DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ CİLT : 25 130’uncu Birleşim 15 Temmuz 2008 Salı İ Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - YOKLAMALAR IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, buğday hasadı ve
Toprak Mahsulleri Ofisinin buğday alımına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı 2.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, hasat mevsiminde
çiftçilerin durumuna ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı 3.- Siirt
Milletvekili M. Yılmaz Helvacıoğlu’nun, dış müteahhitlik hizmetlerine ilişkin gündem dışı konuşması V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
TEZKERELER 1.- TBMM
Başkanlığınca, Plan ve Bütçe Komisyonunun, (1/623) esas numaralı Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın esas komisyon olarak kendisine havale edilmesine ilişkin
tezkeresi (3/505) 2.- Hırvatistan
Parlamentosu Dış Politika Komitesinin vaki davetine istinaden, Hırvatistan’a
resmî ziyarette bulunacak olan TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan
Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen
isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/508) 3.- Çin Ulusal
Halk Meclisi İçişleri ve Adalet Komisyonunun vaki davetine istinaden, Çin Halk
Cumhuriyeti’ne resmî ziyarette bulunacak olan TBMM Adalet Komisyonu üyelerinden
oluşan Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen
isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/509) 4.- 264 sıra
sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin geri verilmesine ilişkin Plan
ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının tezkeresi (3/506) 5.- (10/16, 19,
36, 41, 51, 103) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/507) 6.- Dilekçe
Komisyonunun, Komisyonun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu
dönemde de çalışabilmesi talebinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/510) 7.- Devlet Bakanı
Kürşad Tüzmen’in Moldova’ya yaptığı resmî ziyarete
refakat eden heyete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/511) 8.- Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’ın Nahcıvan-Azerbaycan’a yaptığı
resmî ziyarete refakat eden heyete iştirak etmesi uygun görülen
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/512) B)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 19 milletvekilinin, deprem riskinin araştırılarak
deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/245) 2.- İstanbul
Milletvekili Mithat Melen ve 20 milletvekilinin, başta İstanbul olmak üzere
ülkemizdeki deprem riskinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/246) C)
GENEL GÖRÜŞME ÖNERGELERİ 1.- İstanbul
Milletvekili Birgen Keleş ve 21 milletvekilinin, Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclisinde hazırlanan Türkiye ile ilgili raporlar ve Türk heyetinin tutumu
konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/6) VI.-
ÖNERİLER A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ 1.- Gündemdeki
sıralama ile (10/60), (10/63), (10/99), (10/242), (10/243), (10/244), (10/245)
ve (10/246) esas numaralı deprem ile ilgili Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 22/07/2008 Salı günkü
birleşiminde birleştirilerek birlikte yapılmasına; bu birleşimde sözlü
soruların görüşülmemesine; 237 ve 269 sıra sayılı Kanun Tasarılarının İç
Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler halinde
görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- İstanbul
Milletvekili Mesude Nursuna Memecan
ve Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün; 5664 Sayılı Konut Edindirme
Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanun ile 5084 Sayılı
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in;
Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/285, 2/284) (S. Sayısı: 264) 2.- Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/363,
1/494) (S. Sayısı: 237) VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, dünya kültürel ve doğal
miras alanlarının yönetimine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay’ın cevabı (7/3508) 2.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
Seyhan’daki bir restoran inşaatına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/3544) 3.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkun’un, Karapınar İçme Suyu İnşaatı Projesi’ne ilişkin
sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/3559) 4.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Hatay’da turizmin desteklenmesine
ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/3575) 5.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, kiralanan zırhlı makam araçlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/3585) 6.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, bir kilisenin restorasyonuna
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/3600) 7.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, Antakya Arkeoloji Müzesine ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/3601) 8.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya’nın, korsan taksilere ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/3654) 9.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’in
turizm gelirleri ve yatırımlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3666) 10.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Muş, Siirt ve Diyarbakır illerindeki yatırımlara
ilişkin soruları ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı (7/3677) (7/3678) (7/3679) 11.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
bir genelge doğrultusunda yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalay’ın cevabı (7/3709) 12.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Hatay’daki yatırımların yeterliliğine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/3713) 13.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, emekliliğin finansmanına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/3724) 14.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, personelin özlük
haklarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/3741) 15.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
serbest bölgelerdeki deri üreticilerinin bazı sorunlarına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın
cevabı (7/3752) 16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Emniyet Teşkilatı çalışanlarının özlük haklarına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/3763) 17.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, Marmaris Festivali açılış
törenine katılmamasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3804) 18.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bağış ve promosyon
kabulüne ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/3809) 19.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, kuraklıktan
etkilenen çiftçilere yapılan ödemelere ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı (7/3810) 20.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, kene ısırmalarına yönelik önlemlere ilişkin
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/3811) 21.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’taki
belediyelerin prim borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelik’in cevabı
(7/3849) 22.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, basın sektöründeki kayıt ve hukuk dışı
uygulamalara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik’in cevabı (7/3850) 23.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Halk Bankasının
70’inci yıl ilanlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Nazım Ekren’in cevabı (7/3856) 24.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, Bodrum’da inşaat kat
izninin artırılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3894) 25.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, yeni düzenlemeler
yürürlüğe girmeden sigortalanan çocuklara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı
(7/3904) 26.- İzmir
Milletvekili Abdürrezzak Erten’in,
otuz yaş üzeri çalışanların işten çıkarılacağı endişelerine ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/3913) 27.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Kastamonu polis
okulu inşaatına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı
(7/3926) 28.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, Çınar ilçesindeki bir
sit alanına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3931) 29.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
eğitim materyallerinden cinsiyetçi öğelerin ayıklanmasına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı (7/3939) 30.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir resim sergisiyle ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/3962) 31.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, bir cami derneği denetimi ile ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/4133) 32.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan’nın cevabı (7/4187) 33.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Ceyhan Enerji İhtisas
Endüstri Bölgesine ilişkin sorusu Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan’ın
cevabı (7/4201) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 13.03’te açılarak yedi oturum yaptı. Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, Mersin ili Gülnar ilçesinde devam eden orman yangınına
ilişkin gündem dışı konuşmasına Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, Dünya Hukuk Günü’ne
ilişkin gündem dışı konuşmasına Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Cevap verdi. Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak,
Dünya Nüfus Günü’ne ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı. Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan, Uşak Milletvekili
Nuri Uslu, Mersin ili Gülnar ilçesinde devam eden yangına ilişkin birer konuşma
yaptılar. Mersin
Milletvekili İsa Gök, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu
tarafından bazı ifadelerinin çarpıtıldığı gerekçesiyle bir açıklamada bulundu. Yalova
Milletvekili İlhan Evcin ve 20 milletvekilinin (10/242), Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstün ve 23 milletvekilinin (10/243), İstanbul
Milletvekili Nusret Bayraktar ve 20 milletvekilinin,
özellikle İstanbul ve Marmara Bölgesindeki (10/244), Deprem riskinin
araştırılarak deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön
görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında bulunan İstanbul Milletvekili Mesude
Nursuna Memecan ve Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer
Üstün’ün, 5664 Sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına
Dair Kanun ile 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in, Konut Edindirme
Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/285, 2/284) (S. Sayısı: 264), 3’üncü sırasında
bulunan İstanbul Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve 4 Milletvekili ile
Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 24 Milletvekilinin, Denizde Can ve Mal
Koruma Hakkında Kanun ve Limanlar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifleri (2/275, 2/264) (S. Sayısı: 261), 5’inci sırasında
bulunan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/573) (S. Sayısı: 232), 6’ncı sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Elektronik Haberleşme
Kanunu Tasarısı (1/566) (S. Sayısı: 255), İlgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi. 2’nci sırasında
bulunan Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/598) (S. Sayısı: 256), 4’üncü sırasında
bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen 1/5/2008 Tarihli ve 5760 Sayılı Serbest Muhasebecilik,
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un (1/583) (S. Sayısı: 231), Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilip kanunlaştığı açıklandı. 15 Temmuz 2008
Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 18.48’de son verildi.
No.: 185 II.- GELEN KÂĞITLAR 11
Temmuz 2008 Cuma Tasarılar 1.- Türkiye
Muhasebe Standartları Kurulu Kanunu Tasarısı (1/626) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Avrupa Birliği Uyum
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.6.2008) 2.- Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/627) (Plan
ve Bütçe ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10.7.2008) Tezkereler 1.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/497) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.7.2008) 2.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/498) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.7.2008) 3.- Diyarbarık Milletvekili Aysel Tuğluk’un
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/499)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.7.2008) 4.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/500) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.7.2008) 5.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in
Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/501)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.7.2008) 6.- Van
Milletvekili Özdal Üçer ve İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in Yasama Dokunulmazlıklarının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/502) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.7.2008) 7.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldız’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/503) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.7.2008) 8.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/504) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.7.2008) Rapor 1.- Birleşmiş Milletler
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Avrupa Birliği Uyum ile
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/597) (S. Sayısı: 268) (Dağıtma tarihi:
11.7.2008) (GÜNDEME) No.: 186 14 Temmuz 2008 Pazartesi Tasarı 1.- Türkiye
İstatistik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/628)
(Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.6.2008) Süresi
İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri 1.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, 1 Mayıs kutlamalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3536) 2.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Hatay’da yapılacak balıkçı barınaklarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3538) 3.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Kulu’daki atıl kamu
taşınmazlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3541) 4.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, yabancı ülke veya şirketlerden para yardımı alan
vakıflara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3560) 5.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Türk Tabipler Birliği Başkanının gözaltına
alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3561) 6.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul-Çavuşbaşı’ndaki
kaçak yapılaşmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3562) 7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün şebeke suyu
projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3563) 8.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, İskenderun-Arsuz
bölünmüş yoluna ve Çardak Yaylası yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3571) 9.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl’ün, kamyoncu esnafının sorunlarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3572) 10.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Bartın
ziyaretine ve Bartın’daki enerji yatırımlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3576) 11.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Şırnak-Beytüşşebap’taki sağlık personeli
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3578) 12.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Maliye Bakanının bir
açıklamasına ve Antalya’daki yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3586) 13.- Hatay
Milletvekili Gökhan Durgun’un, Emniyet Genel Müdürlüğü Personel Daire Başkanı
hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3587) 14.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Tarlabaşı Kentsel
Dönüşüm Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3589) 15.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, TOKİ Halkalı
konutlarındaki toplu ulaşım sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3604) 16.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Gaziosmanpaşa
Belediyesinin iş merkezine dönüştürülen bir binasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3605) 17.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da itfaiye aracı
ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3606) 18.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir görevde yükselme sınavına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3616) 19.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Havran İlçesinin
köylerindeki ebe açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3619) 20.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural’ın, Silifke Göğüs Hastanesi Projesine ve Devlet
Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3620) 21.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, yeşil kartlıların
sağlık giderlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3621) 22.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, kadına ve çocuğa
yönelik şiddete duyarlı personel çalıştırılmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3622) 23.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, TCDD’nin lojman
tahsislerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3623) 24.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural’ın, Mersin-Antalya deniz taşımacılığı ve Mersin Hava
Limanı projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3624) 25.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural’ın, Silifke bağlantılı bazı yol projelerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3625) 26.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Bulgar güvenlik görevlilerinin Türk balıkçılara
saldırmalarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3626) 27.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Anayasa Mahkemesi Başkanvekilinin izlendiği ve
dinlendiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3632) 28.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Başbakan korumalarının şiddet uygulamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3634) 29.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Başbakan
korumalarının şiddet uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3636) 30.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, türbanlı bir hekimin görev yaptığı iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3637) 31.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’da kart içi
ulaşımdaki kent uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3638) 32.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Başbakan korumalarının
şiddet uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3639) 33.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytok’un, Anayasa Mahkemesi Başkanvekilinin
izlendiği ve dinlendiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3640) 34.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir
Akcan’ın, araç muayene istasyonlarının özelleştirilmesindeki yolsuzluk
iddialarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3642) 35.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’daki
belediyelerin borçlarına ve ödeneklerine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3643) 36.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, yabancı uyruklu çalışanlara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3646) 37.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’daki
belediyelerin sosyal güvenlik prim borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3649) 38.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Güngören Belediyesinin bir reklam kampanyasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3655) 39.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Anayasa Mahkemesi Başkanvekilinin dinlendiği ve
izlendiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3656) 40.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, Anayasa Mahkemesi
Başkanvekilinin dinlendiği ve izlendiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3657) 41.- Ankara
Milletvekili Zekeriya Akıncı’nın, Ankara’da yapılan
alışveriş merkezlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3658) 42.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Anayasa
Mahkemesi Başkanvekilinin dinlendiği ve izlendiği iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3659) 43.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, bazı illerdeki trafiğe kayıtlı araç sayısına
ve uygulanan cezalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3660)
44.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Pasinler Belediyesi
işçilerinin maaşlarının ödenmemesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3661) 45.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’daki
belediyelerin İl Özel İdaresine olan borçlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3662) 46.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya’nın, İstanbul’da cadde ve
sokaklardaki otopark uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3663) 47.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’de 19
Mayıs’taki çelenk koyma törenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3676) 48.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Bakü-Tiflis-Kars
demiryolu projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3690) 49.- Muğla Milletvekili
Gürol Ergin’in, ticari taksilerin il dışına çıkma şartlarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3691) 50.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Mardin İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3692) 51.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3693) 52.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Diyarbakır İlindeki yatırımlara ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3694) 53.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, tren kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3695) 54.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Muş İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3696) 55.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, liman hizmetleri
tarifelerindeki artışlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3697) 56.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mert’in, kene ile mücadeleye ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3703) 57.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, İngiltere Kraliçesinin gemisinin Türk Bayrağı
çekmediği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3704) 58.- İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in,
İstanbul’da finans merkezi olarak belirlenen alana ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3705) 59.- Ankara
Milletvekili Zekeriya Akıncı’nın, Çubuk Barajı ve
Çayının korunmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3710) 60.- İzmir
Milletvekili Recai Birgün’ün, bilgisayar kullanımının
sağlığa etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3716) 61.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
bir genelge doğrultusunda yapılan çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3717) 62.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan’ın, bir kavşaktaki trafik güvenliğine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3720) 63.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Almanya’da yürütülen bir soruşturmaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3729) 64.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Sultanbeyli
Belediyesine yönelik bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3731) 65.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, Türk Telekom
hisselerinin satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3732) 66.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Bor madenciliğindeki bazı gelişmelere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3733) 67.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, hakkında soruşturma
açılan müfettişlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3738) 68.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bir doktorun görev yerinin değiştirilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3740) 69.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın,
teknikerlerin unvan kullanımındaki sorunlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3743) 70.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl deprem
konutlarının altyapısına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3747) 71.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, bazı açıklamalarına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3757) 72.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, İsrail-Suriye arasındaki arabuluculukta su
kaynakları konusunun gündeme gelip gelmediğine ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3758) 73.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Mavi Hat Operasyonu
kapsamında yargılanan bazı kişilere ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3760) 74.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Isparta’ya
aktarılan KÖYDES ve BELDES ödeneklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3761) 75.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, asayiş suçlarına ve polise karşı işlenen suçlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3762) 76.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, özel harekat personeline
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3764) 77.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, özel harekat personelinin
görevlendirildiği yerlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3765)
78.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Tekirdağ’a ayrılan
KÖYDES ödeneğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3766) 79.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Beykoz’daki köy
sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3773) 80.- İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in,
saha koordinatörlüğü uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3774) 81.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
acil servislerin personel ve diğer ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3775) 82.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, hastanelere acil servis kapatma cezası
verilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3776) 83.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız’ın, bir doktorun görev yerinin
değiştirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3777) 84.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Isparta’daki
uçak kazası mağduru ailelere yardım edilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3780) 85.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, FM Ulusal Frekans Planına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3781) 86.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, İstanbul’daki bir arazi spekülasyonuna
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3791) 87.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, yeni hukuk
fakülteleri kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3792) 88.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Temelli Beldesinin bazı mahallelerinin su sorununa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3793) 89.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bağış ve promosyon
kabulüne ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi
(7/3795) 90.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, hakkındaki bazı iddialara ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/3796) 91.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bağış ve promosyon
kabulüne ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3797) 92.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, sağlık ve
optik ödemeleri ile kurumsal yerleşmeye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3798) 93.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bağış ve promosyon
kabulüne ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3799) 94.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, bir köyün su kaynağına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3801) 95.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, kene ısırmalarına yönelik önlemlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3802) 96.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bağış ve promosyon
kabulüne ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3805) 97.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, İvrindi’de
ödüllendirilen personele ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3806) 98.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bağış ve promosyon
kabulüne ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3807) 99.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, kene ısırmalarına yönelik önlemlere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3808) 100.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bağış ve promosyon
kabulüne ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3812) 101.- Bursa Milletvekili
Hamza Hamit Homriş’in, THY Bursa Satış Müdürlüğünün
kapatılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3813) 102.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bağış ve promosyon
kabulüne ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3822) 103.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bağış ve promosyon
kabulüne ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3823) 104.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bağış ve promosyon
kabulüne ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3825) 105.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bağış ve promosyon
kabulüne ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3827) No.: 187 15
Temmuz 2008 Salı Rapor 1.- Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/589) (S. Sayısı: 269) (Dağıtma tarihi: 15.7.2008) (GÜNDEME) No.: 187’ye Ek 15
Temmuz 2008 Salı Raporlar 1.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/617) (S. Sayısı: 270)
(Dağıtma tarihi: 15.7.2008) (GÜNDEME) 2.- Avrupa
Topluluğunun Rekabet Edebilirlik ve Yenilik Çerçeve Programının (2007-2013)
Girişimcilik ve Yenilik Özel Programına Türkiye Cumhuriyeti’nin Katılımı
Konusunda Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/596) (S. Sayısı: 271) (Dağıtma tarihi: 15.7.2008) (GÜNDEME) Genel Görüşme Önergesi 1.- İstanbul
Milletvekili Birgen Keleş ve 21 Milletvekilinin, Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclisi’nde hazırlanan Türkiye ile ilgili raporlar ve Türk heyetinin tutumu
konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir
genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/6) (Başkanlığa geliş
tarihi:10.7.2008) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 19 Milletvekilinin, deprem riskinin araştırılarak
deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın
98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/245) (Başkanlığa geliş tarihi:15.7.2008) 2.- İstanbul
Milletvekili Mithat Melen ve 20 Milletvekilinin, başta İstanbul olmak üzere
ülkemizdeki deprem riskinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/246)
(Başkanlığa geliş tarihi:15.7.2008) 15 Temmuz 2008 Salı BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER:Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 130’uncu Birleşimini açıyorum. III.- YOKLAMA BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen
sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla, üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN –Toplantı
yeter sayısı yoktur. Birleşime beş
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.05 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.10 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER:Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130’uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. III.- YOKLAMA BAŞKAN – Açılışta
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım. Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Sayın
milletvekilleri, gündem dışı, üç milletvekili arkadaşımız sizlere hitap
edecekler fakat inanılmaz bir uğultu var. Bu arkadaşlarımızı dinlemek istemeyen
arkadaşlarımız, onları izlemek istemeyenler lütfen dışarıda sohbetlerine çay
içerek devam etsinler, daha iyi olur. (MHP sıralarından alkışlar) Gündem dışı ilk
söz, buğday hasadı ve Toprak Mahsulleri Ofisinin buğday alımları hakkında söz
isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Akif Paksoy’a
aittir. Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar) IV.-GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI 1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, buğday hasadı ve Toprak Mahsulle-ri Ofisinin buğday alımına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buğday hasadı
ve Toprak Mahsulleri Ofisinin buğday alımı konusunda gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Mayıs ayı içinde
Çukurova’da başlayan buğday hasadı yurdumuzun değişik yörelerinde devam
etmektedir. Hasat sona ermek üzeredir. Çiftçilerimiz ilkbahar aylarında dünya
piyasalarında rekor seviyelere ulaşan buğday fiyatlarından da umutlanarak bu
sene ürünlerini iyi bir fiyata satabileceklerini düşünmüşler, ancak çiftçinin
umudunu Hükûmet hüsrana çevirmiştir. Çukurova ve Ege
Bölgesi’nde 55-60 yeni kuruş civarında seyreden buğday fiyatları, AKP Hükûmetinin vurdumduymazlığı ve yanlış politikaları sonucu
bugün serbest piyasada 46 yeni kuruşa kadar düşmüştür. Son bir yıldır buğday
üretiminin ana girdileri olan gübrede yüzde 140, mazotta yüzde 40, tohumda
yüzde 20 artış olmuştur. Girdi fiyatlarındaki bu artışlar buğday maliyetini yüzde
20 artırmıştır. Buna mukabil buğday fiyatlarındaki artış geçen yıla göre yüzde
12 civarında kalmıştır. Sayın
milletvekilleri, diğer bölgelerimize göre daha küçük alanlarda üretim yapan,
daha az verim alan ve ürününü daha çok Toprak Mahsulleri Ofisine satan İç
Anadolu çiftçisi perişandır. Çiftçimiz ne yapacağını, derdini kime anlatacağını
bilemez olmuştur. Bu durumun tek sorumlusu Hükûmetinizdir.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak hububat alım politikaları konusunda 6
Haziranda yaptığımız basın toplantısında Hükûmeti
uyardık. Bugünkü sorunların yaşanmaması için, sorumluluk bilinciyle görüş ve
önerilerimizi kamuoyuna açıkladık. Ancak Hükûmet
görüşlerimize rağbet etmemiştir. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Sayın
Başbakanı ve Hükûmeti tekrar göreve davet ediyoruz.
Garip gurebâ edebiyatı yapacağınıza çiftçilerimizin
dertleriyle uğraşın ve Toprak Mahsulleri Ofisinin bir an önce görevini
yapmasını sağlayın. Sayın
milletvekilleri, Toprak Mahsulleri Ofisi, bu sene buğdayda müdahale alım
fiyatlarını açıklayamadı, ancak geçtiğimiz günlerde aldığı bir kararla buğday
için 50 yeni kuruş emanet alım fiyatı ilan etti ve bunun yüzde 30’unu peşin
ödeyeceğini belirtti. Bu ülkede kimsenin çiftçimizi aldatmaya, kandırmaya hakkı
yoktur. Nedir bu emanet alım, nereden çıkmıştır? Değerli
milletvekilleri, şimdiye kadar Toprak Mahsulleri Ofisi, hasat döneminde böyle
bir uygulama yapmamıştır. Gerçeği herkes bilmektedir, Toprak Mahsulleri
Ofisinin finans problemi vardır. Toprak Mahsulleri Ofisi, Başbakanın bir inadı
uğruna fındık piyasalarına girmiş ve bunun sonucu olarak yaklaşık 1,5 milyar
YTL zarar etmiştir, bu yüzden piyasalara girememektedir. Hükûmet,
bir an önce bu probleme el koymalı ve Toprak Mahsulleri Ofisinin finans
problemini çözerek piyasalara girmesini ve ülkemizin ihtiyacı olan buğdayı alıp
depolamasını sağlamalıdır. Dünya piyasalarında kış aylarında buğday
fiyatlarının artacağı kesindir. Gelin, kış aylarında spekülatörlere
kazandıracağınız parayı çiftçimize verin. Aksi takdirde, çiftçimiz gelecek sene
bu buğdayı ekemeyecektir. Diğer yandan,
bugün, Toprak Mahsulleri Ofisinin emanet alım fiyatı, piyasalarda müdahale alım
fiyatı olarak algılanmış, spekülatörlerin de
müdahalesiyle fiyatlar emanet alım fiyatlarının altına düşmüştür. Bu nedenle,
bu yanlış süratle düzeltilerek Toprak Mahsulleri Ofisi piyasaya bir an önce
aktif olarak girmeli ve regülasyon görevini yerine
getirmelidir. Regülasyon için Toprak Mahsulleri
Ofisinin açıklayacağı fiyat da 65 yeni kuruştan aşağı olmamalıdır. Sayın Bakan, bir
televizyon programında, buğday fiyatlarının kritik seviyenin altına düşmesi
hâlinde Toprak Mahsulleri Ofisinin piyasaya müdahale edeceğini ifade etmiştir.
Şimdi Sayın Bakana soruyorum: Bu kritik seviye nedir? Toprak Mahsulleri
Ofisinin müdahale alım fiyatını açıklama zamanı gelmemiş midir? Yine Başbakan,
bugün yaptığı bir açıklamada “Biz fiyat açıklarsak fiyatlar bugünkü fiyatların
altına düşer, çiftçimiz fiyatlardan memnundur.” demiştir. Bu konuda ya Sayın
Başbakan yanlış biliyor ya da Sayın Başbakana doğru bilgi verilmiyor. Çünkü
fiyatlar geçen seneki alım fiyatları seviyesine düşmüştür. Çiftçi fiyatlardan
memnun değildir. Çiftçimiz kan ağlamaktadır. Biz, Hükûmeti
tekrar uyarıyoruz: Müdahale fiyatını bir an önce açıklayın. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla) – Biraz daha geç kalınırsa zaten fiyat açıklamanın bir anlamı
da kalmayacaktır. Sayın
milletvekilleri, biz bu yanlışları yaparken Avrupa Birliği, önümüzdeki yıllarda
artacak olan buğday talebini karşılamak için gümrüksüz buğday ithalatı yapma
süresini uzatmış, buğday alanlarının daraltılması uygulamasından vazgeçerek
üretimin artırılmasını sağlayacak politikaları uygulamaya koymuştur. Ülkemiz de
buğday üretiminin devamını sağlamak için gerekli tedbirleri almak zorundadır. Sayın
milletvekilleri, diğer yandan Hükûmet, zaten
çiftçilerimize ödenmesi beklenen doğrudan gelir desteğinin yüzde 50’si,
tohumluk, yem bitkileri desteği ve diğer ürünlerden bekleyen prim ve
hayvancılık desteklerini bir an önce ödemelidir. Ayrıca, çiftçilerimizin
tarımsal sulama amacıyla kullandıkları elektrik borçları da faizsiz
ertelenmelidir. Yine son günlerde
basından öğrendiğimiz kadarıyla buğday piyasalarına girmeyen TMO 300 bin ton
mısır ithalatını planlamış, bunun 150 bin tonunun Türkiye'ye teslim edildiği
bildirilmiştir. Mısır hasadının… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Paksoy. MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla) – Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Gündem
dışı ikinci söz, hasat mevsiminde çiftçilerin durumu hakkında söz isteyen
Denizli Milletvekili Sayın Hasan Erçelebi’ye aittir. Buyurun Sayın Erçelebi. (DSP sıralarından alkışlar) 2.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin,
hasat mevsiminde çiftçilerin durumuna ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı HASAN ERÇELEBİ
(Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hasat mevsimi, harman zamanı
olması nedeniyle çiftçilerimizin son durumu hakkında söz aldım. Yüce heyetinizi
Demokratik Sol Parti ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Türkiye, tarımda
kendi kendine yeten bir ülke konumundan hızla uzaklaşmaktadır. 2007 yılında
yüzde 7,5’lik rekor düzeyde bir küçülmeyle Türk tarımı küçülmüştür. Tarımsal
girdi maliyetlerindeki artış nedeniyle geleceğe yönelik umutları da yok
olmuştur Türk tarımının. Çiftçimizin en önemli girdilerinin başında gelen mazot
fiyatları, son bir yılda yüzde 35, AKP’nin altı yıllık Hükûmeti
döneminde 3,5 kat artmıştır. Çiftçilerimizin canını yakan mazot fiyatlarının bu
kadar yüksek olması ise özel tüketim vergisi ve katma değer vergisidir.
Çiftçilerimizin mazota ödediği her 100 YTL’nin 30 YTL’si ÖTV, 18 YTL’si ise KDV
olarak devlete gitmektedir. Oysa AKP Hükûmeti,
pırlantada ÖTV’yi de, KDV’yi de sıfır olarak
belirlemiştir. Şimdi Hükûmete soruyorum:
Çiftçilerimiz mazot yerine pırlanta mı kullansın? Milletimiz ekmek yerine
pırlanta mı yesin? Çiftçilerimizin
temel girdilerinden bir diğeri olan gübrede durum daha vahimdir. Gübredeki
artış geçen yıla göre yüzde 159’u geçmiştir. DAP gübresinin kilosu 2007 Ocak
ayında 0,538 YTL iken, şu anda 1,950 YTL olmuştur; artış yüzde 350’dir. 20.20
gübre 2007 Ocak ayında 0,390 YTL iken şimdi 1,150 YTL’dir; artış yüzde 300’dür.
