DÖNEM: 23 CİLT: 23 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 122’nci
Birleşim 25 Haziran 2008 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Çankırı
Milletvekili Nurettin Akman’ın, Kore Savaşı’nın
başlamasının 48’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in,
ülkemizde tarımsal üretimde ve tarımsal ürün pazarlamasında yaşanan sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı 3.- Konya
Milletvekili Faruk Bal’ın, Akşehir Gölü’nün kıyı kenar çizgisi nedeniyle göl
çevresindeki vatandaşların yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A )
ÖNERGELER 1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın (6/736) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/65) 2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın (6/738) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/66) B)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 22 milletvekilinin,
Adana ilinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/227) 2.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 milletvekilinin, Saros Körfezi’nin doğal yapısını tehdit eden sorunların
araştırılarak korunması ve değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/228) 3.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan ve 20 milletvekilinin,
mermercilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/229) V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Tapu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/568) (S. Sayısı: 223) 2.- Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleme Komitesi Arasında Nükleer
Düzenleme Konularında Teknik İşbirliği ve Bilgi Değişimi Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/356) (S. Sayısı: 233) 3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 16
Milletvekilinin, İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/241) (S.Sayısı: 248) 4.- Avrupa
Yatırım Bankasının Türkiyede Temsilcilikler Açmasına
Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Yatırım Bankası Arasındaki
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/592) (S.Sayısı: 247) 5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hayvan Sağlığı
ve Karantina Konusunda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/366) (S. Sayısı: 241) VI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Danıştay’ın görüşü alınan kanun tasarılarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/3393) 2.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, özelleştirmeye bağlı iş kaybı
tazminatına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/3420) 3.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Seydişehir Eti Alüminyum’un özelleştirilmesi
sürecindeki bazı işlemlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/3433) 4.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir köyde işletme ruhsatı verilen tesislere
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/3465) 5.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun,
Kayseri’deki çocuk işçiliğine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in
cevabı (7/3481) 6.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin,
bir sigortalılık bildirimine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in
cevabı (7/3482) 7.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bir
yönetmelik düzenlemesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik’in cevabı (7/3540) 8.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Hatay’daki bazı yatırım projelerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı
(7/3725) 9.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bağış ve promosyon kabulüne
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in
cevabı (7/3819) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 15.04’te açılarak dört oturum yaptı. Oturum Başkanı ve
TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil, A Millî Futbol Takımı’mızın 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda gösterdiği
başarının devamını dileyen bir konuşma yaptı. Antalya
Milletvekili Abdurrahman Arıcı’nın,
A Millî Futbol Takımı’mızın 2008 Avrupa Futbol
Şampiyonası’nda gösterdiği başarıya, Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, A Millî Futbol Takımı’mızın 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda gösterdiği
başarıya ve maç sonrası meydana gelen üzücü olaylara, İlişkin gündem
dışı konuşmalarına Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu, Çorum
Milletvekili Cahit Bağcı’nın, organize sanayi
bölgelerindeki doğal gaz iskontosunun iptal
edilmesine ilişkin gündem dışı konuşmasına Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler, Cevap verdi. Adana
Milletvekili Mustafa Vural, A Millî Futbol Takımı’mızın
2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda gösterdiği başarıya ilişkin bir konuşma
yaptı. Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan ve 19 milletvekilinin, ATAK Helikopter Tedarik
İhalesi ile ilgili iddiaların araştırılarak sürdürülebilir koruma için
(10/224), Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkun ve 23 milletvekilinin, yaş sebze ve meyve başta olmak
üzere tarım ürünlerindeki gıda güvenliği konusunun araştırılarak (10/225), Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 34
milletvekilinin, Kahramanmaraş ilinin sorunlarının araştırılarak (10/226), Alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Genel Kurulun 24/6/2008 Salı günkü birleşiminde bir saat sözlü sorulardan
sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine; 25/6/2008 ve 2/7/2008 Çarşamba günlerindeki birleşimlerinde
sözlü soruların görüşülmemesine; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan 254, 27, 81, 85, 113,
233, 256 ve 232 sıra sayılı Kanun Teklifi ve Tasarılarının bu kısmın 2, 3, 4,
5, 6, 7, 12 ve 14’üncü sıralarına alınmasına; gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 255 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın kırk
sekiz saat geçmeden bu kısmın 15’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 9/2 esas numaralı Meclis
soruşturması önergesinin gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına
alınarak görüşmelerinin 1/7/2008 Salı günkü birleşiminde yapılmasına; bu
birleşimde sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmemesine; Meclis
soruşturması önergesinin görüşmelerinin bitiminden sonra gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan
işlerin görüşülmesine; 255 sıra sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu
Tasarısı’nın, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine
ve bölümlerinin ekte yer alan cetveldeki şekliyle olmasına; TBMM'nin 1 Temmuz
2008 tarihinde tatile girmeyerek yeni bir karar alınıncaya kadar çalışmalara
devam etmesine; TBMM’nin 24/6/2008 Salı günü 233 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
görüşmelerinin bitimine kadar, 25/6/2008 Çarşamba günü 13.00-20.00, 26/6/2008
Perşembe günü 13.00-20.00, 1/7/2008 Salı günü 15.00-21.00, 2/7/2008 Çarşamba
günü 13.00-20.00, 3/7/2008 Perşembe günü 15.00-20.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edildi. İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, 5237 Sayılı Türk Ceza
Kanununun 103. Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/1)
İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesini
geri çektiği açıklandı. Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının: 1, 12 ve 28’inci
sıralarında bulunan Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in (6/239), (6/295),
(6/339), 2 ve 3’üncü
sıralarında bulunan Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün
(6/246), (6/247), 6’ncı sırasında
bulunan İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in
(6/271), 9, 10, 30, 32, 39
ve 40’ıncı sıralarında bulunan Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın
(6/277), (6/279), (6/347), (6/352), (6/377), (6/378), 34 ve 45’inci
sıralarında bulunan Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun
(6/364), (6/384), 46’ncı sırasında
bulunan Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün
(6/385), 51 ve 52’nci
sıralarında bulunan Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun (6/392), (6/393), Esas numaralı
sorularına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren
cevap verdi; Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Karaman Milletvekili Hasan
Çalış ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu da cevaplara
karşı görüşlerini açıkladılar. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/568)
(S. Sayısı: 223) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddeye ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden; 7’nci sırasına
alınan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleme
Komitesi Arasında Nükleer Düzenleme Konularında Teknik İşbirliği ve Bilgi
Değişimi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/356) (S. Sayısı: 233) komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından, Ertelendi. 2’nci sırasına
alınan Sivas Milletvekili Hamza Yerlikaya’nın,
Başarılı Sporculara Aylık Bağlanması ve Devlet Sporcusu Unvanı Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/68) (S. Sayısı: 254) görüşmelerini müteakiben; 3’üncü sırasına
alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında
Demiryolu Taşımacılığı Alanında İşbirliği Anlaşmasının (1/312) (S. Sayısı: 27), 4’üncü sırasına
alınan Türkiye Cumhuriyeti Jandarma Genel Komutanlığı ile Ukrayna İçişleri
Bakanlığı İç Birlikler Ana Departmanı Arasında Güvenlik Alanında Personel
Eğitimi ve Öğretimi İşbirliği Protokolünün (1/306) (S. Sayısı: 81), 5’inci sırasına
alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında
Savunma Sanayi İş Birliği Anlaşmasının (1/447) (S. Sayısı: 85), 6’ncı sırasına
alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında
Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşmanın (1/321) (S. Sayısı: 113), Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarılarının; Yapılan açık
oylamalardan sonra kabul edilip kanunlaştığı açıklandı. Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin, Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, konuşmasında partisine sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı. 25 Haziran 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
21.35’te son verildi.
No.: 175 II.- GELEN KÂĞITLAR 25
Haziran 2008 Çarşamba Raporlar 1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/557) (S. Sayısı: 259) (Dağıtma tarihi: 25.6.2008) (GÜNDEME) 2.- İl İdaresi
Kanunu ile Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/477)
(S. Sayısı: 260) (Dağıtma tarihi: 25.6.2008) (GÜNDEME) 3.- İstanbul Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve 4 Milletvekili
ile Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 24 Milletvekilinin; Denizde Can ve Mal
Koruma Hakkında Kanun ve Limanlar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/275,
2/264) (S. Sayısı: 261) (Dağıtma tarihi: 25.6.2008) (GÜNDEME) 4.- Sivas Milletvekili Hamza Yerlikaya
ve 2 Milletvekilinin; Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Kars Milletvekili
Zeki Karabayır ve 2 Milletvekilinin; Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/274, 2/272) (S. Sayısı: 262) (Dağıtma
tarihi: 25.6.2008) (GÜNDEME) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 22 Milletvekilinin,
Adana ilinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/227)
(Başkanlığa geliş tarihi:19.06.2008) 2.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 Milletvekilinin, Saros Körfezi’nin doğal yapısını tehdit eden sorunların
araştırılarak korunması ve değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/228)
(Başkanlığa geliş tarihi:19.06.2008) 3.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan ve 19 Milletvekilinin,
mermercilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/229)
(Başkanlığa geliş tarihi:19.06.2008) 25 Haziran 2008 Çarşamba BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 13.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 122’nci Birleşimini
açıyorum. Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Konuşma süreleri
beşer dakikadır. Hükûmet konuşmalara cevap verebilir,
süresi yirmi dakikadır. Gündem dışı ilk
söz, 25 Haziran Kore Savaşı’nın başlamasının yıldönümü münasebetiyle söz
isteyen Çankırı Milletvekili Nurettin Akman’a aittir.
Sayın Akman,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI 1.- Çankırı Milletvekili Nurettin Akman’ın, Kore Savaşı’nın başlamasının 48’inci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması NURETTİN AKMAN
(Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; askerî ve siyasi tarihimizde
önemli bir yeri olan Kore Savaşı’nın başlamasının 48’inci yıl dönümü
münasebetiyle şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Kore “sabah
ülkesi” anlamına gelmektedir. Kore Yarımadası, jeopolitik durumu nedeniyle
asırlardan beri çatışma ve savaş alanı olmaktan kurtulamamış, bu savaşların her
birinde yabancı kuvvetler çarpışmış, her defasında yenilen, ezilen Kore halkı
olmuştur. Kore toprakları Çin’in, Japonya’nın ve Rusya’nın tarih boyunca ilgi
alanı olmaktan kurtulamamıştır. Kore Harbi,
istilaya uğramış bir ülkenin özgürlüğü uğrunda Birleşmiş Milletlerin ilk
müşterek silahlı karşı koymasıdır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; savaş öncesi Kore’deki durumu şöyle özetleyebilirim:
1945 yılında, Amerika ile Sovyetler Birliği arasında yapılan bir anlaşmaya göre
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Kore, Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler
Birliği, İngiltere ve Çin’in ortak vesayeti altına girecekti. Potsdam Konferansı’nda Sovyetler Birliği, Uzak Doğu’daki
savaşa katılmaya karar verince askerî harekât bakımından Kore toprakları
38’inci enlem çizgisi ile ikiye ayrıldı. Bu çizginin kuzeyi Sovyetler
Birliği’nin, güneyi de Amerikan askerî harekât sahası olarak kabul edildi.
Savaş sonrası Kore, kuzeyi Sovyetler Birliği, güneyi de Amerika’nın işgali
altında olmak üzere fiilen ikiye bölünmüş oldu. Birleşmiş
Milletlerin çabaları bu iki Kore’nin birleşmesine imkân sağlamadı. 48 yılında
her iki Kore’de yapılan seçimler sonucu, kuzey ve güney olmak üzere ikiye
bölündü. Güney Kore’deki
ve Japonya’daki Amerika Birleşik Devletleri’nin varlığı, Sovyetler Birliği ve
komünist Çin’i rahatsız ediyordu. Bu iki devletten destek alan Kuzey Kore 25
Haziran 1950 tarihinde aniden saldırıya geçerek Güney Kore’yi işgale başladı.
Bunun üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kuzey Kore’ye karşı askerî
müdahalelerde bulunma kararı aldı. Savaş çağrısına
olumlu cevap veren Türkiye, içinde bulunulan durumu da dikkate alarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 30 Haziran 1950 tarihli oturumunda Güney Kore’ye asker
gönderme kararı aldı ve 1950 25 Temmuzunda Genelkurmay Başkanlığımız bir tugay
ve 241’inci Alayı Kore’ye gönderdi. İskenderun’da toplanan askerî birliklerimiz
Kore’ye ulaştılar ve burada, Kore Savaşı’nda destan denilebilecek kahramanlık
örneği verdi. Bu savaş Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya alınmasında da çok
önemli bir rol oynamıştır. On altı ülke askerî birlik, altı ülke ise tıbbi
yardım göndermiştir. Tuğgeneral Tahsin
Yazıcı’nın emir komuta ettiği, 5.083 kişiden oluşan
Türk Tugayı Pusan Limanı’na ulaşmış ve Taegu şehrine
intikal etmiştir. Değerli
milletvekilleri, 38’inci paraleli aşarak Güney Kore’ye saldıran Kuzey Kore
kuvvetleri Güney Kore’nin büyük bir kısmını ele geçirmiş, Güney Kore’nin elinde
sadece Pusan Köprübaşı kalmıştı. Bu saldırı karşısında Amerika birlikleri ve
diğer Birleşmiş Milletler kuvvetleri savaşa müdahale etmişler, durumu tersine
çevirmişler. Kuzey Kore ordusu bozguna uğrayarak geri çekilmiştir. 27 Kasım 1950
tarihinde düşmanla ilk teması sağlayan Türk tugayı, savaşın sona erdiği 27
Temmuz tarihine kadar savaş azim ve iradesini koruyarak, Kore Savaşı’nın her
safhasında her türlü muharebe harekâtına katılmış, üzerine düşen görevi en
güzel şekilde yerine getirmiştir ve bu savaşta dört kez savaşın kaderini
değiştirmiştir. Kunuri ve Kumyangjang
muhabereleri ile yenilmez denilen Kuzey Çin ordularını yenerek Birleşmiş
Milletler kuvvetlerine büyük destek sağlamış, Kore’yi terk etme düşüncesinden
vazgeçirmiştir. Bunun sonucu
olarak “Kore Cumhurbaşkanlığı Birlik Nişanı”, Amerika Birleşik Devletleri
Kongresinde “Mümtaz Birlik Madalyası ve Beratı” yine Amerika Birleşik
Devletleri Cumhurbaşkanlığınca da “Legien of Merit” nişanı verilmiştir. 741 askerimiz
şehit olmuş, 2.147’si yaralanmış, 234 askerimiz esir düşmüş, 175’i de
kaybolmuştur. Gazi olan askerlerimize, ülkeye dönen askerlerimize Meclisimiz 25
Eylül 1950-53 tarihleri arasında hizmet edenlere “gazi” unvanını vermiştir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Akman, konuşmanızı tamamlayınız lütfen. NURETTİN AKMAN
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Türk askeri Çanakkale’de, Sakarya’da,
Dumlupınar’da yaşattığı destanı Kore’de de göstermiş, emir-komuta gereğini
uygulayarak en zorlu dönemlerde başarıyı sağlamıştır. Bugünün
vesilesiyle Kore’de şehit olan askerlerimizi minnetle anıyor, Allah’tan rahmet
diliyorum. Yaşayan gazilerimize şükran duygularımızı belirtiyor, sağlık ve
mutluluk dileklerimizi iletiyoruz. Kore Savaşı, Türk
ve Güney Kore halkları arasında sarsılmaz bir kardeşlik bağı oluşturmuştur.
Bugün Güney Kore’nin önde gelen şirketleri ülkemizde yatırım yapmaktadır. Bu
vesileyle, Kore Savaşı’yla birlikte temelleri atılan ülkemizle Güney Kore
arasındaki bu dostluğun daha da yücelmesini diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Akman. Gündem dışı
ikinci söz, ülkemizde tarımsal üretim ve tarımsal ürün pazarlamasında yaşanan
sorunlar hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Vahap
Seçer’e aittir. Sayın Seçer,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) 2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, ülkemizde tarımsal üretimde ve tarımsal ürün
pazarlamasında yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı VAHAP SEÇER
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde tarımsal üretimde
ve tarımsal ürün pazarlamasında yaşanan sorunlar hakkında gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, tarımda özellikle 2007 yılında başlayan olumsuzluklar 2008
yılında da devam etmekte. O günden bugüne özellikle kuraklığın yarattığı
olumsuzluklar, bunun yanında uygulanan politikalar, tarım politikaları,
yetersiz desteklemeler, girdi fiyatlarındaki akıl almaz artışlar bugün 2008’de
yine tarımı Türkiye’de ve dünyada gündemin baş sırasına oturtuyor. Değerli
arkadaşlarım, bütün bu olumsuzluklar yaşanırken bundan birkaç gün önce Rusya
Federasyonu ile bir sorun yaşandı biliyorsunuz. Rusya Federasyonu ihracatımızı
durdurdu. Bunun gerekçesi, ihraç ettiğimiz yaş sebze meyvede pestisit kalıntı limit oranının yüksek olmasıydı. Bu sorun
daha önce de yaşandı Rusya Federasyonu’yla. Bugün, yine aynı sorunla karşı
karşıyayız. Rusya, bizim için
önemli bir pazar, 152 milyon nüfusuyla önemli bir ülke, komşu ülkemiz, refah
düzeyi yükselen bir ülke. Buradan da, tabii ki ileriki günlerde hem kalite
açısından hem kantite açısından yaş sebze ve meyvede
talebin bu ülkeden artacağı gözlemini yapıyorum ben. Bu sebeple, bu ülkeyle
ilişkilerimizin önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum. Her ne kadar Hükûmet yetkililerinin yaptığı açıklamada Rusya’nın
ithalatını durdurmasının Türkiye’deki yaş sebze ve meyve ihracatını veya
piyasalarını olumsuz etkilemeyeceği söylense de ben buna katılamıyorum.
Nihayetinde bizim 1,5 milyar dolar yaş sebze meyve ihracatımız var ve bunun
üçte 1’ini, yaklaşık 500 milyon dolarlık kısmını biz bu ülkeye ihraç etmek
durumundayız. Tabii ki
ihracatımızın sadece Rusya ile değil, diğer ülkeler ile de artması için mutlaka
ikili ilişkilerimizi iyi sürdürmemiz gerekiyor. Bu konuda Hükûmet
yetersiz kaldı. Bu konu iç piyasaları da etkiledi, en azından psikolojik olarak
etkiledi. Kimyasal kalıntı meseleleri basında yer aldıktan sonra, iç piyasada tüketiciler
maalesef tüketimlerini kısmak zorunda kaldı. Bu da tabii ki üreticileri perişan
etti. Gerçekten üreticiler çok perişan durumda. Telefonlar alıyoruz, özellikle
seçim bölgem olan Mersin’den, Antalya’dan. Üreticiler, piyasaların bu
gelişmelerden etkilenmesinden dolayı gerçekten çok büyük mağduriyetler
yaşıyorlar. Diliyorum kısa sürede bu sorunları çözmemiz konusunda adımlar
atılır. Değerli
arkadaşlarım, Türkiye’de hububat hasadı yaklaşık olarak yirmi gün önce, haziran
ayı başında başladı. Akdeniz, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Ege Bölgesi hasadı
tamamladı. Şu anda Trakya yoğun şekilde hasada devam ediyor. Önümüzdeki hafta
da Orta Anadolu ve daha sonra da Doğu Anadolu bölgelerinde hasat devam edecek
ve şu ana kadar Hükûmet müdahale fiyatlarını
açıklamadı. Tabii, Sayın Bakanın gerekçesi “Şu anda piyasalar gayet iyi
seviyelerde, yüksek fiyatlarda hububat alınıp satılıyor. Dolayısıyla bizim
müdahale fiyatını açıklamamız doğru değil.” yaklaşımı içerisindeydi. Ben buna
kişisel olarak katılıyorum ama bugün gelinen noktada şu anda 550-600 bin lira
seviyelerinde, yani 55-60 yeni kuruş seviyelerinde başlayan hasat, Akdeniz’de
başlayan hasat bugün 45 yeni kuruş seviyelerinde Trakya’da hızla gerilemiş
durumda. Şimdi, müdahale fiyatını açıklama gerekçesi, esprisi, fiyatların
düştüğü noktada devletin buna müdahale etmesi. Şimdi yumurta kapıya gelmeyi
beklemeden Hükûmetin müdahale fiyatını açıklaması
gerekiyor. Bu konuda geç kalınırsa yarın Toprak Mahsulleri Ofisi önünde
kuyruklar oluşuyor ve üretici tabii ki lojistik olarak da hasat ettiği ürünü
depolama şartlarına sahip değil. Üretici o malı o anda satmak durumunda ve
piyasalar al aşağı olur, yine bir sezonu kaçırırız,
üretici mağdur olur. Değerli
arkadaşlarım, Hükûmet, tahıl alım politikalarında bir
karar vermek zorunda… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Seçer, konuşmanızı tamamlayınız. VAHAP SEÇER
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Eğer “Ben
piyasalara müdahale etmem. Üretim, arz, talep, dünya piyasaları… Bu koşullar iç
piyasayı belirlesin, ben bu konuya müdahale etmeyeyim.” diyorsa o zaman
üreticinin maliyetini hesap edecek, üreticinin sattığı ürünün bedelini hesap
edecek, aradaki farkı üreticiye verme durumunda olmalıdır. Bu zorunludur. Eğer
piyasaları kendi hâline bırakırsak bunda üretici kesinlikle mağdur olacaktır.
İşte, görüyoruz, son aylarda hatta son bir yıl içerisinde inanılmaz, akıl almaz
seviyelerinde artan girdi fiyatları üretimi yapılamaz hâle, rantabl,
rasyonel yapılamaz hâle getirdi. Eğer burada devlet yetersiz kalırsa,
desteklemeler konusunda cimri kalırsa üreticinin yaptığı iş hiçbir işe yaramaz,
bu işten de para kazanamaz, bu işten çoluğunu
çocuğunu okutamaz, evine ekmek götüremez. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) VAHAP SEÇER
(Devamla) – Teşekkür edeyim Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarıma. Değerli
arkadaşlarım, beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Seçer. Gündem dışı
konuşmaya Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet
Mehdi Eker cevap vereceklerdir. Sayın Bakan,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin
değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Seçer’in
yaptığı gündem dışı konuşmaya cevap vermek üzere huzurlarınızdayım. Değerli
milletvekilleri, Hükûmetimiz döneminde yaş sebze
meyve üretimi Türkiye’de önemli artış göstermiştir. Örneğin 2002 yılında 12
milyon ton olan meyve üretimi 2007 yılında 15 milyon tona çıkmıştır. Yine,
2002’de 20 milyon ton olan sebze üretimi 2007 yılında 26 milyon tona çıkmıştır.
Toplamda sebze meyve üretiminde bugün 2007 yılında bizim üretimimiz 41 milyon
tona baliğ olmuştur. Tabiatıyla bu
sebze meyvenin bir kısmı Türkiye’de tüketiliyor, bir kısmı ise ihraç ediliyor.
İhracata baktığımız zaman geçen zaman içerisinde Türkiye'nin yaş meyve sebze
ihracatı 1,5 milyon tondan 2,2 milyon tona çıkmış, değer olarak da 620 milyon
dolardan 1,5 milyar dolara çıkmıştır Hükûmetimiz
döneminde. Bu tabii önemli bir gelişme. 2002-2007
döneminde yaş meyve sebze miktar itibarıyla yüzde 45, değer itibarıyla da yüzde
350 oranında artmıştır, son iki yıl içerisinde de yine bu artış devam etmiştir.
Örneğin taze sebze ihracatımız 2006’da 694 bin ton, 2007 yılında 1 milyon tona
çıkmıştır. Taze meyve ihracatımız da 2006 yılında 359 bin ton ve değer
itibarıyla 356 milyon dolar iken, 2007 yılında bu 403 milyon dolara çıkmıştır. Tabii, ürünler ve
gruplar itibarıyla, örneğin domates, mandalina, kiraz, vişne, üzüm, greyfurt,
patates, soğan, çilek, nar, daha birçok meyve sebzede, başlıca, ihraç ettiğimiz
ilk 15 ürünün tamamında ciddi artışlar meydana gelmiş, hem üretimde hem
ihracatta. Türkiye'nin yaş
meyve sebze ihracatını, hem miktar hem kalite itibarıyla artırmak hem
pazarlamasının önündeki engelleri kaldırmak amacıyla da Hükûmetimiz,
iddiaların aksine hem destekleri önemli miktarda artırmıştır hem de bu konudaki
gelişmeler aslında çok ama çok olumludur, gelişmelerin sonuçlarını da biraz
önce arz ettiğim rakamlarda zaten okumak, görmek mümkündür. Bakın, Türkiye'de ilk defa bizim Hükûmetimiz
döneminde sertifikalı fidan desteği yoluyla Meyve Bahçelerinin Yenilenmesi
Projesi başladı 2006 yılında ve iki yıl içerisinde, sadece 2006, 2007
yıllarında 654 bin dekar alanda yeni meyve bahçesi yapıldı ve bunlarda, biz,
meyve türlerine göre değişmekle birlikte, kullanılan sertifikalı fidanlara,
biz, dekar başına 200 YTL civarında hibe destek sağladık. Yetmiyor. Biz, meyvesinin fidanına, bahçenin tesisine bu şekilde
verdiğimiz yüksek destek yanında, bu sene yeni bir uygulama başlattık, bu meyve
bahçelerinin üzerine ağ gerdiğiniz zaman -ki, bu dolu ve diğer afetlere karşı,
kuş hasarına karşı, vesaireye karşı alınan bir
tedbirdir- aldığımız tedbirlerle, ağ gerenlere yüzde 50 hibe destek veriyoruz.
Dona karşı elektrikli
rüzgâr pervanesi tesis edene, yine yüzde 50 hibe destek veriyoruz. Sigorta
yaptırıyorsa -don, dolu, vesaire, bu tür hasarlara karşı- sigorta prim
bedelinin yüzde 50’sini veriyoruz. Meyvelerini, sebzelerini muhafaza edecekleri
soğuk hava deposunu inşa ediyorlarsa, burada da yine belirli bir limite kadar
olmak şartıyla, yüzde 50 hibe destek veriyoruz. Eğer meyve bahçesinin sahibi
veya üreticisi, ambalajlama, paketleme tesisi kuruyorsa, işleme tesisi
kuruyorsa, bir üretim tesisi kuruyorsa, ona da yine belirli bir limite kadar,
kırsal kalkınma destekleri kapsamında yüzde 50 hibe destek veriyoruz. Yani,
meyvecilikte, biraz önce söylediğim, sadece iki yılda bu desteklerden istifade
etmek suretiyle tesis edilen meyve bahçesi alanı 654 bin dekar alan. Türkiye'de, aynı
şekilde, biz, zeytinde de zeytine verdiğimiz desteklerle bu şekilde zeytin
dikimini de çok önemli bir noktaya getirdik. Türkiye’de yaklaşık 100 milyon
civarında olan zeytin fidanı, bugün 140 milyona çıkmıştır. Yani, biz, sadece Hükûmetimiz döneminde üç dört yıllık süre içerisinde zeytin
fidanı sayısında, zeytin ağacı sayısında yüzde 40’lık bir artış sağladık ki bu,
dünyada bu kadar kısa süre içerisinde bu kadar çok plantasyon yapan başka bir
ülke yok. Tabii ki bunların hem üretiminde, karantina etmenleriyle mücadelede,
ilaç kullanımında, pazarlanmasında, sevkiyatında elbette ki şartlar gereği
bütün dünyada olduğu gibi bizde de zaman zaman bazı
sorunlar oluyor, olacak. Rusya Federasyonu
ile bu ayın 7’sinde başlayan sorun, çok şükür, giderildi. Dün itibarıyla Rusya
Federasyonu Tarım Bakanlığı ile bizim, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
adına müsteşarımız arasında bir anlaşma, mutabakat zaptı parafe edildi ve
Rusya’ya dönük ihracatla ilgili bu sıkıntılar inşallah ortadan kalkmış olacak 1
Temmuz tarihi itibarıyla. Şimdi, burada
tabii biz… Daha önce de yine değişik vesilelerle yüce Meclisi ben
bilgilendirmiştim, bu konuda Türkiye'nin aldığı tedbirler, aslında geçen zaman
içerisinde yaptığımız uygulamalarla ilgili bilgi sunmuştum. Bunların tabii, bir
boyutu ticaridir. Ülkeler bazen ticaret politikalarında bu tür tedbirler
alabiliyorlar. Bizim şunu kabul etmemiz mümkün değil: Bir, Türkiye’den gidip de
Rusya Federasyonu’ndan geri gelen bir sebze meyve söz konusu değil, asla böyle bir
şey olmadı. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Almıyorlar ki! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sadece bildirimde bulunuldu beş
ürünle ilgili. O beş üründe haziran ayındaki bu süre içerisinde zaten ihracatımız minimum
düzeydeydi. Örneğin limon, limonun sezonu bitti, bunu en iyi Akdeniz’deki
değerli milletvekillerimiz bilirler. Örneğin üzüm, sezonu açılmadı. Yani, bu
ikisiydi. Patates ve domates, bunlarda da… Zaten domatesin sezonu bitmesi
hasebiyle… Örneğin geçen yıl bütün haziran ayında Rusya Federasyonu’na ihraç
edilen domatesin bütün miktarı 34 bin ton. Dolayısıyla, bu önemli bir şey
değildi. Zaten 7 Hazirana kadar gönderdik ve 1 Temmuzda da bu kalkıyor; biz bu
tedbirleri aldık. Hükûmet de burada üzerine düşen
bütün çabayı gösterdi, bütün gayreti gösterdi ve Avrupa Birliğiyle de Rusya
Federasyonu sorun yaşıyor, bizimle değil sadece. Onun için, tabii, bizim
görevimiz de sorunları çözmektir, biz de sorunu çözdük ve çok şükür bu noktaya
Türkiye geldi. 1 Temmuz tarihi itibarıyla da inşallah bu yasak ortadan
kalkacak. Tabii, almamız
gereken tedbirler var. Niye? Şunun için: Biz Avrupa Birliğine sorunsuz olarak
mal gönderiyoruz. Hatta, Avrupa Birliğine
gönderdiğimiz malın miktarı, değer olarak da miktar olarak da Avrupa Birliğine
sattıklarımız Rusya’ya sattığımızın 2 katı yani oradan bir sorun gelmiyor. Yurt
içindeki tüketiciler, ki bizim kendi vatandaşlarımızın
sağlığına dönük olarak aldığımız tedbirler var. Avrupa Birliği Komisyonunun
tavsiye kararı, 100 bin nüfus başına yılda 12 bin denetim yapmaktır.
Türkiye'nin nüfusu dikkate alındığında 9 bin denetim yeterliyken Türkiye, Tarım
Bakanlığı vasıtasıyla geçen yıl tam 16 bin denetim yaptı yurt içinde yani Türk
tüketicisinin sağlığını korumaya dönük olarak. Tabii, bundan sonraki süreçte de
yine, hem üretim aşamasında hem pazarlama aşamasında hem ihracat aşamasında
bizim yine alacağımız ilave tedbirler var çünkü bizim amacımız, dışarıya,
müşterinin arzu ettiği standartlarda, arzu ettiği kalitede, arzu ettiği ölçüde
ona mal satmaktır; biz buna gayret ediyoruz. Yoksa,
Rusya Federasyonu’nun değerleri Avrupa Birliğinin kabul ettiği değerlerin 20
kat, 40 kat, 100 kat daha altında, bazı ilaçlarla ilgili olarak kabul ettiği
değerler. Şimdi, onun için,
Rusya Federasyonuyla ilgili dün paraf edilen mutabakat zaptıyla birlikte bu
sorun çözüldü, onun için biz buna, bundan sonra uygulamalarımızda bunu
sürdüreceğiz. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tarımda, tabii, bugünlerde hububat üretimi yapılıyor. Çünkü artık hasat zamanı. Çukurova, Hatay bölgesinde,
Güneydoğu’da bitti, genel olarak Akdeniz’de de “bitti” denilebilir. İşte, İç
Anadolu yeni başlayacak, Trakya’da şu anda yapılıyor. Şu ana kadar, tabii,
bizim bir fiyat açıklamamamızın sebebi üreticiyi korumaya dönüktür. Çünkü şu
anda üretici açısından fiyatlar tatminkâr düzeydedir, onu o şekilde
söyleyebilirim, bölgeler itibarıyla. Biz sürekli fiyatları çiftçi adına, çiftçi
lehine takip ediyoruz. Müdahale etmemiz gerektiği noktada o an itibarıyla bütün
hazırlıklarımız var. O noktada da zaten müdahale ederiz. Burada bir hususu
daha açıklamam gerekiyor, o da şudur: Biz bugün itibarıyla yaklaşık 40 bin ton
emanet alım yaptık. Yani şu anda biz alım yapmıyor değiliz Toprak Mahsulleri
Ofisi olarak. Alım yapıyoruz, emaneten alıyoruz. Zaten bizim çiftçiden de…
Geçen sene de ondan önceki sene de yaptığımız uygulama daha çok bu şekildedir.
Yani çiftçiye gerektiğinde avans veriyoruz, malı ücretsiz olarak emanete
alıyoruz ve daha sonra oluşacak piyasa fiyatlarıyla eğer üretici arzu ederse
bize satar, arzu etmediği takdirde alıp götürüp istediği şekilde ürününü
değerlendirme imkânına sahiptir. Biz bu kolaylığı da, bu uygulamayı da yine
üretici lehine yapıyoruz. Orada da herhangi bir, şu anda bir sıkıntı yok. Bu sene kuraklık,
tabii, Türkiye'nin bazı bölgelerinde etkili oldu. Biz de,
ki Güneydoğu Anadolu Bölgesi başta, ama batı geçit bölgesinde, Doğu Anadolu
geçit bölgesi ve kısmen Orta Anadolu’nun bazı ilçelerinde, bazı vilayetlerinde
de yine kuraklıktan zarar görüldüğünü tespit ettik. Yaptığımız tespitlerde, şu
ana kadar otuz altı vilayetin iki yüz yirmi iki ilçesine ait muhtelif
düzeylerde kuraklıktan zarar gören üreticiler olduğunu tespit ettik. Bunlarla
ilgili olarak da bir kararname hazırladık ve o kuraklıktan zarar gören
üreticilerimizin mağduriyetini azaltmak için, en azından önümüzdeki yıl
içerisinde tekrar ekim döneminde tarlaya gidip ekim yapabilecekleri şekilde
onlara bir maddi yardım, geçen sene yaptığımız gibi bir maddi yardım yapacağız.
