DÖNEM: 23                            CİLT: 23                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

122’nci Birleşim

25 Haziran 2008 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Çankırı Milletvekili Nurettin Akman’ın, Kore Savaşı’nın başlamasının 48’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, ülkemizde tarımsal üretimde ve tarımsal ürün pazarlamasında yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

3.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Akşehir Gölü’nün kıyı kenar çizgisi nedeniyle göl çevresindeki vatandaşların yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

 A ) ÖNERGELER

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/736) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/65)

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/738) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/66)

B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 22 milletvekilinin, Adana ilinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/227)

2.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 milletvekilinin, Saros Körfezi’nin doğal yapısını tehdit eden sorunların araştırılarak korunması ve değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/228)

3.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan ve 20 milletvekilinin, mermercilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/229)

 

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/568) (S. Sayısı: 223)

2.- Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleme Komitesi Arasında Nükleer Düzenleme Konularında Teknik İşbirliği ve Bilgi Değişimi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/356) (S. Sayısı: 233)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 16 Milletvekilinin, İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/241) (S.Sayısı: 248)

4.- Avrupa Yatırım Bankasının Türkiyede Temsilcilikler Açmasına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Yatırım Bankası Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/592) (S.Sayısı: 247)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hayvan Sağlığı ve Karantina Konusunda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/366) (S. Sayısı: 241)

VI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Danıştay’ın görüşü alınan kanun tasarılarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın  cevabı (7/3393)

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, özelleştirmeye bağlı iş kaybı tazminatına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı  Faruk Çelik’in cevabı (7/3420)

3.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Seydişehir Eti Alüminyum’un özelleştirilmesi sürecindeki bazı işlemlere ilişkin sorusu  ve İçişleri  Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/3433)

4.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir köyde işletme ruhsatı verilen tesislere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/3465)

5.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’deki çocuk işçiliğine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı  Faruk Çelik’in cevabı (7/3481)

6.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, bir sigortalılık bildirimine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı  Faruk Çelik’in cevabı (7/3482)

7.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bir yönetmelik düzenlemesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı  Faruk Çelik’in cevabı (7/3540)

8.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Hatay’daki bazı yatırım projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı  (7/3725)

9.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bağış ve promosyon kabulüne ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in cevabı (7/3819)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.04’te açılarak dört oturum yaptı.

Oturum Başkanı ve TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil, A Millî Futbol Takımı’mızın 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda gösterdiği başarının devamını dileyen bir konuşma yaptı.

Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı’nın, A Millî Futbol Takımı’mızın 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda gösterdiği başarıya,

Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, A Millî Futbol Takımı’mızın 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda gösterdiği başarıya ve maç sonrası meydana gelen üzücü olaylara,

İlişkin gündem dışı konuşmalarına Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu,

Çorum Milletvekili Cahit Bağcı’nın, organize sanayi bölgelerindeki doğal gaz iskontosunun iptal edilmesine ilişkin gündem dışı konuşmasına Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler,

Cevap verdi.

Adana Milletvekili Mustafa Vural, A Millî Futbol Takımı’mızın 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda gösterdiği başarıya ilişkin bir konuşma yaptı.

Adana Milletvekili Kürşat Atılgan ve 19 milletvekilinin, ATAK Helikopter Tedarik İhalesi ile ilgili iddiaların araştırılarak sürdürülebilir koruma için (10/224),

Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun ve 23 milletvekilinin, yaş sebze ve meyve başta olmak üzere tarım ürünlerindeki gıda güvenliği konusunun araştırılarak (10/225),

Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 34 milletvekilinin, Kahramanmaraş ilinin sorunlarının araştırılarak (10/226),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Genel Kurulun 24/6/2008 Salı günkü birleşiminde bir saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 25/6/2008 ve 2/7/2008 Çarşamba günlerindeki birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan 254, 27, 81, 85, 113, 233, 256 ve 232 sıra sayılı Kanun Teklifi ve Tasarılarının bu kısmın 2, 3, 4, 5, 6, 7, 12 ve 14’üncü sıralarına alınmasına; gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 255 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın kırk sekiz saat geçmeden bu kısmın 15’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 9/2 esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına alınarak görüşmelerinin 1/7/2008 Salı günkü birleşiminde yapılmasına; bu birleşimde sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmemesine; Meclis soruşturması önergesinin görüşmelerinin bitiminden sonra gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 255 sıra sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı’nın, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ve bölümlerinin ekte yer alan cetveldeki şekliyle olmasına; TBMM'nin 1 Temmuz 2008 tarihinde tatile girmeyerek yeni bir karar alınıncaya kadar çalışmalara devam etmesine; TBMM’nin 24/6/2008 Salı günü 233 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin bitimine kadar, 25/6/2008 Çarşamba günü 13.00-20.00, 26/6/2008 Perşembe günü 13.00-20.00, 1/7/2008 Salı günü 15.00-21.00, 2/7/2008 Çarşamba günü 13.00-20.00, 3/7/2008 Perşembe günü 15.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 103. Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/1) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesini geri çektiği açıklandı.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının:

1, 12 ve 28’inci sıralarında bulunan Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in (6/239), (6/295), (6/339),

2 ve 3’üncü sıralarında bulunan Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün (6/246), (6/247),

6’ncı sırasında bulunan İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in (6/271),

9, 10, 30, 32, 39 ve 40’ıncı sıralarında bulunan Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın (6/277), (6/279), (6/347), (6/352), (6/377), (6/378),

34 ve 45’inci sıralarında bulunan Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun (6/364), (6/384),

46’ncı sırasında bulunan Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün (6/385),

51 ve 52’nci sıralarında bulunan Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun (6/392), (6/393),

Esas numaralı sorularına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren cevap verdi;           Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Tunceli Milletvekili  Kamer Genç, Karaman Milletvekili Hasan Çalış ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu da cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/568) (S. Sayısı: 223) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddeye ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

7’nci sırasına alınan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleme Komitesi Arasında Nükleer Düzenleme Konularında Teknik İşbirliği ve Bilgi Değişimi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/356) (S. Sayısı: 233) komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

2’nci sırasına alınan Sivas Milletvekili Hamza Yerlikaya’nın, Başarılı Sporculara Aylık Bağlanması ve Devlet Sporcusu Unvanı Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/68) (S. Sayısı: 254) görüşmelerini müteakiben;

3’üncü sırasına alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Demiryolu Taşımacılığı Alanında İşbirliği Anlaşmasının (1/312) (S. Sayısı: 27),

4’üncü sırasına alınan Türkiye Cumhuriyeti Jandarma Genel Komutanlığı ile Ukrayna İçişleri Bakanlığı İç Birlikler Ana Departmanı Arasında Güvenlik Alanında Personel Eğitimi ve Öğretimi İşbirliği Protokolünün (1/306) (S. Sayısı: 81),

5’inci sırasına alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Savunma Sanayi İş Birliği Anlaşmasının (1/447) (S. Sayısı: 85),

6’ncı sırasına alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşmanın (1/321) (S. Sayısı: 113),

Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarılarının;

Yapılan açık oylamalardan sonra kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, konuşmasında partisine sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.

25 Haziran 2008 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 21.35’te son verildi.

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Yaşar TÜZÜN

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

Bilecik

 

Ağrı

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

 

 

 

Bursa

 

 

 

Kâtip Üye

 

No.: 175

II.- GELEN KÂĞITLAR

25 Haziran 2008 Çarşamba

Raporlar

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/557) (S. Sayısı: 259) (Dağıtma tarihi: 25.6.2008) (GÜNDEME)

2.- İl İdaresi Kanunu ile Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/477) (S. Sayısı: 260) (Dağıtma tarihi: 25.6.2008) (GÜNDEME)

3.- İstanbul Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve 4 Milletvekili ile Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 24 Milletvekilinin; Denizde Can ve Mal Koruma Hakkında Kanun ve Limanlar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/275, 2/264) (S. Sayısı: 261) (Dağıtma tarihi: 25.6.2008) (GÜNDEME)

4.- Sivas Milletvekili Hamza Yerlikaya ve 2 Milletvekilinin; Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Kars Milletvekili Zeki Karabayır ve 2 Milletvekilinin; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/274, 2/272) (S. Sayısı: 262) (Dağıtma tarihi: 25.6.2008) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 22 Milletvekilinin, Adana ilinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/227) (Başkanlığa geliş tarihi:19.06.2008)

2.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 Milletvekilinin, Saros Körfezi’nin doğal yapısını tehdit eden sorunların araştırılarak korunması ve değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/228) (Başkanlığa geliş tarihi:19.06.2008)

3.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan ve 19 Milletvekilinin, mermercilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/229) (Başkanlığa geliş tarihi:19.06.2008)

25 Haziran 2008 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

 

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 122’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet konuşmalara cevap verebilir, süresi yirmi dakikadır.

Gündem dışı ilk söz, 25 Haziran Kore Savaşı’nın başlamasının yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Çankırı Milletvekili Nurettin Akman’a aittir.

Sayın Akman, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Çankırı Milletvekili Nurettin Akman’ın, Kore Savaşı’nın başlamasının 48’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; askerî ve siyasi tarihimizde önemli bir yeri olan Kore Savaşı’nın başlamasının 48’inci yıl dönümü münasebetiyle şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kore “sabah ülkesi” anlamına gelmektedir. Kore Yarımadası, jeopolitik durumu nedeniyle asırlardan beri çatışma ve savaş alanı olmaktan kurtulamamış, bu savaşların her birinde yabancı kuvvetler çarpışmış, her defasında yenilen, ezilen Kore halkı olmuştur. Kore toprakları Çin’in, Japonya’nın ve Rusya’nın tarih boyunca ilgi alanı olmaktan kurtulamamıştır.

Kore Harbi, istilaya uğramış bir ülkenin özgürlüğü uğrunda Birleşmiş Milletlerin ilk müşterek silahlı karşı koymasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; savaş öncesi Kore’deki durumu şöyle özetleyebilirim: 1945 yılında, Amerika ile Sovyetler Birliği arasında yapılan bir anlaşmaya göre İkinci Dünya Savaşı sonrasında Kore, Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği, İngiltere ve Çin’in ortak vesayeti altına girecekti. Potsdam Konferansı’nda Sovyetler Birliği, Uzak Doğu’daki savaşa katılmaya karar verince askerî harekât bakımından Kore toprakları 38’inci enlem çizgisi ile ikiye ayrıldı. Bu çizginin kuzeyi Sovyetler Birliği’nin, güneyi de Amerikan askerî harekât sahası olarak kabul edildi. Savaş sonrası Kore, kuzeyi Sovyetler Birliği, güneyi de Amerika’nın işgali altında olmak üzere fiilen ikiye bölünmüş oldu.

Birleşmiş Milletlerin çabaları bu iki Kore’nin birleşmesine imkân sağlamadı. 48 yılında her iki Kore’de yapılan seçimler sonucu, kuzey ve güney olmak üzere ikiye bölündü.

Güney Kore’deki ve Japonya’daki Amerika Birleşik Devletleri’nin varlığı, Sovyetler Birliği ve komünist Çin’i rahatsız ediyordu. Bu iki devletten destek alan Kuzey Kore 25 Haziran 1950 tarihinde aniden saldırıya geçerek Güney Kore’yi işgale başladı. Bunun üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kuzey Kore’ye karşı askerî müdahalelerde bulunma kararı aldı.

Savaş çağrısına olumlu cevap veren Türkiye, içinde bulunulan durumu da dikkate alarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30 Haziran 1950 tarihli oturumunda Güney Kore’ye asker gönderme kararı aldı ve 1950 25 Temmuzunda Genelkurmay Başkanlığımız bir tugay ve 241’inci Alayı Kore’ye gönderdi. İskenderun’da toplanan askerî birliklerimiz Kore’ye ulaştılar ve burada, Kore Savaşı’nda  destan denilebilecek kahramanlık örneği verdi. Bu savaş Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya alınmasında da çok önemli bir rol oynamıştır. On altı ülke askerî birlik, altı ülke ise tıbbi yardım göndermiştir.

Tuğgeneral Tahsin Yazıcı’nın emir komuta ettiği, 5.083 kişiden oluşan Türk Tugayı Pusan Limanı’na ulaşmış ve Taegu şehrine intikal etmiştir.

Değerli milletvekilleri, 38’inci paraleli aşarak Güney Kore’ye saldıran Kuzey Kore kuvvetleri Güney Kore’nin büyük bir kısmını ele geçirmiş, Güney Kore’nin elinde sadece Pusan Köprübaşı kalmıştı. Bu saldırı karşısında Amerika birlikleri ve diğer Birleşmiş Milletler kuvvetleri savaşa müdahale etmişler, durumu tersine çevirmişler. Kuzey Kore ordusu bozguna uğrayarak geri çekilmiştir.

27 Kasım 1950 tarihinde düşmanla ilk teması sağlayan Türk tugayı, savaşın sona erdiği 27 Temmuz tarihine kadar savaş azim ve iradesini koruyarak, Kore Savaşı’nın her safhasında her türlü muharebe harekâtına katılmış, üzerine düşen görevi en güzel şekilde yerine getirmiştir ve bu savaşta dört kez savaşın kaderini değiştirmiştir. Kunuri ve Kumyangjang muhabereleri ile yenilmez denilen Kuzey Çin ordularını yenerek Birleşmiş Milletler kuvvetlerine büyük destek sağlamış, Kore’yi terk etme düşüncesinden vazgeçirmiştir.

Bunun sonucu olarak “Kore Cumhurbaşkanlığı Birlik Nişanı”, Amerika Birleşik Devletleri Kongresinde “Mümtaz Birlik Madalyası ve Beratı” yine Amerika Birleşik Devletleri Cumhurbaşkanlığınca da “Legien of Merit” nişanı verilmiştir.

741 askerimiz şehit olmuş, 2.147’si yaralanmış, 234 askerimiz esir düşmüş, 175’i de kaybolmuştur. Gazi olan askerlerimize, ülkeye dönen askerlerimize Meclisimiz 25 Eylül 1950-53 tarihleri arasında hizmet edenlere “gazi” unvanını vermiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akman, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

NURETTİN AKMAN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Türk askeri Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da yaşattığı destanı Kore’de de göstermiş, emir-komuta gereğini uygulayarak en zorlu dönemlerde başarıyı sağlamıştır.

Bugünün vesilesiyle Kore’de şehit olan askerlerimizi minnetle anıyor, Allah’tan rahmet diliyorum. Yaşayan gazilerimize şükran duygularımızı belirtiyor, sağlık ve mutluluk dileklerimizi iletiyoruz.

Kore Savaşı, Türk ve Güney Kore halkları arasında sarsılmaz bir kardeşlik bağı oluşturmuştur. Bugün Güney Kore’nin önde gelen şirketleri ülkemizde yatırım yapmaktadır. Bu vesileyle, Kore Savaşı’yla birlikte temelleri atılan ülkemizle Güney Kore arasındaki bu dostluğun daha da yücelmesini diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akman.

Gündem dışı ikinci söz, ülkemizde tarımsal üretim ve tarımsal ürün pazarlamasında yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Vahap Seçer’e aittir.

Sayın Seçer, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, ülkemizde tarımsal üretimde ve tarımsal ürün pazarlamasında yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde tarımsal üretimde ve tarımsal ürün pazarlamasında yaşanan sorunlar hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tarımda özellikle 2007 yılında başlayan olumsuzluklar 2008 yılında da devam etmekte. O günden bugüne özellikle kuraklığın yarattığı olumsuzluklar, bunun yanında uygulanan politikalar, tarım politikaları, yetersiz desteklemeler, girdi fiyatlarındaki akıl almaz artışlar bugün 2008’de yine tarımı Türkiye’de ve dünyada gündemin baş sırasına oturtuyor.

Değerli arkadaşlarım, bütün bu olumsuzluklar yaşanırken bundan birkaç gün önce Rusya Federasyonu ile bir sorun yaşandı biliyorsunuz. Rusya Federasyonu ihracatımızı durdurdu. Bunun gerekçesi, ihraç ettiğimiz yaş sebze meyvede pestisit kalıntı limit oranının yüksek olmasıydı. Bu sorun daha önce de yaşandı Rusya Federasyonu’yla. Bugün, yine aynı sorunla karşı karşıyayız.

Rusya, bizim için önemli bir pazar, 152 milyon nüfusuyla önemli bir ülke, komşu ülkemiz, refah düzeyi yükselen bir ülke. Buradan da, tabii ki ileriki günlerde hem kalite açısından hem kantite açısından yaş sebze ve meyvede talebin bu ülkeden artacağı gözlemini yapıyorum ben. Bu sebeple, bu ülkeyle ilişkilerimizin önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum. Her ne kadar Hükûmet yetkililerinin yaptığı açıklamada Rusya’nın ithalatını durdurmasının Türkiye’deki yaş sebze ve meyve ihracatını veya piyasalarını olumsuz etkilemeyeceği söylense de ben buna katılamıyorum. Nihayetinde bizim 1,5 milyar dolar yaş sebze meyve ihracatımız var ve bunun üçte 1’ini, yaklaşık 500 milyon dolarlık kısmını biz bu ülkeye ihraç etmek durumundayız.

Tabii ki ihracatımızın sadece Rusya ile değil, diğer ülkeler ile de artması için mutlaka ikili ilişkilerimizi iyi sürdürmemiz gerekiyor. Bu konuda Hükûmet yetersiz kaldı. Bu konu iç piyasaları da etkiledi, en azından psikolojik olarak etkiledi. Kimyasal kalıntı meseleleri basında yer aldıktan sonra, iç piyasada tüketiciler maalesef tüketimlerini kısmak zorunda kaldı. Bu da tabii ki üreticileri perişan etti. Gerçekten üreticiler çok perişan durumda. Telefonlar alıyoruz, özellikle seçim bölgem olan Mersin’den, Antalya’dan. Üreticiler, piyasaların bu gelişmelerden etkilenmesinden dolayı gerçekten çok büyük mağduriyetler yaşıyorlar. Diliyorum kısa sürede bu sorunları çözmemiz konusunda adımlar atılır.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de hububat hasadı yaklaşık olarak yirmi gün önce, haziran ayı başında başladı. Akdeniz, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Ege Bölgesi hasadı tamamladı. Şu anda Trakya yoğun şekilde hasada devam ediyor. Önümüzdeki hafta da Orta Anadolu ve daha sonra da Doğu Anadolu bölgelerinde hasat devam edecek ve şu ana kadar Hükûmet müdahale fiyatlarını açıklamadı. Tabii, Sayın Bakanın gerekçesi “Şu anda piyasalar gayet iyi seviyelerde, yüksek fiyatlarda hububat alınıp satılıyor. Dolayısıyla bizim müdahale fiyatını açıklamamız doğru değil.” yaklaşımı içerisindeydi. Ben buna kişisel olarak katılıyorum ama bugün gelinen noktada şu anda 550-600 bin lira seviyelerinde, yani 55-60 yeni kuruş seviyelerinde başlayan hasat, Akdeniz’de başlayan hasat bugün 45 yeni kuruş seviyelerinde Trakya’da hızla gerilemiş durumda. Şimdi, müdahale fiyatını açıklama gerekçesi, esprisi, fiyatların düştüğü noktada devletin buna müdahale etmesi. Şimdi yumurta kapıya gelmeyi beklemeden Hükûmetin müdahale fiyatını açıklaması gerekiyor. Bu konuda geç kalınırsa yarın Toprak Mahsulleri Ofisi önünde kuyruklar oluşuyor ve üretici tabii ki lojistik olarak da hasat ettiği ürünü depolama şartlarına sahip değil. Üretici o malı o anda satmak durumunda ve piyasalar al aşağı olur, yine bir sezonu kaçırırız, üretici mağdur olur.

Değerli arkadaşlarım, Hükûmet, tahıl alım politikalarında bir karar vermek zorunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Seçer, konuşmanızı tamamlayınız. 

VAHAP SEÇER (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Eğer “Ben piyasalara müdahale etmem. Üretim, arz, talep, dünya piyasaları… Bu koşullar iç piyasayı belirlesin, ben bu konuya müdahale etmeyeyim.” diyorsa o zaman üreticinin maliyetini hesap edecek, üreticinin sattığı ürünün bedelini hesap edecek, aradaki farkı üreticiye verme durumunda olmalıdır. Bu zorunludur. Eğer piyasaları kendi hâline bırakırsak bunda üretici kesinlikle mağdur olacaktır. İşte, görüyoruz, son aylarda hatta son bir yıl içerisinde inanılmaz, akıl almaz seviyelerinde artan girdi fiyatları üretimi yapılamaz hâle, rantabl, rasyonel yapılamaz hâle getirdi. Eğer burada devlet yetersiz kalırsa, desteklemeler konusunda cimri kalırsa üreticinin yaptığı iş hiçbir işe yaramaz, bu işten de para kazanamaz, bu işten çoluğunu çocuğunu okutamaz, evine ekmek götüremez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VAHAP SEÇER (Devamla) – Teşekkür edeyim Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarıma.

Değerli arkadaşlarım, beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seçer.

Gündem dışı konuşmaya Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker cevap vereceklerdir.

Sayın Bakan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Seçer’in yaptığı gündem dışı konuşmaya cevap vermek üzere huzurlarınızdayım.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetimiz döneminde yaş sebze meyve üretimi Türkiye’de önemli artış göstermiştir. Örneğin 2002 yılında 12 milyon ton olan meyve üretimi 2007 yılında 15 milyon tona çıkmıştır. Yine, 2002’de 20 milyon ton olan sebze üretimi 2007 yılında 26 milyon tona çıkmıştır. Toplamda sebze meyve üretiminde bugün 2007 yılında bizim üretimimiz 41 milyon tona baliğ olmuştur.

Tabiatıyla bu sebze meyvenin bir kısmı Türkiye’de tüketiliyor, bir kısmı ise ihraç ediliyor. İhracata baktığımız zaman geçen zaman içerisinde Türkiye'nin yaş meyve sebze ihracatı 1,5 milyon tondan 2,2 milyon tona çıkmış, değer olarak da 620 milyon dolardan 1,5 milyar dolara çıkmıştır Hükûmetimiz döneminde. Bu tabii önemli bir gelişme.

2002-2007 döneminde yaş meyve sebze miktar itibarıyla yüzde 45, değer itibarıyla da yüzde 350 oranında artmıştır, son iki yıl içerisinde de yine bu artış devam etmiştir. Örneğin taze sebze ihracatımız 2006’da 694 bin ton, 2007 yılında 1 milyon tona çıkmıştır. Taze meyve ihracatımız da 2006 yılında 359 bin ton ve değer itibarıyla 356 milyon dolar iken, 2007 yılında bu 403 milyon dolara çıkmıştır.

Tabii, ürünler ve gruplar itibarıyla, örneğin domates, mandalina, kiraz, vişne, üzüm, greyfurt, patates, soğan, çilek, nar, daha birçok meyve sebzede, başlıca, ihraç ettiğimiz ilk 15 ürünün tamamında ciddi artışlar meydana gelmiş, hem üretimde hem ihracatta.

Türkiye'nin yaş meyve sebze ihracatını, hem miktar hem kalite itibarıyla artırmak hem pazarlamasının önündeki engelleri kaldırmak amacıyla da Hükûmetimiz, iddiaların aksine hem destekleri önemli miktarda artırmıştır hem de bu konudaki gelişmeler aslında çok ama çok olumludur, gelişmelerin sonuçlarını da biraz önce arz ettiğim rakamlarda zaten okumak, görmek mümkündür.

Bakın, Türkiye'de ilk defa bizim Hükûmetimiz döneminde sertifikalı fidan desteği yoluyla Meyve Bahçelerinin Yenilenmesi Projesi başladı 2006 yılında ve iki yıl içerisinde, sadece 2006, 2007 yıllarında 654 bin dekar alanda yeni meyve bahçesi yapıldı ve bunlarda, biz, meyve türlerine göre değişmekle birlikte, kullanılan sertifikalı fidanlara, biz, dekar başına 200 YTL civarında hibe destek sağladık. Yetmiyor. Biz, meyvesinin fidanına, bahçenin tesisine bu şekilde verdiğimiz yüksek destek yanında, bu sene yeni bir uygulama başlattık, bu meyve bahçelerinin üzerine ağ gerdiğiniz zaman -ki, bu dolu ve diğer afetlere karşı, kuş hasarına karşı, vesaireye karşı alınan bir tedbirdir- aldığımız tedbirlerle, ağ gerenlere yüzde 50 hibe destek veriyoruz. Dona karşı  elektrikli rüzgâr pervanesi tesis edene, yine yüzde 50 hibe destek veriyoruz. Sigorta yaptırıyorsa -don, dolu, vesaire, bu tür hasarlara karşı- sigorta prim bedelinin yüzde 50’sini veriyoruz. Meyvelerini, sebzelerini muhafaza edecekleri soğuk hava deposunu inşa ediyorlarsa, burada da yine belirli bir limite kadar olmak şartıyla, yüzde 50 hibe destek veriyoruz. Eğer meyve bahçesinin sahibi veya üreticisi, ambalajlama, paketleme tesisi kuruyorsa, işleme tesisi kuruyorsa, bir üretim tesisi kuruyorsa, ona da yine belirli bir limite kadar, kırsal kalkınma destekleri kapsamında yüzde 50 hibe destek veriyoruz. Yani, meyvecilikte, biraz önce söylediğim, sadece iki yılda bu desteklerden istifade etmek suretiyle tesis edilen meyve bahçesi alanı 654 bin dekar alan.

Türkiye'de, aynı şekilde, biz, zeytinde de zeytine verdiğimiz desteklerle bu şekilde zeytin dikimini de çok önemli bir noktaya getirdik. Türkiye’de yaklaşık 100 milyon civarında olan zeytin fidanı, bugün 140 milyona çıkmıştır. Yani, biz, sadece Hükûmetimiz döneminde üç dört yıllık süre içerisinde zeytin fidanı sayısında, zeytin ağacı sayısında yüzde 40’lık bir artış sağladık ki bu, dünyada bu kadar kısa süre içerisinde bu kadar çok plantasyon yapan başka bir ülke yok. Tabii ki bunların hem üretiminde, karantina etmenleriyle mücadelede, ilaç kullanımında, pazarlanmasında, sevkiyatında elbette ki şartlar gereği bütün dünyada olduğu gibi bizde de zaman zaman bazı sorunlar oluyor, olacak.

Rusya Federasyonu ile bu ayın 7’sinde başlayan sorun, çok şükür, giderildi. Dün itibarıyla Rusya Federasyonu Tarım Bakanlığı ile bizim, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti adına müsteşarımız arasında bir anlaşma, mutabakat zaptı parafe edildi ve Rusya’ya dönük ihracatla ilgili bu sıkıntılar inşallah ortadan kalkmış olacak 1 Temmuz tarihi itibarıyla.

Şimdi, burada tabii biz… Daha önce de yine değişik vesilelerle yüce Meclisi ben bilgilendirmiştim, bu konuda Türkiye'nin aldığı tedbirler, aslında geçen zaman içerisinde yaptığımız uygulamalarla ilgili bilgi sunmuştum. Bunların tabii, bir boyutu ticaridir. Ülkeler bazen ticaret politikalarında bu tür tedbirler alabiliyorlar. Bizim şunu kabul etmemiz mümkün değil: Bir, Türkiye’den gidip de Rusya Federasyonu’ndan geri gelen bir sebze meyve söz konusu değil, asla böyle bir şey olmadı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Almıyorlar ki!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sadece bildirimde bulunuldu beş ürünle ilgili. O beş üründe haziran ayındaki bu süre içerisinde zaten ihracatımız           minimum düzeydeydi. Örneğin limon, limonun sezonu bitti, bunu en iyi Akdeniz’deki değerli milletvekillerimiz bilirler. Örneğin üzüm, sezonu açılmadı. Yani, bu ikisiydi. Patates ve domates, bunlarda da… Zaten domatesin sezonu bitmesi hasebiyle… Örneğin geçen yıl bütün haziran ayında Rusya Federasyonu’na ihraç edilen domatesin bütün miktarı 34 bin ton. Dolayısıyla, bu önemli bir şey değildi. Zaten 7 Hazirana kadar gönderdik ve 1 Temmuzda da bu kalkıyor; biz bu tedbirleri aldık. Hükûmet de burada üzerine düşen bütün çabayı gösterdi, bütün gayreti gösterdi ve Avrupa Birliğiyle de Rusya Federasyonu sorun yaşıyor, bizimle değil sadece. Onun için, tabii, bizim görevimiz de sorunları çözmektir, biz de sorunu çözdük ve çok şükür bu noktaya Türkiye geldi. 1 Temmuz tarihi itibarıyla da inşallah bu yasak ortadan kalkacak.

Tabii, almamız gereken tedbirler var. Niye? Şunun için: Biz Avrupa Birliğine sorunsuz olarak mal gönderiyoruz. Hatta, Avrupa Birliğine gönderdiğimiz malın miktarı, değer olarak da miktar olarak da Avrupa Birliğine sattıklarımız Rusya’ya sattığımızın 2 katı yani oradan bir sorun gelmiyor. Yurt içindeki tüketiciler, ki bizim kendi vatandaşlarımızın sağlığına dönük olarak aldığımız tedbirler var. Avrupa Birliği Komisyonunun tavsiye kararı, 100 bin nüfus başına yılda 12 bin denetim yapmaktır. Türkiye'nin nüfusu dikkate alındığında 9 bin denetim yeterliyken Türkiye, Tarım Bakanlığı vasıtasıyla geçen yıl tam 16 bin denetim yaptı yurt içinde yani Türk tüketicisinin sağlığını korumaya dönük olarak. Tabii, bundan sonraki süreçte de yine, hem üretim aşamasında hem pazarlama aşamasında hem ihracat aşamasında bizim yine alacağımız ilave tedbirler var çünkü bizim amacımız, dışarıya, müşterinin arzu ettiği standartlarda, arzu ettiği kalitede, arzu ettiği ölçüde ona mal satmaktır; biz buna gayret ediyoruz. Yoksa, Rusya Federasyonu’nun değerleri Avrupa Birliğinin kabul ettiği değerlerin 20 kat, 40 kat, 100 kat daha altında, bazı ilaçlarla ilgili olarak kabul ettiği değerler.

Şimdi, onun için, Rusya Federasyonuyla ilgili dün paraf edilen mutabakat zaptıyla birlikte bu sorun çözüldü, onun için biz buna, bundan sonra uygulamalarımızda bunu sürdüreceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarımda, tabii, bugünlerde hububat üretimi yapılıyor. Çünkü artık hasat zamanı. Çukurova, Hatay bölgesinde, Güneydoğu’da bitti, genel olarak Akdeniz’de de “bitti” denilebilir. İşte, İç Anadolu yeni başlayacak, Trakya’da şu anda yapılıyor. Şu ana kadar, tabii, bizim bir fiyat açıklamamamızın sebebi üreticiyi korumaya dönüktür. Çünkü şu anda üretici açısından fiyatlar tatminkâr düzeydedir, onu o şekilde söyleyebilirim, bölgeler itibarıyla. Biz sürekli fiyatları çiftçi adına, çiftçi lehine takip ediyoruz. Müdahale etmemiz gerektiği noktada o an itibarıyla bütün hazırlıklarımız var. O noktada da zaten müdahale ederiz.

Burada bir hususu daha açıklamam gerekiyor, o da şudur: Biz bugün itibarıyla yaklaşık 40 bin ton emanet alım yaptık. Yani şu anda biz alım yapmıyor değiliz Toprak Mahsulleri Ofisi olarak. Alım yapıyoruz, emaneten alıyoruz. Zaten bizim çiftçiden de… Geçen sene de ondan önceki sene de yaptığımız uygulama daha çok bu şekildedir. Yani çiftçiye gerektiğinde avans veriyoruz, malı ücretsiz olarak emanete alıyoruz ve daha sonra oluşacak piyasa fiyatlarıyla eğer üretici arzu ederse bize satar, arzu etmediği takdirde alıp götürüp istediği şekilde ürününü değerlendirme imkânına sahiptir. Biz bu kolaylığı da, bu uygulamayı da yine üretici lehine yapıyoruz. Orada da herhangi bir, şu anda bir sıkıntı yok.

Bu sene kuraklık, tabii, Türkiye'nin bazı bölgelerinde etkili oldu. Biz de, ki Güneydoğu Anadolu Bölgesi başta, ama batı geçit bölgesinde, Doğu Anadolu geçit bölgesi ve kısmen Orta Anadolu’nun bazı ilçelerinde, bazı vilayetlerinde de yine kuraklıktan zarar görüldüğünü tespit ettik. Yaptığımız tespitlerde, şu ana kadar otuz altı vilayetin iki yüz yirmi iki ilçesine ait muhtelif düzeylerde kuraklıktan zarar gören üreticiler olduğunu tespit ettik. Bunlarla ilgili olarak da bir kararname hazırladık ve o kuraklıktan zarar gören üreticilerimizin mağduriyetini azaltmak için, en azından önümüzdeki yıl içerisinde tekrar ekim döneminde tarlaya gidip ekim yapabilecekleri şekilde onlara bir maddi yardım, geçen sene yaptığımız gibi bir maddi yardım yapacağız. Onun hazırlıkları yapılıyor. Bir de yine bundan mağdur olan üreticilerimizin de borçlarını erteleme prensip kararımız var. Bunun da önümüzdeki günlerde zaten uygulaması yapılacak.

Genel olarak, şu an itibarıyla Türkiye genelinde, Güneydoğu Anadolu Bölgesi dışındaki diğer hasat yapılan yerlerde rekolte iyi durumda. Bizim temennimiz, bunun, bundan sonra hasat yapılacak olan bütün iller ve bölgeler itibarıyla da iyi olmasıdır.

Ben üreticilerimize bereketli bir hasat dönemi diliyorum. Hem Hükûmet olarak hem Tarım Bakanlığı ve Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü olarak hububat üreticilerimizin sorunlarını izlediğimizin, onlarla ilgili olarak her türlü tedbiri aldığımızın, keza tüketiciler açısından da -dünyadaki gelişmeler dikkate alındığında- herhangi bir arz açığı yaşanmaması için birtakım tedbirler alındığının, alınmakta olduğunun bütün milletimiz açısından bilinmesini istiyorum ve teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Gündem dışı üçüncü söz, Akşehir Gölü’nün kıyı kenar çizgisiyle ilgili söz isteyen Konya Milletvekili Faruk Bal’a aittir.

