DÖNEM: 23 CİLT: 19 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 98’inci
Birleşim 1 Mayıs 2008 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L
E R I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.
- YOKLAMALAR IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir tarihî eserle ilgili sözlü sorusuna Kültür
ve Turizm Bakanlığının verdiği cevaba ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı 2.- Eskişehir
Milletvekili Emin Nedim Öztürk’ün, Yunus Emre’yi Anma
Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı 3.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, yasama ve denetim
faaliyetlerine esas olan İç Tüzük uygulamalarına ilişkin gündem dışı konuşması V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler 1.- Trabzon
Milletvekili Asım Aykan’ın yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/105) (S. Sayısı: 142) 2.- Düzce Milletvekili
Metin Kaşıkoğlu’nun yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/106) (S. Sayısı: 143) 3.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/107) (S. Sayısı: 144) B) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Serbest
Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/549) (S. Sayısı: 216) 2.- Bazı Yatırım
ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun
ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/480) (S. Sayısı: 94) 3.- Turizmi
Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporları (1/551) (S. Sayısı:217) VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın,
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması 2.- Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okay’ın
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması 3.- Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan’ın, Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması 4.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Trabzon Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması 5.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması 6.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek’in konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Tezkereler 1.- (10/121, 129,
132, 134) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının,
komisyonun, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin
tezkeresi (3/410) B) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Trabzon
Milletvekili Kemalettin Göktaş
ve 24 milletvekilinin, petrol arama çalışmaları konusunda Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/180) VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, şehitlerin kanuni
mirasçılarına ve gazilere ödenen ikramiyeye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/2667) 2.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Lâtif Yunusoğlu’nun, sosyal
güvenlik il müdürleri ve müdür yardımcılarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/2755) 3.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, bir kitapla ilgili
iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı
(7/2772) 4.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, TOKİ ihalelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/2814) 5.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, TOKİ’nin
gelirlerine ve harcamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/2906) 6.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Cumhurbaşkanlığı ve
Başbakanlık için alınacağı iddia edilen uçak ve helikopterlere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/2990) 7.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, milletvekillerinin
Genel Kurul ve komisyonlardaki olumsuz davranışlarına ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in
cevabı (7/3223) 8.- İzmir
Milletvekili Recai Birgün’ün, milletvekillerine
tahsis edilen telefon ödeneğinin kullanımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı
(7/3224) 9.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, milletvekillerine tahsis edilen telefon ödeneğinin
kullanımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat
Pakdil’in cevabı (7/3225) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 13.00’te açılarak dokuz oturum yaptı. İstanbul
Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ, Ermeni
iddialarının hukuki ve tarihî açıdan mesnetsizliği ile bu iddialara karşı
uygulanması gereken uzun vadeli strateji önerilerine, Adana
Milletvekili Mustafa Vural, tekstil sektörünün sorunları ile alınması gereken
önlemlere, İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar. Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Akşehir-Yalvaç
arasındaki yol inşaatının tamamlanamamasının yarattığı sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşmasına, Devlet Bakanı Mehmet Aydın cevap verdi. Anayasa’nın
83’üncü maddesinin 2’nci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisine
bildirilen: Kızıltepe 2.
Asliye Ceza Mahkemesince, Siirt Milletvekili Osman Özçelik
hakkında aynı mahkemede görülen yargılamanın, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca, Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında Ankara 11. Ağır
Ceza Mahkemesinde görülen kamu davasının, Devam ettiğine
ilişkin duyuru bilgiye sunuldu. İstanbul
Milletvekili Abdulkadir Aksu’nun (3/102) (S. Sayısı:
139), Amasya
Milletvekili Akif Gülle’nin (3/103) (S. Sayısı: 140), Adana
Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın (3/104) (S.
Sayısı: 141), Yasama
dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkereleri ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları Genel
Kurulun bilgisine sunuldu. Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın (6/555) ve (6/563), Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın (6/581), (6/582) ve
(6/583), Esas numaralı
sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların
geri verildiği bildirildi. Manisa
Milletvekili Recai Berber’in, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların
üretiminde ve ticaretinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu üyeliğinden
istifa ettiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 20 milletvekilinin, SHÇEK’e bağlı yerlerde yaşanan sorunların araştırılarak
bakım, koruma ve yetiştirme hizmetlerinin etkin verilebilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi (10/177), İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 23 milletvekilinin, mevsimlik tarım işçilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/178), Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 milletvekilinin, Tunceli’de ölümle
sonuçlanan bazı olaylarla ilgili iddiaların araştırılması (10/179), Amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde
yapılacağı, Türkçedeki
bozulma ve yabancılaşmanın araştırılması, Türkçenin korunması ve geliştirilmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (1/35, 43, 49,
70) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığının, komisyonun görev
süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi okundu; komisyona bir ay ek
süre verildiği, Açıklandı. İran Bayındırlık
ve İskân Bakanının vaki davetlerine icabetle, Tahran’a gidecek olan Bayındırlık
ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak
başkanlığındaki heyete katılacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
kabul edildi. Gemi inşa
sanayisindeki iş güvenliği ve çalışma şartları sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/121, 129, 132,
134) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu üyeliklerine, siyasi parti
gruplarınca gösterilen adaylar seçildi. Başkanlıkça,
komisyonun, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere
toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan, Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve
Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/480)
(S. Sayısı: 94) komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi. 2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Serbest
Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın (1/549) ( S. Sayısı
216) görüşmelerine başlanılarak ikinci bölümüne kadar kabul edildi. Komisyonların,
Genel Kurulda komisyon sözcüleri tarafından temsil edilip edilemeyeceği
hakkında usul görüşmesi yapıldı. 1 Mayıs 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
23.03’te son verildi.
No.: 138 II.- GELEN KÂĞITLAR 1 Mayıs 2008 Perşembe Teklifler 1.- Şanlıurfa
Milletvekili Ramazan Başak’ın; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/228) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.5.2008) 2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 20 Milletvekilinin;
Muhtarların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Kanun Teklifi (2/229) (İçişleri;
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2008) 3.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Hakkında 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/230)
(Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2008) Sözlü Soru Önergeleri 1.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, demir fiyatlarındaki
artışa ve inşaat sektörüne ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/622)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, bir kredi değerlendirme
kuruluşunun notuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/623) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/4/2008) 3.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, temel gıda ürünleri
fiyatlarındaki artışa ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/624) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 4.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, tarım politikasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/625) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, hayvan yetiştiriciliği ve
sağlığı programı mezunlarının istihdamına ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) sözlü soru önergesi (6/626) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/4/2008) 6.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, kardelen çiçeklerinin
korunmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/627) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 7.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, infaz ve koruma
memurlarının özlük haklarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/628) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 8.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, mısır prim fiyatlarına
ve mısır ithalatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/629) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/4/2008) 9.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, arazi
toplulaştırmasındaki tapu sorununa ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/630) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 10.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, büyükbaş hayvan
desteğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/631) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 11.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, YÖK Başkanına tahsis
edilen zırhlı araca ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/632)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 12.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, TRT’nin teşkilat yapısı ve yayınlarıyla ilgili
iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) sözlü soru önergesi (6/633)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 13.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, inşaat sektöründeki
durgunluğa ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/634)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 14.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, fiyat artışları
karşısında piyasa denetimine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/635)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 15.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
TMO’nun buğday ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/636) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 16.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
TMO’nun buğday ithalatının etkilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/637) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 17.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
buğday ve çeltik üretiminin artırılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/638) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 18.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
TMO’nun çeltik satışlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/639) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 19.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
TMO’nun pirinç satışına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/640) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 20.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
Kırsal Kalkınma Programı projelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/641) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 21.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
ithal pirincin niteliğine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/642) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 22.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa Üçtepeler
mevkiindeki tarihi eser kalıntılarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü
soru önergesi (6/643) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 23.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
pirinçte gümrük vergisinin düşürüleceği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Hayati Yazıcı) sözlü soru önergesi (6/644) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/4/2008) 24.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
Mustafakemalpaşa’daki bazı fabrikaların kuyu suyu kullanımına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/645) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 25.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, dünya zenginleri listesindeki kişilerin vergi
borcu olup olmadığına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/646)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 26.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, dünya zenginleri listesindeki kişilerin TMSF’ye borcu olup olmadığına ve kamu bankalarında kredi
kullanıp kullanmadıklarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Nazım Ekren) sözlü soru önergesi (6/647) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/4/2008) 27.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, TOKİ’nin konut yaptığı
arazilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/648) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/4/2008) 28.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, çiftçilerin ekonomik
durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/649) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 29.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, dolu ve don olaylarına
karşı tarım sigortasında yaşanan sorunlara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/650) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 30.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, doğrudan gelir desteğine
ve ürün desteklemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/651) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 31.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, ürün desteklemelerinin
açıklanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/652) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 32.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, Adana’da özel bir sağlık
kuruluşunda yaşanan bir olaya ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/653) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2008) 33.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, tekstil sektöründeki
sorunlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) sözlü soru önergesi (6/654) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/4/2008) 34.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
Mustafakemalpaşa’daki mermer ocaklarının çevreye etkilerine ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/655) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) Yazılı Soru Önergeleri 1.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, yardım paketi dağıtımlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3087) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, mevsimlik işçi göçüne ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3088) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 3.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, üniversitelerde
yaşanan bazı olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3089)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 4.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, bazı bakanlarla ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3090) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 5.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, kuru gıda
fiyatlarındaki artışla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3091) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 6.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, özelleştirme programındaki bir bankadan
bir grubun yüklü miktarda kredi başvurusu yaptığı iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3092) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 7.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Türk Telekom ve Halkbank’ın
halka arzına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3093) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/4/2008) 8.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Maliye Bakanının oğlu ile ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3094) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 9.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, açtığı ve hakkında açılan tazminat ve ceza
davalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3095) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/4/2008) 10.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul 2010 Kültür Başkenti Projesine kaynak
sağlanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3096) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/4/2008) 11.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Cumhurbaşkanı ve
Hükümetin kullanımı için uçak talep edildiği iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3097) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 12.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Maliye Bakanının
oğlu hakkında basında çıkan bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3098) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 13.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, bir yolun asfaltlanmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3099) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 14.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru istihdamına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3100) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 15.- Adana
Milletvekili Mustafa Vural’ın, pirinç ve çeltik ithalatına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3101) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 16.- Kocaeli
Milletvekili Muzaffer Baştopçu’nun, bazı eski
belediye başkanları döneminde açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3102) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 17.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, cinsel tercihinden
dolayı ayrımcılığa uğrayanlara yönelik çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3103) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 18.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3104) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/4/2008) 19.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir şirkete yönelik sendikal örgütlenme
konusundaki iddialara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3105) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 20.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, Aydın-İkizdere
Barajı inşaatına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3106) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 21.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, Marmaris’te açılacak
manganez madeninin etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3107) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 22.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, SPK Başkanının makam aracı kullanımına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)
yazılı soru önergesi (7/3108) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 23.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, SPK Başkanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)
yazılı soru önergesi (7/3109) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 24.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, SPK Hukuk İşleri Daire Başkanlığına yapılan
atamaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/3110) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/4/2008) 25.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, akaryakıt şirketlerinin denetimine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3111)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 26.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, BOTAŞ’ın bir ihalesine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3112) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 27.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Ankara ve İstanbul’da köprü ve üst
geçitlerdeki reklam panolarının kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3113) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 28.- İzmir
Milletvekili Recai Birgün’ün, tazminat alamayan
Emniyet Teşkilatı personeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3114) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 29.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Osmaniye’de bir ilköğretim okulu binasının
başka bir okula tahsisine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3115) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 30.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, belediyelerin mahalli
idareler kontrolörleri ve mülkiye müfettişlerince denetlenmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3116) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 31.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki bir yolun onarımına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3117) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 32.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’daki bazı tarihi
yapıların korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3118) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 33.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, turizm ödüllerine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3119) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 34.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun,
ürün desteklemelerini alamayan çeltik üreticilerine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3120) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 35.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Milas’ta kiralanan Hazine
arazisindeki ağaç kesimine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3121) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 36.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir’de Hazine
arazileri satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3122)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 37.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Yenişehir
İlçesindeki çiftçilerin elektrik borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3123) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 38.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bazı ilköğretim
okullarındaki gıda zehirlenmesi vakalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3124) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 39.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir okul müdürü hakkındaki soruşturma raporuna
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3125) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/4/2008) 40.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, eğitimde şiddet
uygulanmasının önlenmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3126) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 41.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, öğretmen
atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3127)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 42.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir-Mavişehir’de okul yaptırılması amacıyla devredilen arsaya
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3128) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/4/2008) 43.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’ınn, İzmir’deki eğitim
kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3129)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 44.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, üniversite giriş
sınavındaki başarı durumuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3130) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 45.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’deki öğretmen
sayısına ve açığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3131) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 46.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’daki uzman doktor
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3132) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/4/2008) 47.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, Sosyal Güvenlik
Kurumunun işitme cihazları alımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3133) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 48.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, tıp ve dal
merkezlerinden istenen uygunluk belgelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3134) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 49.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, tıp ve dal
merkezleriyle ilgili yeni düzenlemelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3135) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 50.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Sağlık 2008 Kongresine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3136) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 51.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir hastanede bir hastanın muayene edilmediği iddiasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3137) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/4/2008) 52.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, tarım ürünleri fiyatlarındaki artışa ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3138) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 53.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, TMO’nun buğday ve pirinç piyasasındaki rolüne
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3139) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 54.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, zirai ilaç kullanımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3140)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 55.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, kaçak çay ticaretine ve çay piyasasına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3141) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 56.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, bazı ürünlerin rekoltelerine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3142) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 57.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, TMO’nun buğday ve çeltik
stokuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3143) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 58.- İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in,
bazı tarım ürünlerinin üretim, tüketim ve dış ticaretine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3144)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 59.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, arıcılıktaki
desteklemeye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3145) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 60.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, TMO’nun bazı tarım ürünlerini alım ve satımına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3146) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 61.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, kiralanan bir Hazine
arazisinde zeytin ağaçlarının kesilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3147) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 62.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, kuraklık nedeniyle çiftçilerin mağduriyetine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3148) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 63.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, tahıl ve bakliyat ürünleri üretimi ve dış ticareti
ile fiyatlardaki artışa ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3149) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 64.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, pirinç piyasasına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3150) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 65.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, pirinç
piyasasındaki gelişmelere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3151) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 66.- İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meral’in, merkez teşkilatı kadrolarına yapılan
atamalara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3152)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 67.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT haber müdürlüklerinde sözleşmeli olarak
göreve başlatılan kişilere ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru
önergesi (7/3153) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) 68.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, yerleşim alanları yakınında baz
istasyonu kurulmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3154) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 69.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, temiz ve doğru
Türkçe kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3155)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 70.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, Kutlu Doğum Haftası kutlamalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3156) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 71.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya Vakıflar Bölge
Müdürlüğünün vakıf zeytinliğini kiralamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3157) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 72.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Kilis’teki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3158) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 73.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Karabük’teki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3159) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 74.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Kars’taki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3160) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 75.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Düzce’deki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3161) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 76.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Erzurum’daki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3162) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 77.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bolu’daki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3163) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 78.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bitlis’teki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3164) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 79.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Karaman’daki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3165) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 80.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Iğdır’ın bir mahallesindeki altyapı sorununa
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3166)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2008) 81.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Biga Ovasındaki sulama
inşaatlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3167)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 82.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, kiralanan bir Hazine
arazisindeki ağaç kesimlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3168) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2008) 83.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Hac organizasyonunda
meydana gelen aksaklık ve mağduriyetlere ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru
önergesi (7/3169) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 84.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Türkçenin doğru
kullanımı ve korunması çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın)
yazılı soru önergesi (7/3170) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 85.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’da inşaatı
biten bir yüzme havuzunun yıkılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/3171) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/4/2008) 86.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, BM Güvenlik Konseyi seçimlerine yönelik
çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3172)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 87.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, taşınmaz mal ediniminde karşılıklılık ilkesinin
uygulamasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3173)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2008) 88.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, yabancı sahil güvenlik
güçlerinin Türk balıkçılarına müdahalelerine ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3174) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2008) 89.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Osmaniye’deki yatırımlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3175) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 90.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Nevşehir’deki yatırımlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3176) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 91.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Düzce’deki yatırımlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3177) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 92.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bolu’daki yatırımlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3178) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 93.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Karaman’daki yatırımlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3179) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 94.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Erzurum’daki yatırımlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3180) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 95.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin bazı
kurumlara olan borçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3181) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 96.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Yenimahalle Belediyesinin bir şirketine, bina
tadilatına ve ilan harcamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3182) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 97.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Iğdır’daki yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3183) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 98.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Kastamonu’daki yatırımlara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/3184) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 99.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Kırşehir’deki yatırımlara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/3185) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 100.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Yozgat’taki yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3186) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 101.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, çevreyi olumsuz
etkileyen faaliyetlerin turizme etkisine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3187) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2008) 102.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Güllük Körfezinde kaçak
dolgu yapan turistik tesise ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3188) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2008) 103.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Nevşehir’deki yatırımlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3189) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 104.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Batman’daki yatırımlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3190) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 105.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Kars’taki yatırımlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3191) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 106.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Osmaniye’deki yatırımlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3192) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 107.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Karaman’daki yatırımlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3193) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 108.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bolu’daki yatırımlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3194) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 109.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Erzurum’daki yatırımlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3195) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 110.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Düzce’deki yatırımlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3196) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 111.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bitlis’teki yatırımlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3197) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 112.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Türk dilinin etkin
ve doğru kullanımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3198) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 113.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okuldaki olayın
soruşturmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3199)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 114.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, atamaları iptal edilen yöneticilere ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3200) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/4/2008) 115.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkun’un, Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin
temizlenmesine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3201)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 116.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Iğdır’daki bir köyün arazilerinin kullanımı ile
ilgili iddialara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3202)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/4/2008) 117.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Kilis’teki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3203) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 118.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Karabük’teki yatırımlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3204) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 119.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Çankırı’daki yatırımlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3205) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 120.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Yozgat’taki yatırımlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3206) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 121.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Kastamonu’daki yatırımlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3207) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 122.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Kırşehir’deki yatırımlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3208) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 123.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bitlis’teki yatırımlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3209) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 124.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, özel hastaneler yönetmeliğindeki değişikliklere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3210) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/4/2008) 125.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, atama ve görev yeri değişikliklerinde sendika
üyeliğinin dikkate alındığı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3211) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 126.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, mevsimlik tarım işçilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3212)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 127.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
Mustafakemalpaşa’daki meraların kullanımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3213)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 128.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Çankırı’daki yatırımlara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3214) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 129.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Iğdır’daki yatırımlara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3215) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 130.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Yozgat’taki yatırımlara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3216) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 131.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Kastamonu’daki yatırımlara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3217) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 132.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Kırşehir’deki yatırımlara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3218) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/4/2008) 133.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana ve Mersin’de
yeni bir havaalanı yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3219) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 134.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, THY’nin kurduğu
yeni havayolu şirketine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3220)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 135.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir dere
yatağından kum çıkarılmasının etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3221) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 136.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, TEDAŞ’ın elektrik hatları ihalelerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3222) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/4/2008) 137.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Milletvekillerinin
Genel Kurul ve komisyonlardaki olumsuz davranışlarına ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/3223) Başkanlığa geliş
tarihi: 18/4/2008) 138.- İzmir
Milletvekili Recai Birgün’ün, Milletvekillerine
tahsis edilen telefon ödeneğinin kullanımına ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/3224) Başkanlığa geliş tarihi: 14/4/2008) 139.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Milletvekillerine tahsis edilen telefon ödeneğinin
kullanımına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru
önergesi (7/3225) Başkanlığa geliş tarihi: 17/4/2008) Meclis Araştırması Önergesi 1.- Trabzon
Milletvekili Kemalettin Göktaş
ve 24 Milletvekilinin, petrol arama çalışmaları konusunda Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/180) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/04/2008) 1 Mayıs 2008 Perşembe BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 13.04 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa) BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 98’inci Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, Kültür ve Turizm Bakanlığının bir açıklaması hakkında söz isteyen Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’ye aittir. Buyurun Sayın
İnce. (CHP sıralarından alkışlar) IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir tarihî
eserle ilgili sözlü sorusuna Kültür ve Turizm Bakanlığının verdiği cevaba
ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Konuşmama
başlamadan önce tüm emekçilerin 1 Mayısını kutluyorum ve bugün İstanbul’da
ceberut devlet anlayışını, faşist devlet anlayışını şiddetle kınıyorum. Bu
görüntüleri hak etmediğimizi düşünüyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Ve eğer
İstanbul’un meydanlarında milletvekillerine omuz atılıyorsa, milletvekillerine
biber gazı sıkılıyorsa iktidarın buradan payını alması gerektiğini düşünüyorum.
Bugün, İstanbul’da sokağa çıkma yasağı var, kara ulaşımı, deniz ulaşımı felç ve
böyle bir ortamda 12 Eylülcülerin bile yapmadığını bugün İstanbul’da devleti
yönetenler yapmaktadır ve bu milletin kürsüsünden o pala bıyıklı Emniyet
Müdürünü uyarıyorum “Gün gelecek bu hesabı sana soracağız.” diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Ve yine, buradan, bu milletin kürsüsünden, sürekli
olarak orantılı güç kullanmaktan söz eden İstanbul Valisine de “Orantılı güç
kullanmanın yanında orantılı zekâ kullanmak da devlet görevlilerinin işi
olmalıdır.” diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Değerli arkadaşlarım,
Kültür Bakanlığıyla ilgili gündeme taşıdığım konu, her şey 14 Kasım 2007 günü
başladı. Bir soru önergesi verdim. Soru önergesinde bir tarihî eserin akıbetini
sordum. Bana gelen cevapta 1976’dan beri akıbetinin bilinmediği şeklindeydi.
Heykelin envanter numarası ise 83’le başlıyordu. Soru
önergesini yineledim. İkinci gelen cevapta, 1986 ve 1993 yıllarında muhtelif
zamanlarda tutanaklarda yazıldığı, muhafaza edildiği söyleniyor. Yani ikisi
arasında müthiş bir çelişki vardı. “76’dan beri akıbeti bilinmeyen bir heykel
86’da ve 93’te nasıl tutanaklarda olur?” diye olayın üstüne gitmeye devam ettim
ve soru önergesine cevap hazırlanırken elime bir belge geçti. Sayın
milletvekilleri, iktidar milletvekilleri de muhalefet milletvekilleri de, biz,
yürütmeyi denetlemekle görevliyiz, hepimiz aynı görevi yapıyoruz. Bakın, sayın
genel müdür yardımcısı vekili kendi el yazısıyla şöyle bir not düşüyor: “Müze
müdürlüklerinde yanlışlıklar var. Bu kadar ayrıntıya gerek var mı? Sayın Ayaz
ve Sayın Yılmaz ile görüşüp daha yuvarlak ve geçiştirici ifadelerle cevap
vermesini sağlayalım.” diyor. Bakın arkadaşlar,
sayın milletvekilleri; bu, Meclis iradesine, millet iradesine, demokrasiye,
hukuka saygısızlıktır. Bu, hepinize saygısızlıktır, hepimize saygısızlıktır.
Neyi geçiştiriyorsunuz, neyi saklıyorsunuz? Sayın Bakan ne kadar millet
iradesini temsil ediyorsa ben de o kadar millet iradesini temsil ediyorum.
Sayın Bakanı denetlemek benim hakkım. Şimdi, biliyorum
ki “Bu belge Muharrem İnce’nin eline nasıl geçti?” diye onun peşinde
koşacaklar. Oysa, Bakan, gerçek demokrat bir Bakan,
kırmızı plaka demokratı olmayan bir Bakan derhâl o genel müdürü görevden
almalıdır. Değerli
arkadaşlarım, Bakanlık 25/04’te bir açıklama yapıyor, böyle bir belgenin
varlığını inkâr ediyor. 26/04’te ise Gazeteport
Yazarı Sayın Melike İlgün’e bir açıklama gönderiyor ve bu belgenin, bu notun
başka bir konuyla ilgili olduğunu söylüyor. Peki, diyelim ki benimle ilgili
“Geçiştirici ifadeler kullanın.” değil. Peki, kiminle ilgili “Geçiştirici
ifadeler kullanın.” talimatı verildi? Bu ülkenin Parlamentosunda bir muhalefet
milletvekilinin yazılı soru önergesine bir bürokrat nasıl olur da “Yuvarlak
ifadelerle, geçiştirici ifadelerle cevap verin.” diye not düşebilir, bunu
takdirlerinize sunuyorum. Değerli
arkadaşlarım, yine Bakanlık bu konuda bir basın açıklaması yaptı. Basın
açıklamasında benim de adım vardı. Ben basın açıklamasında benim de adım vardı.
