DÖNEM: 23 CİLT: 20 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 105’inci
Birleşim 15 Mayıs 2008 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - YOKLAMA IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, 12 Mayıs Dünya
Hemşireler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki
sınır ticareti uygulamasına ilişkin gündem dışı konuşması 3.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ilişkin gündem
dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Eker’in cevabı V.-
AÇIKLAMALAR 1.- Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş’un, 12 Mayıs Dünya
Hemşireler Günü nedeniyle açıklaması 2.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, 12 Mayıs Dünya
Hemşireler Günü nedeniyle açıklaması 3.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü’nün, yapmış olduğu
konuşmada geçen bir ifadesinin yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle, düzeltmek için
açıklaması VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler 1.- Karabük
Milletvekili Mehmet Ceylan’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/119) (S. Sayısı: 156) 2.- Zonguldak
Milletvekili Polat Türkmen’in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/120) (S. Sayısı: 157) B) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Türkiye Radyo
ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı: 219) 2.- İş Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 milletvekili ile
Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/570, 2/227, 2/228) (S. Sayısı: 224) 3.- Müşterek
Taarruz Uçağının Üretimi, Desteklenmesi ve Sürekli İyileştirilmesine İlişkin
Mutabakat Muhtırası ve Buna Dair Mali Yönetim Esasları Dokümanının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/533) (S.Sayısı: 133) VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Önergeler 1.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrul’un (6/617) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/48) B) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 milletvekilinin, Ilısu Barajı’nın tarihî ve kültürel değerlerin bulunduğu
Hasankeyf’e etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/184) C) Gensoru Önergeleri 1.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Sabah gazetesi ile ATV televizyonunun satış
ihalesinde ve ihale bedelinin finansmanında bir grubun lehinde etkin rol alarak
yetkisini kötüye kullandığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/3) D) Tezkereler 1.- Katar’a resmî
ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat eden heyete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/432) 2.- Romanya’ya
resmî ziyarette bulunun Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e refakat eden heyete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/433) VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Adana Milletvekili
Muharrem Varlı’nın konuşmasında partisine sataşması
nedeniyle konuşması 2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın konuşmasında partisine sataşması
nedeniyle konuşması IX.-
OYLAMALAR 1.- İş Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bayburt’taki yatırımlara ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2732) 2.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, TÜRK-TELEKOM’dan ADSL
hizmeti alımına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/2733) 3.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Yozgat’taki yatırımlara ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2735) 4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir öğretim üyesi
hakkındaki bir iddiaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2769) 5.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, sağlık çalışanlarının
yemek bedellerinin döner sermaye gelirlerinden kesilmesine ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2794) 6.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bir okulda nevruz
kutlamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/2851) 7.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’da okul öncesi öğrenimin
yaygınlaştırılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı (7/2857) 8.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Van’da bazı okullarla ilgili iddialara ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2858) 9.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, İstanbul’un bir mahallesinde uygulanacak TOKİ
projesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı (7/2874) 10.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, memur ve emeklilere enflasyon farkı ödemesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/2875) 11.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Eğitim Dergisindeki bir makaleye ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2940) 12.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir öğretmen hakkında
açıldığı iddia edilen soruşturmaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2941) 13.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Expo 2015 organizasyonu faaliyetlerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/2981) 14.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, öğrenci andıyla
ilgili bir iddiaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/3005) 15.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya Lisesinde
görevli bazı öğretmenlere yönelik iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/3006) 16.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, sanat eğitimine ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/3007) 17.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, yükseköğrenim
yurtlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/3010) 18.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Adana’da bir TOKİ
uygulamasının orman alanına yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/3037) 19.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da belediyelere
ve TOKİ’ye tahsis edilen Hazine arazilerine ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı
(7/3061) 20.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, iptal edilen
genelge karşısında Anadolu liselerine atanan öğretmenlerin durumuna ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/3063) 21.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, başka kurumlara naklen geçiş yapan Diyanet İşleri
Başkanlığı personeline ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı
(7/3085) 22.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir’de Hazine
arazileri satışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/3122) 23.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, öğretmen
atamalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/3127) 24.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’deki öğretmen
sayısına ve açığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı (7/3131) 25.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, bazı yakınlarının ticari işleriyle ilgili
iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı (7/3230) 26.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, 1 Mayıs’ın resmi tatil olmasına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/3287) 27.- Tunceli
milletvekili Şerafettin Halis’in, Devlet kurumlarınca bastırılan tanıtım ve
davetiye kartlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/3326) 28.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, süresi içinde
cevaplandırılmayan soru önergelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı
(7/3389) 29.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, soru önergelerinin
cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Nevzat Pakdil’in cevabı (7/3390) 30.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Meclis Enformasyon ve Telekomünikasyon
sistemleri (METSİS) projesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/3466) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 13.03’te açılarak altı oturum yaptı. Muğla
Milletvekili Ali Arslan, Özürlüler Haftası’na, Hatay
Milletvekili Abdulaziz Yazar ile İstanbul
Milletvekili Mehmet Domaç, 14 Mayıs Eczacılık
Günü’ne, İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar. Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sarı’nın (3/116) (S. Sayısı: 153), Kütahya
Milletvekili Soner Aksoy’un (3/117) (S. Sayısı:154), Yasama
dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkereleri ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları, Genel
Kurulun bilgisine sunuldu. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Romanya Meclis Başkanı Bogdan Olteanu’nun davetine icebet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle,
Romanya’ya resmî ziyarette bulunmasına, Slovenya Dönem
Başkanlığı çerçevesinde, Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da
düzenlenecek olan “AB Üye ve Aday Ülkeleri Parlamentoları Tarım İşleri
Komisyonları Başkanları Toplantısı”na davet edilen Adana Milletvekili ve Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Vahit Kirişci’nin davete icabet etmesine, İlişkin
Başkanlık; Bosna-Hersek,
Arnavutluk ve Bulgaristan’a resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’a, Rusya
Federasyonu’na resmî ziyarette bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a, Almanya’ya resmî
ziyarette bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a, İsveç’e resmî
ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, Refakat eden
heyetlere iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık; Tezkereleri kabul
edildi. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı (1/541) (S. Sayısı: 219) komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadığından ertelendi. 2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış olan İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl
ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri’nin (1/570, 2/227, 2/228) (S.
Sayısı: 224) görüşmelerine devam edilerek birinci bölümü üzerinde bir süre
görüşüldü. Çorum
Milletvekili Agâh Kafkas, Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un,
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas’ın, Konuşmalarında
şahıslarına; Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, İzmir Milletvekili Canan
Arıtman’ın, konuşmasında partisine, Sataştıkları
iddiasıyla birer konuşma yaptılar. 15 Mayıs 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
20.58’de son verildi.
No.: 147 II.- GELEN KÂĞITLAR 15 Mayıs 2008 Perşembe Sözlü Soru Önergeleri 1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, DSİ Bölge
Müdürlüklerindeki rasat işçilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/692) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Ayvalı Barajı
projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/693)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kılavuzlu Barajı
projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/694)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, ekonomik
tedbirlerde istihdamın gözetilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek)
sözlü soru önergesi (6/695) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 5.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, ÇEAŞ’ın küçük hissedarlarına dağıtılmayan temettülere
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/696) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 6.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, 1 Mayıs kutlamalarına ve
DİSK’e karşı tutuma ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/697)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 7.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Taksim’de 1 Mayıs
kutlamalarına izin verilmemesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/698) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 8.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ordu’da dondan zarar gören fındık üreticilerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/699) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 9.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, TMO’nun çeltik
satışlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/700) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 10.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, küçük işletmelerin
ekonomik sıkıntılarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/701)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 11.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, tarım ürünlerindeki
fiyat artışlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/702) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 12.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, alkol ve madde bağımlılığı tedavi merkezlerine
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/703) (Başkanlığa geliş tarihi:
5/5/2008) 13.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, uyuşturucu ve madde bağımlılığına yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/704) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5/5/2008) 14.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, liselerde madde bağımlılığı ve uyuşturucu
araştırmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/705) (Başkanlığa
geliş tarihi: 5/5/2008) 15.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, pirinç ithalatına ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad Tüzmen) sözlü soru önergesi (6/706)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 16.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, pirinç ithalatı kontrol belgelerine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/707)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 17.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, kuraklıktan etkilenen
üreticilerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/708) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 18.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, ucuz gübre teminine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/709) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) 19.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, ÇEAŞ’ın küçük hissedarlarına kar dağıtımına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/710) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) Yazılı Soru Önergeleri 1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Başkanlığa verilen
önergelerde kullanılan dile ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/3388) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, süresi içinde
cevaplandırılmayan soru önergelerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/3389) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/4/2008) 3.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, soru önergelerinin
cevaplandırılmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı
soru önergesi (7/3390) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 4.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Cumhurbaşkanının başkanlık ettiği Bakanlar Kurulu
toplantılarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3391) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/5/2008) 5.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Cumhurbaşkanına gönderilen tüzüklere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3392) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008) 6.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Danıştay’ın görüşü alınan kanun tasarılarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3393) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008) 7.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepe’nin, Hükümet üyelerinin
çocuklarının kurduğu şirketlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3394) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008) 8.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, servetine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3395) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 9.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Hakkari Belediyesine
yapılması gereken ödemeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3396)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 10.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’ye personel alımına ve bazı programlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3397) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 11.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Köye Dönüş Projesine ve 5233 sayılı Kanuna göre
yapılan ödemelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3398) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/5/2008) 12.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, AB üyelik sürecinde
açılabilen müzakere başlıklarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3399) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008) 13.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, KKTC’deki Rum okullarının
denetimine ve Rum kesimine geçişlerdeki sorunlara ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3400) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008) 14.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, bir AB heyetinin Gökçeada ve Bozcaada’yı
ziyaretine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3401)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 15.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana-Karaisalı yolu
yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3402) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/5/2008) 16.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana İl Özel
İdaresinin taşınmaz tasarruflarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3403) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008) 17.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’de
kullandırılan mikro kredilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3404) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008) 18.- Aydın Milletvekili
Özlem Çerçioğlu’nun, 1 Mayıs kutlamalarında yapılan
müdahalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3405)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 19.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, 1 Mayıs
kutlamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3406)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 20.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun,
Kayseri’deki yerel yönetimlerin genel bütçe vergi gelirlerinden aldığı paya
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3407) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/5/2008) 21.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Suriye sınırındaki mayınların
temizlenmesinin TSK’ya verilmemesine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3408) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 22.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, özelleştirme
gelirlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3409) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/5/2008) 23.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’a ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3410) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/5/2008) 24.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’de
özürlülere yönelik mesleki rehabilitasyona ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/3411) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008) 25.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Atatürk Havalimanında
güvenlik kontrolünde ayrıcalıklı uygulama yapıldığı iddiasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3412) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008) 26.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, tıp fakültelerinin
Devletten alacaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3413)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008) 27.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, çeltik açığına ve üreticilerin sorunlarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3414) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008) 28.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, hayvancılıktaki
desteklemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3415) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008) 29.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, astsubayların özlük haklarına ilişkin
Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3416) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/5/2008) 30.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, cezaevlerine
alınacak gazete ve dergilerin belirlenmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3417) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 31.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, borçlu geçen ortaöğretim
öğrencilerinin fark dersleri sınavına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3418) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 32.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı
çalışanlarının sorunlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/3419) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 33.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, özelleştirmeye bağlı iş
kaybı tazminatına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3420) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 34.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, TOKİ’nin
kullandığı kredilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil
Çiçek) yazılı soru önergesi (7/3421) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008) 35.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, fosforik asit ithalatına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3422) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 36.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Türk Tabipler Birliği Başkanının gözaltına
alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3423) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5/5/2008) 37.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bazı konuşmalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3424) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 38.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü’nün, enflasyon
hesaplamasına ve enflasyon farkı ödemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3425) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 39.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, Şam ziyaretine ve Büyük Ortadoğu Projesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3426) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 40.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytok’un, AB Karma Komisyonu Eş
Başkanının açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3427)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) 41.- İstanbul
Milletvekili Ufuk Uras’ın, nişasta bazlı şeker üretimindeki kotaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3428) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) 42.- İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meral’in, 1 Mayıs kutlamalarında çıkan olaylara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3429) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) 43.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bir avukata
verilen davalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3430) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/5/2008) 44.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, Türk Telekom’un kamu hisselerinin
halka arzına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3431) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/5/2008) 45.- Ordu
Milletvekili Rahmi Güner’in, Fatsa Halk Plajından kum
çekilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3432) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/5/2008) 46.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Seydişehir Eti Alüminyum’un özelleştirilmesi
sürecindeki bazı işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3433) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) 47.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Türk Tabipler Birliği Genel Başkanının gözaltına
alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3434)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 48.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, 1 Mayıs’taki olaylarda yapılan polis müdahalesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3435) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5/5/2008) 49.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, uzman jandarmaların özlük haklarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3436) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/5/2008) 50.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ali Özpolat’ın,
Güngören-Tozkoparan Mahallesinin kentsel dönüşüm projesi kapsamında yıkılacağı
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3437)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) 51.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, asayiş suçları
verilerine ve izlenen bazı oluşumlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3438) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) 52.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Türk Tabipler Birliği
Başkanının gözaltına alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3439) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) 53.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, İstanbul Valisinin adının verildiği kamu
yapılarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3440)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) 54.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, öğrencilerin
yönlendirildiği iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3441) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 55.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, yargı kararlarının uygulanmasına ve bir öğretmenle
ilgili işlemlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3442)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 56.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, müdür yardımcılığı atamalarına ve ödül
belgelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3443)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) 57.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, derslik ihtiyacının karşılanmasına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3444) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/5/2008) 58.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, öğretmen istihdamına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3445) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) 59.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, bir okula bağış
yapmayan öğrencilere karşı yapıldığı iddia edilen davranışlara ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3446) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) 60.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, bir ilköğretim okulu yönetimiyle ilgili iddialara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3447) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/5/2008) 61.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana’da atıl
bırakılan deprem konutlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3448) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 62.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bir bürokratın görevden alındığı iddiasına ve
İngilizce ifade kullanmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3449)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 63.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, bazı kamu harcamalarının kaydına ve akaryakıttan
tahsil edilen vergilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3450)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 64.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Türk Telekom’un halka
arz edilen hisselerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3451)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 65.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, özel iletişim vergisi gelirlerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3452) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) 66.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta fizik tedavi
ve rehabilitasyon merkezi açılmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3453) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 67.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, bebek ve çocuk
hastalıkları ile ölümlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3454) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 68.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, toplumsal olaylara müdahalelerde
biber gazı kullanılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3455) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) 69.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Suudi Arabistan’da idam cezasına çarptırılan bir
vatandaşımızla ilgili girişimlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3456) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 70.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek’in, bir ifadesine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3457) (Başkanlığa
geliş tarihi: 5/5/2008) 71.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, SHÇEK’in
gelirlerine ve yaptığı yardımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu)
yazılı soru önergesi (7/3458) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 72.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, YARSAV ile ilgili bir açıklamasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3459) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008) 73.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, TMO’nun bazı ürünlerdeki piyasa
işlemlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3460) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) 74.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bir sporcunun desteklenmesine ilişkin Devlet
Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi
(7/3461) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) 75.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, uzman erbaşların özlük haklarına ilişkin
Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3462) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/5/2008) 76.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, SPK Başkanının
bir açıklamasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/3463) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/5/2008) 77.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir köyde kurulacak tesislerin çevreye etkilerine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3464) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/5/2008) 78.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir köyde işletme ruhsatı verilen tesislere
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3465) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008) 79.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Meclis Enformasyon ve Telekomünikasyon
sistemleri (METSİS) projesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/3466) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2008) Meclis Araştırması Önergesi 1.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 Milletvekilinin, Ilısu Barajı’nın tarihi ve kültürel değerlerin bulunduğu
Hasankeyf’e etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/184) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/05/2008) Gensoru Önergesi 1.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Sabah Gazetesi ile ATV Televizyonunun satış
ihalesinde ve ihale bedelinin finansmanında bir Grubun lehinde etkin rol alarak
yetkisini kötüye kullandığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında
Anayasanın 99 uncu, İçtüzüğün 106 ncı maddeleri
uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/3) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/5/2008) (Dağıtma tarihi: 15/5/2008) 15 Mayıs 2008 Perşembe BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 13.00 BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Üç dakika süre
veriyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, Hemşireler Günü münasebetiyle söz isteyen Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’a aittir. . (DTP sıralarından alkışlar) Sayın
milletvekilleri, lütfen daha sakin olmanızı rica edeceğim, konuşmacı
milletvekilini daha sakin dinlemenizi rica edeceğim. Buyurun Sayın
Bayındır IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları 1.- Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındır’ın, 12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hemşireler Günü ile ilgili
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tarihten bugüne
kadınlar bilimde, teknikte önemli roller oynamıştır ve tarihin başlangıcı bilge
kadınlarla anılır. Sonraki süreçlerde erkek egemen zihniyetin iktidarlaşmasıyla
birlikte ne yazık ki kadının bilimle, yaşamla, üretimle, yaratıcılıkla bağı
koparılmıştır. Hemşirelik mesleği de… Bilge kadınlar tıp alanında, tedavi
anlamında, sağlık anlamında önemli bir misyonu
gerçekleştirmişlerdir ve bu nedenledir ki Orta Çağda kadınlar okula
gitmemelerine rağmen pek çok hastalığı iyileştirdikleri için hep şöyle ele
alınmış: Okullardan mezun olanlar bu kadar bilgiye sahip değillerse, bu
kadınlar bu kadar bilgiye sahiplerse bunda bir iş var deyip “cadı” olarak
tanımlanmışlardır. Yani “şeytanın arkadaşı” diye tanımlanarak kadınlar
katledilmiştir ve Avrupa coğrafyasında yüz binleri aşan kadın katliamlarına yol
açmışlardır. Kadın, toplumsal
statüde iş-rol paylaşımında ilerleyen modern süreçte yine hep ikincil planda
tutulmuştur ya da sadece hizmet çalışmalarıyla sınırlandırılmıştır. Modern hemşirelik
İtalya’da Florence Nightingale
öncülüğünde 1842 yılında açılan okulla başlar. Türkiye’de ise 1911 yılında
Hilali Ahmer Cemiyeti aracılığıyla kurslar
başlatılır. Bu kurslardan mezun olan hemşireler Balkan Savaşlarında ve Birinci
Dünya Savaşı’nda hasta ve yaralı askerlerin tedavisine başlarlar. Tabii hemşirelik
mesleği bu toplumsal değer yargılarının ve yönelimlerin baskısı altında ve bu
iş bölümüyle modern yaşamda da çalışmaya başlarken pek çok sıkıntıyla
karşılaşır. Her şeyden önce cinsiyetçi bir yaklaşım ve yönelimin hedefi hâline
gelirler. Dolayısıyla sağlık bugünkü anlamda daha çok hekimlik hiyerarşisiyle
tanımlanır ve sağlık bir ekip işi, bir ortak iş paylaşımı olarak ele alınmaz.
Ne yazık ki erkek ve meslek statüsünden kaynaklı, hastanelerde hekim
hiyerarşisinin altında diğer meslekler görülmez ya da değişik statülerde
çalıştırılmaya çalışılmaktadır. Bu statülerin,
yani hemşirelik mesleğinin hem yüksekokul temelinde bir statüye kavuşturulması
için… İşte 40’lı yıllardan başlayan üniversite mezunları var ama ne yazık ki
hâlâ sağlık meslek liseleri düzeyinde de eğitim verilmektedir. Birinci anlamda,
yani mesleki anlamda hemşireliğin eğitiminin yarattığı bu ayrımcılık ve erken
mesleğe başlamanın yarattığı sorunlar var. Diğer bir yönü de yasalarda meslek
statüsünün tanımlanmaması eksikliği var. Bir yıl önce bu meslek statüsünün
tanımlanması yasal anlamda belli oranda giderilse de ama buna uygun
yönetmeliğin çıkarılmaması hâlâ meslekte yaşanan, işte hemşireliğin dışında her
türlü çalışma alanında -laborant olarak- değişik değişik
meslek işlerini yapıyor pozisyonundadır. Bu nedenle,
Hemşirelik Haftası nedeniyle bu kürsüden hem Hemşireler Günü’nü kutlamak
istiyorum hem de hemşirelerin hakikaten sadece “kutsal, melek” tanımlamasının
ötesinde bu tanımlamayla neredeyse linç eden, sosyal yaşamı altüst olmuş, ağır
yaşam koşulları reva görülmüş… Yani kutsallığın yanında bu muamele tezattır. Bu
tezadın acil bir şekilde giderilmesi gerekiyor. Bunun için hemşirelik
mesleğinin yönetmeliğinin bir an önce çıkarılması, ILO sözleşmelerine göre
sağlık çalışanlarının haftada en fazla otuz beş saat çalışması öngörülüyor.
Ama, ne yazık ki bugün bakıyoruz sağlık personeli, özellikle bunun içinde de
hemşireler haftada doksan, yüz küsur saat çalışmaktadır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. SEVAHİR BAYINDIR
(Devamla) – Teşekkür ediyorum. O anlamda acil
olarak hemşirelerin bu mağduriyetlerini giderecek, çalışma koşullarını
iyileştirecek ve şiddetten, meslek hiyerarşisinden ve eğitim statülerindeki
ayrımcılığın ve farklılığın hızla giderilmesi gerekiyor ve madem insan
sağlığıyla ilgilenen bir meslekse sağlık ekipmanı,
hemşireler de bunun en temel, yirmi dört saat, neredeyse sürekli bir hasta diyaloğu içindeyse o zaman daha sağlıklı hizmet verebilmesi
için hemşirelerin de mutlaka sosyal olarak, çalışma koşulları olarak, ekonomik
olarak, statü olarak hak ettiği yere varması gerekiyor. Bu, hem sağlık
hizmetlerini geliştirecek hem de sağlık çalışma alanında bu sorumluluğu, bu
yükü yüklenen hemşirelerin de daha rahat, gönül rahatlığıyla bu hizmeti
vermesine yol açacaktır diyorum ve tekrar Hemşireler Günü’nü kutluyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bayındır. Gündem dışı
ikinci söz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine yönelik yürürlükte olan sınır
ticareti uygulamasının amaçları ve etkileri hakkında söz isteyen Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’na aittir. Buyurunuz Sayın
Türkmenoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar) 2.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki sınır ticareti uygulamasına ilişkin gündem
dışı konuşması KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’muzun en önemli istihdam kaynaklarından birisi olan sınır ticaretiyle
ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, 270 gümrükle dünyada en çok sınır kapısı olan ve bu kapıları
da komşu ülkelere açılan ender ülkelerden birisiyiz. 9 tane komşu ülkemiz var
ve bunlar, aşağı yukarı 350 milyona yakın bir nüfusa sahiptir. Komşu ülkelerle
yapılan ticarette 2000’li yıllarda yapmış olduğumuz dış ticaret hacminde yüzde
8 dolayında bir pay alıyorduk ancak AK Parti İktidarının gayretli çalışmaları
sonucu, bu oranlar yüzde 20’lere çıkmıştır. Ha, bu yeterli midir? Bu yeterli
değildir. Bugün Almanya komşu ülkeleriyle yapmış olduğu ticarette yüzde 80 pay
sahibidir, İskandinav ülkeleri de yüzde 40 ve 50 pay sahibidir. Demek ki bizim
bu konuyla ilgili çok çalışmamız, çok gayret göstermemiz lazım. Sınır ticareti
1978 yılında ilk kez uygulamaya konulmuş, 1980 yılında da yönetmeliğiyle
uygulamaya geçmiştir. İlk defa Ağrı’da, Gaziantep’te, Hatay’da, Hakkâri’de,
Artvin’de bu uygulamalar başlatılmıştır. Son derece başarılı uygulamalarla da
neticeler alınmıştır. 1994 yılında özellikle temsil ettiğim ilim olan Van
ilinde ihracatımız 19 milyon dolar iken ithalatımız da 1 milyon dolardır. Bu da
sınır ticaretinin ülkemiz lehine geliştiğinin açıkça bir ifadesidir. Ancak 98
yılı itibarıyla ani olarak, fiilî olarak durdurulmaya çalışılan sınır ticareti,
AK Parti İktidarımız iktidara geldikten sonra 2003 yılında sınır ticaret
merkezleri kurulmasıyla ilgili çalışmalar başlatılmıştır. Örnek olarak da Van (Kapıköy), Hakkâri (Esendere),
Ağrı (Sarısu) illerimizde bu faaliyetler devam etmiştir. Ancak bu
faaliyetler devam ederken bile rakamlara baktığımızda, özellikle son dört yıl
içerisinde üç kapımızdan yaptığımız ithalat 450 bin dolar iken yapmış olduğumuz
ihracat 115 milyon dolardır. Yani 1 alırken 10 satmışız. Bu şunun ifadesidir:
Bu sınır ticaretiyle ilgili yapmış olduğumuz çalışmalar tamamıyla ülkemizin
lehine olan çalışmalardır. Değerli
milletvekilleri, 115 milyon dolarlık mal satmışız. Kimin malını satmışız?
Kayserili arkadaşımızın, Kayserili sanayicimizin mobilyasını satmışız,
Gaziantepli arkadaşımızın halısını satmışız, Adanalı arkadaşımızın madenî
eşyasını satmışız. Ha bunun karşılığında 450 bin dolarla ne almışız? Sadece -ki
biliyorsunuz karşılıklı mübadeledir sınır ticareti- sattığınız zaman karşıdaki
insan da bir şekilde mal alınmasını talep etmektedir. Bunun karşılığında da
İran’la olan ticaretimizde, en önemli ihtiyacımız olan, sınır illerimizin
ihtiyacı olan gıda ürünleridir. Bunda da karpuz ve kivi ön plana çıkmaktadır. Ancak bu karpuz
ve kivi şöyle bir tezat ortaya çıkarmıştır: Sınır ticaretinin hacmi çok
küçüktür -rakamlarla onu ifade ettim- ama ismi çok büyüktür. Bu, çeşitli
arkadaşlarımız tarafından spekülasyona uğratılmaya
çalışılmaktadır. Bakın, sadece karpuzu biz… Geçmiş dönemlerde yapmış olduğumuz
ithalatta bu 450 bin dolar içerisinde ağırlıkla karpuz vardır. Ancak ülkemizde
bir yıl için tüketilen karpuz miktarı 5 milyon tondur değerli milletvekili
arkadaşlarım. Yalnız, yapmış olduğumuz ithalata dikkat ediniz: Sadece Van
kapısından bin ton biz karpuz ithal etmişiz. Yani bu kadar fırtınalar koparan
arkadaşlarımızın bu konuya dikkatini çekmek istiyorum. Diğer taraftan,
sınır ticaretiyle ilgili ne yapmamız gerekiyor? Bu dakikadan itibaren sınır
ticaretiyle ilgili çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam etmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Bu çalışmalarımızın içerisinde -özellikle buradan
ilgili bakanlıklara ve ilgili bakan arkadaşlarımıza bu konuları tavsiye
niteliğinde ifade etmek istiyorum- gönlümüz şunu arzu ediyor: Sınır ticareti
gelişmelidir, sınır ticaretinde kotalar kaldırılmalıdır, sınır ticareti sınır
ticaretinde uygulanmalı ama sınır olmamalıdır, buna da bağlı olarak açık pazar
statüsüne dönüştürülmelidir. Sınır ticareti kapsamındaki bütün ürünler her
şekilde açık olmalı ve açık pazar statüsüne dönüştürülmelidir. Bağlı olarak
bizim yörelerimizde, kapılarımızda gıda ihtisas gümrükleri yoktur. İthalat
yapan bir arkadaşımız malını Gebze’ye götürüyor ve sonra Van’a getirmek zorunda
kalıyor. Onun için bu kapılarda ihtisas gümrükleri de kurulma gereği vardır. Bu
konuyla ilgili yapılan çalışmaları takdirle karşılıyoruz. Bundan sonra
yapılacak çalışmalara da bir ışık tutmak istedim. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Türkmenoğlu. Gündem dışı
üçüncü söz, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü hakkında söz isteyen Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’a aittir. Buyurunuz Sayın
Atılgan. (MHP sıralarından alkışlar) 3.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, 14 Mayıs Dünya
Çiftçiler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 14 Mayıs Dünya
Çiftçiler Günü dündü. Bu münasebetle söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Bugün 15 Mayıs.
15 Mayıs ayrıca benim açımdan çok önemli bir gün, çünkü Hava Şehitlerini Anma
Günü. Bugünkü modern Hava Kuvvetlerimizin temelinde binin üzerinde hava
şehidinin hayatı yatmaktadır. Bu vesileyle bu insanları, hava şehitlerimizi
minnetle ve rahmetle anıyorum. Değerli
arkadaşlarım, tarihsel olarak sanayi devrimini tamamlayamamış olan ülkemiz
hâlen büyük oranda taşralı, daha geniş anlamıyla köylü bir nüfusa sahiptir.
Sanayileşme ve şehirleşme olgusunun arttığı 1980 sonrasından günümüze kadar
olan dönem de dâhil olmak üzere Türkiye, kabul etmek gerekir ki köylü bir
toplum olma özelliğini sürdürmektedir. 70 milyon
insanımızın her sabah sofrasında yediği ekmeğin, her akşam mutfağında kaynayan
tencerenin içini dolduran malzemenin nereden geldiğini, nasıl üretildiğini
acaba hiç düşünüyor muyuz? Kim üretiyor? Çocuklarımızın, bebeklerimizin yediği,
içtiği sütü, maması; işçimizin, memurumuzun sefer tasındaki, tabldotundaki eti,
pirinci, bulguru kimin alın teriyle hasat edilerek dolduruluyor? Bunları hiç
düşünüyor muyuz? Tüccarın ekmeği, aşı neyin sayesinde kazanılıyor? Esnafın
kazanç kapısı kim, müşterisi kim? Türk ekonomisinin yegâne üretici gücü olan bu
toprak sahipleri çiftçiler, ırgatlar, milletin efendisi olan azimli, çalışkan
Türk köylüsü değil mi? Durum böyleyken,
ne yazıktır ki tarımın nasırlı elleri tüm bu varlıkları üretip bizlere teslim
ederken, parlamenterler ve siyaset yapıcılar olarak bizler onlara neyi ne kadar
sağlıyoruz, ürettiklerinin karşılığını ne kadar verebiliyoruz diye kendimizi
sorgulamamız gerekir. Çiftçiye, köylüye arkalarını dönerek IMF’nin, Dünya
Bankasının, AB’nin ve
benzeri uluslararası kurumların dayatmaları ve direktifleri
doğrultusunda kararlar alan siyasetçiler olmaktan artık kaçınma zamanı
gelmiştir. Değerli
arkadaşlarım, çok değerli milletvekilleri; çiftçimiz çok zor durumdadır.
Gelişmiş ülkelerin çiftçileri dünü, yani 14 Mayısı bayram havası içinde
kutlarken bizim gibi kalkınmakta olan ülkelerin çiftçileri bugünlerde daha da
fazla hüsran yaşıyor. Bu gidiş devam ederse korkarım ki tamamen üretemez hâle
gelen çiftçilerimiz kırsalda da yaşayamaz hâle gelecekler, büyük şehirlere
görülmemiş oranda göçler başlayacaktır. Tarımda izlenen
yanlış politikalar, üreticiyi üretmekten alıkoyarak kırsal kesimi, yani köyünü,
kasabasını, evini barkını terk edecek duruma getiriyor veyahut -kâr etmeyeceğini
anlayan- tarlaların ekilmesini, biçilmesini önlüyor. Osmanlı toprak sisteminde
ekme biçme işlerinin önündeki engelleri bir şekilde kaldırmak için merkezî
idare “çift bozan vergisi” diye bir vergi koyup toprak sahiplerini ekmemek
konusunda caydırabiliyordu. Peki, sizler ne yapacaksınız? 2008 yılında “çift
bozan vergisi” mi koyacaksınız? Gerçi çiftçiye, köylüye, esnafa, tüccara,
üreticiye bindirdiğiniz vergi yükünden sonra “çift bozan vergisi” çok hafif
kalır. Artı, her gün mazota yapılan zamlar ve gübre fiyatları ve çiftçinin
girdilerine dikkat edildiğinde “çift bozan vergisi”nin
gerçekten de çok çok hafif kalacağını söylemek
istiyorum. Çiftçi ve köylü
ile Parlamentomuzu kucaklaştırıp sorunlarına eğilip dinleyip ortak çözümler
üretmeliyiz. Tarımsal üretimin âdeta kalbinde yer alan hayvancılık da bu
sorunlardan aykırı değildir. Özellikle süt inekçiliği son derece zor
durumdadır. Hayvan başına verilen sübvansiyonlar çok yanlış bir şekilde
verilmeye başlanmıştır. Süt ineği yerine hayvan başına verilmesi süt
ineklerinin kesilmesine neden olmaktadır. Bundan da bir an önce kaçınmamız
gerekmektedir. Tarım Batı ülkelerinde dört stratejik konudan biridir. Daha
geçen gün Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinden sorumlu Sarkozy’nin
yardımcısı Jouyet’nin Dışişleri Komisyonunda yapılan
görüşmelerde Avrupa’nın önümüzdeki dönemde en önemli dört maddesinden biri
olarak tarım ve tarımdaki politikalar olduğu söylenmiştir. Dolayısıyla, iktidar
sahiplerine ve Hükûmete buradan çağrım, mutlaka Türk
tarımının içinde bulunduğu zor şartları dikkate alarak yeni bir tarım
stratejisinin çizilmesi zorunluluğudur. Aksi takdirde tarımımızda önünü
alamayacağımız çok zor günlerin geleceğini buradan duyurmak istiyorum. Türkiye,
yanlış tarım politikaları nedeniyle… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurun. KÜRŞAT ATILGAN
(Devamla) – …geçtiğimiz yıl pamuğu dışarıdan ithal etmek suretiyle 2 milyar
dolar, 1,6 milyar dolar da yağlı tohum ve likit yağ
ithaline mecbur bırakılmıştır. Adana gibi Çukurova’nın önde gelen tarım
merkezlerinde çiftçilerin alın teri çalınıp çiftçilerin cebinden paralar
alınmıştır. Keza şeker pancarındaki ekim kısıtlamaları da şeker pancarı
üreticilerini çok zor durumda bırakmıştır. Dolayısıyla, tarımdaki bu yanlış
uygulamalardan bir an önce vazgeçmek gerekir. Yüce Atatürk’ün “Köylü milletin
efendisidir.” şeklindeki sözünün gereği bugün köylünün efendiliğinden hiçbir iz
kalmamıştır. Elbette çiftçinin durumunu ekonominin kötü gidişinden ayrı
göremeyiz. Hiç olmazsa geleneksel ürünlerimizin pazarımızın ana konusu olan
tarım sektörünü ihya etmemiz gerekir, yeniden ayağa kaldırmamız gerekir çünkü
bu, tarım en önemli stratejik konulardan biridir. Bu vesileyle
Dünya Çiftçiler Günü’nde bütün çiftçilerimizi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Atılgan. Buyurunuz Sayın
Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar) TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin
değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü
münasebetiyle yapılan gündem dışı konuşmaya cevap vermek üzere
huzurlarınızdayım. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonunun 1984’te
aldığı bir kararla her yıl o tarihten bu yana 14 Mayıs günü Dünya Çiftçiler
Günü olarak kutlanmaktadır. Ben de bu vesileyle Türkiye’de 2007 yılı itibarıyla
sayıları 5,6 milyonu bulan çiftçilerimizin gününü kutluyor ve bereketli bir
mahsul diliyorum. Bir de tabii, bu
arada bir üzüntümü de ifade etmek istiyorum: Bugün birkaç saat önce Ankara’nın
Çubuk ilçesinde bir süt ürünleri tesisinde, bir fabrikada -özel sektöre ait-
maalesef bir patlama meydana geldi ve orada 2’si süt üreticisi olmak üzere 3
vatandaşımız maalesef hayatını kaybetti, 4 çalışan kardeşimiz de yaralı, ayakta
tedavileri yapıldı. Ben, hayatını kaybeden gerek 2 üreticimize ve 1 oradaki
çalışanımıza Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum ve
yaralananlara da Allah’tan acil şifalar diliyorum. Değerli
milletvekilleri, tabii, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kurulduğu yıllarda
nüfusunun yaklaşık yüzde 90’ı kırsal alanda yaşıyor ve büyük ölçüde de tarımla
uğraşıyordu. Diğer tüm gelişmekte olan ülkeler gibi, sanayileşen ülkeler gibi
bu oran zaman içerisinde giderek azalmış, tarımda çalışanların oranı, sayısı ve
bugün toplam çalışanlarımızın yüzde 26,4’ü düzeyine gelmiştir. Türkiye'de 20,8
milyon insanımız da kırsal alanda yaşamaktadır ve 5,6 milyon civarındaki
çiftçimizin 3 milyon 100 bin tarım işletmesi bulunmaktadır. Tabii, bu
sektörde çalışanlar, dünyanın her yerinde, tarımın tabiat şartlarına bağlı
olarak yapılması sebebiyle büyük ölçüde -dünyanın her yerinde bu böyle- tabiat
şartlarına bağlı olmanın getirdiği problemlerle birlikte, tarım ürünlerinin, tarımsal
ürünlerin katma değerinin düşük olması, diğer sektörlerde çalışanlara nispetle
önemli oranda gelir düşüklüğü yaşamaktadır. Bizim ülkemizde
son yıllarda yaklaşık 2,5 kat artmasına rağmen tarımda çalışanların gelirleri,
yine de diğer sektörde çalışanlara nispetle çiftçilerin gelirleri, maalesef
arzu edilen seviyede değil, düşüktür. İlave olarak,
tabii tarımda temel tarım girdileri vardır. Bunlardan bir tanesi sudur ki
üretimde son derecede önemli bir faktördür. İklim şartlarına bağlı olarak
yapılan tarımda eğer sulama suyu yetersizse veya yağmur suyu yetersizse, bu
takdirde tabii alınan ürün miktarı az oluyor ve alınan ürün miktarı az olunca
verimliliği de, buna bağlı olarak verim de az olmakta ve bu da çiftçi gelirini
olumsuz etkilemektedir. Keza, ithal
girdilerle yapılan tarımsal üretimin maliyeti de maalesef yine yüksek
bulunmakta. Özellikle, son yıllarda gübre fiyatlarındaki anormal artış,
dünyadaki bu alanda yaşanan büyük sorun bizim ülkemizi de bizim çiftçilerimizi
de maalesef olumsuz etkilemiştir ve maliyetleri olumsuz yönde etkilemektedir.
Yine, mazot, aynı şekilde, bu girdiler arasında söz edilmesi gereken önemli bir
faktör. Tabii, tarım,
dünyada sadece gıda maddesi üretme fonksiyonuyla değil, ekolojik
dengenin muhafaza edilmesi, sürdürülebilir bir kalkınmanın kaynağı
olması açısından son derecede önemli, istihdam yaratması açısından, dolayısıyla
da Türkiye'nin ekonomik kalkınmasında hâlâ önemli bir sektör. Türkiye, son
yıllarda birçok sektörde kaydettiği gelişmeyle birlikte tarım sektöründe de bir
gelişme kaydediyor ve Türkiye bugün 50,7 milyar dolarlık tarımsal gayrisafi hasılaya sahip olmuştur. 10 milyar dolarlık da Türkiye'nin
bir tarım ürünleri ihracatı var. Kuşkusuz bu gayrisafi yurt içi hasılanın da ve ihracatın da temelinde Türkiye’deki tarımsal
üretimin verimlilik artışı ile burada kaydedilen başarılar, gelişmeler
yatmaktadır. Tabii, tarım
sektörünü dünyada sadece çiftçilerin sayısının azalmasıyla yorumlamak da bizi
çok doğru bir yere götürmez. Çünkü, biliyoruz ki,
gelişmiş ülkelerde tarım hasılaları daha yüksek, ancak, tarımsal nüfusları,
çiftçi sayısı daha azdır. Örneğin, Avrupa Birliğinin yirmi yedi ülkesinin
ortalamasında çalışan 100 kişinin sadece 4-4,5’i tarımda çalışmakta veya 5
kişisi tarımda çalışmakta, buna karşı 95-96 kişisi diğer sektörlerde
çalışmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde bu sayı çok daha azdır. Birey
olarak, tek tek ülkeler açısından baktığımızda da
örneğin Hollanda gibi ülkelerde, çok düşük sayıdaki bir tarım çalışanının elde
ettiği hasıla çok daha yüksek olabilmektedir. O
nedenle biz de esasen sadece meseleye çiftçi sayısı açısından değil, çiftçinin
ürettiğinin verimlilik düzeyini artırma ve gelirini artırma, refah düzeyini
artırmayla ilgili daha çok çalışmamız gerekiyor kanaatindeyiz ve
politikalarımız da bu şekilde. Tabii bunun ilk
yolu, Türkiye'de dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi tarımsal desteklerin
imkânlar ölçüsünde artırılması ve bunların verimliliği ve üretimi olumlu bir
seyirde sürdürecek şekilde planlanması, dağıtılmasıdır. Biz de Hükûmet olarak bunu yaptık bugüne kadar, bundan sonraki
politikalarımız da bu çerçevededir. Hayvancılıkla ilgili olarak söylenen hususlarda bizim Hükûmetimiz döneminde yaklaşık 15-16 kat artmasına rağmen,
tabii Türkiye'de hayvansal üretimin çiftçilerimizin çok düşük sayıda, birer,
ikişer, üçer başlık hayvanla üretim yapmaları sebebiyle orada da verimlilik son
derecede düşük ama buna rağmen biz destekleri artırdık ve destekleri artırmakla
birlikte Türkiye'deki hayvansal üretim miktarında da ciddi artış meydana geldi. Tabii bunu
sağlayan birinci unsur yem bitkileri ekilişidir, ki
desteklenen yem bitkileri ekiliş alanı 200 bin hektarlardan şu anda yaklaşık 1
milyon hektar düzeyine çıkarıldı ve bu sene bizim ödediğimiz yem bitkisi
desteği yaklaşık 650 milyon YTL civarındadır sadece hayvancılıkta yem bitkisi
desteği olarak ödediğimiz destek. Şimdi, bizim buradaki amacımız, hayvan başına
bir ödeme, bir temel ödeme yapmak suretiyle hem öngörülebilir hâle getirmek hem
de kültür ırkı melezi hayvanların sayısını artırmak ve belirli bir işletme
ölçeğini yakalama şeklinde, böyle bir hedefe dönük olarak yapıyoruz. Tabii, süte
destek vermeyeceğimiz yönündeki kanaat yanlış bir kanaattir. Biz süte de aynı
şekilde destek ödemeye, süt primi şeklindeki destek ödemesine de devam
edeceğiz. Onu da burada ifade etmek istiyorum. O konuyla ilgili, biz destekleme
politikamızı, geçen bu bir ay içerisinde gözden geçirdik ve o yönde bir karar
aldık. Dolayısıyla, hem hayvan başı bir destek vereceğiz belirli şartlar
altında, yani kayıtlı olacak, aşı yaptıracak, suni tohumlama yaptıracak,
örgütlü olacak; bu şartları yerine getiren ve belirli bir ölçeğe sahip olan
üreticilerimize biz destek vereceğiz; bir de bunlara ayrıca bir süt desteği ve
yem desteği de vereceğiz. Tabii, öte yandan tarımsal kredi faizlerinin düşürülmesi, bu
alanda kullandırılan kredi miktarının artırılması yine bizim üzerinde önemle
durduğumuz konulardan bir tanesi ama kırsal kalkınma yatırımları çerçevesinde,
özellikle, hem hayvancılık hem bitkisel üretimle uğraşan çiftçilerimizin daha
yüksek teknoloji kullanmaları, örneğin, meyve bahçeleriyle ilgili veya soğuk
hava deposu, sütle ilgili soğutma tankı, süt sağım makineleri, bahçeler
üzerinde file gerilmesi gibi, soğuk nakliye araçları gibi birçok kırsal
kalkınma yatırımını da biz destekleme kapsamına aldık ve bunlardaki
desteklerimiz de çiftçilerimizin lehine olarak gelişiyor. Bu konuda da 2006-2007 yılında sadece 385 milyon YTL biz hibe
destek sağladık ve bu projelerden yaklaşık 30 bin kişilik istihdam sağlandı
tarım sektöründe. Sertifikalı
tohumluk kullanımı bizim için önemli bir konu. Çünkü üretimi, verimliliği,
verimi artıran en önemli unsurlardan bir tanesi sertifikalı tohumluğun
kullanılmasıdır. Biz, hem sertifikalı tohumluğun hem sertifikalı fidanın
kullanılmasını destekleme kapsamına aldık ve bu sayede de Türkiye’de, geçen
sadece iki yıl içerisinde yaklaşık 650 bin dekar alanda yeni bahçe tesis
edildi, Türkiye’ye yaklaşık 40 milyon zeytin fidanı dikildi;
ki bu, Türkiye’deki toplam zeytin ağacı varlığının yüzde 40 oranında artırılması
demektir. Bu, üç sene sonra, beş sene sonra ürüne dönüştüğünde, Türkiye'nin
gelecekte sahip olduğu imkânlarla çok yeni bir alanda muazzam bir gelişme
sağlaması demektir. Bunu da biz devam ettiriyoruz. Arazi
toplulaştırma çalışması bir yandan devam ediyor. Çiftçilerimizin damla ve
yağmurlama sulama sistemleriyle buluşması ve bunların daha yüksek düzeyde
kullanılmasıyla ilgili aldığımız tedbirler var. Burada da geçtiğimiz 1 Mayıstan
Nisan 2008 tarihine kadar 170 milyon YTL sıfır faizli kredi kullandırıldı, 12
bin üretici, çiftçi bundan istifade etti. Geçtiğimiz Mayıs ayında bizim
başlattığımız bir proje. Tabii ki kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi
kapsamında bu alanda alet, ekipman desteğini de biz
sağlıyoruz. Yani damla sulama, yağmurlama sulama sistemlerini kullanan
üreticilerimizin ekipmanlarına yüzde 50 hibe destek
veriyoruz. Orada da 66 milyon YTL yine hibe destek kullandık 2006-2007
yıllarında. Burada da kullandırılan destekle damla sulama tesis edilen alan 213
bin dekar. 340 bin dekar alan da sıfır faizli krediden istifade etti.
