DÖNEM: 23 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ CİLT : 23 118’inci Birleşim 17 Haziran 2008 Salı İ Ç İ N D E K İ L E R I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ II.- GELEN KÂĞITLAR III.- YOKLAMALAR IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, konut edindirme yardımı
ödemelerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayan’ın cevabı 2.- Trabzon
Milletvekili Safiye Seymenoğlu’nun, 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle
Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması 3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Van ilinin sorunlarına
ve çölleşmeye karşı alınması gereken önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler 1.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un
yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/167) (S.
Sayısı: 203) 2.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/168) (S.
Sayısı: 204) 3.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici’nin yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/188) (S.
Sayısı: 205) 4.- Antalya
Milletvekili Deniz Baykal’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/189) (S. Sayısı: 206) 5.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/209) (S.
Sayısı: 207) 6.- Hatay
Milletvekili Gökhan Durgun’un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyon Raporu (3/215) (S. Sayısı: 208) 7.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/217) (S. Sayısı: 209) 8.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk’ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/219) (S. Sayısı: 210) 9.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/220) (S.
Sayısı: 211) 10.- Hatay
Milletvekili Gökhan Durgun’un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık
tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/221) (S. Sayısı: 212) 11.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/234) (S. Sayısı: 213) B) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Tapu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/568) (S. Sayısı: 223) 2.- Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/591) (S. Sayısı: 238) VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Tezkereler 1.- Tunus
Parlamentosu Başkanı Fouad Mebazaa
ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/468) 2.- İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunun, Komisyonun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesi talebinin uygun görüldüğüne ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/469) 3.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Ukrayna Parlamento Başkanı Arseniy Yatsenyuk’un davetine
icabet etmek üzere, beraberinde bir parlamento heyetiyle Ukrayna’ya resmî
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/470) B) Önergeler 1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/706) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/61) 2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Amasya İline Bağlı Ezinepazar
Adlı İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/169) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/62) C) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin,
gıda ürünleri üretiminde insan sağlığını etkileyen uygulamaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/215) 2.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz ve 28 milletvekilinin, taş ocaklarının çevreye
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/216) 3.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 36 milletvekilinin, Ankara’ya verilen Kızılırmak
suyu ile ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/217) VII.-
ÖNERİLER A) Siyasi Parti Grubu Önerileri 1.- Genel Kurulun
17/6/2008 Salı günkü birleşiminde (10/204) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşülmesine, görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi 2.- Genel Kurulun
17/6/2008 Salı günkü birleşiminde 1 saat sözlü
sorulardan sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesine; 18 Haziran 2008 Çarşamba günkü birleşiminde ise
sözlü soruların görüşülmemesine; gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ve 249 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin AK Parti Grubu
önerisi VIII.-
SEÇİMLER A) Komisyonlara Üye Seçimi 1.- (10/3, 8, 12,
28, 31, 33, 38, 42, 47, 56, 59, 62, 64, 65, 68, 71, 84, 87, 89, 98, 101, 119,
145, 146) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonuna üye seçimi IX.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, yurt dışı seyahatlerine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/239) 2.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bir vakfın İstanbul’da
yaptığı bir toplantıya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan sözlü soru önergesi (6/244) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı 3.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Alanya Kalesindeki
tarihi mescidin onarımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan sözlü soru önergesi (6/290) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı 4.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, gıda bankacılığı
amacıyla kurulan vakıflara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan sözlü soru önergesi (6/431) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı 5.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Vakıflar Kanunu
kapsamında iade edilecek taşınmazlara ve tazminat ödeneceği iddiasına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan
sözlü soru önergesi (6/521) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı 6.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, bir bedesten ve kervansarayın restorasyonuna
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan
sözlü soru önergesi (6/564) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı 7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, pirinçte gümrük
vergisinin düşürüleceği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Hayati Yazıcı’dan sözlü soru önergesi (6/644) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın
cevabı 8.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’da şehiriçi minibüslerin yenilenmesine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/246) 9.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, sezon sonunda işsiz
kalan turizm çalışanlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/247) 10.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’deki
sanayicilere ucuz elektrik sağlanmasına ve maden firmalarına ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/255) 11.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, sebze ve meyve ihracatındaki ilaç kalıntısı
analizine ilişkin Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’den
sözlü soru önergesi (6/266) 12.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Ege Bölgesinde
verimliliği artırma projesi uygulanan illere ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/270) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı 13.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, sanayide doğalgaz
kullanımının özendirilmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/291) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 14.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, iş dünyasının rekabet
gücünün artırılmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/332) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 15.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, sanayide kullanılan
elektriğe yapılan zammın iş dünyasına etkilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/336) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı 16.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki küçük esnafın sorunlarına ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/375) ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 17.- Gaziantep Milletvekili
Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in teşvik kapsamına alınmasına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/376) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 18.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Malatya Şeker Fabrikasının alacaklı çiftçilere verdiği küspe bedeli fişlerine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/395) ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 19.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, büyük mağazaların
piyasada oluşturduğu bazı sorunlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü
soru önergesi (6/422) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın
cevabı 20.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, iplik ithalatının yerli
iplik ve pamuk üreticilerine etkisine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
sözlü soru önergesi (6/456) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı 21.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, hipermarketlerin çalışma
saatleri ve yerlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/458) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 22.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, borçlu esnafın
desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/477) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 23.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep Organize Besi Bölgesine ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/500) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 24.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Aksaray Organize Sanayi Bölgesine ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/665) ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 25.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, tekstil ve hazır giyim
sektöründeki sıkıntılara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/684) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 26.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Gönen’de kurulması planlanan çimento
fabrikasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/727) ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 27.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, tekstil sektörünün sorunlarına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/731) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 28.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, demir
fiyatlarının artışına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/742) 29.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Niksar Organize Sanayi Bölgesine ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/745) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, AB’nin genişlemeden
sorumlu üyesinin açıklamalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin’in cevabı (7/2886) 2.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru istihdamına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/3100) 3.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, uzman jandarmaların özlük haklarına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/3436) 4.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Samsun-Ceyhan boru hattı inşasına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/3528) 5.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’de tahsilata konulan çeklere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı (7/3533) 6.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
CEDAW Komitesine sunulacak dönemsel rapora ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/3546) 7.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, TOKİ’nin Kuveyt Yatırım
İdaresiyle imzaladığı mutabakat muhtırasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/3588) 8.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, TOKİ’nin Siirt’te aldığı
bir araziye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı (7/3635) 9.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, özürlü aylıklarının yetersizliğine, - Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Alo 183 çağrı
merkezinin işlevselleştirilmesine, İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/3652,
3653) 10.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
bir genelge doğrultusunda yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/3723) 11.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir holding sahibinin
yaptığı açıklamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/3730) 12.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bir soru önergesine verilen cevaba ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in
cevabı (7/3897) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 13.00’te açılarak altı oturum yaptı. Ordu Milletvekili
Rahmi Güner’in, 2008 yılı hasat dönemine ve fındık
üreticilerinin beklentilerine, Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana’daki karpuz ve
buğday üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken önlemlere, İlişkin gündem
dışı konuşmalarına Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu; Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, İşkenceye Karşı Mücadele
Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşmasına Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Cevap verdi. Giresun
Milletvekili Murat Özkan, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin fındık alım satım
politikasına ilişkin bir açıklamada bulundu. Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve 20 milletvekilinin, kuraklık nedeniyle üreticilerin yaşadıkları sorunlar
konusunda genel görüşme (8/5), Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 23 milletvekilinin, Mersin ilinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması (10/214), Açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında bulunan, Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın (1/568) (S. Sayısı: 223) görüşmelerine devam edilerek, komisyonca
geri çekilen bir madde dışında, maddeleri kabul edildi; verilen aradan sonra
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi. 2’nci sırasında
bulunan, Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
(1/591) (S. Sayısı: 238) görüşmelerine başlanılarak tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlandı, maddelerine geçilmesi kabul edildi. Konya
Milletvekili Faruk Bal, Tokat Milletvekili Osman Demir’in, daha önce yapmış
olduğu konuşmada geçen sözlerini çarpıttığı iddiasıyla bir konuşma yaptı. 17 Haziran 2008
Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 19.57’de son verildi.
No.: 167 II.- GELEN KÂĞITLAR 13 Haziran 2008 Cuma Tasarılar 1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti Arasında İşbirliği İçin Ortak Komite Kurulmasına
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/599)
(Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2008) 2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kırgız
Cumhuriyetindeki Tika Program Koordinasyon Ofisinin
Faaliyetine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/600) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.6.2008) 3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/601) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2008) 4.- Gümrük Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı (1/602) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji; Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.6.2008) 5.- Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı (1/603) (Plan ve Bütçe; Avrupa
Birliği Uyum ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2008) 6.- Spor
Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/604) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2008) Teklifler 1.- İstanbul
Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve 4 Milletvekilinin; Denizde Can ve Mal
Koruma Hakkında Kanun ve Limanlar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/275) (Adalet ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.6.2008) 2.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 41 Milletvekilinin; Perakende Ticaret ile
Esnaf ve Sanatkarlık Hizmetlerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun Teklifi (2/276) (Adalet; İçişleri; Avrupa Birliği Uyum ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2008) 3.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 4 Milletvekilinin; Türk Ceza Yasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/277) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.6.2008) 4.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş ve 3 Milletvekilinin;
Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/278) (Adalet
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2008) 5.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 7 Milletvekilinin; Muhtaç
Durumdaki İşsiz Aile Reislerine, Kendilerine İş Bulup Çalışmaya Başlayıncaya
Kadar, 16 Yaşından Büyüklere Net Ödenen Asgari Ücretin Yarısına Kadar Aylık
İşsizlik Aile Yardım Ödemesi Yapılarak, Muhtaç Durumdaki Ailelerin Sosyal
Koruma Altına Alınmasına Dair Kanun Teklifi (2/279) (Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.6.2008) 6.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/280)
(Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.6.2008) 7.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in; Hakimler ve Savcılar
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/281) (Adalet
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.6.2008) 8.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/282) (Adalet
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.6.2008) Rapor 1.- Elektrik
Piyasası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/554) (S.
Sayısı: 249) (Dağıtma tarihi: 13.6.2008) (GÜNDEME) No.: 168 Tezkereler 1.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/462) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.6.2008) 2.- Sivas
Milletvekili Mehmet Mustafa Açıkalın, Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu,
Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk ve İstanbul
Milletvekili Ömer Dinçer’in Yasama
Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/463)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2008) 3.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/464) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2008) 4.- Samsun Milletvekili
Fatih Öztürk’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/465) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2008) 5.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/466) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10.6.2008) 6.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/467) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10.6.2008) Rapor 1.- Dopingle
Mücadele Kanunu Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/562) (S. Sayısı: 250) (Dağıtma tarihi: 16.6.2008) (GÜNDEME) No.: 169 Tasarılar 1.- Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/605) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Avrupa
Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.6.2008) 2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür, Bilim,
Eğitim, Basın-Yayın ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/606) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2008) 3.- Türkiye
İhracatçılar Meclisi İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı (1/607) (Adalet; Plan ve Bütçe ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.6.2008) 4.- Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/608) (Plan ve Bütçe; İçişleri ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.6.2008) Teklif 1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun; Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/283) (Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.6.2008) Raporlar 1.- İskân
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/539) (S. Sayısı: 251) (Dağıtma tarihi:
17.6.2008) (GÜNDEME) 2.- Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları
Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/542) (S. Sayısı: 252) (Dağıtma
tarihi: 17.6.2008) (GÜNDEME) 3.- Kamu İhale
Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonları Raporları (1/584) (S. Sayısı: 253) (Dağıtma tarihi: 17.6.2008)
(GÜNDEME) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 Milletvekilinin,
gıda ürünleri üretiminde insan sağlığını etkileyen uygulamaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/215) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/6/2008) 2.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz ve 28 Milletvekilinin, taş ocaklarının çevreye
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/216) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/6/2008) 3.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 36 Milletvekilinin, Ankara’ya verilen Kızılırmak
suyu ile ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/217) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/6/2008) 17 Haziran 2008 Salı BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
118’inci Birleşimini açıyorum. III.- Y O K L A M A BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim. Gündem dışı ilk söz, konut edindirme yardımı ödemelerinin
ertelenmesi konusunda söz isteyen Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün’e aittir. Buyurun Sayın Tüzün. (CHP sıralarından
alkışlar) IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, konut edindirme yardımı ödemelerine ilişkin
gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın
cevabı YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 9 milyon çalışanımızı yakından ilgilendiren ve akıbeti yılan
hikâyesine dönen “konut edindirme yardımı ödemeleri” konusunda gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Değerli arkadaşlar… Başkanım, içerideki gürültü… BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çok büyük bir uğultu var içeride.
Lütfen Hatibi dinleyelim. Buyurun. YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 1987 yılında dar
gelirli vatandaşlarımızın konut sahibi olabilmesi için çalışanlarımızın
maaşlarından yapılan kesintiler 1995 yılına kadar devam etmiş, Türkiye’nin elit
bir kısmı lüks dairelere sahip olduktan sonra da bu kesintilere son
verilmiştir. 2005 yılında TOKİ’nin hazırlamış olduğu
raporda KEY paralarının -yani konut edindirme yardım paralarının- sosyal değil,
sosyetik konutlara gittiği ifade edilmektedir. Ayrıca, ilgili bankanın KEY kesintilerinin
piyasadaki faiz oranlarının çok altında nemalandırılarak hak sahiplerinin
zarara uğratıldığı söylenmektedir. Maalesef düşük faiz
uygulandığı. Günün uygulanmakta olan piyasa şartlarından düşük faiz
uygulanmamış olsaydı dar gelirli vatandaşlarımız da ev sahibi olurdu
denilmektedir. Değerli arkadaşlarım, bunları ben söylemiyorum, Toplu Konut
İdaresinin düzenlemiş olduğu 2005 yılındaki raporda var. O günden bugüne
geldiğimizde hiçbir şeyin değişmediğini de görmüş bulunuyoruz ve aksine, tam
tersine de devam etmiştir. O günkü yönetimleri eleştirenler bugün daha
fazlasını uygulamaktadırlar. Özellikle basından da takip ettiğimiz kadarıyla
AKP İktidarına yakın olan müteahhitlerin TOKİ
tarafından ihaleyle ödüllendirildiğini görüyoruz ve duyuyoruz. TOKİ’den toplam bedeli 4 milyar 200 milyon YTL ihale alan
ilk yirmi firmaya baktığımızda, AKP’ye yakınlığıyla bilinen ve kamuoyunun da
çok yakından bildiği isimlerin, şirketlerin olduğunu görüyoruz. Değerli arkadaşlarım, TOKİ’nin
sürdürdüğü uygulamaların mali portesi yaklaşık 17 milyar yeni Türk lirasıdır ve
ekonomiye aktardığı pay ise 11 milyar yeni Türk lirasıdır. Yapılan
açıklamalarda “Bu kaynak gerek herhangi bir özerk fondan gerekse devlet
bütçesinden pay almadan temin edilmiştir.” denilmektedir. Bunu kim söylüyor?
Bunu ilgili Bakan söylüyor, ama bunun doğru olmadığını şimdi sizlere
ispatlayacağım. Değerli arkadaşlarım, Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının
sermayesinin -bakın altını çizerek söylüyorum, bu sermayenin- yüzde 61’i “konut
edindirme yardımı” adı altında milyonlarca kamu çalışanından kesilen paralardan
oluşuyor. Bu, TOKİ’nin raporlarında da belirtiliyor.
Çalışanlarımızdan kesilen konut edindirme yardımlarıyla sosyal değil, sosyetik
konutlar yapıldığı da itiraf ediliyor. Oysa TOKİ’nin
ana sermayesini KEY ödemelerinin oluşturduğu ortadadır. Bu gerçekten
bakıldığında, TOKİ bu kadar kâr eden bir kurumsa, 11 milyar YTL ekonomiye
aktarılıyorsa, çalışanlarımızın KEY alacaklarının da ona göre artması gerekmez
miydi? Maalesef, baktığımızda, durumun böyle olmadığı, çalışanlarımıza “sus
payı” adı altında paraların ödeneceği ortadadır. Resmî rakamlara bakıldığında
ve açıklandığında, enflasyonun altında her geçen gün ezilen çalışanlarımız bu
haklarından da faydalanamamaktadır. Değerli arkadaşlarım, AKP İktidarı tarafından yaklaşmakta olan
yerel seçimler öncesi bu ödemelerin seçim yatırımı olarak -bakın altını çizerek
söylüyorum, seçim yatırımı olarak- yapılacağı kamuoyuna ilgili Bakanlık
tarafından açıklanmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Tüzün, bir dakika ek süre
veriyorum, lütfen tamamlayın. YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – AKP İktidarının bir lütfuymuş
gibi maalesef gösterilmektedir. İşte beyanların eksik olduğu söyleniyor ama 9
milyon çalışanın 1 milyonunun beyanı eksik ise, 8 milyon çalışanın beyanı
doğrudur ve bunların en kısa zamanda ödenmesini talep ediyoruz. Yaklaşık altı yıldır iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi,
maalesef her seçim dönemi yaklaştığında KEY ödemelerini gündeme getirmiştir;
iki ileri bir geri adım atarak da süreyi devamlı uzatmaktadır. Çalışanlarımızın
ekonomik olarak çok zor durumda olduğunu biliyoruz ve başta iktidar partisinin
mensupları ve Hükûmetin ilgili bakanları, her gündeme
geldiğinde bu ödemelerin yapılacağını söyledi, bugüne kadar yapılmadı. Bunun,
en kısa zamanda bu ödemelerin yapılmasını talep ediyoruz. Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzün. Sayın milletvekilleri, gerçekten çok büyük bir gürültü var.
Hatibin konuşmasıyla kendisini ilişkilendirmeyen, onu dinlemek istemeyen
arkadaşlarımız dışarıya çıkabilirler. Hükûmet adına şimdi söz
sırası Sanayi Bakanı Sayın Zafer Çağlayan’da. Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar) SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Evet, ben, sizlere konut edindirme yardımı ödemelerine ilişkin
olarak bilgi vermek için huzurlarınızdayım. Konut edindirme yardımı hesapları, 15 Kasım 2006 tarihli mülga
3320 sayılı Memurlar ve İşçiler ile Bunların Emeklilerine Konut Yardımı
Yapılması Hakkında Kanun uyarınca Emlak Bankası AŞ’de oluşturulmuş, devlet
memurları ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na tabi 10 ve üzerinde işçi
çalıştıran iş yerlerinde çalışan işçilerin bu yardımdan yararlandırılmaları
amaçlanmıştır. Söz konusu hesaplar için memur ve işçilerin maaşından bir kesinti
yapılmamış olup biriken tutarlar onlar adına işverenleri tarafından yatırılan
miktarlardır. KEY’e ilişkin esaslar, 3320 sayılı
Kanun ile belirlenerek uygulama 1 Ocak 1987 tarihinde başlamıştır. Anılan Kanun
uyarınca KEY tutarları hak sahipleri adına ilgili kurumlar ve işverenlerce
tahakkuk ettirilerek, Türkiye Emlak ve Kredi Bankasında Toplu Konut ve Kamu
Ortaklığı İdaresi Başkanlığı adına açılacak devlet memurları ve emeklileri
konut edindirme yardımı hesabına ödenmiştir. Toplanan paraların devlet tahvili,
hazine bonosu veya gelir ortaklığı senedine yatırılmak suretiyle
nemalandırılabileceği ve söz konusu hesaplarda toplanan paraların bakiyesine
altı ay vadeli mevduata uygulanan oranda faiz tahakkuk ettirileceği hükme
bağlanmıştır. KEY uygulamasının konutu bulunmayan çalışanlara işverenlerince yüz
seksen ay süreyle yapılması ve yardımdan yararlanabilmek için hak sahibi
çalışanın adına en az on sekiz ila otuz altı ay süreyle para yatırılmış olması
şartı getirilmiştir. Yaklaşık dokuz yıl süren KEY uygulamasına 11 Kasım 1995 tarih ve
4130 sayılı Kanun ile son verilmiştir. Ancak uygulamada KEY hak sahiplerine
ilişkin kimlik ve yatırılan yardım tutarlarını içeren bilgilerin derlenemediği
ve bankaya ulaştırılamadığı görülmüş, konunun çözüme kavuşturulmasını teminen KEY hesaplarının tasfiyesine ilişkin 29 Aralık 1999
tarihli ve 588 sayılı Kanun Hükmünde Kararname yürürlüğe konulmuştur. Anılan
Kanun Hükmünde Kararname’yle 3320 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmıştır. Bu kapsamda bankanın pasiflerinde izlediği KEY hesapları nedeniyle
tabi olduğu yükümlülüklerin karşılığı olarak, devir tarihi itibarıyla değeri
395,7 milyon YTL tutarındaki gayrimenkullerin banka aktiflerinden çıkarılarak,
gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüştürülen Emlak Konut AŞ’ye ayni sermaye
olarak devredilmesi yoluyla bahse konu hesapların tasfiye edilmesi
öngörülmüştür. Böylece KEY hak sahipleri, adlarına yatırılan konut edindirme
yardımı ve nemaları karşılığında Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının
hissedarı durumuna gelmişlerdir. Hak sahiplerine hisse devrinin gerçekleşmesine
kadar geçecek süre içinde bu hisselerin mali ve yönetimsel haklarının temsili
TOKİ olarak belirlenmiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 588 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin uygulamasına ilişkin esasları belirleyen 2000/575 sayılı
Karar ile KEY hesaplarını tahakkuk ettirmek ve ilgili bankaya devretmekle
görevli kurum veya kuruluşlar, hak sahipleri adına yapılan yardım tutarları ile
emekli sigorta sicil numaralarının yer aldığı listeleri Türkiye Emlak Bankası
AŞ Genel Müdürlüğüne iletmekle görevlendirilmişlerdir. Hak sahiplerine ilişkin bilgilerin ilgili kuruluşlarca 18/8/2001 tarihine kadar bankaya gönderilmesi öngörülmüştür.
Ancak gerek 6 Temmuz 2001 tarihi itibarıyla bankacılık lisansı iptal edilen
Emlak Bankası AŞ’nin eleman yetersizliğinden gerekse kuruluşların gerekli
bilgileri verilen sürede göndermemeleri sonucunda hak sahibi tespit işlemleri
tamamlanamamıştır. Söz konusu problemin çözümüne yönelik olarak 5664 sayılı
Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanun
hazırlanmış ve söz konusu Kanun 30 Mayıs 2007 tarihli Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anılan Kanun’un 3’üncü maddesi 1’inci fıkrası uyarınca ilgili
kurum ve kuruluşlar hak sahiplerine ilişkin listeleri altı ay içinde bankaya
göndermekle yükümlü kılınmışlardır. 30/11/2007
tarihinde dolan süre, çeşitli kurum ve kuruluşların hak sahiplerine ilişkin
verileri zamanında bankaya iletmemiş olması nedeniyle Bakanlar Kurulunca 29
Şubat 2008 tarihine kadar uzatılmıştır. Bilindiği üzere 5664 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinin 4’üncü
fıkrası kapsamında, tasfiye hâlinde Türkiye Emlak Bankası tarafından
hazırlanmakta olan hak sahiplerinin isim, konut edindirme yardımı ve nemalarını
içeren listelerin Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına teslimine ilişkin
süreyse mayıs ayı sonunda dolmuştur. Hazineden sorumlu Bakanın bu süreyi iki ay
uzatma yetkisi bulunmaktadır. Hak sahiplerine ilişkin verilerin tamamlanarak
bankaya gönderilmesi ve azami sayıda hak sahibinin ödemelerden
yararlanabilmesini teminen mayıs sonrasında da hak
sahiplerinin tespit çalışmaları sürdürülmüştür. Banka hak sahiplerini ve
yapılacak ödemelere ilişkin listeleri 21 Hazirandan itibaren Emlak Gayrimenkul
Yatırım Ortaklığına ileteceğini açıklamıştır. Kanun’un 4’üncü maddesi 7’nci fıkrası kapsamında Emlak Gayrimenkul
Yatırım Ortaklığı tarafından belirlenecek ödeme planı ve süresine göre temmuz
ayı içerisinde Ziraat Bankası şubelerinden konut edindirme yardımı ödemelerine
başlanılacaktır. Konut edindirme yardımı ödemelerinde herhangi bir erteleme
veya gecikmeden bahsetmek mümkün değildir. Yasa’ya konulan süre uzatımı yetkisi
azami sayıda hak sahibinin yararlanmasını sağlamaya yönelik olup bu süreler de
en asgari düzeyde tutulmuştur. Görüldüğü üzere, 1995 yılından bu yana devam
eden sorunları çözerek vatandaşlarımıza en kısa sürede ödeme yapabilmek için
elimizden geleni yapıyoruz. Teşekkür ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan. Gündem dışı ikinci söz, 17 Haziran Çölleşme Günü vesilesiyle söz
isteyen, Trabzon Milletvekili Sayın Safiye Seymenoğlu’na
aittir. Buyurun Sayın Seymenoğlu. (AK Parti
sıralarından alkışlar) 2.- Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu’nun, 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele
Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması SAFİYE SEYMENOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 17 Haziran günü, Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü sebebiyle
şahsım adına gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Haziran 1994 tarihinde
Paris’te Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi kabul edilmiştir. 14-15 Ekimde imzaya
açılan bu Sözleşme 26 Aralık 1994’te yürürlüğe girmiştir. Yeryüzündeki
insanların 1,2 milyarının, karaların yüzde 25’inin, kurak alanların yüzde
75’inin ve yüzde 90’ı gelişmekte olan 110 ülkenin çölleşme tehdidi altında
olması bu konuda ciddi önlemler alınması gerektiği yolunda sinyaller
vermektedir. Birleşmiş Milletler Çevre Programı çölleşmenin genel maliyetinin
yılda 42 milyar dolar olduğunu değerlendirmektedir. Maddi kayıpların yanı sıra
manevi kayıplar da insanoğlunu tehdit etmektedir. Bu yüzden fiziki sorunlara
olduğu kadar açlık, yoksulluk, göç ve eğitimsizlik konularına da eğilmek
gerekmektedir. Özellikle dünya üzerindeki karaların üçte 1’inden daha fazlasını
kaplayan kurak alanlarda ortaya çıkmaktadır. Çölleşme, toprak tabakasının son derece hassas, bitki tabakasının
son derece ince ve iklimin son derece sert olduğu bu bölgelerde kendini
hissettirmektedir. Dolayısıyla çölleşme toplam kara alanının yüzde 30’una zarar
vermektedir. Kuraklık genellikle çölleşmeyi başlatır veya daha da kötüleşmesine
sebep olur. Yanlış tarım uygulamaları toprağı tüketmektedir. Aşırı otlatma
toprağı erozyondan koruyan bitki tabakasını ortadan kaldırmaktadır. Ormanların
tahrip edilmesi, araziyi toprak yapan ve bu ikisini birbirine bağlayan imkânı
yok etmektedir. Yanlış sulama, tarım yapılan araziyi tuzlu bir hâlde bırakmakta
ve her sene 500 bin hektarı çölleştirmektedir. Bu miktar her yeni sulamaya
açılan alana eşittir. Nüfus ve tarımsal ürünlere olan talep artıkça topraktan yararlanmada
klasik yöntemlerin yetersiz kaldığı gözlemlenmektedir. Tek tip tarım gibi yeni
uygulamalar bu durumu daha vahim bir hâle getirmektedir. Ülkemizin coğrafi konumu, iklim şartları ve çağlar boyunca çeşitli
medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir mekân olması toprağımızı çölleşme ve
kuraklığa hassas bir konuma getiren başlıca nedenlerdir. Ülke topraklarının yüzde 86’sının erozyon tehdidi altında olması,
erozyonu çölleşmenin en önemli sebebi yapmaktadır. İklimsel verilere göre ülkemizde Iğdır ve Konya ovaları ile
Güneydoğu Anadolu Bölgesi kuraklık ve çölleşmeye en hassas bölgeler olarak
ortaya çıkmaktadır. Unutulmamalıdır ki ülkemizdeki çölleşmenin ana sebebi erozyon
olması sebebiyle ülke topraklarının tamamına yakınını tehdit etmektedir. Çölleşmenin yaratabileceği en önemli sonuçlar olarak yoksulluk,
kötü sağlık ve beslenme koşulları, gıda güvencesinden yoksunluk, göç ve göçün
getirebileceği sorunlar, tarım, mera ve orman alanlarının verimsizleşmesi,
biyolojik çeşitliliğin azalması ve sosyoekonomik problemler olarak sayılabilir.
Çölleşmeyle mücadele amaçlı olarak Hükûmetimiz
ve Bakanlığımızca “Çölleşme ile Mücadele Ulusal Eylem Programı” kamu kurum ve
kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin katılımıyla hazırlanarak, 9 Mart 2005
tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Ulusal Koordinasyon
Birimi Sözleşme’nin gereği olarak oluşturulmuş ve taslak yönetmelik
hazırlanmıştır. Çölleşme ve kuraklıkla mücadelenin en önemli araçları ormanlardır.
Eylem programıyla, 2008-2012 yılları arasında 2 milyon 300 bin hektar alanda
bozuk ormanlık alanların rehabilitasyonu, ağaçlandırma
ve erozyon kontrolü çalışmaları yapılması planlanmıştır. Ülkemiz çölleşmeyi ulusal bir problem olarak görmemektedir.
Sözleşme uygulamalarında daha etkin olarak yer almak amacıyla, Sözleşme’nin
yedinci gözden geçirme ve bilim ve teknoloji komite toplantıları, 3-14 Kasım
2008 tarihleri arasında, ülkemiz ev sahipliğinde düzenlenecektir. Kuzey Akdeniz
ülkelerindeki çölleşmeyi izlemek amacıyla, Avrupa Uzay Ajansıyla iş birliğine
gidilerek Çölleşmeyi İzleme Projesi hazırlanmış ve çalışmalar devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, buyurun tamamlayın lütfen. SAFİYE SEYMENOĞLU (Devamla) – Teşekkürler Başkanım. Güneydoğu Avrupa Kuraklık Yönetim Merkezi: Doğu ve Güney Avrupa
ülkeleriyle birlikte Güneydoğu Avrupa Kuraklık Yönetim Merkezinin kuruluşunda
yer alınmıştır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime son verirken, 17 Haziran Çölleşmeyle Mücadele
Günü’nün geleceğimizi tehdit eden çölleşmeye dikkat çekmesi ve toplumsal
bilincin oluşmasına katkı sağlayacağına inanıyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seymenoğlu. Gündem dışı üçüncü söz, Van ilinin sorunları ile çölleşme
konularında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’a
aittir. Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar) 3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Van ilinin sorunlarına ve çölleşmeye karşı
alınması gereken önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün, ülkemizin yoğun gündemi içerisinde, biraz önce de Sayın
Milletvekilimizin ifade ettiği çok önemli bir konuyu gözden uzaklaştırıyoruz,
görmezden geliyoruz endişesiyle söz almış bulunuyorum. Bugün Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü olarak kutlanmaktadır.
Gerçekten çölleşme bir insanlık sorunu, bir evrensel sorun, dünya sorunu hâline
gelmiş; ülkemizi de çok yoğun, dünyadan daha fazla ilgilendiren çok temel bir
sorun olarak önümüzde durmaktadır. Çölleşmeyi, değerli arkadaşımızın da ifade
ettiği gibi, toprağın ölümü, toprağın doğal dengesini kaybetmesi, doğal
özelliklerini yitirmesi olarak tanımlamak mümkündür. Çölleşmenin birçok sebebi
olabilir ama sonucu toprağın ölümüdür, toprağın ölümü ise insanlığın kıyameti
olacaktır. Değerli milletvekilleri, Van ilimizin sorunlarını çölleşme
kapsamında, çölleşmenin tehlikesinin ışığında sorgulamak lazım. Van’ın değerli
milletvekilleri mutlaka Van’ın sorunlarını benden daha iyi biliyorlar ama Van’a
yaptığımız bir ziyaret dolayısıyla ve Çölleşmeyle Mücadele Günü dolayısıyla
arkadaşlarımızın da hoşgörüsüyle Van ilinin sorunlarıyla ilgili de üç beş cümle
söylemek istiyorum. Ama önce bu çölleşme dediğimiz hadiseye dikkatinizi çekmek
istiyorum. Bugün ülkemizin yüzde 63’lük kısmında şiddetli ve çok şiddetli
çölleşme yaşanmaktadır. Ülke topraklarının yüzde 36’lık kısmında aşırı çölleşme
dediğimiz, artık son noktaya gelinen bir duruma ulaşılmıştır. Bugün ülkemizin
birçok bölgesi cennet vatanımız, işte, dünyanın çöl bölgelerine benzer bir
vahamet arz etmektedir. Değerli milletvekilleri, her bölgede yaşanan bir sorunu bu
kapsamda dile getirmek lazım. Benim ilimde, Hatay ilinde Amik Gölü kurutuldu.
Bugün Amik Ovası çölleşmeyle boğuşmaktadır. Eğer incelersek bugün ülkemizin her
biri bir dünya cenneti olan veya insanlığın ortak değeri olan sulak alanlarımız
tek tek kurutuldu. Sultan Sazlığı, Seyfe Gölü, Ereğli
Sazlığı, Hotamış Sazlığı, Eşmekaya
Sazlığı bütünüyle kurutuldu. Yalnız bu sazlıkların, bu sulak alanların
kurutulması değil, buradaki canlı hayat da kurutuldu. Burada, artık ne kuş
yaşıyor ne böcek yaşıyor ne balık yaşıyor ne de insan yaşıyor. Tedbir
alınmadığı takdirde, Tuz Gölü, Tersakan Gölü, Akşehir
Gölü ve Eber Gölü de hızla kurumaya doğru sürükleniyor, korkarız ki Beyşehir
Gölü, Burdur Gölü ve Acıgöl de çölleşmenin sonucu, kurumanın sonucu çölleşmenin
kervanına katılacak. Çölleşmeyle mücadele kapsamında Van’ın sorunlarından bahsetmek
istiyorum. Çölleşmeyi engellemenin, çölleşmeyle mücadelenin en etkin yolu,
sürdürülebilir tarımı gerçekleştirebilmektir. Eğer bir toprakta tedbirlerini
alarak tekniğine uygun tarım yapıyorsanız, orada çölleşme olmaz. Değerli milletvekilleri, Van ilinde maalesef çiftçimiz hızla
tarımdan uzaklaştırılıyor, gördüğüm bu. Erciş Şeker Fabrikasının şeker pancarı
üreticileri yarı yarıya düşmüş durumda. 7.500 kayıtlı çiftçi, bugün 3 bine
düşmüş durumda. 200 küsur bin ton şeker pancarı bugün yaklaşık 100 bin ton
dolaylarına düşmüş durumda. 30 bin ton kapasiteli Erciş Şeker Fabrikası bugün
15-18 bin ton kapasitesine düşmüş durumda. Çiftçi şeker pancarı ekmez olmuş.
Çiftçi tarımdan uzaklaşır olmuş. Ekilmeyen toprak hızla çölleşiyor. Ekilmeyen toprak bizim değil.
Bu toprakları atalarımız belki kanıyla vatanlaştırdı, ama biz çocuklarına düşen
sorumluluk, terimizle o toprakların vatan olmasını temin etmek ve devam
ettirmektir. Dolayısıyla, Van ilinde gördüğüm, bu vatanımızın bu cennet
köşesinde birçok olumsuzlukla mücadele eden insanlarımızın elinden eğer üretimi
de alırsak, desteklemez, göz göre göre… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayınız. MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …çiftçimizi, insanımızı doğdukları
yerde, bildikleri işi yaparak onurlu yaşamaktan uzaklaştırırsak, maalesef,
işte, bir sonuç olarak söylüyorum, bugün ülkemizin yüzde 63’lük kısmında
yaşanan çölleşme sürecini her yerde yaşarız. Ben, özellikle Van ilimizin
değerli milletvekillerine de istirham ediyorum. Erciş’te 80 bin kişi yaşıyor
arkadaşlar. Bir vilayet merkezi kadar güzel bir şehir. Bu
insanlarımızı bu topraklarda karınlarını doyurarak yaşatmak lazım. Bunun
için üretmelerine imkân vermek lazım. Doğu Anadolu’daki Ağrı, Kars, Muş ve Erciş Şeker Fabrikalarının
özelleştirileceği söyleniyor. Doğru değil. Buradaki şeker
fabrikasının çalışmasına, bir sosyal maliyet olarak devletimizin, toplumun
destek vermesi lazım. Bu fabrikalar üretmeli, bu fabrikaların
çalışmasını temin edecek şeker pancarını oradaki insanlarımız üretmelidir.
