DÖNEM: 23                            CİLT: 22                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

113’üncü Birleşim

4 Haziran 2008 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II - GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Van, Bitlis, Bingöl, Muş ve Diyarbakır illerine yaptığı gezi ve inceleme sonucunda elde ettiği tespitlere ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Nazım Hikmet’in 45’inci ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

3.- Uşak Milletvekili Nuri Uslu’nun, Orman Genel Müdürlüğünün 169’uncu kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz ve 27 milletvekilinin, Gediz Nehri’ndeki kirliliğin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/205)

2.- Giresun Milletvekili Murat Özkan ve 20 milletvekilinin, Giresun ilinin ulaşım sistemlerindeki sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/206)

3.- Giresun Milletvekili Murat Özkan ve 19 milletvekilinin, şeker pancarı tarımındaki ve şeker piyasasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/207)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219)

2.- Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/568) (S. Sayısı: 223)

3.- Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/514) (S. Sayısı: 220)

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Komisyonlarda tasarı metninde olmayan konuların görüşülemeyeceği ve yeni maddeler ihdas edilemeyeceği gerekçesiyle, Plan ve Bütçe Komisyonuna iade edilen tasarının, yeniden müzakere edilmeden Genel Kurula indirilmesinin İç Tüzük’e aykırı olup olmadığı hakkında

VII.- OYLAMALAR

1.- Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, Aydın İkizdere Barajı inşaatına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/3106)

2.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir baraj projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/3241)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, balık çiftliği üretim alanlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/3302)

4.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, TRT’de yayınlanan bir programa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/3304)

5.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van Gölü’ndeki kirliliğe ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/3385)

6.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Cumhurbaşkanına gönderilen tüzüklere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/3392)

7.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’de özürlülere yönelik mesleki rehabilitasyona ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/3411)

8.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, SHÇEK’in gelirlerine ve yaptığı yardımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/3458)

9.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bir sporcunun desteklenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/3461)* Ek Cevap

10.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir köyde kurulacak tesislerin çevreye etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/3464)

11.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, bakıma muhtaç özürlülere bakım hizmetiyle ilgili sorunlara,

Keçiören’deki Atatürk Çocuk Yuvasının kapatılacağı iddiasına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/3487, 3488)

12.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Anadolu futbol kulüplerinin desteklenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/3529)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.05’te açılarak yedi oturum yaptı.

Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün’ün, son günlerde meydana gelen dinleme iddialarının teknik yönüne,

Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir ilinin ulaşım sorunlarına,

Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya Ovası’ndaki kuraklık sorununa ve Konya Ovası Sulama Projesi eylem planı hazırlanmasına,

İlişkin gündem dışı konuşmalarına Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım cevap verdi.

Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın (3/136) (S. Sayısı: 173),

Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın (3/137) (S. Sayısı: 174),

Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen’in (3/138) (S. Sayısı: 175),

Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker’in (3/139) (S. Sayısı: 176),

Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün (3/140) (S. Sayısı: 177),

Afyonkarahisar Milletvekilleri Ahmet Koca ve Sait Açba’nın (3/141) (S. Sayısı: 178),

Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın (3/142) (S. Sayısı: 179),

Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan’ın (3/143) (S. Sayısı: 180),

Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un (3/144) (S. Sayısı: 181),

Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan’ın (3/145) (S. Sayısı: 182),

Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam’ın (3/146) (S. Sayısı: 183),

Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan’ın (3/147) (S. Sayısı: 184),

Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün (3/148) (S. Sayısı: 185),

İstanbul Milletvekili Mehmet Sekmen’in (3/149) (S. Sayısı: 186),

Eskişehir Milletvekili Kemal Unakıtan’ın (3/150) (S. Sayısı: 187),

Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkereleri ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi Türk Grubunda, Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren’in istifasıyla boşalan asıl üyeliğe, CHP Grubunca İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in aday gösterildiğine ve bu konu hakkındaki Başkanlık Divanı kararına ilişkin Başkanlık tezkeresi,

Ankara Milletvekili Mehmet Zekai Özcan’ın, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 28 milletvekilinin, inşaat sektöründeki sorunların (10/200),

Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, Gaziantep ilinin sorunlarının (10/201),

Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 19 milletvekilinin, yoksulluk sorununun (10/202),

Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 26 milletvekilinin, CHP Genel Sekreterinin yasa dışı dinlendiği iddiasının (10/203),

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, yasa dışı dinleme ve takip iddialarının (10/204),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/643) ve (6/648) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi okundu; soruların geri verildiği bildirildi.

İran’a resmî ziyarette bulunan Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak’a,

Azerbaycan’a resmî ziyarette bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e refakat eden heyete,

İştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık;

Bazı milletvekillerinin izinli sayılmalarına,

Sivas Milletvekili Osman Kılıç, Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut, Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Kuş ve İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişci’nin ödenek ve yolluklarının verilmesine ilişkin Başkanlık,

Tezkereleri kabul edildi.

Genel Kurulun 3/6/2008 Salı ve 4/6/2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 3/6/2008 tarihli birleşiminde (10/203) esas numaralı CHP Genel Sekreterinin dinlenmesi iddiasının bütün yönleriyle araştırılması ve varsa sorumluların ortaya çıkarılması amacıyla ilgili Meclis araştırması önergesinin görüşülmesine ve bunu müteakiben gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; çalışma saatlerinin 3/6/2008 Salı günü 15.00-23.00, 4/6/2008 Çarşamba günü 13.00-23.00, 5/6/2008 Perşembe günü 13.00-21.00 saatleri arasında olmasına ilişkin AK Parti Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, yapmış olduğu konuşmada gruplarla ilgili bir suçlama ve hakaret olmadığını, bazı milletvekillerinin daha dikkatli konuşmalarını teminen vurgulayıcı bir konuşma yaptığını açıkladı.

İstanbul Milletvekili Hasan Macit, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, konuşmasında şahsına sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.

Ankara Milletvekili Mehmet Emrehan Halıcı, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, konuşmalarını daha dikkatli ve daha olgun bir şekilde yapması gerektiğine ilişkin bir açıklamada bulundu.

İzmir Milletvekili Oktay Vural, Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin gelen kâğıtlarda yayımlanmadan grup önerisiyle gündeme alınıp öncelikle görüşülmesinin mümkün olamayacağına ilişkin bir konuşma yaptı.

Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/73) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 26 milletvekilinin, CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın dinlenmesi iddiasının bütün yönleriyle araştırılması ve varsa sorumlularının ortaya çıkarılması amacıyla verdiği Meclis araştırması önergesinin (10/203) yapılan ön görüşmesinden sonra kabul edildiği açıklandı.

Kurulacak komisyonun:

16 üyeden teşekkül etmesi,

Çalışma süresinin, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimi tarihinden başlamak üzere, üç ay olması,

Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması,

Kabul edildi.

İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, konuşmasında partisine,

Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, konuşmasında şahsına,

Sataştıkları iddiasıyla birer konuşma yaptılar.

4 Haziran 2008 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 22.44’te son verildi.

 

                                                   Eyyüp Cenap GÜLPINAR

                                                             Başkan Vekili

 

           Yusuf COŞKUN                                                                       Murat ÖZKAN

                  Bingöl                                                                                    Giresun

                Kâtip Üye                                                                                Kâtip Üye

 

                                                            Yaşar TÜZÜN

                                                                  Bilecik

                                                                Kâtip Üye

 

                                                                                                                                             No.:  160

II.- GELEN KÂĞITLAR

4 Haziran 2008 Çarşamba

Teklifler

1.- Antalya Milletvekili Sadık Badak ve 5 Milletvekilinin; Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/270) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.5.2008)

2.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 39 Milletvekilinin; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/271) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2008)

Raporlar

1.- Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/363, 1/494) (S. Sayısı: 237) (Dağıtma tarihi: 4.6.2008) (GÜNDEME)

2.- İstanbul Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve 4 Milletvekilinin; Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; 1111 Sayılı Askerlik Kanunun 35 inci Maddesinin (E) Bendinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (2/257, 2/252) (S. Sayısı: 240) (Dağıtma tarihi: 4.6.2008) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz ve 27 Milletvekilinin, Gediz Nehrindeki kirliliğin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/205) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)

2.- Giresun Milletvekili Murat Özkan ve 20 Milletvekilinin, Giresun İlinin ulaşım sistemlerindeki sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/206) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)

3.- Giresun Milletvekili Murat Özkan ve 19 Milletvekilinin, şeker pancarı tarımındaki ve şeker piyasasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/207) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)

4 Haziran 2008 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.04

BAŞKAN : Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Yusuf COŞKUN(Bingöl)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce, 29 Mayıs 2008 tarihli 111’inci Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin İç Tüzük’ün 71’inci maddesine göre okunabilmesi için kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir. Bu nedenle, sayın milletvekilleri ile Genel Kurul salonunda bulunabilecek yeminli stenograflar ve yeminli görevliler dışındakilerin salonu boşaltmalarını rica ediyorum.

Tutanak özetleri okunduktan sonra açık oturuma geçilecek ve görüşmelere devam edilecektir. Sayın idare amirlerinin bu konuda yardımcı olmalarını ve salon boşaltıldıktan sonra Başkanlığa haber vermelerini rica ediyorum.

Salonun boşaltılması için birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 13.05

 

İKİNCİ OTURUM

(Kapalıdır)

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 13.23

BAŞKAN : Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin kapalı oturumundan sonraki Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Bitlis, Bingöl, Muş ve Diyarbakır illerine yaptığı seyahatteki gözlemleri hakkında söz isteyen Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Yazıcıoğlu.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Van, Bitlis, Bingöl, Muş ve Diyarbakır illerine yaptığı gezi ve inceleme sonucunda elde ettiği tespitlere ilişkin gündem dışı konuşması

MUHSİN YAZICIOĞLU (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 31 Mayıs-2 Haziran tarihlerinde Van, Bitlis, Bingöl, Muş ve Diyarbakır illerinde yapmış olduğum gezi ve incelemeler sonucunda elde etmiş olduğum tespitleri yüce Meclisle paylaşmak istedim, bu sebeple söz almış bulunuyorum. Değerli milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Bu gezim sırasında, yapılan bütün ihmallere, ağır işsizliğe ve teröre rağmen vatandaşlarımızın sağduyulu bir yaklaşım ortaya koymuş olduğunu görmekten büyük bir mutluluk duyduğumu ifade etmek istiyorum.

Bu gezim sırasında Bitlis’te açık hava toplantısı yaptım, diğer illerde kapalı spor salonu ve kültür sitelerinde toplantılar yaptım. Vatandaşlarımızla çay bahçesinde, kahvehanelerde yüz yüze, diz dize gelerek oturduk ve sohbet ettik. Yine dükkânlarda vatandaşlarımızın ikramlarını aldık, oturduk konuştuk. Ben, siyasilerimizin yöreye daha fazla gitmesini, aynı zamanda gerek iç turizm açısından gerek inanç turizmi olarak gerekse tarihî ve doğal güzellikleri itibarıyla yöremize daha çok seyahatlerin yapılmasının, normalleşmeyi sağlamak açısından da büyük bir hizmet olduğu kanaatini taşıyorum. Bu gezim sırasında, vatandaşlarımız, terörle ilgili olarak görmüş oldukları zararın farkındalar ve bugün yaşamış oldukları işsizliğin, yoksullaşmanın, bölgeden büyük şehirlere doğru akan göçün birinci sebebinin terör olduğunu ve daha sonra da iktidarların ihmallerinin olduğunu biliyorlar. Dolayısıyla, teröre karşı yöre insanımızın şimdi daha mesafeli durduğu ve bir an evvel, huzur içerisinde sorunlarına çözüm bulunmasını… Asıl gündem, kendilerinin işsizlik, yoksullaşma, üretimsizlik ve kırsal alanlardaki, tarım açısından ekilebilir, biçilebilir arazilerin terk edilmiş olmasından, hayvancılığın terk edilmiş olmasından kaynaklanan genel yoksullaşmaya çare üretilmesidir.

Şimdi, Türkiye’nin Meclisimizde görülen gündemiyle vatandaşımızın gündemi birbiriyle uyuşmamaktadır. Hele, iktidar ve ana muhalefet partisinin polemiklerinin ortaya koymuş olduğu çekişmelerin, özellikle vatandaşımızın gündemiyle hiç alakasının olmadığını görüyorum ve kurumlar arası gerginliklerin ve sadece iktidar ve ana muhalefet partisi arasındaki tartışmaların, vatandaş gündeminden çok uzak olduğu kanaatindeyim. Bu tespitlerimi de burada ifade etmek istiyorum. Vatandaşın asıl ve en önemli sorunu, işsizliğine çare üretilmesidir. Bingöl’de Gülbahar Barajı, Kiğı Barajı ve diğer orta ölçekli barajlar için sadece 150 trilyon para aktarıldığı takdirde tümünün bitirilebileceği görülüyor.

Bakıyoruz ki Bingöl’de en fazla orman alanı bulunuyor, en fazla orman alanının olduğu Bingöl, ama Orman Bölge Müdürlüğü Bingöl’den alınmış, orman olmayan başka bir yere götürülmüş. Bu tür çelişkileri yöremizde birçok yerde gördüm.

Tabii, GAP’la ilgili yeniden bir harekete geçilmiş olmasını memnuniyetle görüyorum ve karşılıyorum. Bu konuda önceki iktidarlarla birlikte bu İktidarın da beş yıllık bir ihmali söz konusu olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yazıcıoğlu.

MUHSİN YAZICIOĞLU (Devamla) – Beş yıllık bu İktidarın da ihmali söz konusu olmuştur. Şimdi harekete geçilmiş olmasını… Vatandaşlarımızın “Acaba seçim mi var? İşte, siz de geldiniz, Sayın Baykal geliyor, GAP projesiyle ilgili açıklamalar yapılıyor.” sorularıyla karşılaştım, ancak, tabii bu sorunun muhatabının biz olmadığımızı vatandaşımız da biliyor. Çünkü biz seçim varken de gidiyorduk, seçim yokken de gidiyoruz. Sadece Diyarbakır’a yedi sekizinci gidişimiz, diğerlerine en az on-on beş defa gitmişliğimiz vardır. Seçimle alakası söz konusu değil, ancak beş yıl bekledikten sonra bu adımın atılmasını bu şekilde yorumlayanlar var.

Ben buradan bir kere daha ifade etmek istiyorum ki, ihmalleri eleştiririz, neden yapılmadığını sorarız, ama niye yapıldığını sorgulamayız. Yapılan şeylerin hep beraber arkasında olmak ve Doğu’muzun, Güneydoğu’muzun kalkınmasının Türkiye’nin kalkınması olduğu gerçeğinden hareket ederek ülkemize topyekûn bakmak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHSİN YAZICIOĞLU (Devamla) – Ben bu duygular içerisinde, bölgemizin, yöremizin sorunlarının daha yakın takip edilmesi ve özellikle kuraklık dolayısıyla yüzde 90 fire vermiş olan vatandaşımızın… Sadece bankaya olan borçlarının bir yıl ertelenmiş olması münasebetiyle vatandaşımız -hemen sözümü bitiriyorum diyor ki: “Benim Ziraat Bankasına borcum yok çünkü Ziraat Bankasından alamıyorum. Benim borcum, doğrudan doğruya, gübre alırken, mazot alırken yaptığım borçlar. Onun için bize daha hususi teşvikler ve doğrudan doğruya üretime katkıda bulunabilecek, üretim yapmamı sağlayabilecek şekilde teşvikler yapılması lazım. Bu benim yarama çare üretmiyor.” Dolayısıyla, topyekûn İktidarımızla, muhalefet partilerimizle yurdumuzun her köşesine olduğu gibi bu yöreye de daha çok ilgi göstermek, dikkat sarf etmek mecburiyetindeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHSİN YAZICIOĞLU (Devamla) – Yurdumuzun her köşesi mübarek, üstünde yaşayan herkes kardeşimizdir.

Bu duygular içerisinde yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yazıcıoğlu.

Gündem dışı ikinci söz, Nazım Hikmet’in ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’e aittir.

Buyurun Sayın Özdemir.

2.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Nazım Hikmet’in 45’inci ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; büyük Türk şairi Nazım Hikmet’in 45’inci ölüm yıl dönümü  nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tarihin hemen her döneminde ve hemen her toplumda kurulu düzenin bozuk yönlerine karşı başkaldıran, güçlünün değil haklının yanında olan bilim adamları, sanatçılar, şairler, ozanlar ömürlerinin çoğunu ya sürgünlerde ya da hapishanelerde geçirmişlerdir. Onları büyük kılan, asırlar sonrasına taşıyan da, hayatları pahasına da olsa, bedel ödeyerek de olsa doğru bildiklerini söylemekten geri kalmamış olmalarıdır.

Bozuk düzene sazıyla, sözüyle savaş açan Pir Sultan Abdal’a dönemin Sivas Valisi Hızır Paşa haber gönderir, der ki: “İçinde ‘şah’ kelimesi geçmeyen bir şiir okusun hayatını bağışlayacağım.” Buna karşılık Pir Sultan’ın sözü:

“Alınmış abdestim aldırırlarsa,

Kılınmış namazım kıldırırlarsa,

Sizde şah diyeni öldürürlerse,

Ben de bu yayladan şaha giderim.” olmuştur.

Pir Sultan Abdal  gibi Nazım Hikmet de doğru bildiklerini söylemenin  bedelini ağır ödeyenlerdendir. Nazım, emperyalizme, onun yerli iş birlikçilerine, kapitalist sömürü düzenine karşı, paranın padişahlığı, yobazın karanlığına karşı işçi sınıfının iktidarını savunmuştur. Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın destanını en güzel Nazım yazmıştır:

Dört nala gelip uzak Asya’dan

Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan

bu memleket bizim." diyen Nazım ne acı ki vatan hainliğiyle suçlanmış, ömrünün  büyük çoğunluğunu hapishane hapishane dolaştırılarak geçirmiştir ve en sonunda hayatına kastetmek isteyenlerin kurduğu komplodan kurtulmak için yurt dışına çıkmakta bulmuştur çareyi. Son arzusu, Anadolu’da bir köy mezarlığına gömülmek olan Nazım’ın ne yazık ki mezarı hâlâ yurt dışındadır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Nazım’ı, onun şiirlerini, edebiyatını, memleket sevgisini beş dakikalık bir sürede anlatmanın zorluğunu biliyorum. Onun şiirlerini özgün sesiyle, sazıyla en iyi yorumlayan, kendisi de tıpkı Nazım gibi sosyalist ve yurtsever bir aydın olmanın bedelini canıyla ödeyen Ruhi Su’yu rahmetle anıyorum. Nazım’ın şiirlerini ete kemiğe büründüren büyük usta, tiyatrocumuz Sayın Genco Erkal’ı buradan saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Nazım’ı anlatmak zor ama Nazım’ı anlamak kolaydır. Yıllar öncesinde yazdığı şiirlerin bugün ne kadar geçerli olduğunu, bugünkü tabloyu ne kadar güzel ifade ettiğini şiirlerinde görüyoruz. İnsanlarımızın inançlarının nasıl sömürüldüğünü, kutsal değerlerinin siyasete nasıl alet edildiğini büyük usta “Ellerinize ve Yalana Dair” şiirinde şöyle ifade eder:

“insanlar, ah, benim insanlarım,

Yalanla besliyorlar sizi,

Hâlbuki açsınız,

Etle, ekmekle beslenmeye muhtaçsınız.

Ve beyaz bir sofrada bir kere bile yemek yemeden doyasıya,

Göçüp gidersiniz bu ölümlü, bu yaşanası dünyadan.

İnsanlarım, ah, benim insanlarım,

Antenler yalan söylüyorsa,

Yalan söylüyorsa kitaplar,

Duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa,

Beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların,

Dua yalan söylüyorsa,

Ninni yalan söylüyorsa,

Ellerinizden gayri her şey

Herkes yalan söylüyorsa,

Elleriniz karanlık gibi kör,

Elleriniz balçık gibi itaatli,

Elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun

Ve elleriniz isyan etmesin diyedir.

Ve bu kadar az misafir kaldığımız

Bu ölümlü, bu yaşanası dünyada

Bu bezirgân saltanatı bitmesin diyedir.”

Bu aldatmacada, büyük usta, aldatanlar kadar olmasa da aldatılanların da insanlarımızın da kabahati olduğunu “Kabahat senin demeye de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin canım kardeşim.”  diyerek kibarca ifade etmiştir.

Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; Nazım’ın hayatı boyunca en çok şikâyetçi olduğu şey, iki şey, bugün ne yazık ki çok güçlü bir şekilde iktidarda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özdemir, devam edin.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) - Nazım, ömrü boyunca paranın padişahlığına ve yobazın karanlığına karşı çıkmıştır. Bugün, ülkede bu tablo karşısında iktidardan Nazım’ın yurt dışındaki mezarını Türkiye’ye getirtmeyi beklemek belki fuzuli olabilir. Ancak özellikle AKP sırasındaki arkadaşlarımdan ricada bulunuyorum: Meclisteki çoğunluğunuzu bir kere olsun ülke lehine değerlendirelim ve Nazım Hikmet’in vatandaşlıktan çıkarılmış olunan kararını yeniden düzelterek ülkemiz üzerinde yaşanan, geçmişte yaşanan bu kara lekeyi hep birlikte kaldıralım diyorum.

Bu yıl dönümünde büyük ustayı tekrar rahmetle, şükranla anıyor, yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdemir.

Gündem dışı üçüncü söz…

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Cevap vereceksiniz…

Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; dün ünlü Türk şairi Nazım Hikmet’in vefatının 45’inci yıl dönümüydü. Ben de kendisini rahmetle ve sevgiyle anıyorum.

1950 yılında iktidar değişikliğinden sonra çıkarılan genel afla on iki yıllık hapis hayatı sona ermişti ve biliyorsunuz, 1938’in sonundan 1950’ye kadar Nazım Hikmet bu ülkenin değişik cezaevlerinde hapis yattı. 1950’de tahliye olduktan sonra hemen yakın geçmişteki bazı olayları hatırlayarak sanıyorum kendisine yapılan telkinlerin etkisinde kaldı- ilerlemiş yaşına rağmen ve rahatsızlıklarına rağmen askere alınabileceği söylentileri ve askerde başına bazı sevimsiz şeyler gelebileceği ihtimalleri karşısında yurt dışına çıktı. Çünkü hatırlarsınız, 2 Nisan 1948’de bir başka önemli yazar Sabahattin Ali, sınır boyunda kaçıyor süsü verilerek bir faili meçhul cinayete kurban gitmişti. Sanıyorum bunların da etkisinde kalarak, o yıllardaki o sevgili ve rahmetli Atilla İlhan’ın “O Karanlıkta Biz” diye anlattığı o 40’lı yılların, acıların etkisinde kalarak ülke dışına çıkmıştı. Sonra haziran ayının başında evin önündeki gazeteyi almak için eğildiği sırada bir daha doğrulmadı ve kırk beş yıl önce, ülkesinden ayrı, yaşama gözlerini yumdu.

“Ben Türk şairi Nazım Hikmet. Tepeden tırnağa iman, tepeden tırnağa kavga, ümit ve hasretten ibaret.” diyen bir şair ve “Türkçeyle konuşuldukça ben dillerde söyleneceğim.” diyecek kadar Türkçeye fevkalade bağlı bir şair. Hepimiz biliyoruz, en güzel şiirlerini belki de yurt hasretiyle yazmıştı gerçekten ve inanılmaz bir daüssıla içinde öldü.

“Memleketim, memleketim, memleketim,

Ne kasketim kaldı senin ora işi

Ne yollarını taşımış ayakkabım.

Son mintanım da sırtımda paralandı çoktan…

Sen şimdi yalnız saçımın akında…

Alnımın çizgilerindesin memleketim…” diyecek kadar alnının çizgisinde, infarktında yüreğinin, bu vatanın özlemini hissetmiş bir şair.

Gerçekten Türkiye bir dönem farklı düşünenlere, farklı arayışı olanlara, farklı söylemi olanlara çok acımasız davrandı, hâlâ davranmaya da devam ediyor ne yazık ki. Hâlbuki farklı arayışlar, farklı söylemler, farklı düşünceler hakikatin ortaya çıkmasını, Namık Kemal’in söylediği gibi, “Bârikayi hakîkat müsâdemeyi efkârdan çıkar.” dediği gibi hakikatin ortaya çıkmasını sağlıyordu ama ne yazık ki Türkiye bir dönem aydınlarına, evlatlarına, yazarlarına, şairlerine, farklı düşünenlerine kıydı.

Buradan dönüp geriye baktığımız zaman, Kurtuluş Savaşı’nın destanını yazmış bulunan Nazım Hikmet, aslında naif, biraz çocuksu, elbette vatansever, bir ideolojinin belki o dönem için fazla etkisinde ama büyük ölçüde söyledikleri bugün herkesin rahatlıkla söyleyebileceği şeyler ve hayatının on iki yılını bir parçada, ayrıca birkaç yılını yine parça parça, galiba on beş yıldan fazlasını bu ülkenin hapishanelerinde geçirmişti.

Bunlara karşı bu yanlışları düzeltmek için bir borcumuz var gerçekten. Bir adım atmamız, bir barışma, bir toparlanma, kardeş gibi bir arada, bir ağaç gibi bir arada, bir orman gibi dayanışma içinde ve bir ağaç gibi tek ve hür yaşama konusunda bir adım atmamız gerekiyor.

Ben, Nazım Hikmet’in Türkiye’ye mezarının getirilmesi konusunda şu ana kadar ne yapılmış diye göreve geldiğimden bu yana döndüm baktım. Üzüntüyle söylüyorum ki hiçbir şey yapılmamış aslında. Sadece bir söylem olarak arada sırada dile getirilmiş ve hiçbir somut girişim yapılmamış.

Somut girişim için önce birtakım mutabakatların olması gerekiyor. Bir mirasçısı var. Basında arada sırada speküle edildiği gibi son eşinin kendisinden olmayan çocuğu değil mirasçısı, kendi çocuğu var.

“Çarpaydın çırpınaydın

Vapura binerken Memet’le anası” diye mısralarında söz ettiği Memet yaşıyor şu anda ve onun tek mirasçısı. En yakınlarından doğrudan aldığım bilgi, böyle bir nakil talebi yok, böyle bir nakil istemi yok. Yüz yüze görüşmedim ama kendisinin katiyen böyle bir talebi, böyle bir isteği yok.

Şu anda Nazım Hikmet Moskova’da, “Kızlar Manastırı” denilen son derece itibarlı, son derece müzevari; sanatçıların, şairlerin kaldığı önemli bir mezarlıkta yatıyor ve o kadar itibarlı ve özel seçilmiş bir yerde ki işte, Yeltsin onun birkaç adım ilerisine, ayağının dibinde yeni defnedildi.

Bir kültür köprüsü oluşturuyor. Son acılı yıllarını yaşadığı ülkeyle uzun acılı yıllarını yaşadığı ülke arasında, ne insanlar ne kadar değmez işler için ne kadar büyük acılar yaşamışlar ibretini insanlığa sürekli hatırlatmak için bir kültür köprüsü oluşturuyor.

Ailesinin bir talebi olmadıkça yapacağımız fazla bir şey yok bu konuda ama vatandaşlık konusunda bir şey yapılabilir düşüncesini ben de paylaşıyorum. Tabii, geçmiş yıllarda bunlar neden yapılmamış bu tasibe girmek istemiyorum yani neresinden yanlışın dönülürse bence doğrudur diye düşünüyorum.

1950’de yurt dışına çıktıktan sonra 1951’de sanıyorum vatandaşlıktan çıkarma kararı verilmiş, Bakanlar Kurulu kararı. Daha sonra bu defaatle gündeme gelmiş -tabii 1990’lı yıllardan sonra, ondan önce bunun gündeme gelmesi mümkün değil- fakat sonuç alınamamış. En son 2006’da ilk kez resmiyete konulmuş bu başvuru ya da bu düzeltme istemi. Bizim yasalarımızda “Vatandaşlık işleriyle ilgili ancak yaşayan kişilerle ilgili işlem yapılabilir.” genel hükmü nedeniyle, yaşamadığı için ve mirasçılarından herhangi birinin de usulüne uygun bir başvurusu olmadığı için kadük olmuş bu başvuru. Doğrusu yeniden gündeme getirilebilir diye düşünüyorum. Yani Nazım Hikmet’in vatandaşlığının iadesi bir itibar iadesi değil, bir yanlışın düzeltilmesi olarak düşünüyorum ben ve bir sonuç da doğurmaz, hiçbir hukuki sonuç da doğurmaz şu andan itibaren, sadece belki bir manevi sonuç doğurabilir diye düşünüyorum.

Bu konuda mevzuatı yeni baştan incelemek ve yapılabilecek bir düzenleme varsa bu düzenlemeyi yapmak niyet ve kararında olduğumu, iç düşünce olarak bunu paylaştığımı ifade etmek istiyorum yüce Meclise. Tabii, sadece benimle ilgili, Kültür ve Turizm Bakanlığıyla ilgili değil çok daha genel bir kararı, Bakanlar Kurulu kararını, belki o demin bahsettiğim hüküm dolayısıyla bir yasal düzenlemeyi gerektiriyor. Bunu konuşuruz.

Onun ötesinde, mezarının Türkiye’ye getirilmesi konusunda, ben de biliyorum, bir vasiyeti var: Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni…

Başımda hele bir de çınar olursa…” diyor. Bir çınar altına gömülme özlemi gerçekten bir hastalık derecesine dönmüş. Bunu ülkelerinden kendi istekleri dışında çıkmış olanlar sanıyorum çok iyi bilirler, çok iyi anlaşırlar. Bize buradan anlamak biraz kolay gelmiyor ama oradan bakanlar sanıyorum çok iyi anlarlar.

Bu, bir vasiyet gibi gözüküyor elbette. Bunu şu anda, demin söylediğim prosedür nedeniyle yerine getirmek çok mümkün değil, maddi olarak çok mümkün değil. Ama Nazım Hikmet bütün o materyalist görüntüsünün altında aynı zamanda idealizm tarafı da olan, birtakım derin inançlarla doğu-batı arasında bir ciddi sentez kurabilmiş bir bilge olarak da gözüküyor bazı şiirlerine baktığımız zaman. Rubailerine, Saat 21-22 şiirlerine baktığımız zaman, böyle bir yönü de var.

Biraz önce söyledim “Tepeden tırnağa iman.” diyor kendisini tanıtırken ya da Akif’le ilgili bir şey söylerken “Akif inanmış adam, bir büyük şair.” diyor. İnancın altını çiziyor. Böyle bir övgüsü, derin bir övgüsü var.

Bir başka şiirinde de “Bir gün gideceğiz.”, “Elveda dünya ve merhaba kâinat diyeceğiz. “ diyor. Yani dünyadan gittikten sonra daha derin bir dünya olabileceğini yine şiirlerinde ifade ediyor.

O yüzden, belki de vasiyetini manevi olarak yerine getirebiliriz diye düşünüyorum ve Anadolu’da isteyen birçok arkadaşımız, köyler, kasabalar bir çınar ağacına “Nazım Hikmet burada yatıyor.” diye bir plaket asabilir diye düşünüyorum. O zaman bu topraklarda, tıpkı Yunus Emre gibi, tıpkı Anadolu’nun gerçekten içselleştirdiği, sevdiği öteki insanlar gibi birçok yerde sahiplenilir ve birçok yerde yatıyor kabul edilebilir diye düşünüyorum.

Yunus’u biliyorsunuz, Yunus özel biçimde öne çıkarılmış değil. Halkın zihninden, belleğinden, yüreğinden, inancından, imanından yükselen gerçek bir Anadolu ereni olduğu için, hem gerçek bir insan hem gerçek bir efsane olduğu için Anadolu’nun onlarca yerinde yatıyor; Anadolu’nun doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde, Kafkasya’da,  Balkanlar’da Yunus yatıyor. Bu şekilde bir sahiplenme de olabilir eğer isteyen varsa diye düşünüyorum.

Benim aklımda İstanbul’la ilgili bir  düşünce var yapabilirsek eğer. Gülhane’de bir çınara Yahya Kemal’in “O bizim yüzlerce yıl süren hikâyemizi anlatan çınar” levhası asılabilir.

“Hani bir gün seninle Topkapı’dan

Geliyorduk…

Bir çınar gördük; enli, boylu, vakur.” diye Fikret’in mısrası asılabilir.

Bir ceviz fidanının üzerine de “Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda.” O kadar yazılabilir.

Teşekkür ediyorum. Sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı üçüncü söz Orman Genel Müdürlüğünün kuruluşu ve ağaçlandırma hakkında söz isteyen Uşak Milletvekili Nuri Uslu’ya aittir.

Buyurun Sayın Uslu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Uşak Milletvekili Nuri Uslu’nun, Orman Genel Müdürlüğünün 169’uncu kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

NURİ USLU (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Orman Genel Müdürlüğünün 169’uncu kuruluş yıl dönümü münasebetiyle söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, insan ile doğanın birlikteliği tarihin ilk çağlarından itibaren başlamış ve hiçbir zaman da bitmeyecektir. Doğa yok olduğu gün dünya da yaşam da bitecektir. İnsanoğlu, başlangıçta doğadan ve ormanlardan barınma ve beslenme amacıyla yararlanmıştır ancak bugün ise değişen hayat şartlarına göre faydalanmaya devam etmektedir.

Tarihsel süreç içerisinde insan ve orman ilişkilerine bakacak olursak ateşin bulunması, tarımın keşfedilmesi, yerleşik hayata geçiş, insan ve orman ilişiklerinde radikal değişimlere neden olmuştur. Nihayet 15’inci yüzyılda endüstri devriminin başlamasıyla insanoğlunun doğa ve ormanla olan ilişkisi daha da artmıştır. Özellikle Mısır, Yunan ve Roma medeniyetlerinin hüküm sürdüğü dönemlerde ısınma, bakır eritme, seramik yapımı, barınak yapımı, gemi yapımları ormanlık alanlarında aşırı daralmalara sebep olmuştur. O tarihlerde bazı ülkelerin ormansızlaşmaya karşı yasalar çıkardığı bilinmektedir ancak bu tedbirlerle ormansızlaşma durmamış, yoksulluk, nüfus artışı ve daha sonra sanayi devrimiyle birlikte daha da hızlanmıştır.

Ülkemizde modern ve bilimsel anlamda ormancılığın doğuşu ve gelişimi 19’uncu yüzyıldan itibaren başlamıştır. Bugün, dünya ormancılığı küresel düzeyde büyük bir sınav vermektedir. Son iki asırda dünya ormanlarının yüzde 40’ı yok olmuştur. Ormansızlaşma, başta tropik ülkeler olmak üzere, genellikle gelişmekte olan ülkelerde cereyan ederken, gelişmiş ülkelerdeki ormanlar da doğal yapılarını kaybetmiştir.

Günümüzde, bir yandan ormansızlaşmaya karşı mücadele verilirken, bir yandan da etkin bir şekilde rehabilitasyon, çölleşmeyle mücadele ve ağaçlandırma yapılmaktadır. Amaç, mevcut ormanların gelecek nesillere hiç değilse bugünkü hâliyle devredilebilmesidir. Bu, insanlığın en önemli görevidir.

Bu bağlamda Anadolu’ya baktığımızda, tarihin ilk dönemlerinde ormanlarla kaplı olan Anadolu, yüz yıllar boyunca değişik medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Bu süreç içerisinde ormanlar aşırı kullanım sonucu tahrip olmuştur. Ülkemizde ormanlar ve ormancılığa ilişkin ilk belgeler Osmanlı dönemine ait olmakla birlikte, ormanlar hakkında yeterli bilgi içermemektedirler. Ancak Anadolu’nun ormanlarla kaplı olduğu Evliya Çelebi’nin “Doğudan batıya, dersaadete güneş görmeden, ormanlardan geçilerek gidilir.” sözlerinden anlaşılmaktadır. Zira, benzer ifadelere yerli ve yabancı kaynaklarda da rastlamak mümkündür. Bütün bu belgelerden, Anadolu’nun orman bakımından oldukça zengin olduğunu ve yüz yıllar boyunca bilgisiz, plansız ve aşırı kullanım sonucu tahrip olduğunu anlıyoruz.

Osmanlı döneminde ormanların cibali mübaha olarak herkesin istifadesine açık kılındığı bilinmektedir. Ormanlara ilişkin ilk düzenleme, Tanzimat Fermanı’yla birlikte 1839 yılında, İstanbul Orman Müdürlüğünün kuruluşuyla başlamaktadır.

Cumhuriyet döneminde, cibali mübaha rejiminden düzenli devlet ormancılığına geçilmiştir. Bu geçiş, çok sancılı olmuştur. Ormancılıkla ilgili çok sayıda yasa çıkmış ve değişiklikler yapılmıştır. Bu yasal değişikliklerden ormanlarımız hep zarar görmüştür. Örneğin, 1945 yılında ormanların devletleştirilmesine tepki olarak çıkarılan orman yangınlarıyla sadece iki yılda 290 bin hektar orman alanı yakılmıştır.

Yasalarımızdaki orman tanımı bir ekosistemi değil, bir hakkı hukuki olarak tanımlamaktadır. Bu tanım günümüzde ciddi sorunlara yol açmaktadır. Orman tanımında yapılan sürekli değişiklikler, kadastro ve mülkiyet karmaşasını doğurmuş, 1924 yılında beş yılda bitirilmesi öngörülen orman kadastrosu hâlâ bitirilememiştir.

Sayın milletvekilleri, orman teşkilatının tarihsel gelişimine baktığımızda ise 1839 yılında kurulan ve ilk kurumsal ormancılık örgütü olan Orman Müdürlüğü, iktisadi yapısı bozulan imparatorluğun gelir kaynaklarını artırmak üzere kurulmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Uslu.

NURİ USLU (Devamla) – Cumhuriyet döneminde 1937 yılında çıkarılan 3204 sayılı Kanun’la hükmi şahsiyeti haiz katma bütçeli bir idare olarak Orman Genel Müdürlüğü kurulmuş ve bugünkü modern ormancılığımızın temellerini atmıştır.

Orman Genel Müdürlüğü, yüz altmış dokuz yıllık tarihî geçmişiyle, ülkemizin en ücra köşelerine kadar yayılan 27 bölge müdürlüğü, 217 işletme müdürlüğü ve 1.300’ü aşan orman işletme şefliği ile 40 bin çalışanıyla, özellikle cumhuriyetin kuruluş yıllarında ülkenin ulaşılamayan en mahrum bölgelerinde istihdam ve kaynak yaratmış, yol, su ve haberleşme gibi altyapı hizmetlerine katkı sağlayarak dolaylı yollardan kırsal alanda halkımızın ulaşım ve özellikle geçimine çok büyük katkı yapmıştır. Yüz binlerce aile geçimini tamamen orman işçiliğine bağlamıştır. Günümüzde ise ormanlar, yediden yetmiş yediye her yaşta insanın yaşam kaynağını oluşturmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Uslu, süreniz tamamlandı efendim. Son sözünüzü alayım.

Buyurun.

NURİ USLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

1960’lı yıllardan sonra sistemli bir şekilde artan ormancılık çalışmaları bağımsız bir Orman Bakanlığı yapılanmasını zorunlu kılmıştır.

Sayın milletvekilleri, sonuç olarak bu duygularla orman teşkilatının tüm çalışanlarına başarı ve sağlık diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uslu.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz ve 27 milletvekilinin, Gediz Nehri’ndeki kirliliğin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/205)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gediz Nehrinin kirlenme sebeplerinin araştırılarak, nehrin kirlilikten kurtarılması ve bu kirlenmenin havzaya yaptığı etkilerinin araştırılarak, yapılacak yasal düzenlemeler de dahil olmak üzere alınacak önlemlerin tespiti amacıyla Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Mustafa Enöz                                  (Manisa)

2) Oktay Vural                                     (İzmir)

3) Mümin İnan                                     (Niğde)

4) Erkan Akçay                                    (Manisa)

5) Ahmet Orhan                                   (Manisa)

6) Ahmet Kenan Tanrıkulu                  (İzmir)

7) Osman Durmuş                               (Kırıkkale)

8) Mehmet Akif Paksoy                      (Kahramanmaraş)

9) Alim Işık                                         (Kütahya)

10) Cemaleddin Uslu                           (Edirne)

11) Sabahattin Çakmakoğlu                 (Kayseri)

12) Hasan Özdemir                              (Gaziantep)

13) Akif Akkuş                                   (Mersin)

14) D. Ali Torlak                                 (İstanbul)

15) Gürcan Dağdaş                              (Kars)

16) Ertuğrul Kumcuoğlu                      (Aydın)

17) S. Nevzat Korkmaz                       (Isparta)

18) Abdülkadir Akcan                         (Afyonkarahisar)

19) Necati Özensoy                             (Bursa)

20) Süleyman Latif Yunusoğlu            (Trabzon)

21) Behiç Çelik                                    (Mersin)

22) Yılmaz Tankut                               (Adana)

23) Beytullah Asil                                (Eskişehir)

24) Recep Taner                                   (Aydın)

25) Şenol Bal                                       (İzmir)

26) Muharrem Varlı                             (Adana)

27) Kamil Erdal Sipahi                        (İzmir)

28) Mehmet Serdaroğlu                       (Kastamonu)

Gerekçe:

Dünyanın ve insanlığın geleceği açısından doğanın korunması ve çevre temizliğinin önemi hayati önem taşımaktadır. Bu konu ile ilgili ülkelerarası toplantılar ve sözleşmeler yapılmıştır. Dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde çevreye uyumlu teknolojiler geliştirilmekte ve insanlarda çevre bilinci oluşturma çalışmalarına büyük önem verilmektedir.

Doğanın temizliği, göllerin ve nehirlerin kirlenmesinin önlenmesi, ülkemiz açısından, milletimiz açısından büyük önem taşımaktadır. Ülkemizde bilinçsizce çevre yok edilmekte, sanki böyle bir sorun yokmuş gibi hareket edilmektedir. Endüstriyel ve evsel atıkların kontrolsüz bir şekilde akarsulara bırakılması, büyük çevre felaketlerine yol açarken aynı zamanda insan sağlığını da tehdit etmektedir.

Türkiye kıyılarındaki en büyük deltalardan biri, İzmir Körfezinin doğu kıyılarına uzanan Gediz Deltasıdır. Gediz Havzası toprak kaynakları açısından 521 bin hektarlık tarıma elverişli alana sahiptir. Gediz Ovası ülkemizde ilk sulanan ovalardan biri olması nedeniyle açık kanal sistemiyle sulama yapılmaktadır.

Gediz Nehrinin hayat verdiği havza, ülkemiz tarımsal ürün potansiyeli, verimli, geniş, sulanabilir ovaları ve doğal zenginlikleri bakımından, Türkiye'nin en önde gelen havzalarından biridir.

Kütahya İli Murat Dağı eteklerinden doğan ve İzmir'in Menemen ve Foça İlçeleri arasında denize dökülen Gediz Nehri, Ege Bölgesi için hayati önem taşımaktadır.

Tarihin en önemli yerleşim havzalarından olan Gediz Nehri bugün için kilometrelerce uzunlukta bir açık kanalizasyon isale hattına dönüşmektedir. Nehir flora ve faunasıyla can çekişmekte ve kendisiyle birlikte içinden geçtiği Ovayı da ölüme götürmektedir.

Gediz Nehri, geçmekte olduğu yerleşim birimlerinde bulunan Organize Sanayi Bölgelerinin zehirli endüstriyel atıkları, İlçelerde bulunan sanayi tesislerinin endüstriyel atıkları ve akarsu boyunda bulunan belediyelerin kanalizasyon atıklarının arıtma tesisleri olmaksızın nehre dökülmesi ile adeta yok edilmektedir.

Arıtma yapılmaksızın nehre dökülen bu atıklar akarsuyun yoğun olarak kanserojen maddeler taşımasına neden olmakta, halk sağlığını da ciddi bir biçimde tehdit etmektedir.

Gediz nehrinde kirlilik öyle bir boyuta gelmiştir ki özellikle rüzgârsız günlerde su üzerinde biriken pislikler ve değişik renkteki kimyasal atık öbekleri, çıplak gözle dahi açıkça görülmektedir.

Kirlenme dolayısıyla Gediz Nehrinden sulanan binlerce dekar arazi çoraklaşma tehlikesi ile karşı karşıyadırlar.

Açıklanan bu nedenlerle konunun aydınlığa kavuşturularak gereken önlemlerin alınması amacıyla bir Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.

2.- Giresun Milletvekili Murat Özkan ve 20 milletvekilinin, Giresun ilinin ulaşım sistemlerindeki sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/206)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bilindiği üzere ulaşım ekonominin gelişmesi ve refahın tabana yayılmasında en önemli parametrelerden bir tanesidir. Aynı zamanda nüfusun bulunduğu coğrafyada istihdamı ve göç olgusunun önüne geçilmesinde göz ardı edilemeyecek etkilere sahiptir.

Ulaşımda yatırımların pahalı olması ve gerçekleşmesinin uzun zaman alması isabetli planlamanın yapılmasını ve soruna kombine çözümlemelerle yaklaşılmasını zorunlu kılmaktadır.

Giresun ilimizin gelişmişlik düzeyi, milli gelirden aldığı pay ve verdiği göç oranına baktığımızda yaşanan ekonomik sıkıntılar ile zorlaşan yaşam şartların temelinde ulaşım ile ilgili alt yapı sorunlarını öncelikle görmek mümkündür.

Deniz, havayolu ve karayolu ulaşımında yaşanan sorunların yerinde tespit edilmesi, bu alt yapı yatırımlarından özellikle deniz ve hava yolunun bulunmamasının etkilerinin araştırılması, kara ulaşımında can kayıplarına neden olan sorunların giderilmesi, çözüm önerilerinin vakit geçirilmeden ilgililere aktarılması için Anayasanın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Murat Özkan                                     (Giresun)

2) Oktay Vural                                      (İzmir)

3) Mehmet Şandır                                  (Mersin)

4) Yıldırım Tuğrul Türkeş                     (Ankara)

5) Ahmet Kenan Tanrıkulu                    (İzmir)

6) Mehmet Günal                                  (Antalya)

7) Mehmet Akif Paksoy                        (Kahramanmaraş)

8) Abdülkadir Akcan                             (Afyonkarahisar)

9) D. Ali Torlak                                     (İstanbul)

10) Zeki Ertugay                                    (Erzurum)

11) Şenol Bal                                         (İzmir)

12) Bekir Aksoy                                    (Ankara)

13) Cemaleddin Uslu                             (Edirne)

14) İzzettin Yılmaz                                (Hatay)

15) Recep Taner                                    (Aydın)

16) Alim Işık                                         (Kütahya)

17) Hasan Çalış                                     (Karaman)

18) Emin Haluk Ayhan                         (Denizli)

19) S. Nevzat Korkmaz                         (Isparta)

10) Reşat Doğru                                    (Tokat)

21) Gürcan Dağdaş                               (Kars)

Gerekçe:

Ülkelerin kalkınmışlık düzeyinin belirlenmesinde en önemli göstergelerden biri ulaşımdır. Ulaştırma, ekonomik gelişmenin de en temel unsurlarındandır ve ülke ekonomilerinin dinamizmi, ulaştırmanın aldığı biçim ve kendisini yenileme gücü ile doğrudan ilişkilidir.

Hızlı ve ekonomik bir ulaştırma, aynı zamanda nüfusun bulunduğu alanda istihdamın sağlaması ile sanayinin ve insan yerleşimlerinin belirli sağlıksız megapollerde toplanmasının önüne geçerek, yurt sathına daha homojen dağıtılmasının da en önemli aracıdır.

Ulaştırma sektöründe istenilen faydayı sağlayabilmek için zengin alt yapı modellerine ihtiyaç duyulmaktadır.

Bir ülkede hangi ulaştırma modelinin ön planda olacağı; ilk yatırım, işletme, kaza riski, kalkınmışlık düzeyi vb. faktörlere bağlıdır. Dikkatli bir planlama yapılmadığı takdirde çok ağır ekonomik ve sosyal zararlar ortaya çıkabilmektedir (verimsiz yapı, trafik kazaları, zaman kaybı, hava kirlenmesi, gürültü, vb.). Bu da çok büyük para ve zaman kaybı demektir.