Mazot ve gübre
fiyat artışlarına paralel olarak ürün fiyatlarında artış olmamıştır. Çiftçinin
kara gün dostu olarak bilinen Toprak Mahsulleri Ofisinin yayımladığı kamuoyu
açıklaması, işte bu açıklama, gerçekten çiftçimizin tefeciye teslim edilişinin
ilanıdır. Toprak Mahsulleri Ofisi, İlk defa, avans fiyat, emanet alım gibi ne
anlama geldiği belli olmayan, çiftçimizle alay eden bir yaklaşım içerisindedir.
Bu kamuoyu
açıklamasında, “Avans fiyat bir müdahale fiyatı değildir. Önümüzdeki günlerde
piyasalardaki muhtemel gelişmeler değerlendirilerek müdahale fiyatı
açıklanabilecektir” denilmektedir. Yani, çiftçimiz
öldükten sonra cenaze arabası mı göndereceksiniz Sayın Bakanım, öyle mi? Toprak
Mahsulleri Ofisini ne zaman kapatacaksınız? Bütün bunlar, sanki kapatılmanın
birer hazırlığı. Hükûmetin yanlış tarım
politikaları nedeniyle Türk çiftçisinin borçları 10 milyar YTL’yi aşmıştır.
Ziraat Bankasının zorluk çıkarması sonucunda, çiftçi, özel yabancı bankalara
topraklarını ipotek ederek borçlanmıştır. Şimdi, topraklarını borç aldığı
bankalara vermek zorunda kalmaktadır. Çiftçilerimiz, doğdukları, doydukları
topraklardan doyamadığı için göç etmektedir. AKP Hükûmeti çiftçisine sahip çıkmazken üye olmaya çalıştığı AB
çiftçisine tam destek vermektedir. AB, bütçesinin yüzde 40’ını tarımsal desteğe
ayırmaktadır. Bugün Türk çiftçisi, dünyanın en pahalı mazotunu, en pahalı
gübresini, en pahalı sulama elektriğini kullanmak durumundadır. Buna karşılık,
Türk çiftçisine verilen destek her geçen gün azalmaktadır. 2007 güz döneminde
dikilen sertifikalı fidanlar için destekleme hâlâ verilmemiştir ve bir ödeme
planı da yoktur. Türkiye’de tarımda ciddi olarak bir çöküş süreci
yaşanmaktadır. Anadolu’daki deyimle, çift artık bozuluyor. Ey Hükûmet yetkilileri, benim ve çiftçilerimizin çığlıklarını
duyuyor musunuz? Eğer çiftçiye kulak vermezseniz, milletimiz, vatandaşımız aç
kalacak. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. HASAN ERÇELEBİ
(Devamla) – Çiftçi üretmezse, ekip biçemezse ülke aç kalır. Çiftçilerimiz adına
sizden talep ediyorum: Mazotta ÖTV’yi, KDV’yi
kaldırın. Gübredeki KDV’yi kaldırın. Ziraat Bankasını yabancıya satma
sevdasından vazgeçin, çiftçimizin bankası yapın. Ziraat Bankasının kapısına
gelen çiftçilerimizi yabancı banka kapılarına kul etmeyiniz. Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz cuma günü, arkadaşlarımla beraber, Gülnar ilçemizde
meydana gelen üzücü orman yangın alanında incelemelerde bulundum. Gülnar
ormanları zengin ekolojik yapısı ve 1.500 çeşit florasıyla
dünyada eşi olmayan bir zenginliğimizdi. Şimdi, bu zenginlik, 100 hektarlık
alanda yok olmuştur. Burada yaşayan vatandaşlarımız her şeyini kaybetmişlerdir.
O yüzden Gülnar, köyleriyle birlikte afet bölgesi ilan edilmelidir, işsiz kalan
gençlere iş olanakları verilmelidir. Kalıcı konutlar kış gelmeden hak
sahiplerine verilmelidir diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Erçelebi. Hükûmet adına Tarım
Bakanı Sayın Mehdi Eker. Buyurun Sayın
Eker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin
değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Paksoy ve Sayın Erçelebi’nin
yaptıkları gündem dışı konuşmalara cevap vermek üzere huzurlarınızdayım. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bulunduğumuz tarih itibarıyla Türkiye’de Akdeniz, Ege,
Marmara, Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde hububat hasadı yüzde 100 olarak
tamamlanmıştır. İç Anadolu’da buğdayda yüzde 50 oranında, arpada yüzde 80;
oranında Karadeniz’de yüzde 60 oranında buğday, yüzde 95 oranında arpa hasadı
tamamlanmış, Doğu Anadolu Bölgesi’nde buğday hasadı henüz başlamayıp arpa yüzde
5 oranında gerçekleşmiştir. Türkiye’deki bütün bölgeleri, Türkiye ortalamasını
dikkate aldığımızda da buğdayda yüzde 70 oranında hasat tamamlanmış, arpada ise
yüzde 85 oranında tamamlanmıştır. Burada, bu sene,
tabii, bizim tespitlerimize göre Türkiye’de otuz beş vilayette, otuz beş
vilayete ait, otuz beş ile ait iki yüz on ilçede belirli bir düzeyin üzerinde
olmak üzere hububat ekilişleri kuraklıktan dolayı zarar görmüştür. Bu arada bu
vatandaşlarımızla, bu çiftçilerimizle ilgili olarak da yapacağımız destekle
ilgili kararname de dün Bakanlar Kurulunda imzalandı, tamamlandı, Sayın
Cumhurbaşkanının imzasına, onayına sunuldu. Biz, öncelikle bir daha, tabii, bu şekilde bir afetle, bir
kuraklık problemiyle karşılaşmamayı umut ederek vatandaşlarımıza, ekilişleri
zarar gören vatandaşlarımıza ödeme yapacağımızı yani sonbaharda bu
vatandaşlarımızın tekrar tarlalarına gidip tekrar ekiliş yapabilmelerine imkân
sağlayacak şekilde onlara hem tohumluk hem biraz da diğer girdilerini bir
miktar desteklemek amacıyla bir parasal yardım yapıyoruz bu kararnameyle. Ne yapıyoruz? Buğdayda dekar başına 22 YTL, buğday üreticisi için, buğday
çiftçisi için dekar başına 22 YTL, mercimek keza 22 YTL, nohut 30 YTL, fiğ,
burçak ve mürdümük diye bilinen yem bitkisi, yem bitkileri dekar başına 24 YTL
ve arpada da dekar başına 13 YTL olmak üzere bir maddi destek, nakdî destek temin
edilecektir. Bunun dışında, gerek Ziraat Bankası gerekse tarım kredi
kooperatiflerine olan tarımsal kredi borçları da kararnamenin yayımlandığı
tarih itibarıyla bir yıl süreyle borçlar da ertelenmiş olacaktır. Tabii, geçen
bu üç aylık süre içerisinde, miadı dolmuş ve takibe girmiş olan alacakları da
kapsama alıyor. BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Sayın Bakan, faizler ne olacak peki? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, biz, Türkiye’de şu ana kadar… Tabii,
arkadaşlarımız biraz da muhalefet olmanın rahatlığıyla konuşuyorlar. İşte
“Efendim, ÖTV’yi kaldıralım, KDV’yi kaldıralım.”
...vesaire anlayışıyla yaklaşıyorlar. Tabii, bunların hiçbirisi gerçekçi değil.
Bu arkadaşlarımızın iktidar olduğu dönemlerde Türkiye’deki faiz oranları da
Türkiye’deki katma değer vergisi oranları da diğer vergilerdeki oranlar da
vatandaşa da çiftçiye de bindirilen yükün ne kadar ağır olduğu, çok yakın bir
tarih olması hasebiyle hafızalarda canlılığını hâlâ sürdürmektedir. AHMET BUKAN
(Çankırı) – Girdiler 4 misli arttı, buğday kaç misli arttı? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Sizin verdiğiniz destek 1,8
milyar YTL idi. Türk çiftçisine verdiğiniz bütün destek buydu ve bunu biz 3 kat
artırdık. AKİF AKKUŞ (Mersin)
– Sayın Bakan, o 2002’deydi, 2008’e geldik. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 2008’de de 3 kattan fazla arttı. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Toprak Mahsulleri Ofisi, bizim Hükûmetimiz
döneminde ilk defa olarak 2005 yılında hububatta prim uygulaması başlattı ve
ondan beri de devam ettiriyor. Yani biz, sadece piyasa fiyatı desteğiyle bir
mekanizmanın işletilmesini doğru bulmuyoruz. Bu, ekonominin kuralları için de
doğru değildir, memleketin kaynaklarının doğru kullanılması açısından da
rasyonel bir tutum ve davranış değildir. Ya ne yapıyoruz? Biz, çiftçiyi,
üretimini destekleyecek, imkânlarını artıracak, gelirini daha yüksek bir
noktaya taşıyacak şekilde desteklemek suretiyle çiftçiye katkı sağlıyoruz. Bakın, biz, 2005
yılında, 2006 yılında, 2007 yılında buğdaya, arpaya, çavdara, yulafa, çeltiğe
prim uygulaması getirdik. Bu sene de 2008 yılı için de -ki
bunu bugün sabahleyin açıkladım- buğdaya kilogram başına eski parayla 50 bin
lira, yeni parayla 5 yeni kuruş, arpa, çavdar ve yulafa kilogram başına 4 yeni
kuruş yani 40 bin lira, çeltiğe de 10 yeni kuruş prim uygulaması getiriyoruz bu
yılın ürününe karşılık olarak. Bir şey daha
yapıyoruz… BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Sayın Bakan, gübre fiyatları yüzde 200… TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - …Cumhuriyet tarihinde ilk defa
olarak baklagillere de biz prim uygulaması getiriyoruz. Bakın, nohut, mercimek
ve kuru fasulyede de yine kilogram başına 10 yeni kuruşluk bir prim ödemesi
kararı aldık ve onu da çiftçimize biz vereceğiz. Değerli milletvekilleri, öte taraftan, gerek Polatlı, Konya,
Eskişehir, Edirne ticaret borsalarını -hububat alım borsaları
buralar, alım satımın yapıldığı yerler- gerek bu dört merkezi gerekse Türkiye'nin
hububat ekilişi yapılmış ve hububat alışverişi yapılan bütün bölgelerini biz
gün gün takip ediyoruz, oradaki il, ilçe tarım
müdürlüklerimiz, vatandaşlarımız, çiftçi örgütleri, çiftçiler vasıtasıyla, şu
ana kadar. Bakın, makarnalık buğdaylarda
Türkiye ortalamasını söylüyorum, Türkiye ortalamasındaki fiyatları söylüyorum:
750 ila 850 YTL, bazı yerlerde 900 YTL’nin üzerinde makarnalık buğdayın ton
fiyatı. TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) – Sayın Bakanım, Trakya’da 450. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, “Anadolu kırmızı sert
buğday” dediğimizde de -ki barem olarak 1 kabul ediyoruz bunu, diğer buğdayları
buna göre derecelendiriyoruz- 480 ila 680 arasında değişiyor. TURGUT DİBEK
(Kırklareli) – Bizim buğdayları söylüyorsunuz. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Kırmızı yarı sert, beyaz yarı
sert buğdaylar 440 ile 550 YTL arasında değişiyor tonu fiyatları, arpa 430 ile
650 arasında değişiyor. TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) – Sayın Bakan, Trakya’da 450. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, bu fiyatlar gerek üretici
maliyeti, üretici enflasyonu dikkate alındığında gerekse dünyadaki gelişmeler
dikkate alındığında çiftçimiz açısından bu fiyatlar… TURGUT DİBEK
(Kırklareli) – Makul… Öyle mi? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …iyi fiyatlardır, makul
fiyatlardır. BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Bravo Bakan, bravo! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bakın, borsa fiyatlarında ise
ortalama makarnalık buğdaylarda 795-800, ekmeklik buğdaylardan Anadolu kırmızı
sert buğdayda 525 ile 565; kırmızı yarı sert, beyaz yarı sert buğdaylarda 455
ile 555 arasında şu anda borsalarda işlem görmektedir. BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Seni yanıltmışlar Sayın Bakan. Bu fiyatlar hangi borsada? TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) – Faizlerden bahsedin. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 450 ile 515 arasında da arpa şu
anda satılıyor. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Bu tarife göre çiftçi zil takıp oynayacak sevincinden. BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Bir sayar mısınız, hangi borsada? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; biz her zaman çiftçinin yanında olduk. TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) – Sayın Bakan, Trakya’ya beraber gidelim, çiftçi perişan orada. TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bir şey çok kesindir, bir husus çok
kesindir ki sizin döneminizden kesinlikle çiftçi daha iyidir. NESRİN BAYTOK
(Ankara) – Hangi dönem? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sizin döneminizden kesinlikle
üretici daha iyi durumdadır. Onu da herkes biliyor. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Hangi dönem bizim dönem? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakın, 2007 yılında buğdayda üretim maliyetinin yüzde 44’ü
oranında biz destek sağladık. Üretim maliyetinin yüzde 44’ü destek olarak
ödeniyor buğday üreticisine. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Gözümüze bakarak konuş. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Arpanın yüzde 34’ü, yulafın yüzde
34’ü, çavdarın yüzde 35’i destek olarak ödenmektedir buğday ve diğer
üreticilere. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bizim… AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Sayın Bakan, ben de çiftçiyim. Bana bakarak konuş, gözüme bakarak
konuş. BAŞKAN – Sayın
Ekici, lütfen… TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, yerinizden bu şekilde… AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Türkiye’yi mi anlatıyorsun, Türkiye’yi mi? BAŞKAN – Sayın
Ekici, lütfen… TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Biraz saygılı olursanız daha iyi
olur. AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Borcumuz yüzünden. BAŞKAN – Sayın
Akkuş… TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerek hububat ürünleriyle ilgili gerekse baklagillerle ilgili
bu seneki bizim üretimimiz… Tabii, geçen sene şiddetli bir kuraklık yaşandı
Türkiye’de. Geçen sene 12,3-17,4 milyon ton civarında bir hububat rekoltesi bir buğday rekoltesi, daha doğrusu; aldık. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Geçen sene Çevre Bakanı “Kuraklık yok.” dedi bu kürsüden. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bu sene, geçtiğimiz yıla göre,
kuraklığa rağmen verim artışı sebebiyle üretimimiz daha iyi. Yani bizim
beklentimiz bunun 18 milyon ton civarında olacağı şeklinde. Dolayısıyla,
Türkiye’nin tüketiminin 16,5 milyon ton civarında olduğu dikkate alındığında bu
ihtiyacımızı, bu sene buğday üretimi ihtiyacımızı giderecek boyuttadır. Diğer
ürünlerle ilgili olarak da örneğin mısırda yine bir üretim artışı bekleniyor.
Geçen sene 3,5 milyon tonluk bir üretim hasadı vardı, mısırda bir üretim vardı.
Bu sene bunun 4 milyon tondan az olmayacağı yönünde hesaplamalar yapılıyor. Bütün bu
gelişmelerle birlikte, Türkiye’nin bu, hâlen içinde bulunduğumuz hasat
sezonunda üreticinin durumunu, fiyatların durumunu biz takip ediyoruz, gün gün takip ediyoruz. TURGUT DİBEK
(Kırklareli) – Takip etseniz ne olacak, ne yapıyorsunuz ki? Ofis mal alıyor mu? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Eğer herhangi bir müdahale
gerekirse o müdahaleyi biz yaparız. Çiftçimizin hep yanında olduk, bundan sonra
da yanında oluruz ve bugüne kadar yaşanan gelişmeler de aslında bunun böyle
olduğunu… TURGUT DİBEK
(Kırklareli) – Siz kimin kara gün dostu oldunuz; çiftçinin mi tüccarın mı? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Biz çiftçimizle mutluyuz.
Çiftçimiz de bizden memnun. Memnuniyetini de gerektiği zaman zaten Türk
çiftçisi dile getiriyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dile getirmesi
gerektiği zamanlarda dile getiriyor. Onda da sizin bir endişeniz olmasın. TURGUT DİBEK
(Kırklareli) – Paramız yok diyemiyorsunuz, sizin buğdayınızı alamıyoruz
diyemiyorsunuz, faize para ödeyeceğiz diyemiyorsunuz. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Biz, bundan sonraki dönemde de bu desteklere devam
edeceğiz. Sayın
milletvekilleri, bugün itibarıyla bu seneki bütçemizin 5,4 milyar YTL; 5,4
katrilyon yani biraz önce konuşan değerli muhalefet mensubu
milletvekillerimizin hükûmet olduğu döneme nispetle
tam 3 kat daha fazla. Biz bunun 4,5 milyar YTL’sini bugün, 15 Temmuz itibarıyla
Türk çiftçisine ödemiş durumdayız. Ağustos ayında da planlandığı gibi doğrudan
gelir desteğinin kalan yarısı ödenecek, o şekilde zaten programlandı. Şu anda
da ufak tefek, küçük desteklemeler dışında biz paranın tamamını bu saate kadar
ödedik, bundan sonra da ödeyeceğiz. Şimdi, geçen sene
Türkiye tarımda şiddetli bir kuraklık yaşadı, tabii, bir küçülme tarımda, doğal
olarak, bunun etkisini gösterdi ama bu sene 2008 yılı büyüme rakamları
açıklandı ve ilk çeyrekte tarımdaki büyüme 5,6. Şimdi, biraz önce
bir arkadaşımız: “Efendim, Türkiye hızla kendine yeterli olan bir ülke olmaktan
uzaklaşıyor.” diye bir şey söyledi. Arkadaşlar, tarımda kendi kendine
yeterliliğin tanımı yok. Hiçbir zaman böyle bir şey olmadı. Bir söz vardır: Türkiye
kendi kendine yeten
yedi ülkeden bir tanesidir. O yedi ülke, hadi bir tanesi Türkiye diyelim -ki
öyle bir şey yoktu- ama o altı ülkeden bir tanesinin de kim olduğunu hiçbir
zaman kimse açıklamadı. Hiçbir zaman Türkiye’de o kendi kendine yeten yedi
ülkenin ikincisinin kim olduğunu hiç kimse açıklamadı. Şimdi, bunlar son
derece, tabii, aslında çok tutarlı olmayan yaklaşımlar. Türkiye, bugün,
tarımsal üretimi itibarıyla beş yıl öncesinden çok daha iyidir. Beş yıl önce
Türkiye’de üretilen tarımsal ürünlerin değeri 22 milyar dolar idi, bugün 50,6
milyar dolar. Beş yıl önce Türkiye 4 milyar dolarlık tarım ürünü ihraç
ediyordu. Bugün 10 milyar dolar, yaklaşık, tarım ürünü ihraç ediyor. Beş yıl,
sayemizde… BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Sayenizde köylünün buğdayı kaldı, sayenizde. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayemizde tabii. Bizim sayemizde
Türkiye buğdayda kalite sorununu aştı. Bizim sayemizde aştı. Bizden önce,
Türkiye, miktarda ihtiyacından fazla ürettiği hâlde ithalat yapıyordu. Bugün
öyle bir şey yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Pirinçten bahset Sayın Bakan, pirinçten. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Pirincin üretimini 2 kat
arttırdık. Pirincin üretimi 2 kat arttı. 320 bin tondan 650 bin tona çıktı
pirinç üretimi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) – Yok, piyasada yok Sayın Bakan. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunu kim yaptı? AK PARTİ yaptı.
Neyle yaptı? Destekle yaptı. TURGUT DİBEK
(Kırklareli) – Sayın Bakanım, siz yazın Ofise… TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, bakın, siz hiç bu
konularda bizimle yarışamazsınız, asla yarışamazsınız çünkü tarımın bütün
göstergeleri sizden devraldığımız noktadan çok çok
daha iyidir, çok çok daha iyi olacaktır. Hiç bundan… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Bizden devralmadın ya! Allah, Allah! Kimden devraldın? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunu Türk milleti de biliyor,
Türk çiftçisi de biliyor, Türk çiftçisi de biliyor, Türk milleti de biliyor,
tüm seçmenler de biliyor. Dolayısıyla biz bundan sonra da Türk tarımını
büyüteceğiz, büyütmeye devam edeceğiz, destek vermeye de devam edeceğiz. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Muhalefette de yoktuk o zaman. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bu çiftçi de bizim, üretici de
bizim. Bizimle onların arasına girmeyin, bizimle onların arasına giremezsiniz. Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) TURGUT DİBEK
(Kırklareli) –“Ofis tüccarın kara gün dostu” diye yazın budan sonra Ofis
binalarına. Çiftçinin değil, tüccarın artık. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan. Gündem dışı
üçüncü söz, dış müteahhitlik hizmetleri konusunda söz
isteyen Siirt Milletvekili Sayın Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu’na
aittir. Buyurun Sayın Helvacıoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 3.- Siirt Milletvekili M. Yılmaz Helvacıoğlu’nun,
dış müteahhitlik hizmetlerine ilişkin gündem dışı
konuşması M. YILMAZ
HELVACIOĞLU (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin
hizmetler sektörü ihracatına katkıda bulunan başlıca sektörlerden biri olan
yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinin son yıllarda
artan performansını değerlendirmek üzere şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
nedenle hepinize saygılar sunuyorum. Ülkemizin son
yıllarda dış müteahhitlik hizmetlerinde gösterdiği yükselişin arkasında kamu ve
özel sektör arasında sağlanan sürekli diyalog ve iş birliğiyle Hükûmetimizin etkin politikaları, vizyon
sahibi sanayici ve iş adamlarının doğru stratejileri ve Hükûmetimizin
desteğiyle olumsuz koşullara rağmen şartları zorlamaları ve üstün gayretleri
yatmaktadır. Dış ticaret yoluyla dünyayla bütünleşen ülkelerin gelişip
kalkındığını ve refah düzeylerinin arttığını görmekteyiz. Aynı şekilde, dış
ticaret ile dünyaya açılan firmalar da büyümekte, yüksek katma değer ve
istihdam yaratmaktadır. Türk müteahhitliğinin yurt dışına açılması 1970’lerin ilk
yarısında başlamıştır. Müteahhitlerimizin hizmetlerini ihraç ettikleri ilk ülke
Libya olmuştur. Türk müteahhitleri Libya projelerine gerekli teknolojiyi Avrupa
ülkelerinden ithal ederek başlamışlardır. Daha sonra, büyümekte olan Türk müteahhitlik hizmetleri diğer uluslararası piyasalara Irak,
Ürdün, Suudi Arabistan, Kuveyt, Birleşik
Arap Emirlikleri, Yemen ve İran gibi Orta Doğu ülkelerinden başlayarak
girmişlerdir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk müteahhitleri tarafından
2003’te 3,55 milyar dolar, 2004’te 6,53 milyar dolar, 2005’te 9,79 milyar
dolar, 2006’da 15,9 milyar dolar ve 2007 yılında yaklaşık 19,5 milyar dolar
tutarında ihale üstlenilmiştir. 2003-2007 yılları
arasında üstlenilen projelerin ülkelere göre dağılımına bakıldığında: Rusya
Federasyonu yüzde 21,6 ile lider konumunu sürdürmüş, onu Libya yüzde 12,1;
Katar yüzde 8,8; Kazakistan yüzde 7,3 ve Irak yüzde 6,1 ile izlemektedir. Bu dönemde göze çarpan diğer gelişmeler ise: Türkmenistan yüzde
4,9; Romanya yüzde 4,4; Birleşik Arap Emirlikleri yüzde 4 ve Suudi Arabistan’da
yüzde 3,9 yaşanan canlanmanın yanı sıra, Afganistan yüzde 2,9; Ürdün yüzde 2,6;
Cezayir yüzde 2,6; Azerbaycan yüzde 2,3; Umman yüzde 2,3; Fas yüzde 1,9;
İrlanda yüzde 1,6; Ukrayna yüzde 1,5; Tunus yüzde 1,1; Bulgaristan yüzde 1,
İran yüzde 0,9; Gürcistan yüzde 0,8 yeni pazarlar olarak ortaya çıktıkları
görülmektedir. Son dönemde böylesine
istikrarlı ve sağlıklı bir büyüme gerçekleştiren Türk müteahhitlik
sektörü, aynı zamanda üstlenilen projelerin niteliği ve büyüklüğü açısından da
olumlu yönde değişiklikler yaşamaktadır. Daha önceleri küçük ölçekli ve emek
gerektiren yoğun teknolojiyle çalışan müteahhitlerimiz artık daha az sayıda
ancak daha büyük ve entegre projeler üstlenmeye
başlamışlardır. 2003-2007 yıllarında üstlenilen 58 milyar dolar değerindeki
projelerin yaklaşık yarısını 200 milyon doların üzerinde projeler
oluşturmaktadır. Yurt dışı müteahhitlik hizmetleri sektöründe bugüne kadar 105 milyar
tutarındaki yaklaşık 4.200 adet projenin yüzde 98’i komşu ve çevre ülkelerde
üstlenilmiştir. Son dönemde üstlenilen proje sayısında bir düşüş olmasına
rağmen toplam proje bedeli yükselmekte, bu durum da Türk müteahhitlerinin
artık yüksek katma değeri olan projelerle ilgilendiğini göstermektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; uluslararası müteahhitlik
sektörünün önde gelen yayınlarından Engineering News Record dergisinin bir yıl
içerisinde üstlenilen projelerin toplam bedeli üzerinden her yıl belirlediği
dünyanın en büyük 225 müteahhitlik firmasını gösteren listede Türkiye 2007
yılında 22 firmayla Amerika Birleşik Devletleri ve Çin’den sonra, bugün
Başbakanımızın da grupta ifade ettiği gibi, üçüncü sırada yer almaktadır. Bu
firmalardan ilk 6’sı söz konusu listede ilk 100 firma arasında yer almaktadır. Yurt dışı müteahhitlik ve müşavirlik hizmetleri rejimi
oluşturulmasıyla ilgili çalışmalar, rejimin Sayın Başbakanın imzası ve Yurt
Dışı Müteahhitlik ve Teknik Müşavirlik Hizmetleri Konseyi Kurulması Genelgesi
şeklinde hayata geçirilmesiyle tamamlanmıştır. 20 Temmuz 2007 tarihinde
yürürlüğe giren 2007/20 sayılı bu genelgeyle kamu ve özel sektör kuruluşlarınca
müştereken belirlenecek hedef, stratejik plan ve politikalar doğrultusunda yurt
dışı müteahhitlik ve teknik müşavirlik hizmetleri
alanında kamu kurum ve kuruluşlarının yetki ve sorumluluklarının
belirlenmesiyle, özel sektörün bu çerçevede yürütülecek faaliyetlere etkin
katılımı ana hedef olarak gösterilmiştir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. M. YILMAZ
HELVACIOĞLU (Devamla) - Konsey, Maliye Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Devlet Planlama, Türkiye
İnşaat Sanayicileri
İşveren Sendikası, Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği
başkanlarının katılımıyla teşekkül ettirilmiştir. Konseyde yer alan özel sektör
kuruluşlarının koordinasyonunun Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından
sağlanması öngörülmüştür. Son yıllarda
geliştirilen etkin politikalarla, dört kıtada altmış beş ülkede, uluslararası müteahhitlik hizmetleri standartları en yüksek teknolojik
araçlar kullanılarak çalışılmaktadır. Bugün ülkemiz, müteahhitlik
hizmetleri ihraç eden dünyadaki başlıca ülkeler arasına girmeyi başarmıştır.
