DÖNEM: 23 CİLT:
23 YASAMA
YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 124’üncü
Birleşim 01 Temmuz 2008 Salı İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - YOKLAMA IV. - GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- İstanbul
Milletvekili Reha Çamuroğlu’nun, cemevlerine
ilişkin gündem dışı konuşması ile İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in aynı konuda
açıklaması ile Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı 2.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, 30 Haziran Emekliler Günü’ne ilişkin gündem
dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı 3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan, ülkemizdeki işsizlik sorununa ve uygulanmakta olan
asgari ücrete ilişkin gündem dışı konuşması V.-
AÇIKLAMALAR 1.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Denizcilik ve Kabotaj
Bayramı’na ilişkin açıklası 2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde Türkiye
hakkında yapılan görüşmelerde alınan karara ve yayınlanan bildirilere ilişkin
açıklaması 3.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın konuşmasında geçen bir ifade
nedeniyle açıklaması VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Tezkereler 1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Ukrayna Parlamento Başkanı Arseniy Yatsenyuk’un resmî
davetine icabetle yapacağı ziyarete katılacak olan Parlamento heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/481) 2.- Sağlık
Bakanlığı Müsteşarı Orhan F. Gümrükçoğlu’nun
İsviçre’ye yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/482) 3.- Devlet Bakanı
Nimet Çubukçu’nun İsrail’e yaptığı resmî ziyarete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/483) B) Önergeler 1.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın (6/579) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/68) 2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un (6/692) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/69) 3.- Tokat
Milletvekili Osman Demir’in, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/71) 4.- İstanbul
Milletvekili Nusret Bayraktar’ın, Çevre Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/72) 5.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Gider Vergileri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/192) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/70) C) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 22 milletvekilinin, Malatya ilinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/233) 2.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz ve 23 milletvekilinin,
Manisa ilinin sorunlarının araştırılarak önlenmesi ve etkin mücadele için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/234) 3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 23 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve çalışan
çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/235) VII.-
MECLİS SORUŞTURMASI A) Ön Görüşmeler 1.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 57
milletvekilinin, yasa dışı dinlemelere zemin oluşturdukları ve himaye
ettikleri; özel hayatın gizliliği ve korunması ile haberleşme hürriyeti ve
gizliliği hak ve ilkelerinin yoğun ve keyfî şekilde ihlal edilmesine göz
yumdukları; bu suretle görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalay haklarında Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/2) VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç’un, konuşmasında partisine sataştığı iddiasıyla
konuşması IX.-
SEÇİMLER A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim 1.- Plan ve
Bütçe, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Çevre Komisyonlarında açık
bulunan üyeliklere seçim B) Komisyonlara Üye Seçimi 1.- (10/203) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Tapu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/568) (S. Sayısı: 223) 2.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 16
Milletvekilinin, İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/241) (S. Sayısı: 248) XI-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, çay alım fiyatlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/3537) 2.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, İskenderun Limanı’na işlerlik
kazandırılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/3539) 3.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Yunusemre Vakfı
Mütevelli Heyeti üyelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/3547) 4.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytok’un, Türk Telekom’un
satışına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/3548) 5.- Manisa
Milletvekili Erhan Akçay’ın, demir ve çelik fiyatlarındaki artışa ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/3567) 6.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, demir-çelik fiyatlarındaki artışa ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/3568) 7.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
gıda fiyatlarındaki artışa ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı (7/3579) 8.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Hatay’da su ürünleri üretimindeki
azalmaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/3582) 9.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Hatay’da tarıma dayalı sanayinin
geliştirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/3583) 10.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı firmaların elektrik borçlarının
yapılandırılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/3584) 11.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, İskenderun’da kurulacak termik santrale
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/3598) 12.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
felsefe grubu öğretmenlerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı (7/3612) 13.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir ilköğretim okulu
müdürünün şiddet uyguladığı iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı (7/3617) 14.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hayvancılıktaki
destekleme uygulamalarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/3631) 15.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Riva Havzasının
korunmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/3650) 16.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’a il dışından
otlatmaya getirilen hayvanlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalay’ın cevabı (7/3664) 17.- Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu’nun, bazı kamu
alacaklarının uzlaşma ile tahsiline ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/3672) 18.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, denetlenen medya
kuruluşlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/3673) 19.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir lisenin müdürü ve bir öğretmen hakkındaki
bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/3675) 20.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Sümer
Halının kapatılmasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı (7/3681) 21.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
bir genelge doğrultusunda yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/3714) 22.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, okul ulaşımında zorluk yaşayan öğrencilere
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/3715) 23.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Anadolu Jet Projesi’ne ilişkin
Ulaştırma Bakanından sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/3718) 24.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Anadolu Jet seferlerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/3719) 25.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, Muğla’da ödenmeyen
arıcılık destek primlerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/3727) 26.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Artvin’de su
kullanım hakkı anlaşmalarına konu olan ırmaklara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/3749) 27.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, FM Ulusal Frekans Planı’na, - Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, FM Ulusal Frekans
Planı’na, İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/3755, 3756) 28.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
finansal kiralamadaki KDV oranına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/3771) 29.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bazı sendikalara kesilen aidatlara ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı
(7/3772) 30.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un tarım ve
hayvancılıktaki desteklemelere, - İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, sulamada kullanılan elektriğin kesilmesine
ve çiçekçilik sektörüne, İlişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/3778, 3779) 31.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın,
öğretmenlerin ek ders ödemelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı (7/3782) 32.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, elektrik dağıtım
hatlarının yer altına alınmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/3786) 33.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, sulamada kullanılan elektrik borçlarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/3787) 34.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’deki bazı görevlendirmelere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/3790) 35.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bağış ve promosyon
kabulüne, - Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, TRT Genel Müdürü hakkındaki bazı iddialara, İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/3794, 3829) 36.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Yenişehir ilçesindeki bir köprü sorununa ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/3800) 37.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bağış ve promosyon
kabulüne ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/3824) 38.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, bir sulak alan koruma
bölgesinde golf tesisi ve villa yapılmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/3851) 39.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Karacabey sahillerinden kaçak kum çekilmesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/3853) 40.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT Genel Müdürü hakkındaki bazı iddialara
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/3859) 41.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
hazır giyim sektörünün sorunlarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/3889) 42.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Diyanet İşleri
Başkanlığı personeline ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı
(7/3891) 43.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanının
görevden alınmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/3893) 44.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, tarımsal
kalkınma kooperatif ve birliklerinin borçlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/3918) 45.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki orman köylülerine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/3920) 46.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
kadın yöneticilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı (7/3941) 47.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bağış ve promosyon
kabulüne ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/4140) 48.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek’in, Dolmabahçe
Saray’ındaki bazı eşyaların Cumhurbaşkanlığınca istendiği iddiasına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in
cevabı (7/4223) I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 13.00’te açılarak beş oturum yaptı. Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar, 26 Haziran Dünya
Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü’ne, Malatya
Milletvekili Öznur Çalık, Malatya’daki kara yolu
çalışmalarına ve ulaşım alanındaki gelişmelere, İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras, Emekliler Haftası’na, İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar. A Millî Futbol Takımı’mızın 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda gösterdiği
başarı nedeniyle: İzmir
Milletvekili Oktay Vural, İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin, Birer konuşma
yaptılar. Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın (6/737), (6/754) ve (6/755)
esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi okundu; soruların
geri verildiği bildirildi. İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 22
milletvekilinin, hayali ihracat ve dâhilde işleme rejimi başta olmak üzere
gümrüklerdeki yolsuzluk iddialarının araştırılarak (10/230), Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 30 milletvekilinin,
orman yangınları konusunun araştırılarak önlenmesi ve etkin mücadele için
(10/231), Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış ve 34 milletvekilinin, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi
hastalığı konusunun araştırılarak (10/232), Alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/568)
(S. Sayısı: 223) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddeye ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden, ertelendi. 2’nci sırasında
bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 16 Milletvekilinin, İl
Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/241) (S.Sayısı: 248) görüşmelerine devam edilerek
6’ncı maddesine kadar kabul edildi, 6’ncı maddesi üzerinde bir süre görüşüldü. Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin, Ankara Milletvekili
Tekin Bingöl’ün, konuşmasında Hükûmete sataştığı, Ankara Milletvekili
Tekin Bingöl, sözlerinin yanlış anlaşıldığı, İddiasıyla birer
konuşma yaptılar. İstem üzerine
yapılan yoklamalarda toplantı yeter sayısı bulunmadığı anlaşıldığından, 1
Temmuz 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 19.09’da son verildi.
Nevzat
PAKDİL Başkan
Vekili Murat
ÖZKAN Fatma
SALMAN KOTAN Giresun Ağrı Kâtip Üye Kâtip
Üye No.: 177 II.- GELEN KÂĞITLAR 27 Haziran 2008 Cuma Tasarı 1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Laos Demokratik Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/616) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.6.2008) Teklifler 1.- İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/291) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.6.2008) 2.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in; Tarımsal Sulamada Kullanılan Elektrik Enerjisi
Tarifelerine İlişkin Kanun Teklifi (2/292) (Tarım, Orman ve Köyişleri;
Plan ve Bütçe ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabi Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.6.2008) 3.- Kocaeli
Milletvekili Eyüp Ayar ve Konya Milletvekili Hasan Angı’nın;
5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/293) (Adalet ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2008) 4.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/294) (Plan ve
Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.6.2008) 5.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve 12 Milletvekilinin;
10.07.2004 Tarihli ve 5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununa Bir Madde
Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/295)
(İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.6.2008) Raporlar 1.- İstanbul Milletvekili Mesude Nursuna
Memecan ve Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün;
5664 Sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair
Kanun ile 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile İstanbul Milletvekili Fatma Nur
Serter’in; Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine
Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/285, 2/284) (S. Sayısı: 264) (Dağıtma tarihi:
27.6.2008) (GÜNDEME) 2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti, İslam Konferansı Örgütü ve İslam Konferansı Diyalog ve
İşbirliği Gençlik Forumu Arasında İslam Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik
Forumunun İstanbulda Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/594) (S. Sayısı: 265) (Dağıtma tarihi: 27.6.2008) (GÜNDEME) No.: 178 1 Temmuz 2008 Salı Tezkereler 1.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/478) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.6.2008) 2.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/479) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.6.2008) 3.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/480) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.6.2008) Rapor 1.- Tapu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/568) (S. Sayısı: 223’e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 1.7.2008) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergeleri 1.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, uygulama imkanı kalmayan kanunların yürürlükten
kaldırılmasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/819)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 2.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, yabancı bir firmanın teşvikten yararlanarak
yatırım yapmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/820) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 3.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, faiz oranlarındaki
artışın etkilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/821) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/6/2008) Yazılı Soru Önergeleri 1.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bağış ve promosyon
kabulüne ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi
(7/4140) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/05/2008) 2.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Suudi Arabistan’a tarım arazisi satılacağı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4141) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/6/2008) 3.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük’ün, emekli aylıklarının
iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4142) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/6/2008) 4.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, özelleştirilen sigara
fabrikaları çalışanlarının Yaprak Tütün İşletmelerinde görevlendirilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4143) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/6/2008) 5.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, basın ilanlarının yayımlanmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4144) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/6/2008) 6.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Ayvalık’ta mülteci kabul merkezi açılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4145) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/6/2008) 7.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının İzmir’in
şebeke suyuyla ilgili açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4146) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/6/2008) 8.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Türk devlet ve topluluklarından gelen
öğrencilerin desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4147)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 9.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Gazi Üniversitesi
arazilerinin ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4148)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 10.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, yerel basının ilan
gelirlerinden mahrum kalacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4149) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 11.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in,
SHÇEK’de yetişen gençlerin işe yerleştirilmelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4150) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 12.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, akaryakıt
kaçakçılığı konusundaki Meclis Araştırması Komisyonu raporundaki bulgu ve
önerilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4151) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/6/2008) 13.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, MİT’in arşiv ve
güvenlik soruşturmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4152)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 14.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yerel gazetelerde ilan
yayımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4153) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/6/2008) 15.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, eğitim sistemiyle ilgili
konuşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4154) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/6/2008) 16.- Ankara
Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı’nın, Diyarbakır,
Batman, Siirt kalkınma projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4155) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 17.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, bir köprü yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4156) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/6/2008) 18.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4157) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 19.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, bazı çalışanların akrabalık durumuna ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4158) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/6/2008) 20.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4159) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 21.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Tuzla’daki
biyolojik arıtma tesisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4160) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/6/2008) 22.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Koçali Barajı
çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4161)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 23.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal cinsiyete
dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4162) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 24.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Diyanet İşleri Başkanlığının hac ve umre
hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/4163) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/6/2008) 25.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köye morg inşasına
ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/4164) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/6/2008) 26.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, yerel gazetelerin
desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi
(7/4165) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 27.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT’nin işçi sayılmayan geçici personeline
ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/4166)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 28.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT Genel Müdürü ve yöneticilerinin İsviçre’ye
maç izlemeye gitmesine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru
önergesi (7/4167) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 29.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
Aydın) yazılı soru önergesi (7/4168) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 30.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in,
SHÇEK’de yetişen gençlerin istihdamına ilişkin Devlet
Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/4169) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/6/2008) 31.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Keçiören Atatürk Çocuk Yuvasının taşınacağı
iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi
(7/4170) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 32.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/4171) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 33.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, dini özgürlüklerle ilgili açıklamasına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4172) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 34.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, dini özgürlüklerle ilgili
açıklamasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4173)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 35.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4174) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 36.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, İstanbul’daki bir alanın imar durumundaki
değişikliğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4175)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/6/2008) 37.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, araçlı koruma verilen kişilere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4176) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/6/2008) 38.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Acıpayam İlçesinde
kutlama yapan gençlerin tutuklanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4177) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 39.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkun’un, Taksim Metro İstasyonundaki bir sergiye ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4178) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 40.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Mudanya’daki bazı köylerin yol sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4179) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 41.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün içinden akan derenin üzerinin
kapatılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4180)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 42.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin çeşitli yol ve metro çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4181) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 43.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, bir köydeki sivrisinek sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4182) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 44.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Seyhan Nehri
üzerindeki asma köprülerdeki turnikelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4183) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 45.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4184) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 46.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, iki elektrik şirketine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4185) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/6/2008) 47.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, memur maaş
artışının yetersizliğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4186) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 48.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4187) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 49.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, dış kaynaklı kredi kullanımına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4188) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/6/2008) 50.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın,
Şarkikaraağaç İlçesindeki vekil yöneticilere ve öğretmen açığına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4189) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 51.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’de
1 Mayıs etkinliğine katılan bazı öğretmenler hakkında soruşturma açılmasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4190) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/6/2008) 52.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4191) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 53.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkun’un, Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin
temizlenmesine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4192)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 54.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Millî Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4193) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 55.- Kırklareli Milletvekili
Tansel Barış’ın, keneden bulaşan hastalıkla mücadeleye ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4194) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/6/2008) 56.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, ön izin belgesi verilen
özel hastanelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4195)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 57.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl’ün, bir hastane müdürü atamasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4196) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 58.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, kamu ihalelerine
yönelik iddiaların değerlendirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4197) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 59.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, Ankara’da Kızılırmak’tan
getirilen suyun kullanımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4198) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 60.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, bir müfettiş hakkında
açılan soruşturmaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4199)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 61.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4200) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 62.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Ceyhan Enerji İhtisas
Endüstri Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4201) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 63.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4202) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 64.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, kene ile mücadeleye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4203)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/6/2008) 65.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Selendi İlçesinde alternatif ürün yetiştirilmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4204) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 66.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, kültür mantarı
üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4205) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 67.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Biga’da çiftçilerin tabi
afet sonucu uğradığı zarara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4206) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 68.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumuna yapılan proje ve faaliyet başvurularına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4207) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 69.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, tohumculuk piyasasına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4208) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 70.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman çiftçisinin uğradığı zarara ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4209) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 71.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, tarım ürünlerindeki ilaç
kalıntısına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4210) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 72.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan’ın, bir köprü yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4211) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 73.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoy’un, Bursa çevre yolu
projesine ve bölünmüş yol yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4212) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 74.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4213) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 75.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, ATV-Sabah satış bedelinin finansmanına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)
yazılı soru önergesi (7/4214) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/6/2008) 76.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Simena Antik Kentine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4215) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/6/2008) 77.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak Vakıflar İl Müdürlüğünün
kapatılacağı iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati
Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/4216) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 78.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4217) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 79.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4218) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 80.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/4219) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/6/2008) 81.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru
önergesi (7/4220) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 82.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
Şimşek) yazılı soru önergesi (7/4221) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/6/2008) 83.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/4222) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/6/2008) 84.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek’in, Dolmabahçe
Sarayındaki bazı eşyaların Cumhurbaşkanlığınca istendiği iddiasına ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/4223)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2008 Meclis Araştırması Önergeleri 1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 22 Milletvekilinin, Malatya İlinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/233) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.06.2008) 2.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz ve 23 Milletvekilinin,
Manisa İlinin sorunlarının araştırılarak önlenmesi ve etkin mücadele için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/234) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.06.2008) 3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 23 Milletvekilinin, sokakta yaşayan ve çalışan
çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/235) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.06.2008) 1 Temmuz 2008 Salı BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.03 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Murat ÖZKAN (Giresun) BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 124’üncü Birleşimini
açıyorum. Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim. Gündem dışı ilk söz, cemevleri hakkında
söz isteyen İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu’na
aittir. Buyurun Sayın Çamuroğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- İstanbul milletvekili Reha Çamuroğlu’nun, cemevlerine
ilişkin gündem dışı konuşması ile İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in aynı konuda
açıklaması ile Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı REHA ÇAMUROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım adına gündem dışı konuşmak üzere söz almış bulunuyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Hepinizin bildiği üzere geçtiğimiz hafta burada 2 değerli
milletvekilimizin soruları üzerine bir Sayın Başbakan Yardımcımızın cevabıyla
bir kez daha cemevleri konusu gündeme geldi ve
tartışıldı. Gelişen tartışma ve konu hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum. Türkiye'de Alevilik ve Alevi vatandaşlarımızın sorun yahut
talepleriyle ilgili çözüm arayışları gündeme geldiğinde biz sürekli ve ısrarla
bir noktayı vurguladık. Bu husus şudur: Siyasetçiler bu meseleye dinsel değil
sosyal bir hadise olarak yaklaşmalı ve konuyu böyle ele almalıdırlar. Alevilik
ve Sünnilik söz konusu olduğunda yüzlerce yıldır devam edegelen
ilahiyat tartışmalarının mevcudiyetini hepimiz biliriz. İlahiyat
tartışmalarında tarafların birbirlerini ikna ettiklerine de nadiren rast
gelinir. Söz konusu tartışmalar daha yüzlerce yıl devam edebilir ve bunda da
bir sakınca aramaya gerek yoktur. Ama sosyal sorunlar çözüm beklerler.
Çözülmeyen, çözülemeyen sosyal sorunlar birikir ve genellikle de yeni yeni sorunlar üretirler. İşte cemevleriyle
ilgili tartışma da bu duruma bariz bir örnektir. Dünyanın herhangi bir demokratik ülkesinde, herhangi bir
demokratik hükûmet, binlerce, yüz binlerce
vatandaşının “Biz bu mekânlarda ibadet ediyoruz, bu yaptığımız ibadet, bu
mekânlar da birer ibadethanedir.” şeklinde ortaya çıkan tanımlamasını tartışma
konusu dahi yapmaksızın kabul eder ve gereğini yerine getirir. Dünyanın hiçbir Hristiyan ülkesinde bir
Protestan kilisesi Katolik kilisesinden onay alınarak kurulmaz, kurulamaz.
Kaldı ki, binlerce vatandaş daha önce adı sanı duyulmamış bir dine dahi sahip
olabilir ve bununla ilgili taleplerde de bulunabilirler. Demokratik ülkelerde
siyasetçilerin görevi bu gibi durumlarda vatandaşların taleplerini dinlemek ve
bunların gereğini yerine getirmektir. Önümüzdeki sorun budur. Beğenir yahut
beğenmezsiniz, itikadınıza uyar yahut uymaz; cemevleri
ibadethanedir, cemevlerinde ibadet yapılmaktadır ve
bu vatandaşlarımız bizden hizmet beklemektedir. Konu üzerinde şahsi görüşümü kısaca böyle özetledikten sonra, bu
konuyu geçen hafta Meclis gündemine getiren Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlarıma teşekkür ederken, Cumhuriyet Halk Partisi tüzel kişiliğine bir
soru sormaktan kendimi alıkoyamayacağım: Bir parti olarak Cumhuriyet Halk
Partisinin bu konudaki görüşü nedir? Cumhuriyet Halk Partisi cemevlerini ibadethane olarak görmekte ve kabul etmekte
midir? Eğer cevap olumluysa, CHP bu konularla ilgili herhangi bir teklif
çalışmasına sahip midir yahut olacak mıdır? Hassasiyet belirten soruları Meclis gündemine taşımak elbette ki
önemli bir görevdir. Fakat unutulmamalıdır ki, milletimiz bizden sadece sorular
değil, aynı zamanda cevaplar ve çözümler beklemektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın 2 Temmuz 2008. Bundan
tam on beş yıl önce, Sivas ilimizde vahşi bir katliamla sarsıldık ve hemen
arkasından, cenazeler henüz tümüyle kaldırılmamışken, bu kez 5 Temmuz 1993’te
Erzincan’ın Başbağlar köyünde başka bir katliama
tanık olduk. Her iki katliamda kaybettiğimiz insanlarımız bizim için eşit
değerdedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Çamuroğlu, devam
edin. REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkanım. Hatta gönül isterdi ki, bu katliamları anan ve yıl dönümlerinde
kınayan insanlarımız bu iki hadiseyi birlikte lanetlesinler. Çünkü,
her iki olay birbirini izah etmektedir. Ölmüşlerimiz ve geçmiş acılarımız kadar hatırlamamız gereken başka
bir şey daha vardır: O da, gelecekte, barış, huzur ve demokrasi içinde bir
arada yaşamak irademizdir. Bunun yolu, acılarımızı vakar içinde hatırlamaktır.
Hiçbir ortak acımızın, belirli militan kesim ve gruplarca seçilmiş travmalar hâline getirilmesine ve bu acılardan yeni
düşmanlıklar üretilmesine izin vermemeliyiz. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çamuroğlu. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Evet, buyurun Sayın Anadol. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın konuşmacı, Cumhuriyet Halk
Partisinin ismini söyleyerek soru sormuştur. BAŞKAN – Yerinizden cevap verebilirsiniz, buyurun. Bir dakika süre veriyorum efendim. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cevabımız net, açık: Cumhuriyet Halk
Partisi, cemevlerini ibadethane olarak kabul
etmektedir, öyle görmektedir. Bir: 22’nci Dönemde bu konuda kanun teklifi verilmiştir, bizim
dışımızdaki oylarla reddedilmiştir. İki: Şu anda, Mecliste, CHP’li milletvekilleri tarafından cemevlerinin ibadethane sayılması için verilen yasa
önerimiz vardır. Şimdi ben çağrıda bulunuyorum: Danışma Kurulu toplansın,
öncelikle görüşme kararı alalım ve cemevlerini
ibadethane hâline getiren kanunu Mecliste kabul edelim. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Anadol. Gündem dışı konuşmaya Devlet Bakanı Sayın Said
Yazıcıoğlu cevap vereceklerdir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bugün soru önergeleri
görüşmeleri yok, ama gündeme soru önergeleri yazılmış. Başkanlık Divanı
görevini biraz doğru dürüst yapsın, zatıalinizi
kastetmiyorum. Bakın, Danışma Kurulu kararında soru önergeleri görüşmeleri yok.
Buna rağmen, bu kadar kâğıt harcanmış. İkincisi: Biraz önce konuşan AKP’li Milletvekiline geçen hafta
Devlet Bakanı cevap verdi “Müslümanların ibadet yeri yalnızca camilerdir.” dedi
“Yani, Aleviler camilere gitmediği için Müslüman değildir.” dedi. BAŞKAN – Efendim, cevap verecekler şimdi. KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama efendim, ilgili Bakanın geçen haftaki
ifadesi aynen öyle. BAŞKAN – Bakalım aynı ifadeyi kullanacak mı efendim? KAMER GENÇ (Tunceli) – “Müslümanların ibadet yeri yalnızca
camilerdir.” dedi. Bununla ne kastediyor, şimdi Bakan açıklasın efendim. BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Reha Çamuroğlu’nun
biraz önceki konuşmasıyla ilgili bir iki hususa temas etmek için
huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, konuştuğumuz konu, köklü, kökleri
asırlarca öncelere giden ve kronikleşmiş bir sorunla ilgilidir. Tabii,
öncelikle sorunun özünün ne olduğunu bilmekte fayda var, nereden
kaynaklandığını bilmek lazım ki, sağlıklı bir çözüm üretilebilsin. Bu konuyla ilgili belli bir uzlaşma zeminine varabilmek için belli
konularda bir anlayış birliği de gerekmektedir. Konuyla ilgili, maalesef, çok
farklı anlayışlar ve algılayışlar vardır. Çünkü,
genellikle Alevi kesime mensup vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin düşünceleri,
yazılı bir kaynaktan çok, kulaktan kulağa gelen, tevarüs eden bir kısım
bilgilerden kaynaklanmaktadır. Onun için çok farklı algılamalar ve anlayışlar
da zaman içerisinde olagelmiştir. Burada, tabii, asırların da büyük ihmali söz
konusudur. Peki, bu durumda ne yapılabilir? Öncelikle yavaş yavaş bir anlayış birliğine doğru artık gitmemiz
gerektiğine inanıyoruz. Bunun için, devletin ilgili kurumları, siyasetçilere
bir görev düşüyorsa siyasetçiler, siyaset dışı araştırma kuruluşları,
üniversiteler, ellerinden gelen her türlü çabayı, araştırmaları yapmak
durumundadırlar. Şunu iftiharla söylemek gerekir ki, gerçekten, ülkemizde,
özellikle son yıllarda bu konuda çok değerli bilimsel araştırmalar vardır.
Bunların hepsinden yararlanmak suretiyle, konuyla ilgili bir görüş birliğine
doğru yavaş yavaş gitmek gereğine işaret ediyorum. Bu arada Diyanet İşleri Başkanlığının özellikle son birkaç yılda
başlattığı Alevi klasiklerinin yayınlanması konusuna da bir iki cümleyle temas
etmek istiyorum. Bazıları çeşitli devirlerde yer yer ezberlenerek kulaktan kulağa, kuşaktan kuşağa aktarılan
ve bugünlerde yayıma hazırlanan bir kısım eserler, tabii olarak dil, üslup ve
kurgusu itibarıyla kaleme alındığı dönem ve coğrafyanın özelliklerini taşımakla
birlikte, Orta Asya’dan Anadolu’ya, oradan Balkanlara kadar ulaşan Ahmet Yesevî, Hacı Bektaş Veli
çizgisine mensup âlim, pir, ozan ve yol büyüklerinin, başta ilahi aşk, Hazreti
Muhammed ve ehlibeyit sevgisi, Hazreti Ali ve onun
soyundan gelen tertemiz insanlara övgü, yaratıcı ve yaratıklara karşı dostluk,
hoşgörü, adalet, haksızlıkla mücadele olmak üzere inançtan ahlak ilkelerine
kadar pek çok konuda değişik hayati konuyu ele alarak verdikleri mesajlar
itibarıyla bugünün insanına çok şeyler kazandıracaktır. Kütüphanelerde
yahut bazı ailelerin özel sandıklarında kendi hâline bırakılmış olan bu
eserlerin -bazı istisnalar dışında- neşredilerek günümüz insanıyla buluşması
bir türlü sağlanamamıştır. Kültür tarihçilerinden din görevlilerine kadar
toplumumuzun her kesiminin yararlanacağı bu eserlerin bilimsel metotlarla
neşrinin, ülkemizin zengin, dinî, fikrî, ahlaki, felsefi, bedii kültür
mirasının tanınması ve muhafazasına vesile olacak sosyal ve kültürel bir hizmet
olacağı açıktır. Bu eserlerin önemli bir kısmı Diyanet İşleri Başkanlığımız
tarafından basılmış ve kamuoyumuzun istifadesine sunulmuştur. Bu çalışmalar
devam etmektedir. Alevi düşüncesine mensup vatandaşlarımızla iş birliği ve
istişare hâlinde belirlenen bu eserlerin yayınına devam edilecektir. Değerli milletvekilleri, bu konu gerçekten ülkemizde zaman zaman ortaya çıkan, herkesin kabullendiği bir sorundur.
Burada herkesin de sorumluluğu vardır. Ancak bu konunun polemik
konusu yapılmadan her kesimin katkı göstererek bir çözüme ulaştırılmaya
çalışılmasında önemli yararlar var. Asırlarca önceye dayanan bir kısım farklı
algılayışları artık bir kenara bırakıp önümüze bakmamız lazım, çözüm konusunda
bir şeyler üretmemiz lazım. Dolayısıyla o zaman sistematik ve bilimsel bir
üslupla çözüm bulmak gerekiyor. İyi niyetli çabalara, çalışmalara ve biraz da
zamana elbette ihtiyaç vardır. Başlatılan çalışmalar çok önemli, acele etmeden
ama sabırla ve karşılıklı diyalogla mutlaka daha uygun bir anlayış ortamına
gideceğimize yürekten inanıyorum. Bu sorunu görmezden hiç kimse gelemez. Böyle
bir sıkıntı varsa -ki var- o zaman ülkede yaşayan herkesin -siyasetçisiyle,
bilim adamıyla, akademisyenleriyle, düşünürleriyle- bu konuda fikir üretmesi
gerekmektedir. Ancak bunları göstermelik ve palyatif
bir kısım tedbirlerle bir sonuca ulaştırabileceğimizi düşünüyorsak burada
yanılırız. Bilimsel bir zemine dayalı ciddi ve tutarlı açılımlar gerekmektedir.
Yapılmaya çalışılan da zaten budur. Ancak bu çabaların yeterli olduğunu
söyleyebilmekten uzak durumdayız. Bu çabaların hiçbir siyasi polemik
konusu yapılmadan, el birliğiyle, gönül birliğiyle, siyasetçi olarak iktidarı
ve muhalefetiyle, siyaset dışında akademisyenlerle, araştırıcılarla, herkesle
el ele vererek mutlaka bir noktaya getirilebileceğine inanıyorum. Bunun, elbette, siyaset malzemesi yapılması doğru bir şey değil
fakat ülkenin her sorunu bir şekilde gündeme getirilebilir; bunu siyasetçi de
getirebilir, başkaları da getirebilir ancak önemli olan, soruna ciddi bir
şekilde eğilerek, bilimsel bir zeminde, zaman içerisinde bütün tarafların da
mutabık kalacağı bir çözüme ulaşabilmektir. Dolayısıyla, bu konuda söylenecek pek çok söz vardır. Ben, daha
fazla vaktinizi almamak bakımından ve yeni polemikler
yaratmamak açısından burada bu sözlerimle iktifa etmek istiyorum. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Soruya cevap bekliyoruz efendim. Biz CHP
olarak cevabımızı verdik. Cemevi ibadethane mi değil
mi bunu öğrenmek istiyoruz. DEVLET BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Devamla) – Konuyu gündeme
getireceği için değerli arkadaşımıza teşekkür ediyorum ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Çamuroğlu,
CHP’den cevabınızı aldınız, Hükûmete sorun. REHA ÇAMUROĞLU (İstanbul) – Aldım, teşekkür ederim. BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Emekliler Günü münasebetiyle söz
isteyen Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’e aittir. Buyurun Sayın Köktürk. (CHP sıralarından alkışlar) 2.- Zonguldak Milletvekili Ali
İhsan Köktürk’ün, 30 Haziran Emekliler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi, 30 Haziran tarihi Emekliler Günü
olarak kutlanmaktadır. Aslında hiç unutmamamız gereken emeklilerimizin
sorunlarını ve çözüm önerilerini Emekliler Haftası’nda en azından beş dakika da
olsa dile getirmek amacıyla gündem dışı söz almış bulunuyorum. Öncelikle, tüm
emeklilerimizi yürekten saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Ayrıca, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta Madımak Oteli’nde
insanlık dışı bir eylem sonucu yitirdiğimiz 35 aydın insanımızı bitmeyen sevgi,
saygı ve özlemle anıyorum. Bu menfur saldırıyı gerçekleştiren anlayış
sahiplerini de buradan bir kez daha şiddetle kınıyorum, lanetliyorum. İçinden
geçtiğimiz süreçte gelişmeler ne olursa olsun bu çağdışı anlayış sahipleri
hiçbir zaman amaçlarına, hedeflerine ulaşamayacaklardır. Değerli milletvekilleri, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün
söylediği gibi “Bir milletin vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu o
milletin yaşama kudretinin en önemli göstergesidir. Mazide muktedirken bütün
kuvvetiyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir toplumun istikbale
güvenle bakmaya hakkı yoktur.” Ancak bugün içinden geçtiğimiz süreçte diğer
emek sahipleri gibi emeklilerimiz, dul ve yetimlerimiz hak ettikleri değeri
alamamaktadır. Bunları üzüntüyle izliyoruz. Türk-İş Araştırma Merkezinin açlık ve yoksulluk sınırı
çalışmasının 2008 yılı Haziran ayı sonuçlarına göre bugün açlık sınırı 710,
yoksulluk sınırı ise 2.315 YTL’dir. Haziran 2008 itibarıyla emekli taban
aylıkları ise SSK 569, BAĞ-KUR 417, Emekli Sandığı 743 yeni Türk lirasıdır. Değerli milletvekilleri, dolayısıyla, sonuçlar
karşılaştırıldığında SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin yüzde 89’unun gelirinin açlık
sınırının altında, tüm emeklilerimize baktığımızda ise tüm emeklilerimizin
neredeyse tamamının gelirinin de yoksulluk sınırının altında olduğunu
görüyoruz. Yine, Sayın Başbakanımızın söylediğinin tersine, yılbaşından bu
yana bir ailenin mutfak giderleri yüzde 45 artmış, süte yüzde 15, bakliyata
yüzde 70, ete yüzde 12 zam gelmiş, bu gelişmeler karşısında Merkez Bankası
enflasyon hedeflerini revize etmek zorunda kalmıştır. Tüm bunlara karşın emeklimize ilk altı ay için yapılan zam yüzde
2’de kalmış, ikinci altı ay için de ancak yüzde 2’lik zam öngörülmüştür. Değerli milletvekilleri, muktedirken sarf ettikleri tüm emek ve
çabalara, yine Anayasa’mızın 2’nci maddesinde ifadesini bulan “sosyal devlet”
anlayışının açık emredici hükümlerine rağmen emeklilerimiz, dul ve yetimlerimiz
açlık ve sefaletle boğuşarak yaşamlarını sürdürmeye çalışırken, dış çevrelerin
taleplerini emir telakki eden siyasal iktidar, emeklilerimizin, dul ve
yetimlerimizin sorunlarına gözlerini kapamaktadır. Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü bütçesini bir anda 30 trilyondan
290 trilyona çıkartanların, medya kuruluşlarını satın alan, kendilerine yakın
holdinglere neredeyse milyar dolarlara yakın kredileri devlet bankasından temin
edenlerin, emeklimiz, dul ve yetimimiz söz konusu olduğunda “bütçe disiplini”
kavramının arkasına nasıl gizlendiklerini, nasıl saklandıklarını hep beraber
görüyoruz, gözlemliyoruz. Değerli milletvekilleri, bu hafta içerisinde yeniden
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunacağımız, işçi emeklilerimiz arasındaki
farklılığı giderecek, norm ve standardı sağlayacak, eski emeklilerimiz
açısından var olan adaletsizliği kısmen de olsa ortadan kaldıracak intibak
yasasını bu yasama dönemi içerisinde, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine sunmuş ve Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı görüşmeleri
sırasında bu konuda önerge vermiştik. Ancak bu
önergelerimiz, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin
karşı çıkışı ve AKP’li milletvekillerinin karşı oylarıyla reddedildi. Ancak
emeklimizi, dul ve yetimimizi yok sayan, açlık ve yoksulluk sınırının altında
yaşam mücadelesine mahkûm eden böyle bir anlayış kabul edilemez. Kendi özel kalemine trilyonlar aktaran siyasal iktidar,
emeklimizin, dul ve yetimlerimizin en haklı taleplerine gözlerini, kulaklarını
kapatamaz. Açlık sınırında aylık alan emeklilerimizden hastanelerde katkı payı
alınması ve hemen ödenmesi gereken Konut Edindirme Yardımı’na ilişkin… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Devam ediniz Sayın Köktürk. ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – …ciddiyetten uzak açıklamaların
yapılması kabul edilemez. Hükûmetin sayın bakanları
tarafından, Atlantik ötesinden, emekli maaşlarının çok yüksek olduğuna dair
açıklamalar da bu kadar açık gerçeklikler karşısında ancak aymazlık ve
emeklimize yapılan ciddi bir saygısızlık olarak kabul edilebilir. Sonuç olarak, iktidar partisi yöneticilerini başka işlerle
uğraşmayı, toplumu germeyi, sağa sola mektup yazmayı ve cumhuriyet devrimlerine
atıfta bulunarak suni travmalar yaratmayı bırakıp,
açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi verirken her gün ölüp ölüp dirilen emeklilerimizin, dul ve yetimlerimizin, işsiz
insanlarımızın gerçek travmalarıyla uğraşmalarını, ilgilenmelerini bekliyoruz.
