DÖNEM: 23                                                                YASAMA YILI: 2

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 26

135’inci Birleşim

24 Temmuz 2008 Perşembe

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in, Lozan Barış Antlaşması’nın 85’inci yıl dönümü nedeniyle konuşması

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Denizli Milletvekili Mehmet Salih Erdoğan’ın, 24 Temmuz Türk Basınından Sansürün Kaldırılması Günü ve Basın Bayramı’na ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı

2.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, ifade ve basın yayın özgürlüğüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı

3.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, SSK ve BAĞ-KUR alacaklarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin gündem dışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın gündem dışı konuşmalardaki cevabına ilişkin açıklaması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un (6/818) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/81)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/790, 6/791, 6/792, 6/793, 6/794, 6/795 ve 6/841) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/82)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 milletvekilinin, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin doğal gaz ve su sayacı ihaleleri ile ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/260)

2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 22 milletvekilinin Malatya’da kayısı piyasasında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/261)

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/589) (S. Sayısı: 269)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, konuşmasında Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması

IX.- OYLAMALAR

1.- Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, 1 Mayıs kutlamalarıyla ilgili soruşturmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/3476)

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin’de kredi borcu olan çiftçilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/4026)

3.- Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in, bir merkez valisi hakkında işlem yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/4052)

4.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Isparta’daki elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/4061)

5.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars Şeker Fabrikasının özelleştirme programına alınmasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/4079)

6.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, Diyanet İşleri Başkanlığı internet sayfasında yer alan bir yazıya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/4274)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak üç oturum yaptı.

 

Van Milletvekili Kerem Altun’un, Doğu Anadolu Bölgesi Kalkınma Projesi’ne,

İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, şehir içi şebeke sularındaki kirliliğe,

Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir ilinin taleplerine,

İlişkin gündem dışı konuşmalarına Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu cevap verdi.

 

İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 21 milletvekilinin, Uşak ilinin sorunlarının araştırılarak  alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/257),

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay ve İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Ergenekon soruşturmasında tutuklanan Kuddusi Okkır'ın ölümü konusunda (10/258),

İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras ve 21 milletvekilinin, darbe iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/259),

Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/589) (S. Sayısı: 269),

3’üncü sırasında bulunan Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/627) (S. Sayısı: 273),

4’üncü sırasında bulunan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/559) (S. Sayısı: 234),

5’inci sırasında bulunan Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları (1/609, 1/610) (S. Sayısı: 267),

6’ncı sırasında bulunan Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/617) (S. Sayısı: 270),

7’nci sırasında bulunan Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı (1/566) (S. Sayısı: 255),

8’inci sırasında bulunan Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve 2 Milletvekilinin, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/297) (S. Sayısı: 274),

9’uncu sırasında bulunan İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç ile Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 38 Milletvekilinin, Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri (2/266, 2/268) (S. Sayısı: 257),

11’inci sırasında bulunan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/597) (S. Sayısı: 268),

12’nci sırasında bulunan Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/537) (S. Sayısı: 236),

İlgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

2’nci sırasında bulunan Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/561) (S. Sayısı: 225) ile

10’uncu sırasında bulunan Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın (1/557) (S. Sayısı: 259),

Görüşmelerini müteakiben yapılan açık oylamadan sonra kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

 

24 Temmuz 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 19.28’de son verildi.

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Yaşar TÜZÜN

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

 

Bilecik

 

Bursa

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

                                                                                                                                        No:  194

II.- GELEN KÂĞITLAR

24 Temmuz 2008 Perşembe

Rapor

1.- Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak’ın; Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi Dairelere Aid Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolile Halli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/299) (S. Sayısı: 276) (Dağıtma tarihi: 24.7.2008) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 Milletvekilinin, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin doğalgaz ve su sayacı ihaleleri ile ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/260) (Başkanlığa Geliş Tarihi:17.07.2008)

2- İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 22 Milletvekilinin, Malatya’da kayısı piyasasında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/261) (Başkanlığa geliş tarihi:18.07.2008)

 

24 Temmuz 2008 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in, Lozan Barış Antlaşması’nın 85’inci yıl dönümü nedeniyle konuşması

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, bugün 24 Temmuz Lozan Barış Anlaşması’nın yıldönümü. Bugün vesilesiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuki temellerinin atıldığı Lozan Barış Anlaşması’nı imzalayan heyeti ve başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularını bir defa daha rahmetle, minnetle, şükranla ve saygıyla anıyoruz ve bu vesileyle cumhuriyetimizi ilelebet, sonsuza kadar yaşatma azmimizi bir kez daha tekrar ediyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.

Gündem dışı ilk söz, Türk basınında sansürün kaldırılması günü ve Gazeteciler Bayramı münasebetiyle söz isteyen Denizli Milletvekili Mehmet Salih Erdoğan’a aittir.

Sayın Erdoğan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Denizli Milletvekili Mehmet Salih Erdoğan’ın, 24 Temmuz Türk Basınından Sansürün Kaldırılması Günü ve Basın Bayramı’na ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

24 Temmuz birkaç nedenle önemli bir gündür. Birincisi, biraz önce Sayın Başkanımızın da ifade ettiği gibi 24 Temmuz, Lozan Anlaşması’na imza attığımız gündür. Lozan, haklı olan Türk milletinin haklılığını dünyaya kanıtlayan bir kurtuluş ve bağımsızlık belgesidir.

24 Temmuzu önemli kılan bir diğer neden ise, en zor mesleklerden biri olan gazetecilerin bayramı ve Türk basınında sansürün kaldırılışının 100’üncü yıldönümü oluşudur.

Bugün dünya üzerinde 300 binden fazla gazete ve mecmua, 3 binden çok televizyon kanalı ve 6 bin civarında da haber ajansı vardır. Türkiye’de ise 2.459 gazete, 2.522 dergi, 1.043 bülten, 251 televizyon kanalı ve 1.080 radyo bulunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, Türk basınında sansür 24 Temmuz 1908 tarihinde kaldırılmıştır ve o günden bu yana 24 Temmuz, Basın Bayramı olarak kutlanmaktadır. Ne var ki ifade ve basın özgürlüğü kolayca elde edilmiş haklardan değildir. Gerek dünyada gerekse Türkiye’de sansürün kalkması ve basın özgürlüğü için ciddi mücadeleler verilmiştir.

Türk basınında sansürün kalkmasından bu yana yüz yıl geçti. Bu süre zarfında, özellikle darbeler döneminde pek çok yazar işinden oldu ve pek çok yayın organı kapanmak zorunda bırakıldı. Bazı yazarlarımız düşünceleri nedeniyle yargılandı, ceza aldı, hapis yattı. Bunun yanında medya gücü ve basın özgürlüğünün zaman zaman kötüye kullanılması suretiyle de bazı kişilerin onurları zedelendi.

Değerli milletvekilleri, saydam bir yönetimin ve demokratik sistemin temel koşullarından biri iletişim özgürlüğüdür. İletişimin en güçlü kanallarından olan basın, toplumun gerçekleri öğrenmesinin ve düşüncelerini duyurmasının en etkili aracıdır. Basın bu görevini yaparken sansür uygulamasıyla karşı karşıya kalmadan çalışabilmeli, çıkar gruplarından ve her türlü otoriteden bağımsız, evrensel meslek ölçütleriyle görevini yerine getirmelidir.

Değerli milletvekilleri, 9 Haziran 2004 tarihinde Basın Kanunu’muzda önemli değişiklikler yapılmıştır. İlk olarak, ceza sorumluluğu açısından sadece eser sahibinin sorumlu tutulması esası getirilmiştir. İkinci olarak, basın suçlarına uygulanan para cezalarının hürriyeti bağlayıcı cezaya dönüştürülmemesi ilkesi benimsenmiştir. Ayrıca, Anayasa’mızın 30’uncu maddesinde yapılan değişiklikle de, basımevi ve eklentileri ile basın araçlarına suç aleti olduğu gerekçesiyle el konulamayacağı ve işletilmekten alıkonulamayacağı esası getirilmiştir. Son olarak, Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesinde yapılan değişiklikle de basın alanında daha özgürlükçü ve daha demokratik bir bakış açısı getirilmiştir. Böylece, basın alanındaki düzenlemeler başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere uluslararası hukuk kurallarıyla uyumlu hâle getirilmiş; ikincisi, basın kendi içinde tutarlı, sistem bütünlüğü olan bir yasaya kavuşturulmuştur.

Günümüzde evrensel demokrasi anlayışının ortaya çıkardığı bir önemli kavram da bilgi edinme hakkıdır. Doğru bilgiye ulaşma ya da başka bir deyişle gerçeği öğrenme herkesin hakkıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği gibi: “Basın milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hülasa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.” Bu sözün uygulamada gerçekleşince anlamlı hâle geleceğini düşünmemiz gerekir.

Değerli milletvekilleri, demokratik rejimlerde basın özgürlüğünün birey ve toplum için vazgeçilmez asli bir değer olduğu konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Ayrıca, basın, demokrasinin yaşama geçmesi ve gelişmesini sağlayan en önemli kurumlardan biridir. Basının özgür olmadığı bir ülkede demokrasi ve insan haklarından bahsedilemez. Ünlü Fransız siyaset adamı Mirabo’nun sözünü hep beraber hatırlayalım: “Basın özgürlüğü öylesine bir özgürlüktür ki onsuz diğer özgürlüklerin hiçbirisi yaşayamaz.”

Değerli milletvekilleri, üzerinde durulması gereken en önemli konulardan biri de medya gücünün kötüye kullanılmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erdoğan, konuşmanızı tamamlayınız; buyurun.

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) - Barışi ifadelerin hukuken korunması, buna karşılık şiddeti tahrik ve teşvik eden düşünce açıklamalarının cezai yaptırıma bağlanması gerektiği üzerinde mutabakat vardır. Ayrıca kin ve nefret saçan, küfür ve hakaret içeren, başkalarını aşağılayan ve küçük düşüren ifadeler hiçbir demokratik düzende saygı göremez. Bu nedenle kimse “O kadından nefret ediyorum.” diyemez. Bu şekilde manşet atan basın, güvenilir bir basın olamaz.

Değerli milletvekilleri, önemli konulardan biri de basının güvenilirliği konusudur. GENAR’ın son araştırmasında basının güven sıralamasında en alt sıralamada yer alması medyamız tarafından önemle dikkate alınmalı, bu son derece üzüntü verici ve tehlikeli bir gidiş olduğu anlaşılmalı, basın en saygın kurumlar arasında yer almadan sorunlarımızı çözemeyeceğimiz bilinmelidir. Özgür basın bir milletin onurudur. Bu nedenle basınımızın korunması, gerekli değerin, önemin verilmesi gerekir. Ben bugün de gazetecilerimizin Basın Bayramı’nı kutluyorum, basın mensupları açısından önemli olan yasaları her zaman destekleyeceğimizi ifade ediyorum.

Saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı ikinci söz, düşünce, ifade ve basın-yayın özgürlüğü hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’a aittir.

Sayın Birdal, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

2.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, ifade ve basın yayın özgürlüğüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; düşünce, ifade ve basın özgürlüğüne ilişkin söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Türkiye genelinde hâlâ demokratikleşme, insan hak ve özgürlüklerine dayalı bir sürecin işletiliyor olmasına karşın ya da savlarına karşın düşünce ve ifade özgürlüğü yönünde hâlâ anayasal ve yasal engeller ve yasaklar kaldırılamamıştır. En son, daha birkaç gün önce Diyarbakır İnsan Hakları Derneği bölge yöneticilerimizin son altı ay içerisinde düşünce ve ifade özgürlüğüne ilişkin tespitleri şöyle: 1.285 kişi hakkında düşüncelerini ifade ettikleri için soruşturma ve davalar açılmış, 298 kişi de cezalara çarptırılmıştır. 10 yayın toplatılmış ve yasaklanmıştır, 5 yayın organına da baskın düzenlenmiştir. En son da “Hayatın tüm renkleri” sloganıyla 3 Aralık 2007 tarihinde yayına başlayan, işçilerin, emekçilerin, kadınların, azınlıkların ve bütün ezilenlerin yüzü ve sesi olan Hayat Televizyonunun yayını 16 Temmuz 2008 tarihinde TÜRKSAT yetkililerince keyfî biçimde durdurulmuştur. TÜRKSAT uydusu çalışmaya başladığında, ülkemizin teknolojik gelişmeyi yakaladığı, sadece teknolojiyi kullanan ve alan değil üreten ve satan olduğu da dönemin siyasi iktidarınca büyük bir övgüyle açıklanmıştı. Üzerinden yıllar geçmesine karşın bu uydunun başka bir özelliği de birkaç gün önce öğrenilmiş oldu. Bu uydunun, televizyon yayınlarını sansürlemek, yargıç kararı olmadan idari kararlarla televizyon yayınlarını engellemek gibi işlevlerinin olduğu da ortaya konuldu.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, bugün sansürün kaldırılışının 100’üncü yıl dönümü kutlanıyor. Ne yazık ki biz yeni bir yüzyılda sansürü yaşıyor ve hâlâ sansürü konuşmak zorunda kalıyoruz. Hakkında mahkeme kararı yok, gerekçe yok. TÜRKSAT keyfî biçimde bir TV kanalını karartıyor. Bunun adı sansürdür, bunun adı hâlâ baskıcı rejimi sürdürmekte ısrardır. Bunun adı “Ben istersem yayın yaparsınız, istemezsem yapmam.” ya da “Benim tanıdığım kadar demokrasi.” ya da “Benim tanımadığım kadar insan hakları yok.”

Hayat TV’nin Diyarbakır “nevroz” mitingini canlı yayın yaparak Roj TV’ye verdiği iddia ediliyor. O görüntüleri Hayat TV, Dicle Haber Ajansından almıştır. Bu yaklaşımla bakarsak, TRT 3 üstünde yayınlanan Meclis TV’nin kimi görüntülerinin Roj TV’de yayınlanıyor olması durumunda TRT 3’ün de kapatılması gerekmez mi?

Peki, raporu alan RTÜK’ün yapması gereken ne olmalıydı? Eğer yasalara ve yönetmeliklere bir aykırılık varsa, olayın doğruluğunu araştırmak, Hayat TV’ye sormak ve daha sonra da böyle bir ihlal varsa en fazla bir uyarı cezası vermekle yetinmek olmalıydı ama işler böyle yürümüyor. Muhalefete tahammül edilemiyor ve TÜRKSAT bir yazıyla yayını durduğunu bildiriyor. Muhalif söz ise susturulmaya çalışılıyor, muhalif yayın ise durduruluyor, muhalif TV ise karartılıyor, muhalif insan ise hak ve özgürlükleri yok ediliyor ya da yok edilmeye çalışılıyor. İsteniyor ki, işçilerin sesi olmasın, emekçilerin mücadelesinin gözü kulağı olmasın, Kürt halkının taleplerini, isteklerini kimse duymasın, öğrencilerin özerk, demokratik üniversite istemlerinden kimsenin haberi olmasın.

Hak ve özgürlüklerin temel göstergelerinden biri de toplumun bilgi edinme ve haber alma hakkıdır. Kapatılmaya konu olan olay, “nevroz” kutlamalarının görüntülerinin yayınlanmasıdır. “Nevrozda” ne söylenilmiş, Kürt halkı ne istemiş, buna kulak vermek yerine, gizli telekulaklarla başka kanallardan dinlenmeye kalkışılıyor.

Bakın, bölgede günlerdir, sayın milletvekilleri, süren orman yangınlarından haberiniz var mı? Bir haftadır bölgede birçok yerde ormanlar yanıyor ve en ufak bir müdahale yok ama buradaki ormanlar bizim, oradaki ormanlar bizim değil. Bu ayrımcılık değil mi? Bu bölücülük değil mi? İşte, televizyonun kapatılmasında da bölücülük gerekçesinin böyle bir inandırıcılığı yoktur, toplumun bilgi edinme ve haber alma hakkının doğrudan engellenmesidir.

Sayın milletvekilleri, en çok şimdi, ifade ve basın özgürlüğünün en geniş kullanılmasının zamanıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Birdal, konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler efendim.

“Ergenekon” adı altında başlatılan operasyonlarla hukuk dışı yapılanmaların eğer açığa çıkarılması isteniyorsa, eksiksiz bir demokrasi, eksiksiz insan hak ve özgürlüklerine dayalı sivil bir demokratik anayasa isteniyorsa o zaman hukuk dışı örgütlenmeleri açığa çıkarabilmenin yolu bilgi edinme ve haber alma kanallarının açık tutulmasıdır.

Herkesin kendisini bulabildiği bir TV kanalının karartılmış olması yalnız Hayat TV’nin emekçilerine, yöneticilerine karşı bir hukuk dışı uygulama değil, Türkiye demokrasisine ve hayatta kendini bulan herkese yönelik bir baskıdır. O nedenle siyasi iktidarın ve Sayın Ulaştırma Bakanının yanıtını ve Hayat TV’nin ekranını karartma kararının durdurulmasını bekliyoruz. Yoksa, demokratikleşme ve temiz toplum yaratılacağı savının inandırıcılığı üzerindeki gölge daha da büyüyecektir. Bunu umut ediyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sansürsüz, baskısız, yasaksız demokratik bir Türkiye istiyorum.

Hoşça kalın. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Birdal.

Gündem dışı konuşmalara Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın cevap vereceklerdir.

Sayın Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Benden önce konuşan arkadaşlarımızın da söyledikleri gibi hem Basın Bayramı’mızı kutluyoruz bugün hem de sansürün kaldırılışının 100’üncü yıl dönümünü.

Her iki konuyu da burada çok uzun uzadıya anlatmaya gerek yok sanırım çünkü önemini hepimiz yaşıyoruz, hepimiz biliyoruz. Basın hep önemliydi, bugün daha çok önemli, daha çok etkili, dolayısıyla daha çok mühim.

Bunun pek çok sebebi var. Birkaçına kısaca temas edecek olursam: Evvela insan kaynağıyla ilgili. Daha iyi yetişme imkânına sahibiz bugün, yetiştirme imkânına sahibiz. Özellikle iftihar ederek söylüyorum ki, kadın basın mensupları basın hayatında varlıklarını günümüzde çok daha güçlü bir biçimde hissettirmeye başladılar. Bu, sadece Türk basın hayatında değil, dünya basın hayatında da önemli bir konuma geldiler. Eğer, dünyanın büyük gazetelerini okuyacak olursak, New York Times gibi, Washington Post gibi, orada genç Türk basın mensuplarının ve bu arada basın mensubu genç Türk kadınlarının köşe yazılarını, yorumlarını, haber değerlendirmelerini sık sık görmeye başladık. Bu, Türkiye için oldukça yenidir. Bunun teşvik edilmesi lazım, bunun tebrik edilmesi lazım.

İkincisi: Bilgi ve haberleşme teknolojisinin baş döndürücü gelişiminin erişimi temel küresel boyutta kolaylaştırmasıdır. “Ulusal” “yerel” sözlerinin bugün bile çok fazla anlamı kalmadı, çünkü “yerel” dediğimiz, aslında basın hayatı, düğmeye bastığınız zaman dünyanın pek çok yerinde takriben yüzde 70’inde, yüzde 75’inde görülebilecek durumdadır. Bugün Türkiye’de küçük bir ilimizde çıkan gazeteyi dünyanın pek çok yerinde takip etmek, okumak ve o konuda bilgi sahibi olmak mümkündür. Bu da yepyeni bir boyut getiriyor basın hayatına.

Ayrıca, ifade özgürlüğünün pek çok zorluğuna rağmen, pek çok sıkıntısına rağmen daha çok genişlediğini, daha çok derinleştiğini ve bugün küresel alanın içinde, küresel olanın içinde bir değer ve anlam kazandığını biliyoruz.

Burada akla gelen önemli soru şu: Bu özgürlüğün sorumluluk içinde kullanılıp kullanılmadığı meselesidir. Kullananlar da var -memnuniyetle ifade edelim, teşekkürle hatırlayalım- ama ne yazık ki kullanmayanlar da var, kullandığını zannedenler de var. Bugün sadece Türkiye’nin değil, yeryüzünün en önemli sorunlarından biri işte bu özgürlük ve sorumluluk ilişkisidir. İçinde bulunduğumuz küresel, modern durum, özgürlük, sorumluluk dengesini sağlama çabasının yoğunluk kazandığı, kazanmış olduğu bir durumdur.

Bilgi kaynakları âdeta sınırsız ama cehalet hâlâ meydanlarda, yapıcı eleştiri hâlâ yeterli değil. Olayları olumsuz önyargıların, dar ideolojik kalıpların penceresinden görme hâlâ nadir karşılaşılan bir durum değil. Pazar gittikçe daha etkili olmaya başlıyor.

Karikatür krizini hatırlayalım: Orada bir inancın, bir medeniyetin kutsallarına hakareti bile ifade özgürlüğü olarak değerlendirenler oldu. Bunu hararetle savunanlar oldu. “Başkalarının kutsalı beni ilgilendirmez.” diyenler oldu. “Ben kanunun yasak dediğine bakarım, başkalarının ‘ahlak’ dediği beni ilgilendirmez.” diyenleri gördük.

Bunların hiç değilse azalması için her ülkede çağdaş bir yasal altyapıya ihtiyaç vardır ve benden önce konuşan arkadaşımın ifade ettiği gibi bu yasal zemin Türkiye’de önemli ölçüde güçlü bir hâle getirilmiştir 2004 yılında.

Öz denetime, gönüllü olarak konmuş –“gönüllü olarak konmuş”un altını çiziyorum- basın ahlak kuralları manzumesine –sansürüne değil- ihtiyaç vardır. Karikatür hadisesi gibi olaylar karşısında dünya basın hayatında acil müdahale mekanizmalarının oluşturulmasına, konuşlandırılmasına acilen ihtiyaç vardır. Medya okuryazarlığının yaygın ve etkin hâle getirilmesine ihtiyaç vardır. Haklar, özgürlükler ve sorumlulukları artık küresel boyutta konu edinen eğitim-öğretim kurumlarına, okullara ihtiyaç vardır. Öz denetimi, öz takibi, öz değerlendirmeyi özgürlük ve sorumluluk içinde gerçekleştirecek kurumlaşmaya yahut daha güçlü bir şekilde kurumlaşmaya ihtiyaç vardır. Takdirde cömert, yapıcı eleştiride cesur, sivil inisiyatife ihtiyaç vardır.

Bütün bu ihtiyaçların giderilmesi, en azından azaltılması için basın dünyasının, yönetimlerin ve bütün genişliğiyle sivil toplumun kendi kısmi otonomluklarını koruyarak, birlikte ve diyalojik bir anlayış içinde ilişki kurmaları ve bunu her türlü kurumsal yapıya destek verecek şekilde güçlendirmeleri gerekiyor.

Hiçbir iktidar sansürden medet umamaz. Hiçbir iktidar haberleşmenin önemini görmezlikten gelemez. Ama haber vermenin de yayın yapmanın da ciddi kuralları olduğunu burada hepimizin bir daha hatırlamamız lazım.

Kini ve nefreti yaygınlaştıran yazıları, değerlendirmeleri özgürlük alanı içinde mütalaa etmek doğru değildir. Bir ülkenin temel yapısını, demokratik değerleri zayıflatmak hiçbir zaman özgürlük alanının içinde mütalaa edilmemelidir. Bir ülkenin milletiyle, devletiyle bölünmezliğini hedef alan yayınları hiçbir zaman temel özgürlükler içerisinde göremeyiz. Elbette bu konuda değerlendirme zorlukları vardır, farklılıkları vardır. Ama o konuda herkesin kendi fikrinin doğru olduğuna inanması gibi bir tutum içinde olursak, o mevzuda hukukun ve aynı zamanda etik kuralların duyarlılığını dikkate almazsak o zaman herkesin hürriyet anlayışı, açıkça söyleyeyim, ortada bir hürriyetsizliği doğurur. Bugün, tekrar ediyorum, bu sadece Türkiye içinde değil, dünyada da ciddi sorunların doğmasına sebep oluyor.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bugün demokrasi dünyada da kırılganlık tehlikesiyle yüz yüzedir. Eğer son dönemlerde çıkan entegrasyon yasalarına bakarsak, eğer son dönemlerde çıkan birtakım azınlıklarla ilgili Avrupa’da -çünkü 5 milyon civarında insanımız bugün Batı’da yaşıyor- ilişkilere bakarsak gerçekten de demokrasinin ne kadar korunmaya muhtaç, ne kadar ihtimama muhtaç olduğunu görürüz. Özellikle, demokrasinin dünyanın pek çok yerinde daha çok canlanmaya ve güçlenmeye başladığı bir dönemde Batı’da demokrasinin kırılganlığı hepimizi endişeye sevk etmelidir ve bu konudaki düşüncelerimizi çok açık bir biçimde, her yerde ama özellikle Batı dünyasında dile getirmek durumundayız. Dolayısıyla, bugün basın özgürlüğü de ve bu özgürlüğün kullanılmasıyla birlikte doğan hak ve sorumluluk da birlikte düşünmek durumunda olan konulardır ve bunu sadece bir ülke bazında değil, bir küre bazında, bir yeryüzü ölçeğinde düşünmemiz gerekiyor. Çünkü hakikaten artık biz istesek de istemesek de küresel bir kentte yaşıyoruz; artık dünya basını bizim de basınımızdır, bizim basınımız dünyanın basınıdır. Artık bulunduğu yer kadar yakmıyorlar. Çünkü bulunduğu yer gerçekten limitin çok ötesine gitmiş bir yerdir, bir konumdur. Bu bakımdan, ben, bütün zorluklara rağmen, bu son derece önemli, son derece belirleyici, son derece hayatî konumda olan meslek mensubu arkadaşlarımın, basın mensubu arkadaşlarımın bayramlarını kutluyorum, başarılar diliyorum ve ümit ediyorum ki, insan hakları rejimimiz ve demokrasimiz her gün, her an daha güçlendikçe basın da kendisini bu özgürlük içinde hissedecek ve hiç şüphem yok, her an artan bir sorumluluk içinde, bu üzerinde durduğum özgürlük ve sorumluluk konusunu, o ilişkilerin ortaya çıkardığı durumu çok daha iyi, insanlığın lehinde kullanabilecek bir durumda ilerleyecektir.

Bu konuda da umutsuz, bu konuda da kötümser olmamız için hiçbir sebep yoktur diye düşünüyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Gündem dışı üçüncü söz, SSK ve BAĞ-KUR alacakları için tanınan sürenin uzatılmasıyla ilgili söz isteyen Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’e aittir.

Sayın Tüzün, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, SSK ve BAĞ-KUR alacaklarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin gündem dışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; kamuoyunda SSK ve BAĞ-KUR prim affı olarak yer alan 5763 sayılı Kanun’la yeniden yapılandırma ile ilgili tanınan süre hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu Kanun’la, bazı borç türleri için peşin veya vade farksız yirmi dört aya kadar taksitle ödeme kolaylığı getirilmişti; yapılandırılması geçmişte bozulanlara yeniden yapılandırma imkânı ve yüzde 85’lere varan faiz indirimi gibi bazı imkânlar sağlanmıştı. Ancak geldiğimiz bu süreç içerisinde -sürenin 28 Temmuz 2008 tarihinde dolduğunu hepiniz biliyorsunuz- bu Yasa’yı çıkartan milletvekilleri olarak, Meclis olarak biz biliyoruz ama Yasa’dan faydalanacak olan, başta SSK ve BAĞ-KUR borçluları maalesef yeterince bilgilendirilmedi.

Rakamlarla baktığımızda, 1 milyon 118 bin SSK’ya kayıtlı olan iş yerlerinin 615 bininin borcu olduğunu, yine 3 milyon 368 bin olan BAĞ-KUR’lu iş yerlerinin mükelleflerinin 1 milyon 425 bininin borçlu olduğunu… Dolayısıyla, SSK ve BAĞ-KUR’lu yurttaşlarımızın, vatandaşlarımızın yaklaşık yüzde 65’inin, yüzde 70’e yakınının borçlu olduğunu görüyoruz. Bu doğrultuda, özellikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın yapmış olduğu girişimlerle, başta Ziraat Bankası ve Halk Bankasıyla ilgili kredi sözleşmesi geçtiğimiz gün -pazartesi günü- basına verilmiş, ilan edilmiş, ancak borçlarından dolayı bankadan, bu imkândan faydalanmak isteyen yurttaşlarımız, esnaflarımız bankaya gittiğinde “Sizin tüketici kredisi borcunuz var.” veyahut “Kredi kartı borcunuz var.” veyahut “Geçmişte bir borcunuzdan dolayı biz size bu krediyi ödeyemeyiz.” demektedirler. Dolayısıyla, yurttaşlarımız zaten bu borçlarını geçmişte ödemiş olsa idi bankaya gidip de kredi talebinde bulunmayacaklardı. Bankanın vereceği kredi 15 bin YTL limitinde, dolayısıyla hem işini görmeyeceği gibi, hem de banka geçmişte borçlarının olduğundan dolayı bu parayı vermediği gibi, aksine, kamuoyuna yansıyan, basına yansıyan bu promosyonla ilgili çirkin sözleri ulusal basından duyuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, 178 bin BAĞ-KUR’lu vatandaşımız mağdurdur, yani emeklilik hakkını elde edip de prim borçlarını ödeyemediği için 178 bin vatandaşımız mağdurdur. Bu 178 bin vatandaşımızın feryadı şudur: “Biz devlete olan yükümlülüklerimizi geçmişten bugüne kadar yerine getirdik. Bu Hükûmet, bakın, sadece Çalık grubuna vermiş olduğu bir kredi miktarını 178 bin vatandaşımıza verse bu sorun tamamen çözülecek.” demektedirler. Yani, 178 bin vatandaşımıza 20 bin YTL verdiğimizde bu rakamın 3,5 milyar YTL olduğunu; dolayısıyla, sadece bir resmî bankamızın Çalık Holdinge verdiği limitin ne olduğunu da sizler benden daha iyi biliyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bu konuda özellikle banka şubeleriyle yapılan görüşmelerde, Halk Bankası ve Ziraat Bankasının yetkilileriyle Sosyal Güvenlik Kurumumuzun yetkilileri arasında yapılan görüşmelerde promosyon talebi -makam aracı, makam koltuğu gibi- 5 ile 10 milyon YTL arasında pazarlık yapıldığını gazetelerde görüyoruz. Bu promosyonların vatandaşımızdan yine faiz olarak çıkacağını, yüksek miktarda faiz ödeyeceğini de biliyoruz. Sayın Çalışma Bakanımızın samimiyetine güveniyoruz. Bu konuda başta yüce Meclisi ve halkımızı aydınlatacak yeterli bilgileri, az sonra buradan, bu kürsüden vereceğine eminiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tüzün, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak: Çiftçi ürününü toplayıp satamadı, ürününü satanlar parasını tahsil edemedi. Dolaylı olarak, çiftçiden, köylüden alacaklı olan esnaf parasını tahsil edemediği için borcunu yatıramadı. Yani, Anadolu tabiriyle “Böyle bir hasat dönemindeyiz.” Bu dönemde başta çiftçimiz, köylümüz, esnafımız parasını toplayacak ama elde ettiği ürünü daha satıp pazarlayamadı.

Sonuç olarak, biz, bu sürenin 31/12/2008 tarihine kadar uzatılmasını ve bu süre içerisinde mağdur olan vatandaşlarımızın bankalarla yeniden sözleşmelerinin gözden geçirilmesini talep ediyoruz. Bizzat Bilecik Milletvekili olarak benim verdiğim ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun desteklemiş olduğu bir kanun teklifimiz var. Bu sürenin 31/12/2008 tarihine kadar uzatılmasını talep ediyoruz. SSK ve BAĞ-KUR borçlularının, yüzde 70’e yakın olan bu borçluların da bu sorunlarının çözülmesini talep ediyoruz.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla, bir kez daha selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tüzün.

Gündem dışı konuşmaya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik cevap vereceklerdir.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün’ün SSK ve BAĞ-KUR prim alacakları için tanınan sürenin uzatılmasına ilişkin gündem dışı konuşması üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi kamuoyunda istihdam paketi olarak bilinen 5763 sayılı Kanun 26 Mayıs 2008 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bu Kanun ile istihdamın üzerindeki idari ve mali yüklerin kaldırılması veya azaltılması; kadınların, özürlülerin ve on sekiz-yirmi dokuz yaş arası gençlerin istihdamını teşvik, işsizlik ödeneğinin artırılması, mesleki eğitime kaynak aktarılması, GAP’a kaynak aktarılması gibi önemli düzenlemeleri hayata geçirdik. Bu Yasa ile ayrıca SSK ve BAĞ-KUR prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin de önemli düzenlemeler getirdik. Buna göre, prim borcu aslının tamamını peşin ödeyenlerin gecikme cezası ve gecikme faizinin yüzde 85’i, on iki ay taksitle ödeyenlerin yüzde 55’i, yirmi dört aya kadar taksitle ödeyenlerin ise yüzde 30’u terkin edilmektedir.

Neden böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyduk? Bildiğiniz gibi sosyal güvenlik sistemimiz SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığından oluşmakta idi ve bunları tek çatı altında topladık. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nı hep birlikte Meclisten geçirdik, yasalaştı ve sosyal güvenlik alanında yeni bir sayfa açıldı. Birinci neden bu. Bu yeni sayfaya paralel olarak tabii ki Kurumun geçmişten kaynaklanan adaletsizlikler ve eski sistemin doğurduğu bu borç ve alacak ilişkisini de ortadan kaldırmaya dönük bir düzenleme.

İkinci olarak: Özellikle kendi nam ve hesabına çalışanlar yani BAĞ-KUR’lularla ilgili olarak gelirle orantısız bir prim artışı söz konusu idi. Yani, basamak artıyor fakat vatandaşın geliriyle orantılı bir artış söz konusu değil idi. Alacaklarımıza baktığımız zaman, 33,4 katrilyon lira BAĞ-KUR alacağımız söz konusu. Toplam 46 katrilyon içerisinde 33,4 katrilyon BAĞ-KUR alacağının altında yatan, şu anda mevcut meri sistemin adaletsizliğinden kaynaklanan bir tabloyla karşı karşıya. Basamak sistemini kaldırdık ve beyan sistemini getirdiğimiz için, ister istemez geçmişe dönük o adaletsiz uygulamalardan kabaran bu borç-alacak ilişkisine bir son vermek gerekirdi ve bundan dolayı bu yapılanmanın altyapısını oluşturan nedenlerden bir tanesi oldu.

Bir diğer konu ise: Öteden beri, borç yapılandırmalarında, prim borcunu zamanında ödeyenler “Bizim ne kabahatimiz var, ne suçumuz var; biz zamanında ödüyoruz, bir başkası ödemiyor ve yıllar sonra ödemeyen ile ödeyen arasında bir fark bırakmayacak şekilde uygulamalar karşımıza çıkıyor.” diye söylüyorlardı. Bunu da dikkate alarak bildiğiniz gibi istihdam paketinde, prim borcu olmayan bir, ikincisi kayıt dışı çalıştırmayanlarla ilgili primlerde 5 puan indirimini getirdik. Dolayısıyla, bugüne kadar yapılandırmalarda şikâyet edilen ama bu yapılandırmayla şikâyeti söz konusu olmayan, bu eşitsizliği, bu haksızlığı da ortadan kaldıran bir 5 puan indirimi düzenlemesi, bu 46 katrilyon toplamında alacağımızı yapılandırmanın altyapısını oluşturan üç önemli gerekçe.

Şimdi, Sosyal Güvenlik Kurumunun 31/3/2008 tarihi itibarıyla 615.254 iş yerinden 9 katrilyon 890 trilyon lira alacağı var. Yine, 1 milyon 425 bin 707 BAĞ-KUR sigortalısından 16 katrilyon 373 trilyon olmak üzere yapılandırma kapsamına giren toplam 26 katrilyon 263 trilyon lira alacağı bulunmaktadır. Müracaat için, ifade ettiğimiz gibi, 28 Temmuz son gün.

Burada bir ayrıntıyı da huzurlarınızda ifade etmek istiyorum: Müracaat tarihi son günü 28 Temmuz, yoksa ödeme tarihi değil. Ödeme, müracaat tarihinden sonraki bir ay içerisinde yapılabilir. Dolayısıyla önümüzde beş günlük bir süre var. Bu beş günlük süre içerisinde bütün il müdürlüklerimizde çok ciddi bir yoğunluk var. Bugüne kadar da vatandaşlarımıza biz hep söyledik, “Son güne bunu bırakmayın ve bir an önce, taksitlendirme veya peşin ödeme, hangisini tercih edecekseniz bu konuda kararınızı, müracaatınızı bildirin.” dedik. Ama yine de yoğunluğun son günlere kaldığını ifade etmek istiyorum. İl müdürlüklerimiz cumartesi-pazar günleri de açık idi. Bu hafta itibarıyla da cumartesi-pazar günü müracaatları almaya devam edecekler.

Ayrıca, emekliliği gelmiş fakat prim borcu bulunduğu için emekli olamayan, aynı zamanda sağlık hizmetlerinden de yararlanamayan BAĞ-KUR’lu vatandaşlarımıza, uygun koşullarda kredi imkânı protokolü de Halk Bankasıyla yapıldı. Bu konuyla ilgili Sayın Tüzün’ün söylediği promosyon, benzeri konularla ilgili Bakanlığımızın hiçbir girişimi olmamıştır. Esnaf odalarının bize son dönemlerdeki talepleri, istekleri doğrultusunda Halk Bankasıyla bir görüşme olmuştur ve bu görüşme de olumlu neticelenmiştir. Bu esnaf odaları, ilgili sivil toplum kuruluşları memnuniyetlerini de bize ifade etmişlerdir. Bu değerlendirmelerin nerede, ne şekilde yapıldığının, doğrusu -Bakan olarak bütün samimiyetimle ifade ediyorum- bizim gündemimizde olmayan bir konu olduğunu ifade etmek istiyorum. 

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Ziraat Bankası Genel Müdürünün açıklaması var Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – 23 Temmuz 2008 tarihi itibarıyla yapılandırmaya müracaat eden, yani bu iki ay içerisinde tablo ne oldu: 23 Temmuz itibarıyla -dün akşam itibarıyla- yapılandırmaya müracaat eden SSK işveren sayısı 272.091, BAĞ-KUR sigortalı sayısı ise 467.315 olmak üzere, toplam 739.406 başvuru gerçekleştirilmiş. Borç miktarı ise -bildiğiniz gibi- 26 katrilyon 200 trilyon idi, yapılandırılan borç miktarı ise -dün akşam itibarıyla söylüyorum- 11 katrilyon 90 trilyon 453 milyar 995 milyon lira. Yapılan tahsilat miktarı ise, nakit olarak kasaya giren ise 1 katrilyon 386 trilyon 154 milyar 219 milyon liradır. Yaklaşık olarak 1,4 katrilyon lira şu an itibarıyla nakit olarak tahsil edilmiştir.

Taksitlerle birlikte iki yıl içerisinde yapılandırma kapsamında yatırılacağı beyan edilen toplam tutar 6 katrilyon 395 trilyon 243 milyar lira civarındadır. Bunun, önümüzdeki beş gün içerisinde 15 katrilyonu aşacağını, çünkü son günlere baktığımız zaman yaklaşık olarak 800 trilyon ile 1 katrilyon liralık bir yapılandırma müracaatı olduğunu gözlemliyoruz. Beklediğimiz oranlara ulaşacağımızı bu iki aylık, bir aylık seyir içerisinde rahatlıkla ifade edebilirim.

Biz bu uygulamayla yeni bir sayfa açtığımızı ifade ediyoruz, hem sosyal güvenlikte hem primlerin yapılandırılmasında yeni bir sayfa açtığımızı ifade ediyoruz. Vatandaşlarımızın yoğun ilgisi de yaptığımız uygulamanın doğruluğunu ve gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bundan sonra da prim borçlarının birikmemesi için cari ay takiplerini kararlılıkla yürüteceğiz. Tabii ki devlet alacağını zamanında tahsil etmeli ve hizmetlerini de eksiksiz yerine getirmelidir inancındayız.

