DÖNEM: 23                            CİLT: 20                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

105’inci Birleşim

15 Mayıs 2008 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

 III. - YOKLAMA

IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, 12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki sınır ticareti uygulamasına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, 12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü nedeniyle açıklaması

2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, 12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü nedeniyle açıklaması

3.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, yapmış olduğu konuşmada geçen bir ifadesinin yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle, düzeltmek için açıklaması

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler

1.- Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/119) (S. Sayısı: 156)

2.- Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen’in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/120) (S. Sayısı: 157)

 

B) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı: 219)

2.- İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/570, 2/227, 2/228) (S. Sayısı: 224)

 

3.- Müşterek Taarruz Uçağının Üretimi, Desteklenmesi ve Sürekli İyileştirilmesine İlişkin Mutabakat Muhtırası ve Buna Dair Mali Yönetim Esasları Dokümanının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/533) (S.Sayısı: 133)

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un (6/617) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/48)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 milletvekilinin, Ilısu Barajı’nın tarihî ve kültürel değerlerin bulunduğu Hasankeyf’e etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/184)

C) Gensoru Önergeleri

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Sabah gazetesi ile ATV televizyonunun satış ihalesinde ve ihale bedelinin finansmanında bir grubun lehinde etkin rol alarak yetkisini kötüye kullandığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/3)

D) Tezkereler

1.- Katar’a resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat eden heyete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/432)

2.- Romanya’ya resmî ziyarette bulunun Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e refakat eden heyete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/433)

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- OYLAMALAR

1.- İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bayburt’taki yatırımlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2732)

2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, TÜRK-TELEKOM’dan ADSL hizmeti alımına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2733)

3.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Yozgat’taki yatırımlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2735)

4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir öğretim üyesi hakkındaki bir iddiaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2769)

5.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, sağlık çalışanlarının yemek bedellerinin döner sermaye gelirlerinden kesilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2794)

6.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bir okulda nevruz kutlamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2851)

7.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’da okul öncesi öğrenimin yaygınlaştırılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2857)

8.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Van’da bazı okullarla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2858)

9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, İstanbul’un bir mahallesinde uygulanacak TOKİ projesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/2874)

10.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, memur ve emeklilere enflasyon farkı ödemesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2875)

11.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Eğitim Dergisindeki bir makaleye ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2940)

12.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir öğretmen hakkında açıldığı iddia edilen soruşturmaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2941)

13.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Expo 2015 organizasyonu faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/2981)

14.- Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, öğrenci andıyla ilgili bir iddiaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/3005)

15.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya Lisesinde görevli bazı öğretmenlere yönelik iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/3006)

16.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, sanat eğitimine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/3007)

17.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yükseköğrenim yurtlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/3010)

18.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Adana’da bir TOKİ uygulamasının orman alanına yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/3037)

19.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da belediyelere ve TOKİ’ye tahsis edilen Hazine arazilerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/3061)

20.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, iptal edilen genelge karşısında Anadolu liselerine atanan öğretmenlerin durumuna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/3063)

21.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, başka kurumlara naklen geçiş yapan Diyanet İşleri Başkanlığı personeline ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/3085)

22.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir’de Hazine arazileri satışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/3122)

23.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, öğretmen atamalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/3127)

24.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’deki öğretmen sayısına ve açığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/3131)

25.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bazı yakınlarının ticari işleriyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/3230)

26.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, 1 Mayıs’ın resmi tatil olmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/3287)

27.- Tunceli milletvekili Şerafettin Halis’in, Devlet kurumlarınca bastırılan tanıtım ve davetiye kartlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/3326)

28.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, süresi içinde cevaplandırılmayan soru önergelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/3389)

29.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, soru önergelerinin cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/3390)

30.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Meclis Enformasyon ve Telekomünikasyon sistemleri (METSİS) projesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/3466)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.03’te açılarak altı oturum yaptı.

 

Muğla Milletvekili Ali Arslan, Özürlüler Haftası’na,

Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar ile

İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç, 14 Mayıs Eczacılık Günü’ne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı’nın (3/116) (S. Sayısı: 153),

Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un (3/117) (S. Sayısı:154),

Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkereleri ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Romanya Meclis Başkanı Bogdan Olteanu’nun davetine icebet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Romanya’ya resmî ziyarette bulunmasına,

Slovenya Dönem Başkanlığı çerçevesinde, Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da düzenlenecek olan “AB Üye ve Aday Ülkeleri Parlamentoları Tarım İşleri Komisyonları Başkanları Toplantısı”na davet edilen Adana Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Vahit Kirişci’nin davete icabet etmesine,

İlişkin Başkanlık;

Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Bulgaristan’a resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a,

Rusya Federasyonu’na resmî ziyarette bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a,

Almanya’ya resmî ziyarette bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a,

İsveç’e resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a,

Refakat eden heyetlere iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık;

Tezkereleri kabul edildi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/541) (S. Sayısı: 219) komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri’nin (1/570, 2/227, 2/228) (S. Sayısı: 224) görüşmelerine devam edilerek birinci bölümü üzerinde bir süre görüşüldü.

 

Çorum Milletvekili Agâh Kafkas, Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un,

Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas’ın,

Konuşmalarında şahıslarına;

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, konuşmasında partisine,

Sataştıkları iddiasıyla birer konuşma yaptılar.

 

15 Mayıs 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 20.58’de son verildi.

 

 

 

Şükran Güldal MUMCU

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Yusuf COŞKUN

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

Bingöl

 

Ağrı

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Murat ÖZKAN

 

 

 

Giresun

 

 

 

Kâtip Üye

 

No.: 147

II.- GELEN KÂĞITLAR

15 Mayıs 2008 Perşembe

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, DSİ Bölge Müdürlüklerindeki rasat işçilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/692) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Ayvalı Barajı projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/693) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kılavuzlu Barajı projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/694) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, ekonomik tedbirlerde istihdamın gözetilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) sözlü soru önergesi (6/695) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

5.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, ÇEAŞ’ın küçük hissedarlarına dağıtılmayan temettülere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/696) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

6.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, 1 Mayıs kutlamalarına ve DİSK’e karşı tutuma ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/697) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

7.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Taksim’de 1 Mayıs kutlamalarına izin verilmemesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/698) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

8.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ordu’da dondan zarar gören fındık üreticilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/699) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

9.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, TMO’nun çeltik satışlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/700) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

10.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, küçük işletmelerin ekonomik sıkıntılarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/701) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, tarım ürünlerindeki fiyat artışlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/702) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

12.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, alkol ve madde bağımlılığı tedavi merkezlerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/703) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

13.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, uyuşturucu ve madde bağımlılığına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/704) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

14.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, liselerde madde bağımlılığı ve uyuşturucu araştırmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/705) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

15.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, pirinç ithalatına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) sözlü soru önergesi (6/706) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

16.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, pirinç ithalatı kontrol belgelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/707) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

17.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, kuraklıktan etkilenen üreticilerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/708) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

18.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, ucuz gübre teminine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/709) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

19.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, ÇEAŞ’ın küçük hissedarlarına kar dağıtımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/710) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Başkanlığa verilen önergelerde kullanılan dile ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/3388) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008)

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, süresi içinde cevaplandırılmayan soru önergelerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/3389) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/4/2008)

3.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, soru önergelerinin cevaplandırılmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/3390) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

4.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Cumhurbaşkanının başkanlık ettiği Bakanlar Kurulu toplantılarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3391) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008)

5.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Cumhurbaşkanına gönderilen tüzüklere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3392) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008)

6.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Danıştay’ın görüşü alınan kanun tasarılarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3393) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008)

7.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin, Hükümet üyelerinin çocuklarının kurduğu şirketlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3394) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008)

8.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, servetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3395) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

9.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Hakkari Belediyesine yapılması gereken ödemeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3396) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

10.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’ye personel alımına ve bazı programlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3397) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

11.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Köye Dönüş Projesine ve 5233 sayılı Kanuna göre yapılan ödemelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3398) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

12.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, AB üyelik sürecinde açılabilen müzakere başlıklarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3399) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008)

13.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, KKTC’deki Rum okullarının denetimine ve Rum kesimine geçişlerdeki sorunlara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3400) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008)

14.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, bir AB heyetinin Gökçeada ve Bozcaada’yı ziyaretine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3401) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

15.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana-Karaisalı yolu yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3402) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008)

16.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana İl Özel İdaresinin taşınmaz tasarruflarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3403) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008)

17.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’de kullandırılan mikro kredilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3404) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008)

18.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, 1 Mayıs kutlamalarında yapılan müdahalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3405) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

19.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, 1 Mayıs kutlamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3406) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

20.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’deki yerel yönetimlerin genel bütçe vergi gelirlerinden aldığı paya ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3407) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008)

21.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesinin TSK’ya verilmemesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3408) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

22.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, özelleştirme gelirlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3409) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

23.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’a ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3410) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008)

24.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’de özürlülere yönelik mesleki rehabilitasyona ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/3411) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008)

25.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Atatürk Havalimanında güvenlik kontrolünde ayrıcalıklı uygulama yapıldığı iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3412) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008)

26.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, tıp fakültelerinin Devletten alacaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3413) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008)

27.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, çeltik açığına ve üreticilerin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3414) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008)

28.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, hayvancılıktaki desteklemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3415) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/5/2008)

29.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, astsubayların özlük haklarına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3416) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

30.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, cezaevlerine alınacak gazete ve dergilerin belirlenmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3417) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

31.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, borçlu geçen ortaöğretim öğrencilerinin fark dersleri sınavına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3418) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

32.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı çalışanlarının sorunlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/3419) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

33.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, özelleştirmeye bağlı iş kaybı tazminatına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3420) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

34.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, TOKİ’nin kullandığı kredilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/3421) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/5/2008)

35.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, fosforik asit ithalatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3422) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

36.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Türk Tabipler Birliği Başkanının gözaltına alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3423) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

37.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bazı konuşmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3424) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

38.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, enflasyon hesaplamasına ve enflasyon farkı ödemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3425) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

39.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Şam ziyaretine ve Büyük Ortadoğu Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3426) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

40.- Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’un, AB Karma Komisyonu Eş Başkanının açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3427) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

41.- İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın, nişasta bazlı şeker üretimindeki kotaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3428) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

42.- İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral’in, 1 Mayıs kutlamalarında çıkan olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3429) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

43.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bir avukata verilen davalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3430) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

44.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Türk Telekom’un kamu hisselerinin halka arzına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3431) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

45.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, Fatsa Halk Plajından kum çekilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3432) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

46.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Seydişehir Eti Alüminyum’un özelleştirilmesi sürecindeki bazı işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3433) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

47.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Türk Tabipler Birliği Genel Başkanının gözaltına alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3434) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

48.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, 1 Mayıs’taki olaylarda yapılan polis müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3435) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

49.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, uzman jandarmaların özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3436) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

50.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat’ın, Güngören-Tozkoparan Mahallesinin kentsel dönüşüm projesi kapsamında yıkılacağı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3437) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

51.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, asayiş suçları verilerine ve izlenen bazı oluşumlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3438) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

52.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Türk Tabipler Birliği Başkanının gözaltına alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3439) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

53.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, İstanbul Valisinin adının verildiği kamu yapılarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3440) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

54.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, öğrencilerin yönlendirildiği iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3441) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

55.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, yargı kararlarının uygulanmasına ve bir öğretmenle ilgili işlemlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3442) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

56.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, müdür yardımcılığı atamalarına ve ödül belgelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3443) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

57.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, derslik ihtiyacının karşılanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3444) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

58.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, öğretmen istihdamına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3445) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

59.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, bir okula bağış yapmayan öğrencilere karşı yapıldığı iddia edilen davranışlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3446) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

60.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, bir ilköğretim okulu yönetimiyle ilgili iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3447) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

61.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana’da atıl bırakılan deprem konutlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3448) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

62.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bir bürokratın görevden alındığı iddiasına ve İngilizce ifade kullanmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3449) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

63.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, bazı kamu harcamalarının kaydına ve akaryakıttan tahsil edilen vergilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3450) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

64.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Türk Telekom’un halka arz edilen hisselerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3451) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

65.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, özel iletişim vergisi gelirlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3452) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

66.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezi açılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3453) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

67.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, bebek ve çocuk hastalıkları ile ölümlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3454) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

68.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, toplumsal olaylara müdahalelerde biber gazı kullanılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3455) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

69.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Suudi Arabistan’da idam cezasına çarptırılan bir vatandaşımızla ilgili girişimlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3456) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

70.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, bir ifadesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3457) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

71.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, SHÇEK’in gelirlerine ve yaptığı yardımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/3458) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

72.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, YARSAV ile ilgili bir açıklamasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3459) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/5/2008)

73.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, TMO’nun bazı ürünlerdeki piyasa işlemlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3460) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

74.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bir sporcunun desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/3461) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

75.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, uzman erbaşların özlük haklarına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3462) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

76.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, SPK Başkanının bir açıklamasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/3463) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

77.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir köyde kurulacak tesislerin çevreye etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3464) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

78.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir köyde işletme ruhsatı verilen tesislere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3465) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/5/2008)

79.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Meclis Enformasyon ve Telekomünikasyon sistemleri (METSİS) projesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/3466) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2008)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 Milletvekilinin, Ilısu Barajı’nın tarihi ve kültürel değerlerin bulunduğu Hasankeyf’e etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/184) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/05/2008)

Gensoru Önergesi

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Sabah Gazetesi ile ATV Televizyonunun satış ihalesinde ve ihale bedelinin finansmanında bir Grubun lehinde etkin rol alarak yetkisini kötüye kullandığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Anayasanın 99 uncu, İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/3) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/5/2008) (Dağıtma tarihi: 15/5/2008)

15 Mayıs 2008 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Hemşireler Günü münasebetiyle söz isteyen Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’a aittir. . (DTP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, lütfen daha sakin olmanızı rica edeceğim, konuşmacı milletvekilini daha sakin dinlemenizi rica edeceğim.

Buyurun Sayın Bayındır

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, 12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hemşireler Günü ile ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tarihten bugüne kadınlar bilimde, teknikte önemli roller oynamıştır ve tarihin başlangıcı bilge kadınlarla anılır. Sonraki süreçlerde erkek egemen zihniyetin iktidarlaşmasıyla birlikte ne yazık ki kadının bilimle, yaşamla, üretimle, yaratıcılıkla bağı koparılmıştır. Hemşirelik mesleği de… Bilge kadınlar tıp alanında, tedavi anlamında, sağlık anlamında önemli bir misyonu gerçekleştirmişlerdir ve bu nedenledir ki Orta Çağda kadınlar okula gitmemelerine rağmen pek çok hastalığı iyileştirdikleri için hep şöyle ele alınmış: Okullardan mezun olanlar bu kadar bilgiye sahip değillerse, bu kadınlar bu kadar bilgiye sahiplerse bunda bir iş var deyip “cadı” olarak tanımlanmışlardır. Yani “şeytanın arkadaşı” diye tanımlanarak kadınlar katledilmiştir ve Avrupa coğrafyasında yüz binleri aşan kadın katliamlarına yol açmışlardır.

Kadın, toplumsal statüde iş-rol paylaşımında ilerleyen modern süreçte yine hep ikincil planda tutulmuştur ya da sadece hizmet çalışmalarıyla sınırlandırılmıştır.

Modern hemşirelik İtalya’da Florence Nightingale öncülüğünde 1842 yılında açılan okulla başlar. Türkiye’de ise 1911 yılında Hilali Ahmer Cemiyeti aracılığıyla kurslar başlatılır. Bu kurslardan mezun olan hemşireler Balkan Savaşlarında ve Birinci Dünya Savaşı’nda hasta ve yaralı askerlerin tedavisine başlarlar.

Tabii hemşirelik mesleği bu toplumsal değer yargılarının ve yönelimlerin baskısı altında ve bu iş bölümüyle modern yaşamda da çalışmaya başlarken pek çok sıkıntıyla karşılaşır. Her şeyden önce cinsiyetçi bir yaklaşım ve yönelimin hedefi hâline gelirler. Dolayısıyla sağlık bugünkü anlamda daha çok hekimlik hiyerarşisiyle tanımlanır ve sağlık bir ekip işi, bir ortak iş paylaşımı olarak ele alınmaz. Ne yazık ki erkek ve meslek statüsünden kaynaklı, hastanelerde hekim hiyerarşisinin altında diğer meslekler görülmez ya da değişik statülerde çalıştırılmaya çalışılmaktadır.

Bu statülerin, yani hemşirelik mesleğinin hem yüksekokul temelinde bir statüye kavuşturulması için… İşte 40’lı yıllardan başlayan üniversite mezunları var ama ne yazık ki hâlâ sağlık meslek liseleri düzeyinde de eğitim verilmektedir. Birinci anlamda, yani mesleki anlamda hemşireliğin eğitiminin yarattığı bu ayrımcılık ve erken mesleğe başlamanın yarattığı sorunlar var. Diğer bir yönü de yasalarda meslek statüsünün tanımlanmaması eksikliği var. Bir yıl önce bu meslek statüsünün tanımlanması yasal anlamda belli oranda giderilse de ama buna uygun yönetmeliğin çıkarılmaması hâlâ meslekte yaşanan, işte hemşireliğin dışında her türlü çalışma alanında -laborant olarak- değişik değişik meslek işlerini yapıyor pozisyonundadır.

Bu nedenle, Hemşirelik Haftası nedeniyle bu kürsüden hem Hemşireler Günü’nü kutlamak istiyorum hem de hemşirelerin hakikaten sadece “kutsal, melek” tanımlamasının ötesinde bu tanımlamayla neredeyse linç eden, sosyal yaşamı altüst olmuş, ağır yaşam koşulları reva görülmüş… Yani kutsallığın yanında bu muamele tezattır. Bu tezadın acil bir şekilde giderilmesi gerekiyor. Bunun için hemşirelik mesleğinin yönetmeliğinin bir an önce çıkarılması, ILO sözleşmelerine göre sağlık çalışanlarının haftada en fazla otuz beş saat çalışması öngörülüyor. Ama, ne yazık ki bugün bakıyoruz sağlık personeli, özellikle bunun içinde de hemşireler haftada doksan, yüz küsur saat  çalışmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

O anlamda acil olarak hemşirelerin bu mağduriyetlerini giderecek, çalışma koşullarını iyileştirecek ve şiddetten, meslek hiyerarşisinden ve eğitim statülerindeki ayrımcılığın ve farklılığın hızla giderilmesi gerekiyor ve madem insan sağlığıyla ilgilenen bir meslekse sağlık ekipmanı, hemşireler de bunun en temel, yirmi dört saat, neredeyse sürekli bir hasta diyaloğu içindeyse o zaman daha sağlıklı hizmet verebilmesi için hemşirelerin de mutlaka sosyal olarak, çalışma koşulları olarak, ekonomik olarak, statü olarak hak ettiği yere varması gerekiyor. Bu, hem sağlık hizmetlerini geliştirecek hem de sağlık çalışma alanında bu sorumluluğu, bu yükü yüklenen hemşirelerin de daha rahat, gönül rahatlığıyla bu hizmeti vermesine yol açacaktır diyorum ve tekrar Hemşireler Günü’nü kutluyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın  Bayındır.

Gündem dışı ikinci söz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine yönelik yürürlükte olan sınır ticareti uygulamasının amaçları ve etkileri hakkında söz isteyen Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’na aittir.

Buyurunuz Sayın Türkmenoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki sınır ticareti uygulamasına ilişkin gündem dışı konuşması

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu ve Güneydoğu Anadolu’muzun en önemli istihdam kaynaklarından birisi olan sınır ticaretiyle ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 270 gümrükle dünyada en çok sınır kapısı olan ve bu kapıları da komşu ülkelere açılan ender ülkelerden birisiyiz. 9 tane komşu ülkemiz var ve bunlar, aşağı yukarı 350 milyona yakın bir nüfusa sahiptir. Komşu ülkelerle yapılan ticarette 2000’li yıllarda yapmış olduğumuz dış ticaret hacminde yüzde 8 dolayında bir pay alıyorduk ancak AK Parti İktidarının gayretli çalışmaları sonucu, bu oranlar yüzde 20’lere çıkmıştır. Ha, bu yeterli midir? Bu yeterli değildir. Bugün Almanya komşu ülkeleriyle yapmış olduğu ticarette yüzde 80 pay sahibidir, İskandinav ülkeleri de yüzde 40 ve 50 pay sahibidir. Demek ki bizim bu konuyla ilgili çok çalışmamız, çok gayret göstermemiz lazım.

Sınır ticareti 1978 yılında ilk kez uygulamaya konulmuş, 1980 yılında da yönetmeliğiyle uygulamaya geçmiştir. İlk defa Ağrı’da, Gaziantep’te, Hatay’da, Hakkâri’de, Artvin’de bu uygulamalar başlatılmıştır. Son derece başarılı uygulamalarla da neticeler alınmıştır. 1994 yılında özellikle temsil ettiğim ilim olan Van ilinde ihracatımız 19 milyon dolar iken ithalatımız da 1 milyon dolardır. Bu da sınır ticaretinin ülkemiz lehine geliştiğinin açıkça bir ifadesidir. Ancak 98 yılı itibarıyla ani olarak, fiilî olarak durdurulmaya çalışılan sınır ticareti, AK Parti İktidarımız iktidara geldikten sonra 2003 yılında sınır ticaret merkezleri kurulmasıyla ilgili çalışmalar başlatılmıştır. Örnek olarak da Van (Kapıköy), Hakkâri (Esendere), Ağrı (Sarısu) illerimizde bu faaliyetler devam etmiştir.

Ancak bu faaliyetler devam ederken bile rakamlara baktığımızda, özellikle son dört yıl içerisinde üç kapımızdan yaptığımız ithalat 450 bin dolar iken yapmış olduğumuz ihracat 115 milyon dolardır. Yani 1 alırken 10 satmışız. Bu şunun ifadesidir: Bu sınır ticaretiyle ilgili yapmış olduğumuz çalışmalar tamamıyla ülkemizin lehine olan çalışmalardır.

Değerli milletvekilleri, 115 milyon dolarlık mal satmışız. Kimin malını satmışız? Kayserili arkadaşımızın, Kayserili sanayicimizin mobilyasını satmışız, Gaziantepli arkadaşımızın halısını satmışız, Adanalı arkadaşımızın madenî eşyasını satmışız. Ha bunun karşılığında 450 bin dolarla ne almışız? Sadece -ki biliyorsunuz karşılıklı mübadeledir sınır ticareti- sattığınız zaman karşıdaki insan da bir şekilde mal alınmasını talep etmektedir. Bunun karşılığında da İran’la olan ticaretimizde, en önemli ihtiyacımız olan, sınır illerimizin ihtiyacı olan gıda ürünleridir. Bunda da karpuz ve kivi ön plana çıkmaktadır.

Ancak bu karpuz ve kivi şöyle bir tezat ortaya çıkarmıştır: Sınır ticaretinin hacmi çok küçüktür -rakamlarla onu ifade ettim- ama ismi çok büyüktür. Bu, çeşitli arkadaşlarımız tarafından spekülasyona uğratılmaya çalışılmaktadır. Bakın, sadece karpuzu biz… Geçmiş dönemlerde yapmış olduğumuz ithalatta bu 450 bin dolar içerisinde ağırlıkla karpuz vardır. Ancak ülkemizde bir yıl için tüketilen karpuz miktarı 5 milyon tondur değerli milletvekili arkadaşlarım. Yalnız, yapmış olduğumuz ithalata dikkat ediniz: Sadece Van kapısından bin ton biz karpuz ithal etmişiz. Yani bu kadar fırtınalar koparan arkadaşlarımızın bu konuya dikkatini çekmek istiyorum.

Diğer taraftan, sınır ticaretiyle ilgili ne yapmamız gerekiyor? Bu dakikadan itibaren sınır ticaretiyle ilgili çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Bu çalışmalarımızın içerisinde -özellikle buradan ilgili bakanlıklara ve ilgili bakan arkadaşlarımıza bu konuları tavsiye niteliğinde ifade etmek istiyorum- gönlümüz şunu arzu ediyor: Sınır ticareti gelişmelidir, sınır ticaretinde kotalar kaldırılmalıdır, sınır ticareti sınır ticaretinde uygulanmalı ama sınır olmamalıdır, buna da bağlı olarak açık pazar statüsüne dönüştürülmelidir. Sınır ticareti kapsamındaki bütün ürünler her şekilde açık olmalı ve açık pazar statüsüne dönüştürülmelidir.

Bağlı olarak bizim yörelerimizde, kapılarımızda gıda ihtisas gümrükleri yoktur. İthalat yapan bir arkadaşımız malını Gebze’ye götürüyor ve sonra Van’a getirmek zorunda kalıyor. Onun için bu kapılarda ihtisas gümrükleri de kurulma gereği vardır. Bu konuyla ilgili yapılan çalışmaları takdirle karşılıyoruz. Bundan sonra yapılacak çalışmalara da bir ışık tutmak istedim.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Türkmenoğlu.

Gündem dışı üçüncü söz, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’a aittir.

Buyurunuz Sayın Atılgan. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dündü. Bu münasebetle söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 15 Mayıs. 15 Mayıs ayrıca benim açımdan çok önemli bir gün, çünkü Hava Şehitlerini Anma Günü. Bugünkü modern Hava Kuvvetlerimizin temelinde binin üzerinde hava şehidinin hayatı yatmaktadır. Bu vesileyle bu insanları, hava şehitlerimizi minnetle ve rahmetle anıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tarihsel olarak sanayi devrimini tamamlayamamış olan ülkemiz hâlen büyük oranda taşralı, daha geniş anlamıyla köylü bir nüfusa sahiptir. Sanayileşme ve şehirleşme olgusunun arttığı 1980 sonrasından günümüze kadar olan dönem de dâhil olmak üzere Türkiye, kabul etmek gerekir ki köylü bir toplum olma özelliğini sürdürmektedir.

70 milyon insanımızın her sabah sofrasında yediği ekmeğin, her akşam mutfağında kaynayan tencerenin içini dolduran malzemenin nereden geldiğini, nasıl üretildiğini acaba hiç düşünüyor muyuz? Kim üretiyor? Çocuklarımızın, bebeklerimizin yediği, içtiği sütü, maması; işçimizin, memurumuzun sefer tasındaki, tabldotundaki eti, pirinci, bulguru kimin alın teriyle hasat edilerek dolduruluyor? Bunları hiç düşünüyor muyuz? Tüccarın ekmeği, aşı neyin sayesinde kazanılıyor? Esnafın kazanç kapısı kim, müşterisi kim? Türk ekonomisinin yegâne üretici gücü olan bu toprak sahipleri çiftçiler, ırgatlar, milletin efendisi olan azimli, çalışkan Türk köylüsü değil mi?

Durum böyleyken, ne yazıktır ki tarımın nasırlı elleri tüm bu varlıkları üretip bizlere teslim ederken, parlamenterler ve siyaset yapıcılar olarak bizler onlara neyi ne kadar sağlıyoruz, ürettiklerinin karşılığını ne kadar verebiliyoruz diye kendimizi sorgulamamız gerekir. Çiftçiye, köylüye arkalarını dönerek IMF’nin, Dünya Bankasının, AB’nin ve  benzeri uluslararası kurumların dayatmaları ve direktifleri doğrultusunda kararlar alan siyasetçiler olmaktan artık kaçınma zamanı gelmiştir.

Değerli arkadaşlarım, çok değerli milletvekilleri; çiftçimiz çok zor durumdadır. Gelişmiş ülkelerin çiftçileri dünü, yani 14 Mayısı bayram havası içinde kutlarken bizim gibi kalkınmakta olan ülkelerin çiftçileri bugünlerde daha da fazla hüsran yaşıyor. Bu gidiş devam ederse korkarım ki tamamen üretemez hâle gelen çiftçilerimiz kırsalda da yaşayamaz hâle gelecekler, büyük şehirlere görülmemiş oranda göçler başlayacaktır.

Tarımda izlenen yanlış politikalar, üreticiyi üretmekten alıkoyarak kırsal kesimi, yani köyünü, kasabasını, evini barkını terk edecek duruma getiriyor veyahut -kâr etmeyeceğini anlayan- tarlaların ekilmesini, biçilmesini önlüyor. Osmanlı toprak sisteminde ekme biçme işlerinin önündeki engelleri bir şekilde kaldırmak için merkezî idare “çift bozan vergisi” diye bir vergi koyup toprak sahiplerini ekmemek konusunda caydırabiliyordu. Peki, sizler ne yapacaksınız? 2008 yılında “çift bozan vergisi” mi koyacaksınız? Gerçi çiftçiye, köylüye, esnafa, tüccara, üreticiye bindirdiğiniz vergi yükünden sonra “çift bozan vergisi” çok hafif kalır. Artı, her gün mazota yapılan zamlar ve gübre fiyatları ve çiftçinin girdilerine dikkat edildiğinde “çift bozan vergisi”nin gerçekten de çok çok hafif kalacağını söylemek istiyorum.

Çiftçi ve köylü ile Parlamentomuzu kucaklaştırıp sorunlarına eğilip dinleyip ortak çözümler üretmeliyiz. Tarımsal üretimin âdeta kalbinde yer alan hayvancılık da bu sorunlardan aykırı değildir. Özellikle süt inekçiliği son derece zor durumdadır. Hayvan başına verilen sübvansiyonlar çok yanlış bir şekilde verilmeye başlanmıştır. Süt ineği yerine hayvan başına verilmesi süt ineklerinin kesilmesine neden olmaktadır. Bundan da bir an önce kaçınmamız gerekmektedir. Tarım Batı ülkelerinde dört stratejik konudan biridir. Daha geçen gün Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinden sorumlu Sarkozy’nin yardımcısı Jouyet’nin Dışişleri Komisyonunda yapılan görüşmelerde Avrupa’nın önümüzdeki dönemde en önemli dört maddesinden biri olarak tarım ve tarımdaki politikalar olduğu söylenmiştir. Dolayısıyla, iktidar sahiplerine ve Hükûmete buradan çağrım, mutlaka Türk tarımının içinde bulunduğu zor şartları dikkate alarak yeni bir tarım stratejisinin çizilmesi zorunluluğudur. Aksi takdirde tarımımızda önünü alamayacağımız çok zor günlerin geleceğini buradan duyurmak istiyorum. Türkiye, yanlış tarım politikaları nedeniyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – …geçtiğimiz yıl pamuğu dışarıdan ithal etmek suretiyle 2 milyar dolar, 1,6 milyar dolar da yağlı tohum ve likit yağ ithaline mecbur bırakılmıştır. Adana gibi Çukurova’nın önde gelen tarım merkezlerinde çiftçilerin alın teri çalınıp çiftçilerin cebinden paralar alınmıştır. Keza şeker pancarındaki ekim kısıtlamaları da şeker pancarı üreticilerini çok zor durumda bırakmıştır. Dolayısıyla, tarımdaki bu yanlış uygulamalardan bir an önce vazgeçmek gerekir. Yüce Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir.” şeklindeki sözünün gereği bugün köylünün efendiliğinden hiçbir iz kalmamıştır. Elbette çiftçinin durumunu ekonominin kötü gidişinden ayrı göremeyiz. Hiç olmazsa geleneksel ürünlerimizin pazarımızın ana konusu olan tarım sektörünü ihya etmemiz gerekir, yeniden ayağa kaldırmamız gerekir çünkü bu, tarım en önemli stratejik konulardan biridir.

Bu vesileyle Dünya Çiftçiler Günü’nde bütün çiftçilerimizi ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Atılgan.

Buyurunuz Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü münasebetiyle yapılan gündem dışı konuşmaya cevap vermek üzere huzurlarınızdayım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonunun 1984’te aldığı bir kararla her yıl o tarihten bu yana 14 Mayıs günü Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlanmaktadır. Ben de bu vesileyle Türkiye’de 2007 yılı itibarıyla sayıları 5,6 milyonu bulan çiftçilerimizin gününü kutluyor ve bereketli bir mahsul diliyorum.

Bir de tabii, bu arada bir üzüntümü de ifade etmek istiyorum: Bugün birkaç saat önce Ankara’nın Çubuk ilçesinde bir süt ürünleri tesisinde, bir fabrikada -özel sektöre ait- maalesef bir patlama meydana geldi ve orada 2’si süt üreticisi olmak üzere 3 vatandaşımız maalesef hayatını kaybetti, 4  çalışan kardeşimiz de yaralı, ayakta tedavileri yapıldı. Ben, hayatını kaybeden gerek 2 üreticimize ve 1 oradaki çalışanımıza Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum ve yaralananlara da Allah’tan acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kurulduğu yıllarda nüfusunun yaklaşık yüzde 90’ı kırsal alanda yaşıyor ve büyük ölçüde de tarımla uğraşıyordu. Diğer tüm gelişmekte olan ülkeler gibi, sanayileşen ülkeler gibi bu oran zaman içerisinde giderek azalmış, tarımda çalışanların oranı, sayısı ve bugün toplam çalışanlarımızın yüzde 26,4’ü düzeyine gelmiştir. Türkiye'de 20,8 milyon insanımız da kırsal alanda yaşamaktadır ve 5,6 milyon civarındaki çiftçimizin 3 milyon 100 bin tarım işletmesi bulunmaktadır.

Tabii, bu sektörde çalışanlar, dünyanın her yerinde, tarımın tabiat şartlarına bağlı olarak yapılması sebebiyle büyük ölçüde -dünyanın her yerinde bu böyle- tabiat şartlarına bağlı olmanın getirdiği problemlerle birlikte, tarım ürünlerinin, tarımsal ürünlerin katma değerinin düşük olması, diğer sektörlerde çalışanlara nispetle önemli oranda gelir düşüklüğü yaşamaktadır.

Bizim ülkemizde son yıllarda yaklaşık 2,5 kat artmasına rağmen tarımda çalışanların gelirleri, yine de diğer sektörde çalışanlara nispetle çiftçilerin gelirleri, maalesef arzu edilen seviyede değil, düşüktür.

İlave olarak, tabii tarımda temel tarım girdileri vardır. Bunlardan bir tanesi sudur ki üretimde son derecede önemli bir faktördür. İklim şartlarına bağlı olarak yapılan tarımda eğer sulama suyu yetersizse veya yağmur suyu yetersizse, bu takdirde tabii alınan ürün miktarı az oluyor ve alınan ürün miktarı az olunca verimliliği de, buna bağlı olarak verim de az olmakta ve bu da çiftçi gelirini olumsuz etkilemektedir.

Keza, ithal girdilerle yapılan tarımsal üretimin maliyeti de maalesef yine yüksek bulunmakta. Özellikle, son yıllarda gübre fiyatlarındaki anormal artış, dünyadaki bu alanda yaşanan büyük sorun bizim ülkemizi de bizim çiftçilerimizi de maalesef olumsuz etkilemiştir ve maliyetleri olumsuz yönde etkilemektedir. Yine, mazot, aynı şekilde, bu girdiler arasında söz edilmesi gereken önemli bir faktör.

Tabii, tarım, dünyada sadece gıda maddesi üretme fonksiyonuyla değil, ekolojik dengenin muhafaza edilmesi, sürdürülebilir bir kalkınmanın kaynağı olması açısından son derecede önemli, istihdam yaratması açısından, dolayısıyla da Türkiye'nin ekonomik kalkınmasında hâlâ önemli bir sektör.

Türkiye, son yıllarda birçok sektörde kaydettiği gelişmeyle birlikte tarım sektöründe de bir gelişme kaydediyor ve Türkiye bugün 50,7 milyar dolarlık tarımsal gayrisafi hasılaya sahip olmuştur. 10 milyar dolarlık da Türkiye'nin bir tarım ürünleri ihracatı var. Kuşkusuz bu gayrisafi yurt içi hasılanın da ve ihracatın da temelinde Türkiye’deki tarımsal üretimin verimlilik artışı ile burada kaydedilen başarılar, gelişmeler yatmaktadır.

Tabii, tarım sektörünü dünyada sadece çiftçilerin sayısının azalmasıyla yorumlamak da bizi çok doğru bir yere götürmez. Çünkü, biliyoruz ki, gelişmiş ülkelerde tarım hasılaları daha yüksek, ancak, tarımsal nüfusları, çiftçi sayısı daha azdır. Örneğin, Avrupa Birliğinin yirmi yedi ülkesinin ortalamasında çalışan 100 kişinin sadece 4-4,5’i tarımda çalışmakta veya 5 kişisi tarımda çalışmakta, buna karşı 95-96 kişisi diğer sektörlerde çalışmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde bu sayı çok daha azdır. Birey olarak, tek tek ülkeler açısından baktığımızda da örneğin Hollanda gibi ülkelerde, çok düşük sayıdaki bir tarım çalışanının elde ettiği hasıla çok daha yüksek olabilmektedir. O nedenle biz de esasen sadece meseleye çiftçi sayısı açısından değil, çiftçinin ürettiğinin verimlilik düzeyini artırma ve gelirini artırma, refah düzeyini artırmayla ilgili daha çok çalışmamız gerekiyor kanaatindeyiz ve politikalarımız da bu şekilde.

Tabii bunun ilk yolu, Türkiye'de dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi tarımsal desteklerin imkânlar ölçüsünde artırılması ve bunların verimliliği ve üretimi olumlu bir seyirde sürdürecek şekilde planlanması, dağıtılmasıdır. Biz de Hükûmet olarak bunu yaptık bugüne kadar, bundan sonraki politikalarımız da bu çerçevededir.

Hayvancılıkla ilgili olarak söylenen hususlarda bizim Hükûmetimiz döneminde yaklaşık 15-16 kat artmasına rağmen, tabii Türkiye'de hayvansal üretimin çiftçilerimizin çok düşük sayıda, birer, ikişer, üçer başlık hayvanla üretim yapmaları sebebiyle orada da verimlilik son derecede düşük ama buna rağmen biz destekleri artırdık ve destekleri artırmakla birlikte Türkiye'deki hayvansal üretim miktarında da ciddi artış meydana geldi.

Tabii bunu sağlayan birinci unsur yem bitkileri ekilişidir, ki desteklenen yem bitkileri ekiliş alanı 200 bin hektarlardan şu anda yaklaşık 1 milyon hektar düzeyine çıkarıldı ve bu sene bizim ödediğimiz yem bitkisi desteği yaklaşık 650 milyon YTL civarındadır sadece hayvancılıkta yem bitkisi desteği olarak ödediğimiz destek. Şimdi, bizim buradaki amacımız, hayvan başına bir ödeme, bir temel ödeme yapmak suretiyle hem öngörülebilir hâle getirmek hem de kültür ırkı melezi hayvanların sayısını artırmak ve belirli bir işletme ölçeğini yakalama şeklinde, böyle bir hedefe dönük olarak yapıyoruz.

Tabii, süte destek vermeyeceğimiz yönündeki kanaat yanlış bir kanaattir. Biz süte de aynı şekilde destek ödemeye, süt primi şeklindeki destek ödemesine de devam edeceğiz. Onu da burada ifade etmek istiyorum. O konuyla ilgili, biz destekleme politikamızı, geçen bu bir ay içerisinde gözden geçirdik ve o yönde bir karar aldık. Dolayısıyla, hem hayvan başı bir destek vereceğiz belirli şartlar altında, yani kayıtlı olacak, aşı yaptıracak, suni tohumlama yaptıracak, örgütlü olacak; bu şartları yerine getiren ve belirli bir ölçeğe sahip olan üreticilerimize biz destek vereceğiz; bir de bunlara ayrıca bir süt desteği ve yem desteği de vereceğiz.

Tabii, öte yandan tarımsal kredi faizlerinin düşürülmesi, bu alanda kullandırılan kredi miktarının artırılması yine bizim üzerinde önemle durduğumuz konulardan bir tanesi ama kırsal kalkınma yatırımları çerçevesinde, özellikle, hem hayvancılık hem bitkisel üretimle uğraşan çiftçilerimizin daha yüksek teknoloji kullanmaları, örneğin, meyve bahçeleriyle ilgili veya soğuk hava deposu, sütle ilgili soğutma tankı, süt sağım makineleri, bahçeler üzerinde file gerilmesi gibi, soğuk nakliye araçları gibi birçok kırsal kalkınma yatırımını da biz destekleme kapsamına aldık ve bunlardaki desteklerimiz de çiftçilerimizin lehine olarak gelişiyor. Bu konuda da 2006-2007 yılında sadece 385 milyon YTL biz hibe destek sağladık ve bu projelerden yaklaşık 30 bin kişilik istihdam sağlandı tarım sektöründe.

Sertifikalı tohumluk kullanımı bizim için önemli bir konu. Çünkü üretimi, verimliliği, verimi artıran en önemli unsurlardan bir tanesi sertifikalı tohumluğun kullanılmasıdır. Biz, hem sertifikalı tohumluğun hem sertifikalı fidanın kullanılmasını destekleme kapsamına aldık ve bu sayede de Türkiye’de, geçen sadece iki yıl içerisinde yaklaşık 650 bin dekar alanda yeni bahçe tesis edildi, Türkiye’ye yaklaşık 40 milyon zeytin fidanı dikildi; ki bu, Türkiye’deki toplam zeytin ağacı varlığının yüzde 40 oranında artırılması demektir. Bu, üç sene sonra, beş sene sonra ürüne dönüştüğünde, Türkiye'nin gelecekte sahip olduğu imkânlarla çok yeni bir alanda muazzam bir gelişme sağlaması demektir. Bunu da biz devam ettiriyoruz.