Türk müteahhitliğinin güvenirliliği, yaratıcılığı ve
maliyet avantajı ile uluslararası inşaat pazarında dünyanın en büyük
müteahhitlik firmaları ile rekabet edebilecek düzeye gelmiş olması ülkemiz
adına memnuniyet verici bir durumdur. Artarak devam etmesini diler, hepinize
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Helvacıoğlu. Gündeme
geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) TEZKERELER 1.- TBMM Başkanlığınca, Plan ve Bütçe Komisyonunun, (1/623)
esas numaralı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın esas komisyon olarak kendisine
havale edilmesine ilişkin tezkeresi (3/505) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunun, 1/623
esas numaralı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın, İç Tüzük’ün 34’üncü maddesinin
üçüncü fıkrası gereğince kendisine esas olarak havale edilmesine ilişkin
istemi, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunca da uygun
bulunduğundan, bu istem İç Tüzük’ün 34’üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca
Başkanlığımızca yerine getirilmiştir. Bilgilerinize
sunulur. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı
okutup bilgilerinize sunacağım. Okutuyorum: 2.- Hırvatistan Parlamentosu Dış Politika Komitesinin vaki
davetine istinaden, Hırvatistan’a resmî ziyarette bulunacak olan TBMM Dışişleri
Komisyonu üyelerinden oluşan Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/508) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna Hırvatistan
Parlamentosu Dış Politika Komitesinin vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir Parlamento Heyetinin,
Hırvatistan’a resmi bir ziyarette bulunması Genel Kurul’un 3 Temmuz 2008 tarih
ve 126 sayılı birleşiminde kabul edilmiştir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi hakkında 3620 Sayılı Kanunun
ikinci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimler Genel Kurul’un bilgilerine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Metin Yılmaz Bolu
Milletvekili Murat Mercan Eskişehir
Milletvekili Abdurrezzak Erten İzmir Milletvekili Hüseyin Tuğcu Kütahya
Milletvekili Metin Ergun Muğla Milletvekili 3.- Çin Ulusal Halk Meclisi İçişleri ve Adalet Komisyonunun
vaki davetine istinaden, Çin Halk Cumhuriyeti’ne resmî ziyarette bulunacak olan
TBMM Adalet Komisyonu üyelerinden oluşan Parlamento heyetini oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/509) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna Çin Ulusal Halk
Meclisi İçişleri ve Adalet Komisyonu’nun vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Adalet Komisyonu üyelerinden oluşan bir Parlamento Heyetinin,
20-27 Temmuz 2008 tarihleri arasında Çin Halk Cumhuriyeti’ne resmi bir
ziyarette bulunması Genel Kurul’un 29 Nisan 2008 tarih ve 96 sayılı
birleşiminde kabul edilmiştir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi hakkında 3620 Sayılı Kanunun
ikinci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimler Genel Kurul’un bilgilerine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Ahmet İyimaya Ankara İlknur İnceöz Aksaray Mehmet Tunçak Bursa Metin Çobanoğlu Kırşehir Ali Öztürk Konya Ali Rıza Öztürk Mersin Yahya Akman Şanlıurfa BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Plan ve Bütçe
Komisyonunun 264 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzük’ün 88’inci maddesine
göre Komisyona geri verilmesine dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum: 4.- 264 sıra sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine
Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin
geri verilmesine ilişkin Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının tezkeresi
(3/506) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gündemde yer alan
264 sıra sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin tümüyle İçtüzüğün 88
inci maddesi gereğince Komisyonumuza iade edilmesini arz ve teklif ederiz. Sait
Açba Afyonkarahisar Plan
ve Bütçe Komisyonu Başkanı BAŞKAN – 264 sıra
sayılı Kanun Teklifi Plan ve Bütçe Komisyonuna geri verilmiştir. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge vardır, okutuyorum: B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 19 milletvekilinin,
deprem riskinin araştırılarak deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/245) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Ülkemizin büyük
bölümü 1. ve 2. derece deprem kuşağında yer almaktadır. 1999 yılında
yaşadığımız felaketlerin ardından; büyüklüğü o kadar olmasa da bir çok depremler oldu. Üstelik olası bir Marmara
depreminden de sürekli bahsediliyor. 1999'da Gölcük'te
meydana gelen depremde, ölüm ve yaralanmaların büyük çoğunluğu binalardaki
hatalar yüzünden meydana geldi. Yıkılan binalarda yüzlerce insan enkaz altında
kaldı. Bu sayede, deprem bölgelerindeki binaların depreme dayanıklı olmadığı
somut bir şekilde görüldü. Ancak, bu olayın üzerinden geçen zamana rağmen, bir çok deprem bölgesindeki binalar yine depreme dayanıksız
olarak yükselmeye devam ediyor. Halkın arasında
ve medyada olası bir Marmara depremi ile ilgili çeşitli senaryolar sürekli
tartışılıyor. Bilim adamları ve konunun uzmanları tarafından; Marmara'da
olabilecek depremle ilgili çeşitli uyarılar yapılıp, zaman kaybedilmeden
önlemlerin alınması gerektiği ile ilgili çalışmalar ortaya konulmuştur. Marmara'da
yaşanabilecek bir depremde özellikle İstanbul'un büyük hasar göreceği
ortadadır. Bunun yanında denize kıyısı bulunan Bursa ili ve ilçelerinin de
zarar göreceği bilim adamları tarafından açıklanmıştır. Mudanya, Gemlik,
Karacabey ilçeleri, Marmara denizine kıyısı olduğu için etkilenme düzeyleri de
fazla olacaktır. Konunun
uzmanlarının ortak görüşleri arasında; özellikle yerel yönetimlerin yapması
gereken çalışmaları yapmadıkları ve gerekli maddi kaynakları depremden korunma
ve önlem çalışmaları için ayırmadığı, depremlerle ilgili ulusal ve yerel
strateji belirlenmediği, şehir planlamalarının siyasi çıkarlar yönünde
şekillendiği, deprem bilinciyle hareket edilmeden, sürekliliği olan ve
uygulanabilen politikalar üretilmediği konuları yer almaktadır. Yaşanılan
acıların yüreklerde bıraktığı yaralar halen kapanmadı. Maddi kayıpların telafi
edilmesi bir şekilde hayatın devamını teşvik ettiyse de, yakınlarını depremde
kaybedenlerin hayatları hep biraz eksik devam ediyor. Özellikle Marmara
bölgesinde; hızlı nüfus artışı, plansız ve denetimsiz şehirleşme göz önüne
alındığında depremin neden olacağı yıkım tahmin edilenden yüksek olacağı
ortadadır. Depremlerle
ilgili ulusal düzeyde harekete geçilmesi gerekmektedir. İmar ve Yapı Denetim
Kanunları olmak üzere mevzuatta yapılması gereken değişiklikler acilen
tamamlanmalıdır. Kamu görevlerini yerine getiren binalarla ilgili gerekli
önlemler alınmalıdır. Yukarıda
belirtilen nedenlerle, ülkemizde önümüzdeki yıllarda yaşanacak olası bir deprem
felaketi öncesinde; gerekli araştırmaların yapılarak, alınabilecek tedbirlerin,
çözüm önerilerinin belirlenmesi ve uygulanması konularında, Yüce meclisimizin
ve halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla, Anayasanın 98'inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz. 1) Kemal Demirel (Bursa) 2) Ali Rıza Öztürk (Mersin) 3) Fevzi Topuz (Muğla) 4) Ahmet Ersin (İzmir) 5) Ahmet Küçük (Çanakkale)
6) Sacid Yıldız (İstanbul)
7) Hulusi Güvel (Adana)
8) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
9) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
10) Rasim Çakır (Edirne)
11) Erol Tınastepe (Erzincan)
12) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
13) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) 14) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
15) Mehmet Ali Susam (İzmir) 16) Muharrem İnce (Yalova)
17) M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) 18) İsa Gök (Mersin)
19) Abdurrezzak Erten (İzmir) 20) Şevket Köse (Adıyaman)
2.- İstanbul Milletvekili Mithat Melen ve 20
milletvekilinin, başta İstanbul olmak üzere ülkemizdeki deprem riskinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/246) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gerekçesini ekte sunduğumuz, 1999 Marmara Büyük Depreminden sonra
İstanbul'da ve deprem felaketinin yaşandığı illerimizde bugüne kadar alınmış
olan tedbirler ve bundan sonra ülkemizde yaşanabilecek deprem felaketiyle
ilgili alınacak tedbirlerin tespit edilmesi ve yasal düzenlemelerle ilgili
Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırması açılması hususunda gereğini arz ederiz. 1) Mithat Melen (İstanbul) 2) Muharrem Varlı (Adana) 3) Oktay Vural (İzmir) 4) Gürcan Dağdaş (Kars) 5) Yılmaz Tankut (Adana) 6) Hakan Coşkun (Osmaniye) 7) Akif Akkuş (Mersin) 8) Ahmet Orhan (Manisa) 9) Erkan Akçay (Manisa) 10) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta) 11) Hüseyin Yıldız (Antalya) 12) Behiç Çelik (Mersin) 13) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) 14) Osman Durmuş (Kırıkkale) 15) Ahmet Bukan (Çankırı) 16) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) 17) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) 18) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara) 19) Alim Işık (Kütahya) 20) Şenol Bal (İzmir) 21) İzzettin Yılmaz (Hatay) Gerekçe Yurdumuzun
%92'sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95'inin deprem
tehlikesi altında yaşadığı bilinmektedir. Son 55 yıl
içerisinde olan depremlerden 55 bin vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 90 binden
fazla vatandaşımız yaralanmış, 435 binden fazla bina yıkılmıştır. İstanbul,
Tekirdağ, Yalova, Kocaeli, Sakarya, Bursa, Balıkesir, İzmir, Aydın, Uşak,
Manisa, Isparta, Burdur, Denizli, Karabük, Bolu, Düzce, Çankırı, Amasya, Tokat,
Erzincan, Tunceli, Bingöl, Adıyaman, Muş, Bitlis, Siirt, Bilecik, Çanakkale,
Osmaniye, Adıyaman, Hatay, Hakkâri illeri birinci derecede deprem bölgesi
olarak bilinmektedir. Saymış olduğumuz bu kadar il risk altındayken AKP
iktidarının hükûmet politikalarında depremle ilgili
bir çalışma yapmadığı görülmektedir. İstanbul ili,
geçen tarih içerisinde birçok depremle karşı karşıya kalmıştır. En yıkıcı olan
deprem Marmara Denizi yakınlarında 10 Eylül 1509 tarihinde olan 6,9
büyüklüğündeki Büyük İstanbul Depremidir. Bu depremden sonra İstanbul 22 Mayıs
1766, 1943, 1957, 1967 ve 17 Ağustos 1999 tarihlerinde büyük depremler
yaşamıştır. 17 Ağustos 1999
Büyük Marmara Depremi büyük çapta can ve mal kaybına neden olmuştur. Bu
depremde, resmî raporlara göre 17 bin 840 ölü, 43 bin 953 yaralı, 505 kişi de
sakat kalmıştır. 285 bin 211 konut, 42 bin 902 işyeri hasar görmüştür. Resmî
olmayan bilgilere göre ise, yaklaşık 50 bin ölü, ağır-hafif 100 bine yakın yaralı
olmuştur. Ayrıca, 133 bin 683 çöken bina ile yaklaşık 600 bin kişiyi evsiz
bırakmış, 16 milyon insan değişik düzeylerde etkilenmiştir. Bu nedenle,
Türkiye'nin yakın tarihini derinden etkileyen en önemli olaylardan biridir. 17
Ağustos 1999 depremi gerek büyüklük, gerek etkilediği alanın genişliği, gerekse
sebep olduğu maddi kayıplar açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden
biridir. Deprem
bilimcileri, İstanbul'da çok yakın bir tarihte yeni bir deprem olabileceğine
dikkat çekmektedirler. Bu bilimcilerin açıklamaları da göz
önüne alınarak ve geçmişte yaşanan depremlerden sonuç çıkartılarak yüreklerin
yanmaması, ocakların sönmemesi, maddi kayıpların en aza indirilmesi için imar
ve yapı denetim kanunları başta olmak üzere İstanbul'da binalarla ilgili alınması
gereken önlemler ve bu konuda yapılacak gerekli düzenlemeler hakkında bir
Meclis Araştırmasının açılması elzem görülmektedir. BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır. Genel görüşme
açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum: C) Genel Görüşme Önergeleri 1.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve 21
milletvekilinin, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde hazırlanan Türkiye
ile ilgili raporlar ve Türk heyetinin tutumu konusunda genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/6) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisinin 23-27 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirdiği
toplantıda tartışılan Türkiye ile ilgili raporlardan birincisi "Türkiye'de
demokratik kurumların işleyişi: son gelişmeler" başlığını taşımaktadır. Bu
Rapor, "Türkiye'de Adalet ve Kalkınma Partisi aleyhine gerçekleştirilen
hukuki prosedür" adı ile yayınlanan 409 Sayılı yazılı
deklarasyona dayanmaktadır. Raporun başlığı, demokratik kurumların işleyişi
olsa da içeriği tamamen 409 Sayılı deklarasyon ile
örtüşmektedir. Rapor, arada bir kuvvetler ayrılığından, yargının
bağımsızlığından ve yargıya baskı yapılmamasından söz etmekte; ancak, yargıya
baskı oluşturacak değerlendirmeler içermektedir. Parti kapatıldığı takdirde
ekonomik, sosyal, kültürel ve dış politika konularında neler olacağını
anlatmakta; bir anlamda yargıya gözdağı vermektedir. Ekonomik ve siyasi
reformların hızlandırılmasını, yeni bir Anayasa hazırlanmasını ve bunun Venedik
Komisyonu ile yakın bir işbirliği içinde yapılmasını önermektedir. Anayasanın, insan
hakları ile temel özgürlüklerin korunmasına önemli bir yer vermesini ve bu
alanda Avrupa standartlarının benimsenmesini öneren Rapor, böylece, Türkiye'nin
demokratik kurumlarının modernleşmesinin sağlanacağını ve reform sürecinin konsolide edileceğini belirtmektedir. Raporun sonunda
hâlen içinde bulunduğumuz denetim süreci sonrasındaki diyaloğun
daha da yoğunlaştırılması, devlet kurumlarının demokratik işleyişindeki
gelişmelerin ve Anayasa tasarısı hazırlanmasının yakından izlenmesi ve
gerekirse Türkiye için denetim sürecinin yeniden başlatılması olasılığının
düşünülmesi önerilmektedir. Bu Rapor mevcut
71 kişiden üç yabancı uyruklunun çekimser ve üç Türk milletvekilinin de ret
oyları dışında, oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Türkiye aleyhine
değerlendirmeler, argümanlar, söylemler ve öneriler
içeren bir Raporun AKP'li Türk milletvekillerinin önerisi ile gündeme gelmesi,
onların yaptıkları konuşmalar ve olumlu oylarıyla desteklenmesi ve sonucun
AKP'liler tarafından sevinçle karşılanması hüzün verici bir olaydır. Gökçeada ve
Bozcaada ile ilgili Raporun başlangıcı ise önce Yunanlıların AKPM'de verdiği bir önerge, daha sonra da AKP'li bir Türk
parlamenterin bir Yunanlı parlamenter ile söz konusu adaları ziyaret etmesidir.
Hazırlanan
Raporun objektif bir değerlendirme olduğunu söylemek ne yazık ki mümkün
değildir. Başlangıçtaki çok kısa özette bile Türkiye suçlanmaktadır.
Yunanlıların okullarının kapatıldığı, adada geniş çaplı kamulaştırmalar
yapıldığı ve çeşitli aşağılamalara maruz kalındığı ifade edilmektedir. Yunanlıların
adalara geri dönüşünün teşvik edilmesi ve vatandaşlık hakkı elde etmeleri
önerilmektedir. Yunanlıların adaları terk etmeleri sanki Türklerin suçuymuş
gibi okulların açılmasından kiliselerin tamirine, altyapının tamamlanmasından
adadan ayrılanlara eski topraklarının geri verilmesine kadar her türlü taviz
istenmektedir. Yunanlıların kamulaştırılan mülkleri iade edilemediği takdirde,
adalardan aynı değerde Hazine arazisi talep edilmektedir. Kadastro
çalışmalarının yeniden yapılması önerilmektedir. Asıl önemlisi,
Raporda Lozan Barış Anlaşması çarpıtılmakta; Lozan'ın Yunanlılar lehine güçlü
bir yerel otonomi getirdiği ifade edilmektedir. Oysa,
Lozan'ın 14. maddesi açıktır. Gökçeada ve Bozcaada'nın Türkiye'nin egemenliği
altında olduğu belirtilmektedir. Müslüman olmayan halka yerel yönetim ile şahıs
ve malların korunması konularında güvence verecek ve yerli unsurlardan oluşacak
özel bir idari düzenleme yapılacağı; polis gücünün de buna bağlı olacağı
belirtilmektedir. Türk ve Yunanlılar arasında kararlaştırılan mübadele
koşullarının Gökçeada ve Bozcaada'da uygulanmayacağı ifade edilmektedir. Rapor mevcut 63
kişiden iki çekimser, 5 Türk ve 6 Azeri milletvekilinin ret oyları dışında, oy
çokluğu ile kabul edilmiştir. Bazı AKP'li milletvekilleri de kararı alkışlarla
karşılamıştır. Her iki Rapor da
Türkiye'nin dış politikasının ne kadar ciddiyetten uzak bir şekilde
yönetildiğini göstermektedir. Avrupa Konseyi'nde yabancı parlamenterler Türkiye
karşıtlarının koşullandırmalarına terk edilmiş durumdadır. Türk Heyetindeki
tutumun ve Türk dış politikasının yönetilme tarzının TBMM'de kapsamlı olarak
görüşülmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. TBMM'de bu amaçla
Anayasa'nın 98, içtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca Genel Görüşme
açılmasını arz ve teklif ederiz. 1) Birgen Keleş (İstanbul) 2) Haluk Koç (Samsun) 3) Bihlun
Tamaylıgil (İstanbul)
4) Fatma Nur Serter (İstanbul) 5) Necla Arat (İstanbul) 6) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 7) Atila
Emek (Antalya)
8) Sacid
Yıldız (İstanbul)
9) Nevingaye
Erbatur (Adana)
10) Abdullah Özer (Bursa)
11) Algan Hacaloğlu
(İstanbul) 12) Enis Tütüncü (Tekirdağ) 13) Tayfur Süner (Antalya) 14) Ramazan Kerim Özkan (Burdur) 15) Yaşar Tüzün (Bilecik) 16) Rahmi Güner (Ordu) 17) Ali Rıza Öztürk (Mersin) 18) Nesrin Baytok (Ankara) 19) Yaşar Ağyüz (Gaziantep) 20) Ali Koçal (Zonguldak) 21) Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul) 22) Mustafa Özyürek (İstanbul) BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemdeki
yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki görüşme sırası
geldiğinde yapılacaktır. Uyuşturucu başta
olmak üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/16, 19, 36, 39,
41, 51, 103) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum: A) Tezkereler (Devam) 5.- (10/16, 19, 36, 41, 51, 103) esas numaralı Meclis
Araştırma Komisyonu Başkanlığının, Komusyonun görev
süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/507) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Uyuşturucu Başta
Olmak Üzere Madde Bağımlılığı ve Kaçakçılığı Sorunlarının Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan (10/6, 19, 36, 39,
41, 51, 103) Esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu; 22.04.2008 tarihinde
göreve başlamıştır. Anayasa ve
İçtüzük gereği kendisine verilen 3 aylık süre içerisinde çalışmalarını
tamamlayamayan Komisyonumuz, 22.07.2008 tarihinden itibaren 1 aylık ek süre
istenmesine karar vermiştir. Gereğini
bilgilerinize arz ederim. Saygılarımla. Prof.
Dr. Necdet Ünüvar Adana
Komisyon
Başkanı BAŞKAN – İç
Tüzük’ün 105’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Araştırmasını üç ay
içinde bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verilir.” hükmü gereğince
Komisyona bir aylık ek süre verilmiştir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım. 6.- Dilekçe Komisyonunun, Komisyonun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesi talebinin uygun
görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/510) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna Dilekçe
Komisyonunun, Komisyonun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu
dönemde de çalışabilmesine dair talebi Başkanlığımızca uygun görülmüş olup
İçtüzüğün 25 inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN –
Arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.11 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 16.24 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER:Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130’uncu Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Efendim, karar yeter sayısı yok ki! BAŞKAN – Var,
var. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Saymadınız efendim. 134 kişi yok! BAŞKAN –
Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş iki tezkeresi vardır,
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım. 7.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in
Moldova’ya yaptığı resmî ziyarete refakat eden heyete iştirak etmesi uygun
görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/511) 10/7/2008 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Devlet Bakanı
Kürşad Tüzmen’in, 12-13 Haziran 2008 tarihlerinde Kişinev’de yapılan Türkiye-Moldova Karma Ekonomik Komisyonu
V. Dönem Toplantısına katılmak üzere, bir heyetle birlikte Moldova’ya yaptığı
resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi
uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim. Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan Liste Ali Uzunırmak Aydın Milletvekili Eşref Karaibrahim Giresun Milletvekili Mevlüt Akgün Karaman Milletvekili Muharrem Candan Konya
Milletvekili K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – 134 kişinin olması lazım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Kabul
edenler… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Gelin çalıştırın Meclisi; bir şey dediğimiz yok. Gelin, siz
çalıştırın. BAŞKAN – Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 8.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Nahcıvan-Azerbaycan’a
yaptığı resmî ziyarete refakat eden heyete iştirak etmesi uygun görülen
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/512) 10/07/2008 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşmelerde
bulunmak üzere bir heyetle birlikte 4 Haziran 2008 tarihinde Nahçıvan-Azerbaycan’a yaptığım resmi ziyarete, ekli listede
adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu
konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim. Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan Liste Yaşar Eryılmaz Ağrı Milletvekili Haluk İpek Ankara
Milletvekili Saffet Kaya Ardahan
Milletvekili Ali Güner Iğdır Milletvekili Mustafa Kabakcı Konya Milletvekili Eyüp Fatsa Ordu
Milletvekili Gülşen Orhan Van
Milletvekili BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bu sunuşla ilgili bir şey söylemek istiyorum. Tayyip Erdoğan
her daim bir yabancı memlekete gidiyor efendim. Kendi yandaşlarını, milletvekillerini
götürüyor. (AK PARTİ sıralarından “Otur yerine” sesleri) Devlet bizim
verdiğimiz paralarla onlara harcırah ödüyor. Ben kendilerine haram ediyorum. Bu
tezkerelerin okunmasına da karşıyım. Eğer birileri yurt dışına gidiyorlarsa
kendi cebinden gitsinler efendim. Devletin parasıyla gitmesinler. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç. Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım. VI.- ÖNERİLER A) Siyasi Parti Grubu Önerileri 1.- Gündemdeki sıralama ile (10/60), (10/63), (10/99),
(10/242), (10/243), (10/244), (10/245) ve (10/246) esas numaralı deprem ile
ilgili Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 22/07/2008 Salı günkü birleşiminde birleştirilerek birlikte
yapılmasına; bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine; 237 ve 269 sıra
sayılı Kanun Tasarılarının İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak ve bölümler halinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulu,
15.07.2008 Salı günü (Bugün) toplanamadığından, TBMM İçtüzüğünün 19 uncu
maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim. Bekir
Bozdağ Yozgat AK
PARTİ Grup Başkan Vekili Öneri: Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler kısmının 27, 29,
56, 189, 190 ve 191 inci sıralarındaki 10/60, 10/63, 10/99, 10/242, 10/243,
10/244 ile biraz önce okunan 10/245 ve 10/246 Esas numaralı deprem ile ilgili Meclis
Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 22.07.2008 Salı Günkü
Birleşiminde birleştirilerek birlikte yapılması, bu birleşimde sözlü soruların
görüşülmemesi, Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 72, 64, 70,
4, 7, 3, 131, 164, 136, 49, 69 ve 163 üncü sıralarında yer alan 237, 137, 234,
255, 257, 232, 259, 268, 266, 89, 229 ve 267 sıra sayılı kanun tasarı ve
tekliflerinin bu kısmın; 1, 2, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 14, 18, 20 ve 21 inci sıralarına
alınması, Gelen Kağıtlar listesinde yayınlanan ve
bastırılarak dağıtılan 269 sıra sayılı Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden bu
kısmın 3 üncü sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi, 237 ve 269 Sıra
sayılı kanun tasarılarının İçtüzüğün 91. Maddesine göre Temel Kanun olarak
görüşülmesi ve bölümlerinin ekte yer alan cetvellerdeki şekliyle olması Önerilmiştir. 237 Sıra Sayılı
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hak. Kanunda Değ.
Yap. İlişkin Kan. Tas. 1/494 Bölümler Bölüm
Maddeleri Bölümdeki Madde
Sayısı 1. Bölüm 1-15 inci
Maddeler 15 2. Bölüm 16-22 nci Maddeler 10 (Geçici
15, 16, 17, 18 inci Md.ler
dahil) Toplam
Madde Sayısı 25 269 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kan. Tas. 1/589 Bölümler Bölüm
Maddeleri Bölümdeki Madde
Sayısı 1. Bölüm 1-28 inci
Maddeler 28 2. Bölüm 29-49 uncu
Maddeler 28 (29.
Md.deki Geçici 7, 8, 9, 10 39.Md.deki Geçici 18,19 47.Md.den sonraki Geçici 1,2,3 Md.ler
dahil) Toplam
Madde Sayısı 56 BAŞKAN – Öneri
üzerinde lehte 2 kişi, aleyhte 5 kişi söz istemiştir. Aleyhte söz
isteyenlerle ilgili kura çekeceğim. Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Abdülkadir Akcan, Tunceli Milletvekili Sayın
Kamer Genç. Öneri üzerinde
lehte ilk söz Sakarya Milletvekili Sayın Ayhan Sefer Üstün’e aittir. Buyurun Sayın
Üstün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisi
lehinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, daha önce yüce Meclisin almış aldığı karar üzerine, biliyorsunuz,
31 Temmuz 2008 tarihine kadar yüce Meclisimiz çalışacak. Bu öneriyle birlikte
neler getiriyoruz? Burada yine çalışma saatleri değişmemektedir. Çalışma
saatlerimiz salı günleri 15.00-20.00 ve çarşamba ve perşembe günleri de
13.00-20.00 olarak devam etmektedir. Kanun tasarı ve
tekliflerinin sıralamasında bir değişiklik olacaktır. 1’inci sıraya 237 sıra
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun
Tasarısı alınmaktadır. Onun yanı sıra, bir de 22 Temmuz 2008 Salı günkü
birleşimde sekiz adet araştırma önergesinin görüşülmesini grubumuz
önermektedir. Bu sekiz adet Meclis araştırması önergesi depremle alakalıdır. Bu
önergeler, muhalefet tarafından da verilmiş, iktidardaki AK PARTİ
milletvekillerimiz tarafından da verilmiştir. Bunlardan bir tanesi de bendenize
aittir. 190’ıncı sıradaki (10/243) esas no.lu araştırma önergesini ben vermiş
idim 21 arkadaşımızla birlikte. Dolayısıyla, bu araştırma önergelerini gündeme
almak için öneride bulundukları için AK PARTİ Grup Başkan Vekillerine, Grubuna,
ben buradan teşekkürü bir borç biliyorum. Çünkü, benim
seçilmiş olduğum il bir deprem bölgesi ve burada, ne yazık ki son depremde
büyük acılar yaşanmıştı, 5 bine yakın hemşehrimiz,
vatandaşımız orada şehit olmuştu. Deprem şehidiydi bunlar. O bakımdan, ben, bir
kez daha bu depremde vefat edenlere Allah’tan rahmet diliyorum ve yakınlarına
da sabır diliyorum. Bu, önemli bir gündem
maddesidir, sadece Sakarya’yı ilgilendirmemektedir. Yurdumuzun çok büyük bir
bölümü deprem riskiyle karşı karşıyadır. Depremin değişik unsurları vardır.