Kaçak şeker, bu bölgedeki insanımızın, maalesef, ekmeğiyle oynamayı
getirmektedir. Dikkatinize sunuyorum. Hem çölleşmeyi hem Van ilimizde yaşanan bu sorunu dikkatinize
sunuyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır. Gündeme geçiyoruz. Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Sayın Hayati Yazıcı, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 2, 13, 95, 169, 207 ve
278’inci sıralarındaki soruları; Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan,
gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 7, 14, 31, 32, 45, 46, 62, 87, 117, 119, 134,
151, 296, 315, 356, 360, 371 ve 374’üncü sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanların
bu istemlerini sırası geldiğinde yerine getireceğim. Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır. Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonun
bazı sayın milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları hakkında on bir adet
raporu vardır. Raporların muhalefet şerhleri aynı olduğundan, ortak muhalefet
şerhi son raporun ardından okunacaktır. Şimdi raporları sırasıyla okutup bilgilerinize sunacağım: V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A)
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler 1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/167) (S.
Sayısı: 203) (x) 2.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması
hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/168) (S. Sayısı: 204) (x) 3.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici’nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması
hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/188) (S. Sayısı: 205) (x) 4.- Antalya Milletvekili Deniz
Baykal’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/189) (S. Sayısı: 206) (x) 5.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/209) (S. Sayısı: 207) (x) 6.- Hatay Milletvekili Gökhan
Durgun’un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/215) (S. Sayısı: 208) (x) 7.- Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halis’in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık
tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/217) (S. Sayısı: 209) (x) 8.- Mardin Milletvekili Ahmet
Türk’ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/219)
(S. Sayısı: 210) (x) 9.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/220) (S. Sayısı: 211) (x) 10.- Hatay Milletvekili Gökhan
Durgun’un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/221) (S. Sayısı: 212) (x) 11.- Niğde Milletvekili Mümin
İnan’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/234)
(S. Sayısı: 213) (x)
(x) 203, 204, 205, 206, 207, 208,
209, 210, 211, 212 ve 213 S. Sayılı Basmayazılar
tutanağa eklidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Başbakana yayın yoluyla hakaret suçunu işlediği iddia olunan Adana
Milletvekili N. Gaye Erbatur hakkında düzenlenen
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya
hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli
toplantısında görüşülmüştür. Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak
Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur hakkındaki
kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar
vermiştir. Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul Komisyon
Başkanı ve üyeler Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görevi suistimal suçunu işlediği iddia
olunan İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu hakkında
düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi
ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart
2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür. Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu hakkındaki
kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar
vermiştir. Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul Komisyon
Başkanı ve üyeler Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 298 sayılı Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık
Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında
görüşülmüştür. Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan,
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici adına Komisyonumuzda sözlü savunma yapmıştır. Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul Komisyon
Başkanı ve üyeler Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Antalya Milletvekili Deniz Baykal
hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık
Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun
19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür. Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak
Antalya Milletvekili Deniz Baykal hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa
saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul Komisyon
Başkanı ve üyeler Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 298 sayılı Seçim Kanununa muhalefet suçunu işlediği iddia olunan
Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani hakkında
düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi
ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart
2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür. Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak
Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani hakkındaki
kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar
vermiştir. Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul Komisyon
Başkanı ve üyeler Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Hakaret ve Silah Teşhiri (tehdit) suçlarını işlediği iddia olunan
Hatay Milletvekili Gökhan Durgun hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık
Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında
görüşülmüştür. Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak
Hatay Milletvekili Gökhan Durgun hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının
sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul Komisyon
Başkanı ve üyeler Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 298 sayılı kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık
Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında
görüşülmüştür. Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis adına Komisyonumuzda sözlü savunma yapmıştır. Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak
Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul Komisyon
Başkanı ve üyeler Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Suçu ve suçluyu övmek suçunu işlediği iddia olunan Mardin
Milletvekili Ahmet Türk hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık
Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında
görüşülmüştür. Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan Mardin
Milletvekili Ahmet Türk adına Komisyonumuzda sözlü savunma yapmıştır. Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak
Mardin Milletvekili Ahmet Türk hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Seçim Kanununa muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani hakkında düzenlenen Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında
Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli
toplantısında görüşülmüştür. Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak
Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani hakkındaki
kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar
vermiştir. Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Kasten yaralama ve Hakaret suçunu işlediği iddia olunan Hatay
Milletvekili Gökhan Durgun hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık
Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında
görüşülmüştür. Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak
Hatay Milletvekili Gökhan Durgun hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddia olunan Niğde
Milletvekili Mümin İnan hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık
Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında
görüşülmüştür. Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak
Niğde Milletvekili Mümin İnan hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler Muhalefet Şerhi Karma Komisyon’un, kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine dair
kararına aşağıda yazılı gerekçelerle muhalefet ediyoruz; (1) Dokunulmazlıklar konusunda, 22. Yasama Dönemindeki temel
sorun; mevcut Anayasanın 76. maddesiyle TBMM İçtüzüğünün 131 ve devamı
maddelerinin, düzenleniş amacına aykırı olarak ve çoğunluk diktasına dayalı bir
anlayışla uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Aynı anlayış ve uygulamanın 23. Yasama Döneminde de devam edeceği
görülmektedir. Bilindiği gibi, TBMM İçtüzüğünün 131 ve müt.
maddelerindeki hükümlere göre; Karma Komisyon, olayın ve suçlamanın niteliğine göre; ya
dokunulmazlığın kaldırılmasına ya da kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine
karar verecektir. Elbette bu değerlendirmeyi yaparken, önüne gelen dosya
kapsamını da göz önünde bulunduracaktır. Dosyanın geldiği safahat, suçlamanın
niteliği gibi hususları genel olarak göz önüne alıp, keza Anayasanın 76.
maddesinde düzenlenmiş olan “Milletvekili seçilme engeli” teşkil eden bir
suçlamanın söz konusu olup olmadığını da değerlendirerek; buna göre karar
verecek ve rapor hazırlayacaktır. Bunu yaparken, bir yargıç gibi davranmamak gerektiği açıktır.
Delillerin tartışmasından özenle kaçınmak gerekmektedir. Bu âdil ve objektif yaklaşım içinde hazırlanacak olan raporun, 2
ayrı sonucu olacaktır. Karma Komisyon ise, hiçbir objektif ölçü arayışına girmeden,
Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar doğrultusunda karar vermiştir. (2) 22. Yasama Döneminde, kişisel kaygı ve siyasi hesaplarla Meclis
iradesine tahakküm eden siyasi iktidarın, aynı anlayış ve uygulamayı bu dönemde
de devam ettirmek istediğini, demokrasi adına endişeyle gözlemliyoruz. Bu
endişe sebebiyledir ki, her zeminde demokrasi ve hukuk adına, AKP Grubunu
uyarmak gereğini duyuyoruz. Hükümet kaynaklı olarak sürdürülen bu hukuk tanımaz uygulamalar
sebebiyle; Anayasa ve İçtüzük açık bir şekilde ihlâl edilmektedir. Hukuka aykırı olan, çoğunluk diktasına dayalı olan bu yanlış
uygulamalar sebebiyledir ki; kişiler yargılanamamakta, bu durum gelişen süreçte
tıkanmalara yol açmaktadır. Bu yanlış uygulamalar ve dayatmalar sebebiyle; kamuoyunun doğru
bilgilendirilmesi mümkün olamamakta ve adli denetim süreci ihlâl edilmektedir. Dokunulmazlık kurumu ve keza soruşturma izni kavramları, Siyasi İktidar
tarafından hukuk tanımaz bir anlayışla yozlaştırıldığı ve kötüye kullanıldığı
içindir ki; TBMM belli bir süreçten sonra bazı bürokratlar ve kanun kaçakları
(58 ve 59. Hükümetler Dönemindeki Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı gibi) için
bir sığınma mercii haline getirilebilmiştir. Anılan kişi hakkında, yargı kararlarını uygulamamaktan dolayı
Yargıtay 4. Ceza Dairesine intikal eden 20’ye yakın dosya mevcuttur. Bu dosya
sayısının daha da artacağı anlaşılmaktadır. Keza, AKP Mersin Milletvekili Ali Er hakkındaki dosya da üzerinde
önemle durulması gereken bir dosyadır. Anılan Milletvekili hakkında, oğlunun
yol açtığı ve ölümle sonuçlanan trafik kazasıyla ilgili olayda, sanık konumuna
girerek olayı üstlendiği iddia edilmektedir. Bu çok ağır bir iddiadır. Bir Milletvekilinin
böylesine nitelikli bir iddiayla görevini sürdürmesi ve zan altında kalması,
Milletvekilliği sıfatı ve TBMM’nin saygınlığıyla bağdaşmaz. Ancak Hükümet
kaynaklı talep ve talimatlar sebebiyledir ki, çoğunluk diktası uygulaması
sonucunda, adı geçen Milletvekili de “âdil yargılanma hakkını”
kullanamamaktadır. Öte yandan; haklarında zimmet, dolandırıcılık, çete kurmak, kamu
taşıma biletlerinde kalpazanlık yapmak gibi suçlamalar bulunan
Milletvekilleriyle ilgili yargılamaların yapılamaması; kamuoyunun denetim
yapması ve bilgi alması süreçlerini olumsuz bir şekilde etkilemektedir.
Türkiye’nin “karanlık suç ilişkileri” dönemini teşkil eden Susurluk ve
bağlantılı dosyaların yargılaması bu yüzden uzun yıllar yapılamamıştır. Faili
meçhul cinayetlerin yoğun olarak işlendiği bir dönemi kapsayan bu olayların
gerçek boyutlarının ortaya çıkarılmamış olması sebebiyledir ki; aradan geçen 8-10
yıldan sonra benzer nitelikte olan Hrant Dink, Malatya cinayetleri, Rahip cinayetleri ve eylemleri
karşımıza çıkmıştır. Ergenekon ismiyle adlandırılan, ancak hazırlık tahkikatı
aşamasından itibaren Hükümet sözcüsü medya yapılanmasına Emniyet tarafından
servislerin yapıldığı bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz görülmektedir. Acz ifade eden ve
ibret verici olan bir diğer gelişme ise; henüz iddianamesi dahi
düzenlenmemiş olan bir soruşturma; Başbakan ve Kültür Bakanı tarafından, AKP
aleyhine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından açılan davayla irtibatlandırılabilmiştir. Böyle bir tablo ve sunuş, demokrasiler için utanç verici olmanın
ötesinde, demokrasinin geleceği bakımından da endişe vericidir. (3) Hükümet, dokunulmazlıklar konusunda sıkışmış durumdadır. 22.
Yasama Döneminde yarattığı hukuk dışı uygulamalar Hükümet’i esir almıştır. Bu
esaret, 23. Yasama Döneminde yeni hukuksuzlukları beraberinde getirmektedir. Hükümet, 23. Yasama Döneminde PKK terörü sebebiyle gelişen
toplumsal ve siyasi süreci, popülist bir anlayışla
istismar etme girişimi içindedir. Çoğunluk diktasına dayalı hukuk tanımaz uygulamalar 23. Yasama
Döneminde, Meclis bünyesinde giderek tırmanmaktadır. Gelinen süreçte, kamuoyunda doğmuş olan tepki sebebiyle; AKP
Hükümeti, kendi suçluluğunu ve sorumluluğunu bertaraf edebilmek amacıyla, bilgi
kirliliği ve karartma yaratarak; DTP’li
Milletvekillerinin şahsında, dokunulmazlıkların kaldırılması uygulamasını
gerçekleştirmek suretiyle, kürsü sorumsuzluğuna müdahalenin yolunu açmaktadır. Böyle bir süreçte, Hükümet’in bazı kavramları istismar ederek bir
oldu- bitti, bir emrivaki yaratmak istediği görülmektedir. Bu girişimlere, demokrasi ve hukuk adına engel olunması
gerekmektedir. Böyle bir girişim kaçınılmaz olarak, kürsü sorumsuzluğunun ihlâli
sonucunu doğuracaktır. Faşizan yapılanmayı ve Parti Devleti yapılanmasını
kurumsallaştırma yolunda ciddi bir mesafe sağlayan siyasi iktidar; bu yolla,
yasama sorumsuzluğunun da ihlâli sürecini başlatacaktır. Anayasa’nın 83/2 ve 14. maddesiyle bağlantılı olan suçlamalar
yönünden, TBMM Başkanlığına intikal eden dosyaların akıbeti hakkında karar
verme yetkisi TBMM-Karma Komisyonuna aittir. Bu süreçte artık geçerli olan
irade, Komisyonun iradesidir. Komisyon, dosya kapsamı ve yukarıda sözü edilen
maddeler çerçevesinde değerlendirmesini yapacaktır. TBMM Başkanlığına intikal eden bazı dosyaların, Karma Komisyonda
görüşülmesine fırsat verilmeden, Hazırlık Komisyonu veya TBMM Başkanlığı
aşamasında, Mahkemelerine veya Savcılıklara iade edilmesini; Karma Komisyon ve
Meclisin iradesine müdahale olarak gördüğümüzü önemle ifade ediyoruz. (4) Açıklanan sebeplerle; AKP Grubunun, çoğunluk diktasına dayalı olarak, keyfî ve sorumsuz
bir şekilde tesis ettiği bir Komisyon iradesi söz konusudur. Demokrasi ve
kurallarla böylesine sorumsuz bir şekilde oynanması kaçınılmaz olarak adalet
kavramını zedelemektedir. Bu anlatımlarımız çerçevesinde, dokunulmazlıkların kaldırılması
konusunda “ilkeli ve tutarlı” davranılmasının önemini bir kez daha
vurguluyoruz. Hukuk, kurallarla çalışır ve işler. Toptan veya götürü usulün,
hukukta yeri yoktur. Dokunulmazlıklar konusundaki temel ve objektif ölçü ise,
Anayasanın 76 ncı maddesidir. Bu madde kapsamında kalan suçlar yönünden ayrım yapılmadan,
yargılama sürecinin devam etmesi gerekir. Çünkü bu suçlar sübut bulduğu
takdirde, nitelikleri itibariyle Milletvekilliği göreviyle bağdaşmamaktadır.
Sübut halinde sürdürülmesi mümkün olmayan Milletvekilliği görevinin devam
etmesinin hiçbir hukuki açıklaması ve tutarlılığı söz konusu olamaz. Böyle bir durum, Anayasa ve İçtüzüğün ilgili hükümlerinin ihlali
anlamına gelir. 76 ncı madde ölçütünün dışında kalan
suçlar yönünden ise; dosyası bulunan Milletvekilinin talep ve savunması da
değerlendirilerek, dosya safahatına ve içeriğine göre karar verilmelidir. Bu aşamada, diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlıklarının
bulunduğu yolundaki AKP görüşlerini değerlendirmekte yarar görüyoruz. Önemle
ifade ediyoruz; diğer kamu görevlileri hakkında dokunulmazlık söz konusu
değildir. Kamu görevlileri hakkında “soruşturma izni” kavramı söz konusudur.
Soruşturma izni ilgili amir tarafından verilmediği takdirde, idari yargı prosedürü içinde, adli kovuşturma ve yargılama süreci
başlayabilmekte, daha doğrusu yargı denetimi süreci işlemektedir. Bu sebeple,
kamu görevlilerinin dokunulmazlığı değil, belli usul dairesinde yargılanması
söz konusudur. Nitekim, yakın tarihte
rektörler, kuvvet komutanları görevde iken yargılanmışlar, tutuklu kalmışlar,
beraat etmişler veya mahkum olmuşlardır. Salt bu süreç dahi; AKP sözcülerinin
söylemlerinin gerçeklerle ve mevzuatımızla ilgisi olmadığını göstermeye
yeterlidir. Öte yandan; kamu görevlileriyle ilgili olarak bu adli sürecin
dışında; görev yeri değişikliği, disiplin uygulamaları ve tazmin sorumluluğunun
varlığı da ayrı bir gerçektir. Bir kez daha ifade ediyoruz; soruşturma izni kavramı, görevin
mahiyeti gereği uygulanan bir hukuksal durumdur. En nihayet, soruşturma izni düzenlemesinden Hükümet rahatsız ise
veya gerçekten düzeltilmesine gerek görüyor ise yahut daha seri hale getirmek
istiyorsa; bu yöndeki yasal değişiklikleri her zaman değerlendirmeye açık
olduğumuzu hep ifade ettik. Ancak burada da, Hükümetin gayri ciddi ve tutarlı
olmayan tavrı hemen ortaya çıkmıştır. Çünkü; Hükümet,
soruşturma izni kavramını ve yetkisini kendi tekelinde tutarak; siyasi ve
kişisel yaklaşımına göre, soruşturma iznini kaldırmakta ya da reddetmektedir. Soruşturma izninin kısıtlanması veya kaldırılması yönünde 22.
Yasama Döneminde başta Bursa Milletvekili Sn. Ertuğrul Yalçınbayır
tarafından sunulan kanun tekliflerinin, AKP’nin oylarıyla reddedildiğini de
önemle ifade ediyor ve vurguluyoruz. Görüldüğü gibi; Hükümet, demokrasi arayışı içinde olmayıp,
dayatmacı bir anlayışla, kişisel çıkar ilişkileri ve siyasi kaygılarla;
dokunulmazlıkların kaldırılması sürecini toptan bir anlayışla engellemektedir. Böyle bir anlayış ve uygulamanın, hukukta ve anayasada yeri
yoktur. Tüm bu sebeplerle; Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar
doğrultusunda, kişisel çıkarlar ve siyasi kaygılarla, TBMM Karma Komisyonu’nun
AKP’li üyelerinin çoğunluk diktası yoluyla tesis ettikleri erteleme kararına
muhalefet ettiğimizi beyan ediyoruz. 20.03.2008 Halil Ünlütepe Turgut
Dibek Atilla
Kart Afyonkarahisar Kırklareli Konya Şahin Mengü Ali
Rıza Öztürk İsa
Gök Manisa Mersin Mersin Rahmi Güner Ali
İhsan Köktürk Ordu Zonguldak.
Muhalefet Şerhi 3/234 no ile işlem gören Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın
dokunulmazlığının kaldırılması isteğinin dönem sonuna kadar ertelenmesine dair
çoğunluk kararına muhalefet şerhimiz aşağıda arz edilmiştir. Milletvekili dokunulmazlığı birçok modern ülkede bulunduğu gibi
ülkemizde de anayasal bir hukuki müessese olarak yer almaktadır. Milletvekillerinin
görevlerinin niteliği gereği birçok haksız ve uydurma isnatla karşılaşmaları
muhtemeldir. Nitekim bu nedenle birçok suç tipi bakımından diğer kamu
görevlileri de benzer korumalara sahiptir. Ancak dokunulmazlıkla amaçlanan esas gaye milletvekillerinin
meclis kürsüsündeki konuşmaları sebebiyle sınırsız yargılanmazlık güvencesine
sahip olmaları yanında esas itibariyle iftira niteliğinde olacak ithamlardan
korunmalarını temin etmektir. Bugün ise komisyon önüne gelen dosyalardan
anlaşıldığı üzere sayın Başbakanımız hakkında zimmet, evrakta sahtecilik, cürüm
işlemek için teşekkül oluşturmak, bazı bakanlarımız hakkında vergi usul
kanununa muhalefet ve yine partilerinde önemli görevlerinde bulunan bazı
milletvekilleri hakkında sahtecilik, halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge
farklılığı gözeterek açıkça tahrik etmek, ihaleye fesat karıştırmak, kamu
kurumlarını dolandırmak, suçu ve suçluyu övmek gibi ağır toplumca yoğun antipati duyulan mahkûmiyetleri halinde, bırakınız bakan
olmayı milletvekili olmayı kamu görevi bile yapamayacak olan insanların
dokunulmazlık zırhına bürünerek bu müessesenin istismarına neden oldukları
anlaşılmaktadır. Bu durum; kamu vicdanında, demokratik sisteme, siyaset kurumuna,
meclisin üstünlüğüne gölge düşürmekte, derin yaralar açmaktadır. Çağdaş demokrasilerde bırakınız mahkûm olmayı bu tür isnatlarla
karşılaşan siyasetçiler ve kamu görevlilerinin görevden ayrılmaları neredeyse
yazısız bir kural haline gelmiştir. Dokunulmazlıkların kaldırılma isteğine AKP’li üyeler yargının
siyasallaştığı hâkim savcıların bağımsızlığını kaybettiği kamu görevlilerinin
de dokunulamazlığının bulunduğu, milletvekillerinin itibarının bu şekilde
korunduğu gerekçeleri ile karşı çıkmaktadırlar. Bu gerekçelerin hiç birisi
gerçekçi bulunmamaktadır. Her kurum içerisinde hatalar yapıldığı gibi kasıtlı yanlışlar da
yapılabilmektedir. İşine geldiğinde hukuka saygı talep eden yargı kararlarını
kendisine referans gösteren iktidar hatta zaman zaman
ana muhalefetin bu tavrı bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Bu
tavrın devamı halinde hakkındaki yargı kararını beğenmeyen bütün
vatandaşlarımıza “yargı siyasallaşmıştır ben bu kararı tanımıyorum” deme imkânı
getirecektir ki bu durum kaosa yol açacaktır. AKP’nin diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlığı bulunduğu
gerekçesi samimiyetten uzaktır. Bahsedilen kamu görevlilerinin dokunulmazlığını
AKP kaldırmak istemiştir de engel olan mı olmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak yukarıda belirtilen suçlardan
yargılanan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının devamı ile meclisin
itibarının korunacağını düşünmüyoruz. Tam tersine bir kurum varsa içindeki
sıfatını istismar edenleri ayıklayarak itibar kazanacağına inanmaktayız. Bu sayede haklarında uydurma isnatlardan milletvekillerinin
aklanmalarının önü açılmış olacaktır. Bütün bu nedenlerle MHP olarak dokunulmazlığın anayasamızda kürsü
dokunulmazlığı şeklinde yeniden düzenlenmesinin yerinde olacağına mevcut hal
itibariyle de haklarında fezleke olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının
kaldırılarak adaletin tecellisine tevdilerine karar verilmesi gerektiği
inancıyla muhalefet şerhimizi arz ediyoruz.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup bilgilerinize sunacağım. VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI A)
Tezkereler 1.- Tunus Parlamentosu Başkanı Fouad Mebazaa ve beraberindeki
heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/468) 12 Haziran 2008 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı’nın 28 Mayıs 2008
tarih ve 28 sayılı Kararı ile, Tunus Parlamentosu
Başkanı Sayın Fouad Mebazaa
ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur. Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 7.
Maddesi gereğince Genel Kurul’un bilgilerine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır,
okutuyorum: B)
Önergeler 1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun (6/706) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/61) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü sorular kısmının 335 inci sırasında yer alan
(6/706) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Reşat
Doğru Tokat BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir. Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri
sırasıyla okutuyorum: C) Meclis
Araştırması Önergeleri 1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin, gıda ürünleri üretiminde
insan sağlığını etkileyen uygulamaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/215) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Hormonlu, katkı maddeli, zirai ilaç, kimyasal gübre ve
antibiyotik kalıntısı ihtiva eden, hileli, genetiği değiştirilmiş gıda
üretiminin ve bu tür ürünlerin kısa ve uzun vadede insan sağlığına etkilerinin
araştırılması, üretici ve tüketicinin bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi
için Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz. 1) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) 2) Hüseyin Yıldız (Antalya)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Mümin İnan (Niğde) 5) Behiç Çelik (Mersin) 6) Recep Taner (Aydın) 7) Akif Akkuş (Mersin) 8) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir) 9) Ahmet Orhan (Manisa) 10) Alim Işık (Kütahya) 11) Hakan Coşkun (Osmaniye) 12) Faruk Bal (Konya) 13) Erkan Akçay (Manisa) 14) Necati Özensoy (Bursa) 15) Metin Ergun (Muğla) 16) Muharrem Varlı (Adana) 17) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) 18) Münir Kutluata (Sakarya) 19) Cemaleddin Uslu (Edirne) 20) Mustafa Enöz (Manisa) 21) Kamil Erdal Sipahi (İzmir) Gerekçe: Gıda güvenliğimizi tehdit eden unsurlar, hormonlar, katkı maddeleri,
tarım ilaçları, kimyasal gübreler, antibiyotikler, hileli gıda üretimi,
genetiği değiştirilmiş organizmalar olarak sayılabilirler. İnsan yaşamı için vazgeçilmez olan bitki ve etlerin yani gıdaların
uygun koşullarda üretilmemesi, insan sağlığı için hayati tehlikeler
oluşturmaktadır. Gıda güvenliği konusu, gelişmiş ülkelerde çok sıkı kurallara
bağlanmış, tüketicilerin sağlığının korunması için her türlü tedbir alınmıştır.
Gelişmiş ülkeler, hormon, tarım ilacı, kimyasal gübre kullanılarak yapılan
tarım üretiminden organik tarım üretimine geçmekte, tarımda ve gıda sanayinde
kullanılan pek çok madde yasaklanmaktadır. Organik ürünlere olan talep ise her
geçen gün artmaktadır. Gıda ihracatı yaptığımız pek çok ülke, ihraç ettiğimiz gıdalar
üzerinde sıkı denetimler yapmakta, standartlarına uygun olmayan gıdaların
ülkelerine girmesine izin vermemektedir. Almanlar ya da Rusların sağlığa zararlı bulup ülkelerine sokmadığı
ürünlerin iç piyasada tüketime sunulduğu, yani kendi vatandaşımızın sağlığının
tehlikeye atıldığı iddiaları ciddi olarak gündeme taşınmaktadır. Gıda güvenliğini sağlamakla görevli kuruluşların etkili denetimler
yapmaması, vatandaşlarımızda haklı olarak tükettiği gıdalara karşı bir
güvensizlik oluşturmaktadır. Bir araştırmaya göre, çocuklarımız, büyüklerimizin hiç
karşılaşmadığı 500'den fazla toksin madde ile karşılaşmakta, bu maddelerin
çeşitli etkilerine maruz kalmaktadırlar. Hormonlar, tarım ve hayvancılıkta daha az zamanda daha çok ürün
elde edebilmek, ürünlerin daha canlı ve güzel görünmesini sağlamak ve mevsimi
dışında ürün alabilmek için kullanılmaktadır. Hormonlu bitki ve etlerin, sürekli tüketildiğinde vücudun hormon
dengesini bozarak, bağışıklık sisteminin zayıflamasına, erken ergenlikten
şişmanlığa ve hatta kansere yol açtığı şüphesi mevcuttur. Tarım ilaçlarının aşırı, zamansız ve uygunsuz kullanımı, insan
sağlığı yanında toprağa, suya ve diğer canlılara da zarar vermektedir. Kanatlı ve büyükbaş hayvanlarda antibiyotik kullanımına kesimden
belli bir süre önce son verilmemesi halinde, bitkilere verilen tarım
ilaçlarında olduğu gibi doğrudan insanlara geçmektedir. Bilinçsizce kullanılan kimyasal gübreler, insan sağlığına zararlı
etkileri yanında, topraklarımızı ve sularımızı kirletmekte, topraklarımız
özelliğini ve rejimini kaybetmektedir. İnsan sağlığını tehdit eden bir diğer gıda güvenliği sorunu ise,
genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) sorunudur. Daha fazla verim alabilmek
için tohumların genetiği ile oynanarak doğal olmayan ürünler
yetiştirilmektedir. Yine, merdiven altı tabir edilen kaçak imalathanelerde üretilen,
içinde süt olmayan peynir, et olmayan sucuk ve sosis, boyalı zeytin, talaş
katılmış baharat gibi hileli gıdalar, toplum sağlığımız için büyük risk
oluşturan ve üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Gıda sanayinde kullanılan katkı maddelerinin de sağlık sorunlarına
yol açtığı bilinmektedir. Tarım ilaçları, hormonlar, antibiyotikler ve kimyasal gübreler
konusunda yeterli bilgiye sahip olmayan çiftçilerimiz, bu kimyasalları
kullanarak, bir taraftan bilinçsizce insan sağlığına zarar verirken, diğer
taraftan da bu girdi maliyetlerini artırmaktadır. Öte yandan, geçtiğimiz günlerde Rusya Federasyonu kimyasal ilaçlar
ve hormonal maddeler bulunduğu gerekçesiyle ihraç
ürünlerimizi iade ederken, Türkiye'den yaş sebze meyve ihracatını da
durdurmuştur. Ancak ne yazık ki, iade edilen bu ürünlerin akıbetinin ne olduğu
yönünde bir bilgiye sahip olunmadığı gibi aksine, sözkonusu
ürünlerin iç piyasaya sürülerek kendi vatandaşlarımıza tükettirildiği günlerdir
kamuoyunda tartışılmaktadır. İlgili ve yetkililer; bu ürünlerin insan sağlığına zararlı olup
olmadığı, iç piyasaya sürülüp sürülmediği, imha edilip edilmediği yönünde
kamuoyunu bilgilendirmemiştir. Bu olay bile kendi başına bir araştırma,
soruşturma konusudur. Gıda güvenliği konusunda yaşadığımız pek çok sorun,
üreticilerimizin bilgi eksikliğinden, başta Tarım ve Sağlık olmak üzere ilgili
Bakanlık ve kuruluşların yeterli danışmanlık hizmeti verememesinden ve benzeri
kasıtsız sebeplerden kaynaklanmaktadır. Ancak, ailesinin tüketimi için ayrı bir
alanda doğal ürünler yetiştirirken, diğer taraftan da bilinçli olarak daha
fazla kâr sağlayabilmek maksadıyla satacağı ürünlerde hormon, tarım ilacı,
kimyasal gübre kullanan veya hileli gıda üreterek, insan sağlığıyla oynamaktan çekinmeyen
kişilerin varlığı da ahlakî olarak irdelenmesi gereken konulardan bir
tanesidir. Konu ile ilgili bir
araştırma komisyonu kurulması ve çalışma yapması, kamuoyunun dikkatini çekecek,
hem tüketicilerimizin, hem de
üreticilerimizin bilinçlenmesine katkı sağlayarak ilk andan itibaren faydalı
olacaktır. Açıklanan nedenlerle hormonlu, katkı maddeli, zirai ilaç,
kimyasal gübre ve antibiyotik kalıntısı ihtiva eden, hileli, genetiği
değiştirilmiş gıda üretiminin ve bu tür ürünlerin kısa ve uzun vadede insan
sağlığına etkilerinin araştırılması, üretici ve tüketicinin bilgilendirilmesi
ve bilinçlendirilmesi için Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri
gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz. 2.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz
ve 28 milletvekilinin, taş ocaklarının çevreye etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/216) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığa Taş ocaklarının kurulma izni Çevresel Etki Değerlendirmesi
Yönetmeliği (ÇED)’ne göre verilirken, bu izinler, 5 Haziran 2004 günü yürürlüğe
giren 5177 Sayılı Maden Yasası kapsamına alınmıştır. Böylece, "orman ve ağaçlandırma alanları, özel çevre koruma
bölgeleri, milli parklar, sit alanları, tarım ve mera alanları, kıyılarımız ve
sahil şeritleri, su havzaları ve su kaynakları, turizm gelişim ve koruma
bölgeleri, askerî yasak bölgeler ve diğer doğal ve kültürel zenginliklerin
bulunduğu alanlar dahil tüm coğrafya, diğer tüm
madencilik faaliyetleri ile birlikte taş ocaklarına da açılmıştır. Başta su kaynaklarımıza, tarım alanlarımıza, orman alanlarımıza,
yerleşim alanlarımıza, turizm alanlarımıza, tarihi ve kültürel alanlarımıza
doğrudan olumsuz etkilerini gördüğümüz taş ocaklarının yer seçiminin ile
kuralsız ve denetimsiz işletilmesinin ortaya çıkardığı zararların araştırılması
için Anayasanın 98., içtüzüğün 104 ve 1) Fevzi Topuz (Muğla)
2) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) 3) Gürol Ergin
(Muğla) 4) Sacid Yıldız (İstanbul) 5) Orhan Ziya Diren (Tokat)
6) Nesrin Baytok (Ankara) 7) Atila Emek (Antalya) 8) Turgut Dibek (Kırklareli)
9) Ali Oksal (Mersin)
10) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 11) Metin Arifağaoğlu (Artvin) 12) Ergün Aydoğan (Balıkesir) 13) Akif Ekici (Gaziantep)
14) Fatma Nur Serter (İstanbul) 15) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın) 16) Bülent Baratalı (İzmir)
17) Mehmet Ali Susam (İzmir)
18) Rasim Çakır (Edirne)
19) Ahmet Ersin (İzmir)
20) Necla Arat
(İstanbul) 21) Ali Koçal (Zonguldak) 22) Şevket Köse (Adıyaman)
23) Bayram Ali Meral (İstanbul)
24) Zekeriya Akıncı (Ankara)
25) Vahap Seçer (Mersin) 26) Abdulaziz Yazar (Hatay) 27) Atilla Kart (Konya)
28) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 29) Gökhan Durgun (Hatay) Gerekçe: Maden Yasasında yapılan değişiklikle maden ve taşocağı ruhsat
sayılarında adeta patlama yaşanmış, çok önemli doğal alanlarımız, su
havzalarımız, tarım alanlarımız, orman alanlarımız, yerleşim alanlarımız,
tarihi ve kültürel alanlarımız maden ve taşocağı tehdidi altına girmiştir. Zira, herhangi bir
taşocağından taş çıkarmak için patlatılan dinamitlerin yakın çevreye 3,6
şiddetinde deprem etkisi yaptığı, her bir taşocağının bir su kaynağını
kuruttuğu, bunların yanı sıra turizm alanları, tarım alanları ile yerleşim
alanlarındaki konut, okul ve sağlık tesisi gibi yapıların olumsuz etkilendiğine
ilişkin haberler ulusal basınımızda yer almaktadır. (Bir Gün, 01.10.2007) Dönemin Çevre ve Orman Bakanı sayın Osman
Pepe dahi, bugün yürürlükte olan Maden yasasına ilişkin, bir ulusal gazetemizde
yer alan açıklamasında (Hürriyet, 16.10.2007); "Bu kanunla Türkiye'de
doğayı korumak mümkün değil. Anasına kızan evden çıkıp taşocağı ruhsatı alıp
şehrin ormanın en güzel yerinde arama yapıyor. Ben bu konuyu daha önce Bakanlar
Kurulunda sayın Başbakana da iletmiştim. Kendi
Bakanlığım döneminde 150-200'e yakın taşocağı ruhsatını beklettim. Bu kanunla
yola devam edilirse arama yapan işletmeler mantar gibi biter. İş çığırından
çıkmadan bu kanun değiştirilmeli" açıklaması ile bu tehlikeye işaret
etmiştir. Taşocağı ruhsatlarında, gerek Çevre ve Orman Bakanlığının gerekse
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın gerekli incelemeleri yapmadan, insan
yaşamını ve doğal çevreyi doğrudan tehdit eden böylesi izinleri verdiği
görülmektedir. Örneğin; • Muğla, Milas Yaşver köyüne • Muğla Bodrum-Milas karayolunun 13'üncü kilometresinde denize
sıfır noktada ve turistik tesislerin yanında, ÇED belgesi aranmaksızın 9
taşocağı işletilmek üzere 50 dönüm orman arazisinin tahsis edilmesi,
(NTV-MSNBC, 18.10.2005), • Antalya'nın önemli su kaynaklarının bulunduğu, Karaveliler
beldesine bağlı Ilıca'ya taş ocağı açılması izni verilmesi (Akşam, 04.03.2008) • Muğla'nın Ortaca ilçesine bağlı Okçular köyü yakınlarında; Özel
Çevre Koruma Bölgesi sınırları içerisinde kalan, doğa yürüyüşü ve ekolojik turların düzenlendiği Kocadere
Vadisi'ndeki 142 dönümlük Kapız Bölgesine taşocağı
izninin verilmesi, (Hürriyet, 18.02.2005), • İzmir'in Menderes ilçesi Özdere
beldesine bağlı Ahmetli Köyü sınırları içindeki 3000 yıllık Klaros
Apollon Tapınağı'nın yanı başında taşocağı açılması
izni verilmesi, • Muğla Bodrum ilçe sınırlarında ruhsatsız olarak çalıştırılan
taşocaklarının bulunması, (Radikal, 24.02.2008), • Antalya Doyran beldesinde, tarihi ve Neopolis antik kenti, alageyik üretme çiftlikleri ve kentin
tek kış turizm merkezi olan Saklıkent'in hemen yanı başında 9 taşocağı için
ruhsat verilmesi (NTV-MSNBC, 08.12.2006), • İzmir'in Urla İlçesine bağlı Yağcılar Köyünde, 1995 yılında 1.