Sayın Bal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Akşehir Gölü’nün kıyı kenar çizgisi nedeniyle göl çevresindeki vatandaşların yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evliya Çelebi dünyayı gezerken benim memleketime de uğramış ve Sultan Dağları’nın eteklerindeki o serin hava içerisinde beyaz evleri görünce Seyahatname’sinde “Şehri beyza” diye tanımladığı şehir Akşehir’dir. Yine Seyahatname’sinde, göle, ümitleri yeşertmek için, iyimserliği gelecek nesillere taşımak için maya çalan Nasrettin Hoca’ya da “Hacei dânâ” demiş ve Hacei dânâ’nın maya çaldığı Akşehir Gölü, o tarihten bu yana ümitlerimizi, geleneklerimizi gelecek nesillere taşıyan bir kültür mirası olmasına rağmen çalınan mayaların hiçbirisi tutmadı.

Akşehir Gölü kuruma riskiyle karşı karşıyadır. Bu kuruma riski 1879 yılında tamamen gerçekleşmiş ve göl, içinde hiç su kalmayacak bir çorak alana dönüşmüştür. Bu, ikinci defa da 1937 yılındaki kuraklıkta Akşehir Gölü tamamen kurumuştur. İklimin periyoduna göre zaman zaman yağışların fazla olduğu dönemlerde de Akşehir Gölü taşmaktadır. Nitekim, 1969 yılında böyle bir taşkın yaşanmıştır. İşte o taşkın, şimdi Akşehirlilerin çektiği ya da göl kenarında bulunan vatandaşlarımızın çektiği bir sıkıntının da kaynağı olmuştur.

Değerli milletvekilleri, 1969 yılında Akşehir Gölü’nün taştığı dönemdeki su seviyesi 959 metre şeklindedir ve gölün alanı da 300 kilometre karedir. Bu büyüklükteki bir göl, şimdi 7 metre 23 santim yüksekliğinden kaybetmiştir ve alanı da 300 kilometre kareden 40 kilometre kareye düşmüştür. İşte, 1969 yılındaki taşkına ve o tarihteki gölün alanına göre çizilen göl kıyı kenar çizgisi 1.200 civarında vatandaşımızın tapuda kayıtlı taşınmazını, tarlasını gölün içine hukuken almış ve daha sonra da bunun adil bir sonuç doğurmadığı, göldeki geri çekilme ortaya çıktıkça vatandaşların ekip biçmek istediği tarlalarıyla ilgili sorunlar ortaya çıkmıştır.

Bu sorunun giderilebilmesi için 1999 yılında -o tarihte- bir çalışma yürütülmüştür. 1.200 kişi aleyhine tapu iptal ve tescil davası açılması üzerine Konya Milletvekili olarak bizim gayretlerimizle ve yargısal müdahalelerle göl kıyı kenar çizgisi yeniden çizilmiştir. Bu yeni çizgiye göre de 800 vatandaşımızın gayrimenkulü yine göl sınırları içerisinde kalmaktadır. Dolayısıyla, burada bir tarafta gölün kuraklığı ve 40 kilometre daha içeri çekilmesi beklenen, tamamen kuruma riski karşısında ekilemeyen, biçilemeyen alanlar, diğer tarafta hukukun ya da yasaların ortaya koymuş olduğu kurallar bulunmaktadır. Hükûmetlerin görevi buna çaredir. Buna çareyi, biz pozitif, olumlu muhalefet yapan bir parti olarak -Milliyetçi Hareket Partisi olarak- sizlere, Akşehir Gölü çevresindeki vatandaşlarımızın çektiği bu sıkıntıyı ve Akşehir Gölü’nün kuruma riskiyle karşı karşıya kaldığı duruma önerilerimizi sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, birinci görevimiz, taşkın nedeniyle vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini mutlaka korumaktır. Bununla ilgili Hükûmetin alacağı tüm idari ve kanuni tedbirlere Milliyetçi Hareket Partisi mutlaka tam destek verecektir. Ancak bunun anlamı, Hükûmetin alacağı kararlar ile vatandaşın tapuda kayıtlı olan taşınmazının mülkiyet hakkından yoksun bırakılmamasıdır. Dolayısıyla, bu kararlar alınırken vatandaşımızın mülkiyet hakkının gereğinin yerine getirilmesi, ondan yararlanılmasının önüne geçilmemesi gerekmektedir. Bunun da anlamı şudur: Vatandaşın tapu ile malik olduğu tarlalarının ekilmesine, buradan yararlanmasına izin verilmesi gerekmektedir. İşte bunun için, bir öneri olarak bu gayrimenkullerin ekilebilmesi ve taşkına karşı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK BAL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bal, konuşmanızı tamamlayınız.

FARUK BAL (Devamla) - …ekilecek alanların sigorta ettirilmesiyle mümkündür.

Yine, Nasrettin Hoca’nın mayaladığı göl belki yoğurt tutmaz diyerek bizim Devlet Bakanlığı dönemimizde, 505 milyon dolarlık İspanyol kredisinden 72 milyon doları, Tuz Gölü, Akşehir Gölü, Çavuşçu Gölü, Beyşehir Gölü ve Düden Göllerinin ıslah edilmesi ve oralardaki üretimin artırılması, oradaki gölden istifade eden vatandaşlarımızın ekonomik durumlarının iyileştirilmesi ve çevre düzenlemelerinin yapılması için ayrılmıştı. Ancak, dün yaptığımız araştırmada, bu 72 milyon dolardan sadece 27 milyon dolarının Konya Büyükşehir Belediyesine aktarıldığı, geriye kalan kısmının aktarılmadığını tespit etmiş bulunmaktayız. Geriye kalan kısmın nerede olduğunu da bulamadım. Çevre Bakanlığından araştırdım, Konya Valiliğinden araştırdım, Konya Büyükşehir Belediyesinden araştırdım, bulamadım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK BAL (Devamla) – Sayın Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bal, lütfen tamamlayınız efendim. Lütfen…

FARUK BAL (Devamla) – O bölgede yapılacak olan üretim, hem göl ürünlerinin üretimi hem tarımsal üretim hem de iklimin ılımanlaştırılması açısından çok önemlidir. Bu 505 milyon dolarlık İspanyol kredisinden Konya’daki Çavuşçu, Akşehir, Beyşehir, Düden ve Tuz Göllerine ayrılan 72 milyon dolarlık kısmın nerede olduğunun Hükûmet tarafından bulunması ve bunlarla ilgili olmak üzere de özellikle su kullanımının azaltılması, Akşehir Gölü çerçevesi içerisinde kilometrelerce yapılmış hiçbir işe yaramayan betonarme kanalların kaldırılması, damlama suretiyle sulamaya imkân verebilecek bir sistemin bu bölgede geliştirilmesi, işte bu krediden sağlanmak suretiyle düzeltilebilir. Aynı                       zamanda da göl kıyı kenarı içerisinde kalmış olan vatandaşlarımızın elbette ki taşkına karşı risklerinin bertaraf edilmesi lazım. Onların tarlalarını ekip biçerken sigorta şirketlerine ödeyecekleri primlerin  bu kaynaklardan karşılanması mümkün olabilecektir diyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair iki önerge vardır, okutuyorum:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

 A ) ÖNERGELER

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/736) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/65)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 324 üncü sırasında yer alan (6/736) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

 

Alim Işık

 

Kütahya

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/738) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/66)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 326 ncı sırasında yer alan (6/738) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

 

Alim Işık

 

Kütahya

BAŞKAN – Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 22 milletvekilinin, Adana ilinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/227)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Adana’nın içinde bulunduğu sorunların tespiti ve çözümü konusunda  gerekli araştırmaların yapılması, buna göre alınacak önlemlerin ve gerçekleştirilmesi gereken uygulamaların yerine getirilmesi hususunda Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Yılmaz Tankut                                        (Adana)

2) Kürşat Atılgan                                        (Adana)

3) Oktay Vural                                            (İzmir)

4) Osman Durmuş                                      (Kırıkkale)

5) Recai Yıldırım                                         (Adana)

6) Cemaleddin Uslu                                    (Edirne)

7) Ahmet Duran Bulut                                (Balıkesir)

8) Akif Akkuş                                             (Mersin)

9) Bekir Aksoy                                           (Ankara)

10) Gürcan Dağdaş                                     (Kars)

11) Beytullah Asil                                       (Eskişehir)

12) Behiç Çelik                                           (Mersin)

13) Alim Işık                                               (Kütahya)

14) Mehmet Serdaroğlu                              (Kastamonu)

15) Mithat Melen                                        (İstanbul)

16) İzzettin Yılmaz                                      (Hatay)

17) Hakan Coşkun                                      (Osmaniye)

18) Mustafa Enöz                                        (Manisa)

19) Necati Özensoy                                     (Bursa)

20) Ahmet Kenan Tanrıkulu                       (İzmir)

21) Emin Haluk Ayhan                               (Denizli)

22) Ahmet Deniz Bölükbaşı                        (Ankara)

23) Metin Ergun                                          (Muğla)

Gerekçe:

2 milyona yaklaşan nüfusu ile Çukurova'nın metropolü sayılan Adana, kara yolu, deniz yolu, hava ve demir yolu ulaşımında hem ülkemizin değişik bölgelerini birbirine bağlama noktasında, hem de Ortadoğu'ya açılan bir kapı olma özelliklerinden dolayı çok önemli bir konumdadır. Yaklaşık yarım asır öncesine dayanan tekstil ve tarımsal sanayisi ile ülkemize birikim sağlamış, modern sanayi atılımına temel olmuş, yön vermiş güneyin bu güzide kenti, son yıllarda pek çok sorunla iç içe olmanın acısını, sıkıntısını yaşamaktadır.

Gerek gerçekleştirdiği üretim değerleri ile gerekse var olan ve atıl potansiyeli ile tarımsal üretimde vazgeçilmezliğini sürdüren Adana, bu alanda sancılı günler yaşamaktadır. Uyum sorunu nedeniyle kentin sosyokültürel dokusunu olumsuz etkileyen yoğun iç göç, kentin iktisadi hayatına da aynı derecede tesir etmektedir.

Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattı, BOTAŞ, Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) projesi, Yumurtalık Serbest Bölgesi gibi iktisadi proje ve uygulamalar Adana'nın geleceği adına umut verse de, istihdam başta olmak üzere bunlardan yararlanma imkânları Adana'nın beklentilerinden çok uzak kalmaktadır.

Üreticilerimizin hasretle beklediği ve binlerce insanımıza yeni istihdam alanı oluşturacak, sulu tarım potansiyeli ile ülkemizin tarımsal üretimine önemli katkı sağlayacak olan Aşağı Seyhan Ovası sulama projesi yılan hikâyesine dönmüştür.

Adana maalesef sürekli geriye gitmektedir. Ticaretten sanayiye, tarımdan eğitime katmerleşen sorunlar altında ezilmektedir.

İşsizlik her geçen gün artmakta, hemen her gün istenmeyen sosyal olaylara şahit olunmaktadır. 2001 yılında bile yüzde 8,4 olan işsizlik geçen yıl Türkiye ortalamasının çok çok üzerinde yüzde 16,2'ye yükselmiştir. Tekel'in satıldığı, Aksantaş'ın kapandığı, SASA'nın birkaç kez el değiştirmek zorunda kaldığı, Bossa'nın küçüldüğü, Mensa'nın sürekli krizlerle anıldığı Adana'da ne yazık ki kamu yatırımları da sürekli gerilemiştir. 1996 yılında Türkiye'nin ilk 500 firması arasına 13 firma sokan Adana; 2006 yılında ise sadece 7 firmayı aynı listeye dâhil edebilmiştir.

Narenciyeden pamuğa, buğdaydan yer fıstığına varıncaya dek tarımsal üretimde Türkiye'nin deposu olarak bilinen ve bu manada haklı olarak takdir edilmesi gereken ancak destek yerine köstek olunan Çukurova'da çiftçilerimiz perişandır. Son 4-5 yılda gübresinin fiyatlarına yüzde 700'lere varan oranda zam gören çiftçimiz, sürekli tırmanan ve 1 tonu 1 dönüm tarladan daha pahalı hâle gelen mazot fiyatları karşısında şaşkındır. Girdilerdeki bu denli artışa rağmen hasat ettiği bazı ürünlerde ancak iki katı satış fiyatı bulabilen üreticimiz çaresizdir.

Netice olarak;

Adana'da yaşanan ve devletin ilgili bütün kurumlarınca çok iyi bilindiğine inandığımız sorunlar karşısında vatandaşımız bunalım içindedir. TÜİK verilerine göre 2000 yılında 20 kişi intihar ederken 2006 yılında bu sayının 4 kat artarak 86'ya çıkmış olması, bunalım sözcüğünü yetersiz kılmaktadır. Çare elbette, vatandaşın canına kıyması yolu değildir. Çare vardır ve o çare de hükûmetin Adana'ya daha gerçekçi, daha adil, daha eşit bakabilmesinde yatmaktadır. Bu nedenle, yukarıda bir kısmı anlatılmaya çalışılan ve giderek derinleşen, yarın da tamiri daha zor ya da imkânsız hâle gelmesinden endişe ettiğimiz Adana'nın sorunlarının tespiti, alınacak tedbirlerin, çözüm yollarının belirlenmesi ve çaresi ne ise bir an evvel uygulanması amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ederiz.

2.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 milletvekilinin, Saros Körfezi’nin doğal yapısını tehdit eden sorunların araştırılarak korunması ve değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/228)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Saros Körfezi hem turizm hem de balıkçılık sektörü açısından son derece önemli bir değerimizdir. Konumu itibariyle Ege denizinin kuzey doğusunda yer alan körfez yurt içi ve yurtdışından çok kolay ulaşılabilecek durumdadır. Tertemiz kumsallarla kaplı kıyı şeridine sahip olan körfezin kendi kendini temizleme özelliği ve çok yoğun yerleşimlerin bulunmaması ayrıca dikkat çekicidir.

Bu kadar önemli olan bu doğal güzelliğin son zamanlarda her geçen gün katledildiği, balıkçılığın her geçen gün stokları bitirdiği, pek çok balık türünün tükenme noktasına geldiği basında ve diğer platformlarda giderek daha yüksek sesle dile getirilmektedir.

Gerekçesini ekte arz ettiğimiz “Saros Körfezinin koruma altına alınması, ticari balıkçılığın yasaklanarak amatör balıkçılığa dönüştürülmesi, deniz milli park yapılması” amacıyla Anayasanın 98 inci Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 20.06.2008

1) Cemaleddin Uslu                                    (Edirne)

2) Oktay Vural                                            (İzmir)

3) Mehmet Serdaroğlu                                (Kastamonu)

4) Münir Kutluata                                       (Sakarya)

5) Ahmet Deniz Bölükbaşı                          (Ankara)

6) Necati Özensoy                                       (Bursa)

7) İsmet Büyükataman                                (Bursa)

8) Yıldırım Tuğrul Türkeş                           (Ankara)

9)  Ertuğrul Kumcuoğlu                              (Aydın)       

10) Ali Uzunırmak                                      (Aydın)

11) Yılmaz Tankut                                      (Adana)

12) Behiç Çelik                                           (Mersin)

13) Alim Işık                                               (Kütahya)

14) Ahmet Duran Bulut                              (Balıkesir)

15) Bekir Aksoy                                         (Ankara)

16) Recep Taner                                          (Aydın)

17) Gürcan Dağdaş                                     (Kars) 

18) Beytullah  Asil                                      (Eskişehir)

19) Akif Akkuş                                           (Mersin)

20) Mustafa Enöz                                        (Manisa)

21) Reşat Doğru                                          (Tokat)

Gerekçe:

Trakya topraklarının Ege Denizindeki kıyısı Saros Körfezi, tertemiz kumsallarla kaplı bir kıyı şerididir. Saros Körfezi su sirkülasyonunun yüksek olması ve sanayileşmemiş olmasından dolayı Ege'nin belki de en temiz denizine sahiptir. Saros Körfezi dünya üzerinde kendi kendini temizleyen 3 denizden birisidir. Saroz Körfezi, bir körfez olmasına rağmen kendi kendini temizlemesi ve etrafında yoğun yerleşimlerin bulunmaması ile uzun yıllar belki de hiçbir zaman kirlenmeyecek nadir denizlerden birisi. Yılda üç defa ve aynı zamanda olmak üzere, şubat, nisan ve temmuz aylarının 15 veya 18. günü başlayıp, 25 veya 28. günü sona eren körfezin kendi kendini temizlemesi işleminde tabanda soğuk su ve yüzeyde sıcak suyun yarattığı akıntılar körfezi içine atılan tüm artık ve atık maddelerden kurtarmaktadır.

Bu sularda mevsimine göre hem tuzlu Ege sularının, hem daha az tuzlu Marmara'nın bütün balıklarını burada bulmak mümkündür. Bu sularda mevsimine göre çipura, lüfer, barbunya, mercan, karagöz, levrek, kefal, ahtapot ve ülkemizde sadece bu yörede bulunan yılan balığı bol miktarda mevcuttur. 144 çeşit balık yetiştiriliyor. Dolayısıyla buranın bu özelliklerinin yaşatılması lazım. Ama bilinçsiz avcılık, özellikle balıkçılık yönüyle bir gün bitecek. Ticari ölçekte, büyük ölçekte balıkçılık ve avcılık yasaklanarak sadece olta balıkçılığı ve amatör balıkçılık olarak geliştirilebilirse, inanın bir cazibe merkezi olarak çok dikkat çekecektir ve bekli de dünyanın dört bir tarafından insanlar buraya gelecektir. Bu spor yönüyle de mutlaka buradaki ticari imkânlar da gelişecektir. O anlamda belki de Saros Körfezini Türkiye'de ve dünya üzerinde de bir önemli merkez olmasını sağlamış olacağız.

Diğer taraftan, Saros Körfezine sınırı olan yerlere, küçük balıkçı ve balıkçılık kooperatifleri üyelerine sınırlı izin verilerek sahanın korunması ve gözetilmesi için doğal ortak ve kontrol mekanizması sağlanmış olacaktır.

Ege Denizi'nin kuzey doğusunda yer alan Saros Körfezini güney ve doğusundan Çanakkale ilinin Gelibolu ve Ecebat ilçeleri, kuzeyini ise Edirne ilinin Keşan ve Enez ilçeleri çevreler. Körfezin Gelibolu yarımadası tarafından olan güney bölgeleri yerleşime olanak vermez. Çoğunlukla yerleşim doğu ve kuzey bölgelerinde yer almaktadır. Saros Körfezi İstanbul'a göre, baktığınızda 250 km. mesafede yaklaşık iki iki buçuk saatte varılabilecek bir yer ama Avrupa'ya açılan Kapıkule'ye 200 km mesafede. Yani yurtdışından ülkemize gelen turistlere varabileceği, gidebileceği bir yer. Kara yoluyla gelen turistler de çok uygun bir yer.

Saros Körfezi 2006 yılında kültür ve turizm gelişim bölgesi olarak ilan edildi ama o günden bugüne herhangi bir çalışma henüz yapılmadı. Dolayısıyla buraya bir el atılması lazım. Yeterince ilgilenildiğini söylemek mümkün değildir.

Kısa dönemde bitmesi beklenen Kınalı-Tekirdağ-Keşan duble yol çalışmaları sonucu İstanbul'dan Saros Körfezine ulaşım 2,5 saate inmiş olacak. Keşan üzerinden ulaşım Saros Körfezi yerleşim bölgeleri içinde en çok konaklanan bölgeler ise Enez, Erikli ve Yayla olarak göze çarpmakta. Enez sadece sahili ile değil, binlerce yıllık yerleşim bölgesi olmasından dolayı antik bölgeleri ve arkeolojik kazı alanları ve ayrıca Manyas Gölünden sonra Türkiye'nin en geniş kuş barınma alanı olan Gala Gölü ile ilgi çekmektedir.

Yukarıda sunulan ve araştırma sırasında belirlenecek nedenlerle Anayasanın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğünün 104 ve 105 nci maddeleri uyarınca "Saros Körfezinin koruma altına alınması, ticari balıkçılığın yasaklanarak amatör balıkçılığa dönüştürülmesi, deniz milli park yapılması" için bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 19/06/2008

3.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan ve 20 milletvekilinin, mermercilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/229)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bilindiği üzere ülkemizde 290'ı aşan çeşitliliği, 1,5 milyar tonu aşan rezervleri ile ülkemiz mermerciliği dünya mermercilik sektörü içerisinde önemli bir yer almaktadır. Ülkemiz, dünya mermer rezervinin %40'ına sahip olmasına karşılık bu potansiyelin ancak %1’i kullanılmaktadır.

Balıkesir ilimiz de Türkiye ölçeğinde mermercilik alanında yadsınamaz bir konumda olup her geçen gün büyük bir gelişme göstermektedir.

Balıkesir'de toplam mermer rezervimiz yaklaşık 1.256.307.400 metreküptür. İlimizde 142 mermer işletme ruhsatından 2007 yılı içerisinde 720.000 metreküp üretim yapılmıştır.

Dolayısıyla Balıkesir'de en fazla katma değer sağlayan sektörler arasında mermercilik gelmiştir. Ancak ilimizin 5084 sayılı Kanun kapsamında teşvik alan iller arasında yer almamasından dolayı aynı mermeri teşvik alan illere kıyasla 3 kat fazla bir maliyetle üretilebilmektedir. Yani 1 metrekare mermerin işlenebilmesi için 15-20 % maliyet gerekmektedir.

Yine ilimizin teşvik kapsamında olmamasından dolayı % 10-12 daha fazla bir vergi ödenmektedir. Ayrıca enerji yoğun bir sektör olan mermercilik sektöründe aynı nedenlerle ucuz elektrik ve akaryakıt sağlanmaması nedeniyle üretim maliyeti artmaktadır. İşletmeler gerekli destek ve teşviklerinden yararlanamamakta ve finansman sıkıntısı çekmektedirler. Bu nedenlerle girişimciler bu olumsuzluklardan dolayı Balıkesir'de yatırım yapmaktan kaçınmaktadırlar.

Mermercilik sektöründeki en büyük sıkıntılardan birisi de mevzuatta yaşanan sorunlardır. Sektörde faaliyet göstermek isteyen bir firmanın 7 Bakanlık ve 22 Genel Müdürlükten izin alması gerekmektedir. Yine mermercilik işletmelerinin önemli boyutlarda alt yapı sorunları (yol, su, elektrik) bulunmaktadır.

Nakliye ise mermercilik sektörünün önünde büyük bir sorun teşkil etmektedir. Karayollarındaki tonaj problemi, demiryollarındaki alt yapı yetersizliği, limanlardaki kapasite yetersizliği sektörün gelişimini sekteye uğratmaktadır. Bu konuda Balıkesir ilimizde üretilen mermerin nakliyesinde de önemli sıkıntılar yaşanmaktadır. 

Mermercilik sektörünün ileri teknolojilerle rekabet edebilmesi için düşük faizli kredilere ihtiyaç vardır. Alınan ekonomik tedbirler nedeniyle kapatılan madencilik fonunun yerini alabilecek ve özellikle bu sektörü destekleyen bir finans kuruluşu veya yöresel ürün borsalarına gerek duyulmaktadır. Uzun vadeli kredi sözleşmelerinde ruhsatlar teminat olarak kabul görmemektedir. Ancak mermercilerin en büyük teminatı ellerindeki maden arama sahalarıdır. Bu sahaların kredilendirmede teminat olarak kabul edilmemesi mermercilik sektörünün finans temininde kolaylık sağlayacaktır. Ayrıca mermercilik sektöründe ÖTV kaldırılmalıdır.

Üretimde dünyada yedinci, ihracatta sekizinci sırada bulunan mermercilik sektörümüzün sorunlarının ve çözüm yollarının belirlenmesi ve eksikliklerinin giderilmesi, geliştirilmesi, ulusal ve yöresel düzeyde koordinasyonun sağlanması, destekleme yollarının araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin yapılması, teknik bilgi ve alt yapı eksikliklerinin giderilmesi amacıyla Anayasanın 98. TBMM İç Tüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis araştırılması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Ergün Aydoğan                                      (Balıkesir)

 2) Hulusi Güvel                                         (Adana)

 3) Tekin Bingöl                                          (Ankara)

 4) Çetin Soysal                                           (İstanbul)

 5) Gökhan Durgun                                     (Hatay)

 6) Yaşar Tüzün                                          (Bilecik)

 7) Birgen Keleş                                          (İstanbul)

 8) Akif Ekici                                              (Gaziantep)

 9) Şevket Köse                                           (Adıyaman)

10) Abdullah Özer                                      (Bursa)

11) M. Akif Hamzaçebi                              (Trabzon)

12) Nesrin Baytok                                       (Ankara)

13) Canan Arıtman                                      (İzmir)

14) Ramazan Kerim Özkan                         (Burdur)

15) Turgut Dibek                                        (Kırklareli)

16) Gürol Ergin                                           (Muğla)

17) Muhammet Rıza Yalçınkaya                 (Bartın)

18) Halil Ünlütepe                                       (Afyonkarahisar)

19) Mevlüt Coşkuner                                  (Isparta)

20) Ali Rıza Ertemür                                   (Denizli)

21) Mehmet Ali Özpolat                             (İstanbul)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/568) (S. Sayısı: 223)

BAŞKAN – 1’inci sırada yer alan, Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın Adalet Komisyonuna geri verilen maddesiyle ilgili komisyon raporu Başkanlığımıza henüz verilmediğinden tasarının görüşmeleri ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleme Komitesi Arasında Nükleer Düzenleme Konularında Teknik İşbirliği ve Bilgi Değişimi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleme Komitesi Arasında Nükleer Düzenleme Konularında Teknik İşbirliği ve Bilgi Değişimi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/356) (S. Sayısı:233)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın Milletvekilleri, 3’üncü sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 16 milletvekilinin; İl Özel İdarelerine ve Belediyeler Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 16 Milletvekilinin; İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/241) (S.Sayısı: 248) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon Raporu 248 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin; şahısları adına, İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar, Trabzon Milletvekili Asım Aykan, üçüncü sırada İzmir Milletvekili Harun Öztürk, dördüncü sırada Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in söz talepleri vardır.

İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’ye aittir.

                           

(x) 248 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yine sözlerime başlamadan önce, bu akşam oynanacak olan millî maçta millî takımımıza gönülden başarılar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz teklif, genel bütçe vergi gelirlerinden belediyelere ve il özel idarelerine pay aktarılmasını düzenlemektedir. Konu bu teklif ile ilk defa düzenleniyor değildir. Yerel yönetimlere genel bütçe vergi gelirlerinden pay aktarılmasının ülkemizde yaklaşık altmış yıllık bir geçmişi vardır. Bu  konuda hâlen yürürlükte olan 1980 tarihli, 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun vardır ve bütün pay aktarım işlemleri bu Kanun’a göre yürümektedir. 1980 yılına gelene kadar da 1948 yılında kabul edilmiş olan 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanmaktaydı. 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’yla da belirli vergi gelirlerinden yerel yönetimlere pay aktarılmaktaydı. Merkezî yönetim gelirlerinden yerel yönetimlere pay aktarılması sadece ülkemize mahsus bir uygulama değildir. İster üniter yapıya sahip olsun isterse federal yapıya sahip olsun, hemen hemen bütün ülkelerde, merkezî yönetimin gelirlerinden yerel yönetimlere pay aktarılması vardır. Yerel yönetimler de bir kamu hizmeti gördüğüne göre, doğal olarak bu idarelerin, bu yönetimlerin, bu hizmetleri karşılayacak düzeyde gelirlerinin olması gerekir. Bizim Anayasa’mızın 127’nci maddesinde, yerel yönetimlere görevleriyle orantılı olarak gelir kaynaklarının sağlanacağı hükmü vardır. İşte bu noktada, gelir kaynaklarının, bir ülkenin gelir kapasitesinin yerel yönetimlerle merkezî yönetimler arasında paylaştırılması sorunu ortaya çıkar. Bu sorun sadece Türkiye’de değil, diğer ülkelerde de kamu maliyesinin ilgi alanlarından birisidir. Eğer yerel yönetimlere merkezî yönetim bütçesinden aktarılacak paylar ülke gerçeklerine uygun olarak tespit edilmezse, payların dağıtımına ilişkin esas ve usuller ülkenin gerçeklerine, vatandaşların ihtiyaçlarına ve bölgelerarası gelişmişlik farklarına uygun olarak tespit edilmemişse, sorun sürekli olarak ülke gündeminde kalır, sürekli olarak bunu tartışırız. Konunun 1948 yılından bu yana Türkiye’nin gündeminde olduğunu hatırlarsak, bu konuda ideal bir paylaşım sistemini kuramamış olduğumuz ortaya çıkar.

Yerel yönetimlerle merkezî yönetim arasında gelir kaynaklarının paylaşılması konusu, 1950’li yıllarda Türkiye’de “malî tevzin” kavramı altında tartışılmıştır. Tevzin, kelime anlamı itibarıyla, denkleştirme, dengeleme anlamına gelir. Yani, merkezî yönetimden yerel yönetimlere aktarılacak paylar ile bölgelerarası gelişmişlik farklarını veya bu bölgelerde yaşayan vatandaşların, bireylerin kamu hizmetlerinde sağlayacağı faydalar arasındaki farkları dengelemek -eşitlemek demiyorum, eşitlemek son derece zor bir iştir- gerekir. Paylaşım sisteminin mantığının bu olması gerekir. Dolayısıyla, gerek Türkiye’de hâlen var olan sistemi gerekse bu teklifle getirilmek istenen sistemi bu esaslar ışığında değerlendirmek gerekir.

Değerli arkadaşlar, bizim vergi gelirlerinin yerel yönetimlerle merkezî yönetim arasındaki paylaşım esaslarında ikili bir usul vardır. Büyükşehir belediyelerine vergi gelirlerinin belirli bir kısmının verilmesi ki bu şöyle işlemektedir: Büyükşehirlere büyükşehir belediye sınırları içerisinde tahsil edilen vergi gelirlerinin yüzde 5’i aktarılmaktadır. Bu yüzde 5’lik kısmın yüzde 75’i doğrudan büyükşehir belediyesine aktarılır, kalan yüzde 25’lik kısım ise on altı büyükşehir belediyesi arasında bir havuz oluşturulmak suretiyle nüfus esasına göre dağıtılır. Büyükşehir dışında kalan diğer belediyeler, büyükşehir sınırları içerisindeki ilçe belediyeleri dâhil bu belediyelere ise genel bütçe vergi gelirlerinin yüzde 6’sı İller Bankası aracılığıyla nüfus esasına göre dağıtılır.

İlk bakışta kulağa hoş gelen, objektif izlenimi veren bir sistem söz konusu ancak biraz ayrıntıya girdiğimizde sistemin gerçekte ideal olmadığı, bünyesinde birçok sorunun olduğunu görürüz. Nedir bu sorunlar diye baktığımızda şunları görüyoruz: Yerel yönetimlerle merkezî yönetimler arasındaki gelir paylaşımının arkasında gerçekte bir hizmet paylaşımı vardır. Yani bir ülkede vatandaşlara sunulacak olan hizmetlerin hangilerini merkezî yönetim üstlenecektir, hangilerini belediyeler üstlenecektir, öncelikle bu paylaşım yapılır, bu paylaşıma uygun olarak da gelirler paylaşılır. Yoksa merkezî yönetim bütçesinden gelirlerin belirli bir kısmının, belirli bir yüzdesinin basit bir işlemle belediyelere aktarılması olarak konuyu almamak gerekir; böyle alırsak gerçeği gözden kaçırmış oluruz. Yani gelir paylaşımının arkasında bir hizmet paylaşımı, hizmet bölüşümü vardır, dolayısıyla gelir bölüşümünü  değerlendirirken bu hizmet bölüşümünü de değerlendirmek gerekir. Hizmet bölüşümü açısından belediyelerimize baktığımızda belediyelerin görevlerinin hiç de hafif olmadığı, kendilerine verilen payların bu hizmetleri yerine getirmekte yetersiz olduğu görülür.

Biraz önce genel bütçe vergi gelirlerinin yüzde 6’sının belediyelere aktarıldığını ifade etmiştim. Gerçekte bu yüzde 6’lık rakam yanıltıcıdır çünkü tüm vergi gelirlerinin tamamı üzerinden belediyelere yüzde 6 oranında pay verilmesi söz konusu değildir. Belirli vergilerden belediyelere pay verilmemektedir. Örneğin, özel iletişim vergisi ve akaryakıt ürünleri üzerinden alınan özel tüketim vergisinden yerel yönetimlere pay verilmesi söz konusu değildir. Aynı şekilde motorlu taşıtların satışından alınan özel tüketim vergisinin yüzde 28’lik kısmından pay verilmemektedir. Alkollü içkiler ve tütün mamullerinin satışından elde edilen özel tüketim vergisinin yüzde 60’ından belediyelere pay verilmemektedir. Bunu şöyle bir rakamla size toplam olarak ifade edebilirim:

2008 yılı bütçesinin vergi geliri tahmini 158 milyar YTL’dir. Bunun yaklaşık 34 milyar YTL’lik kısmından yerel yönetimlere pay verilmemektedir. Bu da toplam bütçe gelirlerinin yüzde 22,5’udur. Yani bir kere “Vergi gelirlerinden yüzde 6 oranında pay verilir.” diye bir ilkeyi koyduktan sonra bu ilkeye bir sürü istisna getirmiş durumdayız. Bu, doğru değil. Sistemin, var olan sistemin birinci sorunu budur.

İkincisi, yasa sadece -var olan sistem- nüfus esasına dayalı bir dağıtımı öngörmektedir. Nüfus ilk bakışta objektif bir kriter gibi gözükmekteyse de gerçekte objektif değildir. Nüfusla bütün dağıtımlar eşitlenir. Oysa bu politikanın, yerel yönetimlere merkezî bütçeden yardım yapılması politikasının bir başka amacı daha vardır. O da bölgelerarası gelişmişlik farklarını azaltmak, onları belli bir dengeye kavuşturmaktır. Bu konuda hükûmetlerin elinde vergi politikası vardır, bütçe politikası vardır ama bunlar yeterli değildir. Belediyelere yapılan yardımlar da bölgelerarası gelişmişlik farklarını gidermede bir araç olarak, bir politika aracı olarak kullanılabilir.

