Köyüne yapılacak baraja ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4550) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 19.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Eceabat’da
meydana gelen orman yangınına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4551) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 20.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, göllerdeki kurumaya ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4552) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008) 21.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Kurşunlu Şelalesi
yakınına açılan taş ocağının etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4553) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008) 22.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, orman envanterine ve
amenajman planlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4554) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008) 23.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, maden arama ruhsat ve işletme izni verilen
şirketlerdeki hisse durumuna ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4555) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008) 24.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, “2B” olarak bilinen orman arazilerine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4556) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/7/2008) 25.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, bazı projelerle ilgili
uluslar arası tahkim davalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4557) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008) 26.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Türkiye Elektrik
Enerjisi 10 Yıllık Üretim Kapasite Projeksiyonu raporuna ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4558) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/7/2008) 27.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkari ve
Yüksekova’daki Nevruz kutlamalarındaki bazı olaylara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4559) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 28.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Van İl Emniyet Müdürlüğünde görev yeri
değiştirilen personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4560) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 29.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Afyonkarahisar İli
Çevre Hizmet Birliğinin bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4561) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008) 30.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir stadyum inşaatı ve
bağlantı yolu yapımıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4562) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008) 31.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4563) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008) 32.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Ankara Büyükşehir Belediyesinin oyuncak
dağıtımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4564)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008) 33.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, satılan Hazine arazilerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4565) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 34.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Millî Piyango
İdaresinin satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4566)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 35.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Hazinenin taraf olduğu
davalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4567) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/7/2008) 36.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, emlak vergisi rayiç bedellerinin belirlenmesine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4568) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/7/2008) 37.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, vade farkının
faturaya yansıtılmamasından doğan vergi kaybına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4569) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008) 38.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, öğretmen atamalarına ve yöneticilere ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4570) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008) 39.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki eğitim
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4571)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008) 40.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’da eğitimdeki
başarı oranlarının düşmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4572) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008) 41.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İstinye Devlet
Hastanesi Başhekiminin görevden alınmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4573) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 42.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkari’deki kanser
vakalarına ve sağlık altyapısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4574) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/7/2008) 43.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, bazı köy arazilerinin
çayır ve mera alanına dönüştürülmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4575) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 44.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
hayvancılığın desteklenmesiyle ilgili tebliğe ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4576)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 45.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir
Akcan’ın, bazı karayollarının yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4577) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 46.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Türk Telekom
tarifelerindeki haksız uygulama iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4578) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 47.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Atatürk
Havalimanında metro levhalarının bulunmamasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4579) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/7/2008) 48.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, kadastro çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4580) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 49.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, yat turizmine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4581) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/7/2008) 50.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkari’de öldürülen
iki kişiye ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4582)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008) 51.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, kredi kartı
verilmesindeki bir uygulamaya ve aidatlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/4583) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008) Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri 1. - Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, YARSAV ile ilgili bir açıklamasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3459) 2. - Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bir trafik kazasının adli sürecine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3530) No.: 197 29 Temmuz 2008 Salı Raporlar 1.- Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/623) (S. Sayısı: 279)
(Dağıtma tarihi: 29.7.2008) (GÜNDEME) 2.- Bakü-Tiflis-Kars Yeni Demiryolu Bağlantısına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/422) (S. Sayısı: 280) (Dağıtma tarihi: 29.7.2008) (GÜNDEME) 3.- Türkiye
İstatistik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/628) (S. Sayısı: 281) (Dağıtma tarihi: 29.7.2008)
(GÜNDEME) Meclis Araştırması Önergesi 1.-Yozgat
Milletvekili Osman Coşkun ve 21 Milletvekilinin, meslek hastalıkları sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/262) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2008) 29 Temmuz 2008 Salı BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.03 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Murat ÖZKAN
(Giresun) BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz İstanbul’da yaşanan terör olayı hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Çetin Soysal’a aittir. Buyurun Sayın
Soysal. (CHP sıralarından alkışlar) III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul
Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle gündem dışı konuşması ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Öncelikle İslam
dünyasının ve ulusumuzun Miraç Kandili kutlu olsun. Değerli
arkadaşlarım, İstanbul’da yaşanan terör olayıyla, Güngören’de yaşanan, ne yazık
ki 18 kişinin ölümüne, 156 kişinin yaralanmasına neden olan terör olayıyla
ilgili söz almış bulunmaktayım. Maalesef kabul
edilebilir gibi değil. Buradan, bu menfur saldırıda hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza, hunharca öldürülen küçücük yavrularımıza Allah’tan rahmet
diliyorum. Elbette ki tarifsiz bir acı yaşayan ailelerine, yakınlarına ve tüm
Türk ulusuna başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza da Allah’tan acil şifalar
diliyorum. Değerli
arkadaşlarım, pazar günü İstanbul’da yaşanan olay hepimizi gerçekten kedere
boğdu. Terörün yeni hedefinin halk olduğunu, çocuklar olduğunu kadınlar
olduğunu ne yazık ki bir kez daha görmüş olduk. Ne yazık ki analar ağlıyor,
yürekler kanıyor. Vicdanla, insanlıkla ilgisi olmayan, insanlıktan nasibini
almamış hain bir saldırıyla karşı karşıyayız. Düşününüz ki Aleyna
Çelik henüz üç yaşında. Taha Yıldız ise henüz daha beş yaşına girmemiş. On iki
yaşında Şeyma Özkan, evinin balkonunda, daha küçücük yaşta yaşama veda ediyor.
On dört yaşında Murat Ağca da bu hain saldırının hedeflerinden biri oluyor.
Hele ki doğum için gün sayan bir anne, bir ana, ne yazık ki Filiz İkiz
karnındaki bebeğiyle haince öldürülüyor. Ne yazık ki terör artık yüzünü bir
başka noktaya çekiyor: Halka dönük, Anafartalar’da olduğu gibi, Diyarbakır’da
olduğu gibi… İstanbul’da daha yakın bir zamanda üç tane emniyet görevlimizi,
polisimizi şehit eden terör, yine bugün karşımıza Güngören’de çıktı. Değerli
arkadaşlarım, ne yazık ki terörün bu yüzüne… Ne yazık ki terör, kendini, şekil
değiştirerek, terör bile terörüne sahip çıkamayacak hâle gelmiş. Gerçekten,
buna karşı bir direnç, bir dayanışma, teröre karşı bir mücadele götürmek
durumundayız. Çünkü terör, tüm hain yüzünü bir kez daha İstanbul’da göstermiş
bulunuyor. Değerli
arkadaşlarım, biz, dünyanın her yerinde, 11 Eylülde de terörün karşısında olmak
durumundayız, Irak’ta ölen o çocukların da öldürülmesine karşı olmak
durumundayız. Terör nereden gelirse gelsin, hangi ülkede olursa olsun, bunu
besleyen unsurlara karşı gerçekten büyük bir mücadele götürmek durumundayız.
Bugün Irak’ta da binlerce insan ölümle, ölümün soğuk yüzüyle karşı karşıya
kalmaktadır ama İspanya’da da aynı noktada olundu, İspanya’da gerçekten halk
sokağa döküldü ve terörün çirkin yüzüne karşı büyük bir tepki gösterdi. Aynı
tepkiyi gerçekten Türk halkı göstermiştir, göstermeye de devam edecektir.
Teröre karşı asla sessiz kalınamaz, teröre karşı gerçekten büyük bir mücadele
götürmek durumundayız. Değerli
arkadaşlarım, ne yazık ki teröre karşı da gerçekten önemli önlemler almak
durumundayız. Bunlardan biri, örneğin, terör yüzünü gösterirken birinci bomba
patlıyor ve insanlar merak içerisinde dışarı çıkıyorlar, on altı dakika sonra ikinci
bomba patlıyor. Basın, medya ulaşmış ama emniyet tedbirini alamamış. Bu, büyük
bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Soysal, devam edin. ÇETİN SOYSAL
(Devamla) — Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Ve burada çok
daha önceden önlem alınabiliyor olsaydı o ikinci bomba patlamadan müdahale etme
hakkı ve şansı olabilirdi. Bu da büyük bir talihsizlik olarak karşımıza
çıkmaktadır. Değerli
arkadaşlarım, bütün bu güvenlik zafiyetlerine karşı önlem almak durumundayız.
Meclis olarak bu konuda daha duyarlı olup gerçekten emniyetin bu konuda daha
dikkatli olmasını sağlamak, daha duyarlı olmasını sağlamak ve bununla ilgili
ciddi bir çalışmanın içerisine girmek durumundayız. Bugün milyonlarca insan
dinleniyor. Asıl dinlenmesi gereken varsa o da terördür, terör örgütleridir.
Buraya da bir mücadele duygusu içerisinde hep birlikte devam etmek
durumundayız. Hepinize
saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ederim.
(CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Soysal. Gündem dışı
ikinci söz yine aynı konuda söz isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu’na aittir. Buyurun Sayın Müezzinoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu’nun,
İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle gündem dışı konuşması
ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en
kalbî duygularımla selamlıyorum. Öncelikle, pazar
günü akşamı İstanbul’umuz Güngören ilçesi Menderes Çıkmazı Sokağı’nda trafiğe
kapalı bölgede menfur bir terör eyleminde kaybettiğimiz vatandaşlarımıza
Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum. Üzüntüsünü
paylaşan, insanlık dramının acılarını paylaşan 70 milyon Türk milletimizin de
yine başı sağ olsun diyorum. Tabii, terör, tarifi yapılması zor bir olgu. Ne zaman, nerede, nasıl, hangi ölçekte, hangi noktada olacağının
bilinmesi bugün dünyanın bile çözmekte zorlandığı bir olgu. Ülkemiz, ne yazık
ki zaman zaman terör eylemleriyle bu anlamda karşı
karşıya kalıyor ve bununla yüzleşiyor. İnanıyorum ki
ülkemiz birlik ve beraberlik içinde, en üst kademesinden, devletiyle,
Cumhurbaşkanı, yürütmesi, devlet kurum ve kuruluşlarıyla ve milletin birlik ve
beraberliğiyle bu anlamda muhatap olduğu bu tablolardan kısa sürede
kurtulacaktır. Burada en önemli gücümüz milletimizin birlik ve beraberliğidir,
toplumsal dinamikleri oluşturan, başta siyasi partilerimiz ve sivil
dinamiklerimizin yine ortak tavrı ve ortak dinamikleridir. İnanıyorum ki bugüne
kadar olduğu gibi bu hadisede de gördüğümüz gibi, bundan sonraki süreçlerde
terörün bu anlamdaki beli kırılacak ve ülkemiz ve insanımız, inşallah, bundan
sonraki süreçlerde bu acı tablolarla muhatap olmayacaktır. Tabii,
Güngören’de yaşanan hadisede gerçekten -hani, ana karnındaki bebekten tutunuz,
üç yaşında, beş yaşında, on yaşında- artık yani ölçeği ve insanlık ölçüleriyle
izah edilemeyecek bir fotoğrafı gördük. Daha önceleri de buna benzer
fotoğrafları ülkemiz ve milletimiz yaşamıştır. Buradan gördüğümüz tablonun
vahametini ancak birlik ve beraberlikle aşabiliriz, toplumsal dinamiklerimizi
güçlendirerek aşabiliriz, terörün kirli ve karanlık yüzünü onu daha da
büyütmeden, amaçlarına hizmet etmeden… Çünkü terörizmin veya
terörü yapanların, Ahmet’i, Mehmet’i, Ayşe’yi, çocuğu veya yetişkini öldürmek
gibi bir niyetinin ötesinde kendini güçlü göstermek, kendi hedeflerine ulaşmak
gibi bir hedefi olduğunu unutmadan, onun hedeflerine ve amaçlarına hizmet
etmeden, tam aksine onu zayıflatarak, onun oluşturmak istediği korkuya, paniğe
müsaade etmeden, acıları paylaşarak, birlik ve beraberliği güçlendirerek… Bu
süreçlerde gerek emniyet teşkilatımızın gerek Bakanlığımızın gerek Hükûmetimizin bir an önce suçluları bulması, arkasındaki
hesapların ne olduğunu çıkartabilmesi, suçluların hak ettiği gerekli cezaya
çarptırılması, bu anlamda inanıyorum ki toplumun da beklediği ve bunu
başarabildiğimiz oranda da terörün belinin kırılacağı bir sürece, inşallah,
ülke olarak, millet olarak kavuşuruz. Teröristler bu
yüzleriyle kendi acziyetlerini ve kendi insanlık dışı
tavırlarını ve yüzlerini göstermişlerdir. Bu anlamda toplumsal birlik ve
beraberliğimiz onları bu denizde boğacaktır. Bu anlayışlarının onları
bitireceği anlamında bir süreci de işlettiği kanaatindeyim. Birlik ve
beraberliğimiz bu anlamda güçlenerek devam edecektir. Millî birliğimiz, devlet
bütünlüğümüz bu anlamda daha güçlü bir süreci inşallah yaşayacaktır. Ama ben
özellikle yakınlarını kaybedenlerin… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Müezzinoğlu, devam edin. MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Devamla) – …yakınlarını bu terör vesilesiyle kaybedenlerin
acılarını paylaşmak… Bu anlamda acıları paylaşan başta Cumhurbaşkanımıza,
Başbakanımıza, Hükûmetimize, muhalefetimize, her
kademesiyle bu acının paylaşımında duyarlılık gösteren tüm sivil dinamiklere,
toplumsal birliğe ve milletimize teşekkür ediyorum. Barışın,
hoşgörünün, anlayışın öncüsü olan İslam dininin de bu akşam önemli bir gecesi,
Miraç Kandili. Müslümanların bu gecesini, İslam âleminin bu gecesini
kutluyorum, daha çok barışa, daha çok hoşgörüye, daha çok adalete vesile
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Müezzinoğlu. Sayın Erçelebi, sisteme girmişsiniz… HASAN ERÇELEBİ
(Denizli) – Sayın Başkan, konuyla ilgili… BAŞKAN –
Yerinizden size söz vereyim efendim, buyurun. IV.- AÇIKLAMALAR 1.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin,
İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle açıklaması HASAN ERÇELEBİ
(Denizli) – Sayın Başkanım, İstanbul’da meydana gelen bu terör olayını
demokratik sol parti olarak nefretle kınıyoruz. Bu terör olayını yaratanların
bir an önce yakalanıp Türk adaletine teslim edilmesini istiyoruz. Acımız
büyüktür. Kaybettiğimiz yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Bu arada,
güvenlik güçlerimizin bu konularda daha teknik olarak donanımlarının
sağlanmasını, bunun için eğer yasal bir ihtiyaç varsa bunu da yüce Meclisimizin
en kısa zamanda yerine getirmesini diliyorum. Çünkü artık dünyada teknoloji
gelişti, insanları her yerden izlemek, gözlemek mümkün. Ülkemizde herkesin
telefonlarının dinlendiğini biliyoruz da acaba bu teröristlerin telefonlarını
dinleme imkânımız yok mu? Bunlar daha üstün bir teknolojiyle mi birbirleriyle
haberleşiyorlar diye merak ediyorum ve bir an önce yüce Meclisimizin bu konuyu
ciddiye alarak gerekirse bir genel görüşme açmasını diliyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum ve bugünkü Miraç Kandili’ni, İslam âleminin Miraç Kandili’ni
kutluyorum, inşallah bir daha böyle acıları görmeyiz diyorum, bu son olsun
diyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Erçelebi. Sayın Şandır,
buyurun efendim. 2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle açıklaması MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak İstanbul
Güngören’de yaşanan bu menfur saldırıyı nefretle kınıyoruz. Bu saldırıyı
düşünenler, planlayanlar ve bu bombaları patlatarak insanları katledenler insan
olamazlar. Onları şiddetle lanetliyoruz. Hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza yüce Allah’tan rahmet diliyoruz. Milletimizin başı sağ olsun.
Yaralılara acil şifalar, mağdurların yakınlarına da sabır diliyoruz. Bu bir terör
eylemidir. Terörün amacı, kan akıtarak Türkiye’ye bir siyaseti kabul
ettirmektir. Bu amaç, tabii ki Türkiye'nin hayrına olamaz. Terör, amacı
doğrultusunda, toplumda panik yaratmayı ve milleti öfkelendirmeyi
amaçlamaktadır, yapacağı provokasyonlarla cepheleşmeyi
ve çatışmayı, toplumsal çatışmayı, böylelikle millet arasındaki, toplum
arasındaki birliği dinamitlemeyi amaçlamaktadır. Bu amacı bilerek teröre karşı
milletçe birliğimizi ve dik duruşumuzu devam ettirmemiz gerekiyor. Hükûmetin en kısa zamanda, yapılması gereken neyse,
alınması gereken tedbirler neyse bunları zamanında ve yeterince almasını ve bu
acıların bir daha yaşanmamasını temenni ediyoruz. Bu kapsamda,
özellikle bölücü terörle uzlaşmayı amaçlayan birtakım politikalardan ve
davranışlardan da hızla uzaklaşmanın gerekliliğini bir daha bu acıların
yaşanmaması anlamında temenni ediyor ve tekrar, hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Yüce Allah’tan
rahmetler diliyor, saygılar sunuyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Şandır. Sayın Ergin,
buyurun. 3.- Hatay Milletvekili Sadullah
Ergin’in, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle açıklaması SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Önceki gün
İstanbul Güngören’de yaşanan bu melun hadiseyi AK PARTİ Grubu adına biz de
nefretle kınadığımızı, lanetlediğimizi ifade ediyoruz. Milletimizin başı sağ
olsun. Elbette, bu yapılan hareket mutlaka failleriyle, sebep-sonuç
ilişkileriyle ortaya çıkarılacaktır. Buna inanıyoruz. Orada hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum ve inşallah bundan sonra böyle bir
üzücü hadiseyi yaşamamak dileğiyle bütün milletimize geçmiş olsun diliyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ergin. Sayın Kaplan,
buyurun. 4.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle açıklaması HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Öncelikle Demokratik Toplum Partisi olarak böylesine elim, insanlığa
karşı işlenmiş, masum insanlarımıza yöneltilmiş böylesine menfur bir saldırıyı,
terör saldırısını hepimizin nefretle kınadığını ve ilk andan itibaren bu
açıklamayı yaptığımızı ve bunun karşısında yüce Meclisimizin birlik içinde ama
sağduyuyla olayın karşısında durması gerektiğini ifade ediyoruz. Bugün de
grubumuzda Sayın Başkanımız bunu açıkladı. Olayın kamuoyuna
doğru anlatılmasını -Sayın Bakanımız burada- kim yaptı, nasıl oldu, olay
konusunda kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini, hiç kimsenin kendi başına,
birilerini peşinen suçlamadan, Sayın Başbakanın burada partisi, grubu bulunan
tüm liderleri de çağırarak böylesine vahim olaylar karşısında “Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir.” denilen Meclisimizde, bu birlikte tavrı, makul
bir tavrı koyması için çaba harcamasını istiyoruz. Biz de hayatını
kaybeden yurttaşlarımıza başsağlığı diler, yaralılara acil şifalar dilerken
Müslüman âleminin Miraç Kandilini kutluyoruz. Bir daha böyle acıların
yaşanmamasını, bu tür elim olaylardan medet umanların, karanlık güçlerin, tüm
odakların ortaya çıkarılması için yüce Meclisimizin birlik ruhu içinde hareket
etmesini diliyoruz. Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kaplan. Gündem dışı her
iki konuşmaya İçişleri Bakanı Beşir Atalay cevap verecek. Buyurun Sayın
Atalay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam) A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI (Devam) 1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul
Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle gündem dışı konuşması ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (Devam) 2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu’nun,
İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı nedeniyle gündem dışı konuşması
ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (Devam) İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben, aslında,
gündem dışı konuşma yapan Sayın Soysal, Sayın Müezzinoğlu
ve grupları adına söz alan, dileklerini ifade eden Sayın Ergin, Sayın Şandır,
Sayın Kaplan ve Sayın Erçelebi’nin konuşmalarıyla
ilgili, cevaplamadan ziyade, son günlerde hepimizin yaşadığımız, iki gün önce
meydana gelen İstanbul Güngören’deki olayla ilgili yüce Meclisimizi de
bilgilendirmek istiyorum. Sözlerime
başlarken ben de önümüzdeki, yaşayacağımız Miraç gecemizi tebrik ediyorum
-toplumumuzun Miraç gecesini- hayırlara vesile olmasını diliyorum. Tabii, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; terörün çirkin yüzüyle bir kez daha
karşılaşmanın derin üzüntüsünü ve aynı zamanda öfkesini yaşıyoruz. Sivil
insanları öldürmek için her türlü aşağılık eylemleri yapma konusunda hiçbir
sınırlaması olmayan, insanlıktan nasibini almamış, çocuk katili terör örgütü mensuplarının
yaptığı bombalama eylemleri sonucu toplam 17 vatandaşımızı teröre kurban
verdik. Aslında, bu
bombalar milletimize atılmıştır. Sadece oradaki, Güngören’deki, akşam vakti o
caddede yürüyen masum insanlara değil, bu bombalar hepimize yöneltilmiştir. Biz
öyle algılıyoruz, böyle algılamak durumundayız çünkü terörün burada somut bir
hedefi yok. Ülkemizin insanı, masum vatandaş, çocuklar, hamile kadınlar…
Dolayısıyla, terörün ne kadar acımasız olduğunu, ne kadar insanlık dışı olduğunu,
ne kadar mücadele edilmesi gerektiğini dünya genelinde, işte, bu olaylar bize
bir kez daha anlatmış oluyor. Tabii, çok sayıda
vatandaşımız da yaralandı, çeşitli hastanelerde tedavileri devam ediyor. Gerçi
toplam 139 -kaybettiklerimiz dışında- hastamız vardı, yaralımız vardı; bugün 35
tane kaldı hastanelerimizde ve bunlardan 1’inin durumu biraz daha ağırca, diğerlerinde
hayati tehlike yok. Ben, öncelikle,
bu menfur olaylar nedeniyle tabii, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza yüce
Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine, yakınlarına ve milletimize
başsağlığı diliyorum ve yaralananlara da acil şifalar diliyorum. Esasen
milletimizin başı sağ olsun. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İstanbul Güngören ilçesi –şöyle olayla ilgili biraz
daha sizlere detay, ayrıntı bilgi vermek istiyorum- Güven Mahallesi’nde trafiğe
kapalı, halkın yoğun olarak bulunduğu Menderes Caddesi üzerinde beton çöp bidonuna
27/7/2008 akşamı 21.45 sıralarında konulan bomba
patlamış oldu. Yani o saat, akşam saati, 21.45. Vatandaşlarımız oraya akşam
dinlenmesi için çıkmışlar. Araba trafiğine kapalı, insanların rahatça yürüdüğü,
yoğun alışveriş merkezlerinin de olduğu bir cadde ve birinci patlamayla çok
büyük bir zarar aslında meydana gelmiyor, yaralanma oluyor ama o patlama
çerçevesinde, biraz da yardım etmek için falan vatandaşlarımız o tarafa doğru
biraz yoğunlaşıyorlar, koşuşturuyorlar. Fakat birinci patlamadan yaklaşık on-on
iki dakika sonra, Her iki patlama
neticesinde, gerek olay yerinde gerekse yaralı olarak kaldırıldıkları hastanede
4’ü çocuk toplam 17 vatandaşımız, 10 erkek, 7 bayan hayatını kaybetmiş,
aralarında çocukların da bulunduğu 139 vatandaşımız ise yaralanmıştır. Bunların
içinde vefat edenlerden birisi hamile bir bayandır -yakın zamanda doğum
yapacak- önce çocuğu vefat etmiştir -cenin- ama annesi de kurtarılamamıştır.
Annesinin kurtarılması için çaba sarf edilmiştir, maalesef ikisi de rahmetli
olmuştur. Trafiğe kapalı
olan, insanların aile ve çocuklarıyla akşam gezisi yaptıkları bu alanın
seçilmiş olması, bu eylemi yapanların ve yaptıranların insanlıktan nasibini
alamamış zavallılar olduğunu göstermektedir. Tamamen sivil vatandaşlara ve
masum insanlara yönetilmiş bir saldırıdır. Tabii, terörün
acımasızlığını burada sayın konuşmacılar da ifade ettiler. Hepimiz bunu artık
çok iyi biliyoruz. Bunların şefkat ve merhametten yoksun olduğunu, insanları
öldürerek ve bu görüntüleri sağlayarak hem propagandalarını yaptığını hem güç
kazandıklarını hem de onların gıdasının ve hedefinin bu olduğunu artık
biliyoruz. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii ki çok acı bir olayı yaşadık. Acımız devam
ediyor. Ancak devlet olarak, millet olarak, bu olay sonrasında yapmamız
gerekenler vardı ve hâlen yapmamız gerekenler var. Tabii, olayın bir yönü
güvenlik boyutu ve adli boyutu, diğer bir yönü de olaydan zarar gören
vatandaşlarımızın hem moral ve psikolojik olarak hem tedavilerinin yaptırılması
olarak hem her yönüyle desteklenmesi, onlara destek verilmesi, onların yalnız
bırakılmamasıdır. Ben, öncelikle birinci boyutuyla kısaca sizleri
bilgilendirmek istiyorum. Bu saldırının açık bir terör saldırısı olduğunda
kuşku yoktur. Terör canice, kalleşçe masum insanları hedef almıştır. Olay
sonrası, güvenlik güçlerimiz, olay yerini güvenlik çemberine alarak delilleri
titizlikle toplamaya başlamıştır. Güvenlik güçlerimizin gecikmesi diye bir şey
söz konusu değildir. İkinci patlamadan önce ambulanslar da oraya ulaşmıştır.
Ama yoğun kalabalık alanın, çok yoğun insanın olduğu bir caddenin ve biraz da
hareket kabiliyetinin sınırlı olduğu dar iki sokağın kesiştiği nokta olmasının
getirdiği özellikler çok kısa sürede oranın sınır altına alınmasını, kordon
altına alınmasını önlemiştir. Tabii, o anların kendine has telaşını da anlamak
zor değil. İlgili cumhuriyet
savcıları da olay mahalline gelerek delillerin toplanmasına nezaret
etmişlerdir. Gerek İstanbul’dan ve gerekse Ankara’dan gelen büyük bir ekip
bölgede görev almış, delil olabilecek her şey küçük-büyük ayrımı yapılmaksızın
incelenmiştir. Esasen o gece ben de oradaydım. Sabah o caddeleri tekrar normal
hayata kavuşturmak için gece boyu çalışmalar sürdü, yüzlerce kişi görev yaptı,
hem adliyeden hem emniyetten ve gerçekten delil olabilecek her şey orada tespit
edildi ve onların değerlendirmeleri ve analizleri de yapılıyor. Ayrıca, elde
edilen MOBESE kamera görüntüleri, çevredeki iş yerlerinin bazılarının kamera
görüntüleri var elimizde, bir bankanın kamera görüntüleri var, görgü
tanıklarının ifadeleri var ve bütün bu deliller, belgeler, tahliller, laboratuvar analizleri, kriminal
çalışmaların sonuçları şu anda analiz ediliyor. Tabii, can kayıplarını geri
getirmemiz mümkün değil, ancak, faillerin yakalanması bizim de şu andaki en
önemli hedefimizdir. Olay yerinde
uzman ekiplerce yapılan ilk incelemelerde patlamanın şiddetiyle parçalanmış cep
telefonu parçaları bulunmuş olup, olayda kullanılan patlayıcının cinsi ve
miktarının tespitiyle ilgili değişik veriler de mevcuttur. Şu ana kadar
yaptığımız laboratuvar tahlillerinde, kullanılan
patlayıcı cinsinin TNT olduğu kesinleşmiştir. Bunun miktarıyla ilgili de
elimizde tahliller veya tahminler şu anda mevcuttur ama ben bu aşamada konuyla
ilgili çok daha fazla detay da vermek istemiyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yalnız size, yüce Meclisimize şunu söyleyeyim: Elde
edilen veriler, bugüne kadarki tecrübelerimiz, güvenlik birimlerimizin elinde
daha önceki mevcut bilgiler, buradaki analiz ve değerlendirme sonuçlarımızla
sonuca doğru gittiğimizi ve inşallah olayı aydınlatacağımızı, faillerini
bulacağımızı tahmin ediyoruz. Ve ben burada gelip huzurunuzda bunu açıkladığım
gün, en çok sevinen ben olacağım. Yani bu hainlerin bulunması, tespiti ve
yakalanması en çok emniyet birimlerimizi, polisimizi ve bizi sevindirecek. Şu
anda büyük bir titizlikle bunun üzerindeyiz, ciddi verilerimiz var, bunu sağlayacağız
inşallah. Bize güvenin, biz bunu aydınlatmak için elimizden geleni yapıyoruz ve
bizim tesellimiz bu olacak. Geçmişte yaşadığımız terör olaylarından dolayı
aydınlatma konusunda birikimimiz var, güvenlik güçlerimizin de iyi birikimi
var, bütün bu birikimlerimizi orada kullanıyoruz. Değerli
milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; çeşitli terör örgütlerinin, son dönemde
yapılan başarılı operasyonlar sonrası yaşadığı kayıpları ve mensuplarının
içinde bulunduğu moralsizliği gidermek amacıyla bombalı eylem arayışı
içerisinde olduğunu esasen biliyoruz. Emniyet birimlerimiz, son dönemde,
kamuoyuna yansıyan veya yansımayan, şehir merkezlerinde bombalı ve şiddet
içerikli eylem hazırlığında bulunan çok sayıda teröristi, patlayıcı maddeler ve
patlayıcı yapımında kullanılan kimyasal maddelerle birlikte yakalamıştır, bu
çalışmalar sayesinde pek çok olayın önüne geçilmiştir. Emniyet güçlerimiz bu
tür eylemlere yönelik çalışmalarına aynı ciddiyetle devam etmektedir, herhangi
bir zafiyet söz konusu değildir. Zaten, alınan tedbirleri, titizlikle uygulanan
tedbirleri sizler de -büyük şehirlerde yaşayanlar özellikle- görüyordunuz,
gözlemliyordunuz. Nüfusun yoğun olarak bulunduğu yerlerde aldığımız özel
tedbirler vardı, o titizliğimizi yine devam ettiriyoruz, ettireceğiz. Hiçbir
anlamda burada bir tedbirsizlik, dikkatsizlik söz konusu olamaz, onu bütün
boyutlarıyla sizlere sunmuş oluyorum. Tabii, menfur
olayın meydana gelmesinden itibaren devletin bütün birimleri harekete
geçirilmiş ve gerekli müdahaleler gecikmeksizin yapılmıştır. İstanbul Valimiz
olaydan sonra on dakika içinde beni aramıştır ve olay yerine ulaşmıştır,
gerekli müdahaleler gecikmeksizin yapılmıştır. Ardından, İstanbul’da bulunan
Başbakan Yardımcımız hemen olay yerine intikal etmiştir. Ben ve Sağlık Bakanımız,
Sayın Başbakanımızla kısa bir değerlendirmeden sonra, hemen İstanbul’a hareket
ettik özel bir uçakla. Buradan Emniyet Genel Müdürümüzü ve Genel
Müdürlüğümüzdeki ilgili daire başkanlarını, bomba konusundaki uzman ekipleri de
oraya götürdük, gece çalışmalarında hepsi orada rol almıştır. O gece, bizzat Sağlık Bakanımız bütün hastaneleri gezerek -çünkü
hastalar çok sayıda hastaneye dağılmıştı- bütün hastalarla tek tek ilgilenmiştir çünkü tekrar bir araya geldiğimizde
sabahın bir saatiydi, o, hastanelerden geldi, ben de emniyetle ilgili,
güvenlikle ilgili konuları bütün ilgililerle, yeni verileri ve her şeyi
değerlendirerek İstanbul Emniyet Müdürlüğünde çalışmalarımızı sürdürdük. Bütün
boyutlarıyla hem İstanbul Emniyetinde hem Emniyet Genel Müdürlüğünde, iki kriz
merkezinde konu, olay değerlendirilmiştir ve devam etmektedir, onu da ifade
edeyim. Tabii, Bakanlar
Kurulumuz dün iptal edildi. Sayın Başbakanımız, bakanlarımız oralarda idi.