Arazi toplulaştırma çalışması bir yandan devam ediyor. Çiftçilerimizin damla ve yağmurlama sulama sistemleriyle buluşması ve bunların daha yüksek düzeyde kullanılmasıyla ilgili aldığımız tedbirler var. Burada da geçtiğimiz 1 Mayıstan Nisan 2008 tarihine kadar 170 milyon YTL sıfır faizli kredi kullandırıldı, 12 bin üretici, çiftçi bundan istifade etti. Geçtiğimiz Mayıs ayında bizim başlattığımız bir proje. Tabii ki kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi kapsamında bu alanda alet, ekipman desteğini de biz sağlıyoruz. Yani damla sulama, yağmurlama sulama sistemlerini kullanan üreticilerimizin ekipmanlarına yüzde 50 hibe destek veriyoruz. Orada da 66 milyon YTL yine hibe destek kullandık 2006-2007 yıllarında. Burada da kullandırılan destekle damla sulama tesis edilen alan 213 bin dekar. 340 bin dekar alan da sıfır faizli krediden istifade etti. Dolayısıyla 550 bin dekarın üzerinde alanda damla sulama sistemine kavuşuldu.

Sayın milletvekilleri, mera ıslah çalışmaları yine son derecede önemli bir konudur. Biz 2007 yılında 540 bin dekar alanda mera ıslah çalışması yaptık. Bu, 8 katlık bir artıştır son beş yıl içerisinde.

Suni tohumlama: Yine hayvancılıkla ilgili olarak 4 katlık bir artış söz konusu suni tohumlama uygulamasında.

Bunlar da hayvancılıkla ilgili yine önemli konulardır.

Tabii, tarımın tabiat şartlarına bağlı olması sebebiyle sürekli risk altında bulunması önemli bir konudur, dikkate almamız gereken bir konudur. Türkiye de değişik coğrafi bölgelere sahip, farklı ürünlerin yetiştirildiği, biyoçeşitliliği zengin bir ülkedir. O nedenle de tabii tabiat şartlarına maruz kalıyor. Bir yıl kuraklık oluyor, bazen dolu oluyor, bazen don oluyor, bazen buna benzer doğal afetler, maalesef, üreticilerimizi, çiftçilerimizi sıkıntıya sokmakta. Tabii, onlara karşı birtakım tedbirler alıyoruz, kısa, orta ve uzun vadede.

Bu çerçevede getirdiğimiz en önemli düzenleme Tarım Sigortaları Yasası’dır ve tarım sigortalarında bugüne kadar 432.899 poliçe kesildi 14 Mayıs tarihi itibarıyla ve prim desteği de 87 milyon YTL olarak ödendi. Bu son derecede önemli bir gelişmedir. Çünkü doluya karşı, dona karşı, açık alanlarda yapılan sebze yetiştiriciliğine, meyve yetiştiriciliğine karşı ürünlerimizi, çiftçilerimizi tabiat şartlarının olumsuz etkilerinden korumak gayesiyle böyle bir destek veriyoruz. Sigorta prim desteği yüzde 50 olarak verilmektedir. Son derecede önemli bir konudur.

Keza, tabii, kuraklıkla ilgili olarak da bir Kuraklık Eylem Planı hazırladık geçtiğimiz yıl ve bu çerçevede özellikle kuraklığa yüksek düzeyde tolerans gösteren bitki çeşitlerinin, hububat çeşitlerinin geliştirilmesi bizim üzerinde durduğumuz bir konu. Çünkü, öyle görülüyor ki dünyada küresel ısınmaya bağlı olarak biz uzunca bir süre bir kuraklık tehdidi veya küresel ısınmanın getirdiği bir su kıtlığı problemiyle karşı karşıya kalabiliriz. O nedenle, bir yandan eldeki suyu en iyi şekilde muhafaza etme, en verimli şekilde kullanma, öte yandan da kuraklığın diğer olumsuz etkilerinden de korunma şeklinde bizim bir çabamızın olması gerekiyor. Bu nedenle de biz bir Tarımsal Kuraklık Eylem Planı hazırladık, onu yürürlüğe koyduk. Bir kuraklık test merkezi kuruyoruz. Kuraklığa dayanıklı çeşitler üzerinde araştırma enstitülerimiz çalışıyor.

Bir de, Türkiye’de sulamaya yeni açılacak, geliştirilecek -bu manada- büyük ovalarımız var. Örneğin, GAP projesinin tamamlanması bizim hedefimiz ve bununla ilgili kaynak temin edildi. Dolayısıyla bu yıl içerisinde bu da hayata geçiyor. 2012 yılı itibarıyla inşallah -GAP’ta hâlen 1 milyon hektar alanın üzerindeki tarım arazisini sulayacak su var- bu, baraj göllerindeki bu suyu çiftçilerin ayağına, tarlalara götürme projesidir. Onu dört yıl içerisinde, inşallah, tamamlıyoruz, tamamlayacağız.

Keza, Konya Ovası, Türkiye’nin en önemli ovalarından bir tanesi ve özellikle Beyşehir’den oraya getirilecek su tünelle birlikte…

Bir de, yine Toroslar’ın İç Anadolu’ya bakan yüzündeki derelerin, oralardaki su kaynaklarının da Konya Ovası için kullanılması yönünde çalışmalar var.

Yine Doğu Anadolu Projesi, yine tarımsal sulamayla ve çiftçilerle, çiftçilerimizle ilgili projeler. Bunlar da tabii üzerinde durduğumuz, çiftçilerimizin refah düzeyini, gelir düzeyini ve verimliliğini, tabiatıyla da Türkiye’nin tarımsal üretimini geliştirmeye dönük olarak uyguladığımız, uygulayacağımız projelerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, bu düşüncelerle Dünya Çiftçiler Günü’nün tüm çiftçilerimize, tarım sektörümüze ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum, çiftçilerimizi kutluyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın Durmuş, Hemşireler Günü nedeniyle kısa bir açıklama yapacaktır.

Buyurunuz Sayın Durmuş.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, 12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü nedeniyle açıklaması

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Bu hafta, Türk Hemşireler Haftası. Kızlarımıza modern tıbbı ve yaşamı temsil etme fırsatı veren hemşirelik mesleği, bugünlerde ciddi sıkıntılar çekmektedir. Üniversitelerimize hemşire kadrosu verilmemekte, Sağlık Bakanlığında sözleşmeli çalıştırılan hemşirelerimiz eşinden ayrı, eş durumu gözetilmeden çalıştırılmaktadır. Sağlık meslek liselerine üvey evlat muamelesi yapılırken üniversitelerimizdeki yüksek hemşire okulları öğretim üyesi ve branş öğretim elemanı sıkıntısı çekmektedir.

Ebeler meslekleri yerine büyük hastanelere toplanmış, insanlarımız, hamile kadınlarımız ebe ve hemşirenin takibinden mahrum kalmaktadır. Meslek tanımları, özlük hakları ve eş durumlarının dikkate alınacağı bir yönetim anlayışı diliyorum.

Bu vesileyle, Türk hemşirelerinin haftasını kutluyor, Türkiye’nin geleceğinin bu şefkatli ellere teslim edilmesini diliyorum. Sağ olun efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Durmuş.

Sayın Sakık’ın kısa bir açıklaması olacak.

Buyurunuz.

2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, 12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü nedeniyle açıklaması

SIRRI SAKIK (Muş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de Dünya Çiftçiler Günü ve Hemşireler Günü’nü kutluyorum.

Türk Kardiyoloji Derneği, Tansiyon Haftası nedeniyle dün burada bir tansiyon ölçümü yaptırmıştı. Milletvekili arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğu bu ölçümler sırasında tansiyonlarının çok yüksek olduğunu gördüler. Biz de kuşkulandık, acil bölümümüzde tekrar tansiyon ölçümü yaptırdık. Bu ölçümler sırasında iki tarafta yapılan ölçümlerin hatalı olduğunu, çok yüksek gösterildiğini ve milletvekili arkadaşlarımızın da büyük bir kısmının kaygılandığını… Ve bu ölçümleri yapan arkadaşlarımızın özellikle milletvekili arkadaşlarımızı doktorlara yönlendirerek neye hizmet ettiklerini bilmiyorum. Yani, ölçümlerin yanlış olduğunu, milletvekili arkadaşlarımızın bu konuda telaşlanmasına gerek olmadığını belirtmek istiyorum. Tekrar ölçüm yaptırabilirler, acilde arkadaşlarımız bekliyorlar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sakık.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonun bazı sayın milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları hakkında iki adet raporu vardır. Raporların muhalefet şerhleri aynı olduğundan, ortak muhalefet şerhi son raporun ardından okunacaktır.

Şimdi, raporları sırasıyla okutup bilgilerinize sunacağım.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler

1.- Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/119) (S. Sayısı: 156) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

                                                                                                            Burhan Kuzu

                                                                                                                İstanbul

                                                                                                Komisyon Başkanı ve üyeler

2.- Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/120) (S.Sayısı: 157)  (xx)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2908 sayılı Dernekler Kanununa muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

                                                                                                           Burhan Kuzu

                                                                                                                İstanbul

                                                                                               Komisyon Başkanı ve üyeler

Muhalefet Şerhi

Karma Komisyon’un, kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine dair kararına aşağıda yazılı gerekçelerle muhalefet ediyoruz;

(1) Dokunulmazlıklar konusunda, 22. Yasama Dönemindeki temel sorun; mevcut Anayasanın 76. maddesiyle TBMM İçtüzüğünün 131 ve devamı maddelerinin, düzenleniş amacına aykırı olarak ve çoğunluk diktasına dayalı bir anlayışla uygulanmasından kaynaklanmaktadır.

Aynı anlayış ve uygulamanın 23. Yasama Döneminde de devam edeceği görülmektedir.

Bilindiği gibi, TBMM İçtüzüğünün 131 ve müt. maddelerindeki hükümlere göre;

Karma Komisyon, olayın ve suçlamanın niteliğine göre; ya dokunulmazlığın kaldırılmasına ya da kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine karar verecektir. Elbette bu değerlendirmeyi yaparken, önüne gelen dosya kapsamını da göz önünde bulunduracaktır. Dosyanın geldiği safahat, suçlamanın niteliği gibi hususları genel olarak göz önüne alıp, keza Anayasanın 76. maddesinde düzenlenmiş olan “Milletvekili seçilme engeli” teşkil eden bir suçlamanın söz konusu olup olmadığını da değerlendirerek; buna göre karar verecek ve rapor hazırlayacaktır.

Bunu yaparken, bir yargıç gibi davranmamak gerektiği açıktır. Delillerin tartışmasından özenle kaçınmak gerekmektedir.

Bu âdil ve objektif yaklaşım içinde hazırlanacak olan raporun, 2 ayrı sonucu olacaktır.

Karma Komisyon ise, hiçbir objektif ölçü arayışına girmeden, Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar doğrultusunda karar vermiştir.

(2) 22. Yasama Döneminde, kişisel kaygı ve siyasi hesaplarla Meclis iradesine tahakküm eden siyasi iktidarın, aynı anlayış ve uygulamayı bu dönemde de devam ettirmek istediğini, demokrasi adına endişeyle gözlemliyoruz. Bu endişe sebebiyledir ki, her zeminde demokrasi ve hukuk adına, AKP Grubunu uyarmak gereğini duyuyoruz.

Hükümet kaynaklı olarak sürdürülen bu hukuk tanımaz uygulamalar sebebiyle; Anayasa ve İçtüzük açık bir şekilde ihlâl edilmektedir.

Hukuka aykırı olan, çoğunluk diktasına dayalı olan bu yanlış uygulamalar sebebiyledir ki; kişiler yargılanamamakta, bu durum gelişen süreçte tıkanmalara yol açmaktadır.

Bu yanlış uygulamalar ve dayatmalar sebebiyle; kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi mümkün olamamakta ve adli denetim süreci ihlâl edilmektedir.

Dokunulmazlık kurumu ve keza soruşturma izni kavramları, Siyasi İktidar tarafından hukuk tanımaz bir anlayışla yozlaştırıldığı ve kötüye kullanıldığı içindir ki; TBMM belli bir süreçten sonra bazı bürokratlar ve kanun kaçakları (58 ve 59. Hükümetler Dönemindeki Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı gibi) için bir sığınma mercii haline getirilebilmiştir.

Anılan kişi hakkında, yargı kararlarını uygulamamaktan dolayı Yargıtay 4. Ceza Dairesine intikal eden 20’ye yakın dosya mevcuttur. Bu dosya sayısının daha da artacağı anlaşılmaktadır.

Keza, AKP Mersin Milletvekili Ali Er hakkındaki dosya da üzerinde önemle durulması gereken bir dosyadır. Anılan Milletvekili hakkında, oğlunun yol açtığı ve ölümle sonuçlanan trafik kazasıyla ilgili olayda, sanık konumuna girerek olayı üstlendiği iddia edilmektedir. Bu çok ağır bir iddiadır. Bir Milletvekilinin böylesine nitelikli bir iddiayla görevini sürdürmesi ve zan altında kalması, Milletvekilliği sıfatı ve TBMM’nin saygınlığıyla bağdaşmaz. Ancak Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar sebebiyledir ki, çoğunluk diktası uygulaması sonucunda, adı geçen Milletvekili de “âdil yargılanma hakkını” kullanamamaktadır.

Öte yandan; haklarında zimmet, dolandırıcılık, çete kurmak, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık yapmak gibi suçlamalar bulunan Milletvekilleriyle ilgili yargılamaların yapılamaması; kamuoyunun denetim yapması ve bilgi alması süreçlerini olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Türkiye'nin "karanlık suç ilişkileri" dönemini teşkil eden Susurluk ve bağlantılı dosyaların yargılaması bu yüzden uzun yıllar yapılamamıştır. Faili meçhul cinayetlerin yoğun olarak işlendiği bir dönemi kapsayan bu olayların gerçek boyutlarının ortaya çıkarılmamış olması sebebiyledir ki;

aradan geçen 8-10 yıldan sonra benzer nitelikte olan Hrant Dink, Malatya cinayetleri, Rahip cinayetleri ve eylemleri karşımıza çıkmıştır. Ergenekon ismiyle adlandırılan, ancak hazırlık tahkikatı aşamasından itibaren Hükümet sözcüsü medya yapılanmasına Emniyet tarafından servislerin yapıldığı bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz görülmektedir.

Acz ifade eden ve ibret verici olan bir diğer gelişme ise;

henüz iddianamesi dahi düzenlenmemiş olan bir soruşturma; Başbakan ve Kültür Bakanı tarafından, AKP aleyhine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından açılan davayla irtibatlandırılabilmiştir.

Böyle bir tablo ve sunuş, demokrasiler için utanç verici olmanın ötesinde, demokrasinin geleceği bakımından da endişe vericidir.

(3) Hükümet, dokunulmazlıklar konusunda sıkışmış durumdadır. 22. Yasama Döneminde yarattığı hukuk dışı uygulamalar Hükümet'i esir almıştır. Bu esaret, 23. Yasama Döneminde yeni hukuksuzlukları beraberinde getirmektedir.

Hükümet, 23. Yasama Döneminde PKK terörü sebebiyle gelişen toplumsal ve siyasi süreci, popülist bir anlayışla istismar etme girişimi içindedir.

Çoğunluk diktasına dayalı hukuk tanımaz uygulamalar 23. Yasama Döneminde, Meclis bünyesinde giderek tırmanmaktadır.

Gelinen süreçte, kamuoyunda doğmuş olan tepki sebebiyle; AKP Hükümeti, kendi suçluluğunu ve sorumluluğunu bertaraf edebilmek amacıyla, bilgi kirliliği ve karartma yaratarak; DTP'li Milletvekillerinin şahsında, dokunulmazlıkların kaldırılması uygulamasını gerçekleştirmek suretiyle, kürsü sorumsuzluğuna müdahalenin yolunu açmaktadır.

Böyle bir süreçte, Hükümet'in bazı kavramları istismar ederek bir oldu-bitti, bir emrivaki yaratmak istediği görülmektedir.

Bu girişimlere, demokrasi ve hukuk adına engel olunması gerekmektedir.

Böyle bir girişim kaçınılmaz olarak, kürsü sorumsuzluğunun ihlâli sonucunu doğuracaktır. Faşizan yapılanmayı ve Parti Devleti yapılanmasını kurumsallaştırma yolunda ciddi bir mesafe sağlayan siyasi iktidar; bu yolla, yasama sorumsuzluğunun da ihlâli sürecini başlatacaktır.

Anayasa'nın 83/2 ve 14. maddesiyle bağlantılı olan suçlamalar yönünden, TBMM Başkanlığına intikal eden dosyaların akıbeti hakkında karar verme yetkisi TBMM-Karma Komisyonuna aittir. Bu süreçte artık geçerli olan irade, Komisyonun iradesidir. Komisyon, dosya kapsamı ve yukarıda sözü edilen maddeler çerçevesinde değerlendirmesini yapacaktır.

TBMM Başkanlığına intikal eden bazı dosyaların, Karma Komisyonda görüşülmesine fırsat verilmeden, Hazırlık Komisyonu veya TBMM Başkanlığı aşamasında, Mahkemelerine veya Savcılıklara iade edilmesini; Karma Komisyon ve Meclisin iradesine müdahale olarak gördüğümüzü önemle ifade ediyoruz.

 (4) Açıklanan sebeplerle;

AKP Grubunun, çoğunluk diktasına dayalı olarak, keyfî ve sorumsuz bir şekilde tesis ettiği bir Komisyon iradesi söz konusudur. Demokrasi ve kurallarla böylesine sorumsuz bir şekilde oynanması kaçınılmaz olarak adalet kavramını zedelemektedir.

Bu anlatımlarımız çerçevesinde, dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda "ilkeli ve tutarlı" davranılmasının önemini bir kez daha vurguluyoruz.

Hukuk, kurallarla çalışır ve işler. Toptan veya götürü usulün, hukukta yeri yoktur.

Dokunulmazlıklar konusundaki temel ve objektif ölçü ise, Anayasanın 76 ncı maddesidir.

Bu madde kapsamında kalan suçlar yönünden ayrım yapılmadan, yargılama sürecinin devam etmesi gerekir. Çünkü bu suçlar sübut bulduğu takdirde, nitelikleri itibariyle Milletvekilliği göreviyle bağdaşmamaktadır. Sübut halinde sürdürülmesi mümkün olmayan Milletvekilliği görevinin devam etmesinin hiçbir hukuki açıklaması ve tutarlılığı söz konusu olamaz.

Böyle bir durum, Anayasa ve İçtüzüğün ilgili hükümlerinin ihlali anlamına gelir.

76 ncı madde ölçütünün dışında kalan suçlar yönünden ise; dosyası bulunan Milletvekilinin talep ve savunması da değerlendirilerek, dosya safahatına ve içeriğine göre karar verilmelidir.

Bu aşamada, diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlıklarının bulunduğu yolundaki AKP görüşlerini değerlendirmekte yarar görüyoruz. Önemle ifade ediyoruz; diğer kamu görevlileri hakkında dokunulmazlık söz konusu değildir. Kamu görevlileri hakkında "soruşturma izni" kavramı söz konusudur. Soruşturma izni ilgili amir tarafından verilmediği takdirde, idari yargı prosedürü içinde, adli kovuşturma ve yargılama süreci başlayabilmekte, daha doğrusu yargı denetimi süreci işlemektedir. Bu sebeple, kamu görevlilerinin dokunulmazlığı değil, belli usul dairesinde yargılanması söz konusudur.

Nitekim, yakın tarihte rektörler, kuvvet komutanları görevde iken yargılanmışlar, tutuklu kalmışlar, beraat etmişler veya mahkum olmuşlardır. Salt bu süreç dahi; AKP sözcülerinin söylemlerinin gerçeklerle ve mevzuatımızla ilgisi olmadığını göstermeye yeterlidir. Öte yandan; kamu görevlileriyle ilgili olarak bu adli sürecin dışında; görev yeri değişikliği, disiplin uygulamaları ve tazmin sorumluluğunun varlığı da ayrı bir gerçektir.

Bir kez daha ifade ediyoruz; soruşturma izni kavramı, görevin mahiyeti gereği uygulanan bir hukuksal durumdur.

En nihayet, soruşturma izni düzenlemesinden Hükümet rahatsız ise veya gerçekten düzeltilmesine gerek görüyor ise yahut daha seri hale getirmek istiyorsa; bu yöndeki yasal değişiklikleri her zaman değerlendirmeye açık olduğumuzu hep ifade ettik. Ancak burada da, Hükümetin gayri ciddi ve tutarlı olmayan tavrı hemen ortaya çıkmıştır. Çünkü; Hükümet, soruşturma izni kavramını ve yetkisini kendi tekelinde tutarak; siyasi ve kişisel yaklaşımına göre, soruşturma iznini kaldırmakta ya da reddetmektedir.

Soruşturma izninin kısıtlanması veya kaldırılması yönünde 22. Yasama Döneminde başta Bursa Milletvekili Sn. Ertuğrul Yalçınbayır tarafından sunulan kanun tekliflerinin, AKP'nin oylarıyla reddedildiğini de önemle ifade ediyor ve vurguluyoruz.

Görüldüğü gibi; Hükümet, demokrasi arayışı içinde olmayıp, dayatmacı bir anlayışla, kişisel çıkar ilişkileri ve siyasi kaygılarla; dokunulmazlıkların kaldırılması sürecini toptan bir anlayışla engellemektedir.

Böyle bir anlayış ve uygulamanın, hukukta ve anayasada yeri yoktur.

Tüm bu sebeplerle; Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar doğrultusunda, kişisel çıkarlar ve siyasi kaygılarla, TBMM Karma Komisyonu'nun AKP'li üyelerinin çoğunluk diktası yoluyla tesis ettikleri erteleme kararına muhalefet ettiğimizi beyan ediyoruz.

                                                                                                              20.03.2008

 

Halil Ünlütepe

Turgut Dibek

Atilla Kart

 

Afyonkarahisar

Kırklareli

Konya

 

Şahin Mengü

Ali Rıza Öztürk

İsa Gök

 

Manisa

Mersin

Mersin

 

Rahmi Güner

Ali İhsan Köktürk

 

 

Ordu

Zonguldak

 

Muhalefet Şerhi

3/120 no ile işlem gören Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen’in dokunulmazlığının kaldırılması isteğinin dönem sonuna kadar ertelenmesine dair çoğunluk kararına muhalefet şerhimiz aşağıda arz edilmiştir.

Milletvekili dokunulmazlığı birçok modern ülkede bulunduğu gibi ülkemizde de anayasal bir hukuki müessese olarak yer almaktadır. Milletvekillerinin görevlerinin niteliği gereği birçok haksız ve uydurma isnatla karşılaşmaları muhtemeldir. Nitekim bu nedenle birçok suç tipi bakımından diğer kamu görevlileri de benzer korumalara sahiptir.

Ancak dokunulmazlıkla amaçlanan esas gaye milletvekillerinin Meclis kürsüsündeki konuşmaları sebebiyle sınırsız yargılanmazlık güvencesine sahip olmaları yanında esas itibariyle iftira niteliğinde olacak ithamlardan korunmalarını temin etmektir. Bugün ise komisyon önüne gelen dosyalardan anlaşıldığı üzere sayın Başbakanımız hakkında zimmet, evrakta sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, bazı bakanlarımız hakkında vergi usul kanununa muhalefet ve yine partilerinde önemli görevlerinde bulunan bazı milletvekilleri hakkında sahtecilik, halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek açıkça tahrik etmek, ihaleye fesat karıştırmak, kamu kurumlarını dolandırmak, suçu ve suçluyu övmek gibi ağır toplumca yoğun antipati duyulan mahkumiyetleri hâlinde bırakınız bakan olmayı milletvekili olmayı kamu görevi bile yapamayacak olan insanların dokunulmazlık zırhına bürünerek bu müessesenin istismarına neden oldukları anlaşılmaktadır.

Bu durum kamu vicdanında, demokratik sisteme, siyaset kurumuna, meclisin üstünlüğüne gölge düşürmekte, derin yaralar açmaktadır.

Çağdaş demokrasilerde bırakınız mahkûm olmayı bu tür isnatlarla karşılaşan siyasetçiler ve kamu görevlilerinin görevden ayrılmaları neredeyse yazısız bir kural haline gelmiştir.

Dokunulmazlıkların kaldırılma isteğine AKP'li üyeler yargının siyasallaştığı hâkim savcıların bağımsızlığını kaybettiği kamu görevlilerinin de dokunulamazlığının bulunduğu, milletvekillerinin itibarının bu şekilde korunduğu gerekçeleri ile karşı çıkmaktadırlar. Bu gerekçelerin hiçbirisi gerçekçi bulunmamaktadır.

Her kurum içerisinde hatalar yapıldığı gibi kasıtlı yanlışlar da yapılabilmektedir. İşine geldiğinde hukuka saygı talep eden yargı kararlarını kendisine referans gösteren iktidar hatta zaman zaman ana muhalefetin bu tavrı bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Bu tavrın devamı halinde hakkındaki yargı kararını beğenmeyen bütün vatandaşlarımıza “yargı siyasallaşmıştır ben bu kararı tanımıyorum” deme imkânı getirecektir ki bu durum kaosa yol açacaktır.

AKP'nin diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlığı bulunduğu gerekçesi samimiyetten uzaktır. Bahsedilen kamu görevlilerinin dokunulmazlığını AKP kaldırmak istemiştir de engel olan mı olmuştur.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak yukarıda belirtilen suçlardan yargılanan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının devamı ile meclisin itibarının korunacağını düşünmüyoruz. Tam tersine bir kurum varsa içindeki sıfatını istismar edenleri ayıklayarak itibar kazanacağına inanmaktayız.

Bu sayede haklarında uydurma isnatlardan milletvekillerinin aklanmalarının önü açılmış olacaktır.

Bütün bu nedenlerle MHP olarak dokunulmazlığın anayasamızda kürsü dokunulmazlığı şeklinde yeniden düzenlenmesinin yerinde olacağına mevcut hal itibariyle de haklarında fezleke olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılarak adaletin tecellisine tevdilerine karar verilmesi gerektiği inancıyla muhalefet şerhimizi arz ediyoruz.

 

Rıdvan Yalçın

Metin Çobanoğlu

Osman Ertuğrul

 

Ordu

Kırşehir

Aksaray

 

Faruk Bal

S. Nevzat Korkmaz

Behiç Çelik

 

Konya

Isparta

Mersin

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un (6/617) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/48)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Bakanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 256 ncı sırasında yer alan (6/617) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                           Osman Ertuğrul

                                                                                                                 Aksaray

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 milletvekilinin, Ilısu Barajı’nın tarihî ve kültürel değerlerin bulunduğu Hasankeyf’e etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/184)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Batman iline bağlı Hasankeyf tarihi ve kültürel zenginlikleriyle bilinen bir ilçemizdir. Ancak yapılması planlanan Ilısu Barajının tamamlanmasından sonra Hasankeyf’in ve barındırdığı değerlerin zarar göreceği bilinmektedir. Söz konusu baraj projesi nedeniyle meydana gelecek zararın tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 14.05.2008

  1) Ayla Akat Ata               (Batman)

  2) Ahmet Türk                   (Mardin)

  3) Selahattin Demirtaş        (Diyarbakır)

  4) Fatma Kurtulan              (Van)

  5) Emine Ayna                   (Mardin)

  6) Sebahat Tuncel              (İstanbul)

  7) M. Nezir Karabaş          (Bitlis)

  8) Bengi Yıldız                  (Batman)

  9) Sırrı Sakık                     (Muş)

10) M. Nuri Yaman             (Muş)

11) Özdal Üçer                    (Van)

12) Aysel Tuğluk                 (Diyarbakır)

13) Pervin Buldan                (Iğdır)

14) Gültan Kışanak              (Diyarbakır)

15) Akın Birdal                    (Diyarbakır)

16) İbrahim Binici                (Şanlıurfa)

17) Hasip Kaplan                 (Şırnak)

18) Sevahir Bayındır            (Şırnak)

19) Şerafettin Halis              (Tunceli)

20) Osman Özçelik              (Siirt)

Gerekçe:

Batman'ın Hasankeyf İlçesi Anadolu Bölgesinin en eski yerleşim yerlerinden biridir. Batman'ın 36 kilometre güneydoğusunda ve Gercüş ilçesinin 26 kilometre kuzeyinde bulunan Hasankeyf, Anadolu’da ortaçağa ait bütünlüğünü koruyabilen tek kent olma özeliğini taşıyor. Eski kaynaklarda adı "Hısn kayfa", "Hısn Keyba" ve "HısnKeyfa" olarak geçen Hasankeyf’e Roma tarihçileri Kipas, Cehpa ve Ciphas isimlerini vermişlerdir. İslamiyet döneminde "Kaya Kalesi" anlamına gelen "Hasın Kayfa" olan kentin adı zamanla "Hasankeyf'e dönüşmüştür. Hasankeyf’in Geç Asur ve Urartu devirlerine kadar inen bir geçmişi olduğu biliniyor. Bazı tarihçiler, Hasankeyf’teki ilk yerleşimi on bin yıl öncesine dayandırıyor. Roma İmparatorluğu zamanında çağın iki süper gücü olan İran İmparatorluğu ile Romalılar için bir ileri karakol olan Hasankeyf, MS 5. yüzyılda, Süryani Piskoposluğu'nun başkenti konumuna geliyor. MS 6 ve 7. yüzyıllarda doğu ülkelerine özgü Hıristiyan Kiliselerinin merkezlerinden birine dönüşüyor.

İslamiyet Döneminde de Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler ve Mervanilerin eline geçen Hasankeyf, 1101-1232 tarihleri arasında Artukoğullarının başkenti yapılıyor. 1232 yılında Eyyubilerin hakimiyetine giren kent 1260 yılında Moğol istilasına uğrayarak tahrip ediliyor. Moğol istilasından sonra beylikler arasında durmadan el değiştiren Hasankeyf, 1516 yılında Osmanlı İmparatorluğuna katılıyor. Hasankeyf, 1. Dünya Savaşı sırasında terk edilerek harabeye dönüyor. Daha sonra buraya sığınan köylüler tarafından yeniden iskan ediliyor. 1967 yılında mağaralarda yaşayan ailelerin iskanı için evler yapılarak, 1990 yılında yapılan bir düzenleme ile Hasankeyf, ilçe haline getirilerek Batman'a bağlanıyor. Tarih boyunca çeşitli uygarlıkların yaşadığı Hasankeyf, Kalenin bulunduğu alanda yer alan yukarı şehir, Dicle'nin güney sahillerindeki teraslara yayılan aşağı şehir ve Dicle'nin kuzeyindeki teraslarda bulunan tarihi kent örenleri ve mahalleler olmak üzere üç ana bölüme ayrılmış bulunuyor.

Artukoğulları devrinde yaptırılan köprü, ortaçağın en görkemli ve en büyük köprüsü olarak nitelendiriliyor. Bu dönemin diğer yapıları arasında Kaledeki Ulu Cami'nin aşağısında yer alan Büyük Saray ile Kale'nin doğu tarafında yolun üzerindeki Kale Kapısı bulunuyor. Hasankeyf’te yer alan Eyyubi dönemi eserleri ise, Kale'nin en yüksek noktasındaki Ulu Cami, El-Rızk, Sultan Süleyman, Koç, Kızlar ve Küçük Camileri ile İmam Abdullah Zaviyesi ve Kale'nin kuzeydoğusunda yer alan Küçük Saray olarak sıralanıyor. Akkoyunlular dönemine ait Zeynel Bey Türbesi ise Dicle Nehri'nin sol kıyısında yer alıyor.

Anadolu binlerce yıldan bu yana gelip geçen medeniyetlerin kalıntılarını barındırmış, kıskançlıkla koruyarak günümüze kadar taşımış eşsiz bölgelerden biridir. Kültürlerin yoğrulup harmanlandığı geniş bir kazan gibidir.

Tarihi geçmişi ve kültürel zenginliği yanında Hasankeyf İlçesi aynı zamanda tarıma elverişli arazileri de sahiptir.

Değişik kültürlerin harman yeri olan Hasankeyf kültürel kimlikler konusunda da tarihi bir mirastır. Hasankeyfliler kültürel benliklerine bağlılıklarını kaybetmeden bu varlıklarını korumaya çalışmaktadırlar.

Bu çok değerli kültür varlıklarımızın, DSİ verilerine göre, Ilısu Barajının yapılmasıyla beraber sular altında kalacağı bilinmektedir. Bölgede yerleşik bulunan 55 bin vatandaşımız yerinden olacaktır. Bu vatandaşlarımızın istihdam edilmesi ve konut sağlanmasına yönelik tedbirlerin alınması gerekmektedir. Yine bu bölgede bulunan binlerce yıllık tarihe sahip kültür mirasımızın ve tarihi yapıtların korunması gerekmektedir.

Ülkemizde yüzlerce sivil toplum kuruluşu ve yine çeşitli meslek dallarından uzmanlar Hasankeyfin sulara gömülmemesi gerektiği konusunda uzlaşma sağladılar. Bu kaygıların giderilmesi değerli kültür varlıklarımızın bakımı ve korunması için bir dizi tedbirlerin alınması amacıyla bir Meclis araştırması açılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Bir gensoru önergesi vardır, önerge bastırılıp bugün sayın üyelere dağıtılmıştır. Şimdi önergeyi okutuyorum:

C) Gensoru Önergeleri

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Sabah gazetesi ile ATV televizyonunun satış ihalesinde ve ihale bedelinin finansmanında bir grubun lehinde etkin rol alarak yetkisini kötüye kullandığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/3)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Etibank kaynaklı borcun tahsil edilmesi için TMSF tarafından el konulan ve hisseleri devralınan ATV Televizyonu ile Sabah Gazetesinin ihale ile Çalık Grubuna bağlı Turkuvaz Radyo Televizyon Gazetecilik ve Yayıncılık A.Ş.'ye satılması olayında; Çalık Grubunun satış ihalesine tek başına girmesi, yabancı ortak bulması ve ihale bedelinin büyük bir bölümünü kamu bankalarının açtığı kredilerle ödemesi sağlanmıştır.

Halkbank ve Vakıfbank'ın kendileri için olağan büyüklükte sayılmayan tutardaki krediyi hangi şartlarla verdiklerini açıklamaması, kamu bankaları aracılığı ile yeni bir hortumlama süreci yaşadığımızı açıkça göstermektedir.

Bu süreçte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan istenilen sonuçları almak için ihale öncesi ve sonrası olaya müdahil olmuş, yetkisini bir grubun avantajı için kötüye kullanmıştır.

ATV Televizyonu ile Sabah Gazetesinin ihale ile Çalık Grubuna bağlı Turkuvaz Radyo Televizyon Gazetecilik ve Yayıncılık A.Ş.'ye satılmasında rolü, etkisi ve sorumluluğu bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Anayasanın 98 ve 99 uncu, TBMM İçtüzüğünün 106 ncı maddeleri uyarınca Gensoru açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

 

Hakkı Suha Okay

Kemal Kılıçdaroğlu

Kemal Anadol

 

Ankara

İstanbul

İzmir

 

CHP Grup Başkanvekili

CHP Grup Başkanvekili

CHP Grup Başkanvekili

Gerekçe:

Dinç Bilgin'in kamuya olan Etibank kaynaklı borcunun tahsil edilmesi için aralarında ATV Televizyonu ve Sabah Gazetesinin de yer aldığı Merkez Grubu şirketlerinin yönetim ve denetimleri TMSF tarafından devralındıktan, varlıkları haczedildikten ve Merkez Yayın Holding A.Ş.'nin hisseleri Fon mülkiyetine intikal ettirildikten sonra el konulan ATV Televizyonu ve Sabah Gazetesi 1,1 milyar ABD Doları bedelle satışa çıkarılmıştır. 5 Aralık 2007 tarihinde yapılan ihaleye tek teklif Turkuvaz Radyo Televizyon Gazetecilik ve Yayıncılık A.Ş.'den gelmiştir. Turkuvaz Radyo Televizyon Gazetecilik ve Yayıncılık A.Ş., 24 Nisan 2008 tarihinde ihale bedeli olan 1,1 milyar Doları TMSF'ye ödemiştir.

Çalık Grubu 750 milyon Doların Halkbank ve Vakıfbank'tan proje kredisi olarak sağlandığını, Katarlı medya grubu AI Wasaeel International Media Company'nin de 350 milyon Dolar vererek ATV-Sabah'ın % 25'ine sahip olduğunu açıklamıştır. Yapılan açıklamada; ihale bedelinin 1,1 milyar Dolar olduğu, 150 milyon dolar da işletme sermayesi konulduğu, bunun 750 milyon Dolarının Vakıfbank ve Halkbank'tan, geri kalan 500 milyon Dolarlık kısmının 375 milyon Doları Çalık Holding, 125 milyon Doları da Katarlı ortak tarafından öz kaynak olarak konulduğu belirtilmiştir.

Çalık Grubu kamu malı olan ATV Televizyonu ile Sabah Gazetesini kamu parası ile satın almıştır. Bu satın alma süreci içinde iktidara mensup kişiler yandaş medya yaratma amacıyla; yatırımcıların bir kısmına ihaleye girmekten vazgeçmeleri için telkinde bulunmuş, bazı yabancı yatırımcılara Türk ortak olarak seçtikleri kişilerden vazgeçmelerini tavsiye etmiş, bazılarına da bu işe karışmamalarını söylemiştir. İkna için yeterli zamana sahip olunsun diye ihale tarihi bir ay sonrasına ertelenmiş, Çalık Grubunun ihaleye tek başına girmesi sağlanmıştır. Küresel krizin tüm finans kuruluşlarını olumsuz etkilemesi yüzünden kredi bulmakta zorlanan Çalık Grubunun ödeme süresi olabildiğince uzatılmış; RTÜK onayı iki ayda çıkmış, TMSF ödeme yapması için Çalık'a iki ay süre vermiştir. Ödeme yapılmaması halinde ihale şartnamesinde yer alan ağır yükümlülüklerle karşı karşıya kalmaması için kamu bankalarına kredi vermeleri için siyasal baskı yapılmıştır. Yabancı ortak bulmak için Katar'ı son beş ayda Cumhurbaşkanı, Başbakan ve 8 bakan ziyaret etmiştir. Sonuçta Turkuvaz Radyo Televizyon Gazetecilik ve Yayıncılık A.Ş.'ye Katar kökenli AI Wasaeel International Media Company ortak olmuştur.

Halkbank ve Vakıflar Bankası ticari sır niteliğinde bir bilgi olmadığı halde kredi koşullarını açıklamaktan kaçınmaktadır. Ancak basına yansıyan bilgilere göre, kredilerin ilk üç yılı ödemesiz ve 10 yıl vadelidir. Uygulanacak yıllık faiz oranı ise, Iibor+4.85'tir.

ATV Televizyonu-Sabah Gazetesi ihalesi için Çalık Grubuna Halkbank ve Vakıflar Bankasının verdiği kredinin tutarı, vadesi, faizi ve teminatı kamu bankaları aracılığı ile yeni bir hortumlama ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.

Başbakan Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak'ın Çalık Grubunda Genel Müdür olarak çalışması, Berat Albayrak'ın ağabeyi Serhat Albayrak'ın, ATV-Sabah ihalesini kazanan Turkuvaz Radyo Televizyon Gazetecilik ve Yayıncılık A.Ş.'nin Genel Müdürü ve ortağı olması, Zaman Gazetesinin imtiyaz sahibi Ali Akbulut'un, Çalık ailesinin damadı olması, hem Akbulut'un hem Çalık'ın Asya Katılım Bankası'nın en büyük ortağı olmaları, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu ihaleden uzak durmasını gerektirirken, tam aksi davranışla ihale sürecinde etkin rol almıştır. Başbakanın ihale sürecinde etkili olması kendisini büyük bir sorumluluk ile karşı karşıya bırakmıştır.

Bu sorumluluğun gereği olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında, Anayasanın 98 ve 99 uncu, İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca Gensoru açılmasını arz ve talep ederiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmenin günü Danışma Kurulunca daha sonra belirlenerek oylarınıza sunulacaktır.

Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:

D) Tezkereler

1.- Katar’a resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat eden heyete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/432)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte, 13-15 Nisan 2008 tarihlerinde Katar’a yaptığım resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                     Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                               Başbakan

                                               Liste

Egemen Bağış                                İstanbul Milletvekili

Mehmet Halit Demir                      Mardin Milletvekili

Bayram Ali Bayramoğlu                Rize Milletvekili

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısına bakacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.16

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.30

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’ inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2.- Romanya’ya resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e refakat eden heyete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/433)

                                                                                                                    14.5.2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2-4 Nisan 2008 tarihlerinde Bükreş’te gerçekleştirilen NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi’ne katılmak üzere, anılan tarihlerde Romanya’ya resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’e Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem’in de iştirak emesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                    Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                               Başbakan

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

B) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı: 219)

BAŞKAN  - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/570, 2/227, 2/228) (S. Sayısı: 224) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, 21 ila 35’inci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’a ait.