Yine nüfus kriteri bugün turizm kapasitesi yüksek olan birçok beldemizin sorununu çözmemektedir. Bodrum, Didim, Marmaris, Antalya, Alanya gibi turistik özelliği yüksek, yaz nüfusu ile kış nüfusu arasında olağanüstü farklar bulunan belediyelerimizin sorunlarını mevcut nüfus esasına dayalı sistem çözmemektedir. Bodrum, Didim, Marmaris’in kış nüfusu 30 bin düzeylerinde, yaz nüfusu 300 bin, belki 300 bini aşkın düzeylerdedir. Yaz ve kış nüfusu arasında 10 kata yakın fark olan bu belediyelerimizin, kışlık nüfus esas alınarak kurgulanmış bir pay dağıtım sistemiyle yazın 300 bin nüfusa hizmet vermeleri mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, saydığım hususlar, belirttiğim hususlar mevcut sistemin sorunlarıdır. Bu sorunları gidermek gerekir. Teklife baktığımızda, bu konuda neler yapıyor diye teklifi değerlendirdiğimizde, bazı olumlu düzenlemeleri gördüğümü söylemeliyim. Nedir bunlar? Birincisi, vergi gelirlerinden yerel yönetimlere aktarılan payın miktarı artırılmaktadır.

İkinci olarak, sadece nüfus esasına dayalı sistemin getirmiş olduğu olumsuzlukları, yani bölgelerarası dengesizlikleri giderme yönündeki mevcut sistemin eksikliğini gidermek amacıyla gelişmişlik endeksinin de sisteme belli bir ölçüde de olsa katıldığını görüyoruz. Bu da olumlu bir gelişmedir.

Yine, bir diğer önemli olumlu düzenleme, nüfusu 10 binin altındaki belediyelerin gelirlerinde nüfus dağıtım sisteminin yaratacağı azalmayı dengelemek amacıyla bir mali denkleştirme mekanizmasının getirilmiş olması. Bunları olumlu bulduğumu ifade etmeliyim ancak bu olumlu adımlarına rağmen teklifin önemli eksiklikleri vardır. Var olan bir kısım adaletsizlikler bu teklifle de giderilmiş olmayacaktır. Nedir bunlar? Büyükşehir belediyelerine baktığımızda, mevcut nüfusumuzun, pay dağıtımına esas nüfusun toplam yüzde 54’ünün büyükşehir belediye sınırları içerisinde yaşadığını görüyoruz. Büyükşehir dışındaki diğer il ve ilçe belediyelerinde yaşayan nüfus, toplam pay dağıtımına esas nüfusun yüzde 46’sıdır. Yüzde 54’lük büyükşehir belediye sınırları içerisindeki nüfus, mevcut sistemde toplam transferlerin, toplam merkezî bütçeden yerel yönetimlere aktarılan payların yüzde 69,5’ini alırken, diğer belediyeler yüzde 30,5’ini alıyor. Yani nüfusun yüzde 54’ü toplam transferin yüzde 69,5’ini, nüfusun yüzde 46’sı toplam transferin yüzde 30,5’ini alıyor.

Tabii ki büyükşehirlerde hizmetin maliyeti yüksektir. Bu anlamda, mevcut oranları bu açıdan bir olumsuz değerlendirmeye tabi tutuyor değilim. Ancak teklif, büyükşehirlerin aldığı payı yüzde 69,5’ten yüzde 70,7’ye çıkarırken, diğer belediyelerin aldığı payı yüzde 30,5’ten yüzde 29,3’e indirmektedir. Yani toplam yüzde 1,2’lik bir azalış vardır büyükşehir dışındaki belediyelerin alacağı payların oranında. Bunun da tutarı 180 milyon YTL’dir. Bunu, teklifin olumsuz bir düzenlemesi olarak görüyorum.

İkinci olumsuz düzenleme değerli milletvekilleri: Turistik özelliğe sahip belediyelerin sorunlarını çözen bir yaklaşımı yok teklifin. Bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ilgili madde geldiğinde sizlerin takdirine sunulacak olan bir önergemiz vardır. Bu belediyelerimizin yaz ve kış nüfusu arasındaki dengesizlikten kaynaklanan sorunlarını çözebilmek amacıyla, nüfusu 10 binin altındaki belediyelerde olduğu gibi bir mali denkleştirme mekanizmasının sisteme dâhil edilmesini öneriyoruz. Bu konuda Bakanlar Kurulu yetkili olabilir. Bakanlar Kurulu, bina sayısı, bağımsız bölüm sayısı, emlak vergisi kayıtları, otel yatağı sayısı gibi unsurları da dikkate almak suretiyle turistik özelliğe sahip belediyeler arasında bu mali denkleştirmenin ikinci bölümü olan ödeneği dağıtmaya yetkili olabilir, bunu biz öneriyoruz.

Üçüncü önemli eksiklik şudur: Diğer belediyeler arasında pay dağıtım sistemine gelişmişlik endeksinin ilave edilmesinin olumlu olduğunu ifade etmiştim. Ancak burada oran yüzde 20’dir, yani dağıtımın yüzde 80’i nüfusa dayalı olarak, yüzde 20’si gelişmişlik endeksine dayalı olarak yapılacaktır. Yüzde 20’lik oranın yükseltilmesini öneriyoruz; yüzde 30 olabilir veya belki daha yukarı bir oran olabilir. Önerimiz yüzde 30’dur, tartışırız, görüşürüz, farklı bir oranı belirlemenin mümkün olduğunu düşünüyorum. Ama, diğer büyükşehir dışındaki belediyelere pay dağıtımında gelişmişlik endeksini sisteme dahil ederken büyükşehirlerde bu endeksi sisteme dâhil etmemiş olmayı yine bir eksiklik olarak görüyorum. Büyükşehirler, belediye sınırları içerisindeki vergi gelirlerinin yüzde 5’ini alacaktır ama bu yüzde 5’in yüzde 70’lik kısmı doğrudan, yüzde 30’luk kısmı havuz kanalıyla büyükşehirlere dağıtılacaktır; teklif oranları böyle düzenliyor. Yüzde 30’luk kısmın yani havuzda oluşan kısmın on altı büyükşehir belediyesine dağıtımı nüfus esasına göre yapılacaktır. İşte bu nüfus esasına göre yapılacak dağıtımda gelişmişlik endeksini de sisteme dâhil edebiliriz diye düşünüyorum, yani böylece Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Erzurum Büyükşehir Belediyesi gibi diğer büyükşehir belediyelerine kıyasla gelişmişlik endeksi açısından gelişmişlik düzeyi düşük olan belediyelerimize biraz daha fazla pay verme imkânı olur.

Sistemdeki, teklifteki bir diğer eksikliği de şöyle görüyorum: Denkleştirme ödeneği olumlu bir düzenleme, nüfusu 10 binin altındaki belediyelere seyyanen dağıtılmak üzere vergi gelirlerinin binde 1’i oranında bir ödenek Maliye Bakanlığı bütçesine konulacak ve Maliye Bakanlığı bu ödeneğin yüzde 60’ını nüfusu 1 ila 5 bin arasında olan belediyelere, yüzde 40’ını da nüfusu 5.001 ila 10 bin arasında olan belediyelere dağıtacaktır.

Şimdi bu olumlu bir düzenleme ancak bir örnek vermek suretiyle bunun yaratacağı bir sorunu dikkatinize sunmak istiyorum. Şanlıurfa’dan iki belediye aldım, birisi Şanlıurfa’nın Harran Belediyesi, diğeri de Şanlıurfa’nın Halfeti Belediyesi. Şanlıurfa’nın Harran Belediyesi şu anda mevcut pay dağıtımına göre 2,4 milyon YTL pay almaktadır, mali denkleştirme mekanizması sisteme girdiğinde onun alacağı pay 155 bin YTL’lik denkleştirme ödeneğiyle 2 milyon 560 bin YTL’ye çıkacaktır. Şanlıurfa Harran’ın nüfusu 9.866. Halfeti Belediyesi 10 binin biraz üstünde bir nüfusa sahip: 10.238. Bu belediyenin nüfusu 10 binin üzerinde olduğu için denkleştirme ödeneğinden yararlanması mümkün değil. Bu belediyenin alacağı pay 2 milyon 495 bin YTL. Yani, Harran 2 milyon 405 bin alırken denkleştirme ödeneği öncesi, Halfeti ondan biraz daha fazla alıyor, 2 milyon 495 bin YTL, ancak Harran’a denkleştirme ödeneğinin katkısıyla Harran, Halfeti’yi geçiyor. Halfeti’nin nüfusu daha fazla, aldığı pay biraz daha az. Bunun çözümü var. Bunun çözümü nüfusu 10 binin üzerinde olan -15 bin diyebiliriz- bir grup daha tespit edebiliriz veya 13-14 bin diyebiliriz, o bir çalışmayla yapılabilir. Bu arada daha düşük bir oranda yüzde 60-40 yerine, o oranları biraz daha değiştirerek, o üçüncü dilime biraz daha az bir oran vermek suretiyle bu saydığım dengesizliği de giderebiliriz.

Değerli arkadaşlar, bunları önemli eksiklikler olarak görüyorum. Teklifin görüşülmesi sırasında bu konulara yönelik önergelerimiz sizlerin değerlendirmelerine, takdirlerine sunulacaktır.

Değerli arkadaşlar, büyükşehir belediyeleri konusunda yeni bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Mevcut Büyükşehir Belediye Kanunu’muz nüfusu 750 binin üzerinde olan belediyelerin, büyükşehir belediyesine dönüşebileceğini düzenlemektedir. On altı büyükşehir belediyesi en son 1990’lı yılların başında yapılan düzenlemelerle şekillenmiştir. 1999 yılında meydana gelen deprem sonucunda Adapazarı, büyükşehir belediyesi olarak örgütlenmişti, öyle bir istisnai bir durumun yarattığı bir büyükşehir uygulaması da olmuştu. Daha sonra büyükşehir belediye gelirlerinden öyle bir pay aktarılması söz konusuydu Adapazarı için de. Şimdi, bu nüfusu esas alarak biz tüm belediyelerimizi değerlendirirsek, ülkedeki imar sisteminden yerleşim sistemine kadar birçok belediyemizi sorunlarla karşı karşıya bırakmış oluruz. Örnek vermek istiyorum: Trabzon Belediyesinin merkez nüfusu 228 bindir. Trabzon Belediyesinin doğusunda, batısında, güneyinde irili ufaklı birçok belediyemiz vardır. Bu belediyeleri eğer tek bir şemsiye altında toplamazsak, imar otoritesinin çok farklı ellerde, farklı belediyelerde olması nedeniyle çok kötü bir yapılaşmaya, kent insanının, bölge insanının ihtiyaç duyduğunun ötesinde onu refaha, mutluluğa taşıyacak, onu refah ve mutluluk içerisinde yaşayacak bir ortama kavuşmaya imkân vermeyecek bir yapılaşmaya götürmüş oluruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Dolayısıyla, nüfus konusundaki bu ısrardan vazgeçip, daha farklı esasları belirlemek suretiyle büyükşehirler konusunda yeni bir yaklaşım getirebiliriz diye düşünüyorum. Oturulup bunun esasları tespit edilebilir. Hep beraber bunu şekillendirebiliriz.

Mali denkleştirme ödeneğiyle ilgili olarak ilave edeceğim son bir husus var. Bizim 10 binin altındaki belediyeler için getirilmiş olan bu sistem, bu belediyelerimizin son nüfus sayımında nüfuslarında meydana gelen azalmayı telafi eder nitelikte değildir. Adrese dayalı nüfus kayıt sistemiyle yapılan nüfus sayımında yaklaşık 2.500 belde belediyesinin -nüfusu 10 binin altında olan bu belediyelerimizin- nüfusu yüzde 29 oranında azalmış gözükmektedir. Yerel seçime kadar bunun çözümü yasalarımızda vardır. Ancak, yerel seçim sonrasında bunun çözümü yoktur. Bunu da çözmeliyiz diye düşünüyorum.

Sözlerimi burada bitirirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Gruplar adına ikinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan.

Sayın Ayhan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 248 sıra sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin geneli üzerinde MHP Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, il özel idarelerine ve belediyelere genel bütçe vergi gelirlerinden pay verilmesini ihtiva eden kanun tasarısı kısa bir süre önce komisyonda görüşülmeye başlanmıştır. Tasarıyla ilgili alt komisyon oluşturularak alt komisyon üyeleri belirlenmiştir. Alt komisyon çalışmalara başlamadan konuya ilişkin tasarı geri çekilmiştir. Tasarıya ilişkin görüşmeler sırasında, tasarıya önem verildiği, bu nedenle acilen yasalaşmasının istenmesi dolayısıyla, vatandaşlardan doğrudan alınacak vergilerden vazgeçilmesi ve sadece genel bütçeden ayrılacak paylara ilişkin düzenlemelerin gerçekleştirilmesi hususunun uygun olduğu ifade edilmiştir. Daha sonra tasarı Hükûmet tarafından geri çekilmiştir. Bu gelişmelerden sonra, İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi iktidar mensubu milletvekilleri tarafından sunulmuş ve Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmeler tamamlanmıştır.

Teklifin genel gerekçesi incelendiğinde, yapılan rakamsal değerlendirmelerin en son 2000 yılına ait olduğu görülmektedir. Ayrıca, mahalli idarelerin borçlarına ilişkin değerlendirmelere yer verilmemesi de dikkat çekicidir. Aynı hususların, daha önce Hükûmet tarafından getirilen tasarıda benzer şekilde, hatta aynı şekilde yer alması, iktidar partisi tarafından konuya verilen önemin değerlendirilmesi açısından dikkat çekicidir.

Diğer taraftan, komisyon görüşmeleri esnasında defalarca talep edilmesine rağmen, 2007 yılına ait verilerin, yürürlükteki gerçekleşen mevzuat ve yeni teklifteki şekliyle mukayese edilebilmesini sağlayacak veriler maalesef hâlen komisyon üyelerine ulaştırılmamıştır. Bu husus, Hükûmetin konuya verdiği önemin ciddiyetini göstermesi açısından son derece önemlidir. Hükûmet ve iktidar partisinin teklif sahibi milletvekilleri, kendi parti mensubu belediye başkanlıklarının haksızlıklar karşısında uyarılarını da dikkate almamakta direnmişlerdir. Teklifin mevcut hâliyle kanunlaşması hâlinde, Anayasa ve hukukun “eşitlik”, “adalet” ilkelerine, Anayasa’nın 127’nci maddesindeki “Mahallî idarelere, görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır.” hükmüne aykırı olacaktır. Bu teklif hâlen var olan eşitsizliği gidermek yerine daha da artıracaktır. İçişleri Bakanlığının verilerinden, Komisyon üyelerine dağıttıkları tablolardan anlaşıldığı kadarıyla teklif yürürlüğe girdiği takdirde 2008 yılında Kocaeli Büyükşehir Belediyesine kişi başına 562 YTL pay verilirken, Denizli Belediyesine kişi başına 168 YTL pay ayrılmaktadır. İlçe belediyeleri eklendiğinde fark daha da büyümektedir.

Diğer taraftan, 2008 yılı programı Bakanlar Kurulu kararı ek olarak yayımlanmış ve 2008 yılı başında yürürlüğe girmiştir. Kamu kesimi genel dengesi kapsamındaki merkezî yönetim bütçe dengesi ve mahallî idareler dengesi bu karar ekine göre şekillenmiştir. Aradan kısa bir süre geçmesine rağmen, Hükûmet yeni bir tasarı sevk etmiş ancak Komisyonda görüşmeler başlamış olmasına rağmen Hükûmet tasarıyı geri çekmiş ve yeni teklif iktidar partisi milletvekillerince Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Bunun tekrar ifade edilmesindeki amaç, Hükûmetin kendi programına inanmadığını vurgulamaktır, aksi takdirde 2008 yılı programının uygulanmaya konmasından kısa bir süre sonra uygulamadan vazgeçilmemesi gerekirdi. Kaldı ki, merkezî yönetim bütçesinden kesilecek kaynağın hangi harcamalardan tasarruf edileceğine, makroekonomik açıdan da mahallî idarelerin hangi harcama kalemlerine tahsis edileceğine dair bir işaret de gözükmemektedir. Kuşkusuz kanun teklifi vermek milletvekillerinin hakkıdır, ancak esas itibarıyla iktidar partisi milletvekilleri Hükûmetin getireceği tasarıları destekler. Teklif vermek, çoğunlukla muhalefet tarafından kullanılan bir hak olarak değerlendirilmelidir. Bunun göstergesi ise istatistiklerdir. Hükûmetin tasarıyı geri çekmesinin ve benzer bir metnin aynı gerekçelerle teklif olarak getirilmesinin de anlaşılması son derece güçtür.

Son yıllarda, mahallî idarelerin toplam kamu harcamaları içindeki payı çok hızlı bir artış göstermiş ve toplam kamu harcamalarının yüzde 17’sine ulaşmıştır, toplam kamu yatırımları içindeki payı ise yüzde 50’lere yaklaşmıştır. Mahallî idare harcamalarının payı gayrisafi yurt içi hasıla içinde yüzde 4’ler seviyesindedir. Bu göstergeler mahallî idarelerin öneminin maliye politikası açısından daha da artmasına neden olmuştur. Yıllık program metinlerinde -gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak- 2002 yılında yüzde 2,9 olan mahallî idare harcamalarının 2007 yılında 3,9’a yükseleceği tahmin edilmektedir ancak bu artış kamu hizmetlerinde kalite ve hizmet artışını beraberinde getirmemiştir. Artan kaynaklar, yüksek kentleşme hızıyla birlikte hızla artan kentsel altyapı ihtiyacından ziyade cari harcamaların finansmanında ve borç ödemelerinde kullanılmıştır. Yapısal nitelikteki sorunlar kötü mali yönetim ve kaynakların verimsiz kullanımıyla birleştirildiğinde belediyelerin borç stokundaki artış kaçınılmaz hâle gelmiştir. Kaynak artışı metro, çevre ve su gibi temel altyapı yatırımlarına değil, festivallere, profesyonel spor kulüplerine, yapıldıktan bir hafta sonra çöken asfaltlara, lale ve ithal süs bitkilerine dönüşmüştür.

Nitekim, 2006 yılında bitirilen uzlaşma sonuçlarına göre, uzlaşmaya katılan belediyelerin borçları 16 milyar YTL’ye, uzlaşmaya gelmeyenlerle beraber 20 milyar YTL’ye ulaşmaktadır; kanun teklifinin yasalaşması hâlinde kamu finansmanı üzerindeki yükü 2009 yılında yaklaşık 4,5 milyar YTL’ye ulaşacaktır. 2008 yılında ise yaklaşık olarak 2 milyar YTL olacaktır. 2008 yılı programında, kamu kesimi genel dengesi kapsamında öngörülmeyen bu gider, bütçe başta olmak üzere mali hedeflerde ciddi sapmaya neden olacaktır. Harcamalardaki bu artışın nereden finanse edileceği de açık değildir.

2000 yılından bu yana uygulanan istikrar programlarında kamu kesiminin diğer unsurları genel bütçe, KİT, sosyal güvenlik üzerinde mali disiplini sağlamak amacıyla birçok tedbir ve politika uygulanmasına rağmen, mahallî idarelerin mali disipline katkısını sağlayacak neredeyse hiçbir önlem alınmamıştır. Bu durumda dahi hiçbir mali kural getirmeden ve önlem almadan belediyelere yeni kaynakların aktarılması sadece mali disiplinin azalmasına neden olmayacak, aynı zamanda 5018 sayılı Kanun’la getirilmeye çalışılan kamu harcamalarında etkinliğin artırılması çabalarını da baltalayacaktır. Bu durum, genel bütçe açığının artmasına neden olmasının yanı sıra belediyelerde mali disiplinin daha da bozulmasına neden olacaktır.

Dikkat edilmesi gereken bir başka husus ise: Yerel yönetimlere -iddia edildiği gibi- merkezî idareden bir görev devri yapılmamasına rağmen, kaynak devrinin yapılmasıdır. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün tasfiyesi hariç -ki bu düzenleme sonrası oluşan maliyet için her yıl il özel idarelerine merkezî bütçeden kaynak aktarılmaktadır- hiçbir kamusal hizmet mahallî idarelere devredilmediği hâlde kaynak aktarılması, merkezî idarenin sunduğu eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlerin kalitesinin azalmasına neden olacaktır. Toplumumuzun şiddetle ihtiyaç duyduğu bu temel kamusal hizmetlerin nitelik ve niceliğini artıracak kaynakların bu şekilde yerele aktarılması son derece yanlış bir tercihtir ve kalkınma planında belirlenen hedeflere ulaşılmasını engelleyecektir. Birçok ilde derslik ve sağlık birimlerine ihtiyaç duyulurken büyükşehir alanlarında belediyelerin birbirine nispet hâlinde hiçbir standardı olmayan ve adına “meslek edindirme kursları” dedikleri kursları açtıkları görülmektedir.

Daha önce ifade ettiğim gibi, teklifin mevcut hâliyle kanunlaşması hâlinde, Anayasa ve hukukun eşitlik, adalet ilkelerine, Anayasa’nın 127’nci maddesindeki “Mahallî idarelere görevleriyle orantılı gelir kaynakları sağlanır.” hükmüne aykırı olacaktır. Mevcut sistemde Denizli, Malatya gibi hızla büyüyen şehirlerde var olan problem bu şehirlerde artmaya devam edecektir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hakkını iste, hakkını!

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Büyükşehir pay dağıtım sisteminde, Sayın Başbakanın “Her hak ettiğini verdik.” dediği Denizli’de, “Hak ettiğini bu dönemde alıyoruz.” dediği Denizli’de, maalesef bu teklifle -yasalaşması hâlinde- Denizli’ye hak ettiğini vermek değil, hak ettiğinden almak olacaktır, adaletsizlik ortaya çıkacaktır. Büyükşehir pay dağıtım sisteminde mevcut yanlış uygulama yeni tasarıyla devam ettirilmiştir. Mevcut büyükşehir pay dağıtım sistemi alan tahsilatı esasına dayanmaktadır. Ancak, özellikle Ankara ve İstanbul’un KİT’lerin ve büyük vergi mükelleflerinin merkezi olması, pay dağıtımında adaletsizliği ortaya çıkarmaktadır. Örneğin, kurumlar vergisinin yaklaşık yüzde 35’ini ödeyen mali sektörün merkezleri İstanbul’da bulunmaktadır, kamu bankaları Ankara’dadır. Oysa, bu bankalar tüm ülke çapında faaliyet göstermektedirler. Bazı fabrikaların çeşitli illerde üretimi bulunmasına rağmen verginin ödendiği merkez de genelde İstanbul’da olmaktadır. Bu sistemin yeni tasarıda korunmasının yanı sıra genel bütçe vergi payına konu olan bazında genişlemesi adaletsizliği daha da artıracaktır.

Komisyonda kabul edilen tasarı büyük şehirler içerisinde adaletsizliği artırmanın yanı sıra büyükşehir belediyeleriyle diğer il belediyeleri arasındaki makasın açılmasına neden olacaktır. Büyükşehir belediyeleri petrol ürünleri üzerinden alınan ÖTV, tütün ve alkollü ürünler üzerinden alınan ÖTV ve özel iletişim vergilerinin matraha dâhil edilmesi nedeniyle taslağın genelinde hedeflenen artıştan daha fazla bir pay artışına kavuşacaklardır.

Gerek il özel idareleri gerekse belediyeler için gelişmişlik endeksi, pay dağıtımında esas olacak kriterler arasında yer almaktadır. 5’inci maddenin ikinci fıkrasında yer alan oranlar eski tasarılarda yer aldığı hâliyle korunmuştur. Oysa adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonuçları, 2007 yılı sonu itibarıyla, 2000 yılı nüfus sayımına göre, 2.213 belediyenin nüfusunun azaldığını göstermektedir.

DPT tarafından yapılan çalışma incelendiğinde sınıflandırmanın eşit bölme olarak değil, istatistiki metotla yapıldığı görülmektedir. Eşit bölme, aslında gelişmişlik seviyesi hiç de yüksek olmayan birçok bölgenin gelişmiş belediyeler sınıfında değerlendirilmesine neden olacaktır. Tasarıda yer alan yöntem ve katsayılar, pay dağıtımında belediyeler arasında önemli ve telafi edilemez düzeyde eşitsizlikler ortaya çıkaracaktır. Özellikle belde belediyelerinin de ilçe belediyelerine bağlandığı dikkate alındığında, bu eşitsizlik göreceli olarak daha da artacaktır. Unutulmamalıdır ki, “gelişmiş” olarak tabir edilen yöreler hızla göç almakta ve altyapı yatırımları için çok daha fazla kaynağa ihtiyaç duymaktadır.

Büyükşehir pay dağıtım sisteminde mevcut yanlış uygulama yeni tasarıyla devam ettirilmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, büyükşehir belediyeleri pay dağıtım sistemine konu olan ve büyükşehir alanlarındaki tahsilatın belirlendiği vergi idaresi sınırlarına ilişkin bilgi yoktur. Süreç şeffaf         değildir. Bu teklifin yasalaşması hâlinde, mahallî idarelerin harcamaları ile gelirlerini eşit bir şekilde karşılayamayacaktır. Bu paylaşımdan elde edilecek ilave gelirleri hangi belediyenin nereye harcayacağını da bilmemektedir. Sadece “Seçim öncesi bir miktar kaynak daha gönderebilir miyiz?” telaşı içinde hazırlanan bir tekliftir. Teklifin amacı bu olunca sistemin düzgün bir mantığı olduğunu söyleyebilmek de imkânsızdır.

Belediyelerin öz gelirlerinin artırılmasına yönelik kısmının teklifte yer almamasının, daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisinden geri çekilen tasarıdan bu kısmın çıkarılmak istenmesinin amacı da vatandaşı seçim öncesi zorlamama düşüncesidir. Çünkü, AKP seçimde böyle bir yapıyı seçmene izah edemeyecektir. Hatta, AKP vatandaşların doğrudan mahallî idarelere ödeyecekleri vergilerden vazgeçmeden yürürlük tarihini mahallî idareler seçiminden sonraya koymaya bile cesaret edememiştir.

Uygulanmakta olan tarım politikaları nedeniyle büyük şehirlere olan göç hızlanmıştır. İstihdam problemlidir. Uygulanmakta olan konut politikaları ise üç büyük şehirde yerleşimi teşvik eder nitelikte olmuştur. Bu politikalar daha fazla altyapı ihtiyacını da beraberinde getirmiştir. Ancak bu konuda makro bir bakış açısının gerektirdiği çalışmalar maalesef ortaya konulamamıştır.

İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi, mahalli idarelere ilave kaynak sağlaması açısından olumlu mütalaa edilmektedir. Bununla birlikte, mahallî idareler arasında hâlen var olan adaletsizliğin daha da artırılmasına ilave olarak, hedeflenen 2008 yılı programı uygulamasından bir sapma meydana getirilmesinin kaçınılmaz olması, merkezî yönetim bütçesi gelirlerinden alınan kaynağın nasıl telafi edileceğine ve mahallî idare harcamalarının da makro ekonomik açıdan hangi etkiler yaratacağına dair yeterli açıklamaların yapılması gerekmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, gerçekten hükûmetin ve iktidar grubunun milletvekillerinin görüş alanı dardır, bulanıktır. Defalarca gelen tasarı bu sefer yılbaşında getirilmesine rağmen, görüşülmeye başlanmasına, alt komisyon oluşturulmasına rağmen maalesef geri çekilmiştir. Burada önemli olan hadise vatandaşlardan doğrudan alınacak mahalli idare vergilerinden vazgeçilmesidir. Vatandaştan korkulduğu için seçim öncesi bu yapılmıştır. Şimdi getirdiğiniz sistem adil değildir. Teklifin gerekçesi ile daha önce geri çekilen tasarının gerekçelerine baktığımızda harfiyen aynı olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle işin daha ciddi tutulması gerektiğini düşünüyoruz.

Bu belirttiğim mahzurların dikkate alınarak gerekli değişikliklerin yapılması hâlinde teklifin daha faydalı olacağını düşünüyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

AK Parti Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Hüseyin Tanrıverdi.

Sayın Tanrıverdi, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi üzerinde AK Parti Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Sözlerimin başında, bu akşam sahada, Avrupa’da yüreklerini ve oyunlarını ortaya koyacak olan, 70 milyonun ve tüm gönül coğrafyamızdaki dostlarımızın kalbiyle ve dualarıyla destekleyeceği Türk millî takımımıza başarılar diliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, mahallî idareler, insanlarımızın devletle, kamu kurumu niteliğindeki kuruluşlarla ilk olarak karşılaştığı kurumlardır. Devlet hizmetlerinin ilk olarak sunulduğu, altyapıdan doğal gaza, sudan mezarlık hizmetlerine kadar çok geniş bir yelpazede verildiği kurumlar olan mahallî idarelerimiz, ne yazık ki yıllardır hep ihmal edilmiştir. Özellikle büyük kentlerde yaşanan göç ve nüfus artışı sonucu hizmetlerin aksaması ve gecikmesi, bu alanda yaşanan sorunların yerinde çözümü için yeni bir perspektif gerektiğini ortaya koymuştur. Çünkü yeni sorunları klasik yöntemlerle değil, yeni sorunlara yeni çözümler getirecek teknikleri geliştirip uygulayarak aşmak mümkündür. Bunun bilincinde olan partimiz, en küçük biriminden büyükşehir belediye başkanlıklarına kadar tüm yerel yönetim birimlerine önem vermektedir. Parti programımızda yer alan “Katılımcı ve temsil gücü yüksek bir demokrasinin temelinde yerel yönetimler yatar.” anlayışı temel ilkemizdir.

AK Parti Hükûmetleriyle birlikte yaşanan dönüşüm süreci, şüphesiz ki, Türkiye'nin tarihî, yapısal pek çok meselesinin çözümü için ciddi bir dinamik oluşturmaktadır. Türkiye'nin çözüm bekleyen pratik, hayati meseleleri var. Bunu hepimiz biliyoruz ve hiçbir zaman “İş bitti.” demedik, “Yolun başındayız.” dedik ve sorunları tek tek çöze çöze gelişmiş ve müreffeh bir Türkiye hedefine doğru koşuyoruz. Aslolan, siyasetin çözüm zemini olarak varlığını güçlü bir şekilde koruması ve ülkeyi sahiplenmesidir. İşte biz bunu yapıyoruz. Zira, demokratik siyaset çözümlerin tek ve gerçek zeminidir, bunu biliyoruz.

Hepimizin malumudur ki, çıkar siyasetinden nemalanarak güç kazanmış olan belli gruplar, toplumsal taleplere dayanan demokratik siyasetin sonuçlarından rahatsızdırlar. Bu rahatsızlıklarından dolayı Türkiye'nin demokratik süreçler içinde toplumsal müzakereye dayalı olarak çözülebilecek bazı meselelerini siyaseti güdükleştirmenin bir aracı, vesilesi hâline getirmek istemektedirler.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; vatandaşlarla yönetim arasında günlük hayattaki bağın kuvvetli olması, devlet-millet kaynaşmasını pekiştirecek ve demokrasimizin gelişmesine katkı yapacaktır. O yüzden yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir, ana damarlarındandır. Çünkü demokrasilerin en önemli ve en temel prensibi halka dayanmasıdır. Genel Başkanımız ve Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği gibi, “Siyaset yerelde başlar.”

Sizlerin de yakından takip ettiği gibi ülkemizde son yirmi beş yıl içinde bütün siyasetçiler, bütün iktidarlar, koalisyonlar, yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden, yerel demokrasinin yerleştirilmesinden, yerindelik ilkesinden bahsettiler. Ancak, ne yazık ki, bu, sözden öteye gidemedi. AK Parti yerel yönetimlere verdiği önemi açıkça göstermiş, merkezî yönetimde olan birçok imkân ve kaynak yerel yönetimlere, yerel birimlere devredilmiştir. Bir şehrin sorunlarını merkezden planlayıp çözme dönemi tamamlanmıştır. Geçmiş dönemlerde dile getirilen, seçim beyannamelerinde, hükûmet  programlarında söz edilen ifadeler hep kâğıt üzerinde kalmıştır.

Anayasa’nın 127’nci maddesinde ifadesini bulan “…görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır.” hükmü bile göz ardı edilmiştir. AK Parti ise bunu kâğıttan icraata, sözden kanuna geçirmiştir.

Yerel yönetimlerle ilgili olarak, değerli arkadaşlarım, 22’nci ve 23’üncü Dönem çalışmalarında, yerel yönetimler reformu çerçevesinde 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, 5355 sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 5747 sayılı Büyükşehir Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun düzenlenmiş, yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Yerel yönetimler reformu süreci, bugün görüşmekte olduğumuz İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve hâlen, Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi, hazırlıkları sürdürülen Köy Kanunu ile devam etmektedir. Yerel yönetimler reformu tamamlanana kadar süreç devam edecektir.

Bu çerçevede, Köy Hizmetlerinin il özel idarelerine devredilmesi mahallî demokrasinin gerçekleşmesi ve ihtiyaçların yerinde tespiti bakımından da çok önemlidir. İl genel meclislerinin halk tarafından seçilmiş üyelerinin kendi yörelerinin ihtiyaçlarını tespit edebilmesi ve köye yönelik hizmetlerin etkin bir şeklide yapılmasına imkân tanınması sağlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; AK Parti Hükûmetlerince gerçekleştirilen yerel yönetimler reformunun kent yönetimine sağladığı temel katkılar şöyle sıralanabilir:

Kent yönetiminde katılımcılık artırılmıştır.

Sivil toplumun yönetimine etkin bir şekilde katılımı sağlanmış, stratejik yönetim ve planlama süreci başlatılmıştır.

Yerel yönetimlerin idari ve mali kapasiteleri güçlendirilmiştir.

Norm kadro uygulamasına geçilmiştir.

Belediye kurulması için 5 bin nüfus kriteri öngörülmüş, birleşme ve katılmaya ilişkin hükümler basitleştirilmiştir.

Bütün bu yapılan yasal düzenlemeler ile değerli arkadaşlarım, yeni bir yönetim zihniyetinin ve felsefesinin yerel yönetimlerde geliştirilmesi hedeflenmektedir.

Değişim sadece yerel yönetim ile sınırlı değildir. Yerel yönetimlerle iş birliği yapan diğer kamu kurumları, kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör temsilcileri de yerel demokrasi, özerk yerel yönetim ve yeni kamu yönetimi yaklaşımına uygun bir yönetim yapısını kurmak ve geliştirmek zorundadır.

Biz her zaman şunu söyledik: AK Parti, değişim ve dönüşümü takip eden değil, bizzat değişim ve dönüşümü gerçekleştiren bir anlayışın partisidir. Bu açıdan milletimiz için ne gerekliyse ülkemiz için hangisi yararlı ise onu yapmaya gayret göstermekteyiz.

