DÖNEM: 23 CİLT: 22 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 113’üncü
Birleşim 4 Haziran 2008 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L E R I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II - GELEN KÂĞITLAR III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Van, Bitlis,
Bingöl, Muş ve Diyarbakır illerine yaptığı gezi ve inceleme sonucunda elde
ettiği tespitlere ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Nazım Hikmet’in
45’inci ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı 3.- Uşak
Milletvekili Nuri Uslu’nun, Orman Genel Müdürlüğünün
169’uncu kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz ve 27 milletvekilinin,
Gediz Nehri’ndeki kirliliğin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/205) 2.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 20 milletvekilinin, Giresun ilinin ulaşım
sistemlerindeki sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/206) 3.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan ve 19 milletvekilinin, şeker pancarı tarımındaki ve şeker
piyasasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/207) V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Türkiye Radyo
ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219) 2.- Tapu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/568) (S. Sayısı: 223) 3.- Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/514) (S.
Sayısı: 220) VI.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER 1.- Komisyonlarda
tasarı metninde olmayan konuların görüşülemeyeceği ve yeni maddeler ihdas
edilemeyeceği gerekçesiyle, Plan ve Bütçe Komisyonuna iade edilen tasarının,
yeniden müzakere edilmeden Genel Kurula indirilmesinin İç Tüzük’e aykırı olup
olmadığı hakkında VII.-
OYLAMALAR 1.- Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, Aydın İkizdere
Barajı inşaatına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/3106) 2.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir baraj
projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/3241) 3.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin’in, balık çiftliği üretim alanlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/3302) 4.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, TRT’de yayınlanan
bir programa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/3304) 5.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van Gölü’ndeki
kirliliğe ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/3385) 6.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Cumhurbaşkanına gönderilen tüzüklere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/3392) 7.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’de
özürlülere yönelik mesleki rehabilitasyona ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
(7/3411) 8.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, SHÇEK’in
gelirlerine ve yaptığı yardımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/3458) 9.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bir sporcunun desteklenmesine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/3461)*
Ek Cevap 10.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir köyde kurulacak tesislerin çevreye etkilerine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/3464) 11.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, bakıma muhtaç özürlülere bakım hizmetiyle ilgili
sorunlara, Keçiören’deki
Atatürk Çocuk Yuvasının kapatılacağı iddiasına, İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/3487,
3488) 12.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Anadolu futbol
kulüplerinin desteklenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/3529) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 15.05’te açılarak yedi oturum yaptı. Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgün’ün, son günlerde meydana
gelen dinleme iddialarının teknik yönüne, Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir ilinin
ulaşım sorunlarına, Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya Ovası’ndaki
kuraklık sorununa ve Konya Ovası Sulama Projesi eylem planı hazırlanmasına, İlişkin gündem
dışı konuşmalarına Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım
cevap verdi. Tokat
Milletvekili Zeyid Aslan’ın (3/136) (S. Sayısı: 173), Antalya
Milletvekili Deniz Baykal’ın (3/137) (S. Sayısı: 174), Zonguldak
Milletvekili Polat Türkmen’in (3/138) (S. Sayısı: 175), Diyarbakır
Milletvekili Mehmet Mehdi Eker’in (3/139) (S. Sayısı:
176), Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün (3/140) (S. Sayısı: 177), Afyonkarahisar Milletvekilleri
Ahmet Koca ve Sait Açba’nın (3/141) (S. Sayısı: 178), Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan’ın (3/142) (S. Sayısı:
179), Karabük
Milletvekili Mehmet Ceylan’ın (3/143) (S. Sayısı: 180), Kütahya
Milletvekili Soner Aksoy’un (3/144) (S. Sayısı: 181), Kırşehir
Milletvekili Mikail Arslan’ın (3/145) (S. Sayısı:
182), Kırklareli
Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam’ın (3/146) (S. Sayısı: 183), Zonguldak
Milletvekili Fazlı Erdoğan’ın (3/147) (S. Sayısı: 184), Balıkesir
Milletvekili İsmail Özgün’ün (3/148) (S. Sayısı: 185), İstanbul
Milletvekili Mehmet Sekmen’in (3/149) (S. Sayısı: 186), Eskişehir
Milletvekili Kemal Unakıtan’ın (3/150) (S. Sayısı:
187), Yasama
dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkereleri ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları, Genel
Kurulun bilgisine sunuldu. Avrupa Güvenlik
ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi Türk Grubunda, Tokat Milletvekili
Orhan Ziya Diren’in istifasıyla boşalan asıl üyeliğe, CHP Grubunca İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in
aday gösterildiğine ve bu konu hakkındaki Başkanlık Divanı kararına ilişkin
Başkanlık tezkeresi, Ankara
Milletvekili Mehmet Zekai Özcan’ın, Plan ve Bütçe
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi, Genel Kurulun
bilgisine sunuldu. Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 28 milletvekilinin,
inşaat sektöründeki sorunların (10/200), Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, Gaziantep ilinin sorunlarının
(10/201), Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 19 milletvekilinin,
yoksulluk sorununun (10/202), Kocaeli
Milletvekili Nihat Ergün ve 26 milletvekilinin, CHP Genel Sekreterinin yasa
dışı dinlendiği iddiasının (10/203), Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural
ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, yasa dışı
dinleme ve takip iddialarının (10/204), Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/643) ve (6/648) esas numaralı sözlü sorularını
geri aldığına ilişkin önergesi okundu; soruların geri verildiği bildirildi. İran’a resmî
ziyarette bulunan Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
Özak’a, Azerbaycan’a
resmî ziyarette bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e refakat
eden heyete, İştirak etmesi
uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık; Bazı
milletvekillerinin izinli sayılmalarına, Sivas
Milletvekili Osman Kılıç, Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut, Şanlıurfa
Milletvekili Mustafa Kuş ve İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişci’nin
ödenek ve yolluklarının verilmesine ilişkin Başkanlık, Tezkereleri kabul
edildi. Genel Kurulun 3/6/2008 Salı ve 4/6/2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde
sözlü soruların görüşülmemesine; 3/6/2008 tarihli birleşiminde (10/203) esas
numaralı CHP Genel Sekreterinin dinlenmesi iddiasının bütün yönleriyle
araştırılması ve varsa sorumluların ortaya çıkarılması amacıyla ilgili Meclis
araştırması önergesinin görüşülmesine ve bunu müteakiben gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine; çalışma saatlerinin 3/6/2008 Salı günü 15.00-23.00, 4/6/2008
Çarşamba günü 13.00-23.00, 5/6/2008 Perşembe günü 13.00-21.00 saatleri arasında
olmasına ilişkin AK Parti Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra kabul
edildi. Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, yapmış olduğu
konuşmada gruplarla ilgili bir suçlama ve hakaret olmadığını, bazı
milletvekillerinin daha dikkatli konuşmalarını teminen
vurgulayıcı bir konuşma yaptığını açıkladı. İstanbul
Milletvekili Hasan Macit, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin,
konuşmasında şahsına sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı. Ankara
Milletvekili Mehmet Emrehan Halıcı, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, konuşmalarını daha
dikkatli ve daha olgun bir şekilde yapması gerektiğine ilişkin bir açıklamada
bulundu. İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin gelen
kâğıtlarda yayımlanmadan grup önerisiyle gündeme alınıp öncelikle
görüşülmesinin mümkün olamayacağına ilişkin bir konuşma yaptı. Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/73) İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi. Kocaeli
Milletvekili Nihat Ergün ve 26 milletvekilinin, CHP Genel Sekreteri Önder
Sav’ın dinlenmesi iddiasının bütün yönleriyle araştırılması ve varsa
sorumlularının ortaya çıkarılması amacıyla verdiği Meclis araştırması
önergesinin (10/203) yapılan ön görüşmesinden sonra kabul edildiği açıklandı. Kurulacak
komisyonun: 16 üyeden
teşekkül etmesi, Çalışma
süresinin, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimi tarihinden başlamak
üzere, üç ay olması, Gerektiğinde
Ankara dışında da çalışması, Kabul edildi. İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ’ın, konuşmasında partisine, Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, konuşmasında şahsına, Sataştıkları
iddiasıyla birer konuşma yaptılar. 4 Haziran 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
22.44’te son verildi. Eyyüp Cenap GÜLPINAR Başkan
Vekili Yusuf COŞKUN Murat ÖZKAN Bingöl Giresun Kâtip Üye Kâtip
Üye Yaşar TÜZÜN Bilecik Kâtip
Üye No.: 160 II.- GELEN KÂĞITLAR 4 Haziran 2008 Çarşamba Teklifler 1.- Antalya
Milletvekili Sadık Badak ve 5 Milletvekilinin;
Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/270) (Adalet
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.5.2008) 2.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 39 Milletvekilinin; 657 Sayılı Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/271) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.5.2008) Raporlar 1.- Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/363, 1/494) (S. Sayısı: 237) (Dağıtma tarihi: 4.6.2008)
(GÜNDEME) 2.- İstanbul Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve 4 Milletvekilinin;
Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; 1111 Sayılı Askerlik Kanunun 35 inci
Maddesinin (E) Bendinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ve Milli Savunma
Komisyonu Raporu (2/257, 2/252) (S. Sayısı: 240) (Dağıtma tarihi: 4.6.2008)
(GÜNDEME) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz ve 27 Milletvekilinin,
Gediz Nehrindeki kirliliğin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/205) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008) 2.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 20 Milletvekilinin, Giresun İlinin ulaşım
sistemlerindeki sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/206) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008) 3.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 19 Milletvekilinin, şeker pancarı tarımındaki ve
şeker piyasasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/207) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008) 4 Haziran 2008 Çarşamba BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 13.04 BAŞKAN : Başkan Vekili Eyyüp
Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Yusuf COŞKUN(Bingöl) BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Sayın
milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce, 29 Mayıs 2008 tarihli 111’inci
Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin İç Tüzük’ün 71’inci
maddesine göre okunabilmesi için kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir. Bu
nedenle, sayın milletvekilleri ile Genel Kurul salonunda bulunabilecek yeminli
stenograflar ve yeminli görevliler dışındakilerin salonu boşaltmalarını rica
ediyorum. Tutanak özetleri
okunduktan sonra açık oturuma geçilecek ve görüşmelere devam edilecektir. Sayın
idare amirlerinin bu konuda yardımcı olmalarını ve salon boşaltıldıktan sonra
Başkanlığa haber vermelerini rica ediyorum. Salonun
boşaltılması için birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati: 13.05 İKİNCİ
OTURUM (Kapalıdır) ÜÇÜNCÜ
OTURUM Açılma
Saati: 13.23 BAŞKAN : Başkan Vekili Eyyüp
Cenap GÜLPINAR KÂTİP
ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin kapalı
oturumundan sonraki Üçüncü Oturumunu açıyorum. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, Bitlis, Bingöl, Muş ve Diyarbakır illerine yaptığı seyahatteki gözlemleri
hakkında söz isteyen Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’na
aittir. Buyurun Sayın Yazıcıoğlu. III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.-
Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Van,
Bitlis, Bingöl, Muş ve Diyarbakır illerine yaptığı gezi ve inceleme sonucunda
elde ettiği tespitlere ilişkin gündem dışı konuşması MUHSİN YAZICIOĞLU
(Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 31 Mayıs-2 Haziran
tarihlerinde Van, Bitlis, Bingöl, Muş ve Diyarbakır illerinde yapmış olduğum
gezi ve incelemeler sonucunda elde etmiş olduğum tespitleri yüce Meclisle
paylaşmak istedim, bu sebeple söz almış bulunuyorum. Değerli
milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle şunu
belirtmek istiyorum: Bu gezim sırasında, yapılan bütün ihmallere, ağır
işsizliğe ve teröre rağmen vatandaşlarımızın sağduyulu bir yaklaşım ortaya
koymuş olduğunu görmekten büyük bir mutluluk duyduğumu ifade etmek istiyorum. Bu gezim
sırasında Bitlis’te açık hava toplantısı yaptım, diğer illerde kapalı spor
salonu ve kültür sitelerinde toplantılar yaptım. Vatandaşlarımızla çay
bahçesinde, kahvehanelerde yüz yüze, diz dize gelerek oturduk ve sohbet ettik.
Yine dükkânlarda vatandaşlarımızın ikramlarını aldık, oturduk konuştuk. Ben,
siyasilerimizin yöreye daha fazla gitmesini, aynı zamanda gerek iç turizm
açısından gerek inanç turizmi olarak gerekse tarihî ve doğal güzellikleri
itibarıyla yöremize daha çok seyahatlerin yapılmasının, normalleşmeyi sağlamak
açısından da büyük bir hizmet olduğu kanaatini taşıyorum. Bu gezim sırasında,
vatandaşlarımız, terörle ilgili olarak görmüş oldukları zararın farkındalar ve
bugün yaşamış oldukları işsizliğin, yoksullaşmanın, bölgeden büyük şehirlere
doğru akan göçün birinci sebebinin terör olduğunu ve daha sonra da iktidarların
ihmallerinin olduğunu biliyorlar. Dolayısıyla, teröre karşı yöre insanımızın
şimdi daha mesafeli durduğu ve bir an evvel, huzur içerisinde sorunlarına çözüm
bulunmasını… Asıl gündem, kendilerinin işsizlik, yoksullaşma, üretimsizlik ve
kırsal alanlardaki, tarım açısından ekilebilir, biçilebilir arazilerin terk
edilmiş olmasından, hayvancılığın terk edilmiş olmasından kaynaklanan genel
yoksullaşmaya çare üretilmesidir. Şimdi,
Türkiye’nin Meclisimizde görülen gündemiyle vatandaşımızın gündemi birbiriyle
uyuşmamaktadır. Hele, iktidar ve ana muhalefet partisinin polemiklerinin
ortaya koymuş olduğu çekişmelerin, özellikle vatandaşımızın gündemiyle hiç
alakasının olmadığını görüyorum ve kurumlar arası gerginliklerin ve sadece
iktidar ve ana muhalefet partisi arasındaki tartışmaların, vatandaş gündeminden
çok uzak olduğu kanaatindeyim. Bu tespitlerimi de burada ifade etmek istiyorum.
Vatandaşın asıl ve en önemli sorunu, işsizliğine çare üretilmesidir. Bingöl’de
Gülbahar Barajı, Kiğı Barajı ve diğer orta ölçekli barajlar için sadece 150
trilyon para aktarıldığı takdirde tümünün bitirilebileceği görülüyor. Bakıyoruz ki
Bingöl’de en fazla orman alanı bulunuyor, en fazla orman alanının olduğu
Bingöl, ama Orman Bölge Müdürlüğü Bingöl’den alınmış, orman olmayan başka bir
yere götürülmüş. Bu tür çelişkileri yöremizde birçok yerde gördüm. Tabii, GAP’la
ilgili yeniden bir harekete geçilmiş olmasını memnuniyetle görüyorum ve
karşılıyorum. Bu konuda önceki iktidarlarla birlikte bu İktidarın da beş yıllık
bir ihmali söz konusu olmuştur. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Yazıcıoğlu. MUHSİN YAZICIOĞLU
(Devamla) – Beş yıllık bu İktidarın da ihmali söz konusu olmuştur. Şimdi
harekete geçilmiş olmasını… Vatandaşlarımızın “Acaba seçim mi var? İşte, siz de
geldiniz, Sayın Baykal geliyor, GAP projesiyle ilgili açıklamalar yapılıyor.”
sorularıyla karşılaştım, ancak, tabii bu sorunun muhatabının biz olmadığımızı
vatandaşımız da biliyor. Çünkü biz seçim varken de gidiyorduk, seçim yokken de
gidiyoruz. Sadece Diyarbakır’a yedi sekizinci gidişimiz, diğerlerine en az
on-on beş defa gitmişliğimiz vardır. Seçimle alakası söz konusu değil, ancak
beş yıl bekledikten sonra bu adımın atılmasını bu şekilde yorumlayanlar var. Ben buradan bir
kere daha ifade etmek istiyorum ki, ihmalleri eleştiririz, neden yapılmadığını
sorarız, ama niye yapıldığını sorgulamayız. Yapılan şeylerin hep beraber
arkasında olmak ve Doğu’muzun, Güneydoğu’muzun kalkınmasının Türkiye’nin
kalkınması olduğu gerçeğinden hareket ederek ülkemize topyekûn bakmak
zorundayız. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun. MUHSİN YAZICIOĞLU
(Devamla) – Ben bu duygular içerisinde, bölgemizin, yöremizin sorunlarının daha
yakın takip edilmesi ve özellikle kuraklık dolayısıyla yüzde 90 fire vermiş
olan vatandaşımızın… Sadece bankaya olan borçlarının bir yıl ertelenmiş olması
münasebetiyle vatandaşımız -hemen sözümü bitiriyorum diyor ki: “Benim Ziraat
Bankasına borcum yok çünkü Ziraat Bankasından alamıyorum. Benim borcum, doğrudan
doğruya, gübre alırken, mazot alırken yaptığım borçlar. Onun için bize daha
hususi teşvikler ve doğrudan doğruya üretime katkıda bulunabilecek, üretim
yapmamı sağlayabilecek şekilde teşvikler yapılması lazım. Bu benim yarama çare
üretmiyor.” Dolayısıyla, topyekûn İktidarımızla, muhalefet partilerimizle
yurdumuzun her köşesine olduğu gibi bu yöreye de daha çok ilgi göstermek,
dikkat sarf etmek mecburiyetindeyiz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUHSİN YAZICIOĞLU
(Devamla) – Yurdumuzun her köşesi mübarek, üstünde yaşayan herkes
kardeşimizdir. Bu duygular
içerisinde yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yazıcıoğlu. Gündem dışı
ikinci söz, Nazım Hikmet’in ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir’e aittir. Buyurun Sayın
Özdemir. 2.-
Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Nazım
Hikmet’in 45’inci ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; büyük Türk şairi Nazım
Hikmet’in 45’inci ölüm yıl dönümü nedeniyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, tarihin hemen her döneminde ve hemen her toplumda kurulu düzenin
bozuk yönlerine karşı başkaldıran, güçlünün değil haklının yanında olan bilim
adamları, sanatçılar, şairler, ozanlar ömürlerinin çoğunu ya sürgünlerde ya da
hapishanelerde geçirmişlerdir. Onları büyük kılan, asırlar sonrasına taşıyan
da, hayatları pahasına da olsa, bedel ödeyerek de olsa doğru bildiklerini
söylemekten geri kalmamış olmalarıdır. Bozuk düzene
sazıyla, sözüyle savaş açan Pir Sultan Abdal’a dönemin Sivas Valisi Hızır Paşa
haber gönderir, der ki: “İçinde ‘şah’ kelimesi geçmeyen bir şiir okusun
hayatını bağışlayacağım.” Buna karşılık Pir Sultan’ın sözü: “Alınmış abdestim
aldırırlarsa, Kılınmış namazım
kıldırırlarsa, Sizde şah diyeni
öldürürlerse, Ben de bu
yayladan şaha giderim.” olmuştur. Pir Sultan Abdal gibi Nazım
Hikmet de doğru bildiklerini söylemenin
bedelini ağır ödeyenlerdendir. Nazım, emperyalizme, onun yerli iş
birlikçilerine, kapitalist sömürü düzenine karşı, paranın padişahlığı, yobazın
karanlığına karşı işçi sınıfının iktidarını savunmuştur. Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın destanını en güzel Nazım yazmıştır: “Dört nala gelip uzak Asya’dan Akdeniz'e bir
kısrak başı gibi uzanan bu memleket
bizim." diyen Nazım ne acı ki vatan hainliğiyle suçlanmış, ömrünün büyük
çoğunluğunu hapishane hapishane dolaştırılarak
geçirmiştir ve en sonunda hayatına kastetmek isteyenlerin kurduğu komplodan
kurtulmak için yurt dışına çıkmakta bulmuştur çareyi. Son arzusu, Anadolu’da
bir köy mezarlığına gömülmek olan Nazım’ın ne yazık ki mezarı hâlâ yurt
dışındadır. Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; Nazım’ı, onun şiirlerini, edebiyatını, memleket sevgisini
beş dakikalık bir sürede anlatmanın zorluğunu biliyorum. Onun şiirlerini özgün
sesiyle, sazıyla en iyi yorumlayan, kendisi de tıpkı Nazım gibi sosyalist ve
yurtsever bir aydın olmanın bedelini canıyla ödeyen Ruhi Su’yu
rahmetle anıyorum. Nazım’ın şiirlerini ete kemiğe büründüren büyük usta,
tiyatrocumuz Sayın Genco Erkal’ı
buradan saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, Nazım’ı anlatmak zor ama Nazım’ı anlamak kolaydır. Yıllar
öncesinde yazdığı şiirlerin bugün ne kadar geçerli olduğunu, bugünkü tabloyu ne
kadar güzel ifade ettiğini şiirlerinde görüyoruz. İnsanlarımızın inançlarının
nasıl sömürüldüğünü, kutsal değerlerinin siyasete nasıl alet edildiğini büyük
usta “Ellerinize ve Yalana Dair” şiirinde şöyle ifade eder: “insanlar, ah,
benim insanlarım, Yalanla
besliyorlar sizi, Hâlbuki açsınız, Etle, ekmekle
beslenmeye muhtaçsınız. Ve beyaz bir
sofrada bir kere bile yemek yemeden doyasıya, Göçüp gidersiniz
bu ölümlü, bu yaşanası dünyadan. İnsanlarım, ah,
benim insanlarım, Antenler yalan
söylüyorsa, Yalan söylüyorsa
kitaplar, Duvarda afiş,
sütunda ilan yalan söylüyorsa, Beyaz perdede
yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların, Dua yalan
söylüyorsa, Ninni yalan
söylüyorsa, Ellerinizden
gayri her şey Herkes yalan
söylüyorsa, Elleriniz
karanlık gibi kör, Elleriniz balçık
gibi itaatli, Elleriniz çoban
köpekleri gibi aptal olsun Ve elleriniz
isyan etmesin diyedir. Ve bu kadar az
misafir kaldığımız Bu ölümlü, bu
yaşanası dünyada Bu bezirgân
saltanatı bitmesin diyedir.” Bu aldatmacada,
büyük usta, aldatanlar kadar olmasa da aldatılanların da insanlarımızın da
kabahati olduğunu “Kabahat senin demeye de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu
senin canım kardeşim.” diyerek kibarca
ifade etmiştir. Sayın
milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; Nazım’ın hayatı boyunca en çok şikâyetçi
olduğu şey, iki şey, bugün ne yazık ki çok güçlü bir şekilde iktidarda. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Özdemir, devam edin. MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) - Nazım, ömrü boyunca paranın padişahlığına ve yobazın
karanlığına karşı çıkmıştır. Bugün, ülkede bu tablo karşısında iktidardan
Nazım’ın yurt dışındaki mezarını Türkiye’ye getirtmeyi beklemek belki fuzuli olabilir.
Ancak özellikle AKP sırasındaki arkadaşlarımdan ricada bulunuyorum: Meclisteki
çoğunluğunuzu bir kere olsun ülke lehine değerlendirelim ve Nazım Hikmet’in
vatandaşlıktan çıkarılmış olunan kararını yeniden düzelterek ülkemiz üzerinde
yaşanan, geçmişte yaşanan bu kara lekeyi hep birlikte kaldıralım diyorum. Bu yıl dönümünde
büyük ustayı tekrar rahmetle, şükranla anıyor, yüce heyetinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özdemir. Gündem dışı
üçüncü söz… KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Cevap
vereceksiniz… Turizm Bakanı
Sayın Ertuğrul Günay. Buyurun Sayın
Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; dün ünlü
Türk şairi Nazım Hikmet’in vefatının 45’inci yıl dönümüydü. Ben de kendisini
rahmetle ve sevgiyle anıyorum. 1950 yılında
iktidar değişikliğinden sonra çıkarılan genel afla on iki yıllık hapis hayatı
sona ermişti ve biliyorsunuz, 1938’in sonundan 1950’ye kadar Nazım Hikmet bu
ülkenin değişik cezaevlerinde hapis yattı. 1950’de tahliye olduktan sonra hemen
yakın geçmişteki bazı olayları hatırlayarak sanıyorum kendisine yapılan
telkinlerin etkisinde kaldı- ilerlemiş yaşına rağmen ve rahatsızlıklarına
rağmen askere alınabileceği söylentileri ve askerde başına bazı sevimsiz şeyler
gelebileceği ihtimalleri karşısında yurt dışına çıktı. Çünkü hatırlarsınız, 2
Nisan 1948’de bir başka önemli yazar Sabahattin Ali, sınır boyunda kaçıyor süsü
verilerek bir faili meçhul cinayete kurban gitmişti. Sanıyorum bunların da
etkisinde kalarak, o yıllardaki o sevgili ve rahmetli Atilla İlhan’ın “O
Karanlıkta Biz” diye anlattığı o 40’lı yılların, acıların etkisinde kalarak
ülke dışına çıkmıştı. Sonra haziran ayının başında evin önündeki gazeteyi almak
için eğildiği sırada bir daha doğrulmadı ve kırk beş yıl önce, ülkesinden ayrı,
yaşama gözlerini yumdu. “Ben Türk şairi
Nazım Hikmet. Tepeden tırnağa iman, tepeden tırnağa kavga, ümit ve hasretten
ibaret.” diyen bir şair ve “Türkçeyle konuşuldukça ben dillerde söyleneceğim.”
diyecek kadar Türkçeye fevkalade bağlı bir şair. Hepimiz biliyoruz, en güzel
şiirlerini belki de yurt hasretiyle yazmıştı gerçekten ve inanılmaz bir
daüssıla içinde öldü. “Memleketim,
memleketim, memleketim, Ne kasketim kaldı
senin ora işi Ne yollarını
taşımış ayakkabım. Son mintanım da
sırtımda paralandı çoktan… Sen şimdi yalnız
saçımın akında… Alnımın
çizgilerindesin memleketim…” diyecek kadar alnının çizgisinde, infarktında yüreğinin, bu vatanın özlemini hissetmiş bir
şair. Gerçekten Türkiye
bir dönem farklı düşünenlere, farklı arayışı olanlara, farklı söylemi olanlara
çok acımasız davrandı, hâlâ davranmaya da devam ediyor ne yazık ki. Hâlbuki
farklı arayışlar, farklı söylemler, farklı düşünceler hakikatin ortaya
çıkmasını, Namık Kemal’in söylediği gibi, “Bârikayi hakîkat müsâdemeyi efkârdan
çıkar.” dediği gibi hakikatin ortaya çıkmasını sağlıyordu ama ne yazık ki
Türkiye bir dönem aydınlarına, evlatlarına, yazarlarına, şairlerine, farklı
düşünenlerine kıydı. Buradan dönüp
geriye baktığımız zaman, Kurtuluş Savaşı’nın destanını yazmış bulunan Nazım
Hikmet, aslında naif, biraz çocuksu, elbette vatansever, bir ideolojinin belki
o dönem için fazla etkisinde ama büyük ölçüde söyledikleri bugün herkesin
rahatlıkla söyleyebileceği şeyler ve hayatının on iki yılını bir parçada,
ayrıca birkaç yılını yine parça parça, galiba on beş
yıldan fazlasını bu ülkenin hapishanelerinde geçirmişti. Bunlara karşı bu
yanlışları düzeltmek için bir borcumuz var gerçekten. Bir adım atmamız, bir
barışma, bir toparlanma, kardeş gibi bir arada, bir ağaç gibi bir arada, bir
orman gibi dayanışma içinde ve bir ağaç gibi tek ve hür yaşama konusunda bir
adım atmamız gerekiyor. Ben, Nazım
Hikmet’in Türkiye’ye mezarının getirilmesi konusunda şu ana kadar ne yapılmış
diye göreve geldiğimden bu yana döndüm baktım. Üzüntüyle söylüyorum ki hiçbir
şey yapılmamış aslında. Sadece bir söylem olarak arada sırada dile getirilmiş
ve hiçbir somut girişim yapılmamış. Somut girişim
için önce birtakım mutabakatların olması gerekiyor. Bir mirasçısı var. Basında
arada sırada speküle edildiği gibi son eşinin
kendisinden olmayan çocuğu değil mirasçısı, kendi çocuğu var. “Çarpaydın
çırpınaydın Vapura binerken Memet’le anası” diye mısralarında söz ettiği Memet yaşıyor şu anda ve onun tek mirasçısı. En
yakınlarından doğrudan aldığım bilgi, böyle bir nakil talebi yok, böyle bir
nakil istemi yok. Yüz yüze görüşmedim ama kendisinin katiyen böyle bir talebi,
böyle bir isteği yok. Şu anda Nazım
Hikmet Moskova’da, “Kızlar Manastırı” denilen son derece itibarlı, son derece müzevari; sanatçıların, şairlerin kaldığı önemli bir
mezarlıkta yatıyor ve o kadar itibarlı ve özel seçilmiş bir yerde ki işte,
Yeltsin onun birkaç adım ilerisine, ayağının dibinde yeni defnedildi. Bir kültür
köprüsü oluşturuyor. Son acılı yıllarını yaşadığı ülkeyle uzun acılı yıllarını
yaşadığı ülke arasında, ne insanlar ne kadar değmez işler için ne kadar büyük
acılar yaşamışlar ibretini insanlığa sürekli hatırlatmak için bir kültür köprüsü
oluşturuyor. Ailesinin bir
talebi olmadıkça yapacağımız fazla bir şey yok bu konuda ama vatandaşlık
konusunda bir şey yapılabilir düşüncesini ben de paylaşıyorum. Tabii, geçmiş
yıllarda bunlar neden yapılmamış bu tasibe girmek
istemiyorum yani neresinden yanlışın dönülürse bence doğrudur diye düşünüyorum. 1950’de yurt
dışına çıktıktan sonra 1951’de sanıyorum vatandaşlıktan çıkarma kararı
verilmiş, Bakanlar Kurulu kararı. Daha sonra bu defaatle
gündeme gelmiş -tabii 1990’lı yıllardan sonra, ondan önce bunun gündeme gelmesi
mümkün değil- fakat sonuç alınamamış. En son 2006’da ilk kez resmiyete konulmuş
bu başvuru ya da bu düzeltme istemi. Bizim yasalarımızda “Vatandaşlık işleriyle
ilgili ancak yaşayan kişilerle ilgili işlem yapılabilir.” genel hükmü nedeniyle,
yaşamadığı için ve mirasçılarından herhangi birinin de usulüne uygun bir
başvurusu olmadığı için kadük olmuş bu başvuru.
Doğrusu yeniden gündeme getirilebilir diye düşünüyorum. Yani Nazım Hikmet’in
vatandaşlığının iadesi bir itibar iadesi değil, bir yanlışın düzeltilmesi
olarak düşünüyorum ben ve bir sonuç da doğurmaz, hiçbir hukuki sonuç da
doğurmaz şu andan itibaren, sadece belki bir manevi sonuç doğurabilir diye
düşünüyorum. Bu konuda
mevzuatı yeni baştan incelemek ve yapılabilecek bir düzenleme varsa bu
düzenlemeyi yapmak niyet ve kararında olduğumu, iç düşünce olarak bunu
paylaştığımı ifade etmek istiyorum yüce Meclise. Tabii, sadece benimle ilgili,
Kültür ve Turizm Bakanlığıyla ilgili değil çok daha genel bir kararı, Bakanlar
Kurulu kararını, belki o demin bahsettiğim hüküm dolayısıyla bir yasal
düzenlemeyi gerektiriyor. Bunu konuşuruz. Onun ötesinde,
mezarının Türkiye’ye getirilmesi konusunda, ben de biliyorum, bir vasiyeti var:
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni… Başımda hele bir
de çınar olursa…” diyor. Bir çınar altına gömülme özlemi gerçekten bir hastalık
derecesine dönmüş. Bunu ülkelerinden kendi istekleri dışında çıkmış olanlar
sanıyorum çok iyi bilirler, çok iyi anlaşırlar. Bize buradan anlamak biraz
kolay gelmiyor ama oradan bakanlar sanıyorum çok iyi anlarlar. Bu, bir vasiyet
gibi gözüküyor elbette. Bunu şu anda, demin söylediğim prosedür
nedeniyle yerine getirmek çok mümkün değil, maddi olarak çok mümkün değil. Ama
Nazım Hikmet bütün o materyalist görüntüsünün altında aynı zamanda idealizm
tarafı da olan, birtakım derin inançlarla doğu-batı arasında bir ciddi sentez
kurabilmiş bir bilge olarak da gözüküyor bazı şiirlerine baktığımız zaman.
Rubailerine, Saat 21-22 şiirlerine baktığımız zaman, böyle bir yönü de var. Biraz önce söyledim
“Tepeden tırnağa iman.” diyor kendisini tanıtırken ya da Akif’le ilgili bir şey
söylerken “Akif inanmış adam, bir büyük şair.” diyor. İnancın altını çiziyor.
Böyle bir övgüsü, derin bir övgüsü var. Bir başka
şiirinde de “Bir gün gideceğiz.”, “Elveda dünya ve merhaba kâinat diyeceğiz. “
diyor. Yani dünyadan gittikten sonra daha derin bir dünya olabileceğini yine
şiirlerinde ifade ediyor. O yüzden, belki
de vasiyetini manevi olarak yerine getirebiliriz diye düşünüyorum ve Anadolu’da
isteyen birçok arkadaşımız, köyler, kasabalar bir çınar ağacına “Nazım Hikmet
burada yatıyor.” diye bir plaket asabilir diye
düşünüyorum. O zaman bu topraklarda, tıpkı Yunus Emre gibi, tıpkı Anadolu’nun
gerçekten içselleştirdiği, sevdiği öteki insanlar gibi birçok yerde sahiplenilir
ve birçok yerde yatıyor kabul edilebilir diye düşünüyorum. Yunus’u
biliyorsunuz, Yunus özel biçimde öne çıkarılmış değil. Halkın zihninden,
belleğinden, yüreğinden, inancından, imanından yükselen gerçek bir Anadolu
ereni olduğu için, hem gerçek bir insan hem gerçek bir efsane olduğu için
Anadolu’nun onlarca yerinde yatıyor; Anadolu’nun doğusunda, batısında,
kuzeyinde, güneyinde, Kafkasya’da,
Balkanlar’da Yunus yatıyor. Bu şekilde bir sahiplenme de olabilir eğer
isteyen varsa diye düşünüyorum. Benim aklımda
İstanbul’la ilgili bir
düşünce var yapabilirsek eğer. Gülhane’de bir çınara Yahya
Kemal’in “O bizim yüzlerce yıl süren hikâyemizi anlatan çınar” levhası
asılabilir. “Hani bir gün
seninle Topkapı’dan Geliyorduk… Bir çınar gördük;
enli, boylu, vakur.” diye Fikret’in mısrası asılabilir. Bir ceviz
fidanının üzerine de “Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda.” O kadar
yazılabilir. Teşekkür
ediyorum. Sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Gündem dışı
üçüncü söz Orman Genel Müdürlüğünün kuruluşu ve ağaçlandırma hakkında söz
isteyen Uşak Milletvekili Nuri Uslu’ya aittir. Buyurun Sayın
Uslu. (AK Parti sıralarından alkışlar) 3.-
Uşak Milletvekili Nuri Uslu’nun, Orman Genel
Müdürlüğünün 169’uncu kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması NURİ USLU (Uşak)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Orman
Genel Müdürlüğünün 169’uncu kuruluş yıl dönümü münasebetiyle söz almış
bulunuyorum. Değerli
milletvekilleri, insan ile doğanın birlikteliği tarihin ilk çağlarından
itibaren başlamış ve hiçbir zaman da bitmeyecektir. Doğa yok olduğu gün dünya
da yaşam da bitecektir. İnsanoğlu, başlangıçta doğadan ve ormanlardan barınma
ve beslenme amacıyla yararlanmıştır ancak bugün ise değişen hayat şartlarına
göre faydalanmaya devam etmektedir. Tarihsel süreç
içerisinde insan ve orman ilişkilerine bakacak olursak ateşin bulunması,
tarımın keşfedilmesi, yerleşik hayata geçiş, insan ve orman ilişiklerinde
radikal değişimlere neden olmuştur. Nihayet 15’inci yüzyılda endüstri
devriminin başlamasıyla insanoğlunun doğa ve ormanla olan ilişkisi daha da
artmıştır. Özellikle Mısır, Yunan ve Roma medeniyetlerinin hüküm sürdüğü
dönemlerde ısınma, bakır eritme, seramik yapımı, barınak yapımı, gemi yapımları
ormanlık alanlarında aşırı daralmalara sebep olmuştur. O tarihlerde bazı
ülkelerin ormansızlaşmaya karşı yasalar çıkardığı bilinmektedir ancak bu
tedbirlerle ormansızlaşma durmamış, yoksulluk, nüfus artışı ve daha sonra
sanayi devrimiyle birlikte daha da hızlanmıştır. Ülkemizde modern
ve bilimsel anlamda ormancılığın doğuşu ve gelişimi 19’uncu yüzyıldan itibaren
başlamıştır. Bugün, dünya ormancılığı küresel düzeyde büyük bir sınav
vermektedir. Son iki asırda dünya ormanlarının yüzde 40’ı yok olmuştur.
Ormansızlaşma, başta tropik ülkeler olmak üzere, genellikle gelişmekte olan
ülkelerde cereyan ederken, gelişmiş ülkelerdeki ormanlar da doğal yapılarını
kaybetmiştir. Günümüzde, bir
yandan ormansızlaşmaya karşı mücadele verilirken, bir yandan da etkin bir
şekilde rehabilitasyon, çölleşmeyle mücadele ve
ağaçlandırma yapılmaktadır. Amaç, mevcut ormanların gelecek nesillere hiç
değilse bugünkü hâliyle devredilebilmesidir. Bu, insanlığın en önemli
görevidir. Bu bağlamda
Anadolu’ya baktığımızda, tarihin ilk dönemlerinde ormanlarla kaplı olan
Anadolu, yüz yıllar boyunca değişik medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Bu
süreç içerisinde ormanlar aşırı kullanım sonucu tahrip olmuştur. Ülkemizde
ormanlar ve ormancılığa ilişkin ilk belgeler Osmanlı dönemine ait olmakla
birlikte, ormanlar hakkında yeterli bilgi içermemektedirler. Ancak Anadolu’nun
ormanlarla kaplı olduğu Evliya Çelebi’nin “Doğudan batıya, dersaadete
güneş görmeden, ormanlardan geçilerek gidilir.” sözlerinden anlaşılmaktadır. Zira, benzer ifadelere yerli ve yabancı kaynaklarda da
rastlamak mümkündür. Bütün bu belgelerden, Anadolu’nun orman bakımından oldukça
zengin olduğunu ve yüz yıllar boyunca bilgisiz, plansız ve aşırı kullanım
sonucu tahrip olduğunu anlıyoruz. Osmanlı döneminde
ormanların cibali mübaha
olarak herkesin istifadesine açık kılındığı bilinmektedir. Ormanlara ilişkin
ilk düzenleme, Tanzimat Fermanı’yla birlikte 1839 yılında, İstanbul Orman
Müdürlüğünün kuruluşuyla başlamaktadır. Cumhuriyet
döneminde, cibali mübaha
rejiminden düzenli devlet ormancılığına geçilmiştir. Bu geçiş, çok sancılı
olmuştur. Ormancılıkla ilgili çok sayıda yasa çıkmış ve değişiklikler
yapılmıştır. Bu yasal değişikliklerden ormanlarımız hep zarar görmüştür.
Örneğin, 1945 yılında ormanların devletleştirilmesine tepki olarak çıkarılan
orman yangınlarıyla sadece iki yılda 290 bin hektar orman alanı yakılmıştır. Yasalarımızdaki
orman tanımı bir ekosistemi değil, bir hakkı hukuki olarak tanımlamaktadır. Bu
tanım günümüzde ciddi sorunlara yol açmaktadır. Orman tanımında yapılan sürekli
değişiklikler, kadastro ve mülkiyet karmaşasını doğurmuş, 1924 yılında beş
yılda bitirilmesi öngörülen orman kadastrosu hâlâ bitirilememiştir. Sayın
milletvekilleri, orman teşkilatının tarihsel gelişimine baktığımızda ise 1839
yılında kurulan ve ilk kurumsal ormancılık örgütü olan Orman Müdürlüğü,
iktisadi yapısı bozulan imparatorluğun gelir kaynaklarını artırmak üzere
kurulmuştur. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Uslu. NURİ USLU
(Devamla) – Cumhuriyet döneminde 1937 yılında çıkarılan 3204 sayılı Kanun’la
hükmi şahsiyeti haiz katma bütçeli bir idare olarak Orman Genel Müdürlüğü
kurulmuş ve bugünkü modern ormancılığımızın temellerini atmıştır. Orman Genel
Müdürlüğü, yüz altmış dokuz yıllık tarihî geçmişiyle, ülkemizin en ücra
köşelerine kadar yayılan 27 bölge müdürlüğü, 217 işletme müdürlüğü ve 1.300’ü
aşan orman işletme şefliği ile 40 bin çalışanıyla, özellikle cumhuriyetin
kuruluş yıllarında ülkenin ulaşılamayan en mahrum bölgelerinde istihdam ve kaynak
yaratmış, yol, su ve haberleşme gibi altyapı hizmetlerine katkı sağlayarak
dolaylı yollardan kırsal alanda halkımızın ulaşım ve özellikle geçimine çok
büyük katkı yapmıştır. Yüz binlerce aile
geçimini tamamen orman işçiliğine bağlamıştır. Günümüzde ise ormanlar, yediden
yetmiş yediye her yaşta insanın yaşam kaynağını oluşturmaktadır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Uslu, süreniz tamamlandı efendim. Son sözünüzü alayım. Buyurun. NURİ USLU
(Devamla) – Teşekkür ediyorum. 1960’lı yıllardan
sonra sistemli bir şekilde artan ormancılık çalışmaları bağımsız bir Orman
Bakanlığı yapılanmasını zorunlu kılmıştır. Sayın
milletvekilleri, sonuç olarak bu duygularla orman teşkilatının tüm
çalışanlarına başarı ve sağlık diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Uslu. Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri
okutuyorum: IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.-
Manisa Milletvekili Mustafa Enöz ve 27
milletvekilinin, Gediz Nehri’ndeki kirliliğin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/205) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Gediz Nehrinin
kirlenme sebeplerinin araştırılarak, nehrin kirlilikten kurtarılması ve bu
kirlenmenin havzaya yaptığı etkilerinin araştırılarak, yapılacak yasal
düzenlemeler de dahil olmak üzere alınacak önlemlerin
tespiti amacıyla Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 1) Mustafa Enöz (Manisa) 2) Oktay Vural (İzmir) 3) Mümin İnan (Niğde) 4) Erkan Akçay (Manisa) 5) Ahmet Orhan (Manisa) 6) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
7) Osman Durmuş (Kırıkkale) 8) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
9) Alim Işık (Kütahya)
10) Cemaleddin Uslu (Edirne)
11) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
12) Hasan Özdemir
(Gaziantep) 13) Akif Akkuş (Mersin) 14) D. Ali Torlak
(İstanbul)
15) Gürcan Dağdaş (Kars)
16) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
17) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta) 18) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar) 19) Necati Özensoy (Bursa)
20) Süleyman
Latif Yunusoğlu (Trabzon) 21) Behiç Çelik (Mersin) 22) Yılmaz Tankut (Adana)
23) Beytullah Asil (Eskişehir)
24) Recep Taner (Aydın) 25) Şenol Bal (İzmir) 26) Muharrem
Varlı (Adana) 27) Kamil Erdal
Sipahi (İzmir) 28) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
Gerekçe: Dünyanın ve
insanlığın geleceği açısından doğanın korunması ve çevre temizliğinin önemi
hayati önem taşımaktadır. Bu konu ile ilgili ülkelerarası toplantılar ve
sözleşmeler yapılmıştır. Dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde çevreye uyumlu
teknolojiler geliştirilmekte ve insanlarda çevre bilinci oluşturma
çalışmalarına büyük önem verilmektedir. Doğanın
temizliği, göllerin ve nehirlerin kirlenmesinin önlenmesi, ülkemiz açısından,
milletimiz açısından büyük önem taşımaktadır. Ülkemizde bilinçsizce çevre yok
edilmekte, sanki böyle bir sorun yokmuş gibi hareket edilmektedir. Endüstriyel
ve evsel atıkların kontrolsüz bir şekilde akarsulara bırakılması, büyük çevre
felaketlerine yol açarken aynı zamanda insan sağlığını da tehdit etmektedir. Türkiye
kıyılarındaki en büyük deltalardan biri, İzmir Körfezinin doğu kıyılarına
uzanan Gediz Deltasıdır. Gediz Havzası toprak kaynakları açısından 521 bin
hektarlık tarıma elverişli alana sahiptir. Gediz Ovası ülkemizde ilk sulanan
ovalardan biri olması nedeniyle açık kanal sistemiyle sulama yapılmaktadır. Gediz Nehrinin
hayat verdiği havza, ülkemiz tarımsal ürün potansiyeli, verimli, geniş,
sulanabilir ovaları ve doğal zenginlikleri bakımından, Türkiye'nin en önde
gelen havzalarından biridir. Kütahya İli Murat
Dağı eteklerinden doğan ve İzmir'in Menemen ve Foça İlçeleri arasında denize
dökülen Gediz Nehri, Ege Bölgesi için hayati önem taşımaktadır. Tarihin en önemli
yerleşim havzalarından olan Gediz Nehri bugün için kilometrelerce uzunlukta bir
açık kanalizasyon isale hattına dönüşmektedir. Nehir flora ve faunasıyla can çekişmekte ve kendisiyle birlikte içinden
geçtiği Ovayı da ölüme götürmektedir. Gediz Nehri,
geçmekte olduğu yerleşim birimlerinde bulunan Organize Sanayi Bölgelerinin
zehirli endüstriyel atıkları, İlçelerde bulunan sanayi tesislerinin endüstriyel
atıkları ve akarsu boyunda bulunan belediyelerin kanalizasyon atıklarının
arıtma tesisleri olmaksızın nehre dökülmesi ile adeta yok edilmektedir. Arıtma
yapılmaksızın nehre dökülen bu atıklar akarsuyun yoğun olarak kanserojen
maddeler taşımasına neden olmakta, halk sağlığını da ciddi bir biçimde tehdit
etmektedir. Gediz nehrinde
kirlilik öyle bir boyuta gelmiştir ki özellikle rüzgârsız günlerde su üzerinde
biriken pislikler ve değişik renkteki kimyasal atık öbekleri, çıplak gözle dahi
açıkça görülmektedir. Kirlenme
dolayısıyla Gediz Nehrinden sulanan binlerce dekar arazi çoraklaşma tehlikesi
ile karşı karşıyadırlar. Açıklanan bu
nedenlerle konunun aydınlığa kavuşturularak gereken önlemlerin alınması
amacıyla bir Meclis Araştırması açılması gerekmektedir. 2.-
Giresun Milletvekili Murat Özkan ve 20 milletvekilinin, Giresun ilinin ulaşım
sistemlerindeki sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/206) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Bilindiği üzere
ulaşım ekonominin gelişmesi ve refahın tabana yayılmasında en önemli
parametrelerden bir tanesidir. Aynı zamanda nüfusun bulunduğu coğrafyada
istihdamı ve göç olgusunun önüne geçilmesinde göz ardı edilemeyecek etkilere
sahiptir. Ulaşımda
yatırımların pahalı olması ve gerçekleşmesinin uzun zaman alması isabetli
planlamanın yapılmasını ve soruna kombine çözümlemelerle yaklaşılmasını zorunlu
kılmaktadır. Giresun ilimizin
gelişmişlik düzeyi, milli gelirden aldığı pay ve verdiği göç oranına
baktığımızda yaşanan ekonomik sıkıntılar ile zorlaşan yaşam şartların temelinde
ulaşım ile ilgili alt yapı sorunlarını öncelikle görmek mümkündür. Deniz, havayolu
ve karayolu ulaşımında yaşanan sorunların yerinde tespit edilmesi, bu alt yapı
yatırımlarından özellikle deniz ve hava yolunun bulunmamasının etkilerinin
araştırılması, kara ulaşımında can kayıplarına neden olan sorunların
giderilmesi, çözüm önerilerinin vakit geçirilmeden ilgililere aktarılması için Anayasanın
98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz. 1) Murat Özkan (Giresun) 2) Oktay Vural (İzmir) 3) Mehmet Şandır (Mersin) 4) Yıldırım
Tuğrul Türkeş (Ankara) 5) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) 6) Mehmet Günal (Antalya) 7) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) 8) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar) 9) D. Ali Torlak (İstanbul) 10) Zeki Ertugay (Erzurum) 11) Şenol Bal (İzmir) 12) Bekir Aksoy (Ankara) 13) Cemaleddin Uslu (Edirne) 14) İzzettin
Yılmaz (Hatay) 15) Recep Taner (Aydın) 16) Alim Işık (Kütahya) 17) Hasan Çalış (Karaman) 18) Emin Haluk
Ayhan (Denizli) 19) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta) 10) Reşat Doğru (Tokat) 21) Gürcan Dağdaş (Kars) Gerekçe: Ülkelerin
kalkınmışlık düzeyinin belirlenmesinde en önemli göstergelerden biri ulaşımdır.
Ulaştırma, ekonomik gelişmenin de en temel unsurlarındandır ve ülke
ekonomilerinin dinamizmi, ulaştırmanın aldığı biçim ve kendisini yenileme gücü
ile doğrudan ilişkilidir. Hızlı ve ekonomik
bir ulaştırma, aynı zamanda nüfusun bulunduğu alanda istihdamın sağlaması ile
sanayinin ve insan yerleşimlerinin belirli sağlıksız megapollerde
toplanmasının önüne geçerek, yurt sathına daha homojen dağıtılmasının da en
önemli aracıdır. Ulaştırma
sektöründe istenilen faydayı sağlayabilmek için zengin alt yapı modellerine
ihtiyaç duyulmaktadır. Bir ülkede hangi
ulaştırma modelinin ön planda olacağı; ilk yatırım, işletme, kaza riski,
kalkınmışlık düzeyi vb. faktörlere bağlıdır. Dikkatli bir planlama yapılmadığı
takdirde çok ağır ekonomik ve sosyal zararlar ortaya çıkabilmektedir (verimsiz
yapı, trafik kazaları, zaman kaybı, hava kirlenmesi, gürültü, vb.). Bu da çok
büyük para ve zaman kaybı demektir. Son yıllarda,
zaman ve maliyet unsurlarının rekabete olan etkisi ve bu sektörden beklenen
yararların maksimum seviyeye yükseltilmesi çabaları kombine taşımacılığı
gündeme getirmiştir. Kombine taşımacılık; karayolu, denizyolu, havayolu gibi
bilinen taşımacılık biçimlerinin en az ikisinin bir arada kullanılması ile
gerçekleşmektedir. Ülkemizde bu kombinasyon maalesef yeterince kurulamamıştır. Ağırlık
karayollarına verilmiş, demiryolları yıllardır ihmal edilmiş hatta üç tarafı
denizlerle çevrili olmamıza rağmen bölgeler arası düzenli yolcu ve yük
taşımacılık ağı kurulamamıştır. Kara
taşımacılığının sorunları da istenilen ölçülerde çözülememiştir. İller arası
bağlantılar belirli seviyelere gelmiş olmasına rağmen ara bağlantıların durumu
içler acısıdır. Bu gerçekler
ışığında Giresun ilimizin de ulaşım ile ilgili problemleri Türkiye geneli ile
paralellik arz etmekte hatta daha vahim bir görüntü sergilemektedir.