Son olarak: Tabii ki Sayın Milletvekilimiz banka kredi ilişkileriyle ilgili bir şeyler söyledi. Doğrusu, bankalar, bankacılık sistemimiz eskisi gibi değil. Şimdi, bankaların devredilmediğini ve bankacılık sisteminde bir sıkıntının yaşanmadığını hepimiz biliyoruz. Bankalar kime, nasıl, hangi oranda, ne şekilde kredi vereceği…

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Ama emekli olduktan sonra parayı ne yapacak Sayın Bakanım?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Yalnız prim alacaklarıyla ilgili söylemiyorum. Yani kime, nasıl kredi verecekleri bellidir. Bu konuda, konuyu başka taraflara çekmeyi de ben doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.

Ayrıca “Bu iki aylık süre içerisinde bilgilendirme eksikliği var.” dediniz. Bu da doğru değil. Bütün medya kuruluşlarına, yazılı medyaya…

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Bakan, mükellefler Halk Bankasından kredi kullanmakta zorluk çekiyorlar, böyle bir sıkıntı var.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bakınız, yazılı medyaya bu konuyla ilgili zamanında, gerekli ilanlar verildi. Ayrıca, billboardlarla gerekli duyuru yapıldı; tüm sivil toplum kuruluşlarıyla bu konuyla ilgili değerlendirme toplantıları yapıldı. Seksen bir ilimizde bu konuyla ilgili Bakanlığımızın çok ciddi çalışmaları oldu. Bütün sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelerek değerlendirdik.

Gönül arzu eder ki... Tabii yeni bir süreç ve bu süreç içerisinde çok daha büyük imkânlarla daha da geniş kitlenin bundan istifade etmesi ve bu alacaklarımızın sıfırlandırılması bizim de temennimizdir. Ama bu işlerin bir ciddiyet içerisinde götürülmesinin doğru olacağı düşüncesindeyiz. İki aydır gerek bu kürsüden gerek Türkiye'nin dört bir yanından bu konuyla ilgili yol haritamızın ne olması gerektiğini, ne olduğunu vatandaşlarımızla paylaştık ve vatandaşlarımız da gerekli duyarlılığı gösterdiler. İnanıyorum ki bu beş günü de en sağlıklı şekilde değerlendireceklerdir.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) –  Sizin Halk Bankasına nazınız geçiyor Sayın Bakan, bir görüşün yetkililerle. Mükellefler mağdur…

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Uzamayacak mı sonuçta Sayın Bakan, süre uzamayacak mı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bu yapılandırmanın hayırlı olmasını tekrar temenni ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın Osman Durmuş? Dışarı çıkmışlar.

Sayın Üçer, neyle ilgili konu efendim?

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Bakanın açıklamalarıyla ilgiliydi.

BAŞKAN – Çok kısa olarak Sayın Üçer, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın gündem dışı konuşmalardaki cevabına ilişkin açıklaması

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Türk basınında sansürün kaldırılmasıyla ilgili ilk 2 konuşmacı arkadaşımızın yaptığı konuşmadan sonra Sayın Bakanın yapmış olduğu açıklamada, yapmış olduğu görev itibarıyla kürsü hakkını kullanırken kamuoyuna doğru bilgi verme sorumluluğunu yerine getirmediğini düşünerek söz hakkı talebinde bulundum.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, Sayın Aydın, Sayın Milletvekilimizin konuşmanızla ilgili kısa bir açıklaması var, dinlerseniz…

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sağ olun.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Yapmış olduğu cevabi konuşmada hem temel hakları sınırlandırmaya yönelik hem de Hayat TV’nin kapatılmasına yönelik ifadelerinde, sanki Hayat TV bölücülük yapmış gibi bir manayı açığa çıkaracak söylemlerde bulundu doğrudan ifade etmese dahi.

Hayat TV’nin kapatılmasının gerekçesi neydi? Hangi prosedür uygulandı? Bence Sayın Bakanın bunlara cevap vermesi gerekiyordu. Eğer mümkünse, Sayın Bakan, Hayat TV’nin hangi gerekçeyle kapatıldığını, kapatılması esnasında hangi prosedür uygulandığını cevaplarsa memnun olurum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bir cevap verecek misiniz Sayın Bakanım?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, ben konuşmamda Hayat TV diye bir konudan bahsetmedim. Benim konuşmamın genel çerçevesi, özgürlükler kullanılırken bunun sorumlulukla birlikte kullanılması; o bilinçle kullanılması gerekir, dedim ve bunun için de mesela özgürlük var diye biz insanları birbirine düşüren, nefret eden, insanları nefret ettiren, insanların özel hayatını, tabir yerindeyse, striptize dönüştüren veya bir ülkenin, bir sistemin dayandığı temel değerleri zedeleyen -Türkiye Cumhuriyeti’nin dayandığı temel değerler gibi, onu zedeleyen- aynı zamanda bir ülkenin bütünlüğünü, birlik ve beraberliğini zayıflatacak, zedeleyecek yayınlarda bulunmanın özgürlükle ilgisi olmadığını… Dolayısıyla, özgürlük var diye -zaten daha önce örnekler verdim- biz, kalkıp, bir başka insanın, bir başka kültürün, medeniyetin, ülkenin mukaddesatını rencide edemeyiz, insanların özel hayatını deşifre edemeyiz; onu, bir yayın konusu, bir para kazanma konusu, bir magazin konusu yapamayız.

O bakımdan, dünyanın her yerinde bu söylediğim özgürlük ve sorumluluk ilişkisi tartışma konusudur. Ben, arkadaşlarıma, arzu ediyorlarsa, o konuyla ilgili, somut bir konu olduğu için -ben bilmediğim bir konu hakkında asla konuşmam, ne dün konuştum ne bugün konuşurum- Hayat TV’yle ilgili -sizin gibi ben de basından takip ediyorum- eğer o konuda bir bilgiye ihtiyacınız varsa, ilgili kurumdan alır ve Sayın Milletvekilimize sunarız.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Teşekkür ederim. Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Milletvekilim, Sayın Bakanımızla gerektiği şekilde görüşebilirsiniz.

Evet, Sayın Durmuş’u aramıştım ama yok, henüz de gelmemiş.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair iki önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un (6/818) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/81)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 389. sırasında yer alan (6/818) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                  Osman Ertuğrul

                                                                                                        Aksaray

 

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/790, 6/791, 6/792, 6/793, 6/794, 6/795 ve 6/841) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/82)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin Sözlü Sorular Kısmının 361, 362, 363, 364, 365, 366 ve 412 nci sıralarında yer alan (6/790, 6/791, 6/792, 6/793, 6/794, 6/795 ve 6/841) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                     Reşat Doğru

                                                                                                          Tokat

BAŞKAN – Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin iki önerge vardır, okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 milletvekilinin, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin doğal gaz ve su sayacı ihaleleri ile ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/260)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ankara ve İstanbul'da Büyükşehir Belediyelerinin doğalgaz ve su sayaçlarının ihale ile satın alınması işlerinde yaşanan olumsuzlukları kamuoyu yakından bilmektedir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yaptığı yedi ihaleden üçünü, "Kalekalıp Makine ve Kalıp Sanayi Anonim Şirketi" üçünü de "Elsel Gaz Armatürleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi" firması kazanmıştır. 29.1.2008 tarihinde yapılan yedinci ihale, "tekliflerin yüksek bulunması nedeniyle" iptal edilmiştir.

"Elsel Gaz Armatürleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi"nin kazandığı ihalelerde birim fiyatlar; 26.00 Euro, 25.50 Euro ve 25.50 Euro'dur. "Kalekalıp Makine ve Kalıp Sanayi Anonim Şirketi"nin kazandığı ihalelerde ise birim fiyatlar; 27.30 Euro, 25.30 Euro ve 25.50 Euro'dur.

Geçerli tekliflerin yüksek olması nedeniyle iptal edilen ihaleye "Elektromed Sanayi Anonim Şirketi" de katılmıştır. Basına yansıyan haberlere göre ihaleye katılan firmaların verdikleri teklifler 23.05 Euro ilâ 27.50 Euro arasında değişmektedir. 23.05 Euro teklifi "Elektromed Sanayi Anonim Şirketi" vermiştir.

İhale Komisyonunun yaptığı incelemede Elektromed'in teklif ettiği "Alfagaz" marka cihazın TSE belgesinin olmadığı, cihazın ithal edilebilmesi için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'ndan alınması gereken AT-1 belgesinin ise "Samgaz" adındaki bir İtalyan markaya ait olduğu ortaya çıkmıştır.

İhale komisyonunun "ilgili standardizasyon belgeleri olmadığı için" ihalenin iptalini istediği, ihaleyi onaylaması için baskı yapıldığı söylenen İGDAŞ Genel Müdürü Levent Tüfekçi'nin ertesi gün görevden alındığı ve İGDAŞ Yönetim Kurulunun ihaleyi iptal ettiği basına yansımıştır.

Ankara Büyükşehir Belediyesinin 1994, 1995, 1997 yıllarında yapılan doğalgaz sayaçları ihalelerini "Alfagaz Elektronik Limited Şirketi", 2001 ve 2003 yıllarında yapılan doğalgaz sayaçları ihalesini ise "Elektromed Sanayi Anonim Şirketi" kazanmıştır. Ancak iki firma aslında aynı firmadır. Çünkü Alfagaz firması adını Elektromed olarak değiştirmiştir.

Yani Ankara'da yapılan bütün doğalgaz sayaçları ihalesini kazanan firma ile İstanbul Büyükşehir Belediyesinin açtığı doğalgaz sayacı ihalesine de giren ve en düşük teklif vermesine karşın standardizasyon belgelerine sahip olmadığı için ihalenin iptaline sebep olan firma aynı firmadır. İGDAŞ Genel Müdürünün de görevden alınmasına neden olan bu firma, İSKİ ihalelerinin en gözde firması olan ve ihalelere davet usulü ile çağrılan MVM Turizm ve Ticaret Şirketi'nin yan kuruluşudur.

Ankara Büyükşehir Belediyesinin açtığı doğalgaz sayaç ihalesinde birim fiyatlar; 1994 yılında 224,50 USD, 1995 yılında 214,50 USD, 1997 yılında 224,25 USD, 2001 yılında 175,90 USD, 2003 yılında 168,24 USD olarak gerçekleşmiştir.

Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinde yapılan doğalgaz ihalelerinin birim fiyatları arasındaki yaklaşık 4-5 kat tutarındaki olağanüstü farklar ve Ankara'da yapılan tüm ihaleleri kazanan firmanın temin edeceği cihazın gerekli olan standardizasyon belgelerine sahip olmadığının İstanbul'da yapılan ihalede ortaya çıkması dikkat çekicidir. 

Kamuoyunda sürekli olarak tartışılan ve çeşitli iddiaların öne sürüldüğü bu ihaleleri TBMM'nin incelemesi, kamuoyunu tatmin edecek ve gerçekleri ortaya çıkaracak bir araştırma yapması gerekmektedir. Benzer gerekçeler Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin su sayaçları ihaleleri için de geçerlidir.

Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinde son on yılda gerçekleştirilen doğalgaz ve su sayaçları ihalelerini araştırmak, bu ihalelerin yasalara ve mevzuata uygun bir şekilde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğini incelemek, Elektromed Sanayi Anonim Şirketi, Alfagaz Elektronik Limited Şirketi ve MVM Turizm ve Ticaret Limited Şirketi arasındaki bağlantıları açıklığa kavuşturmak, Alfagaz Elektronik Limited Şirketi'nin temin ettiği cihazların istenilen standardizasyon belgelerine sahip olup olmadığını saptamak için Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Kemal Kılıçdaroğlu                                    (İstanbul)

2) Canan Arıtman                                           (İzmir)

3) Yaşar Tüzün                                               (Bilecik)

4) Fevzi Topuz                                               (Muğla)

5) Hikmet Erenkaya                                        (Kocaeli)

6) Durdu Özbolat                                           (Kahramanmaraş)

7) Ramazan Kerim Özkan                              (Burdur)

8) Çetin Soysal                                               (İstanbul)

9) Vahap Seçer                                               (Mersin)

10) Osman Kaptan                                         (Antalya)

11) Algan Hacaloğlu                                      (İstanbul)

12) Nesrin Baytok                                          (Ankara)

13) Bülent Baratalı                                          (İzmir)

14) İlhan Kesici                                              (İstanbul)

15) Akif Ekici                                                 (Gaziantep)

16) Ali Rıza Ertemür                                      (Denizli)

17) Sacid Yıldız                                              (İstanbul)

18) Tekin Bingöl                                            (Ankara)

19) Birgen Keleş                                            (İstanbul)

20) Enis Tütüncü                                            (Tekirdağ)

21) Onur Öymen                                            (Bursa)

22) Hakkı Suha Okay                                     (Ankara)

23) Mehmet Ali Özpolat                                (İstanbul)

24) Ahmet Ersin                                             (İzmir)

 

2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 22 milletvekilinin Malatya’da kayısı piyasasında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/261)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Malatya İl'imizin en önemli geçim kaynağı kayısıda yaşanan sorunların tespit edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ederiz.

1) Oktay Vural                                               (İzmir)

2) Mehmet Şandır                                          (Mersin)

3) Osman Çakır                                             (Samsun)

4) Necati Özensoy                                         (Bursa)

5) Sabahattin Çakmakoğlu                             (Kayseri)

6) Kamil Erdal Sipahi                                    (İzmir)

7) Ahmet Bukan                                            (Çankırı)

8) Reşat Doğru                                              (Tokat)

9) Süleyman Latif Yunusoğlu                        (Trabzon)

10) Mümin İnan                                             (Niğde)

11) Rıdvan Yalçın                                          (Ordu)

12) Hasan Çalış                                             (Karaman)

13) Osman Ertuğrul                                       (Aksaray)

14) Osman Durmuş                                       (Kırıkkale)

15) Kürşat Atılgan                                         (Adana)

16) Mehmet Akif Paksoy                              (Kahramanmaraş)

17) Mithat Melen                                           (İstanbul)

18) Ahmet Kenan Tanrıkulu                          (İzmir)

19) Yılmaz Tankut                                         (Adana)

20) Alim Işık                                                 (Kütahya)

21) Recep Taner                                             (Aydın)

22) Mustafa Kalaycı                                      (Konya)

23) Cemaleddin Uslu                                     (Edirne)

Gerekçe:

Adı Malatya ile özdeşleşen, 250 bin kişiye ekmek kapısı olan kayısı tarım alanında ilin en başta dile getirilmesi gereken problemidir. Malatya halkının % 70'inin geçim kaynağı kayısı ve meyve üretimidir.

Özellikle Malatya'da üretilen kayısının büyük bir bölümü kurutularak % 90'ı ihraç edilmektedir. Ancak çeşitli idari ve siyasi nedenlerle bu önemli ürün, bugüne kadar yeterince değerlendirilmemiş, bölge halkına ve ülke ekonomisine istenen değer yaratılmamıştır.

Lisanslı depoculuk kayısı için Malatya'da hayata geçirilmelidir. İhracatçılar birliği Malatya'da kurulmalıdır. Girdi maliyetlerinde 2002 yılından sonra % 300 ile % 433 artışlar görülmüştür. Ürün değerinde ise % 40'a varan düşüşler olmuştur.

Son yıllarda ülkemizde yaşanan genel kuraklık nedeniyle, ilimiz % 70 oranında etkilendiği halde, Güneydoğu illerine yönelik doğal afet ve teşvik kapsamına alınmaması bilhassa kayısı çiftçisini ciddi mağdur etmiştir.

Çünkü Kayısı yetiştiriciliğinde, kalite yükseltme çalışmaları yetersizdir. Bu çalışmaların artırılarak sürdürülmesi, bunun için de kayısıya yönelik bilimsel araştırmalar yapılması gerekmektedir.

Kayısı ürününe zarar veren beyaz çil, larva gibi zararlılarla mücadele etkisiz kalmaktadır. Bu sorunun çözümü için üniversitelerle işbirliği yapılmalıdır. Kayısı yetiştiriciliği, kayısının toplanması, kükürtlenmesi ve depolanması gibi konularda üreticiler yeterli eğitime ve bilgiye sahip değildirler.

Kayısı üreticisinin anlatılan bu sorunların aşılmasında çarelerden biri de üretici birliğinin acilen kurulmasıdır.

İnönü üniversitesi bünyesinde Malatya'da kayısı araştırma enstitüsünü içine alacak şekilde bir ziraat fakültesi kurulması zorunludur.

Kayısı üreticilerine gübre, zirai ilaç gibi harcamalarda yeterli destek verilmemektedir. Üreticiler kayısının fiyat istikrarsızlığından dolayı kayısıya kükürdü fazla vererek kayısının besin değerinin düşürülmesine neden olup, Avrupa Birliği ülkelerine yapılan ihracatta da sıkıntı yaşanmaktadır.

Kayısının ulusal ve uluslararası medyalarda reklamı ve tanıtımı yeterince yapılmamaktadır. Kayısıbirlik'e verilen destek azdır, yaş kayısı, kayısı çekirdeğinin kabuk ve içkabuk olarak değerlendirilmesi istenilen seviyede değildir.

Kayısının (konserve, reçel, marmelat, hoşaf ve meyve suyu gibi) ürün çeşitlemesiyle ulusal ve uluslar arası pazara sunulması yeterli değildir. İhracatın arttırılması için gerekli destek sağlanmamaktadır. Kayısı ürününün hem bölge halkına hem de ülke ekonomisine çok önemli katkılar yapabilecekken bütün bu sorunlar ve yetersizlikler yüzünden yeterince değerlendirilmemektedir.

Tüm bu nedenlerle Malatya kayısısında yaşanan sorunların tespit edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu Kurulmasını arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Saygıdeğer milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/589) (S. Sayısı: 269)(X)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Geçen birleşimde, tasarının birinci bölümünün görüşmeleri tamamlanmıştı, birinci bölümde yer alan maddeler üzerinde önerge işlemi ve oylamalara başlanmıştı.

1’inci madde üzerinde verilen Bursa Milletvekili Hamit Homriş ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında kalmıştık.

Hatırlatmak amacıyla, Komisyon ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi okutup oylarınıza        sunacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi (b) bendinin 2 inci fıkrasının ikinci cümlesinin başına "Yetkilendirilen işletmecilerin şebekeleri üzerinden telekomünikasyon hizmeti sunan diğer işletmecilerin" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

H. Hamit Homriş

Behiç Çelik

Ali Torlak

 

Bursa

Mersin

İstanbul

 

Erkan Akçay

M. Akif Paksoy

 

 

Manisa

Kahramanmaraş

 

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının çerçeve 3’üncü maddesiyle değiştirilen 5’inci fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

 

Oktay Vural

Prof. Dr. Alim Işık

Erkan Akçay

 

İzmir

Kütahya

Manisa

 

Behiç Çelik

K. Erdal Sipahi

Necati Özensoy

 

Mersin

İzmir

Bursa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                    Harun Öztürk

                                                                                                           İzmir

“Madde 3- 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 51 inci maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığına tahsisli Hazine mülkiyetindeki taşınmazların Milli Eğitim Bakanlığı ile mutabık kalınarak tahsislerini kaldırmaya ve satışına ilke olarak Maliye Bakanı yetkilidir. Tahsisi kaldırılan taşınmazlardan Maliye Bakanlığınca uygun görülenler 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde özelleştirilmek üzere Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bildirilebilir. Bunun üzerine söz konusu taşınmazlar Özelleştirme Yüksek Kurulunca özelleştirme kapsam ve programına alınır. Özelleştirme uygulamasına ilişkin iş ve işlemler 4046 sayılı Kanuna göre Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yürütülür.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Bülent Baratalı

Gürol Ergin

 

Trabzon

İzmir

Muğla

 

Canan Arıtman

Hüsnü Çöllü

Enis Tütüncü

 

İzmir

Antalya

Tekirdağ

 

Tayfur Süner

Atila Emek

Ali Koçal

 

Antalya

Antalya

Zonguldak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 269 sıra sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesinde değişiklik öngören Cumhuriyet Halk Partisi önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tasarıdaki 3’üncü madde ile birtakım okul arsaları ve okulların satışı öngörülmektedir. Cumhuriyet döneminde Türkiye’mizin kazandığı birçok varlık aslında bu altı yıllık dönem içerisinde, hepinizin bildiği gibi, satılmıştır. Bu satılanlar arasında PETKİM’ler, TÜPRAŞ’lar, Telekomlar, çimento sanayii, İSDEMİR, ERDEMİR gibi varlıklarımız satılmıştır, satılmaya devam edilmektedir. Kıyılarımız, ormanlarımız satılıyor, taş üstünde taş bırakılmadı ne yazık ki ve bunlardan elde edilen paraların da nerelere harcandığı, nerelere verildiği kimse tarafından bilinmemektedir. Bu arada tabii, kala kala ne kaldı? Okullarımız kaldı, okullarımızın arsaları kaldı.

Okullarımızın arsaları ve okulların satışıyla ilgili yeni bir öneriyle karşılaşmış bulunuyoruz. Burada tabii, bu okullar ve okulların arsaları satılmakla büyük bir rant elde edilecek. Bu rant nasıl paylaşılacak, kimler tarafından paylaşılacak, o da meçhul. Esasında, şu anda burada Millî Eğitim Bakanının da bulunması gerekiyordu, çünkü burada söyleyeceklerimizle ilgili Millî Eğitim Bakanımızın da herhâlde birtakım görüşleri olması gerekiyordu, sadece Maliye Bakanlığını bağlayan bir mesele değil bu.

Satılması planlanan okul ve arazilerin birçoğu aslında vatandaşlar tarafından bağışlanmıştır ve vatandaşlar, bu arsaları, okulları bağışlarken şarta bağlı olarak bağışlama yapmışlardır ve hatırlarsınız, 5018 sayılı Yasa’nın bağış ve yardımları içeren 40’ıncı maddesine göre, vatandaş, amaç dışı kullanılan bağışını geri isterse örneğin ne yapacağız, yani ne yapacaksınız? Yasada böyle bir öngörü söz konusu değil.

Sayın Bakan, yine, yasayla ilgili bundan önceki konuşmasında, büyük şehirlerin merkezlerinde öğrencisi olmayan birçok okul olduğunu ve bu okul binalarının kapalı tutulduğunu, hiçbir işe yaramadıklarını anlattı burada. Öncelikle bu okulların isimlerini aslında öğrenmek isteriz. Yani, bu okullar hangi okullardır, bunları bilmek isteriz. Hatta, ille de bu yasada direnecekseniz, yani satmayı düşündüğünüz okul ve arsalar sizin tarafınızdan biliniyorsa, bunların listelerini de bir görmek isteriz. Bunların listelerini, isimlerini biz de bilmek isteriz, hatta kamuoyu da bunları bilmek ister. Esasında, burada hedef, şehir içinde değerlenmiş okul arsalarının satışıdır. Zaten bu Hükûmetin aklı fikri –biliyorsunuz- satmaktır. Para gelsin de nasıl gelirse gelsin. Bu anlayışla, sürekli, hareket edilmektedir ve her zaman, Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi, “Babalar gibi satıyoruz, satmaya devam edeceğiz.” Ama bu arada, tabii, sattığınız okulun öğrencileri ne olacak? Bu öğrenciler yeni bir okul yapılıncaya kadar nerede barınacaklar? Bunları uzaklara nasıl taşıyacaksınız? Yeni bir sorun ortaya çıkmayacak mı? Bunları bir değerlendirmek lazım. İlle de bu okulları ve arsalarını satmak istiyorsanız, acaba, çevredeki okul velilerine, öğrenci velilerine sormayı düşünür müsünüz? Onlara sorarak hareket etmeniz daha iyi olmaz mı? Bunu da bir değerlendirmek lazım.

Değerli arkadaşlar, aslında bu gidişin sonu iyi değildir. Tabii, her şeyi satıp savmakla bu işler yürümez. Kötü mirasçılar gibi, elde avuçta bulunan her şeyi satıyor bu Hükûmetimiz, ama devlet böylesine hayırsız evlatların cezasını da bir gün gelir mutlaka verir değerli arkadaşlar.

Biz aslında Cumhuriyet Halk Partisi olarak tasarıdaki 3’üncü maddenin tamamen çıkartılmasını öneriyoruz. Çünkü bu satış ülkemize bir yarar sağlamayacaktır, kimseye bir yarar sağlamayacaktır. Öyle umuyorum ki duyarlı arkadaşlar da bu konuda bizimle birlikte hareket edeceklerdir.

Değerli arkadaşlar, tabii biz daha okulların sorunlarını çözmeden, okulların önemli sorunları var hepimiz biliyoruz, bunları çözmeden aslında okulları ve arsaları satma konusunda karar alıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayın Sayın Koçal.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Ama okulların boyasını, badanasını, bakımını, onarımını ne yazık ki veliler aracılığıyla gerçekleştirebiliyoruz. Hatta birçok okulda yönetici arkadaşlarımız resmî yazı yazabilmek için kâğıt almak üzere velilere müracaat ediyorlar. Böylesine bir durum varken, böylesine bir sıkıntı varken, okulların sorunları çözülmezken sizin okul arsalarını satıyor olmanız hiç de akıllı bir iş değildir. Hatta bir sürü öğretmenlerimiz, sınıf öğretmenlerimiz kendi ihtiyaçlarını, sınıfa ait ihtiyaçlarını kendileri giderme çabası içindedirler.

Bu arada, değerli arkadaşlar, tabii köylerde biliyorsunuz bir sürü okul taşımalı eğitim nedeniyle kapanmıştır, kapanmaya da devam ediyor. Bu okulların kapanması esasında hiç akıl kârı değildir. Bu okulları kapatma yerine, köylerdeki öğrenci azlığı nedeniyle okullarımızı kapatma yerine, o okulların en azından ilk beş sınıfını rahatlıkla o köyde istihdam edebiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KOÇAL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Koçal, lütfen son cümlenizi alayım.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Ama ille de kapatmanız gerekiyorsa köylerdeki okulları, bu okulların yine ziraat müdürlüklerine ve halk eğitim müdürlüklerine verilmesinde çok büyük fayda vardır diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                    Harun Öztürk

                                                                                                           İzmir

“Madde 3- 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 51 inci maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığına tahsisli Hazine mülkiyetindeki taşınmazların Milli Eğitim Bakanlığı ile mutabık kalınarak tahsislerini kaldırmaya ve satışına ilke olarak Maliye Bakanı yetkilidir. Tahsisi kaldırılan taşınmazlardan Maliye Bakanlığınca uygun görülenler 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde özelleştirilmek üzere Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bildirilebilir. Bunun üzerine söz konusu taşınmazlar Özelleştirme Yüksek Kurulunca özelleştirme kapsam ve programına alınır. Özelleştirme uygulamasına ilişkin iş ve işlemler 4046 sayılı Kanuna göre Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yürütülür.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan tasarıya ait Plan ve Bütçe Komisyonu raporu ekinde yer alan karşı oy yazımızda atıfta bulunduğumuz çerçeve madde numaraları ile Genel Kurula sunulan tasarı metninin çerçeve madde numaraları arasında bir uyumsuzluk meydana gelmiştir. Uyumsuzluk, karşı oy yazımızı hazırlamak üzere komisyondan aldığımız metindeki madde sıralarının daha sonra değiştirilmiş olmasından ve iş yoğunluğu nedeniyle olacak tarafımızın bilgilendirilmemesinden kaynaklanmıştır. Atıflardaki uyumsuzluk, işin esasına ilişkin karşı oy yazımızın özünü etkilememektedir. Söz konusu maddi hatayı bilgilerinize sunarım.

Değerli milletvekilleri, AKP milletvekillerinin oylarıyla alınan karar gereği bu tasarıyı temel yasa olarak görüşmekteyiz. Değerli hatiplerin ifade ettiği gibi 24 kanun ve 2 kanun hükmünde kararnamede değişiklik yaptığı ifade edilen tasarı, aslında, yürürlükten kaldırılan hükümler arasında yer alan Tütün Kanunu’yla birlikte 27 kanunda değişiklik yapıyor.

İç Tüzük hükümlerine göre bir kanun tasarısı ya da teklifinin temel kanun olarak görüşülebilmesi için şu özelliklerin daha sonraki uygulamalarımız açısından bir kez daha dikkatlerinize sunulması gerekli görülmüştür. Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle ve kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel ilkeleri içermesi gerekiyor. Kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendirmesi gerekiyor. Kendi alanındaki özel kanunların dayandığı temel kavramları göstermesi gerekiyor. Özel kanunlar arasında uygulamada ahenk sağlamayı amaçlaması gerekiyor. Düzenlediği alan yönünden bütünlüğün ve maddeler arasındaki bağlantıların korunması zorunluluğunun bulunması gerekiyor. Kanunları ve İç Tüzük’ü bütünüyle ve kapsamlı olarak değiştiren veya yürürlüğe koyan tasarı veya teklifler olması gerekiyor. Peki, görüşmekte olduğumuz 27 kanun ve kanun hükmünde kararnameye lütfen bakınız, bu özellikleri taşıyıp taşımadıklarını tekrar değerlendiriniz.

Ben bunlardan bazılarını bilgilerinize sunmak istiyorum: Telgraf ve Telefon Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun, Toplu Konut Kanunu, Vatani Hizmet Tertibi Aylıklarının Bağlanması Hakkında Kanun, Milli Piyango Teşkiline Dair Kanun, Özelleştirme Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu, Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun, Gecekondu Kanunu, tütün ve alkol piyasasıyla ilgili kanun.

Tekrar değerlendirmelerinize sunduktan sonra, bizlerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, kendi koyduğumuz hukuka eğer uymaz isek topluma hukuka uyma konusunda nasıl bir örnek oluşturduğumuza lütfen dikkat edelim.

Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz tasarı birbiriyle bütünlük arz etmeyen torba bir kanun tasarısıdır. Tasarının bütçeye getireceği yük ile hazinenin tasarı dolayısıyla ne kadar gelirden yoksun kalacağı konusunda Komisyonun ve Genel Kurulun bilgilendirilmemesi Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun öngördüğü zorunluluğa uymamak anlamına gelmektedir.

5018 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler arasında, kanunda Sayıştay tarafından düzenlenip Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulması gerektiği hâlde düzenleme konusundaki fiilî imkânsızlıklar nedeniyle bugüne kadar sunulamayan raporlar konusunda bir düzenleme de yer almamaktadır.

Hazineye ait taşınmazlardan Millî Eğitim Bakanlığı ile Karayolları ve Devlet Su İşlerine tahsis edilmiş olanların satışından elde edilecek gelirlerin 5018 sayılı Kanun’un öngördüğü ademi tahsis prensibine aykırı olarak bu Bakanlık ve kuruluşlar adına gelirli ödenek kaydına izin verilmektedir. Önergemiz Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili söz konusu düzenlemenin yasaya aykırılığını gidermek amacıyla verilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları limanlarının özelleştirilmesinden elde edilen ve edilecek olan gelirlerin ulaştırma yatırımlarında kullanılmak üzere gelirli ödenek kaydına izin verilmektedir. Bu da ademi tahsis ilkesine aykırıdır.

Yine, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının ihtiyaç fazlası taşınmazlarının Genel Müdürlüğün takdirine bağlı olarak bu Genel Müdürlük ya da Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aracılığı ile satışı öngörülmektedir. Doğrusu, ihtiyaç fazlası bu taşınmazların…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

…satışının uzman kuruluş olan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yapılmasıdır.

Hükûmet yetkilileri bütün bu uygulamaları ile ne kadar iş bilir olduklarını her fırsatta ortaya koymaya çalışmaktadırlar. Bu kürsüden daha önce de ifade ettik, beş yıl beş ayda Hükûmet, cumhuriyetin bütün kazanımlarını haraç mezat satarak bu dönemde ödediği toplam 913,4 milyar YTL tutarındaki borç anapara ve faiz ödemesinin sadece ve sadece 25,5 milyarlık kısmını özelleştirme gelirlerinden karşılayabilmiştir. Hükûmet, satmakla bir yere varılamayacağı gerçeğini artık öğrenmelidir.

Bu uygulamalar, adı “fon” olmasa da fon uygulamasına geri dönüşün işaretlerini taşımaktadır; mali disiplinin ve planlama anlayışının terk edilmekte olduğu anlamına gelmektedir.

Ayrıca, kamu kurumlarına denilmektedir ki: “Kamu hizmeti için bir yatırım yapacaksanız gelirini kendiniz bulacaksınız.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) - Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Sayın Öztürk’ün önergesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.18

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

269 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

3’üncü madde üzerinde İzmir Milletvekili Harun Öztürk tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının çerçeve 3’üncü maddesiyle değiştirilen 5’inci fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

                                                                                 Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Beytullah Asil…

BAŞKAN - Sayın Asil, buyurun efendim.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri ”Milli Eğitim Bakanlığına bağlı tahsisli Hazine mülkiyetindeki taşınmazların Milli Eğitim Bakanlığı ile mutabık kalınarak tahsislerini kaldırmaya ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 46 ncı maddesine bağlı olmaksızın satışına Maliye Bakanı yetkilidir. Ayrıca bu taşınmazlardan Milli Eğitim Bakanlığınca uygun görülenler, Maliye Bakanlığı tarafından 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde özelleştirilmek üzere Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bildirilir. Bunun üzerine söz konusu taşınmazlar Özelleştirme Yüksek Kurulunca özelleştirme kapsam ve programına alınır. Özelleştirme uygulamasına ilişkin iş ve işlemler 4046 sayılı Kanuna göre Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yürütülür.” denilmektedir. Devamla da “4046 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde taşınmazların özelleştirilmesi sonucu elde edilecek gelirler, özelleştirme giderleri düşüldükten sonra Hazineye aktarılır. Bu taşınmazların satışından elde edilen gelirleri, bir yandan genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, diğer yandan ihtiyaç duyulan yerlerde okul yapımı ve onarımı amacıyla kullanılmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Sermaye ödenekleri yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.” denilmektedir.

Değerli milletvekilleri, tasarının amacında ise “1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununda; Millî Eğitim Bakanlığının ihtiyaç duyduğu eğitim tesislerinin yapımında, şehir merkezinde kalmış, eğitim yeri olma özelliğini kaybetmiş, eğitim hizmeti için ihtiyaç önceliği olmayan taşınmazların satılmasından elde edilecek gelirin özel idarelere aktarılarak özel idarelerin yapacağı eğitim tesisleri için finansman sağlanmasına,” denilmektedir.

Şimdi, burada tasarının amacı ile bu maddenin amacı ile maddenin yazılış şekli arasındaki farka dikkatinizi çekmek istiyorum. Şimdi, burada amaç, eğitim özelliğini kaybetmiş, şehir içlerinde kalmış okulların satılması ve bunun neticesinde de aynı il veya başka bir vilayetimizdeki okul ihtiyacının karşılanması iken bu binalar ve arsalar tamamen Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bildirilerek Özelleştirme İdaresinin işlem yapması sağlanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, hazineye bağlı arazilerin, binaların nasıl satılacağı yasa ile belirlenmiştir. Millî Emlak Genel Müdürlüğü de, illerde millî emlak müdürlükleri de bu işle görevlendirilmiş ve işlemlerin nasıl yapılacağı da bunların yasasında belirtilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Telekom 5 milyar doların üzerinde bir değerle Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca satılmıştır. TÜPRAŞ 4 milyar doların üzerinde, Özelleştirme İdaresi tarafından, bir gelir elde edilmek suretiyle satılmıştır. ERDEMİR 3 milyar doların üzerinde bir değerle satılmıştır. Bu özelleştirmedeki amaç nedir? Elde edilecek kaynakların yeni sanayi tesisleri yapılmak suretiyle istihdama ve ülke ekonomisine kaynak sağlaması, katkı sağlaması amacıyla özelleştirilmektedir. Ama bugüne kadar yapılan bu özelleştirmeler neticesinde, Telekomun yerine, TÜPRAŞ’ın yerine, ERDEMİR’in yerine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Asil, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) – …satılan limanların, çimento fabrikalarının ve diğer değerlerin yerine ülkeye bu anlamda katkı sağlayacak, istihdamı çözecek bir tek çivinin çakıldığına dair bana bir işaret gösterin. O nedenle, bu maddenin, düzenleniş şekli itibarıyla tasarıdan çıkartılması gerekmektedir.

Tabii ki bu tür, tasarının amacında ifade edilen okul özelliğini kaybetmiş yerler, binalar elden çıkartılmalıdır, bir çaresine bakılmalıdır. Ancak, bunun bu şekliyle yapılması çok değişik sorunlar karşımıza  çıkartacaktır. Şehir merkezlerinde yapılaşmanın yoğunluğunu artıracak, zaten şehir merkezlerinde içinden çıkılmaz hâle gelen trafik ve çevre meselelerimizi 1 kat daha artıracaktır.

O nedenle, önergemize desteklerinizi bekliyor,  hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Asil.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 4’üncü maddesiyle değiştirilen paragrafının 2’nci cümlesinde yer al “...Üniversite yönetim kurulunun belirleyeceği oranlar çerçevesinde” ibaresinin “...yetkili sendika temsilcisinin iştiraki ile üniversite yönetim kurulunun belirleyeceği oranlar çerçevesinde” şeklinde değiştirilmesini, 4’üncü cümlesinde yer alan “Sağlık Personeli” ibaresinin “Personel” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                       Oktay Vural                          Erkan Akçay                    Behiç Çelik

                             İzmir                                    Manisa                            Mersin

                     K. Erdal Sipahi                   Prof. Dr. Alim Işık            Necati Özensoy

                             İzmir                                   Kütahya                            Bursa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 Sıra sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4 üncü Maddesiyle Değiştirilen 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 58 inci Maddesinin (a) fıkrasının dördüncü paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Nur Serter

Hüsnü Çöllü

 

Trabzon

İstanbul

Antalya

 

Tayfur Süner

Atila Emek

Enis Tütüncü

 

Antalya

Antalya

Tekirdağ

"Her eğitim-öğretim, araştırma veya uygulama birimi veya bölümü ile ilgili öğretim elemanlarının katkısıyla toplanan döner sermaye gayrisafi hasılatının en az yüzde 35'i o kuruluş veya birimin araç, gereç, araştırma ve diğer ihtiyaçlarına ayrılır. Kalan kısmı ise üniversite yönetim kurulunun belirleyeceği oranlar çerçevesinde bağlı bulunduğu üniversitenin bilimsel araştırma projeleri ile döner sermaye gelirinin elde edildiği fakülte, enstitü, yüksek okul, konservatuar ile uygulama ve araştırma merkezlerinde görevli öğretim elemanları ve aynı birimlerde görevli 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tâbi personel (döner sermaye işletme müdürlüğü ve döner sermaye saymanlık personeli dahil) ile aynı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) bendine göre sözleşmeli olarak çalışan personel arasında katkıları da dikkate alınmak suretiyle paylaştırılır. Öğretim üyeleri ile Üniversitelerarası Kurulun önerisi üzerine Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen sağlık, teknik ve sanatla ilgili birimlerde görevli öğretim elemanlarına döner sermayeden bir ayda ayrılacak payın tutarı, bunların bir ayda alacakları aylık (ek gösterge dahil), yan ödeme, ödenek (geliştirme ödeneği hariç) ve her türlü tazminat (makam, temsil ve görev tazminatı hariç) toplamının yüzde 200'ünü, diğer öğretim elemanları ile 657 sayılı Kanuna tâbi personel için ise yüzde 100'ünü geçemez. Bu oran; tıp ve diş hekimliği fakülteleri uygulama ve araştırma merkezlerinde (hastaneler dahil) görev yapan 657 sayılı Kanuna tâbi personelden başhemşire için yüzde 200, diğerleri için yüzde 150, işin ve hizmetin özelliği dikkate alınarak yoğun bakım, doğumhane, yeni doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane, kemik iliği, nakil ünitesi ve acil serviste çalışan sağlık personeli için yüzde 200 olarak uygulanabilir. Sözleşmeli personele yapılacak ödeme tutarı, sözleşmeli personelin çalıştığı birim ve bulunduğu pozisyon unvanı itibariyle aynı veya benzer unvanlı memur kadrosunda çalışan, hizmet yılı ve öğrenim durumu aynı olan emsali personel dikkate alınarak belirlenir. Emsali bulunmayan sözleşmeli personele yapılacak ödeme tutarı ise brüt sözleşme ücretlerinin yüzde 25'ini geçemez. Rektörler ve rektör yardımcıları, üniversite veya yüksek teknoloji enstitülerindeki döner sermaye gelirinin elde edildiği birimlerin birinden katkılarına bakılmaksızın bu maddedeki esaslara göre her ay pay alabilirler ve bunlara bir ayda ödenebilecek pay, bir ayda alacakları aylık (ek gösterge dahil), ödenek (geliştirme ödeneği hariç) ve her türlü tazminat (makam, temsil ve görev tazminatları hariç) toplamının iki katını geçemez. Öğretim üyelerine saat 14.00'den sonra döner sermayeye yaptıkları doğrudan gelir getirici katkılarından dolayı ilave olarak, almakta oldukları aylık (ek gösterge dahil), ödenek (geliştirme ödeneği hariç) ve her türlü tazminat (makam, temsil ve görev tazminatları hariç) toplamının on katına kadar pay verilebilir. Rektör ve rektör yardımcıları ile bu kapsamdaki gelirin elde edildiği fakültelerin dekan ve dekan yardımcıları ile başhekim ve başhekim yardımcılarına doğrudan gelir getirici katkılarına bakılmaksızın bu kapsamda elde edilen gelirlerden karşılanmak üzere, bir ayda alacakları aylık (ek gösterge dahil), ödenek (geliştirme ödeneği hariç) ve her türlü tazminat (makam, temsil ve görev tazminatları hariç) toplamının dört katına kadar ayrıca pay verilebilir. Bu fıkra uyarınca 2914 sayılı Yüksek Öğretim Personel Kanununa tabi personele yapılan ödemeler, 4505 sayılı Sosyal Güvenlikle İlgili Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Temsil Tazminatı Ödenmesi Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin (c) fıkrası ile 631 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Mali ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 16 ncı maddesi hükümlerinin uygulanmasında dikkate alınmaz."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Serter

BAŞKAN – Sayın Serter mi konuşacak?