Mahallî idarelerin gelirlerinin gayrisafi yurt içi millî hasıla içindeki payı 1980 yılında yüzde 1,63 iken bu oran 2006 yılında yüzde 4,18’e çıkmıştır. Bu durum mahallî idarelerin ülke ekonomisi içinde giderek artan bir önem kazandığını göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz kanun teklifi ile belediyelerin genel bütçe vergi gelirlerinden aldığı payların matrahı yüzde 30 dolayında artmaktadır. Petrol ve doğal gaz ürünlerinden alınan ÖTV’nin tamamı, motorlu taşıtlardan alınan ÖTV’nin tamamı, alkollü ve gazlı içecekler ile bütün tütün mamulleri üzerinden alınan ÖTV’nin tamamı, özel iletişim vergisinin tamamı teklif ile matraha dâhil edilmektedir.

Kanun teklifimizden sonra, matrahın genişletilmesiyle toplam, yaklaşık olarak, değerli arkadaşlarım, 34 milyar 312 milyon YTL, yani 34 katrilyon 312 trilyon TL kaynak mahallî idarelere aktarılmış olacaktır.

Toplamda ise mahallî idarelere aktarılan pay miktarı, değerli arkadaşlarım, 2007’ye baktığımızda 2007’de 12 milyar 765 milyon 287 bin 531 YTL’dir, yani 12 katrilyon 765 trilyon 287 milyar 531 milyon TL’dir.

Şimdi bu kanun teklifimizle ve bu düzenlemeyle değerli arkadaşlarım, 2008’e geldiğimizde yaklaşık olarak 18 milyar YTL’ye yükselmiştir, yani 18 katrilyona ulaşmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, görülüyor ki, 12 milyar, 18 milyar; aradaki küsuratları dikkate alırsak yaklaşık 5 katrilyon civarında, 5 küsur katrilyon civarında, yani 5 milyar YTL civarında bir artış söz  konusu olmaktadır. 2380 sayılı Kanun gereğince, il özel idarelerine genel bütçe vergi gelirleri üzerinden ayrılan payın sadece nüfus esasına göre dağıtılması ciddi eleştirilere neden olmaktaydı. Bugün, değerli arkadaşlarımız, bu kürsüden bunu yine ifade ettiler. Sadece nüfus kriterinin esas alınması iller arasındaki gelişmişlik farklarının ortadan kaldırılmasına yetmemekte. Nüfusu fazla olan iller daha çok pay alırken, ekonomik ve sosyal bakımdan geri kalmış iller nüfusları az olduğu için daha az pay almakta ve gelişmiş illerle arasındaki makas açılmaktaydı.

Yapılan düzenlemeyle, bu kanun teklifimizde, değerli arkadaşlarım, nüfus kriterinin yanında diğer bazı kriterlerin de dağıtımda esas alınması öngörülmüştür. Bu düzenlemeyle, pay dağıtımında belediyelerde sadece nüfus kriteri dikkate alınmayacak, aynı zamanda o illerin gelişmişlik endeksi dikkate alınacaktır. Nüfus yüzde 80 oranında, gelişmişlik endeksi de yüzde 20 oranında dikkate alınarak hesaplanacaktır. İl özel idarelerinin paylarının dağıtımına geldiğiniz zaman, değerli arkadaşlarım, nüfus yüzde 50 oranında, illerin yüzölçümü kriteri dikkate alınacak, bu da yüzde 10 oranında; kırsal alan nüfusu dikkate alınacak, bu yüzde 15 oranında; gelişmişlik endeksi dikkate alınacak, bu yüzde 15 oranında ve ayrıca köy sayıları dikkate alınacak, bu da yüzde 10 oranında olacaktır.

Genel bütçe vergi gelirlerinden mahallî idarelere aktarılan paylardan borçlara karşılık yapılan kesintilerin miktarı da bu teklifle, bu düzenlemeyle, değerli arkadaşlarım, yüzde 40 ile sınırlandırılmaktadır, yüzde 40’ı hiçbir surette geçmeyecektir. Söz yüzde 40’tan açılmışken, bildiğiniz gibi, AK Parti İktidarı döneminde borçlu belediyelerin borçlarına mahsuben İller Bankasından yüzde 40’lık kesinti yapılmaktadır ve partilimiz, partili olmayan belediyelerin hepsine aynı oran uygulanmaktadır. AK Parti böylesi adaletli bir uygulamayı gerçekleştirmiştir.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Biliyoruz, biz biliyoruz ne kadar adaletli olduğunu!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, buradan ifade ediyorum. Bizi izleyen ekranı başında belediye başkanı arkadaşlarımız var, merak ediyorlar: “Bu dönem, yaz dönemi, geçtiğimiz dönemlerde yaptığınız gibi kesintileri durduracak mısınız?” Evet, geçtiğimiz hafta Sayın Genel Başkanımız, Başbakanımız Bakanlar Kurulunda bir karar almıştır. Bu karar çerçevesinde temmuz, ağustos, eylül, ekim ayları olmak üzere dört aylık bir süre borçlarına mahsuben kesinti yapılmayacaktır. Bu arkadaşlarımız, bu kesinti kaldırıldığı zaman elbette halkımıza daha iyi hizmeti sunabilecekler ve noksanlarını giderebileceklerdir.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Faiz çalışacak!

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sonra ödemeyecekler mi?

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Bu konuda, değerli arkadaşlarım, Hükûmetimizin işbaşına geldiği günden bu yana ne kadar adaletli ve ne kadar eşit davrandığını biliyorsunuz.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sana sevdanın yolları, bana kurşunlar! Ne adalet, biz biliyoruz!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, kesinti yapılması gerekiyorsa AK Partili belediyelerden de kesinti yapılmış, yapılması durdurulmuşsa AK Partili belediyelerden de durdurulmuştur.

Daha önceki dönemleri burada uzun uzun konuşacak değiliz. Daha önceki dönemlerde, Marmara depreminden dolayı, Karadeniz Bölgesi’ndeki afetten dolayı hak etmediği hâlde birçok belediyelere partizanca ödenekler verildiğini, âdeta şehrin bir caddesine bir kova su dökülüp de afet yardımı takviye edildiğini, çok değerli belediye başkanı arkadaşlarımız onları yaşadılar, gördüler. Bu haksızlıkları Adalet ve Kalkınma Partisi ortadan kaldırmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine ne veriliyorsa, nasıl davranılıyorsa, İzmir Büyükşehir Belediyesine nasıl davranılıyorsa, Ankara Büyükşehir Belediyesine de, Konya Büyükşehir Belediyesine de, İstanbul Büyükşehir Belediyesine de aynı davranılmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, yeni düzenlemeyle, geçmişten günümüze kadar gelen, birçok kez sorun olan belediyelerin sosyal güvenlik primleri ve emekli keseneklerinin kaynaktan kesilmesi imkânı getirilmektedir.

Yeni düzenlemeyle, mahallî idarelerin 2007 yılında aldıkları paylara ortalama yüzde 44 oranında bir artış getirilmektedir.

Bazı bakanlık ve kuruluş bütçelerine konulan ödeneklerin dağıtımında yaşanan sıkıntılar daha önceki dönemde had safhadaydı, bunları da bu Hükûmetimiz idari olarak ortadan kaldırdı, şimdi bu teklifimizle yasal hâle getiriyoruz. Dağıtılan kaynakların zikredilen, düşünülen, daha önce yaşanılan sakıncalarını ortadan kaldırmak amacıyla, mahallî idarelere yardım yapılmak üzere çeşitli bakanlık ve kuruluş bütçelerine konulan ödenekler kaldırılmakta, bunun yerine Maliye Bakanlığı bütçesine “denkleştirme ödeneği” adı altında ödenek konulması ve bu ödeneğin İller Bankası aracılığıyla, her yıl mart ve temmuz aylarında iki eşit taksit hâlinde dağıtılması öngörülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tanrıverdi, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

Buyurun.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - İllerimizin demografik farklılıklarından dolayı açılan makas, görüştüğümüz teklifte yer alan denkleştirme ödeneği ile daraltılmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bizi ekranları başında izleyen milyonlarca vatandaşımız basında çıkan haberlere asla kulak asmasın. Mahallî idarelere yapılan bu artışlar ile kesinlikle vatandaşlarımızın sırtına herhangi bir yük getirilmemektedir. Bunu, altını çizerek ifade ediyorum. Bu yasa teklifimiz, sadece merkezî Hükûmetin kendisinin yapması gereken harcamaları yerel yönetimlere devretmesidir, yerindelik ilkesi doğrultusunda hareket etmesidir. Dolayısıyla, kesinlikle halkımızın sırtına bir yük gelmemekte; hani, konuşulan otopark ücretleri, emlak vergilerinin artırılışı gibi şeyler bu kanun teklifimizde, bu düzenlememizde söz konusu değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Elektriğe yüzde 23 zam yapıldı. Niye?

RECEP KORAL (İstanbul) – Beş yıl yapılmadı.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Yüzde 23 zam değil mi?

BAŞKAN – Sayın Tanrıverdi, lütfen tamamlayın konuşmanızı.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Biz bunları yaparken değerli arkadaşlarım, olaya asla parti çıkarları açısından yaklaşmadık, katılımcılığı biçime indirgemedik. Biz, insanımıza daha iyi hizmeti sunmanın derdindeyiz. Biz, milletimizin ve devletimizin lehine olan düzenlemeleri, siyasi olarak ne getirir ne götürür hesabıyla değil yarınlar için, yarının aydınlık ve kalkınmış Türkiye'si için yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.

Düzenlemenin yerel yönetimlerimize, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Kanun teklifimize vereceğiniz destek için şimdiden teşekkür ediyor, hepinizi tekrar en kalbi duygularımla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanrıverdi.

Teklifin tümü üzerinde şahsı adına İstanbul Milletvekili Ünal Kacır.

Sayın Kacır, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 16 Milletvekilinin; il Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin geneli üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi Meclisimiz, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nu, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nu ve 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanunu’nu çıkartmıştı ve işte bu kanunlarda yapılan değişikliklerle yerel yönetimlerde görev, yetki ve sorumluluklar da yeniden belirlenmişti. Bunların gereği olarak görevleriyle orantılı gelir kaynakları sağlanması amacıyla bu kanun teklifi verilmiştir ve bu düzenlemeler yapılmaktadır.

Bildiğiniz gibi mevcut durumda, 2380 sayılı Kanun’a göre belediyelere yüzde 6, il özel idarelerine yüzde 1,12 pay verilmekte. 5216 sayılı Kanun’a göre de büyükşehir belediye payı olarak büyükşehir sınırı içinde toplanan genel bütçe vergi gelirleri üzerinden yüzde 5 olarak büyükşehir payı ayrılmakta idi. Büyükşehir ilçe belediyelerine yine genel bütçe vergi gelirlerinden kesilen payların yüzde 35’lik kısmı büyükşehir belediyesine ve yüzde 10’luk kısmı da su ve kanalizasyon idaresi payı olarak ayrılmakta idi. Büyükşehir belediye sınırlarında toplanan genel bütçe vergi gelirlerinin yüzde 5’i hesabında, bu payın yüzde 75’i doğrudan verginin toplandığı büyükşehir belediyesinden alınan paya, yüzde 25’i ise havuzda toplanarak büyükşehir belediyeleri nüfus esasına göre dağıtılmakta idi.

Ancak, yine bildiğiniz gibi genel bütçe vergi gelirlerinin bir kısmı mahallî idarelere ayrılan pay matrahına dâhil edilmemekte idi. Bunlar: Petrol ve doğal gaz ürünlerinden alınan ÖTV’nin tamamı verilmemekte idi, motorlu taşıtlardan alınan ÖTV’nin yüzde 28’i matraha dâhil edilmemekte idi, alkollü ve gazlı içecekler ile tütün mamulleri üzerinden alınan ÖTV’nin de yüzde 60’ı bu matraha dâhil edilmemekte idi; yine, özel iletişim vergisinden de bu matraha ilave yapılmamakta idi.

Şimdi, getirilen bu teklifle, petrol ürünlerinden alınan ÖTV’nin tamamı, motorlu taşıtlardan alınan ÖTV’nin tamamı, alkollü ve gazlı içeceklerden alınan ÖTV’nin tamamı, özel iletişim vergisi ve şans oyunları vergisinden gelen payların tamamı matraha ilave edilmekte, vergi iadeleri de düşülmektedir.

Petrol ve doğal gaz ürünlerine ilişkin ÖTV, bildiğiniz gibi, 22 katrilyon tutmakta. Yine motorlu taşıtlardan gelen vergi 4,2 katrilyon tutmakta, bunun 1,2 katrilyonu verilmemekte; şimdi o da dâhil edilmiştir. Alkollü ve gazlı içecekler ile tütün mamulleri üzerinden alınan ÖTV’nin yüzde 60’ı ise 7 katrilyon tutmakta, özel iletişim vergisi de 4 katrilyon tutmakta. Dolayısıyla, toplam olarak 34 katrilyon matraha ilave edilmekte, tabii bu arada vergi iadeleri de düşmekte ve bu şekilde matrah belirlenmekte, yeni belirlenen oranlar doğrultusunda da bu matrah üzerinden pay verilmektedir bu teklife göre.

Yine, bilindiği gibi mevcut uygulamada sadece nüfus kriteri var iken bu teklifte artık sadece nüfus kriteri olmayacak, farklı kriterler de getiriliyor. Nedir bunlar? Belediyeler için, bu payların yüzde 80’i nüfus kriterine göre, yüzde 20’lik kısmı da gelişmişlik kriterine göre hesap edilerek verilecek. İl özel idarelerinin payları da sadece nüfus oranlarına göre değil, bu gelirlerin yüzde 50’si nüfus oranına göre, yüzde 10’u ilin yüz ölçümüne göre, yüzde 15’i kırsal alan nüfusuna göre, yüzde 15’i gelişmişlik endeksine göre, yüzde 10’u da köy sayısına göre belirlenecektir.

Pay oranlarına gelince, il özel idarelerinin pay oranı yüzde 1,15 olarak, büyükşehir ilçe belediyeleri 2,5, büyükşehir belediyesi yüzde 5 olarak, diğer belediyeler de yüzde 2,85 olarak belirlenmektedir. Büyükşehir belediyesi sınırlarında toplanan vergilerin yüzde 5’i büyükşehir payı olarak ayrılmakta, bu payın yüzde 70’i doğrudan verginin toplandığı büyükşehir belediyesine, yüzde 30’u ise havuzda toplanarak büyükşehir belediyelerine nüfus oranlarına göre dağıtılmaktadır. Büyükşehir ilçe ve ilk kademe belediyelerine ayrılan paydan ise yüzde 30’u büyükşehir payı olarak, yüzde 10’u da su ve kanalizasyon idaresi payı olarak ayrılmakta ve ilgili büyükşehir belediyesine aktarılmaktadır. Büyükşehir paylarının hesabında, bir önceki yıl aylık olarak tahakkuk eden tutarın yüzde 20’sinden fazla pay verilmemesi de, yine bu teklifle öngörülmekte, yüzde 20’sinden fazla olan miktarın, yüzde 20’den daha az artan diğer büyükşehir belediyelerine nüfus esasına göre dağıtılması öngörülmektedir. Bütün bunlara göre, değerli milletvekilleri, il özel idarelerinin gelirleri yüzde 56 oranında artmaktadır. Belediyelerin, diğer belediyelerin gelirleri yüzde 42 oranında artmakta, büyük şehirlerdeki ilçe belediyelerinin gelirleri de yine yüzde 42 oranında artmaktadır. Verilecek olan bir önerge ile -kabul edilirse, ki kabul edileceğini umuyorum- büyükşehir belediyelerinin payı da yüzde 36 oranında artmış olacaktır. Böylelikle yerel yönetimlerine aktarılan pay 12,7 katrilyondan 17,9 katrilyona… Yani yüzde 44 olarak artırılmış olacaktır.

Değerli milletvekilleri, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamının binde 1’i belediyeler denkleştirme ödeneği olarak ayrıca ayrılacak, ayrılan ödeneğin mart ve temmuz aylarında iki eşit taksit hâlinde İller Bankası tarafından dağıtılması sağlanacak. Bu ödeneğin yüzde 60’ı nüfusu 5 binden az olan belediyelere, yüzde 40’ı ise nüfusu 5 bin ila 10 bin arasında olan belediyelere eşit olarak dağıtılacaktır. Böylelikle, nüfusu 5 bin ila 10 bin arasında olan belediyelerin yılda yaklaşık 155 bin YTL, nüfusu 5 binden az olan belediyelerin de 41.500 YTL payları artmış olacaktır. Örnek olarak verilecek olursa, Uşak Yayalar Belediyesinin 2007 yılı payı 268.930 YTL iken, denkleştirme ödeneğinden de 41.586 YTL gelir elde etmiş olacak, ki gelirini yüzde 25 olarak sadece bu denkleştirme ödeneğinden artırmış olacaktır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tabii İstanbul Belediyesine 4 katrilyon verirsiniz, öbür belediyelere daha az para verirsiniz.

ÜNAL KACIR (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi bir de Sayın Akif Hamzaçebi’nin belirtmiş olduğu bir husus var, ki o da büyükşehir belediyelerinin payları yüzde 69,5’tan yüzde 70,7’ye çıkıyor şeklinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kacır, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

Buyurun.

ÜNAL KACIR (Devamla) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım, bitiriyorum konuşmamı.

Bu teklif ile -ne şekilde hesap yaptığını ben pek anlayamadım ama- büyükşehirlerin yüzde 62 olan payı 63’e çıkıyor şeklinde görülmekte. Ancak verilecek olan önergeyle bu oran yüzde 61, diğer belediyelerin payı yüzde 27’den yüzde 28’e çıkmış olacak, özel idarelerin payı da yüzde 10’dan yüzde 11’e çıkmış olacaktır.

Ben, şimdiden, teklifin yasalaşacağını bekliyorum ve hayırlı olmasını diliyorum. Yüce heyetinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kacır.

Şahsı adına teklifin tümü üzerinde ikinci konuşmacı Trabzon Milletvekili Sayın Asım Aykan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Aykan, buyurun efendim.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz 248 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ben iki konu üzerinde mütalaa yapmak istiyorum: Bir tanesi yerel yönetimlerin tarihsel gelişimi, ikincisi de kaynak problemleri. Biraz önce Değerli Hüseyin Bey de ifade ettiler, cumhuriyetten yaklaşık altmış yıl önce, 1860’lı yıllarda, İstanbul Hükûmeti zamanında “ademimerkeziyet” diye tabir etmiş olduğumuz, yetkiler İstanbul’da mı kullanılsın yoksa Anadolu’ya mı verelim noktasındaki tartışmaları hep biliyoruz. Bu süreç yaklaşık altmış yıllık bir süreçle, zaman dilimi içerisinde tartışıldı ve 1921 Anayasası’yla beraber hizmete taalluk eden, hizmetle ilgili yetkilerin Anadolu’ya bırakılmasının daha doğru olacağı istikametinde bir görüş ortaya çıktı. Rahmetli Recep Yazıcıoğlu –biliyorsunuz, valimiz- “Ben 1921 yılının özel idaresi şartlarını, yetkilerini, imkânlarını istiyorum, onu verin başka bir şey istemiyorum.” diye bu konuyu çok zaman Türkiye'nin gündemine taşıdı. Zannediyorum yavaş yavaş -rahmetlinin kemikleri sızlamayacak- adım adım, hizmete taalluk eden -tekrar altını çiziyorum- yetkileri Anadolu’ya vermek istikametinde Hükûmetimiz tarafından ciddi adımlar atılıyor.

35 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün zamanında çıkartılmış olan Belediye Yasası, yani 1580 sayılı Yasa, 21’deki espriye bağlı bir yasadır. Bunu özellikle belediye başkanlığı yapmış bir insan olarak vurgulamak istiyorum. Yani, Anadolu’ya yetkilerin verilmesi istikametinde bir yasadır. Ama daha sonra adım adım, değişik zamanlarda, değişik genelgelerle belediyelerdeki bu yetkiler Ankara’ya çekilmiştir. Biz, bunun acısını çok yaşadık. Bu süreç, daha doğrusu belediyelerle ilgili düzenlemeyle ilgili süreç, Rahmetli Özal’ın 3030 sayılı büyükşehirlerle ilgili Yasa’yı çıkarttığı döneme kadar çok fazla bir hareketlenme göstermiyor. 3030’la beraber, büyükşehirlerle ilgili düzenlemeyle yerel yönetimlerde ciddi bir yeni yaklaşım tarzı ortaya çıkmıştır. Daha sonra, Başbakanlığa, yerel yönetimlerden gelmiş bir insan olarak Değerli Başbakanımızın başkanlığında, biraz önce arkadaşlarımızın ifade etmiş olduğu Belediye Yasası, Büyükşehir Belediyesi Yasası, İl Özel İdaresi Yasası, Mahallî İdare Birlikleri Yasası, bazı belediyelerin tüzel kişiliklerinin değiştirilmesiyle ilgili yasa çıkartıldı. Kamu Yönetimi Temel Yasası Sayın Cumhurbaşkanımızdan geri döndü, duruyor ve bahsetmiş olduğum bu süreç hızlı biçimde gelişmiştir. Şimdi görüştüğümüz yasa, belediyelerimizin ve özel idarelerimizin kaynaklarını artırıyor.

Değerli arkadaşlar, neden böyle bir yasaya ihtiyaç duyulmuştu; onun üzerine ikinci kısımda değinmek istiyorum. 90’lı yıllarda rahmetli İnönü ile beraber Demirel Hükûmetinin kurulduğu zamanlarda bütçemizin 2,3’ünü -yani bugünkü karşılığını söylüyorum, 4 katrilyon TL- özel idarelere ayırdığımız, şimdi ilave yaptığımız kaynağın 2 katı para belediyeler payı 2,3 olarak bütçeden belediyelere aktarılıyordu. Belediyelerin de altyapı, su, kanalizasyon, deşarjlar ve diğerleri başta olmak üzere harita çalışmaları bu kaynaktan yapılıyordu; yüzde 80’i buradan veriliyordu, yüzde 20’sini ise belediyeler karşılıyordu. Demirel Hükûmeti zamanında bunun bir kısmı merkezî bütçeye aktarıldı. Çiller Hükûmeti zamanında ise, daha sonraki birkaç yıl içerisinde, tümü bütçeye aktarıldı ve belediyeler, daha önceden meclis kararıyla vermiş oldukları yatırım kararlarını bile tamamen kendileri, hem de geciken faizleriyle beraber karşılama durumunda kaldılar. Bu, belediyelerin en büyük sıkıntı yaşadığı dönemdir. O imkânlar alınmamış olsa idi, şimdi, belediyelerin kullanacak oldukları alt yapıdaki kaynak miktarı, ifade ettiğim gibi, 4 katrilyon civarında idi.

Değerli arkadaşlar, Türkiye bir değişim süreci yaşıyor, kırsaldan kentlere doğru yoğun bir göç var. Dolayısıyla, belediyeler, özellikle altyapıya yönelik olarak çok ciddi yatırımlar yapmak zorundadırlar. Bunları şöyle kısaca arz etmek istiyorum:

Su, hepimizin her gün kullanmış olduğu büyük bir nimet. Kullanamadığımız zaman veya temiz midir değil midir diye kamuoyunun gündemini nasıl işgal etmiş olduğunu hep beraber görüyoruz.

Kanalizasyon hizmetleri, yağmur suyuyla kanalizasyonun birbirinden ayrılması; bu, kentlerin altyapısı için çok önemli bir durumdur. Su hatlarının yenilenmesi, kaçaklarının engellenmesi, deşarjlar, arıtma tesisleri; katı atık, yani “çöp” diye ifade ettiğimiz konular ile maalesef kentlerimizde bir kangren hâline dönüşmüş olan çarpık yapılaşma, imar durumları; belediyelerin kentsel dönüşüme para aktarması, son dönemlerde artan maliyetler, geçici işçilerimize kadro vermiş olmamız ve on iki ay çalışmaya başlamış olmaları; petrol fiyatları, benzer ürünlerin artışı belediyelerimizi gerçekten ilave kaynak kullanmaya itmiştir. Bu anlamda, aldığımız bu tedbirlerle -arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi- belediyelerimize ciddi bir kaynak aktarılmaktadır.

Burada bir hususun altını çizmekte fayda görüyorum.

Değerli arkadaşlar, küçük belediyelerimiz, yani nüfusu 5 bin civarında olan belediyelerimiz kuruluş aşamasında -ki, bunlar nasıl kuruldular, ne zaman kuruldular, bunları biliyorsunuz- istihdama yönelik fazla eleman bulundurduklarıdır. Yani 3 kişinin çalışacak olduğu bazı yerlere 10 kişi, 15 kişi eleman aldıkları için, gönderdiğimiz kaynakların büyük bir kısmını maalesef işçilerine veriyorlar. Eğer biz, bu artışa rağmen, yani fazla para göndermemize rağmen, ilave kaynak göndermemize rağmen bu konuların çözüleceğini düşünüyorsak, zannediyorsam, yeterli adımları atamayacağız. Burada bir düzenleme yapmamız gerekir. Devletin diğer kurumlarında eleman istihdamına ihtiyaç var, ama belediyelerde fazla eleman var, hem memur açsından hem işçi açısından söylüyorum. Valilerimizin tasarrufuyla bu elemanlar için başka kurumlarda istihdamın kapısını açmamız lazım veya kıdem tazminatında, ihbar tazminatında kullanmak üzere arkadaşlarımıza kaynak aktarmamız lazım, onun da burada bu vesileyle altını çizmek istiyorum. Çünkü, diğer belediyelerimiz, nüfusu fazla belediyelerimiz değerli arkadaşlar, kaynak oluşturabilirler ama nüfusu 5 bin civarında olan, altında olan belediyelerimiz sadece İller Bankasından gönderilen parayla, aşağı yukarı, belediyeleri çevirmek zorundadırlar.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, komisyon sırasında Komisyon temsil edilmiyor, lütfen dikkate alın; Başkan Vekili ve Sözcü de yok. Burada Sözcü Hasan Fehmi Kinay, bunu dikkate alın. Hiç öyle sağa sola bakmaya gerek yok Sayın Başkan.

ASIM AYKAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, özel idarelerimizle ilgili konuya gelince: KÖYDES çalışmalarıyla beraber, biliyorsunuz, bugüne kadar özel idarelerimize kırsalda kullanılmak üzere 5 katrilyon civarında bir para aktardık. Aktardığımız para kırsal alanda bugüne kadar birçok çalışmanın ve problemin çözümüne yardımcı oldu. Ancak kırsal alanda, değerli arkadaşlar, daha yapacağımız çok işler var. Dolayısıyla, yüzde 50 civarında ilave olarak aktarılan kaynağın özellikle yol, kanalizasyon ve su anlamında kırsalda çok büyük artılar getireceğini ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 60’lı, 70’li yıllarda, o günkü Başbakanımızın bir tabiri var “Şehirde ne varsa köyde o olacaktır” diye. Köy kavramını yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Şimdi köydeki insanımız, sadece şehirde olanı değil, dünyanın neresinde ne varsa hepsini istiyor. Yani, dünyada ne varsa onu istemeye başladı. Dolayısıyla, kırsal kesime aktaracak olduğumuz kaynakları belki zaman içerisinde daha da fazla bütçe imkânları içerisinde gözden geçirmek gerektiğini düşünüyorum.

Köye altyapı olarak, yol, su, elektrik, başta üç tane ana parametre göndermemiz lazım. Eğer, yol, su, elektrik gönderirsek, yani köyün yolu verimliyse, suyu akıyorsa, elektriği de verimliyse değerli arkadaşlar, bu köyde yaşayan insanlarımızın hizmetlerini artırmak mümkündür. Yani köyde yolun, suyun, elektriğin verimli olması, köye sağlığın, eğitimin ve imar hizmetlerinin taşınmasına vesiledir.

Ayrıca, köylerimizin önemli bir kısmı şehirlerin varoşu hâline dönüşmüşlerdir, eski köyler değillerdir. Çok yakın yerlerdeki köyler neredeyse sayfiye merkezlerine dönüşmüşlerdir. Yani, o köy mantığıyla bakarak oradaki hizmet standardını düşürmememiz gerekir, tam anlamıyla şehirle mütemmim olan, birbiriyle beraber uyumlu olan yapı olarak bakarsak, kırsala daha fazla kaynak aktarmak için de elimizden geleni göstermek gerektiğine inanıyorum.

Değerli arkadaşlar, büyükşehirlerle ilgili Akif Bey’in bir değerlendirmesi oldu. Şimdi, şunu özellikle vurgulamak istiyorum: AK Parti olarak biz büyükşehir yapmadık. Biraz önce ifade ettim, rahmetli Özal’ın döneminde 3030’la bu süreç başladı. Parametreleriyle ilgili, biz, Büyükşehir Yasası’nda, merkez ve 10 kilometre civarında 750 bin nüfus varsa, burası büyükşehir yapılabilir diye bu düzenleme getirildi. Sadece nüfusu getirdi. Doğrudur, ben de eski bir belediye başkanı olarak, yavaş yavaş sadece büyükşehirde nüfus değil, bazı parametrelerin de ilave olarak ele alınması gerektiği kanaatindeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aykan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Trabzon’un nüfusu Erzurum’dan daha çok.

ASIM AYKAN (Devamla) – Evet, 2003 yılında, rahmetli İnönü Başbakan Yardımcısı, SHP Hükûmeti vardı, Samsun büyükşehir yapılırken Trabzon yapılmadı, belediye başkanı da CHP’liydi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Buyurun yapalım, ver kanun teklifini.

ASIM AYKAN (Devamla) – Bir şey demiyorum. Ben kanun teklifimi verdim, içeride; bekliyor şu anda.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Hamzaçebi de verdi.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen…

ASIM AYKAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, büyük şehirleri planlarken belki Devlet Planlama Teşkilatının bölge merkezleri kriterlerine bakarak imar durumu, altyapı durumu, turizm yapısı, kültürel birikimi, ticaret merkezi olma özelliği, sağlık merkezi olma özelliği, eğitim merkezi olma özelliği, konsolosluklar, spor merkezi olmak gibi -limanlar, havaalanlarını da ilave ederek- yeni bir bakış açısı getirmemiz gerekebilir. Bunu da Parlamento olarak hep beraber müzakere ederiz diyorum.

Kanun teklifinin hazırlanmasında emeği geçen bütün arkadaşlarımızı kutluyorum, tebrik ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aykan.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gruplar adına ve şahıslar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Efendim, AKP iktidara geldikten sonra kaç AKP’li belediye başkanlığı için soruşturma izni istenmiş, kaçı için soruşturma izni verilmemiştir? Bu soruşturma izni verilmeyenler arasında Ankara Belediye Başkanı ile Aliağa Belediye Başkanı ve İstanbul Belediye Başkanları var mıdır? Ayrıca bu soruşturma izni verilmeyen kaç belediyenin soruşturma izni verilmesi için Danıştay tarafından izin verilmiştir?

İki, İstanbul, Ankara ve İzmit ana kent belediyelerinin hazineye ne kadar borçları vardır? Bu belediyeler 2006 yılından bugüne kadar kenti “çiçeklendirme ve ağaçlandırma” adı altında -özellikle İstanbul Belediyesi- lale dikimine ne kadar miktar para harcamıştır? Bu ağaçlandırma ve çiçeklendirme faaliyetleri hangi usullerle ve hangi kişilere verilmektedir? İstanbul Belediyesinin bir yılda 570 trilyon lira lale harcamasına verdiği doğru mudur?

Şimdilik bu kadar efendim.

BAŞKAN – Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, 2000 yılında yapılan nüfus sayımına göre belediyelere norm kadrolar verilmişti. 2007 yılında yapılan sayımda ise 2.213 belediyenin nüfusunun düştüğü görülmüştür. Bu son nüfus durumuna göre kadrolarda yeni bir ayarlama mı yapılacaktır; yoksa, bu çalışanların ücretleri neye göre ayarlanacaktır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Çelik…

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de özellikle Türkiye’de belediyelerin borçlanmasına ilişkin bir soru sormak istiyorum: 2004 verilerine göre belediye bütçe gelirleri toplamı 14 katrilyon düzeyinde gözüküyor -en son rakamlar bu olduğu için bunu veriyorum- ve iç borçlanma yoluyla 40 katrilyon TL’ye kadar bir borçlanma yolunun açıldığı öngörülüyor. Türkiye’de belediyelerin bugün itibarıyla ne kadar borcunun olduğunu acaba Sayın Bakanımız ifade edebilir mi? Bir.

Diğer bir sorum da: Özellikle Mersin’de kapatılan belediyelerle ilgili ne gibi çalışmalar var ve bu belediyelerin tasfiyesi yönünde hangi aşamaya gelinmiş? Bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Uslu…

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Görüşülmekte olan Kanun Teklifi Plan ve Bütçe Komisyonuna hükûmet tasarısı olarak geldiği ve görüşüldüğü hâlde, bundan neden vazgeçilerek bu defa kanun teklifi hâlinde komisyona getirilmiştir? Tasarının ilk hâlinde, yerel yönetimlere kaynak sağlamak amacıyla vergi kaynakları düşünülürken, neden bundan vazgeçilerek kaynak aktarımına dönüştürülmüştür? Bunun, önümüzdeki yerel seçimler için bir hazırlık olduğu söylenebilir mi?

İkinci sorum: Türkiye-Bulgaristan Sınır Ötesi İşbirliği Programı içerisinde Edirne ili için öngörülen fon ne kadardır? Bunun kullanımı için müracaat edilmiş midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bal…

ŞENOL BAL (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana sormak istiyorum: İnsan sağlığı açısından çok zararlı olan Kızılırmak’tan Ankara’ya getirilen içme suyunda ve İzmir içme suyundaki arsenik oranının normal standartlarının çok üstünde olması, insan sağlığına duyarsızlığın ve acımasızlığın bir örneği değil midir? Bu konuda yaptığınız bir çalışmanız, aldığınız bir tedbiriniz var mıdır?

İkinci sorum: Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve belediyeleri ilgilendiren hibe programları çerçevesinde, GAP bölgesinde sele maruz kalan alanlarda -ki Batman, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak- sel riskinin azaltılması, fiziksel planlama ve yatırım, hibe programı… Ki son başvuru tarihi 6 Mayıs 2008 idi. Toplam, bütçe miktarı, 12 milyon 800 bin avroluk bir bütçe. Başvuru olup olmadığını biliyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bukan

AHMET BUKAN (Çankırı) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Belediye gelirlerindeki artış -yeni çıkacak yasayla ilgili- yüzde kaç olmuştur? Büyükşehir ve il belediyeleriyle ilgili soruyorum.

Bir de özel idarelerdeki artış ne kadardır, büyükşehir ve illerde?