Buyurunuz Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA SACİD YILDIZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 224 sıra sayılı  Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan evvel, bugün Ankara’da Çubuk’ta bir iş yerinde olan patlama sonucu ölenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Ayrıca yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Gene, bugün Hava Şehitlerini Anma Günü; bu vesileyle hava şehitlerimizi ve diğer tüm şehitlerimizi de rahmetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, istihdama ilişkin sorunlar, ülkelerin sosyoekonomik yapıları ve gelişmişlik düzeylerinin farklı olması nedeniyle her ülkede değişik şekilde görülmesine rağmen tüm ülkelerin gündeminde öncelikli sorun olarak yer almaktadır. Üretim, işsizlik, istihdam; bunlar öncelikli sorunlar olarak bütün ülkelerde yer almaktadır. Ülkemizde de aynı sorun öncelikli olarak tartışılmaktadır.

Tartışmanın boyutu Hükûmetin sunduğu tasarıyla farklı bir hâl almaktadır. Üzerinde konuştuğumuz ve kamuoyunda “istihdam paketi” olarak adlandırılan bu tasarı, AKP Hükûmetinin emeğin değil, sermayenin yanında olduğunu göstermektedir. Ülkemizde nüfus artış hızının yüksek, sermaye yatırımlarının istenen düzeyde gerçekleştirilememesi, siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar, rekabet ortamının ortaya çıkardığı nitelikli iş gücü ihtiyacı gibi nedenlerden dolayı işsizlik ve istihdam sorunu baş göstermektedir.

Nüfus artış hızı, iş gücü artış hızını belirleyen temel değişkendir. İş gücü arzındaki artış hızı, doğrudan doğruya nüfus artış hızıyla ilgilidir. Nüfus, Türkiye’de, Avrupa ülkelerine göre hızla artmaktadır. Bu nedenle nüfusun önemli bir bölümünü genç yaş grubu oluşturmaktadır. Nüfusun genç yapıda olması, iyi kullanıldığı takdirde bir avantaj gibi görülmektedir veya olabilmektedir. Sosyoekonomik şartların iyi olduğu bir ülkede genç nüfus dinamik bir kalkınma gücüdür.

Nüfus artışı aynı zamanda bir taraftan çalışma çağındaki nüfusu, diğer taraftan iş gücüne katılan nüfusu artırmaktadır. Her yıl sınırlı olarak artan istihdam olanaklarına karşın daha fazla artan iş gücü, işsizliğin sürekli artmasıyla sonuçlanmaktadır. Tüm bunlara karşın Sayın Başbakanın en az 3 çocuk açılımı oldukça düşündürücüdür. Bu haftaki grup konuşmasında da Sayın Başbakan “3 değil, belki 5-6 olmalı.” dedi. Eğer çok çocuklu kalkınma olsaydı Avrupa ülkelerinin veya gelişmiş ülkelerin çoğunda bu kadar kalkınma olmazdı veya bizim ülkemizde Doğu ve Güneydoğu’da da kalkınma daha fazla olurdu çok çocuk olsaydı eğer.

Gene bu istihdam paketinde görülmektedir ki, genç çalışanları, on sekiz-yirmi dokuz yaş arası çalışanları, aynı zamanda kadınları özendirici bir tedbir var. Şimdi “Kadınların istihdamını artıracağız.” diyoruz, bir taraftan da beş altı doğum yapsın diyoruz. Ben hekim olarak söylüyorum, emzirme dönemi var, hamilelik dönemi var, nasıl istihdama katkıda bulunacak bu kadar çok çocukla kadınlar, bunu da anlamak mümkün değildir. Sosyolojik olarak geri kalmış ülkelerin nüfuslarının çoğunlukla genç nüfus olduğu bilinmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde istihdamda iki büyük sorun vardır: Biri, eskiden bu yana birikerek gelen işsizlik, diğeri ise çalışma hayatına yeni giren gençleri tehdit eden istihdama dönük sorunlardır. Ne yazık ki Türkiye’de iş gücüne katılma oranında düşüş olduğu için toplam istihdam da bir türlü artmamaktadır. İstihdamın artması için yatırımların da artması gerekmektedir. Tabii birtakım yararlı şeyler de var istihdam paketinde; olumlu şeyler de var, onları da şimdiden belirtmek istiyorum.

Özellikle bizim gibi ülkelerde kalkınmanın sağlanabilmesi için yatırımlara bütçeden ayrılan payın artırılması gerekmektedir. Ayrıca, yatırımın artması isteniyorsa, istihdam üzerindeki ağır vergi yükü yeniden düzenlenmelidir. İstihdam yalnızca ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal bir konudur. Ülkemizde bu konu bir sorun hâline getirilmiştir. AKP Hükûmeti kendini her ne kadar yoksul halkın partisi gibi göstermeye çalışsa da çıkarılan yasalar bunun böyle olmadığının açık göstergesi olmuş, yoksulluk artmış, işsizlik sorunu büyümüştür. İstatistikler de göstermektedir ki, işsizlik gittikçe artmaktadır. Şu an üstünde konuştuğumuz kanun tasarısı da bunun yeni bir göstergesidir.

Yanı başımızda, Tuzla’da bu tip olaylar yaşanıyorken ve birçok insanımız iş güvenliği eksiklikleri nedeniyle hayatlarını kaybediyorken hekim bulundurma zorunluluğunu ortadan kaldırmak -pakette iş yerinde hekim bulundurma zorunluluğu ortadan kaldırılıyor- ve bunun yerine işvereni hizmet almaya yönlendirmek, işçiyi kapitalizmin insafına terk etmek demektir.

Benzer bir uygulama İşsizlik Fonu’nun düzenlenmesiyle de getirilmektedir. İş gücü maliyetleri resmen kamulaştırılmaktadır. Yani işverenin ödemesi gereken paylar devletin sırtına, hazineye yüklenmektedir. Madem böyle bir düzenleme yapılacaktı… Hazinede büyük yük var diye, hazinenin yükü azalsın diye Sosyal Güvenlik Yasası reform şeklinde getirildi, ama şimdiki bu düzenlemeyle de hazineye yük bindirilmektedir. Hükûmet sosyal güvenliği devletin sırtında hem yük olarak görüyor hem de sermayeyi kurtarmak için iş gücü maliyetini üstleniyor. Bu tutarsızlığı anlamak olanaklı değil.

Hükûmetin tutarsızlıkları sadece bununla da kalmıyor. Bakınız, yıllarca hekimlik yapmış bir arkadaşınız olarak başka bir noktaya işaret etmek istiyorum: 4857 sayılı Kanun’un 81’inci ve 82’nci maddeleri birleştirilmekte ve bu yolla 82’nci madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Tasarıda düzenlenen 81’inci madde, iş güvenliğiyle ilgili, görevli mühendis ve teknik elemanlarla ilgili 82’nci maddeyi de içermektedir.

Yine tasarıya göre, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı özel bir eğitim ile iş sağlığı ve güvenliği konusunda uzman personeli daha yetkin hizmet verebilmesi için belgelendirecektir. Bu belgelendirmede Sağlık Bakanlığının, Türk Tabipler Birliğinin, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin görüşleri de alınacaktır.

Gönül isterdi ki bu yasa Meclise gelmeden evvel de tüm sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınsın. Mesela Türk Tabipler Birliğinden görüş alınmadığını belirttiler. DİSK’ten tam görüş alınmadı, iki gün evvel oraya verilmiş. Ama Sayın Başbakan “Bu dönemde bütün kanun tasarılarında sivil toplum örgütlerinin katkısını ve görüşlerini alıyoruz, desteklerini de alıyoruz.” dedi. Fakat Sosyal Güvenlik Yasası’nda da -daha evvel de belirtmiştim- Meclise geldikten sonra Ekonomik ve Sosyal Konseyde görüşülüyor. Yani önceden bir görüş alma da doğru değil arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, iş yerinde çalışan işçilerin sağlığının korunması için getirilmeye çalışılan hükümler iş yerinde sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle tasarının tüm maddeleri büyük bir titizlik içinde incelenmelidir. Bizim itiraz ettiğimiz noktalardan bir diğeri, bu tasarının işverenin işçisinin sağlığını koruma yükümlülüklerinden bazılarını ortadan kaldırmasıdır. Şüphesiz her işveren aynısını yapmayacaktır, fakat tasarıyla iş yerinde hekim bulundurulması zorunluluğu ortadan kaldırılmaktadır. Bunun yerine dışarıdan hizmet alma yoluyla işçi sağlığının sağlanabileceği düşünülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yanı başımızda, Tuzla’da bu tip olaylar yaşanıyorken ve birçok insanımız iş güvenliği eksiklikleri nedeniyle hayatlarını kaybediyorken hekim bulundurma sorumluluğunu ortadan kaldırmak ve bunun yerine işvereni hizmet almaya yönlendirmek işçiyi kapitalizmin insafına terk etmek demektir. 1982’den sonra özellikle Turgut Özal iktidarı döneminde verilen devlet teşviki tersanelerde işçi olarak çalışan ustaların daha sonra kendi ekibini yanına alarak yüzlerce taşeron firmanın kurulmasına ve yeni rant kapılarının açılmasına yol açmıştır. Bu tasarıda alt ve üst işveren düzenlemesi getiriliyor, o olumlu, ona olumlu olarak bakıyoruz, onu da belirteyim buradan. Böylelikle işçi sağlığı ve iş güvenliği ufak işletmelerin insafına bırakılmıştır.

Görüşmekte olduğumuz tasarıda sağlık hizmetini dışarıdan alma teşvik edilmektedir. Dışarıdan hizmet almak yerine bu hizmetin yerinde verilmesi gerekmektedir. Böyle bir uygulama iş yeri hekimliğinin yasal zeminine de daha uygundur. Kâr amacıyla kurulmuş özel sağlık ve güvenlik işletmelerinin teşviki iş sağlığı ve güvenliğini olumsuz etkileyecek, iş yeri maliyetini artıracaktır. Hekimin o iş yerinde sürekli bulunması ve birtakım sorunlara yerinde tanık olması gerekir.

Ülkemizde yapılan bazı araştırmalara göre iş kazalarının ve meslek hastalıklarının en çok görüldüğü alan küçük ve orta ölçekli işletmelerdir. İş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, iş yeri hemşiresi görevlerini yerine getirirken iş yerinde sürekli bulunması gereken kişilerdir. Bu hizmetler danışmanlık hizmetlerinden farklıdır, aktif, eylemli biçimde iş yerinde yürütülecek hizmetlerdir. Bu nedenle iş yeri hekimi, işçilerin yaşamlarının önemli bir bölümünü geçirdikleri çalışma ortamının özelliklerini iyi bilmeli, iş kazalarının ve iş hastalıklarının önlenmesi için yürütülen çalışmaların içinde doğrudan bulunmalıdır. Yani, iş yeri hekiminin, kurum ya da işletmenin mevcut personeli olmasının daha doğru olacağını göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;  tasarı,  sadece içerik olarak değil biçim olarak da sorunlar taşımaktadır. Böyle bir tasarının hazırlanmasında konuyla ilgili -daha evvel de belirtmiştim- tüm sosyal tarafların görüşlerinin alınması uygun olurdu. Fakat, ideal olmamasına rağmen tasarıda -dediğim gibi- olumlu yönler de vardır. İş Kanunu gibi toplumsal bir konuda Hükûmetin daha hassas davranması gerekirdi.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili Lutfi Elvan söz istemiştir.

Buyurun Sayın Elvan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA LUTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle böyle bir düzenlemeye neden ihtiyaç duyduk, bunu sizlere aktarmaya çalışacağım.

Değerli arkadaşlar, daha önce de defalarca belirttik; biz, artan rekabet gücümüzü daha da artırmak istiyoruz. İşsizlik oranını daha da aşağılara çekmek istiyoruz ve aynı zamanda son beş yıldan beri devam eden yüksek büyüme eğilimini muhafaza etmek istiyoruz. Mevcut yapıya baktığımızda ise iş gücü üzerindeki vergi ve prim yüklerinin Avrupa Birliği ve OECD ortalamalarının üzerinde olduğunu görüyoruz.

Bir başka husus: Genç işsizlerimizin oranının, işsizlik oranı içerisindeki payının oldukça yüksek olduğunu görüyoruz. Bu, yıllardan beri devam eden bir problem. Örneğin, 2002 yılında yüzde 19’lar civarında iken, bugün de aynı seviyesini aşağı yukarı korumaktadır.

Diğer bir husus: Kadınlarımızın iş gücüne katılım oranı oldukça düşüktür, yüzde 26 seviyesinde. Bu, erkeklerde yüzde 74 seviyesinde. Bunu da biz dikkate almak durumundaydık. Biz, bu istihdam paketini getirirken, rekabet gücümüzü artırmada ve işsizlik oranını düşürmede sadece bir çözüm olarak istihdam paketini görmeniz son derece yanlıştır.

Değerli arkadaşlar, biz, bu istihdam paketi dışında KOSGEB tarafından verilen yüzde sıfır faizli destekler bir yanda, diğer yanda yine rekabet gücümüzü artırmaya ve insan kaynaklarını geliştirmeye yönelik olarak kalkınma ajanslarını önümüzdeki günlerde, önümüzdeki aylarda hemen devreye sokacağız. Bir başka enstrüman, Doğu, Güneydoğu Anadolu Eylem Planı’nı devreye sokuyoruz. Yine ARGE desteklerimiz devam ediyor.

İş gücü üzerindeki vergi ve prim yüklerine baktığımızda, Türkiye ortalaması, biliyorsunuz, yüzde 42,7 seviyesindeydi. Bu, yüzde 36,7 seviyesine Hükûmetimiz döneminde çekildi. OECD ortalamasına baktığımızda bu yüzde 27,3; oldukça üzerinde. AB ortalamasına baktığımızda yüzde 31,9. Biz, işveren priminden 5 puanlık bir kısmının indirimiyle 31,7’ye çekmiş oluyoruz yani iş gücü üzerindeki vergi ve prim yüklerini Avrupa Birliği ortalamalarına çekmiş oluyoruz değerli arkadaşlar. Bu da rekabet gücümüzün artırılmasında önemli bir unsur diye düşünüyorum.

İstihdam paketimizde üç temel bileşen var genel olarak baktığımızda. Birincisi, iş gücü üzerindeki yükün azaltılması. Biraz önce değindim, bu yükü azaltmaya, AB ortalamalarına çekmeye yönelik olarak bu yasal düzenleme önemli bir katkı sağlayacak. İkinci husus, kadınlarımızın ve gençlerimizin daha fazla istihdamını sağlayan bir mekanizma. Ama bunlar kadar önemli olan bir mekanizma var, o da aktif iş gücü programları.

Değerli milletvekilleri, aktif iş gücü programları, özellikle gelişmiş ülkelerde çok yaygın olarak kullanılan bir mekanizma. Aktif iş gücü programlarını yaygın olarak kullanan ülkelerdeki işsizlik oranına baktığınızda bunun yüzde 4-5’ler seviyesinde olduğunu görürsünüz.

Bugün Danimarka’da aktif iş gücü programları için gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 2’si mertebesinde bir destek sağlanmakta, İsveç’te keza yüzde 1,5’a yakın bir destek söz konusu, Hollanda’da yüzde 2’ye yakın bir destek söz konusu. Ülkemize baktığımızda, ilk kez Hükûmetimiz döneminde aktif iş gücü programlarına bu kadar önem verildiğini görüyoruz. 1990’lı yıllardan 2002 yılına kadar geçen süre içerisinde aktif iş gücü programlarına sağlanan desteğe baktığımızda hemen hemen yok denecek düzeydedir. Yılda ortalama 500-1.500 arası vatandaşımızın, işsizimizin eğitildiğini görüyoruz. Ama bizim İktidarımız döneminde aşağı yukarı yılda 20 bin kişinin mesleki eğitime tabi tutulduğunu görüyoruz.

Bu programla da biz ne sağlayacağız? Bu programla biz şunu sağlayacağız değerli arkadaşlar: Yılda aşağı yukarı 200 milyon YTL civarında bir kaynak aktif iş gücü programlarına ayrılacaktır. Diğer taraftan, İnsan Kaynaklarını Geliştirme Programı çerçevesinde, Avrupa Birliğinin desteklediği bir mekanizma ile aşağı yukarı yılda 100 milyon YTL de bu amaç için kullanacağız. Yani özet olarak söylemek gerekirse, yılda 300 milyon YTL aktif iş gücü programlarının desteklenmesi için kullanılacak. Eğitime tabi tutulacak olan toplam işsiz sayısı da yılda aşağı yukarı 150 bin kişi.

Bunu neden yapıyoruz? Bunu şu nedenle yapıyoruz değerli arkadaşlar: Arz ile talep arasında ciddi bir dengesizlik söz konusu. İş adamı diyor ki: “Ben şu şu niteliklerde, şu vasıflarda işçi istiyorum, eleman istiyorum.” Piyasaya baktığınızda o vasıflarda eleman bulabilmeniz söz konusu olamıyor. O nedenle biz bu arz ile talep arasındaki dengesizliği gidermeye yönelik olarak, aktif olarak aktif iş gücü programlarını uygulamaya devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, burada muhalefetten bazı milletvekili arkadaşlarımız özellikle işsizliğin had safhaya geldiğini, yoksulluğun arttığını, emekliyi açlığa mahkûm ettiğimiz…

MUHARREM VARLI (Adana) – Doğru söylemişler.

LUTFİ ELVAN (Devamla) – …özellikle borçlanmanın aşağı yukarı 500 milyar dolara yükseldiği şeklinde bazı beyanatlarda bulundu. Bunlara şimdi açıklık getireceğim.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Hepsi yalan zaten!

GÜROL ERGİN (Muğla) – Hepsi yalan!

LUTFİ ELVAN (Devamla) – Bunları söylerken, değerli arkadaşlar, rakamlarla konuşmamız gerekiyor. Bugün yine arkadaşlarımız çıktı “İşsizlik oranı yüzde 20.” dedi. Neye göre yüzde 20? İşsizlik oranını ortaya koyan bilimsel araştırma yöntemleri var. Dünyada hangi yöntem kullanılıyorsa Türkiye’de de bu yöntem kullanılıyor. 2002 yılında yüzde 10,3 iken bugün yüzde 9,9. Neye göre yüzde 20, bunu açık ve net olarak ortaya koymamız gerekiyor.

Efendim “İstihdam artışı sağlanmadı. İstihdamda bir gelişme yok.” dendi. Size örnek vermek istiyorum istihdamda ne oldu: 1991-2001 döneminde istihdamda 524 bin kişilik azalma oldu.

Peki, 2002-2006 döneminde ne oldu? Tarım dışı istihdama baktığımızda değerli arkadaşlar, tarım dışı istihdamda Türkiye’de 2 milyon 347 bin kişinin istihdam edildiğini görüyoruz.

Avrupa Birliği ülkeleri ile Türkiye’yi istihdam açısından kıyasladığımızda ise şu manzara ortaya çıkıyor: İspanya’dan sonra Avrupa Birliğine üye olan ülkeler arasında en fazla istihdam sağlayan ülke Türkiye’dir değerli arkadaşlar. Artış açısından baktığımızda Türkiye yüzde 16,9 ile birinci sırada yer almaktadır. Şu anda yirmi yedi ülke ile Türkiye’yi kıyasladığımız zaman, bu yirmi yedi ülke arasında istihdam artışı yüzde açısından en fazla, en yüksek olan Türkiye’dir değerli arkadaşlar.

Sayısal açıdan baktığınız da ise İspanya’dan sonra…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Aferin size!

LUTFİ ELVAN (Devamla) – Ben rakamları söylüyorum. Bu, Eurostat’ın rakamlarıdır değerli arkadaşlar; kafamdan söylemiyorum.

İkinci bir husus… Yoksulluğa değinildi, halkın yoksulluğa mahkûm edildiği söylendi.

Değerli arkadaşlar, size 2002 ve 2006 rakamlarını vermek istiyorum. Devletin rakamları, Hazine Müsteşarlığımızın, Devlet Planlama Teşkilatımızın ve ilgili kuruluşlarımızın rakamları.

Gıda yoksulluğu… Bunları iyi dinleyin değerli arkadaşlar. 2002 yılında toplam nüfusun yüzde 1,35’i gıda yoksulluğu kapsamında iken bu, yüzde 0,74’e düşmüştür. Yani 2002 yılında 841 bin kişi gıda yoksulluğu altında iken bugün bu, 51 bine düşmüştür. Yine, Birleşmiş Milletlerin verilerine baktığımızda ise, kişi başına 1 doların altında 142 bin vatandaşımız varken 2002 yılında, bugün 1 doların altında 1 tane vatandaşımız bile yoktur. Yine, Birleşmiş Milletler verilerine göre 4,3 doların altındaki nüfusa baktığımızda, 2002 yılında yüzde 30 iken bu, yüzde 13,3’e düşmüştür.

Değerli arkadaşlar, bir başka husus “Emekliyi, işçiyi açlığa mahkûm ettiniz.” Hangi göstergeye bakarsanız bakın BAĞ-KUR, Emekli Sandığına tabi ister memur olsun ister işçi olsun, tüm alanlarda 2002-2007 döneminde reel olarak artış sağlanmıştır değerli arkadaşlar. Memur maaşlarında reel olarak, en düşük memur maaşlarında yüzde 56 reel artış sağlanmıştır ancak şunu özellikle belirteyim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) 

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

LUTFİ ELVAN (Devamla) – İlk kez bu iktidar yüksek ücret olan üst düzey memurlara reel olarak yüzde 2’lik artış sağlamıştır. Değerli arkadaşlar, yüksek düzeyli memurlarda 2002-2006 döneminde sadece ve sadece yüzde 2’lik reel artış sağlarken, düşük gelir grubundaki memurlara reel olarak yüzde 56 artış sağlamıştır.

Son olarak borçlanma konusunda çok ufak bir şey söylemek istiyorum. Herkes bir rakam söylüyor ama devletimizin kayıtlarına bakalım değerli arkadaşlar. Kamuda borçlarımızda, ciddi ölçüde dış borçlarımızda  azalma olmuştur. Size rakamı vereyim: 2002 yılında 141 milyar YTL kamu dış borcumuz varken bugün sadece 104 milyar YTL’lik kamu dış borcumuz vardır. Özel sektör borçlarını dâhil ettiğimizde ise şunu söyleyeyim -o rakamı da vereceğim- 2002 yılında 130 milyar dolarlık -özel sektör dâhil- dış borcumuz vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen son cümlelerinizi söyleyiniz.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Dünden beri arttı, farkında değilsiniz!

LUTFİ ELVAN (Devamla) – 2007 yılında bu 247 milyar dolara çıkmıştır ve bunun çok önemli bir kısmı özel kesime ait borçlardır. Dolayısıyla, kamu kesimindeki borçlar, ciddi ölçüde, yüzde 50’nin üzerinde azalmıştır değerli arkadaşlar. Bunu görmemiz gerekir.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Özel sektör borçlarını kim ödeyecek?

LUTFİ ELVAN (Devamla) – Ben rakamlarla konuşuyorum değerli arkadaşlar ve bu dönemde gayrisafi yurt içi hasılamızdaki artış oranı yüzde 165 olmuştur. Cumhuriyetin hangi döneminde bu kadarlık bir gayrisafi yurt içi hasılada artış oldu değerli arkadaşlar? 2002 ile 2006 dönemini kıyaslayın, yüzde 166’lık gayrisafi yurt içi hasılamızda bir artış olmuştur.

Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok teşekkür ediyorum. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Cebimiz boş, cebimiz!

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Elvan.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Bengi Yıldız söz istemiştir.

Buyurunuz Sayın Yıldız. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 224 sıra sayılı İş Kanunu hakkında Demokratik Toplum Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, benden önceki konuşmacı arkadaşın rakamlarla vermiş olduğu istatistiklere cevap vererek konuşmama başlamak istiyorum.

Anadolu Ajansının… TÜSİAD ve Merkez Bankasının ortaklaşa başlattığı proje kapsamında hazırlanan iş gücü, gelir, harcama ve yoksulluk açısından, Türkiye'de, hane halkı raporuna göre çalışmak isteyip de iş aramayanlar dikkate alınarak, çokça da örnek alındığı gibi, Amerika Birleşik Devletleri benzeri alternatif işsizlik tanımlamaları yapıldığında, Türkiye'de 2006 yılında yüzde 9,9 olan resmî işsizlik oranı 16,9; 2007 yılında ise 16,3 olarak gerçek işsizlik rakamlarına yakın bir belirleme yapılmış. Rapora göre, Türkiye’de iş gücü piyasasında ücretsiz aile işçileri ve iş gücüne dâhil olmayanlar diğer ülkelere göre daha ağırlıklı bir rol oynarken, ücretsiz aile işçilerinin toplam istihdam içindeki payı Türkiye’de yüzde 20 civarında iken Avrupa Birliği ülkelerinde, on beş ülkede yüzde 1,2’dir. İş gücüne dâhil olmayanların çalışma çağındaki nüfusa oranı Avrupa Birliğinin yirmi beş ülkesinde yüzde 30 civarında iken, Türkiye’de bu oran yüzde 49 civarındadır. Bunlar da TÜSİAD’ın ve Merkez Bankasının hazırladığı bir rapordu.

İşsizlik oranları, Avrupa Birliği ülkelerinde işsizlik oranı: Almanya’da 9,9, Avusturya’da 5,4, Belçika’da 8,4, Danimarka’da 5,3, Hollanda’da 2,6, bu şekilde sıralanıyor.

Yine “İşsiz ve ümitsiz Türkiye” başlıklı bir habere göre, TÜİK raporları toplam nüfusta- on beş yaş ve üstü nüfus- 48 milyon çalışabilir insan gücü; istihdam, 2006 yılında 21 milyon, 2007 yılında 20 milyon insan; iş bulma ümidi olmayanlar, 2006’da 600 bin, 2007’de 630 bin; mevsimlik işçiler, 2006’da 344 bin, 2007’de 409 bin ve ev işleriyle meşgul kadınlarımızın oranı 2006 yılında 12 milyon, 2007 yılında 12 milyon 300 bin kişi olarak sunuluyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda istihdam paketi olarak sunulan ancak daha çok fakirden alıp zengine veren bir düzenleme olarak anılacak bu tasarı içinde birçok yeni husus bulunmaktadır.  Dünden beri sayın milletvekilleri bunları dile getirdiler ama başlıklarıyla söylüyoruz:

Eski hükümlüye iş yok yani cezaevine düşmüş ve çoğu da ekonomik temeli olan suçlular çıktıktan sonra kendi başlarına bırakılıyor.

Engellilerin oranında ciddi bir düşüş var.

Aynı zamanda, kadınlar ile on sekiz–yirmi dokuz yaş arasındaki gençlere yer açmak için beş yıl boyunca işsizlik sigortasından oraya belirli bir oran aktarılıyor fakat diğer taraftan, otuz yaş ve üstü çalışan insanların bu teşvik karşısında korunmadıklarını bu tasarıda görüyoruz.

En önemli düzenleme olarak gördüğümüz düzenleme GAP’a ilişkin olan kısmıdır. Tasarının 25’inci maddesinde, yapılacak değişiklik ile Özelleştirme Fonu’nda biriken tutardan 1 milyar YTL’lik kısım aktarılıyor GAP’a ve 2009 ile 2012 tarihleri arasında Özelleştirme Fonu’ndan 2,5 milyar YTL’lik kısım GAP kapsamındaki yatırımlara yönlendiriliyor. Bu düzenleme ve öngörü yerini bulursa kısmi bir iyileşme gerçekleştirilecektir ancak Sayın Başbakanın 12 milyar dolarlık paketi gibi, umarız sadece enerji ağırlıklı olmaz; yeni barajların yapılmasıyla bölgede bir gelişme olmaz, yeni istihdam alanları açılmaz. Örneğin bölgede Türkiye'nin en büyük barajları kurulmuş durumdadır. Bu alanlarda kaç işçi çalışmaktadır? Bu barajların sayesinde ne kadar sulanabilir tarım arazisi sulanabilmektedir? Resmî verilere göre yüzde 14. Yeni barajlar yapılarak mesela Hasankeyf gibi binlerce yıllık ortak mirasımız sular altında bırakılacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz bu yasayı tartıştığımız sırada Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yüz binlerce emekçi Parlamentodan gelecek haberi bekliyor. O da bölgede yaşanan kuraklığın yarattığı doğal afetin görülmesidir. Bilindiği gibi, Diyarbakır, Batman, Urfa, Mardin, Adıyaman, kısmen de Siirt ve Şırnak gibi illerde yaşanan kuraklık, tarladaki buğday, arpa, mercimek gibi ürünlerin yüzde 90’ıyla, bazı yerlerde tamamen kurumasına neden olmuştur. Yine, hayvancılıkla uğraşan insanlarımızın bölgede kuraklık nedeniyle hayvanlarını otlatacak bir alan bulunamamaktadır. Her yıl çıktıkları yaylalar da güvenlik nedeniyle yasaklı olduğundan, hayvancılıkla uğraşan insanlarımız hayvanlarını yok pahasına satmaktadırlar.

Şimdi istihdamı tartışıyoruz. Ne yapacaksınız bu insanlara? Bölgenin iki temel geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılık iflas etme noktasındadır ve Hükûmet ses çıkarmıyor. Bu durum, Hükûmet ve yereldeki yetkililer tarafından bilinmektedir. Buna rağmen şimdiye kadar bu konuda bir düzenleme yapılmamıştır. Böylesine bir doğal afete kaynak bulamayan Hükûmetin bundan daha öncelikli hangi işi olabilir ki insanlar tarım ve hayvancılığı bırakacak, üretim dışına itiliyor ve biz burada istihdamı tartışıyoruz. Yap-işlet-devret modellerine zaman ve kaynak buluyorsunuz, işverenin primini hazineden ödüyorsunuz ama işini, aşını kaybeden milyonlarca insanı görmezden geliyorsunuz. Merak etmeyin, vatandaş, onları görmezlikten gelenleri ilk seçimde görünmez hâle getirecektir.

Değerli arkadaşlar, duymazlıktan geliyorsunuz diyoruz çünkü dün basında, sadece, ne yazık ki bir tek gazetede yer alan bir haber var. Haykıran esnaf odaları, ziraat odaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki sivil toplum örgütleri Diyarbakır’da bir araya geliyor ve seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Ancak, sesleri Ankara’dan duyulmuyor. Ne diyorlar? “15 milyon dekar araziyi etkiledi bu kuraklık.” diyorlar ve taleplerini dile getiriyorlar: “Kuraklık yaşanan bölge, afet bölgesi ilan edilmelidir.” diyorlar, “Ziraat odalarının da içinde yer aldığı hasar tespit komisyonları oluşturulmalıdır.” diyorlar, “Çiftçinin zararları ürün bazında tespit edilip tüm üreticilerin zararları en kısa zamanda karşılanmalıdır.” diyorlar ve benzeri taleplerini dile getiriyorlar sayın milletvekilleri.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin seçim bildirgesine baktığımızda, bugün haykıran vatandaşın sesini o dönemde onlar da dile getirmiş. Deniliyor ki: “Türkiye’de tarım sektörü yıllarca ihmal edilmiş. Özellikle son yıllarda yaşanan derin ekonomik krizden çiftçilerimiz, köylülerimiz çok olumsuz etkilenmiştir. Uygulanmakta olan ekonomik program da tarım sektörünün problemlerine çözüm getirememiş, çiftçilerimiz daha da zor duruma düşmüştür. Son yıllarda mazot, gübre, ilaç, tohumluk, makine gibi tarım girdilerinin fiyatlarında büyük artışlar meydana gelmiştir.”

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Avrupa Birliği üyesi ülkelerde tarım sektöründe çalışanların toplam çalışanlara oranı yüzde 4 olarak belirtiliyor. Ancak bu ülkelerde, Avrupa Birliği ülkelerinde çiftçiye 104 milyar euroluk destek sunulduğunu belirtiyorlar. Amerika Birleşik Devletleri’nde de yine çiftçiler için bütçeden yüzde 21 oranında teşvik primi verildiği söyleniyor. Hayvancılıkta da aynı noktada, bugün çiftçinin bağrışlarını dile getiren belirlemeler yapılmış. Ama bugün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, bu kuraklıkla tarım ve hayvancılık bitme noktasına gelmiş ve Sayın Hükûmet yetkilileri bunu duymazdan gelmektedirler.

Değerli arkadaşlar, biz daha önce belirttik; doğu ve güneydoğuda toprak reformu yapılmalıdır. Toprağın yüzde 60’ı hâlen Türkiye’de hazinenin elindedir; bunları üreticinin, çiftçinin hizmetine sokmak gerektiğine inanıyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu konuşmak istemiştir.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekillerimiz, tabii ki bugün görüşmekte olduğumuz tasarı gerçekten hem ülke ekonomisi için hem işçi-işveren ilişkileri açısından çok önemli bir yasa. Bu, inkâr edilmeyecek bir konu. Ancak ülkemiz öyle bir süreçten geçiyor ki bakın bugün Ziraat Odaları Birliği Başkanı Türkiye'deki kuraklık tehlikesini anlatıyor. Türkiye'nin birçok diğer sivil toplum kuruluş, örgütlerinin başkanları Türkiye ekonomisinin geçirdiği hem ekonomik hem sosyal süreci anlatıyor. Bu durum karşısında, mutlaka, bu yüce çatının, Türkiye'nin bu önemli problemlerini -başta kuraklık olmak üzere- görüşmesi de gerekirdi diye düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, konumuza gelirsek: Türkiye'de geçen yılki resmî işsiz sayısı 2 milyon 333 bine ulaşmış. İş aramaya hazır fakat çalışmayan 1 milyon 805 bin kişiyi de buna eklediğimiz zaman, gerçek işsiz sayısı 4 milyon 138 bine ulaşmış. Şimdi, yavaşlayan büyüme, durağanlaşan bir sanayi sektörü, mutlaka işsizliğin daha da artacağının çok önemli bir göstergesi.

Değerli milletvekilleri, bugün için hiçbir ekonomik ve sosyal tarafın veya çalışma hayatının unsurlarının tam ve eksiksiz ve yeterli görüşleri alınmadan sosyal ve ekonomik değişiklikler içeren ve de amacına önümüzdeki günlerde tam olarak ulaşamayacak bir tasarıyı görüşüyoruz.

Tasarının genel gerekçesine baktığımız zaman, çok kısa olarak “yatırımları ve istihdamı teşvik” olarak ifade edilen bu değişiklikler, Türk kamuoyunda da “istihdam paketi” olarak algılanmaktadır. Aslında, ekonomiden sorumlu bakanlar, geçtiğimiz günler içerisinde önemli bir konuyu açıkladılar, orta vadeli mali çerçeveyi kamuoyumuza sundular. Bunun hazırlanma amacı olarak da istihdam paketi yani bu görüştüğümüz tasarı, mahalli idareler reformu ve GAP yatırımlarına hız kazandırılması gibi politika adımlarının dikkate alınmakta olduğu belirtiliyor bu çerçevenin içerisinde. Bu yatırımlara hız kazandırmak için de faiz dışı fazladaki indirimin kullanılacağı ifade edilirken, bugün görüştüğümüz bu tasarıda ve diğer yatırımlarda, yıllar itibarıyla ne kadar katkı sunulacağı tam olarak ifade edilmiyor.

Değerli milletvekilleri, bunun yerine ne yapılıyor? 57’nci Hükûmet içerisinde hazırlanan ve yasalaşan İşsizlik Sigortası Fonu ve bu fonun getirileri farklı alanlarda kullanılmak amacıyla tasarı hazırlanmış. İktidarın, sigorta primlerinde 5 puan indirim vaadinin üzerinden de henüz yedi-sekiz ay geçti. Biliyorsunuz, Hükûmet ve Hükûmet içerisindeki değişik görevdeki sayın bakanlar, bu 5 puan indirim vaadini ağustos ayından bu yana sürekli söylemekteler. Bununla beraber, 2007 yılı Aralık ayında Yüksek Planlama Kurulu’nun 2007/71 sayılı kararıyla, Hükûmetimiz tarafından imzalanarak, Avrupa Birliğine verilen katılım öncesi ekonomik programa baktığımız zaman konunun uygulama yılının 2009 yılı başı olduğunu görüyoruz ve bu kabul edilmiş bir metin ve belgedir. Bu çelişkili vaat verildikten hemen sonra önümüze gelen bu tasarıda ise işçilerimizin ve işverenlerimizin yıllarca alın teriyle biriktirdikleri fonlar, işsizlik sigortasındaki bu birikim, söz konusu bu fonun indirim kaynağı olarak sağlanmakta. O zaman şu soru hemen akla geliyor değerli milletvekilleri: Bu hâliyle işçimizin geleceğinin garantisi olan bu fonun delinerek amacı dışında kullanılması Hükûmet tarafından sağlanmış olan doğru bir teşvik aracı mıdır?

Daha geçtiğimiz günler içerisinde Sosyal Güvenlik Yasası’nda prim esaslı kazançlar arttırılıp bugün görüşmekte olduğumuz tasarıyla da 5 puan indirim getirilmesi aslında, işverenimize de yeterli bir destek sayılmaz. Bugün İşsizlik Fonu’nda biriken 33 milyar YTL’nin amacı işsiz kalan çalışanlarımıza belirli bir dönem için katkı sağlamaktır. İktidarın işverenlerimize vermiş olduğu, planlaması yapılmamış, üzerinde çalışılmamış bu söz, işçimizin ve işverenimizin bu birikimiyle amacı dışında kullanılmak istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, tabii meydanlarda verilen bu vaatlerin önceden herhangi bir planlamasının yapılmadığının açık bir göstergesi olan bu düzenlemede verilen bu söze başka kaynak ve proje üretilemediğinin de bir delili olarak bu tasarıyı karşımızda buluyoruz. İktidar daha önce bu fonu kullanmak istemiş ama IMF tarafından engellenmiştir. Ne zaman ki IMF’yle -yani 9 Mayıs 2008 tarihi itibarıyla- stand-by düzenlemesi bitirilmiş, hemen bu tasarı önce Komisyona ve daha sonra da Genel Kurulumuza indirilmiş gözükmektedir.

Tabii, bu fondan yapılacak harcamalar bütçe harcaması gibi etki yapacaktır ekonomik olarak baktığımız zaman. Harcamaların artması sebebiyle zaten yüksek artış trendine giren enflasyon ve faiz oranları kısa sürede birbirine ivme etkisi yapacak ve makroekonomik göstergelerin daha da bozulmasına yol açacaktır. İşsizlik Fonu’ndan yapılan bu harcamalar aynı zamanda bütçe harcaması kadar denetime de tabi olmadığı için çok rahat ve istenilen alanlara yapılacaktır. Tasarının taslak çalışmalarında, çok ilginçtir, bürokratların bile karşı çıktığı bu fonun böyle kullanılmasına tabii ki bizlerin, muhalefetin de olumlu katkı yapmasını beklemek herhâlde safdillik olur.

Evet, bugün işverenlerimizin üzerinde ciddi bir yük vardır. OECD verilerine göre de bakarsanız istihdam üzerinde en yüksek yük Türkiye’dedir. Ama bu fonlardan yapılacak olan 5 puanlık sigorta prim desteği, var olan bu yüke esas ve temel çare olmayacaktır, mesele buradadır. Eğer iş hayatımıza, istihdam sektörüne ciddi katkılar yapmak istiyorsak yapılması gerekenlerin başında, makroekonomik politikaları kullanarak öncelikle daha kapsamlı vergi indirimleri yapmak ve daha sonra, sektörlerin kullandığı, başta enerji olmak üzere, bütün girdi maliyetlerini azaltıcı tedbirler getirmemiz gerekmektedir. Eğer ülkenizin rekabet gücünü artırmak istiyorsanız başta kur politikanız olmak üzere diğer kaliteye yönelik tedbirlerinizi bir an önce almanız gerekmektedir.

2002 yılından bugüne kadar baktığınız zaman, reel efektif döviz kuru yüzde 50 değerlenmiştir sayın milletvekilleri. Bu kapsamda, İş Yasası’nda iş güvenliğinin neyi getirip neyi götürdüğü tartışılmalı, asgari ücret uygulamasının artıları, eksileri masaya yatırılmalı, daha da ileri adım olarak, asgari ücretin gelir vergisinden de muaf tutulması temin edilmelidir.

Sayın milletvekilleri, kısaca, istihdam paketi, iş piyasamızın esnekliğinin ve rekabet gücünün artırılması olarak algılanmalıdır. Maliyetlerdeki birkaç kalemdeki düşüş, iş piyasasını esnek yapmaktan çok uzaktır. Bunun dışındaki düşünce ve çalışmalar ise ülkemizin, ileride ciddi bir emniyet kemeri görebilecek olan sistemini bozmak olacaktır ve sonunda da ciddi bir trafik kazasına yol açar.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz günler içerisinde, Devlet Planlama Teşkilatının koordinasyonunda, işverenlerin SSK primlerinden 5 puan indirilmesi başta olmak üzere, iş gücü piyasası düzenlemeleri de dikkate alınarak uluslararası bir çalışma yapılmıştır. Bütün ekonomik birimlerin katkısıyla hazırlanan bu çalışma, Avrupa Birliğine sunulan katılım öncesi ekonomik program 2008-2010 dönemine yönelik iş gücü piyasasının gelişim tahminlerini de gözler önüne sermiştir. İşte, bu programa göre, bugün görüşmekte olduğumuz tasarıyla, istihdamda öngörülen artışın yakalanamayacağı da maalesef gözler önüne serilmiştir. Aynı dönemde, işsiz sayısı da bütün bu düzenlemelere rağmen azalmayıp aksine artacaktır. 2007’de 2 milyon 333 binde kalan işsiz sayısı 2008 yılında 2 milyon 524 bine, 2009’da 2 milyon 582 bine, 2010’da ise 2 milyon 625 bine çıkacaktır. Bu da bu tasarının en önemli makroekonomik problem olan işsizliği azaltamayacağı vurgusunu bir kez daha yapmaktadır.