Cumhuriyetin her türlü kazanımlarını, ülke topraklarımızı hovarda bir mirasyedi
anlayışıyla harcayanlar, şayet bu ülke her şeye karşın yine de ayakta kalıyorsa
bunu cumhuriyet devrimine ve onun büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk’e borçlu
olduğunu bilmelidir, bunu hiç unutmamalıdır. Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi ve tüm emeklilerimizi saygı
ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köktürk. Gündem dışı konuşmaya Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin cevap
verecek. Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Zonguldak Milletvekili Sayın Ali İhsan Köktürk’ün
Emekliler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması nedeniyle huzurunuzdayım. Bu
vesileyle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Yaşamlarının en dinamik, en verimli çağlarını devletimizin ve
milletimizin hizmeti için harcayan emeklilerimizin, emeklilik dönemindeki
yaşamlarında sağlıklı, huzurlu, müreffeh bir hayat sürmeleri tabii ki hepimizin
en büyük arzusudur ve isteğidir. Ülkemizin kalkınmasına çok değerli hizmetler
yapan emeklilerimize en iyi hayat şartlarını sağlamak sosyal devlet anlayışının
da bir gereğidir. Hükûmet olarak çabamız da hep bu
yönde olmuştur. Değerli milletvekili arkadaşlarım, Mayıs 2008 tarihi itibarıyla 4
milyon 866 bin 806 SSK emeklisi, 1 milyon 724 bin 23 Emekli Sandığı emeklisi, 1
milyon 817 bin 578 BAĞ-KUR emeklisi olmak üzere toplam 8 milyon 408 bin 407
emeklimiz bulunmaktadır. İktidara geldiğimiz günden bu yana emeklilerimizin yaşam
standartlarını yükseltmek için büyük bir gayret ve çaba içerisinde olduk. 1
Ocak 2000 tarihinde yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun’un ilgili maddelerinde
SSK ve BAĞ-KUR emeklilerine bağlanan aylıkların bir önceki ayın TÜFE oranı
kadar artırılması düzenlenmiştir. Nitekim, 2000, 2001
ve 2002 yıllarında SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin aylıkları TÜFE oranında
artırılmıştır. Emekli aylıklarının TÜFE oranında artırılmasının yetersiz
kaldığı dikkate alınarak Hükûmetimizce 2003 yılından
itibaren bu uygulamadan vazgeçilmiştir. Değerli arkadaşlarım, 2003’ten bu yana yapılan oransal artışlarla
SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı emeklilerinin almış olduğu emekli maaşlarında ne
kadar artışlar olduğu konusunda sizleri kısaca bilgilendirmek istiyorum. Sosyal
Sigortadan emekli olan bir vatandaşımızın 2003 yılı başında almış olduğu emekli
aylığı 257 milyon Türk lirasıydı. Şimdi bu rakam 536 milyon 900 Türk lirası
mesabesine gelmiştir. Artış oranı yüzde 108,8’dir. BAĞ-KUR’dan
emekli olan bir vatandaşımız 148 milyon asgari emekli aylığı alırken şu anda
almış olduğu emekli aylığı BAĞ-KUR’lu vatandaşımızın
415 milyon Türk lirasıdır. Tabii, şimdiki para cinsinden söyleyecek olursak
415,7 YTL’dir. Peki, artış oranı nedir? Yüzde 179,6’dır. BAĞ-KUR tarım sigortalısı bir vatandaşımızın emekli aylığı sadece
65 milyon Türk lirasıydı, şimdi 325 milyon Türk lirasıdır, artış yüzde
325,4’tür. Emekli Sandığında 377 YTL idi en düşük, asgari emekli aylığı, şu
anda 713 milyon YTL’dir. Tabii ki artış oranı da yüzde 90 mesabesindedir. Peki, bu süredeki, yani bu altı yıla yakın süredeki toplam TÜFE
oranı, kümülatif TÜFE oranı, enflasyon oranı nedir?
Yüzde 79,1’dir. Demek ki emekli aylıklarını bizim Hükûmetimiz,
enflasyonun üzerinde artışlar sağlamak suretiyle, mümkün olduğu kadar,
enflasyonun üzerinde tutmaya gayret etmiştir. Değerli arkadaşlarım, emeklilerimizin sadece emekli aylıklarını
enflasyonun üzerinde artırmakla yetinmemiştir Hükûmetimiz,
hayatlarını kolaylaştırıcı daha birçok icraata da imza atmıştır. Hepinizin bildiği üzere, emeklilerimizin en büyük çilesi, banka
önlerindeki kuyruklardı. Emeklilerin kuyruk çilesine son vermek amacıyla,
emekli maaşlarının PTT şubelerinden de ödenebilmesine imkân sağlanmıştır. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sadece elektrik faturasını söyle, elektrik
faturasını! ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Geçtiğimiz haftalarda imzaladığımız
diğer bir protokolle de 2022 sayılı Kanun’a göre aylık alan vatandaşlarımızın,
aylıklarını PTT şubelerinden de alabilmeleri imkânı getirilmiştir. Aynı
protokol çerçevesinde, Eylül 2008 itibarıyla seksen beş yaş üstü yaşlılarımıza
ve yüzde 70’ten fazla özürlü olan vatandaşlarımıza aylıklarının evlerinde
ödenmelerine imkân sağlanmaktadır. Yine, 2022 sayılı Kanun’a göre aylık alan
altmış beş yaşından büyüklere yapılan aylık ödemelerinde çıkan ihtilaflardan
dolayı tahakkuk ettirilen borçlar da silinmiştir. Değerli arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar Kurumundan emekli aylığı
alan kişilerin vefat etmesi hâlinde, hak sahiplerine aylık bağlanması veya
emekli olduktan sonra aylıklarında düzeltme yapılması gibi taleplerin,
mahallindeki sigorta müdürlüklerince yerine getirilmesi sağlanarak zaman kaybı
önemli ölçüde azaltılmıştır. Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi sigortalı ve emeklilerin yalnızca
SSK hastanelerinden yararlanmaları nedeniyle karşılaştıkları güçlükler, sevke
ihtiyaç olmaksızın üniversite hastanelerinden de doğrudan yararlanma imkânı
getirilerek giderilmiştir. Sigortalı ve emeklilerimizin en çok mağdur oldukları
ilaç alımları anlaşmalı serbest eczanelerden ilaç temininin mümkün hâle
getirilmesi suretiyle kolaylaştırılmıştır. BAĞ-KUR, sigortalı ve emeklilerimizin
de üniversite hastanelerinden yararlanmalarında ödemeleri öncelikle kendileri
yaparak bilahare kurumdan tahsil edilmesi yoluna gidilmesi nedeniyle
karşılaşılan güçlük ve mağduriyetler de ortadan kaldırılmıştır. Tansiyon, şeker
hastalığı gibi uzun süre ilaç kullanılmasını gerektiren hastalıklarda rapor ve
reçete sadece bir kez düzenlenerek, her seferinde sağlık tesisine gidilme
zorunluluğu kalmadan, iki yıl boyunca doğrudan eczaneye gidilerek üçer aylık
miktarlarda ilaçların alınması sağlanmıştır. Değerli arkadaşlarım, SSK ve BAĞ-KUR’dan
aylık almakta olan emekli ve hak sahipleriyle bunların bakmakla yükümlü olduğu
kişilerin ilaç katkı paylarının almakta oldukları aylıklardan kesilmek
suretiyle tahsil edilmesi uygulanmasına başlanmış, yapılan kesintilerin
İnternet ortamında emeklilerce görüntülenmesine imkân sağlanmıştır. SSK’dan
aylık, sürekli iş göremezlik geliri, malullük veya yaşlılık aylığı almakta
olanlarla bunların geçindirmekle yükümlü oldukları kişilere 2004 yılında
yapılan düzenleme ile yurt dışında tedavi olma imkânı getirilmiştir. SSK’da 1 Ocak 2008
tarihinde, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığında ise 7 Nisan 2008 tarihinden itibaren
sağlık karnesi ibraz etme zorunluluğu kaldırılmıştır. Tüm emeklilerimizin
sadece Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ibraz etmek suretiyle her türlü
sağlık yardımını alabilmelerine imkân sağlanmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; elbette ki bu
yaptıklarımızı hiçbir zaman nihai sonuç olarak görme anlayışında değiliz.
Devletimizin imkânları elverdiği oranda sadece emeklilerimizin değil tüm
çalışanlarımızın ve 70 milyon vatandaşımızın hayat şartlarını iyileştirmek en
başta gelen görevimizdir ama şu bir gerçektir ki emeklilerimizin imkânları
geçmişe oranla İktidarımız döneminde daha ileri seviyelere taşınmıştır ama
bunu, biraz önce ifade ettiğim gibi, yeterli görmemiz mümkün değildir. Daha iyi
şartlara kavuşmaları için çalışmalarımızı devam ettirmekteyiz. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Bakan, elektrik faturasını kim
ödeyecek emeklilerin? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Bu vesileyle,
emeklilerimizin Emekliler Haftası’nı kutluyor, ülkemize ve milletimize
verdikleri hizmetlerden dolayı kendilerine bir kez daha şükranlarımızı
sunuyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan. Gündem dışı üçüncü söz, ülkemizdeki işsizlik sorunu ve asgari
ücret hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili Mümin İnan’a aittir. Buyurun Sayın İnan. (MHP sıralarından alkışlar) 3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan,
ülkemizdeki işsizlik sorununa ve uygulanmakta olan asgari ücrete ilişkin gündem
dışı konuşması MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; ülkemizdeki işsizlik sorunları ve asgari ücret hakkında gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. Bugün en önemli sorunlarımızdan birisi olan işsizliğin insan
yaşamı üzerinde önemli ölçüde ekonomik ve psikososyal
sorunlara yol açtığı bilinmektedir. Son yıllarda küreselleşme ve ekonomide yeniden
yapılanma adı altında uygulanan denetimsiz ve kontrolsüz aşırı liberal ekonomik
politikalar Türkiye’de işsizliğin boyutlarını çok ciddi sorunlar çıkaracak bir
düzeye yükseltmiştir. TÜİK’in açıkladığı
verilere göre güya sürekli büyüyoruz. Dün de 2008 yılının ilk çeyreğindeki
büyüme oranları yüzde 6,6 olarak açıklandı. Hâlbuki,
aynı TÜİK 2008 dönemi itibarıyla yani 6,6 oranında büyüdüğümüz dönemdeki
işsizlik oranını yüzde 11,6 olarak hesapladı. Bu hesaplamalara göre ülkemizdeki
işsizlik oranları geçen yıllara göre sürekli artış göstermektedir. Üstelik iş
bulma umudu olmayanlar, iş arayıp son üç ay içinde iş arama kanallarını
kullanmayanlar ya da işe başlamaya hazır olup da iş aramayanlar, mevsimlik
işsizler ve iş bulamayıp da ailelerinin yanında ücretsiz çalışanlar işsiz
sayılmadığı için bu hesaplamalara dâhil edilmemektedir. Bu kesimler de dikkate
alındığında, 2008’in ilk üç ayı içinde işsizlik oranının yaklaşık yüzde 25
düzeyine ulaştığı bir gerçektir. Ülkemizde yaşanan işsizlik boyutlarında özellikle üniversite
mezunu kişilerin hiç de azımsanmayacak bir şekilde önemli bir yere sahip
olması, işsizliğin eğitim ya da başka bir sınırlamaya gidilerek açıklanmasının
mümkün olmadığını göstermektedir. Ülkemiz öyle bir hâle gelmiştir ki insanlar iş yapamaz, iş bulamaz
durumdadırlar. Oysa gerçekten büyüme varsa işsizliğin azalması gerekmektedir.
Son bir yılda ülkemizdeki tüm ekonomik göstergelerde bozulmalar vardır. Bir
taraftan üretimdeki büyüme oranları düşmüş, diğer taraftan enflasyon ve işsizlik oranları
yükselmiştir. Dar gelirlinin enflasyonu ise zorunlu tüketim mallarındaki aşırı
yükselmeler sebebiyle daha da fazla artmıştır. Bugün yürürlüğe giren elektrik
zammı da bu göstergelerden bir tanesidir. Bu zamla birlikte sanayimizin artan
maliyetleri ekonomimizin rekabet gücünü çok olumsuz etkileyecek, son dönemlerde
sıkıntıya düşen sanayicilerimiz fabrikalarını kapatmak durumunda kalacaklardır.
Nitekim Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi Niğde’de de en büyük sanayi
kuruluşlarından birisi olan Koyunlu İplik ve Halı Fabikası
1972’den bu yana ilk defa işçilerini, 600 işçisini ücretsiz izne çıkarmak
durumunda kalmıştır. Maalesef uygulanan yanlış ekonomik politikalar sonucu
çiftçi ve esnaf kan ağlarken, sanayicimiz de bu duruma düşürülmüş ve bugün
ekonomide gelinen noktada işsizlerin iş bulma şansı olmadığı gibi, çalışan
insanlarımızın birçoğu da işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; ülkemizin
içinde bulunduğu şartlarda işsizlik acil çözüm bekleyen en önemli sosyal sorun
olarak karşımızda durmaktadır. Bu sorunun ciddiye alınmaması ya da ertelenmesi
toplumun tüm dengelerini altüst edecek, önemli toplumsal sıkıntılara yol
açacaktır. Hiç vakit kaybetmeden üretim ve istihdamı arttırarak ülkemizin en önemli
sorunu olan işsizliğe çare bulmak zorundayız. Ayrıca, bu milletin vekilleri olarak, işsizliği çözmeye yönelik
politikaların yanında, asgari ücretle çalışan ve aldığı parayla karnını bile
doyuramayan vatandaşlarımızın aldığı ücretler konusunda da hemen bir
iyileştirme ve çözüm arayışına gitmeliyiz. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının
yapmış olduğu araştırmalar sonunda, haziran ayında 710 YTL ile 750 YTL açlık
sınırı olarak belirlenmiş, yoksulluk sınırı olarak da 2.300 YTL ile 2.400 YTL
civarında hesaplanmıştır. Asgari Ücret Tespit Komisyonu kararı doğrultusunda
bugünden itibaren yıl sonuna kadar geçerli olacak
asgari ücret ise yüzde 5 artırılarak on altı yaşından küçükler için net 414,92
YTL’den 432,97 YTL’ye, on altı yaşından büyük bekâr bir işçi için -asgari geçim
indirimi dâhil- net 481,55 YTL’den 503,26 YTL’ye yükseltilmiştir. Bu
vatandaşlarımız aldıkları bu ücretle hangi ihtiyaçlarını karşılayabilirler?
Bunu sizlerin takdirine bırakıyorum. Yoksulluk sınırından vazgeçtik, neredeyse
iki asgari ücretin toplamı ancak açlık sınırını karşılayacak durumdadır. Hiç
kimsenin bu insanları açlık sınırında, altında yaşatmaya hakkı yoktur. Çünkü, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 23’üncü
maddesine göre… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Devam ediniz Sayın İnan. MÜMİN İNAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum. …“Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli
çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır. Herkesin, hiçbir fark
gözetilmeksizin eşit iş karşılığı eşit ücrete hakkı vardır. Çalışan her
kimsenin, kendisine ve ailesine, insan haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan
ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla tamamlanan adil ve elverişli
bir ücrete hakkı vardır.” denmektedir. Bunu sağlayacak olanlar da hükûmetlerdir. Bunun takdirini de saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarıma bırakıyorum. Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; bugünkü
yönetim anlayışı, esnaf ve sanayici için eski tatlı kârların artık yok olduğu
“Batan batar”, asgari ücret ve altında çalışanlar için ise “İsteyen çalışır,
isteyen çalışmaz, dışarıdan asgari ücretin yarısına çalışacak milyonlar var.”
diyerek bu acımasız küresel ekonominin Türkiye’deki uygulamalarına mahkûm
etmekte ve tercih haklarını ortadan kaldırmaktadır. Biz, bu sorunları çözmek için, milletvekili arkadaşlarımızla
beraber, ortaya konulabilecek her türlü olumlu katkıya Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak destek vereceğimizi belirtir, bu vesileyle hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İnan. Sayın Çöllü, sisteme girmişsiniz. Niçin? HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı
nedeniyle kısa bir söz almak istiyorum, bugün bayram malumunuz. BAŞKAN – Peki, bir dakikalık söz veriyorum size. V.- AÇIKLAMALAR 1.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’na ilişkin
açıklaması HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Efendim, denizlerdeki egemenlik
haklarımızı geri alarak yurttaşlarımıza sunan Kabotaj Yasası, deniz
kaynaklarımızın kullanılması ve denizciliğimizin gelişmesi için önemli bir
süreci başlatmıştır. Yüce Atatürk’ün öngörüsüyle denizciliğimizin gelişmesi
yönünde atılan başarılı adımların bugün aynı hızla sürdürülmesi büyük önem
taşımaktadır. Her alanda dünyayla yaşayan Türkiye’nin denizciliğe gereken önem
ve önceliği vermesi ulusal bir zorunluluktur. Çünkü denizlerimiz çok büyük bir
potansiyeli barındırmaktadır. Bugün Yunanistan’ın kişi başına denizcilikten aldığı millî gelir
10 bin dolar iken Türkiye’nin 700 dolardır. Bu da, bizim denizcilik alanında
almamız gereken daha çok yol olduğunu göstermektedir. Denizlerimizin korunması,
denizcilik sektörünün taşımacılıktan gemi inşasına, liman hizmetlerinden deniz
turizmine, küçük balıkçısına kadar tüm yönleriyle geliştirilmesi için çaba
göstermeliyiz. Çünkü denizler yaşam kaynağıdır, geçim kaynağıdır, besin
kaynağıdır, esin kaynağıdır. Bu düşüncelerle, vatandaşlarımızın Kabotaj ve Denizcilik
Bayramı’nı kutluyor, tüm denizcilerimize başarılar diliyorum. Teşekkür ederim efendim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çöllü. Sayın milletvekilleri, Tunceli Milletvekili Kamer Genç, yazılı bir
müracaatta bulunarak, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde “Türkiye’de
demokratik kurumların işleyişi ve son gelişmeler.” konusunda yapılan görüşmeler
ve yayınlanan bildiri nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuyu ele
alarak gerekli cevapları vermesini talep etmektedir. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görüşme usulleri ve
gündemin oluşumu bellidir. Bu nedenle müracaat hakkında Başkanlığımızca yapılacak
herhangi bir işlem şu anda yoktur Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bir şey söyleyebilir miyim
efendim. Bu konuda çok uygulamalarımız var. Bugün Avrupa Konseyi
Parlamenterler… BAŞKAN – Bir dakika dinler misiniz beni Sayın Genç KAMER GENÇ (Tunceli) – Müsaade ederseniz, bir açıklama yapayım. BAŞKAN - Çok istiyorsanız, 60’ıncı maddeye göre kısa bir açıklama
yapın. Söz hakkı veriyorum. Bir dakika konuşma süreniz. 2.- Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde Türkiye hakkında yapılan
görüşmelerde alınan karara ve yayınlanan bildirilere ilişkin açıklaması KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Efendim, gerek Avrupa Parlamentosu gerek Avrupa Konseyi
Parlamenterler Birliği son aldıkları kararda Türk Parlamentosuna, Türk
yargısına özellikle Bozcaada yani Türkiye’nin egemenliği altında bulunan bazı
topraklara dil uzatmıştır. Şimdi, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak biz bu kişilerin, bu parlamentoların Türkiye’nin artık bu kadar
hakaret edilecek bir ülke olmadığını, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Parlamentosuyla, yargısıyla, her kurumuyla en az Avrupa’daki parlamenterler
kadar hukuka, insan haklarına, demokrasiye vâkıf olduklarını, bunların da
hadlerini bilmesi gerektiğini, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Parlamentosunun
ve yargısının dil uzatılacak kurumlar olmadığını bu Parlamento olarak dile
getirmemiz ve bunlara bir bildiriyle cevap vermemiz lazım. Bugüne kadar,
maalesef, bu konuda yapılan dil uzatmalara karşı gerek Parlamentoda gerekse Hükûmetin ve çeşitli kurumlardan cevap verilmediği için
işte Yargıtay Başkanlar Kurulu bildiri yayımladı ve ordudan zaman zaman ses çıktı. O kurumlara söz bırakmadan, Parlamentonun
bu konuda Türkiye Cumhuriyeti devletinin en kutsal kurumu olarak olaya el
koyması ve bunlara gerekli cevabı vermesi gerektiğine inanıyorum. Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum efendim. BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun. Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup bilgilerinize sunacağım. Okutuyorum: VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI A)
Tezkereler 1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Köksal Toptan’ın, Ukrayna Parlamento Başkanı Arsheniy
Yatsenyuk’un resmî davetine icabetle yapacağı
ziyarete katılacak olan Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/481) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Ukrayna
Parlamento Başkanı Arseniy Yatsenyuk’un
davetine icabetle, bir Parlamento heyetiyle beraber Ukrayna’ya resmi ziyarette
bulunması Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 6. Maddesi uyarınca, Genel Kurul’un 17 Haziran
2008 tarihindeki 118. birleşiminde kabul edilmiştir. Anılan Kanun’un 2. Maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere
Siyasi Parti Gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurul’un bilgisine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Adı soyadı: Seçim
çevresi: 1) Hüsnü Çöllü Antalya
Milletvekili (CHP) 2) Necati Özensoy Bursa Milletvekili (MHP) 3) İbrahim Yiğit İstanbul
Milletvekili (AK Parti) 4) Avni Doğan Kahramanmaraş
Milletvekili (AK Parti) 5) Hasan Kara Kilis
Milletvekili (AK Parti) BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, şimdi, burada “grupları olan
siyasi partiler” diye bahsediyor ama ne hikmetse DTP yok bu işin içerisinde. Bu
nasıl bir adalet, nasıl bir anlayış? Yani sürekli bunlar aynen böyle sunuluyor
Genel Kurulda ama içinde DTP yok. BAŞKAN – Onun hesaplamasını nasıl yapıyorlar bilmiyorum, herhâlde
orana göre yapıyorlar. KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani bir grubu yok sayıyor Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı. SIRRI SAKIK (Muş) – Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı bir
grubu yok sayıyor, demokrasiden ve hukuktan bahsediyor. M. NURİ YAMAN (Muş) – Grup denince grubun bir hakkı doğar. “Grup”
deyimi geçiyor, “grup” bir hakkı doğurur. BAŞKAN – Özel bir görüşme yapın. SIRRI SAKIK (Muş) – Yaptık, yok... BAŞKAN – Peki. Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair iki önerge vardır,
ayrı ayrı okutuyorum: B)
Önergeler 1.- Adana Milletvekili Kürşat
Atılgan’ın (6/579) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/68) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü sorular kısmının 187 nci
sırasında yer alan (6/579) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Kürşat
Atılgan Adana 2.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy’un (6/692) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/69) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü sorular kısmının 285 inci sırasında yer alan
(6/692) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Mehmet
Akif Paksoy Kahramanmaraş BAŞKAN – Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir. Komisyondan istifa önergeleri vardır, ayrı ayrı
okutuyorum: 3.- Tokat Milletvekili Osman
Demir’in, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/71) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyeliği
görevimden ayrılıyorum. Gereğini arz ederim. Osman
Demir Tokat 4.- İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar’ın, Çevre Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/72) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Çevre Komisyonu üyeliği görevimden ayrılıyorum. Gereğini arz ederim. Nusret Bayraktar İstanbul BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri okutuyorum: C) Meclis
Araştırması Önergeleri 1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural
ve 22 milletvekilinin, Malatya ilinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/233) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Malatya İl’inde yaşanan sorunların tespit edilmesi ve gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105
inci maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif
ederiz. 1) Oktay Vural (İzmir) 2) Osman Çakır (Samsun)
3) Necati Özensoy (Bursa) 4) Mehmet Şandır (Mersin) 5) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri) 6) Kamil Erdal Sipahi (İzmir) 7) Reşat Doğru (Tokat) 8) Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon) 9) Ahmet Bukan (Çankırı) 10) Kürşat Atılgan (Adana) 11) Osman Durmuş (Kırıkkale) 12 Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) 13) Osman Ertuğrul (Aksaray) 14) Mümin İnan (Niğde) 15) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) 16) Yılmaz Tankut (Adana) 17) Alim Işık (Kütahya) 18) Hasan Çalış (Karaman) 19) Mustafa Kalaycı (Konya) 20) Recep Taner (Aydın) 21) Rıdvan Yalçın (Ordu) 22) Mithat Melen (İstanbul) 23) Cemaleddin Uslu (Edirne) Gerekçe Malatya İli Ekonomik, Sosyal ve Kültürel olarak her dönemde
lokomotif olmuş ve Türkiye'nin bir kesitini oluşturmuştur. Malatya bu açıdan
Türkiye'nin ve özellikle Doğu Anadolu'nun önemli bir cazibe merkezi olma
potansiyeli taşımaktadır. Ancak son yılarda başta tarım olmak üzere Malatya'nın ekonomik
sorunları çığ gibi büyümüş, tarım, sanayi ve ticaret neredeyse durma noktasına
gelmiş içler acısı bir vaziyettedir. Adı Malatya ile özdeşleşen, 250 bin kişiye ekmek kapısı olan
kayısı tarım alanında ilin en başta dile getirilmesi gereken problemidir. Bu
konunun ayrıca araştırılması gerekmektedir. Son yıllarda ülkemizde yaşanan genel kuraklık nedeniyle, Malatya
%70 oranında etkilendiği halde, Güneydoğu illerine yönelik doğal afet ve teşvik
kapsamına alınmaması bilhassa kayısı çiftçisini ciddi mağdur etmiştir. Hükümetin ekonomi politikaları neticesi Malatya ekonomisine
katkısı sınırlı olmuş, küçük-büyük bütün sanayi işletmeleri üretimde ciddi
sıkıntılar yaşamış, kapasiteleri daralmış, işçi çıkarmaları çoğalmıştır. Malatya'daki ticaret erbabı ve esnaf ayakta kalma ve yaşama
mücadelesi vermektedir. Tüccar ve esnaf gelecekten ümitsiz, neredeyse ticaret
durma noktasına gelmiştir. Altyapıya yönelik ise hiçbir yatırım ve faaliyet
yapılmamış, sorunlar büyümüştür. Malatya Sigara Fabrikası özelleştirilmiştir. Ancak bu özelleştirme
ile çalışanların mağdur olacağına dair önemli endişeler bulunmaktadır. Bu
fabrikanın Malatya'da çalışması ve istihdamını artırması gerekmektedir. Devlet Demir Yolları tarafından Yeşilyurt ilçesinde 749 dekar alan
üzerinde 1979 yılında yapımına başlanan vagon onarım fabrikası bugüne kadar
atıl vaziyete kalmıştır. 2004 yılında DDY işletmesi Genel Müdürlüğünce vergi
borcuna karşılık Milli Emlak'a devredilmiş ve
Hazinece 5084 sayılı kanun gereğince değerlendirmeye çalışılmıştır. Ancak
yatırımlara bedelsiz arsa tahsisi, binaları kapsamadığından bu mümkün
olamamıştır. Malatya belediyelerinin imar, su, kanalizasyon, doğalgaz, katı
atık, ulaşım, arıtma tesisi gibi mahalli müşterek ihtiyaçlarının çağdaş yönetim
anlayışına uygun olarak bütüncül bir yaklaşımla karşılanması, ancak idari ve
ekonomik yönden güçlü bir yerel yönetim biriminin koordinesinde mümkün
olabilecektir. Bu bakımdan Malatya belediyesinin Büyükşehir statüsüne alınması
değerlendirilmelidir. Malatya Erhaç Havaalanı fiziki kapasite
itibariyle yeterli olduğundan, yine yurt dışında (ağırlıklı olarak Almanya'da)
ikamet eden vatandaşlarımız ile işadamlarımızın talebi ve ilimizin sanayileşme
ve ihracat potansiyeli dikkate alınarak, özellikle yaz aylarında ve hac
mevsiminde Erhaç Havaalanı'nın uluslararası uçuşlara
açılması önem taşımaktadır. Malatya'da tarımsal potansiyel yüksek olmasına rağmen maalesef
ödenek yetersizliği nedeniyle büyük sulama projeleri tamamlanamamıştır. Diğer taraftan Malatya'nın ulaşım sorunları devam etmektedir. Malatya'yı ilçelerine ve bölge illerine bağlayacak karayolu
projelerinin tamamlanması gerekmektedir. Yukarıda bahsedilen ciddi ekonomik sorunlara paralel olarak da
işsizlik artmıştır. Resmi rakamlara göre işsizlik oranı %20'nin üzerindedir.
Doğu ve güneydoğuda yaşanan güvenlik sorunu nedeniyle Malatya'ya ciddi oranda
göç olmuştur. Bu da ilde çeşitli sıkıntılara neden olmaktadır. Malatya'da eğitime gereken önem verilmemiş artan nüfus ve gelişen
ihtiyaçlara uygun olarak gerekli yatırım yapılamamıştır. Okul ve derslik
ihtiyaçları artarak devam etmiş, görülmemiş partizanlık örnekleri sergilenmiş,
Milli ve manevi değerlerine bağlı eğitimciler üzerinde ciddi baskı ve yıldırma
politikaları uygulanmıştır. Öte yandan Malatya için önemli bir cazibe merkezi
olan İnönü Üniversitemizin bazı birimlerinin kadro kanunu çıkmadığından
Üniversite yeterince büyüyememektedir. Özellikle Turgut Özal Tıp Merkezinin
bölgede önemli bir potansiyel oluşturduğu dikkate alınarak, sorunlarının
çözülmesi sadece Malatya açısından değil Doğu Anadolu açısından da büyük önem
taşımaktadır. Pek çok alanda olduğu gibi sağlık alanında da ne yaptığını bilmez
sağlık uygulamaları çeşitli sıkıntılara yol açmıştır. Yolsuzluk iddialarında da
ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Tüm bu nedenlerle Malatya ilinde yaşanan sorunların tespit
edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması konusunda Meclisimize büyük görev
düşmektedir. Yüce Meclisimizin bu görevi yerine getirmesi için Meclis
Araştırması yapılması gerekmektedir. 2.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz ve 23 milletvekilinin, Manisa ilinin sorunlarının
araştırılarak önlenmesi ve etkin mücadele için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/234) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Manisa İlinin sorunlarının araştırılarak, yapılacak yasal
düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak önlemlerin tespiti amacıyla
Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 1) Mustafa Enöz (Manisa) 2) Oktay Vural (İzmir) 3) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) 4) Erkan Akçay (Manisa)
5) Ahmet Orhan (Manisa)
6) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
7) Necati Özensoy (Bursa) 8) Osman Ertuğrul (Aksaray)
9) Hasan Çalış (Karaman)
10) Akif Akkuş (Mersin)
11) Kürşat Atılgan (Adana)
12) Ali Uzunırmak (Aydın) 13) Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon) 14) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
15) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
16) Osman Durmuş (Kırıkkale)
17) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
18) Ahmet Bukan (Çankırı) 19) Recep Taner (Aydın)
20) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
21) Tunca Toskay (Antalya) 22) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) 23) Bekir Aksoy (Ankara)
24) Alim Işık (Kütahya) Gerekçe Manisa İlimiz tarımsal potansiyeli ve tarımsal üretimi ile
ülkemizin önde gelen illerindendir. İlimizde halkımızın büyük bir çoğunluğu
tarımla uğraşmakta, geçimlerini tarımdan elde etmektedirler. Çiftçilerimiz çok
büyük sıkıntı içinde yaşamaktadırlar. Üreticimiz Ziraat Bankasına, diğer bankalara, Tarım Kredi
Kooperatiflerine, tarımsal sulamada TEDAŞ'a olan
borçlarını ödeyemez hale gelmişlerdir. Dünyanın bir gıda kaosu ve açlık
tehlikesi ile karşı karşıya kalacağı uluslararası kuruluşlar tarafından dile
getirilmektedir. Hal böyle iken ülkemizde tarım kesimi hükümet tarafından
destekleneceğine yok edilmeye çalışılmaktadır. Bölgemizde alışılagelen tarım çeşitliliği dışında üretim
yapılmamaktadır. Alternatif ürün deseni konusunda ilgili kurum ve kuruluşlarca
gerekli araştırmalar yapılarak bölge çiftçisinin önü açılmalıdır. Çiftçilerimizin bilinçlendirilerek toprağa uygun ürün deseninin
doğru olarak tespit edilmesi, buna yönelik proje ve planların oluşturularak
uygulamaya bir an önce geçilmesi gerekmektedir. Bölgemizde organik tarımın yaygınlaştırılması, organik tarımla
üretim gerçekleştiren çiftçilerimizin desteklenmesi gerekmektedir. Gediz nehri bugün için kilometrelerce uzunlukta bir açık
kanalizasyon isale hattına dönüşmektedir. Nehir flora ve faunasıyla
can çekişmekte ve kendisiyle birlikte içinden geçtiği Ovayı da ölüme
götürmektedir. Arıtma yapılmaksızın nehre dökülen atıklar akarsuyun yoğun olarak
kanserojen maddeler taşımasına neden olmakta, halk sağlığını da ciddi bir
biçimde tehdit etmektedir. Son yıllarda IMF politikaları ile tütün ekim alanları iyice
daralmıştır. Başka ürün yetiştirme imkânı olmayan kırsal bölgelerimizde büyük
bir yoksulluk yaşanmaktadır. İzlenen yanlış politikalar ve yetiştirilen
tütünlerin satılamaması tütün ürünü yetiştiren köylülerimizi perişan etmiştir.