Bir sorum daha var: Bu yapılan artışlardaki miktar bütçede görünmemektedir, bu fark nereden ödenecektir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, bilindiği gibi, büyükşehir belediyelerinin vergi gelirlerinden kişi başına aldıkları pay diğer şehir belediyelerine göre daha fazladır. İnsana yapılacak hizmetin türü ve kalitesi şehir nüfusuna göre değişmeyeceği gerçeğinden hareketle, diğer şehirlerimizin kişi başına aldıkları pay da büyükşehir belediyelerine denkleştirilebilir mi?

İki: Kütahya ilinde olduğu gibi, birçok ilimizde nüfusu düşen toplam 2.200’ün üzerindeki belediyelerin gelirlerindeki azalma nasıl telafi edilecek? Bu belediyelerde daha önce yapılmış olan ve tamamlanamamış yatırımların tamamlanması konusunda ayrıca bir iyileştirme düşünülmekte midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Durmuş…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Bakanım, Kırıkkale Kızılırmak suyunu içemiyor. İki ayrı filtre sistemi yapıldığı hâlde hâlen içemiyor. Son olarak bir membran sistemiyle yeniden bir ihale yapıldı, o da yakında açılacak deniyor ve Ankara’da, aynı suyun arsenik oranı yüksek olan miktarı Ankaralılara içiriliyor. Şu anda eski barajlardan ilave edilen suyla arsenik oranı düşürülüyor. Yaz aylarında barajların suyu düştüğünde bu arsenik oranı otomatik artacaktır. Bu amaçla Ankara Belediyesi, ihaleden kaçmak için işi aceleye getirip Kırıkkale suyunu getirdi, Gerede’den vazgeçti. Şimdi de bu yapacağı arıtma sisteminde de bir aceleye getirip arsenik yükseldi… Böyle bir metot var mı? İçişleri Bakanlığının bunu önleme şeyi olacak mı? Daha evvel suları klorlamayanlar yüksek arsenikli su mu içecekler?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Arat…

NECLA ARAT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana iki sorum var. Birincisi: Genel bütçe vergi gelirlerinden yerel yönetimlere yapılacak aktarımlardan doğacak boşluğun nasıl telafi edileceğine ilişkin geleceğe yönelik bir planlama yapılmış mıdır? Devlet Planlama Teşkilatıyla bir iş birliği söz konusu mudur?

İkinci sorum: Yerel seçimler öncesinde aceleye getirilerek gerçekleştirilmeye çalışılan, bölgeler ve şehirler arasındaki gelir ve gelişmişlik farklarını gideremeyen bu tasarıyı hakkaniyet ilkesine ve siyasi etiğe uygun buluyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Nalcı…

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana sormak istiyorum ben: Bu Avrupa Birliği fonlarından kaç belediye faydalanmış ve bu fonlardan kaç euro veya YTL kullanılmıştır?

İkinci sorum: Bu kanun tasarısı hazırlanırken büyükşehirlerin bitişiğinde bulunan diğer şehirler neden düşünülmedi? Buna örnek olarak Tekirdağ’ı verebiliriz. Tekirdağ’da 2 bin 500 tane fabrika şu anda faaliyet göstermekte fakat bunların 100 tanesinin merkezi Tekirdağ’da bulunmasına rağmen 2 bin 400 tanesinin merkezi İstanbul’da bulunmaktadır ve bu büyükşehirlerdeki yan, komşu illerin tüm kaynakları büyükşehirler tarafından kullanılmaktadır. Bu büyükşehirlerin fonlarından, sınır ile, Tekirdağ gibi illere ayrı bir uygulama yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Süner

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Görüştüğümüz kanun teklifiyle birlikte yerel yönetimlere yapılan transferler artışının büyükşehir belediyelerinde yüzde 30,5, diğer belediyelerde ise yaklaşık yüzde 25 oranında olması öngörülmektedir. Yani merkezî yönetim bütçesinden yapılan transferlerdeki artış daha çok büyükşehir belediyeleri lehine kullanılmış olacaktır. Böyle bir durum, uygulanmak istenen politikanın, şehirler ve bölgeler arasındaki gelir ve gelişmişlik farklarını gidermeye yönelik olmadığını göstermekte değil midir?

Bu teklifin kabulü, sizin de Hükûmet politikanızda yer alan köyden kente göçü azaltmak yerine artırmayacak mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

AKP Grubu adına konuşan Sayın Hatip, bu kanun teklifinin vatandaşlara herhangi bir şekilde yük getirmeyeceğini ifade etti. Gerçekten de yeni bir vergi yok ancak bütçede karşılığında ek bir gelir olmadığı için ve diğer harcama kalemlerinden de 7,4 milyar YTL’lik bu artışı karşılayacak bir indirim yapmak da mümkün olmayacağına göre, artan bütçe açığının hazine tarafından borçlanma suretiyle karşılanacak olması, vatandaşa ek bir yük getirdiği anlamına gelmiyor mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce, görüşülmekte olan, yeni başladığımız, bugünkü önemli kanun teklifiyle ilgili ben de hepinizi saygılarla selamlıyorum. Bu konuda Hükûmet adına konuşma yapmadım çünkü zaten teklif ama arada benim de yine söyleyeceklerim var, bir madde üzerindeki konuşmalarda söz alacağım ama sorularınızı cevaplamaya başlarken…

Tabii çok sayıda soru soruldu. Bunlardan bir kısmı, takdir edersiniz, rakamlarla ilgili falan, çalışılması gerekir. Mesela, başta, Sayın Genç’in ilk sorusu partilerle ilgili soruşturma iznine ait.

Bir defa şunu ifade edeyim: Belediye başkanlarıyla ilgili soruşturma izni sürecinde, biliyorsunuz, Bakanın veya yönetimin aldığı karar yargıya gider yani idari yargıya gider, soruşturma izni verseniz de vermeseniz de bir yargı süreci de vardır.

Biz size sayıları da verelim ama biz, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak ve AK Partinin Hükûmeti olarak belediyelere kaynak dağılımında nasıl en adaletli sistemi uygulamaya başladıysak hükûmet olduğumuz günden bugüne, bu konularda da hiçbir tereddüdünüz olmasın.

Soruşturma izniyle ilgili de: Suçu olanla ilgili o yönde ileri belirtiler, tespitler varsa mutlaka soruşturma izni verilir, parti farkı falan gözetilmez.

Bu, İstanbul ve Ankara Belediyelerinin borçları, ağaçlandırma giderleri, lale parası vesaire, onlarla ilgili de müsaadenizle yazılı cevap verelim.

Sayın Çalış’ın belediyelerle ilgili norm kadro konusundaki sorusu: Bu konudaki yeni yönetmelik çalışması devam ediyor. Biliyorsunuz, bu, Devlet Personel Başkanlığıyla birlikte yürütülen bir çalışmadır. Üzerinde görüş alışverişi devam ediyor ve yeniden düzenlenecek o. Onu ifade etmiş olayım.

Burada Sayın Çelik’in iki sorusu var. İkinci sorusunu cevaplıyorum, birinciyle ilgili yazılı cevap verilecek. “Kapatılan belediyelerle ilgili çalışmalar var mı?” diyor.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, yüce Mecliste kabul edilen o Kanun’la zaten süreç belirlenmişti. O belediyelerle ilgili tasfiye işleminin nasıl yapılacağı ve sorumluluklar orada da ifade edilmişti, tespit edilmişti, o çerçevede yürüyor ama bizim genel hassasiyetimiz şudur Hükûmet olarak: Hem bu belediyelerle ilgili hem bütün köylerimizle ilgili yeniden bir çalışma… Şu anda onun toplantı gününü belirledik temmuz ayı olarak. Köy Kanunu’nu tartışmaya açıyoruz. Sanıyorum, temmuz ortasında onun ilk toplantısı yapılacak, bir sempozyumla başlatıyoruz. Yani biz bu dönemde bütün köylerimizle ilgili idari yapılanmayı ve hizmet üreten yapılanmayı yeniden değerlendireceğiz. Köy yönetimini sadece bugünkü gibi sembolik bir yönetim değil, hizmet üreten, belediye ile muhtarlık arası bir yapıya kavuşturma yönünde çalışmalar yapacağız. Bunu ifade edeyim. Ama özellikle, sekiz yüz altmış iki belediyemiz nüfusu 2 binin altına düştüğü için, biliyorsunuz, belediye statüsünü kaybetti. Onlarla ilgili durumu, hizmetlerin aksamamasını biz o Kanun’da garantiye aldık. Bir defa, ödenekleri onların il özel idaresine aynen gidecek. Bugün almakta oldukları aylık ödenek gidecek ve onlar o köylerimize hizmet olarak harcanacaktır ve diğer prosedürler de yakından takip edilecektir. Onda bir endişe olmasın, ifade etmek isterim.

Burada “Hükûmet tasarısı iken neden teklife dönüştürüldü?” diye bir soru var. Esasen, Sayın Ayhan da konuşmasında buna değinmişti, Milliyetçi Hareket Partisi Sözcüsü. Onu da açıklayayım değerli milletvekilleri: Biliyorsunuz, AK Parti Hükûmetinin, başından beri kamu yönetimine ve yerel yönetimlere dönük ciddi çalışmalarımız oldu. Mümkün olabildiğince merkezî yönetimden yerel yönetimlere doğru görev ve yetki kaydırması yapmaya çalıştık. Vatandaşa daha yakın olan, vatandaşa günlük hayatında en önemli hizmetleri üreten, özellikle belediyelerimizle ilgili, onların yetkilerini, görevlerini mümkün olabildiğince daha fazla artırdık. Bir kısmında da biliyorsunuz yarım kaldı, başarılamadı ama kaynaklarını da bu çerçevede artırma çalışması içinde olduk. Şimdi, bizim aslında 2006 yılında Hükûmet olarak üzerinde çok ciddi çalışılan bir tasarımız söz konusudur. O, 2006 yılında Meclise intikal etti, geçen dönem çıkarılamadı. Biz, onu bu dönem tekrar yeniledik ama bu yılın da -yasama dönemi- kısalması üzerine o tasarımızdan şimdilik vazgeçtik. O tasarımızı biz tamamen iptal etmiş değiliz, o tasarımız üzerinde duracağız. Çünkü orada daha geniş kapsamlı, belediyelerin öz gelirlerini de düzenleyen boyutlar var. Sadece, genel bütçeye vergi gelirlerinden elde edilen paylardan belediyelere verilen kısmın düzenlenmesi değil, orada daha geniş kapsamlı bir düzenleme var. Ama sürenin  kısalması, yasama yılının kısalması sebebiyle, daha pratik olsun ve daha çabuk olsun, bu yaz döneminden önce bunu kanunlaştıralım diye teklif hâlinde arkadaşlarımız tarafından verilmiş oldu ve o tasarıyı şimdilik biz beklemeye aldık. Onu ifade ediyorum.

Kızılırmak suyuyla ilgili: Değerli arkadaşlar, bu konuda zaten basında da ciddi tartışmalar sürüp gidiyor ama bir yandan da hem Sağlık Bakanlığımız hem Çevre ve Orman Bakanlığımız hem Ankara Büyükşehir Belediyesi çok ileri açıklamalar yaptılar, tahlil sonuçlarını açıkladılar; bu konuda endişe olmadığı yönünde -ilgili kurumlarımız bunlardır biliyorsunuz- hiçbir endişeye mahal olmadığı yönünde tespitler ve açıklamalar yaptılar. Dolayısıyla, biz o açıklamalarla kendimizi sınırlıyoruz ama biz de İçişleri Bakanlığı olarak bütün bu tartışmaları, iddiaları ve bunlara verilen cevapları bilgi olarak Ankara Büyükşehir Belediyesinden istedik. Tabii, bir de bunun İzmir boyutu var. O konuda da şu anda hem Belediyenin hem de ilgili bakanlıklarımızın yine tahlilleri, çalışmaları devam ediyor. Tabii, İzmir’deki sorun, birkaç senedir bu şekilde devam etmesine rağmen sanki yeni tespit edilmiş gibi bu göstergelerin yeni açıklanmış olmasıdır. O tabii biraz üzücü bir boyutudur.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Söylemeyelim mi Sayın Bakan?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Burada, tabii, biz bu teklifi Hükûmet olarak desteklerken bu teklife bir kaynak ayırıyoruz, bütçeden bir kaynak ayrılacak. Değerli milletvekillerimiz haklı olarak, il özel idarelerine ve belediyelere ek gelir verirken “Bunun kaynağı neresidir? Bütçe dengeleriyle ilgili irtibatı nasıldır? Bu çalışılmış mıdır?” diye sorular soruyorlar. Birkaç soru var bu konuda. Plan ve Bütçe Komisyonumuzda da bunu biz açıklamıştık. Değerli arkadaşlar, bu konuda ciddi çalışmalar yapıldı; hem Maliye hem Hazine hem Devlet Planlama Teşkilatıyla değerlendirmeleri yapıldı. Biliyorsunuz, gelecek yıllara dönük bizim -zaten karar verdik, şu anda da yayınlanmak üzere- orta vadeli programımız yayınlanacak. Burada finansman dengeleri yeniden değerlendirildi. Başta GAP bölgemize, GAP projesine ayrılan ödenek de dâhil, belediyelere ve il özel idarelerine ayrılacak ek ödenekler, hepsi burada değerlendirildi ve bu finansman dengesi içinde karşılığı da belirtilerek bu teklife biz destek veriyoruz. Onu açıkça ifade etmiş olayım.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Bakanım, Tekirdağ ile ilgili bir soru sormuştum.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Bu artış oranlarıyla ilgili bir soru vardı. “Artış oranları büyükşehirlerde, merkez ilçelerde, diğer belediyelerde ne kadardır?” Bizim elimizde… Bir de önergemiz gelecek. O önergemiz de eğer kabul görürse o çerçevede onu da kabul edilmiş farz ederek ben yeni artış oranlarını ifade ediyorum. İl özel idarelerindeki artış yüzde 56 oranındadır. Belediyelerde yüzde 42 oranındadır. Büyükşehir ilçe belediyelerinde yüzde 42 oranındadır. Büyükşehir belediyelerinde ise yüzde 36 oranındadır. Toplam il özel idareleri ve bütün belediyelerde artış oranımız yüzde 44 oranında olacaktır bu teklif yasalaşırsa.

Tabii, Sayın Işık sordu, diğer arkadaşlarımızın da bu konuda soruları var, değerli milletvekillerimizin. Efendim, büyükşehirler ile diğer belediyelerin farkı meselesi…

Başkanım, süre bitti ama siz takdir ediyorsanız devam ederim. Daha epeyce soru var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım. Soruları eğer birkaç dakika içinde özetlerseniz onları cevaplandırmış oluruz.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Tabii, bir Büyükşehir Belediyeleri Kanunu var, bir Belediyeler Kanunu var -bu ayırım AK Parti Hükûmetlerinden önce konulmuş- büyükşehirler var ve şu andaki uygulama var. Biz bu sistemi kökten değiştirmiyoruz. Şu anda, getirilen teklif zaten bizim de destek verdiğimiz, mevcut sistemi biraz daha iyileştirme, daha adaletli hâle getirme ve belediyelerimizin ve il özel idarelerinin gelirini artırmadır. Mevcut sistem üzerinden gidiyoruz. Yine büyükşehir uygulaması var ama nasıl daha adaletli hâle getiriyoruz? Bir defa, değerli konuşmacılarımız da kürsüde ifade ettiler, bugüne kadar bu gelirler tamamen nüfus esasına göre dağıtılıyordu. Biz onu terk ediyoruz, gelişmişlik endeksini getiriyoruz. Bu ciddi bir düzelme getiriyor. İl özel idaresinde coğrafi alan, kırsal kesim nüfusu gibi diğer kriterleri de getiriyoruz. Bunlar bir rahatlama getiriyor ama ayrıca -biraz önce artış oranlarını da okudum ben- en düşük oran yine büyükşehirlerde. Yeni vereceğimiz önergeyle onu biraz daha biz azaltmış olacağız ve büyükşehirlerdeki artış, diğer belediyelerden oransal olarak daha küçüktür. Onu da ifade etmiş olayım.

Burada bir soru var, “Teklif vatandaşlara yük getirmeyecek ama dolaylı olarak hazine tarafından borçlanma olacak.” gibi, biraz yorumlu bir soru. Ben biraz önce ifade ettim…

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Öyle olacak Sayın Bakan, öyle olacak. Göreceğiz…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Değerli arkadaşlar, biz faiz dışı fazlayı, biliyorsunuz, orta vadeli programımızla, finansman dengemizle yüzde 3’lere kadar çekeceğiz, bunun kararı verildi.

Biz, bilirsiniz, Hükûmet olarak adımımızı sağlam atarız, ayağımızı sağlam basarız. Bu finansman dengelerini kurmadan, bugüne kadar hiçbir harcama kararı vermedik. Bunu gene iyi çalıştık, tekrar ifade ediyorum, hiçbir sorun yok. Yeni devreye koyduğumuz GAP ve diğer projelerimiz de dâhil, hepsinin finansman dengesi çalışıldı, karşılığı var, bu da o şekilde dengelendi.

Arkadaşlarımız bir sorunun cevabını da getirmişler onu da burada sunarak bitirmiş oluyorum. Başkanım, diğerlerine yazılı cevap vereceğiz.

İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri borçları ne kadardır? Belediyelerin toplam borçları ne kadardır? Belediyelerin toplam borçlarıyla ilgili bilgiyi veriyorum şu anda, diğer illerle ilgili daha sonra… Üç bin iki yüz yirmi beş belediyemiz var şu anda değerli milletvekilleri, bunların toplam borçları 21 milyar 468 milyon 066 bin YTL’dir. Ankara, İstanbul soruldu onlarınkini de ayrıca, tekrar bilgi olarak sunacağız.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

       

 

Kapanma Saati: 15.51

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 122’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

248 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

1’inci maddeyi okutuyorum:

İL ÖZEL İDARELERİNE VE BELEDİYELERE GENEL BÜTÇE VERGİ

GELİRLERİNDEN PAY VERİLMESİ HAKKINDA KANUN TEKLİFİ

Amaç ve kapsam

MADDE 1- (1) Bu Kanunla, il özel idareleri ve belediyelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilâtı toplamı üzerinden ayrılacak paylara ilişkin esas ve usuller düzenlenmektedir.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Bülent Baratalı.

Sayın Baratalı, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 248 sıra sayılı Teklif’in 1’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun düşüncelerini sizlere aktarmak için söz almış bulunmaktayım. Şahsım ve partim adına sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yerel yönetimlerin akçalı olanaklarının iyileştirilmesi konusunda bu teklif geç kalmış bir teklif olmasına karşın ve eleştirilerimizin sözcülerimiz tarafından da yapılmış ve yapılacak olmasına karşın, genel bütçe vergi gelirlerinden, yani merkezî hükûmetin gelirlerinden belediyelere ayrılacak olan payların yüzde 8,5’tan yüzde 11,7’ye çıkarılması; yine yerel yönetimlere Anayasa’nın 127’nci maddesi gereğince ayrılması gerekli olan akçalı kaynakların havuzunun genişletilmesi; bunun yanında sadece nüfus kriterinin haksızlık yaptığı gerekçesiyle yanına bazı kriterlerin de eklenmesi; sonuç olarak -az olmasına karşın Batı ülkelerinden- genel bütçe vergi gelirlerinden paylarının artırılmasını, genellikle eleştirilerimizin olmasına karşın, olumlu olarak düşünüyorum. Ancak bu noktaya gelinceye kadar olumsuzluklar konusunda da sizlere bazı şeyler söylemek istiyorum.

Bir belediyeci olarak… 2002 yılında milletvekili olarak seçildiğimde, yine AKP’nin kadrosunda genellikle belediyelerden, yerel yönetimlerden de geldiğini düşünerek belediyeci olarak mutlu olmuştum, belediyeler de çok memnun olmuştu. Ama icraatlar başlayınca, bu sevinçlerin, bizim ve belediyelerin kursağında kaldığını gördük. Neler oldu olumsuz olarak, bunları bir kronolojik sıra içinde sıralamaya çalışacağım.

Birincisi, Adalet ve Kalkınma Partisi, ilk yaptığı bütçede genel bütçe vergi gelirlerinden belediyelerin aldığı payı bütçe kanunu içine koyarak ve yasaya aykırı davranarak 1 puan oranında               düşürmüştür. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda kanun yoluna gittik ve bunu iptal ettirdik. Ama uzun süre bu uygulama yasaya aykırı olarak devam etti sayın milletvekilleri.

Olumsuzlukların ikincisi olarak da, 2004 ve 2005 yıllarında, hepimizin bildiği gibi, yerel yönetimleri ilgilendiren yasalar yenileştirildi. Bunlar, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5393 sayılı Kanun ve 5302 sayılı İl Özel İdareleri Kanunu.

Bu kanunun önemli maddelerinde, kanun çıkıncaya kadar merkezî yönetimin görevinde olan önemli bazı görevler, bazı yetkiler ve bazı sorumluluklar yerel yönetimlere devredildi. Hatta, eğitimin bir bölümü bile devredildi. Cumhuriyet Halk Partisinin itirazı üzerine, üniter yapıyı zedelediği için Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti.

Ama hepimiz biliyoruz ki, artık, devlet, yani merkezî hükûmet yereldeki okullardan, sağlık ocaklarından, spordan ve buna benzer önemli görevlerden elini çekmiştir. Bu görevleri şimdi yerel yönetimler yapıyor. Ne zamandan beri yapıyor? 2004 yılında 5216 sayılı Kanun, 2005 yılında ise 5393 sayılı Kanun’la. Yani Anayasa’nın 127’nci maddesine karşın bir gelir aktarılmadan, bu belediyeler hiçbir kaynak aktarılmadan bugüne kadar bu görevlerini yerine getirmişlerdir ve bu belediyelerimize büyük haksızlıklar yapılmıştır. Biraz sonra bir önerge vereceğiz bu kesintilerin yüzde 30’a indirilmesi konusunda bir geçici madde için, burada belki bir telafi imkânı yaratılabilir diye düşünüyorum.

Özellikle küçük belediyelerin en büyük yardımcısı olan İller Bankası bu iktidar tarafından kapatılmak istenmektedir. Ben kişisel olarak, alt komisyon üyesi olarak tam elli beş sayfa karşı oy yazısı yazdım. Geçen dönem çıkmak üzereydi ama çıkmadı, fakat komisyonda beklemektedir. İller Bankasının kapatılması yanlıştır. Kapatılacak ve bir Belçika Bankası olan Dexia Bank’a da bu satılacaktır. Daha 200 milyar dolarlık belediyelerin altyapı gereksinimi bulunmaktadır. Bu bankaya satılırsa, bu kaynak başka bir ülkenin kaynağı olarak ülkemizden gidecektir.

Diğeri, Kamu Yönetimi Temel Kanunu ile ülkenin üniter yapısı federal yapıya doğru yönlendirilmek istenmiştir. Yine, Cumhuriyet Halk Partisinin yaptığı itirazlarla Anayasa Mahkemesinden şükür ki geriye dönmüştür. Altı yıl içinde 4483 sayılı Yasa keyfî olarak uygulanmıştır, örnekleri vardır.

Diğeri, belediye başkanlarımız arasında bu görevi yapanlar ve yapmış olanlar arasındaki görev, makam ve temsil tazminatları konusundaki sıkıntı hâlâ daha giderilememiştir. Makam ve görev temsil tazminatını on beş yıla bağlamak, elli dokuz yaşa, altmış bir yaşa getirmek veya yirmi beş yıl fiilen bu görevi yapmış olanlara tanımak haksızlık olan bir davranıştır. Bunun da öncelikle düzeltilmesi gerekmektedir.

İstanbul için yeni bir yönetim getirilememiştir. İstanbul sorunları artarak devam etmektedir. İstanbul’a özel bir yasayla özel bir yönetim getirmek durumundayız değerli arkadaşlar. İstanbul, Edirne demek, Kırklareli demek, Tekirdağ demek, İzmit demek, Adapazarı demek hatta Yalova demek. Bunu böyle büyük bir hinterlantta düşünmek ve İstanbul’u yeniden yapılandırmak durumundayız. İstanbul’un yönetilemediğini yönetenler bile şu anda söylemektedir.

Sayın Bakan az önce ifade etti, 1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanunu konusunda hiçbir şey yapılamamıştır şimdiye kadar değerli arkadaşlar. 1924 tarihindeki köyün yapacağı görevlere bakarsanız, bugün bunların ne kadar komik kaldığını görürsünüz değerli arkadaşlar. Köy geliri olarak belirlenen salma, hâlâ daha 20 Türk lirasıdır. Yine 4541 sayılı Mahalle Muhtarlıkları Hakkında Yasa’da hiçbir şey yapılamamıştır. Bu mahalle muhtarlıkları resmen cereme çekmektedirler, kaynaksız olarak bu görevleri yapmaktadırlar. Hiçbir hazırlık, hiçbir başlangıç yapılamamıştır bunlar hakkında da.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ama en büyük haksızlık ise 5747 sayılı Kanun’la yapılmıştır. 6/3/2008 tarih ve 5748 sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’la 863 belde belediyesi kapatılmıştır, nüfusu 2 binin altına düştüğü ve borçlu oldukları gerekçesiyle. 240 ilk kademe belediyesi kapatılmıştır. Bunlardan 34 tanesi yeni ilçeye döndürülmüştür. Yine bu kanunla 43 yeni ilçe kurulmuştur. Toplam olarak 3.225 belediyenin 1.104 belediyesi Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,  kapatılmıştır. Bu konuda son derece haksızlıklar yapılmıştır. 1.999 nüfusla kapatılan Erzurum’un bir belediyesi vardır. Adrese dayalı nüfus sisteminin ilk uygulamaya başlanmasıyla büyük sıkıntılar yaşatılmıştır. Belediye başkanlarının çocukları sayılmamıştır, eşleri sayılmamıştır. Aktarmalarda buna benzer yanlışlıklar vardır ve 1.999 ile 1.998’le belediyeler kapatılmıştır.

Anadolu’da belediye olmanın ne demek olduğunu belki Adalet ve Kalkınma Partisi bilmiyor ama Cumhuriyet Halk Partisi bunu biliyor, en kısa bir zamanda kurulacak Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, bu kapatılan belediyelerin hepsi teker teker açılacaktır. Belediyeleri yalnız ölçek ekonomisine bağlamak son derece yanlıştır. Belediyeler demokrasinin beşiğidir, belediyecilik bir yaşam şeklidir, belediyecilik bir çağdaşlık beşiğidir değerli arkadaşlar. Bunlarda yanlışlıklar yapılmıştır.

Özellikle, yeni kurulan 43 ilçede kurnazca ve cince planlar yapılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisinin oylarının yüksek olduğu mahalleler alınarak ham edilmeye ve değerli arkadaşlar, yok edilmeye sayılmıştır. Bu konuda da değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Anayasa Mahkemesine gittik. Umuyorum, bugünlerde Anayasa Mahkemesinden mutlu bir haber bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

BÜLENT BARATALI (Devamla) – Bunu yaparken, değerli arkadaşlar, çoğunluk esasına dayanılarak belediyelerimizin ve milletin sesi haksız olarak kısılmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri halkın huzur ve refahını korumak için yemin etmişlerdir ama bu 1.104 belediyeyi kapatarak belediyelerimizin, halkın huzurunu tamamen ortadan kaldırmışlardır.

Başlangıçta söylediğim gibi, olumsuz yönlerine de değindim, ama siyasi iktidarın altı yıl geçmesine karşın genel bütçe vergi gelirlerinden yüzde 3 gibi bir payın alınarak belediyelere verilmesini şimdilik iyi bir başlangıç olarak düşünüyorum. Maddelerde yapacağımız eleştiriler ve vereceğimiz önergelerle bu yasanın daha da iyileştirilmesine katkıda bulunacağız.

Bu düşüncelerle Sayın Başkan, size ve Meclise saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baratalı.

Gruplar adına ikinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlu.

Sayın Çobanoğlu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, il özel idaresi ve belediyelerin genel bütçe vergi gelirlerinden aldıkları payları -beklediğimiz kadar olmasa da- artıran bu teklifi tabii ki olumlu karşılıyoruz. Bu teklif, çok sıkıntıda olan belediyelerimize bir nebze de olsa nefes aldıracaktır. Tabii bunu ifade ederken, bu kanun teklifi içerisindeki eleştirilerimizi de bu kanun teklifi içerisindeki birtakım adaletsizlikleri de buradan ifade edeceğiz. Yine, arkadaşlarımız, maddeler görüşülürken, bunun daha düzeltilebilmesi için, daha faydalı olabilmesi için çeşitli öneriler vereceklerdir. İnşallah, sonuç itibarıyla da belediyelerimiz ve il özel idarelerimiz, yasaların kendine verdikleri görevleri yerine getirirken mali konuda biraz daha rahatlamış olacaklardır diye umuyorum.

Değerli milletvekilleri, eski bir belediye başkanı olarak, yıllarca mahallî idarelerle ilgili, belediyelerle ilgili çeşitli yasaların çıkmasını bekledik, hep imkânlarımızı zorladık. Özellikle mali konulardaki sıkıntıların aşılması noktasında, belediye gelirlerinin artırılması noktasında, bütün belediye başkanları böyle bir beklenti içerisine girdi. 2004-2005 yılları içerisinde Meclisimiz, önce Büyükşehir Belediye Yasası, daha sonra Belediye Yasası ve İl Özel İdare Yasası bu Meclisten çıkarıldı. Tabii ki olumlu yönleri var ama hazırlık safhasında, Mecliste sunulurken, daha sonra kamuoyuna anlatılırken de çok büyük reformlar yapılıyormuş hissi verilmesine rağmen, belediyeci olan arkadaşlarımızla, hâlen fiiliyatta belediye başkanlığı yapan arkadaşlarımızla yaptığımız istişarelerde, bu düzenlemelerin birtakım faydalarının olduğu, ama söylendiği noktada reform olmadığı da ifade edilmektedir. 5747 sayılı Yasa burada görüşülürken, işte, ülkemizdeki belediyelerin 1.120 tanesi kapatılırken bu konuları tekrar burada gündeme getirmiştik. O Yasa’nın gerekçesinde de şu açıklıkla ifade ediliyordu: “Bu kapatılan belediyeler mali yönden yetersizdir ve gerçek anlamda mahallî idareler reformlarının yapılmasının önünde de bir engeldir.” Bunu nereden söylüyorum? Bu, o gün 5747 sayılı Yasa’nın gerekçesine konmuştu. Yani bu, yine sizin iktidarınız tarafından çıkarılan bu yasaların reform olmadığının bir tespitiydi, bir açıklamasıydı, bunu da buradan ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii bu yasalar çıktı ama bu yasalarla birlikte bütün belediye başkanlarının, belediyelerin, mahallî idarelerin, il özel idarelerinin beklediği gelirler yasası -yani gelirlerini artıracak yasa- her ne hikmetse geçen dönem zaman zaman görüşülmesine, bu konuda hazırlıklar yapılmasına rağmen bir türlü çıkarılamadı. Biz belediyeciler olarak hep şunu ifade etmişizdir, deriz ki “Merkezî iktidarlar, merkezî iktidarın imkânlarını mahallî idarelere sunmakta son derece cimri davranırlar.” Bu, geçtiğimiz dönemde de bunu hatırlatacak veya bunu doğrulayacak şekilde böyle devam etmişti. Bu hazırlıklar aşamasında, zaman zaman toplantılarda da partimizin görüşlerini ifade ettik. Mahallî idarelerin görevleriyle orantılı olarak bu zaten bir Anayasa hükmüdür. Orantılı olarak gelirlere kavuşması gerektiğini de hep ifade etmişizdir ama neyse geçen dönem olmayan bu değişiklik, bu dönem yüce Meclisimizin huzuruna gelmiştir. Bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak belediye gelirlerinin artırılmasına bir itirazımız yok ama tabii ki yasanın içerisinde eleştireceğimiz konular da mutlaka var.

Değerli milletvekilleri, öncelikle bu yasa bir Hükûmet tasarısı şeklinde komisyona gelmiş, komisyondan bir alt komisyona havale edilmiş -ki o tasarıyı biz de yakından inceledik- o tasarıda, özellikle mahallî idarelerin gelirleri artırılırken bu gelirler bütçe gelirlerinden değil, vatandaşa yük yükleyen, yani yeni vergiler ihdas eden bir şekildeydi. O zaman da bunun yanlış olacağını, yani vatandaş ile belediyelerin karşı karşıya geleceğini, ihdas edilen bu vergileri toplamada da belediyelerin çok ciddi sıkıntıya düşeceğini ifade etmiştik. Daha sonra, bu tasarı geri çekilerek yine bir milletvekili arkadaşımızın kanun teklifi şeklinde komisyona gelmiş, komisyonda görüşülmüştür. Keşke, bu tasarı -hiç komisyona gelmeden- üzerinde daha ciddi hazırlanılarak, üzerinde daha ciddi durularak bu hâliyle veya biraz daha geliştirilmiş hâliyle gelseydi, bu konuda biraz daha fazla memnun olacaktık.

Ayrıca, şunu da ifade etmek istiyorum: Bütün Türkiye’yi ilgilendiren, bütün belediyelerimizi ilgilendiren bu konuların üzerinde biraz daha ciddi ve hassasiyetle durulması gerektiğinin de altını çizmek istiyorum.

Peki, bu teklifle belediyelere ne geliyor? Özellikle genel bütçeden alınan payların oranları artırılıyor. Yine, genel bütçede esas alınan kriterdeki havuz genişletilerek mahallî idarelerin gelirleri artırılıyor.

Tabii, sırf nüfus ölçeğinde mahallî idarelere pay verilmesi noktasında hep itirazımız olmuştu. Yani sırf nüfusun esas alınarak bu payların verilmesi birçok adaletsizliği de ortaya koyuyordu. Burada, bu değişiklikler yapılmış ama bu değişiklikler yapılırken yine birtakım adaletsizliklerin ortaya çıktığını da buradan ifade etmek durumundayım. Nasıl? Bir kere, büyükşehir belediyelerine kendi büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde toplanan gelirin yüzde 5’i veriliyor. Tabii, bu gelirin yüzde 5’inin verilmesi bazı gelişmiş büyükşehirlerimiz noktasında artı yazarken, büyükşehir olmasına rağmen vergi gelirlerinden o oranda pay alamayan büyükşehirler arasında çok ciddi bir orantısızlık meydana gelmektedir. Tabii, burada İzmit gibi, İstanbul gibi büyük şehirlerin gelirleri ciddi oranda artarken bir Adana’yla, bir Erzurum’la kıyaslamamız mümkün değildir. Yine, büyükşehir belediyesi statüsü kazanmış bazı belediyelerimizle aynı büyüklükte, aynı nüfusa sahip olmalarına rağmen, büyükşehir statüsü kazanamamış belediyeler arasında da âdeta uçurum meydana gelmektedir. Yine altını çizmek istiyorum, bir İzmit’le; Malatya’yı, Urfa’yı, Denizli’yi karşılaştıracak olursak burada da muazzam bir haksızlığın ortaya çıktığını görüyoruz. Bunların düzeltilmesi lazım. Belediyeler bizim, birtakım yerleri gözeterek diğerlerini yok saymamız mümkün değil.