derece Doğal Sit alanı ilan edilen orman alanında taş ocağı izni verilmesi, (Yeniçağ,
10.05.2008), • Bakanlar Kurulu Kararı ile Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim
Bölgesi ilan edilen Aydın ili Didim ilçesinde deniz manzaralı ormanlık alanda
denize • Muğla Bodrum ilçesinin Çamlık ve İrmene Köylerinin de içinde
bulunduğu ve 30 bin ağacın kesilmesinin öngörüldüğü 90 hektarlık kızılçam
ormanında taşocağı açılma izni verilmesi (Sabah, 08.01.2007), • Antalya Gebiz'de sadece köy sınırları
içinde 45 adet taş ocağı tahsisinin yapılması (Akşam, 14.12.2006), • Muğla Fethiye Üzümlü ve İncirköy
arasına çimento fabrikası kurulmasına izin verilmesi (Bir Gün, 12.01.2008), • Eskişehir merkeze bağlı Karapazar
köyünün içme suyunun karşılandığı kaynağın üzerinde taş ocağı yapımına
başlanması (Evrensel, 08.06.2008), • Manisa'nın Spil dağı eteklerinde
yerleşim yerine yakın bölgede verilmesi (DHA, 08.06.2008), • Binlerce bitki türü ve yaban hayatına ev sahipliği yapan ve
dünyada korumada öncelikli 200 ekolojik alandan biri
olan Fırtına Vadisinin kuralsız bir şekilde kum ve taş ocaklarına açılması
(Vatan, 05.07.2006) yaşanan olumsuzluklardan bir kaçıdır. Bu anlamda; 1- Taşocağı ruhsatı verilen yerlerin nasıl ve kimler tarafından
belirlendiği, söz konusu alanların yer seçiminde hangi ölçütlerin esas
alındığı, 2- Son 5 yılda taşocaklarının ne kadar bir orman alanında, kaç
adet orman alanının yok olmasına neden olduğu, 3- Taşocağı ruhsatı verilirken alınan ağaçlandırma bedelleri ve
tazminatların, bölgenin yeniden ormanlaştırma çalışmalarında kullanılıp
kullanılmadığı; kullanılmış ise, bu ocakların hangi ruhsatlı alanlar olduğu ve
hangi illerimizde bulunduğu, 4- Doğrudan çevrenin bozulmasına ve dolaylı olarak insan yaşamına
olumsuz etki yaptığı gerekçesiyle çalışmaları Mahkeme kararları ile durdurulan
ocakların sayısı, mahkeme kararlarının kaç adedinin uygulandığı, uygulanmayan
mahkeme kararlarının uygulanmama nedenleri, 5- Ruhsatsız çalışan veya izinli alanların dışına taşan, orman
arazisinde ağaç kestikleri tespit edilen taşocaklarının varlığı ve ruhsatsız
taşocaklarının sayıları, bu ocakların hangi bölgelerde bulundukları, 6- 14.12.2007 tarihli "Madencilik Faaliyetleri ile Bozulan
Arazilerin Doğaya Yeniden kazandırılması Yönetmeliği"nin yürürlüğü öncesi
ve sonrasında kaç taş ocağı sahalarının rehabilite
edildiği, bu sahaların yerleri ve ruhsat sahiplerinin kimler olduğu gibi
soruların ve alınacak önlemlerin, yukarıda belirtilen gerekçelerle Yüce
Meclisimizde ele alınması ve incelenmesi önem arz etmektedir. 3.- Ankara Milletvekili Yılmaz
Ateş ve 36 milletvekilinin, Ankara’ya verilen Kızılırmak suyu ile ilgili
iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/217) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ankara halkına içme ve kullanma suyu olarak kullandırılmaya
başlanıldığı söylenen Kızılırmak suyu; projelendirme ve ihale aşamasında,
maliyet açısından ekonomik olmadığı, sağlık açısından zararlı olduğu
tartışmaları hâlen devam etmektedir. Devletin resmi ve bilim kuruluşları, Kesikköprü Barajı'ndan getirilen Kızılırmak suyunun
kanserojen maddeler içerdiği ve insan sağlığını tehdit ettiğini tespit
etmelerine rağmen, Büyükşehir Belediyesi yönetimi, bu suyu halkın kullanımına
sunmakta ısrar etmektedir. Ankara halkı bir anlamda "kobay" olarak
kullanılmaktadır. Kızılırmak suyu konusunda AKP iktidarı ile Ankara Büyükşehir
Belediyesinin açıklamaları artık kamuoyu ve Ankara halkı nezdinde
güvenirliliğini yitirmiştir. Ankara'ya verilmeye başlanan Kızılırmak suyunun, Ankaralılara
maliyetinin, toplum ve insan sağlığı açısından güvenilir ve sağlıklı olup
olmadığının tespit edilmesi, Ankara'nın içme ve kullanma suyu ihtiyacının
nereden, nasıl karşılanacağının belirlenerek, doğru ve kalıcı politikaların
oluşturulması amacıyla, Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105.
maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. 1) Yılmaz Ateş (Ankara) 2) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) 3) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 4) Selçuk Ayhan (İzmir) 5) Mehmet Ali Susam (İzmir) 6) Canan Arıtman (İzmir) 7) Nesrin Baytok (Ankara) 8) Tekin Bingöl (Ankara) 9) Ahmet Küçük (Çanakkale) 10 Ali Oksal (Mersin) 11) Oğuz Oyan (İzmir) 12) Tacidar Seyhan (Adana) 13) Akif Ekici (Gaziantep) 14) Sacid Yıldız (İstanbul) 15) Orhan Ziya Diren (Tokat) 16) Atila Emek (Antalya) 17) Turgut Dibek (Kırklareli) 18) Metin Arifağaoğlu (Artvin) 19) Ergün Aydoğan (Balıkesir) 20) Ahmet Ersin (İzmir) 21) Fatma Nur Serter (İstanbul) 22) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın) 23) Bülent Baratalı (İzmir)
24) Rasim Çakır (Edirne) 25) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 26) Necla Arat
(İstanbul) 27) Ali Koçal (Zonguldak) 28) Abdullah Özer (Bursa) 29) Şevket Köse (Adıyaman) 30) Bayram Ali Meral (İstanbul) 31) Zekeriya Akıncı (Ankara) 32) Vahap Seçer (Mersin) 33) Abdulaziz Yazar (Hatay) 34) Atilla Kart (Konya) 35) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 36) Gökhan Durgun (Hatay) 37) Gürol Ergin (Muğla) Gerekçe: Günümüzün en büyük sorunlarından biri, kullanılabilir temiz suya
ulaşabilmektir. Bu çerçevede Başkent Ankara'nın su ihtiyacının karşılanması
için temiz su kaynaklarının kullanılmasına yönelik olarak ilgili kurumlarca
yapılan planlamaların Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata
geçirilmemesi suyla ilgili bu gün yaşanan sorunların temelini oluşturmaktadır. Kenti yönetmek ve kentin su, ulaşım gibi temel sorunlarını
çözmekle yükümlü Ankara Büyükşehir Belediyesi, su sorunu büyük bir kriz haline
gelinceye kadar hiçbir somut çözüm üretmediği gibi, varolan
çözüm önerilerini de dikkate dahi almamıştır. Ne yazık ki çözümü; daha pahalı
ve sağlık açısından büyük riskler taşıdığı bilinen Kızılırmak suyunu gerekli
arıtma işlemlerini dahi yapmaya dahi gerek duymadan Ankara halkına içme ve
kullanma suyu olarak vermekte bulmuştur. Ankara içme suyu, Gerede'den temin edilmesi ve 2003 yılında
hizmete sunulması karara bağlanmıştı. Maliyet açısından ekonomik, kalite
açısından da 1. sınıf statüsünde olan bu su getirilmiş olsaydı 2027 yılına
kadar Ankara'nın su sorunu kalmayacaktı. Ancak Ankara Büyükşehir Belediyesi yönetimi
(halen inandırıcı bir gerekçe bulamamıştır.) son anda iptal etmiştir. Dönemin
Ankara Valisi Yahya Gür'ün başkanlığında toplanan Ankara İl’i 2004 yılı 1.
dönem İl Koordinasyon Kurulu; 2027 yılından sonra Ankara'nın içme suyunun temin
edileceği Kızılırmak suyuna ilişkin bilimsel raporlar incelemiş, Hükümete ve
ilgili kurumlara gönderdiği yazıda şöyle demiştir: "Başkent Ankara'nın 2027 yılından sonraki içme ve kullanma
suyu ihtiyacının Kızılırmak nehrinden karşılanması planlanmaktadır. Ancak
Kızılırmak havzasındaki kirlilik durumu bu seviyede devam ettiği ve bu konuda
önlem alınmadığı taktirde içme suyu kaynağı olarak
kullanılamayacaktır. " Aynı toplantıda "Kızılırmak Havzasını Koruma"
çalışmalarının başlatılmasına, çalışma programının kararlaştırılarak ilgili
valilikler, Belediye başkanlıkları, Kurum ve Kuruluşların bilgilendirilmesine
ve alınacak önlemler konusunda yapılacak çalışmalara katılmalarının
sağlanmasına da karar verilmiştir. Ancak aradan geçen yaklaşık 4 yıllık sürede
ne bir toplantı yapılmış, ne de havza koruma altına alınmıştır. Halen 15
dolayındaki yerleşim birimi (İl, İlçe, Belde)nin
kanalizasyonu ile 64 dolayındaki sanayi tesisinin atıkları arıtılmadan doğrudan
Kızılırmak nehrine verilmektedir. Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu'nun,
DSİ Genel Müdürü olduğu 2005 yılının Aralık ayında yaptırdığı ve altında imzası
bulunan raporun 199. sayfasında, "(Kesikköprü ve
Kızılırmak'ı kastederek) Baraj göllerinin suyunun 2. sınıf su kalitesinde
olduğu ve içme suyu olarak kullanılamayacağı belirlenmiştir. Ulusal basınımızda Tıp Kurumunun hazırladığı "Kızılırmak Suyu
Raporu" geniş olarak yer almıştır. Bu raporda Kızılırmak suyunun içindeki
zehirli kimyasal maddelerden "arsenik ve kadmiyum"a özellikle dikkat
çekilerek, bu suyun ham halinde 12,1 mikrogram/litre olan arsenik miktarının, İvedik Arıtma Tesisi'nden çıkışında 1 mikrogramın altında
gösterildiği ancak geleneksel arıtma yöntemleriyle miktarın bu kadar
düşürülemeyeceği vurgulanmıştır. Ayrıca bu raporda, Ankara'ya verilen
Kızılırmak suyundaki arsenik miktarının, kanser riski taşıdığı da ortaya
konarak, suda en düşük düzey olan, 0,5 mikrogram/litre arsenik bulunmasının
bile 100 bin kişi için 10 binde bir kanser riski oluşturduğuna dikkat
çekilmektedir. Uzmanlar, kullananlarda ishal görülmemesinin, içme suyunun
sağlık yönünden sorunsuz olduğunu göstermeyeceğini, içme suyu kalitesinde insan
sağlığı için esas önemli olanın, basit arıtma işlemleri ile kolaylıkla bertaraf
edilemeyen toksik etkili kimyasal kirlilikler
olduğunun altını önemle çizerek, kimyasal kirliliklerin etkisinin, 15-20 yıl
sonra, başta kanser olmak üzere çeşitli kronik hastalıkların artmasıyla ortaya
çıkacağı yönünde açıklamalar yapmaktadırlar. Kadmiyum, arsenikle birlikte, sudaki en zehirli kimyasal olarak
kabul edilmesine rağmen ASKİ Kızılırmak Suyu Analizi'nde, kadmiyum ölçümüne ait
değerler yer vermemektedir. Kızılırmak'ın kadmiyum açısından da kirli olduğu
daha önce raporlandığı halde bu analizin artık yayımlanmaması ciddi endişelere
neden olmaktadır Kızılırmak Nehri, 1.150 kilometrelik güzergahı
boyunca tarımsal ilaçlarla da etkileşim içindedir. Tarımsal ilaç kökenli
toksinlere ait analizin yapılmaması olayın Ankara'ya verilen Kızılırmak suyunun
analizlerinin gerekli ve doğru bir şekilde yapılması kamuoyunda oluşan kuşku ve
endişelerin giderilmesi için büyük önem arz etmektedir. BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır,
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım. A)
Tezkereler (Devam) 2.- İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonunun, Komisyonun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu
dönemde de çalışabilmesi talebinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/469) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun, Komisyonun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair bir talebi
olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İçtüzüğün 25 inci maddesi
gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yetersayısı istiyorum. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yetersayısı istiyoruz. BAŞKAN – Arayacağım. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar
yetersayısı yoktur. Birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.20 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.35 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
118’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Karar yeter
sayısı vardır. Diğer tezkereyi okutuyorum: 3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Köksal Toptan’ın, Ukrayna Parlamento Başkanı Arseniy
Yatsenyuk’un davetine icabet etmek üzere, beraberinde
bir parlamento heyetiyle Ukrayna’ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/470) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Ukrayna
Parlamento Başkanı Arseniy Yatsenyuk’un
davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento Heyetiyle Ukrayna’ya
resmi ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 6. Maddesi uyarınca
Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır; okutuyorum: VII.- ÖNERİLER A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri 1.- Genel Kurulun 17/6/2008 Salı günkü birleşiminde (10/204) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin görüşülmesine, görüşmelerin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulu 17 Haziran 2008 günü yaptığı toplantıda gruplar
arasında oybirliği sağlanamadığından Milliyetçi Hareket Partisinin aşağıda yer
alan önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim. Mehmet
Şandır MHP
Grup Başkan Vekili Öneri: Genel Kurulun 17.6.2008 salı günkü birleşiminde 10/204 sıra sayılı
Meclis Araştırma Önergesinin görüşülmesi, görüşmelerin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılması. BAŞKAN – Lehte ve aleyhte aynı anda pek çok söz talebi olduğu için
kura çekeceğim. Önerinin aleyhinde söz taleplerinden birincisi çekilen kura
çerçevesinde Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’e aittir. Buyurun Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her
salı günü mutat olduğu üzere, işte, AKP Grubu ya Danışma Kurulu kararını
getiriyor veyahut da işte Danışma Kurulunda anlaşma olmayınca grup önerisi
getirerek Meclisin çalışmasını düzenliyor. Bu hafta getirdikleri Danışma Kurulu
önerisinde, nasıl olmuşsa bir merhamete gelmişler, bir saatlik soru sorma,
milletvekillerinin sorularının cevaplandırılmasını kabul etmişler. Tabii onu da
kendilerine göre. Yine, işte bir bakan on bir tane -herhâlde- soruyu kabul
etmiş, kendine göre peş peşe on bir tane soru sorulacak, okunacak, o da kendine
göre cevap verecek ve… Milletvekilleri de buna karşı doğru dürüst… Sorudaki ne
anlama geldiği, o soruda öğrenilmesi gereken gerçekler nedir, onlar da üstü
örtülerek geçilecek. Ben geçen iki hafta yurt dışına gittim, bu hafta da Frankfurt ve Strazburg’ta bir toplantı vardı onlara katıldım. Gelirken
millî maçımız oynanıyordu, Frankfurt Havaalanı’nda -tabii Millî Takımı tebrik
ediyorum, gerçekten gururlandık, onurlandık, güzel bir galibiyet aldık- tam uçak
saatinde. Şimdi, eskiden Türk Hava Yollarının, Frankfurt Havaalanı’nda çok
güzel bir salondan yolcuları geçiyordu. Şimdi getirmişler bir böyle şey gibi, çok acayip, dar bir
koridordan ve o yolcuların kaldıkları yer âdeta bir hapishane ve -utanç verici
Türkiye adına- böyle bir yerden geçiriyorlar, her tarafta böyle acayip acayip borular. Ben dedim “Niye böyle yaptılar?” orada
arkadaşlara, dediler ki: “Bu son zamanlarda böyle yaptılar. Yoksa eskiden Türk
Hava Yollarıyla gelen yolcular gayet lüks salonlardan geçiyordu.” Orada bir
televizyon bile açtırmadılar. O kadar yolcu vardı, işte pazar akşamı, maalesef
oradaki yolcularımızın bir televizyon bile seyrini engellediler. İşte sizin Hükûmetinizin… HASAN ANGI (Konya) – Ne alakası var? KAMER GENÇ (Devamla) – …Türkiye Cumhuriyeti devletini
dışarıda getirdiği itibar bu. Yani, hem
Türkiye’deki Türk Hava Yolları, Frankfurt Havaalanı’nda âdeta bir, ne bileyim
yani, beşinci sınıf ülkelerin geçebilecekleri salonlarda… Orada bir sürü pis su
boruları geçiyor, gördüm. Yani, tabii, hep sizin zamanınızda maalesef bu
Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarı kalmadı. Bu arada 2 tane SPD üyesi
milletvekiliyle görüştüm. O özellikle bu nükleer enerji konusunda çok iyi
araştırmalar yapıyormuş. Bana sordu, dedi ki: “Amerika son zamanlarda sizinle
nükleer enerji konusunda bir pazarlık yaptı, biliyor musunuz?” Ben dedim
“Bilmiyorum.” Bizim bir hükûmetimiz yok ki gelsin
bize şey versin. Amerika… Gerçekten gazetelerde bir yayın çıktı: Efendim işte
Amerika galiba İran’dan çekindiği için, işte acaba İran atom bombası yaparsa
Türkiye de yapar mı yapmaz mı? Tabii, burada Bakanlar gelip de
milletvekillerine bilgi vermediği için, biz de diğer parlamenterlerle karşı
karşıya kaldığımız zaman, orada Türkiye’nin genel durumuyla ilgili bir bilgimiz
yok. Ben öğrenmek istiyorum hakikaten. Yani, bu Amerika’yla nasıl bir anlaşma
yapıldı? Yine, Suriye ile İsrail arasında bir arabuluculuk hareketimiz var.
Güzel bir şey de… Yani, acaba bu Suriye ile İsrail’i barıştırmak için Türkiye
herhangi bir fedakârlığa katlanıyor mu? Bunu da öğrenmek istiyoruz. Yani, sırf
işte Amerika’nın gözüne girmek için Suriye ile İsrail arasında böyle bir
anlaşma sağlanırsa, elbette ki, biz de isteriz ama,
fakat bunun Türkiye’ye karşı bir bedeli var mı; bunu da bilmemiz lazım değerli
milletvekilleri. Buradan işte yurt dışına gittiğimizde, bakıyorsunuz, el âlemin
parlamenterleri, kendi dış politikalarıyla ilgili çok yetkin bilgiler içinde
olmasına rağmen, ama bizde tabii Hükûmet parlamentoyu
hiç nazara almadığı için… Aşağı yukarı bir sene oldu buradayız, bir güne bir
gün bir Dışişleri Bakanı çıkıp burada devletimizin dış politikasıyla ilgili
veyahut da çok önemli konularla ilgili burada bir bilgi vermedi. Sonra Kıbrıs, biliyorsunuz, çok önemli bir olay. Acaba Kıbrıs’ta
neler oluyor? Yani, bugün, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat işte oradaki
Türk ordusunun varlığından rahatsız. AKP İktidarının öteden beri kendisiyle
hemfikir olduğu konusunda böyle çok yaygın kanaatler var. Kıbrıs’ta neler
oluyor; Meclisimizin bilmesi lazım. Kıbrıs davası milletimizin millî bir
davasıdır. Bu millî davada Hükûmetin perde arkasında
yaptıkları konuşmalardan, pazarlıklardan burada bizim haberimizin olması lazım.
Nitekim Genelkurmay Başkanı gitti Kıbrıs’a dedi ki, Hükûmetin
ifade etmesi gereken şeydi: “Kıbrıs meselesi Kıbrıs Türkü için kesin olarak hâlledilmedikçe Türk ordusu buradan çekilmez.” Tabii bunun
aslında Genelkurmay Başkanı tarafından ifade edilmemesi lazım, bunun en azından
Hükûmetin yetkilileri tarafından hâlledilmesi
lazım. Şimdi Hükûmetinizin özellikle belli
bakanları çok yurt dışı seyahati yapıyor. İşte her gün Tayyip Erdoğan bir
tarafta, Abdullah Gül bir tarafta. Geçen gün gazete yazdı, daha on ay olmamış
Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çıkması, on dokuz tane dış seyahat yapmış! Şimdi,
herhâlde o da partisinin kapatılacağı konusunda… BAŞKAN – Sayın Genç… KAMER GENÇ (Devamla) – Ama bu da önemli Sayın Başkan… BAŞKAN – Konunuza dönün lütfen. KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, bunlar önemli. Yani, bu devlette bu kadar israf çok fazla. Yani her gün kendi yandaşlarını, gazetecileri topla, o
gazetecileri sırf işte kendi lehine yazı yazması için getir, yedir, içir en
lüks yerlerde, hediyeler getir. Bunlar olmaz, yani devlet yönetiminde
ciddiyetle bağdaşmayan işler. Dolayısıyla bu devleti yönetirken hiç olmazsa
insanları… Yani, geçmişiniz belki değişik olabilir ama belli bir makamda
vereceğiniz tarafsız görüntüler en azından geçmişinizi belki de bir nebze olsun
unutturabilir. O bakımdan, yani ben birilerine bir hatırlatma yapıyorum. Yani,
devletin belli yerlerine gelince… Devlette bu kadar işsizlik artmış -işte
gazetelerde yazıyor- 2,5 milyon işsiz var, yani hiç işi olmayan insanlarımız
var. Buna nasıl bir çare bulacağız? Şimdi, getirdiğiniz kanunlar belli. Geçen hafta Tapu Kanunu’nu
getirdiniz, son anda bir korsan önerge, kiminle, hangi holdinglerle, hangi
kurumlarla iş birliği yaptığı belli olmayan ve askerî yasak bölgelerde dahi
yabancıların toprak almasını sağlayan bir önerge verdiniz, daha ona benzer
birtakım şeyler. Yani, burada, maalesef, İktidarınız zamanında halka faydalı
hiçbir kanun getirmiyorsunuz; daima, Türkiye’yi nasıl yabancı güçlere,
holdinglere, sermaye gruplarına sömürtürüz, o yönde kanunlar getiriyorsunuz.
İşte, vergi kanunlarını getirdiniz. Örtülü kazanç dağıtımıyla ilgili son anda
bir önerge verdiniz, diyorsunuz ki: “Bir kazancın örtülü kazanç sayılabilmesi
için devletin zararı olması lazım.” Nasıl tespit edeceksiniz? Onun için, yani,
burada sizlere, özellikle grup başkan vekillerinize verdirilen bu korsan
önergeler Türkiye’yi çok zarara sokuyor. Ayrıca da, üniversite kanunlarını çıkardık. Tunceli’ye de
üniversite kurulması konusunda kanun geçti, ama Tunceli’de üniversitenin
yapılması için en ufak bir altyapı çalışması yok, bir arazi satın alma yok,
kamulaştırma yok, hazine arazisinin tespiti yok, bir bina yapımı yok, bir yurt
yapımı yok. Şimdi, değerli milletvekilleri, vatandaşın gözünü boyamayalım.
Ciddi bir iş yapabileceksek, vatandaşa sağlıklı bir hizmet yapabileceksek böyle
bir düzenleme yapalım. Yoksa bir kanun çıkarıp da “efendim, ben Türkiye’nin
seksen bir ilinde üniversite yaptım…” Bu kâğıt üzerinde kalırsa itibar sarsar,
bunun faydasından ziyade zararını görürsünüz. Ben özellikle Hükûmetten de rica
ediyorum, Tunceli Üniversitesi için gerekli olan ödeneği hemen çıkarsınlar, bir
yer belirlesinler ve orada bina da yapmaya başlasınlar, yoksa yani bunun, böyle
bir kanunun çıkması bir şey ifade etmiyor. Ayrıca tabii ilimiz gerçekten hizmet bakımından çok yoksun bir
ilimiz, ben bunu defalarca dile getirdim. Yollarımızın, köy yollarımızın,
nahiye yollarımızın aşağı yukarı hepsinin de -yani çok nadiren, belki bir iki
tane belli bir yerde olan bir kişinin özel bir gayretiyle bir asfalt yapılmış…
Öteki yollarımız, nahiye yollarımız dâhil, stabilizesi
dahi yok, çoğunun bir kısmında yok. Rica ediyorum, biz burada… “Soru”
diyorsunuz da, işte eğer Hükûmete soru sormadan bu
konuşmalarla bunların üzerinde durulursa… Yani özellikle bu yollarımızın
süratle yapılması gerektiğine inanıyorum. İlimizde çok büyük sorun, her yerde olduğu gibi işsizlik sorunu
var. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum. Lütfen tamamlayın. KAMER GENÇ (Devamla) – Bu işsizlik sorununun çözümü için ilimizde
hayvancılık yönünden, arıcılık yönünden bir düzenleme yapılması lazım. Aslında
Tunceli ilinin hakikaten hayvancılık konusunda -özellikle koyun- yayla
konusunda çok büyük bir potansiyeli var. Buradan Hükûmet
en ufak bir destek vermiyor buradaki hayvan besleyicilerine, buradaki
şeylere... Ayrıca en yoğun terör bölgesi olmasına rağmen, hâlâ o terörde
zarar gören arkadaşlarımızın, insanların paraları ödenmiyor. Yani arkadaşlar,
bu kanun çoktan çıktı. Şuraya özel bir ödenek aktaralım, geçen seneden beri çok
büyük sıkıntı var. Ayrıca da mesela bir vatandaşın evi yanmış, tarlası yanmış,
malı mülkü hepsi elinden gitmiş. Getiriliyor, oradaki mülki idare amirleri
“Sana 5 milyar verelim.” diyorlar. Bu da haksızlıktır, yani eğer adamın 100
milyarlık zararı varsa bunu zorla 5 milyara veya 3 milyara razı ettirmek o
insana haksızlıktır. Bu itibarla, AKP’nin getirdiği öneri pek de faydalı bir öneri
değil. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç. Önerinin lehinde ilk söz, Manisa Milletvekili Sayın Şahin Mengü’ye aittir. Buyurun Sayın Mengü. (CHP sıralarından
alkışlar) ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin toplumumuzda son
yıllarda çok yoğun olarak kişilerin dinlenmesi, izlenmesi ve raporlanması
hakkındaki Meclis araştırması için verdiği önergenin lehinde söz almış
bulunuyorum. Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere Anayasa’mızın 20’nci
maddesinden başlayarak 22’nci maddesine kadar geldiğiniz zaman kişinin özel
hayatının gizliliği ve haberleşme özgürlüğünün hüküm altına alındığını
görürsünüz. Türkiye'nin yüce Meclisten geçirerek taraf olduğu uluslar üstü
anlaşmalarla da bu özgürlükler iç hukukumuzun bir parçası hâline getirilmiş ve
yine bizim ülkemizin hukukunun ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir. Son yıllarda çok yaygın bir surette, siyasetçiden başlayarak
hâkimin, askerin, her görev sürecindeki insanların dinlendiği, izlendiği,
haklarında raporlar tutulduğu çok yaygın bir kanaat. O kadar
yaygın bir kanaat ki son dönemlerde bir mahkeme kararıyla -Sayın Adalet
Bakanının bence yaptığı en iyi işlerden biri, son günlerde bize intikal eden-
evvela emniyet teşkilatının kendisine aldığı sınırsız, belirsiz dinleme
hakkının jandarma tarafından da istenmesi üzerine, bunun bozulması için
-Ankara’daki ağır ceza mahkemesinin bu konuda karar vermesi üzerine- Sayın
Adalet Bakanı yazılı emirle bozma yoluna gitmiştir. Bu çok doğru bir olay. İnsanlığın
hayatını bu denli hiçbir sınır tanımadan, hiçbir süreye bağlı olmadan... Hemen
şöyle söyleyelim: Süre, üçer aylık devrelerde yenileniyor ama ne olursa olsun
hayatın herhangi bir dönemini herhangi bir sınırlamaya almadan dinleme
yetkisinin alınmasının insan haklarıyla, Anayasa’nın temel değerleriyle
bağdaşması mümkün değildir. Ancak, Sayın Bakandan, bu arada, emniyet ve MİT
için de alınmış olan bu yetki hakkında bir yazılı emirle bozmaya gitmesini
beklerdim bir hukukçu olarak. Şimdi, emniyet teşkilatına verdiğiniz bir yetkiyi jandarmaya
vermiyorsunuz. Tabii, bu konuda bu kadar geniş bir yetkiyi herhangi bir
kuruluşa vermek hakikaten doğru değildir, ama jandarmaya verilmesinde hangi
sakınca varsa, emniyet teşkilatına, MİT’e de bu denli geniş bir yetkinin
verilmesinin aynı tehlikeleri, aynı sakıncaları vardır. Değerli milletvekilleri, özel hayatın gizliliği ve korunması,
Anayasa’nın -biraz evvel söyledim- 20’nci ve devam eden maddelerinde garanti
altına alınmış, “Haberleşme hürriyeti” başlıklı 22’nci maddesinde “Herkes,
haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.” hükmüne yer
verilmiş, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarıyla da istikrar kazanmış ve evrensel olarak hüküm ve güvence altına
alınmıştır. Bizim Ceza Kanunu’muzun 132’nci maddesi
ve devam eden maddelerinde de telefon dinlemelerinin zapta alınması hukukça suç
olarak tespit edilmiştir. Ancak, hiçbir şekilde art niyetli değil, fakat,
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının iktidara geldiği günden bugüne YÖK
Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili, aklınıza gelen herkesin bir şekilde
dinlendiği ve bunların dinleme tutanaklarının zaman zaman
da mahkeme safhalarında bile nasıl servis edildiği belli olmayan bir şekilde
belli basın organlarına servis edildiği de hepimizin bildiği bir gerçektir. En
son -şu anda da bir araştırma komisyonu kuruldu- Cumhuriyet Halk Partisinin
Sayın Genel Sekreteriyle ilgili böyle bir şey var. Şimdi, bir siyasinin, bir vatandaşın bu kadar korku altında
yaşamaya başlaması toplumu totaliter rejimlere götürür. Eğer ”büyük birader”
dilediğini dilediği şekilde izlemeye ve bunu dilediği şekilde basın
kuruluşlarına, kamuya servis yapmaya başlarsa yarın hepimiz evimizde otururken
bir huzursuzluk duyarız. Bugün iktidar sizsiniz, yarın iktidarlar değişir,
yarın aynı tehlikelerle sizler beraberce yaşarsınız. Bu bakımdan, yasaları
yaparken, bu yetkileri verirken, yürütme bazı işlemlerini yerine getirirken,
yarını da düşünerek, bir gün sonranın da ne olacağını düşünerek karar vermek
durumundadır. Eğer biz her kararımızda “Devamlı iktidarda kalacağız, bize
hiçbir şey olmayacak.” gibi düşünürsek bundan çok ciddi zararlar hep beraber,
Parlamento olarak da görürüz. Açın tarihimize bakın, zamanında kendisini
değişmeyecek iktidar zannedenlerin çıkardığı yasaların o insanlara nasıl zarar
verdiğini görürsünüz. Tarihimize yerleşmiş bir söz vardır: “Müstebitin getirdiği
kurallarla mücadele edin.” diye. Şimdi, bu kadar sınırsız, bu kadar hiçbir
denetlemesi olmadan 5 bin kişiye dinleme yetkisi verirseniz, bunun altından
hiçbirimiz kalkamayız. İş korkunç bir boyuta gelmiştir. Eğer bir toplumda 5 bin
kişi dinleme yapıyorsa, dinleme işiyle görevliyse, bu hakikaten vahimdir; vahim
olmanın ötesinde, çok tehlikelidir. Herkesin bildiği -artık basında herkes
yazıyor, söylüyor- kimsenin de itiraz etmediği, bir tarikat organizasyonunun
bunu dinlediği söyleniyor. Bu çok da açık görülüyor. Bazı insanlarla ilgili konuşmalar,
bazı insanlarla ilgili telefon dinlemeleri hep aynı basın yayın kuruluşlarına
servis yapılıyor. Biz bu dönemleri iyi hatırlarız. Öyle bir basın yayın
kuruluşlarına servis yapılırdı ki, hemen hemen her
gün bir diğer televizyon kanalında bir başka olayı izlerdik. Bugün iş biraz
daha farklı hâle geldi, sadece bir kesime servis yapılır hâle geldi. Bu,
emniyet içindeki o tarikat örgütlenmesinin yansımasıdır. Yani, herhangi bir
şeyle mücadele etmek için falan değildir, bu sadece birilerini karalamak içindir.
Eğer 5 bin tane insan toplumun tüm kesimlerini hiç ayrımsız izleyebiliyor,
raporlayabiliyor, takip edebiliyorsa… Şimdi, bakın, ne kadar vahim bir şey:
Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili izlendiğini söylüyor. Doğrudur yanlıştır, ama
bu zehaba kapılmış olması dahi, bir hukuk devletinde, bir demokraside kabul
edilmesi mümkün olmayan bir şeydir. Yani, yarın hepimiz sokağa çıktığımız zaman
“Arkamızdan gelen var mı?” diye bakmak durumunda kalırız. İşte o şüpheyle
yaşamaya başladığınız zaman vatandaş olmaktan nefret edecek hâle geliyorsunuz.
Biz, 12 Eylülleri yaşayarak geldik. Biz, peşimizde gezen sivil polisleri
bilerek yaşadık. Bunu yaşamayan genç arkadaşlarım, belki bunun farkında
değiller. Benim dokuz aylık hamile karımı o tarihte polis takip ediyordu. Şimdi,
bunu yaşayarak geldiğiniz zaman, olayların ne kadar vahim olduğunu anlarsınız. Şimdi, birçok genç arkadaşım, bakıyorum, beni müstehzi
dinliyorlar. Doğrudur, yaşanmadığı zaman bilinmiyor. Yaşamak
lazım bu olayları. Ama o gün tabii Türkiye’de hukuk rejimi çökmüştü. Ama
bugün Türkiye’de hukuk var, daha doğrusu var olduğunu iddia ediyorsunuz. Var
olduğunu iddia ediyorsanız, işte o zaman bu dinlemenin ciddi araştırmasını
yapmak lazım. Hiçbir şeyi araştırmadan, sonucuna varmadan, elde edilecek
delillerin ve… Ciddi bir araştırma yapılması gerekiyor. Getirilen
önerge, çok ciddi bir önerge. Hepimizin, hiçbir parti ayrımı
gözetmeksiniz, bu önergeye sahip çıkmamız lazım. Niye? Çünkü
bu hepimizin güvenliği. Biz şu anda parlamenteriz, belki bazı insanlara
göre -çok inanmıyorum ama- belki biraz daha koruma altındayız ama yarın biz de
sivil vatandaş hâline geleceğiz, biz de yarın normal vatandaşlar gibi sokakta
yürüyeceğiz. İşte o zaman bugün bu yaptığımız çalışmanın neticesini alacağız.