Bu bölgelerde kısmen zeytinciliğe yönelme bulunmaktadır. Fidan temini ve
dikiminde ekonomik zorluklar yaşanmakta olup, fidan temini ve dikiminin
desteklenmesi gerekmektedir. Gördes İlçemiz sınırları içerisinde yapılmakta olan Gördes
Barajı, Salihli İlçemiz sınırları içerisinde Yeşilkavak
Barajı, Selendi İlçesi Alan deresi üzerine yapılması planlanan Ayanlar Barajı,
Alaşehir İlçesi Afşar Çayı üzerine yapılması planlanan Afşar II Barajı,
Kırkağaç İlçesi Gelembe mevkiine kurulması düşünülen Çaltıcak
Barajı, Ahmetli İlçesi Kelebek Deresi üzerine kurulması planlanan Kelebek
Barajı, Gördes İlçesi Güneşli Beldesi İnderesi
üzerine kurulması planlanan Güneşli Barajlarının bir an önce tamamlanması
gerekmektedir. Yine Alaşehir ilçesi Kavaklıdere çayı ile Zeytinçay
ve Sakız dereleri üzerine gölet kurulması gerekmektedir. Manisa ilimiz, tarihi doğal değerler bakımından oldukça zengin bir
ildir. Paranın ilk defa basıldığı yer olan ve medeniyetlere ev sahipliği yapan
Sart beldesi Salihli ilçemiz sınırları içerisinde bu bölgede yer almaktadır.
Yine bu bölgede beş çeşit termal su kaynakları ve Bozdağlar
bulunmaktadır. Söz konusu bu bölgenin kültür ve turizm koruma ve gelişim
bölgesi yapılması, bölgenin gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır. Kula-Salihli-Manisa bölünmüş yol çalışması ile
Salihli-Gölmarmara-Akhisar yolunun bir an önce bitirilmesi gerekmektedir. Manisa ilimizde bulunan Celal Bayar Üniversitesi 15 yıllık
üniversitedir. Üniversitenin açık ve kapalı spor tesisleri inşaatı, kampüs altyapısı inşaatı, derslik ve merkezi birimler
inşaatı gibi fiziki sorunları bulunmaktadır. Üniversitenin araştırma uygulama
hastanesi halen bitirilememiştir, bunun için de yeterli ödenek temin
edilmemiştir. Açıklanan bu nedenlerle sorunların yerinde tespit edilerek konunun
aydınlığa kavuşturulması ve gereken önlemlerin alınması amacıyla bir Meclis
Araştırması açılması gerekmektedir. 3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan
ve 23 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/235) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gerekçesini ekte sunduğumuz, ülkemizdeki sokaklarda yaşamak
veya çok küçük yaşlarda sokaklarda çalışmak durumunda olan çocukların içinde
bulunduğu sorunların araştırılarak, sıkıntılarının giderilmesine yönelik
çözümlerin geliştirilip alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi ve bunlara
ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele alınabilmesi için Anayasa'nın 98'inci, İç
Tüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz. 1) Mümin İnan (Niğde) 2) Mithat Melen (İstanbul) 3) Rıdvan Yalçın (Ordu
) 4) Mehmet Şandır (Mersin) 5) Metin Çobanoğlu (Kırşehir) 6) Süleyman Turan Çirkin (Hatay) 7) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) 8) Hasan Çalış (Karaman) 9) İzzettin Yılmaz (Hatay)
10) Atila Kaya (İstanbul) 11) Necati Özensoy (Bursa) 12) Cemaleddin Uslu (Edirne) 13) Osman Durmuş (Kırıkkale)
14) Münir Kutluata (Sakarya) 15) Beytullah Asil (Eskişehir) 16) Ümit Şafak (İstanbul)
17) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ) 18) Recep Taner (Aydın)
19) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
20) S. Nevzat Korkmaz (Isparta) 21) Kamil Erdal Sipahi (İzmir) 22) Yılmaz Tankut (Adana) 23) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
24) Gürcan Dağdaş (Kars) Gerekçe: Ülkemizin hızlı bir değişim sürecine girmesiyle birlikte,
sağlıksız bir kentleşme sonucunda toplum yapısındaki olumsuz değişikliklere
paralel olarak bozulan aile yapısı, ekonomik yoksulluk ve köyden kente göç
sonucu oluşan kültürel çatışma gibi sebeplerle bazı aileler toplumsal yaşamının
dışına itilmişlerdir. Buna benzer toplumsal değişimler, büyük ümitlerle kente
göçen insanlarımızın aile ilişkilerini olumsuz etkileyerek, çocuklarını
başıboşluğa sürüklemektedir. Ayrıca boşanmalar, resmi nikâh olmaksızın yapılan
evlilikler, değişik eşlerden olan çocuklar, ebeveynlerden birinin evi terk
etmesi gibi nedenler de çocukların ruh halini olumsuz etkilemekte ve onları
evlerini terk ederek sokaklarda yaşama arayışına itmektedir. Bu sorun
yoğunlukla metropol illerde çok daha ileri boyutlara
ulaşmıştır. Bu soruna, kısa bir süre içerisinde sistemli bir çözüm
getirilememesi durumunda zaman içerisinde ülkemizin en önemli sosyal ve iç
güvenlik sorunu haline gelmesi kaçınılmazdır. Bu çocukların bir bölümü,
yoksulluk, aşırı kalabalık, fiziki ve ekonomik imkânsızlıklar, cinsel ya da
duygusal istismar gibi etkenler nedeniyle aileleri ile sorun yaşamaktadır.
Koşullara uyum sağlamak için gösterilecek çabalara karşın, acil olarak çok daha
ciddi toplumsal tedbirler alınmazsa maalesef gelecekte de çocuklarımızın
önemlice bir bölümü ülkemizdeki kentlerin sokaklarında yaşayan ve çalışan
çocukların saflarına katılacaktır. Genellikle sokaktaki çocuklar, iki ana gruba
ayrılarak ele alınmaktadır. Bunlar; sokakta çalışıp akşam evine dönen yani bir
evi olan, akşamları düzenli olmasa da evine dönen çocuklar ile evi olmayan 24
saat sokakta yaşayan, ailesiyle ilişkileri kopuk olup geçimini sokaktan
sağlayan çocuklar olarak gruplandırılmaktadırlar. Dönecek bir evi olmayan veya
çeşitli sebeplerle evine dönmeyi reddeden bu çocuklar, zaman zaman suça bulaşıp, zaman zaman
tiner, bali gibi uçucu ve uyuşturucu maddeler
kullanan, ya da bunlara gereksinim duyan, sokağı mekân edinen çocuklardır. Bu
çocukların aile, okul, çocuk kurumları gibi kendilerine karşı sorumluluğu olan
kişi ya da kurumlarla hemen hemen hiç temasları
bulunmamaktadır. Çeşitli nedenlerle evden kaçmış, aile ve toplumla bağları
tamamen kopmuş olan bu çocuklar küçük gruplar halinde, kendilerine özgü
kurallarıyla sokaklarda yaşamı seçmek zorunda kalmışlardır. Bu çocuk ve gençler
sokakta, şiddet, fiziksel ve cinsel istismar, başkaları tarafından suç işlemeye
zorlanmak, kronik-tehlikeli bulaşıcı hastalıklara yakalanmak, bakımsızlık
sonucu oluşan hastalıklar, kaçırılma, öldürülme gibi tehlikelerle iç içe
yaşamaktadırlar. Bu çocuklarımızın sayısının, en iyimser tahminlerle 7-8 bin
civarında olduğu düşünülmektedir. Sokakta çalışan çocuklar ise, ailesinin geçimine katkıda bulunmak
ya da kendi masraflarını karşılamak için günün bir bölümünde sokakta çalışan
çocuklardır. Mendil, sakız, su, kart satanlar, ayakkabı boyacılığı yapanlar,
kırmızı ışıkta araba camı silenler, sabit noktalarda dilencilik yapanlar buna
örnektir. Bunlar da maalesef sürekli, sokaklarda hak etmedikleri ve o yaştaki
bir çocuğun baş edemeyeceği çeşitli davranış ve tehlikelerle yaşamak durumunda
kalmakta eğitim imkânlarından mahrum bırakılmaktadırlar. Yukarıda açıklanan sorunların çözümü için alınacak tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılması gerekmektedir. BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır. Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş iki
tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım. A)
Tezkereler (Devam) 2.- Sağlık Bakanlığı Müsteşarı
Orhan F. Gümrükçoğlu’nun İsviçre’ye yaptığı resmî
ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/482) 20/6/2008 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Uzm. Dr. Orhan F. Gümrükçüoğlu’nun, 19-24
Mayıs 2008 tarihlerinde Cenevre’de düzenlenen Dünya Sağlık Örgütü 61. Dünya
Sağlık Asamblesi Toplantısı’na katılmak üzere bir heyetle birlikte 18-21 Mayıs
2008 tarihlerinde İsviçre’ye yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre
gereğini arz ederim. Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan Liste Kemalettin Aydın Gümüşhane
Milletvekili Rüstem Zeydan Hakkâri
Milletvekili K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN – Arayacağım efendim. Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on dakika ara veriyorum efendim. Kapanma Saati: 16.06 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.19 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Murat ÖZKAN (Giresun) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
124’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Başbakanlık tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım. Tezkereyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
vardır, kabul edilmiştir. Diğer tezkereyi okutuyorum: 3.- Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun İsrail’e yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/483) 27/6/2008 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun,
görüşmelerde bulunmak üzere 21-24 Mayıs 2008 tarihler arasında İsrail’e yaptığı
resmî ziyarete, İstanbul Milletvekili Lokman Ayva’nın iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre
gereğini arz ederim. Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan BAŞKAN – Tezkereyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere kabul
edilmiştir. İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım. B)
Önergeler
(Devam) 5.- Ankara Milletvekili Yılmaz
Ateş’in, Gider Vergileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi’nin (2/192) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/70). Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 2/192 Esas Numaralı, “Gider Vergileri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifim” 45 gün içinde komisyonlarda
sonuçlandırılmadığından, iç tüzüğün 37. maddesi gereğince doğrudan genel kurul
gündemine alınmasını arz ederim. Saygılarımla. Yılmaz
Ateş Ankara BAŞKAN – Önerge sahibi olarak buyurun Sayın Ateş. YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, 1999 yılında ulus olarak yaşadığımız bir
acı… Bildiğiniz gibi, depremden sonra GSM abonelerine yüzde 25 oranında bir
özel iletişim vergisi konmuştu. Bunun uygulaması 2002 yılına kadar devam etmesi
gerekirken, süresi 2 defa uzatıldı ve maalesef şu anda da kalıcı hâle
getirildi. Dilerim ne ülkemize ne de dünyaya Tanrı bir daha böyle bir acı
yaşatmaz. Ama bu acı nedeniyle toplumumuzun, ulusumuzun gösterdiği dayanışma
duygusunun bir ranta çevrilerek yüzde 25 oranında sürekli bir hâle gelen
vergiyi de sürdürmenin bir anlamı yok diye düşünüyorum.Bu
oran, değerli arkadaşlar, Uganda’da yüzde 30, Zambiya’da yüzde 25, Tanzanya’da
yüzde 29, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 15 ile 25 arasında değişirken
maalesef ülkemizde yüzde 60’a varan bir zam, “vergi” adı altında bir zam
uygulanmaktadır. Bu doğru bir yaklaşım değildir, bundan bir an önce dönülmesi
gerekmektedir. O nedenle, kanun teklifimizin sayın milletvekilleri tarafından
da desteklenmesini dilemekteyiz. Değerli arkadaşlar, bu bir hukuksuzluk anlamına gelmektedir.
Hukuksuzluğu sürdürmenin hiçbir anlamı yok. Bu hukuksuzluğu sürdürdüğümüz zaman
bu hukuksuzluğun giderek yaşamımıza da girdiğini görmekteyiz. Sayın Başkanın da hoşgörüsüne sığınarak, bu süre içinde de
kalarak, değerli arkadaşlar, bugün 1 Temmuz, 2 Temmuz olaylarının on beşinci
yıl dönümü. Bu aradan geçen on beş yıllık süre içerisinde maalesef gerçek
failler yakalanıp yargının karşısına çıkarılamamıştır. Yine bu on beş yıllık
süre içerisinde -Sayın Reha Çamuroğlu’nun da
belirttiği gibi- orası, “Müze olsun.” talebi olmasına rağmen, bir dönerci, bir
kebapçı dükkânı olarak o otel faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu bir insanlık
ayıbıdır, bunun kaldırılması gerekir. Madımak Oteli’nin bir
müze hâline getirilmesi lazım. Yine arkadaşlarımız geçen dönemlerde de öneri vermişlerdi. Bir
insan eğer “Benim ibadet yerim burasıdır.” derse, oraya devletin, iktidarların
“Hayır, burası sizin inanç yeriniz değildir.” demesini doğrusu anlamak mümkün
de değildir. O nedenle, cemevlerinin de bir an önce
ibadet yeri olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Bu hukuksuzluk, değerli arkadaşlar, görüyoruz ki, sürdürülebilir
bir hâle gelmiş. Bundan tam on üç ay önce, 12 Haziran 2007 tarihinde bir grup
gazeteci tutuklandı, adına da “Ergenekon Operasyonu” denildi. Değerli
arkadaşlar, ben 12 Martı yaşadım, 12 Eylülü yaşadım; birisinde öğrenci,
birisinde gazeteciydim. Değerli arkadaşlar, çok sanıklı davalar görüldü; siyasi
partiler davaları, dernek davaları, sendika davaları... Değerli arkadaşlar, on
üç ay süren bir iddianame sürecini bugün Türkiye’de de, dünyada da bir hukuk
sistemi yaşamamıştır. Buna dayanılarak bugün yine birtakım aydınlarımız, sivil toplum
örgütlerimizin başkanları, Atatürkçü Düşünce Derneğinin Başkanı, Ticaret Odası
Başkanı, bir gazetemizin Ankara temsilcisi… Bir eski milletvekilinin de
aranmakta ve tutuklanmak üzere olduğu belirtiliyor. Sayın iktidarın bunu
sürdürmemesi gerekir. Yargıya intikal etmiş bir olay, denilebilir ama on üç ay
süren bir iddianamenin ortaya çıkarılmaması da Türkiye'nin ayıbıdır. Bu ayıbı
da yaşatmamak gerekir diye düşünüyorum. Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlarken kanun teklifimize de
desteklerinizin olmasını diliyorum. Tekrar saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ateş. Evet, önerge üzerinde bir milletvekili olarak Bursa Milletvekili
Mehmet Emin Tutan. Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş ve arkadaşlarının İç
Tüzük’ün 37’nci maddesi mucibince doğrudan gündeme alınmasını istedikleri Gider
Vergileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Bilindiği gibi, 17 Ağustos depreminden sonra ülkemiz maddi ve
manevi büyük acı ve yıkımlarla karşı karşıya kalmıştır. Binlerce insanımız
ölmüş, yaralanmış, binlerce maddi hasarlı yıkımlar olmuştur. Zamanın Hükûmeti de yaraları sarmak amacıyla bazı ekonomik
tedbirler almış olup bunlardan biri de cep telefonları abonelerinin yüzde 25
oranında özel iletişim vergisiyle muhatap edilmeleri olmuştur. Bu vergi geçici
olarak konulmasına rağmen, bitiş tarihinden sonra iki kez uzatılmış ve bilahare
kalıcı hâle gelmiştir, artık bu vergiler oturmuş ve bütçe kalemlerinde de ciddi
bir gelir oluşturmuştur. Bu nedenle mevcut durumun devamının ve mezkûr yasa teklifinin İç
Tüzük 37’nci maddesine göre öncelikle görüşülmesinin aleyhinde olduğumu
saygıyla arz ediyorum. Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tutan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Sayın milletvekilleri, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler”
kısmına geçiyoruz. Bu kısımda yer alan, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 57 milletvekilinin, yasa dışı dinlemelere
zemin oluşturdukları ve himaye ettikleri; özel hayatın gizliliği ve korunması
ile haberleşme hürriyeti ve gizliliği hak ve ilkelerinin yoğun ve keyfi şekilde
ihlal edilmesine göz yumdukları; bu suretle görevlerini kötüye kullandıkları;
bu eylemlerinin Türk Ceza Kanunu’nun 257’nci maddesine uyduğu iddiasıyla,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay haklarında,
Anayasa’nın 100’üncü ve İç Tüzük’ün 107’nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin (9/2) esas numaralı önergesi üzerindeki görüşmelere
başlıyoruz. VII.- MECLİS SORUŞTURMASI A) Ön
Görüşmeler 1.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 57
milletvekilinin, yasa dışı dinlemelere zemin oluşturdukları ve himaye
ettikleri; özel hayatın gizliliği ve korunması ile haberleşme hürriyeti ve
gizliliği hak ve ilkelerinin yoğun ve keyfî şekilde ihlal edilmesine göz
yumdukları; bu suretle görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay haklarında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/2) BAŞKAN - Bu görüşmede, sırasıyla önergeyi verenlerden ilk imza
sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine, şahısları adına üç
üyeye ve son olarak da hakkında soruşturma açılması istenmiş bulunan Başbakan
veya Bakana söz verilecektir. Konuşma süreleri onar dakikadır. Meclis soruşturması önergesi Genel Kurulun 10/6/2008
tarihli 115’inci Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere
dağıtılmıştır. Bu nedenle, soruşturma önergesini tekrar okutmuyorum. İlk söz, önerge sahibi olarak Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir toplumu çağdaş kılan temel unsur o toplumda hukukun
üstünlüğüne inanmaktır, hukukun üstünlüğünü temel kural olarak kabul etmek ve
bunu yaşama geçirmektir. Eğer hukukun üstünlüğünü kâğıt üzerinde yapar,
gerçekten yaşama geçirmezsek, hukukun üstünlüğü sadece kâğıt üzerinde kalır ve temel
insan hakları büyük ölçüde ihlal edilmiş olur. Türkiye'de öteden beri gündemden düşmeyen temel bir konu var.
Haberleşme gizliliğinin ısrarla ihlal edildiği, bu konuda hükûmetlerin
gerekli çabaları göstermediği, hatta Parlamentonun bu konuda gerekli çabaları
göstermediği şeklinde yaygın bir kanaatin olduğunu da belirtmek isterim. Değerli milletvekilleri, sadece bugüne özgü bir olay değil bu.
Daha önce de telefon dinlemeleriyle ilgili olarak yine Parlamentoya pek çok
konu gelmiş ve Parlamentoda tartışılmıştır. Hatta geçen, yine yasa dışı
dinlemelerle ilgili yapmış olduğumuz bir toplantıda AKP’den değerli bir
milletvekili Parlamentoda kurulan araştırma komisyonunun da sonuç alamadığını
burada ifade etmişti. Gerçekten de 1997 yılında Parlamentoda kurulan araştırma
komisyonunun sonuç bölümü aynen şöyle değerli milletvekilleri: “Komisyonumuz
yaptığı çalışmalar sonunda, telefonların yasa dışı dinlendiği yolundaki yaygın
kanaati gözlemlemiş ancak bu konuda kanıt elde edememiştir.” Araştırma
komisyonu bile yaygın bir kanaat olduğunu gözlemlediğini raporunda ifade
etmektedir ve o gün yapılan çalışma sonuçsuz bırakılmıştır. Değerli milletvekilleri, bu kürsüde yine AKP’den grup başkan
vekili bir arkadaşımız buraya gelerek dinlemelerin geçmişte çok dağınık bir
ortam içinde yapıldığını, Jandarma Genel Komutanlığının, Emniyet Genel
Müdürlüğünün ve Millî İstihbarat Teşkilatının farklı dinlemeler yaptıklarını ve
bu dinlemelerin kontrol edilemediğini ve denetlenemediğini bu kürsüde ifade
etmişti. Hatta -şöyle bir cümlesi var- Sayın Bozdağ’ın
“İstedikleri gibi kullanıyorlardı ve toplum geçmişte bunun örnekleriyle
doluydu.” diye bir açıklaması da var. Değerli arkadaşlar, soruları yanıtlamak üzere kürsüye gelen
İçişleri Bakanımız Sayın Beşir Atalay demokratikleşme sürecinin, insan hakları
sürecinin güçlendirilmesi gerektiğini, özel hayata ne kadar önem verdiklerini,
haberleşme ve iletişim özgürlüğüne ne kadar önem verdiklerini Parlamentoda dile
getirmişti ve yine kendi ifadesiyle “İnsan özgürlüğünü, bireyin özel hayatını,
demokrasiyi, açık toplumu her zerresine kadar savunan birisi olarak
söylüyorum.” diyerek de altını çizmişti söylediklerinin. Ama Sayın Atalay’ın söylediği bir şey daha var, “Âdeta herkesi
dinleme korkusu altında tutan, endişeye sokan bir ortama soktu son gelişmeler.”
diye de bir açıklama yaptı. Buna karşılık ne yapıldı? Parlamento buna karşılık ne yaptı?
Değerli milletvekilleri, Parlamentoda bir yasa çıkardık. Yasanın temel noktası
dinlemeyle ilgili olayların, olguların hukuk devletine özgü bir yapı içinde gerçekleşmesi
ve bunun mutlaka yargı kararı içerisinde olmasıydı ve yine bu yasada yargı
kararlarının içeriğinin ne olacağı da açıkça belirtilmiştir. Bakın, hakkında
tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, kullandığı telefon
numaraları veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodundan belirlenen
düzenlemelerin de mahkeme kararında mutlaka olması gerektiği ifade ediliyordu. Değerli arkadaşlar, yasayı Parlamento böyle çıkarmakla beraber,
yürütme organı ve Sayın Başbakan bu yasaya aykırı bir uygulama yapmıştır ve
yasa dışı dinlemelere ortam hazırlamıştır. Diyeceksiniz ki: “Nasıl oluyor bu?”
Bu, mahkeme kararıyla da, Yargıtayın kararıyla da
sabit hâle gelmiştir. Bakın, önce Emniyet Genel Müdürlüğü Türkiye genelinde bir
izleme yetkisi almıştır. Arkasından Jandarma Genel Komutanlığı yine Türkiye
genelinde bir izleme yetkisi almıştır. Değerli milletvekilleri, yargı kararlarına baktığınızda, yapılan
başvurulara baktığınızda telefonu dinlenecek kişi yok, telefon numarası yok,
kimler olduğu belli değil. Ama Türkiye genelinde sanki Türkiye’deki herkes
teröristmiş gibi, sanki Türkiye’de herkes yasa dışı bir örgütlenmenin
içindeymiş gibi o mantıkta izleme alınmıştır. Peki, değerli arkadaşlar,
Parlamentonun vermediği bir yetkiyi yürütme organı nasıl, bu kadar, yasalara
aykırı olarak kullanabilir? Şimdi, diyebilirsiniz ki… İSMAİL BİLEN (Manisa) – Yargı organı karar vermedi mi? KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Bakın, topu yargı organına atmaya
gerek yok. Bizim muhatabımız burada yürütme organı. Yürütme organından birisi
çıkar der ki: “Ben bu yasa dışı izlemeyle ilgili olarak onayı hazırlayanlar
hakkında soruşturma açtım.” Der mi? Diyecek mi? Bekliyoruz. Diğer konularla ilgili olarak Adalet Bakanlığı… Bakın, değerli
milletvekilleri, Jandarma Genel Komutanlığı da aynı doğrultuda dinleme, izleme
yetkisi aldıktan sonra Telekomünikasyon Kurumu bunun yasaya aykırı olduğunu
iddia ederek Adalet Bakanlığına dilekçeyle başvuruyor. Diyor ki: “Jandarma
Genel Komutanlığının aldığı izleme yetkisi Parlamentonun çıkardığı yasaya
aykırıdır. Ağır ceza mahkemesi ancak kendi görev bölgesiyle sınırlı alanda
izleme yetkisi verebilir, bu yetki de aşılmıştır.” Adalet Bakanlığı ne yapıyor?
İşte Adalet Bakanlığının onayı burada değerli arkadaşlar. Adalet Bakanlığı,
kamu yararına bunun bozulması, kanun yoluyla bozulması için dava açıyor ve dava
Yargıtay kararıyla kesinleşiyor. Şimdi gelelim asıl temel soruna değerli milletvekilleri.
Telekomünikasyon Kurumu kime bağlı ve Telekomünikasyon Kurumu Başkanını kim
atar? Çıkan yasada Telekomünikasyon Kurumu doğrudan Sayın Başbakana bağlı ve
Başbakan atıyor. Diyeceksiniz ki: “Bu kadar önemli bir görevde sadece
Başbakanın değil Cumhurbaşkanın da onayı var.” Maalesef yok arkadaşlar.
Cumhurbaşkanı bu atama sistemi içinde dışarıda tutulmuş vaziyette. Peki,
diyeceksiniz ki: “Böyle bir yanlışlık olduğu zaman Sayın Başbakan denetim
yollarını kullanacaktır.” Bakın, yasada denetim organını belirleme yetkisi de
Sayın Başbakana tanınmıştır. Bana söyler misiniz, hem atama yetkisini hem
denetim yetkisini bir kişi elinde bulundurursa orada demokrasiden, hukuktan,
insan hakları ihlallerinin önleneceğinden söz edebilir misiniz? Böyle bir
anlayış olabilir mi? Biz bu yasa buradan çıkarken bu eksikliklere dikkat çektik
ve düzeltilmesini istedik ama Adalet ve Kalkınma Partisi “Hayır, biz bu yasayı
böyle çıkaracağız.” dedi Şu anda bu yasa Anayasa Mahkemesinin gündemindedir,
önümüzdeki günlerde bu konuda vereceği kararı bekliyoruz. Değerli arkadaşlar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Telekomünikasyon
Kurumunun başvurusu ve Adalet Bakanlığının da itirazı üzerine bir karar
veriyor. Verdiği karar şu: Mahkemenin verdiği karar yanlıştır, bütün herkes
izleme kapsamına alınamaz, birinci nokta bu. İkinci nokta şu: Siz, açıkça, kişinin adını, telefonlarını…
Gerekçelendirerek ancak izin alabilirsiniz diyor, burada o yok. Üç: İlgili yargıç, ağır ceza mahkemesi yargıcı ancak yargı
çevresiyle sorumlu bir alanda görev ve yetki kullanabilir, Türkiye genelinde
böyle bir yetkiyi kullanamaz. Değerli milletvekilleri, bu yetki ortaya çıktıktan sonra, bu karar
ortaya çıktıktan sonra, Emniyet Genel Müdürlüğünün de aynı konu hakkında bir
onayı var. Şimdi, Sayın Başbakan harekete geçti mi? Hayır. Adalet Bakanlığı
harekete geçti mi? Hayır. İçişleri Bakanı harekete geçti mi? Hayır. En son YARSAV’ın yaptığı başvuru var, Türkiye İşçi Partisinin
yaptığı başvuru var. YARSAV’ın başvurusuna Sayın
Bakanın verdiği bir yanıt var, diyor ki: “Bu konu incelenmektedir.” Değerli milletvekilleri, konunun incelenmesi bir tarafa, bu izni
alan Telekomünikasyon Kurumu, yani doğrudan doğruya Sayın Başbakana bağlı olan
Telekomünikasyon Kurumu, acaba niçin Emniyet Genel Müdürlüğü için Adalet
Bakanlığına başvurmamış da sadece Jandarma Genel Komutanlığı için başvurmuş? Bu
herhâlde çok önemli bir soru olsa gerek ve bu sorunun yanıtını biz Sayın
Bakandan, Sayın Başbakandan bekliyoruz. Sayın Başbakan mademki olayın bu kadar içindedir,
telekomünikasyonun denetiminden atanmasına kadar bütün alanların içindedir, o
zaman Sayın Başbakan bunun sorumluluğunu sırtında taşımak zorundadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu,
devam edin. KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Az önce de söyledim, Yargıtay
kararıyla yapılan işlemlerin Anayasa’ya aykırı olduğu, hukuk sistemine aykırı
olduğu, bizim Parlamentonun 2005’te çıkarmış olduğu yasaya aykırı olduğunu da
söylemiştir. Artık yasalarla aykırılık tescil edilmiştir. Sayın Başbakanın
sorumluluğu çok büyüktür. Sayın Başbakan diyor ki bugün AKP’nin grup toplantısında:
“Efendim, soruşturma önergesi veriyorlar… Bu da havada kaldı.” Sayın Başbakanın
bunun havada kalıp kalmadığını öğrenmesi için ya da bizim öğrenmemiz için gelip
burada bunun hesabını vermesi lazım. Sayın Başbakan, siz, Telekomünikasyon
Kurumu Başkanını nasıl atadınız? Bununla ilgili bir denetim yaptınız mı
yapmadınız mı? Yargıtay kararı ortaya çıktıktan sonra Emniyet Genel Müdürlüğü
olayını kaldırdınız mı kaldırmadınız mı? Eğer bunu kaldırmadıysa, bu konuda bir
adım atmadıysa, Sayın Başbakan hukuk sistemini katletmiş demektir, Sayın
Başbakan Parlamentonun iradesinin aksine bir irade ortaya koyarak Türkiye
genelinde bir izleme yapmış demektir. Umuyorum ve diliyorum ki bir soruşturma komisyonu kurulur ve bütün
bu gerçekler bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmış olur. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kılıçdaroğlu. Şahısları adına, Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş. Sayın Demirtaş, buyurun efendim. (DTP
sıralarından alkışlar) SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlayarak başlamak
istiyorum. Kemal Kılıçdaroğlu ve 57
milletvekilinin, Sayın Başbakan ve Sayın İçişleri Bakanı hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi hakkında şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Değerli arkadaşlar, söz konusu önerge, en nihayetinde, temel hak
ve özgürlüklerin kullanımıyla, temel hak ve özgürlüklere yaklaşımla, bakış
açısıyla doğrudan ilgili, doğrudan ilintili bir soruşturma açılması
önergesidir. Burada temel hak ve özgürlüklere Hükûmetin
hangi pencereden baktığı meselesi sorgulanmalıdır, yani biz, insan haklarına,
özgürlüklere güvenlik açısından mı bakıyoruz, özgürlük açısından mı bakıyoruz?
Bu temel yaklaşım, hem Hükûmetin yasa tekliflerinde
hem de idarenin, Hükûmetin uygulamalarında, iktidarın
uygulamalarında çok bariz farklar yaratacak iki temel bakış açısıdır. Türkiye’de şöyle bir kanaat geçmiş hükûmetler
döneminde başlamış olmakla birlikte, AKP Hükûmetinin
de uyguladığı politikalarla yerleşmiş, topluma kanıksatılmış bir anlayış
vardır. Nedir o anlayış? Toplumun tümü tehdit altındadır. Tehdit baskısı
vardır. Güvenlik problemi vardır. Dolayısıyla, bu çerçevede hükûmetin,
devletin alacağı önlemler insan haklarına, hukuka aykırı olsa bile sizlerin,
yani toplumun güvenliği adına yapıldığı için hoş görülmelidir anlayışı,
güvenlikçi bakış anlayışı, maalesef ki, toplumda yer etmiş durumdadır. Bu
anlayışın yer etmesine neden olan uygulamalar, AK PARTİ Hükûmeti
döneminde, maalesef, yoğunlaşarak artmıştır. Örneğin, son yapılan bir araştırmaya
göre Türkiye’de insanların yüzde 51’i işkenceye karşı olmadığını beyan
etmiştir. Bu çok vahim bir durumdur. Nereden nereye gelindiğinin çok vahim bir
örneğidir. Yani, toplumun insan haklarına olan saygısı, insan haklarına olan
duyarlılığı giderek azalmakta, insan hakları ihlallerine karşı gösterilen
refleksler giderek azalmaktadır. Şimdi, ana muhalefet partisinin genel sekreterinin dinlendiği
iddiaları elbette ki vahimdir. Bunun gibi, toplumda, çok ciddi insan hakları
ihlalleri, kişi hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğine dair çok ciddi örnekler
yaşanıyor. Neredeyse her gün, her hafta Türkiye’de vahim örneklerle
karşılaşıyoruz. Ama buna karşı toplumsal refleksler oldukça zayıf. Özellikle
toplumun reflekslerinin bu konuda zayıf olması, hassasiyetlerinin azalması için
planlı, programlı yıllardır süren, devam eden projelerle, planlarla, maalesef
ki, işte, toplumun yüzde 51’i işkenceyi hoşgörür,
kabul edebilir hâle getirilmiş durumda. Eğer, bugün, Sayın Önder Sav’ın
dinlendiği iddialarına karşı toplumda büyük bir infial uyanmıyorsa, bunun
nedeni, işte, bu reflekslerin öldürülmüş olmasıdır. Peki, bu sadece Sayın
Sav’la ilgili bir konu mudur? Hayır. İddia ediyorum, bugün Türkiye’de aktif
siyaset içerisinde bulunan 550 milletvekilini de dâhil ederek belirtiyorum,
sayın bakanları dâhil ederek belirtiyorum, yine üst düzey ordu veya sivil
bürokrasisini dâhil ederek belirtiyorum; dinlenmediğini, izlenmediğini,
fişlenmediğini, takip edilmediğini iddia eden varsa buyursun, Meclis kürsüsü
burada. Bu duyguya sahip olmayan bir tek kişi varsa buyursun desin ki: “Benim
bu konuda içim rahat.” “Evimin telefonu, cep telefonum, iş telefonum, mail’im,
yediğim yemekler, kiminle oturup kalktığım, hangi toplantılara katıldığım takip
edilmiyor, bu konuda benim içim çok rahattır.” diyen varsa buyursun burada
ifade etsin, biz de saygı duyalım ona. Sayın İçişleri Bakanı birazdan çıkacak, bu kürsüden konuşacak.
Kendisi ifade etsin, İçişleri Bakanı olarak gerçekten içi rahat mı? (DTP
sıralarından alkışlar) Telefonlarının dinlenmediğine dair, kendisinin
izlenmediğine dair içi rahat mı? Valilerden, kaymakamlardan, Türkiye’nin bütün
kentlerinde görev yapan valilerden, kaymakamlardan içi rahat mı diye sormak
lazım. Fişlenmeyen, takip edilmeyen, izlenmeyen üst düzey kamu görevlisi,
yetkilisi var mı merak ediyorum. Yani biraz önce Sayın Kılıçdaroğlu
da ifade etti, daha önce Meclis araştırma komisyonu bu konuda kamuoyunda yaygın
bir kanaat olduğunu tespit ediyor ancak maalesef delil ortaya koyamıyor.