Hayatını kaybedenlerin, yaralananların ailelerini, evlerini ziyaret ettik, zarar
gören iş yerleri ziyaret edildi ve moral verildi. Sayın Başbakanımız
vatandaşlarımızın üzüntülerini paylaştılar, yaraların sarılması için de gereken
her türlü talimatı verdiler. Hayatını kaybedenlerin cenazelerini Güngören’de
Fetih Camisi’nde birlikte kaldırdık; binlerce vatandaşımız, sivil toplum
kuruluşları temsilcileri katıldılar ve hep birlikte, birlik, bütünlük içinde
teröre de lanet yağdırıldı. Ayrıca, başta ana
muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı Sayın Baykal olmak
üzere muhalefet partilerimizin temsilcileri olay yerine gidip bilgi aldılar,
vatandaşlarımızla üzüntülerini paylaştılar. Özetle, iktidarıyla muhalefetiyle
önemli bir millî birlik ve beraberlik görüntüsü sergilendi, bu yönde yorum ve
değerlendirmeler yapıldı. Şunu tekrar ifade edeyim: Terörün bu tür alçakça
eylemlerle toplumsal huzuru bozmayı, kaos ve kargaşa
yaratmayı hedeflediği gerçeği dikkate alındığında, Türkiye Cumhuriyeti
sınırları içerisinde bu amacına hiçbir zaman ulaşamayacağı bir kez daha dosta
düşmana gösterilmiş oldu ve en çok ihtiyacımız olan da doğrusu budur. Ben
hiçbir şiddet ve terör odağının nüfuz edemeyeceği en büyük gücün milletimizin
birlik ve beraberlik ruhu olduğunu bu vesileyle bir kez daha sizlerin huzurunda
ifade etmek istiyorum. Yukarıda da
açıklamaya çalıştığım gibi menfur saldırılar sonrasında psikolojisi sarsılan
vatandaşlarımızın yanında ve yakınında yer almak, onlara devletin şefkatini,
yakınlığını göstermek öncelikli görevimizdir. Bu manada gerçekten dün büyük bir
birlik ve beraberlik günü idi. Ayrıca, tabii, yaraların sarılması konusunda dün
hemen Başbakanlık Acil Destek Fonu’ndan İstanbul Valiliğine kaynak
gönderilmiştir. Bu kaynaktan, hayatını kaybedenlerin birinci derece yakınlarına
yirmişer bin YTL ödeme bugün yapılacaktır. Olaylar sırasında 42 iş yeri, 32
konut ve 16 araç çeşitli derecelerde zarar görmüştür. Bunlara ilişkin zarar
tespitleri dün zaten yapıldı, tamamı belirlendi. Bu iş yerleriyle, konutlarla
ve arabalarla ilgili zararlar da tamamen ödenecektir. Yaralıların tedavileriyle
ilgili olarak tüm hastaneler talimatlandırılmıştır,
özel hastanelerde gerekli tedaviler tam anlamıyla yapılmaktadır ve ödemeleri
yapılacaktır. Herhangi bir aksaklığa meydan verilmeksizin bütün bu çalışmalar
bir disiplin içinde, titizlik içinde yürütülmektedir. Tabii, terör
konusu, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında çeşitli vesilelerle
defalarca gündeme gelmiştir, görüşülmüştür. Umuyoruz bunlar terörün son
çırpınışları olsun ve bizler de daha fazla bu yüce Meclis çatısı altında terörü
görüşmeyelim. Bütün çalışmalarımız bu yöndedir. Esasen bu süreçte görev yapan
bütün Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri bu konuyla
ilgili çalışmalarını, mücadelelerini sürdürmüşlerdir ve bu mücadelenin
temelinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin, istihbarat birimlerinin, Bakanlığıma bağlı
Emniyet ve Jandarma teşkilatının ve özellikle de yüce Türk milletinin büyük
fedakârlığı ve özverisi vardır. Bu mücadelede devletimizin ve milletimizin
maddi manevi kayıpları da olmuştur, ama Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk
devletidir ve tabi olduğu ulusal ve uluslararası kurallar vardır. Kazandığımız
demokratik süreçten, demokratik kazanımlarımızdan vazgeçmeden, onları
koruyarak, hukuk kurallarını çiğnemeden… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakan, devam ediniz. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. …masum
vatandaşlarla teröristi ayırarak mücadeleye devam edilecektir ve bizim de bu
konuda kararlılığımız tamdır. Son dönemde gerek sivil vatandaşlarımıza ve
gerekse güvenlik birimlerimize karşı girişilen bu alçakça saldırılar, tabii,
millet olarak hepimizi derinden yaralamaktadır, ama bu bizim mücadele azmimizi
katiyen kırmaz, kıramaz, kırmayacaktır; aksine, birliğimizi bütünlüğümüzü,
mücadele azmimizi de artıracaktır. Biz de Hükûmet
olarak bu ilkeler çerçevesinde terörle mücadelemizi aynı şekilde devam
ettiriyoruz, ettireceğiz, bundan da kimsenin şüphesi olmasın. Başta da ifade
ettiğimiz gibi teröre sadece güvenlik olayı olarak bakmadık AK PARTİ Hükûmeti olarak, çok yönlü bir olay olarak baktık. Sosyal,
ekonomik, siyasi, kültürel pek çok yönü olduğunu biliyoruz. Bütün bu kapsamı
içinde terörü değerlendirdik ve değerlendiriyoruz ve mücadelemizi de bu kapsam
içinde yapıyoruz ve yapacağız. Ben -bu kısa
bilgilendirmeyle zaten sürem de bitmiş oldu- tekrar toplumumuza başsağlığı
diliyorum, yüce Meclisimize başsağlığı diliyorum ve ölenleri tekrar rahmetle
anıyorum. Vatandaşlarımız şundan emin olsunlar, biz hep beraberiz. Hem bu
kaybettiklerimizin yakınları hem yaralılarımız, onlar bizimdir, onların yakınları
olduğu kadar da bizim yakınlarımızdır. Bunların hepsi milletimizin parçasıdır
ve bu saldırı hepimize yapılmıştır. Hepinizi, tekrar
terörü inşallah bu Mecliste konuşmamak dileğiyle, en derin sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. Sayın Genç,
sisteme girmişsiniz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Evet Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun. IV.- AÇIKLAMALAR (Devam) 5.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Hükûmetin,
İstanbul Güngören’de meydana gelen terör olayı hakkında gündem dışı söz alarak
Genel Kurula bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalay’ın cevabı KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, aslında tabii bu iğrenç terör olayında
vatandaşlarımızı katleden o teröristleri şiddetle kınıyorum. Ancak, Hükûmetin burada bir hatası var: Hükûmetin,
bugün, bu Parlamento açılır açılmaz, burada gündem dışı bir söz alarak bu
konuyu dile getirmesi lazımdı. Bundan daha ağır bir terör olayı, Türkiye Büyük
Millet Meclisine bilgi verilmesini gerektiren bir olay olur mu Sayın Başkanım?
Ayrıca, Başkanlık Divanının, bana göre, İç Tüzük’e göre -18 tane canlımızı
kaybetmişiz, o kadar insanımız yaralı- Türkiye Büyük Millet Meclisinde bunların
hatırasına bir saygı duruşunu bence getirmesi lazımdı. Şimdi, çok
önemli, ülkeye böyle büyük bir yara, acı getiren bir olay oldu mu Hükûmetin önce gelip Genel Kurulda bilgi vermesi lazım ve
bunun üzerine grupların da söz hakkı doğması lazım. Burada gündem dışı konuşma
yapmasaydı kimse, Hükûmet o zaman çıkıp cevap
vermeyecekti. Yani bu Meclisin, hükûmet etmenin de bir
sanatı var, bir usulü var, bir adabı var. Lütfen, bunun usullerine uyarak yaparsak
daha sağlıklı olur efendim. Saygılar
sunuyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Genç. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, kısa bir cevap verebilir miyim? BAŞKAN – Evet,
buyurun Sayın Bakanım. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Milletvekilinin ifade ettiği
konuyla ilgili kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Biz Hükûmet olarak yüce Meclisi bilgilendirmeyi programımız
içine almıştık, grubumuzla da bu konu görüşülmüştü. Ancak, zaten gündem dışı
konuyla ilgili söz alındığı için gündem dışı konuşmalara cevap vererek bu
bilgilendirmeyi yapmak istedim ve zaten konuşmamın başında da “Konuşmalara
cevap değil, bu vesileyle yüce Meclisi bilgilendireceğim.” diye sözlerime
başladım. Teşekkür ederim,
bunu arz etmek istedim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, Hükûmet açıklama yapsaydı
gruplara söz hakkı vardı. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, gündem dışı üçüncü söz şeker fabrikalarının özelleştirilmesi
hakkında söz isteyen Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’na
aittir. Buyurun Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar) III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam) A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI (Devam) 3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun,
şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması MEHMET SERDAROĞLU
(Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şeker fabrikalarının
özelleştirilmesiyle ilgili olarak gündem dışı söz aldım. Sizleri en iyi
dileklerimle selamlıyorum. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, milletimizin kandilini kutluyor, birlik ve
beraberliğimize vesile olmasını niyaz ediyoruz. Ayrıca, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, Güngören’de hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine
ve büyük milletimize başsağlığı dilemekteyiz. Değerli
milletvekilleri, şeker fabrikalarının çoğu bölgelerinde tek sanayi tesisi olup,
sosyal boyutlarıyla beraber istihdam alanı özelliğini taşımaktadırlar ve yine
çoğu kalkınmada öncelikli yörelerde kurulmuşlardır. Bu sebeple, altyapı
oluşturulmadan, gerekli düzenlemeler yapılmadan fabrikaların satılması çok
ciddi ve telafisi zor sakıncalar doğuracaktır. Şeker fabrikaları ve şeker
pancarı çiftçiye en fazla geliri sağlayan, tarım ve hayvancılığı geliştiren,
taşımacılığa yılda 25 milyon ton iş hacmi sağlayan, yaklaşık 6 milyon
vatandaşımızın iş ve ekmek kapısıdır. Ülkeye yılda 3 milyar dolar katma değer
sağlayan bu fabrikalar, bulundukları yörenin can damarları, işçinin, çiftçinin,
esnafın geçim kaynağıdır. Şeker fabrikaları
ve şeker pancarı tarımı altmış beş ilimizi ilgilendirmektedir. Buralarda
tarımın itici gücü olup, tarımın münavebeli olmasını ve hayvancılığın
gelişmesini sağlamaktadır. Şeker fabrikalarının özelleşmesiyle birlikte
teknolojisi eski en az on beş fabrika kapanacaktır. Pancar ve şekerin üretimi
yüzde 40, sektörel istihdam yüzde 50 azalacak,
şekerde dışa bağımlı hâle gelinecek, can çekişen taşımacılık ve hayvancılık
olumsuz etkilenecektir ve böylece köyden kente göç hızlanacaktır. Göçle beraber
büyük kentlerin kabusu olan güvenlik ve asayiş sorunu
daha da büyüyecek, ekonomiye dayanan terör artacak, kısaca, ülke şeker sanayisi
çökecek, pancar ve şeker üretimi bitecektir ve Türkiye, Avrupa Birliği ve ABD
ile şeker ticareti yapan kartellerin pazarı hâline gelecektir. Değerli
milletvekilleri, çok ülkede şeker üretimi teşvik edilip artırılırken Türkiye
farklı düşünmemeli ve gerçekleri artık görmelidir. Ülkemize yapılan dayatmalar
reddedilip, ülkemizin ihtiyacı olan gerçek politikaların üretilmesi Hükûmetimize farz olmalıdır. Şeker sanayimiz sanki bilinçli
bir şekilde zarara konulmaya çalışılmaktadır. Kastamonu Nasrullah
Camii Meydanı’nda “Pancara kota aptallıktır, kota pancar üreticisinin kaderi
olmayacaktır.” diyen Sayın Başbakan sözünün arkasında maalesef duramamıştır. AB
ülkelerinde yüzde 2 olan nişasta bazlı şeker üretimi,
Türkiye’de yüzde 10’dan yüzde 15’e çıkarılmıştır. Değerli
milletvekilleri, şeker fabrikalarının satılması, Türkiye'nin dört beş yılda
şeker üretiminden vazgeçmesi anlamına gelecektir. Çünkü şeker fabrikalarını
satın alanların bir bölümü zaten fabrikaların arazilerinin peşindedirler. Bir
kısmı da aldıktan sonra yüksek maliyetleri mazeret göstererek pancara yarı
fiyatını teklif edeceklerdir. Mazotu 3,5 milyondan, gübreyi 100 milyondan alan
çiftçinin yarı fiyata üretim yapması mümkün olmayacak ve sonuçta şeker sektörü
çökecek, pancar çiftçisi yok olacak, tarımdaki çöküş hızlanacaktır. Değerli
milletvekilleri, Avrupa Birliği Şeker Rejimi Reformu 2014 yılına kadar devam
edeceğinden, Türkiye bu süreci dikkatle takip edip şeker fabrikalarının
satışını en azından bu süreçte durdurmalıdır. Bakınız,
1994-1995 yıllarında şeker fabrikalarını özelleştiren Fransa yeniden
fabrikalarını kamulaştırmaktadır. On iki-on üç yıl sonra, yaptığı yanlıştan
dönme sürecini başlatmıştır. Bu bakımdan, şeker sanayimizin kıymetini bilip
dünyadaki gelişmeleri takip etmeliyiz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Serdaroğlu, devam edin. MEHMET SERDAROĞLU
(Devamla) – Altyapı oluşturulmadan, ürün çeşitlemesine gidilmeden, işçiyi ve
çiftçiyi mağdur edecek özelleştirme sakat ve sakıncalı olacaktır. Değerli
milletvekilleri, fabrikaların stratejik özellikleri, tarım ve sanayideki
istihdamda yaratacağı olumsuzluklar düşünülmeli, ayrıca gelecekte şeker
kartellerine muhtaç olmamak için şeker fabrikalarının satışı mutlaka askıya
alınmalıdır, hiç olmazsa 2014 yılına kadar bekletilmelidir. Pancar çiftçisi,
şeker çalışanları ve sektöre bağlı olan kesimlerin satışların ertelenmesini
beklediğini bir büyük samimiyetle ifade ediyor, bana söz veren değerli
Başkanıma bir kere daha teşekkür ediyor, sizleri en iyi dileklerimle, saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Serdaroğlu. Sayın
milletvekilleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik gündemin “Sözlü
Sorular” kısmında yer alan sorulardan 3, 4, 6, 7, 9, 14, 18, 19, 45, 79, 82,
85, 87, 93, 108, 112, 115, 122, 126, 201, 210, 277, 331 ve 375’inci
sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu
isteğini sırası geldiğinde yerine getireceğim. Gündeme
geçiyoruz. Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum: V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) ÖNERGELER 1.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın (6/773) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/83) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü
sorular kısmının 345’inci sırasında yer alan (6/773) esas numaralı sözlü soru
önergemi geri alıyorum. Gereğini
saygılarımla arz ederim. Prof.
Dr. Alim Işık Kütahya BAŞKAN – Sözlü
soru önergesi geri verilmiştir. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum: B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Yozgat Milletvekili Osman Coşkun ve 21 milletvekilinin,
meslek hastalıkları sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/262) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Meslek
hastalıkları riski içeren sektörlerde çalışan işçilerin sağlık sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla, Anayasa’nın
98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri
uyarınca “Meclis Araştırması” açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe: Ülkemiz birçok
alanda büyük atılımlar yapmakta ve sektör ağını genişleterek daha çok
vatandaşımızı istihdam ederek meslek kazandırmaktadır. Bunu yaparken birçok
sorunlarla karşılaşmakta olup bu sorunların üstesinden gelmek ve tekrar
karşılaşmamak için de gerekli tedbirleri almak zorundadır. Bu sorunların
içerisinde insan sağlığını tehdit eden ve birçok sektörde ortaya çıkan meslek
hastalıkları önemli yer tutmaktadır. Meslek
hastalıkları, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 11 nci
maddesinde, “Sigortalının çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir
sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli
hastalık, sakatlık veya ruhi arıza hâlleri” olarak tanımlanmaktadır. Meslek
Hastalıkları, özellikle tekstil, konfeksiyon, kimya, petro-kimya, cam, lastik, akü sanayi ve ayakkabı imalatı
gibi sektörlerde, olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bu sektörlerde yapılan
üretimlerde, kullanılan maddeler, bazı teknikler, çalışma alanlarının
yetersizlikleri, gerekli koruma teçhizatlarının takılmaması işçilerin
hastalanmasına, iş göremez duruma gelmesine hatta ölümlerine yol açmaktadır. Meslek
hastalıklarının ciddi önem taşıdığına ve gerekli tedbirler alınmaz ise ne
derece ağır neticeler doğurduğuna yazılı ve görsel basından tanıklık
etmekteyiz. Diğer taraftan
gerçek meslek hastalarının sayısı bilinenin çok üzerindedir. Hâlbuki dünyadaki meslek
hastalıklarıyla iş kazaları arasındaki ilişkiye bakıldığında; meslek
hastalıkları yüzde 56, iş kazaları yüzde 44’tür. Türkiye’de ise meslek
hastalıkları oranı % 1, iş kazaları oranı % 99 olarak görülmektedir. Sonuç
olarak, tespit edilerek Sosyal Güvenlik Kurumu’nun kayıtlarına geçen meslek
hastalıkları, yukarıda bahsettiğimiz dünya ortalaması ile karşılaştırıldığında
çok çok düşük kalmaktadır. Bu gerekçelerle,
kurulacak bir araştırma komisyonunda, meslek hastalıkları riski içeren
sektörlerde çalışanların, çalışma koşullarının araştırılması ve neticesinde
çıkacak sonuçlara göre önlemler alınmasının, hem insan sağlığına katkı
sağlayacağı, hem de ülkenin ekonomik kaynaklarının daha verimli
kullanılacağından, çok yararlı olacağı kanaatindeyiz. BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemde
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme
sırası geldiğinde yapılacaktır. C) DUYURULAR 1.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında Bakırköy
8. Ağır Ceza Mahkemesinin bildirmiş olduğu dosyanın Anayasa’nın 83’üncü
maddesinin ikinci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine
sunulmasına ilişkin duyuru BAŞKAN – Bakırköy
8. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/6/2008 tarihli ve 2008/45
numaralı yazısı ile Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un
yargılanmasına devam edildiği, Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrası
gereği bildirilmiştir. Bilgilerinize
sunulur. Başbakanlığın
Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup
oylarınıza sunacağım. D) TEZKERELER 1.- Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
Özak’ın bir heyetle birlikte Azerbaycan’a yaptığı
resmî ziyarete iştirak etmesi uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/520) 24/7/2008 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafız Özak’ın, görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte
12-13 Haziran 2008 tarihlerinde Azerbaycan’a yaptığı resmi ziyarete Van
milletvekili İkram Dinçer’in de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim. Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan
BAŞKAN –
Tezkereyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere kabul edilmiştir. İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım. A) ÖNERGELER (Devam) 2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; 26 Şubat 1992
Tarihinde Ermeniler Tarafından Azerbaycan’ın Hocalı Kentinde Gerçekleştirilen
Katliamın “Soykırım” Olarak Tanınması, 26 Şubatın “Hocalı Soykırımını Anma
Günü” Olarak Kabul Edilmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/148) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/84) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 2/148 Esas
sayılı, 26 Şubatın “Hocalı Katliamını Anma Günü” Olarak Kabul Edilmesine
İlişkin Kanun Teklifim 45 gün içerisinde görüşülmediği için TBMM İç tüzüğünün
37. maddesi gereğince doğrudan TBMM Genel Kurulu gündemine alınmasını, Arz ederim. 31.03.2008 Dr.
Reşat Doğru Tokat
BAŞKAN – Teklif sahibi olarak Tokat Milletvekili Reşat Doğru. Buyurun Sayın
Doğru. (MHP sıralarından alkışlar) REŞAT DOĞRU
(Tokat) – 26 Şubat 1992 tarihinde Ermeniler tarafından Azerbaycan’ın Hocalı
kentinde gerçekleştirilen katliamın, facianın tanınması, 26 Şubatın “Hocalı
Katliamını Anma Günü” olarak kabul edilmesine ilişkin kanun teklifimizin İç
Tüzük’ün 37’nci maddesi gereğince gündeme alınması için söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. Sözlerime
başlamadan yüce milletimizin ve İslam âleminin Miraç Kandili’ni kutluyor ve
nice kandillere sağlık içerisinde ulaşılmasını temenni ediyorum. Sayın
milletvekilleri, günümüzde özgürlük, insan hakları, demokrasi insanlığın
ihtiyaç duyduğu temel özlemlerdir. Bu özlemlerin karşıtı olan terör, işkence,
katliam, soykırım ve benzeri faaliyetler ise yüz kızartıcı insanlık suçlarıdır.
İşte bu manada, 27 Temmuz günü hunharca İstanbul Güngören’de terör örgütlerince
yapılan katliamı şiddetle kınıyorum. Ölen insanlarımıza Allah’tan rahmet,
ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Ayrıca, yaralanan tüm
vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. İnsanlık
tarihinde ne yazık ki yüz kızartıcı bu suçların sayfası az da değildir. İşte,
bunlardan bir tanesi de 26 Şubat 1992 günüdür. Bu gün, Türk dünyası ve
Azerbaycan için çok acılı bir gündür. 26 Şubat 1992 tarihinde, Ermenilerin,
Rusların desteğiyle beraber Azerbaycan’ın Hocalı kentine büyük bir saldırı
gerçekleştirmiş olduğu ve sivil halka da büyük bir noktada katliam yapmış
olduğu görülür. Bu katliamda, öyle enteresandır ki, o gün, çocuklar, kadınlar,
yaşlı insanlar yani soyuyla ilgili tüm insanların katledilmiş olduğunu,
öldürülmüş olduğunu görürsünüz. Yaklaşık olarak 613 tane Azeri Türkü orada
katledilmiştir. Bu katledilen insanların 83 tanesi çocuk, 106 tanesi de
kadındır ve bu insanlar, ne yazık ki işkence yapılarak öldürülmüştür. Değerli
milletvekilleri, bugün Azerbaycan’ın topraklarının üçte 1’i maalesef işgal
altındadır. Bu topraklar içerisinde, Karabağ, Şusa, Hankendi gibi kentler
neredeyse tamamen Türklerden arındırılmış durumdadır. Bu, esas, öz toprakların
sahipleri olan Azerbaycan Türkleri ise maalesef bu topraklardan sürülmüş ve
Azerbaycan’ın çeşitli yerlerinde çok zor şartlar altında yaşamaktadırlar.
Yaklaşık olarak 1 milyon Azerbaycan Türkü -onlara “kaçkın” deniyor- bu kaçkın,
garip insanlar, maalesef çok zor şartlar altında, Bakü’nün
reyonlarında veyahut da Azerbaycan’ın diğer topraklarında, çok ama çok ağır
şartlar içerisinde yaşamaktadır. Bir Türk olarak o
insanlara sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. Onların dertlerini kendimizde dert
edinmek, onlara, Kızılay dâhil, ne yapılması gerekiyorsa, dün nasıl yardım
etmişsek bugün de yardım etmek durumundayız çünkü onların şu andaki ıstırapları
ve çileleri dün olduğu gibi bugün de devam etmektedir. Bundan dolayı da
özellikle Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki ilişkilerde bu konu çok ciddi
manada gündem içerisinde olmalıdır. Yani, Ermenilerin, işgal etmiş oldukları Karabağ’dan, Azerbaycan’ın topraklarından çekilmesi
gerekir. Çekilmediği zaman da siz, Ermenistan’la ilişkileri geliştiremezsiniz. Dolayısıyla da
özellikle Hükûmet yetkililerine ve tüm insanlığa bu
konuda seslenmek istiyorum: “İnsan haklarına değer veriyoruz.” diyoruz. İnsan
haklarına dünyanın her tarafında değer veriliyor ama konu Türk milleti olduğu
zaman, Türk insanı olduğu zaman acaba nasıl değer verilmiş olduğunun da bir
göstergesidir. Özellikle
Güngören’de, işte, masum insanlar öldürülmüştür. Göngören’deki
insanlara yapılan saldırıyı şiddetle kınarken dünyanın çok çeşitli noktada da
çok farklı bir şekilde tepki göstermesini bekliyoruz. Ama ne yazık ki cılız bir
tepkiyle de karşı karşıya olduğumuzu da unutmamamız gerekir. Birinci Dünya
Harbi’nden sonra Anadolu Türklerine karşı yapılan saldırılar, katliamlar konu
Türkler olunca unutulmaktadır. Ama soykırım masalıyla da dünya yanıltılmaya da
çalışılmıştır. İşte artık Türk insanının uyanmasının veyahut da
uyandırılmasının zamanı gelmiş değil midir? Bakınız, Türk
Tarih Kurumu Başkanı Profesör Doktor Yusuf Halaçoğlu,
geçenlerde görevinden alınmıştır. Yusuf Halaçoğlu’nun
ben neden görevden alınmış olduğunu veyahut da onun görevden alınma sebebinin
ne olduğunu anlamış değilim. Ermenilerle ilgili, işte “Arşivler açılsın.”
deniyor, “Arşivler açılsın.” denmiştir. Hakikaten “Türkiye’deki arşivler
açılsın, Ermenistan’daki açılsın veya beraberinde, işte, Rusya’da, Almanya’da,
o zamanda müdahil olan kimler varsa o devletlerin hepsinin arşivlerinin
açılmasıyla gerçek bulunsun.” denmiştir. Ama ne yazık ki Yusuf Halaçoğlu Hocamız, küstürülerek, tatildeyken, hiçbir haberi
olmadan görevinden alınmıştır. Kamuoyunun da bu görevden alınmayı da yakinen
takip etmekte olduğunu ve beraberinde de bu soruya cevap verilmesi gerektiğini
düşündüğünü de ifade etmek istiyorum. Konu mesela
ABD’deki İkiz Kuleler olunca, ABD dünyanın her tarafını yakıyor yıkıyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Doğru, devam ediniz efendim. REŞAT DOĞRU
(Devamla) - Afganistan’ı, Irak’ı yakıp yıkıyor ve beraberinde de, bakınız, şu
anda Irak’ta 1 milyonun üzerinde insan öldürülmüştür. Öldürülenler içerisinde
Türkmen kardeşlerimiz vardır ve ancak, değerli kardeşlerim, onlara gösterilen
tepki, işte, beraberinde de her tarafta insanlığa gösterilmesi gerekir. Biz de bu kanun
teklifimizle bunu ifade etmeye çalıştık. Hocalı’da
bir insanlık suçu işlenmiştir. Hocalı’da insanlar,
kadınlar, çocuklar hiçbir suçları olmamasına rağmen katledilmiştir. O katledilen
günün dünya tarafından anlatılması, anlaşılması ve ezilen insanların, bu
noktada, o gün dolayısıyla da haklı olduklarını dünyanın her tarafına anlatması
gerekir. Ben bu noktada yüce Meclisten destek bekliyorum. Bu kanun teklifimizin
esas verilme amacı da zaten bu katliamın göz önüne getirilmesi ve Azerbaycanlı
kardeşlerimizin yanında olduğumuzun gösterilmesidir. Azerbaycan Türk’üne sahip
çıkmak mecburiyetindeyiz. Dünya Türklüğü Azerbaycan Türkü’ne sahip çıkılmayı
bekliyor. Yani siz Kıbrıs Türkü’ne, Azerbaycan Türkü’ne, Özbek Türkü’ne, Kazak
Türkü’ne sahip çıkmazsanız o zaman milletinizin hiçbir değerine sahip çıkmamış
olursunuz diyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru. Önerge üzerinde şahsı
adına, İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya. Buyurun Sayın Büyükkaya. ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlarım. Çok değerli arkadaşımız,
milletvekilimiz Reşat Doğru Bey’in 26 Şubatın Hocalı katliamının anma günü
olarak kabul edilmesi hakkındaki kanun teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Evet, sanıyorum
bunu söylemeden önce Güngören’deki katliamda hayatlarını kaybeden
kardeşlerimize önce Allah’tan rahmet diliyorum, bu mübarek gecede hepsinin
ruhunun şad olmasını diliyorum; yaralananlara da acil şifalar diliyorum.
Herkesin başı sağ olsun. Katliamlar maalesef bitmiyor, her gün bir katliamla
karşılaşıyoruz, ama bu arada Hocalı katliamı da unutulacak olaylardan değil ve
Hocalı katliamında ne olduğunu sanıyorum hepimizin Türk olarak bilmeye
ihtiyacımız var. Hocalı,
bildiğiniz gibi Dağlık Karabağ bölgesinde yer alan
bir ilçe, yaklaşık nüfusu da 11 bin civarında. Ermeniler bu bölgeyi 25 Şubat
1992 tarihinde kuşatır, ki bu kuşatma sırasında Rus
366’ncı Motorize Birliğinin de yardım ettiği bizzat Rus askerlerinin yaptıkları
konuşmalarla, ifadeleriyle de kanıtlanmıştır. Burada 613 tane Azeri Türkü
öldürülmüştür; sivil, korumasız, çoluk çocuk denmeden bu insanlar
katledilmiştir. Bu olay Türk tarihi içerisinde de yakın zamanımızda da herkesin
şahit olduğu bir olaydır. Ermeniler,
Türkler için, bizim için bir soykırım iddiasında bulunuyorlar. Ne zaman daha
çok iddiada bulunmaya başladılar? O dönemde yaşayan kalmadıktan sonra. Bu
olayları yaklaşık 1978’den sonra gündeme getirmek istediler. Çünkü fiilen
yaşayan kalmamasına özen gösterdiler, çünkü gerçek olmadığını biliyorlardı. Ama
Hocalı’daki katliamı yaşayanların hepsi şu anda sağ
ve bunların hepsine şahitlik edecek durumdalar. Dolayısıyla,
böyle bir olayın bir anma günü olarak kabul edilmesi Azerbaycan’la olan dayanışmamızın
da bir nişanesi olacaktır diye düşünüyorum. Ben böyle bir teklife olumlu
bakıyorum. Bu arada, gene bu
sözlerime bağlı olarak hemen belirtmek isterim, Astana’da -ben grup
toplantımızda da, arkadaşlarımızla- AGİT’te bir karar alındı. Bunu da bu arada
duyurmak isterim. Burada Ermenilerin ve dünyadaki uyuşmazlıklar bakımından
tarihte yaşanmış ve çeşitli şekillerde iddia edilen olayların tarihçilerce
kurulacak bir komisyonca incelenmesi yönünde bir uluslararası karar alındı.