Ama şu ana kadar benim edindiğim izlenim, hiç böyle bir iyi niyet işareti
görmüyorum. Yani bundan evvel önergeler verildi, dinlenmedi. Muhalefetten gelen
her önergeye menfi bakmak, bir siyasi iktidar anlayışı hâline geldi. Bakın, çıkarttığınız birçok yasa, Anayasa Mahkemesinden gidip gidip geliyor. Bu niye oluyor biliyor musunuz? Biz,
komisyon çalışmalarında ciddi hukuki bir çalışma yapmıyoruz. Orada yaptığımız
çalışmalar siyasi yani eğer bir öneri muhalefetten gelmişse prensip olarak
reddediyoruz. Böyle olmasaydı, en basit örnek olarak vermek istiyorum, bu yurt
dışındaki vatandaşların postayla oy kullanması. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir
demokratik ülkesinde böyle bir şeyi kimseye anlatamazsınız. Biz buna orada
muhalefet olarak yırtındık, bunun olmayacağını söyledik, geçirdiniz, oy çokluğunuz
vardı, buradan da geçti, Anayasa Mahkemesinden döndü. Her yaptığımız işlem, her
yaptığımız yasama tasarrufu mahkemelerden döndüğü zaman, işte bu kurumun, bu
yüce kurulun toplum indindeki saygınlığı sarsılmaya başlıyor. Bu nedenle,
Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği araştırma önergesi toplumu rahatlatmak
açısından çok önemli, önemli olduğu kadar da faydalı bir araştırmadır. Bu
önergeyi -ben şahsım adına lehte oy kullanacağım- bütün arkadaşlarımın… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın. ŞAHİN MENGÜ (Devamla) – …kendi emniyetleri, kendi mutlulukları
açısından desteklemelerini talep ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Mengü. Önerinin aleyhinde ikinci söz Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz
Tunç’a aittir. Buyurun Sayın Tunç. (AK Parti sıralarından alkışlar) YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisi aleyhine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Yasa dışı dinleme hiç şüphesiz insanların Anayasa ile güvence
altına alınmış olan haklarının ihlali olması nedeniyle kabul edilemez bir
durumdur. Yasa dışı dinleme hem Anayasa hem de insan hakları ihlali olup
demokratik bir hukuk devletinde toplumun demokrasiye olan güveninin
zedelenmesine yol açar. Ülkemizde geçmişte bu tür olayların yaşanması
demokrasiye olan güvenin zedelenmesine yol açmış, yasa dışı dinlemeler sürekli
ülke gündemini meşgul edegelmiştir. Geçmişte bazı
yüksek mahkemelerimiz bu şekilde elde edilen bilgileri hukuka aykırı yoldan
elde edildiği için delil olarak kabul etmemiştir. Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi kurulduğu
günden bu yana hep demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan hak ve
özgürlüklerini kendisine ilke edinmiştir. 2002 yılından bu yana demokratikleşme
alanında çok önemli adımlar atılmış, ceza mevzuatımız hukuk devleti gereklerine
ve çağımız ceza hukuku ilkelerine uygun hâle getirilmiştir. Türk Ceza Kanunu,
Ceza Muhakemeleri Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazına Dair Kanun ve
bu yasama döneminde Meclisimizden geçen altı yüz elli maddelik, ceza
kanunlarına uyum amacıyla çeşitli kanunlarda değişiklikler yapılmıştır. Tüm bu
düzenlemelerde bireyin özgürlüğü ve insan hakları göz önünde bulundurulmuş,
hukukun üstünlüğü ilkesi daha da güçlendirilmiştir. Yasa dışı dinlemeler konusunda da önemli çalışmalar yapılmış ve bu
konuyla ilgili 5397 sayılı Yasa 3 Temmuz 2005 tarihinde Mecliste kabul edilmiş
ve yürürlüğe girmiştir. Yapılan bu düzenlemeyle keyfîliklerin giderilmesi,
yanlışlıkların önlenmesi amaçlanmış ve dinlemenin bir merkezden yönetilmesi ve
sadece yargı kararıyla olabileceği düzenlenmiştir. Son zamanlarda ülkemizde yaşanan ve basına yansıyan CHP Genel
Sekreterinin dinlenmesi iddialarıyla yasa dışı dinleme tekrar gündemimize
girmiştir ve bu konuda tartışmalar yapılmaktadır. Bu konunun ayrıntılı bir
şekilde araştırılmasının ve sonucuna göre gereğinin yapılmasının doğru olacağı
kanaatiyle AK Parti Grubu tarafından bir araştırma önergesi verilmiş ve
araştırma önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmiştir. Meclisimiz bu konuyu araştırırken, toplumda endişe duyulan yasa
dışı dinlemeyi araştıracak ve rapor oluşturacaktır. Araştırma komisyonunun elde
edeceği bilgiler ve varacağı sonuca göre Türkiye Büyük Millet Meclisi gereğini
yapacak ve bu konudaki endişeler giderilecektir. AK Parti Grubu tarafından verilen, yasa dışı dinlemelerle ilgili
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3 Haziran tarihli birleşiminde kabul edilmiş
bulunan araştırma önergesi gereğince araştırma komisyonu kurulması çalışmaları
başlamıştır. Bu durumda, benzer ve aynı konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bir araştırma komisyonunun kurulmuş bulunması nedeniyle, Milliyetçi Hareket
Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesinin görüşülmesi Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yoğun gündemini aynı konuda gereksiz yere meşgul edecektir. Bu
nedenle Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağımı
bildiriyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tunç. Önerinin lehinde son söz Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’ın. Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar) MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin gündemle ilgili önerisi üzerinde lehte söz almış
bulunmaktayım, öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, ülkemizin, insanımızın çok sorunu
olabilir, çok problemlerimiz olabilir, bunları aşabilmek için yoğun bir
gayretin içerisinde hatta aczin içerisinde de olabiliriz ama çözülebileceği
yönündeki umudumuzu birlikte olmak kaydıyla, beraber olmak kaydıyla
koruyabiliriz. Şimdi, gündeme alınmasını istediğimiz, araştırma komisyonu
kurulmasını talep ettiğimiz önergemizin, toplumda çok yaygın olarak her gün
gündemi meşgul eden, hukuk dışı, kanun dışı veya kanuni izlenme, takip edilme
ve dinlenme olaylarının toplumda oluşturduğu korkunun ve güvensizliğin açacağı
tahribata bir tedbir olsun diye gündeme alınmasını istiyoruz. Değerli milletvekilleri, tabii ki ülkemizin çok acil gündem
maddeleri var. Halkımızın gündemi bu değil, kabul ediyorum, meşgul etmemek
lazım. Hükûmetin gündemi bu değil, kabul edilebilir
ama bir sonuç var: Her gün gazetelerde, Anayasa’mızla, kanunlarımızla teminat
altına alınan temel hak ve özgürlüklerin başında yer alan haberleşme
özgürlüğünün, özel yaşamın gizliliğinin ihlal edildiğine dair haberler toplumda
bireysel anlamda, kitlesel anlamda bir kuşkuyu artık değişmez hükmüne
ulaştırıyor. İnanınız ki, sözün başında da söylediğim gibi, birçok sorundan çok
daha önemli. Eğer, her birimiz, her kurumumuz kanun dışı veya kanunların
müsaadesiyle izlendiğini, dinlendiğini, takip edildiğini, hakkında dosya
tutulduğunu, günün birinde bu dosyaların önüne geleceği ve kendisine şantaj
yapılacağı gibi bir korkunun içine düşerse, bence hiç de akıllıca, doğruca da
bir iş yapmış olmayız. Bu toplumun insanlarını birbirinden şüphe eder, endişe
duyar noktaya getirmek hiç de doğru bir hadise değil. Yaşanan hadiseler,
yaşanan olaylar maalesef toplumu ve kurumlarımızı bu noktaya getirdi. Kim kimi dinliyor? Hangi dinleme hukuki? Hangi dinleme ne için
yapılıyor? Nerelerde dosyalar tutuluyor? Neden izleniyor? Bu soruların cevabını
vermemiz gerekiyor. Vermediğimiz takdirde güvensizliğin ve korkuların
kuşatmasında bir toplum olarak sağduyulu düşünmemiz, sorunların çözümü için
ortak aklı üretmemiz mümkün değil. Olayları şahıslara indirerek örneklemek istemiyorum. Ama her
birimizin, herkesin kabul edeceği bir sonuç var ki bugün ülke gündeminde,
gazetelerimizde, televizyonlarımızda her gün, işte, bir yemek toplantısının
haberi, bir görüşmenin haberi, bir özel toplantının haberiyle bu kuşku ve korku
sürekli toplumun üzerinde tutuluyor. Bunu bitirmemiz lazım. Bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisinin verdiği önerge ile
kurulması kararlaştırılan komisyon, kapsamı itibarıyla bu problemi çözücü
nitelikte değildi. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Sayın Önder
Sav’ın telefonunun bir şekilde dinlendiği ve basına servis yapıldığı veya basın
tarafından dinlenildiği olay üzerine Sayın Hükûmetin
duyarlılık göstererek, grubuna, verdiği önergeyle kurulan komisyon, bu
meselenin gerçeğini, bu meselenin bütününü, tümünü araştırmaya ve tedbir
geliştirmeye yeterli bir önerge değildi. Bu, bakınız -bugün siz de
söylüyorsunuz- birkaç yıl sonra, “Önder Sav komisyonu” diye hemen damgalanarak
beklenilen maksadı hasıl etmekten çok uzak bir
işleyişe, âdeta AKP ile CHP’nin kavgasına dönüşecektir. Bundan bir fayda olmaz.
Biz, toplumun ve ülkenin üzerine çöken bu dinlenme, izlenme, dosya tutulma,
takip edilme… Bize göre bu yüz kızartıcı bir hâldir, Türkiye’ye yakışmaz, Türk
milletine yakışmaz. Değerli milletvekilleri -özellikle iktidar partisi grubuna
söylüyorum- bizim verdiğimiz önerge “Bu olayın hem hukuki yönünü hem sosyal
yönünü araştıralım, inceleyelim, derinlemesine bir inceleme yapalım, tespitleri
yapalım, tedbirleri birlikte alalım.” önerisidir. Arzu ediyoruz ki -teklifimiz
çok farklı- bu konu yalnız Hükûmetin üzerinde
kalmasın, bu mesele yalnız… “Hükûmetin sorumluluğu
yoktur.” demiyorum. Türkiye’yi Türk milleti adına yöneten AKP İktidarı
Türkiye’de yaşanan tüm olumsuzlukların en azından siyasi sorumlusudur. Bu sorumluluktan
kaçmadıklarını da bu kürsüden her defasında Sayın İçişleri Bakanının “Hodri
meydan!” diyerek ifade ettiğini hepimiz biliyoruz. Ama bu olayı bir siyasi
çekişmenin konusu yapmaktan hızla çıkarıp Meclisin konusu, ülkenin konusu
hâline getirmemiz lazım. Bunun için Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz diyoruz ki: Geliniz, her partiden eşit sayıda
milletvekilinin katılımıyla -farklı bir şey söylüyoruz- bu Anayasa’nın 20’nci
ve 22’nci maddesinde tanımlanan temel hak ve özgürlüklerin bu yaygın düzeyde
ihlal edilmesinin, toplum üzerinde bu korku ve kuşku psikolojisinin
yerleştirilmesinin önünü kesebilmek, buna tedbir geliştirebilmek için meseleyi
Meclisin sorumluluğuna taşıyalım, Meclis komisyonu kuralım, özel bir komisyon
kuralım, bu konudaki hukuki boşlukları belirleyelim, bu konunun kaynaklandığı
psikolojik ortamı tahlil edelim, ilim adamlarıyla birlikte çalışalım ve sonuç
itibarıyla ülkemize yakışmayan, çağımıza yakışmayan, milletimize yakışmayan bu
izlenme, dinlenme, takip edilme, dosya tutulma ayıbından ülkemizi kurtaralım. Teklif
ettiğimiz husus bu. Bu konu bana göre, Milliyetçi Hareket Partisine göre Türkiye'nin,
Türk milletinin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Hükûmetinin,
Parlamentonun en önemli gündem maddesidir, olması gerekir. Bu sebeple biz bunun
gündeme alınmasını ısrarla iktidar partisinden istedik. “Gündem değişti, şimdi
bununla meşgul etmeyelim. Zamanı gelince görüşürüz.” diye bugünlere ertelendi.
Ama bugün Danışma Kurulu toplantısında Sayın Grup Sözcüsü Grup Başkan Vekilinin
ifadesiyle anladık ki, AKP Grubu böyle bir komisyonun kurulmasını ve bu konunun
bu çapta araştırılmasını çok doğru bulmuyorlar. Bize göre yanlış yapıyorlar. Tekrar ediyorum: Bu konu Türkiye'nin sorunudur, bu sorunun
çözümünü bu Meclis bulmalıdır. Biz bu önergeyle bu sorunu Hükûmetin de üzerinden alarak, Hükûmetin
de bütünüyle sorumluluğundan veya partiler arası çekişme konusu yapılmasından
kurtararak gerçekten kalıcı bir hukuk oluşturmak, doğru bir araştırma yaparak,
sebepleri doğru tespit ederek kalıcı tedbirler almayı amaçlayan bir önerge
getirdik ve şu bir yıl süren 23’üncü Dönemin bana göre en hayırlı çalışmasını
da yapacaktık ama ne hikmetse AKP Grubu veya kurumları, kurulları bu konuya
sıcak bakmamışlar. Kendi hesaplarına yanlış yaptılar çünkü dediğim gibi,
bu mesele yalnız Hükûmetin meselesi değil, yalnız
AKP’nin meselesi değil. Şimdi, buradan hep bir soru soruluyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın. MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmete rağmen, hukuka rağmen, kararlara, kurumlara
rağmen, birtakım çevrelerin, merkezlerin, kişilerin birilerini izlediği
izlenimi, iddiası, bu dedikoduları, bence Hükûmet
açısından da çok önemli bir sorun olarak ele alınmalı. Eğer bu ülkede, bu
millet adına Hükûmet, AKP İktidarı var olduğunu iddia
ediyorsa, bu sorunun cevabının da verilmesi gerekir. Türkiye'de bu izleme, bu
yaygın izleme eğer Hükûmete rağmen yapılıyorsa, bunun
tedbirlerini almak Hükûmetin görevi. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak diyoruz ki, gelin Türkiye'ye
yakışmaz bu durumu çözebilmek için Meclis olarak bir komisyon kuralım, meseleye
sahip çıkalım diyoruz. Ümit ederim ki önergemize olumlu oy verirsiniz. Sizlerin arasından
seçilecek milletvekilleriyle kuracağımız komisyon bu meselenin çözümüne katkı
verir umuduyla hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır. III.- Y O K L A M A (CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Oylamadan önce yoklama istiyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN – Tamam. Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit
edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Mengü,
Sayın Küçük, Sayın Güner, Sayın Ünsal, Sayın Köse,
Sayın Keleş, Sayın Paçarız, Sayın Hacaloğlu, Sayın
Ekici, Sayın Çöllü, Sayın Köktürk, Sayın Erbatur,
Sayın Ateş, Sayın Arat, Sayın Okay, Sayın Ağyüz, Sayın Öztürk, Sayın
Akıncı, Sayın Çerçioğlu. Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır. VII.- ÖNERİLER (Devam) A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam) 1.- Genel Kurulun 17/6/2008 Salı günkü birleşiminde (10/204) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin görüşülmesine; görüşmelerin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam) BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım. 2.- Genel Kurulun 17/6/2008 Salı günkü birleşiminde 1 saat sözlü sorulardan
sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine; 18 Haziran 2008 Çarşamba günkü birleşiminde ise sözlü soruların
görüşülmemesine; gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ve 249 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın, İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulu, 17.06.2008 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantıda
siyasi parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, TBMM İçtüzüğünün 19
uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim. Nurettin
Canikli Giresun AK
Parti Grup Başkan Vekili Öneri: Genel Kurulun 17.6.2008 Salı günkü birleşiminde 1 saat sözlü
sorulardan sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan
işlerin görüşülmesi, 18 Haziran 2008 Çarşamba günkü birleşimde ise sözlü
soruların görüşülmemesi, Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmında yer alan 248, 247, 241, 249, 231 ve 27 sıra sayılı kanun
tasarı, teklif ve geri gönderme tezkeresinin bu kısmın 4, 5, 6, 7, 8 ve 9 uncu
sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi; Çalışma saatlerinin, 17.6.2008 Salı günü (bugün) 15:00 – 21:00 18.6.2008 Çarşamba günü 13:00 – 20:00 19.6.2008 Perşembe günü 13:00 – 20:00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesi, 249 Sıra Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, İçtüzüğün 91. Maddesine göre
Temel Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekte yer alan cetveldeki
şekliyle olması, Önerilmiştir. 249 Sıra Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/554) BÖLÜMLER BÖLÜM
MADDELERİ BÖLÜMDEKİ
MADDE SAYISI 1. BÖLÜM 1
ila 14 üncü Maddeler 17 (Geçici
13-14-15-16 dahil) 2. BÖLÜM 15
ila 30 uncu Maddeler 17 Toplam
Madde Sayısı 34 BAŞKAN – Öneri üzerinde aynı anda gelen söz talepleri vardır. Şimdi lehte söz isteyenlerin arasından kura çekeceğim: Sayın
Mücahit Pehlivan, Sayın Azize Sibel Gönül. Sayın Pehlivan, buyurun. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Aleyhte söz isteyenler için de kura
çekmeyecek misiniz? BAŞKAN – Aleyhte daha çekmedim, şimdi çekeceğim. Sayın Pehlivan, buyurun. MÜCAHİT PEHLİVAN (Ankara) – Sayın Başkan, söz hakkımı Sayın İçli’ye devrediyorum. BAŞKAN – Buyurun Sayın İçli. Sayın İçli, bir saniye… Aleyhte söz talebiniz var. Şu anda onun
kurasını çekeceğim. Orada isminiz çıkarsa ne olacak? H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Demin onu söyledim; çekin, ondan
sonra… BAŞKAN – Şu anda çekeceğim. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Buyurun, çekin. BAŞKAN – Böyle şey olmaz ama. Ben aleyhtekini çekeyim. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, ama hiç bugüne kadar
böyle bir uygulama olmadı. Sayın Başkan, lütfen… Yani, bir kişinin konuşmasını
sağlamak için bu şekilde bir uygulama yapamayız. HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Yaparız, yaparız, bir şey olmaz! H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Hayır, o öyle olmaz. Sizin aleyhte söz talebiniz var. Kamil Erdal Sipahi aleyhte, İzmir Milletvekili; iki, Ertuğrul Kumcuoğlu, Aydın Milletvekili. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Hayır, olmaz Sayın İçli. Siz aleyhte söz istediniz… H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, arkadaşım… BAŞKAN – Aleyhte talebiniz var. Sayın İçli, bakın, bu konuları çok
iyi biliyorsunuz. Aleyhte olan arkadaşlardan birinden alırsanız olur. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, o benim talebim.
Sayın Pehlivan’ın -kurada çıktı- İç Tüzük’e göre devir hakkı var. BAŞKAN – Şimdi, Sayın Pehlivan’ın talebine çıktı… H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Tamam, kurada çıktı, bana devretti. BAŞKAN – O, lehte konuşacak. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Efendim, ben de lehte konuşacağım. AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Hem lehte hem aleyhte olur mu? H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Efendim, kurada kimin çıktığı önemli
değil mi İç Tüzük’e göre? BAŞKAN – Şimdi, Sayın İçli… H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – İç Tüzük… BAŞKAN – Sayın İçli, aynı anda, aleyhte, sizin imzanızla söz
talebiniz var. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Benim lehte söz talebim var mı
önünüzde? Ben kendim başvurmamışım ki… Sayın Pehlivan’ı çekmişsiniz, o da söz
hakkını bana veriyor, ben de Genel Kurulu meşgul etmemek için “Aleyhte kurayı
çekin, ona göre tavrımı belli edeyim.” dedim Sayın Başkanım. BAŞKAN – Bakın… H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Bakın, benim söz talebim yok. BAŞKAN – Aleyhte söz talebiniz var. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Söz talebini çektim efendim, bana
çıkmadı ki, çektim. BAŞKAN – Ama, kuraya koyduk, işleme
girdi. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, biraz evvel… BAŞKAN – Sayın İçli, bakın, yani siz bu işleri gayet iyi bilen bir
insansınız, beni zorda bırakmayın lütfen. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Efendim, çok iyi biliyorum. Sayın
Başkanım, sizi… BAŞKAN – Sayın Pehlivan, konuşacak mısınız? MÜCAHİT PEHLİVAN (Ankara) – Hayır efendim. BAŞKAN – Peki. Sayın Azize Sibel Gönül, Kocaeli Milletvekili, buyurun. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, Sayın Gönül bana
devrediyor eğer mümkünse, lehte… BAŞKAN – Buyurun Sayın Canikli. (AK
Parti sıralarından alkışlar) NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; AK Parti grup önerisinin lehinde
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, biraz önce de ifade edildiği gibi, yapılan
Danışma Kurulu toplantısında, bu hafta Meclis gündeminin içeriği ve çalışma
saatleriyle ilgili yaptığımız toplantıda oy birliği oluşmadı. Bu itibarla AK
Parti olarak biz de grup önerimizi getirerek Meclisin çalışma saatleri ve
içeriğini, gündemini belirlemek üzere karşınızdayız. Değerli arkadaşlar, şu anda, kanun teklif ve tasarıları itibarıyla
bakıldığında 1’inci sırada Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı var. Biliyorsunuz geçen hafta bu görüşülmüştü, ancak bir önerge
nedeniyle son oylaması yapılmadı ve bu önerge komisyona gönderildi. O
komisyondaki tartışmalardan sonra tekrar buna devam edeceğiz; düşüncemiz,
önerimiz bu. Dolayısıyla bugün 1’inci sıradaki tapu kanununu değil de, 2’nci
sıradaki Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
görüşülmesinden başlamasını planlıyoruz, öneriyoruz yüce Meclise. Yine, bunun
da geçen hafta tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı, 1’inci maddesinden
devam edeceğiz. Daha sonra, yani bu haftanın içeriğiyle ilgili olarak, Ağrı Dağı
Üniversitesinin isminin değiştirilmesine ilişkin bir tasarı var. Eğer grup
önerimiz Meclisimiz tarafından kabul edilirse onun görüşmelerini
gerçekleştireceğiz. Yine, daha sonra Kocaeli Milletvekili Sayın Nihat Ergün ve 16
Milletvekilinin İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi var. Onun 85’inci sıradan
4’üncü sıraya alınmasını öneriyoruz. 84’üncü sırada bulunan Avrupa Yatırım Bankasının Türkiye’de
temsilcilikler açmasına ilişkin bir uluslararası anlaşma var, onun 5’inci sıra
olarak görüşülmesini öneriyoruz. 6’ncı sırada da, yine Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hayvan Sağlığı ve Karantina Konusunda İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı var. Onun da
78’inci sıradan 6’ncı sıraya alınmasını öneriyoruz. Daha sonra, 7’nci sırada, Elektrik Piyasası Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın görüşülmesini
öneriyoruz. Ki, bunun aynı zamanda temel yasa olarak iki bölüm hâlinde
görüşülmesinin uygun olacağını düşünüyoruz. Birinci bölümü 1 ila 14’üncü
maddeler, geçici maddelerle birlikte toplam on yedi madde olarak karşımızda
duruyor. İkinci bölümün ise, yine on yedi madde, 15 ila 30’uncu maddeler
arasında görüşülmesini öneriyoruz. 8’inci sırada da yine 70’inci sırada olan, daha önce Meclisimizin
görüşüp kabul ettiği ve Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından bir maddesi yeniden
görüşülmek üzere geri gönderilen 5760 sayılı Kanun’un görüşülmesini öneriyoruz.
9’uncu sırada da, 15’inci sırada olan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Demiryolu
Taşımacılığı Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
İlişkin Kanun Tasarısı’nın görüşülmesini öneriyoruz. Bu grup önerimiz bunları içeriyor. Çalışma saatleri konusunda ise… Aslında, çalışma saatleri
konusunda diğer gruplarla bir mutabakat sağlandığını söyleyebiliriz. İçerik
konusunda oy birliği sağlanmadığı için doğal olarak bu konu da bu şekilde
gündeme geldi. Bugün 15.00 ve 21.00 saatleri arasında Meclisimizin çalışmasının
uygun olacağını düşünüyoruz. Çarşamba ve perşembe günleri ise 13.00-20.00
saatleri arasında Meclis çalışmalarının, Genel Kurul çalışmalarının devam
etmesinin uygun olacağını düşünüyoruz. Değerli arkadaşlar, biraz önce Sayın Şandır’ın,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun verdiği önergeyle ilgili, içerik olarak bir
önerisi vardı. O da şuydu: Bu önerdikleri, komisyonun -öyle anladım ben, eğer
yanlış anlamadıysam- grubu bulunan partilerin birer temsilcisinin katılımıyla
oluşmasına ilişkin, bir özel komisyon olarak… Eğer yanlış anlamadıysam öyle bir
önerisi vardı. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet, birer ya da ikişer üye. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bunun bir hukuki sorun
çıkarabileceğini düşünüyorum ben. Yani şöyle: İç Tüzük’ümüzde hangi
komisyonların kurulabileceği, nasıl çalışacağı, yetkilerinin ne olduğu, nereye
kadar bilgi isteyebilecekleri belirtilmiş. Dolayısıyla, tabii, önce böyle bir
komisyon kurup kuramayacağımız konusu tartışılabilir. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Geçmişte örneği var. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Böyle bir komisyon kurulmuş olsa bile
kurulabilme imkânı olsa bile özellikle önerdiğiniz ya da tartışılan konu
hakkında ayrıntılı bilgi alabilmesi noktasında sıkıntı yaşayabileceğini
düşünüyorum. OKTAY VURAL (İzmir) – Vermezler mi? NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Hayır, bakın neden? Nedeni şu Oktay
Bey; nedeni, vermemek meselesi değil de nedeni, böyle bir komisyon
mevzuatımızda yani Anayasa’mızda, İç Tüzük’ümüzde öngörülmediği için, yani
oradan kaynaklanıyor. OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman sizin istediğinizi yapalım. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Sadece aklıma geldi. Yani, böyle bir
komisyon kurulsa bile düşündüğünüz anlamda etkili, verimli bir çalışma
yapamayabileceğini ben -böyle bir şey olabilir- düşünce olarak söylüyorum. Arkadaşlarımız da aslında ifade ettiler; içerik olarak belki
farklı, Sayın Sav’ın dinlendiği iddialarına ilişkin olarak kurulan komisyonla içerik
belki tam örtüşmüyor ama aşağı yukarı konu aynı. Dolayısıyla, aynı konuda ya da
benzer konuda aynı anda iki Meclis araştırması komisyonun kurulması Meclis
çalışmalarının etkinliği açısından bence önerilmeyebilir. Yani, o komisyon
çalışmalarını tamamladıktan sonra… Elbette, bu konularda, mutlaka öneriler
olacaktır genel anlamda. Yani, elbette bu çalışmaları yaparken birtakım
bulgular tespit eder ve ciddi anlamda bu konuda sıkıntıların olduğu ve bu
konuda Meclisin üzerine gitmesi gerektiği konusunda bir önerisi ve kanaati hasıl olursa ve raporuna yansıtırsa elbette Meclisimiz bu
konuyu değerlendirecek, gruplarımız değerlendirecek ve muhtemelen de
düşündüğünüz anlamda, belki daha da kapsamlı, bütün gruplarımızın da
katılımıyla böyle bir komisyon kurulabilecek. Ama şu an itibarıyla karşı
çıktığımızdan değil ya da bu konuların araştırılması ve anayasal ve yasal
sınırlara eğer varsa aykırılıkların çekilmesi noktasında bir itirazımızdan
elbette kaynaklanmıyor. Sadece, şu anda bunu reddetmemizin nedeni budur ya da
olumlu oy vermememizin AK Parti Grubu olarak nedeni budur. Aynı anda iki
komisyon bize çok verimli, çok mantıklı gelmedi açıkçası. Yoksa,
içerik olarak onların elbette araştırılması gerekebilir. Biz buna saygı
duyuyoruz, katılıyoruz da. İnşallah, bu kurulan araştırma komisyonu
çalışmalarından sonra muhtemelen bu konu yine gündeme gelecektir ve o zaman
değerlendirmelerimizi yapacağız. Komisyon da böyle bir öneride bulunursa, biz
de elbette, AK Parti olarak böyle bir komisyonun kurulmasına destek vereceğiz. Ben, yüce Meclisten, AK Parti Grubunun bu önerisine destek
olunacağını bekliyor, ümit ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli. Öneri aleyhinde ilk söz, İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural’a
aittir. Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar) OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket
Partisinin, bugün, aslında, daha önce gündeminize gelip, bu kürsüden, ondan
sonraki hafta beraber görüşürüz ve karar veririz dediğimiz araştırma
önergemizi, verdiğimiz sözün üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna
getirmiştik. Biraz önce maalesef, Sayın Grup Başkanvekilimizin ifade etmesine
rağmen, bu önerge reddedildi. Böyle bir önergeyi aslında hazırlarken, gerçekten, o zaman
görüşmeleri yapan Sayın Beşir Atalay “Bu uygulamanın gözden geçirilmesi…”,
“Daha geniş düşünelim.”, “Hodri meydan.”, “İyi bir komisyon kuralım.”, “Bütün
boyutlarıyla değerlendirelim.”, “Sadece bu olayla sınırlı kalmasın, her
boyutuyla değerlendirelim.” diye bu kürsüden söylemişti ve “Hodri meydan.”
demişti “Bununla kalmayalım.” demişti. O zaman, hatırlarsanız, yine tartışmalar
çıkmıştı. “Birleştirelim” demiştik, birleştirilmedi, “Gelecek hafta görüşelim”
denmişti. Biz, gündem yoğun diye gündeme getirmedik. İktidar partisinin bu
konuda bir değerlendirmesi umuduyla bekledik ama hodri meydanlar havada kaldı! Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu konunun üzerine gidilmesi
konusunu getireceğiz, Danışma Kurulu kararıyla da getireceğiz dedik ama Sayın
Grup Başkanvekilimizin orada gündeme getirmesine rağmen, her nedense, burada
söylenen sözler havada kalıyor. Bundan üzüntülü olduğumuzu ifade etmek isterim.
Gerçekten, burada, eğer “Bir komisyon kuralım, daha geniş bir
şekilde araştıralım” diye söyleniyorsa, yapılacak işler vardır. İki komisyon kurmaya da gerek yoktur. Bugün bir araştırma açılması
ve bunun da, Meclisin kabul ettiği bu araştırma komisyonunun da diğer
komisyonla birlikte çalışmasının kararını alabiliriz. Eğer istiyorsak, çözüm
yolu vardır. Bu irade bu çözüm yolunu da temin edebilir, ama anlaşılıyor ki bu
mesele iki parti arasındaki tahterevalli siyasetinin eksenindeki gerilimin bir
parçası olarak kullanılıyor. Bu oyun doğru bir oyun değil. O bakımdan gündeme
getirdik, reddedildi, doğrusu üzüntülüyüz. Çünkü bunun sözleri verildi burada,
meydan okumalar yapıldı. Meydan okumalar yapılmasına rağmen, Hükûmetimizin bu konuda bir araştırma ihtiyacı olmasına
rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu kapsamda bir araştırmanın yapılması
yolundaki bir önerimizin maalesef reddedilmiş olmasını bundan sonraki
çalışmalarımız açısından gerçekten üzüntü verici buluyorum. Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, bugün huzurlarınıza, tabii,
AKP’nin getirdiği öneri... Bu öneriyle her şeyden önce, Elektrik Piyasası
Kanunu bir temel kanun hâline getiriliyor. Değerli arkadaşlarım, “Elektrik Piyasası Kanunu” değil, bu
“Elektrik Piyasası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı.” Niye temel kanun? Çok madde var. Değerli arkadaşlarım, eğer çok madde var diye İç Tüzük’ün 91’inci
maddesinde yer almış, temel kanun özelliğini ihtiva etmeyen ve bu yönüyle
toplum hayatını kapsamlı bir değişikliğe uğratmayan bu hususlarla ilgili çabuk
görüşülsün diye bir kanunu temel kanun kabul etmek gerçekten doğru değil. Bu
konuda uzlaşabiliriz. Çoğunluk iradesiyle bu kanunu temel kanun kabul ettik mi
iki madde hâlinde görüşeceğiz değerli arkadaşlarım, otuz maddeyi iki madde
hâlinde görüşeceğiz. Onun yerine, parti grupları arasında anlaşma yapılır,
“Evet, böyle. Bizim talebimiz budur. Onun yerine daha uygun bir görüşme
metodunu belirleyelim hep birlikte.” denir, biz de buna katkı sağlardık. Ama
çoğunluk iradesini İç Tüzük’ün maddelerini ihlal edercesine, yok sayarcasına,
muhalefetin sözünü kısarcasına kullanmak ne derece demokratiktir? Yani bu
Mecliste muhalefetin sesini kesmenin, kısmanın demokrasiyle ne alakası var,
milletle ne alakası var, millî iradeyle ne alakası var bunun? Nerede? Milletin
bu kadar oy verdiği kesimin sözünü kısmak için bunları kullanmak… Bunlar doğru
yöntemler değil. Bakın, Meclis çalışmalarıyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi
Sayın Başkanı bizi çağırdı, Meclis çalışmalarının normalleştirilmesi
gerektiğini söyledik. Bu gerilim çıkmasın… Bunun yolu nedir? İç Tüzük’e uygun
bir yönetimdir değerli arkadaşlarım. Ama, İç Tüzük’e
uygun bir yönetim gerçekleştirmeyip, burada grup önerisini getir, bu temel
kanundur de, yap! Değerli arkadaşlarım, bu, normalleşme değil. Bu, gerçekten
demokrasinin yerleşmesi ve özellikle muhalefetin düşünce ve ifade hürriyetini
burada kullanabilmesini engellemek çabasıdır. İşte o engelleme çabalarından
biri de değerli arkadaşlarım denetim konularıdır. Bakın, bugün 118 birleşim
yapıyoruz 23’üncü Dönemde. 116 birleşimde, değerli arkadaşlarım yaklaşık altıyüz seksen beş saat yirmi iki dakika çalışmışız. 685
saat 22 dakika! Geçen birleşimi de koyarsak, yaklaşık 700 saat. 700 saat
içerisinde sözlü sorular ne kadar biliyor musunuz; 16 saat! 16 saat! Değerli arkadaşlarım, Anayasa’mız denetim konularıyla ilgili,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim yollarıyla ilgili, belirlemiş.
Anayasa’da muhalefete verilen denetimi kullanma hakkını, Meclis araştırması
önergelerinin konuşulmasını temin edecek salı günlerini yok saymak, doğrudan
doğruya millî iradeye ve bu millî iradeyi temsil eden milletvekillerinin
haklarına tecavüzdür. Sürekli olarak… Değerli arkadaşlarım, Anayasa’da yazıyor; bu denetim hakkını
kullanamazsak biz, bize oy veren seçmenlerin, tüm toplumun sorunları konusunda
Meclis araştırması önergelerini konuşamazsak, sözlü soruları konuşamazsak,
Anayasa’mıza göre bu denetim yolunu kullanmayan Meclisin ne derecede demokratik
olduğu tartışılır. Onun için bunları kısmak doğru değildir. Denetim mekanizması
kullanılmalıdır. Bu kullanmayı engellemek, doğrudan doğruya Anayasa ihlalidir. İç Tüzük’ümüze göre… Bakın size dağıtılan gündemin ilk sayfasında
“Danışma Kurulu Önerisi” diyor. Danışma Kurulu önerisi diyor ki: “Salı
günlerinin denetim konularına ayrılması.” diyor. Ama her hafta -karşınıza salı
günleri denetim görüşülmeyip- ya sözlü sorular yok ya da tümüyle kanun tasarı
ve tekliflerine ayırıyoruz. Böyle bir Meclis yönetimi nasıl normal olabilir?