Değerli milletvekilleri, iktidarın süregelmekte olan sosyal çalışma alanında çalışanlarımıza bakış açısına bir örnek vererek devam etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

AHMET KENAN TANRIKULU (Devamla) – Avrupa Birliği tarafından temel belge olarak kabul edilen Avrupa Sosyal Şartı’nı 59’ncu Hükûmet iki tane çekince koyarak imzaladı. Bunlardan bir tanesi, ülkemizin içinde bulunduğu şartlar gerekçesiyle çalışanların kendilerine ve ailelerine iyi bir hayat düzeyi sağlayacak ücret hakkının sağlanması gibi temel haktı. Şimdi, bugüne kadar yayınlanan bütün Avrupa Birliği belgelerine bakıyoruz, başta ilerleme raporları olmak üzere, Avrupa Sosyal Şartı’nın çekincesiz imzalanmasını istiyordu; hâlbuki gördüğünüz gibi daha bu Hükûmet bunu bile çekincesiz imzalar hâle gelememiştir.

Değerli milletvekilleri, tabii ki Güneydoğu Anadolu Projesi’ne para aktarılacaktır, tabii ki mahallî idarelerle ilgili eğer ciddi bir reform yapılmak isteniyorsa bu yapılmak istenecektir ama biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bugünkü gibi değil ama işverenimizin ve çalışanlarımızın gelişmiş ülkelerdeki çağdaş iş yaşantılarına ve şartlarına kavuşmaları yönünde yapılacak her türlü katkıyı yapmaya hazır olduğumuzu belirtir, sizlere tekrar partimiz adına saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tanrıkulu.

Şahısları adına İzmir Milletvekili Oğuz Oyan söz istemiştir.

Buyurunuz Sayın Oyan.

OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; efendim, şimdi konuştuğumuz yasa tasarısı bazı cazip kavramlar içeriyor. Bunlardan bir tanesi “istihdam” meselesi, biri “GAP” yani bölgesel kalkınma. Her ikisine de baktığımızda bunlara, doğrusu, karşı çıkmak mümkün değil. Ama tabii, bunları yani istihdam artışına dönük düzenlemeleri yapmak ile bölgesel kalkınmaya kaynak aktarmak meselelerini tartışırken, acaba, bu düzenlemeler doğru mu yapılıyor? Burada tartıştığımız iki gündür bu.

Tabii, bir başka konuyu da sormamız lazım: Acaba, işsizlik daha mı az önemli? Yani istihdam artışı tamam da yani o istihdam artışına giremeyecek, o kapsam içine giremeyecek olan, belki de sayıları artacak olan işsizler ne olacak? Şimdi, bu, çok önemli bir mesele.

Tabii, bir başka, bununla bağlantılı mesele de GAP ne ölçüde istihdam artıracak? Yani GAP’a yapılan yatırımlar eğer daha çok tarıma dönük yatırımlar olacaksa -ki öyle anlaşılıyor, geri kalan tarafı oydu GAP yatırımlarının, enerjide daha ileri gitmişti- burada daha çok tarımsal verimlilik artışları üzerinden, ilave istihdam etkisi az olan yatırımlardan bahsediyoruz demektir. Dolayısıyla, burada İşsizlik Sigortası Fonu’nu kullanırken, daha çok istihdam yaratan birtakım özel uygulamalar düşünülemez miydi sorusu akla geliyor.

Tabii, İşsizlik Sigortası Fonu’nun çalışanlar adına, onların işsiz kaldığında kullanılması amacıyla bir sigorta fonu olduğunu düşünürsek, burada yapılan değişikliklerin, daha işsizlik sigortasının tanımından başlayarak, yani sigortalılara işsiz kalmaları hâlinde ödenen bir fon olmaktan çıkaran düzenleme, bundan sonrası için de bu yasada çok ciddi bir delik açmaktadır. Bunu özellikle hatırlatmak isterim.

Tabii, bütçe ilkeleri açısından da çok mu acaba anlamsızdır bütçe ilkelerini savunmak? Burada, gerek 19’uncu madde -ki biraz önce geçti birinci bölümde- gerekse şimdi görüşülecek 25’inci maddede, her ikisinde de ademi tahsis ilkesine bütçenin aykırı düzenlemeler yapılıyor. Bütçeyi böyle bir baypas organı olarak kullanıyoruz ama belli gelirler belli şekilde gider yazılıyor bütçeye. Bu da bütçede fon uygulamasıyla gördüğümüz çok sakıncalı, 1984 sonrasında gördüğümüz ve 2000 başlarında ancak kurtulabildiğimiz bir fon uygulamasına da bizleri götürebilir.

Değerli arkadaşlarım, tabii, bir başka şey de doğruları burada söylemek. Yani bir arkadaşımız çıktı biraz önce iktidar grubu adına ve işte “1991’le 2001 arasındaki istihdama bakarsak azalış bile var.” dedi.

Değerli arkadaşlarım, iktisatçılar üç türlü yalan var derler: Biri yalan, diğeri kuyruklu yalan, diğeri de istatistik. Eğer siz, burada bitiş yılınızı 2001 gibi Türkiye’de müthiş bir kriz, müthiş bir istihdam kaybı olduğu yıl olarak alırsanız tabii ki istihdam kaybı çıkarırsınız. Hatta, ben size daha başkasını da söyleyeyim: 2001’i esas alarak 2001’den sonra ne müthiş bir istihdam artışı olduğundan da bahsedebilirsiniz ama bu doğru olmaz, bu, kuyruklu yalandan daha kötü bir şey olur. Dolayısıyla, burada ne ölçüde istihdam artışı, bu dönemde son yani bu kadar yüksek büyüme temposunun olduğu iddia edilen dönemde ne kadar bir istihdam artışı yaratılıp yaratılmadığına bakmak gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, Türkiye’de bu yılın ilk dört ayında on altı bin işletme kapandı. Her yıl kapanan işletme olur ama bu yıl ilk dört ayda kapanan işletme sayısı geçen yılın yüzde 22 üzerinde. Yani Türkiye’de giderek iş yerleri kapanıyor -geçen yıllara oranla daha fazla- işsizlik artışı yükseliyor. İzmir’de Sanayi Odası Başkanı “Sanayici işçi çıkarıyor.” diyor ve önümüzde gelen fırtına -bu fırtına, hatta tayfun- yeni büyük iş kayıplarını haberliyor. Böyle bir durumda 35 katrilyon para toplanmış bir fonu öncelikle işsizlere dönük olarak kullanmamız gerekmiyor mu? Bu aktarmayı yapmamız durumunda dahi bu mümkündür kalan kaynaklar için. Niye yapmıyoruz? Çünkü hazine borçlanmasına gidiyor. İşsizlik sigortasının yüzde 95’i hazinenin borçlanmasına ayrılan bir kaynaktır.

Burada GAP’a kaynak ayrılmasına karşı değiliz. 19’uncu maddeyle, bir eklemeyle sözde bir düzenleme oldu ama ne kadar geriye dönüşü tam sağlayacağız o (c) bendiyle, o da tam kesin değil. Ama yapmamız gereken    -burada benim bir işsizlik sigortası kanunu teklifim vardı, orada olduğu gibi- işsizlerin sisteme girişini, işsizlik sigortası sistemine girişini kolaylaştırmak, bir. İkincisi, sistemde kalış sürelerini uzatmak ve üç, daha yüksek düzeylerde bir işsizlik sigortası ödeneği almalarını sağlamak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

OĞUZ OYAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Burada yapılan tek düzeltme, tam anlamıyla sembolik bir şey: İşsizlik sigortası ödeneği, asgari ücretin netinden brütüne çıkarılıyor.

Yani değerli arkadaşlarım, böyle bir şey olabilir mi? 35 katrilyonun sadece yüzde 5’i civarında bir bölümü işsizlere gitmişken burada lütfettiğiniz tek artış, netten brüte geçmek asgari ücretin.

Peki, asgari ücretin 4 katı üzerinden maaşından prim kesintisi yapılan kişi işsiz kaldığı -diyelim bir yerde teknik müdür olsun ya da bir yerde yüksek ücretli işçi olsun, 2 milyara yakın para alıyor- zaman ne alacak? Asgari ücretin brütünü. Peki, ondan, niye biz, asgari ücretin brütü üzerinden sadece kesmiyoruz da 4 katından kesiyoruz ya da 5 katından? Burada çok ciddi bir eşitsizlik vardır ve bu eşitsizlik sürmektedir.

İşsizlik Sigortası Kanunu’nu, çalışanlar ve işsiz kalmaları hâlinde çalışanlar lehine düzenlemeyen bir anlayış, eksik ve yanlış bir anlayıştır. Bu bakımdan, bu anlayışın burada tekrar gözden geçirilmesini talep etmek istiyorum.

Çok teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Oyan.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Çelik, buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

“İstihdam paketi” diye adlandırılan yasanın ikinci bölümünü görüşüyoruz. Geneli üzerinde değerlendirme yapan arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Bu ikinci bölüm de yine önemli düzenlemeleri içeriyor. Bunların başında, il istihdam ve mesleki eğitim kurulu oluşturuluyor. Şu anda illerde il mesleki eğitim kurulları var, il istihdam kurulları var ve doğrusu, gerek bakanlıklar arasında gerekse bu kurullar arasında uyumlu bir çalışma ve sağlıklı bir çalışma düzeninin olmadığını görüyoruz.

Bu çerçevede, il istihdam ve mesleki kurulları birleştiriyoruz, İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulu hâline dönüştürüyoruz. Bu kurulların illerde başkanlığını valiler yapacak, valilerin başkanlığında toplanacak. 14 üyeden oluşuyor. İş gücü piyasası analizini gerçekleştirecekler ve bu analiz neticesinde, hangi mesleklerde ihtiyaç duyuluyor ise o çerçevede de eğitimlerini planlayacaklar ve o planlar çerçevesinde eğitimler gerçekleştirilecek. Bu kurul aynı zamanda proje uygulamalarını izleyecek, denetleyecek ve bunların sonuçlandırılmasını takip edecek.

Yine bu ikinci bölümde, özel istihdam bürosu sahiplerinin TC vatandaşı olma zorunluluğu sermayenin serbest dolaşımı mevzuatı gereği kaldırılıyor. Yine 5 puan dediğimiz -az önce değerli arkadaşlarımızın da ifade ettikleri gibi- işverenin ödeyeceği primden 5 puanlık bir indirim söz konusudur.

Bu düzenleme, öteden beri, istihdamın üzerindeki yükleri hafifletmeye dönük, Hükûmetimizin de programında olan, 60’ıncı Hükûmetin Programı’nda olan bir vaat idi. Şimdi, bu paket içerisinde bu vaadimizi de yerine getirmiş bulunuyoruz.

Tabii, bu 5 puandan istifade etmek için bazı şartları da bu maddenin içerdiğini ifade etmek istiyorum. Primlerin indirimden sonra kalan tutarının vaktinde ödenme şartını getiriyoruz ve prim borcunun olmaması şartını getiriyoruz. Ayrıca, kayıt dışı bir eleman çalıştırmaması şartına bağlıyoruz. Bu çerçevede, bugüne kadar gerçekten primlerini sağlıklı ve düzenli ödeyen işverenlerimize, iş adamlarımıza bu teşviki uygulamış bulunuyoruz. Beklenen bir teşvik idi; umarım, beklendiği gibi de bir memnuniyet yaratacaktır.

Değerli milletvekilleri, ayrıca bu bölümde, Çalışma Bakanlığımızın Teşkilat Kanunu’yla ilgili ve özellikle de iş sağlığı güvenliği eğitim hizmetleriyle ilgili bazı düzenlemeler getiriliyor. Bildiğiniz gibi, Bakanlığımız bünyesinde “ÇASGEM” diye bir birim var. Bu birim iş sağlığı ve güvenliği ağırlıklı eğitimleri vermektedir. Bu konuda yasal bazı sıkıntılar yaşamaktayız. O sıkıntıları gidermeye dönük düzenlemeler içermektedir ve bu düzenlemeler gerçekleşince, yürürlüğe girince, ÇASGEM bünyesinde verilecek olan eğitimler neticesinde, bir taraftan eğitim verilirken, neticesinde de sertifikalandırma imkânına kavuşmuş olacağız.

Ayrıca bu bölümde -hep birlikte, umuyorum gerçekleştireceğiz- Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışan usta öğreticilerin Sosyal Güvenlik Yasası düzenlemesi çalışması esnasında sağlık haklarının verilmesiyle ilgili, GSS (Genel Sağlık Sigortası)  kapsamına girmeleriyle ilgili bir düzenleme yapmış idik. Zaten, Genel Sağlık Sigortası kapsamına 70 milyon girdiği gibi, bu şekilde kısmi çalışma ortamında olan vatandaşlarımızın da sağlık kapsamına girmesi sağlanmış idi. Yalnız, usta öğreticilerle ilgili uzun vadeli, emeklilikleriyle ilgili sorunlar yaşanmakta idi. Umuyorum, hep beraber, hep birlikte, bu, takriben 15 bin civarındaki, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışan ve statüleriyle ilgili de sıkıntı yaşanan, geçen dönemde 220 bin işçiyi kadroya alırken o statüye girmeyen, başka türlü de haklarını iade konusunda bir değerlendirme gerçekleştiremediğimiz bu vatandaşlarımızla ilgili uzun vadeli, emekli olmalarıyla ilgili bir düzenlemeyi getiriyoruz ve daha rahat şartlar içerisinde, daha kolay imkânlar içerisinde emekliliklerini elde edebilecekler. Çalıştıkları sürenin dışında kalan sürenin yarısı kadar veya on beş günlük çalışma süresiyle bir ay sigortalı olma sistemini usta öğreticiler için de uygulamayı getiriyoruz. Umuyorum ki bu 15 bine varan ve bütün partilerimizi de ziyaret eden bu vatandaşlarımızın, çalışanlarımızın bu sorununu da el birliğiyle gidermiş olacağız.

Yine, gerçekleştireceğimiz, bu bölümde, diğer önemli bir husus ise, el sanatlarıyla uğraşan kadınlarımızın sosyal güvenlikleriyle ilgili bir düzenleme getiriyoruz. El sanatlarıyla ilgilenen bayanlar on beş günlük prim ödeyerek bir aylık sigortalılıkları olacak. Böylece hem el sanatlarımızı yaşatmak, geliştirmek hem de kadın istihdamı açısından veya kayıtlı kadın istihdamı açısından önemli olacağına inandığımız bir düzenlemeyi getiriyoruz.

Değerli milletvekilleri, esas üzerinde duracağım ve birazdan önergeyle huzurlarınıza getireceğimiz önemli bir konu ise primlerin yeniden yapılandırılması. SSK ve BAĞ-KUR primleri ile ilgili, prim borçlarıyla ilgili genel bir bilgi sunmak istiyorum. Şu anda, Sosyal Sigortalar Kurumu olarak, SSK bünyesinde toplam prim alacağımız 12 katrilyon 52 trilyon. Bunun 6 katrilyon 709 trilyonu prim aslı, gecikme cezası ve gecikme zammı ise 5,3 katrilyon. BAĞ-KUR’a gelince, toplam alacak 33,4 katrilyon. Bunun hiç prim ödenmemiş olanlar 14,9 katrilyon. Hiç prim ödememiş olanları çıkardığımızda 18,4 katrilyon alacak söz konusu. Gerek SSK gerek BAĞ-KUR toplam baktığımız zaman, Sosyal Güvenlik Kurumu diye ifade edeceğimiz ama anlaşılması açısından tasnif ettiğimiz toplam alacak 45 katrilyon 467 trilyon liradır.

Şimdi, bu çerçevede SSK bünyesinde yapılandırma kapsamına aldığımız miktar… Çünkü yapılandırması devam edenler de var. Yani az önce ifade ettiğim bu 12,052 katrilyon ana alacağımızın bir kısmı, belediye örneğinde olduğu gibi, yapılandırma kapsamında. Dolayısıyla onlar da çıkıldıktan sonra 9 katrilyon 890 trilyonluk bir yapılandırma gerçekleştirilecek SSK bünyesinde.

BAĞ-KUR’da ise 13 katrilyon 543 trilyon liralık bir yapılandırmayı gerçekleştirmeyi düşünüyoruz.

Toplam yapılandırmaya konu olan meblağ ise 23 katrilyon 433 trilyon liradır. Burada düşündüğümüz sistem…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Önerge mi vereceksiniz Sayın Bakan?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Önerge de sizlere büyük ihtimalle ulaşmıştır veya ulaşacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Düşündüğümüz sistem şu şekilde: Üç aylık bir süre içerisinde ödenmesi hâlinde -iki aylık bir müracaat süresi koymayı düşünüyoruz- yüzde 85 faizlerin silinmesi.

Bir yıllık bir süre içerisinde eşit taksitlerle borçların ödenmesi hâlinde ise yüzde 55 faizlerin silinmesi.

Yirmi dört aylık, iki yıllık bir süre içerisinde borçların ödenmesi ise yüzde 30 faizlerin silinmesini içeren bir düzenlemedir. Şu anda yapılandırılması bozulan vatandaşlarımızla ilgili de bir düzenleme getiriyoruz. Bunlar da altı ay içerisinde, şu anda yapılandırmaları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkanım toparlıyorum.

BAŞKAN – Tamam, buyurunuz efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Altı aylık bir süre içerisinde bozulan yapılandırmalarının karşılığını ödediklerinde mevcut durumları ihya edilecek ve bu şekilde sistemin dışında kimseyi bırakmayacak şekilde yeni bir yasa çıkardık bildiğiniz gibi, sosyal güvenlik alanında sosyal güvenlik reformunu. Bu reformun neticesinde de sizlere arz ettiğim borç-alacak tablosu karşısında yeni bir sürecin bu konuda da başlaması, toplumsal bir beklenti olarak da karşımıza çıkmış bulunuyor.

Tabii kamunun bu alacağıyla ilgili hiç kimse ilk etapta bu yapılandırmayla ilgili hoş bakmayabilir, fakat gerçeklerle de yüz yüze olmamız gerekiyor. Bir örnek verecek olursak: BAĞ-KUR’da prim aslı alacak 7,3. Gecikme zammı ve gecikme faizine baktığımız zaman, gecikme zammı ve gecikme cezası 6,1 katrilyon lira. Neredeyse aslı kadar ceza ve gecikme faizleri söz konusudur.

Burada bir durum daha var, öteden beri söylenir: Borcunu, vergisini zamanında ödeyenle ödeyemeyen arasında bir ayrım gözetilmez. Bu, hakkaniyet kurallarına uygun değildir.” diye ifade edilir. Bununla ilgili de bildiğiniz gibi, istihdam paketinde borcunu ödeyen, prim borcu olmayan ve kayıt dışı çalıştırmayanlarla ilgili 5 puanlık indirim getiriyoruz. Yani bu da yıllardır beklenen bir durum idi. Umuyoruz ki, bundan sonra, bu ciddi neşterden sonra bütün işverenlerimiz 5 puanlık indirimden istifade edilecek bölüme geçmiş olurlar ve bundan sonra da Türkiye, bu ve benzeri yapılanmalarla tekrar karşı karşıya kalmaz, bu son olur temennisinde bulunuyorum.

Ayrıca, burada temas edilen bu İşsizlik Fonu’yla ilgili de bir iki rakam vermek istiyorum Sayın Başkanın müsamahasına sığınarak. Şimdi, toplam fon varlığı 33 katrilyon 405 trilyon. Bunun içerisinde işçi ve işveren payı, yani anapara 10 katrilyon 954 trilyon lira…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Sürenizi çok aştınız, ama son bir dakikayı veriyorum Sayın Bakan açıklamanız için.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -  Son bir dakika, evet.

Hazine payı olarak devletin payı ise, bu da 3 katrilyon 729 trilyon liradır. Fonun faiz gelirlerine baktığımız zaman 20 katrilyon 187 trilyon liradır. İşsizlik Sigortası Fonu gideri ise 1 katrilyon 725 trilyon liradır. Şimdi, bizim İşsizlik Fonu’ndan GAP’a aktardığımız devletin payı olan, hazinenin payı olan bu 3,7 katrilyonun üzerine yıllar itibarıyla faiz ilave ettiğiniz zaman 8 katrilyon yapıyor, onun da neması 1,3 katrilyon liradır. Devletin payından 1,3 katrilyon GAP’a aktarılmaktadır. Burada “işverene filan kaynak aktarımı” şeklinde bazı ifadeler kullanıldı, doğru olmadığını ifade ediyorum.

Süreç içerisinde diğer konulara temas edeceğimi belirtir, yüce heyeti saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Şahsı adına Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel söz istemiştir.

 Buyurunuz Sayın Yüksel. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce istihdamı genel olarak değerlendirdiğimizde, hepimizin bildiği gibi, işsizlik sorunu günümüzde Avrupa Birliği ülkeleri ve diğer gelişmiş ülkeler de dâhil hemen hemen her ülkenin karşı karşıya bulunduğu başlıca sorunlarından en önemlisidir. Dünya genelinde nüfus artarken kaynaklar azalmakta, yeteri kadar yeni ve yüksek gelirli iş yaratılamamaktadır. Büyüme rakamları ve yaratılan yeni işler de istihdama yeteri kadar yansıyamamaktadır. Bunun neticesinde de işsizlik bir ülkede sadece üretim ve ekonomik kalkınmayı olumsuz etkilememekte, aynı zamanda işsizlik, sosyal problemler, sosyal dışlanma ve yoksulluğu da beraberinde getirmektedir. Bu sebeple, istihdamı ve verimliliği artırmak ve böylelikle ekonomik ve sosyal kalkınmayı gerçekleştirmek ülkemiz dâhil bütün dünya ülkelerinin en önemli hedefi hâline gelmiştir.

Olaya bu gözle baktığımızda, istihdamı artıracak yatırımların çoğalması, yeni iş sahalarının açılması, iş piyasasının esnekleştirilmesi ve iş gücüne katılacak nitelikli eleman kazandırılması da büyük önem arz etmektedir.

Bu bilinç ve sorun çözen bir anlayışla sunulan istihdam paketi, işsizliğin azaltılarak istihdamın artırılması ve bu noktada yaşanan sıkıntıların giderilmesi konusunda atılmış önemli bir adımdır. Genel olarak istihdamın üzerinde idari ve mali yüklerin azaltılması, özürlüler ile gençler ve kadınların istihdamının teşvik edilmesi, işverenlerin ihtiyaç duyduğu kalifiye iş gücünün yetiştirilmesi, ekonomik ve bölgesel kalkınmaya yönelik yatırım projelerine kaynak sağlayarak istihdam imkânlarının artırılması, kayıt dışı istihdamın azaltılması ve bunların sonucu olarak da işsizlik ve buna bağlı sorunların azaltılması hedeflenmiştir.

Değerli arkadaşlar, bu tasarıyı birkaç başlıkla özetlemek gerekirse, bu kapsamda şu yeni düzenlemeler yapılmıştır:

İstihdamı teşvik kapsamında, on sekiz-yirmi dokuz yaş arası gençlerin iş gücüne katılma oranı Avrupa Birliği ülkelerine kıyasla oldukça düşüktür. Kadınların istihdamını artırmak amacıyla da mevcut istihdama ilave olarak, işe alınan kadınlar ile gençlere ait SSK priminin beş yıl boyunca kademeli olarak İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması düşünülmektedir. Yerel düzeyde ise, istihdam politikasını belirleyen ve iş gücü piyasasını araştıran il istihdam kurullarının daha etkin görev yapmaları amacıyla, bu kurulların yapısı, görev ve yetkileri bu yasayla yeniden düzenlenmiş ve kamunun yanında sivil toplum örgütlerinin de daha güçlü bir şekilde hem verimliliği artırmasını hem il istihdam kurumlarının daha aktif hâle gelmesini sağlamıştır.

İstihdam üzerindeki idari yükler ve zorunlu istihdamın üzerindeki yükler konusunda sanayicilerimizin zaman zaman sıkıntıları ve şikâyetleri olmuştur. Genellikle 50 ve üzerinde işçi çalıştıran sanayicilerimizin bu zorunlu istihdam konusundaki sıkıntıları dikkate alınmış ve o sıkıntılardan sanayicilerin kurtulabilmesi için, iş yeri sağlık güvenlik birimi kurma, iş yeri hekimi çalıştırma, iş güvenliğinde sorumlu teknik eleman görevlendirme yükümlülüklerinin hizmet alımıyla karşılanabilmesi; birden fazla iş yerinin ortak birim kurabilmesi, gerekli şartları taşıyan iş yeri personelinin de buralarda görevlendirilebilmesi getirilmiştir.

İstihdamın üzerindeki mali yükler kapsamında ise, Sayın Bakanımın da bahsettiği gibi, yüzde 5’lik prim indirimi belirli bir şarta bağlanmış, o da prim borcu olmayan ve kayıt dışı eleman çalıştırmayan iş yerlerinde yüzde 5’lik prim indirimi getirilmiştir.

İŞKUR’un kayıtlı tüm işsizlere meslekî eğitim rehberlik ve danışmanlık faaliyeti sunabilmesi için İşsizlik Sigorta Fonundan kaynak kullanılmasına imkân sağlayarak İşsizlik Sigortası Kanunu’nda yeni bir düzenlemeye gidilmiş ve burada, vasıflı ve ara eleman dediğimiz, sanayicimizin ihtiyacı olan elemanların yetiştirilmesi sağlanmıştır.

Ağır ve tehlikeli işlerde ise çalıştırılacak işçilerin mesleki eğitim almış olmaları şartı getirilmektedir.

Değerli arkadaşlar, işsizlik ve işsizliğe bağlı sorunların çözümünün sadece günübirlik politikalarla değil, uzun vadeli, ekonomik ve sosyal yapısıyla güçlü olan plan, proje ve programlarla birlikte uyum içerisinde yürütülmesi mümkündür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MEHMET YÜKSEL (Devamla) – Bu yapılanlar yeterli midir? Elbette hayır, yetmemesi gerekir, eğer yetiyorsa yerimizde sayıyoruz demektir.

Ekonominin ve yatırımın yapılanmasını dünya ölçeğinde değerlendirdiğimizde sanayicimize düşen görevler vardır. O da, dünyadaki baş döndürücü gelişmelere ayak uydurabilmek ve rekabette geriye düşmemek için sürekli araştırma, sürekli yenilik, farklı üretim, markalaşmak yani değişim ve dönüşümde süreklilik sanayicimiz için vazgeçilmez ilkeler olmalıdır. Bize yani yüce Meclisimize de görev düşmektedir. Dünyadaki bu hız karşısında bugün çıkardığımız yasalar yarın yeterli olmayacaktır. Dünyadaki olumlu ve olumsuz ekonomik gelişmeleri dikkate alarak hazırlayacağımız yeni yasal düzenlemelerle yatırımcılarımızın, sanayicimizin önünü açmış, işsizlerimiz için de yeni istihdam kapıları açılmasına vesile olmuş oluruz diyor, tasarının çalışma hayatına ve tüm aktörlerine, ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yüksel.

Sayın milletvekilleri, şimdi, bölüm üzerinde on beş dakika soru-cevap işlemi yapacağız.

8 kişiye söz vereceğim, sırasıyla okuyorum: Sayın Tankut, Sayın Işık, Sayın Özdemir, Sayın Çalış, Sayın Tütüncü, Sayın Akkuş, Sayın Genç, Sayın Durmuş.

Şimdi ilk söz, Sayın Tankut’un.

Buyurun Sayın Tankut.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, Tekelin özelleştirilmesiyle birlikte, uzun yıllardan beri burada çalışan işçilerimiz bugün büyük bir endişe içerisinde, aile bütünlüklerinin de parçalanarak, bulundukları ve aile düzeni kurdukları yerlerden çok farklı ve uzak bölgelere gönderilme korkusu içerisinde bekleşmektedirler. Bu işçilerimizle ilgili olarak, başta Adana Sigara Fabrikası olmak üzere, sigara fabrikalarında çalışan işçilerimizin Tekel yaprak tütün tesislerinde istihdam edilebilecekleri ifade edilmektedir. Ancak yaprak tütün işletmelerinin önümüzdeki yıldan itibaren tütün alımı yapmayacağı söylenmektedir. Bu durum ve bu hususlar çerçevesinde, Çalışma Bakanımız olarak Tekel Sigara Fabrikasında çalışan işçilerimizin gelecekleriyle ilgili olarak buradan net bir şekilde işçilerimizin endişe ve korkularını giderecek bir açıklama yapabilir misiniz? Şu an, işçilerimiz televizyonları başında sizden müjdeli bir açıklama beklemektedirler.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tankut.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, yerel gazete çalışanı bir hemşehrim adına sizlere soruyorum: Çalışanlardan ve işverenlerden kesilerek oluşturulması düşünülen Kıdem Tazminatı Fonu’ndan ödenecek kıdem tazminatının işten ayrılanlara ödenmeyeceği, ancak sadece emekli olduğunda veya ölmesi durumunda kanuni hak sahiplerine ödenmesinin planlandığı yönündeki haberler doğru mudur? Doğruysa bu, çalışanlar için bir haksızlık olmayacak mıdır? Bu konuda bir çalışmanız var mı? Varsa içeriği nedir?

İkinci sorum da: 4/C kapsamında çalışanlar işten çıkarılarak çalıştırılmadıkları dönemde -yaklaşık iki üç aylık bir dönem bu bildiğiniz gibi- İşsizlik Fonu’ndan yararlanabilecekler midir? 4/C’lilerle ilgili son gelinen nokta nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.

Sayın Özdemir…

Sayın Özdemir yok.

Sayın Çalış, buyurunuz.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, çıkarmakta olduğumuz yasa ile işveren-alt işveren ilişkilerini düzenlemektesiniz ancak işverenin hangi hâllerde ve hangi şartlarda alt işverenle, yani taşeronla anlaşma yapabileceği konusunda boşluk vardır.

Kayıtlara geçmesi için soruyorum: İşveren, alt işverenle hangi şartlarda ve hangi hâllerde anlaşma yapabilecektir? Bu yasal boşluğu doldurmak adına, çalışma devam ederken önerge veya tekriri müzekkereyle, bu boşluğu doldurmak için bir çalışmanız olacak mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çalış.

Sayın Tütüncü…

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye’deki kadınların iş gücüne katılma oranları açısından manzara, Türkiye’yi bu konuda dünya şampiyonluğuna taşımış durumda. Ocak 2008 TÜİK sonuçlarına göre, kadınların iş gücüne katılma oranları yüzde 22,3’e düşmüştür, yüzde 22,3.

Şimdi, bu tasarıyla getirilen kadınlara çalışma olanakları, son derece yetersiz kalacaktır. Sayın Bakandan sormak istiyorum: Bu tasarının ötesinde, kadın istihdamının artırılması için, Hükûmetinizce nasıl politikalar öngörülebilir? Sadece bu tasarıya dayanarak kadın istihdamının yeterince artırılamayacağı çok açıktır.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tütüncü.

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; tasarının 24’üncü maddesine göre, yaşlılık, malullük ve ölüm sigortaları priminden işveren hissesinin 5 puanlık kısmına isabet eden tutar hazinece karşılanacaktır. Bu uygulama, zor şartlar altında çalışan işverenler açısından doğrudur. Ancak ülkemizin bir başka gerçeği de büyük bir çoğunluğu asgari ücretle çalışan ve yoksulluk çeken işçilerimizin primlerinde de sonuçta maaşlarına yansıyacak şekilde 5 puanlık hazine desteği için bir çalışmanız var mı?

Bir diğer soru: Yasanın 22’nci maddesi, iş bulma alanında faaliyet göstermek üzere yabancılara da imkân sağlamaktadır. İş bulmak vaadiyle insan kaçakçılığının güzergâhı durumunda olan ülkemiz açısından bu uygulamanın ne gibi sakıncalar getireceği hakkında bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akkuş.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, aslında burada tabii, usulüne uygun kanunlar gelmiyor. Şimdi, biraz önce, Sayın Bakan, borçların yeniden yapılandırılmasıyla ilgili önerge getireceğini söyledi. Biz bilmiyoruz… Bu Parlamento geleneklerinde bunlara yer verilmemesi lazım.

Ben, Sayın Bakana soruyorum: İktidarınız zamanında kaç defa bu BAĞ-KUR, SSK borçlarını yapılandırdınız? Bu yapılandırma sonucunda ne kadar tahsilat yaptınız? Adam iflas ediyor, sizin ekonomik politikalarınız yüzünden BAĞ-KUR esnafı kapısına kilit vuruyor, işveren kapısına kilit vuruyor. Neyini alacaksınız vatandaşın? Siz pembe tablolar çiziyorsunuz, ama maalesef vatandaşın cebinde para kalmamış. Vatandaşın cebinde kalan para yok ki bu borçları ödesin. Tabii ki sizin zenginleriniz, işte, 30-35 kişi milyar dolarlar seviyesinde zengin olunca o paralar oraya gidiyor.

Şimdi, kanun o kadar eksik ki, bir il istihdam kurulu ve yürütme kurulundan bahsediliyor. İl istihdam kurulunun kimler olduğu belli ama, yürütme kurulu kimler? Peki, bu paraları, işsizlik primini harcayacak kişileri kim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Sayın Durmuş…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, bu hafta başında enteresan olaylar açığa çıkmıştır: AKP Genel Başkan Yardımcısı, ortağı olduğu iki şirketten birinin tırlarında eroin yakalatmıştır. Vekil, 2007’de ambalaj şirketinden, 1999’da da nakliye şirketinden istifa ettiğini söylemiştir.

İkinci olay: Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Paksüt’ü dinleyen Doblo marka narkotik dinleme aracı ve ikinci bir araç fotoğraflanmıştır. İçişleri Bakanı “Narkotik bir operasyonu takip ediyorduk.” diyor. Paksüt’ün bir aydır uğradığı yerlerde uyuşturucu kaçakçıları mı vardır? Madem uyuşturucu kaçakçılarını takip ettiğini söylüyorsunuz, Bakanınız bu açıklamasıyla operasyonu ifşa ettiyse uyuşturucu kaçakçısını korumuş olmuyor mu? Sayın Paksüt’ten başka, takibe narkotik dinleme aracı görevlendirilen ve dinlenen Anayasa Mahkemesi üyeleri var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Durmuş.

Soru işlemi bitmiştir.

Şimdi cevap bölümüne geçiyoruz.

Buyurunuz Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, Tekel işçileriyle ilgili bir soru soruldu. İşçilerimizin, özelleştirmenin olduğu illerde istihdamıyla ilgili bir talepte bulunuldu. Tabii, bunu hepimiz arzu ederiz. Eğer o imkân sağlanabilecekse bizim Bakanlar Kuruluna bu konuyu götürerek ilgili bakan arkadaşlarla değerlendireceğimizi ifade ederek bu soruyu cevaplandırmak istiyorum.

İkinci olarak, kıdem tazminatıyla ilgili, sosyal taraflarla kıdem tazminatı konusunu henüz görüşmediğimizi ifade etmek istiyorum. Kıdem tazminatının, ben şahsen Bakan olarak konuşulmasından yanayım, tartışılmasından yanayım, çünkü kıdem tazminatı şu anda ağırlıklı olarak kamuda uygulanan ama kamu dışında işçilerimizin aleyhine gelişen bir uygulamadır. Bundan dolayı bu mesele öteden beri, 1970’lerden bugüne konuşulan ama gerçekleştirilmesi konusunda geri adım atılan bir konu. Umuyorum bu dönem içerisinde biz sosyal taraflarla, sosyal tarafların bakışının ne olduğu çerçevesinde değerlendirme toplantıları gerçekleştireceğiz. Sosyal tarafların bu konuyu nasıl algıladıklarını ve işçilerimiz açısından mevcut uygulamanın, kıdem tazminatı uygulamasının ne gibi mağduriyetler oluşturduğunu, işveren açısından neyi ifade ettiğini masaya yatırdıktan sonra, eğer bir düzenleme olarak gelmesi gerekiyorsa, yine birlikte karar vererek, sosyal taraflarla karar vererek buraya getireceğimizi ifade etmek istiyorum.

4/C kapsamı, bildiğiniz gibi 657’ye tabi bir sistem. Burada işçi statüsünde olmadıkları için İŞKUR bünyesinde işsizlik ödeneği gibi bir durum 4/C’liler için söz konusu değildir.

Alt işveren, üst işveren, ana işveren tartışması İş Kanunu’nun 2’nci maddesi çerçevesinde yoğun bir şekilde yapılıyor. Biz bu istihdam paketinde alt işverenle ilgili yeni tanımlamalar, yeni düzenlemeler, yeni müeyyideler getirdik. Hangi işlerin alt işverene verileceği zaten İş Kanunu’nun 2’nci maddesinde net bir şekilde belli, bizim için orada bir müphemlik, şüphe uyandıracak bir durum söz konusu değil, ama problem, alt işverene işlerin verilmesi neticesinde muvazaalı bazı şeylerin gerçekleşmesi, karşımıza iş sağlığı güvenliği açısından bazı sorunlar çıkarmaktadır. Şimdi, bu muvazaayı ortadan kaldıran yazılı sözleşmeyi getiriyoruz. Ayrıca, denetim ve akabinde de ağır ve tehlikeli işlerde çalışacaklara mesleki eğitim zorunluluğunu getiriyoruz. Dolayısıyla, İş  Kanunu’nun 2’nci maddesindeki -sorun diye- bugün özellikle Tuzla ve benzeri ağır ve tehlikeli işlerde sorun teşkil eden konuların çözümüne direkt ve gerçekten çözüm olacak bir düzenlemedir diye düşünüyoruz.

Kadın istihdamıyla ilgili tabii rakamlar çok farklı. Aslolan, yıl sonlarını mukayese etmek gerekiyor, yani 2006, 2007 ile ve diğer yıllarla mukayesesinin daha doğru olacağı düşüncesindeyim. Çünkü dönemsel rakamlarda yanılmalar veya yıl sonlarını dönemsel rakamlarla mukayese ettiğiniz zaman  bazı netice almakta zorlanacağımız tablolarla karşılaşabiliriz. Bundan dolayı, ifade ettiğiniz ocak dönemi rakamlarıdır. Fakat biz kadın istihdamının, eğitim düzeyiyle direkt ilgili olduğunu burada ifade etmek istiyorum. Eğitim düzeyi yüksek olan hanımlarda istihdam sorunu yaşamadığımızı, Türkiye’de eldeki veriler açısından baktığımız zaman görüyoruz. Bundan dolayı “Haydi Kızlar Okula” kampanyası başlatılmıştır. Bundan dolayı eğitime en büyük bütçe ayrılmıştır. Amacımız, eğitim düzeyini, niteliğini yükseltmektir. Bu çerçevede daha çok kadın istihdamını gerçekleştirme imkânımız olabilir. Eğer diğer açıdan bakacak olursak, yani vasıfsızlık açısından bakacak olursak, o çerçevede de Türkiye’nin yapısal  bir dönüşüm sürecinden geçtiğini ifade ediyoruz ve beş yıl içerisinde, beş yıllık süre içerisinde 1 milyon kadının köyden kente göç ettiğini biliyoruz. Elimizdeki veriler, -dün bunları takdim etmiştim- 1 milyon bayan kırsaldan merkeze geliyor. Kırsalda bunlar ücretsiz aile işçisi diye görülüyorlar. Bir ailede 5 kişi var, 5’i de ücretsiz aile işçisi diye, çalışır diye görülüyorlar. Ama kente geldikleri zaman ya baba ya anne çalışıyor veya ikisi çalışıyor, ailede 3 kişi açığa düşüyor. Yani ben buna şu tabiri kullanıyorum: Türkiye gerçeklerle yüzleşiyor. Gerçeklerle yüzleşmek ne? Siz kırsalda “ücretsiz aile işçisi” diye vasıflandırdığınız ama aslında çalışmayan, aslında üretmeyen veya yeteri kadar üretmeyeni çalışıyor, üretiyor diye gösteriyorsunuz. Ama bu gerçekler bizim önümüze gelmeli, Türkiye bu gerçeklerle daha da hızlı yüzleşmeli ve çözümleri de üretmelidir. Ben kadın istihdamında bir düşüşün olmadığını, ama kırsaldan kente gelişin, göçün hızlanması neticesinde tarımdaki istihdamın yüzde 37’lerden yüzde 26’lara düşmesinden kaynaklanan bir tablo olduğunu vurgulamak istiyorum.