Buyurun Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 269 sıra sayılı yasanın 4’üncü maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.

Bu değişiklik önergesinde, 2547 sayılı Kanun’un 58’inci maddesinde yapılan değişikliklerin bir kısmından vazgeçilmesini önermekteyiz özetle. Çünkü 2547 sayılı Kanun’un 58’inci maddesiyle ilgili yapılan ve yasanın 4’üncü maddesinde yer alan bu değişikliklerden bir kısmı, özellikle yardımcı sağlık personeline döner sermaye katkı payını artırmayı amaçlayan kısmını tümüyle onaylıyoruz ve bu girişimin doğru olduğu inancını da taşıyoruz.

Başhemşirelere döner sermaye katkı payının yüzde 200 oranında verilmesi, hemşirelere, sağlık personeline ve sözleşmeli personele verilen katkı payının artırılmasıyla ilgili görüşlerimiz olumludur ancak bu değişiklik yapılırken rektör, rektör yardımcısı, dekan, dekan yardımcısı, başhekim ve başhekim yardımcılarına daha önce verilmekte olan +4 katına ulaşan döner sermaye katkı payının yüzde 10’la sınırlandığı görülmektedir.

Şimdi, değerli milletvekilleri, durumu belki daha somut hâle getirebilmek için rektör, rektör yardımcısı, dekan, dekan yardımcısı, işte başhekimlik yapan insanların yaşamlarından bu görevlere ne kadar uzun bir süreyi ayırdıklarını biraz değerlendirmek gerekir. Bu görevi ifa edenler hem attıkları her imzayla, ita amiri sıfatıyla, çok ağır yükümlülüklerin altına girmekte hem de zamanlarının çok büyük bir kısmını bu hizmetlerin görülmesi için ayırmak mecburiyetinde kalmaktadırlar. Normal bir öğretim üyesinin çoğu kez 2 katı zamanla çalışmakta, hafta sonu tatillerinde bu görevleri için zaman ayırıp çalışmakta ve geç vakitlere kadar ağır bir sorumluluğu taşımaktadırlar.

Herhangi bir tıp fakültesi öğretim üyesini ele alalım. Mevcut düzenleme, bu öğretim üyesine saat 14.00’ten sonra yapmış olduğu çalışma için yani hasta bakmasının karşılığında 10 katına kadar döner sermaye katkı payı alabilme hakkı tanımaktadır. O hâlde tıp fakültesinden seçilmiş olan bir rektör ya da tıp fakültesi dekanı ya da hastanenin başhekimi çok daha fazla süreyle bu yönetim görevini yapmış olmasına rağmen alacağı ek katkı payı yüzde 10’la sınırlandırılmaktadır. En başta bu, hak ve adalet prensiplerine aykırıdır ve bir geri dönüş anlamını taşımaktadır.

Ayrıca şunu özenle belirtmek istiyorum: Değerli milletvekilleri, burada belirtilen katkı payları en üst düzeydir. Yani bugün bu katkı paylarını ödeyebilen üniversite sayısı son derece sınırlıdır. Ben tek tek devlet üniversitesi rektörlerini aradım ve sordum, yüzde 200 katkı payı ödeyen kaç kişi var diye. Üç beş üniversitenin dışında yüzde 200 katkı payı ödeyebilen üniversite zaten yok. Niye yok derseniz, çünkü üniversitelerin döner sermayeleri özellikle 2005 yılından sonra AKP Hükûmetinin uyguladığı politikalarla çökmüştür, çöküşe geçmiştir, onun için yok. Onun için siz bu yasada isterseniz başhemşireye yüzde 200 döner sermaye katkı payı veriyorum deyin, isterseniz hemşireye yüzde 150 veriyorum deyin bunları uygulayabilecek bir döner sermaye yok zaten. Çünkü üniversiteler ne yazık ki çökertilmiştir döner sermayeleri itibarıyla.

Üniversiteler, döner sermayelerinden yapmış oldukları ödemelerin karşılığında devletten borçlarını bugün tahsil edememektedirler. Biraz, sosyal güvenlik kurumundan bir miktar borçlarını tahsil etmekle birlikte, özellikle belediyelerden ve diğer kamu kuruluşlarından borç tahsili yapamamaktadırlar. Bugün 2002 yılına ait borcunu tahsil edememiş çok sayıda üniversitemiz bulunmaktadır.

Şimdi bakıyoruz, Ocak 2008 tarihine kadar üniversite hastanelerinin hizmet gelirlerinin yüzde 15’ini, hazine payı olarak, peşin olarak Maliye Bakanlığına ödettirmişsiniz, yüzde 15’ini. Aynı dönemde acaba devlet hastanelerine ve devlet eğitim hastanelerine ödettirdiğiniz hazine katkı payı nedir? Yüzde 1…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Serter, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

FATMA NUR SERTER (Devamla) – Bu aradaki büyük fark üniversite hastanelerinin çöküşünün temelini oluşturmuştur. 2008’den sonra bu payı yüzde 5’e indirdiniz ama hâlâ devlet hastaneleri ile aralarında yüzde 4’lük bir fark var. Neden Sayın Bakan neden, üniversiteler üvey evlat mıdır? Neden onlara böyle bir uygulamayı hak görüyorsunuz da devlet hastanelerinden yüzde 1’lik bir kesinti yapıyorsunuz?

İkinci önemli bir şey: Üniversite hastanelerinin faturalarının ödenmesiyle ilgili süreçte, sürekli olarak bütçe uygulama fiyatlarını aşağıya çekmeyi sürdürdünüz. 2005 yılında bütçe uygulama fiyatlarında yüzde 15’lik bir düşüş gerçekleştirdiniz ve 2005’ten bu yana baktığınızda enflasyon hesabına göre de baktığınızda, bu üniversite hastaneleri yüzde 32’lik bir kayıp yaşamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Serter, son cümlenizi alayım.

Buyurun.

FATMA NUR SERTER (Devamla) – Evet, son cümlem.

Buradaki amaç bellidir: Hazinenin kesintisini yüksek ödeyen, devletten alacağını tahsil edemeyen, bütçe uygulama fiyatları nedeniyle sürekli zararına çalışan üniversite hastanelerini acaba özel hastanelerle rekabet edemez bir duruma getirmeyi mi amaçlamaktasınız?

Bu süreç içerisinde döner sermayeden alınacak katkı paylarını ister yüzde 200’e ister yüzde 500’e çıkarın, çökmüş olan döner sermayelerden bu ödemeler zaten yapılamayacaktır.

Bu nedenle, hiç olmazsa rektör, rektör yardımcısı, dekan, dekan yardımcısı ve başhekimlere yönelik bu haksızlığın giderilmesini diliyoruz, rica ediyoruz ve önergemize olumlu oy vermenizi talep ediyoruz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam.

Sayın Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, burada 60 kişi ancak var! (AK PARTİ sıralarından “Otur yerine!” sesleri, gürültüler) O Kâtip Üyeler ne yapıyorlar orada, öğrenmek istiyorum. 60 kişi bile yok burada!

BAŞKAN -  Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 4’üncü maddesiyle değiştirilen paragrafının 2’nci cümlesinde yer alan ”…Üniversite yönetim kurulunun belirleyeceği oranlar çerçevesinde” ibaresinin “…yetkili sendika temsilcisinin iştiraki ile üniversite yönetim kurulunun belirleyeceği oranlar çerçevesinde” şeklinde değiştirilmesini, 4’üncü cümlesinde yer alan “Sağlık Personeli” ibaresinin “Personel” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                   Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN -  Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Alim Işık…

BAŞKAN -  Sayın Işık, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 269 sıra sayılı  Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin ikinci paragrafında değişiklik yapılmasıyla ilgili Grubumuz önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinize saygılarımı sunuyorum.

Önergemiz, biraz önce Sayın Kâtip Üyemizin de okuduğu gibi 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun döner sermayelerle ilgili 58’inci maddesinin ikinci paragrafında yer alan ve döner sermayelerin gelir paylarının üniversite yönetim kurulu tarafından tespit edilmesinde söz konusu üniversitede çalışan personelin bağlı bulunduğu sendika temsilcisinin de o gündemin yer aldığı maddenin konuşulması sırasında -söz konusu temsilcinin- yönetim kurulu toplantısına katılarak o toplantıda payların belirlenmesini amaçlıyor. Birinci bölüm bu. Yine aynı paragrafın dördüncü maddesindeki değişiklimiz de tıp fakültesi ve diş hekimliği gibi fakültelerde özellikle doğum servisi, acil servis ve benzeri gibi yoğun çalışmaların olduğu birimlerde sağlık personeli dışında da yani idari hizmetler grubunda çalışan personelin de bu fakültelerin döner sermaye paylarının dağıtılmasında bu dağıtım içerisine alınmasını amaçlayan bir değişiklik. Mevcut hâliyle yasa tasarısı kabul edilir ise bu birimlerde çalışan personel sağlık personeli olmadığı için söz konusu fakültenin döner sermaye gelirlerinden pay alamayacak ve bir haksız rekabete yol açılmış olacaktır. Bu küçük değişikliğin umarım yüce Meclisinizce kabul edileceğini düşünmekteyim.

Önergenin birinci bölümünde ifade ettiğimiz sendika temsilcilerinin katılması konusu şu anda Sağlık Bakanlığına bağlı bulunan hastanelerdeki dağıtım sisteminin aynısıdır. Dolayısıyla, bir ülkede iki farklı kurumda aynı konu farklı yöntemlerle çalışmasın, işletilmesin, dolayısıyla burada bir birlik sağlansın amacı güdülmektedir. Umarım bu değişiklik de sizler tarafından uygun görülecektir. Bu vesileyle, söz konusu kanun değişikliğinin benden önceki konuşmacıların da ifade ettiği düzenlemeler yapılması hâlinde halen bazı uygulamada karşılaşılan sıkıntıların giderilmesine katkı sağlayacağı düşüncesini taşımaktayız.

Elbette ki üniversitelerde son dönemde döner sermaye paylarında giderek azalmalar söz konusudur. Özel sektörde bu hizmeti verecek birçok hastane açılmıştır. Ama serbest rekabetin hem üniversiteler hem de özel kurumlar arasında yaşanması da çok yadırganacak bir konu olmamalıdır fakat haksızlık varsa mutlaka bunun önüne geçilmelidir. Bu değişiklik umarım bu haksızlığı da giderecektir.

Bu vesileyle tekrar saygılarımı sunuyor, önergemizin kabulünü diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Ben duyuyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Divan üyeleri lütfen görevini yapsın.

BAŞKAN – Herkes görevini yapıyor Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yapmıyor. Çok taraflı davranıyorsunuz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, kâtip üyelerimiz arasında ihtilaf olmuştur.

Elektronik cihazla oylama yapacağım.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 Sıra Sayılı Tasarı’nın çerçeve 7 nci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 2.3.1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “mülkiyeti kendisine ait arsa ve arazilerde” ibaresinin “mülkiyeti kendisine ait arsa ve arazilerden konut uygulama alanı olarak belirlediği alanlarda” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Yaşar Ağyüz

Gürol Ergin

 

Trabzon

Gaziantep

Muğla

 

Şahin Mengü

Akif Ekici

 

 

Manisa

Gaziantep

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı yasa tasarısının 7. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                     Kamer Genç

                                                                                                         Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılması yolunda verdiğim önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Tabii, 39-40 derece sıcaklıkta bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalıştırılmasının mantığını ben anlamış değilim.

Şimdi, yirmi dokuz maddelik bir kanunu temel kanun olarak kabul ediyorsunuz, bunun amacı nedir biliyor musunuz? Halk bu kanunun içinde ne vardır diye öğrenmesin. Çünkü bu kanunun bu maddesiyle TOKİ’ye imar planı yapma yetkisini veriyorsunuz. TOKİ kim? Bir özel tüzel kişi. Başında Tayyip Erdoğan’ın en yakın adamı var. Devletin en kıymetli arsalarını gidip alıyor, devletin ihalelerini alıyor -hiçbir denetime tabi değil- getiriyor, istediği tüccarlardan, kendi yandaşları fabrikalardan inşaat malzemelerini alıyor, hiçbir denetime tabi değil. İstanbul’da, devletten aldığı araziyi satıyor Halk Bankasına fahiş bir fiyatla, hiçbir şeye tabi değil. Şimdi bundan ne anlaşılıyor biliyor musunuz sayın milletvekilleri? Bir kişi hastalanmış, kanser hastası, son on beş gününü yaşıyor, elindeki bütün malını mülkünü yiyip harcamaya benziyor.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Dimdik ayakta Hükûmetimiz.

KAMER GENÇ (Devamla) - Yani sizin Hükûmetiniz diyor ki: “Ya, ben şu devletin elinde ne kadar mal mülk varsa bunun hepsini elden çıkarayım, benden sonra kim gelirse gelsin önemli değil.” Bu devlet devamlı bir devlettir. Ne yapıyorsunuz? Okulların arsalarını satıyorsunuz, Devlet Su İşlerinin elindeki arsaları satıyorsunuz, devletin en kıymetli kültür varlıklarını satıyorsunuz. İmar planını yaparken diyorsunuz ki: “Yetki TOKİ’de.” Ya, imar planı yapma yetkisi belediyelere ait, ana kent belediyelerine ait, bazı hâllerde turizm alanlarına ait. Bunu niye alıyorsunuz? Yani birkaç tane belediye emrinizde değil diye böyle, bütün imar planını ille Tayyip Erdoğan’ın dudakları arasından çıkan iki kelimeyle mi hepsi çözülecek? Böyle bir mantık, böyle bir anlayış olmaz sayın milletvekilleri. Yani siz devletin en kıymetli mallarını bir kamu tüzel kişisi bile olmayan, hiçbir denetimi olmayan bir kişiye veriyorsunuz. Yarın başınıza gelecek, evinizin önündeki kıymetli hazine arazilerine, devletin arazilerine yapacak 100 katlık, 200 katlık imar planını getirecek, dava açamayacaksınız. Böyle bir keyfîlik olmaz, dünyanın hiçbir devletinde böyle keyfîlikler olmaz.

Şimdi, TOKİ’ye niye imar planı yapma yetkisini veriyorsunuz? İmar planı yapma yetkisi zaten devletin belli yerlerinde var. Ama siz bununla, nasıl ki Ergenekon’da AKP’ye karşı olanları gidip de hemen içeriye alalım, aylarca, yıllarca iddianameyi hazırlamayayım düşüncesiyle hareket ediyorsunuz, şimdi de kızdığınız vatandaşların…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Biz mahkeme miyiz ya?

KAMER GENÇ (Devamla) – …TOKİ kararıyla, gideceksiniz, malına mülküne el koyacaksınız, imar planını istediğiniz gibi yapacaksınız. Belediye tasdik etmezse, yine TOKİ Başkanı bunları tasdik edecek.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Fakir fukaraya ev yapıyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Böyle bir mantık var mı? Bu mantıkla hangi devleti yönetmeye kalkıyorsunuz? Hukuk devleti mi var? Hukuk devletini yok etmeye çalışıyorsunuz. Dolayısıyla, böyle bir kanuna bu maddenin getirilmesinin ben mantığını anlayamadım.

TOKİ gidiyor, devlet dairelerinde ihale alıyor -hem rakipsiz alıyor- aldığı o ihaleyi de kendi yandaşlarına, alt müteahhitlere veriyor. Yahu, böyle bir şey olur mu? Bu, devlet malının talan edilmesi demektir, talan, talan! Talan nedir biliyorsunuz, değil mi? Bunu en iyi bilen sizin iktidarınızdır, tamam mı?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Onu siz bilirsiniz, siz! Biz bilmeyiz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ha, biliyorsunuz da, mahsus… Yani acaba içinizde “Bilmiyorum.” diyen var mı?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Senin uzmanlık alanın o, o işleri sen iyi bilirsin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, siz konuşmayın. Sizin İstanbul defterdar muavini olduğunuzu biliyorum. Hemen gittin Hülya Avşar’ın defterlerini incelettin, kadını ağlattın, onların hepsini ben biliyorum.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –  Biz iş yaparız. Sen onları yaparsın işte.

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse şimdi, bana laf etmeye şey etme. Yine, merkez uzlaşma komisyonlarını falan da biliyorum da burada tabii beş dakikalık bir süre içinde…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bildiğin bir şey varsa söyle.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, işte, Citibank’ı

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bildiğin bir şey varsa söyle, somut olarak ortaya koy..

KAMER GENÇ (Devamla) –  Efendim, bak… Peki, Hülya Avşar…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – …yoksa otur yerine!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sen mi bana emir vereceksin?

Hülya Avşar’ın hesaplarını niye incelettin? Ne istedin o kadıncağızdan? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Daha İstanbul defterdar muavini olarak tayin olup gider gitmez ilk incelettiği Hülya Avşar’ın defterleri.

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Niye rahatsız oldun ki sen ya?

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız lütfen de, magazin konularına girmeyelim lütfen.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse, bir dakika izin verin.

Şimdi, yani, ben burada doğruları söylüyorum, bana oradan, yerinden laf atıyorlar. Yahu, ben zaten burada delillerini söylüyorum bunların. Onun için… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, hatibe müdahale etmeyelim lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, bu maddenin tasarı metninden çıkması lazım çünkü burada siz devlet içinde muazzam bir teşkilat  kurduruyorsunuz ve hiçbir denetime tabi değil. Peki, bu TOKİ şimdiye kadar bir defa denetlenmiş mi arkadaşlar? Bir denetlediniz mi? Bu, devasa bir kurum oldu. Bu, devasa bir mülk sahibi oldu. Bu paralar nereye gidiyor? Kimin cebine gidiyor? Nasıl harcanıyor? Bunu bir inceleyebildiniz mi? Denetleyen bir… Sayıştay denetimindeydi onu da çıkardınız. Kim denetleyecek bunu ve ondan sonra…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – KİT Komisyonu…

KAMER GENÇ (Devamla) – Hangi KİT Komisyonu?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – KİT Komisyonu…

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır efendim, KİT Komisyonunda yok öyle bir şey.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – KİT Komisyonu denetiyor TOKİ’yi tabi.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yok KİT Komisyonunda.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – TOKİ’yi kim denetliyor?

KAMER GENÇ (Devamla) – KİT Komisyonunda yok öyle bir şey.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – TOKİ’yi kim denetliyor, TOKİ’yi?

 KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, kimse denetlemiyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – TOKİ’yi KİT Komisyonu denetliyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Kimseyi denetlemiyor, getiririz onu burada tartışırız.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bak bilmiyorsun işte, bilmiyorsun o zaman.

KAMER GENÇ (Devamla) –   Eskiden Sayıştay  denetimi vardı, onu da kaldırdınız.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ayıp ayıp, bilmiyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) –   Devlet mallarını böyle iki üç tane yandaş, işte ahbabın eline vermişsiniz, istediğiniz gibi devleti oynatıyorsunuz, devletin mallarını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan bir şey söylediğim zaman gülüyorsunuz orada, biraz ciddi olun.

BAŞKAN – Hayır. Hayır ben… Lütfen Sayın Genç, siz güldüğünüz zaman ben size bir şey söylüyor muyum.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır yani çok gülüyorsunuz da, çok gülenlere başka şeyler derler. (CHP sıralarından gülüşmeler)

BAŞKAN – Evet, Sayın Genç’in önergesini oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı istemişti, karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 Sıra Sayılı Tasarı’nın çerçeve 7 nci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 2.3.1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “mülkiyeti kendisine ait arsa ve arazilerde” ibaresinin “mülkiyeti kendisine ait arsa ve arazilerden konut uygulama alanı olarak belirlediği alanlarda” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                           M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Ağyüz konuşacaklar.

BAŞKAN – Sayın Ağyüz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli Meclis üyeleri; görüşülmekte olan 269 sayılı yasanın 2985 sayılı Yasa’da değişiklik yapan 7’nci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Sizi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan yasa, saydığınız zaman da yirmi iki-yirmi üç tane değişik yasalarda değişiklik öneren bir yasa ve temel kanun olarak geliyor. Bu Hükûmet, bir yıllık süreyi boşa geçirdiği gibi, bu alışkanlığından da bir türlü vazgeçmiyor. Bu yasa, sorunları çözüyormuş gibi gösterilen bir yasa ama maalesef “Ülkede kriz mriz yoktur.” diyen, evlatlarının devletle yaptığı işlerin hesabını veremeyen ve hatta “Milletvekilleri olarak, benim çocuklarımın vergisi olmasa maaş alamayız.” diyen, iflas etmiş Maliye Bakanının yeni kaynak arayışlarının yasasıdır. Bunu göz ardı edemeyiz, bunu görmezlikten gelemeyiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Hükûmet, yaptığı yanlış uygulamalar nedeniyle ulusal ve uluslararası boyuttaki krizi görmezlikten gelerek tıkandı, bitti, şimdi yeni kaynak arayışları içerisinde. Özelleştirme İdaresine devredeceği arazileri nasıl satarım, pazarlarım diyor, TOKİ’ye daha geniş yetkiler vererek nasıl oradan kaynak elde edebilirim diyor.

2985 sayılı TOKİ Yasası (Toplu Konut Yasası) 2004 yılından beri sayısız kez değiştirildi. Olağanüstü yetkiler verdiniz bu kuruluşa. Hep görüyoruz, Sayın Başbakan Toplu Konut İdaresinin açılışlarında, temel atma törenlerinde. Şimdi, bunlar, sanki sosyal konutlar, dar gelirlilere yapılan konutlarmış gibi gözüküyor. Arsa satışları bir yana, villa yapmak Toplu Konutun görevi midir, ticari alan yapmak Toplu Konutun görevi midir? Toplu Konut, konut yaparak dar gelirli vatandaşları konut sahibi yapsın. Buna bir şey dediğimiz yok. Bunun içeriğini dolduralım, kaynak ayırmaya da katkıda bulunalım. Ama siz bu yasayla TOKİ’ye, elinde bulundurduğu arsalar, Toplu Konuta tahsis edilsin edilmesin, imar planı yapma yetkisi veriyorsunuz değerli arkadaşlar. Gidin İstanbul’a, İstanbul’u talan eden TOKİ’dir, kentsel dönüşümdür. Gaziantep’i, Ankara’yı talan eden bu yasal yetkilerdir.

TOKİ’ye verilen yetkileri az görerek, yeni yetkiler veriyorsunuz. Bu sizin ekonomik programınızla çelişiyor. Siz devleti ekonomiden çıkarmayı isteyen bir parti değil misiniz? Tekrar devasa bir kurumu devlet olarak, devlet organı olarak nasıl kabul ediyorsunuz? Nasıl buna geniş yetkiler veriyorsunuz? Hani siz özelleştirmeden yanaydınız? Ama, burada rant var, rant paylaşımı var, rantiyeciler ve rant yaratarak rantiyecileri çoğaltma var.

“Nereden çıkarıyorsun bunu Yaşar Ağyüz?” derseniz, sizin YDK raporlarını incelediğimiz zaman da görüyoruz. Yüksek Denetleme Kurulu raporları -2006, 2007- niye dikkate alınmıyor? Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının Atakent’te yaptığı ve 1 milyar 100 milyon YTL zarara uğrattığı proje niye soruşturulmuyor arkadaşlar, niye soruşturulmuyor?

Niye soruşturulmuyor biliyor musunuz? Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının başındaki kişiyle TOKİ’nin başındaki kişi aynı. Bu kişi nereden gelme? Bakanlıklarda oturan değerli insanlar gibi, Büyükşehir Belediyesinden aktarılan ve talimatla iş gören bir genel müdürdür bu. O nedenle kaynaklar çarçur ediliyor. Niye YDK raporlarını ortaya çıkarmıyorsunuz?

Bakınız, kamu ihaleleri ortalaması yüzde 22-24’le gidiyor, TOKİ’nin ihaleleri yüzde 18. Urfa’da bir ihale verilmiş, binde 6. Sağda solda ihaleler verilmiş, yüzde 3. Değerli arkadaşlar, burada listesi var. Bunları niye soruşturmuyorsunuz? Bunlar kaynak kaybı değil midir? Kaynak israfı değil midir? “Kaynak yaratacağım” diye siz çabalarken… Ki, bu çabanıza da inanmıyorum, çünkü özelleştirmeyle kaynaklarınızı çok alt düzeyde peşkeş çekiyor idarecileriniz, bürokratlarınız, o nedenle de hapishaneden çıkmıyorlar zaten.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Kim?

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – O nedenle bu kaynak artırma değildir, bu ihalelerle yandaşlarınıza peşkeş çekmedir. Bu ihale mantığı böyle olmuştur değerli arkadaşlarım.

Bakın, hasılat paylaşımı projesi… Nedir? Bizim yap-sat dediğimiz olay. Çok düşük veriliyor, yüzde 30’la, yüzde 40’la veriyorsunuz.

Bakın, Meclis lojmanlarını kapatmakla çok övündünüz. Bana göre de güzel bir proje. 2006 yılı sonunda ilan verdiniz. On dört gün süre verdiniz, ihaleye girme süresi. On dört günde bin beş yüz konutluk projeyi yapacak mimar, mühendis, müteahhit şirketi yoktur. Bu, ısmarlama, adrese teslim ihaledir. Bunun gibi sayısız örnekleri var. Ankara Erler Mahallesi’nde -niye açıklayamıyorsunuz- hangi milletvekillerinin dairesi var, hangi üst bürokratların dairesi var, kaça verildi, müteahhit kaç lira kazandı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Bunları niye açıklayamıyorsunuz değerli arkadaşlarım?

Ve gelmişsiniz, burada, TOKİ’ye çok geniş yetkiler vermekle övünerek, sanki çok iş yapmış göstermeye çabalıyorsunuz.

Açık ihale yöntemi inkâr edilmiştir. Kamu İhale Kurumunun kuralları TOKİ’de ihlal edilmiştir, görmezlikten gelinmiştir ve TOKİ ayrı bir imparatorluktur. Bu imparatorluğun çökmesi lazım.

Siz “Yolsuzluklarla, yoksulluklarla mücadele edeceğiz.” demediniz mi? “Biz, devletin kaynaklarını hortumculara peşkeş çekmeyeceğiz.” demediniz mi?

Benim şimdi isteyene verebileceğim ihale listesine bakın, kimler var kimler! Kimler var! İnsanın vicdanı sızlıyor, vicdanı. Katılımcılık yok, şeffaflık yok, açıklık yok. Halk inim inim inlerken, KEY parası ödenmesini beklerken, siz 1,7 trilyon lirayı aracı kuruma peşkeş çektiriyorsunuz, TOKİ’ye ve bunun hesabını soramıyorsunuz, aynı aracı kurumla da bir yıllık ihale yapıyorsunuz, ama KEY umuduyla bekleyen vatandaşların da parasını ödemiyorsunuz; nasıl düşük öderiz diye de sinsi sinsi düşünüyorsunuz. Maliye Bakanınız düşünüyor, Hazine düşünüyor.

Böyle bir mantıkla, gündemde halkın olmadığı, halkı inkâr etme mantığıyla Hükûmeti idare etmeye çalışırsanız, daha çok kafanızı Anayasa Mahkemesine vurursunuz.

Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Bayram et sen de, sevin!

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi ekli listeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır; önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 13 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                    Harun Öztürk

                                                                                                           İzmir

“Madde 13 – 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının ( r) bendinde yer alan “gayrimenkullerin” ibaresi “taşınmazların” ve “gayrimenkul” ibaresi “taşınmaz” şeklinde değiştirilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı yasa tasarısının 13. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                     Kamer Genç

                                                                                                         Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 269 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 13’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasına ilişkin olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Bu maddeyle TOKİ’ye damga vergisinden muafiyet getirilmiştir.

Şimdi, bir seneyi geçti. Bir sene -aşağı yukarı- iki gündür Türkiye Büyük Millet Meclisi görevine başladı ve bu bir sene iki günlük dönem zarfında bu Hükûmetin getirdiği hiçbir tasarıda kamu maliyesinin iyileştirilmesini, yeni bir vergi getirilmesini görmedim. Bütün kanunları da yakından takip ediyorum.

Şimdi TOKİ’ye bir vergi muafiyeti getiriliyor. Biraz önce de söyledim. TOKİ, bir imtiyazlı şirket. Başında Tayyip Erdoğan’ın arkadaşı var.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Başbakan, Başbakan…

KAMER GENÇ (Devamla) – Tayyip Erdoğan’ın… Hangi devlet dairesinin, hangi hazinenin, hangi eski eserin, hangi kültür sanat varlığı değeri taşıyan yeri TOKİ isterse hemen bir emirle “Bunu buna vereceksiniz.” diyor.

Şimdi, bakın, yarına… Devletin mallarını, okullarını aldınız, kıymetli okulları, Devlet Su İşlerinin de -burada var, bu kanunda- aldınız, Karayollarının da arsalarını aldınız. Geriye ne kalıyor? Camiler kalıyor. İşte gerçekten camilerde de güzel… Şehrin çok merkezî yerlerinde güzel camiler var. Acaba onların da arsalarını TOKİ’ye verip de burada konut yapacak mısınız? Yani benim aklıma gelen o. Bir Dolmabahçe Sarayı kalıyor, herhâlde birkaç tane saray, işte onları da vereceksiniz. Yani ben dedim ya, yani bu Hükûmet “Artık ben bir defa geldim, bu hazinenin elinde ne kadar malı, mülkü varsa kendim bunları yönlendirecek, kendi yandaşlarıma yönlendirecek, tasarruf edecek bir ortam yaratayım, ondan sonra da çekeyim gideyim.” diyor. Böyle bir devlet… Yani anlayışınız bu, anlayışınız bu.

Devletin bir kuruluş nizamı var. Bu devlet yüz seneye yakın, seksen küsur senede yapılırken… Burada, bakın, birtakım kurallar konulmuş. Bu kurallar enine boyuna tartışılmış, uygulana uygulana... Bir kişinin keyfîliği, emriyle yapılan her işte suistimal vardır, her işte suistimal vardır. Yani gidip de… Eğer bir hukuki denetim yoksa ve o bir kişinin iki dudağı arasından çıkan bir emirle o iş oluyorsa, onda muhakkak bir suistimal vardır.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yüksek Denetleme Kurulu denetliyor Kamer Bey, bakın bilmiyorsunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Denetleme Kurulu yok.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Biraz önce arkadaşımız söyledi. Yüksek Denetleme Kurulu denetliyor, KİT Komisyonu denetliyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Abdullah Gül göndermiş, kendisine muhalif olan kişilere Devlet Denetleme Kurulunu başına göndermiş. Göndersin ya belediyelerin başına, göndersin ya…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bilmiyorsunuz ama bakın. Bunu nasıl atlarsınız Kamer Bey?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani varsa şimdiye kadar, denetlemişse bir tane raporunu ben sizden istiyorum Sayın Grup Başkan Vekili.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – YDK hepsini denetliyor görmüyor musun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, ben sizden istiyorum, getirip burada göstereceğim Denetleme Kurulunun bir raporu varsa. Yoksa o zaman sizin gerçek dışı konuştuğunuzu şey ediyorum.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Her sene yayınlanıyor, yapma Allah aşkına.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani burada bakın, ben daha bunların denetlenmediğini biliyorum. Varsa getirin burada gösterin.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –  Ben getireceğim, istifa edecek misin? İstifa edecek misin milletvekilliğinden?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın benim her şeyi bilmem mümkün değil. Çünkü her gün kanun değiştiriyorsunuz. Ben tek bir bağımsız milletvekiliyim. Bir kanunda hazırlanıyorum. Biliyorsunuz burada tasarı müzakereye başlayınca da önerge de veremiyorum. Kanun gelir gelmez hemen çalakalem üç beş tane önerge veriyorum ki, burada çıkıp konuşayım. E, dün gördünüz ne güzel manzara, sırf Kamer Genç’in burada konuşmaması için 2 tane milletvekili geliyor, “Bu kanun iyidir, teşekkür ederiz.” diyor, gidiyor yerine oturuyor. O gidiyor o geliyor, o gidiyor o geliyor; böyle bir… Yani Kamer Genç’i konuşturmamakla siz ne kazanacaksınız? Siz, Kamer Genç’i konuşturmamakla İktidarınızın o kirli işlerini örtbas edeceğinize inanıyorsanız yanılıyorsunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Somut bir şey söylediğin yok ki!

KAMER GENÇ (Devamla) – O kirli işlerinizi en güzel şekilde ben çıkaracağım, çıkaracağım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yapma Kamer Bey ya!

KAMER GENÇ (Devamla) – Hem televizyonlarda çıkacağım konuşacağım, orada da zaten halk görüyor. Yani, niye peki bir kanunda bütün maddeler üzerinde söz alıp kapatıyorsunuz? Ee arkadaşım, burada siz iktidarsınız, size konuşma düşmez ki!

Peki, damga vergisine… Niye bunları vergiden muaf tutuyorsunuz? Özel bir şirket, kazanç amaçlı bir şirket. Ee şimdi devletin… Ben burada diyorum, Sayın Grup Başkan Vekiliniz maliyeci, 2007 Gelir İdaresi Başkanlığını bir inceleyin. Bakın, 2007’de inceleme yapılan mükellef sayısına göre bulunan vergi 1 katrilyon 114 trilyon liradır. Kesilen ceza…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hangisi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika, ben söyleyeyim. Kesilen ceza…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hangisi?

KAMER GENÇ (Devamla) – 2007.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Toplam rakam mı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Toplam rakam; yok yok, uzlaşmaya giden, merkez uzlaşmaya giden. Bu 1 katrilyon…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kaç mükellef var?

KAMER GENÇ (Devamla) – 39 mükellef şey etmiş, açıp bakabilirsin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, 1 katrilyon 114 trilyonun 772 trilyon lirasını senin bu Maliye Bakanın siliyor, bak buraya gelmeye de cesaret edemiyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ceza mı anapara mı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Niye? Efendim, şimdi, arkadaşlar, vergi nasıl oluyor? Ben vergiciyim. Gidiyorsunuz mükellefin hesaplarını inceliyorsunuz, eğer haksız tarh edilmişse o vergi mahkemesine gider, Danıştaya gider.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir dakika… Ceza mı anapara mı Kamer Bey?

KAMER GENÇ (Devamla) – Cezada da 1 katrilyon 125 trilyon kesilmiş, 14 trilyon almış.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ceza mı anapara mı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi ondan sonra Maliye Bakanına gidiyor mükellef “Yahu Sayın Kemal, bak bize senin elemanların şu kadar vergi bulmuşlar; 1 trilyon, 10 trilyon, 20 trilyon…”, “Yahu, gel hâllederiz, sen ne yapacaksın?” diyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Uzlaşma 1960’dan beri devam ediyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, 777 trilyonu nasıl silersin sen yahu? Vicdan meselesi arkadaşlar!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 1960’dan beri bu müessese var Kamer Bey.

KAMER GENÇ (Devamla) – Devletin 777 trilyon vergisini, 1 katrilyon 114 trilyon da vergi cezasını siliyorsunuz. Bunu hangi vicdan kabul eder?

Citibank’ı söyledim burada değil mi? Citibank’ı da söyledim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ceza mı anapara mı? Anaparayı söyle. Anapara kesiliyor mu?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili, isterseniz bir televizyon kanalına çıkalım, milletin karşısında tartışalım, tamam mı?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Belge getirmiyorsun, hep ezbere konuşuyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben burada beş dakika konuşacağım, her gün bana söz atıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Genç, Sayın Canikli, beraberce bir konuşun siz o konuyu.

Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Son cümlemi söyleyeyim.

BAŞKAN - Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, sayın milletvekilleri, bu devletin, yönetimin usulleri  vardır. TOKİ bir ticaret şirketidir. Ticaret şirketine haksız rekabet imkânları tanıyorsunuz. Buna, bir anda, devletin, hazinenin en kıymetli arsalarını veriyorsunuz, bir de vergiden muaf tutuyorsunuz. Bu TOKİ Türkiye'nin başına büyük bir kapital yaratabilecek bir güç oluşturdu ve karşısında da rakip tanımayacak. Ama, bunun malını mülkünü de kontrol etmemiz lazım. Bunun paralarının da nereye gittiğini kontrol etmemiz lazım. Ama tabii, belki sizin yandaşlarınıza gidiyor, o başka mesele.

Saygılar sunuyorum.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Bizim yandaşımız millet!

KAMER GENÇ (Devamla) – Önergemin kabulünü istiyorum ve karar yeter sayısını da istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Genç, son sözünüzü anlayamadım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Dedim ki: TOKİ’deki paraların bir kısmı yandaşlarınıza…

BAŞKAN – Yok yok, en son…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı istediniz, tamam.

Sayın milletvekilleri, Sayın Genç’in önergesini oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.27

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.37

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

269 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

13’üncü madde üzerinde verilen Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bakınız, görüştüğümüz tasarı bir temel kanundur. Temel kanunlarda, biliyorsunuz, maddeler üzerinde görüşme yoktur, varsa, maddeler üzerinde önergelerin oylaması, görüşmesi yapılıp arkasından oylama yapılacaktır. Onun için, peş peşe olacak olan bu işlemlerde, arkadaşlarımız, yani aradaki süre uzundur vesaire diye bekliyorlar. Hâlbuki oylamalar peş peşe olacaktır. Tekrar bütün Genel Kurulun dikkatine arz ediyorum. Konuşma sahipleri veya diğer arkadaşlar ona göre tutumlarını belirtsinler.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 13 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                    Harun Öztürk

                                                                                                           İzmir

“Madde 13 – 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının (r) bendinde yer alan “gayrimenkullerin” ibaresi “taşınmazların” ve “gayrimenkul” ibaresi “taşınmaz” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

Ayrıca, 13’üncü maddenin ikinci fıkrasında “f” bendi şeklinde bir düzeltme yapılması ihtiyacı vardır. Bunun da not alınmasını istirham ediyoruz.

BAŞKAN – Peki.

Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

Sayın Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla Toplu Konut İdaresi ile Özelleştirme İdaresinin imar planı yapma ve değiştirme yetkileri genişletilmekte, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına da imar planı yapma yetkisi verilmektedir.

Toplu Konut İdaresinin afetzedelere yaptığı konutlar için hazineden alacağı ile 4969 sayılı Kanun’a dayanılarak hazineden devraldığı taşınmazlar karşılığındaki hazineye ait borçları bütçeyle ilişkilendirilmeksizin mahsup işlemine tabi tutulmaktadır. İşlem, özü itibarıyla doğru gibi görünmekle birlikte, bütçe büyüklüklerinin gerçekte olduğundan düşük gösterilmesine yol açtığı için uygun mütalaa edilmemektedir.

Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca yapılan arsa ve arazi teslimleri KDV’den istisna edilmektedir. Bugüne kadar sadece hazinece yapılan gayrimenkul teslim ve kiralamaları, irtifak hakkı tesisi, kullanma izni ve ön izin verilmesi işlemleri KDV’den istisna tutuluyordu. Toplu Konut İdaresine bu konuda getirilen istisna, inşaat piyasasında haksız rekabete yol açacaktır. Ayrıca Hükûmetin bu düzenlemesi, savunduğu serbest piyasa mekanizmasıyla da bağdaşmamaktadır. Bu konuda vermiş olduğumuz önergeye destek vermenizi arzu ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, hazineye ait taşınmazların Toplu Konut İdaresine devredilerek kat karşılığı olarak bilinen yöntemle okul, eğitim yerleşkesi gibi eğitim tesisleri yaptırılması öngörülmektedir. Bu uygulama, eğitim tesisleri yaptırılması konusunda finansman sorununun kısmen aşılması için bir yöntem olarak belki savunulabilir ancak milletvekilleri olarak, bu uygulamanın yürürlüğünün niçin 1/1/2007 tarihine götürüldüğünü sorunuz ve sorgulayınız. Yürürlüğün geriye götürülmesinin bir tek amacı olabilir: 2007 yılı başından bugüne kadar yapılan kanunsuz işlemleri meşrulaştırmak gibi bir amacı olabilir. Bu uygulama ve anlayışı hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaştırmak mümkün değildir. Biz başlayalım, istim nasıl olsa arkadan gelir mantığının ürünü olduğu açıktır.

Değerli milletvekilleri, hazine taşınmazlarının belediyelere devrinde dikkate alınacak “rayiç değer” kavramı emlak vergisinin yüzde 20 fazlası olarak değiştirilmektedir, yani düşürülmektedir.

Yükseköğretim Kanunu’nda yapılan değişiklikle, kabul ettiğiniz değişiklikle, döner sermayeden yapılacak ödemeler arasına sözleşmeli personelin de dâhil edilmiş olması, döner sermayeye farklı statüde katkı veren personel arasındaki eşitliği sağlaması bakımından uygun görülmektedir. Ancak döner sermayeye katkıda bulunup bulunmadıklarına bakılmaksızın döner sermayeden pay verilen ve üzerlerinde rektör, rektör yardımcılığı, dekan, dekan yardımcılığı, başhekim ve başhekim yardımcılığı gibi görevleri bulunanlara ödenmekte olan döner sermaye paylarında önemli düşüşler olmaktadır. Örneğin, bir rektörün döner sermayeye katkıda bulunup bulunmadığına bakılmaksızın hâlen aldığı 7.616 YTL 2.955 YTL’ye düşmektedir. Düşüş oranı yüzde 61’dir. Kabul ettiğiniz 4’üncü madde nedeniyle uzman personelin idari görevleri kabul etmelerinde sıkıntı yaşanabilecektir. Ayrıca, kabul edilen düzenleme müktesep hakları da ortadan kaldırıcı niteliktedir.

Değerli milletvekilleri, her ne kadar, Hükûmet, uygulamayı kendilerinin başlattığını söylese de bu durum, özürlülerin eğitim ve rehabilitasyonlarının süre ve ödeme kısıtına tabi tutulması gerçeğini değiştirmemektedir tasarıyla yapılan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, vatanî hizmet tertibinden bağlanacak aylıkların artırılması için herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olarak çalışmama, aylık ya da gelir almama şartının getirilmesini, aylığa hak kazanmanın aynı olay olması nedeniyle haklı görmemiz mümkün değildir. Eşitlik ilkesine aykırı ve incitici olan bu düzenlemenin düzeltilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.

Önergemize destek vereceğiniz ümidiyle, tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi, Komisyon Başkanının yaptığı redaksiyonla birlikte oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde aynı mahiyette üç adet önerge vardır; önergeleri ayrı ayrı okutup, birlikte işleme alacağım, talep etmeleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 15 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M.Akif Hamzaçebi

Bülent Baratalı

Hüsnü Çöllü

 

Trabzon

İzmir

Antalya

 

Enis Tütüncü

Tayfun Süner

Atila Emek

 

Tekirdağ

Antalya

Antalya

 

 

Gürol Ergin

 

 

 

Muğla

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının çerçeve 15’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Erkan Akçay

Behiç Çelik

 

İzmir

Manisa

Mersin

 

Kamil Erdal Sipahi

Necati Özensoy

Abdülkadir Akcan

 

İzmir

Bursa

Afyonkarahisar

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı yasa tasarısının 15. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                     Kamer Genç

                                                                                                         Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 269 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 15’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasına ilişkin verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle de Özelleştirme İdaresi Başkanlığına imar planı yapma yetkisini veriyor Hükûmet. İmar planını yaparken Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, bir yandan Kıyı Kanunu’ndaki sınırlamaları tanımıyor, bir yandan 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’ndaki sınırlamalara bağlı değil, bir yandan yine Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’ndaki sınırlamalara tabi olmadan bu planları yapacak; yani görünen o ki Hükûmet, kendisi çok böyle hiç dünyada emsali olmayan, özellikle mal ve mülke taalluk eden konularda çok aşırı, çok kontrolsüz bir yetki almaya çalışıyor. Ya, niye alıyorsun kardeşim! Burada plan… Yani Özelleştirme İdaresi, sen gitmişsin devletin bir mülkünü özelleştirmişsin, ondan sonra, şimdi sen orayı özelleştirip de aslında normal olarak belediyeler kanalıyla bunun planını yap ve normal ona göre değer kazandırarak sat. Ben, aslında böyle bir yetkiyi almasının da bir anlamını anlamadım. Mesela, Kütahya Şeker Fabrikası özelleştiriliyor, arkasından 267 dönümlük bir yeri tutuyor özel bir imar planıyla, yani yeni alan lehine ve o verdiği özelleştirme bedelinin 10 misli bir fiyat kazandırıyor kendisine. Ama burada, ben, tabii, bu Hükûmetin her işleminde bir Ali cambaz oyunu gördüğüm için burada neyi tasarladıklarını da pek anlayamadım. Yani niye Kültür ve Tabiat  Varlıklarını Koruma Kanunu’ndaki kültür niteliğine sahip olan gayrimenkullerin kültür değerlerini yok edecek imar planı yapıyorsunuz? Evvela bunu bilmemiz lazım.

Özelleştirme İdaresi, Türkiye’de, şimdi özelleştirdiği, o, devletin en güzel, en kâr getiren kurumlarının, bir defa, usulüne göre bedellerini tespit etmiyor. İşte, geçen gün Telekom’un yüzde 15 hissesini özelleştirdiler ve güya “halka arz” şeklinde çıkardılar ama o yüzde 15 arzın kimler tarafından elde edildiği belli ve normal piyasa fiyatından 5 milyar dolar aşağı yaptılar. Bunu herkes biliyor. Bu Telekom'u alan kişinin iktidarın hangi grubuyla perde arkasında iş birliği olduğu da biliniyor.

Yine devletin en kıymetli mülkleri yok pahasına özelleştirilirken birçok hâllerde bu mala mülke bir tek talip çıkıyor. İşte, sizin bazı milletvekilleriniz, maşallah, devletin en güzel mallarını gidiyorlar çok düşük fiyatlarla alıyorlardı. İşte, İstanbul’daki o Tekel likör fabrikasına ait mülke tek kişi girdi, sonradan iptal edildi, sonra ne yapacakları belli değil.

Şimdi, değerli milletvekilleri, devletin yerleşmiş bir kurumu var. İmar planı yapma yetkisi belli kişilerde. Peki, Özelleştirme İdaresi Başkanlığına niye bu yetki veriliyor ve verilirken de bu planı ilan mecburiyetini ortadan kaldırılıyor? Ondan sonra, ilan ortadan kaldırılınca, bu, insanlar için birtakım sıkıntılar doğurabilir. Yani şehrin en güzel yerindeki bir kamu mülkünü özelleştirmişsiniz ama oraya öyle gökdelenler yapacaksınız ki çevreyi büyük rahatsız edecek. Orada, hiç olmazsa, bu planın kesinleşmesi için bir süre bulunması lazım; onu da koymamışsınız. “…beş sene de bu plan değişikliğini isteyemez.” diyor madde. Yani tamamen bir dikta maddesi.

Vatandaşın, özellikle malını mülkünü kullanırken, tasarruf ederken… Yani bir plan yapmak, yalnız o mekandaki kişinin hakkıyla ilgili bir sonuç doğurmuyor. İşte, bir yerde bir plan yaptığınız zaman çevreye onun verdiği zarar önemli veya yaptığı görüntü önemli.

Dolayısıyla, bu planlar yapılırken şehircilik ve imar esaslarına uygun olması lazım, vatandaşların, icabında, buna, aykırı olan planlara karşı idareye gidip dava açmaları lazım. Burada ilanı da kaldırıyor “Hemen yürürlüğe girer.” diyor. Mevcut İmar Kanunu’na göre, plan en azından asılıyor, bir ay askıda kalıyor, o bir ay askının üzerine vatandaşlar dava açıyor, dava açtığı zaman plan kesinleşmiyordu. Yani böyle… Ama bunların hepsini kaldırıp da böyle, Özelleştirme İdaresine bu kadar büyük bir yetki vermek bence büyük haksızlık olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) - Biraz önce yerime geçerken Sayın Bursa Milletvekilimiz “Biraz önceki konuşmandan belki insanlar alınır.” diye beni ikaz etti. Ben tabii böyle anlaşılmasını… Yani dedim ki: “Kanser hastalığına yakalanmış, işte, on beş gün içinde ölümü bekleyen bir kanser hastası nasıl ki -işte, hiç olmazsa malını mülkünü bırakacak kimse yok mu- malını harcamak isterse ve her şeyini satmak,  yok pahasına  satmak isterse, sizin Hükûmetin de bu kanunla getirdiği ve gözettiği gaye bu şekilde bir gayedir.” Yalnız, arkadaşımız “Kanser hastaları bundan alınır.” dedi. Ben öyle bir şey demedim tabii. Yani bu böyle anlaşılıyorsa tabii özür diliyorum. Allah, tabii, kanser hastalığına yakalanan tüm insanlara acil şifalar versin ve kendilerine daima kurtulabilecekleri bir ilaç yaratılmasını insanlara nasip etsin. Ben onu söylemek istemedim, ben mecazi anlamda bunu söyledim.

Velhasıl, sayın milletvekilleri, sizin Hükûmete ve sizin partiye aklımız ermiyor. Getirdiğiniz kanunları halktan saklıyorsunuz, maddelerini okumakla saklıyorsunuz. Bakalım, bu düşünceyle  nereye varacaksınız.

Saygılar sunuyorum.

Yine karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam Sayın Genç.

Diğer önerge sahiplerinden bir söz talebi var mı efendim?

Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah Asil, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmeleri takip eden arkadaşlarım hatırlayacak, görüşmelerin başında bu yasa tasarısının 3’üncü maddesinin de yasa metninden çıkartılmasına dair bir önerge vermiştik, ama heyetiniz tarafından kabul edilmedi. Şimdi, işte bir yanlış silsilesi başladığı zaman bu şekilde devam ediyor değerli arkadaşlarım.

Şimdi, o maddede konuşurken dedim ki, hazine arazilerinin -kullanım dışı kalan, herhangi bir nedenle kullanılamayan, satılması gereken, elden çıkartılması gereken hazine arazilerinin- nasıl satılacağı yasayla belirlenmiş, nasıl devredileceği de yasayla belirlenmiş. Bunların Özelleştirme İdaresine devrinin son derece yanlış olduğunu ifade ettim. Şimdi, burada, bu yanlışa bir yanlış daha eklenmek istenmektedir. Özelleştirme İdaresine devredilen bu tür taşınmazlar üzerinde, Özelleştirme İdaresi tarafından, müellifi şehir plancısı olmak şartıyla, her türlü… “…imar planlarını yapmaya ve onaylamaya yetkili olan kurum veya kuruluşlardan görüş alınarak çevre imar bütünlüğünü bozmayacak her türlü ve ölçekte plan, imar planı ile değişiklik ve revizyonları müellifi şehir plancısı olmak üzere Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılarak veya yaptırılarak Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanmak ve Resmî Gazetede yayımlanmak suretiyle kesinleşir…”

Değerli arkadaşlarım, hiç böyle bir mantıkla bir kanun maddesi düzenlenebilir mi? Her türlü imar planlarını yapmaya ve onaylamaya yetkili olan merciler var Türkiye’de. Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından o mercilere bu yetkiler tanınmış. Şimdi, o yetki tanımladığınız yetkililerin, kurumların sadece görüşüne başvurulmak suretiyle bir başka kuruma bu görevi tevdi etmek sizce ne kadar doğrudur?

Yine bu uygulama kapsamında bir sit alanı sorunuyla karşı karşıyayız. Burada ne yapılacak? Sit alanlar uygulamasını bu yasaya nasıl uyduracaksınız? “Bu madde kapsamında yapılan her ölçekteki plan ve imar planlarında 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 17 nci maddesinin (a) bendinin ikinci ve sekizinci paragraflarındaki hükümler uygulanmaz.” Yani şimdi çok spesifik bir proje getirirsiniz, bu projede bazı şeyleri ortadan kaldırmak için bu maddeyi koyabilirsiniz ama Türkiye genelinde yapılacak pek çok uygulamada Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 17’nci maddesinin ikinci ve sekizinci paragraflarındaki hükümleri ortadan kaldırırsanız bunu eşitlik ilkesiyle nasıl bağdaştıracaksınız? Anayasa’daki eşitlik ilkesiyle nasıl bağdaştıracaksınız? O zaman bu Koruma Kanunu’nun bu paragraflarına tabi olarak imar uygulamasına girmiş olan diğer alanlardaki hak kayıplarını nasıl önleyeceksiniz? Bu eşitsizlik, bu adaletsizliğe bu Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye Büyük Millet Meclisi nasıl alet olabilir?

Değerli arkadaşlarım, bilhassa burada karşılaşılacak en büyük sorunlardan birisi de İstanbul’da bu tür yapılanmalarla, bu tür imar planlarıyla ilgili binlerce mahkeme kararı var. Mahkemeleri devam eden davalar var. Bununla acaba o davalar mı ortadan kaldırılmak isteniyor? O nedenle yol yakınken bu yanlış uygulamadan mutlaka dönülmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Asil, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) – O nedenle, gerek Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği gerek bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz aynı mahiyetteki bu önergenin yüce heyetiniz tarafından kabulünü arz eder, yüce heyeti bu vesileyle saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Hüseyin Ünsal konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun.

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 269 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, yaklaşık yirmi tane kanunda değişiklik yapan, torba yasa şeklinde gelen ama temel kanun olarak çıkarılmaya çalışılan bir kanunla karşı karşıyayız. Bu kanunun arasında bizim de çok önemsediğimiz, ciddiye aldığımız, Plan ve Bütçe Komisyonunda da önemli bir şekilde muhalefet ettiğimiz bu 15’nci maddeyle alakalı… Israrlı bir şekilde çıkarılması isteniyor. Özelleştirme İdaresine plan yapma yetkisi veriliyor. Bu önemli bir yanlışlık. Türkiye’de artık bu yanlışlığın önüne geçmemiz lazım, Türkiye’de artık kurumlar arası yetki kargaşası çıkartmamız gerekiyor. Bu, Anayasa’nın 10’uncu maddesine, dolayısıyla 11’inci maddesine ve Anayasa’nın 127’nci maddesine aykırı. Sadece Özelleştirme İdaresine değil, Devlet Demiryollarına, Toplu Konut İdaresine ayrı ayrı yetkiler vererek, imar planı yapma yetkisi vererek bu iş biraz sulanıyor.

Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak çıkan bu yasaya, mutlaka bu maddesine çok dikkat etmeniz gerekiyor. Tabii ki Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetine, 60’ıncı Hükûmete destek veren bir grupsunuz. Ama onların getirdiği her konuyu da onaylamak zorunda değilsiniz.

Özelleştirme İdaresine verilen bu yetkiyle Türkiye’de çok ciddi sıkıntılar çıkacaktır. İmar planları yapma yetkisi belediyelerindir, bu Anayasa’yla verilmiştir. Böyle özel yetkiler vererek özel imtiyazlar tanımak  hem Anayasa’ya aykırıdır hem de kanunlara aykırıdır. Dolayısıyla, belediyelerin elinden bu yetkilerin alınması yerel demokrasiyi de çökertmek anlamındadır. Bu konuyu bir kez daha gözden geçirmeniz gerekiyor.

Bu yasayla, daha da önemlisi, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu 2863 sayılı Yasa’nın 17’nci maddesi de bertaraf ediliyor. Yani kültür mirasımıza da dokunulmak durumuna geliyoruz. Bu konuya o yüzden dikkat etmemiz gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, bu konuyla ilgili hem plan yapma yetkisi hem Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurullarının yetkilerinin bir kenara bırakılması, belediyelerin bu işin içerisinden çıkarılması, mahalli idarelerin ve dolayısıyla denetimin ortadan kalkması çok tehlikeli sonuçlar çıkaracaktır. Biz bu konuyla ilgili yapılan özelleştirme anlayışının nerelerden geldiğini biliyoruz. Özellikle Devlet Demiryollarının ve okulların, okul bahçelerinin satılmasına varacak kadar bir sıkıntının içerisine gelmiştir. Maalesef 58, 59 ve 60’ıncı Hükûmetler “özelleştirme” adı altında ve cumhuriyetin tüm kazanımlarını bertaraf ederek, satarak bugün artık en sonunda gözünü okul bahçelerine ve Devlet Demiryolları garlarına dikmiştir.

Bu konuyla ilgili ilk yapılan işlem Haydarpaşa Garı’nda olmuştur. 22’nci Dönemde bu Haydarpaşa Garı çok tartışıldı. Ben şimdi Sayın Maliye Bakanımız da buradayken çok özel bir soruyu da sormak istiyorum. Bu Haydarpaşa Garı Danıştay tarafından reddedildi. Kültür Tabiat Varlıkları bu konuda olumsuz görüş bildirmelerine rağmen Sayın Başbakanın, Ulaştırma Bakanının ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının siparişiyle hazırlanan bu projeyi tekrar hayata geçirmek mi istiyorsunuz? Burada bunun cevabını istiyoruz, bir.

Bir de bu proje -gelsin, burada isim olarak veriyoruz- Çalık grubuna tekrar verilmek mi isteniyor? Bu konuyla ilgili Sayın Maliye Bakanımızdan bir cevap bekliyoruz.

“Özelleştirme” adı altında Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının limanları da özelleşmiştir. Bu konuyla ilgili Mersin Limanı özelleşmiş ve PSA-Akfen grubuna bu özelleştirmeyle ilgili liman verilmiştir. Ben bu konuyu Sayın Maliye Bakanına bir kez daha sordum. Net bir cevap almak istiyorum. Çünkü, bu özelleştirmenin sonunda bir sürü sıkıntılar çıkıyor, endişemiz de ondan. Artık, insanın sütten ağzı yanınca ayranı üfleyerek içiyor!

Sayın Bakanım, çocuklarınız, iki kızınız ve oğlunuz, bu Özelleştirme İdaresinden alınan bir ihale sonucu, o ihaleyi alan firmadan 2 milyon dolarlık bir iş aldılar, Telemobil Şirketi. Bunu siz ahlaki buluyor musunuz? Özelleştirme İdaresinde, özellikle sizin sorumluluğunuz altında olan bir kuruluşun yapmış olduğu ihaleyi ahlaki buluyor musunuz? Lütfen bunu gelin burada açıklayın. Burada Adalet ve Kalkınma Grubu da bunu ahlaki bulduğunuzu inanıyorlarsa size destekleri ve Hükûmetinize olan destekleri devam etsin. Ben bu konuda Özelleştirme İdaresiyle ilgili, hem Anayasa’ya aykırı hem de yasalarımıza aykırı ve toplumumuzu yaralayacak, belediyelerimizi bir kenara atıp baypas edecek, özellikle koruma kurullarının kararlarını, onların prensip kararlarını, ilke kararlarını bir kenara atan bu anlayışı bu yasanın 15’inci maddesinin tamamen çıkarılmasını ve Özelleştirme İdaresine imar planı yetkilerinin verilmemesi konusundaki önergemizin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünsal.

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu konudaki önergemizi ciddiye almanızı istiyoruz. Bu konuyla ilgili önergemize desteğinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünsal.

Önergeleri birlikte işleme alacağımı ifade etmiştim. Önergeleri oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 23 üncü maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenmesi öngörülen ek 6 ncı maddenin üçüncü fıkrasının (b) bendinin sonuna “ya da il ve ilçelerin en az 1/3’ünde birimi bulunması,” ibaresinin eklenmesini, aynı fıkranın (e) bendinin madde metinden çıkarılmasını ve (f) bendinin (e) bendi olarak teselsül ettirilmesini, aynı maddenin dördüncü fıkrasının (b) bendinin başına “(a) bendinde belirtilenler dışında kalan dört yıllık eğitim veren fakültelerin mühendislik bölümlerinden,” ibaresinin eklenmesini ve aynı fıkranın (ç) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Mustafa Elitaş

Mehmet Zafer Üskül

 

Giresun

Kayseri

Mersin

 

Egemen Bağış

Metin Kaşıkoğlu

 

 

İstanbul

Düzce

 

“ç) Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından (a) bendinde yer alanların en az seksen, (b) bendinde yer alanların en az yetmiş veya denkliği kabul edilmiş yabancı dil puanına sahip bulunması.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 23 üncü maddesi ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen Ek Madde 6’nın ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                    Harun Öztürk

                                                                                                           İzmir

“Kısmî zamanlı sözleşmeli bilişim personeli olarak çalıştırılanlar için iş sonu tazminatı çalıştıkları süre ile orantılı olarak ödenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarı, Devlet Hava Meydanları İşletmesine tahsis edilen ya da bu idarenin işgalinde olan hazineye ait taşınmazların bedelsiz olarak bu idareye bırakılmasını öngörmektedir. Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar üzerinde tesis edilen irtifak hakkı ve kullanma izinleri karşılığında alınan bedeller dışında, söz konusu alanlardaki faaliyetler dolayısıyla elde edilen hasılatın yüzde 1’i oranında hazine payı ödenmesi öngörülmektedir. Bu payı, yasanın yürürlüğünden önce irtifak hakkı tesis edenlerle kullanma izni verilenlerin de ödeyip ödemeyecekleri konusunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Hazinenin özel mülkiyetinde ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlar üzerine münhasıran liman yapılmak amacıyla tesis edilen irtifak hakları ile verilen kullanma izinlerine ait sözleşmelerdeki hazineye daha yüksek nispi pay ödeneceğine ilişkin hükümler, yargıdan vazgeçme gibi maddede yazılı bazı koşulların yerine getirilmesi hâlinde yüzde 1 olarak değiştirilmektedir. Hazine yasa çıkararak sözleşmeden doğan daha yüksek alacağından vazgeçmektedir. Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar ile kıyı kenar çizgisinin deniz yönünde bulunan, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde lehlerine kırk dokuz yıldan daha az süreyle irtifak hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen yatırımcılar, yargıdan vazgeçme gibi maddede yazılı koşulları yerine getirmeleri hâlinde yeni sözleşme yaparak izin sürelerini kırk dokuz yıla çıkarabileceklerdir. Süre uzatmaları herhangi bir şekilde ihaleye konu olmayacaktır. Önceden daha kısa süreler nedeniyle ihaleye katılmayanlar bir şekilde ihale dışı bırakılmış olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, merkezî yönetimin iğneden ipliğe taşradaki bütün yatırımlarının il özel idareleri ve mahalli idare birlikleri aracılığıyla yaptırılması öngörülmektedir. Merkezî yönetimin taşradaki yatırımlarının gerçekleştirilmesi için merkezî yönetim bütçesindeki ödeneklerin il özel idarelerine veya köylere hizmet götürme birliklerine, il özel idare ödeneklerinin de köylere hizmet götürme birliklerine aktarılmasına izin verilmektedir. Bu durum, harcamaların, il özel idareleri veya köylere hizmet götürme birliklerinin tabi oldukları esaslara göre yapılacağı anlamına gelmektedir. Nitekim, Sayın Bakan, köylere hizmet götürme birliklerinin Kamu İhale Kanunu’na tabi olmadıklarını bu kürsüden ifade etmiştir. Ayrıca mahallî idareler üzerindeki denetim boşluğu da hepinizin malumlarıdır.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla, vakıflara ait olanlar da dâhil olmak üzere yenileme alanında kalan hazineye ait taşınmazların il özel idareleri ve belediyelere bedelsiz devri öngörülmektedir. Projelerin uygulanması için gerekli kamulaştırma bedelleri de Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Katkı Payı hesabından belediyelere aktarılacaktır.

Tütün ve Alkol Piyasası Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un tarımsal desteklemeye ilişkin 7’nci maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır. Bu değişikliğe katılmamız mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, maddeyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önergeyle ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Şimdi, maddeyle ilgili olarak, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen maddede sözleşmeli bilişim personeli çalıştırılması öngörülüyor. Bunlar arasından kısmi zamanlı sözleşmeli bilişim personeli olarak çalıştırılanlar için iş sonu tazminatı ödenmeyeceği ve işsizlik sigortası primi yatırılmayacağı, yaptıkları başka işler sebebiyle bunlardan herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olanlar için sosyal sigorta ve genel sağlık sigortası primi yatırılmayacağı hükme bağlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, kamuda mevzuatın öngördüğü koşullarda iş sözleşmesi sona erenlere, istihdam şekillerine göre, memur iseler emekli ikramiyesi ya da toptan ödeme, işçiyseler ihbar ve kıdem tazminatı, sözleşmeli personel iseler iş sonu tazminatı adı altında ödeme yapılmaktadır. Bu nedenle, söz konusu sözleşmeli personel de kısmi zamanlı çalıştığı işten ayrılması hâlinde çalışma süresiyle orantılı iş sonu tazminatından yararlanabilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öte yandan, kısmi zamanlı sözleşmeli personelin başka çalışması nedeniyle sosyal güvenlik kuruluşu sigortalısı olması da kısmi zamanlı sözleşme ücreti üzerinden de prim ödemesine engel olmamalıdır. Zira, 5510 sayılı Kanun’da değişiklik yapan 5754 sayılı Kanun’da öngörülen prime esas kazanç tavanı içinde kalmak kaydıyla, söz konusu sözleşmeli personelin kısmi süreli ücretinin de prim kesintisine tabi tutulmasına bir engel olmamalıdır diye düşünüyoruz.

Kişilere bağlanacak emekli aylığını da etkileyeceği için bu düzenlemenin değiştirilmesinin uygun olacağı düşüncesiyle önergemize destek vereceğinizi umuyor ve yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Başkan, oylamadan önce bir redaksiyon yetkisi talep edeceğiz efendim.

BAŞKAN – Ama maddeyle ilgili o, ben şimdi önergeyi oylayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 23 üncü maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenmesi öngörülen ek 6 ncı maddenin üçüncü fıkrasının (b) bendinin sonuna “ya da il ve ilçelerin en az 1/3’ünde birimi bulunması,” ibaresinin eklenmesini, aynı fıkranın (e) bendinin madde metinden çıkarılmasını ve (f) bendinin (e) bendi olarak teselsül ettirilmesini, aynı maddenin dördüncü fıkrasının (b) bendinin başına “(a) bendinde belirtilenler dışında kalan dört yıllık eğitim veren fakültelerin mühendislik bölümlerinden,” ibaresinin eklenmesini ve aynı fıkranın (ç) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                               Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

“ç) Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından (a) bendinde yer alanların en az seksen, (b) bendinde yer alanların en az yetmiş veya denkliği kabul edilmiş yabancı dil puanına sahip bulunması.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Canikli, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 23’üncü maddeyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz önceki görüşmelerde bir sayın milletvekilimizin TOKİ ile ilgili bazı değerlendirmeleri oldu. Kamuoyunun yanlış bilgilenmesine yol açabileceği gerekçesiyle bazı konulara açıklık getirmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi şudur: Toplu Konut İdaresi denetime tabidir. Toplu Konut İdaresinin tüm hesap ve işlemleri Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından her yıl denetlenmekte ve bu raporlar esas alınarak, yine her yıl KİT Komisyonunda Toplu Konut İdaresinin -TOKİ’nin- hesap ve işlemleri çok kapsamlı bir denetime tabi tutulmaktadır.

Şu anda elimde Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun sadece 2006 yılına ilişkin olarak TOKİ’nin tüm işlemlerinin denetim sonuçlarını içeren bir rapor var, yaklaşık 350 sahife. Aşağı yukarı her yıl bu kapsamda çok geniş, bütün boyutlarıyla hesap ve işlemler denetlenmektedir. Çünkü burada “denetim dışıdır” “denetlenmemektedir” gibi ifadeler kullandı, bunun gerçekleri yansıtmadığını öncelikle burada belirtmek istiyorum.

İkincisi: Bu kanun tasarısıyla TOKİ’ye imar yapma noktasında ilave bir yetki verilmemektedir. Bu yetki yıllardan beri zaten TOKİ tarafından kullanılmaktadır ve vardır. Ayrıca, mevcut olan yetki de, Toplu Konut İdaresinin kullandığı imar, plan tadilatı veya plan düzenleme yetkisi sonuç itibarıyla ilgili belediye tarafından onaylanmaktadır. Yani son sözü sonuçta yine ilgili belediye söylemektedir. Şu andaki uygulamada süre yok. Yani, Toplu Konut İdaresi bir plan tadilatı veya imar değişikliği yaptıktan sonra ilgili belediyeye gönderiyor. İlgili belediyenin onaylamasına ilişkin bir süre öngörülmemiş şu andaki uygulamada. Bu da gerçekten bazı yerlerde, bazı projelerde çok ciddi sıkıntılar oluşturmaktadır. Hatta “keyfî” olarak nitelendirebileceğimiz bazı uygulamalar söz konusudur. Yani TOKİ tarafından gönderilen bu tadilatlar bazı kuruluşlar tarafından kanunda süre olmadığı için özellikle bekletilmekte ve bir tür engelleme yapılmaktadır. Bu kanunla sadece üç aylık bir süre öngörülmektedir. Yani Toplu Konut İdaresi plan tadilatını, plan değişikliğini ilgili belediye veya valiliğe gönderdikten sonra ilgili kuruluş üç ay içerisinde bunu ya aynen kabul edecek veya değiştirerek onaylayacak. Sonuç itibarıyla son sözü söyleme yetkisi her hâl ve kârda belediyelerdedir. Bu alınmamaktadır; daha önce de alınmamıştır, şu anda da alınmamaktadır ve kapsam da genişletilmemektedir. Ancak, diyor ki bu tasarı: “Üç ay içerisinde bu cevabı vermek zorundasın; beklemeyeceksin, geciktirmeyeceksin.” Yapılan düzenleme sadece budur değerli arkadaşlar. Bunun da aydınlığa, açıklığa kavuşturulması gerekir.

Yine TOKİ’yle ilgili gerçekten, çok gerçek dışı, itham edici açıklamalar yapılmıştır. Bakın, geçen dönemlerde KİT Komisyonunda TOKİ’nin hesap ve işlemleri görüşülürken, muhalefete mensup olan bir arkadaşımız tarafından bir önerge verildi. Altını özellikle çizmek istiyorum, muhalefete mensup bir arkadaşımız tarafından önerge verildi. O da şu: “Toplu Konut İdaresinin yaptığı inşaatlar, okul…” Biliyorsunuz, bir site ya da ona benzer toplu konut yaptığı zaman diğer sosyal müştemilatını da Toplu Konut İdaresi gerçekleştiriyor; yani okul, sağlık ocağı vesaire. Ve oradan yola çıkarak bu arkadaşımız Toplu Konut İdaresi tarafından yapılan bu tür binaların hem daha çok sağlam, Bayındırlık Bakanlığı tarafından, onun gözetiminde yapılan binalara nazaran hem daha sağlam ve hem de çok daha ucuz bir şekilde gerçekleştirildiği için bundan sonra devletin yapacağı, yaptıracağı tüm okullar ve sağlık kuruluşlarının TOKİ tarafından yapılmasına ilişkin bir önerge verdi. Önerge KİT Komisyonu tarafından oy birliğiyle benimsendi ve bir tavsiye kararı olarak Hükûmete gönderildi. Ve bunun sonucunda Hükûmet de tavsiye kararı doğrultusunda bir tasarı getirdi ve okulların ve sağlık kuruluşlarının TOKİ tarafından yapılması şeklinde bir yasal düzenleme çıktı.

Bakın değerli arkadaşlar, biraz önce o konuşmacı arkadaşımızın TOKİ’yle ilgili burada söylediği ile realite, uygulama arasında -hiç alakası- bir benzerlik söz konusu değildir. TOKİ hem ucuz yapmaktadır hem de kaliteli yapmaktadır. Bunu şuradan da anlayabiliriz: Yani bugün TOKİ’ye iş yapan müteahhitlerin hepsi düşük kâr marjıyla çalıştığı için sıkıntıdadır. Bunu hepimiz biliyoruz değerli arkadaşlar. Ortalama kâr marjı yüzde 7 civarındadır. TOKİ’den iş alan firmaların ortalama kâr marjı budur. Hatta birçok alanda TOKİ eleştiriliyor. Yani müteahhitlere karşı çok insafsız hareket ettiği şeklinde eleştiriliyor, bunu biliyoruz. Ve onunla ilgili de bazı zaman düzenleme talepleri gündeme geliyor.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, yandaşa vermek… Sonuçta TOKİ bir ihale yapıyor, herkese açık ihale yapıyor. Bütün işlemleri için geçerlidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Canikli, önergeniz üzerinde de birkaç cümle söylerseniz süremizi tamamlayalım.

Buyurun.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - … ve bu ihale sonucunda, genelde en düşük ama eğer o fiyatla yapılması mümkün değilse en uygun fiyata veriyor. Bu konuda herhangi bir problem yok, herhangi bir tartışma yok, uygulamada da herhangi bir sıkıntı yok.

Biraz önce Sayın Harun Öztürk Bey’in söylediği, eleştirdiği bir konu var, haklıdır o. Tasarının 44’üncü maddesinde yer alan ve köylere hizmet götürme birliklerine çok geniş yetki veren ve bazı merkezî kuruluşların yatırım bütçelerinde yer alan rakamların, köylere hizmet götürme birliği vasıtasıyla ve daha önemlisi, onların tabi olduğu ihale usulü yöntemiyle yapılmasına ilişkin bir düzenleme var. O eleştiri haklıdır, biz de katılıyoruz, onunla ilgili önergemiz de vardır, verilmiştir ve o eleştirileri, o sakıncaları ortadan kaldıran bir düzenleme yapıyoruz.

23’üncü madde, esas itibarıyla teknik bazı ibareleri düzenliyor. Ayrıca, yabancı dille ilgili olarak, genel olarak yüksek kabul edilen 80 barajını 75’e düşürüyor ve önergemizin yüce heyetiniz tarafından kabul edileceğini umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Maddeyle ilgili tashihinizi alayım.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Başkanım, beşinci fıkrada “Kapsama dair kamu kurum ve kuruluşlarının büyük ölçekli bilgi işlem birimlerinin aşağıdaki kriterleri taşıması gerekmektedir.” şeklinde bir temenni ifadesini görüyoruz. Onun “gerekmektedir” sözcüğünü, hüküm ifade eden “gerekir” sözcüğüyle değiştirilmesinin not edilmesini istirham ediyoruz.

BAŞKAN – Tamam, teşekkür ediyorum.

Maddeyi kabul edilen önerge ve Sayın Komisyon Sözcüsünün tashih ettiği şekliyle oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının 25’inci maddesi ile değiştirilen 30/4/1992 tarihli ve 3797 Sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun ek 3’üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Şenol Bal

Erkan Akçay

Behiç Çelik

 

İzmir

Manisa

Mersin

 

K. Erdal Sipahi

Necati Özensoy

 

 

İzmir

Bursa

 

“Özürlü sağlık kurulu raporu düzenlemeye yetkili sağlık kurum veya kuruluşlarınca verilen sağlık kurulu raporuyla asgari yüzde 20 özürlü olduğu tespit edilen ve özel eğitim değerlendirme kurulları tarafından da eğitsel değerlendirme ve tanılamaları yapılarak 5580 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında açılan özel eğitim okullarında verilen örgün ve destek eğitimi ile özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen destek eğitimini almaları uygun görülen; görme, işitme, dil-konuşma, spastik, zihinsel, ortopedik veya ruhsal özürlü bireylerin; eğitim giderlerinin her yıl Maliye Bakanlığınca belirlenen miktarı, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulan ödenekten karşılanır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Mustafa Elitaş

Mehmet Zafer Üskül

 

Giresun

Kayseri

Mersin

 

Egemen Bağış

Cahit Bağcı

Metin Kaşıkoğlu

 

İstanbul

Çorum

Düzce

 

Orhan Erdem

Gülşen Orhan

 

 

Konya

Van

 

Madde 25 – 3797 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“EK Madde 3 – Özürlü sağlık kurulu raporu düzenlemeye yetkili sağlık kurum veya kuruluşlarınca verilen sağlık kurulu raporuyla asgari % 20 özürlü olduğu tespit edilen ve özel eğitim değerlendirme kurulları tarafından da eğitsel değerlendirme ve tanılamaları yapılarak 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında açılan özel eğitim okulları ile özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen destek eğitimini almaları uygun görülen; görme, işitme, dil-konuşma, spastik, zihinsel, ortopedik veya ruhsal özürlü bireylerin; eğitim giderlerinin her yıl Maliye Bakanlığınca belirlenen tutarı, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulan ödenekten karşılanır. Bu özürlü bireylerin, özür grupları ve dereceleri ile özür niteliğine göre eğitim programlarının kapsamı ve eğitim süreleri, Özürlüler İdaresi Başkanlığının görüşü alınmak suretiyle Bakanlıkça hazırlanacak ve bu Kanunun yayımını izleyen 6 ay içinde yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirlenir.

Söz konusu eğitim hizmetini sunan veya yararlananların, gerçek dışı beyanda bulunmak suretiyle fazladan ödemeye sebebiyet vermeleri durumunda bu tutarlar, iki katı ve kanuni faiziyle birlikte ilgililerden müteselsilen geri tahsil edilir. Bu fiillerin özel eğitim okulları ile özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri tarafından tekrarı hâlinde, ayrıca kurum açma izinleri iptal edilir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 25 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Bülent Baratalı

Tekin Bingöl

 

Trabzon

İzmir

Ankara

 

Gürol Ergin

Hüsnü Çöllü

Enis Tütüncü

 

Muğla

Antalya

Tekirdağ

 

Tayfur Süner

Atilla Emek

Nevin Gaye Erbatur

 

Antalya

Antalya

Adana

 

 

Esfender Korkmaz

 

 

 

İstanbul

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına Sayın Tekin Bingöl.

Sayın Bingöl, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 269 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılması üzerine verilen değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, 25’inci madde engelli çocuklarımızın eğitimini yeniden düzenleyen bir madde. Takdir edersiniz ki engelli gruplarının eğitimi çok özel, çok pahalı ve donanımlı kurumlar tarafından yapılması gereken bir eğitim; özel yayınlar, özel eğitmenler, özel kurumlar, hatta özel ulaşım araçları bile gerektiren bir eğitim gerektirmekte.

