DÖNEM: 23                    YASAMA YILI: 2

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 23

118’inci Birleşim

17 Haziran 2008 Salı

İ Ç İ N D E K İ L E R

 I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, konut edindirme yardımı ödemelerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

2.- Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu’nun, 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Van ilinin sorunlarına ve çölleşmeye karşı alınması gereken önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler

1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/167) (S. Sayısı: 203)

2.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/168) (S. Sayısı: 204)

3.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/188) (S. Sayısı: 205)

4.- Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/189) (S. Sayısı: 206)

5.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/209) (S. Sayısı: 207)

6.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/215) (S. Sayısı: 208)

7.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/217) (S. Sayısı: 209)

8.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk’ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/219) (S. Sayısı: 210)

9.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/220) (S. Sayısı: 211)

10.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/221) (S. Sayısı: 212)

11.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/234) (S. Sayısı: 213)

B) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/568) (S. Sayısı: 223)

2.- Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/591) (S. Sayısı: 238)

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Tunus Parlamentosu Başkanı Fouad Mebazaa ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/468)

2.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun, Komisyonun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesi talebinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/469)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Ukrayna Parlamento Başkanı Arseniy Yatsenyuk’un davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir parlamento heyetiyle Ukrayna’ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/470)

B) Önergeler

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/706) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/61)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Amasya İline Bağlı Ezinepazar Adlı İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/169) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/62)

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin, gıda ürünleri üretiminde insan sağlığını etkileyen uygulamaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/215)

2.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz ve 28 milletvekilinin, taş ocaklarının çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/216)

3.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 36 milletvekilinin, Ankara’ya verilen Kızılırmak suyu ile ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/217)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Genel Kurulun 17/6/2008 Salı günkü birleşiminde (10/204) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşülmesine, görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

2.- Genel Kurulun 17/6/2008 Salı günkü birleşiminde 1 saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 18 Haziran 2008 Çarşamba günkü birleşiminde ise sözlü soruların görüşülmemesine; gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve 249 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

VIII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- (10/3, 8, 12, 28, 31, 33, 38, 42, 47, 56, 59, 62, 64, 65, 68, 71, 84, 87, 89, 98, 101, 119, 145, 146) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonuna üye seçimi

 

IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, yurt dışı seyahatlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/239)

2.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bir vakfın İstanbul’da yaptığı bir toplantıya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan sözlü soru önergesi (6/244) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı

3.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Alanya Kalesindeki tarihi mescidin onarımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan sözlü soru önergesi (6/290) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı

4.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, gıda bankacılığı amacıyla kurulan vakıflara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan sözlü soru önergesi (6/431) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı

5.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Vakıflar Kanunu kapsamında iade edilecek taşınmazlara ve tazminat ödeneceği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan sözlü soru önergesi (6/521) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı

6.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, bir bedesten ve kervansarayın restorasyonuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan sözlü soru önergesi (6/564) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı

7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, pirinçte gümrük vergisinin düşürüleceği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan sözlü soru önergesi (6/644) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı

8.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’da şehiriçi minibüslerin yenilenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/246)

9.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, sezon sonunda işsiz kalan turizm çalışanlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/247)

10.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’deki sanayicilere ucuz elektrik sağlanmasına ve maden firmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/255)

11.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, sebze ve meyve ihracatındaki ilaç kalıntısı analizine ilişkin Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’den sözlü soru önergesi (6/266)

12.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Ege Bölgesinde verimliliği artırma projesi uygulanan illere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/270) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

13.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, sanayide doğalgaz kullanımının özendirilmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/291) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

14.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, iş dünyasının rekabet gücünün artırılmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/332) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

15.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, sanayide kullanılan elektriğe yapılan zammın iş dünyasına etkilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/336) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

16.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki küçük esnafın sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/375) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

17.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in teşvik kapsamına alınmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/376) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

18.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya Şeker Fabrikasının alacaklı çiftçilere verdiği küspe bedeli fişlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/395) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

19.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, büyük mağazaların piyasada oluşturduğu bazı sorunlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/422) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

20.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, iplik ithalatının yerli iplik ve pamuk üreticilerine etkisine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/456) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

21.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, hipermarketlerin çalışma saatleri ve yerlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/458) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

22.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, borçlu esnafın desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/477) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

23.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep Organize Besi Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/500) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

24.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Aksaray Organize Sanayi Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/665) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

25.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, tekstil ve hazır giyim sektöründeki sıkıntılara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/684) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

26.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Gönen’de kurulması planlanan çimento fabrikasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/727) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

27.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, tekstil sektörünün sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/731) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

28.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, demir fiyatlarının artışına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/742)

29.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Niksar Organize Sanayi Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/745) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, AB’nin genişlemeden sorumlu üyesinin açıklamalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/2886)

2.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru istihdamına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/3100)

3.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, uzman jandarmaların özlük haklarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/3436)

4.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Samsun-Ceyhan boru hattı inşasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/3528)

5.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’de tahsilata konulan çeklere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/3533)

6.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, CEDAW Komitesine sunulacak dönemsel rapora ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/3546)

7.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, TOKİ’nin Kuveyt Yatırım İdaresiyle imzaladığı mutabakat muhtırasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/3588)

8.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, TOKİ’nin Siirt’te aldığı bir araziye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/3635)

9.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, özürlü aylıklarının yetersizliğine,

- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Alo 183 çağrı merkezinin işlevselleştirilmesine,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/3652, 3653)

10.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, bir genelge doğrultusunda yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/3723)

11.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir holding sahibinin yaptığı açıklamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/3730)

12.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir soru önergesine verilen cevaba ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/3897)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak altı oturum yaptı.

Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, 2008 yılı hasat dönemine ve fındık üreticilerinin beklentilerine,

Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana’daki karpuz ve buğday üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken önlemlere,

İlişkin gündem dışı konuşmalarına Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu;

Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, İşkenceye Karşı Mücadele Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşmasına Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin,

Cevap verdi.

Giresun Milletvekili Murat Özkan, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin fındık alım satım politikasına ilişkin bir açıklamada bulundu.

Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 20 milletvekilinin, kuraklık nedeniyle üreticilerin yaşadıkları sorunlar konusunda genel görüşme (8/5),

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 23 milletvekilinin, Mersin ilinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması (10/214),

Açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci  sırasında bulunan, Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/568) (S. Sayısı: 223) görüşmelerine devam edilerek, komisyonca geri çekilen bir madde dışında, maddeleri kabul edildi; verilen aradan sonra komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

2’nci sırasında bulunan, Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/591) (S. Sayısı: 238) görüşmelerine başlanılarak tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı, maddelerine geçilmesi kabul edildi.

Konya Milletvekili Faruk Bal, Tokat Milletvekili Osman Demir’in, daha önce yapmış olduğu konuşmada geçen sözlerini çarpıttığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.

17 Haziran 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 19.57’de son verildi.

 

 

Şükran Güldal MUMCU

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

 

Harun TÜFEKCİ

 

Bursa

 

Konya

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Fatoş GÜRKAN

 

 

 

Adana

 

 

 

Kâtip Üye

 

                                                                                                                                               No.:  167

II.- GELEN KÂĞITLAR

13 Haziran 2008 Cuma

Tasarılar

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti Arasında İşbirliği İçin Ortak Komite Kurulmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/599) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2008)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kırgız Cumhuriyetindeki Tika Program Koordinasyon Ofisinin Faaliyetine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/600) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2008)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/601) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2008)

4.- Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/602) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2008)

5.- Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı (1/603) (Plan ve Bütçe; Avrupa Birliği Uyum ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2008)

6.- Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/604) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2008)

Teklifler

1.- İstanbul Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve 4 Milletvekilinin; Denizde Can ve Mal Koruma Hakkında Kanun ve Limanlar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/275) (Adalet ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.6.2008)

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 41 Milletvekilinin; Perakende Ticaret ile Esnaf ve Sanatkarlık Hizmetlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/276) (Adalet; İçişleri; Avrupa Birliği Uyum ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2008)

3.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 4 Milletvekilinin; Türk Ceza Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/277) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2008)

4.- Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş ve 3 Milletvekilinin; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/278) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2008)

5.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 7 Milletvekilinin; Muhtaç Durumdaki İşsiz Aile Reislerine, Kendilerine İş Bulup Çalışmaya Başlayıncaya Kadar, 16 Yaşından Büyüklere Net Ödenen Asgari Ücretin Yarısına Kadar Aylık İşsizlik Aile Yardım Ödemesi Yapılarak, Muhtaç Durumdaki Ailelerin Sosyal Koruma Altına Alınmasına Dair Kanun Teklifi (2/279) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2008)

6.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/280) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.6.2008)

7.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Hakimler ve Savcılar Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/281) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.6.2008)

8.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/282) (Adalet ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.6.2008)

Rapor

1.- Elektrik Piyasası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/554) (S. Sayısı: 249) (Dağıtma tarihi: 13.6.2008) (GÜNDEME)

                                                                                                                                               No.:  168

 

Tezkereler

1.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/462) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2008)

2.- Sivas Milletvekili Mehmet Mustafa Açıkalın, Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu, Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk ve İstanbul Milletvekili Ömer Dinçer’in Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/463) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2008)

3.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/464) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2008)

4.- Samsun Milletvekili Fatih Öztürk’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/465) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2008)

5.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/466) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2008)

6.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/467) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2008)

Rapor

1.- Dopingle Mücadele Kanunu Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/562) (S. Sayısı: 250) (Dağıtma tarihi: 16.6.2008) (GÜNDEME)

                                                                                                                                                     

                                                                                                                                               No.:  169

 

Tasarılar

1.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/605) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2008)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür, Bilim, Eğitim, Basın-Yayın ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/606) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2008)

3.- Türkiye İhracatçılar Meclisi İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/607) (Adalet; Plan ve Bütçe ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2008)

4.- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/608) (Plan ve Bütçe; İçişleri ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.6.2008)

Teklif

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/283) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2008)

Raporlar

1.- İskân Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/539) (S. Sayısı: 251) (Dağıtma tarihi: 17.6.2008) (GÜNDEME)

2.- Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/542) (S. Sayısı: 252) (Dağıtma tarihi: 17.6.2008) (GÜNDEME)

3.- Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/584) (S. Sayısı: 253) (Dağıtma tarihi: 17.6.2008) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 Milletvekilinin, gıda ürünleri üretiminde insan sağlığını etkileyen uygulamaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/215) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/6/2008)

2.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz ve 28 Milletvekilinin, taş ocaklarının çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/216) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/6/2008)

3.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 36 Milletvekilinin, Ankara’ya verilen Kızılırmak suyu ile ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/217) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/6/2008)

 

 

 

 

 

17 Haziran 2008 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118’inci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, konut edindirme yardımı ödemelerinin ertelenmesi konusunda söz isteyen Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün’e aittir.

Buyurun Sayın Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, konut edindirme yardımı ödemelerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 9 milyon çalışanımızı yakından ilgilendiren ve akıbeti yılan hikâyesine dönen “konut edindirme yardımı ödemeleri” konusunda gündem dışı söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar…

Başkanım, içerideki gürültü…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çok büyük bir uğultu var içeride. Lütfen Hatibi dinleyelim.

Buyurun.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 1987 yılında dar gelirli vatandaşlarımızın konut sahibi olabilmesi için çalışanlarımızın maaşlarından yapılan kesintiler 1995 yılına kadar devam etmiş, Türkiye’nin elit bir kısmı lüks dairelere sahip olduktan sonra da bu kesintilere son verilmiştir.

2005 yılında TOKİ’nin hazırlamış olduğu raporda KEY paralarının -yani konut edindirme yardım paralarının- sosyal değil, sosyetik konutlara gittiği ifade edilmektedir. Ayrıca, ilgili bankanın KEY kesintilerinin piyasadaki faiz oranlarının çok altında nemalandırılarak hak sahiplerinin zarara uğratıldığı söylenmektedir. Maalesef düşük faiz uygulandığı. Günün uygulanmakta olan piyasa şartlarından düşük faiz uygulanmamış olsaydı dar gelirli vatandaşlarımız da ev sahibi olurdu denilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bunları ben söylemiyorum, Toplu Konut İdaresinin düzenlemiş olduğu 2005 yılındaki raporda var. O günden bugüne geldiğimizde hiçbir şeyin değişmediğini de görmüş bulunuyoruz ve aksine, tam tersine de devam etmiştir. O günkü yönetimleri eleştirenler bugün daha fazlasını uygulamaktadırlar. Özellikle basından da takip ettiğimiz kadarıyla AKP İktidarına yakın olan müteahhitlerin TOKİ tarafından ihaleyle ödüllendirildiğini görüyoruz ve duyuyoruz. TOKİ’den toplam bedeli 4 milyar 200 milyon YTL ihale alan ilk yirmi firmaya baktığımızda, AKP’ye yakınlığıyla bilinen ve kamuoyunun da çok yakından bildiği isimlerin, şirketlerin olduğunu görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, TOKİ’nin sürdürdüğü uygulamaların mali portesi yaklaşık 17 milyar yeni Türk lirasıdır ve ekonomiye aktardığı pay ise 11 milyar yeni Türk lirasıdır. Yapılan açıklamalarda “Bu kaynak gerek herhangi bir özerk fondan gerekse devlet bütçesinden pay almadan temin edilmiştir.” denilmektedir. Bunu kim söylüyor? Bunu ilgili Bakan söylüyor, ama bunun doğru olmadığını şimdi sizlere ispatlayacağım.

Değerli arkadaşlarım, Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının sermayesinin -bakın altını çizerek söylüyorum, bu sermayenin- yüzde 61’i “konut edindirme yardımı” adı altında milyonlarca kamu çalışanından kesilen paralardan oluşuyor. Bu, TOKİ’nin raporlarında da belirtiliyor. Çalışanlarımızdan kesilen konut edindirme yardımlarıyla sosyal değil, sosyetik konutlar yapıldığı da itiraf ediliyor. Oysa TOKİ’nin ana sermayesini KEY ödemelerinin oluşturduğu ortadadır. Bu gerçekten bakıldığında, TOKİ bu kadar kâr eden bir kurumsa, 11 milyar YTL ekonomiye aktarılıyorsa, çalışanlarımızın KEY alacaklarının da ona göre artması gerekmez miydi? Maalesef, baktığımızda, durumun böyle olmadığı, çalışanlarımıza “sus payı” adı altında paraların ödeneceği ortadadır. Resmî rakamlara bakıldığında ve açıklandığında, enflasyonun altında her geçen gün ezilen çalışanlarımız bu haklarından da faydalanamamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, AKP İktidarı tarafından yaklaşmakta olan yerel seçimler öncesi bu ödemelerin seçim yatırımı olarak -bakın altını çizerek söylüyorum, seçim yatırımı olarak- yapılacağı kamuoyuna ilgili Bakanlık tarafından açıklanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tüzün, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – AKP İktidarının bir lütfuymuş gibi maalesef gösterilmektedir. İşte beyanların eksik olduğu söyleniyor ama 9 milyon çalışanın 1 milyonunun beyanı eksik ise, 8 milyon çalışanın beyanı doğrudur ve bunların en kısa zamanda ödenmesini talep ediyoruz.

Yaklaşık altı yıldır iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi, maalesef her seçim dönemi yaklaştığında KEY ödemelerini gündeme getirmiştir; iki ileri bir geri adım atarak da süreyi devamlı uzatmaktadır. Çalışanlarımızın ekonomik olarak çok zor durumda olduğunu biliyoruz ve başta iktidar partisinin mensupları ve Hükûmetin ilgili bakanları, her gündeme geldiğinde bu ödemelerin yapılacağını söyledi, bugüne kadar yapılmadı. Bunun, en kısa zamanda bu ödemelerin yapılmasını talep ediyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzün.

Sayın milletvekilleri, gerçekten çok büyük bir gürültü var. Hatibin konuşmasıyla kendisini ilişkilendirmeyen, onu dinlemek istemeyen arkadaşlarımız dışarıya çıkabilirler.

Hükûmet adına şimdi söz sırası Sanayi Bakanı Sayın Zafer Çağlayan’da.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, ben, sizlere konut edindirme yardımı ödemelerine ilişkin olarak bilgi vermek için huzurlarınızdayım.

Konut edindirme yardımı hesapları, 15 Kasım 2006 tarihli mülga 3320 sayılı Memurlar ve İşçiler ile Bunların Emeklilerine Konut Yardımı Yapılması Hakkında Kanun uyarınca Emlak Bankası AŞ’de oluşturulmuş, devlet memurları ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na tabi 10 ve üzerinde işçi çalıştıran iş yerlerinde çalışan işçilerin bu yardımdan yararlandırılmaları amaçlanmıştır.

Söz konusu hesaplar için memur ve işçilerin maaşından bir kesinti yapılmamış olup biriken tutarlar onlar adına işverenleri tarafından yatırılan miktarlardır. KEY’e ilişkin esaslar, 3320 sayılı Kanun ile belirlenerek uygulama 1 Ocak 1987 tarihinde başlamıştır. Anılan Kanun uyarınca KEY tutarları hak sahipleri adına ilgili kurumlar ve işverenlerce tahakkuk ettirilerek, Türkiye Emlak ve Kredi Bankasında Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı adına açılacak devlet memurları ve emeklileri konut edindirme yardımı hesabına ödenmiştir. Toplanan paraların devlet tahvili, hazine bonosu veya gelir ortaklığı senedine yatırılmak suretiyle nemalandırılabileceği ve söz konusu hesaplarda toplanan paraların bakiyesine altı ay vadeli mevduata uygulanan oranda faiz tahakkuk ettirileceği hükme bağlanmıştır.

KEY uygulamasının konutu bulunmayan çalışanlara işverenlerince yüz seksen ay süreyle yapılması ve yardımdan yararlanabilmek için hak sahibi çalışanın adına en az on sekiz ila otuz altı ay süreyle para yatırılmış olması şartı getirilmiştir.

Yaklaşık dokuz yıl süren KEY uygulamasına 11 Kasım 1995 tarih ve 4130 sayılı Kanun ile son verilmiştir. Ancak uygulamada KEY hak sahiplerine ilişkin kimlik ve yatırılan yardım tutarlarını içeren bilgilerin derlenemediği ve bankaya ulaştırılamadığı görülmüş, konunun çözüme kavuşturulmasını teminen KEY hesaplarının tasfiyesine ilişkin 29 Aralık 1999 tarihli ve 588 sayılı Kanun Hükmünde Kararname yürürlüğe konulmuştur. Anılan Kanun Hükmünde Kararname’yle 3320 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.

Bu kapsamda bankanın pasiflerinde izlediği KEY hesapları nedeniyle tabi olduğu yükümlülüklerin karşılığı olarak, devir tarihi itibarıyla değeri 395,7 milyon YTL tutarındaki gayrimenkullerin banka aktiflerinden çıkarılarak, gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüştürülen Emlak Konut AŞ’ye ayni sermaye olarak devredilmesi yoluyla bahse konu hesapların tasfiye edilmesi öngörülmüştür. Böylece KEY hak sahipleri, adlarına yatırılan konut edindirme yardımı ve nemaları karşılığında Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının hissedarı durumuna gelmişlerdir. Hak sahiplerine hisse devrinin gerçekleşmesine kadar geçecek süre içinde bu hisselerin mali ve yönetimsel haklarının temsili TOKİ olarak belirlenmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 588 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin uygulamasına ilişkin esasları belirleyen 2000/575 sayılı Karar ile KEY hesaplarını tahakkuk ettirmek ve ilgili bankaya devretmekle görevli kurum veya kuruluşlar, hak sahipleri adına yapılan yardım tutarları ile emekli sigorta sicil numaralarının yer aldığı listeleri Türkiye Emlak Bankası AŞ Genel Müdürlüğüne iletmekle görevlendirilmişlerdir. Hak sahiplerine ilişkin bilgilerin ilgili kuruluşlarca 18/8/2001 tarihine kadar bankaya gönderilmesi öngörülmüştür. Ancak gerek 6 Temmuz 2001 tarihi itibarıyla bankacılık lisansı iptal edilen Emlak Bankası AŞ’nin eleman yetersizliğinden gerekse kuruluşların gerekli bilgileri verilen sürede göndermemeleri sonucunda hak sahibi tespit işlemleri tamamlanamamıştır. Söz konusu problemin çözümüne yönelik olarak 5664 sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanun hazırlanmış ve söz konusu Kanun 30 Mayıs 2007 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Anılan Kanun’un 3’üncü maddesi 1’inci fıkrası uyarınca ilgili kurum ve kuruluşlar hak sahiplerine ilişkin listeleri altı ay içinde bankaya göndermekle yükümlü kılınmışlardır. 30/11/2007 tarihinde dolan süre, çeşitli kurum ve kuruluşların hak sahiplerine ilişkin verileri zamanında bankaya iletmemiş olması nedeniyle Bakanlar Kurulunca 29 Şubat 2008 tarihine kadar uzatılmıştır.

Bilindiği üzere 5664 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinin 4’üncü fıkrası kapsamında, tasfiye hâlinde Türkiye Emlak Bankası tarafından hazırlanmakta olan hak sahiplerinin isim, konut edindirme yardımı ve nemalarını içeren listelerin Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına teslimine ilişkin süreyse mayıs ayı sonunda dolmuştur. Hazineden sorumlu Bakanın bu süreyi iki ay uzatma yetkisi bulunmaktadır. Hak sahiplerine ilişkin verilerin tamamlanarak bankaya gönderilmesi ve azami sayıda hak sahibinin ödemelerden yararlanabilmesini teminen mayıs sonrasında da hak sahiplerinin tespit çalışmaları sürdürülmüştür. Banka hak sahiplerini ve yapılacak ödemelere ilişkin listeleri 21 Hazirandan itibaren Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına ileteceğini açıklamıştır.

Kanun’un 4’üncü maddesi 7’nci fıkrası kapsamında Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı tarafından belirlenecek ödeme planı ve süresine göre temmuz ayı içerisinde Ziraat Bankası şubelerinden konut edindirme yardımı ödemelerine başlanılacaktır. Konut edindirme yardımı ödemelerinde herhangi bir erteleme veya gecikmeden bahsetmek mümkün değildir. Yasa’ya konulan süre uzatımı yetkisi azami sayıda hak sahibinin yararlanmasını sağlamaya yönelik olup bu süreler de en asgari düzeyde tutulmuştur. Görüldüğü üzere, 1995 yılından bu yana devam eden sorunları çözerek vatandaşlarımıza en kısa sürede ödeme yapabilmek için elimizden geleni yapıyoruz.

Teşekkür ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündem dışı ikinci söz, 17 Haziran Çölleşme Günü vesilesiyle söz isteyen, Trabzon Milletvekili Sayın Safiye Seymenoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Seymenoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu’nun, 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

SAFİYE SEYMENOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Haziran günü, Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü sebebiyle şahsım adına gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Haziran 1994 tarihinde Paris’te Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi kabul edilmiştir. 14-15 Ekimde imzaya açılan bu Sözleşme 26 Aralık 1994’te yürürlüğe girmiştir. Yeryüzündeki insanların 1,2 milyarının, karaların yüzde 25’inin, kurak alanların yüzde 75’inin ve yüzde 90’ı gelişmekte olan 110 ülkenin çölleşme tehdidi altında olması bu konuda ciddi önlemler alınması gerektiği yolunda sinyaller vermektedir.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı çölleşmenin genel maliyetinin yılda 42 milyar dolar olduğunu değerlendirmektedir. Maddi kayıpların yanı sıra manevi kayıplar da insanoğlunu tehdit etmektedir. Bu yüzden fiziki sorunlara olduğu kadar açlık, yoksulluk, göç ve eğitimsizlik konularına da eğilmek gerekmektedir. Özellikle dünya üzerindeki karaların üçte 1’inden daha fazlasını kaplayan kurak alanlarda ortaya çıkmaktadır.

Çölleşme, toprak tabakasının son derece hassas, bitki tabakasının son derece ince ve iklimin son derece sert olduğu bu bölgelerde kendini hissettirmektedir. Dolayısıyla çölleşme toplam kara alanının yüzde 30’una zarar vermektedir. Kuraklık genellikle çölleşmeyi başlatır veya daha da kötüleşmesine sebep olur.

Yanlış tarım uygulamaları toprağı tüketmektedir. Aşırı otlatma toprağı erozyondan koruyan bitki tabakasını ortadan kaldırmaktadır. Ormanların tahrip edilmesi, araziyi toprak yapan ve bu ikisini birbirine bağlayan imkânı yok etmektedir. Yanlış sulama, tarım yapılan araziyi tuzlu bir hâlde bırakmakta ve her sene 500 bin hektarı çölleştirmektedir. Bu miktar her yeni sulamaya açılan alana eşittir.

Nüfus ve tarımsal ürünlere olan talep artıkça topraktan yararlanmada klasik yöntemlerin yetersiz kaldığı gözlemlenmektedir. Tek tip tarım gibi yeni uygulamalar bu durumu daha vahim bir hâle getirmektedir.

Ülkemizin coğrafi konumu, iklim şartları ve çağlar boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir mekân olması toprağımızı çölleşme ve kuraklığa hassas bir konuma getiren başlıca nedenlerdir.

Ülke topraklarının yüzde 86’sının erozyon tehdidi altında olması, erozyonu çölleşmenin en önemli sebebi yapmaktadır.

İklimsel verilere göre ülkemizde Iğdır ve Konya ovaları ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi kuraklık ve çölleşmeye en hassas bölgeler olarak ortaya çıkmaktadır.

Unutulmamalıdır ki ülkemizdeki çölleşmenin ana sebebi erozyon olması sebebiyle ülke topraklarının tamamına yakınını tehdit etmektedir.

Çölleşmenin yaratabileceği en önemli sonuçlar olarak yoksulluk, kötü sağlık ve beslenme koşulları, gıda güvencesinden yoksunluk, göç ve göçün getirebileceği sorunlar, tarım, mera ve orman alanlarının verimsizleşmesi, biyolojik çeşitliliğin azalması ve sosyoekonomik problemler olarak sayılabilir.

Çölleşmeyle mücadele amaçlı olarak Hükûmetimiz ve Bakanlığımızca “Çölleşme ile Mücadele Ulusal Eylem Programı” kamu kurum ve kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin katılımıyla hazırlanarak, 9 Mart 2005 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Ulusal Koordinasyon Birimi Sözleşme’nin gereği olarak oluşturulmuş ve taslak yönetmelik hazırlanmıştır.

Çölleşme ve kuraklıkla mücadelenin en önemli araçları ormanlardır. Eylem programıyla, 2008-2012 yılları arasında 2 milyon 300 bin hektar alanda bozuk ormanlık alanların rehabilitasyonu, ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmaları yapılması planlanmıştır.

Ülkemiz çölleşmeyi ulusal bir problem olarak görmemektedir. Sözleşme uygulamalarında daha etkin olarak yer almak amacıyla, Sözleşme’nin yedinci gözden geçirme ve bilim ve teknoloji komite toplantıları, 3-14 Kasım 2008 tarihleri arasında, ülkemiz ev sahipliğinde düzenlenecektir. Kuzey Akdeniz ülkelerindeki çölleşmeyi izlemek amacıyla, Avrupa Uzay Ajansıyla iş birliğine gidilerek Çölleşmeyi İzleme Projesi hazırlanmış ve çalışmalar devam etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, buyurun tamamlayın lütfen.

SAFİYE SEYMENOĞLU (Devamla) – Teşekkürler Başkanım.

Güneydoğu Avrupa Kuraklık Yönetim Merkezi: Doğu ve Güney Avrupa ülkeleriyle birlikte Güneydoğu Avrupa Kuraklık Yönetim Merkezinin kuruluşunda yer alınmıştır.

 Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken, 17 Haziran Çölleşmeyle Mücadele Günü’nün geleceğimizi tehdit eden çölleşmeye dikkat çekmesi ve toplumsal bilincin oluşmasına katkı sağlayacağına inanıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seymenoğlu.

Gündem dışı üçüncü söz, Van ilinin sorunları ile çölleşme konularında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’a aittir.

Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Van ilinin sorunlarına ve çölleşmeye karşı alınması gereken önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, ülkemizin yoğun gündemi içerisinde, biraz önce de Sayın Milletvekilimizin ifade ettiği çok önemli bir konuyu gözden uzaklaştırıyoruz, görmezden geliyoruz endişesiyle söz almış bulunuyorum.

Bugün Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü olarak kutlanmaktadır. Gerçekten çölleşme bir insanlık sorunu, bir evrensel sorun, dünya sorunu hâline gelmiş; ülkemizi de çok yoğun, dünyadan daha fazla ilgilendiren çok temel bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Çölleşmeyi, değerli arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, toprağın ölümü, toprağın doğal dengesini kaybetmesi, doğal özelliklerini yitirmesi olarak tanımlamak mümkündür. Çölleşmenin birçok sebebi olabilir ama sonucu toprağın ölümüdür, toprağın ölümü ise insanlığın kıyameti olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Van ilimizin sorunlarını çölleşme kapsamında, çölleşmenin tehlikesinin ışığında sorgulamak lazım. Van’ın değerli milletvekilleri mutlaka Van’ın sorunlarını benden daha iyi biliyorlar ama Van’a yaptığımız bir ziyaret dolayısıyla ve Çölleşmeyle Mücadele Günü dolayısıyla arkadaşlarımızın da hoşgörüsüyle Van ilinin sorunlarıyla ilgili de üç beş cümle söylemek istiyorum. Ama önce bu çölleşme dediğimiz hadiseye dikkatinizi çekmek istiyorum.

Bugün ülkemizin yüzde 63’lük kısmında şiddetli ve çok şiddetli çölleşme yaşanmaktadır. Ülke topraklarının yüzde 36’lık kısmında aşırı çölleşme dediğimiz, artık son noktaya gelinen bir duruma ulaşılmıştır. Bugün ülkemizin birçok bölgesi cennet vatanımız, işte, dünyanın çöl bölgelerine benzer bir vahamet arz etmektedir.

Değerli milletvekilleri, her bölgede yaşanan bir sorunu bu kapsamda dile getirmek lazım. Benim ilimde, Hatay ilinde Amik Gölü kurutuldu. Bugün Amik Ovası çölleşmeyle boğuşmaktadır. Eğer incelersek bugün ülkemizin her biri bir dünya cenneti olan veya insanlığın ortak değeri olan sulak alanlarımız tek tek kurutuldu. Sultan Sazlığı, Seyfe Gölü, Ereğli Sazlığı, Hotamış Sazlığı, Eşmekaya Sazlığı bütünüyle kurutuldu. Yalnız bu sazlıkların, bu sulak alanların kurutulması değil, buradaki canlı hayat da kurutuldu. Burada, artık ne kuş yaşıyor ne böcek yaşıyor ne balık yaşıyor ne de insan yaşıyor. Tedbir alınmadığı takdirde, Tuz Gölü, Tersakan Gölü, Akşehir Gölü ve Eber Gölü de hızla kurumaya doğru sürükleniyor, korkarız ki Beyşehir Gölü, Burdur Gölü ve Acıgöl de çölleşmenin sonucu, kurumanın sonucu çölleşmenin kervanına katılacak.

Çölleşmeyle mücadele kapsamında Van’ın sorunlarından bahsetmek istiyorum.

Çölleşmeyi engellemenin, çölleşmeyle mücadelenin en etkin yolu, sürdürülebilir tarımı gerçekleştirebilmektir. Eğer bir toprakta tedbirlerini alarak tekniğine uygun tarım yapıyorsanız, orada çölleşme olmaz.

Değerli milletvekilleri, Van ilinde maalesef çiftçimiz hızla tarımdan uzaklaştırılıyor, gördüğüm bu. Erciş Şeker Fabrikasının şeker pancarı üreticileri yarı yarıya düşmüş durumda. 7.500 kayıtlı çiftçi, bugün 3 bine düşmüş durumda. 200 küsur bin ton şeker pancarı bugün yaklaşık 100 bin ton dolaylarına düşmüş durumda. 30 bin ton kapasiteli Erciş Şeker Fabrikası bugün 15-18 bin ton kapasitesine düşmüş durumda. Çiftçi şeker pancarı ekmez olmuş. Çiftçi tarımdan uzaklaşır olmuş.

Ekilmeyen toprak hızla çölleşiyor. Ekilmeyen toprak bizim değil. Bu toprakları atalarımız belki kanıyla vatanlaştırdı, ama biz çocuklarına düşen sorumluluk, terimizle o toprakların vatan olmasını temin etmek ve devam ettirmektir.

Dolayısıyla, Van ilinde gördüğüm, bu vatanımızın bu cennet köşesinde birçok olumsuzlukla mücadele eden insanlarımızın elinden eğer üretimi de alırsak, desteklemez, göz göre göre

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayınız.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …çiftçimizi, insanımızı doğdukları yerde, bildikleri işi yaparak onurlu yaşamaktan uzaklaştırırsak, maalesef, işte, bir sonuç olarak söylüyorum, bugün ülkemizin yüzde 63’lük kısmında yaşanan çölleşme sürecini her yerde yaşarız. Ben, özellikle Van ilimizin değerli milletvekillerine de istirham ediyorum. Erciş’te 80 bin kişi yaşıyor arkadaşlar. Bir vilayet merkezi kadar güzel bir şehir. Bu insanlarımızı bu topraklarda karınlarını doyurarak yaşatmak lazım. Bunun için üretmelerine imkân vermek lazım.

Doğu Anadolu’daki Ağrı, Kars, Muş ve Erciş Şeker Fabrikalarının özelleştirileceği söyleniyor. Doğru değil. Buradaki şeker fabrikasının çalışmasına, bir sosyal maliyet olarak devletimizin, toplumun destek vermesi lazım. Bu fabrikalar üretmeli, bu fabrikaların çalışmasını temin edecek şeker pancarını oradaki insanlarımız üretmelidir. Kaçak şeker, bu bölgedeki insanımızın, maalesef, ekmeğiyle oynamayı getirmektedir. Dikkatinize sunuyorum.

Hem çölleşmeyi hem Van ilimizde yaşanan bu sorunu dikkatinize sunuyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Hayati Yazıcı, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 2, 13, 95, 169, 207 ve 278’inci sıralarındaki soruları; Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 7, 14, 31, 32, 45, 46, 62, 87, 117, 119, 134, 151, 296, 315, 356, 360, 371 ve 374’üncü sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanların bu istemlerini sırası geldiğinde yerine getireceğim.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonun bazı sayın milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları hakkında on bir adet raporu vardır. Raporların muhalefet şerhleri aynı olduğundan, ortak muhalefet şerhi son raporun ardından okunacaktır.