5 puan indirimi işçi için de uygulanır mı? 5 puan indirimi son derece önemli değerli arkadaşlar. Kıstaslarının da -öyle tahmin ediyorum- bütün milletvekili arkadaşlarımız tarafından paylaşıldığı düşüncesindeyim. Primlerin çok daha aşağıya inmesini hepimiz arzularız, hepimiz isteriz. Fakat bunların imkânlarla orantılı olmasının doğru olduğu, makro dengeleri de sarsmayacak bir bakış açısının doğru olacağı düşüncesindeyiz. Salt anlamda kayıt dışı çalıştırana ve prim borcu olana da uygulansa 5 puan indirimi, 4 katrilyonluk bir maliyet oluşturduğunu da bilmemiz gerekiyor. Bundan dolayı şu anda Hükûmet Programı’nda vaat ettiğimizi gerçekleştiriyoruz. Umarım Türkiye'nin imkânları geliştikçe, OECD ülkeleri ortalamasındaki -gerek primlerde gerek diğer yüklerde- o ortalamanın da altına inme arzumuz var. Bu neyi getirecektir? Bu rekabeti artıracaktır. Bu rekabeti, Türk müteşebbisinin rekabetini artırınca üretimi artıracaktır. Üretim ihracatı, ihracat döviz girdisini artıracaktır. Türkiye’nin zenginleşmesine sebep olacaktır. Bu konuda da bu kısa açıklamayı yapmayı uygun buluyorum.

Sayın Genç yapılandırmalarla ilgili soru sordular, bazılarına yazılı cevap verelim eğer uygun bulurlarsa. Ama son yapılandırmayla ilgili şunu ifade edeyim: SSK bünyesindeki yapılandırmada, yapılandırmaya giren tutar 2 katrilyon 627 trilyon liradır. Bunun yüzde 46’sı tahsil edilmiştir, yapılandırmada yüzde 46’lık bir başarı vardır. BAĞ-KUR’da ise yapılandırma tutarı 7 katrilyon 295; 2006’dan bahsediyorum. Orada da tahsilat oranı yüzde 61’dir. O yapılandırmalara baktığımız zaman, bugün düşündüğümüz keskinlikte değildir, bu netlikte bir yapılandırma değildir. Bu düşündüğümüz yapılandırmayla, inanıyorum ki yeni yasa bu yeni yapılandırmayla, belki de 5 puan indirimini de dikkate aldığınız zaman tüm işverenlerimizin, tüm çalışanlarımızın çok daha gayretli olacaklarına ben inanıyorum ve Türkiye bir kez daha buna ihtiyaç duymayabilir düşüncesindeyiz. Bunların teferruatıyla ilgili geçmişe dönük sorunuza da yazılı olarak cevap vereceğimizi ifade ediyorum.

Sayın Durmuş’un sorduğu sorular biraz siyasi içerikli, istihdam paketiyle ilgili değil ama hepimiz de siyasiyiz.

Bir Sayın Milletvekilimizle ilgili ifade ettiklerinizi, Sayın Milletvekili, yine aynı gazetelerde net bir şekilde ifade etmiştir. Böyle bir ortaklığının iki yıl önce sona erdiğini, ilgili şirketlerle böyle bir bağının olmadığını açık ve net bir şekilde ifade etmiştir. Aksi bir durum varsa Türkiye hukuk devletidir, gereken çalışmalar yapılır.

Sayın Paksüt’le ilgili değerlendirmeleri Hükümete dönük, iktidara dönük olarak değerlendirmeyi çok doğru bulmayacağımızı ifade etmek istiyorum, ama olay Türkiye’de olmuş olaydır ve böyle bir olay olmuş ise… Bakınız, bu olayın olup olmadığıyla ilgili de elimizde bir kanıt yok, çünkü Sayın Bakanın açıklamasına göre olayın Sayın Paksüt’le bir ilgisinin olmadığı ifade ediliyor. Dolayısıyla bu netleşmeyen, açık olmayan ama hepimizin de netliğinden yana olduğumuz bu konuyla ilgili çok teferruatlı bir açıklama yapmanın doğru olmayacağı düşüncesindeyim. İlgili birimler, bilgi ve belgeler doğrultusunda siyasetçinin de söylemesi gereken şeyler olmalı, eğer muhatap olan birisi varsa da onların da söylemesi gereken şeyler olmalı ama hiçbir şey artık gelişen dünya şartlarında, bu teknolojik şartlarda, ülkemizin geldiği noktada karanlıkta kalmamalı düşüncesindeyiz.

Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

16.30’a kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.09

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Fatoş GÜRKAN (Adana)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

21’inci madde üzerinde dört önerge vardır. Önergeleri sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın 21’inci maddesinin (h) bendinden sonra gelmek üzere, (ı) bendi ile aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.

 

Şevket Köse

Fehmi Murat Sönmez

Akif Ekici

 

Adıyaman

Eskişehir

Gaziantep

 

Necla Arat

Sacid Yıldız

Hüsnü Çöllü

 

İstanbul

İstanbul

Antalya

 

M. Ali Susam

Malik Özdemir

 

 

İzmir

Sivas

 

“ı) GAP Bölgesindeki illerde, GAP İdaresinin belirleyeceği bir temsilci.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 21 inci maddesi ile değiştirilen 4904 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.

 

Mümin İnan

Mustafa Kalaycı

Yılmaz Tankut

 

Niğde

Konya

Adana

 

Süleyman L. Yunusoğlu

Cemaleddin Uslu

 

 

Trabzon

Edirne

 

“ ı) Sanayi ve Ticaret il müdürü”

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı yasa tasarısının 21 nci maddesi “h” fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki “ı” bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Sevahir Bayındır

Sırrı Sakık

 

Şırnak

Şırnak

Muş

 

Selahattin Demirtaş

Ayla Akat Ata

 

 

Diyarbakır

Batman

 

I)      İlde bulunan kadın kurumları

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

Lutfi Elvan

Mehmet Yüksel

 

Kocaeli

Karaman

Denizli

 

Nusret Bayraktar

M. Salih Erdoğan

 

 

İstanbul

Denizli

 

Madde 21- 25/6/2003 tarihli ve 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununun 13 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"İl istihdam ve mesleki eğitim kurulları

Madde 13- İlin işgücü, istihdam ve mesleki eğitim ihtiyacını tespit etmek veya ettirmek, mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumları ile işletmelerde yapılacak mesleki eğitim ve istihdam konularında etkinlik ve verimliliği artırmak amacıyla yerel düzeyde politikalar oluşturmak, plan yapmak ve kararlar almak, ilgili kurum ve kuruluşlara görüş ve önerilerde bulunmak üzere illerde İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulu kurulur.

Kurul valinin başkanlığında aşağıda sayılan üyelerden oluşur:

a) Belediye Başkanı, büyükşehir belediyesi bulunan illerde Büyükşehir Belediye Başkanı veya genel sekreteri veya yardımcısı,

b) İl Özel İdaresi Genel Sekreteri,

c) İl Milli Eğitim Müdürü,

ç) İl Sanayi ve Ticaret Müdürü,

d) İŞKUR İl Müdürü

e) İl Ticaret ve/veya Sanayi Odası Başkanı,

f) İşçi, işveren konfederasyonları ile Türkiye Sakatlar Konfederasyonundan birer temsilci,

g) İl Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı,

ğ) İlde bulunan fakülte veya yüksek okulların Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü veya Mesleki Teknik Eğitim Bölümlerinden valinin belirleyeceği bir öğretim üyesi.

İl istihdam ve mesleki eğitim kurullarının görevleri şunlardır:

a) İlin istihdam ve mesleki eğitim politikasını oluşturmak,

b) İlin muhtelif sektör ve branştaki işgücü ve mesleki eğitim ihtiyacını belirlemek üzere işgücü piyasa analizleri yapmak-yaptırmak, bu amaçla gerektiğinde ilgili alan uzmanlarından komisyonlar oluşturmak, bunların görev tanımları çerçevesinde hazırladıkları raporları değerlendirmek ve yayınlamak, gerektiğinde ilgili Bakanlık ve kurullara sunmak,

c) Milli Eğitim Bakanlığınca gönderilen mesleki eğitim çerçeve programlarının işgücü piyasası araştırma sonuçlarına göre ilin ihtiyaçları doğrultusunda düzenlenmesi için görüş bildirmek,

ç) Mesleki eğitim uygulamalarında ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümüne yardımcı olmak,

d) Mesleki eğitim, işgücü ve istihdam konularında kurum ve kuruluşlardan gelecek görüş ve önerileri incelemek değerlendirmek ve sonuçlandırmak,

e) İl düzeyinde istihdamı koruyucu, geliştirici ve işsizliği önleyici tedbirleri belirlemek ve gereği için ilgili kurum ve kuruluşlara bildirmek,

f) İşgücü piyasası araştırma sonuçları da dikkate alınarak İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Kurum tarafından hazırlanan işgücü yetiştirme faaliyetlerine ilişkin planları onaylamak ve bunların uygulama sonuçlarını izlemek,

g) Bu madde hükümlerini il seviyesinde eksiksiz yerine getirilmesi için gerekli tedbirleri almak.

Kurul kararları bağlayıcıdır. Kurul, alınan kararlara ilişkin eylem planı hazırlar, sorumlu kurum ve kuruluşları belirler, uygulamaları ve sonuçlarını takip eder.

Kurul, üç ayda bir toplanır. Kurulun sekretarya görevi Kurum İl Müdürlüğü ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından kendi görev alanları ile sınırlı kalmak kaydıyla müştereken yürütülür. Alınan kararların uygulanmasının takibi ile diğer faaliyet ve işgücü piyasasına yönelik araştırmalar, Yürütme Kurulu tarafından yerine getirilir.

İşgücü yetiştirme faaliyetleri ve sonuçları; Kurul başkanının onayıyla, Kurum, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Kurul üyesi işçi ve işveren konfederasyonları tarafından belirlenecek birer üyeden oluşan Denetim Kurulu tarafından denetlenir. Denetimler için, ihtiyaç halinde birden fazla Denetim Kurulu oluşturulabilir. Denetim raporları Kurula bildirilir.

Kurul tarafından her yıl faaliyet raporu düzenlenir. Düzenlenen rapor, Kurum Yönetim Kurulu tarafından değerlendirildikten sonra ilgili bakanlıklara gönderilir.

Kurul, Yürütme Kurulu ve Denetim Kurulu üyelerine, 6245 Sayılı Harcırah Kanunu doğrultusunda günlük harcırah ödenir.

Kurulun yönetim ve denetim faaliyetleri, işgücü piyasası araştırma ve planlama çalışmaları için Kurum tarafından ödenek tahsis edilir. Bu ödeneğin miktarı, aktif işgücü programları için Kurum tarafından İl Müdürlüğüne tahsis edilen toplam ödeneğin yüzde beşini geçemez.

İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulu, Yürütme Kurulu ve Denetleme Kurulunun çalışma usul ve esasları Milli Eğitim, Sanayi ve Ticaret ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıkIarı ile Kurum tarafından müştereken çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Bu Kanunda İl İstihdam Kurullarına yapılan atıflar ile 05/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununda İl Mesleki Eğitim Kuruluna yapılan atıflar İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kuruluna yapılmış sayılır.

3308 sayılı Kanunun bu maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Son önergeyi takdire arz ediyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bilindiği gibi ülkemizde eğitim ve istihdam arasındaki ilişki zayıftır. Bu ilişkisin güçlenmesi ise, işgücü piyasasındaki değişim ve gelişmelerin gerek yerel, gerekse ulusal düzeyde yakından takip edilmesine ve işgücü piyasasının ihtiyaçları doğrultusunda beşeri sermayenin geliştirilmesine bağlıdır.

Bu bağın kurulmasında ve geliştirilmesinde, yerel aktörlerin bir araya geldiği İl İstihdam Kurulları ve İl Mesleki Eğitim Kurulları çok önemli role sahiptir. Söz konusu kurulların nihai amacı, yerel düzeyde insan kaynaklarımıza yatırım yaparak mümkün olduğu ölçüde işgücümüzü üretimde verimli kullanma ve ülkemizin gelişmişlik düzeyini artırmaktır. Kurulların nihai amacı, yerel düzeyde insan kaynaklarımıza yatırım yaparak mümkün olduğu ölçüde işgücümüzü üretimde verimli kullanma ve ülkemizin gelişmişlik düzeyini artırmaktır.

Aynı temel amaca yönelik olarak oluşturulan ve hemen hemen aynı üyeden oluşan bu kurulların birleştirilmesi, nihai amaca ulaşmada etkinlik sağlayacaktır. Zira, il istihdam kurullarının, işgücü piyasasına yönelik politikalarının ve tedbirlerinin esasını; işgücü piyasası ihtiyaçlarına göre işgücünü yetiştirme ve geliştirme oluşturmaktadır. Aynı şekilde, İl Mesleki Eğitim Kurulunun temel görevi de il seviyesinde mesleki eğitim ihtiyaçlarını tespit etmek ve mesleki eğitim çerçeve programı hakkında görüş oluşturmaktır.

Bu bağlamda, iki kurulun birleştirilmesi sonucunda, işgücü piyasası ihtiyaçları doğrultusunda gerekli nitelik ve becerilere sahip biçimde kurumlardan mezun olan insan gücümüzün istihdam edilmesi mümkün olurken, bu insan gücümüzün istihdam edilebilirliklerini artırmak amacıyla düzenlenen aktif işgücü programlarına aktarılacak kaynaklar da daha verimli ve etkin kullanılacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önerge ile 21’inci madde tümüyle değiştirilmiştir. Bu nedenle, aynı maddede değişiklik öngören, Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, Niğde Milletvekili Mümin İnan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının önergelerini işleme koyma imkânı kalmamıştır. Önergeleri işlemden kaldırıyorum.

Şimdi 21’inci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 21’inci madde kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısın 22 nci maddesinin çerçeve hükmünün başına “4904 Sayılı Kanunun” ibaresinin eklenmesini ve “birinci” ibaresinin “ikinci” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

Lutfi Elvan

Mehmet Yüksel

 

Kocaeli

Karaman

Denizli

 

Nusret Bayraktar

M. Salih Erdoğan

 

 

İstanbul

Denizli

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri ayrı ayrı okutup birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde, önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 22 nci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.

 

Akif Akkuş

Mustafa Kalaycı

Muharrem Varlı

 

Mersin

Konya

Adana

 

M. Akif Paksoy

Ahmet Bukan

 

 

Kahramanmaraş

Çankırı

 

T.B.M.M Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Yasa Tasarısının 22. Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını az ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Şevket Köse

Enis Tütüncü

Turgut Dibek

 

Adıyaman

Tekirdağ

Kırklareli

 

Abdulaziz Yazar

Rasim Çakır

 

 

Hatay

Edirne

 

BAŞKAN – Komisyon bu iki önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında…

Sayın Tütüncü, konuşmak istiyorsunuz.

Buyurunuz Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz 22’nci maddenin tasarı metninden çıkarılması.

Neden böyle bir önerge verdik? Değerli milletvekilleri, 22’nci madde özel istihdam bürolarıyla ilgilidir. Özel istihdam bürolarının açılması ve işletilmesi alanına bu Hükûmet tasarısıyla yabancıların da girmesi ve çalışması imkânı sağlanmaktadır. Tabii ki yabancı sermayeye gerçekten kaynak kıtlığı açısından ihtiyaç bulunduğu bir zaman kesitinde, öyle sanıyorum ki Hükûmetin kafasındaki “Neden iş ve işçi bulma hizmetlerine yabancı insan gücünü kullanmayalım, getirmeyelim.” Sanırım ki bu gerekçe var ve bir diğer gerekçe de herhâlde Avrupa Birliği bunu istemiş olabilir.

Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bunu biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak doğru bulmuyoruz. Aslında 22’nci Dönem Parlamentosunda özel istihdam bürolarıyla ilgili yasa tasarısı görüşülürken hem Plan Bütçe Komisyonunda hem de biz Meclis Genel Kurulunda buna karşı çıktık. Neden karşı çıktık? Çünkü iş ve işçi bulma görevleri, sorumlulukları sosyal devletin olmazsa olmaz sorumluluklarından, görevlerinden biridir. Bunun da ötesinde, biz karşı çıkış gerekçemizi başka bazı noktalara da dayandırdık. İş bulma hizmetlerinin istismar edileceğinden endişe ettik, işsizlerin istismar edileceğinden endişe ettik, işsizlerden ön avanslar, avantalar alınabileceğini düşündük ve bu alanın kontrolünün son derece zor olabileceğini düşündük. Bu gerekçelerle karşı çıktık. Ancak, 22’nci Dönem Parlamentosunda bu Yasa kabul edildi. Şimdi getirilen bu öneriyle, 22’nci maddeyle, yabancıların da bu alanda faaliyet göstermesinin önünü açıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu doğru değil. Bakınız, bizim en büyük sorunlarımızdan bir tanesi istihdam açısından, iş gücü piyasası açısından kayıt dışı istihdamın ve dolayısıyla kayıt dışı ekonominin bir türlü disipline edilememesidir. Biz yıllardan bu yana kendi kayıt dışı istihdamımızı acaba nasıl kontrol edebiliriz diye tartışmalar yaptık, vergi yasaları çıkardık. İşte şimdi bu kanun, bir bölümüyle de ilgili olarak düşünürsek, kayıt dışı istihdamın da en aza indirilmesine dönük amacı içeriyor. Ama değerli arkadaşlarım, son yıllarda bir baktık ki Türkiye’de yabancı kayıt dışı işçi hızla artıyor, yabancı kaçak işçi hızla artıyor. Tahminlere göre 1 milyon dolayında yabancı kaçak işçi şu anda Türkiye’de istihdam ediliyor çeşitli sektörlerde, ev hizmetlerinden tutun inşaat sektörüne kadar ve imalat sanayisinin bazı sektörlerinde yabancı kaçak işçiler çalışıyor. Özellikle komşularımızdan geliyor, Ermenistan’dan geliyor, Türki cumhuriyetlerden geliyor, Balkanlardan geliyor, geliyor… Değerli arkadaşlarım, daha fazla da bu özel istihdam büroları aracılığıyla geliyor.

Şimdi, ben Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum, en son bilgi neyse elimizde: Şu ana kadar kaç tane özel istihdam bürosu faaliyete geçirilmiştir ve bu özel istihdam bürolarının iş bulma etkinliği nedir? Yani kaç kişiyi işe yerleştirmiştir? Bunu Sayın Bakanın burada açıklamasını bilhassa rica ediyorum. Çünkü bundan önceki bir konuşmada da bu çerçevede bir isteğimiz olmuştu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Buradan şuraya gelmek istiyorum Sayın Başkan, değerli milletvekilleri: Bakınız, bizim elimizdeki rakamlara göre, kendi hesabına çalışanların Türkiye'de yüzde 65’i kayıt dışı çalışıyor, yaklaşık 3 milyon kişi; yevmiyeli olarak çalışanların yüzde 91,6’sı kayıt dışı çalışıyor, 1 milyon 100 bin kişi; ücretsiz aile işçilerinin ise kayıt dışı çalıştığını biliyoruz. Buradan şuraya gelmek istiyorum: Lütfen, özel istihdam büroları alanına yabancı insan gücünü, yabancı hizmeti sokmayalım. Burasını, bu alanı en azından Türk insanının inisiyatifine bırakalım.

Bu nedenle önergemizin kabulünü istirham ediyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi adına hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tütüncü.

Sayın Şandır, gerekçeyi mi okutayım? Kim konuşacak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Muharrem Varlı efendim.

BAŞKAN – Sayın Varlı, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınıza çıktım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

22’nci madde, özel istihdam bürolarının kurulmasında Türk vatandaşı şartının aranmamasıyla alakalı bir madde. Bizim vermiş olduğumuz önerge de böyle bir şeyin kabul edilemeyeceği ve Türk vatandaşı olma şartının aranması gerektiği konusunda.

Şimdi, tabii, daha önceki yapmış olduğunuz özelleştirmelerde, daha önceki çıkartmış olduğunuz kanunlarda böyle bir hassasiyetinizin olmadığını biliyoruz. Yapmış olduğunuz özelleştirmeye baktığımız zaman, işte, Türk Telekom’u Hariri ailesine, PETKİM’i bir başka yabancıya, TÜPRAŞ’ı bir başka yabancıya, en son…

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Koç yabancı mı?

MUHARREM VARLI (Devamla) – Yani o sizin bileceğiniz bir şey, o konuda ben yorum yapmıyorum.

…Tekeli de bir Amerikan firmasına sattınız.

Şimdi, buralardan gelecek kaynak belki çok önemli olabilir ama buralarda çalışan işçilerin geleceğini hesap etmek, buradaki işçilerin ailelerinin geleceğini hesap etmek de elbette ki çok önemli olması gereken şeylerdir ama böyle bir hassasiyetiniz olmadığı için…

Efendim, 301’inci maddeyi de yine Avrupa Birliği istiyor diye, Türklüğe hakareti, efendim, Türk milletine hakareti içeren sözlerin sarf edilmesini serbest bıraktınız. Yani Türklükle, Türk milletiyle bir alerjiniz mi var, bunu da anlamış değilim. (AK Parti sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacıyı lütfen uyarır mısınız, konuyla alakası olmayan, daha evvelki tartıştığımız meseleyi tekrar gündeme getiriyor.

MUHARREM VARLI (Devamla) – Neden böyle bu konularda hassasiyet göstermiyorsunuz? Bunu milletimizin takdirine bırakıyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın konuşmacı, lütfen konuya geliniz, önerge üzerinde konuşunuz.

MUHARREM VARLI (Devamla) – Bankacılık sektörüne baktığınız zaman, bu sektörün de yüzde 50’ye yakını yabancılara teslim edilmiş durumda. Yani finans sektörümüz.

Ekonominin iyi olup olmadığının ölçümü olarak kabul ettiğiniz borsaya baktığımızda, borsa da yüzde 70 oranında yabancılara teslim edilmiş durumda.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – İyi incele!

MUHARREM VARLI (Devamla) – Çok iyi inceliyoruz.

İstihdamı da yabancılara teslim edeceksek, o zaman artık bu ülkeyi yönetenler neden kendi öz benlikleriyle yönetemiyorlar diye düşünmek gerektiği kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlarım, yasada çıkartılmak istenen… “Efendim, işsizlik sigortasında, İşsizlik Sigorta Fonu’nda biriken bir miktar parayı GAP projesinde değerlendireceğiz.” diyorsunuz.

Peki, babalar gibi sattığınız, özelleştirme yaptığınız Türk Telekom’dan, diğer kuruluşlardan elde edilen paralardan neden GAP projesine aktarmadınız? GAP projesi elbette ki Türkiye için, Türk ekonomisi için, orada yaşayan, orada ikamet eden, orada çiftçilik yapan insanlarımız için çok önemli bir proje. Elbette ki desteklenmesi lazım, geliştirilmesi lazım, ama bugüne kadar neden yapmadınız, neden? Şimdi gelmişsiniz, işçilerin sigorta primlerinden biriken, işsiz kaldıkları zaman kullanılması gereken, yardım edilmesi gereken parayı GAP projesine aktarmaya çalışıyorsunuz. Ne kadar doğru?

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Biraz önce anlattı Bakan burada.

MUHARREM VARLI (Devamla) – Kardeşim, oturduğun yerden sataşma, dinle anlarsın. Senin zekân yetmez bunlara. Anlarsın, dinle. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın lütfen.

Sayın Varlı, lütfen devam ediniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, lütfen sözünü geri alsın. Hiçbir milletvekilinin başka bir milletvekilinin zekâsını ölçme yetkisi elinde değildir. Kendisi zekâsını nerede ölçtürmüş? Mecliste konuşuyorsun!

MUHARREM VARLI (Devamla) – Değerli milletvekilleri, burada bir gazete haberi. Türkiye’nin en büyük gazetelerinden birisi Hürriyet gazetesi ve İsrail Başbakanının Sayın Başbakana “dostum” dediği bir hitabet.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Ne olmuş? “Arkadaşım” dedi. Çevirmeyin, “arkadaşım” dedi.

MUHARREM VARLI (Devamla) – Evet, “arkadaşım” dediği, “dostum” dediği, her neyse.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Bak, yanlış söylüyorsun.

MUHARREM VARLI (Devamla) – Dün İsraillilerin öldürdüğü bir Filistinli için Fatih Camisi’nde gıyabi cenaze namazı kılıyordunuz, bugün de İsrail Başbakanının en yakın dostu oldunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Varlı, lütfen konuya geliniz, önergeniz üzerinde konuşunuz. Son dakikanızı veriyorum.

Buyurunuz.

MUHARREM VARLI (Devamla) – Bu samimiyetle ne kadar alakalı onu da yüce milletimizin takdirine bırakıyorum.

Önergemizin kabulünü diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Varlı.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmama izin verin.

BAŞKAN – Tamam.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biraz önceki konuşmacı, verdiği önergenin hiç alakası olmayan şekilde bir konuşma yaptı ve grubumuzu, bundan önce çıkardığımız 301’inci maddeyle ilgili kamuoyunu yanlış bilgilendirici, Türk milleti ve Türklükle problemi…

BAŞKAN – Buyurunuz, bir dakika Sayın Elitaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önemli yasa yapmaya çalışıyoruz, komisyonda bütün arkadaşlarımız bunlara katkı verdi, ama, şuradan bu kadar önemli bir yasayı çıkarırken, gelip önergelerde konuşup, yaptığımız işi hafifletmenin bir manası yok, anlamı yok. İki hafta önce bu işi konuştuk, 301’inci maddenin hangi tarihçe çerçevesinde geldiğini, kimlerin nelerle 301’inci maddede değişiklik yaptığını hep beraber gördük. 2001 yılında, sizin iktidarınız döneminde, bir yıldan altı yıla kadar olan ve ağır hapis şeklinde cezalandırılan bir 301’inci maddedeki “Türklüğe hakaret” ibaresi, sizin zamanınızda bir yıldan üç yıla kadar düşürüldü ve hafif hapis hâline getirildi.

Yine, 2001 yılında siz, çok önemli bir değişiklik yaptınız.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Beş yıl öncekini söylüyorsunuz, iki hafta önceyi hatırlamıyorsunuz; her zaman hatırlatacağız size 301’i.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hani, şu anda “değiştirilmez” diye ifade ettiğiniz Anayasa’nın başlangıç hükmündeki bir ibare var ya, Anayasa’nın başlangıç hükmündeki ibare, Türk milletinin manevi değerlerine ve tarihine fikri ve mütalaa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lütfen, çabuk toplayınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Türk milletinin manevi ve tarihî değerlerine fikir ve görüşlerini beyan etmek de yasaktı, siz onu da değiştirdiniz. Siz, önce onun hesabını verin, onun hesabını kendi içinizde verin ve o tereddütlerinizi ortadan kaldırın. Önce kendi içinizde günahlarınızı çıkarın, başkasına günah yüklemeye kalkmayın.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.

Buyurunuz Sayın Bakan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Sözcü, AKP Grup Başkan Vekili, “Kendi günahlarınızı çıkartın.” dedi, bizim grubumuzu ilzam etti. Müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Şimdi, tabii Sayın Şandır, size de bir dakika söz vereceğim ama lütfen tekrar sataşmaya yol açmayınız. Tekrar tartışmaya yol açarsanız sonsuza kadar devam edecek.

Buyurunuz efendim.

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve Sayın Elitaş; her zaman bu 301’i burada konuşacağız. Bunu böyle bilesiniz.

YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - Sonsuza kadar konuşun.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Evet, 301’i konuşacağız.

YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - Sonsuza kadar konuşun, hiç mahzuru yok.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sonsuza kadar konuşacağız. 301’de yaptığınız şey, “Türklüğü” çıkarttınız. Cezayı indirmekten öte, “Türklüğü” çıkarttınız.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Kendi programında yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz cezayı sıfıra indirdiniz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Eğer “Türk milleti” ile “Türklük” farklı değilse niye çıkarttınız, bunun cevabını burada vermek mecburiyetindesiniz. Eğer “cumhuriyet” ile “Türkiye Cumhuriyeti devleti” farklı şey değilse niye değiştiriyorsunuz? Bunun hesabını burada…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz niye “cumhuriyet”i tamamen çıkardınız?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisinin iktidarında 301’in içeriğiyle hiç oynanmamıştır. Özgürlüklerin genişletilmesi anlamında altı yıldan üç yıla düşürülmüştür.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hiç anlamı yok!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Elitaş, bilesiniz ki, 301’le ilgili siz burada Türk milletine hesabı veremeyeceksiniz, sürekli mahkûm olacaksınız ve sürekli, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, 301’de yaptığınız ihaneti burada konuşacağız. Bunu böyle bilmenizi istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bu konuyu burada kapattım Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacı adımı vererek ithamda bulunuyor.

BAŞKAN – Müzakereyi yeterli buluyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, adımı vererek ithamda bulunuyor. Lütfen efendim…

BAŞKAN – Lütfen… Bu konu kapanmıştır.

Şimdi, sayın milletvekilleri, konumuza dönüyoruz. Lütfen… Cevaplarınızı karşılıklı verdiniz. Sayın Bakanın bir dakikalık bir açıklaması vardır.

Buyurunuz Sayın Bakan.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

B) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/570, 2/227, 2/228) (S. Sayısı: 224) (Devam)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Konumuza dönmemizin daha doğru olacağı düşüncesindeyim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Şandır’ın söylediği son kelime…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ne günahı var MHP’nin, bunu anlatmak mecburiyetindesiniz.

BAŞKAN – Sakin olunuz lütfen.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Son kelime oradaki arkadaş için doğru olabilir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Böyle bir günah yok. Milliyetçi Hareket Partisinin Türk milletine karşı işlediği hiçbir günah yok.

BAŞKAN – Lütfen sakin olunuz.

Sayın Bakan, devam ediniz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Değerli milletvekilleri, tabii, ifade ettiğiniz gibi önemli bir yasa görüşüyoruz. Konumuza dönsek en doğrusu o olacak. Vatandaşımız bizden onu bekliyor.

Şimdi “Ne kadar özel istihdam bürosu var?” diye sordular. 234 özel istihdam bürosu var Türkiye’de.

“Bugüne kadar bu istihdam büroları ne kadar istihdam gerçekleştirdiler?” diye bir soru geldi. 2004, 2005, 2006, 2007 yıllarında toplam 122.070 istihdam gerçekleşti.

Son olarak da yabancılara verilen izinle ilgili bir ifade kullanıldı. 2004 yılında 7.300, 2005 yılında 9.438, 2006 yılında 10.603, 2007 yılında 8.930 kişiye, yabancılara izin verilmiştir. Bilgilerinize sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Bu iki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 22 nci maddesinin çerçeve hükmünün başına “4904 Sayılı Kanunun” ibaresinin eklenmesini ve “birinci” ibaresinin “ikinci” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                  Nihat Ergün (Kocaeli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçe mi…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe

Kanun tekniği anlamında düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 22’nci madde kabul edilmiştir.

23’üncü madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23 üncü maddesi ile değiştirilen 4904 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin; çerçeve hükmünün başına “4904 Sayılı Kanunun” ibaresinin, birinci fıkrasının (j) bendinde yer alan “özel istihdam bürolarına” ibaresinin “gerçek ve tüzel kişilere” şeklinde değiştirilmesini ve ikinci fıkranın başına 1 inci cümle olmak üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

Lutfi Elvan

Mehmet Yüksel

 

Kocaeli

Karaman

Denizli

 

M. Salih Erdoğan

Nusret Bayraktar

 

 

Denizli

İstanbul

 

“Birinci fıkranın (a), (b), (c), (f), (g) ve (j) bentlerinde yer alan fiillerin ayrı ayrı veya birlikte üç kez tekrarlanması halinde özel istihdam bürolarına verilen izinler iptal edilir.”

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı yasa tasarısının 23. maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Şevket Köse

Ali Rıza Öztürk

 

Malatya

Adıyaman

Mersin

 

Gürol Ergin

Oğuz Oyan

 

 

Muğla

İzmir

 

“Kurum, ayrıca, Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusu yapar”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve  Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 23 üncü maddesi ile değiştirilen 4904 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin birinci fıkrasının sonuna “idari para cezaları her yıl enflasyon oranında güncellenir.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.

 

Mümin İnan

 

Mustafa Kalaycı

 

Akif Akkuş

 

Niğde

 

Konya

 

Mersin

 

 

Süleyman L. Yunusoğlu

 

Cemaleddin Uslu

 

 

 

Trabzon

 

Edirne

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Son önergeye katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyorum, yoksa kim konuşuyor efendim?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Akif Akkuş konuşacak efendim.

BAŞKAN – Sayın Akkuş, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasayla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, tabii, burada bu maddeden ne isteniyor evvela ona bir bakarsak; bu maddeyle, iş arayanlara ve açık işlere ilişkin bilgileri amacı dışında kullananlara, iş arayanlardan yönetmelikte öngörülenler dışında menfaat temin edenlere, kurum izni olmaksızın iş ve işçi bulmaya aracılık faaliyetinin basın yayın araçlarından biri ile işlenmesi hâlinde, kurum izin belgesi olmadan yurt dışına kaçak işçi götürmek isteyenlere değişik oran ve miktarda ceza verileceği belirtilmektedir.

Yukarıda belirtilen suçları işleyenlere elbette ceza verilmelidir. Buna bir şey demiyoruz ancak biz bu önergeyle, idari para cezalarının her yıl yeniden enflasyon oranında güncellenmesini amaçlamaktayız.

Tabii, bu suçların mahiyetine de şöyle bir baktığımız zaman: Yani nereden çıkıyor bu suçlar, niye bu suçlar oluşuyor? Ülkede, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk öyle büyük boyutlara geldi ki vatandaş ne yapacağını şaşırmış durumda. Ne yapılırsa yapılsın, ne kadar ceza verilirse verilsin bu suçlar devam etmekte, çetelerin sayısı günbegün artmaktadır.

Şimdi, bu cümleden olmak üzere, bugün bir gazeteden kestiğim küçük bir kupür  var. Burada “Tüketici kredisi alıp -ev için veya otomobil için- ödeyemeyenlerin sayısı 261 bin kişiye ulaşmış, kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısı ise 1 milyon 50 bin civarında.” diyor.  Durum böyle olunca…

RECEP KORAL (İstanbul) – Sizin iktidarınızda neydi?

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Efendim?

RECEP KORAL (İstanbul) – 2002 öncesi neydi?

AKİF AKKUŞ (Devamla) – 2002 öncesi yoktu. Böyle bir sayı yoktu. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

Nereden çıkartacaksın 2002’yi; sen bugüne bak. Bugün, bu vatandaş bundan mağdur oluyor. Mağdur olan vatandaş bugün var. Dün de vardı belki, ama yoktu. Evet, o kadar.

Yine bugünkü gazetelerden bir haber vereyim size. Bunu söylemeyecektim ama demin konuşulduğu için söylüyorum. İtalyan Hava Yolları satışa çıkartılıyor ve yabancılar talip oluyor ve İtalyan Hükûmeti diyor ki: “Hayır, satmıyoruz.” Niye? “Stratejik bir kurumdur, satmıyoruz.” diyor ve bunu, Avrupa Birliğinin değişik ülkelerinde, Amerika Birleşik Devletleri’nde görüyoruz. Hâlbuki, bize “Küreselleşme çağındayız, sınırlar ortadan kalktı, şirketler var.” diyorlar ama, maalesef, bizi aldatıyorlar. Diyorum ki bunlara kanmayalım, aldanmayalım.

Değerli milletvekilleri, Ege kıyılarımızda yerli veya kaçak işçi taşıyan ve maalesef, bazen batarak deniz kazalarına, birçok cana ve mala zarar veren gemi kazaları basın ve yayın organlarında hemen her gün yer almaktadır. Vatandaşlarımızı açlığa, yoksulluğa ve sefalete terk eden AKP Hükûmeti bunlara bir çözüm getiremiyor, sadece, birkaç günlük gıda paketleriyle, bu durumdaki vatandaşlarımızı istismar etme yolunu seçiyor. Kürsüye çıkan Hükûmet yetkilileri, sanki bir Lale Devri senaryosu ortaya koyuyor.

Sayın milletvekilleri, size “iş ve aş” diye, âdeta, yalvaran insanlar gelmiyor mu? Bize geliyor.

“Ülke kalkındı, millî gelir birkaç misli büyüdü, millî gelirin kişi başı payı dokuz ayda 9.500 dolara çıktı.” diyorlar. Bu büyüme, istihdam yaratmadığına göre sözde bir büyümedir. Çünkü büyüme sanal olmasaydı verimlilik iç talebe yansıyacak, bu da ücretlerin artmasına, insanların karnının doymasına, sırtının pek olmasına sebep olacaktı ama böyle bir durum söz konusu değil.

Vatandaş borçla yaşamaktadır; banka borçları 101 milyar doları aşmış. Vatandaş borç batağında çırpınırken bankalar kâr patlaması yapıyor.

Köylü ve çiftçi tarlasını işleyemez hâle gelmiş. Gübre yüzde 110, mazot yüzde 100’den fazla artmış, destekleme primleri 70 liradan 20 liraya düşürülmüştür. Buna rağmen, Hükûmet, yeni zam arayışları içerisindedir.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Esnafın, işçinin hâli, köylü ve çiftçiden daha iyi değil. Her sahada devleti temsil eden memur perme perişan. Şehirlerimizde yükselen görkemli iş merkezleri orta direği yok ederken, bu iş merkezlerinde on üç-on dört saat çalışanlar, âdeta, boğaz tokluğuna çalıştırılmaktadır. Ancak, devlet bankalarından, eşe dosta büyük krediler de sağlanıyor bu arada.

Gerçekten, siz hortumları kesecektiniz. Ne oldu? Hortumlar elbette görünmez oldu.

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Kestik, kestik.

AKİF AKKUŞ (Devamla) - Kestiniz…

Ancak, hortumların yerini borular aldı, borular, büyük çaplı borular aldı!

Değerli milletvekilleri, vatandaşın feryadına, figanına kulak veriniz. Aksi takdirde, çığ gibi büyüyen yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik, açlık ve bunun yarattığı ahlaksızlık ülkeyi içinden çıkılamayacak kaoslara sürükleyecektir, sorumlusu herkes olacaktır.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akkuş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı yasa tasarısının 23. maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                                  Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşları

“Kurum, ayrıca, Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusu yapar”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Suçluyu affediyorsunuz Sayın Bakan, savcıya şikâyet etmiyorsunuz ama! Suç işlemiş adamı savcıya ihbar etmiyorsunuz! Kaçakçılık yapıyor, insan tacirliği yapıyor, savcılığa ihbar etmiyorsunuz!

BAŞKAN – Sayın Öztürk, siz mi konuşacaksınız?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Evet.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 23’üncü maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maddede, adı üstünde, idari para cezası verileceği öngörülüyor. İdari para cezası verileceğine göre, ceza uygulanacağına göre ortada bir suç, Ceza Hukuku anlamında bir suç vardır. Bu suçun da ilgili cumhuriyet savcılıklarına bildirilmesini biz istemiştik, ilgili kurum tarafından, önergemiz bu yöndedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısı doğrudan istihdamla ilgili, üretimle ilgili, ekonomiyle ilgili. Ekonomideki kriz artık sokağa indi, ekonomide yavaşlama devam ediyor, büyümede yavaşlama devam ediyor. Yine, enflasyon gittikçe artışa devam ediyor, işsizlik artışı devam ediyor, istihdam azalışı devam ediyor. Yurttaşlarımızın konut ve bireysel kredideki borçları, yani kısacası hane halkına düşen borç yükü giderek artıyor.

Burada işsizlikle ilgili AKP’li arkadaşlarımız da bildirmişlerdi, “Bu işsizlik rakamlarını muhalefet milletvekilleri neye göre söylüyorlar?” diye. Devletin verdiği resmî istatistiklere göre söylüyoruz. Bugün işsizlik, 11,3 olarak devlet açıklamıştır. Eğer iş aramayıp da çalışma gücü olan kişiler de buna katıldığında bu oranın yüzde 18,4 olduğu açıktır. İstihdam edilenlerin sayısında da 2007’nin aralık, ocak, şubat dönemine göre 278 bin kişi azalma olduğu görülmektedir. Genç nüfustaki işsizlik oranı yüzde 21’dir. Bu, Türkiye’de her 5 gençten 1’inin işsiz olduğu anlamına gelmektedir. Bilindiği üzere, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Yasası, iş güvencesi olmayan ülkemizde işlerini kaybeden işçilerin o işsiz geçirdikleri süredeki risklerini sigorta etmeye yönelik bir yasa idi. Ancak, bu fonu, Hükûmet, öyle anlaşılıyor ki, bir işsizlik sigortası fonu olarak değil, istediği zaman kullanacağı bir fon olarak değerlendirmektedir. Zaten bu fon bugüne kadar amacına uygun olarak sadece 1,7 milyarı ödemiş, 34,4 milyar YTL para toplanmıştır.