Elbette ki bu işi yapan kılıfını da hazırlıyor, delil bırakmıyor, elbette ki
Meclis araştırma komisyonu dahi maalesef ki o delillere ulaşamıyor. Ama hiç
kimse, en azından Hükûmet bu konuda gerekli
tedbirleri aldığı konusunda, sorumlular hakkında soruşturma yapıp
cezalandırdığı konusunda bizleri ikna etmediği müddetçe toplumun içi rahat
olmamalıdır. Bizim içimiz rahat değildir, hiç kimsenin de içi rahat olmamalıdır
çünkü Türkiye’de özel hayatın gizliliği, özel hayatın mahremiyeti, buna saygı
diye bir müessese, mesele yoktur. Neden yoktur değerli arkadaşlar? Türkiye’de istihbarat çalışmaları
birçok koldan yürütülür, emniyetin ayrı vardır, MİT’in ayrı vardır,
Genelkurmayın ayrı vardır, jandarmanın ayrı vardır, hatta bilumum yabancı
istihbarat örgütünün Türkiye’de faaliyetlerinin olduğu bilinir en azından. Dolayısıyla,
en azından hangisi tarafından dinlendiğinizi bilmeden en azından bir tanesi
tarafından izlendiğinizi, dinlendiğinizi her biriniz tahmin edersiniz. Şimdi, bu kadar yetki karmaşası içerisinde her siyasal gücün ve
aktörün, gücü eline geçirenin de kendi istihbarat örgütünü oluşturduğu bir
sistemde elbette ki hiç kimse güvencede olmayacaktır. Bugün, dinlemeler,
izlemeler, fişlemeler siyasi şantaj aracı olarak kullanılabilmektedir; ya
basına sızdırılarak, kamuoyuna sızdırılarak ya da kapalı yöntemlerle siyasal
şantaj aracı olarak dahi kullanılmaktadır. Aslında kamusal güvenlik, devletin güvenliği, toplumun güvenliği,
suçların önlenmesi açısından yapılması gereken istihbarat çalışmaları,
maalesef, kişi hak ve özgürlüklerinin aleyhine çok rahat bir şekilde
kullanılmaktadır. Bugün AK PARTİ Hükûmeti, yarın
başka bir hükûmet gelir, onun istihbarat örgütü,
birbirine karşı istihbarat savaşları ve bu savaş içerisinde yıpranan siyasiler,
vatandaşlar, çiğnenen temel hak ve özgürlükler olacaktır. Şimdi, bu konuda yargının da elbette ki belli sorumlulukları
vardır. Ben şuna hiç tanık olmadım yani bir güvenlik biriminin savcı
aracılığıyla mahkemeye başvurup da dinleme talebi ilettiğinde mahkemenin bunu
reddettiğine dair bir karara, en azından -mutlaka örneği vardır ama- ben
rastlamadım. Neredeyse her başvurana, ilgili kişiyle ilgili, maalesef ki
rahatlıkla, dinleme kararları verilmektedir. Bu da son çıkarılan yasanın bu
konuda yoruma açık olması, geniş yorumlanabilmesinden kaynaklıdır. Ama dinleme kararları sadece ilgili kişiyle sınırlı kalmamakta
değerli arkadaşlar, o kişiyle ilgili dinleme yapılırken şu veya bu şekilde
onunla iletişime geçen herkesin görüşme kaydı kayıt altına alınmakta ve yine
işin ilginç tarafı basına çok rahat bir şekilde sızdırılmaktadır. Yine, gün geçmiyor ki değerli arkadaşlar “dinlemeye takıldı”
haberleri basına yansımamış olsun. Bakın birkaç örnek var elimde: “Eski Bakan
dinlemeye takıldı.” Bakan hakkında dinleme kararı yok, sadece dinlemeye
takıldı. Konuşma detayları kelime kelime basına sızdırılmış
değerli arkadaşlar. “Milletvekili dinlemeye takıldı.” “Hâkim, izin verdi,
dinlemeye takıldı.” Ne konuşmuş basından okuyabilirsiniz. Yani normalde
bunların gizli kalması lazım ve bu kişiyle ilgili dinleme kararı alınmadığı
için imha edilmesi lazım. Bunu yapmayanların hepsi suçlu. Sayın
Bakan çıkacak birazdan… Bunlarla ilgili, bunu yapanlarla ilgili tek bir idari
soruşturma var mı, görevden alınan var mı merak ediyoruz. “Cinayet planı
dinlemeye takıldı.” Takılmış yani, karar yok. “Aydın Doğan-Ergenekon bağlantısı
da dinlemeye takıldı.” “Müdür dinlemeye takıldı.” Hakem Cem Deda
dinlemeye takıldı.” “Polis şefi dinlemeye takıldı.” Takılmayan yok değerli
arkadaşlar. Yani yaptığımız hangi görüşmenin güvenlikli olduğuna dair hiçbir
fikrimiz yok. Ya bizler hakkında dinleme kararı var ya da konuştuğumuz,
iletişimde olduğumuz karşı tarafla ilgili dinleme kararı var. Dolayısıyla, hiç
kimse, değerli arkadaşlar, bu sistem içerisinde kendini güvende
hissetmemelidir, tavsiye etmiyorum. Sayın Bakan birazdan çıkar… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Demirtaş, devam
edin. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – …bu kaygılarımızı giderir mi
bilmiyorum ama, doğrusu -kimseden saklayacak bir
şeyimiz yok ama-eşimizle dostumuzla konuşurken bile dikkat ediyoruz artık,
çünkü bir gün sonra basından “Milletvekili dinlemeye takıldı.” diye haberleri
okuyabiliriz. Bu nedenle, bu kadar güvensiz bir ortamda, bu kadar güvenliğin
ihlal edildiği, haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiği bir ortamda müsaade edin
Başbakan ve İçişleri Bakanı hakkında bir soruşturma açılsın, bunun sonucunu da
hep birlikte görelim, hepimizin içi ondan sonra rahat etsin. Hepinize saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Demirtaş. Şahısları adına ikinci söz, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’a aittir. Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar) MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin sayın grup başkan vekilleri ve milletvekillerinin
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay
hakkında verdikleri soruşturma önergesi üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere
söz aldım. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bugün toplumun ve ülkenin birçok sorunu
varken, toplum kesimleri kendi sorunlarına çözüm beklerken, özellikle de bugün
televizyonlarımız bir başka haberle inlerken Türkiye Büyük Millet Meclisi,
milletin Meclisi gerçekten Türkiye’ye yakışmaz bir konuyu -kaçıncı defa oldu-
tekrar konuşuyor. Değerli milletvekilleri, bu sebeple, bizi izleyen değerli
vatandaşlarımıza bugün, burada konuştuğumuz olayın anlamını ve içeriğini
anlatmayı gerekli görüyorum. Sonra da birkaç sorum olacak. Değerli milletvekilleri, soruşturma önergesinde şu hususlar iddia
edilmektedir: Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Sayın
Beşir Atalay’ın yasa dışı dinlemelere zemin oluşturdukları, yasa dışı dinleme
yapanları himaye ettikleri ve özel hayatın ve haberleşme hürriyeti gizliliğinin
yoğun ve keyfî bir şekilde ihlal edilmesine göz yumdukları iddia edilmektedir.
Bu sebeple görevlerini kötüye kullandıkları, böylece Türk Ceza Kanunu’nun
257’nci maddesini ihlal ettikleri ve cezalandırılmaları gerektiği talep
edilmektedir. Soruşturma önergesi Anayasa’nın 100’üncü, İç Tüzük’ün 107’nci
maddeleri uyarınca bugün gündemimize alındı. Bu sebeple bu konuyu tartışıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu önerge ile ana muhalefet partimiz
siyasi iktidar hakkında, bana göre, bize göre çok önemli, ciddi ve ağır
iddialarda bulunmaktadır. Deniliyor ki -üç husus söyleniyor- biri, emniyet
güçleri içinde oluşturulan özel birimler var veya Hükûmetin
himayesinde bazı merkezler var. Bunlar, yasal olmayan yollarla, sürekli ve
yaygın bir şekilde dinleme, izleme, takip, fişleme, dosyalama yapmaktadırlar.
Bu iki husus, gerçekten üzerinde durulması, açıklığa kavuşturulması,
kafalardaki bulanıklığın giderilmesi, cevabının verilmesi gereken, Türkiye’ye,
Türkiye’yi Türk milleti adına yöneten siyasi iktidara atfedilmemesi gereken
suçlardır, suçlamalardır, iddialardır, ithamlardır. Temel hak
ve özgürlüklerin veya demokrasinin veya çağın çok temel değeri olan özel
hayatın gizliliği ve demokrasinin olmazsa olmaz şartı olan haberleşmenin
gizliliği konusunda emniyet teşkilatları içinde, devlet birimleri içerisinde
veya bazı özel merkezlerde sürekli ve yaygın şekilde dinleme, izleme, takip,
fişleme ve zamanında kullanılmak üzere dosyalama yapıldığı iddiası ifade
edilmektedir. Ayrıca, AKP Hükûmetinin de ve
özellikle Sayın Başbakanla Sayın İçişleri Bakanının da bu kanun dışı eyleme
zemin hazırladıkları, himaye ettikleri ve bu suçun işlenmesine göz yumdukları
iddia edilmektedir. Bir kamu görevlisi olmak hasebiyle Sayın Başbakanın ve
Sayın İçişleri Bakanının görevlerini ihmal ettikleri, bu sebeple de Türk Ceza
Kanunu’nun 257’nci maddesine göre, eğer soruşturma önergesi kabul edilirse, ucu
Yüce Divana ulaşan bir yargı sürecine tabi tutulmaları istenmektedir. Değerli vatandaşlarım, bugün burada görüştüğümüz konu budur, sizin
vekilleriniz olarak bugün sizin gündeminizi değil, bir anlamda siyasetin
sorununu, gündemini konuşmak durumunda kaldık. Bunları, bu iddiaları önemsemek mecburiyetindeyiz, değerli
milletvekilleri. Bu iddiaları iktidar partisi ile ana muhalefet partisinin
çekişmesi olarak ifade edemeyiz, algılayamayız. Bu, bu Meclisin, bu ülkenin, bu
milletin çok temel sorunları; ertelenmesi, ötelenmesinin maliyetinin çok daha
büyük olacağına inandığım çok temel sorunları. Değerli milletvekilleri, isnat edilen suça istenilen ceza, dikkatinizi
çekmek istiyorum, isnat edilen suça istenilen ceza Türk Ceza Kanunu’nun
“Millete ve Devlete Karşı Suçlar” kısmının “Görevi kötüye kullanma” başlığını
taşımaktadır. Yani, ana muhalefet partimiz, Türkiye’yi Türk milleti adına
yönetmekle görevli ve yetkili iktidar partisinin Sayın Başbakanı ve İçişleri
Bakanıyla ilgili millete ve devlete karşı suç işlediği iddiasıyla soruşturma
önergesi vermiştir. Bunun cevabı verilmelidir. Maddeyi okumaya gerek
görmüyorum. Burada ihmali olanlar ve bu hususlara aykırı davrananların üç yıla
kadar cezalandırılmasının istendiğini içinizde bulunan avukat arkadaşlarımız
biliyorlardır. Değerli milletvekilleri, gerçekten, son günlerde, uzun zamandan bu
yana diyebiliriz, ama son günlerde yoğunlaşan bir şekilde her gün birçok
gazetede birtakım izlemelerin ve dinlemelerin yapıldığı, fişlemelerin
yapıldığı, işte, benden önceki sayın konuşmacının ifade ettiği gibi, takılma
işleminin yaşandığı bir süreci yaşıyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
daha önce de ifade ettik. Türkiye’ye yakışmaz, bize yakışmaz, çağa yakışmaz bir
suçla bu ülke itham ediliyor. Aslında birbirimizle siyaset yaparken,
birbirimizle boğuşurken Türkiye’ye haksızlık yaptığımızın farkında mıyız diye
ara sıra durup düşünmek gerektiğini sizin takdirinize sunuyorum. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, demokrasi ve özgürlük
için, ülkemizin geleceği açısından, insanımızın kendine güvenini, birbirine
güvenini, vekillerine güvenini, temsilcilerine güvenini, kendisini yönetenlere
güvenini kaybetmemesi için, bu karanlık tablonun, bu bulanık tablonun, bu
havanın hızla izale edilmesini, ortadan kaldırılmasını ısrarla söyledik. Dedik
ki: “Sayın Hükûmetimiz, Sayın İktidar Partisi Grubu,
gelin, bu konuyu kendi üzerinize almayın. Bu konuyu ana muhalefetle iktidarın
atışması konusu olmaktan çıkartalım, bu konuyu Meclisin konusu hâline
getirelim. Bu ithamları ortadan kaldıralım, bu iddiaları ortadan kaldıralım.”
Araştırma önergesi vermemizin sebebi buydu. Orada bir başka incelik vardı.
Dedik ki: “Gelin, bu İç Tüzük’teki düzenlemenin de dışına çıkartarak, tüm
Meclisi işin içerisine katarak, her partiden eşit sayıda, iki üyenin
katılımıyla bir komisyon kurulsun, bu komisyon bu konuyu bütün detayıyla,
tekniğiyle, hukukuyla incelesin, araştırsın ve çözüm üretsin. Dolayısıyla ülkemiz,
Hükûmetimiz, devletimiz, bürokrasimiz bu suçla
suçlanmaktan ve bu güvensiz ortamda yaşamaktan kurtarılsın.” Ama sayın
iktidarımız maalesef bu konunun ya ciddiyetine inanmıyor ya da bu işi siyaset
biliyor. Yani muhalefet partisinin kendisine çatmasının, kendisine rant getirmesini… Böyle bir hesabın içinde midir, anlamakta
zorlanıyoruz. İşte bugün, deminki ifade ettiğim anlamlarda çok ciddi bir
suçlamayla bir soruşturmaya konu oluyorsunuz ve Türkiye bugün birçok anlamda
kan ağlarken, çiftçisi, işçisi, memuru, esnafı, sanayicisi bir belirsizliğin
girdabında, yarın ne olacak sorusunun cevabını ararken Türkiye Büyük Millet
Meclisi, maalesef, bize yakışmaz, çağa yakışmaz böyle bir konuyu tartışmak
mecburiyetinde kalıyor. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İç Tüzük gereği tartışıyoruz. MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Size söylüyorum: Buna hakkınız yok, buna
hakkımız yok değerli milletvekilleri. Bu ülkeyi kendi sorunlarımızla meşgul
etmeye hakkımız yok. Bu sorunları geleceğe erteleme hakkımız da yok. Gelin, bu
işi araştıralım. Araştıralım, sebeplerini bulalım, çözümlerini de birlikte
oluşturalım. Gerekiyorsa Anayasa değişikliği, gerekiyorsa kanun değişikliği,
gerekiyorsa kurum oluşturalım, özel, bağımsız… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Şandır, devam ediniz efendim. MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …kurumlar oluşturalım ve bu
oluşturduğumuz kurumlarla bu suçlamadan ülkemizi kurtaralım diye teklif ettik
ama ne hikmetse iktidar iktidardır, muhalefet muhalefettir, muhalefetin her
söylediği bizim aleyhimizedir, katılmıyorum, reddediyorum yaklaşımıyla ciddiye
almadınız, dikkate almadınız. Şimdi, bugün bu soruşturma önergesini görüşmüş olmak inanınız ki
bana zül geliyor, işkence geliyor. Ben kendime yakıştıramıyorum. Değerli milletvekilleri, demin arkadaşımız sordu: İzlenmediğini,
dinlenmediğini, takip edilmediğini, günün birinde kendisiyle ilgili bir
dosyanın basına yansımayacağını garanti edebilecek kaç kişi var aramızda veya
kaç sayın bakan var? Böyle bir endişenin, böyle bir korku tünelinin içinden
geçirmeye, bu toplumu, bu güvensizlik ve korku içerisinde teslim almaya ne
hakkımız var… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şandır. MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Bu sebeple, araştırmaya razı olmayan AKP’nin bu soruşturmayı
reddederek cevabını da veremeyeceğini ifade ediyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Araştırma komisyonu kuruldu zaten. Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz? MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sizin grubun konuşma hakkı var Sayın Elitaş, konuşun. BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Milletvekili, biraz önceki
konuşmasında iktidar partisinin ince ve derin hesaplar içerisinde olduğu
şeklinde… BAŞKAN – Biraz daha sesinizi yükseltin, arkadaşlar duyamıyor. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yerimden müsaade ederseniz… OKTAY VURAL (İzmir) – Hangi konuda efendim? BAŞKAN – Cevap verecek herhâlde, konusu belli. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ne diyor yani? Bizim dediğimizin
hangisine katılmadınız? OKTAY VURAL (İzmir) – Sataşmadan dolayı mı? BAŞKAN – Sataşma değil herhâlde değil mi? Açıklama yapacak. V.- AÇIKLAMALAR (Devam) 3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın
konuşmasında geçen bir ifade nedeniyle açıklaması MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kısa bir açıklama yapmak istiyorum
Sayın Başkanım. Biraz önce konuşan Sayın Grup Başkan Vekilim iktidar partisinin
bu, muhalefetin yaptığı yanlıştan dolayı veya bunu siyasi rant
hâline döndürmek üzere ince bir hesap yaptığı şeklinde bir şüphenin oluştuğunu
ifade etti. Şunu açık yüreklilikle ifade ediyoruz: Adalet ve Kalkınma
Partisinin hiçbir partiyle ilgili ince, kalın, gizli hesabı yoktur. Her şeyimiz
açık ve net milletle paylaşılmıştır. Bunu ifade etmek istiyorum. Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. VII.- MECLİS SORUŞTURMASI (Devam) A) Ön
Görüşmeler
(Devam) 1.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 57
milletvekilinin, yasa dışı dinlemelere zemin oluşturdukları ve himaye
ettikleri; özel hayatın gizliliği ve korunması ile haberleşme hürriyeti ve
gizliliği hak ve ilkelerinin yoğun ve keyfî şekilde ihlal edilmesine göz
yumdukları; bu suretle görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay haklarında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/2) (Devam) BAŞKAN – Şahısları adına Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç. Sayın Tunç, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisine mensup bir grup milletvekilinin Sayın Başbakanımız ve
İçişleri Bakanımız hakkında verdiği yasa dışı dinleme olaylarıyla ilgili Meclis
soruşturması açılmasına dair önergesi hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Meclis soruşturmasıyla ülkemizde son zamanlarda özel hayatın
gizliliği ve korunmasına ilişkin hakların yoğun ve keyfî şekilde ihlal
edilmesine göz yumulduğu, emniyet güçleri içinde özel birimler eliyle yasal
olmayan dinleme yapılmasının zemininin oluşturulduğu ve bu durumun Hükûmetimiz tarafından himaye edildiği iddia edilmektedir.
Bu iddiayı ispat edecek en önemli delil olarak da CHP Genel Sekreteri Sayın
Önder Sav’ın CHP Genel Merkezinde bir merkez valisiyle yaptığı görüşmenin
dinlenmesi ve basına yansıtılmış olması olarak gösterilmektedir. Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor: CHP’li milletvekillerinin
vermiş olduğu soruşturma önergesi Anayasa’mız ve İç Tüzük’ümüz bakımından hukuki
temeli olmayan bir önergedir çünkü ortaya atılan iddia bir soruşturma önergesi
değil, bir araştırma önergesi konusudur. Bu iddialarla ilgili olarak AK PARTİ
Grubu tarafından bir Meclis araştırma komisyonu kurulması önerisi Türkiye Büyük
Millet Meclisinde kabul edilmiş ve komisyon kurulmuştur. Bu komisyon, iddiaları
enine boyuna araştıracak ve vardığı sonuca göre de Türkiye Büyük Millet Meclisi
gereğini yapacaktır. Meclis araştırmasının devam ettiği bir konuda Meclis
soruşturması açılmasının istenmesi, bu konunun tüm çıplaklığıyla ortaya
çıkmasını istemek yerine, bu konuyu bahane ederek Hükûmetin
ve AK PARTİ’nin yıpratılması, toplumu sanki yasa dışı
dinlemeler varmış gibi endişeye sevk ederek ülkemizde bir kaos
görüntüsünün oluşturulması amaçlanmaktadır. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Ulaştırma Bakanına
sorarsanız yasa dışı dinlemeleri size anlatır efendim. YILMAZ TUNÇ (Devamla) – CHP Genel Sekreteri Sayın Sav ile
ilgili dinleme iddiaları detaylarıyla araştırılacaktır ancak ön bulgular, Sayın
Sav’ın bir dinleme mağduru olmadığı, sadece bir gazetecinin telefon
röportajıyla aradığında ona verdiği cevaptan sonra telefonunu kapatmayı
becerememesinden (CHP sıralarından gürültüler) faydalanan karşı tarafın Sayın
Genel Sekreter ile vali arasındaki görüşmeyi dinlemesinden kaynaklanmıştır. Burada dinlemeye yetkili kamu görevlilerinin yasa dışı telefon
dinlemesi ya da bir ortam dinlemesi mevcut değildir. Türk Telekom ve özel cep
telefonu şirketi tarafından böyle bir tespitin varlığına rağmen AK PARTİ Grubu,
bu hususun ve buna benzer yasa dışı dinlemeler ile ilgili iddiaların açıklığa
kavuşturulması ve sorumluların tespiti için üzerine düşen görevi yapmış ve
Meclis araştırma önergesi vermiş, bu konuda komisyonun kurulmasını sağlamıştır. Değerli milletvekilleri, özel hayatın gizliliği ve korunmasıyla,
haberleşme hürriyeti en temel insan hakkıdır. Bu hak, İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi’nde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde garanti altına alınmış,
Anayasa’mızın 20’nci ve 22’nci maddelerinde de yerini almıştır. Geçmişte
maalesef ülkemizde bu hakkın ihlal edildiği yönünde yoğun şikâyetler gündemi
meşgul etmiş ancak AK PARTİ İktidarına kadar hiçbir iktidar bu hakkı güvenceye
alacak tedbirleri almamıştır. AK PARTİ’yi bu konuda eleştirenlerin
iktidar olduğu dönemlerde izleme ve dinleme konusunda tam bir kargaşanın
olduğunu unutmamak gerekir. Dinlemeye ve istihbarat toplamaya yetkili olan
kuruluşlarımız, özel şirketler ile bire bir muhatap olduğu için suistimale, yasa dışı dinlemelere ve izlemelere açık bir
durum söz konusuydu, bir denetim mekanizması yoktu. AK PARTİ Hükûmeti bu durumu ortadan kaldırmak için, 2005 yılında,
5397 sayılı Yasa’nın çıkarılmasını sağladı. Bu yasayla Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı kurularak bir denetim mekanizması oluşturuldu. Dinlemeye
yetkili kuruluşlarımız, öncelikle yargıdan aldıkları izni Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığına iletmekte, bu talep burada hukuki olarak incelendikten ve
teknik tanımlaması yapıldıktan sonra telefon şirketlerine durum
aktarılmaktadır. Bu şekilde düzene kavuşmuş olan telefon dinleme ve izleme
sayesinde dinlemeye ve izlemeye yetkili kuruluşlarımız tarafından birçok olayın
aydınlatılması sağlanmış, çeteler çökertilmiş, geçmişte faili meçhul olayların
yoğun yaşandığı ülkemizde artık faillerin kısa sürede yakalanmaları
sağlanmıştır. 5397 sayılı Yasa ile ortam dinlemesi de suç hâline getirilerek bu
suçun cezası bir yıldan üç yıla kadar hapis olarak belirlenmiş, ortam
dinlemesinin basın yoluyla deşifre edilmesi hâlinde veya bu suçun bir kamu
görevlisi tarafından işlenmesi hâlinde cezanın yarı oranında artırılacağı hükme
bağlanmıştır. Türk Ceza Kanunu’muzda kişisel
verilerin kaydedilmesi, verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi ve
başkasına verilmesi suç hâline getirilmiştir. Temiz bir toplum için, şeffaf bir yönetim için gerekli
düzenlemeleri yapan, bireyin özgürlüğünü esas alan, temel hak ve hürriyetler
konusunda son derece hassas olan AK PARTİ’yi
eleştirenler, kendileri iktidarda oldukları dönemlerde bu değişiklikleri
maalesef gerçekleştirmemişlerdir. Değerli milletvekilleri, bizler AK PARTİ olarak yasa dışı
dinlemenin bir insan hakkı ihlali olduğuna inandığımız için, suç şüphesi olan
kişinin yargı kararı olmadan dinlenemeyeceğini savunduğumuz için mevzuatımızda
gerekli düzenlemelerin yapılmasını sağladık. Bu konuyu bir düzene kavuşturmak
için çalışmış bir iktidar olarak sanki hiçbir şey yapılmamış gibi tam aksine bu
konuyla suçlanmamızın iyi niyetle bağdaşmadığını belirtmek istiyorum. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yargıtay kararından söz et, Yargıtay
kararından. YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Muhalefetin hedefi iktidar olmaktır. Ancak
bunun yolu da çok çalışmaktan ve milletimizin desteğini almaktan geçer. Siyasi
partilerimiz milletin desteğini meşru yollardan alabilmenin gayreti içerisinde
olmalıdır. Sanal gündemler oluşturarak, suni tehditler ortaya atarak
milletimizi etkilemek mümkün değildir. Ayrıca, böyle bir yol son derece
tehlikeli bir yoldur. Hiç kimsenin -buna muhalefet partileri de dâhil-
ülkemizde insanlarımızı tedirgin edecek aslı astarı olmayan iddialarla bir kaos ortamı oluşturmaya hakkı yoktur. “70 milyon dinleniyor.” diyerek insanlarımızı tedirgin eden,
güvenlik güçlerimizi, istihbarat teşkilatımızı ve devletin kurumlarını töhmet
altına sokan açıklamalar bir siyasi lidere yakışmamaktadır. Milletimizin değerlerine saygısızlık yaparak milletten özür bile
dilemeyen ancak konuyu kendi dinlendiği iddiasıyla örtbas edeceğini zanneden
bir Genel Sekretere sahip Cumhuriyet Halk Partisini bu millet ibretle
izlemektedir. (CHP sıralarından gürültüler) Hazineden aldığı yardımı usulüne uygun harcayamayan bir partinin
iktidara geldiğinde, hazineyi teslim aldığında neler yapacağını bu millet
tahmin etmekte hiç zorlanmamaktadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler) ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Senin kafan ermez ona! YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Ülkemizdeki istikrarı bozmak için
yaptığınız ayak oyunlarının bu millet tarafından karşılıksız bırakılacağını mı
zannediyorsunuz? NESRİN BAYTOK (Ankara) – İftiracısınız, iftiracısınız! YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Oluşturduğunuz tedirginliklerle faizlerin
yükselmesine yol açmak, enflasyonu harekete geçirmek hoşunuza mı gidiyor? NESRİN BAYTOK (Ankara) – İftira atmayın Cumhuriyet Halk Partisine. OKTAY VURAL (İzmir) – Siz bostan korkuluğu musunuz? YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Sizler, bu ülke ne olursa olsun, bu millet
hangi sıkıntıya düşerse düşsün önemli değil, yeter ki iktidar olalım
anlayışıyla muhalefetten kurtulacağınızı mı zannediyorsunuz? Altı yıldır iktidardaki uygulamalarıyla ülkemizi Atatürk’ün
gösterdiği muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmak için çalışan, hukuk ve
demokratikleşme alanında gerçekleştirdiği reformlarla Avrupa Birliğiyle
müzakere aşamasına getiren AK PARTİ’nin bu ülkede
laikliğin de, demokrasinin de, adaletin de, kalkınmanın da teminatı olduğunu
artık cümle âlemin bilmediğini mi zannediyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Milletimizin gündeminde hiç yer almayan suni tartışma ortamları
oluşturarak AK PARTİ’yi farklı göstermeniz ve Hükûmeti yıpratmanız mümkün değildir. Bu soruşturma
önergesi de bu amaçla verilmiştir. İyi niyetli bir önerge değildir. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sen nereden geldin, onu anlat. YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Konunun araştırılmasını AK PARTİ istemiş
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi karar vererek bir araştırma komisyonu
kurulmuştur. Muhalefete mensup milletvekillerimizin de görev yapacağı araştırma
komisyonu bu konuyu enine boyuna araştıracak ve sonucuna göre yüce Meclisimiz
gereğini yapacaktır. Bu nedenle, soruşturma önergesinin aleyhinde olduğumu belirtmek
istiyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tunç. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşmacı Cumhuriyet
Halk Partisiyle ilgili olarak suç unsuru oluşturacak ifadeler kullanmıştır.
İzin verirseniz cevap vermek istiyorum. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Evet. Tutanaklara bir bakın Sayın
Başkan. BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, bakın, ben…
Bir dakika dinler misiniz beni efendim. Bir dakika dinleyin efendim, ben de
konuşayım. Bakın sayın… (CHP sıralarından gürültüler) Bırakmıyorsunuz ki konuşayım efendim. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, parti yöneticilerini
beceriksizlikle suçlamıştır, dolayısıyla ben de cevap vermek istiyorum. BAŞKAN – Efendim, bakın, demin Sayın Tunç konuşmasında tamamıyla
gündem dışı konuştu ve sataşmaya mahal verecek çok şeyler söyledi ama ben
müdahale etmedim. Yani burada bir şey yok… (CHP sıralarından gürültüler) KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır efendim, olur mu öyle şey! HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, olur mu öyle şey! BAŞKAN – Buyurun, oradan cevap verin efendim. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır efendim… BAŞKAN – Efendim, oradan cevap verin. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, ortalığı biz germek
istemiyoruz ama lütfederseniz cevap vermek istiyorum. Sayın Başkan, sataşmaya
yol açmadan cevap vermek istiyorum. BAŞKAN – Tamam, germek istemiyorsanız açın efendim mikrofonu,
konuşun. Buyurun. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Açılmadı, bu mikrofon bozuk Sayın
Başkan. KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Burası senin babanın yeri mi, oradan
anlat. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, sataşmaya yanıt
kürsüden olur, izin verirseniz iki dakikada yanıtlayıp ineceğim. BAŞKAN – Meramınızı anlatırsınız siz oradan. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır, efendim, ben oradan
anlatmak istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun, bir dakika buradan konuşun efendim, buyurun.(CHP
sıralarından alkışlar) VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un,
konuşmasında partisine sataştığı iddiasıyla konuşması KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu ülkeye 65 bin Amerikan askerini getirip Irak’a savaş açmak
isteyen kimdi? Adalet ve Kalkınma Partisi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, konuyla hiç alakası
olmayan ve yalan ifadelerde bulunuyor, hep yalan ifadelerde bulunuyor. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Irak’ta 1 milyon Müslüman
öldürüldü. Bunun sorumlusu kim? Adalet ve Kalkınma Partisi. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Irak’ta binlerce Müslüman kadına
tecavüz edildi. Bunun sorumlusu kim? Adalet ve Kalkınma Partisi. (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler) Siz,
bu projenin eş başkanı kim, bana söyler misiniz? Recep Tayyip
Erdoğan. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Milletvekili bir gerçeği tespit
ediyor, alınganlık gösteriyorlar… BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu… KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Siz, 1 milyon Müslüman’ın
öldürüldüğü, yüz binlerce kadına tecavüz edildiği bir ortamda eş başkanlığını
yaptığınız bir projenin sahibisiniz! BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu… KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Bize Müslümanlık dersi
veremezsiniz! Hadi canım siz de! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. VII.- MECLİS SORUŞTURMASI (Devam) A) Ön Görüşmeler (Devam) 1.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 57
milletvekilinin, yasa dışı dinlemelere zemin oluşturdukları ve himaye
ettikleri; özel hayatın gizliliği ve korunması ile haberleşme hürriyeti ve
gizliliği hak ve ilkelerinin yoğun ve keyfî şekilde ihlal edilmesine göz
yumdukları; bu suretle görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay haklarında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/2) (Devam) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, son söz, hakkında soruşturma
açılması istenen İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay’a aittir. Buyurun Sayın Atalay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Başbakanımız ve şahsımla ilgili verilen soruşturma
önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. Aslında, yüce Meclis çatısı altında, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bu konu defalarca gündeme geldi ve ben de üç defa huzurunuzda bu
konularla ilgili daha önce bilgi sunma imkânı buldum. Hatta,
kısa süre önce bizzat kendi partimizin grubunca Meclis araştırması önergesi
verildi ve bütün grupların desteğiyle de bu kabul edildi ve şu anda bu komisyon
da kurulmuş durumda. İşte böyle bir ortamda tekrar Cumhuriyet Halk Partisinin
böyle bir soruşturma önergesi vermesine doğrusu üzüldüm. (CHP sıralarından
gürültüler) HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Bakan, o komisyon bir kişi için.
Bir kişi için komisyon mu kurulur, biz bütün Türkiye için diyoruz. ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Bakan, üzülmeyin o kadar. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Biz bütün hukuk
dışılıkların üzerine gideriz, biz çok açık bir partiyiz, biz şeffaf bir Hükûmetiz… HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Bakan, siz böyle söylüyorsunuz da
cemaat aynı şeyi yapmıyor ama! İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Her konunun üzerine önce
biz gideriz. Onun için bu iddialar gündeme geldiğinde ne yaptık? Araştırma
önergesini biz verdik. (Gürültüler) KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yargıtay kararı ne diyor Sayın
Bakan? Yasa dışı izleme olduğunu söylüyor. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri dinler misiniz lütfen… Lütfen
dinleyin. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Hatta ben burada yüce
Meclisi bilgilendirmek için gündem dışı konuşmaya cevap verirken kendim gündeme
getirdim, Sayın Başbakanımızın da olurunu alarak… ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Bakan, “En iyisi konuşmak
değil.” demediniz mi? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – …dedim ki: “Araştırma
önergesini biz verelim ve eğer ülkemizde bu alanda, bu konuda bir sorun varsa,
gerek hukuki düzenlemeler olarak gerek uygulamalar olarak bir sorun varsa bunun
üzerine biz gidelim.” Komisyonu biz kurduk ve sizler de destek verdiniz. ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Bakan, “konuşmayın” dediniz! İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Şimdi, burada tabii şuna
çok üzülüyoruz: Bakın, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi; göz bebeğimiz,
Türkiye'nin temsil yeri. Burada tutup da Türkiye’yi herkesin dinlendiği,
işkencelerin kol gezdiği, karanlık bir ülke olarak göstermek Türkiye’ye
kötülüktür, Türkiye’ye iftiradır! (CHP sıralarından gürültüler) KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Türkiye’de herkes izleniyor Sayın
Bakan, 70 milyon insan izleniyor! Yargı kararı var! Yapmayın, etmeyin! İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Biraz önce bir parti
sözcümüz… BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Bakan, bu ülkeyi siz şikâyet
ediyorsunuz! İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ben sakince cevap
veriyorum. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – İzlemek mi kötü,
izlememek mi! BAŞKAN – Dinler misiniz lütfen. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bakın, sizleri dinledik.
Bir siyasi partimizin sözcüsü güvenlik-özgürlük dengesinden bahsetti. Ben
İçişleri Bakanı olduğum günden beri bu iki kavramı çok kullanıyorum. Güvenlik
ve özgürlük dengesini kuramazsanız, toplumda huzuru sağlayamazsınız. Güvenlik
de özgürlük için vardır. Özgürce yaşamak için, korkusuzca vatandaşımızı
yaşatmak için güvenliğe ihtiyacımız vardır. (CHP sıralarından gürültüler) ÖZDAL ÜÇER (Van) – Kaç sivil vatandaş öldürüldü, onu söyler
misiniz! İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Güvenlik ve özgürlük
dengesini kurarsanız, orada gerçekten özgürce yaşarsınız. Biz bunu çok
önemsiyoruz. Bir söz söylediler işkenceyle ilgili. Bakın, biz AK PARTİ Hükûmeti olarak, iktidar olduğumuz yıl… Hatırlarsanız, biz
2002 Kasım ayında iktidar olduk, Aralık ayında Kopenhag Kriterleri görüşmesi
vardı, toplantısı vardı ve biz ta o süreçte “işkenceye sıfır tolerans” diye bir
ilkeyi ilan ettik. Ve ülkemizde baştan sona polis merkezlerimizde,
karakollarımızda polis tutumunu değiştirmek için programlar uygulandı. Gidin,
bakın, polis merkezleri ne kadar değişti. Artık eski karakollar falan değil,
insani ortamlar oldu. CANAN ARITMAN (İzmir) – Karakollarda insanlar ölüyor. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bakın, bunları ülkemizin
kazanımları olarak… CANAN ARITMAN (İzmir) – Kim vurduya
gidiyor insanlar. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
ülkemizin kazanımları olarak, ülkemizin övünç vesileleri olarak sizler de anın,
Avrupa’da falan, yurt dışında bunları anın. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Avrupa’ya ihbar eden sizsiniz
Sayın Bakan! İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Şu anda, Türkiye’yle
ilgili yurt dışında bir işkence davası söz konusu değil. Türkiye’yle ilgili
uluslararası mahkemede işkence konusunda bir başvuru falan yok. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Hiç mi yok Sayın Bakan! İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Tabii, bu konularla
ilgili, arkadaşlarımız da değindiler. Aslında, kısa süre önce, iki yıl önce,
hukuk açısından dinlemeyle ilgili, hukuka uygun işlemle ilgili düzenlemeyi bu
Meclis yaptı, bütün mevzuatı gözden geçirdi, uygulamayı gözden geçirdi ve yeni
bir sistem getirdi. Biz ne diyoruz? Bu araştırma önergemizle, -aslında burada
da söyledim onu- eğer bu da yetersizse birilerini suçlayacağımıza, gelin,
birlikte bunu ele alalım, yeniden değerlendirelim. Meclis komisyonumuz kuruldu.