Ben basın açıklamasını ajanslardan aldım. Bir gün sonra, danışmanım
aracılığıyla ilgili Bakanlığı arattırdım, basın açıklamasını istedim, “Sayın
Bakanın talimatı var, veremeyiz.” dediler. Yine “27/03
tarihinde Genel Müdür Vekili kimdi?” diye sordurdum, “Sayın Bakanın talimatı
var, bu konuda bilgi veremeyiz.” diyorlar. Değerli
arkadaşlarım, ben ihale istemiyorum, ben genel müdürlük istemiyorum, ben iş
takipçiliği yapmıyorum, millet adına hesap soruyorum, millet adına denetim
hakkımı kullanıyorum ama Sayın Bakan, ne yazık ki bunları yapamıyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın İnce. MUHARREM İNCE
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Bana gönderilende
müze sayısı 98, resmî İnternet sayfasında 97. Kaç tane müzesinin olduğunu bile
bilmeyen bir Bakanlıkla karşı karşıyayız. Antalya Müze
Müdürü boş görülüyor. Meğer, Sayın Abdülkadir
Aksu’nun yakını orada müdürmüş. Bir kişi üç yerde
müdür görülüyor, bazı yerlerde ikişer müdür görülüyor. Verilen cevapların
hiçbirisi doğru değil. 23’üncü Dönemde
3.111 yazılı soru önergesi verilmiş ama bunların 1.077 tanesine zamanında cevap
verilmemiş. Sayın Başbakan, 632 soru önergesinin muhatabı, 280 tanesini
zamanında yanıtlamamış. “Millet iradesi
demek yüzde 47 oy demek.” diye, her zaman “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”
diye, milletin önünde devamlı söylüyorsunuz. Biz de millet iradesini temsil
ediyoruz, anayasal hakkımızı kullanıyoruz, soru önergelerimize zamanında, adam
gibi, doğru bir şekilde cevap verilmesini istiyoruz. Meclis Başkanlığının da bu
konuda bakanları, Sayın Başbakanı uyarmasını talep ediyoruz. Örnekleri
çoğaltmam mümkün. İçişleri Bakanına üç yüz yetmiş üç soru önergesi verilmiş… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın İnce. MUHARREM İNCE
(Devamla) – Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Gündem dışı
ikinci söz, Yunus Emre Anma Günü münasebetiyle söz isteyen Eskişehir
Milletvekili Emin Nedim Öztürk’e aittir. Buyurun Sayın Öztürk. (AK Parti sıralarından alkışlar) 2.- Eskişehir Milletvekili Emin Nedim Öztürk’ün,
Yunus Emre’yi Anma Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı EMİN NEDİM ÖZTÜRK
(Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada hoşgörü ve
sevginin sembolü olan büyük düşünür Yunus Emre’yi Anma Haftası vesilesiyle
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlar ve bütün çalışanların bayramını kutlarım. Milletlerin
tarihinde derin izler bırakmış, yetişmiş ve gelecek nesillerin fikir ve his
dünyasının şekillenmesinde, millî birlik ve beraberlik şuurunun bütün
mevcudiyetiyle ruhlara işlenmesinde önemli bir rol ve misyon
üstlenmiş abide şahsiyetler vardır ve hiç şüphesiz bunlardan birisi de Yunus
Emre’dir. Hepimizin bildiği
gibi, Yunus’un evrensel felsefesi, tasavvufun en temel ilkesi olan insan
sevgisidir. Belki de bugün yaşanan bütün çekişmelerin, anlamsız hırsların, hazımsızlık
ve doyumsuzlukların temel çıkış noktası bu ulvi ve manevi değerden, yani
sevgiden yoksun olunmasıdır. Eskişehir Sarıköy’de doğan bu sevgi güneşi ülkemiz sınırlarını aşmış,
tüm dünya insanlığına faziletli bir yaşam örneği sunmuş ve bir insanın bırakabileceği
en büyük servet olan ölümsüz, eşsiz eserler bırakmıştır. Değerli
milletvekilleri, Yunus Emre şüphesiz ki kültürel tarihimizin en büyük
mimarlarındandır. Türk dilinin özünde saklı zengin ifade kudretini kıvrak bir
üslupla işleyen, içli ve özlü şiirleri hayranlıkla okunan, âdeta yudum yudum içilen bu halk şairinin adı asırlar boyu ruhumuza
işlemiştir. İnsanları düşünmeye, duymaya ve bilhassa kendi kendileriyle
hesaplaşmaya çağırmış ve Türk milletinin ruhunda derin bir sevgi ve aşk
bırakmıştır. Bakın, üstat
ummanlar gibi açmış gönlünü ve tüm insanlığa Yunusça şöyle seslenmiştir: "Gelin tanış
olalım İşi kolay kılalım Sevelim,
sevilelim Bu dünya kimseye
kalmaz." Değerli
milletvekilleri, en eski kaynaklara göre Yunus Emre’nin mezarı benim de
doğduğum yer olan Eskişehir’in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy’de,
bugünkü adıyla Yunus Emre beldesinde bulunmaktadır. 1957 yılından bu yana her
yıl 6 Mayısta Yunus’un mezarı başında anma törenleri yapılmaktadır. Bu yıl
yapılacak olan törenlerimize de hepinizi bu kürsüden davet ediyorum. Biliyorum
ki, Yunus’un yaşadığı topraklarda, onun soluduğu havayı soluyarak onu mezarı
başında anmak, farklı bir manevi lezzet ve heyecan duymamıza sebep olacaktır. Bugün burada,
değerli heyetimizin önünde Yunus Emre’den bahsetmek, onun fikirlerini milletin
kürsüsünden sizlerle paylaşmak, bu çatı altında kısa da olsa Yunusça mesajlar
verebilmek şüphesiz tarifi imkânsız bir mutluluktur. Saygıdeğer
milletvekilleri, Yunus Emre, Nasreddin Hoca, Şeyh
Battal Gazi ve daha birçok isimle özdeşleşen Eskişehir, bu özelliğiyle tam bir
kültür şehri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda, Birinci Uluslararası
Yunus Emre Sevgi ve Barışa Çağrı Proje Olimpiyatı, yani YUNEPO, yirmi iki ülke
ve seksen projenin katılımıyla 2, 3 ve 4 Mayıs tarihlerinde Eskişehir’de
gerçekleştirilecektir. Böylelikle Yunus Emre ve öğretileri, dünya çocuklarının
kalemiyle barış ve sevgi projelerine dönüşüp Eskişehir’den tüm dünyaya
yayılacaktır. Değerli
milletvekilleri, ülkemiz toprakları Yunus gibi, Mevlânâ
gibi, Mehmet Âkif gibi, Atatürk gibi birçok önemli
şahsiyeti bağrında yetiştirmiş ve bu asil milletin hizmetine sunmuştur. Bizler
bu mümtaz şahsiyetlerin torunları olarak hangi topraklarda ve hangi ulvi
değerlerle bugünlere geldiğimizi unutmadan, bu millete yakışır biçimde,
ruhumuzda hizmet aşkı ve şevkiyle tüm çekişmelerden ve anlamsız hırslardan
sıyrılıp Yunusça düşünmeyi öğrenmeliyiz. Onu anlayabilmek
temennisiyle hepinize teşekkür eder, yüce heyetinizi tekrar saygıyla ve Yunusça
selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk. Gündem dışı her
iki konuşmaya da Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
cevap verecek. Buyurun Sayın
Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; gündem
dışı söz alan iki arkadaşımın konuştukları çerçevesinde ben de birkaç düşünceyi
ifade etmek istiyorum. Önce, bugün 1
Mayıs. 1 Mayısın mümkün olduğu kadar sükûnet içinde, esenlik içinde, güzellik
içinde geçmesi hepimizin ortak dileği. Ne yazık ki bazı arkadaşlarımız 1 Mayısı
bir emek bayramı, emeğin ve dayanışmanın ifade edileceği bir şenlik olmanın
ötesinde ve dışında, bir siyasi gösteri vesilesi, bir toplumsal kargaşa
vesilesi yapma konusunda ciddi bir kararlılık sergiliyorlar. Böyle yapmak
isteyenlere bizim yapabileceğimiz, verebileceğimiz bir cevap yoktur, yasaların
uygulanmasının ötesinde. Bir noktaya
dikkatinizi çekmek istiyorum; On yıllardan bu yana dünyada evresel olarak her
yerde kutlanan 1 Mayısın Türkiye’de kutlanması, anılması, konuşulması bir
sıkıntı konusu hâline gelmişti. İlk kez bu Hükûmet,
60’ıncı Hükûmet, 21 Nisan günü, iki hafta önceki
Bakanlar Kurulunda, oy birliğiyle, Mecliste 1 Mayıs konusunda verilen yasa
önerilerinin akıbetini de beklemeksizin, 1 Mayısı “Emek ve Dayanışma Günü”
olarak ifade etti. Bu, benim hatırladığım kadarıyla ilk kez bir cumhuriyet hükûmetinin 1 Mayısı bir siyasi gerdirme vesilesi olmanın
dışına çıkarmak konusunda somut adım attığı ve günün anlam ve önemini gerçekten
içselleştirdiğini ifade ettiği önemli bir kararlılığın ifadesidir. Sonra,
ilgili arkadaşlarımız, bakan arkadaşlarımız -Sayın Başbakan da bu çalışmaya
katıldı- 1 Mayısı kutlamak isteyen sendikacı arkadaşlarımıza bunun bir esenlik
ve güzellik içinde, bir dayanışma günü olarak kutlanması konusunda ortak
programlar yapılabileceğini ifade etti. Bu yıl Çalışma Bakanlığımız bir
hazırlık başlattı; iş merkezlerinde, işçilerin bulunduğu yerde, okullarda, 1
Mayısı önemseyen, emeği, dayanışmayı önemseyen her mekânda, bir program
çerçevesinde, günün anlamına, önemine ilişkin çalışmaların, kutlamaların,
anmaların yapılabileceğine dönük bir program hazırlığı başlattı.
Arkadaşlarımıza, sendikacı arkadaşlarımıza da Hükûmet,
çeşitli yetkilileriyle, Taksim’de 1977’nin 1 Mayısında yaşanan olumsuz
olayların, talihsiz olayların, acı olayların, üzüntü verici olayların olduğu yerde bir tazim
gösterisinde bulunmaları, çiçek koymaları konusunda bir imkân verilebileceği,
yine Taksim Atatürk Anıtı’na çelenk konulması konusunda bir imkân
verilebileceği, geniş kitlelerle; ama
büyük bir miting yapılacaksa, bu mitingin, büyük bir dayanışma
gösterisi; büyük bir şenlik yapılacaksa, bunun İstanbul’da ilan edilmiş
bulunan, daha önceden; milyonların toplanmasına elverişli olan, yüz binlerin
toplanmasına elverişli olan alanlarda yapılmasının çok daha güzel olacağı
söylendi. Kazlıçeşme’de… Kazlıçeşme’de
seçimlerden önce biz 1 milyonu aşkın bir miting yaptık ve esenlikle,
güzellikle. İstanbul’un trafiği rahatsız olmadı, İstanbul’un halkı rahatsız
olmadı, çok güzel bir şenlik hâline dönüştü, milyonların toplandığı bir miting.
Aynı şey Kazlıçeşme’de veya Çağlayan’da yapılabilir.
Her yerde yapılabilir. Ama trafiği kilitlemeyelim, esnafın çalışmasını
engellemeyelim; İstanbul’a bugün birkaç tane kruvaziyer
yanaşıyor, onların Taksim’de alışveriş etmesini, İstanbul trafiğinin içinde
boğulmalarını engellemeyelim; yakın çevredeki ulaşımı, hastaneye ulaşacak olan
insanı, iş yerine gidecek olan insanı zorlamayalım diye bir ricada bulunuldu. Ama, bazı küçük gruplar, maalesef, sabah 100 kişi, 200 kişi,
300 kişi, 500 kişi toplandılar. Şu anda ne olduğunu çok bilmiyorum. Bütün
temennim, yine de sağduyunun egemen olması ve gerçekten Hükûmetin
attığı bu adımın ve uzattığı bu elin karşılık bulabilmesidir. Biz, 1 Mayısı bir
emek günü, bir dayanışma günü olarak ilk defa ilan eden bir Hükûmetiz.
Bununla müftehirim. İlk defa Türkiye’de bir hükûmet 1
Mayısı emek ve dayanışma günü ilan ediyor. Bunun onurunu bu Hükûmet
taşıyacak. Umarım ki bugün bazı talihsiz gerdirmeler olmaz ve o gerdirmeler
yasaların gerekli gördüğü muamelelerle karşılaşmak zorunda kalmaz. Ben talihsiz
olaylardan söz etmeyi, geçmişi kaşımayı çok sevmiyorum. Ama,
mesela, 1978’in ya da 79’un 1 Mayısında, Ana Muhalefet Partisi Sayın Genel
Başkanının da içinde olduğu bir Hükûmetin işbaşında
bulunduğu bir 1 Mayıs’ta, DİSK Genel Başkanının, galiba, rahmetli Abdullah Baştürk’ün Merter’de ve bazı
siyasi önderlerin, bazı sendika başkanlarının o zamanki o güçlü 1 Mayısın
yapılması istenen Merter’de sokağa yüzüstü
yatırıldığını hatırlıyorum. Sokağa yüzüstü yatırıldığını ve kıpırdamalarının
engellendiğini hatırlıyorum. Bugün Merter’de 1 Mayıs…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Siz neredeydiniz o zaman Sayın Bakan? KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Ben Parlamentoda üyeydim ve onu o zaman da
eleştirdim, o zaman da eleştirdim. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Şimdi yatıran sensin. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Bugün, tabii Türkiye gelişiyor, Türkiye
evrimleşiyor. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Siz yatırıyorsunuz insanları. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin 60’ıncı Hükûmeti 1 Mayısı “Emek ve Dayanışma Günü” ilan
etmiştir.(AK Parti sıralarından alkışlar) MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Tatil nerede, tatil? Tatil var mı? KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Sanıyorum ki önümüzdeki günlerde de bütün
Türkiye, bu 1 Mayısları gerçekten adına yakışır, emeğe yakışır, üretime
yakışır, çalışmaya yakışır, topluma yakışır, barışa yakışır bir anlayışla
kutlamayı başaracaktır. MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – 1 Mayıs tatil oldu, ne güzel! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Benim şöyle bir hayalim var: Şimdi, her 1
Mayıslarda ne yazık ki, birtakım talihsiz gerdirmeler oluyor. MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Yalnız, hayalleriniz pozisyonunuza göre değişiyor Sayın Bakan.
Pozisyonunuz değişince hayalleriniz de değişiyor. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Emek savunucularıyla, yine emekçi çocukları
olan güvenlik güçlerinin görevlileri karşı karşıya geliyorlar ve çatışma ortamı
yaşıyorlar. Benim hayalim aslında, bir 1 Mayısta, o emeği savunan
delikanlılarla toplumda yine emekçi ailelerin çocukları olan güvenlik
güçlerinin aynı davulun sesiyle halay tutabilecekleri gerçek bir bayramın,
gerçek bir emek bayramının yaşanabilmesidir ve inşallah, her şeye rağmen, yakın
yıllarda bunu da birlikte yaşayacağız. (AK Parti sıralarından alkışlar) İkincisi, yine,
bir arkadaşım dile getirdi. Galiba, bazı arkadaşlarımız bizim Bakanlığın çöp
kutularını karıştırıyorlar, çöp kutularına atılmış olan birtakım notları
karıştırıyorlar. Bunu, geçmiş yıllardaki kadrolaşmanın ne kadar derinlere
indiğinin bir göstergesi olarak takdirlerinize sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bu nereden geldi Sayın Bakan? Buna cevap ver, buna! Bırak çöp
kutusunu. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Yani bir Genel Müdür Yardımcısı, milletvekilleri… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bunu siz de denetlemekle görevlisiniz. Bundan utanmalıyız,
utanmalıyız! Utanmalıyız bundan! El yazısı var. El yazısı var burada, el
yazısı. İBRAHİM HASGÜR
(İzmir) – Kes sesini, otur yerine! MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bu el yazısı… KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Post it. MUHARREM İNCE
(Yalova) – …Abdullah Kocapınar’a ait değilse, ben
milletvekilliğinden istifa edeceğim. Hadi, var mısınız? Var mısınız? Bu yazı
Abdullah Kocapınar’a aitse siz görevden alacak
mısınız? Siz istifa edecek misiniz? KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Şimdi bakın, bazı arkadaşlarım… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Adli tıbba gidelim, el yazısı ona ait değilse ben istifa edeceğim!
Erkek sözü, edeceğim! Var mısınız? BAŞKAN – Sayın
İnce, lütfen… KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Bazı arkadaşlarımız… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Var mısın? Çöp kutusuymuş! HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Çöp kutusuna yanlış şey atılmış. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Bazı arkadaşlarımız kendi siyasi
partilerindeki yükselmelerini belirli dönemlerdeki çıkışlara bağlamışlar.
Mesela, kurultay… (AK Parti sıralarından alkışlar) MUHARREM İNCE (Yalova) – Resmî evrak bu. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Bazı arkadaşlarımız kurultay öncesi, yine
böyle, işte çöp kutularından belge çıkararak parti meclisine aday oldular… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sizin resmî evraklarınız çöp kutusunda ne geziyor? KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - …birinci sınavı geçtiler. Sanıyorum, şimdi
MYK adaylığı gündemde. İkinci sınavın nasıl sonuçlanacağını hep beraber
göreceğiz. Ciddi işlerle uğraşın. (AK Parti sıralarından alkışlar) MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sen hiçbir zaman sınavı geçemedin! Ben gene geçtim, sen hiçbir
sınavı geçemedin! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Ciddi işlerle uğraşın. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Ben geçtim. BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) – Biz dimdik duruyoruz! BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen… KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Ciddi işlerle uğraşın. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Ben bakan olmak için partimi satmadım! Bakan olmak için partimi
bırakmadım ben! BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen… MEVLÜT COŞKUNER
(Isparta) – Doğruyu söylüyoruz Sayın Başkan. Sayın Bakan vitrine oynamaya
alışkın. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Sevgili arkadaşlarım… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Ben bırakmadım partimi. BAŞKAN – Dinler
misiniz lütfen. Sayın Bakan sizi dinledi siz de dinleyin. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Sevgili arkadaşlarım, ben bir partiyi
bırakmadım. Ben kararlılıkla…. RAHMİ GÜNER
(Ordu) – Biz birbirimizi tanıyoruz. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Sana yakışmaz, sana yakışmaz. BAŞKAN – Sayın
Bakan, lütfen Genel Kurula hitap edin. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Sana yakışmaz! Ben senin konuşacağın notları
çok eline yazdım verdim, sana yakışmaz, sana yakışmaz! (AK Parti sıralarından
alkışlar) MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bakanlığın evrakları çöp kutusunda ne geziyor? RAHMİ GÜNER
(Ordu) – Makam için bunlar yakışmıyor. Yakında buradan da çıkarsın. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Sevgili arkadaşlarım, ben bugün neyi
savunuyorsam aynı şeyleri hayatım boyunca savundum ama doğruların savunmasından
rahatsız olanlar beni bir partinin üyeliğinden çıkardılar, ben de siyaset yapma
hakkımı kullandım ve Türkiye’de yeni bir partiye katıldım; bundan ibaret. (AK
Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Şimdi, izin
verirseniz Yunus Emre’yle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Yunus Emre
bizim düşüncemizin, Anadolu Türk düşüncesinin… RAHMİ GÜNER
(Ordu) – Biz beraber yürüdük!.. İBRAHİM YİĞİT
(İstanbul) – Dinlemesini bil, dinlemesini! BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen burasını şov hâline getirmeyin, lütfen. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Bak, her ikinize de çok ağır şeyler söylerim,
utanırsınız. RAHMİ GÜNER
(Ordu) – Söyleyemezsin, bana söyleyemezsin! BAŞKAN – Sayın
Bakan, lütfen. RAHMİ GÜNER
(Ordu) – Söyleyemezsin, bana söyleyemezsin! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Utanırsınız, çok ağır şeyler söylerim,
utanırsınız. BAŞKAN – Sayın
Bakan… RAHMİ GÜNER
(Ordu) – Bana söylemeye yüzün var mı? KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Sevgili arkadaşlarım, sahte belge…
Milletvekili olmak için insan arkadaşının aleyhine sahte belge düzenlemez. (AK
Parti sıralarından alkışlar) RAHMİ GÜNER
(Ordu) – Ayıp, ayıp! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Çok utanırsınız, utanırsınız. RAHMİ GÜNER
(Ordu) – İspat et! İspat et sahte belgeyi! BAŞKAN – Sayın
Bakan, Yunus Emre’den bahsedin lütfen efendim. RAHMİ GÜNER
(Ordu) – İspat edemezsen müfterisin! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Size, arkadaşlarım… RAHMİ GÜNER (Ordu)
– Haram olsun sana! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Yunus Emre Anadolu’da
Türk düşüncesinin en önemli ses bayraklarından birisidir. Bugün Türkiye’de
Türkçe konuşuyorsak, bugün Balkanlarda, bugün Kafkasya’da, bugün bu coğrafyada,
Türkiye’nin temelini oluşturduğu bu coğrafyada Türkçe dünyanın özgün, saygın,
önemli dillerinden birisiyse burada Karamanoğlu
Mehmet Bey’in emeğinden daha fazla belki Yunus Emre’nin emeği vardır. Mevlânâ Anadolu’daki
Türk düşüncesinin büyük isimlerinden birisidir ama Yunus Emre’nin, sevgili
arkadaşlarım, Anadolu’da sekiz yüz yıl önce söylediği şiirler, söylediği
düşünce bugün sadece Türkiye’de değil, dünyada ciddi karşılık bulan, dünyada
ciddi anlamlar taşıyan bir derinlik taşımaktadır. O açıdan, Mevlânâ Celâleddin Rûmî çok önemsenir; elbette, biz, geçen yıl, bu yıl onunla
ilgili anma toplantıları yaptık ve yapmaya devam edeceğiz ama Mevlânâ Celâleddin Rûmî dönemin egemen kültürüne uygun biçimde Türkçe
yazmamıştır. Onu, biz, bugün bir anlamda çevirileriyle içselleştirdik. Yunus
Emre, bugün çocukların anlayacağı bir dil, sekiz yüz yıl önce, bugün bizim
gençlerimizin, ilkokul öğrencilerimizin anlayacağı bir dili yaşatmayı bilmiş
-Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ifadesiyle söylüyorum- bir Türkçenin büyük ses
bayraklarından birisidir. MEVLÜT COŞKUNER
(Isparta) – Sayın Bakan, onların dili devam ediyor, biz sizin dilinizi
anlayamıyoruz. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Bugün dünya dinleri barıştırmaya çalışıyor,
bugün dünya kültürleri barıştırmaya çalışıyor, bugün dünya farklı kültürler
arasında, medeniyetler arasında bir diyalog oluşturmaya çalışıyor. Bununla
ilgili Birleşmiş Milletlerin ciddi gayretleri var, uluslararası organizasyonlar
var. Yunus Emre diyor
ki: “Sen kendine ne istersen başkasına onu iste.” MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Kader birliği olunca tabii… İBRAHİM YİĞİT
(İstanbul) – Nasıl milletvekili olduğunuzu ben biliyorum. Susun! Dinlemesini
bilin önce, dinlemesini! BAŞKAN – İbrahim
Bey, lütfen… MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Aman efendim, kimse burada partisini satmadı. Burada kimse
milletvekili olmak için ideolojisini satmadı. Oturun oturduğunuz yerde! (CHP
sıralarından alkışlar) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkanım… BAŞKAN – Sayın Özyürek… MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Hem dönüp dinci partiden
aday olacaksın hem de laf atacaksın. BAŞKAN – Sayın Özyürek, lütfen… MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Var mı böyle numara!
Yemezler! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Sayın Başkanım… Vallahi, faşist… MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Yemezler! Gel İstanbul’a… BAŞKAN –
Mikrofonu kapatayım, siz karşılıklı konuşun o zaman. Buyurun…
Kapatayım mı? Sayın Bakanım,
siz, lütfen, şey yapın. Müdahale etmeyin
efendim. MEHMET ÇİÇEK
(Yozgat) – Adı “AK Parti”, dinci parti minci parti
yok! MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – O bilir! O anladı… O anladı… BAŞKAN – Onu
dışarıda konuşursunuz efendim. Burası konuşulacak yer değil. Ne kadar ayıp
şeyler yapıyorsunuz. Sayın Bakan,
buyurun. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, burada hoşgörünün
bayrağını taşıyan bir isimden, Anadolu topraklarından ünü dünyaya çıkmış olan
bir isimden, Türk düşüncesinin, İslam-Türk düşüncesinin, Anadolu topraklarının
bir muhassalası olan bir isimden söz etmeye çalışıyorum. BAŞKAN – Siz
devam edin efendim. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Arkadaşlarımız küçük polemiklerle
bu tartışmayı, bu konuşmayı kesmeye çalışıyorlar. Hiç mi hoşgörüden nasibi
olmayan bir gelenekten geliyorsunuz bunu anlayamıyorum doğrusu. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) – Hoşgörünüzün ne olduğunu İstanbul’da gördük. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Gerçekten anlayamıyorum bunu, gerçekten. Yani burada, 2002
yılında kurulmuş yüzde 34 oy almış, -sizin Parlamento dışında kaldığınız bir
seçimde- 2007 yılında yedi düvele karşı yüzde 47 oy almış bir siyasi partiyi
töhmet altında bırakmaya çalışıyorsunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Aynaya bakın önce! Aynaya bakın! MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sizin sayenizde… Sizin sayenizde… KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Bugün savunduğunuz hangi görüş partinizin
programında yazıyor? Aynaya bakın! (AK Parti sıralarından alkışlar) MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Siz oraya iltica ettiniz, iltica… KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Halk düşmanlığıyla sosyal demokratlığı nasıl
bağdaştırıyorsunuz? Millî irade karşıtlığıyla sosyal demokrasiyi nasıl
bağdaştırıyorsunuz? Çok ağır şeyler
söylemeyi, Yunus Emre’yi anlatmak için söz almışken, çok ağır şeyler söylemeyi
yakıştırmam ama herkes konuşmadan önce aynaya bakmalıdır. Sonuçta, zaten
hepimiz milletin karşısında aynaya çıkacağız ve hepimiz boyumuzun ölçüsünü
alacağız, alacaksınız! (AK Parti sıralarından alkışlar) MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Bakan, kitabınızdan pasajlar okuyorum, hiç böyle yazmıyorsunuz!
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Orada yazdığım her şeyi ben kabul ediyorum. Değerli
arkadaşlarım… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bak ne diyor: “AKP yolsuzluk yapıyor.” yazmışsınız. Kitapta böyle
yazıyor! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Bana çatarak Baykal’ın gözüne gireceğini
zannediyorsan yolun açık olsun. Yolun açık olsun, devam et. (AK Parti
sıralarından alkışlar) MUHARREM İNCE
(Yalova) – Benim buna ihtiyacım yok! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Devam et, yolun açık olsun. BAŞKAN – Sayın
Bakan… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bak ne diyor, bak: “AKP’nin” diyor “Şehzadeler yolsuzluklar
yapıyor.” diyor Ertuğrul Günay! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Sevgili arkadaşlarım… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Öyle yazmışsın! BAŞKAN – Sayın
İnce, hiç yakışmadı size. Sayın İnce… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Öyle yazdın! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Al oku, al oku… Al oku, çok şey öğrenirsin.
Geri kalan sayfaları da oku, çok şey öğrenirsin. BAŞKAN – Sayın
İnce… MUHARREM İNCE
(Yalova) – “AKP yolsuzluklar partisidir.” diyor, ben demiyorum. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Daha benden öğreneceğin çok şey… Öğrenirsin…
Öğrenirsin daha çok şey… BAŞKAN – Sayın İnce, oturur musun! RECEP KORAL
(İstanbul) – Müsaade edin de dinleyelim. Siz dinlemiyorsunuz, biz dinleyelim.
Bu kadar da olmaz yani. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Tahrik etmeyeceksin… BAŞKAN – Sayın
İnce, böyle bir usul var mı yani? Konuşma anında, böyle bir usul var mı? Sayın Bakanım,
lütfen devam edin siz. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bakın ne diyor: “AKP ilkesiz,
dürüstlükten uzak…” BAŞKAN – Sayın
İnce… HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Dikkatli konuşun, tahrik etmeyecek olan kişi Sayın Günay. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Kendisi yazmış. Ben yazmadımki.