Yine, değerli arkadaşlarım, bu konuda özellikle komisyondaki çalışmalar noktasında hem iktidara mensup hem muhalefete mensup milletvekili arkadaşlarımız bu anlamdaki itirazlarını ileri sürdüler ama bu konuda henüz bir değişiklik yapılmış değil. Bunun da özellikle altını çizmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, yine belediyelerin paylarıyla ilgili, genel bütçeden alacakları yüzde 20’lik bölüm gelişmişlik kriterine göre, yüzde 80’lik bölüm de nüfuslarıyla orantılı olarak veriliyor. Bu gelişmişlik kriterinde de çok ciddi haksızlıkların ortaya çıktığı kanaatindeyim. Bakın, ne yapılmış: Bu yüzde 20’lik bölümün dağıtımında belediyeler en az gelişmişten en fazla gelişmiş şeklinde beş ayrı kategoriye ayrılmış. Bu bölüm dağıtılırken en az gelişmiş belediyelere, bu bölümün yüzde 20’lik kısmın yüzde 23’ü; en fazla, yani beşinci kategoride yer alan belediyelere de yüzde 20’lik kısmın yüzde 17’si tekabül etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çobanoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.

METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ben Kırşehir Belediye Başkanıydım. Bizim belediyemiz, bu kategori içerisinde en gelişmiş şehirler sınıfında. Keşke böyle bir şehrin milletvekili olsaydık.

Şimdi, bakın, son nüfus sayımında nüfusu 30 bin azalmış, kuru tarıma dayalı, göç veren, sanayileşmemiş, geçen yıl üniversitesi kurulabilmiş, gelişmekte olan bir şehir ama bu kriterlere göre Kırşehir en gelişmiş iller sınıfında ve alacağımız pay, bu yüzde 20’lik kesimin yüzde 17’sinde. Ama bakıyorum, çevremizdeki bazı iller, bizim ölçeğimizde veya bizden daha iyi şartlarda olmasına rağmen gelişmişlik kriterine göre bizden daha alt grupta yer aldıklarından, onların belediyelerinin alacakları paylar bizimkine göre daha yüksek olacaktır.

Ben, bu eleştirilerimizin, bu tespitlerimizin de altını çizerek bu kanunun mahallî idarelerimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çobanoğlu.

Şahsı adına Sakarya Milletvekili Sayın Recep Yıldırım.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

RECEP YILDIRIM (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Millî takımımıza bu akşam başarılar diliyorum.

21 Haziran 2008’de Sakarya’nın kurtuluşu münasebetiyle tüm halkımızın bu mutlu gününü kutluyor, şühedaya rahmet dilerken gazilerimize de Cenabıhak’tan uzun ömürler diliyorum.

Bu madde, bu kanunla il özel idareleri ve belediyelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamı üzerinden ayrılacak paylara ilişkin esas ve usulleri belirlemektedir.

Değerli arkadaşlar, burada, benden önceki konuşmacılar geniş şekilde bu kanun üzerinde konuştular. Daha ziyade bugünkü sistemde il özel idarelerine bu kanunla getirilen en önemli yeniliklerden biri, kriter, ölçü konulmakta. Bu para, nüfus kriterine göre yüzde 50, yüz ölçümüne göre yüzde 10, kırsal alan durumuna göre yüzde 15, köy sayısı durumuna göre yüzde 10, illerin gelişmişlik endekslerine göre de yüzde 15’e göre hesap edilerek gönderilecektir. Ayrıca bu nüfus kriteri yüzde 80’lik kısmı oluşturuyor, yüzde 20’lik kısmı da gelişmişlik endekslerine göre ayrılan vergilerden İller Bankası vasıtasıyla belediyelerimize aktarılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, “denkleştirme ödeneği” diye yeni bir sistem getiriliyor. Bugüne kadar gelen hükûmetlerden hangi hükûmet, iktidar olmuş bir hükûmet kendini kanunla bağlıyor? Denkleştirme ödeneği olarak… Nedir bu değerli arkadaşlar? Küçük belediyelerimize, nüfusu 10 binin altındaki belediyelere, nüfusu 5 bine kadar olan belediyelerimize ayrılan paylar, kesinti noktasında, genel bütçeden ayrılan binde 1’lik ödenek Maliye Bakanlığımız tarafından İller Bankasına transfer edilecek ve bu belediyelerimize yüzde 60 üzerinden, nüfusu 5 bine, 10 bine kadar olanlara yüzde 40 oranında pay aktarılacak.

Biz belediye başkanlığı yaptık. Partilere göre, hangi parti iktidardaysa “Bu bizim partimiz.” denilerek onlara bakanlıklardan transferler yapılıyordu. İşte, bunun önüne geçmek için her sene mart ve temmuz aylarında hiçbir parti ayrımı yapılmaksızın bu paylar ilgili belediyelere aktarılacaktır. Ben buradan tüm belediye başkanlarımıza, bu hususta katiyetle bir partizancılık örneği olmayacağını… Bu kanunla artık önünüze bakacaksınız, gelecek olan para miktarları belli.

Ayrıca, değerli arkadaşlar, kesintiler vardı biliyorsunuz, İller Bankasında borca karşılık kesinti. Nedir? Bizim partidense yüzde 10 kesin, karşı partidense yüzde 90’ını kesin.

Değerli arkadaşlar, biz bunları yaşadık. Muhalefette üç dönem belediye başkanlığı yaptık, İller Bankasından yüzde 90 kesintimiz yapıldı. Niye? Biz başka partideydik, iktidar partisinden değildik. Ama, bu Hükûmet, AK Parti Hükûmeti ve belediyeden gelen bir Başbakan -evet, bu Başbakan- o sıkıntıları çektiği için, dolayısıyla bu partizanlığın önünü kanunla artık muhafaza altına alıyor. Tüm belediyelerimiz, hangi partiden olursa olsun, artık bundan sonra azami yüzde 40 kesinti yapılacaktır. Önünü görecektir. Hiç olmazsa belediyenin personelinin maaşını bundan sonra rahatlıkla ödeyecek, ondan sonraki yatırımlarında belediyenin öz gelirlerinden ayırarak sarfiyatını yapacaktır.

Değerli arkadaşlar, bazı muhalefet partileri… Mutlaka muhalefettekiler kardeşlerimiz, arkadaşlarımız. Bugün konuşulanların elbette ki olumlu yönleri vardır, olumsuz yönleri de olacaktır, mutlaka muhalefet bizim eksiklerimizi söyleyecektir ama ne olursa olsun burada belediyelerin ve özel idarelerin payı artmaktadır arkadaşlar. Ha, dört dörtlük mü? Elbette ki daha iyisinin olması için yine önümüzdeki günlerde mutlaka yeni tasarılarla belediyelerin gelirlerini artırmamız lazım, artıralım, ama imkânlar tahtında bu kadar ayrılmıştır, buna teşekkür etmek lazımdır.

Değerli kardeşlerim, bütün belediye başkanlarımızın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

RECEP YILDIRIM (Devamla) – Kanunun özünde şu var, netice olarak bunu ifade etmek istiyorum: İl özel idarelerimizin payları yüzde 56 artmakta, büyükşehir dışındaki belediyelerin 2007’ye göre paraları yüzde 42 artmakta, büyükşehir ilçe belediyelerininki yüzde 42 artmakta, büyükşehir belediyelerinin ise yüzde 36 artmakta. Büyükşehir dışında kalan il belediyelerinin de artışı yüzde 56’dır değerli arkadaşlar.

Dolayısıyla, bu kanunu hazırlayan, bu konuda emek sarf eden değerli grup başkan vekillerimize, değerli Genel Başkan Yardımcımız Hüseyin Tanrıverdi’ye ve İçişleri Bakanımıza, bürokratlarımıza, Plan Bütçede çalışan değerli bürokratların hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyor, bu kanun belediyelerimize, özel idarelerimize hayırlı olsun diyor, hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel.

Buyurun Sayın Yüksel. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 248 sıra sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Hepimizin bildiği gibi halka en yakın yerde, en kaliteli hizmetin sunulmasında mahallî idarelerin öneminin büyük olduğuna bir kez daha değinmek istiyorum. Hükûmet olarak mahallî idarelerin imkânlarını artırmak için her seferde önemli çalışmalar yapmaktayız. Demokratik ve ekonomik kalkınma ile yerel yönetimlerin gelişmişliği arasında doğrudan ilişki bulunduğunu söyleyebiliriz.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifini birkaç başlıkla özetlemek gerekirse: Kanunun amaç ve kapsamı, il özel idareleri ve belediyelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamı üzerinden ayrılacak payın tespiti ve dağıtımına ilişkin esas ve usullerin düzenlemesi ile il özel idareleri ve belediyelere Anayasa’nın 127’nci maddesiyle öngörülen sorumluluklarıyla ilgili orantılı gelir kaynaklarının sağlanması amaçlanmaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, yerindelik ilkesi, yerel demokrasinin yerleştirilmesi ve il özel idarelerimizin yerel parlamentolar hâline getirilmesi, yıllarca siyasetçilerimizin dilinden düşürmediği, yıllarca politika malzemesi yaptığı konulardır. Ancak bu çok önemli saydığımız umdelerin hayata geçirilmesi 22’nci ve 23’üncü AK Parti hükûmetleri dönemine nasip olmuş ve bundan da büyük bir mutluluk duymaktayız. Evet, yerel yönetimler doğumdan ölüme kadar, bütün vatandaşlarımızla ilk anda, bire bir temas ettiğimiz ve vatandaşlarımızla hemhâl olduğumuz bir yönetim şeklidir. Ancak yerel yönetimlerin görevi sadece teknik anlamda halka hizmet etmek değildir. Aynı zamanda sosyal yaşantıyı da sosyal donatı alanlarını da hayata geçirebilmek anlamında yerel yönetimlerimizin önemli görevleri vardır.

Bu önemli görevleri yerel yönetimlerimiz yaparken mutlaka gelire ihtiyaçları vardır. Daha önceki yıllara göre baktığımızda, yerel yönetimlerimizin bulundukları misyon gereği daha fazla gelire, daha fazla harcamaya, daha fazla proje üretip yatırımlar yapmaya ihtiyaçları hasıl olmuştur. Bunları yerine getirebilmesi için mutlaka ki mutlaka gelirlerinin artırılması gerekmektedir. İşte, bu 248 sayılı yasa da bu ihtiyaca cevap vermek üzere hazırlanmış ve hazırlanışında gerek Plan-Bütçede gerek Meclisimizde katkıda bulunan teknisyenlerimize, milletvekili arkadaşlarımıza, parti gruplarına, hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyoruz.

Tasarıyla ilgili mutlaka eleştiriler olacaktır, mutlaka daha mükemmeli aranacaktır. Bunlara ulaşabilmek için hep hedefimiz daha iyisi, daha mükemmeli olmalıdır. Ama biz bu eleştirileri saygıyla karşılıyoruz. Çünkü demokrasinin gereği budur. Eleştiriler mutlaka olacaktır ve bu eleştirilerden mutlaka yararlanmaya çalışacağız.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, şu anda içinde bulunduğumuz dönemde mahallî idarelerle birlikte il özel idarelerimizin bilhassa yerel parlamentolar gibi çalışabilmesi için -nasip olursa normal döneminde yapılırsa- mart ayındaki -2009- seçimlerinde artık il genel meclisi üyeleri seçilirken yerel parlamento seçilirmiş gibi, yerelden milletvekili seçermişiz gibi umdeleri, ilkeleri olan ve kendi köyünün, kendi beldesinin, kendi ilçesinin ihtiyaçlarını en iyi şekilde bu yerel parlamentoda karşılayabilecek kapasite ve kabiliyette arkadaşlarımızın seçilmesi ve bu çalışmalar içerisinde de bu il özel idarelerimizin kendilerine bağlanan köylerin kalkınmasında, köyde yaşayan vatandaşlarımızın ihtiyaçlarının karşılanmasında daha verimli, daha objektif çalışmaları gerekmektedir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu yasanın ülkemize hayırlar getirmesini, belediyelerimizin daha verimli çalışır hâle gelebilmesini ve yine, pay dağıtılırken yaşanan sıkıntıların daha önceki dönemlerde olduğu gibi olmamasını ve payın adil bir şekilde dağıtılması sonucunda da belediyelerimizin siyasi bir fark gözetilmeden halkımıza hizmet vermesinde de aynı oranda, nasıl pay dağıtılırken siyasi partiler göz önüne alınmıyorsa, siyaset göz önüne alınmıyorsa, hizmet giderken de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yüksel, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET YÜKSEL (Devamla) - …belediyelerimiz halka hizmet ederken de -onların da- vatandaşlarımızı bir görüp siyaseti ikinci planda tutmaları, hizmetin ve onların ihtiyaçlarının karşılanmasını birinci planda tutmaları en büyük temennimizdir.

Yasanın ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Denizli’ye bir şey getirmiyor Sayın Yüksel.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Keşke Hükûmet koltuğunda, yani ek olarak Sayın Maliye Bakanı veya Hazineden sorumlu Bakanın da bulunmasını ben arzu ederdim. Çünkü biraz önceki soruma “Bütçedeki faiz dışı fazlayla gelir eksikliğini gideriyoruz.” şeklinde Sayın Bakan cevap verdi.

Şimdi, bütçenin denkliğiyle ilgili bu durumun dışında bir de Türkiye Cumhuriyeti’nin 2008 yılı finansman programı var ve bu programda Türkiye, 2008 yılı içinde yaklaşık 150 milyar YTL anapara ve faiz ödemesi için 35 milyar liralık faiz dışı fazladan karşılayacağını ifade etti. Eğer siz faiz dışı fazlayı 10 milyar aşağıya çekerseniz -öyle yapıyorsunuz- otomatik olarak bu hazinenin borçlanma finans programını etkileyecek ve orada hem de artan faizler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, teşekkür ediyorum.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Maalesef, Sayın Başkan, Meclisi çok taraflı, militanca bir düşünceyle yönetiyorsunuz. Size teessüf ederim. Dün akşam söz hakkını vermediniz -bugün Hükûmetin Bakanına söz verin çıksın orada konuşsun- sorulara on dakika fazla konuşturdunuz. Maksat AKP’liler gelsin buraya... Böyle taraflı hareket etmek size ne kazandırıyorsa… Tebrik ederim sizi!

İkincisi, Sayın Bakan, böyle çok dürüst konuşuyormuş gibi, çok dürüst bir yönetim olduğunu gösteriyor. Sayın Bakan, biz size soru soruyoruz. Evvela… Bize hikâye anlatmayın. Diyorum ki: Ankara, İstanbul ve İzmit Belediyelerinin borçları ne kadar? Burada kayıtlarınızda var, saklıyorsunuz.

Efendim, biz soruşturmalar hakkında size soru soruyoruz. “Biz herkese adil davranıyoruz…”

Sayın Bakan, sorduğumuz sorulara doğru cevap vermiyorsunuz, gizliyorsunuz. Bizim, milletvekillerine doğru, dürüst cevap verin de, doğru, taraflı veya tarafsız davrandığınızı ispatlayalım. Hangi belediyeye ne kadar para yardımı yaptığınızı bana burada bildirebilir misiniz? Bildirin bakalım, bütün AKP’li belediyelere, diğer belediyelere eşit davranıp davranmadığınızı, işte o zaman biz tespit edeceğiz. Ama siz milletvekillerinden saklıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, büyükşehir belediyelerine nüfusun yüzde 56’sı, diğer belediyelere yüzde 44’ü… Bu bütçenin yüzde 73’ünü büyükşehirlere verip geri kalanı diğer şehirlere -yüzde 29 gibi bir rakamı- vermek… Ve bazı büyükşehir belediyelerinden çok daha yüksek nüfusa sahip olmalarına rağmen bu illeri cezalandırıyorsunuz. Sizin vicdanınız bu yasaya el veriyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Dibek…

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum ben de Başkanım.

Sayın Bakana iki soru soracağım. Öncelikle, İller Bankası bünyesinde kaç personel çalışmaktadır, onu kendisinden öğrenmek istiyorum.

Diğer sorum şu: İller Bankasının belediyelerden aldığı ortaklık payıyla ilgili çok büyük şikâyetler var, Sayın Bakana iletmek istiyorum. Bu ortaklık payı, mesela benim ilim olan Kırklareli Belediyesi 56 bin nüfus merkez, 600 milyar –yılda- ortaklık payı alıyor, İller Bankası -Lüleburgaz’dan 1 trilyon 200 milyar alıyor- bir kredi de vermiyor karşılığında. Yani bu parayı niye alıyor ve alınan bu ortaklık payı nerelerde kullanılıyor, bir de bunu şimdilik merak ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dibek.

Sayın Bingöl…

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Bakan, Ankara Büyükşehirde bir doğal gaz sayacı soygunu yaşandı ve açılan davaların tamamını tüketiciler kazandı. Davalar açılmaya devam ediliyor, bu çok büyük bir rakama ulaşacak gibi de gözüküyor. Siz Bakanlık olarak bu soyguna hangi gerekçeyle şu ana kadar seyirci kaldınız, müdahale etmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bingöl.

Son olarak Sayın Kaptan… Yok.

Sayın Bakanım, buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Öztürk’ün sorudan çok açıklaması var. Ben -cevabımızı herhâlde iyi takip etmemişler- sadece faiz dışı fazlayla açıklamadım. Hükûmet olarak yeni bir orta vadeli program yaptık, yeni bir finansman dengesi kurduk ve bunun içinde faiz dışı fazla bunlardan bir tanesi, zikrettiğim. Bunların hepsinin karşılığı da o şekilde belirlenmiştir, tespit edilmiştir, hiçbir boşluk yoktur, onu ifade etmek istedim. Yalın, böyle tek kısmı alırsanız çok büyük eksik olur. Her şeyi faiz dışı fazlaya falan yükleme gibi bir finansman dengesi yapılandırılması içinde değiliz. Burada Maliye Bakanımız veya Hazineden sorumlu Bakanlığımız da olsaydı onlar bizim belki orta vadeli programımızla ilgili, işte, aynı yapılandırmayı ifade ederdi. Onu ben size burada ifade ediyorum.

Tabii, burada sorulara… Siz soru soruyorsunuz -diğer bir milletvekilimiz “Burada dürüst cevap vermiyorsunuz.” falan diyor- biz de o sorularınızı cevaplıyoruz. Eğer yetersiz ve yanlışsa tekrar üzerinde dersiniz ki: “Şu yanlış, şunu şöyle verdiniz, bu doğru değil.”

Bakın, şunu açıkça ifade edeyim, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetleme görevini önemli görüyoruz, Hükûmet olarak buna büyük önem veriyoruz. Milletvekillerimizin yazılı sorularını, şu ana kadar kendi Bakanlığıma gelen 500 civarında sorunun çok büyük kısmını cevaplamışızdır veya sözlü soruları burada cevaplamaya çalışıyoruz.

Burada bir suçlamada bulunuluyor “Doğru cevap vermiyorsunuz, bize yanlış…”

KAMER GENÇ (Tunceli) – Vermiyorsunuz efendim. Sormuş olduğumuz soruların iki tanesine cevap verdiniz. Belediyelere ne kadar yardım yapıldığını…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Bakın, biz dürüst cevap veririz, biz doğru cevap veririz, biz yanlış cevap vermeyiz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben o kanaatte değilim.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Yanlış bir şey varsa o iddia edilir.

Bakın, burada sorulan soru, soruşturma izni sayısı. Soruşturma izni sayısını şu anda bilemiyorum, yazılı cevap vereceğim. Bunu, ben şu anda bilemem, bunun cevabını alıp vereceğim veya bazı belediyelerin borçları, cevabını alıp vereceğim. Burada kendimizde bilgisi olanların ise cevabını veriyoruz.

Doğru cevap vermemek, dürüst cevap vermemek çok önemli bir suçlamadır. Buna alışkın olanlar için önemli olmayabilir, zaten böyle yaşayanlar için önemli olmayabilir, benim için çok önemlidir. Ben verdiğim cevabı doğru veririm, dürüst veririm…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, cevabı…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – …ortada hiçbir somut bir şey yokken böyle bir suçlamayı da katiyen kabul etmem.

Sayın Aslanoğlu… Tabii, Aslanoğlu, biraz önce de sorulan önemli bir konuyu gündeme getiriyor arkadaşlar. Nedir bu? Büyükşehir belediyeleri ve diğer il belediyeleri, burada ciddi bir ayrım var. Ben biraz önce ifade ettim, Plan ve Bütçe Komisyonunda da bu aslında çok görüşüldü. Biz yeni bir sistem getirmiyoruz, mevcut, uygulanan sistemi iyileştiriyoruz ve burada, diğer belediyelerimize de ciddi bir artış getiriyoruz, bakın, bu gelir dağılımında, gelir artışında. Büyükşehirlerinki onlardan biraz daha geride kalıyor, ama büyükşehirlerle uygulanan sistem farklı ve isteseniz de istemeseniz de diğerlerinden daha fazla oluyor. Bu ciddi bir çalışmadır. Bunun üzerinde ileride farklı çalışmalar yapılabilir. Ama, biz şunu yapıyoruz: Belediye başkanlarına, belediyelere bizim sözümüz var, “Hükûmetimiz döneminde diğer kanunları çıkardık, gelirlerinizi artıracağız.”

İki: Belediye başkanlarımızın son yılıdır, seçim yılıdır. Gecikmeden gelirlerini artıralım ve daha fazla vatandaşımıza hizmet üretsinler. Onun için, bu görevimizi bu süreç içinde, Parlamentonun bu yasama yılı bitmeden yapalım diye çaba sarf ediyoruz.

İller Bankasıyla ilgili soruları, izin verirseniz, şu anda o sayılar yanımda yok, daha sonra cevaplayacağım; hem onu hem de İller Bankasının kesinti payını.

Doğal gazla ilgili, tabii, değerli arkadaşlar, belediyelerimizle ilgili, biliyorsunuz, Anayasa’mızın öngördüğü merkezî hükûmetin belediyeler üzerindeki vesayet yetkisi İçişleri Bakanlığı kanalıyla kullanılır. İçişleri Bakanlığında Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü vardır. Hangi konu olursa olsun, gündeme geldiğinde belediyelere buradan teftiş gönderilir. Gerekiyorsa, o teftiş sonrası soruşturma izinleri verilir veya başka işlemler verilir. Bütün belediyeler için ve belediyelerin bütün uygulamaları için de bu geçerlidir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde bir adet önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarı’nın 1 inci maddesindeki “il özel idareleri ve belediyelere” ibaresinin “yerel yönetimlere” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

R. Kerim Özkan

 

Trabzon

Malatya

Burdur

 

Akif Ekici

Hikmet Erenkaya

Yaşar Tüzün

 

Gaziantep

Kocaeli

Bilecik

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim. 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge, maddenin yazımında küçük bir düzeltmeyi öneriyor. Önerge vesilesiyle sizlerin dikkatine birkaç konuyu sunmak istiyorum.

Sayın Bakan biraz önce yaptığı açıklamada, her zaman doğru ve dürüst cevap verdiğini ifade ettiler. Bu cevabı verirken samimi olarak ifade ettiğine katılıyorum ancak Sayın Bakanın Türkiye Büyük Millet Meclisine vermiş olduğu bazı rakamlar gerçeği yansıtmamaktadır değerli arkadaşlar. Yine iktidar partisi grubu adına konuşan arkadaşımızın Genel Kurula vermiş olduğu rakamlar da gerçeği yansıtmamaktadır. Sayın Bakan ve iktidar partisi grubu adına konuşan arkadaşlarımızın vermiş olduğu rakamlar şunlardı: Bu teklif ile il özel idarelerinin payları yüzde 56 oranında, belediyelerin payları yüzde 42 oranında, büyükşehir belediye sınırları içerisindeki belediyelerin payları yine yüzde 42 oranında, büyükşehir belediyelerinin payları da yüzde 36 oranında artırılmaktadır.

Şimdi, bu rakamların hesabında şöyle bir yanlışlık var: 2008 yılı bütçesiyle 2007 yılı bütçesinin toplam vergi gelirleri arasında bir fark vardır; 2007 yılı bütçesinin vergi geliri toplamı 152,8 milyar YTL’dir, 2008 bütçesinin vergi geliri toplamı da 171,2 milyar YTL’dir. Vergi gelirinde yüzde 12’lik bir artış vardır yani bu teklif hiç gündemde olmasaydı da belediyelerin, özel idarelerin payları zaten artacaktı. Şimdi, kendiliğinden artacak olan bir artışı getirip bu teklife mal etmek siyasi olarak doğru olmamıştır, etik olarak doğru olmamıştır.

Doğru oranlar şunlardır arkadaşlar: Yapılması gereken kıyaslama, eğer bu teklif 2007 yılında yasalaşmış olsaydı belediyelerin 2007 yılında aldığı paya kıyasla, teklifin yasalaşmış olması hâlinde alacağı payın arasındaki fark nedir? Artış oranı budur değerli arkadaşlar. Hesabını yaptım, İçişleri Bakanlığının bize vermiş olduğu tablolardan hareket ettim. Belediyelere, özel idarelere verilen payların toplamı bu teklif ile -2007 yılı rakamlarını esas alırsak- yüzde 28,5 oranında artırılmaktadır. Yüzde 42’ler, 50’ler… Böyle bir oran yok, bunu bilelim. Bu artış büyükşehir belediyelerinde yüzde 30’lar civarında, diğer belediyelerde yüzde 25’ler civarındadır. Büyükşehir belediyeleriyle ilgili olarak verilecek olan bir önergeyle onların artış oranının azalacağını Sayın Bakanın açıklamalarından anlıyoruz. Şimdi gerçek bu, bunu bilelim.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Artıyor…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Efendim, artış olduğunu ifade etmiştik zaten ama artışın oranını samimi olarak Genel Kurula ifade etmek gerekir.

Şimdi, bu kaynak nereden? Bir kere şunu tespit edelim: Yani “Böyle bir kaynak bugüne kadar vardı da Hükûmet niye vermiyordu?” diye sormak gerekir. Bu kaynak, merkezî yönetim bütçesi gelirlerinin bir bölümünün başka harcamalarda veya faiz ödemelerinde kullanılmasından vazgeçilerek belediyelere aktarılmasından sağlanmaktadır yani bir sihirli değnekle bir ilave kaynak bulunmuş değil. Bunun 2008 bütçesine maliyeti, altı aylık uygulanacak olması nedeniyle 2 milyar YTL düzeyindedir. 2009 için, her şey aynı kalırsa, 4 milyar YTL düzeyinde ilave bir kaynak vardır. Mali disiplin kavramı konusunda bir değerlendirmeye girmek istemiyorum; kaynak yok, olmayan kaynağı bir şekilde paylaşıyoruz. Bu, işin bir başka boyutu.

Değerli arkadaşlar, denkleştirme ödeneğini ifade etmiştim. Denkleştirme ödeneği, nüfusu 10 binin altındaki belediyeler için kullanılacaktı ancak nüfusu 10 binin altındaki belediyelerin eski nüfus sayımına göre, 2000 nüfus sayımına göre nüfusları, nüfus toplamı 9,5 milyon iken yeni nüfus sayımıyla onların nüfusu 7,4 milyona inmiştir yani nüfusu yüzde 29 oranında azalmıştır. Bu kapsamda 2.600 belediye vardır, bunun 863’ü önümüzdeki yerel seçim sonrasında kapanacaktır. Nüfusu yüzde 29 oranında azalan 2.600 belediye için denkleştirme ödeneğiyle sağlanacak olan ilave kaynak, bugün aldığı kaynağın üzerine ilave bir artış getirmemektedir. Yani bu belediyelerimizin sorunu çözülmemektedir, bunu bilelim. Teklif bu noktada eksiktir.

Değerli arkadaşlar, büyükşehir belediyelerinin havuz sisteminin yanlış olduğunu ifade etmiştim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Yapılması gereken şudur: Özel tüketim vergisinin, özellikle akaryakıt ürünleri üzerinden alınan özel tüketim vergisinin en büyük mükellefi TÜPRAŞ’tır, Kocaeli’de vergi ödemektedir. Özel iletişim vergisinin mükellefleri telefon şirketleridir, Telekom dâhil olmak üzere, İstanbul ve Ankara’da vergi öderler. Bunların gelirleri üzerinden yüzde 5 oranında ilgili büyükşehir belediyesine pay vermek doğru değil. Çünkü bu vergiyi bütün Türkiye ödüyor, cep telefonuyla bütün Türkiye konuşuyor, akaryakıt vergisini bütün Türkiye ödüyor. Yapılması gereken, bu saydığım vergilerin yüzde 5’ini büyükşehir havuzuna dâhil etmek suretiyle büyükşehirler arasında dağıtmaktır, doğru olan budur. Bu konuda bir önerge de hazırlayabiliriz.

İkinci olarak yapılması gereken büyükşehirlerle ilgili konu şudur: Bu sınırlama, yüzde 5’lik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, lütfen tamamlayınız konuşmanızı.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Çok özür diliyorum, toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Estağfurullah.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Vergilerin yüzde 5’inden büyükşehire pay verilirken artışı sınırlamak için bir önceki yıl aldığının yüzde 20’sini geçemez yönünde bir sınır kondu. Bu belki bir adalet sağlayacak gibi ama örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin veya İzmir Büyükşehir Belediyesinin ekonominin gelişmesinden dolayı diğer vergi gelirlerinden sağlayacağı artış nedeniyle alacağı payı da engellemektedir. Yapılması gereken, saydığım vergilerin yüzde 5’ini büyükşehir havuzuna atmak suretiyle büyükşehirler arasında paylaştırmaktır değerli arkadaşlar.

Sözlerimi burada bitirirken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 17.03

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 122’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

248 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Teklifin 1’inci maddesi üzerinde verilen önergede karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

Payların hesaplanması ve oranı

MADDE 2- (1) İl özel idareleri ve belediyelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilâtı toplamı

üzerinden pay verilir. Pay, genel bütçe vergi gelirleri tahsilâtı toplamından, vergi iadeleri

düşüldükten sonra kalan net tutar üzerinden hesaplanır.

(2) Genel bütçe vergi gelirleri tahsilâtı toplamının; yüzde 2,85’i büyükşehir dışındaki

belediyelere, yüzde 2,50’si büyükşehir ilçe belediyelerine ve yüzde 1,15’i il özel idarelerine ayrılır.

(3) Büyükşehir belediye sınırları içinde yapılan genel bütçe vergi gelirleri tahsilâtı toplamının

yüzde 5’i ile genel bütçe vergi gelirleri tahsilâtı toplamı üzerinden büyükşehir ilçe belediyelerine

ayrılan payların yüzde 30’u büyükşehir belediye payı olarak ayrılır.

(4) Bakanlar Kurulu, bu maddede belirtilen oranları iki katına kadar artırmaya veya kanuni

haddine kadar indirmeye yetkilidir.

(5) Genel bütçe vergi gelirlerinden belediye ve il özel idarelerine ayrılan payların dağıtımına

esas belediye ve il nüfusları, her yılın ocak ayından geçerli olmak üzere İçişleri Bakanlığı

tarafından, Türkiye İstatistik Kurumundan alınmak suretiyle, İller Bankası ve Maliye Bakanlığına

bildirilir. Belde, köy, mahalle veya bunların bazı kısımlarının bir belediyeye katılması veya

birleşmesi halinde bu belediyelerin payı, katılma veya birleşmenin fiilen gerçekleştiği tarihi takip eden Ocak ayının birinci gününden itibaren yeni nüfuslarına göre hesaplanır.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Murat Özkan; şahısları adına Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz, İstanbul Milletvekili Recep Koral’ın söz talepleri vardır.

İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hikmet Erenkaya’ya aittir.

Sayın Erenkaya, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HİKMET ERENKAYA (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi en içten saygılarımla selamlıyorum. 

Bu kanuna bakıldığında, aslında gecikilmiş olarak göründüğü belli. Biraz evvel İçişleri Bakanımız da gerçekten dürüst bir şekilde itiraf etti. Özellikle yaklaşan yerel seçimlerde belediyelerimize, belediye başkanlarımıza kaynak aktarılıp o kendi bölgelerindeki vatandaşların hizmetlerini daha kolaylaştırma anlamında getirildiğini de sözle ifade etti.

Yine burada bizden evvel konuşan arkadaşlarımızı dinlediğimde, özellikle Hüseyin Bey arkadaşımızı, milletvekilimizi dinlediğimde, gerçekten öyle bir sunuş yaptı ki sanki biz Türkiye’de yaşamıyoruz, gelişmiş başka bir Avrupa ülkesinde yaşanmış gibi, AKP İktidarının 2002 yılından bu yana yaptıklarını, biraz da kâğıda yazmış, kâğıt üzerinden okudu, ama ben hiçbirini ne belediye başkanlığım döneminde ne de milletvekilliğim döneminde görme şansına sahip olamadım.

Yine şunu ifade etmek istiyorum huzurlarınızda: 2002 yılında AKP iktidar olduğunda ben de Kocaeli-İzmit Büyükşehir Belediye Başkanıydım. Gerçekten Başbakanımız 1994 yılında İstanbul Belediye Başkanı iken ben de İzmit’te, merkezde belediye başkanıydım. O Belediye Başkanı Başbakan olunca sevindik yani belediyelerin kaynakları, belediyelerin sıkıntıları ortadan kaldırılır diye. Ama maalesef 2002 yılında başlanılan çalışmalarda, AKP İktidarında belediyelerle ilgili en ufak bir çalışma olmadığı gibi, gelirlerinin de gerilediğini zaten benden önce konuşan sözcü arkadaşlarımız da ifade ettiler.

Özellikle Büyükşehir Belediye Başkanı iken… Burada söylemek istiyorum çünkü bu Parlamentoya geldiğimiz günden beri, Maliye Bakanımız başta olmak üzere, Başbakanımız başta olmak üzere, AKP’nin grup sözcüleri başta olmak üzere, devamlı belediyelere eşit davranıldığını ve belediyelerin siyasi ayrım yapılmadan haklarının verildiğini burada ifade ettiler. Bu yasa nedeniyle de aynı şeyleri sözcülerin söylediğini gördüm.