Onun hazırlıkları yapılıyor. Bir de yine bundan mağdur olan üreticilerimizin de
borçlarını erteleme prensip kararımız var. Bunun da önümüzdeki günlerde zaten
uygulaması yapılacak. Genel olarak, şu
an itibarıyla Türkiye genelinde, Güneydoğu Anadolu Bölgesi dışındaki diğer
hasat yapılan yerlerde rekolte iyi durumda. Bizim
temennimiz, bunun, bundan sonra hasat yapılacak olan bütün iller ve bölgeler
itibarıyla da iyi olmasıdır. Ben
üreticilerimize bereketli bir hasat dönemi diliyorum. Hem Hükûmet olarak hem Tarım Bakanlığı ve Toprak Mahsulleri
Ofisi Genel Müdürlüğü olarak hububat üreticilerimizin sorunlarını
izlediğimizin, onlarla ilgili olarak her türlü tedbiri aldığımızın, keza
tüketiciler açısından da -dünyadaki gelişmeler dikkate alındığında- herhangi
bir arz açığı yaşanmaması için birtakım tedbirler alındığının, alınmakta
olduğunun bütün milletimiz açısından bilinmesini istiyorum ve teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. Gündem dışı
üçüncü söz, Akşehir Gölü’nün kıyı kenar çizgisiyle ilgili söz isteyen Konya
Milletvekili Faruk Bal’a aittir. Sayın Bal,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) 3.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Akşehir Gölü’nün kıyı
kenar çizgisi nedeniyle göl çevresindeki vatandaşların yaşadığı sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Evliya Çelebi
dünyayı gezerken benim memleketime de uğramış ve Sultan Dağları’nın
eteklerindeki o serin hava içerisinde beyaz evleri görünce Seyahatname’sinde
“Şehri beyza” diye tanımladığı şehir Akşehir’dir.
Yine Seyahatname’sinde, göle, ümitleri yeşertmek için, iyimserliği gelecek
nesillere taşımak için maya çalan Nasrettin Hoca’ya da “Hacei
dânâ” demiş ve Hacei dânâ’nın maya çaldığı Akşehir Gölü, o tarihten bu yana
ümitlerimizi, geleneklerimizi gelecek nesillere taşıyan bir kültür mirası
olmasına rağmen çalınan mayaların hiçbirisi tutmadı. Akşehir Gölü
kuruma riskiyle karşı karşıyadır. Bu kuruma riski 1879 yılında tamamen
gerçekleşmiş ve göl, içinde hiç su kalmayacak bir çorak alana dönüşmüştür. Bu,
ikinci defa da 1937 yılındaki kuraklıkta Akşehir Gölü tamamen kurumuştur.
İklimin periyoduna göre zaman zaman yağışların fazla
olduğu dönemlerde de Akşehir Gölü taşmaktadır. Nitekim,
1969 yılında böyle bir taşkın yaşanmıştır. İşte o taşkın, şimdi Akşehirlilerin
çektiği ya da göl kenarında bulunan vatandaşlarımızın çektiği bir sıkıntının da
kaynağı olmuştur. Değerli
milletvekilleri, 1969 yılında Akşehir Gölü’nün taştığı dönemdeki su seviyesi Bu sorunun
giderilebilmesi için 1999 yılında -o tarihte- bir çalışma yürütülmüştür. 1.200
kişi aleyhine tapu iptal ve tescil davası açılması üzerine Konya Milletvekili
olarak bizim gayretlerimizle ve yargısal müdahalelerle göl kıyı kenar çizgisi
yeniden çizilmiştir. Bu yeni çizgiye göre de 800 vatandaşımızın gayrimenkulü
yine göl sınırları içerisinde kalmaktadır. Dolayısıyla, burada bir tarafta
gölün kuraklığı ve Değerli
arkadaşlarım, birinci görevimiz, taşkın nedeniyle vatandaşlarımızın can ve mal
güvenliğini mutlaka korumaktır. Bununla ilgili Hükûmetin
alacağı tüm idari ve kanuni tedbirlere Milliyetçi Hareket Partisi mutlaka tam
destek verecektir. Ancak bunun anlamı, Hükûmetin
alacağı kararlar ile vatandaşın tapuda kayıtlı olan taşınmazının mülkiyet hakkından
yoksun bırakılmamasıdır. Dolayısıyla, bu kararlar alınırken vatandaşımızın
mülkiyet hakkının gereğinin yerine getirilmesi, ondan yararlanılmasının önüne
geçilmemesi gerekmektedir. Bunun da anlamı şudur: Vatandaşın tapu ile malik
olduğu tarlalarının ekilmesine, buradan yararlanmasına izin verilmesi
gerekmektedir. İşte bunun için, bir öneri olarak bu gayrimenkullerin
ekilebilmesi ve taşkına karşı… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) FARUK BAL
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bal, konuşmanızı tamamlayınız. FARUK BAL
(Devamla) - …ekilecek alanların sigorta ettirilmesiyle mümkündür. Yine, Nasrettin Hoca’nın mayaladığı göl belki yoğurt tutmaz
diyerek bizim Devlet Bakanlığı dönemimizde, 505 milyon dolarlık İspanyol
kredisinden 72 milyon doları, Tuz Gölü, Akşehir Gölü, Çavuşçu Gölü, Beyşehir
Gölü ve Düden Göllerinin ıslah edilmesi ve oralardaki üretimin artırılması,
oradaki gölden istifade eden vatandaşlarımızın ekonomik durumlarının
iyileştirilmesi ve çevre düzenlemelerinin yapılması için ayrılmıştı. Ancak, dün yaptığımız araştırmada, bu 72 milyon dolardan sadece 27
milyon dolarının Konya Büyükşehir Belediyesine aktarıldığı, geriye kalan
kısmının aktarılmadığını tespit etmiş bulunmaktayız. Geriye kalan kısmın nerede
olduğunu da bulamadım. Çevre Bakanlığından araştırdım, Konya Valiliğinden
araştırdım, Konya Büyükşehir Belediyesinden araştırdım, bulamadım. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) FARUK BAL
(Devamla) – Sayın Başkanım, toparlıyorum. BAŞKAN – Sayın Bal,
lütfen tamamlayınız efendim. Lütfen… FARUK BAL
(Devamla) – O bölgede yapılacak olan üretim, hem göl ürünlerinin üretimi hem
tarımsal üretim hem de iklimin ılımanlaştırılması açısından çok önemlidir. Bu 505 milyon dolarlık İspanyol kredisinden Konya’daki Çavuşçu,
Akşehir, Beyşehir, Düden ve Tuz Göllerine ayrılan 72 milyon dolarlık kısmın
nerede olduğunun Hükûmet tarafından bulunması ve
bunlarla ilgili olmak üzere de özellikle su kullanımının azaltılması, Akşehir
Gölü çerçevesi içerisinde kilometrelerce yapılmış hiçbir işe yaramayan
betonarme kanalların kaldırılması, damlama suretiyle sulamaya imkân verebilecek
bir sistemin bu bölgede geliştirilmesi, işte bu krediden sağlanmak suretiyle
düzeltilebilir. Aynı zamanda da göl kıyı
kenarı içerisinde kalmış olan vatandaşlarımızın elbette ki taşkına karşı
risklerinin bertaraf edilmesi lazım. Onların tarlalarını ekip biçerken sigorta
şirketlerine ödeyecekleri primlerin bu kaynaklardan karşılanması mümkün
olabilecektir diyorum. Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan, sağ olun. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Sözlü soru
önergelerinin geri alınmasına dair iki önerge vardır, okutuyorum: IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A ) ÖNERGELER 1.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın (6/736) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/65) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü
sorular kısmının 324 üncü sırasında yer alan (6/736) esas numaralı sözlü soru
önergemi geri alıyorum. Gereğini
saygılarımla arz ederim.
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın (6/738) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/66) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü
sorular kısmının 326 ncı sırasında yer alan (6/738)
esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Gereğini
saygılarımla arz ederim.
BAŞKAN – Sözlü
soru önergeleri geri verilmiştir. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum: B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut
ve 22 milletvekilinin, Adana ilinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/227) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Adana’nın içinde
bulunduğu sorunların tespiti ve çözümü konusunda gerekli araştırmaların yapılması, buna
göre alınacak önlemlerin ve gerçekleştirilmesi gereken uygulamaların yerine
getirilmesi hususunda Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 1) Yılmaz Tankut (Adana) 2) Kürşat Atılgan (Adana)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Osman Durmuş (Kırıkkale) 5) Recai Yıldırım (Adana) 6) Cemaleddin Uslu (Edirne) 7) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
8) Akif Akkuş (Mersin)
9) Bekir Aksoy (Ankara) 10) Gürcan Dağdaş (Kars) 11) Beytullah Asil (Eskişehir)
12) Behiç Çelik (Mersin) 13) Alim Işık (Kütahya) 14) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) 15) Mithat Melen (İstanbul) 16) İzzettin Yılmaz (Hatay) 17) Hakan Coşkun (Osmaniye) 18) Mustafa Enöz (Manisa) 19) Necati Özensoy (Bursa) 20) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) 21) Emin Haluk Ayhan (Denizli) 22) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara) 23) Metin Ergun (Muğla) Gerekçe: 2 milyona
yaklaşan nüfusu ile Çukurova'nın metropolü sayılan
Adana, kara yolu, deniz yolu, hava ve demir yolu ulaşımında hem ülkemizin
değişik bölgelerini birbirine bağlama noktasında, hem de Ortadoğu'ya açılan bir
kapı olma özelliklerinden dolayı çok önemli bir konumdadır. Yaklaşık yarım asır
öncesine dayanan tekstil ve tarımsal sanayisi ile ülkemize birikim sağlamış,
modern sanayi atılımına temel olmuş, yön vermiş güneyin bu güzide kenti, son
yıllarda pek çok sorunla iç içe olmanın acısını, sıkıntısını yaşamaktadır. Gerek
gerçekleştirdiği üretim değerleri ile gerekse var olan ve atıl potansiyeli ile
tarımsal üretimde vazgeçilmezliğini sürdüren Adana, bu alanda sancılı günler
yaşamaktadır. Uyum sorunu nedeniyle kentin sosyokültürel dokusunu olumsuz
etkileyen yoğun iç göç, kentin iktisadi hayatına da aynı derecede tesir
etmektedir. Kerkük-Yumurtalık
petrol boru hattı, BOTAŞ, Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) projesi, Yumurtalık Serbest
Bölgesi gibi iktisadi proje ve uygulamalar Adana'nın geleceği adına umut verse
de, istihdam başta olmak üzere bunlardan yararlanma imkânları Adana'nın
beklentilerinden çok uzak kalmaktadır. Üreticilerimizin
hasretle beklediği ve binlerce insanımıza yeni istihdam alanı oluşturacak, sulu
tarım potansiyeli ile ülkemizin tarımsal üretimine önemli katkı sağlayacak olan
Aşağı Seyhan Ovası sulama projesi yılan hikâyesine dönmüştür. Adana maalesef
sürekli geriye gitmektedir. Ticaretten sanayiye, tarımdan eğitime katmerleşen
sorunlar altında ezilmektedir. İşsizlik her
geçen gün artmakta, hemen her gün istenmeyen sosyal olaylara şahit
olunmaktadır. 2001 yılında bile yüzde 8,4 olan işsizlik geçen yıl Türkiye
ortalamasının çok çok üzerinde yüzde 16,2'ye
yükselmiştir. Tekel'in satıldığı, Aksantaş'ın
kapandığı, SASA'nın birkaç kez el değiştirmek zorunda
kaldığı, Bossa'nın küçüldüğü, Mensa'nın
sürekli krizlerle anıldığı Adana'da ne yazık ki kamu yatırımları da sürekli
gerilemiştir. 1996 yılında Türkiye'nin ilk 500 firması arasına 13 firma sokan
Adana; 2006 yılında ise sadece 7 firmayı aynı listeye dâhil edebilmiştir. Narenciyeden
pamuğa, buğdaydan yer fıstığına varıncaya dek tarımsal üretimde Türkiye'nin
deposu olarak bilinen ve bu manada haklı olarak takdir edilmesi gereken ancak
destek yerine köstek olunan Çukurova'da çiftçilerimiz perişandır. Son 4-5 yılda
gübresinin fiyatlarına yüzde 700'lere varan oranda zam gören çiftçimiz, sürekli
tırmanan ve 1 tonu 1 dönüm tarladan daha pahalı hâle gelen mazot fiyatları
karşısında şaşkındır. Girdilerdeki bu denli artışa rağmen hasat ettiği bazı
ürünlerde ancak iki katı satış fiyatı bulabilen üreticimiz çaresizdir. Netice olarak; Adana'da yaşanan
ve devletin ilgili bütün kurumlarınca çok iyi bilindiğine inandığımız sorunlar
karşısında vatandaşımız bunalım içindedir. TÜİK verilerine göre 2000 yılında 20
kişi intihar ederken 2006 yılında bu sayının 4 kat artarak 86'ya çıkmış olması,
bunalım sözcüğünü yetersiz kılmaktadır. Çare elbette, vatandaşın canına kıyması
yolu değildir. Çare vardır ve o çare de hükûmetin
Adana'ya daha gerçekçi, daha adil, daha eşit bakabilmesinde yatmaktadır. Bu
nedenle, yukarıda bir kısmı anlatılmaya çalışılan ve giderek derinleşen, yarın
da tamiri daha zor ya da imkânsız hâle gelmesinden endişe ettiğimiz Adana'nın
sorunlarının tespiti, alınacak tedbirlerin, çözüm yollarının belirlenmesi ve
çaresi ne ise bir an evvel uygulanması amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ederiz. 2.- Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslu ve 20 milletvekilinin, Saros Körfezi’nin doğal
yapısını tehdit eden sorunların araştırılarak korunması ve değerlendirilmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/228) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Saros Körfezi hem
turizm hem de balıkçılık sektörü açısından son derece önemli bir değerimizdir.
Konumu itibariyle Ege denizinin kuzey doğusunda yer alan körfez yurt içi ve
yurtdışından çok kolay ulaşılabilecek durumdadır. Tertemiz kumsallarla kaplı
kıyı şeridine sahip olan körfezin kendi kendini temizleme özelliği ve çok yoğun
yerleşimlerin bulunmaması ayrıca dikkat çekicidir. Bu kadar önemli
olan bu doğal güzelliğin son zamanlarda her geçen gün katledildiği,
balıkçılığın her geçen gün stokları bitirdiği, pek çok balık türünün tükenme
noktasına geldiği basında ve diğer platformlarda giderek daha yüksek sesle dile
getirilmektedir. Gerekçesini ekte
arz ettiğimiz “Saros Körfezinin koruma altına
alınması, ticari balıkçılığın yasaklanarak amatör balıkçılığa dönüştürülmesi,
deniz milli park yapılması” amacıyla Anayasanın 98 inci Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 20.06.2008 1) Cemaleddin Uslu (Edirne) 2) Oktay Vural (İzmir) 3) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) 4) Münir Kutluata (Sakarya) 5) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara) 6) Necati Özensoy (Bursa) 7) İsmet Büyükataman (Bursa) 8) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara) 9) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın) 10) Ali Uzunırmak (Aydın) 11) Yılmaz Tankut (Adana) 12) Behiç Çelik (Mersin)
13) Alim Işık (Kütahya) 14) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
15) Bekir Aksoy (Ankara)
16) Recep Taner (Aydın)
17) Gürcan Dağdaş (Kars) 18) Beytullah Asil (Eskişehir)
19) Akif Akkuş (Mersin) 20) Mustafa Enöz (Manisa) 21) Reşat Doğru (Tokat)
Gerekçe: Trakya topraklarının
Ege Denizindeki kıyısı Saros Körfezi, tertemiz
kumsallarla kaplı bir kıyı şerididir. Saros Körfezi
su sirkülasyonunun yüksek olması ve sanayileşmemiş
olmasından dolayı Ege'nin belki de en temiz denizine sahiptir. Saros Körfezi dünya üzerinde kendi kendini temizleyen 3
denizden birisidir. Saroz Körfezi, bir körfez olmasına rağmen kendi kendini
temizlemesi ve etrafında yoğun yerleşimlerin bulunmaması ile uzun yıllar belki
de hiçbir zaman kirlenmeyecek nadir denizlerden birisi. Yılda üç defa ve aynı zamanda
olmak üzere, şubat, nisan ve temmuz aylarının 15 veya 18. günü başlayıp, 25
veya 28. günü sona eren körfezin kendi kendini temizlemesi işleminde tabanda
soğuk su ve yüzeyde sıcak suyun yarattığı akıntılar körfezi içine atılan tüm
artık ve atık maddelerden kurtarmaktadır. Bu sularda
mevsimine göre hem tuzlu Ege sularının, hem daha az tuzlu Marmara'nın bütün
balıklarını burada bulmak mümkündür. Bu sularda mevsimine göre çipura, lüfer,
barbunya, mercan, karagöz, levrek, kefal, ahtapot ve ülkemizde sadece bu yörede
bulunan yılan balığı bol miktarda mevcuttur. 144 çeşit balık yetiştiriliyor. Dolayısıyla buranın bu özelliklerinin yaşatılması lazım. Ama
bilinçsiz avcılık, özellikle balıkçılık yönüyle bir gün bitecek. Ticari
ölçekte, büyük ölçekte balıkçılık ve avcılık yasaklanarak sadece olta
balıkçılığı ve amatör balıkçılık olarak geliştirilebilirse, inanın bir cazibe
merkezi olarak çok dikkat çekecektir ve bekli de dünyanın dört bir tarafından
insanlar buraya gelecektir. Bu spor yönüyle de mutlaka buradaki ticari imkânlar
da gelişecektir. O anlamda belki de Saros Körfezini
Türkiye'de ve dünya üzerinde de bir önemli merkez olmasını sağlamış olacağız. Diğer taraftan, Saros Körfezine sınırı olan yerlere, küçük balıkçı ve
balıkçılık kooperatifleri üyelerine sınırlı izin verilerek sahanın korunması ve
gözetilmesi için doğal ortak ve kontrol mekanizması sağlanmış olacaktır. Ege Denizi'nin
kuzey doğusunda yer alan Saros Körfezini güney ve
doğusundan Çanakkale ilinin Gelibolu ve Ecebat
ilçeleri, kuzeyini ise Edirne ilinin Keşan ve Enez ilçeleri çevreler. Körfezin
Gelibolu yarımadası tarafından olan güney bölgeleri yerleşime olanak vermez.
Çoğunlukla yerleşim doğu ve kuzey bölgelerinde yer almaktadır. Saros Körfezi İstanbul'a göre, baktığınızda Saros Körfezi 2006
yılında kültür ve turizm gelişim bölgesi olarak ilan edildi ama o günden bugüne
herhangi bir çalışma henüz yapılmadı. Dolayısıyla buraya bir
el atılması lazım. Yeterince ilgilenildiğini söylemek mümkün değildir. Kısa dönemde
bitmesi beklenen Kınalı-Tekirdağ-Keşan duble yol
çalışmaları sonucu İstanbul'dan Saros Körfezine
ulaşım 2,5 saate inmiş olacak. Keşan üzerinden ulaşım Saros
Körfezi yerleşim bölgeleri içinde en çok konaklanan bölgeler ise Enez, Erikli
ve Yayla olarak göze çarpmakta. Enez sadece sahili ile değil, binlerce yıllık
yerleşim bölgesi olmasından dolayı antik bölgeleri ve arkeolojik kazı alanları
ve ayrıca Manyas Gölünden sonra Türkiye'nin en geniş kuş barınma alanı olan
Gala Gölü ile ilgi çekmektedir. Yukarıda sunulan
ve araştırma sırasında belirlenecek nedenlerle Anayasanın 98 ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi içtüzüğünün 104 ve 105 nci maddeleri
uyarınca "Saros Körfezinin koruma altına
alınması, ticari balıkçılığın yasaklanarak amatör balıkçılığa dönüştürülmesi,
deniz milli park yapılması" için bir Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz. 19/06/2008 3.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan
ve 20 milletvekilinin, mermercilik sektöründeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/229) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Bilindiği üzere
ülkemizde 290'ı aşan çeşitliliği, 1,5 milyar tonu aşan rezervleri ile ülkemiz
mermerciliği dünya mermercilik sektörü içerisinde önemli bir yer almaktadır.
Ülkemiz, dünya mermer rezervinin %40'ına sahip olmasına karşılık bu
potansiyelin ancak %1’i kullanılmaktadır. Balıkesir ilimiz
de Türkiye ölçeğinde mermercilik alanında yadsınamaz bir konumda olup her geçen
gün büyük bir gelişme göstermektedir. Balıkesir'de
toplam mermer rezervimiz yaklaşık 1.256.307.400 metreküptür. İlimizde 142
mermer işletme ruhsatından 2007 yılı içerisinde Dolayısıyla
Balıkesir'de en fazla katma değer sağlayan sektörler arasında mermercilik
gelmiştir. Ancak ilimizin 5084 sayılı Kanun kapsamında teşvik alan iller
arasında yer almamasından dolayı aynı mermeri teşvik alan illere kıyasla 3 kat
fazla bir maliyetle üretilebilmektedir. Yani Yine ilimizin
teşvik kapsamında olmamasından dolayı % 10-12 daha fazla bir vergi
ödenmektedir. Ayrıca enerji yoğun bir sektör olan mermercilik sektöründe aynı
nedenlerle ucuz elektrik ve akaryakıt sağlanmaması nedeniyle üretim maliyeti
artmaktadır. İşletmeler gerekli destek ve teşviklerinden yararlanamamakta ve
finansman sıkıntısı çekmektedirler. Bu nedenlerle girişimciler bu
olumsuzluklardan dolayı Balıkesir'de yatırım yapmaktan kaçınmaktadırlar. Mermercilik
sektöründeki en büyük sıkıntılardan birisi de mevzuatta yaşanan sorunlardır.
Sektörde faaliyet göstermek isteyen bir firmanın 7 Bakanlık ve 22 Genel
Müdürlükten izin alması gerekmektedir. Yine mermercilik işletmelerinin önemli
boyutlarda alt yapı sorunları (yol, su, elektrik) bulunmaktadır. Nakliye ise mermercilik
sektörünün önünde büyük bir sorun teşkil etmektedir. Karayollarındaki tonaj
problemi, demiryollarındaki alt yapı yetersizliği, limanlardaki kapasite
yetersizliği sektörün gelişimini sekteye uğratmaktadır. Bu konuda Balıkesir
ilimizde üretilen mermerin nakliyesinde de önemli sıkıntılar
yaşanmaktadır. Mermercilik
sektörünün ileri teknolojilerle rekabet edebilmesi için düşük faizli kredilere
ihtiyaç vardır. Alınan ekonomik tedbirler nedeniyle kapatılan madencilik
fonunun yerini alabilecek ve özellikle bu sektörü destekleyen bir finans
kuruluşu veya yöresel ürün borsalarına gerek duyulmaktadır. Uzun vadeli kredi
sözleşmelerinde ruhsatlar teminat olarak kabul görmemektedir. Ancak
mermercilerin en büyük teminatı ellerindeki maden arama sahalarıdır. Bu sahaların
kredilendirmede teminat olarak kabul edilmemesi mermercilik sektörünün finans
temininde kolaylık sağlayacaktır. Ayrıca mermercilik sektöründe ÖTV
kaldırılmalıdır. Üretimde dünyada yedinci, ihracatta sekizinci sırada bulunan
mermercilik sektörümüzün sorunlarının ve çözüm yollarının belirlenmesi ve
eksikliklerinin giderilmesi, geliştirilmesi, ulusal ve yöresel düzeyde
koordinasyonun sağlanması, destekleme yollarının araştırılması, idari ve
kurumsal yasal düzenlemelerin yapılması, teknik bilgi ve alt yapı
eksikliklerinin giderilmesi amacıyla Anayasanın 98. TBMM İç Tüzüğünün 104. ve
105. maddeleri gereğince bir Meclis araştırılması açılmasını arz ve teklif
ederiz. 1) Ergün Aydoğan (Balıkesir) 2) Hulusi Güvel (Adana)
3) Tekin Bingöl (Ankara)
4) Çetin Soysal (İstanbul)
5) Gökhan Durgun (Hatay) 6) Yaşar Tüzün (Bilecik) 7) Birgen Keleş (İstanbul)
8) Akif Ekici (Gaziantep) 9) Şevket Köse (Adıyaman) 10) Abdullah Özer (Bursa) 11) M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) 12) Nesrin Baytok (Ankara) 13) Canan Arıtman (İzmir) 14) Ramazan Kerim Özkan (Burdur) 15) Turgut Dibek (Kırklareli)
16) Gürol Ergin (Muğla) 17) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın) 18) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar) 19) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 20) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 21) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır. Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz. V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/568) (S. Sayısı: 223) BAŞKAN – 1’inci
sırada yer alan, Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
Adalet Komisyonuna geri verilen maddesiyle ilgili komisyon raporu
Başkanlığımıza henüz verilmediğinden tasarının görüşmeleri ertelenmiştir. 2’nci sırada yer
alan, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleme
Komitesi Arasında Nükleer Düzenleme Konularında Teknik İşbirliği ve Bilgi
Değişimi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 2.- Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer
Düzenleme Komitesi Arasında Nükleer Düzenleme Konularında Teknik İşbirliği ve
Bilgi Değişimi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/356) (S. Sayısı:233) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. Sayın
Milletvekilleri, 3’üncü sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 16 milletvekilinin; İl Özel
İdarelerine ve Belediyeler Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız. 3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kocaeli
Milletvekili Nihat Ergün ve 16 Milletvekilinin; İl Özel İdarelerine ve
Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/241) (S.Sayısı: 248) (x) BAŞKAN – Komisyon?
Burada. Hükûmet? Burada. Komisyon Raporu
248 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin; şahısları adına, İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar, Trabzon Milletvekili Asım Aykan, üçüncü sırada İzmir Milletvekili Harun Öztürk, dördüncü sırada Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in
söz talepleri vardır. İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’ye aittir. (x) 248 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir. Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak
üzere söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yine sözlerime
başlamadan önce, bu akşam oynanacak olan millî maçta millî takımımıza gönülden
başarılar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz teklif, genel bütçe vergi gelirlerinden
belediyelere ve il özel idarelerine pay aktarılmasını düzenlemektedir. Konu bu
teklif ile ilk defa düzenleniyor değildir. Yerel yönetimlere genel bütçe vergi
gelirlerinden pay aktarılmasının ülkemizde yaklaşık altmış yıllık bir geçmişi
vardır. Bu konuda
hâlen yürürlükte olan 1980 tarihli, 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel
İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun vardır
ve bütün pay aktarım işlemleri bu Kanun’a göre yürümektedir. 1980 yılına gelene
kadar da 1948 yılında kabul edilmiş olan 5237 sayılı Belediye Gelirleri
Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanmaktaydı. 5237 sayılı Belediye Gelirleri
Kanunu’yla da belirli vergi gelirlerinden yerel yönetimlere pay
aktarılmaktaydı. Merkezî yönetim gelirlerinden yerel yönetimlere pay
aktarılması sadece ülkemize mahsus bir uygulama değildir. İster üniter yapıya sahip olsun isterse federal yapıya sahip
olsun, hemen hemen bütün ülkelerde, merkezî yönetimin
gelirlerinden yerel yönetimlere pay aktarılması vardır. Yerel yönetimler de bir
kamu hizmeti gördüğüne göre, doğal olarak bu idarelerin, bu yönetimlerin, bu
hizmetleri karşılayacak düzeyde gelirlerinin olması gerekir. Bizim
Anayasa’mızın 127’nci maddesinde, yerel yönetimlere görevleriyle orantılı
olarak gelir kaynaklarının sağlanacağı hükmü vardır. İşte bu noktada, gelir
kaynaklarının, bir ülkenin gelir kapasitesinin yerel yönetimlerle merkezî
yönetimler arasında paylaştırılması sorunu ortaya çıkar. Bu sorun sadece
Türkiye’de değil, diğer ülkelerde de kamu maliyesinin ilgi alanlarından
birisidir. Eğer yerel yönetimlere merkezî yönetim bütçesinden aktarılacak
paylar ülke gerçeklerine uygun olarak tespit edilmezse, payların dağıtımına
ilişkin esas ve usuller ülkenin gerçeklerine, vatandaşların ihtiyaçlarına ve
bölgelerarası gelişmişlik farklarına uygun olarak tespit edilmemişse, sorun
sürekli olarak ülke gündeminde kalır, sürekli olarak bunu tartışırız. Konunun
1948 yılından bu yana Türkiye’nin gündeminde olduğunu hatırlarsak, bu konuda
ideal bir paylaşım sistemini kuramamış olduğumuz ortaya çıkar. Yerel
yönetimlerle merkezî yönetim arasında gelir kaynaklarının paylaşılması konusu,
1950’li yıllarda Türkiye’de “malî tevzin” kavramı
altında tartışılmıştır. Tevzin, kelime anlamı
itibarıyla, denkleştirme, dengeleme anlamına gelir. Yani, merkezî yönetimden
yerel yönetimlere aktarılacak paylar ile bölgelerarası gelişmişlik farklarını
veya bu bölgelerde yaşayan vatandaşların, bireylerin kamu hizmetlerinde
sağlayacağı faydalar arasındaki farkları dengelemek -eşitlemek demiyorum,
eşitlemek son derece zor bir iştir- gerekir. Paylaşım sisteminin mantığının bu
olması gerekir. Dolayısıyla, gerek Türkiye’de hâlen var olan sistemi gerekse bu
teklifle getirilmek istenen sistemi bu esaslar ışığında değerlendirmek gerekir.
Değerli
arkadaşlar, bizim vergi gelirlerinin yerel yönetimlerle merkezî yönetim
arasındaki paylaşım esaslarında ikili bir usul vardır. Büyükşehir
belediyelerine vergi gelirlerinin belirli bir kısmının verilmesi ki bu şöyle
işlemektedir: Büyükşehirlere büyükşehir belediye sınırları içerisinde tahsil
edilen vergi gelirlerinin yüzde 5’i aktarılmaktadır. Bu yüzde 5’lik kısmın
yüzde 75’i doğrudan büyükşehir belediyesine aktarılır, kalan yüzde 25’lik kısım
ise on altı büyükşehir belediyesi arasında bir havuz oluşturulmak suretiyle
nüfus esasına göre dağıtılır. Büyükşehir dışında kalan diğer belediyeler,
büyükşehir sınırları içerisindeki ilçe belediyeleri dâhil bu belediyelere ise
genel bütçe vergi gelirlerinin yüzde 6’sı İller Bankası aracılığıyla nüfus
esasına göre dağıtılır. İlk bakışta
kulağa hoş gelen, objektif izlenimi veren bir sistem söz konusu ancak biraz
ayrıntıya girdiğimizde sistemin gerçekte ideal olmadığı, bünyesinde birçok
sorunun olduğunu görürüz. Nedir bu sorunlar diye baktığımızda şunları
görüyoruz: Yerel yönetimlerle merkezî yönetimler arasındaki gelir paylaşımının
arkasında gerçekte bir hizmet paylaşımı vardır. Yani bir ülkede vatandaşlara
sunulacak olan hizmetlerin hangilerini merkezî yönetim üstlenecektir,
hangilerini belediyeler üstlenecektir, öncelikle bu paylaşım yapılır, bu
paylaşıma uygun olarak da gelirler paylaşılır. Yoksa merkezî yönetim
bütçesinden gelirlerin belirli bir kısmının, belirli bir yüzdesinin basit bir
işlemle belediyelere aktarılması olarak konuyu almamak gerekir; böyle alırsak
gerçeği gözden kaçırmış oluruz. Yani gelir paylaşımının arkasında bir hizmet
paylaşımı, hizmet bölüşümü vardır, dolayısıyla gelir bölüşümünü değerlendirirken bu hizmet bölüşümünü de değerlendirmek gerekir. Hizmet bölüşümü
açısından belediyelerimize baktığımızda belediyelerin görevlerinin hiç de hafif
olmadığı, kendilerine verilen payların bu hizmetleri yerine getirmekte yetersiz
olduğu görülür. Biraz önce genel
bütçe vergi gelirlerinin yüzde 6’sının belediyelere aktarıldığını ifade
etmiştim. Gerçekte bu yüzde 6’lık rakam yanıltıcıdır çünkü tüm vergi
gelirlerinin tamamı üzerinden belediyelere yüzde 6 oranında pay verilmesi söz
konusu değildir. Belirli vergilerden belediyelere pay verilmemektedir. Örneğin,
özel iletişim vergisi ve akaryakıt ürünleri üzerinden alınan özel tüketim
vergisinden yerel yönetimlere pay verilmesi söz konusu değildir. Aynı şekilde
motorlu taşıtların satışından alınan özel tüketim vergisinin yüzde 28’lik
kısmından pay verilmemektedir. Alkollü içkiler ve tütün mamullerinin satışından
elde edilen özel tüketim vergisinin yüzde 60’ından belediyelere pay
verilmemektedir. Bunu şöyle bir rakamla size toplam olarak ifade edebilirim: 2008 yılı
bütçesinin vergi geliri tahmini 158 milyar YTL’dir. Bunun yaklaşık 34 milyar
YTL’lik kısmından yerel yönetimlere pay verilmemektedir. Bu da toplam bütçe
gelirlerinin yüzde 22,5’udur. Yani bir kere “Vergi gelirlerinden yüzde 6
oranında pay verilir.” diye bir ilkeyi koyduktan sonra bu ilkeye bir sürü istisna
getirmiş durumdayız. Bu, doğru değil. Sistemin, var olan sistemin birinci
sorunu budur. İkincisi, yasa
sadece -var olan sistem- nüfus esasına dayalı bir dağıtımı öngörmektedir. Nüfus
ilk bakışta objektif bir kriter gibi gözükmekteyse de
gerçekte objektif değildir. Nüfusla bütün dağıtımlar eşitlenir. Oysa bu
politikanın, yerel yönetimlere merkezî bütçeden yardım yapılması politikasının
bir başka amacı daha vardır. O da bölgelerarası gelişmişlik farklarını
azaltmak, onları belli bir dengeye kavuşturmaktır. Bu konuda hükûmetlerin elinde vergi politikası vardır, bütçe
politikası vardır ama bunlar yeterli değildir. Belediyelere yapılan yardımlar
da bölgelerarası gelişmişlik farklarını gidermede bir araç olarak, bir politika
aracı olarak kullanılabilir. Yine nüfus kriteri bugün turizm kapasitesi yüksek olan birçok
beldemizin sorununu çözmemektedir. Bodrum, Didim, Marmaris, Antalya, Alanya
gibi turistik özelliği yüksek, yaz nüfusu ile kış nüfusu arasında olağanüstü
farklar bulunan belediyelerimizin sorunlarını mevcut nüfus esasına dayalı
sistem çözmemektedir. Bodrum, Didim, Marmaris’in kış nüfusu 30 bin
düzeylerinde, yaz nüfusu 300 bin, belki 300 bini aşkın düzeylerdedir. Yaz ve
kış nüfusu arasında 10 kata yakın fark olan bu belediyelerimizin, kışlık nüfus
esas alınarak kurgulanmış bir pay dağıtım sistemiyle yazın 300 bin nüfusa
hizmet vermeleri mümkün değildir. Değerli
arkadaşlar, saydığım hususlar, belirttiğim hususlar mevcut sistemin
sorunlarıdır. Bu sorunları gidermek gerekir. Teklife baktığımızda, bu konuda neler
yapıyor diye teklifi değerlendirdiğimizde, bazı olumlu düzenlemeleri gördüğümü
söylemeliyim. Nedir bunlar? Birincisi, vergi gelirlerinden yerel yönetimlere
aktarılan payın miktarı artırılmaktadır. İkinci olarak,
sadece nüfus esasına dayalı sistemin getirmiş olduğu olumsuzlukları, yani
bölgelerarası dengesizlikleri giderme yönündeki mevcut sistemin eksikliğini
gidermek amacıyla gelişmişlik endeksinin de sisteme belli bir ölçüde de olsa
katıldığını görüyoruz. Bu da olumlu bir gelişmedir. Yine, bir diğer
önemli olumlu düzenleme, nüfusu 10 binin altındaki belediyelerin gelirlerinde
nüfus dağıtım sisteminin yaratacağı azalmayı dengelemek amacıyla bir mali
denkleştirme mekanizmasının getirilmiş olması. Bunları olumlu bulduğumu ifade
etmeliyim ancak bu olumlu adımlarına rağmen teklifin önemli eksiklikleri
vardır. Var olan bir kısım adaletsizlikler bu teklifle de giderilmiş
olmayacaktır. Nedir bunlar? Büyükşehir belediyelerine baktığımızda, mevcut
nüfusumuzun, pay dağıtımına esas nüfusun toplam yüzde 54’ünün büyükşehir
belediye sınırları içerisinde yaşadığını görüyoruz. Büyükşehir dışındaki diğer
il ve ilçe belediyelerinde yaşayan nüfus, toplam pay dağıtımına esas nüfusun
yüzde 46’sıdır. Yüzde 54’lük büyükşehir belediye sınırları içerisindeki nüfus,
mevcut sistemde toplam transferlerin, toplam merkezî bütçeden yerel yönetimlere
aktarılan payların yüzde 69,5’ini alırken, diğer belediyeler yüzde 30,5’ini
alıyor. Yani nüfusun yüzde 54’ü toplam transferin yüzde 69,5’ini, nüfusun yüzde
46’sı toplam transferin yüzde 30,5’ini alıyor. Tabii ki
büyükşehirlerde hizmetin maliyeti yüksektir. Bu anlamda, mevcut oranları bu
açıdan bir olumsuz değerlendirmeye tabi tutuyor değilim. Ancak teklif,
büyükşehirlerin aldığı payı yüzde 69,5’ten yüzde 70,7’ye çıkarırken, diğer
belediyelerin aldığı payı yüzde 30,5’ten yüzde 29,3’e indirmektedir. Yani
toplam yüzde 1,2’lik bir azalış vardır büyükşehir dışındaki belediyelerin
alacağı payların oranında. Bunun da tutarı 180 milyon YTL’dir. Bunu, teklifin
olumsuz bir düzenlemesi olarak görüyorum. İkinci olumsuz
düzenleme değerli milletvekilleri: Turistik özelliğe sahip belediyelerin
sorunlarını çözen bir yaklaşımı yok teklifin. Bu konuda, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, ilgili madde geldiğinde sizlerin takdirine sunulacak olan bir
önergemiz vardır. Bu belediyelerimizin yaz ve kış nüfusu arasındaki
dengesizlikten kaynaklanan sorunlarını çözebilmek amacıyla, nüfusu 10 binin
altındaki belediyelerde olduğu gibi bir mali denkleştirme mekanizmasının
sisteme dâhil edilmesini öneriyoruz. Bu konuda Bakanlar Kurulu yetkili
olabilir. Bakanlar Kurulu, bina sayısı, bağımsız bölüm sayısı, emlak vergisi
kayıtları, otel yatağı sayısı gibi unsurları da dikkate almak suretiyle
turistik özelliğe sahip belediyeler arasında bu mali denkleştirmenin ikinci
bölümü olan ödeneği dağıtmaya yetkili olabilir, bunu biz öneriyoruz. Üçüncü önemli
eksiklik şudur: Diğer belediyeler arasında pay dağıtım sistemine gelişmişlik
endeksinin ilave edilmesinin olumlu olduğunu ifade etmiştim. Ancak burada oran
yüzde 20’dir, yani dağıtımın yüzde 80’i nüfusa dayalı olarak, yüzde 20’si
gelişmişlik endeksine dayalı olarak yapılacaktır. Yüzde 20’lik oranın
yükseltilmesini öneriyoruz; yüzde 30 olabilir veya belki daha yukarı bir oran
olabilir. Önerimiz yüzde 30’dur, tartışırız, görüşürüz, farklı bir oranı
belirlemenin mümkün olduğunu düşünüyorum. Ama, diğer büyükşehir dışındaki
belediyelere pay dağıtımında gelişmişlik endeksini sisteme dahil
ederken büyükşehirlerde bu endeksi sisteme dâhil etmemiş olmayı yine bir
eksiklik olarak görüyorum. Büyükşehirler, belediye sınırları içerisindeki vergi
gelirlerinin yüzde 5’ini alacaktır ama bu yüzde 5’in yüzde 70’lik kısmı
doğrudan, yüzde 30’luk kısmı havuz kanalıyla büyükşehirlere dağıtılacaktır;
teklif oranları böyle düzenliyor. Yüzde 30’luk kısmın yani havuzda oluşan
kısmın on altı büyükşehir belediyesine dağıtımı nüfus esasına göre
yapılacaktır. İşte bu nüfus esasına göre yapılacak dağıtımda gelişmişlik
endeksini de sisteme dâhil edebiliriz diye düşünüyorum, yani böylece Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesi, Erzurum Büyükşehir Belediyesi gibi diğer büyükşehir
belediyelerine kıyasla gelişmişlik endeksi açısından gelişmişlik düzeyi düşük
olan belediyelerimize biraz daha fazla pay verme imkânı olur. Sistemdeki, teklifteki bir diğer eksikliği de şöyle görüyorum: Denkleştirme
ödeneği olumlu bir düzenleme, nüfusu 10 binin altındaki belediyelere seyyanen
dağıtılmak üzere vergi gelirlerinin binde 1’i oranında bir ödenek Maliye
Bakanlığı bütçesine konulacak ve Maliye Bakanlığı bu ödeneğin yüzde 60’ını
nüfusu 1 ila 5 bin arasında olan belediyelere, yüzde 40’ını da nüfusu 5.001 ila
10 bin arasında olan belediyelere dağıtacaktır. Şimdi bu olumlu
bir düzenleme ancak bir örnek vermek suretiyle bunun yaratacağı bir sorunu
dikkatinize sunmak istiyorum. Şanlıurfa’dan iki belediye aldım, birisi
Şanlıurfa’nın Harran Belediyesi, diğeri de Şanlıurfa’nın Halfeti Belediyesi.