“Dürüstlükten uzak, saydamlıktan uzak, hazırlıksız, aceleci…” BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekili, lütfen milletvekiline hâkim
olur musunuz. Sayın İnce… KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
arkadaşımı mazur görüyorum. Çünkü şöyle bir şeyi gördü: Mensup olduğu partide
daha önce partinin yönetim kadrolarını, partinin Genel Başkanını hatta, adaylıkları, milletvekili adaylıklarını parayla
pazarlamakla ağır biçimde kurultay kürsüsünden eleştiren… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Onu diyen şerefsizdir! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Onu diyen şu anda… BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakika müsaade eder misiniz. Sayın Bakan… KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Onu diyen arkadaşımız şu anda partinizin
Genel Başkanı tarafından çok önemli bir noktada görevlendirildi. BAŞKAN – Sayın
Bakan… Sayın Bakan… KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Şu anda görevlendirildi. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Benden bahsediyordunuz! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Onu örnek alıyorsun. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Benden bahsediyordunuz! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Onu örnek alıyorsun. Hayır, ben başka bir şey
anlatıyorum. Bakın, partinin… BAŞKAN – Sayın
Bakan… KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Sayın Başkanım, özür dilerim, buna girmek
istemem ama… BAŞKAN – Lütfen…
Lütfen, polemik yaratmayın. Lütfen. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Partinin bunu, bunu… Bunu… Bunu… MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Cumhuriyet Halk Partisinde adaylıklar parayla satılmaz. Sayın
Başkan, bu ifadesini düzeltmesi gerekiyor. BAŞKAN – Sayın Özyürek, ama siz yapıyorsunuz bu işi ya! MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Bu ifadesini düzeltmesi gerekiyor. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – İfademi aynen açıyorum… Açıyorum, açıyorum… MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Cumhuriyet Halk Partisinde adaylıklar parayla satılmaz. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – İfademi açıyorum. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Siz AKP’den aday olmak için kaç para verdiniz? KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Hiç, bir kuruş vermedik. O sizin partide var.
O sizin… MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Bu ifadesini düzeltecek. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sizde bedava mı? MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Hayır, özür dileyecek! Bir partiye böylesine hakaret olmaz. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Kemal Unakıtan bedava verir mi adama bunu! BAŞKAN – Sayın
İnce, lütfen… Sayın İnce… KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Şimdi, bu yöntemle devam ederseniz MHP’ye
girersiniz, evet. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Kemal Unakıtan hayatta bedava vermez bunu. İBRAHİM HASGÜR (İzmir)
– Siz devam edin Sayın Bakan. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Bu yöntemle devam ederseniz… Benim ne
anlattığımı arkadaşlar çok iyi anladılar, o yüzden tepki gösterdiler. Ne
anlattığımı... Çünkü, bu iddiayı ileri süren
arkadaşım, kurultay eşiğinde sussun diye bir önemli görevle görevlendirildi.
Şimdi, bazı arkadaşlarımız, aynı yöntemlerle seslerini yükseltiyorlar ki parti
içinde yerlerini sağlamlaştırsınlar diye. (AK Parti sıralarından alkışlar) ABDURREZZAK ERTEN
(İzmir) – Cumhuriyet Halk Partisini töhmet altında bırakıyorsunuz. Vitrin
yapıyorsunuz. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Anlattıklarımı basın yazdı ve satır satır belgelerim. Ama satır satır
belgelerim, satır satır. Anlattıklarımı satır satır belgelerim. Bu kürsüde satır satır
anlattıklarımı belgelerim. Anlattıklarımı… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Belgelemeyen namerttir! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Şimdi, izin verirseniz, Yunus… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Belgelemeyen namerttir! BAŞKAN – Sayın
İnce, bu ne hırs ya! Niye böyle yapıyorsunuz ya! MUHARREM İNCE
(Yalova) – Belgelesin buyursun! BAŞKAN – Tamam,
dışarıda istersiniz belgelemesini. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Cumhuriyet Halk Partisine hakaret edemez. Buyursun belgelesin.
Buyursun belgelesin. BAŞKAN – Tamam,
şu anda mı belgeleyecek! Lütfen… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Haddini bilecek önce insan! BAŞKAN – Lütfen
oturun yerinize. Lütfen… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Parayla adaylık satılıyormuş! MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) – Sen sus! MUHARREM İNCE
(Yalova) – O zaman siz kaç para verdiniz, “Parayla adaylık satılıyor.” diyorsun? BAŞKAN – Allah Allah! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Sayın Başkan, ben… MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) – Sen sus! MUHARREM İNCE
(Yalova) – Çerçi, çekerim ifadeni, otur yerine! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; böyle bir… BAŞKAN – Süreniz
dolmak üzere Sayın Bakanım. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Ben süremi kullanmadım ki Sayın Başkan! BAŞKAN – Ee, ama! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Ben süremi kullanmadım ki! Arkadaşlar
oturdukları yerden sürekli konuşuyorlar. Yani böyle bir usul Türkiye Büyük
Millet Meclisinde hangi gelenekle bağdaşıyor, hangi görenekle bağdaşıyor bunu
anlayabilmiş değilim! BAŞKAN – Sayın
Bakan, Yunus Emre’yi anlatmak zaten süreyle kısıtlı değil efendim. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Yunus Emre’nin ismine tahammülü yok demek ki
bazı arkadaşlarımızın, bazı arkadaşlarımızın Yunus Emre’nin hoşgörüsüne
tahammülü yok… MEVLÜT COŞKUNER
(Isparta) – İstanbul’a bak hoşgörüye, İstanbul’a! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) –…bazı arkadaşlarımızın Yunus Emre’nin “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini
bilmezsin bu nice okumaktır!” sözüne tahammülü yok herhâlde! (AK Parti
sıralarından alkışlar) MEVLÜT COŞKUNER
(Isparta) – Ne konuştuğun belli değil! MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sen yaranmaya bak AKP’ye! KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Yunus Emre gerçekten
bizim düşüncemizin doruklarından birisidir. Eskişehir’de ayın 6’sında onunla
ilgili anma toplantısı yapacağız, oraya gitmeye çalışacağım Parlamentodaki
görevlerimizi aksatmadan. Ayrıca, geçen
dönem çıkmış bulunan bir yasa var Yunus Emre Enstitüsü konusunda. Nasıl
İspanyollar Cervantes Enstitüsüyle, Almanlar Goethe Enstitüsüyle kendi
dillerinin derinliğini dünyada anlatmaya çalışıyorlarsa, biz de Yunus Emre
Enstitüsüyle bütün dünyada Türk dilinin derinliğini, Türk dilinin zenginliğini
anlatmaya çalışacağız. Ankara’daki en
önemli, en prestijli mekânlarımızdan birisini Yunus
Emre Enstitüsü olması için şu anda restore ediyoruz yani bir apartman katında,
bakanlığın koridorunda herhangi birkaç odada böyle bir enstitü olmasın, bu
enstitü gerçekten çok prestijli bir yapıda olsun diye. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Toparlıyorum. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakan. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Çünkü Cervantes Enstitüsünü gördüm, aynı
şekilde böyle bir yapıda çalışalım diye bir hazırlığımız var. Ve sanıyorum ki,
bu yıl içinde başlayarak dünyanın çeşitli ülkelerinde Yunus Emre adıyla dil
merkezlerini, enstitüleri açmaya çalışacağız. Bir kez daha
Yunus Emre’yi rahmetle anıyorum, bir kez daha Türk dilinin yaşaması için, Türk
kültürünün yaşaması için, barış düşüncesinin, hoşgörü düşüncesinin, kardeşlik
düşüncesinin yaşaması için emek vermiş olan, düşün üretmiş olan, gayret
göstermiş olan, ebediyete intikal etmiş olan bütün büyüklerimizi sevgiyle ve
rahmetle anıyorum. Onların anlayışının; onların barış, hoşgörü, kardeşlik
anlayışının bugünlerde bize ışık tutmasını, nasibini almayanlara da
nasiplenmeyi sağlamasını temenni ediyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Buyurun
Sayın Okay. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Bakanın Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal
kimliğine yönelik
haksız sataşması nedeniyle, partime yaptığı sataşma nedeniyle söz
talebinde bulunuyorum. BAŞKAN – Müsaade
eder misiniz efendim, tutanakları
getirteyim, bakıp söz vereceğim. Gündem dışı
üçüncü söz yasama ve denetim faaliyetlerine esas İç Tüzük uygulamalarıyla
ilgili söz isteyen Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’ye
aittir. Buyurun Sayın
Ekici. (MHP sıralarından alkışlar) 3.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin,
yasama ve denetim faaliyetlerine esas olan İç Tüzük uygulamalarına ilişkin
gündem dışı konuşması MEHMET EKİCİ
(Yozgat) – Sayın Başkanı ve Genel Kurulu en içten saygılarımla selamlıyorum.
Bugün 1 Mayıs İşçi Bayramı. İşçi Bayramı’nın emek dünyasına hayırlara vesile
olmasını dilerken, ciddi bir demokrasi özümsemesine hep birlikte ihtiyacımızın olduğunu, Hükûmet ve sosyal taraflar olarak tekrar belirterek
sözlerime başlıyorum. Tabii, bu,
demokrasinin özümsenmesi işi Türkiye Büyük Millet Meclisinden ve Hükûmetten başlamalıdır diye düşünüyorum. Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bilgi edinme yolları ve denetim yolları Anayasa ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nde belirtilmiştir. Bu denetim yollarından
birisi olan yazılı soru yolu İç Tüzük’ün 99’uncu maddesinde de düzenlenmiştir. Tabii, bu, belli
süreleri ihtiva etmektedir. Nasıldır? İşte, on beş gün içinde cevaplandırılır,
on gün tekit yazılır, Hükûmet ihtiyaç duyarsa, bir
ayı geçmemek üzere geciktirebilir gibi hususları ihtiva etmektedir, ama burada
kanun koyucu bir şeyi atlamıştır: Hükûmetin yazılı
soru önergelerine cevap vermemesi hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
uygulayacağı yöntemi belirtmemiştir. Bu, kanun koyucunun nezaketidir aslında.
Yani Hükûmetin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinin soru önergelerine cevap vermeme nezaketsizliği içinde bulunacağını
kanun koyucu hesap edememiştir. Ancak, maalesef,
deminki hatip arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi yazılı ve sözlü soru
önergelerimizin hiçbirine cevap alamıyoruz. İlk engelleme Meclis Başkanlığından
başlıyor, arkasından Hükûmete intikal ediyor soru
önergeleri, ısrar ederseniz -ki, benim başıma geldi- intikal ediyor. Bu sefer
de Hükûmet… Sayın Başbakan ve Sayın Dışişleri
Bakanına iki tane soru önergem var: Birisi 28/1/2008
tarihinde verilmiş, birisi 20/2/2008 tarihinde verilmiş, bugüne kadar hiç cevap
alamadık. Değerli
arkadaşlarım, bu, öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine karşı
gösterilmiş bir nezaketsizliktir. İkincil olarak da bir siyasi etik ve devlet
adamlığı nosyonu eksikliğidir. Burası Türkiye Büyük
Millet Meclisidir ve milletvekilliği önemlidir. Sayın başbakanlar, sayın bakanlar
milletvekili olmadan önce milletvekili olmak zorundadırlar. Dolayısıyla sadece
Siirt seçimlerinde, Sayın Başbakanın Türkiye Büyük Millet Meclisine girdiği
Siirt seçimlerinde yaşadığımız olayları dikkatinize alır, hatırlarsanız,
milletvekilliğinin önemini anlarsınız. Sayın Başbakanın
kendi grubunda bulunan 340 sayın milletvekilinin isimlerini bilememek gibi bir
lüksü olabilir, ama Sayın Başbakanın veya sayın bakanların muhalefeti yok
saymak, muhalefetin yazılı veya sözlü soru önergelerini cevaplamamak gibi bir
lüksü ve hakkı yoktur. Bu cevap da asgari bir nezakettir en azından. Muhalefete
saygı göstermek asgari bir nezakettir. Biz denetim görevlerimizi Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yapamazsak, bizim sorularımıza cevap verilmezse, şundan emin
olun, biz Sayın Başbakana ve Sayın Dışişleri Bakanına her platformda bu
soruları sorma yeteneğine sahip insanlarız. Ama istiyoruz ki, deminden Sayın
Bakan demokrasiden, insan güzelliğinden, Yunus Emre’yi içselleştirmekten
bahsediyor, çok kurallı bir şekilde, demokratik bir şekilde sorduğumuz sorulara
lütfen cevap verin. En azından size yazdığımız mektuba cevap verin. Aksi
takdirde, emin olun bu soruları kendi kadın kolları toplantılarında bile
sorarız. Dolayısıyla, ben
Sayın Başbakanın soru önergelerimize cevap vermesini temenni ediyorum ve bunu
rica ediyorum. Ve Sayın Dışişleri Bakanına ben ekümenikliği
sormuşum, Patrikhaneyi sormuşum, Türk-Yunan ilişkilerini sormuşum. Bunu
öğrenmek benim milletvekili olarak hakkımdır. Sayın Dışişleri Bakanı Amerikan
projelerinin Arap ülkelerindeki taşeronluğunu yapmak yerine benim sorularıma
cevap vermek zorundadır. (MHP sıralarından alkışlar) Onun için, değerli
arkadaşlarım… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Ekici. MEHMET EKİCİ
(Devamla) – Ben sözlerimi toparlıyorum Sayın Başkan. AKP Grubundaki
arkadaşlarımdan rica ediyorum: Demokrasi herkese lazımdır. Şu Mecliste AKP
Grubunda bugün oturan arkadaşlarımızın 30 kişi oturduğu dönemleri de
hatırlıyoruz. Keser döner sap döner, hesaplar döner. Onun için, gerçekten
demokrasinin işletilmesi için lütfen Sayın Başbakana ve Dışişleri Bakanına
baskı kurun diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ekici. Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkan, sataşma nedeniyle bir söz talebi… BAŞKAN – Ben
tutanağı bekliyorum. Hiç endişeniz olmasın. Yani gelir gelmez şey yapacağım. MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Hayır, olur mu? HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkanım, gündeme geçtikten sonra kıymeti kalmayabilir. BAŞKAN – Ben
oturumdan önce… HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Ama şunu bilesiniz ki, açıkça Cumhuriyet Halk Partisinde
adaylıkların parayla satıldığı söylendi. Bunu zatıaliniz
duydu, Divan duydu. Bunu tutanaktan bir kez daha… BAŞKAN –
Biliyorum. Lütfen, tutanakları getirteyim, inanın vereceğim söz. MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sayın Başkan, atlatmayın. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkan, ama bunu siz de duydunuz, siz yönetiyorsunuz. Bu
tartışmalar niçin Sayın Başkan? MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sayın Başkan, söz vermek zorundasınız. BAŞKAN – Efendim,
zorunda değilim, İç Tüzük’e göre vereceğim, ama tutanakları okumak
mecburiyetindeyim de. MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – İç Tüzük’e göre zorundasınız. BAŞKAN –
“Zorundasınız” demeyin. MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – İç Tüzük’e göre zorundasınız. BAŞKAN – Oylamaya
sunarım o zaman sataşma var mı yok mu diye. (CHP sıralarından gürültüler) Olur
mu öyle? Ama yapmıyorum bunu. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Olur mu Sayın Başkan? BAŞKAN –
Yapmıyorum bakın. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Duyanlar duymayanlara, görenler görmeyenlere anlatsın. BAŞKAN – Oturunuz
lütfen, size söz vereceğim diyorum. MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Ne zaman vereceksiniz? BAŞKAN –
Buradayız, gideceğimiz bir yer yok, buradayız nasıl olsa. MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Ne zaman vereceksiniz Sayın Başkan? BAŞKAN –
Tutanakları bekliyorum. MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Ne tutanağı? Duymadınız mı siz? Herkes duydu. MEVLÜT COŞKUNER
(Isparta) – Kulakları var duymayan. BAŞKAN – Lütfen…
Lütfen… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Çok tarafsızsınız! Grup başkan vekili gibisiniz! BAŞKAN – Gündeme
geçiyoruz efendim. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Anayasa ve Adalet
Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonun, bazı sayın milletvekillerinin
yasama dokunulmazlıkları hakkında üç adet raporu vardır. Raporların
muhalefet şerhleri aynı olduğundan, ortak muhalefet şerhi son raporun ardından
okunacaktır. Şimdi, raporları
sırasıyla okutup bilgilerinize sunacağım. V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler 1.- Trabzon Milletvekili Asım Aykan’ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/105) (S.
Sayısı: 142) (x) 2.- Düzce Milletvekili Metin Kaşıkoğlu’nun
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/106) (S.
Sayısı: 143) (x) 3.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/107) (S. Sayısı: 144) (x) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görevi kötüye
kullanmak suçunu işlediği iddia olunan Trabzon Milletvekili Asım Aykan hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık
Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında
görüşülmüştür. Karma Komisyonumuz,
isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Trabzon Milletvekili Asım Aykan hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının
sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul Komisyon
Başkanı ve üyeler Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Avukatlık görevini kötüye kullanmak suçunu işlediği iddia olunan
Düzce Milletvekili Metin Kaşıkoğlu hakkında
düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi
ve eki dosya hakkında
Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008
tarihli toplantısında görüşülmüştür. Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Düzce
Milletvekili Metin Kaşıkoğlu hakkındaki kovuşturmanın
Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul Komisyon
Başkanı ve üyeler
(x) 142, 143, 144 S. Sayılı Basmayazılar tutanağa eklidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Hakaret suçunu işlediği iddia olunan Konya Milletvekili Atilla
Kart hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair
Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma
Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür. Konya Milletvekili Atilla Kart, Komisyonumuza sözlü olarak
dokunulmazlığının kaldırılması talebini iletmiştir. Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak
Konya Milletvekili Atilla Kart hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul Komisyon
Başkanı ve üyeler Muhalefet Şerhi Karma Komisyon’un, kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine dair
kararına aşağıda yazılı gerekçelerle muhalefet ediyoruz; (1) Dokunulmazlıklar konusunda, 22. Yasama Dönemindeki temel
sorun; mevcut Anayasanın 76. maddesiyle TBMM İçtüzüğünün 131 ve devamı
maddelerinin, düzenleniş amacına aykırı olarak ve çoğunluk diktasına dayalı bir
anlayışla uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Aynı anlayış ve uygulamanın 23. Yasama Döneminde de devam edeceği
görülmektedir. Bilindiği gibi, TBMM İçtüzüğünün 131 ve müt.
maddelerindeki hükümlere göre; Karma Komisyon, olayın ve suçlamanın niteliğine göre; ya
dokunulmazlığın kaldırılmasına ya da kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine
karar verecektir. Elbette bu değerlendirmeyi yaparken, önüne gelen dosya
kapsamını da göz önünde bulunduracaktır. Dosyanın geldiği safahat, suçlamanın
niteliği gibi hususları genel olarak göz önüne alıp, keza Anayasanın 76.
maddesinde düzenlenmiş olan “Milletvekili seçilme engeli” teşkil eden bir
suçlamanın söz konusu olup olmadığını da değerlendirerek; buna göre karar
verecek ve rapor hazırlayacaktır. Bunu yaparken, bir yargıç gibi davranmamak gerektiği açıktır.
Delillerin tartışmasından özenle kaçınmak gerekmektedir. Bu âdil ve objektif yaklaşım içinde hazırlanacak olan raporun, 2
ayrı sonucu olacaktır. Karma Komisyon ise, hiçbir objektif ölçü arayışına girmeden,
Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar doğrultusunda karar vermiştir. (2) 22. Yasama Döneminde, kişisel kaygı ve siyasi hesaplarla
Meclis iradesine tahakküm eden siyasi iktidarın, aynı anlayış ve uygulamayı bu
dönemde de devam ettirmek istediğini, demokrasi adına endişeyle gözlemliyoruz.
Bu endişe sebebiyledir ki, her zeminde demokrasi ve hukuk adına, AKP Grubunu
uyarmak gereğini duyuyoruz. Hükümet kaynaklı olarak sürdürülen bu hukuk tanımaz uygulamalar
sebebiyle; Anayasa ve İçtüzük açık bir şekilde ihlâl edilmektedir. Hukuka aykırı olan, çoğunluk diktasına dayalı olan bu yanlış
uygulamalar sebebiyledir ki; kişiler yargılanamamakta, bu durum gelişen süreçte
tıkanmalara yol açmaktadır. Bu yanlış uygulamalar ve dayatmalar sebebiyle; kamuoyunun doğru
bilgilendirilmesi mümkün olamamakta ve adli denetim süreci ihlâl edilmektedir. Dokunulmazlık kurumu ve keza soruşturma izni kavramları, Siyasi
İktidar tarafından hukuk tanımaz bir anlayışla yozlaştırıldığı ve kötüye
kullanıldığı içindir ki; TBMM belli bir süreçten sonra bazı bürokratlar ve
kanun kaçakları (58 ve 59. Hükümetler Dönemindeki Milli Eğitim Bakanlığı
Müsteşarı gibi) için bir sığınma mercii haline getirilebilmiştir. Anılan kişi hakkında, yargı kararlarını uygulamamaktan dolayı
Yargıtay 4. Ceza Dairesine intikal eden 20’ye yakın dosya mevcuttur. Bu dosya
sayısının daha da artacağı anlaşılmaktadır. Keza, AKP Mersin Milletvekili Ali Er hakkındaki dosya da üzerinde
önemle durulması gereken bir dosyadır. Anılan Milletvekili hakkında, oğlunun
yol açtığı ve ölümle sonuçlanan trafik kazasıyla ilgili olayda, sanık konumuna
girerek olayı üstlendiği iddia edilmektedir. Bu çok ağır bir iddiadır. Bir
Milletvekilinin böylesine nitelikli bir iddiayla görevini sürdürmesi ve zan
altında kalması, Milletvekilliği sıfatı ve TBMM’nin saygınlığıyla bağdaşmaz.
Ancak Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar sebebiyledir ki, çoğunluk diktası
uygulaması sonucunda, adı geçen Milletvekili de “âdil yargılanma hakkını”
kullanamamaktadır. Öte yandan; haklarında zimmet, dolandırıcılık, çete kurmak, kamu
taşıma biletlerinde kalpazanlık yapmak gibi suçlamalar bulunan
Milletvekilleriyle ilgili yargılamaların yapılamaması; kamuoyunun denetim
yapması ve bilgi alması süreçlerini olumsuz bir şekilde etkilemektedir.
Türkiye’nin “karanlık suç ilişkileri” dönemini teşkil eden Susurluk ve
bağlantılı dosyaların yargılaması bu yüzden uzun yıllar yapılamamıştır. Faili
meçhul cinayetlerin yoğun olarak işlendiği bir dönemi kapsayan bu olayların
gerçek boyutlarının ortaya çıkarılmamış olması sebebiyledir ki; aradan geçen 8-10
yıldan sonra benzer nitelikte olan Hrant Dink, Malatya cinayetleri, Rahip cinayetleri ve eylemleri
karşımıza çıkmıştır. Ergenekon ismiyle adlandırılan, ancak hazırlık tahkikatı
aşamasından itibaren Hükümet sözcüsü medya yapılanmasına Emniyet tarafından
servislerin yapıldığı bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz görülmektedir. Acz ifade eden ve
ibret verici olan bir diğer gelişme ise; henüz iddianamesi dahi
düzenlenmemiş olan bir soruşturma; Başbakan ve Kültür Bakanı tarafından, AKP
aleyhine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından açılan davayla irtibatlandırılabilmiştir. Böyle bir tablo ve sunuş, demokrasiler için utanç verici olmanın
ötesinde, demokrasinin geleceği bakımından da endişe vericidir. (3) Hükümet, dokunulmazlıklar konusunda sıkışmış durumdadır. 22.
Yasama Döneminde yarattığı hukuk dışı uygulamalar Hükümet’i esir almıştır. Bu
esaret, 23. Yasama Döneminde yeni hukuksuzlukları beraberinde getirmektedir. Hükümet, 23. Yasama Döneminde PKK terörü sebebiyle gelişen
toplumsal ve siyasi süreci, popülist bir anlayışla
istismar etme girişimi içindedir. Çoğunluk diktasına dayalı hukuk tanımaz uygulamalar 23. Yasama
Döneminde, Meclis bünyesinde giderek tırmanmaktadır. Gelinen süreçte, kamuoyunda doğmuş olan tepki sebebiyle; AKP
Hükümeti, kendi suçluluğunu ve sorumluluğunu bertaraf edebilmek amacıyla, bilgi
kirliliği ve karartma yaratarak; DTP’li
Milletvekillerinin şahsında, dokunulmazlıkların kaldırılması uygulamasını
gerçekleştirmek suretiyle, kürsü sorumsuzluğuna müdahalenin yolunu açmaktadır. Böyle bir süreçte, Hükümet’in bazı kavramları istismar ederek bir
oldu-bitti, bir emrivaki yaratmak istediği görülmektedir. Bu girişimlere, demokrasi ve hukuk adına engel olunması
gerekmektedir. Böyle bir girişim kaçınılmaz olarak, kürsü sorumsuzluğunun ihlâli
sonucunu doğuracaktır. Faşizan yapılanmayı ve Parti Devleti yapılanmasını kurumsallaştırma
yolunda ciddi bir mesafe sağlayan siyasi iktidar; bu yolla, yasama
sorumsuzluğunun da ihlâli sürecini başlatacaktır. Anayasa’nın 83/2 ve 14. maddesiyle bağlantılı olan suçlamalar
yönünden, TBMM Başkanlığına intikal eden dosyaların akıbeti hakkında karar
verme yetkisi TBMM-Karma Komisyonuna aittir. Bu süreçte artık geçerli olan
irade, Komisyonun iradesidir. Komisyon, dosya kapsamı ve yukarıda sözü edilen
maddeler çerçevesinde değerlendirmesini yapacaktır. TBMM Başkanlığına intikal eden bazı dosyaların, Karma Komisyonda
görüşülmesine fırsat verilmeden, Hazırlık Komisyonu veya TBMM Başkanlığı
aşamasında, Mahkemelerine veya Savcılıklara iade edilmesini; Karma Komisyon ve
Meclisin iradesine müdahale olarak gördüğümüzü önemle ifade ediyoruz. (4) Açıklanan sebeplerle; AKP Grubunun, çoğunluk diktasına dayalı olarak, keyfî ve sorumsuz
bir şekilde tesis ettiği bir Komisyon iradesi söz konusudur. Demokrasi ve
kurallarla böylesine sorumsuz bir şekilde oynanması kaçınılmaz olarak adalet
kavramını zedelemektedir. Bu anlatımlarımız çerçevesinde, dokunulmazlıkların kaldırılması
konusunda “ilkeli ve tutarlı” davranılmasının önemini bir kez daha
vurguluyoruz. Hukuk, kurallarla çalışır ve işler. Toptan veya götürü usulün,
hukukta yeri yoktur. Dokunulmazlıklar konusundaki temel ve objektif ölçü ise,
Anayasanın 76 ncı maddesidir. Bu madde kapsamında kalan suçlar yönünden ayrım yapılmadan,
yargılama sürecinin devam etmesi gerekir. Çünkü bu suçlar sübut bulduğu
takdirde, nitelikleri itibariyle Milletvekilliği göreviyle bağdaşmamaktadır.
Sübut halinde sürdürülmesi mümkün olmayan Milletvekilliği görevinin devam
etmesinin hiçbir hukuki açıklaması ve tutarlılığı söz konusu olamaz. Böyle bir durum, Anayasa ve İçtüzüğün ilgili hükümlerinin ihlali
anlamına gelir. 76 ncı madde ölçütünün dışında kalan
suçlar yönünden ise; dosyası bulunan Milletvekilinin talep ve savunması da
değerlendirilerek, dosya safahatına ve içeriğine göre karar verilmelidir. Bu aşamada, diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlıklarının
bulunduğu yolundaki AKP görüşlerini değerlendirmekte yarar görüyoruz. Önemle
ifade ediyoruz; diğer kamu görevlileri hakkında dokunulmazlık söz konusu
değildir. Kamu görevlileri hakkında “soruşturma izni” kavramı söz konusudur.