Dolayısıyla 550 bin dekarın üzerinde alanda damla sulama sistemine kavuşuldu. Sayın
milletvekilleri, mera ıslah çalışmaları yine son derecede önemli bir konudur.
Biz 2007 yılında 540 bin dekar alanda mera ıslah çalışması yaptık. Bu, 8 katlık
bir artıştır son beş yıl içerisinde. Suni tohumlama:
Yine hayvancılıkla ilgili olarak 4 katlık bir artış söz konusu suni tohumlama
uygulamasında. Bunlar da
hayvancılıkla ilgili yine önemli konulardır. Tabii, tarımın
tabiat şartlarına bağlı olması sebebiyle sürekli risk altında bulunması önemli
bir konudur, dikkate almamız gereken bir konudur. Türkiye de değişik coğrafi
bölgelere sahip, farklı ürünlerin yetiştirildiği, biyoçeşitliliği
zengin bir ülkedir. O nedenle de tabii tabiat şartlarına maruz kalıyor. Bir yıl
kuraklık oluyor, bazen dolu oluyor, bazen don oluyor, bazen buna benzer doğal
afetler, maalesef, üreticilerimizi, çiftçilerimizi sıkıntıya sokmakta. Tabii,
onlara karşı birtakım tedbirler alıyoruz, kısa, orta ve uzun vadede. Bu çerçevede
getirdiğimiz en önemli düzenleme Tarım Sigortaları Yasası’dır ve tarım
sigortalarında bugüne kadar 432.899 poliçe kesildi 14 Mayıs tarihi itibarıyla
ve prim desteği de 87 milyon YTL olarak ödendi. Bu son derecede önemli bir
gelişmedir. Çünkü doluya karşı, dona karşı, açık alanlarda yapılan sebze
yetiştiriciliğine, meyve yetiştiriciliğine karşı ürünlerimizi, çiftçilerimizi
tabiat şartlarının olumsuz etkilerinden korumak gayesiyle böyle bir destek
veriyoruz. Sigorta prim desteği yüzde 50 olarak verilmektedir. Son derecede
önemli bir konudur. Keza, tabii,
kuraklıkla ilgili olarak da bir Kuraklık Eylem Planı hazırladık geçtiğimiz yıl
ve bu çerçevede özellikle kuraklığa yüksek düzeyde tolerans gösteren bitki
çeşitlerinin, hububat çeşitlerinin geliştirilmesi bizim üzerinde durduğumuz bir
konu. Çünkü, öyle görülüyor ki dünyada küresel
ısınmaya bağlı olarak biz uzunca bir süre bir kuraklık tehdidi veya küresel
ısınmanın getirdiği bir su kıtlığı problemiyle karşı karşıya kalabiliriz. O
nedenle, bir yandan eldeki suyu en iyi şekilde muhafaza etme, en verimli
şekilde kullanma, öte yandan da kuraklığın diğer olumsuz etkilerinden de
korunma şeklinde bizim bir çabamızın olması gerekiyor. Bu nedenle de biz bir
Tarımsal Kuraklık Eylem Planı hazırladık, onu yürürlüğe koyduk. Bir kuraklık
test merkezi kuruyoruz. Kuraklığa dayanıklı çeşitler üzerinde araştırma
enstitülerimiz çalışıyor. Bir de,
Türkiye’de sulamaya yeni açılacak, geliştirilecek -bu manada- büyük ovalarımız
var. Örneğin, GAP projesinin tamamlanması bizim hedefimiz ve bununla ilgili
kaynak temin edildi. Dolayısıyla bu yıl içerisinde bu da hayata geçiyor. 2012
yılı itibarıyla inşallah -GAP’ta hâlen 1 milyon hektar alanın üzerindeki tarım
arazisini sulayacak su var- bu, baraj göllerindeki bu suyu çiftçilerin ayağına,
tarlalara götürme projesidir. Onu dört yıl içerisinde, inşallah, tamamlıyoruz,
tamamlayacağız. Keza, Konya
Ovası, Türkiye’nin en önemli ovalarından bir tanesi ve özellikle Beyşehir’den
oraya getirilecek su tünelle birlikte… Bir de, yine Toroslar’ın İç Anadolu’ya bakan yüzündeki derelerin,
oralardaki su kaynaklarının da Konya Ovası için kullanılması yönünde çalışmalar
var. Yine Doğu Anadolu
Projesi, yine tarımsal sulamayla ve çiftçilerle, çiftçilerimizle ilgili
projeler. Bunlar da tabii üzerinde durduğumuz, çiftçilerimizin refah düzeyini,
gelir düzeyini ve verimliliğini, tabiatıyla da Türkiye’nin tarımsal üretimini
geliştirmeye dönük olarak uyguladığımız, uygulayacağımız projelerdir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben, bu düşüncelerle Dünya Çiftçiler Günü’nün tüm
çiftçilerimize, tarım sektörümüze ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum,
çiftçilerimizi kutluyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan. Sayın Durmuş,
Hemşireler Günü nedeniyle kısa bir açıklama yapacaktır. Buyurunuz Sayın
Durmuş. V.- AÇIKLAMALAR 1.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un,
12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü nedeniyle açıklaması OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Bu hafta, Türk
Hemşireler Haftası. Kızlarımıza modern tıbbı ve yaşamı temsil etme fırsatı
veren hemşirelik mesleği, bugünlerde ciddi sıkıntılar çekmektedir.
Üniversitelerimize hemşire kadrosu verilmemekte, Sağlık Bakanlığında sözleşmeli
çalıştırılan hemşirelerimiz eşinden ayrı, eş durumu gözetilmeden
çalıştırılmaktadır. Sağlık meslek liselerine üvey evlat muamelesi yapılırken
üniversitelerimizdeki yüksek hemşire okulları öğretim üyesi ve branş öğretim elemanı sıkıntısı çekmektedir. Ebeler meslekleri
yerine büyük hastanelere toplanmış, insanlarımız, hamile kadınlarımız ebe ve
hemşirenin takibinden mahrum kalmaktadır. Meslek tanımları, özlük hakları ve eş
durumlarının dikkate alınacağı bir yönetim anlayışı diliyorum. Bu vesileyle,
Türk hemşirelerinin haftasını kutluyor, Türkiye’nin geleceğinin bu şefkatli
ellere teslim edilmesini diliyorum. Sağ olun efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Durmuş. Sayın Sakık’ın kısa bir açıklaması olacak. Buyurunuz. 2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü nedeniyle açıklaması SIRRI SAKIK (Muş)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Ben de Dünya
Çiftçiler Günü ve Hemşireler Günü’nü kutluyorum. Türk Kardiyoloji
Derneği, Tansiyon Haftası nedeniyle dün burada bir tansiyon ölçümü yaptırmıştı.
Milletvekili arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğu bu ölçümler sırasında
tansiyonlarının çok yüksek olduğunu gördüler. Biz de kuşkulandık, acil
bölümümüzde tekrar tansiyon ölçümü yaptırdık. Bu ölçümler sırasında iki tarafta
yapılan ölçümlerin hatalı olduğunu, çok yüksek gösterildiğini ve milletvekili
arkadaşlarımızın da büyük bir kısmının kaygılandığını… Ve bu ölçümleri yapan
arkadaşlarımızın özellikle milletvekili arkadaşlarımızı doktorlara
yönlendirerek neye hizmet ettiklerini bilmiyorum. Yani, ölçümlerin yanlış
olduğunu, milletvekili arkadaşlarımızın bu konuda telaşlanmasına gerek
olmadığını belirtmek istiyorum. Tekrar ölçüm yaptırabilirler, acilde
arkadaşlarımız bekliyorlar. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Sakık. Gündeme
geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Anayasa ve Adalet
Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonun bazı sayın milletvekillerinin
yasama dokunulmazlıkları hakkında iki adet raporu vardır. Raporların muhalefet
şerhleri aynı olduğundan, ortak muhalefet şerhi son raporun ardından
okunacaktır. Şimdi, raporları
sırasıyla okutup bilgilerinize sunacağım. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler 1.- Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan’ın yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/119) (S.
Sayısı: 156) (x) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu
işlediği iddia olunan Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan hakkında düzenlenen
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya
hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli
toplantısında görüşülmüştür. Karma
Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Karabük
Milletvekili Mehmet Ceylan hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının
sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul Komisyon
Başkanı ve üyeler 2.- Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen’in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/120) (S.Sayısı:
157) (xx) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 2908 sayılı
Dernekler Kanununa muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Zonguldak
Milletvekili Polat Türkmen hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık
Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında
görüşülmüştür. Karma
Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Zonguldak
Milletvekili Polat Türkmen hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının
sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul Komisyon
Başkanı ve üyeler Muhalefet Şerhi Karma
Komisyon’un, kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine dair kararına aşağıda
yazılı gerekçelerle muhalefet ediyoruz; (1)
Dokunulmazlıklar konusunda, 22. Yasama Dönemindeki temel sorun; mevcut
Anayasanın 76. maddesiyle TBMM İçtüzüğünün 131 ve devamı maddelerinin,
düzenleniş amacına aykırı olarak ve çoğunluk diktasına dayalı bir anlayışla
uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Aynı anlayış ve
uygulamanın 23. Yasama Döneminde de devam edeceği görülmektedir. Bilindiği gibi,
TBMM İçtüzüğünün 131 ve müt. maddelerindeki
hükümlere göre; Karma Komisyon,
olayın ve suçlamanın niteliğine göre; ya dokunulmazlığın kaldırılmasına ya da
kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine karar verecektir. Elbette bu
değerlendirmeyi yaparken, önüne gelen dosya kapsamını da göz önünde
bulunduracaktır. Dosyanın geldiği safahat, suçlamanın niteliği gibi hususları
genel olarak göz önüne alıp, keza Anayasanın 76. maddesinde düzenlenmiş olan
“Milletvekili seçilme engeli” teşkil eden bir suçlamanın söz konusu olup
olmadığını da değerlendirerek; buna göre karar verecek ve rapor
hazırlayacaktır. Bunu yaparken,
bir yargıç gibi davranmamak gerektiği açıktır. Delillerin tartışmasından özenle
kaçınmak gerekmektedir. Bu âdil ve
objektif yaklaşım içinde hazırlanacak olan raporun, 2 ayrı sonucu olacaktır. Karma Komisyon
ise, hiçbir objektif ölçü arayışına girmeden, Hükümet kaynaklı talep ve
talimatlar doğrultusunda karar vermiştir. (2) 22. Yasama
Döneminde, kişisel kaygı ve siyasi hesaplarla Meclis iradesine tahakküm eden
siyasi iktidarın, aynı anlayış ve uygulamayı bu dönemde de devam ettirmek
istediğini, demokrasi adına endişeyle gözlemliyoruz. Bu endişe sebebiyledir ki,
her zeminde demokrasi ve hukuk adına, AKP Grubunu uyarmak gereğini duyuyoruz. Hükümet kaynaklı
olarak sürdürülen bu hukuk tanımaz uygulamalar sebebiyle; Anayasa ve İçtüzük
açık bir şekilde ihlâl edilmektedir. Hukuka aykırı
olan, çoğunluk diktasına dayalı olan bu yanlış uygulamalar sebebiyledir ki;
kişiler yargılanamamakta, bu durum gelişen süreçte tıkanmalara yol açmaktadır. Bu yanlış
uygulamalar ve dayatmalar sebebiyle; kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi mümkün
olamamakta ve adli denetim süreci ihlâl edilmektedir. Dokunulmazlık
kurumu ve keza soruşturma izni kavramları, Siyasi İktidar tarafından hukuk
tanımaz bir anlayışla yozlaştırıldığı ve kötüye kullanıldığı içindir ki; TBMM
belli bir süreçten sonra bazı bürokratlar ve kanun kaçakları (58 ve 59.
Hükümetler Dönemindeki Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı gibi) için bir sığınma
mercii haline getirilebilmiştir. Anılan kişi
hakkında, yargı kararlarını uygulamamaktan dolayı Yargıtay 4. Ceza Dairesine
intikal eden 20’ye yakın dosya mevcuttur. Bu dosya sayısının daha da artacağı
anlaşılmaktadır. Keza, AKP Mersin
Milletvekili Ali Er hakkındaki dosya da üzerinde önemle durulması gereken bir
dosyadır. Anılan Milletvekili hakkında, oğlunun yol açtığı ve ölümle sonuçlanan
trafik kazasıyla ilgili olayda, sanık konumuna girerek olayı üstlendiği iddia
edilmektedir. Bu çok ağır bir iddiadır. Bir Milletvekilinin böylesine nitelikli
bir iddiayla görevini sürdürmesi ve zan altında kalması, Milletvekilliği sıfatı
ve TBMM’nin saygınlığıyla bağdaşmaz. Ancak Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar
sebebiyledir ki, çoğunluk diktası uygulaması sonucunda, adı geçen Milletvekili
de “âdil yargılanma hakkını” kullanamamaktadır. Öte yandan;
haklarında zimmet, dolandırıcılık, çete kurmak, kamu taşıma biletlerinde
kalpazanlık yapmak gibi suçlamalar bulunan Milletvekilleriyle ilgili
yargılamaların yapılamaması; kamuoyunun denetim yapması ve bilgi alması
süreçlerini olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Türkiye'nin "karanlık suç
ilişkileri" dönemini teşkil eden Susurluk ve bağlantılı dosyaların
yargılaması bu yüzden uzun yıllar yapılamamıştır. Faili meçhul cinayetlerin
yoğun olarak işlendiği bir dönemi kapsayan bu olayların gerçek boyutlarının
ortaya çıkarılmamış olması sebebiyledir ki; aradan geçen 8-10
yıldan sonra benzer nitelikte olan Hrant Dink, Malatya cinayetleri, Rahip cinayetleri ve eylemleri
karşımıza çıkmıştır. Ergenekon ismiyle adlandırılan, ancak hazırlık tahkikatı
aşamasından itibaren Hükümet sözcüsü medya yapılanmasına Emniyet tarafından
servislerin yapıldığı bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz görülmektedir. Acz ifade eden ve
ibret verici olan bir diğer gelişme ise; henüz iddianamesi dahi
düzenlenmemiş olan bir soruşturma; Başbakan ve Kültür Bakanı tarafından, AKP
aleyhine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından açılan davayla irtibatlandırılabilmiştir. Böyle bir tablo
ve sunuş, demokrasiler için utanç verici olmanın ötesinde, demokrasinin
geleceği bakımından da endişe vericidir. (3) Hükümet,
dokunulmazlıklar konusunda sıkışmış durumdadır. 22. Yasama Döneminde yarattığı
hukuk dışı uygulamalar Hükümet'i esir almıştır. Bu esaret, 23. Yasama Döneminde
yeni hukuksuzlukları beraberinde getirmektedir. Hükümet, 23.
Yasama Döneminde PKK terörü sebebiyle gelişen toplumsal ve siyasi süreci, popülist bir anlayışla istismar etme girişimi içindedir. Çoğunluk
diktasına dayalı hukuk tanımaz uygulamalar 23. Yasama Döneminde, Meclis
bünyesinde giderek tırmanmaktadır. Gelinen süreçte,
kamuoyunda doğmuş olan tepki sebebiyle; AKP Hükümeti, kendi suçluluğunu ve
sorumluluğunu bertaraf edebilmek amacıyla, bilgi kirliliği ve karartma
yaratarak; DTP'li Milletvekillerinin şahsında,
dokunulmazlıkların kaldırılması uygulamasını gerçekleştirmek suretiyle, kürsü
sorumsuzluğuna müdahalenin yolunu açmaktadır. Böyle bir
süreçte, Hükümet'in bazı kavramları istismar ederek bir oldu-bitti, bir
emrivaki yaratmak istediği görülmektedir. Bu girişimlere,
demokrasi ve hukuk adına engel olunması gerekmektedir. Böyle bir girişim
kaçınılmaz olarak, kürsü sorumsuzluğunun ihlâli sonucunu doğuracaktır. Faşizan
yapılanmayı ve Parti Devleti yapılanmasını kurumsallaştırma yolunda ciddi bir
mesafe sağlayan siyasi iktidar; bu yolla, yasama sorumsuzluğunun da ihlâli
sürecini başlatacaktır. Anayasa'nın 83/2
ve 14. maddesiyle bağlantılı olan suçlamalar yönünden, TBMM Başkanlığına
intikal eden dosyaların akıbeti hakkında karar verme yetkisi TBMM-Karma
Komisyonuna aittir. Bu süreçte artık geçerli olan irade, Komisyonun iradesidir.
Komisyon, dosya kapsamı ve yukarıda sözü edilen maddeler çerçevesinde
değerlendirmesini yapacaktır. TBMM Başkanlığına
intikal eden bazı dosyaların, Karma Komisyonda görüşülmesine fırsat verilmeden,
Hazırlık Komisyonu veya TBMM Başkanlığı aşamasında, Mahkemelerine veya
Savcılıklara iade edilmesini; Karma Komisyon ve Meclisin iradesine müdahale
olarak gördüğümüzü önemle ifade ediyoruz. (4) Açıklanan sebeplerle; AKP Grubunun,
çoğunluk diktasına dayalı olarak, keyfî ve sorumsuz bir şekilde tesis ettiği
bir Komisyon iradesi söz konusudur. Demokrasi ve kurallarla böylesine sorumsuz
bir şekilde oynanması kaçınılmaz olarak adalet kavramını zedelemektedir. Bu anlatımlarımız
çerçevesinde, dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda "ilkeli ve
tutarlı" davranılmasının önemini bir kez daha vurguluyoruz. Hukuk, kurallarla
çalışır ve işler. Toptan veya götürü usulün, hukukta yeri yoktur. Dokunulmazlıklar
konusundaki temel ve objektif ölçü ise, Anayasanın 76 ncı
maddesidir. Bu madde
kapsamında kalan suçlar yönünden ayrım yapılmadan, yargılama sürecinin devam
etmesi gerekir. Çünkü bu suçlar sübut bulduğu takdirde, nitelikleri itibariyle
Milletvekilliği göreviyle bağdaşmamaktadır. Sübut halinde sürdürülmesi mümkün
olmayan Milletvekilliği görevinin devam etmesinin hiçbir hukuki açıklaması ve
tutarlılığı söz konusu olamaz. Böyle bir durum,
Anayasa ve İçtüzüğün ilgili hükümlerinin ihlali anlamına gelir. 76 ncı madde ölçütünün dışında kalan suçlar yönünden ise; dosyası
bulunan Milletvekilinin talep ve savunması da değerlendirilerek, dosya
safahatına ve içeriğine göre karar verilmelidir. Bu aşamada, diğer
kamu görevlilerinin de dokunulmazlıklarının bulunduğu yolundaki AKP görüşlerini
değerlendirmekte yarar görüyoruz. Önemle ifade ediyoruz; diğer kamu görevlileri
hakkında dokunulmazlık söz konusu değildir. Kamu görevlileri hakkında
"soruşturma izni" kavramı söz konusudur. Soruşturma izni ilgili amir
tarafından verilmediği takdirde, idari yargı prosedürü
içinde, adli kovuşturma ve yargılama süreci başlayabilmekte, daha doğrusu yargı
denetimi süreci işlemektedir. Bu sebeple, kamu görevlilerinin dokunulmazlığı
değil, belli usul dairesinde yargılanması söz konusudur. Nitekim, yakın tarihte
rektörler, kuvvet komutanları görevde iken yargılanmışlar, tutuklu kalmışlar,
beraat etmişler veya mahkum olmuşlardır. Salt bu süreç dahi; AKP sözcülerinin
söylemlerinin gerçeklerle ve mevzuatımızla ilgisi olmadığını göstermeye
yeterlidir. Öte yandan; kamu görevlileriyle ilgili olarak bu adli sürecin
dışında; görev yeri değişikliği, disiplin uygulamaları ve tazmin sorumluluğunun
varlığı da ayrı bir gerçektir. Bir kez daha
ifade ediyoruz; soruşturma izni kavramı, görevin mahiyeti gereği uygulanan bir
hukuksal durumdur. En nihayet, soruşturma
izni düzenlemesinden Hükümet rahatsız ise veya gerçekten düzeltilmesine gerek
görüyor ise yahut daha seri hale getirmek istiyorsa; bu yöndeki yasal
değişiklikleri her zaman değerlendirmeye açık olduğumuzu hep ifade ettik. Ancak
burada da, Hükümetin gayri ciddi ve tutarlı olmayan tavrı hemen ortaya
çıkmıştır. Çünkü; Hükümet, soruşturma izni kavramını
ve yetkisini kendi tekelinde tutarak; siyasi ve kişisel yaklaşımına göre,
soruşturma iznini kaldırmakta ya da reddetmektedir. Soruşturma
izninin kısıtlanması veya kaldırılması yönünde 22. Yasama Döneminde başta Bursa
Milletvekili Sn. Ertuğrul Yalçınbayır tarafından
sunulan kanun tekliflerinin, AKP'nin oylarıyla reddedildiğini de önemle ifade
ediyor ve vurguluyoruz. Görüldüğü gibi;
Hükümet, demokrasi arayışı içinde olmayıp, dayatmacı bir anlayışla, kişisel
çıkar ilişkileri ve siyasi kaygılarla; dokunulmazlıkların kaldırılması sürecini
toptan bir anlayışla engellemektedir. Böyle bir anlayış
ve uygulamanın, hukukta ve anayasada yeri yoktur. Tüm bu sebeplerle;
Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar doğrultusunda, kişisel çıkarlar ve siyasi
kaygılarla, TBMM Karma Komisyonu'nun AKP'li üyelerinin çoğunluk diktası yoluyla
tesis ettikleri erteleme kararına muhalefet ettiğimizi beyan ediyoruz. 20.03.2008
Muhalefet Şerhi 3/120 no ile
işlem gören Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen’in dokunulmazlığının
kaldırılması isteğinin dönem sonuna kadar ertelenmesine dair çoğunluk kararına
muhalefet şerhimiz aşağıda arz edilmiştir. Milletvekili
dokunulmazlığı birçok modern ülkede bulunduğu gibi ülkemizde de anayasal bir
hukuki müessese olarak yer almaktadır. Milletvekillerinin görevlerinin niteliği
gereği birçok haksız ve uydurma isnatla karşılaşmaları muhtemeldir. Nitekim bu
nedenle birçok suç tipi bakımından diğer kamu görevlileri de benzer korumalara
sahiptir. Ancak
dokunulmazlıkla amaçlanan esas gaye milletvekillerinin Meclis kürsüsündeki
konuşmaları sebebiyle sınırsız yargılanmazlık güvencesine sahip olmaları
yanında esas itibariyle iftira niteliğinde olacak ithamlardan korunmalarını
temin etmektir. Bugün ise komisyon önüne gelen dosyalardan anlaşıldığı üzere
sayın Başbakanımız hakkında zimmet, evrakta sahtecilik, cürüm işlemek için
teşekkül oluşturmak, bazı bakanlarımız hakkında vergi usul kanununa muhalefet
ve yine partilerinde önemli görevlerinde bulunan bazı milletvekilleri hakkında sahtecilik,
halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek açıkça tahrik
etmek, ihaleye fesat karıştırmak, kamu kurumlarını dolandırmak, suçu ve suçluyu
övmek gibi ağır toplumca yoğun antipati duyulan
mahkumiyetleri hâlinde bırakınız bakan olmayı milletvekili olmayı kamu görevi
bile yapamayacak olan insanların dokunulmazlık zırhına bürünerek bu müessesenin
istismarına neden oldukları anlaşılmaktadır. Bu durum kamu
vicdanında, demokratik sisteme, siyaset kurumuna, meclisin üstünlüğüne gölge düşürmekte,
derin yaralar açmaktadır. Çağdaş
demokrasilerde bırakınız mahkûm olmayı bu tür isnatlarla karşılaşan
siyasetçiler ve kamu görevlilerinin görevden ayrılmaları neredeyse yazısız bir
kural haline gelmiştir. Dokunulmazlıkların
kaldırılma isteğine AKP'li üyeler yargının siyasallaştığı hâkim savcıların
bağımsızlığını kaybettiği kamu görevlilerinin de dokunulamazlığının bulunduğu,
milletvekillerinin itibarının bu şekilde korunduğu gerekçeleri ile karşı
çıkmaktadırlar. Bu gerekçelerin hiçbirisi gerçekçi bulunmamaktadır. Her kurum
içerisinde hatalar yapıldığı gibi kasıtlı yanlışlar da yapılabilmektedir. İşine
geldiğinde hukuka saygı talep eden yargı kararlarını kendisine referans
gösteren iktidar hatta zaman zaman ana muhalefetin bu
tavrı bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Bu tavrın devamı
halinde hakkındaki yargı kararını beğenmeyen bütün vatandaşlarımıza “yargı
siyasallaşmıştır ben bu kararı tanımıyorum” deme imkânı getirecektir ki bu
durum kaosa yol açacaktır. AKP'nin diğer
kamu görevlilerinin de dokunulmazlığı bulunduğu gerekçesi samimiyetten uzaktır.
Bahsedilen kamu görevlilerinin dokunulmazlığını AKP kaldırmak istemiştir de
engel olan mı olmuştur. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak yukarıda belirtilen suçlardan yargılanan milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının devamı ile meclisin itibarının korunacağını düşünmüyoruz.
Tam tersine bir kurum varsa içindeki sıfatını istismar edenleri ayıklayarak
itibar kazanacağına inanmaktayız. Bu sayede
haklarında uydurma isnatlardan milletvekillerinin aklanmalarının önü açılmış
olacaktır. Bütün bu
nedenlerle MHP olarak dokunulmazlığın anayasamızda kürsü dokunulmazlığı
şeklinde yeniden düzenlenmesinin yerinde olacağına mevcut hal itibariyle de
haklarında fezleke olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılarak
adaletin tecellisine tevdilerine karar verilmesi gerektiği inancıyla muhalefet
şerhimizi arz ediyoruz.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum: VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Önergeler 1.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un (6/617) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/48) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Bakanlığına Gündemin sözlü
sorular kısmının 256 ncı sırasında yer alan (6/617)
esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Gereğini
saygılarımla arz ederim. Osman
Ertuğrul Aksaray BAŞKAN – Sözlü
soru önergesi geri verilmiştir. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum: B) Meclis
Araştırması Önergeleri 1.- Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata ve 19 milletvekilinin, Ilısu Barajı’nın tarihî ve
kültürel değerlerin bulunduğu Hasankeyf’e etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/184) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Batman iline
bağlı Hasankeyf tarihi ve kültürel zenginlikleriyle bilinen bir ilçemizdir.
Ancak yapılması planlanan Ilısu Barajının
tamamlanmasından sonra Hasankeyf’in ve barındırdığı değerlerin zarar göreceği
bilinmektedir. Söz konusu baraj projesi nedeniyle meydana gelecek zararın
tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın
98’inci ve İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 14.05.2008 1) Ayla Akat Ata (Batman) 2) Ahmet Türk (Mardin) 3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır) 4) Fatma Kurtulan (Van) 5) Emine Ayna (Mardin) 6) Sebahat Tuncel (İstanbul) 7) M. Nezir Karabaş (Bitlis) 8) Bengi Yıldız (Batman) 9) Sırrı Sakık (Muş) 10) M. Nuri Yaman (Muş) 11) Özdal Üçer (Van) 12) Aysel Tuğluk (Diyarbakır) 13) Pervin Buldan (Iğdır) 14) Gültan Kışanak (Diyarbakır) 15) Akın Birdal (Diyarbakır) 16) İbrahim Binici (Şanlıurfa) 17) Hasip Kaplan (Şırnak) 18) Sevahir Bayındır (Şırnak) 19) Şerafettin Halis (Tunceli) 20) Osman Özçelik (Siirt) Gerekçe: Batman'ın
Hasankeyf İlçesi Anadolu Bölgesinin en eski yerleşim yerlerinden biridir.
Batman'ın İslamiyet
Döneminde de Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler
ve Mervanilerin eline geçen Hasankeyf, 1101-1232
tarihleri arasında Artukoğullarının başkenti
yapılıyor. 1232 yılında Eyyubilerin hakimiyetine giren kent 1260 yılında Moğol istilasına
uğrayarak tahrip ediliyor. Moğol istilasından sonra beylikler arasında durmadan
el değiştiren Hasankeyf, 1516 yılında Osmanlı İmparatorluğuna katılıyor.
Hasankeyf, 1. Dünya Savaşı sırasında terk edilerek harabeye dönüyor. Daha sonra
buraya sığınan köylüler tarafından yeniden iskan
ediliyor. 1967 yılında mağaralarda yaşayan ailelerin iskanı
için evler yapılarak, 1990 yılında yapılan bir düzenleme ile Hasankeyf, ilçe
haline getirilerek Batman'a bağlanıyor. Tarih boyunca çeşitli uygarlıkların
yaşadığı Hasankeyf, Kalenin bulunduğu alanda yer alan yukarı şehir, Dicle'nin
güney sahillerindeki teraslara yayılan aşağı şehir ve Dicle'nin kuzeyindeki
teraslarda bulunan tarihi kent örenleri ve mahalleler olmak üzere üç ana bölüme
ayrılmış bulunuyor. Artukoğulları devrinde
yaptırılan köprü, ortaçağın en görkemli ve en büyük köprüsü olarak nitelendiriliyor.
Bu dönemin diğer yapıları arasında Kaledeki Ulu Cami'nin aşağısında yer alan
Büyük Saray ile Kale'nin doğu tarafında yolun üzerindeki Kale Kapısı bulunuyor.
Hasankeyf’te yer alan Eyyubi dönemi eserleri ise,
Kale'nin en yüksek noktasındaki Ulu Cami, El-Rızk,
Sultan Süleyman, Koç, Kızlar ve Küçük Camileri ile İmam Abdullah Zaviyesi ve
Kale'nin kuzeydoğusunda yer alan Küçük Saray olarak sıralanıyor. Akkoyunlular dönemine ait Zeynel Bey Türbesi ise Dicle
Nehri'nin sol kıyısında yer alıyor. Anadolu binlerce
yıldan bu yana gelip geçen medeniyetlerin kalıntılarını barındırmış,
kıskançlıkla koruyarak günümüze kadar taşımış eşsiz bölgelerden biridir.
Kültürlerin yoğrulup harmanlandığı geniş bir kazan gibidir. Tarihi geçmişi ve
kültürel zenginliği yanında Hasankeyf İlçesi aynı zamanda tarıma elverişli
arazileri de sahiptir. Değişik
kültürlerin harman yeri olan Hasankeyf kültürel kimlikler konusunda da tarihi
bir mirastır. Hasankeyfliler kültürel benliklerine bağlılıklarını kaybetmeden
bu varlıklarını korumaya çalışmaktadırlar. Bu çok değerli
kültür varlıklarımızın, DSİ verilerine göre, Ilısu
Barajının yapılmasıyla beraber sular altında kalacağı bilinmektedir. Bölgede
yerleşik bulunan 55 bin vatandaşımız yerinden olacaktır. Bu vatandaşlarımızın
istihdam edilmesi ve konut sağlanmasına yönelik tedbirlerin alınması
gerekmektedir. Yine bu bölgede bulunan binlerce yıllık tarihe sahip kültür
mirasımızın ve tarihi yapıtların korunması gerekmektedir. Ülkemizde
yüzlerce sivil toplum kuruluşu ve yine çeşitli meslek dallarından uzmanlar Hasankeyfin sulara gömülmemesi gerektiği konusunda uzlaşma
sağladılar. Bu kaygıların giderilmesi değerli kültür varlıklarımızın bakımı ve
korunması için bir dizi tedbirlerin alınması amacıyla bir Meclis araştırması
açılması gerekmektedir. BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemdeki
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır. Bir gensoru
önergesi vardır, önerge bastırılıp bugün sayın üyelere dağıtılmıştır. Şimdi
önergeyi okutuyorum: C) Gensoru
Önergeleri 1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha
Okay, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu
ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Sabah
gazetesi ile ATV televizyonunun satış ihalesinde ve ihale bedelinin
finansmanında bir grubun lehinde etkin rol alarak yetkisini kötüye kullandığı
iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/3) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Etibank kaynaklı borcun tahsil edilmesi için TMSF tarafından el
konulan ve hisseleri devralınan ATV Televizyonu ile Sabah Gazetesinin ihale ile
Çalık Grubuna bağlı Turkuvaz Radyo Televizyon
Gazetecilik ve Yayıncılık A.Ş.'ye satılması olayında; Çalık Grubunun satış
ihalesine tek başına girmesi, yabancı ortak bulması ve ihale bedelinin büyük
bir bölümünü kamu bankalarının açtığı kredilerle ödemesi sağlanmıştır. Halkbank ve Vakıfbank'ın
kendileri için olağan büyüklükte sayılmayan tutardaki krediyi hangi şartlarla
verdiklerini açıklamaması, kamu bankaları aracılığı ile yeni bir hortumlama
süreci yaşadığımızı açıkça göstermektedir. Bu süreçte
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan istenilen sonuçları almak için ihale öncesi ve
sonrası olaya müdahil olmuş, yetkisini bir grubun avantajı için kötüye
kullanmıştır. ATV Televizyonu
ile Sabah Gazetesinin ihale ile Çalık Grubuna bağlı Turkuvaz
Radyo Televizyon Gazetecilik ve Yayıncılık A.Ş.'ye satılmasında rolü, etkisi ve
sorumluluğu bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Anayasanın 98 ve 99
uncu, TBMM İçtüzüğünün 106 ncı maddeleri uyarınca
Gensoru açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
Gerekçe: Dinç Bilgin'in kamuya olan Etibank kaynaklı borcunun tahsil
edilmesi için aralarında ATV Televizyonu ve Sabah Gazetesinin de yer aldığı
Merkez Grubu şirketlerinin yönetim ve denetimleri TMSF tarafından
devralındıktan, varlıkları haczedildikten ve Merkez Yayın Holding A.Ş.'nin hisseleri Fon mülkiyetine intikal ettirildikten sonra
el konulan ATV Televizyonu ve Sabah Gazetesi 1,1 milyar ABD Doları bedelle
satışa çıkarılmıştır. 5 Aralık 2007
tarihinde yapılan ihaleye tek teklif Turkuvaz Radyo
Televizyon Gazetecilik ve Yayıncılık A.Ş.'den gelmiştir. Turkuvaz
Radyo Televizyon Gazetecilik ve Yayıncılık A.Ş., 24
Nisan 2008 tarihinde ihale bedeli olan 1,1 milyar Doları TMSF'ye
ödemiştir. Çalık Grubu 750
milyon Doların Halkbank ve Vakıfbank'tan proje
kredisi olarak sağlandığını, Katarlı medya grubu AI Wasaeel
International Media Company'nin de 350 milyon Dolar vererek ATV-Sabah'ın %
25'ine sahip olduğunu açıklamıştır. Yapılan açıklamada; ihale bedelinin 1,1
milyar Dolar olduğu, 150 milyon dolar da işletme sermayesi konulduğu, bunun 750
milyon Dolarının Vakıfbank ve Halkbank'tan, geri
kalan 500 milyon Dolarlık kısmının 375 milyon Doları Çalık Holding, 125 milyon
Doları da Katarlı ortak tarafından öz kaynak olarak konulduğu belirtilmiştir. Çalık Grubu kamu
malı olan ATV Televizyonu ile Sabah Gazetesini kamu parası ile satın almıştır.
Bu satın alma süreci içinde iktidara mensup kişiler yandaş medya yaratma
amacıyla; yatırımcıların bir kısmına ihaleye girmekten vazgeçmeleri için
telkinde bulunmuş, bazı yabancı yatırımcılara Türk ortak olarak seçtikleri
kişilerden vazgeçmelerini tavsiye etmiş, bazılarına da bu işe karışmamalarını
söylemiştir. İkna için yeterli zamana sahip olunsun diye ihale tarihi bir ay
sonrasına ertelenmiş, Çalık Grubunun ihaleye tek başına girmesi sağlanmıştır.
Küresel krizin tüm finans kuruluşlarını olumsuz etkilemesi yüzünden kredi
bulmakta zorlanan Çalık Grubunun ödeme süresi olabildiğince uzatılmış; RTÜK
onayı iki ayda çıkmış, TMSF ödeme yapması için Çalık'a iki ay süre vermiştir.
Ödeme yapılmaması halinde ihale şartnamesinde yer alan ağır yükümlülüklerle
karşı karşıya kalmaması için kamu bankalarına kredi vermeleri için siyasal
baskı yapılmıştır. Yabancı ortak bulmak için Katar'ı son beş ayda
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve 8 bakan ziyaret etmiştir. Sonuçta Turkuvaz Radyo Televizyon Gazetecilik ve Yayıncılık A.Ş.'ye
Katar kökenli AI Wasaeel International
Media Company ortak
olmuştur. Halkbank ve Vakıflar
Bankası ticari sır niteliğinde bir bilgi olmadığı halde kredi koşullarını açıklamaktan
kaçınmaktadır. Ancak basına yansıyan bilgilere göre, kredilerin ilk üç yılı
ödemesiz ve 10 yıl vadelidir. Uygulanacak yıllık faiz oranı ise, Iibor+4.85'tir. ATV
Televizyonu-Sabah Gazetesi ihalesi için Çalık Grubuna Halkbank
ve Vakıflar Bankasının verdiği kredinin tutarı, vadesi, faizi ve teminatı kamu
bankaları aracılığı ile yeni bir hortumlama ile karşı karşıya olduğumuzu
göstermektedir. Başbakan Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak'ın
Çalık Grubunda Genel Müdür olarak çalışması, Berat Albayrak'ın
ağabeyi Serhat Albayrak'ın, ATV-Sabah ihalesini
kazanan Turkuvaz Radyo Televizyon Gazetecilik ve
Yayıncılık A.Ş.'nin Genel Müdürü ve ortağı olması,
Zaman Gazetesinin imtiyaz sahibi Ali Akbulut'un, Çalık ailesinin damadı olması,
hem Akbulut'un hem Çalık'ın Asya Katılım Bankası'nın en büyük ortağı olmaları,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu ihaleden uzak durmasını gerektirirken, tam
aksi davranışla ihale sürecinde etkin rol almıştır. Başbakanın ihale sürecinde etkili olması kendisini büyük bir
sorumluluk ile karşı karşıya bırakmıştır. Bu sorumluluğun
gereği olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında, Anayasanın 98 ve 99 uncu,
İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca Gensoru
açılmasını arz ve talep ederiz. BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Gensoru önergesinin
gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmenin günü Danışma Kurulunca daha
sonra belirlenerek oylarınıza sunulacaktır. Başbakanlığın
Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım: D) Tezkereler 1.- Katar’a resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’a refakat eden heyete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/432) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşmelerde
bulunmak üzere bir heyetle birlikte, 13-15 Nisan 2008 tarihlerinde Katar’a
yaptığım resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de
iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim. Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan
Liste Egemen Bağış İstanbul
Milletvekili Mehmet Halit Demir Mardin
Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlu Rize Milletvekili K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Karar
yeter sayısına bakacağım. Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur. On dakika ara
veriyorum. Kapanma Saati: 14.16 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.30 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başbakanlığın
Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş tezkeresinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 2.- Romanya’ya resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’e refakat eden heyete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/433) 14.5.2008
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 2-4 Nisan 2008
tarihlerinde Bükreş’te gerçekleştirilen NATO Devlet ve Hükûmet
Başkanları Zirvesi’ne katılmak üzere, anılan tarihlerde Romanya’ya resmî
ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’e Kırıkkale Milletvekili
Vahit Erdem’in de iştirak emesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim. Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer
alan Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun Tasarı ve
Teklifleri 1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S.