Meclis komisyonumuza çağrıda bulunduk: Alanınızı genişletin. Sadece Sayın
Sav’la ilgili değil, Türkiye’deki yasal durumu gözden geçirelim, uygulamayı
gözden geçirelim. Biz Hükûmet olarak, İçişleri
Bakanlığı olarak bu komisyona bütün katkıyı vereceğiz. Yeniden sistemimizi
gözden geçirelim. Eğer bir eksik varsa bunu giderelim. Bunu dürüstçe
söylüyoruz. Birilerini gereksiz yere, haksız yere suçlamadan biz bunu
söylüyoruz. Gelin, hep beraber bu komisyonu çalıştıralım. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, yargı kararlarının
gereğini yapın, başka bir şey istemiyoruz biz. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Şimdi, bu olay nasıl
gelişti? Bakın, süre kısa olduğu için, tabii şu birkaç cümleyi de ifade etmek
istiyorum. Bu olay nasıl gelişti? Bu olay, Sayın Ana Muhalefet Partisi Genel
Sekreterinin odasında bir merkez valisiyle görüşmesinin dinlendiğiyle ilgili
iddialar üzerine gelişti. Aslında bunlar da aydınlandı. Yani, şu anda pek çok
şey açıklandı. Yani, hani, bizde “özrü kabahatinden büyük” diye bir söz vardır.
Aslında Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda özür dilemesi gerekir ama onu
yapmıyorlar… HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Bakan, siz de mi Vakit
gazetesinde dinleyenler arasındaydınız? Nereden biliyorsunuz bu kadar detayı? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Aksine, başta bir geri
dönemediler, başta bir özür dileyemediler, ileri ileri
devam ediyorlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk
Partisi neden özür dileyecek? Bize bir açıklasın, bilelim efendim. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, her kelimede kesmelerini
icap ettirecek bir şey yok. BAŞKAN –Tamamlasın efendim sözünü. Sayın Bakanım, buyurun. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, önemli bir konuyu görüşüyoruz. Biz ilk günden itibaren şunu
söyledik: Cumhuriyet Halk Partisi ne bununla ilgili bir suç duyurusunda bulundu
ne savcıları göreve çağırdı ne bize başvurdu. Ne yaptı? Çıktı Sayın Genel
Başkan, tecrübeli Genel Başkan, polisi suçladı, Başbakanı suçladı, Hükûmeti suçladı; İçişleri Bakanını, herkesi istifaya
çağırdı. ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Doğru. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hepsi yargı kararıyla… İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – “Bizim Genel Sekreterimiz
dinlenmiştir. Efendim, bu, dinci bir gazeteye de servis yapılmıştır. Hükûmet istifa etsin.” dedi. ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Doğru. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Daha hiçbir şey
bilinmiyor, hiçbir araştırma yok, hiçbir çalışma yok, hiçbir aydınlanma yok.
Olay oradan başladı ve doğrusu… HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Bakan, Türkiye’de tek dinlenen o
mu acaba? Savcılar dinlendi, rektörler dinlendi. Onlardan niye
bahsetmiyorsunuz? Provoke etmeyin. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Biz ne yaptık? Biz Hükûmetiz, biz sorumluluk taşıyoruz. Ben çıktım, basın
toplantısı yaptım: Bu işin üzerine sizden çok biz gideceğiz. Bu ve benzerleri,
sadece bunu da kastetmiyorum. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – O zaman onları da anlatın, Anayasa
Mahkemesi Başkan Vekilinin nasıl dinlendiğini de anlatın. BAŞKAN – Sayın Okay, lütfen… İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Hepsinin üzerine sizden
çok biz gideceğiz, bunu aydınlatacağız. Hemen ne yaptım? Aynı gün Ankara
Valisine talimat verdim “Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunun.”
diye. Kendim de basın toplantısında savcıları göreve çağırdım ve aynı gün
savcılık işe el koydu. Sonra, mülkiye müfettişlerinden heyet kurdum ve “Bunun
idari boyutunu araştırın.” dedim. Sonra, işte Meclisimiz, parti grubumuz burada
araştırma önergesi verdi, Meclisin içinde araştırma komisyonu kuruldu. İktidar
daha ne yapabilirdi? İktidar çıkıp sadece konuşmuyor, bunu istismar etmiyor,
siyaset malzemesi yapmıyor; iktidar çözmek için uğraşıyor, yanlışlık varsa
düzeltmek için uğraşıyor değerli arkadaşlar. Yani, burada, eğer ana muhalefet partisinin
ve iktidarın yaptıklarını kronolojik olarak şöyle bir peş peşe sıralasanız
gerçekten hayretler içinde kalırsınız. Bu araştırma önergesi bizim için önemli. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Soruşturma önergesi… İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Tekrar burada, vakit kısa
olduğu için, süre dolmak üzere olduğu için şunu söylüyorum: Bu araştırma
önergemiz bizim için önemli. Bu konuda, Türkiye’deki bütün sistemi bir
değerlendirelim, gözden geçirelim. Ama, Cumhuriyet
Halk Partisi de burada emniyetimizi, polis teşkilatımızı haksız yere
suçlayacağına, önce kendi partisindeki olayla ilgili gelişmeleri, en azından
onu, en azından onunla ilgili bir özür dileme nezaketini göstersin.
Milletimizden özür dilesin, bizden özür dilesin, Başbakanımızdan özür dilesin (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Meclisten özür dilesin, polis teşkilatımızdan özür
dilesin “Biz yanılmışız.” desin. Yani, bakın… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) CANAN ARITMAN (İzmir) – Siz Türk milletinden özür dileyin, siz!
Türkiye’yi ne hâle getirdiniz! BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım, devam edin. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bakın, Cumhuriyet Halk
Partisinin bu iddialarıyla ilgili basın da çok şey yazdı. Ama,
basın gerçekten erdem gösterdi ve çok kişi özür diledi sonunda. Yani, elimde
bazı dökümleri var, şöyle birkaç tanesini izninizle okumak istiyorum. TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Hangi gazete? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bir tanesi diyor ki… TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Hangisi? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – “Önder Sav’ın Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Merkezinde yaptığı bu görüşmenin dinlenmesi…” TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Vatan gazetesi, Yeni Şafak gazetesi. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – “…hepimizi ama hepimizi
ilgilendiren muazzam bir hak ihlalidir. Ergenekon kadar mühimdir. Susurluk
kadar ürkütücüdür.” İki gün sonra: “Çuvalladık ey halkım.” Aynı yazar. “Bütün sütunlarda Önder Sav’ın dinlenmesi olayıyla ilgili yazıp
çizdiklerimden dolayı özür diliyorum. Deniz Baykal’ın kükremiş sel gibi bendini
çiğneyip aşması karşısında yarım asırlık deneyime sahip koskoca siyasetçi…
Herhâlde elinde sağlam veri olmadan böyle aşıp taşmaz diye düşünerek hata
yaptım.” diyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Başka birisi, Sayın Ekşi: “Lakin ortada emniyete atfedilecek bir
kusur olmadığı, Sav ile Serindağ arasındaki
konuşmanın, Sav’ın kendi cep telefonunu kapatmayı ihmal etmesi sonucu…” (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ederim efendim. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bitireyim. BAŞKAN – Hayır efendim, teşekkür ederim, tamam efendim. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – “…söz konusu yayını
yapanlar tarafından kaydedilip kamuoyuna yansıtıldığı ortaya çıktı.” BAŞKAN – Tamam Sayın Bakan, teşekkür ederim. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Sayın Hasan Cemal: “Telekulak skandalı dedik, oturup yazdık, ‘büyük birader’
kimse…” (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen… İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – “…kulağından tutup ortaya
çıkarın diye Hükûmete çağrı yaptık.” (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen! Kimseye müsamaha etmedim, size de
etmem! HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Bakan, yakışıyor mu size! İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – “Şimdi devamını getirmek
lazım, çünkü ortada bir faka basma durumu var.” (CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler) HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Bakan, yakışıyor mu size!
Yakışıyor mu kürsü işgali Sayın Bakan! BAŞKAN – Sayın Bakanım, süre vermiyorum efendim… Süre vermiyorum
efendim… İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – “CHP yetkileri de eğer
inandırıcılık, güvenilirlik gibi hasletleri bir ölçüde olsun önemsiyorlarsa,
kamuoyuna hesap vermek durumundadırlar.” (CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler) HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, ara verin lütfen, Sayın
Bakan kürsüden ayrılmıyor. Size kürsü işgali yakışıyor mu! Olayı çarpıtmak yakışıyor
mu! Yakışıyor mu hiç! İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri…
(CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, lütfen ara verir
misiniz! Sayın Başkan, lütfen ara verin! BAŞKAN – Oturur musunuz yerinize! HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, lütfen ara verin! Kürsü işgal eden bakan olur mu! BAŞKAN – Oturur musunuz efendim! HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Kürsü işgal eden bakan olur mu hiç! BAŞKAN – Oturun efendim! Oturun yerinize lütfen! MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, kendisini savunması için
bir süre vermeniz gerekir. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Sayın Başkan, benden önce
4 kişi konuştu. BAŞKAN – Tamam efendim, meramınız anlaşılmıştır. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ben bir iki dakika daha
sadece toparlamak ve teşekkür etmek için söz istiyorum. BAŞKAN – Son cümleniz olsun efendim. Bir dakika veriyorum. (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözümü toparlıyorum. Aslında şahsımla ilgili Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu soruşturma önergesi verdiği için daha az söyledim, çünkü buna
üzüldüm. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, cihazları bozacaksınız. Cihazlar
bozuluyor. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bu Mecliste araştırma
önergesiyle kurulan komisyon bu konuları araştıracak ve gerekeni de biz Hükûmet olarak yapacağız. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler; AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Bu kadar tahammülsüzlük olmaz! Bir dakika konuşacak,
lafını kesiyorsunuz. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Başkanım, bu kadar
tahammülsüz bir grup olmaz! Hem soruşturma önergesi veriyorlar hem de böyle… KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, tutumunuz hakkında
söz istiyorum efendim. BAŞKAN – Hayır efendim, böyle bir usul yok. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Tutumunuz hakkında söz istiyorum! BAŞKAN – Hangi konuda istiyorsunuz efendim? KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, her kürsüye çıkana
en fazla bir dakika süre verdiniz… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Efendim, tutanaklara bakarsanız herkese söz vermem lazım. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – …ve bizler de bugüne kadar hep ona
saygı gösterdik. Sayın Bakanın böyle bir ayrıcalığı yoktur. SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık. Ne üzerine
konuşuyorsunuz? SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, bugün gazetelere yansıyan bir
konu var. Geçmişte de vahim şeyler yaşandı. Ordu ve Trabzon’da yine Kürt
işçilerin bölgeye sokulmadığına dair gazetelere yansıyan bir konu var. Bununla
ilgili Sayın Bakanıma bir şey sormak istiyorum. BAŞKAN – Bunun konuyla ilgisi yok efendim. Şu anda ne alakası var
efendim? SIRRI SAKIK (Muş) – Biliyorum konuyla ilgisi yok. Ama bu işçilerin
geçmişte nasıl orada saldırıya uğradığını biliyoruz. Sayın Bakanımızın bu
konuda bilgisi var mıdır? BAŞKAN – Tamam, anlaşılmıştır efendim. Teşekkür ederim. Evet, Meclis soruşturması önergesi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Şimdi, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı
Sayın Beşir Atalay haklarında Meclis soruşturması açılıp açılmaması hususunu
oylarınıza sunacağım. Anayasa'nın 100'üncü maddesi gereğince oylamayı gizli oylama
şeklinde yapacağız. Oylamaya başlamadan önce oylamanın yöntemiyle ilgili bazı
açıklamalarda bulunacağım. Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip
üyelerden komisyon sırasındaki Kâtip Üye Adana'dan başlayarak Denizli'ye kadar
-Denizli dâhil- ve Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a kadar -İstanbul dâhil- Hükûmet sırasındaki Kâtip Üye ise, İzmir'den başlayarak
Mardin'e kadar -Mardin dâhil- ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a kadar
-Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekiline, biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere, üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf
verilen milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir. Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda yer alan
kabinlerden başka yerde oylarını kullanamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak
bakanlar da, yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde oylarını
kullanacaklardır. Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı
ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir. Oyunu kullanacak sayın üye, kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile
mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine işaretlettirdikten sonra kapalı oy
verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın içerisine
koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahare oy verme
yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı
kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır. Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir. Şimdi, gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz. (Oyların toplanmasına başlandı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gizli oylamada Başbakan Sayın
Recep Tayyip Erdoğan’ın yerine Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in yerine İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Devlet
Bakanı Kürşad Tüzmen’in yerine Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Eker’in yerine Devlet Bakanı Nimet
Çubukçu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’in
yerine Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu vekâleten
oy kullanacaklardır. (Oyların toplanmasına devam edildi) BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın milletvekili var mı? Oyunu kullanmayan kalmadı herhâlde. Oylama işlemi bitmiştir. Kupaları lütfen kaldırın. (Oyların ayrımı yapıldı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, (9/2) esas numaralı Meclis
soruşturması önergesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum: Kullanılan oy sayısı: 435 Kabul : 120 Ret: 305 Çekimser: 8 Boş: 2 Böylece, Meclis soruşturması açılması kabul edilmemiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz. IX.- SEÇİMLER A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim 1.- Plan ve Bütçe; Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Çevre Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere
seçim BAŞKAN – Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen bir üyelik için Tokat Milletvekili Osman Demir
aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen bir üyelik için İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Çevre Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna düşen bir üyelik için Konya Milletvekili Muharrem Candan aday
gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısının aranmasını
istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmiştir. B)
Komisyonlara Üye Seçimi 1.- (10/203) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonuna Üye Seçimi BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterinin yasa dışı
dinlendiği iddiasının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan (10/203) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
üyeliklerine siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp
sayın üyelere dağıtılmıştır. Şimdi, listeyi okutup oylarınıza sunacağım. CHP Genel Sekreterinin Yasa Dışı Dinlendiği İddiasının
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi (10/203) Adı Soyadı Seçim
Çevresi AK PARTİ (10) Yılmaz Tunç Bartın Emin Nedim Öztürk Eskişehir Halide İncekara İstanbul Veysi Kaynak Kahramanmaraş Hakkı Köylü Kastamonu Ali Öztürk Konya Ayşe Türkmenoğlu Konya Ayhan Sefer Üstün Sakarya Suat Kılıç Samsun Safiye Seymenoğlu Trabzon CHP (3) Tacidar Seyhan Adana Tekin Bingöl Ankara Şahin Mengü Manisa MHP (2) Hasan Özdemir Gaziantep Osman Durmuş Kırıkkale DTP (1) İbrahim Binici Şanlıurfa BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Meclis Araştırma Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin 1/7/2008 Salı günü (bugün) saat 19.00’da Halkla İlişkiler
Binası B Blok 2’nci Kat 4’üncü Banko’da bulunan Meclis Araştırma Komisyonları
Toplantı Salonu’nda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini
yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekranda ilan
edilmiştir. Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.11 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.31 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Murat ÖZKAN (Giresun) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
124’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. Alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer alan, Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri 1.- Tapu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/568) (S. Sayısı:
223) BAŞKAN – Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 2’nci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 16 Milletvekilinin; İl Özel
İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 16 Milletvekilinin, İl
Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/241) (S. Sayısı:
248) (x) BAŞKAN – Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Geçen birleşimde 6’ncı madde üzerinde Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının verdikleri önergenin
oylamasında kalmıştık. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz. BAŞKAN – Şimdi, önergeyi hatırlatmak için okutup, oylarınıza
sunacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 248 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin
"Denkleştirme ödeneği” başlıklı 6 ncı maddesine
(2) numaralı fıkra olarak aşağıdaki fıkranın ilavesi ile mevcut (2) numaralı
fıkranın numarasının (3) olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları (x) 248 S. Sayılı Basmayazı 25/6/2008 tarihli
122’nci Birleşim Tutanağına eklidir. "(2) Kesinleşmiş en son genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamının ayrıca binde 0,5'i Maliye Bakanlığı
bütçesine turizm kapasitesi yüksek belediyeler denkleştirme ödeneği olarak konulur.
Bu ödenek nüfus sayımına göre tespit edilen nüfusuna kıyasla çeşitli
mevsimlerde en az iki katı aşan oranda nüfus barındıran belediyelere dağıtılır.
Nüfus sayımında tespit edilen nüfusa kıyasla çeşitli mevsimlerde en az iki katı
aşan oranda nüfus barındıran belediyelerin tespiti ile dağıtımda uygulanacak
esas ve usuller gerektiğinde bina ve bağımsız bölüm, otel yatağı, su ve
elektrik abone sayıları gibi unsurlar da dikkate alınmak suretiyle Bakanlar
Kurulu tarafından belirlenir. Maliye Bakanlığı bu ödeneği mart ve temmuz
aylarında iki eşit taksit halinde dağıtılmak üzere iller Bankası hesabına
aktarır." K.KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, toplantı yeter sayısı
bulunamadığı için oylanmamıştı. Şimdi toplantı yeter sayısı aramanız gerekiyor.
AHMET YENİ (Samsun) – Karar yeter sayısı istemiştiniz. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hayır, hayır. İşlem toplantı yeter
sayısında kaldı. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ayağa kalkın arkadaşlar. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye kalkalım kardeşim! MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, toplantı yeter sayısı var
olduğu için açıldı bugün. BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım efendim. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Toplantı yeter sayısı efendim. Tutanağa
bakın, tutanağa! AHMET YENİ (Samsun) – Karar yeter sayısı istedi Sayın Başkan. BAŞKAN – Efendim, tespit yapalım 20 kişi. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Nasıl efendim? Tutanağa bakın. BAŞKAN – Yok burada böyle bir şey. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bugün toplantı yeter sayısı var olduğu
için açıldı Genel Kurul. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ne alakası var ya! Önerge, önerge… BAŞKAN – Sayın Anadol, yeniden istiyor
musunuz? III.- Y O K L A M A (CHP ve DSP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Evet, evet. BAŞKAN – Tamam, tespit edelim efendim. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tamam, tespit edin. BAŞKAN – Sayın Anadol, Sayın Aslanoğlu, Sayın Kılıçdaroğlu,
Sayın Güner, Sayın Ağyüz,
Sayın Ünlütepe, Sayın Karaibrahim,
Sayın Altay, Sayın Keleş, Sayın Barış, Sayın Tütüncü, Sayın Koçal,
Sayın Genç, Sayın Atay, Sayın Öztürk, Sayın Tan,
Sayın Pazarcı, Sayın Koç, Sayın Demirel, Sayın Seçer. 20 kişi tamam efendim. Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı yeter sayımız vardır. X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam) 2.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 16 Milletvekilinin, İl
Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/241) (S. Sayısı:
248) (Devam) BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir. 7’nci maddeyi okutuyorum: Kesinti yapılması MADDE 7- (1) Bu Kanunda, il özel idareleri ve belediyelere, genel
bütçe vergi gelirleri tahsilâtından ayrılacak paylar ile diğer kanunlarda bu
idarelere verilmesi öngörülen paylar vergi hükmündedir. (2) İl özel idareleri ve belediyeler ile bu idarelere bağlı
kuruluşların ve bunlara ait tüzelkişilerin, 21/7/1953
tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümlerine göre takip edilen Devlete olan borçları, 28/3/2002 tarihli ve 4749
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
kapsamında tanımlanan Hazine alacağı niteliğindeki borçları, İller Bankasına
olan borçları ile sosyal güvenlik kuruluşlarına olan borçlarına karşılık, bu
idareler adına her ay genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamı üzerinden
ayrılacak tutardan, alacaklı idarelerin talebi üzerine, ilgisine göre Maliye
Bakanlığı veya İller Bankası tarafından kesinti yapılarak alacaklı idarelere
ödenir. (3) İl özel idareleri ve belediyeler ile bunların bağlı
kuruluşları tarafından kanuni süresinde verilen gelir (stopaj) vergisi ile
katma değer vergisi beyannameleri üzerine tahakkuk eden vergiler; bu vergilere
ait beyannamenin verildiği aya ilişkin olarak, bu idareler adına genel bütçe
vergi gelirlerinden ayrılan paydan, bu madde uyarınca yapılacak tüm
kesintilerden önce ilgisine göre Maliye Bakanlığı veya İller Bankasınca
kesilerek ilgili vergi dairesine aktarılır. Bu şekilde tahsil edilen vergi, vade tarihinde tahsil edilmiş
sayılır. Kesinti yoluyla tahsil edilemeyen vergilerin, kesintinin yapılması
gereken ay içinde ilgili idareler tarafından ödenmesi halinde, tahsil edilen
tutara ayrıca gecikme zammı hesaplanmaz. Bu hüküm, kanuni süresinde bildirilen
sosyal güvenlik primleri ile emekli kesenekleri için de uygulanır. Bu şekilde
tahsil edilen alacaklar, bildirimlerin yapıldığı tarihte tahsil edilmiş
sayılır. Kesinti yoluyla tahsil edilemeyen prim ve emekli keseneklerinin, kesintinin
yapılması gereken ay içinde borçlusu tarafından ödenmesi halinde, bu şekilde
tahsil edilen tutara herhangi bir gecikme cezası ve gecikme zammı hesaplanmaz.
Bu fıkranın uygulamasına ilişkin usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı
yetkilidir. (4) Genel bütçe vergi gelirleri tahsilâtı toplamı üzerinden, il
özel idareleri ve belediyeler adına aylık olarak ayrılacak tutardan, ikinci ve
üçüncü fıkralara göre yapılacak kesintilerin toplamı, hiçbir şekilde ayrılan
tutarların toplamının yüzde 40’ını aşamaz. (5) Yapılacak kesintilerin oranlarını alacakların nev'ine göre ayrı ayrı veya
topluca belirlemeye, kesinti ve mahsup işlemlerine ilişkin diğer usul ve
esasları tespit etmeye, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz. Buyurun Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından
alkışlar) CHP GRUBU ADINA YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz, İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe
Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Yasa Teklifi’ni geç kalınmış,
yetersiz, dengesiz ama bir başlangıç olarak uygun, olumlu bir yasa olarak kabul
ediyoruz. Belediyeler, elbette ki tüm dünyada, kamu kaynaklarından aldıkları
pay, devletten ayrılan vergi payı ve yarattıkları kendi öz kaynaklarıyla kendi
programlarını ve bütçelerini oluştururlar. AKP Hükûmeti işbaşına geldiğinden beri
“vergi barışı” denilen bir afla tüm büyükşehir belediyelerinin bağlı
şirketlerini temize çıkardı. 2004 yılında yaptığı yasal düzenlemelerle Bakanlar
Kuruluna yetki vererek, tüm belediyelerin borçlarının silinmesi,
taksitlendirilmesi, vesaire gibi işlemlerle de belediyelerini büyük ölçüde
rahatlattı ve bu belediyelere şimdi kaynak aktaracağız. Ne zaman aktarıyoruz? Seçime
çeyrek kala aktarıyoruz. Seçime çeyrek kala aktardığımız bu kaynağı seçim
yatırımı olarak yorumlamamak için bir neden var mı? Yok. Niye? Özellikle büyük
belediyelerin büyük işlerinin, büyük ihalelerinin ödenek yoksunluğu var. Büyük
işler ve seçim yatırımı için yapılacak olan makyaj işler bitmeli ki, gıda
yardımıyla, bisiklet yardımıyla, top yardımıyla, kavun, karpuz, patates, soğan
yardımıyla oy alabilme şansını AKP artırabilsin. O nedenle bu yasa geç kalmış
bir yasadır. Bu yasayı siz 2004 yılında diğer yasalarla birlikte getirmiş
olsaydınız bizim de söyleyecek sözümüz olmazdı. Ama bakın, bugün bütçe açığını
göze alarak, cari açığın tırmanmasını göze alarak 4,5-5 katrilyonu belediyelere
aktarmayı göze alıyorsunuz ve iki üç gün önce yaptığınız yüzde 46’ya varan
elektrik zammıyla asgari ücrete yaptığınız yüzde 5 zammı görmezlikten
geliyorsunuz, emeklilere yaptığınız yüzde 2 zammı görmezlikten geliyorsunuz.
Bunlara kaynak yok, ama popülist yaklaşımlarla yatırım
yapan, kendi reklamlarını ofset baskılı 150 bin adet, 250 bin adet kitap
bastırarak yapan belediyelere kaynak aktarmayı bir anda getirebiliyorsunuz. Daha önce gazetelerde tartışıldı, kaynak yaratan vergi
koyacaktınız. Baktınız ki kamuoyundan tepkiler var, bu tepkileri seçim üzeri
göğüslemeyelim, bu seçimi de geçirelim anlayışı içerisinde vergileri geri
çektiniz, şimdi kamudan pay ayırıyorsunuz. Kamudan pay ayırın, başüstüne ama bu
saydığım insanların, kuraklıktan kıvrım kıvrım
inleyen çiftçilerin, esnafın, çekini, senedini ödemeyen esnafın, asgari ücretle
geçinen insanların ne günahı var? Bu insanlar elektrik faturalarını
ödeyemeyecek durumdayken yüzde 46 zam yaptınız sene başından beri ve “Beş buçuk
yıldır zam yapmadık.” diye övünüyorsunuz. Bu gerekçe değildir. İşinize geldiği
zaman da ekonomik tıkanıklıkları, ekonomik nedenleri 1940’lara kadar giderek
savunuyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisinin çok az iktidarı döneminde yaşanan,
tüm dünyada yaşanan döviz ve global krizin etkisiyle
hep enerji bunalımını göz önüne getiriyorsunuz. Ama beş buçuk yılda siz ne
yaptınız enerji için? Bu son yaptığınız zamlar nedir biliyor musunuz?
Özelleştirmeyle vereceğiniz şeylerin kâr rantını
kamuoyunun önünde sergilemek için yapıyorsunuz bunu, ekmeği tatlandırmak için
yapıyorsunuz bunu. Bunları ama söyleyemiyorsunuz değerli arkadaşlarım. Peki, belediyeler bugüne kadar aldıkları kaynakları ve bundan
sonra alacakları kaynakları nerede harcıyorlar? Soğan-patates alıp dağıtmakta
harcıyorlar, karpuz-kavun dağıtmakta harcıyorlar. İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin bir ilanını gördüm. 200 bin adet anahtar, 100 bin adet albüm ve
bunların dağıtımı için 100 bin adet ambalaj, 100 bin adet kargo hizmeti diye
evlenecek çiftlere, nikâh kıyacak çiftlere dağıtılmak üzere. Nikâh, büyükşehir
belediyesinin asli görevi değil. Nikâh salonları da ilçe
belediyelerinin genelde. Ama seçim yakın, propaganda yapılacak ve bunun
maliyeti 3 trilyon 100 milyar değerli arkadaşlarım. Yazıktır, günahtır. Bir
belediye başkanı -iktidar partisinden- ayda 150 bin adet ofset baskılı dergi
bastırıyor, senelik maliyeti 1,5 trilyon. Buradaki görüşmeleri izlerken eski
belediye başkanı olarak bazen şüpheyle bakıyorum. Diyor ki arkadaşlarımız:
“Belediyelerde yapılan ihalelerde yolsuzluk yok.” Yolsuzluk yok da
belediyelerinizin tümündeki ihaleler Kamu İhale Kanunu’nun 21’inci maddesinin
(b) fıkrasına göre niye yapılıyor? (b) fıkrası nedir biliyor musunuz? Doğal
afet, can kaybı, bu nedenlerle aciliyeti olan
ihaleler. Hepsi mi böyle? 88 tane ihale büyükşehirde yapılmış. O kadar
Ankara’da yapılmış ve bunlar Kamu İhale Kurumundan da geçiyor. Kamu İhale
Kurumundaki bu yetkiler yetmiyormuş gibi, şimdi, sizler, Kamu İhale Kurumunun
kanununu da değiştirmeye çalışıyorsunuz. Yasalar, belediyelerin yapacağı görevleri sınırlandırmıştır.
Belediyeler, kaynaklarına göre öncelikli hizmetleri yapmak zorundadır.
Belediyeler, devletin yapacağı görevi yapamaz. Burs vermek, belediyenin
öncelikli hizmetleri bittikten sonraki iştir. Ama bakıyorsunuz ki belediyeler
“25 bin kişiye burs verdim, 15 bin kişiye burs verdim.” diye övünüyor değerli
arkadaşlarım. Ankara susuzluktan kıvranırken Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanının karpuz dağıtmaya, patates dağıtmaya, soğan dağıtmaya hakkı yoktur.
Bunun adı popülizmdir değerli arkadaşlarım. İşte bunların denetimleri yapılması gerekirken, biz, tekrar,
ilaveten kaynak veriyoruz ve kaynak verirken de dengesizliği yaratıyoruz. Küçük
belediyeler, il belediyeleri daha az alacak, büyükşehir belediyeleri yine
pastadan en büyük payı alacak değerli arkadaşlarım. O nedenle, bu yasadaki
dağılım adaletsizdir, bu dağılımın adaletsiz olması da diğer belediyelere karşı
büyük ayrıcalık yaratacaktır. Bu arada, tabii, seçim üzeri bu tür yatırımları yapan belediyelere
baktığınız zaman da, çok azı ana hizmetleri üretiyor, çok azı altyapıya yönelik
hizmetlere dönmüş, hepsi makyaj. Billboardlara bakıyorsunuz, reklamlar,
festivaller ve anlamsız yatırımlarla bu kaynaklar çarçur ediliyor değerli
arkadaşlarım. Kendi seçim bölgem Gaziantep’te, iktidar partisinin il başkanı ile
belediye başkanını birbirine düşüren bir ihale var. Çok yanlı
bir ihale. 23 Ocak 2008’de ihale yapılmış. İhalenin, alan şirketin ana
sözleşmesi 23/1/2008’de Ticaret Sicili Gazetesi’nde
yayınlanmış arkadaşlar ve bu şirketin sermayesi 5 bin YTL, aldığı ihale 10
milyon 138 bin avro değerli arkadaşlarım! Böyle bir mantık olabilir mi? Ve
buna, il başkanı “şaibelidir” diyor, kamuoyu “şaibelidir” diyor, AKP Genel
Merkezi el koymasına rağmen, hâlen ihale devam ediyor. Biz onun için bunlara
karşıyız. Ayrıca neler yapılıyor belediyelerde? Bol bol
imar tadilatları yapılıyor. Yeşil alanlar rantiye
alanlarına çevriliyor, yeşil alanlar bir bir ortadan
kaldırılıyor ve “kentsel dönüşüm” adı altında, yasal altyapısı, yönetmeliği
hazır olmamasına rağmen, Belediye Yasası’nın 73’üncü maddesine göre rantsal
dönüşüm yapılıyor değerli arkadaşlarım. Orada, yenileştiriyorum diye, barınan
insanları alıyorsunuz, kapıya koyuyorsunuz, eline üç beş kuruş veriyorsunuz,
ondan sonra kentsel dönüşüm diye, en önemli rant
getirecek merkezlerdeki arsaları, yandaşlarına belediyeler peşkeş çekiyorlar.
İşte, Boğaz Köprüsü’ne O nedenle, bu yasayı biz olumlu görmemize rağmen yetersizdir,
dengesizdir diye bağlarken bugün yaşanan bir olaya dikkatinizi çekmek
istiyorum: Anayasa Mahkemesinde parti kapatma davasının sözlü savunması
verilirken, yıllardır uzayan, bir yıldır uzayan ve destana dönen Ergenekon
davası nedeniyle sayısız insan gözaltına alındı. Sabahleyin gözümüzü açtık,
televizyonları açtık ki sayısız yazar, çizer, iş adamı, sivil toplum örgütü
başkanları gözaltına alınmış. Bu olmaz değerli arkadaşlarım, bu olmaz.
Ergenekon davasının bu kadar yıllarca sürmesine gerek yoktur. Bunu tehdit
aracıyla kullanmak hukuka aykırı bir olaydır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sözünüzü tamamlar mısınız Sayın Ağyüz.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Ayrıca da değerli arkadaşlarım, AKP son
günlerde Cumhuriyet Halk Partisiyle, cumhuriyetle ve Atatürk’le uğraşmayı kendisine
görev edindi. Cumhuriyet Halk Partisinin 1 trilyon -haksız demeyelim- usulsüz
yapılmış belgelerle harcaması sizi ilgilendirmez. Siz Başbakanlık Özel
Kaleminin hesabına bakın, Büyükşehir Belediyesinin Özel Kaleminin hesabına
bakın. Onları verin de ondan sonra Cumhuriyet Halk Partisine söz söyleyin
değerli arkadaşlarım.(CHP sıralarından alkışlar) Bizim yüz kızartıcı hiçbir
şeyimiz yoktur, veremeyecek hiçbir hesabımız da yoktur. Hâlen 95-98 döneminin
hesabını veremeyenler Cumhuriyet Halk Partisi hakkında, cumhuriyet hakkında,
Atatürk hakkında konuşamazlar ve Atatürk devriminin altında da bu dingiller
maalesef kalmaya mahkûmdur. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ağyüz. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz. Buyurun Sayın Cengiz. MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 248 sıra sayılı kanunun 7’nci
maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum
ve yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 7’nci maddesi il
özel idareleri ile belediyeler ve bu idarelere bağlı kuruluşların 6183 sayılı
Amme Alacakları Kanunu ile 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun kapsamında tanımlanan; 1) Hazine alacağı niteliğindeki borçlar, 2) İller Bankasına olan borçlar, 3) Sosyal güvenlik kuruluşuna olan borçlar ile prim ve emeklilik
kesenekleriyle ilgili yerel idare borçları olarak zikredilmektedir. Bu gibi
borçlar, alacaklı idarelerin başvurusuyla borçlu yerel idarelerden Maliye
Bakanlığı veya İller Bankası tarafından borçlu yerel idarelerin aylık
paylarından kesinti yapılarak alacaklılara ödenmesi bu maddeyle hedeflenmiştir.