Şanlıurfa’nın Harran Belediyesi şu anda mevcut pay dağıtımına göre 2,4 milyon
YTL pay almaktadır, mali denkleştirme mekanizması sisteme girdiğinde onun
alacağı pay 155 bin YTL’lik denkleştirme ödeneğiyle 2 milyon 560 bin YTL’ye
çıkacaktır. Şanlıurfa Harran’ın nüfusu 9.866. Halfeti Belediyesi 10 binin biraz
üstünde bir nüfusa sahip: 10.238. Bu belediyenin nüfusu 10 binin üzerinde
olduğu için denkleştirme ödeneğinden yararlanması mümkün değil. Bu belediyenin
alacağı pay 2 milyon 495 bin YTL. Yani, Harran 2 milyon 405 bin alırken
denkleştirme ödeneği öncesi, Halfeti ondan biraz daha fazla alıyor, 2 milyon
495 bin YTL, ancak Harran’a denkleştirme ödeneğinin katkısıyla Harran,
Halfeti’yi geçiyor. Halfeti’nin nüfusu daha fazla, aldığı pay biraz daha az.
Bunun çözümü var. Bunun çözümü nüfusu 10 binin üzerinde olan -15 bin
diyebiliriz- bir grup daha tespit edebiliriz veya 13-14 bin diyebiliriz, o bir
çalışmayla yapılabilir. Bu arada daha düşük bir oranda yüzde 60-40 yerine, o
oranları biraz daha değiştirerek, o üçüncü dilime biraz daha az bir oran vermek
suretiyle bu saydığım dengesizliği de giderebiliriz. Değerli
arkadaşlar, bunları önemli eksiklikler olarak görüyorum. Teklifin görüşülmesi
sırasında bu konulara yönelik önergelerimiz sizlerin değerlendirmelerine,
takdirlerine sunulacaktır. Değerli
arkadaşlar, büyükşehir belediyeleri konusunda yeni bir yaklaşıma ihtiyaç
olduğunu düşünüyorum. Mevcut Büyükşehir Belediye Kanunu’muz
nüfusu 750 binin üzerinde olan belediyelerin, büyükşehir belediyesine
dönüşebileceğini düzenlemektedir. On altı büyükşehir belediyesi en son 1990’lı
yılların başında yapılan düzenlemelerle şekillenmiştir. 1999 yılında meydana
gelen deprem sonucunda Adapazarı, büyükşehir belediyesi olarak örgütlenmişti,
öyle bir istisnai bir durumun yarattığı bir büyükşehir uygulaması da olmuştu.
Daha sonra büyükşehir belediye gelirlerinden öyle bir pay aktarılması söz
konusuydu Adapazarı için de. Şimdi, bu nüfusu esas alarak biz tüm
belediyelerimizi değerlendirirsek, ülkedeki imar sisteminden yerleşim sistemine
kadar birçok belediyemizi sorunlarla karşı karşıya bırakmış oluruz. Örnek
vermek istiyorum: Trabzon Belediyesinin merkez nüfusu 228 bindir. Trabzon
Belediyesinin doğusunda, batısında, güneyinde irili ufaklı birçok belediyemiz
vardır. Bu belediyeleri eğer tek bir şemsiye altında toplamazsak, imar
otoritesinin çok farklı ellerde, farklı belediyelerde olması nedeniyle çok kötü
bir yapılaşmaya, kent insanının, bölge insanının ihtiyaç duyduğunun ötesinde
onu refaha, mutluluğa taşıyacak, onu refah ve mutluluk içerisinde yaşayacak bir
ortama kavuşmaya imkân vermeyecek bir yapılaşmaya götürmüş oluruz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, lütfen konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan. Dolayısıyla,
nüfus konusundaki bu ısrardan vazgeçip, daha farklı esasları belirlemek
suretiyle büyükşehirler konusunda yeni bir yaklaşım getirebiliriz diye
düşünüyorum. Oturulup bunun esasları tespit edilebilir. Hep beraber bunu
şekillendirebiliriz. Mali denkleştirme
ödeneğiyle ilgili olarak ilave edeceğim son bir husus var. Bizim 10 binin
altındaki belediyeler için getirilmiş olan bu sistem, bu belediyelerimizin son
nüfus sayımında nüfuslarında meydana gelen azalmayı telafi eder nitelikte
değildir. Adrese dayalı nüfus kayıt sistemiyle yapılan nüfus sayımında yaklaşık
2.500 belde belediyesinin -nüfusu 10 binin altında olan bu belediyelerimizin-
nüfusu yüzde 29 oranında azalmış gözükmektedir. Yerel seçime kadar bunun çözümü
yasalarımızda vardır. Ancak, yerel seçim sonrasında bunun çözümü yoktur. Bunu
da çözmeliyiz diye düşünüyorum. Sözlerimi burada
bitirirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Hamzaçebi. Gruplar adına
ikinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili
Emin Haluk Ayhan. Sayın Ayhan,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 248 sıra sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere
Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin geneli
üzerinde MHP Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Saygıdeğer
milletvekilleri, il özel idarelerine ve belediyelere genel bütçe vergi
gelirlerinden pay verilmesini ihtiva eden kanun tasarısı kısa bir süre önce
komisyonda görüşülmeye başlanmıştır. Tasarıyla ilgili alt komisyon
oluşturularak alt komisyon üyeleri belirlenmiştir. Alt komisyon çalışmalara
başlamadan konuya ilişkin tasarı geri çekilmiştir. Tasarıya ilişkin görüşmeler
sırasında, tasarıya önem verildiği, bu nedenle acilen yasalaşmasının istenmesi
dolayısıyla, vatandaşlardan doğrudan alınacak vergilerden vazgeçilmesi ve
sadece genel bütçeden ayrılacak paylara ilişkin düzenlemelerin
gerçekleştirilmesi hususunun uygun olduğu ifade edilmiştir. Daha sonra tasarı Hükûmet tarafından geri çekilmiştir. Bu gelişmelerden
sonra, İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay
Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi iktidar mensubu milletvekilleri tarafından
sunulmuş ve Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmeler tamamlanmıştır. Teklifin genel
gerekçesi incelendiğinde, yapılan rakamsal değerlendirmelerin en son 2000
yılına ait olduğu görülmektedir. Ayrıca, mahalli idarelerin borçlarına ilişkin
değerlendirmelere yer verilmemesi de dikkat çekicidir. Aynı hususların, daha
önce Hükûmet tarafından getirilen tasarıda benzer
şekilde, hatta aynı şekilde yer alması, iktidar partisi tarafından konuya
verilen önemin değerlendirilmesi açısından dikkat çekicidir. Diğer taraftan,
komisyon görüşmeleri esnasında defalarca talep edilmesine rağmen, 2007 yılına
ait verilerin, yürürlükteki gerçekleşen mevzuat ve yeni teklifteki şekliyle
mukayese edilebilmesini sağlayacak veriler maalesef hâlen komisyon üyelerine
ulaştırılmamıştır. Bu husus, Hükûmetin konuya verdiği
önemin ciddiyetini göstermesi açısından son derece önemlidir. Hükûmet ve iktidar partisinin teklif sahibi
milletvekilleri, kendi parti mensubu belediye başkanlıklarının haksızlıklar
karşısında uyarılarını da dikkate almamakta direnmişlerdir. Teklifin mevcut
hâliyle kanunlaşması hâlinde, Anayasa ve hukukun “eşitlik”, “adalet”
ilkelerine, Anayasa’nın 127’nci maddesindeki “Mahallî idarelere, görevleri ile
orantılı gelir kaynakları sağlanır.” hükmüne aykırı olacaktır. Bu teklif hâlen
var olan eşitsizliği gidermek yerine daha da artıracaktır. İçişleri
Bakanlığının verilerinden, Komisyon üyelerine dağıttıkları tablolardan
anlaşıldığı kadarıyla teklif yürürlüğe girdiği takdirde 2008 yılında Kocaeli
Büyükşehir Belediyesine kişi başına 562 YTL pay verilirken, Denizli
Belediyesine kişi başına 168 YTL pay ayrılmaktadır. İlçe belediyeleri
eklendiğinde fark daha da büyümektedir. Diğer taraftan,
2008 yılı programı Bakanlar Kurulu kararı ek olarak yayımlanmış ve 2008 yılı
başında yürürlüğe girmiştir. Kamu kesimi genel dengesi kapsamındaki merkezî
yönetim bütçe dengesi ve mahallî idareler dengesi bu karar ekine göre
şekillenmiştir. Aradan kısa bir süre geçmesine rağmen, Hükûmet
yeni bir tasarı sevk etmiş ancak Komisyonda görüşmeler başlamış olmasına rağmen
Hükûmet tasarıyı geri çekmiş ve yeni teklif iktidar partisi
milletvekillerince Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Bunun tekrar
ifade edilmesindeki amaç, Hükûmetin kendi programına
inanmadığını vurgulamaktır, aksi takdirde 2008 yılı programının uygulanmaya
konmasından kısa bir süre sonra uygulamadan vazgeçilmemesi gerekirdi. Kaldı ki,
merkezî yönetim bütçesinden kesilecek kaynağın hangi harcamalardan tasarruf
edileceğine, makroekonomik açıdan da mahallî idarelerin hangi harcama
kalemlerine tahsis edileceğine dair bir işaret de gözükmemektedir. Kuşkusuz
kanun teklifi vermek milletvekillerinin hakkıdır, ancak esas itibarıyla iktidar
partisi milletvekilleri Hükûmetin getireceği
tasarıları destekler. Teklif vermek, çoğunlukla muhalefet tarafından kullanılan
bir hak olarak değerlendirilmelidir. Bunun göstergesi ise istatistiklerdir. Hükûmetin tasarıyı geri çekmesinin ve benzer bir metnin
aynı gerekçelerle teklif olarak getirilmesinin de anlaşılması son derece
güçtür. Son yıllarda,
mahallî idarelerin toplam kamu harcamaları içindeki payı çok hızlı bir artış
göstermiş ve toplam kamu harcamalarının yüzde 17’sine ulaşmıştır, toplam kamu
yatırımları içindeki payı ise yüzde 50’lere yaklaşmıştır. Mahallî idare
harcamalarının payı gayrisafi yurt içi hasıla içinde
yüzde 4’ler seviyesindedir. Bu göstergeler mahallî idarelerin öneminin maliye
politikası açısından daha da artmasına neden olmuştur. Yıllık program
metinlerinde -gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak-
2002 yılında yüzde 2,9 olan mahallî idare harcamalarının 2007 yılında 3,9’a
yükseleceği tahmin edilmektedir ancak bu artış kamu hizmetlerinde kalite ve
hizmet artışını beraberinde getirmemiştir. Artan kaynaklar, yüksek kentleşme
hızıyla birlikte hızla artan kentsel altyapı ihtiyacından ziyade cari
harcamaların finansmanında ve borç ödemelerinde kullanılmıştır. Yapısal
nitelikteki sorunlar kötü mali yönetim ve kaynakların verimsiz kullanımıyla
birleştirildiğinde belediyelerin borç stokundaki artış kaçınılmaz hâle
gelmiştir. Kaynak artışı metro, çevre ve su gibi temel
altyapı yatırımlarına değil, festivallere, profesyonel spor kulüplerine,
yapıldıktan bir hafta sonra çöken asfaltlara, lale ve ithal süs bitkilerine
dönüşmüştür. Nitekim, 2006 yılında
bitirilen uzlaşma sonuçlarına göre, uzlaşmaya katılan belediyelerin borçları 16
milyar YTL’ye, uzlaşmaya gelmeyenlerle beraber 20 milyar YTL’ye ulaşmaktadır;
kanun teklifinin yasalaşması hâlinde kamu finansmanı üzerindeki yükü 2009
yılında yaklaşık 4,5 milyar YTL’ye ulaşacaktır. 2008 yılında ise yaklaşık
olarak 2 milyar YTL olacaktır. 2008 yılı programında, kamu kesimi genel dengesi
kapsamında öngörülmeyen bu gider, bütçe başta olmak üzere mali hedeflerde ciddi
sapmaya neden olacaktır. Harcamalardaki bu artışın nereden finanse edileceği de
açık değildir. 2000 yılından bu
yana uygulanan istikrar programlarında kamu kesiminin diğer unsurları genel
bütçe, KİT, sosyal güvenlik üzerinde mali disiplini sağlamak amacıyla birçok
tedbir ve politika uygulanmasına rağmen, mahallî idarelerin mali disipline
katkısını sağlayacak neredeyse hiçbir önlem alınmamıştır. Bu durumda dahi hiçbir
mali kural getirmeden ve önlem almadan belediyelere yeni kaynakların
aktarılması sadece mali disiplinin azalmasına neden olmayacak, aynı zamanda
5018 sayılı Kanun’la getirilmeye çalışılan kamu harcamalarında etkinliğin
artırılması çabalarını da baltalayacaktır. Bu durum, genel bütçe açığının
artmasına neden olmasının yanı sıra belediyelerde mali disiplinin daha da
bozulmasına neden olacaktır. Dikkat edilmesi
gereken bir başka husus ise: Yerel yönetimlere -iddia edildiği gibi- merkezî
idareden bir görev devri yapılmamasına rağmen, kaynak devrinin yapılmasıdır.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün tasfiyesi hariç -ki bu düzenleme sonrası
oluşan maliyet için her yıl il özel idarelerine merkezî bütçeden kaynak
aktarılmaktadır- hiçbir kamusal hizmet mahallî idarelere devredilmediği hâlde
kaynak aktarılması, merkezî idarenin sunduğu eğitim ve sağlık gibi temel
hizmetlerin kalitesinin azalmasına neden olacaktır. Toplumumuzun şiddetle
ihtiyaç duyduğu bu temel kamusal hizmetlerin nitelik ve niceliğini artıracak kaynakların
bu şekilde yerele aktarılması son derece yanlış bir tercihtir ve kalkınma
planında belirlenen hedeflere ulaşılmasını engelleyecektir. Birçok ilde derslik
ve sağlık birimlerine ihtiyaç duyulurken büyükşehir alanlarında belediyelerin
birbirine nispet hâlinde hiçbir standardı olmayan ve adına “meslek edindirme
kursları” dedikleri kursları açtıkları görülmektedir. Daha önce ifade
ettiğim gibi, teklifin mevcut hâliyle kanunlaşması hâlinde, Anayasa ve hukukun
eşitlik, adalet ilkelerine, Anayasa’nın 127’nci maddesindeki “Mahallî idarelere
görevleriyle orantılı gelir kaynakları sağlanır.” hükmüne aykırı olacaktır.
Mevcut sistemde Denizli, Malatya gibi hızla büyüyen şehirlerde var olan problem
bu şehirlerde artmaya devam edecektir. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hakkını iste, hakkını! EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) - Büyükşehir pay dağıtım sisteminde, Sayın Başbakanın “Her hak
ettiğini verdik.” dediği Denizli’de, “Hak ettiğini bu dönemde alıyoruz.” dediği
Denizli’de, maalesef bu teklifle -yasalaşması hâlinde- Denizli’ye hak ettiğini
vermek değil, hak ettiğinden almak olacaktır, adaletsizlik ortaya çıkacaktır.
Büyükşehir pay dağıtım sisteminde mevcut yanlış uygulama yeni tasarıyla devam
ettirilmiştir. Mevcut büyükşehir pay dağıtım sistemi alan tahsilatı
esasına dayanmaktadır. Ancak, özellikle Ankara ve İstanbul’un KİT’lerin ve
büyük vergi mükelleflerinin merkezi olması, pay dağıtımında adaletsizliği
ortaya çıkarmaktadır. Örneğin, kurumlar vergisinin yaklaşık yüzde 35’ini ödeyen
mali sektörün merkezleri İstanbul’da bulunmaktadır, kamu bankaları
Ankara’dadır. Oysa, bu bankalar tüm ülke çapında
faaliyet göstermektedirler. Bazı fabrikaların çeşitli illerde üretimi
bulunmasına rağmen verginin ödendiği merkez de genelde İstanbul’da olmaktadır.
Bu sistemin yeni tasarıda korunmasının yanı sıra genel bütçe vergi payına konu
olan bazında genişlemesi adaletsizliği daha da artıracaktır. Komisyonda kabul
edilen tasarı büyük şehirler içerisinde adaletsizliği artırmanın yanı sıra
büyükşehir belediyeleriyle diğer il belediyeleri arasındaki makasın açılmasına
neden olacaktır. Büyükşehir belediyeleri petrol ürünleri üzerinden alınan ÖTV,
tütün ve alkollü ürünler üzerinden alınan ÖTV ve özel iletişim vergilerinin
matraha dâhil edilmesi nedeniyle taslağın genelinde hedeflenen artıştan daha
fazla bir pay artışına kavuşacaklardır. Gerek il özel
idareleri gerekse belediyeler için gelişmişlik endeksi, pay dağıtımında esas
olacak kriterler arasında yer almaktadır. 5’inci
maddenin ikinci fıkrasında yer alan oranlar eski tasarılarda yer aldığı hâliyle
korunmuştur. Oysa adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonuçları, 2007 yılı sonu
itibarıyla, 2000 yılı nüfus sayımına göre, 2.213 belediyenin nüfusunun
azaldığını göstermektedir. DPT tarafından
yapılan çalışma incelendiğinde sınıflandırmanın eşit bölme olarak değil, istatistiki metotla yapıldığı görülmektedir. Eşit bölme,
aslında gelişmişlik seviyesi hiç de yüksek olmayan birçok bölgenin gelişmiş
belediyeler sınıfında değerlendirilmesine neden olacaktır. Tasarıda yer alan
yöntem ve katsayılar, pay dağıtımında belediyeler arasında önemli ve telafi
edilemez düzeyde eşitsizlikler ortaya çıkaracaktır. Özellikle belde
belediyelerinin de ilçe belediyelerine bağlandığı dikkate alındığında, bu
eşitsizlik göreceli olarak daha da artacaktır. Unutulmamalıdır ki, “gelişmiş”
olarak tabir edilen yöreler hızla göç almakta ve altyapı yatırımları için çok
daha fazla kaynağa ihtiyaç duymaktadır. Büyükşehir pay
dağıtım sisteminde mevcut yanlış uygulama yeni tasarıyla devam ettirilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, büyükşehir belediyeleri pay dağıtım sistemine
konu olan ve büyükşehir alanlarındaki tahsilatın
belirlendiği vergi idaresi sınırlarına ilişkin bilgi yoktur. Süreç şeffaf değildir.
Bu teklifin yasalaşması hâlinde, mahallî idarelerin harcamaları ile gelirlerini
eşit bir şekilde karşılayamayacaktır. Bu paylaşımdan elde edilecek ilave
gelirleri hangi belediyenin nereye harcayacağını da bilmemektedir. Sadece
“Seçim öncesi bir miktar kaynak daha gönderebilir miyiz?” telaşı içinde
hazırlanan bir tekliftir. Teklifin amacı bu olunca sistemin düzgün bir mantığı
olduğunu söyleyebilmek de imkânsızdır. Belediyelerin öz
gelirlerinin artırılmasına yönelik kısmının teklifte yer almamasının, daha önce
Türkiye Büyük Millet Meclisinden geri çekilen tasarıdan bu kısmın çıkarılmak
istenmesinin amacı da vatandaşı seçim öncesi zorlamama düşüncesidir. Çünkü, AKP seçimde böyle bir yapıyı seçmene izah
edemeyecektir. Hatta, AKP vatandaşların doğrudan
mahallî idarelere ödeyecekleri vergilerden vazgeçmeden yürürlük tarihini mahallî
idareler seçiminden sonraya koymaya bile cesaret edememiştir. Uygulanmakta olan
tarım politikaları nedeniyle büyük şehirlere olan göç hızlanmıştır. İstihdam
problemlidir. Uygulanmakta olan konut politikaları ise üç büyük şehirde
yerleşimi teşvik eder nitelikte olmuştur. Bu politikalar daha fazla altyapı
ihtiyacını da beraberinde getirmiştir. Ancak bu konuda makro bir bakış açısının
gerektirdiği çalışmalar maalesef ortaya konulamamıştır. İl Özel
İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifi, mahalli idarelere ilave kaynak sağlaması açısından
olumlu mütalaa edilmektedir. Bununla birlikte, mahallî
idareler arasında hâlen var olan adaletsizliğin daha da artırılmasına ilave
olarak, hedeflenen 2008 yılı programı uygulamasından bir sapma meydana
getirilmesinin kaçınılmaz olması, merkezî yönetim bütçesi gelirlerinden alınan
kaynağın nasıl telafi edileceğine ve mahallî idare harcamalarının da makro
ekonomik açıdan hangi etkiler yaratacağına dair yeterli açıklamaların yapılması
gerekmektedir. Saygıdeğer
milletvekilleri, gerçekten hükûmetin ve iktidar
grubunun milletvekillerinin görüş alanı dardır, bulanıktır. Defalarca gelen
tasarı bu sefer yılbaşında getirilmesine rağmen, görüşülmeye başlanmasına, alt
komisyon oluşturulmasına rağmen maalesef geri çekilmiştir. Burada önemli olan
hadise vatandaşlardan doğrudan alınacak mahalli idare vergilerinden
vazgeçilmesidir. Vatandaştan korkulduğu için seçim öncesi bu yapılmıştır. Şimdi
getirdiğiniz sistem adil değildir. Teklifin gerekçesi ile daha önce geri
çekilen tasarının gerekçelerine baktığımızda harfiyen aynı olduğunu
görmekteyiz. Bu nedenle işin daha ciddi tutulması gerektiğini düşünüyoruz. Bu belirttiğim
mahzurların dikkate alınarak gerekli değişikliklerin yapılması hâlinde teklifin
daha faydalı olacağını düşünüyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ayhan. AK Parti Grubu
adına Manisa Milletvekili Sayın Hüseyin Tanrıverdi. Sayın Tanrıverdi, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi üzerinde AK Parti Grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, bu akşam sahada, Avrupa’da yüreklerini ve oyunlarını ortaya koyacak
olan, 70 milyonun ve tüm gönül coğrafyamızdaki dostlarımızın kalbiyle ve
dualarıyla destekleyeceği Türk millî takımımıza başarılar diliyoruz. Değerli
arkadaşlarım, mahallî idareler, insanlarımızın devletle, kamu kurumu
niteliğindeki kuruluşlarla ilk olarak karşılaştığı kurumlardır. Devlet
hizmetlerinin ilk olarak sunulduğu, altyapıdan doğal gaza, sudan mezarlık
hizmetlerine kadar çok geniş bir yelpazede verildiği kurumlar olan mahallî
idarelerimiz, ne yazık ki yıllardır hep ihmal edilmiştir. Özellikle büyük
kentlerde yaşanan göç ve nüfus artışı sonucu hizmetlerin aksaması ve gecikmesi,
bu alanda yaşanan sorunların yerinde çözümü için yeni bir perspektif
gerektiğini ortaya koymuştur. Çünkü yeni sorunları klasik yöntemlerle değil,
yeni sorunlara yeni çözümler getirecek teknikleri geliştirip uygulayarak aşmak
mümkündür. Bunun bilincinde olan partimiz, en küçük biriminden büyükşehir
belediye başkanlıklarına kadar tüm yerel yönetim birimlerine önem vermektedir.
Parti programımızda yer alan “Katılımcı ve temsil gücü yüksek bir demokrasinin
temelinde yerel yönetimler yatar.” anlayışı temel ilkemizdir. AK Parti Hükûmetleriyle birlikte yaşanan dönüşüm süreci, şüphesiz
ki, Türkiye'nin tarihî, yapısal pek çok meselesinin çözümü için ciddi bir
dinamik oluşturmaktadır. Türkiye'nin çözüm bekleyen pratik, hayati meseleleri
var. Bunu hepimiz biliyoruz ve hiçbir zaman “İş bitti.” demedik, “Yolun
başındayız.” dedik ve sorunları tek tek çöze çöze gelişmiş ve müreffeh bir Türkiye hedefine doğru
koşuyoruz. Aslolan, siyasetin çözüm zemini olarak
varlığını güçlü bir şekilde koruması ve ülkeyi sahiplenmesidir. İşte biz bunu
yapıyoruz. Zira, demokratik siyaset çözümlerin tek ve
gerçek zeminidir, bunu biliyoruz. Hepimizin
malumudur ki, çıkar siyasetinden nemalanarak güç kazanmış olan belli gruplar,
toplumsal taleplere dayanan demokratik siyasetin sonuçlarından rahatsızdırlar.
Bu rahatsızlıklarından dolayı Türkiye'nin demokratik süreçler içinde toplumsal
müzakereye dayalı olarak çözülebilecek bazı meselelerini siyaseti
güdükleştirmenin bir aracı, vesilesi hâline getirmek istemektedirler. Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; vatandaşlarla yönetim arasında günlük hayattaki bağın
kuvvetli olması, devlet-millet kaynaşmasını pekiştirecek ve demokrasimizin
gelişmesine katkı yapacaktır. O yüzden yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir,
ana damarlarındandır. Çünkü demokrasilerin en önemli ve en temel prensibi halka
dayanmasıdır. Genel Başkanımız ve Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın
söylediği gibi, “Siyaset yerelde başlar.” Sizlerin de
yakından takip ettiği gibi ülkemizde son yirmi beş yıl içinde bütün
siyasetçiler, bütün iktidarlar, koalisyonlar, yerel yönetimlerin
güçlendirilmesinden, yerel demokrasinin yerleştirilmesinden, yerindelik
ilkesinden bahsettiler. Ancak, ne yazık ki, bu, sözden öteye gidemedi. AK Parti
yerel yönetimlere verdiği önemi açıkça göstermiş, merkezî yönetimde olan birçok
imkân ve kaynak yerel yönetimlere, yerel birimlere devredilmiştir. Bir şehrin
sorunlarını merkezden planlayıp çözme dönemi tamamlanmıştır. Geçmiş dönemlerde
dile getirilen, seçim beyannamelerinde, hükûmet programlarında söz
edilen ifadeler hep kâğıt üzerinde kalmıştır. Anayasa’nın
127’nci maddesinde ifadesini bulan “…görevleri ile orantılı gelir kaynakları
sağlanır.” hükmü bile göz ardı edilmiştir. AK Parti ise bunu kâğıttan icraata,
sözden kanuna geçirmiştir. Yerel yönetimlerle ilgili olarak, değerli arkadaşlarım, 22’nci ve
23’üncü Dönem çalışmalarında, yerel yönetimler reformu çerçevesinde 5216 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, 5355 sayılı
Mahallî İdare Birlikleri Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 5747 sayılı
Büyükşehir Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun düzenlenmiş, yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Yerel yönetimler
reformu süreci, bugün görüşmekte olduğumuz İl Özel İdarelerine ve Belediyelere
Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve hâlen,
Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi, hazırlıkları sürdürülen Köy Kanunu ile
devam etmektedir. Yerel yönetimler reformu tamamlanana kadar süreç devam
edecektir. Bu çerçevede, Köy
Hizmetlerinin il özel idarelerine devredilmesi mahallî demokrasinin
gerçekleşmesi ve ihtiyaçların yerinde tespiti bakımından da çok önemlidir. İl
genel meclislerinin halk tarafından seçilmiş üyelerinin kendi yörelerinin
ihtiyaçlarını tespit edebilmesi ve köye yönelik hizmetlerin etkin bir şeklide
yapılmasına imkân tanınması sağlanmıştır. Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; AK Parti Hükûmetlerince
gerçekleştirilen yerel yönetimler reformunun kent yönetimine sağladığı temel
katkılar şöyle sıralanabilir: Kent yönetiminde
katılımcılık artırılmıştır. Sivil toplumun
yönetimine etkin bir şekilde katılımı sağlanmış, stratejik yönetim ve planlama
süreci başlatılmıştır. Yerel
yönetimlerin idari ve mali kapasiteleri güçlendirilmiştir. Norm kadro
uygulamasına geçilmiştir. Belediye
kurulması için 5 bin nüfus kriteri öngörülmüş,
birleşme ve katılmaya ilişkin hükümler basitleştirilmiştir. Bütün bu yapılan
yasal düzenlemeler ile değerli arkadaşlarım, yeni bir yönetim zihniyetinin ve
felsefesinin yerel yönetimlerde geliştirilmesi hedeflenmektedir. Değişim sadece
yerel yönetim ile sınırlı değildir. Yerel yönetimlerle iş birliği yapan diğer
kamu kurumları, kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri, sivil toplum
kuruluşları ve özel sektör temsilcileri de yerel demokrasi, özerk yerel yönetim
ve yeni kamu yönetimi yaklaşımına uygun bir yönetim yapısını kurmak ve
geliştirmek zorundadır. Biz her zaman
şunu söyledik: AK Parti, değişim ve dönüşümü takip eden değil, bizzat değişim
ve dönüşümü gerçekleştiren bir anlayışın partisidir. Bu açıdan milletimiz için
ne gerekliyse ülkemiz için hangisi yararlı ise onu yapmaya gayret
göstermekteyiz. Mahallî
idarelerin gelirlerinin gayrisafi yurt içi millî hasıla
içindeki payı 1980 yılında yüzde 1,63 iken bu oran 2006 yılında yüzde 4,18’e
çıkmıştır. Bu durum mahallî idarelerin ülke ekonomisi içinde giderek artan bir
önem kazandığını göstermektedir. Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz kanun teklifi ile belediyelerin
genel bütçe vergi gelirlerinden aldığı payların matrahı yüzde 30 dolayında
artmaktadır. Petrol ve doğal gaz ürünlerinden alınan ÖTV’nin
tamamı, motorlu taşıtlardan alınan ÖTV’nin tamamı,
alkollü ve gazlı içecekler ile bütün tütün mamulleri üzerinden alınan ÖTV’nin tamamı, özel iletişim vergisinin tamamı teklif ile
matraha dâhil edilmektedir. Kanun
teklifimizden sonra, matrahın genişletilmesiyle toplam, yaklaşık olarak,
değerli arkadaşlarım, 34 milyar 312 milyon YTL, yani 34 katrilyon 312 trilyon
TL kaynak mahallî idarelere aktarılmış olacaktır. Toplamda ise
mahallî idarelere aktarılan pay miktarı, değerli arkadaşlarım, 2007’ye
baktığımızda 2007’de 12 milyar 765 milyon 287 bin 531 YTL’dir, yani 12
katrilyon 765 trilyon 287 milyar 531 milyon TL’dir. Şimdi bu kanun
teklifimizle ve bu düzenlemeyle değerli arkadaşlarım, 2008’e geldiğimizde
yaklaşık olarak 18 milyar YTL’ye yükselmiştir, yani 18 katrilyona ulaşmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, görülüyor ki, 12 milyar, 18 milyar; aradaki küsuratları dikkate
alırsak yaklaşık 5 katrilyon civarında, 5 küsur katrilyon civarında, yani 5
milyar YTL civarında bir artış söz konusu olmaktadır. 2380 sayılı Kanun
gereğince, il özel idarelerine genel bütçe vergi gelirleri üzerinden ayrılan
payın sadece nüfus esasına göre dağıtılması ciddi eleştirilere neden
olmaktaydı. Bugün, değerli arkadaşlarımız, bu kürsüden bunu yine ifade ettiler.