Sayısı: 219) BAŞKAN - Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 2’nci sırada yer alan İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan
Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan
Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/570, 2/227, 2/228)
(S. Sayısı: 224) (x) BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde. Şimdi, ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm, 21
ila 35’inci maddeleri kapsamaktadır. İkinci bölüm
üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’a ait. Buyurunuz Sayın
Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. CHP GRUBU ADINA
SACİD YILDIZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 224 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sözlerime
başlamadan evvel, bugün Ankara’da Çubuk’ta bir iş yerinde olan patlama sonucu
ölenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Ayrıca yaralılara da acil
şifalar diliyorum. Gene, bugün Hava
Şehitlerini Anma Günü; bu vesileyle hava şehitlerimizi ve diğer tüm
şehitlerimizi de rahmetle anıyorum. Değerli
milletvekilleri, istihdama ilişkin sorunlar, ülkelerin sosyoekonomik yapıları
ve gelişmişlik düzeylerinin farklı olması nedeniyle her ülkede değişik şekilde
görülmesine rağmen tüm ülkelerin gündeminde öncelikli sorun olarak yer
almaktadır. Üretim, işsizlik, istihdam; bunlar öncelikli sorunlar olarak bütün
ülkelerde yer almaktadır. Ülkemizde de aynı sorun öncelikli olarak
tartışılmaktadır. Tartışmanın
boyutu Hükûmetin sunduğu tasarıyla farklı bir hâl
almaktadır. Üzerinde konuştuğumuz ve kamuoyunda “istihdam paketi” olarak
adlandırılan bu tasarı, AKP Hükûmetinin emeğin değil,
sermayenin yanında olduğunu göstermektedir. Ülkemizde nüfus artış hızının
yüksek, sermaye yatırımlarının istenen düzeyde gerçekleştirilememesi, siyasi ve
ekonomik istikrarsızlıklar, rekabet ortamının ortaya çıkardığı nitelikli iş
gücü ihtiyacı gibi nedenlerden dolayı işsizlik ve istihdam sorunu baş
göstermektedir. Nüfus artış hızı,
iş gücü artış hızını belirleyen temel değişkendir. İş gücü arzındaki artış
hızı, doğrudan doğruya nüfus artış hızıyla ilgilidir. Nüfus, Türkiye’de, Avrupa
ülkelerine göre hızla artmaktadır. Bu nedenle nüfusun önemli bir bölümünü genç
yaş grubu oluşturmaktadır. Nüfusun genç yapıda olması, iyi kullanıldığı
takdirde bir avantaj gibi görülmektedir veya olabilmektedir. Sosyoekonomik
şartların iyi olduğu bir ülkede genç nüfus dinamik bir kalkınma gücüdür. Nüfus artışı aynı
zamanda bir taraftan çalışma çağındaki nüfusu, diğer taraftan iş gücüne katılan
nüfusu artırmaktadır. Her yıl sınırlı olarak artan istihdam olanaklarına karşın
daha fazla artan iş gücü, işsizliğin sürekli artmasıyla sonuçlanmaktadır. Tüm
bunlara karşın Sayın Başbakanın en az 3 çocuk açılımı oldukça düşündürücüdür.
Bu haftaki grup konuşmasında da Sayın Başbakan “3 değil, belki 5-6 olmalı.”
dedi. Eğer çok çocuklu kalkınma olsaydı Avrupa ülkelerinin veya gelişmiş
ülkelerin çoğunda bu kadar kalkınma olmazdı veya bizim ülkemizde Doğu ve
Güneydoğu’da da kalkınma daha fazla olurdu çok çocuk olsaydı eğer. Gene bu istihdam
paketinde görülmektedir ki, genç çalışanları, on sekiz-yirmi dokuz yaş arası
çalışanları, aynı zamanda kadınları özendirici bir tedbir var. Şimdi
“Kadınların istihdamını artıracağız.” diyoruz, bir taraftan da beş altı doğum
yapsın diyoruz. Ben hekim olarak söylüyorum, emzirme dönemi var, hamilelik
dönemi var, nasıl istihdama katkıda bulunacak bu kadar çok çocukla kadınlar,
bunu da anlamak mümkün değildir. Sosyolojik olarak geri kalmış ülkelerin
nüfuslarının çoğunlukla genç nüfus olduğu bilinmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde istihdamda iki büyük sorun vardır: Biri,
eskiden bu yana birikerek gelen işsizlik, diğeri ise çalışma hayatına yeni
giren gençleri tehdit eden istihdama dönük sorunlardır. Ne yazık ki Türkiye’de
iş gücüne katılma oranında düşüş olduğu için toplam istihdam da bir türlü
artmamaktadır. İstihdamın artması için yatırımların da artması gerekmektedir.
Tabii birtakım yararlı şeyler de var istihdam paketinde; olumlu şeyler de var,
onları da şimdiden belirtmek istiyorum. Özellikle bizim
gibi ülkelerde kalkınmanın sağlanabilmesi için yatırımlara bütçeden ayrılan
payın artırılması gerekmektedir. Ayrıca, yatırımın artması isteniyorsa,
istihdam üzerindeki ağır vergi yükü yeniden düzenlenmelidir. İstihdam yalnızca
ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal bir konudur. Ülkemizde bu konu
bir sorun hâline getirilmiştir. AKP Hükûmeti kendini
her ne kadar yoksul halkın partisi gibi göstermeye çalışsa da çıkarılan yasalar
bunun böyle olmadığının açık göstergesi olmuş, yoksulluk artmış, işsizlik
sorunu büyümüştür. İstatistikler de göstermektedir ki, işsizlik gittikçe
artmaktadır. Şu an üstünde konuştuğumuz kanun tasarısı da bunun yeni bir
göstergesidir. Yanı başımızda,
Tuzla’da bu tip olaylar yaşanıyorken ve birçok insanımız iş güvenliği
eksiklikleri nedeniyle hayatlarını kaybediyorken hekim bulundurma zorunluluğunu
ortadan kaldırmak -pakette iş yerinde hekim bulundurma zorunluluğu ortadan
kaldırılıyor- ve bunun yerine işvereni hizmet almaya yönlendirmek, işçiyi
kapitalizmin insafına terk etmek demektir. Benzer bir
uygulama İşsizlik Fonu’nun düzenlenmesiyle de getirilmektedir. İş gücü
maliyetleri resmen kamulaştırılmaktadır. Yani işverenin ödemesi gereken paylar
devletin sırtına, hazineye yüklenmektedir. Madem böyle bir düzenleme
yapılacaktı… Hazinede büyük yük var diye, hazinenin yükü azalsın diye Sosyal
Güvenlik Yasası reform şeklinde getirildi, ama şimdiki bu düzenlemeyle de
hazineye yük bindirilmektedir. Hükûmet sosyal
güvenliği devletin sırtında hem yük olarak görüyor hem de sermayeyi kurtarmak
için iş gücü maliyetini üstleniyor. Bu tutarsızlığı anlamak olanaklı değil. Hükûmetin tutarsızlıkları
sadece bununla da kalmıyor. Bakınız, yıllarca hekimlik yapmış bir arkadaşınız
olarak başka bir noktaya işaret etmek istiyorum: 4857 sayılı Kanun’un 81’inci
ve 82’nci maddeleri birleştirilmekte ve bu yolla 82’nci madde yürürlükten
kaldırılmaktadır. Tasarıda düzenlenen 81’inci madde, iş güvenliğiyle ilgili,
görevli mühendis ve teknik elemanlarla ilgili 82’nci maddeyi de içermektedir. Yine tasarıya
göre, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı özel bir eğitim ile iş sağlığı ve
güvenliği konusunda uzman personeli daha yetkin hizmet verebilmesi için
belgelendirecektir. Bu belgelendirmede Sağlık Bakanlığının, Türk Tabipler
Birliğinin, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin görüşleri de alınacaktır.
Gönül isterdi ki
bu yasa Meclise gelmeden evvel de tüm sivil toplum örgütlerinin görüşleri
alınsın. Mesela Türk Tabipler Birliğinden görüş alınmadığını belirttiler.
DİSK’ten tam görüş alınmadı, iki gün evvel oraya verilmiş. Ama Sayın Başbakan
“Bu dönemde bütün kanun tasarılarında sivil toplum örgütlerinin katkısını ve
görüşlerini alıyoruz, desteklerini de alıyoruz.” dedi. Fakat Sosyal Güvenlik
Yasası’nda da -daha evvel de belirtmiştim- Meclise geldikten sonra Ekonomik ve
Sosyal Konseyde görüşülüyor. Yani önceden bir görüş alma da doğru değil
arkadaşlar. Değerli
milletvekilleri, iş yerinde çalışan işçilerin sağlığının korunması için
getirilmeye çalışılan hükümler iş yerinde sağlıklı ve güvenli bir çalışma
ortamının sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle tasarının
tüm maddeleri büyük bir titizlik içinde incelenmelidir. Bizim itiraz ettiğimiz
noktalardan bir diğeri, bu tasarının işverenin işçisinin sağlığını koruma
yükümlülüklerinden bazılarını ortadan kaldırmasıdır. Şüphesiz her işveren
aynısını yapmayacaktır, fakat tasarıyla iş yerinde hekim bulundurulması
zorunluluğu ortadan kaldırılmaktadır. Bunun yerine dışarıdan hizmet alma
yoluyla işçi sağlığının sağlanabileceği düşünülmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yanı başımızda, Tuzla’da bu tip olaylar yaşanıyorken
ve birçok insanımız iş güvenliği eksiklikleri nedeniyle hayatlarını
kaybediyorken hekim bulundurma sorumluluğunu ortadan kaldırmak ve bunun yerine
işvereni hizmet almaya yönlendirmek işçiyi kapitalizmin insafına terk etmek
demektir. 1982’den sonra özellikle Turgut Özal iktidarı döneminde verilen devlet
teşviki tersanelerde işçi olarak çalışan ustaların daha sonra kendi ekibini
yanına alarak yüzlerce taşeron firmanın kurulmasına ve yeni rant
kapılarının açılmasına yol açmıştır. Bu tasarıda alt ve üst işveren düzenlemesi
getiriliyor, o olumlu, ona olumlu olarak bakıyoruz, onu da belirteyim buradan.
Böylelikle işçi sağlığı ve iş güvenliği ufak işletmelerin insafına
bırakılmıştır. Görüşmekte
olduğumuz tasarıda sağlık hizmetini dışarıdan alma teşvik edilmektedir.
Dışarıdan hizmet almak yerine bu hizmetin yerinde verilmesi gerekmektedir.
Böyle bir uygulama iş yeri hekimliğinin yasal zeminine de daha uygundur. Kâr
amacıyla kurulmuş özel sağlık ve güvenlik işletmelerinin teşviki iş sağlığı ve
güvenliğini olumsuz etkileyecek, iş yeri maliyetini artıracaktır. Hekimin o iş
yerinde sürekli bulunması ve birtakım sorunlara yerinde tanık olması gerekir. Ülkemizde yapılan
bazı araştırmalara göre iş kazalarının ve meslek hastalıklarının en çok
görüldüğü alan küçük ve orta ölçekli işletmelerdir. İş yeri hekimi, iş güvenliği
uzmanı, iş yeri hemşiresi görevlerini yerine getirirken iş yerinde sürekli
bulunması gereken kişilerdir. Bu hizmetler danışmanlık hizmetlerinden
farklıdır, aktif, eylemli biçimde iş yerinde yürütülecek hizmetlerdir. Bu
nedenle iş yeri hekimi, işçilerin yaşamlarının önemli bir bölümünü geçirdikleri
çalışma ortamının özelliklerini iyi bilmeli, iş kazalarının ve iş
hastalıklarının önlenmesi için yürütülen çalışmaların içinde doğrudan
bulunmalıdır. Yani, iş yeri hekiminin, kurum ya da işletmenin mevcut personeli
olmasının daha doğru olacağını göstermektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarı, sadece içerik olarak değil biçim olarak da
sorunlar taşımaktadır. Böyle bir tasarının hazırlanmasında konuyla ilgili -daha
evvel de belirtmiştim- tüm sosyal tarafların görüşlerinin alınması uygun
olurdu. Fakat, ideal olmamasına rağmen tasarıda
-dediğim gibi- olumlu yönler de vardır. İş Kanunu gibi toplumsal bir konuda Hükûmetin daha hassas davranması gerekirdi. Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Yıldız. Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili Lutfi
Elvan söz istemiştir. Buyurun Sayın
Elvan. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA LUTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Öncelikle böyle bir düzenlemeye neden ihtiyaç duyduk,
bunu sizlere aktarmaya çalışacağım. Değerli
arkadaşlar, daha önce de defalarca belirttik; biz, artan rekabet gücümüzü daha
da artırmak istiyoruz. İşsizlik oranını daha da aşağılara çekmek istiyoruz ve
aynı zamanda son beş yıldan beri devam eden yüksek büyüme eğilimini muhafaza
etmek istiyoruz. Mevcut yapıya baktığımızda ise iş gücü üzerindeki vergi ve
prim yüklerinin Avrupa Birliği ve OECD ortalamalarının üzerinde olduğunu
görüyoruz. Bir başka husus:
Genç işsizlerimizin oranının, işsizlik oranı içerisindeki payının oldukça
yüksek olduğunu görüyoruz. Bu, yıllardan beri devam eden bir
problem. Örneğin, 2002 yılında yüzde 19’lar civarında iken, bugün de
aynı seviyesini aşağı yukarı korumaktadır. Diğer bir husus:
Kadınlarımızın iş gücüne katılım oranı oldukça düşüktür, yüzde 26 seviyesinde.
Bu, erkeklerde yüzde 74 seviyesinde. Bunu da biz dikkate almak durumundaydık.
Biz, bu istihdam paketini getirirken, rekabet gücümüzü artırmada ve işsizlik
oranını düşürmede sadece bir çözüm olarak istihdam paketini görmeniz son derece
yanlıştır. Değerli
arkadaşlar, biz, bu istihdam paketi dışında KOSGEB tarafından verilen yüzde
sıfır faizli destekler bir yanda, diğer yanda yine rekabet gücümüzü artırmaya
ve insan kaynaklarını geliştirmeye yönelik olarak kalkınma ajanslarını
önümüzdeki günlerde, önümüzdeki aylarda hemen devreye sokacağız. Bir başka enstrüman, Doğu, Güneydoğu Anadolu Eylem Planı’nı devreye
sokuyoruz. Yine ARGE desteklerimiz devam ediyor. İş gücü
üzerindeki vergi ve prim yüklerine baktığımızda, Türkiye ortalaması,
biliyorsunuz, yüzde 42,7 seviyesindeydi. Bu, yüzde 36,7 seviyesine Hükûmetimiz döneminde çekildi. OECD ortalamasına
baktığımızda bu yüzde 27,3; oldukça üzerinde. AB ortalamasına baktığımızda
yüzde 31,9. Biz, işveren priminden 5 puanlık bir kısmının indirimiyle 31,7’ye
çekmiş oluyoruz yani iş gücü üzerindeki vergi ve prim yüklerini Avrupa Birliği
ortalamalarına çekmiş oluyoruz değerli arkadaşlar. Bu da rekabet gücümüzün
artırılmasında önemli bir unsur diye düşünüyorum. İstihdam
paketimizde üç temel bileşen var genel olarak baktığımızda. Birincisi, iş gücü
üzerindeki yükün azaltılması. Biraz önce değindim, bu yükü azaltmaya, AB
ortalamalarına çekmeye yönelik olarak bu yasal düzenleme önemli bir katkı
sağlayacak. İkinci husus, kadınlarımızın ve gençlerimizin
daha fazla istihdamını sağlayan bir mekanizma. Ama bunlar kadar önemli
olan bir mekanizma var, o da aktif iş gücü programları. Değerli
milletvekilleri, aktif iş gücü programları, özellikle gelişmiş ülkelerde çok
yaygın olarak kullanılan bir mekanizma. Aktif iş gücü programlarını yaygın
olarak kullanan ülkelerdeki işsizlik oranına baktığınızda bunun yüzde 4-5’ler
seviyesinde olduğunu görürsünüz. Bugün
Danimarka’da aktif iş gücü programları için gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 2’si mertebesinde bir destek sağlanmakta,
İsveç’te keza yüzde 1,5’a yakın bir destek söz konusu, Hollanda’da yüzde 2’ye
yakın bir destek söz konusu. Ülkemize baktığımızda, ilk kez Hükûmetimiz
döneminde aktif iş gücü programlarına bu kadar önem verildiğini görüyoruz.
1990’lı yıllardan 2002 yılına kadar geçen süre içerisinde aktif iş gücü
programlarına sağlanan desteğe baktığımızda hemen hemen
yok denecek düzeydedir. Yılda ortalama 500-1.500 arası vatandaşımızın,
işsizimizin eğitildiğini görüyoruz. Ama bizim İktidarımız döneminde aşağı
yukarı yılda 20 bin kişinin mesleki eğitime tabi tutulduğunu görüyoruz. Bu programla da
biz ne sağlayacağız? Bu programla biz şunu sağlayacağız değerli arkadaşlar:
Yılda aşağı yukarı 200 milyon YTL civarında bir kaynak aktif iş gücü
programlarına ayrılacaktır. Diğer taraftan, İnsan Kaynaklarını Geliştirme
Programı çerçevesinde, Avrupa Birliğinin desteklediği bir mekanizma ile aşağı
yukarı yılda 100 milyon YTL de bu amaç için kullanacağız. Yani özet olarak
söylemek gerekirse, yılda 300 milyon YTL aktif iş gücü programlarının
desteklenmesi için kullanılacak. Eğitime tabi tutulacak olan toplam işsiz
sayısı da yılda aşağı yukarı 150 bin kişi. Bunu neden
yapıyoruz? Bunu şu nedenle yapıyoruz değerli arkadaşlar: Arz ile talep arasında
ciddi bir dengesizlik söz konusu. İş adamı diyor ki: “Ben şu şu niteliklerde, şu vasıflarda işçi istiyorum, eleman
istiyorum.” Piyasaya baktığınızda o vasıflarda eleman bulabilmeniz söz konusu
olamıyor. O nedenle biz bu arz ile talep arasındaki dengesizliği gidermeye
yönelik olarak, aktif olarak aktif iş gücü programlarını uygulamaya devam
edeceğiz. Değerli
arkadaşlar, burada muhalefetten bazı milletvekili arkadaşlarımız özellikle
işsizliğin had safhaya geldiğini, yoksulluğun arttığını, emekliyi açlığa mahkûm
ettiğimiz… MUHARREM VARLI
(Adana) – Doğru söylemişler. LUTFİ ELVAN
(Devamla) – …özellikle borçlanmanın aşağı yukarı 500 milyar dolara yükseldiği
şeklinde bazı beyanatlarda bulundu. Bunlara şimdi açıklık getireceğim. SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Hepsi yalan zaten! GÜROL ERGİN
(Muğla) – Hepsi yalan! LUTFİ ELVAN
(Devamla) – Bunları söylerken, değerli arkadaşlar, rakamlarla konuşmamız gerekiyor.
Bugün yine arkadaşlarımız çıktı “İşsizlik oranı yüzde Efendim “İstihdam
artışı sağlanmadı. İstihdamda bir gelişme yok.” dendi. Size örnek vermek
istiyorum istihdamda ne oldu: 1991-2001 döneminde istihdamda 524 bin kişilik
azalma oldu. Peki, 2002-2006
döneminde ne oldu? Tarım dışı istihdama baktığımızda değerli arkadaşlar, tarım
dışı istihdamda Türkiye’de 2 milyon 347 bin kişinin istihdam edildiğini
görüyoruz. Avrupa Birliği
ülkeleri ile Türkiye’yi istihdam açısından kıyasladığımızda ise şu manzara
ortaya çıkıyor: İspanya’dan sonra Avrupa Birliğine üye olan ülkeler arasında en
fazla istihdam sağlayan ülke Türkiye’dir değerli arkadaşlar. Artış açısından
baktığımızda Türkiye yüzde 16,9 ile birinci sırada yer almaktadır. Şu anda
yirmi yedi ülke ile Türkiye’yi kıyasladığımız zaman, bu yirmi yedi ülke
arasında istihdam artışı yüzde açısından en fazla, en yüksek olan Türkiye’dir
değerli arkadaşlar. Sayısal açıdan
baktığınız da ise İspanya’dan sonra… S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Aferin size! LUTFİ ELVAN
(Devamla) – Ben rakamları söylüyorum. Bu, Eurostat’ın
rakamlarıdır değerli arkadaşlar; kafamdan söylemiyorum. İkinci bir husus…
Yoksulluğa değinildi, halkın yoksulluğa mahkûm edildiği söylendi. Değerli
arkadaşlar, size 2002 ve 2006 rakamlarını vermek istiyorum. Devletin rakamları,
Hazine Müsteşarlığımızın, Devlet Planlama Teşkilatımızın ve ilgili
kuruluşlarımızın rakamları. Gıda yoksulluğu…
Bunları iyi dinleyin değerli arkadaşlar. 2002 yılında toplam nüfusun yüzde
1,35’i gıda yoksulluğu kapsamında iken bu, yüzde 0,74’e düşmüştür. Yani 2002
yılında 841 bin kişi gıda yoksulluğu altında iken bugün bu, 51 bine düşmüştür.
Yine, Birleşmiş Milletlerin verilerine baktığımızda ise, kişi başına 1 doların
altında 142 bin vatandaşımız varken 2002 yılında, bugün 1 doların altında 1
tane vatandaşımız bile yoktur. Yine, Birleşmiş Milletler verilerine göre 4,3
doların altındaki nüfusa baktığımızda, 2002 yılında yüzde 30 iken bu, yüzde
13,3’e düşmüştür. Değerli
arkadaşlar, bir başka husus “Emekliyi, işçiyi açlığa mahkûm ettiniz.” Hangi
göstergeye bakarsanız bakın BAĞ-KUR, Emekli Sandığına tabi ister memur olsun
ister işçi olsun, tüm alanlarda 2002-2007 döneminde reel olarak artış
sağlanmıştır değerli arkadaşlar. Memur maaşlarında reel olarak, en düşük memur
maaşlarında yüzde 56 reel artış sağlanmıştır ancak şunu özellikle belirteyim… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. LUTFİ ELVAN
(Devamla) – İlk kez bu iktidar yüksek ücret olan üst düzey memurlara reel
olarak yüzde 2’lik artış sağlamıştır. Değerli arkadaşlar, yüksek düzeyli
memurlarda 2002-2006 döneminde sadece ve sadece yüzde 2’lik reel artış
sağlarken, düşük gelir grubundaki memurlara reel olarak yüzde 56 artış
sağlamıştır. Son olarak borçlanma
konusunda çok ufak bir şey söylemek istiyorum. Herkes bir rakam söylüyor ama
devletimizin kayıtlarına bakalım değerli arkadaşlar. Kamuda borçlarımızda,
ciddi ölçüde dış borçlarımızda azalma olmuştur. Size rakamı vereyim:
2002 yılında 141 milyar YTL kamu dış borcumuz varken bugün sadece 104 milyar
YTL’lik kamu dış borcumuz vardır. Özel sektör borçlarını dâhil ettiğimizde ise
şunu söyleyeyim -o rakamı da vereceğim- 2002 yılında 130 milyar dolarlık -özel
sektör dâhil- dış borcumuz vardır. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
son cümlelerinizi söyleyiniz. AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Dünden beri arttı, farkında değilsiniz! LUTFİ ELVAN
(Devamla) – 2007 yılında bu 247 milyar dolara çıkmıştır ve bunun çok önemli bir
kısmı özel kesime ait borçlardır. Dolayısıyla, kamu kesimindeki borçlar, ciddi
ölçüde, yüzde 50’nin üzerinde azalmıştır değerli arkadaşlar. Bunu görmemiz
gerekir. S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Özel sektör borçlarını kim ödeyecek? LUTFİ ELVAN
(Devamla) – Ben rakamlarla konuşuyorum değerli arkadaşlar ve bu dönemde
gayrisafi yurt içi hasılamızdaki artış oranı yüzde 165
olmuştur. Cumhuriyetin hangi döneminde bu kadarlık
bir gayrisafi yurt içi hasılada artış oldu değerli
arkadaşlar? 2002 ile 2006 dönemini kıyaslayın, yüzde 166’lık gayrisafi yurt içi
hasılamızda bir artış olmuştur. Ben hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Çok teşekkür
ediyorum. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar) AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Cebimiz boş, cebimiz! BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Elvan. Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Bengi Yıldız söz istemiştir. Buyurunuz Sayın
Yıldız. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA
BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 224 sıra sayılı
İş Kanunu hakkında Demokratik Toplum Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, benden
önceki konuşmacı arkadaşın rakamlarla vermiş olduğu istatistiklere cevap
vererek konuşmama başlamak istiyorum. Anadolu
Ajansının… TÜSİAD ve Merkez Bankasının ortaklaşa başlattığı
proje kapsamında hazırlanan iş gücü, gelir, harcama ve yoksulluk açısından,
Türkiye'de, hane halkı raporuna göre çalışmak isteyip de iş aramayanlar dikkate
alınarak, çokça da örnek alındığı gibi, Amerika Birleşik Devletleri benzeri
alternatif işsizlik tanımlamaları yapıldığında, Türkiye'de 2006 yılında yüzde
9,9 olan resmî işsizlik oranı 16,9; 2007 yılında ise 16,3 olarak gerçek
işsizlik rakamlarına yakın bir belirleme yapılmış. Rapora göre,
Türkiye’de iş gücü piyasasında ücretsiz aile işçileri ve iş gücüne dâhil
olmayanlar diğer ülkelere göre daha ağırlıklı bir rol oynarken, ücretsiz aile
işçilerinin toplam istihdam içindeki payı Türkiye’de yüzde 20 civarında iken
Avrupa Birliği ülkelerinde, on beş ülkede yüzde 1,2’dir. İş gücüne dâhil
olmayanların çalışma çağındaki nüfusa oranı Avrupa Birliğinin yirmi beş
ülkesinde yüzde 30 civarında iken, Türkiye’de bu oran yüzde 49 civarındadır.
Bunlar da TÜSİAD’ın ve Merkez Bankasının hazırladığı
bir rapordu. İşsizlik
oranları, Avrupa Birliği ülkelerinde işsizlik oranı: Almanya’da 9,9,
Avusturya’da 5,4, Belçika’da 8,4, Danimarka’da 5,3, Hollanda’da 2,6, bu şekilde
sıralanıyor. Yine “İşsiz ve ümitsiz Türkiye” başlıklı bir habere göre, TÜİK
raporları toplam nüfusta- on beş yaş ve üstü nüfus- 48 milyon çalışabilir insan
gücü; istihdam, 2006 yılında 21 milyon, 2007 yılında 20 milyon insan; iş bulma
ümidi olmayanlar, 2006’da 600 bin, 2007’de 630 bin; mevsimlik işçiler, 2006’da
344 bin, 2007’de 409 bin ve ev işleriyle meşgul kadınlarımızın oranı 2006
yılında 12 milyon, 2007 yılında 12 milyon 300 bin kişi olarak sunuluyor. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kamuoyunda istihdam paketi olarak sunulan ancak daha
çok fakirden alıp zengine veren bir düzenleme olarak anılacak bu tasarı içinde
birçok yeni husus bulunmaktadır. Dünden
beri sayın milletvekilleri bunları dile getirdiler ama başlıklarıyla
söylüyoruz: Eski hükümlüye iş
yok yani cezaevine düşmüş ve çoğu da ekonomik temeli olan suçlular çıktıktan
sonra kendi başlarına bırakılıyor. Engellilerin
oranında ciddi bir düşüş var. Aynı zamanda,
kadınlar ile on sekiz–yirmi dokuz yaş arasındaki gençlere yer açmak için beş
yıl boyunca işsizlik sigortasından oraya belirli bir oran aktarılıyor fakat
diğer taraftan, otuz yaş ve üstü çalışan insanların bu teşvik karşısında
korunmadıklarını bu tasarıda görüyoruz. En önemli
düzenleme olarak gördüğümüz düzenleme GAP’a ilişkin olan kısmıdır. Tasarının
25’inci maddesinde, yapılacak değişiklik ile Özelleştirme Fonu’nda biriken
tutardan 1 milyar YTL’lik kısım aktarılıyor GAP’a ve 2009 ile 2012 tarihleri
arasında Özelleştirme Fonu’ndan 2,5 milyar YTL’lik kısım GAP kapsamındaki
yatırımlara yönlendiriliyor. Bu düzenleme ve öngörü yerini bulursa kısmi bir
iyileşme gerçekleştirilecektir ancak Sayın Başbakanın 12 milyar dolarlık paketi
gibi, umarız sadece enerji ağırlıklı olmaz; yeni barajların yapılmasıyla
bölgede bir gelişme olmaz, yeni istihdam alanları açılmaz. Örneğin bölgede
Türkiye'nin en büyük barajları kurulmuş durumdadır. Bu alanlarda kaç işçi
çalışmaktadır? Bu barajların sayesinde ne kadar sulanabilir tarım arazisi
sulanabilmektedir? Resmî verilere göre yüzde 14. Yeni barajlar yapılarak mesela
Hasankeyf gibi binlerce yıllık ortak mirasımız sular altında bırakılacaktır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz bu yasayı tartıştığımız sırada Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde yüz binlerce emekçi Parlamentodan gelecek haberi bekliyor.
O da bölgede yaşanan kuraklığın yarattığı doğal afetin görülmesidir. Bilindiği
gibi, Diyarbakır, Batman, Urfa, Mardin, Adıyaman, kısmen de Siirt ve Şırnak
gibi illerde yaşanan kuraklık, tarladaki buğday, arpa, mercimek gibi ürünlerin
yüzde 90’ıyla, bazı yerlerde tamamen kurumasına neden olmuştur. Yine,
hayvancılıkla uğraşan insanlarımızın bölgede kuraklık nedeniyle hayvanlarını
otlatacak bir alan bulunamamaktadır. Her yıl çıktıkları yaylalar da güvenlik
nedeniyle yasaklı olduğundan, hayvancılıkla uğraşan insanlarımız hayvanlarını
yok pahasına satmaktadırlar. Şimdi istihdamı
tartışıyoruz. Ne yapacaksınız bu insanlara? Bölgenin iki temel geçim kaynağı
olan tarım ve hayvancılık iflas etme noktasındadır ve Hükûmet
ses çıkarmıyor. Bu durum, Hükûmet ve yereldeki
yetkililer tarafından bilinmektedir. Buna rağmen şimdiye kadar bu konuda bir
düzenleme yapılmamıştır. Böylesine bir doğal afete kaynak bulamayan Hükûmetin bundan daha öncelikli hangi işi olabilir ki
insanlar tarım ve hayvancılığı bırakacak, üretim dışına itiliyor ve biz burada
istihdamı tartışıyoruz. Yap-işlet-devret modellerine zaman ve kaynak
buluyorsunuz, işverenin primini hazineden ödüyorsunuz ama işini, aşını kaybeden
milyonlarca insanı görmezden geliyorsunuz. Merak etmeyin, vatandaş, onları
görmezlikten gelenleri ilk seçimde görünmez hâle getirecektir. Değerli
arkadaşlar, duymazlıktan geliyorsunuz diyoruz çünkü dün basında, sadece, ne
yazık ki bir tek gazetede yer alan bir haber var. Haykıran esnaf odaları,
ziraat odaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki sivil toplum örgütleri
Diyarbakır’da bir araya geliyor ve seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Ancak,
sesleri Ankara’dan duyulmuyor. Ne diyorlar? “15 milyon dekar
araziyi etkiledi bu kuraklık.” diyorlar ve taleplerini dile getiriyorlar:
“Kuraklık yaşanan bölge, afet bölgesi ilan edilmelidir.” diyorlar, “Ziraat
odalarının da içinde yer aldığı hasar tespit komisyonları oluşturulmalıdır.”
diyorlar, “Çiftçinin zararları ürün bazında tespit edilip tüm üreticilerin
zararları en kısa zamanda karşılanmalıdır.” diyorlar ve benzeri taleplerini
dile getiriyorlar sayın milletvekilleri. Şimdi, Adalet ve
Kalkınma Partisinin seçim bildirgesine baktığımızda, bugün haykıran vatandaşın
sesini o dönemde onlar da dile getirmiş. Deniliyor ki: “Türkiye’de tarım
sektörü yıllarca ihmal edilmiş. Özellikle son yıllarda yaşanan derin ekonomik
krizden çiftçilerimiz, köylülerimiz çok olumsuz etkilenmiştir. Uygulanmakta
olan ekonomik program da tarım sektörünün problemlerine çözüm getirememiş,
çiftçilerimiz daha da zor duruma düşmüştür. Son yıllarda mazot, gübre, ilaç,
tohumluk, makine gibi tarım girdilerinin fiyatlarında büyük artışlar meydana
gelmiştir.” (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. BENGİ YILDIZ
(Devamla) – Avrupa Birliği üyesi ülkelerde tarım sektöründe çalışanların toplam
çalışanlara oranı yüzde 4 olarak belirtiliyor. Ancak bu ülkelerde, Avrupa
Birliği ülkelerinde çiftçiye 104 milyar euroluk
destek sunulduğunu belirtiyorlar. Amerika Birleşik Devletleri’nde de yine
çiftçiler için bütçeden yüzde 21 oranında teşvik primi verildiği söyleniyor.
Hayvancılıkta da aynı noktada, bugün çiftçinin bağrışlarını dile getiren
belirlemeler yapılmış. Ama bugün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, bu kuraklıkla
tarım ve hayvancılık bitme noktasına gelmiş ve Sayın Hükûmet
yetkilileri bunu duymazdan gelmektedirler. Değerli
arkadaşlar, biz daha önce belirttik; doğu ve güneydoğuda toprak reformu
yapılmalıdır. Toprağın yüzde 60’ı hâlen Türkiye’de hazinenin elindedir; bunları
üreticinin, çiftçinin hizmetine sokmak gerektiğine inanıyoruz. Bu duygu ve
düşüncelerle, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Yıldız. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu
konuşmak istemiştir. Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekillerimiz, tabii ki bugün görüşmekte olduğumuz tasarı gerçekten hem
ülke ekonomisi için hem işçi-işveren ilişkileri açısından çok önemli bir yasa.
Bu, inkâr edilmeyecek bir konu. Ancak ülkemiz öyle bir süreçten geçiyor ki
bakın bugün Ziraat Odaları Birliği Başkanı Türkiye'deki kuraklık tehlikesini
anlatıyor. Türkiye'nin birçok diğer sivil toplum kuruluş, örgütlerinin
başkanları Türkiye ekonomisinin geçirdiği hem ekonomik hem sosyal süreci
anlatıyor. Bu durum karşısında, mutlaka, bu yüce çatının, Türkiye'nin bu önemli
problemlerini -başta kuraklık olmak üzere- görüşmesi de gerekirdi diye
düşünüyoruz. Değerli
milletvekilleri, konumuza gelirsek: Türkiye'de geçen yılki resmî işsiz sayısı 2
milyon 333 bine ulaşmış. İş aramaya hazır fakat çalışmayan 1 milyon 805 bin
kişiyi de buna eklediğimiz zaman, gerçek işsiz sayısı 4 milyon 138 bine
ulaşmış. Şimdi, yavaşlayan büyüme, durağanlaşan bir sanayi sektörü, mutlaka
işsizliğin daha da artacağının çok önemli bir göstergesi. Değerli
milletvekilleri, bugün için hiçbir ekonomik ve sosyal tarafın veya çalışma
hayatının unsurlarının tam ve eksiksiz ve yeterli görüşleri alınmadan sosyal ve
ekonomik değişiklikler içeren ve de amacına önümüzdeki günlerde tam olarak
ulaşamayacak bir tasarıyı görüşüyoruz. Tasarının genel
gerekçesine baktığımız zaman, çok kısa olarak “yatırımları ve istihdamı teşvik”
olarak ifade edilen bu değişiklikler, Türk kamuoyunda da “istihdam paketi”
olarak algılanmaktadır. Aslında, ekonomiden sorumlu bakanlar, geçtiğimiz günler
içerisinde önemli bir konuyu açıkladılar, orta vadeli mali çerçeveyi
kamuoyumuza sundular. Bunun hazırlanma amacı olarak da istihdam paketi yani bu
görüştüğümüz tasarı, mahalli idareler reformu ve GAP yatırımlarına hız
kazandırılması gibi politika adımlarının dikkate alınmakta olduğu belirtiliyor
bu çerçevenin içerisinde. Bu yatırımlara hız kazandırmak için de faiz dışı
fazladaki indirimin kullanılacağı ifade edilirken, bugün görüştüğümüz bu
tasarıda ve diğer yatırımlarda, yıllar itibarıyla ne kadar katkı sunulacağı tam
olarak ifade edilmiyor. Değerli milletvekilleri,
bunun yerine ne yapılıyor? 57’nci Hükûmet içerisinde
hazırlanan ve yasalaşan İşsizlik Sigortası Fonu ve bu fonun getirileri farklı
alanlarda kullanılmak amacıyla tasarı hazırlanmış. İktidarın, sigorta
primlerinde 5 puan indirim vaadinin üzerinden de henüz yedi-sekiz ay geçti.