Tasarının 7’nci maddesinde de; 1) Borçların yapılandırılması, yerelde halkına gece gündüz
hizmetkârlık yapan yerel yönetimlerin kamu hizmeti yapması, hem işveren hem de
hizmet üreten yerel yönetimlerin borç yaratan fasıllarındaki kesintilerin daha
makul seviyede tutulması daha doğru bir yaklaşım olacağı kanaatindeyim. 2) 7’nci maddenin dördüncü fıkrasında “Aylık pay tutarından
kesinti yüzde 40’ı aşamaz.” denilmektedir. Bir eski belediye başkanı olarak bu tutarın
yüzde 20-25’ler civarında belirlenmesi daha doğru ve daha makul bir yaklaşım
olacağı kanaati taşımaktayım çünkü devletimizin alacaklı birimleri borç
taksitlerini iki üç ay sonra geç alabilirler ama asla borçlarını alamama gibi
bir olayla da karşı karşıya kalamazlar. Özellikle gece gündüz
hizmet üreten halkımızın yirmi dört saat huzur ve mutluluğu için çalışan
belediye başkan ve personelimizin diğer zaruri ve zorunlu hizmetleri olan
harcamaları göz önüne alınacak olursa, bu yüzde 40 kesintilerin gerçekleşmesi
hâlinde özellikle belediyelerimizde memurlarımız, işçilerimiz maaşlarını
alamadıkları gibi, borca sebep bu kamu borçlarının o ayki yeni kesintileri ve
ödenmesi gereken tutarlarını bile belediyelerimizin ödeme şansı kalmayacaktır. Bu
durum ise, sorunların çok iyi irdelenmediği ve bu kanun tasarısında birazcık
olsun belediyelerimiz penceresinden bakılmadığının bir göstergesi olarak
karşımıza çıkmaktadır. Özellikle yerel yönetimlerden gelen biri olarak belediyecilik
açısından tasarıyı incelediğimizde şu hususların belediyelerimizce ve onların
temsilcisi olan belediye başkanlarımızca tasvip görmediğini ifade etmek
isterim: 1) Büyükşehir belediyeleri ile diğer il belediyeleri, ilçe ve
belde belediyeleri arasında gerçek manada kaynak, gelir dağıtımı ve paylaşımın
adaletle sağlanamadığını tespit etmekteyiz. 2) Büyükşehir belediyelerimizin aldığı pay, diğer illerimizdeki
belediyelerimizin kişi başı oranını 3 katı olarak da teşkil etmektedir. Bu da
terazinin kantarının büyükşehir belediyeleri lehine ağdırdığını göstermektedir. 3) Kış nüfusu ile yaz nüfusu veya turizm mevsimi ile turizm
mevsimi dışındaki belediyelerimizin nüfus hareketliliği, yerel idarelerimizin
nüfus artış ve yoğunluğunun tasarıda dikkate alınmaması da çok büyük bir
eksiklik olarak tarafımızdan tespit edilmiştir. Özellikle belediye paylarının
dağıtımının kriterleri belirlenirken belediyelerimizin
yaz ve kış turizmi gibi nüfus artırıcı ve diğer özgün koşullarının kriterler
arasında yer alması daha doğru bir yaklaşım olacağı kanaatindeyiz. İl özel idareleriyle belediye gelirlerinin yeniden düzenlenmesi ve
artırılmasıyla ilgili olarak tasarıda, faturanın halkımıza ve esnafımıza
kesilmemesi ve onlara da yansıtılmamasını önemli bir yaklaşım olarak
görmekteyiz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle belediye
gelirleri içinde yer alan harç ve vergilere bakıldığında, özetle bazılarından
örnek verilirse: 1) İmar işleri ruhsat harçları, 2) İş yeri açma ve çalıştırma harçları, 3) İş yeri hafta sonu çalışma, tatil günleri ruhsatı harcı, işgaliye
harcı, emlak vergisi, çevre temizlik ve atık vergisi, belediye hizmetlerine
katılım faturası, su faturaları, gaz faturaları ve belediye mülkleri kira
faturaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Harçlar, vergiler, faturalar, o yerleşim biriminde genelde halkımıza
ve esnafımıza yüklenmiş belediye gelirleri olarak da her zaman bu kesime
yüklenmiş ve bu kesimden tahsil edilmektedir. Halkımızın ve esnafımızın
ekonomik travma geçirdiği bu süreçte, yerel
yönetimlere kaynak genel bütçe vergi gelirlerinden aktarılmasını da tasarının
belki de en güzel yanı olarak belirlemekteyiz. Özellikle bu tasarının yerel
yönetimlere çok büyük katkı sağlaması, yerel yönetimlerin genel bütçe vergi
gelirlerinden desteklenmesi noktasında belediyelerimizin ve başkanlarımızın çok
büyük bir sevinç kaynağını da görmekteyiz. Fakat bunun
yanında, belediyelerimiz bu yasa tasarısıyla sevinirken, halkımızın ve
esnafımızın da “Acaba bu payların daha sonra dönüp dolaşıp faturası bize gelir
mi gelmez mi; yine, acaba bu fatura seçimlerden sonra bize tahvil edilir mi?”
diye de yapmış olduğumuz görüşmelerde de özellikle halkımızın ve esnafımızın
bir tedirginliği ve bir şüphesi de bulunmaktadır. Özellikle bu şüpheyi
de -inanıyorum- giderecek gene Hükûmetimizdir. Hükûmetimizin, ileride bu faturayı halkımıza ve esnafımıza
kesmemesi gerektiği ve daha sonra da bunun, bu bölüme, halka uzatılmaması
gerektiğine inanıyoruz. Artık, devletimizin ve yerel idarelerimizin ellerinin
halkın ve esnafın cebine uzanma alışkanlığından vazgeçilmesi, diğer yerel
kaynaklara yönelinmesi ve halkın şüphe ve
endişelerinin giderilerek, yerel yönetimlerde ülkemizin özgün koşullarının
irdelenerek bu özgün koşullar içinde de daha reel kaynaklara doğru uzanılması
ve reel kaynakların yerel idarelere doğru kanalize
edilmesinin en doğru yaklaşım olacağı düşüncesindeyiz. Özellikle, belediyelerimize kaynak aktardığımız bu tasarıda da
-eski bir yerel idareci olarak- belediye başkanlarımızın, belediye
personelimizin ve belediye işçilerimizin, halkımızın mutluluğu ve refahı için
gece gündüz, yirmi dört saat hizmet götüren bu personelin düşünülmemesini, bu
personelin hatırlanmamasını da burada en büyük eksiklik olarak görmekteyim. Çünkü, imar işlerinden çöpüne, çöpünden kanalizasyonuna ve
park bahçe işlerine kadar yirmi dört saat halka hizmet amacı güden yerel
idarelerin hem memurları hem işçileri bu tasarıdan beklediğini alamamıştır, bu
tasarıda beklediğini görememiştir. Her ne kadar olumlu yönleri zikredilse de, özellikle bugün memur
camiasının -memurların da içinden gelen biri olarak, memurları da temsil eden
bir kişi olarak- son zamanlarda, altı yıldan beri memur camiamızın almış olduğu
yüzde 6’lık zammın yüzde 25-30 olması gerektiğini hesaplamış bulunmaktayız. Özellikle bu memurlarımızın, polisinden belediyenin
çöpçüsüne kadar, gerçekten çok büyük bir sıkıntı içinde geçinmeye
çalıştıklarını ve geçim kaynaklarının daraltıldığını, son beş altı yıldan beri
de memurlara ve işçilere yönelik zammın hiçbir kesimi tatmin etmediğini ve
tatmin etmemekle birlikte bütün memur kesiminin, işçi kesiminin kredilere ve
borçlanmaya yönelik bir tenezzüle veya oraya doğru bir yönelimde olduğunu ve
bütün katmanların borçlanmış olduğunu tespit etmiş bulunmaktayım. Bu tasarıyla da acaba bize bir şeyler düşer mi diyen
çalışanlarımız da, personellerimiz de buradan, bu tasarıdan aradığını
bulamamıştır. Bu tasarıyla da Meclisimiz, Hükûmetimiz
memuruna, belediye işçisine… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Devam ediniz Sayın Cengiz. Buyurun. MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – …hatta başkanına bir müjde
verememenin de eski bir belediye başkanı olarak buradan burukluğunu
yaşamaktayım. İnanıyorum bu dilek ve temennilerimizi Hükûmetimiz
duyar ve yerel yönetimlerde gece gündüz halkımızın huzurunu yirmi dört saat
sağlama ve hizmetin idamesi açısından çalışan belediye çalışanlarını,
memurlarını, işçilerini ve belediye başkanlarını memnun eder diyorum. Bu tasarının yerel yönetimlere, il özel idarelerine ve
belediyelerimize hayırlı olmasını temenni ediyorum, Meclise saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Cengiz. Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Nuri Yaman. Sayın Yaman buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım, bu nedenle
hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum. Maddeyle ilgili düşüncelerimizi açıklamadan önce bundan on
beş yıl önce 2 Temmuz 1993 yılında gerçekten insanlık dışı bir uygulama ile 35
canımızın, demokrat, ilerici ve devrimci, bu ülkenin yetiştirdiği önemli
evladının hunharca katledilişini de nefretle anarken, bu düşüncede olan
kişilerin bundan sonra ülkemizde bu tür hareketlerde bulunmayacağı dileğini de
belirtmeden geçemeyeceğim. İnsanların bir arada, toplu olarak yaşamaları gereği ortak
ihtiyaçlarının birlikte giderilmesi zorunluluğunu doğurmuştur. Yerel ölçekte
üretilmesi ve yerine getirilmesi mümkün olan bu hizmetler mahalli müşterek
hizmetler olarak kabul edilegelmektedir. Gerek
Anayasa’mızda gerek Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Sözleşmesi’nde
mahallî idarelerce yerine getirilecek görevler, bu kapsamda, mahallî müşterek
hizmetler olarak benimsenmiştir. Mahallî müşterek hizmetlerin yerine getirilmesinde idari
özerkliğin olması yanında temel belirleyici öğe ise malî özerkliktir. Yerel
yönetimlerin yani belediye, il özel idaresi ve hatta muhtarlıklarca bugün yerine
getirilmesi öngörülen bu ortak hizmetler, malî kaynakların azlığı veya
çokluğuna bağlı olarak hizmetin istenen düzeyde gerçekleştirilmesinde önemli
bir kıstastır. Bugün ülkemizde saydığımız bu yerel yönetimler, mevcut yasalarla
kendilerine verilen görevler sonucu elde ettikleri öz gelirleri bu hizmetlerin
yerine getirilmesinde oldukça yetersiz kalmaktadır. Bu nedenledir ki ulusal
gelir kaynaklarının merkezî idare ile mahallî idareler arasında bu görev ve
hizmetlerin yerine getirilmesinde paylaşılması sonucunu doğurmuştur. İşte, bu
payın öz gelirlerine oranı ve yerel harcamalarının toplam kamu harcamaları
içindeki payı gibi ölçütler mahallî idare özerkliğiyle de doğru orantılıdır. Değerli milletvekilleri, mahallî idarelerin gelirlerine ilişkin
olarak belediyelerle ilgili en önemli düzenleme, 2464 sayılı Belediye Gelirleri
Kanunu’dur. Son olarak, bu Kanun’da öngörülen ve maktu vergi ve harçlar zaman
içinde yüksek enflasyon nedeniyle gelir kaynağı olma özelliğini kaybettiği
için, 2004 tarihli değişiklikle günün şartlarına uygun hâle dönüştürülmüştür.
İl özel idarelerinde mahallî hizmetlerle ilgili kendi öz gelirlerini sağlamaya
yönelik önemli bir düzenleme bugüne kadar yapılmamıştır. İl özel idarelerinin
öz gelirleri ise 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nda sayılan birkaç kalemde
gösterilen ve bazı kanunlarda öngörülen ruhsat gelirleri ve paylardan
ibarettir. Her iki mahallî idare birimi için de öz geliri en kapsamlı olan ise
belediyelerdir. İl özel idarelerinin öz gelirlerini, 5302 sayılı Kanun’da düzenlenen
gelirlerden ziyade merkezî idareden yapılan transferler oluşturmaktadır.
Belediyelerin gelirlerinin en önemli kalemleri ise biraz önce değindiğim
Belediye Gelirleri Kanunu’nda belirtilen altı adet vergi ve on üç adet
harçlardan alınan gelirler olup vergi ve harçlarda alt ve üst limitler
konulmuş, bu limitler arasında miktar tespiti yetkisine, vergilerde belediye
meclisleri, harçlarda ise Bakanlar Kurulu yetkili kılınmış bulunmaktadır.
Belediyelerin vergi gelirlerinin herhangi bir hizmete bağlı olmadığı, harçların
ise belediyelerin sunduğu hizmet karşılığı olarak alındığı… Başka bir gelir
kaynağı olan ücretler ise ilgililerin istemesine bağlı olarak yapılan hizmet ve
işler karşılığı alınan gelirlerdir. Belediyelerin vergi, harç, katılım payı ve
ücretlerden alınan bu öz gelirlerinin dönemsel olarak toplam belediye gelirleri
içindeki payları ise ortalama yüzde 14 ile yüzde 15 aralığının
üzerine çıkamamaktadır. Değinilen bu öz gelirlerin yapısı, toplam gelirlerine oranı,
alınıp alınmamaları, tahsillerindeki sıkıntılar ise belediyenin bulunduğu
bölgeye ve diğer bazı özelliklere göre değişiklik göstermektedir. Örneğin, Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki birçok il ve ilçe belediyelerinde, bilhassa
belde belediyelerinde, söz konusu bu harçlar katılım payı, hizmet karşılığı
alınan ücretler ile emlak vergisi gelirleri yok denecek ölçüde
gerçekleştirilmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında ülkemizdeki
belediyelerin büyük çoğunluğunun gelirlerinin önemli bir kısmı, merkezî bütçe
vergi gelirlerinden bu idarelere yapılan transferlerden oluşmaktadır. Merkezî
idareden mahallî idarelere pay ayrılması sistemi, bu yolla 2380 sayılı Kanun’a
göre, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından
belediyelere bugüne kadar verilen yüzde 6, il özel idarelerine yüzde 1,2
paylarının verilmemesi hâlinde birçok belediyenin personel maaşlarını dahi
ödeyemeyecek konumda olacağı da bugün ülkemizde yaşanan bir olgudur. Yine, bir
gerçektir ki il özel idare gelirlerinin yüzde 85’inin üzerindeki geliri de
merkezî idare tarafından bu yolla gönderilen paylar ile karşılanmaktadır. Bugün bile birçok belediye gelirlerinin yüzde 55’e varan bölümünün
merkezî idarenin gönderdiği paydan oluştuğu ve bu oranın büyükşehirlerde yüzde
60’lar düzeyine çıkmış olduğu düşünüldüğünde ise bu paylardan yapılacak
kesintilerin önemi daha da anlaşılır bir hâl almaktadır. Yeni kanun tasarısıyla, genel bütçe vergi gelirlerinin yüzde
2,90’ının belediyelere, yüzde 2,65’inin büyükşehir ilçe belediyelerine, yüzde
1,15’inin il özel idarelerine verilmesi öngörülmekte; büyükşehir belediyesinin
payının hesaplanmasında ise büyükşehir ilçe belediyelerine ayrılan payın yüzde
30’u; büyükşehir belediyesi sınırları içinde toplanan vergi gelirleri tahsilatı toplamının yüzde 5’inin yüzde 70’i ilgili
büyükşehir belediyesine, yüzde 30’u ise büyükşehir belediyeleri arasında nüfusa
göre dağıtılacaktır. Bu düzenlemeye göre, yasa uygulamaya girdiğinde,
belediyelere genel bütçe vergi gelirlerinden eskiye oranla yüzde 30 gibi bir
artışın olacağı öngörülmektedir. Ancak bu dağıtım oranları
değerlendirildiğinde, bundan önceki uygulamada olduğu gibi, yine aslan payının
büyükşehir belediyelerine gittiği açık ve net olarak görülecektir. Bu nedenle,
büyükşehir belediyesi sınırları içinde toplanan vergi gelirleri tahsilatı toplamının yüzde 5; paylarının da, büyükşehir
belediyesi ilçe belediyesine belli bir oranda pay ayrılmasının veya büyükşehir
ilçe belediyelerine ayrılan yüzde 30’luk payın yüzde 40 oranına çıkarılmasının
daha adil olacağını belirtmek isterim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasal
düzenlemeyle 7’nci madde kapsamında genel bütçeden gönderilen payların vergi
hükmünde değerlendirilmesini olumlu bir yaklaşım olarak değerlendirmekle
beraber, 5393 sayılı Kanun’un 15’inci maddesi kapsamındaki “Belediyelerin proje
karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu
hizmetlerinde fiilen kullanılan mallarıyla, belediye tarafından da tahsil
edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez.” hükmüne paralellik
sağlanmak suretiyle bu gelirlerin haczedilmesi önlenmişse de tüm belediyelerin
yıllardan beri gerek İller Bankasına olan borçları ve gerekse sosyal güvenlik
kuruluşlarına olan borçlarına karşılık alacaklı idarelerin talebi üzerine
ilgililerine göre Maliye Bakanlığı veya İller Bankası tarafından bu borçları
kesilerek alacaklı idarelere ödenmekte, bilhassa çok miktarda borcu olan küçük
belediyeler için bir nevi haciz işlemi bu kurumlar tarafından yıllardan beri
zaten yerine getirilmiş bulunmaktadır. Büyükşehir belediyeleri ile diğer belediyelerin ve bunlara bağlı
kuruluşlar ile sermayesinin yüzde 50’si bu kuruluşlara ait olan şirketlerin
alacakları ile borçları hakkında takas, mahsup ve kesinti işlemleri de zaten
5216 sayılı Yasa’nın 3 ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun geçici maddesi kapsamında
2005 yılından bu yana devam edegelmektedir. Aynı konu
bu kez Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre takip
edilen, devlete olan borçları ile 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamındaki hazine alacağı
niteliğindeki borçları ve İller Bankasına olan borçları ile sosyal güvenlik
kuruluşlarına olan borçlarını da kapsayacak şekilde güncelleştirilerek… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Devam ediniz Sayın Yaman. M. NURİ YAMAN (Devamla) – …bilhassa bu tür borçları olan
belediyelerin gelirlerinde büyük azalmaya ve hizmetlerinin aksamasına neden
olacaktır. Bu uygulamanın genişletilmesi… İleride bu belediyelerin büyük mali
sıkıntı içine girerek hizmet üretemez duruma geleceğini de belirtmeden
geçemeyeceğim. Yine, mayıs ayı sonu itibarıyla mahallî idarelerin hazineye 6
milyar 186 milyon YTL vadesi geçmiş borcu bulunduğu da göz önüne alındığında,
bilhassa büyükşehir belediyelerinden Ankara Büyükşehir Belediyesinin bu borç
kapsamı içinde borcu rekor düzeyde ve yüzde 63 düzeyine ulaşmış bir durumdadır.
Bu şekilde borcu bulunan belediyelerden Ankara Büyükşehir Belediyesinin artık,
bundan sonra seçimlerde hangi paketleri dağıtacağını ve kimlere top vereceğini
de gerçekten merak etmekteyiz. Bundan sonra bu uygulama ile büyükşehir
belediyesinin, bilhassa Ankara Büyükşehir Belediyesinin bu borçlarının
ödenmesinin takipçisi olacağımızı belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım. (DTP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yaman. Madde üzerinde şahısları adına ilk söz, Balıkesir Milletvekili
Mehmet Cemal Öztaylan’a aittir. Sayın Öztaylan… Yoklar. İkinci sırada, Kastamonu Milletvekili Sayın Hasan Altan. Sayın Altan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) HASAN ALTAN (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
248 sıra sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi en içten saygılarımla
selamlıyorum. Hükûmetimiz dönemine kadar,
son yıllarda belediyeler büyük sıkıntılar içerisindeydi. Çoğu belediyemiz
personel giderlerini karşılayamaz ve temel hizmetlerini veremez duruma
gelmişti. Yetkilerinin kısıtlanması ve gelirlerinin düşmesi sonunda belediye
başkanlarımız “1930 yılında ilk çıkan 1580 sayılı Belediye Kanunu’ndaki yetki
ve haklar verilse başka bir şey istemeyiz.” diyorlardı. Geçmiş hükûmetler döneminde, belediyeler arasında siyasi ayrım
yapılmış, genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan payların borçlarına karşılık
muhalefetteki belediyelerden tamamına yakını kesilmiş, iktidar veya koalisyon
ortağı olan siyasi partideki belediyelerden çok az miktarda veya hiç kesinti
yapılmadan payları gönderilmiştir. Değişik bakanlıkların bütçelerine konulan
ödenekler de proje karşılığı olarak, yine siyasi ayrım gözetilerek
dağıtılmıştır. Hatta, iktidar veya koalisyon ortağı
olan birçok belediye doğal bir afete maruz kalmadığı hâlde afet kapsamına
alınarak payları 2 kat sayıdan 5 kat sayıya kadar artırılarak gönderiliyordu.
Bu olayları belediye başkanlığım dönemlerinde bizzat yaşayan bir arkadaşınızım.
Hükûmetimiz döneminde bu
ayrımcılıklar ve adaletsizlikler ortadan kaldırılmış, Belediye Gelirleri Kanunu
güncelleştirilmiş -İller Bankası aracılığıyla yaptırılan proje karşılığı
işlerde yıl içerisinde yüklenici firmaya ödenen hak ediş, yıl
sonu itibarıyla yüzde 50 faiz ilave edilerek borç hanemize yazılıyordu-
bu faiz oranları yüzde 6’lara çekilmiş, hiçbir siyasi ayrım yapılmadan genel
bütçe vergi gelirlerinden ayrılan paylardan borçlarına karşılık yapılan kesinti
yüzde 40 ile sınırlandırılmıştır. Kalan yüzde 60’ın da belediyelerimize
gönderilmesiyle personel giderlerini karşılar ve temel hizmetlerini yürütür
hâle getirilmişlerdir. Ayrıca Sayın Başbakanımızın talimatıyla çalışma sezonuna
rastlayan haziran, temmuz, ağustos aylarında hiç kesinti yapılmadan
belediyelerimizin payları gönderilmektedir. Bunlarla da yetinilmeyip kamu
yönetiminin yeniden yapılandırılması çerçevesinde 2004 yılında 5216 sayılı Büyükşehir
Belediyesi Kanunu, 2005 yılında 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 5302 sayılı İl
Özel İdaresi Kanunu ile belediyeler ve il özel idareleri yeni bir anlayışla ele
alınmış, bu idarelerin yetki, görev ve sorumluluklarında önemli ölçüde
genişleme sağlanmıştır. Şimdiyse, genişleyen bu sorumluluk alanlarında yerel
yönetimlerimizin daha iyi hizmet verebilmesi için 248 sıra sayılı İl Özel
İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile gelirlerinin artırılması hedeflenmiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun hazırlanırken merkezî
idareden yapılan transferlerin mahallî idarelerin özerkliğini zedelemeyecek
şekilde şartsız olması öngörülmüştür. Ekonominin içinde bulunduğu zorluklarla
birlikte mali disiplinin sürdürülmesi ihtiyacıyla mahalli idarelerin artan
görev, yetki ve sorumlulukları dengelenerek genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından belediyeler ve il özel idareleri için ayrılan
pay, matrahı artırılarak önemli bir gelir transferine imkân vermiştir. Kanunla getirilen en önemli yeniliklerden biri de genel bütçe
vergi gelirleri tahsilatından ayrılan payların dağıtım
kriterinin değiştirilmesidir. Nüfus kriterine ilave
olarak, yüz ölçümü, kırsal alan nüfusu, illerin gelişmişlik endeksine göre
durumu yeni dağıtım kriterleri arasına alınmıştır. Böylece daha adil bir
dağıtım sistemi getirilmiştir. Bilindiği gibi çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının bütçelerine
konulan özel hesaplardan mahallî idarelere projeye bağlı olarak veya şartsız
aktarılan kaynaklar bu idareler arasında eşitsizliklere yol açmaktadır. Diğer
taraftan, nüfusu 10 bin ve altında olan belediyeler diğerlerine göre daha fazla
kaynak sıkıntısı çekmektedir. Hem bu eşitsizliğin önüne geçilmesi hem de nüfusu
10 binin altında olan belediyelere ek kaynak aktarılabilmesi için, özel
hesapların tamamı kaldırılarak, Maliye Bakanlığı bütçesine konacak olan özel
bir ödeneğin “denkleştirme ödeneği” adı altında bu belediyelere eşit şekilde
dağıtılması öngörülmüştür. Kanunda il özel idareleri ve belediyelere merkezî idareden
gönderilecek paylardan, kanunlarda öngörülmesi hâlinde ve en fazla yüzde 40
oranında kesinti yapılabilmesi öngörülmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Devam edin Sayın Altan. HASAN ALTAN (Devamla) – Böylece mahallî idarelere asgari düzeyde
bir gelir garanti edilerek en azından temel hizmetlerin devamlılığı sağlanmış
olacaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 248 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 7’nci maddesiyle belediyelere gönderilecek paylardan yapılacak
kesintiler konusunda temel hükümler ihdas edilmektedir. Öncelikle il özel
idareleri ve belediyelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından
ayrılacak paylar ile bu kanunda ve diğer kanunlarda bu idarelere verilmesi
öngörülen payların vergi hükmünde olduğu ifade edilerek hukuki çerçevesi
çizilmiş, bu gelirlerin 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 15’inci maddesinin son
fıkrasındaki “Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği
gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile
belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez.”
hükmü uyarınca haczedilmesinin önlenmesi amaçlanmıştır. Madde metninde yapılan başka bir düzenleme ise sosyal güvenlik
primleri ile emekli kesenekleri ödenmesi konusunda yeni bir düzenleme
getirmektedir. Buna göre, il özel idareleri ve belediyeler… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altan. HASAN ALTAN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
kanunun hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür eder, ülkemize, milletimize ve
yerel yönetimlerimize hayırlı olması dileklerimle saygılarımı sunarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Şahısları adına ikinci söz sırası İzmir Milletvekili
Sayın Harun Öztürk’e aittir. Buyurun Sayın Öztürk. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bana verdi. BAŞKAN – Size mi veriyor? KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim de… BAŞKAN – Efendim? KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim de söz hakkım var. BAŞKAN – Size sıra gelmiyor ki, 2 kişi konuşacak zaten efendim.
Allah Allah… KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Öztürk’ten
sonra benim efendim. BAŞKAN – Konuşuyor musunuz Sayın Öztürk? HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Hayır. BAŞKAN – O zaman siz buyurun Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 248
sıra sayılı yasa tasarısının 7’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Değerli milletvekilleri, dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir
demokratik ülkede, 200 katrilyonluk bütçede 18 katrilyon açık veren bir bütçeye,
hükûmet hiçbir gelir kaynağını sağlamadan 7,5
katrilyon bir ek ödeme getiremez. Bu, ne ilimde var ne maliyede var ne de
hiçbir akılda ve izanda yok. HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Senin aklın ermez böyle şeylere! KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, böyle bir yönetimle bu Türkiye
nereye gidiyor? Bakın, biz, İçişleri Bakanı gitmiş, çünkü… (AK PARTİ
sıralarından “Burada” sesleri) Burada mı? Şimdi, bu kanunun müzakeresi sırasında, Ankara,
İstanbul ve İzmit belediye başkanlarının borçlarını söyle dedim. Herhâlde, daha
bugün söyleyecek bakalım. Dedim ki, Sayın Bakan, siz belediyelere eşit mi para
dağıtıyorsunuz? “Tabii canım, bizden daha adil bir hükûmet
olur mu?” dedi. Ama Sayın Bakan ben size bir teklifte bulunuyorum: Aynı ilde,
bakın aynı ilde, AKP’li belediyelere 250 milyarla 300 milyar para yardımı
yapmışsınız ama CHP’li, bağımsız, başka belediyelere bir kuruş yapmamışsınız.
Ben bunu ispatlarsam siz kendinize nasıl bir değer biçersiniz? Ben söylüyorum
size, yani aynı il sınırları dâhilinde AKP’li belediyelere 250 ile 300 milyar
lira arasında para yardımı yapıyorsunuz ama diğer belediyelere bir kuruş yardım
yapmıyorsunuz. Yani çıkıp da burada, böyle, insanları kandırmayın. “Efendim,
biz o kadar adiliz ki…” Nerede adilsiniz kardeşim! Uygulamalarınızı keşke getirseniz
de milletin karşısına çıksak da bunları konuşsak. Sizin eski belediye başkanlığından gelen kişiler: “Efendim, biz
şehirleri ağaçlandırıyoruz, çiçeklendiriyoruz…” Beyler, bu çiçeklendirme ve
ağaçlandırmaya harcanan paralarla Türkiye ağaçlanır, Türkiye çiçeklenir. Bizim
istediğimiz dürüst yönetim, dürüst yönetim beyler. Dürüst, Dürüst… Dürüstlük
var ya, o dürüstlük kavramını sizlerin kavraması lazım. Yani, eğer bir yerde… Bir harcama yapacağız, tabii ki şehirleri güzelleştireceğiz ama
hangi maliyetlerle? Bakın, ben size öyle il başkanlarınızı söyleyebilirim ki
–söylerim bunları zamanı geldikçe- beyler, devletten 17 ihale alıyor. İl
başkanı ya, AKP’li il başkanı, özel usullerle alıyor. Belediyeleriniz… Yahu şu Ankara Belediyesi, şurada, şu Meclisin
önünde yaptığı kaldırımları bir yıkıyor bir söküyor, bir yıkıyor bir söküyor;
ağaçları getiriyor, dikiyor söküyor, dikiyor söküyor. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kuruyor ağaçlar. KAMER GENÇ (Devamla) – Beyler, bu memleketin parasını Yunanlılara
harcatsanız, bu Yunanlılarda bir vicdan olur, der ki “Ya kardeşim, günahtır, bu
memleketin kaynaklarını bu kadar hor kullanmayayım.” Bu memlekette aç insan çok, çıplak insan çok. İnsanlar, her gün
bize telefon ediyor, ağlıyor, sızlıyor “Sayın Milletvekilim, ben açım.” diyor.
“Açım, Aç… Aç… Açım.” diyor. Ama Tayyip Erdoğan gibi gidip de devletin
bankalarından 1 katrilyon lira para alıp kendi damadının şirketine vermiyor. Beyler, sayın milletvekilleri; bakın, Türkiye bir bunalım içinde
İktidarınız zamanında. Şimdi, 1 Temmuzda Meclisin tatile girmesi lazım. Hangi
kanun için siz bizi burada bekletiyorsunuz? Yani biz devamlı buraya geleceğiz
ve şey edeceğiz! Bakın, bugün Türkiye’de çok saygıdeğer insanlar içeri alındı.
Burada İçişleri Bakanına düşen, gelecekti Parlamento kürsüsüne “Ey
milletvekilleri, bu memlekette bu insanlar içeri alınıyor.” diyecekti. Bugün
Cumhuriyet gazetesinin Başyazarı Mustafa Balbay her
gün okuduğum bir yazar. Benim gibi binlerce insan bu insanın fikirlerini
okuyor. Niye bizi mahrum ediyorsunuz? Cumhuriyet gazetesinin Başyazarı İlhan
Selçuk’u aldınız içeriye: ne çıktı ortaya? Bakın, şimdi, ben size bir tavsiyede bulunuyorum. Anayasa
Mahkemesinin üyelerini de alın içeriye. BAŞKAN – Sayın Genç…Sayın Genç… KAMER GENÇ (Devamla) – Alın içeriye... Siz nasıl olsa iktidar
gücüsünüz, alın onları da içeriye. Bakın, mahkemelerde yapılan soruşturmalar bahanesiyle olayları
insanların dikkatinden kaçırmayın. Türkiye’ye çok kötülük yapıyorsunuz.
Emperyalist güçler Türkiye’de Türkiye Cumhuriyeti devletinin en güçlü organlarını
yıkmaya çalışıyorlar. Bugün Avrupa Birliğinin, Avrupa Konseyinin, Avrupa
Parlamentosunun aldığı kararlar ortada. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Parlamentosuna hakaret ediyorlar, yargısına hakaret ediyorlar. Peki, niye…
Bugün ben Meclis Başkanlığına bir önerge verdim, dedim ki: “Bunlara bir cevap
verin.” (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Genç, sürenizi veriyorum. Lütfen tamamlayın ve
gündemden sapmayın efendim. KAMER GENÇ (Devamla) – Ben gündemden sapmıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Saptınız efendim, saptınız. KAMER GENÇ (Devamla) – Yalnız, fakat karşımda söz hakkımı verin
efendim. BAŞKAN – Saptınız. KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, sapmıyorum Sayın Başkan. Yani
sapmamak için gayret sarf ediyorum da, fakat karşımda... BAŞKAN – Tarzınız bu, tarzınız… KAMER GENÇ (Devamla) – Kanunla ilgili konuşuyorum. Ben burada İçişleri Bakanının kendisine birşey
soruyorum: Ey İçişleri Bakanı -bir örnek getireceğim- siz aynı ilde AKP’li
belediyelere 300 milyar para vermişsiniz, öteki partilere bir kuruş vermediniz.