Burada net olarak ifade ediyorum huzurlarınızda: 2002 yılında, belediyelerin, özellikle Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin paylarının, on sekiz aylık belediye başkanlığım döneminde bir ay dahi tamamını alamadım. Bırakın yüzde 40’ını falan kesmeyi, tamamını, yani büyükşehir payının tamamını… Örnek olarak veriyorum. Yani 10 trilyon istihkakımız varsa, Maliye Bakanlığı tarafından 10 trilyonunun da kesildiğini burada ispat etmek durumundayım. Onun için -Maliye Bakanımız özellikle burada olsaydı kendisine de ifade edecektim, Başbakanımız da burada olsaydı kendisine ifade edecektim- on sekiz aylık dönem içerisinde -çok samimi duygularımla söylüyorum, belgeler ellerindedir- gelen istihkakımın tümünün, hiçbir gerekçe göstermeden, borçları gerekçe göstererek tümünün kesildiğini burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Tabii o dönem geçti.

Şimdi, bu kanunla ilgili… Özellikle, bu kanun, tabii çok acele olarak hazırlanmış. Kanunu okuduğumuz zaman, gerçekten, burada yapılması gerekenler de var. Bunu da kabul etmek lazım, bunun için de teşekkür ediyoruz. Özellikle illerdeki belediyelerimizin ve o illerdeki yaşayan vatandaşlarımızın yerel yönetimlerden alacakları hizmetlerden dolayı yapılacak bu pay artırımları katkı koyacaktır. Bu doğrudur ancak burada şunu da görmek lazım: Sadece para artırmanın belediyenin problemlerini çözmediğini… Burada, birlikte belediye başkanlığı yapmış olduğumuz arkadaşlarımız var.

Artı, bir özelliği de burada ifade etmek istiyorum: Ben, aynı zamanda hem ilçe belediye başkanlığı hem de Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptım. Yani, iki tarafta da bulundum. Özellikle geçmiş dönemlerde de bakıldığında hep büyükşehir belediyeleri kayırılmıştır, ilçe belediyeleri, il belediyeleri mağdur edilmiştir. Bunun burada -baktığımızda, gördüğümüzde- aynı şekilde, sizin döneminizde de aynen devam ettiğini burada görmekten de üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum.

Yani, burada şimdi bir örnek vermek istiyorum sizlere: Kendi ilimizden, Kocaeli’nden Kandıra Belediyesi, ilçe belediyesi. Geçen ayki şeyini göndermiş belediye başkanımız bana. Tahakkuk eden rakam 162 milyar lira. Milletvekili arkadaşlarımızın özellikle dinlemesini istiyorum yani büyükşehirle ilçe belediyelerinin ne kadar farklı olduğunu. Bunun yüzde 10’u büyükşehir su kanal bedeli olarak kesiliyor otomatikman. Yine gelen paranın yüzde 35’i büyükşehir payı olarak kesiliyor ve toplamda baktığımızda 162 milyar lira olan Kandıra İlçe Belediyesinin geçen ayki tahakkuku 90 milyar lira olarak kendisine gelmiş oluyor. Yani 162 milyar liranın aşağı yukarı yüzde 50’si büyükşehir belediyesine kesilmiş oluyor.

Yani burada yine kanun tasarısına baktığımızda, yine yüzde 30’a düşürüldü, yüzde 35 kesilen pay yüzde 30 olarak gerçekleşti. Biz de diyoruz ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak -Nihat Başkanla da görüştük, aynı dönemde belediye başkanlığı yaptık- yani bunu yüzde 20’lere çekelim, yüzde 25’lere çekelim yani ilçe belediyelerimiz de rahatlamış olsun. Çünkü burada içimizde gerçekten bunu yapan belediye başkanlarımız bilirler: Para sıcaktır. Aynı partiden olsanız dâhi, para kasanıza girdiği zaman başka bir belediyeye onu aktarma şansınız olamaz.

Yani şimdi diyor ki yasada özellikle: İşte büyükşehir belediyeleri ilçe belediyelerinden kestikleri parayı hizmet olarak geriye döndürürler. Asla bunu zaman zaman görme şansınız olamaz. Yani büyükşehir belediye başkanının paşa gönlü isterse bunu yapma şansına sahip olur, istemezse yapma şansına sahip olmaz. Bunun zorlayıcı bir nedeni yoktur. Yani para kasasına girdikten sonra bir daha o ilçe belediyenin hizmetlerinde kullanma şansının olmadığını da hep birlikte görüyoruz.

Ben özellikle şunu ifade etmek istiyorum huzurlarınızda: Şimdi zaten bizim ülkemizde büyükşehir belediyesi, il belediyesi, belde belediyesi, ilçe belediyesi… Bir defa bunları bir düzenlememiz lazım. Yani burada yasada da koymuşlar, özellikle yasada da geçiyor, Avrupa ülkelerindeki yerel yönetim şartlarıyla bizim kendi ülkemizdeki yerel şartların arasında ne kadar fark olduğunu bütün milletvekili arkadaşlarım bilmektedirler. Yani bu anlamda bunu yeniden bir düzenlemek lazım.

Bir de yetkilerle ilgili, sadece geliri artırırken isterdik ki AKP Hükûmeti tarafından yetkilendirme noktasında da ilçe belediyelerinin yetkileri, büyükşehir belediyelerinin yetkileri, belde belediyelerinin yetkileri, il belediyelerinin yetkileri arasında da bir düzenlemenin yapılması gerektiğine inanıyorum. Yani parayı sadece aktarmanın, yani o gelirleri artırmanın bu sorunları çözmediğini hep birlikte biliyoruz ve bu kanunla da çözemeyeceğini burada gördüğümüzü ifade etmek istiyorum.

Özellikle bu paylarla ilgili yine bu kanunda -şimdi biraz evvel ifade ettim- yüzde 30’luk kesintinin yine büyükşehir belediyelerine yaradığını, diğer belediyelerin de mağdur olduğunu burada görüyoruz. Bunun da ileriki dönemlerde mutlaka değiştirilmesi gerektiğini burada ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, yine, özellikle şunu da ifade etmek istiyorum huzurlarınızda: Şimdi, belediyelerimizin gelirleri artıkça, tabii, çalışma oranları da genişleyecektir. Hiçbir siyasi parti ayrımı yapmadan, bu yasada özellikle gelirler oranı kadar da yetki kısıtlaması, yani yetkilerinin kontrolü de yapılması gerektiğine inananlardan bir tanesiyim. Mesela, belediye başkanı olarak Parlamentoya geldik. Benim önerim şudur, eğer AKP Hükûmeti kendine gerçekten güveniyorsa -burada devamlı şeffaflıktan bahsettiğini, hiç ayırma yapmadığını söylüyorlar- şunu öneriyorum özellikle: Belediye başkanı buraya geldiği zaman, belediye başkanlığı görevinden sonra milletvekili olduğunda, onun          dokunulmazlıklarının kaldırılması lazım. Yani kendi döneminde, belediye başkanlığı döneminde yapmış olduğu yolsuzluklar var ise, burada, milletvekilliğinden etkilenmeden, onun davaları devam etmek durumundadır, yani burada dokunulmazlık zırhı altına bürünmemelidir diye düşünüyorum. Yani, burada önerim şudur: Bu Parlamentonun içerisinde -CHP Grubunda da MHP Grubunda da AKP Grubunda da- belediye başkanlığından gelen arkadaşlarımız var. Bunlarla birlikte ortak bir önerge verelim. Mesela, Başbakanımız –bugün her yerde söyleniyor, burada, kürsülerde söyleniyor- belediye başkanlığından geldiği için, arkasında belirli dosyaları var ama o dosyalardan dolayı yargılanma şeyi yok. En azından, o da başta olmak üzere, hep birlikte bir önerge verelim veya bir kanun çıkartalım, belediye başkanlığından gelen arkadaşlarımız yapmış olduğu sorumluluklardan, Parlamentoda devam ederken de aynı şekilde yargılanmalarının önünün açılması gerektiğine inanıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erenkaya, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HİKMET ERENKAYA (Devamla) – Eğer bunu yaparsanız, Avrupa’daki ülkelerde olduğu gibi belediye başkanlarına hem yetkilerini sınırsız verebilirsiniz hem aynı zamanda da kendilerini kontrol etme şansına sahip olursunuz.

Yani, burada herkes şeffaflıktan bahsediyor. Ben şu anda kendi ilimden söylüyorum. Hiçbir belediye -özellikle ayrım yapmıyorum siyasi olarak- yılbaşları geldiğinde sadece meclislerdeki bütçe tartışmalarının dışında, kendi iliyle ilgili ne kadar para geldiğini, ne kadar yatırım yaptığını, ne kadar  borcu olduğunu, kaç tane personel çalıştığını, inanıyorum ki, burada hiç kimse bilmiyor. Yani, şeffaflık şudur: Kanun olarak getirirsiniz, yılın her altı ayında, belediyesinin bütçesiyle ilgili, konumuyla ilgili ortaya koyarlar, getirirler. O zaman yetkilerini artırırsınız, parasını artırırsınız. Ama, şu anda, maalesef, üzülerek söylüyorum, özellikle AKP’li belediyelerde bir sürü yolsuzluk olmasına rağmen, biraz evvel İçişleri Bakanımız ifade etti: “Ayrım yapmadan hepsinin üzerine gidildiğini” söylediler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erenkaya, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

HİKMET ERENKAYA (Devamla) – Ama, maalesef, burada söylüyorum, ayrım yapıldığını görüyoruz ve hiçbir zaman da bunlara soruşturmaya izin verilmediğini de görmekteyiz. Bundan da üzüntü duyuyorum.

Bu kanunun, her ne kadar yerel seçimlere yakın anlayış içerisinde yapılsa da, gerçekten, iyi tarafları da var. Hayırlı olsun diyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erenkaya.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Murat Özkan.

Sayın Özkan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi şahsım ve grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, mahallî idarelerin  demokratik hayat içerisinde çok önemli kurumlar olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. “Amerika’da Demokrasi” adlı eserin müellifi olan Fransız düşünür Alexis de Tocqueville, komünlerin, yani mahallî idarelerin, belediyelerin demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olduğunu ifade etmiş, hatta bilim için ilköğretim neyse demokrasi için de yerel idarelerin o olduğunu vurgulamıştır. Mahallî idareler olmadan belki özgür bir hükûmet olabilir ama özgür bir ruhun, özgür bir toplumun olması çok kolay değildir.

Demokrasi demek birtakım partilerin ve kurumların bulunduğu bir rejimin adı değildir sayın milletvekilleri. Özellikle demokrasi, her şeyden önce küçük birimlerde, yani mahalle ve köylerde de işleyen bir kurum hâline getirilmesi gereken bir önceliğin de adıdır. İşte bugün toplumda travma yarattığını iddia ettiğiniz Atatürk devrimleri, 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduktan hemen sonra, yani 1924 yılında Köy Kanunu’nu yaparak demokrasinin işletilmesi sürecini başlatmıştır. Köy idaresiyle ilgili kanun, hazırlandığı dönem itibarıyla bugünkü demokrasinin en temeli olan doğrudan demokrasi uygulamasının bir örneğini sunması açısından çok önemli bir özellik arz etmektedir. Malumunuz olduğu üzere köy derneği, belki ülkemizde doğrudan demokrasinin uygulandığı en önemli birimdir. Ancak gerek mevcut Hükûmet gerekse de bundan önceki birçok hükûmetler demokrasinin bu temel beşiği olan köy idaresini ihmal etmişler ve bu idarelere gereken önemi vermemişlerdir.

Biraz önce bahsettiğim gibi ünlü düşünürün 19’uncu yüzyılda yazmış olduğu eserinde belirttiği düşüncelerin en güzel tatbikatını, herhâlde cumhuriyeti kuran kadro yapmış, ancak demokrasiyi farklı amaçlar için bir araç olarak görenler, halkın demokrasiyi içselleştirmesini istemeyenler, geleneksel ve pederşahi toplum düzeninin sürmesinde fayda umanlar, 1924’te hazırlanan Köy Kanunu’na hiç dokunmamışlar, âdeta köyleri yok saymışlardır.

Bugün “Niye biz yeterince demokratik ve çağdaş kuralları benimsemedik?” diye düşünenlerin konuya biraz da bu açıdan bakmalarında fayda vardır. Görüştüğümüz kanun teklifinde de bu anlayışın izleri açık olarak görülmekte ve köy idareleri görmezden gelinmektedir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 127’nci maddesi, mahallî idareleri “İl özel idareleri, belediyeler ve köyler.” olarak saymıştır ve bu idarelerin görevleriyle orantılı olarak gelir kaynaklarına kavuşturulmasını da emretmiştir.

Bu yasayla il özel idareleri ve belediyelere genel bütçeden paylar ödeneceği ve buna karşılık köyde yaşayan insanlarımıza bu paylardan herhangi bir şey verilmeyeceği görülmektedir. Görüşülmekte olan yasanın bize göre en büyük eksikliği bu husus olup yüce Meclisin bir an önce bu eksikliği gidererek, ülkemizi kuran iradenin en fazla önem verdiği köy idarelerinin hak ettiği fonksiyonunu icra etmesini sağlar ve Türkiye’de demokrasinin gelişmesine önemli bir katkı sağlayacak hâle getirirler, kırsal kesimde yaşayan bu insanlarımız, en azından, en düşük yeterli ulusal yaşam düzeyine kavuşturulmuş olur.

Sayın milletvekilleri, yasanın 2’nci maddesiyle belediye idarelerinin genel bütçeden almış oldukları paylar artırılmaktadır ancak büyükşehir belediyeleri lehine olan pay dağıtımındaki adaletsizlik artırılarak devam etmekte, bu husus, mahallî idarelerle merkezî idarenin arasındaki bağımlılığı da artırmaktadır.

Ayrıca, bu artışın halka yük getirmediği iddia edilmektedir. Ancak, benim yaptığım hesaplara göre şu anda 13,3 trilyon lira civarında bir kaynak aktarılıyor belediyelere, 18 trilyona çıkacağı hesaplanıyor, söyleniyor. Bu da yaklaşık yüzde 33’e tekabül ediyor, yani 4,5 trilyonluk bir kaynak aktarımı söz konusu. Fakat bunun finansal dengeleri bozacağı, kamu finansman dengesini bozacağı açıktır. Muhtemelen, borçlanma ihtiyacını artıracak ve ülkemize maliyeti faiz üzerinden binmiş olacaktır. Belki vergi artırımı yapmayacaksınız ama daha yüksek faiz vermek suretiyle borçlanmayı artıracaksınız.

Sayın milletvekilleri, maddenin 4’üncü fıkrasında belirtilen “Payların yüzde 100’e kadar artırılacağı” hükmü ise belediyeler ile merkezî idare arasındaki siyasal birlikteliğin kurulması açısından önemli bir propaganda unsuru olacaktır ve yerel özerklik şartına da aykırıdır. Bu hususun, mahallî idareler seçimlerinde iktidar lehine siyasal bir avantaj sağlamaya yönelik olduğu görülmekte ancak bu artışın kaynağının ne olacağı belirtilmediği için uygulama kabiliyeti bulmayacak bir düzenleme olarak görülmektedir.

İkinci bir husus: Kaynakların bölüşümünün yani “Görevleriyle orantılı gelir kaynaklarına kavuşturulması” ilkesinin büyükşehir belediyeleri lehine daha da bozulduğu, büyükşehir belediyelerinin dışında kalan insanlara yönelik hizmet kalitesinin düşeceği açıkça görülmektedir. Bu tasarıyla, bir büyükşehir belediyesi ile büyükşehir olmayan belediye arasındaki gelir farkı 4 katından fazla açılmaktadır. Bunun sonucunda da büyük kentlerde belediye hizmetleri daha iyi verilecek. Zaten cazibe merkezi olan bu yerlerin bu kanunla birlikte daha fazla göç alacağını tahmin etmek zor olmasa gerekir.

Yasayla daha fazla pay verilmesi, büyükşehirlerde artan göçle birlikte sosyal dengelerin bozulmasına, suç oranlarının artmasına sebep olacak, devlete ve topluma maliyeti daha da yüksek olacaktır. Hâlbuki burada yapılması gereken, öz gelirleri daha az olan, büyükşehirlere nispeten gelişmemiş yörelere daha fazla kaynak aktararak, Ankara’nın doğusunda da yeni cazibe merkezleri oluşturarak göç gibi çok önemli bir sorunun önüne geçilmesi olmalıydı.

Belediyelere genel bütçe vergi gelirlerinden aktarılan paylar, netice itibarıyla ulusal gelirden alınmaktadır. Dağıtımda da bu paylardan marjinal faydası en yüksek yerlere daha fazla pay aktarılmasının, kamu harcamalarında sağlanan toplam faydayı artırma hedefini ihlal ettiği bir gerçektir. Esas olan, belediyelerin öz gelirlerinin artırılmasına yönelik tedbirleri almaktır.

Kamuoyu denetiminin, diğer bir deyişle demokratik denetimin en baş unsuru, yerel hizmetlerin yerel kaynaklarla finanse edilmesidir. Vatandaşın verdiği paraların nasıl harcandığını takip etmesini ve sorgulamasını, bu sorgulama olmadan yapılan işlerin niye düzgün yapılmadığı hususunun kamuoyu tarafından araştırılmasını beklemek biraz safdillik olsa gerekir. Sokağındaki kaldırımın her yıl değiştiğini gören sokak sakini, bu işle ilgili paranın kendi cebinden çıktığını düşündüğünde işin daha sağlam ve iyi yapılmasını isteyecek, daha uzun bir süre hizmet vermemesinin nedenlerini sorgulayacaktır. Böylece, yönetenler daha fazla denetlenecek ve hesap verme bilinciyle hareket edilecektir.

Belediyelere ve özel idarelere kaynak sağlamaya yönelik bu teklif, bu kurumlarda çalışan insanların sıkıntılarına ise hiçbir çözüm getirmemektedir. Birçok belediye tarafından personeline verilen, dava ve tazmin konusu olan denge tazminatı ile ilgili sorun çözümlenememiştir ve belediye başkanları ile diğer belediye yöneticilerini ciddi sıkıntılara sürüklemiştir.

Türkiye genelinde ücret rejimine bakıldığında da mahallî idare personeli ile mahallî idarelerin vesayetinden sorumlu olan İçişleri Bakanlığı personelinin diğer kamu memurlarının aldığı ücretlerden çok düşük maaş aldıkları, bu nedenden dolayı da personel bulmakta zorluk çektikleri herkes tarafından bilinen bir gerçektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MURAT ÖZKAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Kamu personeli seçme sınavları sonucu her yıl en fazla atama İçişleri Bakanlığı ile mahallî idareler birimlerine yapılmakta, çünkü bu birimlerden başka birimlere geçiş mali nedenlerden dolayı çok fazla olmaktadır. Yeterli teknik ve uzman personeli olmayan yerel idareler ile bunların danışma ve denetim birimi olan içişleri ve valilik personeline de diğer kurumlarda çalışanlar kadar maaş verilmesi ve ücret adaletinin sağlanması Hükûmetin en temel görevi olmalıdır. Unutmayalım ki değerli milletvekilleri, medeniyetin ilk şartı adalettir. Şu anda İçişleri Bakanlığında ya da belediyelerde uzman olarak çalışan yüksek tahsilli insanlar diğer birimlerde çalışan hizmetliler kadar maaş alamamaktadır.

Sözlerime son verirken, büyükşehir ve belediyeler arasında genel bütçe gelirlerinden verilen payların dengelenmesini, mahallî idareler ve içişleri personelinin diğerleriyle arasındaki ücret farkının giderilmesini, köy idarelerinin hak ettiği payı almasını diliyor, hepinize selam ve saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Şahsı adına Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz.

Sayın Öz, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Tahsilatından Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz  almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde mahallî idareler maliyesine ilişkin hususlar, bu idarelerin kuruluş ve görev kanunlarının yanında ayrı kanunlarla da düzenlenmiş bulunmaktadır. Görülüyor ki, yapılan düzenlemelerde, mahallî idarelerin millî gelirden aldıkları pay, öz gelirlerinin toplam gelirlerine oranı ve yerel harcamaların toplam kamu harcamaları içindeki payı gibi ölçütler mahallî idare özerkliği ile doğrudan orantılıdır.

Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin 2’nci maddesiyle, il özel idarelerine ve belediyelere genel bütçe vergi gelirlerinden verilecek payların hesaplanması ve oranı düzenlenmiştir. Verilecek payın, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamından vergi iadeleri düşüldükten sonra kalan net tutar üzerinden hesaplanacağı belirtilmiştir.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin bu maddesiyle il özel idareleri ve belediyelere genel bütçe vergi tahsilatı toplamının yüzde 2,85’inin büyükşehir olmayan belediyelere, yüzde 2,50’sinin büyükşehir içindeki ilçe belediyelerine, yüzde 1,15’inin il özel idarelerine ayrılacağı belirtilmiştir.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin bu maddesinde, ayrıca, büyükşehir sınırları içinde yapılan genel vergi gelirleri tahsilatı toplamının yüzde 5’inin büyükşehir belediyelerine, ayrıca, büyükşehir ilçe belediyelerine tahsis edilen payın yüzde 30’unun büyükşehir belediyelerine ayrılması öngörülmektedir. Bunun yanında, Bakanlar kuruluna, bu maddede belirtilen oranları iki katına kadar artırma ve kendi haddine indirme yetkisi de verilmiştir. Yani, böylelikle gerektiğinde sık sık belediye gelirlerini artırmak üzere kanun çıkarma gereği ortadan kalkmış, Bakanlar Kurulu bu konuda yetkilendirilmiş olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin bu maddesiyle genel bütçe vergi gelirlerinden belediye ve il özel idarelerine ayrılan payların dağıtımına esas belediye ve il nüfusları her yılın ocak ayında Devlet İstatistik Enstitüsü Kurumundan alınacak, İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığınca alınacak nüfus orantılarıyla elde edilecektir. Belde, köy ve mahallelerin, bunların bazı           kısımlarının belediyelere bağlanması durumunda, belediyeye bağlandıkları günün fiilen başladığı, fiilen gerçekleştiği tarihi takip eden ocak ayının birinci gününden itibaren bu almış oldukları paylar da ilgili belediyelere verilecektir.

Ayrıca, nüfusu 10 binin altında olan birçok belediye, değişik bakanlıklarda yapmış oldukları küçük projelerle para almak için kapı kapı dolaşmaktaydılar. Bu yaptığımız düzenlemeyle, artık, nüfusu 10 binin altındaki küçük belediyelere de ayrı bir pay verilecek, bunların da sıkıntıları ayrıca giderilmiş olacaktır.

Bunun yanında, değerli arkadaşlar, bu kanunla, uzun süredir belediye başkanlarımızın beklemiş olduğu rüya gerçekleşmiş oluyor. Belediye gelirleri en az yüzde 30, yüzde 45’e kadar bu artış devam edecektir.

Bununla beraber, değerli arkadaşlar, daha önce, malumunuz, burada sadece nüfus yoğunluğu esas alınmaktaydı. Şimdi, burada belediyelere verilecek paylarda nüfus, hesaplamada yüzde 80 etkili, yüzde 20 de gelişmişlik endeksi etkili olacaktır.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Gelişmişlik neye bağlı Sayın Vekilim?

ÖMER FARUK ÖZ (Devamla) – Özel idarelere verilecek paylarda nüfus yüzde 50, yüz ölçümü yüzde 10, kırsal alan nüfusu yüzde 15, gelişmişlik endeksi yüzde 15, köy sayılarının fazlalığı dikkate alınma payı da yüzde 10 olarak dikkate alınmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun, ben inanıyorum ki, belediyelerimizin ve özel idarelerimizin birçok sıkıntısını giderecek, belediyelerimiz ve özel idarelerimiz yerinden yönetimle halkımızın birçok sıkıntılarını giderecektir.

Bunun yanında şunu da belirtmek istiyorum: Başta Malatya olmak üzere, nüfusu belli yoğunlukta olan, büyükşehir olmayı hak eden illerimizin de büyükşehir olmaları noktasında gerekli girişimlerin yapılacağına inanıyor, bu vesileyle, bu kanunun belediyelerimize, özel idarelerimize ve milletimize hayırlar getirmesini diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.

Şahsı adına ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Recep Koral.

Sayın Koral, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

RECEP KORAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten önemli bir konu, gecikmiş bir konu. Burada bugüne kadar, şu ana kadar konuşma yapan bütün arkadaşlarımız belediye ve özel idarelerle alakalı, merkezî bütçeden yerel yönetimlere yapılan gelir dağılımının adaletli olmadığını, çok uzun yıllardır bunun devam ettiğini ifade ettiler. Doğru bir tes-pit. Zaten, bunun için de epey uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen, ilk defa, bu payların daha dengeli, daha düzenli olmasını sağlayan bir kanun teklifiyle huzurlarınızdayız ve bu kanun teklifi üzerinde de arkadaşlarımız hem olumlu tespitleri hem daha ideal hâle nasıl gelir, onu ifade etmeye gayret ettiler.

2’nci madde, tabii, kanunun özü. Doğrudan doğruya ilgilendiren, hesaplama ve oranları gösteren bir şey. Burada değerli arkadaşlarımız tespit yaparken, bilhassa Cumhuriyet Halk Partisinin, esası üzerinde görüşünü belirten arkadaşımız vergi paylarının arttığının önemini vurguladı. Bu çok önemli bir şey, havuz büyüdü arkadaşlar. Payın dağılımına esas olan havuzdur. Bu havuza dâhil olmayan vergiler dâhil edilmek suretiyle havuz büyüdü. Dolayısıyla büyükşehrin, büyükşehir ilçelerinin, diğer belediyelerin, il belediyelerinin, il özel idarelerinin alacağı pay büyüdü, bu fevkalade önemli. Bundan devamlı şikâyet ediyorduk belediye başkanlığı dönemimizde ama artık bunun ortadan kalktığını görüyoruz, bu fevkalade önemli.

Nüfus dışındaki kriterler hep dile getirildi. Turizmle alakalı kriter hariç diğer kriterler düzeltildi, bu da fevkalade önemli bir şey. Onun için zaten arkadaşlarımız hep olumlu görüşlerini ifade ediyorlar. Tabii, denkleştirme ödeneği, küçük belediyelerle alakalı sıkıntı vardı, o ilave edildi. Bunun dışında eksiklikleri dile getirirken arkadaşlarımız, 2004 yılında burada Büyükşehir Belediyeleri Kanunu, Belediye Kanunu ve İl Özel İdareleri Kanunu’yla bu mahallî idarelere verdiğimiz yetkileri göz ardı ettiler. Bilhassa MHP’li arkadaşımız bu konuyu, yetki vermeden -hep Anayasa’ya atıf yaparak- para veriyorsunuz demeye getirdiler, bu fevkalade yanlış. Biz il özel idarelerini belediyeler gibi yetkilendirdik kendi alanlarında. Dolayısıyla il özel idareleri eskiden olduğu gibi almakta oldukları paylarla görevlerini layıkıyla yapamıyorlar. Mutlaka il özel idarelerine verdiğimiz görevlerle alakalı payı vermemiz gerekiyordu. Bu adaletsizliği, bu dengesizliği şu anda ortadan kaldırıyoruz. Yani bunun çok doğru bir şey olduğunu, ancak tespit yanlış olduğu için; siz bunlara yetki vermediniz, Anayasa’ya göre görevleri ile ilgili para vermek zorundasınız, bunu da vermeyin demeye gelmesi fevkalade yanlış anlamalara yol açıyor, bunu da buradan ifade edelim.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Görevi verirken  parayı verecektin Sayın Vekilim.

RECEP KORAL (Devamla) – Evet, büyükşehirlerle alakalı sıkıntıyı arkadaşlar dile getiriyor. Yani büyükşehirlerde yaşamanın bedeli diğer yerlerde yaşamanın bedeliyle aynı mıdır, değil midir? Bunu tartışmaya girmiyorum. Ama bir hususu özellikle arz ediyorum: Değerli arkadaşlar, Büyükşehir Kanunu’nu çıkarıp bugüne kadar mevcut büyükşehirleri çalışır hâle getiren ve büyükşehirlere bu gelir payını arttıran AK Parti İktidarları değil, mevcut bir yapılan düzenleme var Büyükşehir Kanunu’yla ve büyükşehirlere pay verilmesiyle alakalı kanunlar var, bu uygulanıyor.

Şimdi ne oldu? Burada yapılan nedir?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Haksızsa değiştirelim. Haksızlık yok mu?

RECEP KORAL (Devamla) – Haksızlık var deyip devamlı bağıran arkadaşımız, acaba haksızlık etmiyor mu büyükşehirlere? Ediyor. Niye ediyor? Ya büyükşehirleri ortadan kaldıracaksınız onun mantığına göre ya bütün illeri büyükşehir yapacaksınız.

Ben şahsen geçmişte yerel yönetimlerden gelen biri olarak, bütün illeri belli yetkilerle, ki ağırlıklı olarak da planlamayla alakalı eksikleri hep görüyoruz, ki arkadaşımız da bunu ifade etti… Büyükşehirlerin il belediyeleri de büyükşehirlerde olduğu gibi planlamayla ilgili olarak il bazında yetkilendirilmesi lazım ki, gelecekle alakalı daha iyi, daha düzenli, daha insanca yaşanır şehirler olsun. Buna katılıyoruz ve bu bizim de arzu ettiğimiz bir şey ama bir düzenleme yerel yönetimlerle alakalı arka arkaya geliyor, adım adım geliyor. Dolayısıyla bu adımları atarak ona da sıra geleceğine inanıyorum.

Burada bu düşüncede olan arkadaşlarımız, muhalefetiyle iktidarıyla olduğu müddetçe bunu da çıkarırız, bu önemli değil. Ama şu anda eski kanuni düzenlemeye göre var olan belediyeleri, Erzurum’la Malatya’yı kıyaslarsanız, eskiden bunu koyanlara gönderme yapmaktan başka bir iş yapmazsınız. Biz bugün ne yapacağız, nasıl yapacağız düzelteceğiz. Şimdi gelirleri düzeltiyoruz, geçmişte belediyeleri, özel idareleri yetkilendirdik. Bundan sonra da onun düzelmesiyle ilgili el birliğiyle çalışalım.

Ben şahsen bu konuda düşüncemin özellikle Hamzaçebi’yle örtüştüğüne inanıyorum belediyelerin planla alakalı konusunu. Ama kaynak devretmeyin, yanlış olur demek, ya merkezden yetkileri yerele aktarırken kaynakları da aktarmanın adımını atalım. Bunu yapıyoruz. Özellikle özlediğimiz bir şeydi, dile getirdiğimiz bir şeydi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Koral, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

RECEP KORAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, tamamlıyorum.

Halkımız yerel hizmetleri anında alma durumunda ama yerel yönetimler hizmetlerini verirken halk tarafından daha sıkı denetleniyor. Kaldırım taşını değiştirdiğinizde anında tepki verebiliyor. Merkezî yönetimin denetlenmesinden çok daha farklı. Dolayısıyla bu kaynakların çarçur edilmediğine inanıyoruz.

Biz çiçekler içerisinde bir İzmir istiyoruz tıpkı çiçekler içerisinde bir İstanbul olduğu gibi. Bütün illerimiz böyle olsun. Sadece kanallar sokağa akan belediyelerden bıktık usandık. Onları ortadan kaldırdık Allah’a şükür. Köylere kadar, küçük belediyelere kadar gittik. Bunların sayısını da artıracağız. El birliğiyle yapacağız. Bu Meclis geçen dönem olduğu gibi bu dönemde de yerel yönetimlerle alakalı devrimler yapmıştır, bunları yapmaya devam edecektir.

Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koral.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Yıldız, buyurun efendim.

SACİD YILDIZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: İstanbul Belediyesi işleri çoğu kez ihalesiz kendi şirketlerine veriyor, bu şirketler de aldıkları ihaleleri yandaşlarına dağıtıyorlar. İçişleri Bakanlığı bu rant dağıtım mekanizmasını hangi gerekçeyle savunuyor? Çünkü hiç soruşturma ve araştırma gereği duymuyor. Bunlara ne cevap vereceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Sayın Nalcı...

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben Sayın Bakanıma şunu sormak istiyorum sadece: Türkiye’de toplanan tüm vergilerle İstanbul ve Ankara’daki vergilerin oranı acaba kaçtır?

 Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, 2008 yılı vergi gelirleri hedefine ilk beş aylık dönemde yüzde kaç oranında ulaşılmıştır? Vergi tahsilinde geçen yılın aynı dönemine göre ne kadar azalma veya artma olmuştur? Azalma var ise bunun sebebi sizce nedir?

Bugün serveti 1 milyon doların üzerine çıkan iş adamlarımızın sayısının geçen yıla göre yüzde 17,5 oranında artarak 50 bine ulaştığı ifade edilmektedir. Acaba bu son yılda 1 milyon dolarlık servete ulaşan 8 bin adet iş adamı içerisinde vergisini tam vermeyenlerin sayısı nedir? Bunun tahsili konusunda görüşünüz nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İçişleri Bakanlığına sormak istiyorum.

Özellikle İç Anadolu Bölgesi’ndeki kaymakam ve valilerin önlerine gelen sorunlarla ilgili iki soru soracağım.

Yaz ayları olmasına rağmen, ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi Tokat ilinde Erbaa, Niksar, Zile, Reşadiye olmak üzere köy ve belde yollarında çok büyük kasisler ve çukurlar vardır. Buralarda tamir yapılması için il özel idarelerine herhangi bir kaynak aktarmayı düşünüyor musunuz?

İkinci soru olarak, özellikle ülkemizin çeşitli yerlerinde olduğu gibi Tokat ilinin Erbaa ilçesinde sulama birliklerine elektrik borcundan dolayı su verilememektedir. Su verilemediği için de topraklar susuz kalmış ve toprak yanma durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Valilerimize özellikle iletilen bu sorunlarla ilgili Hükûmet olarak herhangi bir şey yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN –Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.

Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: Biraz önce İçişleri Bakanımıza İzmir milletvekilimizin yönelttiği soru da arsenikli suyla ilgiliydi. Bu, halk sağlığını ciddi mahiyette tehdit eden ve tartışması çok olan bir konu. İzmir’le ilgiliydi ve Sayın Bakan şu cevabı verdi: “Tabii, İzmir’deki sorun, birkaç senedir bu şekilde devam etmesine rağmen, sanki yeni tespit edilmiş gibi bu göstergelerin yeni açıklanmış olmasıdır. O, tabii, biraz üzücü bir boyuttur.”