Biliyorsunuz, Hükûmet ve Hükûmet
içerisindeki değişik görevdeki sayın bakanlar, bu 5 puan indirim vaadini
ağustos ayından bu yana sürekli söylemekteler. Bununla beraber, 2007 yılı
Aralık ayında Yüksek Planlama Kurulu’nun 2007/71 sayılı kararıyla, Hükûmetimiz tarafından imzalanarak, Avrupa Birliğine
verilen katılım öncesi ekonomik programa baktığımız zaman konunun uygulama
yılının 2009 yılı başı olduğunu görüyoruz ve bu kabul edilmiş bir metin ve
belgedir. Bu çelişkili vaat verildikten hemen sonra önümüze gelen bu tasarıda
ise işçilerimizin ve işverenlerimizin yıllarca alın teriyle biriktirdikleri
fonlar, işsizlik sigortasındaki bu birikim, söz konusu bu fonun indirim kaynağı
olarak sağlanmakta. O zaman şu soru hemen akla geliyor değerli milletvekilleri:
Bu hâliyle işçimizin geleceğinin garantisi olan bu fonun delinerek amacı
dışında kullanılması Hükûmet tarafından sağlanmış
olan doğru bir teşvik aracı mıdır? Daha geçtiğimiz
günler içerisinde Sosyal Güvenlik Yasası’nda prim esaslı kazançlar arttırılıp
bugün görüşmekte olduğumuz tasarıyla da 5 puan indirim getirilmesi aslında,
işverenimize de yeterli bir destek sayılmaz. Bugün İşsizlik Fonu’nda biriken 33
milyar YTL’nin amacı işsiz kalan çalışanlarımıza belirli bir dönem için katkı
sağlamaktır. İktidarın işverenlerimize vermiş olduğu, planlaması yapılmamış,
üzerinde çalışılmamış bu söz, işçimizin ve işverenimizin bu birikimiyle amacı
dışında kullanılmak istenmektedir. Değerli
milletvekilleri, tabii meydanlarda verilen bu vaatlerin önceden herhangi bir
planlamasının yapılmadığının açık bir göstergesi olan bu düzenlemede verilen bu
söze başka kaynak ve proje üretilemediğinin de bir delili olarak bu tasarıyı
karşımızda buluyoruz. İktidar daha önce bu fonu kullanmak istemiş ama IMF tarafından
engellenmiştir. Ne zaman ki IMF’yle -yani 9 Mayıs 2008 tarihi itibarıyla- stand-by düzenlemesi bitirilmiş,
hemen bu tasarı önce Komisyona ve daha sonra da Genel Kurulumuza indirilmiş
gözükmektedir. Tabii, bu fondan
yapılacak harcamalar bütçe harcaması gibi etki yapacaktır ekonomik olarak
baktığımız zaman. Harcamaların artması sebebiyle zaten yüksek artış trendine giren enflasyon ve faiz oranları kısa sürede
birbirine ivme etkisi yapacak ve makroekonomik göstergelerin daha da
bozulmasına yol açacaktır. İşsizlik Fonu’ndan yapılan bu harcamalar aynı
zamanda bütçe harcaması kadar denetime de tabi olmadığı için çok rahat ve
istenilen alanlara yapılacaktır. Tasarının taslak çalışmalarında, çok
ilginçtir, bürokratların bile karşı çıktığı bu fonun böyle kullanılmasına tabii
ki bizlerin, muhalefetin de olumlu katkı yapmasını beklemek herhâlde safdillik
olur. Evet, bugün
işverenlerimizin üzerinde ciddi bir yük vardır. OECD verilerine göre de
bakarsanız istihdam üzerinde en yüksek yük Türkiye’dedir. Ama bu fonlardan
yapılacak olan 5 puanlık sigorta prim desteği, var olan bu yüke esas ve temel
çare olmayacaktır, mesele buradadır. Eğer iş hayatımıza, istihdam sektörüne
ciddi katkılar yapmak istiyorsak yapılması gerekenlerin başında, makroekonomik
politikaları kullanarak öncelikle daha kapsamlı vergi indirimleri yapmak ve
daha sonra, sektörlerin kullandığı, başta enerji olmak üzere, bütün girdi
maliyetlerini azaltıcı tedbirler getirmemiz gerekmektedir. Eğer ülkenizin
rekabet gücünü artırmak istiyorsanız başta kur politikanız olmak üzere diğer
kaliteye yönelik tedbirlerinizi bir an önce almanız gerekmektedir. 2002 yılından
bugüne kadar baktığınız zaman, reel efektif döviz kuru yüzde 50 değerlenmiştir
sayın milletvekilleri. Bu kapsamda, İş Yasası’nda iş güvenliğinin neyi getirip
neyi götürdüğü tartışılmalı, asgari ücret uygulamasının artıları, eksileri
masaya yatırılmalı, daha da ileri adım olarak, asgari ücretin gelir vergisinden
de muaf tutulması temin edilmelidir. Sayın
milletvekilleri, kısaca, istihdam paketi, iş piyasamızın esnekliğinin ve
rekabet gücünün artırılması olarak algılanmalıdır. Maliyetlerdeki birkaç
kalemdeki düşüş, iş piyasasını esnek yapmaktan çok uzaktır. Bunun dışındaki
düşünce ve çalışmalar ise ülkemizin, ileride ciddi bir emniyet kemeri görebilecek
olan sistemini bozmak olacaktır ve sonunda da ciddi bir trafik kazasına yol
açar. Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz günler içerisinde, Devlet Planlama Teşkilatının
koordinasyonunda, işverenlerin SSK primlerinden 5 puan indirilmesi başta olmak
üzere, iş gücü piyasası düzenlemeleri de dikkate alınarak uluslararası bir
çalışma yapılmıştır. Bütün ekonomik birimlerin katkısıyla hazırlanan bu
çalışma, Avrupa Birliğine sunulan katılım öncesi ekonomik program 2008-2010
dönemine yönelik iş gücü piyasasının gelişim tahminlerini de gözler önüne
sermiştir. İşte, bu programa göre, bugün görüşmekte olduğumuz tasarıyla,
istihdamda öngörülen artışın yakalanamayacağı da maalesef gözler önüne
serilmiştir. Aynı dönemde, işsiz sayısı da bütün bu düzenlemelere rağmen azalmayıp
aksine artacaktır. 2007’de 2 milyon 333 binde kalan işsiz sayısı 2008 yılında 2
milyon 524 bine, 2009’da 2 milyon 582 bine, 2010’da ise 2 milyon 625 bine
çıkacaktır. Bu da bu tasarının en önemli makroekonomik problem olan işsizliği
azaltamayacağı vurgusunu bir kez daha yapmaktadır. Değerli
milletvekilleri, iktidarın süregelmekte olan sosyal çalışma alanında
çalışanlarımıza bakış açısına bir örnek vererek devam etmek istiyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. AHMET KENAN
TANRIKULU (Devamla) – Avrupa Birliği tarafından temel belge olarak kabul edilen
Avrupa Sosyal Şartı’nı 59’ncu Hükûmet iki tane
çekince koyarak imzaladı. Bunlardan bir tanesi, ülkemizin içinde bulunduğu
şartlar gerekçesiyle çalışanların kendilerine ve ailelerine iyi bir hayat
düzeyi sağlayacak ücret hakkının sağlanması gibi temel haktı. Şimdi, bugüne
kadar yayınlanan bütün Avrupa Birliği belgelerine bakıyoruz, başta ilerleme
raporları olmak üzere, Avrupa Sosyal Şartı’nın çekincesiz imzalanmasını
istiyordu; hâlbuki gördüğünüz gibi daha bu Hükûmet
bunu bile çekincesiz imzalar hâle gelememiştir. Değerli milletvekilleri, tabii ki Güneydoğu Anadolu Projesi’ne
para aktarılacaktır, tabii ki mahallî idarelerle ilgili eğer ciddi bir reform
yapılmak isteniyorsa bu yapılmak istenecektir ama biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bugünkü gibi değil ama işverenimizin ve çalışanlarımızın
gelişmiş ülkelerdeki çağdaş iş yaşantılarına ve şartlarına kavuşmaları yönünde
yapılacak her türlü katkıyı yapmaya hazır olduğumuzu belirtir, sizlere tekrar
partimiz adına saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Tanrıkulu. Şahısları adına
İzmir Milletvekili Oğuz Oyan söz istemiştir. Buyurunuz Sayın
Oyan. OĞUZ OYAN (İzmir)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; efendim, şimdi konuştuğumuz yasa
tasarısı bazı cazip kavramlar içeriyor. Bunlardan bir tanesi “istihdam”
meselesi, biri “GAP” yani bölgesel kalkınma. Her ikisine de baktığımızda
bunlara, doğrusu, karşı çıkmak mümkün değil. Ama tabii, bunları yani istihdam
artışına dönük düzenlemeleri yapmak ile bölgesel kalkınmaya kaynak aktarmak
meselelerini tartışırken, acaba, bu düzenlemeler doğru mu yapılıyor? Burada
tartıştığımız iki gündür bu. Tabii, bir başka
konuyu da sormamız lazım: Acaba, işsizlik daha mı az önemli? Yani istihdam
artışı tamam da yani o istihdam artışına giremeyecek, o kapsam içine
giremeyecek olan, belki de sayıları artacak olan işsizler ne olacak? Şimdi, bu, çok önemli bir mesele. Tabii, bir başka,
bununla bağlantılı mesele de GAP ne ölçüde istihdam artıracak? Yani GAP’a
yapılan yatırımlar eğer daha çok tarıma dönük yatırımlar olacaksa -ki öyle
anlaşılıyor, geri kalan tarafı oydu GAP yatırımlarının, enerjide daha ileri
gitmişti- burada daha çok tarımsal verimlilik artışları üzerinden, ilave
istihdam etkisi az olan yatırımlardan bahsediyoruz demektir. Dolayısıyla,
burada İşsizlik Sigortası Fonu’nu kullanırken, daha çok istihdam yaratan
birtakım özel uygulamalar düşünülemez miydi sorusu akla geliyor. Tabii, İşsizlik
Sigortası Fonu’nun çalışanlar adına, onların işsiz kaldığında kullanılması
amacıyla bir sigorta fonu olduğunu düşünürsek, burada yapılan değişikliklerin,
daha işsizlik sigortasının tanımından başlayarak, yani sigortalılara işsiz
kalmaları hâlinde ödenen bir fon olmaktan çıkaran düzenleme, bundan sonrası
için de bu yasada çok ciddi bir delik açmaktadır. Bunu özellikle hatırlatmak
isterim. Tabii, bütçe
ilkeleri açısından da çok mu acaba anlamsızdır bütçe ilkelerini savunmak?
Burada, gerek 19’uncu madde -ki biraz önce geçti birinci bölümde- gerekse şimdi
görüşülecek 25’inci maddede, her ikisinde de ademi
tahsis ilkesine bütçenin aykırı düzenlemeler yapılıyor. Bütçeyi böyle bir
baypas organı olarak kullanıyoruz ama belli gelirler belli şekilde gider
yazılıyor bütçeye. Bu da bütçede fon uygulamasıyla gördüğümüz çok sakıncalı,
1984 sonrasında gördüğümüz ve 2000 başlarında ancak kurtulabildiğimiz bir fon
uygulamasına da bizleri götürebilir. Değerli
arkadaşlarım, tabii, bir başka şey de doğruları burada söylemek. Yani bir
arkadaşımız çıktı biraz önce iktidar grubu adına ve işte “1991’le 2001
arasındaki istihdama bakarsak azalış bile var.” dedi. Değerli
arkadaşlarım, iktisatçılar üç türlü yalan var derler: Biri yalan, diğeri
kuyruklu yalan, diğeri de istatistik. Eğer siz, burada bitiş yılınızı 2001 gibi
Türkiye’de müthiş bir kriz, müthiş bir istihdam kaybı olduğu yıl olarak
alırsanız tabii ki istihdam kaybı çıkarırsınız. Hatta,
ben size daha başkasını da söyleyeyim: 2001’i esas alarak 2001’den sonra ne
müthiş bir istihdam artışı olduğundan da bahsedebilirsiniz ama bu doğru olmaz,
bu, kuyruklu yalandan daha kötü bir şey olur. Dolayısıyla, burada ne ölçüde
istihdam artışı, bu dönemde son yani bu kadar yüksek büyüme temposunun olduğu
iddia edilen dönemde ne kadar bir istihdam artışı yaratılıp yaratılmadığına
bakmak gerekiyor. Değerli
arkadaşlarım, bakınız, Türkiye’de bu yılın ilk dört ayında on altı bin işletme
kapandı. Her yıl kapanan işletme olur ama bu yıl ilk dört ayda kapanan işletme
sayısı geçen yılın yüzde 22 üzerinde. Yani Türkiye’de giderek iş yerleri
kapanıyor -geçen yıllara oranla daha fazla- işsizlik artışı yükseliyor.
İzmir’de Sanayi Odası Başkanı “Sanayici işçi çıkarıyor.” diyor ve önümüzde
gelen fırtına -bu fırtına, hatta tayfun- yeni büyük iş kayıplarını haberliyor. Böyle bir durumda 35 katrilyon para toplanmış
bir fonu öncelikle işsizlere dönük olarak kullanmamız gerekmiyor mu? Bu
aktarmayı yapmamız durumunda dahi bu mümkündür kalan kaynaklar için. Niye
yapmıyoruz? Çünkü hazine borçlanmasına gidiyor. İşsizlik sigortasının yüzde
95’i hazinenin borçlanmasına ayrılan bir kaynaktır. Burada GAP’a
kaynak ayrılmasına karşı değiliz. 19’uncu maddeyle, bir eklemeyle sözde bir
düzenleme oldu ama ne kadar geriye dönüşü tam sağlayacağız o (c) bendiyle, o da
tam kesin değil. Ama yapmamız gereken
-burada benim bir işsizlik sigortası kanunu teklifim vardı, orada olduğu
gibi- işsizlerin sisteme girişini, işsizlik sigortası sistemine girişini
kolaylaştırmak, bir. İkincisi, sistemde kalış sürelerini uzatmak
ve üç, daha yüksek düzeylerde bir işsizlik sigortası ödeneği almalarını
sağlamak. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. OĞUZ OYAN
(Devamla) – Teşekkür ederim. Burada yapılan
tek düzeltme, tam anlamıyla sembolik bir şey: İşsizlik sigortası ödeneği,
asgari ücretin netinden brütüne çıkarılıyor. Yani değerli
arkadaşlarım, böyle bir şey olabilir mi? 35 katrilyonun sadece yüzde 5’i
civarında bir bölümü işsizlere gitmişken burada lütfettiğiniz tek artış, netten
brüte geçmek asgari ücretin. Peki, asgari
ücretin 4 katı üzerinden maaşından prim kesintisi yapılan kişi işsiz kaldığı
-diyelim bir yerde teknik müdür olsun ya da bir yerde yüksek ücretli işçi
olsun, 2 milyara yakın para alıyor- zaman ne alacak? Asgari
ücretin brütünü. Peki, ondan, niye biz, asgari ücretin brütü üzerinden
sadece kesmiyoruz da 4 katından kesiyoruz ya da 5 katından? Burada çok ciddi
bir eşitsizlik vardır ve bu eşitsizlik sürmektedir. İşsizlik
Sigortası Kanunu’nu, çalışanlar ve işsiz kalmaları hâlinde çalışanlar lehine
düzenlemeyen bir anlayış, eksik ve yanlış bir anlayıştır. Bu bakımdan, bu
anlayışın burada tekrar gözden geçirilmesini talep etmek istiyorum. Çok teşekkürler.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Oyan. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Sayın Çelik, buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. “İstihdam paketi”
diye adlandırılan yasanın ikinci bölümünü görüşüyoruz. Geneli üzerinde
değerlendirme yapan arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu ikinci bölüm
de yine önemli düzenlemeleri içeriyor. Bunların başında, il istihdam ve mesleki
eğitim kurulu oluşturuluyor. Şu anda illerde il mesleki eğitim kurulları var,
il istihdam kurulları var ve doğrusu, gerek bakanlıklar arasında gerekse bu
kurullar arasında uyumlu bir çalışma ve sağlıklı bir çalışma düzeninin
olmadığını görüyoruz. Bu çerçevede, il
istihdam ve mesleki kurulları birleştiriyoruz, İl İstihdam ve Mesleki Eğitim
Kurulu hâline dönüştürüyoruz. Bu kurulların illerde başkanlığını valiler
yapacak, valilerin başkanlığında toplanacak. 14 üyeden oluşuyor. İş gücü
piyasası analizini gerçekleştirecekler ve bu analiz neticesinde, hangi
mesleklerde ihtiyaç duyuluyor ise o çerçevede de eğitimlerini planlayacaklar ve
o planlar çerçevesinde eğitimler gerçekleştirilecek. Bu kurul aynı zamanda
proje uygulamalarını izleyecek, denetleyecek ve bunların sonuçlandırılmasını
takip edecek. Yine bu ikinci
bölümde, özel istihdam bürosu sahiplerinin TC vatandaşı olma zorunluluğu
sermayenin serbest dolaşımı mevzuatı gereği kaldırılıyor. Yine 5 puan dediğimiz
-az önce değerli arkadaşlarımızın da ifade ettikleri gibi- işverenin ödeyeceği
primden 5 puanlık bir indirim söz konusudur. Bu düzenleme,
öteden beri, istihdamın üzerindeki yükleri hafifletmeye dönük, Hükûmetimizin de programında olan, 60’ıncı Hükûmetin Programı’nda olan bir vaat idi. Şimdi, bu paket
içerisinde bu vaadimizi de yerine getirmiş bulunuyoruz. Tabii, bu 5
puandan istifade etmek için bazı şartları da bu maddenin içerdiğini ifade etmek
istiyorum. Primlerin indirimden sonra kalan tutarının vaktinde ödenme şartını
getiriyoruz ve prim borcunun olmaması şartını getiriyoruz. Ayrıca, kayıt dışı
bir eleman çalıştırmaması şartına bağlıyoruz. Bu çerçevede, bugüne kadar
gerçekten primlerini sağlıklı ve düzenli ödeyen işverenlerimize, iş
adamlarımıza bu teşviki uygulamış bulunuyoruz. Beklenen bir teşvik idi; umarım,
beklendiği gibi de bir memnuniyet yaratacaktır. Değerli
milletvekilleri, ayrıca bu bölümde, Çalışma Bakanlığımızın Teşkilat Kanunu’yla
ilgili ve özellikle de iş sağlığı güvenliği eğitim hizmetleriyle ilgili bazı
düzenlemeler getiriliyor. Bildiğiniz gibi, Bakanlığımız bünyesinde “ÇASGEM”
diye bir birim var. Bu birim iş sağlığı ve güvenliği ağırlıklı eğitimleri
vermektedir. Bu konuda yasal bazı sıkıntılar yaşamaktayız. O sıkıntıları
gidermeye dönük düzenlemeler içermektedir ve bu düzenlemeler gerçekleşince,
yürürlüğe girince, ÇASGEM bünyesinde verilecek olan eğitimler neticesinde, bir
taraftan eğitim verilirken, neticesinde de sertifikalandırma imkânına kavuşmuş
olacağız. Ayrıca bu bölümde
-hep birlikte, umuyorum gerçekleştireceğiz- Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde
çalışan usta öğreticilerin Sosyal Güvenlik Yasası düzenlemesi çalışması
esnasında sağlık haklarının verilmesiyle ilgili, GSS (Genel Sağlık
Sigortası) kapsamına girmeleriyle ilgili
bir düzenleme yapmış idik. Zaten, Genel Sağlık Sigortası
kapsamına 70 milyon girdiği gibi, bu şekilde kısmi çalışma ortamında olan
vatandaşlarımızın da sağlık kapsamına girmesi sağlanmış idi. Yalnız, usta
öğreticilerle ilgili uzun vadeli, emeklilikleriyle ilgili sorunlar yaşanmakta
idi. Umuyorum, hep beraber, hep birlikte, bu, takriben 15 bin civarındaki,
Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışan ve statüleriyle ilgili de sıkıntı
yaşanan, geçen dönemde 220 bin işçiyi kadroya alırken o statüye girmeyen, başka
türlü de haklarını iade konusunda bir değerlendirme gerçekleştiremediğimiz bu
vatandaşlarımızla ilgili uzun vadeli, emekli olmalarıyla ilgili bir düzenlemeyi
getiriyoruz ve daha rahat şartlar içerisinde, daha kolay imkânlar içerisinde
emekliliklerini elde edebilecekler. Çalıştıkları sürenin dışında kalan
sürenin yarısı kadar veya on beş günlük çalışma süresiyle bir ay sigortalı olma
sistemini usta öğreticiler için de uygulamayı getiriyoruz. Umuyorum ki bu 15
bine varan ve bütün partilerimizi de ziyaret eden bu vatandaşlarımızın,
çalışanlarımızın bu sorununu da el birliğiyle gidermiş olacağız. Yine,
gerçekleştireceğimiz, bu bölümde, diğer önemli bir husus ise, el sanatlarıyla
uğraşan kadınlarımızın sosyal güvenlikleriyle ilgili bir düzenleme getiriyoruz.
El sanatlarıyla ilgilenen bayanlar on beş günlük prim ödeyerek bir aylık
sigortalılıkları olacak. Böylece hem el sanatlarımızı yaşatmak, geliştirmek hem
de kadın istihdamı açısından veya kayıtlı kadın istihdamı açısından önemli
olacağına inandığımız bir düzenlemeyi getiriyoruz. Değerli
milletvekilleri, esas üzerinde duracağım ve birazdan önergeyle huzurlarınıza
getireceğimiz önemli bir konu ise primlerin yeniden yapılandırılması. SSK ve
BAĞ-KUR primleri ile ilgili, prim borçlarıyla ilgili genel bir bilgi sunmak
istiyorum. Şu anda, Sosyal Sigortalar Kurumu olarak, SSK bünyesinde toplam prim
alacağımız 12 katrilyon 52 trilyon. Bunun 6 katrilyon 709 trilyonu prim aslı,
gecikme cezası ve gecikme zammı ise 5,3 katrilyon. BAĞ-KUR’a
gelince, toplam alacak 33,4 katrilyon. Bunun hiç prim ödenmemiş olanlar 14,9
katrilyon. Hiç prim ödememiş olanları çıkardığımızda 18,4 katrilyon alacak söz
konusu. Gerek SSK gerek BAĞ-KUR toplam baktığımız zaman, Sosyal Güvenlik Kurumu
diye ifade edeceğimiz ama anlaşılması açısından tasnif ettiğimiz toplam alacak
45 katrilyon 467 trilyon liradır. Şimdi, bu
çerçevede SSK bünyesinde yapılandırma kapsamına aldığımız miktar… Çünkü
yapılandırması devam edenler de var. Yani az önce ifade ettiğim bu 12,052
katrilyon ana alacağımızın bir kısmı, belediye örneğinde olduğu gibi,
yapılandırma kapsamında. Dolayısıyla onlar da çıkıldıktan sonra 9 katrilyon 890
trilyonluk bir yapılandırma gerçekleştirilecek SSK bünyesinde. BAĞ-KUR’da ise 13 katrilyon 543 trilyon liralık bir
yapılandırmayı gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Toplam
yapılandırmaya konu olan meblağ ise 23 katrilyon 433 trilyon liradır. Burada
düşündüğümüz sistem… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Önerge mi vereceksiniz Sayın Bakan? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Önerge de sizlere büyük ihtimalle
ulaşmıştır veya ulaşacaktır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Düşündüğümüz sistem şu şekilde: Üç
aylık bir süre içerisinde ödenmesi hâlinde -iki aylık bir müracaat süresi
koymayı düşünüyoruz- yüzde 85 faizlerin silinmesi. Bir yıllık bir
süre içerisinde eşit taksitlerle borçların ödenmesi hâlinde ise yüzde 55
faizlerin silinmesi. Yirmi dört aylık,
iki yıllık bir süre içerisinde borçların ödenmesi ise yüzde 30 faizlerin
silinmesini içeren bir düzenlemedir. Şu anda yapılandırılması bozulan
vatandaşlarımızla ilgili de bir düzenleme getiriyoruz. Bunlar da altı ay
içerisinde, şu anda yapılandırmaları… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkanım toparlıyorum. BAŞKAN – Tamam,
buyurunuz efendim. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Altı aylık bir süre içerisinde bozulan
yapılandırmalarının karşılığını ödediklerinde mevcut durumları ihya edilecek ve
bu şekilde sistemin dışında kimseyi bırakmayacak şekilde yeni bir yasa çıkardık
bildiğiniz gibi, sosyal güvenlik alanında sosyal güvenlik reformunu. Bu
reformun neticesinde de sizlere arz ettiğim borç-alacak tablosu karşısında yeni
bir sürecin bu konuda da başlaması, toplumsal bir beklenti olarak da karşımıza
çıkmış bulunuyor. Tabii kamunun bu
alacağıyla ilgili hiç kimse ilk etapta bu yapılandırmayla ilgili hoş
bakmayabilir, fakat gerçeklerle de yüz yüze olmamız gerekiyor. Bir örnek
verecek olursak: BAĞ-KUR’da prim aslı alacak 7,3.
Gecikme zammı ve gecikme faizine baktığımız zaman, gecikme zammı ve gecikme
cezası 6,1 katrilyon lira. Neredeyse aslı kadar ceza ve gecikme faizleri söz
konusudur. Burada bir durum
daha var, öteden beri söylenir: Borcunu, vergisini zamanında ödeyenle
ödeyemeyen arasında bir ayrım gözetilmez. Bu, hakkaniyet kurallarına uygun
değildir.” diye ifade edilir. Bununla ilgili de bildiğiniz gibi, istihdam
paketinde borcunu ödeyen, prim borcu olmayan ve kayıt dışı çalıştırmayanlarla
ilgili 5 puanlık indirim getiriyoruz. Yani bu da yıllardır beklenen bir durum
idi. Umuyoruz ki, bundan sonra, bu ciddi neşterden sonra bütün işverenlerimiz 5
puanlık indirimden istifade edilecek bölüme geçmiş olurlar ve bundan sonra da
Türkiye, bu ve benzeri yapılanmalarla tekrar karşı karşıya kalmaz, bu son olur
temennisinde bulunuyorum. Ayrıca, burada
temas edilen bu İşsizlik Fonu’yla ilgili de bir iki rakam vermek istiyorum
Sayın Başkanın müsamahasına sığınarak. Şimdi, toplam fon varlığı 33 katrilyon
405 trilyon. Bunun içerisinde işçi ve işveren payı, yani anapara 10 katrilyon
954 trilyon lira… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sürenizi çok aştınız, ama son bir dakikayı
veriyorum Sayın Bakan açıklamanız için. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -
Son bir dakika, evet. Hazine payı
olarak devletin payı ise, bu da 3 katrilyon 729 trilyon liradır. Fonun faiz
gelirlerine baktığımız zaman 20 katrilyon 187 trilyon liradır. İşsizlik
Sigortası Fonu gideri ise 1 katrilyon 725 trilyon liradır. Şimdi, bizim
İşsizlik Fonu’ndan GAP’a aktardığımız devletin payı olan, hazinenin payı olan
bu 3,7 katrilyonun üzerine yıllar itibarıyla faiz ilave ettiğiniz zaman 8
katrilyon yapıyor, onun da neması 1,3 katrilyon liradır. Devletin payından 1,3
katrilyon GAP’a aktarılmaktadır. Burada “işverene filan kaynak aktarımı”
şeklinde bazı ifadeler kullanıldı, doğru olmadığını ifade ediyorum. Süreç içerisinde
diğer konulara temas edeceğimi belirtir, yüce heyeti saygıyla selamlarım. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan. Şahsı adına
Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel söz istemiştir. Buyurunuz Sayın Yüksel. (AK Parti sıralarından
alkışlar) MEHMET YÜKSEL
(Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz
224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; önce istihdamı genel olarak değerlendirdiğimizde,
hepimizin bildiği gibi, işsizlik sorunu günümüzde Avrupa Birliği ülkeleri ve
diğer gelişmiş ülkeler de dâhil hemen hemen her
ülkenin karşı karşıya bulunduğu başlıca sorunlarından en önemlisidir. Dünya
genelinde nüfus artarken kaynaklar azalmakta, yeteri kadar yeni ve yüksek
gelirli iş yaratılamamaktadır. Büyüme rakamları ve yaratılan yeni işler de
istihdama yeteri kadar yansıyamamaktadır. Bunun neticesinde de işsizlik bir
ülkede sadece üretim ve ekonomik kalkınmayı olumsuz etkilememekte, aynı zamanda
işsizlik, sosyal problemler, sosyal dışlanma ve yoksulluğu da beraberinde
getirmektedir. Bu sebeple, istihdamı ve verimliliği artırmak ve böylelikle
ekonomik ve sosyal kalkınmayı gerçekleştirmek ülkemiz dâhil bütün dünya
ülkelerinin en önemli hedefi hâline gelmiştir. Olaya bu gözle
baktığımızda, istihdamı artıracak yatırımların çoğalması, yeni iş sahalarının
açılması, iş piyasasının esnekleştirilmesi ve iş gücüne katılacak nitelikli
eleman kazandırılması da büyük önem arz etmektedir. Bu bilinç ve sorun
çözen bir anlayışla sunulan istihdam paketi, işsizliğin azaltılarak istihdamın
artırılması ve bu noktada yaşanan sıkıntıların giderilmesi konusunda atılmış
önemli bir adımdır. Genel olarak istihdamın üzerinde idari ve
mali yüklerin azaltılması, özürlüler ile gençler ve kadınların istihdamının
teşvik edilmesi, işverenlerin ihtiyaç duyduğu kalifiye iş gücünün
yetiştirilmesi, ekonomik ve bölgesel kalkınmaya yönelik yatırım projelerine
kaynak sağlayarak istihdam imkânlarının artırılması, kayıt dışı istihdamın
azaltılması ve bunların sonucu olarak da işsizlik ve buna bağlı sorunların
azaltılması hedeflenmiştir. Değerli
arkadaşlar, bu tasarıyı birkaç başlıkla özetlemek gerekirse, bu kapsamda şu
yeni düzenlemeler yapılmıştır: İstihdamı teşvik
kapsamında, on sekiz-yirmi dokuz yaş arası gençlerin iş gücüne katılma oranı
Avrupa Birliği ülkelerine kıyasla oldukça düşüktür. Kadınların istihdamını
artırmak amacıyla da mevcut istihdama ilave olarak, işe alınan kadınlar ile
gençlere ait SSK priminin beş yıl boyunca kademeli olarak İşsizlik Sigortası
Fonu’ndan karşılanması düşünülmektedir. Yerel düzeyde ise,
istihdam politikasını belirleyen ve iş gücü piyasasını araştıran il istihdam
kurullarının daha etkin görev yapmaları amacıyla, bu kurulların yapısı, görev
ve yetkileri bu yasayla yeniden düzenlenmiş ve kamunun yanında sivil toplum
örgütlerinin de daha güçlü bir şekilde hem verimliliği artırmasını hem il
istihdam kurumlarının daha aktif hâle gelmesini sağlamıştır. İstihdam
üzerindeki idari yükler ve zorunlu istihdamın üzerindeki yükler konusunda
sanayicilerimizin zaman zaman sıkıntıları ve
şikâyetleri olmuştur. Genellikle 50 ve üzerinde işçi
çalıştıran sanayicilerimizin bu zorunlu istihdam konusundaki sıkıntıları
dikkate alınmış ve o sıkıntılardan sanayicilerin kurtulabilmesi için, iş yeri
sağlık güvenlik birimi kurma, iş yeri hekimi çalıştırma, iş güvenliğinde
sorumlu teknik eleman görevlendirme yükümlülüklerinin hizmet alımıyla
karşılanabilmesi; birden fazla iş yerinin ortak birim kurabilmesi, gerekli
şartları taşıyan iş yeri personelinin de buralarda görevlendirilebilmesi
getirilmiştir. İstihdamın
üzerindeki mali yükler kapsamında ise, Sayın Bakanımın da bahsettiği gibi,
yüzde 5’lik prim indirimi belirli bir şarta bağlanmış, o da prim borcu olmayan
ve kayıt dışı eleman çalıştırmayan iş yerlerinde yüzde 5’lik prim indirimi
getirilmiştir. İŞKUR’un kayıtlı tüm
işsizlere meslekî eğitim rehberlik ve danışmanlık faaliyeti sunabilmesi için
İşsizlik Sigorta Fonundan kaynak kullanılmasına imkân sağlayarak İşsizlik
Sigortası Kanunu’nda yeni bir düzenlemeye gidilmiş ve burada, vasıflı ve ara
eleman dediğimiz, sanayicimizin ihtiyacı olan elemanların yetiştirilmesi
sağlanmıştır. Ağır ve tehlikeli
işlerde ise çalıştırılacak işçilerin mesleki eğitim almış olmaları şartı
getirilmektedir. Değerli
arkadaşlar, işsizlik ve işsizliğe bağlı sorunların çözümünün sadece günübirlik
politikalarla değil, uzun vadeli, ekonomik ve sosyal yapısıyla güçlü olan plan,
proje ve programlarla birlikte uyum içerisinde yürütülmesi mümkündür. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Evet,
lütfen sözlerinizi tamamlayınız. MEHMET YÜKSEL
(Devamla) – Bu yapılanlar yeterli midir? Elbette hayır, yetmemesi gerekir, eğer
yetiyorsa yerimizde sayıyoruz demektir. Ekonominin ve
yatırımın yapılanmasını dünya ölçeğinde değerlendirdiğimizde sanayicimize düşen
görevler vardır. O da, dünyadaki baş döndürücü gelişmelere ayak uydurabilmek ve
rekabette geriye düşmemek için sürekli araştırma, sürekli yenilik, farklı
üretim, markalaşmak yani değişim ve dönüşümde süreklilik sanayicimiz için
vazgeçilmez ilkeler olmalıdır. Bize yani yüce Meclisimize de görev düşmektedir.
Dünyadaki bu hız karşısında bugün çıkardığımız yasalar yarın yeterli
olmayacaktır. Dünyadaki olumlu ve olumsuz ekonomik gelişmeleri dikkate alarak hazırlayacağımız
yeni yasal düzenlemelerle yatırımcılarımızın, sanayicimizin önünü açmış,
işsizlerimiz için de yeni istihdam kapıları açılmasına vesile olmuş oluruz
diyor, tasarının çalışma hayatına ve tüm aktörlerine, ülkemize hayırlar
getirmesini temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Yüksel. Sayın
milletvekilleri, şimdi, bölüm üzerinde on beş dakika soru-cevap işlemi
yapacağız. 8 kişiye söz
vereceğim, sırasıyla okuyorum: Sayın Tankut, Sayın
Işık, Sayın Özdemir, Sayın Çalış, Sayın Tütüncü, Sayın Akkuş, Sayın Genç, Sayın
Durmuş. Şimdi ilk söz,
Sayın Tankut’un. Buyurun Sayın Tankut. YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
Tekelin özelleştirilmesiyle birlikte, uzun yıllardan beri burada çalışan
işçilerimiz bugün büyük bir endişe içerisinde, aile bütünlüklerinin de
parçalanarak, bulundukları ve aile düzeni kurdukları yerlerden çok farklı ve
uzak bölgelere gönderilme korkusu içerisinde bekleşmektedirler. Bu
işçilerimizle ilgili olarak, başta Adana Sigara Fabrikası olmak üzere, sigara
fabrikalarında çalışan işçilerimizin Tekel yaprak tütün tesislerinde istihdam
edilebilecekleri ifade edilmektedir. Ancak yaprak tütün işletmelerinin
önümüzdeki yıldan itibaren tütün alımı yapmayacağı söylenmektedir. Bu durum ve
bu hususlar çerçevesinde, Çalışma Bakanımız olarak Tekel Sigara Fabrikasında
çalışan işçilerimizin gelecekleriyle ilgili olarak buradan net bir şekilde
işçilerimizin endişe ve korkularını giderecek bir açıklama yapabilir misiniz?
Şu an, işçilerimiz televizyonları başında sizden müjdeli bir açıklama
beklemektedirler. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Tankut. Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
yerel gazete çalışanı bir hemşehrim adına sizlere
soruyorum: Çalışanlardan ve işverenlerden kesilerek oluşturulması düşünülen
Kıdem Tazminatı Fonu’ndan ödenecek kıdem tazminatının işten ayrılanlara
ödenmeyeceği, ancak sadece emekli olduğunda veya ölmesi durumunda kanuni hak
sahiplerine ödenmesinin planlandığı yönündeki haberler doğru mudur? Doğruysa
bu, çalışanlar için bir haksızlık olmayacak mıdır? Bu konuda bir çalışmanız var
mı? Varsa içeriği nedir? İkinci sorum da:
4/C kapsamında çalışanlar işten çıkarılarak çalıştırılmadıkları dönemde
-yaklaşık iki üç aylık bir dönem bu bildiğiniz gibi- İşsizlik Fonu’ndan
yararlanabilecekler midir? 4/C’lilerle ilgili son
gelinen nokta nedir? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Işık. Sayın Özdemir… Sayın Özdemir
yok. Sayın Çalış,
buyurunuz. HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
çıkarmakta olduğumuz yasa ile işveren-alt işveren ilişkilerini
düzenlemektesiniz ancak işverenin hangi hâllerde ve hangi şartlarda alt işverenle,
yani taşeronla anlaşma yapabileceği konusunda boşluk vardır. Kayıtlara geçmesi
için soruyorum: İşveren, alt işverenle hangi şartlarda ve hangi hâllerde
anlaşma yapabilecektir? Bu yasal boşluğu doldurmak adına, çalışma devam ederken
önerge veya tekriri müzekkereyle, bu boşluğu doldurmak için bir çalışmanız
olacak mı? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Çalış. Sayın Tütüncü… ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Türkiye’deki
kadınların iş gücüne katılma oranları açısından manzara, Türkiye’yi bu konuda
dünya şampiyonluğuna taşımış durumda. Ocak 2008 TÜİK sonuçlarına göre,
kadınların iş gücüne katılma oranları yüzde 22,3’e düşmüştür, yüzde 22,3. Şimdi, bu
tasarıyla getirilen kadınlara çalışma olanakları, son derece yetersiz
kalacaktır. Sayın Bakandan sormak istiyorum: Bu tasarının ötesinde, kadın
istihdamının artırılması için, Hükûmetinizce nasıl
politikalar öngörülebilir? Sadece bu tasarıya dayanarak kadın istihdamının
yeterince artırılamayacağı çok açıktır. Teşekkür ederim
Sayın Başkan. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Tütüncü. Sayın Akkuş… AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; tasarının 24’üncü maddesine göre,
yaşlılık, malullük ve ölüm sigortaları priminden işveren hissesinin 5 puanlık
kısmına isabet eden tutar hazinece karşılanacaktır. Bu uygulama, zor şartlar
altında çalışan işverenler açısından doğrudur. Ancak ülkemizin bir başka
gerçeği de büyük bir çoğunluğu asgari ücretle çalışan ve yoksulluk çeken
işçilerimizin primlerinde de sonuçta maaşlarına yansıyacak şekilde 5 puanlık
hazine desteği için bir çalışmanız var mı? Bir diğer soru:
Yasanın 22’nci maddesi, iş bulma alanında faaliyet göstermek üzere yabancılara
da imkân sağlamaktadır. İş bulmak vaadiyle insan kaçakçılığının güzergâhı
durumunda olan ülkemiz açısından bu uygulamanın ne gibi sakıncalar getireceği
hakkında bir çalışmanız var mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akkuş. Sayın Genç… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkanım,
aslında burada tabii, usulüne uygun kanunlar gelmiyor. Şimdi, biraz önce, Sayın
Bakan, borçların yeniden yapılandırılmasıyla ilgili önerge getireceğini
söyledi. Biz bilmiyoruz… Bu Parlamento geleneklerinde bunlara yer verilmemesi
lazım. Ben, Sayın Bakana
soruyorum: İktidarınız zamanında kaç defa bu BAĞ-KUR, SSK borçlarını
yapılandırdınız? Bu yapılandırma sonucunda ne kadar tahsilat
yaptınız? Adam iflas ediyor, sizin ekonomik politikalarınız yüzünden BAĞ-KUR
esnafı kapısına kilit vuruyor, işveren kapısına kilit vuruyor. Neyini
alacaksınız vatandaşın? Siz pembe tablolar çiziyorsunuz, ama maalesef
vatandaşın cebinde para kalmamış. Vatandaşın cebinde kalan para yok ki bu
borçları ödesin. Tabii ki sizin zenginleriniz, işte, 30-35 kişi milyar dolarlar
seviyesinde zengin olunca o paralar oraya gidiyor. Şimdi, kanun o
kadar eksik ki, bir il istihdam kurulu ve yürütme kurulundan bahsediliyor. İl
istihdam kurulunun kimler olduğu belli ama, yürütme
kurulu kimler? Peki, bu paraları, işsizlik primini harcayacak kişileri kim… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç. Sayın Durmuş… OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, bu hafta başında enteresan olaylar açığa çıkmıştır:
AKP Genel Başkan Yardımcısı, ortağı olduğu iki şirketten birinin tırlarında eroin yakalatmıştır. Vekil, 2007’de ambalaj
şirketinden, 1999’da da nakliye şirketinden istifa ettiğini söylemiştir. İkinci olay:
Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Paksüt’ü dinleyen Doblo marka narkotik dinleme aracı ve ikinci bir araç
fotoğraflanmıştır. İçişleri Bakanı “Narkotik bir operasyonu takip ediyorduk.”
diyor. Paksüt’ün bir aydır uğradığı yerlerde
uyuşturucu kaçakçıları mı vardır? Madem uyuşturucu kaçakçılarını takip ettiğini
söylüyorsunuz, Bakanınız bu açıklamasıyla operasyonu ifşa ettiyse uyuşturucu
kaçakçısını korumuş olmuyor mu? Sayın Paksüt’ten
başka, takibe narkotik dinleme aracı görevlendirilen ve dinlenen Anayasa
Mahkemesi üyeleri var mıdır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Durmuş. Soru işlemi
bitmiştir. Şimdi cevap
bölümüne geçiyoruz. Buyurunuz Sayın
Bakan. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Şimdi, Tekel
işçileriyle ilgili bir soru soruldu. İşçilerimizin, özelleştirmenin olduğu
illerde istihdamıyla ilgili bir talepte bulunuldu. Tabii, bunu hepimiz arzu
ederiz. Eğer o imkân sağlanabilecekse bizim Bakanlar Kuruluna bu konuyu
götürerek ilgili bakan arkadaşlarla değerlendireceğimizi ifade ederek bu soruyu
cevaplandırmak istiyorum. İkinci olarak,
kıdem tazminatıyla ilgili, sosyal taraflarla kıdem tazminatı konusunu henüz
görüşmediğimizi ifade etmek istiyorum. Kıdem tazminatının, ben şahsen Bakan
olarak konuşulmasından yanayım, tartışılmasından yanayım, çünkü kıdem tazminatı
şu anda ağırlıklı olarak kamuda uygulanan ama kamu dışında işçilerimizin
aleyhine gelişen bir uygulamadır. Bundan dolayı bu mesele öteden beri,
1970’lerden bugüne konuşulan ama gerçekleştirilmesi konusunda geri adım atılan
bir konu. Umuyorum bu dönem içerisinde biz sosyal taraflarla, sosyal tarafların
bakışının ne olduğu çerçevesinde değerlendirme toplantıları gerçekleştireceğiz.
Sosyal tarafların bu konuyu nasıl algıladıklarını ve işçilerimiz açısından
mevcut uygulamanın, kıdem tazminatı uygulamasının ne gibi mağduriyetler
oluşturduğunu, işveren açısından neyi ifade ettiğini masaya yatırdıktan sonra,
eğer bir düzenleme olarak gelmesi gerekiyorsa, yine birlikte karar vererek,
sosyal taraflarla karar vererek buraya getireceğimizi ifade etmek istiyorum. 4/C kapsamı,
bildiğiniz gibi 657’ye tabi bir sistem. Burada işçi statüsünde olmadıkları için
İŞKUR bünyesinde işsizlik ödeneği gibi bir durum 4/C’liler
için söz konusu değildir. Alt işveren, üst
işveren, ana işveren tartışması İş Kanunu’nun 2’nci maddesi çerçevesinde yoğun
bir şekilde yapılıyor. Biz bu istihdam paketinde alt işverenle ilgili yeni
tanımlamalar, yeni düzenlemeler, yeni müeyyideler getirdik. Hangi işlerin alt
işverene verileceği zaten İş Kanunu’nun 2’nci maddesinde net bir şekilde belli,
bizim için orada bir müphemlik, şüphe uyandıracak bir durum söz konusu değil, ama
problem, alt işverene işlerin verilmesi neticesinde muvazaalı bazı şeylerin
gerçekleşmesi, karşımıza iş sağlığı güvenliği açısından bazı sorunlar
çıkarmaktadır. Şimdi, bu muvazaayı ortadan kaldıran yazılı sözleşmeyi
getiriyoruz. Ayrıca, denetim ve akabinde de ağır ve tehlikeli işlerde
çalışacaklara mesleki eğitim zorunluluğunu getiriyoruz. Dolayısıyla, İş Kanunu’nun 2’nci
maddesindeki -sorun diye- bugün özellikle Tuzla ve benzeri ağır ve tehlikeli
işlerde sorun teşkil eden konuların çözümüne direkt ve gerçekten çözüm olacak
bir düzenlemedir diye düşünüyoruz. Kadın
istihdamıyla ilgili tabii rakamlar çok farklı. Aslolan,
yıl sonlarını mukayese etmek gerekiyor, yani 2006,
2007 ile ve diğer yıllarla mukayesesinin daha doğru olacağı düşüncesindeyim.
Çünkü dönemsel rakamlarda yanılmalar veya yıl sonlarını dönemsel rakamlarla
mukayese ettiğiniz zaman
bazı netice almakta zorlanacağımız tablolarla karşılaşabiliriz.