Sadece nüfus kriterinin esas alınması iller arasındaki
gelişmişlik farklarının ortadan kaldırılmasına yetmemekte. Nüfusu fazla olan
iller daha çok pay alırken, ekonomik ve sosyal bakımdan geri kalmış iller
nüfusları az olduğu için daha az pay almakta ve gelişmiş illerle arasındaki
makas açılmaktaydı. Yapılan
düzenlemeyle, bu kanun teklifimizde, değerli arkadaşlarım, nüfus kriterinin yanında diğer bazı kriterlerin de dağıtımda esas
alınması öngörülmüştür. Bu düzenlemeyle, pay dağıtımında belediyelerde sadece
nüfus kriteri dikkate alınmayacak, aynı zamanda o
illerin gelişmişlik endeksi dikkate alınacaktır. Nüfus yüzde 80 oranında,
gelişmişlik endeksi de yüzde 20 oranında dikkate alınarak hesaplanacaktır. İl
özel idarelerinin paylarının dağıtımına geldiğiniz zaman, değerli arkadaşlarım,
nüfus yüzde 50 oranında, illerin yüzölçümü kriteri
dikkate alınacak, bu da yüzde 10 oranında; kırsal alan nüfusu dikkate alınacak,
bu yüzde 15 oranında; gelişmişlik endeksi dikkate alınacak, bu yüzde 15
oranında ve ayrıca köy sayıları dikkate alınacak, bu da yüzde 10 oranında
olacaktır. Genel bütçe vergi
gelirlerinden mahallî idarelere aktarılan paylardan borçlara karşılık yapılan
kesintilerin miktarı da bu teklifle, bu düzenlemeyle, değerli arkadaşlarım,
yüzde 40 ile sınırlandırılmaktadır, yüzde 40’ı hiçbir surette geçmeyecektir.
Söz yüzde 40’tan açılmışken, bildiğiniz gibi, AK Parti İktidarı döneminde
borçlu belediyelerin borçlarına mahsuben İller Bankasından yüzde 40’lık kesinti
yapılmaktadır ve partilimiz, partili olmayan belediyelerin hepsine aynı oran
uygulanmaktadır. AK Parti böylesi adaletli bir uygulamayı gerçekleştirmiştir. RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Biliyoruz, biz biliyoruz ne kadar adaletli olduğunu! HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) – Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, buradan ifade
ediyorum. Bizi izleyen ekranı başında belediye başkanı arkadaşlarımız var,
merak ediyorlar: “Bu dönem, yaz dönemi, geçtiğimiz dönemlerde yaptığınız gibi kesintileri
durduracak mısınız?” Evet, geçtiğimiz hafta Sayın Genel Başkanımız,
Başbakanımız Bakanlar Kurulunda bir karar almıştır. Bu karar çerçevesinde
temmuz, ağustos, eylül, ekim ayları olmak üzere dört aylık bir süre borçlarına
mahsuben kesinti yapılmayacaktır. Bu arkadaşlarımız, bu kesinti kaldırıldığı
zaman elbette halkımıza daha iyi hizmeti sunabilecekler ve noksanlarını
giderebileceklerdir. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Faiz çalışacak! AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sonra ödemeyecekler mi? HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) – Bu konuda, değerli arkadaşlarım, Hükûmetimizin
işbaşına geldiği günden bu yana ne kadar adaletli ve ne kadar eşit davrandığını
biliyorsunuz. RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Sana sevdanın yolları, bana kurşunlar! Ne adalet, biz biliyoruz! HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, kesinti yapılması gerekiyorsa AK Partili
belediyelerden de kesinti yapılmış, yapılması durdurulmuşsa AK Partili
belediyelerden de durdurulmuştur. Daha önceki
dönemleri burada uzun uzun konuşacak değiliz. Daha
önceki dönemlerde, Marmara depreminden dolayı, Karadeniz Bölgesi’ndeki afetten
dolayı hak etmediği hâlde birçok belediyelere partizanca ödenekler verildiğini,
âdeta şehrin bir caddesine bir kova su dökülüp de afet yardımı takviye
edildiğini, çok değerli belediye başkanı arkadaşlarımız onları yaşadılar,
gördüler. Bu haksızlıkları Adalet ve Kalkınma Partisi ortadan kaldırmıştır. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesine ne veriliyorsa, nasıl davranılıyorsa, İzmir Büyükşehir
Belediyesine nasıl davranılıyorsa, Ankara Büyükşehir Belediyesine de, Konya
Büyükşehir Belediyesine de, İstanbul Büyükşehir Belediyesine de aynı
davranılmaktadır. Değerli
arkadaşlarım, yeni düzenlemeyle, geçmişten günümüze kadar gelen, birçok kez
sorun olan belediyelerin sosyal güvenlik primleri ve emekli keseneklerinin
kaynaktan kesilmesi imkânı getirilmektedir. Yeni
düzenlemeyle, mahallî idarelerin 2007 yılında aldıkları paylara ortalama yüzde
44 oranında bir artış getirilmektedir. Bazı bakanlık ve
kuruluş bütçelerine konulan ödeneklerin dağıtımında yaşanan sıkıntılar daha
önceki dönemde had safhadaydı, bunları da bu Hükûmetimiz
idari olarak ortadan kaldırdı, şimdi bu teklifimizle yasal hâle getiriyoruz. Dağıtılan kaynakların zikredilen, düşünülen, daha önce yaşanılan
sakıncalarını ortadan kaldırmak amacıyla, mahallî idarelere yardım yapılmak
üzere çeşitli bakanlık ve kuruluş bütçelerine konulan ödenekler kaldırılmakta,
bunun yerine Maliye Bakanlığı bütçesine “denkleştirme ödeneği” adı altında
ödenek konulması ve bu ödeneğin İller Bankası aracılığıyla, her yıl mart ve
temmuz aylarında iki eşit taksit hâlinde dağıtılması öngörülmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Tanrıverdi, konuşmanızı tamamlayınız lütfen. Buyurun. HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - İllerimizin demografik farklılıklarından dolayı açılan makas,
görüştüğümüz teklifte yer alan denkleştirme ödeneği ile daraltılmaktadır. Değerli
arkadaşlarım, bizi ekranları başında izleyen milyonlarca vatandaşımız basında
çıkan haberlere asla kulak asmasın. Mahallî idarelere yapılan bu artışlar ile
kesinlikle vatandaşlarımızın sırtına herhangi bir yük getirilmemektedir. Bunu,
altını çizerek ifade ediyorum. Bu yasa teklifimiz, sadece merkezî Hükûmetin kendisinin yapması gereken harcamaları yerel
yönetimlere devretmesidir, yerindelik ilkesi doğrultusunda hareket etmesidir.
Dolayısıyla, kesinlikle halkımızın sırtına bir yük gelmemekte; hani, konuşulan
otopark ücretleri, emlak vergilerinin artırılışı gibi şeyler bu kanun
teklifimizde, bu düzenlememizde söz konusu değildir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Elektriğe yüzde 23 zam yapıldı. Niye? RECEP KORAL
(İstanbul) – Beş yıl yapılmadı. KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Yüzde 23 zam değil mi? BAŞKAN – Sayın Tanrıverdi, lütfen tamamlayın konuşmanızı. HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) – Biz bunları yaparken değerli arkadaşlarım, olaya asla
parti çıkarları açısından yaklaşmadık, katılımcılığı biçime indirgemedik. Biz,
insanımıza daha iyi hizmeti sunmanın derdindeyiz. Biz, milletimizin ve
devletimizin lehine olan düzenlemeleri, siyasi olarak ne getirir ne götürür
hesabıyla değil yarınlar için, yarının aydınlık ve kalkınmış Türkiye'si için
yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Düzenlemenin
yerel yönetimlerimize, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Kanun teklifimize
vereceğiniz destek için şimdiden teşekkür ediyor, hepinizi tekrar en kalbi
duygularımla selamlıyorum. Teşekkür ederim.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tanrıverdi. Teklifin tümü
üzerinde şahsı adına İstanbul Milletvekili Ünal Kacır. Sayın Kacır, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 16 Milletvekilinin; il
Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifi’nin geneli üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi Meclisimiz, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nu,
5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nu, 5302 sayılı İl Özel İdaresi
Kanunu’nu ve 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanunu’nu çıkartmıştı ve işte
bu kanunlarda yapılan değişikliklerle yerel yönetimlerde görev, yetki ve
sorumluluklar da yeniden belirlenmişti. Bunların gereği olarak görevleriyle
orantılı gelir kaynakları sağlanması amacıyla bu kanun teklifi verilmiştir ve
bu düzenlemeler yapılmaktadır. Bildiğiniz gibi
mevcut durumda, 2380 sayılı Kanun’a göre belediyelere yüzde 6, il özel
idarelerine yüzde 1,12 pay verilmekte. 5216 sayılı Kanun’a
göre de büyükşehir belediye payı olarak büyükşehir sınırı içinde toplanan genel
bütçe vergi gelirleri üzerinden yüzde 5 olarak büyükşehir payı ayrılmakta idi.
Büyükşehir ilçe belediyelerine yine genel bütçe vergi gelirlerinden kesilen
payların yüzde 35’lik kısmı büyükşehir belediyesine ve yüzde 10’luk kısmı da su
ve kanalizasyon idaresi payı olarak ayrılmakta idi. Büyükşehir belediye
sınırlarında toplanan genel bütçe vergi gelirlerinin yüzde 5’i hesabında, bu
payın yüzde 75’i doğrudan verginin toplandığı büyükşehir belediyesinden alınan
paya, yüzde 25’i ise havuzda toplanarak büyükşehir belediyeleri nüfus esasına
göre dağıtılmakta idi. Ancak, yine bildiğiniz gibi genel bütçe vergi gelirlerinin bir
kısmı mahallî idarelere ayrılan pay matrahına dâhil edilmemekte idi. Bunlar:
Petrol ve doğal gaz ürünlerinden alınan ÖTV’nin
tamamı verilmemekte idi, motorlu taşıtlardan alınan ÖTV’nin
yüzde 28’i matraha dâhil edilmemekte idi, alkollü ve gazlı içecekler ile tütün
mamulleri üzerinden alınan ÖTV’nin de yüzde 60’ı bu
matraha dâhil edilmemekte idi; yine, özel iletişim vergisinden de bu matraha
ilave yapılmamakta idi. Şimdi, getirilen
bu teklifle, petrol ürünlerinden alınan ÖTV’nin
tamamı, motorlu taşıtlardan alınan ÖTV’nin tamamı,
alkollü ve gazlı içeceklerden alınan ÖTV’nin tamamı,
özel iletişim vergisi ve şans oyunları vergisinden gelen payların tamamı
matraha ilave edilmekte, vergi iadeleri de düşülmektedir. Petrol ve doğal
gaz ürünlerine ilişkin ÖTV, bildiğiniz gibi, 22 katrilyon tutmakta. Yine
motorlu taşıtlardan gelen vergi 4,2 katrilyon tutmakta, bunun 1,2 katrilyonu
verilmemekte; şimdi o da dâhil edilmiştir. Alkollü ve gazlı içecekler ile tütün
mamulleri üzerinden alınan ÖTV’nin yüzde 60’ı ise 7
katrilyon tutmakta, özel iletişim vergisi de 4 katrilyon tutmakta. Dolayısıyla,
toplam olarak 34 katrilyon matraha ilave edilmekte, tabii bu arada vergi
iadeleri de düşmekte ve bu şekilde matrah belirlenmekte, yeni belirlenen
oranlar doğrultusunda da bu matrah üzerinden pay verilmektedir bu teklife göre.
Yine, bilindiği
gibi mevcut uygulamada sadece nüfus kriteri var iken
bu teklifte artık sadece nüfus kriteri olmayacak, farklı kriterler de
getiriliyor. Nedir bunlar? Belediyeler için, bu payların yüzde 80’i nüfus kriterine göre, yüzde 20’lik kısmı da gelişmişlik kriterine
göre hesap edilerek verilecek. İl özel idarelerinin payları da sadece nüfus
oranlarına göre değil, bu gelirlerin yüzde 50’si nüfus oranına göre, yüzde 10’u
ilin yüz ölçümüne göre, yüzde 15’i kırsal alan nüfusuna göre, yüzde 15’i
gelişmişlik endeksine göre, yüzde 10’u da köy sayısına göre belirlenecektir. Pay oranlarına
gelince, il özel idarelerinin pay oranı yüzde 1,15 olarak, büyükşehir ilçe
belediyeleri 2,5, büyükşehir belediyesi yüzde 5 olarak, diğer belediyeler de
yüzde 2,85 olarak belirlenmektedir. Büyükşehir belediyesi sınırlarında toplanan
vergilerin yüzde 5’i büyükşehir payı olarak ayrılmakta, bu payın yüzde 70’i
doğrudan verginin toplandığı büyükşehir belediyesine, yüzde 30’u ise havuzda
toplanarak büyükşehir belediyelerine nüfus oranlarına göre dağıtılmaktadır.
Büyükşehir ilçe ve ilk kademe belediyelerine ayrılan paydan ise yüzde 30’u
büyükşehir payı olarak, yüzde 10’u da su ve kanalizasyon idaresi payı olarak
ayrılmakta ve ilgili büyükşehir belediyesine aktarılmaktadır. Büyükşehir
paylarının hesabında, bir önceki yıl aylık olarak tahakkuk eden tutarın yüzde
20’sinden fazla pay verilmemesi de, yine bu teklifle öngörülmekte, yüzde
20’sinden fazla olan miktarın, yüzde 20’den daha az artan diğer büyükşehir
belediyelerine nüfus esasına göre dağıtılması öngörülmektedir. Bütün bunlara
göre, değerli milletvekilleri, il özel idarelerinin gelirleri yüzde 56 oranında
artmaktadır. Belediyelerin, diğer belediyelerin gelirleri yüzde 42 oranında
artmakta, büyük şehirlerdeki ilçe belediyelerinin gelirleri de yine yüzde 42
oranında artmaktadır. Verilecek olan bir önerge ile -kabul edilirse,
ki kabul edileceğini umuyorum- büyükşehir belediyelerinin payı da yüzde 36
oranında artmış olacaktır. Böylelikle yerel yönetimlerine aktarılan pay 12,7
katrilyondan 17,9 katrilyona… Yani yüzde 44 olarak artırılmış olacaktır. Değerli
milletvekilleri, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı
toplamının binde 1’i belediyeler denkleştirme ödeneği olarak ayrıca ayrılacak,
ayrılan ödeneğin mart ve temmuz aylarında iki eşit taksit hâlinde İller Bankası
tarafından dağıtılması sağlanacak. Bu ödeneğin yüzde 60’ı nüfusu 5 binden az
olan belediyelere, yüzde 40’ı ise nüfusu 5 bin ila 10 bin arasında olan
belediyelere eşit olarak dağıtılacaktır. Böylelikle, nüfusu 5 bin ila 10 bin
arasında olan belediyelerin yılda yaklaşık 155 bin YTL, nüfusu 5 binden az olan
belediyelerin de 41.500 YTL payları artmış olacaktır. Örnek olarak verilecek
olursa, Uşak Yayalar Belediyesinin 2007 yılı payı 268.930 YTL iken,
denkleştirme ödeneğinden de 41.586 YTL gelir elde etmiş olacak,
ki gelirini yüzde 25 olarak sadece bu denkleştirme ödeneğinden artırmış
olacaktır. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Tabii İstanbul Belediyesine 4 katrilyon verirsiniz, öbür
belediyelere daha az para verirsiniz. ÜNAL KACIR
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi bir de Sayın Akif Hamzaçebi’nin belirtmiş olduğu bir husus var,
ki o da büyükşehir belediyelerinin payları yüzde 69,5’tan yüzde 70,7’ye çıkıyor
şeklinde… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kacır, konuşmanızı tamamlayınız lütfen. Buyurun. ÜNAL KACIR
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım, bitiriyorum konuşmamı. Bu teklif ile -ne
şekilde hesap yaptığını ben pek anlayamadım ama- büyükşehirlerin yüzde 62 olan
payı 63’e çıkıyor şeklinde görülmekte. Ancak verilecek olan önergeyle bu oran
yüzde 61, diğer belediyelerin payı yüzde 27’den yüzde 28’e çıkmış olacak, özel
idarelerin payı da yüzde 10’dan yüzde 11’e çıkmış olacaktır. Ben, şimdiden,
teklifin yasalaşacağını bekliyorum ve hayırlı olmasını diliyorum. Yüce
heyetinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kacır. Şahsı adına
teklifin tümü üzerinde ikinci konuşmacı Trabzon Milletvekili Sayın Asım Aykan. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sayın Aykan, buyurun efendim. ASIM AYKAN
(Trabzon) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz 248 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, ben iki konu üzerinde mütalaa yapmak istiyorum: Bir tanesi yerel
yönetimlerin tarihsel gelişimi, ikincisi de kaynak problemleri. Biraz önce
Değerli Hüseyin Bey de ifade ettiler, cumhuriyetten yaklaşık altmış yıl önce,
1860’lı yıllarda, İstanbul Hükûmeti zamanında “ademimerkeziyet” diye tabir etmiş olduğumuz, yetkiler
İstanbul’da mı kullanılsın yoksa Anadolu’ya mı verelim noktasındaki tartışmaları
hep biliyoruz. Bu süreç yaklaşık altmış yıllık bir süreçle, zaman dilimi
içerisinde tartışıldı ve 1921 Anayasası’yla beraber hizmete taalluk eden,
hizmetle ilgili yetkilerin Anadolu’ya bırakılmasının daha doğru olacağı
istikametinde bir görüş ortaya çıktı. Rahmetli Recep Yazıcıoğlu
–biliyorsunuz, valimiz- “Ben 1921 yılının özel idaresi şartlarını, yetkilerini,
imkânlarını istiyorum, onu verin başka bir şey istemiyorum.” diye bu konuyu çok
zaman Türkiye'nin gündemine taşıdı. Zannediyorum yavaş yavaş
-rahmetlinin kemikleri sızlamayacak- adım adım,
hizmete taalluk eden -tekrar altını çiziyorum- yetkileri Anadolu’ya vermek
istikametinde Hükûmetimiz tarafından ciddi adımlar
atılıyor. 35 yılında
Mustafa Kemal Atatürk’ün zamanında çıkartılmış olan Belediye Yasası, yani 1580
sayılı Yasa, 21’deki espriye bağlı bir yasadır. Bunu özellikle belediye
başkanlığı yapmış bir insan olarak vurgulamak istiyorum. Yani, Anadolu’ya
yetkilerin verilmesi istikametinde bir yasadır. Ama daha sonra adım adım, değişik zamanlarda, değişik genelgelerle
belediyelerdeki bu yetkiler Ankara’ya çekilmiştir. Biz, bunun acısını çok
yaşadık. Bu süreç, daha doğrusu belediyelerle ilgili düzenlemeyle ilgili süreç,
Rahmetli Özal’ın 3030 sayılı büyükşehirlerle ilgili Yasa’yı çıkarttığı döneme
kadar çok fazla bir hareketlenme göstermiyor. 3030’la beraber, büyükşehirlerle
ilgili düzenlemeyle yerel yönetimlerde ciddi bir yeni yaklaşım tarzı ortaya
çıkmıştır. Daha sonra, Başbakanlığa, yerel yönetimlerden gelmiş bir insan
olarak Değerli Başbakanımızın başkanlığında, biraz önce arkadaşlarımızın ifade
etmiş olduğu Belediye Yasası, Büyükşehir Belediyesi Yasası, İl Özel İdaresi
Yasası, Mahallî İdare Birlikleri Yasası, bazı belediyelerin tüzel
kişiliklerinin değiştirilmesiyle ilgili yasa çıkartıldı. Kamu Yönetimi Temel
Yasası Sayın Cumhurbaşkanımızdan geri döndü, duruyor ve bahsetmiş olduğum bu
süreç hızlı biçimde gelişmiştir. Şimdi görüştüğümüz yasa, belediyelerimizin ve
özel idarelerimizin kaynaklarını artırıyor. Değerli
arkadaşlar, neden böyle bir yasaya ihtiyaç duyulmuştu; onun üzerine ikinci
kısımda değinmek istiyorum. 90’lı yıllarda rahmetli İnönü ile beraber Demirel Hükûmetinin kurulduğu zamanlarda bütçemizin 2,3’ünü -yani
bugünkü karşılığını söylüyorum, 4 katrilyon TL- özel idarelere ayırdığımız,
şimdi ilave yaptığımız kaynağın 2 katı para belediyeler payı 2,3 olarak
bütçeden belediyelere aktarılıyordu. Belediyelerin de altyapı, su,
kanalizasyon, deşarjlar ve diğerleri başta olmak üzere harita çalışmaları bu
kaynaktan yapılıyordu; yüzde 80’i buradan veriliyordu, yüzde 20’sini ise
belediyeler karşılıyordu. Demirel Hükûmeti zamanında
bunun bir kısmı merkezî bütçeye aktarıldı. Çiller Hükûmeti
zamanında ise, daha sonraki birkaç yıl içerisinde, tümü bütçeye aktarıldı ve
belediyeler, daha önceden meclis kararıyla vermiş oldukları yatırım kararlarını
bile tamamen kendileri, hem de geciken faizleriyle beraber karşılama durumunda
kaldılar. Bu, belediyelerin en büyük sıkıntı yaşadığı dönemdir. O imkânlar
alınmamış olsa idi, şimdi, belediyelerin kullanacak oldukları alt yapıdaki
kaynak miktarı, ifade ettiğim gibi, 4 katrilyon civarında idi. Değerli
arkadaşlar, Türkiye bir değişim süreci yaşıyor, kırsaldan kentlere doğru yoğun
bir göç var. Dolayısıyla, belediyeler, özellikle altyapıya yönelik olarak çok
ciddi yatırımlar yapmak zorundadırlar. Bunları şöyle kısaca arz etmek
istiyorum: Su, hepimizin her
gün kullanmış olduğu büyük bir nimet. Kullanamadığımız zaman veya temiz midir
değil midir diye kamuoyunun gündemini nasıl işgal etmiş olduğunu hep beraber
görüyoruz. Kanalizasyon
hizmetleri, yağmur suyuyla kanalizasyonun birbirinden ayrılması; bu, kentlerin
altyapısı için çok önemli bir durumdur. Su hatlarının
yenilenmesi, kaçaklarının engellenmesi, deşarjlar, arıtma tesisleri; katı atık,
yani “çöp” diye ifade ettiğimiz konular ile maalesef kentlerimizde bir kangren
hâline dönüşmüş olan çarpık yapılaşma, imar durumları; belediyelerin kentsel
dönüşüme para aktarması, son dönemlerde artan maliyetler, geçici işçilerimize
kadro vermiş olmamız ve on iki ay çalışmaya başlamış olmaları; petrol
fiyatları, benzer ürünlerin artışı belediyelerimizi gerçekten ilave kaynak
kullanmaya itmiştir. Bu anlamda, aldığımız bu tedbirlerle
-arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi- belediyelerimize ciddi bir kaynak
aktarılmaktadır. Burada bir
hususun altını çizmekte fayda görüyorum. Değerli
arkadaşlar, küçük belediyelerimiz, yani nüfusu 5 bin civarında olan
belediyelerimiz kuruluş aşamasında -ki, bunlar nasıl kuruldular, ne zaman
kuruldular, bunları biliyorsunuz- istihdama yönelik fazla eleman
bulundurduklarıdır. Yani 3 kişinin çalışacak olduğu bazı yerlere 10 kişi, 15
kişi eleman aldıkları için, gönderdiğimiz kaynakların büyük bir kısmını
maalesef işçilerine veriyorlar. Eğer biz, bu artışa rağmen, yani fazla para
göndermemize rağmen, ilave kaynak göndermemize rağmen bu konuların çözüleceğini
düşünüyorsak, zannediyorsam, yeterli adımları atamayacağız. Burada bir
düzenleme yapmamız gerekir. Devletin diğer kurumlarında eleman istihdamına
ihtiyaç var, ama belediyelerde fazla eleman var, hem memur açsından hem işçi
açısından söylüyorum. Valilerimizin tasarrufuyla bu elemanlar için başka
kurumlarda istihdamın kapısını açmamız lazım veya kıdem tazminatında, ihbar
tazminatında kullanmak üzere arkadaşlarımıza kaynak aktarmamız lazım, onun da
burada bu vesileyle altını çizmek istiyorum. Çünkü,
diğer belediyelerimiz, nüfusu fazla belediyelerimiz değerli arkadaşlar, kaynak
oluşturabilirler ama nüfusu 5 bin civarında olan, altında olan belediyelerimiz
sadece İller Bankasından gönderilen parayla, aşağı yukarı, belediyeleri
çevirmek zorundadırlar. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, komisyon sırasında Komisyon temsil edilmiyor, lütfen
dikkate alın; Başkan Vekili ve Sözcü de yok. Burada Sözcü Hasan Fehmi Kinay, bunu dikkate alın. Hiç öyle sağa sola bakmaya gerek
yok Sayın Başkan. ASIM AYKAN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, özel idarelerimizle ilgili konuya gelince:
KÖYDES çalışmalarıyla beraber, biliyorsunuz, bugüne kadar özel idarelerimize
kırsalda kullanılmak üzere 5 katrilyon civarında bir para aktardık. Aktardığımız
para kırsal alanda bugüne kadar birçok çalışmanın ve problemin çözümüne
yardımcı oldu. Ancak kırsal alanda, değerli arkadaşlar, daha yapacağımız çok
işler var. Dolayısıyla, yüzde 50 civarında ilave olarak aktarılan kaynağın
özellikle yol, kanalizasyon ve su anlamında kırsalda çok büyük artılar
getireceğini ifade etmek istiyorum. Değerli
arkadaşlar, 60’lı, 70’li yıllarda, o günkü Başbakanımızın bir tabiri var
“Şehirde ne varsa köyde o olacaktır” diye. Köy kavramını yeniden gözden
geçirmemiz gerekiyor. Şimdi köydeki insanımız, sadece şehirde olanı değil,
dünyanın neresinde ne varsa hepsini istiyor. Yani, dünyada ne varsa onu
istemeye başladı. Dolayısıyla, kırsal kesime aktaracak olduğumuz kaynakları
belki zaman içerisinde daha da fazla bütçe imkânları içerisinde gözden geçirmek
gerektiğini düşünüyorum. Köye altyapı
olarak, yol, su, elektrik, başta üç tane ana parametre göndermemiz lazım. Eğer,
yol, su, elektrik gönderirsek, yani köyün yolu verimliyse, suyu akıyorsa,
elektriği de verimliyse değerli arkadaşlar, bu köyde yaşayan insanlarımızın
hizmetlerini artırmak mümkündür. Yani köyde yolun, suyun, elektriğin verimli
olması, köye sağlığın, eğitimin ve imar hizmetlerinin taşınmasına vesiledir. Ayrıca,
köylerimizin önemli bir kısmı şehirlerin varoşu hâline dönüşmüşlerdir, eski
köyler değillerdir. Çok yakın yerlerdeki köyler neredeyse sayfiye merkezlerine
dönüşmüşlerdir. Yani, o köy mantığıyla bakarak oradaki hizmet standardını
düşürmememiz gerekir, tam anlamıyla şehirle mütemmim olan, birbiriyle beraber uyumlu
olan yapı olarak bakarsak, kırsala daha fazla kaynak aktarmak için de elimizden
geleni göstermek gerektiğine inanıyorum. Değerli
arkadaşlar, büyükşehirlerle ilgili Akif Bey’in bir değerlendirmesi oldu. Şimdi,
şunu özellikle vurgulamak istiyorum: AK Parti olarak biz büyükşehir yapmadık.
Biraz önce ifade ettim, rahmetli Özal’ın döneminde 3030’la bu süreç başladı.
Parametreleriyle ilgili, biz, Büyükşehir Yasası’nda, merkez ve (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Aykan, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun efendim. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Trabzon’un nüfusu Erzurum’dan daha çok. ASIM AYKAN
(Devamla) – Evet, 2003 yılında, rahmetli İnönü Başbakan Yardımcısı, SHP Hükûmeti vardı, Samsun büyükşehir yapılırken Trabzon
yapılmadı, belediye başkanı da CHP’liydi. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Buyurun yapalım, ver kanun teklifini. ASIM AYKAN
(Devamla) – Bir şey demiyorum. Ben kanun teklifimi verdim, içeride; bekliyor şu
anda. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Hamzaçebi de verdi. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen… ASIM AYKAN
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, büyük şehirleri planlarken belki Devlet
Planlama Teşkilatının bölge merkezleri kriterlerine
bakarak imar durumu, altyapı durumu, turizm yapısı, kültürel birikimi, ticaret
merkezi olma özelliği, sağlık merkezi olma özelliği, eğitim merkezi olma
özelliği, konsolosluklar, spor merkezi olmak gibi -limanlar, havaalanlarını da
ilave ederek- yeni bir bakış açısı getirmemiz gerekebilir. Bunu da Parlamento
olarak hep beraber müzakere ederiz diyorum. Kanun teklifinin
hazırlanmasında emeği geçen bütün arkadaşlarımızı kutluyorum, tebrik ediyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Aykan. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gruplar adına ve şahıslar adına konuşmalar
tamamlanmıştır. Şimdi, yirmi
dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Genç,
buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Efendim, AKP
iktidara geldikten sonra kaç AKP’li belediye başkanlığı için soruşturma izni
istenmiş, kaçı için soruşturma izni verilmemiştir? Bu soruşturma izni
verilmeyenler arasında Ankara Belediye Başkanı ile Aliağa Belediye Başkanı ve
İstanbul Belediye Başkanları var mıdır? Ayrıca bu soruşturma izni verilmeyen
kaç belediyenin soruşturma izni verilmesi için Danıştay tarafından izin
verilmiştir? İki, İstanbul,
Ankara ve İzmit ana kent belediyelerinin hazineye ne kadar borçları vardır? Bu
belediyeler 2006 yılından bugüne kadar kenti “çiçeklendirme ve ağaçlandırma”
adı altında -özellikle İstanbul Belediyesi- lale dikimine ne kadar miktar para
harcamıştır? Bu ağaçlandırma ve çiçeklendirme faaliyetleri hangi usullerle ve
hangi kişilere verilmektedir? İstanbul Belediyesinin bir yılda 570 trilyon lira
lale harcamasına verdiği doğru mudur? Şimdilik bu kadar
efendim. BAŞKAN – Sayın
Çalış… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
2000 yılında yapılan nüfus sayımına göre belediyelere norm kadrolar verilmişti.
2007 yılında yapılan sayımda ise 2.213 belediyenin nüfusunun düştüğü
görülmüştür. Bu son nüfus durumuna göre kadrolarda yeni bir ayarlama mı
yapılacaktır; yoksa, bu çalışanların ücretleri neye
göre ayarlanacaktır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Çelik… BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Ben de özellikle
Türkiye’de belediyelerin borçlanmasına ilişkin bir soru sormak istiyorum: 2004
verilerine göre belediye bütçe gelirleri toplamı 14 katrilyon düzeyinde
gözüküyor -en son rakamlar bu olduğu için bunu veriyorum- ve iç borçlanma
yoluyla 40 katrilyon TL’ye kadar bir borçlanma yolunun açıldığı öngörülüyor.
Türkiye’de belediyelerin bugün itibarıyla ne kadar borcunun olduğunu acaba
Sayın Bakanımız ifade edebilir mi? Bir. Diğer bir sorum
da: Özellikle Mersin’de kapatılan belediyelerle ilgili ne gibi çalışmalar var
ve bu belediyelerin tasfiyesi yönünde hangi aşamaya gelinmiş? Bunu öğrenmek
istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Uslu… CEMALEDDİN USLU
(Edirne) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Görüşülmekte olan
Kanun Teklifi Plan ve Bütçe Komisyonuna hükûmet
tasarısı olarak geldiği ve görüşüldüğü hâlde, bundan neden vazgeçilerek bu defa
kanun teklifi hâlinde komisyona getirilmiştir? Tasarının ilk hâlinde, yerel
yönetimlere kaynak sağlamak amacıyla vergi kaynakları düşünülürken, neden
bundan vazgeçilerek kaynak aktarımına dönüştürülmüştür? Bunun, önümüzdeki yerel
seçimler için bir hazırlık olduğu söylenebilir mi? İkinci sorum:
Türkiye-Bulgaristan Sınır Ötesi İşbirliği Programı içerisinde Edirne ili için
öngörülen fon ne kadardır? Bunun kullanımı için müracaat edilmiş midir? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Bal… ŞENOL BAL (İzmir)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakana
sormak istiyorum: İnsan sağlığı açısından çok zararlı olan Kızılırmak’tan
Ankara’ya getirilen içme suyunda ve İzmir içme suyundaki arsenik oranının
normal standartlarının çok üstünde olması, insan sağlığına duyarsızlığın ve
acımasızlığın bir örneği değil midir? Bu konuda yaptığınız bir çalışmanız,
aldığınız bir tedbiriniz var mıdır? İkinci sorum:
Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve belediyeleri ilgilendiren hibe
programları çerçevesinde, GAP bölgesinde sele maruz kalan alanlarda -ki Batman,
Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak- sel riskinin azaltılması,
fiziksel planlama ve yatırım, hibe programı… Ki son başvuru tarihi 6 Mayıs 2008
idi. Toplam, bütçe miktarı, 12 milyon 800 bin avroluk bir bütçe. Başvuru olup
olmadığını biliyor musunuz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Bukan… AHMET BUKAN
(Çankırı) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Belediye
gelirlerindeki artış -yeni çıkacak yasayla ilgili- yüzde kaç olmuştur?