Şimdi raporları sırasıyla okutup bilgilerinize sunacağım:

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler

1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/167) (S. Sayısı: 203) (x)

2.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/168) (S. Sayısı: 204) (x)

3.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/188) (S. Sayısı: 205) (x)

4.- Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/189) (S. Sayısı: 206) (x)

5.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/209) (S. Sayısı: 207) (x)

6.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/215) (S. Sayısı: 208) (x)

7.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/217) (S. Sayısı: 209) (x)

8.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk’ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/219) (S. Sayısı: 210) (x)

9.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/220) (S. Sayısı: 211) (x)

10.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/221) (S. Sayısı: 212) (x)

11.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/234) (S. Sayısı: 213) (x)

                                 

(x) 203, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 210, 211, 212 ve 213 S. Sayılı Basmayazılar tutanağa eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başbakana yayın yoluyla hakaret suçunu işlediği iddia olunan Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

                                                                                                             Burhan Kuzu

                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                 Komisyon Başkanı ve üyeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görevi suistimal suçunu işlediği iddia olunan İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

                                                                                                             Burhan Kuzu

                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                 Komisyon Başkanı ve üyeler         

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici adına Komisyonumuzda sözlü savunma yapmıştır.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

                                                                                                             Burhan Kuzu

                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                 Komisyon Başkanı ve üyeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Antalya Milletvekili Deniz Baykal hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Antalya Milletvekili Deniz Baykal hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

                                                                                                             Burhan Kuzu

                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                 Komisyon Başkanı ve üyeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı Seçim Kanununa muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

                                                                                                             Burhan Kuzu

                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                 Komisyon Başkanı ve üyeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hakaret ve Silah Teşhiri (tehdit) suçlarını işlediği iddia olunan Hatay Milletvekili Gökhan Durgun hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Hatay Milletvekili Gökhan Durgun hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

                                                                                                             Burhan Kuzu

                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                 Komisyon Başkanı ve üyeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis adına Komisyonumuzda sözlü savunma yapmıştır.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

                                                                                                             Burhan Kuzu

                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                 Komisyon Başkanı ve üyeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Suçu ve suçluyu övmek suçunu işlediği iddia olunan Mardin Milletvekili Ahmet Türk hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan Mardin Milletvekili Ahmet Türk adına Komisyonumuzda sözlü savunma yapmıştır.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Mardin Milletvekili Ahmet Türk hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

                                                                                                             Burhan Kuzu

                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                 Komisyon Başkanı ve üyeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Seçim Kanununa muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

                                                                                                             Burhan Kuzu

                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                 Komisyon Başkanı ve üyeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kasten yaralama ve Hakaret suçunu işlediği iddia olunan Hatay Milletvekili Gökhan Durgun hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Hatay Milletvekili Gökhan Durgun hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

                                                                                                             Burhan Kuzu

                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                 Komisyon Başkanı ve üyeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddia olunan Niğde Milletvekili Mümin İnan hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Niğde Milletvekili Mümin İnan hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

                                                                                                             Burhan Kuzu

                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                 Komisyon Başkanı ve üyeler

Muhalefet Şerhi

Karma Komisyon’un, kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine dair kararına aşağıda yazılı gerekçelerle muhalefet ediyoruz;

(1) Dokunulmazlıklar konusunda, 22. Yasama Dönemindeki temel sorun; mevcut Anayasanın 76. maddesiyle TBMM İçtüzüğünün 131 ve devamı maddelerinin, düzenleniş amacına aykırı olarak ve çoğunluk diktasına dayalı bir anlayışla uygulanmasından kaynaklanmaktadır.

Aynı anlayış ve uygulamanın 23. Yasama Döneminde de devam edeceği görülmektedir.

Bilindiği gibi, TBMM İçtüzüğünün 131 ve müt. maddelerindeki hükümlere göre;

Karma Komisyon, olayın ve suçlamanın niteliğine göre; ya dokunulmazlığın kaldırılmasına ya da kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine karar verecektir. Elbette bu değerlendirmeyi yaparken, önüne gelen dosya kapsamını da göz önünde bulunduracaktır. Dosyanın geldiği safahat, suçlamanın niteliği gibi hususları genel olarak göz önüne alıp, keza Anayasanın 76. maddesinde düzenlenmiş olan “Milletvekili seçilme engeli” teşkil eden bir suçlamanın söz konusu olup olmadığını da değerlendirerek; buna göre karar verecek ve rapor hazırlayacaktır.

Bunu yaparken, bir yargıç gibi davranmamak gerektiği açıktır. Delillerin tartışmasından özenle kaçınmak gerekmektedir.

Bu âdil ve objektif yaklaşım içinde hazırlanacak olan raporun, 2 ayrı sonucu olacaktır.

Karma Komisyon ise, hiçbir objektif ölçü arayışına girmeden, Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar doğrultusunda karar vermiştir.

(2) 22. Yasama Döneminde, kişisel kaygı ve siyasi hesaplarla Meclis iradesine tahakküm eden siyasi iktidarın, aynı anlayış ve uygulamayı bu dönemde de devam ettirmek istediğini, demokrasi adına endişeyle gözlemliyoruz. Bu endişe sebebiyledir ki, her zeminde demokrasi ve hukuk adına, AKP Grubunu uyarmak gereğini duyuyoruz.

Hükümet kaynaklı olarak sürdürülen bu hukuk tanımaz uygulamalar sebebiyle; Anayasa ve İçtüzük açık bir şekilde ihlâl edilmektedir.

Hukuka aykırı olan, çoğunluk diktasına dayalı olan bu yanlış uygulamalar sebebiyledir ki; kişiler yargılanamamakta, bu durum gelişen süreçte tıkanmalara yol açmaktadır.

Bu yanlış uygulamalar ve dayatmalar sebebiyle; kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi mümkün olamamakta ve adli denetim süreci ihlâl edilmektedir.

Dokunulmazlık kurumu ve keza soruşturma izni kavramları, Siyasi İktidar tarafından hukuk tanımaz bir anlayışla yozlaştırıldığı ve kötüye kullanıldığı içindir ki; TBMM belli bir süreçten sonra bazı bürokratlar ve kanun kaçakları (58 ve 59. Hükümetler Dönemindeki Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı gibi) için bir sığınma mercii haline getirilebilmiştir.

Anılan kişi hakkında, yargı kararlarını uygulamamaktan dolayı Yargıtay 4. Ceza Dairesine intikal eden 20’ye yakın dosya mevcuttur. Bu dosya sayısının daha da artacağı anlaşılmaktadır.

Keza, AKP Mersin Milletvekili Ali Er hakkındaki dosya da üzerinde önemle durulması gereken bir dosyadır. Anılan Milletvekili hakkında, oğlunun yol açtığı ve ölümle sonuçlanan trafik kazasıyla ilgili olayda, sanık konumuna girerek olayı üstlendiği iddia edilmektedir. Bu çok ağır bir iddiadır. Bir Milletvekilinin böylesine nitelikli bir iddiayla görevini sürdürmesi ve zan altında kalması, Milletvekilliği sıfatı ve TBMM’nin saygınlığıyla bağdaşmaz. Ancak Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar sebebiyledir ki, çoğunluk diktası uygulaması sonucunda, adı geçen Milletvekili de “âdil yargılanma hakkını” kullanamamaktadır.

Öte yandan; haklarında zimmet, dolandırıcılık, çete kurmak, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık yapmak gibi suçlamalar bulunan Milletvekilleriyle ilgili yargılamaların yapılamaması; kamuoyunun denetim yapması ve bilgi alması süreçlerini olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Türkiye’nin “karanlık suç ilişkileri” dönemini teşkil eden Susurluk ve bağlantılı dosyaların yargılaması bu yüzden uzun yıllar yapılamamıştır. Faili meçhul cinayetlerin yoğun olarak işlendiği bir dönemi kapsayan bu olayların gerçek boyutlarının ortaya çıkarılmamış olması sebebiyledir ki;

aradan geçen 8-10 yıldan sonra benzer nitelikte olan Hrant Dink, Malatya cinayetleri, Rahip cinayetleri ve eylemleri karşımıza çıkmıştır. Ergenekon ismiyle adlandırılan, ancak hazırlık tahkikatı aşamasından itibaren Hükümet sözcüsü medya yapılanmasına Emniyet tarafından servislerin yapıldığı bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz görülmektedir.

Acz ifade eden ve ibret verici olan bir diğer gelişme ise;

henüz iddianamesi dahi düzenlenmemiş olan bir soruşturma; Başbakan ve Kültür Bakanı tarafından, AKP aleyhine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından açılan davayla irtibatlandırılabilmiştir.

Böyle bir tablo ve sunuş, demokrasiler için utanç verici olmanın ötesinde, demokrasinin geleceği bakımından da endişe vericidir.

(3) Hükümet, dokunulmazlıklar konusunda sıkışmış durumdadır. 22. Yasama Döneminde yarattığı hukuk dışı uygulamalar Hükümet’i esir almıştır. Bu esaret, 23. Yasama Döneminde yeni hukuksuzlukları beraberinde getirmektedir.

Hükümet, 23. Yasama Döneminde PKK terörü sebebiyle gelişen toplumsal ve siyasi süreci, popülist bir anlayışla istismar etme girişimi içindedir.

Çoğunluk diktasına dayalı hukuk tanımaz uygulamalar 23. Yasama Döneminde, Meclis bünyesinde giderek tırmanmaktadır.

Gelinen süreçte, kamuoyunda doğmuş olan tepki sebebiyle; AKP Hükümeti, kendi suçluluğunu ve sorumluluğunu bertaraf edebilmek amacıyla, bilgi kirliliği ve karartma yaratarak; DTP’li Milletvekillerinin şahsında, dokunulmazlıkların kaldırılması uygulamasını gerçekleştirmek suretiyle, kürsü sorumsuzluğuna müdahalenin yolunu açmaktadır.

Böyle bir süreçte, Hükümet’in bazı kavramları istismar ederek bir oldu- bitti, bir emrivaki yaratmak istediği görülmektedir.

Bu girişimlere, demokrasi ve hukuk adına engel olunması gerekmektedir.

Böyle bir girişim kaçınılmaz olarak, kürsü sorumsuzluğunun ihlâli sonucunu doğuracaktır. Faşizan yapılanmayı ve Parti Devleti yapılanmasını kurumsallaştırma yolunda ciddi bir mesafe sağlayan siyasi iktidar; bu yolla, yasama sorumsuzluğunun da ihlâli sürecini başlatacaktır.

Anayasa’nın 83/2 ve 14. maddesiyle bağlantılı olan suçlamalar yönünden, TBMM Başkanlığına intikal eden dosyaların akıbeti hakkında karar verme yetkisi TBMM-Karma Komisyonuna aittir. Bu süreçte artık geçerli olan irade, Komisyonun iradesidir. Komisyon, dosya kapsamı ve yukarıda sözü edilen maddeler çerçevesinde değerlendirmesini yapacaktır.

TBMM Başkanlığına intikal eden bazı dosyaların, Karma Komisyonda görüşülmesine fırsat verilmeden, Hazırlık Komisyonu veya TBMM Başkanlığı aşamasında, Mahkemelerine veya Savcılıklara iade edilmesini; Karma Komisyon ve Meclisin iradesine müdahale olarak gördüğümüzü önemle ifade ediyoruz.

(4) Açıklanan sebeplerle;

AKP Grubunun, çoğunluk diktasına dayalı olarak, keyfî ve sorumsuz bir şekilde tesis ettiği bir Komisyon iradesi söz konusudur. Demokrasi ve kurallarla böylesine sorumsuz bir şekilde oynanması kaçınılmaz olarak adalet kavramını zedelemektedir.

Bu anlatımlarımız çerçevesinde, dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda “ilkeli ve tutarlı” davranılmasının önemini bir kez daha vurguluyoruz.

Hukuk, kurallarla çalışır ve işler. Toptan veya götürü usulün, hukukta yeri yoktur.

Dokunulmazlıklar konusundaki temel ve objektif ölçü ise, Anayasanın 76 ncı maddesidir.

Bu madde kapsamında kalan suçlar yönünden ayrım yapılmadan, yargılama sürecinin devam etmesi gerekir. Çünkü bu suçlar sübut bulduğu takdirde, nitelikleri itibariyle Milletvekilliği göreviyle bağdaşmamaktadır. Sübut halinde sürdürülmesi mümkün olmayan Milletvekilliği görevinin devam etmesinin hiçbir hukuki açıklaması ve tutarlılığı söz konusu olamaz.

Böyle bir durum, Anayasa ve İçtüzüğün ilgili hükümlerinin ihlali anlamına gelir.

76 ncı madde ölçütünün dışında kalan suçlar yönünden ise; dosyası bulunan Milletvekilinin talep ve savunması da değerlendirilerek, dosya safahatına ve içeriğine göre karar verilmelidir.

Bu aşamada, diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlıklarının bulunduğu yolundaki AKP görüşlerini değerlendirmekte yarar görüyoruz. Önemle ifade ediyoruz; diğer kamu görevlileri hakkında dokunulmazlık söz konusu değildir. Kamu görevlileri hakkında “soruşturma izni” kavramı söz konusudur. Soruşturma izni ilgili amir tarafından verilmediği takdirde, idari yargı prosedürü içinde, adli kovuşturma ve yargılama süreci başlayabilmekte, daha doğrusu yargı denetimi süreci işlemektedir. Bu sebeple, kamu görevlilerinin dokunulmazlığı değil, belli usul dairesinde yargılanması söz konusudur.

Nitekim, yakın tarihte rektörler, kuvvet komutanları görevde iken yargılanmışlar, tutuklu kalmışlar, beraat etmişler veya mahkum olmuşlardır. Salt bu süreç dahi; AKP sözcülerinin söylemlerinin gerçeklerle ve mevzuatımızla ilgisi olmadığını göstermeye yeterlidir. Öte yandan; kamu görevlileriyle ilgili olarak bu adli sürecin dışında; görev yeri değişikliği, disiplin uygulamaları ve tazmin sorumluluğunun varlığı da ayrı bir gerçektir.

Bir kez daha ifade ediyoruz; soruşturma izni kavramı, görevin mahiyeti gereği uygulanan bir hukuksal durumdur.

En nihayet, soruşturma izni düzenlemesinden Hükümet rahatsız ise veya gerçekten düzeltilmesine gerek görüyor ise yahut daha seri hale getirmek istiyorsa; bu yöndeki yasal değişiklikleri her zaman değerlendirmeye açık olduğumuzu hep ifade ettik. Ancak burada da, Hükümetin gayri ciddi ve tutarlı olmayan tavrı hemen ortaya çıkmıştır. Çünkü; Hükümet, soruşturma izni kavramını ve yetkisini kendi tekelinde tutarak; siyasi ve kişisel yaklaşımına göre, soruşturma iznini kaldırmakta ya da reddetmektedir.

Soruşturma izninin kısıtlanması veya kaldırılması yönünde 22. Yasama Döneminde başta Bursa Milletvekili Sn. Ertuğrul Yalçınbayır tarafından sunulan kanun tekliflerinin, AKP’nin oylarıyla reddedildiğini de önemle ifade ediyor ve vurguluyoruz.

Görüldüğü gibi; Hükümet, demokrasi arayışı içinde olmayıp, dayatmacı bir anlayışla, kişisel çıkar ilişkileri ve siyasi kaygılarla; dokunulmazlıkların kaldırılması sürecini toptan bir anlayışla engellemektedir.

Böyle bir anlayış ve uygulamanın, hukukta ve anayasada yeri yoktur.

Tüm bu sebeplerle; Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar doğrultusunda, kişisel çıkarlar ve siyasi kaygılarla, TBMM Karma Komisyonu’nun AKP’li üyelerinin çoğunluk diktası yoluyla tesis ettikleri erteleme kararına muhalefet ettiğimizi beyan ediyoruz.

20.03.2008

            Halil Ünlütepe                          Turgut Dibek                             Atilla Kart

           Afyonkarahisar                            Kırklareli                                   Konya

             Şahin Mengü                         Ali Rıza Öztürk                             İsa Gök

                  Manisa                                    Mersin                                     Mersin

             Rahmi Güner                                                                       Ali İhsan Köktürk

                    Ordu                                                                                   Zonguldak.

Muhalefet Şerhi

3/234 no ile işlem gören Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın dokunulmazlığının kaldırılması isteğinin dönem sonuna kadar ertelenmesine dair çoğunluk kararına muhalefet şerhimiz aşağıda arz edilmiştir.

Milletvekili dokunulmazlığı birçok modern ülkede bulunduğu gibi ülkemizde de anayasal bir hukuki müessese olarak yer almaktadır. Milletvekillerinin görevlerinin niteliği gereği birçok haksız ve uydurma isnatla karşılaşmaları muhtemeldir. Nitekim bu nedenle birçok suç tipi bakımından diğer kamu görevlileri de benzer korumalara sahiptir.

Ancak dokunulmazlıkla amaçlanan esas gaye milletvekillerinin meclis kürsüsündeki konuşmaları sebebiyle sınırsız yargılanmazlık güvencesine sahip olmaları yanında esas itibariyle iftira niteliğinde olacak ithamlardan korunmalarını temin etmektir. Bugün ise komisyon önüne gelen dosyalardan anlaşıldığı üzere sayın Başbakanımız hakkında zimmet, evrakta sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, bazı bakanlarımız hakkında vergi usul kanununa muhalefet ve yine partilerinde önemli görevlerinde bulunan bazı milletvekilleri hakkında sahtecilik, halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek açıkça tahrik etmek, ihaleye fesat karıştırmak, kamu kurumlarını dolandırmak, suçu ve suçluyu övmek gibi ağır toplumca yoğun antipati duyulan mahkûmiyetleri halinde, bırakınız bakan olmayı milletvekili olmayı kamu görevi bile yapamayacak olan insanların dokunulmazlık zırhına bürünerek bu müessesenin istismarına neden oldukları anlaşılmaktadır.

Bu durum; kamu vicdanında, demokratik sisteme, siyaset kurumuna, meclisin üstünlüğüne gölge düşürmekte, derin yaralar açmaktadır.

Çağdaş demokrasilerde bırakınız mahkûm olmayı bu tür isnatlarla karşılaşan siyasetçiler ve kamu görevlilerinin görevden ayrılmaları neredeyse yazısız bir kural haline gelmiştir.

Dokunulmazlıkların kaldırılma isteğine AKP’li üyeler yargının siyasallaştığı hâkim savcıların bağımsızlığını kaybettiği kamu görevlilerinin de dokunulamazlığının bulunduğu, milletvekillerinin itibarının bu şekilde korunduğu gerekçeleri ile karşı çıkmaktadırlar. Bu gerekçelerin hiç birisi gerçekçi bulunmamaktadır.

Her kurum içerisinde hatalar yapıldığı gibi kasıtlı yanlışlar da yapılabilmektedir. İşine geldiğinde hukuka saygı talep eden yargı kararlarını kendisine referans gösteren iktidar hatta zaman zaman ana muhalefetin bu tavrı bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Bu tavrın devamı halinde hakkındaki yargı kararını beğenmeyen bütün vatandaşlarımıza “yargı siyasallaşmıştır ben bu kararı tanımıyorum” deme imkânı getirecektir ki bu durum kaosa yol açacaktır.

AKP’nin diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlığı bulunduğu gerekçesi samimiyetten uzaktır. Bahsedilen kamu görevlilerinin dokunulmazlığını AKP kaldırmak istemiştir de engel olan mı olmuştur.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak yukarıda belirtilen suçlardan yargılanan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının devamı ile meclisin itibarının korunacağını düşünmüyoruz. Tam tersine bir kurum varsa içindeki sıfatını istismar edenleri ayıklayarak itibar kazanacağına inanmaktayız.

Bu sayede haklarında uydurma isnatlardan milletvekillerinin aklanmalarının önü açılmış olacaktır.

Bütün bu nedenlerle MHP olarak dokunulmazlığın anayasamızda kürsü dokunulmazlığı şeklinde yeniden düzenlenmesinin yerinde olacağına mevcut hal itibariyle de haklarında fezleke olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılarak adaletin tecellisine tevdilerine karar verilmesi gerektiği inancıyla muhalefet şerhimizi arz ediyoruz.

 

Rıdvan Yalçın

Metin Çobanoğlu

Osman Ertuğrul

 

Ordu

Kırşehir

Aksaray

 

Faruk Bal

S. Nevzat Korkmaz

Behiç Çelik

 

Konya

Isparta

Mersin

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Tunus Parlamentosu Başkanı Fouad Mebazaa ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/468)

12 Haziran 2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı’nın 28 Mayıs 2008 tarih ve 28 sayılı Kararı ile, Tunus Parlamentosu Başkanı Sayın Fouad Mebazaa ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul’un bilgilerine sunulur.

                                                                                                            Köksal Toptan

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:

B) Önergeler

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/706) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/61)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 335 inci sırasında yer alan (6/706) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Reşat Doğru

                                                                                                                    Tokat

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri sırasıyla okutuyorum:

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin, gıda ürünleri üretiminde insan sağlığını etkileyen uygulamaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/215)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hormonlu, katkı maddeli, zirai ilaç, kimyasal gübre ve antibiyotik kalıntısı ihtiva eden, hileli, genetiği değiştirilmiş gıda üretiminin ve bu tür ürünlerin kısa ve uzun vadede insan sağlığına etkilerinin araştırılması, üretici ve tüketicinin bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi için Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.

1) Mehmet Serdaroğlu                    (Kastamonu)

2) Hüseyin Yıldız                           (Antalya)

3) Mehmet Şandır                           (Mersin)

4) Mümin İnan                               (Niğde)

5) Behiç Çelik                                 (Mersin)

6) Recep Taner                               (Aydın)

7) Akif Akkuş                                         (Mersin)

8) Ahmet Duran Bulut                    (Balıkesir)

9) Ahmet Orhan                             (Manisa)

10) Alim Işık                                  (Kütahya)

11) Hakan Coşkun                         (Osmaniye)

12) Faruk Bal                                 (Konya)

13) Erkan Akçay                            (Manisa)

14) Necati Özensoy                        (Bursa)

15) Metin Ergun                             (Muğla)

16) Muharrem Varlı                       (Adana)

17) Mehmet Akif Paksoy               (Kahramanmaraş)

18) Münir Kutluata                         (Sakarya)

19) Cemaleddin Uslu                      (Edirne)

20) Mustafa Enöz                           (Manisa)

21) Kamil Erdal Sipahi                   (İzmir)

Gerekçe:

Gıda güvenliğimizi tehdit eden unsurlar, hormonlar, katkı maddeleri, tarım ilaçları, kimyasal gübreler, antibiyotikler, hileli gıda üretimi, genetiği değiştirilmiş organizmalar olarak sayılabilirler.

İnsan yaşamı için vazgeçilmez olan bitki ve etlerin yani gıdaların uygun koşullarda üretilmemesi, insan sağlığı için hayati tehlikeler oluşturmaktadır.

Gıda güvenliği konusu, gelişmiş ülkelerde çok sıkı kurallara bağlanmış, tüketicilerin sağlığının korunması için her türlü tedbir alınmıştır. Gelişmiş ülkeler, hormon, tarım ilacı, kimyasal gübre kullanılarak yapılan tarım üretiminden organik tarım üretimine geçmekte, tarımda ve gıda sanayinde kullanılan pek çok madde yasaklanmaktadır. Organik ürünlere olan talep ise her geçen gün artmaktadır.

Gıda ihracatı yaptığımız pek çok ülke, ihraç ettiğimiz gıdalar üzerinde sıkı denetimler yapmakta, standartlarına uygun olmayan gıdaların ülkelerine girmesine izin vermemektedir.

Almanlar ya da Rusların sağlığa zararlı bulup ülkelerine sokmadığı ürünlerin iç piyasada tüketime sunulduğu, yani kendi vatandaşımızın sağlığının tehlikeye atıldığı iddiaları ciddi olarak gündeme taşınmaktadır.

Gıda güvenliğini sağlamakla görevli kuruluşların etkili denetimler yapmaması, vatandaşlarımızda haklı olarak tükettiği gıdalara karşı bir güvensizlik oluşturmaktadır.

Bir araştırmaya göre, çocuklarımız, büyüklerimizin hiç karşılaşmadığı 500'den fazla toksin madde ile karşılaşmakta, bu maddelerin çeşitli etkilerine maruz kalmaktadırlar.

Hormonlar, tarım ve hayvancılıkta daha az zamanda daha çok ürün elde edebilmek, ürünlerin daha canlı ve güzel görünmesini sağlamak ve mevsimi dışında ürün alabilmek için kullanılmaktadır.

Hormonlu bitki ve etlerin, sürekli tüketildiğinde vücudun hormon dengesini bozarak, bağışıklık sisteminin zayıflamasına, erken ergenlikten şişmanlığa ve hatta kansere yol açtığı şüphesi mevcuttur.

Tarım ilaçlarının aşırı, zamansız ve uygunsuz kullanımı, insan sağlığı yanında toprağa, suya ve diğer canlılara da zarar vermektedir.

Kanatlı ve büyükbaş hayvanlarda antibiyotik kullanımına kesimden belli bir süre önce son verilmemesi halinde, bitkilere verilen tarım ilaçlarında olduğu gibi doğrudan insanlara geçmektedir.

Bilinçsizce kullanılan kimyasal gübreler, insan sağlığına zararlı etkileri yanında, topraklarımızı ve sularımızı kirletmekte, topraklarımız özelliğini ve rejimini kaybetmektedir.

İnsan sağlığını tehdit eden bir diğer gıda güvenliği sorunu ise, genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) sorunudur. Daha fazla verim alabilmek için tohumların genetiği ile oynanarak doğal olmayan ürünler yetiştirilmektedir.

Yine, merdiven altı tabir edilen kaçak imalathanelerde üretilen, içinde süt olmayan peynir, et olmayan sucuk ve sosis, boyalı zeytin, talaş katılmış baharat gibi hileli gıdalar, toplum sağlığımız için büyük risk oluşturan ve üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.

Gıda sanayinde kullanılan katkı maddelerinin de sağlık sorunlarına yol açtığı bilinmektedir.

Tarım ilaçları, hormonlar, antibiyotikler ve kimyasal gübreler konusunda yeterli bilgiye sahip olmayan çiftçilerimiz, bu kimyasalları kullanarak, bir taraftan bilinçsizce insan sağlığına zarar verirken, diğer taraftan da bu girdi maliyetlerini artırmaktadır.

Öte yandan, geçtiğimiz günlerde Rusya Federasyonu kimyasal ilaçlar ve hormonal maddeler bulunduğu gerekçesiyle ihraç ürünlerimizi iade ederken, Türkiye'den yaş sebze meyve ihracatını da durdurmuştur. Ancak ne yazık ki, iade edilen bu ürünlerin akıbetinin ne olduğu yönünde bir bilgiye sahip olunmadığı gibi aksine, sözkonusu ürünlerin iç piyasaya sürülerek kendi vatandaşlarımıza tükettirildiği günlerdir kamuoyunda tartışılmaktadır.

İlgili ve yetkililer; bu ürünlerin insan sağlığına zararlı olup olmadığı, iç piyasaya sürülüp sürülmediği, imha edilip edilmediği yönünde kamuoyunu bilgilendirmemiştir. Bu olay bile kendi başına bir araştırma, soruşturma konusudur.

Gıda güvenliği konusunda yaşadığımız pek çok sorun, üreticilerimizin bilgi eksikliğinden, başta Tarım ve Sağlık olmak üzere ilgili Bakanlık ve kuruluşların yeterli danışmanlık hizmeti verememesinden ve benzeri kasıtsız sebeplerden kaynaklanmaktadır. Ancak, ailesinin tüketimi için ayrı bir alanda doğal ürünler yetiştirirken, diğer taraftan da bilinçli olarak daha fazla kâr sağlayabilmek maksadıyla satacağı ürünlerde hormon, tarım ilacı, kimyasal gübre kullanan veya hileli gıda üreterek, insan sağlığıyla oynamaktan çekinmeyen kişilerin varlığı da ahlakî olarak irdelenmesi gereken konulardan bir tanesidir.

Konu ile ilgili bir araştırma komisyonu kurulması ve çalışma yapması, kamuoyunun dikkatini çekecek,        hem tüketicilerimizin, hem de üreticilerimizin bilinçlenmesine katkı sağlayarak ilk andan itibaren faydalı olacaktır.

Açıklanan nedenlerle hormonlu, katkı maddeli, zirai ilaç, kimyasal gübre ve antibiyotik kalıntısı ihtiva eden, hileli, genetiği değiştirilmiş gıda üretiminin ve bu tür ürünlerin kısa ve uzun vadede insan sağlığına etkilerinin araştırılması, üretici ve tüketicinin bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi için Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.

2.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz ve 28 milletvekilinin, taş ocaklarının çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/216)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığa

Taş ocaklarının kurulma izni Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği (ÇED)’ne göre verilirken, bu izinler, 5 Haziran 2004 günü yürürlüğe giren 5177 Sayılı Maden Yasası kapsamına alınmıştır.

Böylece, "orman ve ağaçlandırma alanları, özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, sit alanları, tarım ve mera alanları, kıyılarımız ve sahil şeritleri, su havzaları ve su kaynakları, turizm gelişim ve koruma bölgeleri, askerî yasak bölgeler ve diğer doğal ve kültürel zenginliklerin bulunduğu alanlar dahil tüm coğrafya, diğer tüm madencilik faaliyetleri ile birlikte taş ocaklarına da açılmıştır.

Başta su kaynaklarımıza, tarım alanlarımıza, orman alanlarımıza, yerleşim alanlarımıza, turizm alanlarımıza, tarihi ve kültürel alanlarımıza doğrudan olumsuz etkilerini gördüğümüz taş ocaklarının yer seçiminin ile kuralsız ve denetimsiz işletilmesinin ortaya çıkardığı zararların araştırılması için Anayasanın 98., içtüzüğün 104 ve 105' inci maddeIeri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Fevzi Topuz                               (Muğla)

2) Ferit Mevlüt Aslanoğlu              (Malatya)

3) Gürol Ergin                                (Muğla)

4) Sacid Yıldız                                (İstanbul)

5) Orhan Ziya Diren                       (Tokat)

6) Nesrin Baytok                            (Ankara)

7) Atila Emek                                 (Antalya)

8) Turgut Dibek                              (Kırklareli)

9) Ali Oksal                                    (Mersin)

10) Mevlüt Coşkuner                     (Isparta)

11) Metin Arifağaoğlu                    (Artvin)

12) Ergün Aydoğan                        (Balıkesir)

13) Akif Ekici                                 (Gaziantep)

14) Fatma Nur Serter                      (İstanbul)

15) Muhammet Rıza Yalçınkaya    (Bartın)

16) Bülent Baratalı                          (İzmir)

17) Mehmet Ali Susam                  (İzmir)

18) Rasim Çakır                             (Edirne)

19) Ahmet Ersin                             (İzmir)

20) Necla Arat                                (İstanbul)

21) Ali Koçal                                  (Zonguldak)

22) Şevket Köse                             (Adıyaman)

23) Bayram Ali Meral                    (İstanbul)

24) Zekeriya Akıncı                        (Ankara)

25) Vahap Seçer                             (Mersin)

26) Abdulaziz Yazar                       (Hatay)

27) Atilla Kart                                (Konya)

28) Ali Rıza Ertemür                      (Denizli)

29) Gökhan Durgun                       (Hatay)

Gerekçe:

Maden Yasasında yapılan değişiklikle maden ve taşocağı ruhsat sayılarında adeta patlama yaşanmış, çok önemli doğal alanlarımız, su havzalarımız, tarım alanlarımız, orman alanlarımız, yerleşim alanlarımız, tarihi ve kültürel alanlarımız maden ve taşocağı tehdidi altına girmiştir.

Zira, herhangi bir taşocağından taş çıkarmak için patlatılan dinamitlerin yakın çevreye 3,6 şiddetinde deprem etkisi yaptığı, her bir taşocağının bir su kaynağını kuruttuğu, bunların yanı sıra turizm alanları, tarım alanları ile yerleşim alanlarındaki konut, okul ve sağlık tesisi gibi yapıların olumsuz etkilendiğine ilişkin haberler ulusal basınımızda yer almaktadır. (Bir Gün, 01.10.2007)

Dönemin Çevre ve Orman Bakanı sayın Osman Pepe dahi, bugün yürürlükte olan Maden yasasına ilişkin, bir ulusal gazetemizde yer alan açıklamasında (Hürriyet, 16.10.2007); "Bu kanunla Türkiye'de doğayı korumak mümkün değil. Anasına kızan evden çıkıp taşocağı ruhsatı alıp şehrin ormanın en güzel yerinde arama yapıyor. Ben bu konuyu daha önce Bakanlar Kurulunda sayın Başbakana da iletmiştim. Kendi Bakanlığım döneminde 150-200'e yakın taşocağı ruhsatını beklettim. Bu kanunla yola devam edilirse arama yapan işletmeler mantar gibi biter. İş çığırından çıkmadan bu kanun değiştirilmeli" açıklaması ile bu tehlikeye işaret etmiştir.