Son yıllarda, zaman ve maliyet unsurlarının rekabete olan etkisi ve bu sektörden beklenen yararların maksimum seviyeye yükseltilmesi çabaları kombine taşımacılığı gündeme getirmiştir. Kombine taşımacılık; karayolu, denizyolu, havayolu gibi bilinen taşımacılık biçimlerinin en az ikisinin bir arada kullanılması ile gerçekleşmektedir.

Ülkemizde bu kombinasyon maalesef yeterince kurulamamıştır. Ağırlık karayollarına verilmiş, demiryolları yıllardır ihmal edilmiş hatta üç tarafı denizlerle çevrili olmamıza rağmen bölgeler arası düzenli yolcu ve yük taşımacılık ağı kurulamamıştır.

Kara taşımacılığının sorunları da istenilen ölçülerde çözülememiştir. İller arası bağlantılar belirli seviyelere gelmiş olmasına rağmen ara bağlantıların durumu içler acısıdır.

Bu gerçekler ışığında Giresun ilimizin de ulaşım ile ilgili problemleri Türkiye geneli ile paralellik arz etmekte hatta daha vahim bir görüntü sergilemektedir. Gelişmişlikteki sırasına, devamlı göç vermesine ve milli gelirden aldığı paya baktığınızda bu durumun ortaya çıkmasında ulaşımın hiç de azımsanmayacak bir katkısı olduğu açıkça görülebilmektedir.

Denizyoluyla taşımacılık havayoluna göre 14, karayoluna göre 7, demiryoluna göre ise 3,5 kat daha ucuz olmasına rağmen Giresun 1959 yılında yapılan rıhtımlarla liman faaliyetlerini sürdürmektedir. İlimizde bölgesel ve uluslararası çapta bir liman bulunmamaktadır. Hava ulaşımına ise hiç başlanmamıştır. 1997 yılından bu yana vaatleri süsleyen deniz dolgusu tamamlanmış olmasına rağmen bir türlü yapımına başlanmamış OR-Gİ havaalanı projesi için de herhangi bir faaliyet bulunmamaktadır.

Bütün bunlara ek olarak Giresun ile Şebinkarahisar, Alucra ile Çamoluk ilçeleri arasında kullanılan tek bağlantı noktası olan ve yılda 7-8 ay kapalı kalan Eğribel Geçiti'nde ulaşım aksamakta ve buna bağlı olarak meydana gelen trafik kazaları sebebiyle can kayıplarına yıllardır seyirci kalınmaktadır. Sorunun çözümü için gerekli olan Tünel projesi ilgili bakanlıkların raflarında öylece durmaktadır.

Giresun ilimizin ve burada yaşayan vatandaşlarımızın ulaşımla ilgili sorunlarının yerinde tespit edilmesi, bütüncül ve kombine çözüm önerilerinin ortaya konulması önem arz etmektedir.

Araştırma sonucu ortaya çıkan sonuçların ivedilikle icraata yansıtılmasının öneminin ilgililere aktarılması için Meclis araştırmasına konu olması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.

3.- Giresun Milletvekili Murat Özkan ve 19 milletvekilinin, şeker pancarı tarımındaki ve şeker piyasasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/207)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Şeker pancarı İç ve Doğu Anadolu Bölgesinin temel, Türkiye'nin önemli ve stratejik tarım ürünlerindendir. Emek ve sermaye yoğun üretimi yapılan şeker pancarının üretim maliyetlerinin yüksekliği yanında, nihai ürünü olan şekerin pazarlanması aşamasında sınırlarımızdan kaçak şeker girişi, kayıt dışı glikoz şurubu üretimi ve sağlık açısından çeşitli riskleri beraberinde getiren ve şekere ikame•¬kullanılan kimyasal tatlandırıcı kullanımında artış gibi çeşitli sorunları bulunmaktadır. Şeker pancarı tarımı ve piyasasındaki sorunların araştırılarak, ürünün ekonomik ve sosyal olarak en verimli şekilde değerlendirilebilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Murat Özkan                                    (Giresun)

2) Oktay Vural                                      (İzmir)

3) Mehmet Şandır                                 (Mersin)

4) Mehmet Günal                                  (Antalya)

5) Yıldırım Tuğrul Türkeş                    (Ankara)

6) Mehmet Akif Paksoy                       (Kahramanmaraş)

7) Ahmet Kenan Tanrıkulu                   (İzmir)

8) Abdülkadir Akcan                            (Afyonkarahisar)

9) D. Ali Torlak                                    (İstanbul)

10) Zeki Ertugay                                   (Erzurum)

11) Bekir Aksoy                                   (Ankara)

12) Cemaleddin Uslu                            (Edirne)

13) İzzettin Yılmaz                                (Hatay)

14) Recep Taner                                    (Aydın)

15) Alim Işık                                        (Kütahya)

16) Hasan Çalış                                    (Karaman)

17) Emin Haluk Ayhan                         (Denizli)

18) S. Nevzat Korkmaz                        (Isparta)

19) Gürcan Dağdaş                               (Kars)

20) Şenol Bal                                        (İzmir)

Gerekçe:

Türkiye stratejik bir sektör olan şeker pancarı ve şeker üretiminde AB ile rekabet edebilecek üretim potansiyeline ve yatırıma sahiptir. Türkiye'de mevcut pancardan şeker üreten 33 fabrikanın 25 tanesi Türkşeker'e 6 tanesi Pankobirlik'e, bir tanesi Pankobirlik ve özel sektör ortaklığına, bir tanesi ise özel sektöre aittir.

Pancar şekeri üreten ülkeler arasında AB ve ABD'den sonra dünyada 3'üncü sıradaki Türkiye, pancar ve kamış şekeri üreten tüm şeker üreticisi ülkeler arasında ise 13'üncü sırada yer almaktadır. Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafi ve stratejik konum göz önüne alındığında; doğrudan tarımsal üretimin ve işlenmiş tarımsal ürünlerin dünya pazarlarına iletilmesi ile ilgili gücümüzün önemi açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu nedenledir ki şeker sanayi, Türkiye için hem sektörel hem de sosyo-politik olarak son derece büyük önem taşımaktadır.

Sektörü düzenleyen 4634 sayılı Şeker Kanununun temel amacı; "yurtiçi talebin yurtiçi üretimle karşılanmasını sağlamaktır." Bu amacın gerçekleştirilmesi için yurtiçi talep miktarının gerçekçi olarak tespit edilmesi, daha sonra da ihtiyacı karşılayacak miktarda üretimin, şirketlere kota tahsisatı suretiyle üretim planlamasının yapılması gerekmektedir.

Türkiye'de faaliyetlerini devam ettiren mevcut 33 adet şeker fabrikasının günlük ortalama nominal pancar işleme kapasitesi 170 bin ton olup, bu fabrikaların toplam şeker üretim kapasiteleri 3,2 milyon tondur. 2007/2008 yılında kapasite kullanım oranlarına bakıldığında, bu oran T.Ş.F.A.Ş. ne ait fabrikalarda %41 iken, kooperatif ve özel sektör fabrikalarında %52,8'dir.

Neredeyse %50 atıl kapasiteyle çalışan şeker fabrikalarındaki bu üretim azalmasının sebebi talepteki daralma olmayıp, sektörde haksız rekabet unsuru olarak faaliyetlerini sürdüren nişasta bazlı şeker üretimi yanında, kota fazlası ya da kayıt dışı nişasta bazlı şeker üretimi, sınırlarımızdan giren kaçak şeker ve ihtiyacın çok üzerinde ithalatı yapılan kimyasal tatlandırıcılardır.

Ülke şeker ihtiyacı son 25 yıllık üretim, ithalat ve ihracat, verileri dikkate alınarak elde edilen net yurtiçi satış miktarları ile nüfus artışının karşılaştırılması ve geleceğe dönük yansıtma yapılması suretiyle gerçekleştirilmiştir. 2007 yılı için ülkemizin şeker tüketimi 2,4 milyon tondur. Ancak ülkemizde 2007 yılında 1,7 milyon ton şeker üretildiği dikkate alınırsa, yaklaşık 700 bin ton şekerin kayıt dışı olarak tüketildiği ifade edilebilir.

Nitekim 1990 yılında kişi başına şeker tüketimi resmi rakamlarla 34 kg olan ülkemizde bu miktar 2007 yılında 26 kg seviyelerine gerilemiştir. Her bir•pazarlama yılı için toplam 2,3 milyon ton düzeyinde kota tahsis edilmesine rağmen, stoklardaki artış nedeniyle üretim sürekli gerilemiştir. Yapılan tespitlere göre ülkemize sınırlarımızdan ve deniz yolu ile 450-500 bin ton civarında kaçak şeker girişi olduğu tahmin edilmektedir.

Geleneksel beslenme alışkanlıkları değişmeyen ülkemiz insanının kendi tercihleri ile şeker tüketimlerini azalttıkları ya da değiştirdikleri düşünülmemektedir. Diğer taraftan, gıda imalat sektörünün; hangi karbonhidrat türü (pancar ya da nişasta şekeri) şekeri kullanırsa kullansın toplam talebi değiştirmeyeceği de açıktır. Ancak gıda sektöründe şeker yerine ikame kullanılan kimyasal tatlandırıcıların kullanmasının, şeker talebini azaltacağı ve satışını da olumsuz yönde etkileyeceği açıktır.

Son beş yılda kimyasal tatlandırıcı ithalatı 13 kat artmasına rağmen, ilaç üretimimizde aynı artışın olmaması, bunların toplum sağlığını riske sokacak şekilde gıda üretiminde kullanıldıklarını doğrulamaktadır.

Tüm bu sorunları ve konunun üzerine eğilince ortaya çıkabilecek şeker pancarı ve şekerle ilgili tüm başka sorunları incelemek üzere bir Araştırma komisyonu kurulmasına ihtiyaç vardır.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı: 219)

BAŞKAN – Komisyon?

Komisyon yoksa beş dakika ara veriyorum birleşime.

Kapanma Saati: 14.12

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.43

BAŞKAN : Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinde komisyon olmadığından ertelenmişti.

Gündemin 2’nci sırasında yer alan, Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/568) (S. Sayısı: 223)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemin 3’üncü sırasında yer alan, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı tezkerelerinin görüşmelerine başlıyoruz.

3.- Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/514) (S. Sayısı: 220) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 220 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler de ayrı ayrı oylanacaktır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen AK Parti Grubu adına Sayın Mustafa Elitaş.

Buyurun Sayın Elitaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz yasa, önemli yasa. Amme Alacaklarının  Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde görüşme yapıyoruz.

Amme alacakları kamunun çeşitli faaliyetlerinden dolayı kurum ve kuruluşlardan elde ettiği alacaklarının nasıl tahsil edileceği ve bunların ödeme şekilleri, tahsil edilmezse hangi konudaki yaptırımların devreye gireceğiyle ilgili düzenleme.

Tasarının 1’inci maddesi 6183 sayılı Amme Alacakları Kanunu’ndaki tanımlamalarla ilgili durumları ifade ediyor.

Tasarının 2’nci maddesinde, Kamu İhale Kanunu kapsamına giren kurumların hak sahiplerine yapacakları ödemeler ile devlet yardımları ve teşvik ile desteklere ilişkin ödemelerde kamu kurumlarınca verilen bazı hizmet ve izin verme işlemlerine “vergi borcu yoktur” uygulaması getiriliyor. Kamu kurumundan çeşitli şekillerde iş yapan kurum ve kuruluşların öncelikle kamuya borcunun olup olmadığı araştırması yapılıp kamuya borcu olan müesseselerin kamu ihalelerine girmesinde çeşitli engellemelerin yapılması ortaya çıkıyor, ki doğru bir düzenleme olduğu kanaatindeyim.

Biliyorsunuz, Sosyal Sigortalar Kurumuna ihale anında prim borcu olan firma, kurum ve kuruluşların ihale kendilerine kalsa dâhi bu borcu olmadığına dair belgeyi götüremediği takdirde, verilen ihalenin iptaline kadar giden bir düzenlemenin olduğunu görüyoruz. Aynı durumda da, vergi mevzuatıyla ilgili yapılan düzenlemede, vergi borçları olan şahısların, kurum ve kuruluşların bu gibi düzenlemelerde borçları varsa ihalelere girmesine önceden engelleme imkânı getiren bir düzenleme.

Ticaret sicil harçları, kayıt harçları, noter harçları, senet mukavelelerinden alınacak harçlar, tapu işlemlerine yönelik harçlar, gemi ve liman harçları, silah taşınması vesaire gibi harçlar, vatandaşların bu konularla ilgili, konsolosluk harçları madde kapsamı dışında tutularak, hak arama özgürlüğünün kısıtlanmaması şeklinde düzenleme getiriliyor.

Tasarının 3’üncü maddesinde, limitet şirket ortaklarının sorumluluklarına ilişkin açıklayıcı hüküm eklenmekte, şirket borçlarından sorumlu olan ortakların paylarını devretmesi hâlinde, devreden ve devralan ortağın, hisseleri oranında müteselsil olarak sorumlu oldukları yasa metninde düzenlenmektedir.

Değerli milletvekilleri, limitet şirketlerde sınırsız sorumlu ortaklar var biliyorsunuz. Bu sınırsız sorumlu ortakların şirketlerdeki paylarını devretmeleri hâlinde, bu sözleşmelerle, şirket devri anında sözleşmelerle yapılan, “bundan önceki borçlardan sorumlu olmadığına dair” şeklinde ifadeler kullanılması ve ammenin, kamunun bu konuda alacaklarını tahsil etmesi konusunda çeşitli sıkıntıların ortaya çıkmasına sebebiyet veriyordu. Bu sıkıntıları ortadan kaldırmak amacıyla yasa metninde böyle bir düzenleme ortaya konulmuş.

Tasarının 4’üncü maddesinde, kanuni temsilcilerinin sorumluluğuna yönelik mevcut yasa metnine bir hüküm eklenerek, şirketlerin vergi borçlarının doğduğu ve ödenmesi gerektiği tarihlerde temsile yetkili olanların farklı kişiler olması hâlinde, her ikisinin de borcun ödenmesinden sorumlu tutulacakları belirtilmektedir. Bu hükümle de yargı mercileriyle olan ihtilafların sonuçlandırılması hedeflenmektedir. Burada, amme alacaklarıyla ilgili, vatandaşların, mükelleflerin yargıya gitmek yerine, olayın biraz daha hızlı bir şekilde sonuçlanmasını amaçlayan bir düzenleme var.

Tasarının 5’inci maddesinde, vergi borcu nedeniyle yurt dışına çıkışın sınırlanmasına imkân veren Pasaport Kanunu’ndaki hükme göre yürütülen uygulamanın yasal zemini ve sınırları belirlenerek, Anayasa Mahkemesinin ilgili madde hakkındaki kararına ilişkin gerekçeleri doğrultusunda, yurt dışına çıkış tahdidine ilişkin düzenleme 6183 sayılı Kanun’la yapılmaktadır.

6’ncı maddede, vergi borçlarının taksitle ödenmesine imkân veren mevcut yasa metninde, zor durumda olan mükelleflere kolaylık sağlamak amacıyla, 50 bin YTL’yi geçmeyen borçlar için teminat istenmeden, aşan tutarlarda ise, aşan tutarın yarısı kadar teminat karşılığında taksitlendirme yapılacağına dair bir hüküm ilave edilmektedir.

7’nci madde, kamu kurumlarının ihtiyacı olan gayrimenkullerin borçlu mükelleflerden vergi borçları karşılığında satın alınmasına imkân veren yasal düzenlemenin süresinin 2009 yılına kadar uzatılmasına imkân vermekte.

Değerli milletvekilleri, tasarının 8’inci maddesi Gelir Vergisi Kanunu’yla ilgili yapılan düzenlemeler. Burada, Türk Hava Kurumu ve kanuni iş merkezleri Türkiye’de bulunan müesseselerde uçuş ve dalış maksadıyla görevlendirilenlere uçuş ve dalış tazminatı olarak yapılan ödemelerden yalnızca fiilî uçuş ve dalış sürelerine isabet eden kısmının gelir vergisinden istisna olduğu madde metnine eklenmektedir. Ayrıca, kimlerin uçuş maksadıyla görevli olduğu hususuna açıklık getirilmesi amaçlanmaktadır.

Yine, aynı maddede, subay, astsubay, erbaş ve erlere, ordu hizmetinde bulunan sivil makinistlere uçuş, dalış gibi hizmetleri dolayısıyla verilen tazminatlara ilişkin gerek Gelir Vergisi Kanunu’nda gerekse diğer mevzuatta yer alan istisna hükümlerine herhangi bir sınırlama ve hak kaybı getirilmemektedir. Maddenin (b) bendi, Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesinde söz edilen yıllara sari inşaat ve onarma işlerine ilişkin beyannamenin 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 92’nci maddesindeki düzenleme dikkate alınarak, diğer gelir vergisi beyannameleriyle aynı sürede verilmesine imkân sağlamakta, böylece, mükellefin, sık sık gelir vergisi, çeşitli beyannameler vermek üzere vergi dairesine gitmesini… Zaman yönünden bir tasarruf sağlama imkânı getiriyor.

Değerli milletvekilleri, sporculara yapılan ücret ödemeleri, yapılan ödemelerin vergilendirilmesini düzenleyen Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 64’üncü maddesinde yapılan düzenlemeyle, bu sporcularla ilgili ücret ve transfer ücreti diye söylediğimiz konularda, sporu teşvik etmek amacıyla biraz daha makul hâle getirilen Gelir Vergisi Kanunu’nda önemli bir düzenleme yapılıyor.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 71’inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen hükme göre, 31/12/2017 tarihine kadar, lig usulüne tabi spor dallarındaki teknik direktör ve antrenörler ile sporculara yapılan ücret ve ücret sayılan ödemelerden en üst ligdekiler için -şu anda “Süper Lig” diye ifade ettiğimiz- yüzde 15, en üst altı ligdekiler için -Birinci Lig diye ifade ettiğimiz ligler için- yüzde 10, İkinci Lig diye ifade ettiğimiz ligdekiler için yüzde 5 oranında sporculara yapılan ödemelerin vergilendirilmesi öngörülüyor. Açıkçası, sporu daha da etkin bir hâle getirmek ve spordaki kayıt dışını engellemek amacıyla yapılan bir düzenleme. Lig usulüne tabi olmayan spor dallarındaki sporcular ile millî takım teknik direktör ve antrenörlerine ve millî sporculara uluslararası müsabakalara katılmaları karşılığında yapılan ödemelerin de yüzde 5 oranında vergilendirilmesi sağlanmakta. Millî sporcularımızın bu konuda daha aktif, şevkli bir hâle gelmesine imkân veriliyor.

Değerli milletvekilleri, tasarının 9’uncu maddesiyle, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nda yer alan hükümlerle Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile tanımı yapılan bütçe uygulamalarına paralellik sağlanmakta. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü, Türkiye Kızılay Derneği adına kayıt ve tescil olan taşıtlar motorlu taşıtlar vergisi istisnası kapsamına gelmekte. Zirai ilaçlama amacıyla kullanılmak üzere kayıt ve tescil edilmiş uçaklar için uygulanmakta olan motorlu taşıtlar vergisi tutarları yüzde 25 oranına indirilmekte. Bu da zirai mücadeleyle ilgili yapılan -daha önceki alınmış uçakların elden çıkarılmasına kolaylık sağlamak amacıyla yapılan- bir düzenleme. Aksi hâlde, bu uçaklar, hem millî servetin heba olmasına, elden çıkarılmasının zorlaşması nedeniyle heba olmasına imkân veriyordu. Bu düzenlemeyle oradaki bir eksiklik giderilmiştir diye düşünüyoruz.

Maddenin son bendinde yapılan değişiklik: Zor durumda olmaları nedeniyle motorlu taşıtlar vergisi borçlarını ödeyemeyen mükelleflerin bu borçlarının, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre taksitlendirilmesi hâlinde söz konusu mükelleflere ait taşıtların fennî muayenelerinin yapılmasına izin verilmektedir. Belki, tasarı içerisindeki bu düzenleme kamyoncu esnafımızı çok yakından ilgilendiren bir düzenleme. Daha önceki hukuki düzenlemeler çerçevesinde, kamyoncu esnafımızın borcu olması münasebetiyle onların fennî muayenelerinin yapılmamasıyla karşı karşıya kalmaları, hatta sürücülerin, nakliye şirketi sahiplerinin, nakliyecilerin fennî muayene yaptırmak için gittiklerinde araçlarına el konulmasıyla karşı karşıya kalmaları durumu söz konusuydu. Plan ve Bütçe Komisyonundaki değerli arkadaşlarımızın, bu konuda vatandaştan gelen şikayetleri değerlendirerek önemli bir düzenleme yaptıklarına inanıyorum.

Yine 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nda iyileştirmelerle ilgili çeşitli düzenlemeler yapılmış. Bu düzenlemeleri, değerli milletvekillerimizin ve kamuoyunun bilgisi olması amacıyla kısaca ifade etmek istiyorum.

Damga Vergisi Kanunu’nda değişiklik yapılarak 5018 sayılı Kanun’la uyum sağlama niyeti güdülüyor. İkinci el araç satış sözleşmeleriyle ilgili olarak “ikinci el araç” tanımına daha bir açıklık getirilerek mevzuattaki, uygulamadaki kargaşaları ortadan kaldırmaya çalışan bir düzenleme.

Yine hariçte düzenlenip noterlere imza ve tarih tahsisi için getirilen kâğıtların noterler tarafından çıkarılarak saklanacak örneklerinin damga vergisine tabi olmadığı hususuna açıklık getirilmekte, bununla da noter işlemlerinin biraz daha vatandaş nezdinde iyileştirilen bir hâle getirildiğini ifade etmemiz mümkün.

Yine Toplu Konut İdaresiyle ilgili yapılan düzenlemeler var. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından, net alanı 80 metrekareye kadar olan konutların satışlarında TOKİ’yle alıcılar arasında düzenlenen satış sözleşmeleri ile bu kapsamda düzenlenen kâğıtlara damga vergisi istisnası getirilmekte. 80 metrekare ve altındaki… Dar gelirli, sabit gelirli, TOKİ’nin imkânlarıyla bir konut alma imkânına kavuşmuş vatandaşlarımızın kendilerinin üzerine, sadece konut maliyetinden kaynaklanan yüklerden başka diğer yüklerin de olmasını engellemek amacıyla yapılan bir önemli düzenlemedir diye düşünüyorum.

Yine bu tasarıyla Toplu Konut Kanunu’nda yapılan düzenleme, TOKİ’nin damga vergisi ve harç uygulaması açısından “özel bütçeli idare” olarak tanımlanması, TOKİ’ye yönelik muafiyet hükmünün kaldırılmış olması önemli bir düzenlemedir.

Değerli arkadaşlar, 492 sayılı Harçlar Kanunu ile ilgili düzenlemelerimiz de var bu tasarı içerisinde.

Yine, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’yla ilgili yapılan düzenlemeler var. Özellikle sanayi sektörünü ilgilendiren “hurda ve atık” diyebileceğimiz konuda, sanayi sektörünün bunları yok edebilmek için, ortadan kaldırabilmek için, tasfiye edebilmek için çeşitli sıkıntılarla karşılaştığı durumlar vardı. Hurda metalden elde edilen külçelerin yarı mamul olması ve niteliklerinin tespitindeki güçlükler dikkate alınarak, bu ürün, katma değer vergisi istisnası kapsamından çıkarılıyor.

Yine Katma Değer Vergisi Kanunu’nda indirimli orana tabi mal ve hizmet gruplarında sektörler de dikkate alınarak, atıklar dolayısıyla yüklenen verginin iadesini sınırlandırmaya yönelik, Bakanlar Kuruluna yetki veriliyor.

Özürlülerin kullanımına yönelik araç gereç teslimleri “tam istisna” kapsamına alınarak, yerli üreticilerin sattığı malların katma değer vergisi yükünden tamamen arındırılması sağlanılıyor.

Serbest bölgelerdeki müşteriler için yapılan fason hizmetler ihracat istisnası kapsamına alınmakta ve istisnadan yararlanması için aranan şartlar yeniden belirleniyor.

Tasarının 13’üncü maddesinde Belediye Kanunu ve İl Özel İdaresi Kanunu’nda yapılan değişikliklerle -işlemlerde her türlü vergi, resim, harç, katılma katkı paylarından muaf tutulan- “…katma değer vergisi ile özel iletim vergisi hariç…” ibaresi ekleniyor. Bu da -çelişkili durumlarla Kanun’un- Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda ortaya çıkan çelişkileri, uygulamadan kaynaklanan problemleri ortadan kaldırmak amacıyla yapılan bir düzenleme.

2458 sayılı Gemi Sağlık Resmi Kanunu’yla ilgili düzenlemeler yapılıyor.

Yine, 2598 sayılı Toplu Konut Kanunu’yla ilgili yapılan önemli düzenlemelerimiz var.

5682 sayılı Pasaport Kanunu ile ilgili düzenlemelerde, tasarıyla yurt dışına çıkış tahdidi 6183 sayılı Kanun’a taşındığından Pasaport Kanunu’nda yer alan “vergiden borçlu olduğu, pasaport vermeye yetkili makamlara bildirilenlere” ibaresi metinden çıkarılıp Kanun’da biraz daha açıklık ilkesi getirilmiş oluyor.

213 sayılı Kanun, Vergi Usul Kanunu’ndaki yapılan düzenlemeler, elektronik fatura ve çeşitli elektronik belgelerle ilgili yapılan düzenlemeler burada değerlendiriliyor.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’yla ilgili yapılan, yine mali mevzuatı ilgilendiren, vergi dairesi müdürlükleri, icra müdürlükleri, millî emlak müdürlükleri ve diğer yetkili kamu kurum ve kuruluşlarının yapmış oldukları taşıt satışlarından alıcının süresinde başvurması hâlinde taşıtı alıcı adına resen tescil ettirmeye Emniyet Genel Müdürlüğü yetkili kılınmış. Burada bir yetki devri söz konusu.

4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda da çeşitli değişiklikler yapılıyor.

Yine, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’yla ilgili düzenlemeler var. Bu düzenlemeler içerisinde dar mükellefiyete tabi kurumların Türkiye’de bir iş yeri veya daimî temsilcileri olmaksızın ticari ve zirai kazanç elde edemeyecekleri kayıt altına alınmak suretiyle, anılan kurumların tam mükellef kurumların tabi olduğu vergileme rejimine paralel olarak vergilendirilmesi amaçlanıyor.

Bankacılık Kanunu’nda çeşitli düzenlemeler var. Bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan İmar Bankası Anonim Şirketince devlet iç borçlanma senedi satışı altında toplanan tutarların ödenmesiyle ilgili bir düzenleme mevcut. 5667 sayılı Kanun’un geçici 1’inci maddesinin ikinci fıkrasında uygulamaya yönelik çeşitli sorunlar vardı. Bu sorunları düzenlemek ve sorunları ortadan kaldırmak amacıyla geçici 1’inci maddeye ikinci fıkranın eklenmesiyle birlikte sorunların kaldırılması amaçlanıyor.

6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nda yapılan değişiklikler var.

Açıkçası, çok kapsamlı vergi kanunları, Pasaport Kanunu da dâhil olmak üzere, mali işlerle ilgili mükellefle parasal işlemleri takip eden idareler arasındaki ilişkileri daha etkin ve uyumlu bir çalışmayı ortaya çıkarmak amacıyla yapılan düzenlemeler. Bu düzenlemelerin faydalı olacağı inancındayım.

Tasarının hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Elitaş.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi.

Buyurun Sayın Akif Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarı, temel yasa usulüne tabi kılınarak görüşülecektir. Danışma Kurulunun aldığı karara göre böyle bir görüşme usulü benimsenmiştir. Ancak tasarının özelliklerine baktığımızda, gerçekte temel yasa kabulünü gerektiren bir neden, bir düzenleme olduğunu görmüyorum. İç Tüzük’ün temel yasa ile ilgili tanımlarına bakarsak, o tanımlarla bu yasa tasarısını karşılaştırırsak burada temel yasa olarak görüşülmesini gerektiren herhangi bir düzenleme olmadığı kanaatindeyim.

İç Tüzük’ün temel yasa tanımı şöyledir: Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle değiştiren bir tasarı temel yasa olarak görüşülebilir veya özel hayatın çok önemli bir bölümünü düzenleyen tasarılar özel yasa olarak görüşülebilir ya da kendi alanındaki özel kanunlarda çok önemli değişiklikler yapan tasarılar yine özel yasa olarak görüşülebilir. Gerçekte, bu tasarıda saydığım bu unsurların herhangi birisi bulunmamaktadır.

Yine Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tasarının görüşülmesine, daha doğrusu Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından oluşturulan son metnine yönelik olarak ortaya koymuş olduğu ve milletvekillerine dağıtılan sıra sayısında yer alan görüşlere de katılmadığımı ifade etmek isterim. Başkanlığın görüşüne göre, tasarıyla ilgisi olmayan birçok madde komisyon görüşmeleri  sırasında tasarıya ilave edilmiştir. Gerçekte, iyi incelendiğinde, komisyon görüşmeleri sırasında tasarıya ilave edilen maddelerin tasarının bütünlüğüyle ilgili düzenlemeler olduğu anlaşılacaktır. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanlığının, bu tasarının görüşülmesine yönelik olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunun tutumunu eleştiren yaklaşımını diğer yasa tasarılarında görmediğimi ifade etmek isterim. Plan ve Bütçe Komisyonunun görev alanına giren birçok yasa tasarısı, Başkanlık tarafından, Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmeksizin, diğer komisyonlarda görüşülmek suretiyle Genel Kurula getirilmiştir. ARGE Yasası bunlardan birisidir, istihdam paketi bunlardan birisidir. Bu yasa tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesine gösterdiği hassasiyeti Meclis Başkanlığının, diğer yasa tasarılarının komisyonlara havalesi sırasında da göstermesini ben diliyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarı toplam 39 maddeden oluşan bir tasarıdır. Bu değişikliklerin 13 tanesi vergi kanunlarıyla ilgilidir. Bu 13 tane vergi kanunuyla ilgili değişikliğin 2 tanesi vergiyle ilgili usul kanunlarındadır, 6 tanesi de başka kanunların vergiyle ilgili hükümlerindedir. Sadece belki bunların içerisinde 1 tanesi vergiyle ilgili olmayan bir düzenlemeyi kapsamaktadır.

Düzenlemeleri bir grup hâlinde ortaya koyarsak, birinci grubu Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da yapılan değişiklikler oluşturmaktadır. Bu değişiklikleri de kendi içinde iki grupta toplayabiliriz. Birincisini amme alacaklarının idare tarafından daha etkin bir şekilde tahsiline yönelik olarak yapılmış olan düzenlemeler oluşturmaktadır. İkinci grubu ise tecil ve taksitlendirme şartlarında yapılan iyileştirmeler oluşturmaktadır. Birinci ana gruptan sonra ikinci grup değişiklikleri, spor kulüplerinin vergi borçlarının yeniden yapılandırılması ve sporculara yapılan ücret ödemelerinin vergilendirilmesine ilişkin düzenlemeler oluşturmaktadır. Bir üçüncü grubu Özel Tüketim Vergisi ve Katma Değer Vergisi Kanunu gibi dolaylı vergi kanunlarında yapılan değişiklikler oluşturmaktadır, çeşitli vergi kanunlarının uygulanmasına yönelik olarak uygulamada ortaya çıkan tereddütlerin çözümü, daha doğrusu bu tereddütlere uygulanacak olan yasa kurallarının daha açık bir şekilde ortaya konulması oluşturmaktadır. Bunun dışında bir diğer grup da “çeşitli değişiklikler” olarak isimlendirebileceğimiz değişikliklerdir.

Değerli arkadaşlar, 6183 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikleri iki gruba ayırmıştım. Bunlardan birinci grubu, amme alacaklarının idare tarafından daha etkin bir şekilde tahsilini sağlamaya yönelik değişiklikler oluşturmaktadır. Bu çerçevede, anonim ve limitet şirketlerin kanuni temsilcilerinin sorumluluklarının kapsamı genişletilmektedir.  Dolayısıyla, bu şirketlerin kanuni temsilcisi durumunda olan müdürleri, yönetim kurulu üyeleri veya murahhas azalarının bu yasa tasarısının yasalaşmasından sonra daha dikkatli olmaları gerekmektedir.

Nedir örneğin bu kapsamda dikkatli olunmayı gerektiren düzenleme? Buna bir örnek vermek istiyorum: Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilcinin farklı kişiler olması hâlinde, bu farklı kişiler amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu olacaklardır. Örnek vermek istersek, 2007 yılına ilişkin bir Kurumlar Vergisi’nin taksitlerinin 2008 yılında zamanında ödenmemesi hâlinde, 2007 yılında o şirketin kanuni temsilcileriyle birlikte, eğer varsa 2008 yılında bu kanuni temsilcilerde bir değişiklik, her iki kanuni temsilci grubu da bundan sorumlu olacaktır.

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Kanunu’ndaki ikinci grup değişiklik, tecil şartlarının iyileştirilmesine yönelik düzenlemelerdir. Bunu olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Daha önce toplam yirmi dört ayla sınırlandırılmış olan amme alacaklarının en fazla tecil edilebileceği süre, toplam otuz altı aya çıkarılmıştır. Her ne kadar vergi dışındaki amme alacaklarında beş yıllık bir tecil süresi var ise de gerçekte fiilen uygulama alanı pek olmayan bir düzenlemeydi. Dolayısıyla, iki yıllık ve beş yıllık süreleri otuz altı ayda buluşturarak bütün kamu alacakları için otuz altı aylık bir tecil süresinin getirilmiş olmasını olumlu buluyorum ancak bu tasarının geçici maddelerinden birisinde, bu tasarının yasalaşması hâlinde, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan amme alacaklarına, tecil edilmiş olan amme alacaklarına otuz altı aylık sürenin uygulanmayacağı yönündeki hükmü doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Sanıyorum, Maliye Bakanlığı da burada bir değişiklik ihtiyacını duyuyor. Bu konuda bizim de önergemiz vardır. Madde geldiğinde zaten gerekli görüşmeleri burada yapacağız.

Amme alacaklarının, vadesinde ödenmemiş olması nedeniyle idare tarafından 6183 sayılı Kanun’a göre takip edilecek olan amme alacaklarının takibinde idareyi etkin kılmaya yönelik olarak yapılan bir ikinci önemli değişiklik de “Yurt dışı çıkış tahdidi” kavramının, müessesesinin 6183 sayılı Kanun’a dâhil edilmesidir. Bugüne kadar bu konudaki düzenleme 1950’li yıllarda çıkmış olan 5682 sayılı Pasaport Kanunu’nun vergiden borçlu olduğu ilgili makamlara bildirilenlere pasaport verilmez şeklindeki hükmüne dayanmaktaydı. Ancak bu hüküm Anayasa Mahkemesi tarafından geçtiğimiz yılın aralık ayında iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi iptal kararının altı ay sonra yürürlüğe girmesini öngörmüştür, altı aylık süre 8 Haziran 2008 tarihinde yani önümüzdeki hafta sona ermektedir. Dolayısıyla o tarihe kadar eğer bu tasarı, bu müessese yasalaşmış olursa 5682 sayılı Yasa’ya dayalı olan “Yurt dışı çıkış yasağı” olarak isimlendirilen uygulama sona erecek ve bundan sonra 8 Haziran tarihinden itibaren veya bu yasanın yürürlük tarihinden itibaren “Yurt dışı çıkış tahdidi” olarak isimlendirilen yeni müessese yürürlüğe girecektir.

Bu müessese üzerinde çok kısaca durmak istiyorum. Anayasa Mahkemesinin iptal kararına baktığımızda, “Pasaport Kanunu’nun ilgili hükmünün yeteri kadar açık olmadığı, Yasa’da yer alması gereken birtakım sınırlamaların Yasa’da yer almadığı, Yasa’da yer almayan bu sınırlamaların idare tarafından yani Maliye Bakanlığına bağlı vergi daireleri tarafından getirildiği veya kullanıldığı görülmüştür.” diyerek bunu düzenlemenin yasal olmaması gerekçesiyle ve aynı zamanda Anayasa’nın 13’üncü maddesinde ifade edilen “ölçülülük” ilkesine uygun olmaması gerekçeleriyle iptal etmiştir. Kural açık değil. Uygulama Maliye Bakanlığının tebliğleriyle yürütülüyor. O nedenle bu düzenlemeyi Anayasa’ya uygun bir şekilde bütün sınırlamalarıyla birlikte Yasa’da yapmak gerekiyor. Tasarıda buna yönelik olarak yapılan düzenleme bu ihtiyaçtan doğmuştur.

Sınırlamanın yasal olup olmadığı çerçevesinde tasarının ilgili hükmünü değerlendirirsek sınırlamanın yasal olduğunu görüyoruz. Sınırlamanın meşru bir amaca dayanıp dayanmadığı çerçevesinde bir değerlendirme yaparsak yine sınırlamanın meşru bir amaca dayalı olduğunu görürüz. Çünkü zamanında ödenmeyen bir vergi borcu ki vergi borcu Anayasa’nın 73’üncü maddesine göre bir vatandaşlık ödevidir. Bu borcun zamanında yerine getirilmemesi hâlinde kamu hizmetlerinin aksaması söz konusu olabileceği gibi, vergi borcu olmayan diğer mükelleflerin, diğer vatandaşların da kamu hizmetlerinden yararlanması engellenebilecektir. Dolayısıyla başkalarının hak ve özgürlüklerini de engelleyebilecek böyle bir düzenlemeye, böyle bir olanağa, idarenin, yasama organının müsaade etmemesi gerekir. Bu nedenle, yurt dışı çıkış tahdidi böyle bir gerekçeye dayalı olarak getirilebilir. Anayasa Mahkemesinin yorumuna dayalı olarak, kararında ortaya koyduğu görüşlere dayalı olarak ben de onu biraz daha açarak size yorumluyorum.

Sınırlamanın ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığı çerçevesinde bu müesseseyi değerlendirirsek yine ölçülülük ilkesi açısından tasarının yapmış olduğu düzenlemenin Pasaport Kanunu’ndaki düzenlemeye kıyasla daha iyi tarif edildiğini, daha iyi olduğunu görüyoruz. Ancak yine de burada ölçülülük ilkesi açısından bazı düzeltmelerin gerekli olduğunu düşünüyorum. Ölçülülük ilkesi, kamu hizmetlerinin, daha doğrusu ölçülülük ilkesi, temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında sınırlamaya yönelik olarak kullanılan araç ile bu sınırlama sonucu ulaşılmak istenen amaç arasında bir denge olması demektir. Bu denge yok ise ölçülülük ilkesine uygun değildir o düzenleme, eğer o denge varsa ölçülülük ilkesine uygundur.

Tasarının yurt dışı çıkış tahdidine yönelik düzenlemesi önemli ölçüde ölçülülük ilkesine uygun gözüküyor. Ancak yine Anayasa Mahkemesini ve konuya ilişkin İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin kararlarını dikkate aldığımızda yurt dışı çıkış tahdidin sürekli olarak uygulanan bir yasağa, hürriyeti kısıtlayıcı bir müeyyideye dönüşmemesi gerekir. Eğer öyle olursa hem ölçülülük ilkesine uygun olmaz hem temel hak ve hürriyetlere uygun olmaz. O nedenle süresiz, ömür boyu, sınırsız uygulanabilecek bir yasak olmamalıdır. O açıdan baktığımızda, vergi borcunu ödeme açısından hiçbir şekilde ödeme gücü olmayan mükelleflere bu yasağın uygulanmaması gerekir. Bu konuda bir önergemiz olacak. Sanıyorum Maliye Bakanlığı da bu konuda farklı düşünmüyor. Önergeler geldiğinde yine bu konuyu görüşeceğiz. Belki bu noktada vergi inceleme elemanlarınca yapılacak inceleme sonucunda, yurt dışı çıkış tahdidi uygulamasının vergi borcunun tahsil edilmesine yönelik olarak bir yarar getirmeyeceği ortaya konulduğu takdirde, böyle bir hâlde de bu tahdidin kaldırılması yönüne de gidilebilir. Bunu da düşünmekte yarar var.

Değerli arkadaşlar, tasarının bir diğer düzenlemesi, özel tüketim vergisine yönelik olarak yapılan düzenlemedir. İstanbul 2010 Kültür Başkenti Projesi çerçevesinde akaryakıt ürünlerinin özel tüketim vergisinde sembolik de olsa artış öngören düzenleme, özel tüketim vergisi kapsamında yapılan önemli bir düzenlemedir. Rakam sembolik olabilir ancak bunun vermiş olduğu mesaj son derece önemlidir.

Bu düzenlemenin vermiş olduğu mesaj şudur: Hükûmet, AKP Hükûmetleri, 2002 yılından bu yana kamu finansmanında önemli ölçüde dolaylı vergileri artırma yoluna gitmişlerdir. Dolaylı vergilerin önemli ölçüde artırılması yoluna gidilmesi bizim vergi sisteminin adaletini bozmuştur ya da başka bir ifadeyle vergi sisteminin zaten adil olmayan yapısını daha adaletsiz bir hâle dönüştürmüştür.

Size örnek vermek, rakamlarla durumu göstermek istiyorum: Özel tüketim vergisinin 2002 yılı sonu itibarıyla gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 3,6’dır. Bu rakam 2007 sonu itibarıyla yüzde 4,6’ya gelmiştir. Yani gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1’i düzeyinde bu vergi yükünde bir artış olmuştur.

Değerli arkadaşlar, 1 puanın YTL karşılığı cinsinden ifadesi 8,5 milyar YTL’dir. Demek ki 2002 yılından bu yana Hükûmet, özel tüketim vergisinde yaptığı artışlarla 8,5 milyar YTL’lik millî gelire oran olarak bir ilave yükü getirmiştir. Bu, son derece ciddi bir problemdir. Bunu dünyadaki petrol fiyatlarının atışlarıyla izah etmek mümkün değildir. Bakın, benzin ve motorin fiyatlarını şimdi vereceğim ben size, dünyada ve Türkiye’de nedir, örnek vereceğim size: Motorin fiyatından örnek verirsem, motorin fiyatı Aralık 2002’den Haziran 2008’e Türkiye’de yüzde 154 oranında artmıştır, yüzde 154 oranında. Bunu petrol fiyatı artışlarıyla izah etmek mümkün değildir. Bunun içerisinde biraz önce sözünü ettiğim özel tüketim vergisi artışları çok ciddi rol oynamaktadır. Avrupa Birliğinin beş seçilmiş ülkesine ilişkin bir hesap yaptım. Bakın, bu ülkeler, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, İngiltere. Bu ülkelerde anılan tarihler arasında motorindeki özel tüketim vergisi artışı yüzde 117 düzeyinde, daha doğrusu motorin fiyatı artışı yüzde 117 düzeyinde. Bizde yüzde 154 düzeyinde bir artış var motorin fiyatında, mazot fiyatında, Avrupa Birliğinin en ileri ülkeleri diyebileceğimiz ülkelerindeki artış yüzde 117 düzeyinde değerli arkadaşlar. Benzindeki tablo farklı değildir değerli arkadaşlar.

Bu neye yol açıyor değerli arkadaşlar? Bu vergi sisteminin yapısını bozuyor. Vergi sisteminde kısa vadeli gelir kaygılarıyla dolaylı vergilere başvurulması vergi sisteminin yapısını olağanüstü ölçüde bozuyor. Ama bunun yanında yarattığı çok önemli bir sakınca daha var: Akaryakıt piyasasında kayıt dışını körüklüyor. Sizlere rakam vermek istiyorum: Türkiye’de toplam araç sayısı 1994 yılında 5,6 milyondur değerli arkadaşlar, otomobil, kamyon, kamyonet, otobüs, hepsi dâhil 5,6 milyondur. Bu rakamın 2007 sonu itibarıyla miktarı 13 milyondur. Yüzde 132 oranında artış var. Bunun içerisinde sadece otomobillere baktığımızda, 1994 yılında otomobil sayısı 2,8 milyon, 2007 sonunda 6,4 milyon, yüzde 126 oranında otomobil sayısında artış var.

1994-2007 arasında benzin tüketimine baktığımızda, 1994 yılı benzin tüketiminin 3,5 milyon ton olduğunu görüyoruz. 2007 yılı benzin tüketimi 1 milyon ton azalışla 2,5 milyon tondur değerli arkadaşlar.

Otomobil sayısındaki artış yüzde 126. Benzin tüketiminde 1994-2007 arası 1 milyon ton düşüş var. Benzin tüketiminde artış değil, yüzde 28,5 oranında azalış var.

Denilebilir ki otogaz girdi sisteme. Benzin artı otogaz tüketimini veriyorum size: 1994 yılında 4,2 milyon ton, 2007 yılında 4,5 milyon ton. Yani yüzde 7,8 oranında bir artış var on üç yılda. 1994-2006 arası 4,2’den 4,1 milyon tona düşmüş. 2007’de otogazda 500 bin tonluk artış var. Bunu da mutlaka Gelir İdaresi Başkanlığımız takip ediyordur.

Denilecektir ki motorin devreye girdi, efendim araçlar dizelli artık, o nedenle benzin tüketimi azalıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ona yönelik bir hesap da yaptım. Dizel otomobilleri hariç tutarak 1994-2007 otomobil sayısını kıyasladığımda, 1994-2007 arası benzinli otomobil sayısındaki artış yüzde 101. Evet, benzinli otomobilde 2 kata ulaşan bir rakam söz konusu ama benzin ve otogaz tüketiminde -artı motorin… Motorini hariç tutuyorum. Motorini zamanım yetmediği için ayrıca değerlendirmek gerekiyor orada- düşüş var.

Değerli arkadaşlar, bu aslında bir alarm demektir. Kayıt dışı ekonominin ulaştığı boyutu göstermek açısından, bu rakamlar alarm veriyor. O nedenle, özel tüketim vergisi artışlarına, dolaylı vergi artışlarına gitmeyi bir kenara bırakalım, bunun yerine kayıt dışını kayda alacak, bu sistemi herkesi kavrayacak şekilde, bütün kazancı kavrayacak şekilde daha iyi bir hâle getirelim. Yapılacak olan düzenlemeler gerçekte bunlardır.

Sözlerimi burada bitiriyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Nuri Yaman.

Buyurun Sayın Yaman. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili olarak Demokratik Toplum Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu nedenle hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.

Ancak tasarıyla ilgili düşüncelerimi açıklamadan önce, iki gündür bu Mecliste yaşananları ve kamuoyunun da öyle sanıyorum ki Türkiye’nin her tarafında ve bilhassa Kürt coğrafyasında yaşayan Kürt vatandaşlarımızın özlemle beklediği TRT Kanunu’yla ilgili engellemeleri de yakından takip ettiğini tahmin ediyorum. Evet, iki gündür bu Mecliste, bu kutsal çatının altında, bu kanunun görüşülecek olan 12 maddesinden 8’inci maddesine gelinmiş olmasına rağmen, her nedense yasa tasarısının 6’ncı maddesinde Demokratik Toplum Partisi olarak verdiğimiz bir önergenin kabul edilmesini hâlen içine sindirmeyen insanların büyük bir engelleme çalışması içinde olduğunu maalesef üzüntüyle bu halkımız ve milletvekili arkadaşlarımız ibretle izliyorlar. Nihayet, yapılan şey, bu halkın, bu milletin bölünmez bir parçası olan ve bin yıldan bu yana kardeşçe yaşayan Kürt halkının da kendisini resmî bir kurumunda ifade etmesinden öteye geçmeyen bir düzenlemedir. Farklı dillerde ve lehçelerde artık bu halk kardeşçe yaşamanın gereği olarak birlikte türkülerini söylemek, kültürünün kendi ana diliyle kendisine yansıtılmasını istiyor. Bunun önüne geçmenin artık bu çağda mümkün olmadığını tarih, teknoloji ve gelişmeler bize gösteriyor. Bu yapılsa da yapılmasa da bugün bu coğrafyada Kürtlerin kendi ana dillerinde izledikleri sekizin üzerinde, on beşe yakın -benim bildiğim- Kürtçe yayın yapan televizyonlar vardır. Ben bu Kürtçeyi dil bilgisi kurallarına göre diyebilirim ki bu yayını yapan Roj TV’den, Mezopotamya TV’den, Kurdsat’tan ve Kurdistan TV’den öğrendim. Bu halkı, kendi öz diliyle öğrenmesi gereken ve sahibi olduğu devletin kendi kurumlarında öğrenmesine karşı çıkılmasının, bir türlü, neden olduğunu, hangi nedene dayandığını anlamış değilim.