Soruşturma izni ilgili amir tarafından verilmediği takdirde, idari yargı prosedürü içinde, adli kovuşturma ve yargılama süreci
başlayabilmekte, daha doğrusu yargı denetimi süreci işlemektedir. Bu sebeple,
kamu görevlilerinin dokunulmazlığı değil, belli usul dairesinde yargılanması
söz konusudur. Nitekim, yakın tarihte
rektörler, kuvvet komutanları görevde iken yargılanmışlar, tutuklu kalmışlar,
beraat etmişler veya mahkûm olmuşlardır. Salt bu süreç dahi; AKP sözcülerinin
söylemlerinin gerçeklerle ve mevzuatımızla ilgisi olmadığını göstermeye
yeterlidir. Öte yandan; kamu görevlileriyle ilgili olarak bu adli sürecin
dışında; görev yeri değişikliği, disiplin uygulamaları ve tazmin sorumluluğunun
varlığı da ayrı bir gerçektir. Bir kez daha ifade ediyoruz; soruşturma izni kavramı, görevin
mahiyeti gereği uygulanan bir hukuksal durumdur. En nihayet, soruşturma izni düzenlemesinden Hükümet rahatsız ise
veya gerçekten düzeltilmesine gerek görüyor ise yahut daha seri hâle getirmek
istiyorsa; bu yöndeki yasal değişiklikleri her zaman değerlendirmeye açık
olduğumuzu hep ifade ettik. Ancak burada da, Hükümetin gayriciddi
ve tutarlı olmayan tavrı hemen ortaya çıkmıştır. Çünkü;
Hükümet, soruşturma izni kavramını ve yetkisini kendi tekelinde tutarak; siyasi
ve kişisel yaklaşımına göre, soruşturma iznini kaldırmakta ya da reddetmektedir. Soruşturma izninin kısıtlanması veya kaldırılması yönünde 22.
Yasama Döneminde başta Bursa Milletvekili Sn. Ertuğrul Yalçınbayır
tarafından sunulan kanun tekliflerinin, AKP’nin oylarıyla reddedildiğini de
önemle ifade ediyor ve vurguluyoruz. Görüldüğü gibi; Hükûmet, demokrasi
arayışı içinde olmayıp, dayatmacı bir anlayışla, kişisel çıkar ilişkileri ve
siyasi kaygılarla; dokunulmazlıkların kaldırılması sürecini toptan bir
anlayışla engellemektedir. Böyle bir anlayış ve uygulamanın, hukukta ve anayasada yeri
yoktur. Tüm bu sebeplerle; Hükûmet kaynaklı
talep ve talimatlar doğrultusunda, kişisel çıkarlar ve siyasi kaygılarla, TBMM
Karma Komisyonu’nun AKP’li üyelerinin çoğunluk diktası yoluyla tesis ettikleri
erteleme kararına muhalefet ettiğimizi beyan ediyoruz.
Muhalefet Şerhi 3/107 no ile işlem gören Konya Milletvekili Sn. Atilla Kart’ın
dokunulmazlığının kaldırılması isteğinin dönem sonuna kadar ertelenmesine dair
çoğunluk kararına muhalefet şerhimiz aşağıda arz edilmiştir. Milletvekili dokunulmazlığı birçok modern ülkede bulunduğu gibi
ülkemizde de anayasal bir hukuki müessese olarak yer almaktadır.
Milletvekillerinin görevlerinin niteliği gereği birçok haksız ve uydurma
isnatla karşılaşmaları muhtemeldir. Nitekim bu nedenle birçok suç tipi
bakımından diğer kamu görevlileri de benzer korumalara sahiptir. Ancak dokunulmazlıkla amaçlanan esas gaye milletvekillerinin
Meclis kürsüsündeki konuşmaları sebebiyle sınırsız yargılanmazlık güvencesine
sahip olmaları yanında esas itibariyle iftira niteliğinde olacak ithamlardan
korunmalarını temin etmektir. Bugün ise komisyon önüne gelen dosyalardan
anlaşıldığı üzere sayın Başbakanımız hakkında zimmet, evrakta sahtecilik, cürüm
işlemek için teşekkül oluşturmak, bazı bakanlarımız hakkında vergi usul
kanununa muhalefet ve yine partilerinde önemli görevlerinde bulunan bazı
milletvekilleri hakkında sahtecilik, halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge
farklılığı gözeterek açıkça tahrik etmek, ihaleye fesat karıştırmak, kamu
kurumlarını dolandırmak, suçu ve suçluyu övmek gibi ağır toplumca yoğun antipati duyulan mahkumiyetleri halinde bırakınız bakan
olmayı milletvekili olmayı kamu görevi bile yapamayacak olan insanların
dokunulmazlık zırhına bürünerek bu müessesenin istismarına neden oldukları
anlaşılmaktadır. Bu durum kamu vicdanında, demokratik sisteme, siyaset kurumuna,
meclisin üstünlüğüne gölge düşürmekte, derin yaralar açmaktadır. Çağdaş demokrasilerde bırakınız mahkûm olmayı bu tür isnatlarla
karşılaşan siyasetçiler ve kamu görevlilerinin görevden ayrılmaları neredeyse
yazısız bir kural haline gelmiştir. Dokunulmazlıkların kaldırılma isteğine AKP’li üyeler yargının
siyasallaştığı hâkim savcıların bağımsızlığını kaybettiği kamu görevlilerinin
de dokunulamazlığının bulunduğu, milletvekillerinin itibarının bu şekilde
korunduğu gerekçeleri ile karşı çıkmaktadırlar. Bu gerekçelerin hiçbirisi
gerçekçi bulunmamaktadır. Her kurum içerisinde hatalar yapıldığı gibi kasıtlı yanlışlar da
yapılabilmektedir. İşine geldiğinde hukuka saygı talep eden yargı kararlarını
kendisine referans gösteren iktidar hatta zaman zaman
ana muhalefetin bu tavrı bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Bu
tavrın devamı halinde hakkındaki yargı kararını beğenmeyen bütün
vatandaşlarımıza “yargı siyasallaşmıştır ben bu kararı tanımıyorum” deme imkânı
getirecektir ki bu durum kaosa yol açacaktır. AKP’nin diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlığı bulunduğu
gerekçesi samimiyetten uzaktır. Bahsedilen kamu görevlilerinin dokunulmazlığını
AKP kaldırmak istemiştir de engel olan mı olmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak yukarıda belirtilen suçlardan
yargılanan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının devamı ile meclisin
itibarının korunacağını düşünmüyoruz. Tam tersine bir kurum varsa içindeki
sıfatını istismar edenleri ayıklayarak itibar kazanacağına inanmaktayız. Bu sayede haklarında uydurma isnatlardan milletvekillerinin
aklanmalarının önü açılmış olacaktır. Bütün bu nedenlerle MHP olarak dokunulmazlığın anayasamızda kürsü
dokunulmazlığı şeklinde yeniden düzenlenmesinin yerinde olacağına mevcut hal
itibariyle de haklarında fezleke olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının
kaldırılarak adaletin tecellisine tevdilerine karar verilmesi gerektiği
inancıyla muhalefet şerhimizi arz ediyoruz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur. Sayın Okay, tutanakları getirttim,
okudum. Size 69’uncu maddeye göre söz vereceğim ama lütfen yeni bir sataşmaya
mahal vermemek kaydıyla. Buyurun efendim. VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay’ın, konuşmasında partisine
sataşması nedeniyle konuşması HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Gündem dışı söz talebinde bulunan Yalova Milletvekilimiz Sayın
Muharrem İnce’nin Kültür Bakanlığından ibraz ettiği bir yazılı belgeye karşı bu
konuda söz talebinde bulunan Sayın Bakan, Kültür Bakanlığındaki çöp
sepetlerinin karıştırıldığını söyleyerek bu yazılı belgeyi geçiştirmek istedi. Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisinin hiçbir
milletvekili, Kültür Bakanlığında çöp sepeti karıştırmaz ama Cumhuriyet Halk
Partisinin attığı kimi çöpler Kültür Bakanlığındadır. (CHP sıralarından
alkışlar) Değerli arkadaşlarım, keza “Yunus Emre’yi anma günü, hoşgörü günü”
diye söze başlayıp bir türlü aklından çıkaramadığı Cumhuriyet Halk Partisine
yönelik tahrikkâr sözlerinden vazgeçmeyen Sayın Günay, bu söylem içerisinde de Cumhuriyet Halk Partisinde
adaylıkların parayla belirlendiği gibi, gerçek dışı, tamamen iftira olan bir
söylemde bulundu. Bunu ispat edemeyeceği malum ama bunu ispat edemeyen
müfteridir. Ancak şunu ifade etmek istiyorum: Kimi siyaset adamları,
değişik siyasi partiler içerisinde yer alabilir, Cumhuriyet Halk Partisinden
Demokratik Sol Partiye, Demokratik Sol Partiden Adalet ve Kalkınma Partisine
geçebilir ama birileri geçmiş siyasi çizgisiyle kendisini kanıtlamak için, her
fırsatta ve her vesileyle burada geçmişe yönelik ve geçmişte siyaset
arkadaşlarına yönelik haksız, yersiz ve densiz suçlamada bulunma huyundan
vazgeçmesi lazım. (CHP sıralarından
alkışlar) Bunu anlayışla karşılarım, bunu anlayışla karşılarım. Kendini
ispat etmek istiyor olabilir, Bakanlık koltuğunda oturduğu üslubunu burada
sürdürmek isteyebilir; keza, etkinliklerde sağ yumruğunu havaya kaldırarak
ispat etmek isteyebilir. Ama size ispat edeceği ne varsa etsin ama Cumhuriyet
Halk Partisine bulaşmasın; Cumhuriyet Halk Partisiyle yolu ayrılmıştır, Cumhuriyet
Halk Partisinin iç siyasetinden söz etme hakkı hiç olmayan kişidir. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Okay. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın Bakanım, neydi? KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Düzeltme
yapmak istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler) MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Bizim de düzeltme hakkımız var. MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Günay,
siz CHP’de genel sekreterken adaylıklar için para aldınız mı? Siz aldıysanız
bilemem. EYÜP FATSA (Ordu) – Muharrem, seni genel başkan yardımcısı
yapmazlar, çok çırpınma. BAŞKAN – Çok kısa olarak, buyurun Sayın Bakan. 2.- Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın
Başkanım, ben geçmişte bu iddiayı basında yer aldıran ve basında yer aldıktan
sonra kurultay kürsüsünde yüksek sesle dile getiren bazı arkadaşlarımızın bu
kurultay eşiğinde önemli görevlerde değerlendirildiğini, buna bakarak bazı
arkadaşlarımızın benzer yöntemler kullanabileceğini ve bunu mazur
görebileceğimi söyledim. Bu iddiayı ben dile getirmedim. Geçmişte de, bugün de
dile getirmedim. Bu iddia hem basında yer almıştır hem kurultay kürsüsünde partinin
çok üst düzeyinde görev almış bulunan bir arkadaşımız tarafından dile
getirilmiştir. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Tüm iftiralar burada söylenecek mi? KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Bütün bu
iddiaları arkadaşlarımız… MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sizinle ilgili iftiraları da biz
burada mı söyleyelim? Ayıp değil mi? Böyle bir üslup var mı ya? KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – …karşımda
oturan arkadaşlarımız aynen biliyorlar, gerçekleriyle ve gerekçeleriyle
biliyorlar. Bu kadar. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Yani söylenen her iftira burada,
Meclis kürsüsünde söylenecek mi? BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Bakan için iftiraları da burada
söyleyecek miyiz? Böyle bir üslup var mı Sayın Başkan? BAŞKAN – Efendim, yani çalışmamızı bırakalım, buna mı devam edelim
yani? Bırakalım isterseniz, karşılıklı şey yapın efendim. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Böyle bir üslup var mı? Ne hakla söz
veriyorsunuz? BAŞKAN – Nasıl söz vermem, açıklama yapacak Bakan? Olur mu? MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Neyin açıklaması? BAŞKAN – Açıklama değil, düzeltme yapıyor. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sizinle ilgili de bir ton iftira var.
Burada bunları da mı konuşacağız? Bu iftiralarını ispat etmeyen namerttir,
müfteridir. Sizi müfteri olarak ilan ediyorum. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, (10/121, 129, 132, 134) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimine
dair bir tezkeresi vardır. Okutuyorum: VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI A)
Tezkereler 1.- (10/121, 129, 132, 134) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, komisyonun, başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/410) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Komisyonumuz, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip üyelerini
seçmek üzere 30.04.2008 günü saat 16.00’da B Blok 2. Kat 4. Banko’daki
Araştırma Komisyonu Toplantı Salonunda 11 Üye ile toplanmış ve aşağıda isimleri
yazılı sayın üyeler belirtilen görevlere seçilmişlerdir.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Meclis Araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır,
okutuyorum: B) Meclis
Araştırması Önergeleri 1.- Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 24
milletvekilinin, petrol arama çalışmaları konusunda Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/180) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na Türkiye Cumhuriyeti petrol kaynaklarının milli menfaatlere uygun
olarak, hızlı, sürekli ve etkili bir biçimde aranması, geliştirilmesi ve
değerlendirilmesi ülkemizin bulunduğu konjonktürel
yapısı gereği çok elzemdir. Sınır komşularımız olan Irak, Suriye ve İran'da büyük ölçeklerde
petrol rezervlerinin bulunmasından hareketle geliştirilen "Türkiye'nin
altında bir petrol serveti yatıyor." söylemi sıkça gündeme
getirilmektedir. Yazılı basında sıkça görebildiğimiz yabancı petrol arama
şirketlerinin uydular vasıtası ile uzaydan son teknolojileri kullanarak arama
yapıldığını ve Türkiye'nin özellikle güneydoğusu ve her tarafında çok büyük
petrol yataklarının var olduğu, "Türkiye'de petrol olduğunu Türk'ten başka
herkes biliyor" tabiri kullanılması kamuoyunda, ülkemizde yeterince
araştırma yapılmadığına dair sıkıntı yaratmaktadır. Ülkemizde halen petrol üretiminin alındığı bölgelerde, daha önce
arama çalışması yapılmış ve henüz arama çalışması hiç yapılmamış sahalarda yeni
arama teknolojileri uygulanarak (örneğin 3-Boyutlu sismik gibi) yeniden
aranması planları, arama çalışmalarında ne kadar derine inildiği ve daha
önceden açılıp, ekonomik açıdan verimli olmaması sebep gösterilerek kapatılan
kuyuların, son dönemde artan petrol fiyatları ile verimsiz küçük kuyuların bile
cazip hale gelmesinden dolayı, bu kuyularda tespit edildiği söylenen ağır
petrol (işlenmesi zor) rezervlerinin yeniden açılıp işletilmesi ve ayrıca
mevcut petrol sahalarındaki üretilebilecek petrol rezervlerimizde uyguladığımız
üretimi artırma yöntemleri ile (mesela; C02 enjeksiyonu
uygulaması) var olan kaynaklarımızdan en verimli şekilde faydalanmanın ülke
çıkarları için önem arz ettiğinden dolayı; Türkiye'de petrol kaynaklarının
tespiti ve tamamen ülke çıkarları için en verimli şekilde kullanılması, bu konu
çerçevesinde dünya ölçeklerine göre yeterli araştırma yapılıp yapılmadığı ve
konuyla ilgili gerekli önlemlerin alınması amacı ile Anayasa'nın 98. ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi iç Tüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 1) Kemalettin Göktaş (Trabzon) 2) Ahmet Gökhan Sarıçam (Kırklareli) 3) Abdullah Veli Seyda (Şırnak) 4) Agâh Kafkas (Çorum)
5) Mehmet Salih Erdoğan (Denizli) 6) Cumhur Önal (Karabük) 7) Ali Koyuncu (Bursa)
8) Müjdat Kuşku (Çanakkale)
9) Abdurrahman Kurt (Diyarbakır) 10) Abdurrahman Dodurgalı (Sinop) 11) Sebahattin Karakelle (Erzincan) 12) Sami Güçlü (Konya)
13) Muharrem Candan (Konya)
14) Özkan Öksüz (Konya) 15) Hüsnü Tuna (Konya)
16) Abdullah Çetinkaya (Konya) 17) Zeynep Dağı (Ankara)
18) Burhan Kayatürk (Ankara) 19) Faruk Septioğlu (Elâzığ) 20) Safiye Seymenoğlu (Trabzon) 21) İlknur İnceöz (Aksaray) 22) Özlem Müftüoğlu (Gaziantep) 23) Aşkın Asan (Ankara)
24) Birnur Şahinoğlu (Samsun) 25) Lütfi Çırakoğlu (Rize) BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşme sırası geldiğinde yapılacaktır. Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer alan, Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) B) KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Serbest Muhasebecilik, Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/549)
(S. Sayısı: 216) (x) BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet buradalar. Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm, geçici 9, 10, 11, 12, 13 ve 14’üncü maddeler dâhil,
14 ile 22’nci maddeleri kapsamaktadır. İkinci bölüm üzerinde söz isteyen gruplar vardır. İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Esfender Korkmaz’a aittir. Buyurun Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar) (x) 216 S. Sayılı Basmayazı 30/4/2008 tarihli 97’nci
Birleşim Tutanağı’na eklidir. CHP GRUBU ADINA ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum. Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Yasa Tasarısı’nın ikinci bölümünde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, 1 Mayısta polis copu, biber gazı
altında kalan emekçilere ve milletvekillerine geçmiş olsun dileklerimi
sunuyorum. Değerli arkadaşlar, bir yasa, tüm ekonomik ve sosyal potansiyelini
kullanabilen, topluma bu anlamda yarar getirebilen yasadır. Bugün görüşmekte
olduğumuz yasa, maalesef, bu potansiyeli kullanan bir yasa değil; ekonomik ve
sosyal yaklaşıma hâkim, sahip bir yasa değil; serbest muhasebeci ve mali
müşavirlerle yeminli mali müşavirlerin potansiyel imkânlarını, bu mesleğin
potansiyel imkânlarını kullanabilen bir yasa niteliğinde değil. Değerli arkadaşlar, bu meslek mensupları, Türkiye’de özellikle
vergi alanındaki kayıt dışılığı önlemede önemli bir fonksiyona sahip olabilir.
Yine, bu meslek sahipleri Türkiye’de vergi bilincinin gelişmesi için önemli
katkılar yapabilir. Ama maalesef, asıl hedef olması gereken bu iki hedef bu
yasada gözetilmemiştir. Dolayısıyla, bu yasa, ekonomik ve sosyal içeriği olan,
etkinliği olan bir yasa niteliğinde değildir. Kayıt dışılığın önlenmesi, Türkiye’nin çok uzun zamandan beri
üzerinde durduğu ve bu konuda mücadele ettiği bir olgudur, bir gerçektir. Ancak
kayıt dışılığın önlenmesi, vergi kaçırmanın önlenmesi bilinçli bir mücadeleyle
olur. Burada meslek sahiplerinden, bu anlamda meslek sahiplerinden yararlanmak
mümkündür. Nasıl mümkündür? Onların yetki ve sorumluluklarını artırarak,
Türkiye’de kayıt dışılıkla, vergi kaçırmayla mücadelede bu meslek sahiplerinden
Türkiye’nin yararlanması mümkündür. Türkiye’de kayıt dışılıkla mücadele
bilinçli yapılmıyor diyorum çünkü kayıt dışılıkla mücadele tehditle, zorla
olmuyor, vesayetle olmuyor. Değerli arkadaşlar, bu meslek sahiplerini ve bunların oluşturduğu
odaları Maliye Bakanlığı vesayeti altına almak istiyor. Zaten vesayeti altında
ama bunu artırmak istiyor. Bakın, sınav sisteminde, mesleğe giriş sınavında “Maliye Bakanlığı
bu sınavın adil, tarafsız ve mevzuatına uygun bir şekilde yapılması için
gerekli tedbirleri alır.” diye bir cümle var. Şimdi, bunun anlaşılması mümkün
değil. Çünkü, zaten sınavda iki tane Maliye denetim
elemanı var. Buna rağmen, acaba, Maliyenin hedefi nedir, neden vesayet altına
almak istiyor bu kurumu ve bu müesseseyi? Şimdi, baroyu örnek verelim. Acaba baroyu da Adalet Bakanlığı aynı
şekilde vesayet altında tutabiliyor mu? Yahut ticaret ve sanayi odalarına
bakın. Ticaret ve sanayi odalarını, acaba Sanayi ve Ticaret Bakanlığı aynı
anlamda vesayet altında tutuyor mu? Değerli arkadaşlar, burada hedef bellidir, bu vesayetin amacı
bellidir. Vesayetin amacı siyasi iktidarın bu odalara nüfuz etmesi ve bu
odaları ele geçirmesi hedefidir. Şimdi, Maliye Bakanlığının bu vesayet anlayışı
o kadar açık ve bariz ki her alanda kendisini gösteriyor yani böyle bir
yaklaşım içinde olduğunu Bakanlığın her kademesinde görebiliyorsunuz. Bakın, şimdi, bu yasa dolayısıyla denetim elemanlarının verdiği
bir rapor var onu kısaca okuyayım; diyor ki: “Maliye Bakanlığının bir nevi ön
inceleme görevini yapar bunlar; denetim elemanlarına, yapacakları işe yardımcı
olmak üzere yasayla verilen yetkiyi kullanır.” Yani bir yerde kendi
yardımcıları olarak görüyorlar bu denetim elemanları bu meslek mensuplarını.
Arkadaşlar, bu anlayışla Türkiye'de vergi kaçağını önleyemezsiniz. Bu
anlayışla, hiçbir şekilde yetki ve sorumluluk vermezseniz bu meslek
mensuplarına, bunlardan gereği kadar yararlanamazsınız. Şimdi, ikincisi: Toplumda vergi bilincinin gelişmesinde bu meslek
mensuplarının önemli yararları olur çünkü toplumda vergi bilincinin gelişmesi,
herkesi potansiyel suçlu olarak görmekten geçmez. Bakın, yine Maliye Bakanlığının hesap uzmanları raporu var; orada
diyor ki: “Altı yılda beyan edilen vergilerin 100 içinde oranı 46,5;
verilmeyenlerin 53,5.” Yani, demek ki Türkiye’de kazananların beyan ettiği
vergi, vergi kaçağının altında. Dolayısıyla, böyle bir yaklaşımla Türkiye’de
vergi bilinci oluşmaz. Değerli arkadaşlar, bir ülkede vergi bilincinin olması için
devletin önce hizmet yapması lazım. Türkiye’de eğitim, sağlık, altyapı
hizmetlerini devlet yeteri kadar yapamıyor, Hükûmet
yeteri kadar kaynak ayırmıyor. Her ülkede kaynak kıttır ama önemli olan,
kaynakların bazı alanlarda tercihli olarak ayrılmasıdır. Burada maalesef Hükûmet yeteri kadar kaynak ayırmıyor. Ayrıca, değerli arkadaşlar, vergi veren insan hesap da
sorabilmelidir ama Türkiye’de hesapları hep Başbakan soruyor. Diyor ki
Başbakan: “Enflasyon tek haneye indi, ekonomi iyileşip büyüdü. Bunu siz
görmüyorsunuz. Onlar, gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar.” diyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, vatandaş da diyor ki: “Yahu, maval
okuma! Mazot kaç lira biliyor musun? Ben çiftçiyim yağ bile alamıyorum, sen
bunları külahıma anlat.” diyor. Arkadaşlar, böyle bir hizmet anlayışı
içerisinde vergi bilincinin oluşması mümkün değil. Kaldı ki Sayın Başbakanın dili var, konuşuyor ama ne diyor? Diyor
ki: “İhracat 36 milyardan 114 milyara çıktı.” Ama hiçbir zaman söylemiyor ki
2002 yılında dış ticaret açığı 16 milyar dolardı, şimdi 4 katına çıktı, 66
milyar dolara çıktı, bunu söylemiyor. Başbakanın dili var ama bunu söylemiyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, diyor ki: “107 milyar dolara çıktı, 114 milyara
çıktı.” Ama yine Başbakan şunu göremiyor: Bakın, AKP’nin iktidar döneminde,
2003 yılından 2008 Marta kadar, Türkiye’den 6 milyar dolar, -doğrudan
yatırımların- hani banka satın alan, şirket satın alanlar yurt dışına kaynak
transfer etmiş. 17,2 milyar dolar, borsada oynayan, sıcak para kaynak transfer
etmiş. 123,3 milyar dolar AKP İktidarı döneminde Türkiye cari açık vermiş yani
kan kaybetmiş. IMF’ye 6 milyar dolar Türkiye faiz ödemiş bu süre içerisinde. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Korkmaz. ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Kamu dış borcu için yine Türkiye 24,3
milyar dolar faiz ödemiş. Özel sektör dış borcu için Türkiye 28,3 milyar dolar
faiz ödemiş. Yani Türkiye AKP İktidarı döneminde 205 milyar dolar yurt dışına
kaynak transfer etmiş. Peki, bugüne kadar ne kadar ihracat yapmış? 376 milyar dolar.
Görüyor musunuz arkadaşlar, yapılan ihracat kadar da neredeyse yurt dışına
kaynak transfer edilmiş. Bu benim söylediğim değil, bu TÜİK’in
rakamları. Şimdi, nasıl oluyor yani ihracatı gören bir Başbakan Türkiye'nin
dışarıya kan kaybetmesini görmüyor. Yani gözü var görmüyor mu, kulağı var
duymuyor mu? Yani bunu uzmanlardan öğrenip de dinlemiyor mu arkadaşlar? Onun
için bir Başbakanın ağır konuşmaması lazım. Çünkü Araf Suresi’ne göre bu
söyledikleri çok büyük hakarettir; muhaliflere, yazarlara, muhalefet edenlere,
bu ülke için söz söyleyenlere çok büyük hakarettir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kokmaz. ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. MHP Grubu adına Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız. Buyurun Sayın Yıldız. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 216 sıra sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Öncelikle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Bugün 1 Mayıs, çalışanlarımızın 1 Mayıs bayramlarını kutluyorum.