Büyükşehir ve il belediyeleriyle ilgili soruyorum. Bir de özel
idarelerdeki artış ne kadardır, büyükşehir ve illerde? Bir sorum daha
var: Bu yapılan artışlardaki miktar bütçede görünmemektedir, bu fark nereden
ödenecektir? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım,
bilindiği gibi, büyükşehir belediyelerinin vergi gelirlerinden kişi başına
aldıkları pay diğer şehir belediyelerine göre daha fazladır. İnsana yapılacak
hizmetin türü ve kalitesi şehir nüfusuna göre değişmeyeceği gerçeğinden
hareketle, diğer şehirlerimizin kişi başına aldıkları pay da büyükşehir
belediyelerine denkleştirilebilir mi? İki: Kütahya
ilinde olduğu gibi, birçok ilimizde nüfusu düşen toplam 2.200’ün üzerindeki
belediyelerin gelirlerindeki azalma nasıl telafi edilecek? Bu belediyelerde
daha önce yapılmış olan ve tamamlanamamış yatırımların tamamlanması konusunda
ayrıca bir iyileştirme düşünülmekte midir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Durmuş… OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Teşekkür ediyorum Başkanım. Sayın Bakanım,
Kırıkkale Kızılırmak suyunu içemiyor. İki ayrı filtre sistemi yapıldığı hâlde
hâlen içemiyor. Son olarak bir membran sistemiyle
yeniden bir ihale yapıldı, o da yakında açılacak deniyor ve Ankara’da, aynı
suyun arsenik oranı yüksek olan miktarı Ankaralılara içiriliyor. Şu anda eski
barajlardan ilave edilen suyla arsenik oranı düşürülüyor. Yaz aylarında
barajların suyu düştüğünde bu arsenik oranı otomatik artacaktır. Bu amaçla
Ankara Belediyesi, ihaleden kaçmak için işi aceleye getirip Kırıkkale suyunu
getirdi, Gerede’den vazgeçti. Şimdi de bu yapacağı arıtma sisteminde de bir
aceleye getirip arsenik yükseldi… Böyle bir metot var mı? İçişleri Bakanlığının
bunu önleme şeyi olacak mı? Daha evvel suları klorlamayanlar yüksek arsenikli
su mu içecekler? BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Arat… NECLA ARAT
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana iki
sorum var. Birincisi: Genel bütçe vergi gelirlerinden yerel yönetimlere
yapılacak aktarımlardan doğacak boşluğun nasıl telafi edileceğine ilişkin
geleceğe yönelik bir planlama yapılmış mıdır? Devlet Planlama Teşkilatıyla bir
iş birliği söz konusu mudur? İkinci sorum:
Yerel seçimler öncesinde aceleye getirilerek gerçekleştirilmeye çalışılan,
bölgeler ve şehirler arasındaki gelir ve gelişmişlik
farklarını gideremeyen bu tasarıyı hakkaniyet ilkesine ve siyasi etiğe uygun
buluyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Nalcı… KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana
sormak istiyorum ben: Bu Avrupa Birliği fonlarından kaç belediye faydalanmış ve
bu fonlardan kaç euro veya YTL kullanılmıştır? İkinci sorum: Bu
kanun tasarısı hazırlanırken büyükşehirlerin bitişiğinde bulunan diğer şehirler
neden düşünülmedi? Buna örnek olarak Tekirdağ’ı verebiliriz. Tekirdağ’da 2 bin
500 tane fabrika şu anda faaliyet göstermekte fakat bunların 100 tanesinin
merkezi Tekirdağ’da bulunmasına rağmen 2 bin 400 tanesinin merkezi İstanbul’da
bulunmaktadır ve bu büyükşehirlerdeki yan, komşu illerin tüm kaynakları
büyükşehirler tarafından kullanılmaktadır. Bu büyükşehirlerin fonlarından,
sınır ile, Tekirdağ gibi illere ayrı bir uygulama
yapmayı düşünüyor musunuz? Teşekkürler. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Süner… TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Görüştüğümüz kanun
teklifiyle birlikte yerel yönetimlere yapılan transferler artışının büyükşehir
belediyelerinde yüzde 30,5, diğer belediyelerde ise yaklaşık yüzde 25 oranında
olması öngörülmektedir. Yani merkezî yönetim bütçesinden yapılan
transferlerdeki artış daha çok büyükşehir belediyeleri lehine kullanılmış
olacaktır. Böyle bir durum, uygulanmak istenen politikanın, şehirler ve
bölgeler arasındaki gelir ve gelişmişlik farklarını gidermeye yönelik
olmadığını göstermekte değil midir? Bu teklifin
kabulü, sizin de Hükûmet politikanızda yer alan
köyden kente göçü azaltmak yerine artırmayacak mıdır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Öztürk… HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. AKP Grubu adına
konuşan Sayın Hatip, bu kanun teklifinin vatandaşlara herhangi bir şekilde yük
getirmeyeceğini ifade etti. Gerçekten de yeni bir vergi yok
ancak bütçede karşılığında ek bir gelir olmadığı için ve diğer harcama
kalemlerinden de 7,4 milyar YTL’lik bu artışı karşılayacak bir indirim yapmak
da mümkün olmayacağına göre, artan bütçe açığının hazine tarafından borçlanma
suretiyle karşılanacak olması, vatandaşa ek bir yük getirdiği anlamına gelmiyor
mu? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Bakanım,
buyurun. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; önce, görüşülmekte olan, yeni başladığımız, bugünkü
önemli kanun teklifiyle ilgili ben de hepinizi saygılarla selamlıyorum. Bu
konuda Hükûmet adına konuşma yapmadım çünkü zaten
teklif ama arada benim de yine söyleyeceklerim var, bir madde üzerindeki
konuşmalarda söz alacağım ama sorularınızı cevaplamaya başlarken… Tabii çok sayıda
soru soruldu. Bunlardan bir kısmı, takdir edersiniz, rakamlarla ilgili falan,
çalışılması gerekir. Mesela, başta, Sayın Genç’in ilk sorusu partilerle ilgili
soruşturma iznine ait. Bir defa şunu
ifade edeyim: Belediye başkanlarıyla ilgili soruşturma izni sürecinde,
biliyorsunuz, Bakanın veya yönetimin aldığı karar yargıya gider yani idari
yargıya gider, soruşturma izni verseniz de vermeseniz de bir yargı süreci de
vardır. Biz size sayıları
da verelim ama biz, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak ve AK Partinin Hükûmeti olarak belediyelere kaynak dağılımında nasıl en
adaletli sistemi uygulamaya başladıysak hükûmet
olduğumuz günden bugüne, bu konularda da hiçbir tereddüdünüz olmasın. Soruşturma
izniyle ilgili de: Suçu olanla ilgili o yönde ileri belirtiler, tespitler varsa
mutlaka soruşturma izni verilir, parti farkı falan gözetilmez. Bu, İstanbul ve
Ankara Belediyelerinin borçları, ağaçlandırma giderleri, lale parası vesaire,
onlarla ilgili de müsaadenizle yazılı cevap verelim. Sayın Çalış’ın belediyelerle ilgili norm kadro konusundaki
sorusu: Bu konudaki yeni yönetmelik çalışması devam ediyor. Biliyorsunuz, bu,
Devlet Personel Başkanlığıyla birlikte yürütülen bir çalışmadır. Üzerinde görüş
alışverişi devam ediyor ve yeniden düzenlenecek o. Onu ifade etmiş olayım. Burada Sayın
Çelik’in iki sorusu var. İkinci sorusunu cevaplıyorum, birinciyle ilgili yazılı
cevap verilecek. “Kapatılan belediyelerle ilgili çalışmalar var mı?” diyor. Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz, yüce Mecliste kabul edilen o Kanun’la zaten
süreç belirlenmişti. O belediyelerle ilgili tasfiye işleminin nasıl yapılacağı
ve sorumluluklar orada da ifade edilmişti, tespit edilmişti, o çerçevede
yürüyor ama bizim genel hassasiyetimiz şudur Hükûmet
olarak: Hem bu belediyelerle ilgili hem bütün köylerimizle ilgili yeniden bir
çalışma… Şu anda onun toplantı gününü belirledik temmuz ayı olarak. Köy
Kanunu’nu tartışmaya açıyoruz. Sanıyorum, temmuz ortasında onun ilk toplantısı
yapılacak, bir sempozyumla başlatıyoruz. Yani biz bu
dönemde bütün köylerimizle ilgili idari yapılanmayı ve hizmet üreten
yapılanmayı yeniden değerlendireceğiz. Köy yönetimini sadece bugünkü gibi
sembolik bir yönetim değil, hizmet üreten, belediye ile muhtarlık arası bir
yapıya kavuşturma yönünde çalışmalar yapacağız. Bunu ifade edeyim. Ama
özellikle, sekiz yüz altmış iki belediyemiz nüfusu 2 binin altına düştüğü için,
biliyorsunuz, belediye statüsünü kaybetti. Onlarla ilgili durumu, hizmetlerin
aksamamasını biz o Kanun’da garantiye aldık. Bir defa, ödenekleri onların il
özel idaresine aynen gidecek. Bugün almakta oldukları aylık ödenek gidecek ve
onlar o köylerimize hizmet olarak harcanacaktır ve diğer prosedürler
de yakından takip edilecektir. Onda bir endişe olmasın, ifade etmek isterim. Burada “Hükûmet tasarısı iken neden teklife dönüştürüldü?” diye bir
soru var. Esasen, Sayın Ayhan da konuşmasında buna değinmişti, Milliyetçi
Hareket Partisi Sözcüsü. Onu da açıklayayım değerli milletvekilleri:
Biliyorsunuz, AK Parti Hükûmetinin, başından beri
kamu yönetimine ve yerel yönetimlere dönük ciddi çalışmalarımız oldu. Mümkün
olabildiğince merkezî yönetimden yerel yönetimlere doğru görev ve yetki
kaydırması yapmaya çalıştık. Vatandaşa daha yakın olan, vatandaşa günlük
hayatında en önemli hizmetleri üreten, özellikle belediyelerimizle ilgili,
onların yetkilerini, görevlerini mümkün olabildiğince daha fazla artırdık. Bir
kısmında da biliyorsunuz yarım kaldı, başarılamadı ama kaynaklarını da bu
çerçevede artırma çalışması içinde olduk. Şimdi, bizim aslında 2006 yılında Hükûmet olarak üzerinde çok ciddi çalışılan bir tasarımız
söz konusudur. O, 2006 yılında Meclise intikal etti, geçen dönem çıkarılamadı.
Biz, onu bu dönem tekrar yeniledik ama bu yılın da -yasama dönemi- kısalması
üzerine o tasarımızdan şimdilik vazgeçtik. O tasarımızı biz tamamen iptal etmiş
değiliz, o tasarımız üzerinde duracağız. Çünkü orada daha geniş kapsamlı,
belediyelerin öz gelirlerini de düzenleyen boyutlar var. Sadece, genel bütçeye
vergi gelirlerinden elde edilen paylardan belediyelere verilen kısmın
düzenlenmesi değil, orada daha geniş kapsamlı bir düzenleme var. Ama sürenin kısalması,
yasama yılının kısalması sebebiyle, daha pratik olsun ve daha çabuk olsun, bu
yaz döneminden önce bunu kanunlaştıralım diye teklif hâlinde arkadaşlarımız
tarafından verilmiş oldu ve o tasarıyı şimdilik biz beklemeye aldık. Onu ifade
ediyorum. Kızılırmak suyuyla ilgili: Değerli arkadaşlar, bu konuda zaten
basında da ciddi tartışmalar sürüp gidiyor ama bir yandan da hem Sağlık
Bakanlığımız hem Çevre ve Orman Bakanlığımız hem Ankara Büyükşehir Belediyesi
çok ileri açıklamalar yaptılar, tahlil sonuçlarını açıkladılar; bu konuda
endişe olmadığı yönünde -ilgili kurumlarımız bunlardır biliyorsunuz- hiçbir
endişeye mahal olmadığı yönünde tespitler ve açıklamalar yaptılar. Dolayısıyla, biz o açıklamalarla kendimizi sınırlıyoruz ama biz de
İçişleri Bakanlığı olarak bütün bu tartışmaları, iddiaları ve bunlara verilen
cevapları bilgi olarak Ankara Büyükşehir Belediyesinden istedik. Tabii, bir de
bunun İzmir boyutu var. O konuda da şu anda hem Belediyenin hem de ilgili bakanlıklarımızın
yine tahlilleri, çalışmaları devam ediyor. Tabii, İzmir’deki sorun, birkaç
senedir bu şekilde devam etmesine rağmen sanki yeni tespit edilmiş gibi bu
göstergelerin yeni açıklanmış olmasıdır. O tabii biraz üzücü bir boyutudur. AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Söylemeyelim mi Sayın Bakan? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Burada, tabii, biz bu teklifi Hükûmet
olarak desteklerken bu teklife bir kaynak ayırıyoruz, bütçeden bir kaynak
ayrılacak. Değerli milletvekillerimiz haklı olarak, il özel idarelerine ve
belediyelere ek gelir verirken “Bunun kaynağı neresidir? Bütçe dengeleriyle
ilgili irtibatı nasıldır? Bu çalışılmış mıdır?” diye sorular soruyorlar. Birkaç
soru var bu konuda. Plan ve Bütçe Komisyonumuzda da bunu biz açıklamıştık.
Değerli arkadaşlar, bu konuda ciddi çalışmalar yapıldı; hem Maliye hem Hazine
hem Devlet Planlama Teşkilatıyla değerlendirmeleri yapıldı. Biliyorsunuz,
gelecek yıllara dönük bizim -zaten karar verdik, şu anda da yayınlanmak üzere-
orta vadeli programımız yayınlanacak. Burada finansman dengeleri yeniden
değerlendirildi. Başta GAP bölgemize, GAP projesine ayrılan ödenek de dâhil,
belediyelere ve il özel idarelerine ayrılacak ek ödenekler, hepsi burada
değerlendirildi ve bu finansman dengesi içinde karşılığı da belirtilerek bu teklife
biz destek veriyoruz. Onu açıkça ifade etmiş olayım. KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Sayın Bakanım, Tekirdağ ile ilgili bir soru sormuştum. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Bu artış oranlarıyla ilgili bir soru vardı. “Artış
oranları büyükşehirlerde, merkez ilçelerde, diğer belediyelerde ne kadardır?”
Bizim elimizde… Bir de önergemiz gelecek. O önergemiz de eğer kabul görürse o
çerçevede onu da kabul edilmiş farz ederek ben yeni artış oranlarını ifade
ediyorum. İl özel idarelerindeki artış yüzde 56 oranındadır. Belediyelerde
yüzde 42 oranındadır. Büyükşehir ilçe belediyelerinde yüzde 42 oranındadır.
Büyükşehir belediyelerinde ise yüzde 36 oranındadır. Toplam il özel idareleri
ve bütün belediyelerde artış oranımız yüzde 44 oranında olacaktır bu teklif
yasalaşırsa. Tabii, Sayın Işık
sordu, diğer arkadaşlarımızın da bu konuda soruları var, değerli
milletvekillerimizin. Efendim, büyükşehirler ile diğer belediyelerin farkı
meselesi… Başkanım, süre
bitti ama siz takdir ediyorsanız devam ederim. Daha epeyce soru var. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakanım. Soruları eğer birkaç dakika içinde özetlerseniz onları
cevaplandırmış oluruz. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Tabii, bir Büyükşehir Belediyeleri Kanunu var, bir
Belediyeler Kanunu var -bu ayırım AK Parti Hükûmetlerinden
önce konulmuş- büyükşehirler var ve şu andaki uygulama var. Biz bu sistemi
kökten değiştirmiyoruz. Şu anda, getirilen teklif zaten bizim de destek
verdiğimiz, mevcut sistemi biraz daha iyileştirme, daha adaletli hâle getirme
ve belediyelerimizin ve il özel idarelerinin gelirini artırmadır. Mevcut sistem
üzerinden gidiyoruz. Yine büyükşehir uygulaması var ama nasıl daha adaletli
hâle getiriyoruz? Bir defa, değerli konuşmacılarımız da kürsüde ifade ettiler,
bugüne kadar bu gelirler tamamen nüfus esasına göre dağıtılıyordu. Biz onu terk
ediyoruz, gelişmişlik endeksini getiriyoruz. Bu ciddi bir düzelme getiriyor. İl
özel idaresinde coğrafi alan, kırsal kesim nüfusu gibi diğer kriterleri
de getiriyoruz. Bunlar bir rahatlama getiriyor ama ayrıca -biraz önce artış
oranlarını da okudum ben- en düşük oran yine büyükşehirlerde. Yeni vereceğimiz
önergeyle onu biraz daha biz azaltmış olacağız ve büyükşehirlerdeki artış,
diğer belediyelerden oransal olarak daha küçüktür. Onu da ifade etmiş olayım. Burada bir soru
var, “Teklif vatandaşlara yük getirmeyecek ama dolaylı olarak hazine tarafından
borçlanma olacak.” gibi, biraz yorumlu bir soru. Ben biraz önce ifade ettim… HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Öyle olacak Sayın Bakan, öyle olacak. Göreceğiz… İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR
ATALAY (Ankara) – Değerli arkadaşlar, biz faiz dışı fazlayı, biliyorsunuz, orta
vadeli programımızla, finansman dengemizle yüzde 3’lere kadar çekeceğiz, bunun
kararı verildi. Biz, bilirsiniz, Hükûmet olarak adımımızı sağlam atarız, ayağımızı sağlam basarız.
Bu finansman dengelerini kurmadan, bugüne kadar hiçbir harcama kararı vermedik.
Bunu gene iyi çalıştık, tekrar ifade ediyorum, hiçbir sorun yok. Yeni devreye
koyduğumuz GAP ve diğer projelerimiz de dâhil, hepsinin finansman dengesi
çalışıldı, karşılığı var, bu da o şekilde dengelendi. Arkadaşlarımız
bir sorunun cevabını da getirmişler onu da burada sunarak bitirmiş oluyorum.
Başkanım, diğerlerine yazılı cevap vereceğiz. İstanbul ve
Ankara Büyükşehir Belediyeleri borçları ne kadardır? Belediyelerin toplam
borçları ne kadardır? Belediyelerin toplam borçlarıyla ilgili bilgiyi veriyorum
şu anda, diğer illerle ilgili daha sonra… Üç bin iki yüz yirmi beş belediyemiz
var şu anda değerli milletvekilleri, bunların toplam borçları 21 milyar 468
milyon 066 bin YTL’dir. Ankara, İstanbul soruldu onlarınkini de ayrıca, tekrar
bilgi olarak sunacağız. Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Tamam. Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır. Teklifin
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım. Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Maddelerine
geçilmesi kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.51 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.06 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 122’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. 248 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 1’inci maddeyi
okutuyorum: İL ÖZEL İDARELERİNE VE BELEDİYELERE GENEL BÜTÇE VERGİ GELİRLERİNDEN PAY VERİLMESİ HAKKINDA KANUN TEKLİFİ Amaç ve kapsam MADDE 1- (1) Bu
Kanunla, il özel idareleri ve belediyelere genel bütçe vergi gelirleri
tahsilâtı toplamı üzerinden ayrılacak paylara ilişkin esas ve usuller düzenlenmektedir.
BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı. Sayın Baratalı,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
BÜLENT BARATALI (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 248 sıra sayılı Teklif’in 1’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun düşüncelerini sizlere aktarmak için söz almış bulunmaktayım.
Şahsım ve partim adına sizleri saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yerel yönetimlerin akçalı olanaklarının
iyileştirilmesi konusunda bu teklif geç kalmış bir teklif olmasına karşın ve
eleştirilerimizin sözcülerimiz tarafından da yapılmış ve yapılacak olmasına
karşın, genel bütçe vergi gelirlerinden, yani merkezî hükûmetin
gelirlerinden belediyelere ayrılacak olan payların yüzde 8,5’tan yüzde 11,7’ye
çıkarılması; yine yerel yönetimlere Anayasa’nın 127’nci maddesi gereğince
ayrılması gerekli olan akçalı kaynakların havuzunun genişletilmesi; bunun
yanında sadece nüfus kriterinin haksızlık yaptığı
gerekçesiyle yanına bazı kriterlerin de eklenmesi; sonuç olarak -az olmasına
karşın Batı ülkelerinden- genel bütçe vergi gelirlerinden paylarının
artırılmasını, genellikle eleştirilerimizin olmasına karşın, olumlu olarak
düşünüyorum. Ancak bu noktaya gelinceye kadar olumsuzluklar konusunda da
sizlere bazı şeyler söylemek istiyorum. Bir belediyeci
olarak… 2002 yılında milletvekili olarak seçildiğimde, yine AKP’nin kadrosunda
genellikle belediyelerden, yerel yönetimlerden de geldiğini düşünerek
belediyeci olarak mutlu olmuştum, belediyeler de çok memnun olmuştu. Ama
icraatlar başlayınca, bu sevinçlerin, bizim ve belediyelerin kursağında
kaldığını gördük. Neler oldu olumsuz olarak, bunları bir kronolojik sıra içinde
sıralamaya çalışacağım. Birincisi, Adalet
ve Kalkınma Partisi, ilk yaptığı bütçede genel bütçe vergi gelirlerinden
belediyelerin aldığı payı bütçe kanunu içine koyarak ve yasaya aykırı
davranarak 1 puan oranında
düşürmüştür. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda kanun yoluna
gittik ve bunu iptal ettirdik. Ama uzun süre bu uygulama yasaya aykırı olarak
devam etti sayın milletvekilleri. Olumsuzlukların
ikincisi olarak da, 2004 ve 2005 yıllarında, hepimizin bildiği gibi, yerel
yönetimleri ilgilendiren yasalar yenileştirildi. Bunlar, 5216 sayılı Büyükşehir
Belediyesi Kanunu, 5393 sayılı Kanun ve 5302 sayılı İl Özel İdareleri Kanunu. Bu kanunun önemli
maddelerinde, kanun çıkıncaya kadar merkezî yönetimin görevinde olan önemli
bazı görevler, bazı yetkiler ve bazı sorumluluklar yerel yönetimlere
devredildi. Hatta, eğitimin bir bölümü bile
devredildi. Cumhuriyet Halk Partisinin itirazı üzerine, üniter
yapıyı zedelediği için Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti. Ama hepimiz
biliyoruz ki, artık, devlet, yani merkezî hükûmet
yereldeki okullardan, sağlık ocaklarından, spordan ve buna benzer önemli
görevlerden elini çekmiştir. Bu görevleri şimdi yerel yönetimler yapıyor. Ne
zamandan beri yapıyor? 2004 yılında 5216 sayılı Kanun, 2005 yılında ise 5393
sayılı Kanun’la. Yani Anayasa’nın 127’nci maddesine karşın bir gelir
aktarılmadan, bu belediyeler hiçbir kaynak aktarılmadan bugüne kadar bu
görevlerini yerine getirmişlerdir ve bu belediyelerimize büyük haksızlıklar
yapılmıştır. Biraz sonra bir önerge vereceğiz bu kesintilerin yüzde 30’a
indirilmesi konusunda bir geçici madde için, burada belki bir telafi imkânı
yaratılabilir diye düşünüyorum. Özellikle küçük
belediyelerin en büyük yardımcısı olan İller Bankası bu iktidar tarafından
kapatılmak istenmektedir. Ben kişisel olarak, alt komisyon üyesi olarak tam
elli beş sayfa karşı oy yazısı yazdım. Geçen dönem çıkmak üzereydi ama çıkmadı,
fakat komisyonda beklemektedir. İller Bankasının kapatılması yanlıştır.
Kapatılacak ve bir Belçika Bankası olan Dexia Bank’a
da bu satılacaktır. Daha 200 milyar dolarlık belediyelerin altyapı gereksinimi
bulunmaktadır. Bu bankaya satılırsa, bu kaynak başka bir ülkenin kaynağı olarak
ülkemizden gidecektir. Diğeri, Kamu
Yönetimi Temel Kanunu ile ülkenin üniter yapısı
federal yapıya doğru yönlendirilmek istenmiştir. Yine, Cumhuriyet Halk
Partisinin yaptığı itirazlarla Anayasa Mahkemesinden şükür ki geriye dönmüştür.
Altı yıl içinde 4483 sayılı Yasa keyfî olarak uygulanmıştır, örnekleri vardır. Diğeri, belediye
başkanlarımız arasında bu görevi yapanlar ve yapmış olanlar arasındaki görev,
makam ve temsil tazminatları konusundaki sıkıntı hâlâ daha giderilememiştir.
Makam ve görev temsil tazminatını on beş yıla bağlamak, elli dokuz yaşa, altmış
bir yaşa getirmek veya yirmi beş yıl fiilen bu görevi yapmış olanlara tanımak
haksızlık olan bir davranıştır. Bunun da öncelikle düzeltilmesi gerekmektedir. İstanbul için
yeni bir yönetim getirilememiştir. İstanbul sorunları artarak devam etmektedir.
İstanbul’a özel bir yasayla özel bir yönetim getirmek durumundayız değerli
arkadaşlar. İstanbul, Edirne demek, Kırklareli demek,
Tekirdağ demek, İzmit demek, Adapazarı demek hatta Yalova demek. Bunu
böyle büyük bir hinterlantta düşünmek ve İstanbul’u yeniden yapılandırmak
durumundayız. İstanbul’un yönetilemediğini yönetenler bile şu anda
söylemektedir. Sayın Bakan az
önce ifade etti, 1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanunu konusunda hiçbir şey
yapılamamıştır şimdiye kadar değerli arkadaşlar. 1924 tarihindeki köyün
yapacağı görevlere bakarsanız, bugün bunların ne kadar komik kaldığını
görürsünüz değerli arkadaşlar. Köy geliri olarak belirlenen salma, hâlâ daha 20
Türk lirasıdır. Yine 4541 sayılı Mahalle Muhtarlıkları Hakkında Yasa’da hiçbir
şey yapılamamıştır. Bu mahalle muhtarlıkları resmen cereme çekmektedirler,
kaynaksız olarak bu görevleri yapmaktadırlar. Hiçbir hazırlık, hiçbir başlangıç
yapılamamıştır bunlar hakkında da. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ama en büyük haksızlık ise 5747 sayılı Kanun’la
yapılmıştır. 6/3/2008 tarih ve 5748 sayılı Büyükşehir
Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun’la 863 belde belediyesi kapatılmıştır, nüfusu 2 binin
altına düştüğü ve borçlu oldukları gerekçesiyle. 240 ilk kademe belediyesi
kapatılmıştır. Bunlardan 34 tanesi yeni ilçeye döndürülmüştür. Yine bu kanunla
43 yeni ilçe kurulmuştur. Toplam olarak 3.225 belediyenin 1.104 belediyesi
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
kapatılmıştır. Bu konuda son derece haksızlıklar yapılmıştır. 1.999
nüfusla kapatılan Erzurum’un bir belediyesi vardır. Adrese dayalı nüfus
sisteminin ilk uygulamaya başlanmasıyla büyük sıkıntılar yaşatılmıştır.
Belediye başkanlarının çocukları sayılmamıştır, eşleri sayılmamıştır.
Aktarmalarda buna benzer yanlışlıklar vardır ve 1.999 ile 1.998’le belediyeler
kapatılmıştır. Anadolu’da
belediye olmanın ne demek olduğunu belki Adalet ve Kalkınma Partisi bilmiyor
ama Cumhuriyet Halk Partisi bunu biliyor, en kısa bir zamanda kurulacak
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, bu kapatılan belediyelerin hepsi teker teker açılacaktır. Belediyeleri yalnız ölçek ekonomisine
bağlamak son derece yanlıştır. Belediyeler demokrasinin beşiğidir,
belediyecilik bir yaşam şeklidir, belediyecilik bir çağdaşlık beşiğidir değerli
arkadaşlar. Bunlarda yanlışlıklar yapılmıştır. Özellikle, yeni
kurulan 43 ilçede kurnazca ve cince planlar yapılmıştır. Cumhuriyet Halk
Partisinin oylarının yüksek olduğu mahalleler alınarak ham edilmeye ve değerli
arkadaşlar, yok edilmeye sayılmıştır. Bu konuda da değerli arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak Anayasa Mahkemesine gittik. Umuyorum, bugünlerde
Anayasa Mahkemesinden mutlu bir haber bekliyoruz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız efendim. BÜLENT BARATALI
(Devamla) – Bunu yaparken, değerli arkadaşlar, çoğunluk esasına dayanılarak
belediyelerimizin ve milletin sesi haksız olarak kısılmıştır. Adalet ve
Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri halkın huzur ve refahını korumak
için yemin etmişlerdir ama bu 1.104 belediyeyi kapatarak belediyelerimizin,
halkın huzurunu tamamen ortadan kaldırmışlardır. Başlangıçta
söylediğim gibi, olumsuz yönlerine de değindim, ama siyasi iktidarın altı yıl
geçmesine karşın genel bütçe vergi gelirlerinden yüzde 3 gibi bir payın
alınarak belediyelere verilmesini şimdilik iyi bir başlangıç olarak
düşünüyorum. Maddelerde yapacağımız eleştiriler ve vereceğimiz önergelerle bu
yasanın daha da iyileştirilmesine katkıda bulunacağız. Bu düşüncelerle
Sayın Başkan, size ve Meclise saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Baratalı. Gruplar adına
ikinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırşehir Milletvekili
Metin Çobanoğlu. Sayın Çobanoğlu,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İl Özel
İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, il özel idaresi ve belediyelerin genel bütçe vergi
gelirlerinden aldıkları payları -beklediğimiz kadar olmasa da- artıran bu
teklifi tabii ki olumlu karşılıyoruz. Bu teklif, çok sıkıntıda olan
belediyelerimize bir nebze de olsa nefes aldıracaktır. Tabii bunu ifade
ederken, bu kanun teklifi içerisindeki eleştirilerimizi de bu kanun teklifi
içerisindeki birtakım adaletsizlikleri de buradan ifade edeceğiz. Yine, arkadaşlarımız,
maddeler görüşülürken, bunun daha düzeltilebilmesi için, daha faydalı
olabilmesi için çeşitli öneriler vereceklerdir. İnşallah, sonuç itibarıyla da
belediyelerimiz ve il özel idarelerimiz, yasaların kendine verdikleri görevleri
yerine getirirken mali konuda biraz daha rahatlamış olacaklardır diye umuyorum. Değerli
milletvekilleri, eski bir belediye başkanı olarak, yıllarca mahallî idarelerle
ilgili, belediyelerle ilgili çeşitli yasaların çıkmasını bekledik, hep
imkânlarımızı zorladık. Özellikle mali konulardaki sıkıntıların aşılması
noktasında, belediye gelirlerinin artırılması noktasında, bütün belediye
başkanları böyle bir beklenti içerisine girdi. 2004-2005 yılları içerisinde
Meclisimiz, önce Büyükşehir Belediye Yasası, daha sonra Belediye Yasası ve İl
Özel İdare Yasası bu Meclisten çıkarıldı. Tabii ki olumlu yönleri var ama
hazırlık safhasında, Mecliste sunulurken, daha sonra kamuoyuna anlatılırken de
çok büyük reformlar yapılıyormuş hissi verilmesine rağmen, belediyeci olan
arkadaşlarımızla, hâlen fiiliyatta belediye başkanlığı yapan arkadaşlarımızla
yaptığımız istişarelerde, bu düzenlemelerin birtakım faydalarının olduğu, ama
söylendiği noktada reform olmadığı da ifade edilmektedir. 5747 sayılı Yasa
burada görüşülürken, işte, ülkemizdeki belediyelerin 1.120 tanesi kapatılırken
bu konuları tekrar burada gündeme getirmiştik. O Yasa’nın gerekçesinde de şu
açıklıkla ifade ediliyordu: “Bu kapatılan belediyeler mali yönden yetersizdir
ve gerçek anlamda mahallî idareler reformlarının yapılmasının önünde de bir
engeldir.” Bunu nereden söylüyorum? Bu, o gün 5747 sayılı Yasa’nın gerekçesine
konmuştu. Yani bu, yine sizin iktidarınız tarafından çıkarılan bu yasaların
reform olmadığının bir tespitiydi, bir açıklamasıydı, bunu da buradan ifade
etmek istiyorum. Değerli
milletvekilleri, tabii bu yasalar çıktı ama bu yasalarla birlikte bütün
belediye başkanlarının, belediyelerin, mahallî idarelerin, il özel idarelerinin
beklediği gelirler yasası -yani gelirlerini artıracak yasa- her ne hikmetse
geçen dönem zaman zaman görüşülmesine, bu konuda
hazırlıklar yapılmasına rağmen bir türlü çıkarılamadı. Biz belediyeciler olarak
hep şunu ifade etmişizdir, deriz ki “Merkezî iktidarlar, merkezî iktidarın
imkânlarını mahallî idarelere sunmakta son derece cimri davranırlar.” Bu,
geçtiğimiz dönemde de bunu hatırlatacak veya bunu doğrulayacak şekilde böyle
devam etmişti. Bu hazırlıklar aşamasında, zaman zaman
toplantılarda da partimizin görüşlerini ifade ettik. Mahallî idarelerin
görevleriyle orantılı olarak bu zaten bir Anayasa hükmüdür. Orantılı olarak
gelirlere kavuşması gerektiğini de hep ifade etmişizdir ama neyse geçen dönem
olmayan bu değişiklik, bu dönem yüce Meclisimizin huzuruna gelmiştir. Bizim
Milliyetçi Hareket Partisi olarak belediye gelirlerinin artırılmasına bir itirazımız
yok ama tabii ki yasanın içerisinde eleştireceğimiz konular da mutlaka var. Değerli
milletvekilleri, öncelikle bu yasa bir Hükûmet
tasarısı şeklinde komisyona gelmiş, komisyondan bir alt komisyona havale
edilmiş -ki o tasarıyı biz de yakından inceledik- o tasarıda, özellikle mahallî
idarelerin gelirleri artırılırken bu gelirler bütçe gelirlerinden değil,
vatandaşa yük yükleyen, yani yeni vergiler ihdas eden bir şekildeydi. O zaman
da bunun yanlış olacağını, yani vatandaş ile belediyelerin karşı karşıya
geleceğini, ihdas edilen bu vergileri toplamada da belediyelerin çok ciddi
sıkıntıya düşeceğini ifade etmiştik. Daha sonra, bu tasarı geri çekilerek yine
bir milletvekili arkadaşımızın kanun teklifi şeklinde komisyona gelmiş,
komisyonda görüşülmüştür. Keşke, bu tasarı -hiç komisyona gelmeden- üzerinde
daha ciddi hazırlanılarak, üzerinde daha ciddi durularak bu hâliyle veya biraz
daha geliştirilmiş hâliyle gelseydi, bu konuda biraz daha fazla memnun
olacaktık. Ayrıca, şunu da
ifade etmek istiyorum: Bütün Türkiye’yi ilgilendiren, bütün belediyelerimizi
ilgilendiren bu konuların üzerinde biraz daha ciddi ve hassasiyetle durulması
gerektiğinin de altını çizmek istiyorum. Peki, bu teklifle
belediyelere ne geliyor? Özellikle genel bütçeden alınan payların oranları
artırılıyor. Yine, genel bütçede esas alınan kriterdeki
havuz genişletilerek mahallî idarelerin gelirleri artırılıyor. Tabii, sırf nüfus
ölçeğinde mahallî idarelere pay verilmesi noktasında hep itirazımız olmuştu.