Ne yazık ki iktidar partisinin grup yöneticileri de muhalefetin iki gündür bu engellemesine bir noktada çanak tuttular ve iki gündür de TRT gibi önemli bir kurumumuzun Sayın Genel Müdürü başta olmak üzere, şube müdürlerine kadar, belki 100’e yakın elemanı gece saat on bire kadar, nihayet belki birkaç saat içinde görüşülecek olan dört maddelik veya beş maddelik bir görüşmeden sonra kesinleşecek olan kanunun çıkması için gelip gidiyorlar. Lütfen, bu Meclisin bu değerli vakitlerini böyle basit işlerde harcamayalım.

Evet, değerli milletvekilleri, hazırlanan bu tasarıyla Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’la her ne kadar kamu alacaklarının tahsilinin güvence altına alınması amaçlanmış ve bazı işlemlerde borçlu olmama şartı aranılarak bazı amme alacakları nedeniyle de borçlunun yurt dışına çıkmasının sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemeler yapılmış ise de; mevcut hükümlerin uygulanmasına ilişkin yargı kararları da dikkate alınarak uygulamaya açıklık getirecek düzenlemelere yer verilmek istenmiş ise de; tasarının bu amacı gerçekleştirmekten çok uzak olduğu, aşağıda değineceğim eksiklik ve yetmezliklerinden de açıkça anlaşılacaktır.

Bilindiği gibi, elli yılı aşkın bir süredir yürürlükte bulunan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, çeşitli tarihlerde birtakım değişikliklere uğramış, temel düzenlemeleri korumakla birlikte zaman içinde ekonomik ve teknolojik alanda meydana gelen gelişmelerin amme alacaklarının tahsiliyle ilgili yansımaları ve icra hukukunun tahsille ilgili yeni düzenlemelerinin amme alacaklarının tahsilini sağlamaya yönelik hükümlerine yeniden düzenleme yapılmasını da zorunlu hâle getirmiştir. Ancak, son dönemde her alanda olduğu gibi, AKP Hükûmeti, teknolojik ve ekonomik alanda meydana gelen gelişmeleri bu kanun tasarısına da yansıtamamıştır. Bu düzenlemelerde AKP İktidarı işi aceleye getirerek kanunun ilgili esas ve alt komisyonlarında yeterince tartışılmasını sağlamaya yönelik bir çaba göstermeyerek yerel yönetimlerle ilgili amme alacaklarının tahsilini sağlamaya yönelik durumu maalesef göz ardı etmiş, bu konuda ortaya konulması gereken eksiklik ve yetersizlikleri de giderememiştir.

Tasarının 2’nci maddesiyle, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 22’nci maddesinde, buna eklenen 22/A maddesiyle, amme alacağı ödenmeden yapılamayacak işlemler ile işlem yapanların sorumlulukları düzenlenmektedir. Buna göre çeşitli mevzuatlar uyarınca yapılacak devlet yardımı, teşviki ve desteği nedeniyle yapılacak ödemelerde ticaret sicili kayıt ve tescili harcından, noter mukavele ve kâğıtlarından alınan harçlar, tapu işlemlerine ilişkin harçlar, trafik harçlarına mevzu işlemler ile bina inşaat harcı ve yapı kullanma izin harcına konu işlemlerde Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcunun bulunmadığına ilişkin belge alınması zorunluluğu getirilmekte ve bu konuda Maliye Bakanlığı yetkili kılınmaktadır. Ancak tasarıda 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’ndan doğan vergilerin bu kanun kapsamına alınmamış olması bizce önemli bir eksikliktir.

Değerli milletvekilleri, bu yasayla daha önceleri ayni sınırlı sorumluluk esası benimsenmiş ve Kanun’un 35’inci maddesinde limitet ortaklıkların ödenmeyen ve tahsil imkânı bulunmayan amme borçlarından dolayı ortakların vazettikleri veya vazını taahhüt ettikleri sermaye miktarından doğrudan doğruya mesul oldukları kabul edilmiştir. Bu düzenlemeyle limitet şirket ortakları kamu borçlarından, koymayı taahhüt ettikleri sermaye payı kadar, yani koymayı taahhüt ettikleri sermaye payıyla sınırlı olarak sorumlu tutulmuşlardır. 35’inci maddeyle yapılması öngörülen ilk değişiklik, madde metninde yer alan “şirketten tahsil imkânı bulunmayan” ibaresinin “şirketten tahsil edilmeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan” ibaresiyle değiştirilmesidir. Burada “tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacağı” terimi, kamu borçlusunun haczedilen mal varlığına bu kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin kamu alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen kamu borçlusundan aranılan kamu alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerinde yürütülen takip muamelelerine rağmen kamu borçlusundan tahsil edilemeyeceği kanaati oluşan kamu alacaklarını ifade etmektedir.

Hiç şüphesiz kamu alacaklarının tahsilatında ayrıcalık, kolaylık, hızlılık ve verimlilik mutlaka olmalıdır. Ancak bunlar olurken temel hukuk ilkeleri, anayasal güvenceler ve kişi hakları mutlaka ön planda tutulmalıdır.

Görüldüğü gibi bu yasanın birçok maddesi AKP’nin “Hep bana, sadece benim istediğim kadar adalet.” felsefesini çağrıştıran bir anlayış ile kaleme alınmış. Tasarının bu maddesinde yapılan düzenlemenin yasama sürecinde mutlaka gözden geçirilmesi gerektiğini burada belirtmek isterim.

Değerli milletvekilleri, tasarının 5’inci maddesinde “Devlete ait olup 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 4458 sayılı Gümrük Kanunu kapsamına giren amme alacakları ile bunlara ait zam ve cezalarını ödeme emrinin tebliğ tarihini takip eden yedi gün içerisinde ödemeyen ya da bu Kanun hükümleri uyarınca hakkında bu alacaklar nedeniyle ihtiyati haciz kararı alınan amme borçlusunun yurt dışına çıkışı, alacaklı tahsil dairesinin talebi üzerine ilgili makamlarca engellenir.” hükmü getirilmiştir. Bu hükümde yer alan “üzerine” ibaresi Komisyon çalışmaları sırasında “halinde” olarak değiştirilmek suretiyle yasağın otomatik olarak uygulanmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır.

Belediyelerin ve il özel idarelerinin 3194 sayılı İmar Kanunu kapsamında belediye hudutları içerisindeki yerlerde ilgili belediye encümenlerince verilen imar para cezaları ile yine il özel idaresince belediye hudutları dışında verilen imar para cezaları -tahsil edilemeyen- ülke genelinde trilyonları bulmaktadır. Bu para cezalarına gecikme zammı uygulanmadığı için de borçlular tarafından ödenmemekte ve dolayısıyla cezaların etkinliği de kalmamaktadır. Söz konusu bu tür amme alacakları trilyonları bulurken bunlar sadece kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm edilmişlerdir. Bu nedenle, il özel idareleri ve belediyelerin amme alacaklarının tahsilinin ilgili kanun tasarısının dışında tutularak bu konuda bir şekilde yaptırım dışında bırakılmış olmaları da değineceğimiz önemli eksikliklerden birisidir.

Yine bu kanunla birçok kanunda değişiklik yapılarak yeni düzenlemeler öngörülmektedir. Kanunun 13’üncü maddesiyle, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun 8’inci maddesi ve 5193 sayılı Belediye Kanunu’nun 16’ncı maddesinde getirilen il özel idareleri ve belediyelere tanınan muafiyetlere bir bakıma sınırlandırılma öngörülmektedir. Bu kapsamda belediye ve il özel idarelerinin kamu hizmetine ayrılan veya kamunun yararlanmasına açık gelir getirmeyen taşınmazları ile bunların inşa ve kullanımları her türlü vergi, resim, harç, katılma ve katkı paylarından muaf tutulduğu hâlde, bu yasa ile belediye ve il özel idarelerinin kamu hizmetine ayrılan veya kamunun yararlanmasına açık gelir getirmeyen inşa ve kullanımları ile bu faaliyetlerde kullanılan taşınmazlarını özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi kapsamı içine almaktadır. Bu düzenleme de belediye ve özel idareler bakımından önemli bir eksiklik olarak değerlendirilmiştir. Çünkü  belediyelere genel bütçeden vergi gelirleri üzerinden verilen yardımlar, diğer taraftan belediyelerin kamuya ilişkin bu tür hizmetlerindeki harcamalarında ödedikleri KDV ve ÖTV’lerle öteki elinden tekrar geri alınmaktadır.

Yine bu tasarının  5’inci maddesi ile 36/A maddesinde yurt dışı çıkış tahdidi için getirilen ve teminata bağlanmayan amme alacaklarının 100 bin YTL olarak benimsenmesi uygun görülmekle birlikte, Bakanlar Kurulunca bu tutarın 10 katına kadar artırılması yetkisi verilmiştir.

Temel hak ve özgürlükler bakımından yurt dışına çıkış yasağı uygulanmasıyla ilgili olarak belirtmek istediğimiz bir diğer husus, seyahat özgürlüğünün hem ülkemizde hem de dünyanın gelişmiş ülkelerinde temel insan hak ve hürriyetlerinden biri olarak kabul edilmesidir. Seyahat özgürlüğünün unsurlarından birinin de herkesin, herhangi bir ülkeyi, kendisininki de dâhil olmak üzere terk etme hakkı olduğu, İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ek 4 numaralı protokolünde açıkça belirtilmiştir.

Yine, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca kabul edilen ve onaya açılmış olan ve Türkiye tarafından da imzalanan 1966 tarihli Siyasi ve Medeni Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin “Seyahat özgürlüğü” başlıklı 12’nci maddesinde, herkesin, kendi ülkesi de dâhil, bir ülkeden ayrılmakta serbest olduğu ve bu hakkın aynı Sözleşme’de tanınan diğer haklara uygun olarak ulusal güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık veya genel ahlak veya başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak için gerekli sebepler ile hukuken öngörülmüş sınırlamalar dışında hiçbir sınırlamaya tabi tutulamayacağı ifade edilmiştir.

Hâlen yürürlükte olan Anayasa’mızın 23’üncü maddesi, “Kişilerin Hak ve Ödevleri” bölümünde “Yerleşme ve seyahat hürriyeti” başlığı altında düzenlenmiştir. Madde metninde esas olarak yerleşme ve seyahat hürriyeti, seyahat özgürlüğü, yerleşme özgürlüğü ve vatandaşların yurt dışına çıkma ve yurda girme özgürlüğü olarak üç temel noktada hükme bağlanmıştır.

1982 Anayasası’nın yurt dışına çıkma özgürlüğünü düzenleyen 23’üncü maddesinin beş numaralı fıkrasında, kanun koyucunun bu özgürlüğü vatandaşlık ödevi ya da ceza soruşturması sebebiyle sınırlayabileceği hükme bağlanmıştır. Bu nedenle Pasaport Kanunu’nun 22’nci maddesindeki vergi borcundan dolayı yurt dışına çıkışın yasaklanmasının dayanağı, Anayasa’nın 23’üncü maddesinde belirtilen vatandaşlık ödevi olmaktadır.

Bilindiği gibi, Anayasa’mızın 73’üncü maddesinde vergi ödeme bir ödev olarak tanımlanmakta, vergi borcu bulunan kişiden bu borcunun nasıl tahsil edileceği ve buna yönelik cebren tahsil yöntemlerinin neler olduğu ilgili yasalarda belirtilmiştir. Kişinin bizatihi ülkede bulunmaması, aramak hak ve özgürlük sınırlandırılmasında amaç-araç dengesini ihlal edeceğinden sınırlandırmayı amaca aykırı hâle getirmekte ve bu yönüyle son değişikle Anayasa’da açıkça yer verilen “ölçülülük” ilkesi bir bakıma ihlal edilmiş olmaktadır.

Öte yandan, aynı maddede yurt dışına çıkma özgürlüğünün sınırlandırılabilmesinin bir gerekçesi olarak sayılan “ülkenin ekonomik durumu” ibaresi de Anayasa değişikliğini yapan 4709 sayılı Kanun ile madde metninden çıkarılmıştır. Konunun anayasal boyutunda dikkati çeken bir diğer noktası da seyahat ve yurt dışına çıkma özgürlüklerinin sınırlandırılması konusunda diğer özgürlüklerden farklı olarak hâkim kararının gerekli görülmemiş ve yasa ile idareye yetki verilebilmesini mümkün kılmış olmasıdır.

Pasaport Kanunu’nun 22’nci maddesi hükmü de işte bu yetkinin kullanıldığı bir hukuki metindir. Ancak Pasaport Kanunu’nun 22’nci maddesinde vergi borcu bulunanlara pasaport verilemeyeceğine ilişkin düzenleme artık anayasal bir ilke olan, hak ve özgürlüklere getirilecek sınırlandırmaların ölçülü olmasını ifade eden 13’üncü maddesindeki “ölçülülük” ilkesine aykırı olduğu için kaldırılmalıdır.

Yine Anayasa’nın 38’inci maddesine eklenen “İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz.” hükmüyle de Anayasa’da sayılan kişi hürriyetlerinin idare makamlarınca kısıtlanmasını öngören tüm yasal düzenlemeler açıkça Anayasa’ya aykırı hâle gelmiştir. Dolayısıyla yurt dışına çıkış yasağı gibi bir müeyyidenin ancak mahkeme kararı ile olması ve uygulanabilmesi gerekir.

Söz konusu yetkinin vergileme ilkelerine uygun kullanılması ve Anayasa’da ifadesini bulan temel hak ve özgürlükleri engellememesi bir temel ilke olarak kabul edilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasayla, sonuç olarak şunu belirtmek isteriz ki, Pasaport Kanunu’nun 22’nci maddesine dayanılarak uzun dönemdir uygulanan vergi borcunun tahsili için yurt dışı çıkış yasağı uygulaması yeni düzenlemeler ile daha geniş bir çerçeveye çekilmeye çalışılmakta ve Anayasa’ya aykırılığın yanında kamusal yarar sağlamaması ve uygulama esnasında ortaya çıkan sorunlar sebebiyle tekrar değerlendirilmesi gereken bir uygulamadır. Her ne kadar vergilerin tahsilinde etkili olduğu iddia edilse de çoğu zaman mükelleflerin onurunu kırıcı bir uygulama olmaktan öteye geçmemekte, zaten beyan esası sebebiyle iyi niyetle vergi borcunu kabul eden mükellef ile idarenin arasını da bu uygulama açmaktadır.

Diğer yandan, kanunlarda idareye tanınmış ve kamu alacaklarını, özgürlüğü kısıtlatmaksızın başka tedbirlerle tahsil edilebilme imkânı sağlayan pek çok yetki vardır. Bizce üzerinde durulması gereken husus, vergi borcu olduğunu kabul eden iyi niyetli mükellefler yerine, kayıt altında olmayan ve vergisini beyan etmekten kaçınan mükellefler üzerinde uygulanacak yöntemlerin ve yaptırımların geliştirilmesi daha önemlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıya göre sporculara ücret olarak yapılan ödemelerin gelir vergisinden istisna edilerek bu ödemelerin Bakanlar Kurulunca belirlenecek oranda vergilendirileceği belirtilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yaman, lütfen sözlerinizi tamamlar mısınız.

M. NURİ YAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ancak tasarıda vergi oranları belirlenirken lig ayrımı yapılmaktadır. Lig ayrımı yapılmadan bu oranın belirlenmesi hem genel vergi tarifesine yakınlık hem de eşitlik ve hakkaniyete uygunluk açısından daha doğru olacağından, bu konunun da yeniden ele alınması gerektiğini belirtirken, yukarıda belirttiğim gibi yasadaki mevcut eksiklikler ve yetmezliklerden dolayı buna olumlu bakmadığımızı belirtiyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yaman.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 220 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, vergi, devlete gelir sağlamanın ötesinde ekonomiye ve sosyal hayata müdahalenin bir yöntemi olduğu kadar, bazen de siyasi amaçları gerçekleştirmenin de bir aracı hâline gelmiştir. Vergileme yöntemleri gelir dağılımını düzenleme, yatırımların dengeli dağılımı, enflasyonun önlenmesi, ekonomik istikrarın sağlanması gibi hususlarda da etkin bir fonksiyona sahiptir.

Uygulanan vergi politikasının ekonomideki üretim seviyesinden, enflasyon ve faizin belirlenmesine kadar etkileri vardır. Yurt içindeki mali piyasalarda ve reel sektörde güven tesis edilmesi, ekonomik krizlere karşı istikrarın sağlanması için yapılacak programların vergi politikası tedbirleriyle desteklenmesi ve yönlendirilmesi gerekmektedir.

Vergi kamu gelirleri içinde ve bütçe politikası bakımından en sağlıklı gelir kalemidir. Bütçe gelirlerinin yaklaşık yüzde 85’i vergi gelirlerinden oluşmaktadır. Ancak, vergi sistemimizin vergileme ilkeleri çerçevesinde üretimi teşvik eden, büyümeyi hızlandıran, asgari gelirin üstünü vergilendiren, ülkenin ekonomik potansiyelinin taşıyabileceği vergileme kapasitesini aşırı zorlamayan, vergi kültürü ve bilincini geliştiren, dengeli ve caydırıcı hukuki ve cezai sistem ile donatılması gerekmektedir. Mevcut vergi sistemimiz ekonominin gelişmesine, tasarruf, yatırım ve istihdamın artırılmasına maalesef yardımcı olamamakta, kayıt dışı ekonomiyi ve kayıt dışı istihdamı artırmaktadır.

Kayıt dışılık hâlen çok büyük bir sorun olmaya devam etmektedir. Yıllardır tartışması yapılan kayıt dışı ekonomik faaliyetler, kayıt dışı ekonomiyle mücadele, kayıt dışılığın önlenmesi, vergi kayıp ve kaçağının önlenmesi gibi kavram ve ifadeler uzun yıllar toplumun hissettiği ve bizzat yaşadığı gerçeklerdir. Kayıt dışılık konusunda çok yazılıp çok söylenmiştir ancak Türkiye bu konuda sözün bittiği yere gelmiştir. Artık büyük bir siyasal kararlılık ve siyasi iradeyle kayıt dışılık konusu kararlı bir devlet politikasına dönüştürülmek zorundadır.

Kayıt dışıyla mücadelede sadece Maliye Bakanlığının gayretleriyle bir yere varmak mümkün değildir. Bu konuda bütün kurumlar harekete geçirilmeli, toplum duyarlı ve bilinçli hâle getirilmeli ve topyekûn bir çalışma başlatılmalıdır.

Vergi yasalarımızda çok sık değişiklik ve düzenlemeler yapılmaktadır. Çok sık yapılan  değişiklikler her mevzuatta olduğu gibi vergi mevzuatında da çeşitli sorunlara neden olmaktadır. Elbette bu değişikliklerin önemli bir kısmı ekonomik, sosyal ve siyasal hayatın hareketliliğinden, dünya şartlarından ve toplumsal dinamizmimizden kaynaklanmaktadır. Bu, anlaşılır bir durumdur. Ancak bu kadar sık değişiklik yapılmasında politik ve teknik özensizliklerin rolünü de ihmal etmemek gerekmektedir. Sürekli ve sık yapılan değişiklikler vergi mevzuatını olması gereken sadelikten ve basitlikten oldukça uzaklaştırmıştır.

Vergi mevzuatına ve uygulamaya, asıl kanun maddeleri yerine ek ve geçici maddeler ile hatta tebliğler ve muktezalar yoluyla yön verilir hâle gelmiştir. Çok sayıda tebliğin çıkması, mukteza dediğimiz uygulamaya yön veren yazılı görüşlerin yaygın ve mutat hâle gelmesi sağlıklı bir vergi sistemine işaret etmemektedir. Bu durum devlet-vatandaş münasebetleri çerçevesinde mükellef ile vergi idaresi arasında ihtilafa yol açmaktadır. Ayrıca gereksiz zaman ve iş kaybı olmaktadır.

Ortaya çıkan hukuki ihtilafların çokluğu ve sıklığı hızlı işleyen bir vergi yargısı ihtiyacını da her geçen gün artırmaktadır.

2007 yılında maliye idaresi aleyhine vatandaş tarafından 47.925 adet dava açılmıştır. Bu davalardan 4.420’si idare lehine, 3.990’ı ise mükellef lehine olmak üzere toplam 8.411 dava sonuçlanmıştır; 39.514 dava ise devam etmektedir. Yine, 2007 yılında vergi inceleme elemanlarınca düzenlenen raporlara dayanılarak ortaya çıkan vergi ve cezalarla ilgili olarak yargıda 16 bin dava açılmış, bu davalardan 3.160’ı idare lehine, 2.130’u ise mükellef lehine olmak üzere 5.300 dava sonuçlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, toplam vergi mükellefi sayısının azami 3,5 milyonu bulduğu ülkemizde bir yılda 63.900 davanın açılması hiç de iyiye işaret eden bir durum değildir. Burada bir sıkıntı olduğu açıktır. Bu durum bize mükellef idare ilişkilerinin, devlet vatandaş münasebetlerinin düzenli ve uyumlu işlemediğini göstermektedir. Burada ilk dikkat etmemiz gereken adres vergi sistemimizdir. Yoksa ne bizim munis vatandaşımız devletiyle davalık olmaya meraklıdır ne de mali idare çalışanları vatandaşa eziyetten ve davalarla uğraşmaktan zevk almaktadır. İdare ile vatandaş bir elmanın iki yarısıdır.

Vergi sistemimiz ve hatta ekonomik yapımız bu ihtilafları beslemektedir. Vergi sistemimizi bütün boyutlarıyla yeniden ele alma zamanı gelmiş geçmektedir. Vergi politikalarının belirlenmesi, bu politikaların uygulanması için vergi yasalarının hazırlanması sırasında ve yasama süreçlerinde vergileme ilkelerine ve hukuki normlara uyulması gerekmektedir. Vergi yasaları toplumun irade ve beklentilerine cevap vermelidir. Yasalarımız ekonomik ve toplumsal yapımıza uygun olmalıdır.

Anayasa’mızın 73’üncü maddesine göre vergi konusuna egemen olan temel kurallar ana hatlarıyla şu şekilde öngörülmüştür: Vergi herkesin mali gücüyle orantılı olmalıdır. Vergi kamu giderlerini karşılamaya yönelik olmalıdır. Vergi yükü adaletli ve dengeli dağıtılmalıdır. Vergi genel olmalıdır. Vergi yasal olmalıdır. Bu temel hükümler bir vergi reformunun içeriğinin de nasıl olması gerektiğini bize göstermektedir. Vergi kanunlarımız, vergi sistemimizi basit, açık, anlaşılır ve kolay uygulanabilir hâle getirmek için mükellefin vergiye uyumunu sağlayacak bir şekilde yeniden yazılmalıdır.

Bilhassa istihdam üzerindeki vergi yükünün ağırlığı  dikkate alınarak, vergi oranları tedricen düşürülmelidir. Ücretliler üzerindeki vergi yükü ve sosyal güvenlik primi oranı yüzde 42,7’dir. Bu yükün ağırlığı kayıt dışı ekonomiye yol açmaktadır. Kurumlar vergisi oranı yüzde 20, gelir vergisi ilk dilim yüzde 15, katma değer vergisi yüzde 18. Bu oranlar, oldukça yüksektir. Bilhassa katma değer vergisinin kademeli olarak indirilmesi gerekmektedir. Vergiler, yatırım ve istihdamın önünde engel olmamalıdır.

Vergi denetim mekanizması, etkin ve rasyonel olmalıdır. Vergi denetimleri vatandaş ve idare için ilave bir eziyete dönüşmemelidir. Toplanan vergilerin harcanmasında kamu vicdanını rahatlatacak bir yol izlenmelidir. Harcamalarda şeffaflığa önem verilmelidir. Vergisini zamanında ve düzenli ödeyen mükellefler ödüllendirilmelidir.

Teşvik sistemleri yeniden gözden geçirilmelidir. Mevcut teşvik uygulamaları iller arasında adaletsizliğe sebep olmaktadır. Teşvik uygulamasında, kademeli oranlarda, ilçeleri de içine alacak tarzda, ülke ihtiyaçları ve coğrafi şartlar da dikkate alınarak, her sektör için ayrı ayrı teşvik unsurları belirlenmelidir. Mükellefin yapmış olduğu eğitim, sağlık, sosyal ve kültürel harcamalarını ve işle ilgili harcamalarının tamamını kazançtan indirme imkânı getirilmelidir.

Özellikle resmî kurumlarla iş yapan mükelleflerimizin en önemli sorunlarından birisi de resmî kurumlardan alacaklarının zamanında ödenmemesidir. Pek çok mükellef devletten alacağını zamanında alamadığı için vergisini ve sigorta primini de zamanında ödeyememektedir. Bu sorunu ortadan kaldırmak için özellikle KDV ve SSK borçları için mahsuplaşma işleminde kolaylıklar getirilmelidir. Vatandaşın vergiye bakışı ve devletten beklentileri iyi analiz edilmelidir. Vatandaşımızda kayıtlı ve düzenli mükellef için vergi sisteminin bir azap, kayıtsız ve kaçak çalışan için ise bir cennet olduğu anlayışı, maalesef yerleşik bir kanaattir. Vatandaşların önemli bir bölümü Türkiye’de vergi kaçırmanın çok kolay olduğunu düşünmektedir. Mükelleflerimiz vergilerin sayısının azaltılarak, vergi sisteminin sade, açık, basit ve kolay uygulanabilir olmasını istemektedirler. Vatandaş gelirine, göre vergi alınarak adaletin sağlanmasını, vergi yüklerinin yaşam standardını düşürecek kadar yüksek olmamasını beklemektedir.

Vergi adaletinin olması için dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı dolaysız vergilerden yüksek olmamalıdır. 1980 yılında Türkiye’de dolaylı vergilerin oranı yüzde 37 iken, 2007 yılında bu oran yüzde 70’lere varmaktadır. Dolaylı vergiler ülkemizde yüksektir. Bu durum geniş kitlelerin, fakir fukaranın ezilmesine yol açmaktadır. Dolaylı vergilerin oranının çok daha aşağılara çekilmesi gerekmektedir. Dolaylı vergilerin etkisini, önemini ve vahametini, görüşmekte olduğumuz bu tasarıda da görmek mümkündür. Yapılan bu düzenlemelerin neredeyse tamamına yakın kısmı dolaylı vergilere ilişkindir.

Anayasa’nın vergilendirme ile ilgili hükmünde, 73’üncü maddesinde “Herkes, ödeme gücüne göre vergi öder.” denilmektedir. Hâlbuki, dolaylı vergiler, özelliği itibarıyla bireylerin ödeme gücünü dikkate almayan vergilerdir.

Başka bir sorun ise, herkesin ödeme gücüne göre vergi ödemesi gerekirken, Türkiye’de ödeme gücü olanların vergi ödememesidir yani vergi tabanındaki darlıktır. Bu, kayıt dışı ekonominin ortadan kaldırılamaması nedeniyle Türk vergi sisteminin yıllardır aşamadığı yegâne çıkmazdır. Seçmen sayısıyla orantılı olması gereken mükellef sayısı, maalesef, Türkiye’de çok düşük seviyededir. 70 milyon nüfusu olan Türkiye'de sadece 3,5 milyon kişi mükelleftir. Bu sayının az olması, mükellef olması gerekenlerin olmamasından değil, müteşebbislerin, girişimcilerin azlığındandır. Oysaki İngiltere’de ve Almanya’da seçmen sayısının yarısı, Japonya’da ise üçte 1’i vergi mükellefidir.

Değerli milletvekilleri, bir vergi politikasının başarısı biraz önce ifade etmeye çalıştığımız adalet, eşitlik, genellik, açıklık, uygunluk, iktisadilik gibi vergi ilkelerine uyulması kadar idari ve organizasyona ilişkin tüm düzenleyici tedbirlerin alınmasına da bağlıdır.

Vergi kanunu tasarılarının hazırlanması ve sunulması, verginin konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı zamanın tespiti ile verginin tarh, tahakkuk, tahsil ve denetimi vergi tekniği ile ilgili hususlardır. Verginin tarhı ile hazine lehine yaratılan vergi alacağı tahakkuk ettikten sonra kesinlik kazanır yani ödeme aşamasına gelir. Bu safhada vergi alacağının veya vergi borcunun tasfiye edilmesi gerekir. Bu hususta geçerli olan normal kural, vergi borcunun ödeme veya tahsille ortadan kalkmasıdır. Verginin tahsili, özel kesimden kamu kesimine vergi miktarı kadar paranın hesaba geçmesi için gerekli bütün idari ve teknik usulleri ve işlemleri kapsar.

6183 sayılı Kanun başta vergi olmak üzere amme alacaklarının tahsili usulünü düzenleyen genel bir kanundur. Görüşmekte olduğumuz mevcut tasarının 2’nci maddesiyle 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’a, 22’nci maddeden sonra gelmek üzere düzenlenen 22/A maddesinde amme alacağı ödenmeden yapılmayacak işlemler ile işlem yapanların sorumlulukları düzenlenmektedir. Buna göre, çeşitli mevzuatlar uyarınca yapılacak devlet yardımı, teşviki ve desteği nedeniyle yapılacak ödemeler ile ticaret sicili kayıt ve tescil harcı, noter, mukavele ve kâğıtlardan alınan harçlar, tapu işlemlerine ilişkin harçlar, trafik harçlarına mevzu işlemler ile bina inşaat harcı ve yapı kullanma izin harcına konu işlemlerde Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılması zorunluluğunu getirmeye dair, Maliye Bakanlığı yetkili kılınmaktadır. Söz konusu yetkinin, bir vergi güvenlik müessesesi olarak vergileme ilkelerine uygun kullanılması ve Anayasa’mızda ifadesini bulan, mülkiyet, seyahat ve teşebbüs hürriyetlerine de uygun olması, temel hak ve özgürlükleri engellememesi gerekmektedir.

Tasarının 3’üncü maddesiyle, 6183 sayılı Kanun’un 35’inci maddesinde yer alan “şirketten tahsil imkânı bulunmayan” ibaresi, “şirketten tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan” şeklinde değiştirilmiş ve bu değişikliğe paralel olarak 6183 sayılı Kanun’un “Kanundaki terimler” başlıklı 3’üncü maddesine “Tahsil edilemeyen amme alacağı” terimi ile “tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı” terimi ilave edilmiştir.

Tasarının 8’inci maddesiyle Gelir Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 72’nci maddede, teknik direktör, antrenör ve sporculara yapılan ücret ve ücret sayılan ödemelerden, lig tasnifine göre, yüzde 15, 10 ve 5 oranlarında gelir vergisi tevkifatı yapılması öngörülmektedir. Bu hükümler, Anayasa’nın 10’uncu maddesinde ifadesini bulan eşitlik ilkesine aykırıdır. Yine Anayasa’nın 73’üncü maddesi, herkesin mali gücüne göre vergi ödemesini öngörmektedir. Getirilen düzenleme vergileme ilkelerine aykırı olduğu gibi, toplumdaki adalet duygusunu zedeleyici niteliktedir. Bu tür uygulamalar vergi sisteminin daha da bozulmasına yol açmaktadır. Spor, devletin tanıdığı imtiyaz ve istisnalar ile ekonomik ve rasyonel bir zemine oturamaz. Bir taraftan sporda özerklik ve bağımsızlığı savunmak, diğer yandan ayrıcalık istemek ve getirmek bir çelişkidir.

Esnaf, sanatkâr, serbest meslek mensubu, tüccar, sanayici, kira geliri elde edenler ve ücretliler yüzde 15 ila yüzde 35 oranında gelir vergisi ödeyecekler. Bilimsel eser sahipleri ve telif geliri elde edenlere yüzde 17 vergi tevkifatı yapılmaktadır. Bunlardan yüzde 18 KDV’yle birlikte yüzde 35’lik vergi alınmaktadır. Bu, vergi adaletini ziyadesiyle zedeleyen bir hükümdür.

Tasarının 11’inci maddesinin (d) fıkrasında Harçlar Kanunu’nun 63’üncü maddesinde yapılan düzenlemeyle, mevcut uygulamaya göre kişiler gayrimenkul devir ve iktisaplarında emlak vergisi değerinden az olmamak üzere beyan ettikleri değer üzerinden harç öderken, yapılacak yeni uygulama ile kişiler gayrimenkul devir ve iktisaplarında emlak vergisi değerinden az olmamak üzere devir ve iktisap bedeli üzerinden harç ödeyeceklerdir. Oysa kişilerin devir ve iktisap bedellerinin tespiti çok zordur. Bu durumda çok fazla inceleme istenecek ve dava konusu yapılacaktır. Kişilerin beyan ettikleri değere itirazlar olacaktır. Tapuda emsal bedeller oluşacak ama bu bedellerin dayanağı olmayacaktır.

Tasarının 18’inci maddesiyle Karayolları Trafik Kanunu’na eklenen 15’inci ek maddede, trafik cezalarının ödenmesi için trafik cezalarının tebliğinde ödenek yokluğunu gidermek üzere ek ödenek kaydetmeye imkân getirilmektedir. Oysa ihtiyaç duyulan ödenekleri bütçe sistemi içinde talep ve temin etmek mümkündür. Tebliğ ve ulaştırmaya ilişkin ödenek sorunları bütün devlet kamu işlemleri için geçerlidir. Bu sorun adli tebligatlarda, kamu alacaklarına ilişkin tebliğlerde ve ulaştırma işlerinde ve devletin diğer asli ve sürekli hizmet, iş ve işlemlerinde de geçerlidir. Maliye Bakanlığının bu sorunu bütçe sistemi içinde daha pratik bir şekilde çözmesi mümkündür.

Tasarının geçici 4’üncü maddesinde, kamu kurumları ve yeşil karta ilişkin sağlık giderleri için devlet üniversitesi hastanelerine olan borçların yüzde 85’i, belediyelerin borçları için yüzde 75’inin ödenmesi durumunda geriye kalan miktarının terkin edileceği öngörülmektedir. Alacaklının kamu, borçlunun kamu olduğu bu durumda; bütçe kanunu, bütçeleme ilkeleri, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, devlet muhasebe sistemi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akçay, konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – …devlet giderlerinin ödenmesine ilişkin esas ve usuller bir tarafa itilmektedir. Devleti devlet yapan en önemli ilkelerin başında devletin kurum ve kurallarıyla bir bütün oluşu, yerleşik, istikrarlı, adil, eşit, genel ve hukuki uygulamalar yapmasıdır. Oysa, AKP hükûmetleri döneminde istisnalar kurala, kurallar istisnaya dönüşmektedir. Hemen hemen bütün mali düzenlemelerde bu anlayışı görmek mümkündür. Oysa, kamu harcamasına ilişkin bir ödemenin nasıl yapılacağı kanun ve yönetmeliklerde bellidir. Hükûmete ve Maliye Bakanlığına düşen görev, bütçe ödemelerini zamanında ve usulünce yapmaktır.

Muhterem milletvekilleri, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben kanunla ilgili bir usul meselesini dile getirmek istiyorum.

Başkanlığımız, bu kanun tasarısının Bütçe Plan Komisyonunda müzakeresini Bütçe Plan Komisyonu Başkanlığına iade etmiş. Bütçe Plan Komisyonu Başkanı, bu raporu Komisyonda inceletmeden tekrar Başkanlığa sunmuştur. Bu, çok önemli bir olay. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına… Raporun 34’üncü sayfasında Meclis Başkanımız, Bütçe Plan Komisyonu Başkanına “Ey Başkan, size şu kadar madde gelmiş, siz ona sekiz madde ve şu kadar geçici madde ilave etmişsiniz. İç Tüzük’ün 35’inci maddesine göre komisyonlar kendiliğinden kanun teklif edemezler. Dolayısıyla, bu yaptığınız İç Tüzük’e aykırı bir rapordur. Bu raporu lütfen değerlendirin.” diyor. Bunun üzerine Komisyon Başkanı, bunu Komisyona havale etmesi gerekirken, Komisyona havale etmeden direkt, tekrar ertesi gün Meclis Başkanlığına göndermiş. Bu, çok önemli bir usul hatasıdır efendim. Uygun görürseniz bu konuda bir usul tartışması yapalım, çünkü bunun benzeri olaylar olacak. Yani, Komisyon Başkanı, Meclis Başkanını dinlememiş, Komisyona da götürmemiş. Komisyon Başkanının Meclis Başkanı tarafından reddedilen bir raporu Komisyona getirip müzakere ettirmeden, direkt kendi imzasıyla Genel Kurula sunma yetkisi yok efendim.

BAŞKAN – Evet Sayın Genç, anladım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim?

BAŞKAN - Konuşmanızı dinledim, cevap vereceğim.

Şimdi, doğrudur…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Söz veriyor musunuz efendim?

BAŞKAN – Hayır efendim; ben bir açıklama yapayım, ondan sonra… Zaten burada söylediklerinizi, aynı şeyi burada da  söyleyeceksiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır ama, yani tutanaklara da geçsin.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Genişleterek söyleyecek Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, şimdi, ben de aynı kanaatteyim; Başkana uyuyorum, yani Başkanın vermiş olduğu görüşe katılıyorum. Ama siz, görüşmeler başladıktan sonra, bakın bu kadar konuşmacı arkadaşlar konuşmasını yaptıktan sonra gelip böyle bir şey ileri sürüyorsunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ben başlangıçta yoktum. Sayın Başkanım, bu, Başkanlığa karşı da bir saygısızlık, yani Komisyon Başkanının, Bütçe Plan Komisyonu Başkanının Başkana karşı bir saygısızlığıdır. Yani, Başkan bir raporu Komisyon Başkanına iade ediyor, Komisyon Başkanı Komisyona götürmeden, bu konuda Komisyonun düşüncesini almadan, tutuyor, raporu gönderiyor Genel Kurula. Bu olmaz ki efendim. Yani, Meclis Başkanın bu konuda yetkisi var.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)  - Sayın Başkan, ortada bir yanlış varsa yanlışa devam etmenin bir anlamı var mı? Sayın Genç’in söylediklerini dikkate almanız lazım. 

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bence… İsterseniz bu konuda bir usul tartışması açarsanız…

BAŞKAN – Evet, bir müzakere yapalım efendim; beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.11

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.30

BAŞKAN : Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

220 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet buradalar.

Şimdi tasarının tümü üzerinde şahsı adına ilk söz, Zonguldak Milletvekili Sayın Ali Koçal’a aittir.

Buyurun Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 220 sıra sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum. Şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, bildiğiniz gibi, 21/07/1953 tarihinde kabul edilerek, 01/01/1954 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanun, kamu alacaklarının tahsilini sağlamak üzere genel icra hukukunda yer alan düzenlemelerin dışında özel icra hukuku hükümlerini de içermektedir.

Vergi, devletin gerçek ve tüzel kişilere yüklediği ekonomik yükümlülüktür. Bu, bir hükûmetin vatandaşlarının rahat yaşaması için gerekli olan görevlerini yapabilmesi ancak o hükûmetin düzenleyeceği bütçeler aracılığıyla olabilir. Bu bütçelerin düzenlenmesinde çeşitli gelirler baş rol oynar. Vatandaşlardan alınan vergiler, bu gelirlerin başında yer alır.

Genel olarak teknolojik ve ekonomik alanda meydana gelen gelişmeler günün gereklerine uyum sağlamak üzere yasalarımızda değişiklik yapılmasını gerektirebilir. Bu son derecede normaldir tabii. Ancak, değişiklik yapılırken kanunun temel felsefesini korumaya, özden uzaklaşmamaya, toplumun tümünü kucaklar ve ekonomik ve teknolojik alanda meydana gelen gelişmeleri karşılar olmasına da özen gösterilmesi gerekmektedir.

Uygulanan vergi politikaları toplumun bütün kesimlerini ilgilendirir. Vergi politikalarının başarılı sayılabilmesi adalet, eşitlik, genellik, açıklık, uygunluk, iktisadilik gibi vergileme ilkelerine uyulması kadar idari ve organizasyona ilişkin tüm düzenleyici tedbirlerin alınmasına da bağlıdır. Burada irdelenmesi gereken husus, Hükûmetin uyguladığı vergi politikalarının vergileme ilkelerine ne kadar uygun olduğudur.

Bugün görüyoruz ki hep birlikte, vergi konusunda adaleti, eşitliği, açıklığı sağlayacaklarını taahhüt ederek işbaşına gelen Hükûmet yetkilileri sözünde durmamıştır. Asgari ücretten hâlâ vergi alınıyorsa, dolaylı vergiler vergi gelirlerinin yüzde 70’inden fazlasını oluşturuyorsa, vergi inceleme yetkisi belirli kesimlerin üzerinde silah olarak kullanılıyorsa, gelir vergisi oranları düşürülemiyorsa, toplanan vergilerin nereye harcandığı konusunda insanların kafasında soru işaretleri varsa ve her geçen gün bu sorular artıyorsa, esnaf vergisini ödeyemediği için iş yerini kapatıyorsa, Hükûmetin vergi politikalarının başarılı olduğundan söz edilemez.

Evet, Hükûmetin vergi konusunda bir başarısı var hem de tarihe geçecek bir başarısı vardır. Nedir o? Bu başarı da af çıkarma konusunda bir başarıdır. Bildiğiniz gibi, Sayın Maliye Bakanı için çıkarılan aflarla bu Hükûmet tarihe geçmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maalesef, Hükûmetin uyguladığı vergi politikaları neticesinde Hükûmet sınıfta kalmıştır, başarısız olmuştur ve bu konuda Hükûmetin karnesi bozuktur.

Maliye Bakanlığının bünyesinde Gelirler Genel Müdürlüğü olarak örgütlenmiş, son derece başarılı görevlerini yerine getirmiş yapı bozulmuş, yerine, Gelir İdaresi Başkanlığı adı altında yeni bir yapı kurulmuştur bildiğiniz gibi. Kurulan bu yeni yapı başarılı olamamaktadır. Gelir İdaresi Başkanlığı merkezde sıkışıp kalmış, taşrayı kucaklayamayan ve taşradan kopuk bir yapı hâline gelmiştir. Üzülerek belirtmeliyim ki, Gelir İdaresi Başkanlığı, tamamen siyasetin etkisi altında kalmış, âdeta Maliye Bakanının tetikçisi durumuna getirilmiş ve Sayın Bakan vur deyince vuruyorlar, yok et deyince yok ediyorlar. Ancak unutulmamalıdır ki, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak her şeyi takip ediyoruz, bu durumun da takipçisiyiz ve zamanı geldiğinde de gereğini yapacağımızdan kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun başta olmak üzere, Gelir İdaresinin görev alanına giren çeşitli vergi kanunlarında zaman içerisinde ortaya çıkan çeşitli ihtiyaçlar veya yargı organlarının verdiği bazı kararlar nedeniyle hazırlanmıştır. Tasarının çerçeve 5’inci maddesiyle 6183 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen 36/A maddesi “yurt dışı çıkış yasağı” kavramını “yurt dışı çıkış tahdidi” olarak değiştirirken, 5683 sayılı Pasaport Kanunu’nun belirsizliklerle dolu hükmüne kıyasla daha açık ve belirli bir çerçeve çizmiştir. Ayrıca, tahdide ilişkin sınırlamalar yürütme organının takdirine bırakılmamış ve büyük ölçüde yasada belirlenmiştir. Ancak, yapılan düzenlemenin, bütün açıklığına rağmen, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının yurt dışına çıkışla ilgili vergi alacağının tahsilinin zorunluluğu veya olanaksızlığı arasındaki bağın varlığının aranması yönündeki gerekçesinin tamamen karşılandığını söylemek de mümkün değildir.

Tasarının 8’inci maddesiyle Gelir Vergisi Kanunu’na geçici bir madde eklenerek sporculara yapılan ücret ödemelerine ilişkin gelir vergisi oranlarında düzenleme yapılmaktadır. Düzenlemeyle sporculara yapılan ücret ödemelerine ilişkin gelir vergisi oranları lig usulüne tabi olan ve olmayan spor dalları itibarıyla gruplandırılmaktadır. Vergi oranlarında farklılaştırılmış bu uygulama sporcunun mali gücüne göre değil, ligdeki konumuna göre vergi ödenmesini gerektirecektir. Bu şekildeki düzenlemeyi vergi adaleti ilkesi ve mali güç kavramı bağlamında doğru bulmuyoruz.

Diğer taraftan millî takımda görev yapan teknik direktör ve antrenörlere yapılan ödemeler ile millî sporculara uluslararası müsabakalara katılması karşılığında yapılan ödemelerde yüzde 5 oranında gelir vergisine tabi tutulacaklarını biliyoruz. Eğer amaç burada sporcularımızın uluslararası müsabakalarda başarı elde etmesini teşvik etmekse, Gelir Vergisi Kanunu’nun “Teşvik, İkramiye ve Mükâfatları” başlıklı 29’uncu maddesinde düzenleme yapılarak bu ödemelerin tamamen gelir vergisinden istisnası sağlanabilirdi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 19’uncu maddesi ile de Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli 1 sayılı Liste yeniden düzenlenmektedir bildiğiniz gibi. Liste yeniden düzenlenirken benzin ve motorin türlerinin özel tüketim vergisinde artış yapılmaktadır. Buna göre 1 sayılı Listeye ekli A cetvelinde yer alan ürünlerin özel tüketim vergisinde benzin türleri için litre itibarıyla 1,5 yeni kuruş, motorin türleri için ise litre itibarıyla 1 yeni kuruş artış yapılmaktadır. Artışın gerekçesi 2/11/2007 tarihli ve 5706 sayılı İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun'un gerektirdiği harcamalara kaynak sağlanması olarak açıklanmıştır. Ancak tasarıda artırıma konu olan vergi tutarının uygulama süresi konusunda bir hüküm yoktur. Bu da uygulamanın bir tarihle bağlı olmayıp sınırsız olduğunu ve Avrupa Kültür Başkenti Projesi’ne kaynak sağlama amacının samimi olmadığını göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan bu tasarının yasalaşması hâlinde, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki var olan ağırlığını daha da artıracağını, vergi sistemindeki adaletsiz yapının biraz daha bozulacağını ifade ederek sözlerimi tamamlıyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Koçal.

Tasarının tümü üzerinde ikinci söz Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’a aittir.

Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 220 sıra sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’na ilişkin görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, devletin kamu alacağını tahsil edebilmesine imkân tanıyan ve devleti birçok noktada kamu alacağının tahsili konusunda güçlü kılan bir kanundur. Bu sebeple, ilgili kanun hakkında yapılacak değişikliklerin çok iyi irdelenmesi, yapılacak değişikliklerin fayda-maliyet analizlerinin çok iyi yapılması gerekmektedir. Bu analizler yapılırken, Kanuna aykırı hareket edecek iyi niyetli olmayan kişilerin yapacağı davranışların kamuyu nasıl etkileyeceğine dair öngörüler de gerekmektedir.

Temel olarak, bu tasarıda, Hükûmetin son zamanlarda getirdiği hemen hemen tüm tasarılarda olduğu gibi, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, devlet muhasebe sistemi, devlet giderlerinin ödenmesine ilişkin esas ve usuller bir tarafa itilmeye gayret gösterilmektedir.