Cumartesi günü de Türk Milliyetçileri ve Türkçülük Günü’dür, Türk
milliyetçilerinin ve Türkçülerin de Türkçülük Günü’nü kutluyorum. Değerli milletvekilleri, ülke ekonomimizin ve devletimizin en
önemli gelir kaynağı olan vergilerin belirlenmesinde vatandaş ve vergi
daireleri arasında önemli bir köprü görevi yapan muhasebecilik ve mali
müşavirlik mesleği yasası 1989 yılında çıkarılmıştır. Meslek yasaları
içerisinde maalesef en son kabul edilen meslek yasasıdır. Yasa’nın kabul
edilişi sürecinde ve Yasa’da daha sonra yapılan değişikliklerde olduğu gibi,
bugün yapmakta olduğumuz değişiklikler de meslek mensuplarının tasarı ile
ilgili görüşleri alınmadan gerçekleşecektir. Meslek mensuplarını da
ilgilendiren yasa değişikliklerinde meslek mensupları, meslek odaları, meslek
odaları birlikleri, bürokrasi ve siyasi otorite sıralamasıyla yapılacak
yasalarda hatalar en aza indirgenecek, yasalarda sürekli değişiklik
yapılmasının önüne geçilebilecektir. Bu şekil, toplumda zıtlaşma ve
kutuplaşmaları da ortadan kaldıracaktır. Aksi durum, yani sizin yaptığınız, bürokrasinin,
Hükûmetin düzenlemesi olacak ve sorunları da
beraberinde getirecektir. Biz gerçekleri ne kadar söylesek de siz AKP olarak bundan önceki
yasalarda yaptığınız gibi bu yasayı da yanlışlarıyla beraber çıkaracaksınız ama
biz de bıkmadan sizi uyarmaya ve halkımızı bilinçlendirmeye devam edeceğiz. Hükûmetin teklif ettiği bu
yasada Komisyonda yapılan değişiklikleri karşılaştırdığımızda görülecektir ki
bundan önceki yasalarda yaptığınız gibi alelacele hazırlanmış bir yasadır.
Muhalefet milletvekillerinin komisyondaki itirazları ve iktidar partisi
milletvekillerinin bazı maddelerdeki uzlaşmalarıyla bazı iyileştirmeler de
yapılmıştır. Değerli milletvekilleri, oda seçimlerinin üç yıla çıkarılması,
delege sayısının belirlenmesinde 25 meslek mensubu sayısının geçici 60 ve
sonraki süreçte 75 olarak değiştirilmesi, meslek mensubu sayısı 250’yi geçen
ilçelerde oda kurulabilmesi, serbest muhasebecilik unvanının kaldırılması doğru
kararlar olmuştur. Bu doğru kararlar için, başta Bakanlığımızın bürokrasisi ve
Sayın Maliye Bakanımıza, bu konuda emeği geçen diğer iktidar partisi
milletvekillerine de yirmi beş yıl serbest muhasebeci mali müşavirlik yapmış
bir meslektaş olarak teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri, tasarının bugünlerde gündeme getirilmesi,
önümüzdeki ay yapılacak oda genel kurullarının dönemine rastlaması nedeniyle etik
olmamıştır. Tasarı, bugün itibarıyla ülke genelindeki 74 bin meslek mensubunun
yaşadığı sorunlara çözüm getirecek hükümleri de içermemektedir. Değerli milletvekilleri, tasarıdaki oda, birlik, yönetim, denetim
ve disiplin kurullarına seçilecek üyelerin fiilen çalışma ve üç yıllık kıdem
şartı eşitlik ilkesine aykırı olup odaların üyesi olan aidatını ödeyen üyelerin
seçilme haklarının elinden alınması anlamını taşımaktadır. Bu da hukuka ve demokratik
teamüllere aykırıdır. Yönetim kurulu üyelerinin iki dönem için seçilmesi de aynı şekilde
hukuka ve demokratik teamüllere aykırıdır. Ayrıca, staj süresinin üç yıla çıkarılması da yine mesleğe
katılacak meslek mensupları için kayıp yıllar anlamına gelebilmektedir. Bundan
önceki süreçte iki yıllık staj süresi vardı. Bu iki yıllık staj süresinde,
zaten stajı bittikten sonra hiçbir meslektaşımız bir kezde
alamamakta, üçüncü ve dördüncü yıllara stajları sarkabilmekte, mesleğe
katılmaları sarkabilmekte ve diğer meslek mensuplarıyla ilgili serbest
muhasebeci mali müşavirlik mesleği aleyhine olumsuz bir yapı olmaktadır. Bu şu
demektir: Meslek mensupları hayata birkaç yıl geç başlayabilmektedir. Kaldı ki
stajını tamamlayan meslek mensupları, kendilerini de bu mesleği yapabilme
yetisini görmediği sürece zaten mesleğe başlamaları da söz konusu
olamamaktadır. Ayrıca, yine, bu düzenlemeyle eğitim mecburiyeti getirilmekte. Bu
eğitim mecburiyetinin Bakanlık tarafından düzenleneceği ifade edilmektedir. Bu,
tabii ki ucu açık bir tekliftir. Bunun neleri kapsayacağı bilinmemektedir.
Eğer, serbest muhasebeci mali müşavirlerin düzenlenecek olan eğitim
seminerlerine katılma mecburiyetinin arkasından meslekte yasaklamalar getirilecekse
bu, tabii ki sıkıntı yaratabilecektir. Sayın Bakanım, serbest muhasebeci mali müşavirler odaları
cumartesinden başlayarak kongrelerine başlayacaklardır. Şu anda kongrelerini
yapma hazırlığında olan meslek mensupları bir tereddüt içerisindedir. 3568
sayılı Yasa’da Bakanlığın yetkisi vardır. Kongrenin en az bir ay ertelenerek,
bu meslek mensuplarının önünü görmesinin sağlanması faydalı olacaktır diye
düşünüyorum. Değerli milletvekilleri, vergi mevzuatlarında çok sık yapmakta
olduğumuz değişiklikler, meslek mensuplarımızın iş yükünü sürekli artırmakta
ancak ülke ekonomisindeki belirsizlikler ve daralmalar nedeniyle meslek
mensupları, hizmetleri karşılığı olan ücretlerini almakta zorluklar
yaşamaktadır. Meslek mensuplarının ücretlerinin alınmasının yasal bir hâle
getirilmesi, hem meslek mensuplarını rahatlatacak hem de vergi gelirlerinin
artmasını sağlayacaktır. Değerli milletvekilleri, 1989 yılında çıkarılan Serbest
Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Yasası, daha sonraki yapılan düzenlemeler ve bugün görüştüğümüz düzenlemelerde
de, çoğunluğu oluşturan 70 bin serbest muhasebeci mali müşavir meslek mensubu
değil, 2.900 yeminli mali müşavirin sorunlarının çözümü üzerine
düzenlenmektedir. Elbette yeminli mali müşavirlerinin de sorunlarının çözümü
üzerine düzenlenmektedir. Elbette yeminli mali müşavirlerin de sorunlarının
çözülmesi gerekmektedir, ancak mesleğin çoğunluğunu oluşturan 70 bin meslek
mensubunun sorunlarının çözümünün öncelik taşıyor olması gerekiyor. Ülkemizde tüm siyasiler ve meslek örgütleri tüm konuşmalarında
demokrasiden, demokratik teamüllerden bahsederler. İşte, burada, hepimizin
gördüğü ve bildiği gibi, özellikle TÜRMOB’da da,
TÜRMOB üst Birlik 9 kişiden oluşmakta, 5 yeminli mali müşavir ve 4 serbest
muhasebeci mali müşavir, madde 35’tir 3568’de. Yine 3568’de madde 38 ile
Disiplin Kurulu için 3 yeminli mali müşavir, 2 serbest muhasebeci mali müşaviri
işaret etmektedir. Madde 39’da da Denetleme Kurullarının 2 yeminli mali
müşavir, 1 serbest muhasebeci mali müşavirden oluşacağı belirlenmiştir. Şimdi, baktığımız zaman, TÜRMOB üst birliğinin oluşturulmasında
2.900 meslek mensubu olan yeminli mali müşavirlerin sayısal olarak çoğunlukta
olmasının ne kadar demokratik olduğunu siz değerli milletvekillerinin takdirine
bırakıyorum. Umuyorum ki bu yasa henüz geçmeden Bakanlığımız ve AKP’nin değerli
grup başkan vekilleri bir önerge getirerek bunun da düzenlemesini yapmalarında
fayda olduğunu düşünüyorum. Bu önergeyi biz verdiğimiz takdirde yine kabul
edilmeyecektir. Bunun değerlendirilmesi gerekiyor, çünkü 2.900 kişilik yeminli
mali müşavirlere 70 bin kişilik meslek mensupları yönettirilmektedir. Bu tablo
demokratik değildir, bu tablo adaletli değildir, mesleğe de hiçbir katkısı
bulunmamaktadır. Değerli milletvekilleri, dünkü görüşmemizde, AKP Grup Başkan
Vekilimiz, meslek mensuplarının sayısal olarak çokluğundan ve iş
yetersizliğinden bahsetmiştir. Ülkemizde gayrimenkul sermaye iradı mükellefi
764 bindir, basit usulde vergilendirilen gelir vergisi mükellefi sayısı 750
bindir, kurumlar vergisi mükellefi 640 bin, gelir vergisi mükellefi 1 milyon
725 bin olmak üzere 2 milyon 465 bin gelir ve kurumlar vergisi mükellefi
vardır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Yıldız. HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – 70 bin civarında meslek mensubunun
tamamının da mesleği icra etmediğini kabul edecek olursak, iş sayısı
yeterlidir. Ancak, meslek icra edenlerin haklarının korunması
noktasında sıkıntılar yaşanmaktadır, bunların giderilmesi, bu meslek mensuplarının
geleceğiyle ve ülkemizin vergi gelirlerinin artırılması noktasında, kayıp ve
kaçağın önlenmesi noktasında faydalı olacağı kanaatiyle, bundan sonra yapılacak
olan düzenlemelerin, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli
Mali Müşavirlik Yasası ile ilgili diğer yasalar da göz önüne alınarak, meslek
mensuplarının da katkıları alınarak düzenlenmesinin daha faydalı olacağını
düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldız. Gruplar adına başka söz talebi yok. Şahısları adına ilk söz, Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı’ya aittir. Sayın Kızılcıklı, buyurun efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar) SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tabii, bu yasa tasarısı, yaklaşık 70 bin meslek mensubumuzu
ilgilendiren ve bugüne kadar bu görevlerini en iyi şekilde yapan
arkadaşlarımızı çok yakından ilgilendiren bir yasa tasarısı. Burada, yeni
değişikliklerle, 1989’dan beri uygulanan 3568 sayılı Yasa’da ilk defa değişiklikler
yapılıyor, çünkü yaklaşık yirmi yıllık bir süreç içerisinde bazı aksaklıklar ve
uygulamada çıkan sıkıntılar ortaya çıkmıştır, anlaşılmıştır. Bununla ilgili
yeni düzenlemeler getiren ve meslek mensuplarımızın birçok konuda yıllardır
tartıştığı, bir türlü yasalaştıramadığı, hayata geçiremediği bazı konuların bu
tasarıyla çözüme kavuştuğunu görüyoruz. Bunun için de meslek mensupları olarak,
doğrusunu söylemek gerekirse, çok sevinçliyiz. İkinci bölümde yer alan oda organlarında görev almak için en az üç
yıl kıdem mecburiyeti -hem de Birlik yönetimi için de aynısı- söz konusu.
Tabii, bizi temsil edecek insanların, yönetici vasfını kazanacak
arkadaşlarımızın mesleğin sıkıntılarını bilmesi, mesleğin içerisinden gelmesi
ve bu mesleğe çok daha fazla katkı sağlayacağı düşüncesiyle bunu hep
istiyorduk, konuşuyorduk. Bugün için bunun yapılıyor olması, yapılmış olması
gerçekten memnuniyet verici diye düşünüyorum. Bu anlamda büyük avantaj
getiriyor. Yine, seçimlerin iki yıl yerine üç yılda yapılacak olması önemli
bir sıkıntıyı ortadan kaldırıyor değerli arkadaşlarım. Çünkü biz, bir yıl mali
genel kurul yapıyoruz, bir yıl seçimli genel kurul yapıyoruz; ertesi yıl gene
mali genel kurul yapıyoruz, bir sonraki yıl gene seçimli genel kurul yapıyoruz.
Aslında, her sene genel kurul yapan, enerjisini, kaynaklarını bu şekilde
buralara yansıtmak zorunda kalan odalar hâline gelmiş idik. Şimdi iki yıl
yerine üç yılda yapılacak olması, bu anlamda oda yönetimlerini rahatlatacak,
daha güzel çalışmalar ve daha fazla üretimler, daha büyük performanslar ortaya
konulacak. Aynı zamanda, yine -burada da, ikinci bölümdeki maddelerin
birisinde de- mali tablolar sürekli yayınlanacak ve böylelikle mali genel
kuruluna gerek kalmayacak. Yıl içinde bir önceki yılın mali tablosu yıl sonuna kadar sürekli İnternet sitesinde yayınlanmış
olacak. Böylelikle iki yılda bir yaptığımız mali genel kurulları da ortadan
kalkmış olacak. Üç yılda bir hem mali genel kurulu hem seçimli genel kurulunu
bir arada yapmış olacağız. Bu da oda yönetimlerine büyük rahatlık getirecek. Yine, çok fazla delegeyle Ankara’da toplanmak zorunda kalıyorduk.
Çünkü 25 üyeye 1 delege sistemi 1989’da getirilmişti. O gün üye sayısı
yeterliydi. O günkü üye sayısı şartlarında belki bu çok normaldi, ama şu anda
üye sayıları çok yükseldiği için meslekte, 75 üyeye 1 delege verilmek
suretiyle, delege sayıları 1.300’lü rakamlara gelmiştir. Dolayısıyla 2 binli
rakamların altından aşağıya inmiştir. Bunlar da önemlidir diye düşünüyorum.
Çünkü bu kadar fazla üyeyi burada bir toplantıya getirdiğiniz zaman, onların
masrafları, ağırlanması, toplantının süresi, gerçekten, TÜRMOB tarafından da
sıkıntılı bir ortama gidiyordu. O açıdan da onun ortadan kalkıyor olması
gerçekten önemlidir diye düşünüyorum. Yine, meslekle ilgili meslek içi geliştirme kurslarının sürekli
yapılacak olması ve bu kurslara sürekli katılımın sağlanacak olması -mecburi
katılım hâline getiriliyor- çok önemli. Böylelikle, sürekli değişen
mesleğimizde, sürekli yenilenen mesleğimizde, dünyadaki gelişmeleri,
Türkiye’deki gelişmeleri ve Maliye Bakanlığında yeni çıkan yasaları,
yönetmelikleri, genelgeleri de çok kısa zamanda takip etmek ve meslektaşımız da
kendisini sürekli geliştirmek, yenilemek mecburiyetinde kalacak, bu da
mesleğimize ve mesleği uygulayanlara çok önemli katkılar sağlayacak diye
düşünüyorum. O açıdan, eğitimin sürekli hâle getirilmesi, buraya katılımın
mecburi olması, gerçekten, bizim için sevindirici bir gelişmedir, önemli bir
gelişmedir ve bu gelişmenin devam etmesi tabii ki hepimiz için avantajdır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Buyurun. SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Son olarak şunu
söylemek istiyorum: Yasayla, “serbest muhasebeci” unvanı ortadan kaldırılacak,
ikinci bölümdeki maddelerde de yer aldığı gibi. Bu arkadaşlarımızın durumu ne
olacak? Bunu çok tartıştık, işte “Kazanılmış hakkı koruyalım.” denildi. Hatta
bazıları dedi ki: “Bunları direkt serbest muhasebeci mali müşavir yapalım,
sınavsız yapalım.” Ama bunun çok doğru olmayacağını düşünüyoruz. Çünkü bu arkadaşlarımızın da gerekli yeterliliğe ulaşması lazım. Bu
da bir kursla yapılacak. Odalar ve TÜRMOB tarafından altı aylık bir kursa tabi
tutulacak bu arkadaşlar ve üç yıl içinde 5 defa sınava tabi tutulmak suretiyle,
böylelikle, kendilerinin “serbest muhasebeci mali müşavir” unvanını kazanması
sağlanmış olacak, kazanamayanların da “serbest muhasebeci” unvanı devam
ettirilmiş olacak. Ben, bu tasarının, mesleğimize ve meslek mensuplarımıza hayırlı
olmasını temenni ediyorum, yüce heyetinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kızılcıklı. Şahısları adına ikinci söz, Alaattin Büyükkaya, İstanbul Milletvekili. Sayın Büyükkaya, buyurun efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar) ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve
Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı’nın ikinci bölümü hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım. Değerli milletvekilleri, Mali Müşavirlik Kanunu, vergi denetimi,
verginin düzenli bir şekilde alınması ve mükelleflerin yanlış yapmaması
konusunda -bilerek değil bilmeden yanlış yapmamaları konusunda- önemli açılım
getirmiş ve Türk mali sistemine büyük faydalar sağlamıştır. Bunun inkâr
edilemez bir yeri vardır. Bugün bu tasarı niye geldi? Bir ihtiyaçtan doğdu. 1) Geçmişteki uygulamalara bakıldı. Bu uygulamalarda görülen bazı
aksaklıklar gündeme getiriliyordu. Bunların düzeltilmesini
amaçlayan bir tasarı. 2) Meslek odalarında -ki bu sadece birine has değil,
Türkiye’de bir hastalık- özellikle kanunla kurulan meslek odalarında bir grup
bir yönetimi ele geçirdi mi, büyük ölçüde, diğerlerinin, mesleğin hukukunu
korumak yerine, biraz ideolojik yaklaşarak belli bir kesimin hukukunu korumaya
dönük davranışlar içine giriliyor ve bu durum da meslek mensupları arasında
büyük ölçüde huzursuzluğa sebep olmaktadır. Dolayısıyla, burada da tam olmasa bile kısmen, meslek mensupları
arasında hakça temsili hedef alan düzenlemeler yapıldı ve böylece, meslek
mensuplarının daha adil bir yönetimle karşı karşıya kalmalarına, herkesin
sesini duyurmasına ve mesleğin gelişmesi yönünde bir gayretin ortaya konmasına
dönük düzenlemeler yapıldı. Ben, ayrıca başka bir noktadan çok mutluyum, onu da belirtmeliyim:
Plan ve Bütçe Komisyonunda bu konuda farklı görüşler vardı. Bir alt komisyon
kurmadan, kendi içimizde belirli konular görüşülerek bir dengeye oturtuldu ve
bir mutabakat sağlanarak da Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti. Dolayısıyla ben
bütün partilere bu manada teşekkür ediyorum. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Mutabakat orada! Ne çalışılıyor, bakın! ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Ben teşekkür ediyorum emeği
geçenlere. Dolayısıyla, ülkemiz için hayırlı bir tasarı ortaya çıktığını
düşünüyorum ve inşallah bu tasarıyla meslek mensuplarımız daha da önemli
görevler yüklenecekler. Kayıt dışılığın azaltılması yönünde de bence önemli bir
mesafenin alınmasına yardımcı olacak bir tasarı. Hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Sizlere de saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Büyükkaya. Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemine başlıyoruz. Sayın Öztürk, buyurun efendim. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla sormak istiyorum: Hemen biraz önce, iktidar
partisine mensup Değerli Konuşmacı, Plan ve Bütçe Komisyonunda oluşturulan
çalışma grubunda belli bir mutabakat sağlandığını, dolayısıyla bu yasaya
ihtiyaç olduğunu belirtti. Ancak dün, Yönetim Kurulunun teşkiliyle ilgili
olarak 4 üyenin Maliye Bakanı tarafından, üniversiteden bildirilen 2 üyeden
1’inin Maliye Bakanı tarafından, Birliğin, TÜRMOB’un
bildirdiği 4 adaydan 2’sinin Maliye Bakanı tarafından belirlenerek bu
mutabakatın bozulduğu ortaya çıkıyor. Şimdi, ne yapmak istediğini muhalefet partili arkadaşlarımız
sürekli söylediler. Dolayısıyla bütün üyeleri Maliye Bakanı seçerek Birlikte, TÜRMOB’da ne yapmak istiyor? Cevabını Genel Kurul ve millet
öğrenmek ister diye düşünüyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk. Sayın milletvekilleri, başka soru sormak isteyen arkadaşımız yok,
sayın milletvekilimiz yok. Sayın Bakanım, buyurun. ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Şimdi, tabii burada Meclisin kanun yapma iradesi vardır ve tensip buyurduğu
takdirde yüce Meclis, ona göre hareket edilecektir. Arz ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 14.50 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.03 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
98’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. 216 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Meral Hanım’ın ani bir işi
çıkması nedeniyle -bir yakını rahatsızmış- bugün nöbeti ben tutacaktım, ama
Sayın Cumhurbaşkanımızın Makedonya seyahati vesilesiyle onu yolcu etmeye
gittim. Meclis Başkanımız da İstanbul’da. Onun için Eyyüp
Bey kısa bir görev yaptı. Onu bilgilerinize, takdirlerinize sunuyorum. İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylayacağım. 14’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 14 üncü maddesiyle
değiştirilen 3568 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan
“fiilen çalışan” ibaresinin “bu Kanun hükümlerine göre fiilen mesleki
faaliyette bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 216 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 14. maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 3568 sayılı Kanunun 39. maddesinin birinci fıkrasında
yer alan “olup serbest veya bir işyerine bağlı olarak fiilen çalışanlar”
ibaresinin “olan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 216 S. Sayılı kanun tasarısının 14. Maddesinin
tasarı metninden çıkarılarak buna göre düzenlenmesini arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanunun maddeler arası uyumu için. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum… MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.06 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 15.20 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatma Salman KOTAN
(Ağrı), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
98’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 216 Sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 14’üncü madde üzerinde verilen Ahmet Orhan ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. III.- Y O K L A M A (CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz. (AK
Parti sıralarından “16 kişi var.” sesleri, gürültüler) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... Saygıdeğer arkadaşlarım,
lütfen... Oylamadan önce yoklama talebi vardır, o talebi yerine getireceğim. Oylamadan önce yoklama talebi vardır, o talebi yerine getireceğim. Sayın Hamzaçebi, Sayın Özyürek, Sayın Korkmaz, Sayın Emek, Sayın Coşkuner, Sayın Arat, Sayın Tamaylıgil,
Sayın Çakır, Sayın Paçarız, Sayın Güner, Sayın Karaibrahim, Sayın Binici, Sayın Küçük, Sayın İnce, Sayın
Vural, Sayın Uzunırmak, Sayın Atılgan, Sayın Torlak,
Sayın Enöz, Sayın Aksoy. Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.-Serbest Muhasebecilik, Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/549)
(S. Sayısı: 216) (Devam) BAŞKAN – Şimdi 14’üncü madde üzerinde verilen Ahmet Orhan ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 216 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 14. maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 3568 sayılı Kanunun 39. maddesinin birinci fıkrasında
yer alan “olup serbest veya bir işyerine bağlı olarak fiilen çalışanlar”
ibaresinin “olan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız? MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Özyürek, buyurun. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; böyle, durmadan yoklama istemek, karar yeter sayısı istemek
bizim de istediğimiz bir husus değil. Ama arkadaşlarımız, acaba bu uyumsuzluğun
nedeni ne diye biraz düşündüler mi bilemiyorum. Değerli arkadaşlarım, bu tasarı Plan ve Bütçe Komisyonunda on gün
süreyle müzakere edildi. Bazen özel çalışma grupları kurulmak suretiyle, bazen
Komisyonda uzun tartışmalar sonunda Hükûmetle, AKP
Grubuyla, MHP Grubuyla, CHP Grubuyla ve şu anda burada olmayan değerli
arkadaşlarımız DTP Grubuyla birlikte bir mutabakata vardık. Ama şimdi görüyoruz
ki, iktidar partisi, verdiği önergelerle, on gün uğraşılarak Plan ve Bütçe
Komisyonunda sağlanmış olan uzlaşmayı, mutabakatı yok sayıyor, Hükûmet tasarısında Plan ve Bütçe Komisyonunda itiraz
ettiğimiz, yeni bir yöntemde uzlaştığımız uzlaşmayı yok sayıyor, Hükûmet tasarısını aynen bir önergeyle getiriyor. Değerli arkadaşlarım, bu, bırakınız Parlamentodaki bir birlikte
çalışma üslubu olarak, bu, insanların birbiriyle ilişkisi açısından bile son
derece sakıncalı bir durumdur. Peki, bu iktidar partisine halk nasıl güvensin?
Plan ve Bütçe Komisyonunda biz bundan sonra gelecek tasarılarda nasıl bir katkı
sağlayabiliriz? Burada değerli arkadaşımız Alaattin Büyükkaya, kalktı, büyük bir iyi niyetle “Çok mutluyum,
Plan ve Bütçe Komisyonunda bu alanda bir mutabakat sağladık ve ona göre de
tasarı geldi. Biz, bazı konuları içimize sindirememiş olmakla beraber, bir
uzlaşmayla çıksın diye bir noktaya gelmiştik. Ama şimdi görüyorum ki bu yok.”
dedi. Değerli arkadaşlarım, siyasette de, insani ilişkilerde de herkes
her zaman birbirine muhtaçtır. Ama, siz yukarıda
uzlaşma sağlayacaksınız, buraya gelip bir önergeyle o uzlaşmayı yok
sayacaksınız. Ben burada merak ediyorum. Sayın Özgün orada oturuyor, Sayın
Maliye Bakanımız orada, Sayın Müsteşarımız orada. Niçin o zaman farklı bir
noktada uzlaşma sağladınız? Sayın Müsteşarın yazdırdığı metin üzerinde Sayın
Komisyon Başkanının odasında saatlerce niçin müzakereler yaptık, şöyle mi
yazalım böyle mi yazalım? HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Rol... Rol… Aktör… Aktör… MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Madem bu mutabakata uymayacaktınız
Sayın Bakan, o Komisyonu on gün niçin meşgul ettiniz? Bu yazık değil mi, bu
ayıp değil mi? İnsan ilişkilerinde bu var mı? Değerli arkadaşlarım, bu İktidar bu davranışıyla güvenilmez bir
iktidar olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Şimdi, bakınız değerli
arkadaşlarım, ne yapmaya çalışıyorlar: Daha önce de söyledim, Bin üyeli bir
oda, diyelim küçük çaplı, orta çaplı bir odamız. Bu bin üyeli odada 800 oyu bir
liste alacak, 200 oyu bir liste alacak, 5 kişi seçilecekse, o 800 oy alan aday
seçilemeyecek, 200 oy alan seçilmiş olacak. Bunu hukukla bağdaştırmak mümkün mü
değerli arkadaşlarım? Böylesi yanlış, çarpık bir düzenlemenin Anayasa
Mahkemesinden dönmesi çok doğal değil mi? Siz, 800 oy alan bir üyenin hakkını
yok sayarak 200 oy alan üyeyi nasıl seçilmiş kabul edebilirsiniz? Böyle bir
mantık var mı? Böyle bir üye var mı? Yirmi senedir bir uyum içinde çalışmakta olan TÜRMOB camiası bu
önergeyle dinamitlenmiş oluyor. Bursa Odası, Meslekte Birlik Grubunun, AKP’ye
yakın grubun kazandığı bir oda. Çağdaş Gruptan bir başka üye oraya girmiş.