Gelişmişlikteki sırasına, devamlı göç vermesine ve milli gelirden aldığı paya
baktığınızda bu durumun ortaya çıkmasında ulaşımın hiç de azımsanmayacak bir
katkısı olduğu açıkça görülebilmektedir. Denizyoluyla
taşımacılık havayoluna göre 14, karayoluna göre 7, demiryoluna göre ise 3,5 kat
daha ucuz olmasına rağmen Giresun 1959 yılında yapılan rıhtımlarla liman
faaliyetlerini sürdürmektedir. İlimizde bölgesel ve uluslararası çapta bir
liman bulunmamaktadır. Hava ulaşımına ise hiç başlanmamıştır. 1997 yılından bu
yana vaatleri süsleyen deniz dolgusu tamamlanmış olmasına rağmen bir türlü
yapımına başlanmamış OR-Gİ havaalanı projesi için de herhangi bir faaliyet
bulunmamaktadır. Bütün bunlara ek
olarak Giresun ile Şebinkarahisar, Alucra ile Çamoluk ilçeleri arasında
kullanılan tek bağlantı noktası olan ve yılda 7-8 ay kapalı kalan Eğribel Geçiti'nde ulaşım
aksamakta ve buna bağlı olarak meydana gelen trafik kazaları sebebiyle can
kayıplarına yıllardır seyirci kalınmaktadır. Sorunun çözümü için gerekli olan
Tünel projesi ilgili bakanlıkların raflarında öylece durmaktadır. Giresun ilimizin
ve burada yaşayan vatandaşlarımızın ulaşımla ilgili sorunlarının yerinde tespit
edilmesi, bütüncül ve kombine çözüm önerilerinin ortaya konulması önem arz
etmektedir. Araştırma sonucu
ortaya çıkan sonuçların ivedilikle icraata yansıtılmasının öneminin ilgililere
aktarılması için Meclis araştırmasına konu olması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. 3.-
Giresun Milletvekili Murat Özkan ve 19 milletvekilinin, şeker pancarı
tarımındaki ve şeker piyasasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/207) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Şeker pancarı İç
ve Doğu Anadolu Bölgesinin temel, Türkiye'nin önemli ve stratejik tarım
ürünlerindendir. Emek ve sermaye yoğun üretimi yapılan şeker pancarının üretim
maliyetlerinin yüksekliği yanında, nihai ürünü olan şekerin pazarlanması
aşamasında sınırlarımızdan kaçak şeker girişi, kayıt dışı glikoz şurubu üretimi
ve sağlık açısından çeşitli riskleri beraberinde getiren ve şekere
ikame•¬kullanılan kimyasal tatlandırıcı kullanımında artış gibi çeşitli
sorunları bulunmaktadır. Şeker pancarı tarımı ve piyasasındaki sorunların
araştırılarak, ürünün ekonomik ve sosyal olarak en verimli şekilde
değerlendirilebilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz. 1) Murat Özkan (Giresun) 2) Oktay Vural (İzmir) 3) Mehmet Şandır (Mersin) 4) Mehmet Günal (Antalya)
5) Yıldırım
Tuğrul Türkeş (Ankara) 6) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
7) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) 8) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar) 9) D. Ali Torlak (İstanbul) 10) Zeki Ertugay (Erzurum)
11) Bekir Aksoy (Ankara) 12) Cemaleddin Uslu (Edirne)
13) İzzettin
Yılmaz (Hatay)
14) Recep Taner (Aydın) 15) Alim Işık (Kütahya)
16) Hasan Çalış (Karaman) 17) Emin Haluk
Ayhan (Denizli) 18) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta) 19) Gürcan Dağdaş (Kars)
20) Şenol Bal (İzmir) Gerekçe: Türkiye stratejik
bir sektör olan şeker pancarı ve şeker üretiminde AB ile rekabet edebilecek
üretim potansiyeline ve yatırıma sahiptir. Türkiye'de mevcut pancardan şeker
üreten 33 fabrikanın 25 tanesi Türkşeker'e 6 tanesi Pankobirlik'e, bir tanesi Pankobirlik
ve özel sektör ortaklığına, bir tanesi ise özel sektöre aittir. Pancar şekeri
üreten ülkeler arasında AB ve ABD'den sonra dünyada 3'üncü sıradaki Türkiye,
pancar ve kamış şekeri üreten tüm şeker üreticisi ülkeler arasında ise 13'üncü
sırada yer almaktadır. Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafi ve stratejik konum
göz önüne alındığında; doğrudan tarımsal üretimin ve işlenmiş tarımsal
ürünlerin dünya pazarlarına iletilmesi ile ilgili gücümüzün önemi açıkça ortaya
çıkmaktadır. Bu nedenledir ki şeker sanayi, Türkiye için hem sektörel hem de sosyo-politik
olarak son derece büyük önem taşımaktadır. Sektörü
düzenleyen 4634 sayılı Şeker Kanununun temel amacı; "yurtiçi talebin
yurtiçi üretimle karşılanmasını sağlamaktır." Bu amacın gerçekleştirilmesi
için yurtiçi talep miktarının gerçekçi olarak tespit edilmesi, daha sonra da
ihtiyacı karşılayacak miktarda üretimin, şirketlere kota tahsisatı suretiyle
üretim planlamasının yapılması gerekmektedir. Türkiye'de
faaliyetlerini devam ettiren mevcut 33 adet şeker fabrikasının günlük ortalama nominal pancar işleme kapasitesi 170 bin ton olup, bu
fabrikaların toplam şeker üretim kapasiteleri 3,2 milyon tondur. 2007/2008
yılında kapasite kullanım oranlarına bakıldığında, bu oran T.Ş.F.A.Ş. ne ait
fabrikalarda %41 iken, kooperatif ve özel sektör fabrikalarında %52,8'dir. Neredeyse %50
atıl kapasiteyle çalışan şeker fabrikalarındaki bu üretim azalmasının sebebi
talepteki daralma olmayıp, sektörde haksız rekabet unsuru olarak faaliyetlerini
sürdüren nişasta bazlı şeker üretimi yanında, kota
fazlası ya da kayıt dışı nişasta bazlı şeker üretimi, sınırlarımızdan giren
kaçak şeker ve ihtiyacın çok üzerinde ithalatı yapılan kimyasal tatlandırıcılardır.
Ülke şeker
ihtiyacı son 25 yıllık üretim, ithalat ve ihracat, verileri dikkate alınarak
elde edilen net yurtiçi satış miktarları ile nüfus artışının karşılaştırılması
ve geleceğe dönük yansıtma yapılması suretiyle gerçekleştirilmiştir. 2007 yılı
için ülkemizin şeker tüketimi 2,4 milyon tondur. Ancak ülkemizde 2007 yılında
1,7 milyon ton şeker üretildiği dikkate alınırsa, yaklaşık 700 bin ton şekerin
kayıt dışı olarak tüketildiği ifade edilebilir. Nitekim 1990
yılında kişi başına şeker tüketimi resmi rakamlarla Geleneksel
beslenme alışkanlıkları değişmeyen ülkemiz insanının kendi tercihleri ile şeker
tüketimlerini azalttıkları ya da değiştirdikleri düşünülmemektedir. Diğer
taraftan, gıda imalat sektörünün; hangi karbonhidrat türü (pancar ya da nişasta
şekeri) şekeri kullanırsa kullansın toplam talebi değiştirmeyeceği de açıktır.
Ancak gıda sektöründe şeker yerine ikame kullanılan kimyasal tatlandırıcıların
kullanmasının, şeker talebini azaltacağı ve satışını da olumsuz yönde
etkileyeceği açıktır. Son beş yılda
kimyasal tatlandırıcı ithalatı 13 kat artmasına rağmen, ilaç üretimimizde aynı
artışın olmaması, bunların toplum sağlığını riske sokacak şekilde gıda
üretiminde kullanıldıklarını doğrulamaktadır. Tüm bu sorunları
ve konunun üzerine eğilince ortaya çıkabilecek şeker pancarı ve şekerle ilgili
tüm başka sorunları incelemek üzere bir Araştırma komisyonu kurulmasına ihtiyaç
vardır. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır. Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer
alan, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.-
Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı: 219) BAŞKAN –
Komisyon? Komisyon yoksa
beş dakika ara veriyorum birleşime. Kapanma
Saati: 14.12 DÖRDÜNCÜ
OTURUM Açılma
Saati: 14.43 BAŞKAN : Başkan Vekili Eyyüp
Cenap GÜLPINAR KÂTİP
ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. 219 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinde komisyon olmadığından ertelenmişti. Gündemin 2’nci
sırasında yer alan, Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 2.-
Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/568) (S. Sayısı: 223) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. Gündemin 3’üncü
sırasında yer alan, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Başkanlığı tezkerelerinin görüşmelerine başlıyoruz. 3.-
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/514) (S.
Sayısı: 220) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Komisyon raporu
220 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler de ayrı ayrı
oylanacaktır. Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen AK Parti Grubu adına Sayın Mustafa Elitaş. Buyurun Sayın Elitaş. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygı ve hürmetle selamlıyorum. Görüşmekte
olduğumuz yasa, önemli yasa. Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde görüşme
yapıyoruz. Amme alacakları
kamunun çeşitli faaliyetlerinden dolayı kurum ve kuruluşlardan elde ettiği
alacaklarının nasıl tahsil edileceği ve bunların ödeme şekilleri, tahsil
edilmezse hangi konudaki yaptırımların devreye gireceğiyle ilgili düzenleme. Tasarının 1’inci
maddesi 6183 sayılı Amme Alacakları Kanunu’ndaki tanımlamalarla ilgili
durumları ifade ediyor. Tasarının 2’nci
maddesinde, Kamu İhale Kanunu kapsamına giren kurumların hak sahiplerine
yapacakları ödemeler ile devlet yardımları ve teşvik ile desteklere ilişkin
ödemelerde kamu kurumlarınca verilen bazı hizmet ve izin verme işlemlerine
“vergi borcu yoktur” uygulaması getiriliyor. Kamu kurumundan çeşitli şekillerde
iş yapan kurum ve kuruluşların öncelikle kamuya borcunun olup olmadığı
araştırması yapılıp kamuya borcu olan müesseselerin kamu ihalelerine girmesinde
çeşitli engellemelerin yapılması ortaya çıkıyor, ki
doğru bir düzenleme olduğu kanaatindeyim. Biliyorsunuz,
Sosyal Sigortalar Kurumuna ihale anında prim borcu olan firma, kurum ve
kuruluşların ihale kendilerine kalsa dâhi bu borcu olmadığına dair belgeyi
götüremediği takdirde, verilen ihalenin iptaline kadar giden bir düzenlemenin
olduğunu görüyoruz. Aynı durumda da, vergi mevzuatıyla ilgili yapılan düzenlemede,
vergi borçları olan şahısların, kurum ve kuruluşların bu gibi düzenlemelerde
borçları varsa ihalelere girmesine önceden engelleme imkânı getiren bir
düzenleme. Ticaret sicil
harçları, kayıt harçları, noter harçları, senet mukavelelerinden alınacak harçlar,
tapu işlemlerine yönelik harçlar, gemi ve liman harçları, silah taşınması
vesaire gibi harçlar, vatandaşların bu konularla ilgili, konsolosluk harçları
madde kapsamı dışında tutularak, hak arama özgürlüğünün kısıtlanmaması şeklinde
düzenleme getiriliyor. Tasarının 3’üncü
maddesinde, limitet şirket ortaklarının sorumluluklarına ilişkin açıklayıcı
hüküm eklenmekte, şirket borçlarından sorumlu olan ortakların paylarını
devretmesi hâlinde, devreden ve devralan ortağın, hisseleri oranında müteselsil
olarak sorumlu oldukları yasa metninde düzenlenmektedir. Değerli
milletvekilleri, limitet şirketlerde sınırsız sorumlu ortaklar var
biliyorsunuz. Bu sınırsız sorumlu ortakların şirketlerdeki paylarını
devretmeleri hâlinde, bu sözleşmelerle, şirket devri anında sözleşmelerle
yapılan, “bundan önceki borçlardan sorumlu olmadığına dair” şeklinde ifadeler
kullanılması ve ammenin, kamunun bu konuda alacaklarını tahsil etmesi konusunda
çeşitli sıkıntıların ortaya çıkmasına sebebiyet veriyordu. Bu sıkıntıları
ortadan kaldırmak amacıyla yasa metninde böyle bir düzenleme ortaya konulmuş. Tasarının 4’üncü
maddesinde, kanuni temsilcilerinin sorumluluğuna yönelik mevcut yasa metnine
bir hüküm eklenerek, şirketlerin vergi borçlarının doğduğu ve ödenmesi
gerektiği tarihlerde temsile yetkili olanların farklı kişiler olması hâlinde,
her ikisinin de borcun ödenmesinden sorumlu tutulacakları belirtilmektedir. Bu
hükümle de yargı mercileriyle olan ihtilafların sonuçlandırılması
hedeflenmektedir. Burada, amme alacaklarıyla ilgili, vatandaşların,
mükelleflerin yargıya gitmek yerine, olayın biraz daha hızlı bir şekilde
sonuçlanmasını amaçlayan bir düzenleme var. Tasarının 5’inci
maddesinde, vergi borcu nedeniyle yurt dışına çıkışın sınırlanmasına imkân
veren Pasaport Kanunu’ndaki hükme göre yürütülen uygulamanın yasal zemini ve
sınırları belirlenerek, Anayasa Mahkemesinin ilgili madde hakkındaki kararına
ilişkin gerekçeleri doğrultusunda, yurt dışına çıkış tahdidine ilişkin
düzenleme 6183 sayılı Kanun’la yapılmaktadır. 6’ncı maddede,
vergi borçlarının taksitle ödenmesine imkân veren mevcut yasa metninde, zor
durumda olan mükelleflere kolaylık sağlamak amacıyla, 50 bin YTL’yi geçmeyen
borçlar için teminat istenmeden, aşan tutarlarda ise, aşan tutarın yarısı kadar
teminat karşılığında taksitlendirme yapılacağına dair bir hüküm ilave
edilmektedir. 7’nci madde, kamu
kurumlarının ihtiyacı olan gayrimenkullerin borçlu mükelleflerden vergi
borçları karşılığında satın alınmasına imkân veren yasal düzenlemenin süresinin
2009 yılına kadar uzatılmasına imkân vermekte. Değerli
milletvekilleri, tasarının 8’inci maddesi Gelir Vergisi Kanunu’yla ilgili
yapılan düzenlemeler. Burada, Türk Hava Kurumu ve kanuni iş merkezleri
Türkiye’de bulunan müesseselerde uçuş ve dalış maksadıyla görevlendirilenlere
uçuş ve dalış tazminatı olarak yapılan ödemelerden yalnızca fiilî uçuş ve dalış
sürelerine isabet eden kısmının gelir vergisinden istisna olduğu madde metnine
eklenmektedir. Ayrıca, kimlerin uçuş maksadıyla görevli olduğu hususuna açıklık
getirilmesi amaçlanmaktadır. Yine, aynı
maddede, subay, astsubay, erbaş ve erlere, ordu hizmetinde bulunan sivil
makinistlere uçuş, dalış gibi hizmetleri dolayısıyla verilen tazminatlara
ilişkin gerek Gelir Vergisi Kanunu’nda gerekse diğer mevzuatta yer alan istisna
hükümlerine herhangi bir sınırlama ve hak kaybı getirilmemektedir. Maddenin (b)
bendi, Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesinde söz edilen yıllara sari inşaat ve onarma işlerine ilişkin beyannamenin 193
sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 92’nci maddesindeki düzenleme dikkate alınarak,
diğer gelir vergisi beyannameleriyle aynı sürede verilmesine imkân sağlamakta,
böylece, mükellefin, sık sık gelir vergisi, çeşitli
beyannameler vermek üzere vergi dairesine gitmesini… Zaman yönünden bir
tasarruf sağlama imkânı getiriyor. Değerli
milletvekilleri, sporculara yapılan ücret ödemeleri, yapılan ödemelerin
vergilendirilmesini düzenleyen Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 64’üncü
maddesinde yapılan düzenlemeyle, bu sporcularla ilgili ücret ve transfer ücreti
diye söylediğimiz konularda, sporu teşvik etmek amacıyla biraz daha makul hâle
getirilen Gelir Vergisi Kanunu’nda önemli bir düzenleme yapılıyor. Gelir Vergisi
Kanunu’nun 71’inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen hükme göre, 31/12/2017 tarihine kadar, lig usulüne tabi spor
dallarındaki teknik direktör ve antrenörler ile sporculara yapılan ücret ve
ücret sayılan ödemelerden en üst ligdekiler için -şu anda “Süper Lig” diye
ifade ettiğimiz- yüzde 15, en üst altı ligdekiler için -Birinci Lig diye ifade
ettiğimiz ligler için- yüzde 10, İkinci Lig diye ifade ettiğimiz ligdekiler
için yüzde 5 oranında sporculara yapılan ödemelerin vergilendirilmesi
öngörülüyor. Açıkçası, sporu daha da etkin bir hâle getirmek ve spordaki kayıt
dışını engellemek amacıyla yapılan bir düzenleme. Lig usulüne tabi olmayan spor
dallarındaki sporcular ile millî takım teknik direktör ve antrenörlerine
ve millî sporculara uluslararası müsabakalara katılmaları karşılığında yapılan
ödemelerin de yüzde 5 oranında vergilendirilmesi sağlanmakta. Millî
sporcularımızın bu konuda daha aktif, şevkli bir hâle gelmesine imkân
veriliyor. Değerli
milletvekilleri, tasarının 9’uncu maddesiyle, Motorlu Taşıtlar Vergisi
Kanunu’nda yer alan hükümlerle Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile tanımı
yapılan bütçe uygulamalarına paralellik sağlanmakta. Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığı, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü, Türkiye Kızılay Derneği adına
kayıt ve tescil olan taşıtlar motorlu taşıtlar vergisi istisnası kapsamına
gelmekte. Zirai ilaçlama amacıyla kullanılmak üzere kayıt ve tescil edilmiş
uçaklar için uygulanmakta olan motorlu taşıtlar vergisi tutarları yüzde 25
oranına indirilmekte. Bu da zirai mücadeleyle ilgili yapılan -daha önceki
alınmış uçakların elden çıkarılmasına kolaylık sağlamak amacıyla yapılan- bir
düzenleme. Aksi hâlde, bu uçaklar, hem millî servetin heba olmasına, elden
çıkarılmasının zorlaşması nedeniyle heba olmasına imkân veriyordu. Bu
düzenlemeyle oradaki bir eksiklik giderilmiştir diye düşünüyoruz. Maddenin son
bendinde yapılan değişiklik: Zor durumda olmaları nedeniyle motorlu taşıtlar
vergisi borçlarını ödeyemeyen mükelleflerin bu borçlarının, Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre taksitlendirilmesi hâlinde söz konusu
mükelleflere ait taşıtların fennî muayenelerinin yapılmasına izin verilmektedir.
Belki, tasarı içerisindeki bu düzenleme kamyoncu esnafımızı çok yakından
ilgilendiren bir düzenleme. Daha önceki hukuki düzenlemeler çerçevesinde,
kamyoncu esnafımızın borcu olması münasebetiyle onların fennî muayenelerinin
yapılmamasıyla karşı karşıya kalmaları, hatta sürücülerin, nakliye şirketi
sahiplerinin, nakliyecilerin fennî muayene yaptırmak için gittiklerinde
araçlarına el konulmasıyla karşı karşıya kalmaları durumu söz konusuydu. Plan
ve Bütçe Komisyonundaki değerli arkadaşlarımızın, bu konuda vatandaştan gelen şikayetleri değerlendirerek önemli bir düzenleme
yaptıklarına inanıyorum. Yine 488 sayılı
Damga Vergisi Kanunu’nda iyileştirmelerle ilgili çeşitli düzenlemeler yapılmış.
Bu düzenlemeleri, değerli milletvekillerimizin ve kamuoyunun bilgisi olması
amacıyla kısaca ifade etmek istiyorum. Damga Vergisi
Kanunu’nda değişiklik yapılarak 5018 sayılı Kanun’la uyum sağlama niyeti
güdülüyor. İkinci el araç satış sözleşmeleriyle ilgili olarak “ikinci el araç”
tanımına daha bir açıklık getirilerek mevzuattaki, uygulamadaki kargaşaları
ortadan kaldırmaya çalışan bir düzenleme. Yine hariçte
düzenlenip noterlere imza ve tarih tahsisi için getirilen kâğıtların noterler
tarafından çıkarılarak saklanacak örneklerinin damga vergisine tabi olmadığı
hususuna açıklık getirilmekte, bununla da noter işlemlerinin biraz daha
vatandaş nezdinde iyileştirilen bir hâle getirildiğini ifade etmemiz mümkün. Yine Toplu Konut
İdaresiyle ilgili yapılan düzenlemeler var. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
tarafından, net alanı 80 metrekareye kadar olan konutların satışlarında TOKİ’yle alıcılar arasında düzenlenen satış sözleşmeleri
ile bu kapsamda düzenlenen kâğıtlara damga vergisi istisnası getirilmekte. Yine bu tasarıyla
Toplu Konut Kanunu’nda yapılan düzenleme, TOKİ’nin
damga vergisi ve harç uygulaması açısından “özel bütçeli idare” olarak
tanımlanması, TOKİ’ye yönelik muafiyet hükmünün
kaldırılmış olması önemli bir düzenlemedir. Değerli
arkadaşlar, 492 sayılı Harçlar Kanunu ile ilgili düzenlemelerimiz de var bu
tasarı içerisinde. Yine, 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanunu’yla ilgili yapılan düzenlemeler var. Özellikle
sanayi sektörünü ilgilendiren “hurda ve atık” diyebileceğimiz konuda, sanayi
sektörünün bunları yok edebilmek için, ortadan kaldırabilmek için, tasfiye
edebilmek için çeşitli sıkıntılarla karşılaştığı durumlar vardı. Hurda metalden
elde edilen külçelerin yarı mamul olması ve niteliklerinin tespitindeki
güçlükler dikkate alınarak, bu ürün, katma değer vergisi istisnası kapsamından
çıkarılıyor. Yine Katma Değer
Vergisi Kanunu’nda indirimli orana tabi mal ve hizmet gruplarında sektörler de
dikkate alınarak, atıklar dolayısıyla yüklenen verginin iadesini
sınırlandırmaya yönelik, Bakanlar Kuruluna yetki veriliyor. Özürlülerin
kullanımına yönelik araç gereç teslimleri “tam istisna” kapsamına alınarak,
yerli üreticilerin sattığı malların katma değer vergisi yükünden tamamen
arındırılması sağlanılıyor. Serbest
bölgelerdeki müşteriler için yapılan fason hizmetler ihracat istisnası
kapsamına alınmakta ve istisnadan yararlanması için aranan şartlar yeniden
belirleniyor. Tasarının 13’üncü
maddesinde Belediye Kanunu ve İl Özel İdaresi Kanunu’nda yapılan
değişikliklerle -işlemlerde her türlü vergi, resim, harç, katılma katkı paylarından
muaf tutulan- “…katma değer vergisi ile özel iletim vergisi hariç…” ibaresi
ekleniyor. Bu da -çelişkili durumlarla Kanun’un- Özel Tüketim Vergisi
Kanunu’nda ortaya çıkan çelişkileri, uygulamadan kaynaklanan problemleri
ortadan kaldırmak amacıyla yapılan bir düzenleme. 2458 sayılı Gemi
Sağlık Resmi Kanunu’yla ilgili düzenlemeler yapılıyor. Yine, 2598 sayılı
Toplu Konut Kanunu’yla ilgili yapılan önemli düzenlemelerimiz var. 5682 sayılı
Pasaport Kanunu ile ilgili düzenlemelerde, tasarıyla yurt dışına çıkış tahdidi
6183 sayılı Kanun’a taşındığından Pasaport Kanunu’nda yer alan “vergiden borçlu
olduğu, pasaport vermeye yetkili makamlara bildirilenlere” ibaresi metinden
çıkarılıp Kanun’da biraz daha açıklık ilkesi getirilmiş oluyor. 213 sayılı Kanun,
Vergi Usul Kanunu’ndaki yapılan düzenlemeler, elektronik fatura ve çeşitli
elektronik belgelerle ilgili yapılan düzenlemeler burada değerlendiriliyor. 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanunu’yla ilgili yapılan, yine mali mevzuatı ilgilendiren,
vergi dairesi müdürlükleri, icra müdürlükleri, millî emlak müdürlükleri ve
diğer yetkili kamu kurum ve kuruluşlarının yapmış oldukları taşıt satışlarından
alıcının süresinde başvurması hâlinde taşıtı alıcı adına resen tescil ettirmeye
Emniyet Genel Müdürlüğü yetkili kılınmış. Burada bir yetki
devri söz konusu. 4760 sayılı Özel
Tüketim Vergisi Kanunu’nda da çeşitli değişiklikler yapılıyor. Yine, 5520 sayılı
Kurumlar Vergisi Kanunu’yla ilgili düzenlemeler var. Bu düzenlemeler içerisinde
dar mükellefiyete tabi kurumların Türkiye’de bir iş yeri veya daimî
temsilcileri olmaksızın ticari ve zirai kazanç elde edemeyecekleri kayıt altına
alınmak suretiyle, anılan kurumların tam mükellef kurumların tabi olduğu
vergileme rejimine paralel olarak vergilendirilmesi amaçlanıyor. Bankacılık
Kanunu’nda çeşitli düzenlemeler var. Bankacılık işlemleri yapma ve mevduat
kabul etme izni kaldırılan İmar Bankası Anonim Şirketince devlet iç borçlanma
senedi satışı altında toplanan tutarların ödenmesiyle ilgili bir düzenleme
mevcut. 5667 sayılı Kanun’un geçici 1’inci maddesinin ikinci fıkrasında
uygulamaya yönelik çeşitli sorunlar vardı. Bu sorunları düzenlemek ve sorunları
ortadan kaldırmak amacıyla geçici 1’inci maddeye ikinci fıkranın eklenmesiyle
birlikte sorunların kaldırılması amaçlanıyor. 6802 sayılı Gider
Vergileri Kanunu’nda yapılan değişiklikler var. Açıkçası, çok
kapsamlı vergi kanunları, Pasaport Kanunu da dâhil olmak üzere, mali işlerle
ilgili mükellefle parasal işlemleri takip eden idareler arasındaki ilişkileri
daha etkin ve uyumlu bir çalışmayı ortaya çıkarmak amacıyla yapılan
düzenlemeler. Bu düzenlemelerin faydalı olacağı inancındayım. Tasarının
hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Elitaş. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi. Buyurun Sayın
Akif Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade
etmek üzere söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tasarı, temel
yasa usulüne tabi kılınarak görüşülecektir. Danışma Kurulunun aldığı karara
göre böyle bir görüşme usulü benimsenmiştir. Ancak tasarının özelliklerine
baktığımızda, gerçekte temel yasa kabulünü gerektiren bir neden, bir düzenleme
olduğunu görmüyorum. İç Tüzük’ün temel yasa ile ilgili tanımlarına bakarsak, o
tanımlarla bu yasa tasarısını karşılaştırırsak burada temel yasa olarak
görüşülmesini gerektiren herhangi bir düzenleme olmadığı kanaatindeyim. İç Tüzük’ün temel
yasa tanımı şöyledir: Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle değiştiren
bir tasarı temel yasa olarak görüşülebilir veya özel hayatın çok önemli bir
bölümünü düzenleyen tasarılar özel yasa olarak görüşülebilir ya da kendi
alanındaki özel kanunlarda çok önemli değişiklikler yapan tasarılar yine özel
yasa olarak görüşülebilir. Gerçekte, bu tasarıda saydığım bu unsurların
herhangi birisi bulunmamaktadır. Yine Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tasarının görüşülmesine, daha doğrusu Plan
ve Bütçe Komisyonu tarafından oluşturulan son metnine yönelik olarak ortaya
koymuş olduğu ve milletvekillerine dağıtılan sıra sayısında yer alan görüşlere
de katılmadığımı ifade etmek isterim. Başkanlığın görüşüne göre, tasarıyla
ilgisi olmayan birçok madde komisyon görüşmeleri sırasında tasarıya ilave edilmiştir.
Gerçekte, iyi incelendiğinde, komisyon görüşmeleri sırasında tasarıya ilave
edilen maddelerin tasarının bütünlüğüyle ilgili düzenlemeler olduğu
anlaşılacaktır. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanlığının, bu
tasarının görüşülmesine yönelik olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve
Bütçe Komisyonunun tutumunu eleştiren yaklaşımını diğer yasa tasarılarında
görmediğimi ifade etmek isterim. Plan ve Bütçe Komisyonunun görev alanına giren
birçok yasa tasarısı, Başkanlık tarafından, Plan ve Bütçe Komisyonuna havale
edilmeksizin, diğer komisyonlarda görüşülmek suretiyle Genel Kurula
getirilmiştir. ARGE Yasası bunlardan birisidir, istihdam paketi bunlardan
birisidir. Bu yasa tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesine
gösterdiği hassasiyeti Meclis Başkanlığının, diğer yasa tasarılarının
komisyonlara havalesi sırasında da göstermesini ben diliyorum. Değerli
arkadaşlar, tasarı toplam 39 maddeden oluşan bir tasarıdır. Bu değişikliklerin
13 tanesi vergi kanunlarıyla ilgilidir. Bu 13 tane vergi kanunuyla ilgili
değişikliğin 2 tanesi vergiyle ilgili usul kanunlarındadır, 6 tanesi de başka
kanunların vergiyle ilgili hükümlerindedir. Sadece belki bunların içerisinde 1
tanesi vergiyle ilgili olmayan bir düzenlemeyi kapsamaktadır. Düzenlemeleri bir
grup hâlinde ortaya koyarsak, birinci grubu Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun’da yapılan değişiklikler oluşturmaktadır. Bu değişiklikleri de
kendi içinde iki grupta toplayabiliriz. Birincisini amme alacaklarının idare
tarafından daha etkin bir şekilde tahsiline yönelik olarak yapılmış olan
düzenlemeler oluşturmaktadır. İkinci grubu ise tecil ve taksitlendirme
şartlarında yapılan iyileştirmeler oluşturmaktadır. Birinci ana gruptan sonra
ikinci grup değişiklikleri, spor kulüplerinin vergi borçlarının yeniden
yapılandırılması ve sporculara yapılan ücret ödemelerinin vergilendirilmesine
ilişkin düzenlemeler oluşturmaktadır. Bir üçüncü grubu Özel Tüketim Vergisi ve
Katma Değer Vergisi Kanunu gibi dolaylı vergi kanunlarında yapılan
değişiklikler oluşturmaktadır, çeşitli vergi kanunlarının uygulanmasına yönelik
olarak uygulamada ortaya çıkan tereddütlerin çözümü, daha doğrusu bu
tereddütlere uygulanacak olan yasa kurallarının daha açık bir şekilde ortaya
konulması oluşturmaktadır. Bunun dışında bir diğer grup da “çeşitli
değişiklikler” olarak isimlendirebileceğimiz değişikliklerdir. Değerli
arkadaşlar, 6183 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikleri iki gruba ayırmıştım.
Bunlardan birinci grubu, amme alacaklarının idare tarafından daha etkin bir
şekilde tahsilini sağlamaya yönelik değişiklikler oluşturmaktadır. Bu
çerçevede, anonim ve limitet şirketlerin kanuni temsilcilerinin
sorumluluklarının kapsamı genişletilmektedir.
Dolayısıyla, bu şirketlerin kanuni temsilcisi durumunda olan müdürleri,
yönetim kurulu üyeleri veya murahhas azalarının bu yasa tasarısının
yasalaşmasından sonra daha dikkatli olmaları gerekmektedir. Nedir örneğin bu
kapsamda dikkatli olunmayı gerektiren düzenleme? Buna bir örnek vermek
istiyorum: Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni
temsilcinin farklı kişiler olması hâlinde, bu farklı kişiler amme alacağının
ödenmesinden müteselsilen sorumlu olacaklardır. Örnek
vermek istersek, 2007 yılına ilişkin bir Kurumlar Vergisi’nin taksitlerinin
2008 yılında zamanında ödenmemesi hâlinde, 2007 yılında o şirketin kanuni
temsilcileriyle birlikte, eğer varsa 2008 yılında bu kanuni temsilcilerde bir
değişiklik, her iki kanuni temsilci grubu da bundan sorumlu olacaktır. Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Kanunu’ndaki ikinci grup değişiklik, tecil
şartlarının iyileştirilmesine yönelik düzenlemelerdir. Bunu olumlu bulduğumuzu
ifade etmek istiyorum. Daha önce toplam yirmi dört ayla sınırlandırılmış olan
amme alacaklarının en fazla tecil edilebileceği süre, toplam otuz altı aya
çıkarılmıştır. Her ne kadar vergi dışındaki amme alacaklarında beş yıllık bir
tecil süresi var ise de gerçekte fiilen uygulama alanı pek olmayan bir
düzenlemeydi. Dolayısıyla, iki yıllık ve beş yıllık süreleri
otuz altı ayda buluşturarak bütün kamu alacakları için otuz altı aylık bir
tecil süresinin getirilmiş olmasını olumlu buluyorum ancak bu tasarının geçici
maddelerinden birisinde, bu tasarının yasalaşması hâlinde, yasanın yürürlüğe
girdiği tarihten önce yapılmış olan amme alacaklarına, tecil edilmiş olan amme
alacaklarına otuz altı aylık sürenin uygulanmayacağı yönündeki hükmü doğru
bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Sanıyorum, Maliye Bakanlığı da burada
bir değişiklik ihtiyacını duyuyor. Bu konuda bizim de önergemiz vardır. Madde
geldiğinde zaten gerekli görüşmeleri burada yapacağız. Amme
alacaklarının, vadesinde ödenmemiş olması nedeniyle idare tarafından 6183
sayılı Kanun’a göre takip edilecek olan amme alacaklarının takibinde idareyi
etkin kılmaya yönelik olarak yapılan bir ikinci önemli değişiklik de “Yurt dışı
çıkış tahdidi” kavramının, müessesesinin 6183 sayılı Kanun’a dâhil edilmesidir.
Bugüne kadar bu konudaki düzenleme 1950’li yıllarda çıkmış olan 5682 sayılı
Pasaport Kanunu’nun vergiden borçlu olduğu ilgili makamlara bildirilenlere
pasaport verilmez şeklindeki hükmüne dayanmaktaydı. Ancak bu hüküm Anayasa
Mahkemesi tarafından geçtiğimiz yılın aralık ayında iptal edilmiştir. Anayasa
Mahkemesi iptal kararının altı ay sonra yürürlüğe girmesini öngörmüştür, altı
aylık süre 8 Haziran 2008 tarihinde yani önümüzdeki hafta sona ermektedir.
Dolayısıyla o tarihe kadar eğer bu tasarı, bu müessese yasalaşmış olursa 5682
sayılı Yasa’ya dayalı olan “Yurt dışı çıkış yasağı” olarak isimlendirilen
uygulama sona erecek ve bundan sonra 8 Haziran tarihinden itibaren veya bu
yasanın yürürlük tarihinden itibaren “Yurt dışı çıkış tahdidi” olarak
isimlendirilen yeni müessese yürürlüğe girecektir. Bu müessese
üzerinde çok kısaca durmak istiyorum. Anayasa Mahkemesinin
iptal kararına baktığımızda, “Pasaport Kanunu’nun ilgili hükmünün yeteri kadar
açık olmadığı, Yasa’da yer alması gereken birtakım sınırlamaların Yasa’da yer
almadığı, Yasa’da yer almayan bu sınırlamaların idare tarafından yani Maliye
Bakanlığına bağlı vergi daireleri tarafından getirildiği veya kullanıldığı
görülmüştür.” diyerek bunu düzenlemenin yasal olmaması gerekçesiyle ve aynı
zamanda Anayasa’nın 13’üncü maddesinde ifade edilen “ölçülülük” ilkesine uygun
olmaması gerekçeleriyle iptal etmiştir. Kural açık değil. Uygulama
Maliye Bakanlığının tebliğleriyle yürütülüyor. O nedenle bu düzenlemeyi
Anayasa’ya uygun bir şekilde bütün sınırlamalarıyla birlikte Yasa’da yapmak
gerekiyor. Tasarıda buna yönelik olarak yapılan düzenleme bu ihtiyaçtan
doğmuştur. Sınırlamanın
yasal olup olmadığı çerçevesinde tasarının ilgili hükmünü değerlendirirsek
sınırlamanın yasal olduğunu görüyoruz. Sınırlamanın meşru bir amaca dayanıp
dayanmadığı çerçevesinde bir değerlendirme yaparsak yine sınırlamanın meşru bir
amaca dayalı olduğunu görürüz. Çünkü zamanında ödenmeyen bir vergi borcu ki
vergi borcu Anayasa’nın 73’üncü maddesine göre bir vatandaşlık ödevidir. Bu
borcun zamanında yerine getirilmemesi hâlinde kamu hizmetlerinin aksaması söz
konusu olabileceği gibi, vergi borcu olmayan diğer mükelleflerin, diğer
vatandaşların da kamu hizmetlerinden yararlanması engellenebilecektir.
Dolayısıyla başkalarının hak ve özgürlüklerini de engelleyebilecek böyle bir düzenlemeye,
böyle bir olanağa, idarenin, yasama organının müsaade etmemesi gerekir. Bu
nedenle, yurt dışı çıkış tahdidi böyle bir gerekçeye dayalı olarak
getirilebilir. Anayasa Mahkemesinin yorumuna dayalı olarak, kararında ortaya
koyduğu görüşlere dayalı olarak ben de onu biraz daha açarak size yorumluyorum. Sınırlamanın
ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığı çerçevesinde bu müesseseyi
değerlendirirsek yine ölçülülük ilkesi açısından tasarının yapmış olduğu
düzenlemenin Pasaport Kanunu’ndaki düzenlemeye kıyasla daha iyi tarif
edildiğini, daha iyi olduğunu görüyoruz. Ancak yine de burada ölçülülük ilkesi
açısından bazı düzeltmelerin gerekli olduğunu düşünüyorum. Ölçülülük ilkesi,
kamu hizmetlerinin, daha doğrusu ölçülülük ilkesi, temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında
sınırlamaya yönelik olarak kullanılan araç ile bu sınırlama sonucu ulaşılmak
istenen amaç arasında bir denge olması demektir. Bu denge yok ise ölçülülük
ilkesine uygun değildir o düzenleme, eğer o denge varsa ölçülülük ilkesine
uygundur. Tasarının yurt
dışı çıkış tahdidine yönelik düzenlemesi önemli ölçüde ölçülülük ilkesine uygun
gözüküyor. Ancak yine Anayasa Mahkemesini ve konuya ilişkin İnsan Hakları
Avrupa Mahkemesinin kararlarını dikkate aldığımızda yurt dışı çıkış tahdidin
sürekli olarak uygulanan bir yasağa, hürriyeti kısıtlayıcı bir müeyyideye
dönüşmemesi gerekir. Eğer öyle olursa hem ölçülülük ilkesine uygun olmaz hem
temel hak ve hürriyetlere uygun olmaz. O nedenle süresiz, ömür boyu, sınırsız
uygulanabilecek bir yasak olmamalıdır. O açıdan baktığımızda, vergi borcunu
ödeme açısından hiçbir şekilde ödeme gücü olmayan mükelleflere bu yasağın
uygulanmaması gerekir. Bu konuda bir önergemiz olacak. Sanıyorum Maliye
Bakanlığı da bu konuda farklı düşünmüyor. Önergeler geldiğinde yine bu konuyu
görüşeceğiz. Belki bu noktada vergi inceleme elemanlarınca yapılacak inceleme
sonucunda, yurt dışı çıkış tahdidi uygulamasının vergi borcunun tahsil
edilmesine yönelik olarak bir yarar getirmeyeceği ortaya konulduğu takdirde,
böyle bir hâlde de bu tahdidin kaldırılması yönüne de gidilebilir. Bunu da
düşünmekte yarar var. Değerli
arkadaşlar, tasarının bir diğer düzenlemesi, özel tüketim vergisine yönelik
olarak yapılan düzenlemedir. İstanbul 2010 Kültür Başkenti Projesi çerçevesinde
akaryakıt ürünlerinin özel tüketim vergisinde sembolik de olsa artış öngören
düzenleme, özel tüketim vergisi kapsamında yapılan önemli bir düzenlemedir.
Rakam sembolik olabilir ancak bunun vermiş olduğu mesaj son derece önemlidir. Bu düzenlemenin
vermiş olduğu mesaj şudur: Hükûmet, AKP Hükûmetleri, 2002 yılından bu yana kamu finansmanında
önemli ölçüde dolaylı vergileri artırma yoluna gitmişlerdir. Dolaylı vergilerin
önemli ölçüde artırılması yoluna gidilmesi bizim vergi sisteminin adaletini
bozmuştur ya da başka bir ifadeyle vergi sisteminin zaten adil olmayan yapısını
daha adaletsiz bir hâle dönüştürmüştür. Size örnek
vermek, rakamlarla durumu göstermek istiyorum: Özel tüketim vergisinin 2002
yılı sonu itibarıyla gayrisafi yurt içi hasılaya oranı
yüzde 3,6’dır. Bu rakam 2007 sonu itibarıyla yüzde 4,6’ya gelmiştir. Yani
gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1’i düzeyinde bu
vergi yükünde bir artış olmuştur. Değerli
arkadaşlar, 1 puanın YTL karşılığı cinsinden ifadesi 8,5 milyar YTL’dir. Demek
ki 2002 yılından bu yana Hükûmet, özel tüketim
vergisinde yaptığı artışlarla 8,5 milyar YTL’lik millî gelire oran olarak bir
ilave yükü getirmiştir. Bu, son derece ciddi bir problemdir. Bunu dünyadaki
petrol fiyatlarının atışlarıyla izah etmek mümkün değildir. Bakın, benzin ve
motorin fiyatlarını şimdi vereceğim ben size, dünyada ve Türkiye’de nedir,
örnek vereceğim size: Motorin fiyatından örnek verirsem, motorin fiyatı Aralık
2002’den Haziran 2008’e Türkiye’de yüzde 154 oranında artmıştır, yüzde 154
oranında. Bunu petrol fiyatı artışlarıyla izah etmek mümkün değildir. Bunun
içerisinde biraz önce sözünü ettiğim özel tüketim vergisi artışları çok ciddi
rol oynamaktadır. Avrupa Birliğinin beş seçilmiş ülkesine ilişkin bir hesap
yaptım. Bakın, bu ülkeler, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, İngiltere. Bu
ülkelerde anılan tarihler arasında motorindeki özel tüketim vergisi artışı
yüzde 117 düzeyinde, daha doğrusu motorin fiyatı artışı yüzde 117 düzeyinde.
Bizde yüzde 154 düzeyinde bir artış var motorin fiyatında, mazot fiyatında,
Avrupa Birliğinin en ileri ülkeleri diyebileceğimiz ülkelerindeki artış yüzde
117 düzeyinde değerli arkadaşlar. Benzindeki tablo farklı değildir değerli
arkadaşlar. Bu neye yol
açıyor değerli arkadaşlar? Bu vergi sisteminin yapısını bozuyor. Vergi
sisteminde kısa vadeli gelir kaygılarıyla dolaylı vergilere başvurulması vergi
sisteminin yapısını olağanüstü ölçüde bozuyor. Ama bunun yanında yarattığı çok
önemli bir sakınca daha var: Akaryakıt piyasasında kayıt dışını körüklüyor.