Bundan dolayı, ifade ettiğiniz ocak dönemi rakamlarıdır. Fakat biz kadın
istihdamının, eğitim düzeyiyle direkt ilgili olduğunu burada ifade etmek
istiyorum. Eğitim düzeyi yüksek olan hanımlarda istihdam sorunu yaşamadığımızı,
Türkiye’de eldeki veriler açısından baktığımız zaman görüyoruz. Bundan dolayı
“Haydi Kızlar Okula” kampanyası başlatılmıştır. Bundan dolayı eğitime en büyük
bütçe ayrılmıştır. Amacımız, eğitim düzeyini, niteliğini yükseltmektir. Bu
çerçevede daha çok kadın istihdamını gerçekleştirme imkânımız olabilir. Eğer
diğer açıdan bakacak olursak, yani vasıfsızlık açısından bakacak olursak, o çerçevede
de Türkiye’nin yapısal
bir dönüşüm sürecinden geçtiğini ifade ediyoruz ve beş yıl
içerisinde, beş yıllık süre içerisinde 1 milyon kadının köyden kente göç
ettiğini biliyoruz. Elimizdeki veriler, -dün bunları takdim etmiştim- 1 milyon
bayan kırsaldan merkeze geliyor. Kırsalda bunlar ücretsiz aile işçisi diye
görülüyorlar. Bir ailede 5 kişi var, 5’i de ücretsiz aile işçisi diye, çalışır
diye görülüyorlar. Ama kente geldikleri zaman ya baba ya anne çalışıyor veya
ikisi çalışıyor, ailede 3 kişi açığa düşüyor. Yani ben buna şu tabiri
kullanıyorum: Türkiye gerçeklerle yüzleşiyor. Gerçeklerle yüzleşmek ne? Siz
kırsalda “ücretsiz aile işçisi” diye vasıflandırdığınız ama aslında çalışmayan,
aslında üretmeyen veya yeteri kadar üretmeyeni çalışıyor, üretiyor diye
gösteriyorsunuz. Ama bu gerçekler bizim önümüze gelmeli, Türkiye bu gerçeklerle
daha da hızlı yüzleşmeli ve çözümleri de üretmelidir. Ben kadın istihdamında
bir düşüşün olmadığını, ama kırsaldan kente gelişin, göçün hızlanması
neticesinde tarımdaki istihdamın yüzde 37’lerden yüzde 26’lara düşmesinden
kaynaklanan bir tablo olduğunu vurgulamak istiyorum. 5 puan indirimi
işçi için de uygulanır mı? 5 puan indirimi son derece önemli değerli
arkadaşlar. Kıstaslarının da -öyle tahmin ediyorum- bütün milletvekili
arkadaşlarımız tarafından paylaşıldığı düşüncesindeyim. Primlerin çok daha
aşağıya inmesini hepimiz arzularız, hepimiz isteriz. Fakat bunların imkânlarla
orantılı olmasının doğru olduğu, makro dengeleri de sarsmayacak bir bakış
açısının doğru olacağı düşüncesindeyiz. Salt anlamda kayıt dışı çalıştırana ve
prim borcu olana da uygulansa 5 puan indirimi, 4 katrilyonluk bir maliyet
oluşturduğunu da bilmemiz gerekiyor. Bundan dolayı şu anda Hükûmet
Programı’nda vaat ettiğimizi gerçekleştiriyoruz. Umarım Türkiye'nin imkânları
geliştikçe, OECD ülkeleri ortalamasındaki -gerek primlerde gerek diğer
yüklerde- o ortalamanın da altına inme arzumuz var. Bu neyi getirecektir? Bu
rekabeti artıracaktır. Bu rekabeti, Türk müteşebbisinin rekabetini artırınca
üretimi artıracaktır. Üretim ihracatı, ihracat döviz girdisini artıracaktır.
Türkiye’nin zenginleşmesine sebep olacaktır. Bu konuda da bu kısa açıklamayı
yapmayı uygun buluyorum. Sayın Genç
yapılandırmalarla ilgili soru sordular, bazılarına yazılı cevap verelim eğer
uygun bulurlarsa. Ama son yapılandırmayla ilgili şunu ifade edeyim: SSK
bünyesindeki yapılandırmada, yapılandırmaya giren tutar 2 katrilyon 627 trilyon
liradır. Bunun yüzde 46’sı tahsil edilmiştir, yapılandırmada yüzde 46’lık bir
başarı vardır. BAĞ-KUR’da ise yapılandırma tutarı 7
katrilyon 295; 2006’dan bahsediyorum. Orada da tahsilat
oranı yüzde 61’dir. O yapılandırmalara baktığımız zaman, bugün düşündüğümüz
keskinlikte değildir, bu netlikte bir yapılandırma değildir. Bu düşündüğümüz
yapılandırmayla, inanıyorum ki yeni yasa bu yeni yapılandırmayla, belki de 5
puan indirimini de dikkate aldığınız zaman tüm işverenlerimizin, tüm
çalışanlarımızın çok daha gayretli olacaklarına ben inanıyorum ve Türkiye bir
kez daha buna ihtiyaç duymayabilir düşüncesindeyiz. Bunların teferruatıyla
ilgili geçmişe dönük sorunuza da yazılı olarak cevap vereceğimizi ifade
ediyorum. Sayın Durmuş’un sorduğu sorular biraz siyasi içerikli, istihdam paketiyle
ilgili değil ama hepimiz de siyasiyiz. Bir Sayın
Milletvekilimizle ilgili ifade ettiklerinizi, Sayın Milletvekili, yine aynı
gazetelerde net bir şekilde ifade etmiştir. Böyle bir ortaklığının iki yıl önce
sona erdiğini, ilgili şirketlerle böyle bir bağının olmadığını açık ve net bir
şekilde ifade etmiştir. Aksi bir durum varsa Türkiye hukuk devletidir, gereken
çalışmalar yapılır. Sayın Paksüt’le ilgili değerlendirmeleri Hükümete dönük, iktidara
dönük olarak değerlendirmeyi çok doğru bulmayacağımızı ifade etmek istiyorum,
ama olay Türkiye’de olmuş olaydır ve böyle bir olay olmuş ise… Bakınız, bu
olayın olup olmadığıyla ilgili de elimizde bir kanıt yok, çünkü Sayın Bakanın
açıklamasına göre olayın Sayın Paksüt’le bir
ilgisinin olmadığı ifade ediliyor. Dolayısıyla bu netleşmeyen, açık olmayan ama
hepimizin de netliğinden yana olduğumuz bu konuyla ilgili çok teferruatlı bir
açıklama yapmanın doğru olmayacağı düşüncesindeyim. İlgili birimler, bilgi ve
belgeler doğrultusunda siyasetçinin de söylemesi gereken şeyler olmalı, eğer
muhatap olan birisi varsa da onların da söylemesi gereken şeyler olmalı ama
hiçbir şey artık gelişen dünya şartlarında, bu teknolojik şartlarda, ülkemizin
geldiği noktada karanlıkta kalmamalı düşüncesindeyiz. Değerli Başkanım,
teşekkür ediyorum, sağ olun. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan. İkinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. 16.30’a kadar ara
veriyorum. Kapanma Saati: 16.09 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 16.38 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Fatoş GÜRKAN (Adana) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. 224 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 21’inci madde
üzerinde dört önerge vardır. Önergeleri sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
224 sıra sayılı “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı”nın 21’inci maddesinin (h) bendinden sonra gelmek üzere, (ı)
bendi ile aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
“ı) GAP
Bölgesindeki illerde, GAP İdaresinin belirleyeceği bir temsilci.” Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının çerçeve 21 inci maddesi ile değiştirilen 4904 sayılı Kanunun
13 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif
ederiz. Saygılarımızla.
“ ı) Sanayi ve
Ticaret il müdürü” TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
224 sıra sayılı yasa tasarısının 21 nci maddesi “h”
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki “ı” bendinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
I) İlde bulunan kadın kurumları Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 21- 25/6/2003 tarihli ve 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununun
13 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "İl istihdam
ve mesleki eğitim kurulları Madde 13- İlin işgücü, istihdam ve mesleki eğitim ihtiyacını
tespit etmek veya ettirmek, mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumları ile
işletmelerde yapılacak mesleki eğitim ve istihdam konularında etkinlik ve
verimliliği artırmak amacıyla yerel düzeyde politikalar oluşturmak, plan yapmak
ve kararlar almak, ilgili kurum ve kuruluşlara görüş ve önerilerde bulunmak üzere
illerde İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulu kurulur. Kurul valinin
başkanlığında aşağıda sayılan üyelerden oluşur: a) Belediye
Başkanı, büyükşehir belediyesi bulunan illerde Büyükşehir Belediye Başkanı veya
genel sekreteri veya yardımcısı, b) İl Özel İdaresi
Genel Sekreteri, c) İl Milli
Eğitim Müdürü, ç) İl Sanayi ve
Ticaret Müdürü, d) İŞKUR İl
Müdürü e) İl Ticaret
ve/veya Sanayi Odası Başkanı, f) İşçi, işveren
konfederasyonları ile Türkiye Sakatlar Konfederasyonundan birer temsilci, g) İl Esnaf ve
Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı, ğ) İlde bulunan
fakülte veya yüksek okulların Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü
veya Mesleki Teknik Eğitim Bölümlerinden valinin belirleyeceği bir öğretim
üyesi. İl istihdam ve
mesleki eğitim kurullarının görevleri şunlardır: a) İlin istihdam
ve mesleki eğitim politikasını oluşturmak, b) İlin muhtelif
sektör ve branştaki işgücü ve mesleki eğitim
ihtiyacını belirlemek üzere işgücü piyasa analizleri yapmak-yaptırmak, bu
amaçla gerektiğinde ilgili alan uzmanlarından komisyonlar oluşturmak, bunların
görev tanımları çerçevesinde hazırladıkları raporları değerlendirmek ve
yayınlamak, gerektiğinde ilgili Bakanlık ve kurullara sunmak, c) Milli Eğitim
Bakanlığınca gönderilen mesleki eğitim çerçeve programlarının işgücü piyasası
araştırma sonuçlarına göre ilin ihtiyaçları doğrultusunda düzenlenmesi için
görüş bildirmek, ç) Mesleki eğitim
uygulamalarında ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümüne yardımcı olmak, d) Mesleki
eğitim, işgücü ve istihdam konularında kurum ve kuruluşlardan gelecek görüş ve
önerileri incelemek değerlendirmek ve sonuçlandırmak, e) İl düzeyinde
istihdamı koruyucu, geliştirici ve işsizliği önleyici tedbirleri belirlemek ve
gereği için ilgili kurum ve kuruluşlara bildirmek, f) İşgücü
piyasası araştırma sonuçları da dikkate alınarak İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve
Kurum tarafından hazırlanan işgücü yetiştirme faaliyetlerine ilişkin planları
onaylamak ve bunların uygulama sonuçlarını izlemek, g) Bu madde
hükümlerini il seviyesinde eksiksiz yerine getirilmesi için gerekli tedbirleri
almak. Kurul kararları
bağlayıcıdır. Kurul, alınan kararlara ilişkin eylem planı hazırlar, sorumlu
kurum ve kuruluşları belirler, uygulamaları ve sonuçlarını takip eder. Kurul, üç ayda
bir toplanır. Kurulun sekretarya görevi Kurum İl Müdürlüğü ile İl Milli Eğitim
Müdürlüğü tarafından kendi görev alanları ile sınırlı kalmak kaydıyla
müştereken yürütülür. Alınan kararların uygulanmasının takibi ile diğer
faaliyet ve işgücü piyasasına yönelik araştırmalar, Yürütme Kurulu tarafından
yerine getirilir. İşgücü yetiştirme
faaliyetleri ve sonuçları; Kurul başkanının onayıyla, Kurum, İl Milli Eğitim
Müdürlüğü, Kurul üyesi işçi ve işveren konfederasyonları tarafından
belirlenecek birer üyeden oluşan Denetim Kurulu tarafından denetlenir.
Denetimler için, ihtiyaç halinde birden fazla Denetim Kurulu oluşturulabilir.
Denetim raporları Kurula bildirilir. Kurul tarafından
her yıl faaliyet raporu düzenlenir. Düzenlenen rapor, Kurum Yönetim Kurulu
tarafından değerlendirildikten sonra ilgili bakanlıklara gönderilir. Kurul, Yürütme
Kurulu ve Denetim Kurulu üyelerine, 6245 Sayılı Harcırah Kanunu doğrultusunda
günlük harcırah ödenir. Kurulun yönetim
ve denetim faaliyetleri, işgücü piyasası araştırma ve planlama çalışmaları için
Kurum tarafından ödenek tahsis edilir. Bu ödeneğin miktarı, aktif işgücü
programları için Kurum tarafından İl Müdürlüğüne tahsis edilen toplam ödeneğin
yüzde beşini geçemez. İl İstihdam ve
Mesleki Eğitim Kurulu, Yürütme Kurulu ve Denetleme Kurulunun çalışma usul ve
esasları Milli Eğitim, Sanayi ve Ticaret ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıkIarı ile Kurum tarafından müştereken çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir. Bu Kanunda İl
İstihdam Kurullarına yapılan atıflar ile 05/6/1986
tarihli ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununda İl Mesleki Eğitim Kuruluna
yapılan atıflar İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kuruluna yapılmış sayılır. 3308 sayılı
Kanunun bu maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz." BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Son önergeyi
takdire arz ediyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe… BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bilindiği gibi
ülkemizde eğitim ve istihdam arasındaki ilişki zayıftır. Bu ilişkisin
güçlenmesi ise, işgücü piyasasındaki değişim ve gelişmelerin gerek yerel,
gerekse ulusal düzeyde yakından takip edilmesine ve işgücü piyasasının
ihtiyaçları doğrultusunda beşeri sermayenin geliştirilmesine bağlıdır. Bu bağın
kurulmasında ve geliştirilmesinde, yerel aktörlerin bir araya geldiği İl
İstihdam Kurulları ve İl Mesleki Eğitim Kurulları çok önemli role sahiptir. Söz
konusu kurulların nihai amacı, yerel düzeyde insan kaynaklarımıza yatırım
yaparak mümkün olduğu ölçüde işgücümüzü üretimde verimli kullanma ve ülkemizin
gelişmişlik düzeyini artırmaktır. Kurulların nihai amacı, yerel düzeyde insan
kaynaklarımıza yatırım yaparak mümkün olduğu ölçüde işgücümüzü üretimde verimli
kullanma ve ülkemizin gelişmişlik düzeyini artırmaktır. Aynı temel amaca
yönelik olarak oluşturulan ve hemen hemen aynı üyeden
oluşan bu kurulların birleştirilmesi, nihai amaca ulaşmada etkinlik
sağlayacaktır. Zira, il istihdam kurullarının, işgücü
piyasasına yönelik politikalarının ve tedbirlerinin esasını; işgücü piyasası
ihtiyaçlarına göre işgücünü yetiştirme ve geliştirme oluşturmaktadır. Aynı
şekilde, İl Mesleki Eğitim Kurulunun temel görevi de il seviyesinde mesleki
eğitim ihtiyaçlarını tespit etmek ve mesleki eğitim çerçeve programı hakkında
görüş oluşturmaktır. Bu bağlamda, iki
kurulun birleştirilmesi sonucunda, işgücü piyasası ihtiyaçları doğrultusunda
gerekli nitelik ve becerilere sahip biçimde kurumlardan mezun olan insan
gücümüzün istihdam edilmesi mümkün olurken, bu insan gücümüzün istihdam
edilebilirliklerini artırmak amacıyla düzenlenen aktif işgücü programlarına
aktarılacak kaynaklar da daha verimli ve etkin kullanılacaktır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önerge ile 21’inci madde tümüyle
değiştirilmiştir. Bu nedenle, aynı maddede değişiklik öngören, Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, Niğde Milletvekili Mümin İnan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının önergelerini işleme koyma
imkânı kalmamıştır. Önergeleri işlemden kaldırıyorum. Şimdi 21’inci
maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… 21’inci madde kabul edilmiştir. 22’nci madde
üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
224 sıra sayılı Kanun Tasarısın 22 nci maddesinin
çerçeve hükmünün başına “4904 Sayılı Kanunun” ibaresinin eklenmesini ve
“birinci” ibaresinin “ikinci” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri ayrı
ayrı okutup birlikte işleme alacağım. İstemleri
hâlinde, önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim. Önergeleri
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının 22 nci maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
T.B.M.M
Başkanlığına Görüşülmekte olan
224 sıra sayılı Yasa Tasarısının 22. Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını
az ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN – Komisyon
bu iki önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Önerge
hakkında… Sayın Tütüncü,
konuşmak istiyorsunuz. Buyurunuz Sayın
Tütüncü. ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) - Teşekkür ederim. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; önergemiz 22’nci maddenin tasarı metninden
çıkarılması. Neden böyle bir
önerge verdik? Değerli milletvekilleri, 22’nci madde özel istihdam bürolarıyla
ilgilidir. Özel istihdam bürolarının açılması ve işletilmesi alanına bu Hükûmet tasarısıyla yabancıların da girmesi ve çalışması
imkânı sağlanmaktadır. Tabii ki yabancı sermayeye gerçekten kaynak kıtlığı
açısından ihtiyaç bulunduğu bir zaman kesitinde, öyle sanıyorum ki Hükûmetin kafasındaki “Neden iş ve işçi bulma hizmetlerine
yabancı insan gücünü kullanmayalım, getirmeyelim.” Sanırım ki bu gerekçe var ve
bir diğer gerekçe de herhâlde Avrupa Birliği bunu istemiş olabilir. Şimdi, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bunu biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak doğru
bulmuyoruz. Aslında 22’nci Dönem Parlamentosunda özel istihdam bürolarıyla
ilgili yasa tasarısı görüşülürken hem Plan Bütçe Komisyonunda hem de biz Meclis
Genel Kurulunda buna karşı çıktık. Neden karşı çıktık? Çünkü iş ve işçi bulma
görevleri, sorumlulukları sosyal devletin olmazsa olmaz sorumluluklarından,
görevlerinden biridir. Bunun da ötesinde, biz karşı çıkış gerekçemizi başka
bazı noktalara da dayandırdık. İş bulma hizmetlerinin istismar edileceğinden
endişe ettik, işsizlerin istismar edileceğinden endişe ettik, işsizlerden ön
avanslar, avantalar alınabileceğini düşündük ve bu alanın kontrolünün son
derece zor olabileceğini düşündük. Bu gerekçelerle karşı çıktık. Ancak, 22’nci
Dönem Parlamentosunda bu Yasa kabul edildi. Şimdi getirilen bu öneriyle, 22’nci
maddeyle, yabancıların da bu alanda faaliyet göstermesinin önünü açıyoruz. Değerli
arkadaşlarım, bu doğru değil. Bakınız, bizim en büyük sorunlarımızdan bir
tanesi istihdam açısından, iş gücü piyasası açısından kayıt dışı istihdamın ve
dolayısıyla kayıt dışı ekonominin bir türlü disipline edilememesidir. Biz
yıllardan bu yana kendi kayıt dışı istihdamımızı acaba nasıl kontrol edebiliriz
diye tartışmalar yaptık, vergi yasaları çıkardık. İşte şimdi bu kanun, bir
bölümüyle de ilgili olarak düşünürsek, kayıt dışı istihdamın da en aza
indirilmesine dönük amacı içeriyor. Ama değerli arkadaşlarım, son yıllarda bir
baktık ki Türkiye’de yabancı kayıt dışı işçi hızla artıyor, yabancı kaçak işçi
hızla artıyor. Tahminlere göre 1 milyon dolayında yabancı kaçak işçi şu anda
Türkiye’de istihdam ediliyor çeşitli sektörlerde, ev hizmetlerinden tutun
inşaat sektörüne kadar ve imalat sanayisinin bazı sektörlerinde yabancı kaçak
işçiler çalışıyor. Özellikle komşularımızdan geliyor, Ermenistan’dan geliyor, Türki cumhuriyetlerden geliyor, Balkanlardan geliyor,
geliyor… Değerli arkadaşlarım, daha fazla da bu özel istihdam büroları aracılığıyla
geliyor. Şimdi, ben Sayın
Bakandan öğrenmek istiyorum, en son bilgi neyse elimizde: Şu ana kadar kaç tane
özel istihdam bürosu faaliyete geçirilmiştir ve bu özel istihdam bürolarının iş
bulma etkinliği nedir? Yani kaç kişiyi işe yerleştirmiştir? Bunu Sayın Bakanın
burada açıklamasını bilhassa rica ediyorum. Çünkü bundan önceki bir konuşmada
da bu çerçevede bir isteğimiz olmuştu. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Buradan şuraya gelmek istiyorum Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri: Bakınız, bizim elimizdeki rakamlara göre,
kendi hesabına çalışanların Türkiye'de yüzde 65’i kayıt dışı çalışıyor,
yaklaşık 3 milyon kişi; yevmiyeli olarak çalışanların
yüzde 91,6’sı kayıt dışı çalışıyor, 1 milyon 100 bin kişi; ücretsiz aile
işçilerinin ise kayıt dışı çalıştığını biliyoruz. Buradan şuraya gelmek istiyorum: Lütfen, özel istihdam büroları
alanına yabancı insan gücünü, yabancı hizmeti sokmayalım. Burasını, bu alanı en
azından Türk insanının inisiyatifine bırakalım. Bu nedenle
önergemizin kabulünü istirham ediyoruz. Cumhuriyet Halk
Partisi adına hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Tütüncü. Sayın Şandır,
gerekçeyi mi okutayım? Kim konuşacak? MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Muharrem Varlı efendim. BAŞKAN – Sayın
Varlı, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MUHARREM VARLI
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge
üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınıza çıktım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 22’nci madde, özel istihdam bürolarının kurulmasında Türk
vatandaşı şartının aranmamasıyla alakalı bir madde. Bizim vermiş olduğumuz önerge de böyle bir şeyin kabul
edilemeyeceği ve Türk vatandaşı olma şartının aranması gerektiği konusunda. Şimdi, tabii,
daha önceki yapmış olduğunuz özelleştirmelerde, daha önceki çıkartmış olduğunuz
kanunlarda böyle bir hassasiyetinizin olmadığını biliyoruz. Yapmış olduğunuz
özelleştirmeye baktığımız zaman, işte, Türk Telekom’u Hariri ailesine, PETKİM’i bir başka yabancıya, TÜPRAŞ’ı
bir başka yabancıya, en son… FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Koç yabancı mı? MUHARREM VARLI
(Devamla) – Yani o sizin bileceğiniz bir şey, o konuda ben yorum yapmıyorum. …Tekeli de bir
Amerikan firmasına sattınız. Şimdi, buralardan
gelecek kaynak belki çok önemli olabilir ama buralarda çalışan işçilerin
geleceğini hesap etmek, buradaki işçilerin ailelerinin geleceğini hesap etmek
de elbette ki çok önemli olması gereken şeylerdir ama böyle bir hassasiyetiniz
olmadığı için… Efendim, 301’inci
maddeyi de yine Avrupa Birliği istiyor diye, Türklüğe hakareti, efendim, Türk
milletine hakareti içeren sözlerin sarf edilmesini serbest bıraktınız. Yani
Türklükle, Türk milletiyle bir alerjiniz mi var, bunu da anlamış değilim. (AK
Parti sıralarından gürültüler) MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacıyı lütfen uyarır mısınız, konuyla alakası
olmayan, daha evvelki tartıştığımız meseleyi tekrar gündeme getiriyor. MUHARREM VARLI
(Devamla) – Neden böyle bu konularda hassasiyet göstermiyorsunuz? Bunu
milletimizin takdirine bırakıyorum efendim. BAŞKAN – Sayın
konuşmacı, lütfen konuya geliniz, önerge üzerinde konuşunuz. MUHARREM VARLI
(Devamla) – Bankacılık sektörüne baktığınız zaman, bu sektörün de yüzde 50’ye
yakını yabancılara teslim edilmiş durumda. Yani finans sektörümüz. Ekonominin iyi
olup olmadığının ölçümü olarak kabul ettiğiniz borsaya baktığımızda, borsa da
yüzde 70 oranında yabancılara teslim edilmiş durumda. BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
– İyi incele! MUHARREM VARLI
(Devamla) – Çok iyi inceliyoruz. İstihdamı da
yabancılara teslim edeceksek, o zaman artık bu ülkeyi yönetenler neden kendi öz
benlikleriyle yönetemiyorlar diye düşünmek gerektiği kanaatindeyim. Değerli
arkadaşlarım, yasada çıkartılmak istenen… “Efendim, işsizlik sigortasında,
İşsizlik Sigorta Fonu’nda biriken bir miktar parayı GAP projesinde
değerlendireceğiz.” diyorsunuz. Peki, babalar
gibi sattığınız, özelleştirme yaptığınız Türk Telekom’dan, diğer kuruluşlardan
elde edilen paralardan neden GAP projesine aktarmadınız? GAP projesi elbette ki
Türkiye için, Türk ekonomisi için, orada yaşayan, orada ikamet eden, orada
çiftçilik yapan insanlarımız için çok önemli bir proje. Elbette ki
desteklenmesi lazım, geliştirilmesi lazım, ama bugüne kadar neden yapmadınız,
neden? Şimdi gelmişsiniz, işçilerin sigorta primlerinden biriken, işsiz
kaldıkları zaman kullanılması gereken, yardım edilmesi gereken parayı GAP
projesine aktarmaya çalışıyorsunuz. Ne kadar doğru? BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
– Biraz önce anlattı Bakan burada. MUHARREM VARLI
(Devamla) – Kardeşim, oturduğun yerden sataşma, dinle anlarsın. Senin zekân
yetmez bunlara. Anlarsın, dinle. (AK Parti sıralarından gürültüler) BAŞKAN –
Karşılıklı konuşmayın lütfen. Sayın Varlı, lütfen
devam ediniz. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, lütfen sözünü geri alsın. Hiçbir milletvekilinin
başka bir milletvekilinin zekâsını ölçme yetkisi elinde değildir. Kendisi
zekâsını nerede ölçtürmüş? Mecliste konuşuyorsun! MUHARREM VARLI (Devamla) – Değerli milletvekilleri, burada bir
gazete haberi. Türkiye’nin en büyük
gazetelerinden birisi Hürriyet gazetesi ve İsrail Başbakanının Sayın Başbakana
“dostum” dediği bir hitabet. NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) – Ne olmuş? “Arkadaşım” dedi. Çevirmeyin, “arkadaşım” dedi. MUHARREM VARLI
(Devamla) – Evet, “arkadaşım” dediği, “dostum” dediği, her neyse. NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) – Bak, yanlış söylüyorsun. MUHARREM VARLI
(Devamla) – Dün İsraillilerin öldürdüğü bir Filistinli için Fatih Camisi’nde
gıyabi cenaze namazı kılıyordunuz, bugün de İsrail Başbakanının en yakın dostu
oldunuz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Varlı, lütfen konuya geliniz, önergeniz üzerinde konuşunuz. Son dakikanızı
veriyorum. Buyurunuz. MUHARREM VARLI
(Devamla) – Bu samimiyetle ne kadar alakalı onu da yüce milletimizin takdirine
bırakıyorum. Önergemizin
kabulünü diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Varlı. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmama
izin verin. BAŞKAN – Tamam. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Efendim? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Biraz önceki konuşmacı, verdiği önergenin hiç alakası olmayan
şekilde bir konuşma yaptı ve grubumuzu, bundan önce çıkardığımız 301’inci
maddeyle ilgili kamuoyunu yanlış bilgilendirici, Türk milleti ve Türklükle
problemi… BAŞKAN –
Buyurunuz, bir dakika Sayın Elitaş. (AK Parti
sıralarından alkışlar) VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, konuşmasında
partisine sataşması nedeniyle konuşması MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Önemli yasa
yapmaya çalışıyoruz, komisyonda bütün arkadaşlarımız bunlara katkı verdi, ama, şuradan bu kadar önemli bir yasayı çıkarırken, gelip
önergelerde konuşup, yaptığımız işi hafifletmenin bir manası yok, anlamı yok.
İki hafta önce bu işi konuştuk, 301’inci maddenin hangi tarihçe çerçevesinde
geldiğini, kimlerin nelerle 301’inci maddede değişiklik yaptığını hep beraber
gördük. 2001 yılında, sizin iktidarınız döneminde, bir yıldan altı yıla kadar
olan ve ağır hapis şeklinde cezalandırılan bir 301’inci maddedeki “Türklüğe
hakaret” ibaresi, sizin zamanınızda bir yıldan üç yıla kadar düşürüldü ve hafif
hapis hâline getirildi. Yine, 2001
yılında siz, çok önemli bir değişiklik yaptınız. HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Beş yıl öncekini söylüyorsunuz, iki hafta önceyi hatırlamıyorsunuz;
her zaman hatırlatacağız size 301’i. MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Hani, şu anda “değiştirilmez” diye ifade ettiğiniz Anayasa’nın
başlangıç hükmündeki bir ibare var ya, Anayasa’nın başlangıç hükmündeki ibare,
Türk milletinin manevi değerlerine ve tarihine fikri ve mütalaa… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Lütfen,
çabuk toplayınız. MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Türk milletinin manevi ve tarihî değerlerine fikir ve görüşlerini
beyan etmek de yasaktı, siz onu da değiştirdiniz. Siz, önce onun hesabını
verin, onun hesabını kendi içinizde verin ve o tereddütlerinizi ortadan
kaldırın. Önce kendi içinizde günahlarınızı çıkarın, başkasına günah yüklemeye
kalkmayın. Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Elitaş. Buyurunuz Sayın
Bakan. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Efendim? MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Sözcü, AKP Grup Başkan Vekili, “Kendi
günahlarınızı çıkartın.” dedi, bizim grubumuzu ilzam etti. Müsaade ederseniz… BAŞKAN – Şimdi,
tabii Sayın Şandır, size de bir dakika söz vereceğim ama lütfen tekrar
sataşmaya yol açmayınız. Tekrar tartışmaya yol açarsanız sonsuza kadar devam
edecek. Buyurunuz
efendim. 2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın konuşmasında
partisine sataşması nedeniyle konuşması MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve Sayın Elitaş;
her zaman bu 301’i burada konuşacağız. Bunu böyle bilesiniz. YAŞAR KARAYEL
(Kayseri) - Sonsuza kadar konuşun. MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Evet, 301’i konuşacağız. YAŞAR KARAYEL
(Kayseri) - Sonsuza kadar konuşun, hiç mahzuru yok. MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Sonsuza kadar konuşacağız. 301’de yaptığınız şey, “Türklüğü”
çıkarttınız. Cezayı indirmekten öte, “Türklüğü” çıkarttınız. BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) – Kendi programında yok. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Siz cezayı sıfıra indirdiniz. MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Eğer “Türk milleti” ile “Türklük” farklı değilse niye çıkarttınız,
bunun cevabını burada vermek mecburiyetindesiniz. Eğer “cumhuriyet” ile
“Türkiye Cumhuriyeti devleti” farklı şey değilse niye değiştiriyorsunuz? Bunun
hesabını burada… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Siz niye “cumhuriyet”i tamamen çıkardınız? MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisinin iktidarında 301’in içeriğiyle hiç
oynanmamıştır. Özgürlüklerin genişletilmesi anlamında altı yıldan üç yıla
düşürülmüştür. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Hiç anlamı yok! MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Sayın Elitaş, bilesiniz ki, 301’le ilgili
siz burada Türk milletine hesabı veremeyeceksiniz, sürekli mahkûm olacaksınız
ve sürekli, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, 301’de yaptığınız ihaneti burada
konuşacağız. Bunu böyle bilmenizi istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Şandır. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Bu
konuyu burada kapattım Sayın Elitaş. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacı adımı vererek ithamda bulunuyor. BAŞKAN –
Müzakereyi yeterli buluyorum. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Efendim, adımı vererek ithamda bulunuyor. Lütfen efendim… BAŞKAN – Lütfen…
Bu konu kapanmıştır. Şimdi, sayın
milletvekilleri, konumuza dönüyoruz. Lütfen… Cevaplarınızı karşılıklı verdiniz.
Sayın Bakanın bir dakikalık bir açıklaması vardır. Buyurunuz Sayın
Bakan. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam) 2.- İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan
Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/570, 2/227, 2/228)
(S. Sayısı: 224) (Devam) ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Konumuza dönmemizin daha doğru olacağı düşüncesindeyim. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Şandır’ın söylediği son kelime… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Ne günahı var MHP’nin, bunu anlatmak mecburiyetindesiniz. BAŞKAN – Sakin
olunuz lütfen. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Son kelime oradaki arkadaş için doğru olabilir. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Böyle bir günah yok. Milliyetçi Hareket Partisinin Türk milletine
karşı işlediği hiçbir günah yok. BAŞKAN – Lütfen
sakin olunuz. Sayın Bakan,
devam ediniz. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Değerli milletvekilleri, tabii, ifade
ettiğiniz gibi önemli bir yasa görüşüyoruz. Konumuza dönsek en doğrusu o
olacak. Vatandaşımız bizden onu bekliyor. Şimdi “Ne kadar
özel istihdam bürosu var?” diye sordular. 234 özel istihdam bürosu var
Türkiye’de. “Bugüne kadar bu
istihdam büroları ne kadar istihdam gerçekleştirdiler?” diye bir soru geldi.
2004, 2005, 2006, 2007 yıllarında toplam 122.070 istihdam gerçekleşti. Son olarak da
yabancılara verilen izinle ilgili bir ifade kullanıldı. 2004 yılında 7.300,
2005 yılında 9.438, 2006 yılında 10.603, 2007 yılında 8.930 kişiye, yabancılara
izin verilmiştir. Bilgilerinize sunuyorum. Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan. Bu iki önergeyi
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 22 nci maddesinin
çerçeve hükmünün başına “4904 Sayılı Kanunun” ibaresinin eklenmesini ve
“birinci” ibaresinin “ikinci” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Nihat Ergün (Kocaeli) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Uygun
görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçe mi… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe Kanun tekniği
anlamında düzenleme yapılmıştır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen bu
önerge doğrultusunda 22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 22’nci madde kabul edilmiştir. 23’üncü madde
üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23 üncü
maddesi ile değiştirilen 4904 sayılı Kanunun 20 nci
maddesinin; çerçeve hükmünün başına “4904 Sayılı Kanunun” ibaresinin, birinci
fıkrasının (j) bendinde yer alan “özel istihdam bürolarına” ibaresinin “gerçek
ve tüzel kişilere” şeklinde değiştirilmesini ve ikinci fıkranın başına 1 inci
cümle olmak üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“Birinci fıkranın
(a), (b), (c), (f), (g) ve (j) bentlerinde yer alan fiillerin ayrı ayrı veya birlikte üç kez tekrarlanması halinde özel
istihdam bürolarına verilen izinler iptal edilir.” TBMM
Başkanlığı’na Görüşülmekte olan
224 sıra sayılı yasa tasarısının 23. maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki
ifadenin eklenmesini arz ederiz. Saygılarımızla.
“Kurum, ayrıca,
Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusu yapar” Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
224 sıra sayılı İş Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının
çerçeve 23 üncü maddesi ile değiştirilen 4904 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin birinci fıkrasının sonuna “idari para
cezaları her yıl enflasyon oranında güncellenir.” cümlesinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Son önergeye
katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutuyorum, yoksa kim konuşuyor efendim? MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Akif Akkuş konuşacak efendim. BAŞKAN – Sayın Akkuş,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar) AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasayla
ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Şimdi, tabii, burada bu maddeden ne isteniyor evvela ona bir
bakarsak; bu maddeyle, iş arayanlara ve açık işlere ilişkin bilgileri amacı
dışında kullananlara, iş arayanlardan yönetmelikte öngörülenler dışında menfaat
temin edenlere, kurum izni olmaksızın iş ve işçi bulmaya aracılık faaliyetinin
basın yayın araçlarından biri ile işlenmesi hâlinde, kurum izin belgesi olmadan
yurt dışına kaçak işçi götürmek isteyenlere değişik oran ve miktarda ceza
verileceği belirtilmektedir. Yukarıda
belirtilen suçları işleyenlere elbette ceza verilmelidir. Buna bir şey
demiyoruz ancak biz bu önergeyle, idari para cezalarının her yıl yeniden
enflasyon oranında güncellenmesini amaçlamaktayız. Tabii, bu
suçların mahiyetine de şöyle bir baktığımız zaman: Yani nereden çıkıyor bu
suçlar, niye bu suçlar oluşuyor? Ülkede, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk öyle
büyük boyutlara geldi ki vatandaş ne yapacağını şaşırmış durumda. Ne yapılırsa
yapılsın, ne kadar ceza verilirse verilsin bu suçlar devam etmekte, çetelerin
sayısı günbegün artmaktadır. Şimdi, bu
cümleden olmak üzere, bugün bir gazeteden kestiğim küçük bir kupür var. Burada “Tüketici kredisi alıp -ev
için veya otomobil için- ödeyemeyenlerin sayısı 261 bin kişiye ulaşmış, kredi
kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısı ise 1 milyon 50 bin civarında.”
diyor. Durum böyle olunca… RECEP KORAL
(İstanbul) – Sizin iktidarınızda neydi? AKİF AKKUŞ
(Devamla) – Efendim? RECEP KORAL
(İstanbul) – 2002 öncesi neydi? AKİF AKKUŞ
(Devamla) – 2002 öncesi yoktu. Böyle bir sayı yoktu. (AK Parti sıralarından
gülüşmeler) Nereden
çıkartacaksın 2002’yi; sen bugüne bak. Bugün, bu vatandaş bundan mağdur oluyor.
Mağdur olan vatandaş bugün var. Dün de vardı belki, ama yoktu. Evet, o kadar. Yine bugünkü
gazetelerden bir haber vereyim size. Bunu söylemeyecektim ama demin konuşulduğu
için söylüyorum. İtalyan Hava Yolları satışa çıkartılıyor ve yabancılar talip
oluyor ve İtalyan Hükûmeti diyor ki: “Hayır,
satmıyoruz.” Niye? “Stratejik bir kurumdur, satmıyoruz.” diyor ve bunu, Avrupa
Birliğinin değişik ülkelerinde, Amerika Birleşik Devletleri’nde görüyoruz. Hâlbuki, bize “Küreselleşme çağındayız, sınırlar ortadan
kalktı, şirketler var.” diyorlar ama, maalesef, bizi aldatıyorlar. Diyorum ki
bunlara kanmayalım, aldanmayalım. Değerli
milletvekilleri, Ege kıyılarımızda yerli veya kaçak işçi taşıyan ve maalesef,
bazen batarak deniz kazalarına, birçok cana ve mala zarar veren gemi kazaları
basın ve yayın organlarında hemen her gün yer almaktadır. Vatandaşlarımızı
açlığa, yoksulluğa ve sefalete terk eden AKP Hükûmeti
bunlara bir çözüm getiremiyor, sadece, birkaç günlük gıda paketleriyle, bu
durumdaki vatandaşlarımızı istismar etme yolunu seçiyor. Kürsüye çıkan Hükûmet yetkilileri, sanki bir Lale Devri senaryosu ortaya
koyuyor. Sayın
milletvekilleri, size “iş ve aş” diye, âdeta, yalvaran insanlar gelmiyor mu?
Bize geliyor. “Ülke kalkındı,
millî gelir birkaç misli büyüdü, millî gelirin kişi başı payı dokuz ayda 9.500
dolara çıktı.” diyorlar. Bu büyüme, istihdam yaratmadığına göre sözde bir
büyümedir. Çünkü büyüme sanal olmasaydı verimlilik iç talebe yansıyacak, bu da
ücretlerin artmasına, insanların karnının doymasına, sırtının pek olmasına
sebep olacaktı ama böyle bir durum söz konusu değil. Vatandaş borçla
yaşamaktadır; banka borçları 101 milyar doları aşmış. Vatandaş borç batağında
çırpınırken bankalar kâr patlaması yapıyor. Köylü ve çiftçi
tarlasını işleyemez hâle gelmiş. Gübre yüzde 110, mazot yüzde 100’den fazla
artmış, destekleme primleri 70 liradan 20 liraya düşürülmüştür. Buna rağmen, Hükûmet, yeni zam arayışları içerisindedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. AKİF AKKUŞ
(Devamla) – Teşekkür ederim. Esnafın, işçinin
hâli, köylü ve çiftçiden daha iyi değil. Her sahada devleti
temsil eden memur perme perişan. Şehirlerimizde yükselen görkemli iş
merkezleri orta direği yok ederken, bu iş merkezlerinde on üç-on dört saat
çalışanlar, âdeta, boğaz tokluğuna çalıştırılmaktadır. Ancak, devlet
bankalarından, eşe dosta büyük krediler de sağlanıyor bu arada. Gerçekten, siz
hortumları kesecektiniz. Ne oldu? Hortumlar elbette görünmez oldu. ORHAN KARASAYAR
(Hatay) – Kestik, kestik. AKİF AKKUŞ
(Devamla) - Kestiniz… Ancak,
hortumların yerini borular aldı, borular, büyük çaplı borular aldı! Değerli
milletvekilleri, vatandaşın feryadına, figanına kulak veriniz. Aksi takdirde,
çığ gibi büyüyen yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik, açlık ve bunun yarattığı
ahlaksızlık ülkeyi içinden çıkılamayacak kaoslara
sürükleyecektir, sorumlusu herkes olacaktır. Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akkuş. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: T.B.M.M.