Yani sadece binaların hasarlı olmasından veya binaların malzemesinden
çalınmasından dolayı bu ağır fatura artmamaktadır. Özellikle 99 depreminde
gördük ki “sıvılaşma” diye bir kavram belki ilk kez literatüre
girdi. Dünyanın iki yerinde görüldü bu: Japonya’da Kobe’de
ve bir de Türkiye’de Sakarya’da görüldü. Binaları ne kadar sağlam yaparsanız
yapın, sıvılaşmadan kaynaklanan unsurdan dolayı binalar patır patır yıkıldı, devrildi. O bakımdan, işte
bunların bütün unsurlarıyla birlikte araştırılması için bu Meclis araştırması
önergeleri bir dahaki hafta salı günü inşallah oylarınızla gündeme alınacak ve
görüşülecek. Bu sebeple, ben AK PARTİ grup önerisi lehinde söz aldım ve oyum da
lehinde olacaktır. Yüce Meclisi bu
vesileyle tekrar selamlıyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Üstün. Aleyhte ilk söz
sahibi Sayın Abdülkadir Akcan, söz hakkını İzmir
Milletvekili Sayın Oktay Vural’a devretmiştir. Buyurun Sayın
Vural. (MHP sıralarından alkışlar) OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın
milletvekilleri, yine bir hafta başı yeni bir grup önerisi… Her bir grup başkan
vekilimizin çalışmaları o hafta o grup başkan vekilinin önerisiyle
düzenleniyor. Aslında, geçen hafta da Sayın Nihat Ergün’ün önerisiyle 31
Temmuza kadar olan düzenlenmişti. Şimdi de bugün Sayın Bekir Bozdağ’ın bir grup önerisi var, o da bu hafta özellikle bir
düzenleme öngörüyor. Tabiatıyla, bu öngörüsüzlük, gerçekten Meclis çalışmalarında
verimi son derece azaltan bir husus. O bakımdan ve
bununla beraber -daha önceki eleştirilerimizi yenilemek istiyorum- muhalefetin
soru sorma hakkını ortadan kaldırmaya yönelik girişimler ki bir hafta
önce, ayın 22’sinde sözlü soruların
sorulması mümkün kılınmışken bu sefer tekrar 22’sinde sözlü soruların
sorulmaması… Yani bu yaz boyunca muhalefet hiçbir zaman sözlü sorularla Hükûmete endişelerini iletemeyecek. Şimdi, bu nasıl
bir demokrasi anlayışıdır, takdirlerinize sunuyorum. Yani, muhalefetin söz
hakkını kısmak, muhalefet etmesini engellemek ve İç Tüzük’te sayısal çoğunluğu
bu amaçla kullanmanın demokrasiyle uzaktan yakından ilgili olmadığını ve millî
iradeye de saygısızlık olduğunu düşünüyorum, millete saygısızlık olduğunu
düşünüyorum. Bu çerçevede,
böyle bir öneriyle, elbette, Hükûmetin bir çalışma
programı sunması, öncelikleri dile getirmesi son derece önemli ama her hafta
boyunca değişiyor. Ben daha önceki toplantıda söylemiştim, bundan sonraki süreçte
her hafta bir grup önerisiyle karşılaşacağız demiştim. İşte
yeni bir grup önerisi. Şimdi, tabii,
Sayın Başkan, burada birkaç husus var: Benim kanaatime göre bu grup önerisinin
Genel Kurulun oyuna sunulması mümkün değildir. Çünkü,
birincisi “Gelen Kağıtlar listesinde yayınlanan 269 sıra sayılı Kanun Tasarısı”
diyor. Gelen kâğıtlarda yayınlanmamış bu bir kere. Elimizde gelen kâğıtlar var.
Bu gelen kâğıtların içerisinde bu yoktur. Dolayısıyla gelen kâğıtlar içerisinde
yayınlanmamış olanı kırk sekiz saat geçmeden gündeme almak mümkün değildir,
gelen kâğıtlarda yer almamıştır. İç Tüzük’e göre böyle bir önerinin oylanması
mümkün değildir. Bir başka konu
daha var: İç Tüzük’ümüzün 52’nci maddesine göre “Genel Kurula sevk edilen bir
komisyon raporu ya da herhangi bir metin, aksine karar alınmadıkça dağıtımı
tarihinden itibaren kırksekiz saat geçmeden
görüşülemez.” Bu Danışma Kurulunda “Kırk sekiz saat geçmeden görüşelim.” diyor.
Ama burada siyasi parti grubunun bu konuda öneri yapması mümkün değil, ancak hükûmet ve esas komisyonun talebi hâlinde mümkündür. Burada
şunu söylüyor: “…ilk sırasına geçirilmesi, Hükûmet
veya esas komisyon tarafından gerekçeli olarak Genel Kuruldan istenebilir.”
Burada Hükûmetin talebi yok, esas komisyonun talebi
yok. İç Tüzük’te yer almayan bir Danışma Kuruluna istinaden bir grup önerisi
getirilerek oylanması mümkün değildir. Dolayısıyla bu öneri keenlemyekûn,
yok demektir. Olmayan bir öneri üzerinde konuşma, görüşme yapılması, karar
alınması mümkün değildir. Dolayısıyla bu safhadan sonra Danışma Kurulu
kararıyla dahi olmayacak çünkü İç Tüzük’ümüzde Danışma Kurulu ile ilgili… İç
Tüzük’te Danışma Kurulunun görüşü alınması münasebetiyle olan hususlarda karar
yetkisi vardır, burada Danışma Kurulunun bir yetkisi yoktur. Esas
komisyonun ve Hükûmetin de kırk sekiz saat geçmeden
gündeme alınmasına ilişkin bir önerisi de olmadığına göre ve bu öneri de İç
Tüzük’e aykırı olduğuna göre, yetkisiz bir öneri olduğuna göre, Danışma
Kurulunda bu konunun görüşülmesi de mümkün olmadığına göre, böyle bir öneriyle
Genel Kurulun onayına sunulması İç Tüzük’ümüze göre mümkün değildir. O
bakımdan Başkanlığınızın bu konuda bu grup önerisinin oylanamayacağı
konusundaki karar alması ve görüşmelerin bu safhadan sonra da tamamlanması
gerektiğini ben şahsen düşünüyorum. Yeni bir grup önerisi hazırlanması
gerekmektedir eğer gerçekten bu yapılmak isteniyorsa. Yapılması gereken, 269
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın kırk sekiz saat geçmeden görüşülmesiyle ilgili
talebin esas komisyon tarafından ya da Hükûmet
tarafından talep edilmesini temin etmek ve ondan sonra oylamaktır. Bu öneri
okunduğuna göre, öneride de bu şekilde başka türlü bir değişiklik
yapılmayacağına göre bizim kanaatimize göre bu önerinin bu şekilde oylanması
mümkün değildir. Bu görüş ve
düşüncelerimi sizlerle paylaşmak üzere söz aldım. Önerinin aleyhinde olduğumuzu
ifade ediyorum. Hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Vural. Söz konusu 269
sıra sayılı Rapor, bugün dağıtılmış ve bugünkü 187 no.lu gelen kâğıtlar
listesinde ilan edilmiştir. Bu husustaki işleyiş ve uygulama daha evvel de bu
yönde olduğundan önerinin işlemine devam edeceğiz. Önerinin lehinde… OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım, 52’nci maddede, bu süre geçmeden gündeme alınması, hükûmet veya esas komisyon tarafından gerekçeli olarak
Genel Kuruldan istenebilir deniyor. Hükûmetin ve esas
komisyonun bir talebi olmadığına göre, İç Tüzük’ün hangi maddesine göre grup bu
öneriyi gündeme getirmiştir? Dolayısıyla, bu konuda Başkanlığın… Ve bizde de
yok efendim. Gelen kâğıtlarda, şu anda elimizde var, İnternet web sayfasında
yayınlanan gelen kâğıtlarda yok. Cuma günü yayımlanmış 11 Temmuz tarihli gelen
kâğıtlarda yer almamıştır. Dolayısıyla hâlen basımevinde baskıdadır. Bunu da
ifade etmek istiyorum. BAŞKAN – Sayın
Vural, haklısınız fakat bugüne kadarki uygulamalar bu yönde olduğu için devam
ediyoruz. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Kötü misal emsal olmaz efendim, kötü misal emsal olmaz. Yani, bugüne
kadar uygulandı diye İç Tüzük’ün yerine… Yapmayın… MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Suimisal emsal olmaz. BAŞKAN – Şimdi,
şöyle yapalım… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yani, grup başkan vekilinin İç Tüzük yazma hakkı yok efendim, olmaz! BAŞKAN – Sayın Anadol, isterseniz, lehte ve aleyhte konuşmaları bitirelim,
ondan sonra ben grup başkan vekillerini, üçünüzü davet ediyorum arkaya, orada…
Oylama kısmına öyle geçeriz. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Peki efendim. BAŞKAN – Lehte
ikinci söz, Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ’a
aittir. Buyurun Sayın Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubunun verdiği
grup önerisi üzerinde şahsımın görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tabii, grup
önerileri, Meclisimizin çalışması için, âdeta, geçmişten beri gelen
uygulamalarla yerleşmiştir diyelim. Biz AK PARTİ olarak, bugüne kadar bunu
Danışma Kurulu önerisi biçiminde getirme konusunda çok özen gösterdik. Her
haftanın çalışması belirlenirken, salı günü olmadan, pazartesi günü bütün
gruplarla gündemin belirlenmesi hususunda önceden istişareler yapılarak,
değerlendirmeler yapılarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma
Kurulu talebinde bulunuluyor, bunlarda bir mutabakat sağlandığı takdirde de
Genel Kurulda oylanmak suretiyle çalışma takvimi ona göre ayarlanıyor. Ancak
zaman zaman gruplar arasında anlaşmazlıklar olduğu
takdirde de grup önerileriyle gündem belirlemesi yapılıyor. Bundan önce
defalarca yapıldığı gibi bugün de böylesi bir grup önerisiyle karşı karşıyayız. Tabii, neden
böyle bir grup önerisine gerek duyuldu? Birincisi, anlaşılamadığı için,
ikincisi de “KEY ödemeleri” diye kamuoyunun yakından takip ettiği bir konu
geçen haftanın gündeminde yoktu, onu öne almak ve bu arada da başka aciliyeti olan konuları öne çekmek adına böylesi bir
öneriyle huzurlarınıza gelinmiştir. Bu öneri İç
Tüzük’e uygundur. İç Tüzük’e aykırı bizim bir iş yapmamız söz konusu değildir.
Meclisimizin teamüllerine de uygundur. Zira biz, daha önce de muhalefet
partilerinin değerli grup başkan vekilleriyle bir mutabakat yapmak suretiyle bu
şekilde başkaca konuların görüşülmesini Danışma Kurulu önerisi olarak
huzurlarınıza getirdik, oyladık, kabul edildi. Söz konusu kanun
tasarısı basılmıştır, dağıtılmıştır da. Gelen kâğıtlar listesinde yer almaması:
Bu kırk sekiz saatlik süre geçmediği için yer almamaktadır. Esasında, grup
önerimiz de, kırk sekiz saat geçmeden görüşülmesine dair önerimiz de, bu kabul
edildikten sonra da bu gelen kâğıtlar listesinde zannedersem yerini alacaktır.
Bizim önerimiz İç Tüzük’e de uygun bir öneridir, Meclisin teamüllerine de uygun
bir öneridir. Bu nedenle kabulünü diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bozdağ. Aleyhte son söz
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’e aittir. Buyurun Sayın
Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AKP grup önerisi hakkında aleyhte söz aldım. Hepinize
saygılar sunuyorum. Şimdi, İç Tüzük o
kadar açık ki. 52’nci madde diyor ki: “Hükûmet ve
esas komisyon isteyebilir.” Şimdi, AKP Grubu ne hükûmettir
ne komisyondur. Bu artık… İlkokul talebesinin anlayabileceği bir lisanla
yazılan bir şeyi yorumlamak kadar ilkel bir kafa kimse taşıyamaz. Böyle bir şey
olur mu ya! 52’nci madde çok açık. Diyor ki: “Esas
komisyon ve hükûmet isteyebilir.” Bunun kabul
edilmemesi lazım. Şimdi, değerli
milletvekilleri, bakın, geçen hafta AKP grup önerisi getirdi. Aslında, ben, üç
tane muhalefet partisi grubunun yerinde olsam her gün bir grup önerisi de biz
getiririz, kırkar dakika, en azından, Mecliste, biz de burada düşüncelerimizi
söyleriz. Ama, maalesef, AKP her hafta istediği gibi
grup önerisini getiriyor ve bu Meclisi istediği gibi yönlendiriyor. Şimdi, bakın,
yirmi beş maddelik bir kanun tasarısı, teklifi temel kanun olmaz beyler. Siz
Meclisi susturmak istiyorsunuz. Yani, temel kanunun, İç
Tüzük’ün 91’inci maddesindeki temel ilkesi çok geniş bir halk kitlesini
ilgilendiren, çok uzun bir inceleme yapılmış, komisyonlardan geçmiş bir kanun
tasarısı, orada enine boyuna tartışılmış, burada da büyük bir kabul görmüş ve
burada da tekrar bunu Genel Kurula getirip de madde madde
görüşülmesinin pek fazla bir anlamı da kalmaz. Ama, siz, artık, Türkiye
Büyük Millet Meclisini çalıştırmak istemiyorsunuz ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bunların konuşulmasından vazgeçiyorsunuz. Bu, İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine aykırı. Burada, zaman zaman gelmiyorsunuz, karar yeter sayısını istediğimiz zaman
bize kızıyorsunuz, söz hakkımızı elimizden almak için her türlü hilelere
başvuruyorsunuz. Yani bu Meclisi çalıştırma kararını aldınız. Niye aldınız?
Ortada bir sebep yok, ortada çıkması acil bir kanun yok. Varsa getirin deyin
ki: “Şu kanunlar acil.” Biz bunları bir an önce çıkaralım, bir tatile girelim.
Şimdi, milletvekiliyiz, politikacıyız, gidip de kendi seçim bölgelerimizde
gezmemiz lazım, insanlarla temas kurmamız lazım. Şimdi, siz burada kendi
partinizden bir korkunuz var, “Milletvekilleri acaba partiden kopar mı, gidip
de halkla içli dışlı olursa kopar mı?” diye böyle bir endişe taşıyorsunuz. Bu
da sizin kendi probleminiz, bizim problemimiz değil ki. Şimdi, değerli
milletvekilleri, gerçekten AKP Hükûmeti yani halkın
hiçbir problemiyle ilgilenmiyor. Bakın, biraz önce burada Tayyip Erdoğan’ın
okunan yazıları var. Efendim, geziye gidiyor, yanında 10 tane, 12 tane AKP’li
milletvekili götürüyor, devletin bütçesinden bunlara harcırah veriyor, her
birisine belki 3 - 5 milyar para veriyor. Bakın, benim ilimde… Geçen sene 2007’nin
yedinci ayında terör zararları diye bir kanun çıktı. Bu terör zararlarının
vatandaşlara ödenmesi için, işte gidiliyor, onların terörden zararları tespit
ediliyor. Evi yanmış, ağaçları yanmış, malını mülkünü kaybetmiş. Orada da
komisyonlar bunlara çok cüzi -3 milyar, 5 milyar, 10 milyar- para verme
kararını alıyor. Daha Tunceli ilinde 2007’nin yedinci ayından beri bekleyen
alacaklılar var. Maliye Bakanı Kemal Bey diyor ki: “Ya, torbada para var.” E
varsa ver. Bakın, devlet
hiçbir parasını masraf etmiyor, vergi tahsilatını
yapmıyor, masraf yapmıyor, “Bütçe fazla veriyor…” Tabii ki sen hiçbir şey
yapmazsan, yani sen bir vatandaşın 3 milyar, 5 milyar en zaruri ihtiyacını
vermezsen ondan sonra da gidip de “Bütçe fazla veriyor.” mantığı olur mu? Ama
öte tarafta kendi milletvekillerini alıp götürüyorsun uçaklarla, her birisine
10 - 15 milyar lira harcırah veriyorsun, para harcıyorsun. Bu hangi adalette
var ya, bu hangi adalette var? Ben onu
sormak istiyorum. Abdullah Gül daha
dün Çankaya Köşkü’ne çıktı, her ay iki veya üç defa yurt dışına gidiyor,
yanında birtakım, bir sürü insanlar getiriyor. Ayrıca da Çankaya Köşkü’ne 45
trilyonluk daha masraf yaptı. Böyle bir şey olur mu, bir devlet böyle
kullanılır mı? Devletin ekonomik kaynakları böyle hurdahaş edilir mi, böyle
israf edilir mi? Bu hangi dine, hangi imana, hangi ahlaka sığar? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Amma atıyorsun. KAMER GENÇ
(Devamla) - Ondan sonra, vatandaşa, orada kendisinin en haklı, yaşamını devam
ettirecek bir parayı vermiyorsunuz. Böyle bir idare biçimi olur mu? Sayın
milletvekilleri, işte bakın, Güneydoğudaki insanlar terörün altında inim inim inliyor. Burada eğer ödeme yapacaksanız zor durumda
olan bu insanlara yardım etmemiz lazım. Adamlar aç. Aç kalınca, oradaki gençler
işsiz kalınca ne oluyor? İşte, bir alternatifleri doğuyor, dağa gidiyor. Tabii,
ben dağı tasvip etmiyorum, her vesileyle burada söylüyorum, “Dağa gitmek
problemi halletmez. Dağa gitmek, başkalarına hizmet etmek demektir, ülkeye
karşı, kendisine karşı, ailesine karşı en büyük haksızlık ve ihanet etmek
demektir.” diyorum. Bunlara karşıyım ama değerli milletvekilleri, bu devletin
kaynakları varsa bu işsiz insanlara bir çare bulmak lazım. İşte, yayınlanıyor:
“Türkiye’de işsizlik oranı yüzde Burada çıkılıyor…
Efendim, bir “Ergenekon” çıkarmışsınız ortaya. Eğer Ergenekon, hakikaten,
Türkiye’de işlenen faili meçhul bu cinayetleri ortaya çıkarırsa ben sizi tebrik
ederim, size destek de veririz. Tabii,
Türkiye'nin son zamanlarda en büyük sorunu, maalesef, çok büyük miktarda faili
meçhul cinayetlerin olmasıdır. Bu faili meçhul cinayetlerin ortaya çıkarılması,
her vicdan sahibi insanın, arkasında, dört elle sarılması gereken bir konudur
ama Fethullah Gülen’le,
Abdullah Gül’le, Tayyip Erdoğan’ın aleyhine konuşanlar hiçbir sebep yokken
cezalandırma yoluna gidilirse bu tamamen olayı rayından saptırmak demektir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Efendim, ortada.
Bakın, şimdi, içeriye alınanların bir kısmına bakarsanız, adam, zaman zaman, efendim, Fethullah Gülen’le ilgili bir işlem yapmışsa, savcılar gidip onların
yakasına yapışıyor. Bunların delilleri ortada. Bunları
gazeteler yazıyor, bunları her zaman yazıyor. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) ASIM AYKAN
(Trabzon) – Savcılara hakaret ediyorsun. KAMER GENÇ
(Devamla) - Bakın, bu Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük bir devlettir. Bu büyük
devletin şanına, şerefine uygun davranışlar içinde olmak lazım. Yoksa ondan
sonra… Sen iktidarsın.
İktidarsan halka iyi hizmet et de seni millet desteklesin. Halka iyi hizmet
etmeyeceksin, ondan sonra devletin kaynaklarını çarçur edeceksin. Kanunları
getiriyorsunuz, şimdi, biz milletvekili olarak bu kanunları gündemin sırasına
göre okuyoruz, ona göre hazırlanıyoruz, bir bakıyorsunuz bugün başka bir kanun
çıkıyor. Niye? Efendim, nasılsa kimse incelemesin de biz bu kanunları denetimden
kaçıralım. Denetimden kaçırdığınız kanunların birçoğunda devletin trilyonları
haksız olarak birtakım çevrelere kanalize ediliyor,
onların ceplerine gidiyor. Suistimallerle dolu böyle
birtakım işlemler yapılıyor. Onun için, sayın
milletvekilleri, bakın, şimdi, şurada bu memleketin çok ciddi sıkıntıları var.
Bakın, çok büyük soygun var. Gelin, bir önerge verelim “Sizin İktidarınız
zamanında hangi ihaleler kimlere verilmiş ve hangi usullerle verilmiş, kimler
bundan pay almış?” Geçen gün bir
vatandaşım bana bir belge gönderdi, bir yerdeki AKP’li il başkanı on sekiz tane
ihale almış. İhaleler hep sizin yandaşlarınıza veriliyor. Ondan sonra, devletin
en temel maddelerini sattınız. İşte, Telekom'u sattınız, TÜPRAŞ’ı
sattınız. Bakın, Telekom'u geçen gün satarken, işte, esasen maliyetin
hesaplanmasını da satan kişiler kanalıyla tespit ediyorsunuz. Aslında,
Telekom’un satışa sunulan hisselerinin toplamı -yani çok sabit olarak tespit
ediyor- 5 milyar dolar düşük fiyatla tespit ediyor. Bu paralar kime gidiyor? Ondan sonra,
Bakanınız çıkıyor, burada diyor ki: “Biz vatandaşa 750 milyon ton kömür
dağıttık.” Ya beyler… Sen kimsin ya! Sen, eğer bir parayı vatandaşa, fakir
fukaraya dağıtacaksan buna bir kanun çıkarırsın, bu kanuna göre bütün
Türkiye’deki o statüdeki o vatandaşlara dağıtırsın. Ama sen kendine oy toplamak
için, kendine yandaş toplamak için devletin kaynaklarını eğer böyle keyfî
olarak dağıtırsan bunun ismi… Bu, zimmetine para geçirmek demektir; bu, devlet
malına el uzatmak demektir. O devlet malına uzatılan el de kırılır, onu da
bilesiniz. AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Biz ona “sosyal devlet” diyoruz. KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, sosyal devlet o değil işte. AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Senin aklın ermez. KAMER GENÇ
(Devamla) – Gelin, işsizlik parasını, her aileye, çalışmayan her aileye ayda
400-500 milyon lira bir sosyal güvence verelim. İşte işsizlik parası veya
yoksulluk parası. Ama siz ne yapıyorsunuz? Siz getiriyorsunuz, yemin
ettiriyorsunuz insanlara “Bak, bu kömürü al, bu paketi al, ille oyunu partiye
ver.” diyorsunuz. E bunu… AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Sen rüya görüyorsun, rüya. KAMER GENÇ
(Devamla) – Yahu, kendi bakanınız şey ediyor. AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Rüyanda gördün, rüyanda. KAMER GENÇ
(Devamla) – Ondan sonra buraya gelen bakanlarınız… Biz kendisine soru
soruyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Yine hayal görüyorsun. KAMER GENÇ
(Devamla) – Geçen gün, ibadethanelerde sarf edilen aydınlatma masraflarının
Diyanet İşleri Başkanlığı… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Genç, bir dakika ekliyorum, tamamlayın lütfen. KAMER GENÇ
(Devamla) - …bütçesinden ödenmesi konusunda önerge verdiniz. Ben Bakanınıza
diyorum ki: Yahu, peki, cemevlerinde yapılan
aydınlatma masrafları da bunun içine girer mi? “Ben yetkili değilim.” diyor.
Bakın, düşünebiliyor musunuz, burada oturan Bakan, milletvekilinin sorduğu
soruya “Ben yetkili değilim…” O zaman sen niye burada oturuyorsun? O zaman çık
git! Git, buraya gelip de Türkiye Büyük Millet Meclisinin karşısında oturma! “Böyle,
ben yetkili değilim…” Yani, bu kadar bir hükûmet acz içinde olamaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, bu kadar
bir grupsunuz. Lütfen, bu Meclisi çalıştırırsanız, bu memleketin menfaatine
uygun olan yasaları getirelim, hep birlikte bunları en seri şekilde çıkaralım.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ama
İç Tüzük’ü rafa kaldırarak… İç Tüzük’ün açık hükmüne rağmen gidip de efendim
52’nci maddeye göre esas komisyon ve Hükûmetin
istediği bir konuyu grup başkan vekili olarak buraya nasıl getirirsiniz? Ya,
biraz okuyun, biraz İç Tüzük okuyun, Anayasa’yı okuyun, getirdiğiniz kanunları
okuyun. Bunları okumadan buraya getirirseniz durumunuz bu olur işte,
utancınızdan çıkıp da burada konuşamazsınız. O bakımdan, biraz okuyun, bu
Meclise biraz saygınlık gösterin. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) NURETTİN AKMAN
(Çankırı) – Aklına ne geliyorsa söylüyorsun. Olan bir şey yok. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç. Grup başkan
vekillerini… AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Boş konuşuyorsun, boş. KAMER GENÇ
(Devamla) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Daha
oylama yapmıyorum. KAMER GENÇ
(Devamla) – Oylamaya geçince… BAŞKAN –
Birleşime on dakika ara veriyorum, grup başkan vekilleriyle de görüşmek
istiyorum. Kapanma Saati: 16.58 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 17.28 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER:Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130’uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergeleriyle diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz. VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- İstanbul Milletvekili Mesude Nursuna Memecan ve Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer
Üstün’ün; 5664 Sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme
Yapılmasına Dair Kanun ile 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Konut Edindirme
Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/285, 2/284) (S.
Sayısı: 264) BAŞKAN - 1’inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Mesude Nursuna Memecan ve Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün; 5664 Sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak
Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanun ile 5084 Sayılı Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in;
Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi komisyonca geri alındığından
gündemden çıkarılmıştır. 1’inci sıraya
alınan, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 2.- Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/363, 1/494) (S. Sayısı: 237) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. (x) 237 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir. Komisyon raporu
237 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır. Tasarının tümü
üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Oğuz Oyan’da. Buyurun Sayın
Oyan. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta, iki
iktidar partisi milletvekilinin ve Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul
Milletvekili Sayın Nur Serter’in verdikleri kanun
tekliflerini konuşmak üzere hazırlanmıştım. Bunların içinde yer
alan bir düzenleme konut edindirme yardımı idi. Bugün, bu tasarının -bu
teklifin daha doğrusu- geri çekildiğini -geçen hafta da öğrenmiştik geri
çekildiğini ama- bugün bunun yerine yirmi iki maddelik, ekleriyle beraber otuz
maddeye yakın bir Hükûmet tasarısının geldiğini ve
bunun da içinde konut edindirme yardımının da düzenlendiğini görüyoruz. Şimdi, burada iki
bölüm hâlinde görüşülecek, maddeler üzerinde önergeler olacak, arkadaşlarım bu
maddeler üzerinde bu önergeler vesilesiyle görüşlerini ifade edecekler. Büyük
olasılıkla burada yapılacak görüşmelerde KEY’le
ilgili, konut edindirme yardımıyla ilgili tartışmalar herhâlde ağırlık
taşıyacak. Ama izin verirseniz, bu tasarının, bu teknik düzenlemenin bütünü
hakkında da bazı şeyler söylemek istiyorum. Bir kere, değerli
arkadaşlarım, burada, bu 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun üzerine, esas itibarıyla bununla ilgili
değişiklikler üzerine görüşeceğiz. Bu Kanun ve bundan daha sonra 5018 sayılı
Kanun, Türkiye’de geçtiğimiz dönemlerde, mali disiplin ve esas olarak kamu
yönetiminde saydamlık itibarıyla çok önemli iddialar taşıyan düzenlemeler
olarak gündeme gelmiş idi. Yani bunun ne kadar uygulandığı, ne kadar bu alanda
ilerleme kaydedildiği doğrusu çok tartışmalıdır. Hemen şu kadarını belirteyim:
Bu 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun’a rağmen Türkiye’de bütçe hakkının burada kullanılmasıyla ilgili
sıkıntılar, sorunlar hep oluyor. Örneğin, yürütme başlangıçta belirlediği bütçe
açığına göre borçlanacak. İyi ama hangi bütçe açığına göre, tahmine göre mi,
gerçekleşmeye göre mi? Burada önümüze getirilen bütçelerde başlangıç açığı hep
yüksek gösteriliyor dolayısıyla yürütmeye borçlanma yetkisi bol kepçe
veriliyor. Daha sonra açık daha düşük çıkıyor ama yürütme, Hazine, çok yüksek,
ona kıyasla bütçe hakkımızı aşan, Parlamentonun devrettiği yetkiyi aşan
oranlarda borçlanmaya devam edebiliyor. Tabii, bugünkü tasarıyla, sınırlı olarak bakarsak, şunu söylemek
mümkün birkaç madde hâlinde. Hemen hızla
söyleyeyim: Bir kere bu 4749’la, Hazineden sorumlu Devlet Bakanına aşırı
yetkiler veriliyor. Zaten 4749, sayılı Yasa’nın kendisi bu aşırı yetkilerle
donanmış bir yasa idi, şimdi buna yeni eklemeler yapıyoruz. Örneğin, şimdi
burada hemen 8’inci maddeyle ilgili baktığımızda yeni bir, aşırı bir yetki
devri olayına tanıklık edebiliyoruz. Yani burada, maddede yer alan
düzenlemeyle, ilgili bakana yasada belirlenen oranı 5 katına kadar artırma
yetkisi veriliyor. Değerli
arkadaşlarım, biliyorsunuz biz 1984 yılında bir de Katma Değer Vergisi Kanunu
çıkarmıştık. Bu Kanun’la yüzde 1 ile yüzde 40 arasında ya da standart oran
yüzde 10’du, bunu 4 katına kadar artırmaya, yüzde 1’e kadar indirmeye yetki
vermiştik biz Maliye Bakanına. Bir daha artık kırk sene boyunca bu konunun, bu
katma değer vergisi oranının buraya gelmesi söz konusu olabilir mi? Yani resmen
yasama organı bu konudaki düzenleme yetkisini devretmiştir. Hatta öyle
devretmiştir ki, artık KDV’de yüzde 10 standart oranı bile bulunmamaktadır.
Şimdi burada yeni, böyle “beş katına kadar” gibi çok yüksek katlarla verilen
yetkiler var. Buna aslında biraz yarı mamul tasarı üretme meselesi diyebiliriz.