Türkiye'nin teklifi olarak bu karar gündeme getirildi ve “Astana Deklarasyonu”
olarak da bütün dünyaya duyuruldu. Ermenistan’da son zamanlardaki açılımların
temelinde bu kararın olduğunu da söylemeliyim. Çünkü,
ilk defa Türk tezi elli altı ülkenin iştirak ettiği AGİT Genel Kurulunda kabul
edildi. Bundan sonra Ermeniler aslında daha da sıkışık bir vaziyetteler. Çünkü, dediğim gibi, bir Hocalı katliamında, o katliamı
yapanlar da, yaşayanlar da, hepsi sağ. Ama,
kendilerinin iddia ettiği dönemdeki olaylar için hiç kimse yaşamıyor bugün. Fiziki
olarak yaşaması da mümkün değil. Dolayısıyla, tarihteki bir olayı kullanan
Ermeniler Hocalı katliamını gizlemeye de sürekli çalışıyorlar. Dolayısıyla,
böyle bir teklifi, tekrar ediyorum, Azerbaycan-Türkiye dostluğu ve dayanışması
açısından da olumlu bulduğumu bildirir, hepinize saygılar sunarım. Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Büyükkaya. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunup karar yeter sayısı arayacağım. Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. Gündemin “Seçim”
kısmına geçiyoruz. VI.- SEÇİMLER A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM 1.- Dilekçe Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim BAŞKAN - Dilekçe
Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Toplum Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani aday
gösterilmiştir. Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz. VII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun,
İzmir’deki sanayicilere ucuz elektrik sağlanmasına ve maden firmalarına ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/255) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 2.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, sebze ve meyve
ihracatındaki ilaç kalıntısı analizine ilişkin Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’den sözlü soru önergesi (6/266) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 3.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in,
bir firmadaki greve ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/272) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 4.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın,
bir fabrikadaki greve ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/276) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 5.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun,
İstanbul Sigorta İl Müdürlüğünün taşınmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/298) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik’in cevabı 6.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun,
özelleştirilen KİT’lerin çalışanlarının geçici personel olarak istihdamına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/299) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 7.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
primlerini ödeyemeyen BAĞ-KUR’lulara ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/311) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 8.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
AB’nin katılım öncesi mali aracının kullanılacağı illere ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/322) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 9.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
SSK ve Emekli Sandığı mensubu hastaların işitme cihazlarının karşılanmamasına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/328) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 10.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in,
muhtarların özlük haklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/330) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in
cevabı 11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
iş güvenliğine ve kazalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/405) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in
cevabı 12.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin,
BAĞ-KUR’luların sağlık hizmeti alımında karşılaştıkları
sorunlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/445) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 13.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in,
İstanbul’da kaçak işçi çalıştıran iş yerlerinin denetimine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/449) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 14.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın,
Adana Sigorta Teftiş Kurulunun Ankara’ya taşınacağı iddiasına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/452) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 15.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, sigortasız
çalıştırmanın önlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/454) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in
cevabı 16.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Adana Sigorta
Teftiş Kurulunun Ankara’ya taşınacağı iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/462) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 17.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, TCDD’de tabii afet faslından çalıştırılan geçici işçile-re
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/484) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 18.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yararlananlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/488) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik’in cevabı 19.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün,
Gaziantep’te kent içi ulaşım sözleşmesi kapsamında mağdur olan işçilere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/492) ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 20.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, belediye
başkanlarına makam ve temsil tazminatı ödemesine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/503) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 21.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, usta
öğreticilerin sosyal güvenlik haklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/507) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik’in cevabı 22.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, muhtarların
maaşlarına ve prim ödemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/599) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in
cevabı 23.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın,
BAĞ-KUR’dan emekli olamayan bazı kimselerin durumuna
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/608) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı 24.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
İşsizlik Sigortası Fonu’nun kullanımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/685) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik’in cevabı 25.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün,
emekli aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/753) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik’in cevabı 26.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, emekli maaşlarının
iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/811) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı BAŞKAN - Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 3, 4,
6, 7, 9, 14, 18, 19, 45, 79, 82, 85, 87, 93, 108, 112, 115, 122, 126, 201, 210,
277, 331 ve 375’inci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Şimdi bu soruları
sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Sebahat Tuncel İstanbul 26 Eylül 2006
tarihinde sendikal örgütlülüklerinin tanınması, iş güvencelerinin garanti
altına alınması, sağlıklı koşullar altında insanca çalışabilmek talepleriyle
merkezi Almanya’da bulunan Fresenius Medical Care’e (FMC) ait NOVAMED
firmasında greve başlayan kadın işçilerin grevi bir yılını doldurmuş
bulunmaktadır. 1. İşyerinde
yasanın aradığı çoğunluğa sahip olan sendikaya ve yasal bir hak olan
sendikalaşma girişimlerine karşı şirketin baskıcı ve engelleyici bir tavır
içinde olduğu doğru mudur? 2. İşçilerce dile
getirilen, şefler veya yöneticiler tarafından hakaret ve baskıya maruz
kaldıkları, maaş artışları ve sosyal haklar konusunda hiçbir ilerleme
kaydedilmediği iddiaları bakanlığınızca soruşturulmuş mudur? 3. Sorunun
çözümlenmesi doğrultusunda bakanlığınız nasıl bir girişimde bulunmaktadır? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın
Faruk Çelik tarafından Anayasa’nın 98. TBMM İçtüzüğü’nün 96. maddeleri
gereğince sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 03.12.2007 Selahattin
Demirtaş Diyarbakır Diyarbakır’da
bulunan AKYIL Tekstil Fabrikası’nda çalışan işçiler ücretlerinin ödenmediği,
sigortasız işçi çalıştırıldığı, ağır çalışma koşullarında 16 saat mesaiye
zorlandıkları, yıllık izinlerini kullanmalarına izin verilmediği ve sendika
üyelikleri yüzünden baskıya uğradıkları ve işten çıkarıldıkları gerekçesiyle
Aralık 2006’da süresiz greve gitmişlerdir. 1- Fabrika
yönetimi tarafından İş Kanunu’na aykırı olarak sigortasız ve küçük yaşta işçi
çalıştırılması, grev boyunca köylerden işçi getirtilip istihdam edilmesi gibi
uygulamalar Bakanlığınızca soruşturulmuş mudur? 2- İşçilerin
asgari geçim endeksine göre ücret almak, sosyal haklarının güvenceye
kavuşturulması ve insanca çalışma koşullarının sağlanması talepleriyle
başlattıkları grevde gelinen son durum nedir? 3- Bakanlığınız
sorunun çözüme kavuşturulması hususunda hangi adımları atmayı hedeflemektedir? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 10/12/2007 Mehmet
Serdaroğlu Kastamonu İstanbul Avrupa
yakasındaki 5 ilçede, yaklaşık 460 bin sigortalıya hizmet veren, günde yaklaşık
2000 kişinin işlerini takip ettiği Sigorta İl Müdürlüğü’ne ait bina
Bakırköy’den Güneşli Merkez Mahallesi Mahmutbey yolu no: 153 Bağcılar adresine
taşınmıştır. Yeri itibariyle emekli ve sigortalılarımız yeni binaya ulaşmakta
büyük zorluk çekmektedirler. Sorular: 1- Bakırköy’de
son derece merkezi ve kıymetli bir yerde bulunan boşaltılan bina kurumun kendi
malı mıdır, kurumun kendi malı ise mali değeri nedir? 2- Boşaltılan
binayı nasıl değerlendireceksiniz? 3- Taşınılan bina
için ne kadar masraf yapılmıştır, aylık kirası ne kadardır? 4- Emekli ve
sigortalılarımızın yeni binaya kolay ulaşımı için herhangi bir çalışmanız var
mıdır? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 10/12/2007 Mehmet
Serdaroğlu Kastamonu Özelleştirilen
veya kapatılan Kamu İktisadi Teşebbüslerinde işçi olarak çalışanlardan
emekliliği dolmamış olanlar, 657 sayılı Kanunun değişik 4/C maddesi ile başka
kamu kurumlarına geçici personel statüsü ile yerleştirilmişlerdir. Bir mali
yılda 10 ay çalıştırılan, 2 ay kendilerine zorunlu olarak çıkış verilen, 4 ay
için en fazla 2 gün ücretli hastalık izni olan yaklaşık 20 bin kişilik 4/C
mağduru bir kitle oluşmuştur. Sorular: 1- Özelleştirme
mağduru bu kişilerin sorunlarını çözmek için bir çalışmanız var mıdır? 2- Farklı
kurumlarda çalışan 4/C’liler arasında ücret
farklılıkları var mıdır? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını arz ederim. Hasan
Çalış Karaman İşleri bozulan ve
ekonomik sıkıntı içine düşen esnaflarımız BAĞ-KUR primlerini ödeyemez hale
gelmişlerdir. Bu vatandaşlarımız, emekli olamadıkları gibi primlerini
yatıramadıkları için sağlık hizmetlerinden de yoksun bırakılmışlardır. Bu bilgiler
ışığında; 1- Primlerini
ödeyemeyen BAĞ-KUR’lu vatandaşlarımız konusunda
herhangi bir çalışmanız var mıdır? Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor
musunuz? 2- Primlerini
ödeyemeyen BAĞ-KUR’lu vatandaşlarımız sağlık
hizmetlerinden yararlanabiliyorlar mı? Yararlanabiliyorlarsa nasıl
yararlanabiliyor? 3- Primlerini
ödeyemedikleri için emekli olamayan, emekliliklerine az bir süre kalmış olan
BAĞ-KUR’lu vatandaşlarımızın emekli olmalarını
sağlama konusunda çalışmanız var mıdır? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını arz ederim. Hasan
Çalış Karaman İstihdamın
artırılması, kayıt dışı istihdamın önlenmesi, yoksullukla mücadele ve yaşam
boyu öğrenme projesi için Avrupa Birliğinin Katılım Öncesi Mali Aracı (IPA)
kapsamında vereceği yıllık 50 milyon euronun 43
ilimizde kullanılacağı belirtilmektedir. Bu bilgiler
ışığında; 1- Avrupa
Birliğinin Katılım Öncesi Mali Aracı (IPA) kapsamında yapacağı 50 milyon euroluk yardımın kullanılacağı 43 ilimiz hangileridir? 2- Bu 43 ilimiz
hangi kriterler göz önünde tutularak belirlenmiştir
ve/veya belirlenecektir? 3- İl seçimi
konusunda Avrupa Birliğinin ülkemize bir baskısı söz konusu olmuş mudur? Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını arz ederim. Hasan
Çalış Karaman Sosyal Sigortalar
Kurumu ve Emekli Sandığı mensubu hastaların işitme cihazlarının karşılanması
durdurulmuştur. Bu durum işitme cihazı kullanan hastaları mağdur etmiştir. Bu bilgiler
ışığında; 1- SSK ve Emekli
Sandığı mensubu hastaların hangi tarihten itibaren işitme cihazları
karşılanmamaktadır? Karşılanmamasının nedenleri nelerdir? Bu nedenler ne zaman
ortaya çıkmıştır? 2- Bu cihaza
hastaların geç ulaşımı özellikle çocukların konuşma kabiliyetini olumsuz yönde
etkilemekte midir? 3- İşitmesi bu
cihazlara bağlı olan ve cihazlara ulaşamadığı için duyamayan, konuşamayan
hastalarda sosyal ve psikolojik sorunların ortaya çıkması söz konusu mudur? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim. Tayfur
Süner Antalya Muhtarlarımız,
milletvekilleri ve belediye başkanları gibi seçimle göreve gelmektedirler.
Seçimle göreve gelenler devletin tüm imkânlarından yararlandırılmaktadır. Fakat
muhtarlar sadece 288 YTL’lik ödeneğe talim
ettirilmektedirler. Muhtarlarımız seçildiği gün BAĞ-KUR’lu
olmaktadırlar. Ancak ödeneği yeterli olmayan ve BAĞ-KUR borcunu bile
yatıramayan muhtarlarımız sağlık haklarından yararlanamadığı gibi emekli de
olamamaktadırlar. Oysaki Anayasa’da seçilmişlerle ilgili yasalar açıktır.
Muhtarlarımızın Anayasa’mıza göre devlet memuru statüsüne alınması
gerekmektedir. SORU 1 : Muhtarlarımızın devlet memuru statüsüne alınması için
bir girişiminiz var mıdır? Muhtarlarımıza verilen ödeneğin artırılması
konusunda herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? SORU 2 : Muhtarların BAĞ-KUR prim borçlarının geriye doğru sıfırlanması
konusunda Bakanlığınız tarafından yeniden bir çalışma yapılacak mıdır? SORU 3 : Bu konularda herhangi bir çalışma yapılması
düşünülmüyorsa, prim borcu olan muhtarların, temel hizmet sayılan sağlık
haklarından yararlandırılması mümkün değil midir? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını arz ederim. Hasan
Çalış Karaman Son üç yılda
ortalama 7 milyon çalışana ilişkin verileri kapsayan ve gazetelerde yer alan
SSK istatistiklerine göre yılda 79 bin iş kazası yaşanmıştır. Bu sonuç, her yıl
çalışanların yaklaşık yüzde 1,14’ünün iş kazası geçirdiğini göstermektedir. Bu
kazalar sonucunda da son üç yılda ortalama 1.180 kişi yaşamını kaybetmiştir. 1- Alınan
önlemlere rağmen iş kazaları ve bu kazalara bağlı nedenlerden ölümler
artmaktadır. Bu konuda Bakanlığınızın bir çalışması ve projesi var mıdır? 2- İş güvenliği
konusunda işverenleri kimler, nasıl denetlemektedir? Bu denetleme ve/veya
incelemeler yeterli midir? Son üç yıl içinde resmî ve özel olmak üzere kaç
işverene bu konuda işlem yapılmıştır? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Akif
Ekici Gaziantep Hükûmetin sağlıkta büyük
ilerleme kaydettiği iddia edilmektedir. BAĞ-KUR’a
düzenli olarak prim ödeyip emekli olmuş bir vatandaşımızın bakmakla yükümlü
olduğu dul ve yetimleri çok çeşitli zorlukla karşılaşmaktadırlar. Devlet ve
üniversite hastanelerinde tedavi, ameliyat olabilmeleri için peşin ücret ödeyip
faturasını BAĞ-KUR’a ibraz ederek ödenmesi gereken
kısmını alıyorlar. Ödemeyi peşin yapamayanlardan senet alınıyor. Bu durumdaki
bir vatandaşımıza, 1.200 YTL’lik ameliyat masrafını
ödeyemediği için senet imzalatılmış. 62 yaşında, bakıma muhtaç olan şahıs
zamanında mahkemeye mal bildiriminde bulunmadığından dolayı 10 gün hapis cezası
ile cezalandırılıyor. 1.200 YTL’lik hastane borcunu
ödemezse hapiste yatacak. 1.- Hastane
masraflarını ödeyemeyip senet imzalayan ve hakkında işlem yapılan kaç BAĞ-KUR’lu vardır? 2.- BAĞ-KUR’lunun her an karşılaştığı sağlık problemlerinin
düzenleyici bir çalışması var mıdır? 3.- Bu konuda bir
çalışmanız yok ise, bu durumda olan şahıslar hakkında alınan kararları
uygulayacak mısınız? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Sebahat
Tuncel İstanbul 31 Ocak günü
İstanbul Davutpaşa’daki ruhsatsız işyerinde meydana
gelen patlamada aralarında atölyelerde çalışanlar ve olayı dışarıdan seyreden
yurttaşlarımızın olduğu 22 kişi yaşamını yitirmiş; 100’ü aşkın kişi ise
yaralanmıştır. 1.- İşyerinin bulunduğu
sitedeki bitişik nizam binaların tehlike oluşturması, işyerinin İş Sağlığı ve
İş Güvenliği Hükümlerine uygun olmayan biçimde üretim yapmasına rağmen neden
gerekli denetimler yapılmamıştır? 2.- Bakanlığınız
İstanbul’da sosyal güvenceden uzak, sağlıksız koşullar altında kaçak işçi
çalıştıran işyerleri ve çalıştırdıkları işçi sayısı hakkında bilgi sahibi
midir? 3.- Bakanlığınız
tarafından bu işyerleri hakkında gerekli soruşturmalar yürütülmekte midir? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda belirtilen
soruların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim. Muharrem
Varlı Adana Kamunun yeniden
yapılandırılması çalışmaları çerçevesinde, Çukurova Bölgesinin tümüne hitap
eden SSK Sigorta Teftiş Kulununun da Ankara’ya taşınacağı yönünde kamuoyunda
bazı duyumlar ve kaygılar yer almaktadır. Böyle bir uygulama; Adana ilinde
yapılacak bir incelemenin, Ankara’da yapılması zorunluluğunu ortaya çıkaracak,
işlerin uzamasına ve zaman kaybına yol açacaktır. Diğer yandan bölgeye yatırım
yapan birçok iş adamının maddi ve manevi kayıplara uğraması da kaçınılmaz
olacaktır. Bu konuya ilişkin olarak; 1.- Çukurova
Bölgesinin tümüne hitap eden, Adana SSK Sigorta Teftiş Kurulunun Ankara’ya
taşınması haberleri doğru mudur? 2.- Doğru ise
Çukurova Bölgesi iş adamlarının mağduriyeti nasıl önlenecektir? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. Ahmet
Orhan Manisa İşsizlik oranları
her yıl artarken, çalışan kesim içerisinde sigortasızların oranı da hızla
artmaya devam ediyor. Sigortasız çalışmanın devlete, yeşil kart veya çeşitli
sosyal yardımlar gibi ciddi yükler getirdiği akıldan çıkarılmamalıdır. Bunun
yanı sıra vatandaşlarımız açısından işsizlik sendromu
neticesinde boyun eğmek zorunda kaldıkları bu durum telafi edilemez hak
kayıplarına sebep olmaktadır. Çoğunlukla sigorta kayıtlarına geçmeyen
insanlarımız, en az 12 saat görev yaptırılıp fazla mesai ücreti bile almadan
çalıştırılmaktadır. Bu haksızlığın önüne geçilmesi açısından; 1) Bakanlığınızca
sigortasız çalışmaların artışının engellenmesi ve tüm çalışanları zorunlu
sigorta kapsamına dahil edebilmek için etkin
çalışmalar yapılmakta mıdır? 2) Doğrudan
denetimler ve ihbara veya şikâyete dayalı denetimler sonucunda 2007 yılında ne
kadar işlem yapılmıştır? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sn. Faruk Çelik tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Kürşat
Atılgan Adana 1) Kamunun
yeniden yapılandırılması çalışmaları çerçevesinde bazı kurumların merkezi
idarelerinin güçlendirilmesine çalışıldığı ve bu kapsamda Adana'da bulunan SSK
Sigorta Teftiş Kurulu'nun Adana'dan Ankara'ya taşınacağı ile ilgili duyumlar
bulunmaktadır. SSK Teftiş Kurulu'nun Adana'dan Ankara'ya taşınması konusunda
herhangi bir tasarrufunuz var mıdır? 2) Eğer bu konuda
bir tasarrufunuz var ise, SSK Teftiş Kurulu'nun Ankara'ya taşınmasının
gereklilikleri nelerdir? 3) Bu konuda
Çukurova bölgesinin tümüne hizmet veren böylesi bir kurulun taşınmasının yol
açacağı maddi ve manevi sıkıntılar ve mağduriyetleri nasıl gidermeyi
planlıyorsunuz? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda
belirtilen soruların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz
ederim. Prof.
Dr. Alim Işık Kütahya Devlet
Demiryolları Genel Müdürlüğüne bağlı Bölge Müdürlüklerinde tabii afet, kaza ve
olaylarda kapanan demiryolunun kısa sürede trafiğe açılabilmesi amacıyla, 2006
yılında tabii afet faslından geçici işçi onayı verilerek en az 6 ay vizesiz
olarak çalıştırılmış (Örneğin, Kütahya-Balıkesir hattında) işçilerin
mağduriyetinin giderilmesi için; 1. Bakanlığınızca
şimdiye kadar yapılmış bir çalışma var mıdır? Varsa hangi çalışmalar
yapılmıştır? 2. Bu durumdaki
çalışanların sürekli işçi kadrosuna geçirilmeleri düşünülmekte midir? 3. Bu tür
demiryolu çalışanlarının durumlarının iyileştirilmesi amacıyla 2008 yılında
nasıl bir çözüm düşünülmektedir? Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını arz ederim. Hasan
Çalış Karaman Ekonomi
yönetimindeki yanlış politikalar, sanayi sektörünün rekabet gücünü
azaltmaktadır. Rekabet gücü azalan sektör, bugün küçülerek ayakta durmaya
çalışmaktadır. Sanayi sektörünün
küçülmesi demek ülkemizdeki işsiz insan sayısının artması demektir. Bu nedenle,
işsizlik sigortasına duyulan önem her geçen gün artmaktadır. Bu bilgiler
ışığında; 1- İşsizlik
Sigortası Fonu’nun varlığı 2007 yılı itibarıyla kaç milyar YTL olarak
gerçekleşmiştir. 2- İşsizlik
sigortasının uygulanmaya başladığı tarihten bugüne kaç kişi başvuruda
bulunmuştur? 3- Bu kişilerden
kaç kişi işsizlik ödeneği almaya hak kazanmıştır? 4- Bu kişilere
toplam ne kadar ödeme yapılmıştır? Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Yaşar
Ağyüz Gaziantep Seçim bölgem
Gaziantep’te Büyükşehir Belediye Başkanlığının görevi olan kent içi ulaşım, 29
Eylül 2007 gününden beri eldeki olanaklar iyi değerlendirilmediği için
aksamaktadır. Bunun sonucu olarak; 1. Kent içi
ulaşım hizmetlerinin Kevser Turizm adlı bir şirkete tek taraflı bir ihaleyle
verilmesi sonucu başlayan sıkıntılar, Büyükşehir Belediye Başkanlığının
sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih etmesi soncu daha da artmıştır. 250 işçi aylardır
çoluk çocuğu ile sokakta aç perişan eylem yapmakta, sesini Merkezî Hükümete ve
Büyükşehir Belediye Başkanına duyurmaya çalışmaktalar, muhatap
bulamamaktadırlar. Çalışma yaşamını
düzenleyen yasalara aykırı, bu sorumsuzluk için Bakanlığınız müfettişlerinin
soruşturma yapması gerekmez mi? 2. İşveren
Büyükşehir Belediye Başkanlığınca, işçilerin örgütlü olduğu TÜMTİS Sendikası
ile yapılan protokol gereği, yeni ihale bitmesi sonucu işe alınması gereken 250
işçiye şimdi “Sendikanızdan ayrılın o zaman işe alırım” demesi iş yasalarına
aykırı ve örgütlenme özgürlüğüne baskı değil midir? 3. 250 işçinin
geleceğini ilgilendiren işverenin ve ihaleyi alan birinci firma Kevser Turizmin
yasal olmayan, çalışma yasalarına aykırı tutumu için soruşturma yaptırmayı
düşünür müsünüz? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını, Arz ederim. Dr.
Reşat Doğru Tokat Soru: 24.12.2004 tarihli Resmi Gazetede
yayınlanarak yürürlüğe giren 5272 Sayılı Belediye Kanununun 85. maddesinde
Belediye Başkanlarına sağlanan makam veya temsil tazminatı ödemesi
getirilmiştir. Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce herhangi bir Sosyal
Güvenlik Kuruluşundan emekli olduktan sonra, Belediye Başkanı olarak görev
yapan ve bu görevinde kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ayrılmış olanların
mağduriyetini gidermek amacıyla çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğini saygılarımla arz ederim. Hasan
Özdemir Gaziantep Usta öğreticiler,
halk eğitim merkezlerinde Bilgisayar, Giyim, Makine Nakışları, El Sanatları vb.
branşlarda uygulamalı meslek eğitimi veren kişilerdir
ve Türkiye genelinde sayıları 12000 civarındadır. Usta öğreticiler,
8 saatlik çalışmaları 1 gün kabul edilerek Sosyal Sigortalar Kanunu ile
ilişkilendirilmiştir, ancak bir günlük çalışma süresi 7,5 saat olarak
belirlenerek sigorta primleri yatırılmaktadır. Ayrıca 47 yıldan önce emekli
olmaları mümkün olmayan usta öğreticilerin emekli olsalar dahi kıdem tazminatı
hakları bulunmamakta ve hastalık sigortasından yararlanamamaktadır. Bu çerçevede; 1 - Çeşitli branşlardaki eğitimlerle insanlarımızı iş sahibi yaparak
ekonomiye kazandıran usta öğreticilerin güvenlik sisteminde tam ve açık olarak
tarif edilmesi konusunda çalışmalarınız var mı? 2 - Usta
öğreticilerin, diğer çalışanlarla eşit koşullarda emekliye ayrılması, kıdem
tazminatına hak kazanması ve hastalık sigortasından faydalanması konusunda
çalışmalarınız var mı? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğini saygılarımla arz ederim. Hasan
Özdemir Gaziantep Köy ve mahalle
muhtarlıkları, vatandaşlarımıza önemli hizmetler veren kurumlardır. Muhtarlar,
devletten aylık 295-YTL maaş almaktadırlar ve bu maaş BAĞ-KUR primlerini bile
ödemeye yetmemektedir. Muhtarlarımızın
maaşlarının artırılması, hem muhtarların primlerini ödeyerek sosyal güvenlik
çatısı altına girmesini, hem de vatandaşlarımıza daha iyi hizmet sunmalarını
sağlayacaktır. Bu çerçevede; 1- Muhtarlara,
asgari ücret düzeyinde maaş ödemeyi düşünüyor musunuz? 2- Muhtarların
prim ödemeleri için, İl Özel İdarelerince ödeneklerinden kesilmesi gibi bir
uygulama yapmayı düşünüyor musunuz? TBMM Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Muharrem
Varlı Adana 1. Uzun yıllar
SSK’da çalışıp Bağ-Kur’a geçen, 6 bin işgünü doldurmamış ve yaş problemi
olmayan kurum değişikliği yaptığı için emekli olamayan mağdur vatandaşlarımıza
bir iyileştirme yapmayı düşünüyor musunuz?
2. Bağ-Kur’lu
olup 25 yıl hizmet süresi dolmuş yaş problemi olmayan, ama Bağ-Kur’a borcu
olduğu için emekli olamayan mağdur vatandaşlarımıza bir iyilik düşünüyor
musunuz? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması konusunda gereğini saygılarımla arz ederim. Saygılarımla. Hasan
Çalış Karaman
Yayınlanan
haberler, hükûmetin şimdi de İşsizlik Sigortası
Fonu’na göz diktiğini göstermektedir. İstihdamı artırmak amacıyla hazırlanan
paketle, işsiz kalan insanların evlerine günlük bir ekmek de olsa
götürebilmeleri için oluşturulan İşsizlik Sigortası Fonu’nun paraları GAP’a
aktarılmak istenmektedir. Fon’dan GAP’a 5 yılda toplam 8 milyar YTL aktarılması
planlanmaktadır. Bu bilgiler
ışığında; 1- 1970’li
yıllarda temeli atılan Güneydoğu Anadolu Projesi tabii ki ülkemizin en büyük
yatırımlarından birisidir. İşsiz insan sayısının her geçen gün artmakta
olduğu ülkemizde, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan GAP’a para aktarması bu Fon’u
amacından uzaklaştırmaz mı? Bu iş için başka kaynak bulmayı düşünüyor musunuz? 2- İşsizlik
Sigortası Fonu’nu paraları, bugüne kadar amacı dışında hangi kurumlarda
değerlendirilmiştir? Bu kurumlarda, Fon paraları zarara uğratılmış mıdır?
Uğratılmış ise ne kadar zarara uğratılmıştır? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Yaşar
Ağyüz Gaziantep Emeklilerimizin
kendilerine ve ailelerine yetecek bir ücret ve maaş almaları bir insan hakkı
olup, bunu sağlamakta sosyal devlet olmanın gereğidir. Hükûmetinizce 2007 yılında
hedef olarak belirlenen %4 enflasyon oranının %8,33 olarak gerçekleştiği, İstatistiklere
göre açlık sınırının 717 YTL, yoksulluk sınırının 2.336 YTL, sadece mutfak
enflasyonunda yıllık artış oranının %13,60 olduğu resmî rakamlar olarak ortada
iken; 1. Açlık sınırı
altında ücret ve maaş alan emeklilerimize yılbaşında verilen zam eridiğinden,
en az mutfak enflasyonu oranında (%13,60) ek zam yaparak biraz nefes aldırmayı
düşünüyor musunuz? 2.