Yani sırf nüfusun esas alınarak bu payların verilmesi birçok adaletsizliği de
ortaya koyuyordu. Burada, bu değişiklikler yapılmış ama bu değişiklikler
yapılırken yine birtakım adaletsizliklerin ortaya çıktığını da buradan ifade
etmek durumundayım. Nasıl? Bir kere, büyükşehir belediyelerine kendi büyükşehir
belediyesi sınırları içerisinde toplanan gelirin yüzde 5’i veriliyor. Tabii, bu
gelirin yüzde 5’inin verilmesi bazı gelişmiş büyükşehirlerimiz noktasında artı
yazarken, büyükşehir olmasına rağmen vergi gelirlerinden o oranda pay alamayan büyükşehirler
arasında çok ciddi bir orantısızlık meydana gelmektedir. Tabii, burada İzmit
gibi, İstanbul gibi büyük şehirlerin gelirleri ciddi oranda artarken bir
Adana’yla, bir Erzurum’la kıyaslamamız mümkün değildir. Yine, büyükşehir
belediyesi statüsü kazanmış bazı belediyelerimizle aynı büyüklükte, aynı nüfusa
sahip olmalarına rağmen, büyükşehir statüsü kazanamamış belediyeler arasında da
âdeta uçurum meydana gelmektedir. Yine altını çizmek istiyorum, bir İzmit’le;
Malatya’yı, Urfa’yı, Denizli’yi karşılaştıracak olursak burada da muazzam bir
haksızlığın ortaya çıktığını görüyoruz. Bunların düzeltilmesi
lazım. Belediyeler bizim, birtakım yerleri gözeterek diğerlerini yok
saymamız mümkün değil. Yine, değerli
arkadaşlarım, bu konuda özellikle komisyondaki çalışmalar noktasında hem
iktidara mensup hem muhalefete mensup milletvekili arkadaşlarımız bu anlamdaki
itirazlarını ileri sürdüler ama bu konuda henüz bir değişiklik yapılmış değil.
Bunun da özellikle altını çizmek istiyorum. Değerli
arkadaşlarım, yine belediyelerin paylarıyla ilgili, genel bütçeden alacakları
yüzde 20’lik bölüm gelişmişlik kriterine göre, yüzde
80’lik bölüm de nüfuslarıyla orantılı olarak veriliyor. Bu gelişmişlik kriterinde de çok ciddi haksızlıkların ortaya çıktığı
kanaatindeyim. Bakın, ne yapılmış: Bu yüzde 20’lik bölümün dağıtımında
belediyeler en az gelişmişten en fazla gelişmiş şeklinde beş ayrı kategoriye
ayrılmış. Bu bölüm dağıtılırken en az gelişmiş belediyelere, bu bölümün yüzde
20’lik kısmın yüzde 23’ü; en fazla, yani beşinci kategoride yer alan
belediyelere de yüzde 20’lik kısmın yüzde 17’si tekabül etmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Çobanoğlu, konuşmanızı tamamlayınız. METİN ÇOBANOĞLU
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, ben Kırşehir Belediye Başkanıydım. Bizim
belediyemiz, bu kategori içerisinde en gelişmiş şehirler sınıfında. Keşke böyle
bir şehrin milletvekili olsaydık. Şimdi, bakın, son
nüfus sayımında nüfusu 30 bin azalmış, kuru tarıma dayalı, göç veren,
sanayileşmemiş, geçen yıl üniversitesi kurulabilmiş, gelişmekte olan bir şehir
ama bu kriterlere göre Kırşehir en gelişmiş iller
sınıfında ve alacağımız pay, bu yüzde 20’lik kesimin yüzde 17’sinde. Ama
bakıyorum, çevremizdeki bazı iller, bizim ölçeğimizde veya bizden daha iyi
şartlarda olmasına rağmen gelişmişlik kriterine göre
bizden daha alt grupta yer aldıklarından, onların belediyelerinin alacakları
paylar bizimkine göre daha yüksek olacaktır. Ben, bu
eleştirilerimizin, bu tespitlerimizin de altını çizerek bu kanunun mahallî
idarelerimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Çobanoğlu. Şahsı adına
Sakarya Milletvekili Sayın Recep Yıldırım. Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar) RECEP YILDIRIM
(Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İl Özel İdarelerine ve
Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun
Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Millî takımımıza
bu akşam başarılar diliyorum. 21 Haziran
2008’de Sakarya’nın kurtuluşu münasebetiyle tüm halkımızın bu mutlu gününü
kutluyor, şühedaya rahmet dilerken gazilerimize de Cenabıhak’tan uzun ömürler
diliyorum. Bu madde, bu
kanunla il özel idareleri ve belediyelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamı üzerinden ayrılacak paylara ilişkin esas
ve usulleri belirlemektedir. Değerli
arkadaşlar, burada, benden önceki konuşmacılar geniş şekilde bu kanun üzerinde
konuştular. Daha ziyade bugünkü sistemde il özel idarelerine bu kanunla
getirilen en önemli yeniliklerden biri, kriter, ölçü
konulmakta. Bu para, nüfus kriterine göre yüzde 50,
yüz ölçümüne göre yüzde 10, kırsal alan durumuna göre yüzde 15, köy sayısı
durumuna göre yüzde 10, illerin gelişmişlik endekslerine göre de yüzde 15’e
göre hesap edilerek gönderilecektir. Ayrıca bu nüfus kriteri
yüzde 80’lik kısmı oluşturuyor, yüzde 20’lik kısmı da gelişmişlik endekslerine
göre ayrılan vergilerden İller Bankası vasıtasıyla belediyelerimize
aktarılmaktadır. Değerli
arkadaşlar, “denkleştirme ödeneği” diye yeni bir sistem getiriliyor. Bugüne
kadar gelen hükûmetlerden hangi hükûmet,
iktidar olmuş bir hükûmet kendini kanunla bağlıyor?
Denkleştirme ödeneği olarak… Nedir bu değerli arkadaşlar? Küçük
belediyelerimize, nüfusu 10 binin altındaki belediyelere, nüfusu 5 bine kadar
olan belediyelerimize ayrılan paylar, kesinti noktasında, genel bütçeden
ayrılan binde 1’lik ödenek Maliye Bakanlığımız tarafından İller Bankasına
transfer edilecek ve bu belediyelerimize yüzde 60 üzerinden, nüfusu 5 bine, 10
bine kadar olanlara yüzde 40 oranında pay aktarılacak. Biz belediye
başkanlığı yaptık. Partilere göre, hangi parti iktidardaysa “Bu bizim
partimiz.” denilerek onlara bakanlıklardan transferler yapılıyordu. İşte, bunun
önüne geçmek için her sene mart ve temmuz aylarında hiçbir parti ayrımı
yapılmaksızın bu paylar ilgili belediyelere aktarılacaktır. Ben buradan tüm
belediye başkanlarımıza, bu hususta katiyetle bir partizancılık örneği
olmayacağını… Bu kanunla artık önünüze bakacaksınız, gelecek olan para
miktarları belli. Ayrıca, değerli
arkadaşlar, kesintiler vardı biliyorsunuz, İller Bankasında borca karşılık
kesinti. Nedir? Bizim partidense yüzde 10 kesin, karşı partidense yüzde 90’ını
kesin. Değerli arkadaşlar,
biz bunları yaşadık. Muhalefette üç dönem belediye başkanlığı yaptık, İller
Bankasından yüzde 90 kesintimiz yapıldı. Niye? Biz başka partideydik, iktidar
partisinden değildik. Ama, bu Hükûmet,
AK Parti Hükûmeti ve belediyeden gelen bir Başbakan
-evet, bu Başbakan- o sıkıntıları çektiği için, dolayısıyla bu partizanlığın
önünü kanunla artık muhafaza altına alıyor. Tüm belediyelerimiz, hangi partiden
olursa olsun, artık bundan sonra azami yüzde 40 kesinti yapılacaktır. Önünü
görecektir. Hiç olmazsa belediyenin personelinin maaşını bundan sonra
rahatlıkla ödeyecek, ondan sonraki yatırımlarında belediyenin öz gelirlerinden
ayırarak sarfiyatını yapacaktır. Değerli
arkadaşlar, bazı muhalefet partileri… Mutlaka muhalefettekiler kardeşlerimiz,
arkadaşlarımız. Bugün konuşulanların elbette ki olumlu yönleri vardır, olumsuz
yönleri de olacaktır, mutlaka muhalefet bizim eksiklerimizi söyleyecektir ama
ne olursa olsun burada belediyelerin ve özel idarelerin payı artmaktadır
arkadaşlar. Ha, dört dörtlük mü? Elbette ki daha iyisinin olması için yine
önümüzdeki günlerde mutlaka yeni tasarılarla belediyelerin gelirlerini
artırmamız lazım, artıralım, ama imkânlar tahtında bu kadar ayrılmıştır, buna
teşekkür etmek lazımdır. Değerli
kardeşlerim, bütün belediye başkanlarımızın… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. RECEP YILDIRIM
(Devamla) – Kanunun özünde şu var, netice olarak bunu ifade etmek istiyorum: İl
özel idarelerimizin payları yüzde 56 artmakta, büyükşehir dışındaki
belediyelerin 2007’ye göre paraları yüzde 42 artmakta, büyükşehir ilçe
belediyelerininki yüzde 42 artmakta, büyükşehir belediyelerinin ise yüzde 36
artmakta. Büyükşehir dışında kalan il belediyelerinin de artışı yüzde 56’dır
değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, bu
kanunu hazırlayan, bu konuda emek sarf eden değerli grup başkan vekillerimize,
değerli Genel Başkan Yardımcımız Hüseyin Tanrıverdi’ye
ve İçişleri Bakanımıza, bürokratlarımıza, Plan Bütçede çalışan değerli
bürokratların hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyor, bu
kanun belediyelerimize, özel idarelerimize hayırlı olsun diyor, hepinizi hürmet
ve muhabbetle selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Şahsı adına
Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel. Buyurun Sayın
Yüksel. (AK Parti sıralarından alkışlar) MEHMET YÜKSEL
(Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan
248 sıra sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Hepimizin bildiği
gibi halka en yakın yerde, en kaliteli hizmetin sunulmasında mahallî idarelerin
öneminin büyük olduğuna bir kez daha değinmek istiyorum. Hükûmet
olarak mahallî idarelerin imkânlarını artırmak için her seferde önemli
çalışmalar yapmaktayız. Demokratik ve ekonomik kalkınma ile yerel yönetimlerin
gelişmişliği arasında doğrudan ilişki bulunduğunu söyleyebiliriz. Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kanun teklifini birkaç başlıkla özetlemek
gerekirse: Kanunun amaç ve kapsamı, il özel idareleri ve belediyelere genel
bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamı üzerinden
ayrılacak payın tespiti ve dağıtımına ilişkin esas ve usullerin düzenlemesi ile
il özel idareleri ve belediyelere Anayasa’nın 127’nci maddesiyle öngörülen
sorumluluklarıyla ilgili orantılı gelir kaynaklarının sağlanması
amaçlanmaktadır. Değerli
milletvekili arkadaşlarım, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, yerindelik
ilkesi, yerel demokrasinin yerleştirilmesi ve il özel idarelerimizin yerel
parlamentolar hâline getirilmesi, yıllarca siyasetçilerimizin dilinden
düşürmediği, yıllarca politika malzemesi yaptığı konulardır. Ancak bu çok
önemli saydığımız umdelerin hayata geçirilmesi 22’nci ve 23’üncü AK Parti hükûmetleri dönemine nasip olmuş ve bundan da büyük bir
mutluluk duymaktayız. Evet, yerel yönetimler doğumdan ölüme kadar, bütün
vatandaşlarımızla ilk anda, bire bir temas ettiğimiz ve vatandaşlarımızla
hemhâl olduğumuz bir yönetim şeklidir. Ancak yerel yönetimlerin görevi sadece
teknik anlamda halka hizmet etmek değildir. Aynı zamanda sosyal yaşantıyı da
sosyal donatı alanlarını da hayata geçirebilmek anlamında yerel
yönetimlerimizin önemli görevleri vardır. Bu önemli
görevleri yerel yönetimlerimiz yaparken mutlaka gelire ihtiyaçları vardır. Daha
önceki yıllara göre baktığımızda, yerel yönetimlerimizin bulundukları misyon gereği daha fazla gelire, daha fazla harcamaya, daha
fazla proje üretip yatırımlar yapmaya ihtiyaçları hasıl olmuştur. Bunları
yerine getirebilmesi için mutlaka ki mutlaka gelirlerinin artırılması
gerekmektedir. İşte, bu 248 sayılı yasa da bu ihtiyaca cevap vermek üzere
hazırlanmış ve hazırlanışında gerek Plan-Bütçede gerek Meclisimizde katkıda
bulunan teknisyenlerimize, milletvekili arkadaşlarımıza, parti gruplarına,
hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. Tasarıyla ilgili
mutlaka eleştiriler olacaktır, mutlaka daha mükemmeli aranacaktır. Bunlara
ulaşabilmek için hep hedefimiz daha iyisi, daha mükemmeli olmalıdır. Ama biz bu
eleştirileri saygıyla karşılıyoruz. Çünkü demokrasinin gereği budur.
Eleştiriler mutlaka olacaktır ve bu eleştirilerden mutlaka yararlanmaya
çalışacağız. Değerli milletvekili arkadaşlarım, şu anda içinde bulunduğumuz
dönemde mahallî idarelerle birlikte il özel idarelerimizin bilhassa yerel
parlamentolar gibi çalışabilmesi için -nasip olursa normal döneminde yapılırsa-
mart ayındaki -2009- seçimlerinde artık il genel meclisi üyeleri seçilirken
yerel parlamento seçilirmiş gibi, yerelden milletvekili seçermişiz gibi
umdeleri, ilkeleri olan ve kendi köyünün, kendi beldesinin, kendi ilçesinin
ihtiyaçlarını en iyi şekilde bu yerel parlamentoda karşılayabilecek kapasite ve
kabiliyette arkadaşlarımızın seçilmesi ve bu çalışmalar içerisinde de bu il
özel idarelerimizin kendilerine bağlanan köylerin kalkınmasında, köyde yaşayan
vatandaşlarımızın ihtiyaçlarının karşılanmasında daha verimli, daha objektif
çalışmaları gerekmektedir. Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu yasanın ülkemize hayırlar
getirmesini, belediyelerimizin daha verimli çalışır hâle gelebilmesini ve yine,
pay dağıtılırken yaşanan sıkıntıların daha önceki dönemlerde olduğu gibi
olmamasını ve payın adil bir şekilde dağıtılması sonucunda da belediyelerimizin
siyasi bir fark gözetilmeden halkımıza hizmet vermesinde de aynı oranda, nasıl
pay dağıtılırken siyasi partiler göz önüne alınmıyorsa, siyaset göz önüne
alınmıyorsa, hizmet giderken de… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Yüksel, konuşmanızı tamamlayınız. MEHMET YÜKSEL
(Devamla) - …belediyelerimiz halka hizmet ederken de -onların da-
vatandaşlarımızı bir görüp siyaseti ikinci planda tutmaları, hizmetin ve
onların ihtiyaçlarının karşılanmasını birinci planda tutmaları en büyük
temennimizdir. Yasanın ülkemize
hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Denizli’ye bir şey getirmiyor Sayın Yüksel. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Öztürk… HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Keşke Hükûmet koltuğunda, yani ek olarak Sayın Maliye Bakanı veya
Hazineden sorumlu Bakanın da bulunmasını ben arzu ederdim. Çünkü biraz önceki
soruma “Bütçedeki faiz dışı fazlayla gelir eksikliğini gideriyoruz.” şeklinde
Sayın Bakan cevap verdi. Şimdi, bütçenin
denkliğiyle ilgili bu durumun dışında bir de Türkiye Cumhuriyeti’nin 2008 yılı
finansman programı var ve bu programda Türkiye, 2008 yılı içinde yaklaşık 150
milyar YTL anapara ve faiz ödemesi için 35 milyar liralık faiz dışı fazladan
karşılayacağını ifade etti. Eğer siz faiz dışı fazlayı 10 milyar aşağıya
çekerseniz -öyle yapıyorsunuz- otomatik olarak bu hazinenin borçlanma finans
programını etkileyecek ve orada hem de artan faizler… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Öztürk, teşekkür ediyorum. Sayın Genç… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Maalesef, Sayın
Başkan, Meclisi çok taraflı, militanca bir düşünceyle yönetiyorsunuz. Size
teessüf ederim. Dün akşam söz hakkını vermediniz -bugün Hükûmetin
Bakanına söz verin çıksın orada konuşsun- sorulara on dakika fazla
konuşturdunuz. Maksat AKP’liler gelsin buraya... Böyle taraflı hareket etmek
size ne kazandırıyorsa… Tebrik ederim sizi! İkincisi, Sayın
Bakan, böyle çok dürüst konuşuyormuş gibi, çok dürüst bir yönetim olduğunu
gösteriyor. Sayın Bakan, biz size soru soruyoruz. Evvela… Bize hikâye
anlatmayın. Diyorum ki: Ankara, İstanbul ve İzmit Belediyelerinin borçları ne
kadar? Burada kayıtlarınızda var, saklıyorsunuz. Efendim, biz
soruşturmalar hakkında size soru soruyoruz. “Biz herkese adil davranıyoruz…” Sayın Bakan,
sorduğumuz sorulara doğru cevap vermiyorsunuz, gizliyorsunuz. Bizim,
milletvekillerine doğru, dürüst cevap verin de, doğru, taraflı veya tarafsız
davrandığınızı ispatlayalım. Hangi belediyeye ne kadar para yardımı yaptığınızı
bana burada bildirebilir misiniz? Bildirin bakalım, bütün AKP’li belediyelere,
diğer belediyelere eşit davranıp davranmadığınızı, işte o zaman biz tespit edeceğiz.
Ama siz milletvekillerinden saklıyorsunuz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Aslanoğlu… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, büyükşehir belediyelerine nüfusun yüzde
56’sı, diğer belediyelere yüzde 44’ü… Bu bütçenin yüzde 73’ünü büyükşehirlere
verip geri kalanı diğer şehirlere -yüzde 29 gibi bir rakamı- vermek… Ve bazı
büyükşehir belediyelerinden çok daha yüksek nüfusa sahip olmalarına rağmen bu
illeri cezalandırıyorsunuz. Sizin vicdanınız bu yasaya el veriyor mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Dibek… TURGUT DİBEK
(Kırklareli) – Teşekkür ediyorum ben de Başkanım. Sayın Bakana iki
soru soracağım. Öncelikle, İller Bankası bünyesinde kaç personel çalışmaktadır,
onu kendisinden öğrenmek istiyorum. Diğer sorum şu:
İller Bankasının belediyelerden aldığı ortaklık payıyla ilgili çok büyük
şikâyetler var, Sayın Bakana iletmek istiyorum. Bu ortaklık payı, mesela benim
ilim olan Kırklareli Belediyesi 56 bin nüfus merkez, 600 milyar –yılda-
ortaklık payı alıyor, İller Bankası -Lüleburgaz’dan 1 trilyon 200 milyar
alıyor- bir kredi de vermiyor karşılığında. Yani bu parayı niye alıyor ve
alınan bu ortaklık payı nerelerde kullanılıyor, bir de bunu şimdilik merak
ediyorum. Teşekkür ederim Sayın
Bakanım. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Dibek. Sayın Bingöl… TEKİN BİNGÖL
(Ankara) – Sayın Bakan, Ankara Büyükşehirde bir doğal gaz sayacı soygunu
yaşandı ve açılan davaların tamamını tüketiciler kazandı. Davalar açılmaya
devam ediliyor, bu çok büyük bir rakama ulaşacak gibi de gözüküyor. Siz
Bakanlık olarak bu soyguna hangi gerekçeyle şu ana kadar seyirci kaldınız,
müdahale etmeyi düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bingöl. Son olarak Sayın
Kaptan… Yok. Sayın Bakanım,
buyurun. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Öztürk’ün sorudan çok açıklaması var. Ben -cevabımızı
herhâlde iyi takip etmemişler- sadece faiz dışı fazlayla açıklamadım. Hükûmet olarak yeni bir orta vadeli program yaptık, yeni
bir finansman dengesi kurduk ve bunun içinde faiz dışı fazla bunlardan bir
tanesi, zikrettiğim. Bunların hepsinin karşılığı da o şekilde belirlenmiştir,
tespit edilmiştir, hiçbir boşluk yoktur, onu ifade etmek istedim. Yalın, böyle
tek kısmı alırsanız çok büyük eksik olur. Her şeyi faiz dışı fazlaya falan
yükleme gibi bir finansman dengesi yapılandırılması içinde değiliz. Burada
Maliye Bakanımız veya Hazineden sorumlu Bakanlığımız da olsaydı onlar bizim
belki orta vadeli programımızla ilgili, işte, aynı yapılandırmayı ifade ederdi.
Onu ben size burada ifade ediyorum. Tabii, burada
sorulara… Siz soru soruyorsunuz -diğer bir milletvekilimiz “Burada dürüst cevap
vermiyorsunuz.” falan diyor- biz de o sorularınızı cevaplıyoruz. Eğer yetersiz
ve yanlışsa tekrar üzerinde dersiniz ki: “Şu yanlış, şunu şöyle verdiniz, bu
doğru değil.” Bakın, şunu
açıkça ifade edeyim, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetleme görevini önemli
görüyoruz, Hükûmet olarak buna büyük önem veriyoruz.
Milletvekillerimizin yazılı sorularını, şu ana kadar kendi Bakanlığıma gelen
500 civarında sorunun çok büyük kısmını cevaplamışızdır veya sözlü soruları
burada cevaplamaya çalışıyoruz. Burada bir
suçlamada bulunuluyor “Doğru cevap vermiyorsunuz, bize yanlış…” KAMER GENÇ (Tunceli)
– Vermiyorsunuz efendim. Sormuş olduğumuz soruların iki tanesine cevap
verdiniz. Belediyelere ne kadar yardım yapıldığını… İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Bakın, biz dürüst cevap veririz, biz doğru cevap
veririz, biz yanlış cevap vermeyiz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ben o kanaatte değilim. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Yanlış bir şey varsa o iddia edilir. Bakın, burada
sorulan soru, soruşturma izni sayısı. Soruşturma izni sayısını şu anda
bilemiyorum, yazılı cevap vereceğim. Bunu, ben şu anda bilemem, bunun cevabını
alıp vereceğim veya bazı belediyelerin borçları, cevabını alıp vereceğim.
Burada kendimizde bilgisi olanların ise cevabını veriyoruz. Doğru cevap
vermemek, dürüst cevap vermemek çok önemli bir suçlamadır. Buna alışkın olanlar
için önemli olmayabilir, zaten böyle yaşayanlar için önemli olmayabilir, benim
için çok önemlidir. Ben verdiğim cevabı doğru veririm, dürüst veririm… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, cevabı… İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – …ortada hiçbir somut bir şey yokken böyle bir suçlamayı
da katiyen kabul etmem. Sayın Aslanoğlu… Tabii, Aslanoğlu,
biraz önce de sorulan önemli bir konuyu gündeme getiriyor arkadaşlar. Nedir bu?
Büyükşehir belediyeleri ve diğer il belediyeleri, burada ciddi bir ayrım var.
Ben biraz önce ifade ettim, Plan ve Bütçe Komisyonunda da bu aslında çok
görüşüldü. Biz yeni bir sistem getirmiyoruz, mevcut, uygulanan sistemi
iyileştiriyoruz ve burada, diğer belediyelerimize de ciddi bir artış
getiriyoruz, bakın, bu gelir dağılımında, gelir artışında. Büyükşehirlerinki
onlardan biraz daha geride kalıyor, ama büyükşehirlerle uygulanan sistem farklı
ve isteseniz de istemeseniz de diğerlerinden daha fazla oluyor. Bu ciddi bir
çalışmadır. Bunun üzerinde ileride farklı çalışmalar yapılabilir. Ama, biz şunu yapıyoruz: Belediye başkanlarına, belediyelere
bizim sözümüz var, “Hükûmetimiz döneminde diğer
kanunları çıkardık, gelirlerinizi artıracağız.” İki: Belediye
başkanlarımızın son yılıdır, seçim yılıdır. Gecikmeden gelirlerini artıralım ve
daha fazla vatandaşımıza hizmet üretsinler. Onun için, bu görevimizi bu süreç
içinde, Parlamentonun bu yasama yılı bitmeden yapalım diye çaba sarf ediyoruz. İller Bankasıyla
ilgili soruları, izin verirseniz, şu anda o sayılar yanımda yok, daha sonra
cevaplayacağım; hem onu hem de İller Bankasının kesinti payını. Doğal gazla
ilgili, tabii, değerli arkadaşlar, belediyelerimizle ilgili, biliyorsunuz,
Anayasa’mızın öngördüğü merkezî hükûmetin belediyeler
üzerindeki vesayet yetkisi İçişleri Bakanlığı kanalıyla kullanılır. İçişleri
Bakanlığında Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü vardır. Hangi konu olursa olsun,
gündeme geldiğinde belediyelere buradan teftiş gönderilir. Gerekiyorsa, o
teftiş sonrası soruşturma izinleri verilir veya başka işlemler verilir. Bütün
belediyeler için ve belediyelerin bütün uygulamaları için de bu geçerlidir. Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım. Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde bir adet önerge vardır. Önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Tasarı’nın 1 inci maddesindeki “il özel idareleri ve belediyelere” ibaresinin
“yerel yönetimlere” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge, maddenin
yazımında küçük bir düzeltmeyi öneriyor. Önerge vesilesiyle sizlerin dikkatine
birkaç konuyu sunmak istiyorum. Sayın Bakan biraz
önce yaptığı açıklamada, her zaman doğru ve dürüst cevap verdiğini ifade
ettiler. Bu cevabı verirken samimi olarak ifade ettiğine katılıyorum ancak
Sayın Bakanın Türkiye Büyük Millet Meclisine vermiş olduğu bazı rakamlar gerçeği
yansıtmamaktadır değerli arkadaşlar. Yine iktidar partisi grubu adına konuşan
arkadaşımızın Genel Kurula vermiş olduğu rakamlar da gerçeği yansıtmamaktadır.
Sayın Bakan ve iktidar partisi grubu adına konuşan arkadaşlarımızın vermiş
olduğu rakamlar şunlardı: Bu teklif ile il özel idarelerinin payları yüzde 56
oranında, belediyelerin payları yüzde 42 oranında, büyükşehir belediye
sınırları içerisindeki belediyelerin payları yine yüzde 42 oranında, büyükşehir
belediyelerinin payları da yüzde 36 oranında artırılmaktadır. Şimdi, bu
rakamların hesabında şöyle bir yanlışlık var: 2008 yılı bütçesiyle 2007 yılı
bütçesinin toplam vergi gelirleri arasında bir fark vardır; 2007 yılı
bütçesinin vergi geliri toplamı 152,8 milyar YTL’dir, 2008 bütçesinin vergi
geliri toplamı da 171,2 milyar YTL’dir. Vergi gelirinde yüzde 12’lik bir artış
vardır yani bu teklif hiç gündemde olmasaydı da belediyelerin, özel idarelerin
payları zaten artacaktı. Şimdi, kendiliğinden artacak olan bir artışı getirip
bu teklife mal etmek siyasi olarak doğru olmamıştır, etik olarak doğru
olmamıştır. Doğru oranlar
şunlardır arkadaşlar: Yapılması gereken kıyaslama, eğer bu teklif 2007 yılında
yasalaşmış olsaydı belediyelerin 2007 yılında aldığı paya kıyasla, teklifin
yasalaşmış olması hâlinde alacağı payın arasındaki fark nedir? Artış oranı
budur değerli arkadaşlar. Hesabını yaptım, İçişleri Bakanlığının bize vermiş
olduğu tablolardan hareket ettim. Belediyelere, özel idarelere verilen payların
toplamı bu teklif ile -2007 yılı rakamlarını esas alırsak- yüzde 28,5 oranında
artırılmaktadır. Yüzde 42’ler, 50’ler… Böyle bir oran yok, bunu bilelim. Bu
artış büyükşehir belediyelerinde yüzde 30’lar civarında, diğer belediyelerde
yüzde 25’ler civarındadır. Büyükşehir belediyeleriyle ilgili olarak verilecek
olan bir önergeyle onların artış oranının azalacağını Sayın Bakanın
açıklamalarından anlıyoruz. Şimdi gerçek bu, bunu bilelim. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Artıyor… MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Efendim, artış olduğunu ifade etmiştik zaten ama artışın
oranını samimi olarak Genel Kurula ifade etmek gerekir. Şimdi, bu kaynak
nereden? Bir kere şunu tespit edelim: Yani “Böyle bir kaynak bugüne kadar vardı
da Hükûmet niye vermiyordu?” diye sormak gerekir. Bu
kaynak, merkezî yönetim bütçesi gelirlerinin bir bölümünün başka harcamalarda
veya faiz ödemelerinde kullanılmasından vazgeçilerek belediyelere
aktarılmasından sağlanmaktadır yani bir sihirli değnekle bir ilave kaynak
bulunmuş değil. Bunun 2008 bütçesine maliyeti, altı aylık uygulanacak olması nedeniyle
2 milyar YTL düzeyindedir. 2009 için, her şey aynı kalırsa, 4 milyar YTL
düzeyinde ilave bir kaynak vardır. Mali disiplin kavramı konusunda bir
değerlendirmeye girmek istemiyorum; kaynak yok, olmayan kaynağı bir şekilde
paylaşıyoruz. Bu, işin bir başka boyutu. Değerli
arkadaşlar, denkleştirme ödeneğini ifade etmiştim. Denkleştirme ödeneği, nüfusu
10 binin altındaki belediyeler için kullanılacaktı ancak nüfusu 10 binin
altındaki belediyelerin eski nüfus sayımına göre, 2000 nüfus sayımına göre
nüfusları, nüfus toplamı 9,5 milyon iken yeni nüfus sayımıyla onların nüfusu
7,4 milyona inmiştir yani nüfusu yüzde 29 oranında azalmıştır. Bu kapsamda
2.600 belediye vardır, bunun 863’ü önümüzdeki yerel seçim sonrasında
kapanacaktır. Nüfusu yüzde 29 oranında azalan 2.600 belediye için denkleştirme
ödeneğiyle sağlanacak olan ilave kaynak, bugün aldığı kaynağın üzerine ilave
bir artış getirmemektedir. Yani bu belediyelerimizin sorunu çözülmemektedir,
bunu bilelim. Teklif bu noktada eksiktir. Değerli
arkadaşlar, büyükşehir belediyelerinin havuz sisteminin yanlış olduğunu ifade
etmiştim. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Yapılması gereken şudur: Özel tüketim vergisinin,
özellikle akaryakıt ürünleri üzerinden alınan özel tüketim vergisinin en büyük
mükellefi TÜPRAŞ’tır, Kocaeli’de
vergi ödemektedir. Özel iletişim vergisinin mükellefleri telefon şirketleridir,
Telekom dâhil olmak üzere, İstanbul ve Ankara’da vergi öderler. Bunların
gelirleri üzerinden yüzde 5 oranında ilgili büyükşehir belediyesine pay vermek
doğru değil. Çünkü bu vergiyi bütün Türkiye ödüyor, cep telefonuyla bütün
Türkiye konuşuyor, akaryakıt vergisini bütün Türkiye ödüyor. Yapılması gereken,
bu saydığım vergilerin yüzde 5’ini büyükşehir havuzuna dâhil etmek suretiyle
büyükşehirler arasında dağıtmaktır, doğru olan budur. Bu konuda bir önerge de
hazırlayabiliriz. İkinci olarak
yapılması gereken büyükşehirlerle ilgili konu şudur: Bu sınırlama, yüzde 5’lik…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, lütfen tamamlayınız konuşmanızı. MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Çok özür diliyorum, toparlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN –
Estağfurullah. MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Vergilerin yüzde 5’inden büyükşehire
pay verilirken artışı sınırlamak için bir önceki yıl aldığının yüzde 20’sini
geçemez yönünde bir sınır kondu. Bu belki bir adalet sağlayacak gibi ama
örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin veya
İzmir Büyükşehir Belediyesinin ekonominin gelişmesinden dolayı diğer vergi
gelirlerinden sağlayacağı artış nedeniyle alacağı payı da engellemektedir.
Yapılması gereken, saydığım vergilerin yüzde 5’ini büyükşehir havuzuna atmak
suretiyle büyükşehirler arasında paylaştırmaktır değerli arkadaşlar. Sözlerimi burada
bitirirken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.03 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 17.20 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 122’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. 248 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Teklifin 1’inci
maddesi üzerinde verilen önergede karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 2’nci maddeyi
okutuyorum: Payların
hesaplanması ve oranı MADDE 2- (1) İl
özel idareleri ve belediyelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilâtı toplamı üzerinden pay verilir.
Pay, genel bütçe vergi gelirleri tahsilâtı toplamından, vergi iadeleri düşüldükten sonra kalan net
tutar üzerinden hesaplanır. (2) Genel bütçe
vergi gelirleri tahsilâtı toplamının; yüzde 2,85’i büyükşehir dışındaki belediyelere, yüzde 2,50’si
büyükşehir ilçe belediyelerine ve yüzde 1,15’i il özel idarelerine ayrılır. (3) Büyükşehir
belediye sınırları içinde yapılan genel bütçe vergi gelirleri tahsilâtı
toplamının yüzde 5’i ile genel
bütçe vergi gelirleri tahsilâtı toplamı üzerinden büyükşehir ilçe
belediyelerine ayrılan payların yüzde
30’u büyükşehir belediye payı olarak ayrılır. (4) Bakanlar
Kurulu, bu maddede belirtilen oranları iki katına kadar artırmaya veya kanuni haddine kadar indirmeye
yetkilidir. (5) Genel bütçe
vergi gelirlerinden belediye ve il özel idarelerine ayrılan payların dağıtımına esas belediye ve il
nüfusları, her yılın ocak ayından geçerli olmak üzere İçişleri Bakanlığı tarafından, Türkiye
İstatistik Kurumundan alınmak suretiyle, İller Bankası ve Maliye Bakanlığına bildirilir. Belde, köy,
mahalle veya bunların bazı kısımlarının bir belediyeye katılması veya birleşmesi halinde bu
belediyelerin payı, katılma veya birleşmenin fiilen gerçekleştiği tarihi takip
eden Ocak ayının birinci gününden itibaren yeni nüfuslarına göre hesaplanır. BAŞKAN – Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Giresun
Milletvekili Murat Özkan; şahısları adına Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz,
İstanbul Milletvekili Recep Koral’ın söz talepleri vardır. İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hikmet Erenkaya’ya
aittir. Sayın Erenkaya, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
HİKMET ERENKAYA (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan kanunla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi en içten saygılarımla selamlıyorum.