Taşocağı ruhsatlarında, gerek Çevre ve Orman Bakanlığının gerekse Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın gerekli incelemeleri yapmadan, insan yaşamını ve doğal çevreyi doğrudan tehdit eden böylesi izinleri verdiği görülmektedir. Örneğin;

• Muğla, Milas Yaşver köyüne 300 metre mesafede işletilen taşocağında patlatılan dinamitlerin evlere ve hayvanlara; taşocağından çıkan tozların ise zeytin ağaçlarına zarar vermesi (Bir Gün, 03.03.2008),

• Muğla Bodrum-Milas karayolunun 13'üncü kilometresinde denize sıfır noktada ve turistik tesislerin yanında, ÇED belgesi aranmaksızın 9 taşocağı işletilmek üzere 50 dönüm orman arazisinin tahsis edilmesi, (NTV-MSNBC, 18.10.2005),

• Antalya'nın önemli su kaynaklarının bulunduğu, Karaveliler beldesine bağlı Ilıca'ya taş ocağı açılması izni verilmesi (Akşam, 04.03.2008)

• Muğla'nın Ortaca ilçesine bağlı Okçular köyü yakınlarında; Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırları içerisinde kalan, doğa yürüyüşü ve ekolojik turların düzenlendiği Kocadere Vadisi'ndeki 142 dönümlük Kapız Bölgesine taşocağı izninin verilmesi, (Hürriyet, 18.02.2005),

• İzmir'in Menderes ilçesi Özdere beldesine bağlı Ahmetli Köyü sınırları içindeki 3000 yıllık Klaros Apollon Tapınağı'nın yanı başında taşocağı açılması izni verilmesi,

• Muğla Bodrum ilçe sınırlarında ruhsatsız olarak çalıştırılan taşocaklarının bulunması, (Radikal, 24.02.2008),

• Antalya Doyran beldesinde, tarihi ve Neopolis antik kenti, alageyik üretme çiftlikleri ve kentin tek kış turizm merkezi olan Saklıkent'in hemen yanı başında 9 taşocağı için ruhsat verilmesi (NTV-MSNBC, 08.12.2006),                  

• İzmir'in Urla İlçesine bağlı Yağcılar Köyünde, 1995 yılında 1. derece Doğal Sit alanı ilan edilen orman alanında taş ocağı izni verilmesi, (Yeniçağ, 10.05.2008),

• Bakanlar Kurulu Kararı ile Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan edilen Aydın ili Didim ilçesinde deniz manzaralı ormanlık alanda denize 700 metre mesafede taşocağı ruhsatı verilmesi (Radikal, 20. 12.2006),

• Muğla Bodrum ilçesinin Çamlık ve İrmene Köylerinin de içinde bulunduğu ve 30 bin ağacın kesilmesinin öngörüldüğü 90 hektarlık kızılçam ormanında taşocağı açılma izni verilmesi (Sabah, 08.01.2007),

• Antalya Gebiz'de sadece köy sınırları içinde 45 adet taş ocağı tahsisinin yapılması (Akşam, 14.12.2006),

• Muğla Fethiye Üzümlü ve İncirköy arasına çimento fabrikası kurulmasına izin verilmesi (Bir Gün, 12.01.2008),

• Eskişehir merkeze bağlı Karapazar köyünün içme suyunun karşılandığı kaynağın üzerinde taş ocağı yapımına başlanması (Evrensel, 08.06.2008),

• Manisa'nın Spil dağı eteklerinde yerleşim yerine yakın bölgede verilmesi (DHA, 08.06.2008),

• Binlerce bitki türü ve yaban hayatına ev sahipliği yapan ve dünyada korumada öncelikli 200 ekolojik alandan biri olan Fırtına Vadisinin kuralsız bir şekilde kum ve taş ocaklarına açılması (Vatan, 05.07.2006) yaşanan olumsuzluklardan bir kaçıdır.

Bu anlamda;

1- Taşocağı ruhsatı verilen yerlerin nasıl ve kimler tarafından belirlendiği, söz konusu alanların yer seçiminde hangi ölçütlerin esas alındığı,

2- Son 5 yılda taşocaklarının ne kadar bir orman alanında, kaç adet orman alanının yok olmasına neden olduğu,

3- Taşocağı ruhsatı verilirken alınan ağaçlandırma bedelleri ve tazminatların, bölgenin yeniden ormanlaştırma çalışmalarında kullanılıp kullanılmadığı; kullanılmış ise, bu ocakların hangi ruhsatlı alanlar olduğu ve hangi illerimizde bulunduğu,

4- Doğrudan çevrenin bozulmasına ve dolaylı olarak insan yaşamına olumsuz etki yaptığı gerekçesiyle çalışmaları Mahkeme kararları ile durdurulan ocakların sayısı, mahkeme kararlarının kaç adedinin uygulandığı, uygulanmayan mahkeme kararlarının uygulanmama nedenleri,

5- Ruhsatsız çalışan veya izinli alanların dışına taşan, orman arazisinde ağaç kestikleri tespit edilen taşocaklarının varlığı ve ruhsatsız taşocaklarının sayıları, bu ocakların hangi bölgelerde bulundukları,

6- 14.12.2007 tarihli "Madencilik Faaliyetleri ile Bozulan Arazilerin Doğaya Yeniden kazandırılması Yönetmeliği"nin yürürlüğü öncesi ve sonrasında kaç taş ocağı sahalarının rehabilite edildiği, bu sahaların yerleri ve ruhsat sahiplerinin kimler olduğu gibi soruların ve alınacak önlemlerin, yukarıda belirtilen gerekçelerle Yüce Meclisimizde ele alınması ve incelenmesi önem arz etmektedir.

3.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 36 milletvekilinin, Ankara’ya verilen Kızılırmak suyu ile ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/217)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ankara halkına içme ve kullanma suyu olarak kullandırılmaya başlanıldığı söylenen Kızılırmak suyu; projelendirme ve ihale aşamasında, maliyet açısından ekonomik olmadığı, sağlık açısından zararlı olduğu tartışmaları hâlen devam etmektedir. Devletin resmi ve bilim kuruluşları, Kesikköprü Barajı'ndan getirilen Kızılırmak suyunun kanserojen maddeler içerdiği ve insan sağlığını tehdit ettiğini tespit etmelerine rağmen, Büyükşehir Belediyesi yönetimi, bu suyu halkın kullanımına sunmakta ısrar etmektedir. Ankara halkı bir anlamda "kobay" olarak kullanılmaktadır.

Kızılırmak suyu konusunda AKP iktidarı ile Ankara Büyükşehir Belediyesinin açıklamaları artık kamuoyu ve Ankara halkı nezdinde güvenirliliğini yitirmiştir.

Ankara'ya verilmeye başlanan Kızılırmak suyunun, Ankaralılara maliyetinin, toplum ve insan sağlığı açısından güvenilir ve sağlıklı olup olmadığının tespit edilmesi, Ankara'nın içme ve kullanma suyu ihtiyacının nereden, nasıl karşılanacağının belirlenerek, doğru ve kalıcı politikaların oluşturulması amacıyla, Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1) Yılmaz Ateş                               (Ankara)

2) Ferit Mevlüt Aslanoğlu              (Malatya)

3) Mehmet Ali Özpolat                   (İstanbul)

4) Selçuk Ayhan                             (İzmir)

5) Mehmet Ali Susam                    (İzmir)

6) Canan Arıtman                           (İzmir)

7) Nesrin Baytok                            (Ankara)

8) Tekin Bingöl                              (Ankara)

9) Ahmet Küçük                             (Çanakkale)

10 Ali Oksal                                   (Mersin)

11) Oğuz Oyan                               (İzmir)

12) Tacidar Seyhan                         (Adana)

13) Akif Ekici                                 (Gaziantep)

14) Sacid Yıldız                              (İstanbul)

15) Orhan Ziya Diren                     (Tokat)

16) Atila Emek                               (Antalya)

17) Turgut Dibek                            (Kırklareli)

18) Metin Arifağaoğlu                    (Artvin)

19) Ergün Aydoğan                        (Balıkesir)

20) Ahmet Ersin                             (İzmir)

21) Fatma Nur Serter                      (İstanbul)

22) Muhammet Rıza Yalçınkaya    (Bartın)

23) Bülent Baratalı                          (İzmir)

24) Rasim Çakır                             (Edirne)

25) Mevlüt Coşkuner                     (Isparta)

26) Necla Arat                                (İstanbul)

27) Ali Koçal                                  (Zonguldak)

28) Abdullah Özer                          (Bursa)

29) Şevket Köse                             (Adıyaman)

30) Bayram Ali Meral                    (İstanbul)

31) Zekeriya Akıncı                        (Ankara)

32) Vahap Seçer                             (Mersin)

33) Abdulaziz Yazar                       (Hatay)

34) Atilla Kart                                (Konya)

35) Ali Rıza Ertemür                      (Denizli)

36) Gökhan Durgun                       (Hatay)

37) Gürol Ergin                              (Muğla)

Gerekçe:

Günümüzün en büyük sorunlarından biri, kullanılabilir temiz suya ulaşabilmektir. Bu çerçevede Başkent Ankara'nın su ihtiyacının karşılanması için temiz su kaynaklarının kullanılmasına yönelik olarak ilgili kurumlarca yapılan planlamaların Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilmemesi suyla ilgili bu gün yaşanan sorunların temelini oluşturmaktadır.

Kenti yönetmek ve kentin su, ulaşım gibi temel sorunlarını çözmekle yükümlü Ankara Büyükşehir Belediyesi, su sorunu büyük bir kriz haline gelinceye kadar hiçbir somut çözüm üretmediği gibi, varolan çözüm önerilerini de dikkate dahi almamıştır. Ne yazık ki çözümü; daha pahalı ve sağlık açısından büyük riskler taşıdığı bilinen Kızılırmak suyunu gerekli arıtma işlemlerini dahi yapmaya dahi gerek duymadan Ankara halkına içme ve kullanma suyu olarak vermekte bulmuştur.

Ankara içme suyu, Gerede'den temin edilmesi ve 2003 yılında hizmete sunulması karara bağlanmıştı. Maliyet açısından ekonomik, kalite açısından da 1. sınıf statüsünde olan bu su getirilmiş olsaydı 2027 yılına kadar Ankara'nın su sorunu kalmayacaktı. Ancak Ankara Büyükşehir Belediyesi yönetimi (halen inandırıcı bir gerekçe bulamamıştır.) son anda iptal etmiştir. Dönemin Ankara Valisi Yahya Gür'ün başkanlığında toplanan Ankara İl’i 2004 yılı 1. dönem İl Koordinasyon Kurulu; 2027 yılından sonra Ankara'nın içme suyunun temin edileceği Kızılırmak suyuna ilişkin bilimsel raporlar incelemiş, Hükümete ve ilgili kurumlara gönderdiği yazıda şöyle demiştir:

"Başkent Ankara'nın 2027 yılından sonraki içme ve kullanma suyu ihtiyacının Kızılırmak nehrinden karşılanması planlanmaktadır. Ancak Kızılırmak havzasındaki kirlilik durumu bu seviyede devam ettiği ve bu konuda önlem alınmadığı taktirde içme suyu kaynağı olarak kullanılamayacaktır. "

Aynı toplantıda "Kızılırmak Havzasını Koruma" çalışmalarının başlatılmasına, çalışma programının kararlaştırılarak ilgili valilikler, Belediye başkanlıkları, Kurum ve Kuruluşların bilgilendirilmesine ve alınacak önlemler konusunda yapılacak çalışmalara katılmalarının sağlanmasına da karar verilmiştir. Ancak aradan geçen yaklaşık 4 yıllık sürede ne bir toplantı yapılmış, ne de havza koruma altına alınmıştır. Halen 15 dolayındaki yerleşim birimi (İl, İlçe, Belde)nin kanalizasyonu ile 64 dolayındaki sanayi tesisinin atıkları arıtılmadan doğrudan Kızılırmak nehrine verilmektedir.

Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu'nun, DSİ Genel Müdürü olduğu 2005 yılının Aralık ayında yaptırdığı ve altında imzası bulunan raporun 199. sayfasında, "(Kesikköprü ve Kızılırmak'ı kastederek) Baraj göllerinin suyunun 2. sınıf su kalitesinde olduğu ve içme suyu olarak kullanılamayacağı belirlenmiştir.

Ulusal basınımızda Tıp Kurumunun hazırladığı "Kızılırmak Suyu Raporu" geniş olarak yer almıştır. Bu raporda Kızılırmak suyunun içindeki zehirli kimyasal maddelerden "arsenik ve kadmiyum"a özellikle dikkat çekilerek, bu suyun ham halinde 12,1 mikrogram/litre olan arsenik miktarının, İvedik Arıtma Tesisi'nden çıkışında 1 mikrogramın altında gösterildiği ancak geleneksel arıtma yöntemleriyle miktarın bu kadar düşürülemeyeceği vurgulanmıştır. Ayrıca bu raporda, Ankara'ya verilen Kızılırmak suyundaki arsenik miktarının, kanser riski taşıdığı da ortaya konarak, suda en düşük düzey olan, 0,5 mikrogram/litre arsenik bulunmasının bile 100 bin kişi için 10 binde bir kanser riski oluşturduğuna dikkat çekilmektedir.

Uzmanlar, kullananlarda ishal görülmemesinin, içme suyunun sağlık yönünden sorunsuz olduğunu göstermeyeceğini, içme suyu kalitesinde insan sağlığı için esas önemli olanın, basit arıtma işlemleri ile kolaylıkla bertaraf edilemeyen toksik etkili kimyasal kirlilikler olduğunun altını önemle çizerek, kimyasal kirliliklerin etkisinin, 15-20 yıl sonra, başta kanser olmak üzere çeşitli kronik hastalıkların artmasıyla ortaya çıkacağı yönünde açıklamalar yapmaktadırlar.

Kadmiyum, arsenikle birlikte, sudaki en zehirli kimyasal olarak kabul edilmesine rağmen ASKİ Kızılırmak Suyu Analizi'nde, kadmiyum ölçümüne ait değerler yer vermemektedir. Kızılırmak'ın kadmiyum açısından da kirli olduğu daha önce raporlandığı halde bu analizin artık yayımlanmaması ciddi endişelere neden olmaktadır

Kızılırmak Nehri, 1.150 kilometrelik güzergahı boyunca tarımsal ilaçlarla da etkileşim içindedir. Tarımsal ilaç kökenli toksinlere ait analizin yapılmaması olayın Ankara'ya verilen Kızılırmak suyunun analizlerinin gerekli ve doğru bir şekilde yapılması kamuoyunda oluşan kuşku ve endişelerin giderilmesi için büyük önem arz etmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

A) Tezkereler (Devam)

2.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun, Komisyonun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesi talebinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/469)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun, Komisyonun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İçtüzüğün 25 inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                            Köksal Toptan

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yetersayısı istiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yetersayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Arayacağım.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.20

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.35

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Karar yeter sayısı vardır.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Ukrayna Parlamento Başkanı Arseniy Yatsenyuk’un davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir parlamento heyetiyle Ukrayna’ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/470)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Ukrayna Parlamento Başkanı Arseniy Yatsenyuk’un davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento Heyetiyle Ukrayna’ya resmi ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                            Köksal Toptan

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutuyorum:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Genel Kurulun 17/6/2008 Salı günkü birleşiminde (10/204) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşülmesine, görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 17 Haziran 2008 günü yaptığı toplantıda gruplar arasında oybirliği sağlanamadığından Milliyetçi Hareket Partisinin aşağıda yer alan önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                            Mehmet Şandır

                                                                                                   MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

Genel Kurulun 17.6.2008 salı günkü birleşiminde 10/204 sıra sayılı Meclis Araştırma Önergesinin görüşülmesi, görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması.

BAŞKAN – Lehte ve aleyhte aynı anda pek çok söz talebi olduğu için kura çekeceğim.

Önerinin aleyhinde söz taleplerinden birincisi çekilen kura çerçevesinde Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’e aittir.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her salı günü mutat olduğu üzere, işte, AKP Grubu ya Danışma Kurulu kararını getiriyor veyahut da işte Danışma Kurulunda anlaşma olmayınca grup önerisi getirerek Meclisin çalışmasını düzenliyor. Bu hafta getirdikleri Danışma Kurulu önerisinde, nasıl olmuşsa bir merhamete gelmişler, bir saatlik soru sorma, milletvekillerinin sorularının cevaplandırılmasını kabul etmişler. Tabii onu da kendilerine göre. Yine, işte bir bakan on bir tane -herhâlde- soruyu kabul etmiş, kendine göre peş peşe on bir tane soru sorulacak, okunacak, o da kendine göre cevap verecek ve… Milletvekilleri de buna karşı doğru dürüst… Sorudaki ne anlama geldiği, o soruda öğrenilmesi gereken gerçekler nedir, onlar da üstü örtülerek geçilecek.

Ben geçen iki hafta yurt dışına gittim, bu hafta da Frankfurt ve Strazburg’ta bir toplantı vardı onlara katıldım. Gelirken millî maçımız oynanıyordu, Frankfurt Havaalanı’nda -tabii Millî Takımı tebrik ediyorum, gerçekten gururlandık, onurlandık, güzel bir galibiyet aldık- tam uçak saatinde. Şimdi, eskiden Türk Hava Yollarının, Frankfurt Havaalanı’nda çok güzel bir salondan yolcuları geçiyordu. Şimdi getirmişler bir böyle şey gibi,

çok acayip, dar bir koridordan ve o yolcuların kaldıkları yer âdeta bir hapishane ve -utanç verici Türkiye adına- böyle bir yerden geçiriyorlar, her tarafta böyle acayip acayip borular. Ben dedim “Niye böyle yaptılar?” orada arkadaşlara, dediler ki: “Bu son zamanlarda böyle yaptılar. Yoksa eskiden Türk Hava Yollarıyla gelen yolcular gayet lüks salonlardan geçiyordu.” Orada bir televizyon bile açtırmadılar. O kadar yolcu vardı, işte pazar akşamı, maalesef oradaki yolcularımızın bir televizyon bile seyrini engellediler. İşte sizin Hükûmetinizin

HASAN ANGI (Konya) – Ne alakası var?

KAMER GENÇ (Devamla) – …Türkiye Cumhuriyeti devletini dışarıda getirdiği itibar bu. Yani, hem Türkiye’deki Türk Hava Yolları, Frankfurt Havaalanı’nda âdeta bir, ne bileyim yani, beşinci sınıf ülkelerin geçebilecekleri salonlarda… Orada bir sürü pis su boruları geçiyor, gördüm. Yani, tabii, hep sizin zamanınızda maalesef bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarı kalmadı. Bu arada 2 tane SPD üyesi milletvekiliyle görüştüm. O özellikle bu nükleer enerji konusunda çok iyi araştırmalar yapıyormuş. Bana sordu, dedi ki: “Amerika son zamanlarda sizinle nükleer enerji konusunda bir pazarlık yaptı, biliyor musunuz?” Ben dedim “Bilmiyorum.” Bizim bir hükûmetimiz yok ki gelsin bize şey versin. Amerika… Gerçekten gazetelerde bir yayın çıktı: Efendim işte Amerika galiba İran’dan çekindiği için, işte acaba İran atom bombası yaparsa Türkiye de yapar mı yapmaz mı? Tabii, burada Bakanlar gelip de milletvekillerine bilgi vermediği için, biz de diğer parlamenterlerle karşı karşıya kaldığımız zaman, orada Türkiye’nin genel durumuyla ilgili bir bilgimiz yok. Ben öğrenmek istiyorum hakikaten. Yani, bu Amerika’yla nasıl bir anlaşma yapıldı?

Yine, Suriye ile İsrail arasında bir arabuluculuk hareketimiz var. Güzel bir şey de… Yani, acaba bu Suriye ile İsrail’i barıştırmak için Türkiye herhangi bir fedakârlığa katlanıyor mu? Bunu da öğrenmek istiyoruz. Yani, sırf işte Amerika’nın gözüne girmek için Suriye ile İsrail arasında böyle bir anlaşma sağlanırsa, elbette ki, biz de isteriz ama, fakat bunun Türkiye’ye karşı bir bedeli var mı; bunu da bilmemiz lazım değerli milletvekilleri. Buradan işte yurt dışına gittiğimizde, bakıyorsunuz, el âlemin parlamenterleri, kendi dış politikalarıyla ilgili çok yetkin bilgiler içinde olmasına rağmen, ama bizde tabii Hükûmet parlamentoyu hiç nazara almadığı için… Aşağı yukarı bir sene oldu buradayız, bir güne bir gün bir Dışişleri Bakanı çıkıp burada devletimizin dış politikasıyla ilgili veyahut da çok önemli konularla ilgili burada bir bilgi vermedi.

Sonra Kıbrıs, biliyorsunuz, çok önemli bir olay. Acaba Kıbrıs’ta neler oluyor? Yani, bugün, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat işte oradaki Türk ordusunun varlığından rahatsız. AKP İktidarının öteden beri kendisiyle hemfikir olduğu konusunda böyle çok yaygın kanaatler var. Kıbrıs’ta neler oluyor; Meclisimizin bilmesi lazım. Kıbrıs davası milletimizin millî bir davasıdır. Bu millî davada Hükûmetin perde arkasında yaptıkları konuşmalardan, pazarlıklardan burada bizim haberimizin olması lazım. Nitekim Genelkurmay Başkanı gitti Kıbrıs’a dedi ki, Hükûmetin ifade etmesi gereken şeydi: “Kıbrıs meselesi Kıbrıs Türkü için kesin olarak hâlledilmedikçe Türk ordusu buradan çekilmez.” Tabii bunun aslında Genelkurmay Başkanı tarafından ifade edilmemesi lazım, bunun en azından Hükûmetin yetkilileri tarafından hâlledilmesi lazım.

Şimdi Hükûmetinizin özellikle belli bakanları çok yurt dışı seyahati yapıyor. İşte her gün Tayyip Erdoğan bir tarafta, Abdullah Gül bir tarafta. Geçen gün gazete yazdı, daha on ay olmamış Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çıkması, on dokuz tane dış seyahat yapmış! Şimdi, herhâlde o da partisinin kapatılacağı konusunda…

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama bu da önemli Sayın Başkan…

BAŞKAN – Konunuza dönün lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, bunlar önemli.

Yani, bu devlette bu kadar israf çok fazla. Yani her gün kendi yandaşlarını, gazetecileri topla, o gazetecileri sırf işte kendi lehine yazı yazması için getir, yedir, içir en lüks yerlerde, hediyeler getir. Bunlar olmaz, yani devlet yönetiminde ciddiyetle bağdaşmayan işler. Dolayısıyla bu devleti yönetirken hiç olmazsa insanları… Yani, geçmişiniz belki değişik olabilir ama belli bir makamda vereceğiniz tarafsız görüntüler en azından geçmişinizi belki de bir nebze olsun unutturabilir. O bakımdan, yani ben birilerine bir hatırlatma yapıyorum. Yani, devletin belli yerlerine gelince… Devlette bu kadar işsizlik artmış -işte gazetelerde yazıyor- 2,5 milyon işsiz var, yani hiç işi olmayan insanlarımız var. Buna nasıl bir çare bulacağız?

Şimdi, getirdiğiniz kanunlar belli. Geçen hafta Tapu Kanunu’nu getirdiniz, son anda bir korsan önerge, kiminle, hangi holdinglerle, hangi kurumlarla iş birliği yaptığı belli olmayan ve askerî yasak bölgelerde dahi yabancıların toprak almasını sağlayan bir önerge verdiniz, daha ona benzer birtakım şeyler. Yani, burada, maalesef, İktidarınız zamanında halka faydalı hiçbir kanun getirmiyorsunuz; daima, Türkiye’yi nasıl yabancı güçlere, holdinglere, sermaye gruplarına sömürtürüz, o yönde kanunlar getiriyorsunuz. İşte, vergi kanunlarını getirdiniz. Örtülü kazanç dağıtımıyla ilgili son anda bir önerge verdiniz, diyorsunuz ki: “Bir kazancın örtülü kazanç sayılabilmesi için devletin zararı olması lazım.” Nasıl tespit edeceksiniz? Onun için, yani, burada sizlere, özellikle grup başkan vekillerinize verdirilen bu korsan önergeler Türkiye’yi çok zarara sokuyor.

Ayrıca da, üniversite kanunlarını çıkardık. Tunceli’ye de üniversite kurulması konusunda kanun geçti, ama Tunceli’de üniversitenin yapılması için en ufak bir altyapı çalışması yok, bir arazi satın alma yok, kamulaştırma yok, hazine arazisinin tespiti yok, bir bina yapımı yok, bir yurt yapımı yok.

Şimdi, değerli milletvekilleri, vatandaşın gözünü boyamayalım. Ciddi bir iş yapabileceksek, vatandaşa sağlıklı bir hizmet yapabileceksek böyle bir düzenleme yapalım. Yoksa bir kanun çıkarıp da “efendim, ben Türkiye’nin seksen bir ilinde üniversite yaptım…” Bu kâğıt üzerinde kalırsa itibar sarsar, bunun faydasından ziyade zararını görürsünüz.

Ben özellikle Hükûmetten de rica ediyorum, Tunceli Üniversitesi için gerekli olan ödeneği hemen çıkarsınlar, bir yer belirlesinler ve orada bina da yapmaya başlasınlar, yoksa yani bunun, böyle bir kanunun çıkması bir şey ifade etmiyor.

Ayrıca tabii ilimiz gerçekten hizmet bakımından çok yoksun bir ilimiz, ben bunu defalarca dile getirdim. Yollarımızın, köy yollarımızın, nahiye yollarımızın aşağı yukarı hepsinin de -yani çok nadiren, belki bir iki tane belli bir yerde olan bir kişinin özel bir gayretiyle bir asfalt yapılmış… Öteki yollarımız, nahiye yollarımız dâhil, stabilizesi dahi yok, çoğunun bir kısmında yok. Rica ediyorum, biz burada… “Soru” diyorsunuz da, işte eğer Hükûmete soru sormadan bu konuşmalarla bunların üzerinde durulursa… Yani özellikle bu yollarımızın süratle yapılması gerektiğine inanıyorum.

İlimizde çok büyük sorun, her yerde olduğu gibi işsizlik sorunu var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum.

Lütfen tamamlayın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu işsizlik sorununun çözümü için ilimizde hayvancılık yönünden, arıcılık yönünden bir düzenleme yapılması lazım. Aslında Tunceli ilinin hakikaten hayvancılık konusunda -özellikle koyun- yayla konusunda çok büyük bir potansiyeli var. Buradan Hükûmet en ufak bir destek vermiyor buradaki hayvan besleyicilerine, buradaki şeylere...

Ayrıca en yoğun terör bölgesi olmasına rağmen, hâlâ o terörde zarar gören arkadaşlarımızın, insanların paraları ödenmiyor. Yani arkadaşlar, bu kanun çoktan çıktı. Şuraya özel bir ödenek aktaralım, geçen seneden beri çok büyük sıkıntı var. Ayrıca da mesela bir vatandaşın evi yanmış, tarlası yanmış, malı mülkü hepsi elinden gitmiş. Getiriliyor, oradaki mülki idare amirleri “Sana 5 milyar verelim.” diyorlar. Bu da haksızlıktır, yani eğer adamın 100 milyarlık zararı varsa bunu zorla 5 milyara veya 3 milyara razı ettirmek o insana haksızlıktır.

Bu itibarla, AKP’nin getirdiği öneri pek de faydalı bir öneri değil.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Önerinin lehinde ilk söz, Manisa Milletvekili Sayın Şahin Mengü’ye aittir.

Buyurun Sayın Mengü. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin toplumumuzda son yıllarda çok yoğun olarak kişilerin dinlenmesi, izlenmesi ve raporlanması hakkındaki Meclis araştırması için verdiği önergenin lehinde söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere Anayasa’mızın 20’nci maddesinden başlayarak 22’nci maddesine kadar geldiğiniz zaman kişinin özel hayatının gizliliği ve haberleşme özgürlüğünün hüküm altına alındığını görürsünüz. Türkiye'nin yüce Meclisten geçirerek taraf olduğu uluslar üstü anlaşmalarla da bu özgürlükler iç hukukumuzun bir parçası hâline getirilmiş ve yine bizim ülkemizin hukukunun ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir.

Son yıllarda çok yaygın bir surette, siyasetçiden başlayarak hâkimin, askerin, her görev sürecindeki insanların dinlendiği, izlendiği, haklarında raporlar tutulduğu çok yaygın bir kanaat. O kadar yaygın bir kanaat ki son dönemlerde bir mahkeme kararıyla -Sayın Adalet Bakanının bence yaptığı en iyi işlerden biri, son günlerde bize intikal eden- evvela emniyet teşkilatının kendisine aldığı sınırsız, belirsiz dinleme hakkının jandarma tarafından da istenmesi üzerine, bunun bozulması için -Ankara’daki ağır ceza mahkemesinin bu konuda karar vermesi üzerine- Sayın Adalet Bakanı yazılı emirle bozma yoluna gitmiştir. Bu çok doğru bir olay. İnsanlığın hayatını bu denli hiçbir sınır tanımadan, hiçbir süreye bağlı olmadan... Hemen şöyle söyleyelim: Süre, üçer aylık devrelerde yenileniyor ama ne olursa olsun hayatın herhangi bir dönemini herhangi bir sınırlamaya almadan dinleme yetkisinin alınmasının insan haklarıyla, Anayasa’nın temel değerleriyle bağdaşması mümkün değildir. Ancak, Sayın Bakandan, bu arada, emniyet ve MİT için de alınmış olan bu yetki hakkında bir yazılı emirle bozmaya gitmesini beklerdim bir hukukçu olarak.

Şimdi, emniyet teşkilatına verdiğiniz bir yetkiyi jandarmaya vermiyorsunuz. Tabii, bu konuda bu kadar geniş bir yetkiyi herhangi bir kuruluşa vermek hakikaten doğru değildir, ama jandarmaya verilmesinde hangi sakınca varsa, emniyet teşkilatına, MİT’e de bu denli geniş bir yetkinin verilmesinin aynı tehlikeleri, aynı sakıncaları vardır.

Değerli milletvekilleri, özel hayatın gizliliği ve korunması, Anayasa’nın -biraz evvel söyledim- 20’nci ve devam eden maddelerinde garanti altına alınmış, “Haberleşme hürriyeti” başlıklı 22’nci maddesinde “Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.” hükmüne yer verilmiş, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla da istikrar kazanmış ve evrensel olarak hüküm ve güvence altına alınmıştır. Bizim Ceza Kanunu’muzun 132’nci maddesi ve devam eden maddelerinde de telefon dinlemelerinin zapta alınması hukukça suç olarak tespit edilmiştir.

Ancak, hiçbir şekilde art niyetli değil, fakat, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının iktidara geldiği günden bugüne YÖK Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili, aklınıza gelen herkesin bir şekilde dinlendiği ve bunların dinleme tutanaklarının zaman zaman da mahkeme safhalarında bile nasıl servis edildiği belli olmayan bir şekilde belli basın organlarına servis edildiği de hepimizin bildiği bir gerçektir. En son -şu anda da bir araştırma komisyonu kuruldu- Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Sekreteriyle ilgili böyle bir şey var.

Şimdi, bir siyasinin, bir vatandaşın bu kadar korku altında yaşamaya başlaması toplumu totaliter rejimlere götürür. Eğer ”büyük birader” dilediğini dilediği şekilde izlemeye ve bunu dilediği şekilde basın kuruluşlarına, kamuya servis yapmaya başlarsa yarın hepimiz evimizde otururken bir huzursuzluk duyarız. Bugün iktidar sizsiniz, yarın iktidarlar değişir, yarın aynı tehlikelerle sizler beraberce yaşarsınız. Bu bakımdan, yasaları yaparken, bu yetkileri verirken, yürütme bazı işlemlerini yerine getirirken, yarını da düşünerek, bir gün sonranın da ne olacağını düşünerek karar vermek durumundadır. Eğer biz her kararımızda “Devamlı iktidarda kalacağız, bize hiçbir şey olmayacak.” gibi düşünürsek bundan çok ciddi zararlar hep beraber, Parlamento olarak da görürüz. Açın tarihimize bakın, zamanında kendisini değişmeyecek iktidar zannedenlerin çıkardığı yasaların o insanlara nasıl zarar verdiğini görürsünüz.

Tarihimize yerleşmiş bir söz vardır: “Müstebitin getirdiği kurallarla mücadele edin.” diye. Şimdi, bu kadar sınırsız, bu kadar hiçbir denetlemesi olmadan 5 bin kişiye dinleme yetkisi verirseniz, bunun altından hiçbirimiz kalkamayız. İş korkunç bir boyuta gelmiştir. Eğer bir toplumda 5 bin kişi dinleme yapıyorsa, dinleme işiyle görevliyse, bu hakikaten vahimdir; vahim olmanın ötesinde, çok tehlikelidir. Herkesin bildiği -artık basında herkes yazıyor, söylüyor- kimsenin de itiraz etmediği, bir tarikat organizasyonunun bunu dinlediği söyleniyor. Bu çok da açık görülüyor. Bazı insanlarla ilgili konuşmalar, bazı insanlarla ilgili telefon dinlemeleri hep aynı basın yayın kuruluşlarına servis yapılıyor.

Biz bu dönemleri iyi hatırlarız. Öyle bir basın yayın kuruluşlarına servis yapılırdı ki, hemen hemen her gün bir diğer televizyon kanalında bir başka olayı izlerdik. Bugün iş biraz daha farklı hâle geldi, sadece bir kesime servis yapılır hâle geldi. Bu, emniyet içindeki o tarikat örgütlenmesinin yansımasıdır. Yani, herhangi bir şeyle mücadele etmek için falan değildir, bu sadece birilerini karalamak içindir. Eğer 5 bin tane insan toplumun tüm kesimlerini hiç ayrımsız izleyebiliyor, raporlayabiliyor, takip edebiliyorsa… Şimdi, bakın, ne kadar vahim bir şey: Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili izlendiğini söylüyor. Doğrudur yanlıştır, ama bu zehaba kapılmış olması dahi, bir hukuk devletinde, bir demokraside kabul edilmesi mümkün olmayan bir şeydir. Yani, yarın hepimiz sokağa çıktığımız zaman “Arkamızdan gelen var mı?” diye bakmak durumunda kalırız. İşte o şüpheyle yaşamaya başladığınız zaman vatandaş olmaktan nefret edecek hâle geliyorsunuz. Biz, 12 Eylülleri yaşayarak geldik. Biz, peşimizde gezen sivil polisleri bilerek yaşadık. Bunu yaşamayan genç arkadaşlarım, belki bunun farkında değiller. Benim dokuz aylık hamile karımı o tarihte polis takip ediyordu. Şimdi, bunu yaşayarak geldiğiniz zaman, olayların ne kadar vahim olduğunu anlarsınız.

Şimdi, birçok genç arkadaşım, bakıyorum, beni müstehzi dinliyorlar. Doğrudur, yaşanmadığı zaman bilinmiyor. Yaşamak lazım bu olayları. Ama o gün tabii Türkiye’de hukuk rejimi çökmüştü. Ama bugün Türkiye’de hukuk var, daha doğrusu var olduğunu iddia ediyorsunuz. Var olduğunu iddia ediyorsanız, işte o zaman bu dinlemenin ciddi araştırmasını yapmak lazım. Hiçbir şeyi araştırmadan, sonucuna varmadan, elde edilecek delillerin ve… Ciddi bir araştırma yapılması gerekiyor. Getirilen önerge, çok ciddi bir önerge. Hepimizin, hiçbir parti ayrımı gözetmeksiniz, bu önergeye sahip çıkmamız lazım. Niye? Çünkü bu hepimizin güvenliği. Biz şu anda parlamenteriz, belki bazı insanlara göre -çok inanmıyorum ama- belki biraz daha koruma altındayız ama yarın biz de sivil vatandaş hâline geleceğiz, biz de yarın normal vatandaşlar gibi sokakta yürüyeceğiz. İşte o zaman bugün bu yaptığımız çalışmanın neticesini alacağız. Ama şu ana kadar benim edindiğim izlenim, hiç böyle bir iyi niyet işareti görmüyorum. Yani bundan evvel önergeler verildi, dinlenmedi. Muhalefetten gelen her önergeye menfi bakmak, bir siyasi iktidar anlayışı hâline geldi.