Hâl böyle iken özürlü vatandaşlarımızın, özürlü çocuklarımızın ailelerinin bu eğitimi kendi olanaklarıyla sağlaması da son derece güç. Bu nedenle, sosyal devlet olma anlayışı ilkesinden hareket ederek 1988 yılında, Sosyal Güvenlik Yasası kapsamında, çalışan ailelerin özürlü çocuklarının eğitimiyle ilgili masrafların ilgili kurumlarca ödenmesi karar altına alınmış ve bu konuda bir adım atılmış. Yine 2005 yılında, sosyal devlet olma anlayışından hareketle, Özürlüler Yasa Tasarısı içerisinde bir düzenleme yapılarak engelli çocuklarımızın eğitimi için özel eğitim kurumları ile özel eğitim destek ve rehabilitasyon merkezlerinden eğitim almaları sağlanmıştır. Bu üç yıllık süre içerisinde, pratikte bazı sorunlar yaşanmakla birlikte, özürlü çocuklarımız bu eğitim olanaklarından yararlanmışlar. Ancak bu düzenleme ile maalesef geriye gidiş söz konusu olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu madde iki gerekçeyle tasarıya alınmış. Bunlardan bir tanesi, tasarruf amacı ki Maliye Bakanlığı da buna katıldığını belirtiyor. Bir diğeri ise haksız kazancın önlenmesi. Şimdi, tasarruf amacı ile engelli çocuklarımızın eğitiminden kısıtlama yapmayı anlamak son derece güç. Ülkemizde tasarruf yapılması gereken o kadar farklı fasıllar var ki. Vergi kaçaklarının yüzde 1’i dahi önlense özürlü çocuklarımızın tamamının eğitiminde yapılacak tasarrufu karşılayacak büyüklükte. O nedenle, özürlü çocuklarımızın eğitiminden tasarruf yapmak son derece yanlış bir uygulama. Kaldı ki en basit maliye kitabında bile vatandaşların eğitim ve sağlıklarıyla ilgili yapılan harcamalar gelecek kuşaklara olumlu etkiler yapacağı için kalkınma yatırım carisi olarak öngörülür. Dolayısıyla, engelli çocuklarımızın eğitiminden tasarruf yapmak son derece yanlış bir uygulama. Haksız kazancın önlenmesi ile ilgili durum ise böyle bir yasanın geriye götürülerek kazanılmış bir hakkın daha da geliştirilerek, aksayan ya da pratikte yaşanan sorunların giderilerek daha da fazla yarar sağlamasının sağlanması gerekirken, bununla ilgili denetim ve kontrol mekanizması ciddi bir şekilde uygulanarak ortadan kaldırılması söz konusu iken maddenin ve uygulamanın geriye götürülmesi son derece yanlış bir başka uygulama.

Değerli milletvekilleri, bizim de imza attığımız Avrupa Sosyal Şartı’nın 15’inci maddesi, yaşlıların ve engellilerin sağlık, eğitim ve benzeri konulardaki harcamalarıyla ilgili çok net düzenlemeler getirmiştir. Kesinlikle, engelli vatandaşların toplumla barışık hâlde olmasını, ekonomik hayata katılmalarını sağlamak amacıyla, hiçbir şekilde bir kısıtlama ve bir kıstas getirilemez, diye çok net tespitler vardır bu şartta ve bu şartta bizim de imzamız var.

Bugün, Türkiye nüfusunun 8,5 milyonunu teşkil eden engelli vatandaşlarımızın, istihdam konusundaki orana baktığımızda, toplam nüfustaki yüzde 10,5 işsizlik oranıyla, 8,5 milyon engelli vatandaşımızın işsizlik oranını kıyasladığımızda arada büyük bir fark olduğunu görürüz. Toplam nüfustaki yüzde 10,5 işsizlik oranı, engelli vatandaşlarımızla karşılaştırdığımızda yüzde 15,49’a ulaşmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bingöl.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bu çok yüksek bir orandır ve bu oran, Avrupa’nın hiçbir ülkesinde yoktur. Biz eğer böyle düzenlemeler yaparsak, engellilerin eğitimiyle ilgili geriye gidişi sağlayacak düzenlemeler yaparsak, bu istatistiki rakamları geriye döndürmemiz mümkün değildir. Burada aslolan, engelli vatandaşları evlerinden, odalarından çıkararak, kaderleriyle baş başa bırakmanın yerine onları hayatla barışık hâle getirerek, onları toplumsal hayata uyumlu hâle getirerek yaşamlarını sağlamaktır, aslolan budur. Bu nedenle, tasarı metnindeki 25’inci madde kesinlikle metinden çıkarılmalıdır. Bu metin, özürlülere yapılacak olan en büyük haksızlıktır.

Dolayısıyla, vermiş olduğumuz önergenin, tasarı metninden çıkarılmasını uygun gören önergenin tarafınızdan destekleneceğini umut ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bingöl.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                               Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

MADDE 25 – 3797 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“EK MADDE 3 – Özürlü sağlık kurulu raporu düzenlemeye yetkili sağlık kurum veya kuruluşlarınca verilen sağlık kurulu raporuyla asgari % 20 özürlü olduğu tespit edilen ve özel eğitim değerlendirme kurulları tarafından da eğitsel değerlendirme ve tanılamaları yapılarak 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında açılan özel eğitim okulları ile özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen destek eğitimini almaları uygun görülen; görme, işitme, dil-konuşma, spastik, zihinsel, ortopedik veya ruhsal özürlü bireylerin; eğitim giderlerinin her yıl Maliye Bakanlığınca belirlenen tutarı, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulan ödenekten karşılanır. Bu özürlü bireylerin, özür grupları ve dereceleri ile özür niteliğine göre eğitim programlarının kapsamı ve eğitim süreleri, Özürlüler İdaresi Başkanlığının görüşü alınmak suretiyle Bakanlıkça hazırlanacak ve bu Kanunun yayımını izleyen 6 ay içinde yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirlenir.

Söz konusu eğitim hizmetini sunan veya yararlananların, gerçek dışı beyanda bulunmak suretiyle fazladan ödemeye sebebiyet vermeleri durumunda bu tutarlar, iki katı ve kanuni faiziyle birlikte ilgililerden müteselsilen geri tahsil edilir. Bu fiillerin özel eğitim okulları ile özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri tarafından tekrarı halinde, ayrıca kurum açma izinleri iptal edilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına Sayın Orhan Erdem, Konya Milletvekili.

Buyurun Sayın Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ORHAN ERDEM (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle AK PARTİ grubu adına hepinizi saygıyla selamlarım.

Söz konusu önergemizde bu engelliler üzerinde yapılacak eğitim ve bunların ödemeleriyle ilgili bazı konularda engelli bireylerin ailelerinde, çeşitli kurumlar, kuruluşlar bize birçok fakslar ve heyetlerin geldiği konularda sıkıntılar vardı. Bir yanlış anlama olduğunu anladık. Değerli Bakanımız ve ilgili bürokratlar çok ciddi çalışmalarla,  aslında ileriye gidiş ve bu konuda gelinen noktanın 2005’ten bu yana çok daha ötesinde hizmetlere açık olduğunu hükûmetimizin gösterecekti; bunu da sabitlemiş olduk.

2006 Haziranında engelli bireylerin eğitimlerinden doğan ödemeler başlamıştı, 2008 yılına geldiğimizde 780 olan kurum sayısı, rehabilitasyon ve eğitim veren okul sayısı 1.746 oldu özelde. Devletin de ayrıca okulları var ve 82 bin eğitim alan engelli birey sayısı da 195 bine çıktı ve yaklaşık bir 100 bin daha bu konuda eğitime alınacak öğrenci olduğu tahmin ediliyor.

Bu maddeyle, spastik özürlülerin de eğitimi sağlanmış oluyor. Yine, özürlü çocuk yerine, özürlü birey kavramı getirilmekte. Ayrıca, önceden eğitimi almada yüzde 40 olan özür derecesi de yüzde 20’ye inmekte. Konuşma bozukluklarında yüzde 14. Bunun da Sağlık Bakanlığından yüzde 20’ye çıkarılmasıyla o sorunu da gidereceğimize inanıyoruz.

Şimdi Bakanlık bu kanundan sonra altı ay içinde modül programlar hazırlayacak ve eğitimi daha da güzel bir şekle getirecek. Zaten biz 2005’ten bu yana, bu alanda -demin konuşmacı vekilimizin dediği gibi geriye gitme falan değil- ne kadar ileriye gittiğimizi hepimiz biliyoruz. Evde bakımdan, evde eğitiminden, engellilerin taşınmasından, okulların ona göre düzenlenmelerinden, görme engellilere -biraz önce Bakanımızla konuştuk- iki yüz kırk çeşit kitap basımından ve sokağa çıkardığımız bu gerçekten hem eğitime hem sevgiye, her türlü hizmete layık kesimin nereden nereye geldiğini biliyoruz. Özürlü maaşlarını geriye çektik yaş olarak. Yüzde 40 ve yüzde 70 arasındaki özürlülere yaklaşık 150 milyon, yüzde 70 üzerini 246 milyona çıkardık. Yine demin de bahsettim, bakma noktasında sıkıntılı ailelerin evlerindeki çocuklarına bir asgari ücret bağladık. Yine eğitim için, hem bireysel eğitim hem grup eğitimi için ayda 406 milyon, 195 bin çocuğumuza ödemeler yaptık.

Biz, bu konuda AK PARTİ olarak ne yaptığımızın farkındayız ve bu kesimin, tekrar tekrar ediyorum, çok daha iyilerine layık olduğunu da biliyoruz. Çünkü engelli bireylerin ve ailelerinin durumuna baktığımızda, yüzde 99’unun ekonomik açıdan çok zor yaşadıklarını biliyoruz. Kısacası, hem iki buçuk yıllık süreç içerisinde eğitim almaya başlayan ve artmakta olan engelli bireylerin daha iyi eğitim almaları hem hızla çoğalan bu konudaki eğitim veren eğitim kurumlarının da içinde yanlış yapanların yaptıkları maddi hatalarda veya bilerek yaptıklarında 2 katı cezayla, bunu tekrar etmeleri hâlinde kapatma getirerek de doğru iş yapanları da ödüllendirmeyi hedeflemekteyiz.

Ben, Millî Eğitim Bakanlığının, Maliye Bakanlığının, Özürlüler İdaresinin bu konudaki ilgili bakanların hepsinin bugüne kadar yaptıkları bu hizmetlerden dolayı kendilerine bürokratlarıyla birlikte teşekkür ediyorum. İnşallah çok daha iyilerini yapmak bizim hükûmetlerimize ve AK PARTİ’ye nasip olacaktır diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erdem.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önergeyle 25’inci madde tümüyle değiştirilmiştir. Bu nedenle, aynı maddede değişiklik öngören İzmir Milletvekili Şenol Bal ve arkadaşlarının önergesini işleme koyma imkânı kalmamıştır. Önergeyi bu nedenle işlemden kaldırıyorum.

25’inci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 26 ncı maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Tayfur Süner

Atila Emek

 

Trabzon

Antalya

Antalya

 

Hüsnü Çöllü

Enis Tütüncü

Gürol Ergin

 

Antalya

Tekirdağ

Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Okay?

HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çöllü.

HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 269 sıra sayılı yasa tasarısının 26’ncı maddesinin yasa metninden çıkarılmasıyla ilgili önergemiz üzerinde söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Efendim, önümüzde yine yeni bir torba kanun var. Benim bu kanunun bu maddesiyle ilgili yorumum aynen şu: Seçim yaklaşıyor, iktidar kesenin ağzını açmak istiyor. “Para lazım, kaynak lazım. Ne yapalım, neyi satabiliriz? Sattıklarımızdan elde edeceğimiz geliri kendi önceliklerimize göre nerede harcayalım?” anlayışı içinde hazırlanmış bir tasarı var değerli milletvekilleri.

Önergemizle ilgili maddede, özelleştirilen limanlardan elde edilen gelirlerin kara yolları ve demir yolları yatırımları için kullanılması öngörülüyor. Görüldüğü üzere gelirin büyük bir bölümü kara yollarında kullanılacak.

Bu tercihin gerekçesini anlamakta doğrusu ben zorluk çekiyorum. Öncelikle ne tür bir ulaşım stratejisine veya plan ve program önceliğine dayandığının açıklanması gerekir bu tercih yapılırken. Bu, somut, bilimsel verilerle ortaya konmalıdır, ama böyle bir strateji ve planlamanın söz konusu olduğunu sanmıyorum. Bu meşhur duble yollarımızı… Yollarınızı bölüp bölüp verdiğiniz müteahhitlere borçlarınızı ödeyeceksiniz, bunun kaynağını da limanlardan karşılayacaksınız. Bu maddenin anlamı bana göre budur. Bir stratejiye dayanmış olsaydı, öncelik kara yolu değil demir yolu, daha ziyade deniz ulaşımı olurdu. Petrol fiyatlarının bu düzeye geldiği ve kısa vadede de düşme olanağı olmadığına göre, hâlâ kara yolu taşımacılığına öncelik vermek, ancak AKP İktidarının çözümü olabilir.

Değerli milletvekilleri, maddenin gerekçesinde “Ülkemizin uluslararası alanda rekabet gücünün artırılmasında, üretilen malların kara yolu ve demir yolu üzerinden uluslararası pazarlara ekonomik ve en hızlı bir şekilde erişiminin sağlanması büyük önem taşımaktadır.” denilmektedir.

Gerekçenin bir bölümü doğru, bir bölümü de yanlıştır. Evet, ürettiklerimizi en hızlı ve en ekonomik şekilde pazara sunabilmeliyiz ama bunun yolu kara yolu değil demir yolu ve daha ziyade deniz ulaşımıdır.

Bizim üç tarafımız deniz. Deniz sınırımızın uzunluğu kara sınırımızdan fazladır. Ayrıca, dünya ticareti deniz üzerinden yürümektedir. Dünyadaki yüklerin yüzde 85’i deniz üzerinden, akaryakıtın yüzde 90’ından fazlası deniz üzerinden taşınmaktadır. Her tarafımız deniz ama bizim deniz taşımacılığımızın payı, toplam taşımacılık içerisinde ancak yüzde 3 civarındadır.

Bu kürsüden defalarca ifade edildiği üzere, deniz ulaştırması hava yoluna göre 22, kara yoluna göre 7, demir yoluna göre 3,5 kat daha ucuzdur. Deniz ulaştırmasında kara yoluna göre en az 10 kat daha az akaryakıt sarf edilmektedir. Ulaşımda deniz yolunu tercih etmek, ekonomiye hayat öpücüğü vermek demektir. Daha güvenli, daha ucuz ulaşım olmasına karşın, deniz ulaşımını bir türlü gerçekleştiremiyoruz.

Biz ne yapıyoruz? Deniz ulaşımının önemli bir parçası olan limanları satıp elde edeceğimiz geliri deniz ulaştırmasını geliştirmek yerine kara yollarına aktarıyoruz. Bu anlayışı kabul etmek mümkün değildir. Türkiye yüzünü daha çok denizlere dönmelidir.

Değerli milletvekilleri, ayrıca bu madde teknik olarak da birçok sakıncayı içermektedir. Bu yaklaşım bir tür fon oluşturmaktadır. Özel fonların mali disiplini bozduğu görülmüş ve 2000 yılından sonra fon uygulaması büyük ölçüde tasfiye edilmiştir. Şimdi, yeniden bu anlayışa dönülmesinde de ne gibi üstün bir kamu yararı vardır? Bunun açıklanması gerekir ama bana göre öyle bir kamu yararı söz konusu değildir.

Ayrıca, düzenleme bu şekliyle bu kanunun bütçe ilkelerini düzenleyen 13’üncü maddesinin (g) bendinde düzenlenen “Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi esastır.” ilkesine de aykırıdır. Yani kendi koyduğumuz ölçüye de kendi diktiğimiz elbiseye de uymamaktadır bu madde.

Bir de bu liman özelleştirmelerinden ne kadar gelir elde edilmiştir? Madde kapsamında Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarında bugün itibarıyla ne kadar kaynak vardır? Yani bu madde kapsamında ne kadarlık bir kaynağı kullanmayı hedefliyorsunuz? Ayrıca bugün itibarıyla duble yol müteahhitlerinin alacakları ne kadardır? Bu konuda da bilgi verilirse sevinirim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çöllü.

HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Devamla) – Ayrıca ben bu duble yollar konusunda da kamuoyunun daha fazla aydınlatılması gerektiğini düşünüyorum. Bugüne kadar kaç kilometre duble yol yapılmıştır? Bunlara ne kadar kaynak harcanmıştır? Bu yollar kaç firmaya yaptırılmıştır? Bu firmaların kaçı ihale ile belirlenmiştir, kaçı davet usulüyle belirlenmiştir? Yapıldıktan bir-iki yıl sonra tekrar onarıma alınan, yeniden yapılan kaç yol vardır? Bu sorularımın yanıtının da özenle verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu nedenle, birçok sakınca içeren bu maddenin önergemiz doğrultusunda tasarı metninden çıkarılmasını istiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çöllü.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.50

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

269 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

İkinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, 29’uncu maddeye bağlı geçici 7, 8, 9, 10; 39’uncu maddeye bağlı geçici 18, 19 ve geçici 1, 2, 3’üncü maddeler dâhil olmak üzere, 29 ila 49’uncu maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen milletvekillerimiz: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Oğuz Oyan, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mithat Melen; şahısları adına, Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve Ağrı Milletvekili Abdulkerim Aydemir.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’a aittir.

Sayın Oyan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi ikinci bölümünü görüştüğümüz bu kırk dokuz maddelik tasarı 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapıyor. Aslında Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu yanında çok sayıda değişiklik var. Yani öyle ki onun yanında yirmi beş kanun ve iki kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapıyor. Şimdi, bunların başlıklarını bile okusam süre yetmeyecek. Dolayısıyla bunları okumayacağım. Ama, bu kadar çok kanunda değişiklik yapan bir tasarının, üstelik de hem torba tasarı niteliğinde gelmesi, yani aralarında çok fazla ilişki olmayan maddeleri de içerecek biçimde gelmesi hem de bir temel yasa biçiminde gelmesi, iki bölüm hâlinde görüşülmesi ve onun içindeki maddeler üzerinde sadece önergeler bağlamında söz alınabilmesi, önerge olmadığı zaman maddelerin hiç görüşülmemesi, ne yazık ki burada milletvekillerinin -zaten ilginin de çok olmadığını görüyoruz- bir kere, tatmin edici bir bilgilenme süreci içinde olamayacaklarını ve sonuç itibarıyla da buradaki yasama sürecine bilinçli bir biçimde katılmalarının mümkün olmadığını görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, burada milletvekilleri şeklî bir görev yapıyorlar; parmaklar kalkıyor, iniyor. Ama yasama eyleminin özüne ilişkin, gerçek niteliğine ilişkin, ne yazık ki bir görev yapılamıyor.

Şimdi, burada çok önemli değişiklikler getiren, özellikle bu ikinci bölümünde çok daha da fazla önemli değişiklikler olduğunu gördüğümüz bir düzenlemeler silsilesi var. Yani burada kamu taşınmazlarının kullanımına, satışına, imar planı haklarının yaygınlaştırılmasına, tarihî ve kültürel varlıkların korunmasına ya da korunmamasına, bunun dışında çok sayıda diğer konularda, belirli çevrelere belki de rant aktarımlarına, çıkar sağlamalara yol açacak çok sayıda değişiklik yapılıyor. Şunu sormak lazım: Acaba, bu tür bir temel yasa ve torba tasarı üzerinden bu dikkatler kaçırılmak mı isteniyor? Yaz tatiline doğru yaklaşırken, yaz tatili, yaz sıcakları içinde belki de bu başarılıyor.

Değerli arkadaşlarım, 5018’le ilgili o kadar çok değişiklik yapıldı ki 1927’den beri yürürlükte olan bir Genel Muhasebe Kanunu kaldırıldı, bu 5018 getirildi. Daha yürürlüğe girmeden kırk dokuz tane düzenleme yapıldı ve Anayasa’yı o 5018’e uydurmak zorunda kaldık. Ama gün geçmiyor ki 5018’le ilgili bir değişiklik yapılmasın.

Değerli arkadaşlarım burada, biraz önce, AKP Grup Başkanvekili Sayın Canikli TOKİ ile ilgili denetim meselelerini falan gündeme getirdi, onlara da birkaç kelimeyle birazdan değineceğim ama vakit ne yazık ki hızlı akıyor.

Bu birinci bölümle ilgili iki ana konu vardı, burada tartışıldı. Bunlardan bir tanesi Millî Eğitim Bakanlığına tahsis edilen hazine mülkiyetindeki taşınmazların özelleştirilmesi konusuydu. Burada sadece bir şey söyleyeyim. 5018’e aykırı gelir, ödenek kaydı uygulamasının bütçe disiplinini bozmasını, bunları bir tarafa bırakalım, sadece bir şey söyleyeyim size: Acaba, bir gelişmiş ülke olmak için kültürel tarihe sahip çıkmak -her şey bir tarafa, rant aktarımı, şu bu falan her şey bir tarafa- asgari yeterlik koşulu değil midir? Gelişmiş medeni ülkelere bakınız, tarihî bir lise binası tam da olması gerektiği gibi yerinde, korunaklı, o kentsel mekân içinde işlevini sürdürür. Hiç kimsenin gözü, burayı biz rant tesisine çevirsek, buraya otel yapsak, bilmem ne yapsak geçmez; çünkü o toplum o kültürel varlığını vermez, o kent halkı ona izin vermez. Gelişmişlikle az gelişmişliğin bir tane kıstası diyorsanız, işte size bir kıstas. Dolayısıyla bu çok üzücüdür. Ama geçen yasama döneminde iki kez bunu geri çevirdik Anayasa Mahkemesi sürecinden. Bugün bu geçerse, bu konunun yeniden takipçisi olacağımızı burada söylemek isterim.

TOKİ ile ilgili imar planı değişiklikleri var, Özelleştirme İdaresi ile ilgili var, 15’inci madde biraz önce geçti. Sayın Canikli “Denetim var.” diyor. Gelmiş, 2006 yılı Yüksek Denetleme Kurulu raporunu gösteriyor. İlk önce bir 2004 ve 2005 yılı Yüksek Denetleme Kurulu raporlarını çıkarıp gösterin, onların nasıl TOKİ’yi aklamadığını burada tartışın, arkasından da bize, nasıl olur da 5018 daha yürürlüğe girmeden TOKİ’nin, TRT’nin, TMSF’nin, Spor Toto Genel Müdürlüğünün, Millî Piyangonun Sayıştay denetimi dışına çıkarılıverdiğini gelin bir anlatıverin, niçin Sayıştay denetimi dışına çıkarılıverdiğini gelin bir anlatıverin. Niçin Sayıştay denetimi dışına çıkarıldığını sizden öğrenelim.

Değerli arkadaşlarım, buradaki bütün bu kıyı yağmaları vesaireye kapı açan düzenlemelere girmiyorum, sadece Haydarpaşa Garıyla Galataport konusunda yeniden uluslararası rant iştahlarını da kabartacak birtakım düzenlemelere gidilmek istendiği görünüyor. İmar Kanunu’nun ek 3’üncü maddesinde değişikliklerle de yargı denetiminin de dışına çıkarılmaya çalışılıyor. Bütün bunlarla ilgili herhâlde arkadaşlarım gerekeni söylediler, biz gerekeni yapmaya devam edeceğiz ve söylemeye devam edeceğiz.

Şimdi, bu ikinci bölümle ilgili üç konu üzerinde görüş bildireyim.

Bir tanesi, burada, Devlet Demiryolları, Devlet Su İşleri, Karayolları Genel Müdürlüğü mülkiyetindeki taşınmazların satışı meselesi var. Bu, hem 26’da düzenleniyor biraz önce geçtik, 29’da düzenleniyor, 43’te bununla ilişkili maddeler var. Dolayısıyla, burada, tabii bir başka şey daha var 29’da, Devlet Hava Meydanlarına bedelsiz olarak birtakım hazine mülkiyetindeki taşınmazların devri meselesi var. Tabii, burada, muhtemelen bütün bunlardan, kara yolları, bölünmüş yol meselesine verilen önceliklerin her zamanki gibi öne çıktığını göreceğiz. Bütçe disiplini vesaire bütün bunlar hak getire. Bu arada, bölünmüş yollardan müteahhitlerin alacaklarının falan da ödeneceği söyleniyor.

Bütün bunların toplam sonucuna baktığınız zaman şu çıkıyor ortaya: Her şeyi satalım, bölünmüş yol yapalım. Yani, Karayolları ve Demiryollarının taşınmazlarını sat, bölünmüş yol yap.

Değerli arkadaşlarım, böylesine bir mantık, böylesine bir yatırım planlaması, böylesine bir uzun vadeli strateji yoksunluğu acaba nasıl izah edilebilir? Yani, sadece seçim kaygıları vesaireyle açıklamak da giderek zorlaşıyor. Böylesine bir plansızlık, böylesine bir savurganlık, böylesine bir aslında giderek bütçe ilkelerini aşındırmak nasıl açıklanır? Bütçe ilkelerini aşındırmanın da çok ötesinde bir şey var, yeniden fon sistemi geliyor.

Değerli arkadaşlarım, bakınız burada Maliye Bakanımız oturuyor, Sayın Bakan Mehmet Şimşek ve Sayın Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren Bey, üçü bir araya oturdular bu yılın başında ve şu açıklamayı yapmışlardı, ulaştırma fonu kurulacak bilmem ne sorularına “Hayır, böyle bir şey gündemimizde yok.” demişlerdi. Peki, şimdi bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Yani burada ulaştırma fonu yok ama ulaştırma fonunun bütün parçaları var. Yani siz burada, o ulaştırma fonu kurulsaydı, Devlet Hava Meydanları İşletmelerini özelleştirip bunun gelirini ortadan ikiye bölüp kara yollarına ve demir yollarına aktaracaktınız. Şimdi daha da kötüsünü yapıyoruz: Yüzde 60’ı kara yolları, yüzde 40’ı demir yolu. Siz burada parça parça bir fon getiriyorsunuz, fonların parçalarını oluşturuyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de fonlarla hangi noktalara geldiğimizi hatırlatmayayım, sadece şunu söyleyeyim: 1980, ANAP döneminde başlayan bu fon faciası, 91 yılına gelindiğinde toplam bütçe gelirinin yüzde 57’si fonlarda toplanıyordu ve onları kaldırmak için IMF sopası gerekti. Gene mi IMF sopası istiyorsunuz?

Böyle bir anlayışla bütçe yönetilemez, böyle bir anlayışla Türkiye yönetilemez değerli arkadaşlarım.

Şimdi gelelim bir diğer konuya, o da şu: Tasarının 44’üncü maddesi var. Diyorsunuz ki: “Bakanlıklar ve diğer merkezî idare kuruluşları ile il özel idareleri; kendi bütçelerinde çok çeşitli alanlar için ayrılmış yatırım ödeneklerini köylere hizmet götürme birliklerine aktarmak suretiyle gerçekleştirebilir.” Yani ancak o şekilde gerçekleştirebilirler.

Ne demek istiyorsunuz? Yani bütün bir merkezî idare kuruluşları… Yani genel idare ve özel idare kuruluşları yatırımlarını sadece köylere hizmet birlikleri… Peki, neden? Nedenlerini sayalım: Bir, köylere hizmet götürme birlikleri İhale Kanunu’nun dışında. Ne güzel, malı götürelim! İki, seçim geliyor, sadece köylere götürelim işi.

Değerli arkadaşlarım, bu çok tehlikeli bir mecra. Bir kere böylesine bir denetimsizlik yoluna girilemez. İkincisi, bir ülkenin, Türkiye çapında bir ülkenin yatırım planlaması böylesine başıbozuk biçimde tarif edilemez ya da tarif dışına çıkarılamaz. Dolayısıyla burada elinizi vicdanınıza koyun, böyle bir zihniyetle Türkiye bir gelişmiş ülke yolunda ilerleyemez.

Bakınız, ben size başka bir şey de vereyim, aslında bu yolu açtınız siz, 19 Mart 2008 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan bir Bölünmüş Yollar Yapımı Genelgesi var, Başbakanlık genelgesi. Orada ne diyorsunuz? Bütün il özel idarelerinin kaynaklarının, hatta varsa onların özelleştirilecek mal mülkleri, bunların satılarak tümünün bölünmüş yol yatırımına harcanmasını istiyorsunuz. Yani, il özel idarelerinin diğer fonksiyonları tamamen ortadan kaldırılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oyan.

OĞUZ OYAN (Devamla) – Ne il içi ne köy yolları ne tali yollar ne içme suyu temini, bütün bunları bir tarafa bırak, her şey, her yol bölünmüş yola çıkar. Bu saplantıdan vazgeçin değerli arkadaşlarım.

Tabii, bu arada bazı göz boyayıcı maddeleriniz de var. Örneğin, madde 47, çiftçi lehine birtakım düzenlemeler yapıyor gözüküyorsunuz. Ne diyorsunuz? “Devlet Su İşlerinin sulama ve drenaj işlemleri alacaklarının tahsilinden vazgeçmek.” diyorsunuz. Vazgeçmek, böylece seçim için göz kırpmak.

Şimdi, bu popülist uygulamanın acaba sizin tarıma şimdiye kadar verdiğiniz desteklerin zavallılığını örtmesini bekleyebilir misiniz? Yani, Türkiye bugün sizin çıkardığınız 2006 tarihli Tarım Kanunu’na rağmen eğer millî gelirin yüzde 1’ini bile tarıma ayırmıyorsa, eğer siz geçen yıl verdiğiniz primlerden daha azını mısıra, başka ürünlere vermek durumunda kalıyorsanız, eğer çiftçinin emeğinin hakkını vermiyor, çiftçinin kullandığı girdilerin ateş pahası, füze gibi yükselmesine göz yumuyorsanız, siz şimdi bir şirinlik muskasıyla çiftçinin gönlünü kazanmak için bu tür arayışlara girerseniz bundan ne yazık ki Türkiye için ve Türk çiftçisi için sağlıklı, kalıcı çözüm yolları çıkmaz değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OĞUZ OYAN (Devamla) – Selamlayabilir miyim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Kısaca, ben bu kaygılar nedeniyle bu tasarıya olumsuz oy vereceğimizi bildiriyorum. Bu tasarının, keyfîliklere ve kamu mallarının yağmalanmasına kapıyı ardına kadar açan bu büyük rantlar yasa tasarısının Anayasa’ya aykırılığının grubumuzca dava konusu yapılacağından kimsenin kuşkusu olmadığını tahmin ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mithat Melen.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunların ve Kanun Hükmünde Kararnamelerin Değiştirilmesiyle ilgili 269 sıra sayılı Yasa Tasarısı hakkında, Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek için huzurunuzdayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi Kanunu aslında önemli bir yasa. Bu Yasa, malum, 2003 yılında çıkarıldı, 2006 yılında uygulanmaya başlandı. Düşünebiliyor musunuz, üç senede bir yasayı uygulamakla yorulmuş Türkiye. Ama, o seksen yıl önce çıkarılmış 1050 sayılı Kanun’la Türkiye’yi seksen sene yönetmişiz ve onda kırk dokuz kere değişiklik yapmışız, ne kadar ilginç. Yani, biz, üç sene içerisinde uygulayamadığımız kanunu iki sene sonra tekrar değiştirmeye başladık burada.

Bakın, zaten, bu sıcak yaz günü -dışarıda 39 derece- en önemli temel kanuna Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilgi bu kadar zaten. Çünkü niye? Yasamayı da yormaya başladık artık, daha doğrusu yoruyorsunuz. El yordamıyla, ani kararla kanun çıkarmaya çalışıyorsunuz.

Burada, çok ilgimi çekti, mesela, yaklaşık olarak ikinci sayfasında yirmi iki tane daha temel kanun saymış. Yani, yirmi iki temel kanunu daha değiştiriyorsunuz ki, bir iddiaya göre yirmi yedi tane, arkadaşlar söylediler, yine, on beş tane de kanun hükmündeki kararname. Eğer, geriye dönüp bir parça bakarsak, 5018 sayılı Yasa’mız bakın ne diyor? “Mali yönetimle uyumlu bir yapı kurun.” diyor 5018 sayılı Kanun. Aramızda çok maliyeci var. Şimdi, o uyumlu yapı, bu yasayla nasıl kurulacak, bu yasa değişiklikleriyle nasıl kurulacak? Temeli düzenlemeyen Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu’nu bile değiştiriyorsunuz burada. Temeli düzenlemeyen, oradan buradan düzenlemeye çalışan bir yasa nasıl uyumlu olacak mali yönetimle veya mali politikalarla? Makro hedefler ve sosyal hedeflerle uyumu nasıl sağlayacağız? Meşhur bir üç yıllık plan var -taahhütleriniz var- üç yıllık orta dönem mali planı var, onunla bu yasa arasında hiçbir uyum yok. Bir lütfedip inceleyin. Onlar da aslında yasa, onlar da bir taahhüt.

Sonra “mal ve hizmet üretiminde ekonomik ve sosyal verimlilik…” Affedersiniz, bu kadar verimsiz çalışan bizler bu yasayla mı verimli hâle geleceğiz? Bu yasanın kendi verimsiz, verimsizliğin ta kendisi bu. Orada niye maliyet-fayda, etkinlik-fayda… Bunları ben kendim söylemiyorum, yasada yazıyor bunlar, etkinlik-maliyet, fayda-maliyet hepsi orada. Orada, biraz önce herkesin üzerinde çok şiddetle durduğu meşhur satma hikâyesi var. Ben, o kadar, öyle iddialı da konuşmak istemiyorum ama onun da bir verimliliği ve mantığı var, satmanın da özelleştirmenin de. Onu da yüzümüze gözümüze bulaştırıyoruz, yazık. Yani eğer biz, yine bu kanunu üç sene uygulayamayacaksak, üç sene sonra yine değiştirmeye başlayacaksak, vazgeçeceksek o zaman bakın sadece Hükûmet değil, sadece bürokrasi değil Türkiye Büyük Millet Meclisi de görevini tam anlamıyla yapamıyor demektir. Yasamayı da bir parça -demin söylediğim gibi- yoruyoruz. Mesela, o kadar çok şey değişiyor ki, bazı şeyler; şimdi “performans programları” diye ciddi bir şey var yasalara koyduğunuz; performans programlarıyla bu yasanın hiçbir ilgisi yok. Bu yirmi dört tane kanunla değiştirerek performans programlarını nasıl tanımlayacaksınız ve nasıl performans programlarını uygulayacaksınız? Hakikaten ilgimi çekmeye başladı.

Sonra, gelecek yıla yüklenmeler meselesi, bütçe büyüklükleri meselesi, bütçenin üzerindeki yük meselesi… Mesela bu yasanın getirdiği tahmini bir makro analiz -ne kadar yük getireceği konusunda- var mı? Yok. Çünkü, demin söylediğim gibi, orta vadeli uyum programlarına uymuyor bu değişiklikler. Biz, hep bazı şeyleri mikro bazda alıp bazı yerlere yerleştirip, sonra, onlar iyi işlemeyince onları tekrar ele alıp değiştirmeye çalışıyoruz.

Yine, bakın, ilk maddelerde var, hatta gerekçesinde var bunun, “Uyum sağlamak.” var. Mali yönetim sistemimizde iki yıllık devrede ortaya çıkan sorunları çözmek için bu yasayı getirmişiz tekrar. Yani seksen sene iyi giden, uygulanan yasa iki yıl içerisinde uygulanamaz hâle gelmiş.

Tabii, bunları sadece eleştirmek için söylemiyorum ama Türkiye'nin en önemli kalemleri olan harcama kalemlerinde -gayrisafi hasıla içerisinde- devletin ağırlığı yüzde 50. Aslında Türkiye'nin ekonomik motoru -gayrisafi millî hasılanın içerisindeki- Türkiye yapısında hâlâ devlettir, demek ki kamudur hâlâ. Fakat kamunun kendi kendini düzenleyen, bu işte, önemli yasalarından bir tanesi harcama yasası. Bu harcama yasası el yordamıyla yapılmış. Orada, harcama yasasında birçok şeye de atıf var. Onlarda da çok sıkıntı var tabii. Birkaçını söyleyeceğim: Demin yine el yordamıyla düzeltmeye çalıştığımız, 1.746 tane özel eğitim programını ilgilendiren, neredeyse 190 bin sakatımızı, engellimizi, özürlümüzü ilgilendiren ciddi bir konuyu bir önergeyle burada halletmeye çalıştık. Hakikaten, bu kadar ucuza mı Türkiye’yi yönetiyoruz? Çok acı bunlar. Ben üzüntü duyduğumu söylemek istiyorum sadece.

Bir de mesela, Devlet Demiryolları hesaplarından alıp parayı Karayollarına aktarmak. Türkiye Cumhuriyeti bu kadar plansız mı, bu kadar sahipsiz mi? Bir sabahleyin… Niye? Çünkü orada fon eksikliği var. Niye? Orada plansızlık var, hesapsızlık var, hesaplara uymama var.

Efendim, mali yönetimin uyumlu bir yapısıyla ısrarla uğraşıyoruz. Türkiye, IMF ile programlarında yıllarca bunun fedakârlığını yaptı. Yıllarca, 2002 yılından beri -ki arada sırada herkes geliyor, programları koruyor- iyi uyguladığımızı söylüyoruz, ondan başarılı olduğunu söylüyoruz. İşte bu, o bütün yedi senedir “başarılı” diye iddia ettiğimiz programlarımızdan da sapma demek anlamına geliyor. Bu sadece seçim yatırımı değil. Niye? Dünya konjonktürü değişiyor, dünyada önemli sıkıntılar gelişiyor. Bu sıkıntılar Türkiye’ye de gelecek, çaresiz, ekonomide gelecek Türkiye’ye bu sıkıntılar. Bundan kaçamazsınız yani “Biz çok iyi uyguladık da oldu.” diyemezsiniz. Ayrıca, seçimi bahane edip veya işte, herhangi bir kapanma davasını bahane edip bunlarla kurtulmak mümkün değil. Türk ekonomisine sıkıntılar geliyor, çaresiz olarak geliyor ve başta kamuya geliyor. Kamu, kamu maliyesi bir dahaki yıl ciddi sıkıntılar içerisinde olacak. Ama kamu maliyesi ciddi sıkıntılar içerisinde olurken kamu maliyesini daha fazla sıkıntılar içerisine sokacak olan bir yeni yasa veyahut da sizin tabirinizle “Torba yasa.”  “Torba yasa” da dünyada herhâlde bir tek biz de var çünkü bir sistemsizliğin, bir belirsizliğin bir şeyi.

Bir yasa, dünyanın her tarafında uzun süre üzerinde durulur, bir sistem getirir. Biz mevcut sistemleri bozduğumuz gibi yeni sistemleri de karmaşık hâle getiriyoruz. Onun için, Meclisten bazı iddialar ileri sürülüyor yani “Bu kime yarıyor?” deniyor. E doğru. Eğer Özelleştirme İdaresini Maliyeye doğrudan doğruya bağlarsanız sorunlar çıkıyor, sıkıntılar çıkıyor ama bence esas mesele sadece ve sadece suçlamakla ilgili değil, yasayla yeni bir döneme girdiğimizi anlatmak zorundayız.

Niye yasayla yeni bir döneme giriyoruz? Çünkü bu yeni bir sistem getirmediği gibi daha karmaşıklık getirecek ve yine -inşallah yanlış söylüyorum, inşallah yanılıyorum- bir sene sonra bu kanunda yine bazı şeyleri değiştireceğiz ve hatta o diğer değiştirmeye çalıştığımız otuz kanunu tekrar bu masaya yatıracağız çünkü onların da işleyen düzenli sistemini bozuyoruz fark etmeden. Mesela, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’na bile atıf var burada. Herhâlde, dünyanın en az görünen şeylerinden bir tanesi, bir mali kanunda ceza muhakemeleri usulüne atıf.

Efendim, hem benim hem Milliyetçi Hareket Partisinin bu kanuna olumsuz oy vereceğini söyler, saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına Beytullah Asil, Eskişehir Milletvekili.

Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun ikinci bölümü üzerinde söz aldım.  Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıda asla yapılmaması gereken, burada enine boyuna tartışmalardan sonra, yoğun görüşmelerden sonra üzerinde düşünerek ve tüm getirileri ile hesaplayarak yapacağımız bir çalışmayı burada bir torba yasa içerisinde bugün çıkartmaya çalışıyoruz.

Millî Eğitim Bakanlığının, her vilayetimizde pek çok okul ihtiyacı varken ihtiyaç dışı kalmış, şehir merkezlerinde sıkışmış okulların arazilerini satıyoruz, hazineye gelir kaydediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’na ait limanların özelleştirme gelirinden elde edilecek geliri yine bütçeye özel gelir olarak kaydediyor ve bunun yüzde 60’ını da kara yolu yapımı amacıyla Karayolları Genel Müdürlüğünün bütçesine aktarıyoruz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de 70 milyon insanın tamamına bir soru yöneltseniz, “Türkiye’de ulaşım olarak en ihmal edilen kesim neresidir?” deseniz; hava yolu, kara yolu ve demir yollarını esas alarak bu soruyu yöneltseniz, 70 milyon insanın tamamının vereceği cevap “Devlet Demiryolları”dır. E, o hâlde Demiryolları’na bağlı işletmelerin özelleştirilmesinden elde edilecek geliri kara yollarında kullanmanın mantığını anlamak da anlatmak da mümkün değildir. Esasında biliyoruz da… Yıllar içerisinde yandaş zengin etmek için yapılan kara yolu ihalelerinin borçlarının seçim öncesinde ödenmek istendiğini biliyoruz ama burada buna bile bile de alet olmamak gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, yine burada, aynı yasa içerisinde… Bu yasa Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmiş. Orada uzman arkadaşlarımız bu yasayı değerlendirmiş ama bu yasanın içerisine baktığımızda, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’yla ilgili maddeler var.