Başkanlığı’na Görüşülmekte olan
224 sıra sayılı yasa tasarısının 23. maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki
ifadenin eklenmesini arz ederiz. Saygılarımızla. Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve arkadaşları “Kurum, ayrıca,
Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusu yapar” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Suçluyu affediyorsunuz Sayın Bakan, savcıya şikâyet
etmiyorsunuz ama! Suç işlemiş adamı savcıya ihbar etmiyorsunuz! Kaçakçılık
yapıyor, insan tacirliği yapıyor, savcılığa ihbar etmiyorsunuz! BAŞKAN – Sayın Öztürk, siz mi konuşacaksınız? ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Evet. BAŞKAN –
Buyurunuz efendim. ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
tasarısının 23’üncü maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Maddede, adı
üstünde, idari para cezası verileceği öngörülüyor. İdari para cezası verileceğine
göre, ceza uygulanacağına göre ortada bir suç, Ceza Hukuku anlamında bir suç
vardır. Bu suçun da ilgili cumhuriyet savcılıklarına bildirilmesini biz
istemiştik, ilgili kurum tarafından, önergemiz bu yöndedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısı doğrudan istihdamla
ilgili, üretimle ilgili, ekonomiyle ilgili. Ekonomideki kriz artık sokağa indi,
ekonomide yavaşlama devam ediyor, büyümede yavaşlama devam ediyor. Yine,
enflasyon gittikçe artışa devam ediyor, işsizlik artışı devam ediyor, istihdam
azalışı devam ediyor. Yurttaşlarımızın konut ve bireysel kredideki borçları,
yani kısacası hane halkına düşen borç yükü giderek artıyor. Burada işsizlikle
ilgili AKP’li arkadaşlarımız da bildirmişlerdi, “Bu işsizlik rakamlarını muhalefet
milletvekilleri neye göre söylüyorlar?” diye. Devletin verdiği resmî
istatistiklere göre söylüyoruz. Bugün işsizlik, 11,3 olarak devlet
açıklamıştır. Eğer iş aramayıp da çalışma gücü olan kişiler de buna
katıldığında bu oranın yüzde 18,4 olduğu açıktır. İstihdam edilenlerin
sayısında da 2007’nin aralık, ocak, şubat dönemine göre 278 bin kişi azalma
olduğu görülmektedir. Genç nüfustaki işsizlik oranı yüzde 21’dir. Bu,
Türkiye’de her 5 gençten 1’inin işsiz olduğu anlamına gelmektedir. Bilindiği
üzere, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Yasası, iş güvencesi olmayan ülkemizde
işlerini kaybeden işçilerin o işsiz geçirdikleri süredeki risklerini sigorta
etmeye yönelik bir yasa idi. Ancak, bu fonu, Hükûmet,
öyle anlaşılıyor ki, bir işsizlik sigortası fonu olarak değil, istediği zaman
kullanacağı bir fon olarak değerlendirmektedir. Zaten bu fon bugüne kadar
amacına uygun olarak sadece 1,7 milyarı ödemiş, 34,4 milyar YTL para
toplanmıştır. Değerli
milletvekilleri, iş hukuku, kamu hukukuyla çok yakından ilgilenen, sıkı sıkı bağları olan ve sosyal bir hukuktur. Sosyal hukuk
devleti, halkını yoksullaştıran, sonra o yoksullaşan halka kömür dağıtan devlet
değildir. Sosyal hukuk devleti, güçsüzün, işsizin, fakir fukaranın yanında yer
alan devlet demektir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği, yaşam hakkıyla doğrudan
ilgilidir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği, iş güvencesiyle ilgilidir ve güçlü
sendikaların varlığıyla sağlanabilecektir. Kayıt dışı istihdam bugün yüzde 55
bir veriye göre, bir veriye göre yüzde 48’dir. Örneğin, Tuzla tersanelerinde,
resmî ilgili kurumlar, çalışan fiilî işçi sayısının 24-25 bin olduğunu
söylemelerine rağmen, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının bize verdiği,
burada, bu Mecliste bundan önceki yasa konuşulurken verdiği rakam, sigortalı
işçi sayısının 10.460 olduğunu söylemiştir. Ben şimdi Sayın Bakanımıza sormak
istiyorum: Gerçekten, Tuzla bölgesinde çalışan, fiilî, Tuzla’da, tersanelerde
çalışan fiilî işçi sayısı nedir ve bunun ne kadarının otuz gün üzerinden primi
ödenmektedir, ne kadarının girişi yapılmaktadır? Bu konuda sağlıklı bilgilere
ihtiyacımız olduğunu ben düşünmekteyim. Değerli
arkadaşlarım, işçi sağlığı ve iş güvenliği en kolay tasarruf edilebilecek bir
olay değildir. Sizler de takdir edersiniz ki önceden kestirilemeyen ve
dolayısıyla tedbir alınması mümkün olmayan risklerin ortaya çıkması sonucunda
meydana gelen olaylara iş kazası denilir. Eğer önceden ortaya çıkması
öngörülebilen ve tedbir alınması mümkün olan sosyal riskler ortaya çıktığında
kişiler ölüyorsa, bu iş kazası değil, bunların adı cinayettir. Bugün
Türkiye’deki iş kazalarının en önemlilerinin gerçekte iş kazası olmadığı,
önceden öngörülen, bilinen tehlikeler için tedbir alınmaması nedeniyle ortaya
çıktığı, devletin aslında resmî kayıtlarında da vardır. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı müfettişlerinin Tuzla’da yaptığı denetimlerde, olayların
meydana gelmesinde yüzde 70 ve 80 kusurun işverenlerde olduğu, yüzde 10 veya 20
oranındaki kusurların işçide olduğu söylenilmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Bu bile, İş Hukuku’nun, İş Yasası’nın işverenlere sağladığı, işçi
sağlığı ve iş güvenliği konusunda işverenlere sağladığı yükümlülüğün yerine
getirilmediğini ortaya çıkarmaktadır. Bunun en temel nedeni de, devlet, ortaya
koyduğu kurallara uyulması konusunda denetleme görevini ya yapmamaktadır ya
yaparmış gibi yapmaktadır ya da eksik yapmaktadır değerli arkadaşlarım. Mevcut yasal
düzenleme, aslında işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda gerekli güvenceyi
sağlamaktadır. Önemli olan, bunun hayata geçirilmesidir. İşçi sağlığı ve iş
güvenliği konusunda 250 civarında teknik müfettişin, teknik bilgiye sahip
mühendis nitelikli müfettişin olduğu düşünüldüğünde, denetlemede eksik olduğu
ortadadır. Ben, tasarının,
bu kanunun hepimize, halkımıza, milletimize, işçilerimize, sendikalarımıza
hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23 üncü
maddesi ile değiştirilen 4904 sayılı Kanunun 20 nci
maddesinin; çerçeve hükmünün başına “4904 Sayılı Kanunun” ibaresinin, birinci
fıkrasının (j) bendinde yer alan “özel istihdam bürolarına” ibaresinin “gerçek
ve tüzel kişilere” şeklinde değiştirilmesini ve ikinci fıkranın başına 1 inci
cümle olmak üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Nihat Ergün (Kocaeli) ve arkadaşları “Birinci fıkranın
(a), (b), (c), (f), (g) ve (j) bentlerinde yer alan fiillerin ayrı ayrı veya birlikte üç kez tekrarlanması halinde özel
istihdam bürolarına verilen izinler iptal edilir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Uygun
görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutuyorum? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe. BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyunuz lütfen. Gerekçe: 4904 sayılı
Kanunun 18 inci maddesinde özel istihdam bürolarının iptal nedenleri arasında
mevcut 20 nci maddede belirtilen fiillere atıf
yapılmakta olup, görüşülmekte olan Kanun tasarısının 23 üncü maddesi ile aynı
Kanunun 20 nci maddesine eklenen (f), (g) ve (j)
bentlerinde belirtilen fiillere idari para cezaları öngörülmüştür. Öngörülen
idari para cezalarına konu olan fiillerin ayrı ayrı
veya birlikte üç kez tekrarı halinde izinlerin iptal edilebilmesi için
düzenlemenin yapılması gerekmektedir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Maddede karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Önerge
kabul edilmiştir. 23’üncü maddeyi
oylarınıza sunarken karar yeter sayısı bakacağım. 23’üncü maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. On beş dakika ara
veriyorum. Kapanma Saati: 17.27 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.05 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Fatoş GÜRKAN (Adana) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. 224 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 23’üncü maddenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. 24’üncü madde
üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 24 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 24- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 81 inci maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki (ı) bendi eklenmiştir. I) Bu Kanunun 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi
kapsamındaki sigortalıları çalıştıran özel sektör işverenlerinin, bu maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendine göre malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları
primlerinden, işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutar Hazinece
karşılanır. İşveren hissesine ait primlerin Hazinece
karşılanabilmesi için, işverenlerin; çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili
olarak bu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi
içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermeleri, sigortalıların tamamına ait
sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece
karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri, Sosyal
Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve
gecikme zammı borcu bulunmaması şarttır. Ancak Kuruma olan prim, idari
para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarını 21/7/1953 tarihli ve 6183 Amme Alacakların Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ve taksitlendiren işverenler ile
29/7/2003 tarihli ve 4958 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden
Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna göre
yapılandıran işverenler bu tecil ve taksitlendirme ile yapılandırmaları devam
ettiği sürece bu fıkra hükmünden yararlandırılır. Bu fıkra hükümleri Kamu
idareleri işyerleri ile bu Kanuna göre sosyal güvenlik destek primine tabi
çalışanlar ve yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz. Hazinece
karşılanan prim tutarları gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya
maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz. Bu fıkrayla düzenlenen destek unsurundan
diğer ilgili mevzuat uyarınca ayrıca yararlanmakta olan işverenler; aynı dönem
için ve mükerrer olarak bu destek unsurundan yararlanamaz. Bu durumda,
işverenlerin tercihleri dikkate alınmak suretiyle uygulama, destek unsurlarından
sadece biriyle sınırlı olarak yapılır. Bu Kanun gereğince yapılan kontrol ve
denetimlerde çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği tespit edilen
işverenler bir yıl süreyle bu fıkrayla sağlanan destek unsurlarından
yararlanamaz. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye
Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı
tarafından müştereken belirlenir." BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AGÂH
KAFKAS (Çorum) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz Sayın Başkan. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe… BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Madde ile getirilen düzenlemeyle prim oranlarında değişiklik
yapıldığından, Tasarıda müstakil madde olarak yer alan düzenlemenin prim
oranlarının belirlendiği 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin birinci
fıkrasına yeni bir bent olarak eklenmesi ve maddede 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununa yapılan atıfların 5510 sayılı Kanunun ilgili maddelerine yapılması
amacıyla düzenlemeye gidilmektedir. BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge
doğrultusunda 24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 24’üncü madde kabul edilmiştir. 25’inci madde üzerinde bir geçici maddede değişiklik öngören bir
önerge vardır; okutuyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 24 üncü maddesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin 25 inci madde olarak eklenmesini ve diğer
maddelerinin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 25 – 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 16 ncı maddesinin
madde başlığının “Kendi adına ve hesabına tarımsal faaliyette bulunan
sigortalılar, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen kurslarda usta
öğretici olarak çalıştırılanlar ile esnaf muaflığından yararlanan kadın
sigortalılara ilişkin geçiş hükümleri” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir. “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce, 4 üncü
maddenin ikinci fıkrasının (f) bendinde belirtilen Milli Eğitim Bakanlığı
tarafından düzenlenen kurslarda usta öğretici olarak çalıştırılanların, bu
maddenin yürürlük tarihinden sonra 51 inci maddenin üçüncü fıkrasına göre
zorunlu sigortalılıklarına ilişkin prim ödeme gün sayılarına ilaveten
ödeyecekleri isteğe bağlı sigorta primleri, 82 nci
maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının yarısı olarak
esas alınır. Bu sigortalıların prime esas
kazanç alt sınırı dışında bir kazanç üzerinden prim ödemeleri halinde alt
sınırın yarısı ile alt sınırı aşan tutarın toplamı esas alınır. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce, 31/12/1960 tarihli ve
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (6)
numaralı bendinde belirtilen işleri, hizmet akdiyle herhangi bir işverene tabi
olmaksızın sürekli ve kazanç getirici nitelikte yapmakta olanların bu maddenin
yürürlük tarihinden sonra aynı şartlarla bu işleri yaptıkları, Maliye
Bakanlığının görüşü alınarak Kurumca belirlenen usul ve esaslara göre tespit
edilen kadın isteğe bağlı sigortalılar; bu maddenin yürürlüğe girdiği yıl için
82 nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük
kazanç alt sınırının onbeş katı üzerinden
başlanılarak, takip eden her yıl için bir puan arttırılmak suretiyle otuz
katını geçmemek üzere malüllük, yaşlılık, ve ölüm
sigortaları ile genel sağlık sigortası primi öderler.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AGÂH
KAFKAS (Çorum) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bu önerge aslında yeni bir
değişiklik getiriyor. Geçici madde olabilir, ama burada Komisyonun çoğunluğunun
olması lazım. Yani, bu bakımdan… Ayrıca, bunu temel kanun olarak nazara
alamazsınız, ayrı bir kanun maddesi olarak müzakere edilmesi lazım. Yani, İç
Tüzük’ün 87’nci maddesi açık. Yani burada tasarı metninde olmayan bir metin
getiriyorlar, ama bunu geçici maddeye ilave edebilirler. ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Otur yerine! KAMER GENÇ (Tunceli) – Bilmiyorsunuz, ondan sonra itiraz
ediyorsunuz. BAŞKAN – Sayın Genç, siz de gayet iyi bilirsiniz ki daha önce
uygulamada geçici maddelerde böyle bir usul... KAMER GENÇ (Tunceli) – Geçici madde değil efendim, temel madde. BAŞKAN – Hayır, bu geçici madde. Geçici maddede değişiklik öngörüyor efendim. Onun için, böyle bir uygulama
var Büyük Millet Meclisinin adabında. Gerekçeyi mi okutuyorum? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Milli Eğitim Bakanlığı
tarafından düzenlenen kurslarda usta öğretici olarak çalıştırılanların, zorunlu
sigortalılıklarına ilişkin prim ödeme gün sayılarına ilaveten ödeyecekleri
isteğe bağlı sigorta primine esas günlük kazanç tutarının, prime esas günlük
kazanç alt sınırının yarısı olarak dikkate alınması suretiyle belirlenmesi
amaçlanmıştır. Ayrıca, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununun 28/3/2007 tarih ve 5615 sayılı Kanunun 1 inci
maddesiyle değiştirilen 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı
bendinde belirtilen ve hizmet akdine istinaden herhangi bir işverene tabi
olarak çalışmayanlar kadınların, kademeli bir geçişle sosyal güvenliklerinin
sağlanması ve Kanun kapsamına girmelerinin teşvik edilmesi amaçlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bu madde üzerinde müzakere
açmanız gerekli, yeni bir madde ilave ediliyor. Yani olmaz ki! NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Madde ilavesi yok. BAŞKAN – Şimdi, böylece, kabul edilmiş bu önerge doğrultusunda
25’inci madde tasarıya eklenmiş oldu. Yeni geçici madde ilave edilmesine ilişkin bir önerge daha vardır,
okutuyorum. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Maddeyi oylamadınız. BAŞKAN – Maddeyi oyladık efendim. Önerge tümüyle madde üzerineydi,
önergeyi oyladığımız andan itibaren o maddeyi de içinde taşıdığı için oylanmış
oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı kanun tasarısının 25’inci
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 26- 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa aşağıdaki geçici 23 üncü madde eklenmiştir. “Sosyal güvenlik prim yapılandırılması bozulanlara ilişkin
hükümler Geçici Madde 23- (1) 22/2/2006 tarihli ve
5458 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci ve 2 nci maddeleri kapsamına giren borçları yeniden
yapılandırıldığı halde aynı Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca yeniden
yapılandırma haklarını bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ayın
sonuna kadar kaybedenlerin, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden iki
ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları halinde, bozulmuş olan yeniden
yapılandırma anlaşmaları, 5458 sayılı Kanuna göre yapılmış olan başvuru tarihi
ve taksitlendirme süresi dikkate alınmak suretiyle ihya edilir. (2) Yeniden yapılandırma anlaşmaları ihya edilen
borçluların, yeniden yapılandırma anlaşmalarının bozulduğu tarihten sonra 5458
sayılı Kanun kapsamına giren borçları için yaptıkları ödemeler, anılan Kanunun
1 inci maddesi kapsamında olanlar için aynı borç türündeki taksit tutarlarına,
2 nci maddesi kapsamında olanlar için ise anılan
Kanunun 10 uncu maddesi hükmüne göre mahsup edilir. (3) İhya veya mahsup işlemleri sonucunda bu maddeye göre yapılan
başvuru tarihinden önce vadesinde ödenmediği veya eksik ödendiği anlaşılan
taksit tutarlarının, ödeme tarihine kadar gecikilen her ay için ayrı ayrı Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak bir önceki aya ait
Yeni Türk Lirası (YTL) cinsinden iskontolu ihraç
edilen Devlet iç borçlanma senetlerinin aylık ortalama faiz oranına 1 puan
eklenmek suretiyle bulunacak faiz oranının bileşik bazda
uygulanması sonucunda hesaplanacak faiz miktarıyla birlikte başvuru tarihini
takip eden altı ay içinde ödenmesi halinde, 5458 sayılı Kanunun yeniden
yapılandırma hükümlerinden yararlanılır. Bu fıkrada belirtilen ödeme
yükümlülüklerinin söz konusu altı aylık süre içinde tam olarak yerine
getirilmemesi halinde yeniden yapılandırma hakkı kaybedilir ve yapılandırma
işlemleri iptal edilerek, ödedikleri tutarlar sosyal güvenlik mevzuatının
ilgili hükümlerine göre borçlarına mahsup edilir. (4) Bu madde hükümlerinden yararlandırılan borçluların, bu maddeye
göre yapılan başvuru tarihinden itibaren vadesi gelecek taksitleri ile cari ay
prim ödeme yükümlülükleri yönünden, 5458 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi
hükümleri uygulanır. Şu kadar ki, 5458 sayılı Kanunun 3 üncü
maddesi hükümleri, anılan Kanunun 1 inci maddesi kapsamına giren borçlular
yönünden, bu maddeye göre yapılan başvuru tarihini takip eden üçüncü ayın
sonundan, 2 nci maddesi kapsamına giren borçlular
yönünden ise bu maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen altı aylık sürenin
sonundan itibaren geriye doğru bakılarak uygulanmaya başlanır. (5) 5458 sayılı Kanunun 1 inci ve 2 nci
maddeleri kapsamına giren borçları yeniden yapılandırılanlardan, aynı Kanunun 3
üncü maddesi uyarınca yeniden yapılandırma haklarını kaybetmiş olup, kapsama
giren bu borçlarının tamamını sosyal güvenlik mevzuatının ilgili hükümlerine
göre ödemiş olanlar hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz. Borçlarını kısmen
ödemiş olup bu maddeden yararlanmak için başvuranlara, daha önce ödemiş
oldukları tutarlar iade edilmez, bu maddenin birinci ve ikinci fıkraları saklı
kalmak kaydıyla mahsup işlemi yapılmaz. (6) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 5458 sayılı Kanun
kapsamına giren borçlar nedeniyle, taşınır ve taşınmaz mallara konulan hacizler
ile alınan teminatlar vadesi geçmiş taksitlerin ödenmesinden sonra yapılan
ödemeler nispetinde, üçüncü şahıslar nezdindeki hak
ve alacaklarla ilgili hacizler ise vadesi geçmiş taksitlerin ödenmesinden sonra
tümüyle kaldırılır. (7) 1479 ve 2926 sayılı Kanunlar kapsamındaki sigortalılar veya
bunların hak sahipleri, ödeme vadesi geçmiş taksitleri ile 1/4/2006
tarihinden sonraki süreye ilişkin prim borçlarını ödemeleri ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten sonraki taksit ve cari ay primlerine ilişkin ödeme
yükümlülüklerini yerine getirmeleri durumunda sağlık sigortasından yararlanmaya
başlatılır. (8) Bu maddede belirtilen hükümlerden yararlanmak üzere başvuran
borçluların, kapsama giren borçları nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumuna
yaptıkları itirazlardan ve yargı nezdinde sürdürdükleri davalardan feragat
etmeleri ve ihtilaf yaratmamaları şarttır. (9) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye
Sosyal Güvenlik Kurumu yetkilidir.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Madde Gerekçesi: Bu madde ile 5458 sayılı Kanun kapsamına giren borçlarını yeniden
yapılandırdıkları hâlde bu yapılandırmaları bozulmuş olan borçluların,
yapılandırmalarını devam ettirmelerinin sağlanması ve böylelikle Kurum
alacaklarının tahsili amaçlanmıştır. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aslında tabii çok önemli bir
kanunu çıkıyoruz ve İç Tüzük ihlal ediliyor. Ayrıca da af önergesidir. Bunun da
Anayasa’ya göre 330 oyla kabul edilmesi lazım. Yani, böyle bir şey olmaz ki!
Sayın Başkan, bakın, İç Tüzük’ün 87’nci maddesi açık, görüşülmekte olan kanun
tasarısıyla komisyon metninde yoksa, burada ancak
önergeye katılabilmesi için komisyonun çoğunluğunun olması lazım. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Çoğunluk
burada. KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye usulsüzlük yapıyorsunuz? Lütfen, Sayın
Başkanım, üzerinde müzakere açılması lazım ama yani İç Tüzük’ü uygulamada böyle
herkes aklına geleni yaparsa burası Meclis olmaktan farklı bir yere dönüşür. BAŞKAN – Sayın Genç, geçici maddelerde bugüne kadar yapılan usulde
böyle bir uygulama olmamış ve Genel Kurulun çalışma sistemine de ters düşen bir
durum şu anda gözükmüyor. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiş, böylece 26’ncı madde tasarıya eklenmiş olmaktadır. Yeni bir geçici madde ilave edilmesine ilişkin bir önerge daha
vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısına 26’ncı
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 27- 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa aşağıdaki geçici 24
üncü madde ilave edilmiştir. “Sosyal güvenlik alacakları Geçici Madde 24-(1) 17/7/1964 tarihli ve
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre takip edilen 10/7/2004 tarihli ve
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun geçici 3 üncü maddesi, mülga
7/12/2004 tarihli ve 5272 sayılı Belediye Kanununun geçici 7 nci maddesi ve 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye
Kanununun geçici 5 inci maddesine istinaden Uzlaşma Komisyonunca karara bağlanan
ve Bakanlar Kurulunca onaylanarak Resmi Gazetede yayımlanan borçlar hariç olmak
üzere, bu maddeye göre yapılan başvuru tarihine kadar tahakkuk ettiği halde
ödenmemiş olan, 2008/Mart ve önceki dönemlere ilişkin sigorta primi, işsizlik
sigortası primi, idari para cezası, sosyal yardım zammı ile bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar müracaat edilmiş olması
kaydıyla 31/3/2008 tarihine kadar bitirilmiş olan özel bina inşaatı ile ihale
konusu işlerden Sosyal Güvenlik Kurumunca yapılan ön değerlendirme, araştırma
veya tespit sonucunda yeterli işçilik bildiriminde bulunulmadığı anlaşılanların
fark işçiliğe ilişkin borçları, isteğe bağlı sigortalıların 2003/Mayıs ila
2008/Mart dönemleri arasında isteğe bağlı sigortalılıklarının devam ettiği süre
içindeki prim borçları, topluluk sigortasına tabi olanların 2008/Mart ve önceki
dönemlere ilişkin malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına ait prim borçları,
2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17/10/1983 tarihli ve 2926
sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa
göre sigortalı olanların 31/3/2008 tarihine kadar olan prim ve sosyal güvenlik
destek prim borçları; bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihi takip eden iki ay içinde yazılı olarak başvurulması
kaydıyla, bu maddede belirtilen şartlarla peşin veya yirmidört
aya kadar eşit taksitler halinde ödenir. (2) Peşin ödeme yolunun tercih edilerek borç aslının tamamının ve
başvurunun yapıldığı ayın sonuna kadar sosyal güvenlik mevzuatının ilgili
hükümlerine göre hesaplanan gecikme cezası ve gecikme zammının yüzde onbeşinin başvuru tarihini takip eden bir ay içinde
ödenmesi halinde, gecikme cezası ve gecikme zammının kalan yüzde seksenbeşi terkin edilir. (3) Taksitle ödeme yolunun tercih edilmesi halinde, birinci
fıkra kapsamına giren borç asıllarına başvurunun yapıldığı ayın sonuna kadar
sosyal güvenlik mevzuatının ilgili hükümlerine göre hesaplanan gecikme cezası
ve gecikme zammının; oniki aya kadar
taksitlendirmelerde yüzde ellibeşi, oniki ayı aşan taksitlendirmelerde yüzde otuzu terkin
edilir ve kalan kısmı borç asıllarına ilave edilerek taksitlendirmeye esas borç
hesaplanır. Bulunan bu tutar, taksit süresine
bölünmek suretiyle ödenecek aylık taksit miktarı bulunur. İlk taksitin ödeme
yükümlülüğü, bu maddeye göre başvurunun yapıldığı ayı takip eden ayda başlar.
Başlangıçta taksitle ödeme yolu seçilip daha sonra taksitlendirilen borcun
kalan kısmının peşin ödenmek istenilmesi halinde, başlangıçta seçilen
taksitlendirme süresine bağlı terkin oranı değiştirilmez. (4) Borçlular, borç türü bazında taksitlendirilmiş borçlarıyla
ilgili ödeme yükümlülüklerini bir takvim yılında üç defadan fazla yerine
getirmemeleri veya eksik yerine getirmeleri ya da bir takvim yılında üç defaya
kadar ödenmeyen veya eksik ödenen taksit tutarlarını en geç son taksiti izleyen
ayın sonuna kadar gecikilen her ay için Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak bir
önceki aya ait Yeni Türk Lirası (YTL) cinsinden iskontolu
ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetlerinin aylık ortalama faiz oranına 1
puan eklenmek suretiyle bulunacak faiz oranının bileşik bazda
uygulanması sonucunda hesaplanacak faiz miktarı ile birlikte ödememeleri
halinde, bu maddeye göre taksitlendirme haklarını kaybederler ve taksitlendirme
öncesi duruma dönülerek ödedikleri taksit tutarları sosyal güvenlik mevzuatının
ilgili hükümlerine göre borçlarına mahsup edilir. (5) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş
gecikme cezası ve gecikme zammı, yanlış veya yersiz alınan tutarlar hariç iade
ve mahsup edilmez. (6) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce bu madde kapsamına
giren borçlar nedeniyle, taşınır ve taşınmaz mallara konulan hacizler ile
alınan teminatlar yapılan ödemeler nispetinde, üçüncü şahıslar nezdindeki hak ve alacaklarla ilgili hacizler ise ilk
taksitin ödenmesinden sonra tümüyle kaldırılır. (7) Bu madde kapsamına giren borçları ilgili Kanunlar
gereğince tecil ve taksitlendirilmiş veya yapılandırılmış olan borçlularca,
tecil ve taksitlendirme veya yapılandırma işlemlerinin bozularak birinci fıkra
kapsamına giren borçlarının bu maddeye göre peşin ödenmesinin veya
taksitlendirilmesinin başvuru süresi içinde yazılı olarak talep edilmesi
halinde, daha önce yapılmış olan tecil ve taksitlendirme veya yapılandırma
işlemleri bozularak, ödemiş oldukları tutarlar, sosyal güvenlik mevzuatının
ilgili hükümlerine göre mahsup edildikten sonra birinci fıkra kapsamına giren
kalan borçları bu maddeye göre peşin ödenir veya taksitlendirilir. (8) 22/2/2006 tarihli ve 5458 sayılı
Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna göre yapılandırma anlaşmaları devam eden
veya ihya edilen borçluların 5458 sayılı Kanun kapsamı dışında kalan ancak, bu
madde kapsamına giren borçları hakkında, talep etmeleri halinde bu madde
hükümleri uygulanır. (9) Büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve bunlara bağlı
kuruluşlar birinci fıkra kapsamına giren borçlarının taksitlendirilmesini talep
etmeleri halinde, 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanununun geçici 5 inci maddesi ile 3/7/2005 tarihli ve
5393 sayılı Belediye Kanununun geçici 6 ncı maddesi
kapsamına giren borçları için ilgili kanunlar gereğince yapılan kesinti
tutarları bu madde uyarınca ödenmesi gereken taksit tutarlarına mahsup
edilebilir. Kesinti tutarlarının, aylık taksit tutarlarına mahsup edilmediği
durumlarda aylık taksit tutarlarının tamamı, kesinti tutarlarının, aylık taksit
tutarlarını tam olarak karşılamadığı durumlarda ise bakiye taksit tutarları
borçlularca ödenir. (10) 1479 ve 2926 sayılı Kanunlar kapsamındaki sigortalılar
veya bunların hak sahipleri, bu madde kapsamı dışında borçlarının bulunmaması
veya bu madde kapsamı dışında borçları bulunmakla birlikte bu borçların özel
Kanunlara göre yapılandırılmış olup ödeme yükümlülüklerinin de yerine
getiriliyor olması ve birinci fıkraya göre hesaplanan toplam borçlarının ilk
dört taksitini ödemeleri kaydıyla sağlık sigortasından yararlanmaya başlatılır.
(11) Bu maddede belirtilen hükümlerden yararlanmak üzere başvuran
borçluların, kapsama giren borçları nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumuna
yaptıkları itirazlardan ve yargı nezdinde sürdürdükleri davalardan feragat
etmeleri ve ihtilaf yaratmamaları şarttır. (12) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları
belirlemeye Sosyal Güvenlik Kurumu yetkilidir. BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar) FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üç gruba teşekkür ediyorum bir kere öncelikle. Ancak, biz bir
yeniden yapılan… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Dört grup Sayın Aslanoğlu. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Pardon, dört. Özür dilerim, üç
imza vardı. Özür diliyorum, “Üç grup imzaladı.” dediler. Özür diliyorum.
Hassaten özür diliyorum. Tüm gruplara bir kez daha teşekkür ediyorum. Ancak, değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz dönem… Ben size
söyleyeyim, gelin Sayın Bakanım -tekriri müzakere- daha en son bunu görüşelim.
Burada, bu yasanın, buradaki borçların yerini bulması ve… Bir yasa yapıyorsak çözümcü bir yasa olsun. Geçen 2004’te altmış
ay yaptık BAĞ-KUR borçlarını. Bir bakın, ders alalım değerli milletvekilleri.
Büyük borçluyla küçük borçluyu yani 10 bin lira borçlu olanla 1 trilyon borcu
olanı aynı kefeye koymayalım. Gelin, küçük borçlulara… Çünkü ödeyemiyorlar.
Yani 20 bin lira bir muhtar borçluysa, yarın bunun yüzde 85’ini üç ay içinde
bulup nereden ödeyecek arkadaşlar? Bunların vadesini uzatalım gelin. İki,
büyük, burada belediyeler var. Örneğin, ben söylüyorum; 7 bin nüfuslu bir
belediyenin 1,5 trilyon lira sigorta borcu var. Üç ayda bu belediye nereden
bulup ödeyecek bunu? Yüzde 85’inin cezasını affetseniz dahi yani yürümeyecek.
Buna imza atamayacaklar ve… KAMER GENÇ (Tunceli) – Atmasınlar canım, atmasınlar! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Üç ay getiriyorsunuz. Bir yıl,
yirmi dört ay… Değerli arkadaşlarım, eğer… Ben de imza attım. Bir nefestir ama bu
nefes yetmez. Gelin, bir şekilde en sona bırakalım. Bugün bu yasayı
bitirmeyelim, bir maddemiz kalsın. Arkadaşlarımız, tüm gruplar bir daha
çalışalım. Özellikle küçük borçlulara, esnafa… Özellikle bunlar ödeyemezler.
Bir kez daha rica ediyorum: Gelin, kanunu bitirmeyelim bugün, bir madde
bırakalım, tüm gruplar çalışsın. Hiç değilse küçük esnafla ve serbest özellikle
bağımsız çalışanlarla ticari kesimi aynı kefeye koymayalım arkadaşlar.
Ödeyemezler, yine karşımıza gelecekler. Ben, bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum. Bu maddede tekrar
tekriri müzakereye dönelim, bu madde kalsın. Takdir sizlerindir. Hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiş, böylece 27’nci madde tasarıya eklenmiş olmaktadır. Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilerek tasarıya eklenen
maddelerin madde numaraları kanunun yazımı sırasında teselsül ettirilecektir. Şimdi mevcut… KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bir şey daha soracağım. Bu kanunu temel kanun olarak aldık. Yani buna dört tane madde
ilave edildi. Peki, temel kanun nasıl oldu? O zaman bu maddeleri… BAŞKAN – Bunlar geçici maddeler Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim temel kanunu değiştirdiniz, madde
ilave ettiniz. İlave edilen dört maddeyle birlikte temel kanun olarak… Onun
için yani… BAŞKAN – Sizin itirazınız nedir Sayın Genç? İtirazınız hangi konu
üzerinde? KAMER GENÇ (Tunceli) – Anayasa Mahkemesine gidebilir. BAŞKAN – Şimdi mevcut 25’inci maddeye geçiyoruz ve bu 25’inci
madde üzerinde dört tane önerge vardır, sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı yasa teklifinin 25. maddesinin
(a) bendinde geçen bir milyar ifadesinin bir buçuk milyar olarak
değiştirilmesini arz ederiz. Kamer
Genç Tunceli TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı yasanın 25. maddesinin (b) bendinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz. Saygılarımızla.
c) Bu madde uyarınca aktarılacak kaynakla gerçekleştirilecek
yatırımlardan elde edilecek gelirler, Yüksek Planlama Kurulunca belirlenecek
oran ve tutarı aşmamak kaydıyla fon’a aktarılır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 25- 24/11/1994 tarihli ve 4046
sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir. "Geçici Madde 23 – Bu Kanun kapsamında; a) Özelleştirme Fonunun 2008 yılındaki nakit fazlasının
1.000.000.000 YTL'lik kısmı, Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi
hesaplarına aktarılır ve genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir
kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden
Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla
münhasıran ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlarda
kullanılmak üzere ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı
yetkilidir. Bu ödenekler, 2008 yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir. b) 1/1/2009-31/12/2012 tarihleri arasındaki dönemde oluşacak
Özelleştirme Fonunun nakit fazlasının; 2009 yılı için 2.500.000.000 YTL'lik
kısmı, izleyen yıllarda ise bir önceki yıl genel bütçesinde gelir tahmini
olarak yer alan tutarın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
deflatörü oranında artırılarak bulunacak kısmı, ilgili yıl genel bütçelerinin
(B) işaretli cetvelinde bütçe gelir tahmini olarak yer alır. İlgili yıl
bütçeleri hazırlanırken Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara
öncelik vermek kaydıyla münhasıran bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal
gelişmeye yönelik yatırımların finansmanı için ilgili idare bütçelerine bu
gelir tahmini karşılığı kadar ödenek öngörülür. Yukarıda belirlenen tutarlar
Özelleştirme Fonu tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına
aktarılır ve ilgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir.
1/1/2009-31/12/2012
tarihleri arasındaki dönemde oluşacak Özelleştirme Fonunun nakit fazlasının
yukarıda belirlenen tutarları aşan kısmından Özelleştirme Yüksek Kurulu
kararına göre tespit edilecek tutar, Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe
Birimi hesaplarına aktarılır ve ilgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli
cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu
kararına istinaden ulaştırma ve enerji yatırımlarında kullanılmak üzere, ilgili
idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler,
yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı
ile Hazine Müsteşarlığı tarafından müştereken belirlenir.” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 25’nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) -
Katılmıyoruz. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Mehmet Günal
efendim. BAŞKAN – Sayın Günal, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar) MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan. Değerli milletvekili arkadaşlarım, bir başka teşekkürüm de Genel
Kurula. Az önceki madde üzerinde ortak önerge verildiği için grubumuz adına
arkadaşımız konuşamamıştı. Ben bütün milletvekillerine teşekkür ediyorum,
doğruyu bulduğumuz için, bazı maddelerde de olsa uzlaşabildiğimiz için. Burada AKP Grubuna da ayrıca teşekkür ediyorum çünkü 5510 sayılı
Kanun görüşülürken yine aynı şekilde bu maddelerden bir tanesinde “Tamamını
değiştirdik.” deyip bizim önergemizi konuşmadan, ki
konuşma sırası da bendeydi, Sayın Pakdil de Başkan
Vekiliydi ve arada konuşamamıştım… Getirdiğimiz önerge, sizin bugün kabul etmiş
olduğunuz önergeydi değerli arkadaşlarım. Esnafa ve BAĞ-KUR’a
ve SSK’ya tabi olanların da aynı şekilde Emekli Sandığına tabi olanlar gibi
aynı haklardan yararlandırılmasını talep etmiştik. Bugün, bu çerçevede, geç de
olsa bu kanun görüşülürken eklenmesinden dolayı teşekkür ediyorum. Ayrıca primlerden 5 puan indirilmesi de yine hem bizim seçim
beyannamemizde hem de Plan ve Bütçe Komisyonunda ve ayrıca Genel Kurulda yine
5510 görüşülürken ısrarla ifade etmiştik, geç de olsa onun için teşekkür
ediyorum. Bu noktada esnafımızın, çiftçimizin durumu belli. Sayın Bakana ve gruba, hazır buraya gelmişken, Tarım Krediye
borçları var, Ziraat Bankasına borçları var, TEDAŞ’a
borçları var, sulama borçları var. Bence böyle bir uzlaşmayı onların durumunu
iyileştirmek için de kullanalım diyorum. Şimdi önergeyle biz bu madenin tamamen tasarıdan çıkarılmasını
talep ettik. Bunun nedeni de bütçe disiplininden verilen taviz. Değerli
arkadaşlarım, özelleştirme fonundan belli bir kaynak ayrılıyor. Bu kaynağın
kullanılacağı yeri biz tasvip ediyoruz. Bölgesel gelişmişlik farklarının
giderilmesi konusunda bizim de önerilerimiz var ama bunun bir bütçe disiplini
içerisinde yapılması gerekiyor. Şimdi, birkaç gün önce çerçeve program
açıklandı orta vadeli. Aradan birkaç gün geçmeden sürekli olarak bu mali
disiplini bozucu önerilerle karşımıza geliyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bir taraftan da Merkez Bankası Başkanı
enflasyon rakamları yüksek çıkınca uyarıda bulunuyor “Mali disiplinde gevşeme
var, bundan dolayı da sıkıntıya düşebiliriz.” diyor. Sayın Unakıtan
da diyor ki: “Bunu söyleyenler ya hesap bilmiyorlar ya dayak yememişler.” Şimdi
ben bir taraftan şaşırıyorum. Daha önce de burada sizlere ifade ettim. Sayın
Başbakan işine geldiği zaman “Merkez Bankası rezervleri şu kadar oldu” diye
Merkez Bankasının kendi yapmış olduğu icraatı, Hükûmetin
dâhil olmadığı konularda övünürken şimdi bir konuda uyardı diye, sadece Sayın
Başbakan değil bakanların 3 tanesi, iki üç gün önce Merkez Bankası Başkanını
günah keçisi ilan ettiler. Neden? “Mali disiplinde bozulma var, buna dikkat
edelim.” dedi diye. Değerli arkadaşlarım, bütçe açık vermeye başlamış. Geçen yılkine
göre -Sayın Bakan her zaman övünüyor ama- 5,8 milyar YTL’lik bir özelleştirme
geliri vardı. Bu sefer onlar gelmeyince sadece mart ayında 4,9 milyar açık var.
Şimdi bu konudaki uyarıları dikkate almamız gerekiyor. Burada, Merkez Bankası
enflasyon hedefini tek başına belirlemiyor arkadaşlar. Hükûmetin
bir öngörüsü var, DPT’nin, Başbakanlığın bir öngörüsü var. Buna dayalı olarak
da, makro hedeflere dayalı olarak da bunu belirliyor ve bu öngörülerin en
önemlilerinden bir tanesi de bütçe rakamları. Dolayısıyla, önce düzeltmeye yine
bugün olduğu gibi gecikerek değil, gerekli önlemleri alarak bu düzenlemeleri
yapmamız gerekiyor. Şu anda Merkez Bankası Başkanını günah keçisi yapmak ya da
Başbakanlıkta beş saat bekletmek çözüm olmuyor. Bugün baktım, haber
bültenlerinde, Financial Times
gazetesine bile haber olmuşuz! Yani politikaları beğenmeyebiliriz, söylenenleri
o anda uyguladığımız politikalara uygun bulmayabiliriz, ama doğruları dinleyip
düzeltme yoluna gitmemiz gerekiyor. İşimize geldiği zaman öyle söyleyip,
işimize gelmediği zaman böyle söylersek, sonra bunları düzeltmek için yeni
kanunlar, yeni düzenlemeler yapmak zorunda kalıyoruz. Bu çerçevede, ben, bütçe disiplini açısından yük getireceğinden,
bunun bütçe içerisine alınarak, 2009 yılı bütçesinden belli şekilde ödenekler
ayrılarak bu hedeflerin gerçekleştirilmesini ve fondaki paraların da bu şekilde
kullanılmamasını öneriyorum, çünkü bunda da açık var. Son bir örnek verip sözlerimi tamamlıyorum. Bütçede 3,9 milyar YTL
gelir hedefi öngörülmüş özelleştirmeden. Sadece Türk Telekom
özelleştirilmesiydi, kaç paraya satıldığını biliyorsunuz… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız. Buyurun. MEHMET GÜNAL (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım. …2,4 milyar YTL civarında kaldı. Yani özelleştirme gelirlerinden
fazla olursa diye buraya ekliyoruz, ama şu anda koyduğumuz hedefin neredeyse
yarısına yakın bir şey gerçekleştirebildik. Bu çerçevede, bütçe disiplinine uyulmasını, bütçe disiplinine
uyulmadığı zaman da enflasyonda yükselmeler olabileceğini ve Merkez Bankası
Başkanının önerilerinin dikkate alınmasını, günah keçisi aramak yerine de çözüm
aranmasını talep ediyorum. Hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Günal. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Nihat
Ergün (Kocaeli) ve arkadaşları Madde 25- 24/11/1994 tarihli ve 4046
sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir. "Geçici Madde 23 - Bu Kanun kapsamında; a) Özelleştirme Fonunun 2008 yılındaki nakit fazlasının
1.000.000.000 YTL'lik kısmı, Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi
hesaplarına aktarılır ve genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir
kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden
Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla
münhasıran ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlarda
kullanılmak üzere ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı
yetkilidir. Bu ödenekler, 2008 yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir. b) 1/1/2009-31/12/2012 tarihleri arasındaki dönemde oluşacak
Özelleştirme Fonunun nakit fazlasının; 2009 yılı için 2.500.000.000 YTL'lik
kısmı, izleyen yıllarda ise bir önceki yıl genel bütçesinde gelir tahmini
olarak yer alan tutarın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
deflatörü oranında artırılarak bulunacak kısmı, ilgili yıl genel bütçelerinin
(B) işaretli cetvelinde bütçe gelir tahmini olarak yer alır. İlgili yıl
bütçeleri hazırlanırken Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara
öncelik vermek kaydıyla münhasıran bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal
gelişmeye yönelik yatırımların finansmanı için ilgili idare bütçelerine bu
gelir tahmini karşılığı kadar ödenek öngörülür. Yukarıda belirlenen tutarlar
Özelleştirme Fonu tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına
aktarılır ve ilgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir
kaydedilir. 1/1/2009-31/12/2012
tarihleri arasındaki dönemde oluşacak Özelleştirme Fonunun nakit fazlasının
yukarıda belirlenen tutarları aşan kısmından Özelleştirme Yüksek Kurulu kararına
göre tespit edilecek tutar, Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi
hesaplarına aktarılır ve ilgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli cetveline
gelir kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına
istinaden ulaştırma ve enerji yatırımlarında kullanılmak üzere, ilgili idare
bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, yılı
yatırım programı ile ilişkilendirilir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı
ile Hazine Müsteşarlığı tarafından müştereken belirlenir." BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkan, katılıyoruz, çoğunluğumuz vardır. Bir açıklama yapmak istiyorum biraz önce de tartışıldığı için.