Bakın, çıkarttığınız birçok yasa, Anayasa Mahkemesinden gidip gidip geliyor. Bu niye oluyor biliyor musunuz? Biz, komisyon çalışmalarında ciddi hukuki bir çalışma yapmıyoruz. Orada yaptığımız çalışmalar siyasi yani eğer bir öneri muhalefetten gelmişse prensip olarak reddediyoruz. Böyle olmasaydı, en basit örnek olarak vermek istiyorum, bu yurt dışındaki vatandaşların postayla oy kullanması. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir demokratik ülkesinde böyle bir şeyi kimseye anlatamazsınız. Biz buna orada muhalefet olarak yırtındık, bunun olmayacağını söyledik, geçirdiniz, oy çokluğunuz vardı, buradan da geçti, Anayasa Mahkemesinden döndü. Her yaptığımız işlem, her yaptığımız yasama tasarrufu mahkemelerden döndüğü zaman, işte bu kurumun, bu yüce kurulun toplum indindeki saygınlığı sarsılmaya başlıyor. Bu nedenle, Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği araştırma önergesi toplumu rahatlatmak açısından çok önemli, önemli olduğu kadar da faydalı bir araştırmadır. Bu önergeyi -ben şahsım adına lehte oy kullanacağım- bütün arkadaşlarımın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

ŞAHİN MENGÜ (Devamla) – …kendi emniyetleri, kendi mutlulukları açısından desteklemelerini talep ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Mengü.

Önerinin aleyhinde ikinci söz Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç’a aittir.

Buyurun Sayın Tunç. (AK Parti sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisi aleyhine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Yasa dışı dinleme hiç şüphesiz insanların Anayasa ile güvence altına alınmış olan haklarının ihlali olması nedeniyle kabul edilemez bir durumdur. Yasa dışı dinleme hem Anayasa hem de insan hakları ihlali olup demokratik bir hukuk devletinde toplumun demokrasiye olan güveninin zedelenmesine yol açar. Ülkemizde geçmişte bu tür olayların yaşanması demokrasiye olan güvenin zedelenmesine yol açmış, yasa dışı dinlemeler sürekli ülke gündemini meşgul edegelmiştir. Geçmişte bazı yüksek mahkemelerimiz bu şekilde elde edilen bilgileri hukuka aykırı yoldan elde edildiği için delil olarak kabul etmemiştir.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi kurulduğu günden bu yana hep demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan hak ve özgürlüklerini kendisine ilke edinmiştir. 2002 yılından bu yana demokratikleşme alanında çok önemli adımlar atılmış, ceza mevzuatımız hukuk devleti gereklerine ve çağımız ceza hukuku ilkelerine uygun hâle getirilmiştir. Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazına Dair Kanun ve bu yasama döneminde Meclisimizden geçen altı yüz elli maddelik, ceza kanunlarına uyum amacıyla çeşitli kanunlarda değişiklikler yapılmıştır. Tüm bu düzenlemelerde bireyin özgürlüğü ve insan hakları göz önünde bulundurulmuş, hukukun üstünlüğü ilkesi daha da güçlendirilmiştir.

Yasa dışı dinlemeler konusunda da önemli çalışmalar yapılmış ve bu konuyla ilgili 5397 sayılı Yasa 3 Temmuz 2005 tarihinde Mecliste kabul edilmiş ve yürürlüğe girmiştir. Yapılan bu düzenlemeyle keyfîliklerin giderilmesi, yanlışlıkların önlenmesi amaçlanmış ve dinlemenin bir merkezden yönetilmesi ve sadece yargı kararıyla olabileceği düzenlenmiştir.

Son zamanlarda ülkemizde yaşanan ve basına yansıyan CHP Genel Sekreterinin dinlenmesi iddialarıyla yasa dışı dinleme tekrar gündemimize girmiştir ve bu konuda tartışmalar yapılmaktadır. Bu konunun ayrıntılı bir şekilde araştırılmasının ve sonucuna göre gereğinin yapılmasının doğru olacağı kanaatiyle AK Parti Grubu tarafından bir araştırma önergesi verilmiş ve araştırma önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmiştir.

Meclisimiz bu konuyu araştırırken, toplumda endişe duyulan yasa dışı dinlemeyi araştıracak ve rapor oluşturacaktır. Araştırma komisyonunun elde edeceği bilgiler ve varacağı sonuca göre Türkiye Büyük Millet Meclisi gereğini yapacak ve bu konudaki endişeler giderilecektir.

AK Parti Grubu tarafından verilen, yasa dışı dinlemelerle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3 Haziran tarihli birleşiminde kabul edilmiş bulunan araştırma önergesi gereğince araştırma komisyonu kurulması çalışmaları başlamıştır. Bu durumda, benzer ve aynı konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir araştırma komisyonunun kurulmuş bulunması nedeniyle, Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesinin görüşülmesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin yoğun gündemini aynı konuda gereksiz yere meşgul edecektir. Bu nedenle Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağımı bildiriyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tunç.

Önerinin lehinde son söz Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’ın.

Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin gündemle ilgili önerisi üzerinde lehte söz almış bulunmaktayım, öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin, insanımızın çok sorunu olabilir, çok problemlerimiz olabilir, bunları aşabilmek için yoğun bir gayretin içerisinde hatta aczin içerisinde de olabiliriz ama çözülebileceği yönündeki umudumuzu birlikte olmak kaydıyla, beraber olmak kaydıyla koruyabiliriz.

Şimdi, gündeme alınmasını istediğimiz, araştırma komisyonu kurulmasını talep ettiğimiz önergemizin, toplumda çok yaygın olarak her gün gündemi meşgul eden, hukuk dışı, kanun dışı veya kanuni izlenme, takip edilme ve dinlenme olaylarının toplumda oluşturduğu korkunun ve güvensizliğin açacağı tahribata bir tedbir olsun diye gündeme alınmasını istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, tabii ki ülkemizin çok acil gündem maddeleri var. Halkımızın gündemi bu değil, kabul ediyorum, meşgul etmemek lazım. Hükûmetin gündemi bu değil, kabul edilebilir ama bir sonuç var: Her gün gazetelerde, Anayasa’mızla, kanunlarımızla teminat altına alınan temel hak ve özgürlüklerin başında yer alan haberleşme özgürlüğünün, özel yaşamın gizliliğinin ihlal edildiğine dair haberler toplumda bireysel anlamda, kitlesel anlamda bir kuşkuyu artık değişmez hükmüne ulaştırıyor.

İnanınız ki, sözün başında da söylediğim gibi, birçok sorundan çok daha önemli. Eğer, her birimiz, her kurumumuz kanun dışı veya kanunların müsaadesiyle izlendiğini, dinlendiğini, takip edildiğini, hakkında dosya tutulduğunu, günün birinde bu dosyaların önüne geleceği ve kendisine şantaj yapılacağı gibi bir korkunun içine düşerse, bence hiç de akıllıca, doğruca da bir iş yapmış olmayız. Bu toplumun insanlarını birbirinden şüphe eder, endişe duyar noktaya getirmek hiç de doğru bir hadise değil. Yaşanan hadiseler, yaşanan olaylar maalesef toplumu ve kurumlarımızı bu noktaya getirdi.

Kim kimi dinliyor? Hangi dinleme hukuki? Hangi dinleme ne için yapılıyor? Nerelerde dosyalar tutuluyor? Neden izleniyor? Bu soruların cevabını vermemiz gerekiyor. Vermediğimiz takdirde güvensizliğin ve korkuların kuşatmasında bir toplum olarak sağduyulu düşünmemiz, sorunların çözümü için ortak aklı üretmemiz mümkün değil.

Olayları şahıslara indirerek örneklemek istemiyorum. Ama her birimizin, herkesin kabul edeceği bir sonuç var ki bugün ülke gündeminde, gazetelerimizde, televizyonlarımızda her gün, işte, bir yemek toplantısının haberi, bir görüşmenin haberi, bir özel toplantının haberiyle bu kuşku ve korku sürekli toplumun üzerinde tutuluyor. Bunu bitirmemiz lazım.

Bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisinin verdiği önerge ile kurulması kararlaştırılan komisyon, kapsamı itibarıyla bu problemi çözücü nitelikte değildi. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Sayın Önder Sav’ın telefonunun bir şekilde dinlendiği ve basına servis yapıldığı veya basın tarafından dinlenildiği olay üzerine Sayın Hükûmetin duyarlılık göstererek, grubuna, verdiği önergeyle kurulan komisyon, bu meselenin gerçeğini, bu meselenin bütününü, tümünü araştırmaya ve tedbir geliştirmeye yeterli bir önerge değildi. Bu, bakınız -bugün siz de söylüyorsunuz- birkaç yıl sonra, “Önder Sav komisyonu” diye hemen damgalanarak beklenilen maksadı hasıl etmekten çok uzak bir işleyişe, âdeta AKP ile CHP’nin kavgasına dönüşecektir. Bundan bir fayda olmaz. Biz, toplumun ve ülkenin üzerine çöken bu dinlenme, izlenme, dosya tutulma, takip edilme… Bize göre bu yüz kızartıcı bir hâldir, Türkiye’ye yakışmaz, Türk milletine yakışmaz.

Değerli milletvekilleri -özellikle iktidar partisi grubuna söylüyorum- bizim verdiğimiz önerge “Bu olayın hem hukuki yönünü hem sosyal yönünü araştıralım, inceleyelim, derinlemesine bir inceleme yapalım, tespitleri yapalım, tedbirleri birlikte alalım.” önerisidir. Arzu ediyoruz ki -teklifimiz çok farklı- bu konu yalnız Hükûmetin üzerinde kalmasın, bu mesele yalnız… “Hükûmetin sorumluluğu yoktur.” demiyorum. Türkiye’yi Türk milleti adına yöneten AKP İktidarı Türkiye’de yaşanan tüm olumsuzlukların en azından siyasi sorumlusudur. Bu sorumluluktan kaçmadıklarını da bu kürsüden her defasında Sayın İçişleri Bakanının “Hodri meydan!” diyerek ifade ettiğini hepimiz biliyoruz. Ama bu olayı bir siyasi çekişmenin konusu yapmaktan hızla çıkarıp Meclisin konusu, ülkenin konusu hâline getirmemiz lazım. Bunun için Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz diyoruz ki: Geliniz, her partiden eşit sayıda milletvekilinin katılımıyla -farklı bir şey söylüyoruz- bu Anayasa’nın 20’nci ve 22’nci maddesinde tanımlanan temel hak ve özgürlüklerin bu yaygın düzeyde ihlal edilmesinin, toplum üzerinde bu korku ve kuşku psikolojisinin yerleştirilmesinin önünü kesebilmek, buna tedbir geliştirebilmek için meseleyi Meclisin sorumluluğuna taşıyalım, Meclis komisyonu kuralım, özel bir komisyon kuralım, bu konudaki hukuki boşlukları belirleyelim, bu konunun kaynaklandığı psikolojik ortamı tahlil edelim, ilim adamlarıyla birlikte çalışalım ve sonuç itibarıyla ülkemize yakışmayan, çağımıza yakışmayan, milletimize yakışmayan bu izlenme, dinlenme, takip edilme, dosya tutulma ayıbından ülkemizi kurtaralım. Teklif ettiğimiz husus bu.

Bu konu bana göre, Milliyetçi Hareket Partisine göre Türkiye'nin, Türk milletinin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Hükûmetinin, Parlamentonun en önemli gündem maddesidir, olması gerekir. Bu sebeple biz bunun gündeme alınmasını ısrarla iktidar partisinden istedik. “Gündem değişti, şimdi bununla meşgul etmeyelim. Zamanı gelince görüşürüz.” diye bugünlere ertelendi. Ama bugün Danışma Kurulu toplantısında Sayın Grup Sözcüsü Grup Başkan Vekilinin ifadesiyle anladık ki, AKP Grubu böyle bir komisyonun kurulmasını ve bu konunun bu çapta araştırılmasını çok doğru bulmuyorlar. Bize göre yanlış yapıyorlar.

Tekrar ediyorum: Bu konu Türkiye'nin sorunudur, bu sorunun çözümünü bu Meclis bulmalıdır. Biz bu önergeyle bu sorunu Hükûmetin de üzerinden alarak, Hükûmetin de bütünüyle sorumluluğundan veya partiler arası çekişme konusu yapılmasından kurtararak gerçekten kalıcı bir hukuk oluşturmak, doğru bir araştırma yaparak, sebepleri doğru tespit ederek kalıcı tedbirler almayı amaçlayan bir önerge getirdik ve şu bir yıl süren 23’üncü Dönemin bana göre en hayırlı çalışmasını da yapacaktık ama ne hikmetse AKP Grubu veya kurumları, kurulları bu konuya sıcak bakmamışlar. Kendi hesaplarına yanlış yaptılar çünkü dediğim gibi, bu mesele yalnız Hükûmetin meselesi değil, yalnız AKP’nin meselesi değil.

Şimdi, buradan hep bir soru soruluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmete rağmen, hukuka rağmen, kararlara, kurumlara rağmen, birtakım çevrelerin, merkezlerin, kişilerin birilerini izlediği izlenimi, iddiası, bu dedikoduları, bence Hükûmet açısından da çok önemli bir sorun olarak ele alınmalı. Eğer bu ülkede, bu millet adına Hükûmet, AKP İktidarı var olduğunu iddia ediyorsa, bu sorunun cevabının da verilmesi gerekir. Türkiye'de bu izleme, bu yaygın izleme eğer Hükûmete rağmen yapılıyorsa, bunun tedbirlerini almak Hükûmetin görevi.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak diyoruz ki, gelin Türkiye'ye yakışmaz bu durumu çözebilmek için Meclis olarak bir komisyon kuralım, meseleye sahip çıkalım diyoruz.

Ümit ederim ki önergemize olumlu oy verirsiniz. Sizlerin arasından seçilecek milletvekilleriyle kuracağımız komisyon bu meselenin çözümüne katkı verir umuduyla hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Oylamadan önce yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Mengü, Sayın Küçük, Sayın Güner, Sayın Ünsal, Sayın Köse, Sayın Keleş, Sayın Paçarız, Sayın Hacaloğlu, Sayın Ekici, Sayın Çöllü, Sayın Köktürk, Sayın Erbatur, Sayın Ateş, Sayın Arat, Sayın Okay, Sayın Ağyüz, Sayın Öztürk, Sayın Akıncı, Sayın Çerçioğlu.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- Genel Kurulun 17/6/2008 Salı günkü birleşiminde (10/204) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşülmesine; görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

2.- Genel Kurulun 17/6/2008 Salı günkü birleşiminde 1 saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 18 Haziran 2008 Çarşamba günkü birleşiminde ise sözlü soruların görüşülmemesine; gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve 249 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu, 17.06.2008 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, TBMM İçtüzüğünün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                           Nurettin Canikli

                                                                                                                 Giresun

                                                                                                AK Parti Grup Başkan Vekili

Öneri:

Genel Kurulun 17.6.2008 Salı günkü birleşiminde 1 saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi, 18 Haziran 2008 Çarşamba günkü birleşimde ise sözlü soruların görüşülmemesi,

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 248, 247, 241, 249, 231 ve 27 sıra sayılı kanun tasarı, teklif ve geri gönderme tezkeresinin bu kısmın 4, 5, 6, 7, 8 ve 9 uncu sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;

Çalışma saatlerinin,

17.6.2008 Salı günü (bugün)               15:00 – 21:00

18.6.2008 Çarşamba günü                   13:00 – 20:00

19.6.2008 Perşembe günü                   13:00 – 20:00

saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi,

249 Sıra Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, İçtüzüğün 91. Maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekte yer alan cetveldeki şekliyle olması,

Önerilmiştir.

249 Sıra Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına

Dair Kanun Tasarısı (1/554)

BÖLÜMLER                        BÖLÜM MADDELERİ                   BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI

1. BÖLÜM                             1 ila 14 üncü Maddeler                                              17

                                             (Geçici 13-14-15-16 dahil)                                            

2. BÖLÜM                            15 ila 30 uncu Maddeler                                             17

                                                Toplam Madde Sayısı                                               34

BAŞKAN – Öneri üzerinde aynı anda gelen söz talepleri vardır.

Şimdi lehte söz isteyenlerin arasından kura çekeceğim: Sayın Mücahit Pehlivan, Sayın Azize Sibel Gönül.

Sayın Pehlivan, buyurun.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Aleyhte söz isteyenler için de kura çekmeyecek misiniz?

BAŞKAN – Aleyhte daha çekmedim, şimdi çekeceğim.

Sayın Pehlivan, buyurun.

MÜCAHİT PEHLİVAN (Ankara) – Sayın Başkan, söz hakkımı Sayın İçli’ye devrediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İçli.

Sayın İçli, bir saniye… Aleyhte söz talebiniz var. Şu anda onun kurasını çekeceğim. Orada isminiz çıkarsa ne olacak?

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Demin onu söyledim; çekin, ondan sonra…

BAŞKAN – Şu anda çekeceğim.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Buyurun, çekin.

BAŞKAN – Böyle şey olmaz ama.

Ben aleyhtekini çekeyim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, ama hiç bugüne kadar böyle bir uygulama olmadı. Sayın Başkan, lütfen… Yani, bir kişinin konuşmasını sağlamak için bu şekilde bir uygulama yapamayız.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Yaparız, yaparız, bir şey olmaz!

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Hayır, o öyle olmaz. Sizin aleyhte söz talebiniz var.

Kamil Erdal Sipahi aleyhte, İzmir Milletvekili; iki, Ertuğrul Kumcuoğlu, Aydın Milletvekili.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Hayır, olmaz Sayın İçli. Siz aleyhte söz istediniz…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, arkadaşım…

BAŞKAN – Aleyhte talebiniz var. Sayın İçli, bakın, bu konuları çok iyi biliyorsunuz. Aleyhte olan arkadaşlardan birinden alırsanız olur.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, o benim talebim. Sayın Pehlivan’ın -kurada çıktı- İç Tüzük’e göre devir hakkı var.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Pehlivan’ın talebine çıktı…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Tamam, kurada çıktı, bana devretti.

BAŞKAN – O, lehte konuşacak.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Efendim, ben de lehte konuşacağım.

AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Hem lehte hem aleyhte olur mu?

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Efendim, kurada kimin çıktığı önemli değil mi İç Tüzük’e göre?

BAŞKAN – Şimdi, Sayın İçli…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – İç Tüzük…

BAŞKAN – Sayın İçli, aynı anda, aleyhte, sizin imzanızla söz talebiniz var.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Benim lehte söz talebim var mı önünüzde? Ben kendim başvurmamışım ki… Sayın Pehlivan’ı çekmişsiniz, o da söz hakkını bana veriyor, ben de Genel Kurulu meşgul etmemek için “Aleyhte kurayı çekin, ona göre tavrımı belli edeyim.” dedim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Bakın…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Bakın, benim söz talebim yok.

BAŞKAN – Aleyhte söz talebiniz var.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Söz talebini çektim efendim, bana çıkmadı ki, çektim.

BAŞKAN – Ama, kuraya koyduk, işleme girdi.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, biraz evvel…

BAŞKAN – Sayın İçli, bakın, yani siz bu işleri gayet iyi bilen bir insansınız, beni zorda bırakmayın lütfen.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Efendim, çok iyi biliyorum. Sayın Başkanım, sizi…

BAŞKAN – Sayın Pehlivan, konuşacak mısınız?

MÜCAHİT PEHLİVAN (Ankara) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Peki.

Sayın Azize Sibel Gönül, Kocaeli Milletvekili, buyurun.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, Sayın Gönül bana devrediyor eğer mümkünse, lehte…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Canikli. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; AK Parti grup önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz önce de ifade edildiği gibi, yapılan Danışma Kurulu toplantısında, bu hafta Meclis gündeminin içeriği ve çalışma saatleriyle ilgili yaptığımız toplantıda oy birliği oluşmadı. Bu itibarla AK Parti olarak biz de grup önerimizi getirerek Meclisin çalışma saatleri ve içeriğini, gündemini belirlemek üzere karşınızdayız.

Değerli arkadaşlar, şu anda, kanun teklif ve tasarıları itibarıyla bakıldığında 1’inci sırada Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı var. Biliyorsunuz geçen hafta bu görüşülmüştü, ancak bir önerge nedeniyle son oylaması yapılmadı ve bu önerge komisyona gönderildi. O komisyondaki tartışmalardan sonra tekrar buna devam edeceğiz; düşüncemiz, önerimiz bu. Dolayısıyla bugün 1’inci sıradaki tapu kanununu değil de, 2’nci sıradaki Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın görüşülmesinden başlamasını planlıyoruz, öneriyoruz yüce Meclise. Yine, bunun da geçen hafta tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı, 1’inci maddesinden devam edeceğiz.

Daha sonra, yani bu haftanın içeriğiyle ilgili olarak, Ağrı Dağı Üniversitesinin isminin değiştirilmesine ilişkin bir tasarı var. Eğer grup önerimiz Meclisimiz tarafından kabul edilirse onun görüşmelerini gerçekleştireceğiz.

Yine, daha sonra Kocaeli Milletvekili Sayın Nihat Ergün ve 16 Milletvekilinin İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi var. Onun 85’inci sıradan 4’üncü sıraya alınmasını öneriyoruz.

84’üncü sırada bulunan Avrupa Yatırım Bankasının Türkiye’de temsilcilikler açmasına ilişkin bir uluslararası anlaşma var, onun 5’inci sıra olarak görüşülmesini öneriyoruz.

6’ncı sırada da, yine Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hayvan Sağlığı ve Karantina Konusunda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı var. Onun da 78’inci sıradan 6’ncı sıraya alınmasını öneriyoruz.

Daha sonra, 7’nci sırada, Elektrik Piyasası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın görüşülmesini öneriyoruz. Ki, bunun aynı zamanda temel yasa olarak iki bölüm hâlinde görüşülmesinin uygun olacağını düşünüyoruz. Birinci bölümü 1 ila 14’üncü maddeler, geçici maddelerle birlikte toplam on yedi madde olarak karşımızda duruyor. İkinci bölümün ise, yine on yedi madde, 15 ila 30’uncu maddeler arasında görüşülmesini öneriyoruz.

8’inci sırada da yine 70’inci sırada olan, daha önce Meclisimizin görüşüp kabul ettiği ve Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından bir maddesi yeniden görüşülmek üzere geri gönderilen 5760 sayılı Kanun’un görüşülmesini öneriyoruz.

9’uncu sırada da, 15’inci sırada olan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Demiryolu Taşımacılığı Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı’nın görüşülmesini öneriyoruz.

Bu grup önerimiz bunları içeriyor.

Çalışma saatleri konusunda ise… Aslında, çalışma saatleri konusunda diğer gruplarla bir mutabakat sağlandığını söyleyebiliriz. İçerik konusunda oy birliği sağlanmadığı için doğal olarak bu konu da bu şekilde gündeme geldi. Bugün 15.00 ve 21.00 saatleri arasında Meclisimizin çalışmasının uygun olacağını düşünüyoruz. Çarşamba ve perşembe günleri ise 13.00-20.00 saatleri arasında Meclis çalışmalarının, Genel Kurul çalışmalarının devam etmesinin uygun olacağını düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, biraz önce Sayın Şandır’ın, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun verdiği önergeyle ilgili, içerik olarak bir önerisi vardı. O da şuydu: Bu önerdikleri, komisyonun -öyle anladım ben, eğer yanlış anlamadıysam- grubu bulunan partilerin birer temsilcisinin katılımıyla oluşmasına ilişkin, bir özel komisyon olarak… Eğer yanlış anlamadıysam öyle bir önerisi vardı.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet, birer ya da ikişer üye.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bunun bir hukuki sorun çıkarabileceğini düşünüyorum ben. Yani şöyle: İç Tüzük’ümüzde hangi komisyonların kurulabileceği, nasıl çalışacağı, yetkilerinin ne olduğu, nereye kadar bilgi isteyebilecekleri belirtilmiş. Dolayısıyla, tabii, önce böyle bir komisyon kurup kuramayacağımız konusu tartışılabilir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Geçmişte örneği var.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Böyle bir komisyon kurulmuş olsa bile kurulabilme imkânı olsa bile özellikle önerdiğiniz ya da tartışılan konu hakkında ayrıntılı bilgi alabilmesi noktasında sıkıntı yaşayabileceğini düşünüyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Vermezler mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Hayır, bakın neden? Nedeni şu Oktay Bey; nedeni, vermemek meselesi değil de nedeni, böyle bir komisyon mevzuatımızda yani Anayasa’mızda, İç Tüzük’ümüzde öngörülmediği için, yani oradan kaynaklanıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman sizin istediğinizi yapalım.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Sadece aklıma geldi. Yani, böyle bir komisyon kurulsa bile düşündüğünüz anlamda etkili, verimli bir çalışma yapamayabileceğini ben -böyle bir şey olabilir- düşünce olarak söylüyorum.

Arkadaşlarımız da aslında ifade ettiler; içerik olarak belki farklı, Sayın Sav’ın dinlendiği iddialarına ilişkin olarak kurulan komisyonla içerik belki tam örtüşmüyor ama aşağı yukarı konu aynı. Dolayısıyla, aynı konuda ya da benzer konuda aynı anda iki Meclis araştırması komisyonun kurulması Meclis çalışmalarının etkinliği açısından bence önerilmeyebilir. Yani, o komisyon çalışmalarını tamamladıktan sonra… Elbette, bu konularda, mutlaka öneriler olacaktır genel anlamda. Yani, elbette bu çalışmaları yaparken birtakım bulgular tespit eder ve ciddi anlamda bu konuda sıkıntıların olduğu ve bu konuda Meclisin üzerine gitmesi gerektiği konusunda bir önerisi ve kanaati hasıl olursa ve raporuna yansıtırsa elbette Meclisimiz bu konuyu değerlendirecek, gruplarımız değerlendirecek ve muhtemelen de düşündüğünüz anlamda, belki daha da kapsamlı, bütün gruplarımızın da katılımıyla böyle bir komisyon kurulabilecek. Ama şu an itibarıyla karşı çıktığımızdan değil ya da bu konuların araştırılması ve anayasal ve yasal sınırlara eğer varsa aykırılıkların çekilmesi noktasında bir itirazımızdan elbette kaynaklanmıyor. Sadece, şu anda bunu reddetmemizin nedeni budur ya da olumlu oy vermememizin AK Parti Grubu olarak nedeni budur. Aynı anda iki komisyon bize çok verimli, çok mantıklı gelmedi açıkçası. Yoksa, içerik olarak onların elbette araştırılması gerekebilir. Biz buna saygı duyuyoruz, katılıyoruz da. İnşallah, bu kurulan araştırma komisyonu çalışmalarından sonra muhtemelen bu konu yine gündeme gelecektir ve o zaman değerlendirmelerimizi yapacağız. Komisyon da böyle bir öneride bulunursa, biz de elbette, AK Parti olarak böyle bir komisyonun kurulmasına destek vereceğiz.

Ben, yüce Meclisten, AK Parti Grubunun bu önerisine destek olunacağını bekliyor, ümit ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli.

Öneri aleyhinde ilk söz, İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural’a aittir.

Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisinin, bugün, aslında, daha önce gündeminize gelip, bu kürsüden, ondan sonraki hafta beraber görüşürüz ve karar veririz dediğimiz araştırma önergemizi, verdiğimiz sözün üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna getirmiştik. Biraz önce maalesef, Sayın Grup Başkanvekilimizin ifade etmesine rağmen, bu önerge reddedildi.

Böyle bir önergeyi aslında hazırlarken, gerçekten, o zaman görüşmeleri yapan Sayın Beşir Atalay “Bu uygulamanın gözden geçirilmesi…”, “Daha geniş düşünelim.”, “Hodri meydan.”, “İyi bir komisyon kuralım.”, “Bütün boyutlarıyla değerlendirelim.”, “Sadece bu olayla sınırlı kalmasın, her boyutuyla değerlendirelim.” diye bu kürsüden söylemişti ve “Hodri meydan.” demişti “Bununla kalmayalım.” demişti. O zaman, hatırlarsanız, yine tartışmalar çıkmıştı. “Birleştirelim” demiştik, birleştirilmedi, “Gelecek hafta görüşelim” denmişti. Biz, gündem yoğun diye gündeme getirmedik. İktidar partisinin bu konuda bir değerlendirmesi umuduyla bekledik ama hodri meydanlar havada kaldı!

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu konunun üzerine gidilmesi konusunu getireceğiz, Danışma Kurulu kararıyla da getireceğiz dedik ama Sayın Grup Başkanvekilimizin orada gündeme getirmesine rağmen, her nedense, burada söylenen sözler havada kalıyor. Bundan üzüntülü olduğumuzu ifade etmek isterim.

Gerçekten, burada, eğer “Bir komisyon kuralım, daha geniş bir şekilde araştıralım” diye söyleniyorsa, yapılacak işler vardır.

İki komisyon kurmaya da gerek yoktur. Bugün bir araştırma açılması ve bunun da, Meclisin kabul ettiği bu araştırma komisyonunun da diğer komisyonla birlikte çalışmasının kararını alabiliriz. Eğer istiyorsak, çözüm yolu vardır. Bu irade bu çözüm yolunu da temin edebilir, ama anlaşılıyor ki bu mesele iki parti arasındaki tahterevalli siyasetinin eksenindeki gerilimin bir parçası olarak kullanılıyor. Bu oyun doğru bir oyun değil. O bakımdan gündeme getirdik, reddedildi, doğrusu üzüntülüyüz. Çünkü bunun sözleri verildi burada, meydan okumalar yapıldı. Meydan okumalar yapılmasına rağmen, Hükûmetimizin bu konuda bir araştırma ihtiyacı olmasına rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu kapsamda bir araştırmanın yapılması yolundaki bir önerimizin maalesef reddedilmiş olmasını bundan sonraki çalışmalarımız açısından gerçekten üzüntü verici buluyorum.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, bugün huzurlarınıza, tabii, AKP’nin getirdiği öneri... Bu öneriyle her şeyden önce, Elektrik Piyasası Kanunu bir temel kanun hâline getiriliyor.

Değerli arkadaşlarım, “Elektrik Piyasası Kanunu” değil, bu “Elektrik Piyasası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı.” Niye temel kanun? Çok madde var.

Değerli arkadaşlarım, eğer çok madde var diye İç Tüzük’ün 91’inci maddesinde yer almış, temel kanun özelliğini ihtiva etmeyen ve bu yönüyle toplum hayatını kapsamlı bir değişikliğe uğratmayan bu hususlarla ilgili çabuk görüşülsün diye bir kanunu temel kanun kabul etmek gerçekten doğru değil. Bu konuda uzlaşabiliriz. Çoğunluk iradesiyle bu kanunu temel kanun kabul ettik mi iki madde hâlinde görüşeceğiz değerli arkadaşlarım, otuz maddeyi iki madde hâlinde görüşeceğiz. Onun yerine, parti grupları arasında anlaşma yapılır, “Evet, böyle. Bizim talebimiz budur. Onun yerine daha uygun bir görüşme metodunu belirleyelim hep birlikte.” denir, biz de buna katkı sağlardık. Ama çoğunluk iradesini İç Tüzük’ün maddelerini ihlal edercesine, yok sayarcasına, muhalefetin sözünü kısarcasına kullanmak ne derece demokratiktir? Yani bu Mecliste muhalefetin sesini kesmenin, kısmanın demokrasiyle ne alakası var, milletle ne alakası var, millî iradeyle ne alakası var bunun? Nerede? Milletin bu kadar oy verdiği kesimin sözünü kısmak için bunları kullanmak… Bunlar doğru yöntemler değil.

Bakın, Meclis çalışmalarıyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanı bizi çağırdı, Meclis çalışmalarının normalleştirilmesi gerektiğini söyledik. Bu gerilim çıkmasın… Bunun yolu nedir? İç Tüzük’e uygun bir yönetimdir değerli arkadaşlarım. Ama, İç Tüzük’e uygun bir yönetim gerçekleştirmeyip, burada grup önerisini getir, bu temel kanundur de, yap!

Değerli arkadaşlarım, bu, normalleşme değil. Bu, gerçekten demokrasinin yerleşmesi ve özellikle muhalefetin düşünce ve ifade hürriyetini burada kullanabilmesini engellemek çabasıdır. İşte o engelleme çabalarından biri de değerli arkadaşlarım denetim konularıdır. Bakın, bugün 118 birleşim yapıyoruz 23’üncü Dönemde. 116 birleşimde, değerli arkadaşlarım yaklaşık altıyüz seksen beş saat yirmi iki dakika çalışmışız. 685 saat 22 dakika! Geçen birleşimi de koyarsak, yaklaşık 700 saat. 700 saat içerisinde sözlü sorular ne kadar biliyor musunuz; 16 saat! 16 saat!

Değerli arkadaşlarım, Anayasa’mız denetim konularıyla ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim yollarıyla ilgili, belirlemiş. Anayasa’da muhalefete verilen denetimi kullanma hakkını, Meclis araştırması önergelerinin konuşulmasını temin edecek salı günlerini yok saymak, doğrudan doğruya millî iradeye ve bu millî iradeyi temsil eden milletvekillerinin haklarına tecavüzdür. Sürekli olarak…

Değerli arkadaşlarım, Anayasa’da yazıyor; bu denetim hakkını kullanamazsak biz, bize oy veren seçmenlerin, tüm toplumun sorunları konusunda Meclis araştırması önergelerini konuşamazsak, sözlü soruları konuşamazsak, Anayasa’mıza göre bu denetim yolunu kullanmayan Meclisin ne derecede demokratik olduğu tartışılır. Onun için bunları kısmak doğru değildir. Denetim mekanizması kullanılmalıdır. Bu kullanmayı engellemek, doğrudan doğruya Anayasa ihlalidir.

İç Tüzük’ümüze göre… Bakın size dağıtılan gündemin ilk sayfasında “Danışma Kurulu Önerisi” diyor. Danışma Kurulu önerisi diyor ki: “Salı günlerinin denetim konularına ayrılması.” diyor. Ama her hafta -karşınıza salı günleri denetim görüşülmeyip- ya sözlü sorular yok ya da tümüyle kanun tasarı ve tekliflerine ayırıyoruz. Böyle bir Meclis yönetimi nasıl normal olabilir? Elinizi vicdanınıza koyun!

Yani Parlamento demek, Meclis demek, çoğunluk iradesiyle muhalefeti yok etme, sözünü kesme iradesi değildir değerli arkadaşlar. Bununla ilgili, böyle bir normalleşmeyi sağlamanın gerekli olduğunu biz şahsen düşünüyoruz. Onun için burada araştırma komisyonu kuruyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de işsizlik arttı, istihdam oranı düştü, iş gücüne katılım oranı azaldı ve gündemin ilk kısımlarında işsizlik sorunlarıyla ilgili araştırma önergesi var. Niye görüşmüyoruz? Görüşelim. Komisyon kurup kurmamak önemli değil ama Türkiye’nin gündeminde olan bir sorunla ilgili bunların hepsinin gündemdeki sırasına göre konuşulması lazım.