Şimdi, bu Meclis yaz demeden kış demeden çalışıyor, gece demeden gündüz demeden çalışıyoruz, çalışmalıyız da. Devam edelim, çalışalım ama lütfen bir başka yasa tasarısı içerisinde, kendi ihtisas komisyonundan geçmesi gereken, irdelenmesi gereken, araştırılması gereken bir yasa tasarısını getirip tamamına yakın bir bölümünü kamu maliyesinin kontrolüyle ve yönetimiyle ilgili olan bir yasa tasarısının içerisine sokmanın mantığını anlamak da, 70 milyon vatandaşa anlatmanız da mümkün değildir. Eğer varsa bir mantığı, çıksın, buradan, bu yasanın içerisine Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda değişiklik yapan maddeyi koyanlar bir izah etsinler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Asil, konuşmanızı tamamlayınız.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, eğer Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılması gerekiyorsa çok değil, bundan birkaç ay önce bu değişiklikleri yaptık, bunun içerisine konulabilirdi. Yok, ona yetişmedi veya daha sonra ihtiyaç hasıl oldu, yeni bir kanun teklifiyle bunu gündeme getirmenin çok zor olmadığı kanaatindeyim.

Bütün bu nedenlerle bu tasarıyı desteklemediğimizi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Şahsı adına Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili.

Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 269 sıra sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile diğer bazı kanunlarda değişiklik yapan Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten, 5018 sayılı Kanun’dan önce 1050 sayılı Kanun tarafından kamu mali yönetimi ve kontrol düzenlemeleri gerçekleştirilmişti ve 1050 sayılı Kanun da bize aslında Osmanlı’dan miras kanunlardan bir tanesiydi. Gerçekten, diliyle, muhtevasıyla, anlatış biçimiyle ve kendi içindeki dengesiyle son derece eşsiz, güzel kanunlardan bir tanesiydi 1050 sayılı Kanun ve o nedenle zaten, çok uzun yıllar, son derece karmaşık olan ve gelişmeye de açık olan bu konuları biz 1050 sayılı Kanun’la uzun süre idare ettik, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu.

Tabii, birçok değişiklikler yapıldı. Sanıyorum, en kapsamlılarından bir tanesi 1974 yılında yapıldı ve aslında o kanunu bozdu. Bir defa dil açısından o ahengi, o derinliği yakalama imkânı olmadı. 1974’te yapılan ve daha sonra yapılan değişiklikle bozuldu ve bir türlü dikiş tutmadı. Elbette, ihtiyaçlar çerçevesinde de Kanun’un kapsamlı bir düzenlemeye tabi tutulması gereği de ortadaydı. Uzun yıllar bu şekilde idare edildi. Birçok defa teşebbüs edildi aslında geçmiş Hükûmetler döneminde. 1050 sayılı Kanun’un yerine ikame edilmek üzere ciddi kanun tasarıları hazırlandı, çalışmalar yapıldı ama bir türlü sonuçlandırılamadı. Gerçekten zor bir konu, çok karmaşık bir konu ve 1050 sayılı Kanun gibi çıtayı yükselten bir kanunun yerine ikame edecek kanunu dizayn etmek de kolay değil. Uzun tartışmalardan sonra 5018 sayılı Kanun yürürlüğe girdi 2006 yılından itibaren. Hocamız da belirtti biraz önce, Sayın Melen Hocamız da. Tabii ki çok kapsamlı bir konu olunca, elbette, uygulamada birtakım sıkıntıların ortaya çıkması ve bu çerçevede yeniden değiştirilme, bazı yeni ilaveler yapılması gereği ortadadır. Bu çünkü dinamik bir süreçtir. Konu da tabii mali yönetim ve kontrol sistemi, mekanizması. Bu son derece kompleks bir yapı. Uluslararası boyutu olan, içerideki olayların ve hadiselerin ve kişilerin her yıl karmaşık hâle gelmesiyle daha da değişiklik ihtiyacı ortaya çıktı. Dolayısıyla, uygulandığı üç yıldan ya da iki yıldan sonra bir revizyona tabi tutulması ki bu son derece aslında dar kapsamlı bir revizyondur, çok kapsamlı bir değişiklik değil, esas çatı korunuyor, ondan yana herhangi bir problem yok. Yani, 5018 sayılı Kanunla getirilen mali yönetim ve kontrol mekanizması şu anda görüştüğümüz tasarıda muhafaza ediliyor ama uygulamada ortaya çıkan birtakım düzenlemeleri de, sıkıntıları da gidermeyi amaçlıyor. Bundan sonra da aslında ihtiyaç ortaya çıkacak. Yani “Bu düzenlemeden sonra da 5018 sayılı Kanun daha uzun süre değişikliğe uğramayacak.” demek mümkün değil, çok gerçekçi bir yaklaşım da olmaz. Elbette sorunlar ortaya çıkacak uygulamada bazı ama esasa müteallik olmamalı bu. Yani şu eleştiriye katılırız, katılmak da gerekir: Gerçekten dizayn noktasında, çatı noktasında 5018’de dizayn edilen yapının genel çatısı konusunda eğer bir değişikliğe gidiliyorsa orada eleştirilmesi gerekir. Burada bir öngörü probleminin olduğunu söylemek mümkün ama burada, şu getirdiğimiz tasarıyla bu anlamda nitelendirebileceğimiz düzenleme yok.

Şimdi, tabii, aslında Türkiye’de -hem bürokratik hayatın- devlet yönetiminde bir sıkıntımız var. Biz aslında yönetmelikle ya da ikincil mevzuatla halledilmesi mümkün olan birçok düzenlemeyi kanunla yapıyoruz. Bu yeni bir alışkanlık değil. Yani bürokrasinin de böyle bir alışkanlığı var. Belki, şimdi, bugün çıkıp eleştiriyoruz ama geçmişte o mevkilerde olduğumuz zaman, bu talepler belki bizden de gitmiş olabilir. Çünkü böyle ortamlarda yetiştik, böyle bir algılamayla bürokratlar yetişti. Hâlbuki çok genel ifadelerle, çok genel düzenlemelerle içinin, ikincil mevzuatla, -yönetmelik, tebliğ, her neyse, onlarla- doldurulması gerekir ve bu şekilde yasaların sık sık değişmesi zarureti ortaya çıkmaz. Çünkü gelişen her olayı siz kanunla sisteme entegre, monte etmek istediğiniz zaman elbette değişiklik ihtiyacı çok sık olarak ortaya çıkar ve hata ve yanılma payı da ortaya çıkar. Ha, bu tabii alışkanlığın, böyle bir geleneğin  de ortadan kaldırılması, bundan kurtulmasının da kolay olmadığını belirtmekte fayda var.

Son olarak, torba yasa konusunda arkadaşlarımızın eleştirileri aslında belli ölçülerde doğru. Yani eğer bir kanunu görüşüyorsanız bütün boyutuyla komisyon incelemelerinde, önceki aşamalarında, Genel Kurul tartışmalarında, orada yoğunlaşılması, onun üzerinde durulması ve o şekilde irdelenmesi daha sağlıklı olur. Ancak, bu da işte bizim belki yanlış alışkanlıklarımızdan bir tanesi. Geçmişte de böyleydi maalesef, bugün de böyle, muhtemelen -böyle devam ederse- yarın da böyle olacak. Ha, şu olabilir belki: Bunu minimum seviyede…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 BAŞKAN – Buyurun Sayın Canikli, düzeltiniz.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Olmamalı Sayın Canikli, olmamalı.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ona katılıyorum, ben de katılıyorum. Bakın, olmamalı, onu altını çizerek söylüyorum. Ama bu kadar bir alışkanlıktan sonra bir günde kesip atmak da veya çok kısa bir süre içerisinde ortadan kaldırmak da mümkün değil.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Bir yerden de başlamamız lazım.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani, ama şu var, bakın, kademeli olması lazım. Yani sonuç alıcı olması açısından da, gerçekçi yaklaşmak açısından da belki kademeli, minimum seviyede buna başvuracak bir tavrı, bir tarzı ortaya koymak lazım.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Altı yıl geçti, altı yıl.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Benim kanaatim de budur, sanıyorum bütün arkadaşlarımızın kanaati de budur. Aksini söylemek de mümkün değil. Ha, bazen de zaruret, bunu da kabul etmek lazım. Şimdi, bir maddelik acil bir düzenleme söz konusu. Tabii, Meclisin işleyişinde de sıkıntı var. Belki birlikte düşünmek lazım. Yani bir maddelik bir teklifi ya da tasarıyı getirdiğiniz zaman çok ciddi zaman alabiliyor. Dolayısıyla tümü üzerinde görüşmeler, maddeler üzerinde görüşmeler, önergeler vesaire. Mekanizmamız bu yönde. Belki zaman zaman bu tür tasarruflar da, ihtiyaç da gündeme gelebiliyor. Dolayısıyla... Ama bütün bunlara rağmen -sonuç olarak ben de katılıyorum arkadaşlarımıza- mümkün olduğu kadar bu sistemi minimum, en az seviyede, artan oranda, az olacak şekilde kullanmak lazım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, bölüm üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Efendim, şimdiye kadar TOKİ’ye hazineden kaç metrekare arazi veya arsa satılmıştır?

İki: TOKİ’nin hesaplarını şimdiye kadar Maliye tetkik elemanları incelemişler midir? İncelemişlerse ne gibi usulsüzlükler tespit etmişlerdir?

Ayrı bir soru: Biraz önce AKP’li grup başkan vekili bir denetleme raporunu gösterdi de. Neden acaba TOKİ Sayıştay denetimine değil de Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun denetimine tabi?

Bir diğer sorum: Doğu, güneydoğuda vatandaşlarımız uğradıkları zarardan bugüne kadar yani 2007’nin beşinci ayından beri hiçbir kuruş para almıyorlar. En azından benim ilime hiçbir kuruş para gitmiyor. Yani bunların çoğunun devletten alacağı 5 bin veya 6 bin lira, yani 5 milyar, 6 milyar, 10 milyar. Yani günah değil mi? Bu insanlar zaten fakruzaruret içinde. Bunların bu paraları verilmiyor. Zaten Sayın Bakan diyor: “Bütçe fazla veriyor.” E, fazla veriyorsa vatandaşın en zaruri bu ihtiyaçları neden karşılanmıyor?

Fazla soru için zaman harcamayayım. Şimdilik bu kadar efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Milletvekilinin TOKİ’nin hesaplarının niye denetlenmediği şeklindeki sorusuna Grup Başkan Vekilimiz çok geniş olarak cevap vermişti. Fakat ona rağmen, ben, yine de şu konuyu tekrar dile getireyim: Sayıştay denetimine TOKİ’nin tabi olmayacağı hükmü 1984 tarihinde getirilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, 5018’de vardı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ama bu, Yüksek Denetleme Kurulu tarafından da denetleniyor. TOKİ, 10’uncu Cumhurbaşkanı Sayın Sezer döneminde Devlet Denetleme Kurumu tarafından tüm işlemleriyle denetlenmiş ve soruşturmaya tabi bir husus bulunmamıştır. Bilgi olarak arz ediyorum.

Peki, teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Öteki sorum Sayın Başkan: Zarar gören vatandaşların parasını niye ödemiyor?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Efendim, terörden zarar görenlere ödüyoruz ve sürekli olarak, belli periyotlar hâlinde ödüyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – On dört aydır, Sayın Bakan, hiç para gitmemiş Tunceli’ye, on dört aydır.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Yahu bir dinle kardeşim!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Genç, lütfen Sayın Bakanı dinleyelim, cevap veriyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – 2007 yılında 220 milyon YTL ödenmiş. 2008 yılında ise şu ana kadar 120 milyon YTL ödenmiştir terörden zarar görenlere ve ödemeye de devam ediyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tunceli’ye hiç para gitmemiş.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Genç, hiç ödemedi diye bir şey söz konusu değil, onları bir daha araştırsın, baksın. Ne söylediyse burada yanlış bilgi veriyor, ben ona hayret ediyorum. Onun için, artık… Verdikleri hep yanlış.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben vatandaşa soruyorum.

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Dinlemiyor ki Sayın Bakanım, dinlese öğrenecek.

BAŞKAN – Sayın Genç, belki sizin özel soracağınız husus varsa Sayın Bakana sorun, yani Sayın Bakan ödendiğini söylüyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Tunceli’ye gitmiyor herhâlde o, hep burada şey ediyor. Tunceli’ye pek gidiyor mu, gitmiyor mu? Onu da pek bilemiyorum tabii.

BAŞKAN – Gidiyor, gidiyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Geçen hafta oradaydım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Öyle mi? İyi, peki.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

29’uncu maddeye bağlı geçici 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

29’uncu maddeye bağlı geçici madde 8 üzerinde bir adet önerge vardır. Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının çerçeve 29’uncu maddesinde yer alan “Geçici Madde 8”in tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Erkan Akçay

Behiç Çelik

 

İzmir

Manisa

Mersin

 

K. Erdal Sipahi

Necati Özensoy

 

 

İzmir

Bursa

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıda yapılan düzenlemenin makul bir gerekçesi yoktur. Kapsamı ve kamu yararı belli değildir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.51

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

269 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükümet yerinde.

29’uncu maddeye bağlı geçici madde 8 üzerinde verilen Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Madde 29’a bağlı geçici madde 8’i oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 29’a bağlı geçici 9’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 29 uncu maddesine bağlı Geçici Madde 9’un Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Bülent Baratalı

Gürol Ergin

 

Trabzon

İzmir

Muğla

 

Enis Tütüncü

Hüsnü Çöllü

Tayfun Süner

 

Tekirdağ

Antalya

Antalya

 

Atila Emek

Metin Arifağaoğlu

 

 

Antalya

Artvin

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Arifağaoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Tasarı’nın 29’uncu maddesine bağlı geçici 9’uncu maddesi hakkında vermiş olduğumuz önerge için söz almış bulunuyorum. Cumhuriyet Halk Partisi adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dün Erzurum Kongresi’nin 89’uncu, bugün Lozan Antlaşması’nın 85’inci yıl dönümü. 23 Temmuzdan 7 Ağustos 1919 gününe kadar devam eden Erzurum Kongresi’nde “manda ve himaye kabul edilemez” anlayışı etrafında cumhuriyetin temelleri atılmış oldu. Kurtuluş Savaşı’nda verilen mücadele, Lozan Antlaşması’yla dünya devletlerine kabul ettirildi. Bu iki önemli günün yıl dönümü nedeniyle başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Millî Şef İsmet İnönü ve bütün silah arkadaşlarını rahmet, minnet, şükran duygularımla anmayı vazife ve görev biliyorum.

Değerli milletvekilleri, önergemizden önce kısaca Meclis çalışmalarına değinmek istiyorum. Biliyorsunuz, 1 Temmuz-1 Ekim tarihleri arasında Meclis tatil oluyordu. Ancak, AKP önerisiyle Meclis çalışmaya devam etti. Temmuzun birinci haftası AKP Grup Başkan Vekilinin önerisiyle 31 Temmuza kadar gündem belirlendi. Meclisin oylarıyla kabul edildi ve çalışmaya başlandı. Ana muhalefet partisi, muhalefet partileri bu gündeme göre kendilerini hazırladılar. İkinci hafta gündem tekrar değişti. Peki, önceliklerinizde değişiklik olabilir, ikinci hafta değişikliğini de kabul ettik. Üçüncü hafta tekrar değişti, dördüncü haftaya geldik gündem tekrar değişti.

Değerli milletvekilleri, Meclis bu kadar hafife alınamaz. Önceliklerinizi kararlaştırarak buraya geliniz, her hafta başı gündem değişiklikleri için zaman harcamayalım. Lütfen, bu Meclisi hafife almayınız. Dünyada örneği olmayan kurtuluş mücadelesi veren ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Meclise karşı, alınan kararlara saygı gösteren ve bu kararları uygulayan bir çalışma ortamını hep birlikte sağlayalım. Genelde bütün grupların ortak kararıyla haftalık çalışma programı hazırlanırken, sadece AKP’nin grup önerisiyle gündemin belirlenmesi ve defalarca değiştirilmesinin Meclisin saygınlığına gölge düşürdüğünü özellikle belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, geçici 9’uncu maddeyle, “Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğüne tahsis edilen veya Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğüne tahsis edilen veya Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından talep edilen devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazlardan Maliye Bakanlığınca uygun görülenler bedelsiz devredilir.” diyor.

Bu geçici maddeyle getirilen diğer önemli konu şudur: “Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü adına tahakkuk ettirilmiş ecrimisil bedellerinden henüz tahsil edilmemiş olanlar hangi safhada olursa olsun terkin edilir.” diyor. Tasarının kanunlaşması hâlinde Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğüne af getirilmiş oluyor.

Öğrenmek istiyorum: Tahakkuk ettirilmiş ecrimisil bedeli var mıdır, ne kadardır? Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğüne iş yapan firmalar da bu aftan istifade edecek midir?

Önergemizle geçici maddenin metinden çıkarılmasını talep ediyoruz. Böylece, bu tip uygulamalara gidilmesinin doğru olmadığına inanıyoruz. Kamu iktisadi teşekkülleri kendi ayakları üzerinde durmalıdır, kendi ayakları üzerinde yaşamasını öğrenmelidir. İkisi de hazinenin; sağ cepten sol cebe. Diyor ki: “Olmaz, bana bunu bedava…” Peki gitse, bedelli versen nereye gidecek bu para? Yine hazineye gidecek. Anlamak mümkün değildir. Önergemizle bunun madde metninden çıkarılmasıyla böyle bir uygulamanın içine girilmesine karşı çıkıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, hazineye, maliyeye ait gayrimenkullerin bedelsiz devri ve tahakkuk eden ecrimisillerden vazgeçilmesinin doğru olmayacağını belirtiyor, geçici maddenin tasarı metninden çıkarılmasına destek vereceğinizi ümit ediyor, hepinizi tekrar en içten saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 29’a bağlı geçici 10’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeler aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 29 uncu maddesine bağlı Geçici Madde 10’un Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Gürol Ergin

Hüsnü Çöllü

 

Trabzon

Muğla

Antalya

 

Tayfun Süner

Atila Emek

Enis Tütüncü

 

Antalya

Antalya

Tekirdağ

T.B.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı yasa tasarısının 29. maddesine bağlı geçici 10. maddenin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                     Kamer Genç

                                                                                                         Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 269 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 29’uncu maddesine bağlı geçici 10’uncu maddenin tasarı metninden çıkarılmasına yönelik olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Biraz önce soru sordum, Kemal Bey bana bir cevap verdi, diyor ki: “TOKİ Sayıştayın denetimine tabi.” Bilmiyorum yani, nasıl Sayıştayın… 5018 sayılı Kanun’la Sayıştay denetimine tabiydi, ama sonradan siz çıkardınız bunu. Maliye Bakanlığı koltuğunda oturan insan bu kadar yanlış bilgi verir mi?

Bir de diyor ki: ”Memleketine gitmiyor, bilgisi yok.” Ben daha pazar günü, Tunceli’nin Çemişgezek ilçesinde festival vardı, o festivalde çıktım konuştum. Sizin milletvekilleri de oradaydı, epey de rahatsız oldular Sayın Bakan.

Bir de diyor ki: “Biz terörden zarar gören kişilerin zararlarını ödedik.” Ben Tunceli’ye telefon ettim. İnsanlar bana devamlı telefon açıyorlar. Ben sizin gibi öyle çıkıp da toplumun karşısında palavra sıkan adamlardan değilim, daima delilli konuşurum. 2007’nin yedinci ayından bugüne kadar, terörden zarar gören Tuncelililerden birisine bir kuruş ödenmemiş. Aç, kayıtlarına bak. Tabii ki Doğu’da, Güneydoğu’da imtiyazlı milletvekilleri var veya imtiyazlı iller var. Onlara göndermişseniz tebrik ederim ama benim ilime de gönder.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Doğru söylemiyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bunu göndermek zorundasınız. Öte tarafta, yani bütçede biliyorum korkunç açık var ama o açığı kapatmak için hiçbir ödeme yapmıyor, işte kayıtları inceleyin. Ondan sonra vergi denetimi yok. Aslında söylenecek çok şey var da tabii beş dakikalık bir zaman içinde çok şey söylemek mümkün değil.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – En çok konuşan sensin!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, burada, bu maddeyle neyi getiriyorsunuz; Karayollarına ait arazi ve arsaları satmayı getiriyorsunuz, Devlet Su İşlerine ait arazi ve arsaları satmaya imkân veriyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, bu Türkiye’yi ne zaman satmaya çıkaracaksınız, ben onu anlamıyorum, yani Türkiye’deki bütün malı mülkü sattıktan sonra ne olacak? Şimdi biliyorsunuz Devlet Demiryollarının, Devlet Su İşlerinin ellerinde veyahut da Karayollarının elinde çok kıymetli araziler var. Bu arazileri niye satıyorsunuz? Yani neden satıyorsunuz? Onlar kendi amaçları doğrultusunda değerlendirilebilinir ama siz… Şimdi buraya yabancılar gelip de aldığı zaman, yarın yabancılar gelip de bu arazi ve arsalar üzerine kurulduğu zaman, siz onların üzerinde kendi keyfinize göre tasarrufta bulunamazsınız. Çünkü, biliyorsunuz ki yabancıların Türkiye’ye bakış açıları böyle. En ufak bir olaydan dolayı hemen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidip Türkiye aleyhine en ağır kararları alıyorlar, yani bunu artık bilmemek için Türkiye’de yaşamamak lazım. Onun için gelin şu arazileri, bu devletin elinde kalan arazileri satmaktan çıkaralım. Yani sizin İktidara hâkim olan bir felsefe var: Devletin nerede kıymetli bir arsası varsa getirelim, bizim yandaşlara verelim. Bir defa bunların rayiç bedellerini kim tespit edecek? Kime vereceğiniz… Yani kendi partiliniz belli insanlara vermeye kalktığınız zaman çok düşük bir rayiç belirliyorsunuz. İşte şimdiye kadar, gidelim, Özelleştirme İdaresinin AKP’li yandaşlara, milletvekillerine, bakan ve yandaşlarına verdiği mallara bakalım. Bunların…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir tane söyler misin?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Kiler kaç tane yer aldı?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İhalesiz, ihalesiz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, hayır, Kiler.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İhale yapılmadan, bir tane söyle.

KAMER GENÇ (Devamla) – Kiler devletin kaç tane fabrikasını aldı?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Böyle olmaz ya! Somut bir şey biliyorsan çık konuş.

KAMER GENÇ (Devamla) – İşte somut ya, sana söylüyorum, Kiler.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İhalesiz kime verilmiş, ihalesiz?

KAMER GENÇ (Devamla) – Kiler kaç tane şeker fabrikasını aldı, kaç tane yer aldı?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İhalesiz kime verilmiş? Ya, ezbere konuşuyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani şimdi bak, Grup Başkan Vekilisin, maliyecisin…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Konuş ama doğru konuş, güzel konuş. Ezbere konuşuyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – …ben şimdi senin üzerine fazla gelmek de istemiyorum. Burada bize yanlış bilgi veriyorsunuz. Biraz önce Devlet Denetleme Kurulunun bir raporunu getirdiniz. Şimdi zaten Devlet Denetleme Kurulu sizin elinize geçti.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yüksek Denetleme Kurulu.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir inceleme de yapamazsınız. Onun için yani…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bak, Kamer Bey, Yüksek Denetleme, Devlet Denetleme değil.

KAMER GENÇ (Devamla) – Pardon, Yüksek Denetleme… Devlet Denetleme…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, Yüksek Denetleme. Bak, bilmiyorsun işte ezbere konuşuyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Devlet Denetleme Cumhurbaşkanına bağlı, Yüksek Denetleme Başbakana bağlı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Dersine çalış gel.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sen çalış.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sen Devlet Denetlemeyi kastediyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Devlet Denetleme Cumhurbaşkanına…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yüksek Denetlemeyle ikisinin arasındaki farkı bilmiyorsun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.

Sayın Canikli, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkanım, şimdi, bakın benim zamanımı alıyor.

BAŞKAN – Buyurun siz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Devlet Denetleme Cumhurbaşkanının emrindeki bir denetleme.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ne oldu?

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse, yani zaten taktik uyguluyor ki benim konuşmamı şey etsin. Yani bu, size bir hayır getirmez. Bu temmuz ayında 40 derece sıcaklıkta dışarıda nöbet bekleyen o polisler cayır cayır yanıyor, orada görev yapan memurlar cayır cayır yanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Dışarıda görev yapan o polisler, memurlar cayır cayır yanıyor. Bir zaruret de yok.

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Antalya’ya tatile mi gideceksin?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, bu kadar önemli bir kanunu, kırk sekiz-kırk dokuz maddelik bir kanunu iki madde hâlinde görüşüyorsunuz, maddeleri de okumak istemiyorsunuz çünkü okursanız bu maddelerde bu memleketin nasıl soyguna çevrildiğini vatandaş anlayacak, onun için gizliyorsunuz. Yani maddeleri de okumuyorsunuz, bu maddelerde devletin en kıymetli arazilerini, hazinenin en kıymetli arazilerini satıyorsunuz, burada Hükûmet kürsüsüne gelip oturan kişi de bize bilgi vermiyor. Ya, diyorum ki sen TOKİ’ye hazineden ne kadar arazi verdin? Yok. Efendim, yoksa bakın, o zaman gelin, gidelim bir araştıralım bakalım. Diyorum ki TOKİ’ye kaç tane ihale verdiniz? Yok. Çünkü, TOKİ en ziyade müsaadeye mazhar bir “Tayyip” şirketi. Çünkü devletin bütün kaynakları oraya gidecek, oradan paralar nereye gidecek belli değil.

Evet, önergemin kabulünü istiyorum. Yalnız, karar yeter sayısı da istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam.

Diğer önerge sahipleri adına Sayın Gürol Ergin, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının çerçeve 29’uncu maddesine bağlı geçici 10’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılması için verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken sizleri ve yüce Türk ulusunu, kendi adıma ve Cumhuriyet Halk Partisi adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarının 29’uncu maddesi ile 4706 sayılı Kanun’a geçici madde 10 eklenmektedir. Maddeyle, Karayollarının ve Devlet Su İşlerinin taşınmazlarının satılması sağlanıyor ve satıştan elde edilen gelirlerin bu kurumlara ödenek olarak verilmesi öngörülüyor. Böylece kamu kaynakları satılarak âdeta bu kurumlara özel fonlar oluşturulmaktadır. Kamu kaynakları kullanılarak kamu kurumları içinde oluşturulan özel fonların mali disipline nasıl zarar verdiğini 1980’li ve 90’lı yıllarda yaşadık. Fonların uygun olmadığının görülmesi sonucunda 2000’li yıllardan itibaren fon uygulamasının büyük ölçüde tasfiye edildiğini, tasfiyede yaşanan güçlükleri de çok iyi biliyoruz. Mali yapımızı disiplinden tamamen uzaklaştıran özel gelir, gelir ve ödenek kaydı uygulamasının, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarları döneminde istisna olmaktan çıkıp genel bir uygulamaya dönüştüğünü görmekteyiz. Böylesi uygulamaların, eski fon benzeri uygulamalar gibi mali yönetime ve mali disipline zarar vereceği son derece açıktır. Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmesi, kaynakların etkin kullanımını engellemektedir. Çünkü bu kaynaklar bütçe içinde daha etkin, toplumsal yararı daha yüksek ve daha verimli alanlara tahsis edilebilir. Ayrıca ilgili kuruma bütçeden verilmesi gereken ödenek, tahsis edilen gelir kadar azaltılacağı için bu tahsisin fazla bir anlamı da kalmayacaktır. Her kamu kurumunun kendi malını satıp elde ettiği geliri kullanması, merkezî devletin zayıflamasına yol açacaktır. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Kanunu’nun bütçe ilkelerini düzenleyen 13’üncü maddesinin (g) fıkrasındaki “Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi esastır.” ilkesini hiç dikkate almayan bu düzenleme yalnızca bu nedenle bile tasarıdan çıkarılmalıdır, çünkü getirilen düzenleme kamu mali yönetimine ilişkin bütün ilkeleri ve yasal hükümleri görmezden gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, aslında AKP Hükûmetinin kamu kurumlarının mal varlıklarını hangi gerekçeyle olursa olsun satma niyeti bizim için şaşırtıcı değildir, çünkü AKP Hükûmetlerinin temel uygulamaları kamu kurum ve kuruluşlarını işlevsizleştirmeye yöneliktir. Bu konudaki görüşlerimi 8 Mayıs 2008 tarihinde yine bu kürsüden ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü özelinde açıklamıştım. O gün yaptığım konuşmada DSİ Genel Müdürlüğünün kurulduğu 1954 yılından, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılına kadar ülkemizin su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesinde, hidroelektrik enerjisi üretiminde çok önemli hizmetler yürüttüğünü, sulama, drenaj ve taşkın koruma gibi önemli birçok yatırımı başarıyla gerçekleştirdiğini; AKP İktidarı döneminde ise sürgün, görevden alma ve işlevsizleştirme politikalarıyla içi tamamen boşaltılarak iş göremeyen kurum hâline getirildiğini belirtmiştim. Yine aynı konuşmada bir karşılaştırma yaparak 2002 yılından önceki ekonomik sıkıntılarla dolu beş yılda 282 bin hektar alan sulamaya açılmışken, beş yıllık AKP İktidarında 260 bin hektar alanın sulamaya açıldığını, GAP’ta büyük zafiyet gösteren AKP İktidarlarında beş yıl boyunca yalnızca 55 bin hektar alanın sulamaya açıldığını, çok güçlü bir kurum olan Devlet Su İşlerinin AKP İktidarında zafiyete düşmesinin başlıca nedeninin, DSİ’de  vahşi kadrolaşma hareketinin uygulanması, kurumun kimliğinin yok edilmesi, hafızasının silinmesi ve ruhunun ortadan kaldırılması olduğunu söylemiştim ve eklemiştim, AKP İktidarı döneminde DSİ’den ayrılan ya da ayrılmak zorunda bırakılan teknik ve idari personel sayısı 2.750’dir. Verdiğim bu bilgilerin medyada yer alması üzerine DSİ Genel Müdürlüğü bir yanıt yazısıyla beni yalanladı ama ne yalanlama! Şöyle yalanlıyor DSİ, diyor ki: “1 Ocak 2003 ila…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ergin, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

GÜROL ERGİN (Devamla) – “…30 Nisan 2008 tarihleri arasında kurumdan ayrılan kişi sayısı Gürol Ergin’in söylediği gibi 2.750 değildir, gerçek sayı 2.454’dür. Ayrıca, GAP’ta 55 bir hektar değil, 74 bin hektar alana su götürülmüştür.”

 Sayın milletvekilleri, herhâlde böyle bir yalanlamaya ilk kez tanık oluyoruz. Beş yılda DSİ’den ayrılan ya da ayrılmak zorunda bırakılan insan sayısı 2.750 değilmiş de 2.454’müş. Şimdi bu bir yalanlama mı yoksa doğrulama mıdır?

Yine, beş yılda GAP’ta su götürülen toprak miktarı 55 bin hektar değil, 74 bin hektarmış. Kaldı ki, bu 74 bin hektar rakamı da doğru olmayıp, devletin resmî rakamlarıyla 2002 yılı sonunda GAP’ta sulanan alan 215 bin hektar, bugün 273 bin hektardır. Yani, 58 bin hektar alana su gitmiştir. 1 milyon 500 bin hektar alan altı yıl boyunca suyu özlemle beklerken velev ki DSİ’nin söylediği rakam doğru olsa bile “Biz…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜROL ERGİN (Devamla) – Tamamlayabilir miyim, iki cümle…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ergin.

GÜROL ERGİN (Devamla) – “…55 bin hektar değil, 74 bin hektar alana su götürdük.” denilmesi bir ayıbın ifadesinden başka anlam taşımaz.

Değerli milletvekilleri, sizden önergemize destek vermenizi bekliyor, sizleri ve yüce Türk ulusunu tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergin.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. 

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.

Evet, önergeleri müştereken işleme alıyoruz.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında ihtilaf var. Elektronik cihazla oylama yapacağım.

Oylama için iki dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı) 

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, saygıdeğer milletvekilleri; özellikle istirham ediyorum, bir Meclis çalışmasını yürütüyoruz, ne grup başkan vekillerini zor durumda bırakalım ne Meclisin çalışmasını aksatalım. Bakınız, birer önerge vardır maddeler üzerinde ve arkasından beş dakika konuşulup, oylamalara geçiliyor. Lütfen, istirham ediyorum, zamanımızı gayet iyi kullanalım. Genel Kurulunuza saygıyla arz ederim.

Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 29’u geçici 7, 8, 9, 10’uncu maddelerle birlikte oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 30’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

31’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Tasarı’nın çerçeve 31 inci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 5018 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ali Koçal

Şevket Köse

 

Trabzon

Zonguldak

Adıyaman

 

Gürol Ergin

M. Rıza Yalçınkaya

 

 

Muğla

Bartın

 

“Bu sorumluluk genel hükümlere göre olan sorumluluğu ortadan kaldırmaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Okay?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5018 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasına göre Bakanlar kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanılması konusunda Başbakana ve Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı sorumludur. Tasarı bu sorumluluğun kapsamına hukuki ve mali konuları da dâhil etmektedir. Anayasanın 112. maddesine göre ise “Her bakan Başbakana karşı sorumlu olup, ayrıca kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden de sorumludur.” Buna göre bakanlar genel hükümler gereğince Devlete karşı şahsen mali ve hukuki sorumluluk altındadır. Tasarı ile yapılan düzenlemenin “Hesap Verme Sorumluluğu” çerçevesinde yapıldığı açık değildir. Önerge ile bu konuya açıklık getirilerek, bakanların genel hükümlere göre sorumluluğunun devam etmesi sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

38’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Kanun Tasarısının 38 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Mustafa Elitaş

Mehmet Zafer Üskül

 

Giresun

Kayseri

Mersin

 

Metin Kaşıkoğlu

Egemen Bağış

 

 

Düzce

İstanbul

 

“MADDE 38- 5018 sayılı Kanunun Geçici 11 inci maddesinin birinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, ikinci fıkrasında yer alan “31.12.2007” ibaresi “31/12/2010” olarak değiştirilmiştir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5 Temmuz 2008 tarihli ve 26927 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 20/03/2008 tarihli ve E:2006/109, K:2008/82 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararı dikkate alınmak suretiyle Tasarıda yer alan ekli fıkranın madde metninden çıkartılması ve bütçe tekniğine uygunluk açısından 5018 sayılı Kanunun birinci fıkrasının yürürlükten kaldırılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 38’i kabul edilen önergeyle birlikte oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 39’a bağlı geçici madde 18 üzerinde bir adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının 39’uncu maddesi ile 5018 Sayılı Kanuna eklenen geçici 18’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı

 

İzmir

Manisa

Konya

 

Behiç Çelik

Süleyman Yunusoğlu

 

 

Mersin

Trabzon

 

“Geçici Madde 18- 31.12.2010 tarihine kadar mahalli idarelerin mali tabloları muhasebe ve raporlama standartlarına uygunluk açısından Maliye Bakanlığınca denetlenebilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Kalaycı konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

5018 sayılı Kanun’a eklenen geçici 18’inci maddede 31/12/2012 tarihine kadar genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin mali tabloları muhasebe ve raporlama standartlarıyla, muhasebe tekniğine uygunluk açısından Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, 5018 sayılı Kanun ve ikincil düzey mevzuatla getirilen yeni kamu mali yönetimi ve kontrol sisteminde kamu idaresinde mali denetim yapma yetkisi iç denetçiler ve dış denetçilere verilmiştir. İç denetçiler bu görevi üst yöneticiler adına, dış denetçiler Meclis adına yapmaktadır.

5018 sayılı Kanun’un 68’inci maddesinde dış denetim tanımlanmakta ve nasıl yapılacağı izah edilmektedir. Orada mali denetimle ilgili ikinci fıkrada -özellikle dikkatinize getiriyorum- diyor ki Kanun: Mali tabloların güvenilirliği ve doğruluğuna ilişkin mali denetim. Bu tasarıda getirilen hükümle de bir mali denetim yetkisi alınmaktadır. Böylelikle “reform” olarak sunduğumuz kamu mali yönetimi ve kontrol sistemiyle ilgili sistem delinmektedir, bozulmaktadır, gelin bunu yapmayalım, diyorum. Zaten merkezî yönetim kuruluşlarının muhasebe kayıtları Maliye Bakanlığınca yönetilen Say 2000 sistemi üzerinden tutulmaktadır. Ayrıca Say 2000 sistemi mali tablolar da üretmektedir. Bu nedenle merkezî yönetimi kapsam dışına alalım. Mahallî idarelerin mali tablolarında bir sıkıntı varsa onu çözelim. Bizim teklifimiz de onu içermektedir. Bu değişikliğin kabulünü sizlerden istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu arada denetimle ilgili bir konu hakkında sizleri bilgilendireceğim. Bir süredir, denetim elemanlarının hazırladığı raporların sürekli olarak geri çevrilmesi, istenilen sonucu doğuracak içerikte rapor yazmaya zorlanılması, denetim elemanlarının sürekli gözetim altında tutulması ve uydurma belgelerle haklarında tahkikat açılması gibi uygulamalar yapılmaktadır. Bu durumun, yolsuzluklarla mücadeleden çok, yolsuzluklarla mücadele eden denetim elemanlarının yıldırılmasına yönelik olduğu açıktır.

Asli görevlerinden biri yolsuzluklarla mücadele olan idarenin keyfî uygulamalarına son örnek, bu mücadelede en büyük destek ve yardımcı olacak olan denetim elemanlarının tek sivil toplum kuruluşu olan DENETDE’nin sekiz yıllık Genel Başkanı ve aynı zamanda Sağlık Bakanlığı Başmüfettişi Arkadaşımız hasmane bir tutumla, skandal bir şekilde düzenlettirilen raporlar bahane edilerek görevinden alınmıştır. Yapılan işlemleri kısaca anlatayım. Lütfen elinizi vicdanınıza koyun; böyle bir şey olabilir mi?

Bu arkadaşımız hakkında birinci suçlama: 19-20 Nisan tarihlerinde Teftiş Kurulundaki odasında bulunmadığı gerekçesiyle yapılan incelemedir. İlk önce 2 müfettişe inceleme görevi verilmiş, bu müfettiş arkadaşlar, raporları 2 kez iade edilmesine rağmen “İddia edilen konuların sübuta ermediği ve yapılacak bir işlem yoktur.” sonucunu bildirmişler. Teftiş Kurulu Başkanlığı yeniden 3 kişilik bir müfettiş heyetine konuyu incelemeye vermiş. Bu müfettiş arkadaşlarımız da 2 defa aynı kanaati belirtmişler, artık üçüncüde bir kınama cezası verilmesi yönünde öneride bulunmuşlar. Ancak bu yeterli bulunmamış, tekrar iade edilmiş ve bu defa aylıktan kesme cezasına çevrilmiş.

Yine bir diğer konu: Bu arkadaşımız her insan gibi hastalanabilir, rapor almış, beş gün de hastanede yatmış, on dört günlük bir rapor. Bu konu inceleme konusu yapılmış, ki raporu veren de Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Hakem hastane olarak Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine incelettirilmiş. Hakem hastane, raporun doğruluğunu teyit etmiş, ki bu arkadaşımız da hastaneye çağırılarak, tekrar muayene edilerek bu doğruluk tespiti yapılmış. İkinci defa tekrar Numune Hastanesine bu arkadaşımız çağrılmış, bu defa arkadaşımız bu yapılan keyfî uygulamaya uymamış. Bunun üzerine yeniden bir soruşturma başlatılmış ve müfettişlerin uyarma cezası teklifi 2 kez müfettişlere geri iade edilmiş. Nitekim, müfettişler en son olarak İstanbul Haseki Hastanesine raporu göndermişler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kalaycı.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – …ve İstanbul Haseki Hastanesi de raporun ilme ve fenne uygun olmadığı yönünde rapor vermiş ve aylıktan kesme cezasıyla cezalandırılmış. Sonuçta da bu arkadaşımız müfettişlik görevinden alınmış. Söylediğim suçlamalar da çok basit konular ve müfettişlerin ısrarla “Raporlarında herhangi bir suç yoktur.” demesine rağmen.