Komisyonumuzun yeterli çoğunluğu vardır, salt çoğunluğumuz vardır. Kayıtlara
geçmesi bakımında, tutanaklara geçmesi bakımından arz ederim efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Üç tane maddede yoktu Sayın Başkan. BAŞKAN – Ayrıca onu arayacağımız maddeler de gelecek efendim. Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 2008-2012 yılları arasında öncelikle Güneydoğu Anadolu Projesi
(GAP) kapsamındakiler olmak kaydıyla yatırım alanlarında kullanılmak üzere
Özelleştirme Fonundan ilgili idare bütçelerine ödenek aktarılmasına yönelik
hususları içeren teknik düzenleme yapılmıştır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önerge ile 25’inci
madde tümüyle değiştirilmiştir. Bu nedenle aynı maddede değişiklik öngören
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve arkadaşları ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in önergelerini işleme koyma
imkânı kalmamıştır. Önergeleri işlemden kaldırıyorum. 25’inci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 25’inci madde kabul edilmiştir. 26’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 Sıra Sayılı Tasarının 26 ncı
maddesindeki “%1” ibaresinin “%2” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Kim konuşacak? MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Erkan Akçay efendim. BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar) ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bundan yaklaşık on beş gün önce 5510
sayılı Sosyal Güvenlik Yasası görüşülür iken gerek Plan Bütçe Komisyonunda ve
gerekse de Genel Kurulda Sosyal Sigortalar Kurumu mensupları ve BAĞ-KUR’lu vatandaşlarımızın BAĞ-KUR ve SSK borçlarının yeniden
yapılandırılması için önergeler vermiştik. Tabii, bu önergelerimiz hiç tartışma
yapılmaksızın reddedildi ve Genel Kurulda yaptığımız konuşmalarda da -ki,
sayısı ondan fazladır- vatandaşlarımızın, esnafımızın, çiftçimizin içinde
bulunduğu sıkıntıları dile getirmiş ve vatandaşlarımızın büyük bir kısmının
gırtlağına kadar borçlu olduğunu ifade etmiştik ve “Lütfen, geliniz, bu yapıcı
teklifimizi, önergelerimizi kabul ediniz. Eğer kabul etmeseniz de eninde
sonunda bunlar mutlaka yapılandırılmak üzere önünüze gelecek.” dedik ve çok
kısa bir süre içerisinde bu dediğimiz gerçekleşti ve Milliyetçi Hareket
Partisinin de önergesi ve diğer partilerin de mutabakatıyla, Sosyal Güvenlik
Kurumuna borcu bulunan BAĞ-KUR’lu ve SSK’lı
vatandaşlarımızın borçlarının yapılandırılması yoluna gidildi. Bununla ilgili
memnuniyetimizi ifade ediyoruz. Son derece yapıcı ve iyi niyetli bir şekilde
yaptığımız bu önerilerin bundan sonra da karşılık bulmasını ümit ediyoruz ve
yine hatırlatmak istiyorum ki, gerçekten çiftçimiz, esnafımızın başka borçları
da var. Deyim yerindeyse, gırtlağına kadar borçlu. Geliniz, o diğer borçları da
hep birlikte Mecliste ele alalım ve vatandaşlarımızın bu borç durumlarını
yeniden gözden geçirerek rahatlamalarını sağlayalım. Bu duygu ve düşüncelerle, bu hükmün bir an evvel yürürlüğe girerek
uygulamaya başlamasını temenni ediyorum ve yüce heyetinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. 26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 26’ncı madde kabul edilmiştir. 27’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 27 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Madde 27- 9/1/1985 tarihli ve 3146 sayılı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun
2 nci maddesinin (g) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve aynı maddeye (r) ve (s) bentleri eklenmiştir. “g) İş sağlığı ve güvenliğini sağlayacak tedbirlerin uygulanmasını
izlemek” “r) İşyerindeki sağlık ve güvenlik risklerini önleyici ve koruyucu
hizmetleri yürütenlerin niteliklerini belirlemek, eğitimlerini ve
sertifikalandırılmalarını sağlamak,” “s) Mesleki yeterlilik sisteminin oluşturulması ve işletilmesi
için gerekli tedbirleri almak, “ BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyorum efendim? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe. Gerekçe: Aslen iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerin alınması işverenlerin
görevi olup, ülke düzeyinde iş sağlığı ve güvenliği politikalarının
oluşturulması açısından uygulamanın izlenmesi ve önleyici ve koruyucu
hizmetleri yürütmek üzere görev yapanların nitelikleri, eğitim ve
sertifikalandırma usul ve esaslarının belirlenmesi ile mesleki yeterlilik
sisteminin oluşturulması Bakanlığın görevleri arasına dâhil edilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 27’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 27’nci madde kabul edilmiştir. 28’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşmekte olduğumuz 224 sıra sayılı kanun tasarısının 28. madde k
bendindeki “diğer görevlilerin iş” ibaresinden sonra gelmek üzere “yeri”
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 28 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 28- 3146 sayılı Kanunun 12 nci
maddesinin (e), (f), (j) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye (j)
bendinden sonra gelmek üzere (k) ve (l) bentleri eklenmiş, mevcut (k) ve (m)
bendi teselsül ettirilmiş ve aynı maddenin son fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. “e) Standart çalışmaları yapmak, normlar hazırlamak ve
geliştirmek.” “f) Üretilen ve ithal edilen kişisel koruyucu donanımların piyasa
gözetimi ve denetimini yapmak, bu hususlarda usul ve esasları belirlemek.” “j) İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü ile İş Sağlığı ve Güvenliği
Enstitüsü Bölge Laboratuvar Müdürlüklerinin
çalışmalarını düzenlemek, yönetmek ve denetlemek.” “k) İşyerindeki sağlık ve güvenlik risklerini önlemek ve koruyucu
hizmetleri yürütmek üzere görevlendirilecek işyeri hekimleri, iş güvenliği
uzmanları ve diğer görevlilerin iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eğitim ve
belgelendirme usul ve esaslarını belirlemek.” “l) İş sağlığı ve güvenliği alanında ölçüm, analiz, teknik
kontrol, risk analizi ve değerlendirmesi, eğitim, danışmanlık, uzmanlık
hizmetlerini yapmak ve bu tür hizmetleri verecek özel ve tüzel kişi ve
kuruluşların niteliklerini belirlemek, yetki vermek, yetkilerin iptal etmek,
kontrol ve denetimini sağlamak.” “İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü ile İş Sağlığı ve Güvenliği
Enstitüsü Bölge Laboratuvar Müdürlüklerinin çalışma
usul ve esasları ile personelin görev, yetki ve sorumlulukları yönetmelikle
düzenlenir.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet katıldığı
için önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önerge ile 28’inci
madde tümüyle değiştirildiğinden Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
arkadaşlarının önergesini işlemden kaldırıyorum. Şimdi, kabul edilen önerge doğrultusunda 28’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 28’inci madde kabul
edilmiştir. Madde 29 üzerinde iki önerge vardır ve bu iki önerge de aynı
mahiyette olduğu için önergeleri ayrı ayrı okutup
birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim. Şimdi, önergeleri okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Yasa Tasarısının 29. Maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 29. Maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Tütüncü, buyurunuz efendim. ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 29’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili bir
önerge verdik. Neden böyle bir önerge verdik? Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önerge, yurt dışı işçi
hizmetleri uzmanlarının uzmanlık alanlarının korunmasını, oradaki hizmet
kalitesinin korunmasını amaçlıyor. Ayrıca, dün ben bu konuda Sayın Bakana bir soru yöneltmiştim. Bu
soruyla ilgili olarak, Sayın Bakanın, bir bakıma, bu maddenin gerekçesini
ortaya koyduğunun da farkındayım ancak bu madde, değerli milletvekilleri
-öncelikle şunun bilinmesi gerekiyor- Hükûmetin
orijinal tasarısında yoktur. Aslında, İç Tüzük’ün 35’inci maddesine aykırı ve
tartışılır bir biçimde, komisyonda bir milletvekilinin, Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Ramazan Başak’ın teklifinin birleştirilmesiyle bu tasarıya girmiş bir
madde. Milletvekillerimiz, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri buna
komisyonda itiraz etmişler -İç Tüzük’ün 35’inci maddesine göre yanlış
yapılıyor, birbiriyle ilgisi yok- ama reddedilmiş. Bu konuya
burada daha fazla girmek istemiyorum ama Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ramazan
Başak’ın yasa teklifindeki gerekçeye bakıyoruz: Yurt dışı işçi hizmetleri
uzmanlarının ne kadar önemli bir görev gördüğünü burada anlatıyor ve yurt dışı
işçi hizmetleri uzmanlarının Bakanlığın görev alanına giren uluslararası sözleşmelere
ilişkin raporların hazırlanması ve bu raporların uluslararası kuruluşlara
sunulmasından tutun da bir dizi sorumluluklarının olduğunu ortaya koyuyor. Bir
konuya daha ışık tutuyor, diyor ki: “Uluslararası hukuk alanında
akademisyenlerin dâhi zor sahip olabileceği sürekli bir eğitim fırsatına da
sahip bulunmaktadır” Yani bu hizmet alanının ne kadar önemli olduğunu söylüyor
ve ondan sonra bu gerekçeye ters bir biçimde, aykırı biçimde diyor ki: “Yurt
dışı işçi hizmetleri uzmanlarının yeterlilik sınavını kaldırın.” Ya, bu
ne perhiz bu ne lahana dolması! Yani, böyle bir şey olabilir mi? Neydi? Yani,
neden kaldırılıyor? Efendim, işte, yedi tane sınavdan geçiyormuş da son
yeterlilik sınavına gerek yokmuş. Peki, şimdiye kadar yapılan uygulamanın
sıkıntısı neydi değerli arkadaşlarım? Şimdi, yanlış işler yapıyoruz ve bu madde buraya girerken, aynı
zamanda şu olanak da gözetiliyor, deniyor ki: “Genel müdür ve daha üst düzeyde
görevlerde bulunanların da yine aynı alanda yurt dışında benzer bir görevi ifa
etmesi gerekiyor.” Şimdi yeterlik sınavının neden kaldırıldığı anlaşılıyor
değil mi değerli milletvekilleri? Ne olacak? AKP iktidarının, iktidarınızın
atamış olduğu genel müdür ve genel müdür yardımcıları, bu sınavların dışında
oralara atanacaklar. Ee atanabilirler ama değerli arkadaşlarım, şu maddede gerekçeye ters
bir konuyla karşı karşıyayız ve ayrıca da kusura bakmayın yani o zaman
atayacaksınız genel müdürleri, müsteşar yardımcılarını ve bunları, bu
makamları, o yurt dışı hizmet alanlarının bir basamak tahtası yapacaksınız ve
gerçekten yurt dışı işçi hizmeti uzmanının niteliğine sahip olmayan birtakım
insanları oraya götüreceksiniz; yanlış. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kadrolaşmanın, kendi elemanlarınızın, kendi bürokratlarınızın bir noktada bir
yere taşınmasını anlayışla karşılayabiliriz, ama yurt dışı işçi hizmetleri
uzmanlığı alanının bu kariyerde olmayanlar tarafından götürülmesini kabul etmek
ve anlamak mümkün değildir. Son bir şey: Sayın Bakanıma bugün sorduğum bir soruya yanıt
alırken ne yazık ki Sayın Bakanın yanlış bilgilendirildiğini hayretle gördüm.
Konu şuydu: Kadınların iş gücüne katılma oranlarının düştüğünü söyledim. Sayın Bakan
dedi ki: “Hayır, o, yeni nüfus sayımı çerçevesinde bir şeydir, düşmüyor.”
Elimdeki rakamlar, tablo bunun düştüğünü gösteriyor. Öyle sanıyorum ki Sayın
Bakana bundan sonra daha doğru bilgiler verilir ve biz de burada zabıtlara
böyle yanlışlıkları geçirme ya da düzeltme durumunda kalmayız. Bu önergemize destek verilmesini umut ediyoruz. Hepinizi tekrar sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tütüncü. Sayın Bayındır, önergeniz üzerinde konuşacak mısınız? SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bayındır. (DTP sıralarından alkışlar) SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz yasa, işte, adı üzerinde “iş güvenliği”, “iş
sağlığı”, yani çok çekici gelen söylemler. “İstihdam” hakikaten yine çekici ve
etkileyici çünkü çok temel soruna parmak basmış oluyoruz. Yine,
işte, “GAP projesi” bu kapsamda. “Eğitim çalışmalarının başlatılması…” Yani kavramsal olarak tanımı ve çerçevesi elbette ki olumlu. Ancak, çerçeve olarak, tanım olarak böyle olsa da bunun ele
alınışı, mantığı ve içeriğinde ciddi eksiklikler görüyoruz. Bunların başında,
işte, iş güvenliği konusunda, komisyondayken de önerge verdik, önergemiz kabul
edilmedi. KOBİ’lerde iş kazaları, meslek hastalıkları, ölümlerin oranı yüzde
70’lere, 80’lere varmaktadır. Dolayısıyla, bizim öngördüğümüz, en az 10 işçinin
çalıştığı yerde bu uygulamanın, iş yeri hekimliği zorunluluğunun getirilmesi.
Bu getirilmediği gibi, her şeyde olduğu gibi, her şey piyasalaştırılarak,
hizmet satın alımı mantığı üzerinde kurgulanarak, iş yerinde iş sağlığının
denetimi, anında sağlık hizmetlerine erişim, vesaire, bu mekanizma ortadan
kaldırılmış olacak; işverenin keyfiyetine göre hizmet satın alacak. Bunu ne
zaman, nasıl, hangi aciliyette yapacak? Bir
belirsizliği içermektedir. Diğer bir konu, yine, bizim, eleştirdiğimiz ve komisyondayken
önerge verdiğim konulardan biri, bir kere, artık, kreş sorununa yaklaşımımız
sadece bir kadın sorunu olmaktan kalkmalı. Yani çocuk bakımı, sosyal hizmetler
bir kadın sorunu olmaktan çıkmalı, ebeveynlerin toplam sorumluluğu hâline
getirilmeli ve düzenlemeler bu çerçevede yapılmalı. Yani işte, belli sayıda
kadının çalıştığı yer değil -sayı, sınırı belirlenir, 170’se, 150’yse, neyse-
mantık olarak, ebeveyn çalıştığı ya da orada eğer çalışan işçi sayısı,
kadın-erkek gözetilmeden, kreş hizmetinden faydalanmalı. Ancak bu böyle ele alınmadığı
gibi, yani yasanın mantığında şu öngörüldü: Yine kreş kurmak zor geliyor.
Bugüne kadar, işte pek çok iş yeri, böyle bir yasa olmasına rağmen bunun
gereklerini yerine getirmiyor. Yani Hükûmete düşen,
bunu gerekçelendirip işte piyasada hizmet satın alsın, kreş… İşte, herhangi bir
yerde iş yeri gidip anlaşma yapacak ve orada çalışan kişi çocuğunu oraya
verecek. Yani burada şey mantığı ortadan kaldırılıyor yani kreşin iş yerine
yakın olması, erkek-kadın gözetilmeden bir sosyal hak olarak tanınması, artı,
kreşin iş yeriyle yakın olması gerekiyor ki yani anında günün içinde en azından etkileşim,
denetim, paylaşım gerçekleşebilsin ebeveynle çocuk arasında. Ne yazık ki
yasanın bu boyutunda da ciddi eksiklik görmekteyiz. Yine, istihdam konusunda evet, kadınlara ayrımcılık gözetiliyor
ama mesela, hani beş yıllık kademelendirme değil… Kadınlar zaten angarya
vergisi ödüyor. Yani Osmanlı’dan kalma o angarya vergisini, işte evde yaşlı
bakarak, evde iş yaparak yani her evde kadın angarya vergisini veriyor, bedelsiz
bir emek veriyor. O yüzden, yani bundan sonraki düzenlemelerde bu
cinsiyetçiliği ve ayrımcılığı ortadan kaldıracak düzenlemelerin yapılması
gerektiğini öngörüyoruz. Dolayısıyla, kadının, işte, ücretinden vergi indirimi… Yaşamda
hizmetlerden faydalanarak buradan yine ücret indirimine tabi tutulmalı. Umarım,
bu günleri de görürüz, birlikte bunları tartışır ve çözümünü de getirebiliriz.
Ama bunların hepsinin yerine getirilmesi için, hakikaten, arkadaşlarımızı biraz
rahatsız eden, o erkek egemen, erkek hukukuna dayalı bir sistemde, kadını hep
dışlayan, geri bırakan yaklaşımlarla bu mantık aşılmaz yani “Kadın istihdamına
yer veriyoruz, işte, kadını gözetiyoruz”la bu kadın
sorunları da çözülmez, istihdam sorunu da çözülmez. Bu konunun da çok önemli
olduğunu düşünüyorum. Diğer bir konu: İşte, kadın istihdamı öngörüldü, il istihdam
kurulları oluşuyor. Bizim önerimiz: Bu il istihdam kurullarında, ilgili ilde,
kadınların da ortak paylaşıp, tercih edip önerebileceği bunun bir yönetmeliği
yapılabilirdi ya da işte, geçici olarak “Şimdi hep üstten belirleyelim.”
mantığı üzerinden de olsa orada kurul üzerinden ya da kim ise oradaki yetkili
üzerinden kadın kurumlarından bu katılım sağlanabilirdi. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Teşekkürler. Şimdi, bu da reddedildi. Şimdi, “demokrasi” diyoruz. “Katılımcılık” bunun temel esasıdır.
Eğer siz iş istihdam kurulları oluşturuyorsanız, bu kurulun karar
mekanizmasında, yürütme mekanizmasında kadına yer vermeyecekseniz burada, hem
kadını gözeten, iradeleştiren bir mantığı eksik bırakmış oluyorsunuz yani göz
ardı etmiş oluyorsunuz yani demokrasiyi işletmemiş oluyorsunuz, kadın
katılımını işletmemiş oluyorsunuz. Kadın, yerelde şiddete uğruyor, sığınma
evlerine gidiyor, geçici olarak çeşitli eğitimlerden geçiyor ama bunun
istihdamı… Eğer öyle bir kurul içinde kadınlar yer alsaydı bunu daha kolay
sağlamış olabilirlerdi ama ne yazık ki işte, en azından şimdilik, Hükûmetimiz açısından Avrupa Birliğinin öngördüğü kimi
temel kavramlar kimi yasalarda yer alıyor. Varsayılıyor ki işte, “Kadın-erkek
eşitliği sağlandı” ya da “Toplumsal cinsiyet giderildi” gibi bir yanılsama söz
konusu. Eleştirimiz, bu yasa kapsamında bu temel konu başlıklarınadır.
Umarım, önümüzdeki süreçlerde bunu giderecek bir mantıkla sorunları çözeriz. Kadın-erkek eşitliği konusu bir kez daha aciliyetini
göstermektedir diyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bayındır. Bu iki önergeyi de birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önergeler reddedilmiştir. SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkan, kayıtlara yanlış geçmemesi için bir şey arz
etmek istiyorum. BAŞKAN – Buyurun. SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkanım, biraz önce, Değerli Hatip Sayın Tütüncü,
Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Ramazan Başak’ın komisyon üyesi olduğunu,
muhtemelen sehven, ifade ettiler. Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu üyesi değildir Sayın Başak. Kayıtlara geçmesi bakımından arz ediyorum
efendim. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erdöl. 29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 29’uncu madde kabul edilmiştir. Birleşime kırk beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 19.16 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 20.08 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı), Fatoş GÜRKAN (Adana) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
105’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum. 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 30’uncu madde üzerinde önerge yoktur. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 31’inci madde üzerinde önerge yoktur. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 32’nci madde üzerinde önerge yoktur. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Sayın milletvekilleri, şimdi, yeni bir madde ihdasına dair bir
önerge vardır. Bildiğiniz gibi, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu
kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın
ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı
İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrasının hükmüdür. İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre de yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen
sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle, yeni bir madde niteliğindeki önergeyi
okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 13 üyesiyle yani,
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun
salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım. Şimdi önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun tasarısına 32’nci
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
“Madde 33- 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa aşağıdaki ek madde
eklenmiştir. Ek Madde 3- 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü
maddesinin (c) bendi kapsamındaki işler ile aynı kapsamda olup 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu dışında, ihalesi ilgili mevzuat hükümlerine göre bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar yapılmış olanlar ile bu tarihten sonra
yapılacak olan ve bedeli yabancı para cinsinden sabit fiyatlarla sözleşmeye
bağlanan yapım ve yapımla ilgili hizmet işlerine uygulanmak üzere; fiyat farkı
esasları belirlemeye, sözleşmelerin tadil veya tasfiye edilmesine imkân veren
Kararnameler çıkarmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir." BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkanım, salt çoğunluğumuz vardır. Bu meyanda AK
Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik Toplum
Partisinden Komisyonumuza iştirak eden üyelerimize teşekkür ederek
katıldığımızı ifade etmek istiyorum. BAŞKAN – Peki. Önerge üzerine görüşme açıyorum. Gruplar adına söz isteyen var mı? Gruplar adına söz yok. Şahıslar adına? KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, önce oylayın, madde olarak
kabul edilsin ondan sonra müzakere açalım. BAŞKAN – Sayın Genç, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış
olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşmeye açacağım. Görüşmeden
sonra oylamaya sunacağım. KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, şöyle: Komisyon ve Hükûmet katıldığına göre bunun üzerine müzakere açılmaz,
oylayacaksınız. Ondan sonra madde üzerinde müzakere açacaksınız. BAŞKAN – Yeni bir madde bu. Maddeyi daha konuşmadan nasıl oylayayım Sayın Genç? KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Sayın Başkan, ben, size müdahale
etmek istemedim. Komisyon ve Hükûmet önergeye
katıldığı zaman o önerge üzerinde konuşma olmaz ve oylayacaksınız. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet, doğru. BAŞKAN – Sayın Genç, bu yeni bir madde önergesi. Lütfen 91’inci
maddeyi okursanız bu tartışmaya son verebiliriz. Şimdi, yeni bir madde için açılmış bir görüşmeyi, görüşme
tamamlanmadan madde oylamasına geçemeyiz. Görüşme bittikten sonra maddeyi
oylamaya koyacağım. Şimdi, gruplar adına görüşme talebi? Yok. Şahıs adına görüşme talebi var mı? O da yok. O zaman maddeyi oylarınıza sunuyorum… KAMER GENÇ (Tunceli) – Madde üzerinde şahsım adına söz istiyorum. BAŞKAN – Siz şahsınız adına mı söz istiyorsunuz? KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet. BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Genç. (Gürültüler) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, oylamaya geçtiniz. BAŞKAN - Sayın Genç, size bu kürsüyü bu maddeye olan itirazınız
için değil, yani usul tartışması için değil, madde üzerindeki görüşlerinizi
belirtmeniz için veriyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam efendim… BAŞKAN – Lütfen, o zaman bu madde üzerinde konuşunuz. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
maalesef, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi, AKP iktidara geldikten sonra İç
Tüzük bir tarafa atılmış, Anayasa bir tarafa atılmış, kendi kafaları neyi
gerektiriyorsa öyle bir uygulamaya gitmişler. İç Tüzük’ün 87’nci maddesi açık; diyor ki: “Müzakere konusu
kanunla ilgisi olmayan herhangi bir teklif yapıldığı zaman o nazara alınmaz.” BAŞKAN – Sayın Genç, sizi bu konuda… KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika efendim… BAŞKAN – Şimdi, bir dakika o zaman. Şimdi, lütfen, bu konu üzerinde konuşmamanızı rica ettim, sadece
önerge üzerinde konuşacaksınız, yeni madde üzerinde. KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, önerge, şimdi, şöyle… BAŞKAN - Şuna netlik getirelim lütfen Sayın Genç: İç Tüzük’ün
87’nci maddesi… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan doğru söylüyor. KAMER GENÇ (Devamla) – Şu kadar Parlamentoda grup başkan
vekilisiniz İç Tüzük’le ilgili hiç fikriniz yok. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olur mu? Başkanlık Divanının söylediği
doğrudur. BAŞKAN – İç Tüzük’ün 87’inci maddesinin dördüncü fıkrası:
“Görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde
bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı
önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılır.” KAMER GENÇ (Devamla) – İşte tamam Sayın Başkanım, benim de size
söylemek istediğim şu… BAŞKAN – Yeni bir madde olarak görüşme açıldıktan sonra madde
oylanır Sayın Genç. Siz de burada yöneticilik yaptınız. Lütfen… KAMER GENÇ (Devamla) – Ben de onu diyorum. (AK Parti sıralarından
“Unutmuş, unutmuş!” sesleri) BAŞKAN – Tamam, sorun yok. KAMER GENÇ (Devamla) – Ben de onu söylüyorum. BAŞKAN – Buyurunuz lütfen, madde üzerinde konuşunuz. KAMER GENÇ (Devamla) – Ama efendim, beni konuşturmuyorsunuz ki!
Evvela, komisyonun ve hükûmetin katıldığı önerge
oylanır. Yeni bir madde olarak tasarıya girmesi gerekir. Yeni bir madde olarak
tasarıya girmeyen bir maddeyi siz müzakereye açamazsınız diyorum. Benim
belirtmek istediğim bu, 87’nci madde de o Sayın Başkanım. Ben onun için diyorum
ki… BAŞKAN – Demin okudum Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) -…siz evvela maddeyi oylayın. Belki Genel
Kurul, Komisyon ve Hükûmetin katılmasına rağmen bu
maddeyi kabul etmez. BAŞKAN – Olabilir. KAMER GENÇ (Devamla) – Kabul ettiği zaman, o zaman üzerinde
müzakere açacaksınız diyorum. Benim demek istediğim bu. BAŞKAN – İşte müzakere açıyoruz, sonra oylayacağız Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) – Daha önergeyi oylamadınız Sayın Başkanım.
Önergeyi oylayın, madde kabul edilsin veya edilmesin bir defa... KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Oylayalım efendim, oylayalım. KAMER GENÇ (Devamla) – Ama böyle bir yanlış uygulama olmaz ki!
Evvela, madde, Genel Kurulca yeni bir madde olarak tasarı metnine ilave
edilecek. O ilave edildikten sonra 87’nci maddeye göre yeni bir müzakere
açılacak efendim. Bin tane bunun uygulaması var efendim. Yani Sayın Başkanım,
kusura bakmayın, 87’nci maddenin dördüncü fıkrası çok açık. Önce madde Genel
Kurul tarafından kabul edilecek… BAŞKAN – Demin okudum Sayın Genç. Bu konuşmayı, bu tartışmayı
burada sona erdiriyorum. Lütfen… KAMER GENÇ (Devamla) – Peki efendim… Yani oylamadan maddeyi… BAŞKAN – Siz madde üzerinde buyurun. KAMER GENÇ (Devamla) – Ben önergeyi de anlamadım ki! Çünkü burada
o kadar arkadaşımız… (Gülüşmeler) Yahu beyler, bakın,
şurada Türkiye Büyük Millet Meclisinin müzakerelerini o kadar
basitleştiriyorsunuz ki… Bakın, burada dört tane önerge geldi. Komisyon Başkanı, çoğunluğu
olmadığı hâlde -ben müdahale ettim- üç tane önerge geçti ve dedi ki:
“Çoğunluğumuz var.” AGÂH KAFKAS (Çorum) – Komisyon çoğunluğu var. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, hâlâ madde üzerinde
konuşmuyor. BAŞKAN – Sayın Genç, orada da başka bir usul vardı. Lütfen… KAMER GENÇ (Devamla) - Bak Sayın Komisyon Başkanı, siz bir
komisyon başkanısınız, gerçekleri… Millete karşı yalan söyleyemezsiniz. Böyle
bir şey olmaz yahu! Neyse… BAŞKAN – Eğer konuşmayacaksanız… Lütfen… KAMER GENÇ (Devamla) – Ama şimdi siz maddeyi oylayacaksınız değil
mi? BAŞKAN - Maddeyi
oylamayacağım, şu anda görüşme açıyorum. Siz de görüşlerinizi bildirmediğinize
göre şu anda bunun hakkında… KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu, böyle bir şey olmaz. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum… MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, 82’ye göre, madde kabul
edilmeli, gerekiyorsa müzakere açılmalı. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, hayır… BAŞKAN - 87’nci maddenin
son fıkrasını okuyunuz lütfen, dördüncü fıkrasını… MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Önce maddeyi kanuna ekleyin, ondan sonra… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, uygulamanız doğru
efendim. AHMET YENİ (Samsun) – Uygulama doğrudur Sayın Başkan. BAŞKAN - “Oylama yapılır”
demiyor efendim… Şimdi, sayın grup başkan vekilleri, uygulamada bir sıkıntı yoktur.
Madde son derece açık ve net... K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Doğrudur, işleminiz doğrudur. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Görüşmeler tamamlandı. BAŞKAN - Yeni maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Yeni madde kabul
edilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, o zaman müzakereye açın
maddeyi. ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkan, ben bir açıklama… BAŞKAN - Açtık ve görüşme
olmadığını belirttiler. Söz isteyenleri sordum… KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakınız, 87’nci maddeye göre
önce kabul edilecek… BAŞKAN - Bakınız… Sayın
Genç, lütfen, bakınız, “Gruplar adına söz var mı?” dedim, “Yok.” Dediler.
Şahıslar adına siz dediniz ki, “Konuşacağım.”, ben dedim ki ”Sadece önerge
üzerinde.”, “Hayır, önergeyi bilmiyorum.” dediniz. O zaman hiçbir işlem yok.
Madde de oylandı. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mikrofonu açık bırakıp gitti. BAŞKAN - Şimdi, bu yeni
maddeyle sıralar kanunun yazılımı sırasında teselsül ettirilecektir. Şimdi, mevcut 33 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 33 üncü maddesinin (ç) bendinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Mümin İnan konuşacak. BAŞKAN – Sayın İnan, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar) MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasıyla İlgili Kanun
Tasarısı’nın “Yürürlükten kaldırılan hükümler” bölümündeki 33’üncü maddesinin
(ç) bendiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Bu kanun tasarısıyla, şehit olan veya çalışamayacak
derecede malul olan kamu görevlileri ile er ve erbaşların varsa eşlerini yoksa
çocuklarından birisini, çocukları da yoksa kardeşlerinden birisi veya malul
olup da çalışabilir durumda olanların, talepleri hâlinde, kendilerini,
işverenler, 50 veya daha fazla işçi çalıştırdıkları iş yerlerinde yüzde 2
oranında daimi işçi statüsünde çalıştırmak zorundayken, bu maddeyle insanlarımızın
buradaki çalışma önceliği ellerinden alınmaktadır. Ülkemizde on binlerce güvenlik görevlimiz hain terör
saldırılarıyla canları pahasına mücadele ederken, son yirmi beş yılda 10 bine
yakın şehit vermiş, binlerce insanımız çalışamayacak kadar malul, gazi
olmuştur. Ancak, bu tasarıyla, her şeyiyle kendini feda eden bu insanlarımızın
yakınlarına istihdam yaratılması anlamında bu küçük ayrıcalığı çok görüp
kaldırarak, yakınlarının, manevi acılarının yanında bir de maddi sıkıntılar
çekmelerine sebep olabilecek sonuçlar yaratılması yolu açılmaktadır. Oysa, şehit yakınlarımızın her alanda öncelikleri olmalıdır
diye düşünüyoruz. Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; ülkemiz ile
aynı kategoride olan ülkelere baktığımız zaman işsizlik oranının bizde çok daha
yüksek olduğu görülmektedir. Sürekli nüfus artışıyla beraber, son yıllarda
uygulanan yanlış ekonomik politikalar sonucu işsizlik çığ gibi büyümekte,
birçok sosyal olayı da tetiklemektedir. Genç işsizlerimiz iş peşinde koşarken
işini kaybeden insan sayısı hızla artmaktadır. Sadece Niğde’de sanayi
bölgesinde çalışan işçilerin son birkaç ayda üçte 1’i işlerini kaybetmiştir.
Büyük illerdeki durumun vahametini sizler tahmin edebilirsiniz. Bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisinde milletvekillerimizi ziyarete gelen binlerce insanın iş
için geldiğini hepimiz biliyoruz. Bu soruna acil çözüm bulmak milletvekilleri
olarak hepimizin asli görevidir. Tasarının bazı bölümleri olumlu olsa bile, bu tasarı genel
itibarıyla istihdamı artırarak sorunları çözebilecek büyüklükte bir tasarı
değildir. İktidarın uygulamış olduğu yanlış para, sanayi, tarım ve ithalat
politikaları ülkemizi üretemeyen bir ekonomi durumuna getirmiştir. İstihdama
yönelik tedbirlerin alınması sürekli geciktirilmiş, tarımda ve sanayide girdi
maliyetleri yükselmesi üreten kesimin moralini bozmuş, birçok sanayici
fabrikasını yurt dışına taşımıştır. Kara gün için düşünülen İşsizlik Fonu’ndaki
paranın kullanılması yerine hazineden karşılanması bu tasarı için daha doğru
olur diye düşünüyorum. Sanayicilerimiz daha iyi imkân sundukları için tesislerini Balkan
ülkelerine ve Türk cumhuriyetlerine taşımışlar, o ülkelere istihdam sağlar hâle
gelmişlerdir. Keza Çin ve Uzak Doğu’da üretim yaptıran firmalarımız da
buralarda istihdam sağlamaktadırlar. Yanlış ithalat politikaları nedeniyle ülkemiz kalitesiz malların
orantısız bir biçimde istilasına uğramış, Türk sanayicisi ve üreticisi rekabet
edemez hâle gelmiş ve sürekli küçülmeye başlamıştır. Tekstil sanayicisi yabancı
ülkelerin pamuk çiftçisinin istihdamını sağlar hâle gelmiştir. Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; bugün, artık
sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere, herkes “Türkiye nereye gidiyor?”u
konuşmaya ve sorgulamaya başlamış, bu cari açıkla kısa vadede önemli yapısal
tedbirler alınmaz ise başımıza onarılması güç ekonomik krizlerin gelebileceği
konuşulmaya başlanmıştır. Geçen sene 38 miyar dolar olan cari açığın bu yıl 50
milyar dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Cari açığın finanse edilemediği
her yerde krizler olmuştur ve Türkiye’yi de böyle bir tehlike beklemektedir. Ülkemizde yaşayan herkesin yaşamını doğrudan ilgilendiren ve
nüfusumuzun çok önemli bir kısmının istihdam şansı bulduğu tarım sektörümüzün
alarm vermesi de ayrı bir araştırma ve inceleme konusu hâline gelmiştir. Topraktan
elde ettiği üretimle kendi kendisine yetebilen Türkiye’yi kuraklık ve küresel
ısınmanın yanında Hükûmetin uyguladığı politikalar
nedeniyle çok ciddi tehlikeler beklemektedir. Tarımla ilgili bütün uzmanlar da
çok karamsar tablolar çizmekte, “Türkiye’nin topraklarının önemli bir bölümü
çöl hâline gelecektir.” demektedirler. Hükûmet, ülkemizdeki
istihdam sorununu çözmek yerine, uyguladığı yanlış tarım politikaları sonucu,
iyi kötü kendini idare edebilen ve geçimini temin eden çiftçilerimizi iflasa
sürükleyip, devlete olan borçlarından dolayı her şeyini haczedip, üretim
araçlarına el koyarak üretim yapamaz hâle getirmiştir. Bunun önüne geçmek için,
çiftçilerimizin Ziraat Bankasına, tarım krediye, sulama elektriğinden dolayı TEDAŞ’a olan borçlarının faizlerinin silinip anaparanın
takside bağlanması üreticilerimizi bir nebze olsun rahatlatacaktır. Bu konuda
üreticilerimiz Türkiye Büyük Millet Meclisinden müjde beklemektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. MÜMİN İNAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum efendim. Daha geniş ve kapsamlı bir kanun tasarısıyla, ülkemizdeki tüm
üreten kesimlerin sorunlarını ele alıp bu sorunlara yönelik çözümleri üretip
tüm ülkeyi kucaklayarak, üreten insanlarımıza yaşama ve büyüme imkânları
hazırlamak zorundayız. Bunun ilk şartı da Hükûmetin
uyguladığı ithalat politikasının acilen ele alınıp ülke ve üretenlerin
menfaatlerine uygun hâle getirilmesidir. Milletimizin ölmeyecek kadar bir tas
çorbaya, donmayacak kadar kömüre muhtaç edilmesi hiçbirimize yakışmıyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak insanımızın onurlu bir biçimde yaşamasını
sağlamak hepimizin en başta gelen görevidir. Bu duygu ve düşüncelerle, yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İnan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. 33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 33’üncü madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, Sayın Tütüncü’nün,
bir dakika bir açıklama talebi vardır. Buyurunuz Sayın Tütüncü. V.- AÇIKLAMALAR (Devam) 3.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, yapmış olduğu konuşmada geçen bir ifadesinin
yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle, düzeltmek için açıklaması ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Benim önerge üzerindeki konuşmamdan hemen sonra, Sağlık Komisyonu
Başkanı Sayın Cevdet Erdöl bir düzeltme yapma
ihtiyacını hissetti ve o düzeltmeye göre ben, Sayın Ramazan Başak’ı Sağlık
Komisyonu üyesi olarak sunmuşum, göstermişim ve değilmiş, bu nedenle düzeltme
yaptı. Şimdi, zaptı da getirdim, ben böyle bir şey söylememişim. Yani siz
yanılmışsınız. Bunun da zabıtlara girmesini istiyorum. Ben, Sayın Ramazan
Başak’ın yasa teklifinin Sağlık Komisyonunda birleştirildiğinden söz ettim.
Zabıtlara bu çerçeveden, yanlış bir şey söylemediğimi belirtmek için söz aldım. Teşekkür ederim Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tütüncü. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 2.- İş Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile
Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/570, 2/227, 2/228) (S. Sayısı: 224) (Devam) BAŞKAN – 34’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 34 üncü
maddesinin (a) bendinin başına “çerçeve 2 nci maddesi
ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin” ibaresinin eklenmesini,
“ikinci maddesinin” ibaresinin bentten çıkarılmasını, bentte yer alan “yayımı
tarihini izleyen ay başında” ibaresinin “01/07/2008
tarihinde”, (ç) bendinde yer alan “24 üncü maddesi” ibaresinin “24 ve 25 inci
maddeleri” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı yasa teklifinin 34. maddesinin
(b) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız Sayın Genç? KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurunuz. KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 224 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın
34’üncü maddesinin (b) bendinin tasarı metninden çıkarılmasını istiyorum. Bu (b) bendi… Biliyorsunuz, bu tehlikeli ve ağır işlerde çalışan
kişilerin, bu getirilen, bunlarla ilgili
yasaklamaların 1/1/2009’dan itibaren yürürlüğe
girmesini Komisyon ve Hükûmet istemiş. Ben bunun
hemen yürürlüğe girmesini istiyorum. Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın bu memleketin hazinesi yok,
Maliye Bakanı yok. Bir önerge kabul ettiniz. Biraz önce Sayın Başkan bana “Önerge hakkında konuş.” dedi, önerge çünkü
elimize geçmedi. Ne getiriyorsunuz? Yabancı müteahhitlere eskalasyon
getiriyorsunuz. Ya, böyle bir şey olur mu? Yani yabancı müteahhitler…
Ve üstelik de dört tane muhalefet partisi de buna destek veriyor. Değerli
milletvekilleri, yani bu devlet maliyesini böyle… Devleti koruyan bir şey
istiyorum, hükûmet istiyorum karşımda ya. Bu
memleketin Maliye Bakanı nerede kardeşim? Şimdi, BAĞ-KUR’u affet… Tamam, affedin
de yani şimdi seçime gidiyorsak… Ben de istiyorum seçime gidelim de, ben o arka
sıralarda oturmayayım, bu ön sıralara geleyim. Yani başka çaresi yok. Bu millet
sizi buralardan atacak. Yani, bir devlette… Beyler, bir devletin ayakta kalabilmesi için o
devleti koruyan insanların olması lazım, hükûmetin
olması lazım, bakanların olması lazım. Yok böyle bir şey!
Yani devlet versin, devletin kaynaklarını belli kişilere aktaralım! Peki, bu
devlete gökten mi yağacak kaynaklar? Şimdi ben soruyorum Hükûmetten: Sayın Hükûmet, şimdi bu kanunda yabancı parayla yapılan
ihalelerde eskalasyon sistemini niye getirdiniz? Hangi
müteahhitlerle iş birliği yaptınız? Bu önergeyi veren
kişilere de sormak istiyorum: Bu devletin, bu önergeyle bu Türkiye Cumhuriyeti
devletinin katlanacağı maddi külfeti söyler misiniz? Söyler misiniz arkadaşlar?
Bu millette insanlar aç, çıplak. Çocuklar… ALİ KOYUNCU (Bursa) –
Bağırma! KAMER GENÇ (Devamla) – Bağırıyorum, içim yanıyor ya! Benim içim
yanıyor arkadaşlar! Bu memlekette insanlar aç, çıplak, işsiz güçsüz ama siz
getiriyorsunuz yabancı müteahhitlere “Efendim, biz
devletin kaynaklarını size verelim.” Adam yabancı müteahhitse,
arkadaş, müteahhitlik zamanında kendisine almış, ondan sonra gerekli ihaleyi de
almış. Böyle şey olur mu ya? Bunun şimdi… Ondan sonra, peki memleketin maliyesi
nerede? Cari açık 50 trilyon verirken bu paralar nereden gelecek şey edecek? Bakın, sayın milletvekilleri, biz burada bu devletin birlik ve
bütünlüğünü korumak için yemin ettik. Bu Parlamentonun bir özelliği var. Buraya
gelecek kanunları enine boyuna tartışacağız. Tartışacağız çünkü komisyonlardan
gelen kanun tasarı ve teklifleri gidip görüşülecek orada. Ondan sonra, o kanun
tasarı ve teklifleri komisyonda görüşüldükten sonra millete dağıtılacak,
kamuoyuna yansıyacak ve bunlar, ondan sonra acaba bu kanun tasarısı ve
teklifiyle kime ne geliyor, kimden ne götürülüyor bunu anlamamız lazım ve Maliyesinin de
Hazinesinin de buna müdahale etmesi lazım. Şimdi, son anda bazı kanunlar, bakanlar, grup başkan vekilleri,
ondan sonra kendi yandaşları birtakım holdinglere, birtakım çıkar çevrelerine
maalesef birtakım avantajlar sağlamak için son anda önerge veriyorlar. Böyle
olmaz sayın milletvekilleri. Bu devlet böyle batar. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) -
Yok öyle şey! Yok öyle bir şey, yalan söylüyorsun! KAMER GENÇ (Devamla) - Ben size şunu söylüyorum… ALİ KOYUNCU (Bursa) – Hangi holding? Kimmiş? KAMER GENÇ (Devamla) - Kaç tane var, kaç, kaç… (AK Parti
sıralarından gürültüler) MEHMET NİL HIDIR (Muğla) -
Yok öyle bir şey. Yanıltma milleti. Yok öyle bir şey. KAMER GENÇ (Devamla) - İşte en basit önerge bu. Ben size söylüyorum, bu önergeyle hangi müteahhitlere
ne para vereceksiniz, söyleyin yahu! MEHMET NİL HIDIR (Muğla) - Onlar senin hayalin, hayalin! KAMER GENÇ (Devamla) - Söyleyin beyler, söyleyin, şu önergeyle
hangi yabancı müteahhitlere, yabancı dövizle ihaleleri
alan hangi müteahhitlere ne paralar ödeyeceksiniz? Yani siz onların kefili
misiniz, onların avukatı mısınız burada? Böyle bir şey olur mu değerli
milletvekilleri. Sonra, ben Başkanlık Divanına da üzülüyorum yani. Burada İç
Tüzük’ü uygulayın arkadaşlar. İç Tüzük’ün hükümlerine uygun bir uygulama yapın.