Tasarının 2’nci maddesiyle “Takibata selahiyetli tahsil dairesince, bu madde kapsamında getirilen zorunluluğa rağmen borcun olmadığına dair belgeyi aramaksızın işlem tesis eden kurum ve kuruluşlara iki bin Yeni Türk Lirası idari para cezası verilir.” hükmü getirilmiştir. Söz konusu borcun olmadığına ilişkin belgeyi tanzim eden kurum ve kuruluşlardaki ilgili personele kusurları oranında idari para cezasının yanında, adli para cezası da uygulanmalıdır. Zira, kamuya milyonlarca YTL borcu olan bir mükellef, 2 bin YTL idari para cezasını karşılamak suretiyle, borcun olmadığına dair belgeyi temin edebilecektir.

Tasarının 3’üncü maddesiyle, kötü niyetli kişilerin ortaklıktaki payını devrederek kamu alacağından kurtulması engellenmeye çalışılmaktadır. Ancak, burada, devralan ve devreden yönünden müteselsilen sorumluluk getirilmiştir. Hem tasarıda maddenin getiriliş gerekçesine uygun olması hem de hakkaniyet ilkesine uyulması açısından devir sözleşmesinde yer almayan ve devir tarihinde devralanın öngörmediği veya öngöremediği, dolayısıyla devir sözleşmesinde yer almayan hususlar açısından devir tarihine kadar vuku bulmuş olaylar sebebiyle oluşacak amme borcu için sadece devredenin sorumlu tutulması, devir tarihinden itibaren oluşacak amme borçları için sadece devralanın sorumlu tutulması, ayrıca, devir tarihine kadar olan olaylar sebebiyle oluşmuş ve devir sözleşmesine konu olmuş amme borçları açısından da taraflar arasında yapılacak devir sözleşmesindeki hükümlere göre sorumluluğun belirlenmesi gerekir.

Tasarının 4’üncü maddesiyle, şirket hisselerini devreden ortaklara getirilen müteselsil sorumluluğun benzeri, eski kanuni temsilcilerle, teşekkülü yeni idare edenlere de getirilmektedir. Daha önce yapılan açıklamalar bu değişiklik için de geçerlidir. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken husus, herhangi bir teşekkülde bir kanuni temsilcinin veya teşekkülü idare edenlerin kanuna aykırı hareket etmesi sebebiyle bu kişilerin teşekküldeki görevlerinden ayrılmasından sonra doğacak amme alacağından, yani yeni idarecilerin de müteselsilen sorumlu olacağıdır. Bu, ülkemiz ticari yaşamının ayrılmaz bir parçası olan teşekküllerin kanuni temsilcilerini ve idarecilerini gereksiz ve yersiz bir sorumluluk altına sokacaktır, ki bu husus kamu vicdanına da aykırıdır. Zira, teşekkülü idare edenler kendilerinden önce vuku bulmuş olan kanuna aykırı hareketlerden dolayı hiç de suçları olmadığı hâlde cezalandırılmış olacaklardır.

Tasarının 5’inci maddesiyle yurt dışı çıkış yasağına ilişkin düzenleme yapılmakta ve yurt dışı çıkış yasağı 100 bin YTL’nin üzerindeki ve teminat altına alınmamış amme borcu bulunan mükellefler için getirilmiştir. Bakanlar Kuruluna bu tutarı 10 katına kadar artırmaya yetki verilmiştir.

Tasarının 6’ncı maddesiyle amme borçlusunun 50 bin YTL’ye kadar borcunun tecilinde teminat aranmaması uygulaması getirilmesi, orta hâlli mükellefler açısından tecilden yararlanmayı mümkün kılmaktadır. Ancak, 50 bin YTL’yi geçen alacaklar için de aşan kısmın yarısı tutarında teminat aranmayacağının öngörülmesi, bu tutarın 10 katına kadar artırılması konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmesi amme alacağının teminatsız bırakılması sonucunu doğurabilecektir. Ayrıca, tecilin geçerli olabilmesi için gerekli olan teminat şartının esnetilmesi yerinde olmakla birlikte, tecil müessesesinin kötü niyetli şahıslar tarafından amacı dışında kullanılmasının önüne geçilmesi için düzenlemeler yapılmalıdır. Örneğin, satışı her an mümkün olabilecek vasıfta bir gayrimenkulü hacizli bulunan borçlu mükellef bu satışı engellemek için tecil talebinde bulunuyor ve doğal olarak satış işleminden vazgeçiliyor, tecili ihlal etmesi üzerine gayrimenkul tekrar satışa çıkarılıyor, satışla ilgili işlemler baştan itibaren tekrarlanıyor ve tam satış aşamasında mükellef tekrar tecil talebinde bulunabiliyor. Burada şu husus akla gelebilir: “Her tecil talebinin kabul edilmesi mecburiyeti yoktur, talep kabul edilmezse sorun halledilmiş olur.” denilebilir ancak uygulamada idarenin güçlendirilmesine yönelik düzenlemeler yapılmazsa bunun üstesinden gelinemeyecektir

Tasarının 8’inci maddesiyle Gelir Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 72’nci maddede, teknik direktör, antrenör ve sporculara yapılan ücret ve ücret ödemelerinden lig tasnifine göre yüzde 15, yüzde 10 ve yüzde 5 oranlarında gelir vergisi tevkifatı yapılması öngörülmektedir. Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesinde gelir vergisi tevkifatıyla ilgili düzenleme vardır. Bu maddede gelir grupları itibarıyla farklı oranlara yer verilmiştir. Madde başlığı “Vergi Tevkifatı ve Muhtasar Beyanname”dir. Söz konusu maddeyle değişik kazançların kaynakta vergilenmesini sağlamak için düzenleme yapılmıştır. Söz konusu maddede mükellefler açısından muafiyet veya gelir çeşitleri açısından istisnalar getirilmemektedir. Kısacası, vergi tevkifatında amaç kaynakta vergilemektir. Yapılan düzenlemede ise lig tasnifine göre yüzde 15, yüzde 10 ve yüzde 5 oranlarında gelir vergisi tevkifatı yapılması öngörülmektedir. Bir başka anlatımla, lige göre farklı oranlar uygulanarak sporculara bir çeşit muafiyet tanınmaktadır. Yapılacak tevkifat nihai vergilemedir ancak önceden ifade edildiği gibi vergi tevkifatının   düzenlendiği madde, esas itibarıyla, kaynakta vergilemenin düzenlendiği maddedir. Geçici maddeyle tasarının 8’inci maddesinin yer aldığı şekilde bir düzenleme yapmak gelir vergisi mantığına uymayacaktır. Ayrıca, bu hükümler, Anayasa’da ifadesini bulan eşitlik ilkesine aykırıdır. Yine, herkesin mali gücüne göre vergi ödemesini Anayasa öngörmektedir.

Bu kapsamda, gelir vergisinde ücretler açısından artan oranlı bir tarife yer almaktadır. Yapılan düzenlemeyle, bu liglerdeki sporcular açısından diğer vatandaşlara göre farklı oranlar belirlenmektedir. Getirilen düzenleme vergileme ilkelerine aykırıdır. Toplumdaki adalet duygusunu zedeleyici nitelikte olup vatandaşın devletine karşı olan güven duygusunu sarsacak niteliktedir. Yapılan düzenlemeyle vergi sistemi daha da bozulmaktadır.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Ayhan.

Buyurun.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çerçeve 15’inci maddeyle de, Toplu Konut Kanunu’na eklenmesi düşünülen ek 12’nci maddeyle de Toplu Konut İdaresinin Damga Vergisi ve Harçlar Kanunu’nun uygulanması yönünden özel bütçeli kuruluşlar gibi değerlendirilmesi öngörüldüğünde, böyle bir uygulamanın özellikle son günlerde çok büyük sıkıntıda olan sektörün özel sektör aktörlerinin bir haksız rekabetle karşı karşıya kalması gibi bir durum ortaya  çıkacağından uygun görülmesi düşünülmemelidir.

Bir diğer konu ise Hükûmetin sürekli olarak dolaylı vergileri artırma yoluyla vergilemede adaletten vazgeçtiğini ortaya koymaktadır. Tasarının 19’uncu maddesiyle de böyle bir uygulama getirilmektedir.

Kuşkusuz, belirli dönemlerde ortaya çıkabilecek bu gelişmeler sonucunda oluşan ihtiyaçlar ve hukuki zorunluluklar yasalarda değişiklikler gündeme getirebilir. Ancak tasarıların kolay anlaşılabilir, kolay uygulanabilir ve toplum vicdanında kabul edilebilir olması gerekir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ayhan.

Sayın milletvekilleri soru-cevap işlemine başlıyoruz.

İlk soru Sayın Paksoy’a ait.

Buyurun Sayın Paksoy.

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, 2008 yılında uygulamaya konulan asgari geçim indirimi uygulamasıyla özel sektörde çalışan işçiler mağdur edilmişlerdir. İlim olan Kahramanmaraş’ta tekstil sektöründe çalışan 25 bin civarındaki işçiler asgari ücretten maaş almaktadırlar, ancak yılbaşından itibaren asgari geçim indiriminden yararlanamamaktadırlar. İşçi başına 50 YTL civarında ek bir ücret alacak olan bu çalışanların mağduriyetini nasıl önlemeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paksoy.

Sayın Tankut...

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, kamunun üniversite ve diğer hastanelere yeşil kart uygulamalarından kaynaklanan toplam borç miktarı nedir? Bu tasarıyla üniversite hastanelerinin yeşil karttan dolayı biriken alacaklarının yüzde 15’inin, belediyelerin ise borçlarının yüzde 25’inin terkini öngörülmektedir. Bu uygulama doğru olacak mıdır? İki kamu kurumu arasındaki bu oransal farklılık bir adaletsizlik değil midir? Başka bir ifadeyle, alacaklının ve borçlunun kamu olduğu bu durumda, kamunun kendi alacağı ve borcu için yasayla belirli bölümlerinden vazgeçmesi, başta Bütçe Kanunu olmak üzere diğer ilgili kanunların ilke ve kaideleriyle çelişmeyecek midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tankut.

Sayın Işık...

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, 22 Temmuz 2007 genel seçimleri öncesinde 2008 yılı Temmuz ayı sonuna kadar bir yıl süreyle ertelenen çiftçi borçları, Orta Anadolu bölgemiz başta olmak üzere, ülkemizin çoğu bölgesinde tahıl hasadının ancak ağustos ayı sonunda tamamlanabilmesi nedeniyle pratikte ödenemez duruma gelmiştir. Bu nedenle, söz konusu çiftçi borçlarının kolay tahsil edilebilmesi için ağustos ya da eylül ayı sonuna kadar ertelenmesi konusunda Hükûmetinizce bir düzenleme yapılması düşünülmekte midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.

Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, ben usul tartışması açmak üzere söz istemiştim, bir sorum bulunmamaktadır.

BAŞKAN – Talebiniz zaten var burada Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tamam, yazılı da gönderdim efendim.

BAŞKAN – Sayın Enöz

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Devlet, vatandaşından alacağı vergilerden, zamanında ödenmediği takdirde, Vergi Usul Kanunu’na göre gecikme faizi almaktadır. Ancak vatandaşın kamudan alacaklarında, örneğin çiftçilerimizin alacağı prim desteklerinde zamanında ödemeler yapılmıyor, hatta aradan bir yıl geçmesine rağmen ödenmiyor. Ödenmemiş primlere gecikme faizi vermemiz gerekmiyor mu? Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Enöz.

Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla sormak istiyorum: Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının merkezî yönetim bütçesine muhtemel net yükü ne kadar olacaktır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, gerek insan gerekse yük taşımacılığıyla uğraşan otobüs, taksi ve kamyon işletmecileri ya da sahipleri Maliyeye olan değişik borçları nedeniyle zamanında fennî muayenelerini yaptıramadıkları için trafikte cezalı duruma düşmekte ve çoğu kez de araçları bağlanarak zor durumda kalmaktadırlar. Bu sorunun çözülmesi için Maliye borçlarıyla teknik muayene işlemleri birbirinden ayrılabilir mi? Bu konuda bir idari düzenleme yapılması düşünülmekte midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.

Sayın Bakanım, sorular tamamlandı, cevaplayacak mısınız efendim?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Takdir edersiniz ki bu soruların hemen hemen tamamına yazılı cevap vermek durumundayız. Dolayısıyla, sadece bir konuda… Bu kanun tasarısında, asgari geçim indirimi yönünden hâlen teşvik kapsamında çalışan işçiler lehinde düzenleme yapılmaktadır.

Diğer sorular için yazılı cevap vereceğiz.

BAŞKAN – Tamam mısınız efendim?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Tamam efendim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Ancak, bir önceki oturumda Sayın Kamer Genç ve Sayın Mehmet Şandır’ın dile getirdiği hususları değerlendirdim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından hazırlanan rapor ve metni inceleyerek, havale edilen tasarıda yer almayan kanunlarda değişiklik yapan yeni maddeler eklenmesi ve bir çerçeve maddeyle birden fazla kanunda veya maddede değişiklik yapılması nedeniyle, yeniden değerlendirilmek üzere dosyasıyla birlikte Komisyona geri göndermiştir. Komisyon, Başkanlıkça yapılan bu uyarıya rağmen bir usul hatası yapmadığını ileri sürerek raporun Genel Kurulun onayına sunulmasını istemiştir.

İç Tüzük’te Başkanın bu konudaki yetkisine ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır ve bugüne kadar yapılan uygulamalar incelendiğinde, Meclis Başkanının İç Tüzük’e uygun olmayan raporlara ilişkin olarak komisyonu uyarma dışında bir yetkisinin olmadığı görülmektedir.

Komisyon raporunun görüşülmeyeceğine ilişkin itirazın görüşmeler daha başlamadan yapılması gerekirdi. Ancak, şu anda tasarının maddelerine geçilemeyeceğine dair bir itiraz geldiğinden bu konuda bir usul tartışması açıyorum.

Lehte ve aleyhte 2 kişiye söz vereceğim ve görüşme sonunda gerekirse Genel Kurulun oyuna başvuracağım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Aleyhte Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Aleyhte.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Lehinde.

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Lehinde efendim.

BAŞKAN – Yazılmış efendim. Burada var isimleriniz, ikinizin de ismi var efendim.

Lehte ilk söz, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’a ait.

Buyurun Sayın Elitaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Komisyonlarda tasarı metninde olmayan konuların görüşülemeyeceği ve yeni maddeler ihdas edilemeyeceği gerekçesiyle, Plan ve Bütçe Komisyonuna iade edilen tasarının, yeniden müzakere edilmeden Genel Kurula indirilmesinin İç Tüzük’e aykırı olup olmadığı hakkında

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Başkanlığımızın biraz önce konuyla ilgili yaptığı açıklamaya AK Parti Grubu olarak katılıyoruz. Çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına 29 Nisan 2008 tarihinde gönderdiği yazılı gerekçede iki unsuru dile getiriyor.

Birinci unsur, İç Tüzük’ün 35’inci maddesine atıf yaparak komisyonların herhangi bir şekilde kanun teklifi verme yetkisinin olmadığını ifade eden bir unsur.

İkinci unsur ise, Sayın Başkanlığın son fıkradan önceki paragrafta ifade ettiği, bir madde üzerinde çok çeşitli maddelerin ihdas edilmesinin aslında bunun bir çerçeve madde olarak değerlendirilemeyeceğini, Genel Kurulda tek tek maddeler hâlinde görüşüleceği şeklinde bir durumu ifade etmektedir. Burada, Başkanlığın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına bu konuyla ilgili çekincelerini ifade ederken, aslında, İç Tüzük’teki 35’inci maddeye dayanarak komisyonların kanun teklifi veremeyeceği şeklindeki düşüncelerini ifade etmişler. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı da Meclis Başkanlığına, hemen ertesi gün, bu konunun daha önceki yapılan uygulamalar çerçevesinde değerlendirildiğini, bu esasla Komisyonlarının yaptıkları icraatlarının doğru olduğunu ifade eden görüşlerini beyan etmişler. Nitekim, biz bu sıralama içerisinde aldığımızda, Danışma Kurulu önerisiyle, açıkçası, bu kanun tasarısını ön sıralara getirmek çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin gruplarının irade beyanları Genel Kurulda oylanarak kabul edilmişti.

Değerli arkadaşlar, esas itibarıyla baktığımızda, İç Tüzük’ün 35’inci maddesinde özel bir durum ortaya çıkarılıyor. Nitekim, İnsan Hakları Komisyonu, İçişleri, Dilekçe Komisyonu gibi komisyonlarımızın kanun teklifi verme arzularıyla ilgili Meclis Başkanlığına sundukları bir gerekçeleri var, görüşleri var. Burada ifade edilen, komisyonların kendi başlarına, komisyon namı, adı altında kanun teklifi yapamayacaklarını düzenleyen bir durum söz konusu. Bakın, 35’inci maddenin ikinci fıkrası “Ancak, komisyonlar, 92’nci maddedeki özel durum dışında kanun teklif edemezler, kendilerine havale edilenler dışında kalan işlerle uğraşamazlar, Başkanlık Divanının kararı olmaksızın Genel Kurul çalışma saatleri içinde toplanamazlar.” şeklinde bir düzenlemeyi getiriyor. Birinci fıkra da, komisyonun kanun tasarı veya tekliflerine, birbirine benzer olduğunu ifade ettiği kanun teklifleri veya tasarılarını birleştirerek ya da önergeyle, milletvekili arkadaşlarımızın, bu kanun tasarı ve tekliflerine ilave maddeler ihdas etmesine imkân veriyor. Burada, komisyondaki ilave edilen maddeler komisyon tarafından verilmiş kanun teklifleri olarak değerlendirmek yerine, komisyon üyesi milletvekili arkadaşlarımızın yaptığı değerlendirme olarak dikkate alınmasının daha uygun olduğu kanaatindeyim.

İç Tüzük’ün 92’nci maddesine yapılan atıf özel bir düzenleme, “Beşinci Kısım, Özel Hükümler” diye geçiyor. Ölüm cezalarının yerine getirilmesine dair kanun tasarıları ile genel veya özel af ilanını içeren kanun tasarı veya tekliflerini düzenleyen bir kısım. Burada, Adalet Komisyonu ile ilgili yapılan bir düzenleme var. Sadece özel durumu ortaya koyan bir düzenlemedir diye düşünüyorum.

Başkanlığımızın bugüne kadarki yaptığı uygulamalarının uygun olduğunu ifade ediyorum.

Yalnız, bu arada, biraz önce aldığımız haber çerçevesinde, Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları Genel Sekreteri Ersin Çıldır’ın bir kaza sonucu hayatını kaybettiğini duyduk. Kendisine ve ailesine, tüm camiasına başsağlığı temenni ediyor, sabırlar diliyoruz. (AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Elitaş.

Aleyhte, Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.

Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Ben de sözlerime, Cumhuriyet Halk Partisinin bu acı kaybının acısını paylaşarak ve başsağlığı dileyerek başlıyorum.

Değerli Başkanım, zannediyorum, tartıştığımız usul tartışmasının konusu vatandaşlarımız tarafından, bizi izleyen vatandaşlar tarafından çok açık, net bilinmiyor, önce onu ifade etmek lazım.

Ülkemiz açısından çok önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Özellikle güvenlik açısından Maliye Bakanlığımızın önem verdiği değerli bir kanun görüşülüyor. Bu kanun Türkiye Büyük Millet Meclisine bundan yaklaşık iki ay önce gelmiş. Komisyon da 28 Nisan 2008 tarihinde görüşmelerini, çalışmalarını tamamlayarak raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuş. Dolayısıyla o günden bu yana yaklaşık, işte komisyondan bu yana bir ay, Hükûmetin tasarıyı Meclise gönderdiğinden bu yana daha uzun bir süre geçmiş. Bu kadar önemli bir kanun, aciliyeti olan bir kanunda bu gecikme öncelikle Hükûmetin ve Hükûmet partisinin, AKP İktidarının, Meclis çoğunluğunun yönetiminin sorumluluğudur.

Bugün, bu önemli ve acil kanunun görüşülmesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının Komisyona yazdığı bir yazının üzerine bir tartışma yapıyoruz. Sayın AKP Grup Başkan Vekilinin söylediği hususu kabul etmek mümkün değil yani burasının teamül oluşturmak gibi bir yetkisi yok. Burası komisyonlardan geçen kanun tasarı ve tekliflerini usulüne uygun kanunlaştırmak, sonrasında onaylanarak kanunlaştırmak gibi bir görevi bulunmaktadır. Türkiye eğer kurumlar ve kurallar ülkesiyse, Türkiye bir hukuk devleti ise kendi elimizle tanzim ettiğimiz kuralları arkadan dolanarak, öyle “teamüller” diyerek, “aciliyet” diyerek, “Ben yaptım oldu.” diyerek bozmamız olmaz, o zaman adı “hukuk devleti” olmaz.

Şimdi, bakınız, meselenin özü şu: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına bir yazı yazıyor 28 Nisan 2008 tarihinde, diyor ki: “Hükûmetten gelen tasarı metninde olmayan dokuz madde ve on geçici madde ilave etmişsiniz, ihdas etmişsiniz. Bu olmaz çünkü İç Tüzük’ün 35’inci maddesine göre komisyonlar kanun teklifi veremezler, kendilerine -burada işte, 35’inci maddeyi okursak- gelen metnin dışında bir konuyu görüşemezler, havale edilenler dışında kalan işlerle uğraşamazlar.” Başka şeyler de söylüyor Meclis Başkanı: “Kanun tekniğine göre siz, bu çerçeve kanun içerisinde aynı madde altında farklı kanunlarda değişiklik yapmayı bir madde olarak buraya getiremezsiniz.”

Söylenmesi gereken şu: Sayın Komisyon, Hükûmetten gelen tasarıda değiştirilmek istenen kanunların dışında başka kanunlarda da değişiklik yaparak maddeleştirmiştir. Bu, bir anlamda kanun teklifidir. Bunu milletvekillerinin teklif etmesi önemli değil. Bu, komisyon raporuyla şekillenmiştir ve Genel Kurulda görüşülmeye getirilmiştir. Dolayısıyla, İç Tüzük’ün 35’inci maddesine göre komisyonların kanun teklifi veremeyecekleri ve kendilerine havale edilen metnin dışında madde ihdas edemeyecekleri, şekil ihdas edemeyeceklerine dair kanun maddesi…

İç Tüzük bir kanundur. Kendi elimizle koyduğumuz kuralı yine kendi elimizle bozarak burayı güvenilir, inanılır bir Meclis olarak topluma sunma imkânımız olmaz değerli arkadaşlar. “İstersek biz yaparız.” veya “Bir defa ihlal etmekle bir şey olmaz.” mantığı bu Meclisin güvenilirliğini, bu Meclisin hukukiliğini, hatta hukuki meşruiyetini tartışılır hâle getirecektir.

Değerli milletvekilleri, bakınız, bu söylediklerimizin cevabını Komisyon Başkanı veriyor. Sayın Komisyon Başkanı 29/04/2008 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine yazdığı cevabında şöyle söylüyor, diyor ki: “Komisyonumuz da ülkemizin son derece önemli sorunlarının çözülmesi konusunda ihtiyaç duyduğu diğer düzenlemeleri de tasarıya eklemiştir.” Var mı böyle bir imkân arkadaşlar?

OKTAY VURAL (İzmir) – Kim yahu? Kendi başına yetkiyi nasıl alıyor yahu?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – O zaman hükûmete ne gerek var? Komisyonumuz, ülkemizin ihtiyacı diye gördüğü konularda kanun tekliflerini hazırlasın, rapora bağlasın, Meclis Başkanı da bunu Genel Kurula indirmek mecburiyetinde kalsın. İç Tüzük’ün 35’inci maddesi orada duruyor. O diyor ki: “Komisyonlar kanun teklifi veremez, kendilerine havale edilenin dışında bir başka konuyu görüşemez.” Yanlış olmuştur. Değerli arkadaşlar, yanlış, yanlıştır. Acele etmek her zaman faydalı olmaz. Bu Meclisin seviyesini, bu Meclisin gerçekten güvenilirliğini her şeyden önce hep birlikte korumak mecburiyetindeyiz.

Biz, bu kanun görüşülmesin istemiyoruz. Onun için, kanun görüşmelerine başlarken usul tartışması bu sebeple açmadık. Bu kanun görüşülsün. Bu kanunun acil maddelerinde, Komisyon, şimdi talebimiz doğrultusunda, İç Tüzük’ün 88’inci maddesine göre tasarıyı geri çeksin, kanunun acil maddelerini yeni bir paket yapıp getirsinler, bekleyelim, onu görüşelim. Bunun pratiği var. Ama bence burada çok tehlikeli bir kapı aralıyorsunuz. Bu teamül değil. Bunun örneği yok. Kanun tasarı ve teklifinde değiştirilmesi istenen kanuna, komisyon değiştirilmesi istenen maddenin dışında diğer maddelerde de değişiklik yapabilir; buna itiraz yok ama kanun tasarısında olmayan bir kanunda, değiştirilmesi istenmeyen bir kanunda komisyon değişiklik yapamaz, madde ihdas edemez. Bu İç Tüzük’te bu mümkün değil. Biz yaptık, oldu derseniz, o ayrı bir fasıl, onu konuşmuyoruz. Ama gerçekten burada yaptığımız hadise faydalı olsun, ülkeye faydalı olsun, hukuki olsun, meşru olsun diyorsanız, bu yapılan yanlıştır.

Düzeltilmesi mümkün müdür? Bize göre düzeltilmesi mümkündür. 88’e göre Komisyon veya Hükûmet tasarıyı çeker, yeni ihdas edilen maddeleri ayıklar, Hükûmetin gönderdiği tasarıyla gelen ve bu konuda yapılan değişiklikleri olduğu gibi buraya getirir -yeni bir rapora da gerek yoktur- onu görüşürüz ve bugün kanunlaştırırız ama usulüne uygun bir iş yapmış oluruz.

Değerli milletvekilleri, zannediyorum hepimizin ortak paydası, Türkiye’mizin hukuk devleti olma niteliğini korumaktır. Hukukun güvencesinde, hukukun adalet duygusunda bu ülke insanları iradelerini, siyaseten Türkiye Büyük Millet Meclisine emanet etmişlerdir. Türkiye Büyük Millet Meclisini de yetkili kılmışlar; istediği kuralı koymak, istediği kanunu çıkartmak gibi bir de yetki vermişler. Elinizi tutan yok. Çıkarttığınız kanuna, o kanunların çıkartılmasının usulünü belirleyen İç Tüzük’e uymazsanız bir anlamda Anayasa’ya da uymamış olursunuz. Çünkü bu İç Tüzük Anayasa’nın teminatı altında. Uymazsanız, sizin yaptığınız işe, toplumun, insanın güven duyması, hatta kurumların güven duyması mümkün olmaz. Bu sebeple gelin, bir yanlış yapılmıştır, bu yanlıştan geri dönülmeyi birlikte yapalım.

Sayın Elitaş’ın söylediği “Meclis Başkanı, Komisyon Başkanının yazısına itiraz etmemiş, bu raporu Genel Kurula indirmiştir, dolayısıyla Meclis Başkanı da katılmıştır.” demek de yanlıştır. Çünkü Meclis Başkanının, denetlemenin ötesinde, komisyonlar üzerinde bir yaptırım gücü bulunmamaktadır. Şimdi, göz göre göre bir yanlışı, Meclis Başkanını da meselenin içerisine çekerek burada teamül hâline getirmemiz, bundan sonra çok daha tehlikeli ve sıkıntılı bir kapıyı da aralayacaktır; yaptığınız, yaptığımız, birlikte yaptığımız her şey endişeyle, acabayla karşılanacaktır. Buna hakkınız yok, bu doğru değil, bu faydalı değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Geliniz, yol yakınken, pratiği var. Tekrar diyoruz: 88’e göre, Hükûmet veya Komisyon tasarıyı çeker, aciliyeti olan değişiklikleri bir paket hâlinde yeniden Genel Kurula getirir, biz de burada bekleriz ve bu kanunu tekrar görüşerek usulüne uygun, İç Tüzük’e uygun, ihtiyaca cevap verecek şekilde tamamlarız.

Ha, diğer değişiklikler gerekli midir? Gerekliyse yeniden düzenlenir bir kanun teklifi veya bir kanun tasarısı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi gecenin 23.00’üne kadar çalışıyor, yine çalışır, yine bitirir. Ama usulüne uygun, hukuka uygun çalışmayı bana göre burada başarmak mecburiyetindeyiz.

Bu düşünce ve duygularla hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aleyhinde ikinci söz Sayın Kamer Genç’e ait.

Buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bu 220 sıra sayılı Yasa Tasarısı -tasarı mıdır teklif midir, ne olduğu da belli değil- müzakeresi Bütçe Plan Komisyonunda çok istisnai bir sisteme tabi tutulmuş. Komisyon kendisine havale edilen hükûmet tasarısının… Milletvekillerinin tasarısı yok. Yani biraz önce AKP adına konuşan Mustafa Elitaş dedi ki: “Efendim, başka arkadaşlarımız önerge vermiş.” Yok öyle bir şey. Çünkü Komisyon Başkanı “Komisyonumuzda tasarıya eklenen maddeler kanun teklifi niteliğinde değildir.” diyor. Yani Komisyon üyeleri, Komisyonda müzakere ederken “İşte, böyle bir ihtiyaç da hissedilmiştir, buna bir teklif verelim.” şeklinde bir şey yok.

Şimdi, değerli milletvekilleri, İç Tüzük Meclisimizin anayasasıdır. Meclisin bu İç Tüzük hükümlerine uygun olarak çalışması gerekir. İç Tüzük’ümüzün 35’inci maddesinde der ki: “Komisyonlar kendilerine havale edilenler dışında kalan işlerle uğraşamazlar.”, “Tasarı veya tekliflerini aynen veya değiştirerek kabul edebilirler.”, “Birbirleriyle irtibatlı gördüklerini de birleştirebilirler.”

Bütçe Plan Komisyonu veya herhangi bir komisyon, bir hükûmet tasarısı var veya üç dört tane de o konularla ilgili milletvekillerinin teklifleri var; bunları toplar, birleştirir ve bir metin hâline getirebilir. Ama ne milletvekillerinin teklifi var ne de hükûmetin teklifi var, kendisine gelmiş üç maddelik, beş maddelik bir kanun teklifi dışında on tane, yirmi tane madde ilave edemez.

Bunun anlamı şu değerli milletvekilleri: Şimdi, bütçe dengesi var yani siz… Özellikle, bu Plan ve Bütçe Komisyonunu ilgilendiriyor ve Maliye Bakanlığını ilgilendiriyor. Ben soruyorum şimdi: Maliye Bakanı nasıl buna müdahale etmiyor?

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu kanunla, devlet bütçesine getirilen öyle ek yükler var ki, getirilen öyle gelir kayıpları var, maliyeye getirilen yeni külfetler var. Bütçe dengesi ortadan kalkıyor. Yani bu kanunların, böyle önceden teklif edilmesi, hükûmet teklifi değilse, planlamadan soracak komisyonlar, Hükûmet soracak, Sayıştay denetimi olacak yani bu aslında mevcut hukuk sistemimize uygun mudur değil midir; ayrıca da bütçe dengesini sarsıyor mu sarsmıyor mu? Maliyenin bu konuda görüşü olacak. Bunların alınması devlet bütçesinin sağlıklı olarak üretilmesinin bir sonucudur ve zorunludur.

Şimdi, bu böyle yapılmazsa… Komisyona üç madde veya beş maddelik bir kanun teklifi gelmiş. Komisyon oturur, kendiliğinden yüz maddelik bir kanun metni ortaya çıkarırsa bu olmaz değerli milletvekilleri. Bu tamamen devlet bütçesini çığırından çıkarır, bu tamamen yasama yetkisini de çığırından çıkarır. Bana göre birinci konu bu. Komisyon, burada, kendisine havale edilmemiş ne bir teklif var ne de bir tasarı var. Komisyon kendisine gelen kanun tasarı veya teklifine bağlı olarak karar vermek zorundadır.

İkincisi: Sayın Meclis Başkanımız -Kendisini tebrik ediyorum- çok da hassas çalışmış ve Komisyonun burada yaptığı bir hatayı Komisyona yazmış. 28.04 tarihinde yazmış ve demiş ki: “Hey Komisyon, sen burada İç Tüzük’ü ihlal etmişsin, 35’inci maddeyi ihlal etmişsin. Ayrıca, 13’üncü madde adı altında on tane değişik kanunlarda, Gümrük Kanunu’nda değişiklik yapmışsın, Vergi Usul Kanunu’nda değişiklik yapmışsın, işte finansal birtakım kanunlarda değişiklik yapmışsın. Sen bunları böyle yapamazsın. Bir kanun maddesiyle bu kadar maddeyi değiştiremezsin. Lütfen al bunu İç Tüzük’e uygun olarak kanun tasarısını incele ve raporunu incele.”

Komisyon Başkanı -Bu rapor 28.04’te yazılıyor Komisyon Başkanına- Komisyonu toplamadan kendi kendisine, tutuyor 29’unda Başkana yazı yazıyor ve -yazdığı yazı tabii, bu, komisyon raporu değil, Başkanın takdiri- “Efendim, maddeler kanun teklifi niteliğinde değildir. Esasen Komisyonumuza havale edilen kanun tasarısı tek bir konuya ilişkin olmayıp pek çok farklı konuda düzenleme içermektedir. Bu düzenlemenin ortak noktası, kamu gelirlerine ilişkin olmalarıdır.” diyor. Komisyona da sokmuyor değerli arkadaşlar. Bakın, bu çok önemli. Yani komisyon başkanı, komisyonu adına rapor düzenleyemez. Yani bunu uyguladığınız zaman yarın bir başka komisyon başkanı, hiç komisyonu toplamadan komisyon adına bir rapor düzenleyip de gönderirse bunu inceleyecek misiniz? Yani burada çok fahiş bir hata var.

Beni dinlerseniz… Tamam, çoğunluğunuz var ama bakın bu çok açık seçik, net hatalı bir şey. Komisyon Başkanı hiç olmazsa Komisyonu toplasaydı, “Yahu arkadaşlar Sayın Meclis Başkanımız bize raporumuzu iade etmiş. Zaten Meclis Başkanının İç Tüzük’ün 14’üncü maddesinin altıncı fıkrasına göre komisyonları denetleme yetkisi var. Bu denetleme yetkisi sonucunda Bütçe Plan Komisyonuna gönderdiği, iade ettiği bu raporun yine Komisyon tarafından kabul veya reddedilmesi lazım.” Yoksa ki, Komisyon Başkanı Komisyonun yetkisini kullanarak Meclis Başkanına böyle bir yazı yazamaz. “Bunu Genel Kurula getirin.” denmesi hâlinde, o zaman… Meclis Başkanının zaten müstakil bir yetkisi de yok, denetleme yetkisi var ama şimdi, burada böyle bir yazı yazdığına göre, bence burada hakem Genel Kuruldur. Genel Kurul şimdi burada Meclis Başkanımızın İç Tüzük’e, Anayasa’ya uygun olarak geri çevirdiği Komisyon raporunu, Komisyon Başkanı Komisyona sokmadan tek kendi imzasıyla Genel Kurula gönderdiği zaman, burada Genel Kurulun İç Tüzük’e ve Anayasa’ya göre karar vermesi lazım değerli milletvekilleri. Bakın bu, devlet ciddiyetinin gerektirdiği bir zorunluluktur.

Yani kanunlar çok acele de olabilir ama değerli milletvekilleri, bu devlet daha önemli değil mi? Devletin kurumları önemli değil mi? Yani birtakım milletvekili arkadaşlarımız “Yahu işte spor kulüplerine vergi muafiyetini getirelim, efendim spor kulüplerinin vergi borcunu silelim…” Değerli milletvekilleri bunlar çok yanlış şeyler. Usulüne göre getirin.

Ama şimdi, üç beş tane komisyon üyesi gidip de alt komisyonda “Yahu hele bizim şu belediyeye de, hele şu bizim spor kulübüne de bir yardım yapalım…” Ee, devlet ne olacak? Devletin ekonomik dengesi, gelir dengesi, bütçe dengesi ne olacak değerli arkadaşlarım? Yani, bence… Tabii ben müzakere başladığı zaman burada yoktum. O sırada tabii itirazda bulunmadım. Ama müzakereler başladıktan sonra geldim.

Bana göre, doğru olan şeyi yapmak lazım. Ama, yani bu gibi şeylere karar verirseniz komisyonların önünü almak mümkün değil. Komisyonlar artık kendilerine havale edilen bir tek işi esas alarak bin tane kanunda değişiklik yapabilirler. Bu, işte onun bir yolunu açıyor. Gerçi daha önce de bu konularda birtakım keyfîlikler var. Ama bunun önünü kesmemiz lazım değerli milletvekilleri.

Devlet ciddiyetini biliyorsak, devlete bir ciddiyet… Yani özellikle, Meclisin hukuka uygun bir karar vermesini istiyorsanız, bence bu raporun iade edilmesi lazım. Yani bu zorunlu. Yani Meclis Başkanı Komisyon Başkanına “Arkadaş, senin raporun usulüne uygun değil.” diyor. En azından Komisyon Başkanının bu raporu getirip Komisyonda müzakere etmesi lazım. Yani böyle bir şey olur mu? Komisyon Başkanı Komisyon adına karar veremez, bunları kendi imzasıyla Meclis Başkanına gönderemez değerli milletvekilleri. Komisyon Başkanının böyle bir yetkisi yok. Komisyon Başkanı, Komisyonca kabul edilen hususları karara bağlar. Orada Meclis Başkanı kendisine iade etmiştir. Ama bunu siz yine kendi üyelerinizin çoğunluk oyuyla kabul edip de müzakere ederseniz Maliyenin başına büyük belalar açarsınız. Çünkü bunları hepimiz de biliyoruz; birtakım milletvekilleri komisyonlarda baskı altında. Orada hiçbir kanun teklifi olmadan, hükûmetten bir tasarı gelmeden, komisyonda istedikleri, devlete mali yük getirecek, devletin alacaklarını silecek birtakım düzenlemeler yapabilirler ve işte burada da yapmışlar. İşte, bunda acele edilmesinin en önemli unsurlarından birisi, “Efendim, spor kulüplerinin vergi borçlarını affedelim veya sporculara verilen vergi nispetlerini düşürelim.” Niye düşürüyoruz? Adam, bir sporcu 8-10 milyon euro alıyorsa yani onun vergisini niye düşürelim arkadaşlar? Niye düşürelim? Bunların bir kısmı da yabancı sporcular yani bunlar gelirken Türk vergi sistemini biliyorlardı, vergi nispetinin de o olduğunu biliyorlardı. Şimdi, bunlar devlete ve millete yapılan hayırlı işler değil. Özellikle milletvekili arkadaşlarımdan rica ediyorum, hatadan dönmek fazilettir. Burada çok büyük, fahiş bir hata yapılmıştır.

Burada, Meclis Başkanımızı, bu olayda koyduğu tavırdan dolayı demin de tebrik ettim, yine tebrik ediyorum. Burada Meclis Başkanı ısrar edemez; ısrar ettiği zaman, o zaman, Meclis Başkanları yarın öbür gün Meclisin de çalışmasını engeller. Yani burada, bence Meclis Başkanımızın tuttuğu yol doğru yani birinci defa Komisyona iade etti. Komisyon Başkanı Komisyona soksaydı yani Komisyonda müzakere…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlar mısınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Komisyon Başkanı Komisyona götürseydi, orada müzakere etseydi, tamam, Komisyonun yine bir söz hakkı vardı ama Komisyon Başkanı bunu Komisyona da götürmüyor. Ne yapıyor? Benim diyor, kendisini şey ediyor. O zaman, Meclis Başkanı bunu tekrar iade ederse, yarın çok keyfî hareket eden bir Meclis Başkanı da gelebilir, komisyonlarla Meclis Başkanı çatışmaya gider, dolayısıyla Meclis müzakeresi yapılmaz.

Benim Genel Kuruldan ricam: Bu raporu yine Komisyona iade edelim veya Komisyon da geri çekebilir ve bu doğrusu olur. Yani doğruyu kabul etmek fazilettir, bence en güzel şeydir. Geri çeksin Komisyon, usulüne uygun bir rapor düzenlesin, iki üç gün içinde getirsin. Getirmezse ne olur? İşte, bu kanunda, bayağı önemli miktarda, bütçe dengesini bozan düzenlemeler var. Burada Maliye Bakanının bu konudaki tavrı nedir, Planlamanın tavrı nedir? Bunları da bilmiyoruz. Bunlar devlet ciddiyetinin ortaya koyduğu sonuçlardır. Onun için sayın milletvekilleri, benim temennim bunu iade etmek.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Lehte ikinci söz, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün’e aittir.

Sayın Ergün, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Cumhuriyet Halk Partisinin Gençlik Kolları Genel Sekreteri Ersin Çıldır’ın hayatını kaybetmiş olması sebebiyle hem ailesine hem de Cumhuriyet Halk Partisi camiasına başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlar, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı’nı görüşüyoruz. Görüşmelere başladık ve geneli üzerinde görüştük. Bir usul tartışması açıldı. Başkanlığın tutumu lehine söz almış bulunuyorum. Neden Başkanlığın tutumu lehine söz almış bulunuyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan… Hayır, Başkan öyle düşünmüyor! Sayın Başkan… Başkanlık aksini söylüyor, Meclis Başkanının tavrı başka, tersini söylüyor.

BAŞKAN – Pardon, duyamadım efendim.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, yani usul tartışmasının devamını istiyorsunuz yani bu müzakerenin devamını da…

BAŞKAN – Konuşmasını tamamlasın efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, “Tavrınızın lehinde konuşuyorum.” diyor da…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tamam.

BAŞKAN – Konuşmayı dinliyoruz.

Buyurun.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, tasarının görüşmelerine başladık. Belli ki İç Tüzük’ün 35’inci maddesiyle ilgili zaman zaman anlaşmazlıklar çıkabiliyor. İç Tüzük’ün 35’inci maddesi, tasarılar görüşülürken komisyonların kendi kendine kanun teklifi veremeyeceğini düzenleyen bir madde. Bir kanun teklifi ya da tasarısı zaten belirli bir konuyla ilgili komisyonlarda görüşülüyor. Bu tasarı da konusu amme alacağı olan, bazı kanunlarda değişiklik yapan bir kanun tasarısı. Çok değişik kanunlarda amme alacaklarıyla ilgili sorunların çözüme kavuşturulmasını amaçlayan bir tasarı. Bu tasarı Komisyonda görüşülürken yine konusu amme alacağı olan başka kanunlarda, yine bu kanunla ilişkili, bu konuyla ilişkili başka kanunlardaki düzenlemeleri de milletvekillerinin önergeleri ile, teklifleri ile Komisyon tartışmış ve burada metne eklemiş. Konu değişmemiş, amme alacakları ile ilgili düzenleme, değişik kanunlarda düzenleme yapan bir tasarı bu. Değişik kanunlara unutulmuş olan, ihmal edilmiş olan ama konusu amme alacağı olup kamuoyunda sorun olarak yaşanan konuları çözmeye dönük bir tasarı, teklifler de bunlar. Bu teklifler milletvekillerinin teklifleri. Komisyondaki milletvekilleri önerge vermişler.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Vermemişler Sayın Başkan, teklif yok.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Bu önergelere, bu tekliflere Hükûmet katılmış. Hükûmete sorulmuş “Katılıyor musunuz bunlara?” diye. Hükûmet bu önergelere katılmış. Bütçeye yük getirip getirmeyeceğiyle alakalı tartışma Komisyonda yapılmış ve bütçeye yük getirmeyeceği orada Hükûmet tarafından da kabul edilmiş. Şimdi, arkadaşlar burada “Bütçeye yük getirecek.” diyor. Bütçeye yük getirip getirmeyeceğinin hesabını yapan kişiler zaten Plan ve Bütçe Komisyonunda var; Hükûmet var, Komisyon üyeleri var. Dolayısıyla, orada tartıştıktan sonra, konusu aynı olan bir mevzu tasarıya önergelerle girmiş. Başkanlık Komisyona bir uyarıda bulunmuş, evet İç Tüzük’ün 35’inci maddesindeki anlayış değişikliği sebebiyle bulunmuş. Ancak Plan ve Bütçe Komisyonu bunu tasarının genel yapısıyla uygun bulduğunu ifade etmiş ve değerli arkadaşlar, tasarı basılmış.

Genel Kurul gündemine hâkimdir. Hangi tasarıların Genel Kurulda görüşülüp görüşülmeyeceğini Genel Kurul kendi gündemine alır ve Genel Kurulda biz bu tasarının görüşülmesini gündemimize hâkim olarak aldık. Yani Başkanlığın görüşü de sayfanın bir tarafında, Komisyonun görüşü de sayfanın bir tarafında ve Genel Kurul bu tasarıyı görüşmeyi gündemine aldı. Bu gündem bazen bir grup önerisiyle oluşuyor, bazen de Danışma Kurulu önerisiyle oluşuyor. Danışma Kurulu önerisi de olsa Genel Kurulda tartışılıyor, grup önerisi de olsa Genel Kurulda tartışılıyor. Dolayısıyla, biz bu tasarıları görüşmeyi Genel Kurul olarak, gündemimize hâkim bir şekilde zaten oylamışız ve görüşmeye de başlamışız.

Ayrıca, konuşmacı arkadaşlar sadece Komisyon Başkanının bir cümlesini alarak ifade ettiler. “Komisyonumuzda, ülkemizin son derece önemli sorunlarının çözülmesi konusunda ihtiyaç duyduğu diğer düzenlemeler de tasarıya eklenmiştir.” Sadece bu cümle alınınca tabii, Plan Bütçe Komisyonu Ali kıran baş kesen, canının istediğini yapan bir komisyon gibi anlaşılıyor buradan. “Biz ne istersek yaparız.” hayır, öyle değil. Tabii ki hiçbir komisyon İç Tüzük’e aykırı, Anayasa’ya aykırı bir icraat içerisinde olmayacaktır, olamaz da. Zaten, Komisyon Başkanlığı da bu şekilde hadiseye yaklaşmıyor, diyor ki, bu cümlenin başındaki cümleyi söylüyorum: “Söz konusu Kanun Tasarısı pek çok Kanunda değişiklik yapmaktadır. Bu değişikliklerin bir kısmı kamu alacaklarının tahsilinin hızlandırılmasına, diğerleri ise birbirinden farklı konulara ilişkindir. Ancak, Tasarının esas itibarıyla kamu gelirlerine ilişkin olduğu görülmektedir. Komisyonumuzda ülkemizin son derece önemli sorunlarının çözülmesi konusunda, yani kamu alacaklarına ilişkin sorunlarının çözülmesi konusunda ihtiyaç duyduğu diğer düzenlemeler de önergelerle eklenmiştir.

Ayrıca, kanun tasarısı tek bir konuya ilişkin olmayıp, pek çok farklı konuda düzenleme içermektedir. Bu düzenlemelerin ortak noktası, kamu gelirlerine ilişkin olmalarıdır. Komisyonumuzda yapılan değişiklikler de bu çerçevede değerlendirilmelidir.

Genel Kurulun takdirlerine sunarız.” diyor. Genel Kurul da bu çerçevede takdir etmiş, gündemini oluşturmuş ve tasarıyı görüşmeye başlamıştır.

Haa, şuna itiraz ediyorsak: “Komisyonlarda bazı kanunlarda değişiklik yapan kanun tasarıları şeklinde tasarılar ya da teklifler görüşülmesin.” diyorsak, “Birçok kanunda birden değişiklik yapan, hani bu ‘torba yasa’ dediğimiz yasalar görüşülmesin, bu tür yasa olmasın, komisyonlara konusu tek bir şey olan, tek bir kanunda değişiklik yapan kanun tasarı veya teklifleri gelsin.” diyorsak o zaman İç Tüzük’ü de buna uygun hâle getirecek bir çalışmayı, bir tartışmayı yapabiliriz, yapmalıyız.