Var mısın buna? Var mısın? NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Nerede vermiş, nerede? Yerini söyle,
nerede? Olmayan şeyi söylüyorsun. KAMER GENÇ (Devamla) – Evvela desin söyle… Ama buradaki
konuşmalarını geri alsın. Onun için, şimdi İçişleri Bakanı kürsüye çıktığı
zaman polisi suçluyorsunuz. Sayın Bakan, polis bizim millî bir kurumumuzdur, polisin gölgesine
sığınma. Polise yardım edeceksen onun maaşını artır, onun insanca yaşaması için
koşulları temin et, kendisine lojman temin et, polisin kişilik kazanmasını
temin et. Kim polisi suçluyor? Efendim, böyle bahanelerle insanları kandırmayın. Bu millet sizin
yaptığınız bu kandırmacaları yakında görecek ve
diyorum ki, yakında bir erken seçim kararı alın da bakalım kim gelecek kim
gelmeyecek. Saygılar sunuyorum. ASIM AYKAN (Trabzon) – Göreceksin... Acele etme göreceksin. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemine
başlıyoruz. Sayın Korkmaz, buyurun. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma sizin
aracılığınızla şu soruyu yöneltmek istiyorum: Özel İdare Kanunu’na göre,
“sözleşmeli personel ve işçiler hariç, başarı durumlarına göre memurların yüzde
10’unu ve memur aylık katsayısının gösterge rakamıyla çarpımı sonucu bulunacak
miktarı geçmemek üzere encümen kararıyla yılda en az iki kez ikramiye ödenir”
hükmünün, maalesef, objektif başarı kriterleriyle
değerlendirme yapılmadığı için, “özel idare ve belediyelerde çalışan tüm kamu
görevlilerine eşit olarak yılda iki maaş tutarında ikramiye encümen kararı ile
ödenir” şeklinde değiştirilmesinin daha adil olacağını düşünüyoruz. Bu konuda
Bakanlığınızca herhangi bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler. Sayın Tankut… YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım, Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından 1998 yılında
–yanlış hatırlamıyorsam- 339 milyon dolar karşılığında ihalesi yapılan ve
akabinde temeli atılarak inşasına başlanan Adana metrosu
olarak tanımlanan hafif raylı sistem yaklaşık on yıldır bir türlü
bitirilememiştir. Geçtiğimiz yıl içerisinde 200 milyon dolar daha ek kredi
sağlandığı bildirilen Adana metrosuyla ilgili olarak
çeşitli şaibe ve ithamlar Adana kamuoyunda değişik zaman ve zeminlerde dile
getirilmiş, hâlen de getirilmeye devam edilmektedir. Bu hususlar çerçevesinde Hükûmet olarak Adana metrosu
hakkında yeterince bilgiye sahip misiniz? Sahipseniz mahallî seçimlere kadar
bir bölümünün hizmete açılacağı söylenen Adana metrosunun
tamamının bitirilmesine yönelik bir tarih verebilir misiniz? Şayet yeterli
bilgiye sahip değilseniz, Adana metrosunun inşaatıyla
ilgili bilgileri edinip, Adana kamuoyunu aydınlatacak kesin ve kati bir tarih
vermeyi düşünür müsünüz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler. Sayın Genç… KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Bakanlar Kurulu sırasında kim
oturuyor, ona göre soru sorayım? Hükûmeti temsil
edeni göremiyorum da… BAŞKAN – Sayın İçişleri Bakanı oturuyor. KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman kürsüden yaptığım konuşmayı
tekrarlıyorum: Bir ilin hudutları içinde AKP’li belediyelere 250 ile 300 milyar
para yardımı yapılmış, öteki partilere yapılmamış. Bu doğru mudur yanlış mıdır? İkincisi: Ankara, İstanbul ve İzmit belediye başkanlarının
borçları kaç liradır? Neden tahsil etmediniz şimdiye kadar? Üç: Ankara, İstanbul ve yine İzmit belediyelerinin ağaçlandırmaya
ve çiçeklendirmeye harcadığı paraların miktarı nedir? Bu üçüncü haftadır soruyorum, bu sorularıma cevap versin efendim. BAŞKAN – Tamam, teşekkürler. Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, büyükşehir
belediyeleri arasında haksızlığa uğrayan ve büyükşehir olmamış iller konusunda
bir standart amacıyla bu Meclis bir yasa teklifi verirse öncelikle bu yasayı
hemen komisyonlarda görüşülmek üzere ele aldırır mısınız? Buna olumlu bakar
mısınız? Hak kaybına uğrayan, diğer büyükşehir olmayı hak etmiş, nüfusu bazı
büyükşehirlerden daha fazla olan belediyelerin bu kaybını önlemeye hazır
mısınız? BAŞKAN – Teşekkürler. Sayın Doğru, buyurun efendim. REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim. Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: İl özel idarelerinde son
zamanlarda ödenek sıkıntısı çekilmektedir. Bu yönlü olarak özellikle köy
yolları gibi çeşitli çalışmalarda, hizmette sıkıntılar görülmektedir. Bu konu
Tokat ilinde ciddi boyutlardadır. KÖYDES ve il özel idarelerine yakın bir
zamanda ek bir kaynak aktarmayı düşünüyor musunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler. Sayın Kışanak, buyurun. GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Sayın Başkan, aracılığınızla
Bakanlığımıza sormak istiyorum: Cizre Belediyesinde uzun yıllardan beri
devredilmiş olan Dicle Nehri kıyısındaki park, geçen hafta alelacele kıyı
şeridinde olduğu bahanesiyle hazineye devredilmesi gerektiği yönünde bir karar
alındı. Bununla da yetinilmeyip ihtiyati tedbir konularak parkta yapılmak
istenen bir açılış önlendi. Çünkü açılması öngörülen şey, bu Mecliste
haksızlığa uğrayıp yaka paça Meclis dışarısına çıkartılan ve tutuklanan Sayın
Orhan Doğan’ın anısına, büyük bir mücadele, barış mücadelesi veren Sayın Orhan
Doğan’ın anısına yapılan bir büsttü. Bu büstün açılış törenini önlemek adına,
otuz yıldan beri belediyenin denetiminde olan, belediyenin binlerce liralık
yatırım yaptığı, düzenlemesini yaptığı Cizre Parkı’nın hazineye ait olduğuna,
kıyı şeridinde olduğuna dair üstünkörü bir karar alındı. Bunu nasıl
değerlendiriyor Sayın Bakanımız, öğrenmek istiyorum. BAŞKAN – Teşekkürler. Sayın Bakan, sorular tamamlandı, buyurun cevap verebilirsiniz
efendim. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan. Sayın Korkmaz’ın sorusuyla ilgili, bu
ikramiyelerle ilgili şu unda Bakanlığımızda yapılan, yürütülen bir çalışma
yoktur, onu ifade edeyim. Adana metrosuyla ilgili bilgi alıp Sayın Tankut’a sunacağım. Şu anda metroyla
ilgili ayrıntılı bilgi elimde yok. Belediyelere gönderilen ödeneklerle ilgili farklı uygulama
konusunda bir milletvekilimizin sorusu var. Bu konuda biz hep şunu söylüyoruz,
bir yanlış anlama olmasın: AK PARTİ Hükûmeti olarak
Türkiye’deki bütün belediyelere İller Bankasından gönderilen ödenekler, hak
ettikleri neyse, adaletli ve eşit şekilde gönderilmiştir, belediyeler arasında
hiçbir fark gözetilmemiştir. Geçmiş yıllarda maalesef acı örnekleri olmuştur.
“İktidar belediyesi”, “muhalefet belediyesi” gibi bir ayrım yapılmamıştır.
İller Bankasından her belediyemiz alacağını bilmektedir ve o kendisine
gönderilmektedir. Türkiye’de yaz aylarında bütün belediyelerimiz için
kesintisiz ödenek gönderiyoruz, bu sene dört ay olarak karar verdik. Bu, hangi
partiden seçilirse seçilsin, bütün belediyeler için geçerlidir. Şimdi gine belediye gelirlerini artırma yönünde bir teklif
üzerinde çalışıyor Meclisimiz. Hepsi aynı oranda artacaktır, bir adaletsizlik
olmayacaktır. Ben bunu ifade ediyorum, bunda gine
ısrarlıyız. Teşekkür ederim. Diğer… KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan, benim sorularıma cevap
vermediniz. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Ben cevaplarımı veriyorum. Sayın Aslanoğlu’nun gündeme getirdiği
konu: Şimdi… KAMER GENÇ (Tunceli) – Ankara, İstanbul, İzmit ne oldu? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Onların daha sonra cevabını
vereceğim, yanımda o bilgiler yok. KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi ver, halk duysun işte. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Aslanoğlu’nun,
tabii, gündeme getirdiği konu köklü bir konudur, büyükşehir ve diğer
belediyeler ayırımı. Tabii, bu teklif Meclisimizde görüşülmeye başladığı günden
itibaren, daha komisyon safhasından itibaren bu konu gündeme geliyor. Haklı
olarak, nüfus büyüklükleri fazla olan illerimiz var. Büyükşehir konusunun
tekrar değerlendirilmesi mümkün olur mu diye sordular. Ben şuna rahatça olumlu
cevap verebiliyorum: Bu konu çalışılmalı, bu konu tekrar değerlendirilmeli, bir
şekilde bu konu üzerinde Meclis durmalıdır, buna bir itirazım yok, onu ifade
ediyorum. Varsa buradaki düzeltmeler, onlar yapılmalıdır. Sayın Doğru’nun, il özel idarelerindeki ödenek sıkıntısıyla
ilgili… Bilindiği gibi KÖYDES ödenekleri yeni gönderildi. Ama,
tabii, şu da yine bilginizdedir: Bu teklif yasalaştığında, 1 Temmuzdan
itibaren, yani bugünden itibaren il özel idarelerinin gelirleri de yüzde 50’nin
üzerinde, yüzde 56 civarında artış gösterecektir. Bu da il özel idareleri için
ciddi bir katkıdır, onu ifade etmek istiyorum. Cizre olayıyla ilgili şu anda elimde bilgi yok, daha sonra bilgi
sunacağım. Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakanım. Madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına
göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 248 sıra sayılı kanun tasarısının 7. maddesinin
4 numaralı fıkrasındaki “yüzde 40’nı” ibaresinin “yüzde 20’sini” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Hamit Geylani Selahattin
Demirtaş Akın
Birdal Hakkâri Diyarbakır Diyarbakır Sevahir
Bayındır Nuri
Yaman Sırrı Sakık Şırnak Muş Muş Pervin Buldan M.
Nezir Karabaş Iğdır Bitlis Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 248 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 7 nci maddesinin (5) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“(5) Yapılacak kesintilerin oranlarını alacakların nev’ine göre ayrı ayrı veya
topluca belirlemeye, kesinti ve mahsup işlemlerine ilişkin diğer usul ve
esasları tespit etmeye Maliye Bakanı yetkilidir.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum. Arkadaşlar, yasaya bakın, başından beri her yetki Maliye
Bakanlığında. Burada, getiriyoruz sonunda bir “Hazine” sokuyoruz, “Hazineye
bakan Bakan.” Eğer bir yasada yukarıdan aşağıya bir
düzen varsa, yani İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığına yetki vermişseniz,
bir de burada “Hazineye bakan Bakan”ı niye sokuyorsunuz? Eğer bu konuda inisiyatif kullanılacaksa, bu konuda kararı tabii Bakanlar
Kurulu ile birlikte Maliye Bakanına… Maddenin tümünde, yani bu yasanın başından
beri “Her konuda yetkili Maliye Bakanı.” diyorsunuz, getiriyorsunuz, bir
yerinde “Hazineye bakan Bakan.” diye sokuyorsunuz.
Yani o zaman yasanın bütünlüğünü bozuyorsunuz. Bunu Komisyonda da söyledik.
Eğer bir yetkiyi veriyorsanız… Biz vermeyin demiyoruz, yetkiyi Maliye Bakanına
verin diyoruz. Çünkü yasayı uygulayan o, İçişleri Bakanlığıyla sürekli
belediyeler konusunda… Yani burada, gelin, hiç değilse bir yerinde, bugüne
kadar taksitlendirilmiş borçları onlar yaptılar ama bundan böyle -nasıl olsa
kesiyorsunuz- artık devreden çıkarın Hazineye bakan Bakanı. Eğer bir yetki
olacaksa Maliye Bakanının olsun. Bizim dediğimiz bu. Değerli milletvekilleri, birkaç konuyu da dile getirmek istiyorum.
Tabii, Sayın Bakan mevsimlik işçileri… Tabii, insanlara ekmek vermek, insanları
çalıştırmak ve onlara aş, ekmek vermek hepimizin görevi. Belediyelere mevsimlik
işçileri aldık ama sonra tümünü sürekli işçi hâline getirdik, çok güzel.
Özellikle bunlar genelde kar mücadelesi nedeniyle kışın çalışan arkadaşlarımız,
yani sürekli işçi hâline geldikleri için artık bu belediyelerimiz önemli ölçüde
bunların maaşlarını ödeyemez hâle geliyorlar. Onun için, geçici işçiden sürekli
işçi yaptığımız belediyelere en azından… Geçici işçilerden
dolayı çok önemli bir mağduriyet hâli bu. Örneğin, 100 tane geçici
işçiyi, siz, sürekli belediyenin -senede dört ay, beş ay çalışan
arkadaşlarımız, biz de seviniriz böyle bir şeye ama- sırtına yıktığınız zaman
bu belediyeler altından kalkamaz hâle gelirler. Bu nedenle, en azından, geçici işçilerle ilgili olarak yaptığınız
bu düzenlemede belediyelere mutlaka ilave bir katkı sağlamamız lazım. Altından… NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Veriyoruz işte. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hiç vermiyorsunuz, ilgisi
yoktur yani çünkü bunu İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı bir genelgeyle
yaptı. İnsan çalıştırmak, insana ekmek vermek çok kutsal bir duygu ama o
belediyelerin geleceğini düşünmediniz, bir kez daha dile getiriyorum. Tabii, yine sokak aydınlatmaları hâlâ bir kaos
olarak duruyor arkadaşlar. TEDAŞ, her ay belediyelere faturayı gönderiyor. Arkadaşlar, sokak aydınlatmanın amacı vatandaşın güvenliğini
sağlamaktır. Vatandaşın güvenliğini sağlamak belediyelerin görevi değildir,
devletin görevidir. Geçen dönemde aynı bu konu oldu, yine her ay fatura
gönderiyor belediyelere sokak aydınlatmasından dolayı TEDAŞ. Hâlâ bir kişi
çıkıp da… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun efendim. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Burada 2 kez gündeme getirdim.
“Alınmayacak.” dediler ama arkadaşlar, TEDAŞ hâlâ belediyelere fatura
gönderiyor. Ne yaptı belediyeler de? Döndüler “Siz benim bu kadar metrekare
yerimi işgal ediyorsunuz.” dediler, TEDAŞ’a ihtarname
çektiler. Devletin iki kurumunu kavga ettiriyorsunuz ve o ona faiz yürütüyor, o
ona faiz yürütüyor. Arkadaşlar, bu konuyu kesip atalım. Artık, TEDAŞ’ın
elektrik bedellerini, sokak aydınlatma bedellerini belediyelerin ödemesi diye
bir şey olamaz, hepiniz kabul ediyorsunuz, hepiniz evet diyorsunuz. Vatandaşın
emniyetini sağlamak devletin görevidir, belediyenin görevi değildir ama TEDAŞ’tan dolayı haciz yapılan, artık yavaş yavaş haczedilen ve elektriği kesilen belediyeler yarın
çıkacaktır. Ben bunu burada söylüyorum. Bir şekilde, artık bunu kesip atalım.
Ya bu kanun içerisinde, bugüne kadar belediyelerin TEDAŞ’a
olan birikmiş borçlarını artık bununla bugünden itibaren kesip… Sokak
aydınlatması devletin görevidir, kamunun görevidir. Vatandaşın emniyetini
sağlamak… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakikamı vermediniz
efendim. BAŞKAN – Verdim bir dakikanızı. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Peki efendim. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 248 sıra sayılı kanun tasarısının 7. maddesinin
4 numaralı fıkrasındaki “yüzde 40’nı” ibaresinin “yüzde 20’sini” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Hamit
Geylani (Hakkâri) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR
ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Hamit Geylani… BAŞKAN – Buyurun Sayın Geylani. (DTP
sıralarından alkışlar) HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
önergeye ilişkin sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, yaklaşan yerel yönetimler seçimleri
arifesinde günü kurtarma adına sunulan bu yama yasa önerisinin yerel
yönetimlerin çözüm bekleyen devasa sorunlarına deva olamayacağı bilinmektedir.
Çünkü sivil toplumun kendini yönetme modelinin güçlendirilmesi için evrensel
ilkelerle ülke ve bölgelerin gerçekleriyle donanmış yerel yönetimler yasası
artık bilişim çağının bir kaçınılmazıdır. Halktan yana, gerçekten demokratik
bir yerel yönetim biçiminin kriterleri şeffaflık,
dürüstlük, katılımcılık, etkinlik ve verimliliktir. Temel anlayış ise herkese
eşit davranan, ademimerkeziyetçi ve sosyal adaletçi
bir yaklaşım olmalıdır. Merkezî bütçeden yerel yönetimlere kaynak aktarımı ve
kesintiler, bölgelerin kalkınmışlık, yoksulluk, kültürel, coğrafik ve
demografik yapıları göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Dolayısıyla,
denkleştirici adaletten ziyade dağıtıcı adaletin gerçekleştirilmesi gerekir. Yerel yönetimler, özellikle de belediyeler son yıllarda hızlı
kentleşmeye paralel olarak büyük bir önem kazanmışlardır. Yerel yönetimler,
yalnız sosyal yarar sağlayan yerel hizmet kuruluşları değildir, aynı zamanda
katılımcı demokrasilerin uygulama organlarıdır. Çağa yanıt olma noktasında da demokratik ve
özerk olmalarıyla ancak olanaklıdır. Bu projenin yaşamsal olduğunu düşünüyoruz.
Bugün, merkezî yönetimin ekonomik baskısı ve aşırı vesayet denetimi yapıyı
işlemez duruma getirmiştir. Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, Doğu ve Güneydoğu’daki
illere güvenlik gerekçesiyle ama bize göre, devletin hukuk dışı baskısından
kaynaklı kitlesel bir göç hadisesi yaşandı. Köylerin boşaltılmasıyla yaşanan
göç olayları yurttaşı üretim ilişkilerinden koparmış, başta ekonomik olmak
üzere, sağlık, işsizlik ve altyapı sorunlarıyla baş başa bırakmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; izin verirseniz, bu
bağlamda, şimdi size seçim bölgem olan Hakkâri’den birkaç örnek vermek
istiyorum. Hakkâri merkez ve ilçeleriyle tüm doğal afetlerin yaşadığı bir bölge
ama hiçbir şekilde afet yardımlarından yararlandırılamıyor. Yoğun göç nedeniyle
ortaya çıkan altyapı, işsizlik, sağlık sorunlarını ve diğer sorunları burada
anlatmaya ne zaman yeter ne sözcükler kifayet eder. Dağından, taşından su fışkıran bu coğrafyada, Hakkâri merkez ve
ilçelerinde vatandaşa ancak günaşırı, birkaç saatliğine su verilebilmektedir.
Hakkâri şehir merkezinin kanalizasyon şebekesi kırk yıl önceki nüfus yoğunluğuna ve o
günün koşullarına göre yapılmıştır. Bugün sorun, çağın ayıbı durumuna
gelmiştir. Hakkâri Belediyesi her ay 673 bin YTL açıkla toplam 62 milyon YTL
borca ulaşmıştır. Ayrıca personeline de yirmi dört aylık maaş borcu
bulunmaktadır. Yaklaşık 70 bin nüfuslu Yüksekova ilçesinde hâlen kanalizasyon
sistemi bulunmamaktadır. Belediyenin 18 milyon YTL borcu olup personel
aylıklarını da ödeyemez durumdadır. Yine, 5 Kasım 2006 yılında can ve mal kaybına neden olan büyük sel
felaketinin yaşandığı Şemdinli ilçe merkezinde yine benzer su, altyapı,
kanalizasyon ve işsizlik sorunları çözüm beklemektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Devam ediniz Sayın Geylani. Buyurun. HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Belediyenin personeline olan borcu hariç
2 milyon 220 bin YTL borcu bulunmaktadır. Hakkâri’nin Çukurca ve diğer
beldelerinde de aynı sorunlar yaşanmaktadır. Bize göre temel neden, bu
belediyelerin DTP’li belediye olmalarından
kaynaklıdır. Özce anlattığımız bu sorunlara görüşülmekte olan yasa teklifiyle
çözüm bulanamayacağını takdir edersiniz. Önergemizde de belirttiğimiz gibi, 7’nci maddenin 4’üncü
fıkrasındaki kesintilerin tümden kaldırılması, olmadığı takdirde yüzde 40’tan
yüzde 20’ye indirilmesi gerektiğini öneriyoruz. Zaten yeteri kadar kaynak
ayrılmayan yerel yönetimlerin bu tür kesintilerle daha da güç bir durumda
kalacaklarını takdir edersiniz. Bu nedenle, önerimizin kabul edilmesi dileğiyle, hepinizi yeniden
saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Geylani. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir. 8’inci maddeyi okutuyorum: Yürürlükten kaldırılan mevzuat ve hükümler MADDE 8- (1) a) 2/2/1981 tarihli ve 2380
sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay
Verilmesi Hakkında Kanun, b) 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanununun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve
(b) bentleri ile ikinci fıkrası, c) 15/7/1963 tarihli ve 277 sayılı 5237
sayılı Belediye Gelirleri Kanunu ile Diğer Kanunlarla, Belediyelere Verilen
Payların Belediye Vergi ve Resimleri Hükmünde Olduğuna Dair Kanun, ç) 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel
Tüketim Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin birinci
fıkrası, d) 13/7/1956 tarihli ve 6802 sayılı Gider
Vergileri Kanununun 39 uncu maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “tahsil
edilen vergiden 2/2/1981 tarihli ve 2380 sayılı Kanun ile 10/7/2004 tarihli ve
5216 sayılı Kanuna göre mahalli idarelere pay verilmez” cümlesi, yürürlükten kaldırılmıştır. (2) Diğer mevzuatta, 277 sayılı 5237 sayılı Belediye Gelirleri
Kanunu ile Diğer Kanunlarla, Belediyelere Verilen Payların Belediye Vergi ve
Resimleri Hükmünde Olduğuna Dair Kanun ve 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel
İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanuna
yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır. BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya. Buyurun Sayın Yalçınkaya. (CHP
sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; 248 sıra sayılı İl Özel İdarelerine ve
Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun
Tasarısı’nın 8’inci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, bu maddeyle, yürürlükten kaldırılan mevzuat
hükümleri düzenlenmektedir. 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi
Kanunu’nun 17’nci maddesi ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39’uncu
maddesinde yapılan değişikliklerle pay matrahının kapsamı daraltılmış, yeni
yapılan düzenlemelerle söz konusu kısıtlamalar kaldırılmış, petrol ürünleri
üzerinden alınan özel tüketim vergisinin tamamı ve motorlu taşıtlardan alınan
özel tüketim vergisinin yüzde 28’i, alkollü ve gazlı içeceklerden alınan özel
tüketim vergisinin yüzde 60’ı, özel iletişim vergisi, şans oyunları vergisi ve
özel işlem vergisinin tamamı havuza dâhil edilmiş olmaktadır. tasarının
genelinde ise belediye gelirlerinin artırılması amaçlanmaktadır. Aslında, belediye gelirlerinin artırılması hususu, üzerinde uzun uzun konuşulması, tartışılması ve yerel yönetim
birimlerince ortak çerçeve oluşturularak aceleye getirilmemesi gereken bir
konudur. Hizmetlerin paylaşılmasına paralel olarak, gelirin paylaşılması sorunu
ciddi bir sorundur. Gelir paylaşımının dayanakları, ülke gerçeklerine göre,
vatandaşların ve hizmet götürülen yerin ihtiyaçlarına uygun olarak tespit
edilmesi gerekmektedir fakat önümüze gelen tasarıya baktığımızda, hangi
belediyeden bir görüş alışverişinde bulunulduğunu, tasarının kimlerle
konuşulup, tartışılıp hazırlandığını, hangi belediye başkanının bir önerisinin
kabul gördüğünü bilemiyoruz. Belediye gelirlerini artırmaya yönelik olduğu söylenen bu tasarı
da, Türkiye’nin Avrupa Birliğine entegrasyon hedefi
nedeniyle, yerel demokrasinin uluslararası kabul gören ilkelerine uymak
amacıyla acilen önümüze konulmuş bir tasarıdır. İl özel idarelerine ve
belediyelere genel bütçe vergi gelirlerinden pay verilmesi yasa tasarısıyla,
yerel yönetimlerin gelirlerinde artış sağlanmaktadır ancak bu gelirin
belediyeler arasındaki dağılım adaletsizliğini ortadan kaldırdığını söylemek
mümkün değildir. Ayrıca amaç belediye gelirlerini artırmaksa 2464 sayılı
Belediye Gelirleri Kanunu’nda da ciddi çalışmalar yapılması gerekirdi. Belediyelerin görevleri yasalarla belirlenirken herhangi bir ayrım
gözetilmemişse de her belediyenin yerine getirmek zorunda olduğu hizmetlerin
farklı olacağı kuşkusuzdur. Herhangi bir belediyenin nüfusu yanında yöredeki
sanayi yoğunluğu, eğitim kurumlarının sayısı, gelişme hızı, üretim ve tüketim
kapasitesi, ekonomik faktörler ve turizm, mahallî hizmetlerin niteliğini ve
maliyetini etkileyen faktörlerdir. Bu etkenler gözetildiğinde belediyelerin
hizmet maliyetlerinin nüfusla doğru orantılı olarak artmadığı gerçektir. Bu
nedenle yerel yönetimlere yapılan mali yardımların, gelir farklılığı, gelir
eşitsizliği, bölgeler arası gelişmişlik farkından kaynaklanan ihtiyaç
farklılığını, yörenin mevsimsel nüfus farklılığından kaynaklanan sorunlarını
giderici nitelikte olması gerekmektedir. Payların dağıtımında nüfus kriterleri yanında kalkınmışlık derecesi, mali kaynaklar,
coğrafi konum, turistik oluşum gibi ölçütlerin de yer alması gerekmektedir. Belediye ve il özel idarelerine 2008 yılı genel bütçe vergi gelirlerinden
aktarılan paya baktığımızda 2008 yılında net vergi gelirleri 174 milyon 615 bin
YTL’dir. 2008 yılında mevcut duruma göre tüm mahallî idarelere 15 milyon 335
bin YTL aktarılmış, 2008 yılında kanun teklifinde belirtilen oranlar dâhilinde
de tüm mahallî idarelere 19 milyon 710 bin YTL aktarılacaktır, aradaki fark 4
milyon 375 bin YTL’dir. Bu fark bize Türkiye’de sadece bu kanunun yürürlüğe
girmesinden dolayı 4 milyon 375 bin YTL’lik bütçe açığı olacağını
göstermektedir. Bu açığı kapatmanın yolu ise ya yeni vergiler oluşturmak ya da
kamu harcama kalemlerinde tasarrufa gitmektir. Türkiye’de daha radikal önlemler
alınmadığı takdirde belediye gelirlerinde meydana gelen artış tutarı yine
garibanın sırtından çıkarılmaya çalışılacak, Türk insanı yeni vergilerle
boğuşacaktır. 2007 yılı rakamlarına göre genel bütçe vergi gelirlerinin yüzde
8,5’u yerel yönetimlere aktarılmıştır. Tasarı bu oranın 2008 yılı için yüzde
11,8 olmasını öngörmektedir. Yine tasarıda yer alan büyükşehir belediyelerine büyükşehir
belediye sınırları içerisinde tahsil edilen genel bütçe vergi gelirlerinin
yüzde 5’i ile genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı
toplamı üzerinden büyükşehir ilçe belediyelerine ayrılan payların yüzde 30’unun
büyükşehir belediye payı olarak ayrılması yönündeki düzenleme adil değildir. Bu
düzenleme ile bazı büyükşehir belediyelerinin payları, özellikle İstanbul,
Ankara gibi büyük şehirlerin belediyelerinin payları diğerlerine göre önemli
ölçüde artmış olacaktır. Bunun nedeni de bu illerimizde toplanan gelir vergileri
tutarının diğer illerimize göre oldukça yüksek olmasıdır. Turistik yörelerdeki belediyelerin yaz-kış mevsimleri arasındaki
nüfus farklılığından kaynaklanan sorunları da tasarıda dikkate alınmamıştır. Tasarıda yer alan bir diğer adaletsizlik ise… Kent nüfusunun
yaklaşık yüzde 53’ü büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde yaşamaktadır.
Yani büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde yaşayan pay dağılımına esas
nüfusun yüzde 53’ü toplam transferlerin yüzde 71’ini alacaktır. Buna karşılık
büyükşehir belediyesi sınırları dışında yaşayan pay dağıtımına esas nüfusun
yüzde 46’sı ise toplam transferin yüzde 29’unu alacaktır. Bu rakamlar da mevcut
sistemde dengesiz, adaletsiz bir yapının olduğunu göstermektedir. Aslında, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nda yapılacak ciddi
düzenlemeler sonucunda belediyeler kendi gelirlerini kontrol altında tutmayı
başarabileceklerdir. Bu konuda neredeyse bütün belediyelerimizin gelir
artırımına yönelik çalışmaları bulunmakta ama bu birlikteliği sağlayacak bu
çalışmalardan faydalanacak Hükûmet ortada
bulunmamaktadır. Değerli arkadaşlar, konuşmamın başında da söylemiş olduğum gibi,
dayatmalar karşısında önümüze getirilen ve belediye gelirlerini artırmaya
yönelik olduğu söylenen bu tasarı, tamamen vatandaşlarımızın vergilerle, zamlarla
boğulacağı bir tasarı olarak hazırlanmıştır. Hükûmet
daha önce belediye gelirlerini artırabilmeyi, muhtelif harç oranlarını
artırarak, emlak vergisi oranını, ilan ve reklam vergisi oranını, eğlence
vergisi oranını, elektrik, gaz, tüketim vergisi oranını, konaklama vergisi
oranını, çevre temizlik vergisi oranını, harcamalara katılma oranını artırarak
yapmak istemiş fakat gördüğü tepkiler karşısında tasarıyı geri çekmiştir. Şimdi
ise Hükûmet bu artışları farklı bir yöntemle yani
belediye gelirlerini artırıyoruz diye tekrar yapmaktadır. Seçimlerin
yaklaştığını ve vatandaşlarımızın tepkisini alacağını bilen Hükûmet,
tasarıyı Avrupa Birliği dayatmaları karşısında farklı bir kılıfa sokarak
önümüze getirmiştir. Kaynak yaratılmadan, gelir elde edilmeden verilen, dağıtılan
paralar başkasının parası olmayıp yine bizim ülkemizin parası olduğuna göre, bu
tasarıda belediyelerin gelirinin arttığını içtenlikle söyleyebilmek doğru
değildir. Hükûmet belediyelere genel bütçe vergi
gelirlerinden pay vererek, sonuçta siz yapacağınız hizmetleriniz için
borçlanmayın, Hükûmet olarak biz borçlanalım ve biz
bu parayı vatandaşımızın sırtından çıkarırız demektedir. Değerli arkadaşlar, bu düşüncelerimle, tasarının dayatma bir
tasarı olduğunu, üzerinde hiç çalışılmadan, tartışılmadan, görüş alınmadan
hazırlanmış bir tasarı olduğunu üzülerek belirtmek istiyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Devam edeniz Sayın Yalçınkaya,
buyurunuz. MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Devamla) – Bu yasa tasarısı, yerel
seçimleri kazanmak için üstünkörü hazırlanmış bir siyasi yatırım yasasıdır.
Gelir sağlamak adına hazırlanan bu yasa tasarısıyla sadece büyükşehir
belediyelerinin geliri artmakta, diğer belediyelerin gelirleri eski
gelirlerinden bile yoksun bırakılmaktadır. 2002 yılından bu yana Hükûmet olarak
sosyal devleti yok ederek sadaka devleti yarattınız. 2004 yılından bu yana da
AKP’li belediyeler, sosyal belediyeciliği yok ederek rant
belediyeciliğini yarattı. Özelleştirmeler ile belediye kaynakları peşkeş
çekildi. Bedelini de Türk halkı ödemiştir. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yalçınkaya. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Nevzat
Korkmaz. Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Belediye ve Özel İdarelere Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’yle ilgili görüşlerimi
sizlerle paylaşmak üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, kamu hizmeti tanımı, niteliği ve kimler
tarafından verileceği hususu son otuz yılda büyük değişiklikler göstermiştir.
İnsanların yaşam kalitesini etkileyen birçok temel hizmetler yanında kültürel
ve sanatsal faaliyetlerden, sosyal yardım ve desteklere kadar birçok alan yerel
yönetimlere bırakılmış, böylece insanların kendilerine sunulan hizmetlerin
karar sürecinde yer alması sağlanmıştır. Anayasa’mızın 127’nci maddesi, merkezî idarenin yerel yönetimler
üzerinde idari vesayet yetkisine sahip olduğunu belirtmiş, son fıkrasında da
“Bu idarelere, görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır.” demiştir.
Buna rağmen belediye ve özel idarelere, artan görev ve sorumlulukları ile
orantılı gelir kaynakları verilebildiğini söyleyemeyiz. 59’uncu ve 60’ıncı AKP Hükûmetleri eski
bir belediye başkanı olan Sayın Erdoğan’ın Başbakanlığıyla yürütülmektedir.
Beklenirdi ki sorumluluk ve gelir orantısı sağlansın. Ancak bugünkü gelinen
noktada belediyeler, biraz da AKP’li popülist yönetim
anlayışının etkisiyle borç batağına saplanmış, temel hizmetleri veremez,
personel maaşlarını dahi ödeyemez duruma düşmüşlerdir. “Yerel yönetimleri ihya
ettik.” diyenlerin belediyelerin eskiyi neden mumla arar hâle geldiklerini de
açıklamak mecburiyetleri vardır. Vatandaşa hizmete talip olmuş belediye
başkanlarının, seçmenleri önünde nasıl zor duruma düşürüldüğünü görmeleri
lazımdır. Çareyi kolaycılıkta yani bu belediyelerin çoğunu kapatmakta bulan AKP
İktidarının, çoğunluğunu kendi belediyelerinin oluşturduğu beldelerde hem
belediye yönetimleriyle hem de AKP’yi oy istedikleri insanlarla helalleşmeleri
gerekmektedir. Bir tarafta sadece boya badana dışında hizmet alamayan halk,
diğer tarafta ücretlerini alamayan belediye çalışanları. Üzülerek
belirtmemeliyim ki, belediyecilik en sıkıntılı günlerini yaşamaktadır. Bu teklif 5216 sayılı Büyükşehir ve 5393 sayılı Belediye
Kanunlarıyla birlikte Meclise getirilmiş olmalıydı. Bugün son derece
geciktirilmiş bir teklifi görüşüyoruz. Herhâlde, AKP Hükûmetinin
cumhuriyetimizin temel nitelikleriyle uğraşmak ve Atatürk inkılaplarını bir travma olarak görmek ve hizmet etmek yerine ülkeyi kaosa
sürüklemek gibi çok daha önemli görevleri vardı. Bu gecikmişlik belediyelerin sorunlarının daha da içinden çıkılamaz
bir hâl almasına sebep olmuştur. Nitekim, bugün
itibarıyla toplam 21 katrilyon liralık borçtan bahsedilmektedir ve bu borcun
beşte 1’i tek başına AKP’li Ankara Büyükşehir Belediyesinindir. Bu Mecliste
birkaç kez bu husus dile getirilmiş, Melih Gökçek’in devleti fütursuzca
borçlandıran bu tavrı sorgulanmıştır. AKP, Sayın Gökçek’i gözden çıkarmış
olmalı ki, kendi belediye başkanını savunmak gibi bir zahmete dahi
katlanmamıştır. Galiba Sayın Gökçek AKP için miadını doldurmuş ve gözden
çıkarılmış bir figürdür. Bu teklifin derde deva olamayacağı ortadadır ve dağ
fare doğurmuştur. Yerel yönetimleri güçlendirmek mi istiyorsunuz? Amerika’yı yeniden
keşfetmeye gerek yok; yetki ve sorumlulukların sahibini net olarak belirler,
kendi gelirlerini yaratır hâle getirir, merkezî bütçeden destekler, sonra da
harcamaları kamu parasının kullanıldığı gerekçesinden hareketle devlet tüzel
kişiliğince denetlersiniz. Denilebilir ki altı yıllık devri AKP İktidarında bu temel
hususlardan ne biri ne diğeri gerçekleştirilememiştir. Yapılan hiçbir şey yok
mudur? Elbette vardır. İçme suyundan tutun da yol, trafik gibi hayati meseleler
dururken en küçük yeşil alanlar dahi Lale Devri’ni aratmayacak biçimde lale ve
çiçeklerle bezenmiş -ki bunun sadece İstanbullulara maliyeti trilyonlarca
liradır- iklimi müsait olsun olmasın her yere palmiye ağaçları dikilmiş -ki
bunların bir çoğu kurumuştur- olmadı plastik palmiye
ağaçları satın alınmış, şehir dışlarına kadar kilit parke taşları döşenmiştir.
Trilyonlarca liralık kamu parası yapılması zaruri o kadar hizmet dururken israf
edilmiştir. Anlaşılmaktadır ki bu savurganlık tüm ülkede âdeta yandaşlarını
zengin etmek, öte yandan da AKP siyasetini finans etmek, üzere
yönlendirilmiştir. Bu faaliyetlerin ortak özelliği oynak birim fiyatlarıdır, kim ne
tutturursa. Belediyeler bu parayı nereden bulmuştur? Bu konuda da bazı
bakanlıkların fonları devreye sokulmuş, tek elden çıkmış projeler üzerinden
kaynaklar aktarılmıştır. Zengin ettikleri insanlar da 22 Temmuzda AKP’ye
borçlarını sponsor olarak ödemişlerdir. Bu yağma ve
talan süreci maalesef devam etmektedir. Bu sürecin denetlenmesi engellenmiştir. Ne kadar zor bir işmiş ki
milletin ihtiyacı olmayan Vakıflar Kanunu, TCK 301 gibi düzenlemeler gece
yarısı getirilirken, hâlâ daha Sayıştay Kanunu Genel Kurula indirilmemiştir.
İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kuruluna, Mahallî İdareler Kontrolörler
Kuruluna denetim yaptırılmamış, iç denetim, dış denetim gibi henüz kimsenin
sınırlarını dahi tam olarak bilmediği bir sistem getirilmiştir. Sonuç mu: Katrilyonlarca liralık ülke kaynağını kullanan AKP’li
belediyeler denetlenememektedir. Defalarca söyledik, bu paralar kamunun
parasıdır. Sesimizi duyuramadık. Galiba AKP’nin istediği tam
olarak da bu. Harcayan ama hesap vermeyen bir idare. Durun bakalım bu
saltanat nereye kadar sürecek? Milliyetçi Hareket Partisi olarak milletimize
taahhüdümüz var. Haram her kör kuruşun hesabını mutlaka soracağız er ya da geç.
(MHP sıralarından alkışlar) Belediyecilik, kullanılan yetkiler ve katrilyonlarca liralık
kaynak kullanımı düşünüldüğünde hakikaten ciddi bir iş. Artık, bu hizmetleri
sunan seçilmiş yerel yöneticilerin kamu yararı açısından seçilme
yeterliliklerini tartışmak zamanı gelmedi mi değerli arkadaşlar? Anadolu’nun hiçbir beldesinde artık eğitimli insan bulma sorunu
kalmadı. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan bazı belediye ve il genel
meclislerinin, bulundukları yerlere ne kadar katkısı olabilir? Altı yıllık
iktidarda, bu kadar hayati mevzular dururken AKP, küpünü doldurmaya, kendi
sermaye sınıfını yaratmaya kalkışmıştır. Soruyorum size değerli arkadaşlar:
Ülkemiz bu denli kaynak hovardalığı yapacak kadar zengin midir? Değerli milletvekilleri, vatandaş yeterli ve kaliteli hizmet
istiyor, hizmetin kimin tarafından görüldüğü de çok umrunda
değil. Bazı hizmetleri merkezin taşra teşkilatlarıyla paylaşmanın zamanı geldi.
Yerel yönetim reformu içerisinde, içinde valilikler, kaymakamlıklar, il ve
bölge müdürlüklerini barındıran yerinden yönetim kuruluşlarını da
değerlendirmemiz lazım. Bu birimleri de yetki ve kaynak açısından
güçlendirmemiz gerekiyor. Sayın Başbakan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken
yaşadığınız kötü teftiş hatıralarını bir unutun, merkezî idareye karşı
önyargılarınızdan bir vazgeçin, bir zamanlar bir travma
yaşamış olabilirsiniz, artık merkezî ve yerel yönetimlerle birlikte tüm ülkeyi
idare ettiğinize kendinizi lütfen bir inandırın. Bu tasarı ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktır, belirttik. Belli
başlı eksikliklerini de sizlerle paylaşmak istiyorum: Öncelikle büyükşehir
lehine bir pay dağıtımı söz konusudur. Diğer belediyelerin de, yürüttükleri
hizmete yetecek kadar pay almaları sağlanmalıdır. Büyükşehir dışındaki altmış
beş il belediyesi de kendi sınırları içinden toplanan vergi gelirlerinden pay
almalıdır. İl belediyeleri, büyükşehir belediyelerinin, vatandaşlarına verdiği
hizmetten farklı bir şey mi yapıyorlar? Bu düzeltme, aynı zamanda belediyeler
arasındaki gelir uçurumunu da azaltacak, hizmetlerde standardizasyon
sağlayacaktır. Hem özel idarelerin hem de belediyelerin toplam gelirleri
içindeki öz gelirleri artırılmalı, bu idareler “baba parası yiyen evlat”
konumundan çıkartılıp “evin giderlerine yardımcı olan evlat” durumuna
getirilmelidir. Yerel yönetimlerin kendine yeter hâle getirilmesi hem
hizmet-maliyet dengesinin kurulması hem de kendisine kaynak gönderen devletin
kıymetinin bazı belediyelerce anlaşılması ve devlete meydan okumaktan
vazgeçmelerinin temini açısından önemlidir. Bölücülüğü şiar edinmiş bazı belediyelerin beş kuruşluk öz geliri
yoktur. Belediye başkanı, maaşını dahi merkezden gönderilen paradan alır, öte
yandan âdeta devletine, bayrağına hakaret etmeyi kendisine bir görev edinir.
AKP ne yapar? Altı yıldır seyreder, cesaret verir. Bir an önce bu rezaletin
önüne geçilmelidir. Tasarıda özel idareye verilen paylar oldukça azdır. Bu idarelerin
görevlerini ifa edecekleri gelire kavuşturulmaları sağlanmalıdır. Tıpkı
Belediye Gelirleri Yasası gibi bağımsız özel idare gelirleri yasası
çıkartılarak, vermiş oldukları iskân, inşaat, çalışma ruhsatı gibi hizmetler
karşılığında harç, rüsum gibi gelirler toplayabilme imkânı kendilerine
tanınmalıdır. Bu yasa teklifini olumlu ancak yetersiz ve gecikmiş bulduğumuzu
tekrarlarken… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen. S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – …her ne suretle olursa olsun
kamu kaynağı kullanan tüm merkezî ve yerel idarelerin süratle denetlenmesini,
belediyecilik kisvesi altında ilindeki çocuklara temiz içme suyu hizmeti bile
veremeyip, onların hayatına kasteden beceriksiz, aciz, hem kel hem fodul bir
tarzla devlete söz söyleyen tüm belediye başkanlarının yasal sınırlarına
çekilip işlerini yapmalarının sağlanmasını, direniyorsa da hizmet edecek
birinin getirilmesi yönünde yargı sürecinin başlatılmasını beklediğimizi ifade
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz. Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Akın
Birdal. Sayın Birdal, buyurun. (DTP sıralarından
alkışlar) DTP GRUBU ADINA AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; 248 sıra sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe
Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi
üzerine Demokratik Toplum Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım. Ancak izninizle güncel iki konuya değinmek istiyorum. Birincisi,
bugün bir görüşümüzün gazetede yer alması üzerine… Bölgemizde,
biliyorsunuz, mevsimlik işçiler bu mevsimde Karadeniz’e giderler ve çoğu kez,
geçmişte de tanık olduk, kimi mülki amirler ülkemizin bir yerinden gelen tarım
işçilerine kentin kapısını kapatırlar ve geçen yıl da, yine yasama dönemi
başlarken bölgemizden Karadeniz’e giden tarım işçilerinin trajedilerini yüce
Meclise sunmuş ve burada, yasal önlemler alınması gerektiğini istemiştik ama ne
yazık ki yine orada kaldı ve şimdi de, aldığımız birtakım bilgiler üzerine bir
görüşü kamuoyuna bildirdik. Trabzon ve Ordu Valilerimizi, bölgemizden
gelen işçilerin illere sokulmadığını insan hakları açısından, çalışma hakkı
açısından eleştirmiştik. Bugün, Trabzon Valisi Sayın Nuri Okutan, böyle bir
sorun olmadığına ve bütün Türkiye’nin her bir yanından gelen işçilerin
Trabzon’da çalıştığına ilişkin az önce telefonla arayarak bilgi verdiler.
Kendilerine teşekkür ediyorum. Umuyor ve diliyorum ki aynı uygulama Ordu ve
başka kentlerimizde de olsun. Değerli milletvekilleri, ülkemizde olan başka bir olguyu da
görmezlikten gelmemeliyiz. Nedir bu? Türkiye’nin bir temiz toplum olamayışının
sancılarıdır. Örneğin, kimilerine göre değerlidir, kimilerine göre değersizdir
ama bir durum vardır, olgu vardır. Nedir bu olgu? Türkiye’de hâlâ temiz bir
toplum yaratılamayışıdır. Örneğin, az önceki Sayın Konuşmacı kendisini yargıç
ve savcılar yerine koyarak kimi belediyelerimizi bölücü olarak ilan etmiştir. Kimi
yargıç, savcılar da kendilerini yasama gücünün yerine koyup “Bu yasaları
çıkaramazsınız” demektedirler. İşte, bu kaotik duruma yine son vermek gerekir.
O nedenle, kuvvetler ayrılığının o kargaşası… Gerçekten, taşlar yerinden
oynamıştır. Bunu nasıl oturtacağız? Nasıl oturtacağımızın karşılığı bellidir:
Bu da, gerçekten, eksiksiz bir demokrasi, demokratik sivil bir anayasa ve
oradan kaynağını alan yasalarla olacaktır. Yani hukukun üstünlüğüyle olacaktır.
Hiç kimse dokunulmaz değildir ve herkes hukukun üstünlüğüne bağlı olmak
durumundadır. Şimdi, soğuk savaş döneminde NATO üyesi ülkelerde hepimiz
biliyoruz ki hukuk dışı örgütler oluşmuştur. Bunun adı kimi yerde Gladio’dur, kimi yerde GAL’dir,
kimi yerde kontrgerilladır. Ama soğuk savaş sonrası bütün bu NATO üyesi
ülkelerde bu hukuk dışı örgütler dağıtılmıştır, minimize edilmiştir ve halkın
iradesi olan yasama gücüne ve hukukun üstünlüğüne bağlı kılınmıştır. Şimdi bizde sorun nedir? Hâlâ bu hukuk dışı örgütlerin varlığını
kabul etmeyişimizden kaynaklanmaktadır. Var mıdır yok mudur? Vardır. O zaman
bunu bir defa kabul edelim. Eğer gerçekten yüzde 87 halkın iradesini yansıtan
bir Parlamentonun üzerinde irade yaratmaya kalkışan kaotik bir durum varsa işte
bu, kaynağını buradan almaktadır. Bu nedenle, temiz toplum yaratmanın dört
parametresi vardır, başka yerlerde böyle olmuştur: Birincisi, hukukun gücüdür;
ikincisi, demokratik kamuoyunun gücüdür; üçüncüsü, o demokratik kamuoyunun
gücünü yaratan özgür basındır; dördüncüsü ve en önemlisi de siyasi iradenin
gücüdür. Şimdi burada bir şeyler oluyor, kimileri savunuyor, kimileri karşı
çıkıyor. Bu değer kimilerine göre vardır, kimilerine göre yoktur. O zaman
eksiksiz bir demokrasiyi gelin biz hep beraber inşa edelim ve temiz bir toplum
yaratma iradesini ve kararlılığını gösterelim. Bu da nasıl olacak? Tarihimizle
biraz yüzleşerek olacak. Hâlâ darbeli, sabıkalı bir tarihimizle yüzleşmeden ve
insanlığa karşı suç işlemiş olanları sanık sandalyesine oturtup sorgulamadan ve
onları mahkûm etmeden biz burada bazen neyin değerli olup olmadığını daha çok
tartışırız ya da halkın yüzde 80 iradesinin yansıdığı Parlamentonun üzerinde
başka iradeler ve güçler yaratmaya kalkışırız. Bunları söyledikten sonra
izninizle konumuza dönelim. Şimdi, kuşku yok ki yerel yönetimler demokrasinin gelişmesi,
uygulanması açısından çok önemli ve gerekli organlardır, ayrıca demokrasi
okullarıdır. Gerçekten yerel yönetimlerin özgün, doğrudan demokrasiyle ve
katılımla yönetilmesi, işte o demokrasi kültürünün inşasını da oluşturur ve
bugün buralara da yansıtmış olur. Özellikle belediyelerin bütün yönetim
kademelerinde seçimle işbaşına geliyor olması bu savımızı güçlendirmektedir. Ama, tam demokrasinin sadece beş yılda bir sandık başına
gidip oyların kullanılmasıyla olmadığı da ne yazık ki görülmektedir. Dolayısıyla, bu denli önemli kurumların mali yönden de güçlü
olması beklenen bir durumdur. Bu anlamıyla yerel yönetimlerin genel bütçe vergi
gelirlerinden aldığı payı artıran bu yasa önerisi olumlu karşılanabilir. Ancak,
dikkatle incelendiğinde -eğer öneri bu hâliyle geçerse- önerinin eşitsizliği,
haksızlığı ve karmaşası iyice, açıkça görülebilecektir. Oysa yasa
değişiklikleri, var olan yasanın yetersiz kalması, günün koşullarına uygun
olmaması, ortaya çıkan adaletsiz, dengesiz ve eşitsiz durumu gidermek için
yapılır. Bu yasa önerisi ise bırakalım eşitsizliği, dengesizliği gidermeyi,
adil bir dağılım sağlamayı, tam aksine eşitsizliği ve dengesizliği artıran
önemli düzenlemeler içermektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi gelirlerinden
alınacak payın yükseltilmesi, daha iyi hizmet verilmesi, yerel yönetimlerin
görevlerini daha iyi yerine getirmeleri, halka daha ucuz ve kaliteli hizmet
verilmesi sonucunu doğurmalıdır. Üstelik bu olgunun bütün yerel yönetimler için
geçerli olması gerekmekte ve bu payın dağılımının adil olması gerekmektedir.
Oysa öneriye baktığımızda, büyükşehir belediyelerinin payındaki artışın daha
yüksek olduğu, diğer şehir ve ilçe belediye paylarındaki artışın daha düşük
olduğu görülmektedir. Bu, belediyeler arasındaki zaten eşitsiz olan durumu daha
da ağırlaştırmaktadır. Önerinin yaratacağı başka bir olumsuzluk da büyükşehir
belediyelerinin ilçe belediyelerinin gelirlerinden aldığı payın yükseltilecek
olmasıdır. Böylelikle büyükşehir belediyelerinin vergi gelirlerinden aldığı pay,
öneride belirtilen oranların çok üstünde olacaktır. Yasa önerisinin
gerekçesinde eşitsizliğin giderilmesinden, dengesizliğin, önlenmesinden söz
edilmektedir. Vergi gelirlerinden alınacak payların oranlarını her bir yerel
yönetim için değişik saptarsanız eşitliği, dengeyi, adil dağılımı nasıl
sağlayacaksınız? Payları düzenleyelim ki “Yerel yönetimler daha iyi hizmet
versin.” diyebilelim. Burada ilçe belediyelerinin paylarından büyükşehir
belediyesine kaynak aktarıyorsunuz. Peki ilçe
belediyeleri bu durumda nasıl daha iyi hizmet verecek? Bu durum ilçe
belediyeleri aleyhine bir dengesizlik yaratmayacak mı? Bir de zamanın -hemen- darlığını dikkate alarak, kimi sahil
bölgelerimizdeki ilçe belediyelerine ayrılan payın yetersizliği ve toplumun
gerçekten yazlığa tatilcilerin gittikleri zaman gereksinmelerini
karşılayamaması sorunu vardır. Örneğin Marmaris, Bodrum gibi yerleşim
yerlerinin yaz nüfusu 300-400 bin iken kış nüfusu 30-40 bine düşmektedir. Pay
dağılımı ise 30-40 bin kişilik nüfus esas alınarak yapılmaktadır. Bu hâliyle bu
belediyelerimizin yazın hizmet vermesi neredeyse olanaksız hâle gelmektedir. Bir başka örnek de bölgemizdeki yerel yönetimlerin durumudur.
Bilindiği gibi bölgemizde gelir düzeyi düşük, işsizlik ve yoksulluk ise çok
yüksek boyutlardadır. Üstelik boşaltılan köyler ve yerleşim yerleri nedeniyle
kent merkezleri görülmemiş ölçüde göç almıştır. Özellikle Diyarbakır, Van ve
Hakkâri illerinde göçle oluşan bir nüfus şişkinliği söz konusudur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Birdal, devam
ediniz. AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan. Bu durum, yetersiz olanaklarla hizmet veren bölgemizdeki yerel
yönetimlerin çalışmalarını daha da güçleştirmektedir. Eğer bu
önerinin bütün yurttaşlarımıza eşit hizmet verilecek bir düzenleme olmasını
istiyorsak, bölgeler arası eşitsizliği, dengesizliği giderecek bir sonuç
bekliyorsak nüfus dışında bu saydığım kıstasların da göz önüne alınması,
değerlendirmelerde bunun da yer alması gerekmektedir ki bölgemizde bu yıl yaşanan
kuraklığın, gerçekten, getireceği trajik sonuçları da Sayın Genel Kurulumuzun,
yüce Meclisin değerlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü bir ay
sonra borçların geri ödenmesi durumunda gerçekten trajik sonuçlar yaşanacaktır.
Bu umutla, yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Birdal. Madde üzerinde şahsı adına ilk söz Giresun Milletvekili Hasan Sönmez’e aittir. Sayın Sönmez, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) H. HASAN SÖNMEZ (Giresun) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 248 sıra sayılı İl Özel İdarelerine
ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Ayrılmasına İlişkin Kanun
Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi il özel idarelerine ve
belediyelere kanunlarla verilmiş olan yükümlülük ve sorumluluklar yine
kanunlarla bu yerel yönetimlere verilen mali imkânlarla karşılanacak durumda
değildir. Öteden beri özellikle belediyelerimiz kendilerine
yüklenen yükümlülükleri yerine getirirken ciddi mali sıkıntılar içerisinde
kıvranmakta idi. Bugün getirilen bu teklifle ve bu teklifin içeriğinde yüzde
40’ları aşan bir gelir artışıyla kanunlarca verilen yükümlülükleri daha rahat
yerine getireceklerine inanıyorum ve inanıyorum ki bu kanun teklifi görüşülmeye
başlandığı andan itibaren ülkemizde 3 bini aşkın belediye başkanı bu
görüşmeleri izlemekte ve katkısı olan siz değerli milletvekillerine
kanunlaştığında teşekkürlerini sunacaklardır. Tabii ki belediyelere özellikle bazı kanunlarda verilen
yükümlülükler yerine getirilmediği takdirde cezai müeyyide olarak hapis cezası
bile öngörülmektedir. Ancak tabii ki belediyelerimiz ve il özel idarelerimiz
bütün bunları mali imkânlarıyla yerine getirecektir. Örneğin, belediyelerimizin
katı atık deponi alanı, arıtma tesisi -fenni deponi alanını kastediyorum- gibi yükümlülüklerini yerine
getirmediği takdirde Çevre Kanunu’ndan getirilen ciddi müeyyideler vardır.
Ancak, bugün ülkemizde bir anket yapılsa belediyelerimizin büyük bir kısmında mali imkânsızlık
nedeniyle bu sorumluluklar yerine getirilmemektedir. İnşallah bu getirilen imkânlarla belediyelere
yüklenen bu yükümlülükler yerine getirilecektir. Ben kanun teklifinin hazırlanmasında emeği geçenlere ve görüşülme
sırasında katkıda bulunanlara teşekkür ediyorum ve hayırlı olmasını diliyorum
teklif kanunlaştığı takdirde. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sönmez. Şahsı adına ikinci söz Batman Milletvekili Ahmet İnal’a aittir. Sayın İnal, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AHMET İNAL (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İl
Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi toplumun yüzde 70’ine yakını
şehirlerde, yani belediye hudutları dâhilinde oturmaktadır. Belediyelerimizin
ve il özel idarelerimizin hizmetleri sayılmayacak kadar her geçen gün
artmaktadır. Teknoloji, iletişim, kültür, eğitim, üniversiteler, sosyal yapı,
kadın sığınma evi, yaşlılar evi, çocuk sığınma evleri, ulaşım, trafik, metro,
tramvay, deniz ulaşımı, çevre, hava kirliliği, park, bahçe, altyapı, su,
kanalizasyon, barajlar, doğal gaz, toplantı kongre merkez ve sarayları,
uluslararası kardeş
belediyecilik iş birliği, tarihî ve kültürel şehirler birliği
gibi çok önemli görev ve fonksiyonları
üstlenmektedirler. Bu hizmetlerin sonucu belediye ve il özel
idarelerimizin giderlerinde ciddi artışlar olmaktadır. Oysa,
gelirleri mevcut kanunla sınırlı olup karşılanamamaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyadaki gelişmelere
paralel olarak ülkemizde de yerel yönetimler merkeziyetçi yapıdan uzaklaşmış,
değişen şartlara ve vatandaşın beklentilerine daha hızlı cevap verebilen bir
yapıya kavuşmuştur. Sizlerin de bildiği gibi, geçen dönem çıkarmaya
başladığımız yerel yönetim reform yasalarıyla, yerel yönetimlerin yetkilerinin
ve etkinliğinin artırılması hedeflenmiş idi. Buna göre merkezî idarenin görev
ve işlevleri belirlendikten sonra geriye kalan her türlü mahalli nitelikli
görev ve hizmetler yerel yönetimlerin sorumluluğuna bırakılmıştı. Yaptığımız bu yasal düzenlemelerle görev, yetki ve sorumlulukları
genişletilen yerel yönetimlerin bunlara paralel olarak kaynak ihtiyaçları da
gittikçe artmaktadır. Yapılan bu yasal düzenlemelerle il özel idareleri çağdaş
bir yerel yönetim birimi olarak bölgelerin kalkınmasında önemli görevler
üstlenmiş olacaktır. Bu reform süreciyle il özel idarelerinin artan hizmet
alanları ve sorumluluklarıyla birlikte gelirlerinin de aynı ölçüde artırılması
gerekirdi. Bu nedenle görüşmekte olduğumuz teklif hazırlanarak gündemimize
getirilmiştir. Tasarının 8’inci maddesiyle il özel idarelerinin pay matrahını
daraltıcı mevzuat hükümleri de ilgili kanunların metninden çıkarılmıştır. 2380 sayılı Kanun’un ek 3’üncü maddesinde, mahalli idarelere
verilecek payların matrahına esas miktar, genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamından vergi idareleri düşüldükten sonra kalan
kısmı ifade ediyordu. Bu pay matrahını daraltıcı mevzuat hükmü de
kaldırılmıştır. Ayrıca, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 23’üncü
maddesinin (a) ve (b) bentleriyle ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
“Özel tüketim vergisi hasılatından belediyelere ve il
özel idarelerine büyükşehir belediyelerine pay verilmez.” ibaresi
kaldırılmaktadır. Bu kanunda yapılan düzenleme ile Belediye Gelirleri Kanunu
ile Diğer Kanunlarla Belediyelere Verilen Payların Belediye Vergi ve Resimleri
Hükmünde Olduğuna Dair Kanun’un ve 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel
İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun’a
yapılan atıflar bu kanuna yapılmış sayılacaktır. Böylelikle belediye ve il özel
idarelerine genel bütçe gelirlerinden aktarma yapılırken matraha dâhil
edilmeyen özel tüketim vergisiyle, özel iletişim vergisi tahsilatlarının
da matraha dâhil edilerek gelirin arttırılması sağlanmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; il özel idareleri yüz elli
yıldan beri çeşitli yasalar çerçevesinde var olmuştur. Bu süreçte de il özel
idareleri sorumluluklarında bulunan hizmetleri görmek için yeterli kaynaklara
da çoğu zaman sahip olamamışlardır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın İnal, konuşmanızı lütfen tamamlayın. AHMET İNAL (Devamla) – Bitiriyorum efendim. Sonuç olarak: Görüşmekte olduğumuz bu kanunla, yerel yönetimlere
tüm Batı ülkelerinde olduğu gibi, hizmette öncelik tanıyıp onların gerekli kamu
hizmetlerini verebilmeleri için bütçe harcama kalemlerinde gerekli
düzenlemeleri yapmanın zamanının geldiği kanaatindeyiz. Bu vesileyle, kanunun milletimiz, belediye ve özel idareler için
hayırlı olmasını temenni eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İnal. Madde üzerinde soru-cevap işlemine başlıyoruz. Soru soracak üyelerin isimlerini okuyorum: Sayın Bayındır, Sayın Kışanak, Sayın Genç, Sayın Kaplan, Sayın İnan. Buyurun Sayın Bayındır. SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, aracılığınızla Bakana
sormak istiyorum. Şimdi yerel yönetimler ele alınıyor. Biraz
önce farklı ithamlarda da bulundu ama yerel yönetimlere ilişkin şu ayrımcılığı
sormak istiyorum: Mardin’in Ömerli ilçesinin arasından geçtiğinizde, kara
yolları yapılmış, küçücük belde şehir görünümünde ama Silopi, Şırnak, Cizre,
İdil’e baktığınızda, ipek yolu geçer ve kenar mahallelerine kadar yol yapılmış
olmasına rağmen, bu ara, çevre yolu, kara yoluna bağlı bu yol yapılmıyor. Bu
ayrımcılığı ne zaman bitirmeyi düşünüyorsunuz diye sormak istiyorum. İkincisi: İller Bankası bir ayda belediyelerden 100 trilyon
kestiler. Bu para nereye aktarıldı? Yine, İller Bankası üç ayda bir 76 milyar
lira ortaklık parası kesiyor. Bu ortaklık parasından Şırnak ve ilçeleri pay
alıyor mu? Bu para nereye harcanıyor? Yine, belediyeler özel bankalardan yüzde 1,5 faizle kredi alıyor,
oysa İller Bankasından yüzde 0,5 faizle kredi almak mümkün. Yine, İller
Bankası, özel bankalardan kredi alınması konusunda teminat oluyor. Peki, bu
noktada, neden İller Bankası doğrudan kredi vermiyor? Yoksula harcanacak, halka
harcanacak para neden daha yüksek faizlerle başka bankalardan alınıp özel
sermayedarlara aktarılıyor? Bu politikayı sormak istiyorum. Yine, yerel yönetimler ve ekoloji iç
içedir. Özellikle son üç haftada, Gabar ve Bagok Dağları yakıldı. Doğaya bu kadar düşman olmayı
gerektiren ne var? Bu doğa hepimizin. Ekolojik denge yerle bir oldu, kuraklık
paşa başını almış götürüyor. Bütün bunlar bu doğaya olan düşmanlığımızdan değil
mi? Bu da bu ormanları yakanlardan hesap soracak mısınız diye sormak istiyorum. Teşekkürler. BAŞKAN – Sayın Bakan, cevap vermek ister misiniz? Sayın Genç mi? KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet efendim. BAŞKAN – Yok dediniz, ben de süreyi açmadım. O zaman herkese
vereyim. Sayın Kışanak da var. Ben süreyi açayım o zaman. Yalnız, Sayın Bayındır fazla soru
sordu, onun için süre çok azaldı, birer dakikadan fazla vermeyeceğim, onu
bilesiniz. Sayın Kışanak, buyurun. GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Sayın Başkan, Bakanımızdan şu konuda
bir açıklama duymak istiyoruz: DTP’li belediyeler
hakkında Kürtçeyi çeşitli vesilelerle kullandıklarına dair açılmış çok sayıda
-sayısını artık unuttuğumuz- yüzleri geçen davalar var ve bu davalar İçişleri
Bakanlığı müfettişlerinin hazırladığı raporlar doğrultusunda açılıyor. Bu
davalardan bir kısmı mahkemelerde beraatla sonuçlanmasına rağmen hâlâ ısrarla
-Bakanlık müfettişleri- Kürtçe kullanımından dolayı, temizlik kampanyasında
Kürtçe broşür bastırdılar diye, yeni yıl nedeniyle Kürtçe pankart astılar diye,
“sersale” ve “pirozbe”
dediler diye haklarında hâlâ dava açılmasına dair soruşturmalar var. En son
olarak da Kürtçe nikâh kıydığı gerekçesiyle Diyarbakır Yenişehir Belediye
Başkanımız hakkında Bakanlık müfettişi soruşturma… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kışanak. Sayın Genç, buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Efendim, Sayın Bakan maalesef bizim sorduğumuz sorulara cevap
vermiyor. Ben hâlâ ısrarlıyım: Ankara, İstanbul, İzmit belediyelerinin
borçlarını bize söylesin ki halk duysun. İnkârcılıkla bir yere varamaz. Benim belediyelere yaptığınız yardımları sorduğum, İller
Bankasından yapılan dağıtım değil, Hazine ve Maliyenin ve Başbakanın özel kaleminden
verilen paralar. Sayın Bakan, inkârcı olmayın, yiğit olun, cesaretli olun,
halkın karşısına çıkın, yaptıklarınızın hesabını verin. Ayrıca bizim Pülümür’ün Kozluca ve Elmalı köyleri üzerinde
Erzincan ve Erzurum yolundan gelen iki tel köprü kesilmiştir. Buradan gelen
birçok Almancı, köylüler var. Köylerin irtibatları kesilmiştir. Lütfen, bu iki
köprüyü de en kısa zamanda yapmanızı rica ediyorum. Sayın Başkan, maddede bir hata var, yazılış hatası var. Şu 1’inci
maddenin (c) bendinde diyor ki: İşte şu tarihli ve “277 sayılı”, yine “5237
sayılı.” Yani böyle iki tane sayılı peş peşe çıkmış. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Redaksiyon… Sayın Kaplan, soracak mısınız sualinizi? HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet. BAŞKAN – Buyurun. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Bakan, çok önemli görüyorum,
Cizre’de bir park var ve Cizre’nin can damarıdır. Dicle Nehri’nin kıyısındadır
bu park. Tam otuz yıldır, belediye, bu parkın bakımını yapar, bugüne kadar 1
trilyonun üstünde para harcamıştır. Yollarına, altyapılarına, duvarlarına,
tuvaletlerine, çevresine kadar hepsini belediye yapmıştır. Ancak şimdi
Kaymakamlık, hazine, Dicle Nehri kıyısında kıyı şeridi diye hazine adına tescil
ve belediyeden alınması için dava açıyor ve bir yargıç da tatile çıkmadan, son
gün ihtiyati tedbir kararı koydurarak belediyenin o parktaki faaliyetlerine son
vermeye çalışıyor, veriyor. Şu an fiilen durum bu. Peki, parklara bakmayacaksa
belediyeler, kıyı şeridi bahanesiyle halkın seçtiği belediye başkanları
bakmayacaksa, yine Birca Belek, Cizre Kalesi tarihi
ve kültür… Tarih ve kültür belediyelerin en… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan. Sayın İnan… ÖMER İNAN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım, belediyelere İller Bankasından gönderilen parada
esas kriter nüfus alınıyor. Hâlbuki Mersin’de bazı
belediyelerin, yayla belediyelerinin, sahil belediyelerinin yazın nüfusu çok
fazla, kışın nüfusu az. Dolayısıyla burada nüfus kriteri
esas alınınca, bu belediyelere bir nevi haksızlık yapılmış oluyor. Acaba bu
gibi belediyelerde konut esas alınamaz mı para gönderilirken? Bunu arz etmek
istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler. Sayın Bakanım, cevap vereceksiniz herhâlde, buyurun. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, vakit de az
kaldı, kısa kısa cevap vermeye çalışayım. Önce birincisi -Sayın Aslanoğlu’nun
konuşmasında değindiği önemli bir konu olduğu için- bu belediyelerin şeylerle
ilgili, sokak lambalarıyla ilgili, belediye ve il özel idarelerinin şu anda zor
durumda olduğu bir konu var. Bu konuda Bakanlar Kurulumuz çalışıyor. Herhâlde
bir iki hafta içinde bir kararname çıkacak ve bunlar tamamen hazineden
karşılanacak, sokak lambalarıyla ilgili konu böylece kökten halledilmiş olacak.
Onu ifade etmiş olayım. Diğer sorulara gelince şöyle kısa kısa…
Yerel yönetimlerle ilgili ayrımlardan söz ediliyor. Tabii, tam doğrusu… Yol
yapımıyla, yollarla ilgili bir konudan Sayın Milletvekilimiz ifade ettiler ama
o bölgeyi şöyle bir gözden geçirirlerse… Biz bölge farkı da gözetmeden ama
özellikle de tabii, daha ihtiyacı fazla olan bölgelerimizde şu son beş yılda ne
kadar yol yaptık, o gidilmez köylerin yolları bile asfalt oldu. Sayın
Milletvekilim, ben o sizin ifade ettiğiniz yerlerin birçoğundan arabayla
seyahat ederek gittim ve köy yollarının bile asfalt olduğunu gördüm. SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Cizre’ye ve Silopi’ye birlikte
gidelim. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Yani, biz, bu konuda
hiçbir ayrım yapmadan… Biliyorsunuz, KÖYDES ödeneği de biraz nüfusa göre, biraz
oradaki ihtiyaca göre gönderiliyor ve çok başarılı yürüyen bir şey. Diğer sorular, DTP’li belediyelerle
ilgili. Yani, o konuda müfettişlerle ilgili söylediklerinizde bir yanlış anlama
var. Genellikle bu konular savcılıkların veya oradaki mülki idare
temsilcilerinin şikayetleriyle olur. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Soruşturma izni veriyorsunuz. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Ondan sonra Bakanlık ancak
o konularla ilgili işlem yapar. Onu da ifade edeyim. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Savcılar sizden soruşturma izni
istiyor, veriyorsunuz. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Savcılar isterler,
savcılar tespit ederler, Bakanlığa başvururlar, işlemler öyle yürür. Yani,
bizim kendimizin teftiş göndermemizle değil. Onu ifade edeyim. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Soruşturma izni vermeyin Sayın
Bakan. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Diğer konularla ilgili…
Doğrusu Cizre’deki park konusunu inceleteyim ben, bilgim yok. Yani,
kaymakamlıkla belediye arasında anladığım kadarıyla yeni bir sorun var. O
konuda bilgi edinelim. Eğer yapacağımız bir şey varsa da yaparız, müdahale
etmemiz gerekiyorsa ederiz. Son soruyla ilgili de Pülümür - Kozlu köprü meselesini not aldık,
ilgileneceğiz; ben bilgi alacağım, gerekeni yaptıracağız. İller Bankası payıyla ilgili Sayın İnan’ın… Tabii, yaz nüfusu kış
nüfusu konusunda şu anda bir çalışmamız yok. Yalnız ben size şunu ifade edeyim
değerli milletvekilleri son olarak: Hatırlayın, daha kısa süre önce, bir yıl
öncesinde on yıl bekliyorduk nüfusumuzu öğrenmek için, on yıl. Yani on yılda
bir nüfus sayımı yapılıyordu ve on yıl aynı nüfus sayımının sonucuna göre
ödenekler geliyordu vesaire. Şimdi daha, tabii, çağdaş bir sistem getirdik ve
artık her yılın başında o yörenin nüfusu belirlenmiş olacak. Böylece yerleşim
yerlerimiz gerçekten ciddi bir problemi çözmüş oldular. Dileğimiz, bu yaz
nüfusu kış nüfusu, konusunda da bir çalışma olsun, biz de o konuda düşünelim,
eğer ona da bir çözüm bulabilirsek daha iyi olur diye düşünüyorum. Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan. Buyurun Sayın Bayındır. SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Bakanımı davet ediyorum,
birlikte bir kara yolu yolculuğu yapalım. On kilometre Silopi ve Cizre’yi
dolaşalım, resmini de çekip gösterelim isterseniz. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Efendim, parkı alıyorsunuz. Oraya 1
trilyon harcama yapılmış. Belediyenin elinden o park alınır mı? BAŞKAN – Sayın Genç, sizin ileri sürdüğünüz şu kanunun adı öyle.
Onun için yanlışlık yok efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Kontrol edin efendim. Sayın Başkan,
Kanunlar Kararlar… BAŞKAN – Kontrol ettik efendim. Şimdi Kanunlar Dairesi de kontrol
etti, kanunun adı öyle efendim. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BOŞTOPÇU (Kocaeli) –
Evet, evet. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, kanunun adı hem 277 sayılı… BAŞKAN – Kanunun adı öyle efendim. Bakın, Komisyon da aynı
görüşte, kanunun adı öyle efendim. Redaksiyon yapmıyorlar. Tamam, buyurun efendim. 8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından “Geç kaldın.” sesleri) BAŞKAN – Geçti efendim. Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Alınan karar gereğince kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için 2 Temmuz 2008 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 20.52 |
|