Emeklilerimizin geçmiş senelerde kalan enflasyon farklarının ödenmesi için
çalışma, hedef ve zamanlama programınız var mı? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki yazılı
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sn. Faruk Çelik tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim. Mümin
İnan Niğde Soru: 1- Emekli olan
vatandaşlarımızın ortalama, Emekli Sandığından 750-800 YTL, SSK’dan 550-600 YTL
ve BAĞ-KUR’dan ise 450-500 YTL emekli maaşı
almaktadırlar. Ülkemizde açlık sınırının 800 YTL’yi
geçtiğini göz önüne alırsak; bu durumda Türkiye’deki emeklilerin yüzde 90’ının
açlık sınırının altında yaşamaya çalıştığı açıktır. Bu verileri de dikkate
alarak, kısa vadede emeklilerimizin maaşlarını iyileştirmeye yönelik bir
çalışma yapmayı planlıyor musunuz? BAŞKAN – Sözlü
soruları cevaplandırmak üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik. Buyurun Sayın
Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kırk dakika süre
vereceğim efendim size. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
siz değerli milletvekili arkadaşlarımın sözlü olarak cevaplandırmamı talep
ettiğiniz sorulara cevap vermek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Cevaplara
geçmeden önce, İstanbul Güngören’deki terör saldırısını şiddetle kınadığımızı,
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar
dileklerimizi iletiyorum. İlk soru,
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in Novamed firmasıyla ilgili bir soru. 18/12/2007
tarihinde ilgili firmada çalışan bayanların grevi sona ermiştir. Anlaşmayla
sorun çözülmüştür. Bakanlığımızca yapılan teftişlerde de grevi kırma çabası ya
da işçilere baskı yapılmasının söz konusu olmadığı tespit edilmiştir. Bu çerçevede şunu
ifade edeyim: Tabii ki sözlü veya yazılı sorular bir denetim mekanizması. Fakat, İç Tüzük’te de bir değişikliğin yapılması zarureti
ortadadır. Güncelliğini yitirdiğini bu soruda ve diğer önümüzdeki sorularda
göreceğiz. Umarım ki Parlamento olarak, parti grupları olarak İç Tüzük’te bu ve
benzeri konulardaki değişiklikleri gündemimize alırız. İkinci soru ise Akyıl Tekstil Fabrikasındaki yaşanan sorunlarla ilgili yine
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın
sorusu. Akyıl Şirketler Grubuna ait işveren Gevran
Tekstil Sanayi Limited Şirketinde greve katılan
işçilerin yerine işçi alarak grev kırıcılığı yaptığı ve grevdeki işçilerin iş
akitlerini feshetmesi üzerine işçiler ve sendikanın şikâyetleri üzerine
Bakanlığımız iş müfettişleri tarafından 7-21 Şubat 2007 tarihinde yapmış
oldukları inceleme raporları üzerine işverene 233 milyar 433 milyon YTL idari
para cezası uygulanmış ve gerekli bildirimleri yapmaması üzerine cumhuriyet
savcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Ayrıca, sigortasız işçi
çalıştırmasıyla, sakat ve eski hükümlü işçi kontenjanını doldurmaması
nedeniyle, Diyarbakır İŞKUR ve Sigorta İl Müdürlüklerince toplam 1 trilyon 62
milyar 472 milyon lira idari para cezası tahakkuk ettirilmiştir. İş yerinde
üretim faaliyetinin durdurulmuş olması nedeniyle, sendika tarafından 3/6/2008 tarihinde grev kaldırılmıştır. Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, İstanbul
Bakırköy’de bulunan Sigorta İl Müdürlük Binasıyla ilgili sorusunu
cevaplandırıyorum. Bakırköy’de
bulunan İstanbul Sigorta İl Müdürlüğü Binası 02/01/1975
tarihinde Kurumumuzca satın alınmış ancak 17/8/1999 tarihinde meydana gelen
Körfez depreminde binanın kolon ve kirişlerinde çatlakların oluşması üzerine,
İstanbul Üniversitesi Araştırma ve Yardım Vakfı Eğitim Faaliyetleri
İşletmesinin Risk Analiz Araştırma Projesi kapsamında düzenlenen yapı durum
tespit raporunda yüksek risk seviyesine sahip binalar arasında yer aldığı
tespit edilmiştir. Hasarlı olan bu binanın 2007 yılı değeri 3 trilyon 376
milyar 322 milyon TL’dir. Hasarlı binanın kullanım amacı belirlenip, bilahare
projelendirme çalışmaları başlatılacaktır. Taşınılan bina anahtar teslimi
götürü bedel üzerinden ihale edilmiş ve KDV dâhil 353 milyar TL masraf
edilmiştir. Sözü edilen binanın aylık kira bedeli, tüm vergiler mal sahibine
ait olmak üzere 30 milyar TL’dir. Yine, Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun “özelleştirme
mağduru” olarak adlandırılan 4/C’lilerin durumuyla
ilgili bir sorusu var. Bu soru çerçevesinde, bildiğiniz gibi, 4046 sayılı
Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 22’nci maddesine göre özelleştirme
programına alınan kuruluşlarda çalışan personelin bir kısmına diğer kamu kurum
ve kuruluşlarına nakil hakkı tanınırken, bir kısmına da geçici personel
statüsünde nakledilme imkânı getirilmiştir. Geçici personelin ücreti, ülkenin
genel ekonomik politikası ve mali disiplin prensibi çerçevesinde Bakanlar
Kurulunca tahsil dereceleri dikkate alınarak aylık asgari ücret tutarının
altında olmamak kaydıyla tespit edilmektedir. Değerli
arkadaşlar, 1992 yılından 2004 yılına kadar özelleştirme mağdurlarının
gerçekten bir mağdur olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz ama 2004 yılında
yaptığımız düzenlemeyle, özellikle işçi statüsünde mağduriyetleri söz konusu
olan çalışanlarımızı tekrar işe alma ve bunları asgari on ay çalıştırma
imkânını elde etmişlerdir. Bunlar özelleştirme neticesinde de tazminatlarını
almışlardır. Bugün bizden talepleri kadro, çalışma süresinin uzatılması ve
ücret artışı gibi talepleri vardır. Tabii ki takdir edersiniz ortadan bir
mağduriyet kalkmıştır ama bu talepleri de saygıdeğer taleplerdir. Bunlarla
ilgili de devletimizin imkânları ölçüsünde değerlendirmeler yapılacağını ifade
etmek istiyorum. Karaman
Milletvekili Hasan Çalış Bey’in bir sorusu, Avrupa Birliğinin katılım öncesi
mali aracı İPA kapsamında vereceği 50 milyon euronun
dağıtılacağı kırk üç ilimizle ilgili bir soru. Bu kırk üç il
şu illerden oluşuyor: Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan, Van, Muş, Bitlis, Hakkâri,
Mardin, Batman, Şırnak, Siirt, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Şanlıurfa,
Diyarbakır, Gaziantep, Adıyaman, Kilis, Kayseri, Sivas, Yozgat, Trabzon, Ordu,
Rize, Giresun, Artvin, Gümüşhane, Malatya, Elâzığ, Bingöl, Tunceli, Kastamonu,
Çankırı, Sinop, Samsun, Tokat, Çorum, Amasya, Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye
illerinden oluşmaktadır. Bahsi geçen iller Başbakanlık Devlet Planlama
Müsteşarlığı tarafından hazırlanan stratejik çerçeve belgesi kapsamında
belirlenmiştir. Buna göre kişi başına millî gelirin Türkiye ortalamasının yüzde
75’inin altında yer alan bölgelerde kullanılması öngörülmektedir. İl seçiminde
Avrupa Birliğinin dahli söz konusu değildir. Bu mali
yardım çerçevesinde kullanılacak olan kaynak, 50 milyon euro,
istihdama, istihdamın artırılması, kayıt dışılığın önlenmesi, yoksullukla
mücadele ve yaşam boyu öğrenme, mesleki eğitim alanlarında yapılacak olan
projelerde bu kaynak kullanılacaktır. Karaman
Milletvekili Hasan Çalış Bey’in SSK, Emekli Sandığı mensubu hastaların işitme
cihazlarıyla ilgili bir sorusu: SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı kapsamındaki kişilere
gerekli görülen işitme cihazı bedellerinin ödeme esas ve usulleri öteden beri
sağlık uygulama tebliğleriyle belirlenmektedir. Sağlık uygulama tebliği 25/5/2007 ve 26532 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak
yeniden düzenlenmiştir. Buna göre, işitme cihazı bedeli olarak her kulak için
en fazla 800 YTL ödenmektedir. Bununla birlikte, piyasada bulunan farklı
tiplerdeki cihazlardan yüksek bedelli olanların fatura edilerek düşük bedelli
olanların hastaya verilmesini engellemek için gerekli teftişler gecikmelere yol
açabilmektedir. Analog cihazlar için ödemelerde bir
problem olmamakla birlikte, üniversitelerden alınan görüşler doğrultusunda
piyasada bulunmadığı hâlde fatura edilen dijital programlanabilir cihazlar için
ödeme yapılmamakta olup, konuya ilişkin Sağlık Bakanlığı görüşü doğrultusunda
işlem yapıldığını bu soru çerçevesinde ifade etmek istiyorum. Antalya
Milletvekili Tayfur Süner Bey’in sorusu
muhtarlarımızla ilgili. Muhtarların ödenek ve sosyal güvenlikleri 2108 sayılı
Yasa’yla düzenlenmiş bulunmaktadır. Muhtarların 30/5/2005
tarih ve 2005/8870 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla muhtar ödeneği 6 bine
çıkarılmıştır. 2003-2007 dönemine bakıldığında, muhtarlarımızın aylıklarında
yüzde 196,2’lik bir artış bulunmaktadır. 2108 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesiyle
herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı bulunmayan muhtarlarımız BAĞ-KUR
kapsamına alınmıştır. 5510 sayılı Kanun’da düzenleme ile 28 Temmuz 2008
tarihine kadar müracaat eden muhtarların ve tüm BAĞ-KUR’luların
birikmiş prim borçları yeniden yapılandırılarak indirimli ödeme imkânı
sağlanmıştır. Öte yandan, muhtarlar doğrudan halkın oyuyla iş başına gelen
yöneticiler olduğundan, seçilmişlerin devlet memuru kadrolarına atanmaları
hususunda bir düzenleme çalışması bulunmamaktadır. Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış Bey’in “İş kazaları ve bu
kazalara bağlı ölümler neden artmaktadır?” çerçevesindeki sorusunu ise şu
şekilde cevaplandırmak istiyorum: İş sağlığı güvenliği alanında AB müktesebatı
uyumlulaştırılarak 21 adet yönetmelik yayınlanmıştır, gerek AB gerekse ILO ile
ortaklaşa ve gerekse ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği alanında çalışma yapan
kuruluşlarla ortaklaşa projeler yapılmaktadır. Yıllar itibarıyla iş kazaları istatistikleri: 2002 yılında 72.344;
2003 yılında 76.668; 2004 yılında 83.830; 2005 yılında 73.923; 2006 yılında
79.027 iş kazası meydana gelmiştir. Bu sürelerdeki işçi sayısı ise 2002 yılında
5 milyon 200 bin iken 2006 yılında 7 milyon 200 bin işçi söz konusudur. Kaza
sıklığı, 100 bin işçide 2002 yılında 1.385 işçi kaza ile karşı karşıya
kalırken, iş kazasına maruz kalırken 2006 yılında 1.011 işçi iş kazasına maruz
kalmaktadır. İş kazası sonucu ölüm sayısı 2002’de 872; 2003’te 810, 2004’te
841; 2005’te 1.076; 2006’da 1.592’dir. 2007 rakamları ise eylül ayı sonunda
açıklanacaktır. Gaziantep
Milletvekili Akif Ekinci Bey’in sorusu ise “BAĞ-KUR’lu
sigortalıların sağlık problemlerini düzenleyici bir çalışmanız var mıdır?”
şeklinde. 5510 sayılı Yasa ile BAĞ-KUR’luların sağlık
hizmetlerinden yararlanabilmesi için gerekli olan iki yüz kırk gün prim ödeme
süresi otuz güne indirilmiştir. Ayrıca altmış güne kadar prim borcu bulunan
BAĞ-KUR’luların kendilerinin ve yakınlarının sağlık
hizmetlerinden yararlanmaları sağlanmıştır. On sekiz yaşından küçük çocukların
ise hiçbir şart aranmaksızın sağlık hizmetlerinden yararlanması sağlanmıştır.
Bu, sosyal güvenlik reformuyla gelen köklü bir düzenleme, bütün mağduriyetleri,
haksızlıkları da ortadan kaldıran bir düzenleme. 15/06/2007 tarihinden önce
BAĞ-KUR, sigortalı ve hak sahiplerinin sağlık hizmeti, Sağlık Bakanlığı,
mahalli idareler, üniversiteler ve kamu iktisadi teşebbüslerine ait sağlık
tesisleriyle diğer sağlık tesislerinden satın alınmak suretiyle
yürütülmekteydi. BAĞ-KUR ile protokolü bulunmayan üniversite hastanelerinde
yapılan tedaviye ait giderler ise BAĞ-KUR Sağlık Sigortası Yönetmeliği’nin
6’ncı maddesine istinaden sigortalı ya da hak sahiplerince karşılanmaktaydı,
daha sonra, tebliğde yer alan fiyat üzerinden şahıslara ödeme yapılmakta idi.
Ancak, 25/05/2007 tarih ve 26532 sayılı mükerrer Resmî
Gazete’de yayınlanan 15/06/2007 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Sağlık
Uygulama Tebliği’ne göre Sosyal Güvenlik Kurumu üniversite hastaneleriyle
sözleşme imzalayarak BAĞ-KUR sigortalılarının üniversite hastanelerinden
yararlanmaları bu şekilde sağlanmıştır. Buna göre hastanelerce düzenlenen
tedavi faturaları doğrudan Sosyal Güvenlik Kurumuna gönderilmekte olup,
vatandaşlara herhangi bir fatura düzenlenmemektedir, 2007’nin altıncı ayından
bugüne. İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, İstanbul Davutpaşa’daki bir iş yerinde meydana gelen patlamayla
ilgili, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili sorusu: İstanbul Davutpaşa’da
beş katlı iş merkezinde 31/1/2008 tarihinde meydana
gelen patlama olayı üzerine 2 iş müfettişi acil olarak görevlendirilmiş ve
olayla ilgili inceleme ve soruşturma tamamlanarak ilgili kurumlara intikal
ettirilmiştir. Patlamanın meydana geldiği iş yerinin 27/11/2006
tarihinde İstanbul Bölge Müdürlüğüne iş yeri bildirgesi verdiği, bildirgede,
çalışan sayısının 1 kadın işçi olarak beyan edildiği ve faaliyet konusunun
plastik oyuncak imalatı olduğu belirtildiği tespit edilmiştir. Bunun dışında
bölgede 06/02/2008 ve 11/02/2008 tarihleri arasında 39
iş müfettişi ile 16 sosyal güvenlik müfettişi olmak üzere toplam 55 müfettiş
tarafından 615 iş yerinde kayıt dışı istihdam ile ilgili tarama teftişleri
yapılmış, 62 iş yerinin kaydının bulunmadığı tespit edilmiş, denetimlerde 8.831
işçiye ulaşıldığı, bunlardan 542 çalışanın kayıt dışı olarak çalıştığı tespit
edilmiştir. Ayrıca, İstanbul, Kocaeli ve Adapazarı illerinde 25/2/2008
ve 7/3/2008 tarihleri arasında kayıt dışı iş yerleri ve kayıt dışı işçilerin
tespitine yönelik olarak Bakanlığımıza bağlı 760 denetim elemanınca 22.662 iş
yeri denetlenmiş, bunlardan 2.945 iş yerinin kaçak olarak faaliyet gösterdiği,
9.959 işçinin de kayıt dışı çalıştığı tespit edilmiş, 6 trilyon 617 milyar 852
milyon TL idari para cezası uygulanmıştır. Adana
Milletvekili Muharrem Varlı ve ayrıca yine Adana Milletvekili Kürşat Atılgan
Bey’in Adana’yla ilgili soruları. Bilindiği gibi, 5502 sayılı Yasa ile BAĞ-KUR,
Emekli Sandığı ve SSK tek çatı altında birleştirilmiştir. Bu kurumların teftiş
kurulları da Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı bünyesinde birleştirilmiştir.
Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurulu kararıyla, Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığı, 1/7/2008 tarihinden itibaren Ankara,
İstanbul, İzmir illerinin yanı sıra, Adana, Bursa ve Trabzon illerinde de grup
başkanlığı şeklinde çalışmalarına devam etmektedir. Dolayısıyla, her iki
milletvekilimizin sormuş olduğu -soruyla ilgili- Adana’yla ilgili hiçbir
problem söz konusu değildir. Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan Bey’in, sigortasız çalışan, kayıt dışı çalışanlarla
ilgili neler yaptığımız sorusu: Kayıt dışılıkla mücadele kapsamında KADİM
Projesi hayata geçirildi, İşverenlerin işçi ücretlerini bankalar aracılığıyla
ödemeleri hususunda Sosyal Güvenlik Kurumu yetkilendirildi. Kamu idareleriyle
bankalara, birtakım işlemlerin yapılması sırasında sigortalılık sorgulaması
yapma yükümlülüğü getirildi. Alo 170 Kayıt Dışılıkla Mücadele Hattı kuruldu, ki her ay ortalama 55-60 bin arasında Alo 170
hattına müracaat söz konusudur. Kayıt dışı çalıştırmaya yönelik idari para
cezaları artırıldı. Kurumlar arası çapraz kontrol ve koordinasyonun sağlanması
amacıyla Kimlik Bildirme Kanunu’nda değişiklik yapıldı, işverenlerin
teşviklerden yararlanabilmesi için kayıt dışı çalıştırmama zorunluluğu
getirildi. Sosyal Güvenlik
Kurumu Başkanlığı müfettişleri tarafından doğrudan ihbar ve şikâyete dayalı
olarak 2007 yılında yapılan denetimlerde 12.612 iş yeri denetlenmiş, 711 iş yeri resen
tescil edilmiş, 8.334 sigortasız çalışan işçi tespit edilmiş, bu denetimler
sonucunda 38 trilyon 363 milyar idari para cezası önerilmiştir. Bakanlığımız İş
Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişleri tarafından doğrudan ihbar ve şikâyete
dayalı olarak 2007 yılında yapılan denetimlerde 283 iş yerinde 1.479 kişinin
sigortasız çalıştığı tespit edilerek Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmiştir. Kayıt dışılıkla
mücadele ve sigortalılık bilincinin geliştirilmesi çabaları neticesinde, Sosyal
Güvenlik Kurumuna kayıtlı çalışan sayısı 2002 yılı sonunda 12 milyon 257 bin,
2007 sonunda 14 milyon 980 bin iken son verilere göre 16 milyon 552 bine bu
rakamın çıktığını görüyoruz. TÜİK istatistiklerinde de 2002’de yüzde 52,1 olan
istihdamda kayıt dışılık oranı Nisan 2008 itibarıyla yüzde 44,9’a düşmüştür. Kütahya
Milletvekili Prof. Dr. Alim Işık Bey’in sorusu Devlet
Demiryollarında doğal afet, kaza ve olaylarda çalışan işçilerle ilgili,
bunların geçici işçi statüsünün daimî işçi statüsüne neden dönüşmediğiyle
ilgili. Bu sorun da çözülen sorunlardan bir tanesidir. Dolayısıyla, sürecin
gadrine uğramıştır diyebilirim. Çözdüğümüz sorunlardan bir tanesi. Karaman
Milletvekili Hasan Çalış Bey’in sorusu İşsizlik Sigortası Fonu’yla ilgili.
İşsizlik Sigortası Fonu’nun fon varlığı 31/12/2007
tarihi itibarıyla 30 katrilyon 705 trilyon olarak gerçekleşmiştir, 30/6/2008
tarihi itibarıyla da 33 katrilyon 432 trilyon liradır. İşsizlik sigortasının
uygulanmaya başlandığı Mart 2002’den Haziran 2008 sonuna kadar 1 milyon 226 bin
119 kişi işsizlik ödeneği talebiyle kuruma başvurmuş ve Haziran 2008 sonu
itibarıyla 1 milyon 96 bin 483 kişi işsizlik ödeneği almaya hak kazanmıştır.
2008 Haziran ayı sonu itibarıyla işsizlik ödeneğine hak kazanan kişilere toplam
1 katrilyon 528 trilyon 308 milyar 568 milyon TL ödeme yapılmıştır. Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz Bey’in sorusu, Gaziantep Büyükşehirle ilgili: Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kevser
Otobüs İşletmeciliğinin, iş yerinden toplu işçi çıkışı nedeniyle 4857 sayılı İş
Kanunu’nun 29’uncu maddesi uyarınca Bakanlığımız iş müfettişlerince 23/11/2007 tarihinde inceleme denetimi gerçekleştirilmiş ve
denetime ilişkin 26/11/2007 tarih ve 111 sayılı Rapor düzenlenmiştir. Söz
konusu raporda adı geçen iş yerinin, ihalenin feshedilmesi nedeniyle
faaliyetine son verildiği için şirket adresinde yetkili kimsenin bulunmadığının
tespit edildiği belirtilmiştir. Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin konuya
ilişkin olarak verdiği ifadede ise taşıma şirketinin ihale sözleşmesi
şartlarını yerine getirmemeleri ve istihdam ettiği işçilere karşı yasal
yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin Büyükşehir Belediyesi
tarafından feshedildiği belirtilmiştir. Tokat
Milletvekili Reşat Doğru Bey’in belediye başkanlarımızla ilgili bir sorusu var:
5510 sayılı Yasa ile Emekli Sandığından aylık alan belediye başkanlarının yanı
sıra SSK ve BAĞ-KUR’dan aylık almakta olan belediye
başkanlarına da 5434 sayılı Kanun’da emeklilik için öngörülen şartları yerine
getirmeleri hâlinde makam ve temsil tazminatı verilmesi sağlanmıştır. Bu da çok
tartışılan bir konuydu, bunu da Parlamentoda hep birlikte çözmüş bulunduk. Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir Bey’in sorusu: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 120’inci
maddesi ile 1475 sayılı İş Kanunu’nun kıdem tazminatına ilişkin 14’üncü maddesi
yürürlükte bırakılmış ve kıdem tazminatının kimlere, hangi koşulların
gerçekleşmesi hâlinde ve ne miktarda ödeneceği bu maddede düzenlenmiştir. 5510
sayılı Yasa ile hâlen, esnek çalışma sözleşmesi veya başka bir deyişle part-time usulü çalışan usta öğrencilerin kadrolu
öğretmenlere göre eksik olan aylık çalışma gün sayılarını sigorta, prim, esas
kazancın yarısı üzerinden yarı yarıya indirimli olarak, isteğe bağlı olarak,
sigorta yoluyla tamamlamalarına imkân sağlanmıştır. Fakat bu usta öğreticilerle
ilgili Maliye Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı olarak şu
anda yeni bir iyileştirme çalışması içerisindeyiz. Umarım ki önümüzdeki günler
içerisinde 15-20 bin kişiden oluşan usta öğreticilerin bu sorunlarını yine, hep
birlikte çözmüş oluruz. Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir Bey’in yine muhtarlarımızla ilgili bir sorusu var:
Az önce bu konuyla ilgili teferruatlı bir şekilde cevap verdim. İlave olarak
şunu söyleyebilirim: Bildiğiniz gibi köy muhtarlarımızla ilgili bir ayrıcalık,
yine sosyal güvenlik reformunda düzenledik. Otuz gün yerine on beş gün
üzerinden prim ödeme imkânını köy muhtarlarımıza getirmiş bulunuyoruz. Umuyorum
ki köy muhtarlarımıza, kırsaldaki muhtarlarımıza bu anlamda bir rahatlık
getirmişizdir. Karaman
Milletvekili Hasan Çalış Bey’in İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken paraların
GAP’a aktarılmasıyla ilgili sorusu: 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nda
sigortalı işsizlere İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapılacak ödemeler, sağlanacak
hizmetler ve fonda biriken paraların nasıl değerlendirileceği düzenlenmiştir.
5763 sayılı Yasa ile İşsizlik Sigortası Fonu devlet payının 2008-2012 yılları
arasında faizinin ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlarda
kullanılmak üzere GAP’a aktarılması öngörülmüştür. GAP’a para aktarılması bölge
için hayati önemi bulunan Güneydoğu Anadolu Projesi öncelikli olmak üzere
bölgede yatırımların artırılmasına ve bu çerçevede işsizliğin azaltılmasına ve
işsiz vatandaşlarımızın istihdamının kolaylaştırılmasına katkıda bulunacaktır.
GAP bölgesinde yapılacak yatırımlarla işsizlik sigortasından yararlanan
vatandaşlarımız dâhil tüm işsizler için yeni istihdam alanlarının yaratılacağı
açıktır. İşsizlik Sigortası Fonu, aktif büyüklükleri Bankalar Birliğince ilan
edilen ilk on ticari bankayla çalışmaktadır. Fon, kanunda sayılan amaçları
dışında herhangi bir yerde değerlendirilmemiş olup bir zarar oluşması söz
konusu değildir. Adana Milletvekili Sayın Muharrem Varlı Bey’in sorusu, SSK’da
çalışıp BAĞ-KUR’a geçen ve bu şekilde, BAĞ-KUR’da çalışıp SSK’ya geçenlerle ilgili yaşanan sorunlarla
ilgili soru; ayrıca yine Karaman Milletvekili Hasan Çalış Bey’in aynı amaca
dönük bir sorusu: Sosyal güvenlik kuruluşuna tabi hizmeti olanlara bu
kurumlardan hangisinin mevzuatına göre aylık bağlanacağı 2829 sayılı Kanun’un
8’inci maddesiyle belirlenmiş olup söz konusu maddeyle “Birleştirilmiş hizmet
süreleri toplamı üzerinden, ilgililere; son yedi yıllık fiili hizmet süresi
içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması
halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi
mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir.” hükmü getirilmiştir. Diğer taraftan, 1479 sayılı Kanun’un 35’inci maddesine göre, belli
bir süre prim ödenmesi, belli bir yaşa ulaşılması ve prim borcunun olmaması
koşullarını tahsis talep tarihi itibarıyla yerine getirenlere yaşlılık aylılığı
bağlanmaktadır. Yine 1479 sayılı Kanun’a göre, sigortalılara aylık
bağlanabilmesi için yukarıda sayılan koşulların tamamının yerine getirilmesi
gerektiğinden prim borcu ödenmeden hizmetlerin geçerli sayılarak aylık
bağlanmasına imkân bulunmamaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumunca
yaşlılık aylığına hak kazanmış ancak birikmiş prim borçları nedeniyle yaşlılık
aylığı bağlanamayan ve sağlık yardımlarından yararlanamayan sigortalıların
kendilerine bağlanacak yaşlılık aylığı karşılığında uygun şartlarda kredi
kullandırılması için Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile Türkiye Halk Bankası
Genel Müdürlüğü arasında bir protokol imzalanarak BAĞ-KUR sigortalılarımızın
mağdur olmamaları sağlanmıştır. Niğde
Milletvekili Sayın Mümin İnan Bey’in sorusu emekli olan vatandaşlarımızın
ücretleriyle ilgili. Yine, Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz
Bey’in de bu anlamda bir sorusu var. 1/1/2000 tarihinde
yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun’un ilgili maddelerinde Sosyal Sigortalar ve
BAĞ-KUR emeklilerine bağlanan aylıkların bir önceki ayın TÜFE oranı kadar
artırılması düzenlenmiştir. Nitekim, 2000, 2001, 2002
yıllarında SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin aylıkları TÜFE oranında artırılmıştır.
Emekli aylıklarının TÜFE oranında artırılmasının yetersiz kaldığını dikkate
alan Hükûmetimiz, 2003 yılından itibaren bu
uygulamadan vazgeçmiştir; bildiğiniz gibi, 2003 yılında seyyanen 75 ve 100
milyon lira emeklilerimize sosyal destek ödemesi çerçevesinde zam yapılmıştır. 2003’ten bu yana
yapılan oransal artışlarla SSK’da 257,1 YTL olan asgari aylık bugün 598 YTL’ye çıkmıştır, artış oranı yüzde 123,8’dir. BAĞ-KUR’da 148,7 YTL olan asgari aylık 445,1 YTL’ye çıkmıştır, artış oranı yüzde 199,4. BAĞ-KUR tarım
sigortalılarında 65,8 YTL olan aylık 300 YTL’ye
çıkmıştır, artış oranı yüzde 355,9. Emekli Sandığında 377 YTL olan asgari aylık
743,3 YTL’ye çıkmıştır, yükselmiştir ve artış oranı
yüzde 97,2. Bu süredeki kümülatif TÜFE oranının yüzde
78,4 olduğu göz önünde bulundurulduğunda emekli aylıklarını enflasyona
ezdirmediğimiz açıkça görülecektir. Ayrıca, 2006 yılından itibaren de
emeklilerin almakta oldukları aylıklara yüzde 5 ile yüzde 4 oranında ek ödeme
verilmeye başlanmıştır. Enflasyon farklarının ödemesiyle ilgili olarak özel sektörden
emekli olanlara Ocak 2000 tarihindeki on sekiz-yirmi iki günlük TÜFE farkları
Ağustos 2002’de, kamu sektöründen emekli olanlara da Ocak 2000 dönemine ilişkin
on dört günlük TÜFE farkları Temmuz 2004’te yasal faizleriyle birlikte
ödenmiştir. Söz konusu TÜFE farklarının ödenmiş olmasına rağmen bazı
emeklilerimiz tarafından açılan münferit davalarda takip eden her ay için de
tekrar fark ödemesi talep edilmiştir. Buna ilişkin yargı süreci devam etmekte
olup sonuca göre de işlem yapılacaktır diyorum. Tekrar, soru
soran bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. Sisteme giren
sayın milletvekilleri var, herhâlde soru soracaklar. Sayın Ağyüz, buyurun efendim.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
tabii Büyükşehirde olanları, kendisine rapor edilen
şekilde bilgi verdiler. Kendilerine aktarılan bilgi -Kevser Turizmle- doğru
olabilir ama Büyükşehir Belediyesi bu işçileri sendikalı oldukları için
çıkarmıştır, ”Sendikanızdan istifa edin tekrar sizi işe alacağım.” demiştir. Bu
konuda Sayın Bakanın üzerinde durarak inceleme yapmasında büyük fayda vardır.
Çünkü şu anda işe alınmayan 111 kişi, yaklaşık 450-500 kişilik aile, aç ve
perişandır. Bunların suçu TÜMTİS’e üye olmak ise,
herhâlde örgütlü olmak suç değildir. Sayın Bakanımızın bu açıdan bakarak
-aylardır süründürülen bu işçilerin göreve döndürülmesi, işe döndürülmesi için
alınan yargı kararı da vardır- bu konuda yardımcı olmasını ve takip etmesini
özellikle rica ediyorum. Ayrıca da bu işçilerin işe döndürülmesi için iktidar
partisi genel merkezinde yapılan bir protokol de söz konusudur. Bu protokolün
göz ardı edilmesi de siyasi etik olarak doğru değildir. Bizim, emekli
maaşları için önerdiklerimiz… Sayın Bakanın emekli maaşlarında intibak
düzenlemesi yapılacağı konusunda bir sözü vardır. Biliyorsunuz, 2000 öncesi
emekliler ile 2000 sonrası emekliler arasında büyük uçurum vardır. Bugün açlık
sınırının 715 YTL olduğu bir ülkede ve özellikle geçim darlığı içindeki
emeklilerimizin 2 milyon kişiyi bulduğu bir ortamda bunun göz ardı edilmesi
mümkün değildir. Emeklilerimiz bugün pazardan domates, soğan topluyorlarsa ve
kahveye gidemeyip çay ısmarlama alışkanlıklarını kaybetmişlerse, hatta hatta bayramda torunlarına para veremiyorlarsa, harçlık
veremiyorlarsa bunun nedeni ekonomik yetmezliklerdir. Bunu “Kaynak yok.”