Sizlere rakam vermek istiyorum: Türkiye’de toplam araç sayısı 1994 yılında 5,6
milyondur değerli arkadaşlar, otomobil, kamyon, kamyonet, otobüs, hepsi dâhil
5,6 milyondur. Bu rakamın 2007 sonu itibarıyla miktarı 13 milyondur. Yüzde 132
oranında artış var. Bunun içerisinde sadece otomobillere baktığımızda, 1994
yılında otomobil sayısı 2,8 milyon, 2007 sonunda 6,4 milyon, yüzde 126 oranında
otomobil sayısında artış var. 1994-2007
arasında benzin tüketimine baktığımızda, 1994 yılı benzin tüketiminin 3,5
milyon ton olduğunu görüyoruz. 2007 yılı benzin tüketimi 1 milyon ton azalışla
2,5 milyon tondur değerli arkadaşlar. Otomobil
sayısındaki artış yüzde 126. Benzin tüketiminde 1994-2007 arası 1 milyon ton
düşüş var. Benzin tüketiminde artış değil, yüzde 28,5 oranında azalış var. Denilebilir ki otogaz girdi sisteme. Benzin artı otogaz
tüketimini veriyorum size: 1994 yılında 4,2 milyon ton, 2007 yılında 4,5 milyon
ton. Yani yüzde 7,8 oranında bir artış var on üç yılda. 1994-2006 arası 4,2’den
4,1 milyon tona düşmüş. 2007’de otogazda 500 bin
tonluk artış var. Bunu da mutlaka Gelir İdaresi Başkanlığımız takip ediyordur. Denilecektir ki
motorin devreye girdi, efendim araçlar dizelli artık, o nedenle benzin tüketimi
azalıyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hamzaçebi. MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ona yönelik bir hesap da yaptım. Dizel otomobilleri hariç
tutarak 1994-2007 otomobil sayısını kıyasladığımda, 1994-2007 arası benzinli
otomobil sayısındaki artış yüzde 101. Evet, benzinli otomobilde 2 kata ulaşan
bir rakam söz konusu ama benzin ve otogaz tüketiminde
-artı motorin… Motorini hariç tutuyorum. Motorini zamanım yetmediği için ayrıca
değerlendirmek gerekiyor orada- düşüş var. Değerli
arkadaşlar, bu aslında bir alarm demektir. Kayıt dışı ekonominin ulaştığı
boyutu göstermek açısından, bu rakamlar alarm veriyor. O nedenle, özel tüketim
vergisi artışlarına, dolaylı vergi artışlarına gitmeyi bir kenara bırakalım,
bunun yerine kayıt dışını kayda alacak, bu sistemi herkesi kavrayacak şekilde,
bütün kazancı kavrayacak şekilde daha iyi bir hâle getirelim. Yapılacak olan
düzenlemeler gerçekte bunlardır. Sözlerimi burada
bitiriyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Hamzaçebi. Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Nuri Yaman. Buyurun Sayın
Yaman. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA
M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili olarak
Demokratik Toplum Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu nedenle hepinizi en
içten duygularımla selamlıyorum. Ancak tasarıyla
ilgili düşüncelerimi açıklamadan önce, iki gündür bu Mecliste yaşananları ve kamuoyunun
da öyle sanıyorum ki Türkiye’nin her tarafında ve bilhassa Kürt coğrafyasında
yaşayan Kürt vatandaşlarımızın özlemle beklediği TRT Kanunu’yla ilgili
engellemeleri de yakından takip ettiğini tahmin ediyorum. Evet,
iki gündür bu Mecliste, bu kutsal çatının altında, bu kanunun görüşülecek olan
12 maddesinden 8’inci maddesine gelinmiş olmasına rağmen, her nedense yasa
tasarısının 6’ncı maddesinde Demokratik Toplum Partisi olarak verdiğimiz bir
önergenin kabul edilmesini hâlen içine sindirmeyen insanların büyük bir
engelleme çalışması içinde olduğunu maalesef üzüntüyle bu halkımız ve
milletvekili arkadaşlarımız ibretle izliyorlar. Nihayet, yapılan şey, bu
halkın, bu milletin bölünmez bir parçası olan ve bin yıldan bu yana kardeşçe
yaşayan Kürt halkının da kendisini resmî bir kurumunda ifade etmesinden öteye
geçmeyen bir düzenlemedir. Farklı dillerde ve lehçelerde artık bu halk kardeşçe
yaşamanın gereği olarak birlikte türkülerini söylemek, kültürünün kendi ana
diliyle kendisine yansıtılmasını istiyor. Bunun önüne geçmenin artık bu çağda
mümkün olmadığını tarih, teknoloji ve gelişmeler bize gösteriyor. Bu yapılsa da
yapılmasa da bugün bu coğrafyada Kürtlerin kendi ana dillerinde izledikleri
sekizin üzerinde, on beşe yakın -benim bildiğim- Kürtçe yayın yapan
televizyonlar vardır. Ben bu Kürtçeyi dil bilgisi kurallarına göre diyebilirim
ki bu yayını yapan Roj TV’den, Mezopotamya TV’den, Kurdsat’tan ve Kurdistan TV’den
öğrendim. Bu halkı, kendi öz diliyle öğrenmesi gereken ve sahibi olduğu
devletin kendi kurumlarında öğrenmesine karşı çıkılmasının, bir türlü, neden
olduğunu, hangi nedene dayandığını anlamış değilim. Ne yazık ki
iktidar partisinin grup yöneticileri de muhalefetin iki gündür bu engellemesine
bir noktada çanak tuttular ve iki gündür de TRT gibi önemli bir kurumumuzun
Sayın Genel Müdürü başta olmak üzere, şube müdürlerine kadar, belki 100’e yakın
elemanı gece saat on bire kadar, nihayet belki birkaç saat içinde görüşülecek
olan dört maddelik veya beş maddelik bir görüşmeden sonra kesinleşecek olan kanunun
çıkması için gelip gidiyorlar. Lütfen, bu
Meclisin bu değerli vakitlerini böyle basit işlerde harcamayalım. Evet, değerli
milletvekilleri, hazırlanan bu tasarıyla Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun’la her ne kadar kamu alacaklarının tahsilinin güvence altına
alınması amaçlanmış ve bazı işlemlerde borçlu olmama şartı aranılarak bazı amme
alacakları nedeniyle de borçlunun yurt dışına çıkmasının sınırlandırılmasına
ilişkin düzenlemeler yapılmış ise de; mevcut hükümlerin uygulanmasına ilişkin
yargı kararları da dikkate alınarak uygulamaya açıklık getirecek düzenlemelere
yer verilmek istenmiş ise de; tasarının bu amacı gerçekleştirmekten çok uzak
olduğu, aşağıda değineceğim eksiklik ve yetmezliklerinden de açıkça
anlaşılacaktır. Bilindiği gibi,
elli yılı aşkın bir süredir yürürlükte bulunan 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun, çeşitli tarihlerde birtakım değişikliklere
uğramış, temel düzenlemeleri korumakla birlikte zaman içinde ekonomik ve
teknolojik alanda meydana gelen gelişmelerin amme alacaklarının tahsiliyle
ilgili yansımaları ve icra hukukunun tahsille ilgili yeni düzenlemelerinin amme
alacaklarının tahsilini sağlamaya yönelik hükümlerine yeniden düzenleme
yapılmasını da zorunlu hâle getirmiştir. Ancak, son dönemde her alanda olduğu gibi, AKP Hükûmeti,
teknolojik ve ekonomik alanda meydana gelen gelişmeleri bu kanun tasarısına da
yansıtamamıştır. Bu düzenlemelerde AKP İktidarı işi aceleye getirerek kanunun
ilgili esas ve alt komisyonlarında yeterince tartışılmasını sağlamaya yönelik
bir çaba göstermeyerek yerel yönetimlerle ilgili amme alacaklarının tahsilini
sağlamaya yönelik durumu maalesef göz ardı etmiş, bu konuda ortaya konulması
gereken eksiklik ve yetersizlikleri de giderememiştir. Tasarının 2’nci
maddesiyle, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un
22’nci maddesinde, buna eklenen 22/A maddesiyle, amme alacağı ödenmeden
yapılamayacak işlemler ile işlem yapanların sorumlulukları düzenlenmektedir. Buna göre çeşitli mevzuatlar uyarınca yapılacak devlet yardımı,
teşviki ve desteği nedeniyle yapılacak ödemelerde ticaret sicili kayıt ve
tescili harcından, noter mukavele ve kâğıtlarından alınan harçlar, tapu
işlemlerine ilişkin harçlar, trafik harçlarına mevzu işlemler ile bina inşaat
harcı ve yapı kullanma izin harcına konu işlemlerde Maliye Bakanlığına bağlı
tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcunun bulunmadığına ilişkin belge alınması
zorunluluğu getirilmekte ve bu konuda Maliye Bakanlığı yetkili kılınmaktadır. Ancak
tasarıda 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’ndan doğan vergilerin bu kanun
kapsamına alınmamış olması bizce önemli bir eksikliktir. Değerli
milletvekilleri, bu yasayla daha önceleri ayni sınırlı sorumluluk esası
benimsenmiş ve Kanun’un 35’inci maddesinde limitet ortaklıkların ödenmeyen ve
tahsil imkânı bulunmayan amme borçlarından dolayı ortakların vazettikleri veya vazını taahhüt ettikleri sermaye miktarından doğrudan
doğruya mesul oldukları kabul edilmiştir. Bu düzenlemeyle limitet şirket
ortakları kamu borçlarından, koymayı taahhüt ettikleri sermaye payı kadar, yani
koymayı taahhüt ettikleri sermaye payıyla sınırlı olarak sorumlu
tutulmuşlardır. 35’inci maddeyle yapılması öngörülen ilk değişiklik, madde
metninde yer alan “şirketten tahsil imkânı bulunmayan” ibaresinin “şirketten
tahsil edilmeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan” ibaresiyle
değiştirilmesidir. Burada “tahsil edilemeyeceği anlaşılan
kamu alacağı” terimi, kamu borçlusunun haczedilen mal varlığına bu kanun
hükümlerine göre biçilen değerlerin kamu alacağını karşılayamayacağının veya
hakkında iflas kararı verilen kamu borçlusundan aranılan kamu alacağının iflas
masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil
dairelerinde yürütülen takip muamelelerine rağmen kamu borçlusundan tahsil
edilemeyeceği kanaati oluşan kamu alacaklarını ifade etmektedir. Hiç şüphesiz kamu
alacaklarının tahsilatında ayrıcalık, kolaylık,
hızlılık ve verimlilik mutlaka olmalıdır. Ancak bunlar olurken temel hukuk
ilkeleri, anayasal güvenceler ve kişi hakları mutlaka ön planda tutulmalıdır. Görüldüğü gibi bu
yasanın birçok maddesi AKP’nin “Hep bana, sadece benim istediğim kadar adalet.”
felsefesini çağrıştıran bir anlayış ile kaleme alınmış. Tasarının bu maddesinde
yapılan düzenlemenin yasama sürecinde mutlaka gözden geçirilmesi gerektiğini
burada belirtmek isterim. Değerli
milletvekilleri, tasarının 5’inci maddesinde “Devlete ait olup 213 sayılı Vergi
Usul Kanunu ile 4458 sayılı Gümrük Kanunu kapsamına giren amme alacakları ile
bunlara ait zam ve cezalarını ödeme emrinin tebliğ tarihini takip eden yedi gün
içerisinde ödemeyen ya da bu Kanun hükümleri uyarınca hakkında bu alacaklar
nedeniyle ihtiyati haciz kararı alınan amme borçlusunun yurt dışına çıkışı,
alacaklı tahsil dairesinin talebi üzerine ilgili makamlarca engellenir.” hükmü
getirilmiştir. Bu hükümde yer alan “üzerine”
ibaresi Komisyon çalışmaları sırasında “halinde” olarak değiştirilmek suretiyle
yasağın otomatik olarak uygulanmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır. Belediyelerin ve
il özel idarelerinin 3194 sayılı İmar Kanunu kapsamında belediye hudutları
içerisindeki yerlerde ilgili belediye encümenlerince verilen imar para cezaları
ile yine il özel idaresince belediye hudutları dışında verilen imar para
cezaları -tahsil edilemeyen- ülke genelinde trilyonları bulmaktadır. Bu para
cezalarına gecikme zammı uygulanmadığı için de borçlular tarafından ödenmemekte
ve dolayısıyla cezaların etkinliği de kalmamaktadır. Söz konusu bu tür amme
alacakları trilyonları bulurken bunlar sadece kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm
edilmişlerdir. Bu nedenle, il özel idareleri ve belediyelerin amme
alacaklarının tahsilinin ilgili kanun tasarısının dışında tutularak bu konuda
bir şekilde yaptırım dışında bırakılmış olmaları da değineceğimiz önemli
eksikliklerden birisidir. Yine bu kanunla
birçok kanunda değişiklik yapılarak yeni düzenlemeler öngörülmektedir. Kanunun
13’üncü maddesiyle, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun 8’inci maddesi ve
5193 sayılı Belediye Kanunu’nun 16’ncı maddesinde getirilen il özel idareleri
ve belediyelere tanınan muafiyetlere bir bakıma sınırlandırılma
öngörülmektedir. Bu kapsamda belediye ve il özel idarelerinin
kamu hizmetine ayrılan veya kamunun yararlanmasına açık gelir getirmeyen
taşınmazları ile bunların inşa ve kullanımları her türlü vergi, resim, harç,
katılma ve katkı paylarından muaf tutulduğu hâlde, bu yasa ile belediye ve il
özel idarelerinin kamu hizmetine ayrılan veya kamunun yararlanmasına açık gelir
getirmeyen inşa ve kullanımları ile bu faaliyetlerde kullanılan taşınmazlarını
özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi kapsamı içine almaktadır. Bu
düzenleme de belediye ve özel idareler bakımından önemli bir eksiklik olarak
değerlendirilmiştir. Çünkü
belediyelere genel bütçeden vergi gelirleri üzerinden verilen
yardımlar, diğer taraftan belediyelerin kamuya ilişkin bu tür hizmetlerindeki
harcamalarında ödedikleri KDV ve ÖTV’lerle öteki
elinden tekrar geri alınmaktadır. Yine bu tasarının 5’inci
maddesi ile 36/A maddesinde yurt dışı çıkış tahdidi için getirilen ve teminata
bağlanmayan amme alacaklarının 100 bin YTL olarak benimsenmesi uygun görülmekle
birlikte, Bakanlar Kurulunca bu tutarın 10 katına kadar artırılması yetkisi
verilmiştir. Temel hak ve
özgürlükler bakımından yurt dışına çıkış yasağı uygulanmasıyla ilgili olarak
belirtmek istediğimiz bir diğer husus, seyahat özgürlüğünün hem ülkemizde hem
de dünyanın gelişmiş ülkelerinde temel insan hak ve hürriyetlerinden biri
olarak kabul edilmesidir. Seyahat özgürlüğünün unsurlarından birinin de
herkesin, herhangi bir ülkeyi, kendisininki de dâhil olmak üzere terk etme
hakkı olduğu, İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ek 4 numaralı protokolünde açıkça
belirtilmiştir. Yine, Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunca kabul edilen ve onaya açılmış olan ve Türkiye
tarafından da imzalanan 1966 tarihli Siyasi ve Medeni Haklar Uluslararası
Sözleşmesi’nin “Seyahat özgürlüğü” başlıklı 12’nci maddesinde, herkesin, kendi
ülkesi de dâhil, bir ülkeden ayrılmakta serbest olduğu ve bu hakkın aynı
Sözleşme’de tanınan diğer haklara uygun olarak ulusal güvenlik, kamu düzeni,
genel sağlık veya genel ahlak veya başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak
için gerekli sebepler ile hukuken öngörülmüş sınırlamalar dışında hiçbir
sınırlamaya tabi tutulamayacağı ifade edilmiştir. Hâlen yürürlükte
olan Anayasa’mızın 23’üncü maddesi, “Kişilerin Hak ve Ödevleri” bölümünde
“Yerleşme ve seyahat hürriyeti” başlığı altında düzenlenmiştir. Madde metninde
esas olarak yerleşme ve seyahat hürriyeti, seyahat özgürlüğü, yerleşme
özgürlüğü ve vatandaşların yurt dışına çıkma ve yurda girme özgürlüğü olarak üç
temel noktada hükme bağlanmıştır. 1982
Anayasası’nın yurt dışına çıkma özgürlüğünü düzenleyen 23’üncü maddesinin beş
numaralı fıkrasında, kanun koyucunun bu özgürlüğü vatandaşlık ödevi ya da ceza
soruşturması sebebiyle sınırlayabileceği hükme bağlanmıştır. Bu nedenle Pasaport
Kanunu’nun 22’nci maddesindeki vergi borcundan dolayı yurt dışına çıkışın
yasaklanmasının dayanağı, Anayasa’nın 23’üncü maddesinde belirtilen vatandaşlık
ödevi olmaktadır. Bilindiği gibi,
Anayasa’mızın 73’üncü maddesinde vergi ödeme bir ödev olarak tanımlanmakta,
vergi borcu bulunan kişiden bu borcunun nasıl tahsil edileceği ve buna yönelik
cebren tahsil yöntemlerinin neler olduğu ilgili yasalarda belirtilmiştir.
Kişinin bizatihi ülkede bulunmaması, aramak hak ve özgürlük
sınırlandırılmasında amaç-araç dengesini ihlal edeceğinden sınırlandırmayı
amaca aykırı hâle getirmekte ve bu yönüyle son değişikle Anayasa’da açıkça yer
verilen “ölçülülük” ilkesi bir bakıma ihlal edilmiş olmaktadır. Öte yandan, aynı
maddede yurt dışına çıkma özgürlüğünün sınırlandırılabilmesinin bir gerekçesi
olarak sayılan “ülkenin ekonomik durumu” ibaresi de Anayasa değişikliğini yapan
4709 sayılı Kanun ile madde metninden çıkarılmıştır. Konunun anayasal boyutunda
dikkati çeken bir diğer noktası da seyahat ve yurt dışına çıkma özgürlüklerinin
sınırlandırılması konusunda diğer özgürlüklerden farklı olarak hâkim kararının
gerekli görülmemiş ve yasa ile idareye yetki verilebilmesini mümkün kılmış
olmasıdır. Pasaport
Kanunu’nun 22’nci maddesi hükmü de işte bu yetkinin kullanıldığı bir hukuki
metindir. Ancak Pasaport Kanunu’nun 22’nci maddesinde vergi borcu bulunanlara
pasaport verilemeyeceğine ilişkin düzenleme artık anayasal bir ilke olan, hak
ve özgürlüklere getirilecek sınırlandırmaların ölçülü olmasını ifade eden
13’üncü maddesindeki “ölçülülük” ilkesine aykırı olduğu için kaldırılmalıdır. Yine Anayasa’nın
38’inci maddesine eklenen “İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu
doğuran bir müeyyide uygulayamaz.” hükmüyle de Anayasa’da sayılan kişi
hürriyetlerinin idare makamlarınca kısıtlanmasını öngören tüm yasal
düzenlemeler açıkça Anayasa’ya aykırı hâle gelmiştir. Dolayısıyla yurt dışına
çıkış yasağı gibi bir müeyyidenin ancak mahkeme kararı ile olması ve
uygulanabilmesi gerekir. Söz konusu
yetkinin vergileme ilkelerine uygun kullanılması ve Anayasa’da ifadesini bulan
temel hak ve özgürlükleri engellememesi bir temel ilke olarak kabul
edilmelidir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu yasayla, sonuç olarak şunu belirtmek isteriz ki,
Pasaport Kanunu’nun 22’nci maddesine dayanılarak uzun dönemdir uygulanan vergi
borcunun tahsili için yurt dışı çıkış yasağı uygulaması yeni düzenlemeler ile
daha geniş bir çerçeveye çekilmeye çalışılmakta ve Anayasa’ya aykırılığın
yanında kamusal yarar sağlamaması ve uygulama esnasında ortaya çıkan sorunlar
sebebiyle tekrar değerlendirilmesi gereken bir uygulamadır. Her ne kadar vergilerin tahsilinde etkili olduğu iddia edilse de
çoğu zaman mükelleflerin onurunu kırıcı bir uygulama olmaktan öteye geçmemekte,
zaten beyan esası sebebiyle iyi niyetle vergi borcunu kabul eden mükellef ile
idarenin arasını da bu uygulama açmaktadır. Diğer yandan,
kanunlarda idareye tanınmış ve kamu alacaklarını, özgürlüğü kısıtlatmaksızın
başka tedbirlerle tahsil edilebilme imkânı sağlayan pek çok yetki vardır. Bizce
üzerinde durulması gereken husus, vergi borcu olduğunu kabul eden iyi niyetli
mükellefler yerine, kayıt altında olmayan ve vergisini beyan etmekten kaçınan
mükellefler üzerinde uygulanacak yöntemlerin ve yaptırımların geliştirilmesi
daha önemlidir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarıya göre sporculara ücret olarak yapılan
ödemelerin gelir vergisinden istisna edilerek bu ödemelerin Bakanlar Kurulunca
belirlenecek oranda vergilendirileceği belirtilmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Yaman, lütfen sözlerinizi tamamlar mısınız. M. NURİ YAMAN
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Ancak tasarıda
vergi oranları belirlenirken lig ayrımı yapılmaktadır. Lig ayrımı yapılmadan bu
oranın belirlenmesi hem genel vergi tarifesine yakınlık hem de eşitlik ve
hakkaniyete uygunluk açısından daha doğru olacağından, bu konunun da yeniden
ele alınması gerektiğini belirtirken, yukarıda belirttiğim gibi yasadaki mevcut
eksiklikler ve yetmezliklerden dolayı buna olumlu bakmadığımızı belirtiyor,
yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Yaman. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay. Buyurun Sayın
Akçay. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
220 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, vergi, devlete gelir sağlamanın ötesinde ekonomiye ve sosyal
hayata müdahalenin bir yöntemi olduğu kadar, bazen de siyasi amaçları
gerçekleştirmenin de bir aracı hâline gelmiştir. Vergileme yöntemleri gelir
dağılımını düzenleme, yatırımların dengeli dağılımı, enflasyonun önlenmesi,
ekonomik istikrarın sağlanması gibi hususlarda da etkin bir fonksiyona
sahiptir. Uygulanan vergi
politikasının ekonomideki üretim seviyesinden, enflasyon ve faizin
belirlenmesine kadar etkileri vardır. Yurt içindeki mali piyasalarda ve reel
sektörde güven tesis edilmesi, ekonomik krizlere karşı istikrarın sağlanması
için yapılacak programların vergi politikası tedbirleriyle desteklenmesi ve
yönlendirilmesi gerekmektedir. Vergi kamu
gelirleri içinde ve bütçe politikası bakımından en sağlıklı gelir kalemidir.
Bütçe gelirlerinin yaklaşık yüzde 85’i vergi gelirlerinden oluşmaktadır. Ancak,
vergi sistemimizin vergileme ilkeleri çerçevesinde üretimi teşvik eden, büyümeyi
hızlandıran, asgari gelirin üstünü vergilendiren, ülkenin ekonomik
potansiyelinin taşıyabileceği vergileme kapasitesini aşırı zorlamayan, vergi
kültürü ve bilincini geliştiren, dengeli ve caydırıcı hukuki ve cezai sistem
ile donatılması gerekmektedir. Mevcut vergi sistemimiz ekonominin gelişmesine,
tasarruf, yatırım ve istihdamın artırılmasına maalesef yardımcı olamamakta,
kayıt dışı ekonomiyi ve kayıt dışı istihdamı artırmaktadır. Kayıt dışılık
hâlen çok büyük bir sorun olmaya devam etmektedir. Yıllardır tartışması yapılan
kayıt dışı ekonomik faaliyetler, kayıt dışı ekonomiyle mücadele, kayıt
dışılığın önlenmesi, vergi kayıp ve kaçağının önlenmesi gibi kavram ve ifadeler
uzun yıllar toplumun hissettiği ve bizzat yaşadığı gerçeklerdir. Kayıt dışılık konusunda
çok yazılıp çok söylenmiştir ancak Türkiye bu konuda sözün bittiği yere
gelmiştir. Artık büyük bir siyasal kararlılık ve siyasi iradeyle kayıt dışılık
konusu kararlı bir devlet politikasına dönüştürülmek zorundadır. Kayıt dışıyla
mücadelede sadece Maliye Bakanlığının gayretleriyle bir yere varmak mümkün
değildir. Bu konuda bütün kurumlar harekete geçirilmeli, toplum duyarlı ve
bilinçli hâle getirilmeli ve topyekûn bir çalışma başlatılmalıdır. Vergi
yasalarımızda çok sık değişiklik ve düzenlemeler yapılmaktadır. Çok sık yapılan değişiklikler
her mevzuatta olduğu gibi vergi mevzuatında da çeşitli sorunlara neden
olmaktadır. Elbette bu değişikliklerin önemli bir kısmı ekonomik, sosyal ve
siyasal hayatın hareketliliğinden, dünya şartlarından ve toplumsal
dinamizmimizden kaynaklanmaktadır. Bu, anlaşılır bir durumdur. Ancak bu kadar
sık değişiklik yapılmasında politik ve teknik özensizliklerin rolünü de ihmal
etmemek gerekmektedir. Sürekli ve sık yapılan değişiklikler vergi mevzuatını
olması gereken sadelikten ve basitlikten oldukça uzaklaştırmıştır. Vergi mevzuatına
ve uygulamaya, asıl kanun maddeleri yerine ek ve geçici maddeler ile hatta
tebliğler ve muktezalar yoluyla yön verilir hâle gelmiştir. Çok sayıda tebliğin
çıkması, mukteza dediğimiz uygulamaya yön veren yazılı görüşlerin yaygın ve
mutat hâle gelmesi sağlıklı bir vergi sistemine işaret etmemektedir. Bu durum
devlet-vatandaş münasebetleri çerçevesinde mükellef ile vergi idaresi arasında
ihtilafa yol açmaktadır. Ayrıca gereksiz zaman ve iş kaybı olmaktadır. Ortaya çıkan
hukuki ihtilafların çokluğu ve sıklığı hızlı işleyen bir vergi yargısı
ihtiyacını da her geçen gün artırmaktadır. 2007 yılında
maliye idaresi aleyhine vatandaş tarafından 47.925 adet dava açılmıştır. Bu
davalardan 4.420’si idare lehine, 3.990’ı ise mükellef lehine olmak üzere
toplam 8.411 dava sonuçlanmıştır; 39.514 dava ise devam etmektedir. Yine, 2007
yılında vergi inceleme elemanlarınca düzenlenen raporlara dayanılarak ortaya
çıkan vergi ve cezalarla ilgili olarak yargıda 16 bin dava açılmış, bu
davalardan 3.160’ı idare lehine, 2.130’u ise mükellef lehine olmak üzere 5.300
dava sonuçlanmıştır. Değerli
milletvekilleri, toplam vergi mükellefi sayısının azami 3,5 milyonu bulduğu
ülkemizde bir yılda 63.900 davanın açılması hiç de iyiye işaret eden bir durum
değildir. Burada bir sıkıntı olduğu açıktır. Bu durum bize mükellef idare
ilişkilerinin, devlet vatandaş münasebetlerinin düzenli ve uyumlu işlemediğini
göstermektedir. Burada ilk dikkat etmemiz gereken adres vergi sistemimizdir.
Yoksa ne bizim munis vatandaşımız devletiyle davalık olmaya meraklıdır ne de
mali idare çalışanları vatandaşa eziyetten ve davalarla uğraşmaktan zevk
almaktadır. İdare ile vatandaş bir elmanın iki yarısıdır. Vergi sistemimiz
ve hatta ekonomik yapımız bu ihtilafları beslemektedir. Vergi sistemimizi bütün
boyutlarıyla yeniden ele alma zamanı gelmiş geçmektedir. Vergi politikalarının
belirlenmesi, bu politikaların uygulanması için vergi yasalarının hazırlanması
sırasında ve yasama süreçlerinde vergileme ilkelerine ve hukuki normlara
uyulması gerekmektedir. Vergi yasaları toplumun irade ve beklentilerine cevap
vermelidir. Yasalarımız ekonomik ve toplumsal yapımıza uygun olmalıdır. Anayasa’mızın
73’üncü maddesine göre vergi konusuna egemen olan temel kurallar ana hatlarıyla
şu şekilde öngörülmüştür: Vergi herkesin mali gücüyle orantılı olmalıdır. Vergi
kamu giderlerini karşılamaya yönelik olmalıdır. Vergi yükü adaletli ve dengeli
dağıtılmalıdır. Vergi genel olmalıdır. Vergi yasal olmalıdır. Bu temel hükümler
bir vergi reformunun içeriğinin de nasıl olması gerektiğini bize
göstermektedir. Vergi kanunlarımız, vergi sistemimizi basit, açık, anlaşılır ve
kolay uygulanabilir hâle getirmek için mükellefin vergiye uyumunu sağlayacak
bir şekilde yeniden yazılmalıdır. Bilhassa istihdam
üzerindeki vergi yükünün ağırlığı dikkate alınarak, vergi oranları
tedricen düşürülmelidir. Ücretliler üzerindeki vergi yükü ve sosyal güvenlik
primi oranı yüzde 42,7’dir. Bu yükün ağırlığı kayıt dışı ekonomiye yol
açmaktadır. Kurumlar vergisi oranı yüzde 20, gelir vergisi ilk dilim yüzde 15,
katma değer vergisi yüzde 18. Bu oranlar, oldukça yüksektir. Bilhassa katma
değer vergisinin kademeli olarak indirilmesi gerekmektedir. Vergiler, yatırım
ve istihdamın önünde engel olmamalıdır. Vergi denetim
mekanizması, etkin ve rasyonel olmalıdır. Vergi denetimleri vatandaş ve idare
için ilave bir eziyete dönüşmemelidir. Toplanan vergilerin harcanmasında kamu
vicdanını rahatlatacak bir yol izlenmelidir. Harcamalarda şeffaflığa önem
verilmelidir. Vergisini zamanında ve düzenli ödeyen mükellefler
ödüllendirilmelidir. Teşvik sistemleri
yeniden gözden geçirilmelidir. Mevcut teşvik uygulamaları iller arasında
adaletsizliğe sebep olmaktadır. Teşvik uygulamasında, kademeli oranlarda,
ilçeleri de içine alacak tarzda, ülke ihtiyaçları ve coğrafi şartlar da dikkate
alınarak, her sektör için ayrı ayrı teşvik unsurları
belirlenmelidir. Mükellefin yapmış olduğu eğitim, sağlık, sosyal ve kültürel
harcamalarını ve işle ilgili harcamalarının tamamını kazançtan indirme imkânı
getirilmelidir. Özellikle resmî
kurumlarla iş yapan mükelleflerimizin en önemli sorunlarından birisi de resmî
kurumlardan alacaklarının zamanında ödenmemesidir. Pek çok mükellef devletten
alacağını zamanında alamadığı için vergisini ve sigorta primini de zamanında
ödeyememektedir. Bu sorunu ortadan kaldırmak için özellikle KDV ve SSK borçları
için mahsuplaşma işleminde kolaylıklar getirilmelidir. Vatandaşın vergiye
bakışı ve devletten beklentileri iyi analiz edilmelidir. Vatandaşımızda kayıtlı
ve düzenli mükellef için vergi sisteminin bir azap, kayıtsız ve kaçak çalışan
için ise bir cennet olduğu anlayışı, maalesef yerleşik bir kanaattir.
Vatandaşların önemli bir bölümü Türkiye’de vergi kaçırmanın çok kolay olduğunu
düşünmektedir. Mükelleflerimiz vergilerin sayısının azaltılarak, vergi
sisteminin sade, açık, basit ve kolay uygulanabilir olmasını istemektedirler.
Vatandaş gelirine, göre vergi alınarak adaletin sağlanmasını, vergi yüklerinin
yaşam standardını düşürecek kadar yüksek olmamasını beklemektedir. Vergi adaletinin
olması için dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı dolaysız
vergilerden yüksek olmamalıdır. 1980 yılında Türkiye’de dolaylı vergilerin
oranı yüzde 37 iken, 2007 yılında bu oran yüzde 70’lere varmaktadır. Dolaylı
vergiler ülkemizde yüksektir. Bu durum geniş kitlelerin, fakir fukaranın
ezilmesine yol açmaktadır. Dolaylı vergilerin oranının çok daha aşağılara
çekilmesi gerekmektedir. Dolaylı vergilerin etkisini, önemini ve vahametini,
görüşmekte olduğumuz bu tasarıda da görmek mümkündür. Yapılan bu düzenlemelerin
neredeyse tamamına yakın kısmı dolaylı vergilere ilişkindir. Anayasa’nın
vergilendirme ile ilgili hükmünde, 73’üncü maddesinde “Herkes, ödeme gücüne
göre vergi öder.” denilmektedir. Hâlbuki, dolaylı
vergiler, özelliği itibarıyla bireylerin ödeme gücünü dikkate almayan
vergilerdir. Başka bir sorun
ise, herkesin ödeme gücüne göre vergi ödemesi gerekirken, Türkiye’de ödeme gücü
olanların vergi ödememesidir yani vergi tabanındaki darlıktır. Bu, kayıt dışı
ekonominin ortadan kaldırılamaması nedeniyle Türk vergi sisteminin yıllardır
aşamadığı yegâne çıkmazdır. Seçmen sayısıyla orantılı olması gereken mükellef
sayısı, maalesef, Türkiye’de çok düşük seviyededir. 70 milyon nüfusu olan
Türkiye'de sadece 3,5 milyon kişi mükelleftir. Bu sayının az olması, mükellef
olması gerekenlerin olmamasından değil, müteşebbislerin, girişimcilerin
azlığındandır. Oysaki İngiltere’de ve Almanya’da seçmen sayısının yarısı,
Japonya’da ise üçte 1’i vergi mükellefidir. Değerli
milletvekilleri, bir vergi politikasının başarısı biraz önce ifade etmeye
çalıştığımız adalet, eşitlik, genellik, açıklık, uygunluk, iktisadilik gibi
vergi ilkelerine uyulması kadar idari ve organizasyona ilişkin tüm düzenleyici
tedbirlerin alınmasına da bağlıdır. Vergi kanunu
tasarılarının hazırlanması ve sunulması, verginin konulacağı, değiştirileceği
veya kaldırılacağı zamanın tespiti ile verginin tarh, tahakkuk, tahsil ve
denetimi vergi tekniği ile ilgili hususlardır. Verginin tarhı ile hazine lehine
yaratılan vergi alacağı tahakkuk ettikten sonra kesinlik kazanır yani ödeme
aşamasına gelir. Bu safhada vergi alacağının veya vergi borcunun tasfiye
edilmesi gerekir. Bu hususta geçerli olan normal kural, vergi borcunun ödeme
veya tahsille ortadan kalkmasıdır. Verginin tahsili, özel kesimden kamu
kesimine vergi miktarı kadar paranın hesaba geçmesi için gerekli bütün idari ve
teknik usulleri ve işlemleri kapsar. 6183 sayılı Kanun
başta vergi olmak üzere amme alacaklarının tahsili usulünü düzenleyen genel bir
kanundur. Görüşmekte olduğumuz mevcut tasarının 2’nci maddesiyle 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’a, 22’nci maddeden sonra
gelmek üzere düzenlenen 22/A maddesinde amme alacağı ödenmeden yapılmayacak
işlemler ile işlem yapanların sorumlulukları düzenlenmektedir. Buna göre, çeşitli mevzuatlar uyarınca yapılacak devlet yardımı,
teşviki ve desteği nedeniyle yapılacak ödemeler ile ticaret sicili kayıt ve
tescil harcı, noter, mukavele ve kâğıtlardan alınan harçlar, tapu işlemlerine
ilişkin harçlar, trafik harçlarına mevzu işlemler ile bina inşaat harcı ve yapı
kullanma izin harcına konu işlemlerde Maliye Bakanlığına bağlı tahsil
dairelerine vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılması
zorunluluğunu getirmeye dair, Maliye Bakanlığı yetkili kılınmaktadır. Söz
konusu yetkinin, bir vergi güvenlik müessesesi olarak vergileme ilkelerine
uygun kullanılması ve Anayasa’mızda ifadesini bulan, mülkiyet, seyahat ve
teşebbüs hürriyetlerine de uygun olması, temel hak ve özgürlükleri
engellememesi gerekmektedir. Tasarının 3’üncü
maddesiyle, 6183 sayılı Kanun’un 35’inci maddesinde yer alan “şirketten tahsil
imkânı bulunmayan” ibaresi, “şirketten tahsil edilemeyen veya tahsil
edilemeyeceği anlaşılan” şeklinde değiştirilmiş ve bu değişikliğe paralel olarak
6183 sayılı Kanun’un “Kanundaki terimler” başlıklı 3’üncü maddesine “Tahsil
edilemeyen amme alacağı” terimi ile “tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme
alacağı” terimi ilave edilmiştir. Tasarının 8’inci
maddesiyle Gelir Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 72’nci maddede, teknik
direktör, antrenör ve sporculara yapılan ücret ve
ücret sayılan ödemelerden, lig tasnifine göre, yüzde 15, 10 ve 5 oranlarında
gelir vergisi tevkifatı yapılması öngörülmektedir. Bu
hükümler, Anayasa’nın 10’uncu maddesinde ifadesini bulan eşitlik ilkesine
aykırıdır. Yine Anayasa’nın 73’üncü maddesi, herkesin mali gücüne göre vergi
ödemesini öngörmektedir. Getirilen düzenleme vergileme ilkelerine aykırı olduğu
gibi, toplumdaki adalet duygusunu zedeleyici niteliktedir. Bu tür uygulamalar
vergi sisteminin daha da bozulmasına yol açmaktadır. Spor, devletin tanıdığı
imtiyaz ve istisnalar ile ekonomik ve rasyonel bir zemine oturamaz. Bir
taraftan sporda özerklik ve bağımsızlığı savunmak, diğer yandan ayrıcalık
istemek ve getirmek bir çelişkidir. Esnaf, sanatkâr,
serbest meslek mensubu, tüccar, sanayici, kira geliri elde edenler ve
ücretliler yüzde 15 ila yüzde 35 oranında gelir vergisi ödeyecekler. Bilimsel
eser sahipleri ve telif geliri elde edenlere yüzde 17 vergi tevkifatı
yapılmaktadır. Bunlardan yüzde 18 KDV’yle birlikte yüzde 35’lik vergi
alınmaktadır. Bu, vergi adaletini ziyadesiyle zedeleyen bir hükümdür. Tasarının 11’inci
maddesinin (d) fıkrasında Harçlar Kanunu’nun 63’üncü maddesinde yapılan
düzenlemeyle, mevcut uygulamaya göre kişiler gayrimenkul devir ve
iktisaplarında emlak vergisi değerinden az olmamak üzere beyan ettikleri değer
üzerinden harç öderken, yapılacak yeni uygulama ile kişiler gayrimenkul devir
ve iktisaplarında emlak vergisi değerinden az olmamak üzere devir ve iktisap
bedeli üzerinden harç ödeyeceklerdir. Oysa kişilerin
devir ve iktisap bedellerinin tespiti çok zordur. Bu durumda çok fazla inceleme
istenecek ve dava konusu yapılacaktır. Kişilerin beyan ettikleri değere
itirazlar olacaktır. Tapuda emsal bedeller oluşacak ama bu bedellerin dayanağı
olmayacaktır. Tasarının 18’inci
maddesiyle Karayolları Trafik Kanunu’na eklenen 15’inci ek maddede, trafik
cezalarının ödenmesi için trafik cezalarının tebliğinde ödenek yokluğunu
gidermek üzere ek ödenek kaydetmeye imkân getirilmektedir. Oysa ihtiyaç duyulan
ödenekleri bütçe sistemi içinde talep ve temin etmek mümkündür. Tebliğ ve
ulaştırmaya ilişkin ödenek sorunları bütün devlet kamu işlemleri için
geçerlidir. Bu sorun adli tebligatlarda, kamu alacaklarına ilişkin tebliğlerde
ve ulaştırma işlerinde ve devletin diğer asli ve sürekli hizmet, iş ve
işlemlerinde de geçerlidir. Maliye Bakanlığının bu sorunu bütçe sistemi içinde
daha pratik bir şekilde çözmesi mümkündür. Tasarının geçici
4’üncü maddesinde, kamu kurumları ve yeşil karta ilişkin sağlık giderleri için
devlet üniversitesi hastanelerine olan borçların yüzde 85’i, belediyelerin
borçları için yüzde 75’inin ödenmesi durumunda geriye kalan miktarının terkin
edileceği öngörülmektedir. Alacaklının kamu, borçlunun kamu olduğu bu durumda;
bütçe kanunu, bütçeleme ilkeleri, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu, devlet muhasebe sistemi… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Akçay, konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen. ERKAN AKÇAY
(Devamla) – …devlet giderlerinin ödenmesine ilişkin esas ve usuller bir tarafa
itilmektedir. Devleti devlet yapan en önemli ilkelerin başında devletin kurum
ve kurallarıyla bir bütün oluşu, yerleşik, istikrarlı, adil, eşit, genel ve
hukuki uygulamalar yapmasıdır. Oysa, AKP hükûmetleri döneminde istisnalar kurala, kurallar istisnaya
dönüşmektedir. Hemen hemen bütün mali düzenlemelerde
bu anlayışı görmek mümkündür. Oysa, kamu harcamasına
ilişkin bir ödemenin nasıl yapılacağı kanun ve yönetmeliklerde bellidir. Hükûmete ve Maliye Bakanlığına düşen görev, bütçe
ödemelerini zamanında ve usulünce yapmaktır. Muhterem
milletvekilleri, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akçay. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, ben kanunla ilgili bir usul meselesini dile getirmek
istiyorum. Başkanlığımız, bu
kanun tasarısının Bütçe Plan Komisyonunda müzakeresini Bütçe Plan Komisyonu
Başkanlığına iade etmiş. Bütçe Plan Komisyonu Başkanı, bu raporu Komisyonda
inceletmeden tekrar Başkanlığa sunmuştur. Bu, çok önemli bir
olay. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına… Raporun 34’üncü
sayfasında Meclis Başkanımız, Bütçe Plan Komisyonu Başkanına “Ey Başkan, size
şu kadar madde gelmiş, siz ona sekiz madde ve şu kadar geçici madde ilave
etmişsiniz. İç Tüzük’ün 35’inci maddesine göre komisyonlar kendiliğinden kanun
teklif edemezler. Dolayısıyla, bu yaptığınız İç Tüzük’e aykırı bir rapordur. Bu
raporu lütfen değerlendirin.” diyor. Bunun üzerine Komisyon Başkanı, bunu
Komisyona havale etmesi gerekirken, Komisyona havale etmeden direkt, tekrar
ertesi gün Meclis Başkanlığına göndermiş. Bu, çok önemli bir usul hatasıdır
efendim. Uygun görürseniz bu konuda bir usul tartışması yapalım, çünkü bunun
benzeri olaylar olacak. Yani, Komisyon Başkanı, Meclis Başkanını dinlememiş,
Komisyona da götürmemiş. Komisyon Başkanının Meclis Başkanı tarafından
reddedilen bir raporu Komisyona getirip müzakere ettirmeden, direkt kendi
imzasıyla Genel Kurula sunma yetkisi yok efendim. BAŞKAN – Evet
Sayın Genç, anladım. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Efendim? BAŞKAN -
Konuşmanızı dinledim, cevap vereceğim. Şimdi, doğrudur… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Söz veriyor musunuz efendim? BAŞKAN – Hayır
efendim; ben bir açıklama yapayım, ondan sonra… Zaten burada söylediklerinizi,
aynı şeyi burada da
söyleyeceksiniz. KAMER GENÇ
(Tunceli) - Hayır ama, yani tutanaklara da geçsin. MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Genişleterek söyleyecek Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın
Genç, şimdi, ben de aynı kanaatteyim; Başkana uyuyorum, yani Başkanın vermiş
olduğu görüşe katılıyorum. Ama siz, görüşmeler başladıktan sonra, bakın bu
kadar konuşmacı arkadaşlar konuşmasını yaptıktan sonra gelip böyle bir şey
ileri sürüyorsunuz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, ben başlangıçta yoktum. Sayın Başkanım, bu, Başkanlığa
karşı da bir saygısızlık, yani Komisyon Başkanının, Bütçe Plan Komisyonu
Başkanının Başkana karşı bir saygısızlığıdır. Yani, Başkan bir raporu Komisyon
Başkanına iade ediyor, Komisyon Başkanı Komisyona götürmeden, bu konuda
Komisyonun düşüncesini almadan, tutuyor, raporu gönderiyor Genel Kurula. Bu
olmaz ki efendim. Yani, Meclis Başkanın bu konuda yetkisi var. MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) - Sayın Başkan, ortada
bir yanlış varsa yanlışa devam etmenin bir anlamı var mı? Sayın Genç’in
söylediklerini dikkate almanız lazım. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, bence… İsterseniz bu konuda bir usul tartışması açarsanız… BAŞKAN – Evet,
bir müzakere yapalım efendim; beş dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati: 16.11 BEŞİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 16.30 BAŞKAN : Başkan Vekili Eyyüp
Cenap GÜLPINAR KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum. 220 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet buradalar. Şimdi tasarının
tümü üzerinde şahsı adına ilk söz, Zonguldak Milletvekili Sayın Ali Koçal’a aittir. Buyurun Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar) ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Değerli
milletvekilleri, 220 sıra sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerine
söz almış bulunuyorum. Şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun,
bildiğiniz gibi, 21/07/1953 tarihinde kabul edilerek,
01/01/1954 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanun, kamu alacaklarının tahsilini
sağlamak üzere genel icra hukukunda yer alan düzenlemelerin dışında özel icra
hukuku hükümlerini de içermektedir. Vergi, devletin
gerçek ve tüzel kişilere yüklediği ekonomik yükümlülüktür. Bu, bir hükûmetin vatandaşlarının rahat yaşaması için gerekli olan
görevlerini yapabilmesi ancak o hükûmetin
düzenleyeceği bütçeler aracılığıyla olabilir. Bu bütçelerin düzenlenmesinde
çeşitli gelirler baş rol oynar. Vatandaşlardan alınan
vergiler, bu gelirlerin başında yer alır. Genel olarak
teknolojik ve ekonomik alanda meydana gelen gelişmeler günün gereklerine uyum
sağlamak üzere yasalarımızda değişiklik yapılmasını gerektirebilir. Bu son
derecede normaldir tabii. Ancak, değişiklik yapılırken kanunun temel
felsefesini korumaya, özden uzaklaşmamaya, toplumun tümünü kucaklar ve ekonomik
ve teknolojik alanda meydana gelen gelişmeleri karşılar olmasına da özen
gösterilmesi gerekmektedir. Uygulanan vergi
politikaları toplumun bütün kesimlerini ilgilendirir. Vergi politikalarının
başarılı sayılabilmesi adalet, eşitlik, genellik, açıklık, uygunluk,
iktisadilik gibi vergileme ilkelerine uyulması kadar idari ve organizasyona
ilişkin tüm düzenleyici tedbirlerin alınmasına da bağlıdır. Burada irdelenmesi
gereken husus, Hükûmetin uyguladığı vergi
politikalarının vergileme ilkelerine ne kadar uygun olduğudur. Bugün görüyoruz
ki hep birlikte, vergi konusunda adaleti, eşitliği, açıklığı sağlayacaklarını
taahhüt ederek işbaşına gelen Hükûmet yetkilileri
sözünde durmamıştır. Asgari ücretten hâlâ vergi alınıyorsa,
dolaylı vergiler vergi gelirlerinin yüzde 70’inden fazlasını oluşturuyorsa,
vergi inceleme yetkisi belirli kesimlerin üzerinde silah olarak kullanılıyorsa,
gelir vergisi oranları düşürülemiyorsa, toplanan vergilerin nereye harcandığı
konusunda insanların kafasında soru işaretleri varsa ve her geçen gün bu
sorular artıyorsa, esnaf vergisini ödeyemediği için iş yerini kapatıyorsa, Hükûmetin vergi politikalarının başarılı olduğundan söz
edilemez. Evet, Hükûmetin vergi konusunda bir başarısı var hem de tarihe
geçecek bir başarısı vardır. Nedir o? Bu başarı da af çıkarma konusunda bir
başarıdır. Bildiğiniz gibi, Sayın Maliye Bakanı için çıkarılan aflarla bu Hükûmet tarihe geçmiştir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; maalesef, Hükûmetin
uyguladığı vergi politikaları neticesinde Hükûmet
sınıfta kalmıştır, başarısız olmuştur ve bu konuda Hükûmetin
karnesi bozuktur. Maliye
Bakanlığının bünyesinde Gelirler Genel Müdürlüğü olarak örgütlenmiş, son derece
başarılı görevlerini yerine getirmiş yapı bozulmuş, yerine, Gelir İdaresi
Başkanlığı adı altında yeni bir yapı kurulmuştur bildiğiniz gibi. Kurulan bu
yeni yapı başarılı olamamaktadır. Gelir İdaresi Başkanlığı merkezde sıkışıp
kalmış, taşrayı kucaklayamayan ve taşradan kopuk bir yapı hâline gelmiştir.
Üzülerek belirtmeliyim ki, Gelir İdaresi Başkanlığı, tamamen siyasetin etkisi
altında kalmış, âdeta Maliye Bakanının tetikçisi durumuna getirilmiş ve Sayın
Bakan vur deyince vuruyorlar, yok et deyince yok ediyorlar. Ancak
unutulmamalıdır ki, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak her şeyi takip
ediyoruz, bu durumun da takipçisiyiz ve zamanı geldiğinde de gereğini
yapacağımızdan kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun başta olmak üzere, Gelir İdaresinin görev alanına giren çeşitli
vergi kanunlarında zaman içerisinde ortaya çıkan çeşitli ihtiyaçlar veya yargı
organlarının verdiği bazı kararlar nedeniyle hazırlanmıştır. Tasarının çerçeve
5’inci maddesiyle 6183 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen 36/A maddesi “yurt
dışı çıkış yasağı” kavramını “yurt dışı çıkış tahdidi” olarak değiştirirken,
5683 sayılı Pasaport Kanunu’nun belirsizliklerle dolu hükmüne kıyasla daha açık
ve belirli bir çerçeve çizmiştir. Ayrıca, tahdide ilişkin sınırlamalar yürütme
organının takdirine bırakılmamış ve büyük ölçüde yasada belirlenmiştir. Ancak,
yapılan düzenlemenin, bütün açıklığına rağmen, Anayasa Mahkemesinin iptal
kararının yurt dışına çıkışla ilgili vergi alacağının tahsilinin zorunluluğu
veya olanaksızlığı arasındaki bağın varlığının aranması yönündeki gerekçesinin
tamamen karşılandığını söylemek de mümkün değildir. Tasarının 8’inci
maddesiyle Gelir Vergisi Kanunu’na geçici bir madde eklenerek sporculara
yapılan ücret ödemelerine ilişkin gelir vergisi oranlarında düzenleme
yapılmaktadır. Düzenlemeyle sporculara yapılan ücret ödemelerine ilişkin gelir
vergisi oranları lig usulüne tabi olan ve olmayan spor dalları itibarıyla
gruplandırılmaktadır. Vergi oranlarında farklılaştırılmış bu uygulama sporcunun
mali gücüne göre değil, ligdeki konumuna göre vergi ödenmesini gerektirecektir.
Bu şekildeki düzenlemeyi vergi adaleti ilkesi ve mali güç kavramı bağlamında
doğru bulmuyoruz. Diğer taraftan
millî takımda görev yapan teknik direktör ve antrenörlere
yapılan ödemeler ile millî sporculara uluslararası müsabakalara katılması
karşılığında yapılan ödemelerde yüzde 5 oranında gelir vergisine tabi
tutulacaklarını biliyoruz. Eğer amaç burada sporcularımızın uluslararası
müsabakalarda başarı elde etmesini teşvik etmekse, Gelir Vergisi Kanunu’nun
“Teşvik, İkramiye ve Mükâfatları” başlıklı 29’uncu maddesinde düzenleme
yapılarak bu ödemelerin tamamen gelir vergisinden istisnası sağlanabilirdi. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının 19’uncu maddesi ile de Özel Tüketim Vergisi
Kanunu’na ekli 1 sayılı Liste yeniden düzenlenmektedir bildiğiniz gibi. Liste
yeniden düzenlenirken benzin ve motorin türlerinin özel tüketim vergisinde
artış yapılmaktadır. Buna göre 1 sayılı Listeye ekli A cetvelinde yer alan
ürünlerin özel tüketim vergisinde benzin türleri için litre itibarıyla 1,5 yeni
kuruş, motorin türleri için ise litre itibarıyla 1 yeni kuruş artış
yapılmaktadır. Artışın gerekçesi 2/11/2007 tarihli ve
5706 sayılı İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun'un gerektirdiği
harcamalara kaynak sağlanması olarak açıklanmıştır. Ancak tasarıda artırıma
konu olan vergi tutarının uygulama süresi konusunda bir hüküm yoktur. Bu da
uygulamanın bir tarihle bağlı olmayıp sınırsız olduğunu ve Avrupa Kültür
Başkenti Projesi’ne kaynak sağlama amacının samimi olmadığını göstermektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan bu tasarının yasalaşması hâlinde,
dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki var olan ağırlığını daha da
artıracağını, vergi sistemindeki adaletsiz yapının biraz daha bozulacağını
ifade ederek sözlerimi tamamlıyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Koçal. Tasarının tümü
üzerinde ikinci söz Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’a aittir. Buyurun Sayın
Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar) EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 220 sıra
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’na ilişkin görüşlerimi açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, devletin kamu alacağını tahsil
edebilmesine imkân tanıyan ve devleti birçok noktada kamu alacağının tahsili
konusunda güçlü kılan bir kanundur. Bu sebeple, ilgili kanun hakkında yapılacak
değişikliklerin çok iyi irdelenmesi, yapılacak değişikliklerin fayda-maliyet
analizlerinin çok iyi yapılması gerekmektedir. Bu analizler yapılırken, Kanuna
aykırı hareket edecek iyi niyetli olmayan kişilerin yapacağı davranışların
kamuyu nasıl etkileyeceğine dair öngörüler de gerekmektedir. Temel olarak, bu
tasarıda, Hükûmetin son zamanlarda getirdiği hemen hemen tüm tasarılarda olduğu gibi, 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu, devlet muhasebe sistemi, devlet giderlerinin ödenmesine
ilişkin esas ve usuller bir tarafa itilmeye gayret gösterilmektedir. Tasarının 2’nci
maddesiyle “Takibata selahiyetli tahsil dairesince,
bu madde kapsamında getirilen zorunluluğa rağmen borcun olmadığına dair belgeyi
aramaksızın işlem tesis eden kurum ve kuruluşlara iki bin Yeni Türk Lirası
idari para cezası verilir.” hükmü getirilmiştir. Söz konusu borcun olmadığına
ilişkin belgeyi tanzim eden kurum ve kuruluşlardaki ilgili personele kusurları
oranında idari para cezasının yanında, adli para cezası da uygulanmalıdır. Zira, kamuya milyonlarca YTL borcu olan bir mükellef, 2 bin
YTL idari para cezasını karşılamak suretiyle, borcun olmadığına dair belgeyi
temin edebilecektir. Tasarının 3’üncü
maddesiyle, kötü niyetli kişilerin ortaklıktaki payını devrederek kamu
alacağından kurtulması engellenmeye çalışılmaktadır. Ancak, burada, devralan ve
devreden yönünden müteselsilen sorumluluk
getirilmiştir. Hem tasarıda maddenin getiriliş gerekçesine
uygun olması hem de hakkaniyet ilkesine uyulması açısından devir sözleşmesinde
yer almayan ve devir tarihinde devralanın öngörmediği veya öngöremediği,
dolayısıyla devir sözleşmesinde yer almayan hususlar açısından devir tarihine
kadar vuku bulmuş olaylar sebebiyle oluşacak amme borcu için sadece devredenin
sorumlu tutulması, devir tarihinden itibaren oluşacak amme borçları için sadece
devralanın sorumlu tutulması, ayrıca, devir tarihine kadar olan olaylar
sebebiyle oluşmuş ve devir sözleşmesine konu olmuş amme borçları açısından da
taraflar arasında yapılacak devir sözleşmesindeki hükümlere göre sorumluluğun
belirlenmesi gerekir. Tasarının 4’üncü
maddesiyle, şirket hisselerini devreden ortaklara getirilen müteselsil
sorumluluğun benzeri, eski kanuni temsilcilerle, teşekkülü yeni idare edenlere
de getirilmektedir. Daha önce yapılan açıklamalar bu değişiklik için de
geçerlidir. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken husus, herhangi bir
teşekkülde bir kanuni temsilcinin veya teşekkülü idare edenlerin kanuna aykırı
hareket etmesi sebebiyle bu kişilerin teşekküldeki görevlerinden ayrılmasından
sonra doğacak amme alacağından, yani yeni idarecilerin de müteselsilen
sorumlu olacağıdır. Bu, ülkemiz ticari yaşamının ayrılmaz bir parçası olan
teşekküllerin kanuni temsilcilerini ve idarecilerini gereksiz ve yersiz bir
sorumluluk altına sokacaktır, ki bu husus kamu
vicdanına da aykırıdır. Zira, teşekkülü idare edenler
kendilerinden önce vuku bulmuş olan kanuna aykırı hareketlerden dolayı hiç de
suçları olmadığı hâlde cezalandırılmış olacaklardır. Tasarının 5’inci
maddesiyle yurt dışı çıkış yasağına ilişkin düzenleme yapılmakta ve yurt dışı
çıkış yasağı 100 bin YTL’nin üzerindeki ve teminat altına alınmamış amme borcu
bulunan mükellefler için getirilmiştir. Bakanlar Kuruluna bu tutarı 10 katına
kadar artırmaya yetki verilmiştir. Tasarının 6’ncı
maddesiyle amme borçlusunun 50 bin YTL’ye kadar borcunun tecilinde teminat
aranmaması uygulaması getirilmesi, orta hâlli mükellefler açısından tecilden
yararlanmayı mümkün kılmaktadır. Ancak, 50 bin YTL’yi geçen alacaklar için de
aşan kısmın yarısı tutarında teminat aranmayacağının öngörülmesi, bu tutarın 10
katına kadar artırılması konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmesi amme
alacağının teminatsız bırakılması sonucunu doğurabilecektir. Ayrıca, tecilin
geçerli olabilmesi için gerekli olan teminat şartının esnetilmesi yerinde
olmakla birlikte, tecil müessesesinin kötü niyetli şahıslar tarafından amacı
dışında kullanılmasının önüne geçilmesi için düzenlemeler yapılmalıdır.