Şimdi, üzücü olan nedir? Yani halktan iki yıldır saklanmış da bugün açıklanması mı üzücü? İzmirliler yani arsenikli su mu içiyordu? Bu konuda eğer iki üç senedir tespit yapılmışsa bununla ilgili herhangi bir girişimde bulunuldu mu, bulunulmadı mı? Çok önemli bir olayla karşı karşıyayız. İzmirliler bu konuda bir cevap bekliyor.

Doğrusu, konunun bu kadar saklanmış olması acaba neyi ifade ediyor? Bu konuda bir tedbir aldılar mı? Bir soruşturma var mı? Bu cevabın mahiyetini öğrenmek istiyorum?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma soruyorum: Bütçe Plan Komisyonu üyelerine dağıtılan tablolarda    -büyükşehir belediyeleri olan- Kocaeli Büyükşehir Belediyesine kişi başına 562 YTL, büyükşehir olmayan diğer il belediyelerine genel olarak 168 YTL veriyorsunuz. 1,5 milyon nüfusa sahip olan Gaziantep Büyükşehir Belediyesine ise kişi başına 132 YTL veriyorsunuz. Kocaeli’nin 9 milletvekili, Gaziantep’in 10 milletvekili var. Bu durum sizce adaletsizlik yaratmıyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.

Sayın Dibek…

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben az önce Sayın İçişleri Bakanımıza sormuştum, gerçi o da yazılı cevap vereceğini beyan etti. Onunla bağlantılı öncelikle sormak istiyorum: Bu İller Bankasının belediyelerden almakta olduğu ortaklık payı var. Bu çok büyük sıkıntı yaratıyor. Haksız bir uygulama. Bu ortaklık payının alınmasını kaldırmayı düşünüyor musunuz? Öncelikle bunu soruyorum.

İkinci olarak da, Sayın Vural az önce İzmir’in suyuyla ilgili belirtti. Türkiye genelinde illerde herhangi bir, bu konuda, tüm sularla ilgili olarak bir tespit yapılmış mıdır? Kaç ilin suyunda arsenik tespit edilmiştir? Bu konuda bilgi var mı? Bunu da merak ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dibek.

Sayın Bakanım, buyurun.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Arkadaşlarımızın sorularının önemli bir bölümü istatistiki bilgileri gerektirdiği için önemli bir bölümüne yazılı cevap vereceğim. Ancak, biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerini bizimle paylaşan Kocaeli Milletvekili arkadaşımız Sayın Erenkaya “AK Parti İktidarı döneminde veya iktidarları döneminde belediyelerle ilgili hiçbir iyileştirme yapılmamıştır.” şeklinde bir beyanda bulundular.

Şunu hemen ifade edeyim ki, yerel yönetimlerle ilgili, başta özel idareler olmak üzere büyükşehir belediyeleri ve ilçe ve diğer belde belediyeleri olmak üzere bu yerel yönetim organlarımızla ilgili temel yasalar hem 58’inci hem de 59’uncu Hükûmetler döneminde çıkarılmıştır. Daha önceki hükûmetler döneminde Devlet Personelden de sorumlu Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevini yürütürken, kamunun yeniden yapılanması bağlamında hem Özel İdare Yasası tamamen yeniden ele alınmış hem de Büyükşehir Belediyeler Yasası yeniden düzenlenerek yerel yönetimlerin yetki ve sorumlulukları artırılmıştır. Özellikle…

BAŞKAN – Sayın Bakanım…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Efendim?

BAŞKAN – İsterseniz, sorulara cevap verirseniz… Yani Hükûmetin burada kürsüden konuşma hakkı var. Yani, arkadaşımız onu kürsüden ifade ettiği için… Şimdi, sorular için gecikmiş olacağız. Ona değindiniz. Ben onu istirham edeyim.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Tabii, Sayın Başkanım, zaten oraya bağlantı kurmaya çalışıyorum.

O nedenle, bu dönemde, yani AK Parti İktidarları döneminde yerel yönetimlerle ilgili önemli iyileştirmeler yapılmış, bunlardan bir tanesini de şimdi gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bu hususu bir tespit olarak ifade etme ihtiyacını duydum.

Sayın Yıldız, bir soru yönelterek “İstanbul Büyükşehir Belediyesi, ihalelerini kendi şirketlerine vermekte, bu şirketler de bu ihaleleri, bu yapım işlerini kendi yandaşlarına havale etmektedir.” diye bir tespitte bulundular. Kuşkusuz ki, başta belediyeler olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşları yapım işleriyle ilgili ihale sürecini yasalara dayandırmak zorundadırlar. Bu konuda tabi oldukları yasalar vardır, başta Kamu İhale Yasası olmak üzere.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Uymazlarsa?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Yıldız, eğer İstanbul Büyükşehir Belediyesinin hangi ihalesi, hangi işi, hangi yapım ihalesi, hangi yandaşa verilmiştir; bu konuyla ilgili bizi bilgilendirirlerse, ben bir bakan arkadaşınız olarak, eğer bir yanlışlık olduğunu, bir kayırma olduğunu iddia ediyorsanız, bunun üzerine gideceğimi, burada Genel Kurulda altını çizerek ifade ediyorum. Lütfen delilli olarak, falan tarihte falan iş falan yandaşa yasalara aykırı olarak verilmiştir diye buraya örnek, misal getirin. Yuvarlak, suçlayıcı, tamamen belediyenin işlerinin şaibe altında olduğu intibaını doğuracak bu tür soruları sorarsanız haksızlık yapmış olursunuz diye düşünüyorum. Çünkü, Türkiye bir hukuk devletidir. Her kişi ve her kurum yaptığı işlerden dolayı mutlaka bir denetime tabidir. İçişleri Bakanlığının müfettişleri, belediyelerimizi zaman zaman rutin veya rutin dışı denetlemektedirler. Eğer buralarda bir yasalara aykırılık söz konusu ise kuşkusuz ki, gereken işlemler mutlaka yapılır. Ben Sayın Yıldız’dan bu konuda, bu beyanını vesikalandırıcı bilgiler varsa, bize eğer lütfederlerse, verirlerse memnun olacağımı ifade etmek istiyorum.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım, biraz sonra size Kamu İhale Kurumunun altı tane kararını vereceğim ve hiçbir şey yapmadığınızı bütün Meclis duymuş olacak.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Nalcı, Sayın Işık, Sayın Doğru, Sayın Vural ve Sayın Özdemir de sorular yönelttiler ama  zamanım doldu. Zaten biraz önce ifade etmiştim, bunlarla ilgili yazılı cevap vereceğimi, Sayın Başkanım, ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, istatistiki bilgi sormamıştık tabii. Sayın Bakan grup adına yapılan konuşmayı cevaplayacağına bizimkini cevaplamaya öncelik verseydi memnun olurduk. İzmirliler bekliyor!

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Vural, sürem doldu efendim.

BAŞKAN – Madde üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup, aykırılık durumuna göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 248 sıra sayılı Tasarının 2’nci maddesinde yer alan “yüzde 2.85” ibaresinin “yüzde 2.90”, “yüzde 2.50” ibaresinin de yüzde 2.65” olarak artırılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Durdu Özbolat

 

Trabzon

Malatya

Kahramanmaraş

 

Turgut Dibek

İsa Gök

Yaşar Tüzün

 

Kırklareli

Mersin

Bilecik

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 248 sıra sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesine Dair Kanun Teklifinin 2. maddesinin 2. fıkrasına “il özel idarelerine ayrılan payın % 10’u köy idarelerine ayrılır ve nüfuslarına göre il özel idarelerince dağıtılır” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mümin İnan

Kemalettin Nalcı

Murat Özkan

 

Niğde

Tekirdağ

Giresun

 

Ahmet Duran Bulut

 

Prof. Dr. Alim Işık

 

Balıkesir

 

Kütahya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 248 Sıra Sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesine Dair Kanun Teklifinin 2. maddesinin 3. fıkrasına “Büyükşehir belediye sınırları içinde yapılan genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamının yüzde 5’ine tekabül eden kısmın yüzde 5’i Büyükşehir olmayan sınır komşu illere tahsis edilebilir” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mümin İnan

Cemaleddin Uslu

Kemalettin Nalcı

 

Niğde

Edirne

Tekirdağ

 

Murat Özkan

 

Prof. Dr. Alim Işık

 

Giresun

 

Kütahya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 248 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin (3) numaralı fıkrasındaki “yüzde 30” ibaresinin “yüzde 25” olarak değiştirilmesi, maddeye aşağıdaki (4) numaralı fıkranın eklenmesi ile diğer fıkra numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Hüseyin Ünsal

 

Trabzon

Malatya

Amasya

 

Hikmet Erenkaya

Yaşar Tüzün

R. Kerim Özkan

 

Kocaeli

Bilecik

Burdur

“(4) Büyükşehir belediyesi statüsünde olmamakla birlikte nüfusu herhangi bir büyükşehir belediyesinden fazla olan belediyeler ile sınırları içinde havaalanı, liman, üniversite ve yatırımcı kuruluşların bölge müdürlüğü olan belediyelere; belediye sınırları içinde tahsil edilen genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamının yüzde 5’i belediye payı olarak ayrılır. Söz konusu belediyeler bu kanun uygulamasında büyükşehir belediyesi sayılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hangisine?

BAŞKAN – En son okuduğuma.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Şimdi ben “katılmıyoruz” diyeceğim, Sayın Mevlüt Aslanoğlu “sayıları yok” diyecek.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Biz, karşı olarak takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Karşı olamazsın ya!

OKTAY VURAL (İzmir) – “Katılmıyoruz” diyebilirsiniz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, siz karşı olamazsınız, Komisyon karşı olur.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmayarak takdire bırakıyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Siz karşı olamazsınız, katılamazsınız.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, katılması için çoğunluğunun olması lazım.

Sayın Bakanım, katılıyor musunuz efendim?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, konuşacaksınız, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birkaç rakam vereceğim, rakam okuyacağım ve hepinizin vicdanına bırakacağım, bazı illerin milletvekillerinin vicdanlarına bırakacağım.

Değerli arkadaşlarım, Muğla’nın alacağı para bu yasayla 9 milyon. Bu yasayla, Ardahan 2 milyon, Sinop 5 milyon ve bunlar normal il belediyesi. Şimdi size büyükşehirleri okuyacağım ve burada da alt kademe belediyelere giden para da o nüfusa gidiyor. Aslında, şimdi, Adapazarı’nın nüfusu, 20 kilometre genişletmenize rağmen, diğer il belediyelerine karşı ayrıcalık yapılmasına rağmen -Akyazı dahi alındı bu nüfusa- 500 bin, alacağı para 136 milyon, dikkatinizi çekiyorum. Samsun, yine 20 kilometre genişletildi, alacağı para 143 milyon. Eskişehir, yine genişletildi, 170 milyon. Erzurum’un genişletilmesine rağmen 340 bin nüfusu var. Daha çok verin, daha çok verelim.

RECEP KORAL (İstanbul) – Niye kıskanıyorsun, onu anlamadım?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Kimseyi kıskanmıyorum Beyefendi ben! Hakkımızı verin, hakkımızı! Hakkımı istiyorum! Şanlıurfa’yı…

RECEP KORAL (İstanbul) – Erzurum’u kötü örnek gösteriyorsun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Bir dakika… Şanlıurfa’yı…

RECEP KORAL (İstanbul) – Erzurum’a yetmiyor mu o para?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika… Hayır, ben kimseyi kıskanmıyorum, hakkımızı istiyoruz! Siz “hak ve adalet” diyorsunuz. Ben diyorum ki: Madem bir kanun yapıyoruz, siz Şanlıurfa’yı 20 kilometre genişletin…

RECEP KORAL (İstanbul) – Erzurum’a yetmiyor o para, Erzurum’a yetmiyor!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – … 650 bin nüfus yapıyor ve aldığı para 80 milyon. Yaa, bu hak mıdır, adalet midir!

OKTAY VURAL (İzmir) – Değil, değil…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hak mıdır, adalet midir bu! Ben bunu söylüyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Adalet bunun neresinde!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Burada dediğimiz… Biz bunu…

OKTAY VURAL (İzmir) – Kalkınma yok ki adalet olsun!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Adalet ve Kalkınma Partisinin adaletidir bu.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Size göre.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Önergede şunu söylüyoruz, diyoruz ki: “Malatya olarak, beni 20 kilometre genişletin, 600 bin yapıyorum.” Peki, Adapazarı’nı genişlettiniz, Samsun’u genişlettiniz. Bunların nüfusu 341 bin, 400 bin, 450 bin..

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Denizli kaç alıyor?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika geleceğim.

Siz bunlara, 136 trilyon lira para veriyorsunuz, en düşüğüne, 170 milyon veriyorsunuz. Hak mıdır bana 66 milyon vermeniz! Adalet midir?

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Gaziantep’i de ekle, Gaziantep’i.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Şanlıurfa, Van, Malatya, Kahramanmaraş, Denizli, Trabzon, Balıkesir, Tekirdağ ve Manisa’nın hakkını yiyorsunuz.

RECEP KORAL (İstanbul) – Büyükşehir olması lazımdı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Evet, o zaman gelin, yapın! Niye yapmıyorsunuz? Biz diyoruz ki bu önergede…

RECEP KORAL (İstanbul) – Siz niye yapmadınız?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika… Kim o? Kim yapmadı?

RECEP KORAL (İstanbul) – Siz iktidardayken…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ne zaman?

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım sayın milletvekilleri.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Biz bu önergede diyoruz ki arkadaşlar… Bir şey istemiyoruz. Bir dakika… Recep Bey, bir şey istemiyoruz. Diyoruz ki: “Bizi büyükşehir yapmayın. İsmimizi büyükşehir koymayın.”

İsmimizi büyükşehir koymayın ama şu uygulamada nüfusu mevcut büyükşehirlerden daha çok olan, bazı özelliği… Örneğin, şu saydığım Tekirdağ… Saydığım şu illerin… Kaç kilometre Çorlu Tekirdağ’a? Siz, Kocaeli ile Gebze’yi birleştirdiniz.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Daha yakın Sayın Vekilim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Kocaeli’ye Gebze 30 kilometre. Siz Çorlu’yla Tekirdağ’ı da birleştirin bakayım, nüfusu ne oluyor? Trabzon’un 15 kilometre, 10 kilometre tüm ilçeleri. Bu belediyeleri Trabzon’a katın bakayım, Trabzon Belediyesinin nüfusu ne olacak? Büyükşehir olmayı hak ediyor mu, hak etmiyor mu? Neden bundan kaçıyorsunuz? Biz diyoruz ki: “Hakkımızı istiyoruz arkadaşlar.” O zaman, vicdanınızda rahatsız olursunuz.

Bizi büyükşehir yapmayın. İsmimizi büyükşehir koymayın. Büyükşehir koymayın ismimizi. Hakkımız neyse, hak ediyorsak verin. Mevcut büyükşehirlerden… Ama 20 kilometre genişletin bakalım. Siz, Şanlıurfa’nın etrafını 20 kilometre genişletin bakayım, 650 bin, 750 bin nüfus çıkıyor mu, çıkmıyor mu? Yazık, günah değil mi? Birine vereceksiniz yılda 170 trilyon, birine vereceksiniz 80 trilyon! Ben vicdanlarınıza bırakıyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yazık! Düzeltelim bunu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yani, arkadaşlar, eğer bir yasa yapıyorsak… Biz belediyelerin gelirlerinin artmasına karşı değiliz, sonuna kadar, daha çok verelim. Hiç kimseyi de kıskanmıyoruz ama hak ve adaleti tecelli ettirin, benim hakkımı yemeyin, kimseyi de kandırmayın.

Demin, bir arkadaş… Siz çıktınız, dediniz ki “Zamanı gelir yaparız.” Recep Bey, altı senede çocuk kandıramazsınız.

RECEP KORAL (İstanbul) – Altı senedir sen neredeydin?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Altı senedir, ben bu kürsüde…

RECEP KORAL (İstanbul) – Altmış senedir Cumhuriyet Halk Partisi var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Altı senedir… Ben altı sene… Siz kendinizden konuşuyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

Ben, burada sekiz tane ilin milletvekillerinin vicdanına sesleniyorum. Eğer, vicdan varsa, hak…

RECEP KORAL (İstanbul) – O yanlış.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, hayır... Pardon, özür diliyorum.

Hepinizin vicdani duygularına… Hakkın ve adaletin tecelli etmesini istiyorsanız, bu saydığım vilayetleri -haa, başka vilayet varsa onu da yapalım- 20 kilometre genişletin. Şu mevcut büyükşehirlerden nüfusu şu anda en düşük 340 bin var, 400 bin var, 450 bin var. 600 binin altında kalmaz arkadaşlar bu saydığım sekiz vilayet. Biz hakkımızı istiyoruz sizden. Bu yasa işte, başka yasa yapmaya gerek yok. Diyoruz ki bu kanunda: “Bu illerde bu yasa hükümleri uygulanır.” Başka bir şey istemiyoruz arkadaşlar. Niye “hayır” diyorsunuz, niye karşı çıkıyorsunuz?

Bu pastadan siz yılda 750 trilyon Kocaeli’ye para veriyorsunuz arkadaşlar. Benim nüfusum Kocaeli’nin yarısı, verin 500 trilyonu; 60 trilyon veriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hak mıdır, vicdan mıdır, adalet midir?

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

       

 

Kapanma Saati: 18.20

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.29

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 122’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

248 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Teklifin 2’nci maddesi üzerinde verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 248 Sıra Sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesine Dair Kanun Teklifinin 2. maddesinin 3. fıkrasına “Büyükşehir belediye sınırları içinde yapılan genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamının yüzde 5’ine tekabül eden kısmın yüzde 5’i Büyükşehir olmayan sınır komşu illere tahsis edilebilir” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                               Mümin İnan (Niğde) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Nalcı, buyurun.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli vekiller; görüşülmekte olan 248 sıra sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin üçüncü bendine vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Saygıdeğer milletvekilleri, büyükşehir belediyelerine ayrılan paylarda büyük bir adaletsizlik var. Bunun örneğini şöyle vermek istiyorum: Kendi bölgem olan Tekirdağ’da, bilindiği gibi, 2.400 tane fabrika bulunmaktadır. Bu fabrikaların ancak 100 veya 150’sinin merkezi Tekirdağ ve bulunduğu ilçelerde, diğer kalan 2.300; 2.250 fabrikanın genel merkezi ve vergi dairesi büyükşehirde, yani İstanbul Büyükşehire bağlı.

Şimdi, Tekirdağ bu büyük metropollerin yanında bulunan en şanssız illerden birisi. Burada, aynı zamanda bizim bulunduğumuz bölgede, sayın milletvekilleri, İstanbul’un sanayisiyle birlikte bulunan ve aynı zamanda çevreyi, su kaynaklarını, havasını kirleten bir şey söz konusu. Şimdi, siz bunlardan dolayı Tekirdağ Belediyesine veya Çerkezköy’e pay vermezseniz orada hiçbir hizmet yapılma imkânı kalmaz.

Ben size burada çarpıcı bir örnek vermek istiyorum: Bakın -burada Sayın Mevlüt Bey de konuyu açıkladı- Türkiye’de büyükşehirlerin dışında sadece 16 il Çorlu’dan büyük ilçe olarak, 13 il Çerkezköy’den daha küçük ve Kapaklı beldemiz var bizim Çerkezköy’ün yanında, 43 bin nüfuslu ve 6 il de bu Kapaklı beldesinden daha küçük. Bu bölgede yoğunlaşmış bir sanayi söz konusu, bu bölgede bir çevre kirliliği… Biz -ki, şu anda kendileri de burada, Komisyonda olan arkadaşlarımız burada- Küresel Isınma Komisyonunda Trakya’ya gittiğimiz zaman Ergene ve çevresinin kirliliğine baktık ve bunları raporlara geçirdik. Bunların tek sorumlusu, İstanbul’un sanayisinin o bölgeye kayması.

Sayın milletvekilleri, ben burada bir iki çarpıcı örnek daha vermek istiyorum bu konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, vergi gelirlerinden payların ne kadar fazlalaştığı konusunda: Şimdi, Antalya ili… Antalya ili bildiğimiz gibi bir turizm cenneti ve bizim turizm başkentimiz. Antalya’nın nüfusu 877 bin, alacağı pay 174 trilyon. Kocaeli’nin birleştirilmiş nüfusu 1 milyon 346 bin. Yani, orana vuracak olursak, yüzde 52 bir nüfus fazlası var ama alacağı para 756 trilyon. Yani, yüzde 380. Bunun nedeni orada toplanan vergiler.

Şimdi, neden bundan Tekirdağ mahrum kalıyor? En az Kocaeli kadar, en az Sakarya kadar Tekirdağ bölgesinde fabrika var. Bu fabrikaların hepsinin çilesini Tekirdağ çekecek, parayı büyükşehir alacak! Eğer burada gerçekten adaletli bir sistem yapmak istiyorsak, bunu çevirmemiz lazım. Bizim vermiş olduğumuz önergede kötü bir şey yoktu ki.

Sayın milletvekilleri, diyoruz ki, büyükşehir belediyelerinin almış olduğu -çünkü o benim bölgemdeki vergileri kullanıyor- vergilerin yüzde 5’i yani kendine düşen o yüzde 5’ten yüzde 5’ini büyükşehir olmayan diğer illere verilebilir. Bunda kötü bir şey yok. Ben, diğer burada kaç tane milletvekili arkadaş varsa yüzde 90’ıyla teke tek oturup konuşayım, yüzde 90’ı da bu konuya hak verir. Ama iş burada kanun tasarısına geldiği zaman, herkes reddi kaldırıyor. Bu, hiçbir şekilde ne adalete sığıyor ne de insafa sığıyor. Tekirdağ’ın durumu ne olacak? Tekirdağ bir tarım kentiydi. Bugün Şarköy’ü alın, gelin bu tarafa Barbaros’u alın, bu kısımlar da İstanbul’un yazlık bölgeleri ve bunlardan dolayı hiçbir giden para yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Nalcı.

KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Şimdi, şu konuda da… Ben bu konuyu değerli milletvekili arkadaşlarla konuştuğum zaman şunu söylediler: “Ya nüfus var.”

Değerli milletvekilleri, Çorlu, Çerkezköy, Muratlı üçgeninde çalışan insanlar, çevre illerden gelen insanlar. Oranın nüfuslarının gündüz nüfusuyla gece nüfusu arasında 2 kat fark var. Bugün İstanbul’dan Silivri’ye -işte büyüttünüz- Silivri’den, Çanta’dan, Gümüşyaka’dan, bu taraftan gelin, Kırklareli Vize’den bu bölgeye çalışmaya gelen insanlar var ve bu bölgenin belediyeleri hizmet vermekte zorlanıyor. Trakya’da numunelik arıtması olan belediye yok.

Ben bu tasarımıza destek vermeniz ümidiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Nalcı.

Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 248 sıra sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesine Dair Kanun Teklifinin 2. maddesinin 2. fıkrasına “il özel idarelerine ayrılan payın % 10’u köy idarelerine ayrılır ve nüfuslarına göre il özel idarelerince dağıtılır” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Murat Özkan (Giresun) ve Arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 2’nci maddesinde köy tüzel kişiliklerine de bir pay verilmesi için bir önerge vermiş bulunuyoruz.

Öncelikle önergemizin gerekçesini arz etmek istiyorum. Anayasa’nın 127’nci maddesi mahallî idareleri, il özel idareleri, köyler ve belediyeler olarak bir cüz şeklinde saymaktadır. Bu yasayla köy idareleri yine ayrı tutulmuş ve bir ayrımcılık yapılmıştır. Gerçi Sayın Bakan “Köy kanunu çıkaracağız.” dedi ama bu düzenlemeyle, köy kanunuyla köylerin öz gelirlerinin düzenlenmesi gerekir, aynen Belediye Kanunu’nda olduğu gibi.

Eğer kanuni sistematik açısından bakacaksak, “il özel idareleri, belediyelere ve köylere genel bütçeden pay verilmesi” diye bir kanun içerisinde almak gerekir. Aksi takdirde sistematiği bozmuş oluruz. Nasıl Özel İdare Kanunu’nda özel idareye genel bütçeden pay verilmesine dair bir hüküm yok ise ve Belediye Kanunu’nda ya da Büyükşehir Belediye Kanunu’nda böyle bir hüküm yok, kendi öz gelirleriyle, belediye gelirleriyle ilgili ayrı bir kanun varsa, genel bütçeden mahallî idarelere pay ayrılması da özel bir düzenlemeyle şu anda karşımızda. Bu özel düzenlemeye Anayasa’nın 127’nci maddesinin amir hükmü gereğince bir fıkraya maddi bir ekleme yaparak köylerin de dâhil edilmesini öneriyoruz.

Hâlen 12 milyon yurttaşımız köylerde yaşamaktadır ve bu insanlar da vergi mükellefidir. Bu insanlar doğrudan ya da dolaylı olarak ödemiş oldukları vergilerle belediyelerin ve özel idarelerin almış oldukları paya katkı sağlamaktadırlar. Ancak, bu insanlar kendi köylerine bu vermiş oldukları vergilerden herhangi bir pay ayırmayarak, köyde yaşayan yurttaşlarımıza farklı bir muamele, kamu hizmetlerinde eşitlik ilkesine de aykırı bir uygulamayla karşı karşıya olduklarını da burada ifade etmek istiyorum.

Ayrıca şu bir gerçek ki, köyler, maalesef, diğer bölgelerimize göre asgari yaşam standardına ulaştırılamamış yerlerdir; yani, moda tabiriyle, pozitif ayrımcılığın yapılması gereken yerlerdir. Biz şuna inanıyoruz ki, gerçekten köy ve köylü olmadan Türk milletinin beslenmesi, gelecekteki gıdanın en önemli unsur olacağını vurgulayan bizler, köy ve köylüyü yaşadığı ortamda tutmak ve belli oranda üretime katkıda bulundurmak mecburiyetindeyiz. Çünkü büyüme hızımız normal nüfusumuzu istihdam edecek seviyede değilken, köyden kente akışı durduramadığımız takdirde sosyal problemlerin de önüne geçemeyeceğiz.

Bu arada, bir önceki madde hakkında, 2’nci madde hakkında bir önceki konuşmamda, büyükşehir belediyelerine ya da özel idarelere yetki konusuyla ilgili konuştuğumu iddia etti AKP Grubundan bir değerli hatip. Ancak, herhâlde benim konuşmamı yeterince dinlemedi. Tutanakları alıp bir daha okumasını istirham ediyorum. Çünkü tutanaklarda belediyelerin yetki devriyle ilgili herhangi bir husus olmamıştır. Konuya da buradan açıklık getirmek istiyorum.

Şimdi, köy idareleriyle ilgili yeni bir kanuni düzenlemenin yapılması çok önem arz etmektedir. 1924 yılında çıkartılmış bir yasa vardır. Şunu da belirteyim hemen: Bu yasa, cumhuriyeti kuran iradenin ilk yaptığı yasalardan biridir, cumhuriyeti kuran insanların köye ve köylüye vermiş olduğu önemin göstergesidir. Ancak, ondan sonra gelişen şartlara uyum sağlamayan ve köyün öz gelirlerini toplanamaz hâle getiren bir durum ortaya çıkmıştır. Ancak, bir kez daha ifade etmek istiyorum sayın Bakanlık yetkilileri de buradayken, kanun sistematiği açısından Köy Kanunu’na genel bütçe gelirlerinden pay aktarılmasına ilişkin hüküm konulmasının yanlış olacağını, eğer köy idarelerine genel bütçeden pay aktaracaksak bu kanunla tanzim etmemiz gerektiğini, bu hususun da yerel yönetimler özerklik şartına da uygun olacağını, en ufak mahallî demokratik birimimiz olan köylerin de bir noktada mali özerkliğe kavuşturulması gerektiğini düşünüyor ve önergemizi destekleyeceğinizi umuyorum. 12,5 milyon insanımız bu düzenlemenin yapılmasını bekliyor.

Bu vesileyle, hepinize şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi adına saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 248 sıra sayılı Tasarının 2’nci maddesinde yer alan “yüzde 2.85” ibaresinin “yüzde 2.90”, “yüzde 2.50” ibaresinin de yüzde “2.65” olarak artırılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                      Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergeyle, kanun teklifinde yer alan bazı oranların değiştirilmesini Genel Kurulun takdirine sunuyoruz. Önergeyle önerilmiş olan oranlar, teklifin ilk hâlinde yer almış olan oranlardır. Komisyon görüşmeleri sırasında bu oranlar azaltılmıştı; tekrar, azaltılan oranların kanun teklifindeki ilk oranlara yükseltilmesi önerilmektedir.

Değerli milletvekilleri, nüfusu 10 binin altındaki belediyelere yönelik olarak kanun teklifinde yer alan denkleştirme ödeneğinin, iyi niyetli bir madde olmakla birlikte, nüfus sayımı sonucunda nüfusu oldukça azalmış olan belediyelerin sorunlarını çözmekte yetersiz olduğunu ifade etmiştim. Buna ilişkin olarak Şanlıurfa’dan iki belediyeyi örnek vermiştim, Halfeti ve Harran belediyeleri.

Şimdi, aynı konuda bir başka örnek daha vermek istiyorum sizlere. Trabzon’un Darıca Belde Belediyesini örnek olarak vermek istiyorum. 2000 yılı nüfus sayımına göre 4.900 olan nüfusu bu beldemizin, son nüfus sayımıyla 3.500’lere düşmüştür. Yaklaşık olarak nüfusunda 1.400 kişilik bir azalma söz konusudur. Yine bu belediyemizin İller Bankasından almakta olduğu pay 600 bin YTL düzeyinden son nüfus sayımına göre 400 bin YTL’nin altına düşmektedir. Yani üçte 1 oranında payında bir azalma söz konusudur.

Şimdi, denkleştirme ödeneğine ilişkin maddenin uygulanması sonucunda bu belediyemize bir yardım yapılacak. Gelişmişlik endeksini ihmal edersek, yapılacak yardımın tutarı da 41 bin YTL düzeyindedir. Yani azalma 200 bin YTL düzeyinde, denkleştirme ödeneğiyle bu belediyeye yapılacak yardım 41 bin YTL düzeyinde. Azalmayı telafi eden bir mekanizma değil. Dolayısıyla denkleştirme ödeneğine ilişkin maddenin bir kez daha ele alınıp, nüfusu azalmış olan belediyelerimizin sorunlarını giderecek şekilde yeniden yazılması gerekiyor. Önümüzdeki yerel seçime kadar belki bazı çözümlerin bulunduğunu Sayın Bakan söyleyecektir. Ama yerel seçim sonrasında belirttiğim sorun tekrar bu belediyelerimizin önüne gelecektir.

Bir konu da büyükşehirlerle ilgili. Büyükşehir belediyelerine ilişkin olarak tasarının tümü üzerinde görüşlerimi ifade ederken bu konuda yeni bir yaklaşımın gerekli olduğunu söylemiştim. Hâlen büyükşehir belediyesi olmak için en az 750 bin nüfusa sahip olmak yönündeki şartın gözden geçirilerek, bu şartın ülke ihtiyaçlarına uygun olarak yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştim; tekrar bunu söylüyorum. 750 bin nüfusu esas alırsak, gerçekte bölgesinin merkezi olan birçok kent veya birçok demeyeyim, bazı kentler bu tanımın dışında kalmaktadır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Örneğin Trabzon!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bölgesinin ekonomik olarak merkezi, sosyal olarak merkezi, merkez olması nedeniyle etki alanı geniş, etki alanının geniş olması nedeniyle çevre illere de hizmet verme özelliğine sahip, gün içindeki nüfus hareketinin yoğun olduğu bu belediyelerin büyükşehir olabilmesi için münhasıran nüfus şartını araması şeklindeki bir yaklaşımı ortaya koyarsak bu doğru olmaz değerli arkadaşlar. O nedenle bu şartın değiştirilmesi gerektiğini ifade ediyorum.

Burada iktidar partisi grubu adına konuşan bir milletvekili arkadaşımız Trabzon’un büyükşehir olmasıyla ilgili fırsatın 1990’lı yıllarda kaçırıldığını ifade etti.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Şimdi yapın!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bu açıklamayı üzüntüyle dinledim. Eğer 1990’lı yıllarda SHP’nin iktidar olduğu, SHP’nin koalisyon ortağı olması nedeniyle iktidar olduğu hükûmetin Trabzon’u büyükşehir yapmamış olmasını bu arkadaşımız bir hata olarak dile getiriyorsa, bu hatayı düzeltmenin yeri burasıdır. Yani arkadaşımız, hem o zamanki hükûmetin yapmış olduğu uygulamayı hata olarak değerlendirecek, hem de bugün bu konuda bir farklı tavır sergilemeyecek, o hatayı benimseyen bir anlayış sergileyecek. Doğrusu bunu yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. O bir hata ise -ki, hata olduğu ortaya çıkıyor- o hatayı düzeltmenin yeri burasıdır. Bunu da sizlerin dikkatinize sunuyorum.

Sözlerimi burada bitirirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan!

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, önerge kabul edildi! (MHP sıralarından “Karar yeter sayısı!” sesleri)

BAŞKAN – Efendim?..

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Önerge kabul edildi Sayın Başkan!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Çoğu elini kaldırmadı, hiç bakmıyorsunuz!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Önerge kabul edildi efendim!

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, önerge kabul edildi.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, önergeye “Hayır” denilmedi.

BAŞKAN – Madde kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 18.50

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 122’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

248 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, 4’üncü sırada yer alan, Avrupa Yatırım Bankasının Türkiye’de Temsilcilikler Açmasına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Yatırım Bankası Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

4.-  Avrupa Yatırım Bankasının Türkiyede Temsilcilikler Açmasına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Yatırım Bankası Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/592) (S. Sayısı: 247) 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hayvan Sağlığı ve Karantina Konusunda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları’nın görüşmelerine başlıyoruz.

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hayvan Sağlığı ve Karantina Konusunda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/366) (S. Sayısı: 241)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı dikkate alınarak, çalışma süremizin de bugün 20.00’de kapanacağını dikkatinize sunarak, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 26 Haziran 2008 Perşembe günü, yani yarın, alınan karar gereğince 13.00’te toplanmak üzere Birleşimi kapatıyorum ve ülkemizi yurt dışında şerefle, gururla temsil eden A millî futbol takımımızın da Almanya’yı yenerek finale çıkacağı ümidini ve heyecanını taşıyor ve millî takımımıza da başarılar diliyorum. (Alkışlar)

                       

 

Kapanma Saati: 18.55

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.