şeklinde söylemek mümkün değildir çünkü İşsizlik Fonu’ndan değişik yerlere para
aktarılıyor. BAŞKAN – Sayın Ağyüz, kısa bir açıklama istiyorum. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Bu nedenle, ben emeklilerle ilgili sorduğum soruya yanıt
alamadım. Bu çerçevede bakılmasını diliyorum ve büyükşehirdeki
işçilerimizin de kazanılmış yargı kararı doğrultusunda Bakanlığımızı takip
ederek işe döndürülmesi gerektiğini belirtmek istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Bakan, her
soruya ayrı cevap mı vereceksiniz, toptan mı? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Toptan vereceğim. BAŞKAN – Toptan
olacak, peki. Sayın Ekici,
buyurun. AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sözlü soruların
görüşülmesine ertelenmeden devam edilseydi, güncelliğini kaybetmiş olan
sorularla da karşılaşmazdık. Sayın Bakan da biraz önce telaffuz etti, soruların
birçoğu güncelliğini kaybetmiştir. Ben sorduğum soruya
cevap alamadım. Sayın Bakan herhâlde yeterince incelememişti soruyu. Ben
BAĞ-KUR emeklisinin hastanedeki, ödemiş olduğu, imzalamış olduğu senetten
dolayı rehin kalmasıyla ilgili bir soru sordum. Rehin kalan hastalarımızın
sorunlarının çözümüyle ilgili Sayın Bakanın ne gibi bir önlemi var, düşüncesi
var, onu öğrenmek istedim. İkincisi,
muhtarların BAĞ-KUR prim borcuyla ilgili. Biliyorsunuz, muhtarların aldığı maaş
-yanılmıyorsam- 270 milyon. Ödedikleri BAĞ-KUR primi neredeyse aldıkları maaşa
denk gelmektedir. Borçlarının yeniden yapılandırıldığından bahsetti. Buradan şu
anlaşılıyor ki tüm muhtarlarımız BAĞ-KUR borçlusu veya bu problemi
yaşamaktadır. Bir önemli konu
daha: Uzel Traktör Fabrikası yaklaşık üç-dört aydan
beri ciddi sancı çekmektedir. Altmış yıldan beri Türkiye'nin gözbebeği olan Uzel Traktör Fabrikası, ciddi üretimler yapan, ihracat
yapan Uzel Traktör Fabrikası 3-4 bin çalışanıyla
problem yaşamaktadır. Çalışanlarının dışında, yan sanayisi ve bayileriyle
beraber değerlendirildiğinde, 30 bin civarında insan bu işten mağduriyet
görmüştür. Çok ciddi serzenişler gelmesine rağmen, şu ana kadar Sayın Bakan bu
konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmış değildir, olayın üzerine
gitmemektedir. Bu konuyla ilgili ne düşünülüyor, onu da ayrıca öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Serdaroğlu, buyurun. Lütfen biraz kısa
olsun efendim sorular. MEHMET SERDAROĞLU
(Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Cidden 4/C’liler mağdurdur ve mazlumdurlar. On aylık asgari ücreti on
ikiye bölersek asgari ücretin altında ücret aldıkları görülecektir. Bir yılda
on ay çalışıp iki ay çıkış alan insan mağdurdur, dört ay içinde en fazla iki
gün ücretli hastalık izni alabilen mağdurdur. Gittikleri yerde aynı işi yapanın
yarı ücretini almak mağdurluktur, önce aldıkları ücretin yarısını almak yine
mağdurluktur. Netice itibarıyla
Sayın Bakanım, 4/C’lilerin istekleri kısaca şöyledir:
Statülerinin belirlenmesini istemekteler ve bunun yanında yılda on iki ay
çalışmak istiyorlar. Eşit işe eşit ücret verilmesi, sağlık güvencelerinin
belirlenmesi ve hastalık izinlerinin yeniden düzenlenmesi gibi çok kısa ve
basit istekleri vardır. Bunların tarafınızdan yerine getirilmesi hepimizin
dilek ve temennisidir. Bunun yanında,
bu, Bakırköy’deki sigorta binasıyla ilgili olarak da şunu söylemek istiyorum:
Bu bina tabii ki -Bakırköy’deki bina- sizin binanız. Bizim onun nereye
taşınacağıyla ilgili görüş veyahut da tavsiyemiz olamaz ancak yeni hizmet
binasının yerini iyi ve uygun olarak tespit edemediniz çünkü Güneşli-Mahmutbey
yolu, 153 no.lu yer, ulaşımı en zor olan yerlerden biridir. Sigortalılar buraya
en az iki, en fazla dört vasıta değiştirerek gelmektedirler. Yılda 1,5-2 milyon
insanı ilgilendiren, günde 400 sağlık karnesi verilen ve günde 2 bin muamelenin
yapıldığı düşünüldüğünde burada sigortalıların mağdur oldukları gerçeği ortaya
çıkacaktır. Bunun yanında,
daha önce de size, zatıalinize, bu Uzel
Traktör Fabrikasındaki işçilerimizin durumuyla ilgili ve Uzel
Traktör Fabrikasındaki gelişmeleri öğrenebilmek için verdiğim soru önergeme
cevap alamadım. Bunu da dikkatle takip edip bekliyoruz. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
her ne kadar 15/2/2008 tarihinden bu yana beş buçuk ay
geçmiş olsa da cevabınızdan dolayı -önergem için- teşekkür ediyorum. Ben, konunun daha
aydınlanması açısından, mağduriyetlerinin giderildiği şeklinde cevapladığınız
önergenin… Yani, Devlet Demiryollarında tabii afet, kaza ve olaylarda kapanan
demir yollarının açılması amacıyla çalıştırılmış olan işçilerin
mağduriyetlerinin giderilmesi konusu nasıl hâlledildi?
Ne zaman bu konu çözüldü? Bu konuda, merakla cevabı bekleyen vatandaşlarımızın
da aydınlanması açısından eğer biraz daha detaylı bilgi verebilirseniz çok
memnun olurum. Yine, 15/2/2008 tarihinde, 4/C kapsamında çalıştırılan işçilerin
mağduriyetlerinin giderilmesiyle ilgili sormuş olduğum soru önergesinin
cevabını da umarım, en kısa zamanda, herhâlde yazılı cevaplayacaksınız. Sayın Serdaroğlu da konuya değindi. Eğer, bu kapsamda, biraz bu
konuyu açar, vatandaşlarımızı bilgilendirirseniz memnun olurum. Çok teşekkür
ederim. BAŞKAN – Sayın
İnan... MÜMİN İNAN
(Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
teşekkür ediyorum cevabınız için. Emekli
insanlarımızın Türkiye’de zor şartlarda yaşadığını hepimiz biliyoruz.
Verdiğiniz cevapların sizi de bizi de tatmin etmediğini biliyoruz. Eğer
emeklilerimiz bu konuda tatmin olduysa sorun yok demektir. Ama ister SSK’lı
olsun ister Emekli Sandığı olsun ister BAĞ-KUR ister tarım olsun, arazide yani seçim bölgelerimizde yapmış
olduğumuz toplantılarda vatandaşlarımızdan, emeklilerimizden almış olduğumuz
sorunları size iletiyoruz. Onlar “Sorun var.” diyor. Eğer biz “Sorun yok.”
diyorsak, ortada bir çelişki var demektir. Dolayısıyla, bu
çelişkinin ortadan kaldırılması için yeniden bu işin gözden geçirilmesini,
emekliliği hak etmiş, emekli olmuş insanların birçoğunun çocuğunu evlendirme
çağına getirdiğini, birçoğunun üniversitelerde ya da başka okullarda çocuk okuttuğunu,
emeklinin bir tek kişi olarak düşünülmemesi gerektiğini ve yanında işinden olan
ya da iş bulamamış genç insanları, en az dört-beş kişilik bir aileyi idare
ettiğini ve onların geçimiyle mükellef olduğunu da düşünmek gerekir diye
düşünüyorum. Bu konuların
yeniden gözden geçirilmesi ve emeklilerimizin asgari geçim şartlarında bir
ücrete kavuşturulması konusunda yardımlarınızı beklediğimizi yine emekliler
adına talep ediyor ve saygılar sunuyorum efendim. BAŞKAN – Sayın
Çalış… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
sorularımıza gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ediyorum. Gerçekten sorularımız
sayın vekillerimizin de belirttiği gibi vatandaşlarımızın sorunları. Bunları
siz de biliyorsunuz ancak sizlerden istirhamımız sorularımıza biraz daha
güncelliğini yitirmeden cevap vermeniz. Tabii ki sizler epey sorularımızı
cevaplandırdınız ama bazı bakanlarımız sağ olsunlar bürokratlarına bir evrak
hazırlatıyorlar, onları bize gönderiyorlar, üzerine de bir not düşüyorlar: Bu
sorunun cevabı sizi tatmin ettiyse lütfen bir dilekçe verin, soru önergemin
yazılı önergeye çevrilmesi yönünde… Bunu hoş bulmuyorum, doğru bulmuyorum,
nazik bulmuyorum. Bunu, zabıtlara geçmesi için özellikle söyleme ihtiyacı
hissettim. Sayın Bakanım, İşsizlik
Sigortası Fonu gerçekten krizlere gebe; gelişme ihtiyacı olan, genç nüfusu çok
fazla olan ülkemiz için İşsizlik Sigortası Fonu son derece önemli, son derece
hayati. Tabii ki bu fonun daha da iyi kullanılır hâle gelmesi en az fonun
kendisi kadar önemli. Fondan insanlarımızın hak ettiği kadar faydalanması için
yasalarımızı biraz daha düzeltmemiz, biraz daha kolaylaştırmamız gerektiğine
inanıyorum; bir. İkinci bir husus:
Görülmüştür ki fonda ihtiyaçtan fazla para birikmektedir. Fonun kaynağı
sizlerin de bildiğiniz gibi ya Hazinedir ya da işveren
de işçi de ödemiş olsa işçiye binen bir yüktür. Eğer fonda fazla para
birikiyorsa bu paraları ihtiyacı karşılayacak ve sıkıntılı olduğu zaman da bir
miktar yedek kalabilecek şekilde ayarlayarak bir hesap tutturmak gerekiyor, ona
göre düzenleme yapmak gerekiyor çünkü neticede Hazine de gidiyor serbest
piyasadan yüksek faizlerle borçlanarak buraya kaynak oluşturuyor. Burada üzerine
basmak istediğim bir diğer konu da GAP projesi, KOP projesi; ülkemiz için son
derece önemlidir, bunların yapılması da önemlidir ama bunlara kaynak ararken
gerçekten İşsizlik Sigortası Fonu’nun seçilmiş olması da talihsiz bir durumdur.
Keşke bu ülkemizin yetmiş yıllık kazanımı olan Telekom gibi, TÜPRAŞ gibi çok
önemli kurumlarımız özelleştirilirken onlardan sağlanan kaynakları buralara
aktarmış olsaydık da vatandaşımız da şunu deseydi: “Tamam, TÜPRAŞ özelleşti ama
KOP projesinde kullanıldı veya GAP projesinde kullanıldı.” diyebilseydi
diyorum. BAŞKAN – Sayın
Çalış, lütfen… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Aslanoğlu, siz sisteme girmişsiniz ama sorunuz yok yalnız,
söz veremem size. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Müsaade ederseniz, bir soru da ben sorayım efendim. BAŞKAN – Böyle
bir usul yok efendim. Yani, sizin sorunuz yok burada… Buyurun Sayın
Bakanım. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Öncelikle
İşsizlik Fonu’ndan, son yaptığımız istihdam paketi düzenlemesi çerçevesinde
-yüzde 30 ile Bakanlar Kurulunun yetkisinde yüzde 50’ye kadar çıkarma imkânı
var- aktif iş gücü programları için fondan bir kaynak tahsisi söz konusu. Bugün
itibarıyla 250 trilyon civarında bu, önümüzdeki yıllarda 300 trilyon, istenirse
450 trilyon kadar aktif iş gücü programları için kullanılabilecek. Çok yaygın bir
şekilde, şu anda, Türkiye’de İŞKUR aracılığıyla, İŞKUR öncülüğünde meslek
edindirme kurslarına start vermiş bulunuyoruz.
Elâzığ’daydık, Malatya’daydık, Van’daydık. Birçok ilimizde, bir taraftan bir
miktar ücret ödeyerek, bir miktar harçlık vererek, 250 milyon lira bir aylık
vererek, diğer taraftan da meslek edindirerek, bu “Her işi yaparım.”
anlayışından… Meslek sahibi insan sayısını artırma konusunda İşsizlik Fonu bu
dönemde ciddi bir kaynak teşkil etmeye başlamıştır. Ayrıca, İŞKUR’a
kayıtlı olan bütün işsizlerimiz meslek edindirme kurslarından geçecekler, onlar
da bir meslek sahibi olacaklar. Bugüne kadar bu uygulama da yoktu. Elde edilen
bu yasal dayanakla, genç işsizlerimiz açısından, işsizlerimiz açısından bu
kaynakların kullanılıyor olması da son derece önemli olacak. GAP ve benzeri
konularda kaynak aktarımı ise -özellikle üzerine basa basa
söyledik- bu kamu payının beş yıllık nemasının GAP’a aktarılması şeklindedir.
Burada hazine garantisi zaten fon için var olduğuna göre kamunun beş yıllık
nemasının aktarılması çok akılcı bir yaklaşım, çok doğru bir yaklaşım idi. Bu
konuda partilerimizin de ciddi bir itirazı zaten söz konusu değil. Amaca uygun
mu? Fon, amacına uygun şekle de getirildi. O konuyla ilgili düzenlemeyi de
burada hep birlikte yaptık. Dolayısıyla, netice itibarıyla sosyal yarayı tamir
edecek, işsizliği önleyecek ciddi bir kaynaktır, ciddi bir adımdır diye
düşünüyoruz. Sorulara güncel
cevap vermek doğrusu benim de çok arzu ettiğim bir olay. Ayrıca, yine kusura
bakmayınız, burada yirmi beş soruyu belli bir süre içerisinde cevaplandırma
zorunluluğumuz vardı. Daha geniş kapsamlı bunların değerlendirilmesi,
tartışılmasından da yana olduğumu ifade etmek istiyorum. Emeklilerle ilgili
konuya gelince: Biz, emeklileri enflasyona ezdirmediğimizi üzerine basa basa söylüyoruz. Bütün rakamlar ortadadır. Emeklilerle
ilgili mevcut ücretler yeterli midir değil midir tartışması ayrı bir konudur,
geçmiş dönemlerde yaşandığı gibi, emeklilerin enflasyona ezdirilmesi, gelişen
şartların çok gerisinde kalması ayrı bir olaydır. Bizim burada izah ettiğimiz
konu budur. Emeklilerimiz bu ülke için, bu topraklar için terlerini akıtmış
olan insanlardır, onlara ne kadar ne versek azdır. Ama bir çarpıklığı
da üzerine basarak ifade etmek istiyorum: Şu anda Türkiye’de yanlış
politikalardan dolayı 2 milyon 135 bin emekli, emekli olduğu hâlde çalışmaya
devam etmektedir. Çok önemli oranda da kayıt dışı olarak çalışmaktadırlar.
Diğer taraftan da 2 milyon 390 bin kişiye de iş arama çabası içerisindeyiz.
Bunlar bugünün, yakın geçmişin sorunları değil, bunlar kronikleşmiş,
Türkiye'nin sorunlarıdır. Bunları çözme konusunda da bir iradeyi birlikte
sergilememiz gerekiyor. 7 milyon 777 bin emekli var. Bu emeklilerle ilgili
alacağımız kararlar son derece önemlidir. Çünkü bütün mali dengeyi ilgilendiren
kararlardır, ayaküstü verilecek beyanlarla olacak bir düzenleme değildir, bir
devlet adamlığı ve devlet ciddiyeti içerisinde bu konu ele alınmalıdır. Yalnız,
değerli bir arkadaşımızın ifade ettiği gibi “2000 öncesi emekliler-2000 sonrası
emekliler” gibi tasnifler çok acıdır. Doğrudur, geçmiş yıllardaki sistemler,
sistem üzerinde aşırı oynamalar, 85 yılındaki, 90 yılındaki emeklileri, hatta
süper emeklileri, 95 yılındaki emeklileri çok farklı konumlara taşımıştır. 2000
yılı sonundaki emekliler ise başka bir statüye tabi olmuşlardır. Bu
farklılıktan kaynaklanan bir haksızlık söz konusudur. Bununla ilgili, biz
Bakanlık olarak çalışmayı yaptırdık. 2000 yılı öncesindeki emeklilerimizin,
yani emekli aylıkları düşük olan emeklilerimizin sayısı 1 milyon 700
civarındadır. Bizdeki irade, bir düzenleme olacaksa, iş ele alınacaksa işe
buradan başlanması konusundadır, bu istikamettedir. Yani, emeklilerle ilgili
bir çalışma söz konusu olacaksa öncelikle bu haksızlıkları giderme cihetinde
olması gerektiği düşüncesiyle biz bu altyapı çalışmalarını hazırlamış
bulunuyoruz, gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Ama ifade ediyorum, bunun Hükûmet düzeyinde ele alınıp neticelendirilmesi gerekiyor;
çünkü makro dengeleri ciddi ilgilendiren… Bir dönemlik bir artış değildir,
emeklilere vereceğiniz 4 katrilyonluk artış kalıcı bir artış olacaktır, sürekli
bunu ödeyeceksiniz. O hâlde, kaynak göstermeden yapacağınız bütün yorumlar
ülkenin geleceği için olumsuz bakış açılarıdır diye değerlendiriyoruz. Bir diğer konu:
Devlet Demiryollarında 220 bin geçici işçi kadrolu işçi olmuşken doğal afet ve
kaza olaylarında görev gören 615 işçi aslında altı aydan fazla çalışıyor
olmalarına rağmen, bildirimde yaşanan sıkıntılardan dolayı kapsam dışında
kalmışlardı. Bu haksızlık daha sonra bize iletildiği zaman, aldık ve
değerlendirme yaptık. 8 Mart 2008 tarihinde bir yönetmelik değişikliği yapıldı
ve bu yönetmelik değişikliği çerçevesinde, 220 bin geçici işçi nasıl kadroya
alındıysa Devlet Demiryollarındaki, doğal afetlerde çalışan 615 işçimiz de
kadrolu işçi statüsünü kazanmışlardır. Bir diğer konu
BAĞ-KUR’la ilgili. Şimdi, BAĞ-KUR emeklileri ve BAĞ-KUR’luların yaşadığı sorunlar… Aslında, dün itibarıyla
yapılandırma bitti, primlerin yapılandırması bitti. Olayın içine baktığımız
zaman 46 katrilyon alacağın 33 katrilyonunun BAĞ-KUR’lulara
ait olduğu görülüyor. Biz, sosyal
güvenlik reformunu ele aldığımızda bütün bu sistemin adaletsizliklerini ortadan
kaldırma konusunda bir irade ortaya koyduk. En önemli adaletsizlik, en önemli
haksızlıklar da BAĞ-KUR sistemindeydi, yani basamak sistemi, gelirle orantılı
olmayan prim artışları. Bu durumu düzeltmek için basamak sistemini mevcut
düzenlemede kaldırdık, beyan sistemini getirdik. Dolayısıyla, bundan sonra
BAĞ-KUR cephesinde bu kadar bir mağduriyetin olmayacağı düşüncesindeyiz çünkü
artık, beyan esası gelmiştir. Sağlık açısından, tekrar ifade ediyorum, iki yüz
kırk gün prim ödemediği zaman, BAĞ-KUR’lu
vatandaşlarımızın bugünkü sistem içerisinde sağlıktan istifade etmeleri söz
konusu değildir. İki yüz kırk gün, yani sekiz ay prim ödemesi gerekiyor. Biz
bunları kaldırdık. Bir ay prim ödemesi yeterli olmaktadır. İki aylık prim borcu
olan -ki uygulamada bu dört aya kadar çıkabiliyor- BAĞ-KUR’lular
ise sağlıktan yine istifade etmeye devam edeceklerdir. Yeni genel sağlık
sigortası ise bütün vatandaşlarımızı, 70 milyonu kapsam altına aldığı için,
herkes mutlaka bir kategoriye gireceği için herhangi bir mağduriyet söz konusu
değildir. Sizin bahsettiğiniz, örnek verdiğiniz tüm işlemler bu düzenlemelerin
olmadığı dönemlerde, Sağlık Uygulama Tebliği’nin yayınlanmadığı veya Sosyal
Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın uygulamaya geçmediği önceki
dönemlere ait düzenlemelerdir. İnanıyorum ki 1 Ekim itibarıyla bu sorunlar
tümden ortadan kalkacaktır. BAŞKAN – Sayın
Bakan, sürenizi çok aştınız. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Son olarak şunu söyleyeyim Sayın
Başkanım: Prim yapılandırması da bu mağduriyetleri ortadan kaldırma konusunda
ciddi destek sağlamıştır. Sayın Başkanım, son
olarak, 4/C’lilerin mağduriyetleri ifade ediliyor. 4/C’liler, aslında 1992 ile 2004 yılları arasında
mağdurdurlar, bunlar doğru. Mağduriyetleri giderildi. Tartışılan konu:
“Mağduriyetlerin giderilmesi yeterli değildir, biraz daha durumlarını
iyileştirelim, ücretlerini artıralım, kadrolu hâle getirelim.” diye talepler
yapılmaktadır. Bununla ilgili çok samimi, açık olarak ifade ettim. 220 bin
kişiyi geçici işçiden daimi işçi noktasına taşıyan bir iktidarız. Bunlarla
ilgili veriler ve devletin elinin güçlenmesi, bu ve benzeri –az önce ifade
ettiğim usta öğreticilerde olduğu gibi- sorunları da çözecektir ama şunu
üzerine basarak söylüyorum ki 1992 ile 2004 yılları arasında bu vatandaşlarımız
özelleştirilen müesseselerden tazminatları verilerek sokağa bırakılmışlardır.
Bunları tekrar on ay çalışma imkânına kavuşturmak önemli bir adımdır. Umarım ki
gelişmeler yine bu çalışanlarımızın lehine devam eder. Uzel ve Gaziantep’le
ilgili konuda Bakanlığımızın yetkileri ne ise o çerçevede cereyan etmiştir,
teftişleri yaptırmışızdır ve şunu ifade ediyorum, bütün Parlamentonun da buna
katıldığına inanıyorum, milletvekillerinin: Örgütlü toplum, tüm olumsuzlukların
ilacıdır. Tüm rahatsızlıkların tedavisi için her alanda örgütlü toplumdan yana
olmamız gerekiyor. Eğer bir yerde örgütlü toplum karşıtı bir durum söz konusu
ise, Çalışma Bakanlığı olarak bizim buna seyirci kalmamız, Hükûmet
olarak seyirci kalmamız söz konusu değildir. Bununla ilgili bir belge, bilgi
var ise bunu da değerlendireceğimi huzurlarınızda ifade ediyorum. Hepinize teşekkür
ediyorum. Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. Sayın
milletvekilleri, sözlü soru görüşmeleri için ayrılan süre tamamlanmıştır. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 17.35 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 17.52 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Murat ÖZKAN
(Giresun) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. Alınan karar
gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmına geçiyoruz. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu (1/627) (S. Sayısı: 273)(x) BAŞKAN – 1’inci sırada yer alan, Kamu
İhale Sözleşmeleri Kanunun-da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştır-ma ve Turizm Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. Komisyon ve Hükûmet burada. Komisyon Raporu
273 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü
üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
Tekin Bingöl. Sayın Bingöl,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz yirmi
dakika. CHP GRUBU ADINA
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım. Konuşmama
başlamadan önce, İstanbul Güngören’deki terör olaylarını kınıyor, hayatını
kaybeden yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Yine, tüm İslam âleminin Miraç Kandili’ni kutluyorum. Değerli
milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, Türkiye ekonomisinde çok önemli yer
tutan dinamik sektörlerden bir tanesi de inşaat sektörüdür. İnşaat sektörü,
sadece yol, kanalizasyon, su, kolektör, arıtma, doğal gaz gibi altyapı
tesisleriyle, okul, hastane, spor kompleksi, kültür
merkezi gibi üstyapı inşaatlarından sınırlı değildir, çok dinamik bir
sektördür. Bu sektörde, iki yüz ellinin üzerinde farklı inşaat malzemelerinin
imalatını ihtiva eden bir inşaat sanayisi söz konusudur. Bu inşaat
malzemelerinin sektörde kullanımı ve montajıyla ilgili iş yapan taşeron diye
nitelendirilen alt yükleniciler vardır. Yine, tüm bu inşaat sektöründe büyük
bir yer tutan inşaat nakliyeciliği söz konusudur ve yine, sektörde, farklı
alanlarda çalışan, inşaat işçiliği diye nitelendirdiğimiz büyük bir istihdam olanağı
sağlayan ciddi bir sektördür. (x)
273 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Bu sektör yurt
içinde böyle dinamik bir yapıya sahipken, yurt dışında da inşaat sanayisinde
imal edilen malzemelerin ihracıyla ihracatımızda önemli bir yer tutar inşaat
sektörü. Keza hepinizin de bildiği gibi, son yıllarda yurt dışı müteahhitlik
hizmetleri -dışarıda uluslararası ihalelerde çok önemli projelere imza atarak-
başarıyla tamamlanmış ve artık dünyada hatırı sayılır bir yurt dışı
müteahhitlik hizmetleri birimi oluşturulmuştur. Bütün bunlar, takdir edersiniz
ki sektörün ne kadar aktif ve dinamik olduğunun göstergesidir. Yine hepinizin
çok iyi bildiği gibi, inşaat sektöründe “inşaat mevsimi” diye bir kavram vardı.
Bu, yılın belli dönemlerinde inşaat yapımını ihtiva ederdi. Oysa son yıllarda
gelişen teknolojiye paralel olarak artık “inşaat mevsimi” kavramı da yavaş yavaş hayatımızdan çıkmaya başladı ve hemen hemen yılın tamamında inşaat sektörünün son derece dinamik
olduğunu, gelişen teknolojiyle birlikte görmekteyiz. Örneğin, geçmiş yıllarda
eksinin altındaki sıcaklıklarda harçlı imalat yapmak son derece güçtü ama şimdi
katkı maddesi kullanarak ya da farklı teknolojilerle yılın on iki ayı en hassas
inşaat kalemiyle uğraşmak söz konusu. Değerli
milletvekilleri, böyle ciddi bir sektör maalesef son dönemlerde ciddi bir
sıkıntı içine girmiştir. Bu sıkıntı, özellikle 2007’nin son aylarında kendisini
hissettirmeye başladı. İnşaat malzemelerindeki bazı fiyat artışları bugün
içinde yaşanılan sıkıntının âdeta habercisiydi. Maalesef, 2007’nin sonlarında
kendisini hissettirmeye başlayan bu sektördeki sıkıntı ve krizin habercisi
gelişmeler Hükûmet tarafından ciddiye alınmadı.
Özellikle ilgililer tarafından planlama ve önümüzdeki süreci iyi dizayn etme konusundaki başarısızlık sektördeki sıkıntı ve
krizi beraberinde getirdi. 2007’nin sonunda, başta yuvarlak inşaat demiri olmak
üzere inşaat malzemelerinin birçoğunda fiyat artışları söz konusu oldu.
Örneğin, 2007’nin Aralık ayında 850 ile 900 YTL civarında olan yuvarlak inşaat
demirleri 2 bin YTL’ye kadar bir fiyata ulaştı.
Sonradan inşaat malzemelerinin hemen tamamında hissedilir derecede fiyat
artışları söz konusu oldu. Bu fiyat artışları incelendiğinde, farklı nedenlerle söz konusu
olduğunu görmek mümkün. Örneğin, yuvarlak
inşaat demirindeki ihracat fazlalığı demir fiyatlarını artırdı, doğrudur.
Örneğin, uluslararası petrol fiyatlarındaki önemli artışlar özellikle petrol
türevlerine bağlı olarak inşaat malzemelerinin, nakliyenin ve benzerinin fiyat
artışlarına yol açtı, doğrudur. Ama sadece sektörün içinde bulunduğu krizi bu palyatif nedenlerle ortaya koymak bence sağlıklı bir duruş
olmaz. Bunlar doğrudur
ama bunların dışında, sektördeki bu önemli krizin, sıkıntının ve darboğazın
farklı nedenleri de vardır değerli arkadaşlar. Bunlardan bir tanesi ve çok
önemlisi, enflasyon değerlendirmesinde Hükûmetin
öngörüsüzlüğüdür. Bakınız, son üç yılda enflasyon tahminî fiyat değerleri ile
gerçekleşen enflasyon rakamlarına baktığımızda gelinen süreci çok iyi görmek
mümkün. Bildiğiniz gibi, 2006 yılında tahminî enflasyon yüzde 5 idi ama
gerçekleşen enflasyon yüzde 9,6 oldu. Yine, 2007’de tahminî enflasyon rakamı
ilgililer tarafından yüzde 4 olarak açıklandı, gerçekleşen enflasyon yüzde 8,3
oldu. 2008’de ise yılın ilk altı ayı için yüzde 2, tamamında yüzde 4 enflasyon
öngörüldü ama günümüzde, geldiğimiz noktada yılın ilk altı ayı için gerçekleşen
enflasyon yüzde 3,9 oldu ve hepinizin bildiği gibi, dün Merkez Bankası
Başkanının açıkladığı gibi, 2008 tahminî enflasyonu 10,6’ya revize edildi. Değerli
milletvekilleri, düşününüz ki üç yıllık enflasyon rakamlarında tahminî
enflasyon rakamları ile gerçekleşmelerde yüzde 100 bir sapma söz konusu. Oysa
hepiniz çok iyi bilirsiniz ki istatistikte tolere
edilecek olan hata veya yanılgı, artı eksi yüzde 5’le sınırlıdır. Artı eksi
yüzde 5 tolere edilecek böyle bir sapma eğer yüzde
100’e varırsa işte içinde bulunduğumuz sıkıntıyı yaşarız. Bu çok büyük bir
sapmadır değerli milletvekilleri. 2008 için konutta enflasyon
yüzde 16,3. Şimdi, yetkililer tarafından, ilgililer tarafından eğer konutta
enflasyon yüzde 15 olarak nitelendirilseydi, tahmin edilseydi, yüzde 1 ya da
1,5’luk yanılgı ya da sapmayı sektör temsilcileri tolere
edebilirdi ama takdir edersiniz ki yüzde 100’den fazla bir sapma, maalesef,
sektördeki firmaları ciddi anlamda krizin içine sokmuştur. Demin bahsettiğim
gibi, 2007’nin sonunda kendisini göstermeye başlayan bu sıkıntılı süreçle
ilgili sağlıksız öngörüler, zamanında müdahalelerin yapılmaması, nisan ve mayıs
ayında firmalar, sektör temsilcileri ve meslek örgütleri tarafından Hükûmetin ve ilgililerin dikkati çekilmesi adına birtakım
girişimlerde bulunuldu, toplantılar yapıldı ve bazı yerlerde bu tür eylemler
farklı boyutlara ulaştı. Örneğin, Kayseri’de müteahhit firmalar on beş gün
şantiyelerini kapattılar, herhangi bir iş yapmadılar, sırf sektörün içinde
bulunduğu krizi, sıkıntıyı kamuoyunun gündemine taşımak adına. Değerli
milletvekilleri, inşaat sektörü ciddi anlamda kriz yaşıyor. Dediğim gibi,
geleceği planlamakta son derece başarısız davranan Hükûmetin
burada çok ciddi sorumluluğu vardır. Uluslararası fiyatların anında takip
edilmesi, doğru yorumlanması ve ülke gerçekliğine göre adapte edilmesi,
iktidarın ve bu noktada görevli olan kamu personelinin birinci derece
görevidir. Sektörde ciddi kriz vardır diyoruz, sektör temsilcileri ve firmalar
bu krizi aşmak için inanın çok büyük bir mücadele içerisindeler, büyük krediler
kullanmak zorundalar. Zira Hükûmet, şu anda bizim de
olumlu gördüğümüz bu tasarıyı Genel Kurul gündemine getirmekte gecikmiştir.
Zira yedinci ay bitmiştir ve hâlâ kriz bütün derinliğiyle sürmekte ve krizin
etkileri firmalar üzerinde çok yoğun bir şekilde hissedilmektedir. Değerli milletvekilleri, olumlu baktığımız bu tasarı elbette Kamu
İhale Kanunu’na göre iş yapan firmaları rahatlatma adına, onlardan
kaynaklanmayan sorunları çözmek adına atılmış olan doğru bir adımdır ama gelin
görün ki bunun sıkıntısını ya da bunun ceremesini uzun vadede vergi mükellefi
olan vatandaşlarımız çekecektir çünkü bu ciddi bir yük getirecek sonuçta. Burada
dikkatinizi çekmek istediğim bir başka husus daha var değerli milletvekilleri.