Örneğin, satışı her an mümkün olabilecek vasıfta bir gayrimenkulü hacizli bulunan
borçlu mükellef bu satışı engellemek için tecil talebinde bulunuyor ve doğal
olarak satış işleminden vazgeçiliyor, tecili ihlal etmesi üzerine gayrimenkul
tekrar satışa çıkarılıyor, satışla ilgili işlemler baştan itibaren
tekrarlanıyor ve tam satış aşamasında mükellef tekrar tecil talebinde
bulunabiliyor. Burada şu husus akla gelebilir: “Her tecil talebinin kabul
edilmesi mecburiyeti yoktur, talep kabul edilmezse sorun halledilmiş olur.”
denilebilir ancak uygulamada idarenin güçlendirilmesine yönelik düzenlemeler
yapılmazsa bunun üstesinden gelinemeyecektir Tasarının 8’inci
maddesiyle Gelir Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 72’nci maddede, teknik
direktör, antrenör ve sporculara yapılan ücret ve
ücret ödemelerinden lig tasnifine göre yüzde 15, yüzde 10 ve yüzde 5
oranlarında gelir vergisi tevkifatı yapılması
öngörülmektedir. Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesinde gelir vergisi tevkifatıyla ilgili düzenleme vardır. Bu maddede gelir
grupları itibarıyla farklı oranlara yer verilmiştir. Madde başlığı “Vergi Tevkifatı ve Muhtasar Beyanname”dir. Söz konusu maddeyle
değişik kazançların kaynakta vergilenmesini sağlamak için düzenleme
yapılmıştır. Söz konusu maddede mükellefler açısından muafiyet veya gelir
çeşitleri açısından istisnalar getirilmemektedir. Kısacası, vergi tevkifatında amaç kaynakta vergilemektir. Yapılan
düzenlemede ise lig tasnifine göre yüzde 15, yüzde 10 ve yüzde 5 oranlarında
gelir vergisi tevkifatı yapılması öngörülmektedir.
Bir başka anlatımla, lige göre farklı oranlar uygulanarak sporculara bir çeşit
muafiyet tanınmaktadır. Yapılacak tevkifat nihai
vergilemedir ancak önceden ifade edildiği gibi vergi tevkifatının düzenlendiği madde, esas itibarıyla,
kaynakta vergilemenin düzenlendiği maddedir. Geçici maddeyle tasarının 8’inci
maddesinin yer aldığı şekilde bir düzenleme yapmak gelir vergisi mantığına
uymayacaktır. Ayrıca, bu hükümler, Anayasa’da ifadesini bulan eşitlik ilkesine
aykırıdır. Yine, herkesin mali gücüne göre vergi ödemesini Anayasa
öngörmektedir. Bu kapsamda,
gelir vergisinde ücretler açısından artan oranlı bir tarife yer almaktadır.
Yapılan düzenlemeyle, bu liglerdeki sporcular açısından diğer vatandaşlara göre
farklı oranlar belirlenmektedir. Getirilen düzenleme vergileme ilkelerine
aykırıdır. Toplumdaki adalet duygusunu zedeleyici nitelikte olup vatandaşın
devletine karşı olan güven duygusunu sarsacak niteliktedir. Yapılan
düzenlemeyle vergi sistemi daha da bozulmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Ayhan. Buyurun. EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Çerçeve 15’inci
maddeyle de, Toplu Konut Kanunu’na eklenmesi düşünülen ek 12’nci maddeyle de
Toplu Konut İdaresinin Damga Vergisi ve Harçlar Kanunu’nun uygulanması yönünden
özel bütçeli kuruluşlar gibi değerlendirilmesi öngörüldüğünde, böyle bir
uygulamanın özellikle son günlerde çok büyük sıkıntıda olan sektörün özel
sektör aktörlerinin bir haksız rekabetle karşı karşıya kalması gibi bir durum ortaya çıkacağından
uygun görülmesi düşünülmemelidir. Bir diğer konu
ise Hükûmetin sürekli olarak dolaylı vergileri
artırma yoluyla vergilemede adaletten vazgeçtiğini ortaya koymaktadır.
Tasarının 19’uncu maddesiyle de böyle bir uygulama getirilmektedir. Kuşkusuz, belirli
dönemlerde ortaya çıkabilecek bu gelişmeler sonucunda oluşan ihtiyaçlar ve
hukuki zorunluluklar yasalarda değişiklikler gündeme getirebilir. Ancak
tasarıların kolay anlaşılabilir, kolay uygulanabilir ve toplum vicdanında kabul
edilebilir olması gerekir. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ayhan. Sayın
milletvekilleri soru-cevap işlemine başlıyoruz. İlk soru Sayın Paksoy’a ait. Buyurun Sayın Paksoy. MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım,
2008 yılında uygulamaya konulan asgari geçim indirimi uygulamasıyla özel
sektörde çalışan işçiler mağdur edilmişlerdir. İlim olan Kahramanmaraş’ta
tekstil sektöründe çalışan 25 bin civarındaki işçiler asgari ücretten maaş
almaktadırlar, ancak yılbaşından itibaren asgari geçim indiriminden
yararlanamamaktadırlar. İşçi başına 50 YTL civarında ek bir ücret alacak olan
bu çalışanların mağduriyetini nasıl önlemeyi düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Paksoy. Sayın Tankut... YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
kamunun üniversite ve diğer hastanelere yeşil kart uygulamalarından kaynaklanan
toplam borç miktarı nedir? Bu tasarıyla üniversite hastanelerinin yeşil karttan
dolayı biriken alacaklarının yüzde 15’inin, belediyelerin ise borçlarının yüzde
25’inin terkini öngörülmektedir. Bu uygulama doğru olacak mıdır? İki kamu
kurumu arasındaki bu oransal farklılık bir adaletsizlik değil midir? Başka bir
ifadeyle, alacaklının ve borçlunun kamu olduğu bu durumda, kamunun kendi
alacağı ve borcu için yasayla belirli bölümlerinden vazgeçmesi, başta Bütçe
Kanunu olmak üzere diğer ilgili kanunların ilke ve kaideleriyle çelişmeyecek
midir? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Tankut. Sayın Işık... ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, 22
Temmuz 2007 genel seçimleri öncesinde 2008 yılı Temmuz ayı sonuna kadar bir yıl
süreyle ertelenen çiftçi borçları, Orta Anadolu bölgemiz başta olmak üzere,
ülkemizin çoğu bölgesinde tahıl hasadının ancak ağustos ayı sonunda
tamamlanabilmesi nedeniyle pratikte ödenemez duruma gelmiştir. Bu nedenle, söz
konusu çiftçi borçlarının kolay tahsil edilebilmesi için ağustos ya da eylül
ayı sonuna kadar ertelenmesi konusunda Hükûmetinizce
bir düzenleme yapılması düşünülmekte midir? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Işık. Sayın Şandır… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, ben usul tartışması açmak üzere söz istemiştim, bir
sorum bulunmamaktadır. BAŞKAN –
Talebiniz zaten var burada Sayın Şandır. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Tamam, yazılı da gönderdim efendim. BAŞKAN – Sayın Enöz… MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Devlet,
vatandaşından alacağı vergilerden, zamanında ödenmediği takdirde, Vergi Usul
Kanunu’na göre gecikme faizi almaktadır. Ancak vatandaşın kamudan
alacaklarında, örneğin çiftçilerimizin alacağı prim desteklerinde zamanında
ödemeler yapılmıyor, hatta aradan bir yıl geçmesine rağmen ödenmiyor. Ödenmemiş
primlere gecikme faizi vermemiz gerekmiyor mu? Bu konuda bir çalışma yapmayı
düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Enöz. Sayın Öztürk… HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla
sormak istiyorum: Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının merkezî yönetim bütçesine
muhtemel net yükü ne kadar olacaktır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk. Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakan,
gerek insan gerekse yük taşımacılığıyla uğraşan otobüs, taksi ve kamyon işletmecileri
ya da sahipleri Maliyeye olan değişik borçları nedeniyle zamanında fennî
muayenelerini yaptıramadıkları için trafikte cezalı duruma düşmekte ve çoğu kez
de araçları bağlanarak zor durumda kalmaktadırlar. Bu sorunun çözülmesi için
Maliye borçlarıyla teknik muayene işlemleri birbirinden ayrılabilir mi? Bu
konuda bir idari düzenleme yapılması düşünülmekte midir? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Işık. Sayın Bakanım,
sorular tamamlandı, cevaplayacak mısınız efendim? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Takdir edersiniz
ki bu soruların hemen hemen tamamına yazılı cevap
vermek durumundayız. Dolayısıyla, sadece bir konuda… Bu kanun tasarısında,
asgari geçim indirimi yönünden hâlen teşvik kapsamında çalışan işçiler lehinde
düzenleme yapılmaktadır. Diğer sorular
için yazılı cevap vereceğiz. BAŞKAN – Tamam
mısınız efendim? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Tamam efendim. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Ancak, bir önceki
oturumda Sayın Kamer Genç ve Sayın Mehmet Şandır’ın
dile getirdiği hususları değerlendirdim. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı, Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından hazırlanan rapor ve metni
inceleyerek, havale edilen tasarıda yer almayan kanunlarda değişiklik yapan
yeni maddeler eklenmesi ve bir çerçeve maddeyle birden fazla kanunda veya
maddede değişiklik yapılması nedeniyle, yeniden değerlendirilmek üzere
dosyasıyla birlikte Komisyona geri göndermiştir. Komisyon, Başkanlıkça yapılan
bu uyarıya rağmen bir usul hatası yapmadığını ileri sürerek raporun Genel
Kurulun onayına sunulmasını istemiştir. İç Tüzük’te
Başkanın bu konudaki yetkisine ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır ve bugüne
kadar yapılan uygulamalar incelendiğinde, Meclis Başkanının İç Tüzük’e uygun
olmayan raporlara ilişkin olarak komisyonu uyarma dışında bir yetkisinin
olmadığı görülmektedir. Komisyon
raporunun görüşülmeyeceğine ilişkin itirazın görüşmeler daha başlamadan
yapılması gerekirdi. Ancak, şu anda tasarının maddelerine geçilemeyeceğine dair
bir itiraz geldiğinden bu konuda bir usul tartışması açıyorum. Lehte ve aleyhte
2 kişiye söz vereceğim ve görüşme sonunda gerekirse Genel Kurulun oyuna
başvuracağım. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Aleyhte Sayın Başkan. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Aleyhte. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Lehinde. NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) – Lehinde efendim. BAŞKAN – Yazılmış
efendim. Burada var isimleriniz, ikinizin de ismi var efendim. Lehte ilk söz,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’a ait. Buyurun Sayın Elitaş. (AK Parti sıralarından alkışlar) VI.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER 1.-
Komisyonlarda tasarı metninde olmayan konuların görüşülemeyeceği ve yeni
maddeler ihdas edilemeyeceği gerekçesiyle, Plan ve Bütçe Komisyonuna iade
edilen tasarının, yeniden müzakere edilmeden Genel Kurula indirilmesinin İç
Tüzük’e aykırı olup olmadığı hakkında MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Başkanlığımızın
biraz önce konuyla ilgili yaptığı açıklamaya AK Parti Grubu olarak katılıyoruz.
Çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız, Plan
ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına 29 Nisan 2008 tarihinde gönderdiği yazılı
gerekçede iki unsuru dile getiriyor. Birinci unsur, İç
Tüzük’ün 35’inci maddesine atıf yaparak komisyonların herhangi bir şekilde
kanun teklifi verme yetkisinin olmadığını ifade eden bir unsur. İkinci unsur ise,
Sayın Başkanlığın son fıkradan önceki paragrafta ifade ettiği, bir madde
üzerinde çok çeşitli maddelerin ihdas edilmesinin aslında bunun bir çerçeve
madde olarak değerlendirilemeyeceğini, Genel Kurulda tek tek
maddeler hâlinde görüşüleceği şeklinde bir durumu ifade etmektedir. Burada,
Başkanlığın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına bu konuyla ilgili
çekincelerini ifade ederken, aslında, İç Tüzük’teki 35’inci maddeye dayanarak
komisyonların kanun teklifi veremeyeceği şeklindeki düşüncelerini ifade
etmişler. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı da Meclis Başkanlığına, hemen
ertesi gün, bu konunun daha önceki yapılan uygulamalar çerçevesinde
değerlendirildiğini, bu esasla Komisyonlarının yaptıkları icraatlarının doğru
olduğunu ifade eden görüşlerini beyan etmişler. Nitekim,
biz bu sıralama içerisinde aldığımızda, Danışma Kurulu önerisiyle, açıkçası, bu
kanun tasarısını ön sıralara getirmek çerçevesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gruplarının irade beyanları Genel Kurulda oylanarak kabul edilmişti. Değerli
arkadaşlar, esas itibarıyla baktığımızda, İç Tüzük’ün 35’inci maddesinde özel
bir durum ortaya çıkarılıyor. Nitekim, İnsan Hakları
Komisyonu, İçişleri, Dilekçe Komisyonu gibi komisyonlarımızın kanun teklifi
verme arzularıyla ilgili Meclis Başkanlığına sundukları bir gerekçeleri var,
görüşleri var. Burada ifade edilen, komisyonların kendi
başlarına, komisyon namı, adı altında kanun teklifi yapamayacaklarını düzenleyen
bir durum söz konusu. Bakın, 35’inci maddenin ikinci fıkrası “Ancak,
komisyonlar, 92’nci maddedeki özel durum dışında kanun teklif edemezler,
kendilerine havale edilenler dışında kalan işlerle uğraşamazlar, Başkanlık
Divanının kararı olmaksızın Genel Kurul çalışma saatleri içinde toplanamazlar.”
şeklinde bir düzenlemeyi getiriyor. Birinci fıkra da, komisyonun kanun tasarı
veya tekliflerine, birbirine benzer olduğunu ifade ettiği kanun teklifleri veya
tasarılarını birleştirerek ya da önergeyle, milletvekili arkadaşlarımızın, bu
kanun tasarı ve tekliflerine ilave maddeler ihdas etmesine imkân veriyor.
Burada, komisyondaki ilave edilen maddeler komisyon tarafından verilmiş kanun
teklifleri olarak değerlendirmek yerine, komisyon üyesi milletvekili arkadaşlarımızın
yaptığı değerlendirme olarak dikkate alınmasının daha uygun olduğu
kanaatindeyim. İç Tüzük’ün
92’nci maddesine yapılan atıf özel bir düzenleme, “Beşinci Kısım, Özel
Hükümler” diye geçiyor. Ölüm cezalarının yerine getirilmesine dair kanun
tasarıları ile genel veya özel af ilanını içeren kanun tasarı veya tekliflerini
düzenleyen bir kısım. Burada, Adalet Komisyonu ile ilgili yapılan bir düzenleme
var. Sadece özel durumu ortaya koyan bir düzenlemedir diye düşünüyorum. Başkanlığımızın
bugüne kadarki yaptığı uygulamalarının uygun olduğunu ifade ediyorum. Yalnız, bu arada,
biraz önce aldığımız haber çerçevesinde, Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik
Kolları Genel Sekreteri Ersin Çıldır’ın bir kaza sonucu hayatını kaybettiğini
duyduk. Kendisine ve ailesine, tüm camiasına başsağlığı temenni ediyor,
sabırlar diliyoruz. (AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Elitaş. Aleyhte, Mersin
Milletvekili Sayın Mehmet Şandır. Sayın Şandır,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. Ben de sözlerime,
Cumhuriyet Halk Partisinin bu acı kaybının acısını paylaşarak ve başsağlığı
dileyerek başlıyorum. Değerli Başkanım,
zannediyorum, tartıştığımız usul tartışmasının konusu vatandaşlarımız
tarafından, bizi izleyen vatandaşlar tarafından çok açık, net bilinmiyor, önce
onu ifade etmek lazım. Ülkemiz açısından
çok önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Özellikle güvenlik açısından
Maliye Bakanlığımızın önem verdiği değerli bir kanun görüşülüyor. Bu kanun
Türkiye Büyük Millet Meclisine bundan yaklaşık iki ay önce gelmiş. Komisyon da
28 Nisan 2008 tarihinde görüşmelerini, çalışmalarını tamamlayarak raporunu
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuş. Dolayısıyla o günden bu yana yaklaşık,
işte komisyondan bu yana bir ay, Hükûmetin tasarıyı
Meclise gönderdiğinden bu yana daha uzun bir süre geçmiş. Bu kadar önemli bir
kanun, aciliyeti olan bir kanunda bu gecikme
öncelikle Hükûmetin ve Hükûmet
partisinin, AKP İktidarının, Meclis çoğunluğunun yönetiminin sorumluluğudur. Bugün, bu önemli
ve acil kanunun görüşülmesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının
Komisyona yazdığı bir yazının üzerine bir tartışma yapıyoruz. Sayın AKP Grup
Başkan Vekilinin söylediği hususu kabul etmek mümkün değil yani burasının
teamül oluşturmak gibi bir yetkisi yok. Burası komisyonlardan geçen kanun
tasarı ve tekliflerini usulüne uygun kanunlaştırmak, sonrasında onaylanarak
kanunlaştırmak gibi bir görevi bulunmaktadır. Türkiye eğer kurumlar ve kurallar
ülkesiyse, Türkiye bir hukuk devleti ise kendi elimizle tanzim ettiğimiz
kuralları arkadan dolanarak, öyle “teamüller” diyerek, “aciliyet”
diyerek, “Ben yaptım oldu.” diyerek bozmamız olmaz, o zaman adı “hukuk devleti”
olmaz. Şimdi, bakınız, meselenin
özü şu: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanlığına bir yazı yazıyor 28 Nisan 2008 tarihinde, diyor ki: “Hükûmetten gelen tasarı metninde olmayan dokuz madde ve on
geçici madde ilave etmişsiniz, ihdas etmişsiniz. Bu olmaz çünkü İç Tüzük’ün
35’inci maddesine göre komisyonlar kanun teklifi veremezler, kendilerine
-burada işte, 35’inci maddeyi okursak- gelen metnin dışında bir konuyu
görüşemezler, havale edilenler dışında kalan işlerle uğraşamazlar.” Başka
şeyler de söylüyor Meclis Başkanı: “Kanun tekniğine göre siz, bu çerçeve kanun
içerisinde aynı madde altında farklı kanunlarda değişiklik yapmayı bir madde
olarak buraya getiremezsiniz.” Söylenmesi
gereken şu: Sayın Komisyon, Hükûmetten gelen tasarıda
değiştirilmek istenen kanunların dışında başka kanunlarda da değişiklik yaparak
maddeleştirmiştir. Bu, bir anlamda kanun teklifidir. Bunu milletvekillerinin
teklif etmesi önemli değil. Bu, komisyon raporuyla şekillenmiştir ve Genel
Kurulda görüşülmeye getirilmiştir. Dolayısıyla, İç Tüzük’ün 35’inci maddesine
göre komisyonların kanun teklifi veremeyecekleri ve kendilerine havale edilen
metnin dışında madde ihdas edemeyecekleri, şekil ihdas edemeyeceklerine dair
kanun maddesi… İç Tüzük bir
kanundur. Kendi elimizle koyduğumuz kuralı yine kendi elimizle bozarak burayı
güvenilir, inanılır bir Meclis olarak topluma sunma imkânımız olmaz değerli
arkadaşlar. “İstersek biz yaparız.” veya “Bir defa ihlal etmekle bir şey
olmaz.” mantığı bu Meclisin güvenilirliğini, bu Meclisin hukukiliğini, hatta
hukuki meşruiyetini tartışılır hâle getirecektir. Değerli
milletvekilleri, bakınız, bu söylediklerimizin cevabını Komisyon Başkanı
veriyor. Sayın Komisyon Başkanı 29/04/2008 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisine yazdığı cevabında şöyle söylüyor, diyor ki:
“Komisyonumuz da ülkemizin son derece önemli sorunlarının çözülmesi konusunda
ihtiyaç duyduğu diğer düzenlemeleri de tasarıya eklemiştir.” Var mı böyle bir
imkân arkadaşlar? OKTAY VURAL
(İzmir) – Kim yahu? Kendi başına yetkiyi nasıl alıyor yahu? MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – O zaman hükûmete ne gerek var?
Komisyonumuz, ülkemizin ihtiyacı diye gördüğü konularda kanun tekliflerini
hazırlasın, rapora bağlasın, Meclis Başkanı da bunu Genel Kurula indirmek
mecburiyetinde kalsın. İç Tüzük’ün 35’inci maddesi orada duruyor. O diyor ki:
“Komisyonlar kanun teklifi veremez, kendilerine havale edilenin dışında bir
başka konuyu görüşemez.” Yanlış olmuştur. Değerli arkadaşlar, yanlış,
yanlıştır. Acele etmek her zaman faydalı olmaz. Bu Meclisin seviyesini, bu
Meclisin gerçekten güvenilirliğini her şeyden önce hep birlikte korumak
mecburiyetindeyiz. Biz, bu kanun
görüşülmesin istemiyoruz. Onun için, kanun görüşmelerine başlarken usul
tartışması bu sebeple açmadık. Bu kanun görüşülsün. Bu kanunun acil maddelerinde,
Komisyon, şimdi talebimiz doğrultusunda, İç Tüzük’ün 88’inci maddesine göre
tasarıyı geri çeksin, kanunun acil maddelerini yeni bir paket yapıp
getirsinler, bekleyelim, onu görüşelim. Bunun pratiği var. Ama bence burada çok
tehlikeli bir kapı aralıyorsunuz. Bu teamül değil. Bunun örneği yok. Kanun
tasarı ve teklifinde değiştirilmesi istenen kanuna, komisyon değiştirilmesi
istenen maddenin dışında diğer maddelerde de değişiklik yapabilir; buna itiraz
yok ama kanun tasarısında olmayan bir kanunda, değiştirilmesi istenmeyen bir
kanunda komisyon değişiklik yapamaz, madde ihdas edemez. Bu İç Tüzük’te bu
mümkün değil. Biz yaptık, oldu derseniz, o ayrı bir fasıl, onu konuşmuyoruz.
Ama gerçekten burada yaptığımız hadise faydalı olsun, ülkeye faydalı olsun, hukuki
olsun, meşru olsun diyorsanız, bu yapılan yanlıştır. Düzeltilmesi
mümkün müdür? Bize göre düzeltilmesi mümkündür. 88’e göre Komisyon veya Hükûmet tasarıyı çeker, yeni ihdas edilen maddeleri
ayıklar, Hükûmetin gönderdiği tasarıyla gelen ve bu
konuda yapılan değişiklikleri olduğu gibi buraya getirir -yeni bir rapora da
gerek yoktur- onu görüşürüz ve bugün kanunlaştırırız ama usulüne uygun bir iş
yapmış oluruz. Değerli
milletvekilleri, zannediyorum hepimizin ortak paydası, Türkiye’mizin hukuk
devleti olma niteliğini korumaktır. Hukukun güvencesinde, hukukun adalet
duygusunda bu ülke insanları iradelerini, siyaseten Türkiye Büyük Millet
Meclisine emanet etmişlerdir. Türkiye Büyük Millet Meclisini de yetkili
kılmışlar; istediği kuralı koymak, istediği kanunu çıkartmak gibi bir de yetki
vermişler. Elinizi tutan yok. Çıkarttığınız kanuna, o kanunların
çıkartılmasının usulünü belirleyen İç Tüzük’e uymazsanız bir anlamda Anayasa’ya
da uymamış olursunuz. Çünkü bu İç Tüzük Anayasa’nın teminatı altında.
Uymazsanız, sizin yaptığınız işe, toplumun, insanın güven duyması, hatta
kurumların güven duyması mümkün olmaz. Bu sebeple gelin, bir yanlış
yapılmıştır, bu yanlıştan geri dönülmeyi birlikte yapalım. Sayın Elitaş’ın söylediği “Meclis Başkanı, Komisyon Başkanının
yazısına itiraz etmemiş, bu raporu Genel Kurula indirmiştir, dolayısıyla Meclis
Başkanı da katılmıştır.” demek de yanlıştır. Çünkü Meclis Başkanının,
denetlemenin ötesinde, komisyonlar üzerinde bir yaptırım gücü bulunmamaktadır.
Şimdi, göz göre göre bir yanlışı, Meclis Başkanını da
meselenin içerisine çekerek burada teamül hâline getirmemiz, bundan sonra çok
daha tehlikeli ve sıkıntılı bir kapıyı da aralayacaktır; yaptığınız,
yaptığımız, birlikte yaptığımız her şey endişeyle, acabayla karşılanacaktır.
Buna hakkınız yok, bu doğru değil, bu faydalı değil. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun. MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Geliniz, yol yakınken, pratiği var. Tekrar diyoruz: 88’e göre, Hükûmet veya Komisyon tasarıyı çeker, aciliyeti
olan değişiklikleri bir paket hâlinde yeniden Genel Kurula getirir, biz de
burada bekleriz ve bu kanunu tekrar görüşerek usulüne uygun, İç Tüzük’e uygun,
ihtiyaca cevap verecek şekilde tamamlarız. Ha, diğer
değişiklikler gerekli midir? Gerekliyse yeniden düzenlenir bir kanun teklifi
veya bir kanun tasarısı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi gecenin 23.00’üne
kadar çalışıyor, yine çalışır, yine bitirir. Ama usulüne uygun, hukuka uygun
çalışmayı bana göre burada başarmak mecburiyetindeyiz. Bu düşünce ve
duygularla hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Aleyhinde ikinci
söz Sayın Kamer Genç’e ait. Buyurun efendim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bu 220
sıra sayılı Yasa Tasarısı -tasarı mıdır teklif midir, ne olduğu da belli değil-
müzakeresi Bütçe Plan Komisyonunda çok istisnai bir sisteme tabi tutulmuş.
Komisyon kendisine havale edilen hükûmet tasarısının…
Milletvekillerinin tasarısı yok. Yani biraz önce AKP adına konuşan Mustafa Elitaş dedi ki: “Efendim, başka arkadaşlarımız önerge
vermiş.” Yok öyle bir şey. Çünkü Komisyon Başkanı
“Komisyonumuzda tasarıya eklenen maddeler kanun teklifi niteliğinde değildir.”
diyor. Yani Komisyon üyeleri, Komisyonda müzakere ederken “İşte, böyle bir
ihtiyaç da hissedilmiştir, buna bir teklif verelim.” şeklinde bir şey yok. Şimdi, değerli
milletvekilleri, İç Tüzük Meclisimizin anayasasıdır. Meclisin bu İç Tüzük
hükümlerine uygun olarak çalışması gerekir. İç Tüzük’ümüzün 35’inci maddesinde
der ki: “Komisyonlar kendilerine havale edilenler dışında kalan işlerle
uğraşamazlar.”, “Tasarı veya tekliflerini aynen veya değiştirerek kabul
edebilirler.”, “Birbirleriyle irtibatlı gördüklerini de birleştirebilirler.” Bütçe Plan
Komisyonu veya herhangi bir komisyon, bir hükûmet
tasarısı var veya üç dört tane de o konularla ilgili milletvekillerinin
teklifleri var; bunları toplar, birleştirir ve bir metin hâline getirebilir.
Ama ne milletvekillerinin teklifi var ne de hükûmetin
teklifi var, kendisine gelmiş üç maddelik, beş maddelik bir kanun teklifi
dışında on tane, yirmi tane madde ilave edemez. Bunun anlamı şu
değerli milletvekilleri: Şimdi, bütçe dengesi var yani siz… Özellikle, bu Plan
ve Bütçe Komisyonunu ilgilendiriyor ve Maliye Bakanlığını ilgilendiriyor. Ben
soruyorum şimdi: Maliye Bakanı nasıl buna müdahale etmiyor? Şimdi, değerli
milletvekilleri, bu kanunla, devlet bütçesine getirilen öyle ek yükler var ki,
getirilen öyle gelir kayıpları var, maliyeye getirilen yeni külfetler var.
Bütçe dengesi ortadan kalkıyor. Yani bu kanunların, böyle önceden teklif
edilmesi, hükûmet teklifi değilse, planlamadan
soracak komisyonlar, Hükûmet soracak, Sayıştay
denetimi olacak yani bu aslında mevcut hukuk sistemimize uygun mudur değil
midir; ayrıca da bütçe dengesini sarsıyor mu sarsmıyor mu? Maliyenin bu konuda
görüşü olacak. Bunların alınması devlet bütçesinin sağlıklı olarak
üretilmesinin bir sonucudur ve zorunludur. Şimdi, bu böyle
yapılmazsa… Komisyona üç madde veya beş maddelik bir kanun teklifi gelmiş.
Komisyon oturur, kendiliğinden yüz maddelik bir kanun metni ortaya çıkarırsa bu
olmaz değerli milletvekilleri. Bu tamamen devlet bütçesini çığırından çıkarır,
bu tamamen yasama yetkisini de çığırından çıkarır. Bana göre birinci konu bu.
Komisyon, burada, kendisine havale edilmemiş ne bir teklif var ne de bir tasarı
var. Komisyon kendisine gelen kanun tasarı veya teklifine bağlı olarak karar
vermek zorundadır. İkincisi: Sayın
Meclis Başkanımız -Kendisini tebrik ediyorum- çok da hassas çalışmış ve
Komisyonun burada yaptığı bir hatayı Komisyona yazmış. 28.04 tarihinde yazmış
ve demiş ki: “Hey Komisyon, sen burada İç Tüzük’ü ihlal etmişsin, 35’inci
maddeyi ihlal etmişsin. Ayrıca, 13’üncü madde adı altında on tane değişik
kanunlarda, Gümrük Kanunu’nda değişiklik yapmışsın, Vergi Usul Kanunu’nda
değişiklik yapmışsın, işte finansal birtakım kanunlarda değişiklik yapmışsın.
Sen bunları böyle yapamazsın. Bir kanun maddesiyle bu kadar maddeyi
değiştiremezsin. Lütfen al bunu İç Tüzük’e uygun olarak kanun tasarısını incele
ve raporunu incele.” Komisyon Başkanı
-Bu rapor 28.04’te yazılıyor Komisyon Başkanına- Komisyonu toplamadan kendi
kendisine, tutuyor 29’unda Başkana yazı yazıyor ve -yazdığı yazı tabii, bu,
komisyon raporu değil, Başkanın takdiri- “Efendim, maddeler kanun teklifi
niteliğinde değildir. Esasen Komisyonumuza havale edilen kanun tasarısı tek bir
konuya ilişkin olmayıp pek çok farklı konuda düzenleme içermektedir. Bu
düzenlemenin ortak noktası, kamu gelirlerine ilişkin olmalarıdır.” diyor.
Komisyona da sokmuyor değerli arkadaşlar. Bakın, bu çok önemli. Yani komisyon
başkanı, komisyonu adına rapor düzenleyemez. Yani bunu uyguladığınız zaman
yarın bir başka komisyon başkanı, hiç komisyonu toplamadan komisyon adına bir
rapor düzenleyip de gönderirse bunu inceleyecek misiniz? Yani burada çok fahiş
bir hata var. Beni dinlerseniz…
Tamam, çoğunluğunuz var ama bakın bu çok açık seçik, net hatalı bir şey.
Komisyon Başkanı hiç olmazsa Komisyonu toplasaydı, “Yahu arkadaşlar Sayın
Meclis Başkanımız bize raporumuzu iade etmiş. Zaten Meclis Başkanının İç
Tüzük’ün 14’üncü maddesinin altıncı fıkrasına göre komisyonları denetleme
yetkisi var. Bu denetleme yetkisi sonucunda Bütçe Plan Komisyonuna gönderdiği,
iade ettiği bu raporun yine Komisyon tarafından kabul veya reddedilmesi lazım.”
Yoksa ki, Komisyon Başkanı Komisyonun yetkisini kullanarak Meclis Başkanına
böyle bir yazı yazamaz. “Bunu Genel Kurula getirin.” denmesi hâlinde, o zaman…
Meclis Başkanının zaten müstakil bir yetkisi de yok, denetleme yetkisi var ama
şimdi, burada böyle bir yazı yazdığına göre, bence burada hakem Genel Kuruldur.
Genel Kurul şimdi burada Meclis Başkanımızın İç Tüzük’e, Anayasa’ya uygun
olarak geri çevirdiği Komisyon raporunu, Komisyon Başkanı Komisyona sokmadan
tek kendi imzasıyla Genel Kurula gönderdiği zaman, burada Genel Kurulun İç
Tüzük’e ve Anayasa’ya göre karar vermesi lazım değerli milletvekilleri. Bakın
bu, devlet ciddiyetinin gerektirdiği bir zorunluluktur. Yani kanunlar çok
acele de olabilir ama değerli milletvekilleri, bu devlet daha önemli değil mi?
Devletin kurumları önemli değil mi? Yani birtakım milletvekili arkadaşlarımız
“Yahu işte spor kulüplerine vergi muafiyetini getirelim, efendim spor
kulüplerinin vergi borcunu silelim…” Değerli milletvekilleri bunlar çok yanlış
şeyler. Usulüne göre getirin. Ama şimdi, üç beş
tane komisyon üyesi gidip de alt komisyonda “Yahu hele bizim şu belediyeye de,
hele şu bizim spor kulübüne de bir yardım yapalım…” Ee,
devlet ne olacak? Devletin ekonomik dengesi, gelir dengesi, bütçe dengesi ne
olacak değerli arkadaşlarım? Yani, bence… Tabii ben müzakere başladığı zaman
burada yoktum. O sırada tabii itirazda bulunmadım. Ama müzakereler başladıktan
sonra geldim. Bana göre, doğru
olan şeyi yapmak lazım. Ama, yani bu gibi şeylere
karar verirseniz komisyonların önünü almak mümkün değil. Komisyonlar artık
kendilerine havale edilen bir tek işi esas alarak bin tane kanunda değişiklik
yapabilirler. Bu, işte onun bir yolunu açıyor. Gerçi daha önce de bu konularda
birtakım keyfîlikler var. Ama bunun önünü kesmemiz lazım değerli
milletvekilleri. Devlet
ciddiyetini biliyorsak, devlete bir ciddiyet… Yani özellikle, Meclisin hukuka
uygun bir karar vermesini istiyorsanız, bence bu raporun iade edilmesi lazım. Yani bu zorunlu. Yani Meclis Başkanı Komisyon Başkanına
“Arkadaş, senin raporun usulüne uygun değil.” diyor. En
azından Komisyon Başkanının bu raporu getirip Komisyonda müzakere etmesi lazım.
Yani böyle bir şey olur mu? Komisyon Başkanı Komisyon adına karar
veremez, bunları kendi imzasıyla Meclis Başkanına gönderemez değerli
milletvekilleri. Komisyon Başkanının böyle bir yetkisi yok. Komisyon Başkanı,
Komisyonca kabul edilen hususları karara bağlar. Orada Meclis Başkanı kendisine
iade etmiştir. Ama bunu siz yine kendi üyelerinizin çoğunluk oyuyla kabul edip
de müzakere ederseniz Maliyenin başına büyük belalar açarsınız. Çünkü bunları
hepimiz de biliyoruz; birtakım milletvekilleri komisyonlarda baskı altında.
Orada hiçbir kanun teklifi olmadan, hükûmetten bir
tasarı gelmeden, komisyonda istedikleri, devlete mali yük getirecek, devletin
alacaklarını silecek birtakım düzenlemeler yapabilirler ve işte burada da
yapmışlar. İşte, bunda acele edilmesinin en önemli unsurlarından birisi,
“Efendim, spor kulüplerinin vergi borçlarını affedelim veya sporculara verilen
vergi nispetlerini düşürelim.” Niye düşürüyoruz? Adam, bir sporcu 8-10 milyon euro alıyorsa yani onun vergisini niye düşürelim
arkadaşlar? Niye düşürelim? Bunların bir kısmı da yabancı sporcular yani bunlar
gelirken Türk vergi sistemini biliyorlardı, vergi nispetinin de o olduğunu
biliyorlardı. Şimdi, bunlar devlete ve millete yapılan hayırlı işler değil.
Özellikle milletvekili arkadaşlarımdan rica ediyorum, hatadan dönmek
fazilettir. Burada çok büyük, fahiş bir hata yapılmıştır. Burada, Meclis
Başkanımızı, bu olayda koyduğu tavırdan dolayı demin de tebrik ettim, yine
tebrik ediyorum. Burada Meclis Başkanı ısrar edemez; ısrar ettiği zaman, o
zaman, Meclis Başkanları yarın öbür gün Meclisin de çalışmasını engeller. Yani
burada, bence Meclis Başkanımızın tuttuğu yol doğru yani birinci defa Komisyona
iade etti. Komisyon Başkanı Komisyona soksaydı yani Komisyonda müzakere… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Genç, konuşmanızı tamamlar mısınız. KAMER GENÇ
(Devamla) – Komisyon Başkanı Komisyona götürseydi, orada müzakere etseydi,
tamam, Komisyonun yine bir söz hakkı vardı ama Komisyon Başkanı bunu Komisyona
da götürmüyor. Ne yapıyor? Benim diyor, kendisini şey ediyor. O zaman, Meclis
Başkanı bunu tekrar iade ederse, yarın çok keyfî hareket eden bir Meclis Başkanı
da gelebilir, komisyonlarla Meclis Başkanı çatışmaya gider, dolayısıyla Meclis
müzakeresi yapılmaz. Benim Genel
Kuruldan ricam: Bu raporu yine Komisyona iade edelim veya Komisyon da geri
çekebilir ve bu doğrusu olur. Yani doğruyu kabul etmek fazilettir, bence en
güzel şeydir. Geri çeksin Komisyon, usulüne uygun bir rapor düzenlesin, iki üç
gün içinde getirsin. Getirmezse ne olur? İşte, bu kanunda, bayağı önemli
miktarda, bütçe dengesini bozan düzenlemeler var. Burada Maliye Bakanının bu
konudaki tavrı nedir, Planlamanın tavrı nedir? Bunları da bilmiyoruz. Bunlar
devlet ciddiyetinin ortaya koyduğu sonuçlardır. Onun için sayın
milletvekilleri, benim temennim bunu iade etmek. Saygılar
sunuyorum efendim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Genç. Lehte ikinci söz,
Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün’e aittir. Sayın Ergün,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Öncelikle,
Cumhuriyet Halk Partisinin Gençlik Kolları Genel Sekreteri Ersin Çıldır’ın
hayatını kaybetmiş olması sebebiyle hem ailesine hem de Cumhuriyet Halk Partisi
camiasına başsağlığı diliyorum. Değerli
arkadaşlar, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı’nı görüşüyoruz. Görüşmelere başladık ve geneli
üzerinde görüştük. Bir usul tartışması açıldı. Başkanlığın tutumu lehine söz
almış bulunuyorum. Neden Başkanlığın tutumu lehine söz almış bulunuyorum… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan… Hayır, Başkan öyle düşünmüyor! Sayın Başkan…
Başkanlık aksini söylüyor, Meclis Başkanının tavrı başka, tersini söylüyor. BAŞKAN – Pardon,
duyamadım efendim. NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Değerli arkadaşlar… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır, yani usul tartışmasının devamını istiyorsunuz yani bu
müzakerenin devamını da… BAŞKAN –
Konuşmasını tamamlasın efendim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır, “Tavrınızın lehinde konuşuyorum.” diyor da… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Tamam. BAŞKAN –
Konuşmayı dinliyoruz. Buyurun. NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, tasarının görüşmelerine başladık. Belli ki İç
Tüzük’ün 35’inci maddesiyle ilgili zaman zaman
anlaşmazlıklar çıkabiliyor. İç Tüzük’ün 35’inci maddesi, tasarılar görüşülürken
komisyonların kendi kendine kanun teklifi veremeyeceğini düzenleyen bir madde.
Bir kanun teklifi ya da tasarısı zaten belirli bir konuyla ilgili komisyonlarda
görüşülüyor. Bu tasarı da konusu amme alacağı olan, bazı
kanunlarda değişiklik yapan bir kanun tasarısı. Çok değişik kanunlarda amme
alacaklarıyla ilgili sorunların çözüme kavuşturulmasını amaçlayan bir tasarı. Bu
tasarı Komisyonda görüşülürken yine konusu amme alacağı olan başka kanunlarda,
yine bu kanunla ilişkili, bu konuyla ilişkili başka kanunlardaki düzenlemeleri
de milletvekillerinin önergeleri ile, teklifleri ile
Komisyon tartışmış ve burada metne eklemiş. Konu değişmemiş, amme alacakları
ile ilgili düzenleme, değişik kanunlarda düzenleme yapan bir tasarı bu. Değişik
kanunlara unutulmuş olan, ihmal edilmiş olan ama konusu amme alacağı olup
kamuoyunda sorun olarak yaşanan konuları çözmeye dönük bir tasarı, teklifler de
bunlar. Bu teklifler milletvekillerinin teklifleri. Komisyondaki
milletvekilleri önerge vermişler. KAMER GENÇ
(Tunceli) - Vermemişler Sayın Başkan, teklif yok. NİHAT ERGÜN
(Devamla) – Bu önergelere, bu tekliflere Hükûmet
katılmış. Hükûmete sorulmuş “Katılıyor musunuz
bunlara?” diye. Hükûmet bu önergelere katılmış.
Bütçeye yük getirip getirmeyeceğiyle alakalı tartışma Komisyonda yapılmış ve
bütçeye yük getirmeyeceği orada Hükûmet tarafından da
kabul edilmiş. Şimdi, arkadaşlar burada “Bütçeye yük getirecek.” diyor. Bütçeye
yük getirip getirmeyeceğinin hesabını yapan kişiler zaten Plan ve Bütçe
Komisyonunda var; Hükûmet var, Komisyon üyeleri var.
Dolayısıyla, orada tartıştıktan sonra, konusu aynı olan bir mevzu tasarıya
önergelerle girmiş. Başkanlık Komisyona bir uyarıda bulunmuş, evet İç Tüzük’ün
35’inci maddesindeki anlayış değişikliği sebebiyle bulunmuş. Ancak Plan ve
Bütçe Komisyonu bunu tasarının genel yapısıyla uygun bulduğunu ifade etmiş ve değerli
arkadaşlar, tasarı basılmış. Genel Kurul
gündemine hâkimdir. Hangi tasarıların Genel Kurulda görüşülüp görüşülmeyeceğini
Genel Kurul kendi gündemine alır ve Genel Kurulda biz bu tasarının
görüşülmesini gündemimize hâkim olarak aldık. Yani Başkanlığın görüşü de
sayfanın bir tarafında, Komisyonun görüşü de sayfanın bir tarafında ve Genel
Kurul bu tasarıyı görüşmeyi gündemine aldı. Bu gündem bazen bir grup önerisiyle
oluşuyor, bazen de Danışma Kurulu önerisiyle oluşuyor. Danışma Kurulu önerisi
de olsa Genel Kurulda tartışılıyor, grup önerisi de olsa Genel Kurulda
tartışılıyor. Dolayısıyla, biz bu tasarıları görüşmeyi Genel Kurul olarak,
gündemimize hâkim bir şekilde zaten oylamışız ve görüşmeye de başlamışız. Ayrıca, konuşmacı
arkadaşlar sadece Komisyon Başkanının bir cümlesini alarak ifade ettiler.
“Komisyonumuzda, ülkemizin son derece önemli sorunlarının çözülmesi konusunda
ihtiyaç duyduğu diğer düzenlemeler de tasarıya eklenmiştir.” Sadece bu cümle
alınınca tabii, Plan Bütçe Komisyonu Ali kıran baş kesen, canının istediğini
yapan bir komisyon gibi anlaşılıyor buradan. “Biz ne istersek yaparız.” hayır,
öyle değil. Tabii ki hiçbir komisyon İç Tüzük’e aykırı, Anayasa’ya aykırı bir
icraat içerisinde olmayacaktır, olamaz da. Zaten, Komisyon Başkanlığı da bu
şekilde hadiseye yaklaşmıyor, diyor ki, bu cümlenin başındaki cümleyi
söylüyorum: “Söz konusu Kanun Tasarısı pek çok Kanunda değişiklik yapmaktadır.
Bu değişikliklerin bir kısmı kamu alacaklarının tahsilinin hızlandırılmasına,
diğerleri ise birbirinden farklı konulara ilişkindir. Ancak, Tasarının esas
itibarıyla kamu gelirlerine ilişkin olduğu görülmektedir. Komisyonumuzda
ülkemizin son derece önemli sorunlarının çözülmesi konusunda, yani kamu
alacaklarına ilişkin sorunlarının çözülmesi konusunda ihtiyaç duyduğu diğer
düzenlemeler de önergelerle eklenmiştir. Ayrıca, kanun
tasarısı tek bir konuya ilişkin olmayıp, pek çok farklı konuda düzenleme
içermektedir. Bu düzenlemelerin ortak noktası, kamu gelirlerine ilişkin
olmalarıdır. Komisyonumuzda yapılan değişiklikler de bu çerçevede
değerlendirilmelidir. Genel Kurulun
takdirlerine sunarız.” diyor. Genel Kurul da bu çerçevede takdir etmiş,
gündemini oluşturmuş ve tasarıyı görüşmeye başlamıştır. Haa, şuna itiraz ediyorsak: “Komisyonlarda bazı kanunlarda değişiklik
yapan kanun tasarıları şeklinde tasarılar ya da teklifler görüşülmesin.”
diyorsak, “Birçok kanunda birden değişiklik yapan, hani bu ‘torba yasa’
dediğimiz yasalar görüşülmesin, bu tür yasa olmasın, komisyonlara konusu tek
bir şey olan, tek bir kanunda değişiklik yapan kanun tasarı veya teklifleri
gelsin.” diyorsak o zaman İç Tüzük’ü de buna uygun hâle getirecek bir
çalışmayı, bir tartışmayı yapabiliriz, yapmalıyız. Bu nedenle,
Başkanlığın bu kanun tasarısını devam ettirerek görüşmelerin tamamlanması ve
tasarının yasalaşması doğrultusundaki uygulamasının devamı doğru olacaktır diye
düşünüyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ergün. Sayın
milletvekilleri, usul hakkındaki görüşmeler sona ermiştir. Ancak, bir konuya
dikkatinizi çekmek istiyorum: İç Tüzük’ün 35’inci maddesine göre, “Komisyonlar
kendilerine havale edilen kanun tasarı veya tekliflerini aynen veya
değiştirerek kabul veya reddedebilirler. Kanun teklif
edemezler, kendilerine havale edilenler dışında kalan işlerle uğraşamazlar.” Bu
hüküm, komisyonların kendilerine havale edilmeyen bir kanunda değişiklik
yapamayacaklarını açıkça göstermektedir. Ayrıca, kanun yapım tekniği açısından,
bir kanunda değiştirilmesi öngörülen maddelerin birden fazla olması durumunda
bunların tek bir çerçeve madde içinde değil, her birinin ayrı ayrı çerçeve maddelerle düzenlenmesi gerekmektedir. Nitekim, Genel Kuruldaki görüşmeler sırasında bir çerçeve
madde ile birden fazla maddede değişiklik yapılması hâlinde, çerçeve maddeye
bağlı maddeler ayrı ayrı görüşülmektedir. Komisyonların
bundan böyle bu konuda gereken hassasiyeti göstermeleri önemle rica olunur
Başkanlık tarafından. Şimdi, tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, bu açıklamanızla siz bu yapılanın yanlış olduğunu mu
ifade ediyorsunuz? BAŞKAN – Efendim,
ben tekerrür etmesin diye söylüyorum. OKTAY VURAL
(İzmir) – Yanlış olduğunu ifade ettiniz. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Efendim, yanlış olduğunu mu ifade ettiniz? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Hayır hayır, yanlış olduğunu ifade
etmiyor. BAŞKAN – Tekerrür
etmesin diyorum efendim. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Tekerrür etmemesi ayrı bir hadise. BAŞKAN – Yani bir
emsal olmayacak bu efendim. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, siz, Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetiyorsunuz
Başkanın adına. Başkanınızın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının bir
mütalaası var. BAŞKAN – Efendim,
usul tartışması açtım, konuştunuz, herkes görüşünü açıkladı. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Efendim bakınız, yanlışlığı burada oylayarak teamül hâline getirmek
doğru bir yol değildir. NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) – Hayır, oylamıyor. BAŞKAN – Ben,
bunu oylamıyorum efendim, maddelere geçilmesini oyluyorum. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Ama, niye… BAŞKAN – Hayır,
maddelere geçilmesini oyluyorum. Ben, usul tartışması hakkında bir şey
oylamıyorum. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Efendim, bizim bir teklifimiz var. Biz, 88’e göre… BAŞKAN – Sizin
teklifiniz usul hakkında müzakere açılması. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – İç Tüzük 88’e göre, komisyonun raporunun geri çekilmesini talep
ediyoruz. BAŞKAN – Efendim,
sizin teklifiniz olabilir. Genel Kurul kabul etmezse ben sizin teklifinizi
kabul edeceğim diye bir şey var mı yani? OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, komisyon çekiyor mu maddeleri? MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Efendim, yani bunu, bizim teklifimizi oylamanız açısından. BAŞKAN – Taleple
olmuyor efendim. Bakın, madde 88 açık efendim burada. OKTAY VURAL
(İzmir) – Altan Bey, çekmiyor musunuz efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Hayır. V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 3.-
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/514) (S. Sayısı: 220) (Devam) BAŞKAN –
Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati: 17.38 ALTINCI
OTURUM Açılma
Saati: 17.58 BAŞKAN : Başkan Vekili Eyyüp
Cenap GÜLPINAR KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum. 220 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet burada. Şimdi birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 1
ila 13’üncü maddeleri kapsamaktadır. Birinci bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi söz istemiştir. Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim. CHP GRUBU ADINA
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının
birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Sözlerime başlarken hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. Sözlerime
başlamadan önce, bugün Şanlıurfa’da meydana gelen müessif bir kazada hayatını
kaybeden Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları Genel Sekreter Yardımcısı
değerli arkadaşımız Ersin Çıldır’a Allah’tan rahmet diliyorum, kendisinin
yakınlarına, sevenlerine ve tüm partili arkadaşlarımıza sabır diliyorum. Değerli
arkadaşlar, tasarının birinci bölümü, yurt dışı çıkış tahdidi, sporculara
yapılan ücretlerin vergilendirilmesi gibi birtakım temel konularda düzenlemeler
içermektedir. Yurt dışı çıkış tahdidine yönelik olarak tasarının tümü üzerinde
görüşlerimizi ifade ederken bu tahdit kapsamını
olabildiğince değerlendirmeye çalışmıştım. Bu kapsamda yine birkaç hususu
sizlerin dikkatine, bilgilerine sunmak istiyorum. Anayasa’mızın
23’üncü maddesine göre: “Herkes, yerleşme ve seyahat özgürlüğüne sahiptir.”