Yani burada grup başkan vekilinin keyfine bir önerge veriliyor, ondan sonra
Bakan ve Komisyon da katılıyor ve ondan sonra da kabul ediliyor. Devletin kaç
trilyonu gidiyor bunu hesaba katıyor musunuz? MEHMET NİL HIDIR (Muğla) - Herkes yetkisi dâhilinde çalışıyor!
Herkes yetkisini kullanıyor! KAMER GENÇ (Devamla) - Biraz önce de Komisyon Başkanı, Komisyon
sırasında çoğunluk olmadığı hâlde dört tane maddeden sonra çıktı burada dedi
ki: “Efendim, Komisyonumuzun çoğunluğu var.” MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Başkanlık Divanını töhmet
altında bırakıyor. KAMER GENÇ (Devamla) - Komisyon Başkanı, bak bu kadar milletin
karşısına çıkıp da sen gerçekleri inkâr edemezsin. Ben senin yarın hangi sözüne
inanayım? Burada televizyonlar gösteriyordu, ben itiraz ettim, “Komisyon
sıralarında çoğunluk yok.” dedim. MEHMET EMİN EKMEN (Batman) - Mecliste herkes devlet düşmanı, tek
kahraman sensin! MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Başkanlık Divanını töhmet
altında bırakıyor. BAŞKAN – Sayın Genç… KAMER GENÇ (Devamla) - Buna rağmen, dört madde sonra çıkmış diyor
ki: “Efendim, Komisyonumuzun çoğunluğu vardır.” Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın… BAŞKAN – Sayın Genç, bir şeyi düzeltmek istiyorum. KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam efendim. Önerge üzerinde konuşuyorum Sayın Başkanım. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) –
Laf cambazlığı yapıyorsun sen! BAŞKAN - Sayın Genç, bir şeyi düzeltmek istiyorum: Komisyon vardı
o zaman, bütün Komisyon burada oturuyordu. KAMER GENÇ (Devamla) - Ben itiraz ettiğim zaman yoktu Sayın
Başkanım. Rica ediyorum sizden. BAŞKAN - Vardı efendim. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Başkan “var” diyorsa vardır! Sen kendi başına laf cambazlığı yapamazsın! KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi bakın sayın milletvekilleri, size çok
ciddi şeyler söylüyorum. Türkiye Cumhuriyeti devleti çok sıkıntılarla baş başa
kalmış. Bu sıkıntıları aşabilecek şey bu Parlamentodur ama sizin çoğunluğunuz
var, bizim buradan… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sözlerinizi toparlayınız. KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, şimdi diyorsunuz ki: “Bizim
üzerimize gelmeyin.” Kardeşim, sen böyle önergeler getirirsen, devleti böyle
talan edersen ben nasıl üzerinize gelmeyeyim? Yani ben nasıl gelmeyeyim
üzerinize? MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Ateş olsan ne yazar! KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, bu devlet hepimizin devleti
arkadaşlar. Bu devlet hepimizin olduğuna göre nasıl olur da bu devleti böyle yağma
edeceğiz, çarçur edeceğiz, yabancı müteahhidin menfaatlerini koruyacağız? ALİ KOYUNCU (Bursa) – Yanlış konuşuyorsun! KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, önergeler burada. Önerge,
önerge… (AK Parti sıralarından
gürültüler) Önerge üzerinde konuşuyorum. Dolayısıyla, evvela sizler doğru konuşun, siz doğru -burada- işlem
yapın, ben de size inanayım. Biraz önce Komisyon Başkanı diyor ki: “Biz
buradaydık.” Yoksunuz. ALİ KOYUNCU (Bursa) – Hayır, yerli yok mu, yabancı diyorsun? KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır… Şimdi, bakın… Şimdi, beyler, af
getireceksiniz, bakın BAĞ-KUR, SSK’da af getirdiniz, bari Anayasa’nın maddesine
göre 330 oyla kabul edilmesi lazım. Yani ya doğru dürüst bir iş yapın ya
yapmayın. Ben size doğruları söylüyorum. ALİ KOYUNCU (Bursa) – Anayasa Mahkemesi kararı var o konuda. KAMER GENÇ (Devamla) – Yani hem doğruları bilmiyorsunuz hem
doğruları söylediğimiz zaman da bağırıp çağırıyorsunuz. Bağırın çağırın yani
bana bir şey olmaz ki! Yani sizin 340 kişi olmanız benim için vız gelir. Benim
bir vicdanım var, vicdanım. Ben otuz senedir bu Parlamento kürsüsünde
konuşuyorum. Bu milleti savunuyorum, bu devleti savunuyorum. Var mısın? Ama
bunu savunduğum için millet beni buraya gönderiyor. Ama siz yabancıya kölelik
yapmaya devam edin. Saygılar sunarım. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Boş konuşuyorsun, boş! MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Provokatör! BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 34 üncü
maddesinin (a) bendinin başına “çerçeve 2 nci maddesi
ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin” ibaresinin
eklenmesini, “ikinci maddesinin” ibaresinin bentten çıkarılmasını, bentte yer
alan “yayımı tarihini izleyen ay başında” ibaresinin “01/07/2008
tarihinde”, (ç) bendinde yer alan “24 üncü maddesi” ibaresinin “24 ve 25 inci
maddeleri” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Nihat
Ergün (Kocaeli) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkanım, takdire bırakıyoruz. Yalnız, bir düzeltme yapmam gerekiyor. Bizim, biraz önceki
Hatibin, doğru söylemediğimizi ifade ettiği durumda biz burada Komisyonumuzun
çoğunluğu olduğu zaman “Çoğunluğumuz vardır.” diye söyledim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, yoktu efendim, yoktu. SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Bu, tutanaklarda da bu şekilde yer almıştır. Komisyonumuz…
Ben tekrar gerek AK Parti gerek Cumhuriyet Halk Partisi gerek Milliyetçi
Hareket Partisi ve gerek Demokratik Toplum Partisi mensubu milletvekillerimize,
Komisyon üyelerimize teşekkür ediyorum. Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Aradan sonra toplandınız. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Özürlülere, 18 yaşından büyük kadınlara ve 18-29 yaş arası
gençlere yönelik prim teşvikinin uygulama hazırlıklarının yapılabilmesi ile 5510
sayılı Kanunun geçici 16’ncı maddesindeki düzenlemenin buna paralel
uygulamalarla aynı tarihte yürürlüğe girmesi için Sosyal Güvenlik Kurumuna süre
tanınması amacıyla düzenleme yapılmıştır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 34’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 35’inci madde üzerinde önerge yoktur. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 35’inci
madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, tasarının tümünün oylamasından önce, İç
Tüzük’ün 86’ncı maddesi uyarınca, oyunun rengini belirlemek üzere, aleyhte,
İstanbul Milletvekili Ufuk Uras söz istemiştir. Buyurunuz Sayın Uras. MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller;
temel başlıklar itibarıyla itirazlarımızı özetlemek durumundayım. Bir kere, İşsizlik Sigortası Fonu’nun yatırımlarda ve işveren
sigorta prim payının karşılanmasında kullanılması İşsizlik Sigortası Fonu’nun
amacına ve mantığına aykırıdır. Fonun amacı çalışanları işsiz kaldıklarında
korumaktır. İş yaratmak ve yatırım yapmak İşsizlik Sigortası Fonu’nun görevi
değildir. On sekiz-yirmi dokuz yaş arası yeni istihdam edilenlerin sigorta
primlerinin işveren payının tamamının İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması
önemli bir tehlike içermektedir. Bu yolla otuz yaş üzeri yeni bir işsizlik
dalgası ortaya çıkabilir. Otuz yaş üzeri işçiler işten çıkarılıp daha ucuz
maliyetli işçiler işe alınabilir. SSK işveren prim payının 5 puanlık tutarının
devlet tarafından karşılanması, Hükûmetin Sosyal
Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasası ile ilgili ileri sürdüğü iddialara
taban tabana zıttır. Sosyal güvenlik sisteminde açık olduğu ve bunun da bütçe
üzerinde yük olduğunu iddia ederek SSGSS Yasası’nı Meclisten geçiren Hükûmet şimdi işverenlerin sigorta primlerinin neredeyse
dörtte 1’ini yüklenerek kamuya yeni yükler yüklemektedir. İşveren sigorta
primlerinin 5 puanını yüklenen Hükûmet, işçilerin
sigorta priminin de 5 puanını yüklenmesi istendiği zaman Sayın Bakan tarafından
“Türkiye gerçekleri” vesaire denmektedir ki aslında bu bir siyasal ve sınıfsal
tercihtir. İşçi ve işveren prim paylarındaki 5 puanlık indirim mutlaka birlikte
yapılmalı ve mutlaka sendikalı işçi çalıştırma koşuluna bağlanmalıydı. Hükûmet kayıt dışılıkla mücadelede samimiyse
sendikalılaşmayı bu zeminde teşvik etmelidir. İstihdam paketi ile İşsizlik Sigortası Fonu âdeta bir işveren
sübvansiyonuna dönüşürken işsizlerin ağzına ise bir parmak bal sürülmektedir.
İşsizlik ödeneği miktarının hesaplanmasında eskiden olduğu gibi asgari ücretin
netinin değil, brütünün esas alınması öngörüldü. Ancak bu durumda işsizlik
ödeneği asgari ücretin yarısından (304 YTL) az, asgari ücretin brütünden (608
YTL) çok olmayacaktır. Ne kadar prim öderseniz ödeyin alacağınız işsizlik
ödeneği en çok asgari ücret kadar olacaktır. Oysa toplam geliri 35 milyar
YTL’ye ulaşan fondan bugüne değin sadece 1,5 milyar YTL işsizlere geri dönerken
fonda yaklaşık 33,5 milyar YTL kaynak birikmiş bulunmaktadır. İşsizlere
ödenmeyen bu kaynağın önemli bir bölümü şimdi Hükûmet
tarafından “istihdam paketi” adı altında seçim yatırımı olarak harcanacaktır.
İşsizin parası seçim yatırımı yapılacaktır. Oysa fonun kuruluş amacına uygun olarak bu yönde köklü iyileştirici
düzenlemeler yapılması gereklidir. Bu çerçevede işsizlik ödeneği yararlanma
koşulları kolaylaştırılmalı, daha fazla işsiz fondan yararlanmalı ve işsizlik
ödeneği asgari ücretin brüt tutarından az olmamak üzere prime esas ücretin en
az yarısı kadar tespit edilmeliydi. Öte yandan günümüzde sosyal yükümleri gevşeterek ve azaltarak
istihdamı artırma anlayışı artık kabul edilebilir bir anlayış değildir. Üyesi
olduğumuz Uluslararası Çalışma Örgütü bu yüzden düzgün iş için çaba harcıyor.
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu ise “Düzgün İş İçin Dünya Günü” adıyla
bir kampanya yürütüyor. Düzgün iş, sosyal koruma ve sosyal hakları içeren
“insancı iş” anlamına geliyor. İstihdam paketi, istihdam yaratma iddiası ile
işverenlere ciddi bir sübvansiyon sağlıyor. Ancak, bu paketin
istihdam yaratması zor. Aslında yeni istihdam yaratmanın en önemli
yollarından bir tanesi çalışma sürelerinin kısaltılmasıdır. Yıllık çalışma
süresinin Avrupa ülkeleri ortalamasından yüzde 60 daha yüksek olduğu ülkemizde,
çalışma süresi düşürülmeden istihdam yaratmak gerçekçi bir beklenti değil. Bu
nedenle, Hükûmet istihdam yaratma konusunda samimiyse
haftalık çalışma sürelerinin kırk beş saatten, kırk ve otuz beş saate doğru
düşürülmesi gerekmektedir. Dün beni ziyaret eden Alman Sol Partisi (Die Linke) milletvekilleriyle görüştüğümde fark ettim ki
Avrupa ölçeğinde aslında bu neoliberal dalga
yayılıyor, bir tarafta savunanlar bir tarafta karşı duranlar. Arkadaşlar, 1840-1940 arası yüz yılda çalışma saatleri yetmiş iki
saatten kırk beş saate düşmüş. Ama 1940’tan bugüne teknoloji çok gelişmesine
rağmen çalışma saatlerinin düşmemesi aslında kapitalizmin bir temel bir
çelişkisini gösteriyor. Ayak takımı, Ford Fabrikalarında greve gittiğinde, Ford
diyor ki: “Bakın, hepinizi atarım, robotları işe alırım.” Bir işçi diyor ki: “O
zaman o arabaları robotlara mı satacaksın?” İşte bu temel çelişki neoliberalizmin temel çelişkisi olarak karşımızda. Kitlesel işsizlik ve yoksulluk bireysel nedenlerden
kaynaklanmıyor, piyasacı iktisat politikalarından kaynaklanıyor. Özel sektörün
istihdam yaratma kapasitesi belli ama kamusal yatırım yapmadığınız takdirde
insanlar işsiz ve yoksul kalınca kendilerini suçluyorlar, kimi intihar ediyor,
kimi bunalıma giriyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözleriniz tamamlayınız. MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Tamamlıyorum Hâlbuki, o içe,
kendilerine dönük eleştiri aslında düzenin bir başarısı. Hâlbuki
sorumlu olan, kamusal yatırımlardan vazgeçen iktisat politikaları. Kamusal
arz alanının daraltılması en temel sorun. Esas olan emekçilerin emek sürecini
kontrol etmesi, kaynakların üretim ve dağıtımıyla ilgili politik tercihlerin
geniş kesimlerin yararına olması krizin tek çözümü gibi gözüküyor. Bu paketin arkasında duran arkadaşlarımın ruhlarını kurtarması
için İspanyolların çok güzel bir duası var. Akşamları yatarken diyorlar ki:
“Tanrım beni benden koru.”, “Tanrım beni benden koru.” diyorlar. Sizi sizden
kim koruyacak? Hepinize iyi dualar diliyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uras. Lehte, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas konuşmak istemiştir. Buyurunuz Sayın Kafkas. (AK Parti sıralarından alkışlar) AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının tümü üzerinde oyumun rengini
belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu kanuna “evet” oyu vereceğim. Çünkü bu kanun Türkiye'de
istihdamın önünü açmada ciddi bir mesafe katetmemizi
sağlayacak bir düzenlemedir, onun için “evet” vereceğim. Niye “evet” vereceğim? Çünkü bu kanun istihdamın önünü açmak için
işverenin üzerindeki yükleri hafifletmektedir, onun için “evet” oyu vereceğim. Niye “evet” oyu vereceğim? Kadının istihdamdaki yerini genişletmek
adına, kadının istihdamdaki yerini daha da kalıcı kılmak adına, kolaylaştırmak
adına ciddi bir düzenleme yaptığı için vereceğiz. Niye “evet” diyeceğiz? Gençlerin önünü açtığı için bu yasa, ona
“evet” diyeceğiz. İnsanı öncelediği için “evet” oyu vereceğiz. Niye insanı
önceliyor? İş sağlığı, iş güvenliğinde ciddi tedbirlerin alınmasına katkı
sağladığı için “evet” vereceğiz. Niye “evet” vereceğiz? Tuzla’daki ölümleri ortadan kaldırmak için
önemli bir adım attığı için bu yasaya “evet” oyu vereceğim, emek dünyasından
gelen birisi olarak. Sözlerimi uzatmak istemiyorum. Bu yasaya “evet” oyu vermemek için
hiçbir neden yok. Bir neden olabilir. Bu yasaya “hayır” diyebilirsiniz, çeşitli
nedenlerle diyebilirsiniz. Bazen bu Parlamentoda… Cumhuriyet tarihinde en çok
insanın, halkın temsil edildiği parlamento dönemlerinden bir tanesini yaşıyor
23’üncü Dönem Parlamentosu ve bu Parlamentonun bütün grupları bir konuda
ittifak ediyor, yeni bir madde ihdas ediyor. Nedir bu madde? Bu, demokrasimiz
açısından çok önemli bir güzellik. Birisinin çıkıp yabancı müteahhitlere
kıyak çekmekle bütün Parlamentoyu suçlamaya hakkı yok diye düşünüyorum. Burada
söz konusu bir tane yabancı müteahhit yok. Kim var? HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – İhale koşullarını değiştirin o zaman. AGÂH KAFKAS (Devamla) – Ne var burada? Birileri çıkmış, yabancı
dış kaynaklı kredilerle bu ülkemizde iş almış. O günün koşullarında doların
1.700’lerde, 1.800’lerde olduğu yerde almış ve bugün dolar inmiş 1.200’lere,
tenzilatı yüzde 60’lar civarında. Artık, o işin yürüme imkânının kalmadığı bir
yerde, objektif kriterlerle güncellemek için Bakanlar
Kuruluna yetki verilmiş. KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Bakan ne konuşacak, sen her şeyi
konuştun. AGÂH KAFKAS (Devamla) – Bakanla aramızda anlaşırız, bunlara girmez
Bakan sanıyorum. Şimdi, böylesine masum bir
düzenlemeyi siyasi istismar vasıtası kılmak, yani her okuduğumuzda bir cümlenin
içerisinde “yabancı” geçiyorsa, o zaman bu yabancı müteahhittir
diye hayata bu kadar ucuz bakmaya hiç kimsenin hakkı yok diye düşünüyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Onun için, değerli milletvekilleri, yüce Meclisimiz bugün,
Türkiye’de, gerçekten, emeğin önünü açacak önemli bir düzenleme yapmıştır.
İktidarıyla muhalefetiyle bu yasaya katkı veren bütün milletvekillerini
içtenlikle selamlıyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kafkas. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Oylama için beş dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla oylamaya başlandı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu oylamadan sonra bir kısa
konuşmamız var. 133 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılan, müşterek taarruz
uçağının üretimiyle ilgili tasarının görüşmelerine başlayacağız. Bir
konuşmacının konuşması var, ondan sonra… Lütfen ayrılmayınız. (Elektronik cihazla oylamaya devam edildi) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan
Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tekliflerinin
açık oylama sonucunu açıklıyorum: Kullanılan oy sayısı : 210 Kabul : 178 Ret : 31 Çekimser :
1 (x) Sayın Bakan, teşekkür konuşması yapmak istiyorsunuz, buyurunuz
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; çok önemli bir yasa tasarısını
hep birlikte gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Yasa tasarısının içeriğiyle ilgili
-Yasa’yla ilgili- çok enine boyuna değerlendirmeler yapıldı. Çok önemli
düzenlemeler getiriyor. Bunları süreç içerisinde de halkımızla da sizlerle de paylaşma
imkânımız olacak, görüşeceğiz, yine tartışacağız, sonuçlarını tartışacağız. Şimdi, burada bir başka güzellik oldu bugün: Parlamento
çalışmalarında, muhalefetiyle iktidarıyla, birlikte çok şey başaracağımızın da
çok güzel örneklerini verdik ve bütün milletvekili arkadaşlarımıza, başta
Başkanlık Divanımıza ve muhalefet partimizin çok değerli grup başkan
vekillerine ve komisyon üyelerimize çok teşekkür ediyorum. Hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum ve bu tasarının, bu Yasa’nın, ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, 3’üncü sırada yer alan, Müşterek Taarruz
Uçağının Üretimi, Desteklenmesi ve Sürekli İyileştirilmesine İlişkin Mutabakat
Muhtırası ve Buna Dair Mali Yönetim Esasları Dokümanının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız. 3.- Müşterek Taarruz Uçağının
Üretimi, Desteklenmesi ve Sürekli İyileştirilmesine İlişkin Mutabakat Muhtırası
ve Buna Dair Mali Yönetim Esasları Dokümanının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/533) (S.Sayısı: 133)(xx) BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet burada. Komisyon raporu 133 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Adana Milletvekili Sayın Kürşat Atılgan söz istemiştir. Sayın Atılgan, siz söze başlamadan bir oylama yapacağım. Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin dolmasına çok kısa bir
süre kalmıştır. Sayın Atılgan’ın konuşması tamamlanana kadar çalışma süresinin
uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Buyurunuz Sayın Atılgan. Süreniz yirmi dakikadır. MHP GRUBU ADINA KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, bugün burada, çok önemli bir kanunu gecenin
bu ilerleyen saatinde görüşeceğiz. Konuşmamı, siyasi bir konuşma yapmaktan daha
çok, bu kanunla gelen… Hava Kuvvetlerinin, ülkemizin en önemli projelerinden
biri olacak olan, GAP’tan ve telekomünikasyon üzerinden yapılan yeniliklerden
sonra en pahalı projesi olan müşterek taarruz uçağının üretimiyle ilgili kanunu
görüşeceğiz. Bu kanunla, ülkemiz, 2050’ye kadar silahlı kuvvetlerin
yapılanmasında, Hava Kuvvetlerinin yapılanmasında çok önemli bir şekle
bürünecektir. Dolayısıyla, sabrınızdan dolayı şimdiden teşekkür ediyorum
ve konuşmamda, genel olarak hava sanayisindeki tarihî geçmişi, 1980’den sonra
Hava Kuvvetlerimizin aldığı şekli ve bu kanunun neler getireceğini, müşterek
taarruz uçağıyla ilgili üretimde bizi bekleyen ne tür bağımlılıklar doğacağını,
lojistik sistemde nasıl değişiklikler olacağını, teknolojik birtakım bilgiye
ulaşmada ne tür zorluklar olacağını ve daha sonra da bu kanunun çıkmasına
rağmen bu uçağın üretimine kadar geçecek sürede ülkemizin Hava Kuvvetlerinin ve
ilgililerin, özellikle savunma sanayisindeki bu işin pazarlığını yapan
kişilerin dikkat etmesi gereken hususları da dile getirip konuşmamı
tamamlayacağım. Değerli arkadaşlarım, havacılık sanayisi, bir ülkedeki teknolojik
ve gelişmişlik seviyesini açıkça ortaya koyan en önemli bir etkendir,
standarttır. Bir ülkenin gelişmişliği ve çağdaşlığı, sahip olduğu havacılık
teknolojisi ve havacılığıyla da eş değerdir. Bir hava platformunun veya daha
açık bir ifadeyle bir uçağın tasarlanması ve üretilmesi, çok çeşitli
disiplinleri içine alan bilimsel ve akademik bilgiye, yüksek seviyede yan
teknoloji sahalarına da dayanmaktadır. Bu nedenle, günümüz ileri teknoloji
ülkelerindeki havacılık sanayisi seviyelerine erişmek için Türkiye'nin sabırla
ve yılmadan, uzun yıllara dayalı bir çaba sarf etmesi zorunludur. Bu
zorunluluk, ülkemizin hem ulusal güvenliği için hem de daha ileri bir
teknolojik seviyeye ulaşması için gerekli temel ögeleri
daha da sağlamlaştıracağı gibi, uluslararası siyasal etkinliğimizi de
artıracaktır. Çünkü uluslararası siyasi etkinlikte, sahip olunan hava gücünün
son derece büyük önemi vardır. Aslında bu zorunluluğu daha cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında
hisseden kişi, bizzat devletimizin kurucusu ve milletimizin kurtarıcısı Ulu
Önder Mustafa Kemal Atatürk’tür. Onun o ünlü “İstikbal göklerdedir. Göklerini
koruyamayan milletler yarınlarından asla emin olamazlar.” sözü, Türk havacılık tarihindeki
gelişmelerin bugüne kadar yol göstericisi olmuştur. 20’nci yüzyıl başında
Batılı devletlerin savaş stratejilerinde ve özellikle Birinci Dünya Savaşı ve
sonrasında onları güçlü kılan etkenin hava kuvvetleri ve buna bağlı sanayi
olduğunu gören Atatürk, Türkiye'nin bu alanda da hak ettiği yeri alması için
büyük gayret göstermiştir. Atatürk’ün “Bütün tayyarelerimizin ve motorlarının memleketimizde
yapılması ve harp sanayisinin bu esasa göre inkişaf ettirilmesi icap eder.”
sözlerinden hareketle 1925 yılında TOMTAŞ denen Tayyare Otomobil ve Motor Türk
Anonim Şirketi kurulmuştur. Yine, Atatürk’ün emriyle 16 Mart 1925 tarihinde Türk Tayyare
Cemiyeti kurulmuş, daha sonraları ismi “Türk Hava Kurumu” olarak
değiştirilmiştir. İşte, her Kurban Bayramı’nda kurban derileri nedeniyle
birtakım polemiklere konu edilen Türk Hava Kurumu,
Türkiye’deki hava sanayisinin oluşturulmasında önemli bir kurum olarak
kurulmuştur. 1928 yılında açılan Tayyare Makine Mektebi, Türk havacılık
sanayisinde önemli bir adım olurken Fransa ve Almanya’ya birtakım mühendisler
yetiştirmek üzere talebeler gönderilmiştir. 6 Ekim 1928’de Kayseri’de
Türk-Alman işbirliğiyle Junkers 20 modeli uçak
üretimine başlanılmış, 32 yılına kadar bu uçaklardan on beş adet üretilmiştir.
32’den sonra Amerikan Curtis-Wright montajı yapılmaya
başlanmış, 33 yılında Hava Yolları Devlet İşletmesi, 1935’te de Türkkuşu kurularak havacılık alanında, dikkat ederseniz,
30’lu yıllar büyük bir atılım yılı olmuştur, gördüğünüz gibi birçok da uçak
üretilmiştir. 1940 yılından sonra Türk Hava Kurumu Etimesgut Uçak
Fabrikasını kurarken 1930’ların ortalarından itibaren Nuri Demirağ
başta olmak üzere özel teşebbüs de bu alana girmiş ve Türk Hava Kurumunun
organize ettiği fabrikada ilk olarak İngiliz Miles-Magister eğitim uçakları yapıldı ve 1944 yılına kadar otuz
tane uçak teslim edildi ve bu uçaklar o zamanki teknolojilerdeki çağın
standartlarına uygun olan uçaklardı. Öte yandan, uçak motorları fabrikası için Türk Hava Kurumu Gazi
Orman Çiftliği’nde kurulmuştur. 50’li yıllardan itibaren Türk Hava Kuvvetleri
gelişen havacılık teknolojisine ayak uyduracak şekilde jet uçaklarıyla
modernize edilmiş ve birinci nesil jet uçakları Türk Hava Kuvvetlerinde
kullanılmaya başlanılmıştır. 1960, 70 ve 80’li yıllarda ikinci, üçüncü ve
dördüncü nesil tayyareler hava kuvvetlerinde kullanılmaya başlanmıştır. Bu
nesiller arasında ne fark var derseniz, birinde kullanılan teknoloji ile
diğerinde kullanılan teknoloji son derece farklıdır. Onda kullanılan
teknolojilerde havacılık alanındaki bütün sistem aşağı yukarı değişir veya
modernize edilir. Ancak, İkinci Dünya Savaşı sonrasından 80’li yıllara kadar
Türk havacılık sanayisi bir durgunluk dönemi yaşamıştır. Bunun en önemli sebebi
bazı yanlış siyasi ve askerî tercihlerden dolayı olmuştur. Ülkemizin gittikçe artan dünya devletleri sistemine ve sermaye
yapısına eklenmesi bu yanlış politikaları beraberinde getirmiştir. Buradaki en
önemli yanlış ise 1952 yılında NATO’ya girildikten sonra silahlanma ve savunma
sanayisi stratejisinin değişmesidir. Bu değişiklik NATO standartlarına
ulaşmanın yolunu dışarıdan tedarikte görmüş ve ülkede oluşmuş olan -gerek
havacılık alanında gerek başka alanlarda- savunma sanayisinin yok olmasına
sebep olmuştur. Ve silah sanayimiz 50’den sonra ve hava kuvvetleriyle diğer
kuvvetler tamamen yurt dışına bağımlı hâle gelinmiştir ve az önce de söylediğim
gibi maalesef yerli sanayimiz yok olmuştur. Ne zamana kadar? 1973 yılına kadar.
1973 yılında Türk uçak sanayisi kurulmuş Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfının
katkılarıyla. Bir devlet teşekkülü olarak kurulmuştur. Bu şirketin amacı
Türkiye’de bir uçak sanayisi oluşturmak ve geliştirmektir. Hedefi ise
Türkiye’de savaş uçağının imalatı ve montajı imkânlarını sağlamak, bu uçakların
fabrika seviyesinde bakım ve onarımını yürütmek, nakliye uçağı, helikopter gibi
yan mamulleri de üretmek, havacılık ve uzay gibi çok yüksek bir teknik alanı
kapsayan askerî ve ticari mamullerin Türkiye’de tasarımını yapabilmek ve
üretebilmektir. 74 Barış Harekâtı’ndan sonra millî savunma sanayisinin önemi daha
da fazla kavranmış, Amerikan silah ambargosunun yarattığı hayal kırıklığı
havacılık sanayimizde 80’den sonraki gelişmeleri tetiklemiştir. Yani bu ambargonun etkisi ne derece olmuş derseniz, o yıllarda Hava
Kuvvetlerinde uçan bir kişi olarak, 1979 yılında aşağı yukarı Türk Hava
Kuvvetlerinin filolarındaki faaliyet oranı yüzde 30’lara düşmüştür, yani Hava
Kuvvetleri uçamaz duruma düşmüştür, yani Türk Hava Kuvvetleri o kadar dışarıya
bağımlı hâle gelmiştir ki yedek parça ve üretici ülkelerin desteği kesildiği
anda operasyonel olmaktan düşecek noktaya gelmiştir. Değerli milletvekilleri, bu sözünü ettiğim gelişmelerin başında
Türk havacılık sanayisinin bel kemiğini oluşturan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TAI) 15 Mayıs 1984 tarihinde kurulmuş ve
bildiğiniz F-16 projesini gerçekleştirmiştir ve bu proje de, aşağı yukarı,
bugünkü geldiği noktalarda 10 milyar dolarlar civarında mal olmuştur. Ama
“Gelinen nokta yeterli midir?” derseniz, buna yürekten yeterli diyebilmek en
büyük kıvancım olurdu ancak gerçekten de yüreğim sızlayarak söylüyorum ki
yeterli değildir. Çünkü bir sefer yarıştan geri kalırsanız, aynı atletizmdeki
gibi, pistten çıkan atletin tekrar rakiplerine yetişebilmesi için olağanüstü
bir gayret gerektirdiği gibi, bu alanlarda da bir sefer geri kalırsanız
olağanüstü gayret, olağanüstü bir bilgi birikimi, olağanüstü teknoloji ve
hepsinden önemlisi olağanüstü bir finansman gerektirmektedir. Değerli milletvekilleri, işte, görüştüğümüz bu teknolojik alet,
yani JSF denen F-35’ler, şu anda üzerinde konuştuğumuz kanun tasarısı, 2010’lu
yıllardan sonra öncellikle ABD hava kuvvetlerinde envantere
girecek, 2014 yılından başlamak üzere de Türk Hava Kuvvetlerinde envantere
girecektir çünkü bu projeyle dünya havacılık tarihinde yeni bir alana
girmektedir. Buna bağlı olarak silah sistemleri ve hava kuvvetlerinin değişik
kademelerinde kullanılan bütün sistemler aşağı yukarı 2030 yılına kadar
değişecektir. JSF beşinci nesil bir silah sistemidir. Dünyada imal edilen en son
ve en modern uçak olacaktır ve bugün verdiğimiz bu kararla, 2050 yılına kadar
geçerliliğini koruyacak ve ülkemizi geri dönülmez, Hava Kuvvetlerini geri
dönülmez yeni bir safhasına yol açmış olacağız. O nedenle, JSF kararı aynı
zamanda stratejik bir karardır. JSF dediğim İngilizcesidir, müşterek taarruz uçağı,
Joint Strike Fighter. Bu projenin mali boyutu ilk değerlendirmelerde -imalat açısından
söylüyorum, işletmeyi idame açısından söylemiyorum- 200 milyar dolar
civarındadır. Bize olan maliyeti nedir derseniz, başlangıçta, konuşmamın
başında söyledim, 10-11 milyar dolar civarında yüz ile yüz yirmi uçak
civarındadır yani 60, 70, 80 milyon dolarlar civarındadır. Bunun içine, bakım,
işletme, geliştirme ve lojistik maliyetler girmemektedir. 2014’ten 2050’lilere
kadar sürecek olan bu maliyetleri koyduğunuz zaman, muhtemelen ülkemize
maliyeti 30 milyar dolarlar civarında olan bir projeyi görüşüyoruz şu anda
aslında. Yani gecenin bu çok geç saatinde ama iki hafta sonra tekrar geleceğim
için -bir görev nedeniyle gidiyorum- bugün burada konuşmayı yeğledim. Yine sabrınız
için teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri, ülkemiz için stratejik bir karar olan JSF
tercihinin diğer bir boyutu, küresel alanda savunma sanayisi alanındaki iş
birliği boyudur. ABD, bu tasarıma ortak olmak isteyenlere kapıyı açmıştır. Ortaklardan birinci, ikinci ve üçüncü seviyede bu katılıma
katılanlar vardır. Her nevi ortaklığın yani birinci, ikinci ve üçüncü seviye
ortaklıkların her birinin bir maliyeti vardır. Ama asıl önemli olan, JSF
projesinde küresel alanda iş birliği yapmaya kararlı ülkelerin bir arada
ortaklık kurmuş olmalarıdır. Türkiye bu projeye 11 Temmuz 2002 tarihinde üçüncü seviyeden
katıldı. Şu ana kadar projeye birinci seviyeden Amerika, İngiltere; ikinci
seviyeden Hollanda ve İtalya; üçüncü seviyeden Türkiye, Danimarka, Norveç,
Avustralya ve Kanada olmak üzere toplam dokuz ülke katılmıştır. Proje kapsamında klasik kalkış-iniş yapabilen, dikey iniş-kalkış
yapabilen, uçak gemisine iniş-kalkış yapabilen olmak üzere üç ayrı konfigürasyonlu uçak imal edilecektir. Öncelikle, birinci, ikinci ve üçüncü seviyenin ne ifade ettiğini
anlatmak gerekir. ABD ve İngiltere birinci seviyeden katıldı, sadece iki ülke.
Zaten, ABD, birinci seviyeden İngiltere dışında herhangi bir ülkenin
katılmasına da çok fazla sıcak bakmadı. Peki, birinci seviyeden katılmanın avantajı ne diye sorarsanız,
ülkenin millî ihtiyaçları nedeniyle uçağın tasarımında müdahale ve yönlendirme
imkânı taşımasıdır. O nedenle az önce söylemiş olduğum üç değişik tipten dikey
iniş-kalkış yapabilen ve deniz kuvvetlerinin ihtiyacı olan uçak gemisine
iniş-kalkış yapabilen uçaklar daha çok İngilizlerin millî ihtiyaçlarına yönelik
olmak üzere belirlenmiştir. Ayrıca, bu birinci seviyeden katılmanın önemli bir avantajı,
bilgiye yüzde 100 ulaşma imkânıdır. Bunun ne demek olduğunu daha sonra,
konuşmamın ilerleyen safhasında anlatacağım. Yani, uçağın yapımındaki
yazılımlara ulaşımın veya teknik terimiyle kaynak kodlarına ulaşımın tam
olmasıdır. Bu konuda tereddütler olmasına rağmen, birinci seviyeden katılanlara
bu imkânın tanınacağı söylenmektedir. İkinci seviyeden katılanlara bu imkân kısıtlıdır. Ayrıca, uçağın
üretiminden kendi ülkenizle ilgili öncelikli hava kuvvetlerine katmak için bir
avantaj elde ediyorsunuz. Üçüncü seviyeden katılmanın en önemli avantajı ise teminde belirli
bir öncelik almanızdır. Dolayısıyla biz üçüncü safhada projeye girerek bünyemize, yani
Hava Kuvvetleri bünyesine bu uçağı ilk alan ülkelerden olacağız. Müşterek
taarruz uçağının üretimine karar verirken bu uçağın alternatifi Eurofighter’dı. Eurofighter
üretici ülkeler ise İngiltere, Almanya, İspanya ve İtalya’ydı. Birçok
değerlendirmeden sonra maliyeti 10-11 milyar dolar olan müşterek taarruz
uçağına karar verildi. Karar aşamasındaki en önemli sorunlar projenin
Türkiye’ye maliyeti göz önüne alındığında gerçekleşmesi istenen bir yerli
sanayi katılım hedefi vardı. Yoksa sağlanamamış mıdır, sağlanmış mıdır yerli
sanayi, katılımı nedir, o konu hakkında tereddütlerim var. Muhtemelen Sayın
Bakan bunun ileriki görüşmelerinde konuşmalara cevap verirken bir cevap
verecektir. Yerli sanayinin katılımı ne oranda gerçekleşmiştir, onu da bilmemiz
lazımdır. Benim bildiğim kadarıyla, başlangıçta 5-6 milyarlık bir hedef
vardı. JSF tüm bunları sağlamakta biraz cimri davranmıştır, ama Eurofighter, Türkiye’nin istediği tüm imkânları sağlıyordu.
Sonuçta Türkiye’nin beşinci ortak olması vardı Eurofighter’da.
TAİ’de montajı vardı, yerli sanayi üretim geliştirme
ve lojistik faaliyetlerine katılım vardı. Lojistik faaliyetlerde otonomluk
vardı. Bunların hepsi ve bilgi kodlarına, kaynak kodlarına erişim vardı Eurofighter’da ama Türkiye netice itibarıyla, birtakım
etkenler nedeniyle JSF’e karar vermiştir, F-35’e
karar vermiştir, hayırlı olsun. Önemli olan bundan sonra bu uçağı bünyeye en
avantajlı bir şekilde nasıl katacağız, onun pazarlıklarını iyi yürütmektir. Ama
şu ana kadar yapılanlarda çok büyük bir değişikliğe gidilmezse bazı
tereddütlerim var. Şu andan itibaren konuşmada üç dakika kaldığı için biraz
özetleyerek anlatacağım. Benim bu projeyle ilgili önemli beş tane -Savunma
Sanayi Müsteşarı da burada- dikkate getireceğim husus vardır: Birincisi,
bilgisayar sensör entegrasyonu
ve ağ odaklı yapısı gereği yazılım ve bu yazılımın kaynak kodlarına sahip olma
meselesidir. Bu dediğimin ne anlama geldiğini teknik adamlar ve buradaki
Savunma Sanayi Müsteşarımız çok iyi anlamaktadırlar. ABD’nin bu yeteneği
birinci derece ortağı İngiltere’ye bile vermeyeceği konusunda söylemler vardır.
Ancak tedarik öncesi bu alanda çok sıkı müzakerelerin devam etmesi gerekir,
çünkü bu şunu gösterir: Teknolojik aletlerle neler yapılabileceğini cebinizdeki
cep telefonundan, evinizdeki teknolojik aletlerden hepiniz tahayyül
edebiliyorsunuz, burada açık açık anlatmak
istemiyorum. Dolayısıyla, kaynak kodlarına mutlaka ulaşabilecek şekilde
pazarlıkları sürdürmek gerekir. İkincisi, silah sistemleri konusudur. Uçak tedariki, otomatik
olarak uçağın silahlarının alındığı anlamına gelmemektedir. ABD mevzuatı bu iki
alımı ayrı usullere bağlamıştır, silahlarda da her silahı vermez. Dolayısıyla,
alım öncesi uçağı uçak yapan, güçlü kılan ve bir savaş aleti hâline getiren
silah tedarikinin de sağlanması çok önemli bir aşamadır. Üçüncüsü, JSF lojistiği çok karmaşık ve pahalıdır. O nedenle 30
milyar dolarlara kadar gidecek dedim. Askerî yönetim yerine, yani şu anda
Silahlı Kuvvetlerde kullanılan lojistikten tamamen farklı bir lojistiğe
geçilecektir. Performansa dayalı lojistik denmektedir buna. Bunu teknik olarak
izah edecektim ama zaman kısıtlaması nedeniyle çok kısa anlatayım. Bu, askerî
yönetim yerine firma kontrol yönetim demektir. Yani firmalar uçakların
bakımlarını yapacaklar, idamesini sürdürecekler. Ortaklık olan o dokuz ülkenin
firmaları veya ileride katılacak ülkeler, büyük oranlarda Amerikan ve İngiliz
firmaları lojistiği götürecektir. Bu, tamamen ayrı bir olaydır. Özellikle ülkemizde
bu sistem kullanılmamaktadır. Aksi hâlde bu sisteme geçişin de bir bedeli
vardır ve tamamen yabancı firmalara bağlı hâle gelmektedir. Dolayısıyla, millî
gayelerle yapabileceğimiz birtakım harekâtlarda sıkıntılar doğacaktır. Lojistik
sistemde kendi firmalarımızın ciddi bir yetenek kazanması için yine bu işin
pazarlığını sürdüren Savunma Sanayi Müsteşarlığı, Savunma Bakanlığı ciddi
pazarlıklar yapmak zorundadır. Dördüncüsü, sanayi katılımıdır. Yerli sanayi katılımının ekonomik
geri dönüş bakımından önemi olduğu kadar kriz dönemleri için de önemi vardır.
Kriz döneminde JSF sistemine lojistik destek sağlayacak olan ABD başta olmak
üzere İngiliz, İtalyan, Hollanda gibi tüm yabancı firmaların desteğinin önemi
kadar bizim firmalarımızın da diğer ülke lojistik sistemine desteği kritik bir
yetenektir. Bu sayede, kriz döneminde olabilecek ambargo ve benzeri tutumlara
ülke elinde güç kazanmamız sağlanacaktır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız. KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Dolayısıyla, başlangıçta söylediğim
sanayi katılımındaki hedeflenen 5-6 milyar dolarlık hedefe ulaşılması
hayatidir. O sayede bizim yerli firmalarımız birtakım imkânlar kazanacaktır.
Aksi takdirde, şu anda bendeki bilgilere göre 2 milyar dolar- 2,5 milyar dolar
civarındaki sanayi katılımını gerçekleştirecek şekilde anlaşmalara devam
edilirse çok büyük sakıncalar doğuracağını söylüyorum. Son olarak da potansiyel olarak ikili sanayi iş birliği oluşturmak
önemlidir, özellikle Avrupalı ortaklarımızla bu imkânları geliştirmek gerekir. Değerli milletvekilleri, gecenin bu ilerleyen saatinde çok
teknik bir konuda anlayabileceğiniz açıklıkta bir konuşmanın mümkün olduğu
kadar açık olması için gayret gösterdim ama şunu bilin ki geri dönüşü olmayan,
dışa bağımlılığı -teknolojik ve bilgisayar teknolojilerinde de dışa
bağımlılığı- bir kat daha artan, millî gayelerle operasyon imkânlarının biraz
daha azalacağı, daha çok müttefiklerle ve bir arada olduğumuz ülkelerle
operasyonlar yapabilecek bir yeteneğe doğru gidiyoruz. Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (Alkışlar) Sayın Başkan, saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Atılgan. Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını sırasıyla görüşmek ve Sayıştay üyeliklerine seçim yapmak için, 20
Mayıs 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 21.19 |
|