Çok iyi bildiğiniz gibi, 2886 sayılı İhale Yasası’na göre ihale edilmiş işler
vardır ve o işler hâlâ Türkiye’nin muhtelif yerlerinde devam etmekte ve bunlar
da hatırı sayılır bir yekûn tutmaktadır. Şimdi, 2886 sayılı Yasa’ya göre ihale
edilen işlerde fiyat farkı uygulaması vardır. Bu kritik dönemde, bu sıkıntılı süreçte
2886’ya göre iş yapan firmalar yapmış oldukları işlerin fiyat farkını
almaktalar ama 4734 sayılı Yasa’ya göre ihale edilmiş işlerde sabit fiyat
uygulaması yani genel kullanılan deyimde olduğu gibi, anahtar teslimi işlerde
yasa gereği fiyat farkı uygulaması söz konusu olamamaktadır. Burada bir
eşitsizlik söz konusudur: 2886’ya göre fiyat farkı alınmakta ama 4734 sayılı
Yasa’ya göre ihale edilen işlerde fiyat farkı uygulaması söz konusu
olamamaktadır. Değerli
milletvekilleri, burada dikkatinizi çekmek istediğim çok önemli bir husus var:
Bu tasarının olumlu olduğunu, biz de olumlu baktığımızı ifade ettim ama
tasarıda ihtiyatla yaklaştığımız bir konu vardır. İhtiyatla yaklaştığımız konu
şudur ki tasarı Genel Kurula gelmiştir. Tasarıda tespit edilen, vurgulanan
tarihler uygundur. Örneğin “1/1/2008 tarihinden sonra
yapılan imalatlara fiyat farkı uygulanacaktır.” deniyor. Bu yerinde bir
tespittir. Örneğin, 31/5/2008 tarihine kadar ihalesi
yapılmış işler için, bu tasarı yasalaşırsa geçerli olacaktır, doğrudur ama
demin bahsettiğim ve ihtiyatla yaklaştığımız dediğim konu ise tasarıyla
birlikte henüz kararnameyle ilgili herhangi bir çalışmanın yapılmamasıdır. Bu tasarının
hayata geçirilmesi tek başına yeterli değildir değerli milletvekilleri.
Kararname çok önem arz etmektedir. Zira, sektörde
ciddi anlamda fiyat artışı yaşanan inşaat malzemeleriyle ve işçiliklerle ilgili
değerlendirmelerde ve kat sayılarda, yine uygulanacak olan fiyat farkı
esaslarında henüz çok ciddi bir belirsizlik vardır. Oysa tasarıyla birlikte
eğer kararname de gündeme getirilseydi, o da tartışılıp zenginleştirilseydi,
katkılar sunulsaydı gecikmiş olan bu yasanın ve kararnamenin bir an önce hayata
geçirilmesi sağlanmış olacaktı. Bakınız, yedinci
ay bitiyor. Kararnamenin hazırlanması, bunun uygulanabilirliğinin sağlanması,
inanın, yine ciddi bir süre alacaktır. Bu süre, yedi aydır, sekiz aydır ciddi
sıkıntı içinde olan firmaları ve çalışanları, özellikle işçi kardeşlerimizi çok
ciddi bir sıkıntının içine sokacaktır. Çünkü aylardır firmalardan ücretlerini
alamayan işçi kardeşlerimiz vardır, aylardır firmalardan hak ettikleri
alacaklarını tahsil edemeyen alt yükleniciler vardır. Bunlar ciddi bir sıkıntı
doğurmaktadır. Dolayısıyla,
kararnamenin olmaması ya da kararnamenin nasıl bir taslak içerdiğinin
bilinmemesi, görülmemesi, tartışılmaması çok ciddi bir eksikliktir. Korkarım ki
sektör temsilcilerinin de son derece kaygıyla karşıladıkları bu tasarıda,
kararname çıktıktan sonra dağ fare doğuracaktır. Değerli
milletvekilleri, bu kararname hayata geçirildiğinde, eğer zamanında, iyi bir
zamanlamayla hayata geçirilmezse, maalesef, son birkaç aydır ciddi zararlara
uğrayan, iflas eden ya da iflasın eşiğine gelmiş firmalar kendileriyle birlikte
onlarca, yüzlerce alt yüklenici ve işçi kardeşlerimizi son derece zor bir
noktaya getireceklerdir. Bu tür tasarıyı
çıkarmak ya da kararnameyi çıkarmak tek başına yetmiyor, zamanlama son derece
önemli. Zira, siz, iflaslar çok daha derinleştiğinde,
artık birçok insanın canını yakmaya başladığında bunu hayata geçirirseniz hiçbir
anlam ifade etmeyecektir. Hastanın hastalığı sırasında onun tedavisi için eğer
masraf etmeyip öldükten sonra arkasından helva dağıtırsanız onun hiçbir anlamı
kalmaz değerli milletvekilleri. Zamanlama çok önemli, kararname çok önemli.
Sektörde birçok insan bu krizin aşılması açısından çok ciddi bir şekilde bu
kararnamenin bir an önce hayata geçirilmesini beklemektedir. Biz, ülkenin
içinde bulunduğu sıkıntıyı göz önüne alarak, özellikle sektörde çalışan
milyonlarca insanın şu anda içinde bulunduğu darboğazı aşma adına olumlu
yaklaştığımızı ifade ediyoruz ama burada, geleceğini planlayamayan, önünü
göremeyen, bütün tahminlerinde yüzde 100 sapmayla yanılan bir iktidarın
basiretsizliğinin sonucu olduğunu da belirtmek istiyorum değerli
milletvekilleri. Burada sıkıntı,
ne tek başına uluslararası piyasalardaki fiyat artışlarıdır ne ihracatta pik
yapan yuvarlak demirin çok fazla satışıdır. Siz bunları tek başına mazeret
olarak alırsanız hem kendinizi yanılgıya düşürürsünüz hem de bu işe ciddiyetle
yaklaşmadığınızı gösterirsiniz. Bu tasarının hayata geçirilmesi, kararnamenin
ve süresinin çok iyi ayarlanması gerekiyor. Değerli milletvekilleri,
sektördeki meslek örgütleri ve firmalar maalesef bir başka konuda da sıkıntı
çekmekteler. O da özellikle son birkaç yıldır, türedi firmaların, yıllardır bilgi birikimiyle,
emeğiyle her türlü potansiyele sahip firmalarla âdeta hiçbir özelliği olmayan,
hiçbir birikime, deneyime, potansiyele sahip olmayan yandaş türedi firmaların
bu sektörde cirit atması ve çok büyük cesametteki firmalarla büyük bir
cesaretle –o cesareti de nasıl ve nereden aldıklarını bilmediğimiz bir şekilde-
bu büyük projelere rahatlıkla girip sektörde ciddi sıkıntılar da
yaratabilmesidir. Bugün buraya
gelinen noktada bu türedi firmaların çok büyük bir sorumluluğu vardır değerli
milletvekilleri. O firmalar, hem fiyatların oluşmasında son derece yanlış ve
tehlikeli tekliflerle fiyat oluşumunu engellemekte, yanlış yönlendirmekte hem
de maalesef uluslararası camiada ciddi bir prestije
sahip olduğumuz yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde de bize ciddi anlamda
zarar verebilmekteler. Dolayısıyla, mutlaka inşaat sektörünün sadece ve sadece
bu kararname ve bu tasarıyla geçiştirilmesi yerine ciddi anlamda yasaları
düzenleyerek, buradaki boşluklardan faydalanarak hiçbir özelliği olmayan türedi
firmaların sektörde cirit atmalarının da önüne geçilmesinde büyük yarar vardır
diye düşünüyorum. Bu duygularla,
beni sabırla dinlediğiniz için şahsım ve partim adına hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bingöl. Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Van Milletvekili Özdal Üçer. (DTP
sıralarından alkışlar) Sayın Üçer,
buyurun. DTP GRUBU ADINA
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Teşekkürler. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı hakkında parti grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi en derin içtenliklerimle selamlarım. Konuşmama
başlamadan önce yürekten duyduğum acıyı belirterek İstanbul Güngören’de masum
sivilleri hedef alan menfur saldırıyı kınıyor, saldırıda hayatını kaybedenlere
Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bu acıyı ifade
ederken bazı şeyleri ifade etmeden geçemeyeceğim. Özellikle basın-yayın
organlarında, Güngören mahalle sakinlerinin ifadelerine başvurulduğunda, birkaç
gündür yoğun güvenlik tedbirlerinin alındığının, polislerin
görevlendirildiğinin ve bu konuda belli duyumların alınmış olduğunun
gözlemlendiği yer almıştı. Ben şunu sormak isterim: 1 Mayısta emekçiler emek ve
işçi bayramını kutlayacak diye Taksim’e çıkmak isterken “Bir provokasyonu
ihbar aldık.” diye emekçilere karşı resmen devlet terörü estirenler, neden
böylesi bir provokasyonun duyumunu almış oldukları gözlendiği hâlde herhangi
bir şey yapmadılar veyahut da yaptılar da bunu neden söylemiyorlar? Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 4735 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinde fiyat farkı
verilebilmesi şu esaslara bağlanmıştır: “Sözleşme türlerine göre fiyat farkı
verilebilmesine ilişkin esas ve usulleri tespite Kamu İhale Kurumunun teklifi
üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir. Sözleşmelerde yer alan fiyat farkına
ilişkin esas ve usullerde sözleşme imzalandıktan sonra değişiklik yapılamaz.” Sayın
milletvekilleri, 4735 sayılı Kanun’a eklenmesi düşünülen geçici 2’nci maddede “31/5/2008 tarihinden önce 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa
göre ihalesi yapılmış yapım işlerinde, iş kalemleri veya iş gruplarının imalatında
kullanılan malzemelerin fiyatlarında beklenmeyen artışlar meydana gelmesi
nedeniyle ihale dokümanında fiyat farkı verilmesine ilişkin hüküm bulunup
bulunmadığına veya ihalenin yabancı para üzerinden sözleşmeye bağlanıp
bağlanmadığına bakılmaksızın 1/1/2008 tarihinden sonra yapılan ve yapılacak
olan imalatlar için fiyat farkı verilebilmesine ilişkin esas ve usulleri
tespite Kurumun teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir.” denilmektedir. Bu
ne anlama gelmektedir, yani daha önceden öngörülmemiş fiyat artışları veya
fiyat farkları için Bakanlar Kurulunun yeni bir ödenek çıkarması? Peki,
profesyonel düzeyde çok büyük ihalelerde yer alan firmaların kendi piyasasıyla
ilgili öngörülerinin olmasını beklemek ne kadar yanlış olur? Az evvelki hatibin
de söylediklerine katılarak piyasanın ve piyasada yer alan kişilerin,
firmaların, ülkenin ekonomik koşullarını gelecek koşullarıyla da birlikte
düşünmesi ve bu doğrultuda ihalelere girmesi gerekmektedir. Böylesi
mağduriyetlerin oluşmasının yegâne sebeplerinden biri, ihalelerde yapılan
usulsüzlüklerdir. Salt ihaleyi alacağım diye sözleşme metinlerini kendine göre
düzenlemiş olmaktan kaynaklanmış bir sorun vardır. Bu değişiklikle Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanunu delinmektedir. Bu yasanın
çıkarılması, bir anlamda da kamu kaynaklarının Hükûmet
yanlısı şirketlere transfer edilmesi demektir. Evet, inşaat sektöründe ya da
hizmet alımlarında mağduriyetler yaşanmıştır ama bu mağduriyetler sadece ve
sadece ücretleri ödenmeyen işçiler düzeyinde kalmıştır. Çünkü,
Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nda fiyat farkı verilebilmesi ihale dokümanında
belirtilmesi esasını gerekmektedir. Peki, ihaleye giren bir müteahhit hangi
sebepten dolayı fiyat artışlarını görmezden gelip, hemen cukkadan her şeye atılıp
bütün ihaleleri kapma kaygısı içerisindedir? İkincisi, Kamu
İhale Kurumunun teklifi ve Bakanlar Kurulunun karar alması koşuluna
bağlanmaktaydı. Eklenmesi düşünülen geçici maddeyle ihale dokümanında fiyat
farkı ile ilgili herhangi bir hüküm olmasa da Bakanlar Kurulu kararıyla fiyat
farkı verilebilecektir. Bu uygulama, aynı zamanda, geçmişe yönelik yapılan
işler için öngörülmektedir. Ayrıca, genel olarak döviz bazında yapılan
sözleşmelerde fiyat farkı uygulaması yapılmamaktadır. Eklenmesi düşünülen geçici
maddeyle, döviz bazında yapılan sözleşmeler için de fiyat farkı uygulaması
yapılabilmektedir. Dövizin inişli
çıkışlı kurlarda seyrettiği bir ülke ekonomisinde bunu yapmanın ne anlama
geldiğini küçük matematik hesapları yaparak ortaya çıkarmamız lazım. Kendileri spekülatif anlamda yaklaşımlarla döviz kurlarını yükseltip
alçaltırken aynı ödemelerden mağdur olmuş kişilerin aslında -iyi
irdelendiğinde- sadece döviz kurunun değişikliğinden kâr sağlamaya yönelik bir
amaç içerisinde olduklarını da görebilmek lazım. Evet, döviz kurlarının
değişkenliğinden dolayı mağduriyet yaşayanlar vardır ama böylesi bir genel
hüküm, asla, inşaat sektöründe sorunları gidermeye yönelik bir yaklaşımı
kesinlikle içermemektedir. Sayın
milletvekilleri, bu yasa değişikliğinin birilerinin siparişi üzerine
yapıldığını ve birilerinin siparişi üzerine yapılan bir yasanın ivedi bir
şekilde görüşmelerin… Zaten bu anlamda bunu da söylemek, ifade etmek gerekiyor.
Meclisin en genç üyelerinden biriyim. Seksen yıllık
cumhuriyet tarihinin Meclis çalışmalarını tanımlarken hepimiz yüce Meclis
çatısı altında bulunmaktan duyduğumuz gururu da ifade ederek bazı şeyleri ifade
ediyoruz ama inanın, Meclis çalışmalarında bu sermaye kesimlerinin, egemen
güçlerin istekleri doğrultusunda hazırlanmış yasaların çıkarılması için bu
kadar acele edilmesini asla anlayabilmiş değilim ve bunu kendi kuşağımdaki
insanlara anlatabilmekte müthiş bir güçlük yaşıyorum. IMF’nin önümüze
koyduğu her yasayı, sermaye kesimlerinin önümüze koyduğu her yasayı ivedilikle,
tez canlılıkla, onların istediği koşulları bire bir uygulayarak çıkarmak
zorunda mıyız? Bu fiyat farkından kimlerin yararlanacağını tahmin etmek pek de
zor değil. Mesela Hükûmetin yere göğe sığdıramadığı
toplu konut projelerini verdiği yandaş firmalar olabilir mi? Toplu konut
ihaleleri kimlere verilmiş? Hükûmet bunları sırasıyla ülke çapında açıklayabilir mi? Altı yıllık AKP Hükûmeti altı yıldan beridir toplu konut ihalelerini
kimlere vermiş, bunların sırasıyla listesini açıklasın ve bu ihalelerden dolayı
o ihale firmalarına, yüklenici firmalara bu yasadan dolayı ne kadar para
ödeyeceğini açıklasın, bizim bu konuda ikna edilmemizi sağlasın, biz de “evet”
diyelim. AHMET
BÜYÜKAKKAŞLAR (Konya) – TOKİ’nin web sitesine
baksana. ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Aynı şekilde milyarlarca lira kamu kaynağı akıtılarak yapılan ancak
açılışı yapıldıktan hemen sonra çöken bölünmüş yol projelerini yürüten AKP
yandaşı olan firmalar olabilir mi? Evet, AKP Hükûmetinin programında en çok övündüğü yasalardan biri duble yollar, yani bölünmüş yollardı. Bölünmüş yollar artık
parçalanmış yollar oldu. Peki, bir yılda, iki yılda büyük para kaynakları, mali
kaynaklar aktarılarak yapılan bu yollar neden bir yılda, iki yılda çöken oldu,
parçalanan yollar oldu? Artık yapılmış yolların çoğunda… Birçoğunuz eğer kara
yoluyla seyahat ediyorsanız Türkiye’de AKP Hükûmetinin
görevde bulunduğu süre içerisinde yapılmış yollara bakın, durumun ne olduğunu
herkes anlar. Bu konuda daha evvelden böyle bir düzenleme daha yapılmıştı 1989
Akbulut Hükûmeti döneminde, Anavatan Hükûmeti döneminde ve o dönem milyarlarca liralık mali
kaynak, kamu kaynağı, özel şirketlerin, özel firmaların, ANAP yandaşı özel
firmaların kasasına girmişti ve o paraların çoğu yakın zamanda yapılan bir
seçimde birileri tarafından da seçim destek yardım maliyeti olarak
kullanılmıştı. İlginç bir tesadüf, önümüzde bir
seçim var ve seçimlerde, inanıyorum ki bu seçimde AKP oy alabilmek için daha
çok şey yapmak zorunda ve daha çok destek almak zorunda. Bu desteği bulmanın en
iyi yöntemi de kendi yandaşı olan firmalara bir şekilde mali kaynak aktarımını
sağlamak. Ama o dönemde bu uygulamayı seçen ANAP tarihten silindi. O dönemde 2
bakan hakkında yüce Divanda yargılama olayı oldu ve onlar kendilerini
sıyırabildi işin içinden ama kendi yerlerine kurbanlık bürokratlar seçtiler. Gelecek için şunu
sorarım: Arkadaşlarımız ya da bu işle ilgili sorumluluğu alacak kişiler kendi
kurbanlarını belirlemişler mi? AKP Hükûmetinin
program açıklayışında Sayın Başbakan halka şu sözü veriyordu: “Biz yolsuzluğa
damardan gireceğiz.” Ama maalesef ve maalesef şunu bu halk çok iyi gördü ki
yolsuzluk AKP’nin damarlarına girdi. Yolsuzluk yapmak ayıptır. MEHMET CEYLAN
(Karabük) – Halk kimin yolsuzluk yaptığını çok iyi görüyor. ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) - Yapılan ihaleleri açıklayın. Dokümanları, gelin, ortaya koyalım.
Mesela toplu konut inşaatları, mesela kara yolu ihalelerini, gelin, şeffaf bir
şekilde kamuoyuyla paylaşalım. O zaman neyin ayıp olduğunu görelim, neyin günah
olduğunu görelim. BAŞKAN – Sayın
Üçer, lütfen Genel Kurula hitap edin. MEHMET CEYLAN
(Karabük) – Paylaş kardeşim, paylaş! ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Değerli arkadaşlar… Lütfen… MEHMET CEYLAN
(Karabük) – Devam edin siz… BAŞKAN – Sayın
Milletvekili, lütfen… ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Şimdi, Meclis ahlakına uymayan sözcükleri duymak beni üzüyor,
etkiliyor Sayın Başkan. BAŞKAN – Kim ne
dedi? Ben duymadım. ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Kayıtlar incelenirse… BAŞKAN –
Bakacağım efendim. MEHMET CEYLAN
(Karabük) – Kendinize bakın siz. ÖZDAL ÜÇER (Devamla)
– Ben neye bakacağımı senden öğrenecek değilim. Senden öğrenmeyeceğim. MEHMET CEYLAN
(Karabük) – Bizden öğreneceksiniz. ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Asla senden öğrenmeyeceğim! BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim efendim. ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Asla senden öğrenmeyeceğim ve neyi söyleyeceğimi asla sana
sormayacağım, asla! BAŞKAN – Sayın
Üçer, lütfen devam edin siz. ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Evet, şunu söyleyin bana o zaman değerli arkadaşlar: AKP, Sayın
Başbakan, bölge milletvekilleriyle de övünüyor. Şunu açıklıkla söyleyebilir
misiniz: Bölge milletvekillerinden şu an bu konuyla ilgili olacağını düşündüğüm
Cemal Kaya’nın yakınlarının sahibi olduğu firmalar kamudan kaç ihale almıştır?
Kaç kişi işçi olarak çalıştırılıp mağdur edilmiştir? Van’da, bu Hükûmetin Millî Eğitim Bakanlığını yapan Sayın Hüseyin
Çelik’in akrabalarının kaç ihaleye müdahil olduğunu açıklayabilir misiniz? İkram Dinçer’in Karayollarında yapılan en son ihalelere ne
şekilde müdahil olduğunu açıklayabilir misiniz? İhalelerin ihale prosedürüne, İhale Kanunu’na aykırı bir şekilde yapıldığını
ve bunun neden yapıldığını açıklayabilir misiniz? Yanlış olan
yolsuzluktur, haksız olan yolsuzluktur, günah olan yolsuzluktur. Asıl
saygısızlık yolsuzluk yapmaktır. MEHMET CEYLAN
(Karabük) – Böyle konuşamaz. BAŞKAN – Sayın
Üçer… ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – İspat etmek lazım! İspat etmek lazım! ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Getirin belgeleri, ispat ederiz. MEHMET CEYLAN
(Karabük) – İspat edemeyen namerttir! ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Ben ispat edeceğim, ispat edeceğim. MEHMET CEYLAN
(Karabük) – İspat edemeyen müfteridir! ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – İspat edersem istifa edecek misiniz? İstifa edecek misiniz? Hayır. MEHMET CEYLAN
(Karabük) – Böyle konuşamazsınız! BAŞKAN – Sayın
Üçer… ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Ben istediğim gibi konuşurum. MEHMET CEYLAN
(Karabük) – Böyle konuşamazsınız! ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Sen böyle konuşamazsın! MEHMET CEYLAN
(Karabük) – Ulu orta iftira atamazsınız! ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Benim ne konuşacağıma sen karar veremezsin! Sayın Başkan,
sadece beni uyarıyorsunuz ama konuşmamın başından bu yana… MEHMET CEYLAN
(Karabük) – Bu ülkede hâkimler var, savcılar var. Varsa bir iddianız mahkemeye
başvurursunuz! ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Hiç, hiç, hiç, hiç şey yapmayın, lütfen… Lütfen… BAŞKAN – Sayın Üçer,
konuşmanıza devam eder misiniz lütfen. ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Ben konuşmama devam ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun. MEHMET CEYLAN
(Karabük) – Nasıl sözdür ya! ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Evet, o zaman şunu açıklar mısınız? Kaç yüklenici firmaya ne kadar
para ödenecek bu yasa çıkarsa? Bu firmalar hangi firmalar? Peki, ikinci bir
gerekçe olarak şunu diyorsunuz: “Biz toplumsal yaşamda oluşmuş mağduriyetleri
gidermeye çalışıyoruz.” Bu toplum sadece sermayedarlardan, sadece
müteahhitlerden oluşmuyor. Mademki toplumun ekonomik yaralarını sarmaya bu
kadar duyarlısınız, enflasyon mağduru olan, enflasyon fiyat farkı mağduru olan
işçi, emekçi, memur ve emeklilere neden bu kıyağı
düşünmüyorsunuz? İnanın, toplumsal anlamda yaşanan ekonomik tıkanmışlığı
aşabilmek için, eğer bahsettiğimiz sosyal kesimlere fiyat farkı, ücret farkını
düşünerek bir ekonomik program geliştirirseniz o zaman ülke ekonomisi de
canlanır. Şunu, belirtmek
istediğim ayrı bir şey olarak ifade etmek istiyorum: Şu ana kadar herhangi bir
ekonomik tespit yapılmış mı? Piyasa fiyatları değişti diye kamuyla sözleşme
yapmış yüklenicilerden kendi zarar ettiğini şikâyette bulunan, resmî başvuruda
bulunan kaç firma var, kaç yüklenici var? Eğer böyle bir yüklenici firma
uygulaması girişimi yoksa böyle bir yasaya neden ihtiyaç duyuluyor? Çünkü fiyat
farkını talep edebilmek için işlerin durduğunu resmî olarak belgelemesi
gerekiyor yüklenicilerin. Hangi öngörüyle siz yüklenici firmaların zarar
ettiğini ifade ediyorsunuz? Zarar edenler sadece şunlardı ve bununla ilgili çok
ayrı bir enstantane yaşanmıştır, basına da
yansımıştır. İstanbul Adliye Sarayının inşaatından dolayı çalışan işçilerin
parası neden verilmedi ve o inşaatın ihalesini alanlar Sayın Cemal Kaya’nın
akrabaları mıydı? CEMAL KAYA (Ağrı)
– Yalan söyleme… Yalan söyleme… Sen bu ülkeyi savunacağına, 300 milyar dolar bu
ülkenin savaşına gitti. BAŞKAN – Sayın
Üçer, lütfen şahıslar adına… CEMAL KAYA (Ağrı)
– Terbiyesiz herif! BAŞKAN -
Bildiğiniz bir şey varsa açıklayın lütfen… ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Ben neyi savunacağımı çok iyi biliyorum. CEMAL KAYA (Ağrı)
– Senin desteklediğin örgüt bu memlekete 300 milyar dolara mal oldu, sen neden
bahsediyorsun? Yalancı seni! BAŞKAN – Sayın
Kaya, lütfen… ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Ben neden bahsettiğimi iyi biliyorum. CEMAL KAYA (Ağrı)
– Sen ilk önce desteklediğine bak, desteklediğine! ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Ben hakkı destekliyorum, zoruna gidebilir… CEMAL KAYA (Ağrı)
– 300 milyar dolar bu memleketin parasını oraya buraya, desteklediklerinize
gitti. BAŞKAN – Sayın
Kaya, lütfen… ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri… CEMAL KAYA (Ağrı)
– Terbiyesiz! ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) - Terbiyesiz sensin. Lütfen, Meclis ahlakına şey yapın… CEMAL KAYA (Ağrı)
– Sayın Başkan, ayıp oluyor ama. Bu Meclis bir kanun görüşüyor Sayın Başkanım. BAŞKAN – Bir
dakika… ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Bu gücü hangi taraftan alıyorsunuz? Bir milletvekiline küfür etmek,
bir milletvekiline hakaret etmek cesaretini hangi güçten alıyorsunuz? Lütfen… CEMAL KAYA (Ağrı)
– Sayın Başkanım, burada bir kanun görüşülüyor. Bu Mecliste şahısların üzerine,
insanın adını, ailesini… BAŞKAN – Lütfen,
karşılıklı konuşmayalım efendim. Söz vereceğim, siz şey yapmayın… ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Lütfen… BAŞKAN – Şahıs
ismi vermeyin lütfen. ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Ben resmî olarak kamu hakkıyla ilgili olan herkesin ismini verme
hakkına sahibim. ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Açıkla o zaman. BAŞKAN – Hayır
efendim… O zaman bildiğinizi açıklayın efendim, lütfen. ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Bildiklerimi açıklıyorum, varsa aksi bir durum, dökülür bütün
belgeler, karşısında konuşulur… BAŞKAN – İtham
etmeyin… Tamam… Açıklayın o zaman efendim. ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Ben asılsız konuşmuyorum. Varsa benim söylediklerimin aksini ispat
edebilecekler, alsınlar bahsettiğim ihalelerle ilgili dokümanları, alsınlar
gelsinler karşıma konuşsunlar. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı lütfen tamamlar mısınız. Konuşmanızı tamamlayın lütfen. ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Teşekkür ediyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şu an, yarın itibarıyla, partimiz DTP il başkanımızın
“nevroz” olaylarından dolayı yargılanma süreci başlayacaktır. Çok ağır
ithamlarla yargılanmaktadır. Biz, Meclis kürsüsünden bir şeyleri ifade ederek
mahkeme sürecini etkileme maksadı içerisinde değiliz. Asla böyle bir maksat
içerisinde değilim. Ama, şunu belirtmek istiyorum:
Hiçbir suçu yokken, ağır ithamlarla, ağır cezalandırma yöntemiyle yargılanan İl
Başkanımız Sayın Abdurrahman Doğan’ın durumunu
düşünün. Öyle bir durum… Fakat çocukları linç edenler, çocukları vuranlar,
kadınları coplayanlar… Bunlardan hiçbiri yargılandı mı diye sormak isterim. MEHMET CEYLAN
(Karabük) – Asker kaçağı Genel Başkanınızı da düşünün! HASİP KAPLAN
(Şırnak) – O konulara girmeyin, kendinize hâkim olun, kendinize hâkim olmazsanız,
hâkim olmayı... ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) - Bu çocukların günahına girenleri düşünüyorum!..
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) - Bu halkın çocuklarına devletin verdiği yetkiyi kullanarak kurşun
sıkan insanların günahını düşünüyorum! BAŞKAN - Sayın
Üçer, süreniz tamamlandı, lütfen… HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Biraz tahammüllü olun! BAŞKAN - Sayın
Kaplan… Sayın Kaplan, lütfen… (Gürültüler) SIRRI SAKIK (Muş)
– El kol hareketi yapma bize, el kol hareketi yapma! MEHMET CEYLAN
(Karabük) – Sen yapıyorsun! SIRRI SAKIK (Muş)
– Bunu sen yapıyorsun, edepsiz adam! HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Biraz her şeyi tadında bırakın. BAŞKAN - Süreniz
tamamlandı Sayın Üçer… Sayın Üçer, süreniz doldu. ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Sayın Başkan, son cümlemi söyleyeceğim,
izin verir misiniz. BAŞKAN - Efendim,
ben her isteyene süre veremem, tamam, doldu süreniz. ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) - Sayın Başkan, son cümlem… Son cümlem… BAŞKAN - Hayır
efendim, son kelimeyi, son cümlenizi alacağım, ama bakın sataşma olursa
keserim. ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) - Son cümlem… BAŞKAN - Tamam,
buyurun. ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zaman zaman
bu kürsüde bu ülkenin gerçeklerini resmî belgelere dayalı olarak da
söyleyeceğiz ve asla bundan imtina etmeyeceğiz. Beni dinlediğiniz
için, sabrınız için hepinize teşekkür ediyor, hepinizi en derin içtenliklerimle
saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ederim, sağ olun. CEMAL KAYA (Ağrı)
– Sayın Başkan… BAŞKAN - Sayın
Kaya, buyurun efendim.. CEMAL KAYA (Ağrı)
- Sayın Milletvekili, buradan bana ve aileme bir sürü iftira attı. Bilmediği
konular hakkında yalan yanlış bir sürü şey söyledi yüce Meclise. Bir yasa
görüşülüyor. Bir yasada bir milletvekilinin ailesi böyle konuşulmaz Sayın
Başkan. Ben burada açıklamak istiyorum. Bana söz hakkı istiyorum. BAŞKAN - Söz
hakkı vereceğim, ama dediğim gibi ikinci bir sataşmaya mahal bırakmayın,
kendinizi anlatın efendim tamam. Çok kısa bir açıklama… CEMAL KAYA (Ağrı)
– Valla aileme küfrettiği kadar Sayın Başkan, onun kısası olmaz. BAŞKAN - Olmaz, o
zaman on saat konuşmanız lazım, ailenize küfrettiği zaman. IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Ağrı Milletvekili Cemal Kaya’nın, Van Milletvekili Özdal Üçer’in, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması CEMAL KAYA (Ağrı)
– Teşekkür ederim. Değerli
arkadaşlar, bu Milletvekili Arkadaşın yaşı kadar benim ailemin geçmişi var. ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Çok değilmiş. CEMAL KAYA
(Devamla) - Şimdi, bu Milletvekili Arkadaş yalan dolan, aslı astarı olmayan bir
sürü şey söyledi burada. Buradan açıklıyorum: Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin kanunları var. Doğru, benim ailem iş adamıdır.