Elinizi vicdanınıza koyun! Yani Parlamento demek, Meclis demek, çoğunluk iradesiyle muhalefeti
yok etme, sözünü kesme iradesi değildir değerli arkadaşlar. Bununla ilgili,
böyle bir normalleşmeyi sağlamanın gerekli olduğunu biz şahsen düşünüyoruz.
Onun için burada araştırma komisyonu kuruyoruz. Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de işsizlik arttı, istihdam oranı
düştü, iş gücüne katılım oranı azaldı ve gündemin ilk kısımlarında işsizlik
sorunlarıyla ilgili araştırma önergesi var. Niye görüşmüyoruz? Görüşelim.
Komisyon kurup kurmamak önemli değil ama Türkiye’nin gündeminde olan bir
sorunla ilgili bunların hepsinin gündemdeki sırasına göre konuşulması lazım. O bakımdan AKP’nin grup önerisi, doğrudan doğruya Anayasa’nın
Türkiye Büyük Millet Meclisine yüklediği denetim yolunu yok etmeye yönelik,
kullanılmamasını temin etmeye yönelik, İç Tüzük’ten kaynaklanan bir hakkını
âdeta çoğunluk iradesiyle yok etmeye yönelik bir anlayıştır. Nasıl yok sayılabilir? Yani siz kendi iradenizle Anayasa’da ve İç
Tüzük’te bana verilen bir hakkı nasıl yok sayarsınız? O zaman başkaları da
gider, topyekûn, Türkiye Büyük Millet Meclisinin aldığı, bu iradenin aldığı
kararları tartışma hâline dönüştürür. Önce kendi içimizdeki tartışmayı doğrusu
hakka, hukuka, Anayasa ve İç Tüzük’e göre sağlıklı bir şekilde tamamlamalı ve
buna göre kullanmalıyız. O bakımdan böyle bir husus, denetimi yok eden, muhalefetin sesini,
denetim konularının sesini, sözlü sorularımızı… Çarşamba günü değil, bugün,
birazdan, sözlü sorulara cevap verilecek, 118 birleşimde 17 saat olacak
arkadaşlar; 700 saatte 17 saate çıkartmış olacağız. Böyle bir Meclis çalışması normal bir Meclis çalışması değildir,
normalleşmiş bir Meclis çalışması değildir. Sürekli olarak, her hafta Danışma
Kuruluyla bu Meclisin normal çalışmasının dışına götürmek, istisnai çalışmaları
normal çalışma hâline dönüştürür. Böyle bir Meclis çalışması gerçekten sağlıklı
olmaz ve milletvekillerimizin üzerindeki stresten tutun çalışma saatlerini ve
bunlara hazırlanmayla ilgili hususları dikkate aldığımız zaman, Sayın Meclis
Başkanımıza da bizim önerimiz, çalışmaların normalleştirilmesidir değerli
arkadaşlarım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın. OKTAY VURAL (Devamla) – Dolayısıyla, çoğunluk iradesine oy veren,
çoğunluk iradesini oluşturan milletimizin iradesi ne kadar mukaddes ise bize de
destek veren milletimizin iradesi de o kadar mukaddestir, ona saygı gösterilmek
zorundadır, onun sözüne ve hakkına saygı gösterilmesi gereklidir. Muhalefetin
olmadığı bir Meclisi demokrasinin, âdeta millî iradenin oluştuğu bir meclis
olarak ifade etmek de giderek zorlaşır. O bakımdan, AKP grup önerisinin, hem
Anayasa’mızda hem Meclis İç Tüzüğü’müzde öngörülen
kuralları aşındırdığını düşünüyoruz. Bu bakımdan, AKP grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağımızı
ifade ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural. Öneri aleyhinde ikinci söz Aydın Milletvekili Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu’na aittir. Buyurun Sayın Kumcuoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar) ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Grubunun bu haftaki
çalışmalarımız konusundaki önerisinin aleyhinde konuşmak üzere söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılarımı sunuyorum. Değerli arkadaşlarım, bu çatı, eğer siyasetin Kâbe’si değil ise
Kudüs’üdür. Bu çatı altında laubali olmaya hakkımız yok. Bu çatı altında
tutarsız olmaya hakkımız yok. Bu çatı altında “Ben bildiğimi okurum.” demeye
hakkımız yok. Bu çatının temsil ettiği manevi kimliğin ve kişiliğin Türk
milletinin gözünde küçük düşürülmesine kimsenin hakkı yok. Şimdi, dikkatle bakalım, yaptığımız işin neresi yanlış, neresi
doğru diye. Sayın Oktay Vural, buradan, bu Meclis içinde yapılan bu yanlışlığın
ayrıntılı bir tenkidini yaptı. Ama meseleyi bunun ötesine taşıdığımız vakit
ortaya çıkan manzara şu: AKP Hükûmeti olarak, AKP
İktidarı olarak olaylara uzun vadeli bakamıyorsunuz. Bırakın olaya senelik, üç
beş senelik bakmayı, haftalık bakamıyorsunuz! Pazartesi günü geliyor, Danışma
Kurulunu topluyorsunuz, belli bir konu üzerinde mutabakata varıyorsunuz, ertesi
günü buraya geliyorsunuz farklı bir öneriyle “Efendim, biz vazgeçtik, öyle
yapmayalım, böyle yapalım.” diyorsunuz. Bu Meclis tarihinde görülmemiş olaylar yaşıyoruz. Nedir o? Bir
kanunu getiriyorsunuz -30 maddelik bir kanun- 1’inci madde, 2’nci madde, 3’üncü
madde, 5’inci madde, konuşuyorsunuz, bir ara veriyor Başkan, aradan sonra
diyorsunuz ki: “Biz bundan vazgeçtik, öbür kanunu öne alıyoruz.” Tamam, onu
konuşmaya devam ediyorsunuz. 10 madde ondan konuşuyorsunuz, sonra vazgeçiyorsunuz
ve başka kanuna devam ediyorsunuz! Bu, şu demektir: Önünüzü göremiyorsunuz. Ha,
eğer bu sadece “Mecliste biz ekseriyetiz, paşa gönlümüz öyle istiyor, öyle
yaparız.” diye düşünüyorsanız… Ha “Ben yaptım oldu, ben abdestsiz namaz kıldım,
oldu.” diyebilirsiniz. Ama bu, sadece bu çatıya münhasır kalmıyor, bu çatının
ötesine çıkıyor, devlet yönetiminde de aynı tutarsızlıkla karşı karşıya
kalıyoruz. Maalesef bunu Hükûmetin genel yönetime
yaklaşımında da hissediyoruz. Bakalım: Geçenlerde Hükûmet Türkiye
Büyük Millet Meclisine 6183 sayılı amme alacaklarının tahsiliyle ilgili bir
tasarı sevk etti. Tasarı geldi komisyonun huzuruna 6-7 madde, çıktı komisyondan
26 madde! Geldi 6-7 esas, 1 geçici maddeyle; çıktı 26 esas, 8 geçici maddeyle.
Şimdi, Hükûmet de ne yaptığını bilmiyor. Allah için,
yani bir kanun tasarısı hazırlıyorsunuz, yazıyorsunuz, çiziyorsunuz Meclisin
huzuruna getiriyorsunuz sonra komisyonda elinize alıyorsunuz baltayı veya
malayı yepyeni bir tasarı oluşturuyorsunuz. Ha, o yetmiyor bir de bunun tersini
yapıyorsunuz. Hükûmet geçenlerde kocaman bir tasarı
sevk etti Plan ve Bütçe Komisyonunun huzuruna, mahallî idarelerin gelir
yapısını düzeltmek üzere. Geldi tasarı komisyonun huzuruna 20-30 madde, çıktı
komisyondan 2-3 madde! Ne yaptığını bilen bir Hükûmet,
ne yaptığını bilen bir iktidar böyle tasarılar sevk eder, ondan sonra
komisyonda -vur abalıya- bu kadar köklü değişiklikler yapar mı? Sonra, siz Hükûmetsiniz; siz doğru idareyi, rahat idareyi istikrarlı
bir zemin üzerine oturtmak durumundasınız. Normalleştirme sizin görevinizdir,
istikrarı temin etmek sizin görevinizdir. Bizim muhalefet olarak pozisyonumuz
mümkün olduğu kadar karşı çıkmaktır ama bunu da yapmıyoruz, size yardımcı
olmaya çalışıyoruz, ondan sonra ama bir bakıyorsunuz sanki muhalefetle vardığınız
mutabakatlar hiçbir mana ifade etmiyor gibi, Sayın Oktay Vural’ın burada ifade
ettiği gibi “Biz vazgeçtik.” diyorsunuz. Sayın Grup Başkanı da gelip burada
uzun uzun izah ediyor. Efendim, siyasette, ticarette,
yaşamın her boyutunda sözüne sadık kalmamak ayıptır. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Bakan, biz söz vermedik.
Sadece, yetkili kurullarımızda tartışacağımızı söyledik; arkadaşlar burada. Yalnız, lütfen düzeltin sözünüzü, biz söz vermedik. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Yok efendim. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Sayın Vural, söz verdik mi efendim? OKTAY VURAL (İzmir) – Hükûmetin… NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yetkili kurullarda görüşeceğiz ve
öyle… Lütfen, yanlış şey yapmayın. Düzeltin lütfen Sayın Kumcuoğlu;
öyle bir şey yok. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Neyse. BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, lütfen devam
ediniz. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Bakın, söz verdiğiniz ve
yapmadığınız hâller de var. Şimdi, normalleşme istiyorsanız “Bu memlekette huzur içinde bir
iktidar olmak, hükûmet etmek istiyoruz bazıları buna
mâni oluyor.” diyorsanız, önce kendiniz huzursuzluk yaratmayacaksınız. Yapmış
olduğunuz kanun tasarılarıyla, yapmış olduğunuz işlemlerle sürekli olarak karşı
tarafı tahrik ediyorsunuz, huzursuz ediyorsunuz, üzüyorsunuz. Şimdi, Sayın Vural burada “Biz üzülüyoruz.” dedi. Biz sadece
üzülmüyoruz, müsaade ederseniz, kızıyoruz da. Ne o yani, Türkiye’de
başbakanların kızma, öfkelenme hakkı var da bizim yok mu? (MHP ve CHP
sıralardan alkışlar) Siz seçilerek geldiyseniz biz de seçilerek geldik ve mevcut sisteme
göre, siz, daha az oy oranıyla daha fazla milletvekili, biz, daha yüksek oranla
daha az milletvekili seçilerek geldik. Mağdur pozisyonunda olan biziz, siz
değilsiniz, ama ona rağmen… AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Tabii, tabii... ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Evet, ona rağmen, kalkıyorsunuz,
huzuru bozmak için ne lazımsa yapıyorsunuz. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – 1, 10’dan büyüktür. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – 1, 10’dan büyüktür. BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, Genel Kurula
hitap edin. Sayın milletvekilleri, lütfen! ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Tabii, Allah herkesten büyüktür ve
tektir. (MHP sıralarından alkışlar) 1, milyondan da büyüktür, milyardan da
büyüktür. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Bunu alkışlarız. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Alkışlayın, niye alkışlamıyorsunuz?
(AK Parti sıralarından alkışlar) Bakın beyefendiler, sıkıntımız ne: Sıkıntımız, güven sorunu. Bu
yapmış olduğunuz değişikliklerle, bu “Ben yaptım, oldu.” tavırlarıyla sürekli
olarak, sadece bu çatı altındaki muhalefetin değil Türk milletinin de güvenini
yitiriyorsunuz, hatta dış çevrelerin güvenini yitiriyorsunuz. Kapatma davası
konusunda, bundan bir veya iki ay öncesi hava var mı Avrupa’da? Hani, o
esenler, yağanlar? Seslerini kestiler ve tavırlarını değiştirdiler, “Türkiye’de
demokrasi kadar laiklik de önemlidir.” dedirttiniz adamlara. Niye? Belli bir
noktada güven sorununa, güven zafiyetine yol açıyorsunuz. Lütfen, en azından, bu çatı altında birbirimize olan güvenimizi
yitirmeden, bu millete olan hizmet aşkımızdan fedakârlık etmeden ve de mümkün
olduğu kadar verimli bir şekilde sonuç almaya çalışalım. Bakın, saat kaç oldu?
Saat altı oldu, biz hâlâ işin esasına giremiyoruz. Şimdi, sözlü soruları konuşturtmuyorsunuz bize. “Efendim, Meclis
araştırması açalım…” Açtırtmıyorsunuz. Niye? “Biz çoğunluğuz, yaparız...”
Tamam, siz bütün radyoları kontrolünüze alın, bütün basın organlarını,
gazeteleri kontrolünüze alın; biz gideriz, teke tek, bu millete derdimizi
anlatırız, ondan şüpheniz olmasın. Tamam, biz buna alışkın bir topluluğuz, buna
alışkın bir kitleyiz. Biz, basın yoluyla kestiğiniz imkânları, sözlü ve
görüntülü basın yoluyla koyduğunuz engelleri teker teker
aşar, bu millete gider, teker teker derdimizi
anlatırız, ondan hiç şüpheniz olmasın. Netice itibarıyla da önümüzdeki erken
veya geç bir seçimde bunun semeresini de alırız. Size düşen, devleti idare etme konusunda zemini yumuşatmak,
uyumluluğu sağlamak, muhalefete, sadece muhalefet oldukları için değil, en az
sizin kadar da geniş halk kitlelerinin oylarıyla buraya geldiklerini bilerek ve
inanarak saygı duymanızdır. Eğer biz size güvenirsek, bunu sağlarsanız, gerekli
saygıyı bize gösterirseniz bu Meclis mucizeler yaratır. Aksi takdirde, işte,
bugün olduğu gibi havanda su döversiniz, Hükûmet
olarak hedefinize ulaşmakta zorlanırsınız. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Onun için, bu görüş ve
düşüncelerimin muhalefet kanadında da iktidar kanadında da dikkatle
dinleneceğinden ve samimiyetle değerlendirileceğinden emin olarak hepinize
saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kumcuoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.58 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.13 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
118’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi Grup önerisinin oylanmasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır. İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım. VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam) B)
Önergeler
(Devam) 2.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Amasya İline Bağlı Ezinepazar Adlı İlçe
Kurulması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/169) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/62) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 2/169 Esas sayılı Amasya İline Bağlı Ezinepazar
Adlı İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifim 45 gün içerisinde görüşülmediği
için TBMM İç tüzüğünün 37. maddesi gereğince doğrudan TBMM Genel Kurulu
gündemine alınmasını, Arz ederim. 07.05.2008 Dr.
Reşat Doğru Tokat BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gene çok büyük bir uğultu var,
lütfen sükûneti sağlayalım. Teklif sahibi Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru, buyurun. Süreniz beş dakika. REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Amasya
İline Bağlı Ezinepazar Adlı İlçe Kurulması Hakkında
Kanun Teklif’im ilgili komisyonlarda süresi içerisinde görüşülmediği için, İç
Tüzük’ün 37’nci maddesine göre teklifimin doğrudan Genel Kurul gündemine
alınması için söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi şahsım ve grubumuz adına
saygıyla selamlıyorum. Sözlerime başlarken, Avrupa Futbol Şampiyonası’nda çeyrek finale
yükselen Futbol Millî Takımı’mızı tebrik eder,
başarılarının devamını dilerim. Ayrıca, geçen hafta içerisinde kaybettiğimiz,
Türk dünyasının ünlü yazarı Cengiz Aytmatov’a Cenabı
Allah’tan rahmet diliyorum. Sayın milletvekilleri, hızlı bir iktisadi, sosyal ve kültürel
gelişmelerin yaşandığı ülkemizde sunulacak olan kamu hizmetlerinin
vatandaşımıza en yakın noktada sunulabilmesi için, iktisadi ve sosyal yönden
gelişme göstermiş olan kasabaların ilçe olmasında yarar görülmektedir. Kamu
hizmetlerinin ülke düzeyinde verimli ve etkili bir şekilde görülebilmesi
amacıyla mülki taksimatın zaman içerisinde şartlara uygun hâle getirilmesi
zorunluluk arz etmektedir. Nitekim yüce Meclisimiz bu anlamda, yakın geçmişte
bu yönde birçok kanuni düzenleme de gerçekleştirmiştir. İlçe olmasını istediğimiz kasabamız Ezinepazar
bulunduğu bölgeye göre merkezî konumdadır. Orta Karadeniz Bölgesi’nin en güzel
yerleşim yerlerinden birinde bulunmaktadır. Ezinepazar
beldemiz Amasya merkeze Ezinepazar Selçuklu
döneminden itibaren tarihî yönden zengin olup İpek Yolu hanlarıyla ünlü, önemli
bir yerleşim merkezidir. 1970 yılına kadar nahiye olarak hizmet vermiş, şu anda
belde olarak hizmet vermektedir. Tokat-Amasya devlet kara yolu üzerinde bulunan
Ezinepazar, Tokat Turhal ilçesine de Ezinepazar’da belediye
teşkilatı mevcuttur. Kasabamızın içme suyu, kanalizasyon, elektrik gibi idari
yönden tüm altyapı hizmetleri de beraberinde mevcuttur. Sağlık hizmetleri yönüyle Ezinepazar:
Uygur ve Aydınca’da olmak üzere üç adet sağlık ocağı
bulunmaktadır. Ancak bu sağlık ocakları ve 112 Acil istasyonu mesai saati
sorası hizmet vermediklerinden halkımız bu hususta da büyük sıkıntı
çekmektedir. Ezinepazar’ın ilçe yapılması durumunda,
yapılacak olan hastane ile bu bölgede yaşayan insanlarımız hastaneye gitmek
için Yalnızca Ezinepazar’ın şehir
merkezlerine Mevcut nüfus, eğitim ve öğretim potansiyeli de dikkate alınarak
Amasya ilinde “Ezinepazar” adıyla bir ilçe kurulması
gerekli görülmüş ve bu amaçla da bu kanun teklifimiz tarafımızdan
hazırlanmıştır. Ezinepazarlılar çok çalışkan
insanlardır. Amasya, halkı çok çalışkan insanların olduğu bir yerdir. Amasya,
tarihî kentlerin içerisinde şehzade kenti olarak bilinmektedir. Bu beldemiz,
kasaba halkı yıllardan beri de ilçe özlemini taşımaktadırlar. Çalışkan,
başarılı Belediye Başkanları Sefer Bey, halkının temsilcisi olarak bu beldenin,
kasabanın ilçe olmasıyla ilgili olarak çok yoğun bir çalışma sarf etmektedir.
Bu bölge insanlarının, sadece Sefer Bey değil tüm etrafındaki insanların da,
özellikle köylü vatandaşlarımızın da bu bölgenin Türkiye Büyük Millet
Meclisinde işte, iyice değerlendirilip ilçe olmasını beklemiş olduklarını
görüyoruz. O insanların taleplerine cevap vermek mecburiyetindeyiz çünkü
yıllardan beri özlemlerini çalışkanlıklarıyla göstermişlerdir. Bu özlemlerini
giderebilirsek ve buranın eğer ilçe yapma durumu, inşallah, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin vereceği bu kararla gerçekleştirilebilirse ben inanıyorum ki o
insanlar büyük bir mutluluk içerisinde olacaklardır. Teklifimize destek verilmesini bu yönden bekliyoruz. Genel
Kurulumuzun da bu yönlü olumlu oy vereceğine ben inanmak istiyorum ve yüce
Meclisimizi de bu duygu ve düşüncelerle saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru. Teklif üzerinde Amasya Milletvekili Sayın Hüseyin Ünsal. Buyurun Sayın Ünsal. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika. HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Amasya iline bağlı Ezinepazar adlı ilçe kurulması
hakkında kanun teklifi üzerinde, daha doğrusu, gündeme alınması üzerinde söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Saygıdeğer Başkan, sayın milletvekilleri; Anayasa’nın 126’ncı
maddesinde “Türkiye, merkezî idare kuruluşu bakımından, coğrafya durumuna,
ekonomik şartlara ve kamu hizmetleri gereklerine göre, illere; iller de diğer
kademeli bölümlere ayrılır.” hükmü vardır. 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun
1’inci ve 2’nci maddeleri de ilçelerin kuruluş usul ve esaslarını belirler. Gündeme alınması istenilen konunun yasal olarak hem Anayasa’ya hem
de İl İdaresi Kanunu’na uygunluğu söz konusudur. Yani burada bir problem
yoktur, problem olmasıyla ilgili herhangi bir konu da yoktur. Teklif edilen bölgenin ilçeye, yani bir mülki sınıra ihtiyacı
vardır. Ezinepazar, Amasya il merkezine Saygıdeğer milletvekilleri, Amasya merkezde yedi tane ilçemiz
vardır, bu sekizinci ilçe olacaktır eğer teklif gündeme alınırsa ve kabul
edilirse. Amasya coğrafyası incelendiğinde, güney ve güneydoğu hattında da Ezinepazar’ın eklenmesiyle ilgili, bir bütünlük için de
ilçeye ihtiyaç vardır. Ezinepazar, Amasya-Tokat
devlet karayolu üzerinde, tarihî İpek Yolu üzerinde olan, devlet otoritesi ve
sunulması gereken hizmetler açısından ilçe olmayı hak etmiş bir yerdir. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak da sizin zaten Ezinepazar’lılara da borcunuz vardır. Bu bölgede kurulması
gereken yerde yaklaşık otuz dört tane yerleşim yeri, köy ve belediyelik vardır
ve buralarda alınan oylar da incelendiğinde, ilçe merkezinde, olması gereken
yerin ilçe merkezinde zaten Adalet ve Kalkınma Partisinin aldığı oylar
incelendiğinde 1.332 tane oyun 934 tanesi AKP’ye aittir. Dolayısıyla, bunu
sizin bir borcunuz olarak düşünmek durumundasınız. Ayrıca, bu bölgede yine Aydınca ve Uygur belediyelikleri son çıkan
Kanun nedeniyle kapatılmış noktadadır. Dolayısıyla burada kamu düzenini ve
kentsel anlayışı sergilemek anlamında bölgede bir ilçe kurulması gerekli
olmaktadır. Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; elimdeki dosyada
kurulması düşünülen ilçede otuz dört tane köyün yerleşim biriminin de şu anda
muhtarlarının desteği mevcuttur. Burada özel bir durum daha vardır: Bölge hem
Alevi hem de Sünni nüfusun yan yana yaşadığı, yıllardır dost ve kardeşlik
içerisinde yaşadığı bir yerdir. Dolayısıyla kamu düzeni burada çok kolay bir
şekilde tesis edilecektir. Bu anlayış içerisinde Tüzük’ün 37’nci maddesi gereğince Ezinepazar’ın ilçe olması için kanun teklifinin gündeme
alınmasını arz ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünsal. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir. Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz. VIII.- SEÇİMLER A)
Komisyonlara Üye Seçimi 1.- (10/3, 8, 12, 28, 31, 33, 38,
42, 47, 56, 59, 62, 64, 65, 68, 71, 84, 87, 89, 98, 101, 119, 145, 146) esas
numaralı Meclis Araştırma Komisyonuna üye seçimi BAŞKAN – Ülkemizde yaşanan çevre sorunlarının araştırılarak
sürdürülebilir çevre politikası için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Genel Kurulun 6/5/2008 tarihli 99’uncu
Birleşiminde kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasi parti
gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır. Şimdi listeyi okutup oylarınıza sunacağım: AK Parti (13) Mehmet Erdoğan Adıyaman Zekeriya Aslan Afyonkarahisar Mehmet Hanifi Alır Ağrı İlknur İnceöz Aksaray Mithat Ekici Denizli Özlem Müftüoğlu Gaziantep Haydar Kemal Kurt Isparta Mahmut Esat Güven Kars Recep Yıldırım Sakarya Birnur Şahinoğlu Samsun Çağla Aktemur Özyavuz Şanlıurfa Nuri Uslu Uşak Kayhan Türkmenoğlu Van CHP (4) Şevket Köse Adıyaman Muhammet Rıza Yalçınkaya Bartın Hikmet Erenkaya Kocaeli Rasim Çakır Edirne MHP (3) Abdülkadir Akcan Afyonkarahisar Mustafa Kemal Cengiz Çanakkale Mehmet Akif Paksoy Kahramanmaraş DTP (1) Mehmet Nezir Karabaş Bitlis BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 17/6/2008 Salı günü (bugün) saat 18.35’te Halkla İlişkiler
Binası, B Blok, 2’nci Kat, 4’üncü Banko’da bulunan Meclis araştırması
komisyonları toplantı salonunda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve
kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekranda ilan
edilmiştir. Gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz. IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, yurt dışı seyahatlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/239) BAŞKAN – Soruyu cevaplandıracak sayın bakan? Yok. Ertelenmiştir. 2.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bir vakfın İstanbul’da yaptığı bir toplantıya
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan
sözlü soru önergesi (6/244) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı 3.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Alanya Kalesindeki tarihi mescidin onarımına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan
sözlü soru önergesi (6/290) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı 4.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, gıda bankacılığı amacıyla kurulan vakıflara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan
sözlü soru önergesi (6/431) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı 5.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy’un, Vakıflar Kanunu kapsamında
iade edilecek taşınmazlara ve tazminat ödeneceği iddiasına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan sözlü
soru önergesi (6/521) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı 6.- Niğde Milletvekili Mümin
İnan’ın, bir bedesten ve kervansarayın restorasyonuna
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan
sözlü soru önergesi (6/564) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı 7.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy’un, pirinçte gümrük vergisinin
düşürüleceği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan sözlü soru önergesi (6/644) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Hayati Yazıcı, gündemin sözlü sorular kısmının 2, 13, 95, 169,
206 ve 277’inci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Şimdi, bu soruları sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Hayati Yazıcı tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Yaşar
Ağyüz Gaziantep Ülkemizin 12-13 Kasımda İsrail-Filistin görüşmelerine ev sahipliği
yapması, yerli ve yabancı basında “Barıştıran Ülke” olarak yer aldı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki her iki Devlet Başkanının
konuşmaları da olumlu iz bıraktı. 1. Bu olumlu gelişmelerin üzerinden üç gün bile geçmeden
İstanbul’da gerçekleştirilen “Uluslararası Kudüs Buluşması” olumlu havayı
maalesef sildi. Bu toplantıyı düzenleyen Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı ne
zaman kurulmuştur? Kurucuları arasında şu anda Bakan ve Milletvekili olan kimse
var mıdır? 2. Üst kurul olarak bulunan bu vakfın bünyesinde üye olan kaç
vakıf vardır? Üye olan vakıfların kurucuları arasında Bakan, Milletvekili
görevinde olan kaç kişi vardır? (Örneğin; Birlik Vakfı) 3. Hizbullah’tan Hamas’a kadar terör
örgütlerinin temsil edildiği, cihat çağrılarının yapıldığı “Kudüs Buluşması”
adlı feshane skandalı toplantısını düzenleyen Türkiye
Gönüllü Teşekküller Vakfı hakkında yasal soruşturma açmayı düşünüyor musunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın
Hayati Yazıcı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim. Tayfur
Süner Antalya Alaattin Keykubat’ın 1230 yılında ilk kale komutanı Akşebe Sultan için yaptırdığı, Alanya Kalesi’nde bulunan Akşebe Sultan Mescidi’nin yıkık minaresi 10 yıldır atıl
durumda beklemektedir. Alanya Çevre Koruma ve Dayanışma Derneği tarafından 10
yıl önce minarenin onarımı için Antalya Vakıflar İl Müdürlüğü’ne müracaat
edilmiş, ancak olumlu bir yanıt alınamamıştır. Soru 1: Yıkık minarenin yapımı için Bakanlığınızca bir çalışma
yapılmakta mıdır? Soru 2: Turizmin yoğun olarak yapıldığı bu yörede böyle tarihi bir
mescidin minaresinin 10 yıldır yıkık bir şekilde beklemesinin mantıklı bir
açıklaması var mıdır? Soru 3: Antalya Vakıflar İl Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada
2003’de mescitte basit bir onarım yapıldığı, bunun dışında ise onarım konusunda
bir çalışma olmadığı belirtilmiştir. Bu minarenin yapımı için daha ne kadar
beklenecektir? KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, 1’inci
sırada benim sorum vardı, onu okutacaktınız “Hükûmet
yok diye ertelenmiştir” diyecektiniz. O yapılmadı. BAŞKAN – Sayın Genç, okudum. KAMER GENÇ (Tunceli) – Çünkü ikinci defa ertelendi, konuşma hakkım
var. BAŞKAN – Sayın Genç, bakın, okuttum… KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben buradaydım, duymadım efendim. BAŞKAN – …ve ilgili bakan yoktu, erteledik. KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, mesele yok. Ben onu duymadım da onun
için söyledim efendim. BAŞKAN – Diğer soruyu okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın
Hayati Yazıcı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim. Yaşar
Ağyüz Gaziantep Fakirlere yardım amacıyla kurulan vakıf ve derneklerin son
zamanlarda çoğaldığı, bayram öncesi yapılan yoğun televizyon reklamlarından
anlaşılmaktadır. 1. Gelir Vergisi Kanununun 40/10 Maddesine göre “Fakirlere yardım
amacıyla Gıda Bankacılığı Faaliyetinde Bulunan Dernek ve Vakıflara, Maliye
Bakanlığınca Belirlenen Usul ve Esaslar Çerçevesinde, Bağışlanan Gıda,
Temizlik, Giyecek ve Yakacak Maddelerinin Maliyet Bedelinin Tamamı” beyanname
veren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerince gider olarak indirilebiliyor.
(GVK 5035 ve 5281 sayılı yasa, Madde 40/10, 89/6) Yapılan bağışlar KDV’den de müstesna tutuluyor. (KDV Kanunu Md.17) Bu düzenlemeden sonra, tüzüğünde “Fakirlere yardım amacıyla gıda
bankacılığı faaliyetinde bulunacağının” yazılı olduğu kaç adet vakıf
kurulmuştur? Kurulan bu vakıfların, isimleri ve kuruluş tarihleri nedir? Yeni kurulacak ve tüzüğünde gıda bankacılığı yapacağı belirlenen
Vakıflar da bu düzenlemeden faydalanacak mıdır? 2. Bu vakıflardan yurt içi ve yurt dışında adli ve idari
soruşturma geçirenler var mıdır? Tutuklanan yönetici ve kurucu üye var mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 5537 sayılı Vakıflar Yasasına ilişkin sorumun Vakıflardan sorumlu
Devlet Bakanı Sayın Hayati Yazıcı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. Mehmet
Akif Paksoy Kahramanmaraş 1- Büyük kamu oyu muhalefetine rağmen
hükümetinizce AB uyum yasaları çerçevesinde TBMM’den geçirilen Vakıflar Yasası
kapsamında; Türkiye’deki azınlık cemaatlerinin taşınmazlarının, 1974 yılındaki
Yargıtay kararıyla, 28’inin Vakıflar Genel Müdürlüğüne, 114’ünün de Hazine’ye
devredildiğine, yasayla bu malların iadesi için 18 aylık bir süre öngörüldüğüne
ve bu konuda tazminatın da gündeme gelebileceğine ilişkin basında bir kısmı
şahsınıza atfen haberler yer almıştır. Bu yasayla iade edilecek vakıf taşınmazları hangileridir? Bu
taşınmazlar hangi illerimizde bulunmaktadır. Tahmini bedelleri ne kadardır?
Toplam 142 taşınmaz dışında hazineye devredilen başka taşınmaz var mıdır? Varsa
bunlar da iade edilecek midir? Bu yasa kapsamında doğu ve güneydoğu bölgesinde
azınlık vakıflarına iade edilecek taşınmaz var mıdır? Varsa hangileridir? 2- Bu yasa ile tazminat ödenmesinin gündeme gelebileceğine ilişkin
ifadeler bizzat şahsınıza atfen basında yer almıştır. Tazminat gündeme
gelecekse bu konuda bir çalışma yapılmış mıdır? Yapılmışsa bunun bedeli tahmini
olarak kaç YTL olarak öngörülmektedir. 3. Bu yasa kapsamında ödenecek olan tazminat sonuçta Türkiye
Cumhuriyeti’nin bütçesinden çıkacağından, bu konuda bir sorumluluk duymakta
mısınız? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Hayati Yazıcı tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Mehmet
Akif Paksoy Kahramanmaraş Pirinçte halen % 45 olan Gümrük Vergisinin 0 (sıfır) veya % 10’a
düşürüleceği ve Akdeniz sularında bekleyen gemilerdeki pirincin 0 veya % 10
Gümrük vergisiyle millileştirilmek suretiyle piyasaya sürüleceği
söylenmektedir. Pirinçte Gümrük Vergisinin % 45’ten aşağı düşürülmesi yönünde
çalışmalar mevcut mudur? Eğer varsa bu uygulama ile haksız kazanç sağlamak
isteyen spekülatörlere “kıyak” çekilmiş olmayacak mı? BAŞKAN – Soruları cevaplandırmak üzere Başbakan Yardımcısı ve
Devlet Bakanı Sayın Hayati Yazıcı. Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) –
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Bakanlığıma bağlı değişik birimlerle
ilgili, milletvekili arkadaşlarımın sözlü olarak cevaplandırmamı talep
ettikleri altı soruya cevap vermek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Önce Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz
Bey’in sorusunu cevaplıyorum: Soruda zikredilen Türkiye Gönüllü Teşekküller
Vakfı, Fatih 3. Asliye Hukuk Hâkimliğinin 28/12/1994
gün 1033 ve 1188 sayılı Kararı ile kurulmuş, tüzel kişilik kazanmıştır. Türkiye’deki sivil toplum teşekküllerini bir araya getirmek,
sosyal ve kültürel çalışmalar yapmak amacıyla kurulan bu Vakfın kurucuları
arasında bulunmak Anayasa’ya ve mevcut kanunlara göre bireysel haklardır. Bu
bakımdan, kimin kurucu olup olmadığı önemli olmamakla birlikte, soru
yöneltildiği için bu cevabı size arz ediyorum. Şunu da ilave etmek isterim: Bu soru üzerinden bir hayli zaman
geçtiği için sorunun yazılı cevabı sözü geçen milletvekili arkadaşımıza ayrıca
bildirilmiştir. Kurucularının isimleri, az önce zikrettiğim asliye hukuk
mahkemesinin dosyasında mevcuttur, oradan temin edilmesi mümkündür. Cevap
olarak bunu ifade ederim. İkinci olarak, “Üst kurul olarak bulunan bu vakfın bünyesinde üye
olan kaç vakıf vardır?” denmektedir. Bir kere bilinmelidir ki, geçen şubat ayı
içerisinde yüce Meclisin kabul edip yürürlüğe koyduğu Vakıflar Kanunu’ndan
önce, yani eski Vakıflar Kanunu çerçevesinde tüzel kişilerin vakıf kurmalarına
imkân yoktu. Bu bakımdan, sözü edilen Gönüllü Teşekküller Vakfının kurucuları
arasında bir tüzel kişilik olduğunu söylemek mümkün değil, ama kurucularının
belli vakıflarda ayrıca yöneticilik görevleri olma durumları söz konusudur.
Vakıflar mevzuatında vakıfların üst kuruluş kurmasıyla ilgili açık bir hüküm
yok. Dolayısıyla Türkiye’de şu anda kurulu hiçbir vakıf, hiçbir vakfın üst
kuruluşu değildir, ama yeni Vakıflar Kanunu ile üst kuruluşların oluşturulması
imkân dâhiline getirilmiştir. Yine, soruda sözü geçen “Bu vakfın etkinliğiyle alakalı Vakıflar
Genel Müdürlüğü herhangi bir faaliyette bulunmuş mudur?” Elbette, Vakıflar
Genel Müdürlüğü, Vakıflar Tüzüğü’nün 20’nci maddesi gereği her teftişte vakfın
bir önceki teftişinden itibaren geçen bütün işlem ve hesapları incelenerek vakıf
senedindeki hükümlerin yerine getirilip getirilmediği, vakfın mallarının uygun
şekilde idare edilip edilmediği ve vakfın gelirlerinin gayeye uygun olarak sarf
olunup olunmadığı araştırılır. Dolayısıyla bu çerçevede Vakıflar Genel
Müdürlüğü soruda sözü geçen vakıfla ilgili denetim görevini yerine getirmiştir.