Değerli milletvekilleri, iş hukuku, kamu hukukuyla çok yakından ilgilenen, sıkı sıkı bağları olan ve sosyal bir hukuktur. Sosyal hukuk devleti, halkını yoksullaştıran, sonra o yoksullaşan halka kömür dağıtan devlet değildir. Sosyal hukuk devleti, güçsüzün, işsizin, fakir fukaranın yanında yer alan devlet demektir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği, yaşam hakkıyla doğrudan ilgilidir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği, iş güvencesiyle ilgilidir ve güçlü sendikaların varlığıyla sağlanabilecektir. Kayıt dışı istihdam bugün yüzde 55 bir veriye göre, bir veriye göre yüzde 48’dir. Örneğin, Tuzla tersanelerinde, resmî ilgili kurumlar, çalışan fiilî işçi sayısının 24-25 bin olduğunu söylemelerine rağmen, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının bize verdiği, burada, bu Mecliste bundan önceki yasa konuşulurken verdiği rakam, sigortalı işçi sayısının 10.460 olduğunu söylemiştir. Ben şimdi Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Gerçekten, Tuzla bölgesinde çalışan, fiilî, Tuzla’da, tersanelerde çalışan fiilî işçi sayısı nedir ve bunun ne kadarının otuz gün üzerinden primi ödenmektedir, ne kadarının girişi yapılmaktadır? Bu konuda sağlıklı bilgilere ihtiyacımız olduğunu ben düşünmekteyim.

Değerli arkadaşlarım, işçi sağlığı ve iş güvenliği en kolay tasarruf edilebilecek bir olay değildir. Sizler de takdir edersiniz ki önceden kestirilemeyen ve dolayısıyla tedbir alınması mümkün olmayan risklerin ortaya çıkması sonucunda meydana gelen olaylara iş kazası denilir. Eğer önceden ortaya çıkması öngörülebilen ve tedbir alınması mümkün olan sosyal riskler ortaya çıktığında kişiler ölüyorsa, bu iş kazası değil, bunların adı cinayettir. Bugün Türkiye’deki iş kazalarının en önemlilerinin gerçekte iş kazası olmadığı, önceden öngörülen, bilinen tehlikeler için tedbir alınmaması nedeniyle ortaya çıktığı, devletin aslında resmî kayıtlarında da vardır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerinin Tuzla’da yaptığı denetimlerde, olayların meydana gelmesinde yüzde 70 ve 80 kusurun işverenlerde olduğu, yüzde 10 veya 20 oranındaki kusurların işçide olduğu söylenilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bu bile, İş Hukuku’nun, İş Yasası’nın işverenlere sağladığı, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda işverenlere sağladığı yükümlülüğün yerine getirilmediğini ortaya çıkarmaktadır. Bunun en temel nedeni de, devlet, ortaya koyduğu kurallara uyulması konusunda denetleme görevini ya yapmamaktadır ya yaparmış gibi yapmaktadır ya da eksik yapmaktadır değerli arkadaşlarım.

Mevcut yasal düzenleme, aslında işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda gerekli güvenceyi sağlamaktadır. Önemli olan, bunun hayata geçirilmesidir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda 250 civarında teknik müfettişin, teknik bilgiye sahip mühendis nitelikli müfettişin olduğu düşünüldüğünde, denetlemede eksik olduğu ortadadır.

Ben, tasarının, bu kanunun hepimize, halkımıza, milletimize, işçilerimize, sendikalarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23 üncü maddesi ile değiştirilen 4904 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin; çerçeve hükmünün başına “4904 Sayılı Kanunun” ibaresinin, birinci fıkrasının (j) bendinde yer alan “özel istihdam bürolarına” ibaresinin “gerçek ve tüzel kişilere” şeklinde değiştirilmesini ve ikinci fıkranın başına 1 inci cümle olmak üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                  Nihat Ergün (Kocaeli) ve arkadaşları

“Birinci fıkranın (a), (b), (c), (f), (g) ve (j) bentlerinde yer alan fiillerin ayrı ayrı veya birlikte üç kez tekrarlanması halinde özel istihdam bürolarına verilen izinler iptal edilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyorum?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyunuz lütfen.

Gerekçe:

4904 sayılı Kanunun 18 inci maddesinde özel istihdam bürolarının iptal nedenleri arasında mevcut 20 nci maddede belirtilen fiillere atıf yapılmakta olup, görüşülmekte olan Kanun tasarısının 23 üncü maddesi ile aynı Kanunun 20 nci maddesine eklenen (f), (g) ve (j) bentlerinde belirtilen fiillere idari para cezaları öngörülmüştür. Öngörülen idari para cezalarına konu olan fiillerin ayrı ayrı veya birlikte üç kez tekrarı halinde izinlerin iptal edilebilmesi için düzenlemenin yapılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Maddede karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge kabul edilmiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunarken karar yeter sayısı bakacağım.

23’üncü maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.27

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Fatoş GÜRKAN (Adana)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

23’üncü maddenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

24’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 24 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Veysi Kaynak

 

Mehmet Yüksel

 

Orhan Erdem

 

Kahramanmaraş

 

Denizli

 

Konya

 

 

Öznur Çalık

 

İhsan Koca

 

 

 

Malatya

 

Malatya

 

“Madde 24- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 81 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki (ı) bendi eklenmiştir.

I) Bu Kanunun 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıları çalıştıran özel sektör işverenlerinin, bu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutar Hazinece karşılanır. İşveren hissesine ait primlerin Hazinece karşılanabilmesi için, işverenlerin; çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak bu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermeleri, sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri, Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması şarttır. Ancak Kuruma olan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarını 21/7/1953 tarihli ve 6183 Amme Alacakların Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ve taksitlendiren işverenler ile 29/7/2003 tarihli ve 4958 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna göre yapılandıran işverenler bu tecil ve taksitlendirme ile yapılandırmaları devam ettiği sürece bu fıkra hükmünden yararlandırılır. Bu fıkra hükümleri Kamu idareleri işyerleri ile bu Kanuna göre sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ve yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz. Hazinece karşılanan prim tutarları gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz. Bu fıkrayla düzenlenen destek unsurundan diğer ilgili mevzuat uyarınca ayrıca yararlanmakta olan işverenler; aynı dönem için ve mükerrer olarak bu destek unsurundan yararlanamaz. Bu durumda, işverenlerin tercihleri dikkate alınmak suretiyle uygulama, destek unsurlarından sadece biriyle sınırlı olarak yapılır. Bu Kanun gereğince yapılan kontrol ve denetimlerde çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği tespit edilen işverenler bir yıl süreyle bu fıkrayla sağlanan destek unsurlarından yararlanamaz. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı tarafından müştereken belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AGÂH KAFKAS (Çorum) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…

BAŞKAN -  Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde ile getirilen düzenlemeyle prim oranlarında değişiklik yapıldığından, Tasarıda müstakil madde olarak yer alan düzenlemenin prim oranlarının belirlendiği 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasına yeni bir bent olarak eklenmesi ve maddede 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa yapılan atıfların 5510 sayılı Kanunun ilgili maddelerine yapılması amacıyla düzenlemeye gidilmektedir.

BAŞKAN -  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

 Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 24’üncü madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde bir geçici maddede değişiklik öngören bir önerge vardır; okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı  Kanun Tasarısının 24 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin 25 inci madde olarak eklenmesini ve diğer maddelerinin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

 

Mehmet Şandır

 

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

 

Mersin

 

Ankara

 

Harun Öztürk

 

Cahit Bağcı

 

Afif Demirkıran

 

İzmir

 

Çorum

 

Siirt

Madde 25 – 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası  Kanununun Geçici 16 ncı maddesinin madde başlığının “Kendi adına ve hesabına tarımsal faaliyette bulunan sigortalılar, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen kurslarda usta öğretici olarak çalıştırılanlar ile esnaf muaflığından yararlanan kadın sigortalılara ilişkin geçiş hükümleri” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce, 4 üncü maddenin ikinci fıkrasının (f) bendinde belirtilen Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen kurslarda usta öğretici olarak çalıştırılanların, bu maddenin yürürlük tarihinden sonra 51 inci maddenin üçüncü fıkrasına göre zorunlu sigortalılıklarına ilişkin prim ödeme gün sayılarına ilaveten ödeyecekleri isteğe bağlı sigorta primleri, 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının yarısı olarak esas alınır. Bu sigortalıların prime esas kazanç alt sınırı dışında bir kazanç üzerinden prim ödemeleri halinde alt sınırın yarısı ile alt sınırı aşan tutarın toplamı esas alınır.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde belirtilen işleri, hizmet akdiyle herhangi bir işverene tabi olmaksızın sürekli ve kazanç getirici nitelikte yapmakta olanların bu maddenin yürürlük tarihinden sonra aynı şartlarla bu işleri yaptıkları, Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Kurumca belirlenen usul ve esaslara göre tespit edilen kadın isteğe bağlı sigortalılar; bu maddenin yürürlüğe girdiği yıl için 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının onbeş katı üzerinden başlanılarak, takip eden her yıl için bir puan arttırılmak suretiyle otuz katını geçmemek üzere malüllük, yaşlılık, ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası  primi öderler.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AGÂH KAFKAS (Çorum) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bu önerge aslında yeni bir değişiklik getiriyor. Geçici madde olabilir, ama burada Komisyonun çoğunluğunun olması lazım. Yani, bu bakımdan… Ayrıca, bunu temel kanun olarak nazara alamazsınız, ayrı bir kanun maddesi olarak müzakere edilmesi lazım. Yani, İç Tüzük’ün 87’nci maddesi açık. Yani burada tasarı metninde olmayan bir metin getiriyorlar, ama bunu geçici maddeye ilave edebilirler.

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Otur yerine!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bilmiyorsunuz, ondan sonra itiraz ediyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Genç, siz de gayet iyi bilirsiniz ki daha önce uygulamada geçici maddelerde böyle bir usul...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Geçici madde değil efendim, temel madde.

BAŞKAN – Hayır, bu geçici madde. Geçici maddede değişiklik öngörüyor efendim. Onun için, böyle bir uygulama var Büyük Millet Meclisinin adabında.

Gerekçeyi mi okutuyorum?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen kurslarda usta öğretici olarak çalıştırılanların, zorunlu sigortalılıklarına ilişkin prim ödeme gün sayılarına ilaveten ödeyecekleri isteğe bağlı sigorta primine esas günlük kazanç tutarının, prime esas günlük kazanç alt sınırının yarısı olarak dikkate alınması suretiyle belirlenmesi amaçlanmıştır.

Ayrıca, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 28/3/2007 tarih ve 5615 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle değiştirilen 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde belirtilen ve hizmet akdine istinaden herhangi bir işverene tabi olarak çalışmayanlar kadınların, kademeli bir geçişle sosyal güvenliklerinin sağlanması ve Kanun kapsamına girmelerinin teşvik edilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bu madde üzerinde müzakere açmanız gerekli, yeni bir madde ilave ediliyor. Yani olmaz ki!

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Madde ilavesi yok.

BAŞKAN – Şimdi, böylece, kabul edilmiş bu önerge doğrultusunda 25’inci madde tasarıya eklenmiş oldu.

Yeni geçici madde ilave edilmesine ilişkin bir önerge daha vardır, okutuyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Maddeyi oylamadınız.

BAŞKAN – Maddeyi oyladık efendim. Önerge tümüyle madde üzerineydi, önergeyi oyladığımız andan itibaren o maddeyi de içinde taşıdığı için oylanmış oldu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı kanun tasarısının 25’inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

 

Afif Demirkıran

 

Mehmet Şandır

 

Kayseri

 

Siirt

 

Mersin

 

Hakkı Suha Okay

 

Cahit Bağcı

 

Kayhan Türkmenoğlu

 

Ankara

 

Çorum

 

Van

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Sevahir Bayındır

 

Özkan Öksüz

 

Malatya

 

Şırnak

 

Konya

Madde 26- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa aşağıdaki geçici 23 üncü madde eklenmiştir.

“Sosyal güvenlik prim yapılandırılması bozulanlara ilişkin hükümler

Geçici Madde 23- (1) 22/2/2006 tarihli ve 5458 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci ve 2 nci maddeleri kapsamına giren borçları yeniden yapılandırıldığı halde aynı Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca yeniden yapılandırma haklarını bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar kaybedenlerin, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden iki ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları halinde, bozulmuş olan yeniden yapılandırma anlaşmaları, 5458 sayılı Kanuna göre yapılmış olan başvuru tarihi ve taksitlendirme süresi dikkate alınmak suretiyle ihya edilir.

(2) Yeniden yapılandırma anlaşmaları ihya edilen borçluların, yeniden yapılandırma anlaşmalarının bozulduğu tarihten sonra 5458 sayılı Kanun kapsamına giren borçları için yaptıkları ödemeler, anılan Kanunun 1 inci maddesi kapsamında olanlar için aynı borç türündeki taksit tutarlarına, 2 nci maddesi kapsamında olanlar için ise anılan Kanunun 10 uncu maddesi hükmüne göre mahsup edilir.

(3) İhya veya mahsup işlemleri sonucunda bu maddeye göre yapılan başvuru tarihinden önce vadesinde ödenmediği veya eksik ödendiği anlaşılan taksit tutarlarının, ödeme tarihine kadar gecikilen her ay için ayrı ayrı Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak bir önceki aya ait Yeni Türk Lirası (YTL) cinsinden iskontolu ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetlerinin aylık ortalama faiz oranına 1 puan eklenmek suretiyle bulunacak faiz oranının bileşik bazda uygulanması sonucunda hesaplanacak faiz miktarıyla birlikte başvuru tarihini takip eden altı ay içinde ödenmesi halinde, 5458 sayılı Kanunun yeniden yapılandırma hükümlerinden yararlanılır. Bu fıkrada belirtilen ödeme yükümlülüklerinin söz konusu altı aylık süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi halinde yeniden yapılandırma hakkı kaybedilir ve yapılandırma işlemleri iptal edilerek, ödedikleri tutarlar sosyal güvenlik mevzuatının ilgili hükümlerine göre borçlarına mahsup edilir.

(4) Bu madde hükümlerinden yararlandırılan borçluların, bu maddeye göre yapılan başvuru tarihinden itibaren vadesi gelecek taksitleri ile cari ay prim ödeme yükümlülükleri yönünden, 5458 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi hükümleri uygulanır. Şu kadar ki, 5458 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi hükümleri, anılan Kanunun 1 inci maddesi kapsamına giren borçlular yönünden, bu maddeye göre yapılan başvuru tarihini takip eden üçüncü ayın sonundan, 2 nci maddesi kapsamına giren borçlular yönünden ise bu maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen altı aylık sürenin sonundan itibaren geriye doğru bakılarak uygulanmaya başlanır.

(5) 5458 sayılı Kanunun 1 inci ve 2 nci maddeleri kapsamına giren borçları yeniden yapılandırılanlardan, aynı Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca yeniden yapılandırma haklarını kaybetmiş olup, kapsama giren bu borçlarının tamamını sosyal güvenlik mevzuatının ilgili hükümlerine göre ödemiş olanlar hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz. Borçlarını kısmen ödemiş olup bu maddeden yararlanmak için başvuranlara, daha önce ödemiş oldukları tutarlar iade edilmez, bu maddenin birinci ve ikinci fıkraları saklı kalmak kaydıyla mahsup işlemi yapılmaz.

(6) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 5458 sayılı Kanun kapsamına giren borçlar nedeniyle, taşınır ve taşınmaz mallara konulan hacizler ile alınan teminatlar vadesi geçmiş taksitlerin ödenmesinden sonra yapılan ödemeler nispetinde, üçüncü şahıslar nezdindeki hak ve alacaklarla ilgili hacizler ise vadesi geçmiş taksitlerin ödenmesinden sonra tümüyle kaldırılır.

(7) 1479 ve 2926 sayılı Kanunlar kapsamındaki sigortalılar veya bunların hak sahipleri, ödeme vadesi geçmiş taksitleri ile 1/4/2006 tarihinden sonraki süreye ilişkin prim borçlarını ödemeleri ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki taksit ve cari ay primlerine ilişkin ödeme yükümlülüklerini yerine getirmeleri durumunda sağlık sigortasından yararlanmaya başlatılır.

(8) Bu maddede belirtilen hükümlerden yararlanmak üzere başvuran borçluların, kapsama giren borçları nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumuna yaptıkları itirazlardan ve yargı nezdinde sürdürdükleri davalardan feragat etmeleri ve ihtilaf yaratmamaları şarttır.

(9) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Sosyal Güvenlik Kurumu yetkilidir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Madde Gerekçesi:

Bu madde ile 5458 sayılı Kanun kapsamına giren borçlarını yeniden yapılandırdıkları hâlde bu yapılandırmaları bozulmuş olan borçluların, yapılandırmalarını devam ettirmelerinin sağlanması ve böylelikle Kurum alacaklarının tahsili amaçlanmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aslında tabii çok önemli bir kanunu çıkıyoruz ve İç Tüzük ihlal ediliyor. Ayrıca da af önergesidir. Bunun da Anayasa’ya göre 330 oyla kabul edilmesi lazım. Yani, böyle bir şey olmaz ki! Sayın Başkan, bakın, İç Tüzük’ün 87’nci maddesi açık, görüşülmekte olan kanun tasarısıyla komisyon metninde yoksa, burada ancak önergeye katılabilmesi için komisyonun çoğunluğunun olması lazım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Çoğunluk burada.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye usulsüzlük yapıyorsunuz? Lütfen, Sayın Başkanım, üzerinde müzakere açılması lazım ama yani İç Tüzük’ü uygulamada böyle herkes aklına geleni yaparsa burası Meclis olmaktan farklı bir yere dönüşür.

BAŞKAN – Sayın Genç, geçici maddelerde bugüne kadar yapılan usulde böyle bir uygulama olmamış ve Genel Kurulun çalışma sistemine de ters düşen bir durum şu anda gözükmüyor.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş, böylece 26’ncı madde tasarıya eklenmiş olmaktadır.

Yeni bir geçici madde ilave edilmesine ilişkin bir önerge daha vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısına 26’ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

 

Mehmet Şandır

 

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

 

Mersin

 

Ankara

 

Cahit Bağcı

 

Sevahir Bayındır

 

Kayhan Türkmenoğlu

 

Çorum

 

Şırnak

 

Van

 

 

Özkan Öksüz

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

 

Konya

 

Malatya

 

Madde 27- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa aşağıdaki geçici 24 üncü madde ilave edilmiştir.

“Sosyal güvenlik alacakları

Geçici Madde 24-(1) 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre takip edilen 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun geçici 3 üncü maddesi, mülga 7/12/2004 tarihli ve 5272 sayılı Belediye Kanununun geçici 7 nci maddesi ve 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun geçici 5 inci maddesine istinaden Uzlaşma Komisyonunca karara bağlanan ve Bakanlar Kurulunca onaylanarak Resmi Gazetede yayımlanan borçlar hariç olmak üzere, bu maddeye göre yapılan başvuru tarihine kadar tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan, 2008/Mart ve önceki dönemlere ilişkin sigorta primi, işsizlik sigortası primi, idari para cezası, sosyal yardım zammı ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar müracaat edilmiş olması kaydıyla 31/3/2008 tarihine kadar bitirilmiş olan özel bina inşaatı ile ihale konusu işlerden Sosyal Güvenlik Kurumunca yapılan ön değerlendirme, araştırma veya tespit sonucunda yeterli işçilik bildiriminde bulunulmadığı anlaşılanların fark işçiliğe ilişkin borçları, isteğe bağlı sigortalıların 2003/Mayıs ila 2008/Mart dönemleri arasında isteğe bağlı sigortalılıklarının devam ettiği süre içindeki prim borçları, topluluk sigortasına tabi olanların 2008/Mart ve önceki dönemlere ilişkin malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına ait prim borçları, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre sigortalı olanların 31/3/2008 tarihine kadar olan prim ve sosyal güvenlik destek prim borçları;

bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden iki ay içinde yazılı olarak başvurulması kaydıyla, bu maddede belirtilen şartlarla peşin veya yirmidört aya kadar eşit taksitler halinde ödenir.

(2) Peşin ödeme yolunun tercih edilerek borç aslının tamamının ve başvurunun yapıldığı ayın sonuna kadar sosyal güvenlik mevzuatının ilgili hükümlerine göre hesaplanan gecikme cezası ve gecikme zammının yüzde onbeşinin başvuru tarihini takip eden bir ay içinde ödenmesi halinde, gecikme cezası ve gecikme zammının kalan yüzde seksenbeşi terkin edilir.

(3) Taksitle ödeme yolunun tercih edilmesi halinde, birinci fıkra kapsamına giren borç asıllarına başvurunun yapıldığı ayın sonuna kadar sosyal güvenlik mevzuatının ilgili hükümlerine göre hesaplanan gecikme cezası ve gecikme zammının; oniki aya kadar taksitlendirmelerde yüzde ellibeşi, oniki ayı aşan taksitlendirmelerde yüzde otuzu terkin edilir ve kalan kısmı borç asıllarına ilave edilerek taksitlendirmeye esas borç hesaplanır. Bulunan bu tutar, taksit süresine bölünmek suretiyle ödenecek aylık taksit miktarı bulunur. İlk taksitin ödeme yükümlülüğü, bu maddeye göre başvurunun yapıldığı ayı takip eden ayda başlar. Başlangıçta taksitle ödeme yolu seçilip daha sonra taksitlendirilen borcun kalan kısmının peşin ödenmek istenilmesi halinde, başlangıçta seçilen taksitlendirme süresine bağlı terkin oranı değiştirilmez.

(4) Borçlular, borç türü bazında taksitlendirilmiş borçlarıyla ilgili ödeme yükümlülüklerini bir takvim yılında üç defadan fazla yerine getirmemeleri veya eksik yerine getirmeleri ya da bir takvim yılında üç defaya kadar ödenmeyen veya eksik ödenen taksit tutarlarını en geç son taksiti izleyen ayın sonuna kadar gecikilen her ay için Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak bir önceki aya ait Yeni Türk Lirası (YTL) cinsinden iskontolu ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetlerinin aylık ortalama faiz oranına 1 puan eklenmek suretiyle bulunacak faiz oranının bileşik bazda uygulanması sonucunda hesaplanacak faiz miktarı ile birlikte ödememeleri halinde, bu maddeye göre taksitlendirme haklarını kaybederler ve taksitlendirme öncesi duruma dönülerek ödedikleri taksit tutarları sosyal güvenlik mevzuatının ilgili hükümlerine göre borçlarına mahsup edilir.

(5) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş gecikme cezası ve gecikme zammı, yanlış veya yersiz alınan tutarlar hariç iade ve mahsup edilmez.

(6) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce bu madde kapsamına giren borçlar nedeniyle, taşınır ve taşınmaz mallara konulan hacizler ile alınan teminatlar yapılan ödemeler nispetinde, üçüncü şahıslar nezdindeki hak ve alacaklarla ilgili hacizler ise ilk taksitin ödenmesinden sonra tümüyle kaldırılır.

(7) Bu madde kapsamına giren borçları ilgili Kanunlar gereğince tecil ve taksitlendirilmiş veya yapılandırılmış olan borçlularca, tecil ve taksitlendirme veya yapılandırma işlemlerinin bozularak birinci fıkra kapsamına giren borçlarının bu maddeye göre peşin ödenmesinin veya taksitlendirilmesinin başvuru süresi içinde yazılı olarak talep edilmesi halinde, daha önce yapılmış olan tecil ve taksitlendirme veya yapılandırma işlemleri bozularak, ödemiş oldukları tutarlar, sosyal güvenlik mevzuatının ilgili hükümlerine göre mahsup edildikten sonra birinci fıkra kapsamına giren kalan borçları bu maddeye göre peşin ödenir veya taksitlendirilir.

(8) 22/2/2006 tarihli ve 5458 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna göre yapılandırma anlaşmaları devam eden veya ihya edilen borçluların 5458 sayılı Kanun kapsamı dışında kalan ancak, bu madde kapsamına giren borçları hakkında, talep etmeleri halinde bu madde hükümleri uygulanır.

(9) Büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar birinci fıkra kapsamına giren borçlarının taksitlendirilmesini talep etmeleri halinde, 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun geçici 5 inci maddesi ile 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun geçici 6 ncı maddesi kapsamına giren borçları için ilgili kanunlar gereğince yapılan kesinti tutarları bu madde uyarınca ödenmesi gereken taksit tutarlarına mahsup edilebilir. Kesinti tutarlarının, aylık taksit tutarlarına mahsup edilmediği durumlarda aylık taksit tutarlarının tamamı, kesinti tutarlarının, aylık taksit tutarlarını tam olarak karşılamadığı durumlarda ise bakiye taksit tutarları borçlularca ödenir.

(10) 1479 ve 2926 sayılı Kanunlar kapsamındaki sigortalılar veya bunların hak sahipleri, bu madde kapsamı dışında borçlarının bulunmaması veya bu madde kapsamı dışında borçları bulunmakla birlikte bu borçların özel Kanunlara göre yapılandırılmış olup ödeme yükümlülüklerinin de yerine getiriliyor olması ve birinci fıkraya göre hesaplanan toplam borçlarının ilk dört taksitini ödemeleri kaydıyla sağlık sigortasından yararlanmaya başlatılır.

(11) Bu maddede belirtilen hükümlerden yararlanmak üzere başvuran borçluların, kapsama giren borçları nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumuna yaptıkları itirazlardan ve yargı nezdinde sürdürdükleri davalardan feragat etmeleri ve ihtilaf yaratmamaları şarttır.

(12) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Sosyal Güvenlik Kurumu yetkilidir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK  (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üç gruba teşekkür ediyorum bir kere öncelikle. Ancak, biz bir yeniden yapılan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Dört grup Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Pardon, dört. Özür dilerim, üç imza vardı. Özür diliyorum, “Üç grup imzaladı.” dediler. Özür diliyorum. Hassaten özür diliyorum.

Tüm gruplara bir kez daha teşekkür ediyorum.

Ancak, değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz dönem… Ben size söyleyeyim, gelin Sayın Bakanım -tekriri müzakere- daha en son bunu görüşelim. Burada, bu yasanın, buradaki borçların yerini bulması ve…

Bir yasa yapıyorsak çözümcü bir yasa olsun. Geçen 2004’te altmış ay yaptık BAĞ-KUR borçlarını. Bir bakın, ders alalım değerli milletvekilleri. Büyük borçluyla küçük borçluyu yani 10 bin lira borçlu olanla 1 trilyon borcu olanı aynı kefeye koymayalım. Gelin, küçük borçlulara… Çünkü ödeyemiyorlar. Yani 20 bin lira bir muhtar borçluysa, yarın bunun yüzde 85’ini üç ay içinde bulup nereden ödeyecek arkadaşlar? Bunların vadesini uzatalım gelin. İki, büyük, burada belediyeler var. Örneğin, ben söylüyorum; 7 bin nüfuslu bir belediyenin 1,5 trilyon lira sigorta borcu var. Üç ayda bu belediye nereden bulup ödeyecek bunu? Yüzde 85’inin cezasını affetseniz dahi yani yürümeyecek. Buna imza atamayacaklar ve…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Atmasınlar canım, atmasınlar!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Üç ay getiriyorsunuz. Bir yıl, yirmi dört ay…

Değerli arkadaşlarım, eğer… Ben de imza attım. Bir nefestir ama bu nefes yetmez. Gelin, bir şekilde en sona bırakalım. Bugün bu yasayı bitirmeyelim, bir maddemiz kalsın. Arkadaşlarımız, tüm gruplar bir daha çalışalım. Özellikle küçük borçlulara, esnafa… Özellikle bunlar ödeyemezler. Bir kez daha rica ediyorum: Gelin, kanunu bitirmeyelim bugün, bir madde bırakalım, tüm gruplar çalışsın. Hiç değilse küçük esnafla ve serbest özellikle bağımsız çalışanlarla ticari kesimi aynı kefeye koymayalım arkadaşlar. Ödeyemezler, yine karşımıza gelecekler.

Ben, bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum. Bu maddede tekrar tekriri müzakereye dönelim, bu madde kalsın. Takdir sizlerindir.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş, böylece 27’nci madde tasarıya eklenmiş olmaktadır.

Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilerek tasarıya eklenen maddelerin madde numaraları kanunun yazımı sırasında teselsül ettirilecektir.

Şimdi mevcut…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bir şey daha soracağım.

Bu kanunu temel kanun olarak aldık. Yani buna dört tane madde ilave edildi. Peki, temel kanun nasıl oldu? O zaman bu maddeleri…

BAŞKAN – Bunlar geçici maddeler Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim temel kanunu değiştirdiniz, madde ilave ettiniz. İlave edilen dört maddeyle birlikte temel kanun olarak… Onun için yani…

BAŞKAN – Sizin itirazınız nedir Sayın Genç? İtirazınız hangi konu üzerinde?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Anayasa Mahkemesine gidebilir.

BAŞKAN – Şimdi mevcut 25’inci maddeye geçiyoruz ve bu 25’inci madde üzerinde dört tane önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı yasa teklifinin 25. maddesinin (a) bendinde geçen bir milyar ifadesinin bir buçuk milyar olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                                                             Kamer Genç

                                                                                                                 Tunceli

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı yasanın 25. maddesinin (b) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Şevket Köse

 

Enis Tütüncü

 

Malatya

 

Adıyaman

 

Tekirdağ

 

 

Turgut Dibek

 

Ali Arslan

 

 

 

Kırklareli

 

Muğla

 

c) Bu madde uyarınca aktarılacak kaynakla gerçekleştirilecek yatırımlardan elde edilecek gelirler, Yüksek Planlama Kurulunca belirlenecek oran ve tutarı aşmamak kaydıyla fon’a aktarılır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

 

Lutfi Elvan

 

Mehmet Yüksel

 

Kocaeli

 

Karaman

 

Denizli

 

 

Salih Erdoğan

 

İhsan Koca

 

 

 

Denizli

 

Malatya

 

Madde 25- 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici Madde 23 – Bu Kanun kapsamında;

a) Özelleştirme Fonunun 2008 yılındaki nakit fazlasının 1.000.000.000 YTL'lik kısmı, Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlarda kullanılmak üzere ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2008 yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir.

b) 1/1/2009-31/12/2012 tarihleri arasındaki dönemde oluşacak Özelleştirme Fonunun nakit fazlasının; 2009 yılı için 2.500.000.000 YTL'lik kısmı, izleyen yıllarda ise bir önceki yıl genel bütçesinde gelir tahmini olarak yer alan tutarın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla deflatörü oranında artırılarak bulunacak kısmı, ilgili yıl genel bütçelerinin (B) işaretli cetvelinde bütçe gelir tahmini olarak yer alır. İlgili yıl bütçeleri hazırlanırken Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımların finansmanı için ilgili idare bütçelerine bu gelir tahmini karşılığı kadar ödenek öngörülür. Yukarıda belirlenen tutarlar Özelleştirme Fonu tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve ilgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir.

1/1/2009-31/12/2012 tarihleri arasındaki dönemde oluşacak Özelleştirme Fonunun nakit fazlasının yukarıda belirlenen tutarları aşan kısmından Özelleştirme Yüksek Kurulu kararına göre tespit edilecek tutar, Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve ilgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden ulaştırma ve enerji yatırımlarında kullanılmak üzere, ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı tarafından müştereken belirlenir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 25’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Mustafa Kalaycı

 

Nevzat Korkmaz

 

Mehmet Günal

 

Konya

 

Isparta

 

Antalya

 

Alim Işık

 

Cemaleddin Uslu

 

Şenol Bal

 

Kütahya

 

Edirne

 

İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Mehmet Günal efendim.

BAŞKAN – Sayın Günal, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bir başka teşekkürüm de Genel Kurula. Az önceki madde üzerinde ortak önerge verildiği için grubumuz adına arkadaşımız konuşamamıştı. Ben bütün milletvekillerine teşekkür ediyorum, doğruyu bulduğumuz için, bazı maddelerde de olsa uzlaşabildiğimiz için.

Burada AKP Grubuna da ayrıca teşekkür ediyorum çünkü 5510 sayılı Kanun görüşülürken yine aynı şekilde bu maddelerden bir tanesinde “Tamamını değiştirdik.” deyip bizim önergemizi konuşmadan, ki konuşma sırası da bendeydi, Sayın Pakdil de Başkan Vekiliydi ve arada konuşamamıştım… Getirdiğimiz önerge, sizin bugün kabul etmiş olduğunuz önergeydi değerli arkadaşlarım. Esnafa ve BAĞ-KUR’a ve SSK’ya tabi olanların da aynı şekilde Emekli Sandığına tabi olanlar gibi aynı haklardan yararlandırılmasını talep etmiştik. Bugün, bu çerçevede, geç de olsa bu kanun görüşülürken eklenmesinden dolayı teşekkür ediyorum.

Ayrıca primlerden 5 puan indirilmesi de yine hem bizim seçim beyannamemizde hem de Plan ve Bütçe Komisyonunda ve ayrıca Genel Kurulda yine 5510 görüşülürken ısrarla ifade etmiştik, geç de olsa onun için teşekkür ediyorum. Bu noktada esnafımızın, çiftçimizin durumu belli.

Sayın Bakana ve gruba, hazır buraya gelmişken, Tarım Krediye borçları var, Ziraat Bankasına borçları var, TEDAŞ’a borçları var, sulama borçları var. Bence böyle bir uzlaşmayı onların durumunu iyileştirmek için de kullanalım diyorum.

Şimdi önergeyle biz bu madenin tamamen tasarıdan çıkarılmasını talep ettik. Bunun nedeni de bütçe disiplininden verilen taviz. Değerli arkadaşlarım, özelleştirme fonundan belli bir kaynak ayrılıyor. Bu kaynağın kullanılacağı yeri biz tasvip ediyoruz. Bölgesel gelişmişlik farklarının giderilmesi konusunda bizim de önerilerimiz var ama bunun bir bütçe disiplini içerisinde yapılması gerekiyor. Şimdi, birkaç gün önce çerçeve program açıklandı orta vadeli. Aradan birkaç gün geçmeden sürekli olarak bu mali disiplini bozucu önerilerle karşımıza geliyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bir taraftan da Merkez Bankası Başkanı enflasyon rakamları yüksek çıkınca uyarıda bulunuyor “Mali disiplinde gevşeme var, bundan dolayı da sıkıntıya düşebiliriz.” diyor. Sayın Unakıtan da diyor ki: “Bunu söyleyenler ya hesap bilmiyorlar ya dayak yememişler.” Şimdi ben bir taraftan şaşırıyorum. Daha önce de burada sizlere ifade ettim. Sayın Başbakan işine geldiği zaman “Merkez Bankası rezervleri şu kadar oldu” diye Merkez Bankasının kendi yapmış olduğu icraatı, Hükûmetin dâhil olmadığı konularda övünürken şimdi bir konuda uyardı diye, sadece Sayın Başbakan değil bakanların 3 tanesi, iki üç gün önce Merkez Bankası Başkanını günah keçisi ilan ettiler. Neden? “Mali disiplinde bozulma var, buna dikkat edelim.” dedi diye.

Değerli arkadaşlarım, bütçe açık vermeye başlamış. Geçen yılkine göre -Sayın Bakan her zaman övünüyor ama- 5,8 milyar YTL’lik bir özelleştirme geliri vardı. Bu sefer onlar gelmeyince sadece mart ayında 4,9 milyar açık var. Şimdi bu konudaki uyarıları dikkate almamız gerekiyor. Burada, Merkez Bankası enflasyon hedefini tek başına belirlemiyor arkadaşlar. Hükûmetin bir öngörüsü var, DPT’nin, Başbakanlığın bir öngörüsü var. Buna dayalı olarak da, makro hedeflere dayalı olarak da bunu belirliyor ve bu öngörülerin en önemlilerinden bir tanesi de bütçe rakamları. Dolayısıyla, önce düzeltmeye yine bugün olduğu gibi gecikerek değil, gerekli önlemleri alarak bu düzenlemeleri yapmamız gerekiyor.

Şu anda Merkez Bankası Başkanını günah keçisi yapmak ya da Başbakanlıkta beş saat bekletmek çözüm olmuyor. Bugün baktım, haber bültenlerinde, Financial Times gazetesine bile haber olmuşuz! Yani politikaları beğenmeyebiliriz, söylenenleri o anda uyguladığımız politikalara uygun bulmayabiliriz, ama doğruları dinleyip düzeltme yoluna gitmemiz gerekiyor. İşimize geldiği zaman öyle söyleyip, işimize gelmediği zaman böyle söylersek, sonra bunları düzeltmek için yeni kanunlar, yeni düzenlemeler yapmak zorunda kalıyoruz.

Bu çerçevede, ben, bütçe disiplini açısından yük getireceğinden, bunun bütçe içerisine alınarak, 2009 yılı bütçesinden belli şekilde ödenekler ayrılarak bu hedeflerin gerçekleştirilmesini ve fondaki paraların da bu şekilde kullanılmamasını öneriyorum, çünkü bunda da açık var.

Son bir örnek verip sözlerimi tamamlıyorum. Bütçede 3,9 milyar YTL gelir hedefi öngörülmüş özelleştirmeden. Sadece Türk Telekom özelleştirilmesiydi, kaç paraya satıldığını biliyorsunuz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

…2,4 milyar YTL civarında kaldı. Yani özelleştirme gelirlerinden fazla olursa diye buraya ekliyoruz, ama şu anda koyduğumuz hedefin neredeyse yarısına yakın bir şey gerçekleştirebildik.

Bu çerçevede, bütçe disiplinine uyulmasını, bütçe disiplinine uyulmadığı zaman da enflasyonda yükselmeler olabileceğini ve Merkez Bankası Başkanının önerilerinin dikkate alınmasını, günah keçisi aramak yerine de çözüm aranmasını talep ediyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Günal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                    Nihat Ergün (Kocaeli) ve arkadaşları

Madde 25- 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici Madde 23 - Bu Kanun kapsamında;

a) Özelleştirme Fonunun 2008 yılındaki nakit fazlasının 1.000.000.000 YTL'lik kısmı, Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlarda kullanılmak üzere ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2008 yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir.

b) 1/1/2009-31/12/2012 tarihleri arasındaki dönemde oluşacak Özelleştirme Fonunun nakit fazlasının; 2009 yılı için 2.500.000.000 YTL'lik kısmı, izleyen yıllarda ise bir önceki yıl genel bütçesinde gelir tahmini olarak yer alan tutarın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla deflatörü oranında artırılarak bulunacak kısmı, ilgili yıl genel bütçelerinin (B) işaretli cetvelinde bütçe gelir tahmini olarak yer alır. İlgili yıl bütçeleri hazırlanırken Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımların finansmanı için ilgili idare bütçelerine bu gelir tahmini karşılığı kadar ödenek öngörülür. Yukarıda belirlenen tutarlar Özelleştirme Fonu tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve ilgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir.

1/1/2009-31/12/2012 tarihleri arasındaki dönemde oluşacak Özelleştirme Fonunun nakit fazlasının yukarıda belirlenen tutarları aşan kısmından Özelleştirme Yüksek Kurulu kararına göre tespit edilecek tutar, Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve ilgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden ulaştırma ve enerji yatırımlarında kullanılmak üzere, ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı tarafından müştereken belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkan, katılıyoruz, çoğunluğumuz vardır.

Bir açıklama yapmak istiyorum biraz önce de tartışıldığı için. Komisyonumuzun yeterli çoğunluğu vardır, salt çoğunluğumuz vardır. Kayıtlara geçmesi bakımında, tutanaklara geçmesi bakımından arz ederim efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Üç tane maddede yoktu Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ayrıca onu arayacağımız maddeler de gelecek efendim.

Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

2008-2012 yılları arasında öncelikle Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamındakiler olmak kaydıyla yatırım alanlarında kullanılmak üzere Özelleştirme Fonundan ilgili idare bütçelerine ödenek aktarılmasına yönelik hususları içeren teknik düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önerge ile 25’inci madde tümüyle değiştirilmiştir. Bu nedenle aynı maddede değişiklik öngören Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşları ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in önergelerini işleme koyma imkânı kalmamıştır. Önergeleri işlemden kaldırıyorum.

25’inci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 25’inci madde kabul edilmiştir.

26’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 Sıra Sayılı Tasarının 26 ncı maddesindeki “%1” ibaresinin “%2”  olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

 

Süleyman L. Yunusoğlu

 

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

 

Trabzon

 

Konya

 

 

Hasan Çalış

 

Mustafa Enöz

 

 

 

Karaman

 

Manisa

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Erkan Akçay efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bundan yaklaşık on beş gün önce 5510 sayılı Sosyal Güvenlik Yasası görüşülür iken gerek Plan Bütçe Komisyonunda ve gerekse de Genel Kurulda Sosyal Sigortalar Kurumu mensupları ve BAĞ-KUR’lu vatandaşlarımızın BAĞ-KUR ve SSK borçlarının yeniden yapılandırılması için önergeler vermiştik. Tabii, bu önergelerimiz hiç tartışma yapılmaksızın reddedildi ve Genel Kurulda yaptığımız konuşmalarda da -ki, sayısı ondan fazladır- vatandaşlarımızın, esnafımızın, çiftçimizin içinde bulunduğu sıkıntıları dile getirmiş ve vatandaşlarımızın büyük bir kısmının gırtlağına kadar borçlu olduğunu ifade etmiştik ve “Lütfen, geliniz, bu yapıcı teklifimizi, önergelerimizi kabul ediniz. Eğer kabul etmeseniz de eninde sonunda bunlar mutlaka yapılandırılmak üzere önünüze gelecek.” dedik ve çok kısa bir süre içerisinde bu dediğimiz gerçekleşti ve Milliyetçi Hareket Partisinin de önergesi ve diğer partilerin de mutabakatıyla, Sosyal Güvenlik Kurumuna borcu bulunan BAĞ-KUR’lu ve SSK’lı vatandaşlarımızın borçlarının yapılandırılması yoluna gidildi. Bununla ilgili memnuniyetimizi ifade ediyoruz. Son derece yapıcı ve iyi niyetli bir şekilde yaptığımız bu önerilerin bundan sonra da karşılık bulmasını ümit ediyoruz ve yine hatırlatmak istiyorum ki, gerçekten çiftçimiz, esnafımızın başka borçları da var. Deyim yerindeyse, gırtlağına kadar borçlu. Geliniz, o diğer borçları da hep birlikte Mecliste ele alalım ve vatandaşlarımızın bu borç durumlarını yeniden gözden geçirerek rahatlamalarını sağlayalım.