Aynı maddeye göre: “Vatandaşın yurt dışına çıkma özgürlüğü, ceza kovuşturması veya soruşturması
nedeniyle ya da vatandaşlık ödevi nedeniyle sınırlanabilir.” Temel hak ve
hürriyetlerden seyahat özgürlüğünün nasıl sınırlanacağını, hangi hâllerde
sınırlanacağını Anayasa’mızın 23’üncü maddesi çok açık bir şekilde ortaya
koymuştur: “Vatandaşlık ödevi nedeniyle sınırlanabilir.” Yine Anayasa’mızın
73’üncü maddesine göre vergi ödevi vatandaşlık ödevlerinden bir tanesidir.
Ancak 73’üncü maddeye baktığımızda vergi, sadece Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarını değil, vatandaş olmayanları da ilgilendiren bir yükümlülüktür.
Anayasa’nın 73’üncü maddesi: “Herkes, mali gücüne göre, vergi ödemekle
yükümlüdür." demek suretiyle Türkiye’de gelir elde eden herkesin vergi
yükümlüsü olmasını öngörmüştür. Oysa temel hak ve hürriyetlerden seyahat
özgürlüğünün hangi hâllerde sınırlanacağını öngören 23’üncü madde ise,
vatandaşın yurt dışına çıkma özgürlüğünün vatandaşlık ödevi nedeniyle
sınırlanabileceğini öngörmektedir. Yani, 23’üncü maddedeki hükmü dikkate
alırsak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan vergi mükelleflerinin seyahat
özgürlüğünün kısıtlanamayacağı gibi bir yorumu yapmak mümkündür. Tabii ben
tasarıdaki yurt dışı çıkış tahdidine ilişkin düzenlemenin Anayasa’nın 23’üncü
maddesine aykırı olduğu şeklinde bir görüş sahibi değilim. Bu düzenleme,
Anayasa Mahkemesinin 2007 Aralık ayında ortaya koymuş olduğu gerekçelere
olabildiğince uyum sağlamış bir düzenlemedir. Ancak burada ortaya çıkan durum
şudur: Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerini ortaya koyarken değerlendirdiği
hususlar, uluslararası hukukla tamamen uyumlu değildir. Vatandaş olmayan bir
kişinin, Türkiye’de mükellef olduğu hâlde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan
bir kişinin kendi ülkesine dönme özgürlüğü bu yasakla ortadan kaldırılmaktadır.
Tabii ki yabancılar için böyle bir serbestliği getirelim şeklinde bir düşünceyi
kesinlikle ifade etmiyorum. Kanunlar karşısında herkes eşittir, Türk vatandaşı
olsun yabancı vatandaş olsun herkes eşittir. Herkese eşit kuralların, aynı
kuralların uygulanması gerekir. Ancak ortaya çıkan durum şudur ki, bizim yurt
dışı çıkış tahdidi uygulaması, uluslararası hukuk kuralları yani İnsan Hakları
Avrupa Sözleşmesi ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararları dikkate alınmak
suretiyle yeniden yorumlanmak, yeniden tartışılmak durumundadır. Bunu bilgi
olarak Genel Kurulun dikkatine sunuyorum. Tasarının birinci
bölümünde yer alan düzenlemelerden bir tanesi, sporcuların ücretlerinin
vergilendirilmesine yöneliktir. Sporculara yapılan ücret ödemeleri, 2003 ila
2007 yılları arasında sabit oranlı bir tarifeyle vergilendirilmiştir. Bu oran
yüzde 15’tir. Sporcu ücreti hangi düzeyde olursa olsun, transfer ücreti hangi
düzeyde olursa olsun vergilendirme oranı, gelir vergisi oranı yüzde 15’tir.
Tabii ki bu oranı vergi adaleti çerçevesinde tartışmak mümkündür. Ancak içinde
yaşadığımız gerçek, sporun bize gösterdiği gerçekler, 2003 yılından 2007 yılına
kadar süregelen bu uygulamanın gelecekte de bundan sonra da devamı gerektiği
konusunda bize birtakım işaretler vermiştir. Yani ülke gerçeklerinde sporu
gerçekten geliştirmek istiyorsak, böyle tek oranlı bir vergi tarifesine de
ihtiyaç duyabiliriz. Esasen, Anayasa’mıza göre devlet, sporu da geliştirmek
zorundadır. Yine Anayasa’mıza göre devlet başarılı sporcuyu desteklemek
zorundadır. Anayasa’nın vermiş olduğu görev budur. Ancak sporculara
yönelik ücret düzenlemesi yapılırken, bana göre kendi içinde tutarlı olmayan
bir düzenlemeyi yapıyoruz. “Lig usulüne tabi olan ve olmayan sporcular” olarak
bir ayrım yapıyoruz. Lig usulüne tabi olan sporcuların ücretlerini yüzde 5 ila
15 arasında değişen bir tarifede vergiliyoruz. Lig usulüne tabi olmayan sporcuların
ücretleriyle millî takım oyuncularına yapılan ücret ödemelerini de yüzde 5
oranında bir tarifeye tabi tutuyoruz. Değerli
arkadaşlar, bunun doğru olmadığını söylemek istiyorum. Bir kere sporcu
ücretlerini desteklemeliyiz, korumalıyız. Bunda farklı bir düşüncem yok. Ancak
kendi içinde tutarlı, Anayasa’ya daha uygun bir düzenleme yapabilirdik. Ne
yapabilirdik? Örnek veriyorum: Millî takım oyuncularına yapılacak ücret
ödemelerini gelir vergisinden istisna etmek, bunları yüzde 5 oranında gelir
vergisine tabi tutmaktan daha doğrudur. “Devlet başarılı sporcuyu korur.”
şeklindeki Anayasa hükmünü de dikkate aldığımızda, bunun aracının vergi
politikası aracı olabileceğini de düşünürsek, bu ödemeleri istisna etmek daha
doğrudur. Sporcunun konumuna göre, ligdeki durumuna göre ayrı bir tarife yapmak
doğru değildir. Bunun sonucunda birinci sınıf tüccarlarla ikinci sınıf
tüccarlar arasında da farklı bir vergi tarifesi uygulanması gibi bir talep
gündeme gelebilir veya farklı meslek gruplarının farklı vergi oranları uygulanması
yönünde talepleri olabilir. Yine lig usulüne
tabi olan spor dallarında yer alan, oynayan sporcularımıza yapılan ücret
ödemelerinin yüzde 5 ila 15 arasında değişen bir tarifeyle vergilendirilmesi
yerine vergi ödeme gücü olmayan bir Üçüncü Lig sporcularına yapılan ücret
ödemelerini tamamen vergiden istisna edebiliriz. Bu, bu ödemeleri yüzde 5
oranında gelir vergisine tabi tutmaktan daha doğrudur. Hatta Üçüncü Lig
oyuncularının yanına İkinci Lig futbolcularını, sporcularını da dâhil
edebiliriz. Yani amaç adaleti sağlamaksa, Anayasa’nın öngördüğü birtakım temel
kurallardan ayrılmak, sapmak yerine yine bu kurallara uyarak, ödeme gücünü
gözeterek düzenlemeler yapabiliriz. Vergide daima ödeme gücüne bakılır, ödeme
gücüne göre bir farklılaştırma yapılır; bir de teşvik amacıyla birtakım
düzenlemeler yapabiliriz. Gelir Vergisi
Kanunu’nda birtakım ödemeler, ücret ödemeleri veya başka adlarla yapılan birçok
ödemeler gelir vergisinden istisna edilmiştir, teşvik amacıyla veya sosyal
amaçlarla. Aynı teşvik kurumunu sporculara yapılan ücret ödemelerine
getirebiliriz; millî takım sporcularına, Üçüncü Lig oyuncularına hatta
gerekirse İkinci Ligi bunun yanına katabiliriz. Bunları tamamen vergiden
istisna etmek, bunları kademeli bir vergi tarifesiyle vergilendirmekten daha
doğrudur. Geriye kalanları da sadece yüzde 15 oranında bir sabit gelir vergisi
oranıyla vergilemek de mümkündür. Değerli
arkadaşlar, bu tasarı vesilesiyle yine sizlerin dikkatine sunmak istediğim bir
konu var. Bu tasarı özel tüketim vergisinde de, Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda
da bir değişiklik yapmayı öngörmektedir. Özel tüketim vergisinde özürlü vatandaşlarımızın
karşılaştığı bir sorun vardır. Özürlü vatandaşlarımız beş yılda bir defa olmak
üzere bir otomobili özel tüketim vergisinden muaf olarak satın alma hakkına
sahiptirler. Ancak, Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na göre ÖTV ödenmeksizin
özürlüler tarafından satın alınan otomobil beş yıl geçtikten sonra dahi
satılıyor olsa, o zaman satıldığı tarihteki özel tüketim vergisi tutarı satın
alan kişiden tahsil edilmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Devam
edebilirsiniz efendim. MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Yani, Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun yürürlükteki hükmü,
özürlüler açısından bir vergi istisnası değil, bir vergi ertelemesi hükmü
getirmiştir. Bunu düzelterek, bunu tamamen istisna edebiliriz. Yani özürlü
vatandaşlarımız beş yıllık süreden sonra da bu otomobili ellerinden
çıkarırlarsa, çıkardığı tarihte herhangi bir şekilde alan veya satan tarafından
ÖTV ödenmeksiniz otomobil alan kişi adına tescil edilebilir. Bu yönde bir
değişikliği tasarıya dâhil etmekte ben yarar görüyorum. Değerli
arkadaşlar, sözlerimi burada bitiriyorum, bitirirken hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Hamzaçebi. Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan. Buyurun Sayın Hasip Kaplan. DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir devletin
kendi bütçesini oluşturması, gelirlerini, vergilerini adil olarak toplaması ve
bunu da yurttaşların hizmetine tahsis etmesi kadar doğal bir şey yok. Ancak,
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da yapılan değişiklik ve buna
eklenen bazı maddeler dikkate alındığı zaman, gerçekten ülkemizde adil bir
vergi reformu yapılıyor mu yapılmıyor mu noktası üzerinde durmak gerekiyor.
Yani, kazanandan vergiyi kazandığı oranda alıyor muyuz almıyor muyuz? Bu temel
sorun olarak devam ediyor çünkü bütçemizin 2008 vergilerinin başında dolaylı
vergiler geliyor. Bu tasarının içine de bir kısım ÖTV vergisi katmış
durumdayız. Tabii, ben bu
kısa süre içinde birkaç önemli noktaya vurgu yapmak istiyorum, yüce Meclisin de
dikkatini çekmek istiyorum. Birincisi, gerçekten bu yurt dışına çıkış tahdidi
bir vakıa. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden öte Avrupa Ekonomik
Topluluğuyla beraber imzaladığımız sözleşmeler var. Ekonomik suçlar nedeniyle
hapis cezasının yapılmayacağı, seyahat özgürlüğünün engellenmeyeceği, buna
benzer birtakım yükümlülükler… Ancak daha önce
bu yurt dışı çıkış tahdidi ve yasağı ne yazık ki çok cüzi vergi alacakları
nedeniyle uygulanıyordu. Şimdi bu limitin bir miktar artırılmış olması, bunun
da Bakanlar Kurulunun takdirine bırakılarak 10 katı oranına çıkarılması veya
teminatlandırılması konusunda biraz açık hükümler koymak gerekiyor. Yani bütün
yurttaşlar arasında bir eşitliğin sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Yurt dışı
çıkış tahdidi kişileri umulmadık, vakti zamanında ortağı olduğu bir şirketin
borçlarından da yakalayabiliyor veya işlerinin, ekonomisinin düzgün gitmemesi
nedeniyle de yakalayabiliyor. Bu işe, Bakanlar Kurulunun, Hükûmetin
işinin arasına bir de yurt dışına çıkma yasağını koymak hem doğru değil hem de
daha açık bir hüküm konulmasında özellikle Anayasa Mahkemesi yargısını dikkate
alarak iyileştirme yapılmasında büyük bir yarar vardır. Şimdi, bu bölümde
yine sporculara yapılan ödemeler var. Doğrusu spor ülkemizde özendirilmesi
gereken, desteklenmesi gereken, yaygınlaştırılması gereken ve her alanda teşvik
görmesi gereken, başarılı sporcuları yetiştirmeyi de devletin görev olarak
üstlenmesi gereken bir doğruda hiç kimse bir tartışma içinde değil. Ancak bir
gerçek ki Türkiye genelinde spor kulüplerinin yaşanan ekonomik sıkıntıları
kadar bazı spor kulüplerinin, şirketlerinin ve mağazalarının bilançolarına
baktığınız zaman da üç dört tane kulübün bilançosunun Türkiye’deki bütün spor
kulüplerinin toplamı kadar olduğunu da görürsünüz. Bir başka örnek
daha vereyim: Futbolcu transferlerinin milyon dolarlarla konuşulduğu ülkemizde
yine, bazı antrenörlerin veya değişik spor dallarında
görevli olanların çok yüksek ücretler aldığını da biliyoruz. 150 bin YTL’ye
varan ücretler de alınıyor, zaman zaman da konu
oluyor. Sayın Terim “Ben 1 taneyim, milletvekilleri 550 tanedir.” dedi. Şimdi,
sporu eğer millî olarak yapıyorsanız onun bir kutsiyeti vardır, ülke için
yapıyorsanız bir amacı vardır, bir anlamı vardır. Eğer ülkeniz için hizmet
ediyorsanız aldığınız paranın vergisini, Anayasa Mahkemesi Yargıcı, Genelkurmay
Başkanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri nasıl ödüyorsa, bir işçinin
30 katı asgari ücret alan bir kişinin de, teknik direktörün de aldığı parayla
oranlı, adil bir vergi ödemesi ülkesine olan borcu, yurttaşlık yükümlülüğüdür.
E, bunu da tutup, onunla bir kasaba, bir Üçüncü Lig kulübünü de eşit kefeye
koymak, aynı oranlarda vergi almak adaletli bir yaklaşım değil. Yine, bakıyoruz
ki Avrupa kulüplerinden futbolcular transfer ediliyor veya bizim
futbolcularımız Avrupa kulüplerine transfer ediliyor, 500 milyon dolarlardan
bahsediliyor. Şimdi, 500 milyon dolar alan bir futbolcunun kendi ülkesine karşı
hiç mi yüküm ve sorumluluğu yok? Vergisini ödemeyecek mi? Aldığı, kazandığı…
Başarılı olmuş, başarı kazanmış, para da kazanmış, para kazanmışsa Allah daha
çok kazandırsın ama vergisini de kazandığı oranda ülkesine vermesi, yine yüküm
ve sorumluluğun gereğidir. Bu konuda, açıkça söyleyeyim, tasarıda bir ölçü
göremedim. Biz, bu yönüyle muhalefet şerhimizi koyarken… Herkesten adil vergi
alınsın, alınırken de zalim olunmasın. Devlet zalim olmamalı. Şimdi, amme
alacaklarında şirketlerle ilgili bir bölüm var. Limitet şirket sahipleri -ki,
Türkiye’de yüz binlerce limitet şirket var- gidiyor notere, diyor ki: “Ben bu
şirketimi hak ve borçlarıyla A, B, C şahıslarına devrettim, geçmiş borcuyla,
alacağıyla.” Notere gidiyor, en sağlam yer noter. Fakat,
bakıyoruz ki, bu tasarıya göre… Tasarı “İstediğin sözleşmeyi yap, ben senden
geçmiş dönemin de vergisini alacağım, devralanın da vergisini alacağım ve
müteselsil sorumlu tutacağım. Sermayenle de sınırlı kalmayacağım, senin özel mülküne kadar da
senden bunu alacağım.” diyor. Şimdi, anonim
şirketlerde sermaye payıyla bağlı bir sınırlama var. Limitet şirketlerde, noter
satışına rağmen, burada, kendi şirketini devreden insanın güvencesi yok ve
devrettikten sonra, bir gün Atatürk Havalimanından dışarı çıktığında “Dur,
çıkamazsın, senin vergi borcun var.” diye yakasına yapışılabiliyor. Peki, bu
yurttaşlarımız bir limitet şirketin ortağı oldu diye bundan kurtulamayacak mı?
Yani, kazara bir limitet şirketin ortağı olmak, ömür boyu onun yükünü çekmek
anlamına mı geliyor? Burada da adil olunması gerekiyor. Adil olunmadığı takdirde,
gerçekten bu konuda sıkıntılar yine devam edecek. Yine, diğer bir
şeyi söylemek istiyorum burada. Zaman zaman Sayın
Müsteşar ve Gelirler Müdürüyle de konuşuyorum. Yakın zamanda, Şırnak ticaret,
sanayi, esnaf odalarını ziyaret ettim. Hepsi, Mardin Sanayi
Odası, Mersin’e kadar, Antep, Şanlıurfa, Antakya, özellikle Niğde, Konya illeri
de dâhil kamyoncuların ve tankercilerin, özellikle Habur
sınır kapı ticareti durduktan sonra araç mezarlığına dönen, yirmi yaş nedeniyle
çalışamayan, (C) belgesi alamayan, iş olmadığı için otomobil mezarlığına, araç
mezarlığına bırakılan bu araçlarla ilgili geçmişte bir af çıktı, motorlu taşıt
affı; bir kısmı yararlandı. Ancak, gelir vergisi kazanç beyanlarıyla
ilgili bu konuda ciddi sorunlar olduğunu bu odalar söylüyorlar. Deniliyor ki,
bu konuda bu araçlar vergilerini karşılayamıyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kaplan, devam edin. HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan. Vergileri bu
araçların 10 katını tutuyor. Zaten araçları biz atmışız hurdaya. Yani biz,
binlerce kişiyiz, yüz binleri aşıyor bu rakam ve bu nedenle bankaya gidiyoruz,
kredi alamıyoruz. Yurt dışına gitmek istiyoruz “Borcunuz var.” deniliyor. E,
zaten son olaylarla Habur sınır kapısı ve diğer sınır
kapılarında da ticaret durma noktasına geldi. “Mademki istihdam yaratılıyor.
Mademki bölgeye teşvik var. Mademki bu konuda özendirmeler var. Son istihdam
paketiyle BAĞ-KUR’lulara aflar çıkarıldı. E, biz de
BAĞ-KUR’luyuz.” diyor şoför esnafı, kamyon ve tanker…
“Biz de BAĞ-KUR’luyuz, BAĞ-KUR esnafıyız. Primimiz
affediliyor, ama öbür taraftan, bizim o işi yaptığımız ve mezarlığa terk
ettiğimiz araçlarımızla ilgili elimiz kolumuz bağlı.” diyorlar. Bu sıkıntıyı
ben inanıyorum ki, Hükûmete de, diğer muhalefet
partilerine şoför esnaf cemiyetleri defalarca getirdi. Mademki, bugüne kadar
birçok af çıkarıldı. Bu konuda bir konsensüs şart
arkadaşlar. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Sözlerinizi tamamlar mısınız. HASİP KAPLAN
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım. Bu konuda bir konsensüsü hayata geçirelim. Normal, makul bir yol bulalım.
Evet, aslını ödemek kaydıyla faizleri bir defaya mahsus, son kez affedilerek,
altı ay, altı taksitte bir ödeme ve o araçların hurdalarının teslimi suretiyle
bir ortak yol bulunabilir. Bütün grupları bu konuda konsensüse
davet ediyorum. Gerçekten çok ciddi bir sıkıntı ve bölgede ekonomik
yatırımların durduğu, afetin vurduğu bölgede bu konuda böyle bir beklenti
olduğunu ifade etmek istiyorum. Teşekkür ederim.
(DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kaplan. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ümit Şafak. Sayın Şafak,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 220 sıra sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Sayın
milletvekilleri, vergi politikalarının başarıya ulaşması için adalet, eşitlik,
genellik, açıklık, iktisadilik ve uygulanabilirlik gibi ilkelerin uygulanması
gerekmektedir. Bunun yanı sıra vergi politikalarının başarıyla icra edilmesi
için vergi politikalarını uygulayacak idari otorite ve organizasyona ilişkin
düzenleyici tedbirlerin alınması ve uygulanması da uyulması da gerekmektedir.
Vergi kanunları ve ilgili yasalar hazırlanırken hukuk devletinin vazgeçilmez
ilkelerinden olan kanunların genelliği ilkesine uyulması, insanlar arasındaki
eşitlik ve adalet ilkelerinin göz ardı edilmemesi, hazırlanan yasaların da
kişilerin temel hak ve özgürlüklerini engellememesi gerekir. Anayasa’mız
“Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” demek suretiyle
herkesin kanun önünde haklar ve yükümlülükler bakımından eşit olduğunu açıkça
ifade etmektedir. Ayrıca Anayasa’nın 73’üncü maddesi ise vergi adaleti ilkesi
ile kanunların eşitlik ve genellik ilkelerini birleştirmiştir. Dolayısıyla,
çıkarılacak bir vergi kanunu kamu giderlerinin karşılanabilmesi için herkesin
mali gücüne göre ödemede bulunmasını sağlayacak vergi adaletine sahip olmak
zorundadır. Aksi takdirde, çıkarılan kanun, uygulama güçlükleriyle
karşılaşacaktır. Bu durum, Anayasa’da açıkça ifadesini bulan eşitlik ve adalet
ilkesini de zedeleyecektir. 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da değişiklik yapmak amacıyla Hükûmet tarafından on sekiz madde olarak hazırlanan tasarı,
komisyonda yapılan değişiklik ve ilavelerle, iki bölüm hâlinde, yirmi altı
maddeye çıkarılmıştır. Tasarıyla düzenlenen 6183 sayılı Kanun, vergi ve amme
alacaklarını düzenleyen genel bir kanundur. Bu tasarının
5’inci maddesinde, 100 bin yeni Türk lirasının üzerindeki teminat altına
alınmamış amme alacakları için, yurt dışına çıkış tahdidi konulmuştur. Bakanlar
Kurulu, bu tutarı yarısına kadar indirmeye ve 10 katına çıkarmaya yetkili
kılınmıştır. Yetki makasının neden bu kadar açık tutulduğu da
anlaşılamamaktadır. Ayrıca, borcu
olsun olmasın, herkesten “borcu yoktur” belgesinin istenilmesi hâlinde,
işlemler, bürokratik engel olarak karşımıza çıkacaktır. Bu hususta, daha modern
ve teknolojik yöntemler geliştirilmelidir. Bazı ihale makamlarının, bilgisayar
ortamında hazırlanan “borcu yoktur” yazısını kabul etmemeleri, iş sahipleri
için ayrı bir zorluk olmaktadır. Türkiye'nin her yerinden, hak sahiplerinin
borçlarının bulunup bulunmadığının tespit edilebileceği, Türkiye Cumhuriyeti
kimlik numarasına bağlı sistemler geliştirilmelidir. Tasarının 3’üncü
maddesiyle yapılan düzenlemede, 6183 sayılı Kanun’un 35’inci maddesinde
değişikliğe gidilmiştir. Tasarı ile yapılan düzenlemede, hem şirketteki
paylarını devreden ortaklar hem de hisseleri devralan yeni ortaklar, devirden
önceki amme alacaklarının tahsilinden müteselsil sorumlu tutulmaktadır. Şirkete
ait eski borçlardan hisseyi devir alan yeni ortakların müteselsil sorumlu
olması ciddi bir yanlışlık olmuştur. Şirketin bilançosunda borç olarak
görülmeyen geçmiş amme alacaklarından yeni ortakların müteselsil sorumlu
tutulması, başkasının yaptığı borcun bir başkasına ödetilmesi anlamına gelir ve
hukukun prensiplerine aykırıdır. Ortak yerine şirket tüzel kişiliğinin sorumlu
tutulması daha doğru ve daha yasal olacaktır. Tasarının 8’inci
maddesi ile Gelir Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 72’nci maddede 31/12/2017 tarihine kadar teknik direktör ve antrenörler ile
sporculara yapılan ücret ve ücret sayılan ödemelerde sabit oranlı vergi
tarifesi terk edilmiş, bunun yerine lig tasnifine göre yüzde 15, yüzde 10,
yüzde 5 oranlarında gelir vergisi tevkifatı yapılması
öngörülmektedir. Bir taraftan sporda özerklik ve bağımsızlığı savunmak, diğer
taraftan ayrıcalık getirmek bir çelişkidir. Bu tür uygulamalar vergi sistemini
düzeltmek bir tarafa sistemin daha da bozulmasına yol açacaktır. Sayın
milletvekilleri, AKP iktidarları döneminde Anayasa’da, kanunlarda belirlenmiş
bu kurallar sık sık terk edilmiş, istisnalar kurala,
kurallar ise istisnaya dönüşmüştür. Hemen hemen bütün
mali düzenlemelerde bu anlayışı görmek mümkündür. 2008 yılında uygulamaya
konulan asgari geçim indirimi uygulaması buna en iyi örnektir. Muhtasar vergi tahsilatında çok önemli kayıplara sebep olan asgari geçim
indirimi, özel sektörde çalışan işçinin maaşını da artırmamıştır. Çünkü özel
sektörün büyük bölümü maaşları net ücret üzerinden ödemektedirler. O sebeple
asgari geçim indirimi net maaşlara yansımamıştır. Bir başka çarpıcı
örnek de Gönüllü Uyum Projesi’dir. Bu projeyle vergi mükellefleri, kanunsuz,
usulsüz ve yetkisiz matrah artırımına zorlanmaktadır. Sayın Bakana yazılı bir
soru önergesiyle “Gönüllü Uyum Projesi” adı altında Maliye Bakanlığı
yetkililerinin esnaftan topladığı haksız vergileri sordum. Sayın Bakanın
verdiği cevabın soru ile hiçbir alakası yoktur. Gönüllü uyumluluğun
beyannameler verilmeden önce vergi mükelleflerini uyarma şeklinde olduğu gibi
kaçamak bir cevap verilmiştir. Oysaki mükellefler beyannamesini verdikten sonra
matrah artırımına zorlanmaktadır. “Matrah artırmazsanız başınız dolaşır.”
şeklinde korkutularak esnafa yeni vergiler ve yeni cezalar salınmaktadır.
Maliye Bakanı, asgari geçim indiriminden doğan vergi açığını herhâlde bu
usulsüz uygulamayla kapatmayı düşünmektedir. Sayın
milletvekilleri, çıkarılan ya da düzenlenen kanunlar toplumda insanların
hayatlarını düzenleyen ve kolaylaştıran bir şekilde çıkarılmalı ya da
düzenlenmelidir. Kanunlardaki boşluklar giderilmeli, güncel sorunlara çözümler
üretilmelidir. AKP iktidarları döneminde çıkarılan kanunlar yeterli olmamakla
birlikte daha çok karışıklığa neden olmaktadır. Kanunlardaki boşluklar
giderilmeden, aceleci bir tavırla sanki yangından mal kaçırırcasına kanun
çıkarmak anlayışından bir an önce vazgeçilmelidir. Bunun en iyi örneği de
Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Yasası’nın görüşülmesinde olmuştur.
Yanlış hesap Bağdat’tan dönmüş, Sayın Cumhurbaşkanı yürürlük maddesi sebebiyle
alelacele çıkarılan bu Yasa’yı veto etmiştir. Bugün
görüştüğümüz kanun tasarısının bazı maddeleri eşitlik ve adalet ilkelerine
aykırılık içermektedir. Tasarının 8’inci maddesiyle yapılan sporcuların kazançlarının
vergilendirilmesi ile ilgili düzenleme adalet ve eşitlik ilkelerine açıkça
aykırıdır. Yasada görülen en
önemli sorunlardan birisi de şirketin yeni ortaklarının eski amme
alacaklarından müteselsil sorumlu tutulmasıdır. Bir kişinin kendine ait olmayan
ve haberinin olmadığı bir kamu borcundan sorumlu tutulması hukuka uygun
değildir, adalet anlayışıyla da bağdaşmaz. Sözlerime son
veriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Şafak. Şahısları adına
ilk söz İzmir Milletvekili Harun Öztürk’e ait. Buyurun Sayın Öztürk. HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti
adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kamu alacağının
tahsilini teminat altına almaya yönelik düzenlemeler içermektedir. Ancak,
yükümlülüklerini yerine getirmeyen mükellefler zaman zaman
yasaların açıklarından yararlanma yolunu seçebilmektedirler. Bu nedenle, idarenin,
amme alacağının teminat altına alınmasına yönelik düzenlemeler yapmasından daha
doğal bir şey olamaz. Görüşmekte
olduğumuz tasarı ile de bu yönde bazı düzenlemeler yapılmaktadır. Ancak bu
düzenlemeler yapılırken ölçü kaçırılırsa kötü niyetli amme borçlularının
borçlarının takibi için öngördüğümüz tedbirlerin iyi niyetli borçlulara zarar
vermesini bazen önleyemeyebiliriz. Bu anlamda, tasarıda ölçü konusunda kantarın
topuzunun kaçırıldığı düşüncesindeyiz. Bu durumun
örneklerine kısaca değinmek istiyorum. Maliye Bakanlığı, bugüne kadar, herhangi
bir yasal düzenlemeye dayanmadan, amme alacağını teminat altına almak üzere
geliştirdiği bazı idari tasarruflarda bulunmuştur. Bu tasarruflar yasaya
dayanmadığı için yargıda iptale konu olmuştur. Görüşülmekte olan
tasarıyla Hükûmet, bugüne kadar uyguladığı idari
tasarrufları yasa hükmü hâline getirmek istemektedir. Tasarıyla yasaya iki
kavram eklenmektedir. Bunlardan birisi tahsil edilemeyen amme alacağı kavramı,
diğeri ise tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı kavramıdır. Bize göre bu
iki yeni kavram, yasada yeterli somut kriterler
öngörülmediği için, uygulamada sübjektif değerlendirmelere yol açabilecektir. Değerli
milletvekilleri, sözleşme serbestisi içinde yapılan
devirlerde önceki döneme ait sonradan çıkan borçlardan dolayı devreden ve
devralan ortakların iyi niyetli olup olmadıklarına bakılmaksızın müteselsil
sorumlu tutulmalarında da kantarın topuzunun kaçırıldığı düşüncesindeyiz. Keza,
alacağın doğduğu veya ödenmesi gerektiği zamanda kanuni temsilci veya teşekkülü
idare edenlerin farklı şahıslar olması durumunda da öngörülen müteselsil
sorumluluk, ölçülülük ilkesinden uzaklaşıldığının diğer bir göstergesidir. Tasarıda, amme
alacağının teminat altına alınması amacıyla nakdî devlet yardımı teşvik ve desteklerin
ödenmesinden önce vergi dairesinden “Borcu yoktur.” belgesi istenmesi konusunda
Bakanlığa yetki verilmektedir. Bu yetki kullanılırken yatırımların önüne yeni
birtakım bürokratik engeller çıkarılmamasına özen gösterilmelidir. Değerli
milletvekilleri, yurt dışına çıkış tahdidi konulması için Hükûmet
tasarısında 25 bin YTL olan amme borcu tutarı Komisyonda 100 bin YTL’ye
çıkarılmıştır. Ayrıca Bakanlar Kuruluna bu tutarı 10 katına kadar artırma
yetkisi verilmektedir. Bu durum 1 milyon YTL’ye varan bir amme borcu için yurt
dışına çıkış tahdidi konulmaması anlamına geleceğinden amme alacağının
güvencesiz kalması sonucunu doğurabilecektir. Değerli
milletvekilleri, amme borcunun tecili için 50 bin YTL’ye kadar teminat
aranmaması şeklindeki düzenleme yerinde bir düzenlemedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Öztürk, devam edin. HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım. Ancak 50 bin
YTL’yi aşan borçlar için 50 bin YTL’nin dışında kalan tutarın yarısı için de
teminat istenmemesi doğru olmamıştır. Örneğin, 1 milyon YTL borcu olan
birisinin borcunu tecil ederken amme alacağının 525 bin YTL’lik kısmı için
teminat istenmeyecektir. Ayrıca tasarıyla Bakanlar Kuruluna bu tutarın 10
katına kadar artırma yetkisi de verilmektedir. Örneğimize dönersek, 5 milyon
250 bin YTL’lik kısmı için, yani 10 milyon YTL -10 trilyon- borcu olan bir
vatandaş 5 milyon 250 bin YTL’lik kısım için teminat aranmadan tecil talebinde
bulunabilecektir. Burada da amme alacağının teminatsız kaldığı düşüncesindeyiz.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk. Şahsı adına
ikinci söz Ağrı Milletvekili Abdulkerim Aydemir’e
aittir. Buyurun Sayın
Aydemir. (AK Parti sıralarından alkışlar) ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 220 sıra sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümünde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısında, özellikle 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hakkında konuşmama
başlayıp kanunun diğer maddelerini başlıklar hâlinde geçeceğim. Bilindiği üzere
bu kanun, 1953 yılında kabul edilerek 1/1/1954 yılında
yürürlüğe girmiştir. Bilindiği üzere, vergi hukukumuzda iki adet usul kanunu
bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, bir
diğeriyse 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’dur. Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, genel icra hukukunda yer alan
düzenlemeler dışında, özel icra hükmünde bir kanundur. Cumhuriyet
tarihinin en önemli kanunlarından bir tanesi olan 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, gelişen teknolojik gelişmelere ve
Vergi Usul Kanunu kapsamına giren diğer kanunlarda meydana gelen değişikliklere
paralel olarak günümüz koşullarına uyarlanan ve yeni düzenlemeler ihtiva eden
bir kanundur. Görüşülen kanun tasarısı, işte bu yenilikleri getirmektedir. Bu kanun tasarısı
da 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da kamu
alacaklarının tahsilinin güvence altına alınmasını, borçlunun yurt dışına
çıkışının sınırlanmasını ve amme alacağının tecil müessesesini yeniden
düzenlemektedir. Gelir Vergisi
Kanunu’nda yer alan ücret ve ücret sayılan ödemelerin vergilendirilmesi, 492
sayılı Harçlar Kanunu’na eklenen hükümlerle üst yargı mercilerine yapılacak
başvurular ile transfer fiyatlandırması ve tapu harçlarına, Veraset ve İntikal
Vergisi Kanunu uygulamalarının kolaylaştırılmasına yönelik düzenlemeler de
kanun tasarısının içeriğinde mevcuttur. Harçlar Kanunu,
Damga Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun güncel mevzuata
uyumuna ilişkin düzenlemeleri de bu kanunla gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Yine, bu kanunla,
Katma Değer Vergisi Kanunu’nda bazı değişiklikler yapılarak hurda metalden elde
edilen külçelerin tesliminin vergiye tabi tutulması, indirimli oran
uygulamasına tabi mal ve hizmet gruplarında amortismana
tabi iktisadi kıymetler nedeniyle yüklenilen katma değer vergisinin iadesinin
mal ve hizmet grupları ile sektörler itibarıyla kaldırılabilme imkânı
getirilmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısıyla kamu alacaklarının tahsilinin
güvence altına alınması amacıyla bazı işlemlerde borçlu olmama şartı aranılması
ve Anayasa hükümleri esas alınarak bazı amme alacakları nedeniyle borçlunun
yurt dışına çıkışının sınırlanabilmesine yönelik düzenlemeler ile mevcut
hükümlerin uygulamasına ilişkin yargı kararları dikkate alınarak uygulamaya
ilişkin getirilen düzenlemelere yer verilmektedir. Ayrıca amme
alacağının tecili müessesesi yeniden ele alınarak çok zor durumda olan
borçluların borçlarını daha uygun şartlarla ödemeleri imkânı sağlanmaktadır. Amme
alacaklarının daha süratle tahsiline imkân verilmesi amaçlanmakta ve bu
değişiklikler dikkate alınarak ilgili bazı kanunlarda da değişiklikler
getirilmektedir. Ücret ve ücret
sayılan ödemelerin vergilendirilmesine ilişkin düzenlemeler yapılarak bu
konularda meydana gelen ihtilafların sona erdirilmesi hedeflenmektedir.
Sporculara yapılan ödemelerin tevkif yoluyla vergilendirilmesi uygulaması
sürekli hâle getirilmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 492 sayılı Harçlar Kanunu’na eklenen hükümlerle üst
yargı mercilerine yapılacak başvurular ile transfer fiyatlandırmasına ilişkin
yöntem belirleme anlaşmaları harca tabi tutulmakta, tapu harçlarında harca esas
bedelin tespitinde gerçek alım satım değerinin kavranmasına, 7338 sayılı Veraset
ve İntikal Vergisi Kanunu uygulamalarının kolaylaştırılmasına yönelik
düzenlemeler ile 492 sayılı Harçlar Kanunu, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu ve
197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu güncel mevzuata uyarlanmaya
çalışılmaktadır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ayrıca burada “takibat giderleri” teriminden sonra gelmek
üzere “tahsil edilemeyen amme alacağı” terimi getirilmekte olup bu amme
borçlusunun bu kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda
haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının
satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını
karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını ihtiva eder. Kanunun diğer
maddelerinde şu şekilde değişiklikler meydana gelmektedir: Tapu işlemlerine
yönelik değişiklikler vardır. Noter haçlarından, senet ve mukavelelerden alınan
harçlarda değişiklikler vardır. Ticaret sicil harçlarında değişiklikler meydana
gelmiştir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Aydemir, devam edin. ABDULKERİM
AYDEMİR (Devamla) – Diğer taraftan hizmetten yararlanılabilmesi için ödenmiş
olma şartı aranılan amme alacakları, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil
dairelerince takip edilen alacaklar olarak sınıflandırılmaktadır. Bu, çok önemli
bir kanundur. Bu kanun çeşitli komisyonlarda, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda
ve gerek alt komisyonlarda görüşülerek yüce Meclisin huzuruna gelmiş
bulunmaktadır. Bu kanunun
öncelikle milletimize, devletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce
heyetinizi bir kez daha saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Aydemir. Sayın
milletvekilleri, birinci bölüm üzerinde soru-cevap işlemine başlıyoruz. Sayın Çalış,
buyurun efendim. HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
Karaman’daki çiftçilerimiz, MEDAŞ’a ve tarım krediye
olan borçları nedeniyle gerçekten sıkıntılı günler yaşıyorlar. Bu tasarının
gündeme geldiği günden beri biraz daha sık olarak bizleri arayıp soruyorlar.
“Ödeme imkânımız kalmadı. Faizleri silinerek borçlarımızın taksitlendirilmesi
imkânı olur mu? Futbol Federasyonuna ait kulüplere tanınan kolaylıklara benzer
kolaylıkların bizlere tanınma imkânı yok mu?” diye soruyorlar. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Çalış. Sayın Doğru,
buyurun. REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakana ve Hükûmete aynı şekilde sormak istiyorum: Ülkemizde, son
yıllarda, uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı günden güne artmakta,
büyük bir toplumsal sorun olarak karşımıza gelmektedir. Futbol, voleybol,
basketbol başta olmak üzere, profesyonel kulüplerin bütçelerinin ve sporcuların
transfer paralarının bir kısmının bu sorunla ilgili mücadelede kullanılmak
üzere ayrılabilmesini düşünebiliyor musunuz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru. Sayın Genç… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben, aslında,
tabii, burada Kemal Unakıtan’ın oturacağını
zannediyordum. Tabii, onun, herhâlde özel işleri çok fazla, onunla ilgileniyor.
Ama orada oturan Mehmet Ali Şahin de yargıya hakaret ettiği için, kendisi
vasıtasıyla soru sormayı kendime zül addediyorum. Saygılar
sunuyorum. BAŞKAN – Sayın Öztürk… HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum: Tasarıda, Harçlar Kanunu’nda yer alan yargı
harçları arasına “temyiz ve itiraz harçları” adı altında yeni harç ilave
edilmesini vatandaşların üst yargı organlarına başvurmalarını engelleyici
buluyor musunuz? Çünkü, başlangıçta yargıya
başvururken bir yargı harcı ödüyor vatandaşlar. Ayrıca, ikinci kez temyiz
aşamasında bu harcın istenmesini doğru buluyorlar mı? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk. Soru işlemi
tamamlanmıştır. Sayın Bakanım,
cevap verecek misiniz? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim. Tabii, bu kanun
tasarısının Genel Kurulumuzdaki çalışmalarında milletvekili arkadaşlarımız
Maliye Bakanımızı burada görmeyi arzu ettiklerini ifade eden cümleler kullandılar.
Bu kanun tasarısının bugün gündeme alınıp alınmayacağı belli değildi. Sayın
Bakan da şu anda resmî bir ziyaret için yurt dışında bulunmaktadır. Kanun
tasarısı gündeme alındığı için, tabii ki Hükûmeti
burada Sayın Aydın ve şimdi de ben temsil ediyorum. Sorulan soruların
önemli bir bölümü ekonomik konularla ilgili, vergi mevzuatıyla ilgili
konulardır. Cevaplandırabileceğim sorulardan, madde bağımlılığının süratle
arttığını, acaba transfer paralarının bir bölümünden kesinti yapılmak suretiyle
veya aktarma yapılmak suretiyle bir fon oluşturularak madde bağımlısı gençlerin
bu illetten kurtulması için kullanılıp kullanılmayacağını ifade ettiler. Hemen
şunu ifade edeyim ki zaten spor ve sporun yaygınlaşması gençlerimizi faydalı
bir alanda meşgul edeceği için, onların bu tür kötü alışkanlıklar edinmesine de
engel olmaktadır. O nedenle, bu kanun tasarısı, kulüplerimizi biraz daha
rahatlatan, onların çok daha rahat faaliyette bulunmaları sonucu doğuran bir
düzenleme de içermektedir, hem kulüplerimizin hem sporcularımızın. Bu yönüyle
zaten gençlerimize önemli hizmet eden bir alandır spor alanı. Ama böyle bir fon
oluşturulabilir mi? Bu tasarıda tabii böyle bir düşünce yok. Bunu bir öneri
olarak, bir teklif olarak sadece tespit edebiliriz. Karaman’daki
çiftçilerimizin borçları için… Tabii, Karaman sadece bir örnektir. “Türkiye’de
çiftçi borçlarıyla ilgili yeni bir yapılanma ortaya konabilir mi?” dedi Sayın
Çalış. Geçtiğimiz Hükûmet döneminde çiftçi
borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili düzenleme yapılmıştı ancak bu
kanun tasarısında bu konuda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Eğer böyle bir
ihtiyaç ortaya çıkarsa inanıyorum ki öncelikle Maliye Bakanlığımız bunu ayrı
bir kanun tasarısı olarak hazırlayabilir. Şu anda ne bu tasarıda ne de Hükûmetimizin şu andaki yakın gündeminde, mevcut gündeminde
böyle bir düzenleme ihtiyacı bulunmamaktadır. Tabii, şartlara göre bu yeniden
değerlendirilecektir. Bunun dışında
cevaplandıramadığım sorulara yazılı olarak cevap vereceğimi arz ediyorum Sayın
Başkanım. BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Bakan. Sayın
milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Tamam,
bir okuyayım ondan sonra isteyin. Şimdi, birinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. 1’inci madde
üzerinde önerge yok. 1’inci maddeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. 1’inci maddeyi
kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır. 2’nci maddeyi
oylarınıza sunacağım çünkü önerge yok üzerinde. 2’nci maddeyi
kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir. 3’üncü madde
üzerinde bir adet önerge var efendim, okutuyorum: T.B.M. Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
220 sıra sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Önerge
sahibi olarak buyurun Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 220 sıra sayılı yasa aslında Parlamento hayatında
emsali görülmemiş hatalarla, butlanlarla dolu bir yasa. Tabii burada 340
milletvekili olunca iktidar partisi “Biz erkeği kadın, kadını da erkek yaparız,
hiç merak etmeyin. Biz ne kadar hata da etsek nafile, siz burada ne kadar
gerçekleri söyleseniz de bunlar boş. Biz burada çoğunluğa sahibiz, istediğimiz
kanunu çıkaracağız.” diyorlar, ondan
sonra biz de mecburen buraya çıkıp kendi düşüncelerimizi söylüyoruz. Şimdi, bu 6183
sayılı Kanun, Kamu Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun. Bu Kanun uzun
zaman uygulamasıyla Türkiye’de hakikaten yerleşmiş bir kanun. Bu Kanun’un, işte, yargı mercileri tarafından aksak tarafları,
açılan davalarla da verilen kararlarla da içtihat hâlini almış, uygulamasında
da bir sakınca olmayan şeyler ama maalesef, işte “Memlekete bir şeyler
yapıyoruz.” fantezisi içine giren AKP İktidarı yerleşmiş içtihatları, var olan
gerçekleri, daha doğrusu ülke yararına olan şeyleri kendilerine uygun şey
yapıyoruz gibi değiştirmek de istiyorlar. Dün buralarda
birtakım konuşmalar geçti. AKP’nin, maalesef, Grup Başkan Vekili, vekilleri,
her vesileyle çıkıp burada doğru olan şeylere karşı çıkıyorlar. Şimdi, değerli
milletvekilleri, burası Parlamento. Türkiye
Cumhuriyeti devleti sizin İktidarınız zamanında müflis hâle geldi. İşte, siz
iktidarı devraldığınız zamanki Türkiye Cumhuriyeti devletinin borçlarıyla
bugünkü borçlarının ne kadar büyüdüğünü gördünüz. Şimdi, burada
yeni bir sistem getiriyorsunuz, diyorsunuz ki: “...‘şirketten tahsil imkânı
bulunmayan’ ibaresi ‘şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya
tahsil edilemeyeceği anlaşılan’ şeklinde değiştirilmiş ve aynı maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiştir. Ortağın
şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan
şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra
hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.” Şimdi, bir
vatandaş şirketteki hissesini devretmiş yani şirketle ilgisi kalmamış. Yeni
gelen ortağın bir borcu varsa… Yani bunu hüsnüniyet kuralları içinde devreden
kişi niye bundan sorumlu olsun? Ha, buraya madde öyle
yazılabilir ki kişi hissesini devrederken daha önceki borçlarının olduğundan
kendisinin de bilgisi var veya hâl ve davranışlarından veya muhasebe
kayıtlarından kendisinin de burada bir borcu olduğundan eğer hakikaten haberi
varsa veya orada tesis ettikleri muhasebe kayıtlarına veya hileli muhasebe
kayıtları tesis etmek suretiyle bunu, bu borcunu gizlemişse bu devreden kişinin
bir mükellefiyeti olması lazım. Ama hiçbir muhasebe hilesi yapmamış,
usulüne göre vergisini vermiş, kayıtlarını tutmuş, bilançosunu düzenlemiş,
beyannamesini vermiş bir kişi şirketi birisine satıyor. E, “Onun sonradan çıkan
borçlarından, efendim, bu da sorumlu olur.” diyorsunuz. Hâlbuki,
o şirketi devralan kişinin müdebbir bir iş adamı sıfatıyla o şirketin
kayıtlarını iyi incelemesi lazım ve ondan dolayı, geçmişte hakikaten bir hile
yapılmış mıdır veya Maliyenin bir incelemesi var mıdır, bu konularda bir bilgi
edinmesi lazım. Bunun tamamen ne anlama geldiğini, zaten neden böyle bir hüküm
konulduğunu ben anlamış değilim. Zaten, sizinkilerin getirdikleri kanun
tasarısında birileri bir akıl veriyor bu kanunları getiren veyahut da bu
hükümleri getiren kişilere. Bu aklı veren insanların neden dolayı bu aklı
verdiklerini sizin grup başkan vekilleriniz de bilmiyor. Ama diyorlar ki hadi
bir önerge verelim. Ondan sonra, onun da Türk maliyesine ne getireceği, ne
götüreceği belli olmadığı için… Burada bizim kaderimiz, sizin işte bütün
yanlışlıklarınıza katlanacağız. Yani şu kanunu görüşmek kadar yanlış bir şey
yapmadınız arkadaşlar. Sizin Meclis Başkanınız diyor ki: “Ey Komisyon! Sen bu
kanunu yanlış yapmışsın. Bu kanunu usulüne uygun düzenlememişsin.” (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) – “Sen bu kanunu usulüne uygun görüşmemişsin.” diyor, “Al bunu,
yeniden, usulüne göre görüş.” diyor. Kim diyor bunu? Sizin Meclis Başkanlığına
seçtiğiniz kişi diyor bunu. Ama sizin burada grup başkan vekiliniz çıkıyor,
Genel Kurula yanlış bilgi veriyorlar, olmayan şeyleri söylüyorlar. Yani “Biz
kadını erkek erkeği kadın yaparız…” Yapın bakalım, yapın da başınıza neler
gelecek, onu da göreceğiz. Onun için, bakın,
ben size doğru şeyleri söylüyorum. Bir Meclis Başkanınızın dahi yaptığı
tasarrufa sahip çıkmayan gruptan bu memlekete hayır gelmez. Saygılar
sunuyorum. Önergemi oylarken
Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunup karar yeter sayısı arayacağım. Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır
efendim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı yok ki Sayın Başkan. BAŞKAN – Var
efendim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yok efendim. BAŞKAN - Biz
sayıyoruz, sayıyoruz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, saymanızı istiyorum, 70 kişi yok efendim. BAŞKAN – 3’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, sayar mısınız kaç kişi var. BAŞKAN - 4’üncü
madde üzerinde bir adet önerge var, okutuyorum: T.B.M. Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
220 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Önerge
üzerinde konuşmak isteyen… Sayın Genç,
buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, tabii, çok teşekkür ediyoruz, çok adaletli bir Meclis
yönetiyorsunuz(!) Bu adaletinizin karşısında büyük bir hayranlık duyuyorum(!) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. (AK Parti sıralarından gülüşmeler) KAMER GENÇ
(Devamla) – Hakikaten bu kadar hayranlıkla seyrettiğim adaletiniz bu ise, biraz
da tepkiyle karşılayacağımız adaletinizin ne olacağını da merak ediyorum. Şimdi, Sayın
Başkan, bakın, ben biraz önce karar yeter sayısı istedim. İnanmanızı istiyorum,
şurada 80 tane milletvekili var. ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) – 180! 180! KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, bakın, o kürsü çok mukaddes bir kürsüdür… BAŞKAN – Ama 2
tane kâtip üyemiz var efendim, Divan kâtip üyelerimiz var… KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, Divan kâtipleri benim bildiğim kadarıyla doğru
saymamışlardır. Onlar da… Neyse, Sayın Başkan, siz keyfî yönetime devam edin… BAŞKAN – Devam
ediyorum efendim. Siz de devam edin, buyurun efendim. KAMER GENÇ
(Devamla) – Sizlere yakışan budur, AKP Grubuna yakışan da keyfîliklerdir. Bu
memleketi bu keyfîliklerle nereye kadar getireceğinizi göreceğiz ama şunu bilesiniz
ki haktan, adaletten, hukuktan uzaklaşmış olan kitlelerin sonu hiçbir zaman
hayırlı değildir. ABDULKADİR AKGÜL
(Yozgat) – Haktan, adaletten sen mi bahsediyorsun! KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, bizim önergemiz bu… “6183 sayılı Kanunun mükerrer 35’inci maddesine
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. Amme alacağının
doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare
edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının
ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.” Niye peki? Yani
“Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci olan
kişiler.” Amme alacağının doğduğu tarihte o şirketin, o kurumun temsilcisi
olanların sorumlu olması doğal. Ama, sonradan, beş
sene sonra veya on sene sonra… Biliyorsunuz, vergilerde zaman aşımı beş yıldır.