Gidin, sorun, konuşun. Bir ahenk var mı aralarında? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Özyürek, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun efendim. MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) -
Burada, odalarda ve TÜRMOB’da olması gereken
ahengi ortadan kaldıracak, az oy alan üyeyi çok oy alanın yerine seçilmiş
sayacak bir düzenleme hukuka da aykırıdır, hakkaniyete de aykırıdır ve Plan ve
Bütçe Komisyonunda vardığımız mutabakatı yok sayan bu anlayışın etik dışı bir
anlayış olduğunu ifade ediyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 14 üncü maddesiyle
değiştirilen 3568 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan
“fiilen çalışan” ibaresinin “bu Kanun hükümlerine göre fiilen mesleki
faaliyette bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Takdire
bırakıyoruz. BAŞKAN - Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Söz istiyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın Canikli. (AK Parti sıralarından alkışlar) NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
imzam bulunan önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bazı şeyleri netleştirmemiz gerekiyor: Bu tasarı Komisyonda
görüşülürken gerçekten Sayın Özyürek’in belirttiği
gibi gayriresmî, formel
olmayan bir ekip oluşturuldu ve orada üzerinde çalışmalar yapıldı. Bu çalışmalardan önce benim de katıldığım bir oturumda veya bir
görüşmede tartışma konusu olan, biraz sonra görüşmesini yapacağımız 15’inci
maddeyle ilgili ben Hükûmet tasarısından geri adım
atmamızın mümkün olmadığını çok net ifade ettim. Şimdi, söylenmeyen şu var: Bu
15’inci maddeyi tıkamak amacıyla, Cumhuriyet Halk Partisi Komisyonda yedi yüz
tane önerge verdi. Burada ve muhtemelen, yani anladığım kadarıyla da
Komisyondan bir an önce geçmesi ve… Çünkü tıkandı sistem orada. Yedi yüz tane
önerge. Elbette, İç Tüzük’e göre olabilir, verilebilir, ona hiç kimsenin bir
itirazı olamaz, ancak veriliş amacı -yedi yüz tane önerge- belli ki bunun
tıkanması, bu maddenin geçmesinin, verilmiş olan bir hakkın kullanılarak
engellenmesi. Yani, önerge hakkı niye veriliyor komisyonda ya da Genel Kurulda
milletvekillerine? Katkı sağlamak, kendi kanaatlerini, görüşlerini,
düzeltilmesini istedikleri hususları önergeler vasıtasıyla iletmek üzere bu hak
veriliyor, sistemi tıkamak amacıyla verilmiyor. Daha önce de yapıldı.
Dolayısıyla, bütün konuşmalarda bu gerçek veya bu husus hep atlanıyor. Yani
yedi yüz tane önerge verildiği ve 15’inci maddeyi tıkamak amacıyla verilen bu
önergeler ifade edilmiyor burada. Onunla birlikte değerlendirilmesi lazım
değerli arkadaşlar. Yani, orada bu konuda bir mutabakat söz konusu değil. Diğer
konularla oluşmuş… MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Bu metin ne? NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ama burada öyle anlaşılıyor ki… MUSTAFA ÖZYÜREK ( İstanbul) –
Komisyon üyelerinin imzası ne burada? NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – O yedi yüz tane önergenin tıkama
girişimini aşma amacıyla yapılmış. Olay budur. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Yani uyutuyorsunuz. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Mutabakat nedir? MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kandırdınız mı muhalefeti? NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlar -hem ben
orada çok net olarak ifade ettim- mutabakat şudur: Normal şartlar altında,
gerçekten özgür iradeleriyle ve zorlayıcı, haksız bir baskı altında kalmadan,
iradenin fesat edilmemesi şartıyla… MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Peki, o zaman bütün önergeleri... NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …ortaya çıkan bir mutabakat varsa bu
mutabakat gerçekten uyulması gereken mutabakattır, buna hiç kimsenin bir
itirazı olamaz ve bugüne kadar da AK Parti Grubu bu çerçevede yaptığı bütün
mutabakatlara uymuştur. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Önergeyi kaldırmak için. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – AK Parti Grubu mutabakatlarına
sadıktır, bundan sonra da sadık olmaya devam edecektir. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Bu ne? NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani burada yedi yüz tane önerge
vermek ne kadar doğalsa… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sözden dönmek de o kadar doğal! NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – … ve bu
yolla bu iradeyi zorlamaksa, iradeyi baskı altına almaksa… Değerli arkadaşlar,
olayı böyle değerlendirmek lazım. Lütfen. MEHMET GÜNAL (Antalya) – İtiraf edin, sizi kandırdık deyin, itiraf
edin. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın, ne getiriyoruz? MEHMET GÜNAL (Antalya) – Açıkça itiraf edin, kandırdık deyin. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Daha doğrusu, Hükûmet
tasarısındaki hâlidir bu, getirilen önerge de orijinal hâlidir. Ne getiriliyor?
Biraz önce Sayın Özyürek belirtti, Diyelim 3 tane
liste girdi: Bir liste yüzde 40 oy aldı -bunlar fiilen olan olaylar- bir tanesi
yüzde 30 aldı, bir tanesi yüzde 30 aldı. O yüzde 40 alan, yönetim kurulu
üyeliklerinin tamamını, delegelerin tamamını tek başına elde ediyor. OKTAY VURAL (İzmir) – Baraj koyun. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ne getiriyor düzenleme? Yüzde 40 alan
yönetim kurulu üyeliğinin yüzde 40’ına sahip olsun… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – TOBB’da niye
yapmadınız aynı şeyi? NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - …yüzde 30 alan yüzde 30’una sahip
olsun, diğer yüzde 30 alan da yüzde 30’una sahip olsun. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – TOBB’da niye
yapmadınız? NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Olay budur. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Öbür örgütlerde niye yapmadınız? NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Getirdiğimiz veya getirilen önerge
bunu içermektedir, başka bir şey değil. Yani, baktığınız zaman aslında
demokratik anlayışın yansıtılmasını ifade etmektedir. Dolayısıyla bahsedildiği
gibi bir karmaşa söz konusu değildir. Ha şu da var, bakın: Bu, bütün odalar için uygulanacaktır değerli
arkadaşlar. Yani, biraz önce Sayın Özyürek de
belirtti. Her türlü görüşü olan veya farklı görüşler tarafından yönetilen
odalar vardır, hepsi için uygulanacaktır. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Artık kimse inanmaz size. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şu görüşe sahip odada böyle
uygulanacaktır, diğer odada böyle uygulanacaktır diye bir şey söz konusu değil,
olması da mümkün değil zaten. Dolayısıyla getirilen düzenleme adildir. Bir mutabakatın bozulması
söz konusu olamaz. Biz mutabakatı bozmayız ancak burada bir iradenin
zorlanması, baskı altına alınması vardır. Olay bundan ibarettir. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Güvenilmez bir iktidar, güvenilmez
bir durum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. ALİM IŞIK (Kütahya) –
Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… (CHP ve MHP
sıralarından “karar yeter sayısı” sesleri) NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Geç kaldılar Sayın Başkan. BAŞKAN - Karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi kabul edenler… (CHP ve MHP sıralarından “yok” sesleri)
Karar yeter sayısı yoktur. Kabul etmeyenler… Orada da yok. Birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.39 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 15.52 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
98’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. 216 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon yerinde. Hükûmet yerinde. 14’üncü madde üzerinde verilen, Nurettin Canikli
ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi yeniden oylayacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir, karar
yeter sayısı vardır. Bu madde üzerindeki kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 15’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 216 Sıra Sayılı tasarının çerçeve 15’inci maddesinde düzenlenen 3568
Sayılı Kanunun 40’ıncı maddesine eklenen “Bu süre içinde yazılı olarak
başvuranlar” ibaresinin “Bu süre içinde ilçe seçim kuruluna yazılı olarak başvuranlar”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı “Serbest Muhasebecilik, Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli… MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Anlaşılmıyor Sayın Başkan. Yani ne
okunuyor anlayamıyoruz. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Biz
anlıyoruz. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Siz çok uyanıksınız da biz
anlayamıyoruz. BAŞKAN – Evet, Sayın Özyürek, daha ağır
okutalım efendim. Buyurun. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı “Serbest Muhasebecilik, Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın çerçeve 15’inci Maddesinin birinci
fıkrasının “Seçimler tek ve ortak liste ile yapılır. Oda ve birlik organlarına
ve Birlik temsilciliğine aday olmak isteyenler 12 saat önce yazılı olarak Divan
Başkanlığı’na başvururlar. Divan Başkanları adayları kura çekerek belirlenen
soyadına göre alfabetik sıraya dizerek Seçim Kurulu’na teslim eder.” şeklinde
değiştirilmesini ve son fıkrasının tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 15 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde 15- 3568 sayılı Kanunun 40 ıncı
maddesine sekizinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiş,
mevcut onbirinci fıkra madde metninden çıkarılmıştır.
Seçimlerde, üyeler bağımsız aday olabilecekleri gibi, aralarında
oluşturacakları grupların listelerinden de aday olabilirler. Kurul üyelikleri
ve Birlik genel kurul temsilcilikleri için ayrı oy pusulaları oluşturulur. Oy
pusulalarında, grup listelerinden aday olanlar ilgili grup ismi altında,
bağımsız adaylar ise ayrıca listelenir. Oy pusulaları, hangi kurul üyeliği için
hangi grup ya da bağımsız adaya oy verileceğini gösterecek şekilde hazırlanır,
grup isimlerinin ve bağımsız adayların adları yanına işaret konacak kare
şeklinde kutulara yer verilmek suretiyle çoğaltılır, ilçe seçim kurulu mührü
ile mühürlendikten sonra kullanılır. Oylar pusulada yer alan grup ya da
bağımsız adayların ismi yanındaki kutu işaretlenmek suretiyle kullanılır. Oy
verme işlemi, gizli oy açık tasnif esaslarına göre yapılır. Üye listesinde adı
yazılı bulunmayan meslek mensubu oy kullanamaz. Oylar, oy verenin kimliğini
resmî kuruluşlarca verilen belgeyle ispat etmesinden ve listedeki isminin
karşısındaki yeri imzalamasından sonra kullanılır. Oylar, üzerinde ilçe seçim
kurulu mührü bulunan ve oy verme sırasında sandık kurulu başkanı tarafından
verilecek zarflara konulmak suretiyle kullanılır. Mühürsüz oy pusulası ve
zarfla kullanılan oylar geçersiz sayılır. Seçime katılan grupların ve bağımsız adayların adları alt alta ve
aldıkları geçerli oy hizalarına yazılır. Grupların oy sayıları, önce bire,
sonra ikiye, sonra üçe... şeklinde devam edilmek
suretiyle, yedekler dâhil o kurulun çıkaracağı üye ve Birlik Genel Kurul
temsilcisi sayısına ulaşıncaya kadar bölünür. Elde edilen paylar ile bağımsız
adayların aldıkları oylar ayrım yapılmaksızın en büyükten en küçüğe doğru
sıralanır. Kurul asil ve yedek üyelikleri ile Birlik Genel Kurul asil ve yedek
temsilcilikleri, gruplara ve bağımsız adaylara rakamların büyüklük sırasına
göre tahsis olunur. Son kalan üye veya temsilcilik için oyların eşit olması
hâlinde, bunlar arasında ad çekilmek suretiyle tahsis yapılır. Kurul üyeliği ve
Birlik genel kurulu temsilciliklerinin gruplara tahsisi oy pusulasında yer
verilen sıralamaya göre yapılır. Üyeler, oda veya birlik yönetim, denetleme ve disiplin
kurullarından sadece birinde görev alabilirler." BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Takdire
bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın
Başkanım. BAŞKAN – Sayın Canikli… Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Oda ve Birlik organlarının seçim esaslarına ilişkin yapılan
değişiklikle, demokrasinin gereği olan temsilde adaletin sağlanmasına ve
katılımcı yönetimlerin oluşmasına yönelik düzenlemeler yapılmakta, seçime
iştirak eden grupların ve bağımsız üyelerin aldıkları oy oranında kurullarda
üyelik ve birlik temsilcisi çıkarmalarına imkân sağlanmaktadır. Böylece, hâlen
uygulanan demokratik olmayan çoğunluk sistemi uygulamasının sakıncaları
giderilmektedir. III.- Y O K L A M A (CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Toplantı yeter sayısı isteyeceğiz eğer
bittiyse gerekçe. BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz. O zaman 20 kişilik… MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Toplantı yeter sayısı… HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Toplantı yeter sayısı, yoklama
istiyoruz. BAŞKAN – Sayın Okay, Sayın Hamzaçebi, Sayın Özyürek, Sayın Süner, Sayın Emek, Sayın Coşkuner,
Sayın Baytok, Sayın Küçük, Sayın Çöllü, Sayın Karaibrahim, Sayın Yıldız, Sayın Tamaylıgil,
Sayın Arat, Sayın Ünsal, Sayın Dibek, Sayın Ağyüz,
Sayın Ekici, Sayın Seçer, Sayın Öztürk, Sayın Mert. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, önergenin oylamasından önce
bir yoklama talebi vardır. İsmini yazdığım ve okuduğum, Genel Kurula arz
ettiğim arkadaşlar lütfen sisteme girmesinler. Yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Kâtip Üye
arkadaşlarımızın da gördüğü gibi ekrana giren milletvekili sayısı 168’dir. 20
tane de yoklama isteyen milletvekili arkadaşımız vardır. Dolayısıyla toplantı
yeter sayısı vardır. V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- Serbest Muhasebecilik, Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/549)
(S. Sayısı: 216) (Devam) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, evet, şimdi 15 inci madde üzerinde
Sayın Nurettin Canikli ve arkadaşlarının vermiş
olduğu önergeyi oylarınıza sunacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmiştir. Saygıdeğer milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önergeyle
15’inci madde tümüyle değiştirilmiş olduğundan, İstanbul Milletvekili Sayın
Ümit Şafak ve İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek
ve arkadaşlarının önergelerini işleme koyma imkânı kalmamıştır. Bu nedenle
önergeleri işlemden kaldırıyorum. Maddeyi kabul edilen önergeyle birlikte oylarınıza arz ediyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 16’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve onaltıncı
maddesi ile düzenlenen 3568 sayılı Kanunun 41 inci maddesine eklenen fıkralarda
geçen “Ocak ayı sonuna kadar bildirmekle yükümlüdür” ibaresinin madde metninden
çıkarılarak “Mart ayı sonuna kadar bildirmekle yükümlüdür” ibaresinin madde
metnine eklenmesini arz ve teklif ederim. Mustafa
Ataş İstanbul Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 S. Sayılı tasarının 16. maddesinin son fıkrasındaki “ocak ayı”
ibaresinin “şubat ayı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı kanun tasarısının 16. maddesinin
birinci ve ikinci fıkrasındaki “Ocak ayı sonuna kadar” ifadesinin “Şubat ayı
sonuna kadar” olarak değiştirilmesini arz ederim.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz. OKTAY VURAL (İzmir) – Recep Taner Bey… BAŞKAN – Sayın Taner, buyurun efendim. RECEP TANER (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlarken, 1 Mayıs İşçi Bayramı dolayısıyla işçilerimizin, 3 Mayıs
Milliyetçiler Günü dolayısıyla Türk milliyetçilerinin günlerini kutluyorum. Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 16’ncı maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
hakkında söz almış bulunmaktayım. Şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle 3568 sayılı Kanun’un
41’inci maddesinde geçen “Odaların faaliyet raporlarını ve maliyet tablolarını
Ocak ayı sonuna kadar teslim ederler ve yayımlarlar.” ibaresinin “Şubat ayı
sonuna kadar” şeklinde değiştirilmesini önermekteyiz. Değerli milletvekilleri, 1989 yılında yürürlüğe giren 3568 sayılı
Kanun’a tabi olan meslek mensuplarının takip etmekte oldukları mevzuat sayısı
doksanın üzerindedir. Başta vergi yasaları ve sosyal güvenlik yasaları olmak
üzere, yapılan birçok yeni düzenleme meslek mensuplarının yükünü her geçen gün
artırmaktadır. Farklı kurum ve kuruluşlarla müşterek bir çalışma içinde olmak
zorunda olan meslek mensupları, SSK’dan BAĞ-KUR’a,
vergi dairelerinden bölge çalışma müdürlüklerine, defterdarlıktan meslek
odalarına kadar birçok farklı kurumlarla muhatap olmaktadırlar. Meslek mensuplarının iktidardan beklentisi, oda seçimlerine
müdahaleden ziyade, haksız rekabet, tozpembe ekonomik tablolara rağmen
yapılamayan tahsilat, vergi kargaşası, yetki ve
mesleğe dışarıdan haksız girişler, kayıt dışı çalışmalar gibi sorunlardır. 70 binin üzerinde bulunan meslek mensupları, mükellefler ile Gelir
İdaresi ve sosyal güvenlik kuruluşları arasında köprü görevi görmektedir. Hatta
“matrah artırımı” veya “rızai beyan” adı altında
salınan salmaları tahsil etme konusunda da mükellefleri ikna etmek için çalışma
yapmaktadırlar. Ama buna rağmen Sayın Bakanımız meslek mensuplarının sorunları
yerine yandaşlarının sorunlarına çözüm bulmak için bu konudaki seçimlerle
ilgili düzenlemeleri gündeme getirmiştir. Değerli milletvekilleri, dünden bugüne görüşmekte olduğumuz yasada
değişiklik yapılması düşünülen 20 maddenin hemen hemen
10 tanesi seçimlerle ilgilidir. Düzenlemeler TÜRMOB yönetimi ve oda
yönetimlerini ilgilendirdiği hâlde maalesef onların görüş ve önerileri
alınmadan, tıpkı birçok çıkan kanunda olduğu gibi masa başı düzenlemelerle
düzenlenmektedir. Konunun ilgili taraflarının görüşü alınmadan yaptığınız
düzenlemelerin birçoğu genelgelerle ve tebliğlerle düzeltilmeye çalışılırken,
inanıyorum ki bu kanunu da herhâlde yakın bir zamanda yeniden Meclis gündemine
getirerek, yaptığınız yanlışları düzeltmek zorunda kalacaksınız. Değerli milletvekilleri, birazdan geçici 11’inci maddede
vereceğimiz bir değişiklik önergesi var. Bu önergeyle “serbest muhasebeci”
unvanı almış ve faaliyetine devam eden meslek mensuplarımızın, TÜRMOB
tarafından verilecek olan uyum eğitiminin sonunda, sınav şartı aranmaksızın
“serbest muhasebeci mali müşavir” unvanını kullanabilmeleri yönünde talebimiz
olacak. Şimdiden desteklerinizi beklediğimizi belirtmek isterim. Bugün serbest meslek mensupları maalesef ekonomik olarak da,
sosyal olarak da, statü olarak da zor durumdalar. Mademki “serbest
muhasebecilik” unvanı ortadan kaldırılıyor, bundan sonra yeni serbest
muhasebeciler çıkmayacak, o zaman şu anda bu unvanı kullanan arkadaşlarımıza bu
yetkinin verilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında bizleri desteklemenizi beklemekte
ve heyetinizi en içten duygularla selamlamaktayım. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taner. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 S. Sayılı tasarının 16. maddesinin son fıkrasındaki “ocak ayı”
ibaresinin “şubat ayı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım. BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun
efendim. MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce kabul edilen bir önergeyle 3568 sayılı Yasa’nın
40’ıncı maddesi değiştirilmiş oldu ve böylece Hükûmet
tasarısında yer alan nispi temsil olarak isimlendirebileceğimiz bir seçim
sistemini ilk kez olmak üzere bir sivil toplum örgütünün organlarının seçimine
dâhil ettik. Önerge okunurken önergenin gerekçesinde yer alan bir cümle son
derece ilginçti. Aynen okuyorum: “Böylece hâlen uygulanan demokratik olmayan
çoğunluk sistemi uygulamasının sakıncaları giderilmektedir.” Önergenin
gerekçesinde ifade edilen bu demokratik olmayan temsil sistemi hâlen, bildiğim
kadarıyla bütün siyasi partilerin iç tüzüklerinde vardır. AKP’nin iç tüzüğünde
vardır, Cumhuriyet Halk Partisinin iç tüzüğünde vardır, sanıyorum diğer siyasi
partilerin iç tüzüklerinde de vardır. Kendi siyasi partilerimizde, siyasi
partilerin organlarının seçiminde kullandığımız, demokratik bulduğumuz,
savunduğumuz bir seçim sistemini iktidar partisi kendisine yakışan bir
anlayışla burada getirip bir sivil toplum örgütünün seçimine müdahale etmek
amacıyla, bugüne kadarki seçimleri kaybeden bir grubun seçimlerde önünü açmak
amacıyla sisteme dâhil etmiştir. Hele iktidar partisi Grup Başkan Vekilinin burada o düzenlemeye
ilişkin olarak yapmış olduğu açıklamayı, savunmayı büyük bir üzüntüyle
karşıladığımı ifade etmek isterim. Kendisini Maliyeden tanıdığım ve birlikte çalıştığım bu Grup
Başkan Vekili arkadaşımızın, âdeta “Plan ve Bütçe Komisyonunda Cumhuriyet Halk
Partisi olarak siz çok fazla sayıda önerge verdiniz, biz de size orada yalan
söyledik.” anlamına gelebilecek bir cümleyle düzenlemeyi savunmasını, siyasi
ahlak adına üzüntü verici buldum. Siyasette eğer böyle bir anlayış varsa, ben bu siyasette yokum değerli arkadaşlar. İktidar partisinin Grup Başkan
Vekili, Cumhuriyet Halk Partisinin İç Tüzük’ten doğan haklarını kullanarak
vermiş olduğu önergelere bakarak “Siz çok fazla sayıda önerge verdiniz, biz de
size orada takiye yaptık, yalan söyledik, burada
şimdi asıl kafamızdakini uyguluyoruz.” derse, bu AKP tarzı siyaset olur.
Değerli arkadaşlar, bu siyaset tarzını kınıyorum. Önergenin kendi iç tutarlılığı da yoktur. “Demokratik olmayan
çoğunluk sistemine son veriyoruz.” diyor önerge. Sayın Grup Başkan Vekili de
öyle diyor. Sadece delege seçiminde kullanılmayacak bu sistem, odaların yönetim
organlarının teşekkülünde, birliğin yönetim organının teşekkülünde de aynı
sistem uygulanacak. Eğer bu sistemi biz siyasete uygularsak, aynı şekilde demokratik
olmayan bu çoğunluk sistemine son verip nispi temsili siyasette uygularsak,
Cumhuriyet Halk Partisinin bugün hükûmette olması
gerekir. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Mecliste, Mecliste. MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Efendim, bakın, siz, sadece
TÜRMOB Genel Kurulunun delegelerini oluşturmakta bu yöntemi kullanmıyorsunuz, TÜRMOB’un Yönetim Kurulunun teşkilinde de aynı yöntemi
kullanıyorsunuz. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Odalar da aynısı! MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu çifte
standarttır. Şimdi, burada toplantı yeter sayısı istiyoruz, karar yeter sayısı
istiyoruz, bunlar İç Tüzük’ün muhalefet partilerine vermiş olduğu haklardır.
Şimdi, “siz çok fazla sayıda, çok kez toplantı yeter sayısı istiyorsunuz” diye,
sizin bizi âdeta bir başka muameleye tabi tutmanız mı gerekir? Veya Sayın Kamer
Genç’in konuşmasını beğenmiyorsunuz diye, onu linç eden bir anlayışın komisyondaki,
bu tasarıdaki yansıması bu mudur? Linç edemediğiniz yerde gelip yalan söylemek
midir değerli arkadaşlar? Yakıştıramıyorum. Sayın Canikli,
yakıştıramıyorum size. Gerçekten… NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Öyle bir şey söz konusu değil. Ben
olmayan bir şeyi söylemedim. MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Hayır… Siz açık konuştuğunuz
için teşekkür ederim. Açık konuştunuz. “Komisyonda, siz bizi baskı altına
aldınız, biz de size…” AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Siz
beyefendisiniz, yakışmıyor size. MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Efendim, Sayın Canikli benim Maliyede muavinim olan bir arkadaşımdır. Ona
en azından, bunu, bu ilişki nedeniyle de söyleme hakkım olduğunu düşünüyorum
değerli arkadaşlar. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – İyi yetiştirememişsiniz. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yanlış söylüyorsunuz Sayın Hamzaçebi, yanlış söylüyorsunuz. Yalan söz konusu değil. MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu olmadı,
bakın bu olmadı. Demokrasiye yakışmayan bir siyaset tarzıdır bu. Bu siyaset
tarzını burada savunmayı ben doğru bulmuyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi,
tamamlayın konuşmanızı. MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu tasarıyı
Maliye Bakanlığına da yakıştıramadığımı ifade etmek isterim. Bu tasarıyı
hazırlamakla görevli birime bu talimatı veren siyasileri de bu camianın
takdirine sunuyorum; Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve TÜRMOB camiasının
takdirine sunuyorum. Maliye Bakanlığı, bir meslek örgütünün seçimine müdahale edecek
düzenlemeleri yapmaz. Maliye Bakanlığındaki hiçbir teknik arkadaşımın bu
düzenlemeye inandığı kanaatinde değilim. Ama, onlara
bu talimatı vererek “Bunu hazırlayın.” talimatını vererek, böyle bir örneği
Türk siyasetine getirip sokan Sayın Maliye Bakanını da kınıyorum. Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, biz
kınandık, bir cevap… BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar) VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam) 3.- Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın, Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce konuşan Sayın Muhalefet Milletvekilimiz beni
kınadı. Onun için, ben de hiç olmadı bir açıklama yapayım dedim. Değerli arkadaşlar, TÜRMOB yasa tasarısı uzun yıllardan beri
uygulanıyor ve bu uygulama sırasında da bazı, zaman zaman
karşılaştığımız problemlerin çözülmesi için burada bir çok
yasa tasarısı getiriyoruz. Çünkü, problemler çıkmış, o
problemleri burada düzelteceğiz. Şimdi, bu yasa tasarısını hazırlarken biz herkesin de görüşünü
aldık. Sayın muhalefet partisi, Cumhuriyet Halk Partisinin dışında kimse bu
kadar bu Kanun’un değişmesine tepkili değil. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Niye? Milliyetçi Hareket Partisi de
tepkili. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – O kadar değil. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Haydi! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – O kadar değil Sayın Özyürek, ben burada hepsine bakıyorum. ATİLA EMEK (Antalya) – Nasıl ölçüyorsunuz Sayın Bakan? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, burada bu tepki,
acaba niye bu kadar tepki oluyor? Meslek mensuplarında bu tepki yok. Cumhuriyet
Halk Partisinde bir tepki, bir telaş gidiyor. Efendime söyleyeyim, evet, burada
bütçede kabul edilen her şey burada kabul edilecek mi? Bu Meclisin bir kararı
var. Meclis karar verir öyle yapar, karar verir böyle yapar. “Meclisin biz
iradesine saygılıyız” diyoruz ya, nerede kaldı bu? Meclis ne karar verirse onu
kabul edeceğiz; burası yasama organıdır. Şimdi, yıllardan beri tutturulmuş çarşaf liste. Çarşaf liste gel,
kaç tane aldıysa, en yüksek alanın hepsi seçiliyor. Adam orada o çarşaf
listenin içerisinde en fazla reyi de alsa o garip seçilemiyor, onun sesi de
çıkmıyor. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Nerede? Öyle bir sistem yok. Nereden
çıktı? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Öyle öyle,
sistem öyle, bana şimdi konuşmayın. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Şu anda çarşaf liste uygulanmıyor
zaten Sayın Bakan. Uygulanan sistem yöntemini bile bilmeden mütalaada
bulunuyorsunuz. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Efendime söyleyeyim,
geliyor bir tanesi, geliyor oyluyor. Orada onun 3 katı da oy alsa kimse oraya
giremiyor; bu olmaz ki. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayın lütfen. Buyurun. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, bu adaletsizliği
kaldırıyoruz ve meslek mensupları da -burada birçok meslek mensubu da var-
bundan da çok memnunlar, bunun da değiştirilmesini istiyorlar. Biz topluma
kulak veriyoruz, toplumun ihtiyaçlarına da cevap veriyoruz. Mesele budur. Bunu
çok fazla… Telaşları neden onu da anlamıyorum. Kimse telaşlanmasın, biz bunu
yapıyoruz. Bu Meclisin… MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Hukuku çiğniyorsunuz da onun için
telaşlıyız. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Hayır efendim,
hukuksuzluğu önlüyoruz biz burada. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Hukuku çiğniyorsunuz. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Biz hukuksuzluğu
önlüyoruz. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Çok oy alanın yerine az oy alanı
seçiyorsunuz. Böyle bir sistem yok. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Sayın Özyürek,
siz niye bu kadar telaşlanıyorsunuz yahu? Sayın Özyürek,
acaba buradan bir bağlantınız var mı, bir şeyiniz var mı ben size soruyorum? BAŞKAN – Sayın Bakan, karşılıklı görüşmeyelim. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ben oranın Onursal Başkanıyım.