Bu nedenle, Başkanlığın bu kanun tasarısını devam ettirerek görüşmelerin tamamlanması ve tasarının yasalaşması doğrultusundaki uygulamasının devamı doğru olacaktır diye düşünüyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ergün.

Sayın milletvekilleri, usul hakkındaki görüşmeler sona ermiştir.

Ancak, bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum: İç Tüzük’ün 35’inci maddesine göre, “Komisyonlar kendilerine havale edilen kanun tasarı veya tekliflerini aynen veya değiştirerek kabul veya reddedebilirler.

Kanun teklif edemezler, kendilerine havale edilenler dışında kalan işlerle uğraşamazlar.” Bu hüküm, komisyonların kendilerine havale edilmeyen bir kanunda değişiklik yapamayacaklarını açıkça göstermektedir. Ayrıca, kanun yapım tekniği açısından, bir kanunda değiştirilmesi öngörülen maddelerin birden fazla olması durumunda bunların tek bir çerçeve madde içinde değil, her birinin ayrı ayrı çerçeve maddelerle düzenlenmesi gerekmektedir. Nitekim, Genel Kuruldaki görüşmeler sırasında bir çerçeve madde ile birden fazla maddede değişiklik yapılması hâlinde, çerçeve maddeye bağlı maddeler ayrı ayrı görüşülmektedir.

Komisyonların bundan böyle bu konuda gereken hassasiyeti göstermeleri önemle rica olunur Başkanlık tarafından.

Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, bu açıklamanızla siz bu yapılanın yanlış olduğunu mu ifade ediyorsunuz?

BAŞKAN – Efendim, ben tekerrür etmesin diye söylüyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yanlış olduğunu ifade ettiniz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim, yanlış olduğunu mu ifade ettiniz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır hayır, yanlış olduğunu ifade etmiyor.

BAŞKAN – Tekerrür etmesin diyorum efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tekerrür etmemesi ayrı bir hadise.

BAŞKAN – Yani bir emsal olmayacak bu efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, siz, Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetiyorsunuz Başkanın adına. Başkanınızın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının bir mütalaası var.

BAŞKAN – Efendim, usul tartışması açtım, konuştunuz, herkes görüşünü açıkladı.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim bakınız, yanlışlığı burada oylayarak teamül hâline getirmek doğru bir yol değildir.

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Hayır, oylamıyor.

BAŞKAN – Ben, bunu oylamıyorum efendim, maddelere geçilmesini oyluyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama, niye…

BAŞKAN – Hayır, maddelere geçilmesini oyluyorum. Ben, usul tartışması hakkında bir şey oylamıyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim, bizim bir teklifimiz var. Biz, 88’e göre…

BAŞKAN – Sizin teklifiniz usul hakkında müzakere açılması.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İç Tüzük 88’e göre, komisyonun raporunun geri çekilmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Efendim, sizin teklifiniz olabilir. Genel Kurul kabul etmezse ben sizin teklifinizi kabul edeceğim diye bir şey var mı yani?

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, komisyon çekiyor mu maddeleri?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim, yani bunu, bizim teklifimizi oylamanız açısından.

BAŞKAN – Taleple olmuyor efendim. Bakın, madde 88 açık efendim burada.

OKTAY VURAL (İzmir) – Altan Bey, çekmiyor musunuz efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Hayır.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu  (1/514) (S. Sayısı: 220) (Devam)

BAŞKAN – Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.38

 

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 17.58

BAŞKAN : Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

220 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 13’üncü maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi söz istemiştir.

Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, bugün Şanlıurfa’da meydana gelen müessif bir kazada hayatını kaybeden Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları Genel Sekreter Yardımcısı değerli arkadaşımız Ersin Çıldır’a Allah’tan rahmet diliyorum, kendisinin yakınlarına, sevenlerine ve tüm partili arkadaşlarımıza sabır diliyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarının birinci bölümü, yurt dışı çıkış tahdidi, sporculara yapılan ücretlerin vergilendirilmesi gibi birtakım temel konularda düzenlemeler içermektedir. Yurt dışı çıkış tahdidine yönelik olarak tasarının tümü üzerinde görüşlerimizi ifade ederken bu tahdit kapsamını olabildiğince değerlendirmeye çalışmıştım. Bu kapsamda yine birkaç hususu sizlerin dikkatine, bilgilerine sunmak istiyorum.

Anayasa’mızın 23’üncü maddesine göre: “Herkes, yerleşme ve seyahat özgürlüğüne sahiptir.” Aynı maddeye göre: “Vatandaşın yurt dışına çıkma özgürlüğü, ceza  kovuşturması veya soruşturması nedeniyle ya da vatandaşlık ödevi nedeniyle sınırlanabilir.” Temel hak ve hürriyetlerden seyahat özgürlüğünün nasıl sınırlanacağını, hangi hâllerde sınırlanacağını Anayasa’mızın 23’üncü maddesi çok açık bir şekilde ortaya koymuştur: “Vatandaşlık ödevi nedeniyle sınırlanabilir.”

Yine Anayasa’mızın 73’üncü maddesine göre vergi ödevi vatandaşlık ödevlerinden bir tanesidir. Ancak 73’üncü maddeye baktığımızda vergi, sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını değil, vatandaş olmayanları da ilgilendiren bir yükümlülüktür. Anayasa’nın 73’üncü maddesi: “Herkes, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür." demek suretiyle Türkiye’de gelir elde eden herkesin vergi yükümlüsü olmasını öngörmüştür. Oysa temel hak ve hürriyetlerden seyahat özgürlüğünün hangi hâllerde sınırlanacağını öngören 23’üncü madde ise, vatandaşın yurt dışına çıkma özgürlüğünün vatandaşlık ödevi nedeniyle sınırlanabileceğini öngörmektedir. Yani, 23’üncü maddedeki hükmü dikkate alırsak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan vergi mükelleflerinin seyahat özgürlüğünün kısıtlanamayacağı gibi bir yorumu yapmak mümkündür. Tabii ben tasarıdaki yurt dışı çıkış tahdidine ilişkin düzenlemenin Anayasa’nın 23’üncü maddesine aykırı olduğu şeklinde bir görüş sahibi değilim. Bu düzenleme, Anayasa Mahkemesinin 2007 Aralık ayında ortaya koymuş olduğu gerekçelere olabildiğince uyum sağlamış bir düzenlemedir. Ancak burada ortaya çıkan durum şudur: Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerini ortaya koyarken değerlendirdiği hususlar, uluslararası hukukla tamamen uyumlu değildir. Vatandaş olmayan bir kişinin, Türkiye’de mükellef olduğu hâlde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan bir kişinin kendi ülkesine dönme özgürlüğü bu yasakla ortadan kaldırılmaktadır. Tabii ki yabancılar için böyle bir serbestliği getirelim şeklinde bir düşünceyi kesinlikle ifade etmiyorum. Kanunlar karşısında herkes eşittir, Türk vatandaşı olsun yabancı vatandaş olsun herkes eşittir. Herkese eşit kuralların, aynı kuralların uygulanması gerekir. Ancak ortaya çıkan durum şudur ki, bizim yurt dışı çıkış tahdidi uygulaması, uluslararası hukuk kuralları yani İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararları dikkate alınmak suretiyle yeniden yorumlanmak, yeniden tartışılmak durumundadır. Bunu bilgi olarak Genel Kurulun dikkatine sunuyorum.

Tasarının birinci bölümünde yer alan düzenlemelerden bir tanesi, sporcuların ücretlerinin vergilendirilmesine yöneliktir. Sporculara yapılan ücret ödemeleri, 2003 ila 2007 yılları arasında sabit oranlı bir tarifeyle vergilendirilmiştir. Bu oran yüzde 15’tir. Sporcu ücreti hangi düzeyde olursa olsun, transfer ücreti hangi düzeyde olursa olsun vergilendirme oranı, gelir vergisi oranı yüzde 15’tir. Tabii ki bu oranı vergi adaleti çerçevesinde tartışmak mümkündür. Ancak içinde yaşadığımız gerçek, sporun bize gösterdiği gerçekler, 2003 yılından 2007 yılına kadar süregelen bu uygulamanın gelecekte de bundan sonra da devamı gerektiği konusunda bize birtakım işaretler vermiştir. Yani ülke gerçeklerinde sporu gerçekten geliştirmek istiyorsak, böyle tek oranlı bir vergi tarifesine de ihtiyaç duyabiliriz. Esasen, Anayasa’mıza göre devlet, sporu da geliştirmek zorundadır. Yine Anayasa’mıza göre devlet başarılı sporcuyu desteklemek zorundadır. Anayasa’nın vermiş olduğu görev budur.

Ancak sporculara yönelik ücret düzenlemesi yapılırken, bana göre kendi içinde tutarlı olmayan bir düzenlemeyi yapıyoruz. “Lig usulüne tabi olan ve olmayan sporcular” olarak bir ayrım yapıyoruz. Lig usulüne tabi olan sporcuların ücretlerini yüzde 5 ila 15 arasında değişen bir tarifede vergiliyoruz. Lig usulüne tabi olmayan sporcuların ücretleriyle millî takım oyuncularına yapılan ücret ödemelerini de yüzde 5 oranında bir tarifeye tabi tutuyoruz.

Değerli arkadaşlar, bunun doğru olmadığını söylemek istiyorum. Bir kere sporcu ücretlerini desteklemeliyiz, korumalıyız. Bunda farklı bir düşüncem yok. Ancak kendi içinde tutarlı, Anayasa’ya daha uygun bir düzenleme yapabilirdik. Ne yapabilirdik? Örnek veriyorum: Millî takım oyuncularına yapılacak ücret ödemelerini gelir vergisinden istisna etmek, bunları yüzde 5 oranında gelir vergisine tabi tutmaktan daha doğrudur. “Devlet başarılı sporcuyu korur.” şeklindeki Anayasa hükmünü de dikkate aldığımızda, bunun aracının vergi politikası aracı olabileceğini de düşünürsek, bu ödemeleri istisna etmek daha doğrudur. Sporcunun konumuna göre, ligdeki durumuna göre ayrı bir tarife yapmak doğru değildir. Bunun sonucunda birinci sınıf tüccarlarla ikinci sınıf tüccarlar arasında da farklı bir vergi tarifesi uygulanması gibi bir talep gündeme gelebilir veya farklı meslek gruplarının farklı vergi oranları uygulanması yönünde talepleri olabilir.

Yine lig usulüne tabi olan spor dallarında yer alan, oynayan sporcularımıza yapılan ücret ödemelerinin yüzde 5 ila 15 arasında değişen bir tarifeyle vergilendirilmesi yerine vergi ödeme gücü olmayan bir Üçüncü Lig sporcularına yapılan ücret ödemelerini tamamen vergiden istisna edebiliriz. Bu, bu ödemeleri yüzde 5 oranında gelir vergisine tabi tutmaktan daha doğrudur. Hatta Üçüncü Lig oyuncularının yanına İkinci Lig futbolcularını, sporcularını da dâhil edebiliriz. Yani amaç adaleti sağlamaksa, Anayasa’nın öngördüğü birtakım temel kurallardan ayrılmak, sapmak yerine yine bu kurallara uyarak, ödeme gücünü gözeterek düzenlemeler yapabiliriz. Vergide daima ödeme gücüne bakılır, ödeme gücüne göre bir farklılaştırma yapılır; bir de teşvik amacıyla birtakım düzenlemeler yapabiliriz.

Gelir Vergisi Kanunu’nda birtakım ödemeler, ücret ödemeleri veya başka adlarla yapılan birçok ödemeler gelir vergisinden istisna edilmiştir, teşvik amacıyla veya sosyal amaçlarla. Aynı teşvik kurumunu sporculara yapılan ücret ödemelerine getirebiliriz; millî takım sporcularına, Üçüncü Lig oyuncularına hatta gerekirse İkinci Ligi bunun yanına katabiliriz. Bunları tamamen vergiden istisna etmek, bunları kademeli bir vergi tarifesiyle vergilendirmekten daha doğrudur. Geriye kalanları da sadece yüzde 15 oranında bir sabit gelir vergisi oranıyla vergilemek de mümkündür.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı vesilesiyle yine sizlerin dikkatine sunmak istediğim bir konu var. Bu tasarı özel tüketim vergisinde de, Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda da bir değişiklik yapmayı öngörmektedir. Özel tüketim vergisinde özürlü vatandaşlarımızın karşılaştığı bir sorun vardır. Özürlü vatandaşlarımız beş yılda bir defa olmak üzere bir otomobili özel tüketim vergisinden muaf olarak satın alma hakkına sahiptirler. Ancak, Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na göre ÖTV ödenmeksizin özürlüler tarafından satın alınan otomobil beş yıl geçtikten sonra dahi satılıyor olsa, o zaman satıldığı tarihteki özel tüketim vergisi tutarı satın alan kişiden tahsil edilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edebilirsiniz efendim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Yani, Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun yürürlükteki hükmü, özürlüler açısından bir vergi istisnası değil, bir vergi ertelemesi hükmü getirmiştir. Bunu düzelterek, bunu tamamen istisna edebiliriz. Yani özürlü vatandaşlarımız beş yıllık süreden sonra da bu otomobili ellerinden çıkarırlarsa, çıkardığı tarihte herhangi bir şekilde alan veya satan tarafından ÖTV ödenmeksiniz otomobil alan kişi adına tescil edilebilir. Bu yönde bir değişikliği tasarıya dâhil etmekte ben yarar görüyorum.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi burada bitiriyorum, bitirirken hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.

Buyurun Sayın Hasip Kaplan.

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir devletin kendi bütçesini oluşturması, gelirlerini, vergilerini adil olarak toplaması ve bunu da yurttaşların hizmetine tahsis etmesi kadar doğal bir şey yok. Ancak, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da yapılan değişiklik ve buna eklenen bazı maddeler dikkate alındığı zaman, gerçekten ülkemizde adil bir vergi reformu yapılıyor mu yapılmıyor mu noktası üzerinde durmak gerekiyor. Yani, kazanandan vergiyi kazandığı oranda alıyor muyuz almıyor muyuz? Bu temel sorun olarak devam ediyor çünkü bütçemizin 2008 vergilerinin başında dolaylı vergiler geliyor. Bu tasarının içine de bir kısım ÖTV vergisi katmış durumdayız.

Tabii, ben bu kısa süre içinde birkaç önemli noktaya vurgu yapmak istiyorum, yüce Meclisin de dikkatini çekmek istiyorum. Birincisi, gerçekten bu yurt dışına çıkış tahdidi bir vakıa. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden öte Avrupa Ekonomik Topluluğuyla beraber imzaladığımız sözleşmeler var. Ekonomik suçlar nedeniyle hapis cezasının yapılmayacağı, seyahat özgürlüğünün engellenmeyeceği, buna benzer birtakım yükümlülükler…

Ancak daha önce bu yurt dışı çıkış tahdidi ve yasağı ne yazık ki çok cüzi vergi alacakları nedeniyle uygulanıyordu. Şimdi bu limitin bir miktar artırılmış olması, bunun da Bakanlar Kurulunun takdirine bırakılarak 10 katı oranına çıkarılması veya teminatlandırılması konusunda biraz açık hükümler koymak gerekiyor. Yani bütün yurttaşlar arasında bir eşitliğin sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Yurt dışı çıkış tahdidi kişileri umulmadık, vakti zamanında ortağı olduğu bir şirketin borçlarından da yakalayabiliyor veya işlerinin, ekonomisinin düzgün gitmemesi nedeniyle de yakalayabiliyor. Bu işe, Bakanlar Kurulunun, Hükûmetin işinin arasına bir de yurt dışına çıkma yasağını koymak hem doğru değil hem de daha açık bir hüküm konulmasında özellikle Anayasa Mahkemesi yargısını dikkate alarak iyileştirme yapılmasında büyük bir yarar vardır.

Şimdi, bu bölümde yine sporculara yapılan ödemeler var. Doğrusu spor ülkemizde özendirilmesi gereken, desteklenmesi gereken, yaygınlaştırılması gereken ve her alanda teşvik görmesi gereken, başarılı sporcuları yetiştirmeyi de devletin görev olarak üstlenmesi gereken bir doğruda hiç kimse bir tartışma içinde değil. Ancak bir gerçek ki Türkiye genelinde spor kulüplerinin yaşanan ekonomik sıkıntıları kadar bazı spor kulüplerinin, şirketlerinin ve mağazalarının bilançolarına baktığınız zaman da üç dört tane kulübün bilançosunun Türkiye’deki bütün spor kulüplerinin toplamı kadar olduğunu da görürsünüz.

Bir başka örnek daha vereyim: Futbolcu transferlerinin milyon dolarlarla konuşulduğu ülkemizde yine, bazı antrenörlerin veya değişik spor dallarında görevli olanların çok yüksek ücretler aldığını da biliyoruz. 150 bin YTL’ye varan ücretler de alınıyor, zaman zaman da konu oluyor. Sayın Terim “Ben 1 taneyim, milletvekilleri 550 tanedir.” dedi. Şimdi, sporu eğer millî olarak yapıyorsanız onun bir kutsiyeti vardır, ülke için yapıyorsanız bir amacı vardır, bir anlamı vardır. Eğer ülkeniz için hizmet ediyorsanız aldığınız paranın vergisini, Anayasa Mahkemesi Yargıcı, Genelkurmay Başkanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri nasıl ödüyorsa, bir işçinin 30 katı asgari ücret alan bir kişinin de, teknik direktörün de aldığı parayla oranlı, adil bir vergi ödemesi ülkesine olan borcu, yurttaşlık yükümlülüğüdür. E, bunu da tutup, onunla bir kasaba, bir Üçüncü Lig kulübünü de eşit kefeye koymak, aynı oranlarda vergi almak adaletli bir yaklaşım değil.

Yine, bakıyoruz ki Avrupa kulüplerinden futbolcular transfer ediliyor veya bizim futbolcularımız Avrupa kulüplerine transfer ediliyor, 500 milyon dolarlardan bahsediliyor. Şimdi, 500 milyon dolar alan bir futbolcunun kendi ülkesine karşı hiç mi yüküm ve sorumluluğu yok? Vergisini ödemeyecek mi? Aldığı, kazandığı… Başarılı olmuş, başarı kazanmış, para da kazanmış, para kazanmışsa Allah daha çok kazandırsın ama vergisini de kazandığı oranda ülkesine vermesi, yine yüküm ve sorumluluğun gereğidir. Bu konuda, açıkça söyleyeyim, tasarıda bir ölçü göremedim. Biz, bu yönüyle muhalefet şerhimizi koyarken… Herkesten adil vergi alınsın, alınırken de zalim olunmasın. Devlet zalim olmamalı.

Şimdi, amme alacaklarında şirketlerle ilgili bir bölüm var. Limitet şirket sahipleri -ki, Türkiye’de yüz binlerce limitet şirket var- gidiyor notere, diyor ki: “Ben bu şirketimi hak ve borçlarıyla A, B, C şahıslarına devrettim, geçmiş borcuyla, alacağıyla.” Notere gidiyor, en sağlam yer noter. Fakat, bakıyoruz ki, bu tasarıya göre… Tasarı “İstediğin sözleşmeyi yap, ben senden geçmiş dönemin de vergisini alacağım, devralanın da vergisini alacağım ve müteselsil sorumlu tutacağım. Sermayenle de sınırlı kalmayacağım, senin özel  mülküne kadar da senden bunu alacağım.” diyor.

Şimdi, anonim şirketlerde sermaye payıyla bağlı bir sınırlama var. Limitet şirketlerde, noter satışına rağmen, burada, kendi şirketini devreden insanın güvencesi yok ve devrettikten sonra, bir gün Atatürk Havalimanından dışarı çıktığında “Dur, çıkamazsın, senin vergi borcun var.” diye yakasına yapışılabiliyor. Peki, bu yurttaşlarımız bir limitet şirketin ortağı oldu diye bundan kurtulamayacak mı? Yani, kazara bir limitet şirketin ortağı olmak, ömür boyu onun yükünü çekmek anlamına mı geliyor? Burada da adil olunması gerekiyor. Adil olunmadığı takdirde, gerçekten bu konuda sıkıntılar yine devam edecek.

Yine, diğer bir şeyi söylemek istiyorum burada. Zaman zaman Sayın Müsteşar ve Gelirler Müdürüyle de konuşuyorum. Yakın zamanda, Şırnak ticaret, sanayi, esnaf odalarını ziyaret ettim. Hepsi, Mardin Sanayi Odası, Mersin’e kadar, Antep, Şanlıurfa, Antakya, özellikle Niğde, Konya illeri de dâhil kamyoncuların ve tankercilerin, özellikle Habur sınır kapı ticareti durduktan sonra araç mezarlığına dönen, yirmi yaş nedeniyle çalışamayan, (C) belgesi alamayan, iş olmadığı için otomobil mezarlığına, araç mezarlığına bırakılan bu araçlarla ilgili geçmişte bir af çıktı, motorlu taşıt affı; bir kısmı yararlandı. Ancak, gelir vergisi kazanç beyanlarıyla ilgili bu konuda ciddi sorunlar olduğunu bu odalar söylüyorlar. Deniliyor ki, bu konuda bu araçlar vergilerini karşılayamıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan, devam edin.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan.

Vergileri bu araçların 10 katını tutuyor. Zaten araçları biz atmışız hurdaya. Yani biz, binlerce kişiyiz, yüz binleri aşıyor bu rakam ve bu nedenle bankaya gidiyoruz, kredi alamıyoruz. Yurt dışına gitmek istiyoruz “Borcunuz var.” deniliyor. E, zaten son olaylarla Habur sınır kapısı ve diğer sınır kapılarında da ticaret durma noktasına geldi. “Mademki istihdam yaratılıyor. Mademki bölgeye teşvik var. Mademki bu konuda özendirmeler var. Son istihdam paketiyle BAĞ-KUR’lulara aflar çıkarıldı. E, biz de BAĞ-KUR’luyuz.” diyor şoför esnafı, kamyon ve tanker… “Biz de BAĞ-KUR’luyuz, BAĞ-KUR esnafıyız. Primimiz affediliyor, ama öbür taraftan, bizim o işi yaptığımız ve mezarlığa terk ettiğimiz araçlarımızla ilgili elimiz kolumuz bağlı.” diyorlar. Bu sıkıntıyı ben inanıyorum ki, Hükûmete de, diğer muhalefet partilerine şoför esnaf cemiyetleri defalarca getirdi. Mademki, bugüne kadar birçok af çıkarıldı. Bu konuda bir konsensüs şart arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlar mısınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Bu konuda bir konsensüsü hayata geçirelim. Normal, makul bir yol bulalım. Evet, aslını ödemek kaydıyla faizleri bir defaya mahsus, son kez affedilerek, altı ay, altı taksitte bir ödeme ve o araçların hurdalarının teslimi suretiyle bir ortak yol bulunabilir. Bütün grupları bu konuda konsensüse davet ediyorum. Gerçekten çok ciddi bir sıkıntı ve bölgede ekonomik yatırımların durduğu, afetin vurduğu bölgede bu konuda böyle bir beklenti olduğunu ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ümit Şafak.

Sayın Şafak, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 220 sıra sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, vergi politikalarının başarıya ulaşması için adalet, eşitlik, genellik, açıklık, iktisadilik ve uygulanabilirlik gibi ilkelerin uygulanması gerekmektedir. Bunun yanı sıra vergi politikalarının başarıyla icra edilmesi için vergi politikalarını uygulayacak idari otorite ve organizasyona ilişkin düzenleyici tedbirlerin alınması ve uygulanması da uyulması da gerekmektedir. Vergi kanunları ve ilgili yasalar hazırlanırken hukuk devletinin vazgeçilmez ilkelerinden olan kanunların genelliği ilkesine uyulması, insanlar arasındaki eşitlik ve adalet ilkelerinin göz ardı edilmemesi, hazırlanan yasaların da kişilerin temel hak ve özgürlüklerini engellememesi gerekir.

Anayasa’mız “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” demek suretiyle herkesin kanun önünde haklar ve yükümlülükler bakımından eşit olduğunu açıkça ifade etmektedir. Ayrıca Anayasa’nın 73’üncü maddesi ise vergi adaleti ilkesi ile kanunların eşitlik ve genellik ilkelerini birleştirmiştir. Dolayısıyla, çıkarılacak bir vergi kanunu kamu giderlerinin karşılanabilmesi için herkesin mali gücüne göre ödemede bulunmasını sağlayacak vergi adaletine sahip olmak zorundadır. Aksi takdirde, çıkarılan kanun, uygulama güçlükleriyle karşılaşacaktır. Bu durum, Anayasa’da açıkça ifadesini bulan eşitlik ve adalet ilkesini de zedeleyecektir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da değişiklik yapmak amacıyla Hükûmet tarafından on sekiz madde olarak hazırlanan tasarı, komisyonda yapılan değişiklik ve ilavelerle, iki bölüm hâlinde, yirmi altı maddeye çıkarılmıştır. Tasarıyla düzenlenen 6183 sayılı Kanun, vergi ve amme alacaklarını düzenleyen genel bir kanundur.

Bu tasarının 5’inci maddesinde, 100 bin yeni Türk lirasının üzerindeki teminat altına alınmamış amme alacakları için, yurt dışına çıkış tahdidi konulmuştur. Bakanlar Kurulu, bu tutarı yarısına kadar indirmeye ve 10 katına çıkarmaya yetkili kılınmıştır. Yetki makasının neden bu kadar açık tutulduğu da anlaşılamamaktadır.

Ayrıca, borcu olsun olmasın, herkesten “borcu yoktur” belgesinin istenilmesi hâlinde, işlemler, bürokratik engel olarak karşımıza çıkacaktır. Bu hususta, daha modern ve teknolojik yöntemler geliştirilmelidir. Bazı ihale makamlarının, bilgisayar ortamında hazırlanan “borcu yoktur” yazısını kabul etmemeleri, iş sahipleri için ayrı bir zorluk olmaktadır. Türkiye'nin her yerinden, hak sahiplerinin borçlarının bulunup bulunmadığının tespit edilebileceği, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasına bağlı sistemler geliştirilmelidir.

Tasarının 3’üncü maddesiyle yapılan düzenlemede, 6183 sayılı Kanun’un 35’inci maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Tasarı ile yapılan düzenlemede, hem şirketteki paylarını devreden ortaklar hem de hisseleri devralan yeni ortaklar, devirden önceki amme alacaklarının tahsilinden müteselsil sorumlu tutulmaktadır. Şirkete ait eski borçlardan hisseyi devir alan yeni ortakların müteselsil sorumlu olması ciddi bir yanlışlık olmuştur. Şirketin bilançosunda borç olarak görülmeyen geçmiş amme alacaklarından yeni ortakların müteselsil sorumlu tutulması, başkasının yaptığı borcun bir başkasına ödetilmesi anlamına gelir ve hukukun prensiplerine aykırıdır. Ortak yerine şirket tüzel kişiliğinin sorumlu tutulması daha doğru ve daha yasal olacaktır.

Tasarının 8’inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 72’nci maddede 31/12/2017 tarihine kadar teknik direktör ve antrenörler ile sporculara yapılan ücret ve ücret sayılan ödemelerde sabit oranlı vergi tarifesi terk edilmiş, bunun yerine lig tasnifine göre yüzde 15, yüzde 10, yüzde 5 oranlarında gelir vergisi tevkifatı yapılması öngörülmektedir. Bir taraftan sporda özerklik ve bağımsızlığı savunmak, diğer taraftan ayrıcalık getirmek bir çelişkidir. Bu tür uygulamalar vergi sistemini düzeltmek bir tarafa sistemin daha da bozulmasına yol açacaktır.

Sayın milletvekilleri, AKP iktidarları döneminde Anayasa’da, kanunlarda belirlenmiş bu kurallar sık sık terk edilmiş, istisnalar kurala, kurallar ise istisnaya dönüşmüştür. Hemen hemen bütün mali düzenlemelerde bu anlayışı görmek mümkündür. 2008 yılında uygulamaya konulan asgari geçim indirimi uygulaması buna en iyi örnektir. Muhtasar vergi tahsilatında çok önemli kayıplara sebep olan asgari geçim indirimi, özel sektörde çalışan işçinin maaşını da artırmamıştır. Çünkü özel sektörün büyük bölümü maaşları net ücret üzerinden ödemektedirler. O sebeple asgari geçim indirimi net maaşlara yansımamıştır.

Bir başka çarpıcı örnek de Gönüllü Uyum Projesi’dir. Bu projeyle vergi mükellefleri, kanunsuz, usulsüz ve yetkisiz matrah artırımına zorlanmaktadır. Sayın Bakana yazılı bir soru önergesiyle “Gönüllü Uyum Projesi” adı altında Maliye Bakanlığı yetkililerinin esnaftan topladığı haksız vergileri sordum. Sayın Bakanın verdiği cevabın soru ile hiçbir alakası yoktur. Gönüllü uyumluluğun beyannameler verilmeden önce vergi mükelleflerini uyarma şeklinde olduğu gibi kaçamak bir cevap verilmiştir. Oysaki mükellefler beyannamesini verdikten sonra matrah artırımına zorlanmaktadır. “Matrah artırmazsanız başınız dolaşır.” şeklinde korkutularak esnafa yeni vergiler ve yeni cezalar salınmaktadır. Maliye Bakanı, asgari geçim indiriminden doğan vergi açığını herhâlde bu usulsüz uygulamayla kapatmayı düşünmektedir.

Sayın milletvekilleri, çıkarılan ya da düzenlenen kanunlar toplumda insanların hayatlarını düzenleyen ve kolaylaştıran bir şekilde çıkarılmalı ya da düzenlenmelidir. Kanunlardaki boşluklar giderilmeli, güncel sorunlara çözümler üretilmelidir. AKP iktidarları döneminde çıkarılan kanunlar yeterli olmamakla birlikte daha çok karışıklığa neden olmaktadır. Kanunlardaki boşluklar giderilmeden, aceleci bir tavırla sanki yangından mal kaçırırcasına kanun çıkarmak anlayışından bir an önce vazgeçilmelidir. Bunun en iyi örneği de Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Yasası’nın görüşülmesinde olmuştur. Yanlış hesap Bağdat’tan dönmüş, Sayın Cumhurbaşkanı yürürlük maddesi sebebiyle alelacele çıkarılan bu Yasa’yı veto etmiştir.

Bugün görüştüğümüz kanun tasarısının bazı maddeleri eşitlik ve adalet ilkelerine aykırılık içermektedir. Tasarının 8’inci maddesiyle yapılan sporcuların kazançlarının vergilendirilmesi ile ilgili düzenleme adalet ve eşitlik ilkelerine açıkça aykırıdır.

Yasada görülen en önemli sorunlardan birisi de şirketin yeni ortaklarının eski amme alacaklarından müteselsil sorumlu tutulmasıdır. Bir kişinin kendine ait olmayan ve haberinin olmadığı bir kamu borcundan sorumlu tutulması hukuka uygun değildir, adalet anlayışıyla da bağdaşmaz.

Sözlerime son veriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şafak.

Şahısları adına ilk söz İzmir Milletvekili Harun Öztürk’e ait.

Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kamu alacağının tahsilini teminat altına almaya yönelik düzenlemeler içermektedir. Ancak, yükümlülüklerini yerine getirmeyen mükellefler zaman zaman yasaların açıklarından yararlanma yolunu seçebilmektedirler. Bu nedenle, idarenin, amme alacağının teminat altına alınmasına yönelik düzenlemeler yapmasından daha doğal bir şey olamaz.

Görüşmekte olduğumuz tasarı ile de bu yönde bazı düzenlemeler yapılmaktadır. Ancak bu düzenlemeler yapılırken ölçü kaçırılırsa kötü niyetli amme borçlularının borçlarının takibi için öngördüğümüz tedbirlerin iyi niyetli borçlulara zarar vermesini bazen önleyemeyebiliriz. Bu anlamda, tasarıda ölçü konusunda kantarın topuzunun kaçırıldığı düşüncesindeyiz.

Bu durumun örneklerine kısaca değinmek istiyorum. Maliye Bakanlığı, bugüne kadar, herhangi bir yasal düzenlemeye dayanmadan, amme alacağını teminat altına almak üzere geliştirdiği bazı idari tasarruflarda bulunmuştur. Bu tasarruflar yasaya dayanmadığı için yargıda iptale konu olmuştur.

Görüşülmekte olan tasarıyla Hükûmet, bugüne kadar uyguladığı idari tasarrufları yasa hükmü hâline getirmek istemektedir. Tasarıyla yasaya iki kavram eklenmektedir. Bunlardan birisi tahsil edilemeyen amme alacağı kavramı, diğeri ise tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı kavramıdır. Bize göre bu iki yeni kavram, yasada yeterli somut kriterler öngörülmediği için, uygulamada sübjektif değerlendirmelere yol açabilecektir.

Değerli milletvekilleri, sözleşme serbestisi içinde yapılan devirlerde önceki döneme ait sonradan çıkan borçlardan dolayı devreden ve devralan ortakların iyi niyetli olup olmadıklarına bakılmaksızın müteselsil sorumlu tutulmalarında da kantarın topuzunun kaçırıldığı düşüncesindeyiz. Keza, alacağın doğduğu veya ödenmesi gerektiği zamanda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olması durumunda da öngörülen müteselsil sorumluluk, ölçülülük ilkesinden uzaklaşıldığının diğer bir göstergesidir.

Tasarıda, amme alacağının teminat altına alınması amacıyla nakdî devlet yardımı teşvik ve desteklerin ödenmesinden önce vergi dairesinden “Borcu yoktur.” belgesi istenmesi konusunda Bakanlığa yetki verilmektedir. Bu yetki kullanılırken yatırımların önüne yeni birtakım bürokratik engeller çıkarılmamasına özen gösterilmelidir.

Değerli milletvekilleri, yurt dışına çıkış tahdidi konulması için Hükûmet tasarısında 25 bin YTL olan amme borcu tutarı Komisyonda 100 bin YTL’ye çıkarılmıştır. Ayrıca Bakanlar Kuruluna bu tutarı 10 katına kadar artırma yetkisi verilmektedir. Bu durum 1 milyon YTL’ye varan bir amme borcu için yurt dışına çıkış tahdidi konulmaması anlamına geleceğinden amme alacağının güvencesiz kalması sonucunu doğurabilecektir.

Değerli milletvekilleri, amme borcunun tecili için 50 bin YTL’ye kadar teminat aranmaması şeklindeki düzenleme yerinde bir düzenlemedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk, devam edin.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Ancak 50 bin YTL’yi aşan borçlar için 50 bin YTL’nin dışında kalan tutarın yarısı için de teminat istenmemesi doğru olmamıştır. Örneğin, 1 milyon YTL borcu olan birisinin borcunu tecil ederken amme alacağının 525 bin YTL’lik kısmı için teminat istenmeyecektir. Ayrıca tasarıyla Bakanlar Kuruluna bu tutarın 10 katına kadar artırma yetkisi de verilmektedir. Örneğimize dönersek, 5 milyon 250 bin YTL’lik kısmı için, yani 10 milyon YTL -10 trilyon- borcu olan bir vatandaş 5 milyon 250 bin YTL’lik kısım için teminat aranmadan tecil talebinde bulunabilecektir. Burada da amme alacağının teminatsız kaldığı düşüncesindeyiz.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Şahsı adına ikinci söz Ağrı Milletvekili Abdulkerim Aydemir’e aittir.

Buyurun Sayın Aydemir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ABDULKERİM AYDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 220 sıra sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümünde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısında, özellikle 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hakkında konuşmama başlayıp kanunun diğer maddelerini başlıklar hâlinde geçeceğim.

Bilindiği üzere bu kanun, 1953 yılında kabul edilerek 1/1/1954 yılında yürürlüğe girmiştir. Bilindiği üzere, vergi hukukumuzda iki adet usul kanunu bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, bir diğeriyse 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’dur. Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, genel icra hukukunda yer alan düzenlemeler dışında, özel icra hükmünde bir kanundur.

Cumhuriyet tarihinin en önemli kanunlarından bir tanesi olan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, gelişen teknolojik gelişmelere ve Vergi Usul Kanunu kapsamına giren diğer kanunlarda meydana gelen değişikliklere paralel olarak günümüz koşullarına uyarlanan ve yeni düzenlemeler ihtiva eden bir kanundur. Görüşülen kanun tasarısı, işte bu yenilikleri getirmektedir.

Bu kanun tasarısı da 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da kamu alacaklarının tahsilinin güvence altına alınmasını, borçlunun yurt dışına çıkışının sınırlanmasını ve amme alacağının tecil müessesesini yeniden düzenlemektedir.

Gelir Vergisi Kanunu’nda yer alan ücret ve ücret sayılan ödemelerin vergilendirilmesi, 492 sayılı Harçlar Kanunu’na eklenen hükümlerle üst yargı mercilerine yapılacak başvurular ile transfer fiyatlandırması ve tapu harçlarına, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu uygulamalarının kolaylaştırılmasına yönelik düzenlemeler de kanun tasarısının içeriğinde mevcuttur.

Harçlar Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun güncel mevzuata uyumuna ilişkin düzenlemeleri de bu kanunla gerçekleştirmiş bulunuyoruz.

Yine, bu kanunla, Katma Değer Vergisi Kanunu’nda bazı değişiklikler yapılarak hurda metalden elde edilen külçelerin tesliminin vergiye tabi tutulması, indirimli oran uygulamasına tabi mal ve hizmet gruplarında amortismana tabi iktisadi kıymetler nedeniyle yüklenilen katma değer vergisinin iadesinin mal ve hizmet grupları ile sektörler itibarıyla kaldırılabilme imkânı getirilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısıyla kamu alacaklarının tahsilinin güvence altına alınması amacıyla bazı işlemlerde borçlu olmama şartı aranılması ve Anayasa hükümleri esas alınarak bazı amme alacakları nedeniyle borçlunun yurt dışına çıkışının sınırlanabilmesine yönelik düzenlemeler ile mevcut hükümlerin uygulamasına ilişkin yargı kararları dikkate alınarak uygulamaya ilişkin getirilen düzenlemelere yer verilmektedir.

Ayrıca amme alacağının tecili müessesesi yeniden ele alınarak çok zor durumda olan borçluların borçlarını daha uygun şartlarla ödemeleri imkânı sağlanmaktadır.

Amme alacaklarının daha süratle tahsiline imkân verilmesi amaçlanmakta ve bu değişiklikler dikkate alınarak ilgili bazı kanunlarda da değişiklikler getirilmektedir.

Ücret ve ücret sayılan ödemelerin vergilendirilmesine ilişkin düzenlemeler yapılarak bu konularda meydana gelen ihtilafların sona erdirilmesi hedeflenmektedir. Sporculara yapılan ödemelerin tevkif yoluyla vergilendirilmesi uygulaması sürekli hâle getirilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 492 sayılı Harçlar Kanunu’na eklenen hükümlerle üst yargı mercilerine yapılacak başvurular ile transfer fiyatlandırmasına ilişkin yöntem belirleme anlaşmaları harca tabi tutulmakta, tapu harçlarında harca esas bedelin tespitinde gerçek alım satım değerinin kavranmasına, 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu uygulamalarının kolaylaştırılmasına yönelik düzenlemeler ile 492 sayılı Harçlar Kanunu, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu güncel mevzuata uyarlanmaya çalışılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca burada “takibat giderleri” teriminden sonra gelmek üzere “tahsil edilemeyen amme alacağı” terimi getirilmekte olup bu amme borçlusunun bu kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını ihtiva eder.

Kanunun diğer maddelerinde şu şekilde değişiklikler meydana gelmektedir: Tapu işlemlerine yönelik değişiklikler vardır. Noter haçlarından, senet ve mukavelelerden alınan harçlarda değişiklikler vardır. Ticaret sicil harçlarında değişiklikler meydana gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydemir, devam edin.

ABDULKERİM AYDEMİR (Devamla) – Diğer taraftan hizmetten yararlanılabilmesi için ödenmiş olma şartı aranılan amme alacakları, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilen alacaklar olarak sınıflandırılmaktadır.

Bu, çok önemli bir kanundur. Bu kanun çeşitli komisyonlarda, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda ve gerek alt komisyonlarda görüşülerek yüce Meclisin huzuruna gelmiş bulunmaktadır.

Bu kanunun öncelikle milletimize, devletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi bir kez daha saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydemir.

Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerinde soru-cevap işlemine başlıyoruz.

Sayın Çalış, buyurun efendim.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, Karaman’daki çiftçilerimiz, MEDAŞ’a ve tarım krediye olan borçları nedeniyle gerçekten sıkıntılı günler yaşıyorlar. Bu tasarının gündeme geldiği günden beri biraz daha sık olarak bizleri arayıp soruyorlar. “Ödeme imkânımız kalmadı. Faizleri silinerek borçlarımızın taksitlendirilmesi imkânı olur mu? Futbol Federasyonuna ait kulüplere tanınan kolaylıklara benzer kolaylıkların bizlere tanınma imkânı yok mu?” diye soruyorlar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çalış.

Sayın Doğru, buyurun.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana ve Hükûmete aynı şekilde sormak istiyorum: Ülkemizde, son yıllarda, uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı günden güne artmakta, büyük bir toplumsal sorun olarak karşımıza gelmektedir. Futbol, voleybol, basketbol başta olmak üzere, profesyonel kulüplerin bütçelerinin ve sporcuların transfer paralarının bir kısmının bu sorunla ilgili mücadelede kullanılmak üzere ayrılabilmesini düşünebiliyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğru.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben, aslında, tabii, burada Kemal Unakıtan’ın oturacağını zannediyordum. Tabii, onun, herhâlde özel işleri çok fazla, onunla ilgileniyor. Ama orada oturan Mehmet Ali Şahin de yargıya hakaret ettiği için, kendisi vasıtasıyla soru sormayı kendime zül addediyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: Tasarıda, Harçlar Kanunu’nda yer alan yargı harçları arasına “temyiz ve itiraz harçları” adı altında yeni harç ilave edilmesini vatandaşların üst yargı organlarına başvurmalarını engelleyici buluyor musunuz? Çünkü, başlangıçta yargıya başvururken bir yargı harcı ödüyor vatandaşlar. Ayrıca, ikinci kez temyiz aşamasında bu harcın istenmesini doğru buluyorlar mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Soru işlemi tamamlanmıştır.

Sayın Bakanım, cevap verecek misiniz?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Tabii, bu kanun tasarısının Genel Kurulumuzdaki çalışmalarında milletvekili arkadaşlarımız Maliye Bakanımızı burada görmeyi arzu ettiklerini ifade eden cümleler kullandılar. Bu kanun tasarısının bugün gündeme alınıp alınmayacağı belli değildi. Sayın Bakan da şu anda resmî bir ziyaret için yurt dışında bulunmaktadır. Kanun tasarısı gündeme alındığı için, tabii ki Hükûmeti burada Sayın Aydın ve şimdi de ben temsil ediyorum.

Sorulan soruların önemli bir bölümü ekonomik konularla ilgili, vergi mevzuatıyla ilgili konulardır. Cevaplandırabileceğim sorulardan, madde bağımlılığının süratle arttığını, acaba transfer paralarının bir bölümünden kesinti yapılmak suretiyle veya aktarma yapılmak suretiyle bir fon oluşturularak madde bağımlısı gençlerin bu illetten kurtulması için kullanılıp kullanılmayacağını ifade ettiler. Hemen şunu ifade edeyim ki zaten spor ve sporun yaygınlaşması gençlerimizi faydalı bir alanda meşgul edeceği için, onların bu tür kötü alışkanlıklar edinmesine de engel olmaktadır. O nedenle, bu kanun tasarısı, kulüplerimizi biraz daha rahatlatan, onların çok daha rahat faaliyette bulunmaları sonucu doğuran bir düzenleme de içermektedir, hem kulüplerimizin hem sporcularımızın. Bu yönüyle zaten gençlerimize önemli hizmet eden bir alandır spor alanı. Ama böyle bir fon oluşturulabilir mi? Bu tasarıda tabii böyle bir düşünce yok. Bunu bir öneri olarak, bir teklif olarak sadece tespit edebiliriz.

Karaman’daki çiftçilerimizin borçları için… Tabii, Karaman sadece bir örnektir. “Türkiye’de çiftçi borçlarıyla ilgili yeni bir yapılanma ortaya konabilir mi?” dedi Sayın Çalış. Geçtiğimiz Hükûmet döneminde çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili düzenleme yapılmıştı ancak bu kanun tasarısında bu konuda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Eğer böyle bir ihtiyaç ortaya çıkarsa inanıyorum ki öncelikle Maliye Bakanlığımız bunu ayrı bir kanun tasarısı olarak hazırlayabilir. Şu anda ne bu tasarıda ne de Hükûmetimizin şu andaki yakın gündeminde, mevcut gündeminde böyle bir düzenleme ihtiyacı bulunmamaktadır. Tabii, şartlara göre bu yeniden değerlendirilecektir.

Bunun dışında cevaplandıramadığım sorulara yazılı olarak cevap vereceğimi arz ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam, bir okuyayım ondan sonra isteyin.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde önerge yok.

1’inci maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

1’inci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

2’nci maddeyi oylarınıza sunacağım çünkü önerge yok üzerinde.

2’nci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde bir adet önerge var efendim, okutuyorum:

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 220 sıra sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                        Tunceli

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 220 sıra sayılı yasa aslında Parlamento hayatında emsali görülmemiş hatalarla, butlanlarla dolu bir yasa. Tabii burada 340 milletvekili olunca iktidar partisi “Biz erkeği kadın, kadını da erkek yaparız, hiç merak etmeyin. Biz ne kadar hata da etsek nafile, siz burada ne kadar gerçekleri söyleseniz de bunlar boş. Biz burada çoğunluğa sahibiz, istediğimiz kanunu çıkaracağız.” diyorlar,  ondan sonra biz de mecburen buraya çıkıp kendi düşüncelerimizi söylüyoruz.

Şimdi, bu 6183 sayılı Kanun, Kamu Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun. Bu Kanun uzun zaman uygulamasıyla Türkiye’de hakikaten yerleşmiş bir kanun. Bu Kanun’un, işte, yargı mercileri tarafından aksak tarafları, açılan davalarla da verilen kararlarla da içtihat hâlini almış, uygulamasında da bir sakınca olmayan şeyler ama maalesef, işte “Memlekete bir şeyler yapıyoruz.” fantezisi içine giren AKP İktidarı yerleşmiş içtihatları, var olan gerçekleri, daha doğrusu ülke yararına olan şeyleri kendilerine uygun şey yapıyoruz gibi değiştirmek de istiyorlar.

Dün buralarda birtakım konuşmalar geçti. AKP’nin, maalesef, Grup Başkan Vekili, vekilleri, her vesileyle çıkıp burada doğru olan şeylere karşı çıkıyorlar.

Şimdi, değerli milletvekilleri, burası Parlamento. Türkiye Cumhuriyeti devleti sizin İktidarınız zamanında müflis hâle geldi. İşte, siz iktidarı devraldığınız zamanki Türkiye Cumhuriyeti devletinin borçlarıyla bugünkü borçlarının ne kadar büyüdüğünü gördünüz.

Şimdi, burada yeni bir sistem getiriyorsunuz, diyorsunuz ki: “...‘şirketten tahsil imkânı bulunmayan’ ibaresi ‘şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan’ şeklinde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.”