Bu duygu ve düşüncelerle, bu hükmün bir an evvel yürürlüğe girerek uygulamaya başlamasını temenni ediyorum ve yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 26’ncı madde kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 27 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

 

Lutfi Elvan

 

Mehmet Yüksel

 

Kocaeli

 

Karaman

 

Denizli

 

 

M. Salih Erdoğan

 

Veysi Kaynak

 

 

 

Denizli

 

Kahramanmaraş

 

Madde 27- 9/1/1985 tarihli ve 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin (g) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye (r) ve (s) bentleri eklenmiştir.

“g) İş sağlığı ve güvenliğini sağlayacak tedbirlerin uygulanmasını izlemek”

“r) İşyerindeki sağlık ve güvenlik risklerini önleyici ve koruyucu hizmetleri yürütenlerin niteliklerini belirlemek, eğitimlerini ve sertifikalandırılmalarını sağlamak,”

“s) Mesleki yeterlilik sisteminin oluşturulması ve işletilmesi için gerekli tedbirleri almak, “

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyorum efendim?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe.

Gerekçe:

Aslen iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerin alınması işverenlerin görevi olup, ülke düzeyinde iş sağlığı ve güvenliği politikalarının oluşturulması açısından uygulamanın izlenmesi ve önleyici ve koruyucu hizmetleri yürütmek üzere görev yapanların nitelikleri, eğitim ve sertifikalandırma usul ve esaslarının belirlenmesi ile mesleki yeterlilik sisteminin oluşturulması Bakanlığın görevleri arasına dâhil edilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 27’nci madde kabul edilmiştir.

28’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 224 sıra sayılı kanun tasarısının 28. madde k bendindeki “diğer görevlilerin iş” ibaresinden sonra gelmek üzere “yeri” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasan Çalış

 

Sabahattin Çakmakoğlu

 

Mehmet Şandır

 

Karaman

 

Kayseri

 

Mersin

 

 

Zeki Ertugay

 

Kürşat Atılgan

 

 

 

Erzurum

 

Adana

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 28 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

 

Lutfi Elvan

 

Mehmet Yüksel

 

Kocaeli

 

Karaman

 

Denizli

 

 

Veysi Kaynak

 

M. Salih Erdoğan

 

 

 

Kahramanmaraş

 

Denizli

 

Madde 28- 3146 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin (e), (f), (j) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye (j) bendinden sonra gelmek üzere (k) ve (l) bentleri eklenmiş, mevcut (k) ve (m) bendi teselsül ettirilmiş ve aynı maddenin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“e) Standart çalışmaları yapmak, normlar hazırlamak ve geliştirmek.”

“f) Üretilen ve ithal edilen kişisel koruyucu donanımların piyasa gözetimi ve denetimini yapmak, bu hususlarda usul ve esasları belirlemek.”

“j) İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü ile İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü Bölge Laboratuvar Müdürlüklerinin çalışmalarını düzenlemek, yönetmek ve denetlemek.”

“k) İşyerindeki sağlık ve güvenlik risklerini önlemek ve koruyucu hizmetleri yürütmek üzere görevlendirilecek işyeri hekimleri, iş güvenliği uzmanları ve diğer görevlilerin iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eğitim ve belgelendirme usul ve esaslarını belirlemek.”

“l) İş sağlığı ve güvenliği alanında ölçüm, analiz, teknik kontrol, risk analizi ve değerlendirmesi, eğitim, danışmanlık, uzmanlık hizmetlerini yapmak ve bu tür hizmetleri verecek özel ve tüzel kişi ve kuruluşların niteliklerini belirlemek, yetki vermek, yetkilerin iptal etmek, kontrol ve denetimini sağlamak.”

“İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü ile İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü Bölge Laboratuvar Müdürlüklerinin çalışma usul ve esasları ile personelin görev, yetki ve sorumlulukları yönetmelikle düzenlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet katıldığı için önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önerge ile 28’inci madde tümüyle değiştirildiğinden Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve arkadaşlarının önergesini işlemden kaldırıyorum.

Şimdi, kabul edilen önerge doğrultusunda 28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 28’inci madde kabul edilmiştir.

Madde 29 üzerinde iki önerge vardır ve bu iki önerge de aynı mahiyette olduğu için önergeleri ayrı ayrı okutup birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Şimdi, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Yasa Tasarısının 29. Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Enis Tütüncü

 

Tekin Bingöl

 

Şahin Mengü

 

Tekirdağ

 

Ankara

 

Manisa

 

 

Şevket Köse

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

 

Adıyaman

 

Malatya

 

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 29. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Sevahir Bayındır

 

Selahattin Demirtaş

 

Bengi Yıldız

 

Şırnak

 

Diyarbakır

 

Batman

 

 

Mehmet Nezir Karabaş

 

Mehmet Ufuk Uras

 

 

 

Bitlis

 

İstanbul

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Tütüncü, buyurunuz efendim.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 29’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili bir önerge verdik. Neden böyle bir önerge verdik?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önerge, yurt dışı işçi hizmetleri uzmanlarının uzmanlık alanlarının korunmasını, oradaki hizmet kalitesinin korunmasını amaçlıyor.

Ayrıca, dün ben bu konuda Sayın Bakana bir soru yöneltmiştim. Bu soruyla ilgili olarak, Sayın Bakanın, bir bakıma, bu maddenin gerekçesini ortaya koyduğunun da farkındayım ancak bu madde, değerli milletvekilleri -öncelikle şunun bilinmesi gerekiyor- Hükûmetin orijinal tasarısında yoktur. Aslında, İç Tüzük’ün 35’inci maddesine aykırı ve tartışılır bir biçimde, komisyonda bir milletvekilinin, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ramazan Başak’ın teklifinin birleştirilmesiyle bu tasarıya girmiş bir madde.

Milletvekillerimiz, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri buna komisyonda itiraz etmişler -İç Tüzük’ün 35’inci maddesine göre yanlış yapılıyor, birbiriyle ilgisi yok- ama reddedilmiş. Bu konuya burada daha fazla girmek istemiyorum ama Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ramazan Başak’ın yasa teklifindeki gerekçeye bakıyoruz: Yurt dışı işçi hizmetleri uzmanlarının ne kadar önemli bir görev gördüğünü burada anlatıyor ve yurt dışı işçi hizmetleri uzmanlarının Bakanlığın görev alanına giren uluslararası sözleşmelere ilişkin raporların hazırlanması ve bu raporların uluslararası kuruluşlara sunulmasından tutun da bir dizi sorumluluklarının olduğunu ortaya koyuyor. Bir konuya daha ışık tutuyor, diyor ki: “Uluslararası hukuk alanında akademisyenlerin dâhi zor sahip olabileceği sürekli bir eğitim fırsatına da sahip bulunmaktadır” Yani bu hizmet alanının ne kadar önemli olduğunu söylüyor ve ondan sonra bu gerekçeye ters bir biçimde, aykırı biçimde diyor ki: “Yurt dışı işçi hizmetleri uzmanlarının yeterlilik sınavını kaldırın.” Ya, bu ne perhiz bu ne lahana dolması! Yani, böyle bir şey olabilir mi? Neydi? Yani, neden kaldırılıyor? Efendim, işte, yedi tane sınavdan geçiyormuş da son yeterlilik sınavına gerek yokmuş. Peki, şimdiye kadar yapılan uygulamanın sıkıntısı neydi değerli arkadaşlarım?

Şimdi, yanlış işler yapıyoruz ve bu madde buraya girerken, aynı zamanda şu olanak da gözetiliyor, deniyor ki: “Genel müdür ve daha üst düzeyde görevlerde bulunanların da yine aynı alanda yurt dışında benzer bir görevi ifa etmesi gerekiyor.” Şimdi yeterlik sınavının neden kaldırıldığı anlaşılıyor değil mi değerli milletvekilleri? Ne olacak? AKP iktidarının, iktidarınızın atamış olduğu genel müdür ve genel müdür yardımcıları, bu sınavların dışında oralara atanacaklar. Ee atanabilirler ama değerli arkadaşlarım, şu maddede gerekçeye ters bir konuyla karşı karşıyayız ve ayrıca da kusura bakmayın yani o zaman atayacaksınız genel müdürleri, müsteşar yardımcılarını ve bunları, bu makamları, o yurt dışı hizmet alanlarının bir basamak tahtası yapacaksınız ve gerçekten yurt dışı işçi hizmeti uzmanının niteliğine sahip olmayan birtakım insanları oraya götüreceksiniz; yanlış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadrolaşmanın, kendi elemanlarınızın, kendi bürokratlarınızın bir noktada bir yere taşınmasını anlayışla karşılayabiliriz, ama yurt dışı işçi hizmetleri uzmanlığı alanının bu kariyerde olmayanlar tarafından götürülmesini kabul etmek ve anlamak mümkün değildir.

Son bir şey: Sayın Bakanıma bugün sorduğum bir soruya yanıt alırken ne yazık ki Sayın Bakanın yanlış bilgilendirildiğini hayretle gördüm. Konu şuydu: Kadınların iş gücüne katılma oranlarının düştüğünü söyledim. Sayın Bakan dedi ki: “Hayır, o, yeni nüfus sayımı çerçevesinde bir şeydir, düşmüyor.” Elimdeki rakamlar, tablo bunun düştüğünü gösteriyor. Öyle sanıyorum ki Sayın Bakana bundan sonra daha doğru bilgiler verilir ve biz de burada zabıtlara böyle yanlışlıkları geçirme ya da düzeltme durumunda kalmayız.

Bu önergemize destek verilmesini umut ediyoruz.

Hepinizi tekrar sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tütüncü.

Sayın Bayındır, önergeniz üzerinde konuşacak mısınız?

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bayındır. (DTP sıralarından alkışlar)

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz yasa, işte, adı üzerinde “iş güvenliği”, “iş sağlığı”, yani çok çekici gelen söylemler. “İstihdam” hakikaten yine çekici ve etkileyici çünkü çok temel soruna parmak basmış oluyoruz. Yine, işte, “GAP projesi” bu kapsamda. “Eğitim çalışmalarının başlatılması…” Yani kavramsal olarak tanımı ve çerçevesi elbette ki olumlu.

Ancak, çerçeve olarak, tanım olarak böyle olsa da bunun ele alınışı, mantığı ve içeriğinde ciddi eksiklikler görüyoruz. Bunların başında, işte, iş güvenliği konusunda, komisyondayken de önerge verdik, önergemiz kabul edilmedi. KOBİ’lerde iş kazaları, meslek hastalıkları, ölümlerin oranı yüzde 70’lere, 80’lere varmaktadır. Dolayısıyla, bizim öngördüğümüz, en az 10 işçinin çalıştığı yerde bu uygulamanın, iş yeri hekimliği zorunluluğunun getirilmesi. Bu getirilmediği gibi, her şeyde olduğu gibi, her şey piyasalaştırılarak, hizmet satın alımı mantığı üzerinde kurgulanarak, iş yerinde iş sağlığının denetimi, anında sağlık hizmetlerine erişim, vesaire, bu mekanizma ortadan kaldırılmış olacak; işverenin keyfiyetine göre hizmet satın alacak. Bunu ne zaman, nasıl, hangi aciliyette yapacak? Bir belirsizliği içermektedir.

Diğer bir konu, yine, bizim, eleştirdiğimiz ve komisyondayken önerge verdiğim konulardan biri, bir kere, artık, kreş sorununa yaklaşımımız sadece bir kadın sorunu olmaktan kalkmalı. Yani çocuk bakımı, sosyal hizmetler bir kadın sorunu olmaktan çıkmalı, ebeveynlerin toplam sorumluluğu hâline getirilmeli ve düzenlemeler bu çerçevede yapılmalı. Yani işte, belli sayıda kadının çalıştığı yer değil -sayı, sınırı belirlenir, 170’se, 150’yse, neyse- mantık olarak, ebeveyn çalıştığı ya da orada eğer çalışan işçi sayısı, kadın-erkek gözetilmeden, kreş hizmetinden faydalanmalı. Ancak bu böyle ele alınmadığı gibi, yani yasanın mantığında şu öngörüldü: Yine kreş kurmak zor geliyor. Bugüne kadar, işte pek çok iş yeri, böyle bir yasa olmasına rağmen bunun gereklerini yerine getirmiyor. Yani Hükûmete düşen, bunu gerekçelendirip işte piyasada hizmet satın alsın, kreş… İşte, herhangi bir yerde iş yeri gidip anlaşma yapacak ve orada çalışan kişi çocuğunu oraya verecek. Yani burada şey mantığı ortadan kaldırılıyor yani kreşin iş yerine yakın olması, erkek-kadın gözetilmeden bir sosyal hak olarak tanınması, artı, kreşin iş yeriyle yakın olması gerekiyor ki yani anında  günün içinde en azından etkileşim, denetim, paylaşım gerçekleşebilsin ebeveynle çocuk arasında. Ne yazık ki yasanın bu boyutunda da ciddi eksiklik görmekteyiz.

Yine, istihdam konusunda evet, kadınlara ayrımcılık gözetiliyor ama mesela, hani beş yıllık kademelendirme değil… Kadınlar zaten angarya vergisi ödüyor. Yani Osmanlı’dan kalma o angarya vergisini, işte evde yaşlı bakarak, evde iş yaparak yani her evde kadın angarya vergisini veriyor, bedelsiz bir emek veriyor. O yüzden, yani bundan sonraki düzenlemelerde bu cinsiyetçiliği ve ayrımcılığı ortadan kaldıracak düzenlemelerin yapılması gerektiğini öngörüyoruz.

Dolayısıyla, kadının, işte, ücretinden vergi indirimi… Yaşamda hizmetlerden faydalanarak buradan yine ücret indirimine tabi tutulmalı. Umarım, bu günleri de görürüz, birlikte bunları tartışır ve çözümünü de getirebiliriz. Ama bunların hepsinin yerine getirilmesi için, hakikaten, arkadaşlarımızı biraz rahatsız eden, o erkek egemen, erkek hukukuna dayalı bir sistemde, kadını hep dışlayan, geri bırakan yaklaşımlarla bu mantık aşılmaz yani “Kadın istihdamına yer veriyoruz, işte, kadını gözetiyoruz”la bu kadın sorunları da çözülmez, istihdam sorunu da çözülmez. Bu konunun da çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Diğer bir konu: İşte, kadın istihdamı öngörüldü, il istihdam kurulları oluşuyor. Bizim önerimiz: Bu il istihdam kurullarında, ilgili ilde, kadınların da ortak paylaşıp, tercih edip önerebileceği bunun bir yönetmeliği yapılabilirdi ya da işte, geçici olarak “Şimdi hep üstten belirleyelim.” mantığı üzerinden de olsa orada kurul üzerinden ya da kim ise oradaki yetkili üzerinden kadın kurumlarından bu katılım sağlanabilirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Teşekkürler.

Şimdi, bu da reddedildi.

Şimdi, “demokrasi” diyoruz. “Katılımcılık” bunun temel esasıdır. Eğer siz iş istihdam kurulları oluşturuyorsanız, bu kurulun karar mekanizmasında, yürütme mekanizmasında kadına yer vermeyecekseniz burada, hem kadını gözeten, iradeleştiren bir mantığı eksik bırakmış oluyorsunuz yani göz ardı etmiş oluyorsunuz yani demokrasiyi işletmemiş oluyorsunuz, kadın katılımını işletmemiş oluyorsunuz. Kadın, yerelde şiddete uğruyor, sığınma evlerine gidiyor, geçici olarak çeşitli eğitimlerden geçiyor ama bunun istihdamı… Eğer öyle bir kurul içinde kadınlar yer alsaydı bunu daha kolay sağlamış olabilirlerdi ama ne yazık ki işte, en azından şimdilik, Hükûmetimiz açısından Avrupa Birliğinin öngördüğü kimi temel kavramlar kimi yasalarda yer alıyor. Varsayılıyor ki işte, “Kadın-erkek eşitliği sağlandı” ya da “Toplumsal cinsiyet giderildi” gibi bir yanılsama söz konusu.

Eleştirimiz, bu yasa kapsamında bu temel konu başlıklarınadır. Umarım, önümüzdeki süreçlerde bunu giderecek bir mantıkla sorunları çözeriz.

Kadın-erkek eşitliği konusu bir kez daha aciliyetini göstermektedir diyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bayındır.

Bu iki önergeyi de birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler reddedilmiştir.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkan, kayıtlara yanlış geçmemesi için bir şey arz etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkanım, biraz önce, Değerli Hatip Sayın Tütüncü, Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Ramazan Başak’ın komisyon üyesi olduğunu, muhtemelen sehven, ifade ettiler. Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyesi değildir Sayın Başak. Kayıtlara geçmesi bakımından arz ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erdöl.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 29’uncu madde kabul edilmiştir.

Birleşime kırk beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.16

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Fatoş GÜRKAN (Adana)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

30’uncu madde üzerinde önerge yoktur.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

31’inci madde üzerinde önerge yoktur.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci madde üzerinde önerge yoktur.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, yeni bir madde ihdasına dair bir önerge vardır. Bildiğiniz gibi, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrasının hükmüdür. İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre de yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle, yeni bir madde niteliğindeki önergeyi okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 13 üyesiyle yani, katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun tasarısına 32’nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

 

Mehmet Şandır

 

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

 

Mersin

 

Ankara

 

İkram Dinçer

 

Abdülkadir Akcan

 

Agâh Kafkas

 

Van

 

Afyonkarahisar

 

Çorum

 

Cahit Bağcı

 

Afif Demirkıran

 

Taha Aksoy

 

Çorum

 

Siirt

 

İzmir

 

 

Özkan Öksüz

 

Kayhan Türkmenoğlu

 

 

 

Konya

 

Van

 

“Madde 33- 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

Ek Madde 3- 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü maddesinin (c) bendi kapsamındaki işler ile aynı kapsamda olup 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu dışında, ihalesi ilgili mevzuat hükümlerine göre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar yapılmış olanlar ile bu tarihten sonra yapılacak olan ve bedeli yabancı para cinsinden sabit fiyatlarla sözleşmeye bağlanan yapım ve yapımla ilgili hizmet işlerine uygulanmak üzere; fiyat farkı esasları belirlemeye, sözleşmelerin tadil veya tasfiye edilmesine imkân veren Kararnameler çıkarmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkanım, salt çoğunluğumuz vardır. Bu meyanda AK Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik Toplum Partisinden Komisyonumuza iştirak eden üyelerimize teşekkür ederek katıldığımızı ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Peki.

Önerge üzerine görüşme açıyorum.

Gruplar adına söz isteyen var mı?

Gruplar adına söz yok.

Şahıslar adına?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, önce oylayın, madde olarak kabul edilsin ondan sonra müzakere açalım.

BAŞKAN – Sayın Genç, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşmeye açacağım. Görüşmeden sonra oylamaya sunacağım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, şöyle: Komisyon ve Hükûmet katıldığına göre bunun üzerine müzakere açılmaz, oylayacaksınız. Ondan sonra madde üzerinde müzakere açacaksınız.

BAŞKAN – Yeni bir madde bu. Maddeyi daha konuşmadan nasıl oylayayım Sayın Genç?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Sayın Başkan, ben, size müdahale etmek istemedim. Komisyon ve Hükûmet önergeye katıldığı zaman o önerge üzerinde konuşma olmaz ve oylayacaksınız.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet, doğru.

BAŞKAN – Sayın Genç, bu yeni bir madde önergesi. Lütfen 91’inci maddeyi okursanız bu tartışmaya son verebiliriz.

Şimdi, yeni bir madde için açılmış bir görüşmeyi, görüşme tamamlanmadan madde oylamasına geçemeyiz. Görüşme bittikten sonra maddeyi oylamaya koyacağım.

Şimdi, gruplar adına görüşme talebi? Yok.

Şahıs adına görüşme talebi var mı? O da yok.

O zaman maddeyi oylarınıza sunuyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Madde üzerinde şahsım adına söz istiyorum.

BAŞKAN – Siz şahsınız adına mı söz istiyorsunuz?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Genç. (Gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, oylamaya geçtiniz.

BAŞKAN - Sayın Genç, size bu kürsüyü bu maddeye olan itirazınız için değil, yani usul tartışması için değil, madde üzerindeki görüşlerinizi belirtmeniz için veriyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam efendim…

BAŞKAN – Lütfen, o zaman bu madde üzerinde konuşunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; maalesef, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi, AKP iktidara geldikten sonra İç Tüzük bir tarafa atılmış, Anayasa bir tarafa atılmış, kendi kafaları neyi gerektiriyorsa öyle bir uygulamaya gitmişler.

İç Tüzük’ün 87’nci maddesi açık; diyor ki: “Müzakere konusu kanunla ilgisi olmayan herhangi bir teklif yapıldığı zaman o nazara alınmaz.”

BAŞKAN – Sayın Genç, sizi bu konuda…

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika efendim…

BAŞKAN – Şimdi, bir dakika o zaman.

Şimdi, lütfen, bu konu üzerinde konuşmamanızı rica ettim, sadece önerge üzerinde konuşacaksınız, yeni madde üzerinde.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, önerge, şimdi, şöyle…

BAŞKAN - Şuna netlik getirelim lütfen Sayın Genç: İç Tüzük’ün 87’nci maddesi…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan doğru söylüyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şu kadar Parlamentoda grup başkan vekilisiniz İç Tüzük’le ilgili hiç fikriniz yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olur mu? Başkanlık Divanının söylediği doğrudur.

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 87’inci maddesinin dördüncü fıkrası: “Görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılır.”

KAMER GENÇ (Devamla) – İşte tamam Sayın Başkanım, benim de size söylemek istediğim şu…

BAŞKAN – Yeni bir madde olarak görüşme açıldıktan sonra madde oylanır Sayın Genç. Siz de burada yöneticilik yaptınız. Lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben de onu diyorum. (AK Parti sıralarından “Unutmuş, unutmuş!” sesleri)

BAŞKAN – Tamam, sorun yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben de onu söylüyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz lütfen, madde üzerinde konuşunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama efendim, beni konuşturmuyorsunuz ki! Evvela, komisyonun ve hükûmetin katıldığı önerge oylanır. Yeni bir madde olarak tasarıya girmesi gerekir. Yeni bir madde olarak tasarıya girmeyen bir maddeyi siz müzakereye açamazsınız diyorum. Benim belirtmek istediğim bu, 87’nci madde de o Sayın Başkanım. Ben onun için diyorum ki…

BAŞKAN – Demin okudum Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) -…siz evvela maddeyi oylayın. Belki Genel Kurul, Komisyon ve Hükûmetin katılmasına rağmen bu maddeyi kabul etmez.

BAŞKAN – Olabilir.

KAMER GENÇ (Devamla) – Kabul ettiği zaman, o zaman üzerinde müzakere açacaksınız diyorum. Benim demek istediğim bu.

BAŞKAN – İşte müzakere açıyoruz, sonra oylayacağız Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Daha önergeyi oylamadınız Sayın Başkanım. Önergeyi oylayın, madde kabul edilsin veya edilmesin bir defa...

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Oylayalım efendim, oylayalım.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama böyle bir yanlış uygulama olmaz ki! Evvela, madde, Genel Kurulca yeni bir madde olarak tasarı metnine ilave edilecek. O ilave edildikten sonra 87’nci maddeye göre yeni bir müzakere açılacak efendim. Bin tane bunun uygulaması var efendim. Yani Sayın Başkanım, kusura bakmayın, 87’nci maddenin dördüncü fıkrası çok açık. Önce madde Genel Kurul tarafından kabul edilecek…

BAŞKAN – Demin okudum Sayın Genç. Bu konuşmayı, bu tartışmayı burada sona erdiriyorum. Lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki efendim… Yani oylamadan maddeyi…

BAŞKAN – Siz madde üzerinde buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben önergeyi de anlamadım ki! Çünkü burada o kadar arkadaşımız… (Gülüşmeler) Yahu beyler, bakın, şurada Türkiye Büyük Millet Meclisinin müzakerelerini o kadar basitleştiriyorsunuz ki…

Bakın, burada dört tane önerge geldi. Komisyon Başkanı, çoğunluğu olmadığı hâlde -ben müdahale ettim- üç tane önerge geçti ve dedi ki: “Çoğunluğumuz var.”

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Komisyon çoğunluğu var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, hâlâ madde üzerinde konuşmuyor.

BAŞKAN – Sayın Genç, orada da başka bir usul vardı. Lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) - Bak Sayın Komisyon Başkanı, siz bir komisyon başkanısınız, gerçekleri… Millete karşı yalan söyleyemezsiniz. Böyle bir şey olmaz yahu! Neyse…

BAŞKAN – Eğer konuşmayacaksanız… Lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama şimdi siz maddeyi oylayacaksınız değil mi?

BAŞKAN -  Maddeyi oylamayacağım, şu anda görüşme açıyorum. Siz de görüşlerinizi bildirmediğinize göre şu anda bunun hakkında…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu, böyle bir şey olmaz.

BAŞKAN -  Maddeyi oylarınıza sunuyorum…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, 82’ye göre, madde kabul edilmeli, gerekiyorsa müzakere açılmalı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, hayır…

BAŞKAN -  87’nci maddenin son fıkrasını okuyunuz lütfen, dördüncü fıkrasını…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Önce maddeyi kanuna ekleyin, ondan sonra…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, uygulamanız doğru efendim.

AHMET YENİ (Samsun) – Uygulama doğrudur Sayın Başkan.

BAŞKAN -  “Oylama yapılır” demiyor efendim…

Şimdi, sayın grup başkan vekilleri, uygulamada bir sıkıntı yoktur. Madde son derece açık ve net...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Doğrudur, işleminiz doğrudur.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Görüşmeler tamamlandı.

BAŞKAN -  Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Yeni madde kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, o zaman müzakereye açın maddeyi.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkan, ben bir açıklama…

BAŞKAN -  Açtık ve görüşme olmadığını belirttiler. Söz isteyenleri sordum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakınız, 87’nci maddeye göre önce kabul edilecek…

BAŞKAN -  Bakınız… Sayın Genç, lütfen, bakınız, “Gruplar adına söz var mı?” dedim, “Yok.” Dediler. Şahıslar adına siz dediniz ki, “Konuşacağım.”, ben dedim ki ”Sadece önerge üzerinde.”, “Hayır, önergeyi bilmiyorum.” dediniz. O zaman hiçbir işlem yok. Madde de oylandı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mikrofonu açık bırakıp gitti.

BAŞKAN -  Şimdi, bu yeni maddeyle sıralar kanunun yazılımı sırasında teselsül ettirilecektir.

Şimdi, mevcut 33 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı  İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 33 üncü maddesinin (ç) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.

 

M. Akif Paksoy

 

Mustafa Kalaycı

 

Mümin İnan

 

Kahramanmaraş

 

Konya

 

Niğde

 

Ertuğrul Kumcuoğlu

 

Metin Çobanoğlu

 

Ahmet Bukan

 

Aydın

 

Kırşehir

 

Çankırı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Mümin İnan konuşacak.

BAŞKAN – Sayın İnan, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasıyla İlgili Kanun Tasarısı’nın “Yürürlükten kaldırılan hükümler” bölümündeki 33’üncü maddesinin (ç) bendiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısıyla, şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan kamu görevlileri ile er ve erbaşların varsa eşlerini yoksa çocuklarından birisini, çocukları da yoksa kardeşlerinden birisi veya malul olup da çalışabilir durumda olanların, talepleri hâlinde, kendilerini, işverenler, 50 veya daha fazla işçi çalıştırdıkları iş yerlerinde yüzde 2 oranında daimi işçi statüsünde çalıştırmak zorundayken, bu maddeyle insanlarımızın buradaki çalışma önceliği ellerinden alınmaktadır.

Ülkemizde on binlerce güvenlik görevlimiz hain terör saldırılarıyla canları pahasına mücadele ederken, son yirmi beş yılda 10 bine yakın şehit vermiş, binlerce insanımız çalışamayacak kadar malul, gazi olmuştur. Ancak, bu tasarıyla, her şeyiyle kendini feda eden bu insanlarımızın yakınlarına istihdam yaratılması anlamında bu küçük ayrıcalığı çok görüp kaldırarak, yakınlarının, manevi acılarının yanında bir de maddi sıkıntılar çekmelerine sebep olabilecek sonuçlar yaratılması yolu açılmaktadır. Oysa, şehit yakınlarımızın her alanda öncelikleri olmalıdır diye düşünüyoruz.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; ülkemiz ile aynı kategoride olan ülkelere baktığımız zaman işsizlik oranının bizde çok daha yüksek olduğu görülmektedir. Sürekli nüfus artışıyla beraber, son yıllarda uygulanan yanlış ekonomik politikalar sonucu işsizlik çığ gibi büyümekte, birçok sosyal olayı da tetiklemektedir. Genç işsizlerimiz iş peşinde koşarken işini kaybeden insan sayısı hızla artmaktadır. Sadece Niğde’de sanayi bölgesinde çalışan işçilerin son birkaç ayda üçte 1’i işlerini kaybetmiştir. Büyük illerdeki durumun vahametini sizler tahmin edebilirsiniz. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerimizi ziyarete gelen binlerce insanın iş için geldiğini hepimiz biliyoruz. Bu soruna acil çözüm bulmak milletvekilleri olarak hepimizin asli görevidir.

Tasarının bazı bölümleri olumlu olsa bile, bu tasarı genel itibarıyla istihdamı artırarak sorunları çözebilecek büyüklükte bir tasarı değildir. İktidarın uygulamış olduğu yanlış para, sanayi, tarım ve ithalat politikaları ülkemizi üretemeyen bir ekonomi durumuna getirmiştir. İstihdama yönelik tedbirlerin alınması sürekli geciktirilmiş, tarımda ve sanayide girdi maliyetleri yükselmesi üreten kesimin moralini bozmuş, birçok sanayici fabrikasını yurt dışına taşımıştır. Kara gün için düşünülen İşsizlik Fonu’ndaki paranın kullanılması yerine hazineden karşılanması bu tasarı için daha doğru olur diye düşünüyorum.

Sanayicilerimiz daha iyi imkân sundukları için tesislerini Balkan ülkelerine ve Türk cumhuriyetlerine taşımışlar, o ülkelere istihdam sağlar hâle gelmişlerdir. Keza Çin ve Uzak Doğu’da üretim yaptıran firmalarımız da buralarda istihdam sağlamaktadırlar.

Yanlış ithalat politikaları nedeniyle ülkemiz kalitesiz malların orantısız bir biçimde istilasına uğramış, Türk sanayicisi ve üreticisi rekabet edemez hâle gelmiş ve sürekli küçülmeye başlamıştır. Tekstil sanayicisi yabancı ülkelerin pamuk çiftçisinin istihdamını sağlar hâle gelmiştir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; bugün, artık sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere, herkes “Türkiye nereye gidiyor?”u konuşmaya ve sorgulamaya başlamış, bu cari açıkla kısa vadede önemli yapısal tedbirler alınmaz ise başımıza onarılması güç ekonomik krizlerin gelebileceği konuşulmaya başlanmıştır. Geçen sene 38 miyar dolar olan cari açığın bu yıl 50 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Cari açığın finanse edilemediği her yerde krizler olmuştur ve Türkiye’yi de böyle bir tehlike beklemektedir.

Ülkemizde yaşayan herkesin yaşamını doğrudan ilgilendiren ve nüfusumuzun çok önemli bir kısmının istihdam şansı bulduğu tarım sektörümüzün alarm vermesi de ayrı bir araştırma ve inceleme konusu hâline gelmiştir. Topraktan elde ettiği üretimle kendi kendisine yetebilen Türkiye’yi kuraklık ve küresel ısınmanın yanında Hükûmetin uyguladığı politikalar nedeniyle çok ciddi tehlikeler beklemektedir. Tarımla ilgili bütün uzmanlar da çok karamsar tablolar çizmekte, “Türkiye’nin topraklarının önemli bir bölümü çöl hâline gelecektir.” demektedirler.

Hükûmet, ülkemizdeki istihdam sorununu çözmek yerine, uyguladığı yanlış tarım politikaları sonucu, iyi kötü kendini idare edebilen ve geçimini temin eden çiftçilerimizi iflasa sürükleyip, devlete olan borçlarından dolayı her şeyini haczedip, üretim araçlarına el koyarak üretim yapamaz hâle getirmiştir. Bunun önüne geçmek için, çiftçilerimizin Ziraat Bankasına, tarım krediye, sulama elektriğinden dolayı TEDAŞ’a olan borçlarının faizlerinin silinip anaparanın takside bağlanması üreticilerimizi bir nebze olsun rahatlatacaktır. Bu konuda üreticilerimiz Türkiye Büyük Millet Meclisinden müjde beklemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MÜMİN İNAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum efendim.

Daha geniş ve kapsamlı bir kanun tasarısıyla, ülkemizdeki tüm üreten kesimlerin sorunlarını ele alıp bu sorunlara yönelik çözümleri üretip tüm ülkeyi kucaklayarak, üreten insanlarımıza yaşama ve büyüme imkânları hazırlamak zorundayız. Bunun ilk şartı da Hükûmetin uyguladığı ithalat politikasının acilen ele alınıp ülke ve üretenlerin menfaatlerine uygun hâle getirilmesidir. Milletimizin ölmeyecek kadar bir tas çorbaya, donmayacak kadar kömüre muhtaç edilmesi hiçbirimize yakışmıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak insanımızın onurlu bir biçimde yaşamasını sağlamak hepimizin en başta gelen görevidir.

Bu duygu ve düşüncelerle, yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İnan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 33’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Sayın Tütüncü’nün, bir dakika bir açıklama talebi vardır.

Buyurunuz Sayın Tütüncü.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, yapmış olduğu konuşmada geçen bir ifadesinin yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle, düzeltmek için açıklaması

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Benim önerge üzerindeki konuşmamdan hemen sonra, Sağlık Komisyonu Başkanı Sayın Cevdet Erdöl bir düzeltme yapma ihtiyacını hissetti ve o düzeltmeye göre ben, Sayın Ramazan Başak’ı Sağlık Komisyonu üyesi olarak sunmuşum, göstermişim ve değilmiş, bu nedenle düzeltme yaptı.

Şimdi, zaptı da getirdim, ben böyle bir şey söylememişim. Yani siz yanılmışsınız. Bunun da zabıtlara girmesini istiyorum. Ben, Sayın Ramazan Başak’ın yasa teklifinin Sağlık Komisyonunda birleştirildiğinden söz ettim. Zabıtlara bu çerçeveden, yanlış bir şey söylemediğimi belirtmek için söz aldım.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tütüncü.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

B) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/570, 2/227, 2/228) (S. Sayısı: 224) (Devam)

BAŞKAN – 34’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 34 üncü maddesinin (a) bendinin başına “çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin” ibaresinin eklenmesini, “ikinci maddesinin” ibaresinin bentten çıkarılmasını, bentte yer alan “yayımı tarihini izleyen ay başında” ibaresinin “01/07/2008 tarihinde”, (ç) bendinde yer alan “24 üncü maddesi” ibaresinin “24 ve 25 inci maddeleri” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

 

Lutfi Elvan

 

Mehmet Yüksel

 

Kocaeli

 

Karaman

 

Denizli

 

 

Öznur Çalık

 

M. Salih Erdoğan

 

 

 

Malatya

 

Denizli

 

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı yasa teklifinin 34. maddesinin (b) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                             Kamer Genç

                                                                                                                 Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız Sayın Genç?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz.

 KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 224 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 34’üncü maddesinin (b) bendinin tasarı metninden çıkarılmasını istiyorum.

Bu (b) bendi… Biliyorsunuz, bu tehlikeli ve ağır işlerde çalışan kişilerin,  bu getirilen, bunlarla ilgili yasaklamaların 1/1/2009’dan itibaren yürürlüğe girmesini Komisyon ve Hükûmet istemiş. Ben bunun hemen yürürlüğe girmesini istiyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın bu memleketin hazinesi yok, Maliye Bakanı yok. Bir önerge kabul ettiniz. Biraz önce Sayın Başkan bana  “Önerge hakkında konuş.” dedi, önerge çünkü elimize geçmedi. Ne getiriyorsunuz? Yabancı müteahhitlere eskalasyon getiriyorsunuz. Ya, böyle bir şey olur mu? Yani yabancı müteahhitler… Ve üstelik de dört tane muhalefet partisi de buna destek veriyor. Değerli milletvekilleri, yani bu devlet maliyesini böyle… Devleti koruyan bir şey istiyorum, hükûmet istiyorum karşımda ya. Bu memleketin Maliye Bakanı nerede kardeşim?

Şimdi, BAĞ-KUR’u affet… Tamam, affedin de yani şimdi seçime gidiyorsak… Ben de istiyorum seçime gidelim de, ben o arka sıralarda oturmayayım, bu ön sıralara geleyim. Yani başka çaresi yok. Bu millet sizi buralardan atacak.

Yani, bir devlette… Beyler, bir devletin ayakta kalabilmesi için o devleti koruyan insanların olması lazım, hükûmetin olması lazım, bakanların olması lazım. Yok böyle bir şey! Yani devlet versin, devletin kaynaklarını belli kişilere aktaralım! Peki, bu devlete gökten mi yağacak kaynaklar?

Şimdi ben soruyorum Hükûmetten: Sayın Hükûmet, şimdi bu kanunda yabancı parayla yapılan ihalelerde eskalasyon sistemini niye getirdiniz? Hangi müteahhitlerle iş birliği yaptınız? Bu önergeyi veren kişilere de sormak istiyorum: Bu devletin, bu önergeyle bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin katlanacağı maddi külfeti söyler misiniz? Söyler misiniz arkadaşlar? Bu millette insanlar aç, çıplak. Çocuklar…

ALİ KOYUNCU (Bursa)  – Bağırma!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bağırıyorum, içim yanıyor ya! Benim içim yanıyor arkadaşlar! Bu memlekette insanlar aç, çıplak, işsiz güçsüz ama siz getiriyorsunuz yabancı müteahhitlere “Efendim, biz devletin kaynaklarını size verelim.” Adam yabancı müteahhitse, arkadaş, müteahhitlik zamanında kendisine almış, ondan sonra gerekli ihaleyi de almış. Böyle şey olur mu ya? Bunun şimdi… Ondan sonra, peki memleketin maliyesi nerede? Cari açık 50 trilyon verirken bu paralar nereden gelecek şey edecek?

Bakın, sayın milletvekilleri, biz burada bu devletin birlik ve bütünlüğünü korumak için yemin ettik. Bu Parlamentonun bir özelliği var. Buraya gelecek kanunları enine boyuna tartışacağız. Tartışacağız çünkü komisyonlardan gelen kanun tasarı ve teklifleri gidip görüşülecek orada. Ondan sonra, o kanun tasarı ve teklifleri komisyonda görüşüldükten sonra millete dağıtılacak, kamuoyuna yansıyacak ve bunlar, ondan sonra acaba bu kanun tasarısı ve teklifiyle kime ne geliyor, kimden ne götürülüyor  bunu anlamamız lazım ve Maliyesinin de Hazinesinin de buna müdahale etmesi lazım.

Şimdi, son anda bazı kanunlar, bakanlar, grup başkan vekilleri, ondan sonra kendi yandaşları birtakım holdinglere, birtakım çıkar çevrelerine maalesef birtakım avantajlar sağlamak için son anda önerge veriyorlar. Böyle olmaz sayın milletvekilleri. Bu devlet böyle batar.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla)  - Yok öyle şey! Yok öyle bir şey, yalan söylüyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) - Ben size şunu söylüyorum…

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Hangi holding? Kimmiş?

KAMER GENÇ (Devamla) - Kaç tane var, kaç, kaç… (AK Parti sıralarından gürültüler)

MEHMET NİL HIDIR (Muğla)  - Yok öyle bir şey. Yanıltma milleti. Yok öyle bir şey.

KAMER GENÇ (Devamla) - İşte en basit önerge bu. Ben size söylüyorum, bu önergeyle hangi müteahhitlere ne para vereceksiniz, söyleyin yahu!

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) - Onlar senin hayalin, hayalin!

KAMER GENÇ (Devamla) - Söyleyin beyler, söyleyin, şu önergeyle hangi yabancı müteahhitlere, yabancı dövizle ihaleleri alan hangi müteahhitlere ne paralar ödeyeceksiniz? Yani siz onların kefili misiniz, onların avukatı mısınız burada? Böyle bir şey olur mu değerli milletvekilleri.