Bağlantımı herkes biliyor. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Soruyorum, varsa söyleyin
burada. (AK Parti sıralarından alkışlar) Hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Buyurun Sayın Canikli. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, biraz önce Sayın Hamzaçebi grubumuzu ve şahsımı yalan söylemekle itham etti
ve ciddi bir sataşma söz konusu… BAŞKAN – Buyurun Sayın Canikli. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Sayın Canikli, sadece konuyla ilgili
olarak açıklamada bulunun. Buyurunuz efendim. 4.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Aslında biraz önce ifade ettim ama
altını çizerek tekrar söylemek istiyorum Sayın Hamzaçebi’nin
bu ağır ithamı çerçevesinde. O toplantıda, o görüşmede Sayın Hamzaçebi de vardı. Henüz daha Komisyondaki görüşmeler
başlamadan önce 15’inci maddeyle ilgili
-tasarının Hükûmetten geldiği hâliyle 15’inci
maddeyle ilgili- bundan bizim geri adım atmamızın kesinlikle mümkün olmadığını
AK Parti Grubu adına orada ifade ettim. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Peki, bu imzalar ne? Bu imzalar ne? NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Sayın Hamzaçebi
de oradaydı. AK Parti Grubu adına, AK Parti Grup Başkan Vekili olarak ifade
ettim. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Bu 25 kişi niye imza atmış? NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ve burada da, bu Genel Kurulda da
orada söylediğim söz çerçevesinde ve o doğrultuda, o paralelde şu anda hareket
ediliyor değerli arkadaşlar. Nerede çelişki? Hele o ifadeyi kullanmasını da
gerçekten Sayın Hamzaçebi’ye yakıştıramadım. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Peki, bu 25 kişi ne? NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Meslektaşımız, çok güzel çalışmalar
yapıyoruz birlikte, katkı sağlayan da bir arkadaşımız. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Aydoğan,
niçin imzaladınız o zaman? Her şeyi Canikli’ye
sorarak imzalayacaksanız… NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ancak, elbette eleştirebilirsiniz,
her şeyi söyleyebilirsiniz ama hem de haksız ve yanlış bir şekilde, o ifadeyi
gerçekten kendisine yakıştıramadım, yadırgadım. Ve kendisi de orada, bulunduğu
bir ortamda bunu ifade ettim. AK Parti olarak bizim bundan geriye adım
atmamızın mümkün olmadığını söyledim. Adım atılmış Komisyonda, şimdi
düzeltiyoruz. Olay budur, bundan ibarettir ve o paralellik söz konusudur.
Geriye adım atma, mutabakatı bozma kesinlikle söz konusu değildir değerli
arkadaşlar. AK Parti mutabakatı bozmaz. Biz grup olarak, AK Parti Grubu olarak
verdiğimiz sözün her zaman arkasında olmuşuzdur, yanında olmuşuzdur. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Sayın Bakanımız da söyledi, ben de söyledim. Bakın değerli
arkadaşlar, getirilen düzenleme adil bir düzenlemedir, daha adil bir
düzenlemedir. Şu andaki birçok odada -ki TÜRMOB’un
Yönetim Kurulu belirleyici ağırlığa, etkiye sahip, sayı itibarıyla birçok
odada- yüzde 40’ın altında oy almalarına rağmen, liste olarak giriliyor ve tüm
yönetim kurulu üyeliklerini belirliyorlar; TÜRMOB Yönetim Kurulu üyeliklerini
belirleyecek delegelerin de tümünü belirliyorlar. Uygulama böyle. Peki, bu adil
mi değerli arkadaşlar, soruyorum size? Girsin o arkadaşlarımız da onlara oy
veren o insanları temsil etmek üzere yönetime de girsinler, delege olarak da
tercihlerini kullansınlar. Bunun neresi yanlış? Sanki,
nispi temsilden böyle bir sisteme dönülüyormuş gibi bir hava oluşturuluyor.
Hâlbuki biz düzeltiyoruz, daha demokratik bir hâle getiriyoruz değerli
arkadaşlar. Bunun herhangi bir yanlışlığı yok. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Efendim? MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, Sayın Canikli açıklamasında, benim de bulunduğum bir ortamda “Ben
bunu ifade ettim.” diyerek aslında benim söylemediğim bir şeyi ben söylemişim
gibi bir açıklamada bulundu. İç Tüzük’e göre söz hakkı istiyorum. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ben söyledim. Sizin söylediğinizi
söylemedim, sadece sizin bulunduğunuzu söyledim. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ama “Kabul etti.” diyorsunuz. BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi… NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – “Kabul etti.” demiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Hayır… Ben söz veririm… MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – “Kabul etti.” diyorsunuz. BAŞKAN – Arkadaşlar, aslında benim anladığım şu: Sayın Canikli “Sizin olduğunuz ortamda, bu sözleri orada
söyledim.” anlamına söyledi. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – O ortamda bulunup bulunmadığını
söylesin. Aksine bir şey söylemedim ki, yorum da yapmadım. BAŞKAN – Açıklama yapacaksanız, buyurun. 5.- Trabzon Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Konu şöyledir: Sayın Canikli tasarıyı
görüşeceğimiz gün Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi. Ancak, kendisiyle Sayın
Başkanın odasında biz ikili bir görüşme yaptık. Bu ikili görüşme dışında,
tasarının o maddesine veya diğer maddelerine yönelik olarak yaptığımız
görüşmelerin hiçbirisinde olmamıştır Sayın Canikli.
Dolayısıyla, Sayın Canikli’nin kendisine mahsus o
görüşü Plan ve Bütçe Komisyonundaki iktidar partisini temsil eden
arkadaşlarımıza yansımamış olacak ki, biz, iktidar partisi milletvekili
arkadaşlarımızla 15’inci maddenin değişikliği üzerinde mutabık kaldık. Şimdi,
konuyu doğru açıklayalım. Şimdi, Sayın Canikli siz derseniz ki:
“Biz, orada çok sayıda önerge verdiniz, o nedenle öyle yaptık.” Siz iktidar
partisisiniz. Adalet Komisyonunda da diğer komisyonlarda da bizim
arkadaşlarımız çok sayıda önerge veriyorlar. Mertlik, bu önergeleri göğüsleyip,
ona göre orada iktidar partisine yakışan mücadeleyi yapmaktır. Sayısal
çoğunluğunuz vardır. Orada öyle deyip, sonra oradan aşağıda vazgeçmek siyasi
ahlaka yakışmaz. Sayın Canikli’yi rencide etmek amacıyla
bir konuşma yapma arzusunda değildim. Biraz önceki kelimelerimde “yalan
söylemek” gibi, işin özünü yansıtmak amacıyla bazı kelimeleri kullandım. Sayın Canikli’yi kırma amacım kesinlikle yoktur, o nedenle o
kelimelerimi geri alıyorum. Ama işin özü değişmiyor, o kelimeleri geri alıyorum
ama... HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Gerçek dışı beyanlar kullandı. MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – …işin özü bu, gerçek dışı beyan,
öyle diyelim. Orada söylenenin Genel Kurulda şimdi tersi yapılmaktadır. Değerli arkadaşlar, durumu bilgilerinize sunuyorum. Sayın Başkana
söz hakkı verdiği için teşekkür ediyorum. Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, konunun muhatabı
olan arkadaşlarımızın konuşmalarını dinlediniz. Genel Kurul ve dinleyenler
gerekli takdiri kullanacaklardır. V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam) 1.- Serbest Muhasebecilik, Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/549)
(S. Sayısı: 216) (Devam) BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve onaltıncı
maddesi ile düzenlenen 3568 sayılı Kanunun 41 inci maddesine eklenen fıkralarda
geçen “Ocak ayı sonuna kadar bildirmekle yükümlüdür” ibaresinin madde metninden
çıkarılarak “Mart ayı sonuna kadar bildirmekle yükümlüdür” ibaresinin madde
metnine eklenmesini arz ve teklif ederim. Mustafa
Ataş İstanbul BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanunun amacına uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 17’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve onyedinci
maddesi ile düzenlenen 3568 sayılı Kanunun 44 üncü maddesinde geçen “eğitim
seminerlerine katılmaları zorunludur” ibaresinin madde metninden çıkarılarak
“eğitim seminerlerine katılmaları isteğe bağlıdır” ibaresinin madde metnine
eklenmesini arz ve teklif ederim. Mustafa
Ataş İstanbul TBMM Başkanlığı’na 216 sıra sayılı tasarının 17. çerçeve maddesinin sonuna aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz. “Meslekî geliştirme eğitimi planlamasında üniversitelerden görüş
ve destek istenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan. MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Söz istiyorum. BAŞKAN – Buyurun Sayın Özyürek. (CHP
sıralarından alkışlar) MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; şimdi, artık, tartışmanın özü ortaya çıktı. AKP Grubunun, Plan
ve Bütçe Komisyonunda uzlaştığı, kabul ettiği bir mutabakattan burada döndüğü
açıkça ortaya çıkmıştır. Sayın Canikli “Ben bundan
dönüleceğini daha önce söylemiştim.” diyor. E peki, burada 25 tane AKP
milletvekilinin imzası var. Onlar niçin bunu imzalamışlar? Herhâlde, bundan
sonra komisyon üyeleri imza atarken Sayın Canikli’ye
soracaklar “Aşağıda dönecek misin dönmeyecek misin, bunu imzalayalım mı
imzalamayalım mı?” Ama biz AKP’yi biliyoruz değerli arkadaşlarım. AKP bir takiye partisidir. O nedenle de sürekli insanları
uyuturlar, kandırırlar. Burada da bu kandırmanın çok açık bir delilini
yaşıyoruz. MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Nasıl “AKP takiye
partisi” diyorsun ya! MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Takiye
ortada değerli arkadaşlarım, takiye yaşıyoruz, takiye bu. (AK Parti sıralarından gürültüler) Takiye bu, AKP’nin takiyesi bu.
Başka nasıl olur, takiye bu işte. (AK Parti
sıralarından gürültüler) Değerli arkadaşlarım, bizim bu konudaki hassasiyetimizi Sayın
Bakan yadırgıyor. Bu konudaki hassasiyetimizin nedeni şudur değerli
arkadaşlarım: 1) Yirmi yıldır gayet düzgün şekilde yürüyen bir odalar ve TÜRMOB
sistemini siz burada bozuyorsunuz. 2) Hukuka aykırı olarak, az oy alan kimseyi çok oy almış gibi bir
yöntem getiriyorsunuz. Bu yöntem, Türkiye’de hiçbir sivil toplum örgütünde ve
siyasi partide uygulanmayan hukuk dışı bir yöntemdir. 3) Sayın Bakan diyor ki: “Sizin bir ilginiz mi var, bir ilişkiniz
mi var?” Değerli arkadaşlarım, ben bu örgütün on bir yıl genel başkanlığını
yaptım ve kuruluş aşamasından bugüne kadar -arkadaşlarımla birlikte- bir
noktaya getirdik ve Sayın Bakanın da bulunduğu bir genel kurulda bu örgüt, oy
birliğiyle bana onursal başkanlık vermiştir. Bu camianın çıkarlarını, bu camianın doğrularını savunmak benim
görevimdir. Biz, bu görevi yapıyoruz. Ayrıca, hukuka aykırı düzenlemelere karşı
da net bir şekilde tavrımızı ortaya koyuyoruz. Sayın Canikli’nin verdiği, muhtemelen
Bakanlık bürokratlarının hazırladığı bu önergeyi kabul ettiniz. Şimdi, daha
önce bizim önerdiğimiz, AKP’li çoğunluğun da kabul ettiği çarşaf listeye karşı
yapılan itirazın temeli şu idi: Deniliyordu ki, “İşte, İstanbul odasında çok
sayıda delege var. O delegeleri teker teker
işaretlemek çok uzun vakit alır, fiilen uygulanamaz. Onun için biz ona karşı
çıkıyoruz” diyorlar. Ama, Sayın Canikli’nin
açıklamalarından ortaya çıktı ki: “Ben zaten başlarken nispi temsili getirmeye
karar vermiştim. Öbür tarafı sizi uyutma, oyalama kısmıydı.” diyor. Onlar
anlaşıldı. Şimdi, burada diyorsunuz ki: “Oylar, pusulada yer alan grup ya da
bağımsız adayların ismi yanındaki kutu işaretletmek suretiyle kullanılır.” Değerli arkadaşlarım, şimdi, blok listeye yazacağınız her ismin
yanına kutu koyacaksınız ve sandığa giren herkes oraya işaret koyacak. İstanbul
odasını alırsanız, 500 civarında insanın karşısına işaret koyacaksınız. Bunu
niçin yapıyorsunuz? Bir anlamı yok. Ama, oy verme
sistemini bile bilmiyorsunuz, oylama sistemini bilmiyorsunuz. Ama, bu konularda yıllardır emek vermiş bir arkadaşınız
öneri sunduğu zaman, eleştiri getirdiği zaman “Ne ilişkin var?” diyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, biraz olup bitenlere bakınız, biraz seçim
sistemini görünüz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Özyürek. MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Hem AKP’de hem diğer partilerde bu
şekilde çoğunluk sistemiyle oy veriyorsunuz. Şimdi, bu çoğunluk sistemi
antidemokratiktir diye bir görüş ileri sürmek kendi partinizi de harcamaktır. Ama, bunlar niye yapılıyor? Arkadaşlarımız çok kolay
milletvekili oldukları için, ne ilçe kongreleri yaşıyorlar ne il kongreleri
yaşıyorlar, Sayın Başbakan listeye koyar koymaz gelip buraya oturuyorlar, ondan
sonra seçim sistemi düzenlemeye kalkarlar, o zaman sonuç böyle olur değerli
arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından gürültüler) Uygulanamayacak bir seçim sistemini getirdiniz, hayırlı uğurlu
olsun! Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar) III.- YOKLAMA (CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN – Yoklama isteyen arkadaşlarımın isimlerini tespit
ediyorum: Sayın Okay, Sayın Özyürek,
Sayın Çakır, Sayın Çöllü, Sayın Dibek, Sayın Coşkuner,
Sayın Tamaylıgil, Sayın Küçük, Sayın Güner, Sayın Arat, Sayın Bingöl, Sayın Yıldız, Sayın Abdulaziz Yazar, Sayın Seçer, Sayın Köktürk, Sayın Karaibrahim, Sayın Paçarız, Sayın Tütüncü, Sayın Topuz,
Sayın Ağyüz, Sayın Öğüt, Sayın Hamzaçebi,
Sayın Arslan, Sayın Durgun, Sayın Binici. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yoklama için üç dakikalık
süre vereceğim ve yoklama işlemini başlatıyorum. İsmini okuduğum arkadaşlar lütfen sisteme girmesinler. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam) 1.- Serbest Muhasebecilik, Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/549)
(S. Sayısı: 216) (Devam) BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve onyedinci
maddesi ile düzenlenen 3568 sayılı Kanunun 44 üncü maddesinde geçen “eğitim
seminerlerine katılmaları zorunludur” ibaresinin madde metninden çıkarılarak
“eğitim seminerlerine katılmaları isteğe bağlıdır” ibaresinin madde metnine
eklenmesini arz ve teklif ederim. Mustafa
Ataş İstanbul BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN – Önerge sahipleri? Yok. Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanunun amacına uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 18’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve onsekizinci
maddesi ile düzenlenen 3568 sayılı Kanunun 45 inci maddesine eklenen fıkrada
geçen “iş elde etmek” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “her türlü menfaat
elde etmek” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim. Ramazan
Başak Şanlıurfa Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 216 S. Sayılı kanun tasarısının 18. Maddesinin
ikinci fıkrasındaki “Meslek mensupları, iş elde etmek için reklam sayılabilecek
faaliyetlerde bulunamazlar” ifadesinin kanun tasarısı metninden çıkarılmasını
arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan. ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) – Söz istiyorum. BAŞKAN – Sayın Şafak, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3568
sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli
Mali Müşavirlik Kanunu’nda değişiklik yapan 216 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
18’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. Sayın milletvekilleri, bu yasa 75 bin civarında meslek mensubunu
ilgilendirmektedir. Tasarı ile kanunun adı “Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik
ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu” olarak değiştirilmektedir. Sözlerimin başında, Sayın Bakanın ve Sayın Canikli’nin
konuşmalarına istinaden bir iki hususa işaret etmek istiyorum. Sayın Bakanımız
“CHP’den başka grupların tepkisi yok.” dedi. Ben, meslek mensubu bir milletvekili olarak Mecliste
huzurlarınızdayım. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu, memleketin hayrına olan
bütün kanunlarda duruşunu net olarak belirlemiştir. Ancak, anlayamadığım bir şey var: Birkaç gün evvel görüşülen
Türk’e hakaret yasasında sabah dört buçuğa kadar çakılı olan 250 AKP
milletvekili… 3568 sayılı Yasa’da değişiklik yapan tasarının görüşülmesi
sırasında, zaman zaman karar yeter sayısını, zaman zaman toplantı yeter sayısını bulamıyor. Sayın Bakanın ve
AKP Grubunun bu yasaya da ne kadar önem verdiğini burada hep birlikte
görüyoruz! (MHP sıralarından alkışlar) Sayın milletvekilleri, “nispi temsil sistemi” bir metottur, temsil
için iyi de bir metottur. Ancak, Sayın Canikli’nin
açıkladığı “Biz, yedi yüz tane önergeyi gördük ve yasayı geçirmek için bir
uzlaşmaya oturduk.” samimi itirafını -bu “kandırma” olarak da ifade edilebilir-
doğru bulmadığımı da ifade etmek istiyorum. Zaman zaman,
Sayın Bakanıma da Sayın Canikli’ye de Milliyetçi
Hareket Partisinin düşüncelerini ifade ettim, bu yasanın yürürlük maddesinde
sıkıntı vardır. Bu hafta beş odamızın kongresi vardır. Oda başkanları Meclis kulisinde
bizlerle görüşmektedirler ve “Biz eski yasaya mı, yoksa değiştirilmekte olan
yeni yasaya göre mi kongre yapacağız?” diye bizlere sormaktadırlar. Buna ne Hükûmet ne TÜRMOB Genel Başkanı ne de oda başkanları hiçbir
cevap bulamamaktadırlar. Hükûmetin bu konudaki
görüşü, iktidarın bu konudaki görüşü “Bir başlayalım, bir uygulamayı görelim,
hata olursa düzeltiriz.” şeklinde olmuştur. Bir de yasanın serbest muhasebeciliği kaldırmayı sınava bağlaması,
üç yıl içerisinde 5 sefer yapılacak sınavla ilgili, Sayın Bakanım “Meslek
mensuplarından bir tepki yok.” dediği için ifade ediyorum; şimdi, yasa serbest
muhasebecilik unvanını kaldırıyor. Serbest muhasebecilere üç yıl içerisinde,
staj sonrasında 5 sefer imtihana girerek serbest muhasebeci mali müşavirlik unvanını
veriyor. Sınavda başarılı olamayanlar mesleği yapmaya devam edecekler ama ne
serbest muhasebecilik unvanına sahip olabilecekler ne de serbest muhasebeci
mali müşavirlik unvanını kazanmış olacaklar. Oysaki hâlen mesleği fiilen yapan
çalışanlar listesinde kayıtlı olan serbest muhasebecilere -ki bunların
Türkiye’deki sayısı 20 bin civarındadır- doğrudan doğruya, yasalaşmadan
itibaren, bu serbest muhasebeci mali müşavirlik unvanının verilmesi, yasada,
kanaatimizce daha doğru olacaktır. Yalnız, burada bir şey daha ifade etmek istiyorum: Sayın Bakanın
açıklamasından, çarşaf listeyi komisyondan gelen şekilde anlamadığını anladım.
Çarşaf listede de az oy alanlar seçilmeyecekti. Çarşaf listede, ilçe seçim
kurulu hâkimi oyları sıraladıktan sonra, en yüksek oydan itibaren, orada en
fazla oy alan 9 tane yönetim kurulu üyesi seçilecekti. Bunu, Sayın Bakanın
komisyondan gelen metni anlamadığını düşünüyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Şafak, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. ÜMİT ŞAFAK (Devamla) – Sayın milletvekilleri, 3568 sayılı Yasa,
serbest muhasebeci, mali müşavir ve yeminli mali müşavirlik mesleğini düzene
sokan çok önemli bir yasadır. Odalarımız ve TÜRMOB, tek düzen hesap planının
oturmasında ve meslek mensuplarının yetişmesinde çok önemli görevler yapmıştır.
Meslek mensuplarımız vergi tahakkukundan verginin toplanmasına, vergi
barışından matrah artırımına kadar çok önemli çalışmalara imza atmışlardır. Büyük fedakârlıklarla çalışan meslek mensuplarımız yıllardır mali
tatil talebinde bulunmaktadırlar. Şu anda hiçbir işe yaramayan bir mali tatil
vardır ama meslek mensuplarımız bundan memnun değillerdir. Yılın herhangi bir
ayında –bu, temmuz olabilir, ağustos olabilir- meslek mensuplarımızın ve vergi
mükelleflerinin, hiçbir surette, hiçbir beyannameyi mali tatil ilan edildiği
zaman vermemesi hâli, takip eden ayda iki aylık vergi beyannamelerini vermesi
hâli mali tatil anlamına gelir. Bunu da meslek mensuplarımız bizlerden talep
etmişlerdir. Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve onsekizinci
maddesi ile düzenlenen 3568 sayılı Kanunun 45 inci maddesine eklenen fıkrada
geçen “iş elde etmek” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “her türlü menfaat
elde etmek” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim. Ramazan
Başak Şanlıurfa BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 19’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı tasarının 19. maddesinde “üç yıl için seçilen 5
asil 5 yedek üye sayısı üye sayısı 5 bini aşan odalarda 7 asil 7 yedek”
cümlesinin 5 bini aşan odalarda” cümlesinden sonra gelmek üzere “8 asil 8
yedek” değişmesini teklif ediyoruz.
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, 19’uncu madde üzerinde şimdi
okutacağım Hükûmetin önergesi, İstanbul Milletvekili
Sayın Hüseyin Mert ve arkadaşlarının önergesini de kapsamaktadır. Bu nedenle
iki önergeyi birlikte işleme alacağım ve istemleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim. Önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 19 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Kemal
Unakıtan Maliye
Bakanı Madde 19- 3568 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde yer alan “”Serbest
Muhasebecilik”,”, “”Serbest Muhasebeci”,”; 3 üncü maddesinde yer alan “serbest
muhasebeci”; 45 inci maddesinde yer alan “Serbest muhasebeciler,”, “serbest
muhasebecilerin ve”, “serbest muhasebecilik,”,
46 ncı maddesinde yer alan “serbest muhasebeciler,”
ibareleri madde metinlerinden çıkarılmış; 19 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (f) bendinde geçen “Yıllık
bütçeyi” ibaresi “Bütçeyi” şeklinde, “20 nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan “yılda bir defa” ibaresi “üç yılda bir”
şeklinde, 21 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “iki yıl için seçilen
beş asıl ve beş yedek” ibaresi “üç yıl için
seçilen, üye sayısı binin altında olan odalarda beş asıl ve beş yedek,
üye sayısı bin ilâ beş bin arasında olan odalarda yedi asıl ve yedi yedek, üye
sayısı beş bini aşan odalarda ise dokuz asıl ve dokuz yedek” şeklinde, “34 üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan
“her yıl” ibaresi “üç yılda bir” şeklinde, 35 inci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan “Yönetim Kurulu Başkanı ve üyeleri,” ibaresi “Birlik
Yönetim Kurulu Başkan ve üyeleri, Kanunun seçilmeye ilişkin hükümleri saklı
kalmak kaydıyla” şeklinde, aynı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan “yeminli
mali müşavirler” ibaresinin “en az beş yıl süreyle yeminli mali müşavirlik
yapmış olanlar” şeklinde, 49 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “12/4, 13, 15/4, 43/1,
43/2, 44 ve 45 inci maddenin birinci fıkrası hükümlerine” ibaresi “12/4, 13,
15/4, 41/2, 43/1, 43/2 ve 45 inci maddenin birinci ve beşinci fıkrası
hükümlerine” şeklinde ve “50 nci maddesinin birinci
fıkrasının (n) bendinde yer alan “sınav komisyonları ile geçici kurulun”
ibaresi “sınav komisyonlarının” şeklinde değiştirilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının çerçeve 19. Maddesinde yer alan “41/2,” ibaresinin “41/2,
45/5,” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)-
Katılmıyoruz. MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, önergeyle ilgili
olarak, usul hakkında söz istiyorum. Dün burada Sayın Kamer Genç’in itiraz ettiği bir önerge vardı. Hükûmet tasarısında yer almayan bir maddeyi değiştiren bir
önergeydi. Başkan Vekili onu işleme koymadı, Hükûmet
tasarısında yer almadığı için. Sayın Kamer Genç’in itirazı “bu olabilir”
şeklindeydi ama kabul görmedi. Şimdi, bu okunan önergeyle, 3568 sayılı Yasa’nın 20 ve 21’inci
maddelerinde değişiklik öngörülüyor. Bu iki madde Hükûmet
tasarısında bulunmamaktadır. Eğer, Başkanlık Divanının tutumu dünkü gibi devam
edecekse o ibarelerin oylanmaması gerekir efendim. OKTAY VURAL (İzmir) – Tasarıda yer almayan bir madde. MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ya da komisyonun salt çoğunlukla
orada olması gerekir efendim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, bu konuda
biz de bir açıklama yapabilir miyiz? BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.58 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 17.16 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
98’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum. 216 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 19’uncu madde
üzerinde verilmiş önergeler okunmuştu. Hükûmetin
ve aynı mahiyetteki milletvekili arkadaşlarımızın önergeleri vardı. Sayın Komisyon, önergelere katılıyor musunuz? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Takdire bırakıyorsunuz. Sayın Mert, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) HÜSEYİN MERT (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
hepinize saygılar sunuyorum. Kuşkusuz tüm meslekler ve meslek mensupları gibi, gerek kişisel
gerek toplumsal ve gerekse mesleki etik kuralları içerisinde hareket etmektedir
serbest muhasebeci, mali müşavir ve yeminli mali müşavirler de. Tabii, aynı
zamanda, gerekli ve yeterli mesleki beceri ve bilgiyle donatılmışlardır. Kendi mesleğimiz gibi, bu meslek mensupları gibi, tüm mesleğin
mensuplarına, tüm mesleklerin mensuplarına da saygı duyuyoruz. Bu mesleğin mensupları en üst derecedeki bilgi ve sosyal
sorumluluk bilinciyle oldukça saygın bir konumdadırlar Türkiye’de. Tabii, bunun nedeni, meslek mensuplarının, meslek mensubu olana
kadar genel ve mesleki anlamda iyi bir eğitim görmeleri, meslek mensubu olmadan
önce pratiğe yönelik staj yapmaları ve ciddi bir eleme sürecinden geçmeleri bu
konuda son derece önemlidir ama hepsinden önemlisi, bu meslek mensuplarının
belirleyici özelliklerinden biri olan kamu yararına hareket etme sorumluluğu
taşımalarıdır ve bu anlamda da, yine, bu meslek mensupları her zaman bu
mesleğin gereğini yerine getirmişler ve halk arasındaki deyimiyle tüyü bitmemiş
yetimin hakkını her zaman savunmuşlardır sonuna kadar. İşte, böyle bir mesleğin yasasını görüşüyoruz. Etik kurallar
içerisindeki yasasını görüşüyoruz, ama etik olmayan bir şekilde görüştüğümüze
inanıyorum, çünkü komisyonda farklı konuşulan şeyler burada çok farklı
noktalara çekildi ve farklı önergelerle oldukça önemli değişiklikler yapıldı. Bu mesleğe ait etiklerden bir tanesi, iş elde etmek için reklam
sayılabilecek faaliyetlerde bulunmaması, tabela veya basılı kâğıtlarında
ruhsatnameyle belirlenen mesleki unvanları dışında başka bir sıfat
kullanmamaları yani reklam yasağı dediğimiz yasak vardır bu meslek içerisinde.