Şimdi, bir vatandaş şirketteki hissesini devretmiş yani şirketle ilgisi kalmamış. Yeni gelen ortağın bir borcu varsa… Yani bunu hüsnüniyet kuralları içinde devreden kişi niye bundan sorumlu olsun? Ha, buraya madde öyle yazılabilir ki kişi hissesini devrederken daha önceki borçlarının olduğundan kendisinin de bilgisi var veya hâl ve davranışlarından veya muhasebe kayıtlarından kendisinin de burada bir borcu olduğundan eğer hakikaten haberi varsa veya orada tesis ettikleri muhasebe kayıtlarına veya hileli muhasebe kayıtları tesis etmek suretiyle bunu, bu borcunu gizlemişse bu devreden kişinin bir mükellefiyeti olması lazım. Ama hiçbir muhasebe hilesi yapmamış, usulüne göre vergisini vermiş, kayıtlarını tutmuş, bilançosunu düzenlemiş, beyannamesini vermiş bir kişi şirketi birisine satıyor. E, “Onun sonradan çıkan borçlarından, efendim, bu da sorumlu olur.” diyorsunuz. Hâlbuki, o şirketi devralan kişinin müdebbir bir iş adamı sıfatıyla o şirketin kayıtlarını iyi incelemesi lazım ve ondan dolayı, geçmişte hakikaten bir hile yapılmış mıdır veya Maliyenin bir incelemesi var mıdır, bu konularda bir bilgi edinmesi lazım. Bunun tamamen ne anlama geldiğini, zaten neden böyle bir hüküm konulduğunu ben anlamış değilim. Zaten, sizinkilerin getirdikleri kanun tasarısında birileri bir akıl veriyor bu kanunları getiren veyahut da bu hükümleri getiren kişilere. Bu aklı veren insanların neden dolayı bu aklı verdiklerini sizin grup başkan vekilleriniz de bilmiyor. Ama diyorlar ki hadi bir önerge verelim. Ondan sonra, onun da Türk maliyesine ne getireceği, ne götüreceği belli olmadığı için… Burada bizim kaderimiz, sizin işte bütün yanlışlıklarınıza katlanacağız. Yani şu kanunu görüşmek kadar yanlış bir şey yapmadınız arkadaşlar. Sizin Meclis Başkanınız diyor ki: “Ey Komisyon! Sen bu kanunu yanlış yapmışsın. Bu kanunu usulüne uygun düzenlememişsin.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Genç. 

KAMER GENÇ (Devamla) – “Sen bu kanunu usulüne uygun görüşmemişsin.” diyor, “Al bunu, yeniden, usulüne göre görüş.” diyor. Kim diyor bunu? Sizin Meclis Başkanlığına seçtiğiniz kişi diyor bunu. Ama sizin burada grup başkan vekiliniz çıkıyor, Genel Kurula yanlış bilgi veriyorlar, olmayan şeyleri söylüyorlar. Yani “Biz kadını erkek erkeği kadın yaparız…” Yapın bakalım, yapın da başınıza neler gelecek, onu da göreceğiz.

Onun için, bakın, ben size doğru şeyleri söylüyorum. Bir Meclis Başkanınızın dahi yaptığı tasarrufa sahip çıkmayan gruptan bu memlekete hayır gelmez.

Saygılar sunuyorum.

Önergemi oylarken Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı yok ki Sayın Başkan.

BAŞKAN – Var efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok efendim.

BAŞKAN - Biz sayıyoruz, sayıyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, saymanızı istiyorum, 70 kişi yok efendim.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sayar mısınız kaç kişi var.

BAŞKAN - 4’üncü madde üzerinde bir adet önerge var, okutuyorum:

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 220 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                            Kamer Genç

                                                                                                                 Tunceli

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?             

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen…

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, tabii, çok teşekkür ediyoruz, çok adaletli bir Meclis yönetiyorsunuz(!) Bu adaletinizin karşısında büyük bir hayranlık duyuyorum(!)

BAŞKAN – Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

KAMER GENÇ (Devamla) – Hakikaten bu kadar hayranlıkla seyrettiğim adaletiniz bu ise, biraz da tepkiyle karşılayacağımız adaletinizin ne olacağını da merak ediyorum.

Şimdi, Sayın Başkan, bakın, ben biraz önce karar yeter sayısı istedim. İnanmanızı istiyorum, şurada 80 tane milletvekili var.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – 180! 180!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, o kürsü çok mukaddes bir kürsüdür…

BAŞKAN – Ama 2 tane kâtip üyemiz var efendim, Divan kâtip üyelerimiz var…

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Divan kâtipleri benim bildiğim kadarıyla doğru saymamışlardır. Onlar da… Neyse, Sayın Başkan, siz keyfî yönetime devam edin…

BAŞKAN – Devam ediyorum efendim. Siz de devam edin, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sizlere yakışan budur, AKP Grubuna yakışan da keyfîliklerdir. Bu memleketi bu keyfîliklerle nereye kadar getireceğinizi göreceğiz ama şunu bilesiniz ki haktan, adaletten, hukuktan uzaklaşmış olan kitlelerin sonu hiçbir zaman hayırlı değildir.

ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Haktan, adaletten sen mi bahsediyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bizim önergemiz bu… “6183 sayılı Kanunun mükerrer 35’inci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.”

Niye peki? Yani “Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci olan kişiler.” Amme alacağının doğduğu tarihte o şirketin, o kurumun temsilcisi olanların sorumlu olması doğal. Ama, sonradan, beş sene sonra veya on sene sonra… Biliyorsunuz, vergilerde zaman aşımı beş yıldır. Beş yıl içinde bir inceleme yapmış, dördüncü yılda. Dört yıl önce bir şirketi yöneten kişinin orada, o şirkette bir vergi kaçakçılığı olduğu tespit edilmiş. Niye beşinci yıl o şirketin başına gelen adam beş yıl önceki idarecinin o vergi kaçakçılığından sorumlu olsun? Bunun bir mantığı var mıdır? Yani, hiç olmazsa, her vergi alacağının doğduğu yılda o şirkette veya o kurumda veya o işletmede sorumlu olan kişi o yılda doğan vergiden sorumlu olsun. Yani en mantıki, en doğru olan şey bu, yani 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun da esas hedeflediği bu. Ama nedense, işte dediğim gibi, hükümler getiriliyor, bu hükümlerle ne kavramlara ne anlamlar verildiği maalesef burada açıklığa kavuşturulmuyor. Yani siz bir şirket alıyorsunuz. Şirket, beş yıl önce bir hesapları inceleniyor veya şirket de alabilirsiniz veya beş yıl sonra o şirketin yönetimi değişiyor, birileri geliyor veya bir kooperatif de olabilir. Gerçi kooperatiflerin de yani bazı hâllerde onlar işletmecilik yaparsa vergiye tabi oluyorlar, ama beş yıl önce orayı yöneten insanların sorumluluğunu getirip de beş yıl sonra zaman aşımı süresi içindeki insanlara bence teşmil ettirmek doğru bir olay değildir. Bunun hangi amaçla… Tabii şimdi karşımızda Hükûmet yok, karşımızda komisyon yok. Çıkıp da yani…

ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Ayıp, ayıp!

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Ne ayıp yahu!

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, bakın, komisyonun amacı… Bu önerge nedir biliyor musunuz? Bakın, anlamadığınız şeyleri konuşuyorsunuz.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Ayıp, ayıp! Sen de milletvekilisin.

KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, biz bu Mecliste… Beyler, ben 1980’den beri bu Meclisteyim.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Ne utanmaz adamsın!

KAMER GENÇ (Devamla) - Bir dakika… Bir dakika… Dur.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Ayıptır be!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, senin aklın ermez böyle şeylere.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sende akıl mı var?

BAŞKAN – Müdahale etmeyelim.

Sayın Kafkas…

KAMER GENÇ (Devamla) - Burada önergeler reddedildiği zaman, bu önergelere hangi nedenlerle katılmadığının Komisyon ve Hükûmet tarafından izah edilmesi lazım. Yani Komisyon diyecek ki: Arkadaş, bu önerge, şu nedenle ben karşısındayım. Şimdi yok işte. Bir şey söylüyoruz, katılmıyor. Niye katılmıyorsun?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İç Tüzük gereği katılmıyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, İç Tüzük’e göre katılmama meselesi değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İç Tüzük’le ilgili, evet.

KAMER GENÇ (Devamla) - İzah edecek…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İç Tüzük’ü bilsen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, Mustafa Bey, sen şimdi Kayseri’ye git de, şu Kayseri’de, hani, bu Tayyip Erdoğan gitti, o çok büyük fabrikalar açtı ya, o fabrikalar iflas safhasında mı, değil midir? Şu Kayseri’ye kadar bir yollara git bakalım, o benzin istasyonundaki o lokantalar iflas etmiş mi etmemiş mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ben her hafta Kayseri’deyim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, bana itiraz etmek size bir şey kazandırmıyor. Ben size doğru olan şeyleri söylüyorum ama siz, benim size yaptığım iyiliklerin farkında değilsiniz. Doğruları söylüyorum ya! Diyorum ki, bakın şimdi, bakan makamında oturan kişi, kaç tane soru soruldu, “Ben yazılı cevap vereceğim.” Peki, Hükûmet niye yazılı cevap versin? Hükûmetin orada oturmasının amacı, şu anda sorulan sorulara milletvekillerini tatmin edecek bir cevap versin ki, biz de çıkıp burada konuşmayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, sözünüzü lütfen tamamlayın efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamamlıyorum.

Şimdi, bu Parlamentonun çalışmasının bir adabı, bir usulü vardır. Yani şimdi, hükûmet sırasında oturanlar… İşte, Komisyon Başkanı burada oturuyor. Peki, Meclis Başkanı size raporu iade etti. Sayın Komisyon Başkanı, siz hangi hakla Komisyonu toplamadan Meclis Başkanının yazısını iade ettiniz? Var mı böyle bir yetkiniz? İç Tüzük’te var mı? Komisyonun yetkisini gasb etmeye hakkınız var mı? Üstelik de, siz maliyeci de doğru dürüst değilsiniz, orada o komisyon raporunu savunamıyorsunuz. Çıkın deyin ki, bizim önergemize “şu nedenle katılmıyoruz” deyin. Önemli olan bu. Sayın milletvekilleri, yoksa, ondan sonra, “Katılmıyorum.” en kısa şey, en sorumsuz ifade.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sorumsuzluk senin adın be!

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam, katılmıyorsun ama millet de bizi dinliyor. Niye katılmıyorsun, bunu açıkla yahu! Biz buraya bir önerge verirken…

Yani bu memlekette vergi yasalarının müzakere edildiği Parlamentoda bu kadar Parlamento sessiz olmamıştır. Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde, bu Parlamento vergi yasalarını görüşürken bu kadar sessiz olmamıştır.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Karar yeter sayısını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunup, karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesi ile 6183 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen 36/A maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “alacağın tecil edilmesi,” ibaresinden sonra gelmek üzere “borçlunun aciz halinin tespit edilmesi,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                     M. Akif Hamzaçebi                                   Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                              Trabzon                                                        Malatya

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Aciz hali tespit edilen kişiler hakkında yurt dışına çıkış tahdidi uygulaması ile amme alacağının tahsil edilemeyeceği açık olduğundan madde metnine aciz hali tespit edilen kişiler hakkında uygulanan tahdidlerin kaldırılması önerilmektedir.

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde önerge yok.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde önerge yok.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çerçeve 8’inci maddeye bağlı (a) ve (b) bentleriyle ilgili oylamadan önce yeni bir madde ihdası için bir önerge vardır (a) bendiyle ilgili.

Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu Kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"nın 8 inci maddesine aşağıdaki (a) bendinin eklenerek (a), (b), (c) bentlerinin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

 

Veysi Kaynak

 

Kayhan Türkmenoğlu

 

Kocaeli

 

Kahramanmaraş

 

Van

 

 

Fatih Arıkan

 

Abdulkerim Aydemir

 

 

 

Kahramanmaraş

 

Ağrı

 

 

"a) 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına (6) numaralı bentten sonra aşağıdaki  bent eklenmiş ve sonraki bentte yer alan "1-6 numaralı" ibaresi "1-7 numaralı" şeklinde değiştirilerek bent numarası buna göre teselsül ettirilmiştir.

7. Ticari işletmelere ait atıkları mutad olarak veya belli aralıklarla satın alanlar hariç olmak üzere bir işyeri açmaksızın kendi nam ve hesabına münhasıran kapı kapı dolaşmak suretiyle her türlü hurda maddeyi toplayarak veya satın alarak bu malların ticaretini yapanlara veya tekrar işleyenlere satanlar;"

BAŞKAN – Sayın Komisyon, 21 kişi mevcudunuz var mı?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.

BAŞKAN – Sayalım efendim. 

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – 23 kişi efendim.

BAŞKAN – Saydınız mı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biri de burada, yer olmadığından burada Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın…

BAŞKAN – Sayın Genç, sayıyoruz bakın. Sayıldı, sayıldı… 

Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olup önerge üzerinde yeni madde olarak görüşme açıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, önce önergeyi oylayın  bakalım. 

BAŞKAN - Söz isteyen?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Söz isteyen yok Sayın Başkan, söz isteyen yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, önergeyi görmedik ki…

BAŞKAN – Efendim, önerge üzerinde konuşmak isteyen var mı, onu soracağım evvela.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergeyi görmedik ki…

BAŞKAN - Bir dakika müsaade eder misin efendim.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz.

BAŞKAN - Komisyon kabul etti 21 kişisiyle, Bakan kabul etti. 

Evet, söz isteyen var mı önerge üzerinde?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yok.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tasarının 8 inci maddesinin (a) bendiyle yapılan düzenleme ile Gelir Vergisi Kanununun 9 uncu maddesine eklenen (7) numaralı bent ile hurdacılık sektörünün hammadde girdisini oluşturan ve evlerde biriktirilen, çöplüklerden veya sokak aralarından toplanan ve geri dönüşüm maddesi olarak adlandırılan hurda metal, hurda plastik, hurda naylon, atık kağıt, hurda cam ile atık şişeleri ve benzerlerini geçimini sağlamak üzere bir işyeri açmaksızın kendi nam ve hesabına motorlu araçla ya da diğer şekilde toplayan kişilerin esnaf muaflığından yararlanmaları öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi 8/a ve b’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Müzakere açmadınız Sayın Başkan.

BAŞKAN – Geçici madde 72 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"nın 8 inci maddesinin (c) bendiyle 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 72 nci maddenin birinci fıkrasındaki "31/12/2017 tarihine kadar" ifadesinden sonra gelen "teknik direktör ve antrenörler ile" ibaresinin madde metninden çıkartılmasını, aynı fıkranın (b) bendinin "b) Lig usulüne tabi olmayan spor dallarındaki sporculara yapılan ödemeler ile milli sporculara uluslararası müsabakalara katılmaları karşılığında yapılan ödemelerden % 5." şeklinde değiştirilmesini ve ikinci fıkrasının sonuna "Bu gelirler için yıllık beyanname verilmez, diğer gelirler dolayısıyla beyanname verilmesi halinde de bu gelirler beyannameye dahil edilmez." cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

Veysi Kaynak

Kayhan Türkmenoğlu

 

Kocaeli

Kahramanmaraş

Van

 

Fatih Arıkan

Abdulkerim Aydemir

 

 

Kahramanmaraş

Ağrı

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Genel Kurulun takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyoruz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tasarının 8 inci maddesinin (c) bendiyle yapılan düzenlemede, 31/12/2017 tarihine kadar sporcular ile teknik direktör ve antrenörlere yapılan ücret ve ücret sayılan ödemelerden yüzde 5-15 oranlarında vergi alınması öngörülmektedir.

Önergeyle, teknik direktör ve antrenörlere yapılan ödemelerin bu kapsamdan çıkartılarak ücretler için uygulanan genel vergileme rejimine tabi tutulması ve sporcular için bu tasarıyla öngörülen düşük oranlı vergileme için yıllık beyanname verilmemesi, diğer gelirler nedeniyle beyanname verilmesi halinde bu gelirlerin beyannameye dahil edilmemesi sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 72’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 73’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 74’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, çerçeve 8’inci maddeyi kabul ettiğimiz maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

9/a’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9/b’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 9/c’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 9/ç’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 9/d’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, çerçeve 9’uncu maddeyi kabul ettiğimiz maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11/a’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11/b’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 11/c’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 11/ç’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 11/d, e, f bentlerini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, çerçeve 11’inci maddeyi kabul ettiğimiz maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergelerimiz vardı, ne oldu? Harçların kaldırılmasıyla ilgili...

BAŞKAN – Hayır efendim, önerge yok. Varsa gelsin, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, önergelerimiz vardı orada.

BAŞKAN – Burada yok efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, bu maddelerde vardı. Danıştay harçlarının kaldırılmasıyla ilgili…

BAŞKAN – Yok efendim. Önerge olsa ben okutmaz mıyım?

Diğer bölümde olabilir efendim. Diğer bölümde herhâlde, ikinci bölümde herhâlde vermişsiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, bu maddelerde.

BAŞKAN – Nerede peki? Getirin önergeleri.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Harçların kaldırılmasıyla ilgili…

BAŞKAN –Yok burada önerge efendim, yok.

12/a,b’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12/c’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12/ç’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12/d’ye bağlı geçici madde 25’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12/geçici madde 26’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12/e’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir

Sayın milletvekilleri, şimdi, çerçeve 12’nci maddeyi kabul ettiğimiz maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’e bağlı fıkra (1)’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’e bağlı fıkra (2)’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, çerçeve 13’üncü maddeyi kabul ettiğiniz fıkralarla birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

İkinci bölüme geçeceğiz.

İkinci bölüm 14 ila 26’ncı maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu yasa da çok değişik yasalarda değişiklik yapan bir tasarı. Tabii burada birkaç konuya dikkatinizi çekmek istiyorum: Bir tanesi, devlet sözünü yerine getirmeli. Devlet eğer bir söz verdiyse birisine, bu sözü, vatandaşa sözünü yerine getirmeli.

Bu yasayla asgari geçim indirimi getirildiği için daha önceki vergi iadeleri kaldırıldı. Vergi iadeleri kaldırıldığı için, asgari geçim indirimi uygulamasında mahsup sistemi yapıldığı için artık insanlara asgari geçim indirimi uygulandığından dolayı mahsup sistemi uygulayamaz işverenler.

Yani biz Teşvik Yasası’nı çıkarırken, 5084 sayılı Yasa’yı çıkarırken -önce 36 il daha sonra 12 ilde çıkarırken- 48 ilde biz teşvik yatırımı yapacak insanlara bir söz vermiştik. Biz senin, işçinin ödeyeceği vergiyi, işveren hissesini ödeyeceğiz demiştik. Yasa buydu arkadaşlar. Fakat maalesef asgari geçim indirimi nedeniyle işverenin herhangi mahsup imkânı ortadan kalktığı için artık bu paralar işverenin cebinden çıkıyor. Yani işverenin maliyeti, teşvik verdiğimiz, söz verdiğimiz, git yatırım yap dediğimiz insanların cebinden artık bu para çıkmaya başladı.

Değerli arkadaşlarım, yatırımcıya söz verdiyseniz sözünüzü yerine getireceksiniz. Bunun burada mahsup imkânı yok teknik olarak, katılıyorum. Ama o zaman, yatırımcının burada uğradığı zarar kadar, başka bir şekilde onun zararını gidermek zorundasınız çünkü Teşvik Yasası’nda söz verdik arkadaşlar yatırımcıya. Sen git -gerçi o Yasa tartışılır, ona girmek istemiyorum- Şırnak’ta, Kars’ta, Ardahan’da, Tunceli’de yatırım yap dedik.

Bu Yasa’nın bugüne kadar ne hâle geldiğini hepiniz biliyorsunuz ama arkadaşlar… Peki, teknik olarak ben katılıyorum. Mahsup sistemi burada olmaz ama işverenin uğradığı, yatırımcının uğradığı bu zararın mutlaka yatırımcıya bir şekilde verilmesi lazım. Söz verdik, yatırımcı gitti yatırımını yaptı arkadaşlar.

Tabii, yine, bir başka konuya geleceğim değerli arkadaşlar, gene bu teşviklerle ilgili. Sayın Bakanım, yatırımcıya söz verdiniz: “Biz senin elektrik paranı ödeyeceğiz.” dediniz. Bir sene, on dört ay geçmesine rağmen, böyle sanki fakire sadaka verir gibi, iki aylık, üç aylık gönderiyorsunuz. Hâlâ içeride yedi aydır, sekiz aydır parasını alamayan, teşvikten yararlanamayan yatırımcılar var. Sayın Bakanım, bunlara mahsup sistemi getirin. Bu insanları parasını kullanmaya, bu insanlar hak ettiği… “Sen git yatırım yap, ben senin elektrik bedelini ödeyeceğim.” dedin. Gitti yatırım yaptı ama sekiz aydır parasını ödemiyorsun. Böyle bir  tarz olmaz arkadaşlar. Patron Maliye Bakanlığı mı, Hazine mi? Birinin elinde bir taş, birinin elinde bir kuş var. Hangisi vuracak bilmiyorum. Bu kanunun sahibi yok. Sanayi Bakanlığı mı, Hazine mi, Maliye Bakanlığı mı? Arkadaşlar, yatırımcıya söz verdiyseniz yerine getireceksiniz. Yatırımcının sizden alacağı var. Elektrik parasını mahsup edersiniz her şey olur biter. Sayın Mücahit Başkanım -eski Sanayi Odası Başkanıydı- onun çektiği çileyi ben biliyorum. Ona gidiyor yatırımcı “Sen niye sözünü yerine getirmiyorsun?” diyor. O insanları mahcup etmeye kimsenin hakkı yoktur. Değerli arkadaşlar, bu yasada bu eksiklik vardır, sözünüzü yerine getirin. 

Tabii, yine Teşvik Yasası ve teşviklerden konu açmışken, arkadaşlar, ülkede kuraklık var -2090 sayılı Tabii Afet Yasası var- her taraf kasıp kavruldu, çiçekler döküldü, arpalar, buğdaylar yeşermedi. İnsanlar perişan, elektrik parasını, gübre parasını, ilaç parasını, akaryakıt, hiçbirini ödeyemiyor fakat her nedense 2090 sayılı Tabii Afet Yasası işletilmiyor. Değerli arkadaşlarım, bu ülke bizim, bu ülkenin her tarafında bir tabii afet olmuştur. Ülkede bir kuraklık yaşanıyor ve buğdaylar çıkmamıştır arkadaşlar. Üretici çok zor durumdadır. Bir kez daha davet ediyorum Tarım Bakanını. Ona da başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Değerli arkadaşlarım, yine çok önemli bir madde var burada. Değişik bankalarda offshore’lara mevduat yatıran insanlara… Listeler verildi “Benim offshore’da bu kadar mevduatım var.” denildi. Kimin offshore’larda ne parası olduğunu TMSF aldı. İnsanlar talep yaptı “Benim bu kadar param var.” dedi. Maliye, tuttu bunların hepsine “Sen ne kadar faiz alıyorsun? Yüzde kaç faiz?” dedi, şu kadar faiz üzerinden herkese vergi saldı.

Arkadaşlar, dikkatinizi çekerim. “Offshore’da parası batmış insanlara.” diyorum, bakın, dikkatinizi çekerim. Offshore’dan alamamış, almasına imkân ve ihtimal yok “Ödeyemeyiz.” dediniz. Bu insanlara Maliye dedi ki: “Senin offshore’da şu kadar paran var. Biz sana bu kadar vergi salıyoruz.”

Arkadaş ya, bu adam faiz mi almış? Almış boğazından içeri mi geçmiş? Faizi yemiş mi? Ha, faiz aldıysa, cebine girdiyse, bunu yediyse, anasının ak sütü gibi helal olsun, alacak Maliye. Alınmayan paralara vergi getirildi ve buradaki bir düzenlemeyle 2013 yılına kadar bu vergiler eğer ödenmezse, bunlar terkin edilecek. Ama, arkadaşlar, esas bu insanların, mağdur insanların anaparasını bu devlet bir şekilde ödemelidir. Her şeyi ödedi. Offshore’a giden insanlar bilerek offshore’a gitmedi. O gün, bir ayırım yaptırılmadı. Offshore’la ilgili, offshore’lu mudilerle ilgili bir kez daha dikkatlerinizi çekiyorum ve hepinizin vicdanlarına bırakıyorum.

Değerli arkadaşlarım, yine, bu yasayla, önemli konulardan bir tanesi… Tabii, Türkiye’deki spor kulüplerinin… Her ilin milletvekili bunu çok iyi biliyordu. Hepimiz bunun çilesini çekiyorduk. Hepimiz, vicdanımızda, sorumluluklarımızda bir şey konuşamıyorduk. Çünkü, artık ödenemez bir hâle gelmişti. Yani, ne yapıyordu Maliye? Çünkü, Maliye terkin edemiyor, faizini durduramıyor. Bunlar, Amme Alacakları Kanunu’na göre -işte ilkin aylık yüzde 4, sonra yüzde 3,5; yüzde 2,5; şu anda yüzde 2- aylık yüzde 2 faiz yiyor.  Yani, bir kulübün, Türkiye’deki spor kulüplerinin vergi ve sigorta borçlarına bu çark dönüyordu ve faiz işliyordu ve hepimiz, tüm milletvekili arkadaşlarım bireysel olarak Bakana gidiyorduk: “Sayın Bakanım, yıkıldık, öldük, bittik.” Ama, Sayın Bakan diyordu ki: “Ödemeyin bu sene.” Güya iyilik yapıyordu. Biz, teşekkür edip çıkıyorduk. Ama arkadaşlar, o ertelediği, bir sene ertelediği, ödemediğimiz rakamlar nereye gitti biliyor musunuz? İkiye katladı.

Değerli arkadaşlar, ben, bu Meclis açıldı, bu Meclis açıldığından beri spor kulüpleriyle ilgili, içinde olduğu koşulları dile getiren arkadaşlarınızdan biriyim. Sayın Abdurrahman Arıcı’ya, Sayın Ali Uzunırmak’a teşekkür ediyorum. Sporun -barış, sevgi- hepimizin sorunu olduğunu, Türkiye’deki tüm spor kulüplerinin sorunlarının tüm milletvekili arkadaşlarımızın ortak sorunu olduğunu… Artık, içinizden…

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Bana da yap, bana da.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Siz de bir iyilik yapın, size de yapayım. Siz de… Nerede büyükşehirden arkadaşlar? Büyükşehir olacak, Maraş milletvekilleri, Denizli milletvekilleri ve ondan sonra Hatay, Şanlıurfa milletvekilleri gelin, Sayın Nihat Ergün Bey bir kanun tasarısı geçiriyor, yukarıdan geçti. Ama arkadaşlar, şunu söylüyorum: Bundan sonra büyükşehirlere öbür şehirlerin yetişmesi imkânsız. Aldı malı götürüyorlar. Bak, bu kadar söylüyorum. Gelin, gelin… Asım Bey, Trabzon… Pardon, sizi… Bak Asım Bey, gelin, gelin, siz de bir iyilik yapın. Hangi arkadaşım… Kalkacağım burada, teşekkür değil, omzuma alırım o illere hizmet ettiği için. Benim yapım, karakterim budur arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’deki spor kulüplerinin sorununa bir nebze çözüm bulundu. Artık ödenemez bir hâle gelmişti. Kulüp ismi vermek istemiyorum. Bazı kulüplerimiz 50 milyar, bazı kulüplerimiz 10 milyar, bazı kulüplerimiz 8 milyar… Nihat Bey, sizin de bana teşekkür etmeniz lazım bu kanundan dolayı.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Biz de teşekkür ederiz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Onun için, değerli arkadaşlarım, gerek komisyonda gerekse burada özellikle kulüplerimizin sorununa çözüm bulan tüm milletvekili arkadaşlarıma… Hasbelkader hep ben bunu dile getirmeye çalıştım Meclis açıldığından bu yana.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Meclis açıldığından beri… Hatta bir keresinde Sayın Maliye Bakanım “Yetti artık, Komisyon üyesisin, git yukarıda konuş.” dedi burada.

Değerli arkadaşlarım, tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Artık kulüplerin vergi ve sigorta borçları, içinde açmaz bir durumda olan vergi ve sigorta borçları artık birazcık ödenebilir bir hâle geldi; yıllık yüzde 5 faizle artık bir şekilde kulüpler bunu on yıl süreyle, eşit taksitle ödeyecekler. Ama ben buradan bir kez daha Futbol Federasyonunu uyarıyorum: Futbol Federasyonu kulüplere tekit yerine, kulüplere ceza yerine, kulüplerin sorunlarına biraz daha -geçen dönem aynısını söyledim- yakın ilgilerini rica ediyorum.

Ben emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal.

Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ikinci bölüm üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün önemli bir düzenleme görüşüyoruz aslında ama yine bölük pörçük gelen düzenlemelerden bir tanesini görüşüyoruz. Vergi önemli bir husus çünkü sadece gelir toplama amacıyla kullanılmıyor. Aynı zamanda gelir adaletini sağlama, gelir dağılımındaki adaleti sağlama ve dengesizliği giderme, bazen bölgeler arası gelir dağılımındaki dengesizliği, ekonomik gelişmişlik bozukluğunu düzeltmek amacıyla da vergi politikaları kullanılabiliyor. Bunun dışında birçok diğer hususlarda da etkili olan bir konu. Enflasyondan faize kadar, üretim artışına kadar, istihdama kadar birçok değişkeni etkileyen bir husus. Artı, ülkemizin bugün önemli sorunu olan dış açıklarla ilgili, bütçe açığıyla ilgili de verginin önemli etkisi olduğunu hepimiz biliyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, burada hepimiz, bunların düzenlenmesinden şikâyet ediyoruz, yerine göre “Eksiklikler var.” diyoruz ama yine burada da -az önceki usul tartışmasında görüldüğü gibi- kanun tasarısı aceleyle getirilmiş. Yani sürekli eklemeler yapıyoruz. Önceki gün başka kanunlarda da tartışmıştık. Genel Kurula geliyor, burada tamamlamaya çalışıyoruz. Diğerleri belki mazur görülebilir ama vergi gerçekten önemli  bir husus. 1950’den bu yana, tam 115 defa değişiklik geçirdiği söyleniyor. Ben kendim saymadım, uzmanların rakamlarını söylüyorum. Böyle bir ortamda, sürekli değişikliğe tabi tutarsak o zaman inandırıcılığımız kalmıyor. Bir süre sonra insanlar vergiden imtina ediyorlar, vergiden kaçınıyorlar. Neden? Tekrar bir af beklentisi ortaya çıkıyor. Böyle yaptığımız zaman vergileri toplamamız mümkün olmuyor. Peki, neden önemli? Çünkü, sürekli olarak sistemi delik deşik etmiş oluyoruz. Yani, baktığınız zaman, hep, böyle geçici, ek maddelerle, yeni düzenlemelerle elimizdeki mevzuatın takip edilemez hâle geldiğini görüyoruz değerli arkadaşlar. Bunun, topyekûn bir vergi reformu çerçevesinde yapılması gerekiyordu ama biz onu sadece idari yapılanmayla -şimdiye kadar- yeterli gördük, ki o da henüz yetmedi, arkadaşlarımız kanun tasarısını getirdiler. Yine, gelir idaresiyle ilgili, denetimle ilgili, denetleme birimlerinin reorganizasyonuyla ilgili, yine başka bir kanun tasarısı bekliyor.

Burada, değerli arkadaşlarım, devletin vergi politikasının, esas itibarıyla, tasarrufları artırıcı ve ekonomik kalkınmada payı bulunabilecek yatırımları teşvik edecek nitelikte olması gerekiyor. Bu çerçevede de temel amaçlara ulaşabilmek için, vergileme düzeyi ile vergileme yapısı büyük önem taşıyor. Anayasa’nın 73’üncü maddesi, bize, bu konuda ne yapmamız gerektiğini gösteriyor. Anayasal kurallarımızda, verginin genel olması, mali güce orantılı olması, kamu giderlerini... Harcamaya yönelik olması, adaletli ve dengeli dağıtılması ve yasal olması ifade ediliyor esas itibarıyla. Biz, şimdi, verginin adaletli bir şekilde dağıtıldığını ve toplandığını söyleyebilir miyiz? Ki söyleyemediğimiz için sürekli düzenlemeler yapıyoruz. Burada söylediğimiz… Her zaman yapıcı bir şekilde, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ülkemizin ihtiyacı olan kanun tasarılarının, tekliflerinin bir an önce görüşülerek eyleme geçirilmesini biz de destekliyoruz. Ancak, aceleyle, danışmadan yaptığımız zaman birtakım eksiklikler karşımıza çıkıyor ve kapatmak için daha fazla zaman harcıyoruz. Şimdi, esas itibarıyla köklü bir değişiklik yapmamız gerekirken, yine şimdilik başka bir yama kanunla bunu geçiştirmeye çalışıyoruz. Eğer bu geçici maddeler hâlinde ve ek maddelerle sürekli düzeltmeye kalkarsak bunun içinden çıkamayız. Şimdilik bunu kabul edeceğiz ama sonra bunların tamamını düzenleyen, gerçekten “reform” denilebilecek tarzda düzenlemelerle bunun baştan sona gözden geçirilmesi gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, diğer bir şey: Dedik ki: “Bölgeler arası gelişmişlik farklarını giderecek, gelir adaletini sağlayacak…” Onu yapabilmemiz için, yine sizin programınızda da belirttiğiniz sektörel teşvik politikalarına ilişkin herhangi bir şey henüz -benim bildiğim kadarıyla- somut olarak gelmedi. Biz ne yapıyoruz? Biz 301’inci maddeyi siz çıkaracaksınız diye günlerce, gecelerce onunla uğraşıyoruz. Biz Vakıflar Kanunu’yla uğraşıyoruz. Biz TRT Kanunu’na gereksiz maddeler ekleyerek tartışmayı uzatıyoruz. Bu tarafta ne oluyor? Gerçekten istihdamı artıracak, üretimi artıracak köklü reformlar yapmamız gereken alanlar, maalesef gündelik düzenlemelere ve acil ihtiyaçtan gelen kanun tasarılarına kurban ediliyor. Onun için, bakın, değerli arkadaşlar, az önce bazı konuşmacılar bahsettiler, vergi adaletinden bahsedebilmemiz için dolaylı vergi oranına her yerde bakıyoruz. Bizde her zaman örnek aldığımız Avrupa Birliğinin tam tersi bir durum var. Oralarda yüzde 35, en fazla yüzde 40’larda iken, bizde tam tersine yüzde 70-73’lere gelmiş. Şimdi, bunu hiçbir şekilde bir muhalefet anlayışı olarak söylemiyoruz, vergi adaletinin düzeltilmesi gerektiğini, daha doğrusu adaletsizliğinin adaletli hâle getirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Dolayısıyla, gündelik birtakım pansuman tedbirlerle uğraşmak yerine veya siyasi bir şekilde Avrupa Birliğinin taleplerini karşılamak yerine, önce kendi ülkemizin ihtiyaçlarını derli toplu kanun tasarılarıyla hep beraber tartışarak çözüm getirmeye çalışalım; önceliğimiz bu olsun değerli arkadaşlarım.

Bu çerçevede, Maliye Bakanlığı yine büyük ölçüde mesafe katetti, ama e-devlet uygulamaları çerçevesinde henüz otomasyona geçilmeyen birimlerimiz var. Şimdilik belli ilerlemeler sağlandı. Dolayısıyla, bunlara da öncelik vererek önümüzdeki yılın yatırımlarında da bunları hızlandırmamız gerekiyor.

Diğer bir şey: Vergi oranları. Değerli arkadaşlarım, adaletsizlik var, dar gelirliler açısından sıkıntı var, dedim. Yine Avrupa Birliğiyle ve gelişmiş ülkelerle karşılaştırdığımız zaman, bizdeki asgari ücretlinin ve dar gelirlinin verdiği verginin neredeyse ancak onda 1’i kadar vergi veren ülkeler var. Yani, bu, bizim bulduğumuz, gelir vergisini alabildiğimiz kişilerden alıp, dolayısıyla kurumlar vergisi ve kurumsal vergi ödeyenlerden alamadığımızın bir göstergesidir. Buradaki en önemli şey, vergi politikası. Yani, kişileri ve kurumları kazançlarına göre vergilendirebilirsek sorun çözülecek. Ama, biz, bir taraftan büyük holdingleri, milyar dolarları ve milyar YTL’leri affedip uzlaşmalarla uğraşırken, dar gelirlilerin vergisine gelince Maliye Bakanımız, kusura bakmasın, o zaman cimrileşiyor. Sayın Müsteşar var şimdi, Bakanımız yok ama…

Değerli arkadaşlarım, tasarının içerisinde, bu bölüm içerisindeki maddelerimizde spor kulüplerimizin borçlarıyla ilgili tecil konusu var. Az önce değerli konuşmacılar da değindiler. Evet, bir ödeme sıkıntısı olabilir. Biz bir tarafa yapılan düzenlemeleri eleştirmiyoruz, ama bir taraftan o yapılırken, SSK ve BAĞ-KUR’a, çalışanlara belli şeyler tanınırken çiftçilerimize de bu kolaylığı sağlayalım, dedik. Geçen gün Sayın Bakana Komisyona geldiğinde sorduk, “Henüz somut bir çalışma yok.” dedi. Oysa basın birtakım çalışmalar yapıldığını söyledi. O zaman, bir an önce diğer mağdur olan kesimlerin de mağduriyetlerini giderecek önlemleri almamız, taksitlendirme yapmamız lazım. Çünkü, en fazla kazananlara bunu yapıyoruz, gelir diliminin en üst düzeyinde olanlara, ilk yüzde 10’unda olanlara bu kolaylıkları sağlıyoruz, en altında olanlara sağlamıyoruz. Zaten mevcut olan adaletsizlik de o zaman daha da hızlanarak bozuluyor değerli arkadaşlarım.

Bir taraftan kayıt dışı ekonomiyi önleyecek önlemler almadan, vergi tabanını genişletmeden, sadece vergi oranlarını düşürerek bunu yapmamız mümkün değil. Bir holdingin milyarları aşan vergi borcunu, sadece genel müdürün ve Maliye Bakanının onayıyla silersek veya vergi uzlaşması sağlanmak üzereyken, mahkemede kaybetmek üzereyken başka af kanunlarıyla bunları silersek kamu vicdanı zarar görüyor değerli arkadaşlarım. Dolayısıyla, dar gelirlileri içine alacak şekilde ve onlara uygulanan vergi adaletsizliğini önleyip dolaylı vergileri biraz daha oran olarak azaltarak bütün dar gelirli kesimlerin de durumunu düzenleyecek, ayrıca çiftçilerimizin de borçlarını bir süre erteleyip onları ödeme planına bağlayacak şekilde düzenlemeler yapmamız gerektiğini düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günal, devam edin.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Bu çerçevede, inşallah bundan sonra, sadece Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun değil, topyekûn, vergiyi tabana yayacak, vergi adaletsizliğini giderecek ve kurumsal düzenlemelerin yanı sıra sektörel teşvik politikalarıyla da gerçekten üretimden vergi almaya yönelik düzenlemelerin Meclisimizin gündemine getirilmesini ve bu yama değişiklikler yerine köklü bir değişiklikle kurumsal bir çözüm getirmeyi umut ediyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.

Şahısları adına ilk söz, Aydın Milletvekili Sayın Ali Uzunırmak’a aittir.

Sayın Uzunırmak, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Saygıdeğer Başkanlık Makamı, saygıdeğer milletvekilleri; amme alacaklarının tahsili ile ilgili tasarı üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, burada, yasama organında her şeyden önce milletvekilleri olarak görev yapmaktayız. Tabii ki yürütme, yasama çoğunluğunun içinden çıkan heyet olabilir ama yasamada görev yapan arkadaşlarımızın, mutlaka ki daha ayrı görevleri olduğunun bilinci içerisinde bazen farklı hareket tarzlarını ortaya koymaları gerektiği kanaatini taşıyorum.

Bunu şu açıdan izah ediyorum: Bir ülkedeki vergi yasası çok önemli yasadır ve vatandaşı, her kesimi en derin şekilde ilgilendiren bir yasadır. Bu tasarı ikinci ayda gönderiliyor, dördüncü ayda komisyona geliyor ve beşinci ayda Meclis gündemine geliyor. Acaba, girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği ülkesinde, vatandaşı bu kadar derinden ilgilendiren hangi yasayı halkoyu tartışmadan, Meclisteki milletvekilleri teferruatlı tartışmadan bu kadar zaman içerisinde, bu çabukluk içerisinde çıkartılıyor?

Ben, milletvekili arkadaşlarıma soruyorum ve merak ediyorum: Acaba, “evet, hayır” diye parmak kaldıran kaç milletvekili arkadaşımız, seçmenini ilgilendiren bu tasarıyı inceledi? Neleri içeriyor? Bunu vicdanlarına bırakıyorum.

Mutlaka ki yürütmenin çoğunluğunun taassubu içerisinde hareket etmek gerekmiyor kıymetli arkadaşlar. Bu bir mantık meselesi, bir yönetim meselesi tabii ki. Bakın, Meclis Başkanımızın Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderdiği uyarıda, Komisyonun görevleriyle ilgili çok açık ve net 35’inci maddeyi işaret ediyor. İçler acısı bir durum ki, Komisyon Başkanımızın Meclis Başkanına verdiği cevapta, “Söz konusu kanun tasarısı pek çok kanunda değişiklik yapmaktadır. Bu değişikliklerin bir kısmı kamu alacaklarının tahsilinin hızlandırılmasına, diğerleri ise birbirinden farklı konulara ilişkindir. Ancak, Tasarının esas itibariyle kamu gelirlerine ilişkin olduğu görülmektedir. Komisyonumuzda ülkemizin son derece önemli sorunlarının çözülmesi konusunda ihtiyaç duyduğu diğer düzenlemeler de tasarıya eklenmiştir.” deniyor. Yani, bir ülke Meclisinin bir komisyonu “Yasaya, İç Tüzük’e uygun şu, şu, şu gerekçelerle bu görüşme yapılabilir.” demiyor gerekçesinde. “Ülkenin ihtiyaç duyduğu sebeplerden dolayı.” diyor.

Peki, ülkenin ihtiyaç duyduğu sebepler ne, kıymetli arkadaşlar? Ülkenin ihtiyaç duyduğu sebepler, tabii ki işte böyle sessiz sedasız, halkoyu tartışmadan, hiç kimseye hissettirmeden, kanuna, nizama, İç Tüzük’e, yasaya uygun olmadan, iki dudağının arasında vatandaşa yeni yükler getiren, birikmişleri harcamış, mirasyedice davranan bir Hükûmetin boşalttığı kasalar nasıl yeniden doldurulabilir... Özelleştirmeden satılanlar karşılayamaz oldu, işte, getirilen birtakım aflarla yeniden yapılandırmalar karşılayamaz oldu. Bunu nereden anlıyoruz? Bunu seçimlerden önce rüşvet gibi dağıtılan kömür borçlarının daha hâlen 150 trilyon civarında hazinenin TKİ’ye ödemediği paralardan anlıyoruz.

Deniz bitti, şimdi yeni kaynaklar meydana getirmek lazım. Bu yeni kaynaklar nasıl meydana gelecek? Birtakım yük bindirilecek, birtakım aflar getirilecek, başka başka birtakım uygulamalarla sessiz sedasız götürülmeye çalışılacak.

Değerli arkadaşlar, tabii ki, bu arkadaşlarımızın durumu çok zor. Bu güçlükler içerisinde bu Hükûmet Abbas yolcu. Abbas yolcu olduğu için giderayak işte ne kadar ne yapabilirsem, biraz Leyla’dan biraz Mevla’dan ne götürebilirse onu götürmeye çalışıyor. Onun için tabii ki bu yeni bir dönem başlattı. 2001’li yıllarda stabil hâle gelmiş, birtakım yapılandırmaların neticesinde stabil hâle gelmiş bir durum şimdi yeniden “sen ye torunun ödesin”e döndü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam ediniz.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Teşekkür ederim.

Birikmişleri harcadılar, şimdi “sen ye torunun ödesin” hesabıyla, gelecek hükûmetlere, yolcu hükûmet, acaba benim zamanımda iyi olduydu deyip, gizleyebildiği ne kadar harcamalar varsa hazineye yük olarak bırakıp, ondan sonra da önümüzdeki seçimlerde yok olup gittiğinde, gelecek hükûmetlerin kucağında, gene, torunlarına dedelerinden bırakılmış borçlar kalacak.

Dolayısıyla, bu yasa, çok acele geçmiş ve gizlenmiş bir yasadır, vatandaşımıza yeni yükler hayırlı, uğurlu olsun!

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Şahsı adına ikinci söz, İzmir Milletvekili Harun Öztürk’e aittir.

Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Sol Parti ve şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu bölümle ilgili olarak, mükelleflere ait bilgilerin özel hukuk tüzel kişilerine aktarılabilmesi konusunda Maliye Bakanlığına yetki verilmesi, vergi mahremiyetini de içeren kamu hizmetinin özel sektöre aktarılması anlamına geleceğinden kabulü mümkün görünmemektedir.

Yasa dışı dinlemenin bütün özgürlükleri nasıl tehdit ettiği bir ortamdayken, vatandaşların mali bilgilerinin de özel hukuk tüzel kişilerine devrine izin vermeyi anlamak mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, trafik cezalarının tebliğ edilebilmesi için gerekli posta masraflarını karşılamak üzere kanunla ödenek ekleme yetkisi verilmesini de bütçe ilkeleriyle bağdaştırmak mümkün değildir. Bu tür sıkıntıların kurum bütçelerindeki harcama kalemleri arasında aktarma yaparak ya da yedek ödenekten karşılanmak suretiyle aşılmasının daha yerinde olacağı düşünülmektedir. Aksi takdirde ödeneği yetersiz olan kamu kurum ve kuruluşları kanunla bu ihtiyaçlarını karşılar hâle gelir ve bunun içinden de bütçe ilkeleri açısından çıkmamız mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 12’nci maddesinin 1 numaralı fıkrasına eklenen hükümle 2 sayılı Liste’deki mallardan alınacak verginin, mükelleflerin bu malları alış bedelleri üzerinden hesaplanacak vergiden az olamayacağı öngörülmektedir. Bu hüküm, ticari yaşamın gereği zaman zaman maliyetin altında yapılan iyi niyetli satışları cezalandırabilecek niteliktedir.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla, kamu kurum ve kuruluşları personeli ile yeşil kart sahipleri için tedavi giderlerinden üniversite hastanelerine olan borçların yüzde 85’i, belediyelerin üniversitelere olan borçlarının da yüzde 75’inin ödenmesi hâlinde geriye kalan kısmın terkin edileceği hükme bağlanmaktadır. Borçların biriktirilmesinde kaynak yetersizliğinin yanı sıra üniversite ve YÖK’ün “halk nezdinde iyi çalışmıyor” gösterilmeye çalışılmasının da etkisi olduğu yadsınamaz. Bu uygulama, kurum ve kuruluşlarla belediyelerin performansa dayalı bütçe uygulama sonuçlarının değerlendirilmesine de olanak vermeyeceği gibi, önümüzdeki yıllarda da üniversitelerin alacaklarının zamanında ödenmemesi sonucunu doğuracak ve bu durum, aynı uygulamanın süreceği beklentisi içindeki üniversiteleri, zamanında tahsil edemeyecekleri tedavi faturalarını, haklı olarak, daha yüksek göstermeye itebilecektir.

Önümüzdeki yıllarda genel sağlık sigortasının devreye gireceğinin söylenmesi, yapılan işi asla haklı gösteremez. Bu nedenle, söz konusu maddenin tasarı metninden çıkarılması ve Maliye Bakanlığının bütçede yer alan ödeneklere dayalı ödemeleri zamanında yapması bu sakıncaların ortadan kaldırılmasını sağlayacaktır.

Değerli milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda kanun tasarı ve teklifleri görüşülürken, Hükûmet temsilcilerinin, görüşülen tasarı ve tekliflerin maddeleri itibarıyla merkezî yönetim bütçesinin gelir tahminlerine ve bütçe giderlerine etkisini ortaya koymaları gerekmektedir. Tasarıyla ilgili olarak söz konusu bilgiler komisyonda verilmediği gibi, bu konuda Genel Kurulda yöneltmiş olduğumuz soruya da cevap alabilmiş değiliz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk, devam ediniz.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Hükûmeti son aylarda uygulamaya koymaya başladığı bütçe disiplininden uzaklaşan tavırları nedeniyle uyarmayı bir görev biliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemine başlıyoruz.