Bu şuna benzer: Kuru fasulyeyi haşlarsınız, verirsiniz hükûmete.
Hükûmetin bundan acaba fasulye yemeği mi yapacağını,
piyaz mı yapacağını, yoksa aşureye mi katacağını bilemezsiniz. Biz böyle bir
yasama organı mı olmak istiyoruz, yoksa, burada adı
sanı konulmuş, tam olarak çıkmış, yasaların ne anlama geldiğini bilen bir
yasama organı mı olmak istiyoruz; buna karar vermek durumundayız. Şimdi, ikinci bir
konu, yine bu tasarıyla ilişkili: Bütçenin gelir-gider hesaplarıyla
ilişkilendirilmeksizin hazine alacağının terkinini düzenleyen maddeler var bu
tasarı içinde. Örneğin, madde 18’in geçici 16’ncı maddesine baktığınızda,
burada Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarıyla ilgili bir düzenleme
göreceksiniz. Bu maddenin geçici 17’nci maddesine baktığınızda, TMSF ile ilgili
düzenleme göreceksiniz. Bunlar tartışılabilir ama burada tartışılmaması gereken
mesele, böylesine bir kamu mali yönetimi disiplininin bu kadar kolayca elden
çıkarılması olayıdır. Keza, gene bir
başka düzenlemeye de geçebilirim bununla ilgili örnek olarak ama önce şunu
söyleyeyim: Burada sadece 4749’a, yani şu an konuştuğumuz tasarıda -yasa
değişikliği yapıyoruz- o Yasa’ya aykırılık değil, 5018 sayılı Yasa’ya da
aykırılıklar olduğunu söylemek isterim. Çünkü, 5018
sayılı Yasa’da da bütçenin şeffaflığı açısından ve bazı gelir ve giderlerin,
bütçenin gelir ve gider kalemleriyle ilişkilendirilmeksizin özel hesaplarda
takibi için düzenleme yapılmasına izin verilmemektedir. Oysa,
birçok torba kanun geldi önümüze, bunların hepsinde bu tür düzenlemeler
yapılıyor, yani aslında âdeta yürütme şeffaflıktan kaçmaktadır, yani burada
göstermelik olarak bize “şeffaflık, hesap verme, sorumlu” vesaire gibi birtakım
tılsımlı sözcükler söyleniyor ama her vesileyle şeffaflıktan kaçan bir Hükûmetle karşı karşıyayız. Değerli
arkadaşlarım, bunun bir örneği de konut edindirme yardımıyla ilgili burada
yapılan düzenleme. Şimdi, burada şeffaflıktan kaçış şu şekilde: Özel tertip
birtakım tahvillerle, konut edindirme yardımından alacaklı olan hak sahiplerine
bir destek. Nasıl? İşte, Emlak Bankası Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına, eğer
onun yükümlülüğünü aşan şeyler söz konusu ise, bir hazine finansmanı -özel tahvillerle-
öngörülüyor. Ancak, ilginç
olan, bu öngörü yapılırken, bu özel tertip devlet iç borçlanma senetlerinin, bu
4749 sayılı Yasa’nın 6’ncı maddesinin ikinci fıkrası hükümleri uygulanmaz
deniyor. Yani o 4749 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesinin ikinci fıkrası şunu
düzenliyor, diyor ki: “Özel tertip devlet iç borçlanma senetleri ancak
karşılığında ilgili yıl bütçe kanununda yeterli ödenek olması kaydıyla ihraç
edilir. Yıl içinde ortaya çıkan ve önceden öngörülmeyen gelişmeler için özel
tertip devlet iç borçlanma senedi ise ancak ödenek kalemleri arasında aktarma
yapılarak ihraç edilebilir.” Şimdi, peki önceden nasıl öngörmediniz, onu merak
ediyorum. Konut edindirme
yardımıyla ilgili düzenleme Türkiye’nin önüne geçen sene en son 30 Mayıs 2007
tarihinde apar topar getirildi ve çıkarıldı. Seçime iki aydan az bir zaman
kala, seçim kararı almış bir parlamentodan çıkarıldı. Yani bilinen olay neydi:
Bu ödemelerin en geç 2008’de yapılacağı. Peki niye
2008 bütçesinde buna ilişkin ödenekler konulmadı? Birinci soru bu. İkinci soru:
Konulmadı diyelim, atladınız, belki 2009’a kalır dediniz, peki niye şimdi
bütçenin kalemleri arasında aktarma yaparak kanuna uymuyorsunuz da, “Bu hüküm
uygulanmaz.” diyorsunuz? Değerli arkadaşlarım, yani bir kere, daha önümüzü
göremeyecek, altı ay sonrasını göremeyecek şekilde eğer ülkeyi yönetiyorsak
burada çok ciddi bir sıkıntı vardır, ülkenin yönetilemediğini bu gösterir. Ama
en azından bütçenin bu disiplinine uymak açısından iktidarın bugün bizim buradaki
muhalefet eleştirisinde olduğundan daha özenli, daha dikkatli olması gerekmez
mi? Bu soruyu size soruyorum. Şimdi konut
edindirme yardımıyla ilgili başka şeyler söylemek istiyorum bu vesileyle. Ama
ona geçmeden bir şeyi daha söyleyeyim, bir konuya daha gireyim izninizle.
Burada bu tasarının yaptığı, getirdiği düzenlemelerle bir mali yük ortaya
çıkmaktadır. Peki bu mali yükle ilgili olarak 5018
sayılı Kanun gereğince niçin bizim bilgimize, orta vadeli program çerçevesinde
en az üç yıllık bir dönem için hesaplanarak bilgimize sunulmamaktadır? Niçin,
gene 5018’in öngördüğü şekilde, Devlet Planlama Teşkilatı ve Hazine
Müsteşarlığı bu bilgileri, bu görüşleri sunmamakta, bu tasarının ekine
eklenmemektedir? Yani, burada bizim bütçe hakkımız ne olmaktadır? Bu soruyu
umarım iktidar partisi milletvekilleri de kendilerine sorarlar. Ayrıca,
“stratejik ölçüt” gibi birtakım muğlak kavramlar
üzerinden yasa yapılmayacağını buradan ayrıca belirtmek isterim. Efendim, konut
edindirme yardımı meselesine gelirsek, bir kere şu çok ilginç: Geçen yıl mayıs
ayında bu Yasa çıktı, ancak geçen yıl mayıs ayında Yasa çıktığında on bir ay
önce komisyondan çıkmış bir yasayı çıkarmıştık. Yani konut edindirme yardımıyla
ilgili tasarının komisyondan geçmesi 2006 yılında gerçekleşmiş iken, 2007
yılının Mayıs ayında yasası çıktı ve bu Yasa’da da şu düzenleme vardı: İşte, bu
listeler hazırlanacak, bunlar için altı aylık süre veriliyor. Yetmezse Bakanlar
Kurulu bir üç ay daha verecek, toplam dokuz ay sonra ödenecek. Peki, 30 Mayıs
2007’den bu yana kaç ay geçmiştir acaba? Bugün itibarıyla bakarsak, tam on üç
buçuk ay geçmiştir. Peki, ortada bir liste falan var mı, hangi listeler var, ne
kadar miktar para ödenecek, bu Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığındaki toplam
net aktif değer nedir; bu konuyla ilgili herhangi birinizin bir bilgisi var mı?
Yani ne kadarlık bir hak sahibi kitlesinden
bahsediyoruz? Ne kadarlık -bunların toplam net aktif değer
varlıklarından- bu Gayrimenkul Yatırım Ortaklığında var olduğundan söz
edebiliyor muyuz? Yani, dolayısıyla burada konut edindirme yardımı ile ilgili
olan bilinmezler bilinenlerden çok daha fazla. Şimdi,
uygulamanın biraz daha yakın tarihli safahatına bakalım. Bir kere, geçen yıl 30
Mayısta, tam da seçim arifesinde bu tasarı geçirilerek, kanunlaştırılarak bir
seçim malzemesi üretilmek istenmiştir. Bu seçim malzemesi üretilmiştir ama
listelerin oluşturulmasına ilişkin tarih, yani yönetmeliğin çıkarılma tarihi 14
Ağustos 2007’dir. Yani, 22 Temmuzda seçimler olmuştur ve halkı aldatmak adına o
seçimlerde bu kullanılmıştır: “Biz çıkardık kanunu, dağıtıyoruz ediyoruz,
hazırlanıyor…” Ama listelerin hazırlanmasına ilişkin yönetmelik 14 Ağustos 2007
tarihinde çıkarılmıştır. Değerli
arkadaşlarım, yani, şimdi, burada dokuz aylık bir süre veriliyor ama bu dokuz
aylık sürenin iki buçuk ayı daha baştan, yönetmelik çıkmadığı için
kaybediliyor. Hak sahipleri açısından bu ciddi bir olay çünkü acaba, gerçekten
bu süre doğru kullanılabildi mi, bu sürede gerçekten alacaklar doğru
hesaplanabildi mi? Yani, esas olarak 14 Ağustostan sonra başlaması gereken bir
süreydi ve bu sürenin bitiminde de gerçekten her şey belli olmalıydı. Her şey
diyorum çünkü Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığındaki taşınmazların değeri
dokuz ay sonrasındaki değerine göre hesaplanıyor. Peki, bugün on dört ay
geçtiğine göre, aradaki farkın, değerin hesabını kim verecek? Yani, dokuz ay
sonrası, eğer hesaplarsanız mayıstan itibaren, bu yılın başlarında doluyordu. O
zamandan bu zamana aktif değerler ne oldu? Şimdi, tabii, burada konu karışık
bir konu ama ben mümkün olduğu kadar basitleştirerek biraz daha geliştirmeye
çalışacağım. Değerli
arkadaşlarım, şimdi, temmuzda hazinenin çok yüklü bir borç ödeme programı
olduğu için, ödemelere geçilmesi için, temmuz ayının da atlatılması için
iktidar elinden geleni yapmıştır. Yani, bugün itibarıyla temmuzun ikinci
yarısına girdik. Ödemeler vesaire, küçük bir iki tane belki göstermelik şey
yapılır, temmuz ayını da atlatmış bulunuyoruz. Yani, ağustos ayında, eğer
olursa, ödemeler başlayacak gözüküyor. Peki ama nasıl
olacak ve bunlar gerçekten hak sahiplerinin hak ettiği miktarlar olacak mı?
Bugün Başbakan açıkladı AKP Grubunda, dedi ki: “2 milyar 855 milyon YTL
dolayında bir para aktarılacak.” Peki, bunun ne kadarını acaba bugün burada
geçirdiğimiz hazinenin devlet iç borçlanma senetleri üzerinden bu Fona, yani
Konut Edindirme Yardımı Hesabına aktaracağız? Ne kadarını aktaracağız, bunu
bilemiyoruz. Yani, hak sahipleri adına biriken paralar niçin 2 milyar 855
milyon mertebesine erişmemiştir? Bunun hesabını bize kim verecek? Çünkü –bugün,
burada, birazdan değineceğim- en asgari hesaplamalar bile bu hesapta en az 6
milyar yeni Türk lirası dolayında bir kaynak olması gerektiğini gösteriyor. Şimdi, Başbakan
diyor ki: “2 milyar 855 milyon aktaracağız -yani yarısından az bu söylediğim
miktarın- ama bu kadar da para yok, onun için hazineden buraya kaynak
aktaracağız.” Yani hazine zararı ile, hazineyi zarara
uğratarak biz bu hesaba para aktaracağız. Ama, peki, o
hesapta en az olması gereken 6 milyar YTL nerede? Bunun hesabı nasıl görülecek? Değerli
arkadaşlarım, şimdi farazi şeyler var, 8,5 milyon kişiye ödeneceği söylendi.
8,5 milyon kişinin listesi var mı? Ben olduğuna inanmıyorum, bir. Varsa bile
bunların önemli bölümünün bundan haberi olacağına inanmıyorum ve üç: Burada
kişi başına 1 lira ile 1.391 lira arasında bir pay düşeceği söyleniyor. Yani 10
liranın altında alacağı olan birisinin gidip de bunu almak için zahmete
gireceğini düşünüyor musunuz? Dolayısıyla burada “milyonlarca hak sahibi”
dediğiniz o küçücük alacak sahipleri, dolmuş parasına değmediği için zaten bunu
almayacaklar. Bu kadar gürültü koparmanın anlamı yok. Burada bu “hak sahibi”
dediğiniz 8,5 milyon kişinin yarısına bile ödeme yapılamayacak. Onun yarısı
kadarının da, yani dörtte 1’i kadarının da eline üç beş kuruş para geçecek. Ama
gerçekten hak ettikleri para o mu olacak? Bakın, şimdi, ben
size işin özüyle ilgili birkaç soru daha sorayım: Şimdi, bu çıktığı andan
itibaren, yani 1/1/1987’den itibaren, konut edindirme
yardımı, devletin vatandaşı bir kandırma operasyonu olarak başlamıştır. O
zamanki Bakan Mükerrem Taşçıoğlu
“Herkesi konut sahibi yapacağız.” diyordu, “İsteyen, istemeyen herkesi
yapacağız.” diyordu. Ne oldu? Bu fonda toplanan paraların sadece yüzde 1,6’sı
hak sahiplerine şimdiye kadar -1995’e kadar süre içinde- ödendi. Yani bu tam
anlamıyla devletin halkı aldatmasıydı. Ama şimdi bu “tasfiye operasyonu” adı
altında yeni bir aldatma operasyonu yürütülmektedir, o nedenle de dikkatinizi
buna çekmek istiyorum. Şimdi
-biliyorsunuz- 1999’dan itibaren bu hesapta işte 395 trilyon olduğu iddia
edildi. Bu 395 trilyonun da 50 trilyonunu şahsi çabalarımla hesaba ben
eklettirmiştim, bunu da ayrıca belirteyim, soranlara, merak edene anlatırım. Bu
395 trilyonun daha sonraki dönemlerde, geçen sene getirilen tasfiye yasasına göre
faiz yürütülerek bugüne getirilmesi amaçlanmıyor. 395 trilyonu, 1999’dan alıp bugüne faiz
yürütseniz en az 6 milyar YTL ediyor ya da 6 katrilyon. Bunu yapmıyorsunuz. Ne
diyorsunuz? Bir formül üretiyorsunuz yasanızla ve diyorsunuz
ki, o formüle göre -formülü anlatmayayım, çok zaman alacak ama- mevcut net
aktif değer çok önemli, yani 1999 yılında 395 trilyon eski lirayla ya da 395
milyon lira olan para karşılığında bir gayrimenkul, bir taşınmaz, hak sahipleri
adına Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı olarak teşkil edilmiş. Yani, dolayısıyla o 395 trilyon artık
ne olarak gözüküyor? O taşınmazların hissedarları olarak biz gözüküyoruz. Peki,
o taşınmazların gerçek değeri doğru bir şekilde, ekspertiz
değeri olarak hesaplanabiliyor mu? Yani, bunun ne olduğunu bilmiyoruz. Burada
bir yasa tartışıyoruz, bu yasada o 395 trilyonluk, 1999 hesabıyla devredilen
taşınmazlar bugün ne olmuştur? Bunu bilmiyoruz. Değerli
arkadaşlarım, bunu bilmiyoruz, yani bu konuda Toplu Konuttan yapılan bazı
açıklamalar var, 3 katrilyon dolayında olduğu söyleniyor. Doğru mudur? Ben
doğru olduğuna inanmıyorum. Şimdi, -bazı
şeyleri geçeceğim çünkü vaktim sınırlı ama- size şu kadarını söyleyeyim: Bir
kere, Toplu Konut yönetiminde olan bu EGYO, yani Emlak Gayrimenkul Yatırım
Ortaklığında 430 bin dönüm arsa vardır. Şimdi, buradaki mesele acaba nedir, bu
soruyu soralım. “Bu hak sahiplerinin paralarını KEY olarak ödüyoruz” derken, bu
430 bin dönüm arsanın kalan bölümlerinin TOKİ’ye iyi
bir şekilde, düşük maliyetlerle devredilmesinin amaçlanıp amaçlanmadığı
konusunda net bir bilgiye sahip misiniz? Bir. İkincisi, 2003 sonrasında, yani
AKP döneminde Toplu Konut, bu Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı elindeki
taşınmazları çeşitli usulsüz, şaibeli işlemlere konu etmiştir. Bu, doğrudan
doğruya Yüksek Denetleme Kurulu raporlarına geçmiştir. KİT Komisyonunda olan
arkadaşlar bilirler, 2004-2005 raporlarını özellikle okuyunuz, orada nasıl
şaibeli şekilde bizim adımıza kayıtlı bu arsaların -hak sahibi olanlar burada
çoğunluktadır, ama Türkiye’de milyonlarca insan var- onlar adına bu
taşınmazların nasıl peşkeş çekildiğini… Bu sözcüğe alerjisi olanlar varsa ”peşkeş” tam yerine oturan bir kelimedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. OĞUZ OYAN
(Devamla) – Bakınız, ne diyor Yüksek Denetleme Kurulu: “TOKİ tarafından idare
edilen EGYO A.Ş. yöneticilerinin, hasılat paylaşımı
modeliyle ihale edilen projelerde gerçekleştirdiği mevzuata aykırı, usulsüz
işlem ve ihmal sonucunda, Şirketin kamusal varlıklarının, emsallerine göre
bariz şekilde düşük fiyatlar uygulanmak suretiyle elden çıkarıldığı, bu şekilde
SPK’nın 15. maddesi kapsamında Şirketin mal
varlığında ve kârında azalmaya yol açıldığı tespit edilmiştir". Yani 2004
öncesinde arsa sahibi olan TOKİ, yüzde 50 - yüzde 50 üzerinden bir hasılat paylaşımı yaparken, bu tarihten sonra yüzde 75
müteahhide, yüzde 25 TOKİ’nin ya da bizim o
hissedarların olacak şekilde paylaşım yaptı. Buradan gelen zarar sadece 2004
için 774 trilyon liradır değerli arkadaşlarım. Bunun hesabını vermeden burada
kalkıp da “Biz hak sahipleri lehine düzenleme yapıyoruz.” kimse diyemez,
Başbakan da diyemez değerli arkadaşlarım. Bu bir peşkeştir, bu bir hak
kaybıdır. Dolayısıyla, burada tıpkı zorunlu tasarrufta olduğu gibi bir yeni… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) OĞUZ OYAN
(Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika daha alabilir miyim? BAŞKAN –
Alamazsınız. Teşekkür ederim. OĞUZ OYAN
(Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Sayın Konuşmacı, “peşkeş”in
İngilizcesini de söylerseniz Sayın Bakan ancak anlar! BAŞKAN – Çok
teşekkür ederim Sayın Oyan. Gruplar adına
ikinci söz Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’da. Buyurun Sayın
Kaplan. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Finansmanı
ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile ilgili
olarak Demokratik Toplum Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Doğrusu bu
görüşmeler esnasında Plan Bütçe Komisyonunda kafamıza takılan bazı sorular
vardı. 4749 sayılı Yasa Tasarısı ile zaten ilgili Bakana ve Müsteşara verilen
yetkiler daha da artırılıyor bu yasayla. Sonra, yönetmelik konusu olabilecek
düzenlemeler var. Bunların hepsi tasarıya alınmış, yani yönetmelik konusu olan,
daha önce düzenlenen... Eximbank borç yönetimi
konuları oldukça ayrıntılı, detaylar var. Düzenlemeye giderken -yine tasarıda
okuyoruz- gerekçelendirmede ikna edici bir gerekçe yok. Tasarıda, niye bunu
yapıyoruz, niye gerek duyuyoruz, doğrusu onu da bulamıyoruz. Verilen
yetkilerin, şimdi tabii, hukuka uygunluğu, şeffaflık, denetlenebilirlik yönü
çok önemli. Tasarı bu yönleriyle oldukça esnek ve somut
olmayan bir tasarı. Şüphesiz yüce Meclisimiz bütçeyi onaylarken,
görüşmelerde yetki verirken, yine, vereceği yetkiyle bütçe hesaplarına
yansımayan sonuçları da bilmek ister. Bu nasıl bilgilendirilecek? Bakanlık,
Müsteşarlık, ilgili Bakanlık bunu ne şekilde Meclise bilgi olarak sunacak?
Meclis bunu nasıl denetleyecek? Bütçe kalemlerinde görülmediği için bu yönüyle
bu tasarının bir ayağı eksik. Bütçeye getirilecek
mali yük konusunda da belirsizlik var. Çünkü bütçemizin
durumu ortada zaten. Ne orta vadeli program ne de mali plan çerçevesinde
en az bir üç yıllık öngörü yok. Yani, üç yıl içinde neler yapılmak isteniyor,
ne kadar dış borç, ne kadar iç borçlanmaya gidilecek, ne götürecek, ne
getirecek, bu konuda da bir öngörü yok. Yine terkinler
var. Bazı borçların, örneğin -16’ncı maddede geçiyor- üniversitelere ait
borçların terkini. Bu, bütçe gelirlerinde ne kadar azalma yapıyor, neye yol
açıyor, onu da tasarıda göremiyoruz. Aslında, bu
tasarının iki yanı çok enteresandır: Bir yanı KEY ödemeleridir -ona biraz
değinmek istiyorum- bir de hibe projeleri konusu var. Tabii ki, daha
önce çıkan yasalarla karşılaştırdığımız zaman Napolyon’un Waterloo
yenilgisi aklımıza geliyor. Waterloo yenilgisinde
Napolyon’a “Ne istersin?” demişler. Bir tepe yapmışlar, üç yüz basamak
merdiven, üstüne de bir aslan koymuşlar. Meşhur lafını etmiş orada, yenilince
ne demiş? ”Para… Para… Para…” demiş. Aslında bu tasarı “Para… Para… Para…”
tasarısı. Nasıl dış borç edinirim, nasıl iç borç edinirim tasarısıdır. Şimdi, tabii ki
Yap-İşlet-Devret Yasası’nı çıkardıysanız, Yap-İşlet-Devret Yasası çerçevesinde
yapılacak yatırımlara para lazım. GAP projesine bütçede öngörülmemesine rağmen
12 milyarlık bir ödenek dört yıl gibi bir süre için öngörülüyorsa, orta vade
planda yoksa, planlamada yoksa, bütçede yoksa, o
parayı nereden bulacaksınız? O da yine dış borç, iç borç. Yani, burada
gerçekten… Enerji Piyasası Kanunu çıkmış, Elektrik Piyasası Kanunu çıkmış.
Orada özel sektöre yönelik yine yatırım lazım. Yatırım yapacak şirket, şirkete
para lazım. Şirkete para nasıl olsun? Bakana, müsteşara yetkiyi güçlendirelim;
kolay ondan sonrası, krediler uygun görülür, verilir. Şimdi, ben bu
çerçevede bunu aldıktan sonra sadece şunu İktidara söylemek isterim özellikle
yasa tasarısında yer alan hibe ve krediler konusunda: Şimdi bu hibe ve krediler
konusunda özellikle iki maddede “hibe alma” ibaresinden sonra dış finansman
temini, bunun güvencelendirilmesi olayı, Hazinenin
güven vermesi, garantörlük durumu… Bunlar dikkate alındığı zaman, uygulamaya da
baktığımız zaman birkaç gerçeği hatırlatmakta büyük yarar görüyorum. Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesi hizmet üretirken bu konuda nelerle karşılaşmış, bir
bakalım: Şimdi, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ürettiği projelerin önemli bir
kısmını bütçesi az olduğu için dış hibe ve kredilerle gerçekleştirmiş. Örneğin
kurumun atık su arıtma tesisi işletme hizmetleri, Diyarbakır Nihai Önlemler
Projesi kapsamındaki program uygulanması için müşavirlik hizmetleri,
vidanjörlerin rehabilitasyonu, içme suyu ve kanalizasyon malzeme ve ekipman temini, Diyarbakır Kanalizasyon Projesi kapsamındaki
Aşama 3 ve SCADA bileşenleri, kanalizasyon bilgi sistemi için yazılım temini
(GIS) ve Ana Kolektörler ve Pompa İstasyonları Projesi çalışmalarında dış kredi
ve hibe kullanmıştır. Yani en önemli yatırımlarını yaparken Diyarbakır ana kent
belediyesi bu saydığım alanlarda bunları kullanmıştır. Şimdi,
kullanamadıklarına ve engellenenlere bir göz atarsak, Avrupa Birliği uyum
süreci çerçevesinde yürütülen programlar kapsamında hibe almaya hak kazanmış
projeleri şunlar Diyarbakır’ın: GAP Bölgesinde Kültürel Mirası Geliştirme
Programı kapsamında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından Sur Belediyesi
ve DESOP ortaklığında yürütülen Gazi Caddesi Rehabilitasyon Projesi ve Yenikapı Sokak
Rehabilitasyon Projesi. Şimdi, tabii Sur
Belediyesini de Belediye Encümeni de çok dilli belediyecilik yaptığı için
görevden alındığı… İktidar, İçişleri Bakanının istemiyle ve Danıştayın
verdiği kararla… Yani, tabii bu ayrı bir haksızlık konusu ama projeler de
ortada duruyor. Yine, Türkiye’de
kültürel hakların desteklenmesi, Kültürel Girişimler Destek Hibe Programı
kapsamında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından Dicle-Fırat Kültür
Merkezi ortaklığında yürütülen Dengbej ve Dengbej Geleneği Projesi. Bunu da geçtik. GAP Bölgesel
Kalkınma Programı -Kırsal Kalkınma Projesi kapsamında yine- ki Hükûmetimiz artık GAP’ı ciddiye aldığına göre bu projelere
biraz ilgi duyması gerekir. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi
tarafından Veteriner Hekimler Odası ve Kırkkoyun
Muhtarlığı ortaklığında ve GAP Bölge Kalkınma İdaresince uygulanan Kırkkoyun Entegre Kalkınma Projesi ve Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesi tarafından Silvan Belediyesi ve GÜNTEYDER (Güneydoğu Tarımsal Eğitim
Yayın ve Danışmanlık Hizmetleri Derneği) ortaklığında GAP Bölge Kalkınma
İdaresi öncülüğünde uygulanan Silvan Karacalar köyündeki Kapari Çiftliğinin
Özendirilmesi Projesi. Göç alan
Diyarbakır, Urfa, Erzurum ve Gaziantep kentlerinde Ekonomik ve Sosyal
Entegrasyon Sorunlarının Çözümüne Destek Projesi kapsamında yine Diyarbakır,
Erzurum, Gaziantep Büyükşehir Belediyeleri, Urfa Belediyesi ve bu illerin
valilikleri ortaklığında yürütülen Kentsel Gelişim Projesi. Şimdi tamamlanamayan
veya onay alınamayan hibe, kredi ve proje süreçlerine baktığımız zaman bu
tasarıyla bu yetki de alındıktan sonra belediyelerin dış kredi ve hibe bulma
konularında zorlandığı temel noktalar hazine garantisi ve söz konusu projelerin
yatırım programında olmaması ya da yatırım programına alınamama gerekçeleridir.