Benim ailem turizm işi yapar, benim ailem simit satar, benim ailem inşaat
yapar, benim ailem enerjide var, kardeşlerim bu işi yapar. Bunu bilen
milletvekili DTP’li arkadaşlar da var, içinde
tanıdıklarım da var. Ama bugüne kadar benim ailemin aldığı bir ihaleyle ilgili
bir tane yolsuzluk var mı? Adliye sarayıyla ilgili, efendim, benim kardeşim
adliye sarayını yapıyor. Ben milletvekili değildim ki bunu aldım. Şimdi
kalkıyor bu arkadaş diyor ki: “İşçi hakları ödenmemiş.” İşçi hakları ödenmediği
zaman bu Mecliste söylenmez ki. Bu ülkede savcılar var, hâkimler var, kanunlar
var. Şimdi ben,
affınıza sığınarak, bu devleti savunan arkadaşıma söylüyorum. Devletin
kaynaklarının çarçur edildiğini söylüyor, devletin kaynaklarının sermaye
sahiplerinin cebine girdiğini söylüyor. Yahu arkadaş, sen bu devletin
kaynaklarının onun bunun cebine gireceğinden önce, şu devletin kaynaklarının
300 milyar dolarını senin desteklediğin örgüt aldı be! Sen ne diyorsun, ilk
önce onun hesabını ver. İlk önce onun hesabını ver. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) SIRRI SAKIK (Muş)
– Edepli ol! Terbiyesiz adam! CEMAL KAYA
(Devamla) – Sus, sus! HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sen ne dediğini bilmiyorsun! Ayıp be! SIRRI SAKIK (Muş)
–Yazıklar olsun sana be! CEMAL KAYA
(Devamla) – Sana yazıklar olsun! BAŞKAN – Sayın
Kaya, lütfen… SIRRI SAKIK (Muş)
– Ne konuştuğunu bilmiyorsun! CEMAL KAYA
(Devamla) – Konuşma, konuşma! HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Çıkarız, konuşuruz. Sen ne dediğini bilmiyorsun! CEMAL KAYA
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, yolsuzluktan devleti… BAŞKAN – Sayın
Kaya… M. NURİ YAMAN
(Muş) – Geçmişini hatırla, geçmişini hatırla! CEMAL KAYA
(Devamla) – Bak bu arkadaş ne yaptı. Bir şey söyleyeyim size, bu arkadaş ne
yaptı. ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Görürsün sen yaptığın şeyi! CEMAL KAYA
(Devamla) – Bak bu arkadaş ne yaptı. M. NURİ YAMAN
(Muş) – Bu partinin içinde görev yapan bir insansın sen. Geçmişini unutma! CEMAL KAYA
(Devamla) – Ne olduğumuzu bildiğimiz için bıraktık. SIRRI SAKIK (Muş)
– Bırak be, bırak be! İlçe Başkanımızdın be! BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen… CEMAL KAYA
(Devamla) – Şimdi, bu arkadaş ne yaptı arkadaşlar. (DTP sıralarından gürültüler)
Bir dakika… Bu arkadaş ne
yaptı. Bundan yirmi gün önce, bir ay önce bu beni aradı. Ben de nezaketen bunu
aradım. Dedi ki: İşte Vanlı bilmem işçiler çalışıyor. Bakarız dedim Sayın
Milletvekilim. Yani ben bu işlerle ilgilenmem ama sorarım. Adam telefonda bana
hakaret etti. Hakaretin ötesinden dolayı beni şikâyet etti şikâyet. Nereye
biliyor musun? Dağa! BAŞKAN – Efendim,
karşılıklı oluyor, bunun bir şeyi yok. Yani ne bakıyorsunuz, aynı şeyi o da
söyledi. CEMAL KAYA
(Devamla) – Bak, bu adam dağa beni şikâyet etti. SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Niye bu kadar süre veriyorsunuz Sayın Başkan? SIRRI SAKIK (Muş)
– Ama müdahale edin Sayın Başkan. Ne söylediğini bilmiyor. CEMAL KAYA
(Devamla) – Dağa şikâyet etti beni, savcıları uyarıyorum. BAŞKAN – Sayın
Kaya, lütfen germeyiniz. M. NURİ YAMAN
(Muş) – Ayıp ya! HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, kişisel olayı partimizin tüzel kişiliğine yöneltti. CEMAL KAYA
(Devamla) – Savcıları uyarıyorum, PKK’ya beni şikâyet etti. (DTP sıralarından
gürültüler) BAŞKAN – Sayın Kaya… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Çok ağır bir itham var. CEMAL KAYA
(Devamla) – Evet, onun şahitleri de var, şahitleri de var. HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Ağır bir itham var, ağır bir sataşma var. CEMAL KAYA
(Devamla) – Ne sataşması! BAŞKAN – Bir
dakika efendim. CEMAL KAYA
(Devamla) - Burası böyle gelip insanın ailesine laf atacağı yer değil. Benim
adım Cemal Kaya, ben Ağrı’ya giderim. Ölüme de varım, her şeye de varım. Ne
yapıyorsanız yapın! Köy köy de dolaşırım. Neyin
hıncını buradan alıyorsunuz? Ağrı’dan milletvekili çıkaramadınız, hıncını mı
alıyorsunuz? Ayıp ya! (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Haddini aşan konuşma yapıyor Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın
Kaya, konuşmanız tamamlandı efendim, buyurun. SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Partimize hakaret var. CEMAL KAYA
(Devamla) – Değerli arkadaşlar… BAŞKAN – Sayın
Kaya… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, partimizin tüzel kişiliğine ağır ithamlar var. Cevap
hakkı… CEMAL KAYA
(Devamla) – Benim ve benim ailemin… HASİP KAPLAN (Şırnak)
– Sayın Başkan, haddini aşıyor. BAŞKAN – Sayın
Kaya, lütfen… CEMAL KAYA
(Devamla) – Benim ve benim ailemin… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, başka türlü çıkarız, yine cevap veririz ama zamanında
vermek istiyoruz. Parti tüzel kişiliğine yöneltiyor. Kalkar konuşuruz, Cemal
Kaya da partisi de kalkamaz bazı iddiaların altından. BAŞKAN – Sayın
Kaya, lütfen, konuşmanız tamamlandı efendim. Bitti… Lütfen… Teşekkür
ediyorum. Teşekkür ederim efendim. CEMAL KAYA
(Devamla) – Ben herkesi uyarıyorum. Ehlinamus olan
herkes, vicdanı olan herkes benim ailemin yaptığı bütün işleri sorgulayabilir.
Bunun için her zaman varım, var olmaya da devam ederim. Teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, parti tüzel kişiliğine ağır ithamlar var. BAŞKAN – Efendim,
partiyi kastetmedi. Hayır, partiyi kastetmedi. SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Partimize hakaret var. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Parti tüzel kişiliğine hakaret var. BAŞKAN – Partiyi
kastetmedi efendim. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, partimiz 2005 yılında kuruldu. Lütfen… BAŞKAN –
Tutanaklara bir bakayım efendim. Tamam, parti ismi geçmişse söz vereceğim, söz. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Zamanında cevap vermek istiyoruz. 2005 yılında
kurulan bir partimiz var. BAŞKAN – Tamam
efendim, tamam. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – İki dakika cevap vereyim. BAŞKAN – Tamam… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Seksen altı yılın hesabını iki yıllık partimize soruyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) CEMAL KAYA (Ağrı)
–Konuşma be! BAŞKAN – Peki.
Yerinizden… SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Partimize suçlama var. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Çok ayıp! BAŞKAN –
Yerinizden… İki dakika… ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Yolsuzlukları savunmayın! HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Çok açık, parti tüzel kişiliğine sataştı. BAŞKAN –
…açıklama yapın yerinizden efendim. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – İki dakika cevap vereyim. BAŞKAN – Hayır
efendim, oradan yapın. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Kürsüden… BAŞKAN – O zaman
tutanakları getirteyim. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Çok açık partimize… BAŞKAN –
Yerinizden açıklama yapın efendim. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Başkanım, çok açık parti tüzel kişiliğine sataştı burada. İki
dakikada cevap vereceğim. BAŞKAN – Evet,
gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekili Abdülkadir Akcan. Buyurun Sayın
Akcan. (MHP sıralarından alkışlar) SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, AKP’liler sayısal çoğunluklarına güveniyorlarsa hodri meydan!
Linç edin bizi o zaman! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) – Ne diyorsun! Ne biçim konuşuyorsun! MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – Yeter yaptığın artistlik! Fotoğrafın çekildi, yeter! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler, DTP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler) BAŞKAN –
Birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 18.40 ‑ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 19.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Murat ÖZKAN
(Giresun) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. 273 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam) 1.- Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu (1/627) (S. Sayısı: 273) (Devam) BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet buradalar. SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun
Sayın Sakık. SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, biraz önce, konuşmacı arkadaşımız grubumuzu itham ederek nahoş
olmayan şeyler söyledi, biz de sesimizi yükselttik. O konuda bir açıklama
yapmak istiyorum. BAŞKAN – Şimdi,
Sayın Sakık, bakın, ben getirttim tutanakları,
elimde, okudum. Cemal Kaya Bey şöyle diyor: “Senin desteklediğin örgüt için bu
ülke 300 milyar doları savaşa verdi, yitirdi.” diyor. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Ağır bir itham bu. BAŞKAN – Yalnız, partiyi
kastetmiyor. Yani, partinizi ilzam edecek bir şey yok. SIRRI SAKIK (Muş)
– Partinin üyelerini, partinin milletvekillerini… BAŞKAN - Şahsın
kendisi söz istiyorsa vereyim söz. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Bizim partimiz 2005’te kuruldu Sayın Başkan. BAŞKAN – Efendim? HASİP KAPLAN
(Şırnak) - O örgütün kuruluş sürecini anlatacağız. Biraz tarih anlatacağız. BAŞKAN – Peki,
ben size… Bir dakika bekler misiniz. Sataşmaya mahal
vermemek kaydıyla, size ufak bir açıklama imkânı tanıyacağım ama lütfen… Sayın Sakık, lütfen, yeni bir sataşma olmasın tekrar. SIRRI SAKIK (Muş)
– Kesinlikle… BAŞKAN – Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam) 2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
Ağrı Milletvekili Cemal Kaya’nın, konuşmasında partisine sataşması nedeniyle
konuşması SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hiçbirimizin onaylamadığı -ses tonumdan da
anlaşılıyor- arkadaşımız burada bir eleştiri yaparken belki tasvip etmediğimiz,
isim verirken çok şık olmadığını, grubumuzun belki mimiklerini izlerken sizler
de görmüşsünüz ama cevap veren arkadaşımızın grubumuzu, partimizi suçlayan
şeyin çok ahlaki olmadığını... Bu ülkede yaşanan savaşın mimarı DTP değil, DTP’li vekiller değil, örgüt değil. Burada harcanan… (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) ÖZLEM MÜFTÜOĞLU
(Gaziantep) – Ne savaşı? SIRRI SAKIK
(Devamla) – Yani, yaşanan kavga, ne derseniz deyin. BAŞKAN –
Dinleyelim lütfen. SIRRI SAKIK (Devamla)
– Bir şey yok… Her gün çocuklarımız ölüyor, geliyor ama hâlen bir şey yok
diyorsak onu da sizin takdirinize bırakıyorum. Şimdi, bunun
sorumlusu biz değiliz. Bu ülkede, eğer dışarıda bir şeyler körüklenmek
isteniyorsa ve Parlamentoda da bu gerginliği tetikleyecek konuşmalar ve bize
tahammül sınırlarını aşan saldırılar olursa bu ülkeye yapabileceğimiz en büyük
haksızlık budur. Ben sesimi
yükselttiğim için özür diliyorum hepinizden ama burada bir örgütü, bir partiyi
suçlayan arkadaşımız da çıkıp Parlamentodan, bizden ve halkımızdan özür
dilemelidir. Hepinize teşekkür
ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Sakık. HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Sayın Başkan, yerimden söyleyebilir miyim? Çok ağır
hakaretler var burada. Tutanak önünüzde. Bir milletvekili yerinden “terbiyesiz”
diye bağırıyor -üç defa geçiyor- ve kullandığı cümle hakikaten de çok ağır bir
ithamı içeriyor. Sayın Milletvekilinin, kürsüden, özür dilemesini ve tutanaktan
bunun çıkarılmasını… BAŞKAN – Efendim,
tutanaklara geçti teklifiniz. Gelirse, kendisi
talep ederse ben şey yapacağım. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Bu “terbiyesiz” kelimesi tutanakta kalmayacak Sayın Başkan. BAŞKAN – Efendim,
talep ederse, “özür dileyeceğim” derse söz vereceğim. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Eğer bu “terbiyesizlik” kelimelerinden dolayı özür dilemezse, şunu
ant içiyorum ki, her kürsüye çıktığımda özür dileyene kadar bu kürsüyü kullanacağım.
Bakın Sayın
Başkanım, “terbiyesiz” kelimesinin… Bir de, “Sizin kurduğunuz” diyor “300
milyar bu devlete mal edildi.” Bu konuda düzeltme yapmazsa, milletvekili olarak
görevim sürdüğü sürece, bu kürsüden özür dilemediği sürece, her çıktığımda bunu
konuşacağım. Bu “terbiyesizlik” kelimesinin bu Meclis
lügatinden çıkması lazım. Herkesin saygıda... BAŞKAN – Efendim,
size söz vermiş gibi oldum, sanki kürsüden konuştunuz. Tamam, teşekkür
ederim. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Yani şimdi Sayın Başkan, gerçekten… BAŞKAN – Hayır,
vermedim… Söz vermedim efendim. Konuşmanızı
tamamladınız diyorum, yani kürsüden konuşur gibi yaptınız. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Yani, başında verseydiniz… BAŞKAN – Hayır
efendim… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Başında verseydiniz, BAŞKAN – O hırsla
veremezdim. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Çok ağır laflardı. BAŞKAN – Siz
farkında değildiniz… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Biz terbiyesizliğin sınırını da biliriz, kimin ne yaptığını, nasıl
yaptığını da… BAŞKAN – Bakın,
ben sizin iyiliğinizi düşünerek vermedim. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – …ama üslubuyla, adabıyla da deriz ki, 75 Kürt milletvekilinden
birine de burada böyle konuşmak yakışmaz. BAŞKAN – Sayın
Kaplan, bakın, kaç dakika geçtiği hâlde yine sinirli konuşuyorsunuz. Ben o
zaman söz verseydim olaylar daha değişik olacaktı, bunu takdir edin. Ben
mecburen ara verdim. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Şu, düzelecek! BAŞKAN –
Düzelecekse… Kolundan tutup getirecek hâlim yok. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Şu “terbiyesizlik” lafı bir şahsın dışında bütün AKP
milletvekillerine, grubuna dahi mal olur duruma gelir sonra. Çok açık
söylüyorum, “terbiyesiz” kelimesinin şu lügatten çıkması lazım. BAŞKAN – Cezalar
ferdî mi, yoksa genel mi? HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkanım, üç yerde, dört yerde geçiyor. BAŞKAN – Tamam
da, şahsa söylenmiş. Kime söylenmiş? Şahıslar arasında olan bir şey ya! HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Dört yerde geçiyor Sayın Başkanım, dört yerde geçiyor. Kullandığı
kelimelerde yanlış, haksız ithamlar yer alıyor. BAŞKAN – Tamam,
kanuni hakkınızı ararsınız efendim. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam) 1.- Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu (1/627) (S.Sayısı: 273) (Devam) BAŞKAN – Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekili Abdülkadir Akcan. Sayın Akcan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile
ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sözlerimin
başında, iki gün önce yaşadığımız Güngören’deki katliamı şahsım ve grubum adına
şiddetle kınıyorum ve hayatını kaybeden 18 vatandaşımıza yüce Allah’tan rahmet
diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum ve Türk milletinin başı sağ olsun
diyorum. Yine, bugün idrak edeceğimiz Miraç Kandili’nin tüm İslam âlemine, Türk
milletine hayırlara vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum. Değerli
milletvekilleri, bu konuyla ilgili olarak hazırlamış olduğum konuşmanın dışına
çıkarak herhâlde yaşanan bu gerginlikten sonra neyi tartıştığımızı, neyi
konuştuğumuzu hem kendimizin daha iyi anlamamız hem de milletimizin neyi
konuştuğumuzu bilmesi açısından tasarının gerekçesine dönmek istiyorum. Tasarı,
Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Hükûmetimiz bir genel gerekçeyle bu tasarıyı
hazırlamış, Meclise sevk etmiş. Bu gerekçede: “Yapım işlerinin imalatında
kullanılan malzemelerin bir kısmının Dünya piyasalarındaki rayiçlerinin
müdebbir bir tacirin öngöremeyeceği şekilde artması, 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununa göre ihalesi yapılan ve fiyat farkı verilmesi öngörülemeyen yapım
işlerinin imalatlarını durma noktasına getirmiştir. Özellikle 2008 yılının
başından itibaren yapım işlerinde, iş kalemleri veya iş gruplarının imalatında
kullanılan malzemelerin dünya piyasalarındaki fiyatlarında önemli oranda
artışlar meydana geldiğinden, 31/5/2008 tarihinden
önce 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa göre ihalesi yapılmış yapım işlerinin
tamamlanabilmesini teminen bu malzemeler için fiyat
farkı esas ve usullerinin belirlenmesine ilişkin Bakanlar Kuruluna yetki
verilmesi öngörülmektedir.” denilmektedir.
Bu amaçla da, 31/5/2008 tarihinden önce 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre ihalesi yapılmış yapım işlerinde, iş kalemleri
veya iş gruplarının imalatında kullanılan malzemelerin fiyatlarında beklenmeyen
artışlar meydana gelmesi nedeniyle, ihale dokümanında fiyat farkı verilmesine
ilişkin hüküm bulunup bulunmadığına veya ihalenin yabancı para üzerinden
sözleşmeye bağlanıp bağlanmadığına bakılmaksızın 1 Ocak 2008 tarihinden sonra
yapılan ve yapılacak olan imalatlar için fiyat farkı verilebilmesine ilişkin
esas ve usullerin tespiti hususunda Kamu İhale Kurumunun teklifi üzerine
Bakanlar Kuruluna yetki verilmesini tartışacağız. Temel, tartışmamız gereken
ana konu bu. Ama biz başka şeyler tartıştığımız için ihtiyari olarak zamanımdan
da fedakârlıkta bulunup bunu hatırlatma ihtiyacı hissettim. Değerli
milletvekilleri, 1 Ocak 2003 tarihine kadar ülkemizde en son çıkan 2886 sayılı
Kamu İhale Kanunu hükümleri uygulanmaktaydı ve 1 Ocak 2003 tarihine kadar
uygulanan bu Kanun’a göre, ihalesi yapılıp sözleşmeye bağlanan ve bugüne kadar
hâlâ tamamlanmamış işler var. Bu işleri, ama kendi iç ekonomik dinamiklerinden
kaynaklanan nedenlerle, ama kötü yönetimler nedeniyle, ama dünyadaki ekonomik
şartların olumsuz gelişmesinden etkilenen millî ekonominin sonuçları itibarıyla
ele aldığımızda, olumsuz gelişmelerden yükleniciyi korumak için 2886 sayılı
Kanun’un bünyesinde, fiyat farkı kararnamesi hazırlama yetkisini Bakanlar
Kuruluna veren bir hüküm
bulunmaktadır. Oysa 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu 1 Ocak 2003’te
yürürlüğe girmiş, 57’nci Hükûmet Döneminde 21’inci
Parlamento tarafından çıkarılan bu Kanun’la beraber 4735 sayılı ve ilk defa
olmak üzere Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu bu Meclisten geçirilmişti. İşte bu Kanun’un
8’inci maddesinde: “Sözleşme türlerine göre fiyat farkı verilebilmesine ilişkin
esas ve usulleri tespite Kamu İhale Kurumunun teklifi üzerine Bakanlar
Kurulu yetkilidir.” birinci paragrafı bu. İkinci paragrafta
da: “Sözleşmelerde yer alan fiyat farkına ilişkin esas ve usullerde sözleşme
imzalandıktan sonra değişiklik yapılamaz.” hükmünü birlikte
değerlendirdiğimizde, bu değerlendirmeyi Kamu İhale Sözleşmesi Kanunu’na göre
yapan kamu kurumları, sözleşmeyi yaptıktan sonra bu maddeye bağlı olarak eğer
herhangi bir şekilde fiyat farkı ödenmeyeceği hükmü getirmişse sözleşmesine, bu
takdirde de herhangi bir fiyat farkı ödenmesi söz konusu olamıyor. İşte ortada iki
tane kanun yürüyor. Birisi, 2886’ya göre yapılan işlere ait kanun, hüküm ve
diğeri de 4734 sayılı Kanun’a göre yapılan uygulamalar. Birinde
verebiliyorsunuz, birinde veremiyorsunuz. Verdiğiniz takdirde olumsuzluklar
kendisini gösterecek, veremedikleriniz için. Bu tasarı,
4734’ü, 4735 hükümlerine göre sözleşmeye bağlanan boyutunun olası
olumsuzluklarını ortadan kaldırmaya yönelik bir uygulamayı sağlama amacıyla
getirilmiş. Ancak burada bir başka eksik boyut… Bu boyut da ülkemizde yapılan
işler sadece ne 2886 ne de 4734’e göre ihale yapılmış işlerdir. Bunun dışında
yapılan, yurt dışından özellikle sağlanan kredilerle ilgili olarak, bu
kredileri veren kuruluşlar, krediyi verirken -mesela Dünya Bankası- verilen
krediyi kullanırken kullanacağı alanda yapılacak işin ihalesini Dünya
Bankasının kendi normlarına, kendi kurallarına göre ihalesini yapılmak kaydıyla
kredinin kullanılmasını hükme bağlıyor, kredi sözleşmesinde. Bu nedenle de
orada o usullere göre fiyat farkı vermek mümkünse onlara göre veriyor, bize
bağlı değil ama çoğunda da fiyat farkı öngörmüyor. Bu itibarla, özellikle İller
Bankasının altyapı yatırımlarında kullanmak üzere belediyelerin yurt dışından
getirmiş olduğu kredilerin kullanılmasında bu kanun tasarısıyla bir uygulama
imkânı getirmediğimiz için, orada bu tip işleri yüklenmiş olan müteahhitler de
mağdur olacaktır. Bu eksikliği bu kanun tasarısı maalesef taşımaktadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aslında bu kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine gelmeyecekti, Meclis gündemini işgal etmeyecekti. Belki
bugün bu saatte başka bir sorunla ilgili kanun tasarısını görüşüyor olacaktık.
Ben ve arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde daha önce 94 sıra
sayısıyla görüşülen Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve
Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
görüşülmesi sırasında bir önerge vermiştik. Verdiğimiz önergeyle ilgili olarak,
iktidar grubunun verdiği değişiklik önergesiyle madde tamamen değiştiği için
önergemiz işlemden kaldırıldı ama bu sefer önergeyi biz ek madde önergesi
hâlinde verdik. Bu defa da Sayın Bakan “Bu kanun tasarısıyla verilen ek madde
önergesinin ne alakası var?” diyerek önergenin içeriğinin getireceği olumlu
hâlin Türkiye’de uygulanması şansını, Bakanlar Kurulunun uygulayacağı bu şansı
bir Bakanlar Kurulu üyesi olarak ortadan kaldırdı maalesef. Daha sonra işin
farkına varıldı. Ne öneriyorduk biz bu önergeyle? Yabancı kaynaklı kredilerle
yaptırılan ve ihaleleri ve sözleşmeleri bu kaynakların kurallarına göre yapılan
hak edişleri de, dövizle yapılan işlerin döviz kurunun düşmesi nedeniyle
yükleniciler neredeyse örneğin -ki doğrudur- 1 dolarlık iş yaptığında 60 sent
zarar eder hâle geldiği için işlerin durma noktasına geldiğini bilerek bu
önergeyi vermiştik. Bu sorunun ortadan kaldırılması için Bakanlar Kuruluna bir
imkân sağladık. İkinci hükmü bu
önergenin: Yine, Yap-İşlet-Devret Kanunu Tasarısı’nda öngörülmüş olup şimdi
tasarı kanunlaştığı için artık taahhüt edilen katkı payı vaktinde ödenmemişse
faiz uygulanacaktır. Bu uygulamanın, devam eden işlerde, Hükûmet
yetkililerinin yüklenici müteahhitlere “Siz cebinizden yapın, biz size öderiz.”
dedikleri hâlde bugün ödenmeyen paraları var. Bunlara faiz uygulaması şansı
gelmesi gerekir diye düşünmüştük. Şimdi
görüştüğümüz 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın kapsamında yer alan hususları
gerçekleştirmek amacına yönelik olarak da önergenin içerisinde hüküm vardı.
Kara yollarıyla ilgili, hızlı trenle ilgili problemi çözmek üzere bir kanun
tasarısı görüşülürken haziran ayı içerisinde bu üç hükümden biri halledildi.
Şimdi ise, o üç hükümden birini halletmek için bir kanun tasarısı konuşuyoruz,
tartışıyoruz. Değerli
milletvekilleri, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak doğru yöne, doğru tarafa
doğru icraatların kayması doğrultusunda, her kanun tasarısı görüşülürken bir
önergeyle katkı sağlamaya çalışıyoruz. Ülkemizin sıkıntı çeken alanlarında
önünü açma çabası içinde olduk, bu çabamızdan da asla vazgeçmedik ama iktidar
“nasıl olsa muhalefetten gelen önergeler yıkıcı önergedir” mantığıyla ele
aldığı için o önergeyi reddettirerek bugüne kadar işlerin durmasını ve sekteye
uğramasını âdeta sağladılar diyebilirim. Değerli
milletvekilleri, 2001 yılının yaklaşık bu aylarında, özellikle deprem
bölgesinde olan ve Marmara depremi nedeniyle yıkılan deprem konutlarının ihale
yoluyla yapılanlarıyla ilgili işlerde fiyat farkı kararnamesi çıkartılmıştı.
Eğer o gün o kararname çıkmamış olsaydı ciddi anlamda Marmara deprem bölgesinde
iş yüklenmiş müteahhitlerin tamamı iflas edecekti. Ama buna karşılık ne diyordu
o günkü muhalefet –ki, bugün iktidar partisinin içerisinde o günün
milletvekilleri de var hâlâ- “Yandaşlara kıyak ihale
çektiniz. Düşük kırımlarla işler verdiniz. Siz birilerini zengin etmek için
ihale yapıyorsunuz. Depremi buna vesile etmemeniz lazımdı.” gibi laflarla
57’nci Hükûmeti insafsızca eleştirmişlerdi. Ama bugün
gelinen nokta gerçekten müteahhitler açısından 10 şiddetinde bir sıkıntı idiyse
o gün gelinen nokta 50 şiddetinde bir sıkıntıydı. O gün fiyat farkı
kararnamesiyle müteahhitlerin sıkıntıları ortadan kaldırıldı, deprem konutları,
deprem altyapısı, yol, kanalizasyon, içme suyu, elektrifikasyon işleri halledilebildi.
Ama şimdi de durma noktasına gelen işlerin hakkından gelebilmek için gerçekten
bir şeylerin yapılması gerekir. Bu noktada da acaba geç kaldık mı diye
düşünüyorum. Niçin? Değerli
milletvekilleri, “Kararname gecikmiş bir düzenleme midir?” soruları gerçekten
soruluyor. Tasarının kanunlaşmasından sonra uygulamada bütçe dengelerini de
gözeterek olumsuzlukları ortadan kaldırırken mesela şu anda “fiyatlar geri
çekiliyor” tarzında söylentiler var. “Acaba bundan sonra yapılacak işlerle
ilgili olarak, Hükûmet hak etmediği hâlde
müteahhitlere, sanki mayıs ayındaymış, o zamanın fiyatlarıyla iş yapıyormuşuz
gibi fiyat farkı kararnamesi düzenler mi?” soruları var insanlarımızın kafasında.
Bu nedenle,
düzenlenmeye çalışılacak olan fiyat farkı kararnamesini esas kanun tasarısında
şimdiden halletme imkânı var mıydı bilemiyorum. Mutlaka çözülebilirdi. Bu
tasarıyla, özellikle kaynağın ne olduğunu, fiyat farkı kararnamesinde ödemenin,
ödemesi yapılacak işlerin hangi standartlar içerisinde fiyatları artırılarak
ödemesi yapılacak hâle getirileceği… “Acaba bir formülasyonla,
tek tipte çıkarılacak bir formülasyonla bütün işler
üzerindeki olumsuzlukları kaldırarak, müteahhitlik sektörünün sıkıntısını ortadan
kaldırabilecek bir formül geliştirilebilecek mi?” soruları insanlarımızın
kafasında. Bu soruların ortadan kaldırılması lazım. 1’inci madde
üzerinde konuşulurken, belki daha detaylı, spesifik
olarak üzerinde konuşulabilir. Ancak, gerçekten hangi kalemlere fiyat farkı
verileceğinin, bu kalemlerin fiyat farkına esas olacak rakamsal ağırlığının ne
olacağının hassas bir şekilde halledilmesi gerekir. Bu bakımdan da Kamu İhale
Kurumuna büyük işler düşmektedir. Eğer demirin fiyatı arttı diye, demirin fiyatının getirdiği yükü
kaldırmak için formülde bir rakam konurken, kara yollarında geniş miktarda
kullanılan bitümün yurt dışındaki ham petrolün fiyat artışına bağlı olarak
artabileceği gerçeği unutularak veya hatırlanmadan bir fiyat farkı kararnamesi
düzenlenirse, bu bakımdan, kamunun işlerini halletmek üzere yüklenicilik
görevini üstlenmiş olan firmaların mağduriyetlerinin eşit şekilde ortadan
kaldırılmasında haksızlıklar olabilir diye düşünmek gerekir diye düşünüyor ve
bunu ifade etmeyi gerekli görüyorum. Değerli
milletvekilleri, tabii ki, bu fiyat farkı kararnamesinin içerisine şimdi mal
temin eden, doğrudan mal satanlar da devreye girmek istiyorlar. Mesela
“Spekülasyonlara bağlı olarak pirinç fiyatları arttı. Ben de devlete,
askeriyeye pirinç veriyordum.” diyen vatandaş, haklı olarak spekülatif
artışın… Sayın Başbakanımız da başta olmak üzere konu hakkında yetkili olan
bütün herkes konuştuğunda “Dikkat edin, bu rakamlar spekülatif
rakamlardır.” denildi. Bu durumda, o gün spekülatif
rakamlarla mal alıp devlete teslim etmek zorunda kalan insanlarımızın
sıkıntısına bu tasarı çare getirmiyor. Aynı şekilde,
siyasi oluyor belki diyebilirsiniz ama, benim insanım
tarlada da üretim yapıyor. Hiç beklemediği tarzda… Bir arazi kiraladı, bitkisel
üretim yapıyor, yem bitkisi üretimi yapıyor ve bu üretimi sırasında akaryakıt
kullanıyor. Bu üretimi sırasında tarlayı sulamak için enerji kullanıyor. İster
mazot deyin, motopompu mazotla çalıştırsın, ister elektrikle çalıştırsın. Bu
elektrikler de zamlandı. Buna karşılık, Toprak Mahsulleri Ofisi vasıtasıyla,
başka yollarla devlet, regülatör fonksiyonunu ifa
etmede ya çekingen davranıyor veya hiç etmiyor. Bu durumda o çiftçinin bu
olumsuz gelişmeden olan mağduriyetini nasıl kaldıracağız diye düşünmek gerekir.