İlk soru Sayın Akkuş’un.

Sayın Akkuş, buyurun efendim.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; kara yolu taşımacılığı yapan otobüs ve kamyonlar “Vergi borcunuz var.” denilerek yolda durdurulmakta, o vergi borcu ödeninceye kadar yol kenarında tutulmaktadır. Bu, yolcu otobüsü ise içindeki yolcuyla beraber, kamyon ise üzerindeki yüküyle beraber bekletilmektedir. Böylece, borçlu olmayan üçüncü şahısların seyahat hürriyeti, mal gönderenlerin ticaret hürriyeti engellenmektedir. Bu mağduriyetin önlenmesi, alacağın bağlı bulunduğu yerde tahsiliyle ilgili herhangi bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce, bu kanun tasarısıyla ilgili olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan usulsüzlüklerle ilgili açtığınız usul tartışmasında dediniz ki: “Komisyonlar bundan sonra böyle yapmasınlar.” Yaparlarsa ne yapacaksınız? Yani, komisyonlar sizin verdiğiniz bu talimatın gereğini yerine getirmezse, siz, acaba, Başkanlık Divanı olarak, bu gibi…

BAŞKAN – Bakın, cevap veririm, ama polemik yaratmayalım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim?

BAŞKAN – Cevabını veririm, ama polemik yaratmayalım. Siz devam edin, sorunuzu sorun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, polemik yaratmıyorum da, yani…

BAŞKAN – Bana mı soruyorsunuz, yoksa Hükûmete mi soruyorsunuz?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Neyse, Sayın Başkan…

BAŞKAN – Cevabı gayet kolay, verilir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, kolaysa iyi; göreceğiz onu tabii.

BAŞKAN – Biz de görürüz, yaşarsak görürüz.

KAMER GENÇ (Tunceli)– Şimdi, bu Toplu Konut İdaresini neden damga vergisinden ve Harçlar Kanunu’ndan muaf tutuyorlar, bunun anlamı nedir?

Ayrıca, Sayın Başkan, bu Vergi Usul Kanunu’nun 242’nci maddesinde yapılan bir değişiklikle, bazı ticari sır sayılabilecek bilgi ve belgeleri özel birtakım şirketlere aktaracak. Bunlar, defter tutma, işte, İnternet ortamı, şunlar… Peki, bu şirketler, bu özel kişiler, o firmaların sır sayılabilecek vergi mahremiyetini ihlal ettiği takdirde nasıl bir işleme tabi tutulacaklar? Hükûmet nasıl bunu garanti eder, acaba bunların vergi mahremiyetini ihlal etmeyeceğine dair?

Bir de 19’uncu maddenin 5 no.lu bendinin sonunda deniliyor ki: “Tarh edilen bu vergiler asgari maktu vergi tutarına göre hesaplanacak vergiden az olamaz, bu tarhiyata ayrıca vergi cezası uygulanamaz.”  Peki, vergi zıyaı varsa niye ceza uygulanmıyor?

Ayrıca da bu kanunda bazı aflar getiriliyor Sayın Başkan. Bu, işte, offshore’a yatırılan paralar, nedeniyle faizlerine getirilen aflar var. Bu af niye getiriliyor, bunu öğrenmek istiyorum.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, sorular tamam, cevap verecek misiniz?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, efendim, bu kanun tasarısında, taşıtların birikmiş vergi borçlarının taksitlendirilmesi hâlinde –çünkü, bu yol kenarında bekletmenin herhâlde arkasında bu var- teknik, fennî muayene imkânı getiriliyor. Dolayısıyla o sorun bu şekilde çözülecek.

Sayın Kamer’in sorularına da yazılı cevap vereceğim efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman, Sayın Başkan, bu soru müessesesini kaldırın efendim. Hükûmet sorulara cevap vermekte yetersiz kalıyor.

BAŞKAN – Efendim, İç Tüzük’ün amir hükmü böyle diyor, “İsterse yazılı cevap verebilir.” diyor, ben ne yapayım! Yani “Yazılı cevap verebilir.” diyor. Değiştirelim İç Tüzük’ü, ondan sonra mecburen sorulara cevap versinler efendim.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 220 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 15’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                            Kamer Genç

                                                                                                                 Tunceli

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 220 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın ikinci bölümünün 15’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılması için verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Yani, gerçekten, biraz önce soru soruyoruz Hükûmet cevap vermiyor! Yalnız bu kanuna mahsus değil ki. İşte bakın, bomboş sıralar, işte, Genel Kurul sıraları bomboş, Bakanlar Kurulu sırasında oturan Hükûmet sorulara cevap vermiyor. O zaman niye biz bunları müzakere ediyoruz? Zaten sizin çoğunluğunuz var, bir İç Tüzük değişikliğini getirin buraya, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu dönem milletvekili olanlar beş sene evlerinde otursunlar, maaşlarını alsınlar analarının ak sütü gibi, otursunlar! Ne gerek var canım burada boşu boşuna birbirimizi kızdırmaya, birbirimizi kırmaya. Bir anlam yok sayın milletvekilleri.

AHMET YENİ (Samsun) – Oy verecek misiniz?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben oy vermem. Ben vermem ama sizin uygulamanız böyle. Yani buraya kanunlar gelip de yeteri kadar tartışılmadan, hele bir vergi yasasının… Yani vergi vatandaşın cebine dokunan bir kurumdur. Ayrıca, vergi kutsal bir kamu alacağıdır. Bunun tahsilatının, vergi alacağının hakça vatandaştan alınması gerekir ama bunların her birisi bir tarafa atılıyor. İşte, burada çoğunluk var, bilmiyorum, son anlarda, işte, bazı arkadaşlar birbirleriyle anlaşıyorlar “ya, işte sen burada bana avantaj sağla” ötekisi de “sen buradan bana avantaj sağla” diyor bir anlaşma da oluyor.

Aslında bu kanunun bugün görüşüleceği belli olmadığı için biz de çok yeterli olarak kanun üzerinde hazırlıklı gelmedik. Yani bunu kabul etmek lazım.

Sayın milletvekilleri, ben bir parti milletvekili değilimki benim arkamda parti teşkilatı olsun, bana hazırlık yapsın getirsin. Bağımsız milletvekiliyiz, burada zaten kanun müzakereye başlandıktan sonra önerge verme hakkımız yok. Daha önceden, işte, daha kanun müzakere edilmeden önergeleri veriyoruz; o da, çoğu da aradan gidiyor.

Şimdi, burada Toplu Konut İdaresine bir vergi muafiyeti getiriyorsunuz. Toplu Konut İdaresi bir özel ticari şirkettir. Niye vergiden, yani Damga Vergisi ve Harçlar Kanunu’ndan muaf tutuyorsunuz? Neden arsaları bedava veriyorsunuz? Hükûmetin, siyasi iktidarın emrinde. Kendi yandaşlarına… Yani bu Toplu Konut İdaresi müteahhitleri iflas ettirdi. İnşaat malzemesi satanları iflas ettirdi yani sizin düşüncenizde olmayıp da daha doğrusu, siyasi iktidara yakın olmayan inşaat malzemesi satanları iflas ettirdi.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Nasıl yaptı o işi? Ayrımı nasıl yaptı?

AHMET YENİ (Samsun) – Nasıl ayrım yapıyor?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, “Nasıl yaptı?” Bunun ayrımı… Yani şimdi, Toplu Konut İdaresinin başındaki kişi Tayyip Erdoğan’ın en yakın arkadaşı. Şimdi, bu Tayyip Erdoğan’a yakın olan, işte, hangi malzeme satıcıları varsa Toplu Konut İdaresinin kullandığı malzemeler oradan alınıyor. İnşaat malzemesi satan başka firmalardan alınıyor mu? Dolayısıyla, inşaat malzemesini, ancak, Toplu Konuta satabilmek için…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Belgesi varsa getirin de çıkaralım.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, belgesine gerek yok, akıl ve mantık her şeyin belgesidir. Bunun belgesi…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Öyle şey olur mu!

KAMER GENÇ (Devamla) - Ben sana o zaman söyleyeyim: Senin, gelsin Toplu Konut İdaresi yarına, ben “Git şu Rüzgârlı Sokak’ta sıradan gir, herkesten malzeme al.” desem, gelir alır mı? Almaz çünkü kendi adamlarından alıyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Toplu Konut almıyor müteahhitler alıyor.

KAMER GENÇ (Devamla) - Yani bu, sizin seçimlerde böyle dağıttığınız o kömür paraları…

AHMET YENİ (Samsun) – Sistemi bile bilmiyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) -…bu dağıttığınız o ekmek parası, un parası, mercimek parası nereden sağlanıyor? İşte, buralardan sağlanıyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Toplu Konut nasıl çalışıyor onu bile bilmiyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) - Neyse, size hayırlı olsun, siz yine buna devam edin ama yani bir de bu haksız. Yani bir tarafta Toplu Konut ticari bir şirket, o damga vergisi ve harçlar vermeyecek, öte tarafta, normal bir müteahhit verecek. Yani bu, vergide eşitlik ilkesine aykırıdır.

Dolayısıyla, bu, özel bir kamu tüzel kişisidir. Ama bu Toplu Konutun da Türkiye’deki uygulamaları hakikaten halkın yararına değildir. Belli bir siyasi iktidarın paralelinde, onların tarikatına mensup olan ticarethanelerden alışveriş yapmaktadır...

AHMET YENİ (Samsun) – Belge var mı belge, tarikat belgesi?

KAMER GENÇ (Devamla) - …öteki müesseseler iflas ettirilmektedir. Böyle bir kuruma, kamu kurumu niteliğinde bir kurum sıfatını vermek mümkün değildir, özel teşebbüs. Özel teşebbüsü, siz, nasıl Damga Vergisi ve Harçlar Kanunu’ndan muaf tutuyorsunuz…

O bakımdan, benim önergem, bunun tasarı metninden çıkarılmasıdır. Tabii kabul etmeniz zaten mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözünüzü tamamlar mısınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Evet Sayın Başkanım.

Gücümüz yettiği nispette burada çıkacağız, size gerçekleri söyleyeceğiz ama gerçekleri anlarsanız siz bilirsiniz, anlamazsanız siz bilirsiniz, o sizin bileceğiniz iş. Ama, bizim, hiç olmazsa, akşam gittiğimizde, evimizde oturduğumuz zaman, yatağımızda yattığımız zaman vicdanımız huzurlu. Çünkü, diyorum ki: Ben bu millet için Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılması gereken, hakka, adalete, hukuka, vatandaşın menfaatine uygun olan her şeyi söyledim. Ama karşımızda peşin hükümlü bir grup var. O peşin hükümlü grup ne hakkı tanır ne hukuku tanır ne işte adaletin gerektirdiği işlemlerin uygulanmasının sağlanması konusunda alınan tedbirleri tanır. Hiçbir şey tanımıyorsunuz. Böyle bir davranış biçimi -inanmanızı istiyorum- size de pek hayır getirmez. Ama siz yine devam edin. Bakalım, kim sonunda haklı çıkar.

Bakın, otuz senedir bu Parlamentoda muhalefet görevini yapıyorum. Bu herkese nasip olmaz, onu da bilesiniz. Bu bir bilgidir, bir birikimdir, bir kabiliyettir, niteliktir.

Saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, önergemin oylamasında karar yeter sayısı istiyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Bir şeye yaramayan bilgiler!

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunup, karar yeter sayısı arayacağım:

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok Sayın Başkanım, karar yeter sayısı yok.

BAŞKAN – Sayacağız efendim, ben hiç şey yapmıyorum, rahatsız değilim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, adaletinize sığınıyoruz. Bakın, şıhlığınıza sığınıyoruz.

BAŞKAN – İnanın, bir kişi eksik olsa ben yok derim; hiç merak etmeyin, o konuda hiç merak etmeyin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – 80 kişi yok.

BAŞKAN – İki arkadaş arasında anlaşma olmadığı için cihazla oylamayı tekrarlayacağız. İki dakika süre veriyorum efendim, buyurun. İhtilaf var arada.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, kâğıtla gelenlerin isimlerini okuyun lütfen.

BAŞKAN – Kâğıt verme durumunda kalan arkadaşlar lütfen salonu terk etmesinler.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur, birleşime yarım saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.09

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.48

BAŞKAN : Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

220 sıra sayılı Tasarı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet buradalar.

15’inci madde üzerinde Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in önergesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 15’inci madde kabul edilmiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 220 sıra sayılı yasa tasarısının 17. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                            Kamer Genç

                                                                                                                 Tunceli

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)- Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 220 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 17’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasına ilişkin olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, bu madde, özellikle ticaret erbabının, defter tutan ticaret erbabının defter ve kayıtlarının tutulması, bunların muhasebelerinin tutulması, belli bilgi ve faaliyetlerinin Maliye Bakanlığınca belirlenecek esaslar dâhilinde bazı özel şirketlere devrini öngörüyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, duyamıyorum bakın, çok gürültü oluyor.

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, devletin kamu alanı içine giren birtakım faaliyetlerinin böyle, özel şirketlere devredilmesi kanaatimce yerinde değil. Burada önemli -uygulamada da görülecektir- çok önemli bir vergi mahremiyetinin ihlali söz konusu olabilir. Yani, çünkü ticaret bir rekabet esasına dayanıyor. Rekabette de rakip firmaların bilgi ve belgelerini siz karşı rakip firmaya verme olanağını sağlarsanız, onların ticari sırlarını onlara vermiş olursunuz ve ticari sır kavramının saklanmasında çok ciddi sıkıntılar belirir. Onun için… (AK Parti sıralarından gürültüler)

Sayın Başkan, istersen arkadaşlar gitsinler, dışarıda istirahat etsinler, biz burada kendi kendimize konuşalım, ondan sonra oylamaya gelsinler.

BAŞKAN – Sayın Genç, ikaz ettiğimi siz de duydunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama yine gürültüye devam ediyorlar.

BAŞKAN – Maalesef…Maalesef

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, bu Kemal Bey yok. Herhâlde yine bir ticari işletmesinin, çocuklarının ticari işletmesiyle ilgili işlerle ilgilenmeye gitmiş. Biliyorsunuz, geçen gün bir televizyon kanalında Turhan Çömez, eski milletvekiliniz dedi ki: “Efendim, Kemal Bey Susurluk’ta kendi çocuklarına bir fabrika yapmıştı. Balıkesir’in birçok yerine elektrik götürmüyorduk. Köylere gitmiyordu ama Kemal Bey’in fabrikasına TEDAŞ’ta çok yüklü bir para çıkarıldı” dedi. “Ondan sonra onun şirketine, o, çocuklarının fabrikasına elektrik getirildi…” Tabii, bu, sizin milletvekillerinin söylediği şey. Şimdi burada da olsaydı, tabii, çok ciddi sorular soracaktık kendisine ama kaçtı, bizim sorularımızın ağırlığı altından kalkamayacağını da bildiği için kaçtı.

Şimdi, biz kendilerine vergi mahremiyetiyle ilgili soruları sorduk, hesabına geldiği zaman vergi mahremiyeti diyor. Bakın, Citibank’ın 3,5 milyar dolarlık bir vergi borcunu… Bunu vergi denetmenleri buldu. Bu, Kemal Beyefendi getirdi Merkezî Uzlaşma Komisyonunda bir kalemde sildi. Hâlbuki biliyorsunuz Türkiye’de bir hukuk sistemi var, eğer bir mükellef adına inceleme elamanlarının bulduğu vergiler yasalara aykırıysa vergi mahkemesine itiraz edersiniz, vergi mahkemesinin verdiği karara karşı Danıştaya gidersiniz eğer haksızsa zaten orada silinir. Ama tabii, Kemal Bey de bu Amerikan şirketine yaptığı hizmet karşılığında, efendim, Amerikalılar tarafından Yılın Maliye Bakanı seçildi. Ne kadar güzel değil mi; ne kadar yakışan, güzel bir Maliye Bakanı? Şimdi, ben soruyorum kendisine…

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Adresi bile bilmiyorsunuz.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Amerika’da değil Avrupa’da seçildi.

KAMER GENÇ (Devamla) – Soru sordum kendisine… Maddeyle ilgili, maddeyle ilgili; işte vergi mahremiyetini söylüyorum size, bayanlar. Sizin aslında bunları iyi kavramanız lazım.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben kendisine soru önergesini veriyorum, “Kemal Bey, bir firma adına 44 trilyon liralık vergi tarh edilmiş, 44 trilyon. Sen Merkezî Uzlaşmada bunu 4 trilyona indirmişsin; doğru mu, yanlış mı?” diyorum: Diyor ki: “Efendim, vergi mahremiyetine girer.” Yahu diyorum ki: Kemal Bey, bak, senin çocuklar, ticaretle uğraşıyor, Tayyip Bey’in çocukları ticaretle uğraşıyor, Abdullah Bey’in çocukları ticaretle uğraşıyor, bütün bakanlarımızın -bütün demeyeyim de birçoğunun- çocukları ticaretle uğraşıyor.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Ee, ne yapsın yani aç mı kalsın?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bunların hesaplarını inceliyor musunuz? “Efendim bu vergi mahremiyetidir.” diyor. Yahu beyler, vergi mahremiyeti bu değildir. Vergi mahremiyeti, bir kişinin sır sayılabilecek nitelikteki bilgileri alıp şeye vermek. Yani bugün vergi borçları ilan ediliyor. Niye bu vergi borçlarının… Yani hangisinin vergi borcu var veya siz uzlaşmada (A) firmasının 44 trilyon liralık vergisini bir kalemde 4 trilyona indiriyorsunuz, niye bunu söylemiyorsunuz? Vergi mahremiyetiyle bunun ilgisi yok ki.

Yani, maalesef, İktidarınız zamanında sapla saman birbirine karıştı, kimse görevini bilmiyor, görevinin hakkını vermiyor, Allah bu devleti sizin şerrinizden korusun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, maalesef Türkiye’de ciddi bir vergi incelemesi yok. Bu vergi incelemesi olmayınca da… Yani bu maddeyle de yine ne yapacaksınız? Size rakip olan kişilerin defter ve belgelerini belli kişilere tuttururken onlardan bilgi de alabilirsiniz, açıklanabilir.

Bakın, işte bu telekulakla ilgili 2005’te galiba -o zaman CHP de Meclisi terk ediyor- iki günde galiba yirmi beş tane kanun çıkarıyorsunuz ve o telekulakla, bürokratlar, her zaman politikacının zaafından yararlanarak kendilerini güç odağı hâline getiriyorlar. O zaman çıkardıkları bir kanunla… Bakın, telekulakla ilgili bir kanun çıkardılar ve üç aylığına, bir seneliğine bütün herkesin hesaplarını dinleme yetkisini aldılar. İşte, bir mahkeme karar verdi.

Şimdi, değerli milletvekilleri, ne derseniz deyin, burada bu kanunlar ciddi müzakere edilmiyor. Bu maddenin burada kalması çok tehlikelidir, çıkarılmasını talep ediyorum.

Saygılar sunarım.

Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama yine, doğru görev yaparsanız yapın!

BAŞKAN – Anlayamadım, ne dediniz? Doğru…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Dediğim doğru, doğru…

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – “Çok doğru görev yapıyorsunuz!” dedi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ne dediniz?

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – “Doğru görev yapın.” dedi.

BAŞKAN – Bileyim de ne dediğini ona göre…

Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok.

BAŞKAN – “Yok.” diyorsunuz, kendi başınıza “Yok.” diyorsunuz.

Var efendim, karar yeter sayısı var, önerge kabul edilmemiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18/a üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı" nın 18 inci maddesinin (a) bendinin, aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

Veysi Kaynak

Kayhan Türkmenoğlu

 

Kocaeli

Kahramanmaraş

Van

 

Abdulkerim Aydemir

Fatih Arıkan

 

 

Ağrı

Kahramanmaraş

 

“a) 20 nci maddesinin madde başlığı ile (d) ve (e) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Araçların tescil işlemleri ile yetki ve sorumluluk"

"d) Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi borcu bulunmadığının tespit edilmesi halinde araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi esas alınarak trafik tescil şube veya bürolarındaki ilgili memurlar tarafından siciline işlenmek suretiyle yapılır. Trafik tescil şube veya büroları tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.

Satış üzerine trafik tescil şube veya bürolarında alıcı adına tescil belgesi veya geçici tescil belgesi düzenlenir. Ayrıca, tescil edilmiş araçların satış ve devir işlemlerine ilişkin bilgiler işlemin tamamlanmasını müteakip en geç onbeş iş günü içinde ilgili vergi dairesi müdürlüklerine bildirilir.

18/2/1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinde hüküm altına alınan isteme ve bildirme yükümlülüklerini, sorumluluk hükümleri saklı kalmak kaydıyla, elektronik ortamda yaptırmaya ve bu uygulamaya ilişkin usul ve esasları müştereken belirlemeye Gelir İdaresi Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilidir.

Haciz, müsadere, zapt, buluntu, trafikten men gibi nedenlerle; icra müdürlükleri, vergi dairesi müdürlükleri, milli emlak müdürlükleri ile diğer yetkili kamu kurum ve kuruluşları tarafından satışı yapılan araçların satış tutanağının bir örneği aracın kayıtlı olduğu trafik tescil şube veya bürolarına üç işgünü içerisinde gönderilir. Aracı satın alanlar gerekli bilgi ve belgeleri sağlayarak ilgili tescil kuruluşundan bir ay içerisinde adlarına tescil belgesi almak zorundadırlar. Alıcıların tescil belgesi almak için süresinde başvurmamaları halinde bu araçları alıcıları adına re'sen kayıt ve tescil ettirmeye Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilidir.

Bu madde uyarınca trafik tescil şube veya büroları tarafından yapılacak satış, devir ve tescil işlemlerine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir."

"e) Araç satın alıp, bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendi ile (d) bendinin dördüncü paragrafı hükümlerine uymayanlara 115 YTL idari para cezası verilir."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyoruz?

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önerilen değişiklikle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20 nci maddesinin (d) ve (e) bentleri değiştirilerek, araçların satış, devir ve tescil işlemlerinin trafik şube veya bürolarında yapılmak suretiyle tek aşamada sonuçlandırılması ve gereksiz ihtilaf, masraf ve bürokrasinin azaltılması amaçlanmaktadır.

Vergi daireleri, icra müdürlükleri ve milli emlak müdürlükleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, taşıt sahiplerinin borçları veya sair nedenlerle yaptıkları satışlardan sonra alıcıların ilgili trafik tescil kuruluşuna süresinde başvurarak kendi adlarına tescil kaydı yaptırmamaları nedeniyle, tescil kaydı taşıtın eski sahibi adına devam etmekte ve bunun neticesinde taşıtın eski sahibi adına olan motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyeti sonlandırılamamaktadır.

Yapılması önerilen değişiklikle anılan kurumların yapmış oldukları taşıt satışlarında alıcının süresinde başvurmaması halinde taşıtı, alıcısı adına re'sen tescil ettirmeye Emniyet Genel Müdürlüğü yetkili kılınmaktadır. Bu değişiklik aynı zamanda trafik tescil kayıtlarında taşıtın gerçek sahibi adına görünmesini sağlayarak özel alacaklar ile amme alacaklarının takibinde hatalı işlem yapılmasını engelleyecek ve trafik para cezalarının taşıtı fiilen kullananlar adına kesilmesini sağlayacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 18/a’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18/ek madde 15’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çerçeve 18’inci maddeyi kabul ettiğimiz maddelerle beraber oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19/a’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19/b’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19/c’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19/ç’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19/d üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinin (d) bendinin madde metninden çıkarılmasını ve sonraki bentlerin de buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                         Nihat Ergün              Ayhan Sefer Üstün             Mücahit Fındıklı

                            Kocaeli                           Sakarya                            Malatya

                                        Asım Aykan                       Recep Yıldırım

                                            Trabzon                                Sakarya

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutalım Sayın Ergün?

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinin (d) bendinin, özel tüketim vergisi matrahının tespitinde ortaya çıkabilecek sorunlar nedeniyle madde metninden çıkarılması önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Teselsül sebebiyle 19/e 19/d olarak işleme konulacaktır, üzerinde bir adet önerge vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinin (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Mücahit Fındıklı

Mehmet Müezzinoğlu

 

Kayseri

Malatya

İstanbul

 

Asım Aykan

Afif Demirkıran

 

 

Trabzon

Siirt

 

"d) 12 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının sonuna aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

(II) sayılı listedeki mallardan alınacak vergi, mükellefin bu malı alış bedeli üzerinden, malın tabi olduğu orana göre hesaplanan vergi tutarından az olamaz. İthalatçıların alış bedeli olarak, ithalatta hesaplanan katma değer vergisi matrahı esas alınır. Verginin alış bedeli üzerinden hesaplandığı durumlarda, mükellefin malı teslim tarihine kadar bu malı mükellefe teslim eden tarafından yüzde 10'a kadar yapılan indirimler alış bedelinden de indirilir."

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Komisyon ve Hükûmete sorun, gerekçeyi okutun. Bu kadar acele etmeyin.

BAŞKAN – Sizden öğrendim Sayın Genç, siz daha okumadan karar yeter sayısı istiyordunuz. Siz benden daha tecrübelisiniz.

Evet, buyurun Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim.

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Malın matrahı ile ilgili bu düzenleme ile (II) sayılı listedeki mallardan alınacak verginin, mükellefin bu malı alış bedeli üzerinden, malın tabi olduğu orana göre hesaplanan vergi tutarından az olmaması öngörülmüştür. İthalatçıların alış bedeli olarak, ithalatta hesaplanan katma değer vergisi matrahı esas alınacaktır. Ancak, verginin alış bedeli üzerinden hesaplandığı durumlarda, mükellefin malı teslim tarihine kadar, bu malı mükellefe teslim eden tarafından yüzde 10'a kadar yapılan indirimler alış bedelinden de indirilecek ve buna göre bulunan tutar üzerinden malın tabi olduğu orana göre vergi hesaplanacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 19/d’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19/e üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

M. Akif Hamzaçebi

 

Kayseri

Malatya

Trabzon

 

Asım Aykan

Mücahit Fındıklı

 

 

Trabzon

Malatya

 

“e) 13 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

4. İhraç edilmek için üretilenler hariç olmak üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 257 nci maddesinin verdiği yetki uyarınca kullanılma zorunluluğu getirilen özel etiketi veya işareti olmayan veya 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun 18 inci maddesinin verdiği yetki uyarınca kullanılma zorunluluğu getirilen ulusal markeri bulunmayan ya da standartlara uygun olmayan özel tüketim vergisine tabi malları bulundurduğu tespit edilen iş yeri sahibi adına, tespit tarihindeki malların emsal bedeli veya miktarı üzerinden re’sen özel tüketim vergisi tarh edilir. Tarh edilen bu vergi, asgari maktu vergi tutarına göre hesaplanacak vergiden az olamaz. Bu tarhiyata ayrıca vergi ziyaı cezası uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinin (f) bendindeki (4) numaralı fıkra hükmü ile düzenlenen müteselsil sorumluluk, uygulamada yaratacağı sorunlar nedeniyle (f) bendinin yeniden düzenlenmesi önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 19/e’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni bir madde olarak (f) bendi ilavesine dair bir önerge vardır.

Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı ve teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı ve teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.

Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 19’uncu maddesinin (f) bendine aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

M. Akif Hamzaçebi

 

Kayseri

Malatya

Trabzon

 

M. Mücahit Fındıklı

Afif Demirkıran

 

 

Malatya

Siirt

 

(f) 15 inci maddesinin 2 numaralı fıkrasının (a) bendinin sonuna aşağıdaki hüküm eklenmiştir.

“Kanunun 7 nci maddesinin 2 numaralı bendi çerçevesinde istisnadan yararlananlar tarafından bu istisnadan yararlanılarak iktisap ettikleri kayıt ve tescile tabi malları 5 yıldan fazla kullanarak elden çıkarmaları durumunda bu hüküm uygulanmaz.”

BAŞKAN – Komisyon salt çoğunlukla katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayalım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – 24 kişi efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Katılıyorsunuz.

Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen?

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, evvela maddeyi ekleyin, kabul edin…

BAŞKAN – Duyamıyorum, nasılsa buraya geliyorsunuz.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi efendim, önce önergeyi oylayın, metne ilave edilsin ondan sonra madde üzerinde müzakere açın.

BAŞKAN – Önergeyi oyladık, önergeyi kabul ettiler efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim kabul etsin ama Genel Kurul eder mi etmez mi? Yani böyle bir şey olur mu efendim?

BAŞKAN – Siz görüşmenizi yapın ondan sonra soracağım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – 87’nci madde açık Sayın Başkanım. Yani Komisyon ve Hükûmetin katıldığı önerge önce Genel Kurulun oyuna sunulur, ondan sonra müzakere açılır.

BAŞKAN – Efendim, görüşmeden sonra oylayacağız. Biliyoruz.

Siz buyurun.

AHMET YENİ (Samsun) – Sizin konuşmanıza göre bakacağız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim konuşmam önemli değil. İçtüzükte…

BAŞKAN – Konuşmak istemiyorsanız o ayrı.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben, demin size dedim ki: “Bir önerge verin, bu Meclisin görevine son verelim, maaşlarınızı alın evinizde oturun.” Ne gerek var yani, gelip de burada bu şeyde …

Bakın, 87’nci madde diyor ki, Komisyon ve Hükûmetin katıldığı yeni bir madde ise, bu yeni bir madde olarak müzakere edilebilir. Komisyon ve Hükûmet katıldı.

BAŞKAN – Tamam, müzakere ediyoruz biz de.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakalım, Genel Kurul buna katılacak mı? Önce önergeyi kabul edeceksiniz, ek madde olarak kabul edilecek ve ondan sonra bunun üzerinde müzakere açacaksınız. Siz ister anlayın ister anlamayın.

Sayın milletvekilleri, bakın, biraz önce kaç tane önerge kabul ettiniz. Bu önergelerle kamu maliyesine ne külfet getirdiniz? Hangi gümrük ithalatçısına, hangi ihracatçıya ne avantajlar sağladınız? Bunları bilmiyoruz biz. Burada, grup başkan vekilleri kendilerinin kafasına göre ve birtakım iş adamlarının problemlerini çözmek için Türkiye Büyük Millet Meclisine getiriyorlar önerge veriyorlar. Bu, ahlaka da uygun değil. Bu, Türkiye Cumhuriyeti devletine de fayda getirmez. Bu, Türkiye Cumhuriyeti maliyesine de fayda getirmez. Bu, tamamen belirli ticaret erbabına, yandaş holdinglere, verilen böyle önergelerle, bunlara avantaj sağlamaktır.

Bakın, kanun yapmak ciddi bir iştir. Kanun yapacaksan, kardeşim, önce komisyona götüreceksin bunları. Komisyon bunları enine boyuna tartışacak. Bu getirilen kanun maddesiyle kime ne avantajlar geliyor? Devletin hazinesine ne zararlar getiriliyor? Bunları onlar görecek, bunları komisyonlar raporlar getirecekler. Raporu biz alacağız, okuyacağız, araştırma yapacağız ve diyeceğiz ki, hakikaten getirilen bu önergeler, bu kanun teklifleri, maliyemize, milletimize böyle bir fayda sağlıyor. Ee, şimdi, siz burada birtakım holdinglerin özel problemlerini çözmek için buraya son anda böyle korsan önergeler verirseniz, bu… Yahu, beyler, milletvekilleri, siz milletvekilisiniz. Namusunuz, şerefiniz üzerine yemin ettiniz, bu memleketin ve milletin menfaatini koruyacağınıza dair yemin ettiniz.

Ee peki, bu önergeler kime…

AHMET YENİ (Samsun) – Ne konuşuyorsun ya!

KAMER GENÇ (Devamla)  – Efendim, doğrusunu söylüyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Bilgin, belgen var mı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bildiğim var işte. Bu önergelerle kimlere ne avantajlar sağlanıyor?

AHMET YENİ (Samsun) – Biliyorsan söyle… Söylesene biliyorsan.

KAMER GENÇ (Devamla) - Kimin vergi borçları, gümrük vergileri kimin affediliyor? Kimlere, holdinglere hangi avantajlar sağlanıyor? Ben bunu… Gelin burada izah edin efendim.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Bütün siyasi partiler orada. Ne konuşuyorsun sen?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani burada getirip de son anda bir önerge vereceksiniz hep gümrükle ilgili, hep ithalatla ilgili, hep ihracatlarla ilgili burada beş tane önerge verdiniz. Bu beş tane önergede kime ne avantaj sağladınız ben bunu öğrenmek istiyorum.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Herkesi kendine benzetiyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim…

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Bursa’da kaçak inşaat yapıyorsun. Ceza kestiler sana.

KAMER GENÇ (Devamla) -  Efendim, çıkın buradan konuşun. Burada çıkın konuşun. Bu önergeler millete ve memlekete fayda getirmiyor. Bu, ancak birtakım yandaşlara, birtakım menfaat çetelerine birtakım menfaatler getiriyor. Ben diyorum ki, kanun yapma tekniği bu değildir. Kanun yapma tekniğini, ondan sonra, birileriyle anlaşarak getirip de son anda burada önerge şey edemez…

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – İftira atıyorsun, iftira.

KAMER GENÇ (Devamla) – İftira ise gel kardeşim izah et burada. Gel burada izah et. Niye beş sene sonra, bu mallar efendim şey edilemez diyor, satılamaz veyahut da… Ben önergeyi doğru dürüst anlamadım ki, çünkü anlamadım. Burada birtakım…

Arkadaşlar bakın, 80 yılından beri bu Parlamentoda görev yapıyorum.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – 80 sefer söyledin, ne alakası var?

KAMER GENÇ (Devamla) – İnanmanızı istiyorum, hep böyle bu devlet talan edildi. Hep devlet böyle talan edildi. Son anda, işte, gece yarısı korsan önergelerle birtakım holdinglere, birtakım yandaş şirketlere böyle önergeler verilerek devletin trilyonları onlara aktarıldı. Ben size doğruları söylüyorum.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Sen kendine bak, kendine.

KAMER GENÇ (Devamla) - Ha, eğer hakikaten doğru dürüst kanun yapıyorsanız, buyurun bunları önceden getirsinler, komisyona versinler efendim. Bu Hükûmet daha bir gün sonrasını görmüyor mu? Bu Komisyon bir gün sonrasını görmüyor mu? Zaten burada dokuz madde, on tane geçici madde ilave edilmiş Komisyonda. Ne olduğu belli değil, kime ne avantajlar sağladığı. Ee, gümrüklerle ilgili çok karışık bir mevzuatta siz böyle af getirirseniz, böyle taşıtlara böyle af getirirseniz, bunların satışlarına özel bir usul getirirseniz… Niye, o zaman Meclise ne gerek var? Onun için, ben bunları sizin doğruları kavramanız için, doğru bir görev yapmanız için söylüyorum. İsterseniz…

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Bir doğruyu sen mi biliyorsun Allah aşkına!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sen ne anlarsın kardeşim, sen ne anlarsın yahu! Sen İstanbul Belediyesinin hesaplarını ver bir defa!

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Senin işin gücün iftira! Bildiğin bir şey varsa şikâyet et!

KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için ben burada… Kanun tekniğine bugün bu aykırıdır. Bunun günahını çekemezsiniz.

Ben, bu maddenin eklenmemesini diliyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 87’nci maddesi -son fıkra- çok açık bir şekilde şunu demektedir: “Görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılır.” “Oylama yapılır.” demiyor, görüşme açıldıktan sonra oylama yapılır. Uygulamamız doğrudur ve yıllardır bu şekilde uygulanmaktadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, uygulama öyle değil!

BAŞKAN – Sayın Genç, siz her şeyi bilir havasına giriyorsunuz, sizi dinleyenler de bu Mecliste başka hiç kimse bir şey bilmiyor kabul ediyor.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çerçeve 19’uncu maddeyi kabul ettiğimiz maddeler ve ekindeki listelerle birlikte…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, “Önerge kabul edildi.” dediniz, maddeyi…

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz, şimdi o maddeyi oyluyorum ben. Önergeler kabul edildi, bu sefer maddeyi oyluyorum. Niye böyle yapıyorsun Kamer Genç ya? Allah Allah ya! Yani çoktan beri sesin çıkmıyordu ama yine başladın ya!

Çerçeve 19’uncu maddeyi kabul ettiğimiz maddeler ve ekindeki listelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni 20’nci madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı ve teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrasının hükmüdür.

Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyeyle katılırsa, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve madde numaralarının buna göre yeniden teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                         Nihat Ergün              Ayhan Sefer Üstün                Mücahit Fındıklı

                             Kocaeli                           Sakarya                               Malatya

                                       Asım Akyan                            Ahmet Yeni

                                           Trabzon                                   Samsun

“Madde 20- 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin (4) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

4) Dengeleme karşılığı; takip eden hesap dönemlerinde meydana gelebilecek tazminat oranlarındaki dalgalanmaları dengelemek ve katastrofik riskleri karşılamak üzere sadece deprem ve mühendislik sigorta branşlarında verilen deprem teminatı için hesaplanan dengeleme karşılıklarından oluşur.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu salt çoğunlukla?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Var… Benim…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bu önergeyi ben de istiyorum efendim, çünkü önerge üzerinde konuşacağım. Ezbere konuşacak hâlim yok, ezbere konuşamam.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ezbere niye?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben, önergenin örneğini istiyorum efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - O zaman başkası konuşsun Sayın Başkan.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, bilgi sahibi değil!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergeyi bileyim efendim, önergeyi versinler bize efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Doğrusu o, bilmeden niye geliyorsun?

BAŞKAN – Siz de bilmeden reddediyorsunuz. Allah, Allah!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ben bilmek durumundayım, müzakereyi nasıl yapacağız?

AHMET YENİ (Samsun) – Bilmeden geliyor efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Millî Savunma Bakanımız gelmiş, kurumlar vergisini burada savunacak! Hoş geldiniz Sayın Bakan. Maşallah, çok güzel değil mi, yani…

Şimdi, bakın sayın milletvekilleri, bu kurumlar vergisi Türkiye’de önemli bir vergi idi. Eskiden kurumlar vergisi devlet bütçesi içinde önemli bir katkıya sahipti. Fakat siz iktidara geldikten sonra kurumlar vergisini tuttunuz, yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirdiniz, nispetini. Ne zaman yaptınız biliyor musunuz? Devletin önemli bankalarını özelleştirdiniz, yabancılara verdiniz, Telekom’u yabancılara verdiniz ve bunların… Bakın, Telekom’un sırf kurumlar vergisinde geçen sene yaptığı kâr 1 milyar dolar, açın rakamlara bakın. Şimdi, yabancı bankalar… Dünyanın hiçbir yerinde bir meclis, bir hükûmet bankaların yüzde 50’sinden fazlasını yabancı şirketlere satarak, onun kurumlar vergisini düşürmez. Niye düşürdünüz?

Bakın, sıcak para geldi Türkiye’ye, bu sıcak para çıkarken bir vergi almıyorsunuz. Ben bir kanun teklifi verdim, Plan ve Bütçe Komisyonunda bekliyor. İşte, Komisyon Başkanı burada, onu da alsaydı ya gündeme. Hiç olmazsa bu sıcak paradan Türkiye’den çıkışta binde 5 vergi alınsın diye. Hiç olmazsa devlete bir kaynak. Ama sizin bu kurumlar vergisi üzerinde oynamanızın tek nedeni, yabancı holdinglere vergi muafiyetini getirmek. Türkiye’de asgari ücretten vergi alıyorsunuz, Türkiye’de esnaf ve sanatkârdan vergi alıyorsunuz, iflas eden insanlardan vergi alıyorsunuz, ama yabancı holdinglere gelince, büyük holdinglere gelince vergilerini kısıyorsunuz. Niye, yani durup dururken bankaların vergisini 10 puan aşağı düşürmenin bir anlamı var mı? Çıksın biri söylesin işte. Kemal Bey, neredesin, gel açıkla bunu ya! Sen Telekom’un vergisini niye yüzde 10 düşürdün? Telekom’u 6,5 milyar dolara verdin. Ama bakın, Telekom’da size bir kıyak yaptı. Nasıl kıyak yaptı?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hangi Kemal Bey’i çağırıyorsun Kamer Bey, hangi Kemal Bey’i?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu işte, bir tane “Kemal Abi”niz var. Yahu bunların “abi”si, sizin değil, pardon.

AHMET YENİ (Samsun) – Herkesin “abi”si, herkesin! Senin de “abi”n oldu.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yok, yok; ben ona “Kemal” diye hitap ederim zaten. Ben maliyeciyim, benim zamanımda -ben, 1960 maliye okulu mezunuyum- onun gibileri maliyenin kapısından sokmazdık içeriye, çünkü böyle Maliye Bakanı olmaz ki!

Şimdi, bu kurumlar vergisinin bu kadar düşmesinin Türk ekonomisine getirdiği yük, çok büyük bir yük. İşte boyuna devletin iç ve dış borcu artıyor. Niye? Ee, doğru dürüst siz tahsilat yapmıyorsunuz, doğru dürüst inceleme yapmıyorsunuz.

“Dengeleme karşılığı; takip eden hesap dönemlerinde meydana gelebilecek tazminat oranlarındaki dalgalanmaları dengelemek ve kadastrofik riskleri karşılamak üzere sadece deprem ve mühendislik sigorta branşlarında verilen deprem teminatı için hesaplanan dengeleme karşılıklarından oluşur.” Bu nedir? Hiçbiriniz bir şey anladınız mı arkadaşlar, anladınız mı? (AK Parti sıralarından “Anladık, anladık.” sesleri) Anladınız mı? Anlayan, Allah rızası için çıksın bu kürsüden bir izah etsin ya! (AK Parti sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekilleri, bakın, gerçekten kanun böyle yapılmaz, kanunlar bu şekilde müzakere edilmez. Yani siz bu Meclisi bir nevi oyuncak hâline getiriyorsunuz. Bu Meclis ciddi bir kurumdur, bu Mecliste kanunların enine boyuna tartışılması lazım. Ben soruyorum: Acaba bu kanunun bu maddesini hangi sigorta şirketi sizin grup başkan vekillerinize veya herhangi bir bakanınıza rica etti de “Ya işte nasıl olsa Parlamentoda gece saat ondan sonra kanun maddeleri müzakere edilirken kimse de çıkmaz, söylenmez, haydi bu önergeyi de orada geçiriverin.” dedi? Böyle olmaz beyler, böyle kanun çıkmaz!

Bakın, ben de isterim sizinle beraber şu saatlerde huzur içinde olmayı, 340 kişiye karşı çıkıp da burada konuşmamayı isterim, ama vicdanım elvermiyor. İnsanlar bu memleketi kurtarmak için, bu memleketin bağımsızlığını kurtarmak için yirmi iki yaşındaki genç canını veriyor, canını, canını beyler! Bunun değerini bilelim, o şehitlerin kanının değerini bilelim! Yarın, bu memlekette o şehitlerin kanları üzerine de bu memleketin bağımsızlığını koruyamayız. Bu memleketin bağımsızlığını koruyabilmemiz için ekonomik bağımsızlığımızın olması lazım. Ekonomik bağımsızlığımız, sizin getirdiğiniz kanunlar nedeniyle bu memleketin elinden gidiyor. (MHP sıralarından alkışlar) Bugün, devletin en temel kurumları satılıyor, vergi oranları indiriliyor. Yabancı holdinglerin lehine kurumlar vergisini indiriyorsunuz, onlardan da vergi almıyorsunuz. E ondan sonra, kim bu memlekete sahip çıkacak? Bu kanını veren gençler niye kanını veriyor kardeşim, niye veriyor? Sizin, onların o kanının değerini bilmeniz lazım; bilmeniz lazım ve buna göre, devletin bir kuruşunu harcarken onun üzerinde hassasiyetle durmanız lazım; durmuyorsunuz ki.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, ben burada konuşuyorum, gülüyorsunuz! Ne gülüyorsunuz? Ben size gülecek şeyler söylemiyorum ki. Aslında vatanseverlik duygusu teşekkül etmiş insanların, benim konuşmalarım karşısında bu Hükûmete hesap sorması lazım: Yahu, siz nasıl bizi getirip de böyle kanun tasarıları ve teklifleriyle bizi karşı karşıya bulunduruyorsunuz da bir muhalefet partisi milletvekili çıkıp bize bu lafları söylüyor… Bana güleceğinize, Hükûmetiniz orada, bir an önce tezkeresini verin. O Bakanlar Kurulunun büyük bir kısmının eline tezkereyi verin. Yeni, çalışan, ülkesine hizmet etmeyi seven, ülkesini içte ve dışta savunmayı bilen bir Bakanlar Kurulunu getirin buraya. Yoksa yok işte… Yani gidiyorlar, keyiflerine bakıyorlar, ondan sonra dışarılarda, keyfi istediği zaman, işte bir geçerken Türkiye'de bir kahve içeyim derken, işte belki bir gensoru mensoru olursa Genel Kurula geliyor.

Ben, bu şekildeki bu kanun tekliflerinin gelmesine şiddetle karşıyım. Bu son verilen önergelere şiddetle karşıyım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süreniz doldu, teşekkürler.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu önergelerin bize, memleketimize, milletimize büyük ihanet önergeleri olduğunu kabul ediyorum.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Efendim, madde ihdasıyla ilgili önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge daha vardır, okutuyorum:

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu önergeyi alalım Sayın Başkan. Bize de verin, konuşacağız önerge hakkında.

BAŞKAN – Belki sizden başka söz isteyen olur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve madde numaralarının buna göre yeniden teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Nihat Ergün                  Ayhan Sefer Üstün                Mücahit Fındıklı

                        Kocaeli                               Sakarya                                Malatya

                                      Asım Aykan                           Ahmet Yeni

                                         Trabzon                                  Samsun

“Madde 21- 5520 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine yedinci fıkra olarak aşağıdaki fıkra eklenmiş ve mevcut yedinci fıkra (8) olarak teselsül ettirilmiştir.

(7) Tam mükellef kurumlar ile yabancı kurumların Türkiye’deki iş yeri veya daimi temsilcilerinin aralarında ilişkili kişi kapsamında gerçekleştirdikleri yurt içindeki işlemler nedeniyle kazancın örtülü olarak dağıtıldığının kabulü hazine zararının doğması şartına bağlıdır. Hazine zararından kasıt, emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen fiyat ve bedeller nedeniyle kurum ve ilişkili kişiler adına tahakkuk ettirilmesi gereken her türlü vergi toplamının eksik veya geç tahakkuk ettirilmesidir.”

BAŞKAN – Komisyon salt çoğunlukla katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarhisar) – Salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, önerge üzerinde ben söz istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Daha sonra ben söz istedim Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Buyurun Sayın Büyükkaya.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Komisyon adına açıklama yapıyor değil mi Sayın Başkan?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, hayır, şahsı adına…

BAŞKAN – Şahsı adına herhâlde.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ben söz istedim.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce hepinize saygılar sunarım.

Şimdi, eklenen kanun maddesiyle ilgili, değerli arkadaşımız kendine göre birtakım yorumlarda bulundu. Yapılan düzenleme ne? Yapılan düzenleme, sigorta şirketlerinin elde ettikleri primler karşılığında deprem teminatı için ayrılan bir karşılık. Bu sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde de böyle. Buradaki düzenleme ise, Sigorta Kanunu’nda eskiden bunun adı “deprem karşılığı” idi. “deprem sigortaları karşılığı” idi, şimdi ise, adı değiştiği için, burada yeni bir düzenleme yapılıyor. Yapılan ne yeni bir iş ne yeni bir karşılık, sadece kanun değişikliğinden doğan bir isim değişikliğiyle ilgili bir düzenleme ve bu düzenleme sadece Türkiye’de değil, sigorta işinin olduğu bütün dünyada da geçerli bir iş. Tabii sadece konuşmak için kürsüye çıkarsanız sonuç böyle olur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bir defa, önergede Komisyona ve Hükûmete sormanız gerekir.