Yani bu projelerle ilgili kaynak bulunuyor, her şey yapılıyor ama hazine
garantisi alınamıyor. Defalarca, belediyelerin ödeme koşullarına uygun vade ve
faizle kredi bulunmasına rağmen bu gerekçeler yüzünden, kredi kuruluşlarıyla
prensipte anlaşılmasına rağmen, sonuca bir türlü gidilemiyor. Krediler bir
yana, belediye olarak alınan krediler dolayısıyla hak edilen bazı hibeler bile
bürokratik engeller yüzünden alınamıyor. Şimdi, Sayın Başbakana da sunulan bir raporda bu konudaki çarpıcı
birkaç kredi hibe projesi konusundaki problemler şöyle aktarılmıştı: Örneğin,
Kanalizasyon İşletme Eğitim Projesi için Almanya Kalkınma Bankası 500 bin euro hibe anlaşması yapmış Diyarbakır Belediyesiyle ancak Devlet
Planlama Teşkilatının itirazı ve Dışişleri Bakanlığının ilgili bankaya iptal
yazısı göndermesi üzerine askıya alınmıştır. Şimdi, Dicle
Vadisi Rehabilitasyonu Etüt Projesi için yine Türk-İspanyol Ekonomik ve Mali
İşbirliği Protokolü kapsamında 350 bin euro hibe
sağlanmasına karar verilmesine rağmen, bu proje Devlet Planlama Teşkilatı
tarafından 2005 tarihli bir yazıyla yatırım programında olmaması nedeniyle
-gerekçe gösterilmiş- reddedilmiş. Şimdi, Diyarbakır
kentinin entegre katı atık yönetim sistemi ihtiyacının
karşılanmasına yönelik Avrupa Birliği uyum süreci çerçevesinde yürütülen Yüksek
Yatırımlı Çevre Yatırımlarının Planlanması Projesi kapsamında Çevre ve Orman
Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Daire Başkanlığıyla ortak çalışmalar
başlatılmış ve 2006 tarihinde Bakanlıkta yapılan toplantıya istinaden
gönderilen Bakanlık Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Dairesi Başkanlığı
yazısıyla talep edilen ilgili kararlar iletilmesine rağmen, proje katılım
başvurusu yazılı olarak yapılmış, resmî değerlendirme listesine alınmış, buna
rağmen bu projede de sorun yaşanmıştır ve ilk beş sıradaki bazı belediyelerden
de daha uygun koşullarda olan projenin bütçesi 20 milyon 921 bin avro. Tabii, Diyarbakır’ın acilen ihtiyaç duyduğu iki proje, kredi
konusunda prensipte anlaşılmasına rağmen, yine Hazine Müsteşarlığının 2006
Kasım tarihli yazılarında, Türk-Alman Hükûmetleri
arasında yapılacak görüşmelerde ele alınmak üzere DİSKİ Genel Müdürlüğünden
projelerin taraflara bildirilmesi istenmiş, 2006 Kasım tarihinde, kanalizasyon
batı kolektörü -20 milyon euro- ile yağmur suyu
şebekesi -20 milyon euro- projelerine ait bilgiler, hükûmetler arası müzakereler, hazırlık çalışmaları
kapsamında değerlendirilmek üzere Hazine Müsteşarlığına gönderilmiş, ancak
projeler değerlendirmeye alınmamış, belediyemizin kredi talepleri
reddedilmiştir. Şimdi, Suriçi Tramvay Projesi için Halk Bankasıyla 5 milyon euro, on beş yıl vadeli, beş yıl ödemesiz kredi anlaşması
yapılmasına rağmen, İller Bankası Genel Müdürlüğü, 16 Mart 2005 tarihinde yazılı
teminat veremeyeceğini bildirmiş ve proje şu an itibarıyla rafa kaldırıldı. Diş İmplant Projesi’nde yine Güney Kore Büyükelçiliğinden
yapılan proje çalışması reddedildi. Kentsel Gelişim Projesi, yine Türkiye-Avrupa Birliği Mali İş
Birliği Programı’nda sunulmuş, Avrupa Komisyonu Türkiye temsilciliğince
Diyarbakır’a 9 milyon 926 bin euro hibe sağlanmasına
karar verilmiş olmasına rağmen 18 Nisan 2005 tarihli Devlet Planlama Teşkilatı
yazısında, hibenin on sekiz aylık eğitim giderleri dâhil yaklaşık 6 milyon euroya indirilmesi ve kalan miktarın diğer illere,
Gaziantep, Şanlıurfa ve Erzurum’a dağıtılması kararlaştırılmış; Diyarbakır’a
ayrılan bütçe 8 milyon 367 bin euroya çıkarılabilmiş,
ancak proje yine reddedilmiştir. Şimdi, Aziziye
Kentsel Dönüşüm Projesi, yine Avrupa Konseyi Kalkınma Bankasından 30 milyon euro kredi anlaşması konusunda görüş birliğine varmış, yine
Devlet Planlama Teşkilatı tarafından reddedilmiş. Şimdi, bugünkü
yasa tasarımızın “Hibe” bölümünde -tasarıda bu- burada yetkiler ilgili bakana,
müsteşara, Hazineden sorumlu Bakana… Peki, bu yetkiler
varken bunca proje, bunca yatırım engellendi Diyarbakır’da. Şimdi bu yasayla bu
yetkileri Bakan aldığı zaman veya müsteşar aldığı zaman, Diyarbakır kentinin
muhalif belediye olması nedeniyle karşılıksız hibe olan bu parayı nasıl alacağı
konusunda bir açıklama getirse Hükûmet çok
sevineceğiz. Yani ne yapalım? Siz para vermiyorsunuz, biz buluyoruz “onu da
alamazsınız” diyorsunuz. Yani, para da olmayınca hizmet olmuyor. Kaleyi
alacaksınız “Alacağız” diyorsunuz. Gerçekten Napolyon’un bu sözünü
isimlendirmek doğru olur bu yasa tasarısına; çünkü, o
kadar karmaşık bir yasa tasarısı ki. Şimdi, TMSF’nin borçlarını alacak hazine. Ondan sonraki gelecek
gelirler hazineye intikal edecek. Bu tasarıya batık bankalar çaktırmadan
sokulmuş. Şimdi, TMSF’nin getirisi ne? Ne kadar para
getirdi? Ne kadar beklenti var? Kaç tane davası var? Ne kadar faizi var? Ne
kadar gayrimenkulü var? Yani bu konuda Meclise herhangi bir bilgi vermeden bir
çırpıda TMSF de burada hallediliyor. Şimdi,
üniversitelerle ilgili terkin olayı var. Terkinde ne kadar yük gelecek belli
değil. Şimdi, bakanlarımızın… Zaten bu yasa bütün yetkiyi Bakanlar Kuruluna,
bakanlara veriyor. Bakıyoruz “Binde 5 oranında” ibaresini diyor yüzde 1’ine
kadar geliştirilmiş. Hem ölçüsüz bir artış, kurum için ikraz maliyetini artıran
bir unsura dönüştürülüyor. Borçlanmanın maliyetini artırıcı bir taslak olmaktan
öte, bankalar arasındaki rekabet açısından da haksız bir tasarı. Şimdi, bu
tasarının içinde bir de geçici bir maddeyle KEY ödemeleri konulmuş. Bugün grup
toplantısında dinledik. Sayın Başbakan dedi ki, 2 milyar 855 milyon YTL’lik
konut edindirme yardımı ödemelerinin iki hafta içinde yapılacağını söyledi.
Sayın Başbakan, daha tasarıyı bugün görüşüyoruz yani daha tasarı çıkmadan bu
paranın miktarını nasıl belirlediniz? Sonra, bu
tasarıda bakıyoruz ki ödemenin kaynağını iç borçlanma hisse senetleri ile
kaynak bulmaya ayrılmış. Hani bu KEY ödemeleri vatandaşı “Key”lemek
için mi çıkarıldı diye bazen insan düşünüyor! Yani, 1987’den sonra dokuz sene,
çalışan memurun, işçinin, ücretlinin parasını “Konut edindireceğim.” diye
kestiler. Kestikten sonra da Emlak Bankasının fonuna yatırdılar. Bu parayı
vereceklerdi sonra. Dokuz sene sonra Özal döneminde başlayan bu program uygulanamadı.
AKP 59’uncu Hükûmet döneminde “Bunu ödeyeceğiz.”
dedi. Şimdi vatandaş bekliyor, kendi kafasına göre bir hesap yapıyor, “Üç tane
enflasyon, devalüasyon yaşamış ülke, benim o gün
kesilen param bu kadar ediyor.” diyor, mülkiyet hakkına göre bir hesaplama
yapıyor ama sanki yüzde 2 bin faizli geceler, o devalüasyonlar bu ülkede
yaşanmamış, para pul olmamış gibi o kuruş ödemeleri üzerinden vatandaşa bir
para ödenecek. Bu ödenirken de vatandaşın burnundan getiriliyor. SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Karpuz satsa daha çok kazanırdı! HASİP KAPLAN
(Devamla) – Çok yakın zamanda bakıyoruz -6 Ocak 2006- Sayın Bakan Şahin “Biz
KEY hesaplarının tasfiyesi için ödemeleri yapacağız.” diyor. Şimdi, geçtik,
hemen arkadan -23 Haziran 2006- Devlet Bakanı Babacan: “KEY parasını sadece
reis alacak.” Verin de reis mi alır, reis olmayan birisi mi alır… Zaten reisler
öldü, hepsi yaşlandı, emekliydiler zaten; geriye mirasçıları kaldı. Yani, bu
ödemelerin miktarına bakınca yaklaşık 9 milyon vatandaşımızı ilgilendiren bu KEY
ödemelerinde neyi neye göre hesaplayacaksınız? Deniliyor ki: “Vatandaşın
beklentisi 1.300-1.500 YTL civarında.” Hayır… Uzmanlar diyor ki: “Dokuz yıl
boyunca sistemde kalan birisi en fazla 600 YTL alır.” Bir başkası diyor:
“Hayır, kişi başına düşen rakam 240 YTL.” Yani, şimdi, Sayın Başbakan… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. HASİP KAPLAN
(Devamla) – Tamam. Şimdi, bu 2
milyar 855 milyon YTL neye göre hesaplandı? Bunun hesabının açıklanması lazım. Sonra, 9 milyon
tane KEY alacaklısı var, vatandaşımız. Bunu böldüğünüz zaman 2 milyarı, ne
düşecek vatandaşa, vatandaş bunu nasıl alacak? Bu çok ciddi
bir durum. Yani, şimdi, anladık, Özal döneminde, ANAP döneminde bu yasa
çıkarıldı, uygulanamadı, sonuç alınamadı da altı senedir iktidar niye bu parayı
vatandaşa geri ödemiyor? Mülkiyet hakkının ihlali diye bir şey vardır. Yarın,
bu 9 milyon vatandaş bu ödediği paralarla ilgili gidip tespitini yaparsa;
enflasyon, devalüasyon, faiz oranlarını hesaplarsa, bu
hesaplar üzerinden Avrupa Mahkemesine de mülkiyet hakkının ihlalinden giderse,
bu devlet 9 milyon vatandaşıyla mahkemelik olur; Avrupa Mahkemesinde mülkiyet
hakkının ihlalinde. Yani bu KEY ödemeleri “keykey”lenmeden
bir ödenirse, vatandaşa da bir açıklama getirilirse sanıyorum iyi olacak. Yani
bu duygu okşamalarına yol açan bu açıklamalar biraz ters tepiyor diye
düşünüyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaplan. Gruplar adına,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk
Ayhan. Buyurun Sayın
Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; görüşülmekte olan 237 sıra sayılı Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
geneli hakkında MHP Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinize
saygılar sunuyorum. İlk olarak, Alt
Komisyon Başkanı ve Hazine yetkililerine mevcut bir kanunda yapılan
değişikliklerin anlaşılabilir bir şekilde yazımını sağladıkları için teşekkür
etmek istiyorum. Bir diğer husus
geri çekilen KEY ile ilgili teklif kanunlaşsaydı Hükûmetin
bu tasarıyı yasalaştırma gibi bir problemi yoktu. Aynı tasarı daha önce de
gelmiş ve yasalaşmamıştı. Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısına geneli itibarıyla bakıldığında, hangi ihtiyaçtan
dolayı 4749 sayılı Kanun’da değişikliğe gerek duyulmaktadır; bu, açık değil.
Tasarının hem genel gerekçesinde hem de maddelere ait gerekçelerde somut
ihtiyaç ortaya konulmamaktadır. Çok genel ifadelerde düzenlenmiş bir gerekçesi
var. Kanun, hâlen yürürlükte olan hükümleriyle, ilgili Bakana ve Hazine
Müsteşarlığına zaten çok büyük yetkiler vermiş ve yeni tasarıda da aynı
yetkilerin tekrarı ve teferruatı niteliğinde düzenlemeler öngörülüyor. 4749
sayılı Kanun’un mevcut hükümleriyle ne yapılamaz iken bu tasarıyla
yapılabilecek? Birisinin bunu net bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisine
izah etmesi gerekiyor. Tasarıyla ilgili
ikinci husus, çok fazla detay düzenlemelere yer verilmesi. Biz ne yapıyoruz,
kanun mu yapıyoruz, yoksa yönetmelik mi? Ülkenin esaslı sorunlarıyla ilgili düzenlemeler
yerine, yönetmelikle düzenlenecek hususların Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine getirilmesini doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum. Bu tasarıyla
getirilen düzenlemelerin birçoğu, aslında yönetmeliklerle düzenlenebilecek
hususlardır. Mesela, Eximbank ile ilgili tek bir
işlem, uzun uzadıya kanunla düzenlenmeye çalışılıyor. Yine, borç yönetimiyle
ilgili hususlar o kadar detay ki kavramlar birbirine karışıyor. Tüm bu işlem
süreçleri kanuna ithal edilmeye çalışılıyor. Bu düzenlemeler, en fazla
yönetmelik, hatta bazıları genelge düzeyindeki düzenlemelerdir. Sayın Başkan,
değerli üyeler; 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, stratejik,
saydam ve hesap verilebilir yönetim anlayışını sağlamayı amaçlamış, bunun da
uygulanabilmesi için birtakım ilkeler getirmiştir. Yani bir anlamda, kamu
yönetiminin ne yaptığını ve ne yapması gerektiğini de bilen bir yönetim
anlayışına kavuşması için bazı kurallar koymuştur, hem de bu İktidar döneminde.
Hatta, önce kanun çıkarılmış, daha sonra -ilk defa herhâlde Türkiye'de
oldu- Anayasa’ya uygun olmadığı için Anayasa değiştirilmiştir. Bunlardan birisi
de kanunun 14’üncü maddesinde gelir ve giderleri etkileyecek kanun
tasarılarıyla ilgili düzenlemelerdir. Bu maddeye göre, “Merkezî yönetim
kapsamındaki kamu idareleri; kamu gelirlerinin azalmasına veya kamu
giderlerinin artmasına neden olacak ve kamu idarelerini yükümlülük altına
sokacak kanun tasarılarının getireceği mali yükü (Mülga: Ödenek türleri
itibarıyla) orta vadeli program ve mali plan çerçevesinde, en az üç yıllık
dönem için hesaplar ve tasarılara eklerler. Sosyal güvenliğe yönelik kanun
tasarılarında ise en az yirmi yıllık aktüeryal
hesaplara yer verilir. Ayrıca, bu kanun tasarılarına Maliye Bakanlığı ile
ilgisine göre Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı veya Hazine
Müsteşarlığının görüşleri eklenir." Komisyonumuzun
huzurundaki kanun tasarısının birçok maddesi ya gelir azaltıcı ya da gider
artırıcı veya yükümlülük altına sokacak hükümler içermektedir. Bu maddelerden
örnekler verelim: Mesela, tasarının Türkiye İhracat Kredi Bankası ile ilgili
düzenlemesinde, hem ülkemiz açısından özel önem arz eden ülkelerdeki
kuruluşlara düşük faizli, düşük vadeli, düşük primli nakdî veya gayrinakdî
krediler ile ilgili uğranacak ve nihayetinde hazinece karşılanacak olan
zararların, politik riskler nedeniyle uğranacak kredi, garanti ve sigorta
işlemlerinden doğan ve nihayetinde hazinece karşılanacak olan zararların
oluşturacağı mali yükün miktarının orta vadeli program ve mali plan
çerçevesinde, en az üç yıllık dönem için, en azından tahminî olarak
hesaplanması ve tasarı ekinde sunulması gerekirdi. Sayın Başkan,
değerli üyeler; daha önce ilgili kuruluşlarla uzlaşılmış tutarlara ait
yükümlülüklerini yerine getirmeyen kurumlara yeniden uzlaşma getirilerek gelir
azaltıcı bir niteliğe dönüşmekte. Bu durumda olan kurum ve kuruluşlar ile bu
işlemden ne kadar bir gelir azalması bekleniyor? Bunun da getireceği mali yükün
miktarının tasarıya eklenmesi gerekirdi. Yine tasarıyla, 1/1/2006 tarihinden önce imzalanmış olup hazinece üstlenmiş
olduğumuz üniversitelere ait borçlarının terkin yetkisi istenmektedir. Bu da
yine bütçenin gelirlerini azaltıcı nitelikte bir düzenlemedir. Bunun da bütçeye
getireceği yük neden hesaplanmamış, Komisyonun ve Genel Kurulun bilgisine sunulmamıştır? 5018 sayılı
Kanun’un 14’üncü maddesi hükümleri, Parlamentonun bütçe hakkının kullanılmasını
sağlamaktır. Bu hükümlere neden uyulmamaktadır? Tasarının maddelerdeki mali yük
şayet hesaplanamaz deniyor ise, o takdirde Hazine Müsteşarlığı Bütçe Kanunu ile
bu işlemler için hangi verilere ödenek talebinde bulunacak; getirilen
tekliflerin uygulama sonuçları Parlamento tarafından nasıl denetlenecek?
Dolayısıyla getiri ve götürüsü hesaplanmayan kanun
tasarılarının Parlamentonun huzuruna getirilmesini her fırsatta dile
getirdiğiniz millet idaresine olan inancınızın, saydam ve hesap verilebilir
yönetim anlayışınızın samimiyetinin bir göstergesidir. Bu kavramlara gerçekten
inanıyor iseniz, slogan olarak kullanmak marifet değildir. Bunlara sözde değil
özde inanıyorsanız, kanun tasarılarının getireceği mali yükleri yüce
Parlamentoya getirmiş olduğunuz tekliflere eklersiniz, Parlamentonun bütçe
hakkının kullanılmasına ve millet iradesinin temsiline imkân verirsiniz, o
zaman yapılan şeye saygı duyarız. 5018 sayılı Kanun’un
14’üncü maddesiyle görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı arasında çok ciddi bir
çelişki daha yaşanmaktadır. Kanun tasarılarına, Maliye Bakanlığıyla, ilgisine
göre, Devlet Planlama Teşkilatı ve Hazine Müsteşarlığının görüşlerinin de
ekleneceği belirtilmektedir. Yani, merkezî yönetim bütçesine dâhil olan diğer
kurumların gelir azaltıcı, gider artırıcı ve yükümlülük altına sokucu kanun
tasarılarına ve bunların getireceği mali yüklere ilişkin Hazine Müsteşarlığının
görüşünün alınmasının şartı getirilmektedir. Bu, gayet doğaldır. Ancak, ne
gariptir ki, Hazine Müsteşarlığının kendisini ilgilendiren kanun tasarılarının
bütçeye getireceği üç yıllık mali yükle ilgili ne bir hesap ne de bir görüş
ortaya konmayacaktır. Buradan şu çıkmış olmuyor mu? Parlamento, bu nevi kanun
tasarıları için Hazine Müsteşarlığının görüşlerine itibar edecek fakat Hazine
Müsteşarlığından sorumlu Bakan, kendisiyle ilgili kanun tasarılarında
Parlamentonun bütçe hakkına itibar etmeyecek. Diyelim ki tasarı kanunlaştı,
hangi kamu idareleri uygulayacak? Hükûmet, bu
hükümleri parti örgütleriyle mi uygulayacak? Tasarıdan Hazinenin bağlı olduğu
Bakanın haberi var da, buna rağmen “mali yük falan anlamam” diyerek 5018’in
14’üncü madde hükümlerine uyulmuyorsa, burada hem kanun tanımazlık görünüyor…
Ayrıca, kanunun amir hükümlerine itibar etmemenin müeyyidesiz kalmaması da
gerekir. Şayet, koca bir ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti’nin hazinesinden sorumlu
olan Bakan tasarının mali yükünü hesaplayamıyoruz diyorsa, bu da, ülkemizin
düşürüldüğü, Türkiye Cumhuriyeti hazinesinin düşürüldüğü hâlleri göstermesi
bakımından acı verici bir durumdur. Parlamentoya ciddiyet kazandıracak
formülleri gelin hep birlikte işletelim. Hülasa, millet
iradesine itibar edilmeksizin “çoğunluk bizde” şeklindeki terörize
edilmiş bir anlayışla getirilen kanun tasarılarıyla ilgili düzenlemelerin
ülkeye fayda getirmeyeceğine inanıyoruz. Sayın Başkan,
sayın üyeler; tasarının maddelerinde de göze çarpan birtakım hususlara değinmek
isterim. Tasarının 1’inci maddesinde “genel gider” tanımına “gecikme faiz ve
cezaları” ibaresi eklenmektedir. Bu düzenlemenin gerekçesinden anladığımız
kadarıyla, görev ihmali sonucu doğan gecikme faizi ve cezası gibi giderlerin
devletten ödenmesi amaçlanıyor. Çünkü, devlete ait
işletmelerden kaynaklanan tüm giderler zaten devlet tarafından
karşılanmaktadır. Bu giderler, işlemlerin doğal sonucu değil de görevlilerin
kusur ve ihmalinden kaynaklanıyorsa bunu devlete yüklemek hangi anlayışın
sonucudur? Öte yandan, 4059 sayılı Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’da yer alan hükümlere aykırıdır. Borç
yönetiminin temel amaçlarından biri de borç servisinin zamanında
gerçekleştirilmesini sağlayacak altyapının sağlanmasıdır. Ayrıca, bu
zafiyete neden olacak durumların önceden tespiti ve bu konuda gerekli
önlemlerin alınması da Müsteşarlığın görev ve sorumluluğudur. Dolayısıyla,
“genel gider” tanımında değişiklikle görevlilerin sorumluluğunu ortadan
kaldıracak bir düzenleme doğru değildir. Bu tanımın madde metninden çıkarılması
veya yeniden düzenlenmesi gerekir. Bir diğer husus:
Bu kanun tasarısıyla “stratejik ölçüt” kavramı getirilmektedir. Bu ölçütün
tespiti de yeni oluşturulan Borç ve Risk Yönetim Komitesine veriliyor. Bu
Komitede Hazineden sorumlu Bakan ile Müsteşarlığın bürokratları yer alıyor.
Birincisi, “Stratejik ölçüt” kavramı muğlak bir
kavram. Bu kavramın kendisinin kriterlere ihtiyacı
var. Şimdi siz “Bu işleri stratejik ölçütlere göre yaptık.” diyeceksiniz.
Stratejik ölçütün tespitinde iç kontrol düzenlemeleri nerede? Bu ölçütü hem
Sayın Bakan tespit edecek hem de uygulayacak; bunların birbirinden
ayrıştırılması gerekir. Geliniz, böyle keyfî uygulamalara imkân veren
düzenlemeleri bırakalım. Komitede yer alan bürokratları da töhmet altında
bırakacak düzenlemelere de gitmeyelim. Yarın sizler gidersiniz veya
dokunulmazlığınız devam eder, ama bürokratlar ortada kalır. Geliniz -şayet bir kriter ihtiyacı varsa, bunları her zaman lafını edip de
içini doldurmadığınız, dolduramadığınız- gerçek anlamda şeffaf, açık, hesap verilebilir
bir yapıyı birlikte kuralım. Bakanın etkisi altındaki bir komiteye değil,
bağımsız bir tespit komitesi oluşturalım. 4749 sayılı
Kanun’un 12’nci maddesindeki değişiklik önerisinde önemli bir husus daha var.
Evvelce “Nakit, borç ve risk yönetiminde en düşük maliyeti sağlayacak en uygun
borçlanma düzeyinin benimsenmesi.” ifadesi tasarıyla kaldırılarak “Orta ve uzun
vadede en uygun maliyeti sağlayacak borçlanma yapısının oluşturulması.” ifadesi
getirilmektedir. Bunu anlamakta güçlük çekiyorum. En düşük maliyeti sağlama
ilkesi artık benimsenmiyor mu? Kısa dönemde maliyetlerini dikkate almayacak
mısınız? Bugünden orta ve uzun dönem hesabını, yarınını görmeyen bir ortamda
nasıl gerçekleştireceksiniz? Bu maddeden
herhalde şu amaçlanıyor: “Biz pek iyi yönetemiyoruz,
bu arada hatalar yapacağız, bu hatalar sonunda birileri hesap sorarsa da,
-hesabını kendinizin de bilmediği- orta, uzun dönemde nakit ve borç yönetimi
planlaması yaptık, uygun maliyeti saptadık.” diyeceksiniz. Bu, samimiyetten
uzak bir düzenlemedir. Bir başka husus,
4749 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesine eklenen bir fıkrayla mahallî idarelerin,
bağlı kuruluşların ve iktisadi teşebbüslerin borçlanması düzenleniyor. Kanun
teklifinde, bu fıkrayla, sanki, belediye ve
şirketlerine disiplin getiriliyormuş gibi görünen, ancak, bunlara yurt içi
piyasalarda tahvil ihracı, uzun vadeli borçlanma imkânı veren bir düzenleme söz
konusu. Bunlara verilen izinlerin hazine garantisi anlamına gelmeyeceği ifade
edilmekle birlikte, geçmişteki uygulamalardan biliyoruz ki bu borçlar hazinenin
sırtına yüklenecek. Bu yolu açmamalıyız. Bu maddede başka
bir husus: Belediye şirketleri 4749 sayılı Kanun’un kapsamı dışındaki
şirketlerdir. Bu madde ile zımni olarak belediye şirketleri 4749 sayılı
Kanun’un kapsamı içerisine alınmış olmuyor mu? Hâlbuki 4749 sayılı Kanun’un
kapsamını düzenleyen 2’nci maddesinde belediye şirketleri sayılmamaktadır,
saymak da doğru değildir. Zira bu şirketler, Ticaret Kanunu hükümlerine göre
kurulmuş ve faaliyet gösteren şirketlerdir. Bazı şirketlere belediyeler yüzde 3
- 5 gibi azınlık hisseleriyle iştirak etmektedir. Bunların durumu ne olacak? Bu
gibi tartışmalı ortamlara meydan vermemeliyiz diye düşünüyorum. Sayın Başkan,
sayın üyeler; bu tasarı ile Eximbank’a yeni görevler
ve bunun sonucunda da görev zararları düzenlemesi yapılıyor. Bu maddede dikkat
çeken birinci husus şudur: Eximbank ile ilgili
düzenlemelerin yeri 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun değildir. Eximbank, 4749
sayılı Kanun’un yürütücüsü olan Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakana
bağlı bir kuruluş değildir, Dış Ticaret Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakana
bağlıdır. Bakana bağlansa dahi idari olarak Eximbank
hangi kamu idaresine bağlı bir banka ise yapılacak düzenlemelerin de bu idari
bağ gözetilerek yapılması gerekir. Bankadaki devletin ortaklık hakkı hangi kamu
idaresi aracılığıyla temsil ediliyor ise o idarenin kanununda veya Eximbank’ın kanununda düzenleme yapılmalıdır, yetki ve
sorumluluk ilişkisi paralel kurulmalıdır. Bu açıdan çelişkili bir durum var.
Bu, sadece bağlı olma çelişkisi değil, aynı zamanda yönetimde karar alma,
uygulama ve sonuçlarından kamuoyuna ve Parlamentoya hesap vermeyle ilgili
birçok soruna da kaynaklık edecek bir çelişkidir. Bu nevi düzenlemeler devlet
yapısını içinden çıkılamaz ve sorumsuz yönetim anlayışına sevk eder. O yüzden
bu düzenlemeden de vazgeçilmelidir. Maddeyle Eximbank’a peşinen zarar doğuracağı kabul edilen bir görev
veriliyor. Bu anlayış Eximbank’ın bütün
faaliyetlerini atalete sürüklemez mi? Nasılsa sonunda hazinenin sırtına
yüklenecek olan zararlar Eximbank’a verilen diğer
fonların verimli ve etkin kullanılmasını bozmaz mı? Evvelce sıkça rastlanan bir
başka husus da Eximbank’ın diğer faaliyetlerinden
doğan zararlar görev zararlarının arkasına gizlenebilirdi. Bu düzenlemeyle buna
bir nevi çanak tutulmaktadır. Bu düzenleme de kabul edilemez. Hazinenin hâlen
görev zararlarından kaynaklanan sorunları mevcutken bir yenisi daha
eklenmemeli. Diğer taraftan,
Komisyonda eklenen maddelerde hazine alacaklarının bütçeye gelir-gider
yazılmadan terkini uygulaması da benimsenmeyecek ve 4749 sayılı Kanun’da yer
almaması gereken hususlardır. Bu tasarıda yer
alan KEY hesabına ilişkin düzenlemelerin hangi tasarıda yer alacağı hususu Hükûmeti bir hayli zorladı. Dört maddelik tekliften neden
vazgeçtiğinizi kamuoyuna bir izah etseniz de kamuoyu da bunu iyice bir anlasa. Buna ilave olarak
“KEY ödemelerine haciz konulamayacağı” konusu, gelir dağılımının ne hâle
geldiğini göstermesi açısından büyük önem kazanmıştır. Bu hükmü neden koydunuz
teklife? Dar gelirlilerin hesaplarına ne kadar haciz geleceğini görmek
istemiyor musunuz? Ekonomide çizdiğiniz pembe tabloların içinde böyle bir resim
görmek istemiyor musunuz? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir dakika
ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Yapılan her işte
problem ortaya çıkarıyorsunuz. Bakın, mahallî
idarelere ilişkin yasada karşı çıktığımız hususlar oldu, dinlemediniz. Şimdi,
Sayın Başbakan “Bu kaynakların bir kısmını memura verelim.” diyor. Ne
yapacaksınız? Hükûmetinizin de devlet
hazinesine zarar verme anlayışından bu ülkeye ve devlet hazinesine faydalı olma
anlayışına geçmesi temennisiyle ve ümidiyle yüce heyetinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim
Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ayhan. Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Halil Aydoğan. Buyurun Sayın Aydoğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 237 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve
Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kamu Finansmanı
ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu ve şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Grubumuz ve
şahsım adına yüce Meclisi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum. Bildiğiniz gibi,
1990’lı yıllardan 2000’li yılların başına kadar olan dönemde ülkemizin borç
yükü hızla artmıştır. Siyasi istikrarsızlık ve ekonomik tedbirlerin
kararlılıkla uygulanmaması nedeniyle Türkiye, üreten, istihdam eden, ihraç eden
bir ülke olmak yerine borç alan, borcu borçla çeviren ve her geçen gün borcu
daha da artarak uluslararası kuruluşlara bağımlı bir ülke hâline gelmiştir. Bu dönemde
oluşturulan çözüm önerileri ve yapılan çalışmalar, siyasi istikrarın
sağlanamaması, yanlış politikalar uygulanması ya da oluşturulan politikaların
kararlı uygulamalarla hayata geçirilememesi nedeniyle başarıya ulaşamamıştır.