Değerli arkadaşlarım, idari görevlerimi hariç tutarsak ben de on dokuz yıl denetim elemanlığı yapmış bir arkadaşınızım. On dokuz yıllık denetim görevim boyunca birçok başbakan ve bakanlarla çalıştım. Yani bakanlar, başbakanlar gelip geçicidir, denetim elemanları hep oradadır, onlar hancıdır, devletin malının bekçisidir; hırsızlarla, yolsuzluk yapanlarla amansız mücadele vermektedir. Siz ne yaparsanız yapın, istediğiniz baskıyı uygulayın, o arkadaşlarım verdikleri mücadeleyi mutlaka sürdüreceklerdir.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Geçici madde 18’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 19’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

39’uncu maddeyi geçici 18 ve 19’uncu maddelerle birlikte oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 40’ı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 41’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 42 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı yasa tasarısının 42. maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ederim.

                                                                                                     Kamer Genç

                                                                                                         Tunceli

Cümle: Halen il sınırları içindeki nahiye ve köy yollarının % 40’ı asfalt olmayan illere en geç üç sene içinde yolların asfaltlanması bu orana çıkarılacak şekilde ödenek ayrılır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 42’nci maddesinin sonuna bir eklenti cümle yapılması için önerge verdim. Bu önergemi izah etmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar  sunuyorum.

Tabii, her vesileyle buraya çıktım, kendi ilimle ilgili durumu dile getirdim ve birtakım arkadaşlarımız, ilimizle ilgili söylediğimiz gerçekleri, maalesef, kabul etmiyorlar. İşte, sen yirmi senedir, yirmi beş senedir -tam yirmi sekiz senedir ben siyasetin içindeyim de- niye getirmedin diyorlar. Şimdi, olabilir, geldi veya gelmedi. 1991 yılında o zamanın köy işlerine bakan bakan dedi ki: Biz, işte şu kadar asfaltı yok köye şu kadar asfalt götürdük. Ben çıktım bu kürsüden dedim ki: Sayın Bakan, sen Tunceli hudutları içinde 1 kilometre asfalt yol göster, ben milletvekilliğinden istifa ediyorum. Bak bunu 1991’de söyledim. Şimdi, ben size…

MEHMET HALİT DEMİR (Mardin) – Onlar geçmişte kaldı.

KAMER GENÇ (Devamla) – Geçmedi bakın.

Şimdi, ben yine araştırdım, Tunceli hudutları içinde asfaltlı köy yollarının sayısı yüzde 5’i geçmiyor. O da nasıl? Bir astar atılmış, ikinci bir şey yapılmamış. Yani, bir iki tane yol asfaltlanmış, o da AKP’li il başkanının köyüne giden yol. Bunu, gidip araştırabilirsiniz.

Bakın, sayın milletvekilleri, benim bu saatten sonra yalan söylemeye ihtiyacım da yok. Yalanı sizin Hükûmetin bakanları söyleyebilir, çünkü hep göz boyama yapabilir. Biraz önce sordum. İşte, kendisine soru soruyoruz, yanlış cevap veriyor. Yani, böyle yanlış cevap verdikten sonra, zaten o Hükûmetten de bir şey etmiyoruz.

Buyurun, gidelim. Bakın, 31 Temmuzda Tunceli’de Munzur Festivali var. Türkiye'nin her tarafından, hatta dünyanın her tarafından bu Munzur Festivali’ne çok büyük kalabalık insanlar gelir. Gelin, buyurun gidelim, sizi misafir edelim, görün bakalım, yahu acaba bu Kamer Genç’in bu Parlamento kürsüsünde söylediği sözler doğru mu, yanlış mı?

Şimdi, diyoruz ki: Yani, hizmet getirmekte bir eşitlik kuralı, bir adalet kuralı olması lazım. Hani sizin partinizin ismi “adalet” ya. Eğer hakikaten “adalet” kavramının gerçek ifade ettiği adalet duyguları içindeyse, diyoruz ki…

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Sadece “adalet” değil “kalkınma” da var.

KAMER GENÇ (Devamla) – İyi işte, hem de “kalkınma” da var dediğin gibi, “adalet” de “kalkınma” da var. Şimdi, o zaman diyoruz ki: Herhangi bir ilde, birçok illerin hudutları içindeki bütün köy yolları asfaltlı. Yani sizin de katkınız olmuş, başka ama doğu, güneydoğuda gerçekten çok büyük sefalet var bu konuda. İşte gidiyoruz, köyleri geziyoruz toz topraktan çıkılmıyor. Ne olur, buraya öncelik… Bir pilot bölge seçelim, buraya fazla ödenek ayıralım. Bu ayıracağımız ödeneklerle bu insanlara bir hizmet getirelim.

İşte, hani, Tunceli’den milletvekili almak istiyorsanız, buyurun, size yol gösteriyorum: Gelin, orada yatırım yapın, vatandaş size oy versin. Yani çıkıyorsunuz, diyorsunuz ya, “işte, seksen ilden milletvekili çıkardık.” Demek ki bir yerden çıkarmamışsınız. Onu da çıkarabilmeniz için size yol gösteriyorum. Yani köy yollarımızın asfaltlanması konusunda, köy içme sularımızın getirilmesi konusunda…

Nahiye yollarımız da öyle, inanmanızı istiyorum. Yani Tunceli hudutları içindeki nahiye yollarının yine yüzde 90’ı asfaltsız, yani stabilize bile değil. İşte diyorum arkadaşlar, yani gelin, gidelim, görelim. Görelim, eğer doğru değilse, gelin, işte burada söylersiniz.

Ben hiçbir zaman söylediğim sözlerin karşısında mahcup olmak istemem, çünkü insanda bir karakter vardır. Doğruları söylemek hepimizin görevi. Ben bunu söylüyorum, yani bunu iddialı söylüyorum.

Biraz önce Kemal Bey “Memleketine de gitmiyor ki.” dedi. Tabii, Kemal Bey, ben tabii, yine ayda bir-bir buçuk ayda bir gidiyorum ama kendi imkânlarımla gidiyorum. Senin gibi devletin arabalarına, bakanlığın kırmızı plakalı arabalarıyla gidip de devletin en lüks şeylerinde kalmıyorum. Dolayısıyla, o zor şartlarda, terörün de yoğun olduğu bir bölgedeyiz. Böyle bir bölgede tabii ki sıkıntılı bir siyaset yapıyoruz.

Burada, özellikle nahiye yolları terör bakımından da çok önemli, bunların asfaltlanması lazım. Asfaltlanmadığı takdirde orada maalesef kolaylıkla mayın döşeniyor, işte birçok güvenlik kuvvetleri mensuplarımız şehit oluyor. Bunlara da meydan vermemek için, gelin, siz bu benim önergemi kabul edin.

Bu, yalnız Tunceli’yi de kapsamıyor. Diyoruz ki: Kendi ili hudutları içindeki asfalt miktarı yüzde 40’ın altında ise bir ilde, oraya öncelikle bir ödenek aktaralım, bu ödenekle bu yolları yapalım. Önergem budur, inşallah kabul edersiniz, hiç olmazsa bir önergemi kabul edin.

Saygılar sunarım efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Evet, Sayın Genç’in davetini değerlendirelim.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

42’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

43’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeler aynı mahiyette olduğu için okutup birlikte işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 43 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Gürol Ergin

Hüsnü Çöllü

 

Trabzon

Muğla

Antalya

 

Enis Tütüncü

Çetin Soysal

 

 

Tekirdağ

İstanbul

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarısının çerçeve 43’üncü maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif

ederiz.

                       Oktay Vural                          Erkan Akçay                    Behiç Çelik

                             İzmir                                    Manisa                            Mersin

                     K. Erdal Sipahi                     Necati Özensoy

                             İzmir                                     Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeleri mi okutayım?

M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Behiç Bey konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurun.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 43’üncü maddesi üzerinde konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, burada aslında görüşülmekte olan kanun tasarısının adı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı.

Şimdi inceleyince, 1’inci maddeden itibaren bütün maddelerinde o kadar çok kanunda değişiklik yapıyor ki: Yüksek Öğretim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Telgraf ve Telefon Kanunu, Hâkimler ve Savcılar Kanunu, devam ediyor, Toplu Konut Kanunu, Vatani Hizmet Tertibi Aylıklarının Bağlanması Hakkında Kanun gibi ve devam ediyor, demir yollarıyla ilgili en son benim üzerinde durmak istediğim maddeye kadar geliyor.

Demek ki burada biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak yaptığımız bu çalışmalarda, aslında kanunların nasıl yapılacağına ilişkin teknik çalışmaların üzerinde bir uzlaşı içerisinde olmamız gerekiyor.

Böyle karmaşık, çapraşık, anlaşılamayan oldukça fazla kanunda değişiklik yapan, bir çerçeve kanun hükmüne de getirilen böyle bir tasarı aslında bu Meclise yakışmıyor. Bunu ifade etmek istiyorum. Çünkü bakınız burada tasarrufa müteallik hükümleri içeriyor baştan sona kadar ve yine birçok kanun tekerrür şeklinde çıkıyor. Bu demir yollarıyla ilgili düzenleme de Devlet Demiryollarının atıl kalan tesisleri, Devlet Demiryollarının elinde bulunan arsa ve arazilerin değerlendirilmesi konusunda, böyle bir hüküm aslında getirilmek isteniyor. Ancak zaten bunların, özelleştirme kapsamında olan Devlet Demiryollarının yönetiminin, Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Başkanı Başkanlığında ele alarak değerlendirilmesi mümkün ama buradaki uygulama bunun çok ötesinde ve Özelleştirme İdaresini çok daha net olayın içine sokarak daha farklı boyutta bir yöntem içermekte. Şimdi metni okuduğunuz zaman, aslında metnin içeriğinde biraz önce söylediğim teknik olaylar hariç olmak üzere, sanki hiçbir yasal olmayan hüküm yokmuş gibi hissediyorsunuz ama uygulamaya geçtiğiniz zaman, bu emvalin, yani Demiryollarına ait tesislerin, arsaların, arazilerin, belli kesimlerin, belli zümrelerin eline nasıl geçirileceği konusunda ciddi tereddütlerimiz var. Yani şunu demek istiyorum: Bunu yapmak yanlış, böyle bir maddeyi koymak yanlış. Bu yanlışa rağmen bu çıktığı zaman bunun kimlere ne gibi rant getireceği konusu yine muğlak. Bu daha sonraki uygulamalarda görülüyor ve Türkiye’de bütün tesislerin, fabrikaların, iş yerlerinin, -Manisa örneğinde olduğu gibi, Kütahya örneğinde olduğu gibi, Uşak’ta olduğu gibi- devlete ait taşınmazların, mal varlıklarının nasıl iktidar partisi tarafından darmadağınık hâle getirildiğini ve peşkeş çekildiğini çok net bir şekilde görmekteyiz. Demiryolları da korkarım ki böyle bir akıbete maruz kalacak.

Bu itibarla, 43’üncü maddenin, biz, tamamen metinden çıkmasını talep etmekteyiz. Onun için biz bu önergeyi verdik. Bunun dikkate alınmasını ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları yönetiminin mevcut statü içerisinde görevini ifa etmesini sağlamanın çok daha uygun olacağını düşünmekteyiz.

Değerli arkadaşlarım, bu kanunlarda yapılan değişikliklerin, Demiryolları da dâhil olmak üzere, memleketin hayrına olmayacağını düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Onun için, 43’üncü madde üzerinde de arz ettiğim gibi, önergemizin dikkate alınarak bu maddenin metinden çıkartılmasını talep ediyoruz.

Saygılarımla. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Sayın Hamzaçebi ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 43 üncü maddesi ile 5335 sayılı Yasanın 32 maddesinin birinci fıkrasında değişiklik yapılarak, TCDD mülkiyetindeki taşınmazların satılarak, gelirinin aynı kurum tarafından kullanılması öngörülmektedir.

Bu tür bir yaklaşım bir nevi fon oluşturmaktır. Özel Fonlar mali disiplini bozmaktadır.

Ülkemiz fon uygulamasının mali disipline verdiği zararı 1980'li ve 1990'lı yıllarda yaşamıştır. Bu tecrübenin sonucunda 2000'li yıllardan itibaren fon uygulaması büyük ölçüde tasfiye edilmiştir. Özel gelir, gelir ve ödenek kaydı uygulamasının AKP döneminde istisna olmaktan çıkıp genel uygulamaya dönüştüğünü görüyoruz. Bunun eski fon benzeri uygulamalar gibi mali yönetime ve mali disipline zarar vereceği açıktır.

Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmesi, kaynakların etkin kullanılmasını engellemektedir. Zira bu kaynaklar bütçe içinde daha etkin, sosyal faydası daha yüksek ve daha verimli alanlara tahsis edilebilir. Eğer TCDD yatırımları daha etkin yatırımlar ise, bütçedeki mevcut kaynakların bir kısmının bu alanlara ayrılması mümkündür.

Her kamu kurumu kendi malını satıp kendi kullanırsa bu durum aynı zamanda merkezi devletin zayıflamasına yol açar.

Düzenleme bu şekliyle 5018 sayılı Kanunun Bütçe ilkelerini düzenleyen 13 üncü maddesindeki "belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi esastır" şeklindeki ilkeye aykırıdır.

Maddede ayrıca TCDD'nin taşınmazlarının imar planlarının yapılmasına ilişkin özel bir planlama süreci öngörülmektedir. Düzenleme bu şekliyle 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4 üncü maddesi hükmü karşısında Anayasa'ya aykırıdır.

233 Sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kararnamenin "Teşebbüsün Nitelikleri" başlıklı 4 üncü maddesinde, "Teşebbüsler, bu Kanun Hükmünde Kararname ile saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabidir," denilmektedir. Buna göre özel hukuk hükümlerine tabi bir kurumun taşınmazları için özel bir imar planı süreci getirilmektedir. Böyle bir süreç, imar planlarının bütünlüğünü de bozacağı gibi yukarıda belirttiğimiz gibi Anayasa'ya da aykırıdır.

Anılan nedenlerle maddenin tasarıdan çıkarılması önerilmektedir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – 43’üncü madde üzerindeki önergeleri birlikte işleme aldık ve şu anda önergeleri birlikte oylayacağız ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

43’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

44’üncü madde üzerinde dört adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı yasa tasarısının 44. maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ederim.

                                                                                                     Kamer Genç

                                                                                                         Tunceli

Cümle: Köye hizmet götürme birliğine tahsis edilen ödenekler hiçbir surette taşıt alımında ve resmi bina tamirat ve tadilatlarında kullanılamaz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 44 üncü maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanununun 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Ünal Kacır

Orhan Erdem

 

 

Giresun

İstanbul

Konya

 

 

 

Özkan Öksüz

 

Turan Kıratlı

 

 

Konya

 

Kırıkkale

"Bakanlıklar ve diğer merkezi idare kuruluşları ile il özel idareleri; köye yönelik hizmetlere ilişkin yapım, bakım ve onarım işleri, bölünmüş yol, elektrifikasyon, köy yolu, içme suyu, sulama suyu ve kanalizasyon yatırımlarını, kendi bütçelerinde bu hizmetler için ayrılan ödenekleri köylere hizmet götürme birliklerine aktarmak suretiyle gerçekleştirebilirler. Aktarma işlemi merkezi idare kuruluşlarında ilgili bakanın, il özel idarelerinde valinin onayıyla yapılır ve bu ödenekler tahsis amacı dışında kullanılamaz. Bu takdirde iş, birliğin tabi olduğu usul ve esaslara göre sonuçlandırılır. Köylere hizmet götürme birlikleri de bütçe imkânları ölçüsünde bu yatırımlara kendi bütçelerinden ödenek aktarabilirler. Bakanlıklar ve diğer merkezi idare kuruluşları ile il özel idareleri tarafından aktarılacak ödeneklerle gerçekleştirilecek yatırımlar, birliğin hizmet ve görev alanı sınırlamasına tabi olmaksızın yapılabilir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 Sıra Sayılı Tasarının 44 ncü maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Behiç Çelik

Erkan Akçay

 

 

İzmir

Mersin

Manisa

 

 

 

Mümin İnan              Murat Özkan

Yılmaz Tankut

 

 

Niğde

Giresun

 

Adana

 

Cemaleddin Uslu

 

 

 

 

Edirne

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 44 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Akif Hamzaçebi

Turgut Dibek

Birgen Keleş

 

Trabzon

Kırklareli

   İstanbul

 

Gökhan Durgun

Esfender Korkmaz

 

 

Hatay

İstanbul

 

BAŞKAN – Son iki önergeyi birlikte işleme alacağım.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına buyurun Sayın Durgun.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 44’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu önergeyle 44’üncü maddenin tasarı metninden çıkartılmasını istiyoruz. Bunun nedeni de şu: 5355 sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanunu’nun 18’inci maddesinin üçüncü fıkrası değiştiriliyor. Bu düzenlemeyle bakanlıklar ve diğer merkezî idare kuruluşları ile özel idareleri, yapım, onarım, işletim, devlet il yolları, içme suyu, sulama yani devletin neredeyse bütün yatırımlarının tümünü KÖYDES aracılığıyla yaptırma anlayışı ortaya çıkıyor. Peki, bunlar daha önce belli kurumlar içerisinde, sorumlu kurumlar içerisinde yapılırken neden KÖYDES -Köylere Hizmet Götürme projesi- dâhilinde yapılmak isteniyor bunu anlatmaya çalışacağım ve bu nedenle de bunun metinden çıkartılmasını istiyoruz.

Burada temel nokta şudur: Eğer kurumlar ve özel idare bu ihaleleri yaparsa denetime tabidir, Kamu İhale Kanunu’na tabidir ve burada denetim ve kanuna uymak durumundadır. Ama Köylere Hizmet Götürme Birliği aracılığıyla bu ihaleler yapılırsa hiçbir denetime tabi değildir.

Şimdi, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatılırken Köy Hizmetlerinin hantallaştığı, rüşvet olaylarının ve yolsuzluk olaylarının bu kurum tarafından çok ciddi şekilde ortaya konduğu ve kamuda birtakım güvensizliklerin oluştuğu iddia edilmişti ama buyurun bakın KÖYDES kurulduktan sonraki manşetlere… Sinop’un Boyabat ilçesinde AKP İl Başkan Yardımcısı gözaltına alınıyor ihaleye fesat karıştırmaktan. “KÖYDES’e yolsuzluk bulaştı.” 

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Edirne’de de  Belediye Başkanı…

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Edirne’deki Belediye Başkanına bakma sen; şuna bak, şuna! Türkiye'nin her yerinde yolsuzlukların içine batmışsın. Senin ilçende de var… Senin ilçende de var…

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Yok…

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Sen de varsın o işlerin içinde...

BAŞKAN – Sayın Özçelik

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Yokum

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Varsın.

BAŞKAN – Sayın Durgun, lütfen.

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Onun için laf atma, otur oturduğun yerde! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Buyurun, AK PARTİ Mesudiye İl Genel Meclis Üyesi  -sizin üyeniz, benim değil- diyor ki: “Trilyonluk yolsuzluğu Başbakana ihbar ettim.” Buyurun!

Şimdi, bütün bunlar, sizin bu KÖYDES projenizin ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kapatmanızdaki yolsuzluk iddialarınızın işte gerçeği bu. Sadece bu iki il değil -zaman olmadığı için burada hepsini söylemek istemiyorum- Türkiye'nin hangi iline giderseniz gidin, hangi özel idarede KÖYDES projelerindeki ihalelere bakarsanız bakın hepsinde yolsuzluk vardır, hepsinde hırsızlık vardır. Yukarıda Ofer, aşağıda Ali Dibo! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İspat et!

GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Evet, aynen iddia ediyorum… Aynen iddia ediyorum…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İspat edin!

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Buyurun, hepsi burada.

BAŞKAN – Sayın Durgun… Sayın Durgun…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Durgun…

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Bakın, hepsini çıkartayım size. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar) Niye sıkıntı yaşıyorsunuz? Ben size bütün hepsini çıkartayım. Antakya’da yaptığınız, il özel idaresinde yaptığınız ihaleler ortada.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Getirmeyen müfteri!

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Verdiğiniz zeytin fidanları ortada; kuruyan, çürüyen zeytin fidanlarını verdiniz.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Saçmalama ya! Saçmalama!

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Nereye… Ne saçmalaması? Bir kere doğru konuşacaksın! Doğru konuşacaksın! Terbiyeli konuşacaksın sen!

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Adam gibi konuş! Konuştuğunu dinlet! Saçmalama! Orası zırvalama yeri değil!

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Doğru konuşacaksın!

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Adam gibi konuş!

BAŞKAN – Sayın Durgun…

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Ben burada halkımın  bana verdiği yetkiyle konuşuyorum! Burası halkın kürsüsü! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Biz burada nerede duruyoruz canım!

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Evet, Türkiye’de gelinen nokta bu, bu! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Durgun, lütfen…

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Nerede peki, bu? Bu sizin elemanınız değil mi, üyeniz değil mi?

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Mahkemeye ver, dava aç!

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Ne demek bütün ihalelerde yolsuzluk var ya!

GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Başbakana mektup yazmış mektubun tamamını okuyayım mı? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Niye dayanamıyorsunuz? Niye yolsuzlukların üzerine gitmiyorsunuz? Niye bu kadar yatırımların hepsini kurumların kendi inisiyatifinden çıkartıp KÖYDES’in içine koyuyorsunuz? Amacınız ne? Söylüyorum, diyorum ki, sizin amacınız burada denetimden kaçmak, çünkü denetime tabi değil. Bunu niye kabul etmek istemiyorsunuz? Bu kadar açık, bu kadar net.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Ne alakası var?

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Evet, bu kadar net!

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Siyasileri suçladığın gibi kamu görevlilerini de suçluyorsun.

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın neler oluyor… Bakın neler oluyor…

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) - Ayıp yakışır mı sana!

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Bana yakışıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Bu kürsüden konuşacaksan doğru konuşacaksın!

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, denetimden kaçmak demek yolsuzluklardan kaçınılmaması demektir.

Şimdi, parke taşı veriyorsunuz köylere. Çocuk parkı yaptınız Hatay’ın merkez ilçesindeki bir köye 65 milyara. Bir köyde bir çocuk parkı yapıyorsunuz, sadece 65 milyar para ödüyorsunuz! Parke taşını veriyorsunuz, çimentoyu veriyorsunuz, demiri veriyorsunuz; muhtara diyorsun ki, “İşçiliği sana ait.” Muhtarlar ihale yapamaz. Muhtarlar bunu nasıl yapacak, nasıl gerçekleştirecek?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN –Sayın Durgun, konuşmanızı tamamlayınız.

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Muhtarlar ihale yapıyor, bu sefer mahkemelerde sürünmeye başlıyor.

Değerli arkadaşlarım, bunun kanun metninden çekilmesini istiyoruz. Bu konuda desteğinizi bekliyoruz. Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Sen herkesi yolsuzlukla itham et bir de destek bekle, öyle mi!

BAŞKAN – Sayın Şandır… Sayın Şandır…

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Yahu! İşte burada, burada, senin adamın söylüyor.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayalım.

Sayın Durgun, yerinize buyurun.

Sayın Şandır, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Behiç Çelik konuşacak.

BAŞKAN - Sayın Çelik, buyurun efendim.

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – “Bütün ihaleler” demeyeceksin, sen ne söylediğini bilmiyorsun.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – İşte burada!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Sen o adamdan hesap soracaksın. Laf sende bedava.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Siz, yolsuzluk yapanlardan hesap soracaksınız, benden değil.

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Soruyoruz, soruyoruz!

BAŞKAN – Sayın Kurt… Sayın Kurt, lütfen…

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Hani kimden sordunuz? Nerede dosya? Kaldırın dokunulmazlıkları!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… Lütfen…

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Buyurun kaldırın dokunulmazlıkları!

BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurun.

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Ben mi yapıyorum yolsuzlukları!

BAŞKAN – Arkadaşlar… Sayın Kurt… Sayın Kurt, lütfen…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İl başkanlarının, ilçe başkanlarının dokunulmazlığı mı var?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çalışmalarımızı tamamlayalım. Lütfen arkadaşlar…

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, böyle bir üslupla nasıl çalışmaları tamamlayalım? Çıkıp belediye başkanından, kaymakamdan, herkesten özür dilemesi lazım.

BAŞKAN – Sayın Bilgiç, lütfen…

Sayın Çelik, buyurun efendim. (Gürültüler)

Sayın Hatibi dinleyelim sayın milletvekilleri.

Buyurun Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum… (Gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, bakın, bir milletvekili arkadaşımız konuşuyor. Lütfen dinleyelim.

Buyurun.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, 44’üncü madde üzerinde söz almış bulunuyorum. 5355 sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanunu’nun 18’inci maddesinin üçüncü fıkrasını yeniden düzenleyen bu 44’üncü madde… Aslında farklı bir açıdan baktığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Burada “Bakanlıklar ve diğer merkezî idare kuruluşları ile il özel idareleri” diyor, devam ediyor, sayıyor tek tek ve sonunda “Bakanlıklar ve diğer merkezî idare kuruluşlarının görev alanına giren diğer yatırımları” şeklinde de genelleyerek devam ettiriyor.

Şimdi, böyle bir madde düzenlenmesi gerçekten çok kötü. Çünkü biliyorsunuz mahallî idare birlikleri sonuç itibarıyla, özellikle ilçelerde kaymakamın başkanlığında ve yönetimi daha çok muhtarlardan oluşan, hizmet örgütü şeklinde yıllardır var olagelen bir yapı, bir örgüt. Bu Yasa, yani 5355 sayılı Yasa çıkmadan önce İl İdaresi Kanunu’nun bir maddesi, Belediye Kanunu’nun bir maddesi, bir de Köy Kanunu’nun maddesinden dolayı yine köylere hizmet götürme birlikleri kurulabiliyordu. Yalnız, bu birlikleri oluşturan köylerin bu birliğe katılımı ihtiyariydi. Bunlar bütçesini yapıyor ve Meclisinden karar çıktıktan sonra valiliğin onayıyla yürürlüğe sokabiliyorlardı. Şimdi, bu Yasa çıktıktan sonra bir zorunluluk getirildi. Ancak burada, hizmet götürme birliklerini hepimiz biliyoruz ki, kendi ilçesi dâhilinde, tutup mesela, bölünmüş yol, il yolu, içme suyu, sulama suyu, kanalizasyon, gençlik ve spor hizmetleri, enerji nakil hatları, sağlık, eğitim gibi hizmetleri yapamaz, yapması mümkün değil. Çünkü bunlar fevkalade büyük projeler, büyük yatırımlara baliğ olan projeler. Eğer bunları hizmet götürme birlikleri kanalıyla yapalım derseniz kesinlikle ben art niyet ararım ve bu işin içinden gelen bir  kişi olarak yüce heyetinize bunu özellikle söylemek istiyorum: Bunun düzeltilmesi gerekiyor, madde metninden bu hükmün çıkartılması gerekiyor. Çünkü hizmet götürme birlikleri kanalıyla siz duble yol yapamazsınız, enerji nakil hattı yapamazsınız.

Bakın, geçmişte bir uygulama vardı, gölet yapımı örneğin. Belli bir hacme kadar göletler Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce planlanıyor, projelendiriliyor ve ihale ediliyordu. Daha büyük ölçekte göletler ve barajlarsa Devlet Su İşleri tarafından yapılıyordu. Şimdi siz burada, böyle geniş çaplı, ayrım yapmadan yani parasal limit koymadan ya da fiziksel boyutunu tespit etmeden “Köylere hizmet götürme birliğine şunu verelim, yapsın.” diye böyle bir metin çıkartırsanız köylere hizmet götürme birliği bunu yapamaz. İhale Yasası’na da tabii değil daha sonra çok büyük sıkıntılara yol açar ve sonucunda devlet bu işten çok büyük zarar görür. Siz burada niye yazmadınız, mesela tutup “Köylere hizmet götürme birliği kırsal kalkınma projelerini yapar.” diye niye onu yazmıyorsunuz? “Hayvancılığı geliştirir, yem bitkileri ekilişini geliştirir, bağcılığı geliştirir.” böyle bir şey yok. Aslında bunları yapması gerekir. “Sütçülüğü geliştirir.” böyle bir şey yok. “Arıcılığı geliştirir.” böyle bir şey yok. Ama ısrarla ve inatla burada “sulama suyu, kanalizasyon…” Bunları teknik olarak ve fiziki olarak köylere hizmet götürme birliğinin yapması mümkün değil. Ama Türkiye’de ilçeler artık standart dışı. Dokuz yüz civarında olan ilçelerin bazıları bu hizmetleri yapabilir, ama bunlar çok kısıtlı sayıdadır. Bir iki köyü olan ilçeler var, çok küçük ilçeler var. Bunların kurduğu hizmet birlikleri ne ölçüde bunları başarabilecek? Bir de burada özellikle bu yetkileri verirken, biraz önce arz etmiş olduğum “merkezî idare kuruluşlarının görev alanına giren diğer yatırımları” derken yetki genişliğine tecavüz ettiğimizi de lütfen dikkate alalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çelik, konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Burada özellikle yetki genişliği, yani eski tabirle tevsii mezuniyet, genel idarenin uhdesinde olan bir husustur. Siz bunu götürüp taşrada yerel yönetimlerin uhdesinde olan bazı örgütlere yetki genişliğini dağıttığınız zaman çok büyük sorunlar çıkar, egemenliğimizle ilgili sorunlara yol açar. Bizim Avrupa Birliğiyle yapmış olduğumuz özellikle özerklik, yerel yönetimler özerklik şartında ifade edilen subsidiyarite ilkesinin dışında, bu çok farklı bir kavramdır. Siz yetki genişliğini taşraya, mahalli örgütlere veremezsiniz. Bu açıdan da Anayasa’ya karşı bir hüküm olarak bunu biz telakki etmekteyiz.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, 44’üncü maddenin tasarı metninden çıkarılmasının uygun olacağını düşünmekteyim. Dolayısıyla, bunun özellikle Komisyon tarafından, yüce heyetiniz tarafından ve Hükûmet tarafından dikkate alınmasını talep etmekteyim.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Önergeleri birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 44 üncü maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanununun 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                               Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

“Bakanlıklar ve diğer merkezî idare kuruluşları ile il özel idareleri; köye yönelik hizmetlere ilişkin yapım, bakım ve onarım işleri, bölünmüş yol, elektrifikasyon, köy yolu, içme suyu, sulama suyu ve kanalizasyon yatırımlarını, kendi bütçelerinde bu hizmetler için ayrılan ödenekleri köylere hizmet götürme birliklerine aktarmak suretiyle gerçekleştirebilirler. Aktarma işlemi merkezi idare kuruluşlarında ilgili bakanın, il özel idarelerinde valinin onayıyla yapılır ve bu ödenekler tahsis amacı dışında kullanılamaz. Bu takdirde iş, birliğin tabi olduğu usul ve esaslara göre sonuçlandırılır. Köylere hizmet götürme birlikleri de bütçe imkânları ölçüsünde bu yatırımlara kendi bütçelerinden ödenek aktarabilirler. Bakanlıklar ve diğer merkezi idare kuruluşları ile il özel idareleri tarafından aktarılacak ödeneklerle gerçekleştirilecek yatırımlar, birliğin hizmet ve görev alanı sınırlamasına tabi olmaksızın yapılabilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz tasarının 44’üncü maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önceki konuşmamda ifade ettim, 44’üncü maddenin şu an tasarıdaki yer aldığı şekliyle sıkıntılı bir düzenleme olduğunu ve bununla ilgili bir önergemiz olduğunu ifade ettim ve bütün sayın milletvekillerine buradan duyurdum. Ayrıca, biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan arkadaşımız da çıkmadan önce kendisine bu bilgiyi de verdim ayrıca.

Önemli bir konuyu görüşüyoruz, bugüne kadar, şu saate kadar da genel olarak gayet anlayış içerisinde götürülüyor. Ve bir tanesi çıkıyor, bir kişi, bir milletvekili, bir sayın milletvekili çıkıyor burada, elinde bir gazete haberiyle, bir gazete kupürüyle ne olduğu belli olmayan…

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Hürriyet gazetesi, Hürriyet gazetesi.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Oradaki habere istinaden tüm AK PARTİ’lileri, tüm Hükûmetimizi suçlayıcı, töhmet altına alıcı ifadelerde bulunuyor. Bunu ayıplıyorum her şeyden önce ve bunu reddediyoruz, aynen iade ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Aynen iade.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlar, eğer ispat edeceğiniz bir iddianız varsa usulü dairesinde anlatırsınız, ortaya koyarsınız, çıkar konuşursunuz, ona hiç kimsenin  bir itirazı olamaz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kabul etmiyorsunuz ki.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ama bir gazete haberi. Velev ki, ayrıca, kocaman, milyonlarca insanı içinde barındıran, destek verdiği bir camiada veya camia içerisinde gözüken, öyle olduğunu iddia eden bir tanesi çıkıp yanlış işler de yapabilir. Bu bütün camia için geçerlidir, bütün herkes için geçerlidir, bütün siyasi partiler için geçerlidir ve yaptıkları sadece o kişiyi bağlar.

Önemli olan şudur: Mekanizmalar açık mıdır, değil midir? Yani suç işleyen ya da işlediği iddia edilen bir kişiyi o parti, o kişi, o kurum, Hükûmet korumuş mudur, korumamış mıdır? Yargıya intikal etmiş midir, etmemiş midir? Onun önünde bir engel çıkarmış mıdır, çıkarmamış mıdır? Böyle bir şey olmadığına göre, böyle bir şey söz konusu bile olamayacağına göre, o zaman bu iddia bir iftiradır ve çok yanlıştır. Milletvekili ciddiyetiyle bağdaştırmak kesinlikle mümkün değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar Ben o arkadaşımdan…

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Peki, yolsuzluk yapmak yakışıyor mu?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ben o arkadaşımdan buradan çıkıp özür dilemesini rica ediyorum.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Hayır efendim.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Çok yanlış, çok ayıp.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Kendi üyeniz söyledi, kendi üyeniz…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, yani KÖYDES’in başarılarından rahatsız olabilirsiniz ve bugüne kadar hiçbir hükûmete nasip olmayan icraatların gerçekleştirildiği bir projedir bu. Ha, bunu nasıl söylüyorum? Neden bu kadar net konuşuyorum? Çünkü 22 Temmuzda millet bu takdiri kullandı, bu notu verdi. Bunu okeyledi millet. Artık size söz düşmez.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – 22 Temmuz geçeli bir yıl oldu.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani KÖYDES uygulamaları her boyutuyla değerlendirilmiştir 22 Temmuz seçimlerinde ve milletin tasvibinden geçmiştir. Milletin takdirine mazhar olmuştur. Size söz düşmez bu saatten sonra. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Düşer!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, çıkıp buraya “Şu kişi böyle yaptı, bu kişi böyle yaptı.” dediğiniz zaman, bunun sonucu hiç iyi olmaz. Yani bunun sonucu hiç kimseye bir katkı sağlamaz değerli arkadaşlar.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Niye tekzip etmiyorsunuz!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Öyle bir yöntem de olmaz zaten, uygulanamaz.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Gazete haberini dikkate almayın, şöyle söyledi dikkate almayın, öyle bir şey olur mu!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Çıkıp burada söyleyebiliyorsanız ki AK PARTİ’liler bunları korumuştur, bunlara destek vermiştir ve mahkûmiyeti mahkeme kararıyla sabit olan birisi var ve buna rağmen Hükûmetimiz ya da Partimiz tarafından korunmuş ise gelir konuşursunuz; aksi hâlde, boş bir laftır, anlamsız bir laftır konuştuğunuz. Özür dilemeniz gerekir değerli arkadaşlar.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Sizin il başkan yardımcınız Sayın Canikli. Sizin özür dilemeniz gerekir.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Şimdi, bakın, kim var KÖYDES’in başında? Kaymakam var. Kim var illerde? Vali var. Siz bütün devlete hakaret ediyorsunuz, bütün valilere hakaret ediyorsunuz, bütün kaymakamlara hareket ediyorsunuz. Çok ayıptır. Gerçekten çok ayıptır değerli arkadaşlar. Bunu size yakıştıramıyorum.

Onun için, KÖYDES projesi bu alanda bugüne kadar uygulanan en güzel, en büyük projedir. Elbette eksiği olabilir, uygulamada birtakım sıkıntılar olabilir, yanlış yapanlar da çıkabilir içinden. Onları çıkar söylersiniz. Dersiniz ki: Bakın, bu kişi yanlış yapmıştır, şurada birtakım yanlışlıklar vardır, lütfen onları düzeltin. Bu ikazınızı saygıyla karşılarız...

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Köy Hizmetlerini niye kapattınız?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – ...bu değerli bir katkıdır, değerli bir yaklaşımdır, beyefendi bir yaklaşımdır, dolu bir yaklaşımdır. Eğer yaklaşım bu değilse boş bir yaklaşımdır. Tıpkı biraz önce burada ortaya konulduğu gibi. Bunları reddediyoruz ve tekrar söylüyorum: AK PARTİ hiçbir şekilde en ufak bir yolsuzluğa meydan vermemek için bütün gayreti gösteriyor, en ufak bir şey olduğu zaman da üzerine gidiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – 260 dava var hakkınızda, bakanlarınız hakkında.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Aksini ispat edemezsiniz. Çünkü böyle bir şey yok. En ufak bir iddianın üzerine gidiyor AK PARTİ. Buna göre konuşacaksınız değerli arkadaşlar. Herkesi kendisi gibi zannetmesin insanlar. Ben, bu tasarının hayırlı olmasını diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Kaç tane yolsuzluk dosyanız Mecliste? Kaldırın bakalım yolsuzlukları!

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı yasa tasarısının 44. maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ederim.

                                                                                                     Kamer Genç

                                                                                                         Tunceli

Cümle:

“Köye hizmet götürme birliğine tahsis edilen ödenekler hiçbir suretle taşıt alımında ve resmî bina tamirat ve tadilatlarında kullanılamaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

SADETTİN AYDIN (Erzurum) – Hoş geldin, hoş geldin!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, hoş bulduk. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)

Sayın milletvekilleri, 44’üncü madde üzerinde verdiğim bir önergede şahsım adına söz almış bulunuyorum. Saygılar sunuyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, gerçekten sizin grup başkan vekilleriniz konuşunca çok gülüyorum. O kadar böyle dürüstlük örneğini kendini gösteriyorlar ki. Peki, bu iki bankadan 750 milyon doları kendi damadının olduğu şirkete alan kim? Efendim, gidelim bakalım, belediyelerinizde Allah rızası için usulüne uygun bir ihale açılıyor mu? Diyorsunuz ki: “Köye hizmet getirme birliklerinin başında kaymakamlar var.” Hangi kaymakam siyasi iktidarın, sizin milletvekillerinizin iradelerine karşı gelebilir? Gelmez. Bunu görüyoruz... Bunu görüyoruz... Bakın, devlet yönetmenin bir… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kaymakam siyasilerden emir almaz. Ayıp ayıp!

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Kaymakam devleti temsil eder.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar…

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın değerli milletvekilleri, dürüst devlet yönetmenin bir usulü var. Dürüst devlet nasıl yönetilir: Dürüst devlette devletin kurallarını koyarsınız, kuralları kişilere göre belirlemezsiniz. Yani eğer siyasi iktidarın emrindeki kişilere yetki verirseniz siyasi iktidar onları kullanır.

İşte Ali Dibolar meselesi çıktı ortaya. Yani, bakın, ben burada mektup getirip okumuyorum. Bir ilinizde il başkanınız 17 tane ihale alıyor. Siz bunları benden daha iyi biliyorsunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İhale herkese açıktır.

KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Canikli, dokunulmazlıkları kaldıralım, dokunulmazlıktan çıkalım, mahkemelerin karşısına gidelim…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İhale herkese açık mı? Sayın Genç soruyorum, açık konuşalım: İhale herkese açık mı?

KAMER GENÇ (Devamla) - …hakikaten acaba masum musunuz, yoksa ihalelerde ceplere bir şey doldurmuş musunuz?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İhalelerde herhangi bir şey var mı, onu söyle?

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi bakın değerli milletvekilleri, köye hizmet… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, ben yıllarca… Benim ilimde yaylalar var, yaylalardan paralar alınıyor. O koyuncular var ya, koyuncular her sene yaylalara giderken meralar kiraya veriliyor. O paralar alınıyor, maalesef bir kısmı lüks makam arabalarına sarf ediliyor, efendime söyleyeyim birtakım insanların lüks tefrişatına sarf ediliyor.

Şimdi, benim önergemde diyorum ki: Köye hizmet birliklerine tahsis edilen paraların hiçbir surette oradaki kamu görevlilerinin, valinin, kaymakamın, ilgili mal müdürünün altına lüks araba almaya tahsis edilmemesi, ayrıca da o kamu binalarında birileri kendine göre bunu özel amacına sarf etmemesi yolunda bir hüküm koyalım diyorum. Buraya koyalım diyorum.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ona müsaade etmiyoruz zaten. Rahat ol, rahat ol!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ha, siz diyorsunuz ki... Yani zaten önergemi kabul etmezsiniz ya! Neyse, edersiniz etmezsiniz.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Tunceli valisinin arabası kaç yaşında biliyor musun?

KAMER GENÇ (Devamla) - Ama değerli milletvekilleri, bakın, şimdi buraya getirdiğiniz kanunlar ortada. Yahu, şimdi köye hizmet birliğine getirdiğiniz zaman, bu paraları oraya aktardığınız zaman ihaleye tabi olmayacak. Ben öyle kaymakam biliyorum ki, gidiyor kendi memleketinden kendi arkadaşını getiriyor, ihale veriyor. Var mı buna karşı koyacak? Veyahut da işte bakın bizim… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İsmini ver soruşturalım, soruşturma açalım. Ama önemli bu.

KAMER GENÇ (Devamla) - Beyler, bakın sizin memleketten haberiniz yok. Sizin gözlerinizi perde kaplamış. Siz Türkiye’de yapılan suistimalleri ya görmüyorsunuz… Aslında benden daha iyi biliyorsunuz!

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)- Örnekle… Somut konuş.

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, bakın, köye hizmet götürme projesinde, KÖYDES projesinde gerçekten iki sene iyi para aktarıldı ama ortada hizmet yok.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Nasıl yok?!

KAMER GENÇ (Devamla) - Niye? Müteahhitler birtakım teknik elemanlarla anlaştılar… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Bütün ihaleler açık. Böyle bir yürütme yok.

KAMER GENÇ (Devamla) - Gidin inceleyin. Köye içme suyunu getirmişler, yok, çalışmıyor. Gidin köye, köye asfalt yol yapılmış, çalışmıyor. Bunları burada konuşacağız. Gelin bir heyet kuralım. Gidelim bunları yolda tespit edelim.

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – “Bütün ihalelerde haksızlık yapılıyor.” diyorsun, böyle bir şey yok.

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi ne yapıyorsunuz? Valilerin ve kaymakamların emrine verdiğiniz zaman, valilerin büyük bir kısmı, kaymakamların büyük bir kısmı siyasi iktidarın âdeta bir il ve ilçe başkanı gibi çalışıyor.(AK PARTİ sıralarından “Ayıp ediyorsun, nereden biliyorsun?” sesleri, gürültüler)

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Kaymakamların hepsi şerefli insanlardır, devletin kaymakamlarıdır, böyle konuşma.

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, ben bunu her zaman ispatlayabilirim. Beyler, bugün siz iktidardasınız, yarın iktidardan düştüğünüz zaman ciyak ciyak burada siz ötersiniz “Yahu biz ne yaptık da yolumuzu şaşırdık bu kanunları getirdik…”

Devlet düzeninin bir kuralı vardır. Her şeyi dürüstlük kuralları içinde eksiltme artırma ihale kanunları… Açık ihale açarsınız, herkes gelir o ihaleye girer. Eğer yeterlilik belgesini alırsa herkes girer.

AGÂH KAFKAS (Çorum)- Yine açık ihaleler.

KAMER GENÇ (Devamla) - Böyle genel suistimal edilemez, insanları koruyan birtakım avantajlar, hırsızlık yapılamaz bir sistemi getirirseniz o işler. Ama, efendim, benim kaymakamım dürüsttür, benim valim dürüsttür… Dürüst olan var, çok, ama olmayan da var! Yani işte bunu eğer… (AK PARTİ sıralarından “İsim ver, cezasını verelim.” sesleri) Yani, olmayanın eline düştüğü zaman işte bu devletin parçaları çarçur ediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için insanların vicdanına göre olayların kurallara bağlanmaması lazım. Objektif kurallar bellidir, bu kuralları koyarsanız… Diyoruz ki, (A) iktidarı gelse, (B) iktidarı gelse, memleket dürüst yönetilsin. O fakir fukaranın, yani kendi çocuğunun icabında gıdasından biriktirerek verdiği, devlete vergisi hakkıyla harcansın. Buna var mısınız, yok musunuz? (AK PARTİ sıralarından “Varız!” sesleri, gürültüler) Hakkıyla harcamanın da bir yolu var, o da…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Zaten öyle yapıyoruz!

KAMER GENÇ (Devamla) -  Efendim, yani bize söyletmeyin, bakın gider araştırma yapar, getirir, burada söylerim, hepsini de getirir söylerim…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Haydi haydi getir görelim!

KAMER GENÇ (Devamla) -    Ondan sonra çok da mahcup olursunuz.

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Sen öyle bir şey var da söylemiyorsan, vazifeni yerine getirmiyorsun! Var da susuyor musun, ne biçim milletvekilisin sen! 

KAMER GENÇ (Devamla) -   Ondan sonra bu ödenekleri şimdiye kadar… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, KÖYDES ve BELDES’e şimdiye kadar ne kadar para aktarılmış? Ne kadar ödenek serbest bırakılmış? Yok. Yani bunların… Yapılan hizmetler ortada. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yahu ben size doğru bir şey söylüyorum. Burada objektif kuralları koyalım. Bu maddenin çıkması lazım buradan. Benim söylediğim kaymakamların, valilerin, bürokratların bu parayı kendi özel zevkleri için harcamasın. Eğer istiyorsanız…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Yol yapıyor, su…

KAMER GENÇ (Devamla) – “Harcayın” diyorsunuz siz, zaten ona müsaitsiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) -   Sayın Başkan, saygılar sunuyorum, oylama sırasında karar yeter sayısı istiyorum.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Kamer Genç, devletin bütün valileri ve  kaymakamları şerefsiz diyemezsin!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben öyle bir şey demedim.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Dedin, böyle konuşma!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, onu söyleyen sizsiniz! Ben “Bazıları var.” dedim.

BAŞKAN -  Saygıdeğer milletvekilleri, arkadaşlar, lütfen…

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Somut isim getir, isim!

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Ağzından çıkanı kulağın duymuyor senin!

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Bütün muhtarlara dava açtıracağım sana!

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, saygıdeğer hatipler; bakınız, her kurumla ilgili olarak, her şahısla, herhangi bir siyasi kurumla ilgili olarak veya diğer kurumlarla ilgili olarak bazı şahıslar suç işlemiş olabilir, kabahatli olabilir veya kabahatli olduğu iddia edilebilir. Bunlar herkes için geçerlidir. Eğer burada gelip, bu şekilde bir davranış içerisinde bulunursak kendi bindiğimiz dalı keseriz, siyaset kurumunu yerle bir ederiz. Yani buna hakkımız yok. Burada aynı zamanda devletin valileri, kaymakamları var, onları da tartışıyoruz. Geriye zaten bir şey kalmıyor arkadaşlar. Lütfen, konuşmalarımıza daha özen gösterelim ve konuşmalarımıza dikkat edelim. İstirham ediyorum yani. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani, yarın birileri çıkıp şimdi buraya Maliye bürokratları var, Maliyeyle ilgili başka bir şey söylese, Maliyeden iki tane örnek getirse, yani bütün Maliye kurumu töhmet altında mı kalacak? Böyle bir şey olmaz arkadaşlar, lütfen. İstirham ediyorum yani.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim dediğimi gayet iyi anladılar, arkadaşlarımız anlamasını öğrensinler! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN -  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı var, önerge kabul edilmemiştir.

Evet, kabul edilen önergeyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

45’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.27

 

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

 

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

46’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Kanun Tasarısının 46 ncı maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Nurettin Canikli                       Orhan Erdem                  Cevdet Erdöl

                   Giresun                                  Konya                            Trabzon

          Safiye Seymenoğlu                   A. Sibel Gönül

                   Trabzon                                 Kocaeli

“3) 2802 sayılı Kanunun ek geçici 2 nci maddesinin (b) bendindeki “üç yılını” ibaresi “bir yılını”, (c) bendindeki “kazanmış” ibaresi “kaybetmemiş” şeklinde değiştirilmiş ve aynı maddenin (d) bendine “derecedeki” ibaresinden sonra gelmek üzere “(9 uncu derecede bulunan askeri hakim ve savcılar, 103 üncü maddedeki aylık ödeme oranı % 39 olarak uygulanmak ve yargı ödeneği de bu oran üzerinden hesaplanacak brüt aylıkları esas alınarak verilmek üzere 8 inci derecedeki)” ibaresi eklenmiştir.”

“4) 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “1/1/2006-30/6/2006 tarihleri arasında 950 gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren ise 1850 gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda her ay ek ödeme yapılır.” ibaresi, “en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) % 200’ünü geçmemek üzere her ay ek ödeme yapılabilir. Ek ödemenin oranı ile esas ve usulleri; görev yapılan birim ve iş hacmi, görevin önem ve güçlüğü, görev yerinin özelliği, çalışma süresi, personelin sınıfı, rütbesi, kadro veya görev unvanı, derecesi, atanma usulü ile emsali veya benzeri görev ve unvanlarda bulunan personele mali haklar kapsamında yapılan her türlü ödemeler dahil almakta oldukları toplam ödeme tutarları gibi kriterler birlikte veya ayrı ayrı dikkate alınarak, Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir. Emsali veya benzeri görev ve unvanlarda bulunan personel arasındaki ücret dengesini sağlamak amacıyla, mali haklar kapsamında yapılan her türlü ödemeler dahil alınmakta olunan toplam ödeme tutarları esas alınarak, emsali veya benzeri görev ve unvanlarda bulunan personel için farklı oranlar belirlenebilir veya hiçbir belirleme yapılmayabilir.” şeklinde değiştirilmiş, ikinci fıkrasında yer alan “makam, yüksek hâkimlik, temsil veya görev tazminatından yararlananlara,” ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve anılan maddeye altıncı fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“Kadro karşılığı sözleşmeli personel hariç olmak üzere; 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında sayılan ödemelerden yararlanan memurlara, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Denizcilik Müsteşarlığı, Devlet Personel Başkanlığı, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığındaki personelden 3056 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin birinci fıkrası hükmünden yararlanan memurlar ile 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Kanunun ek 17 nci maddesinin (C) fıkrası, 19/6/1979 tarihli ve 2252 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi, 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin yedinci fıkrası, 9/1/1985 tarihli ve 3146 sayılı Kanunun 39 uncu maddesi, 8/1/1986 tarihli ve 3254 sayılı Kanunun 32/D maddesi, 24/6/1994 ve 4009 sayılı Kanunun 56 ncı maddesinin (a) fıkrası, 2/5/2001 tarihli ve 4668 sayılı Kanunun 17 nci maddesi, 16/04/2003 tarihli ve 4848 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 1/5/2003 tarihli ve 4856 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin üçüncü fıkrası, 25/6/2003 tarihli ve 4904 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin altıncı fıkrası, 23/7/2003 tarihli ve 4954 sayılı Kanunun 37 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 3/3/2004 tarihli ve 5102 sayılı Kanunun 5 inci maddesi, 20/2/2008 tarihli ve 5737 sayılı Kanunun 67 nci maddesinin dördüncü fıkrası ile 72 nci maddesinin ikinci fıkrası ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 25 inci maddesinin (b) fıkrası ile ek 2 nci maddesinde öngörülen ödemelerden yararlanan memurlara, anılan hükümlere göre yapılan ödemeler ile her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında görev yapan yönetici ve öğretmenler ile sosyal hizmet kuruluşlarında görev yapan öğretmenler hariç olmak üzere fiilen yapılmayan ders karşılığı ek ders ücretinden yararlanan memurlara yapılan ödemelerin toplam net tutarının, birinci fıkra uyarınca yürürlüğe konulacak Bakanlar Kurulu kararında kadro veya görev unvanları için belirlenen ek ödemenin net tutarından az olması halinde, bunlara bu fıkrada sayılan hükümlere göre yapılan ödemeler yerine sadece bu madde hükümleri çerçevesinde ek ödeme yapılır.”

“Ulaştırma Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı, Denizcilik Müsteşarlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü personeline bu madde uyarınca yapılan ek ödemeler döner sermaye bütçelerinden yapılır. Devletin mali imkânlarını göz önünde bulundurmak suretiyle merkezi yönetim kapsamında kamu idarelerinde istihdam edilen personele bu madde uyarınca yapılan ek ödemelerin tamamını veya bir kısmını teşkilat yapısı esas alınarak merkezi yönetim bütçesinden veya döner sermayesi bulunan kurumlar için döner sermaye bütçesinden yaptırmaya Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı kanun tasarısının 46. maddesinin 4. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Şandır

Ahmet Kenan Tanrıkulu

Erkan Akçay

 

Mersin

İzmir

Manisa

 

Akif Akkuş

Abdülkadir Akcan

Mustafa Kalaycı

 

Mersin

Afyonkarahisar

Konya

4) 7.06.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde kararnamenin EK MADDE 3 aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Kamu idarelerinin Başmüfettiş, Müfettiş, Başhesapuzmanı, Hesapuzmanı, Başdenetçi, Denetçi ve Merkez Teşkilatı Kadrolarında görevli Başkontrolör, Kontrolör ve iç denetçi kadrolarında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre istihdam edilenlere, en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) %200’ünü geçmemek üzere ek ödeme yapılabilir. Ek ödemenin miktarı ile esas ve usulleri; personelin sertifika derecesi, görev yapılan birim ve iş hacmi, personelin çalışma süresi ve aylık derecesi gibi kriterler dikkate alınarak İç Denetim Koordinasyon Kurulunun önerisi ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenir. Bu ödemede 657 sayılı Kanunun aylıklara ilişkin hükümleri uygulanır ve bu ödemeden damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesinti alınmaz.

Kamu idarelerinin Başmüfettiş, Müfettiş, Başhesapuzmanı, Hesapuzmanı, Başdenetçi, Denetçi ve Merkez Teşkilatı Kadrolarında görevli Başkontrolör, Kontrolör ve iç denetçi kadrolarında 657 sayılı Kanuna göre istihdam edilenlere, anılan Kanun ile bu Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen ödemeler dışında görev yaptıkları kurum personelinin yararlandığı tazminat, fazla mesai ve benzeri başka herhangi bir ödeme yapılmaz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5018 sayılı kanun ile istihdam edilen iç denetçiler ile kurumlarda görev yapan yukarıda unvanları sayılı personel maaşları arasında ücret dengesizliği oluşmuştur. Yukarıda unvanı sayılı personelden daha az yetki ve iş hacmine sahip iç denetçilere ödenen ek ödeme tutarı bu eşitsizliğe sebep olmuştur. Yine bazı Bakanlıklarda verilen ek ödemeler bu dengesizliği artırmıştır. Yapılacak olan ek ödeme ile bu dengesizlikler giderilecektir. Söz konusu iyileştirmenin Bütçeye fazla bir etkisi olmayacaktır. Çünkü ek ödeme alması önerilen unvanların büyük bir kısmı zaten döner sermaye ve diğer ek ödemeleri aldığından mahsuplaşma yapılacaktır. Bu düzenlemeyle denetim elemanları arasındaki ücret dengesizliği büyük ölçüde giderilecek eşit işe eşit ücret prensibi gerçekleşecektir.

BAŞKAN – Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, biraz önce okutmuş olduğumuz diğer önergenin özetini okutacağım, çok uzun bir önerge olduğu için.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Özet olmaz Sayın Başkan! Nasıl özet olur?

BAŞKAN – Beş yüz kelimeyi geçen bir şey var.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Biraz evvel okundu bu zaten.

BAŞKAN – Okundu Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Okundu ama ikinci defa da aynısı okunur.

BAŞKAN – Buyurun:

Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 46’ncı maddesinin dördüncü fıkrasında değişiklik yapılmasına ilişkin önergenin özeti:

Kurumsal ek ödemesi olmayan yaklaşık 1,5 milyon kamu personeline herhangi bir kadro veya görev unvanı ayrımı yapılmaksızın halen 136 YTL olarak yapılmakta olan ek ödeme en yüksek devlet memuru aylığının yüzde 200’ü oranına kadar artırılmaktadır. Bakanlar Kuruluna bu oranı geçmemek üzere bütçenin mali imkânları çerçevesinde unvanlar itibarıyla farklı oranlar belirleme yetkisi verilmektedir. Kurumsal ek ödemesi olması nedeniyle söz konusu ek ödemeden yararlanmayan ancak ek ödeme oranı en yüksek devlet memuru aylığının yüzde 200’ünün altında olan kurumlar da kapsama dâhil edilmektedir. Bu suretle kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapmakta olan kamu personelinin kurumlar arasındaki ücret dengesizliğinin giderilmesi ve eşit işe eşit ücret ilkesine uygun olarak ücret adaletinin sağlanması hedeflenmektedir. Söz konusu ek ödemenin bazı kurumlar için döner sermaye bütçesinden yapılması öngörülmektedir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Hükûmet bu önergeyi bize izah etsin. Çünkü bu önerge ile kamu maliyesine önemli bir külfet geliyor. Bir de hangi kamu personeli yararlanıyor? Mesela  öğretmenler yararlanıyor mu, bekçiler yararlanıyor mu?

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Oradan olmaz, gel buradan konuş.

BAŞKAN – Sayın Genç, şimdi bir suretini size göndereyim.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Üçüncü fıkrada yapılan değişiklikle, aylık, ödenek, mali ve sosyal haklar bakımından askeri hakimler ile adli ve idari yargı hâkim ve savcıları arasındaki denkliğin sağlanması, dördüncü fıkrada yapılan değişiklikle ise, halen kapsama dahil kamu personeline 136 YTL civarında yapılmakta olan ek ödeme tutarının, görev yapılan birim ve iş hacmi, görevin önem ve güçlüğü, görev yerinin özelliği, çalışma süresi, personelin sınıfı, rütbesi, kadro veya görev unvanı ile atanma usulü gibi kriterler göz önüne alınarak farklılaştırılması ve yeni ek ödeme oranları belirlenmesi hususunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmek suretiyle, kurumsal ek ödemesi olan personel ile olmayan personel arasındaki ücret dengesizliğinin giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 46’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

47’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına

Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 47’nci  maddesine aşağıdaki fıkranın ilave edilmesini arz ve teklif ederiz. 

 

Oktay Vural

Erkan Akçay

Mümin İnan

 

İzmir

Manisa

Niğde

 

K. Erdal Sipahi

Hüseyin Yıldız

Mustafa Kalaycı

 

İzmir

Antalya

Konya

 

 

Cemaleddin Uslu

 

 

 

Edirne

 

“6) 5018 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin beşinci fıkrası”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Şandır, gerekçeyi mi okutayım?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sayıştayın görevi hakkındaki anılan fıkra hükmü, Anayasanın 160 ıncı hükmüne uygun olmadığından yürürlükten kaldırılması uygun görülmüştür.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun Dış Denetimin düzenlendiği “Altıncı Kısım”ın, “Dış Denetim” başlıklı 68 inci maddesinde Sayıştay tarafından yapılacak harcama sonrası dış denetim düzenlenmiştir.

Maddenin birinci fıkrasında, Sayıştay tarafından yapılacak harcama sonrası dış denetimin amacı, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin hesap verme sorumluluğu çerçevesinde, yönetimin mali faaliyet, karar ve işlemlerinin; kanunlara, kurumsal amaç, hedef ve planlara uygunluk yönünden incelenmesi ve sonuçlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine raporlanması olarak belirlenmiştir.

Bu amaçla yapılacak olan harcama sonrası dış denetimin gerçekleştirme usulü maddenin ikinci fıkrasında hükme bağlanmış ve genel kabul görmüş uluslararası denetim standartları dikkate alınarak, Sayıştayca yapılacak dış denetimin;

1- Mali Denetim ve Hukuka Uygunluk Denetimi: Kamu idaresi hesapları ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak, mali tabloların güvenilirliği ve doğruluğu ile kamu idarelerinin gelir, gider ve mallarına ilişkin mali işlemlerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığının tespiti,

2- Performans Denetimi: Kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının  belirlenmesi, faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve performans bakımından değerlendirilmesi,

şeklinde yapılması öngörülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici 1’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Kanun Tasarısının geçici 1 inci maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Mustafa Elitaş

Mehmet Zafer Üskül

 

 

Giresun

Kayseri

Mersin

 

 

Egemen Bağış

Metin Kaşıkoğlu

 

 

 

İstanbul

Düzce

 

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 1/237 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 18 inci maddesinde konuyla ilgili düzenleme yapılmış ve yasalaşmış bulunduğundan, bu maddenin Tasarıdan çıkartılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici 2’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının geçici madde 2’nin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki ikinci fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Erkan Akçay

Mümin İnan

 

İzmir

Manisa

Niğde

 

Kamil Erdal Sipahi

Hüseyin Yıldız

Cemaleddin Uslu

 

İzmir

Antalya

Edirne

“Tarımsal sulama birliklerine ait 30.06.2008 tarihine kadar TEDAŞ idaresine olan elektrik borçlarının gecikme faizleri kaldırılmak suretiyle ana para borcunun 24 aya kadar eşit taksitler hâlinde tahsil edilmesine ve buna ilişkin olarak bu kanunun yayınlanmasından itibaren iki ay içinde düzenleme yapmaya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yetkilidir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. 

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Akçay konuşacaklar. 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, iki maddemiz kalmıştır tasarının tamamlanması için. Burada iki tane önerge vardır.

Dolayısıyla, tasarının tümünün görüşülmesinin tamamlanmasına kadar çalışma süremizin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Akçay, buyurun efendim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 47’nci maddesinde yer alan geçici 2’nci madde üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yirmi dört kanunda ve iki kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapan bu tasarı bir torba kanun niteliğinde olmasına rağmen, temel kanun gibi Genel Kurula getirildi. Bu yanlışlık yetmiyormuş gibi Hükûmet kendi getirdiği bu tasarıya ilişkin alt komisyonda on dokuz adet, üst komisyonda yirmi adet değişiklik önergesi verdi. Yine iktidar tarafından Genel Kurulda değişiklik önergeleri verilmeye devam ediyor, şu saate kadar da sekiz değişiklik önergesi verildi.

Bu tutum, Hükûmetin hazırlıksızlığını, kararsızlığını, keyfîliğini, yeterince etüt ve analiz yapmadığını ve bazı konularda niyetinin pek de halisane olmadığını göstermektedir. Yeni bir sistem getirmiyorsunuz ancak mevcut sistemlerin çivisini çıkarıyorsunuz. Bu hâliyle yapıcı değil, bozucu bir tutum sergilenmektedir; devlete ait ne varsa satıp savmaya odaklanmış bir anlayış sergilenmektedir.

Muhterem milletvekilleri, verdiğimiz değişiklik önergesiyle tarımsal sulama birliklerinin TEDAŞ’a olan elektrik borçlarının gecikme faizlerinin kaldırılarak, anapara borcunun yirmi dört aya kadar eşit taksitler hâlinde ödenmesini öneriyoruz.

AKP Hükûmeti döneminde çiftçilere yeterli destek sağlanamamış, Türk tarımı son kırk yılın küçülme rekorlarını kırarak yüzde 7,2 oranında küçülmüştür. Tarımsal potansiyeli Türkiye'nin en büyük zenginliğidir. Nüfusun ve aktif iş gücünün önemli bir kısmı tarımda istihdam edilmektedir. Ama, maalesef AKP Hükûmeti döneminde tarım kesimine yeterli bütçenin ayrılmadığını görüyoruz.

2008 yılı bütçesinde 2008 yılına ait tarımsal desteğe verilen rakamı 5,4 milyar YTL olarak görüyoruz. Bu durumda 2008 yılı tarım destek bütçesinin 2007 yılı için açıklanan 5,3 milyar YTL’den sadece yüzde 1,9 nispetinde arttığını görüyoruz. Bütçe giderleri yüzde 9,6 oranında arttığı hâlde, tarım için ayrılan kaynağın yüzde 1,9 oranında artırılması, Hükûmetin tarıma gereken desteği vermediğinin en açık kanıtlarından birisidir. Ayrılan bu bütçenin tarımın ihtiyacını karşılaması, çiftçilerimizi diğer ülkelerin çiftçileri düzeyinde desteklemesi mümkün değildir. Bu miktar yeterli olmadığı gibi, Tarım Kanunu’yla öngörülen miktarın da altında kalmaktadır.

Diğer yandan, tarımsal ürün ithalatında büyük artışlar yaşanmış ve 2002 yılında 4 milyar dolar olan tarım ithalatı yüzde 82 artarak 7,2 milyar dolar seviyesine çıkmıştır. Bir bakıma, Türk çiftçisi yerine yabancı ülkelerin çiftçileri desteklenmiştir.

Dünyada tarımdaki rekabet koşullarının zorlaştığı, tarımda yapısal dönüşüm, üretim ve verimliğin artmasına daha fazla ihtiyaç duyulduğu bir dönemde tarımsal desteklerin artırılmaması yanlış bir politikadır. Ürün fiyatları ya yerinde saymış ya da girdi fiyatlarında -gübre, ilaç, yem, tohum, sulama fiyatlarında- çok ciddi artışlar meydana gelmiştir.

Çiftçinin yaklaşık yüzde 65’i borçludur, kıt kanaat elde ettiği paralar faizlere gitmektedir. Tarımsal sulama abonelerinin 1,5 milyar YTL elektrik borcu bulunmaktadır. Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlar, tarımsal kredi borçları ve elektrik borçlarının ilk yılı ödemesiz, birkaç yıla yayılması suretiyle faizsiz ertelenmesi sağlanmalıdır.

Ziraat Bankası borçları yapılandırılan üreticilere yeni kredi açmıyor. Bu durumda üreticiler, mazotu, gübreyi nasıl alacak, tarlasını nasıl işleyecek? Ziraat Bankası, yeni üretim döneminde üretimlerini sürdürebilmeleri için borçları ertelenen üreticilere yeniden kredi vermelidir.

2007 yılının tarımsal desteklerinin bir bölümü hâlâ ödenmemiştir. Bu ödemeler bir an önce yapılmalı ve çiftçimize biraz olsun nefes aldırılmalıdır. Son aylarda önce buğday, sonra pirinç gibi ürünlerde aşırı fiyat artışları meydana gelmiştir. Son yıllarda özellikle su kullanma ihtiyacı artmıştır. Başta hububat ve mercimek olmak üzere bazı ürünlerin üretimlerinde önemli oranda düşüşler bulunmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu nedenle, bir an önce su konseyi kurulmalı, suyu rasyonel ve etkili bir şekilde kullanmak için su yasası çıkarılmalıdır. Ulusal tarım politikası belirlenerek yaşama geçirilmeli; düşük maliyet, yüksek verim ve gıda güvenliği esas alınmalıdır. Ulusal düzeyde ürün planlaması yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, kamusal bir değer olması gereken su, ne yazık ki, özelleştirme kıskacı altındadır. Uluslararası sermaye grupları suyu tahakkümleri altına almak istemektedirler. AKP Hükûmeti millî varlıklarımızı haraç mezat sattıktan sonra, şimdi de sularımızı özelleştirme kapsamına alma çalışmaları yürütmektedir.

Tarımda suya duyulan ihtiyaç gittikçe artmaktadır. Bu nedenle, çiftçilerimize verilen destekler artırılmalı, öncelikle tarımsal sulama borçları yeniden yapılandırmalıdır. Türkiye’yi yönetenlerin hiçbir dönemde, hiçbir gerekçeyle tarımı ve tarım kesimini ihmal etme lüksü olamaz. İhmalin sonucu dışa bağımlılıktır, kaostur, açlıktır ve sosyal sıkıntılardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bunun bedelini ödemeye kimsenin gücü yetmez.

Önergemizin kabulünü diliyor, muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Geçici 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

48’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 48 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin madde metninden çıkartılmasını ve diğer bentlerin numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                    Harun Öztürk

                                                                                                           İzmir

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Tasarının 48 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                 M. Akif Hamzaçebi                   Osman Kaptan              Hikmet Erenkaya

                           Trabzon                                 Antalya                           Kocaeli

                                                 Rahmi Güner               Yaşar Ağyüz

                                                        Ordu                        Gaziantep

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Kanun Tasarısının 48 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Mustafa Elitaş

Mehmet Zafer Üskül

 

Giresun

Kayseri

Mersin

 

Egemen Bağış

Metin Kaşıkoğlu

 

 

İstanbul

Düzce

 

Madde 48- Bu Kanunun:

a) 4 üncü maddesi yayımını izleyen ayın birinde.

b) 5 inci maddesi 15/7/2006 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde.

c) 24 üncü maddesi 1/1/2007 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde.

ç) 25 inci maddesi 1/1/2009 tarihinde.

d) 29 uncu maddesiyle 4706 sayılı Kanuna eklenen geçici 10 uncu madde 1/1/2009 tarihinde.

e) 46 ncı maddesinin dördüncü fıkrası 15/8/2008 tarihinde.

f) Diğer hükümleri yayımı tarihinde.

yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, en aykırı önerge maddenin metinden çıkarılmasıyla ilgili olan…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 25 inci maddesi ile 46 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan değişikliklere paralel olarak yürürlük tarihleri yeniden belirlenmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, biraz önce kabul edilen önerge ile 48’inci madde tümüyle değiştirilmiştir. Bu nedenle aynı maddede değişiklik isteyen İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk ve Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergelerini işleme koyma imkânı kalmamıştır, önergeleri işlemden kaldırıyorum.

48’inci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

49’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünün oylamasından önce oyunun rengini belirtmek üzere, aleyhte Sayın Kamer Genç’in söz talebi vardır.

Sayın Genç… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Oyunun rengi belli zaten, aleyhte olmak üzere söz alıyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – E, herhâlde yani, lehte konuşacak hâlim yok.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, sinirleniyorsunuz. Neden dolayı bu saate kadar çalışıyoruz? Acil bir şey yok.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Milletimize faydalı olmak için.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama öyle bir hükmü karakuşiyle devleti, bu Parlamentoyu yönetmeye çalışıyorsunuz ki, emsali görülmemiştir.

Biliyorsunuz, bir gün berberin birisini yakalamışlar, bir suç işlemiş. Kadıya gitmiş, ”Senin gözünü çıkaracağım.” demiş berbere.

AHMET YENİ (Samsun) – Hikâye anlatma, hikâye!

KAMER GENÇ (Devamla) – Berber demiş ki kadıya: “Bana iki göz lazımdır, avcının bir göze ihtiyacı var. Sen benim yerime avcının gözünü çıkar.” İşte, hükmü karakuş buna derler, bu hikâye değildir.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Biz onu bilmeyiz, sen bilirsin!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bilmiyorsunuz, bilenlere şey edeyim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, öyle bir kanun getirdiniz ki Türk maliyesine bir faydası yok, ekonomiye bir faydası yok. Sadece devletin kıymetli mallarını kendilerinizin, işte yöneticilerin göz koyduğu, birtakım, hani babalar gibi satmak için, onların satışını kolaylaştırıyorsunuz. Kamunun en güzel mallarını istediğinizi kendiniz alacaksınız, istediğinizi yabancılara satacaksınız, böyle bir kanun getirdiniz. Kanunu da kamuoyundan gizlemek için temel kanun kabul ettiniz ve burada maddelerin ayrıntılı okunmasını da önlediniz.

Biraz önce, AKP Grup Başkan Vekili bazı kamu görevlilerinin maaşlarına zam getiren bir önerge getirdi. Hâlbuki devlet böyle yönetilmez. Devlet bütçesi bu sene kaç lira açık veriyor?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Hiç vermiyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, göreceğiz. O zaman niye bütçe yaparken 47 katrilyonluk borçlanmayı getirdiniz? Niye getirdiniz onu?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hani diyordun ya sen “Fazla veriyor, niye memura vermiyorsun?” diye. Memura zam yaptık, niye rahatsız oluyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, şimdi getirdiğiniz bu önergeyle polise zam veriyor musunuz, öğretmene zam veriyor musunuz?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Veriyoruz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Veriyorsanız çıkalım burada konuşalım bunları.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 1,5 milyon insana zam veriyoruz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi sen nasıl Grup Başkan Vekilisin?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 1,5 milyon insana!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bana konuşma da, şimdi senin burada Bakanın var, çıksın konuşsun.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Önergeyi ben verdim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Burada, bu devlet böyle çalakalem, hükmü karakuşiyle yönetilmez diyorum. Getirirsiniz buraya, bunlar enine boyuna tartışılır, ondan sonra… Çünkü burada sizin hazırladığınız önergeler birtakım güç odaklarının… Güçlü olanlar geliyorlar size önergeyi verdirtiyorlar, orada fakir fukaranın durumu ne olacak?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Memura zam verdik, niye rahatsız oluyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Orada, burada savunması olmayan kamu görevlilerinin, maliyedeki o alt kademedeki insanların, adliyedeki o kâtiplerin hakkı ne olacak? Ondan sonra bekçilerin hakkı ne olacak? E, uzatmalıların hakkı nasıl olacak, bekçilerin hakkı ne olacak?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ek ödeme almayan herkese verdik.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – 1,5 milyon memur istifade ediyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, böyle getirip de son anda burada bir önerge veriyorsunuz, ama bu önergeyle kimin ne aldığı belli değil.

Bakanlar Kuruluna yetki veriyorsunuz da, niye Bakanlar Kuruluna yetki veriyorsunuz? Biz Meclis olarak burada bunları düzenleyelim ve verelim. Özelleştirme İdaresine imar planı yapma yetkisini veriyorsunuz, TOKİ’ye imar planı yapma yetkisini veriyorsunuz. Öyle bir yetki veriyorsunuz ki, insanların, bunların yapacağı imar planlarına karşı hak arama özgürlüğünün yolunu tıkıyorsunuz. Adam gidecek, efendim, Özelleştirme İdaresi veyahut da TOKİ gidecek birinin en şey şekilde, onun gayrimenkulünü kullanamayacak biçimde çok aykırı bir imar planı yapacak. İlanı kaldırıyorsunuz, itirazı kaldırıyorsunuz, ondan sonra git vatandaş uğraşsın. Niye bunu yapıyorsunuz?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Dava yolu açık.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sizler muhalif olan kişileri her yönüyle susturmaya çalışıyorsunuz. Bu güç sizde bugün var, yarına yok. Onu göreceksiniz. Zaten, sizin Hükûmetin bakanlarının çoğu da hapishaneye gidecekler, hiç merak etmeyin. Çünkü, o kadar büyük suistimaller var ki siz bunu bilmiyorsunuz. Sizin çoğunuz daha devletin ne olduğunu bilmiyor, yani devlet kavramının ne olduğunu bilmiyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yüksek Denetleme ile Devlet Denetlemeyi karıştırıyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Çünkü “devlet” kavramını bilen insanlar bu kadar sorumsuz davranmaz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yüksek Denetleme ile Devlet Denetlemeyi bilmiyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani en azından, kendileriyle ilgili bir suistimal iddiası ortaya atıldığı zaman en azından bir utanç duygusunu duyar, ama sorumsuzluk duygusu eksik olunca ne söylersen söyle…

Şimdi, diyorlar ki: “Mecliste muhalefet yok.” Peki, arkadaşlar, ben, o  “Muhalefet yok.” diyen insanlara soruyorum: Yahu şimdi, burada, söylenmesi, iktidarın yaptığı suistimallere, soygunlara karşı söylenmesi gereken her söz söyleniyor mu? Söyleniyor. Ama iktidardakiler eğer hiçbir şeye aldanmıyorsa, hiçbir şeye aldırmıyorsa…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Millet sana inanmıyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Millet inanmıyor sana.

KAMER GENÇ (Devamla) – …çok olgun davranıyorsa, laftan anlamıyorsa, e ne söylesen bunlara boş. Bunlara top tüfek getirip de alnına sıkacak değilsin ki kardeşim. Bunlara top tüfek getirip alnına sıkasın da ondan sonra anlasınlar lafı… E anlamıyor. Anlamayınca… (AK PARTİ  sıralarından gürültüler)

Yani, getirdiğiniz kanun Türk halkına fayda getirmiyor. Türkiye'deki malları, devlet mallarını, en kıymetli malları haraç maraç satacaksınız. Yalnız, bilmiyorum, acaba TC’yi hariç bırakıp da Türkiye'yi satılığa çıkaracak mısınız, satmayacak mısınız? (AK PARTİ  sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Genç lütfen.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sözünü geri al!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu kanun, ülkeye, vatandaşa hiçbir fayda getirmiyor, kamunun mallarını çok düşük bedellerle, çok kontrolsüz bir sistemle belirli kişilere satmaya… Belirli holdinglere, özellikle TOKİ’lere büyük avantajlar sağlayarak devlete büyük yükler getirecek bir sistem getirdiniz. Getirdiğiniz bu kanunla bu memlekete bir şey kazandırmadınız, çok büyük yükler getirdiniz, ülkenin geleceğini kararttınız.

Dolayısıyla, karartan bu tasarıya, ben de bunu karartacak bir ret oyu veriyorum.

Saygılar sunuyorum.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – 1,5 milyon memur sana kızıyor.

BAŞKAN – Sayın Bakana, Sayın Genç’in konuşması sırasında bir sataşma var, ama şu ana kadar istemedi Sayın Bakan, şimdi istedi. Kendisine iki dakikalık süre vereceğim.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, konuşmasında Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir)- Sayın Başkan teşekkür ediyorum.

Çok değerli arkadaşlar, biraz da mesainizi uzatarak çok önemli bir kanunu biraz sonra kabul edeceğiz. Bu çalışmalarınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum.

Bu Meclis çatısı altında çok konuşulanlar oluyor. Şimdi, bazı konuşmalar var ki değerli arkadaşlar, bilhassa AK PARTİ Grubunu tahrik etmek için yalan dolan, içinde her şey var. Buna cevap veriyoruz, bir daha cevap veriyoruz, bir daha cevap veriyoruz, kurulmuş plak gibi aynen konuşuyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Papağan gibi…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, onun için değerli arkadaşlar, sizin, ben, yani bu tahriklere kapılmamanızı istiyorum. Şimdiye kadar çok önemli hizmetler gördünüz. Bu hizmetlerden dolayı da herkese teşekkür ediyorum.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Meclise konuş.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sizlere de konuşuyorum. Hepinize teşekkür ediyorum.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Meclise konuş Sayın Bakan, AK PARTİ Grubu değil burası, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Bak, şimdi, bu kadar tahrikler karşısında bu grup hiç sesini çıkarmıyor.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Burası AKP Grubu değil, Meclise konuş, bunu öğrenmen lazım senin.

Burası AKP Grubu değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Meclise konuş. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Sinirlenmeyin, bağırmayın.

Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Bütün Genel Kurula teşekkür ediyor arkadaşlar, lütfen…

Sayın Bakanım, tamamlayın konuşmanızı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Hiçbir soruya cevap veremiyorsun, demagoji yapıyorsun. 1,7 trilyonun hesabını ver önce. Eleştiriye tahammülün yok, cevap veremiyorsun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/589) (S. Sayısı: 269 (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 269 sıra sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı     :   221

Kabul                          :   207

Ret                               :     14(x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, sözlü soru önergeleri ile alınan karar gereğince kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 29 Temmuz 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, hayırlı akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati : 20.17

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.