O bakımdan AKP’nin grup önerisi, doğrudan doğruya Anayasa’nın Türkiye Büyük Millet Meclisine yüklediği denetim yolunu yok etmeye yönelik, kullanılmamasını temin etmeye yönelik, İç Tüzük’ten kaynaklanan bir hakkını âdeta çoğunluk iradesiyle yok etmeye yönelik bir anlayıştır.

Nasıl yok sayılabilir? Yani siz kendi iradenizle Anayasa’da ve İç Tüzük’te bana verilen bir hakkı nasıl yok sayarsınız? O zaman başkaları da gider, topyekûn, Türkiye Büyük Millet Meclisinin aldığı, bu iradenin aldığı kararları tartışma hâline dönüştürür. Önce kendi içimizdeki tartışmayı doğrusu hakka, hukuka, Anayasa ve İç Tüzük’e göre sağlıklı bir şekilde tamamlamalı ve buna göre kullanmalıyız.

O bakımdan böyle bir husus, denetimi yok eden, muhalefetin sesini, denetim konularının sesini, sözlü sorularımızı… Çarşamba günü değil, bugün, birazdan, sözlü sorulara cevap verilecek, 118 birleşimde 17 saat olacak arkadaşlar; 700 saatte 17 saate çıkartmış olacağız.

Böyle bir Meclis çalışması normal bir Meclis çalışması değildir, normalleşmiş bir Meclis çalışması değildir. Sürekli olarak, her hafta Danışma Kuruluyla bu Meclisin normal çalışmasının dışına götürmek, istisnai çalışmaları normal çalışma hâline dönüştürür. Böyle bir Meclis çalışması gerçekten sağlıklı olmaz ve milletvekillerimizin üzerindeki stresten tutun çalışma saatlerini ve bunlara hazırlanmayla ilgili hususları dikkate aldığımız zaman, Sayın Meclis Başkanımıza da bizim önerimiz, çalışmaların normalleştirilmesidir değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

OKTAY VURAL (Devamla) – Dolayısıyla, çoğunluk iradesine oy veren, çoğunluk iradesini oluşturan milletimizin iradesi ne kadar mukaddes ise bize de destek veren milletimizin iradesi de o kadar mukaddestir, ona saygı gösterilmek zorundadır, onun sözüne ve hakkına saygı gösterilmesi gereklidir. Muhalefetin olmadığı bir Meclisi demokrasinin, âdeta millî iradenin oluştuğu bir meclis olarak ifade etmek de giderek zorlaşır. O bakımdan, AKP grup önerisinin, hem Anayasa’mızda hem Meclis İç Tüzüğü’müzde öngörülen kuralları aşındırdığını düşünüyoruz.

Bu bakımdan, AKP grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağımızı ifade ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Öneri aleyhinde ikinci söz Aydın Milletvekili Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Kumcuoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Grubunun bu haftaki çalışmalarımız konusundaki önerisinin aleyhinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu çatı, eğer siyasetin Kâbe’si değil ise Kudüs’üdür. Bu çatı altında laubali olmaya hakkımız yok. Bu çatı altında tutarsız olmaya hakkımız yok. Bu çatı altında “Ben bildiğimi okurum.” demeye hakkımız yok. Bu çatının temsil ettiği manevi kimliğin ve kişiliğin Türk milletinin gözünde küçük düşürülmesine kimsenin hakkı yok.

Şimdi, dikkatle bakalım, yaptığımız işin neresi yanlış, neresi doğru diye. Sayın Oktay Vural, buradan, bu Meclis içinde yapılan bu yanlışlığın ayrıntılı bir tenkidini yaptı. Ama meseleyi bunun ötesine taşıdığımız vakit ortaya çıkan manzara şu: AKP Hükûmeti olarak, AKP İktidarı olarak olaylara uzun vadeli bakamıyorsunuz. Bırakın olaya senelik, üç beş senelik bakmayı, haftalık bakamıyorsunuz! Pazartesi günü geliyor, Danışma Kurulunu topluyorsunuz, belli bir konu üzerinde mutabakata varıyorsunuz, ertesi günü buraya geliyorsunuz farklı bir öneriyle “Efendim, biz vazgeçtik, öyle yapmayalım, böyle yapalım.” diyorsunuz.

Bu Meclis tarihinde görülmemiş olaylar yaşıyoruz. Nedir o? Bir kanunu getiriyorsunuz -30 maddelik bir kanun- 1’inci madde, 2’nci madde, 3’üncü madde, 5’inci madde, konuşuyorsunuz, bir ara veriyor Başkan, aradan sonra diyorsunuz ki: “Biz bundan vazgeçtik, öbür kanunu öne alıyoruz.” Tamam, onu konuşmaya devam ediyorsunuz. 10 madde ondan konuşuyorsunuz, sonra vazgeçiyorsunuz ve başka kanuna devam ediyorsunuz! Bu, şu demektir: Önünüzü göremiyorsunuz. Ha, eğer bu sadece “Mecliste biz ekseriyetiz, paşa gönlümüz öyle istiyor, öyle yaparız.” diye düşünüyorsanız… Ha “Ben yaptım oldu, ben abdestsiz namaz kıldım, oldu.” diyebilirsiniz. Ama bu, sadece bu çatıya münhasır kalmıyor, bu çatının ötesine çıkıyor, devlet yönetiminde de aynı tutarsızlıkla karşı karşıya kalıyoruz. Maalesef bunu Hükûmetin genel yönetime yaklaşımında da hissediyoruz.

Bakalım: Geçenlerde Hükûmet Türkiye Büyük Millet Meclisine 6183 sayılı amme alacaklarının tahsiliyle ilgili bir tasarı sevk etti. Tasarı geldi komisyonun huzuruna 6-7 madde, çıktı komisyondan 26 madde! Geldi 6-7 esas, 1 geçici maddeyle; çıktı 26 esas, 8 geçici maddeyle. Şimdi, Hükûmet de ne yaptığını bilmiyor. Allah için, yani bir kanun tasarısı hazırlıyorsunuz, yazıyorsunuz, çiziyorsunuz Meclisin huzuruna getiriyorsunuz sonra komisyonda elinize alıyorsunuz baltayı veya malayı yepyeni bir tasarı oluşturuyorsunuz. Ha, o yetmiyor bir de bunun tersini yapıyorsunuz. Hükûmet geçenlerde kocaman bir tasarı sevk etti Plan ve Bütçe Komisyonunun huzuruna, mahallî idarelerin gelir yapısını düzeltmek üzere. Geldi tasarı komisyonun huzuruna 20-30 madde, çıktı komisyondan 2-3 madde! Ne yaptığını bilen bir Hükûmet, ne yaptığını bilen bir iktidar böyle tasarılar sevk eder, ondan sonra komisyonda -vur abalıya- bu kadar köklü değişiklikler yapar mı? Sonra, siz Hükûmetsiniz; siz doğru idareyi, rahat idareyi istikrarlı bir zemin üzerine oturtmak durumundasınız. Normalleştirme sizin görevinizdir, istikrarı temin etmek sizin görevinizdir. Bizim muhalefet olarak pozisyonumuz mümkün olduğu kadar karşı çıkmaktır ama bunu da yapmıyoruz, size yardımcı olmaya çalışıyoruz, ondan sonra ama bir bakıyorsunuz sanki muhalefetle vardığınız mutabakatlar hiçbir mana ifade etmiyor gibi, Sayın Oktay Vural’ın burada ifade ettiği gibi “Biz vazgeçtik.” diyorsunuz. Sayın Grup Başkanı da gelip burada uzun uzun izah ediyor. Efendim, siyasette, ticarette, yaşamın her boyutunda sözüne sadık kalmamak ayıptır.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Bakan, biz söz vermedik. Sadece, yetkili kurullarımızda tartışacağımızı söyledik; arkadaşlar burada.

Yalnız, lütfen düzeltin sözünüzü, biz söz vermedik.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Yok efendim.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Sayın Vural, söz verdik mi efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Hükûmetin

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yetkili kurullarda görüşeceğiz ve öyle… Lütfen, yanlış şey yapmayın. Düzeltin lütfen Sayın Kumcuoğlu; öyle bir şey yok.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Neyse.

BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, lütfen devam ediniz.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Bakın, söz verdiğiniz ve yapmadığınız hâller de var.

Şimdi, normalleşme istiyorsanız “Bu memlekette huzur içinde bir iktidar olmak, hükûmet etmek istiyoruz bazıları buna mâni oluyor.” diyorsanız, önce kendiniz huzursuzluk yaratmayacaksınız. Yapmış olduğunuz kanun tasarılarıyla, yapmış olduğunuz işlemlerle sürekli olarak karşı tarafı tahrik ediyorsunuz, huzursuz ediyorsunuz, üzüyorsunuz.

Şimdi, Sayın Vural burada “Biz üzülüyoruz.” dedi. Biz sadece üzülmüyoruz, müsaade ederseniz, kızıyoruz da. Ne o yani, Türkiye’de başbakanların kızma, öfkelenme hakkı var da bizim yok mu? (MHP ve CHP sıralardan alkışlar)

Siz seçilerek geldiyseniz biz de seçilerek geldik ve mevcut sisteme göre, siz, daha az oy oranıyla daha fazla milletvekili, biz, daha yüksek oranla daha az milletvekili seçilerek geldik. Mağdur pozisyonunda olan biziz, siz değilsiniz, ama ona rağmen…

AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Tabii, tabii...

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Evet, ona rağmen, kalkıyorsunuz, huzuru bozmak için ne lazımsa yapıyorsunuz.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – 1, 10’dan büyüktür.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – 1, 10’dan büyüktür.

BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, Genel Kurula hitap edin.

Sayın milletvekilleri, lütfen!

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Tabii, Allah herkesten büyüktür ve tektir. (MHP sıralarından alkışlar) 1, milyondan da büyüktür, milyardan da büyüktür.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Bunu alkışlarız.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Alkışlayın, niye alkışlamıyorsunuz? (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bakın beyefendiler, sıkıntımız ne: Sıkıntımız, güven sorunu. Bu yapmış olduğunuz değişikliklerle, bu “Ben yaptım, oldu.” tavırlarıyla sürekli olarak, sadece bu çatı altındaki muhalefetin değil Türk milletinin de güvenini yitiriyorsunuz, hatta dış çevrelerin güvenini yitiriyorsunuz. Kapatma davası konusunda, bundan bir veya iki ay öncesi hava var mı Avrupa’da? Hani, o esenler, yağanlar? Seslerini kestiler ve tavırlarını değiştirdiler, “Türkiye’de demokrasi kadar laiklik de önemlidir.” dedirttiniz adamlara. Niye? Belli bir noktada güven sorununa, güven zafiyetine yol açıyorsunuz.

Lütfen, en azından, bu çatı altında birbirimize olan güvenimizi yitirmeden, bu millete olan hizmet aşkımızdan fedakârlık etmeden ve de mümkün olduğu kadar verimli bir şekilde sonuç almaya çalışalım. Bakın, saat kaç oldu? Saat altı oldu, biz hâlâ işin esasına giremiyoruz.

Şimdi, sözlü soruları konuşturtmuyorsunuz bize. “Efendim, Meclis araştırması açalım…” Açtırtmıyorsunuz. Niye? “Biz çoğunluğuz, yaparız...” Tamam, siz bütün radyoları kontrolünüze alın, bütün basın organlarını, gazeteleri kontrolünüze alın; biz gideriz, teke tek, bu millete derdimizi anlatırız, ondan şüpheniz olmasın. Tamam, biz buna alışkın bir topluluğuz, buna alışkın bir kitleyiz. Biz, basın yoluyla kestiğiniz imkânları, sözlü ve görüntülü basın yoluyla koyduğunuz engelleri teker teker aşar, bu millete gider, teker teker derdimizi anlatırız, ondan hiç şüpheniz olmasın. Netice itibarıyla da önümüzdeki erken veya geç bir seçimde bunun semeresini de alırız.

Size düşen, devleti idare etme konusunda zemini yumuşatmak, uyumluluğu sağlamak, muhalefete, sadece muhalefet oldukları için değil, en az sizin kadar da geniş halk kitlelerinin oylarıyla buraya geldiklerini bilerek ve inanarak saygı duymanızdır. Eğer biz size güvenirsek, bunu sağlarsanız, gerekli saygıyı bize gösterirseniz bu Meclis mucizeler yaratır. Aksi takdirde, işte, bugün olduğu gibi havanda su döversiniz, Hükûmet olarak hedefinize ulaşmakta zorlanırsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Onun için, bu görüş ve düşüncelerimin muhalefet kanadında da iktidar kanadında da dikkatle dinleneceğinden ve samimiyetle değerlendirileceğinden emin olarak hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kumcuoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.58

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grup önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Amasya İline Bağlı Ezinepazar Adlı İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/169) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/62)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/169 Esas sayılı Amasya İline Bağlı Ezinepazar Adlı İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifim 45 gün içerisinde görüşülmediği için TBMM İç tüzüğünün 37. maddesi gereğince doğrudan TBMM Genel Kurulu gündemine alınmasını,

Arz ederim. 07.05.2008

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gene çok büyük bir uğultu var, lütfen sükûneti sağlayalım.

Teklif sahibi Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru, buyurun.

Süreniz beş dakika.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Amasya İline Bağlı Ezinepazar Adlı İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklif’im ilgili komisyonlarda süresi içerisinde görüşülmediği için, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre teklifimin doğrudan Genel Kurul gündemine alınması için söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi şahsım ve grubumuz adına saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken, Avrupa Futbol Şampiyonası’nda çeyrek finale yükselen Futbol Millî Takımı’mızı tebrik eder, başarılarının devamını dilerim. Ayrıca, geçen hafta içerisinde kaybettiğimiz, Türk dünyasının ünlü yazarı Cengiz Aytmatov’a Cenabı Allah’tan rahmet diliyorum.

Sayın milletvekilleri, hızlı bir iktisadi, sosyal ve kültürel gelişmelerin yaşandığı ülkemizde sunulacak olan kamu hizmetlerinin vatandaşımıza en yakın noktada sunulabilmesi için, iktisadi ve sosyal yönden gelişme göstermiş olan kasabaların ilçe olmasında yarar görülmektedir. Kamu hizmetlerinin ülke düzeyinde verimli ve etkili bir şekilde görülebilmesi amacıyla mülki taksimatın zaman içerisinde şartlara uygun hâle getirilmesi zorunluluk arz etmektedir. Nitekim yüce Meclisimiz bu anlamda, yakın geçmişte bu yönde birçok kanuni düzenleme de gerçekleştirmiştir.

İlçe olmasını istediğimiz kasabamız Ezinepazar bulunduğu bölgeye göre merkezî konumdadır. Orta Karadeniz Bölgesi’nin en güzel yerleşim yerlerinden birinde bulunmaktadır. Ezinepazar beldemiz Amasya merkeze 40 kilometre mesafede olup çevresinde iki belde ve otuz üç köy mevcuttur.

Ezinepazar Selçuklu döneminden itibaren tarihî yönden zengin olup İpek Yolu hanlarıyla ünlü, önemli bir yerleşim merkezidir. 1970 yılına kadar nahiye olarak hizmet vermiş, şu anda belde olarak hizmet vermektedir. Tokat-Amasya devlet kara yolu üzerinde bulunan Ezinepazar, Tokat Turhal ilçesine de 40 kilometre mesafededir. Ezinepazar beldesinin ilçe olması hâlinde merkez ile birlikte otuz dört yerleşim yerinde bulunan toplam 20 bin vatandaşımıza kamu hizmetlerinin götürülmesi daha verimli ve etkili olarak sunulacaktır.

Ezinepazar’da belediye teşkilatı mevcuttur. Kasabamızın içme suyu, kanalizasyon, elektrik gibi idari yönden tüm altyapı hizmetleri de beraberinde mevcuttur.

Sağlık hizmetleri yönüyle Ezinepazar: Uygur ve Aydınca’da olmak üzere üç adet sağlık ocağı bulunmaktadır. Ancak bu sağlık ocakları ve 112 Acil istasyonu mesai saati sorası hizmet vermediklerinden halkımız bu hususta da büyük sıkıntı çekmektedir. Ezinepazar’ın ilçe yapılması durumunda, yapılacak olan hastane ile bu bölgede yaşayan insanlarımız hastaneye gitmek için 40 kilometre yol katetmeyeceklerdir.

Yalnızca Ezinepazar’ın şehir merkezlerine 40 kilometre olan mesafesini dikkate almayalım. Köylerimizin de şehir merkezlerine olan uzaklıklarını dikkate almak gerekmektedir. Bu bölgede il merkezine 90 kilometre mesafede olan yerleşim birimleri mevcuttur. Bu köylerde yaşayan insanlarımızın hizmetlerden daha iyi yararlanması ve yakın zamanda kapatılmış olan iki adet belediyelik beldeye de hizmetlerin daha iyi götürülebilmesi için Ezinepazar’ın ilçe yapılması yerinde olacaktır kanaatindeyiz.

Mevcut nüfus, eğitim ve öğretim potansiyeli de dikkate alınarak Amasya ilinde “Ezinepazar” adıyla bir ilçe kurulması gerekli görülmüş ve bu amaçla da bu kanun teklifimiz tarafımızdan hazırlanmıştır.

Ezinepazarlılar çok çalışkan insanlardır. Amasya, halkı çok çalışkan insanların olduğu bir yerdir. Amasya, tarihî kentlerin içerisinde şehzade kenti olarak bilinmektedir. Bu beldemiz, kasaba halkı yıllardan beri de ilçe özlemini taşımaktadırlar. Çalışkan, başarılı Belediye Başkanları Sefer Bey, halkının temsilcisi olarak bu beldenin, kasabanın ilçe olmasıyla ilgili olarak çok yoğun bir çalışma sarf etmektedir. Bu bölge insanlarının, sadece Sefer Bey değil tüm etrafındaki insanların da, özellikle köylü vatandaşlarımızın da bu bölgenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde işte, iyice değerlendirilip ilçe olmasını beklemiş olduklarını görüyoruz. O insanların taleplerine cevap vermek mecburiyetindeyiz çünkü yıllardan beri özlemlerini çalışkanlıklarıyla göstermişlerdir. Bu özlemlerini giderebilirsek ve buranın eğer ilçe yapma durumu, inşallah, Türkiye Büyük Millet Meclisinin vereceği bu kararla gerçekleştirilebilirse ben inanıyorum ki o insanlar büyük bir mutluluk içerisinde olacaklardır.

Teklifimize destek verilmesini bu yönden bekliyoruz. Genel Kurulumuzun da bu yönlü olumlu oy vereceğine ben inanmak istiyorum ve yüce Meclisimizi de bu duygu ve düşüncelerle saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Teklif üzerinde Amasya Milletvekili Sayın Hüseyin Ünsal.

Buyurun Sayın Ünsal. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Amasya iline bağlı Ezinepazar adlı ilçe kurulması hakkında kanun teklifi üzerinde, daha doğrusu, gündeme alınması üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Saygıdeğer Başkan, sayın milletvekilleri; Anayasa’nın 126’ncı maddesinde “Türkiye, merkezî idare kuruluşu bakımından, coğrafya durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetleri gereklerine göre, illere; iller de diğer kademeli bölümlere ayrılır.” hükmü vardır. 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 1’inci ve 2’nci maddeleri de ilçelerin kuruluş usul ve esaslarını belirler.

Gündeme alınması istenilen konunun yasal olarak hem Anayasa’ya hem de İl İdaresi Kanunu’na uygunluğu söz konusudur. Yani burada bir problem yoktur, problem olmasıyla ilgili herhangi bir konu da yoktur.

Teklif edilen bölgenin ilçeye, yani bir mülki sınıra ihtiyacı vardır. Ezinepazar, Amasya il merkezine 40 kilometre mesafede, Tokat-Amasya il sınırı arasında -Tokat ile Amasya arasındaki mesafe 80 kilometre- tam ortada bulunan bir yerdedir ve Amasya’nın güney ve güneydoğu coğrafyasında geniş bir yerleşim alanına ihtiyaç vardır, burada da bir ilçe kurulması gereklidir. Ezinepazar da buraya uygun bir yerdir ve hizmetlerin bölgeye etkinlik sağlayacağı, hizmetlerin belirli bir şekilde ve daha düzenli gerçekleşmesi bölge halkına da huzur ve mutluluk getireceği ortada bir gerçektir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Amasya merkezde yedi tane ilçemiz vardır, bu sekizinci ilçe olacaktır eğer teklif gündeme alınırsa ve kabul edilirse. Amasya coğrafyası incelendiğinde, güney ve güneydoğu hattında da Ezinepazar’ın eklenmesiyle ilgili, bir bütünlük için de ilçeye ihtiyaç vardır.

Ezinepazar, Amasya-Tokat devlet karayolu üzerinde, tarihî İpek Yolu üzerinde olan, devlet otoritesi ve sunulması gereken hizmetler açısından ilçe olmayı hak etmiş bir yerdir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak da sizin zaten Ezinepazar’lılara da borcunuz vardır. Bu bölgede kurulması gereken yerde yaklaşık otuz dört tane yerleşim yeri, köy ve belediyelik vardır ve buralarda alınan oylar da incelendiğinde, ilçe merkezinde, olması gereken yerin ilçe merkezinde zaten Adalet ve Kalkınma Partisinin aldığı oylar incelendiğinde 1.332 tane oyun 934 tanesi AKP’ye aittir. Dolayısıyla, bunu sizin bir borcunuz olarak düşünmek durumundasınız.

Ayrıca, bu bölgede yine Aydınca ve Uygur belediyelikleri son çıkan Kanun nedeniyle kapatılmış noktadadır. Dolayısıyla burada kamu düzenini ve kentsel anlayışı sergilemek anlamında bölgede bir ilçe kurulması gerekli olmaktadır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; elimdeki dosyada kurulması düşünülen ilçede otuz dört tane köyün yerleşim biriminin de şu anda muhtarlarının desteği mevcuttur. Burada özel bir durum daha vardır: Bölge hem Alevi hem de Sünni nüfusun yan yana yaşadığı, yıllardır dost ve kardeşlik içerisinde yaşadığı bir yerdir. Dolayısıyla kamu düzeni burada çok kolay bir şekilde tesis edilecektir.

Bu anlayış içerisinde Tüzük’ün 37’nci maddesi gereğince Ezinepazar’ın ilçe olması için kanun teklifinin gündeme alınmasını arz ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünsal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VIII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- (10/3, 8, 12, 28, 31, 33, 38, 42, 47, 56, 59, 62, 64, 65, 68, 71, 84, 87, 89, 98, 101, 119, 145, 146) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN – Ülkemizde yaşanan çevre sorunlarının araştırılarak sürdürülebilir çevre politikası için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Genel Kurulun 6/5/2008 tarihli 99’uncu Birleşiminde kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi listeyi okutup oylarınıza sunacağım:

AK Parti (13)

Mehmet Erdoğan                                      Adıyaman

Zekeriya Aslan                                         Afyonkarahisar

Mehmet Hanifi Alır                                  Ağrı

İlknur İnceöz                                            Aksaray

Mithat Ekici                                              Denizli

Özlem Müftüoğlu                                     Gaziantep

Haydar Kemal Kurt                                  Isparta

Mahmut Esat Güven                                 Kars

Recep Yıldırım                                         Sakarya

Birnur Şahinoğlu                                      Samsun

Çağla Aktemur Özyavuz                          Şanlıurfa

Nuri Uslu                                                 Uşak

Kayhan Türkmenoğlu                               Van

CHP (4)

Şevket Köse                                             Adıyaman

Muhammet Rıza Yalçınkaya                     Bartın

Hikmet Erenkaya                                      Kocaeli

Rasim Çakır                                              Edirne

MHP (3)

Abdülkadir Akcan                                    Afyonkarahisar

Mustafa Kemal Cengiz                             Çanakkale

Mehmet Akif Paksoy                               Kahramanmaraş

DTP (1)

Mehmet Nezir Karabaş                             Bitlis

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 17/6/2008 Salı günü (bugün) saat 18.35’te Halkla İlişkiler Binası, B Blok, 2’nci Kat, 4’üncü Banko’da bulunan Meclis araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekranda ilan edilmiştir.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, yurt dışı seyahatlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/239)

BAŞKAN – Soruyu cevaplandıracak sayın bakan? Yok.

Ertelenmiştir.

2.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bir vakfın İstanbul’da yaptığı bir toplantıya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan sözlü soru önergesi (6/244) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı

3.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Alanya Kalesindeki tarihi mescidin onarımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan sözlü soru önergesi (6/290) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı

4.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, gıda bankacılığı amacıyla kurulan vakıflara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan sözlü soru önergesi (6/431) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı

5.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Vakıflar Kanunu kapsamında iade edilecek taşınmazlara ve tazminat ödeneceği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan sözlü soru önergesi (6/521) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı

6.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, bir bedesten ve kervansarayın restorasyonuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan sözlü soru önergesi (6/564) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı

7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, pirinçte gümrük vergisinin düşürüleceği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dan sözlü soru önergesi (6/644) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Hayati Yazıcı, gündemin sözlü sorular kısmının 2, 13, 95, 169, 206 ve 277’inci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Şimdi, bu soruları sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Hayati Yazıcı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                                Gaziantep

Ülkemizin 12-13 Kasımda İsrail-Filistin görüşmelerine ev sahipliği yapması, yerli ve yabancı basında “Barıştıran Ülke” olarak yer aldı,

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki her iki Devlet Başkanının konuşmaları da olumlu iz bıraktı.

1. Bu olumlu gelişmelerin üzerinden üç gün bile geçmeden İstanbul’da gerçekleştirilen “Uluslararası Kudüs Buluşması” olumlu havayı maalesef sildi.

Bu toplantıyı düzenleyen Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı ne zaman kurulmuştur? Kurucuları arasında şu anda Bakan ve Milletvekili olan kimse var mıdır?

2. Üst kurul olarak bulunan bu vakfın bünyesinde üye olan kaç vakıf vardır? Üye olan vakıfların kurucuları arasında Bakan, Milletvekili görevinde olan kaç kişi vardır? (Örneğin; Birlik Vakfı)

3. Hizbullah’tan Hamas’a kadar terör örgütlerinin temsil edildiği, cihat çağrılarının yapıldığı “Kudüs Buluşması” adlı feshane skandalı toplantısını düzenleyen Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı hakkında yasal soruşturma açmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Hayati Yazıcı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Tayfur Süner

                                                                                                                  Antalya

Alaattin Keykubat’ın 1230 yılında ilk kale komutanı Akşebe Sultan için yaptırdığı, Alanya Kalesi’nde bulunan Akşebe Sultan Mescidi’nin yıkık minaresi 10 yıldır atıl durumda beklemektedir. Alanya Çevre Koruma ve Dayanışma Derneği tarafından 10 yıl önce minarenin onarımı için Antalya Vakıflar İl Müdürlüğü’ne müracaat edilmiş, ancak olumlu bir yanıt alınamamıştır.

Soru 1: Yıkık minarenin yapımı için Bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta mıdır?

Soru 2: Turizmin yoğun olarak yapıldığı bu yörede böyle tarihi bir mescidin minaresinin 10 yıldır yıkık bir şekilde beklemesinin mantıklı bir açıklaması var mıdır?

Soru 3: Antalya Vakıflar İl Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada 2003’de mescitte basit bir onarım yapıldığı, bunun dışında ise onarım konusunda bir çalışma olmadığı belirtilmiştir. Bu minarenin yapımı için daha ne kadar beklenecektir?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, 1’inci sırada benim sorum vardı, onu okutacaktınız “Hükûmet yok diye ertelenmiştir” diyecektiniz. O yapılmadı.

BAŞKAN – Sayın Genç, okudum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Çünkü ikinci defa ertelendi, konuşma hakkım var.

BAŞKAN – Sayın Genç, bakın, okuttum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben buradaydım, duymadım efendim.

BAŞKAN – …ve ilgili bakan yoktu, erteledik.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, mesele yok. Ben onu duymadım da onun için söyledim efendim.

BAŞKAN – Diğer soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Hayati Yazıcı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                                Gaziantep

Fakirlere yardım amacıyla kurulan vakıf ve derneklerin son zamanlarda çoğaldığı, bayram öncesi yapılan yoğun televizyon reklamlarından anlaşılmaktadır.

1. Gelir Vergisi Kanununun 40/10 Maddesine göre “Fakirlere yardım amacıyla Gıda Bankacılığı Faaliyetinde Bulunan Dernek ve Vakıflara, Maliye Bakanlığınca Belirlenen Usul ve Esaslar Çerçevesinde, Bağışlanan Gıda, Temizlik, Giyecek ve Yakacak Maddelerinin Maliyet Bedelinin Tamamı” beyanname veren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerince gider olarak indirilebiliyor. (GVK 5035 ve 5281 sayılı yasa, Madde 40/10, 89/6)

Yapılan bağışlar KDV’den de müstesna tutuluyor. (KDV Kanunu Md.17)

Bu düzenlemeden sonra, tüzüğünde “Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunacağının” yazılı olduğu kaç adet vakıf kurulmuştur?

Kurulan bu vakıfların, isimleri ve kuruluş tarihleri nedir?

Yeni kurulacak ve tüzüğünde gıda bankacılığı yapacağı belirlenen Vakıflar da bu düzenlemeden faydalanacak mıdır?

2. Bu vakıflardan yurt içi ve yurt dışında adli ve idari soruşturma geçirenler var mıdır? Tutuklanan yönetici ve kurucu üye var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

5537 sayılı Vakıflar Yasasına ilişkin sorumun Vakıflardan sorumlu Devlet Bakanı Sayın Hayati Yazıcı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                       Mehmet Akif Paksoy

                                                                                                           Kahramanmaraş

1- Büyük kamu oyu muhalefetine rağmen hükümetinizce AB uyum yasaları çerçevesinde TBMM’den geçirilen Vakıflar Yasası kapsamında; Türkiye’deki azınlık cemaatlerinin taşınmazlarının, 1974 yılındaki Yargıtay kararıyla, 28’inin Vakıflar Genel Müdürlüğüne, 114’ünün de Hazine’ye devredildiğine, yasayla bu malların iadesi için 18 aylık bir süre öngörüldüğüne ve bu konuda tazminatın da gündeme gelebileceğine ilişkin basında bir kısmı şahsınıza atfen haberler yer almıştır.

Bu yasayla iade edilecek vakıf taşınmazları hangileridir? Bu taşınmazlar hangi illerimizde bulunmaktadır. Tahmini bedelleri ne kadardır? Toplam 142 taşınmaz dışında hazineye devredilen başka taşınmaz var mıdır? Varsa bunlar da iade edilecek midir? Bu yasa kapsamında doğu ve güneydoğu bölgesinde azınlık vakıflarına iade edilecek taşınmaz var mıdır? Varsa hangileridir?

2- Bu yasa ile tazminat ödenmesinin gündeme gelebileceğine ilişkin ifadeler bizzat şahsınıza atfen basında yer almıştır. Tazminat gündeme gelecekse bu konuda bir çalışma yapılmış mıdır? Yapılmışsa bunun bedeli tahmini olarak kaç YTL olarak öngörülmektedir.

3. Bu yasa kapsamında ödenecek olan tazminat sonuçta Türkiye Cumhuriyeti’nin bütçesinden çıkacağından, bu konuda bir sorumluluk duymakta mısınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Hayati Yazıcı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                       Mehmet Akif Paksoy

                                                                                                           Kahramanmaraş

Pirinçte halen % 45 olan Gümrük Vergisinin 0 (sıfır) veya % 10’a düşürüleceği ve Akdeniz sularında bekleyen gemilerdeki pirincin 0 veya % 10 Gümrük vergisiyle millileştirilmek suretiyle piyasaya sürüleceği söylenmektedir.

Pirinçte Gümrük Vergisinin % 45’ten aşağı düşürülmesi yönünde çalışmalar mevcut mudur? Eğer varsa bu uygulama ile haksız kazanç sağlamak isteyen spekülatörlere “kıyak” çekilmiş olmayacak mı?

BAŞKAN – Soruları cevaplandırmak üzere Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Hayati Yazıcı.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Bakanlığıma bağlı değişik birimlerle ilgili, milletvekili arkadaşlarımın sözlü olarak cevaplandırmamı talep ettikleri altı soruya cevap vermek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz Bey’in sorusunu cevaplıyorum: Soruda zikredilen Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı, Fatih 3. Asliye Hukuk Hâkimliğinin 28/12/1994 gün 1033 ve 1188 sayılı Kararı ile kurulmuş, tüzel kişilik kazanmıştır.

Türkiye’deki sivil toplum teşekküllerini bir araya getirmek, sosyal ve kültürel çalışmalar yapmak amacıyla kurulan bu Vakfın kurucuları arasında bulunmak Anayasa’ya ve mevcut kanunlara göre bireysel haklardır. Bu bakımdan, kimin kurucu olup olmadığı önemli olmamakla birlikte, soru yöneltildiği için bu cevabı size arz ediyorum.

Şunu da ilave etmek isterim: Bu soru üzerinden bir hayli zaman geçtiği için sorunun yazılı cevabı sözü geçen milletvekili arkadaşımıza ayrıca bildirilmiştir.

Kurucularının isimleri, az önce zikrettiğim asliye hukuk mahkemesinin dosyasında mevcuttur, oradan temin edilmesi mümkündür. Cevap olarak bunu ifade ederim.

İkinci olarak, “Üst kurul olarak bulunan bu vakfın bünyesinde üye olan kaç vakıf vardır?” denmektedir. Bir kere bilinmelidir ki, geçen şubat ayı içerisinde yüce Meclisin kabul edip yürürlüğe koyduğu Vakıflar Kanunu’ndan önce, yani eski Vakıflar Kanunu çerçevesinde tüzel kişilerin vakıf kurmalarına imkân yoktu. Bu bakımdan, sözü edilen Gönüllü Teşekküller Vakfının kurucuları arasında bir tüzel kişilik olduğunu söylemek mümkün değil, ama kurucularının belli vakıflarda ayrıca yöneticilik görevleri olma durumları söz konusudur. Vakıflar mevzuatında vakıfların üst kuruluş kurmasıyla ilgili açık bir hüküm yok. Dolayısıyla Türkiye’de şu anda kurulu hiçbir vakıf, hiçbir vakfın üst kuruluşu değildir, ama yeni Vakıflar Kanunu ile üst kuruluşların oluşturulması imkân dâhiline getirilmiştir.