Bu dönemde borç sorununun giderek büyümesinin arkasındaki nedenlerden bir
diğeri de bu konuda yeterli yasal düzenlemelerin yapılmamış olmasıdır. Bugün bazı
değişiklikler yapmak için görüşmekte olduğumuz 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve
Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun yasalaşmadan önce, borç idaresi,
ilgili yılı bütçe kanunlarındaki hükümlerle yürütülmüş ve bu durum da borç idaresini
müdahalelere son derece açık hâle getirmiş ve kırılganlığı artırmıştır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hazinenin borç idaresini yetersiz bir yasal çerçeve
içinde yürüttüğü dönemler aynı zamanda borç stokunun da hızlı bir şekilde
arttığı dönemler olmuştur. Örnek vermek gerekirse, 1990 yılında 133 milyon YTL
olan hazinenin toplam borç stoku 2001 yılı sonuna gelindiğinde 178 milyar
YTL’ye ulaşmıştır. Bu artışın 114 milyar YTL’lik kısmı yaşadığımız krizin
etkisiyle bir yılda borç stokuna eklenmiştir. ABD doları cinsinden baktığımızda
da durum farklılık göstermemektedir. 1990 yılında hazine borç stoku 45,5 milyar
ABD doları seviyesindeyken 2001 sonu itibarıyla 123,5 milyar ABD dolarına
ulaşmıştır. Bu rakamlar on yıllık bir dönemde, dolar bazında 2,7 katlık bir
artışa işaret etmektedir. Yaklaşık 30 milyar ABD doları seviyesindeki borç
sadece bir yılda borç stokuna eklenmiştir. Bildiğiniz gibi
borç stokunda görülen bu büyük artışlar, yıllarca devam eden yüksek bütçe
açıkları, 2001 yılında bankacılık sektöründe yaşanan kriz neticesinde hazine
tarafından TMSF’ye ikrazen
ihraç edilen senetler, yıllardır biriken görev zararlarının hazinece
karşılanması ve hazine tarafından verilmiş olan garantilerin ödemelerinin
kuruluşlarca yerine getirilmemesi neticesinde hazine tarafından üstlenilmesi
gibi nedenlerle ortaya çıkmıştır. Kamu
borçlanmasına yol açan en önemli unsurlardan birisi bütçe açıklarıdır.
Türkiye’de bütçe açıklarının artmaya başlaması, daha çok 1990’lı yılların
ikinci yarısı ile 2000, 2001 ve 2002 yıllarında olmuştur. Konsolide bütçe
açığının gayrisafi millî hasılaya oranı 1991 yılında
yüzde 5,3 seviyesindeyken, bu oran 1996 yılında yüzde 8,3 seviyesine, 2001
yılında yüzde 17,4 oranına ulaşmıştır. AB tanımlı genel Hükûmet
bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı ise
2001 yılında yüzde 24,5 olmuştur. AK PARTİ İktidarlarında bütçe açıklarında
ciddi bir azalma trendi görülmüş, merkezî yönetim bütçe açığının gayrisafi yurt
içi hasılaya oranı 2007 yılında yüzde 1,6’ya, AB
tanımlı genel hükûmet bütçe açığının gayrisafi yurt
içi hasılaya oranı ise 2006 yılında yüzde 0,1’e, 2007 yılında ise yüzde -1,6’ya
düşürülmüştür. Kamu
borçlanmasına neden olan ikinci unsur, sosyal güvenlik kuruluşlarının yol
açtığı açıklar olmuştur. Türkiye’de sosyal güvenlik kuruluşlarının mali
dengelerine bakıldığında, bu kuruluşların mali dengelerinin bozulması ve
finansman güçlükleri çekmeleri 1990’lı yılların ortalarından sonra söz konusu
olmaya başlamıştır. 2002’li yıllara gelindiğinde ise sosyal güvenlik
kuruluşlarının verdiği finansman açıkları için bütçeden aktarılan kaynakların
gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 3-4’lere
ulaşmıştır. AK PARTİ
İktidarında, süreç içerisinde aktüeryal dengenin
sağlanmasına ve sosyal güvenlik kurumlarının birleştirilmesine yönelik yasal düzenlemelerle
yapısal önlemler alınmıştır. Sosyal güvenlik
açıklarının en önemli nedenlerinden birisi, 1990’lı yılların başında emeklilik
yaşı erkeklerde 55, kadınlarda 50 olmasına rağmen, 1992 yılından sonra
emeklilik yaşının erkeklerde 43, kadınlarda 38’e çekilmesidir. Kamu kesimi
borçlanma gereği içerisinde payı olan üçüncü unsur KİT’lerin açıklarıdır. Bütçe
imkânları ve mali disiplin gözetilmeksizin uygulanan popülist
politikalar sonucu yapılan destekleme alımları ile 1990’lı yıllarda önemli
görev zararları ortaya çıkmıştır. AK PARTİ İktidarlarında görev zararı
uygulaması tamamen gündemden kalkmıştır. Kamu kesimi genel
dengesi içinde yer alan dördüncü unsur fonlardır. Fon uygulamaları kuruldukları
yıllarda finansman fazlası verirken, 1990’lı yıllarda finansman açığı vermeye
başlamıştır. Bu açıklara Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen bankalar
nedeniyle TMSF’nin hazineden yaptığı 25,8 milyar
dolarlık borçlanma sonucu doğan ve 2007 yılı sonu itibarıyla anapara artı
faizlerle 74 milyar dolara ulaşan zararları eklemek gerekir. TMSF, hazineye AK
PARTİ iktidarları döneminde 9,2 milyar dolar geri ödemede bulunmuştur. Hazine
garantisinden doğan borçlar, bütçe dışında takip edilen borç anapara geri
ödemeleri, kur farklarından doğan zararlar ve yap-işlet-devret sözleşmelerinin
gerektirdiği finansmanların da bu açıklara dâhil edilmesi gerekmektedir. Sonuç olarak, 1992-2002 yılları arasında iktidarda bulunan hükûmetlerin uyguladıkları politikalar sonucu ortaya çıkan
bütçe açıkları, sosyal güvenlik açıkları, KİT açıkları, görev zararları ve
fonların zararları ile TMSF’ye devredilen bankalar
nedeniyle uğranılan zararlar, hazine garantili ödenmeyen borçlar nedeniyle
Türkiye bu dönemde olağanüstü borçlu bir ülke hâline gelmiş; Türkiye’nin toplam
kamu net borç stoku 2000 yılında 71 milyar 681 milyon YTL’ye, 2001 yılında 159
milyar 575 milyon YTL’ye ve 2002 yılı sonunda da 215 milyar 680 milyon YTL’ye
ulaşmıştır. ALİM IŞIK (Kütahya) –
2008 kaç oldu? HALİL AYDOĞAN
(Devamla) - 2007 yıl sonu itibarıyla Türkiye’nin toplam
kamu net borç stoku ise 248 milyar 974 milyon YTL’dir. Borçlardaki bu artış da
ağırlıklı olarak geçmiş iktidarların yaptığı borçların faizlerinden
kaynaklanmaktadır. ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Vekilim, 2007 kaç oldu, bir de onu söyleyin. HALİL AYDOĞAN
(Devamla) - Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarlarını kamu borçlarını artırmakla
suçlayanlar, kendi iktidarları döneminde kamu borçlarını bir yılda yüzde 122
oranında, iki yılda ise yüzde 201 oranında artırdıklarını, AK PARTİ
İktidarlarından önceki geçmiş iktidarlar döneminde de kamu borçlarının sürekli
ve önemli miktarlarda artmış olduğunu bugün unutmuş görünmektedirler. Sizlerle şimdi de
iç borç stoku ve kamu brüt borç stoku ile ilgili artış oranlarını paylaşmak
istiyorum: İç borç stokunun 2003 yılında yüzde 29,70; 2004 yılında yüzde 15,48;
2005 yılında yüzde 9,04; 2006 yılında yüzde 2,73; 2007 yılında yüzde 1,53
oranında arttığı, beş yıllık kümülatif artışın da yüzde 70,35 olduğu ve beş
yıllık enflasyonun da dikkate alınması hâlinde iç borçlarda muhalefet
partilerinin sayın lider ve
sözcülerinin söylemlerinin aksine reel bir artıştan söz edilmesi
mümkün değildir. Kamu brüt borç stokunda 2003 yılında yüzde 15,61; 2004 yılında
yüzde 11,76; 2005 yılında yüzde 5,46; 2006 yılında yüzde 4,28 oranında artış; 2007
yılında ise yüzde -2,97 oranında düşüş meydana gelmiştir. Beş yıllık kümülatif artış oranı ise yüzde 37,88’dir. Beş yıllık
enflasyon oranı dikkate alındığında muhalefet partilerinin sayın lider ve
sözcüleri görmeseler ya da göremeseler dahi kamu brüt borç stokunun reel olarak
düştüğü açıkça görülmektedir. Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarının gerçekleştirdiği başarılı kamu borçlanma
politikaları sonucu 2002 yılında yüzde 73,7 olarak gerçekleşen AB tanımlı borç
stoku/ gayrisafi yurt içi hasıla oranı 2007 yılında
yüzde 38,8 seviyesine gerileyerek AB-27 ortalamasının çok altına çekilmiştir.
Net kamu borç stoku ise hem millî gelire oran olarak hem de mutlak değer olarak
azaltılmıştır. Ayrıca 2007 yılında merkezî yönetim borç stoku da nominal olarak azaltılmış ve 2006 yılı sonundaki 345 milyar
YTL’lik seviyesinden 2007 yılı sonunda 333 milyar YTL’ye gerilemiştir. Bunun
yanı sıra nakit borçlanmaların vadesi 2002 yılında dokuz ay civarındayken, 2007
yılı sonunda otuz dört aya uzatılmıştır. Aynı dönemde faizler de yüzde 53,6’dan
yüzde 18’e gerilemişken, ortaya çıkan siyasi belirsizlik nedeniyle bugün yüzde
22 civarındadır. 2006 yılından
başlayarak yıllık borçlanma stratejileriyle aylık ihale programları kamuoyuna
duyurularak şeffaflık ve öngörülebilirlik artırılmıştır. İlk defa yedi yıl
vadeli DİBS ihracı yapılmış, enflasyona endeksli senetlerin üç ayda bir düzenli
olarak ihracına başlanılmıştır. Farklı vade ve faiz yapılarında enstrümanlar ihraç edilmek suretiyle yatırımcı tabanı
genişletilmiştir. İkinci piyasa likiditesini sağlamak üzere değişim ve geri
alım ihaleleri aktif bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Özetle söylemek
gerekirse, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarlarının sağladığı siyasi ve
ekonomik istikrar sonucu bu dönemde borçların artış hızında çok önemli düşüşler
sağlanmıştır. Eğer Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetleri
iktidarda olmasaydı, siyasi ve ekonomik istikrar da sağlanmamış olsaydı,
Türkiye’nin toplam borçlarının bugünkünden çok daha yüksek seviyelerde
olacağını da takdirlerinize sunmak istiyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; güçlü bir ekonomik yapıya sahip olmanın ön koşulu
kararlı bir siyasi irade, istikrarlı bir ekonomik yapı ve güçlü bir hukuki
çerçevenin olmasıdır. 2002 yılından bu yana uygulanan politikalar ile piyasa
istikrarı sağlanmış, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile belirlenen borç idaresinin yasal çerçevesi Adalet
ve Kalkınma Partisi İktidarları tarafından kararlılıkla uygulanmıştır. Bu
kapsamda, borç ve risk yönetiminde sağlanan kazanımların devam ettirilebilmesi
ve borç yönetimi politikalarının etkinliğinin daha da artırılabilmesine yönelik
olarak 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı hazırlanarak yüce Meclisimizin gündemine sunulmuştur. Kanun tasarısı,
kamu finansmanı ve kamu politikalarıyla ilgili olarak zaruri değişiklikler
içermekte ve bu kapsamda kamu borç yönetiminin etkinliğini artıracak çok önemli
düzenlemeler getirmektedir. Ayrıca söz konusu tasarı, AB müktesebatına uyum
sağlanabilmesi açısından da önem arz etmektedir. Tasarı ile 4749
sayılı Kanun’da 5018 sayılı Kanun’la getirilen düzenlemelere paralellik
sağlanmaktadır. 4749 sayılı Kanun ile borç yönetiminin fonksiyonel yapısı da en
iyi ülke uygulamalarına paralel şekilde yeniden tasarlanmıştır. Risk analizine
dayalı borçlanma sistemine geçilmiş ve borç idaresi yeniden yapılandırılmıştır.
Bu yeni yapı, borç yönetiminin etkinliğinin artırılmasını, performansa dayalı
olarak hizmet vermesini ve iç kontrol mekanizmalarının güçlendirilmesini
hedeflemektedir. Hazine bünyesinde kurulan bu yeni yapı ile uluslararası
platformda etkin bilgi alışverişi yapılarak en iyi ülke uygulamaları takip
edilmektedir. 4749 sayılı Kanun’ Bankacılık sektöründe, kamu mevduat bankalarının özel mevduat
bankalarıyla rekabet edebilir kılınması ve bu kapsamda özel kalkınma ve yatırım
bankalarının bankacılık mevzuatı dışında herhangi bir sınırlama ile
karşılaşmaksızın dış finansman ve garanti teminine ilişkin işlemleri
gerçekleştirebilmelerine imkân tanınması, yalnızca kamu mevduat bankaları ile
özel kalkınma ve yatırım bankalarının sağlayacakları dış imkân ve garantiler
ile kamu yatırım ve kalkınma bankalarının bir yıl ve daha kısa vadeli dış imkân
kullanabilmelerinin Hazine Müsteşarlığının izni dışında tutulması amacıyla
değişiklik yapılmaktadır. Borç yönetiminde
etkinliğin artırılması ve portföyün risk yapısının
iyileştirilmesini teminen türev araçların
kullanılabilmesi için gerekli yasal altyapı güçlendirilmektedir. Yapılan bir başka
düzenlemeyle üniversitelerin 1/1/2006 tarihinden önce
imzalanan hazine garantili kredilerine ilişkin olarak Müsteşarlıkça yapılan
üstlenimler ile ikrazen kullandırılan kredilerinden
doğan hazine alacaklarının ve anılan kuruluşların uzlaşma kapsamındaki hazine
alacaklarının bu maddenin yürürlülük tarihi itibarıyla ödenmeyen bakiye tutarı
terkin edilmektedir. Ayrıca, tasarının
“değiştirilen ibareler” başlıklı maddesiyle de üniversitelere dış borcun
tahsisi imkânının sağlanması amaçlanmaktadır. 22/5/2007
tarihli ve 5664 sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme
Yapılmasına Dair Kanun’un 4’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında hak sahiplerine
talep etmeleri hâlinde ödemelerin nemasıyla birlikte nakit veya payları
oranında Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı hisse senedi verilmek
suretiyle yapılacağı düzenlenmektedir. Söz konusu
düzenleme kapsamında, hak sahiplerinin 29/12/1999
tarihi itibarıyla toplam alacaklarının Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım
Ortaklığına ayni sermaye olarak devredilen taşınmaz karşılığından fazla
oluşması hâlinde fazla tutar nemasıyla birlikte Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım
Ortaklığının yükümlülüğünü aşan kısım olacaktır. Hazine
Müsteşarlığı tarafından Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının
yükümlülüğü için Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına ikrazen devlet iç borçlanma senetleri, Emlak Konut
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının yükümlülüğünü aşan kısmı için ise özel tertip
devlet iç borçlanma senedi ihraç edilebileceği öngörülmektedir. Diğer bir
düzenlemeyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na 31/12/2007
tarihine verilen özel tertip devlet iç borçlanma senetlerinden doğmuş hazine
alacaklarının bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin
terkinine bakanın teklifi üzerine Maliye Bakanı yetkili kılınmaktadır. Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün, vadesi geçmiş
hazine garantili kredilerinden Müsteşarlıkça yapılan üstlenmelerden ve ikrazen kullandırılan kredilerden doğan hazine alacakları
kapsamındaki borcunun Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının finans
imkânları ve öz kaynak seviyesi açısından ödenebilirlik ölçüsünü aşmış olması,
bu itibarla vadesi geçmiş hazine alacaklarının Türkiye Cumhuriyeti devletinin… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakikalık süre veriyorum, tamamlayın lütfen. HALİL AYDOĞAN
(Devamla) – Sayın Başkanım, şahsım adına da söz talebim vardı. BAŞKAN – Siz
görünmüyorsunuz şahsınız adına… HALİL AYDOĞAN
(Devamla) – Söylemişlerdi bana, ama… BAŞKAN – Öyle
verilmedi bana. Siz devam edin
lütfen. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Halil Bey, İmar Bankasının off shore’zedelerine de bir dokunun. HALİL AYDOĞAN
(Devamla) – Sonuç olarak: Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarları
tarafından sürdürülen mali disiplin ve kararlı özelleştirme politikaları
sayesinde toplam kamu açığına ilişkin Maastricht kriter tutturulmuş; AB tanımlı brüt kamu borç yükü, AB-27
ortalamalarının çok altına çekilmiştir. Bugün gelinen
noktada, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının temel hedefleri, borç
dinamiğinin iyileştirilmesi, borçlanmalarda enstrüman
çeşitliliğine gidilmesi, borç yükünün daha da makul düzeylere düşürülmesi, borç
stokunun risklere karşı duyarlılığının azaltılması, bu suretle borç stokunun
büyüklüğünü ve yapısının ekonomide bir risk unsuru olmaktan çıkarılmasıdır. Sözlerime son
verirken, bu kanun tasarısı ile getirilen düzenlemelerin, yüce Meclisimiz
tarafından uygun görüldüğü takdirde, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı
olmasını diliyor, yüce Meclisi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aydoğan. Şahıslar adına
yirmi sekiz talep aynı anda gelmiştir. Çekilen kurada, ilk söz Eskişehir
Milletvekili Sayın Beytullah Asil’de, ikinci söz
Gümüşhane Milletvekili Sayın Yahya Doğan’da. Üçüncü söz -şayet konuşmayan
olursa- İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk olarak
çıkmıştır. İlk söz Eskişehir
Milletvekili Sayın Beytullah Asil. Buyurun Sayın
Asil. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde şahsım
adına görüşlerimi ifade etmek için söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, altıncı yılına giren AKP İktidarı, bu altı yıllık süre
içerisinde iç ve dış borçları içinden çıkılamaz bir hâle getirmiş, bugün de
borç yönetiminin düzenlenmesi maksadıyla önümüze bu yasa tasarısı
getirilmiştir. Değerli
milletvekilleri, 2002 yılında iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisinin teslim
aldığı tarihte Türkiye’nin iç ve dış borcu toplam 224 milyar dolar; 31/12/2007 tarihi itibarıyla baktığımızda, bu iç ve dış borç
toplamı 447 milyar dolar; mayıs ayı itibarıyla -son veriler o yönde- iç ve dış
borcumuzun toplamı 490 milyar dolar civarına ulaşmış ve bu süreç içerisinde iç
ve dış borç toplamında, özel sektör borçları da dâhil, yüzde 100’ün üzerinde,
yüzde 120’lere varan bir borçlanma artışı gerçekleşmiştir. Aynı zamanda, bu
süreç içerisinde cumhuriyet döneminde kazanımlarımız olan sanayi şirketleri,
hizmet sektöründe yer alan Telekom gibi şirketler özelleştirilmiş, milyarlarca
dolar özelleştirme gelirleri elde edilmiştir. TÜPRAŞ, PETKİM, Telekom, ERDEMİR,
Tekel, çimento fabrikaları, limanlar, arsalar satılmış, bunların karşılığında
da devlet hazinesine belli değerde rakamlar girmiştir. Şimdi dönüp bakıyoruz,
bu denli değerlerin satıldığı, borçlanmanın yüzde 120’lere ulaştığı günümüzde,
son altı yıl içerisinde AKP Hükûmetinin bu sattığı,
az önce saydığım TÜPRAŞ, PETKİM, Telekom, ERDEMİR, Tekel düzeyinde, herkes,
elini vicdanına koysun, bir tek yatırımı söylesin. Değerli
arkadaşlarım, bu süre içerisinde bu denli büyük borçlanma ve elde edilen
gelirler neticesinde de işsizlikte en ufak bir azalma olmamış, bugün itibarıyla
son yirmi yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Peki, bu
rakamlar, bu yüksek borçlanma dış ticaret açığının önlenmesinde faydalı olmuş
mudur diye baktığımızda da, bugün dış ticaret açığının hem tutarı hem de millî
gelire oranı son yirmi beş yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Son yirmi beş
yılda en yüksek dış ticaret açığı 1984 yılında yaşanmış. 1984 yılında 3 milyar
dolar olan açığın 2008’de 65 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu
rakamı 75 milyar dolar civarında da telaffuz eden ekonomistler mevcuttur. Değerli
milletvekilleri, bu denli borçlanma neticesinde enflasyon rakamlarına
baktığımızda, enflasyon rakamları da hızla yükselmektedir. Bugün itibarıyla,
son istatistiki veriler ayı olan haziran ayı
itibarıyla, ÜFE’de yüzde 17’yi, TÜFE’de
ise yüzde 10’u geçmiş durumdayız. Değerli
milletvekilleri, bu ekonomik verileri ifade ettikten sonra, acaba vatandaşın
bütçesinde, vatandaşın cebinde bir rahatlık olmuş mudur diye baktığımızda,
hemen, bugünkü gündemimizin başında tarım konusunda söz alan arkadaşlarımızın,
milletvekillerinin sözleri akla geliyor. Bugün, köylü maalesef ne yapacağını
şaşırmış vaziyettedir. Burada gündem dışı söz alan
arkadaşlarımız, iyi niyetle, tarımdan geçinen nüfusun çok büyük sıkıntıda
olduğunu, Toprak Mahsulleri Ofisinin buna derhâl müdahale etmesi gerektiğini,
bugüne kadar üstlendiği düzenleyici rolü bugün de sürdürmesi gerektiğini ifade
ettiler ama bunun karşısında Sayın Tarım Bakanı burada çıktı, hasadın yüzde
kaçının Türkiye’de tamamlandığı konusunda bilgi verdi. Hamasi nutukları
dinledik, “şu zaman şöyleydi, bu zaman böyle oldu” sözlerini işittik ama biz
bugün burada arzu ederdik ki, Tarım Bakanı, Türkiye’de yanan tarım sektörünün,
umudu tükenmiş Türk köylüsünün yüreğine biraz su serpsin. 1.300 liradan 3.350
liraya çıkarttıkları mazotu, bir şekilde tarım sektöründe daha farklı vergiler
ile sunacağı müjdesini kendisinden bekledik. 300 bin lira civarında teslim
aldıkları gübre fiyatlarının bugün 2 milyon liraya çıkması karşısında Hükûmetin ne gibi tedbirler aldığını burada ifade edip, iki
ay sonra tarlasını ekecek çiftçinin gönlünü ferahlatmasını isterdik. Değerli
arkadaşlarım, tarımla ilgisi olmayan arkadaşlarımız bu sözlerin ne manaya
geldiğini bilmeyebilir, o nedenle biraz açıklamak istiyorum. Geçen yıl ekim
ayında tarlalarımızı ekerken 600 bin liradan satın aldığımız DAP gübresinin
bugün 2 milyon lira olduğunu hatırlatmak isterim. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. BEYTULLAH ASİL
(Devamla) – Köylü, kara kara, tarlasını nasıl
ekeceğini düşünüyor. Geçen gün tarım il müdürlüğündeydim, birçok çiftçinin
“Oraya acaba şu kadar gübre atsak nasıl bir mahsul, verim azalışıyla
karşılaşırız?” sorularını cevaplayan mühendislerle karşılaştım. O nedenle, Hükûmetin konuları biraz daha ciddiye alarak politikalar
üretmesi gerektiğini ifade ediyor, grubumuz adına konuşan arkadaşımızın
temennisi ile sözlerimi bitirmek istiyorum: “Hükûmetinizin
de devlet hazinesine zarar verme anlayışından bu ülkeye ve devletin hazinesine
faydalı olma anlayışına geçmesi” temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Asil. Şahısları adına
ikinci söz Gümüşhane Milletvekili Sayın Yahya Doğan’a aittir. Buyurun Sayın
Doğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) YAHYA DOĞAN
(Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce,
maalesef, geçen hafta şehit olan 3 polis evladımıza ve 13 Temmuz günü şehit
düşen jandarma astsubay başçavuşumuza ve komando erimize Cenabı Allah’tan
rahmet, kederli ailelerine başsağlığı dilerim. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 4749
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, ülkemizin ekonomi politikası
uygulamalarında önemli görevleri üstlenmiş ve üstlenmekte olan Hazine
Müsteşarlığımızın faaliyetlerini daha iyi bir şekilde yerine getirmesini
hedeflemektedir. 4749 sayılı Kanun 2002 yılında yürürlüğe girmesinden itibaren
uygulamadan kaynaklanan zaruri değişiklikleri içermekte ve bu kapsamda kamu
finansmanının daha sağlıklı yapılmasını sağlayacak eksiklikleri
tamamlamaktadır. Tasarı ile genel
olarak 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile getirilen
düzenlemelere paralellik getirilmekte ve borç yönetiminin etkinliğinin
artırılabilmesini teminen gerekli olan hukuki eş
güdüm sağlanarak kurumsal ve idari koordinasyon iyileştirilmektedir. 4749 sayılı Kanun’un 11’inci maddesinin dördüncü fıkrasında
yapılan değişiklik ile Müsteşarlığın garantörlüğünde ve/veya ikrazen finansman talebinde bulunan kuruluşlar ile hibe
sağlanan kuruluşların gerçek finansal durumunun ve kuruluşlara sağlanan
kredilerin geri ödenebilmesi kabiliyetinin doğru tespit edilebilmesi ve
dolayısıyla mali disiplininin sağlanabilmesini teminen
bu işlemlere taraf olan -Kanun’un 2’nci maddesinde yer alan- kuruluşlardan her
türlü bilgi ve belge istemeye Müsteşarlığın yetkili olduğu hususunda düzenleme
yapılmaktadır. Kamu hazinedarlığına ilişkin
olarak yapılan yeni düzenlemeyle Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlanması
hususu da göz önünde tutulmuştur. Kanundaki bir
diğer değişiklikle kanunun ilgili maddelerinde belirtilen yükümlülüklerin
yerine getirilmediğinin Müsteşarlıkça saptanması hâlinde Müsteşarlığın idari
para cezası uygulamaya yetkili olduğu düzenlenmektedir. Öte yandan, bir
diğer düzenlemeyle hâlihazırda faaliyet gösteren borç ve risk yönetim komitesinin yasal
altyapısı oluşturulmaktadır. Hazinenin temel işlevi olan varlık ve yükümlülük
yönetimi uluslararası standartlara uygun hâle getirilmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu KEY ödemeleri konusunda değerli konuşmacılar bir
hayli hususa değindiler, izninizle ben de bu konuda bir şeyler söylemek
istiyorum. Bu konut edindirme yardımına ilişkin olarak çok kısa teknik bilgi
vermek istiyorum ancak bir temel yanılgı var, onu öncelikle düzelteyim. Bu fon,
çalışanların, işçi ve memurların, ücretlilerin, emeklilerin maaşlarından
kesilerek oluşturulmuş, biriktirilmiş bir fon değildir. Bu konut edindirme
yardımı hesapları mülga 3320 sayılı Memurlar ve İşçiler ile Bunların
Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hakkında Kanun uyarınca Emlak
Bankası Anonim Şirketinde oluşturulmuş ve 1 Ocak 1987 tarihinde uygulanmasına
başlanmıştır. Bu yardımdan devlet memurları ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanunu’na tabi 10 ve üzerinde işçi çalıştıran iş yerlerinde çalışan işçilerin
yararlandırılması amaçlanmıştır. Temel amaç, konutu
bulunmayan düşük gelirlilere bir katkıda bulunmak idi. Konut edindirme
yardımına ilişkin esaslar, 3320 sayılı Kanun ile belirlinmiş olup, anılan Kanun
uyarınca KEY tutarları hak sahipleri adına ilgili kurumlar ve işverenlerce
tahakkuk ettirilecek, Türkiye Emlak Kredi Bankasına ait Toplu Konut ve Kamu
Ortaklığı İdaresi Başkanlığı adına açılacak Devlet Memurları ve Emeklileri
Konut Edindirme Yardımı Hesabına ödenmiştir. Toplanan paraların devlet tahvili,
hazine bonosu veya gelir ortaklığı senedine yatırılması suretiyle
nemalandırılabileceği ve söz konusu hesaplarda toplanan paraların bakiyesinin
altı ay vadeli mevduata uygulanan oranlarda faiz tahakkuk ettirileceği hükme
bağlanmış idi. Biraz önce
değindiğim gibi, söz konusu hesaplar için memur ve işçilerden, onların
maaşlarından herhangi bir kesinti yapılmamıştır. Biriken tutarlar, onlar adına
işverenleri tarafından yatırılan miktarlardır. Yaklaşık dokuz yıl süren bu KEY
ödemeleri, 11/11/1995 tarih ve 4130 sayılı Kanun ile
son bulmuştur. Uygulamada KEY
hak sahiplerine ilişkin kimlik ve yatırılan yardım tutarlarını içeren
bilgilerin derlenemediği ve bankaya ulaştırılamadığı görülmüş, konunun çözüme
kavuşturulabilmesi için KEY hesaplarının tasfiyesine ilişkin 29 Aralık 1999
tarih ve 588 sayılı Kanun Hükmünde Kararname yürürlüğe konulmuştur ve anılan
Kanun Hükmünde Kararname de 3320 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır. KEY hak
sahipleri, adlarına yatırılan konut edindirme yardımı ve nemaları karşılığında
Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının hissedarı durumuna gelmişlerdir. Hak
sahiplerine hisse devrinin gerçekleşmesine kadar geçecek süre içinde bu
hisselerin mali ve yönetimsel haklarının temsilcisi TOKİ olarak belirlenmiştir.