Beş yıl içinde bir inceleme yapmış, dördüncü yılda. Dört yıl önce bir şirketi
yöneten kişinin orada, o şirkette bir vergi kaçakçılığı olduğu tespit edilmiş.
Niye beşinci yıl o şirketin başına gelen adam beş yıl önceki idarecinin o vergi
kaçakçılığından sorumlu olsun? Bunun bir mantığı var mıdır? Yani, hiç olmazsa,
her vergi alacağının doğduğu yılda o şirkette veya o kurumda veya o işletmede
sorumlu olan kişi o yılda doğan vergiden sorumlu olsun. Yani en mantıki, en
doğru olan şey bu, yani 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun da esas hedeflediği
bu. Ama nedense, işte dediğim gibi, hükümler getiriliyor, bu hükümlerle ne
kavramlara ne anlamlar verildiği maalesef burada açıklığa kavuşturulmuyor. Yani
siz bir şirket alıyorsunuz. Şirket, beş yıl önce bir hesapları inceleniyor veya
şirket de alabilirsiniz veya beş yıl sonra o şirketin yönetimi değişiyor,
birileri geliyor veya bir kooperatif de olabilir. Gerçi kooperatiflerin de yani
bazı hâllerde onlar işletmecilik yaparsa vergiye tabi oluyorlar, ama beş yıl
önce orayı yöneten insanların sorumluluğunu getirip de beş yıl sonra zaman
aşımı süresi içindeki insanlara bence teşmil ettirmek doğru bir olay değildir.
Bunun hangi amaçla… Tabii şimdi karşımızda Hükûmet
yok, karşımızda komisyon yok. Çıkıp da yani… ABDULKADİR AKGÜL
(Yozgat) – Ayıp, ayıp! AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Ne ayıp yahu! KAMER GENÇ
(Devamla) - Efendim, bakın, komisyonun amacı… Bu önerge nedir biliyor musunuz?
Bakın, anlamadığınız şeyleri konuşuyorsunuz. AGÂH KAFKAS (Çorum)
– Ayıp, ayıp! Sen de milletvekilisin. KAMER GENÇ
(Devamla) - Bakın, biz bu Mecliste… Beyler, ben 1980’den beri bu Meclisteyim. AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Ne utanmaz adamsın! KAMER GENÇ
(Devamla) - Bir dakika… Bir dakika… Dur. AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Ayıptır be! KAMER GENÇ
(Devamla) – Yahu, senin aklın ermez böyle şeylere. AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Sende akıl mı var? BAŞKAN – Müdahale
etmeyelim. Sayın Kafkas… KAMER GENÇ
(Devamla) - Burada önergeler reddedildiği zaman, bu önergelere hangi nedenlerle
katılmadığının Komisyon ve Hükûmet tarafından izah
edilmesi lazım. Yani Komisyon diyecek ki: Arkadaş, bu önerge, şu nedenle ben
karşısındayım. Şimdi yok işte. Bir şey söylüyoruz, katılmıyor. Niye
katılmıyorsun? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – İç Tüzük gereği katılmıyor. KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, İç Tüzük’e göre katılmama meselesi değil. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – İç Tüzük’le ilgili, evet. KAMER GENÇ
(Devamla) - İzah edecek… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – İç Tüzük’ü bilsen… KAMER GENÇ
(Devamla) – Ya, Mustafa Bey, sen şimdi Kayseri’ye git de, şu Kayseri’de, hani,
bu Tayyip Erdoğan gitti, o çok büyük fabrikalar açtı ya, o fabrikalar iflas
safhasında mı, değil midir? Şu Kayseri’ye kadar bir yollara git bakalım, o
benzin istasyonundaki o lokantalar iflas etmiş mi etmemiş mi? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ben her hafta Kayseri’deyim. KAMER GENÇ
(Devamla) – Yahu, bana itiraz etmek size bir şey kazandırmıyor. Ben size doğru
olan şeyleri söylüyorum ama siz, benim size yaptığım iyiliklerin farkında
değilsiniz. Doğruları söylüyorum ya! Diyorum ki, bakın şimdi, bakan makamında
oturan kişi, kaç tane soru soruldu, “Ben yazılı cevap vereceğim.” Peki, Hükûmet niye yazılı cevap versin? Hükûmetin
orada oturmasının amacı, şu anda sorulan sorulara milletvekillerini tatmin
edecek bir cevap versin ki, biz de çıkıp burada konuşmayalım. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Genç, sözünüzü lütfen tamamlayın efendim. KAMER GENÇ
(Devamla) – Tamamlıyorum. Şimdi, bu
Parlamentonun çalışmasının bir adabı, bir usulü vardır. Yani şimdi, hükûmet sırasında oturanlar… İşte, Komisyon Başkanı burada
oturuyor. Peki, Meclis Başkanı size raporu iade etti. Sayın Komisyon Başkanı,
siz hangi hakla Komisyonu toplamadan Meclis Başkanının yazısını iade ettiniz?
Var mı böyle bir yetkiniz? İç Tüzük’te var mı? Komisyonun yetkisini gasb etmeye hakkınız var mı? Üstelik de, siz maliyeci de
doğru dürüst değilsiniz, orada o komisyon raporunu savunamıyorsunuz. Çıkın
deyin ki, bizim önergemize “şu nedenle katılmıyoruz” deyin. Önemli
olan bu. Sayın milletvekilleri, yoksa, ondan
sonra, “Katılmıyorum.” en kısa şey, en sorumsuz ifade. AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Sorumsuzluk senin adın be! KAMER GENÇ
(Devamla) – Tamam, katılmıyorsun ama millet de bizi dinliyor. Niye
katılmıyorsun, bunu açıkla yahu! Biz buraya bir önerge verirken… Yani bu
memlekette vergi yasalarının müzakere edildiği Parlamentoda bu kadar Parlamento
sessiz olmamıştır. Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde, bu Parlamento vergi
yasalarını görüşürken bu kadar sessiz olmamıştır. Saygılar
sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli)- Karar yeter sayısını istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunup, karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir. 4’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 5’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesi ile 6183 sayılı Kanuna
eklenmesi öngörülen 36/A maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “alacağın tecil
edilmesi,” ibaresinden sonra gelmek üzere “borçlunun aciz halinin tespit edilmesi,”
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. M. Akif Hamzaçebi Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Trabzon Malatya BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz Sayın Başkan. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Gerekçe… BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Aciz
hali tespit edilen kişiler hakkında yurt dışına çıkış tahdidi uygulaması ile
amme alacağının tahsil edilemeyeceği açık olduğundan madde metnine aciz hali
tespit edilen kişiler hakkında uygulanan tahdidlerin
kaldırılması önerilmektedir. BAŞKAN – Evet,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir. 6’ncı madde
üzerinde önerge yok. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 7’nci madde
üzerinde önerge yok. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, çerçeve 8’inci maddeye bağlı (a) ve (b) bentleriyle ilgili
oylamadan önce yeni bir madde ihdası için bir önerge vardır (a) bendiyle
ilgili. Malumları olduğu
üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu Kanunun, komisyon metninde
bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı
önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İç Tüzük'ün 87'nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım. Şimdi önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
"Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"nın 8 inci maddesine
aşağıdaki (a) bendinin eklenerek (a), (b), (c) bentlerinin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
"a) 9 uncu
maddesinin birinci fıkrasına (6) numaralı bentten sonra aşağıdaki bent eklenmiş ve sonraki bentte yer
alan "1-6 numaralı" ibaresi "1-7 numaralı" şeklinde
değiştirilerek bent numarası buna göre teselsül ettirilmiştir. 7. Ticari
işletmelere ait atıkları mutad olarak veya belli
aralıklarla satın alanlar hariç olmak üzere bir işyeri açmaksızın kendi nam ve
hesabına münhasıran kapı kapı dolaşmak suretiyle her
türlü hurda maddeyi toplayarak veya satın alarak bu malların ticaretini
yapanlara veya tekrar işleyenlere satanlar;" BAŞKAN – Sayın
Komisyon, 21 kişi mevcudunuz var mı? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz. BAŞKAN – Sayalım
efendim. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – 23 kişi efendim. BAŞKAN – Saydınız
mı? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Biri de burada, yer olmadığından burada Sayın Başkan. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, sayın… BAŞKAN – Sayın
Genç, sayıyoruz bakın. Sayıldı, sayıldı…
Komisyon önergeye
salt çoğunlukla katılmış olup önerge üzerinde yeni madde olarak görüşme
açıyorum. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, önce önergeyi oylayın bakalım. BAŞKAN - Söz
isteyen? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Söz isteyen yok Sayın Başkan, söz isteyen yok. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, önergeyi görmedik ki… BAŞKAN – Efendim,
önerge üzerinde konuşmak isteyen var mı, onu soracağım evvela. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Yok. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Önergeyi görmedik ki… BAŞKAN - Bir
dakika müsaade eder misin efendim. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz. BAŞKAN - Komisyon
kabul etti 21 kişisiyle, Bakan kabul etti.
Evet, söz isteyen
var mı önerge üzerinde? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Yok. BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe:
Tasarının 8 inci maddesinin (a) bendiyle yapılan düzenleme ile Gelir Vergisi
Kanununun 9 uncu maddesine eklenen (7) numaralı bent ile hurdacılık sektörünün
hammadde girdisini oluşturan ve evlerde biriktirilen, çöplüklerden veya sokak
aralarından toplanan ve geri dönüşüm maddesi olarak adlandırılan hurda metal,
hurda plastik, hurda naylon, atık kağıt, hurda cam ile
atık şişeleri ve benzerlerini geçimini sağlamak üzere bir işyeri açmaksızın
kendi nam ve hesabına motorlu araçla ya da diğer şekilde toplayan kişilerin
esnaf muaflığından yararlanmaları öngörülmektedir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, şimdi 8/a ve b’yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Müzakere açmadınız Sayın Başkan. BAŞKAN – Geçici
madde 72 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
"Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"nın 8 inci maddesinin (c)
bendiyle 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 72 nci maddenin birinci fıkrasındaki "31/12/2017 tarihine
kadar" ifadesinden sonra gelen "teknik direktör ve antrenörler
ile" ibaresinin madde metninden çıkartılmasını, aynı fıkranın (b) bendinin
"b) Lig usulüne tabi olmayan spor dallarındaki sporculara yapılan ödemeler
ile milli sporculara uluslararası müsabakalara katılmaları karşılığında yapılan
ödemelerden % 5." şeklinde değiştirilmesini ve ikinci fıkrasının sonuna
"Bu gelirler için yıllık beyanname verilmez, diğer gelirler dolayısıyla
beyanname verilmesi halinde de bu gelirler beyannameye dahil
edilmez." cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Genel
Kurulun takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutuyoruz? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe:
Tasarının 8 inci maddesinin (c) bendiyle yapılan düzenlemede, 31/12/2017 tarihine kadar sporcular ile teknik direktör ve
antrenörlere yapılan ücret ve ücret sayılan ödemelerden yüzde 5-15 oranlarında
vergi alınması öngörülmektedir. Önergeyle, teknik
direktör ve antrenörlere yapılan ödemelerin bu kapsamdan çıkartılarak ücretler
için uygulanan genel vergileme rejimine tabi tutulması ve sporcular için bu
tasarıyla öngörülen düşük oranlı vergileme için yıllık beyanname verilmemesi,
diğer gelirler nedeniyle beyanname verilmesi halinde bu gelirlerin beyannameye dahil edilmemesi sağlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda geçici madde 72’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 73’ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 74’ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, şimdi, çerçeve 8’inci maddeyi kabul ettiğimiz maddelerle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde
kabul edilmiştir. 9/a’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 9/b’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Madde 9/c’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Madde 9/ç’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Madde 9/d’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Şimdi, çerçeve
9’uncu maddeyi kabul ettiğimiz maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir. 10’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 11/a’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 11/b’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Madde 11/c’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Madde 11/ç’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Madde 11/d, e, f
bentlerini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Şimdi, çerçeve
11’inci maddeyi kabul ettiğimiz maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Önergelerimiz vardı, ne oldu? Harçların kaldırılmasıyla ilgili... BAŞKAN – Hayır
efendim, önerge yok. Varsa gelsin, buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, önergelerimiz vardı orada. BAŞKAN – Burada
yok efendim. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Hayır efendim, bu maddelerde vardı. Danıştay harçlarının kaldırılmasıyla
ilgili… BAŞKAN – Yok
efendim. Önerge olsa ben okutmaz mıyım? Diğer bölümde
olabilir efendim. Diğer bölümde herhâlde, ikinci bölümde herhâlde vermişsiniz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır efendim, bu maddelerde. BAŞKAN – Nerede
peki? Getirin önergeleri. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Harçların kaldırılmasıyla ilgili… BAŞKAN –Yok
burada önerge efendim, yok. 12/a,b’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 12/c’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 12/ç’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 12/d’ye bağlı geçici madde 25’i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 12/geçici madde
26’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 12/e’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir Sayın
milletvekilleri, şimdi, çerçeve 12’nci maddeyi kabul ettiğimiz maddelerle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 13’e bağlı fıkra
(1)’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 13’e bağlı fıkra
(2)’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Şimdi, çerçeve
13’üncü maddeyi kabul ettiğiniz fıkralarla birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır. İkinci bölüme
geçeceğiz. İkinci bölüm 14
ila 26’ncı maddeleri kapsamaktadır. İkinci bölüm
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu. Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim. CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum. Değerli
milletvekilleri, bu yasa da çok değişik yasalarda değişiklik yapan bir tasarı.
Tabii burada birkaç konuya dikkatinizi çekmek istiyorum: Bir tanesi, devlet
sözünü yerine getirmeli. Devlet eğer bir söz verdiyse birisine, bu sözü,
vatandaşa sözünü yerine getirmeli. Bu yasayla asgari
geçim indirimi getirildiği için daha önceki vergi iadeleri kaldırıldı. Vergi
iadeleri kaldırıldığı için, asgari geçim indirimi uygulamasında mahsup sistemi
yapıldığı için artık insanlara asgari geçim indirimi uygulandığından dolayı
mahsup sistemi uygulayamaz işverenler. Yani biz Teşvik
Yasası’nı çıkarırken, 5084 sayılı Yasa’yı çıkarırken -önce 36 il daha sonra 12
ilde çıkarırken- 48 ilde biz teşvik yatırımı yapacak insanlara bir söz
vermiştik. Biz senin, işçinin ödeyeceği vergiyi, işveren hissesini ödeyeceğiz
demiştik. Yasa buydu arkadaşlar. Fakat maalesef asgari geçim indirimi nedeniyle
işverenin herhangi mahsup imkânı ortadan kalktığı için artık bu paralar
işverenin cebinden çıkıyor. Yani işverenin maliyeti, teşvik verdiğimiz, söz
verdiğimiz, git yatırım yap dediğimiz insanların cebinden artık bu para çıkmaya
başladı. Değerli
arkadaşlarım, yatırımcıya söz verdiyseniz sözünüzü yerine getireceksiniz. Bunun
burada mahsup imkânı yok teknik olarak, katılıyorum. Ama o zaman, yatırımcının
burada uğradığı zarar kadar, başka bir şekilde onun zararını gidermek
zorundasınız çünkü Teşvik Yasası’nda söz verdik arkadaşlar yatırımcıya. Sen git
-gerçi o Yasa tartışılır, ona girmek istemiyorum- Şırnak’ta, Kars’ta,
Ardahan’da, Tunceli’de yatırım yap dedik. Bu Yasa’nın
bugüne kadar ne hâle geldiğini hepiniz biliyorsunuz ama arkadaşlar… Peki,
teknik olarak ben katılıyorum. Mahsup sistemi burada olmaz ama işverenin
uğradığı, yatırımcının uğradığı bu zararın mutlaka yatırımcıya bir şekilde
verilmesi lazım. Söz verdik, yatırımcı gitti yatırımını yaptı arkadaşlar. Tabii, yine, bir
başka konuya geleceğim değerli arkadaşlar, gene bu teşviklerle ilgili. Sayın
Bakanım, yatırımcıya söz verdiniz: “Biz senin elektrik paranı ödeyeceğiz.”
dediniz. Bir sene, on dört ay geçmesine rağmen, böyle sanki fakire sadaka verir
gibi, iki aylık, üç aylık gönderiyorsunuz. Hâlâ içeride yedi aydır, sekiz aydır
parasını alamayan, teşvikten yararlanamayan yatırımcılar var. Sayın Bakanım,
bunlara mahsup sistemi getirin. Bu insanları parasını kullanmaya, bu insanlar
hak ettiği… “Sen git yatırım yap, ben senin elektrik bedelini ödeyeceğim.”
dedin. Gitti yatırım yaptı ama sekiz aydır parasını ödemiyorsun. Böyle bir tarz olmaz
arkadaşlar. Patron Maliye Bakanlığı mı, Hazine mi? Birinin elinde bir taş,
birinin elinde bir kuş var. Hangisi vuracak bilmiyorum. Bu kanunun sahibi yok.
Sanayi Bakanlığı mı, Hazine mi, Maliye Bakanlığı mı? Arkadaşlar, yatırımcıya
söz verdiyseniz yerine getireceksiniz. Yatırımcının sizden alacağı var.
Elektrik parasını mahsup edersiniz her şey olur biter. Sayın Mücahit Başkanım
-eski Sanayi Odası Başkanıydı- onun çektiği çileyi ben biliyorum. Ona gidiyor
yatırımcı “Sen niye sözünü yerine getirmiyorsun?” diyor. O insanları mahcup
etmeye kimsenin hakkı yoktur. Değerli arkadaşlar, bu yasada bu eksiklik vardır,
sözünüzü yerine getirin. Tabii, yine
Teşvik Yasası ve teşviklerden konu açmışken, arkadaşlar, ülkede kuraklık var -2090
sayılı Tabii Afet Yasası var- her taraf kasıp kavruldu, çiçekler döküldü,
arpalar, buğdaylar yeşermedi. İnsanlar perişan, elektrik parasını, gübre
parasını, ilaç parasını, akaryakıt, hiçbirini ödeyemiyor fakat her nedense 2090
sayılı Tabii Afet Yasası işletilmiyor. Değerli arkadaşlarım, bu ülke bizim, bu
ülkenin her tarafında bir tabii afet olmuştur. Ülkede bir kuraklık yaşanıyor ve
buğdaylar çıkmamıştır arkadaşlar. Üretici çok zor durumdadır. Bir kez daha
davet ediyorum Tarım Bakanını. Ona da başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Değerli
arkadaşlarım, yine çok önemli bir madde var burada. Değişik bankalarda offshore’lara mevduat yatıran insanlara… Listeler verildi
“Benim offshore’da bu kadar mevduatım var.” denildi.
Kimin offshore’larda ne parası olduğunu TMSF aldı.
İnsanlar talep yaptı “Benim bu kadar param var.” dedi. Maliye, tuttu bunların
hepsine “Sen ne kadar faiz alıyorsun? Yüzde kaç faiz?” dedi, şu kadar faiz
üzerinden herkese vergi saldı. Arkadaşlar,
dikkatinizi çekerim. “Offshore’da parası batmış insanlara.”
diyorum, bakın, dikkatinizi çekerim. Offshore’dan
alamamış, almasına imkân ve ihtimal yok “Ödeyemeyiz.” dediniz. Bu insanlara
Maliye dedi ki: “Senin offshore’da şu kadar paran
var. Biz sana bu kadar vergi salıyoruz.” Arkadaş ya, bu
adam faiz mi almış? Almış boğazından içeri mi geçmiş? Faizi yemiş mi? Ha, faiz
aldıysa, cebine girdiyse, bunu yediyse, anasının ak sütü gibi helal olsun,
alacak Maliye. Alınmayan paralara vergi getirildi ve buradaki bir düzenlemeyle
2013 yılına kadar bu vergiler eğer ödenmezse, bunlar terkin edilecek. Ama, arkadaşlar, esas bu insanların, mağdur insanların
anaparasını bu devlet bir şekilde ödemelidir. Her şeyi ödedi. Offshore’a giden insanlar bilerek offshore’a
gitmedi. O gün, bir ayırım yaptırılmadı. Offshore’la
ilgili, offshore’lu mudilerle ilgili bir kez daha
dikkatlerinizi çekiyorum ve hepinizin vicdanlarına bırakıyorum. Değerli
arkadaşlarım, yine, bu yasayla, önemli konulardan bir tanesi… Tabii,
Türkiye’deki spor kulüplerinin… Her ilin milletvekili bunu çok iyi biliyordu.
Hepimiz bunun çilesini çekiyorduk. Hepimiz, vicdanımızda, sorumluluklarımızda
bir şey konuşamıyorduk. Çünkü, artık ödenemez bir hâle
gelmişti. Yani, ne yapıyordu Maliye? Çünkü, Maliye
terkin edemiyor, faizini durduramıyor. Bunlar, Amme Alacakları Kanunu’na göre
-işte ilkin aylık yüzde 4, sonra yüzde 3,5; yüzde 2,5; şu anda yüzde 2- aylık
yüzde 2 faiz yiyor. Yani, bir kulübün,
Türkiye’deki spor kulüplerinin vergi ve sigorta borçlarına bu çark dönüyordu ve
faiz işliyordu ve hepimiz, tüm milletvekili arkadaşlarım bireysel olarak Bakana
gidiyorduk: “Sayın Bakanım, yıkıldık, öldük, bittik.” Ama,
Sayın Bakan diyordu ki: “Ödemeyin bu sene.” Güya iyilik yapıyordu. Biz,
teşekkür edip çıkıyorduk. Ama arkadaşlar, o ertelediği, bir sene ertelediği,
ödemediğimiz rakamlar nereye gitti biliyor musunuz? İkiye katladı. Değerli
arkadaşlar, ben, bu Meclis açıldı, bu Meclis açıldığından beri spor
kulüpleriyle ilgili, içinde olduğu koşulları dile getiren arkadaşlarınızdan
biriyim. Sayın Abdurrahman Arıcı’ya,
Sayın Ali Uzunırmak’a teşekkür ediyorum. Sporun
-barış, sevgi- hepimizin sorunu olduğunu, Türkiye’deki tüm spor kulüplerinin
sorunlarının tüm milletvekili arkadaşlarımızın ortak sorunu olduğunu… Artık,
içinizden… ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – Bana da yap, bana da. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Siz de bir iyilik yapın, size de yapayım. Siz de… Nerede
büyükşehirden arkadaşlar? Büyükşehir olacak, Maraş milletvekilleri, Denizli
milletvekilleri ve ondan sonra Hatay, Şanlıurfa milletvekilleri gelin, Sayın
Nihat Ergün Bey bir kanun tasarısı geçiriyor, yukarıdan geçti. Ama arkadaşlar,
şunu söylüyorum: Bundan sonra büyükşehirlere öbür şehirlerin yetişmesi
imkânsız. Aldı malı götürüyorlar. Bak, bu kadar söylüyorum. Gelin, gelin… Asım
Bey, Trabzon… Pardon, sizi… Bak Asım Bey, gelin, gelin, siz de bir iyilik
yapın. Hangi arkadaşım… Kalkacağım burada, teşekkür değil, omzuma alırım o
illere hizmet ettiği için. Benim yapım, karakterim budur arkadaşlar. Değerli
arkadaşlar, Türkiye’deki spor kulüplerinin sorununa bir nebze çözüm bulundu.
Artık ödenemez bir hâle gelmişti. Kulüp ismi vermek istemiyorum. Bazı
kulüplerimiz 50 milyar, bazı kulüplerimiz 10 milyar, bazı kulüplerimiz 8
milyar… Nihat Bey, sizin de bana teşekkür etmeniz lazım bu kanundan dolayı. BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) – Biz de teşekkür ederiz. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Onun için, değerli arkadaşlarım, gerek komisyonda gerekse
burada özellikle kulüplerimizin sorununa çözüm bulan tüm milletvekili
arkadaşlarıma… Hasbelkader hep ben bunu dile getirmeye çalıştım Meclis açıldığından
bu yana. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Aslanoğlu. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan. Meclis
açıldığından beri… Hatta bir keresinde Sayın Maliye Bakanım “Yetti artık,
Komisyon üyesisin, git yukarıda konuş.” dedi burada. Değerli
arkadaşlarım, tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Artık kulüplerin vergi ve
sigorta borçları, içinde açmaz bir durumda olan vergi ve sigorta borçları artık
birazcık ödenebilir bir hâle geldi; yıllık yüzde 5 faizle artık bir şekilde
kulüpler bunu on yıl süreyle, eşit taksitle ödeyecekler. Ama ben buradan bir
kez daha Futbol Federasyonunu uyarıyorum: Futbol Federasyonu kulüplere tekit
yerine, kulüplere ceza yerine, kulüplerin sorunlarına biraz daha -geçen dönem
aynısını söyledim- yakın ilgilerini rica ediyorum. Ben emeği geçen
herkese teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal.
Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan. Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ikinci bölüm üzerinde
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, bugün önemli bir düzenleme görüşüyoruz aslında ama yine bölük
pörçük gelen düzenlemelerden bir tanesini görüşüyoruz. Vergi önemli bir husus
çünkü sadece gelir toplama amacıyla kullanılmıyor. Aynı zamanda gelir adaletini
sağlama, gelir dağılımındaki adaleti sağlama ve dengesizliği giderme, bazen
bölgeler arası gelir dağılımındaki dengesizliği, ekonomik gelişmişlik
bozukluğunu düzeltmek amacıyla da vergi politikaları kullanılabiliyor. Bunun
dışında birçok diğer hususlarda da etkili olan bir konu. Enflasyondan
faize kadar, üretim artışına kadar, istihdama kadar birçok değişkeni etkileyen
bir husus. Artı, ülkemizin bugün önemli sorunu olan dış açıklarla
ilgili, bütçe açığıyla ilgili de verginin önemli etkisi olduğunu hepimiz
biliyoruz. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, burada hepimiz, bunların düzenlenmesinden şikâyet ediyoruz,
yerine göre “Eksiklikler var.” diyoruz ama yine burada da -az önceki usul
tartışmasında görüldüğü gibi- kanun tasarısı aceleyle getirilmiş. Yani sürekli
eklemeler yapıyoruz. Önceki gün başka kanunlarda da tartışmıştık. Genel Kurula
geliyor, burada tamamlamaya çalışıyoruz. Diğerleri belki mazur görülebilir ama
vergi gerçekten önemli
bir husus. 1950’den bu yana, tam 115 defa değişiklik geçirdiği
söyleniyor. Ben kendim saymadım, uzmanların rakamlarını söylüyorum. Böyle bir
ortamda, sürekli değişikliğe tabi tutarsak o zaman inandırıcılığımız kalmıyor.
Bir süre sonra insanlar vergiden imtina ediyorlar, vergiden kaçınıyorlar.
Neden? Tekrar bir af beklentisi ortaya çıkıyor. Böyle yaptığımız zaman
vergileri toplamamız mümkün olmuyor. Peki, neden önemli? Çünkü,
sürekli olarak sistemi delik deşik etmiş oluyoruz. Yani, baktığınız zaman, hep,
böyle geçici, ek maddelerle, yeni düzenlemelerle elimizdeki mevzuatın takip
edilemez hâle geldiğini görüyoruz değerli arkadaşlar. Bunun, topyekûn bir vergi
reformu çerçevesinde yapılması gerekiyordu ama biz onu sadece idari
yapılanmayla -şimdiye kadar- yeterli gördük, ki o da
henüz yetmedi, arkadaşlarımız kanun tasarısını getirdiler. Yine, gelir
idaresiyle ilgili, denetimle ilgili, denetleme birimlerinin reorganizasyonuyla
ilgili, yine başka bir kanun tasarısı bekliyor. Burada, değerli
arkadaşlarım, devletin vergi politikasının, esas itibarıyla, tasarrufları
artırıcı ve ekonomik kalkınmada payı bulunabilecek yatırımları teşvik edecek
nitelikte olması gerekiyor. Bu çerçevede de temel amaçlara ulaşabilmek için,
vergileme düzeyi ile vergileme yapısı büyük önem taşıyor. Anayasa’nın 73’üncü
maddesi, bize, bu konuda ne yapmamız gerektiğini gösteriyor. Anayasal
kurallarımızda, verginin genel olması, mali güce orantılı olması, kamu
giderlerini... Harcamaya yönelik olması, adaletli ve dengeli dağıtılması ve
yasal olması ifade ediliyor esas itibarıyla. Biz, şimdi, verginin adaletli bir
şekilde dağıtıldığını ve toplandığını söyleyebilir miyiz? Ki söyleyemediğimiz
için sürekli düzenlemeler yapıyoruz. Burada söylediğimiz… Her zaman yapıcı bir
şekilde, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ülkemizin ihtiyacı olan kanun
tasarılarının, tekliflerinin bir an önce görüşülerek eyleme geçirilmesini biz
de destekliyoruz. Ancak, aceleyle, danışmadan yaptığımız zaman birtakım
eksiklikler karşımıza çıkıyor ve kapatmak için daha fazla zaman harcıyoruz.
Şimdi, esas itibarıyla köklü bir değişiklik yapmamız gerekirken, yine şimdilik
başka bir yama kanunla bunu geçiştirmeye çalışıyoruz. Eğer bu geçici maddeler
hâlinde ve ek maddelerle sürekli düzeltmeye kalkarsak bunun içinden çıkamayız.
Şimdilik bunu kabul edeceğiz ama sonra bunların tamamını düzenleyen, gerçekten
“reform” denilebilecek tarzda düzenlemelerle bunun baştan sona gözden
geçirilmesi gerekiyor. Değerli
arkadaşlarım, diğer bir şey: Dedik ki: “Bölgeler arası gelişmişlik farklarını
giderecek, gelir adaletini sağlayacak…” Onu yapabilmemiz için, yine sizin
programınızda da belirttiğiniz sektörel teşvik
politikalarına ilişkin herhangi bir şey henüz -benim bildiğim kadarıyla- somut
olarak gelmedi. Biz ne yapıyoruz? Biz 301’inci maddeyi siz çıkaracaksınız diye
günlerce, gecelerce onunla uğraşıyoruz. Biz Vakıflar Kanunu’yla uğraşıyoruz.
Biz TRT Kanunu’na gereksiz maddeler ekleyerek tartışmayı uzatıyoruz. Bu tarafta
ne oluyor? Gerçekten istihdamı artıracak, üretimi artıracak köklü reformlar
yapmamız gereken alanlar, maalesef gündelik düzenlemelere ve acil ihtiyaçtan
gelen kanun tasarılarına kurban ediliyor. Onun için, bakın, değerli arkadaşlar,
az önce bazı konuşmacılar bahsettiler, vergi adaletinden bahsedebilmemiz için
dolaylı vergi oranına her yerde bakıyoruz. Bizde her zaman örnek aldığımız
Avrupa Birliğinin tam tersi bir durum var. Oralarda yüzde 35, en fazla yüzde
40’larda iken, bizde tam tersine yüzde 70-73’lere gelmiş. Şimdi, bunu hiçbir
şekilde bir muhalefet anlayışı olarak söylemiyoruz, vergi adaletinin
düzeltilmesi gerektiğini, daha doğrusu adaletsizliğinin adaletli hâle getirilmesi
gerektiğini söylüyoruz. Dolayısıyla, gündelik birtakım pansuman tedbirlerle
uğraşmak yerine veya siyasi bir şekilde Avrupa Birliğinin taleplerini
karşılamak yerine, önce kendi ülkemizin ihtiyaçlarını derli toplu kanun
tasarılarıyla hep beraber tartışarak çözüm getirmeye çalışalım; önceliğimiz bu
olsun değerli arkadaşlarım. Bu çerçevede,
Maliye Bakanlığı yine büyük ölçüde mesafe katetti,
ama e-devlet uygulamaları çerçevesinde henüz otomasyona geçilmeyen birimlerimiz
var. Şimdilik belli ilerlemeler sağlandı. Dolayısıyla, bunlara da öncelik
vererek önümüzdeki yılın yatırımlarında da bunları hızlandırmamız gerekiyor. Diğer bir şey:
Vergi oranları. Değerli
arkadaşlarım, adaletsizlik var, dar gelirliler açısından sıkıntı var, dedim.
Yine Avrupa Birliğiyle ve gelişmiş ülkelerle karşılaştırdığımız zaman, bizdeki
asgari ücretlinin ve dar gelirlinin verdiği verginin neredeyse ancak onda 1’i
kadar vergi veren ülkeler var. Yani, bu, bizim bulduğumuz, gelir vergisini
alabildiğimiz kişilerden alıp, dolayısıyla kurumlar vergisi ve kurumsal vergi
ödeyenlerden alamadığımızın bir göstergesidir. Buradaki en
önemli şey, vergi politikası. Yani, kişileri ve kurumları kazançlarına
göre vergilendirebilirsek sorun çözülecek. Ama, biz,
bir taraftan büyük holdingleri, milyar dolarları ve milyar YTL’leri affedip
uzlaşmalarla uğraşırken, dar gelirlilerin vergisine gelince Maliye Bakanımız,
kusura bakmasın, o zaman cimrileşiyor. Sayın Müsteşar var şimdi, Bakanımız yok
ama… Değerli
arkadaşlarım, tasarının içerisinde, bu bölüm içerisindeki maddelerimizde spor
kulüplerimizin borçlarıyla ilgili tecil konusu var. Az önce değerli
konuşmacılar da değindiler. Evet, bir ödeme sıkıntısı olabilir. Biz bir tarafa
yapılan düzenlemeleri eleştirmiyoruz, ama bir taraftan o yapılırken, SSK ve BAĞ-KUR’a, çalışanlara belli şeyler tanınırken çiftçilerimize
de bu kolaylığı sağlayalım, dedik. Geçen gün Sayın Bakana Komisyona geldiğinde
sorduk, “Henüz somut bir çalışma yok.” dedi. Oysa basın birtakım çalışmalar
yapıldığını söyledi. O zaman, bir an önce diğer mağdur olan kesimlerin de
mağduriyetlerini giderecek önlemleri almamız, taksitlendirme yapmamız lazım. Çünkü, en fazla kazananlara bunu yapıyoruz, gelir diliminin
en üst düzeyinde olanlara, ilk yüzde 10’unda olanlara bu kolaylıkları
sağlıyoruz, en altında olanlara sağlamıyoruz. Zaten mevcut olan adaletsizlik de
o zaman daha da hızlanarak bozuluyor değerli arkadaşlarım. Bir taraftan
kayıt dışı ekonomiyi önleyecek önlemler almadan, vergi tabanını genişletmeden,
sadece vergi oranlarını düşürerek bunu yapmamız mümkün değil. Bir holdingin
milyarları aşan vergi borcunu, sadece genel müdürün ve Maliye Bakanının
onayıyla silersek veya vergi uzlaşması sağlanmak üzereyken, mahkemede kaybetmek
üzereyken başka af kanunlarıyla bunları silersek kamu vicdanı zarar görüyor
değerli arkadaşlarım. Dolayısıyla, dar gelirlileri içine alacak şekilde ve
onlara uygulanan vergi adaletsizliğini önleyip dolaylı vergileri biraz daha
oran olarak azaltarak bütün dar gelirli kesimlerin de durumunu düzenleyecek,
ayrıca çiftçilerimizin de borçlarını bir süre erteleyip onları ödeme planına
bağlayacak şekilde düzenlemeler yapmamız gerektiğini düşünüyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Günal, devam edin. MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım. Bu çerçevede,
inşallah bundan sonra, sadece Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
değil, topyekûn, vergiyi tabana yayacak, vergi adaletsizliğini giderecek ve
kurumsal düzenlemelerin yanı sıra sektörel teşvik
politikalarıyla da gerçekten üretimden vergi almaya yönelik düzenlemelerin
Meclisimizin gündemine getirilmesini ve bu yama değişiklikler yerine köklü bir
değişiklikle kurumsal bir çözüm getirmeyi umut ediyorum. Bu duygu ve
düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Günal. Şahısları adına
ilk söz, Aydın Milletvekili Sayın Ali Uzunırmak’a
aittir. Sayın Uzunırmak, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Saygıdeğer Başkanlık Makamı, saygıdeğer milletvekilleri; amme
alacaklarının tahsili ile ilgili tasarı üzerinde şahsım adına söz aldım.
Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. Kıymetli
milletvekilleri, burada, yasama organında her şeyden önce milletvekilleri
olarak görev yapmaktayız. Tabii ki yürütme, yasama çoğunluğunun içinden çıkan
heyet olabilir ama yasamada görev yapan arkadaşlarımızın, mutlaka ki daha ayrı
görevleri olduğunun bilinci içerisinde bazen farklı hareket tarzlarını ortaya
koymaları gerektiği kanaatini taşıyorum. Bunu şu açıdan
izah ediyorum: Bir ülkedeki vergi yasası çok önemli yasadır ve vatandaşı, her
kesimi en derin şekilde ilgilendiren bir yasadır. Bu tasarı ikinci ayda
gönderiliyor, dördüncü ayda komisyona geliyor ve beşinci ayda Meclis gündemine
geliyor. Acaba, girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği ülkesinde, vatandaşı bu
kadar derinden ilgilendiren hangi yasayı halkoyu tartışmadan, Meclisteki
milletvekilleri teferruatlı tartışmadan bu kadar zaman içerisinde, bu çabukluk
içerisinde çıkartılıyor? Ben, milletvekili
arkadaşlarıma soruyorum ve merak ediyorum: Acaba, “evet, hayır” diye parmak
kaldıran kaç milletvekili arkadaşımız, seçmenini ilgilendiren bu tasarıyı
inceledi? Neleri içeriyor? Bunu vicdanlarına bırakıyorum. Mutlaka ki
yürütmenin çoğunluğunun taassubu içerisinde hareket etmek gerekmiyor kıymetli
arkadaşlar. Bu bir mantık meselesi, bir yönetim meselesi
tabii ki. Bakın, Meclis Başkanımızın Plan ve Bütçe Komisyonuna
gönderdiği uyarıda, Komisyonun görevleriyle ilgili çok açık ve net 35’inci
maddeyi işaret ediyor. İçler acısı bir durum ki, Komisyon Başkanımızın Meclis
Başkanına verdiği cevapta, “Söz konusu kanun tasarısı pek çok kanunda
değişiklik yapmaktadır. Bu değişikliklerin bir kısmı kamu alacaklarının
tahsilinin hızlandırılmasına, diğerleri ise birbirinden farklı konulara
ilişkindir. Ancak, Tasarının esas itibariyle kamu gelirlerine ilişkin olduğu
görülmektedir. Komisyonumuzda ülkemizin son derece önemli sorunlarının
çözülmesi konusunda ihtiyaç duyduğu diğer düzenlemeler de tasarıya
eklenmiştir.” deniyor. Yani, bir ülke Meclisinin bir komisyonu “Yasaya, İç
Tüzük’e uygun şu, şu, şu gerekçelerle bu görüşme yapılabilir.” demiyor
gerekçesinde. “Ülkenin ihtiyaç duyduğu sebeplerden dolayı.” diyor. Peki, ülkenin
ihtiyaç duyduğu sebepler ne, kıymetli arkadaşlar? Ülkenin ihtiyaç duyduğu
sebepler, tabii ki işte böyle sessiz sedasız, halkoyu tartışmadan, hiç kimseye
hissettirmeden, kanuna, nizama, İç Tüzük’e, yasaya uygun olmadan, iki dudağının
arasında vatandaşa yeni yükler getiren, birikmişleri harcamış, mirasyedice
davranan bir Hükûmetin boşalttığı kasalar nasıl
yeniden doldurulabilir... Özelleştirmeden satılanlar karşılayamaz oldu, işte,
getirilen birtakım aflarla yeniden yapılandırmalar karşılayamaz oldu. Bunu
nereden anlıyoruz? Bunu seçimlerden önce rüşvet gibi dağıtılan kömür
borçlarının daha hâlen 150 trilyon civarında hazinenin TKİ’ye ödemediği
paralardan anlıyoruz. Deniz bitti,
şimdi yeni kaynaklar meydana getirmek lazım. Bu yeni kaynaklar nasıl meydana
gelecek? Birtakım yük bindirilecek, birtakım aflar getirilecek, başka başka birtakım uygulamalarla sessiz sedasız götürülmeye
çalışılacak. Değerli
arkadaşlar, tabii ki, bu arkadaşlarımızın durumu çok zor. Bu güçlükler
içerisinde bu Hükûmet Abbas yolcu. Abbas yolcu olduğu
için giderayak işte ne kadar ne yapabilirsem, biraz Leyla’dan biraz Mevla’dan
ne götürebilirse onu götürmeye çalışıyor. Onun için tabii ki bu yeni bir dönem
başlattı. 2001’li yıllarda stabil hâle gelmiş,
birtakım yapılandırmaların neticesinde stabil hâle gelmiş bir durum şimdi
yeniden “sen ye torunun ödesin”e döndü. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Devam
ediniz. ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Teşekkür ederim. Birikmişleri
harcadılar, şimdi “sen ye torunun ödesin” hesabıyla, gelecek hükûmetlere, yolcu hükûmet, acaba
benim zamanımda iyi olduydu deyip, gizleyebildiği ne kadar harcamalar varsa
hazineye yük olarak bırakıp, ondan sonra da önümüzdeki seçimlerde yok olup
gittiğinde, gelecek hükûmetlerin kucağında, gene,
torunlarına dedelerinden bırakılmış borçlar kalacak. Dolayısıyla, bu
yasa, çok acele geçmiş ve gizlenmiş bir yasadır, vatandaşımıza yeni yükler
hayırlı, uğurlu olsun! Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler. Şahsı adına
ikinci söz, İzmir Milletvekili Harun Öztürk’e aittir. Buyurun Sayın Öztürk. HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Sol Parti ve şahsım
adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, bu bölümle ilgili olarak, mükelleflere ait bilgilerin özel hukuk
tüzel kişilerine aktarılabilmesi konusunda Maliye Bakanlığına yetki verilmesi,
vergi mahremiyetini de içeren kamu hizmetinin özel sektöre aktarılması anlamına
geleceğinden kabulü mümkün görünmemektedir. Yasa dışı
dinlemenin bütün özgürlükleri nasıl tehdit ettiği bir ortamdayken,
vatandaşların mali bilgilerinin de özel hukuk tüzel kişilerine devrine izin
vermeyi anlamak mümkün değildir. Değerli
arkadaşlar, trafik cezalarının tebliğ edilebilmesi için gerekli posta
masraflarını karşılamak üzere kanunla ödenek ekleme yetkisi verilmesini de
bütçe ilkeleriyle bağdaştırmak mümkün değildir. Bu tür sıkıntıların kurum
bütçelerindeki harcama kalemleri arasında aktarma yaparak ya da yedek ödenekten
karşılanmak suretiyle aşılmasının daha yerinde olacağı düşünülmektedir. Aksi
takdirde ödeneği yetersiz olan kamu kurum ve kuruluşları kanunla bu
ihtiyaçlarını karşılar hâle gelir ve bunun içinden de bütçe ilkeleri açısından
çıkmamız mümkün değildir. Değerli
milletvekilleri, Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 12’nci maddesinin 1 numaralı
fıkrasına eklenen hükümle 2 sayılı Liste’deki mallardan alınacak verginin,
mükelleflerin bu malları alış bedelleri üzerinden hesaplanacak vergiden az
olamayacağı öngörülmektedir. Bu hüküm, ticari yaşamın gereği zaman zaman maliyetin altında yapılan iyi niyetli satışları
cezalandırabilecek niteliktedir. Değerli
milletvekilleri, tasarıyla, kamu kurum ve kuruluşları personeli ile yeşil kart
sahipleri için tedavi giderlerinden üniversite hastanelerine olan borçların
yüzde 85’i, belediyelerin üniversitelere olan borçlarının da yüzde 75’inin
ödenmesi hâlinde geriye kalan kısmın terkin edileceği hükme bağlanmaktadır.
Borçların biriktirilmesinde kaynak yetersizliğinin yanı sıra üniversite ve
YÖK’ün “halk nezdinde iyi çalışmıyor” gösterilmeye çalışılmasının da etkisi
olduğu yadsınamaz. Bu uygulama, kurum ve kuruluşlarla belediyelerin performansa
dayalı bütçe uygulama sonuçlarının değerlendirilmesine de olanak vermeyeceği
gibi, önümüzdeki yıllarda da üniversitelerin alacaklarının zamanında ödenmemesi
sonucunu doğuracak ve bu durum, aynı uygulamanın süreceği beklentisi içindeki
üniversiteleri, zamanında tahsil edemeyecekleri tedavi faturalarını, haklı
olarak, daha yüksek göstermeye itebilecektir. Önümüzdeki
yıllarda genel sağlık sigortasının devreye gireceğinin söylenmesi, yapılan işi
asla haklı gösteremez. Bu nedenle, söz konusu maddenin tasarı metninden
çıkarılması ve Maliye Bakanlığının bütçede yer alan ödeneklere dayalı ödemeleri
zamanında yapması bu sakıncaların ortadan kaldırılmasını sağlayacaktır. Değerli
milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda kanun tasarı ve teklifleri
görüşülürken, Hükûmet temsilcilerinin, görüşülen
tasarı ve tekliflerin maddeleri itibarıyla merkezî yönetim bütçesinin gelir
tahminlerine ve bütçe giderlerine etkisini ortaya koymaları gerekmektedir.
Tasarıyla ilgili olarak söz konusu bilgiler komisyonda verilmediği gibi, bu
konuda Genel Kurulda yöneltmiş olduğumuz soruya da cevap alabilmiş değiliz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Öztürk, devam ediniz. HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. Hükûmeti son aylarda uygulamaya koymaya başladığı bütçe disiplininden
uzaklaşan tavırları nedeniyle uyarmayı bir görev biliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk. Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemine başlıyoruz. İlk soru Sayın
Akkuş’un. Sayın Akkuş,
buyurun efendim. AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; kara yolu taşımacılığı yapan otobüs ve
kamyonlar “Vergi borcunuz var.” denilerek yolda durdurulmakta, o vergi borcu
ödeninceye kadar yol kenarında tutulmaktadır. Bu, yolcu otobüsü ise içindeki
yolcuyla beraber, kamyon ise üzerindeki yüküyle beraber bekletilmektedir.