BAŞKAN – Anlayamıyorum efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Önerge sahiplerine gerekçeyi mi okutalım  diye sordunuz mu?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Gerekçede de zaten açıkça yazıyor.

 KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergenin gerekçesini okutmadı. Önerge sahibi çıkacak önergesini izah edecek.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Sayın Başkan, konuşmama devam edebilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun devam edin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Evet, burada sadece konuşmak için Meclisi açıkçası işgal etmekten başka hiçbir anlamı olmayan, kimilerine mesaj vermeye, kendine göre bir propaganda yapmaya dönük bir konuşma. Ama buraya çıkan milletvekili bu Meclisin açıkçası durumuna, mehabetine uygun konuşma yapmak durumundadır burada. Yoksa, laf olsun diye, söz olsun diye konuşma yapmak sanıyorum ki Meclisin mehabetine de uygun bir tarz değildir.

Hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Büyükkaya.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, önergenin gerekçesini okutmanız gerekir. Önerge sahiplerinin önergelerini izah etmeleri gerekir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, şahsım adına söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, müsaade eder misiniz.

Siz ikinci sıradasınız, Sayın Genç üçüncü sırada. Eğer müsaade ederseniz Sayın Genç’e söz vereyim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, vermiyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, önce ben söz istedim.

BAŞKAN – Hayır, önce değilsiniz. Burada üçüncü sıradasınız efendim, söyleyeyim size.

Konuşacak mısınız illa Sayın Elitaş?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

Konuşmaktan vazgeçmiyor efendim, ne yapayım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – O benden sonra söz istedi efendim.

BAŞKAN – Vazgeçmiyor efendim, ne yapayım, zorla mı? Allah Allah.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

Biz adaletli davranmak istedik, olmadı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, adaletinize teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Verilen önergelerle -biraz önce bu konunun uzmanı değerli arkadaşımız İstanbul Milletvekili Sayın Alaattin Büyükkaya’nın açıkladığı gibi- yapılan düzenleme tamamen teknik bir düzenleme. Şu anda komisyon sırasında bulunan bütün siyasi partilerin temsilcileri, madde ilave edilmesiyle ilgili, burada oturmuşlar, konuşmuşlar, mutabakata varmışlar, bu önergelerin bu kanun tasarısı içerisine yeni bir madde ihdasıyla ilgili olması gerektiğinde mutabık olmuşlar. Adalet ve Kalkınma Partisinden, Cumhuriyet Halk Partisinden, Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik Toplum Partili milletvekilleri, biraz önceki madde ihdasıyla ilgili konuların tamamına katılmıştır. 24-25 komisyon üyesi milletvekili arkadaşımız bunu değerlendirmiş.

Değerli milletvekilleri, sekiz ay süreyle buraya gelip, hırsızlıkla, yolsuzlukla ifade eden, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli milletvekillerini töhmet altında bırakan, yalan ve bühtanla konuşan bir kişi, şu anda inanıyorum ki bütün siyasi parti gruplarından özür dilemek mecburiyetindedir. Orada oturan bütün siyasi parti temsilcileri bunun doğru olduğuna inanmış, sadece kendisi, sütten çıkmış ak kaşık gibi, her konuya iftirayla, bühtanla karşılık veriyor ve şunu görüyorum, şuna inanıyorum: Herhâlde, sekiz ay süreyle buradaki yaptığı bütün anlattıkları kendini tarif etmekten başka bir şey değil. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, şanımızla, şerefimizle, namusumuzla Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapıyoruz. Yaptığımız görevle, 70 milyon vatan evladının, insanlarımızın refah seviyesini artırmak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Zaman zaman karşı karşıya geliyoruz ama çoğunlukla da, önemli yasalarda da, vatandaşlarımızın ihtiyacı olduğunu düşündüğümüz yasalarda da şu andaki gördüğümüz tabloyu ortaya çıkarıp, Parlamentodaki milletvekili arkadaşlarımızla birlikte, bütün siyasi partilerle uzlaşarak bir kanun teklifini çıkarmaya çalışıyoruz. Bazen, Sayın Başkanın uygulamalarını, geçmişteki değerlendirmelerinden, geçmişteki Meclis Başkanlığı yaptığı dönemden, sanki kendini her şeyi biliyormuş gibi ifade edip ortaya çıkıyor ve Sayın Başkanlığın da, bizim bir bakanımızın ifade ettiği gibi, korsan yayın, parazit yaparak Meclisin mehabetini ve çalışma tarzını engelliyor.

Ben, bu önergenin, bütün siyasi parti grubu milletvekili arkadaşlarımız, hakikaten teknik bilgileriyle, hem Milliyetçi Hareket Partisinden hem Cumhuriyet Halk Partisinden hem de Demokratik Toplum Partisinin milletvekili Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlarımızın teknik bilgileriyle birlikte yaptıkları düzenlemenin çok faydalı olacağı kanaatindeyim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Elitaş.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, konuşmacı bana sataştı efendim. (AK Parti sıralarından “Gerçekleri söyledi.” sesleri)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen sataştın!

BAŞKAN – Bir dakika efendim, bir dakika…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuşmasında dedi ki: “Kendisini tarif ediyor, korsan ses çıkarıyor.”

BAŞKAN – Sayın Genç, siz vicdanlı bir insansınız…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet ama, zaten tarif ettiğim kişi sensin…

BAŞKAN – …sizin söylediklerinizin yanında, Sayın Elitaş’ın söylediğini bir kıyaslayın bakayım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, dedi ki: “Kendisini tarif ediyor…

BAŞKAN – Yani hiç hakaret diye bir şey yok efendim. Ne olacak? Sizi tarif etti. Siz kötü bir insan değilsiniz ki.

KAMER GENÇ (Tunceli) – O kürsüde adaletli hareket etmek gerekir.

BAŞKAN – Siz kötü bir insan değilsiniz ki sizi tarif etsin ya.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani bunu siz değerlendiremezsiniz. Önemli olan o değil.

BAŞKAN – Kötü bir insan değilsiniz diyorum efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama bana sataştı.

BAŞKAN – Sataşma yok burada efendim. Hayır, sataşma yok. Israr ediyorsanız oylarım o zaman. Sataşmada ısrar ediyorsanız oylarım.

Sataşma var mı yok mu arkadaşlar? (AK Parti sıralarından “Yok” sesleri) Hayır, el kaldırın efendim.

Sataşmayı kabul edenler… Buyurun… İç Tüzük’e göre… Buyurun oturun efendim.

Yeni madde ihdas eden önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, madde üzerinde soru soracağım efendim. (AK Parti sıralarından “geçti, geçti” sesleri)

BAŞKAN – Bu akşam, hayret ya!

KAMER GENÇ (Tunceli) – “Geçti” var mı? Soru soracağım maddeyle ilgili.

BAŞKAN – Kabul edilmiştir efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Soru soracağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yok, soru giren yok efendim. Sisteme giren yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Giremiyorum.

BAŞKAN – Giremiyorsun ben ne yapayım? Öğreteyim mi geleyim sana ya?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başka işlerle meşgul olduğu için giremiyor.

BAŞKAN – Allah Allah! Şimdiye kadar nasıl giriyordun? Hep giriyordun bugüne kadar. Niye bu sefer, bu akşam giremiyorsun sisteme? Allah Allah

20’nci maddeye bağlı çerçeve 20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20’nci maddeye bağlı geçici madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çerçeve 20’nci maddeyi kabul ettiğimiz maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci maddeye bağlı geçici madde 26’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci maddeye bağlı geçici 27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çerçeve 21’inci maddeyi kabul ettiğimiz maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23/a fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23/b fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23/c fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çerçeve 23’üncü maddeyi kabul ettiğimiz maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24/a-b’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24’üncü maddeye bağlı geçici madde 3 üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeler aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım ve birlikte oylayacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 220 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 24 üncü maddesinin c bendinde düzenlenen geçici 3 ncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

Sadık Badak

Mehmet Ceylan

 

Kocaeli

Antalya

Karabük

 

Cumhur Ünal

Mustafa Ünal

Faruk Koca

 

Karabük

Karabük

Ankara

 

Mehmet Daniş

Necdet Budak

Müjdat Kuşku

 

Çanakkale

Edirne

Çanakkale

 

Selma Aliye Kavaf

Mehmet Nil Hıdır

Mithat Ekici

 

Denizli

Muğla

Denizli

 

M. Salih Erdoğan

Rıtvan Köybaşı

Ahmet Erdal Feralan

 

Denizli

Nevşehir

Nevşehir

 

Zeynep Dağı

Mahmut Dede

Mehmet Ocakden

 

Ankara

Nevşehir

Bursa

 

Mehmet Yüksel

Erdal Kalkan

Mehmet Hanifi Alır

 

Denizli

İzmir

Ağrı

 

Ali Rıza Alaboyun

Zeki Karabayır

 

 

Aksaray

Kars

 

Geçici Madde 3 – (1) 2008 yılında Maliye Bakanlığı bütçesinden Ajansa 250.000.000 YTL ye kadar ödenek aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödeneğin 50.000.000 YTL’lik kısmı, Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme hükümleri gereğince, ülkemiz Dünya Kültürel Mirası Listesinde ve aday listede yer alan eserlerin, Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenen öncelikler doğrultusunda, korunması, bakım, onarım ve restorasyonu için kullanılır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 220 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 24. maddesinin (c) bendinde düzenlenen geçici 3. maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Bülent Baratalı

 

Trabzon

Malatya

İzmir

 

Turgut Dibek

Ali İhsan Köktürk

 

 

Kırklareli

Zonguldak

 

Geçici Madde 3.- 2008 yılında Maliye Bakanlığı bütçesinden Ajansa 250.000.000 YTL’ye kadar ödenek aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödeneğin 50.000.000 YTL’lik kısmı, Dünya Kültürel ve Doğal mirasının korunmasına dair sözleşme hükümleri gereğince, ülkemiz Dünya Kültürel Mirası listesinde ve aday listede yer alan eserlerin Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenen öncelikler doğrultusunda korunması, bakım, onarım ve restorasyonu için kullanılır.

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

UNESCO Dünya Kültürel Miras listesinde yer alan ve yer alması doğrultusunda başlatılan kültür ve tabiat varlıklarının korunması amacıyla.

Nihat Ergün (Kocaeli) ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesi:

İstanbul gibi, UNESCO Dünya Kültürel Miras Listesinde yer alan ve yer alması doğrultusunda çalışmaları başlatılan kültür ve tabiat varlıklarımızın korunması ülkemizin tanıtımı ve kültür turizmi açısından son derece önemlidir. Bu kültürel ve tabiat varlıklarımızın korunması için kaynakların yetersizliği göz önüne alındığında böyle bir kaynağa ihtiyaç duyulmaktadır.

Ayrıca bu listede yer alabilmek kadar, listede kalabilmek ve listede yer alan eserlerin sayılarını artırabilmek ülkemizin tanıtımı ve saygınlığı açısından önemlidir. UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi’ne göre taraf olan devletler, kültürel ve doğal mirasın korunması için gerekli tedbirleri almakla, kabul ettikleri yasal ve idari hükümler ve bu sözleşmenin uygulanması için yaptıkları işlemler ayrıntılarıyla birlikte UNESCO Genel Kuruluna bilgi vermekle yükümlüdürler. Dünya Mirası Listesi’ne alınan kültür varlıklarının durumunu iyileştirmek için etkin bir çalışma, eylem olmadığı takdirde kültür varlığı bu listeden çıkarılmaktadır.

BAŞKAN – Her iki önergeyi birlikte oylarınıza sunacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 3’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çerçeve 24’üncü maddeyi kabul ettiğimiz maddeler ile beraber oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1 üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeler aynı mahiyettedir, beraber okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 1’nci Maddesinin ikinci cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                    Nihat Ergün                       Veysi Kaynak               Kayhan Türkmenoğlu

                        Kocaeli                          Kahramanmaraş                            Van

                                           Fatih Arıkan                    Abdulkerim Aydemir

                                        Kahramanmaraş                              Ağrı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 1’nci Maddesinin ikinci cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         M. Akif Hamzaçebi                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                   Trabzon                                             Malatya

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Gerekçeyi okutun.

BAŞKAN – Gerekçelerini okutuyorum:

Gerekçe: Kamu alacaklarının takip ve tahsiline yönelik genel usul kanunu olan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun çeşitli maddelerinde değişiklik yapan ve yeni maddeler ilave eden Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının geçici 1 inci maddesinin birinci cümlesindeki “Bu Kanunla 6183 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve eklenen hükümler, hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanır.” hükmü ile  yapılan değişikliklerin ne şekilde uygulanacağına ilişkin açıklayıcı hüküm sevk edilmiştir.

Ancak, aynı maddenin ikinci cümlesiyle getirilmek istenen düzenlemede, 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde yapılan değişiklik hükümlerinden, bu değişikliğin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla, 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre borçları taksitlendirilen borçluların yararlanamayacakları düzenlenmektedir.

Bu itibarla, geçici 1 inci maddenin ikinci cümlesiyle getirilmek istenen bu düzenleme, maddenin birinci cümlesi ile getirilen genel ilkeye uygun düşmediğinden, mükelleflerin aynı konu hakkında aynı kurala muhatap olmalarını sağlamak amacıyla söz konusu cümlenin madde metninden çıkartılması önerilmektedir.

Nihat Ergün (Kocaeli) ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesi:

Kamu alacaklarının takip ve tahsiline yönelik genel usul kanunu olan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun çeşitli maddelerinde değişiklik yapan ve yeni maddeler ilave eden Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının geçici 1 inci maddesinin birinci cümlesindeki "Bu Kanunla 6183 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve eklenen hükümler, hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanır." hükmü ile yapılan değişikliklerin ne şekilde uygulanacağına ilişkin açıklayıcı hüküm sevk edilmiştir.

Ancak, aynı maddenin ikinci cümlesiyle getirilmek istenen düzenlemede, 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde yapılan değişiklik hükümlerinden, bu değişikliğin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla, 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre borçları taksitlendirilen borçluların yararlanamayacakları düzenlenmektedir.

Bu itibarla, geçici 1 inci maddenin ikinci cümlesi ile getirilmek istenen bu düzenleme, maddenin birinci cümlesi ile getirilen genel ilkeye uygun düşmediğinden, mükelleflerin aynı konu hakkında aynı kurala muhatap olmalarını sağlamak amacıyla söz konusu cümlenin madde metninden çıkartılması önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 2 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine ödenmesi gereken ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamındaki vergi, resim, harç, fon payı, bunlara bağlı gecikme faizi, gecikme zamları, vergi cezaları ve vergi cezalarına uygulanan gecikme zamları” ibaresinin “Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine ödenmesi gereken ve 21/07/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre takip edilen borçları” şeklinde, “31/03/2008 tarihinden (bu tarih dahil) önce vadesi geldiği halde” ibaresinin ise “bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla (ödeme süresi başlamış vadesi geçmemiş olan alacaklar dahil) vadesi geldiği halde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Nihat Ergün                   M. Akif Hamzaçebi                 Veysi Kaynak

                        Kocaeli                                Trabzon                         Kahramanmaraş

             Kayhan Türkmenoğlu                 Fatih Arıkan                 Abdulkerim Aydemir

                           Van                            Kahramanmaraş                           Ağrı

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyoruz Sayın Ergün?

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Evet, gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe – Madde kapsamına giren alacakların, tüm amme alacaklarını kapsayacak şekilde ve maddenin yürürlüğe girdiği tarih esas alınarak belirlenmesinin, spor kulüplerinin borçlarının tasfiyesi bakımından daha uygun olacağı gerekçesiyle söz konusu değişiklik önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 3 üzerinde önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Geçici madde 4 üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının geçici 4’üncü maddesinde yer alan “31/12/2007” ibarelerinin “31/03/2008” olarak, aynı maddenin birinci fıkrasındaki “personel” ibaresinin “kişiler” olarak değiştirilmesini, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki “Üniversite hastanelerinin” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarının”; “Üniversite hastanelerince” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarınca” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                   Mustafa Elitaş               Ferit Mevlüt Aslanoğlu               Asım Aykan

                        Kayseri                                Malatya                               Trabzon

                                  Afif Demirkıran                        Mücahit Fındıklı

                                            Siirt                                        Malatya

BAŞKAN – Şimdi en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım:

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 220 sıra sayılı yasa tasarısının geçici 4. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Kamer Genç

                                                                                                                 Tunceli

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 4’üncü maddenin tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, tabii, biraz önce, Mustafa Elitaş bir önerge üzerinde beni konuşturmak istemedi. Bu önergenin mahiyeti nedir biliyor musunuz? Yabancı şirketlerin Türkiye’de kendi şubeleriyle yaptıkları işlemlerden doğan örtülü ödeneklerin vergilendirmesini güçlendiren bir önerge. Bu önergenin mahiyeti bu. Kendisi lafı anlamıyorsa burada maliyeci, maliyeci… Ben biliyorum. Ben 1960’ta maliye okulunu bitirdim beyler. Maliyede vergi denetmenliği yaptım, Danıştayda on dört sene vergi hâkim ve savcılığını  yaptım. Kurumlar vergisini de çok iyi bilirim, örtülü kazanç da nedir iyi bilirim.

Peki, neden diyor? tam mükellef kurumlar… “Yabancı kurumların Türkiye’deki iş yeri veya daimi temsilcilerinin aralarındaki ilişki kapsamında gerçekleştirdikleri yurt içindeki işlemler nedeniyle kazancın örtülü olarak dağıtımının kabulü için…” Biliyorsunuz, Türkiye’de bir kazancın doğrudan doğruya vergilendirilmesi var. Doğrudan doğruya vergilendirilmesi için elde etme, dağıtma meselesi var. Bazı şirketler de kazancı dağıtmamak için örtülü yollarla kendi ortaklarına, iş yerlerine, şubelerine veriyorlar. İşte bunu engellediniz.

Tabii, ben önergeme de geleceğim de… Yani, tabii, biz burada Türk halkının menfaatine uygun birtakım konuşmalar dile getirdiğimiz için Mustafa Elitaş ve AKP Grubu için bizim sesimiz korsan ses. Ben tabii böyle bir korsan sesten de hiç rahatsız olmuyorum. Çünkü ben bu kürsüden milletin menfaatini savunuyorum. Bu milletin menfaatini burada savunan insanların sesi korsan kabul edilemez, edenlerin de sonunu göreceğiz.

Değerli milletvekilleri, şimdi, hastanelerin yaptıkları hizmetler karşılığında devletten alacağı var. Şimdi, burada diyor ki: “Maliye Bakanıyla varılacak mutabakat çerçevesinde…” Maliye Bakanıyla ne mutabakata varacak? Ne olacak? Zaten hastanelerin büyük bir kısmı tarikat hastaneleri oldu. Yani bugün, normal olarak, doğru dürüst, bir vatandaşın artık gidip de, hele normal bir vatandaşın gidip de bu Sağlık Bakanının başında olduğu Sağlık Bakanlığından alacağını tahsil etmesi mümkün mü? Ancak birtakım tarikat hastaneleri son zamanlarda belirdi. Görüyorsunuz, Türkiye'nin her tarafında birdenbire büyük büyük hastaneler çıktı. Hem de ne büyük binalar yapıyorlar ve ekseriyetle de bütün hastalar buralara sevk ediliyor. Dolayısıyla, ne yapacak Maliye Bakanı? Buna yetki veriyorsunuz, gidecek o tarikat hastanelerine en büyük kaynaklar aktarılacak, ondan sonra geriye kalan hastanelere de “Yani, gel, işte, şu kadar, anlaş. Anlaşmazsan, efendim, işte, yüzde 85’ini sana verelim, anlaşalım.” denilecek. Böyle şey olmaz. Devlet hastanelerinde, üniversite hastanelerinde bir hizmet yapılmışsa, bu hizmetin bedelini o hastanelere ödemek zorundasınız. Devlet hastanesi zaten zor durumdadır. Bunların gerçek paralarını ödemek zorundasınız. Bunlara, sen Maliye Bakanı olarak, bu insanlara yeşil kart veriyorsun. Seçimleri neyle aldınız? İşte, yeşil kartla aldınız. O zaman, o yeşil kartlıların, gittikleri hastanelerin tedavi ücretlerini, niye Maliye Bakanı gidecek, o hastanelerle pazarlık edecek? Onun bir anlamı var mı, bir mantığı var mı? Seçim geçti, e, ondan sonra? Peki o hastanelerin teknoloji yönünden donatımı nasıl olacak? Parasını tahsil etmeden, Maliye Bakanlığından tahsil etmeden ne yapacak?

Dolayısıyla, bence bu madde gereksiz. Maliye Bakanlığına gereksiz bir yetki verilmiş. Zaten, işte, Sağlık Bakanlığının yapısı belli. O bakımdan, bu maddeyle bana göre demokrat, işte, daha doğrusu devletin kuruluşu olan hastanelerin alacakları doğru dürüst verilmeyecek, ama öte taraftan tarikatlara mensup hastanelerin ücretleri en iyi şekilde karşılanacak. Maliye Bakanlığına da burada hastanenin alacağı için böyle bir takdir yetkisini vermek, ondan sonra da “yahu, hastanenin, gel yüzde 85’ini al da gerisinden vazgeç” demek bence doğru bir yaklaşım değildir.

Saygılar sunuyorum. Önergem budur efendim.

Karar yetersayısı istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Karar yetersayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Karar yetersayısı yok Başkanım.

BAŞKAN – Siz nereden saydınız Sayın Mengü? Nasıl saydınız ki? Ben buradan zor sayıyorum. Siz oturduğunuz yerden nasıl sayıyorsunuz?

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Koşarak geliyorlar. Çocukları böyle yemek üstüne koşturmayın Sayın Başkan, fenalık falan geçirirler.

BAŞKAN – Bakın, yine dışarıdan gelen arkadaşlarımız var.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Karar yetersayısı yok.

BAŞKAN – Efendim, iyi bakarsanız var.

Evet, karar yetersayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının geçici 4’üncü maddesinde yer alan “31/12/2007” ibarelerinin “31/03/2008” olarak, aynı maddenin birinci fıkrasındaki “personel” ibaresinin “kişiler” olarak değiştirilmesini, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki “Üniversite hastanelerinin” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarının”; “Üniversite hastanelerince” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarınca” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklikler ile Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşları tarafından da sunulan sağlık hizmetinden doğan belediyelerden tahsil edilemeyen alacakların bir kısmından vazgeçilmek suretiyle ödenebilmesinin sağlanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 4’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, geçici madde eklenmesine dair bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 220 sıra sayılı yasa tasarısına aşağıdaki geçici 6. maddenin eklenmesini arz ederim.

                                                                                                            Kamer Genç

                                                                                                                 Tunceli

Geçici madde 6- Bu kanunun 8. maddesiyle getirilen geçici 72. maddesinde öngörülen nispetler bu kanunun yürürlüğünden itibaren ilk iki yıl için % 100 fazlası uygulanır.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç…

Niye uzağa gidiyorsunuz? Madem biliyorsunuz önergeniz var, biraz yakın oturun lütfen. Ne olacak yani yakın otursanız? Arkadaşınız hepsi. Hepsi arkadaşınız, ne olacak? Bakın, bundan sonra bir önergeniz daha var, yine en geriye gideceksiniz, yine geleceksiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, yerimde oturuyorum. Başkasının yerinde oturursam şimdi, derler gözü var.

BAŞKAN – E ne olacak yani? Arkadaşlarımıza kolaylık olsun. Bakın, zaman kaybı oluyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İsterseniz Bakanlar Kurulu sırasında oturayım.

BAŞKAN – Buyurun oturun orada efendim, buyurun oturun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın milletvekilleri, Sayın Başkan; benim verdiğim önerge, biliyorsunuz, geçici 72’nci maddeyle 31/12/2017 tarihine kadar teknik direktör, antrenör ve sporculara yapılan ücret ve ücret sayılan ödemelerden aşağıdaki oranlar gelir vergisinden tevkifat yapılır demiş.

Şimdi, değerli milletvekilleri, Anayasa’mızda bir hüküm var, herkes ekonomik gücüne göre vergi vermek zorundadır. Şimdi, Türkiye’de, tabii, ikinci küme, üçüncü kümedeki sporcuların korunması doğru da… Yani bence buraya bir… Yani önergeyi, tabii, acele verdim. Şimdi, 5 milyon euro, 10 milyon euro alan sporcular var. Yani bu kişilerin vergisini niye bu kadar düşürüyorsunuz? Bu insanlar refah içinde yaşayan insanlar. Bu memleketin nimetlerinden yararlanan bu insanların normal olarak bir vergi vermesini niye engelliyoruz da getirip de işte bu memlekete… Bakın, işte asgari ücretten vergi alıyoruz. İnsanlar açlık ve sefalet içinde, insanlar iş bulmuyor, devletin ekonomik gücü ortada. İşte, iç ve dış borçlar 500 trilyon liraya, 500 milyar dolara kadar yükselen bir ülkede ha bire devletin kaynaklarını dağıtıyoruz, ha bire devletin gelir kaynaklarını kesiyoruz. Böyle bir devlet nasıl yaşar? Bu devlete göklerden mi para yağacak? Bu devletlere, işte Suudi Arabistan’dan mı para gelecek, Katar’dan mı gelecek? Nereden gelecek? Yani bunu birilerinin söylemesi lazım.

CAFER TATLIBAL (Kahramanmaraş) – Rusya’dan, Rusya’dan.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, dolayısıyla, hiç olmazsa bu devlette ekonomik gücü yerinde olan insanlardan bir vergi alalım ya! Yani, vergiyi niye almıyoruz? Vergi mukaddes bir vatandaşlık görevidir. Herkes… Yani bir sporcu, tamam… Hiç olmazsa diyelim ki: Yani, şu kadar transfer veyahut da aylık ücret alanlardan veya senelik ücreti şu kadar olanlardan şu kadar alalım, onun dışında olanları… Yani vergide, gelir vergisinde bir müterakkiye sistemi vardır, normal olarak gelir vergisinde müterakkiye sistemi vardır. Müterakkiye sisteminde de ilk işte şu kadarına karşı yüzde şu kadar, ondan sonrasında yüzde şu kadar alınır... Tabii arkadaşlarımız, hemen, çok böyle, sporcuların, spor kulüplerinin hoşuna gitmek için ver devletin kesesinden. Ne olacak, zaten devleti koruyan kim ki! Yani bir tekmeyi de biz vuralım hesabıyla, böyle önüne geldiği şekilde, efendim, devletin kaynaklarını şuna buna peşkeş çektir… Böyle devlet yönetimi olmaz, böyle sorumluluk olmaz.

Bir zamanlar buralarda vergi nispetini yüzde 1 indiremezdiniz ama sizin İktidarınız geldi, birden kurumlar vergisini sırf yabancı güçlere yaranmak için yüzde 10 birden indirdi kurumlar vergisini. İşte Kemal Unakıtan da Citibank’ın 3,5 milyar dolarını bir anda Merkezî Uzlaşma Komisyonunda sildiği için Amerika’da Yılın Maliye Bakanı seçildi.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Avrupa’da, Avrupa’da, Amerika’da değil.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yo yo, Amerika’da, Amerika’da, Amerika’da. Avrupa’da Ali Babacan seçilecek yılın bakanı.

BAŞKAN – Sayın Aydın, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Çünkü hani dedi ya… Türkiye'nin aleyhine konuştu. Orada da onu seçecekler.

Onun için… Yani sizlere tavsiyem, bu devletin… Bakın 340 milletvekiliniz var. Ciddi bir iktidar, evvela devletin bir dönem için, krizi atlatması için ciddi ekonomik tedbirler alır.

Şimdi, değerli milletvekilleri, zaten devamlı olarak burada kalınamayacağına göre, elinize bir güç geçtiği zaman bu gücü ülke yararına en iyi şekilde kullanmak lazım. Bunun da bir tek yolu var: Burada ekonomiye ciddi tedbirler alacaksınız. Bakın, işte her gün buraya getirdiğiniz kanunlarda… Ben öğrenmek istiyorum. Burada, sekiz aydır bu Parlamentonun içinde görev yapıyoruz. Allah rızası için, getirdiğiniz hangi kanunla Türk maliyesinin güçlendirilmesi konusunda bir düzenleme getirdiniz? Hep muaf, hep ondan sonra istisna, hep ondan sonra tenzilat, hep af. Böyle bir devlet yönetimi olmaz, böyle bir iktidar olmaz. Evvela devlet zenginleşecek ki o devletin zenginliğinden vatandaşlara hizmet versin. Yatırım yok bu memlekette. Yani söylediğim zaman diyorsunuz… Ya benim ilimde arkadaşlar, Tunceli’nin hiçbir nahiyesi asfalt değil. On defa Karayolları Genel Müdürünü aradım, bölge müdürünü aradım. Ya diyorum ki: “Bak burası terör bölgesi kardeşim. Oraya işte bomba koyuyorlar. Bunlara hiç olmazsa bir asfalt yapın.” Yapmıyor. Şimdi diyorsunuz ki, sen… E gidip de ben adamın alnının çatına yumruk mu atayım? Yani burada yapılacak şey kardeşim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – …bu hizmeti eşit bağlayın.

Şimdi, gidelim, Karayolları Genel Müdürlüğünün bütçesine bakalım. Rize’ye, Trabzon’a veya Trabzon Bölge Müdürlüğüne ayrılan ödeneklerle bizim Tunceli, Elâzığ, Malatya, Bingöl’e ayrılan ödenekleri bir karşılaştıralım. Yüzde 5’i bile değil, yüzde 5’i bile değil.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – “1980’den beri Meclisteyim.” diyorsun, niye yaptırmadın?

KAMER GENÇ (Devamla) – Altı senedir siz iktidardasınız. Sen de Çemişkezeklisin.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – “1980’den beri Meclisteyim.” diye övünüyorsun.

BAŞKAN – Sayın Ataş… Sayın Ataş, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Kendi iline hizmet yap. İstanbul’dan seçilmen önemli değil.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Niye yapmadın?

KAMER GENÇ (Devamla) – İstanbul’da yine Çemişkezekliler var, onlar sana rey verdi. Şimdi burada da konuşma.

BAŞKAN – Sayın Ataş…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben seni muhatap da almak istemiyorum. Yani yakışmaz bana. Çünkü ben kendi ilimin sorunlarını dile getiriyorum. Sen kimin avukatlığını yapıyorsun ben anlamıyorum. Senin çıkıp burada beni desteklemen lazım.

Evet, arkadaşlar, Tunceli’de hizmet eksikliği var.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Doğru konuş, doğru!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben yapmadımsa sen getir. E sen getir işte!

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Ben getiriyorum.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sen getir hizmeti! Onun için yani burada çıkıp da…

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Sen yirmi senedir, kırk senedir getirmedin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, neyse yani ben burada düşüncelerimi söylüyorum.

BAŞKAN – Lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın milletvekilleri, önergemin kabulünü diliyorum. Saygılar sunuyorum.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – “80’den beri Meclisteyim.” diye övünüyorsun, niye yapmadın?

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Geçici madde eklenmesine dair bir önerge vardır. Önergeyi okutuyorum:

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 220 sıra sayılı yasa tasarısına aşağıdaki geçici 7. maddenin eklenmesini arz ederim.

                                                                                                            Kamer Genç

                                                                                                                 Tunceli

Geçici Madde 7:

Bu kanunun 11. maddesinin (d) bendiyle getirilen harçlar bu kanunun yayımını izleyen ilk dört yıl için yüzde elli tenzilatlı olarak uygulanır.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, ağır çekimde geliyor.

BAŞKAN – İyi bir antrenman oluyor kendisine, yürüme antrenmanı.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Bir hak ancak bu kadar suistimal edilebilir.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakıyorum, burada benim bir iki söz almamdan çok rahatsız oluyorsunuz. Bakın, siz dua edin ki benden başka bir kimse yok. Burada geçmişte -sizinle o Fazilet, Refah Partisindeki milletvekili olan arkadaşlarımız iyi bilirler- o zaman her maddede, her fıkrada üç önerge verilme hakkı vardı ve her fıkra için önergeleri verirlerdi, soru sorarlardı, sonuna kadar konuşurlardı, yoklama isterlerdi. Yoklamada da bu otomatik cihaz yoktu, ad okunmak suretiyle yoklama yapılırdı ve bir yoklama yarım saatte yapılırdı. Biz o şartlarda bu Meclisi çalıştırdık.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Önergeye gel.

KAMER GENÇ (Devamla) - O zaman sizin gibi bu devleti böyle bir yandan çarçur etme faaliyeti içinde olan iktidarlar da yoktu. Onun için bizim buradaki çalışmamız İç Tüzük’ün bize verdiği bir yetkidir. Canınız sıkılıyorsa gidin, salonda istirahatinize bakın. Ben konuşmamı yaparım, ondan sonra siz de gelirsiniz, burada oy verirsiniz.

Şimdi, benim önergem de şu: Biliyorsunuz, bu kanunla Harçlar Kanunu’nda bir değişiklik yapıyorsunuz, yargı harçları. Eskiden Danıştaydan ve Yargıtaydan harç alınmıyordu. Burada yeni bir harç sistemini getiriyorsunuz ve ağır harçlar getiriyorsunuz. Türkiye’de adalet zaten çok pahalı bir durumda. Diyoruz ki belli bir süre için bu getirdiğiniz harçların yarısını uygulayalım. Yani, işte avukatlık ücreti artıyor. Şimdi söyleyeceğime avukat arkadaşlarımız kızacaklar.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Avukatlara saldırma.

KAMER GENÇ (Devamla) -  Maşallah onlar kendi ücretlerini istedikleri gibi artırıyorlar. Yani en basit bir dava açtığınız zaman, en haklı bir davayı açtığınız zaman, 500-600 milyon liraya yakın -çok küçük davalardan bahsediyorum- avukatlık ücretidir, bilmem posta puludur, harç puludur… Bunları şey ettiğiniz zaman, maalesef çok büyük bir maliyete baliğ oluyor. Aslında hak arama özgürlüğünün çok basitleştirilmesi lazım, ucuzlattırılması lazım. Dolayısıyla, durup dururken, yani getirip de devletin katrilyonlarını yabancı şirketlere bağışlıyorsunuz. İşte örtülü ödenekten -biraz önce Mustafa Elitaş’ın beni konuşturmadığı önergede- yabancı şirketlerin örtülü ödenek dolayısıyla, örtülü ödenekler yoluyla devletten çalabileceği katrilyonları vergi muafiyeti içine sokuyorsunuz, onlara, o örtülü ödeneğe kolaylıklar getiriyorsunuz ama bir kamu görevlisi sizin zamanınızda bir haksızlığa uğramışsa -zaten kamu görevlisinin aldığı maaş da ortada- dava açmak için ona 60-70 milyon ek bir ücret getireceksiniz. Ben diyorum ki yani buna da gerek yok. Yani, bu kadar küçük şeylerle, hele muhtaç olan şeylerle de, muhtaç olan kişilerin adalet arama, hak arama özgürlüklerini bu kadar engelleyici bir düzenlemeye gitmemenizi istiyorum.

O bakımdan, benim önergemin mahiyeti budur. Diyorum ki bu önergeyi kabul ederseniz, ilk beş yıl için bu getirilen harçların yarısını alalım. Yani, hakikaten bir tek dava açmakla olmuyor. İşte mahkemeye git gel, o davalar uzuyor; keşif parası var, şu var bu var. Mümkün olduğu kadar Türkiye’de hak aramayı basitleştirip ucuzlatmak lazım.

O bakımdan, özellikle… İşte öyle insanlar var ki ekmek bulamıyor, ekmek parasını bulamıyor. Ekmek parasını bulamayan insanlara siz “Dava açarsanız şu kadar da harç alacağım.” derseniz bu doğru bir tutum olmaz, sağlıklı bir tutum olmaz. Devletin gelir kaynaklarını aslında gelir alınabilecek kaynaklardan sağlamak lazım, yoksa ondan sonra gidip de devleti dilenci yerine koyup da şundan 30 lira, bilmem şundan 40 lira, yok bundan para toplamakla devlet de zaten fazla bir gelir kaynağı elde etmez. Bence, yani o Harçlar Kanunu’nun… Ben tabii orada çıkarılması için önerge vermeyi unutmuştum.

Bir de ben niye bu şekilde geçici madde ilave ediyorum? Ben şimdi bu yola gittim. Nerede bir önerge veriyorsam AKP’li grup başkan vekilleri gidiyorlar, hemen benim önerge verdiğim maddelerde beni konuşturmamak için -zaten maddeler üzerinde konuşturmuyorlar- o önergelerimi işlem dışı bırakmak için, o maddeyi baştan sonuna kadar düzenliyorlar, içinde iki kelime “olduğunu” “bulduğunu” yapıyor, “uygun görüşle” diyor, ondan sonra benim önergem işleme girmeden kendi önergelerini şey ediyorlar. Tabii sizin şeytanlıklarınıza karşı biz de şeytanlık düşünüyoruz. Yani bu iş böyle. Siz bizimle mücadele edeceksiniz, biz sizinle mücadele edeceğiz, bakalım sonunda kim başarıya ulaşacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama inanmanızı istiyorum ki ben sizi başarısızlığa uğratacağım. Ben bu Parlamentoda çok iktidarları başarısızlığa uğrattım ama ben buradayım, onlar yok.

Saygılar sunuyorum. Önergemin kabulünü diliyorum efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Millet başaracak.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

25’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının 25 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                   Mustafa Elitaş                       Nihat Ergün                       Yahya Akman

                        Kayseri                                Kocaeli                               Şanlıurfa

                                        Egemen Bağış              Yılmaz Helvacıoğlu

                                             İstanbul                                Siirt

“Madde 25- Bu Kanunun;

a) 6 ncı maddesi, 8 inci maddesinin (a) bendi, 8 inci maddesinin (ç) bendiyle 193 sayılı Kanuna eklenen Geçici 72 nci madde hükmü ve 19 uncu maddesi yayımını izleyen ayın başında,

b) 7 nci maddesinin (b) bendi 31/12/2007 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

c) 8 inci maddesinin (ç) bendi ile 193 sayılı Kanuna eklenen Geçici 73 üncü ve Geçici 74 üncü madde hükümleri, 10 uncu maddesinin (g) bendiyle 488 sayılı Kanuna ekli 2 sayılı Tablonun IV- Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar bölümüne eklenen (37) numaralı fıkra hükmü 1/1/2008 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

ç) 20, 21 ve 22 nci maddeleri 2008 yılı kazançlarına da uygulanmak  üzere yayımı tarihinde,

d) 5 ve 16 ncı maddeleri 6/6/2008 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

e) 12 nci maddesinin (b) bendi yayımını izleyen gün,

f) 12 nci maddesinin (a) bendi, 18 inci maddesinin (a) bendi ve 25 inci maddesi yayımını izleyen ikinci ayın başında,

g) 9 uncu maddesinin (ç) bendi 1/7/2008 tarihinde,

h) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Görüşülmekte olan Tasarıda yapılan değişiklikler dikkate alınarak yürürlük maddesinin yeniden düzenlenmesi önerilmektedir.

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır. Tasarının tümünü oylamadan önce oyunun rengini açıklamak üzere Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel.

Sayın Yüksel, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı konusunda oyumun rengini belirtmek için söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

26 madde ve geçici maddelerden oluşan bu tasarı eğitimden sağlığa, spordan ticarete kadar hayatımızın pek çok alanında vatandaşlarımızı yakından ilgilendiren pek çok değişikliği ve düzenlemeyi getirmiştir. Bunu yaparken, bu tasarı hazırlanırken başta Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik Toplum Partisiyle birlikte Hükûmetimizin ortaklaşa hazırlamış olduğu bu yasa tasarısında pek çok önemli konular var. Bunlardan en önemlilerinden, benim için, bizler için en önemlilerinden bir tanesi de iş hayatını çok yakından ilgilendiren ve bilhassa ticarette, ihracata dayalı ticaret yapan, ekonomi içerisinde olan, iş hayatındaki iş adamlarımızın yurt dışı çıkış tahdidiyle ilgilidir. Burada, bu tahdit “…yüz bin Yeni Türk Lirası  ve üzerinde olan teminat altına alınmamış amme alacağı için uygulanır.” ibaresi gelmiş ve Bakanlar Kurulu da bu konuda 10 katına katar artırmaya, yarısına kadar da indirmeye ve yeniden Kanun’un tutarına getirmeye yetkilendirilmiştir.

Yine, ayrıca, amme borçlusu hakkında uygulanan yurt dışı çıkış tahdidi hastalık, iş bağlantısı gibi hâllerde alacaklı tahsil dairesinin uygun görmesi ve bildirimi üzerine ilgili makamlar tarafından kaldırılır. Bu fıkraya göre yurt dışı çıkış tahdidinin kaldırılmış olması yeniden tatbikine mâni değildir.

Onun dışında, bir de burada sık sık bir hatibin dile getirdiği, spor camiasıyla ilgili olan ve… Bunu çok lüzumsuz gören bu değerli dostumuza ben buradan seslenmek istiyorum: Spor, dünyada barışı sağladığı gibi ülkemizde de dünyamızda da barışı, birliği, beraberliği sağlayan önemli bir sektördür. Bu sektörün borçlarının on yıla yayılmış olması bu sektörü rahatlatacak. Sporun yine kardeşlik için,  birlik, beraberlik için büyük bir önemi olduğunu… Bu kanun vasıtasıyla da spor kulüplerimizin büyük nefes alacağını ümit ediyorum.

Bu vesileyle, bu yasanın, bu tasarının hazırlanmasında emeği geçen tüm yetkililere huzurlarınızda teşekkür eder, saygılar sunarım.

Oyumun rengi “kabul” olacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aleyhte?

Siz konuşmuyor musunuz Sayın Genç?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuşacağım.

BAŞKAN – Aleyhinde, Tunceli Milletvekili Sayın Genç.

Sayın Genç, rekor kırdınız bu akşam.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da ve diğer bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin olarak Hükûmetin getirdiği tasarının komisyonlarda ve Genel Kurulda müzakere biçimine karşı olduğum için, bu tasarıyla Türk maliyesine çok ciddi bir gelir kaynakları sağlanmadığı için ve bu tasarıyla haksız birtakım muafiyet ve istisnalar getirildiği için bu tasarıya bu nedenle muhalefet ediyorum.

Birincisi, Komisyon bu tasarıyı Bütçe Plan Komisyonunda yetkisini aşarak incelemiştir. Kendisine havale edilmeyen kanunları kendisi resen getirmiş, incelemiştir. Bu, İç Tüzük’ün 35’inci maddesine aykırıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Komisyon Başkanını ikaz etmiştir, raporunu geri iade etmiştir. Komisyon Başkanının bu raporu en azından getirip Komisyonda görüşmesi lazımdı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının “Sen yetkini aştın arkadaş, usulüne göre sen bu raporu düzenlemedin.” biçimindeki raporu geriye çevirme yazısını, en azından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına göstermesi gereken saygı gereği getirip, Komisyonda bunu görüşüp, ona göre bir karar vermesi lazım. Komisyon Başkanının böyle tutup da tek başına bir yazı yazmaya yetkisi yoktur.

Ayrıca, bu kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde müzakereleri sırasında verilen bu korsan önergelerle Türkiye maliyesine, gümrüğüne, çeşitli holdinglere birçok imkânlar, hak edilmeyen imkânlar sağlandığı için, dış güçlere, özellikle yabancı şirketlere örtülü ödeneklerin vergilendirilmesinde getirdikleri sıkıntılar nedeniyle, maliyeye sıkıntılar nedeniyle, bu yönüyle de bu tasarıya karşıyım. Bu tasarıyla getirilen muafiyetlere… Ben spora karşı değilim. Spor hepimizin üzerinde durduğu ve gelişmesini istediğimiz şey. Ama diyoruz ki bir sporcu 10 milyon euro alıyorsa lütfen vergisini de versin yani, ne olacak! Bizim karşı olduğumuz bu. Ondan sonra, spor kulüpleri de getirip de doğru dürüst… Yani vergi borçlarını ödesinler, sigorta borçlarını ödesinler. Zenginler çok ama bunları ödemiyorlar. Gidip de bir restoranda 5 milyar lira garsona para bırakan başkanları biliyorum ben. Onun için, yani maliyeye gelince herkesin canı çıkıyor ama dışarıya… Her türlü hovardalık yapıyorlar.

İşte, diyoruz ki: Türkiye'de maliyenin çekidüzen içinde yaşaması lazım ama tabii, Türkiye'de Maliye Bakanı yok, maliye teşkilatı yok. Yani, maliye teşkilatı burada kendisiyle ilgili verilen önergelerde, ciddi bir maliye teşkilatı ve Bakanlığı bu önergeler eğer maliyeye bir yük getiriyorsa bunun karşısında durması lazım. İster ki iktidar partisi olsun, kalmak zorundadır. Maliye böyle gelişir, böyle ayakta durur. Yoksa ki ben susayım, efendim, ne yapalım işte iktidar ne yaparsa yapar. İktidar zaten bir şey becermiyor ki, iktidarın bir şey bildiği yok ki. Bilseydi zaten ekonomiyi düzeltirdi.

Yani, ondan sonra, demin de söylediğim gibi devletten her şeyi al. Efendim, devlet versin, devlet versin. E, peki, nerede bunun, bu devletin kaynağı nerede? Kaynak bulmak lazım. Kaynak bulmayınca, bu, bütün devletin en kıymetli varlıklarını sattınız, Telekom’u, TÜPRAŞ’ı, petrol tesislerini, hepsini sattınız. En güzel arazileri de, en güzel arsaları da kendi yandaşlarına verdiniz. İşte belli… SEKA’yı sattınız. Devletin en güzel arazilerini kendi yandaşlarınıza verdiniz. Tek kişi ihaleye girdi onları aldı. E, şimdi, bu devleti böyle ekonomik yönde çökerten bir iktidar durumuna geldiniz. Bu iktidarın tabii ki getirdiği hiçbir işlemini, benim bir tek işlemini tasvip etmem mümkün değil çünkü hedefleri belli, kafasındaki düşünce belli.

O itibarla zaten kanunun bu yönde de sıkıntıları var. Türkiye maliyesine büyük bir sıkıntı getirmektedir. Anayasa’nın 73’üncü maddesine göre “Herkes ekonomik gücüne göre vergisini vermek zorundadır, kamu giderlerine katlanmak zorundadır.” yolundaki hükmüne de aykırı bir maddedir. İstisna ve muafiyetlerle dolu bir kanundur ve son anda verilen önergelerin… Önerge verenler, sahipleri de bu önergenin mahiyetini bilmemektedir. Bu önergeler birileri tarafından dikte edilmektedir. Böyle bir kanun yapma tekniği dünyanın en ilkel…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözünüzü bitirir misiniz efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Böyle yasa yapma tekniği ve usulü dünyanın en ilkel toplumlarında bile yok. Yani Uganda’da bile, İdi Amin bile böyle şeyler pek yapmayı sevmez çünkü zaten orada tek kişinin iradesi… Ama yine de belirli birtakım şeylerin bazı süzgeçlerden geçmesi lazım. Neyse…

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – İdi Amin tam senin gibi kafadaydı.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ondan sonra, bu kanunları ben… Sayın Başkan biraz önce dedi ki: “İşte, bir daha komisyon bunu yapmasın.” Ama bakacağız, komisyon bir daha, böyle, kendisine havale edilen işler dışında da işleri getirip de karşımıza çıkaracak mı, çıkarmayacak mı? Çıkardığı zaman Sayın Başkanın nasıl bir müeyyide uygulayacağını, Sayın Meclis Başkanımızın nasıl bir müeyyide uygulayacağını göreceğiz.

Ben bu nedenle, bu kanuna ret vereceğim.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Sayın milletvekilleri, tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarı açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 220 sıra sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı    : 220

Kabul                          : 192

Ret                              :   25

Çekimser                    :     3(x)

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremize çok az zaman kaldığından kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 5 Haziran 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı geceler.

Kapanma Saati: 22.32

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                 

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa ekldir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.