588 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’nin uygulanmasına ilişkin esasları belirleyen 2000/575
sayılı Karar ile KEY hesaplarının tahakkuk ettirilmesi ve ilgili bankaya
devretmekle görevli kurum ve kuruluşlar, hak sahipleri adına yapılan yardım
tutarları ve emekli sigorta sicil numaralarının yer aldığı listeleri Emlak
Bankası Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne iletmekle görevlendirilmiştir. Değerli
milletvekilleri, sürenin kısalığı dolayısıyla ve teknik detaylara girince
tamamını anlatamayacağım için şunu söylemek istiyorum: Maalesef devletin
kayıtları o dönemlerde düzenli tutulmamıştır. Bu paralar kısmen toplanmış,
kısmen toplanamamış, bazı kuruluşlar yatırmış -bunların içerisinde KİT’ler de
vardır, özel kuruluşlar da vardır- sonuçta içinden çıkılmaz bir hâle gelinmiş
ve neticede bu Kanun kaldırılmıştır. Aradan uzunca bir zaman geçmiş, konuyla
ilgilenilmemiş, bu arada siyasi yapılanmada birtakım değişiklikler olmuş,
kısacası konu gündemden düşmüştür. Biraz önce, çok değerli bir arkadaşımızın
“Altı aydır iktidardaydınız, neden bunu yapmadınız?” sitemini pek anlamlı
bulmuyorum. Yeri gelmişken
şunu söyleyeyim: Türkiye Cumhuriyeti devleti, bırakınız kendi vatandaşlarına,
dışarıdakilere Osmanlının borçlarını dahi taksitlerle de, az az da olsa ödemiştir ve bu paralar da son kuruşuna kadar
ödenecektir. Doğru
hesaplamalar yapılabilmesi için gecikmeler olmuştur. İlk başlarda 1,5 milyon
denilmiştir, 300 milyon, 400 milyon denilmiştir ama işin içerisine girince
görülmüştür ki 8,5 milyon hak sahibi ve 3 katrilyona yakın, 3 milyar YTL’ye
yakın bir meblağ tutmuştur. Dolayısıyla her türlü politik mülahazanın dışında
bunu söylüyorum, Hükûmete gerçekten teşekkür edilmesi
gerekiyor. Neredeyse “olmayan” hükmündeki bir parayı, şu zor şartlarda hak
sahiplerine ödemek için sizin değerli katkılarınıza ihtiyaç vardır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. YAHYA DOĞAN
(Devamla) – Kabul edeceğiniz bu yasa ile az da olsa, hak sahipleri alacaklarına
kavuşacaklardır. Devletin itibarıdır söz konusu olan. Yine benden
önceki konuşmacı arkadaşımız, son altı yılda hiçbir şey yapılmadığını
söylediler. Ben, vallahi acaba yanlış mı duydum diye bir tereddüde düştüm. Yani
bir taraftan geçmişten
devralınan borçları hem de ağır şartlarla alınan borçları
ödeyelim, batırılmış olan bankaların borçlarını faizleriyle birlikte ödeyelim,
ondan sonra bunlar görmezlikten gelinsin. Yapılan
yatırımlar konusuna gelince de işte, havaalanlarını görüyorsunuz, otobanları
görüyorsunuz. 7-8 bin kilometre duble yol yapıldı,
bunlar görülüyor. Bunlar cevap niteliğinde değildir de yapılan işlerin de bir
yerde takdir edilmesi lazım. Marifet iltifata tabidir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğan. YAHYA DOĞAN
(Devamla) – Yani enflasyonun nereden nereye geldiğini, 120-150 bin derslik
yapıldığını da unutmayalım. AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Çiftçinin durumu nasıl, çiftçinin? YAHYA DOĞAN
(Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. Bir dahaki
konuşmamda bunu cevaplarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğan. Şimdi soru-cevap
işlemine geçiyorum. Sayın Genç,
buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Efendim, tabii bu
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Hakkında Kanun Tasarısı 25 madde. Bunun temel
kanun olarak nazara alınması gerçekten yüz kızartıcı bir durum. Sorum şu: Bu yasa
tasarısıyla kamu maliyesine getirilen yük ne kadardır? Bu kadar kamu maliyesine
yük yüklüyorsunuz da bunun kaynağı nereden gelecek, gökten mi yağacak, onu
öğrenmek istiyorum. Ödenecek KEY
miktarı kaç liradır? Kaç kişiye ve kişi başına ne miktar bir para
ödeyeceksiniz? Diğer bir sorum:
TOKİ bu “Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı” adı altında faaliyette bulunan ve
buraya yatırılan paralar dolayısıyla edinilen mülklerden ne kadarını almıştır,
ne kadarını hangi usullerle satmıştır? Burada, Yüksek Denetleme Kurulunun
raporunda belirtildiği gibi 743 trilyon zarar var mıdır? Bu zarar varsa bu
nasıl karşılanacaktır? Ayrıca, bu TOKİ
nereden çıktı, devletin böyle en kıymetli mallarını alıyor, denetimsiz,
hesapsız, istediklerini istedikleri fiyata satıyor, ihalelere giriyor, o
ihaleleri aldıktan sonra istediği adamlara, yandaşlarına istedikleri fiyatlara
veriyor. Bu bir arpalık sistemi değil midir, bu bir soygun sistemi değil midir?
Buradaki soygunu önlemek için ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz? Sorum bu kadar
efendim. BAŞKAN – Sayın Öztürk… HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakan, 2008
finansman programında 149,7 milyar YTL tutarındaki borç servisinin 35 milyar
YTL’sini faiz dışı fazladan, 9,2 milyar YTL’sini de özelleştirme gelirlerinden
borçlanma dışı kaynak olarak karşılamayı planladınız; borç servisinin 106,9
milyar YTL’lik kısmını da yeniden net borçlanmaya giderek karşılayacağınızı
öngördünüz. Orta vadeli mali çerçevede faiz dışı fazlayı aşağıya çektiğinize,
özelleştirme gelirlerini de kabul edilen yasalarla 2008 yılı başından itibaren,
GAP başta olmak üzere, ulaştırma ve enerji yatırımlarına aktarmayı
kararlaştırdığınıza göre bu kararlarınız faizlerin arttığı dönemde net
borçlanma ihtiyacınızı yaklaşık 20 milyar YTL tutarında artırmış olmuyor mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Tankut… YILMAZ TANKUT
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, bu
kanun tasarısı yasalaştığı takdirde şimdi yapamadığınız hangi işlemleri
gerçekleştireceksiniz? Daha önce KEY
ödemelerine ilişkin düzenleme bu tasarıda iken sonradan teklif olarak getirilmiş
ama şimdi yeniden bu tasarıda yer almıştır. Sizce hangisi daha gerçekçi
olacaktır? Yine bu tasarıyla
borç yönetim komitesi kurmaktasınız. Bu şekilde daha kolay borçlanmayı mı
amaçlamaktasınız? Son olarak, borç
yönetim komitesinde sizin bakan ve milletvekili olarak dokunulmazlığınız
bulunmaktadır, ancak orada görev yapacak olan bürokrat arkadaşların
dokunulmazlığı olmayacaktır. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
Türkiye Cumhuriyeti devleti son yirmi yıllık dönemde ilk defa son altı yılda
üst üste cari işlemler açığıyla karşı karşıya kalmıştır. 2002 yılında 0,6
milyar dolar olan cari açık, 2007 yılında yaklaşık 65 kat artarak 38 milyar
dolara çıkmış, 2008 yılının ilk beş aylık verileri değerlendirildiğinde de yıl sonunda 80 kat artarak yaklaşık 51 milyar dolara çıkması
beklenmektedir. Bu bağlamda, bir:
Türkiye ekonomisindeki giderek artan bu cari işlemler açığının kırılma noktası
sizce nedir? İki: Altı yıldır
işbaşında olan AKP İktidarları döneminde özelleştirmeyle yapılan satışlara
rağmen gerçekleşen toplam 165 milyar dolar dolayındaki cari açığın temel nedeni
sizce nedir? Üç: Doğrudan
yabancı sermaye girişi giderek yavaşladığına göre cari açığın finansmanını
nasıl dengelemeyi planlıyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Varlı… MUHARREM VARLI
(Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan, bu
tasarının 5018 sayılı Kanun’a aykırılığı var mıdır, varsa hangileridir? En
düşük maliyetle borçlanmadan neden vazgeçiyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Süner… TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Bakana sormak istiyorum: 4749 sayılı Yasa’nın
8’inci maddesinde: “Hazine geri ödeme garantisi ve Hazine yatırım garantisi ile
lehine garanti sağlanan taraftan verilecek her garanti için bir defaya mahsus
olmak kaydıyla garanti edilen tutarın yüzde birine kadar garanti ücreti
alınır.” denmektedir. Yapılmak istenen düzenlemeyle ilgili Bakana, yasada
belirtilen oranı 5 katına kadar artırma yetkisi verilmektedir. Bu sizce doğru
bir düzenleme midir? Bu düzenleme yasama yetkisinin devredilemeyeceği yönündeki
Anayasa hükmüne aykırı değil midir? BAŞKAN – Sayın
Köse... ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana
sormak istiyorum: Niçin 1987-1999 dönemi için hak sahiplerinin alacakları Emlak
Bankasının altı aylık vadeli mevduat faizleri esas alınarak hazırlanmaktadır.
Bilinmektedir ki, bu dönemde Emlak Bankası altı aylık vadeli mevduat faizleri
düşük tutulmaktaydı. Niçin en büyük beş bankanın aylık vadeli mevduat
faizlerinin ortalaması alınmamaktadır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, bu yasanın geçici 18’inci maddesinde
özellikle “… Emlak Konut Gayrimenkul Ortaklığı Anonim Şirketine ikrazen iç borçlanma senetleri ihraç edilebilir.”
diyorsunuz. Acaba Türkiye’de mağdur olan İmar Bankası Offshore’zedeleri
için de bir tahvil ihracını düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Uzunırmak… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
2001 yılında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na alınan banka sayısı kaçtır? Bu
bankaların hazineye maliyeti nedir ve bugün itibarıyla bu bankalardan kaç
tanesi satılmıştır? Satışlardan hazineye irat kaydedilen nedir ve elde kalan
bankaların sayısı ve bugünkü rayiç fiyatları ne arada düşünülmektedir? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Hıdır… MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Sayın Bakanım, 14 katrilyon tasarruf kesintilerini geri ödediniz.
Şimdi de 3 katrilyon konut edindirme kesintilerini geri ödüyorsunuz. Bu
ödemeler öz kaynaklarımızdan mı yoksa dış borçla mı oluyor? İkinci sorum da:
TOKİ aracılığıyla son beş yılda yapılan 350 bin konut ve teslim edilen 170 bin
konutu görmeyerek TOKİ’ye “soygun sistemi” diyen
milletvekilleri sizce kör müdür? BAŞKAN – Şimdi,
Sayın Hıdır, milletvekilleri, sizin hoşunuza gitmeyen eleştiriler yapabilirler.
İlgililer, partinizin yönetimi, Sayın Bakan, sizler bunlara cevap
verebilirsiniz ama milletvekillerini körlükle suçlamak da hiç şık olmadı. MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Kamer Genç’e Sayın Başkanım. BAŞKAN – Kim
olursa olsun… Buyurun Sayın
Bakan. DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her şeyden
önce komisyon düzeyinde ve bugünkü katkıları için bütün arkadaşlara teşekkür
ediyorum. Özellikle Plan ve Bütçe Komisyonundaki ana muhalefet partisinden
arkadaşlara teşekkür ediyorum; gerçekten yasa bugün buraya gelmişse
kendilerinin büyük katkısı vardır. Şimdi, değerli
arkadaşlar, Sayın Genç’in sorusuyla başlamak istiyorum. Şu ana kadar 8 milyon
493 bin 956 kişinin yararlanması, yani hak sahibi olarak belirlenmesi söz
konusu. Onlar için ödenecek toplam tutar yaklaşık 2,8 milyar YTL, bunun
yaklaşık 1,8 milyar YTL’si Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı tarafından
yapılacaktır. Şu anda Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının yaklaşık 500
milyon liralık bir nakdi vardır. Hazine olarak biz kendilerine 1,3 milyar YTL
ikraz, yani borç vereceğiz. Ayrıca, bunun ötesinde kalan yaklaşık 1 milyar
YTL’yi, biz, bugün çıkacak yasa çerçevesi içerisinde yine hazine olarak
üstleneceğiz. Değerli
arkadaşlar, burada ortalamalara bakarsanız, daha doğrusu ortalamalardan önce
şunu söyleyeyim: Eğer bir çalışan, 1987 ve 1995 arası sürekli bir şekilde
çalışmış ve işverenden kesintiler yapılmışsa, toplam olarak yaklaşık 1.391 lira
-maksimum- alabilecektir, yani bütün süre çalışan birisinin alabileceği
maksimum miktar yaklaşık 1.391 lira. Ortalamalar itibarıyla bakarsanız, SSK’lı
olan birisi 271,8 lira alacak, Emekli Sandığı mensubu 496,4 lira alacak, diğer
sosyal güvenlik kurumlarına tabi olan vatandaşlarımız ise… BAŞKAN – Sayın
Bakan, bir saniye. Sayın
milletvekilleri, sorular sordunuz, Sayın Bakan da cevap veriyor, dinlemeniz
sizin adınıza faydalı olacaktır. Çok büyük bir gürültü var. Lütfen o gürültüyü
aşağıya çekelim. Buyurun Sayın
Bakan. DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Yani, toplamda
hak sahiplerinin ortalama olarak yaklaşık 325,5 lira alması bekleniliyor. Değerli
arkadaşlar, tabii ki, TOKİ ile ilgili soru… Yani TOKİ, Türkiye’de ciddi bir
şekilde konut açığını gidermeye çalışan ve önemli ölçüde de sosyal amaçlı
çalışan bir kuruluş. Türkiye’nin bence en başarılı projelerinden bir tanesi
diye ifade etmek lazım. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Doğru çalışıyor mu, dürüst çalışıyor mu? DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, Sayın Öztürk’ün
sorusuna gelince; tabii ki, faiz dışı fazlayı biz geçen sene millî gelirin
başlangıçta yüzde 4,2’si olarak öngörmüştük. Sonra bunu istihdam paketi lehine,
GAP lehine ve mahallî idareler reformu lehine bu seneden başlayarak geçen
senenin aynı düzeyine, yüzde 3,5’a indirdik. Tabii ki, bunun bir etkisi var,
ama şöyle söyleyeyim ben size: Buradan aslında borç servisinde de bir miktar
düşüş öngörüyoruz. Çünkü, bizim her zaman bir ihtiyat
payımız söz konusu. Ayrıca, hazinenin
rezervleri de son derece güçlü arkadaşlar. Yani, en son baktığımda 18 milyar
YTL civarında idi. Dolayısıyla, borçlanma tutarlarında çok büyük bir farklılık
öngörmüyoruz. Şunu da ifade
edeyim: Son birkaç yıldır kamu sektörünün borçlanma gereğinin millî gelire
oranı ya sıfır olmuştur ya da eksi olmuştur. Bununladır ki, bu nedenledir ki,
Türkiye’de kamu borçları net bazda hem mutlak değer
olarak hem de millî gelire oran olarak 2004’ten bu yana da bir düşüş
göstermektedir. Değerli
arkadaşlar, diğer bir soru vardı, KEY düzenlemesiyle ilgili olarak neden iki
kez düzenleme durumunda kaldığımız… Değerli
arkadaşlar, tabii başlangıçta biz bu tasarıya koymuştuk fakat bu tasarı
büyüktür, Meclisimizde zaman alabilir, ama bu arada hak sahiplerine bir an önce
para ödensin diye, biz bunu ayrı bir düzenleme olarak… Daha doğrusu bir teklif
olarak gelmişti, biz de destekledik ama komisyon düzeyinde -Komisyondaki
muhalefet ve diğer arkadaşların da telkiniyle- bunun yasanın içerisine
geçirilmesinin doğru olacağı söylendi. Biz de bunu uygun bulduk ve bu nedenle
de bugün bu yasa içerisinde bu düzenlemeyi yapıyoruz. Bu Borç Yönetimi
Komitesi arkadaşlar, şu anda var olan bir komite, teknik bir komite. Bu teknik
komiteyi yasal düzenleme içerisinde, o çerçeve içerisinde daha iyi bir tanıma
kavuşturuyoruz. Değerli
arkadaşlar, cari açık Türkiye'de tabii ki ciddi bir sorun ve bunu biz ciddiye
alıyoruz. O nedenledir ki son dönemlerde gerek istihdam
paketi yoluyla Türkiye’deki firmaların rekabet gücünün artırılması gerek enerji
piyasası reformuyla enerjide dışa bağımlılığın azaltılması gerek ARGE
reformuyla Türkiye'nin katma değeri yüksek ürünlere geçişi gerekse diğer
düzenlemelerle -yani sosyal güvenlik reformuyla tasarrufların artırılması gibi-
aslında biz çok yönlü bir şekilde orta vadeli cari açığı makul düzeye çekecek
bir çaba içerisindeyiz ve bu çabaların üç beş yıllık bir perspektifle ben
Türkiye'ye büyük bir katkısının olacağını düşünüyorum. Bizim gibi Avrupa
Birliği ile yakınsama sürecinde olan aşağı yukarı bütün ülkelerde cari açık on
yıl, on beş yıl ortalama yüzde 7 civarında seyretmiştir. Yani ben Doğu Avrupa,
Orta Avrupa ülkelerini kastediyorum. Türkiye'nin de bundan hiçbir farkı yoktur.
Eğer Türkiye siyasi istikrarı korur, reform sürecindeki bu ivmeyi devam
ettirirse cari açığın önemli bir sorun olmaktan orta dönemde çıkacağını ben
tahmin ediyorum. Cari açık şu anda
Türkiye'de yaklaşık millî gelirin yüzde 6’sı civarında. 2000 yılında da yüzde 5
civarındaydı yaklaşık olarak. Bugün, cari açığın Türkiye'nin önünde tabii ki
büyümeyi sekteye uğratan bir faktör olmamasının arkasında cari açığın
finansmanındaki kalitesinin yükselmesi söz konusudur. Hatırlarsanız, mesela
2000 yılında “kısa vadeli” diyebileceğimiz sıcak paranın cari açık finansmanına
katkısı yüzde 60 civarındaydı. Bugün, mesela 2007 yılına baktığınız zaman, bu
oranın yüzde 5’lerin bile altına düştüğünü görürsünüz. Cari açığın
finansmanında esas olarak küresel doğrudan yatırımlar ve şirketlerimizin uzun
vadeli borçlanmasının katkısı önemli ölçüde artmış, bu, yüzde 100’ler
seviyesine bile varmıştır; ikisini topladığımız zaman. Tabii, şu dönemde
küresel doğrudan yatırımlarda bir yavaşlama olduğu doğru ama şirketlerimizin
orta, uzun vadeli borçlanma imkânları tabii ki devam etmektedir. Cari açığa
kolaycı bir çözüm söz konusu değildir. Arkadaşlar, mayıs
ayı itibarıyla cari açık Türkiye’de 43 milyar dolar civarıdır. Yine mayıs ayı
itibarıyla on iki aylık enerji ithalatımız 41,5 milyar dolardır. Bizim enerji
ithalatımız 2002 yılında yaklaşık 9 milyar dolardı, bugün, herhâlde bu sene 50
milyar dolara varacaktır. Şimdi, takdir edersiniz ki, bu ne bir günde ortaya
çıkan bir sorundur… Petrol fiyatlarının artışı, doğal gaz fiyatlarının artışı
tabii ki bizim kontrolümüzde olan bir faktör değildir. Ama biz şu anda
özellikle elektrikte dışa bağımlılığı azaltacak, rüzgârı, tabii ki suyu
enerjiye dönüştürecek adımlar atıyoruz. Bunun ötesinde nükleer enerjiye tabii
ki şu anda ortam hazırlıyoruz. Buna ek olarak da Türkiye’deki kömür
kaynaklarının daha iyi bir şekilde kullanılmasına yönelik adımlar da atıyoruz. Yani dolayısıyla
şunu söylemek istiyorum. Cari açık, doğru, bir sorun Türkiye’de. Cari açığı
azaltmanın yolu katma değeri yüksek ürünlere geçmek; ARGE’yi,
inovasyonu, rekabet ortamını iyileştirmektir. Ama bu
kısa dönemde tabii ki en iyi şey bizim, mali disiplini korumamız, fiyat
istikrarı üzerine odaklanmamız, iş ortamını iyileştirmemizdir. Değerli
arkadaşlar, bu getirdiğimiz yasada 5018’e bir aykırı durum söz konusu değildir,
en düşük maliyetten de hiçbir şekilde vazgeçmiyoruz. Tabii ki maliyetle risk
arasında da bir dengeye oturtmamız lazım. Hatırlarsanız, 2002 yılında
Türkiye'nin net borcunun, net kamu borcunun millî gelire oranı yüzde 61,5’tu ve
dış veya dövize endeksli, döviz cinsinden borçların oranı yüzde 38’ler
civarıydı, bugün 2007 yılı sonu itibarıyla, döviz cinsinden borcun net bazda millî gelire oranı yüzde 3’ün altına düşmüştür.
Dolayısıyla, burada biz bir yandan riski düşüneceğiz bir yandan da tabii ki en
ucuz borçlanma maliyetini düşüneceğiz. Burada önemli olan, bir dengenin
sağlanmasıdır. Değerli
arkadaşlar, garanti için yüzde 1 ücret alınması, bunun yüzde 5’e kadar
çıkartılması olayı. Çıkartılabilir, çıkartılacak diye bir kayıt yoktur. Burada,
tabii ki orada verilen garantinin niteliği önemli. Bir de tabii ki ideal olarak
biz son dönemlerde de hazine garantilerini en az düzeye düşürecek bir yaklaşım
içerisindeyiz. 1987-1999 yılları
arasında niçin altı aylık mevduat? Tabii, şunu söylemek lazım: 1987-1995
yılları arasında bu KEY ödemeleri nemalandırılmış. Kanunda Emlak Bankasının
altı ay vadeli mevduatının esas alınacağı söylenmiştir değerli arkadaşlar.
Dolayısıyla, bizim burada farklı bir uygulamaya geçmemiz söz konusu değildir. Hatta, biz, işçi lehine bir düzenleme yaptık. Çünkü o
dönemde şöyle yapılmış: Özellikle Toplu Konut gibi, TEDAŞ gibi, onların
hizmetine sunulmuş bir kaynak olarak ve onlar tarafından nemalandırılmış ve
orada aslında işçi aleyhine bir düzenleme söz konusu iken biz tüm dönem için
Emlak Bankasının altı ay vadeli mevduat faizini dikkate almışız. Bence, burada
herhangi bir aykırılık söz konusu değildir. Değerli
arkadaşlar, şu anda, İmar Bankası offshore mevduat
sahipleri için tabii ki herhangi bir düzenleme öngörmüyoruz. Tabii ki yine bu
bankalarla ilgili bir soru vardı. “Bize maliyeti ne kadar, ne kadar banka?”
Takdir edersiniz ki bütün verileri şu anda yanımda yok. Değerli arkadaşımızın o
sorusuna ben yazılı olarak cevap vereceğim. Sayın Hıdır…
Tabii, bu TOKİ için ben zaten yorumu yaptım arkadaşlar. TOKİ, gerçekten
Türkiye’de özellikle tabii ki fakir kesim için, daha düşük ücretli kesim için
çok önemli bir atılım içerisinde. Hem Türkiye ekonomisine büyük katkısı var hem
de tabii ki çok kaliteli konut üretme ve hızlı bir şekilde üretme konusunda
büyük bir katkısı olmuştur. Değerli
arkadaşlar, bu yaptığımız düzenlemelerde birkaç tane de eleştiri vardı. Müsaade
ederseniz o konuda da bir iki şey söylemek istiyorum. Başlangıçta da aslında
bir soru vardı. Bu
değişikliğe hangi somut ihtiyaçtan dolayı gerek duyulduğunun açık
olmadığı tartışıldı. Değerli
arkadaşlar, bu yasal düzenlemenin birkaç sebebi vardır. Her şeyden önce, 5018’e
uyum sağlamak istiyoruz. Diğer önemli bir sebep, AB
müktesebatına uyum sağlanması, mesela kamu haznedarlığı konusunda. Yine, tabii, KEY
ödemeleri için tahvil
ihracını yapması bir zorunluluk arkadaşlar. Bu çerçevede, bu, yasada daha önce
de düzenlenmişti. Tahsil imkânı
olmayan TMSF alacaklarının terkini ve fonun hazineye borçlarının ödenmesinde
yeni bir yasal çerçevenin oluşturulması. Burada da, arkadaşlar, TMSF, tabii ki
tahsil ettiği gelirleri bize aktarmaya devam edecek. Bunu kanunla düzenliyoruz.
TMSF’nin bilançosu İnternet’te yayınlanıyor şeffaf
bir şekilde, takip edilebilir. Değerli
arkadaşlar, yine, bu düzenleme ile Eximbank
kredilerinin yasal çerçevesini oluşturması ve Bakanlar Kurulu tarafından ülke
limitlerinin belirlenmesi getiriliyor. Bütün bunlar
somut ihtiyaç değerli arkadaşlar. Çok teşekkür
ediyorum. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, şu İmar Bankasına cevap vermediniz, offshore’zedelere. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan. DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Şu anda gündemimizde değil Değerli Arkadaşım. BAŞKAN –
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir. Çalışma süremiz
tamamlanmak üzere olduğundan, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 16 Temmuz 2008 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 19.45 |
|