Gerçekten de bunu hesaba katmak gerekir. Biraz dolaylı bir yolla ben bunu ifade
etmeye çalıştım ama, bu bir realite olduğu için,
herkesin gözünün önünde olduğu için bunu ifade etme ihtiyacı hissediyorum. Gerçekten
bitkisel üretimde, tarımda inanılmaz boyutlarda, enerji piyasasında olan, ama
millî kararlara bağlı olarak, ama yurt dışındaki gelişmelerin yansıması olarak
inanılmaz girdi artışları var. Bu durumda çiftçinin bir dahaki döneme,
sonbahara tarlasını bu rakamlarla ekebilme şansı hemen hemen
yok gibi değerli milletvekilleri. Bu itibarla da,
kararnameyi düşünürken bütün boyutlarıyla, ekonominin bütün kesimleriyle ele
almak gerekirdi diye düşünüyorum. En azından inşaat sektörünü ön plana alarak
düzenlenmiş olan bu kararnamenin, mağduriyetin bir boyutunu hallederken iktidarın
diğer boyutlarıyla da biraz kafa yorarak değişik önlemler almasını… Mesela, her
ne kadar 22 Temmuz seçimleri öncesi propaganda döneminde bugün muhalefette
bulunan partilerin seçim beyannamelerinde “ÖTV’den ve
KDV’den arındırılmış mazot” ifadelerini 2002 seçimleri öncesi Sayın Başbakan … (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Akcan, devam edin lütfen. ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) – …bizzat kendisi vadetmiş olmasına rağmen,
“Nasıl halledeceksiniz? Yolunu gösterin.” diye ifade ediyorlardı. Bundan iki
hafta kadar önce Almanya’da otobanları tırlar doldurdu. Niye? Bizim paramızla
2,5 YTL’ye çıktı mazot diye. Biz 3,5’tan şu anda
mazot kullanıyoruz. Bu itibarla ÖTV’den ve KDV’den arındırılmış, üretimin maliyetini
düşürecek tarzda önlem anlamına gelen önlemlerle Türk çiftçisinin de
sıkıntılarına çare aramak gerekir diye düşünüyorum. Sadece inşaat sektörü
değil. Elbette inşaat sektörü gerçekten sıkıntılı durumda. Geciktiği
kadar, ne kadar gecikirse ülkemizin o kadar aleyhine. Müteahhidin iflas etmesi
ayrı konu ama eserlerin yapılıp insanlarımızın kullanımına sunulması ne kadar
gecikirse bunun maliyeti o kadar artıyor demektir. Bu düşüncelerle
tasarının ilgili sektörlere hayırlara vesile olmasını, olumlu sonuçlar
getirmesini diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akcan. AK PARTİ Grubu
adına İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar. Sayın Bayraktar,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
273 sıra sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nu
görüşmek üzere AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyor ve önceki gün İstanbul Güngören’de meydana gelen
elim bir olay, vahim bir olay hepimizi son derece üzmüş, ben de üzüntülerimi
sizlerle paylaşarak bu olayı şiddetle ve nefretle kınıyor, 18 vatandaşımızın
hayatlarını kaybetmeleri dolayısıyla Allah’tan kendilerine rahmet, yakınlarına,
milletimize, ülkemize başsağlığı diliyorum. Ayrıca, idrak
etmekte olduğumuz Miraç Kandili dolayısıyla bütün İslam âleminin ve sizlerin,
ülkemizin Miraç Kandili’ni tebrik eder, kardeşliğe, barışa, sevgiye,
kaynaşmaya, dayanışmaya vesile olmasını arzu ediyorum. Bu temenni ve arzularımı burada dile getirirken, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin, milletin kürsüsünden hitap etme esnasında bu sorumluluğu en
çok bizlerin duyması gerektiğini, bu kardeşliği, bu kaynaşmayı, bu dayanışmayı,
bu yarışmayı millete örnek olarak buradan sergilememiz gerekirken, bazı sözcü
arkadaşlarımızın kürsüyü kullanırken kullandıkları terim ve ifadeleri üzüntüyle
takip ettiğimi, bu Meclisin mehabetine uymadığını ve her konuşan arkadaşımız
kendi karakterine uygun olarak bu konuşmayı yaptığı için ben de bir kez daha
üzüntümü belirtmek istiyorum. Söz konusu
tasarı, aslında -benden önce konuşan arkadaşlarımın bahsettiği gibi- kısmen
gecikmiş olarak bir hakkın zamanında teslimi konusudur. Özel sektörde ve
kamuda, hizmetlerin en süratli bir şekilde yürütülebilmesinin lokomotifi inşaat
sektörüdür. Özellikle 2008 yılındaki ülkemizde ve dünyadaki gelişmelere paralel
olarak bazı olumsuzluklar her kesimde yaşanmıştır. Sözcü arkadaşlarımız zaman zaman, AK PARTİ İktidarının öngörü eksikliğinden ve
zafiyetinden bahsederek sanki eksikliklerin sadece AK PARTİ İktidarından ve AK PARTİ’den kaynaklandığını iddia etmekteler. Oysa, değişen
ve gelişen dünyada, global ekonomide, küresel
sermayenin etkisi, bütün dünyayı, Amerika’yı, Çin’i, Hindistan’ı, Japonya’yı,
Avrupa Birliğini, Türkiye’yi ve Orta Doğu’yu etkilemekte. Hele hele AK PARTİ’nin iktidara
geldiği süreçte, 23 dolar olan bir varil petrolün 140 dolara çıktığı bir
dönemde fiyatların etkilenmemesini, Türkiye'nin etkilenmemesini, inşaat
sektörünün etkilenmemesini düşünmek ve konuşmak mümkün değildir. Bu, sizin elinizde
olan bir icraat değildir. Evet, biz bazı konularda yanıldık, doğru. Türkiye'nin
gelmesi gereken mesafelere biraz daha hızlı adımlarla gittiğimizi… 2012 yılında
hedeflemiş olduğumuz gayrisafi millî hasıladaki fert
başına millî gelir rakamına 2008 yılında ulaştık, burada saptık. 2.500 dolar
olan fert başına millî gelir 6.500 dolara çıktıysa bu bir sapmadır belki. ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Burası seçim meydanı değil! NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – “Yüzde 70, yüzde 80, yüzde 90, yüzde
100, yüzde 150’lere tırmanan bir gecelik enflasyonlara karşılık, yüzde
30’lardan yüzde 10’lara, tek haneli rakamlara acaba inebilir miyiz; enflasyon
canavarını devirebilir miyiz?” diyerek bütün millet olarak gazetelerde,
televizyonlarda, siyasi partiler, herkes bu konuda dertlerini ortaya koyarken,
AK PARTİ İktidarı döneminde yüzde 5’lere kadar düştük. Ama son değişimler sonucu Amerika’da Mortgage
kriziyle dünya sallandı. Petrol kriziyle dünya sallanıyor. Küresel ısınmadan
kaynaklanarak gıda sektöründeki gelişmeler bizi sallıyor elbette, doğru. Yüzde
6,9 olan enflasyon rakamı bütün bu gelişmelere rağmen yüzde 9,5 olmuştur,
doğru. Bu yüzde 3’lük artıştan memnun değiliz biz. Ama düşünün, eğer AK PARTİ’nin İktidarının istikrarı devam etmeseydi, gelişen
dünyadaki dengesizlikler ve Türkiye’deki gelişmelere karşı acaba Türkiye’deki
enflasyon ne olacaktı? Bir de onu düşünmek lazım. OKTAY VURAL
(İzmir) – Daha fazla düşerdi, daha da düşerdi! NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) – Efendim, biraz önce… Tabii ki eleştiri ve tenkitler olunca bunlara
cevap verme gereği duyuyoruz. OKTAY VURAL
(İzmir) – Soruların cevabını aldınız. NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) – Bakın, şimdi inşaat sektörünü de anlatacağım… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – İyi oldu mu sizden, kötü oldu mu Allah’tan, bu böyle! NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) – Sayın Başkan, ben burada bütün arkadaşlarımı sonuna kadar sabırla
dinledim. Bir tek kişiye de laf atmadım. Lütfen benim de konuşmamı siz
dinleyin. Ne söyleyeceğimi eğer… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Ama seçim meydanı değil burası, doğruyu söyle! Meclis kürsüsü orası! BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, lütfen… NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) – Meclis kürsüsü elbette. AK PARTİ İktidarının öngörüsüzlüğünden
bahsetti Sayın Arkadaşım. ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Seçim meydanı gibi konuşuyorsunuz, Meclis kürsüsü orası! BAŞKAN – Sayın
Bayraktar, Genel Kurula hitap edin efendim. NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu gelişmelerde biz inşaat
sektöründeki aksaklıkları gidermek için gerek 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu
gerekse 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’ndan kaynaklanan aksaklıkları zaman zaman hepimiz dile getiriyoruz. Yüklenicilerden kaynaklanan
aksaklıklar olur, konjonktürel şartlardan ve idareden
kaynaklanan aksaklıklar olur. Hele hele bu işin
içerisinde menfaat ve çıkar çatışması ile yolsuzluk söz konusu olursa -ki zaman
zaman bu oluyor, kanun çerçevesinde hesap verenler
var, veremeyenler var, verecek olanlar var- yanlış yapanın yanlışı hiçbir zaman
aslında kendi üzerine hak olarak kalmaz. Ama görünen o ki, bizim beş yıllık
iktidar döneminde, gerek ihalelerde gerek üretimlerde, hizmet sektöründe,
eğitimde derslik sayısının artmasına baktığınız zaman 115 bin. Üniversitelerin
bütün illere yayılmasından bu hizmet sektöründeki gelişmeler, duble yol çalışmaları, KÖYDES ve BELDES’le
ilgili köylere yapılan hizmetlerle kaynakları nasıl tasarruflu
kullanabildiğimizin ölçüleri burada gözüküyor. Buna rağmen,
hizmetlerdeki eksiklikler ve aksaklıklarla ilgili tenkitlerden bir tanesi en
çok ben yapmıştım. Sayın Bayındırlık Bakanıma zaman zaman
söylemiştim; duble yol çalışmalarında çok güzel
mesafeler alıyoruz, ama kangren durumunda olan ve en önemli olduğunu iddia
ettiğim, gördüğüm ve yaşadığım Bilecik-Sakarya yolunun, yani Mekece-Sakarya duble yolunun yapılamamasının sebeplerini,
gerekçelerini sormuştum, geciken bir hizmetti. Gördük işte yabancı parayla dahi
olsa ihale edilen bedeller… Geçmiş dönemlerde, döviz kuru sabit kur olarak
değil dalgalı kura göre müteahhitler “kârlıdır” diyerek döviz kuruna göre
yabancı parayla ihaleyi alıyordu, çünkü her gün dolar veyahut da euro artıyordu o gün. Müteahhit bundan kâr edecekti, ama
dolar geriye gittikçe, gittikçe müteahhit zarar etmeye başladı, zarar edince
işi geciktirmeye başladı. Dolayısıyla, gerek yabancı parayla gerek Türk
parasıyla ihale edilen bütün hizmet sektörlerinde, bütün ihalelerde, zamanında,
verimli bir şekilde kaliteli hizmetin ele alınabilmesinin yolu, müteahhit
hakkını alacaktır, devlet de hakkı ödeyecek, işi takip edecektir. Özel sektörün
gelişmesine veyahut özel sektörün menfaatine uygundur diyerek böyle bir kanunun
süratle getirildiğini iddia eden arkadaşlarıma sormak isterim: Bütün dünya özel
sektörle kalkınmıştır. Türkiye'de özel sektörün yatırımlarıyla istihdama,
üretime, eğitime, sağlığa, her yere katkı yapma imkânı var. Müteahhit zarar
ettiği takdirde hizmet üretemez. Müteahhit zarar etmeyecektir, hakkaniyetli,
meşru kârını alacaktır ve hizmetini o oranda yürütecektir. Dolayısıyla,
görünen o ki uluslararası gelişmelerden kaynaklanan petrol fiyatlarına paralel
olarak özellikle demir ve demir gibi ürünlerin aşırı artışlarından kaynaklanan
fiyat artışları sonucu yarım kalan ihalelerin tamamlanabilmesine yönelik,
mutlaka, meşru fiyat farkının ödenmesi gerekiyordu. İşte, aşağı
yukarı bütün siyasi partilerin Bayındırlık, İmar, Turizm ve Ulaştırma
Komisyonunda ittifakla almış olduğumuz kararın gereği de bu çerçevede ortak
olarak alınmış bir karardır. Hangi hükûmet, hangi iktidar, hangi siyasi güç ortaya koyarsa
koysun her kanunun, her uygulamanın bir artı yanı vardır, bir de eksi yanı
vardır. Artı yanlarını takdir ederek geliştireceğiz, eksi yanlarını da -kim
olursa olsun, biz yapalım veyahut bir başkası- telafi ederek gidereceğiz. Bizim
asli görevimiz budur. İşte buradaki yürütmeye çalıştığımız olay, yapmak
istediğimiz olay da bu. Nitekim, kurumların
birçoklarında fiyat farkı uygulanabiliyor. Dört ayrı kurum, biri fiyat farkını
uyguluyor, diğeri formül uygulaması yapıyor, diğeri hiç fiyat farkı
uygulamıyor, diğeri bir başka türlü… Biz aslında istedik ki
bu fiyat farkı uygulamasını bütün kesimlerde, yabancı ve yerli para ile ihale
edilmiş, ister Devlet İhale Kanunu ister Kamu İhale Kanunu’na göre ihale
edilmiş olan bütün kurumlarda, eğer değişen bir fiyat farkı söz konusu olur ise
bu hizmetin yürütülebilmesi için bu fiyat farkının uygulanmasında fayda var
diye düşünüyoruz. Ancak şu safhada bunun uygulanmasının zor olduğunu
gören idare “Onlar başka zamanlarda da uygulamaya konulabilir.” diyerek sadece
bir maddelik… Ki, Kamu İhale Kanunu’ndaki değişiklikler tartışılıyor
biliyorsunuz, geniş çaplı tartışılıyor, aksaklıkların giderilmesine yönelik. O
tartışılan hususların detaylı bir şekilde buraya getirilip geçirilmesi zor
olabileceği kanaatiyle bir maddede uzlaşma sağlanmıştır. Bununla şu andaki
kayıpları gidermek, işte Mekece-Sakarya yolu gibi ve
ihalesi yapılmış yarım kalan inşaat sektöründeki faaliyetler gibi faaliyetlerin
bir an önce yerine getirilebilmesine yönelik bir kapıdır. Bu gelişme sadece
Türkiye’yi ilgilendirmiyor aslında, dünyayı da ilgilendiriyor. Türk müteahhit
sektörü dünyada da aynı şartlarda ihale alarak iş yapıyorlar. Nitekim, İran, Katar, Suriye’de bizim müteahhitlerimizin bu
tip problemlerle karşı karşıya kaldıklarını biliyoruz. ÜFE üzerinden,
yani üretici fiyat endeksine göre artış yapılan yerler vardır. Fiyat farkı
kararnamesi ile belirli bir grup malzeme için belirli bir kat sayının
öngörüldüğü ve bunun da makul bir fiyat farkı olarak Kamu İhale Kurumunun
teklifi, Bakanlar Kurulunun kararıyla… O günkü gelişme, döviz çok yükselir, çok
alçalır, gelişir, fiyat artar, eksilir, mevcut şartlara göre bütçe dengeleri
korunur, korunmaz, Bakanlar Kurulu sıradan bir karar alacak değildir ama
özellikle 2008 yılı başından itibaren iş kalemleri ve iş gruplarının
imalatlarında kullanılan malzeme dünya piyasalarındaki artıştan kaynaklanan
farklar dolayısıyla 31/5/2008 tarihinden önce 4734
sayılı İhale Kanunu’na göre ihale edilmiş olan malzemelere yönelik esas ve
usulleri belirlemek üzere bu yetki verilmiş oluyor. Küresel odaklı
fiyat artışları sonucu ülkemiz inşaat sektöründeki etkilenmeleri dikkate alarak
kamuya iş yapan müteahhitlerimizin dalgalanmadan en az etkilenecek şekilde,
hakkaniyet ölçülerine göre işlerini tamamlamalarını istemekteyiz. Bunun için
ilk aşaması mevcut sözleşmelerin çıkartılacak fiyat farkı kararnamesinden
yararlanması için 4735 sayılı Kamu İhale Kanunu’na ek madde eklenerek
yararlanılması, ikinci aşamada ise fiyat artışlarının hakkaniyet içerisinde
mevcut sözleşme fiyatlarına belli ölçülerde yansıtılması. Fiyat farkı
kararnamesi hazırlanırken, daha önce çıkartılan fiyat farkı kararnamelerinden
de yararlanılacak. Daha öncekiler kadük olmuyor. Fiyat
endekslerinde artış görülen kalemlerin tespit edilerek hangi oranlarda
yansıtılacağı tespit edilecektir. Sadece belirtilen tarihten sonra bizzat
yapılan imalata verilmesi gibi hususlar esas alınarak kısa sürede fiyat farkı
hazırlanması, Bakanlar Kurulunun kararından sonra yürürlüğe girmesi
arzulanmaktadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; ilerleyen bu zaman dilimi içerisinde ben
süremi sonuna kadar kullanmak istemiyorum. Ancak, şu iki konuya da cevap
vererek sözü bitiriyorum: Biraz önce bahsettim, fert başına millî gelirimizin
artış oranı ortada, derslik sayısındaki artış oranı ortada, IMF’ye olan
borcumuzun 25 milyar dolardan 6,9 milyara düşmesi ortada. İller Bankası
hizmet yürütülebilmesi için yüzde 55 faizle belediyelere aslında kredi
veriyordu; bir yerde, belediyelerimizin büyük bir bölümü İller Bankasının
kaldırılmasını istiyorlardı çünkü belediyeler sömürü aracı olarak
kullanırlarken, bu dönemde yüzde 9 faizle on beş yıllığına krediyle hizmet
üreten sektör hâline geldi. Biz yüzde 9 faizin de daha aşağıya indirilmesinden
yana olduğumuzu belirtiyoruz. İhracatımızın 35
milyar dolardan 130 milyar dolara çıkmasının aslında güzel rakamlar olduğunu ve
AK PARTİ İktidarının öngörüleri içerisinde 2002, 2007, 2012, 2023’e göre
öngörüler olacak ama bu değişiklikler içerisindeki diyagram veya değişikliklere
de aslında iktidarın gerek kanunlardan gerek kararnamelerden gerek
uygulamalardan kaynaklanan gücünü kullanmak suretiyle esnek bir şekilde aracının süspansiyonunda bir sıkıntı olmadan
belli çukurları dahi fazla sarsıntı geçirmeden atlayabilip hedefe gitmesinin
aslında bir maharet olduğunu düşünüyorum. İşte, bizim
bugüne kadar yapmış olduğumuz uygulamalardaki neticelerin bu hizmetlerin göstergesi
olduğu kanaatiyle bu kanunda emeği ve gayreti olanları tebrik ediyorum, katkı
sağlayanlara teşekkür ediyorum; Ülkemize, milletimize, sektörümüze hayırlı
olması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Bayraktar. Gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır. Şahısları adına
ilk söz, Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’a
aittir. Buyurun Sayın
Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar) S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273 sıra sayılı Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın geneli
hakkında şahsi görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Şahsım ve grubum
adına yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Sözlerime başlamadan
önce, ben de, diğer konuşmacı arkadaşlarım gibi, İstanbul Güngören’de meydana
gelen ve 18 vatandaşımızın ölümüne, 156 vatandaşımızın da yaralanmasına sebep
olan ve tüm milletimizi acılara sevk eden menfur terörist saldırıyı bizler de
Milliyetçi Hareket Partisi olarak nefretle bir kez daha kınıyoruz. Aziz milletimize ve onun birliğine, dirliğine kasteden bu
saldırının fail ya da faillerinin bir an önce ortaya çıkarılmasını Hükûmetimizden ve Sayın İçişleri Bakanımızdan beklediğimizi
belirtiyor, çocukların katili ya da katillerinin yüce adalet önünde hesap
vermesini isterken, aziz milletimize, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı,
yaralılara ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, hayatını kaybeden terör
şehitlerine Allah’tan rahmet, yüce milletimize de sabır ve metanet diliyorum. Değerli
milletvekilleri, devlet birtakım hizmetleri ifa ederken mal ve hizmet alımları
yapar ve bunu yaparken piyasalara para arz eder. Son beş yılda esnafın,
zanaatkârın ve iş adamlarının bu denli sıkıştığı ve âdeta piyasasında yaprağın
kımıldamadığı ülkemizde söz konusu alımlar, iş çevrelerinin, esnafın, zaman zaman kurtarıcı olarak gördüğü alımlardır. Her türlü özel
menfaate eşit mesafede durması gereken devletin asli görevi bu alımlarda şeffaf
bir ortam ve tam rekabet şartları yaratmaktır. Şayet bu çizgisinden uzaklaşır
ise devlet, artık, insanlara karşı, adil, merhametli, bereketli, babacan
olmaktan çıkar; aksine, insanların alın terine, emeğine saygı göstermeyen ve
vatandaşları arasında ayrımcılık yapan bir devlet hâline gelir ki, sanıyorum,
bu Mecliste bu durumu alkışlayacak hiçbir milletvekili arkadaşımız olmasa
gerek. Değerli
milletvekilleri, işte bu yüzdendir ki adalet mülkün, yani devletin temelidir.
Temeli olmayan hiçbir yapı ayakta duramayacağına göre adalete ihanet ederseniz
devletin yıkımına da sebep olursunuz. Tüm
vatandaşlarımızın devleti olan Türkiye Cumhuriyeti son beş yılda nasıl bir
anlayışla yönetiliyor? Değerli
arkadaşlar, 57’nci Hükûmet zamanında çıkarılan Kamu
İhale Kanunu, bu ihalelerin adil ve şeffaf bir ortamda yapılmasını denetleyip
gözetleyen Kamu İhale Kurumunun oluşumu bu amaca matuf iken, son beş yılda 4734
sayılı Kanun üzerinde doğrudan ya da dolaylı yapılan değişiklikler ile ihale
sistemimiz çeşitli yerlerinden bilerek delinmektedir. 2003-2008 tarihleri
arasında 4734 sayılı Kanun 14 kez değişikliğe uğramıştır, bugünkü tasarıyla
15’inci değişiklik Meclis önüne getirilmiştir. AKP İktidarı kamu
ihale mevzuatını her tarafından delerek âdeta kalbur hâline getirmiştir.
2003’te Kamu İhale Kanunu’nun 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c)
bentleri ile ikinci fıkrası ve 3’üncü maddelerinde değişiklik yapılmıştır.
Nedir bu değişiklikler? Özetle kamu iktisadi teşebbüsleri,
sosyal güvenlik kuruluşları, fonlar, özel kanunlarla kurulmuş ve kendilerine
kamu görevi verilmiş tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar ile bağımsız bütçeli
kuruluşların bazı alımları, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve bu Fon’un
hisselerine kısmen ya da tamamen sahip olduğu bankalar, 4603 sayılı Kanun
kapsamındaki bankalar ile enerji, su, ulaştırma ve telekomünikasyon
sektörlerinde faaliyet gösteren teşebbüs, işletme ve şirketlerin hemen hemen tüm alımları istisna addedilerek Kamu İhale Kanunu
kapsamı dışına çıkarılmıştır. İstisna
hükümlerinin bir kısmı anlaşılabilir nitelikte ise de özellikle belediye
şirketleri KİT’ler, 4734 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinin (g) bendindeki
hükmünden yararlanarak istisna çerçevesinde kanun hükümlerine tabi olmadan alım
yapma imkânına kavuşmuşlardır. Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile
Ankara Büyükşehir Belediyesinin İETT, Halk Ekmek, ASKİ, EGO gibi şirketlerinin
yaptığı alımların bir kısmı gibi. Saydığımız şirketler bakanlık bütçesi gibi
güçlü bütçelere sahip kuruluşlardır ve trilyonlarca liralık Kamu İhale Kanunu
kapsamı dışında alım yapmakta, piyasadaki rekabet şartlarını olumsuz yönde
etkilemektedirler. Bir başka deyişle, AKP’li belediye şirketlerinin nezdinde
nüfuzlu kişi ve kuruluşlar yaratılmaktadır. Bu kişi ve
kuruluşlara zahmetsiz iş verme yöntemlerinden birisi de kurumun alımlarını
ihaleye çıkmadan doğrudan temin yoluyla satın alınmasıdır. Bu yöntem bir genel
yöntem olmaktan ziyade bir istisna olması gerekirken, rakamlara baktığımızda,
âdeta, iktidarın baskılarıyla tüm kurumlarca genel bir yöntem olarak
benimsenmeye başlanmış ve yaygınlaştırılmıştır. Böylece, ihaleli işler İhale
Kurumu ve ihale mevzuatından kaçırılmaya çalışılmaktadır. Rakamlar bunu açıkça
ortaya koymaktadır. Değerli
milletvekilleri, bu rakamları sizlerle paylaştığımda ne demek istediğim daha
açıkça anlaşılacak. Yıl 2003, doğrudan temin alımları 980 trilyon lira. Bu
rakam 2004 yılında 2,2 katrilyon liraya çıkarılmış. Yıl 2008, doğrudan temin
alımları parasal değer 4,8 katrilyon lira, oran yüzde 12’ye çıkmış. İstisnalara
baktığımız zaman, parasal değer 5 katrilyon lira, oran yüzde 13’e çıkmış.
Bunları topladığımız zaman yaklaşık yüzde 25, yani 1/4, istisna ve doğrudan
temin oranı. 2007 yılının ilk altı ayına baktığımızda, 2008 yılı ile
kıyaslandığında doğrudan temin alımlarında yüzde 26’lık, istisnalarda ise yüzde
136’lık artışlar vardır. Görüldüğü gibi,
AKP İktidarının kamu ihale sisteminden ve Kamu İhale Kurumundan çok memnun
olmadığı, bu kurumu desteklemek ve geliştirmek yerine, ihalelerde şeffaflık ve
tam rekabetin sağlanması için 57’nci Hükûmetin
oluşturduğu sistemi kendi yandaşlarına ihale vermede bir engel olarak gördüğü
anlaşılmaktadır. Kul hakkı yenmesinin ayyuka çıktığı ve böylece kendi fikriyatına
uygun bir sermaye sınıfı oluşturulduğu bu dönemde, tasarının, bir müddet önce
görüştüğümüz kanun tasarısının 32’nci maddesiyle, AKP Hükûmeti,
4734 sayılı Kanun’un “Doğrudan Temin” başlıklı 22’nci maddesinde üstüne üstlük
bir değişiklik daha yapmış ve Türkiye İş Kurumunun Bazı Hizmet Alımları ile
İşsizlik Sigortası Kanunu’nun görevlere ilişkin hizmet alımları da doğrudan
temin kapsamına sokulmuştur. Bu furya devam
etmektedir arkadaşlar. Niyet bellidir. Yine, 4734’ten kaçılmıştır. Yine,
ihalesiz birtakım işlerin kendi çevrelerine verilmesi operasyonu
gerçekleştirilmiştir. Millet ekonomik sıkıntılar içerisinde inlerken, iktidarın
uğraştığı ve takip ettiği hususlar maalesef bunlardır. “Kendimize ve
yandaşlarımıza nasıl menfaat temin ederiz, onları nasıl zenginleştiririz ki,
yarın bu seçimlerde bunlar bize sponsor olabilsin.”
İşte, bu uğraşı, milletin derdine derman olmaktan daha önemli görülmektedir. Adalet ve
Kalkınma Partisinin adalet anlayışı budur. Çevrelerini, yandaşlarını,
oğullarını, yeğenlerini kalkındıran Adalet ve Kalkınma Partisinin kalkınmaya
bakışı da… Maalesef, bugünkü tasarılarında da suçüstü yakalanmış,
müteahhitlerin yaptığı işte geçmişe dönük olarak fiyat artışları
getirilmektedir. Hazineye milyonlarca dolar ilave yük getirmektedir. Bu Tasarı,
aynı zamanda, AKP’nin iş dünyasına yapılan büyük zamlarla nasıl zarar
verdiğinin de kendi köşesinden itirafıdır. İşte, istikrardan kastettikleri
budur. Hiçbir alanda ekonomik hedefleri tutturamamışlardır, inşaat sektöründe
de öngörülen girdi fiyatları tutturulamamıştır. Müteahhitlerin
fiyatların artırılması beklentisi içerisinde olmasını yadırgamıyorum, onlar iş
yapıyorlar. Hükûmetin belirlediği şartlar içerisinde
demir fiyatları artmıştır, çimento fiyatları artmıştır, işçilik maliyetleri
yükselmiştir, artmıştır oğlu artmıştır. Elbette bu sektördeki işverenlerin
ayakta kalması lazım, aksi takdirde kriz daha da derinleşecektir. Ancak AKP’nin
hazineye getirdiği bu ek yükün millete hesabını vermesini beklemek de aziz
milletimizin hakkıdır. Bu yüzden, kalkınmanın lokomotif sektörlerinden biri
olan inşaat sektöründeki işlerin devamı ve birçok kişinin de işsiz kalmaması
için bu tasarıya sırf bu gerekçelerle “evet” derken, ekonomik krizin mimarı ve
üretimin önündeki en büyük engel olan… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Korkmaz, devam ediniz. S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) - …AKP Hükûmetini de halkımızın
takdirlerine arz ediyor, Hükûmetin tüm müdahalelerine
rağmen görevini ciddiyetle sürdürmeye çalışan, bütün eksikliklerine, bütün özlük
haklarındaki eksikliklerine rağmen ciddiyetle sürdürmeye çalışan Kamu İhale
Kurumu çalışanlarına kolaylıklar diliyorum. Yine bir diğer
meseleyi de sözlerimin sonunda sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın Bakanımıza
da bir soru önergesiyle sormuştum ancak bugüne kadar çalışma yapıldığına dair
bir cevap alamadık. Yeniden hatırlatmak istiyorum: Milyonlarca dolarlık ilave
kaynak aktarılmasını isteyen sizler, inşallah, bu müteahhitlerin
koordinatörlüğünü yapan ve Kamu İhale Kurumunun maalesef haklarını vermediği
teknikerlerin sıkıntılarının çözümü yönünde bir çalışmayla karşımıza
gelirsiniz. Bugün, değerli
arkadaşlarım, yüce dinimizin işaret buyurduğu Miraç Kandili. Milletimizin ve
tüm İslam âleminin, sizlerin değerli milletvekili arkadaşlarım kandilini kutlarken
bu mübarek gecenin milletimize ve tüm insanlığa hayırlara vesile olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Korkmaz. Sayın
milletvekilleri, çalışma saatimiz tamamlanmak üzeredir. Bu açıdan, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 30 Temmuz 2008
Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati : 19.54 |
|