Böylece, borçlu olmayan üçüncü şahısların seyahat hürriyeti, mal gönderenlerin
ticaret hürriyeti engellenmektedir. Bu mağduriyetin önlenmesi, alacağın bağlı
bulunduğu yerde tahsiliyle ilgili herhangi bir çalışmanız var mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler. Sayın Genç… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Biraz önce, bu
kanun tasarısıyla ilgili olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan
usulsüzlüklerle ilgili açtığınız usul tartışmasında dediniz ki: “Komisyonlar
bundan sonra böyle yapmasınlar.” Yaparlarsa ne yapacaksınız? Yani, komisyonlar
sizin verdiğiniz bu talimatın gereğini yerine getirmezse, siz, acaba, Başkanlık
Divanı olarak, bu gibi… BAŞKAN – Bakın,
cevap veririm, ama polemik yaratmayalım. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim? BAŞKAN – Cevabını
veririm, ama polemik yaratmayalım. Siz devam edin,
sorunuzu sorun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ya, polemik yaratmıyorum da, yani… BAŞKAN – Bana mı
soruyorsunuz, yoksa Hükûmete mi soruyorsunuz? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Neyse, Sayın Başkan… BAŞKAN – Cevabı
gayet kolay, verilir. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Peki, kolaysa iyi; göreceğiz onu tabii. BAŞKAN – Biz de
görürüz, yaşarsak görürüz. KAMER GENÇ
(Tunceli)– Şimdi, bu Toplu Konut İdaresini neden damga vergisinden ve Harçlar
Kanunu’ndan muaf tutuyorlar, bunun anlamı nedir? Ayrıca, Sayın
Başkan, bu Vergi Usul Kanunu’nun 242’nci maddesinde yapılan bir değişiklikle,
bazı ticari sır sayılabilecek bilgi ve belgeleri özel birtakım şirketlere
aktaracak. Bunlar, defter tutma, işte, İnternet ortamı, şunlar… Peki, bu
şirketler, bu özel kişiler, o firmaların sır sayılabilecek vergi mahremiyetini
ihlal ettiği takdirde nasıl bir işleme tabi tutulacaklar? Hükûmet
nasıl bunu garanti eder, acaba bunların vergi mahremiyetini ihlal etmeyeceğine
dair? Bir de 19’uncu
maddenin 5 no.lu bendinin sonunda deniliyor ki: “Tarh edilen bu vergiler asgari
maktu vergi tutarına göre hesaplanacak vergiden az olamaz, bu tarhiyata ayrıca
vergi cezası uygulanamaz.” Peki, vergi
zıyaı varsa niye ceza uygulanmıyor? Ayrıca da bu
kanunda bazı aflar getiriliyor Sayın Başkan. Bu, işte, offshore’a
yatırılan paralar, nedeniyle faizlerine getirilen aflar var. Bu af niye
getiriliyor, bunu öğrenmek istiyorum. Saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Bakan,
sorular tamam, cevap verecek misiniz? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Şimdi, efendim,
bu kanun tasarısında, taşıtların birikmiş vergi borçlarının taksitlendirilmesi
hâlinde –çünkü, bu yol kenarında bekletmenin herhâlde
arkasında bu var- teknik, fennî muayene imkânı getiriliyor. Dolayısıyla o sorun
bu şekilde çözülecek. Sayın Kamer’in
sorularına da yazılı cevap vereceğim efendim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. Sayın
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. KAMER GENÇ
(Tunceli) – O zaman, Sayın Başkan, bu soru müessesesini kaldırın efendim. Hükûmet sorulara cevap vermekte yetersiz kalıyor. BAŞKAN – Efendim,
İç Tüzük’ün amir hükmü böyle diyor, “İsterse yazılı cevap verebilir.” diyor,
ben ne yapayım! Yani “Yazılı cevap verebilir.” diyor. Değiştirelim İç Tüzük’ü,
ondan sonra mecburen sorulara cevap versinler efendim. İkinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. 14’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 15’inci madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
220 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 15’inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz efendim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Söz istiyorum. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 220 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın ikinci bölümünün 15’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılması
için verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. Yani, gerçekten,
biraz önce soru soruyoruz Hükûmet cevap vermiyor!
Yalnız bu kanuna mahsus değil ki. İşte bakın, bomboş sıralar, işte, Genel Kurul
sıraları bomboş, Bakanlar Kurulu sırasında oturan Hükûmet
sorulara cevap vermiyor. O zaman niye biz bunları müzakere ediyoruz? Zaten
sizin çoğunluğunuz var, bir İç Tüzük değişikliğini getirin buraya, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bu dönem milletvekili olanlar beş sene evlerinde
otursunlar, maaşlarını alsınlar analarının ak sütü gibi, otursunlar! Ne gerek
var canım burada boşu boşuna birbirimizi kızdırmaya, birbirimizi kırmaya. Bir
anlam yok sayın milletvekilleri. AHMET YENİ
(Samsun) – Oy verecek misiniz? KAMER GENÇ
(Devamla) – Ben oy vermem. Ben vermem ama sizin uygulamanız böyle. Yani buraya
kanunlar gelip de yeteri kadar tartışılmadan, hele bir vergi yasasının… Yani
vergi vatandaşın cebine dokunan bir kurumdur. Ayrıca, vergi kutsal bir kamu
alacağıdır. Bunun tahsilatının, vergi alacağının hakça
vatandaştan alınması gerekir ama bunların her birisi bir tarafa atılıyor. İşte,
burada çoğunluk var, bilmiyorum, son anlarda, işte, bazı arkadaşlar
birbirleriyle anlaşıyorlar “ya, işte sen burada bana avantaj sağla” ötekisi de
“sen buradan bana avantaj sağla” diyor bir anlaşma da oluyor. Aslında bu
kanunun bugün görüşüleceği belli olmadığı için biz de çok yeterli olarak kanun
üzerinde hazırlıklı gelmedik. Yani bunu kabul etmek lazım. Sayın
milletvekilleri, ben bir parti milletvekili değilimki
benim arkamda parti teşkilatı olsun, bana hazırlık yapsın getirsin. Bağımsız
milletvekiliyiz, burada zaten kanun müzakereye başlandıktan sonra önerge verme
hakkımız yok. Daha önceden, işte, daha kanun müzakere edilmeden önergeleri
veriyoruz; o da, çoğu da aradan gidiyor. Şimdi, burada
Toplu Konut İdaresine bir vergi muafiyeti getiriyorsunuz. Toplu Konut İdaresi
bir özel ticari şirkettir. Niye vergiden, yani Damga Vergisi ve Harçlar
Kanunu’ndan muaf tutuyorsunuz? Neden arsaları bedava veriyorsunuz? Hükûmetin, siyasi iktidarın emrinde. Kendi yandaşlarına…
Yani bu Toplu Konut İdaresi müteahhitleri iflas
ettirdi. İnşaat malzemesi satanları iflas ettirdi yani sizin düşüncenizde
olmayıp da daha doğrusu, siyasi iktidara yakın olmayan inşaat malzemesi
satanları iflas ettirdi. ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Nasıl yaptı o işi? Ayrımı nasıl yaptı? AHMET YENİ
(Samsun) – Nasıl ayrım yapıyor? KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, “Nasıl yaptı?” Bunun ayrımı… Yani şimdi, Toplu Konut
İdaresinin başındaki kişi Tayyip Erdoğan’ın en yakın arkadaşı. Şimdi, bu Tayyip
Erdoğan’a yakın olan, işte, hangi malzeme satıcıları varsa Toplu Konut
İdaresinin kullandığı malzemeler oradan alınıyor. İnşaat malzemesi satan başka
firmalardan alınıyor mu? Dolayısıyla, inşaat malzemesini, ancak, Toplu Konuta
satabilmek için… ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Belgesi varsa getirin de çıkaralım. KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, belgesine gerek yok, akıl ve mantık her şeyin belgesidir.
Bunun belgesi… ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Öyle şey olur mu! KAMER GENÇ
(Devamla) - Ben sana o zaman söyleyeyim: Senin, gelsin Toplu Konut İdaresi
yarına, ben “Git şu Rüzgârlı Sokak’ta sıradan gir, herkesten malzeme al.”
desem, gelir alır mı? Almaz çünkü kendi adamlarından alıyor. AHMET YENİ
(Samsun) – Toplu Konut almıyor müteahhitler alıyor. KAMER GENÇ
(Devamla) - Yani bu, sizin seçimlerde böyle dağıttığınız o kömür paraları… AHMET YENİ
(Samsun) – Sistemi bile bilmiyorsun. KAMER GENÇ
(Devamla) -…bu dağıttığınız o ekmek parası, un parası, mercimek parası nereden
sağlanıyor? İşte, buralardan sağlanıyor. AHMET YENİ
(Samsun) – Toplu Konut nasıl çalışıyor onu bile bilmiyorsun! KAMER GENÇ
(Devamla) - Neyse, size hayırlı olsun, siz yine buna devam edin ama yani bir de
bu haksız. Yani bir tarafta Toplu Konut ticari bir şirket, o damga vergisi ve
harçlar vermeyecek, öte tarafta, normal bir müteahhit
verecek. Yani bu, vergide eşitlik ilkesine aykırıdır. Dolayısıyla, bu,
özel bir kamu tüzel kişisidir. Ama bu Toplu Konutun da Türkiye’deki
uygulamaları hakikaten halkın yararına değildir. Belli bir siyasi iktidarın
paralelinde, onların tarikatına mensup olan ticarethanelerden alışveriş
yapmaktadır... AHMET YENİ
(Samsun) – Belge var mı belge, tarikat belgesi? KAMER GENÇ
(Devamla) - …öteki müesseseler iflas ettirilmektedir. Böyle bir kuruma, kamu
kurumu niteliğinde bir kurum sıfatını vermek mümkün değildir, özel teşebbüs.
Özel teşebbüsü, siz, nasıl Damga Vergisi ve Harçlar Kanunu’ndan muaf
tutuyorsunuz… O bakımdan, benim
önergem, bunun tasarı metninden çıkarılmasıdır. Tabii kabul etmeniz zaten
mümkün değil. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sözünüzü
tamamlar mısınız. KAMER GENÇ
(Devamla) – Evet Sayın Başkanım. Gücümüz yettiği
nispette burada çıkacağız, size gerçekleri söyleyeceğiz ama gerçekleri
anlarsanız siz bilirsiniz, anlamazsanız siz bilirsiniz, o sizin bileceğiniz iş.
Ama, bizim, hiç olmazsa, akşam gittiğimizde, evimizde
oturduğumuz zaman, yatağımızda yattığımız zaman vicdanımız huzurlu. Çünkü, diyorum ki: Ben bu millet için Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yapılması gereken, hakka, adalete, hukuka, vatandaşın menfaatine
uygun olan her şeyi söyledim. Ama karşımızda peşin hükümlü bir grup var. O
peşin hükümlü grup ne hakkı tanır ne hukuku tanır ne işte adaletin gerektirdiği
işlemlerin uygulanmasının sağlanması konusunda alınan tedbirleri tanır. Hiçbir
şey tanımıyorsunuz. Böyle bir davranış biçimi -inanmanızı istiyorum- size de
pek hayır getirmez. Ama siz yine devam edin. Bakalım, kim sonunda haklı çıkar. Bakın, otuz
senedir bu Parlamentoda muhalefet görevini yapıyorum. Bu herkese nasip olmaz,
onu da bilesiniz. Bu bir bilgidir, bir birikimdir, bir kabiliyettir,
niteliktir. Saygılar
sunuyorum. Sayın Başkan, önergemin
oylamasında karar yeter sayısı istiyorum. AHMET YENİ
(Samsun) – Bir şeye yaramayan bilgiler! BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Genç. Önergeyi
oylarınıza sunup, karar yeter sayısı arayacağım: Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yok Sayın Başkanım, karar yeter sayısı yok. BAŞKAN –
Sayacağız efendim, ben hiç şey yapmıyorum, rahatsız değilim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, adaletinize sığınıyoruz. Bakın, şıhlığınıza
sığınıyoruz. BAŞKAN – İnanın,
bir kişi eksik olsa ben yok derim; hiç merak etmeyin, o konuda hiç merak
etmeyin. KAMER GENÇ
(Tunceli) – 80 kişi yok. BAŞKAN – İki
arkadaş arasında anlaşma olmadığı için cihazla oylamayı tekrarlayacağız. İki
dakika süre veriyorum efendim, buyurun. İhtilaf var arada. (Elektronik
cihazla oylamaya başlandı) KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, kâğıtla gelenlerin isimlerini okuyun lütfen. BAŞKAN – Kâğıt
verme durumunda kalan arkadaşlar lütfen salonu terk etmesinler. (Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi) BAŞKAN – Karar
yeter sayısı yoktur, birleşime yarım saat ara veriyorum. Kapanma
Saati: 20.09 YEDİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 20.48 BAŞKAN : Başkan Vekili Eyyüp
Cenap GÜLPINAR KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum. 220 sıra sayılı
Tasarı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet buradalar. 15’inci madde
üzerinde Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in önergesinin oylanmasında karar yetersayısı
bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı
arayacağım. Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir. 15’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 15’inci madde kabul
edilmiştir. 16’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 17’nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
220 sıra sayılı yasa tasarısının 17. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)-
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 220 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 17’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasına ilişkin olarak
verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Değerli
milletvekilleri, tabii, bu madde, özellikle ticaret erbabının, defter tutan
ticaret erbabının defter ve kayıtlarının tutulması, bunların muhasebelerinin
tutulması, belli bilgi ve faaliyetlerinin Maliye Bakanlığınca belirlenecek
esaslar dâhilinde bazı özel şirketlere devrini öngörüyor. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, duyamıyorum bakın, çok gürültü oluyor. KAMER GENÇ
(Devamla) - Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, devletin kamu alanı içine
giren birtakım faaliyetlerinin böyle, özel şirketlere devredilmesi kanaatimce
yerinde değil. Burada önemli -uygulamada da görülecektir- çok önemli bir vergi
mahremiyetinin ihlali söz konusu olabilir. Yani, çünkü ticaret bir rekabet
esasına dayanıyor. Rekabette de rakip firmaların bilgi ve belgelerini siz karşı
rakip firmaya verme olanağını sağlarsanız, onların ticari sırlarını onlara
vermiş olursunuz ve ticari sır kavramının saklanmasında çok ciddi sıkıntılar
belirir. Onun için… (AK Parti sıralarından gürültüler) Sayın Başkan,
istersen arkadaşlar gitsinler, dışarıda istirahat etsinler, biz burada kendi
kendimize konuşalım, ondan sonra oylamaya gelsinler. BAŞKAN – Sayın
Genç, ikaz ettiğimi siz de duydunuz. KAMER GENÇ
(Devamla) – Ama yine gürültüye devam ediyorlar. BAŞKAN – Maalesef…Maalesef… KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, bu Kemal Bey yok. Herhâlde
yine bir ticari işletmesinin, çocuklarının ticari işletmesiyle ilgili işlerle
ilgilenmeye gitmiş. Biliyorsunuz, geçen gün bir televizyon kanalında Turhan
Çömez, eski milletvekiliniz dedi ki: “Efendim, Kemal Bey Susurluk’ta kendi
çocuklarına bir fabrika yapmıştı. Balıkesir’in birçok yerine elektrik
götürmüyorduk. Köylere gitmiyordu ama Kemal Bey’in fabrikasına TEDAŞ’ta çok yüklü bir para çıkarıldı” dedi. “Ondan sonra
onun şirketine, o, çocuklarının fabrikasına elektrik getirildi…” Tabii, bu, sizin milletvekillerinin söylediği şey. Şimdi
burada da olsaydı, tabii, çok ciddi sorular soracaktık kendisine ama kaçtı,
bizim sorularımızın ağırlığı altından kalkamayacağını da bildiği için kaçtı. Şimdi, biz
kendilerine vergi mahremiyetiyle ilgili soruları sorduk, hesabına geldiği zaman
vergi mahremiyeti diyor. Bakın, Citibank’ın 3,5
milyar dolarlık bir vergi borcunu… Bunu vergi denetmenleri
buldu. Bu, Kemal Beyefendi getirdi Merkezî Uzlaşma Komisyonunda bir kalemde
sildi. Hâlbuki biliyorsunuz Türkiye’de bir hukuk sistemi var, eğer bir mükellef
adına inceleme elamanlarının bulduğu vergiler yasalara aykırıysa vergi
mahkemesine itiraz edersiniz, vergi mahkemesinin verdiği karara karşı Danıştaya gidersiniz eğer haksızsa zaten orada silinir. Ama
tabii, Kemal Bey de bu Amerikan şirketine yaptığı hizmet karşılığında, efendim,
Amerikalılar tarafından Yılın Maliye Bakanı seçildi. Ne kadar güzel değil mi;
ne kadar yakışan, güzel bir Maliye Bakanı? Şimdi, ben soruyorum kendisine… HALİDE İNCEKARA
(İstanbul) – Adresi bile bilmiyorsunuz. ALİ KOYUNCU
(Bursa) – Amerika’da değil Avrupa’da seçildi. KAMER GENÇ
(Devamla) – Soru sordum kendisine… Maddeyle ilgili, maddeyle ilgili; işte vergi
mahremiyetini söylüyorum size, bayanlar. Sizin aslında bunları iyi kavramanız
lazım. BAŞKAN – Sayın
Genç… KAMER GENÇ
(Devamla) – Ben kendisine soru önergesini veriyorum, “Kemal Bey, bir firma
adına 44 trilyon liralık vergi tarh edilmiş, 44 trilyon. Sen Merkezî Uzlaşmada
bunu 4 trilyona indirmişsin; doğru mu, yanlış mı?” diyorum: Diyor ki: “Efendim,
vergi mahremiyetine girer.” Yahu diyorum ki: Kemal Bey, bak, senin çocuklar,
ticaretle uğraşıyor, Tayyip Bey’in çocukları ticaretle uğraşıyor, Abdullah
Bey’in çocukları ticaretle uğraşıyor, bütün bakanlarımızın -bütün demeyeyim de
birçoğunun- çocukları ticaretle uğraşıyor. ALİ KOYUNCU
(Bursa) – Ee, ne yapsın yani aç mı kalsın? KAMER GENÇ
(Devamla) – Bunların hesaplarını inceliyor musunuz? “Efendim bu vergi
mahremiyetidir.” diyor. Yahu beyler, vergi mahremiyeti bu değildir. Vergi
mahremiyeti, bir kişinin sır sayılabilecek nitelikteki bilgileri alıp şeye
vermek. Yani bugün vergi borçları ilan ediliyor. Niye bu vergi borçlarının… Yani
hangisinin vergi borcu var veya siz uzlaşmada (A) firmasının 44 trilyon liralık
vergisini bir kalemde 4 trilyona indiriyorsunuz, niye bunu söylemiyorsunuz?
Vergi mahremiyetiyle bunun ilgisi yok ki. Yani, maalesef,
İktidarınız zamanında sapla saman birbirine karıştı, kimse görevini bilmiyor,
görevinin hakkını vermiyor, Allah bu devleti sizin şerrinizden korusun… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, maalesef Türkiye’de ciddi bir vergi incelemesi yok. Bu vergi
incelemesi olmayınca da… Yani bu maddeyle de yine ne yapacaksınız? Size rakip
olan kişilerin defter ve belgelerini belli kişilere tuttururken onlardan bilgi
de alabilirsiniz, açıklanabilir. Bakın, işte bu telekulakla ilgili 2005’te galiba -o zaman CHP de Meclisi
terk ediyor- iki günde galiba yirmi beş tane kanun çıkarıyorsunuz ve o telekulakla, bürokratlar, her zaman politikacının zaafından
yararlanarak kendilerini güç odağı hâline getiriyorlar. O zaman çıkardıkları
bir kanunla… Bakın, telekulakla ilgili bir kanun
çıkardılar ve üç aylığına, bir seneliğine bütün herkesin hesaplarını dinleme
yetkisini aldılar. İşte, bir mahkeme karar verdi. Şimdi, değerli
milletvekilleri, ne derseniz deyin, burada bu kanunlar ciddi müzakere
edilmiyor. Bu maddenin burada kalması çok tehlikelidir, çıkarılmasını talep
ediyorum. Saygılar sunarım.
Sayın Başkan,
karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. KAMER GENÇ
(Tunceli) - Ama yine, doğru görev yaparsanız yapın! BAŞKAN –
Anlayamadım, ne dediniz? Doğru… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Dediğim doğru, doğru… MEHMET EMİN EKMEN
(Batman) – “Çok doğru görev yapıyorsunuz!” dedi Sayın Başkan. BAŞKAN – Ne
dediniz? KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – “Doğru görev yapın.” dedi. BAŞKAN – Bileyim
de ne dediğini ona göre… Evet, önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yok. BAŞKAN – “Yok.”
diyorsunuz, kendi başınıza “Yok.” diyorsunuz. Var efendim,
karar yeter sayısı var, önerge kabul edilmemiştir. 17’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 18/a üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
"Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı" nın
18 inci maddesinin (a) bendinin, aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif
ederiz.
“a) 20 nci maddesinin madde başlığı ile (d) ve (e) bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Araçların
tescil işlemleri ile yetki ve sorumluluk" "d) Tescil
edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak
araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi borcu bulunmadığının tespit edilmesi
halinde araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi esas alınarak trafik
tescil şube veya bürolarındaki ilgili memurlar tarafından siciline işlenmek suretiyle
yapılır. Trafik tescil şube veya büroları tarafından yapılmayan her çeşit satış
ve devirler geçersizdir. Satış üzerine
trafik tescil şube veya bürolarında alıcı adına tescil belgesi veya geçici
tescil belgesi düzenlenir. Ayrıca, tescil edilmiş araçların satış ve devir
işlemlerine ilişkin bilgiler işlemin tamamlanmasını müteakip en geç onbeş iş günü içinde ilgili vergi dairesi müdürlüklerine
bildirilir. 18/2/1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 13 üncü
maddesinde hüküm altına alınan isteme ve bildirme yükümlülüklerini, sorumluluk
hükümleri saklı kalmak kaydıyla, elektronik ortamda yaptırmaya ve bu uygulamaya
ilişkin usul ve esasları müştereken belirlemeye Gelir İdaresi Başkanlığı ve
Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilidir. Haciz, müsadere,
zapt, buluntu, trafikten men gibi nedenlerle; icra müdürlükleri, vergi dairesi
müdürlükleri, milli emlak müdürlükleri ile diğer yetkili kamu kurum ve
kuruluşları tarafından satışı yapılan araçların satış tutanağının bir örneği
aracın kayıtlı olduğu trafik tescil şube veya bürolarına üç işgünü içerisinde
gönderilir. Aracı satın alanlar gerekli bilgi ve belgeleri sağlayarak ilgili
tescil kuruluşundan bir ay içerisinde adlarına tescil belgesi almak
zorundadırlar. Alıcıların tescil belgesi almak için süresinde başvurmamaları
halinde bu araçları alıcıları adına re'sen kayıt ve
tescil ettirmeye Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilidir. Bu madde uyarınca
trafik tescil şube veya büroları tarafından yapılacak satış, devir ve tescil
işlemlerine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir." "e) Araç
satın alıp, bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendi
ile (d) bendinin dördüncü paragrafı hükümlerine uymayanlara 115 YTL idari para
cezası verilir." BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutuyoruz? NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Önerilen
değişiklikle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20 nci
maddesinin (d) ve (e) bentleri değiştirilerek, araçların satış, devir ve tescil
işlemlerinin trafik şube veya bürolarında yapılmak suretiyle tek aşamada sonuçlandırılması
ve gereksiz ihtilaf, masraf ve bürokrasinin azaltılması amaçlanmaktadır. Vergi daireleri,
icra müdürlükleri ve milli emlak müdürlükleri ile diğer kamu kurum ve
kuruluşlarının, taşıt sahiplerinin borçları veya sair nedenlerle yaptıkları
satışlardan sonra alıcıların ilgili trafik tescil kuruluşuna süresinde
başvurarak kendi adlarına tescil kaydı yaptırmamaları nedeniyle, tescil kaydı
taşıtın eski sahibi adına devam etmekte ve bunun neticesinde taşıtın eski
sahibi adına olan motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyeti
sonlandırılamamaktadır. Yapılması
önerilen değişiklikle anılan kurumların yapmış oldukları taşıt satışlarında
alıcının süresinde başvurmaması halinde taşıtı, alıcısı adına re'sen tescil ettirmeye Emniyet Genel Müdürlüğü yetkili
kılınmaktadır. Bu değişiklik aynı zamanda trafik tescil kayıtlarında taşıtın
gerçek sahibi adına görünmesini sağlayarak özel alacaklar ile amme
alacaklarının takibinde hatalı işlem yapılmasını engelleyecek ve trafik para
cezalarının taşıtı fiilen kullananlar adına kesilmesini sağlayacaktır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 18/a’yı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 18/ek madde 15’i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, çerçeve 18’inci maddeyi kabul ettiğimiz maddelerle beraber
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 19/a’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 19/b’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 19/c’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 19/ç’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 19/d üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinin (d) bendinin madde metninden çıkarılmasını
ve sonraki bentlerin de buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz. Nihat
Ergün Ayhan Sefer Üstün Mücahit Fındıklı Kocaeli Sakarya Malatya Asım
Aykan Recep
Yıldırım Trabzon Sakarya BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutalım Sayın Ergün? NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanun Tasarısının
19 uncu maddesinin (d) bendinin, özel tüketim vergisi matrahının tespitinde
ortaya çıkabilecek sorunlar nedeniyle madde metninden çıkarılması
önerilmektedir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Teselsül
sebebiyle 19/e 19/d olarak işleme konulacaktır, üzerinde bir adet önerge
vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinin (d) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"d) 12 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının sonuna aşağıdaki
paragraf eklenmiştir. (II) sayılı
listedeki mallardan alınacak vergi, mükellefin bu malı alış bedeli üzerinden,
malın tabi olduğu orana göre hesaplanan vergi tutarından az olamaz.
İthalatçıların alış bedeli olarak, ithalatta hesaplanan katma değer vergisi
matrahı esas alınır. Verginin alış bedeli üzerinden hesaplandığı durumlarda,
mükellefin malı teslim tarihine kadar bu malı mükellefe teslim eden tarafından
yüzde 10'a kadar yapılan indirimler alış bedelinden de indirilir." BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, Komisyon ve Hükûmete sorun,
gerekçeyi okutun. Bu kadar acele etmeyin. BAŞKAN – Sizden
öğrendim Sayın Genç, siz daha okumadan karar yeter sayısı istiyordunuz. Siz
benden daha tecrübelisiniz. Evet, buyurun
Sayın Komisyon? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Sayın Hükûmet katılıyor mu? MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim. NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum. Gerekçe: Malın matrahı ile
ilgili bu düzenleme ile (II) sayılı listedeki mallardan alınacak verginin,
mükellefin bu malı alış bedeli üzerinden, malın tabi olduğu orana göre
hesaplanan vergi tutarından az olmaması öngörülmüştür. İthalatçıların alış
bedeli olarak, ithalatta hesaplanan katma değer vergisi matrahı esas
alınacaktır. Ancak, verginin alış bedeli üzerinden hesaplandığı durumlarda,
mükellefin malı teslim tarihine kadar, bu malı mükellefe teslim eden tarafından
yüzde 10'a kadar yapılan indirimler alış bedelinden de indirilecek ve buna göre
bulunan tutar üzerinden malın tabi olduğu orana göre vergi hesaplanacaktır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 19/d’yi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 19/e üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“e) 13 üncü
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. 4. İhraç edilmek
için üretilenler hariç olmak üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer
257 nci maddesinin verdiği yetki uyarınca kullanılma
zorunluluğu getirilen özel etiketi veya işareti olmayan veya 5015 sayılı Petrol
Piyasası Kanununun 18 inci maddesinin verdiği yetki uyarınca kullanılma zorunluluğu
getirilen ulusal markeri bulunmayan ya da standartlara uygun olmayan özel
tüketim vergisine tabi malları bulundurduğu tespit edilen iş yeri sahibi adına,
tespit tarihindeki malların emsal bedeli veya miktarı üzerinden re’sen özel tüketim vergisi tarh edilir. Tarh edilen bu vergi, asgari maktu vergi tutarına göre
hesaplanacak vergiden az olamaz. Bu tarhiyata ayrıca vergi ziyaı
cezası uygulanır.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanun Tasarısının
19 uncu maddesinin (f) bendindeki (4) numaralı fıkra hükmü ile düzenlenen
müteselsil sorumluluk, uygulamada yaratacağı sorunlar nedeniyle (f) bendinin
yeniden düzenlenmesi önerilmektedir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir. Kabul edilen önerge
doğrultusunda 19/e’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, yeni bir madde olarak (f) bendi ilavesine dair bir önerge
vardır. Malumları olduğu
üzere, görüşülmekte olan tasarı ve teklife konu kanunun, komisyon metninde
bulunmayan, ancak tasarı ve teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle,
önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21
üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım.
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım. Şimdi önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
kanun tasarısının 19’uncu maddesinin (f) bendine aşağıdaki maddenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
(f) 15 inci
maddesinin 2 numaralı fıkrasının (a) bendinin sonuna aşağıdaki hüküm
eklenmiştir. “Kanunun 7 nci maddesinin 2 numaralı bendi çerçevesinde istisnadan
yararlananlar tarafından bu istisnadan yararlanılarak iktisap ettikleri kayıt
ve tescile tabi malları 5 yıldan fazla kullanarak elden çıkarmaları durumunda
bu hüküm uygulanmaz.” BAŞKAN – Komisyon
salt çoğunlukla katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayalım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – 24 kişi efendim. BAŞKAN – Hükûmet? MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Katılıyorsunuz. Komisyon önergeye
salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açıyorum. Söz isteyen? Sayın Genç,
buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkanım, evvela maddeyi ekleyin, kabul edin… BAŞKAN – Duyamıyorum,
nasılsa buraya geliyorsunuz. Buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Şimdi efendim, önce önergeyi oylayın, metne ilave edilsin ondan
sonra madde üzerinde müzakere açın. BAŞKAN – Önergeyi
oyladık, önergeyi kabul ettiler efendim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim kabul etsin ama Genel Kurul eder mi etmez mi? Yani böyle
bir şey olur mu efendim? BAŞKAN – Siz
görüşmenizi yapın ondan sonra soracağım. KAMER GENÇ
(Tunceli) – 87’nci madde açık Sayın Başkanım. Yani Komisyon ve Hükûmetin katıldığı önerge önce Genel Kurulun oyuna
sunulur, ondan sonra müzakere açılır. BAŞKAN – Efendim,
görüşmeden sonra oylayacağız. Biliyoruz. Siz buyurun. AHMET YENİ
(Samsun) – Sizin konuşmanıza göre bakacağız. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Benim konuşmam önemli değil. İçtüzükte… BAŞKAN – Konuşmak
istemiyorsanız o ayrı. Buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ben, demin size dedim ki: “Bir önerge verin, bu Meclisin görevine
son verelim, maaşlarınızı alın evinizde oturun.” Ne gerek var yani, gelip de
burada bu şeyde … Bakın, 87’nci
madde diyor ki, Komisyon ve Hükûmetin katıldığı yeni
bir madde ise, bu yeni bir madde olarak müzakere edilebilir. Komisyon ve Hükûmet katıldı. BAŞKAN – Tamam,
müzakere ediyoruz biz de. KAMER GENÇ
(Devamla) – Bakalım, Genel Kurul buna katılacak mı? Önce önergeyi kabul edeceksiniz,
ek madde olarak kabul edilecek ve ondan sonra bunun üzerinde müzakere
açacaksınız. Siz ister anlayın ister anlamayın. Sayın
milletvekilleri, bakın, biraz önce kaç tane önerge kabul ettiniz. Bu
önergelerle kamu maliyesine ne külfet getirdiniz? Hangi gümrük ithalatçısına,
hangi ihracatçıya ne avantajlar sağladınız? Bunları bilmiyoruz biz. Burada,
grup başkan vekilleri kendilerinin kafasına göre ve birtakım iş adamlarının
problemlerini çözmek için Türkiye Büyük Millet Meclisine getiriyorlar önerge veriyorlar.
Bu, ahlaka da uygun değil. Bu, Türkiye Cumhuriyeti devletine de fayda getirmez.
Bu, Türkiye Cumhuriyeti maliyesine de fayda getirmez. Bu, tamamen belirli
ticaret erbabına, yandaş holdinglere, verilen böyle önergelerle, bunlara
avantaj sağlamaktır. Bakın, kanun
yapmak ciddi bir iştir. Kanun yapacaksan, kardeşim, önce komisyona götüreceksin
bunları. Komisyon bunları enine boyuna tartışacak. Bu getirilen kanun
maddesiyle kime ne avantajlar geliyor? Devletin hazinesine ne zararlar
getiriliyor? Bunları onlar görecek, bunları komisyonlar raporlar getirecekler.
Raporu biz alacağız, okuyacağız, araştırma yapacağız ve diyeceğiz ki, hakikaten
getirilen bu önergeler, bu kanun teklifleri, maliyemize, milletimize böyle bir
fayda sağlıyor. Ee, şimdi, siz burada birtakım
holdinglerin özel problemlerini çözmek için buraya son anda böyle korsan
önergeler verirseniz, bu… Yahu, beyler, milletvekilleri, siz milletvekilisiniz.
Namusunuz, şerefiniz üzerine yemin ettiniz, bu memleketin ve milletin
menfaatini koruyacağınıza dair yemin ettiniz. Ee peki, bu önergeler kime… AHMET YENİ
(Samsun) – Ne konuşuyorsun ya! KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, doğrusunu
söylüyorum. AHMET YENİ
(Samsun) – Bilgin, belgen var mı? KAMER GENÇ
(Devamla) – Bildiğim var işte. Bu önergelerle kimlere ne avantajlar sağlanıyor?
AHMET YENİ
(Samsun) – Biliyorsan söyle… Söylesene biliyorsan. KAMER GENÇ
(Devamla) - Kimin vergi borçları, gümrük vergileri kimin affediliyor? Kimlere,
holdinglere hangi avantajlar sağlanıyor? Ben bunu… Gelin burada izah edin
efendim. MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) – Bütün siyasi partiler orada. Ne konuşuyorsun sen? KAMER GENÇ
(Devamla) – Yani burada getirip de son anda bir önerge vereceksiniz hep
gümrükle ilgili, hep ithalatla ilgili, hep ihracatlarla ilgili burada beş tane
önerge verdiniz. Bu beş tane önergede kime ne avantaj sağladınız ben bunu
öğrenmek istiyorum. MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) – Herkesi kendine benzetiyorsun. KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim… ALİ KOYUNCU
(Bursa) – Bursa’da kaçak inşaat yapıyorsun. Ceza kestiler sana. KAMER GENÇ
(Devamla) - Efendim, çıkın buradan
konuşun. Burada çıkın konuşun. Bu önergeler millete ve memlekete fayda
getirmiyor. Bu, ancak birtakım yandaşlara, birtakım menfaat çetelerine birtakım
menfaatler getiriyor. Ben diyorum ki, kanun yapma tekniği bu değildir. Kanun
yapma tekniğini, ondan sonra, birileriyle anlaşarak getirip de son anda burada
önerge şey edemez… MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) – İftira atıyorsun, iftira. KAMER GENÇ
(Devamla) – İftira ise gel kardeşim izah et burada. Gel burada izah et. Niye beş
sene sonra, bu mallar efendim şey edilemez diyor, satılamaz veyahut da… Ben
önergeyi doğru dürüst anlamadım ki, çünkü anlamadım. Burada birtakım… Arkadaşlar bakın,
80 yılından beri bu Parlamentoda görev yapıyorum. MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) – 80 sefer söyledin, ne alakası var? KAMER GENÇ
(Devamla) – İnanmanızı istiyorum, hep böyle bu devlet talan edildi. Hep devlet
böyle talan edildi. Son anda, işte, gece yarısı korsan önergelerle birtakım
holdinglere, birtakım yandaş şirketlere böyle önergeler verilerek devletin
trilyonları onlara aktarıldı. Ben size doğruları söylüyorum. MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) – Sen kendine bak, kendine. KAMER GENÇ
(Devamla) - Ha, eğer hakikaten doğru dürüst kanun yapıyorsanız, buyurun bunları
önceden getirsinler, komisyona versinler efendim. Bu Hükûmet
daha bir gün sonrasını görmüyor mu? Bu Komisyon bir gün sonrasını görmüyor mu?
Zaten burada dokuz madde, on tane geçici madde ilave edilmiş Komisyonda. Ne
olduğu belli değil, kime ne avantajlar sağladığı. Ee,
gümrüklerle ilgili çok karışık bir mevzuatta siz böyle af getirirseniz, böyle
taşıtlara böyle af getirirseniz, bunların satışlarına özel bir usul
getirirseniz… Niye, o zaman Meclise ne gerek var? Onun için, ben bunları sizin
doğruları kavramanız için, doğru bir görev yapmanız için söylüyorum.
İsterseniz… MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) – Bir doğruyu sen mi biliyorsun Allah aşkına! KAMER GENÇ
(Devamla) – Sen ne anlarsın kardeşim, sen ne anlarsın yahu! Sen İstanbul
Belediyesinin hesaplarını ver bir defa! MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) – Senin işin gücün iftira! Bildiğin bir şey varsa şikâyet et! KAMER GENÇ
(Devamla) – Onun için ben burada… Kanun tekniğine bugün bu aykırıdır. Bunun
günahını çekemezsiniz. Ben, bu maddenin
eklenmemesini diliyorum, saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük’ün 87’nci maddesi -son fıkra- çok açık bir şekilde
şunu demektedir: “Görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon
metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı
önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılır.” “Oylama yapılır.” demiyor, görüşme açıldıktan sonra oylama
yapılır. Uygulamamız doğrudur ve yıllardır bu şekilde uygulanmaktadır. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır, uygulama öyle değil! BAŞKAN – Sayın
Genç, siz her şeyi bilir havasına giriyorsunuz, sizi dinleyenler de bu Mecliste
başka hiç kimse bir şey bilmiyor kabul ediyor. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri,
çerçeve 19’uncu maddeyi kabul ettiğimiz maddeler ve ekindeki listelerle
birlikte… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, “Önerge kabul edildi.” dediniz, maddeyi… BAŞKAN – Müsaade
eder misiniz, şimdi o maddeyi oyluyorum ben. Önergeler kabul edildi, bu sefer
maddeyi oyluyorum. Niye böyle yapıyorsun Kamer Genç ya? Allah Allah ya! Yani çoktan beri sesin çıkmıyordu ama yine
başladın ya! Çerçeve 19’uncu
maddeyi kabul ettiğimiz maddeler ve ekindeki listelerle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, yeni 20’nci madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumları
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı ve teklife konu kanunun komisyon
metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı
önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İç Tüzük’ün 87’nci
maddesinin dördüncü fıkrasının hükmüdür. Bu nedenle,
önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21
üyeyle katılırsa, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım.
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım. Şimdi önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin
eklenmesini ve madde numaralarının buna göre yeniden teselsül ettirilmesini arz
ve teklif ederiz. Nihat
Ergün Ayhan Sefer Üstün Mücahit Fındıklı Kocaeli
Sakarya Malatya Asım
Akyan Ahmet
Yeni Trabzon
Samsun “Madde 20- 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun
8 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin (4) numaralı alt bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. 4) Dengeleme
karşılığı; takip eden hesap dönemlerinde meydana gelebilecek tazminat
oranlarındaki dalgalanmaları dengelemek ve katastrofik
riskleri karşılamak üzere sadece deprem ve mühendislik sigorta branşlarında verilen deprem teminatı için hesaplanan dengeleme
karşılıklarından oluşur.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu salt çoğunlukla? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan, önerge üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açıyorum. Söz isteyen? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Var… Benim… BAŞKAN – Buyurun
Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bu önergeyi ben de istiyorum efendim, çünkü önerge
üzerinde konuşacağım. Ezbere konuşacak hâlim yok, ezbere konuşamam. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ezbere niye? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ben, önergenin örneğini istiyorum efendim. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - O zaman başkası konuşsun Sayın Başkan. AHMET YENİ
(Samsun) – Sayın Başkan, bilgi sahibi değil! KAMER GENÇ
(Tunceli) – Önergeyi bileyim efendim, önergeyi versinler bize efendim. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Doğrusu o, bilmeden niye geliyorsun? BAŞKAN – Siz de
bilmeden reddediyorsunuz. Allah, Allah! KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, ben bilmek durumundayım, müzakereyi nasıl yapacağız? AHMET YENİ
(Samsun) – Bilmeden geliyor efendim. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Millî Savunma Bakanımız gelmiş, kurumlar vergisini burada
savunacak! Hoş geldiniz Sayın Bakan. Maşallah, çok güzel değil mi, yani… Şimdi, bakın
sayın milletvekilleri, bu kurumlar vergisi Türkiye’de önemli bir vergi idi.
Eskiden kurumlar vergisi devlet bütçesi içinde önemli bir katkıya sahipti.
Fakat siz iktidara geldikten sonra kurumlar vergisini tuttunuz, yüzde 30’dan
yüzde 20’ye indirdiniz, nispetini. Ne zaman yaptınız biliyor musunuz? Devletin
önemli bankalarını özelleştirdiniz, yabancılara verdiniz, Telekom’u yabancılara
verdiniz ve bunların… Bakın, Telekom’un sırf kurumlar vergisinde geçen sene
yaptığı kâr 1 milyar dolar, açın rakamlara bakın. Şimdi, yabancı bankalar…
Dünyanın hiçbir yerinde bir meclis, bir hükûmet
bankaların yüzde 50’sinden fazlasını yabancı şirketlere satarak, onun kurumlar
vergisini düşürmez. Niye düşürdünüz? Bakın, sıcak para
geldi Türkiye’ye, bu sıcak para çıkarken bir vergi almıyorsunuz. Ben bir kanun
teklifi verdim, Plan ve Bütçe Komisyonunda bekliyor. İşte, Komisyon Başkanı
burada, onu da alsaydı ya gündeme. Hiç olmazsa bu sıcak paradan Türkiye’den
çıkışta binde 5 vergi alınsın diye. Hiç olmazsa devlete bir
kaynak. Ama sizin bu kurumlar vergisi üzerinde oynamanızın tek nedeni,
yabancı holdinglere vergi muafiyetini getirmek. Türkiye’de asgari ücretten
vergi alıyorsunuz, Türkiye’de esnaf ve sanatkârdan vergi alıyorsunuz, iflas
eden insanlardan vergi alıyorsunuz, ama yabancı holdinglere gelince, büyük
holdinglere gelince vergilerini kısıyorsunuz. Niye, yani durup dururken
bankaların vergisini 10 puan aşağı düşürmenin bir anlamı var mı? Çıksın biri
söylesin işte. Kemal Bey, neredesin, gel açıkla bunu ya! Sen Telekom’un
vergisini niye yüzde 10 düşürdün? Telekom’u 6,5 milyar dolara verdin. Ama
bakın, Telekom’da size bir kıyak yaptı. Nasıl kıyak yaptı? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hangi Kemal Bey’i çağırıyorsun Kamer Bey, hangi Kemal
Bey’i? KAMER GENÇ
(Devamla) – Yahu işte, bir tane “Kemal Abi”niz var.
Yahu bunların “abi”si, sizin değil, pardon. AHMET YENİ
(Samsun) – Herkesin “abi”si, herkesin! Senin de “abi”n oldu. KAMER GENÇ
(Devamla) – Yok, yok; ben ona “Kemal” diye hitap ederim zaten. Ben maliyeciyim,
benim zamanımda -ben, 1960 maliye okulu mezunuyum- onun gibileri maliyenin
kapısından sokmazdık içeriye, çünkü böyle Maliye Bakanı olmaz ki! Şimdi, bu
kurumlar vergisinin bu kadar düşmesinin Türk ekonomisine getirdiği yük, çok
büyük bir yük. İşte boyuna devletin iç ve dış borcu artıyor. Niye? Ee, doğru dürüst siz tahsilat
yapmıyorsunuz, doğru dürüst inceleme yapmıyorsunuz. “Dengeleme
karşılığı; takip eden hesap dönemlerinde meydana gelebilecek tazminat
oranlarındaki dalgalanmaları dengelemek ve kadastrofik
riskleri karşılamak üzere sadece deprem ve mühendislik sigorta branşlarında verilen deprem teminatı için hesaplanan
dengeleme karşılıklarından oluşur.” Bu nedir? Hiçbiriniz bir şey anladınız mı
arkadaşlar, anladınız mı? (AK Parti sıralarından “Anladık, anladık.” sesleri)
Anladınız mı? Anlayan, Allah rızası için çıksın bu kürsüden bir izah etsin ya!
(AK Parti sıralarından gürültüler) Sayın
milletvekilleri, bakın, gerçekten kanun böyle yapılmaz, kanunlar bu şekilde
müzakere edilmez. Yani siz bu Meclisi bir nevi oyuncak hâline getiriyorsunuz.
Bu Meclis ciddi bir kurumdur, bu Mecliste kanunların enine boyuna tartışılması
lazım. Ben soruyorum: Acaba bu kanunun bu maddesini hangi sigorta şirketi sizin
grup başkan vekillerinize veya herhangi bir bakanınıza rica etti de “Ya işte
nasıl olsa Parlamentoda gece saat ondan sonra kanun maddeleri müzakere
edilirken kimse de çıkmaz, söylenmez, haydi bu önergeyi de orada geçiriverin.”
dedi? Böyle olmaz beyler, böyle kanun çıkmaz! Bakın, ben de
isterim sizinle beraber şu saatlerde huzur içinde olmayı, 340 kişiye karşı
çıkıp da burada konuşmamayı isterim, ama vicdanım elvermiyor. İnsanlar bu
memleketi kurtarmak için, bu memleketin bağımsızlığını kurtarmak için yirmi iki
yaşındaki genç canını veriyor, canını, canını beyler! Bunun değerini bilelim, o
şehitlerin kanının değerini bilelim! Yarın, bu memlekette o şehitlerin kanları
üzerine de bu memleketin bağımsızlığını koruyamayız. Bu memleketin
bağımsızlığını koruyabilmemiz için ekonomik bağımsızlığımızın olması lazım.
Ekonomik bağımsızlığımız, sizin getirdiğiniz kanunlar nedeniyle bu memleketin
elinden gidiyor. (MHP sıralarından alkışlar) Bugün, devletin en temel kurumları
satılıyor, vergi oranları indiriliyor. Yabancı holdinglerin lehine kurumlar
vergisini indiriyorsunuz, onlardan da vergi almıyorsunuz. E ondan sonra, kim bu
memlekete sahip çıkacak? Bu kanını veren gençler niye kanını veriyor kardeşim,
niye veriyor? Sizin, onların o kanının değerini bilmeniz lazım; bilmeniz lazım
ve buna göre, devletin bir kuruşunu harcarken onun üzerinde hassasiyetle
durmanız lazım; durmuyorsunuz ki. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, ben burada konuşuyorum, gülüyorsunuz! Ne gülüyorsunuz? Ben
size gülecek şeyler söylemiyorum ki. Aslında vatanseverlik duygusu teşekkül
etmiş insanların, benim konuşmalarım karşısında bu Hükûmete
hesap sorması lazım: Yahu, siz nasıl bizi getirip de böyle kanun tasarıları ve
teklifleriyle bizi karşı karşıya bulunduruyorsunuz da bir muhalefet partisi
milletvekili çıkıp bize bu lafları söylüyor… Bana güleceğinize, Hükûmetiniz orada, bir an önce tezkeresini verin. O
Bakanlar Kurulunun büyük bir kısmının eline tezkereyi verin. Yeni, çalışan,
ülkesine hizmet etmeyi seven, ülkesini içte ve dışta savunmayı bilen bir
Bakanlar Kurulunu getirin buraya. Yoksa yok işte… Yani gidiyorlar, keyiflerine
bakıyorlar, ondan sonra dışarılarda, keyfi istediği zaman, işte bir geçerken
Türkiye'de bir kahve içeyim derken, işte belki bir gensoru mensoru
olursa Genel Kurula geliyor. Ben, bu şekildeki
bu kanun tekliflerinin gelmesine şiddetle karşıyım. Bu son verilen önergelere
şiddetle karşıyım. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Süreniz
doldu, teşekkürler. KAMER GENÇ
(Devamla) – Bu önergelerin bize, memleketimize, milletimize büyük ihanet
önergeleri olduğunu kabul ediyorum. Saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Efendim,
madde ihdasıyla ilgili önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge daha vardır, okutuyorum: KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bu önergeyi alalım Sayın Başkan. Bize de verin, konuşacağız önerge
hakkında. BAŞKAN – Belki
sizden başka söz isteyen olur. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin
eklenmesini ve madde numaralarının buna göre yeniden teselsül ettirilmesini arz
ve teklif ederiz. Nihat
Ergün Ayhan Sefer Üstün Mücahit Fındıklı Kocaeli Sakarya Malatya Asım
Aykan Ahmet
Yeni Trabzon Samsun “Madde 21- 5520
sayılı Kanunun 13 üncü maddesine yedinci fıkra olarak aşağıdaki fıkra eklenmiş
ve mevcut yedinci fıkra (8) olarak teselsül ettirilmiştir. (7) Tam mükellef
kurumlar ile yabancı kurumların Türkiye’deki iş yeri veya daimi temsilcilerinin
aralarında ilişkili kişi kapsamında gerçekleştirdikleri yurt içindeki işlemler
nedeniyle kazancın örtülü olarak dağıtıldığının kabulü hazine zararının doğması
şartına bağlıdır. Hazine zararından kasıt, emsallere uygunluk ilkesine aykırı
olarak tespit edilen fiyat ve bedeller nedeniyle kurum ve ilişkili kişiler
adına tahakkuk ettirilmesi gereken her türlü vergi toplamının eksik veya geç
tahakkuk ettirilmesidir.” BAŞKAN – Komisyon
salt çoğunlukla katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarhisar) – Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim. ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Söz istiyorum Sayın Başkan. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, önerge üzerinde ben söz istiyorum. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Daha sonra ben söz istedim Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun Sayın Büyükkaya. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Komisyon adına açıklama yapıyor değil mi Sayın Başkan? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Hayır, hayır, şahsı adına… BAŞKAN – Şahsı
adına herhâlde. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, ben söz istedim. ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce hepinize
saygılar sunarım. Şimdi, eklenen
kanun maddesiyle ilgili, değerli arkadaşımız kendine göre birtakım yorumlarda
bulundu. Yapılan düzenleme ne? Yapılan düzenleme, sigorta şirketlerinin elde
ettikleri primler karşılığında deprem teminatı için ayrılan bir karşılık. Bu
sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde de böyle. Buradaki düzenleme ise,
Sigorta Kanunu’nda eskiden bunun adı “deprem karşılığı” idi. “deprem
sigortaları karşılığı” idi, şimdi ise, adı değiştiği için, burada yeni bir
düzenleme yapılıyor. Yapılan ne yeni bir iş ne yeni bir karşılık, sadece kanun
değişikliğinden doğan bir isim değişikliğiyle ilgili bir düzenleme ve bu
düzenleme sadece Türkiye’de değil, sigorta işinin olduğu bütün dünyada da
geçerli bir iş. Tabii sadece konuşmak için kürsüye çıkarsanız sonuç böyle olur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bir defa, önergede Komisyona ve Hükûmete
sormanız gerekir. BAŞKAN –
Anlayamıyorum efendim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Önerge sahiplerine gerekçeyi mi okutalım diye sordunuz mu? ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) – Gerekçede de zaten açıkça yazıyor. KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergenin gerekçesini
okutmadı. Önerge sahibi çıkacak önergesini izah edecek. ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) – Sayın Başkan, konuşmama devam edebilir miyim? BAŞKAN – Buyurun
devam edin. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan… ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) – Evet, burada sadece konuşmak için Meclisi açıkçası işgal
etmekten başka hiçbir anlamı olmayan, kimilerine mesaj vermeye, kendine göre
bir propaganda yapmaya dönük bir konuşma. Ama buraya çıkan milletvekili bu
Meclisin açıkçası durumuna, mehabetine uygun konuşma yapmak durumundadır
burada. Yoksa, laf olsun diye, söz olsun diye konuşma
yapmak sanıyorum ki Meclisin mehabetine de uygun bir tarz değildir. Hepinize saygılar
sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar) Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Büyükkaya. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, önergenin gerekçesini okutmanız gerekir. Önerge
sahiplerinin önergelerini izah etmeleri gerekir. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, şahsım adına söz istiyorum. BAŞKAN – Sayın Elitaş, müsaade eder misiniz. Siz ikinci
sıradasınız, Sayın Genç üçüncü sırada. Eğer müsaade ederseniz Sayın Genç’e söz
vereyim. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Hayır, vermiyorum. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, önce ben söz istedim. BAŞKAN – Hayır,
önce değilsiniz. Burada üçüncü sıradasınız efendim, söyleyeyim size. Konuşacak mısınız
illa Sayın Elitaş? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Evet efendim. BAŞKAN – Buyurun.