Yine, soruda sözü geçen “Bu vakfın etkinliğiyle alakalı Vakıflar Genel Müdürlüğü herhangi bir faaliyette bulunmuş mudur?” Elbette, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Vakıflar Tüzüğü’nün 20’nci maddesi gereği her teftişte vakfın bir önceki teftişinden itibaren geçen bütün işlem ve hesapları incelenerek vakıf senedindeki hükümlerin yerine getirilip getirilmediği, vakfın mallarının uygun şekilde idare edilip edilmediği ve vakfın gelirlerinin gayeye uygun olarak sarf olunup olunmadığı araştırılır. Dolayısıyla bu çerçevede Vakıflar Genel Müdürlüğü soruda sözü geçen vakıfla ilgili denetim görevini yerine getirmiştir.

Bu denetim görevinin dışında, sergilenen etkinlik dolayısıyla adli makamlarca veyahut da emniyet makamlarınca herhangi bir takibat yapılıp yapılmadığı takdir edersiniz ki, Bakanlığıma bağlı Genel Müdürlüğün görevi kapsamı dışında bulunmaktadır. Sorunun cevabı bundan ibarettir.

İkinci olarak, Antalya Milletvekilimiz Sayın Tayfur Süner’in sorusunu cevaplıyorum: Soruda sözü geçen, şerefe altına kadar yıkık durumda olan Akşebe Sultan Mescidinin minaresinin özgün durumunun araştırılarak onarılması amacıyla restorasyon projeleri hazırlanmakta, 27/10/2005 tarih ve 711 sayılı Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun kararı gereğince basit onarım kapsamındaki uygulamalar yapılmış olup, aynı kararla uzman konservatör ve restoratörlerce yapılan incelemeler rapor şekline dönüştürülmüş ve bu kapsamda restorasyon projesinin detaylı bir şekilde hazırlanması istenmiş olup bu karar doğrultusunda gerekli etütler yapılarak restorasyon projesinin hazırlanmasına başlanmıştır. Dolayısıyla, basit onarım kapsamında Genel Müdürlüğümüzce onarım yapılan mescit hâlihazırda ibadete kapalı durumdadır. Minarenin de ilgili koruma kurulu kararı doğrultusunda restorasyon projesi hazırlandıktan sonra gerekli onarım işlemi yapılacaktır.

Bu soru daha önce bütçe görüşmeleri sırasında da arkadaşım tarafından dile getirilmişti, orada cevaplamıştım. İnşallah, umuyorum ki yeni bir soruya mahal vermeden bu onarım işini gerçekleştirmiş oluruz. Bu bakımdan da arkadaşıma teşekkür ediyorum.

Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Yaşar Ağyüz Bey’in sorusunu cevaplıyorum: 21 Mart 2004 tarihli, 25409 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 251 seri no’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nden sonra kurulmuş olan ve senedinde “Gıda bankacılığı” ifadesi bulunan 5/7/2006 tarihinde kurulan İstanbul Vefa Vakfı, 14/12/2006 tarihinde kurulan Pınarca Sosyal Hizmetler Vakfı, 26/9/2007 tarihinde kurulan Sümbül Efendi Eğitim Vakfı, 4 Ekim 2007 tarihinde kurulan İhsan Zini Sosyal Eğitim ve Kültür Vakfı, 27/11/2007 tarihinde kurulan Albayrak Vakfı; ayrıca, anılan tarihten önce kurulmuş bulunan ve gıda bankacılığı konusunda 29/9/2006 tarihinde senet değişikliği tescil edilen Türkiye İsrafı Önleme Vakfı ile 27/8/2005 tarihinde senet değişikliği tescil edilen Sani Konukoğlu Vakfı bulunmaktadır. Kuruluş aşamasında ise Koza Eğitim ve Kültür Vakfı ile Biota Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı bulunmaktadır.

Söz konusu tebliğin 2’nci maddesinde “Bağışı kabul edilecek dernek veya vakfın tüzüğünde veya senedinde ihtiyacı bulunanlara gıda yardımı yapılabilmesine ilişkin hükümlerin bulunması gerekmektedir. Bununla beraber, dernek veya vakfın başka alanlarda da faaliyet gösteriyor olmasının, kamuya yararlı dernek veya vergiden muaf vakıf olup olmamasının uygulama açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.” hükmü yer almaktadır tebliğde. Söz konusu tebliğin ilgili hükmü çerçevesinde, senetlerinde “gıda bankacılığı” ifadesi yer almamakla birlikte, ihtiyaç sahiplerine gıda yardımı yapılmasına dair hüküm bulunan sosyal yardım veya başka amaçlı vakıflar da bulunmaktadır.

Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtlarında, sosyal yardım amaçlı 1.561, ayrıca 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu gereğince, her il ve ilçede bulunan 931 adet sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı bulunmakta olup, tebliğin ilgili maddesi hükmünce, yazılı şartları taşıyan vakıflar bu düzenlemeden yararlanacaklardır.

Sorunun diğer kısmıyla alakalı olarak, Albayrak Vakfı, Sümbül Efendi Eğitim Vakfı, İstanbul Vefa Vakfı, İhsan Zini Sosyal Eğitim ve Kültür Vakfı, Pınarca Sosyal Hizmetler Vakfı henüz denetim görmemiştir, kuruluş tarihleri itibarıyla.

Türkiye İsrafı Önleme Vakfı ile Sani Konukoğlu Vakfı hakkında herhangi bir adli veya idari soruşturma bulunmamaktadır.

Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Akif Paksoy’un sorularına ilişkin cevaplarımı arz ediyorum:

5737 sayılı Vakıflar Kanunu, bildiğiniz gibi, 27 Şubat 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanun’un geçici 7’nci maddesinde düzenlenen hususlar çerçevesinde yapılacak başvuruların değerlendirilmesini müteakip istenilen bilgiler elde edilebilecektir. Bu Yasa’yla tazminat ödenmesinin gündeme gelebileceğine ilişkin ifadeler bizzat şahsıma ait olduğu belirtilmiş ise de, bu, açılan davalar dolayısıyla birtakım vakıfların ellerinden taşınmazların alınması dolayısıyla iade veya yerlerine ikame edilmek üzere tazminat ödenmesine ilişkin hususlarla sınırlı bulunmaktadır. Yoksa bu taşınmazların sayısının -gene müzakereler sırasında ifade ettiğimiz gibi- hazine elinde 114 adet, Vakıflar Genel Müdürlüğünde 28 adet, nevi mevhum, nevi müstear olarak da 14 adet taşınmazın sayısal olarak varlığından söz etmiş bulunuyorum. Takdir edersiniz ki bunların kimliğini, dökümünü ada, pafta, parsel vesair olarak ifade etmek doğru değil, mümkün de değil. Kanun’un geçiçi 7’nci maddesi çerçevesinde, ilgililer on sekiz ay içerisinde talep edecek. Nihayet bu şartların oluşup oluşmadığına karar verecek olan merci Vakıflar Meclisidir ve haliyle Vakıflar Meclisinin kararları da “İdarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olması” ilkesi gereği yargıya da açık bulunmaktadır. Bu çerçevede değerlendirilecektir. Sorunun cevabını bu şekilde ifade etmiş bulunuyorum.

Niğde Milletvekilimiz Sayın Mümin İnan’ın yönelttiği soruya cevabım: Niğde merkezinde bulunan bedesten restorasyonu tamamlanmıştır, kullanıma açılması için gerekli çalışmalar devam etmektedir.

Niğde Ulukışla Kervansarayı’nın restorasyonu tamamlanmış, ağır geçen kış mevsimi sonunda görülen aksaklıkları giderilmiştir. Kervansarayın kullanıma açılması için gerekli çalışmalar devam etmektedir.

Ve son olarak, Kahramanmaraş Milletvekilimiz gene Sayın Akif Paksoy’un sorusuyla huzurlarınızdan ayrılacağım. Efendim, öncelikle ifade etmemiz gerekir ki, pirinçle ilgili olarak, uygulanmasından söz edilen vergi tarh ve tahakkuku takdir edersiniz ki Gümrük Müsteşarlığının doğrudan doğruya görev alanına giren bir konu değildir. Zaten ithalata konu ürünlere uygulanacak gümrük vergisi oranları ve Toplu Konut Fonu miktarları, ülke ve ülke grupları bazında ayrı ayrı gösterilmek suretiyle, her yıl Dış Ticaret Müsteşarlığınca hazırlanarak Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulmakta ve bu kararın ekinde yer alan listelere göre belirlenmektedir. Bu çerçevede, ithalata konu ürünlere 2008 yılında uygulanacak gümrük vergisi oranları 31/12/2007 tarihli 26743 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak 18/12/2007 tarihli ve 13006 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulmuş İthalat Rejimi Kararına Ek Karar kapsamında ve eki listede tespit edilmiştir. Buna göre, pirinç ithalatı yüzde 45 oranında gümrük vergisine tabi bulunmaktadır ve dolayısıyla, bu oranın değiştirilmesine ya da indirilmesine ilişkin sözü geçen Müsteşarlığın Bakanlar Kuruluna sevk ettiği, önerdiği bir talebi de bulunmamaktadır.

Arz ediyorum, hayırlı günler diliyorum. Saygılarımla. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Ağyüz, buyurun.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İlk önergemdeki amaç, barıştıran ülke rolümüzün çok yerinde olduğunu vurgulamak. 12-13 Kasımda, Parlamentoda iki tane değerli lider konuşma yaptı. Üç gün sonra Uluslararası Kudüs Buluşması’nın Feshane’de yapılmasını ben denetimsizlik olarak görüyorum. Ayrıca, bu vakıfların arasında, maalesef, şu anda Hükûmet Sözcüsü olan Bakan da var ve o Bakan bu işi Parlamentoda organize ediyor, üç gün sonra bu toplantıda Hamas ve Hizbullah çığırtkanlıkları ortaya çıkıyor. Bunu takipsizlikle bırakmak devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz. Bakan buna cevap vermiyor, isimleri bilmesine rağmen.

Ayrıca, gıda bankacılığı… Siz devlet kesesinden bu hovardalığı nasıl yaparsınız? Mehmetçik Vakfına yapılan bağışın yüzde 5’i vergiden muaf olacak, gıda bankacılığı yapan vakfa ve derneğe yapılan bağış yüzde 100 vergiden muaf olacak ve bunların hepsinin de bağlantısı AKP ile olduğu açık ve varit iken bunu sadece sosyal bir yardım amacına nasıl sokarsınız Sayın Bakanım? Siz hangi yetkiyle bunu alıyorsunuz, vergi muafiyetini sağlıyorsunuz? Orada hayalî faturaların döndüğünü kimse iddia edemez diye bir şey çıkabilir mi? 100 milyarlık yardım eder 500 milyarlık fatura verir. Böyle ucu açık bir yetkiyi devlet olarak, Hükûmet olarak nasıl tanırsınız?

O nedenle, iki önergeye de ben yeterli cevabı alamadım. Gıda bankacılığı, seçim aracı olarak kullanılan bir bankacılıktır. Ayrıca da Hükûmetin tavrıyla, Hükûmetin yandaşı kişilerin bulunduğu vakıfların yaptığı tavırlar da birbirleriyle çelişkilidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Sanıyorum yanlış bir algılama var. Birinci sorunuzla ilgili konuşmamda özellikle şu vurguyu yaptım: Bu sorunun sözlü olarak cevaplandırma süresi geçtiğinden ilgili milletvekili arkadaşımıza ayrıca yazılı olarak bildirmiştim. Dolayısıyla, kimlerin kurucu olduğuna ilişkin bilgi sizin elinizde mevcut ve ben atıf yapmakla yetindim. Bir kişinin bir vakfın kurucusu olup olmaması ayrı bir şeydir, o vakfın hayat boyu bütün eylemlerinden sorumlu tutulup tutulmaması ayrı bir şeydir. Siz, vakfa kurucu olursunuz ama vakfın yönetimi, mütevelli heyetleri aşamalarla zaman içerisinde değişir, farklılaşır. Dolayısıyla, insanları siz “kurucu oldun” diye o eylemlerden sorumlu tutamazsınız. Ben burada bir sorumluluk olduğu anlamıyla bunu ifade ediyor değilim ama işin bir sorgulama mantığı çerçevesinde bu görüşümü sizlerle paylaşmak istiyorum.

Gene ifade ettim, Vakıflar Tüzüğü’nün ilgili maddesi gereği Vakıflar Genel Müdürlüğü gerekli teftiş ve denetimi yapmıştır. Ne denetimi yapacaktır? Denetimin çerçevesini de Tüzük’te yer alan sözcüklerle arz etmeye çalıştım, o çerçevede yapacağız. Ha, bunun dışında birtakım kişilerin hoşuna gidecek diye Vakıflar Genel Müdürlüğü polisin ya da savcının görevini üstlenecek değildir. Ha, bir suç varsa elbette ki adli makamlar ve emniyet makamları işe müdahale eder, el koyar. O yönünü ben bilemem, yani bir takibat var mı yok mu, benim görev alanımın dışında. Ama biz, vakıfların mantığı, faaliyeti çerçevesinde gerekli denetimi yapmışız.

Diğer konuya gelince: Gıda bankacılığı niye rahatsız ediyor bu kadar? Elbette ki bu toplumda gıda almaya muhtaç insanlar varsa, o amaçla çalışacak, kazanımlarını o amaca tahsis edecek olan vatandaşlara devletin yönlendirici olarak rehberlik etmesi, kolaylık göstermesi alkışlanacak bir durumdur. Ha, “Burada bir ayrım yapılıyor.” Uygulamada yok, kafalarda varsa bizi ilgilendirmez. Bak, ayrım mantığı kafalarda varsa bizi ilgilendirmez. Kim gıda bankacılığını esas alacak vakıf kuruyorsa, kanunun o hükmü çerçevesinde vergi bağışıklığından yararlanacaktır. Buyurun, kurun, yararlanın. Yol açık. Vatandaş sizi bekliyor, ilginizi, alakanızı bekliyor. Yapılan bu çerçevededir.

Teşekkür ediyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Hayrın vergi iadesiyle yapıldığı nerede görülmüş Sayın Bakan? Devletten vergiyi kes, parayı dağıt!

BAŞKAN – Sorular cevaplandırılmıştır.

8.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’da şehir içi minibüslerin yenilenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/246)

BAŞKAN – Sayın Bakan? Yok.

Ertelenmiştir.

9.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, sezon sonunda işsiz kalan turizm çalışanlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/247)

BAŞKAN – Sayın Bakan? Yok.

Ertelenmiştir.

10.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’deki sanayicilere ucuz elektrik sağlanmasına ve maden firmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/255)

BAŞKAN –Sayın Bakan? Yok.

Ertelenmiştir.

11.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, sebze ve meyve ihracatındaki ilaç kalıntısı analizine ilişkin Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’den sözlü soru önergesi (6/266)

BAŞKAN –Sayın Bakan? Yok.

Ertelenmiştir.

12.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Ege Bölgesinde verimliliği artırma projesi uygulanan illere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/270) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

13.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, sanayide doğalgaz kullanımının özendirilmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/291) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

14.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, iş dünyasının rekabet gücünün artırılmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/332) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

15.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, sanayide kullanılan elektriğe yapılan zammın iş dünyasına etkilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/336) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

16.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki küçük esnafın sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/375) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

17.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in teşvik kapsamına alınmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/376) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

18.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya Şeker Fabrikasının alacaklı çiftçilere verdiği küspe bedeli fişlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/395) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

19.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, büyük mağazaların piyasada oluşturduğu bazı sorunlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/422) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

20.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, iplik ithalatının yerli iplik ve pamuk üreticilerine etkisine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/456) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

21.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, hipermarketlerin çalışma saatleri ve yerlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/458) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

22.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, borçlu esnafın desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/477) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

23.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep Organize Besi Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/500) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

24.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Aksaray Organize Sanayi Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/665) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

25.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, tekstil ve hazır giyim sektöründeki sıkıntılara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/684) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

26.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Gönen’de kurulması planlanan çimento fabrikasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/727) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

27.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, tekstil sektörünün sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/731) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

28.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, demir fiyatlarının artışına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/742)

29.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Niksar Organize Sanayi Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/745) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 7, 14, 31, 32, 45, 46, 62, 87, 117, 119, 134, 151, 296, 315, 356, 360, 371 ve 374’üncü sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Şimdi bu soruları sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak yanıtlanması hususunda gereğini arz ederim. 26.11.2007

                                                                                                      Prof. Dr. Metin Ergun

                                                                                                                   Muğla

Verimlilik; çağdaş yönetim anlayışında kalkınmanın, kalkınmış ülke veya toplum olmanın en somut ölçütlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu anlayışa binaen ülkemizde kurulmuş olan Milli Prodüktivite Merkezi'nin iller düzeyinde verimliliği artırma projesinde, sanayinin en önemli bölgelerinden olan Ege Bölgesinin VAP Projeleri açısından ihmal edildiğini görmekteyiz. Bu bağlamda;

1) Ege bölgesinde hangi illerde "Verimliliği artırma projesi" yapıldı?

2) Muğla ilimizde "Verimliliği arttırma projesi" yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Tayfur Süner

                                                                                                                  Antalya

Ülkemizde başta Trakya Bölgesi olmak üzere büyük üretim tesislerinde ve fabrikalarda, doğalgaz kullanımından vazgeçilip, tekrar kömür kullanımına geçilmiştir.

Soru 1: Başta düşük kur nedeniyle zarar eden üretim merkezlerini tekrar doğalgaz kullanımına teşvik etmek için bir çalışmanız var mı? Bu konuda bir yasal düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

Soru 2: Bu fabrikaların ve üretim merkezlerinin bacalarından çıkan zehirli gazların kontrolü düzenli olarak yapılmakta mıdır?     

Soru 3: Isınma ve kullanım maliyeti doğalgazda yükseldiği için mi halk ve sanayi kömür kullanımına yönelmiştir? Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile ortaklaşa bir çalışma yaparak üretimi teşvik adına sanayide kullanılan doğalgazın birim fiyatlarında bir indirim yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada; iş dünyasının rekabet gücünü artıracak yapısal reformların acilen gerçekleştirilmesi gerektiği ifade edilerek, aksi takdirde işletmelerin üretimi durdurma ile karşı karşıya kalacağı uyarısında bulunulmaktadır.

Ayrıca açıklamada, yapısal reformların gecikmesi halinde önümüzdeki günlerde bir çok işletmenin kapatılacağı ve 1 milyon insanın işsiz kalacağı vurgulanmıştır.

Bu bilgiler ışığında;

1) İş dünyasının rekabet gücünü artırma konusunda herhangi bir yapısal reform çalışmanız var mıdır? Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

2) İş dünyasında rekabet gücünü kaybettiği için son beş yılda kapatılan firma sayısı kaçtır? Bu firmalarla birlikte kaç kişi işsiz kalmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

1) İş dünyasının girdi maliyetlerinde düşüş beklediği bir dönemde sanayide kullanılan elektriğe yapılan yüksek zammı nasıl değerlendiriyorsunuz?

2) Bu zam girdi maliyetlerini artırmış mıdır? Elektrik zammı iş dünyamızın rekabet gücüne bir engel midir?

3) Elektrik zammı konusunda iş dünyasının görüşü alınmış mıdır? Bu konuda kimlere görüş sorulmuştur?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                           Hasan Özdemir

                                                                                                                Gaziantep

Gaziantep ekonomisi, teşvik kanunu kapsamı dışında bırakılmanın yanında küçük esnafının durumu nedeniyle de büyük sıkıntı içindedir. Gaziantep esnafı, hem nakit bulmakta hem de kredi kullanmakta sıkıntı yaşamakta ve dolayısıyla borçlarını ödemede de zorlanmaktadır .

Ayrıca, şehrimiz ekonomisindeki olumsuzluklara rağmen Gaziantep'i, hâlâ umut kapısı olarak görüp göç edenler de Gaziantep'in sorunlarını ağırlaştırmaktadır. Komşumuz Irak’taki olumsuz durum da Gaziantep'in ekonomik sıkıntılarını artırmaktadır. Körfez krizi ve Irak'ın işgali ile o bölgeye çalışan esnafımız büyük sıkıntı yaşamaktadır.

Bu çerçevede;

1) Gaziantep'te faaliyet gösteren küçük esnafımızın sorunlarını çözmek için Bakanlık olarak çalışmalarınız var mı?

2) Varsa bu projeleriniz nelerdir? Bunları, ne zaman uygulamaya koymayı düşünüyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğini saygılarımla arz ederim .

                                                                                                           Hasan Özdemir

                                                                                                                Gaziantep

Türkiye ekonomisi için çok önemli olan ve tekstil denince ilk akla gelen şehirlerden olan Gaziantep, ülkemizin genel ekonomik durumundan kaynaklanan sorunlar yanında, teşvik kapsamı dışında bırakılmanın yarattığı sıkıntılarla baş etmeye çalışmaktadır.

Teşvik kanunuyla, Gaziantep'i çevreleyen Şanlıurfa, Adıyaman, Kahramanmaraş, Osmaniye ve Kilis illeri dahil 49 il, devlet desteğinden yararlanmaktadır. Bu illerin Gaziantep ekonomisinin ürettiğine benzer ürünleri daha az maliyetle üretmesi, Gaziantep'in rekabet gücünü ortadan kaldırmış ve aynı bölgede bulunan iller arasında haksız rekabete yol açmıştır.

Son teşvik yasasına kadar Gaziantep sanayi ve ekonomisi rekor üstüne rekor kırarken, bu yasayla önüne ciddi engeller konulmuştur.

Bu çerçevede;

1) Gaziantep, ne zaman teşvik kapsamına alınacak ve mevcut haksız rekabet ne zaman ortadan kaldırılacaktır?

15.01.2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                     Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                                                                                                 Malatya

Malatya Şeker Fabrikasından alacaklı olan çiftçilere

1) Alacaklarına karşı üreticiye verilen küspe bedeli 14 YTL midir?

2) Bu küspe bedeli karşılığı verilen fişler piyasadaki bazı kişiler tarafından çok ucuza toplanarak besicilere ve diğer üreticilere 75 YTL’ye satılmakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

1) Hiper ve grosmarketlerin sayısının giderek artmasının ardından perakende piyasasında rekabet koşulları giderek yok olmaya başlamıştır. Perakende piyasanın mağduriyetini gidermek amacıyla yapmış olduğunuz bir çalışma var mıdır? Bu konuda çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

2) Büyük mağazalar tedarikçi firmalardan raf parası, reklam katkısı, insört parası ve promosyon ödemesi adı altında paralar istemektedir. Tedarikçi firmaların bu sorunlarının çözümüne yönelik bir projeniz var mıdır? Varsa bu projeler nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Yerli sanayiyi korumak amacıyla havlu ve bornoz üretimine getirilen yerli iplik şartı kaldırılmıştır. İthalatın önünü açan bu uygulama zaten zorda olan yerli iplik üreticilerini tedirgin etmiştir.

Bu bilgiler ışığında;

1) Yerli üretimi teşvik yerine, tam tersi bir kararla ithalatı teşvik kararı alınmıştır. Yerli iplik üreticilerini ve pamuk çiftçisini, Çin ve Hindistan başta olmak üzere Uzakdoğu ülkelerinden yapılan ucuz ithal ipliklere karşı nasıl korumayı düşünüyorsunuz? Bu konuda bir projeniz var mıdır?

2) Fabrika ve atölyeler iplik ithalatı karşında bir bir kapanmakta veya üretime ara vermektedir. İplik İthalatı uygulamasından sektörde çalışan işçilerimiz zarar görmüş müdür? Görmüşse, kaç işçimiz zarar görmüştür?

3) Bu durumdan zarar görecek pamuk üreticisini nasıl desteklemeyi düşünüyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Hipermarketler, şehiriçi-şehirdışı ayrımı gözetmeksizin her geçen gün yenileri açılmakta ve âdeta kurallarını da kendileri koymaktadırlar. Bu durum ise, orta ölçekli ve küçük esnafı, sanatkârı sıkıntıya sokmaktadır.

Bu bilgiler ışığında;

1) Hipermarketlerin çalışma saatleri ve açılabileceği yerlerle ilgili küçük esnaf ve sanatkâra nefes aldırabilecek ne gibi çalışmalarınız vardır?

14.02.2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen soruların Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                Alim Işık

                                                                                                                 Kütahya

Türkiye genelinde birçok esnafımız herhangi bir bankadan almış olduğu krediyi zamanında ödeyemediği ya da aksattığı için veya bir başka esnafa kefil olması nedeniyle banka/lar aracılığı ile icralık duruma düşmektedir. Seçim bölgem olan Kütahya ilinde de bu durumda olan çok sayıda esnafımız bulunmaktadır. Bu konuyla ilgili olarak;

1. Bakanlığınızın icralık olmuş esnafımızın durumunun düzeltilmesi konusunda bir çalışması var mıdır?

2. Bankalarla problemi olmuş esnaflarla ilgili bir sicil affı çıkartılması düşünülmekte midir?

3. Bakanlığınızın, esnafın borçlarını ödeyebilmesi için borçlarının yeniden yapılandırılması konusunda Maliye Bakanlığı nezdinde bir girişimi olmuş mudur?

4. 2008 yılında küçük esnafın desteklenmesi ve korunması konusunda hangi tedbirler alınmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                           Hasan Özdemir

                                                                                                                Gaziantep

Canlı hayvan ve besicilikte önemli bir paya sahip olan Gaziantep, Türkiye'nin canlı hayvan ihracatının % 80'nini yapmaktadır. Kent merkezi ve çevresinde 600'e yakın besici ve ahır bulunmaktadır. Şehrimizde, yılda 1 milyon civarında koyun ve 100.000 baş sığır beslenip pazara sunulmakta ve canlı hayvan pazarlarında yılda yaklaşık 1.250.000 koyun ve 30.000 sığır işlem görmektedir.

Gaziantep Ticaret Odası ile Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde "Gaziantep Organize Besi Bölgesi" adında başlatılan ve Bakanlığınıza da sunulup onaylanan proje faaliyete geçtiğinde hayvancılık sektörü açısından bir örnek teşkil edecektir.

Bu çerçevede;

1- Gaziantep Organize Besi Bölgesi faaliyete ne zaman geçecektir?

2- Bu konuda Bakanlığınızca yeterli ödenek ayrıldı mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 22.04.2008

                                                                                                           Osman Ertuğrul

                                                                                                                 Aksaray

Soru:

- Aksaray Organize Sanayi Bölgesinin 2008 yılında bitirileceği Bakanlığınızca tarafıma bildirilmişti.

- Aksaray Organize Sanayi Bölgesi için 2008 yılında kaç lira ödenek ayrılmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği; tekstil ve hazır giyim sektörünün üretim varlıklarının korunması için çok acil önlemler alınması gerektiğini belirterek, bu amaçla uluslararası ticaret kurallarına uygun şekilde, söz konusu sektörleri geçici süre "hassas sektör" ilan ederek destekleme kararı alınması konusunda açıklama yapmaktadır.

Bu bilgiler ışığında;

1) Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği'nin bu sesine kulak vermeyi düşünüyor musunuz? Tekstil ve hazır giyim sektörünü içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtarmak için hazırlanmış bir projeniz var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen soruların Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim. 08.05.2008

                                                                                                        Ahmet Duran Bulut

                                                                                                                 Balıkesir

Son günlerde Balıkesir iline ait Gönen ilçesinde kurulması planlanan Çimento Fabrikalarıyla ilgili olarak yöre halkını tedirgin eden bazı haberler ulusal ve yerel basına yansımış, böyle bir uygulama ile ülkemizde kaliteli çeltik üretiminin yapıldığı Gönen ovası tarım arazileri başta olmak üzere çevrenin zarar göreceği gündeme gelmiştir. Bu konuyla ilgili olarak;

1) Gönen ovasının zarar görmesine yol açacak bir konumda çimento fabrikası kurulmasına yönelik Bakanlığınız birimlerine yapılmış herhangi bir başvuru var mıdır?

2) Varsa bu başvuru konusunda Bakanlığınız hangi işlemleri yürütmüş ya da yürütmektedir?

3) Söz konusu firma veya firmalarca fabrika kurulması istenen arazi büyüklüğü ne kadardır?

4) Başvuruda bulunan firma ve firmalar hangileridir?

5) Bakanlık olarak bu olaya ilişkin bir müdahaleniz olmuş mudur?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Ülkemizdeki tekstil sektörünün karşılaşmış olduğu sorunlar nelerdir, Çin vb. ülkelerden gelen tekstil ürünleri Ülkemiz tekstil sektörünü olumsuz etkilemekte midir, son 7 yılda kapanan tekstil atölyesi sayısı ne kadardır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                        Mehmet Serdaroğlu

                                                                                                               Kastamonu

Demir fiyatları son altı ayda yüzde 100'ün üzerinde artış göstermiştir. Demir fiyatlarındaki artışlar, Ülkemizin büyümesine önemli katkı sağlayan inşaat sektöründe büyük bir krize neden olmuş, yükleniciler ve inşaat yapanlar, inşaatları bırakma noktasına gelmişlerdir. İnşaat sektöründe yaşanacak bir kriz, büyümeyi düşürecek, işsizliğin artmasına neden olacak, etkisi katlanarak diğer sektörleri de vuracaktır.

Sektörde yer alanlar, demir fiyatlarında yaşanan artışların önüne geçilmesi için Hükümet'ten acil müdahale beklemektedir.

Sorular

Soru 1) Demir fiyatlarındaki fahiş yükseliş karşısında herhangi bir önlem almayı düşünüyor musunuz?

Soru 2) İnşaat sektörünü içine düştüğü krizden çıkaracak bir acil müdahale planınız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Niksar ve Tokat’lıların heyecanla beklediği Niksar Organize Sanayi Bölgesi yıllardır bitirilememiştir. Ne zaman bitirilecektir?

BAŞKAN – Soruları cevaplandırmak üzere Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan...

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tarafıma tevdi edilen on sekiz adet sözlü soru önergelerini cevaplamak için huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

207 sıra no.lu, Muğla Milletvekili Sayın Profesör Doktor Metin Ergun’un, Ege Bölgesi’nde verimliliği artırma projesi uygulanan illere ilişkin olarak tarafıma yönelttiği sözlü soru önergesini cevaplandırıyorum: Millî Prodüktivite Merkezi, ülke düzeyinde bir verimlilik hareketi şeklinde yürütmekte olduğu iller düzeyinde verimliliği artırma projelerine 1998 yılında başlamış olup, bu proje kapsamında günümüze kadar kırk ilimize uygulama yapmıştır.

Millî Prodüktivite Merkezi bu projeleri yıllık iş programları bazında uygulamakta olup programa alınacak illerin belirlenmesinde bu illerden gelen taleplerin yanı sıra illerin sosyoekonomik yapı ve özellikleri de dikkate alınmaktadır.

Prodüktivite Merkezi bu projeyi Ege Bölgesi’nde bulunan Denizli, Kütahya, Afyon ve Uşak illerinde uygulamış bulunmaktadır. Gelecek talebe bağlı olarak Muğla verimliliği artırma projesi de gündeme alınabilecektir.

14 sıra no.lu, Antalya Milletvekilimiz Sayın Tayfur Süner’in OSB’lerde doğal gaz kullanımının azaldığına dair sözlü sorusuyla ilgili olarak da: Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ve Organize Sanayi Bölgesi Uygulama Yönetmeliği çerçevesinde doğal gaz kullanımı teşvik edilmektedir. OSB’lerde doğal gaz yerine kömür kullanımına yönelinmesi hakkında herhangi bir şikâyet Bakanlığımıza intikal etmemiştir.

Ülke genelinde hava kalitesinin korunması ve kontrolü Çevre ve Orman Bakanlığının yetki ve sorumluluğunda olup müsaade edilen standartlara uygunluğu yönüyle denetlenmektedir.

Doğal gaz birim fiyatlarında indirime gidilmesi hususundaki yetki ve sorumluluk ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına ve EPDK’ya aittir. Bu hususta Bakanlığımıza herhangi bir müracaat bulunmamakla birlikte, bu husus Bakanlığımızca da prensip olarak uygun mülahaza edildiğinden, Bakanlığımızın yetki ve sorumluluğu çerçevesinde gerekli katkı sağlanabilecektir.

Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış, Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun birbiriyle benzer dört sözlü soru önergesiyle -360 sıra no.lu, 311 sıra no.lu, 117 sıra no.lu ve 31 sıra no.lu soruları- tekstil, konfeksiyon sektörüyle ilgili sorularla ilgili görüşlerime gelince: Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Nazım Ekren başkanlığında mart ayında gerçekleştirilen Ekonomik Sorunları Değerlendirme Kurulu Toplantısı’nda, tekstil, konfeksiyon, hazır giyim ve deri sanayisinin ekonomik sorunları ve çözüm önerileri masaya yatırılmıştır. Bu toplantıda, Türk tekstil, hazır giyim ve deri sanayisinin dünyadaki ve çevre ülkelerdeki gelişmeler neticesindeki yeni rekabet şartlarına uyum sağlamak için dönüşme zorunda olduğu tespit edilerek değişim ve dönüşümün yönetilmesi için bir strateji belgesinin hazırlanmasının koordinasyonu Sanayi ve Ticaret Bakanlığına verilmiştir. Bakanlığımız özel sektör ve kamunun katılımcılarından oluşmuş bir paydaş grubuyla iş birliği içinde sektörün acil, kısa ve orta vade ihtiyaçlarını dikkate alan kısaca “3 D” dediğimiz “değişim, dönüşüm ve destek” olarak adlandırılan ve yirmi üç tedbiri içeren bir strateji belgesi hazırlanmıştır. Hazırlanan bu belge, yapılan Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında görüşülmüş, bu toplantıda dile getirilen revizyonlar tamamlanmış ve ekonomi koordinasyon toplantısında önümüzdeki günlerde görüşülerek uygulamaya sokulacaktır.

Sayın Çalış’ın iplik ithalatı ve pamuk üreticisiyle ilgili soru önergesi çerçevesinde… Yine, 12 Nisan tarihinden itibaren Türkiye gümrük bölgesindeki üreticilerin temel ekonomik çıkarlarının ve yerli üretimin olumsuz etkilenmemesini teminen, firmaların dâhilde işleme rejimi kapsamındaki ihracat projelerinin değerlendirilmesinde, proje çerçevesinde ihtiyaç duyulan 30/1 ve altındaki pamuk ipliğinin en az yüzde 50’sinin iç piyasadan karşılanması koşuluyla dâhilde işleme izin belgesi kapsamında ithalatına izin verilmesi uygun görülmüştü. Dâhilde işleme rejimi kapsamında 30/1 ve altındaki pamuk ipliğinin en az yüzde 50’sinin iç piyasadan karşılanması uygulamasının dünya fiyatlarından girdi sağlama avantajını olumsuz yönde etkilemesi ve pazar kayıpları yaşanması çerçevesinde, sektör temsilcileriyle yapılan toplantılar sonucunda, dâhilde işleme rejimi kapsamında ihtiyaç duyulan 30/1 ve altındaki pamuk ipliğinin en az yüzde 50’sinin iç piyasadan karşılanmasına ilişkin uygulama 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren kaldırılmıştır.