Bu denetim görevinin dışında, sergilenen etkinlik dolayısıyla adli
makamlarca veyahut da emniyet makamlarınca herhangi bir takibat yapılıp
yapılmadığı takdir edersiniz ki, Bakanlığıma bağlı Genel Müdürlüğün görevi
kapsamı dışında bulunmaktadır. Sorunun cevabı bundan ibarettir. İkinci olarak, Antalya Milletvekilimiz Sayın Tayfur Süner’in sorusunu cevaplıyorum: Soruda sözü geçen, şerefe
altına kadar yıkık durumda olan Akşebe Sultan
Mescidinin minaresinin özgün durumunun araştırılarak onarılması amacıyla restorasyon projeleri hazırlanmakta, 27/10/2005 tarih ve 711
sayılı Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun kararı gereğince
basit onarım kapsamındaki uygulamalar yapılmış olup, aynı kararla uzman
konservatör ve restoratörlerce yapılan incelemeler
rapor şekline dönüştürülmüş ve bu kapsamda restorasyon projesinin detaylı bir
şekilde hazırlanması istenmiş olup bu karar doğrultusunda gerekli etütler
yapılarak restorasyon projesinin hazırlanmasına başlanmıştır. Dolayısıyla,
basit onarım kapsamında Genel Müdürlüğümüzce onarım yapılan mescit hâlihazırda
ibadete kapalı durumdadır. Minarenin de ilgili koruma kurulu kararı
doğrultusunda restorasyon projesi hazırlandıktan sonra
gerekli onarım işlemi yapılacaktır. Bu soru daha önce bütçe görüşmeleri sırasında da arkadaşım
tarafından dile getirilmişti, orada cevaplamıştım. İnşallah, umuyorum ki yeni
bir soruya mahal vermeden bu onarım işini gerçekleştirmiş oluruz. Bu bakımdan
da arkadaşıma teşekkür ediyorum. Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Yaşar Ağyüz
Bey’in sorusunu cevaplıyorum: 21 Mart 2004 tarihli, 25409 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan 251 seri no’lu Gelir Vergisi Genel
Tebliği’nden sonra kurulmuş olan ve senedinde “Gıda bankacılığı” ifadesi bulunan
5/7/2006 tarihinde kurulan İstanbul Vefa Vakfı,
14/12/2006 tarihinde kurulan Pınarca Sosyal Hizmetler Vakfı, 26/9/2007
tarihinde kurulan Sümbül Efendi Eğitim Vakfı, 4 Ekim 2007 tarihinde kurulan
İhsan Zini Sosyal Eğitim ve Kültür Vakfı, 27/11/2007
tarihinde kurulan Albayrak Vakfı; ayrıca, anılan
tarihten önce kurulmuş bulunan ve gıda bankacılığı konusunda 29/9/2006
tarihinde senet değişikliği tescil edilen Türkiye İsrafı Önleme Vakfı ile
27/8/2005 tarihinde senet değişikliği tescil edilen Sani
Konukoğlu Vakfı bulunmaktadır. Kuruluş aşamasında ise
Koza Eğitim ve Kültür Vakfı ile Biota Eğitim ve
Sosyal Yardım Vakfı bulunmaktadır. Söz konusu tebliğin 2’nci maddesinde “Bağışı kabul edilecek dernek
veya vakfın tüzüğünde veya senedinde ihtiyacı bulunanlara gıda yardımı
yapılabilmesine ilişkin hükümlerin bulunması gerekmektedir. Bununla beraber,
dernek veya vakfın başka alanlarda da faaliyet gösteriyor olmasının, kamuya
yararlı dernek veya vergiden muaf vakıf olup olmamasının uygulama açısından
herhangi bir önemi bulunmamaktadır.” hükmü yer almaktadır tebliğde. Söz konusu
tebliğin ilgili hükmü çerçevesinde, senetlerinde “gıda bankacılığı” ifadesi yer
almamakla birlikte, ihtiyaç sahiplerine gıda yardımı yapılmasına dair hüküm
bulunan sosyal yardım veya başka amaçlı vakıflar da bulunmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtlarında, sosyal yardım amaçlı 1.561,
ayrıca 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu gereğince,
her il ve ilçede bulunan 931 adet sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı bulunmakta
olup, tebliğin ilgili maddesi hükmünce, yazılı şartları taşıyan vakıflar bu
düzenlemeden yararlanacaklardır. Sorunun diğer kısmıyla alakalı olarak, Albayrak
Vakfı, Sümbül Efendi Eğitim Vakfı, İstanbul Vefa Vakfı, İhsan Zini Sosyal Eğitim ve Kültür Vakfı, Pınarca Sosyal
Hizmetler Vakfı henüz denetim görmemiştir, kuruluş tarihleri itibarıyla. Türkiye İsrafı Önleme Vakfı ile Sani Konukoğlu Vakfı hakkında herhangi bir adli veya idari
soruşturma bulunmamaktadır. Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Akif Paksoy’un
sorularına ilişkin cevaplarımı arz ediyorum: 5737 sayılı Vakıflar Kanunu, bildiğiniz gibi, 27 Şubat 2008
tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanun’un geçici 7’nci maddesinde düzenlenen
hususlar çerçevesinde yapılacak başvuruların değerlendirilmesini müteakip
istenilen bilgiler elde edilebilecektir. Bu Yasa’yla tazminat ödenmesinin
gündeme gelebileceğine ilişkin ifadeler bizzat şahsıma ait olduğu belirtilmiş
ise de, bu, açılan davalar dolayısıyla birtakım vakıfların ellerinden
taşınmazların alınması dolayısıyla iade veya yerlerine ikame edilmek üzere
tazminat ödenmesine ilişkin hususlarla sınırlı bulunmaktadır. Yoksa bu
taşınmazların sayısının -gene müzakereler sırasında ifade ettiğimiz gibi-
hazine elinde 114 adet, Vakıflar Genel Müdürlüğünde 28 adet, nevi mevhum, nevi
müstear olarak da 14 adet taşınmazın sayısal olarak varlığından söz etmiş
bulunuyorum. Takdir edersiniz ki bunların kimliğini, dökümünü ada, pafta,
parsel vesair olarak ifade etmek doğru değil, mümkün
de değil. Kanun’un geçiçi 7’nci maddesi çerçevesinde,
ilgililer on sekiz ay içerisinde talep edecek. Nihayet bu şartların oluşup
oluşmadığına karar verecek olan merci Vakıflar Meclisidir ve haliyle Vakıflar
Meclisinin kararları da “İdarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı
yolunun açık olması” ilkesi gereği yargıya da açık bulunmaktadır. Bu çerçevede
değerlendirilecektir. Sorunun cevabını bu şekilde ifade etmiş bulunuyorum. Niğde Milletvekilimiz Sayın Mümin İnan’ın yönelttiği soruya
cevabım: Niğde merkezinde bulunan bedesten restorasyonu
tamamlanmıştır, kullanıma açılması için gerekli çalışmalar devam etmektedir. Niğde Ulukışla Kervansarayı’nın restorasyonu
tamamlanmış, ağır geçen kış mevsimi sonunda görülen aksaklıkları giderilmiştir.
Kervansarayın kullanıma açılması için gerekli çalışmalar devam etmektedir. Ve son olarak, Kahramanmaraş Milletvekilimiz gene Sayın Akif Paksoy’un sorusuyla huzurlarınızdan ayrılacağım. Efendim,
öncelikle ifade etmemiz gerekir ki, pirinçle ilgili olarak, uygulanmasından söz
edilen vergi tarh ve tahakkuku takdir edersiniz ki Gümrük Müsteşarlığının
doğrudan doğruya görev alanına giren bir konu değildir. Zaten ithalata konu
ürünlere uygulanacak gümrük vergisi oranları ve Toplu Konut Fonu miktarları,
ülke ve ülke grupları bazında ayrı ayrı gösterilmek
suretiyle, her yıl Dış Ticaret Müsteşarlığınca hazırlanarak Bakanlar Kurulu
Kararıyla yürürlüğe konulmakta ve bu kararın ekinde yer alan listelere göre
belirlenmektedir. Bu çerçevede, ithalata konu ürünlere 2008 yılında uygulanacak
gümrük vergisi oranları 31/12/2007 tarihli 26743
mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak 18/12/2007 tarihli ve 13006 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulmuş İthalat Rejimi Kararına Ek Karar
kapsamında ve eki listede tespit edilmiştir. Buna göre, pirinç ithalatı yüzde
45 oranında gümrük vergisine tabi bulunmaktadır ve dolayısıyla, bu oranın
değiştirilmesine ya da indirilmesine ilişkin sözü geçen Müsteşarlığın Bakanlar
Kuruluna sevk ettiği, önerdiği bir talebi de bulunmamaktadır. Arz ediyorum, hayırlı günler diliyorum. Saygılarımla. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan. Sayın Ağyüz, buyurun. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. İlk önergemdeki amaç, barıştıran ülke rolümüzün çok yerinde
olduğunu vurgulamak. 12-13 Kasımda,
Parlamentoda iki tane değerli lider konuşma yaptı. Üç gün sonra Uluslararası
Kudüs Buluşması’nın Feshane’de yapılmasını ben
denetimsizlik olarak görüyorum. Ayrıca, bu vakıfların arasında, maalesef, şu
anda Hükûmet Sözcüsü olan Bakan da var ve o Bakan bu
işi Parlamentoda organize ediyor, üç gün sonra bu toplantıda Hamas ve Hizbullah çığırtkanlıkları ortaya çıkıyor. Bunu
takipsizlikle bırakmak devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz. Bakan buna cevap
vermiyor, isimleri bilmesine rağmen. Ayrıca, gıda bankacılığı… Siz devlet kesesinden bu hovardalığı
nasıl yaparsınız? Mehmetçik Vakfına yapılan bağışın yüzde 5’i vergiden muaf
olacak, gıda bankacılığı yapan vakfa ve derneğe yapılan bağış yüzde 100
vergiden muaf olacak ve bunların hepsinin de bağlantısı AKP ile olduğu açık ve
varit iken bunu sadece sosyal bir yardım amacına nasıl sokarsınız Sayın
Bakanım? Siz hangi yetkiyle bunu alıyorsunuz, vergi muafiyetini sağlıyorsunuz?
Orada hayalî faturaların döndüğünü kimse iddia edemez diye bir şey çıkabilir
mi? 100 milyarlık yardım eder 500 milyarlık fatura verir. Böyle ucu açık bir
yetkiyi devlet olarak, Hükûmet olarak nasıl
tanırsınız? O nedenle, iki önergeye de ben yeterli cevabı alamadım. Gıda
bankacılığı, seçim aracı olarak kullanılan bir bankacılıktır. Ayrıca da Hükûmetin tavrıyla, Hükûmetin
yandaşı kişilerin bulunduğu vakıfların yaptığı tavırlar da birbirleriyle
çelişkilidir. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan. DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) –
Teşekkür ediyorum. Sanıyorum yanlış bir algılama var. Birinci sorunuzla ilgili
konuşmamda özellikle şu vurguyu yaptım: Bu sorunun sözlü olarak cevaplandırma
süresi geçtiğinden ilgili milletvekili arkadaşımıza ayrıca yazılı olarak
bildirmiştim. Dolayısıyla, kimlerin kurucu olduğuna ilişkin bilgi sizin
elinizde mevcut ve ben atıf yapmakla yetindim. Bir kişinin bir vakfın kurucusu
olup olmaması ayrı bir şeydir, o vakfın hayat boyu bütün eylemlerinden sorumlu
tutulup tutulmaması ayrı bir şeydir. Siz, vakfa kurucu olursunuz ama vakfın
yönetimi, mütevelli heyetleri aşamalarla zaman içerisinde değişir, farklılaşır.
Dolayısıyla, insanları siz “kurucu oldun” diye o eylemlerden sorumlu
tutamazsınız. Ben burada bir sorumluluk olduğu anlamıyla bunu ifade ediyor
değilim ama işin bir sorgulama mantığı çerçevesinde bu görüşümü sizlerle
paylaşmak istiyorum. Gene ifade ettim, Vakıflar Tüzüğü’nün ilgili maddesi gereği
Vakıflar Genel Müdürlüğü gerekli teftiş ve denetimi yapmıştır. Ne denetimi
yapacaktır? Denetimin çerçevesini de Tüzük’te yer alan sözcüklerle arz etmeye
çalıştım, o çerçevede yapacağız. Ha, bunun dışında birtakım kişilerin hoşuna
gidecek diye Vakıflar Genel Müdürlüğü polisin ya da savcının görevini
üstlenecek değildir. Ha, bir suç varsa elbette ki adli makamlar ve emniyet
makamları işe müdahale eder, el koyar. O yönünü ben bilemem, yani bir takibat
var mı yok mu, benim görev alanımın dışında. Ama biz, vakıfların mantığı,
faaliyeti çerçevesinde gerekli denetimi yapmışız. Diğer konuya gelince: Gıda bankacılığı niye rahatsız ediyor bu
kadar? Elbette ki bu toplumda gıda almaya muhtaç insanlar varsa, o amaçla
çalışacak, kazanımlarını o amaca tahsis edecek olan vatandaşlara devletin
yönlendirici olarak rehberlik etmesi, kolaylık göstermesi alkışlanacak bir
durumdur. Ha, “Burada bir ayrım yapılıyor.” Uygulamada yok, kafalarda varsa
bizi ilgilendirmez. Bak, ayrım mantığı kafalarda varsa bizi ilgilendirmez. Kim
gıda bankacılığını esas alacak vakıf kuruyorsa, kanunun o hükmü çerçevesinde
vergi bağışıklığından yararlanacaktır. Buyurun, kurun, yararlanın. Yol açık. Vatandaş
sizi bekliyor, ilginizi, alakanızı bekliyor. Yapılan bu çerçevededir. Teşekkür ediyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Hayrın vergi iadesiyle yapıldığı nerede
görülmüş Sayın Bakan? Devletten vergiyi kes, parayı dağıt! BAŞKAN – Sorular cevaplandırılmıştır. 8.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’da şehir içi minibüslerin yenilenmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/246) BAŞKAN – Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 9.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, sezon sonunda işsiz kalan turizm çalışanlarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/247) BAŞKAN – Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 10.- İzmir Milletvekili Ahmet
Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’deki sanayicilere ucuz
elektrik sağlanmasına ve maden firmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/255) BAŞKAN –Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 11.- Mersin Milletvekili Akif
Akkuş’un, sebze ve meyve ihracatındaki ilaç kalıntısı analizine ilişkin Devlet
Bakanı Kürşad Tüzmen’den sözlü soru önergesi (6/266) BAŞKAN –Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 12.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Ege Bölgesinde verimliliği artırma projesi
uygulanan illere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/270) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 13.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, sanayide doğalgaz kullanımının özendirilmesine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/291) ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 14.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, iş dünyasının rekabet gücünün artırılmasına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/332) ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 15.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, sanayide kullanılan elektriğe yapılan zammın iş
dünyasına etkilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/336) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 16.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir’in, Gaziantep’teki küçük esnafın sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/375) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı 17.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir’in, Gaziantep’in teşvik kapsamına alınmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/376) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı 18.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya
Şeker Fabrikasının alacaklı çiftçilere verdiği küspe bedeli fişlerine ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/395) ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 19.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, büyük mağazaların piyasada oluşturduğu bazı
sorunlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/422) ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 20.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, iplik ithalatının yerli iplik ve pamuk
üreticilerine etkisine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/456) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 21.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, hipermarketlerin çalışma saatleri ve yerlerine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/458) ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 22.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, borçlu esnafın desteklenmesine ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/477) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 23.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir’in, Gaziantep Organize Besi Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/500) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı 24.- Aksaray Milletvekili Osman
Ertuğrul’un, Aksaray Organize Sanayi Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/665) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı 25.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, tekstil ve hazır giyim sektöründeki sıkıntılara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/684) ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 26.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut’un, Gönen’de kurulması planlanan çimento fabrikasına ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/727) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı 27.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, tekstil sektörünün sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
sözlü soru önergesi (6/731) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı 28.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu’nun, demir fiyatlarının artışına ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/742) 29.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Niksar Organize Sanayi Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/745) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın
Zafer Çağlayan gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 7, 14, 31, 32, 45, 46, 62, 87,
117, 119, 134, 151, 296, 315, 356, 360, 371 ve 374’üncü sıralarındaki soruları
birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Şimdi bu soruları sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer
Çağlayan tarafından sözlü olarak yanıtlanması hususunda gereğini arz ederim.
26.11.2007 Prof.
Dr. Metin Ergun Muğla Verimlilik; çağdaş yönetim anlayışında kalkınmanın, kalkınmış ülke
veya toplum olmanın en somut ölçütlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu
anlayışa binaen ülkemizde kurulmuş olan Milli Prodüktivite Merkezi'nin iller
düzeyinde verimliliği artırma projesinde, sanayinin en önemli bölgelerinden
olan Ege Bölgesinin VAP Projeleri açısından ihmal edildiğini görmekteyiz. Bu
bağlamda; 1) Ege bölgesinde hangi illerde "Verimliliği artırma
projesi" yapıldı? 2) Muğla ilimizde "Verimliliği arttırma projesi" yapmayı
düşünüyor musunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer
Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla
arz ederim. Tayfur
Süner Antalya
Ülkemizde başta Trakya Bölgesi olmak üzere büyük üretim
tesislerinde ve fabrikalarda, doğalgaz kullanımından vazgeçilip, tekrar kömür
kullanımına geçilmiştir. Soru 1: Başta düşük kur nedeniyle zarar eden üretim merkezlerini
tekrar doğalgaz kullanımına teşvik etmek için bir çalışmanız var mı? Bu konuda
bir yasal düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? Soru 2: Bu fabrikaların ve üretim merkezlerinin bacalarından çıkan
zehirli gazların kontrolü düzenli olarak yapılmakta mıdır? Soru 3: Isınma ve kullanım maliyeti doğalgazda yükseldiği için mi
halk ve sanayi kömür kullanımına yönelmiştir? Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ile ortaklaşa bir çalışma yaparak üretimi teşvik adına sanayide kullanılan
doğalgazın birim fiyatlarında bir indirim yapmayı düşünüyor musunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. Hasan
Çalış Karaman Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanlığı tarafından
yapılan açıklamada; iş dünyasının rekabet gücünü artıracak yapısal reformların
acilen gerçekleştirilmesi gerektiği ifade edilerek, aksi takdirde işletmelerin
üretimi durdurma ile karşı karşıya kalacağı uyarısında bulunulmaktadır. Ayrıca açıklamada, yapısal reformların gecikmesi halinde
önümüzdeki günlerde bir çok işletmenin kapatılacağı ve
1 milyon insanın işsiz kalacağı vurgulanmıştır. Bu bilgiler ışığında; 1) İş dünyasının rekabet gücünü artırma konusunda herhangi bir
yapısal reform çalışmanız var mıdır? Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor
musunuz? 2) İş dünyasında rekabet gücünü kaybettiği için son beş yılda
kapatılan firma sayısı kaçtır? Bu firmalarla birlikte kaç kişi işsiz kalmıştır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. Hasan
Çalış Karaman 1) İş dünyasının girdi maliyetlerinde düşüş beklediği bir dönemde
sanayide kullanılan elektriğe yapılan yüksek zammı nasıl değerlendiriyorsunuz? 2) Bu zam girdi maliyetlerini artırmış mıdır? Elektrik zammı iş
dünyamızın rekabet gücüne bir engel midir? 3) Elektrik zammı konusunda iş dünyasının görüşü alınmış mıdır? Bu
konuda kimlere görüş sorulmuştur? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer
Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğini
saygılarımla arz ederim. Hasan
Özdemir Gaziantep
Gaziantep ekonomisi, teşvik kanunu kapsamı dışında bırakılmanın
yanında küçük esnafının durumu nedeniyle de büyük sıkıntı içindedir. Gaziantep
esnafı, hem nakit bulmakta hem de kredi kullanmakta sıkıntı yaşamakta ve
dolayısıyla borçlarını ödemede de zorlanmaktadır . Ayrıca, şehrimiz ekonomisindeki olumsuzluklara rağmen Gaziantep'i,
hâlâ umut kapısı olarak görüp göç edenler de Gaziantep'in sorunlarını
ağırlaştırmaktadır. Komşumuz Irak’taki olumsuz durum da Gaziantep'in ekonomik
sıkıntılarını artırmaktadır. Körfez krizi ve Irak'ın işgali ile o bölgeye
çalışan esnafımız büyük sıkıntı yaşamaktadır. Bu çerçevede; 1) Gaziantep'te faaliyet gösteren küçük esnafımızın sorunlarını
çözmek için Bakanlık olarak çalışmalarınız var mı? 2) Varsa bu projeleriniz nelerdir? Bunları, ne zaman uygulamaya
koymayı düşünüyorsunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer
Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğini
saygılarımla arz ederim . Hasan
Özdemir Gaziantep Türkiye ekonomisi için çok önemli olan ve tekstil denince ilk akla
gelen şehirlerden olan Gaziantep, ülkemizin genel ekonomik durumundan
kaynaklanan sorunlar yanında, teşvik kapsamı dışında bırakılmanın yarattığı
sıkıntılarla baş etmeye çalışmaktadır. Teşvik kanunuyla, Gaziantep'i çevreleyen Şanlıurfa, Adıyaman,
Kahramanmaraş, Osmaniye ve Kilis illeri dahil 49 il,
devlet desteğinden yararlanmaktadır. Bu illerin Gaziantep ekonomisinin
ürettiğine benzer ürünleri daha az maliyetle üretmesi, Gaziantep'in rekabet
gücünü ortadan kaldırmış ve aynı bölgede bulunan iller arasında haksız rekabete
yol açmıştır. Son teşvik yasasına kadar Gaziantep sanayi ve ekonomisi rekor
üstüne rekor kırarken, bu yasayla önüne ciddi engeller konulmuştur. Bu çerçevede; 1) Gaziantep, ne zaman teşvik kapsamına alınacak ve mevcut haksız
rekabet ne zaman ortadan kaldırılacaktır? 15.01.2008 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer
Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Malatya Malatya Şeker Fabrikasından alacaklı olan çiftçilere 1) Alacaklarına karşı üreticiye verilen küspe bedeli 14 YTL midir?
2) Bu küspe bedeli karşılığı verilen fişler piyasadaki bazı
kişiler tarafından çok ucuza toplanarak besicilere ve diğer üreticilere 75
YTL’ye satılmakta mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. Hasan
Çalış Karaman
1) Hiper ve grosmarketlerin sayısının
giderek artmasının ardından perakende piyasasında rekabet koşulları giderek yok
olmaya başlamıştır. Perakende piyasanın mağduriyetini gidermek amacıyla yapmış
olduğunuz bir çalışma var mıdır? Bu konuda çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? 2) Büyük mağazalar tedarikçi firmalardan raf parası, reklam
katkısı, insört parası ve promosyon
ödemesi adı altında paralar istemektedir. Tedarikçi firmaların bu sorunlarının
çözümüne yönelik bir projeniz var mıdır? Varsa bu projeler nelerdir? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. Saygılarımla. Hasan
Çalış Karaman Yerli sanayiyi korumak amacıyla havlu ve bornoz üretimine
getirilen yerli iplik şartı kaldırılmıştır. İthalatın önünü açan bu uygulama
zaten zorda olan yerli iplik üreticilerini tedirgin etmiştir. Bu bilgiler ışığında; 1) Yerli üretimi teşvik yerine, tam tersi bir kararla ithalatı
teşvik kararı alınmıştır. Yerli iplik üreticilerini ve pamuk çiftçisini, Çin ve
Hindistan başta olmak üzere Uzakdoğu ülkelerinden yapılan ucuz ithal ipliklere
karşı nasıl korumayı düşünüyorsunuz? Bu konuda bir projeniz var mıdır? 2) Fabrika ve atölyeler iplik ithalatı karşında bir bir kapanmakta veya üretime ara vermektedir. İplik İthalatı
uygulamasından sektörde çalışan işçilerimiz zarar görmüş müdür? Görmüşse, kaç
işçimiz zarar görmüştür? 3) Bu durumdan zarar görecek pamuk üreticisini nasıl desteklemeyi
düşünüyorsunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. Saygılarımla. Hasan
Çalış Karaman Hipermarketler, şehiriçi-şehirdışı ayrımı gözetmeksizin her geçen gün yenileri
açılmakta ve âdeta kurallarını da kendileri koymaktadırlar. Bu durum ise, orta
ölçekli ve küçük esnafı, sanatkârı sıkıntıya sokmaktadır. Bu bilgiler ışığında; 1) Hipermarketlerin çalışma saatleri ve açılabileceği yerlerle
ilgili küçük esnaf ve sanatkâra nefes aldırabilecek ne gibi çalışmalarınız
vardır? 14.02.2008 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda belirtilen soruların Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer
Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla
arz ederim. Alim Işık Kütahya Türkiye genelinde birçok esnafımız herhangi bir bankadan almış
olduğu krediyi zamanında ödeyemediği ya da aksattığı için veya bir başka esnafa
kefil olması nedeniyle banka/lar aracılığı ile
icralık duruma düşmektedir. Seçim bölgem olan Kütahya ilinde de bu durumda olan
çok sayıda esnafımız bulunmaktadır. Bu konuyla ilgili olarak; 1. Bakanlığınızın icralık olmuş esnafımızın durumunun düzeltilmesi
konusunda bir çalışması var mıdır? 2. Bankalarla problemi olmuş esnaflarla ilgili bir sicil affı
çıkartılması düşünülmekte midir? 3. Bakanlığınızın, esnafın borçlarını ödeyebilmesi için
borçlarının yeniden yapılandırılması konusunda Maliye Bakanlığı nezdinde bir
girişimi olmuş mudur? 4. 2008 yılında küçük esnafın desteklenmesi ve korunması konusunda
hangi tedbirler alınmıştır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer
Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğini
saygılarımla arz ederim. Hasan
Özdemir Gaziantep Canlı hayvan ve besicilikte önemli bir paya sahip olan Gaziantep,
Türkiye'nin canlı hayvan ihracatının % 80'nini yapmaktadır. Kent merkezi ve
çevresinde 600'e yakın besici ve ahır bulunmaktadır. Şehrimizde, yılda 1 milyon
civarında koyun ve 100.000 baş sığır beslenip pazara sunulmakta ve canlı hayvan
pazarlarında yılda yaklaşık 1.250.000 koyun ve 30.000 sığır işlem görmektedir. Gaziantep Ticaret Odası ile Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde
"Gaziantep Organize Besi Bölgesi" adında başlatılan ve Bakanlığınıza
da sunulup onaylanan proje faaliyete geçtiğinde hayvancılık sektörü açısından
bir örnek teşkil edecektir. Bu çerçevede; 1- Gaziantep Organize Besi Bölgesi faaliyete ne zaman geçecektir? 2- Bu konuda Bakanlığınızca yeterli ödenek ayrıldı mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 22.04.2008 Osman
Ertuğrul Aksaray Soru: - Aksaray Organize Sanayi Bölgesinin 2008 yılında bitirileceği
Bakanlığınızca tarafıma bildirilmişti. - Aksaray Organize Sanayi Bölgesi için 2008 yılında kaç lira
ödenek ayrılmıştır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. Saygılarımla. Hasan
Çalış Karaman Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği; tekstil ve hazır giyim
sektörünün üretim varlıklarının korunması için çok acil önlemler alınması
gerektiğini belirterek, bu amaçla uluslararası ticaret kurallarına uygun
şekilde, söz konusu sektörleri geçici süre "hassas sektör" ilan
ederek destekleme kararı alınması konusunda açıklama yapmaktadır. Bu bilgiler ışığında; 1) Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği'nin bu sesine kulak vermeyi
düşünüyor musunuz? Tekstil ve hazır giyim sektörünü içinde bulunduğu sıkıntıdan
kurtarmak için hazırlanmış bir projeniz var mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda belirtilen soruların Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer
Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla
arz ederim. 08.05.2008 Ahmet
Duran Bulut Balıkesir Son günlerde Balıkesir iline ait Gönen ilçesinde kurulması
planlanan Çimento Fabrikalarıyla ilgili olarak yöre halkını tedirgin eden bazı
haberler ulusal ve yerel basına yansımış, böyle bir uygulama ile ülkemizde
kaliteli çeltik üretiminin yapıldığı Gönen ovası tarım arazileri başta olmak
üzere çevrenin zarar göreceği gündeme gelmiştir. Bu konuyla ilgili olarak; 1) Gönen ovasının zarar görmesine yol açacak bir konumda çimento
fabrikası kurulmasına yönelik Bakanlığınız birimlerine yapılmış herhangi bir
başvuru var mıdır? 2) Varsa bu başvuru konusunda Bakanlığınız hangi işlemleri yürütmüş
ya da yürütmektedir? 3) Söz konusu firma veya firmalarca fabrika kurulması istenen
arazi büyüklüğü ne kadardır? 4) Başvuruda bulunan firma ve firmalar hangileridir? 5) Bakanlık olarak bu olaya ilişkin bir müdahaleniz olmuş mudur? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. Saygılarımla. Dr.
Reşat Doğru Tokat Soru: Ülkemizdeki tekstil sektörünün karşılaşmış olduğu sorunlar
nelerdir, Çin vb. ülkelerden gelen tekstil ürünleri Ülkemiz tekstil sektörünü
olumsuz etkilemekte midir, son 7 yılda kapanan tekstil atölyesi sayısı ne
kadardır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın
Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Mehmet
Serdaroğlu Kastamonu Demir fiyatları son altı ayda yüzde 100'ün üzerinde artış
göstermiştir. Demir fiyatlarındaki artışlar, Ülkemizin büyümesine önemli katkı
sağlayan inşaat sektöründe büyük bir krize neden olmuş, yükleniciler ve inşaat
yapanlar, inşaatları bırakma noktasına gelmişlerdir. İnşaat sektöründe
yaşanacak bir kriz, büyümeyi düşürecek, işsizliğin artmasına neden olacak,
etkisi katlanarak diğer sektörleri de vuracaktır. Sektörde yer alanlar, demir fiyatlarında yaşanan artışların önüne
geçilmesi için Hükümet'ten acil müdahale beklemektedir. Sorular Soru 1) Demir fiyatlarındaki fahiş
yükseliş karşısında herhangi bir önlem almayı düşünüyor musunuz? Soru 2) İnşaat sektörünü içine düştüğü
krizden çıkaracak bir acil müdahale planınız var mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Dr.
Reşat Doğru Tokat
Soru: Niksar ve Tokat’lıların heyecanla beklediği Niksar Organize
Sanayi Bölgesi yıllardır bitirilememiştir. Ne zaman bitirilecektir? BAŞKAN – Soruları cevaplandırmak üzere Sanayi ve Ticaret Bakanı
Sayın Zafer Çağlayan... Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tarafıma tevdi edilen on sekiz adet sözlü
soru önergelerini cevaplamak için huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. 207 sıra no.lu, Muğla Milletvekili Sayın Profesör Doktor
Metin Ergun’un, Ege Bölgesi’nde verimliliği artırma
projesi uygulanan illere ilişkin olarak tarafıma yönelttiği sözlü soru
önergesini cevaplandırıyorum: Millî Prodüktivite Merkezi, ülke düzeyinde bir
verimlilik hareketi şeklinde yürütmekte olduğu iller düzeyinde verimliliği
artırma projelerine 1998 yılında başlamış olup, bu proje kapsamında günümüze
kadar kırk ilimize uygulama yapmıştır. Millî Prodüktivite Merkezi bu projeleri yıllık iş programları
bazında uygulamakta olup programa alınacak illerin belirlenmesinde bu illerden
gelen taleplerin yanı sıra illerin sosyoekonomik yapı ve özellikleri de dikkate
alınmaktadır. Prodüktivite Merkezi bu projeyi Ege Bölgesi’nde bulunan Denizli,
Kütahya, Afyon ve Uşak illerinde uygulamış bulunmaktadır. Gelecek talebe bağlı
olarak Muğla verimliliği artırma projesi de gündeme alınabilecektir. 14 sıra no.lu, Antalya Milletvekilimiz Sayın Tayfur Süner’in OSB’lerde doğal gaz kullanımının azaldığına dair
sözlü sorusuyla ilgili olarak da: Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ve Organize
Sanayi Bölgesi Uygulama Yönetmeliği çerçevesinde doğal gaz kullanımı teşvik
edilmektedir. OSB’lerde doğal gaz yerine kömür kullanımına yönelinmesi
hakkında herhangi bir şikâyet Bakanlığımıza intikal etmemiştir. Ülke genelinde hava kalitesinin korunması ve kontrolü Çevre ve
Orman Bakanlığının yetki ve sorumluluğunda olup müsaade edilen standartlara
uygunluğu yönüyle denetlenmektedir. Doğal gaz birim fiyatlarında indirime gidilmesi hususundaki yetki
ve sorumluluk ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına ve EPDK’ya
aittir. Bu hususta Bakanlığımıza herhangi bir müracaat bulunmamakla birlikte,
bu husus Bakanlığımızca da prensip olarak uygun mülahaza edildiğinden,
Bakanlığımızın yetki ve sorumluluğu çerçevesinde gerekli katkı
sağlanabilecektir. Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış, Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğru’nun birbiriyle benzer dört sözlü soru önergesiyle -360 sıra no.lu,
311 sıra no.lu, 117 sıra no.lu ve 31 sıra no.lu soruları- tekstil, konfeksiyon sektörüyle ilgili sorularla ilgili görüşlerime
gelince: Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Nazım Ekren
başkanlığında mart ayında gerçekleştirilen Ekonomik Sorunları Değerlendirme
Kurulu Toplantısı’nda, tekstil, konfeksiyon, hazır giyim ve deri sanayisinin
ekonomik sorunları ve çözüm önerileri masaya yatırılmıştır. Bu toplantıda, Türk
tekstil, hazır giyim ve deri sanayisinin dünyadaki ve çevre ülkelerdeki
gelişmeler neticesindeki yeni rekabet şartlarına uyum sağlamak için dönüşme zorunda
olduğu tespit edilerek değişim ve dönüşümün yönetilmesi için bir strateji
belgesinin hazırlanmasının koordinasyonu Sanayi ve Ticaret Bakanlığına
verilmiştir. Bakanlığımız özel sektör ve kamunun katılımcılarından oluşmuş bir
paydaş grubuyla iş birliği içinde sektörün acil, kısa ve orta vade
ihtiyaçlarını dikkate alan kısaca “3 D” dediğimiz “değişim, dönüşüm ve destek”
olarak adlandırılan ve yirmi üç tedbiri içeren bir strateji belgesi
hazırlanmıştır. Hazırlanan bu belge, yapılan Ekonomi Koordinasyon Kurulu
toplantısında görüşülmüş, bu toplantıda dile getirilen revizyonlar
tamamlanmış ve ekonomi koordinasyon toplantısında önümüzdeki günlerde
görüşülerek uygulamaya sokulacaktır. Sayın Çalış’ın iplik ithalatı ve pamuk
üreticisiyle ilgili soru önergesi çerçevesinde… Yine, 12
Nisan tarihinden itibaren Türkiye gümrük bölgesindeki üreticilerin temel
ekonomik çıkarlarının ve yerli üretimin olumsuz etkilenmemesini teminen, firmaların dâhilde işleme rejimi kapsamındaki
ihracat projelerinin değerlendirilmesinde, proje çerçevesinde ihtiyaç duyulan
30/1 ve altındaki pamuk ipliğinin en az yüzde 50’sinin iç piyasadan
karşılanması koşuluyla dâhilde işleme izin belgesi kapsamında ithalatına izin
verilmesi uygun görülmüştü. Dâhilde işleme rejimi kapsamında 30/1 ve altındaki
pamuk ipliğinin en az yüzde 50’sinin iç piyasadan karşılanması uygulamasının
dünya fiyatlarından girdi sağlama avantajını olumsuz yönde etkilemesi ve pazar
kayıpları yaşanması çerçevesinde, sektör temsilcileriyle yapılan toplantılar
sonucunda, dâhilde işleme rejimi kapsamında ihtiyaç duyulan 30/1 ve altındaki
pamuk ipliğinin en az yüzde 50’sinin iç piyasadan karşılanmasına ilişkin
uygulama 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren kaldırılmıştır. Alınan genel ekonomik tedbirlerin sonuçlarının her geçen gün
kendisini daha fazla hissettirmesi pamuk, iplik ve tekstil sektörlerimize de
olumlu yansıyacaktır. Hükûmetimiz, ülkemiz pamuk,
iplik ve tekstil sektörlerinin rekabet güçlerinin artırılması yönünde güçlü
desteğini artırarak sürdürmektedir. Diğer yandan istihdamın artırılarak
işsizliğin azaltılması Hükûmetimizin öncelikli
hedefleri arasında yer almaktadır. Bu kapsamda yatırım ortamının
iyileştirilmesi ve istihdam yüklerinin azaltılması yönünde geçtiğimiz ay bir
taraftan istihdam paketi çıkarılıp burada rahatlama getirilirken bu yöndeki
çalışmalar devam edecek ve yine istihdam paketiyle beraber SSK işveren
primlerinden 5 puan indirilmesine Ekim 2008 itibarıyla başlandığında istihdam
konusunda da bir rahatlama sağlanabilecektir. Yine Sayın Çalış’ın soruları arasında yer
alan, pamuk üreticilerimiz son yıllarda yüksek primle desteklenmektedir.