Bu kanuna
bakıldığında, aslında gecikilmiş olarak göründüğü belli. Biraz evvel İçişleri
Bakanımız da gerçekten dürüst bir şekilde itiraf etti. Özellikle yaklaşan yerel
seçimlerde belediyelerimize, belediye başkanlarımıza kaynak aktarılıp o kendi
bölgelerindeki vatandaşların hizmetlerini daha kolaylaştırma anlamında
getirildiğini de sözle ifade etti. Yine burada bizden evvel konuşan arkadaşlarımızı dinlediğimde,
özellikle Hüseyin Bey arkadaşımızı, milletvekilimizi dinlediğimde, gerçekten
öyle bir sunuş yaptı ki sanki biz Türkiye’de yaşamıyoruz, gelişmiş başka bir
Avrupa ülkesinde yaşanmış gibi, AKP İktidarının 2002 yılından bu yana
yaptıklarını, biraz da kâğıda yazmış, kâğıt üzerinden okudu, ama ben hiçbirini
ne belediye başkanlığım döneminde ne de milletvekilliğim döneminde görme
şansına sahip olamadım. Yine şunu ifade
etmek istiyorum huzurlarınızda: 2002 yılında AKP iktidar olduğunda ben de
Kocaeli-İzmit Büyükşehir Belediye Başkanıydım. Gerçekten Başbakanımız 1994
yılında İstanbul Belediye Başkanı iken ben de İzmit’te, merkezde belediye
başkanıydım. O Belediye Başkanı Başbakan olunca sevindik yani belediyelerin
kaynakları, belediyelerin sıkıntıları ortadan kaldırılır diye. Ama maalesef
2002 yılında başlanılan çalışmalarda, AKP İktidarında belediyelerle ilgili en
ufak bir çalışma olmadığı gibi, gelirlerinin de gerilediğini zaten benden önce
konuşan sözcü arkadaşlarımız da ifade ettiler. Özellikle
Büyükşehir Belediye Başkanı iken… Burada söylemek istiyorum çünkü bu
Parlamentoya geldiğimiz günden beri, Maliye Bakanımız başta olmak üzere,
Başbakanımız başta olmak üzere, AKP’nin grup sözcüleri başta olmak üzere,
devamlı belediyelere eşit davranıldığını ve belediyelerin siyasi ayrım
yapılmadan haklarının verildiğini burada ifade ettiler. Bu yasa nedeniyle de
aynı şeyleri sözcülerin söylediğini gördüm. Burada net olarak
ifade ediyorum huzurlarınızda: 2002 yılında, belediyelerin, özellikle Kocaeli
Büyükşehir Belediyesinin paylarının, on sekiz aylık belediye başkanlığım
döneminde bir ay dahi tamamını alamadım. Bırakın yüzde 40’ını falan kesmeyi,
tamamını, yani büyükşehir payının tamamını… Örnek olarak veriyorum. Yani 10
trilyon istihkakımız varsa, Maliye Bakanlığı tarafından 10 trilyonunun da
kesildiğini burada ispat etmek durumundayım. Onun için -Maliye Bakanımız
özellikle burada olsaydı kendisine de ifade edecektim, Başbakanımız da burada
olsaydı kendisine ifade edecektim- on sekiz aylık dönem içerisinde -çok samimi
duygularımla söylüyorum, belgeler ellerindedir- gelen istihkakımın tümünün,
hiçbir gerekçe göstermeden, borçları gerekçe göstererek tümünün kesildiğini
burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Tabii o dönem geçti. Şimdi, bu kanunla
ilgili… Özellikle, bu kanun, tabii çok acele olarak hazırlanmış. Kanunu
okuduğumuz zaman, gerçekten, burada yapılması gerekenler de var. Bunu da kabul
etmek lazım, bunun için de teşekkür ediyoruz. Özellikle illerdeki
belediyelerimizin ve o illerdeki yaşayan vatandaşlarımızın yerel yönetimlerden
alacakları hizmetlerden dolayı yapılacak bu pay artırımları katkı koyacaktır.
Bu doğrudur ancak burada şunu da görmek lazım: Sadece para artırmanın
belediyenin problemlerini çözmediğini… Burada, birlikte belediye başkanlığı
yapmış olduğumuz arkadaşlarımız var. Artı, bir
özelliği de burada ifade etmek istiyorum: Ben, aynı zamanda hem ilçe belediye
başkanlığı hem de Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptım. Yani, iki tarafta
da bulundum. Özellikle geçmiş dönemlerde de bakıldığında hep büyükşehir
belediyeleri kayırılmıştır, ilçe belediyeleri, il belediyeleri mağdur
edilmiştir. Bunun burada -baktığımızda, gördüğümüzde- aynı şekilde, sizin
döneminizde de aynen devam ettiğini burada görmekten de üzüntü duyduğumu ifade
etmek istiyorum. Yani, burada
şimdi bir örnek vermek istiyorum sizlere: Kendi ilimizden, Kocaeli’nden Kandıra
Belediyesi, ilçe belediyesi. Geçen ayki şeyini göndermiş belediye başkanımız
bana. Tahakkuk eden rakam 162 milyar lira. Milletvekili arkadaşlarımızın
özellikle dinlemesini istiyorum yani büyükşehirle ilçe belediyelerinin ne kadar
farklı olduğunu. Bunun yüzde 10’u büyükşehir su kanal bedeli olarak kesiliyor
otomatikman. Yine gelen paranın yüzde 35’i büyükşehir payı olarak kesiliyor ve
toplamda baktığımızda 162 milyar lira olan Kandıra İlçe Belediyesinin geçen
ayki tahakkuku 90 milyar lira olarak kendisine gelmiş oluyor. Yani 162 milyar
liranın aşağı yukarı yüzde 50’si büyükşehir belediyesine kesilmiş oluyor. Yani burada yine
kanun tasarısına baktığımızda, yine yüzde 30’a düşürüldü, yüzde 35 kesilen pay
yüzde 30 olarak gerçekleşti. Biz de diyoruz ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak
-Nihat Başkanla da görüştük, aynı dönemde belediye başkanlığı yaptık- yani bunu
yüzde 20’lere çekelim, yüzde 25’lere çekelim yani ilçe belediyelerimiz de
rahatlamış olsun. Çünkü burada içimizde gerçekten bunu yapan belediye
başkanlarımız bilirler: Para sıcaktır. Aynı partiden olsanız dâhi, para
kasanıza girdiği zaman başka bir belediyeye onu aktarma şansınız olamaz. Yani şimdi diyor
ki yasada özellikle: İşte büyükşehir belediyeleri ilçe belediyelerinden
kestikleri parayı hizmet olarak geriye döndürürler. Asla bunu zaman zaman görme şansınız olamaz. Yani büyükşehir belediye
başkanının paşa gönlü isterse bunu yapma şansına sahip olur, istemezse yapma
şansına sahip olmaz. Bunun zorlayıcı bir nedeni yoktur. Yani para kasasına
girdikten sonra bir daha o ilçe belediyenin hizmetlerinde kullanma şansının
olmadığını da hep birlikte görüyoruz. Ben özellikle
şunu ifade etmek istiyorum huzurlarınızda: Şimdi zaten bizim ülkemizde
büyükşehir belediyesi, il belediyesi, belde belediyesi, ilçe belediyesi… Bir
defa bunları bir düzenlememiz lazım. Yani burada yasada da koymuşlar, özellikle
yasada da geçiyor, Avrupa ülkelerindeki yerel yönetim şartlarıyla bizim kendi
ülkemizdeki yerel şartların arasında ne kadar fark olduğunu bütün milletvekili
arkadaşlarım bilmektedirler. Yani bu anlamda bunu yeniden bir
düzenlemek lazım. Bir de yetkilerle
ilgili, sadece geliri artırırken isterdik ki AKP Hükûmeti
tarafından yetkilendirme noktasında da ilçe belediyelerinin yetkileri,
büyükşehir belediyelerinin yetkileri, belde belediyelerinin yetkileri, il
belediyelerinin yetkileri arasında da bir düzenlemenin yapılması gerektiğine
inanıyorum. Yani parayı sadece aktarmanın, yani o gelirleri artırmanın bu
sorunları çözmediğini hep birlikte biliyoruz ve bu kanunla da çözemeyeceğini
burada gördüğümüzü ifade etmek istiyorum. Özellikle bu
paylarla ilgili yine bu kanunda -şimdi biraz evvel ifade ettim- yüzde 30’luk
kesintinin yine büyükşehir belediyelerine yaradığını, diğer belediyelerin de
mağdur olduğunu burada görüyoruz. Bunun da ileriki dönemlerde mutlaka
değiştirilmesi gerektiğini burada ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlar,
yine, özellikle şunu da ifade etmek istiyorum huzurlarınızda: Şimdi,
belediyelerimizin gelirleri artıkça, tabii, çalışma oranları da
genişleyecektir. Hiçbir siyasi parti ayrımı yapmadan, bu yasada özellikle
gelirler oranı kadar da yetki kısıtlaması, yani yetkilerinin kontrolü de
yapılması gerektiğine inananlardan bir tanesiyim. Mesela, belediye başkanı
olarak Parlamentoya geldik. Benim önerim şudur, eğer AKP Hükûmeti
kendine gerçekten güveniyorsa -burada devamlı şeffaflıktan bahsettiğini, hiç
ayırma yapmadığını söylüyorlar- şunu öneriyorum özellikle: Belediye başkanı
buraya geldiği zaman, belediye başkanlığı görevinden sonra milletvekili
olduğunda, onun
dokunulmazlıklarının kaldırılması lazım. Yani kendi döneminde,
belediye başkanlığı döneminde yapmış olduğu yolsuzluklar var ise, burada,
milletvekilliğinden etkilenmeden, onun davaları devam etmek durumundadır, yani
burada dokunulmazlık zırhı altına bürünmemelidir diye düşünüyorum. Yani, burada
önerim şudur: Bu Parlamentonun içerisinde -CHP Grubunda da MHP Grubunda da AKP
Grubunda da- belediye başkanlığından gelen arkadaşlarımız var. Bunlarla
birlikte ortak bir önerge verelim. Mesela, Başbakanımız –bugün her yerde
söyleniyor, burada, kürsülerde söyleniyor- belediye başkanlığından geldiği
için, arkasında belirli dosyaları var ama o dosyalardan dolayı yargılanma şeyi
yok. En azından, o da başta olmak üzere, hep birlikte bir önerge verelim veya
bir kanun çıkartalım, belediye başkanlığından gelen arkadaşlarımız yapmış
olduğu sorumluluklardan, Parlamentoda devam ederken de aynı şekilde
yargılanmalarının önünün açılması gerektiğine inanıyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Erenkaya, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. HİKMET ERENKAYA
(Devamla) – Eğer bunu yaparsanız, Avrupa’daki ülkelerde olduğu gibi belediye
başkanlarına hem yetkilerini sınırsız verebilirsiniz hem aynı zamanda da
kendilerini kontrol etme şansına sahip olursunuz. Yani, burada
herkes şeffaflıktan bahsediyor. Ben şu anda kendi ilimden söylüyorum. Hiçbir
belediye -özellikle ayrım yapmıyorum siyasi olarak- yılbaşları geldiğinde
sadece meclislerdeki bütçe tartışmalarının dışında, kendi iliyle ilgili ne
kadar para geldiğini, ne kadar yatırım yaptığını, ne kadar borcu olduğunu, kaç tane personel
çalıştığını, inanıyorum ki, burada hiç kimse bilmiyor. Yani, şeffaflık şudur:
Kanun olarak getirirsiniz, yılın her altı ayında, belediyesinin bütçesiyle
ilgili, konumuyla ilgili ortaya koyarlar, getirirler. O zaman yetkilerini
artırırsınız, parasını artırırsınız. Ama, şu anda,
maalesef, üzülerek söylüyorum, özellikle AKP’li belediyelerde bir sürü
yolsuzluk olmasına rağmen, biraz evvel İçişleri Bakanımız ifade etti: “Ayrım
yapmadan hepsinin üzerine gidildiğini” söylediler. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Erenkaya, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız. HİKMET ERENKAYA
(Devamla) – Ama, maalesef, burada söylüyorum, ayrım
yapıldığını görüyoruz ve hiçbir zaman da bunlara soruşturmaya izin
verilmediğini de görmekteyiz. Bundan da üzüntü duyuyorum. Bu kanunun, her
ne kadar yerel seçimlere yakın anlayış içerisinde yapılsa da, gerçekten, iyi
tarafları da var. Hayırlı olsun diyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Erenkaya. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Murat
Özkan. Sayın Özkan,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İl Özel
İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi
şahsım ve grubum adına saygıyla selamlıyorum. Sayın
milletvekilleri, mahallî idarelerin demokratik hayat içerisinde çok önemli
kurumlar olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. “Amerika’da Demokrasi” adlı
eserin müellifi olan Fransız düşünür Alexis de Tocqueville, komünlerin, yani mahallî idarelerin,
belediyelerin demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olduğunu ifade etmiş,
hatta bilim için ilköğretim neyse demokrasi için de yerel idarelerin o olduğunu
vurgulamıştır. Mahallî idareler olmadan belki özgür bir hükûmet
olabilir ama özgür bir ruhun, özgür bir toplumun olması çok kolay değildir. Demokrasi demek
birtakım partilerin ve kurumların bulunduğu bir rejimin adı değildir sayın
milletvekilleri. Özellikle demokrasi, her şeyden önce küçük birimlerde, yani
mahalle ve köylerde de işleyen bir kurum hâline getirilmesi gereken bir
önceliğin de adıdır. İşte bugün toplumda travma
yarattığını iddia ettiğiniz Atatürk devrimleri, 1923 yılında Türkiye
Cumhuriyeti’ni kurduktan hemen sonra, yani 1924 yılında Köy Kanunu’nu yaparak
demokrasinin işletilmesi sürecini başlatmıştır. Köy idaresiyle ilgili kanun,
hazırlandığı dönem itibarıyla bugünkü demokrasinin en temeli olan doğrudan
demokrasi uygulamasının bir örneğini sunması açısından çok önemli bir özellik
arz etmektedir. Malumunuz olduğu üzere köy derneği, belki ülkemizde doğrudan
demokrasinin uygulandığı en önemli birimdir. Ancak gerek mevcut Hükûmet gerekse de bundan önceki birçok hükûmetler
demokrasinin bu temel beşiği olan köy idaresini ihmal etmişler ve bu idarelere
gereken önemi vermemişlerdir. Biraz önce bahsettiğim gibi ünlü düşünürün 19’uncu yüzyılda yazmış
olduğu eserinde belirttiği düşüncelerin en güzel tatbikatını, herhâlde
cumhuriyeti kuran kadro yapmış, ancak demokrasiyi farklı amaçlar için bir araç
olarak görenler, halkın demokrasiyi içselleştirmesini istemeyenler, geleneksel
ve pederşahi toplum düzeninin sürmesinde fayda umanlar, 1924’te hazırlanan Köy
Kanunu’na hiç dokunmamışlar, âdeta köyleri yok saymışlardır. Bugün “Niye biz
yeterince demokratik ve çağdaş kuralları benimsemedik?” diye düşünenlerin
konuya biraz da bu açıdan bakmalarında fayda vardır. Görüştüğümüz kanun
teklifinde de bu anlayışın izleri açık olarak görülmekte ve köy idareleri
görmezden gelinmektedir. Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 127’nci maddesi, mahallî
idareleri “İl özel idareleri, belediyeler ve köyler.” olarak saymıştır ve bu
idarelerin görevleriyle orantılı olarak gelir kaynaklarına kavuşturulmasını da
emretmiştir. Bu yasayla il
özel idareleri ve belediyelere genel bütçeden paylar ödeneceği ve buna karşılık
köyde yaşayan insanlarımıza bu paylardan herhangi bir şey verilmeyeceği
görülmektedir. Görüşülmekte olan yasanın bize göre en büyük
eksikliği bu husus olup yüce Meclisin bir an önce bu eksikliği gidererek,
ülkemizi kuran iradenin en fazla önem verdiği köy idarelerinin hak ettiği
fonksiyonunu icra etmesini sağlar ve Türkiye’de demokrasinin gelişmesine önemli
bir katkı sağlayacak hâle getirirler, kırsal kesimde yaşayan bu insanlarımız,
en azından, en düşük yeterli ulusal yaşam düzeyine kavuşturulmuş olur. Sayın
milletvekilleri, yasanın 2’nci maddesiyle belediye idarelerinin genel bütçeden
almış oldukları paylar artırılmaktadır ancak büyükşehir belediyeleri lehine
olan pay dağıtımındaki adaletsizlik artırılarak devam etmekte, bu husus,
mahallî idarelerle merkezî idarenin arasındaki bağımlılığı da artırmaktadır. Ayrıca, bu
artışın halka yük getirmediği iddia edilmektedir. Ancak, benim yaptığım
hesaplara göre şu anda 13,3 trilyon lira civarında bir kaynak aktarılıyor
belediyelere, 18 trilyona çıkacağı hesaplanıyor, söyleniyor. Bu da yaklaşık
yüzde 33’e tekabül ediyor, yani 4,5 trilyonluk bir kaynak aktarımı söz konusu.
Fakat bunun finansal dengeleri bozacağı, kamu finansman dengesini bozacağı
açıktır. Muhtemelen, borçlanma ihtiyacını artıracak ve ülkemize maliyeti faiz
üzerinden binmiş olacaktır. Belki vergi artırımı yapmayacaksınız ama daha
yüksek faiz vermek suretiyle borçlanmayı artıracaksınız. Sayın
milletvekilleri, maddenin 4’üncü fıkrasında belirtilen “Payların yüzde 100’e
kadar artırılacağı” hükmü ise belediyeler ile merkezî idare arasındaki siyasal
birlikteliğin kurulması açısından önemli bir propaganda unsuru olacaktır ve
yerel özerklik şartına da aykırıdır. Bu hususun, mahallî idareler seçimlerinde
iktidar lehine siyasal bir avantaj sağlamaya yönelik olduğu görülmekte ancak bu
artışın kaynağının ne olacağı belirtilmediği için uygulama kabiliyeti
bulmayacak bir düzenleme olarak görülmektedir. İkinci bir husus:
Kaynakların bölüşümünün yani “Görevleriyle orantılı
gelir kaynaklarına kavuşturulması” ilkesinin büyükşehir belediyeleri lehine
daha da bozulduğu, büyükşehir belediyelerinin dışında kalan insanlara yönelik
hizmet kalitesinin düşeceği açıkça görülmektedir. Bu tasarıyla, bir büyükşehir
belediyesi ile büyükşehir olmayan belediye arasındaki gelir farkı 4 katından
fazla açılmaktadır. Bunun sonucunda da büyük kentlerde belediye hizmetleri daha
iyi verilecek. Zaten cazibe merkezi olan bu yerlerin bu kanunla birlikte daha
fazla göç alacağını tahmin etmek zor olmasa gerekir. Yasayla daha
fazla pay verilmesi, büyükşehirlerde artan göçle birlikte sosyal dengelerin
bozulmasına, suç oranlarının artmasına sebep olacak, devlete ve topluma
maliyeti daha da yüksek olacaktır. Hâlbuki burada yapılması gereken, öz
gelirleri daha az olan, büyükşehirlere nispeten gelişmemiş yörelere daha fazla
kaynak aktararak, Ankara’nın doğusunda da yeni cazibe merkezleri oluşturarak
göç gibi çok önemli bir sorunun önüne geçilmesi olmalıydı. Belediyelere
genel bütçe vergi gelirlerinden aktarılan paylar, netice itibarıyla ulusal
gelirden alınmaktadır. Dağıtımda da bu paylardan marjinal
faydası en yüksek yerlere daha fazla pay aktarılmasının, kamu
harcamalarında sağlanan toplam faydayı artırma hedefini ihlal ettiği bir
gerçektir. Esas olan, belediyelerin öz gelirlerinin artırılmasına yönelik
tedbirleri almaktır. Kamuoyu
denetiminin, diğer bir deyişle demokratik denetimin en baş unsuru, yerel
hizmetlerin yerel kaynaklarla finanse edilmesidir. Vatandaşın verdiği paraların
nasıl harcandığını takip etmesini ve sorgulamasını, bu sorgulama olmadan
yapılan işlerin niye düzgün yapılmadığı hususunun kamuoyu tarafından
araştırılmasını beklemek biraz safdillik olsa gerekir. Sokağındaki kaldırımın
her yıl değiştiğini gören sokak sakini, bu işle ilgili paranın kendi cebinden
çıktığını düşündüğünde işin daha sağlam ve iyi yapılmasını isteyecek, daha uzun
bir süre hizmet vermemesinin nedenlerini sorgulayacaktır. Böylece, yönetenler
daha fazla denetlenecek ve hesap verme bilinciyle hareket edilecektir. Belediyelere ve
özel idarelere kaynak sağlamaya yönelik bu teklif, bu kurumlarda çalışan
insanların sıkıntılarına ise hiçbir çözüm getirmemektedir. Birçok belediye
tarafından personeline verilen, dava ve tazmin konusu olan denge tazminatı ile
ilgili sorun çözümlenememiştir ve belediye başkanları ile diğer belediye
yöneticilerini ciddi sıkıntılara sürüklemiştir. Türkiye genelinde
ücret rejimine bakıldığında da mahallî idare personeli ile mahallî idarelerin
vesayetinden sorumlu olan İçişleri Bakanlığı personelinin diğer kamu
memurlarının aldığı ücretlerden çok düşük maaş aldıkları, bu nedenden dolayı da
personel bulmakta zorluk çektikleri herkes tarafından bilinen bir gerçektir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Özkan, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MURAT ÖZKAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Kamu personeli
seçme sınavları sonucu her yıl en fazla atama İçişleri Bakanlığı ile mahallî
idareler birimlerine yapılmakta, çünkü bu birimlerden başka birimlere geçiş
mali nedenlerden dolayı çok fazla olmaktadır. Yeterli teknik ve uzman personeli
olmayan yerel idareler ile bunların danışma ve denetim birimi olan içişleri ve
valilik personeline de diğer kurumlarda çalışanlar kadar maaş verilmesi ve
ücret adaletinin sağlanması Hükûmetin en temel görevi
olmalıdır. Unutmayalım ki değerli milletvekilleri, medeniyetin ilk şartı
adalettir. Şu anda İçişleri Bakanlığında ya da belediyelerde uzman olarak
çalışan yüksek tahsilli insanlar diğer birimlerde çalışan hizmetliler kadar
maaş alamamaktadır. Sözlerime son
verirken, büyükşehir ve belediyeler arasında genel bütçe gelirlerinden verilen
payların dengelenmesini, mahallî idareler ve içişleri personelinin diğerleriyle
arasındaki ücret farkının giderilmesini, köy idarelerinin hak ettiği payı
almasını diliyor, hepinize selam ve saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özkan. Şahsı adına Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz. Sayın Öz, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İl Özel İdarelerine ve
Belediyelere Genel Bütçe Vergi Tahsilatından Pay Verilmesi Hakkında Kanun
Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde mahallî idareler maliyesine ilişkin
hususlar, bu idarelerin kuruluş ve görev kanunlarının yanında ayrı kanunlarla
da düzenlenmiş bulunmaktadır. Görülüyor ki, yapılan düzenlemelerde, mahallî
idarelerin millî gelirden aldıkları pay, öz gelirlerinin toplam gelirlerine
oranı ve yerel harcamaların toplam kamu harcamaları içindeki payı gibi ölçütler
mahallî idare özerkliği ile doğrudan orantılıdır. Sayın
milletvekilleri, kanun teklifinin 2’nci maddesiyle, il özel idarelerine ve
belediyelere genel bütçe vergi gelirlerinden verilecek payların hesaplanması ve
oranı düzenlenmiştir. Verilecek payın, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamından vergi iadeleri düşüldükten sonra kalan
net tutar üzerinden hesaplanacağı belirtilmiştir. Değerli
milletvekilleri, kanun teklifinin bu maddesiyle il özel idareleri ve belediyelere
genel bütçe vergi tahsilatı toplamının yüzde 2,85’inin
büyükşehir olmayan belediyelere, yüzde 2,50’sinin büyükşehir içindeki ilçe
belediyelerine, yüzde 1,15’inin il özel idarelerine ayrılacağı belirtilmiştir. Değerli
milletvekilleri, kanun teklifinin bu maddesinde, ayrıca, büyükşehir sınırları
içinde yapılan genel vergi gelirleri tahsilatı
toplamının yüzde 5’inin büyükşehir belediyelerine, ayrıca, büyükşehir ilçe
belediyelerine tahsis edilen payın yüzde 30’unun büyükşehir belediyelerine
ayrılması öngörülmektedir. Bunun yanında, Bakanlar kuruluna, bu maddede
belirtilen oranları iki katına kadar artırma ve kendi haddine indirme yetkisi
de verilmiştir. Yani, böylelikle gerektiğinde sık sık
belediye gelirlerini artırmak üzere kanun çıkarma gereği ortadan kalkmış,
Bakanlar Kurulu bu konuda yetkilendirilmiş olmaktadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun teklifinin bu maddesiyle genel bütçe vergi
gelirlerinden belediye ve il özel idarelerine ayrılan payların dağıtımına esas
belediye ve il nüfusları her yılın ocak ayında Devlet İstatistik Enstitüsü
Kurumundan alınacak, İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığınca alınacak nüfus
orantılarıyla elde edilecektir. Belde, köy ve mahallelerin, bunların bazı kısımlarının
belediyelere bağlanması durumunda, belediyeye bağlandıkları günün fiilen
başladığı, fiilen gerçekleştiği tarihi takip eden ocak ayının birinci gününden
itibaren bu almış oldukları paylar da ilgili belediyelere verilecektir. Ayrıca, nüfusu 10
binin altında olan birçok belediye, değişik bakanlıklarda yapmış oldukları
küçük projelerle para almak için kapı kapı
dolaşmaktaydılar. Bu yaptığımız düzenlemeyle, artık, nüfusu 10 binin altındaki
küçük belediyelere de ayrı bir pay verilecek, bunların da sıkıntıları ayrıca
giderilmiş olacaktır. Bunun yanında,
değerli arkadaşlar, bu kanunla, uzun süredir belediye başkanlarımızın beklemiş
olduğu rüya gerçekleşmiş oluyor. Belediye gelirleri en az yüzde 30, yüzde 45’e
kadar bu artış devam edecektir. Bununla beraber,
değerli arkadaşlar, daha önce, malumunuz, burada sadece nüfus yoğunluğu esas
alınmaktaydı. Şimdi, burada belediyelere verilecek paylarda nüfus, hesaplamada
yüzde 80 etkili, yüzde 20 de gelişmişlik endeksi etkili olacaktır. KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Gelişmişlik neye bağlı Sayın Vekilim? ÖMER FARUK ÖZ
(Devamla) – Özel idarelere verilecek paylarda nüfus yüzde 50, yüz ölçümü yüzde
10, kırsal alan nüfusu yüzde 15, gelişmişlik endeksi yüzde 15, köy sayılarının
fazlalığı dikkate alınma payı da yüzde 10 olarak dikkate alınmıştır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kanun, ben inanıyorum ki, belediyelerimizin ve özel
idarelerimizin birçok sıkıntısını giderecek, belediyelerimiz ve özel
idarelerimiz yerinden yönetimle halkımızın birçok sıkıntılarını giderecektir. Bunun yanında
şunu da belirtmek istiyorum: Başta Malatya olmak üzere, nüfusu belli yoğunlukta
olan, büyükşehir olmayı hak eden illerimizin de büyükşehir olmaları noktasında
gerekli girişimlerin yapılacağına inanıyor, bu vesileyle, bu kanunun
belediyelerimize, özel idarelerimize ve milletimize hayırlar getirmesini
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öz. Şahsı adına
ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Recep Koral. Sayın Koral,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) RECEP KORAL
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gerçekten önemli
bir konu, gecikmiş bir konu. Burada bugüne kadar, şu ana kadar konuşma yapan
bütün arkadaşlarımız belediye ve özel idarelerle alakalı, merkezî bütçeden
yerel yönetimlere yapılan gelir dağılımının adaletli olmadığını, çok uzun
yıllardır bunun devam ettiğini ifade ettiler. Doğru bir tes-pit. Zaten, bunun için de epey uzun bir süre geçmiş
olmasına rağmen, ilk defa, bu payların daha dengeli, daha düzenli olmasını
sağlayan bir kanun teklifiyle huzurlarınızdayız ve bu kanun teklifi üzerinde de
arkadaşlarımız hem olumlu tespitleri hem daha ideal hâle nasıl gelir, onu ifade
etmeye gayret ettiler. 2’nci madde, tabii, kanunun özü. Doğrudan doğruya ilgilendiren, hesaplama ve oranları gösteren bir
şey. Burada değerli arkadaşlarımız tespit yaparken, bilhassa Cumhuriyet Halk
Partisinin, esası üzerinde görüşünü belirten arkadaşımız vergi paylarının
arttığının önemini vurguladı. Bu çok önemli bir şey, havuz büyüdü arkadaşlar.
Payın dağılımına esas olan havuzdur. Bu havuza dâhil olmayan vergiler dâhil
edilmek suretiyle havuz büyüdü. Dolayısıyla büyükşehrin, büyükşehir
ilçelerinin, diğer belediyelerin, il belediyelerinin, il özel idarelerinin alacağı
pay büyüdü, bu fevkalade önemli. Bundan devamlı şikâyet ediyorduk belediye
başkanlığı dönemimizde ama artık bunun ortadan kalktığını görüyoruz, bu
fevkalade önemli. Nüfus dışındaki kriterler hep dile getirildi. Turizmle alakalı kriter hariç diğer kriterler düzeltildi, bu da fevkalade
önemli bir şey. Onun için zaten arkadaşlarımız hep olumlu görüşlerini ifade
ediyorlar. Tabii, denkleştirme ödeneği, küçük belediyelerle alakalı sıkıntı
vardı, o ilave edildi. Bunun dışında eksiklikleri dile getirirken arkadaşlarımız,
2004 yılında burada Büyükşehir Belediyeleri Kanunu, Belediye Kanunu ve İl Özel
İdareleri Kanunu’yla bu mahallî idarelere verdiğimiz yetkileri göz ardı
ettiler. Bilhassa MHP’li arkadaşımız bu konuyu, yetki vermeden -hep Anayasa’ya
atıf yaparak- para veriyorsunuz demeye getirdiler, bu fevkalade yanlış. Biz il
özel idarelerini belediyeler gibi yetkilendirdik kendi alanlarında. Dolayısıyla
il özel idareleri eskiden olduğu gibi almakta oldukları paylarla görevlerini
layıkıyla yapamıyorlar. Mutlaka il özel idarelerine verdiğimiz görevlerle
alakalı payı vermemiz gerekiyordu. Bu adaletsizliği, bu dengesizliği şu anda
ortadan kaldırıyoruz. Yani bunun çok doğru bir şey olduğunu, ancak tespit
yanlış olduğu için; siz bunlara yetki vermediniz, Anayasa’ya göre görevleri ile
ilgili para vermek zorundasınız, bunu da vermeyin demeye gelmesi fevkalade
yanlış anlamalara yol açıyor, bunu da buradan ifade edelim. EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Görevi verirken
parayı verecektin Sayın Vekilim. RECEP KORAL
(Devamla) – Evet, büyükşehirlerle alakalı sıkıntıyı arkadaşlar dile getiriyor.
Yani büyükşehirlerde yaşamanın bedeli diğer yerlerde yaşamanın bedeliyle aynı
mıdır, değil midir? Bunu tartışmaya girmiyorum. Ama bir hususu özellikle arz
ediyorum: Değerli arkadaşlar, Büyükşehir Kanunu’nu çıkarıp bugüne kadar mevcut
büyükşehirleri çalışır hâle getiren ve büyükşehirlere bu gelir payını arttıran
AK Parti İktidarları değil, mevcut bir yapılan düzenleme var Büyükşehir
Kanunu’yla ve büyükşehirlere pay verilmesiyle alakalı kanunlar var, bu
uygulanıyor. Şimdi ne oldu?
Burada yapılan nedir? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Haksızsa değiştirelim. Haksızlık yok mu? RECEP KORAL
(Devamla) – Haksızlık var deyip devamlı bağıran arkadaşımız, acaba haksızlık
etmiyor mu büyükşehirlere? Ediyor. Niye ediyor? Ya büyükşehirleri ortadan
kaldıracaksınız onun mantığına göre ya bütün illeri büyükşehir yapacaksınız. Ben şahsen
geçmişte yerel yönetimlerden gelen biri olarak, bütün illeri belli yetkilerle, ki ağırlıklı olarak da planlamayla alakalı
eksikleri hep görüyoruz, ki arkadaşımız da bunu ifade etti… Büyükşehirlerin il
belediyeleri de büyükşehirlerde olduğu gibi planlamayla ilgili olarak il
bazında yetkilendirilmesi lazım ki, gelecekle alakalı daha iyi, daha düzenli,
daha insanca yaşanır şehirler olsun. Buna katılıyoruz ve bu bizim de arzu
ettiğimiz bir şey ama bir düzenleme yerel yönetimlerle alakalı arka arkaya
geliyor, adım adım geliyor. Dolayısıyla bu adımları
atarak ona da sıra geleceğine inanıyorum. Burada bu
düşüncede olan arkadaşlarımız, muhalefetiyle iktidarıyla olduğu müddetçe bunu
da çıkarırız, bu önemli değil. Ama şu anda eski kanuni düzenlemeye göre var
olan belediyeleri, Erzurum’ Ben şahsen bu
konuda düşüncemin özellikle Hamzaçebi’yle örtüştüğüne
inanıyorum belediyelerin planla alakalı konusunu. Ama kaynak devretmeyin,
yanlış olur demek, ya merkezden yetkileri yerele aktarırken kaynakları da
aktarmanın adımını atalım. Bunu yapıyoruz. Özellikle özlediğimiz bir şeydi,
dile getirdiğimiz bir şeydi. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Koral, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. RECEP KORAL
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, tamamlıyorum. Halkımız yerel
hizmetleri anında alma durumunda ama yerel yönetimler hizmetlerini verirken
halk tarafından daha sıkı denetleniyor. Kaldırım taşını değiştirdiğinizde
anında tepki verebiliyor. Merkezî yönetimin denetlenmesinden
çok daha farklı. Dolayısıyla bu kaynakların çarçur edilmediğine
inanıyoruz. Biz çiçekler
içerisinde bir İzmir istiyoruz tıpkı çiçekler içerisinde bir İstanbul olduğu
gibi. Bütün illerimiz böyle olsun. Sadece kanallar sokağa akan belediyelerden
bıktık usandık. Onları ortadan kaldırdık Allah’a şükür. Köylere kadar, küçük
belediyelere kadar gittik. Bunların sayısını da artıracağız. El birliğiyle
yapacağız. Bu Meclis geçen dönem olduğu gibi bu dönemde de yerel yönetimlerle
alakalı devrimler yapmıştır, bunları yapmaya devam edecektir. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Koral. Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Yıldız,
buyurun efendim. SACİD YILDIZ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana şunu
sormak istiyorum: İstanbul Belediyesi işleri çoğu kez ihalesiz kendi
şirketlerine veriyor, bu şirketler de aldıkları ihaleleri yandaşlarına
dağıtıyorlar. İçişleri Bakanlığı bu rant dağıtım
mekanizmasını hangi gerekçeyle savunuyor? Çünkü hiç soruşturma ve araştırma
gereği duymuyor. Bunlara ne cevap vereceksiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yıldız. Sayın Nalcı... KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Ben Sayın
Bakanıma şunu sormak istiyorum sadece: Türkiye’de toplanan tüm vergilerle
İstanbul ve Ankara’daki vergilerin oranı acaba kaçtır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
2008 yılı vergi gelirleri hedefine ilk beş aylık dönemde yüzde kaç oranında
ulaşılmıştır? Vergi tahsilinde geçen yılın aynı dönemine göre ne kadar azalma
veya artma olmuştur? Azalma var ise bunun sebebi sizce nedir? Bugün serveti 1
milyon doların üzerine çıkan iş adamlarımızın sayısının geçen yıla göre yüzde
17,5 oranında artarak 50 bine ulaştığı ifade edilmektedir. Acaba bu son yılda 1
milyon dolarlık servete ulaşan 8 bin adet iş adamı içerisinde vergisini tam
vermeyenlerin sayısı nedir? Bunun tahsili konusunda görüşünüz nedir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Doğru… REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. İçişleri
Bakanlığına sormak istiyorum. Özellikle İç
Anadolu Bölgesi’ndeki kaymakam ve valilerin önlerine gelen sorunlarla ilgili
iki soru soracağım. Yaz ayları
olmasına rağmen, ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi Tokat ilinde Erbaa,
Niksar, Zile, Reşadiye olmak üzere köy ve belde yollarında çok büyük kasisler
ve çukurlar vardır. Buralarda tamir yapılması için il özel idarelerine herhangi
bir kaynak aktarmayı düşünüyor musunuz? İkinci soru
olarak, özellikle ülkemizin çeşitli yerlerinde olduğu gibi Tokat ilinin Erbaa
ilçesinde sulama birliklerine elektrik borcundan dolayı su verilememektedir. Su
verilemediği için de topraklar susuz kalmış ve toprak yanma durumuyla karşı
karşıya kalmıştır. Valilerimize özellikle iletilen bu sorunlarla ilgili Hükûmet olarak herhangi bir şey yapmayı düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –Teşekkür
ediyorum Sayın Doğru. Sayın Vural… OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana şu
soruyu yöneltmek istiyorum: Biraz önce İçişleri Bakanımıza İzmir
milletvekilimizin yönelttiği soru da arsenikli suyla ilgiliydi. Bu, halk sağlığını ciddi mahiyette tehdit eden ve tartışması çok
olan bir konu. İzmir’le ilgiliydi ve Sayın Bakan şu cevabı verdi:
“Tabii, İzmir’deki sorun, birkaç senedir bu şekilde devam etmesine rağmen,
sanki yeni tespit edilmiş gibi bu göstergelerin yeni açıklanmış olmasıdır. O,
tabii, biraz üzücü bir boyuttur.” Şimdi, üzücü olan
nedir? Yani halktan iki yıldır saklanmış da bugün açıklanması mı üzücü?