Alınan genel ekonomik tedbirlerin sonuçlarının her geçen gün kendisini daha fazla hissettirmesi pamuk, iplik ve tekstil sektörlerimize de olumlu yansıyacaktır. Hükûmetimiz, ülkemiz pamuk, iplik ve tekstil sektörlerinin rekabet güçlerinin artırılması yönünde güçlü desteğini artırarak sürdürmektedir. Diğer yandan istihdamın artırılarak işsizliğin azaltılması Hükûmetimizin öncelikli hedefleri arasında yer almaktadır. Bu kapsamda yatırım ortamının iyileştirilmesi ve istihdam yüklerinin azaltılması yönünde geçtiğimiz ay bir taraftan istihdam paketi çıkarılıp burada rahatlama getirilirken bu yöndeki çalışmalar devam edecek ve yine istihdam paketiyle beraber SSK işveren primlerinden 5 puan indirilmesine Ekim 2008 itibarıyla başlandığında istihdam konusunda da bir rahatlama sağlanabilecektir.

Yine Sayın Çalış’ın soruları arasında yer alan, pamuk üreticilerimiz son yıllarda yüksek primle desteklenmektedir. 2007-2008 döneminde de yüksek prim desteği sürdürülmüş ve üreticiye 34,8 yeni kuruş destekleme primi ödenmesine karar verilmiştir.

Sayın Çalış’ın iş dünyasının rekabet gücünü artırmaya dönük reformlarla ilgili sorusu kapsamında, evet, mikroekonomik istikrarın sağlanması, yapısal reformların tamamlanması, yatırım ortamının iyileştirilmesi, yabancı sermayenin Türkiye'ye çekilmesi ve AR-GE yatırımlarının artırılması gibi konuyla ilgili yine yüce Meclisimizden çıkarılmış olan kanun çerçevesinde ve ihracatın emek yoğun mallardan sermaye ve teknoloji yoğun mallara dönüştürülmesi ve iş gücünün eğitimi Türkiye için çok önem taşıyan hususlardır. Bu nedenle, ülkemizin yeni bir sanayi stratejisi belirlemesi bir zorunluluk hâline gelmiştir. Bu bağlamda yine sorumlu kuruluş olarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, sanayi envanterini, sanayi politikalarını ve sanayi stratejisini belirleme çalışmalarını yürütmektedir. Sanayi politikamızın temel amacı, günümüz dünyasının rekabet şartlarında sanayinin rekabet gücünü ve verimliliğini sürekli artırarak dışa dönük bir yapı içinde sürdürülebilir bir büyümeyi başarmaktır.

296 sıra no.lu, Aksaray Milletvekili Sayın Osman Ertuğrul’un Aksaray Organize Sanayi Bölgesine ilişkin sözlü soru önergesiyle ilgili olarak, Aksaray Organize Sanayi Bölgesi Projesi için bugüne kadar kullandırılan kredinin 2008 yılı fiyatlarıyla karşılığı 21 milyon 152 bin 238 YTL’dir. Bakanlığımız 2008 yılı yatırım programında 900 bin YTL ödenek de yer almaktadır. 13 Mayıs 2008 tarihi itibarıyla 2008 yılında tahsis edilen ödeneğin 293 bin 485 YTL’si kullandırılmıştır.

Aksaray Organize Sanayi Bölgesinin doğal gaz dağıtım hattı inşaatı tamamlanmıştır, altyapı ikmal inşaatı fiziki gerçekleşmesi ise yüzde 72 seviyesindedir. Altyapı inşaatının 2009 yılında tamamlanması planlanmakta olup, ek ödeneğin teminiyle ilgili DPT Müsteşarlığıyla gerekli koordinasyon çalışmaları devam etmektedir.

Söz konusu organize sanayi bölgesinin arıtma tesisi de 50 bin YTL ödenekle Bakanlığımız 2008 yılı yatırım programında yer almakta olup, arıtma etüt projesi ihalesi 20 Mayıs 2008 tarihinde yapılmış, ancak gerekli rekabet şartları oluşmadığından iptal edilmiştir. İlgili organize sanayi bölgesinin talebiyle proje ihalesinin organize sanayi bölgesi idaresince yapılması karara bağlanmıştır.

Tokat Milletvekili Sayın Doktor Reşat Doğru’nun 374 sıra no.lu, Niksar Organize Sanayi Bölgesine ilişkin sözlü soru önergesiyle ilgili olarak da, Bakanlığımız yatırım programında 2004-2007 yılları arasında yer alan Tokat Niksar Organize Sanayi Bölgesi fiziki olarak tamamlanmıştır. Söz konusu organize sanayi bölgesinin birinci etap altyapı inşaatı kapsamındaki yol, içme suyu, kanalizasyon ve yağmur suyu inşaatı geçici kabul muayenesi 14 Nisan 2008 tarihinde, elektrik şebekesi işi geçici kabul muayenesi TEDAŞ tarafından 22 Mart 2007 tarihinde yapılmıştır. Altyapısı tamamlanan 26 adet sanayi parselinden oluşan Niksar Organize Sanayi Bölgesi yatırımcıların hizmetine sunulmuştur.

Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan Özdemir’in 151 sıra no.lu sözlü soru önergesinde gündeme getirdiği Gaziantep Besi Organize Sanayi Bölgesi Bakanlığımız 2008 yılı yatırım programında 460 hektar ve 5 bin YTL ödenekle yer almaktadır. 12/11/2003 tarihinde yer seçiminin uygunluğu onaylanan organize sanayi bölgesinin yönetim kurulu başkanlığının 31 Mart 2005 tarihli talebiyle toplam 2 milyon 337 bin 765 metrekare büyüklüğündeki 270 adet şahıs parseli için 6 Mayıs 2005 tarih ve 5617 sayılı yazımızla kamu yararı kararı verilmiştir.

Gaziantep Besi Organize Sanayi Bölgesi, 222 sicil numarasıyla tüzel kişilik kazanmıştır. Bu aşamada, parsel bazında üstyapı modül projesiyle 1/5.000 ölçekli genel yerleşim planı ve 1/5.000 ölçekli nazım ve 1/1.000 ölçekli uygulama imar ve parselasyon planları ile altyapı projelerinin organize sanayi bölgesi yönetimince hazırlanarak Bakanlığımıza sunulması ve bunların onaylanmasından sonra organize sanayi bölgesi yönetim kurulunca ihale için karar alınıp, Bakanlığımıza gönderilmesi gerekmektedir. Bu işlemlerin organize sanayi bölgesi yönetimince tamamlanmasını müteakip, bütçe imkânları çerçevesinde yeterli ödenek teminine çalışılarak altyapı inşaatı ihalesi işlemlerine başlanabilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu’nun, 371 sıra no.lu, demir fiyatlarıyla ilgili sorusu kapsamında ise, evet, demir-çelik sektöründe ağırlıklı olarak ithal girdi kullanıldığını özellikle belirtmek isterim. Söz konusu ham maddelerden hurdanın yüzde 70’i, cevherin yüzde 60’ı ve taş kömürünün yüzde 90’ı ithalat ile karşılanmaktadır.

2008 yılının başından itibaren dünya demir-çelik hammadde fiyatlarının yüzde 100’ün üzerinde artış göstermesi nedeniyle dünya ve ülkemizde demir-çelik fiyatlarında önemli oranda fiyatlar yükselmiştir.

Ayrıca, demir-çelik ürün fiyatlarının yükselmesinde Körfez ve Orta Doğu ülkelerindeki talep artışına paralel olarak, Çin Halk Cumhuriyeti’nin ihracatı teşvik edici yardımlarını kaldırması da etkili olmuştur.

Yurt içi demir-çelik fiyatlarının yurt dışındaki fiyatlardan bağımsız bir şekilde oluşması elbette ki mümkün değildir. Dünya fiyatları ile yurt içi fiyatlar arasında tam bir paralellik bulunduğunu da özellikle ifade etmek isterim. Dolayısıyla, dünya piyasalarında yaşanan gelişmeler ülkemizdeki demir-çelik ürün fiyatlarının yükselmesini ciddi anlamda tetiklemiştir.

Konuyla ilgili olarak Bakanlığımızca dünya ve ülkemizdeki gelişmeler yakından izlenmektedir. Yine de Bakanlığımızın ilgili kuruluşlarından Rekabet Kurumu, demir-çelik fiyatlarındaki artışta rekabeti zedeleyen bir unsur bulunup bulunmadığı konusunda bir soruşturma başlatmıştır.

İnşaat sektörü ekonominin sürükleyici sektörlerinden biridir. Bu sektörün gelişmesi sadece demir fiyatlarına değil, ekonomideki birçok parametreye bağlıdır. Hepsinin temelinde de siyasi ve ekonomik sebepler yatmaktadır. Bu konuda da, demir-çelik fiyat farklarıyla ilgili bir çalışma yaptığımızı özellikle belirtmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış’ın 32 sıra no.lu, sanayide kullanılan elektriğe yapılan zammın iş dünyasına etkilerine ilişkin olarak yönelttiği sözlü soru önergesiyle ilgili olarak öncelikle ülkemizde uzun yıllar enerji fiyatlarına zam yapılmadığını hatırlatmak isterim. 2007 yılında petrolün varilinin 100 doları aşması -ki şu anda 140 dolar civarında dolaşmaktadır- elektrik üretim maliyetlerine olumsuz olarak yansımış ve zam kaçınılmaz hâle gelmiştir. Elektrik zammı sanayide üretim maliyetlerine mutlaka olumsuz yansıyacaktır. Yapılan zammın asgari seviyede tutulması nedeniyle rekabet gücümüze olacak etkisi de bu oranda olacaktır. Ayrıca organize sanayi bölgelerinde yer alan fabrikalarımıza enerjinin daha uygun fiyatlarla sunulması da bu faktörü destekleyen bir unsur olmakla beraber bildiğiniz gibi önümüzdeki ay itibarıyla elektrik fiyatlarında otomatik fiyatlandırmaya gidilecektir.

Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Duran Bulut’un 356 sıra no.lu sözlü soru önergesiyle gündeme getirdiği Balıkesir Gönen’de kurulması planlanan çimento fabrikasıyla ilgili, Bakanlığımıza yapılmış doğrudan bir başvuru bulunmamaktadır. Esasen Bakanlığımızın mevzuatı kapsamında herhangi bir tesisin kurulması konusunda izin verme yetkimiz de bulunmamaktadır. Bakanlığımız Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği gereğince Çevre ve Orman Bakanlığının görüş sorması hâlinde sanayi tesisleriyle ilgili görüş verebilmektedir. Bu kapsamda Balıkesir ili Gönen ilçesi Babayaka köyü Hamasçakılı mevkisinde kurulması planlanan klinker üretim öğütme ve entegre tesisiyle ilgili hazırlanan ÇED raporu Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından Bakanlığımıza gönderilmiştir. ÇED raporunda tesisin yer seçimi, arazi durumu, imar planı ve bunun gibi hususlar dışında kalan üretim akış şemasında belirtilen bilgilerin düzeltilmesi, üretimde kullanılacak ham maddelerin özellik ve miktarlarına yer verilmesi, personel sayısının gösterilmesi gibi hususlarda Bakanlığımızın görüşleri Çevre ve Orman Bakanlığına bildirilmiştir. Tesis ile ilgili ÇED raporunun olumlu veya olumsuz olması hakkında karar doğal olarak Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından verilmektedir.

Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan Özdemir’in sorduğu yine Gaziantep’in teşvik kapsamına alınması konusu… Tabii sadece, Sayın Özdemir, bu kentimizde değil birçok ilimizde bu konuyla ilgili Bakanlığımıza çeşitli görüşler intikal etmekte olup ilgili kurumlarla yoğun iş birliği çerçevesinde değerlendirme yapılmaktadır.

Teşvik sisteminin etkin ve verimli olabilmesi için çok yoğun bir gayret içindeyiz. Zaman zaman da bu yüce kürsüde de dile getirdiğim gibi, özellikle Bakanlık olarak çok ciddi, hummalı bir şekilde, yıllardır yapılmayan ve ilk defa yapılan sanayi envanteri ve sanayi stratejisiyle ilgili çok yoğun çalışma yapıyoruz. Bu konuda, çeşitli arama konferansları yapılırken özel sektör-kamu iş birliği içerisinde de sanayi stratejisinin belirlenmesiyle ilgili bir çalışmayı eylül ayı sonuna kadar tamamlayıp eylül ayı sonundan itibaren de özellikle yeni teşvik sistemini, yüksek teknoloji, yüksek katma değer ve yüksek rekabet gücüne yani “3 Y”ye dayalı bir şekilde uygulayacak ve yıl sonunda hizmete sokacak olan bir çalışma yapacağız. Tabii ki bu çalışma yapılırken illeri birbirine haksız rekabet yaratan değil, sektörleri birbirine haksız rekabet yaratan değil, Türkiye'de yüksek katma değerde yüksek istihdam sağlayacak ve rekabet gücü sağlayacak bir çalışma içinde olacağız ve teşvik sistemimizi de bölgesel, proje ve sektörel bazda bir teşvik sistemiyle değerlendireceğiz. Tabii ki bu noktada da Gaziantep’te bu noktada önümüzdeki dönemde ortaya çıkacak olan sistemler değerlendirilecektir.

Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun Malatya Şeker Fabrikasının alacaklı çiftçilere verdiği küspe bedeli fişlere ilişkin sözlü soru önergesi çerçevesinde şunu belirtmek isterim ki, tabii ki, şeker fabrikaları ben Bakan olduktan sonra, özelleştirme kapsamında olmak üzere, özelleştirme kapsamı ve Maliye Bakanlığımıza iletilmiş olmakla beraber, soru tarafıma sorulduğu için, ben yine bu soruya cevap olarak, kampanya döneminde fabrikalarda yan ürün olarak üretilmekte olan yaş pancar posası dağıtımı ve satışı, her yıl teşekkül ile üreticiler arasında akdedilen şeker pancarı üretim sözleşmesiyle yaş pancar posası bedelsiz dağıtım ve satış yönergesi esaslarına uygun olarak yapılmaktadır. Bedelsiz yaş pancar posası dağıtımı bittikten sonra arta kalan yaş pancar posası, o yıl pancar üretmiş olan üreticiler ile sütçülük ve besicilik yapanlara ve tarımla ilgili resmî kuruluşlara öncelik verilmek suretiyle bedeli mukabilinde satışı yapılmaktadır. Malatya Şeker Fabrikasında 2007-2008 kampanya döneminde 213.500 ton şeker pancarı işlenmiş olup 66.109 ton yaş pancar posası üretilmiştir. Üretilen bu miktarın 52.339 tonu yani yüzde 79’u üreticilere bedelsiz olarak verilmiştir. Arta kalan 13.770 ton olan, yani yüzde 21’i, yaş pancar posası ise yönerge gereği öncelikle pancar üreticilerine, daha sonra sütçülük ve besicilik yapan üreticilere fabrikanın alım, satım, ihale komisyonu tarafından tespit edilen 14 YTL/ton fiyatıyla satış yapılmıştır. Üreticiler teşekkül fabrikalarından kampanya döneminde sözleşme gereği gerek bedelsiz gerekse bedeli mukabilinde almış olduğu yaş pancar posasını kendi iradesiyle değerlendirmektedirler.

Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış’ın hipermarketlerle ilgili iki sözlü soru önergesine ilişkin olarak da şunu söylemek isterim ki: Bu konuyla ilgili bütün, özellikle gündeme getirilen konuları dikkate alan bir çalışma yapılarak, bununla ilgili hassasiyet duyulan konulardaki çalışmalarla birlikte, Bakanlığımızca yapılan çalışmalar Başbakanlığa gönderilmiş ve Başbakanlığımızda yapılacak olan çalışmayla beraber yüce Meclisimize sunulacaktır ve bu noktada gerek raf parası gerek insört parası gibi birçok konuda bu çalışmayla, bu düzenlemeyle beraber gerekli düzenlemeler gerçekleştirilmiş olacaktır.

Son olarak da Kütahya Milletvekili Sayın Profesör Doktor Alim Işık’ın, Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan Özdemir’in 134 ve 45 sıra no.lu sorularıyla ilgili görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Ülkemizde 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik krizler neticesinde ödeme zorluğu içine düşen ve bu nedenle kredi borcunu vadesinde ödeyemeyen ve yüksek temerrüt faizleri nedeniyle ağır borç yükü altında kalan esnaf ve sanatkârın rahatlaması amacıyla birçok önlem alınmıştır. 2004 yılında yürürlüğe giren Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Tasarısı ile 824 bin tacir, esnaf ve sanatkâr ekonomiye kazandırılmıştır. 2005 yılında da esnaf ve sanatkârların kooperatif takibinde bulunan kredi borçları yeniden yapılandırılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – İlave ediyorum.

Buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Yüce Meclisimizden geçen yine istihdam paketiyle beraber esnaf ve sanatkârımızın da iş gücü maliyetlerinin azaltılması noktasında, yine SSK işveren payından 5 puan uygulaması bu noktada 2008 yılı Ekim ayıyla başlayacak ve bu konuda da, istihdam konusunda bir rahatlık getirebilecektir.

Esnaf ve sanatkârlara hizmetlerimiz artarak devam edecektir. 60’ıncı Hükûmet Programı çerçevesinde hazırlanan eylem planımızda esnaf ve sanatkârlara öncelikle ve ayrıcalıklı olarak önem verilmiştir. Bu çerçevede ekonomik gelişmelere bağlı olarak yine Halkbank kredileriyle ilgili çalışmalar ve kredi limitlerinin artırılması, vade uzatımı gibi çalışmalar gündemimizdedir.

Kümelenme yaklaşımı çerçevesinde esnaf ve sanatkârlar arasında ortaklık ve iş birliği faaliyetlerinin geliştirilmesi noktasında bunu destekleyecek çok önemli çalışmaları bir taraftan yaparken yine vergi istihdam yüklerinin kademeli olarak azaltılmasına yönelik çalışmalar da sürdürülecektir.

Yine bu noktada, 2008 yılında, daha evvel de bu yüce kürsüde ifade ettiğim gibi, Esnaf ve Sanatkâr Şûrası düzenlenerek bu şûrayla da çok önemli tespitler ve yeni açılımlar yapılacaktır. Buna ilaveten, yapılacak olan bir çalışmayla özellikle yine önümüzdeki günlerde “esnaf ve sanatkâr değişim, dönüşüm ve destek projesi” adı altında şu anda tüm kesimlerle, TESK ve TESKOMB başta olmak üzere tüm kesimlerle beraber yoğun bir çalışma içindeyiz. Bunu da önümüzdeki aylarda kamuoyuyla paylaşıp bu konuda değerlendirmeyle ilgili sonuçları beraber paylaşacağız.

Ve yine BAĞ-KUR düzenlemesiyle prim borçları yapılandırılmıştır. Biliyorsunuz, yüce Meclisimizden geçti.

Son olarak, Sayın Hasan Özdemir’in Gaziantep’le ilgili sorusuna gelince de 2007 yılında bu kentimizde 2.615 esnaf ve sanatkârımız mesleği bırakırken 3.038 esnaf ve sanatkârımız mesleğe başlamıştır. Kapanan her 86 esnaf ve sanatkâr iş yerine karşılık 100 yeni iş yeri açılmıştır. Evet, bu noktada, özellikle esnaf ve sanatkârımızın desteklenmesi noktasında önemli çalışmalarımızı yapmaya devam ediyoruz.

Tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana teşekkür etmek istiyorum. Tekstille ilgili sorularımızdaki amaç tekstilin içerisinde bulunduğu sorunların dile getirilmesidir. Hakikaten bugün piyasada, özellikle Uzak Doğu’dan gelen mallarda ciddi sağlık sorunlarının olduğu ortadadır. Tekstil fabrikaları birer birer kapanmaktadır. Özellikle Tokat ilinde Sena Tekstil ve Erbaa ilçesindeki Libra Tekstildeki yaklaşık olarak toplam 3 bine yakın insan işini kaybetmiş durumdadır. Bu vesileyle de Sayın Bakanın söylemiş olduğu Koordinasyon Kurulu bir an önce görevine başlasa da bu Koordinasyon Kurulu neticesinde de insanlar işlerini kaybetmese.

İkinci olarak, organize sanayi bölgeleriyle ilgili olarak da… Niksar ilçesi, aşağı yukarı 2002 yılından itibaren organize sanayi bölgesinin bitirilmesiyle ilgili ciddi bir beklenti içerisindedir ancak şu ana kadar da çok ciddi bir gelişme olmamıştır. Ancak, Sayın Bakana teşekkür etmek istiyorum. Son yılda ciddi manada altyapıda bir yatırım çalışması yapılmaktadır. Bunun da yakından takip edilmesiyle beraber Niksarlıların bu konuda çok müteşekkir olacağını söylemek istiyorum.

Kendisine teşekkür ederim, sağ olsunlar.

BAŞKAN – Biraz hızlandırabilirsek… Zaman doldu ama ben devamını getirmek için uzattım.

Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, özellikle önümüzdeki dönem için, ürün… Şeker fabrikalarında belirttiğim konu gerçek bir konudur.

1) Hassasiyetle durulması.

2) Sanayi Bakanlığı, özelleştirmedeki şeker fabrikalarını geri alsın.

Mal sizin malınızdır, malınıza sahip çıkın Sayın Bakanım. On beş fabrikayı satıyorlar. Şeker fabrikalarını sattırmayın Sayın Bakanım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ertuğrul…

OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) – Sayın Bakanım Aksaray Organize Sanayisinin bitirileceğini söylemişti. O günün şartlarında, Aksaray milletvekilleri de Aksaray Organize Sanayisi için 9 trilyon ödenek ayrıldığını ifade etmişlerdi. Fakat bugün öğreniyoruz ki Aksaray’a 900 milyar gibi bir ödenek ayrılmış ve bu 900 milyar ödeneğin de -şu anda inşaat mevsiminin yarısına yaklaşılırken- daha üçte 1’i kullanılmış. Şimdi, Aksaray Organize Sanayisinin -birinci bölgenin- bitirilebilmesi için en az 5 trilyon gibi bir paraya ihtiyaç var. Sayın Bakanımız bunu bitireceğini ifade ederken acaba bu ödeneği de takviye edecek mi, bitirecek mi?

Bir de arıtmayla ilgili… Arıtma yapılmadığı için oradaki bir kasabada ve Aksaray merkezine de yakın olduğu için hem çevreyle ilgili hem de kasabanın sulama suyuyla ilgili ciddi problemler şu anda yaşanıyor. Yani bunun da ihale şartnamesinin bir an önce düzenlenip arıtmasının da ihale edilmesinin hem çevre için hem sulama için faydalı olacağını düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, verdiğiniz bilgilerden dolayı öncelikle teşekkür etmek istiyorum. Ancak, özellikle esnafımızın içinde bulunduğu sıkıntılı durumun başında, şu anda borcu nedeniyle icralık olması, dolayısıyla yeni bir krediyi alamaması var. Yani bu sicil affı konusu oldukça önemli. Bu konuda biz de bir grup milletvekili olarak bir sicil affı teklifi verdik. Eğer bunu çözerseniz bu insanlarımız hiç olmazsa ayakta durma şansını yeniden belki yakalayabilecek.

Bir de TOKİ inşaatlarının o ildeki esnafın durumunu oldukça kötüye götürdüğü söyleniyor. TOKİ inşaatlarını alan müteahhitlerin genellikle alışverişlerini kendi firmalarından ve büyük il merkezlerinden yaptığı, o ile herhangi bir destek sağlamadığı konusu esnafları sıkıntıya sokmuştur. Bu konuyu da dikkatinize sunmak istiyorum.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, özellikle Sayın Reşat Doğru Milletvekilimizin tekstil sektöründeki sorunla ilgili… Sayın Milletvekilim, tekstil, konfeksiyon ve deri sektörü, beraber, bir bütün olarak, yaklaşık iki aydır sektörle beraber çok ciddi, yoğun bir çalışma içindeyiz. Yapmış olduğumuz çalışmayı enine boyuna yaptık, sektörden gelen görüşleri dikkate aldık. Ekonomi Koordinasyon Kurulunda bir kez görüşüldü ve o görüşmeden sonra bizden istenen revizyonları şu anda hazırladık, önümüzdeki hafta bununla ilgili çalışmayı Ekonomi Koordinasyon Kurulunda tekrar gündeme getirerek finallemiş olacağız. Yani, önümüzdeki bir hafta, on gün içinde bu konuyla ilgili çalışma bitirilmiş olacaktır.

Evet, organize sanayi bölgeleri konularına gelince: Gerek Aksaray gerek diğer organize sanayi bölgeleri olsun… Tabii, eldeki mevcut imkânlarla, Türkiye’de şu anda biliyorsunuz 251 organize sanayi bölgesi var, bunun 107 adedi bitirilmiş ve diğerlerinin inşaatı devam ettirilmektedir. Eldeki mevcut ödeneği hepsine etkin bir şekilde ve organize sanayi bölgelerinin fiziki alanlarının gerçekleşmesine paralel olarak en etkin şekilde kullanmaya çalışıyoruz. Ama bunun yanı sıra, özellikle Aksaray’la ilgili sormuş olduğunuz soruyu ben geneliyle ilgili cevaplayarak söylemek istiyorum. Birkaç ay öncesinde DPT nezdinde girişimde bulunduk, mevcut ödeneğimizin yetmeyeceğini ve yeni ilave ödenek talep ettiğimizi ifade ettik. İlave ödenek almış olduğumuz her bir rakamı, yine, titizlikle, geçmiş dönemlerde yapıldığı gibi, organize sanayi bölgelerimize hak ettiği oranda, eşit oranda dağıtıp ve bu tür desteğimizi yapmaya devam edeceğiz diye ifade etmek istiyorum.

Sayın Aslanoğlu’nun şeker fabrikalarıyla ilgili konusuna gelince: Tabii, bu, özelleştirme kapsamına alınmış ve bununla ilgili süreç başlamıştır. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili, artık bu konudaki karar ve uygulama, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının tamamıyla sorumluluğu altında ve bununla ilgili de çalışma başlatılmıştır. Onlar, zannediyorum ki bu konudaki hassasiyetleri, özellikle birçok fabrikanın birbirine avantaj ve dezavantajlarını dikkate alarak gerekli çalışmayı yapacaklardır.

Diğer yandan, esnaf sicil affıyla ilgili, şu anda… Evet, zaman zaman benim de özellikle seyahat ettiğim illerde olsun veya bir araya geldiğim, ki, hemen hemen her gün esnafımızla, sanatkârımızla, sanayicilerimizle, KOBİ’lerimizle beraberim, bu kapsamda şu ana kadar yirmi bir ili fiilen ziyaret ederek yirmi bir ildeki esnaf kardeşlerimle saatler süren toplantılar yaptık. Onların her türlü toplantılarına zaten katılıyorum.

Şu anda, asıl, tabii, bunun yanında, yani bu çalışmanın yanı sıra, asıl esnaf ve sanatkârın bir değişim ve dönüşüm projesinin, bir strateji belgesinin hazırlığı içindeyiz. Bu konuda, biraz evvel ifade ettiğim gibi, özellikle TESK ve TESKOMB başta olmak üzere, bütün ilgili birimler ve kurumlarla beraber yapmış olduğumuz çalışmayla sorunlara kalıcı çözüm getirecek olan bir değişim ve dönüşümü gerçekleştirecek bir çalışma ve gayretin içindeyiz.

Tabii ki ticaretin, iş yapmanın kural ve kaideleri değişiyor. Dünyanın her tarafında bu değişiklik var. Bu noktada da özellikle tüketici tercihinin değişmesi, üretim tekniklerinin değişmesi ve bu anlamda ekonominin globalleşmesiyle beraber ister istemez bir değişim ve dönüşüm var. Bunun da en az sancıyla yaşatılması noktasında gerek bu işin mevzuat boyutuyla gerek de teknik boyutu ve parasal boyutuyla da yapacağımız çalışmayı da çok kısa bir süre içinde -yani zannediyorum temmuz, ağustos ayı itibarıyla, yapacağımız bu çalışmayı- inşallah kamuoyumuzla beraber paylaşacağız. O çerçevede yapılması gereken çalışmaların tamamını topyekûn bir şekilde ele almamız lazım, yoksa ayrı ayrı palyatif çözümlerin fayda getirmeyeceği çok aşikâr. Bir de dediğim gibi, ben sürekli zaten sektörle beraberim.

TOKİ müteahhitleriyle ilgili, yapılan işlerde yöre esnafından alışveriş yapmaması… Tabii ki serbest piyasa kuralları Değerli Milletvekilim, bildiğiniz gibi bu konuda herhangi bir müdahale olmaz ancak şunu ifade edeyim: Ben bunu yaşamış biriyim. Sincan Organize Sanayi Bölgesinde 1990 yılında ben fabrika arsasını alıp fabrika inşaatına başladığım zaman Sincan Organize Sanayi Bölgesinde, Sincan’da bir noterlik vardı ama bugün Sincan’da bildiğim kadar beş noterlik var. Sincan’da taksi durağı yoktu, Sincan’da birçok taksi durağı oldu. Yani organize sanayi bölgelerinin veya bu tür inşaat yatırımlarının olduğu yerde her ne olursa olsun birçok tedarik ister istemez oradaki yatırımcı ve müteahhit tarafından lokal bazda yapılır. Ama bu konuda ben de isterim ki yerinde, yöresinde olsun. Ancak serbest piyasa olduğu için bizim bu konuda herhangi bir müdahale etme imkânımız yok.

Tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Birleşime yarım saat ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.40

 

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

B) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/568) (S. Sayısı: 223)

BAŞKAN – Birinci sırada yer alan Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın komisyona geri verilen maddesiyle ilgili komisyon raporu Başkanlığımıza henüz verilmediğinden tasarının görüşmeleri ertelenmiştir.

İkinci sırada yer alan Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/591) (S. Sayısı: 238) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Geçen birleşimde tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, birinci maddeyi okutuyorum:

YÜKSEKÖĞRETİM KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 10 uncu maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin önceki yıldan devreden finansman fazlasının % 25’i her yıl şubat ayı sonuna kadar Yükseköğretim Kurulu hesabına aktarılır. Aktarılan bu tutarı, bir yandan Yükseköğretim Kurulu bütçesinin (B) işaretli cetveline öz gelir diğer yandan (A) işaretli cetvelin mevcut veya yeni açılacak tertiplerine ödenek olarak eklemeye Yükseköğretim Kurulu yetkilidir. Sermaye ödenekleri, yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir.

Ödenek kaydedilen tutarlar, öncelikle yükseköğretim kurumlarının bilimsel araştırma projeleri ile yurt içi ve yurt dışı öğretim elemanı ve öğrenci değişim programlarının desteklenmesi, yurt içi ve yurt dışında öğretim üyesi ve araştırmacı yetiştirilmesi ile Yükseköğretim Kurulunun fiziki ve beşeri altyapısının güçlendirilmesi amacıyla kullanılır.

                                       

(x) 238 S. Sayılı Basmayazı 12/06/2008 tarihli 1171 nci Birleşim Tutanağına eklidir.

Söz konusu hizmet ve faaliyetlere ilişkin olarak Yükseköğretim Kurulunca uygun görülen tutarlar, ilgili yükseköğretim kurumlarına tahakkuk ettirilmek suretiyle ödenir. Yurt içi ve yurt dışı öğretim elemanı ve öğrenci değişim programlarının desteklenmesi ile yurt içi ve yurt dışında öğretim üyesi ve araştırmacı yetiştirilmesi amacıyla yükseköğretim kurumlarına ödenen tutarlar karşılığını bir yandan ilgili yükseköğretim kurumunun (B) işaretli cetveline öz gelir, diğer yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye ilgili yükseköğretim kurumu yetkilidir.

Bilimsel araştırma projelerinin desteklenmesi için yükseköğretim kurumlarına ödenen tutarlar, ilgili idarelerin bütçelerine gelir kaydedilmeksizin açılacak özel hesaplarda izlenir. Aktarılan bu tutarların harcanması ve muhasebeleştirilmesine ilişkin esas ve usuller Maliye Bakanlığı ile Yükseköğretim Kurulu tarafından müştereken belirlenir. Bu kapsamda yapılan harcamalar, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa göre denetlenir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Osman Çakır’da.

Buyurun Sayın Çakır. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA OSMAN ÇAKIR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 238 sıra sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkelerin yükseköğretim sistemleri, özellikle üniversitelerin sevk ve idaresi, yükseköğretim kurumlarının bilimsel ve teknolojik ARGE sistemlerindeki işlevi ile yeri, ülkelerin ekonomik girdisi olarak yükseköğretimin kalitesi ve bir üretim faktörü olarak rolü artık dünyada yaygın olarak tartışılan bir konudur. Bu alanda araştırmalar yapılmakta, kongre, sempozyumlar düzenlenmekte, dergiler ve raporlar yayımlanmaktadır. Yükseköğretimin verimliliği, işlerliği, finansmanı, yönetimi, denetimi, insana ve halka hizmet anlayışı, kurumların yönetimindeki işletmecilik anlayışı, kurumlar arası rekabet, bunların sosyal adalet ve fırsat eşitliğiyle bağdaşırlığı ve özerklik ile akademik hürriyet üzerindeki etkileri gelişmiş ülkelerin ana tartışma konularıdır.

Ülkemizde ise bu konuda bir kargaşa ortamı yaşanmakta, siyasi çıkar beklentileri nedeniyle gerçek dışı beyan ve davranışlar, ideolojik katılık ve dar görüşlülük ve bilimsel gerçeklerden uzak bir tartışma ortamı sürdürüle gelmektedir.

Yükseköğretim konusundaki paydaşlarını ilgililerin ve tarafların hiçbir şekilde birleşerek uzlaşamayıp ortaya yeni bir sistem ve yeni bir yapı koyamaması, eskiyen, yıpranan, çağ dışı kalan ve gün geçtikçe de kanayan mevcut YÖK sisteminin sürdürülmesi zorunluluğuna yol açmaktadır.