Sonra, ben Başkanlık Divanına da üzülüyorum yani. Burada İç Tüzük’ü uygulayın arkadaşlar. İç Tüzük’ün hükümlerine uygun bir uygulama yapın. Yani burada grup başkan vekilinin keyfine bir önerge veriliyor, ondan sonra Bakan ve Komisyon da katılıyor ve ondan sonra da kabul ediliyor. Devletin kaç trilyonu gidiyor bunu hesaba katıyor musunuz?

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) - Herkes yetkisi dâhilinde çalışıyor! Herkes yetkisini kullanıyor!

KAMER GENÇ (Devamla) - Biraz önce de Komisyon Başkanı, Komisyon sırasında çoğunluk olmadığı hâlde dört tane maddeden sonra çıktı burada dedi ki: “Efendim, Komisyonumuzun çoğunluğu var.”

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Başkanlık Divanını töhmet altında bırakıyor.

KAMER GENÇ (Devamla) - Komisyon Başkanı, bak bu kadar milletin karşısına çıkıp da sen gerçekleri inkâr edemezsin. Ben senin yarın hangi sözüne inanayım? Burada televizyonlar gösteriyordu, ben itiraz ettim, “Komisyon sıralarında çoğunluk yok.” dedim.

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) - Mecliste herkes devlet düşmanı, tek kahraman sensin!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Başkanlık Divanını töhmet altında bırakıyor.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) - Buna rağmen, dört madde sonra çıkmış diyor ki: “Efendim, Komisyonumuzun çoğunluğu vardır.”

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın…

BAŞKAN – Sayın Genç, bir şeyi düzeltmek istiyorum.

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam efendim.

Önerge üzerinde konuşuyorum Sayın Başkanım.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla)  – Laf cambazlığı yapıyorsun sen!

BAŞKAN - Sayın Genç, bir şeyi düzeltmek istiyorum: Komisyon vardı o zaman, bütün Komisyon burada oturuyordu.

KAMER GENÇ (Devamla) - Ben itiraz ettiğim zaman yoktu Sayın Başkanım. Rica ediyorum sizden.

BAŞKAN - Vardı efendim.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Başkan “var” diyorsa vardır!

Sen kendi başına laf cambazlığı yapamazsın!

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi bakın sayın milletvekilleri, size çok ciddi şeyler söylüyorum. Türkiye Cumhuriyeti devleti çok sıkıntılarla baş başa kalmış. Bu sıkıntıları aşabilecek şey bu Parlamentodur ama sizin çoğunluğunuz var, bizim buradan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi toparlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, şimdi diyorsunuz ki: “Bizim üzerimize gelmeyin.” Kardeşim, sen böyle önergeler getirirsen, devleti böyle talan edersen ben nasıl üzerinize gelmeyeyim? Yani ben nasıl gelmeyeyim üzerinize?

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Ateş olsan ne yazar!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, bu devlet hepimizin devleti arkadaşlar. Bu devlet hepimizin olduğuna göre  nasıl olur da bu devleti böyle yağma edeceğiz, çarçur edeceğiz, yabancı müteahhidin menfaatlerini koruyacağız?

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Yanlış konuşuyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, önergeler burada. Önerge, önerge…  (AK Parti sıralarından gürültüler) Önerge üzerinde konuşuyorum.

Dolayısıyla, evvela sizler doğru konuşun, siz doğru -burada- işlem yapın, ben de size inanayım. Biraz önce Komisyon Başkanı diyor ki: “Biz buradaydık.” Yoksunuz.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Hayır, yerli yok mu, yabancı diyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır… Şimdi, bakın… Şimdi, beyler, af getireceksiniz, bakın BAĞ-KUR, SSK’da af getirdiniz, bari Anayasa’nın maddesine göre 330 oyla kabul edilmesi lazım. Yani ya doğru dürüst bir iş yapın ya yapmayın. Ben size doğruları söylüyorum.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Anayasa Mahkemesi kararı var o konuda.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani hem doğruları bilmiyorsunuz hem doğruları söylediğimiz zaman da bağırıp çağırıyorsunuz. Bağırın çağırın yani bana bir şey olmaz ki! Yani sizin 340 kişi olmanız benim için vız gelir. Benim bir vicdanım var, vicdanım. Ben otuz senedir bu Parlamento kürsüsünde konuşuyorum. Bu milleti savunuyorum, bu devleti savunuyorum. Var mısın? Ama bunu savunduğum için millet beni buraya gönderiyor. Ama siz yabancıya kölelik yapmaya devam edin.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Boş konuşuyorsun, boş!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Provokatör!

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 34 üncü maddesinin (a) bendinin başına “çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin” ibaresinin eklenmesini, “ikinci maddesinin” ibaresinin bentten çıkarılmasını, bentte yer alan “yayımı tarihini izleyen ay başında” ibaresinin “01/07/2008 tarihinde”, (ç) bendinde yer alan “24 üncü maddesi” ibaresinin “24 ve 25 inci maddeleri” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                               Nihat Ergün (Kocaeli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkanım, takdire bırakıyoruz.

Yalnız, bir düzeltme yapmam gerekiyor. Bizim, biraz önceki Hatibin, doğru söylemediğimizi ifade ettiği durumda biz burada Komisyonumuzun çoğunluğu olduğu zaman “Çoğunluğumuz vardır.” diye söyledim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, yoktu efendim, yoktu.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Bu, tutanaklarda da bu şekilde yer almıştır. Komisyonumuz… Ben tekrar gerek AK Parti gerek Cumhuriyet Halk Partisi gerek Milliyetçi Hareket Partisi ve gerek Demokratik Toplum Partisi mensubu milletvekillerimize, Komisyon üyelerimize teşekkür ediyorum.

Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Aradan sonra toplandınız.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Özürlülere, 18 yaşından büyük kadınlara ve 18-29 yaş arası gençlere yönelik prim teşvikinin uygulama hazırlıklarının yapılabilmesi ile 5510 sayılı Kanunun geçici 16’ncı maddesindeki düzenlemenin buna paralel uygulamalarla aynı tarihte yürürlüğe girmesi için Sosyal Güvenlik Kurumuna süre tanınması amacıyla düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

35’inci madde üzerinde önerge yoktur.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 35’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünün oylamasından önce, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesi uyarınca, oyunun rengini belirlemek üzere, aleyhte, İstanbul Milletvekili Ufuk Uras söz istemiştir.

Buyurunuz Sayın Uras.

MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; temel başlıklar itibarıyla itirazlarımızı özetlemek durumundayım.

Bir kere, İşsizlik Sigortası Fonu’nun yatırımlarda ve işveren sigorta prim payının karşılanmasında kullanılması İşsizlik Sigortası Fonu’nun amacına ve mantığına aykırıdır. Fonun amacı çalışanları işsiz kaldıklarında korumaktır. İş yaratmak ve yatırım yapmak İşsizlik Sigortası Fonu’nun görevi değildir.

On sekiz-yirmi dokuz yaş arası yeni istihdam edilenlerin sigorta primlerinin işveren payının tamamının İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması önemli bir tehlike içermektedir. Bu yolla otuz yaş üzeri yeni bir işsizlik dalgası ortaya çıkabilir. Otuz yaş üzeri işçiler işten çıkarılıp daha ucuz maliyetli işçiler işe alınabilir. SSK işveren prim payının 5 puanlık tutarının devlet tarafından karşılanması, Hükûmetin Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasası ile ilgili ileri sürdüğü iddialara taban tabana zıttır. Sosyal güvenlik sisteminde açık olduğu ve bunun da bütçe üzerinde yük olduğunu iddia ederek SSGSS Yasası’nı Meclisten geçiren Hükûmet şimdi işverenlerin sigorta primlerinin neredeyse dörtte 1’ini yüklenerek kamuya yeni yükler yüklemektedir. İşveren sigorta primlerinin 5 puanını yüklenen Hükûmet, işçilerin sigorta priminin de 5 puanını yüklenmesi istendiği zaman Sayın Bakan tarafından “Türkiye gerçekleri” vesaire denmektedir ki aslında bu bir siyasal ve sınıfsal tercihtir. İşçi ve işveren prim paylarındaki 5 puanlık indirim mutlaka birlikte yapılmalı ve mutlaka sendikalı işçi çalıştırma koşuluna bağlanmalıydı. Hükûmet kayıt dışılıkla mücadelede samimiyse sendikalılaşmayı bu zeminde teşvik etmelidir.

İstihdam paketi ile İşsizlik Sigortası Fonu âdeta bir işveren sübvansiyonuna dönüşürken işsizlerin ağzına ise bir parmak bal sürülmektedir. İşsizlik ödeneği miktarının hesaplanmasında eskiden olduğu gibi asgari ücretin netinin değil, brütünün esas alınması öngörüldü. Ancak bu durumda işsizlik ödeneği asgari ücretin yarısından (304 YTL) az, asgari ücretin brütünden (608 YTL) çok olmayacaktır. Ne kadar prim öderseniz ödeyin alacağınız işsizlik ödeneği en çok asgari ücret kadar olacaktır. Oysa toplam geliri 35 milyar YTL’ye ulaşan fondan bugüne değin sadece 1,5 milyar YTL işsizlere geri dönerken fonda yaklaşık 33,5 milyar YTL kaynak birikmiş bulunmaktadır. İşsizlere ödenmeyen bu kaynağın önemli bir bölümü şimdi Hükûmet tarafından “istihdam paketi” adı altında seçim yatırımı olarak harcanacaktır. İşsizin parası seçim yatırımı yapılacaktır.

Oysa fonun kuruluş amacına uygun olarak bu yönde köklü iyileştirici düzenlemeler yapılması gereklidir. Bu çerçevede işsizlik ödeneği yararlanma koşulları kolaylaştırılmalı, daha fazla işsiz fondan yararlanmalı ve işsizlik ödeneği asgari ücretin brüt tutarından az olmamak üzere prime esas ücretin en az yarısı kadar tespit edilmeliydi.

Öte yandan günümüzde sosyal yükümleri gevşeterek ve azaltarak istihdamı artırma anlayışı artık kabul edilebilir bir anlayış değildir. Üyesi olduğumuz Uluslararası Çalışma Örgütü bu yüzden düzgün iş için çaba harcıyor. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu ise “Düzgün İş İçin Dünya Günü” adıyla bir kampanya yürütüyor. Düzgün iş, sosyal koruma ve sosyal hakları içeren “insancı iş” anlamına geliyor. İstihdam paketi, istihdam yaratma iddiası ile işverenlere ciddi bir sübvansiyon sağlıyor. Ancak, bu paketin istihdam yaratması zor. Aslında yeni istihdam yaratmanın en önemli yollarından bir tanesi çalışma sürelerinin kısaltılmasıdır. Yıllık çalışma süresinin Avrupa ülkeleri ortalamasından yüzde 60 daha yüksek olduğu ülkemizde, çalışma süresi düşürülmeden istihdam yaratmak gerçekçi bir beklenti değil. Bu nedenle, Hükûmet istihdam yaratma konusunda samimiyse haftalık çalışma sürelerinin kırk beş saatten, kırk ve otuz beş saate doğru düşürülmesi gerekmektedir. Dün beni ziyaret eden Alman Sol Partisi (Die Linke) milletvekilleriyle görüştüğümde fark ettim ki Avrupa ölçeğinde aslında bu neoliberal dalga yayılıyor, bir tarafta savunanlar bir tarafta karşı duranlar.

Arkadaşlar, 1840-1940 arası yüz yılda çalışma saatleri yetmiş iki saatten kırk beş saate düşmüş. Ama 1940’tan bugüne teknoloji çok gelişmesine rağmen çalışma saatlerinin düşmemesi aslında kapitalizmin bir temel bir çelişkisini gösteriyor. Ayak takımı, Ford Fabrikalarında greve gittiğinde, Ford diyor ki: “Bakın, hepinizi atarım, robotları işe alırım.” Bir işçi diyor ki: “O zaman o arabaları robotlara mı satacaksın?” İşte bu temel çelişki neoliberalizmin temel çelişkisi olarak karşımızda.

Kitlesel işsizlik ve yoksulluk bireysel nedenlerden kaynaklanmıyor, piyasacı iktisat politikalarından kaynaklanıyor. Özel sektörün istihdam yaratma kapasitesi belli ama kamusal yatırım yapmadığınız takdirde insanlar işsiz ve yoksul kalınca kendilerini suçluyorlar, kimi intihar ediyor, kimi bunalıma giriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözleriniz tamamlayınız.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Tamamlıyorum

Hâlbuki, o içe, kendilerine dönük eleştiri aslında düzenin bir başarısı. Hâlbuki sorumlu olan, kamusal yatırımlardan vazgeçen iktisat politikaları. Kamusal arz alanının daraltılması en temel sorun. Esas olan emekçilerin emek sürecini kontrol etmesi, kaynakların üretim ve dağıtımıyla ilgili politik tercihlerin geniş kesimlerin yararına olması krizin tek çözümü gibi gözüküyor.

Bu paketin arkasında duran arkadaşlarımın ruhlarını kurtarması için İspanyolların çok güzel bir duası var. Akşamları yatarken diyorlar ki: “Tanrım beni benden koru.”, “Tanrım beni benden koru.” diyorlar. Sizi sizden kim koruyacak?

Hepinize iyi dualar diliyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uras.

Lehte, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas konuşmak istemiştir.

Buyurunuz Sayın Kafkas. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AGÂH KAFKAS (Çorum)  - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının tümü üzerinde oyumun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanuna “evet” oyu vereceğim. Çünkü bu kanun Türkiye'de istihdamın önünü açmada ciddi bir mesafe katetmemizi sağlayacak bir düzenlemedir, onun için “evet” vereceğim.

Niye “evet” vereceğim? Çünkü bu kanun istihdamın önünü açmak için işverenin üzerindeki yükleri hafifletmektedir, onun için “evet” oyu vereceğim.

Niye “evet” oyu vereceğim? Kadının istihdamdaki yerini genişletmek adına, kadının istihdamdaki yerini daha da kalıcı kılmak adına, kolaylaştırmak adına ciddi bir düzenleme yaptığı için vereceğiz.

Niye “evet” diyeceğiz? Gençlerin önünü açtığı için bu yasa, ona “evet” diyeceğiz.

İnsanı öncelediği için “evet” oyu vereceğiz. Niye insanı önceliyor? İş sağlığı, iş güvenliğinde ciddi tedbirlerin alınmasına katkı sağladığı için “evet” vereceğiz.

Niye “evet” vereceğiz? Tuzla’daki ölümleri ortadan kaldırmak için önemli bir adım attığı için bu yasaya “evet” oyu vereceğim, emek dünyasından gelen birisi olarak.

Sözlerimi uzatmak istemiyorum. Bu yasaya “evet” oyu vermemek için hiçbir neden yok. Bir neden olabilir. Bu yasaya “hayır” diyebilirsiniz, çeşitli nedenlerle diyebilirsiniz. Bazen bu Parlamentoda… Cumhuriyet tarihinde en çok insanın, halkın temsil edildiği parlamento dönemlerinden bir tanesini yaşıyor 23’üncü Dönem Parlamentosu ve bu Parlamentonun bütün grupları bir konuda ittifak ediyor, yeni bir madde ihdas ediyor. Nedir bu madde? Bu, demokrasimiz açısından çok önemli bir güzellik. Birisinin çıkıp yabancı müteahhitlere kıyak çekmekle bütün Parlamentoyu suçlamaya hakkı yok diye düşünüyorum. Burada söz konusu bir tane yabancı müteahhit yok. Kim var?

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – İhale koşullarını değiştirin o zaman.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Ne var burada? Birileri çıkmış, yabancı dış kaynaklı kredilerle bu ülkemizde iş almış. O günün koşullarında doların 1.700’lerde, 1.800’lerde olduğu yerde almış ve bugün dolar inmiş 1.200’lere, tenzilatı yüzde 60’lar civarında. Artık, o işin yürüme imkânının kalmadığı bir yerde, objektif kriterlerle güncellemek için Bakanlar Kuruluna yetki verilmiş.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Bakan ne konuşacak, sen her şeyi konuştun.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Bakanla aramızda anlaşırız, bunlara girmez Bakan sanıyorum.

 Şimdi, böylesine masum bir düzenlemeyi siyasi istismar vasıtası kılmak, yani her okuduğumuzda bir cümlenin içerisinde “yabancı” geçiyorsa, o zaman bu yabancı müteahhittir diye hayata bu kadar ucuz bakmaya hiç kimsenin hakkı yok diye düşünüyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Onun için, değerli milletvekilleri, yüce Meclisimiz bugün, Türkiye’de, gerçekten, emeğin önünü açacak önemli bir düzenleme yapmıştır. İktidarıyla muhalefetiyle bu yasaya katkı veren bütün milletvekillerini içtenlikle selamlıyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kafkas.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için beş dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı) 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu oylamadan sonra bir kısa konuşmamız var. 133 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılan, müşterek taarruz uçağının üretimiyle ilgili tasarının görüşmelerine başlayacağız. Bir konuşmacının konuşması var, ondan sonra… Lütfen ayrılmayınız.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tekliflerinin açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı    :      210

Kabul                          :      178

Ret                              :        31

Çekimser                     :          1 (x)               

Sayın Bakan, teşekkür konuşması yapmak istiyorsunuz, buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; çok önemli bir yasa tasarısını hep birlikte gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Yasa tasarısının içeriğiyle ilgili -Yasa’yla ilgili- çok enine boyuna değerlendirmeler yapıldı. Çok önemli düzenlemeler getiriyor. Bunları süreç içerisinde de halkımızla da sizlerle de paylaşma imkânımız olacak, görüşeceğiz, yine tartışacağız, sonuçlarını tartışacağız.

Şimdi, burada bir başka güzellik oldu bugün: Parlamento çalışmalarında, muhalefetiyle iktidarıyla, birlikte çok şey başaracağımızın da çok güzel örneklerini verdik ve bütün milletvekili arkadaşlarımıza, başta Başkanlık Divanımıza ve muhalefet partimizin çok değerli grup başkan vekillerine ve komisyon üyelerimize çok teşekkür ediyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum ve bu tasarının, bu Yasa’nın, ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, 3’üncü sırada yer alan, Müşterek Taarruz Uçağının Üretimi, Desteklenmesi ve Sürekli İyileştirilmesine İlişkin Mutabakat Muhtırası ve Buna Dair Mali Yönetim Esasları Dokümanının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Müşterek Taarruz Uçağının Üretimi, Desteklenmesi ve Sürekli İyileştirilmesine İlişkin Mutabakat Muhtırası ve Buna Dair Mali Yönetim Esasları Dokümanının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/533) (S.Sayısı: 133)(xx)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon raporu 133 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Kürşat Atılgan söz istemiştir.

Sayın Atılgan, siz söze başlamadan bir oylama yapacağım.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin dolmasına çok kısa bir süre kalmıştır. Sayın Atılgan’ın konuşması tamamlanana kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurunuz Sayın Atılgan.

Süreniz yirmi dakikadır.

MHP GRUBU ADINA KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün burada, çok önemli bir kanunu gecenin bu ilerleyen saatinde görüşeceğiz. Konuşmamı, siyasi bir konuşma yapmaktan daha çok, bu kanunla gelen… Hava Kuvvetlerinin, ülkemizin en önemli projelerinden biri olacak olan, GAP’tan ve telekomünikasyon üzerinden yapılan yeniliklerden sonra en pahalı projesi olan müşterek taarruz uçağının üretimiyle ilgili kanunu görüşeceğiz. Bu kanunla, ülkemiz, 2050’ye kadar silahlı kuvvetlerin yapılanmasında, Hava Kuvvetlerinin yapılanmasında çok önemli bir şekle bürünecektir.

Dolayısıyla, sabrınızdan dolayı şimdiden teşekkür ediyorum ve konuşmamda, genel olarak hava sanayisindeki tarihî geçmişi, 1980’den sonra Hava Kuvvetlerimizin aldığı şekli ve bu kanunun neler getireceğini, müşterek taarruz uçağıyla ilgili üretimde bizi bekleyen ne tür bağımlılıklar doğacağını, lojistik sistemde nasıl değişiklikler olacağını, teknolojik birtakım bilgiye ulaşmada ne tür zorluklar olacağını ve daha sonra da bu kanunun çıkmasına rağmen bu uçağın üretimine kadar geçecek sürede ülkemizin Hava Kuvvetlerinin ve ilgililerin, özellikle savunma sanayisindeki bu işin pazarlığını yapan kişilerin dikkat etmesi gereken hususları da dile getirip konuşmamı tamamlayacağım.

Değerli arkadaşlarım, havacılık sanayisi, bir ülkedeki teknolojik ve gelişmişlik seviyesini açıkça ortaya koyan en önemli bir etkendir, standarttır. Bir ülkenin gelişmişliği ve çağdaşlığı, sahip olduğu havacılık teknolojisi ve havacılığıyla da eş değerdir. Bir hava platformunun veya daha açık bir ifadeyle bir uçağın tasarlanması ve üretilmesi, çok çeşitli disiplinleri içine alan bilimsel ve akademik bilgiye, yüksek seviyede yan teknoloji sahalarına da dayanmaktadır. Bu nedenle, günümüz ileri teknoloji ülkelerindeki havacılık sanayisi seviyelerine erişmek için Türkiye'nin sabırla ve yılmadan, uzun yıllara dayalı bir çaba sarf etmesi zorunludur. Bu zorunluluk, ülkemizin hem ulusal güvenliği için hem de daha ileri bir teknolojik seviyeye ulaşması için gerekli temel ögeleri daha da sağlamlaştıracağı gibi, uluslararası siyasal etkinliğimizi de artıracaktır. Çünkü uluslararası siyasi etkinlikte, sahip olunan hava gücünün son derece büyük önemi vardır.

Aslında bu zorunluluğu daha cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında hisseden kişi, bizzat devletimizin kurucusu ve milletimizin kurtarıcısı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’tür. Onun o ünlü “İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan milletler yarınlarından asla emin olamazlar.” sözü, Türk havacılık tarihindeki gelişmelerin bugüne kadar yol göstericisi olmuştur. 20’nci yüzyıl başında Batılı devletlerin savaş stratejilerinde ve özellikle Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında onları güçlü kılan etkenin hava kuvvetleri ve buna bağlı sanayi olduğunu gören Atatürk, Türkiye'nin bu alanda da hak ettiği yeri alması için büyük gayret göstermiştir.

Atatürk’ün “Bütün tayyarelerimizin ve motorlarının memleketimizde yapılması ve harp sanayisinin bu esasa göre inkişaf ettirilmesi icap eder.” sözlerinden hareketle 1925 yılında TOMTAŞ denen Tayyare Otomobil ve Motor Türk Anonim Şirketi kurulmuştur.

Yine, Atatürk’ün emriyle 16 Mart 1925 tarihinde Türk Tayyare Cemiyeti kurulmuş, daha sonraları ismi “Türk Hava Kurumu” olarak değiştirilmiştir. İşte, her Kurban Bayramı’nda kurban derileri nedeniyle birtakım polemiklere konu edilen Türk Hava Kurumu, Türkiye’deki hava sanayisinin oluşturulmasında önemli bir kurum olarak kurulmuştur.

1928 yılında açılan Tayyare Makine Mektebi, Türk havacılık sanayisinde önemli bir adım olurken Fransa ve Almanya’ya birtakım mühendisler yetiştirmek üzere talebeler gönderilmiştir. 6 Ekim 1928’de Kayseri’de Türk-Alman işbirliğiyle Junkers 20 modeli uçak üretimine başlanılmış, 32 yılına kadar bu uçaklardan on beş adet üretilmiştir. 32’den sonra Amerikan Curtis-Wright montajı yapılmaya başlanmış, 33 yılında Hava Yolları Devlet İşletmesi, 1935’te de Türkkuşu kurularak havacılık alanında, dikkat ederseniz, 30’lu yıllar büyük bir atılım yılı olmuştur, gördüğünüz gibi birçok da uçak üretilmiştir.

1940 yılından sonra Türk Hava Kurumu Etimesgut Uçak Fabrikasını kurarken 1930’ların ortalarından itibaren Nuri Demirağ başta olmak üzere özel teşebbüs de bu alana girmiş ve Türk Hava Kurumunun organize ettiği fabrikada ilk olarak İngiliz Miles-Magister eğitim uçakları yapıldı ve 1944 yılına kadar otuz tane uçak teslim edildi ve bu uçaklar o zamanki teknolojilerdeki çağın standartlarına uygun olan uçaklardı.

Öte yandan, uçak motorları fabrikası için Türk Hava Kurumu Gazi Orman Çiftliği’nde kurulmuştur. 50’li yıllardan itibaren Türk Hava Kuvvetleri gelişen havacılık teknolojisine ayak uyduracak şekilde jet uçaklarıyla modernize edilmiş ve birinci nesil jet uçakları Türk Hava Kuvvetlerinde kullanılmaya başlanılmıştır. 1960, 70 ve 80’li yıllarda ikinci, üçüncü ve dördüncü nesil tayyareler hava kuvvetlerinde kullanılmaya başlanmıştır. Bu nesiller arasında ne fark var derseniz, birinde kullanılan teknoloji ile diğerinde kullanılan teknoloji son derece farklıdır. Onda kullanılan teknolojilerde havacılık alanındaki bütün sistem aşağı yukarı değişir veya modernize edilir. Ancak, İkinci Dünya Savaşı sonrasından 80’li yıllara kadar Türk havacılık sanayisi bir durgunluk dönemi yaşamıştır. Bunun en önemli sebebi bazı yanlış siyasi ve askerî tercihlerden dolayı olmuştur.

Ülkemizin gittikçe artan dünya devletleri sistemine ve sermaye yapısına eklenmesi bu yanlış politikaları beraberinde getirmiştir. Buradaki en önemli yanlış ise 1952 yılında NATO’ya girildikten sonra silahlanma ve savunma sanayisi stratejisinin değişmesidir. Bu değişiklik NATO standartlarına ulaşmanın yolunu dışarıdan tedarikte görmüş ve ülkede oluşmuş olan -gerek havacılık alanında gerek başka alanlarda- savunma sanayisinin yok olmasına sebep olmuştur. Ve silah sanayimiz 50’den sonra ve hava kuvvetleriyle diğer kuvvetler tamamen yurt dışına bağımlı hâle gelinmiştir ve az önce de söylediğim gibi maalesef yerli sanayimiz yok olmuştur. Ne zamana kadar? 1973 yılına kadar. 1973 yılında Türk uçak sanayisi kurulmuş Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfının katkılarıyla. Bir devlet teşekkülü olarak kurulmuştur. Bu şirketin amacı Türkiye’de bir uçak sanayisi oluşturmak ve geliştirmektir. Hedefi ise Türkiye’de savaş uçağının imalatı ve montajı imkânlarını sağlamak, bu uçakların fabrika seviyesinde bakım ve onarımını yürütmek, nakliye uçağı, helikopter gibi yan mamulleri de üretmek, havacılık ve uzay gibi çok yüksek bir teknik alanı kapsayan askerî ve ticari mamullerin Türkiye’de tasarımını yapabilmek ve üretebilmektir.

74 Barış Harekâtı’ndan sonra millî savunma sanayisinin önemi daha da fazla kavranmış, Amerikan silah ambargosunun yarattığı hayal kırıklığı havacılık sanayimizde 80’den sonraki gelişmeleri tetiklemiştir. Yani bu ambargonun etkisi ne derece olmuş derseniz, o yıllarda Hava Kuvvetlerinde uçan bir kişi olarak, 1979 yılında aşağı yukarı Türk Hava Kuvvetlerinin filolarındaki faaliyet oranı yüzde 30’lara düşmüştür, yani Hava Kuvvetleri uçamaz duruma düşmüştür, yani Türk Hava Kuvvetleri o kadar dışarıya bağımlı hâle gelmiştir ki yedek parça ve üretici ülkelerin desteği kesildiği anda operasyonel olmaktan düşecek noktaya gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu sözünü ettiğim gelişmelerin başında Türk havacılık sanayisinin bel kemiğini oluşturan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TAI) 15 Mayıs 1984 tarihinde kurulmuş ve bildiğiniz F-16 projesini gerçekleştirmiştir ve bu proje de, aşağı yukarı, bugünkü geldiği noktalarda 10 milyar dolarlar civarında mal olmuştur. Ama “Gelinen nokta yeterli midir?” derseniz, buna yürekten yeterli diyebilmek en büyük kıvancım olurdu ancak gerçekten de yüreğim sızlayarak söylüyorum ki yeterli değildir. Çünkü bir sefer yarıştan geri kalırsanız, aynı atletizmdeki gibi, pistten çıkan atletin tekrar rakiplerine yetişebilmesi için olağanüstü bir gayret gerektirdiği gibi, bu alanlarda da bir sefer geri kalırsanız olağanüstü gayret, olağanüstü bir bilgi birikimi, olağanüstü teknoloji ve hepsinden önemlisi olağanüstü bir finansman gerektirmektedir.

Değerli milletvekilleri, işte, görüştüğümüz bu teknolojik alet, yani JSF denen F-35’ler, şu anda üzerinde konuştuğumuz kanun tasarısı, 2010’lu yıllardan sonra öncellikle ABD hava kuvvetlerinde envantere girecek, 2014 yılından başlamak üzere de Türk Hava Kuvvetlerinde envantere girecektir çünkü bu projeyle dünya havacılık tarihinde yeni bir alana girmektedir. Buna bağlı olarak silah sistemleri ve hava kuvvetlerinin değişik kademelerinde kullanılan bütün sistemler aşağı yukarı 2030 yılına kadar değişecektir.

JSF beşinci nesil bir silah sistemidir. Dünyada imal edilen en son ve en modern uçak olacaktır ve bugün verdiğimiz bu kararla, 2050 yılına kadar geçerliliğini koruyacak ve ülkemizi geri dönülmez, Hava Kuvvetlerini geri dönülmez yeni bir safhasına yol açmış olacağız. O nedenle, JSF kararı aynı zamanda stratejik bir karardır. JSF dediğim İngilizcesidir, müşterek taarruz uçağı, Joint Strike Fighter.

Bu projenin mali boyutu ilk değerlendirmelerde -imalat açısından söylüyorum, işletmeyi idame açısından söylemiyorum- 200 milyar dolar civarındadır. Bize olan maliyeti nedir derseniz, başlangıçta, konuşmamın başında söyledim, 10-11 milyar dolar civarında yüz ile yüz yirmi uçak civarındadır yani 60, 70, 80 milyon dolarlar civarındadır. Bunun içine, bakım, işletme, geliştirme ve lojistik maliyetler girmemektedir. 2014’ten 2050’lilere kadar sürecek olan bu maliyetleri koyduğunuz zaman, muhtemelen ülkemize maliyeti 30 milyar dolarlar civarında olan bir projeyi görüşüyoruz şu anda aslında. Yani gecenin bu çok geç saatinde ama iki hafta sonra tekrar geleceğim için -bir görev nedeniyle gidiyorum- bugün burada konuşmayı yeğledim. Yine sabrınız için teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz için stratejik bir karar olan JSF tercihinin diğer bir boyutu, küresel alanda savunma sanayisi alanındaki iş birliği boyudur. ABD, bu tasarıma ortak olmak isteyenlere kapıyı açmıştır.

Ortaklardan birinci, ikinci ve üçüncü seviyede bu katılıma katılanlar vardır. Her nevi ortaklığın yani birinci, ikinci ve üçüncü seviye ortaklıkların her birinin bir maliyeti vardır. Ama asıl önemli olan, JSF projesinde küresel alanda iş birliği yapmaya kararlı ülkelerin bir arada ortaklık kurmuş olmalarıdır.

Türkiye bu projeye 11 Temmuz 2002 tarihinde üçüncü seviyeden katıldı. Şu ana kadar projeye birinci seviyeden Amerika, İngiltere; ikinci seviyeden Hollanda ve İtalya; üçüncü seviyeden Türkiye, Danimarka, Norveç, Avustralya ve Kanada olmak üzere toplam dokuz ülke katılmıştır.

Proje kapsamında klasik kalkış-iniş yapabilen, dikey iniş-kalkış yapabilen, uçak gemisine iniş-kalkış yapabilen olmak üzere üç ayrı konfigürasyonlu uçak imal edilecektir.

Öncelikle, birinci, ikinci ve üçüncü seviyenin ne ifade ettiğini anlatmak gerekir. ABD ve İngiltere birinci seviyeden katıldı, sadece iki ülke. Zaten, ABD, birinci seviyeden İngiltere dışında herhangi bir ülkenin katılmasına da çok fazla sıcak bakmadı.

Peki, birinci seviyeden katılmanın avantajı ne diye sorarsanız, ülkenin millî ihtiyaçları nedeniyle uçağın tasarımında müdahale ve yönlendirme imkânı taşımasıdır. O nedenle az önce söylemiş olduğum üç değişik tipten dikey iniş-kalkış yapabilen ve deniz kuvvetlerinin ihtiyacı olan uçak gemisine iniş-kalkış yapabilen uçaklar daha çok İngilizlerin millî ihtiyaçlarına yönelik olmak üzere belirlenmiştir.

Ayrıca, bu birinci seviyeden katılmanın önemli bir avantajı, bilgiye yüzde 100 ulaşma imkânıdır. Bunun ne demek olduğunu daha sonra, konuşmamın ilerleyen safhasında anlatacağım. Yani, uçağın yapımındaki yazılımlara ulaşımın veya teknik terimiyle kaynak kodlarına ulaşımın tam olmasıdır. Bu konuda tereddütler olmasına rağmen, birinci seviyeden katılanlara bu imkânın tanınacağı söylenmektedir.

İkinci seviyeden katılanlara bu imkân kısıtlıdır. Ayrıca, uçağın üretiminden kendi ülkenizle ilgili öncelikli hava kuvvetlerine katmak için bir avantaj elde ediyorsunuz.

Üçüncü seviyeden katılmanın en önemli avantajı ise teminde belirli bir öncelik almanızdır.

Dolayısıyla biz üçüncü safhada projeye girerek bünyemize, yani Hava Kuvvetleri bünyesine bu uçağı ilk alan ülkelerden olacağız. Müşterek taarruz uçağının üretimine karar verirken bu uçağın alternatifi Eurofighter’dı. Eurofighter üretici ülkeler ise İngiltere, Almanya, İspanya ve İtalya’ydı. Birçok değerlendirmeden sonra maliyeti 10-11 milyar dolar olan müşterek taarruz uçağına karar verildi. Karar aşamasındaki en önemli sorunlar projenin Türkiye’ye maliyeti göz önüne alındığında gerçekleşmesi istenen bir yerli sanayi katılım hedefi vardı. Yoksa sağlanamamış mıdır, sağlanmış mıdır yerli sanayi, katılımı nedir, o konu hakkında tereddütlerim var. Muhtemelen Sayın Bakan bunun ileriki görüşmelerinde konuşmalara cevap verirken bir cevap verecektir. Yerli sanayinin katılımı ne oranda gerçekleşmiştir, onu da bilmemiz lazımdır.

Benim bildiğim kadarıyla, başlangıçta 5-6 milyarlık bir hedef vardı. JSF tüm bunları sağlamakta biraz cimri davranmıştır, ama Eurofighter, Türkiye’nin istediği tüm imkânları sağlıyordu. Sonuçta Türkiye’nin beşinci ortak olması vardı Eurofighter’da. TAİ’de montajı vardı, yerli sanayi üretim geliştirme ve lojistik faaliyetlerine katılım vardı. Lojistik faaliyetlerde otonomluk vardı. Bunların hepsi ve bilgi kodlarına, kaynak kodlarına erişim vardı Eurofighter’da ama Türkiye netice itibarıyla, birtakım etkenler nedeniyle JSF’e karar vermiştir, F-35’e karar vermiştir, hayırlı olsun. Önemli olan bundan sonra bu uçağı bünyeye en avantajlı bir şekilde nasıl katacağız, onun pazarlıklarını iyi yürütmektir. Ama şu ana kadar yapılanlarda çok büyük bir değişikliğe gidilmezse bazı tereddütlerim var.

Şu andan itibaren konuşmada üç dakika kaldığı için biraz özetleyerek anlatacağım. Benim bu projeyle ilgili önemli beş tane -Savunma Sanayi Müsteşarı da burada- dikkate getireceğim husus vardır: Birincisi, bilgisayar sensör entegrasyonu ve ağ odaklı yapısı gereği yazılım ve bu yazılımın kaynak kodlarına sahip olma meselesidir. Bu dediğimin ne anlama geldiğini teknik adamlar ve buradaki Savunma Sanayi Müsteşarımız çok iyi anlamaktadırlar. ABD’nin bu yeteneği birinci derece ortağı İngiltere’ye bile vermeyeceği konusunda söylemler vardır. Ancak tedarik öncesi bu alanda çok sıkı müzakerelerin devam etmesi gerekir, çünkü bu şunu gösterir: Teknolojik aletlerle neler yapılabileceğini cebinizdeki cep telefonundan, evinizdeki teknolojik aletlerden hepiniz tahayyül edebiliyorsunuz, burada açık açık anlatmak istemiyorum. Dolayısıyla, kaynak kodlarına mutlaka ulaşabilecek şekilde pazarlıkları sürdürmek gerekir.

İkincisi, silah sistemleri konusudur. Uçak tedariki, otomatik olarak uçağın silahlarının alındığı anlamına gelmemektedir. ABD mevzuatı bu iki alımı ayrı usullere bağlamıştır, silahlarda da her silahı vermez. Dolayısıyla, alım öncesi uçağı uçak yapan, güçlü kılan ve bir savaş aleti hâline getiren silah tedarikinin de sağlanması çok önemli bir aşamadır.

Üçüncüsü, JSF lojistiği çok karmaşık ve pahalıdır. O nedenle 30 milyar dolarlara kadar gidecek dedim. Askerî yönetim yerine, yani şu anda Silahlı Kuvvetlerde kullanılan lojistikten tamamen farklı bir lojistiğe geçilecektir. Performansa dayalı lojistik denmektedir buna. Bunu teknik olarak izah edecektim ama zaman kısıtlaması nedeniyle çok kısa anlatayım. Bu, askerî yönetim yerine firma kontrol yönetim demektir. Yani firmalar uçakların bakımlarını yapacaklar, idamesini sürdürecekler. Ortaklık olan o dokuz ülkenin firmaları veya ileride katılacak ülkeler, büyük oranlarda Amerikan ve İngiliz firmaları lojistiği götürecektir. Bu, tamamen ayrı bir olaydır. Özellikle ülkemizde bu sistem kullanılmamaktadır. Aksi hâlde bu sisteme geçişin de bir bedeli vardır ve tamamen yabancı firmalara bağlı hâle gelmektedir. Dolayısıyla, millî gayelerle yapabileceğimiz birtakım harekâtlarda sıkıntılar doğacaktır. Lojistik sistemde kendi firmalarımızın ciddi bir yetenek kazanması için yine bu işin pazarlığını sürdüren Savunma Sanayi Müsteşarlığı, Savunma Bakanlığı ciddi pazarlıklar yapmak zorundadır.

Dördüncüsü, sanayi katılımıdır. Yerli sanayi katılımının ekonomik geri dönüş bakımından önemi olduğu kadar kriz dönemleri için de önemi vardır. Kriz döneminde JSF sistemine lojistik destek sağlayacak olan ABD başta olmak üzere İngiliz, İtalyan, Hollanda gibi tüm yabancı firmaların desteğinin önemi kadar bizim firmalarımızın da diğer ülke lojistik sistemine desteği kritik bir yetenektir. Bu sayede, kriz döneminde olabilecek ambargo ve benzeri tutumlara ülke elinde güç kazanmamız sağlanacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Dolayısıyla, başlangıçta söylediğim sanayi katılımındaki hedeflenen 5-6 milyar dolarlık hedefe ulaşılması hayatidir. O sayede bizim yerli firmalarımız birtakım imkânlar kazanacaktır. Aksi takdirde, şu anda bendeki bilgilere göre 2 milyar dolar- 2,5 milyar dolar civarındaki sanayi katılımını gerçekleştirecek şekilde anlaşmalara devam edilirse çok büyük sakıncalar doğuracağını söylüyorum.

Son olarak da potansiyel olarak ikili sanayi iş birliği oluşturmak önemlidir, özellikle Avrupalı ortaklarımızla bu imkânları geliştirmek gerekir.

Değerli milletvekilleri, gecenin bu ilerleyen saatinde çok teknik bir konuda anlayabileceğiniz açıklıkta bir konuşmanın mümkün olduğu kadar açık olması için gayret gösterdim ama şunu bilin ki geri dönüşü olmayan, dışa bağımlılığı -teknolojik ve bilgisayar teknolojilerinde de dışa bağımlılığı- bir kat daha artan, millî gayelerle operasyon imkânlarının biraz daha azalacağı, daha çok müttefiklerle ve bir arada olduğumuz ülkelerle operasyonlar yapabilecek bir yeteneğe doğru gidiyoruz.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

Sayın Başkan, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Atılgan.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek ve Sayıştay üyeliklerine seçim yapmak için, 20 Mayıs 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.19

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.