Konuşmaktan
vazgeçmiyor efendim, ne yapayım? KAMER GENÇ
(Tunceli) – O benden sonra söz istedi efendim. BAŞKAN –
Vazgeçmiyor efendim, ne yapayım, zorla mı? Allah Allah. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim… BAŞKAN – Buyurun
Sayın Elitaş. Biz adaletli
davranmak istedik, olmadı. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, adaletinize teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Verilen
önergelerle -biraz önce bu konunun uzmanı değerli arkadaşımız İstanbul
Milletvekili Sayın Alaattin Büyükkaya’nın
açıkladığı gibi- yapılan düzenleme tamamen teknik bir düzenleme. Şu anda
komisyon sırasında bulunan bütün siyasi partilerin temsilcileri, madde ilave
edilmesiyle ilgili, burada oturmuşlar, konuşmuşlar, mutabakata varmışlar, bu
önergelerin bu kanun tasarısı içerisine yeni bir madde ihdasıyla ilgili olması
gerektiğinde mutabık olmuşlar. Adalet ve Kalkınma Partisinden, Cumhuriyet Halk
Partisinden, Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik Toplum Partili milletvekilleri,
biraz önceki madde ihdasıyla ilgili konuların tamamına katılmıştır. 24-25
komisyon üyesi milletvekili arkadaşımız bunu değerlendirmiş. Değerli
milletvekilleri, sekiz ay süreyle buraya gelip, hırsızlıkla, yolsuzlukla ifade
eden, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli milletvekillerini töhmet altında
bırakan, yalan ve bühtanla konuşan bir kişi, şu anda inanıyorum ki bütün siyasi
parti gruplarından özür dilemek mecburiyetindedir. Orada oturan bütün siyasi
parti temsilcileri bunun doğru olduğuna inanmış, sadece kendisi, sütten çıkmış
ak kaşık gibi, her konuya iftirayla, bühtanla karşılık veriyor ve şunu
görüyorum, şuna inanıyorum: Herhâlde, sekiz ay süreyle buradaki yaptığı bütün
anlattıkları kendini tarif etmekten başka bir şey değil. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Değerli
milletvekilleri, şanımızla, şerefimizle, namusumuzla Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görev yapıyoruz. Yaptığımız görevle, 70 milyon vatan evladının,
insanlarımızın refah seviyesini artırmak için elimizden gelen gayreti
gösteriyoruz. Zaman zaman karşı karşıya geliyoruz ama
çoğunlukla da, önemli yasalarda da, vatandaşlarımızın ihtiyacı olduğunu
düşündüğümüz yasalarda da şu andaki gördüğümüz tabloyu ortaya çıkarıp,
Parlamentodaki milletvekili arkadaşlarımızla birlikte, bütün siyasi partilerle
uzlaşarak bir kanun teklifini çıkarmaya çalışıyoruz. Bazen, Sayın Başkanın
uygulamalarını, geçmişteki değerlendirmelerinden, geçmişteki Meclis Başkanlığı
yaptığı dönemden, sanki kendini her şeyi biliyormuş gibi ifade edip ortaya
çıkıyor ve Sayın Başkanlığın da, bizim bir bakanımızın ifade ettiği gibi,
korsan yayın, parazit yaparak Meclisin mehabetini ve çalışma tarzını
engelliyor. Ben, bu
önergenin, bütün siyasi parti grubu milletvekili arkadaşlarımız, hakikaten
teknik bilgileriyle, hem Milliyetçi Hareket Partisinden hem Cumhuriyet Halk
Partisinden hem de Demokratik Toplum Partisinin milletvekili Plan ve Bütçe
Komisyonu üyesi arkadaşlarımızın teknik bilgileriyle birlikte yaptıkları
düzenlemenin çok faydalı olacağı kanaatindeyim. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Elitaş. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, konuşmacı bana sataştı efendim. (AK Parti
sıralarından “Gerçekleri söyledi.” sesleri) MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sen sataştın! BAŞKAN – Bir
dakika efendim, bir dakika… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Konuşmasında dedi ki: “Kendisini tarif ediyor, korsan ses
çıkarıyor.” BAŞKAN – Sayın
Genç, siz vicdanlı bir insansınız… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Evet ama, zaten tarif ettiğim kişi sensin… BAŞKAN – …sizin
söylediklerinizin yanında, Sayın Elitaş’ın
söylediğini bir kıyaslayın bakayım. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır efendim, dedi ki: “Kendisini tarif ediyor… BAŞKAN – Yani hiç
hakaret diye bir şey yok efendim. Ne olacak? Sizi tarif etti. Siz kötü bir
insan değilsiniz ki. KAMER GENÇ
(Tunceli) – O kürsüde adaletli hareket etmek gerekir. BAŞKAN – Siz kötü
bir insan değilsiniz ki sizi tarif etsin ya. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yani bunu siz değerlendiremezsiniz. Önemli olan o değil. BAŞKAN – Kötü bir
insan değilsiniz diyorum efendim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ama bana sataştı. BAŞKAN – Sataşma
yok burada efendim. Hayır, sataşma yok. Israr ediyorsanız oylarım o zaman.
Sataşmada ısrar ediyorsanız oylarım. Sataşma var mı
yok mu arkadaşlar? (AK Parti sıralarından “Yok” sesleri) Hayır, el kaldırın
efendim. Sataşmayı kabul
edenler… Buyurun… İç Tüzük’e göre… Buyurun oturun efendim. Yeni madde ihdas
eden önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, madde üzerinde soru soracağım efendim. (AK Parti
sıralarından “geçti, geçti” sesleri) BAŞKAN – Bu
akşam, hayret ya! KAMER GENÇ
(Tunceli) – “Geçti” var mı? Soru soracağım maddeyle ilgili. BAŞKAN – Kabul
edilmiştir efendim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Soru soracağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Yok,
soru giren yok efendim. Sisteme giren yok. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Giremiyorum. BAŞKAN –
Giremiyorsun ben ne yapayım? Öğreteyim mi geleyim sana ya? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Başka işlerle meşgul olduğu için giremiyor. BAŞKAN – Allah Allah! Şimdiye kadar nasıl giriyordun? Hep giriyordun
bugüne kadar. Niye bu sefer, bu akşam giremiyorsun sisteme? Allah Allah… 20’nci maddeye
bağlı çerçeve 20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 20’nci maddeye
bağlı geçici madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, çerçeve 20’nci maddeyi kabul ettiğimiz maddelerle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 21’inci maddeye
bağlı geçici madde 26’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 21’inci maddeye
bağlı geçici 27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Çerçeve 21’inci
maddeyi kabul ettiğimiz maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 22’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir. 23/a fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 23/b fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 23/c fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, çerçeve 23’üncü maddeyi kabul ettiğimiz maddelerle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 24/a-b’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 24’üncü maddeye
bağlı geçici madde 3 üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeler aynı mahiyette
olduğundan birlikte işleme alacağım ve birlikte oylayacağım. Önergeleri
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
220 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 24 üncü maddesinin c bendinde
düzenlenen geçici 3 ncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Geçici Madde 3 –
(1) 2008 yılında Maliye Bakanlığı bütçesinden Ajansa 250.000.000 YTL ye kadar
ödenek aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödeneğin 50.000.000 YTL’lik
kısmı, Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme hükümleri
gereğince, ülkemiz Dünya Kültürel Mirası Listesinde ve aday listede yer alan
eserlerin, Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenen öncelikler doğrultusunda,
korunması, bakım, onarım ve restorasyonu için
kullanılır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
220 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 24. maddesinin (c) bendinde
düzenlenen geçici 3. maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Saygılarımızla.
Geçici Madde 3.-
2008 yılında Maliye Bakanlığı bütçesinden Ajansa 250.000.000 YTL’ye kadar ödenek
aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödeneğin 50.000.000 YTL’lik kısmı, Dünya
Kültürel ve Doğal mirasının korunmasına dair sözleşme hükümleri gereğince,
ülkemiz Dünya Kültürel Mirası listesinde ve aday listede yer alan eserlerin
Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenen öncelikler doğrultusunda korunması,
bakım, onarım ve restorasyonu için kullanılır. BAŞKAN – Komisyon
önergelere katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım? NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) – Evet Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: UNESCO Dünya
Kültürel Miras listesinde yer alan ve yer alması doğrultusunda başlatılan
kültür ve tabiat varlıklarının korunması amacıyla. Nihat Ergün
(Kocaeli) ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesi: İstanbul gibi,
UNESCO Dünya Kültürel Miras Listesinde yer alan ve yer alması doğrultusunda
çalışmaları başlatılan kültür ve tabiat varlıklarımızın korunması ülkemizin
tanıtımı ve kültür turizmi açısından son derece önemlidir. Bu kültürel ve
tabiat varlıklarımızın korunması için kaynakların yetersizliği göz önüne
alındığında böyle bir kaynağa ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca bu listede
yer alabilmek kadar, listede kalabilmek ve listede yer alan eserlerin
sayılarını artırabilmek ülkemizin tanıtımı ve saygınlığı açısından önemlidir.
UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi’ne göre taraf olan
devletler, kültürel ve doğal mirasın korunması için gerekli tedbirleri almakla,
kabul ettikleri yasal ve idari hükümler ve bu sözleşmenin uygulanması için
yaptıkları işlemler ayrıntılarıyla birlikte UNESCO Genel Kuruluna bilgi
vermekle yükümlüdürler. Dünya Mirası Listesi’ne alınan kültür varlıklarının
durumunu iyileştirmek için etkin bir çalışma, eylem olmadığı takdirde kültür
varlığı bu listeden çıkarılmaktadır. BAŞKAN – Her iki
önergeyi birlikte oylarınıza sunacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 3’ü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Çerçeve 24’üncü
maddeyi kabul ettiğimiz maddeler ile beraber oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 1
üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeler aynı mahiyettedir, beraber okutup
işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 1’nci Maddesinin ikinci cümlesinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Nihat
Ergün Veysi Kaynak Kayhan
Türkmenoğlu Kocaeli Kahramanmaraş Van Fatih
Arıkan Abdulkerim Aydemir Kahramanmaraş Ağrı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 1’nci Maddesinin ikinci cümlesinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. M.
Akif Hamzaçebi Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Trabzon Malatya BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Gerekçeyi okutun. BAŞKAN –
Gerekçelerini okutuyorum: Gerekçe: Kamu
alacaklarının takip ve tahsiline yönelik genel usul kanunu olan 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun çeşitli maddelerinde
değişiklik yapan ve yeni maddeler ilave eden Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının geçici 1 inci maddesinin birinci cümlesindeki “Bu Kanunla 6183
sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve eklenen hükümler, hükümlerin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da
uygulanır.” hükmü ile
yapılan değişikliklerin ne şekilde uygulanacağına ilişkin
açıklayıcı hüküm sevk edilmiştir. Ancak, aynı
maddenin ikinci cümlesiyle getirilmek istenen düzenlemede, 6183 sayılı Kanunun
48 inci maddesinde yapılan değişiklik hükümlerinden, bu değişikliğin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla, 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre borçları
taksitlendirilen borçluların yararlanamayacakları düzenlenmektedir. Bu itibarla,
geçici 1 inci maddenin ikinci cümlesiyle getirilmek istenen bu düzenleme,
maddenin birinci cümlesi ile getirilen genel ilkeye uygun düşmediğinden, mükelleflerin
aynı konu hakkında aynı kurala muhatap olmalarını sağlamak amacıyla söz konusu
cümlenin madde metninden çıkartılması önerilmektedir. Nihat Ergün
(Kocaeli) ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesi: Kamu
alacaklarının takip ve tahsiline yönelik genel usul kanunu olan 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun çeşitli maddelerinde
değişiklik yapan ve yeni maddeler ilave eden Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının
geçici 1 inci maddesinin birinci cümlesindeki "Bu Kanunla 6183 sayılı
Kanunda yapılan değişiklikler ve eklenen hükümler, hükümlerin yürürlüğe girdiği
tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da
uygulanır." hükmü ile yapılan değişikliklerin ne şekilde uygulanacağına
ilişkin açıklayıcı hüküm sevk edilmiştir. Ancak, aynı
maddenin ikinci cümlesiyle getirilmek istenen düzenlemede, 6183 sayılı Kanunun
48 inci maddesinde yapılan değişiklik hükümlerinden, bu değişikliğin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla, 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre borçları
taksitlendirilen borçluların yararlanamayacakları düzenlenmektedir. Bu itibarla,
geçici 1 inci maddenin ikinci cümlesi ile getirilmek istenen bu düzenleme,
maddenin birinci cümlesi ile getirilen genel ilkeye uygun düşmediğinden,
mükelleflerin aynı konu hakkında aynı kurala muhatap olmalarını sağlamak
amacıyla söz konusu cümlenin madde metninden çıkartılması önerilmektedir. BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
kabul edilmiştir. Kabul edilen
önergeler doğrultusunda geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 2
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının geçici 2 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine ödenmesi
gereken ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamındaki vergi, resim, harç, fon
payı, bunlara bağlı gecikme faizi, gecikme zamları, vergi cezaları ve vergi
cezalarına uygulanan gecikme zamları” ibaresinin “Maliye Bakanlığına bağlı
vergi dairelerine ödenmesi gereken ve 21/07/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre takip edilen borçları”
şeklinde, “31/03/2008 tarihinden (bu tarih dahil) önce
vadesi geldiği halde” ibaresinin ise “bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla (ödeme süresi başlamış vadesi geçmemiş olan alacaklar dahil) vadesi
geldiği halde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Nihat
Ergün M. Akif Hamzaçebi Veysi Kaynak Kocaeli Trabzon Kahramanmaraş Kayhan
Türkmenoğlu Fatih Arıkan Abdulkerim Aydemir Van Kahramanmaraş Ağrı BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutuyoruz Sayın Ergün? NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) – Evet, gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe – Madde
kapsamına giren alacakların, tüm amme alacaklarını kapsayacak şekilde ve
maddenin yürürlüğe girdiği tarih esas alınarak belirlenmesinin, spor
kulüplerinin borçlarının tasfiyesi bakımından daha uygun olacağı gerekçesiyle
söz konusu değişiklik önerilmektedir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda geçici madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 3
üzerinde önerge yok. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici 3’üncü madde
kabul edilmiştir. Geçici madde 4
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının geçici 4’üncü maddesinde yer alan “31/12/2007” ibarelerinin “31/03/2008” olarak, aynı maddenin
birinci fıkrasındaki “personel” ibaresinin “kişiler” olarak değiştirilmesini,
aynı maddenin ikinci fıkrasındaki “Üniversite hastanelerinin” ibaresinden sonra
gelmek üzere “ve Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarının”;
“Üniversite hastanelerince” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve Sağlık
Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarınca” ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz. Mustafa Elitaş Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Asım Aykan
Kayseri Malatya Trabzon Afif
Demirkıran Mücahit
Fındıklı Siirt Malatya BAŞKAN – Şimdi en
aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım: T.B.M. Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
220 sıra sayılı yasa tasarısının geçici 4. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 4’üncü maddenin
tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın
milletvekilleri, tabii, biraz önce, Mustafa Elitaş
bir önerge üzerinde beni konuşturmak istemedi. Bu önergenin mahiyeti nedir
biliyor musunuz? Yabancı şirketlerin Türkiye’de kendi
şubeleriyle yaptıkları işlemlerden doğan örtülü ödeneklerin vergilendirmesini
güçlendiren bir önerge. Bu önergenin mahiyeti bu. Kendisi lafı anlamıyorsa
burada maliyeci, maliyeci… Ben biliyorum. Ben 1960’ta maliye okulunu bitirdim
beyler. Maliyede vergi denetmenliği yaptım, Danıştayda on dört sene vergi hâkim ve savcılığını yaptım. Kurumlar vergisini de çok iyi
bilirim, örtülü kazanç da nedir iyi bilirim. Peki, neden
diyor? tam mükellef kurumlar… “Yabancı kurumların
Türkiye’deki iş yeri veya daimi temsilcilerinin aralarındaki ilişki kapsamında
gerçekleştirdikleri yurt içindeki işlemler nedeniyle kazancın örtülü olarak
dağıtımının kabulü için…” Biliyorsunuz, Türkiye’de bir kazancın doğrudan
doğruya vergilendirilmesi var. Doğrudan doğruya vergilendirilmesi için elde
etme, dağıtma meselesi var. Bazı şirketler de kazancı dağıtmamak için örtülü
yollarla kendi ortaklarına, iş yerlerine, şubelerine veriyorlar. İşte bunu
engellediniz. Tabii, ben
önergeme de geleceğim de… Yani, tabii, biz burada Türk halkının menfaatine
uygun birtakım konuşmalar dile getirdiğimiz için Mustafa Elitaş
ve AKP Grubu için bizim sesimiz korsan ses. Ben tabii böyle bir korsan sesten de
hiç rahatsız olmuyorum. Çünkü ben bu kürsüden milletin menfaatini savunuyorum.
Bu milletin menfaatini burada savunan insanların sesi korsan kabul edilemez,
edenlerin de sonunu göreceğiz. Değerli
milletvekilleri, şimdi, hastanelerin yaptıkları hizmetler karşılığında
devletten alacağı var. Şimdi, burada diyor ki: “Maliye Bakanıyla varılacak
mutabakat çerçevesinde…” Maliye Bakanıyla ne mutabakata varacak? Ne olacak?
Zaten hastanelerin büyük bir kısmı tarikat hastaneleri oldu. Yani bugün, normal
olarak, doğru dürüst, bir vatandaşın artık gidip de, hele normal bir vatandaşın
gidip de bu Sağlık Bakanının başında olduğu Sağlık Bakanlığından alacağını
tahsil etmesi mümkün mü? Ancak birtakım tarikat hastaneleri son zamanlarda
belirdi. Görüyorsunuz, Türkiye'nin her tarafında birdenbire büyük büyük hastaneler çıktı. Hem de ne büyük binalar yapıyorlar
ve ekseriyetle de bütün hastalar buralara sevk ediliyor. Dolayısıyla, ne
yapacak Maliye Bakanı? Buna yetki veriyorsunuz, gidecek o tarikat hastanelerine
en büyük kaynaklar aktarılacak, ondan sonra geriye kalan hastanelere de “Yani,
gel, işte, şu kadar, anlaş. Anlaşmazsan, efendim, işte, yüzde 85’ini sana
verelim, anlaşalım.” denilecek. Böyle şey olmaz. Devlet hastanelerinde,
üniversite hastanelerinde bir hizmet yapılmışsa, bu hizmetin bedelini o
hastanelere ödemek zorundasınız. Devlet hastanesi zaten zor durumdadır.
Bunların gerçek paralarını ödemek zorundasınız. Bunlara, sen Maliye Bakanı
olarak, bu insanlara yeşil kart veriyorsun. Seçimleri neyle aldınız? İşte,
yeşil kartla aldınız. O zaman, o yeşil kartlıların, gittikleri hastanelerin
tedavi ücretlerini, niye Maliye Bakanı gidecek, o hastanelerle pazarlık edecek?
Onun bir anlamı var mı, bir mantığı var mı? Seçim geçti, e, ondan sonra? Peki o hastanelerin teknoloji yönünden donatımı nasıl
olacak? Parasını tahsil etmeden, Maliye Bakanlığından tahsil etmeden ne
yapacak? Dolayısıyla,
bence bu madde gereksiz. Maliye
Bakanlığına gereksiz bir yetki verilmiş. Zaten, işte, Sağlık
Bakanlığının yapısı belli. O bakımdan, bu maddeyle bana göre demokrat,
işte, daha doğrusu devletin kuruluşu olan hastanelerin alacakları doğru dürüst
verilmeyecek, ama öte taraftan tarikatlara mensup hastanelerin ücretleri en iyi
şekilde karşılanacak. Maliye Bakanlığına da burada hastanenin alacağı için böyle
bir takdir yetkisini vermek, ondan sonra da “yahu, hastanenin, gel yüzde 85’ini
al da gerisinden vazgeç” demek bence doğru bir yaklaşım değildir. Saygılar
sunuyorum. Önergem budur efendim. Karar yetersayısı
istiyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Genç. Karar yetersayısı
arayacağım. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Karar yetersayısı yok Başkanım. BAŞKAN – Siz
nereden saydınız Sayın Mengü? Nasıl saydınız ki? Ben
buradan zor sayıyorum. Siz oturduğunuz yerden nasıl sayıyorsunuz? ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Koşarak geliyorlar. Çocukları böyle yemek üstüne koşturmayın Sayın
Başkan, fenalık falan geçirirler. BAŞKAN – Bakın,
yine dışarıdan gelen arkadaşlarımız var. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Karar yetersayısı yok. BAŞKAN – Efendim,
iyi bakarsanız var. Evet, karar
yetersayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının geçici 4’üncü maddesinde yer alan “31/12/2007” ibarelerinin “31/03/2008” olarak, aynı maddenin
birinci fıkrasındaki “personel” ibaresinin “kişiler” olarak değiştirilmesini,
aynı maddenin ikinci fıkrasındaki “Üniversite hastanelerinin” ibaresinden sonra
gelmek üzere “ve Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarının”;
“Üniversite hastanelerince” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve Sağlık
Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarınca” ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz. Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) -
Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) - Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Yapılan
değişiklikler ile Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşları
tarafından da sunulan sağlık hizmetinden doğan belediyelerden tahsil edilemeyen
alacakların bir kısmından vazgeçilmek suretiyle ödenebilmesinin sağlanması
amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda geçici madde 4’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 5’i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, geçici madde eklenmesine dair bir önerge vardır; önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
220 sıra sayılı yasa tasarısına aşağıdaki geçici 6. maddenin eklenmesini arz
ederim. Kamer
Genç Tunceli Geçici madde 6-
Bu kanunun 8. maddesiyle getirilen geçici 72. maddesinde öngörülen nispetler bu
kanunun yürürlüğünden itibaren ilk iki yıl için % 100 fazlası uygulanır. BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Genç… Niye uzağa
gidiyorsunuz? Madem biliyorsunuz önergeniz var, biraz yakın oturun lütfen. Ne
olacak yani yakın otursanız? Arkadaşınız hepsi. Hepsi arkadaşınız, ne olacak?
Bakın, bundan sonra bir önergeniz daha var, yine en geriye gideceksiniz, yine
geleceksiniz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır, yerimde oturuyorum. Başkasının yerinde oturursam şimdi,
derler gözü var. BAŞKAN – E ne
olacak yani? Arkadaşlarımıza kolaylık olsun. Bakın, zaman kaybı oluyor. KAMER GENÇ
(Tunceli) – İsterseniz Bakanlar Kurulu sırasında oturayım. BAŞKAN – Buyurun
oturun orada efendim, buyurun oturun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın milletvekilleri, Sayın Başkan; benim verdiğim önerge,
biliyorsunuz, geçici 72’nci maddeyle 31/12/2017 tarihine kadar teknik direktör,
antrenör ve sporculara yapılan ücret ve ücret sayılan
ödemelerden aşağıdaki oranlar gelir vergisinden tevkifat
yapılır demiş. Şimdi, değerli
milletvekilleri, Anayasa’mızda bir hüküm var, herkes ekonomik gücüne göre vergi
vermek zorundadır. Şimdi, Türkiye’de, tabii, ikinci küme, üçüncü kümedeki
sporcuların korunması doğru da… Yani bence buraya bir… Yani önergeyi, tabii,
acele verdim. Şimdi, 5 milyon euro, 10 milyon euro alan sporcular var. Yani bu kişilerin vergisini niye
bu kadar düşürüyorsunuz? Bu insanlar refah içinde yaşayan insanlar. Bu
memleketin nimetlerinden yararlanan bu insanların normal olarak bir vergi
vermesini niye engelliyoruz da getirip de işte bu memlekete… Bakın, işte asgari
ücretten vergi alıyoruz. İnsanlar açlık ve sefalet içinde, insanlar iş
bulmuyor, devletin ekonomik gücü ortada. İşte, iç ve dış borçlar 500 trilyon
liraya, 500 milyar dolara kadar yükselen bir ülkede ha bire devletin
kaynaklarını dağıtıyoruz, ha bire devletin gelir kaynaklarını kesiyoruz. Böyle
bir devlet nasıl yaşar? Bu devlete göklerden mi para yağacak? Bu devletlere,
işte Suudi Arabistan’dan mı para gelecek, Katar’dan mı gelecek? Nereden
gelecek? Yani bunu birilerinin söylemesi lazım. CAFER TATLIBAL
(Kahramanmaraş) – Rusya’dan, Rusya’dan. KAMER GENÇ
(Devamla) – Yani, dolayısıyla, hiç olmazsa bu devlette ekonomik gücü yerinde
olan insanlardan bir vergi alalım ya! Yani, vergiyi niye almıyoruz? Vergi
mukaddes bir vatandaşlık görevidir. Herkes… Yani bir sporcu, tamam… Hiç olmazsa
diyelim ki: Yani, şu kadar transfer veyahut da aylık ücret alanlardan veya
senelik ücreti şu kadar olanlardan şu kadar alalım, onun dışında olanları… Yani
vergide, gelir vergisinde bir müterakkiye sistemi vardır, normal olarak gelir
vergisinde müterakkiye sistemi vardır. Müterakkiye sisteminde de ilk işte şu
kadarına karşı yüzde şu kadar, ondan sonrasında yüzde şu kadar alınır... Tabii
arkadaşlarımız, hemen, çok böyle, sporcuların, spor kulüplerinin hoşuna gitmek
için ver devletin kesesinden. Ne olacak, zaten devleti koruyan kim ki! Yani bir
tekmeyi de biz vuralım hesabıyla, böyle önüne geldiği şekilde, efendim,
devletin kaynaklarını şuna buna peşkeş çektir… Böyle devlet yönetimi olmaz,
böyle sorumluluk olmaz. Bir zamanlar
buralarda vergi nispetini yüzde 1 indiremezdiniz ama sizin İktidarınız geldi, birden
kurumlar vergisini sırf yabancı güçlere yaranmak için yüzde 10 birden indirdi
kurumlar vergisini. İşte Kemal Unakıtan da Citibank’ın 3,5 milyar dolarını bir anda Merkezî Uzlaşma
Komisyonunda sildiği için Amerika’da Yılın Maliye Bakanı seçildi. AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Avrupa’da, Avrupa’da, Amerika’da değil. KAMER GENÇ
(Devamla) – Yo yo, Amerika’da, Amerika’da,
Amerika’da. Avrupa’da Ali Babacan seçilecek
yılın bakanı. BAŞKAN – Sayın
Aydın, lütfen… KAMER GENÇ
(Devamla) – Çünkü hani dedi ya… Türkiye'nin aleyhine konuştu. Orada da onu
seçecekler. Onun için… Yani
sizlere tavsiyem, bu devletin… Bakın 340 milletvekiliniz var. Ciddi bir
iktidar, evvela devletin bir dönem için, krizi atlatması için ciddi ekonomik
tedbirler alır. Şimdi, değerli
milletvekilleri, zaten devamlı olarak burada kalınamayacağına göre, elinize bir
güç geçtiği zaman bu gücü ülke yararına en iyi şekilde kullanmak lazım. Bunun
da bir tek yolu var: Burada ekonomiye ciddi tedbirler alacaksınız. Bakın, işte
her gün buraya getirdiğiniz kanunlarda… Ben öğrenmek istiyorum. Burada, sekiz
aydır bu Parlamentonun içinde görev yapıyoruz. Allah rızası için, getirdiğiniz
hangi kanunla Türk maliyesinin güçlendirilmesi konusunda bir düzenleme
getirdiniz? Hep muaf, hep ondan sonra istisna, hep ondan sonra
tenzilat, hep af. Böyle bir devlet yönetimi olmaz, böyle bir iktidar
olmaz. Evvela devlet zenginleşecek ki o devletin zenginliğinden vatandaşlara
hizmet versin. Yatırım yok bu memlekette. Yani söylediğim zaman diyorsunuz… Ya
benim ilimde arkadaşlar, Tunceli’nin hiçbir nahiyesi asfalt değil. On defa
Karayolları Genel Müdürünü aradım, bölge müdürünü aradım. Ya diyorum ki: “Bak
burası terör bölgesi kardeşim. Oraya işte bomba koyuyorlar. Bunlara hiç olmazsa
bir asfalt yapın.” Yapmıyor. Şimdi diyorsunuz ki, sen… E gidip de ben adamın
alnının çatına yumruk mu atayım? Yani burada yapılacak şey kardeşim… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Devam
edin, buyurun. KAMER GENÇ
(Devamla) – …bu hizmeti eşit bağlayın. Şimdi, gidelim,
Karayolları Genel Müdürlüğünün bütçesine bakalım. Rize’ye, Trabzon’a veya
Trabzon Bölge Müdürlüğüne ayrılan ödeneklerle bizim Tunceli, Elâzığ, Malatya,
Bingöl’e ayrılan ödenekleri bir karşılaştıralım. Yüzde 5’i bile değil, yüzde
5’i bile değil. MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) – “1980’den beri Meclisteyim.” diyorsun, niye yaptırmadın? KAMER GENÇ
(Devamla) – Altı senedir siz iktidardasınız. Sen de Çemişkezeklisin. MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) – “1980’den beri Meclisteyim.” diye övünüyorsun. BAŞKAN – Sayın
Ataş… Sayın Ataş, lütfen… KAMER GENÇ
(Devamla) – Kendi iline hizmet yap. İstanbul’dan seçilmen önemli değil. MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) – Niye yapmadın? KAMER GENÇ
(Devamla) – İstanbul’da yine Çemişkezekliler var, onlar sana rey verdi. Şimdi
burada da konuşma. BAŞKAN – Sayın
Ataş… KAMER GENÇ
(Devamla) – Ben seni muhatap da almak istemiyorum. Yani yakışmaz bana. Çünkü
ben kendi ilimin sorunlarını dile getiriyorum. Sen kimin avukatlığını
yapıyorsun ben anlamıyorum. Senin çıkıp burada beni
desteklemen lazım. Evet, arkadaşlar,
Tunceli’de hizmet eksikliği var. MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) – Doğru konuş, doğru! KAMER GENÇ
(Devamla) – Ben yapmadımsa sen getir. E sen getir işte! MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) – Ben getiriyorum. KAMER GENÇ
(Devamla) – Sen getir hizmeti! Onun için yani burada çıkıp da… MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) – Sen yirmi senedir, kırk senedir getirmedin. KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, neyse yani ben burada düşüncelerimi söylüyorum. BAŞKAN – Lütfen… KAMER GENÇ
(Devamla) – Sayın milletvekilleri, önergemin kabulünü diliyorum. Saygılar
sunuyorum. MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) – “80’den beri Meclisteyim.” diye övünüyorsun, niye yapmadın? BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir. Geçici madde
eklenmesine dair bir önerge vardır. Önergeyi okutuyorum: T.B.M. Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
220 sıra sayılı yasa tasarısına aşağıdaki geçici 7. maddenin eklenmesini arz
ederim. Kamer
Genç Tunceli Geçici Madde 7: Bu kanunun 11.
maddesinin (d) bendiyle getirilen harçlar bu kanunun yayımını izleyen ilk dört
yıl için yüzde elli tenzilatlı olarak uygulanır. BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, ağır çekimde geliyor. BAŞKAN – İyi bir
antrenman oluyor kendisine, yürüme antrenmanı. FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) – Bir hak ancak bu kadar suistimal
edilebilir. BAŞKAN - Buyurun
Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakıyorum, burada benim bir
iki söz almamdan çok rahatsız oluyorsunuz. Bakın, siz dua edin ki benden başka
bir kimse yok. Burada geçmişte -sizinle o Fazilet, Refah Partisindeki
milletvekili olan arkadaşlarımız iyi bilirler- o zaman her maddede, her fıkrada
üç önerge verilme hakkı vardı ve her fıkra için önergeleri verirlerdi, soru
sorarlardı, sonuna kadar konuşurlardı, yoklama isterlerdi. Yoklamada da bu
otomatik cihaz yoktu, ad okunmak suretiyle yoklama yapılırdı ve bir yoklama
yarım saatte yapılırdı. Biz o şartlarda bu Meclisi çalıştırdık. VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Önergeye gel. KAMER GENÇ
(Devamla) - O zaman sizin gibi bu devleti böyle bir yandan çarçur etme
faaliyeti içinde olan iktidarlar da yoktu. Onun için bizim buradaki çalışmamız
İç Tüzük’ün bize verdiği bir yetkidir. Canınız sıkılıyorsa gidin, salonda istirahatinize bakın. Ben konuşmamı yaparım, ondan sonra
siz de gelirsiniz, burada oy verirsiniz. Şimdi, benim önergem
de şu: Biliyorsunuz, bu kanunla Harçlar Kanunu’nda bir değişiklik yapıyorsunuz,
yargı harçları. Eskiden Danıştaydan ve Yargıtaydan harç alınmıyordu. Burada yeni bir harç
sistemini getiriyorsunuz ve ağır harçlar getiriyorsunuz. Türkiye’de
adalet zaten çok pahalı bir durumda. Diyoruz ki belli bir süre için bu
getirdiğiniz harçların yarısını uygulayalım. Yani, işte avukatlık ücreti
artıyor. Şimdi söyleyeceğime avukat arkadaşlarımız kızacaklar. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Avukatlara saldırma. KAMER GENÇ
(Devamla) - Maşallah onlar kendi
ücretlerini istedikleri gibi artırıyorlar. Yani en basit bir dava açtığınız
zaman, en haklı bir davayı açtığınız zaman, 500-600 milyon liraya yakın -çok
küçük davalardan bahsediyorum- avukatlık ücretidir, bilmem posta puludur, harç
puludur… Bunları şey ettiğiniz zaman, maalesef çok büyük bir maliyete baliğ
oluyor. Aslında hak arama özgürlüğünün çok basitleştirilmesi lazım,
ucuzlattırılması lazım. Dolayısıyla, durup dururken, yani getirip de devletin
katrilyonlarını yabancı şirketlere bağışlıyorsunuz. İşte
örtülü ödenekten -biraz önce Mustafa Elitaş’ın beni
konuşturmadığı önergede- yabancı şirketlerin örtülü ödenek dolayısıyla, örtülü
ödenekler yoluyla devletten çalabileceği katrilyonları vergi muafiyeti içine
sokuyorsunuz, onlara, o örtülü ödeneğe kolaylıklar getiriyorsunuz ama bir kamu
görevlisi sizin zamanınızda bir haksızlığa uğramışsa -zaten kamu görevlisinin
aldığı maaş da ortada- dava açmak için ona 60-70 milyon ek bir ücret
getireceksiniz. Ben diyorum ki yani buna da gerek yok. Yani, bu kadar
küçük şeylerle, hele muhtaç olan şeylerle de, muhtaç olan kişilerin adalet
arama, hak arama özgürlüklerini bu kadar engelleyici bir düzenlemeye
gitmemenizi istiyorum. O bakımdan, benim
önergemin mahiyeti budur. Diyorum ki bu önergeyi kabul ederseniz, ilk beş yıl
için bu getirilen harçların yarısını alalım. Yani, hakikaten bir tek dava
açmakla olmuyor. İşte mahkemeye git gel, o davalar uzuyor; keşif parası var, şu
var bu var. Mümkün olduğu kadar Türkiye’de hak aramayı
basitleştirip ucuzlatmak lazım. O bakımdan,
özellikle… İşte öyle insanlar var ki ekmek bulamıyor, ekmek parasını bulamıyor.
Ekmek parasını bulamayan insanlara siz “Dava açarsanız şu kadar da harç
alacağım.” derseniz bu doğru bir tutum olmaz, sağlıklı bir tutum olmaz.
Devletin gelir kaynaklarını aslında gelir alınabilecek kaynaklardan sağlamak
lazım, yoksa ondan sonra gidip de devleti dilenci yerine koyup da şundan 30
lira, bilmem şundan 40 lira, yok bundan para toplamakla devlet de zaten fazla
bir gelir kaynağı elde etmez. Bence, yani o Harçlar Kanunu’nun… Ben tabii orada
çıkarılması için önerge vermeyi unutmuştum. Bir de ben niye
bu şekilde geçici madde ilave ediyorum? Ben şimdi bu yola gittim. Nerede bir önerge veriyorsam AKP’li grup başkan vekilleri
gidiyorlar, hemen benim önerge verdiğim maddelerde beni konuşturmamak için
-zaten maddeler üzerinde konuşturmuyorlar- o önergelerimi işlem dışı bırakmak
için, o maddeyi baştan sonuna kadar düzenliyorlar, içinde iki kelime “olduğunu”
“bulduğunu” yapıyor, “uygun görüşle” diyor, ondan sonra benim önergem işleme
girmeden kendi önergelerini şey ediyorlar. Tabii sizin şeytanlıklarınıza
karşı biz de şeytanlık düşünüyoruz. Yani bu iş böyle. Siz
bizimle mücadele edeceksiniz, biz sizinle mücadele edeceğiz, bakalım sonunda
kim başarıya ulaşacak. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ
(Devamla) – Ama inanmanızı istiyorum ki ben sizi başarısızlığa uğratacağım. Ben
bu Parlamentoda çok iktidarları başarısızlığa uğrattım ama ben buradayım, onlar
yok. Saygılar
sunuyorum. Önergemin kabulünü diliyorum efendim. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Millet başaracak. BAŞKAN –
Teşekkürler. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir. 25’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Tasarının 25 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Mustafa Elitaş Nihat
Ergün Yahya Akman Kayseri Kocaeli Şanlıurfa Egemen
Bağış Yılmaz Helvacıoğlu İstanbul Siirt “Madde 25- Bu
Kanunun; a) 6 ncı maddesi, 8 inci maddesinin (a) bendi, 8 inci maddesinin
(ç) bendiyle 193 sayılı Kanuna eklenen Geçici 72 nci
madde hükmü ve 19 uncu maddesi yayımını izleyen ayın başında, b) 7 nci maddesinin (b) bendi 31/12/2007
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde, c) 8 inci
maddesinin (ç) bendi ile 193 sayılı Kanuna eklenen Geçici 73 üncü ve Geçici 74
üncü madde hükümleri, 10 uncu maddesinin (g) bendiyle 488 sayılı Kanuna ekli 2
sayılı Tablonun IV- Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar bölümüne eklenen
(37) numaralı fıkra hükmü 1/1/2008 tarihinden geçerli
olmak üzere yayımı tarihinde, ç) 20, 21 ve 22 nci maddeleri 2008 yılı kazançlarına da uygulanmak üzere yayımı tarihinde, d) 5 ve 16 ncı maddeleri 6/6/2008 tarihinden
geçerli olmak üzere yayımı tarihinde, e) 12 nci maddesinin (b) bendi yayımını izleyen gün, f) 12 nci maddesinin (a) bendi, 18 inci maddesinin (a) bendi ve
25 inci maddesi yayımını izleyen ikinci ayın başında, g) 9 uncu
maddesinin (ç) bendi 1/7/2008 tarihinde, h) Diğer
hükümleri yayımı tarihinde, yürürlüğe girer.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Elitaş. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Görüşülmekte olan
Tasarıda yapılan değişiklikler dikkate alınarak yürürlük maddesinin yeniden
düzenlenmesi önerilmektedir. BAŞKAN – Evet,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 26’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının tümünü oylamadan önce oyunun rengini açıklamak üzere Denizli
Milletvekili Mehmet Yüksel. Sayın Yüksel,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) MEHMET YÜKSEL
(Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı konusunda oyumun rengini belirtmek için söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. 26 madde ve
geçici maddelerden oluşan bu tasarı eğitimden sağlığa, spordan ticarete kadar
hayatımızın pek çok alanında vatandaşlarımızı yakından ilgilendiren pek çok değişikliği
ve düzenlemeyi getirmiştir. Bunu yaparken, bu tasarı hazırlanırken başta
Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik Toplum
Partisiyle birlikte Hükûmetimizin ortaklaşa
hazırlamış olduğu bu yasa tasarısında pek çok önemli konular var. Bunlardan en
önemlilerinden, benim için, bizler için en önemlilerinden bir tanesi de iş
hayatını çok yakından ilgilendiren ve bilhassa ticarette, ihracata dayalı
ticaret yapan, ekonomi içerisinde olan, iş hayatındaki iş adamlarımızın yurt
dışı çıkış tahdidiyle ilgilidir. Burada, bu tahdit “…yüz bin Yeni Türk Lirası ve üzerinde
olan teminat altına alınmamış amme alacağı için uygulanır.” ibaresi gelmiş ve
Bakanlar Kurulu da bu konuda 10 katına katar artırmaya, yarısına kadar da
indirmeye ve yeniden Kanun’un tutarına getirmeye yetkilendirilmiştir. Yine, ayrıca,
amme borçlusu hakkında uygulanan yurt dışı çıkış tahdidi hastalık, iş
bağlantısı gibi hâllerde alacaklı tahsil dairesinin uygun görmesi ve bildirimi
üzerine ilgili makamlar tarafından kaldırılır. Bu fıkraya göre yurt dışı çıkış
tahdidinin kaldırılmış olması yeniden tatbikine mâni değildir. Onun dışında, bir
de burada sık sık bir hatibin dile getirdiği, spor
camiasıyla ilgili olan ve… Bunu çok lüzumsuz gören bu değerli dostumuza ben
buradan seslenmek istiyorum: Spor, dünyada barışı sağladığı gibi ülkemizde de
dünyamızda da barışı, birliği, beraberliği sağlayan önemli bir sektördür. Bu
sektörün borçlarının on yıla yayılmış olması bu sektörü rahatlatacak. Sporun
yine kardeşlik için, birlik, beraberlik
için büyük bir önemi olduğunu… Bu kanun vasıtasıyla da spor kulüplerimizin
büyük nefes alacağını ümit ediyorum. Bu vesileyle, bu
yasanın, bu tasarının hazırlanmasında emeği geçen tüm yetkililere
huzurlarınızda teşekkür eder, saygılar sunarım. Oyumun rengi
“kabul” olacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Aleyhte?
Siz konuşmuyor
musunuz Sayın Genç? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Konuşacağım. BAŞKAN –
Aleyhinde, Tunceli Milletvekili Sayın Genç. Sayın Genç, rekor
kırdınız bu akşam. Buyurun Sayın
Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın
milletvekilleri, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da ve diğer
bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin olarak Hükûmetin
getirdiği tasarının komisyonlarda ve Genel Kurulda müzakere biçimine karşı
olduğum için, bu tasarıyla Türk maliyesine çok ciddi bir gelir kaynakları
sağlanmadığı için ve bu tasarıyla haksız birtakım muafiyet ve istisnalar
getirildiği için bu tasarıya bu nedenle muhalefet ediyorum. Birincisi,
Komisyon bu tasarıyı Bütçe Plan Komisyonunda yetkisini aşarak incelemiştir.
Kendisine havale edilmeyen kanunları kendisi resen getirmiş, incelemiştir. Bu,
İç Tüzük’ün 35’inci maddesine aykırıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Komisyon Başkanını ikaz etmiştir, raporunu geri iade etmiştir. Komisyon Başkanının bu raporu en azından getirip Komisyonda
görüşmesi lazımdı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının “Sen yetkini aştın
arkadaş, usulüne göre sen bu raporu düzenlemedin.” biçimindeki raporu geriye
çevirme yazısını, en azından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına göstermesi
gereken saygı gereği getirip, Komisyonda bunu görüşüp, ona göre bir karar
vermesi lazım. Komisyon Başkanının böyle tutup da tek başına bir yazı
yazmaya yetkisi yoktur. Ayrıca, bu
kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde müzakereleri sırasında verilen bu
korsan önergelerle Türkiye maliyesine, gümrüğüne, çeşitli holdinglere birçok
imkânlar, hak edilmeyen imkânlar sağlandığı için, dış güçlere, özellikle
yabancı şirketlere örtülü ödeneklerin vergilendirilmesinde getirdikleri
sıkıntılar nedeniyle, maliyeye sıkıntılar nedeniyle, bu yönüyle de bu tasarıya
karşıyım. Bu tasarıyla getirilen muafiyetlere… Ben spora karşı değilim. Spor
hepimizin üzerinde durduğu ve gelişmesini istediğimiz şey. Ama diyoruz ki bir
sporcu 10 milyon euro alıyorsa lütfen vergisini de
versin yani, ne olacak! Bizim karşı olduğumuz bu. Ondan sonra, spor kulüpleri
de getirip de doğru dürüst… Yani vergi borçlarını ödesinler, sigorta borçlarını
ödesinler. Zenginler çok ama bunları ödemiyorlar. Gidip de bir restoranda 5
milyar lira garsona para bırakan başkanları biliyorum ben. Onun için, yani
maliyeye gelince herkesin canı çıkıyor ama dışarıya… Her türlü hovardalık
yapıyorlar. İşte, diyoruz ki:
Türkiye'de maliyenin çekidüzen içinde yaşaması lazım ama tabii, Türkiye'de
Maliye Bakanı yok, maliye teşkilatı yok. Yani, maliye teşkilatı burada
kendisiyle ilgili verilen önergelerde, ciddi bir maliye teşkilatı ve Bakanlığı
bu önergeler eğer maliyeye bir yük getiriyorsa bunun karşısında durması lazım.
İster ki iktidar partisi olsun, kalmak zorundadır. Maliye böyle gelişir, böyle
ayakta durur. Yoksa ki ben susayım, efendim, ne yapalım işte iktidar ne yaparsa
yapar. İktidar zaten bir şey becermiyor ki, iktidarın bir şey bildiği yok ki.
Bilseydi zaten ekonomiyi düzeltirdi. Yani, ondan
sonra, demin de söylediğim gibi devletten her şeyi al. Efendim, devlet versin,
devlet versin. E, peki, nerede bunun, bu devletin kaynağı nerede? Kaynak bulmak lazım. Kaynak bulmayınca, bu, bütün devletin
en kıymetli varlıklarını sattınız, Telekom’u, TÜPRAŞ’ı,
petrol tesislerini, hepsini sattınız. En güzel arazileri de, en güzel arsaları
da kendi yandaşlarına verdiniz. İşte belli… SEKA’yı sattınız. Devletin en güzel
arazilerini kendi yandaşlarınıza verdiniz. Tek kişi ihaleye girdi onları aldı.
E, şimdi, bu devleti böyle ekonomik yönde çökerten bir iktidar durumuna
geldiniz. Bu iktidarın tabii ki getirdiği hiçbir işlemini, benim bir tek
işlemini tasvip etmem mümkün değil çünkü hedefleri belli, kafasındaki düşünce
belli. O itibarla zaten
kanunun bu yönde de sıkıntıları var. Türkiye maliyesine büyük bir sıkıntı
getirmektedir. Anayasa’nın 73’üncü maddesine göre “Herkes ekonomik gücüne göre
vergisini vermek zorundadır, kamu giderlerine katlanmak zorundadır.” yolundaki
hükmüne de aykırı bir maddedir. İstisna ve muafiyetlerle dolu bir kanundur ve
son anda verilen önergelerin… Önerge verenler, sahipleri de bu önergenin
mahiyetini bilmemektedir. Bu önergeler birileri tarafından dikte edilmektedir.
Böyle bir kanun yapma tekniği dünyanın en ilkel… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sözünüzü
bitirir misiniz efendim. KAMER GENÇ
(Devamla) – Böyle yasa yapma tekniği ve usulü dünyanın en ilkel toplumlarında
bile yok. Yani Uganda’da bile, İdi Amin bile böyle
şeyler pek yapmayı sevmez çünkü zaten orada tek kişinin iradesi… Ama yine de
belirli birtakım şeylerin bazı süzgeçlerden geçmesi lazım. Neyse… LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – İdi Amin tam senin gibi kafadaydı. KAMER GENÇ
(Devamla) – Ondan sonra, bu kanunları ben… Sayın Başkan biraz önce dedi ki:
“İşte, bir daha komisyon bunu yapmasın.” Ama bakacağız, komisyon bir daha,
böyle, kendisine havale edilen işler dışında da işleri getirip de karşımıza
çıkaracak mı, çıkarmayacak mı? Çıkardığı zaman Sayın Başkanın nasıl bir müeyyide
uygulayacağını, Sayın Meclis Başkanımızın nasıl bir müeyyide uygulayacağını
göreceğiz. Ben bu nedenle,
bu kanuna ret vereceğim. Hepinize saygılar
sunuyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Genç. Sayın
milletvekilleri, tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır. Tasarı açık
oylamaya tabidir. Açık oylamanın,
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum. (Elektronik
cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 220 sıra sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın
açık oylama sonucunu açıklıyorum: Kullanılan oy sayısı : 220 Kabul :
192 Ret : 25 Çekimser : 3(x) Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun. Sayın
milletvekilleri, çalışma süremize çok az zaman kaldığından kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için 5 Haziran 2008 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Hayırlı geceler. Kapanma
Saati: 22.32 (x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa ekldir. |
|