İzmirliler yani arsenikli su mu içiyordu? Bu konuda eğer iki üç senedir tespit
yapılmışsa bununla ilgili herhangi bir girişimde bulunuldu mu, bulunulmadı mı?
Çok önemli bir olayla karşı karşıyayız. İzmirliler bu konuda bir cevap
bekliyor. Doğrusu, konunun
bu kadar saklanmış olması acaba neyi ifade ediyor? Bu konuda bir tedbir aldılar
mı? Bir soruşturma var mı? Bu cevabın mahiyetini öğrenmek istiyorum? BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Özdemir… HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma soruyorum: Bütçe Plan
Komisyonu üyelerine dağıtılan tablolarda
-büyükşehir belediyeleri olan- Kocaeli Büyükşehir Belediyesine kişi
başına 562 YTL, büyükşehir olmayan diğer il belediyelerine genel olarak 168 YTL
veriyorsunuz. 1,5 milyon nüfusa sahip olan Gaziantep Büyükşehir Belediyesine
ise kişi başına 132 YTL veriyorsunuz. Kocaeli’nin 9 milletvekili, Gaziantep’in
10 milletvekili var. Bu durum sizce adaletsizlik yaratmıyor mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Özdemir. Sayın Dibek… TURGUT DİBEK
(Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Ben az önce Sayın
İçişleri Bakanımıza sormuştum, gerçi o da yazılı cevap vereceğini beyan etti.
Onunla bağlantılı öncelikle sormak istiyorum: Bu İller Bankasının
belediyelerden almakta olduğu ortaklık payı var. Bu çok büyük sıkıntı
yaratıyor. Haksız bir uygulama. Bu ortaklık payının alınmasını kaldırmayı
düşünüyor musunuz? Öncelikle bunu soruyorum. İkinci olarak da,
Sayın Vural az önce İzmir’in suyuyla ilgili belirtti. Türkiye genelinde illerde
herhangi bir, bu konuda, tüm sularla ilgili olarak bir tespit yapılmış mıdır?
Kaç ilin suyunda arsenik tespit edilmiştir? Bu konuda bilgi var mı? Bunu da
merak ediyorum. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Dibek. Sayın Bakanım,
buyurun. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim. Arkadaşlarımızın
sorularının önemli bir bölümü istatistiki bilgileri
gerektirdiği için önemli bir bölümüne yazılı cevap vereceğim. Ancak, biraz önce
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerini bizimle paylaşan Kocaeli
Milletvekili arkadaşımız Sayın Erenkaya “AK Parti
İktidarı döneminde veya iktidarları döneminde belediyelerle ilgili hiçbir
iyileştirme yapılmamıştır.” şeklinde bir beyanda bulundular. Şunu hemen ifade
edeyim ki, yerel yönetimlerle ilgili, başta özel idareler olmak üzere
büyükşehir belediyeleri ve ilçe ve diğer belde belediyeleri olmak üzere bu
yerel yönetim organlarımızla ilgili temel yasalar hem 58’inci hem de 59’uncu Hükûmetler döneminde çıkarılmıştır. Daha önceki hükûmetler döneminde Devlet Personelden de sorumlu Devlet
Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevini yürütürken, kamunun yeniden
yapılanması bağlamında hem Özel İdare Yasası tamamen yeniden ele alınmış hem de
Büyükşehir Belediyeler Yasası yeniden düzenlenerek yerel yönetimlerin yetki ve
sorumlulukları artırılmıştır. Özellikle… BAŞKAN – Sayın
Bakanım… ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Efendim? BAŞKAN –
İsterseniz, sorulara cevap verirseniz… Yani Hükûmetin
burada kürsüden konuşma hakkı var. Yani, arkadaşımız onu kürsüden ifade ettiği
için… Şimdi, sorular için gecikmiş olacağız. Ona değindiniz. Ben onu istirham
edeyim. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Tabii, Sayın Başkanım, zaten oraya bağlantı
kurmaya çalışıyorum. O nedenle, bu
dönemde, yani AK Parti İktidarları döneminde yerel yönetimlerle ilgili önemli
iyileştirmeler yapılmış, bunlardan bir tanesini de şimdi gerçekleştirmeye
çalışıyoruz. Bu hususu bir tespit olarak ifade etme ihtiyacını duydum. Sayın Yıldız, bir
soru yönelterek “İstanbul Büyükşehir Belediyesi, ihalelerini kendi şirketlerine
vermekte, bu şirketler de bu ihaleleri, bu yapım işlerini kendi yandaşlarına
havale etmektedir.” diye bir tespitte bulundular. Kuşkusuz ki, başta
belediyeler olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşları yapım işleriyle ilgili
ihale sürecini yasalara dayandırmak zorundadırlar. Bu konuda tabi oldukları
yasalar vardır, başta Kamu İhale Yasası olmak üzere. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Uymazlarsa? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Yıldız, eğer
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin hangi ihalesi, hangi işi, hangi yapım
ihalesi, hangi yandaşa verilmiştir; bu konuyla ilgili bizi bilgilendirirlerse,
ben bir bakan arkadaşınız olarak, eğer bir yanlışlık olduğunu, bir kayırma
olduğunu iddia ediyorsanız, bunun üzerine gideceğimi, burada Genel Kurulda
altını çizerek ifade ediyorum. Lütfen delilli
olarak, falan tarihte falan iş falan yandaşa yasalara aykırı olarak verilmiştir
diye buraya örnek, misal getirin. Yuvarlak, suçlayıcı, tamamen belediyenin
işlerinin şaibe altında olduğu intibaını doğuracak bu tür soruları sorarsanız
haksızlık yapmış olursunuz diye düşünüyorum. Çünkü,
Türkiye bir hukuk devletidir. Her kişi ve her kurum yaptığı işlerden dolayı
mutlaka bir denetime tabidir. İçişleri Bakanlığının müfettişleri,
belediyelerimizi zaman zaman rutin veya rutin dışı
denetlemektedirler. Eğer buralarda bir yasalara aykırılık söz konusu ise
kuşkusuz ki, gereken işlemler mutlaka yapılır. Ben Sayın Yıldız’dan bu konuda,
bu beyanını vesikalandırıcı bilgiler varsa, bize eğer
lütfederlerse, verirlerse memnun olacağımı ifade etmek istiyorum. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım, biraz sonra size Kamu İhale Kurumunun
altı tane kararını vereceğim ve hiçbir şey yapmadığınızı bütün Meclis duymuş
olacak. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Nalcı, Sayın Işık, Sayın Doğru, Sayın Vural
ve Sayın Özdemir de sorular yönelttiler ama zamanım doldu. Zaten biraz önce ifade
etmiştim, bunlarla ilgili yazılı cevap vereceğimi, Sayın Başkanım, ifade etmek
istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, istatistiki bilgi sormamıştık
tabii. Sayın Bakan grup adına yapılan konuşmayı cevaplayacağına bizimkini
cevaplamaya öncelik verseydi memnun olurduk. İzmirliler bekliyor! ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Vural, sürem doldu efendim. BAŞKAN – Madde
üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup,
aykırılık durumuna göre işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
248 sıra sayılı Tasarının 2’nci maddesinde yer alan “yüzde
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
248 sıra sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesine Dair Kanun Teklifinin 2. maddesinin 2. fıkrasına
“il özel idarelerine ayrılan payın % 10’u köy idarelerine ayrılır ve
nüfuslarına göre il özel idarelerince dağıtılır” cümlesinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 248 Sıra Sayılı İl Özel İdarelerine ve
Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesine Dair Kanun
Teklifinin 2. maddesinin 3. fıkrasına “Büyükşehir belediye sınırları içinde
yapılan genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı
toplamının yüzde 5’ine tekabül eden kısmın yüzde 5’i Büyükşehir olmayan sınır
komşu illere tahsis edilebilir” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 248 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin (3) numaralı fıkrasındaki “yüzde
“(4) Büyükşehir
belediyesi statüsünde olmamakla birlikte nüfusu herhangi bir büyükşehir
belediyesinden fazla olan belediyeler ile sınırları içinde havaalanı, liman,
üniversite ve yatırımcı kuruluşların bölge müdürlüğü olan belediyelere;
belediye sınırları içinde tahsil edilen genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamının yüzde 5’i belediye payı olarak ayrılır.
Söz konusu belediyeler bu kanun uygulamasında büyükşehir belediyesi sayılır.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hangisine? BAŞKAN – En son okuduğuma. PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Şimdi ben “katılmıyoruz”
diyeceğim, Sayın Mevlüt Aslanoğlu
“sayıları yok” diyecek. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Evet. PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Biz, karşı olarak takdire
bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Karşı olamazsın ya! OKTAY VURAL
(İzmir) – “Katılmıyoruz” diyebilirsiniz. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, siz karşı olamazsınız, Komisyon karşı olur. PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmayarak takdire
bırakıyoruz. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Siz karşı olamazsınız, katılamazsınız. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, katılması için çoğunluğunun olması lazım. Sayın Bakanım,
katılıyor musunuz efendim? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, konuşacaksınız, buyurun. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birkaç rakam vereceğim,
rakam okuyacağım ve hepinizin vicdanına bırakacağım, bazı illerin
milletvekillerinin vicdanlarına bırakacağım. Değerli
arkadaşlarım, Muğla’nın alacağı para bu yasayla 9 milyon. Bu yasayla, Ardahan 2
milyon, Sinop 5 milyon ve bunlar normal il belediyesi. Şimdi size
büyükşehirleri okuyacağım ve burada da alt kademe belediyelere giden para da o
nüfusa gidiyor. Aslında, şimdi, Adapazarı’nın nüfusu, RECEP KORAL
(İstanbul) – Niye kıskanıyorsun, onu anlamadım? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Kimseyi kıskanmıyorum Beyefendi ben! Hakkımızı verin,
hakkımızı! Hakkımı istiyorum! Şanlıurfa’yı… RECEP KORAL
(İstanbul) – Erzurum’u kötü örnek gösteriyorsun. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Bir dakika… Şanlıurfa’yı… RECEP KORAL
(İstanbul) – Erzurum’a yetmiyor mu o para? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika… Hayır, ben kimseyi kıskanmıyorum, hakkımızı
istiyoruz! Siz “hak ve adalet” diyorsunuz. Ben diyorum ki: Madem bir kanun
yapıyoruz, siz Şanlıurfa’yı RECEP KORAL
(İstanbul) – Erzurum’a yetmiyor o para, Erzurum’a yetmiyor! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – … 650 bin nüfus yapıyor ve aldığı para 80 milyon. Yaa, bu hak
mıdır, adalet midir! OKTAY VURAL
(İzmir) – Değil, değil… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hak mıdır, adalet midir bu! Ben bunu söylüyorum. OKTAY VURAL
(İzmir) – Adalet bunun neresinde! FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Burada dediğimiz… Biz bunu… OKTAY VURAL
(İzmir) – Kalkınma yok ki adalet olsun! KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Adalet ve Kalkınma Partisinin adaletidir bu. VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Size göre. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Önergede şunu söylüyoruz, diyoruz ki: “Malatya olarak,
beni EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Denizli kaç alıyor? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika geleceğim. Siz bunlara, 136
trilyon lira para veriyorsunuz, en düşüğüne, 170 milyon veriyorsunuz. Hak mıdır
bana 66 milyon vermeniz! Adalet midir? HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Gaziantep’i de ekle, Gaziantep’i. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Şanlıurfa, Van, Malatya, Kahramanmaraş, Denizli, Trabzon,
Balıkesir, Tekirdağ ve Manisa’nın hakkını yiyorsunuz. RECEP KORAL
(İstanbul) – Büyükşehir olması lazımdı. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Evet, o zaman gelin, yapın! Niye yapmıyorsunuz? Biz
diyoruz ki bu önergede… RECEP KORAL
(İstanbul) – Siz niye yapmadınız? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika… Kim o? Kim yapmadı? RECEP KORAL
(İstanbul) – Siz iktidardayken… FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Ne zaman? BAŞKAN –
Karşılıklı konuşmayalım sayın milletvekilleri. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Biz bu önergede diyoruz ki arkadaşlar… Bir şey
istemiyoruz. Bir dakika… Recep Bey, bir şey istemiyoruz. Diyoruz ki: “Bizi
büyükşehir yapmayın. İsmimizi büyükşehir koymayın.” İsmimizi
büyükşehir koymayın ama şu uygulamada nüfusu mevcut büyükşehirlerden daha çok
olan, bazı özelliği… Örneğin, şu saydığım Tekirdağ… Saydığım şu illerin… Kaç
kilometre Çorlu Tekirdağ’a? Siz, Kocaeli ile Gebze’yi birleştirdiniz. KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Daha yakın Sayın Vekilim. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Kocaeli’ye Gebze Bizi büyükşehir
yapmayın. İsmimizi büyükşehir koymayın. Büyükşehir koymayın ismimizi. Hakkımız
neyse, hak ediyorsak verin. Mevcut büyükşehirlerden… Ama OKTAY VURAL
(İzmir) – Yazık! Düzeltelim bunu. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Yani, arkadaşlar, eğer bir yasa yapıyorsak… Biz
belediyelerin gelirlerinin artmasına karşı değiliz, sonuna kadar, daha çok
verelim. Hiç kimseyi de kıskanmıyoruz ama hak ve adaleti tecelli ettirin, benim
hakkımı yemeyin, kimseyi de kandırmayın. Demin, bir
arkadaş… Siz çıktınız, dediniz ki “Zamanı gelir yaparız.” Recep Bey, altı
senede çocuk kandıramazsınız. RECEP KORAL
(İstanbul) – Altı senedir sen neredeydin? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Altı senedir, ben bu kürsüde… RECEP KORAL
(İstanbul) – Altmış senedir Cumhuriyet Halk Partisi var. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Altı senedir… Ben altı sene… Siz kendinizden
konuşuyorsunuz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım. Ben, burada sekiz
tane ilin milletvekillerinin vicdanına sesleniyorum. Eğer, vicdan varsa, hak… RECEP KORAL
(İstanbul) – O yanlış. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, hayır... Pardon, özür diliyorum. Hepinizin vicdani
duygularına… Hakkın ve adaletin tecelli etmesini istiyorsanız, bu saydığım
vilayetleri -haa, başka vilayet varsa onu da yapalım-
Bu pastadan siz
yılda 750 trilyon Kocaeli’ye para veriyorsunuz
arkadaşlar. Benim nüfusum Kocaeli’nin yarısı, verin 500 trilyonu; 60 trilyon
veriyorsunuz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hak mıdır, vicdan mıdır, adalet midir? Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Tamam
Sayın Öztürk. Önergeyi
oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur. Birleşime beş
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.20 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.29 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Canan CANDEMİR
ÇELİK (Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 122’nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. 248 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Teklifin 2’nci
maddesi üzerinde verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
248 Sıra Sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesine Dair Kanun Teklifinin 2. maddesinin 3. fıkrasına
“Büyükşehir belediye sınırları içinde yapılan genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamının yüzde 5’ine tekabül eden kısmın yüzde
5’i Büyükşehir olmayan sınır komşu illere tahsis edilebilir” cümlesinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz. Mümin İnan (Niğde) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) - Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın
Nalcı, buyurun. KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli vekiller; görüşülmekte olan 248 sıra sayılı
İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay
Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin üçüncü bendine vermiş
olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlarım. Saygıdeğer
milletvekilleri, büyükşehir belediyelerine ayrılan paylarda büyük bir
adaletsizlik var. Bunun örneğini şöyle vermek istiyorum: Kendi bölgem olan
Tekirdağ’da, bilindiği gibi, 2.400 tane fabrika bulunmaktadır. Bu fabrikaların
ancak 100 veya 150’sinin merkezi Tekirdağ ve bulunduğu ilçelerde, diğer kalan
2.300; 2.250 fabrikanın genel merkezi ve vergi dairesi büyükşehirde, yani
İstanbul Büyükşehire bağlı. Şimdi, Tekirdağ
bu büyük metropollerin yanında bulunan en şanssız
illerden birisi. Burada, aynı zamanda bizim bulunduğumuz bölgede, sayın
milletvekilleri, İstanbul’un sanayisiyle birlikte bulunan ve aynı zamanda
çevreyi, su kaynaklarını, havasını kirleten bir şey söz konusu. Şimdi, siz
bunlardan dolayı Tekirdağ Belediyesine veya Çerkezköy’e pay vermezseniz orada
hiçbir hizmet yapılma imkânı kalmaz. Ben size burada çarpıcı bir örnek vermek istiyorum: Bakın -burada
Sayın Mevlüt Bey de konuyu açıkladı- Türkiye’de büyükşehirlerin
dışında sadece 16 il Çorlu’dan büyük ilçe olarak, 13 il Çerkezköy’den daha
küçük ve Kapaklı beldemiz var bizim Çerkezköy’ün yanında, 43 bin nüfuslu ve 6
il de bu Kapaklı beldesinden daha küçük. Bu bölgede yoğunlaşmış bir sanayi söz konusu, bu bölgede bir çevre
kirliliği… Biz -ki, şu anda kendileri de burada, Komisyonda olan arkadaşlarımız
burada- Küresel Isınma Komisyonunda Trakya’ya gittiğimiz zaman Ergene ve
çevresinin kirliliğine baktık ve bunları raporlara geçirdik. Bunların tek
sorumlusu, İstanbul’un sanayisinin o bölgeye kayması. Sayın
milletvekilleri, ben burada bir iki çarpıcı örnek daha vermek istiyorum bu
konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, vergi gelirlerinden payların ne kadar
fazlalaştığı konusunda: Şimdi, Antalya ili… Antalya ili bildiğimiz gibi bir
turizm cenneti ve bizim turizm başkentimiz. Antalya’nın nüfusu 877 bin, alacağı
pay 174 trilyon. Kocaeli’nin birleştirilmiş nüfusu 1 milyon 346 bin. Yani,
orana vuracak olursak, yüzde 52 bir nüfus fazlası var ama alacağı para 756 trilyon.
Yani, yüzde 380. Bunun nedeni orada toplanan vergiler. Şimdi, neden
bundan Tekirdağ mahrum kalıyor? En az Kocaeli kadar, en az Sakarya kadar
Tekirdağ bölgesinde fabrika var. Bu fabrikaların hepsinin çilesini Tekirdağ
çekecek, parayı büyükşehir alacak! Eğer burada gerçekten adaletli bir sistem
yapmak istiyorsak, bunu çevirmemiz lazım. Bizim vermiş olduğumuz önergede kötü
bir şey yoktu ki. Sayın
milletvekilleri, diyoruz ki, büyükşehir belediyelerinin almış olduğu -çünkü o
benim bölgemdeki vergileri kullanıyor- vergilerin yüzde 5’i yani kendine düşen
o yüzde 5’ten yüzde 5’ini büyükşehir olmayan diğer illere verilebilir. Bunda
kötü bir şey yok. Ben, diğer burada kaç tane milletvekili arkadaş varsa yüzde
90’ıyla teke tek oturup konuşayım, yüzde 90’ı da bu konuya hak verir. Ama iş
burada kanun tasarısına geldiği zaman, herkes reddi kaldırıyor. Bu, hiçbir
şekilde ne adalete sığıyor ne de insafa sığıyor. Tekirdağ’ın durumu ne olacak?
Tekirdağ bir tarım kentiydi. Bugün Şarköy’ü alın, gelin bu tarafa Barbaros’u
alın, bu kısımlar da İstanbul’un yazlık bölgeleri ve bunlardan dolayı hiçbir
giden para yok. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Nalcı. KEMALETTİN NALCI
(Devamla) – Şimdi, şu konuda da… Ben bu konuyu değerli milletvekili
arkadaşlarla konuştuğum zaman şunu söylediler: “Ya nüfus var.” Değerli
milletvekilleri, Çorlu, Çerkezköy, Muratlı üçgeninde çalışan insanlar, çevre
illerden gelen insanlar. Oranın nüfuslarının gündüz nüfusuyla gece nüfusu
arasında 2 kat fark var. Bugün İstanbul’dan Silivri’ye -işte büyüttünüz-
Silivri’den, Çanta’dan, Gümüşyaka’dan, bu taraftan
gelin, Kırklareli Vize’den bu bölgeye çalışmaya gelen insanlar var ve bu
bölgenin belediyeleri hizmet vermekte zorlanıyor. Trakya’da numunelik arıtması
olan belediye yok. Ben bu tasarımıza
destek vermeniz ümidiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var
olun. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Nalcı. Evet, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
248 sıra sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesine Dair Kanun Teklifinin 2. maddesinin 2. fıkrasına “il
özel idarelerine ayrılan payın % 10’u köy idarelerine ayrılır ve nüfuslarına
göre il özel idarelerince dağıtılır” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz. Murat
Özkan (Giresun) ve Arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın
Özkan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MURAT ÖZKAN
(Giresun) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
teklifinin 2’nci maddesinde köy tüzel kişiliklerine de bir pay verilmesi için
bir önerge vermiş bulunuyoruz. Öncelikle
önergemizin gerekçesini arz etmek istiyorum. Anayasa’nın 127’nci maddesi
mahallî idareleri, il özel idareleri, köyler ve belediyeler olarak bir cüz
şeklinde saymaktadır. Bu yasayla köy idareleri yine ayrı tutulmuş ve bir
ayrımcılık yapılmıştır. Gerçi Sayın Bakan “Köy kanunu çıkaracağız.” dedi ama bu
düzenlemeyle, köy kanunuyla köylerin öz gelirlerinin düzenlenmesi gerekir,
aynen Belediye Kanunu’nda olduğu gibi. Eğer kanuni
sistematik açısından bakacaksak, “il özel idareleri, belediyelere ve köylere
genel bütçeden pay verilmesi” diye bir kanun içerisinde almak gerekir. Aksi
takdirde sistematiği bozmuş oluruz. Nasıl Özel İdare
Kanunu’nda özel idareye genel bütçeden pay verilmesine dair bir hüküm yok ise
ve Belediye Kanunu’nda ya da Büyükşehir Belediye Kanunu’nda böyle bir hüküm
yok, kendi öz gelirleriyle, belediye gelirleriyle ilgili ayrı bir kanun varsa,
genel bütçeden mahallî idarelere pay ayrılması da özel bir düzenlemeyle şu anda
karşımızda. Bu özel düzenlemeye Anayasa’nın 127’nci maddesinin amir
hükmü gereğince bir fıkraya maddi bir ekleme yaparak köylerin de dâhil
edilmesini öneriyoruz. Hâlen 12 milyon
yurttaşımız köylerde yaşamaktadır ve bu insanlar da vergi mükellefidir. Bu
insanlar doğrudan ya da dolaylı olarak ödemiş oldukları vergilerle
belediyelerin ve özel idarelerin almış oldukları paya katkı sağlamaktadırlar.
Ancak, bu insanlar kendi köylerine bu vermiş oldukları vergilerden herhangi bir
pay ayırmayarak, köyde yaşayan yurttaşlarımıza farklı bir muamele, kamu
hizmetlerinde eşitlik ilkesine de aykırı bir uygulamayla karşı karşıya
olduklarını da burada ifade etmek istiyorum. Ayrıca şu bir
gerçek ki, köyler, maalesef, diğer bölgelerimize göre asgari yaşam standardına
ulaştırılamamış yerlerdir; yani, moda tabiriyle, pozitif ayrımcılığın yapılması
gereken yerlerdir. Biz şuna inanıyoruz ki, gerçekten köy ve köylü olmadan Türk
milletinin beslenmesi, gelecekteki gıdanın en önemli unsur olacağını vurgulayan
bizler, köy ve köylüyü yaşadığı ortamda tutmak ve belli oranda üretime katkıda
bulundurmak mecburiyetindeyiz. Çünkü büyüme hızımız normal nüfusumuzu istihdam
edecek seviyede değilken, köyden kente akışı durduramadığımız takdirde sosyal
problemlerin de önüne geçemeyeceğiz. Bu arada, bir
önceki madde hakkında, 2’nci madde hakkında bir önceki konuşmamda, büyükşehir
belediyelerine ya da özel idarelere yetki konusuyla ilgili konuştuğumu iddia
etti AKP Grubundan bir değerli hatip. Ancak, herhâlde benim konuşmamı yeterince
dinlemedi. Tutanakları alıp bir daha okumasını istirham ediyorum. Çünkü
tutanaklarda belediyelerin yetki devriyle ilgili herhangi bir husus olmamıştır.
Konuya da buradan açıklık getirmek istiyorum. Şimdi, köy
idareleriyle ilgili yeni bir kanuni düzenlemenin yapılması çok önem arz
etmektedir. 1924 yılında çıkartılmış bir yasa vardır. Şunu da belirteyim hemen:
Bu yasa, cumhuriyeti kuran iradenin ilk yaptığı yasalardan biridir, cumhuriyeti
kuran insanların köye ve köylüye vermiş olduğu önemin göstergesidir. Ancak,
ondan sonra gelişen şartlara uyum sağlamayan ve köyün öz gelirlerini toplanamaz
hâle getiren bir durum ortaya çıkmıştır. Ancak, bir kez daha ifade etmek
istiyorum sayın Bakanlık yetkilileri de buradayken,
kanun sistematiği açısından Köy Kanunu’na genel bütçe gelirlerinden pay
aktarılmasına ilişkin hüküm konulmasının yanlış olacağını, eğer köy idarelerine
genel bütçeden pay aktaracaksak bu kanunla tanzim etmemiz gerektiğini, bu hususun
da yerel yönetimler özerklik şartına da uygun olacağını, en ufak mahallî
demokratik birimimiz olan köylerin de bir noktada mali özerkliğe kavuşturulması
gerektiğini düşünüyor ve önergemizi destekleyeceğinizi umuyorum. 12,5 milyon
insanımız bu düzenlemenin yapılmasını bekliyor. Bu vesileyle,
hepinize şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi adına saygı ve sevgilerimi
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özkan. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
248 sıra sayılı Tasarının 2’nci maddesinde yer alan “yüzde Mehmet Akif Hamzaçebi
(Trabzon) ve arkadaşları. BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim. MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergeyle, kanun
teklifinde yer alan bazı oranların değiştirilmesini Genel Kurulun takdirine
sunuyoruz. Önergeyle önerilmiş olan oranlar, teklifin ilk hâlinde yer almış
olan oranlardır. Komisyon görüşmeleri sırasında bu oranlar azaltılmıştı;
tekrar, azaltılan oranların kanun teklifindeki ilk oranlara yükseltilmesi
önerilmektedir. Değerli milletvekilleri,
nüfusu 10 binin altındaki belediyelere yönelik olarak kanun teklifinde yer alan
denkleştirme ödeneğinin, iyi niyetli bir madde olmakla birlikte, nüfus sayımı
sonucunda nüfusu oldukça azalmış olan belediyelerin sorunlarını çözmekte
yetersiz olduğunu ifade etmiştim. Buna ilişkin olarak Şanlıurfa’dan iki
belediyeyi örnek vermiştim, Halfeti ve Harran belediyeleri. Şimdi, aynı
konuda bir başka örnek daha vermek istiyorum sizlere. Trabzon’un Darıca Belde
Belediyesini örnek olarak vermek istiyorum. 2000 yılı nüfus sayımına göre 4.900
olan nüfusu bu beldemizin, son nüfus sayımıyla 3.500’lere düşmüştür. Yaklaşık
olarak nüfusunda 1.400 kişilik bir azalma söz konusudur. Yine bu belediyemizin
İller Bankasından almakta olduğu pay 600 bin YTL düzeyinden son nüfus sayımına
göre 400 bin YTL’nin altına düşmektedir. Yani üçte 1 oranında payında bir
azalma söz konusudur. Şimdi,
denkleştirme ödeneğine ilişkin maddenin uygulanması sonucunda bu belediyemize
bir yardım yapılacak. Gelişmişlik endeksini ihmal edersek, yapılacak yardımın
tutarı da 41 bin YTL düzeyindedir. Yani azalma 200 bin YTL düzeyinde,
denkleştirme ödeneğiyle bu belediyeye yapılacak yardım 41 bin YTL düzeyinde.
Azalmayı telafi eden bir mekanizma değil. Dolayısıyla denkleştirme ödeneğine
ilişkin maddenin bir kez daha ele alınıp, nüfusu azalmış olan belediyelerimizin
sorunlarını giderecek şekilde yeniden yazılması gerekiyor. Önümüzdeki yerel
seçime kadar belki bazı çözümlerin bulunduğunu Sayın Bakan söyleyecektir. Ama
yerel seçim sonrasında belirttiğim sorun tekrar bu belediyelerimizin önüne
gelecektir. Bir konu da büyükşehirlerle ilgili. Büyükşehir belediyelerine ilişkin olarak tasarının tümü üzerinde
görüşlerimi ifade ederken bu konuda yeni bir yaklaşımın gerekli olduğunu
söylemiştim. Hâlen büyükşehir belediyesi olmak için en az 750 bin nüfusa sahip
olmak yönündeki şartın gözden geçirilerek, bu şartın ülke ihtiyaçlarına uygun
olarak yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştim; tekrar bunu
söylüyorum. 750 bin nüfusu esas alırsak, gerçekte bölgesinin merkezi olan
birçok kent veya birçok demeyeyim, bazı kentler bu tanımın dışında kalmaktadır. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Örneğin Trabzon! MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bölgesinin ekonomik olarak
merkezi, sosyal olarak merkezi, merkez olması nedeniyle etki alanı geniş, etki
alanının geniş olması nedeniyle çevre illere de hizmet verme özelliğine sahip,
gün içindeki nüfus hareketinin yoğun olduğu bu belediyelerin büyükşehir
olabilmesi için münhasıran nüfus şartını araması şeklindeki bir yaklaşımı
ortaya koyarsak bu doğru olmaz değerli arkadaşlar. O nedenle bu şartın değiştirilmesi gerektiğini ifade ediyorum. Burada iktidar
partisi grubu adına konuşan bir milletvekili arkadaşımız Trabzon’un büyükşehir
olmasıyla ilgili fırsatın 1990’lı yıllarda kaçırıldığını ifade etti. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Şimdi yapın! MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bu açıklamayı üzüntüyle dinledim. Eğer 1990’lı yıllarda
SHP’nin iktidar olduğu, SHP’nin koalisyon ortağı olması nedeniyle iktidar
olduğu hükûmetin Trabzon’u büyükşehir yapmamış
olmasını bu arkadaşımız bir hata olarak dile getiriyorsa, bu hatayı düzeltmenin
yeri burasıdır. Yani arkadaşımız, hem o zamanki hükûmetin
yapmış olduğu uygulamayı hata olarak değerlendirecek, hem de bugün bu konuda
bir farklı tavır sergilemeyecek, o hatayı benimseyen bir anlayış sergileyecek.
Doğrusu bunu yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. O bir hata ise -ki, hata
olduğu ortaya çıkıyor- o hatayı düzeltmenin yeri burasıdır. Bunu da sizlerin
dikkatinize sunuyorum. Sözlerimi burada
bitirirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan! BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, önerge kabul edildi! (MHP sıralarından “Karar yeter
sayısı!” sesleri) BAŞKAN – Efendim?.. TURGUT DİBEK
(Kırklareli) – Önerge kabul edildi Sayın Başkan! KAMER GENÇ (Tunceli)
– Çoğu elini kaldırmadı, hiç bakmıyorsunuz! FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Önerge kabul edildi efendim! BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, önerge kabul edildi. BAŞKAN – Kabul
etmeyenler… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, önergeye “Hayır” denilmedi. BAŞKAN – Madde
kabul edilmiştir. Birleşime beş
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.50 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 18.54 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 122’nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum. 248 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. Sayın
milletvekilleri, 4’üncü sırada yer alan, Avrupa Yatırım Bankasının Türkiye’de
Temsilcilikler Açmasına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Yatırım
Bankası Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz. 4.- Avrupa Yatırım
Bankasının Türkiyede Temsilcilikler Açmasına Dair
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Yatırım Bankası Arasındaki Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/592) (S. Sayısı: 247) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 5’inci sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Hayvan Sağlığı ve Karantina Konusunda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları’nın görüşmelerine başlıyoruz. 5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Hayvan Sağlığı ve Karantina Konusunda İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/366) (S. Sayısı: 241) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bundan sonra da komisyonun
bulunmayacağı dikkate alınarak, çalışma süremizin de bugün 20.00’de
kapanacağını dikkatinize sunarak, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 26 Haziran 2008 Perşembe günü, yani yarın, alınan karar
gereğince 13.00’te toplanmak üzere Birleşimi kapatıyorum ve ülkemizi yurt
dışında şerefle, gururla temsil eden A millî futbol takımımızın da Almanya’yı
yenerek finale çıkacağı ümidini ve heyecanını taşıyor ve millî takımımıza da başarılar
diliyorum. (Alkışlar) Kapanma Saati: 18.55 |
|