Üniversitelerimiz Türk insanının ve ülkemizin beklenti ve ihtiyaçlarına uygun çözümler üreten, önümüzdeki sorunları görüp çıkış yollarını öneren kurumlar olmaktan uzak bir yapıda bir görünüm sergilemektedir. Yükseköğretim konusundaki tartışmalar siyasi ve ideolojik çıkar hesapları içinde boğulup gitmekten bir türlü kurtarılamamaktadır. İşin kuramsal ve felsefi yanları da hiç ele alınamamaktadır. Çünkü, yükseköğretim sisteminin kalitesi bir ülkenin ekonomisinin en önemli girdileri arasındadır. Buna fevkalade önem vermek durumundayız. Ülkemizin rekabet gücünün asli unsurlarından biri olan yükseköğretim, ülkenin sosyoekonomik politikalarının da en önemli yapı taşlarından biridir. Toplumun ihtiyaçlarına duyarlı, ülke insanını daha fazla dikkate alan ve yön veren, çağımızın bilimsel ve teknolojik gelişmelerini yakından takip eden, çağın istihdam anlayışı ve felsefesiyle uyumlu mezunlar yetiştiren çağdaş bir üniversite yapısını gerçekleştirebilmek için yeterli kaynakları mutlaka oluşturmak durumundayız; sadece kaynak oluşturmak değil, kaynakların etkili ve verimli bir şekilde kullanılabilirliğini de sağlamalıyız.

Şu anda uygulanmakta olan mevcut bütçe sistemi, kamu kaynaklarının hem dağıtımında hem de kullanımında aşırı merkeziyetçi, bürokratik işlemleri yoğun, sınırlayıcı, çalışanları ve üniversite yöneticilerini motive etmeyen, üretimi engelleyen, üniversitede olması gereken akademik ortamı desteklemekten uzak olan bir yapıdır. Üniversitelere sağlanacak mali kaynaklar serbest ve torba bütçe sistemiyle tahsis edilmeli ve kaynağın kullanımında denetimi ve hesap sorulabilirliği mutlaka sağlanmalıdır. Kaynakların etkin, ekonomik ve verimli bir yasal düzenlemeyle uygun olarak kullanılmasından sorumlu olan yöneticileri, hesap verebilir bir sistem içerisinde düzenlemek durumundayız.

2003 yılından bu yana Yükseköğretim bütçesinin Milli Eğitim Bakanlığı bütçesindeki payı sürekli düşerek, 2003’te yüzde 25 olan Yükseköğretimin payı, maalesef 2008’de yüzde 19,7’ye düşmüştür. Üniversite, fakülte ve yüksekokul sayısındaki büyük artışa rağmen üniversitenin payı azalmıştır. Öğrenci başına ödenekler ise son derece yetersizdir; Amerika Birleşik Devletleri’nde öğrenci başına 30 bin dolar, OECD ülkelerinde 13 bin dolar, AB ortalaması da 20 bin dolar olmasına rağmen, Türkiye maalesef 5 bin dolarla yetinmek zorunda kalmaktadır.

Üniversiteler yapacağı her projenin maliyet bedelini çok açık ve net bir şekilde ortaya koymalı, bütçeden aldıkları kaynakların hesabını verebilmelidir ve sonuçta, tahsis edilen kaynak, yani maliyetlere karşılık planlanan amaçlara ulaşılıp ulaşılmadığı da denetlenmelidir, maalesef üniversitelerimiz böyle bir yapı içerisinde değildir, görünürde de Hükûmetin böyle bir gayreti gözükmemektedir. Hesap verilebilirlik, Sayıştay denetimi değildir; projenin amacına ulaşıp ulaşmadığının, sonradan yöneticilerin performanslarının sorgulandığı bir sistemdir. Bağımsız, akredite kuruluşlar tarafından yapılması gereken şeffaf bir yapı olmalıdır.

Görüşülmekte olan kanunun 1’inci maddesinde, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin önceki yıldan devreden finansman fazlasının yüzde 25’i YÖK hesabına aktarılmaktadır. Bu oran mutlaka artırılmalıdır. Neden finansman fazlasının yüzde 75’i ÖSYM hesabında bekletilmektedir, bu belli değildir. Bu oranın en az yüzde 50’ye çıkarılmasında büyük bir fayda vardır. Bu rakam, ÖSYM bütçesinden Yükseköğretim bütçesine aktarılacak olan rakam -yüzde 50 veya yüzde 25- her ne olursa olsun mutlaka öğrenci yurtları yapımında kullanılmalıdır ve üniversitelere öğrenci yurdu yapımı kaydıyla aktarılmalıdır. Üniversite yurtları geliştirilmeli, iyileştirilmeli, öğrenci kapasiteleri artırılmalıdır, buna fevkalade ihtiyaç bulunmaktadır, çünkü bugün Türkiye üniversitelerinde 2 milyon 400 bin öğrenci öğrenim görmektedir.

81 yerde üniversite kurulmuştur; hâlihazırda 94’ü devlet, 33’ü vakıf olmak üzere 127 üniversite bulunmaktadır. Bunların üçte 1’i yeni kurulan üniversitelerdir ve şiddetli bir şekilde kaynağa, özellikle ve öncelikle de öğrenci yurtlarına ihtiyacı bulunmaktadır. Bu nedenle, ÖSYM’de biriken kaynaktan YÖK bütçesine en az yüzde 50 bir kaynak aktarılması gerekir. Üniversitelerin öğrenci yurdu ihtiyaçları için kullanılacak bu para, üniversite kapısındaki gençlerimizi sokağa veya kötü niyetli kuruluş ve kişilerin kucağına bırakmaktan önleyecektir.

Değerli milletvekilleri, bu vesile ile yine bu kanun ile düzenlenen rektör seçimi konusuna da değinmek istiyorum. Üniversitelerde rektörlerin seçimle gelmesi demokratik açıdan cazibeli görünmesine rağmen, uygulanan sistemin demokrasiyle ilgili bir alakası olmadığı gibi son derece sakıncalı bir sistem hâline gelmiştir. Üniversitelerde popülist anlayışları hâkim kılmış, öğretim üyelerini kamplara ayırmış, onların arasında uzlaşılmaz, verimsiz, anlamsız, gereksiz bir kavga ortamı oluşturmuştur. Liyakat, çalışkanlık, başarı kriterleri yerini yandaşlık kriterlerine terk etmiştir. Bu durum üniversitelere önemli ölçüde darbe vurmuştur.

Seçmenlerin seçilen tarafından atandığı bu sistemde, üniversitelerin reel ve gerçek kadro ihtiyaçları, verimlilik, bilimsellik, yeterlilik, akademik başarı yerini siyasi veya kişisel çıkar yandaşlığına veya menfaat öngörülerine bırakmıştır. Bu nedenle, bu sistemden derhâl vazgeçilmelidir. Bu konu tartışmaya açılarak toplumsal bir uzlaşmayla yeni bir yöntem tespit edilmelidir.

Yasada öngörülen yeni kurulan üniversitelere rektör seçimi ve atama sistemi isabetli ancak eksiktir. Bu kanun ile yardımcı doçent, doçent, profesör olarak atanabilmek için çeşitli kriterler getirilmektedir. Bir üniversiteyi yönetecek rektör ataması içinse hiçbir kriter öngörülmemektedir. Bu nedenle, bu konudaki kriterlerin de öngörülmesi, şeffaf ve denetlenebilir bir seçim sistemi gerçekleştirilmesi fevkalade doğru olacaktır.

Değerli milletvekilleri, üniversitelerimizden dünyada ilk 500 üniversite sıralamasına ancak iki üniversite girebilmektedir ve üniversitelerimizin performansı maalesef yeterli değildir. Ancak bu kötü tablodan övünülecek bazı rakamlar da çıkarmak mümkündür. Burada bunu da belirtmekten fevkalade gurur duyduğumu ifade etmek istiyorum.

Ülkemizde, üniversitelerimizde olan kadın profesörlerin oranı yüzde 29’dur ve dünyada kadın profesör sayısı açısından Türkiye üniversiteleri 1’inci sıradadır. Yine, toplam akademik elemanlar arasında kadın oranı yüzde 39’dur ve dünyada, Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra da Türkiye’deki kadın araştırmacı sayısı açısından 2’nci durumdayız. Bu, fevkalade önemli ve övünülecek bir husustur, Türk üniversitelerinin ve cumhuriyetin çok büyük bir başarısıdır.

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çakır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köse. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım.

Özellikle, bozuk eğitim sisteminin mağdurları olan ve geçtiğimiz hafta sonu Öğrenci Seçme Sınavı’na giren tüm öğrencilerimize geçmiş olsun demek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlarken, yaşadığımız bir acıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa’da Tarım ve Çiftçi Kurultayı hazırlıkları sırasında çiftçinin hakkını savunmak, ezilenin yanında olmak, Güneydoğu’nun sorunlarını çözmek için mücadele eden Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları Genel Sekreteri Ersin Çıldır’ı elim bir trafik kazası sonucu kaybettik. Bölgenin bir milletvekili olarak büyük üzüntü içerisindeyim. Parti şehidimiz olan Ersin Çıldır’a Allah’tan rahmet; acılı ailesine, Cumhuriyet Halk Partili gençlere ve tüm sevenlerine sabır diliyorum.

Değerli üyeler, tasarının 1’inci maddesi 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 10’uncu maddesine yeni fıkralar eklemektedir. Kanun’un 10’uncu maddesi Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezine ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Eklenecek yeni fıkralar ile ÖSYM’nin önceki yıldan devreden finansman fazlasının yüzde 25’i Yükseköğretim Kurulu hesabına aktarılmaktadır. Ödenek kaydedilen tutarla bilimsel araştırma projeleri ile yurt içi ve yurt dışı öğretim elemanı ve öğrenci değişim programlarının desteklenmesi düşünülmektedir. Ayrıca yine yurt içi ve yurt dışında öğretim üyesi ve araştırmacı yetiştirilmesi ile Yükseköğretim Kurulunun fiziki ve beşerî alt yapısının güçlendirilmesi amaçlanmaktadır. Dileğim bu amaçların gerçekleştirilmesi yönündedir. Yükseköğretim alanında o kadar çok eksiğimiz var ki bu konuda özel bir düzenleme bile yapılabilir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yaptığımız uyarılardan dolayı bazı iktidar milletvekilleri bize karşı çıktılar.

Geçtiğimiz hafta içerisinde Sayın Cemil Çiçek 5 bin öğrencisi bulunan Yozgat Bozok Üniversitesine destek amacıyla düzenlenen geceye katıldı. Bu gecede Sayın Bakanın karşılaştığı tablo çok düşündürücü. Çünkü Bozok Üniversitesinde profesör ve doçent sayısının dörder kişi olduğunu öğrenen Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek “Bu tablo karşısında yüzüm kızardı.” dedi. Evet, Sayın Bakan haklıydı, bu tablo gerçekten yüz kızartıcıydı. Bunun üzerine Sayın Çiçek’in üniversitelerin nasıl düzeleceği konusunda önerilerini bekledik, ilginç bir öneri duyduk: Sayın Çiçek çözüm olarak üniversite sayısının üç yüz olması gerektiğini belirtti. Sayın Bakanın üç yüz üniversite istemesi, iktidarın yükseköğretim konusunda ne kadar çelişkili olduğunu göstermektedir.

Değerli arkadaşlar, bahsettiğim bu haber Sayın Öztürk’ün imzasıyla Hürriyet gazetesinde yayımlandı. Sayın Öztürk’ün bu haberi üzerine aynı gazetede yer alan başka bir haber ise daha vahim bir durumu gösteriyordu. Bir YÖK yetkilisi Bozok Üniversitesinin durumunun iyi olduğunu, ancak hiç profesör olmayan üniversiteler olduğunu gazeteye açıklıyordu. Görüldüğü gibi, üniversite açmak yetmiyor. Eğer sadece üniversite açılıp öylece bırakılırsa yüz kızartıcı durumlar ortaya çıkmaya devam edecektir.

Sayın milletvekilleri, üniversitelerde öğrenci sayısı artıyor, akademik personelin sayısında fazla değişme olmuyor. Sizce yükseköğretim bu yöntemle ilerleyebilir mi? Tabii ki hayır. Daha önce de bu uyarıda bulunmuştuk. Yükseköğretim konusu, yalnızca üniversite açılmasıyla ya da para verilmesiyle çözülecek bir sorun değildir. Yükseköğretime topyekûn bir çözüm sunulmalıdır.

Değerli arkadaşlar, Adıyaman Üniversitesinin çok değerli bir rektörü var: Sayın Mustafa Gündüz. Sayın Rektör ve çalışma arkadaşları, Adıyaman Üniversitesine, dolayısıyla Adıyaman’a sosyoekonomik ve kültürel anlamda büyük katkılar sağlamaktadır. Projesi bitmiş olan Adıyaman Üniversitesine bağlı İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin temelinin bir an önce atılmasını Sayın Bakanımdan rica ediyorum. Yükseköğretimin konuşulduğu bir oturumda çeşitli üniversitelerde öğretim üyelerinden aldığım kimi bilgileri de iletmekte yarar görüyorum.

Öncelikle, akademik personel olarak giriş için akademik lisansüstü eğitim sınavında en az 70 puan istenmektedir. Bu puanın yüksekliği öğretim üyelerinin yakındığı konulardan biridir. Sözel bölüm mezunu bir öğrenci ile sayısal mezunu bir öğrenci hem sayısal hem de sözel içerikli sınavda yarışmaktadır. Eşitliğe ve adalete aykırı olan bu durumun düzeltilmesi için Üniversitelerarası Kurulumuzun bir düzenleme yapmasını beklemekteyiz.

Bir diğer sorun ise öğrencilerimizin kaldığı yurtlardır. Hâlen çok sayıda yurtta yaşam standartları maalesef oldukça kötü. Yurtların kötü koşulları öğrencilerimizin derslerinde başarısını ve onların psikolojik durumunu olumsuz etkilemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeri gelmişken, güncel bir sorun olan mevsimlik tarım işçilerinden bahsetmek istiyorum. Her sene ülkenin değişik bölgelerinden, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden ve milletvekili olduğu Adıyaman ilinden ekmeklerinin peşinden koşarken canlarından olan mevsimlik tarım işçileri, yani ekmek şehitleri sadece kazayla hatırlanmak istemiyor.

Sayın milletvekilleri, mevsimlik tarım işçileri şu günlerde yollara çıkmaya başladılar. Kısa bir süre sonra belki Karadeniz’e fındık toplamaya, değişik illere patates ya da şeker pancarı toplamaya, Malatya’ya kayısı toplamaya ya da Çukurova’ya pamuk toplamaya gideceklerdir. Değişik taşıma araçlarıyla, sanki konserve kutusuna sıkıştırılmış bir şekilde yollara düşeceklerdir. Bu durum modern Türkiye görüntüsüne yakışmıyor. Gazeteleri açıp bakıyoruz, her sene bu zamanlarda olduğu gibi, mevsimlik işçilerle ilgili mutlaka mağduriyet haberlerini görmekteyiz. Taşıma biçimleri, olmayan sosyal hakları, küçük yaşta olan çocukların alamadıkları eğitim hakkı, ekonomiye olan etkileriyle tarım işçileri sefaletin aynasıdır. Adıyamanlı, Mardinli, Urfalı, Ağrılı, Vanlı çocuklar… On üç-on dört yaşlarındaki bu çocuklar, ırgat olmaya giderken yolda ölmemek için dua ediyorlar. Paranın karşısında emek piyasasında özgürce dik duramıyorlar.

Değerli üyeler, sadece Adıyaman’dan her sene yaklaşık 40 bin insanımız mevsimlik köle olarak il dışına çıkmaktadırlar. Vahşi kapitalizm dönemini andırır biçimde ilkel şartlarda çalışan bu işçiler dernek yoluyla örgütlenerek haklarını aramaya çalışıyorlar.

Sayın milletvekillerim, önemli olan bu sorunlara bir an önce çözüm bulunmasıdır. Devlet, derhal sosyal haklar konusunda adım atmalıdır.

Benzer şekilde, mevsimlik tarım işçilerinin çalışma şartları konusunda düzenlemelere gidilmeli, sağlık şartları göz ardı edilmeyecek düzenlemeler yapılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sene de Adıyaman’dan Malatya’ya kayısı toplamak için ırgatlar yola koyuldu. Hepimizin bildiği gibi Malatya iki şeyle ünlüdür. İlki kayısı, ikincisi ise bazılarının dediğinin tam tersi, millet düşmanı değil, büyük devlet ve siyaset adamı, 1950’li yıllarda milletin önünü açan, demokrasi aşığı, rahmetle andığımız Sayın İsmet İnönü’dür.

Sayın arkadaşlar, -dediğim gibi- günlük 15 yeni Türk lirası için yolculuklar yine başladı. İnşallah kazasız belasız bir dönem geçirir bu mevsimlik işçilerimiz.

Sayın milletvekilleri, tasarının 1’inci maddesinde belirtilen bilimsel araştırma, yurt içi ve yurt dışı eğitim olanakları yaşama geçirilirse yükseköğretimimize olumlu katkılar olabilir. Yalnız, yine tek başına yeterli olmayacaktır. Yükseköğretim konusuna bir paket program ile daha bütüncül çözüm önerileri sunulmalıdır.

Bu program, akademik kadro, teknik olanaklar, altyapı yatırımları, yükseköğrenim öncesi eğitim sisteminin düzgün hâle getirilmesi gibi unsurları kapsamalıdır. Ancak bu yolla yükseköğretimin katkı sunacağı sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi yakalanabilir.

Konuşmamı tamamlarken, bu duygu ve düşüncelerle hepinize en içten saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

Şahıslar adına ilk söz, Mardin Milletvekili Sayın Halit Demir’in.

Buyurun Sayın Demir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MEHMET HALİT DEMİR (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçen yasama döneminde kurulan 17 üniversite ve bu dönem kurulan 9 yeni üniversiteyle devlet üniversitelerimizin sayısı bu sayede 94’e ulaşmıştır. Bu kanunla Ardahan, Bartın, Bayburt, Gümüşhane, Hakkâri, Iğdır, Şırnak, Tunceli ve Yalova illerimiz de üniversitelerine bu sayede kavuşmuşlardır. Ben, tekrar bu illerimize üniversitelerinin hayırlı olmasını diliyorum. Artık üniversitesiz ilimiz bu sayede kalmamış ve bizler bu nedenle mutluyuz. AK Parti olarak, milletimize verdiğimiz sözleri yerine getirmenin haklı gururunu yaşıyoruz.

Sayın milletvekilleri, bu kanunla 9 yeni üniversitenin yanı sıra 2 yeni vakıf üniversitesi daha kurularak vakıf üniversitesinin sayısı da böylece 33’e çıkmıştır. Hükûmetimiz, nitelikli vakıf üniversitelerinin ülke geneline yayılması üzerinde önemle durmaktadır. Bununla ilgili ciddi taleplerin olduğunu Sayın Bakanımız önceki kurul toplantılarında dile getirmişlerdi. Vakıf üniversitelerinin yaygınlaşmasının üniversite kapılarındaki yığılmayı önleyeceği inancındayım.

Değerli milletvekilleri, kurulan bu yeni 11 üniversite, yarattığı istihdam açısından da önemlidir. Adıyaman, Dumlupınar, Hacettepe, Muğla, Sakarya Üniversitelerinin toplam tıp fakültelerine, idari ve öğretim üyeleri dâhil olmak üzere toplam 14.100 kadro tahsis edilmiştir. Yeni kurulan 9 devlet üniversitesinin her birine ise 335’i tutulu olmak üzere 900’er kadro verilerek toplam 8.100 kadro tahsis edilecektir.

Değerli milletvekilleri, üniversiteler bilim yuvalarıdır. Cumhuriyetimizin kurulduğu yıllarda bu bilim yuvalarından sadece 1 tane vardı, bugün ise ülkemizde 127 tane üniversitemiz var. Ancak üniversitelerimizin sayısını artırırken niteliklerine de önem vermeliyiz. Zaman zaman Türk üniversitelerinin dünya üniversiteleri arasındaki yerine ilişkin veriler gündeme yansıyor. Sık sık ilk 500 üniversite arasına Türk üniversitelerinin niye girmediği sorgulanıyor. Bu konuda dünya sıralamasında temel alınan ölçüt, bildiğiniz gibi, üniversitelerin yapmış oldukları her türlü bilimsel çalışmalar, uluslararası ve ulusal yayınlar, öğretim üyesi sayısı, ders notları, bilimsel toplantı sunumları gibi unsurlarla değerlendiriliyorlar. Üniversitelerin fiziksel donanımları, kadroları, yaptıkları bilimsel çalışmalar ve araştırmalar maalesef ülkemizde henüz istenilen düzeyde ve kalitede değildir. Başta ekonomik sıkıntılar nedeniyle arzulanan seviyeye henüz gelinememiştir.

Değerli milletvekilleri, Yükseköğretim Kanunu’nda yapılan değişiklikle Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin önceki yıldan devreden finansman fazlasının yüzde 25’i her yıl şubat ayı sonuna kadar Yükseköğretim Kurulu hesabına aktarılacaktır ve YÖK bu tutarı bütçesine öz gelir ve ödenek olarak kaydedecektir. Bu sayede Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezince daha önceki yıllarda yapılan çeşitli sınavlardan tahsil edilen gelirlerden kullanılmayarak devreden kısmın -finansman fazlalarının yani yüzde 25’i öncelikle araştırmacı yetiştirilmesinde, bilimsel araştırmalarda, yurt içi ve yurt dışı öğretim elemanı temininde, öğrenci değişim programlarında ve yeni kurulan devlet üniversitelerinin fiziki ve beşerî yapılarının güçlendirilmesi amacıyla kullanılacaktır.

Değerli milletvekilleri, üniversitelerin esas işlevinin eğitim ve öğretim yapmak olduğu bilinmekle birlikte günümüzde yükseköğretim kurumlarından beklenen işlevlerin yönü ve çeşitliliği de değişmiştir. Milletimiz haklı olarak illerinde kurulan üniversitelerinden eğitim-öğretim vermelerinin yanı sıra bilgi toplumu olmanın gereği ve yaşam boyu eğitim hizmeti sunmalarını, bölge sorunlarının çözümüne yönelik araştırmalar yapmalarını, ilgili kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütleriyle birlikte projeler hazırlamalarını, yörenin ekonomik, sosyal ve kültürel olarak gelişimini sağlayacak ve artıracak çalışmalarda bulunmalarını istemektedir.

Misyonu eğitim işlevinin yanı sıra açık ve özgür düşünce üretimleriyle toplumsal gelişim merkezleri olarak ülkemizin yükselmesine hizmette bulunmak olan yükseköğretim kurumlarımızın bütün bu işlevleri yerine getirebilmeleri için güçlü bir kadro, donanım ve ekonomik yapıya sahip olmaları gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, ben bu düşüncelerle bu kanunun ülkemize büyük faydalar getireceğine inanıyorum ve tekrar Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demir.

Madde üzerinde şahıslar adına ikinci söz Antalya Milletvekili Sayın Yusuf Ziya İrbeç’e aittir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

YUSUF ZİYA İRBEÇ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, geçtiğimiz pazar günü imtihana giren 1,5 milyon civarındaki gencimizin üniversite tercihleri sırasında başarılı tercih yapmalarını temenni ediyor, kendilerinden başarılarının devamını diliyorum.

Şimdi, günümüz dünyasında bilgi ekonomisine dayalı ekonomik ve sosyal yapı, bilginin üretilmesi ve paylaşılmasında üniversitelere özel bir misyon yüklemektedir. Bu çerçevede üniversitelerden beklentiler çeşitlenmiş ve artmıştır. Bu beklentilerin en önemlileri, daha fazla ve daha geniş bir yaş grubuna öğretim vermektir. Diğer bir hedef ise toplumla daha güçlü köprüler kurarak kalkınma hızını yükseltmek, açık ve saydam bir toplum yapısı ile daha fazla katma değer üretebilmektir. Ayrıca, dünyayla daha fazla rekabet edebilen dinamik bir nüfus yapısını sürekli gelişme kapasitesi gösterebilen seviyede tutabilmek yine yeni üniversitelerin ve mevcut üniversitelerin görevleri arasında yer almaktadır.

Küreselleşme, yükseköğretimde öğrenci ve akademisyen hareketliliğini zorunlu hâle getirmiştir. Bunun en önemli örneği, Avrupa ülkelerinin oluşturduğu “Avrupa Yükseköğretim Alanı” yani “AYA” ve bu alanı yönlendiren Bologna Süreci’dir. Bologna Süreci’ne kırk beşin üzerinde ülke üyedir. Türkiye bu sürece 2001 yılından itibaren katılmıştır.

Türkiye’de yükseköğretim talebinin önümüzdeki on yılda demografik nedenlerden ziyade ekonomik nedenlerle daha da artacağı beklenmektedir. Bu durumu dikkate alan AK Parti Hükûmeti, iktidarı döneminde kırk dokuz yeni üniversitenin kuruluşuna öncülük etmiş ve bu üniversitelerin yasaları yine yüce Meclisimizden onay almıştır. Türkiye’de üniversite sayısı şu anda 127’ye yükselmiştir, bunun 33 tanesi vakıf üniversitesidir. AK Parti döneminde kurulan 41 devlet üniversitesi ve 8 vakıf üniversitesi bu kervana katılmıştır.

Yeni üniversitelerde yönetimin ve yönetimin başındaki rektörlerin önemi açıktır. Bu çerçevede bölgesel kalkınmayı da olumlu etkileyecek rektörlerin görevleri çok önemli bir misyonla karşı karşıyadır. Yeni kurulan üniversitelerdeki esas amaç ideolojik standartlaşmayı değil bilime öncelik vermeyi hedeflemelidir, amaç olarak bu seçilmelidir.

Bilim ve düşüncenin gelişmesi için serbestlik ve farklı olana açıklık hem kurumsal hem de zihinsel alanda vazgeçemeyeceğimiz bir ilke durumundadır. Ne adına olursa olsun bilimde kısır döngüye giden yolları kapatmamız hepimizin görevi olmalıdır, çünkü toplumlarda bilim ve kültür ancak kendi dışına açılarak gelişebilmektedir.

Türkiye’de üniversite eğitimi son yıllarda gerek Bologna Süreci çerçevesinde gerekse uluslararası konumu sebebiyle daha iyi bir seviyeye doğru gitmektedir. 1990’lı yılların başlarından itibaren öncelikle mühendislik fakültelerinde ABET gibi uluslararası kalite belgesi alma işlemi yaygınlaşmıştır. Türkiye’de ekonomik gelişmeye paralel olarak uluslararası atıf endeksleri tarafından taranan ve buralarda yayınlanan Türkiye kaynaklı yayınlarda son yirmi yılda Türkiye 43’üncü sıradan 20’nci sıraya yükselme başarısını göstermiştir. Bu da ilk 20 ekonomi arasında yer alan Türkiye'nin yine ilk 20 ülke arasında yer alan bir yükseköğretime doğru gittiğinin bir belgesidir.

Yine, Ulusal Bilim ve Teknoloji Belgesi’nin 2023 yılı için koyduğu hedef olan 150 bin öğretim üyesi sayısına erişmek yıllık bazda doktoralı eleman sayısını çok hızlı bir şekilde artırarak olabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ekledim, toparlayın lütfen.

YUSUF ZİYA İRBEÇ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Onun için, hızlı bir, hem üniversite sayısı açısından hem de akademik kadro açısından, faaliyete ihtiyaç vardır. O yönde de bu düzenlemeler ciddi manada ihtiyaç durumundadır.

Ayrıca üniversiteler, kamu hizmeti üretme mantığıyla gelişmeci ve yatırımcı bir mantık, toplumsal dayanışmayı sağlama mantığı ile hareket edecek donanım ve bilgiyle zenginleştirilmelidir. Burada öğretim, bilgi üretimi ve araştırma ile kamu hizmeti üretimi işlevlerindeki vizyonun oluşturulması şarttır diyor; bu kanunun milletimize hayırlı, uğurlu olması temennisiyle hepinize saygılarımı sunuyor, iyi akşamlar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

 BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Mert, buyurun.

HÜSEYİN MERT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Maddeyle, üniversitelerimizdeki öğretim açığının kapanmasıyla ilgili olarak birtakım kaynaklar aktarılmakta. Bu, elbette ki çok güzel bir şey, üniversitelerimizin buna gereksinimi var. Ancak, biz, çok kaliteli öğrencilerin, iyi öğrencilerimizin üniversite öğretim üyelerinin maddi koşulları nedeniyle çok fazla üniversitelerde kalmak taraftarı olmadığını biliyoruz. Bu konuyla ilgili Sayın Bakandan şu bilgiyi almak isterim: Öğretim üyelerinin maaşlarıyla veya gelirleriyle ilgili, veya iyileştirilmeleriyle ilgili bir düzenleme yapılıyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Öztürk...

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: 1’inci maddede yurt içi ve yurt dışı öğretim elemanı ve öğrenci değişim programlarının desteklenmesiyle yurt içi ve yurt dışında öğretim üyesi ve araştırmacı yetiştirmesi amacıyla aktarılan kaynak yükseköğretim kurumlarının bütçeleriyle ilişkilendirilirken bilimsel araştırma projelerinin desteklenmesi için aktarılan kaynak niçin yükseköğretim kurumu bütçeleriyle ilgilendirilmeden özel hesapta, bütçe dışında işlem görüyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, öğretim üyesi maaşlarıyla ilgili soru soran Değerli Arkadaşımın sorusuna cevap veriyorum.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, memurlarımızın, öğretim üyelerimizin, bütün çalışanlarımızın ihtiyaçları ile bütçemizin imkânlarını örtüştürmek zorundayız. Biz, tabii, öğretim üyelerinin çok daha fazla maaş almasını istiyoruz. Araştırma görevlilerinin maaşlarının da bir hayli düşük olduğunu ben de söylüyorum, defaatle söyledim. Sayın Başbakanın başkanlığında son yapılan Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunda da bu konu bizzat tarafımdan dile getirildi. Sayın Başbakanımız Maliye Bakanına ve ilgili diğer bakanlara bu konuyla ilgili olarak bir çalışma yapmalarını emretti. Bu konu üzerinde bir çalışma yapılıyor. Ümit ediyorum ki ciddi bir kaynak temin edilir ve öğretim üyelerimizin maaşları artırılır. Ben bu konuda sizden farklı düşünmüyorum.

Sayın Öztürk’ün “Öğretim özellikle niçin üniversitelerle ilişkilendirilmemiş?” meselesiyle ilgili olarak; bu, malumunuz, döner sermayeden aktarılacak olan bir kaynaktır. Öğretim üyesi yetiştirilmesi ve bilimsel araştırmanın desteklenmesi esastır. Buradaki yapılacak bütün harcamalar da şüphesiz ki denetime tabidir. Denetimsiz, gayri resmî yapılan bir harcama söz konusu değildir.

Arz ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 238 sıra sayılı “Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 10 uncu maddesine eklenen fıkralardan dördüncüsünün madde metninden çıkarılmasını ve üçüncüsünün aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Mustafa Vural

Tayfun İçli

 

İzmir

Adana

Eskişehir

 

Emrehan Halıcı

Hüseyin Pazarcı

Hasan Macit

 

Ankara

Balıkesir

İstanbul

“Söz konusu hizmet ve faaliyetlere ilişkin olarak Yükseköğretim Kulunca uygun görülen tutarlar, ilgili yükseköğretim kurumlarına tahakkuk ettirilmek suretiyle ödenir. Bilimsel araştırma projeleri ile yurt içi ve yurt dışı öğretim elemanı ve öğrenci değişim programlarının desteklenmesi, yurt içi ve yurt dışında öğretim üyesi ve araştırmacı yetiştirilmesi amacıyla yükseköğretim kurumlarına ödenen tutarlar karşılığını bir yandan ilgili yükseköğretim kurumunun (B) işaretli cetveline öz gelir, diğer yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye ilgili yükseköğretim kurumu yetkilidir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

Süreniz beş dakika.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Maddeyle ÖSYM’nin gelir fazlası olarak bir sonraki yıla devreden finansman fazlasının yüzde 25’inin YÖK aracılığıyla YÖK’ün uygun göreceği yükseköğretim kurumlarına aktarılacağı öngörülmektedir. Öncelikle maddede aktarma kriterlerinin neler olacağı öngörülmediği için sübjektif değerlendirmelere ve kayırmalara açık bir düzenleme olduğunu ifade etmeliyim. Buna karşılık aktarılan tutarların tahsis edileceği alanlar bilimsel gelişmeye hizmet edecek şekilde uygun seçilmiştir. Ancak bu alanlardan bilimsel araştırma projelerinin desteklenmesi için aktarılan tutarların ilgili yükseköğretim kurumlarının özel bütçelerinde işlem görmeyip “özel hesap” adı altında bütçe disiplini dışına çıkarılmış olması uygun mütalaa edilmemektedir.

Değişiklik önergesi de bu uygunsuzluğun giderilmesi amacıyla verilmiştir. Adına özel hesap da desek, bu uygulama geçmişte bütçe birliğinden uzaklaşmaya ve kaynakların öncelikli alanlara tahsisini engellemeye yol açan ve 2000’li yıllarda terk edilen fon uygulamasına geri dönmek anlamına gelmektedir. Bu durum, hatalardan ders çıkarmadığımız sonucunu çıkarmaktadır. Bu konuda ısrar “Bizim oğlan bina okur, döner döner bir daha okur.” deyişiyle ancak açıklanabilir.

Değerli milletvekilleri, bilimsel çalışmaların desteklenmesi önemlidir, bu çalışmalara daha çok kaynak ayırmalıyız, ancak bu tasarıda olduğu gibi, başvurulan kaynakların sağlam kaynak olup olmadığına da bakmak durumundayız. Bir kere, düzenleniş biçimi nedeniyle ÖSYM isterse bu tasarının işleyişini engelleyebilir, çünkü aynı maddenin başlangıç bölümündeki fıkralarında ÖSYM’nin gelir fazlasını iki şekilde değerlendireceği öngörülmektedir. ÖSYM, gelir fazlasını isterse bir sonraki yılın döner sermaye gelirlerine eklemek üzere aktarabilir; o takdirde yaptığımız bu düzenleme işler. ÖSYM, dilerse söz konusu gelir fazlasını döner sermayenin sermayesinin artışında kullanabilir; bu takdirde de bu tasarının işleme şansı yoktur. Kaldı ki döner sermaye gelirlerinin büyük kısmının öğrencilerden alınan sınav ücretlerinden oluştuğu düşünülürse, bir kamu hizmetinin finansmanını sanki vergi geliriymiş gibi öğrencilerden alınacak sınav ücretlerine bağlamak doğru değildir. Mademki alınan ücretlerden bir fon fazlası oluşmaktadır, doğru olan, öğrencilerin yükünü hafifletmek üzere sınav ücretlerinde indirim yapmaktır.

Değerli milletvekilleri, arz edilen sakıncaları ihmal ederek tasarının yasalaştırılmasında kararlı iseniz, hiç değilse aktarılan kaynakların tamamının bütçe disiplini altında harcanmasını sağlamak üzere vermiş olduğumuz önergemize destek vermenizi talep eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 18 Haziran 2008 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 20.58

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.