2007-2008 döneminde de yüksek prim desteği sürdürülmüş ve üreticiye 34,8 yeni
kuruş destekleme primi ödenmesine karar verilmiştir. Sayın Çalış’ın iş dünyasının
rekabet gücünü artırmaya dönük reformlarla ilgili sorusu kapsamında, evet, mikroekonomik istikrarın sağlanması, yapısal reformların
tamamlanması, yatırım ortamının iyileştirilmesi, yabancı sermayenin Türkiye'ye
çekilmesi ve AR-GE yatırımlarının artırılması gibi konuyla ilgili yine yüce
Meclisimizden çıkarılmış olan kanun çerçevesinde ve ihracatın emek yoğun
mallardan sermaye ve teknoloji yoğun mallara dönüştürülmesi ve iş gücünün
eğitimi Türkiye için çok önem taşıyan hususlardır. Bu nedenle, ülkemizin yeni bir sanayi stratejisi belirlemesi bir
zorunluluk hâline gelmiştir. Bu bağlamda yine sorumlu kuruluş olarak Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı, sanayi envanterini, sanayi
politikalarını ve sanayi stratejisini belirleme çalışmalarını yürütmektedir.
Sanayi politikamızın temel amacı, günümüz dünyasının rekabet şartlarında
sanayinin rekabet gücünü ve verimliliğini sürekli artırarak dışa dönük bir yapı
içinde sürdürülebilir bir büyümeyi başarmaktır. 296 sıra no.lu, Aksaray Milletvekili Sayın Osman Ertuğrul’un
Aksaray Organize Sanayi Bölgesine ilişkin sözlü soru önergesiyle ilgili olarak,
Aksaray Organize Sanayi Bölgesi Projesi için bugüne kadar kullandırılan
kredinin 2008 yılı fiyatlarıyla karşılığı 21 milyon 152 bin 238 YTL’dir.
Bakanlığımız 2008 yılı yatırım programında 900 bin YTL ödenek de yer
almaktadır. 13 Mayıs 2008 tarihi itibarıyla 2008 yılında tahsis edilen ödeneğin
293 bin 485 YTL’si kullandırılmıştır. Aksaray Organize Sanayi Bölgesinin doğal gaz dağıtım hattı inşaatı
tamamlanmıştır, altyapı ikmal inşaatı fiziki gerçekleşmesi ise yüzde 72
seviyesindedir. Altyapı inşaatının 2009 yılında tamamlanması planlanmakta olup,
ek ödeneğin teminiyle ilgili DPT Müsteşarlığıyla gerekli koordinasyon
çalışmaları devam etmektedir. Söz konusu organize sanayi bölgesinin arıtma tesisi de 50 bin YTL
ödenekle Bakanlığımız 2008 yılı yatırım programında yer almakta olup, arıtma
etüt projesi ihalesi 20 Mayıs 2008 tarihinde yapılmış, ancak gerekli rekabet
şartları oluşmadığından iptal edilmiştir. İlgili organize sanayi bölgesinin
talebiyle proje ihalesinin organize sanayi bölgesi idaresince yapılması karara
bağlanmıştır. Tokat Milletvekili Sayın Doktor Reşat Doğru’nun 374 sıra no.lu,
Niksar Organize Sanayi Bölgesine ilişkin sözlü soru önergesiyle ilgili olarak
da, Bakanlığımız yatırım programında 2004-2007 yılları arasında yer alan Tokat
Niksar Organize Sanayi Bölgesi fiziki olarak tamamlanmıştır. Söz konusu
organize sanayi bölgesinin birinci etap altyapı inşaatı kapsamındaki yol, içme
suyu, kanalizasyon ve yağmur suyu inşaatı geçici kabul muayenesi 14 Nisan 2008
tarihinde, elektrik şebekesi işi geçici kabul muayenesi TEDAŞ tarafından 22
Mart 2007 tarihinde yapılmıştır. Altyapısı tamamlanan 26 adet sanayi
parselinden oluşan Niksar Organize Sanayi Bölgesi yatırımcıların hizmetine
sunulmuştur. Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan Özdemir’in 151 sıra no.lu sözlü
soru önergesinde gündeme getirdiği Gaziantep Besi Organize Sanayi Bölgesi
Bakanlığımız 2008 yılı yatırım programında Gaziantep Besi Organize Sanayi Bölgesi, 222 sicil numarasıyla
tüzel kişilik kazanmıştır. Bu aşamada, parsel bazında üstyapı modül projesiyle 1/5.000 ölçekli genel yerleşim planı ve
1/5.000 ölçekli nazım ve 1/1.000 ölçekli uygulama imar ve parselasyon planları
ile altyapı projelerinin organize sanayi bölgesi yönetimince hazırlanarak
Bakanlığımıza sunulması ve bunların onaylanmasından sonra organize sanayi
bölgesi yönetim kurulunca ihale için karar alınıp, Bakanlığımıza gönderilmesi
gerekmektedir. Bu işlemlerin organize sanayi bölgesi yönetimince tamamlanmasını
müteakip, bütçe imkânları çerçevesinde yeterli ödenek teminine çalışılarak
altyapı inşaatı ihalesi işlemlerine başlanabilecektir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kastamonu Milletvekili
Sayın Mehmet Serdaroğlu’nun, 371 sıra no.lu, demir
fiyatlarıyla ilgili sorusu kapsamında ise, evet, demir-çelik sektöründe
ağırlıklı olarak ithal girdi kullanıldığını özellikle belirtmek isterim. Söz
konusu ham maddelerden hurdanın yüzde 70’i, cevherin yüzde 60’ı ve taş
kömürünün yüzde 90’ı ithalat ile karşılanmaktadır. 2008 yılının başından itibaren dünya demir-çelik hammadde
fiyatlarının yüzde 100’ün üzerinde artış göstermesi nedeniyle dünya ve
ülkemizde demir-çelik fiyatlarında önemli oranda fiyatlar yükselmiştir. Ayrıca, demir-çelik ürün fiyatlarının yükselmesinde Körfez ve Orta
Doğu ülkelerindeki talep artışına paralel olarak, Çin Halk Cumhuriyeti’nin
ihracatı teşvik edici yardımlarını kaldırması da etkili olmuştur. Yurt içi demir-çelik fiyatlarının yurt dışındaki fiyatlardan
bağımsız bir şekilde oluşması elbette ki mümkün değildir. Dünya fiyatları ile
yurt içi fiyatlar arasında tam bir paralellik bulunduğunu da özellikle ifade
etmek isterim. Dolayısıyla, dünya piyasalarında yaşanan gelişmeler ülkemizdeki
demir-çelik ürün fiyatlarının yükselmesini ciddi anlamda tetiklemiştir. Konuyla ilgili olarak Bakanlığımızca dünya ve ülkemizdeki
gelişmeler yakından izlenmektedir. Yine de Bakanlığımızın ilgili
kuruluşlarından Rekabet Kurumu, demir-çelik fiyatlarındaki artışta rekabeti
zedeleyen bir unsur bulunup bulunmadığı konusunda bir soruşturma başlatmıştır. İnşaat sektörü ekonominin sürükleyici sektörlerinden biridir. Bu
sektörün gelişmesi sadece demir fiyatlarına değil, ekonomideki birçok
parametreye bağlıdır. Hepsinin temelinde de siyasi ve ekonomik sebepler
yatmaktadır. Bu konuda da, demir-çelik fiyat farklarıyla ilgili bir çalışma
yaptığımızı özellikle belirtmek isterim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karaman Milletvekili Sayın
Hasan Çalış’ın 32 sıra no.lu, sanayide kullanılan
elektriğe yapılan zammın iş dünyasına etkilerine ilişkin olarak yönelttiği
sözlü soru önergesiyle ilgili olarak öncelikle ülkemizde uzun yıllar enerji
fiyatlarına zam yapılmadığını hatırlatmak isterim. 2007 yılında petrolün varilinin
100 doları aşması -ki şu anda 140 dolar civarında dolaşmaktadır- elektrik
üretim maliyetlerine olumsuz olarak yansımış ve zam kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Elektrik zammı sanayide üretim maliyetlerine mutlaka olumsuz yansıyacaktır.
Yapılan zammın asgari seviyede tutulması nedeniyle rekabet gücümüze olacak
etkisi de bu oranda olacaktır. Ayrıca organize sanayi bölgelerinde yer alan
fabrikalarımıza enerjinin daha uygun fiyatlarla sunulması da bu faktörü
destekleyen bir unsur olmakla beraber bildiğiniz gibi önümüzdeki ay itibarıyla
elektrik fiyatlarında otomatik fiyatlandırmaya gidilecektir. Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Duran Bulut’un 356 sıra no.lu
sözlü soru önergesiyle gündeme getirdiği Balıkesir Gönen’de kurulması planlanan
çimento fabrikasıyla ilgili, Bakanlığımıza yapılmış doğrudan bir başvuru
bulunmamaktadır. Esasen Bakanlığımızın mevzuatı kapsamında herhangi bir tesisin
kurulması konusunda izin verme yetkimiz de bulunmamaktadır. Bakanlığımız
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği gereğince Çevre ve Orman
Bakanlığının görüş sorması hâlinde sanayi tesisleriyle ilgili görüş
verebilmektedir. Bu kapsamda Balıkesir ili Gönen ilçesi Babayaka
köyü Hamasçakılı mevkisinde kurulması planlanan
klinker üretim öğütme ve entegre tesisiyle ilgili
hazırlanan ÇED raporu Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından Bakanlığımıza
gönderilmiştir. ÇED raporunda tesisin yer seçimi, arazi durumu, imar planı ve
bunun gibi hususlar dışında kalan üretim akış şemasında belirtilen bilgilerin
düzeltilmesi, üretimde kullanılacak ham maddelerin özellik ve miktarlarına yer
verilmesi, personel sayısının gösterilmesi gibi hususlarda Bakanlığımızın
görüşleri Çevre ve Orman Bakanlığına bildirilmiştir. Tesis ile ilgili ÇED
raporunun olumlu veya olumsuz olması hakkında karar doğal olarak Çevre ve Orman
Bakanlığı tarafından verilmektedir. Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan Özdemir’in sorduğu yine
Gaziantep’in teşvik kapsamına alınması konusu… Tabii sadece, Sayın Özdemir, bu
kentimizde değil birçok ilimizde bu konuyla ilgili Bakanlığımıza çeşitli
görüşler intikal etmekte olup ilgili kurumlarla yoğun iş birliği çerçevesinde
değerlendirme yapılmaktadır. Teşvik sisteminin etkin ve verimli olabilmesi için çok yoğun bir
gayret içindeyiz. Zaman zaman da bu yüce kürsüde de
dile getirdiğim gibi, özellikle Bakanlık olarak çok ciddi, hummalı bir şekilde,
yıllardır yapılmayan ve ilk defa yapılan sanayi envanteri
ve sanayi stratejisiyle ilgili çok yoğun çalışma yapıyoruz. Bu konuda, çeşitli
arama konferansları yapılırken özel sektör-kamu iş birliği içerisinde de sanayi
stratejisinin belirlenmesiyle ilgili bir çalışmayı eylül ayı sonuna kadar
tamamlayıp eylül ayı sonundan itibaren de özellikle yeni teşvik sistemini,
yüksek teknoloji, yüksek katma değer ve yüksek rekabet gücüne yani “3 Y”ye dayalı bir şekilde uygulayacak ve yıl
sonunda hizmete sokacak olan bir çalışma yapacağız. Tabii ki bu çalışma
yapılırken illeri birbirine haksız rekabet yaratan değil, sektörleri birbirine
haksız rekabet yaratan değil, Türkiye'de yüksek katma değerde yüksek istihdam
sağlayacak ve rekabet gücü sağlayacak bir çalışma içinde olacağız ve teşvik
sistemimizi de bölgesel, proje ve sektörel bazda bir teşvik sistemiyle değerlendireceğiz. Tabii ki bu
noktada da Gaziantep’te bu noktada önümüzdeki dönemde ortaya çıkacak olan
sistemler değerlendirilecektir. Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun Malatya Şeker Fabrikasının alacaklı
çiftçilere verdiği küspe bedeli fişlere ilişkin sözlü soru önergesi
çerçevesinde şunu belirtmek isterim ki, tabii ki, şeker fabrikaları ben Bakan
olduktan sonra, özelleştirme kapsamında olmak üzere, özelleştirme kapsamı ve
Maliye Bakanlığımıza iletilmiş olmakla beraber, soru tarafıma sorulduğu için,
ben yine bu soruya cevap olarak, kampanya döneminde fabrikalarda yan ürün
olarak üretilmekte olan yaş pancar posası dağıtımı ve satışı, her yıl teşekkül
ile üreticiler arasında akdedilen şeker pancarı üretim sözleşmesiyle yaş pancar
posası bedelsiz dağıtım ve satış yönergesi esaslarına uygun olarak
yapılmaktadır. Bedelsiz yaş pancar posası
dağıtımı bittikten sonra arta kalan yaş pancar posası, o yıl pancar üretmiş
olan üreticiler ile sütçülük ve besicilik yapanlara ve tarımla ilgili resmî
kuruluşlara öncelik verilmek suretiyle bedeli mukabilinde satışı yapılmaktadır.
Malatya Şeker Fabrikasında 2007-2008 kampanya döneminde 213.500 ton şeker
pancarı işlenmiş olup 66.109 ton yaş pancar posası üretilmiştir. Üretilen bu
miktarın 52.339 tonu yani yüzde 79’u üreticilere bedelsiz olarak verilmiştir.
Arta kalan 13.770 ton olan, yani yüzde 21’i, yaş pancar posası ise yönerge
gereği öncelikle pancar üreticilerine, daha sonra sütçülük ve besicilik yapan
üreticilere fabrikanın alım, satım, ihale komisyonu tarafından tespit edilen 14
YTL/ton fiyatıyla satış yapılmıştır. Üreticiler teşekkül fabrikalarından
kampanya döneminde sözleşme gereği gerek bedelsiz gerekse bedeli mukabilinde
almış olduğu yaş pancar posasını kendi iradesiyle değerlendirmektedirler. Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış’ın
hipermarketlerle ilgili iki sözlü soru önergesine ilişkin olarak da şunu
söylemek isterim ki: Bu konuyla ilgili bütün, özellikle gündeme getirilen
konuları dikkate alan bir çalışma yapılarak, bununla ilgili hassasiyet duyulan
konulardaki çalışmalarla birlikte, Bakanlığımızca yapılan çalışmalar
Başbakanlığa gönderilmiş ve Başbakanlığımızda yapılacak olan çalışmayla beraber
yüce Meclisimize sunulacaktır ve bu noktada gerek raf parası gerek insört parası gibi birçok konuda bu çalışmayla, bu
düzenlemeyle beraber gerekli düzenlemeler gerçekleştirilmiş olacaktır. Son olarak da Kütahya Milletvekili Sayın Profesör Doktor Alim Işık’ın, Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan Özdemir’in
134 ve 45 sıra no.lu sorularıyla ilgili görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
Ülkemizde 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik krizler neticesinde ödeme
zorluğu içine düşen ve bu nedenle kredi borcunu vadesinde ödeyemeyen ve yüksek
temerrüt faizleri nedeniyle ağır borç yükü altında kalan esnaf ve sanatkârın
rahatlaması amacıyla birçok önlem alınmıştır. 2004 yılında yürürlüğe giren
Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına
İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Tasarısı ile 824 bin
tacir, esnaf ve sanatkâr ekonomiye kazandırılmıştır. 2005 yılında da esnaf ve
sanatkârların kooperatif takibinde bulunan kredi borçları yeniden
yapılandırılmıştır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – İlave ediyorum. Buyurun. SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Yüce
Meclisimizden geçen yine istihdam paketiyle beraber esnaf ve sanatkârımızın da
iş gücü maliyetlerinin azaltılması noktasında, yine SSK işveren payından 5 puan
uygulaması bu noktada 2008 yılı Ekim ayıyla başlayacak ve bu konuda da,
istihdam konusunda bir rahatlık getirebilecektir. Esnaf ve sanatkârlara hizmetlerimiz artarak devam edecektir.
60’ıncı Hükûmet Programı çerçevesinde hazırlanan
eylem planımızda esnaf ve sanatkârlara öncelikle ve ayrıcalıklı olarak önem
verilmiştir. Bu çerçevede ekonomik gelişmelere bağlı olarak yine Halkbank kredileriyle ilgili çalışmalar ve kredi
limitlerinin artırılması, vade uzatımı gibi çalışmalar gündemimizdedir. Kümelenme yaklaşımı çerçevesinde esnaf ve sanatkârlar arasında
ortaklık ve iş birliği faaliyetlerinin geliştirilmesi noktasında bunu
destekleyecek çok önemli çalışmaları bir taraftan yaparken yine vergi istihdam
yüklerinin kademeli olarak azaltılmasına yönelik çalışmalar da sürdürülecektir.
Yine bu noktada, 2008 yılında, daha evvel de bu yüce kürsüde ifade
ettiğim gibi, Esnaf ve Sanatkâr Şûrası düzenlenerek bu şûrayla da çok önemli
tespitler ve yeni açılımlar yapılacaktır. Buna ilaveten, yapılacak olan bir
çalışmayla özellikle yine önümüzdeki günlerde “esnaf ve sanatkâr değişim,
dönüşüm ve destek projesi” adı altında şu anda tüm kesimlerle, TESK ve TESKOMB
başta olmak üzere tüm kesimlerle beraber yoğun bir çalışma içindeyiz. Bunu da
önümüzdeki aylarda kamuoyuyla paylaşıp bu konuda değerlendirmeyle ilgili
sonuçları beraber paylaşacağız. Ve yine BAĞ-KUR düzenlemesiyle prim borçları yapılandırılmıştır.
Biliyorsunuz, yüce Meclisimizden geçti. Son olarak, Sayın Hasan Özdemir’in Gaziantep’le ilgili sorusuna
gelince de 2007 yılında bu kentimizde 2.615 esnaf ve sanatkârımız mesleği
bırakırken 3.038 esnaf ve sanatkârımız mesleğe başlamıştır. Kapanan her 86
esnaf ve sanatkâr iş yerine karşılık 100 yeni iş yeri açılmıştır. Evet, bu
noktada, özellikle esnaf ve sanatkârımızın desteklenmesi noktasında önemli
çalışmalarımızı yapmaya devam ediyoruz. Tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan. Sayın Doğru… REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana teşekkür etmek istiyorum. Tekstille ilgili
sorularımızdaki amaç tekstilin içerisinde bulunduğu sorunların dile
getirilmesidir. Hakikaten bugün piyasada, özellikle Uzak Doğu’dan gelen
mallarda ciddi sağlık sorunlarının olduğu ortadadır. Tekstil fabrikaları birer birer kapanmaktadır. Özellikle Tokat ilinde Sena Tekstil ve
Erbaa ilçesindeki Libra Tekstildeki yaklaşık olarak
toplam 3 bine yakın insan işini kaybetmiş durumdadır. Bu vesileyle de Sayın
Bakanın söylemiş olduğu Koordinasyon Kurulu bir an önce görevine başlasa da bu
Koordinasyon Kurulu neticesinde de insanlar işlerini kaybetmese. İkinci olarak, organize sanayi bölgeleriyle ilgili olarak da…
Niksar ilçesi, aşağı yukarı 2002 yılından itibaren organize sanayi bölgesinin
bitirilmesiyle ilgili ciddi bir beklenti içerisindedir ancak şu ana kadar da
çok ciddi bir gelişme olmamıştır. Ancak, Sayın Bakana teşekkür etmek istiyorum.
Son yılda ciddi manada altyapıda bir yatırım çalışması yapılmaktadır. Bunun da
yakından takip edilmesiyle beraber Niksarlıların bu konuda çok müteşekkir
olacağını söylemek istiyorum. Kendisine teşekkür ederim, sağ olsunlar. BAŞKAN – Biraz hızlandırabilirsek… Zaman doldu ama ben devamını getirmek
için uzattım. Sayın Aslanoğlu… FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, özellikle
önümüzdeki dönem için, ürün… Şeker fabrikalarında belirttiğim konu gerçek bir
konudur. 1) Hassasiyetle durulması. 2) Sanayi Bakanlığı, özelleştirmedeki şeker fabrikalarını geri
alsın. Mal sizin malınızdır, malınıza sahip çıkın Sayın Bakanım. On beş
fabrikayı satıyorlar. Şeker fabrikalarını sattırmayın Sayın Bakanım. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sayın Ertuğrul… OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) – Sayın Bakanım Aksaray Organize
Sanayisinin bitirileceğini söylemişti. O günün şartlarında, Aksaray
milletvekilleri de Aksaray Organize Sanayisi için 9 trilyon ödenek ayrıldığını
ifade etmişlerdi. Fakat bugün öğreniyoruz ki Aksaray’a 900 milyar gibi bir
ödenek ayrılmış ve bu 900 milyar ödeneğin de -şu anda inşaat mevsiminin
yarısına yaklaşılırken- daha üçte 1’i kullanılmış. Şimdi, Aksaray Organize
Sanayisinin -birinci bölgenin- bitirilebilmesi için en az 5 trilyon gibi bir
paraya ihtiyaç var. Sayın Bakanımız bunu bitireceğini ifade ederken acaba bu
ödeneği de takviye edecek mi, bitirecek mi? Bir de arıtmayla ilgili… Arıtma yapılmadığı için oradaki bir
kasabada ve Aksaray merkezine de yakın olduğu için hem çevreyle ilgili hem de
kasabanın sulama suyuyla ilgili ciddi problemler şu anda yaşanıyor. Yani bunun
da ihale şartnamesinin bir an önce düzenlenip arıtmasının da ihale edilmesinin
hem çevre için hem sulama için faydalı olacağını düşünüyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, verdiğiniz bilgilerden dolayı öncelikle teşekkür
etmek istiyorum. Ancak, özellikle esnafımızın içinde bulunduğu sıkıntılı
durumun başında, şu anda borcu nedeniyle icralık olması, dolayısıyla yeni bir
krediyi alamaması var. Yani bu sicil affı konusu oldukça
önemli. Bu konuda biz de bir grup milletvekili olarak bir sicil affı
teklifi verdik. Eğer bunu çözerseniz bu insanlarımız hiç olmazsa ayakta durma
şansını yeniden belki yakalayabilecek. Bir de TOKİ inşaatlarının o ildeki esnafın durumunu oldukça kötüye
götürdüğü söyleniyor. TOKİ inşaatlarını alan müteahhitlerin
genellikle alışverişlerini kendi firmalarından ve büyük il merkezlerinden
yaptığı, o ile herhangi bir destek sağlamadığı konusu esnafları sıkıntıya
sokmuştur. Bu konuyu da dikkatinize sunmak istiyorum. Çok teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun. SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; tekrar yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Efendim, özellikle Sayın Reşat Doğru Milletvekilimizin tekstil
sektöründeki sorunla ilgili… Sayın Milletvekilim, tekstil, konfeksiyon
ve deri sektörü, beraber, bir bütün olarak, yaklaşık iki aydır sektörle beraber
çok ciddi, yoğun bir çalışma içindeyiz. Yapmış olduğumuz çalışmayı enine boyuna
yaptık, sektörden gelen görüşleri dikkate aldık. Ekonomi Koordinasyon Kurulunda
bir kez görüşüldü ve o görüşmeden sonra bizden istenen revizyonları
şu anda hazırladık, önümüzdeki hafta bununla ilgili çalışmayı Ekonomi Koordinasyon
Kurulunda tekrar gündeme getirerek finallemiş
olacağız. Yani, önümüzdeki bir hafta, on gün içinde bu konuyla ilgili çalışma
bitirilmiş olacaktır. Evet, organize sanayi bölgeleri konularına gelince: Gerek Aksaray
gerek diğer organize sanayi bölgeleri olsun… Tabii, eldeki mevcut imkânlarla,
Türkiye’de şu anda biliyorsunuz 251 organize sanayi bölgesi var, bunun 107
adedi bitirilmiş ve diğerlerinin inşaatı devam ettirilmektedir. Eldeki mevcut
ödeneği hepsine etkin bir şekilde ve organize sanayi bölgelerinin fiziki
alanlarının gerçekleşmesine paralel olarak en etkin şekilde kullanmaya
çalışıyoruz. Ama bunun yanı sıra, özellikle Aksaray’la ilgili sormuş olduğunuz
soruyu ben geneliyle ilgili cevaplayarak söylemek istiyorum. Birkaç ay
öncesinde DPT nezdinde girişimde bulunduk, mevcut ödeneğimizin yetmeyeceğini ve
yeni ilave ödenek talep ettiğimizi ifade ettik. İlave ödenek almış olduğumuz
her bir rakamı, yine, titizlikle, geçmiş dönemlerde yapıldığı gibi, organize
sanayi bölgelerimize hak ettiği oranda, eşit oranda dağıtıp ve bu tür
desteğimizi yapmaya devam edeceğiz diye ifade etmek istiyorum. Sayın Aslanoğlu’nun şeker fabrikalarıyla
ilgili konusuna gelince: Tabii, bu, özelleştirme kapsamına alınmış ve bununla
ilgili süreç başlamıştır. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili,
artık bu konudaki karar ve uygulama, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının
tamamıyla sorumluluğu altında ve bununla ilgili de çalışma başlatılmıştır.
Onlar, zannediyorum ki bu konudaki hassasiyetleri, özellikle birçok fabrikanın birbirine
avantaj ve dezavantajlarını dikkate alarak gerekli çalışmayı yapacaklardır. Diğer yandan, esnaf sicil affıyla ilgili, şu anda… Evet, zaman zaman benim de özellikle seyahat ettiğim illerde olsun veya
bir araya geldiğim, ki, hemen hemen
her gün esnafımızla, sanatkârımızla, sanayicilerimizle, KOBİ’lerimizle
beraberim, bu kapsamda şu ana kadar yirmi bir ili fiilen ziyaret ederek yirmi
bir ildeki esnaf kardeşlerimle saatler süren toplantılar yaptık. Onların her
türlü toplantılarına zaten katılıyorum. Şu anda, asıl, tabii, bunun yanında, yani bu çalışmanın yanı sıra,
asıl esnaf ve sanatkârın bir değişim ve dönüşüm projesinin, bir strateji
belgesinin hazırlığı içindeyiz. Bu konuda, biraz evvel ifade ettiğim gibi,
özellikle TESK ve TESKOMB başta olmak üzere, bütün ilgili birimler ve
kurumlarla beraber yapmış olduğumuz çalışmayla sorunlara kalıcı çözüm getirecek
olan bir değişim ve dönüşümü gerçekleştirecek bir çalışma ve gayretin
içindeyiz. Tabii ki ticaretin, iş yapmanın kural ve kaideleri değişiyor. Dünyanın
her tarafında bu değişiklik var. Bu noktada da özellikle tüketici tercihinin
değişmesi, üretim tekniklerinin değişmesi ve bu anlamda ekonominin globalleşmesiyle beraber ister istemez bir değişim ve
dönüşüm var. Bunun da en az sancıyla yaşatılması noktasında gerek bu işin
mevzuat boyutuyla gerek de teknik boyutu ve parasal boyutuyla da yapacağımız
çalışmayı da çok kısa bir süre içinde -yani zannediyorum temmuz, ağustos ayı
itibarıyla, yapacağımız bu çalışmayı- inşallah kamuoyumuzla beraber paylaşacağız.
O çerçevede yapılması gereken çalışmaların tamamını topyekûn bir şekilde ele
almamız lazım, yoksa ayrı ayrı palyatif
çözümlerin fayda getirmeyeceği çok aşikâr. Bir de dediğim gibi, ben sürekli
zaten sektörle beraberim. TOKİ müteahhitleriyle ilgili, yapılan
işlerde yöre esnafından alışveriş yapmaması… Tabii ki serbest piyasa kuralları
Değerli Milletvekilim, bildiğiniz gibi bu konuda herhangi bir müdahale olmaz
ancak şunu ifade edeyim: Ben bunu yaşamış biriyim. Sincan Organize Sanayi
Bölgesinde 1990 yılında ben fabrika arsasını alıp fabrika inşaatına başladığım
zaman Sincan Organize Sanayi Bölgesinde, Sincan’da bir noterlik vardı ama bugün
Sincan’da bildiğim kadar beş noterlik var. Sincan’da taksi durağı yoktu,
Sincan’da birçok taksi durağı oldu. Yani organize sanayi bölgelerinin veya bu
tür inşaat yatırımlarının olduğu yerde her ne olursa olsun birçok tedarik ister
istemez oradaki yatırımcı ve müteahhit tarafından
lokal bazda yapılır. Ama bu konuda ben de isterim ki yerinde, yöresinde olsun.
Ancak serbest piyasa olduğu için bizim bu konuda herhangi bir müdahale etme
imkânımız yok. Tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan. Birleşime yarım saat ara veriyorum. Kapanma Saati: 19.40 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 20.13 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
118’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. Alınan karar gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz. V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun
Tasarı ve Teklifleri 1.- Tapu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/568) (S. Sayısı:
223) BAŞKAN – Birinci sırada yer alan Tapu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın komisyona geri verilen maddesiyle ilgili
komisyon raporu Başkanlığımıza henüz verilmediğinden tasarının görüşmeleri
ertelenmiştir. İkinci sırada yer alan Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu Raporu (1/591) (S. Sayısı: 238) (x) BAŞKAN – Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Geçen birleşimde tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı. Şimdi, birinci maddeyi okutuyorum: YÜKSEKÖĞRETİM KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 10 uncu maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. “Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin önceki yıldan devreden
finansman fazlasının % 25’i her yıl şubat ayı sonuna kadar Yükseköğretim Kurulu
hesabına aktarılır. Aktarılan bu tutarı, bir yandan Yükseköğretim Kurulu
bütçesinin (B) işaretli cetveline öz gelir diğer yandan (A) işaretli cetvelin
mevcut veya yeni açılacak tertiplerine ödenek olarak eklemeye Yükseköğretim
Kurulu yetkilidir. Sermaye ödenekleri, yılı yatırım programı ile
ilişkilendirilir. Ödenek kaydedilen tutarlar, öncelikle yükseköğretim kurumlarının
bilimsel araştırma projeleri ile yurt içi ve yurt dışı öğretim elemanı ve
öğrenci değişim programlarının desteklenmesi, yurt içi ve yurt dışında öğretim
üyesi ve araştırmacı yetiştirilmesi ile Yükseköğretim Kurulunun fiziki ve beşeri
altyapısının güçlendirilmesi amacıyla kullanılır. (x) 238 S. Sayılı Basmayazı 12/06/2008 tarihli 1171 nci Birleşim Tutanağına eklidir. Söz konusu hizmet ve faaliyetlere ilişkin olarak Yükseköğretim
Kurulunca uygun görülen tutarlar, ilgili yükseköğretim kurumlarına tahakkuk
ettirilmek suretiyle ödenir. Yurt içi ve yurt dışı öğretim
elemanı ve öğrenci değişim programlarının desteklenmesi ile yurt içi ve yurt
dışında öğretim üyesi ve araştırmacı yetiştirilmesi amacıyla yükseköğretim
kurumlarına ödenen tutarlar karşılığını bir yandan ilgili yükseköğretim
kurumunun (B) işaretli cetveline öz gelir, diğer yandan (A) işaretli cetveline
ödenek kaydetmeye ilgili yükseköğretim kurumu yetkilidir. Bilimsel araştırma projelerinin desteklenmesi için yükseköğretim
kurumlarına ödenen tutarlar, ilgili idarelerin bütçelerine gelir
kaydedilmeksizin açılacak özel hesaplarda izlenir. Aktarılan bu tutarların
harcanması ve muhasebeleştirilmesine ilişkin esas ve usuller Maliye Bakanlığı ile
Yükseköğretim Kurulu tarafından müştereken belirlenir. Bu kapsamda yapılan
harcamalar, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa göre denetlenir.” BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Osman Çakır’da. Buyurun Sayın Çakır. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika. MHP GRUBU ADINA OSMAN ÇAKIR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 238 sıra sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Değerli milletvekilleri, ülkelerin yükseköğretim sistemleri,
özellikle üniversitelerin sevk ve idaresi, yükseköğretim kurumlarının bilimsel
ve teknolojik ARGE sistemlerindeki işlevi ile yeri, ülkelerin ekonomik girdisi
olarak yükseköğretimin kalitesi ve bir üretim faktörü olarak rolü artık dünyada
yaygın olarak tartışılan bir konudur. Bu alanda araştırmalar yapılmakta,
kongre, sempozyumlar düzenlenmekte, dergiler ve
raporlar yayımlanmaktadır. Yükseköğretimin verimliliği, işlerliği, finansmanı,
yönetimi, denetimi, insana ve halka hizmet anlayışı, kurumların yönetimindeki
işletmecilik anlayışı, kurumlar arası rekabet, bunların sosyal adalet ve fırsat
eşitliğiyle bağdaşırlığı ve özerklik ile akademik hürriyet üzerindeki etkileri
gelişmiş ülkelerin ana tartışma konularıdır. Ülkemizde ise bu konuda bir kargaşa ortamı yaşanmakta, siyasi
çıkar beklentileri nedeniyle gerçek dışı beyan ve davranışlar, ideolojik
katılık ve dar görüşlülük ve bilimsel gerçeklerden uzak bir tartışma ortamı
sürdürüle gelmektedir. Yükseköğretim konusundaki paydaşlarını ilgililerin ve tarafların
hiçbir şekilde birleşerek uzlaşamayıp ortaya yeni bir sistem ve yeni bir yapı
koyamaması, eskiyen, yıpranan, çağ dışı kalan ve gün geçtikçe de kanayan mevcut
YÖK sisteminin sürdürülmesi zorunluluğuna yol açmaktadır. Üniversitelerimiz Türk insanının ve ülkemizin beklenti ve
ihtiyaçlarına uygun çözümler üreten, önümüzdeki sorunları görüp çıkış yollarını
öneren kurumlar olmaktan uzak bir yapıda bir görünüm sergilemektedir.
Yükseköğretim konusundaki tartışmalar siyasi ve ideolojik çıkar hesapları
içinde boğulup gitmekten bir türlü kurtarılamamaktadır. İşin kuramsal ve
felsefi yanları da hiç ele alınamamaktadır. Çünkü,
yükseköğretim sisteminin kalitesi bir ülkenin ekonomisinin en önemli girdileri
arasındadır. Buna fevkalade önem vermek durumundayız. Ülkemizin rekabet gücünün
asli unsurlarından biri olan yükseköğretim, ülkenin sosyoekonomik
politikalarının da en önemli yapı taşlarından biridir. Toplumun
ihtiyaçlarına duyarlı, ülke insanını daha fazla dikkate alan ve yön veren,
çağımızın bilimsel ve teknolojik gelişmelerini yakından takip eden, çağın
istihdam anlayışı ve felsefesiyle uyumlu mezunlar yetiştiren çağdaş bir
üniversite yapısını gerçekleştirebilmek için yeterli kaynakları mutlaka
oluşturmak durumundayız; sadece kaynak oluşturmak değil, kaynakların etkili ve
verimli bir şekilde kullanılabilirliğini de sağlamalıyız. Şu anda uygulanmakta olan mevcut bütçe sistemi, kamu kaynaklarının
hem dağıtımında hem de kullanımında aşırı merkeziyetçi, bürokratik işlemleri
yoğun, sınırlayıcı, çalışanları ve üniversite yöneticilerini motive etmeyen,
üretimi engelleyen, üniversitede olması gereken akademik ortamı desteklemekten
uzak olan bir yapıdır. Üniversitelere sağlanacak mali kaynaklar serbest ve
torba bütçe sistemiyle tahsis edilmeli ve kaynağın kullanımında denetimi ve
hesap sorulabilirliği mutlaka sağlanmalıdır. Kaynakların etkin, ekonomik ve
verimli bir yasal düzenlemeyle uygun olarak kullanılmasından sorumlu olan
yöneticileri, hesap verebilir bir sistem içerisinde düzenlemek durumundayız. 2003 yılından bu yana Yükseköğretim bütçesinin Milli Eğitim
Bakanlığı bütçesindeki payı sürekli düşerek, 2003’te yüzde 25 olan
Yükseköğretimin payı, maalesef 2008’de yüzde 19,7’ye düşmüştür. Üniversite,
fakülte ve yüksekokul sayısındaki büyük artışa rağmen üniversitenin payı
azalmıştır. Öğrenci başına ödenekler ise son derece yetersizdir; Amerika
Birleşik Devletleri’nde öğrenci başına 30 bin dolar, OECD ülkelerinde 13 bin
dolar, AB ortalaması da 20 bin dolar olmasına rağmen, Türkiye maalesef 5 bin
dolarla yetinmek zorunda kalmaktadır. Üniversiteler yapacağı her projenin maliyet bedelini çok açık ve
net bir şekilde ortaya koymalı, bütçeden aldıkları kaynakların hesabını
verebilmelidir ve sonuçta, tahsis edilen kaynak, yani maliyetlere karşılık
planlanan amaçlara ulaşılıp ulaşılmadığı da denetlenmelidir, maalesef
üniversitelerimiz böyle bir yapı içerisinde değildir, görünürde de Hükûmetin böyle bir gayreti gözükmemektedir. Hesap
verilebilirlik, Sayıştay denetimi değildir; projenin amacına ulaşıp
ulaşmadığının, sonradan yöneticilerin performanslarının sorgulandığı bir
sistemdir. Bağımsız, akredite kuruluşlar tarafından yapılması gereken şeffaf
bir yapı olmalıdır. Görüşülmekte olan kanunun 1’inci maddesinde, Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezinin önceki yıldan devreden finansman fazlasının yüzde 25’i
YÖK hesabına aktarılmaktadır. Bu oran mutlaka artırılmalıdır. Neden finansman
fazlasının yüzde 75’i ÖSYM hesabında bekletilmektedir, bu belli değildir. Bu
oranın en az yüzde 50’ye çıkarılmasında büyük bir fayda vardır. Bu rakam, ÖSYM
bütçesinden Yükseköğretim bütçesine aktarılacak olan rakam -yüzde 50 veya yüzde
25- her ne olursa olsun mutlaka öğrenci yurtları yapımında kullanılmalıdır ve
üniversitelere öğrenci yurdu yapımı kaydıyla aktarılmalıdır. Üniversite
yurtları geliştirilmeli, iyileştirilmeli, öğrenci kapasiteleri artırılmalıdır,
buna fevkalade ihtiyaç bulunmaktadır, çünkü bugün Türkiye üniversitelerinde 2
milyon 400 bin öğrenci öğrenim görmektedir. 81 yerde üniversite kurulmuştur; hâlihazırda 94’ü devlet, 33’ü
vakıf olmak üzere 127 üniversite bulunmaktadır. Bunların üçte 1’i yeni kurulan
üniversitelerdir ve şiddetli bir şekilde kaynağa, özellikle ve öncelikle de
öğrenci yurtlarına ihtiyacı bulunmaktadır. Bu nedenle, ÖSYM’de biriken
kaynaktan YÖK bütçesine en az yüzde 50 bir kaynak aktarılması gerekir.
Üniversitelerin öğrenci yurdu ihtiyaçları için kullanılacak bu para, üniversite
kapısındaki gençlerimizi sokağa veya kötü niyetli kuruluş ve kişilerin kucağına
bırakmaktan önleyecektir. Değerli milletvekilleri, bu vesile ile yine bu kanun ile
düzenlenen rektör seçimi konusuna da değinmek istiyorum. Üniversitelerde
rektörlerin seçimle gelmesi demokratik açıdan cazibeli görünmesine rağmen,
uygulanan sistemin demokrasiyle ilgili bir alakası olmadığı gibi son derece
sakıncalı bir sistem hâline gelmiştir. Üniversitelerde popülist
anlayışları hâkim kılmış, öğretim üyelerini kamplara ayırmış, onların arasında
uzlaşılmaz, verimsiz, anlamsız, gereksiz bir kavga ortamı oluşturmuştur.
Liyakat, çalışkanlık, başarı kriterleri yerini
yandaşlık kriterlerine terk etmiştir. Bu durum üniversitelere önemli ölçüde
darbe vurmuştur. Seçmenlerin seçilen tarafından atandığı bu sistemde, üniversitelerin
reel ve gerçek kadro ihtiyaçları, verimlilik, bilimsellik, yeterlilik, akademik
başarı yerini siyasi veya kişisel çıkar yandaşlığına veya menfaat öngörülerine
bırakmıştır. Bu nedenle, bu sistemden derhâl vazgeçilmelidir. Bu konu
tartışmaya açılarak toplumsal bir uzlaşmayla yeni bir yöntem tespit
edilmelidir. Yasada öngörülen yeni kurulan üniversitelere rektör seçimi ve
atama sistemi isabetli ancak eksiktir. Bu kanun ile yardımcı doçent, doçent,
profesör olarak atanabilmek için çeşitli kriterler
getirilmektedir. Bir üniversiteyi yönetecek rektör ataması içinse hiçbir kriter öngörülmemektedir. Bu nedenle, bu konudaki kriterlerin de öngörülmesi, şeffaf ve denetlenebilir bir
seçim sistemi gerçekleştirilmesi fevkalade doğru olacaktır. Değerli milletvekilleri, üniversitelerimizden dünyada ilk 500
üniversite sıralamasına ancak iki üniversite girebilmektedir ve
üniversitelerimizin performansı maalesef yeterli değildir. Ancak bu kötü
tablodan övünülecek bazı rakamlar da çıkarmak mümkündür. Burada bunu da belirtmekten
fevkalade gurur duyduğumu ifade etmek istiyorum. Ülkemizde, üniversitelerimizde olan kadın profesörlerin oranı
yüzde 29’dur ve dünyada kadın profesör sayısı açısından Türkiye üniversiteleri
1’inci sıradadır. Yine, toplam akademik elemanlar arasında kadın oranı yüzde
39’dur ve dünyada, Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra da Türkiye’deki kadın
araştırmacı sayısı açısından 2’nci durumdayız. Bu, fevkalade önemli ve
övünülecek bir husustur, Türk üniversitelerinin ve cumhuriyetin çok büyük bir
başarısıdır. Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çakır. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın
Şevket Köse. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım. Özellikle, bozuk eğitim sisteminin mağdurları olan ve geçtiğimiz
hafta sonu Öğrenci Seçme Sınavı’na giren tüm öğrencilerimize geçmiş olsun demek
istiyorum. Değerli milletvekilleri, konuşmama başlarken, yaşadığımız bir
acıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa’da Tarım ve
Çiftçi Kurultayı hazırlıkları sırasında çiftçinin hakkını savunmak, ezilenin
yanında olmak, Güneydoğu’nun sorunlarını çözmek için mücadele eden Cumhuriyet
Halk Partisi Gençlik Kolları Genel Sekreteri Ersin Çıldır’ı elim bir trafik
kazası sonucu kaybettik. Bölgenin bir milletvekili olarak büyük üzüntü
içerisindeyim. Parti şehidimiz olan Ersin Çıldır’a Allah’tan rahmet; acılı
ailesine, Cumhuriyet Halk Partili gençlere ve tüm sevenlerine sabır diliyorum. Değerli üyeler, tasarının 1’inci maddesi 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanunu’nun 10’uncu maddesine yeni fıkralar eklemektedir. Kanun’un 10’uncu
maddesi Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezine ilişkin düzenlemeleri
içermektedir. Eklenecek yeni fıkralar ile ÖSYM’nin önceki yıldan devreden
finansman fazlasının yüzde 25’i Yükseköğretim Kurulu hesabına aktarılmaktadır.
Ödenek kaydedilen tutarla bilimsel araştırma projeleri ile yurt içi ve yurt
dışı öğretim elemanı ve öğrenci değişim programlarının desteklenmesi
düşünülmektedir. Ayrıca yine yurt içi ve yurt dışında öğretim üyesi ve
araştırmacı yetiştirilmesi ile Yükseköğretim Kurulunun fiziki ve beşerî alt
yapısının güçlendirilmesi amaçlanmaktadır. Dileğim bu amaçların
gerçekleştirilmesi yönündedir. Yükseköğretim alanında o kadar çok eksiğimiz var
ki bu konuda özel bir düzenleme bile yapılabilir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak yaptığımız uyarılardan dolayı bazı iktidar milletvekilleri bize karşı
çıktılar. Geçtiğimiz hafta içerisinde Sayın Cemil Çiçek 5 bin öğrencisi
bulunan Yozgat Bozok Üniversitesine destek amacıyla
düzenlenen geceye katıldı. Bu gecede Sayın Bakanın karşılaştığı tablo çok
düşündürücü. Çünkü Bozok Üniversitesinde profesör ve
doçent sayısının dörder kişi olduğunu öğrenen Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil
Çiçek “Bu tablo karşısında yüzüm kızardı.” dedi. Evet, Sayın Bakan haklıydı, bu
tablo gerçekten yüz kızartıcıydı. Bunun üzerine Sayın Çiçek’in üniversitelerin
nasıl düzeleceği konusunda önerilerini bekledik, ilginç bir öneri duyduk: Sayın
Çiçek çözüm olarak üniversite sayısının üç yüz olması gerektiğini belirtti.
Sayın Bakanın üç yüz üniversite istemesi, iktidarın yükseköğretim konusunda ne
kadar çelişkili olduğunu göstermektedir. Değerli arkadaşlar, bahsettiğim bu haber Sayın Öztürk’ün
imzasıyla Hürriyet gazetesinde yayımlandı. Sayın Öztürk’ün
bu haberi üzerine aynı gazetede yer alan başka bir haber ise daha vahim bir
durumu gösteriyordu. Bir YÖK yetkilisi Bozok
Üniversitesinin durumunun iyi olduğunu, ancak hiç profesör olmayan
üniversiteler olduğunu gazeteye açıklıyordu. Görüldüğü gibi, üniversite açmak
yetmiyor. Eğer sadece üniversite açılıp öylece bırakılırsa yüz kızartıcı
durumlar ortaya çıkmaya devam edecektir. Sayın milletvekilleri, üniversitelerde öğrenci sayısı artıyor,
akademik personelin sayısında fazla değişme olmuyor. Sizce yükseköğretim bu
yöntemle ilerleyebilir mi? Tabii ki hayır. Daha önce de bu uyarıda bulunmuştuk.
Yükseköğretim konusu, yalnızca üniversite açılmasıyla ya da para verilmesiyle
çözülecek bir sorun değildir. Yükseköğretime topyekûn bir çözüm sunulmalıdır. Değerli arkadaşlar, Adıyaman Üniversitesinin çok değerli bir
rektörü var: Sayın Mustafa Gündüz. Sayın Rektör ve çalışma arkadaşları,
Adıyaman Üniversitesine, dolayısıyla Adıyaman’a sosyoekonomik ve kültürel
anlamda büyük katkılar sağlamaktadır. Projesi bitmiş olan Adıyaman
Üniversitesine bağlı İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin temelinin bir an
önce atılmasını Sayın Bakanımdan rica ediyorum. Yükseköğretimin konuşulduğu bir
oturumda çeşitli üniversitelerde öğretim üyelerinden aldığım kimi bilgileri de
iletmekte yarar görüyorum. Öncelikle, akademik personel olarak giriş için akademik lisansüstü
eğitim sınavında en az 70 puan istenmektedir. Bu puanın yüksekliği öğretim
üyelerinin yakındığı konulardan biridir. Sözel bölüm mezunu bir öğrenci ile
sayısal mezunu bir öğrenci hem sayısal hem de sözel içerikli sınavda
yarışmaktadır. Eşitliğe ve adalete aykırı olan bu durumun düzeltilmesi için
Üniversitelerarası Kurulumuzun bir düzenleme yapmasını beklemekteyiz. Bir diğer sorun ise öğrencilerimizin kaldığı yurtlardır. Hâlen çok sayıda yurtta yaşam standartları maalesef oldukça kötü. Yurtların
kötü koşulları öğrencilerimizin derslerinde başarısını ve onların psikolojik
durumunu olumsuz etkilemektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeri gelmişken, güncel bir
sorun olan mevsimlik tarım işçilerinden bahsetmek istiyorum. Her sene ülkenin
değişik bölgelerinden, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden ve milletvekili
olduğu Adıyaman ilinden ekmeklerinin peşinden koşarken canlarından olan
mevsimlik tarım işçileri, yani ekmek şehitleri sadece kazayla hatırlanmak
istemiyor. Sayın milletvekilleri, mevsimlik tarım işçileri şu günlerde
yollara çıkmaya başladılar. Kısa bir süre sonra belki Karadeniz’e fındık
toplamaya, değişik illere patates ya da şeker pancarı toplamaya, Malatya’ya
kayısı toplamaya ya da Çukurova’ya pamuk toplamaya gideceklerdir. Değişik
taşıma araçlarıyla, sanki konserve kutusuna sıkıştırılmış bir şekilde yollara
düşeceklerdir. Bu durum modern Türkiye görüntüsüne yakışmıyor. Gazeteleri açıp
bakıyoruz, her sene bu zamanlarda olduğu gibi, mevsimlik işçilerle ilgili
mutlaka mağduriyet haberlerini görmekteyiz. Taşıma biçimleri, olmayan sosyal
hakları, küçük yaşta olan çocukların alamadıkları eğitim hakkı, ekonomiye olan
etkileriyle tarım işçileri sefaletin aynasıdır. Adıyamanlı, Mardinli, Urfalı,
Ağrılı, Vanlı çocuklar… On üç-on dört yaşlarındaki bu çocuklar, ırgat olmaya
giderken yolda ölmemek için dua ediyorlar. Paranın karşısında emek piyasasında
özgürce dik duramıyorlar. Değerli üyeler, sadece Adıyaman’dan her sene yaklaşık 40 bin
insanımız mevsimlik köle olarak il dışına çıkmaktadırlar. Vahşi kapitalizm
dönemini andırır biçimde ilkel şartlarda çalışan bu işçiler dernek yoluyla
örgütlenerek haklarını aramaya çalışıyorlar. Sayın milletvekillerim, önemli olan bu sorunlara bir an önce çözüm
bulunmasıdır. Devlet, derhal sosyal haklar konusunda adım atmalıdır. Benzer şekilde, mevsimlik tarım işçilerinin çalışma şartları
konusunda düzenlemelere gidilmeli, sağlık şartları göz ardı edilmeyecek
düzenlemeler yapılmalıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sene de Adıyaman’dan
Malatya’ya kayısı toplamak için ırgatlar yola koyuldu. Hepimizin bildiği gibi
Malatya iki şeyle ünlüdür. İlki kayısı, ikincisi ise bazılarının dediğinin tam
tersi, millet düşmanı değil, büyük devlet ve siyaset adamı, 1950’li yıllarda
milletin önünü açan, demokrasi aşığı, rahmetle andığımız Sayın İsmet İnönü’dür.
Sayın arkadaşlar, -dediğim gibi- günlük 15 yeni Türk lirası için
yolculuklar yine başladı. İnşallah kazasız belasız bir dönem geçirir bu
mevsimlik işçilerimiz. Sayın milletvekilleri, tasarının 1’inci maddesinde belirtilen
bilimsel araştırma, yurt içi ve yurt dışı eğitim olanakları yaşama geçirilirse
yükseköğretimimize olumlu katkılar olabilir. Yalnız, yine tek başına yeterli
olmayacaktır. Yükseköğretim konusuna bir paket program ile daha bütüncül çözüm
önerileri sunulmalıdır. Bu program, akademik kadro, teknik olanaklar, altyapı yatırımları,
yükseköğrenim öncesi eğitim sisteminin düzgün hâle getirilmesi gibi unsurları
kapsamalıdır. Ancak bu yolla yükseköğretimin katkı sunacağı sosyoekonomik
gelişmişlik düzeyi yakalanabilir. Konuşmamı tamamlarken, bu duygu ve düşüncelerle hepinize en içten
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse. Şahıslar adına ilk söz, Mardin Milletvekili Sayın Halit Demir’in. Buyurun Sayın Demir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika. MEHMET HALİT DEMİR (Mardin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 1’inci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, geçen yasama döneminde kurulan 17
üniversite ve bu dönem kurulan 9 yeni üniversiteyle devlet üniversitelerimizin
sayısı bu sayede 94’e ulaşmıştır. Bu kanunla Ardahan, Bartın, Bayburt,
Gümüşhane, Hakkâri, Iğdır, Şırnak, Tunceli ve Yalova illerimiz de
üniversitelerine bu sayede kavuşmuşlardır. Ben, tekrar bu illerimize
üniversitelerinin hayırlı olmasını diliyorum. Artık üniversitesiz ilimiz bu
sayede kalmamış ve bizler bu nedenle mutluyuz. AK Parti olarak, milletimize
verdiğimiz sözleri yerine getirmenin haklı gururunu yaşıyoruz. Sayın milletvekilleri, bu kanunla 9 yeni üniversitenin yanı sıra 2
yeni vakıf üniversitesi daha kurularak vakıf üniversitesinin sayısı da böylece
33’e çıkmıştır. Hükûmetimiz, nitelikli vakıf
üniversitelerinin ülke geneline yayılması üzerinde önemle durmaktadır. Bununla
ilgili ciddi taleplerin olduğunu Sayın Bakanımız önceki kurul toplantılarında
dile getirmişlerdi. Vakıf üniversitelerinin yaygınlaşmasının üniversite
kapılarındaki yığılmayı önleyeceği inancındayım. Değerli milletvekilleri, kurulan bu yeni 11 üniversite, yarattığı
istihdam açısından da önemlidir. Adıyaman, Dumlupınar, Hacettepe, Muğla,
Sakarya Üniversitelerinin toplam tıp fakültelerine, idari ve öğretim üyeleri
dâhil olmak üzere toplam 14.100 kadro tahsis edilmiştir. Yeni kurulan 9 devlet
üniversitesinin her birine ise 335’i tutulu olmak üzere 900’er kadro verilerek
toplam 8.100 kadro tahsis edilecektir. Değerli milletvekilleri, üniversiteler bilim yuvalarıdır.
Cumhuriyetimizin kurulduğu yıllarda bu bilim yuvalarından sadece 1 tane vardı,
bugün ise ülkemizde 127 tane üniversitemiz var. Ancak üniversitelerimizin
sayısını artırırken niteliklerine de önem vermeliyiz. Zaman zaman
Türk üniversitelerinin dünya üniversiteleri arasındaki yerine ilişkin veriler
gündeme yansıyor. Sık sık ilk 500 üniversite arasına
Türk üniversitelerinin niye girmediği sorgulanıyor. Bu konuda dünya
sıralamasında temel alınan ölçüt, bildiğiniz gibi, üniversitelerin yapmış
oldukları her türlü bilimsel çalışmalar, uluslararası ve ulusal yayınlar,
öğretim üyesi sayısı, ders notları, bilimsel toplantı sunumları gibi unsurlarla
değerlendiriliyorlar. Üniversitelerin fiziksel donanımları, kadroları,
yaptıkları bilimsel çalışmalar ve araştırmalar maalesef ülkemizde henüz
istenilen düzeyde ve kalitede değildir. Başta ekonomik sıkıntılar nedeniyle
arzulanan seviyeye henüz gelinememiştir. Değerli milletvekilleri, Yükseköğretim Kanunu’nda yapılan
değişiklikle Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin önceki yıldan devreden
finansman fazlasının yüzde 25’i her yıl şubat ayı sonuna kadar Yükseköğretim
Kurulu hesabına aktarılacaktır ve YÖK bu tutarı bütçesine öz gelir ve ödenek
olarak kaydedecektir. Bu sayede Öğrenci Seçme ve Yerleştirme
Merkezince daha önceki yıllarda yapılan çeşitli sınavlardan tahsil edilen
gelirlerden kullanılmayarak devreden kısmın -finansman fazlalarının yani yüzde
25’i öncelikle araştırmacı yetiştirilmesinde, bilimsel araştırmalarda, yurt içi
ve yurt dışı öğretim elemanı temininde, öğrenci değişim programlarında ve yeni
kurulan devlet üniversitelerinin fiziki ve beşerî yapılarının güçlendirilmesi
amacıyla kullanılacaktır. Değerli milletvekilleri, üniversitelerin esas işlevinin eğitim ve
öğretim yapmak olduğu bilinmekle birlikte günümüzde yükseköğretim kurumlarından
beklenen işlevlerin yönü ve çeşitliliği de değişmiştir. Milletimiz
haklı olarak illerinde kurulan üniversitelerinden eğitim-öğretim vermelerinin
yanı sıra bilgi toplumu olmanın gereği ve yaşam boyu eğitim hizmeti
sunmalarını, bölge sorunlarının çözümüne yönelik araştırmalar yapmalarını,
ilgili kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütleriyle birlikte projeler
hazırlamalarını, yörenin ekonomik, sosyal ve kültürel olarak gelişimini
sağlayacak ve artıracak çalışmalarda bulunmalarını istemektedir. Misyonu eğitim işlevinin yanı sıra açık ve özgür düşünce
üretimleriyle toplumsal gelişim merkezleri olarak ülkemizin yükselmesine
hizmette bulunmak olan yükseköğretim kurumlarımızın bütün bu işlevleri yerine
getirebilmeleri için güçlü bir kadro, donanım ve ekonomik yapıya sahip olmaları
gerekmektedir. Değerli milletvekilleri, ben bu düşüncelerle bu kanunun ülkemize
büyük faydalar getireceğine inanıyorum ve tekrar Genel Kurula saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demir. Madde üzerinde şahıslar adına ikinci söz Antalya Milletvekili
Sayın Yusuf Ziya İrbeç’e aittir. (AK Parti
sıralarından alkışlar) YUSUF ZİYA İRBEÇ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 1’inci maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, geçtiğimiz pazar günü imtihana giren 1,5 milyon
civarındaki gencimizin üniversite tercihleri sırasında başarılı tercih
yapmalarını temenni ediyor, kendilerinden başarılarının devamını diliyorum. Şimdi, günümüz dünyasında bilgi ekonomisine dayalı ekonomik ve
sosyal yapı, bilginin üretilmesi ve paylaşılmasında üniversitelere özel bir misyon yüklemektedir. Bu çerçevede üniversitelerden
beklentiler çeşitlenmiş ve artmıştır. Bu beklentilerin en önemlileri, daha
fazla ve daha geniş bir yaş grubuna öğretim vermektir. Diğer bir hedef ise
toplumla daha güçlü köprüler kurarak kalkınma hızını yükseltmek, açık ve saydam
bir toplum yapısı ile daha fazla katma değer üretebilmektir. Ayrıca, dünyayla
daha fazla rekabet edebilen dinamik bir nüfus yapısını sürekli gelişme
kapasitesi gösterebilen seviyede tutabilmek yine yeni üniversitelerin ve mevcut
üniversitelerin görevleri arasında yer almaktadır. Küreselleşme, yükseköğretimde öğrenci ve akademisyen
hareketliliğini zorunlu hâle getirmiştir. Bunun en önemli örneği, Avrupa
ülkelerinin oluşturduğu “Avrupa Yükseköğretim Alanı” yani “AYA” ve bu alanı
yönlendiren Bologna Süreci’dir. Bologna Süreci’ne kırk beşin üzerinde ülke
üyedir. Türkiye bu sürece 2001 yılından itibaren katılmıştır. Türkiye’de yükseköğretim talebinin önümüzdeki on yılda demografik
nedenlerden ziyade ekonomik nedenlerle daha da artacağı beklenmektedir. Bu
durumu dikkate alan AK Parti Hükûmeti, iktidarı
döneminde kırk dokuz yeni üniversitenin kuruluşuna öncülük etmiş ve bu
üniversitelerin yasaları yine yüce Meclisimizden onay almıştır. Türkiye’de
üniversite sayısı şu anda 127’ye yükselmiştir, bunun 33 tanesi vakıf
üniversitesidir. AK Parti döneminde kurulan 41 devlet üniversitesi ve 8 vakıf
üniversitesi bu kervana katılmıştır. Yeni üniversitelerde yönetimin ve yönetimin başındaki rektörlerin
önemi açıktır. Bu çerçevede bölgesel kalkınmayı da olumlu etkileyecek
rektörlerin görevleri çok önemli bir misyonla karşı
karşıyadır. Yeni kurulan üniversitelerdeki esas amaç ideolojik standartlaşmayı
değil bilime öncelik vermeyi hedeflemelidir, amaç olarak bu seçilmelidir. Bilim ve düşüncenin gelişmesi için serbestlik ve farklı olana
açıklık hem kurumsal hem de zihinsel alanda vazgeçemeyeceğimiz bir ilke
durumundadır. Ne adına olursa olsun bilimde kısır döngüye giden yolları
kapatmamız hepimizin görevi olmalıdır, çünkü toplumlarda bilim ve kültür ancak
kendi dışına açılarak gelişebilmektedir. Türkiye’de üniversite eğitimi son yıllarda gerek Bologna Süreci
çerçevesinde gerekse uluslararası konumu sebebiyle daha iyi bir seviyeye doğru
gitmektedir. 1990’lı yılların başlarından itibaren öncelikle mühendislik
fakültelerinde ABET gibi uluslararası kalite belgesi alma işlemi
yaygınlaşmıştır. Türkiye’de ekonomik gelişmeye paralel olarak uluslararası atıf
endeksleri tarafından taranan ve buralarda yayınlanan Türkiye kaynaklı
yayınlarda son yirmi yılda Türkiye 43’üncü sıradan 20’nci sıraya yükselme
başarısını göstermiştir. Bu da ilk 20 ekonomi arasında yer alan Türkiye'nin
yine ilk 20 ülke arasında yer alan bir yükseköğretime doğru gittiğinin bir
belgesidir. Yine, Ulusal Bilim ve Teknoloji Belgesi’nin 2023 yılı için koyduğu
hedef olan 150 bin öğretim üyesi sayısına erişmek yıllık bazda
doktoralı eleman sayısını çok hızlı bir şekilde artırarak olabilir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir dakika ekledim, toparlayın lütfen. YUSUF ZİYA İRBEÇ (Devamla) – Teşekkür ederim. Onun için, hızlı bir, hem üniversite sayısı açısından hem de
akademik kadro açısından, faaliyete ihtiyaç vardır. O yönde de bu düzenlemeler
ciddi manada ihtiyaç durumundadır. Ayrıca üniversiteler, kamu hizmeti üretme mantığıyla gelişmeci ve
yatırımcı bir mantık, toplumsal dayanışmayı sağlama mantığı ile hareket edecek
donanım ve bilgiyle zenginleştirilmelidir. Burada öğretim, bilgi üretimi ve
araştırma ile kamu hizmeti üretimi işlevlerindeki vizyonun
oluşturulması şarttır diyor; bu kanunun milletimize hayırlı, uğurlu olması
temennisiyle hepinize saygılarımı sunuyor, iyi akşamlar diliyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz. Sayın Mert, buyurun. HÜSEYİN MERT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Maddeyle, üniversitelerimizdeki öğretim açığının kapanmasıyla
ilgili olarak birtakım kaynaklar aktarılmakta. Bu, elbette ki çok güzel bir
şey, üniversitelerimizin buna gereksinimi var. Ancak, biz, çok kaliteli
öğrencilerin, iyi öğrencilerimizin üniversite öğretim üyelerinin maddi
koşulları nedeniyle çok fazla üniversitelerde kalmak taraftarı olmadığını
biliyoruz. Bu konuyla ilgili Sayın Bakandan şu bilgiyi almak isterim: Öğretim
üyelerinin maaşlarıyla veya gelirleriyle ilgili, veya
iyileştirilmeleriyle ilgili bir düzenleme yapılıyor mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Öztürk... HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: 1’inci
maddede yurt içi ve yurt dışı öğretim elemanı ve öğrenci değişim programlarının
desteklenmesiyle yurt içi ve yurt dışında öğretim üyesi ve araştırmacı
yetiştirmesi amacıyla aktarılan kaynak yükseköğretim kurumlarının bütçeleriyle
ilişkilendirilirken bilimsel araştırma projelerinin desteklenmesi için
aktarılan kaynak niçin yükseköğretim kurumu bütçeleriyle ilgilendirilmeden özel
hesapta, bütçe dışında işlem görüyor? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Bakan… MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, öğretim üyesi maaşlarıyla ilgili soru soran Değerli
Arkadaşımın sorusuna cevap veriyorum. Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, memurlarımızın, öğretim
üyelerimizin, bütün çalışanlarımızın ihtiyaçları ile bütçemizin imkânlarını
örtüştürmek zorundayız. Biz, tabii, öğretim üyelerinin çok daha fazla maaş
almasını istiyoruz. Araştırma görevlilerinin maaşlarının da bir hayli düşük
olduğunu ben de söylüyorum, defaatle söyledim. Sayın
Başbakanın başkanlığında son yapılan Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunda da bu
konu bizzat tarafımdan dile getirildi. Sayın Başbakanımız Maliye Bakanına ve
ilgili diğer bakanlara bu konuyla ilgili olarak bir çalışma yapmalarını
emretti. Bu konu üzerinde bir çalışma yapılıyor. Ümit ediyorum ki ciddi bir
kaynak temin edilir ve öğretim üyelerimizin maaşları artırılır. Ben bu konuda
sizden farklı düşünmüyorum. Sayın Öztürk’ün “Öğretim özellikle niçin
üniversitelerle ilişkilendirilmemiş?” meselesiyle ilgili olarak; bu, malumunuz,
döner sermayeden aktarılacak olan bir kaynaktır. Öğretim üyesi yetiştirilmesi
ve bilimsel araştırmanın desteklenmesi esastır. Buradaki yapılacak bütün
harcamalar da şüphesiz ki denetime tabidir. Denetimsiz, gayri resmî yapılan bir
harcama söz konusu değildir. Arz ederim Sayın Başkanım. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan. Madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 238 sıra sayılı “Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” ile 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununun 10 uncu maddesine eklenen fıkralardan dördüncüsünün madde metninden
çıkarılmasını ve üçüncüsünün aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“Söz konusu hizmet ve faaliyetlere ilişkin olarak Yükseköğretim
Kulunca uygun görülen tutarlar, ilgili yükseköğretim kurumlarına tahakkuk
ettirilmek suretiyle ödenir. Bilimsel araştırma projeleri ile
yurt içi ve yurt dışı öğretim elemanı ve öğrenci değişim programlarının
desteklenmesi, yurt içi ve yurt dışında öğretim üyesi ve araştırmacı
yetiştirilmesi amacıyla yükseköğretim kurumlarına ödenen tutarlar karşılığını
bir yandan ilgili yükseköğretim kurumunun (B) işaretli cetveline öz gelir,
diğer yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye ilgili yükseköğretim
kurumu yetkilidir.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET
SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Söz istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk. Süreniz beş dakika. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Maddeyle ÖSYM’nin gelir fazlası olarak bir sonraki yıla devreden
finansman fazlasının yüzde 25’inin YÖK aracılığıyla YÖK’ün uygun göreceği
yükseköğretim kurumlarına aktarılacağı öngörülmektedir. Öncelikle maddede
aktarma kriterlerinin neler olacağı öngörülmediği için
sübjektif değerlendirmelere ve kayırmalara açık bir düzenleme olduğunu ifade
etmeliyim. Buna karşılık aktarılan tutarların tahsis edileceği alanlar bilimsel
gelişmeye hizmet edecek şekilde uygun seçilmiştir. Ancak bu alanlardan bilimsel
araştırma projelerinin desteklenmesi için aktarılan tutarların ilgili
yükseköğretim kurumlarının özel bütçelerinde işlem görmeyip “özel hesap” adı
altında bütçe disiplini dışına çıkarılmış olması uygun mütalaa edilmemektedir. Değişiklik önergesi de bu uygunsuzluğun giderilmesi amacıyla
verilmiştir. Adına özel hesap da desek, bu uygulama geçmişte bütçe birliğinden
uzaklaşmaya ve kaynakların öncelikli alanlara tahsisini engellemeye yol açan ve
2000’li yıllarda terk edilen fon uygulamasına geri dönmek anlamına gelmektedir.
Bu durum, hatalardan ders çıkarmadığımız sonucunu çıkarmaktadır. Bu konuda
ısrar “Bizim oğlan bina okur, döner döner bir daha
okur.” deyişiyle ancak açıklanabilir. Değerli milletvekilleri, bilimsel çalışmaların desteklenmesi
önemlidir, bu çalışmalara daha çok kaynak ayırmalıyız, ancak bu tasarıda olduğu
gibi, başvurulan kaynakların sağlam kaynak olup olmadığına da bakmak
durumundayız. Bir kere, düzenleniş biçimi nedeniyle ÖSYM isterse bu tasarının
işleyişini engelleyebilir, çünkü aynı maddenin başlangıç bölümündeki
fıkralarında ÖSYM’nin gelir fazlasını iki şekilde değerlendireceği
öngörülmektedir. ÖSYM, gelir fazlasını isterse bir sonraki yılın döner sermaye
gelirlerine eklemek üzere aktarabilir; o takdirde yaptığımız bu düzenleme
işler. ÖSYM, dilerse söz konusu gelir fazlasını döner sermayenin sermayesinin
artışında kullanabilir; bu takdirde de bu tasarının işleme şansı yoktur. Kaldı
ki döner sermaye gelirlerinin büyük kısmının öğrencilerden alınan sınav
ücretlerinden oluştuğu düşünülürse, bir kamu hizmetinin finansmanını sanki
vergi geliriymiş gibi öğrencilerden alınacak sınav ücretlerine bağlamak doğru
değildir. Mademki alınan ücretlerden bir fon fazlası oluşmaktadır, doğru olan,
öğrencilerin yükünü hafifletmek üzere sınav ücretlerinde indirim yapmaktır. Değerli milletvekilleri, arz edilen sakıncaları ihmal ederek
tasarının yasalaştırılmasında kararlı iseniz, hiç değilse aktarılan kaynakların
tamamının bütçe disiplini altında harcanmasını sağlamak üzere vermiş olduğumuz
önergemize destek vermenizi talep eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için, 18 Haziran 2008 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum. Kapanma Saati: 20.58 |
|