Daha önce, hâlihazırda geçerli olan 3568 sayılı Yasa’da bu 44’üncü maddede
ifade edilmekteydi fakat biraz önce, çerçeve 17’nci maddede, biz, bu 44’üncü
maddeyi tamamen değiştirdik ama bu maddenin içeriği 45’inci maddenin sonuna
ilave bir fıkra olarak getirildi. Yalnız buna paralel olarak ceza hükümlerini
içeren 49’uncu madde içerisinde bu değişiklik yapılmadı. Dolayısıyla bu şekliyle
yasalaştığı takdirde bir reklam yasağı olacak, ancak cezai yaptırımlar
içerisinde herhangi bir ceza hükmü olmayacak. Önerimiz, bu durumun
düzeltilmesiyle ilgilidir. Aslında yalnızca bu değil, çok sayıda önerge verdik ama konuşma
hakkı ve önerge hakkı kalmadığı için iki üç tane önergeyle ancak sizlerin
karşısına çıkabiliyoruz. Müsaade ederseniz, çok kısa olarak, sizlere, daha değişmesi
gereken, bu anlamda -bakın, bu gerçekten değişmesi gereken, muhakkak olmazsa
olmazlardan bir tanesi- bunun gibi olması gereken bir iki şeyi daha hatırlatmak
istiyorum. Staj süresini iki yıldan üç yıla çıkarttık Avrupa Birliğine uyum
amacıyla. Ama Avrupa Birliğinde, bakın, Avrupa Birliğinin resmî gazetesi
elimde, Haziran 2006 tarihli ve orada diyor ki: “Asgari üç yılı kapsayan bir
pratik eğitim süreci tamamlaması gerekmektedir meslek mensuplarının. Söz konusu
pratik eğitimin en az üçte 2’sini kapsayan bir bölümü bir yasal denetçi ya da denetim
firmasında tamamlanacaktır.” Yani bu ne demek? Üç sene yapacak Avrupa’daki
meslek adayı olan bir meslek mensubu, üç sene staj yapacak ama bunun iki
senesini fiilî staj yapacak, geri kalan bir yılının altı ayını eğitimle, altı
aynı da sınav süreci içerisinde tamamlayacak. Ama, bu
yasa bu şekilde yasalaşırsa bu mesleğin mensubu adayı kardeşlerimiz bundan
sonra üç yıl fiilen staj yapmak zorunda kalacak. Bunun üzerine altı ay eğitim
görecek, altı ay da veya daha fazla da bir sınav süreci yaşayacaktır. Bunun gibi bakın, daha önce de söylendi, mali genel kurulu her yıl
yapılıyor, seçimli genel kurulları iki yılda bir yapılıyordu. Şimdi üç yıla
çıkartıldı seçimli genel kurul. Fakat mali genel kurullar her yıl devam etmek
zorunda. Hâlbuki gerek meslek mensuplarının enerjisini, zamanını boşa
harcamamak adına bu üç yıla çıkartılabilir ya da böyle bir olanak sağlanabilir
diye düşünüyorum meslek mensuplarına veya odalara. Zaten her yıl ocak ayının
sonuna kadar… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Mert, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız. HÜSEYİN MERT (Devamla) –…İnternet üzerinden mali yapıları, mali
raporları zaten yayınlanacak, genel kurul üyeleri zaten bunları oradan
izleyeceklerdir. Bir maddeyi daha söylemek istiyorum. 3568 sayılı Yasa’nın 40’ıncı
maddesinin ikinci fıkrasında “…görüşmelerin, cumartesi günü akşamına kadar
sonuçlanmasını ve seçimlerin ertesi günü olan pazar gününün dokuz-onyedi saatleri arasında yapılmasını…” şeklinde bir hüküm
var. Hâlbuki, küçük şehirlerde
uzak ilçelerden gelen delegeleri düşünerek bu süre bir güne indirilebilir. Uzak
ilçelerden gelen delegasyonu rahatlatmak amacıyla böyle bir şey söylüyorum.
Boşu boşuna oralarda, otellerde kalmanın ya da gelip tekrar ilçesine iki kez
gidip gelmenin bir anlamı yok diye düşünüyorum. Önergeme destek olacağınızı düşünüyorum, saygılarımla teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Mert. Hükûmetin önergesinin
gerekçesini okutuyorum. Buyurun… OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Efendim. OKTAY VURAL (İzmir) – Biraz önce -ara verdiğiniz zaman- bir sayın
milletvekili, bunun komisyon ve tasarı metninde olmadığını dolayısıyla bunun
için komisyonun salt çoğunlukla karar vermesi gerektiğini ifade etti. Siz de on
dakika ara verdiniz. Şimdi, Başkanlığınız bu konuda, yapacağınız uygulamayla ilgili
Genel Kurula bir izahatta bulunursa İç Tüzük’e göre bir işlem yapıp
yapmadığımızı açıkça ortaya koymuş oluruz. Yani uygulamayı öğrenmek… BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, ilgili
arkadaşlarımızla da gerektiği şekilde görüştük, Maliyedeki arkadaşlarımız ve
bizim Kanunlar Kararlardaki arkadaşlarımızla da. Burada diğer maddelerde ifade edilen bazı değişiklikler var yani
süreyle ilgili olan değişiklikler var. Mesela geçici madde 11… 34’üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan “her yıl” ibaresi “üç yılda bir”
şeklinde olarak değiştiriliyor. Burada ifade bütünlüğünün sağlanması, kanun
çıktıktan sonra yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci arkadaşlarımızın
uygulamalarında bir sıkıntı olmaması için yapılmış olan teknik bir düzenleme
olarak mütalaa… OKTAY VURAL (İzmir) – 21’inci madde, 20’nci madde… BAŞKAN – Efendim? OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Sayın Başkanım, bu bir İç Tüzük şeyidir,
dolayısıyla bundan sonraki uygulamalar açısından, özellikle çok yanlış bir
uygulama olur. Eğer, değiştirilmek isteniyorsa, Komisyon salt çoğunluğuyla
katılsın, dolayısıyla böyle İç Tüzük’e uygun hâle getirelim. Bundan sonra da karşımıza tasarıda bulunmayan birtakım hususlarla
ilgili oylamalar gelecektir. Bu durum da açık İç Tüzük ihlali olur. Bundan
sonra da olur. Bu bakımdan Komisyonun salt çoğunlukla katılarak çözümlemesi
daha uygun olur. Sadece 35’inci madde değil, 20’nci madde de, 21’inci madde de
var burada. Bu, Komisyonda da görüşülmedi. BAŞKAN – Sayın Vural, izahatınız için teşekkür ediyorum,
nezaketinize teşekkür ediyorum ve uyarıcı açıklamalarınız için. Burada, zaten
21’inci madde var. Burada olan bir hususu önergeyle birlikte düzenleyerek tekamül ettiriyoruz. Yani olmayan bir maddeyi ihdas etmek
gibi veya olmayan bir maddeye atıf gibi bir şey söz konusu değildir.
Başkanlığın… OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bakın, 87’nci maddenin dördüncü
fıkrasında “Görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon
metninde bulunmayan…” Ki, yoktur. “…ancak tasarı veya teklif ile çok yakın
ilgisi bulunan bir maddesinin…” Siz, ilgisi olduğunu söylüyorsunuz, doğrudur,
ilgisiz olduğunu söylemiyoruz. “…değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılır.” deniyor. BAŞKAN – Şimdi, bakınız Sayın Vural, 34’üncü maddenin birinci
fıkrasında yer alan “Her yıl” ifadesi “üç yılda bir” olarak zaten değişmiş.
Anlatabildim mi? Buradaki durum da aynı şekildedir, yani burada olmayan bir
maddenin değiştirilmesi anlamındaki bir ifade yok. Onu teknik olarak
arkadaşlarla yine görüşme imkânı olursa izah ederiz… OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, 20’nci madde var mı Komisyon
metninde? BAŞKAN – Efendim, bakın, buradaki 34’üncü maddenin birinci
fıkrasında yer alan “Her yıl” ifadesi “üç yılda bir” olarak değişmiş, yani
burada… OKTAY VURAL (İzmir) – 21’inci madde var mı efendim? BAŞKAN – Var. OKTAY VURAL (İzmir) – 21’inci madde Komisyon metninde var mı? BAŞKAN – Var, mesela, bakın, 19’uncu maddenin alt bendine dikkat
ederseniz, son satırında “41/2” ibaresi eklemiş. 21’inci maddenin birinci
fıkrasında yer alan… OKTAY VURAL (İzmir) – 20’nci madde… BAŞKAN – Ne?.. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bakın bu neden önemli: Eğer
siz bunu dördüncü fıkra çerçevesinde değerlendirip de dördüncü fıkraya göre bir
işlem yapmazsanız, bu uygulama İç Tüzük’e aykırı olur. O bakımdan söylüyorum. BAŞKAN - Şimdi, bakınız
Sayın Vural, şu bakımdan söylüyorum. Ben yine teşekkür ediyorum size. 34’üncü… OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman bunun bu dördüncü fıkra
çerçevesindeki bir uygulama olmadığını, bununla ilişkili olmadığını lütfen
tutanaklara sokunuz. Bu uygulamanızın dördüncü fıkranın farklı bir yorumunu ve
bundan sonra da farklı bir şekilde uygulanmasını sağlayacak bir uygulama
olmadığını tutanaklarda Başkanlık görüşü olarak ortaya koymanız gerekmektedir. BAŞKAN - Değil Sayın Vural.
Şimdi, burada bakınız bir bütünlüğü sağlıyoruz. Biraz önce de madde metninde
ifade ettim, biraz önce de okudum, yani burada maddeler konusunda, olmayan bir
maddeye bir ifade eklenmesi, değiştirilmesi konusundaki herhangi bir husus yok.
Siz o konuda müsterih olunuz. Başkanlık olarak… OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl yok efendim, anlamıyorum ki! BAŞKAN - Yok. OKTAY VURAL (İzmir) – Yani, olmayan bir madde var, olmayan bir
maddede bir şeyi değiştiriyorsunuz! Bundan sonra da karşımıza… BAŞKAN - Şimdi bakınız
Sayın… OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman komisyona gerek yok! BAŞKAN - Burada bakın
şimdi, yeni bir madde olduğunda, siz onu kastediyorsanız, bu dediğiniz husus
yerine getirilir. Sizinle o hususta aynı düşünüyoruz. Fakat,
burada daha önceden düzeltilmiş olan bir husus var, dolayısıyla yeni bir madde
yok. Yani maddelerin oradaki yılları arasında bir birlik sağlıyoruz. Başka
türlü olursa… OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman zabıtlara girmesi açısından… BAŞKAN - Girdi, girdi. OKTAY VURAL (İzmir) – “Değiştirilmesi öngörülmeyen husus yok”
deyin, 20’nci maddeyle ilgili bir düzenleme öngörülmüyor. Öngörülüyor mu?
Öngörülmüyor. Öngörülmeyen bir maddeyi değiştiriyorsunuz. Bu, kanaatime göre İç
Tüzük’e aykırıdır ve bunun da açıkçası Başkanlık olarak bu şekilde yorumlanması
doğru değildir. Usuli işlemlerdir bunlar. Böyle bir
şey olur mu canım! Getirin ondan sonra hepsini, yeni tasarı getirin geçirin
buradan. Öyle bir şey olur mu! Bakanlar Kurulu bile
farkında değil, tasarıda yok! BAŞKAN - Peki teşekkür
ediyorum Sayın Vural. Evet, Hükûmetin gerekçesini okutuyorum: Gerekçe: Her yıl yapılması öngörülen oda genel kurulunun
Birlik genel kurulunda olduğu gibi üç yılda bir yapılması, bunun sonucu olarak
da “yıllık bütçe” ibaresindeki “yıllık” kelimesinin madde metninden
çıkarılması, ayrıca odalardaki üye sayısının fazlalığının yönetim kurulunun iş
yükünü artırdığı hususu dikkate alınarak, üye sayısına göre kademeli olarak
seçilecek üye sayısı artırılarak daha katılımcı yönetimlerin oluşması, Birlik
Genel Kuruluna katılacak Yönetim Kurulu Başkan ve üyelerinin, sadece genel kurula
katılma ve oy kullanma haklarının mevcut olduğu, kurullara seçilebilmek için
ise Kanunun seçilmeye ilişkin öngördüğü şartları taşımaları gerektiği hususunun
açıklığa kavuşturulması ve Birlik Yönetim Kurulu Başkanlığına seçilmek için en
az beş yıl yeminli mali müşavirlik yapma şartının aranması, 44 üncü maddenin
değişmesi nedeniyle reklam yasağına uymayanlara ilişkin cezanın madde metnine
eklenmesi amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Hükûmetin
ve Hüseyin Mert ve arkadaşlarının önergelerini birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı tasarının 19. maddesinde “üç yıl için seçilen 5
asil, 5 yedek üye sayısı 5 bini aşan odalarda 7 asil 7 yedek… OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bu biraz önce oyladığınız
önerge, en aykırı önergeydi. Dolayısıyla, şimdi bu önergeyi işleme koymakla… BAŞKAN – Doğru, doğru, koymamamız lazım, doğru söylüyorsunuz. OKTAY VURAL (İzmir) – Yani koymamanız gerekiyor. BAŞKAN – Doğru söylüyorsunuz. Evet, Sayın Vural’ın ikazı da doğru. Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önergeyle 19’uncu
madde tümüyle değiştiğinden, bu maddede değişiklik öngören Aydın
Milletvekilimiz Sayın Ali Uzunırmak ve arkadaşlarının
önergesinin işlemden kaldırılması gerekmektedir. Şimdi, kabul edilen önerge doğrultusunda 19’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Madde 20 -geçici madde 9- üzerinde beş adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 20 nci
maddesiyle 3568 sayılı Kanuna eklenen geçici 9 uncu maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce kanunları
uyarınca vergi inceleme yetkisini almış ve mesleki yeterlilik sınavını vermiş
olanlardan 9 uncu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen 10 yıllık
süreyi tamamlamamış bulunanlar, usul ve esasları Maliye Bakanlığı tarafından
belirlenecek ve Bakanlıkça yapılacak özel yeminli mali müşavirlik sınavında
başarılı olmaları kaydıyla, yeminli mali müşavir unvanını almaya hak
kazanırlar. Ancak, bunların yeminli mali
müşavir ruhsatını alabilmeleri için 9 uncu maddenin birinci fıkrasının (a)
bendindeki süreyi tamamlamaları şarttır.” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı “Serbest Muhasebecilik, Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirler Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının” çerçeve 20 inci maddesinin Geçici Madde 9
uncu maddesinin (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif
ederim. Muhsin
Yazıcıoğlu Sivas b) Kanunları uyarınca vergi inceleme yetkisi almış ve mesleki
yeterlilik sınavını vermiş olanlar ile 9 uncu maddenin ikinci fıkrasında
sayılan konularda profesörlük unvanını almış olanlar için yeminli mali
müşavirlik, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan tasarının 20 nci
maddesi ile düzenlenen Geçici 9’uncu maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. b) Kanunları uyarınca vergi inceleme yetkisini almış
(Başbakanlık Müfettişleri dâhil) ve mesleki yeterlilik sınavını vermiş
olanlardan 9’uncu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen süreyi
tamamlamış olanlar, inceleme yetkisini aldıktan sonra anılan bentte belirtilen
süreyi tamamlamış olan Defterdar, Gelir İdaresi Başkanlığında Vergi Dairesi
Başkanı ve Daire Başkanı ile aynı maddenin ikinci fıkrasında sayılan konularda
profesörlük unvanı almış olanlar için yeminli mali müşavirlik, sınav şartı aranmaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının çerçeve 20. Maddesindeki geçici 9. Maddesinin (b) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
b) Bu kanun yürürlüğe girdiği tarihte Kanunları uyarınca vergi
inceleme yetkisini almış olanlardan 9 uncu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen süreyi tamamlamış
olanlar ile 3568 sayılı kanunun 5. Maddesinin (a) bendinde sayılan konularda
öğretim üyesi veya öğretim üyesi adayı olanlar için profesörlük ünvanını aldıklarında yeminli mali müşavirlik; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki
Kanun Tasarısı’nın çerçeve 20’nci maddesi ile 3568 sayılı Kanuna eklenen Geçici
9’uncu maddesinin; “Geçici Madde 9 - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte; a) Türkiye genelinde mali denetim yapan kamu bankalarının
müfettişleri, kanunları uyarınca vergi inceleme yetkisi almış olanlardan
mesleki yeterlilik sınavına tabi olanlar ile 5 inci maddenin birinci fıkrasının
(a) bendinde sayılan konularda öğretim üyesi veya görevlisi olarak çalışmış olanlar
için serbest muhasebeci mali müşavirlik, b) Kanunları uyarınca vergi inceleme yetkisini almış olanlardan
mesleki yeterlilik sınavını vermiş olanlar ile aynı maddenin ikinci fıkrasında
sayılan konularda profesörlük unvanını almış olanlar için yeminli mali
müşavirlik, sınav şartı aranmaz.” Şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)-
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi… M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Ağyüz
konuşacak. BAŞKAN – Buyurun Sayın Ağyüz. (CHP
sıralarından alkışlar) YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
3568 sayılı Yasa’da değişiklik yapan tasarının ek 9’uncu maddesi için söz
aldım. Hepinize saygılar sunuyorum. Değerli arkadaşlarım, dünden beri tartışılan bu yasada, meslek
yasasında iyileştirmelerin hedeflendiği iddia ediliyor, yenileşmenin yapılacağı
iddia ediliyor ve bu yasa, bir arkadaşımızın da söylediği gibi, Maliye
Bakanlığının öncelikli işiymiş gibi gündeme getiriliyor ve komisyonda
görüşülen, karar altına alınan madde, 15’inci madde burada önerge ile
değiştiriliyor. Şimdi, komisyonu kale almayan bir başkan vekili burada bunu
haksız yere savunmak durumunda kalıyor. Değerli arkadaşlarım, önerge vermek her siyasi parti grubunun
doğal hakkıdır ama o önergeleri geriye çektirmek için, diskalifiye etmek için takiye yapmak iktidarın olağan alışkanlığı hâline
gelmiştir. Niye gelmiştir? Daha önce de bunları gördük biz, Sayın Unakıtan’da gördük. Mesela bundan günler önce diyordu ki:
“Uluslararası kriz bizi etkilemez. Babalar gibi satacak malımız var.” Bugün
diyor ki: “Hiç kimse büyüme beklemesin, gelişme beklemesin, enflasyon yüzde
4’te kalmayacak.” Şimdi, bu alışkanlığı her yerde devam ettirmek zorunda
değilsiniz ki siz. Sayın Başbakan da günlerce “Ofer’le
görüşmedim.” dedi, sonra dedi ki: “Görüştüm” Günlerdir tartışılan bir Sabah-ATV
var. Herkes cevap bekliyor. Buna cevap vermeniz gerekirken, Sayın Maliye Bakanı
oğlunun hesabını vermesi gerekirken, burada bu yasaya diyor ki: “Ben toplumsal
bir sorunu çözüyorum.” Kimin toplumsal sorunu bu? 70 bin, meslek grubunun
içinde, kayıt dışının sorunu varken, kayıt içerisine alınması sorunu varken,
sadece seçimleriyle uğraşmak kimin sorunu? Bakın, dokuz buçuk aydır buradayız, yetmiş bir tane yasa gelmiş
Meclise. Ben didik didik ettim yasaları, bir tane
halk için, bir tane tarım için, bir tane emekçi için, bir tane esnaf için yasa
yok! Maliye Bakanı işine geldiği zaman af yasası getiriyor. Geçenlerde, amme
alacaklarının affını getirdi, 70 bin kişiyi affetti, verenlerle vermeyenler şu
günde bir adaletsizlikle karşı karşıya kaldılar. Bu mu sizin adaletiniz?
Partinizin adında “Adalet” yazıyor, bu mu adaletiniz? 70 bin kişinin
temsilcileri dışarıda, arkadaşlarımızla görüşüyorlar ama siz, bir yerlerden bu
odaları nasıl ele geçiririz… Bu odaları ele geçirmek marifet değil, ülke
sorunlarına çözüm getirmektir olan ama vizyonunuz yok,
ufkunuz daraldı. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için, dünyanızda halk yok
sizin, bu tür ıvır zıvır şeylerle uğraşıyorsunuz. Halkın gündeminde olan
maddeleri buraya taşıyamıyorsunuz arkadaşlar, buraya taşıyamıyorsunuz. Ancak
kişisel sorunları çözmek için, kişisel beklentisi olan kişilerin sorununu
çözmek için uğraşıyorsunuz. Bu yasayla niye bu kadar uğraşıyorsunuz? Verelim çok güvenilir,
Maliyeyi teslim ettiğimiz Kemal Unakıtan’a yetki,
odaların temsilcilerini, başkanlarını, yönetimini, disiplinini Sayın Unakıtan atasın. Tek maddelik bir yasa! Niye
uğraştırıyorsunuz bizi? Önergelerle uğraştırıyorsunuz, konuşmalarla
uğraştırıyorsunuz. Bugün 1 Mayıs. Sıhhiye Meydanında polis baskısı, Taksim Meydanında
polis baskısı, içeriye atılanlar, gözaltına alınanlar ama siz burada bir odayı
nasıl kuşatırım, bir meslek odasını nasıl ele geçiririm havası içerisindesiniz.
Bunlar çok yanlış şeyler değerli arkadaşlarım. Bugün ülkede ciddi sorunlar var. Ülkemiz uluslararası krizin
tehdidi altındayken, cari açık had safhaya varmışken, bütçe açığı had
safhadayken, niye yalanlamıyor Sayın Bakan? “Bütçe açığı yoktur.” diye
günlerdir gazetelerde yazıyor. Dış ticaret açığı tırmanmış iken, her türlü açık
var iken, her türlü açığı yaratan bir Hükûmet iken… FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Muhalefet açığı var, muhalefet! YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - …vizyonsuz,
sorunları çözemeyen bir konumdasınız değerli arkadaşlarım. Onun için de gündemi
bu tür maddelerle işgal ediyorsunuz. Her gün fakslar geliyor. Kuraklık tehdidi
altında bulunan çiftçilerimiz feveran ediyorlar, elektrik borcu altında inim inim inleyen çiftçilerimiz feveran ediyorlar, siftahsız
kepenk kapatan esnaf feveran ediyor. Kredi borçları, kredi faizleri artmış. Ama
sizin dünyanızda onlar yok. Kredi kartından dolayı intihar eden insanların
sorunu sizi meşgul etmiyor. Sizi “Kime Vakıfbank’tan, Halk Bankasından uzun
kredi verebilirim?” bu meşgul ediyor ve bunu silmek için de -Sayın Sanayi
Bakanı çok iyi niyetli olabilir- iki bin işletmeye 150 milyon YTL krediyi ulufe
olarak çıkarıyorsunuz, sırf ATV’yi silmek için,
Katar’da yapılan pazarlığı silmek için. İşte, bu vizyon…
Bu açıklar varken, bunlarla uğraşmanız lazımken uğraşmıyorsunuz ve ülkemiz SOS
veriyor, ekonomik olarak SOS veriyor değerli arkadaşlarım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Ağyüz, konuşmanızı
tamamlayınız. YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Bu açıkların üzerine gidemeyen Maliye
Bakanı şimdi bu yasalarla uğraşıyor. Ama bu yasalar çare getirmez. Bu arada da
oğlu -hayırlı olsun- gübre ithalatında rekor kırmış, daha da başarılar dileriz.
Çünkü bu dünyada, bu ülkede veliahtlara prim var, ortaklara prim var,
yandaşlara prim var. Ama değerli arkadaşlarım, şunu hatırlatıyorum: Lütfen halkın
sorunlarını gündeme getiriniz, esnafın, çiftçinin, ezilen insanların sorununu
gündeme getiriniz, asgari ücretliyi gündeme getiriniz ve biz de onlarla beraber
size destek olalım. Bu açıkların yanında yaşanan en büyük açık da ne biliyor musunuz?
Maalesef, Hükûmetinizde yaşanan akıl açığı var. Bunu
kapatmak da hiç mümkün değil değerli arkadaşlarım. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Muhalefet açığı var. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Onu sen anlayamazsın. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının çerçeve 20. Maddesindeki geçici 9. Maddesinin (b) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Hasan
Erçelebi (Denizli) ve arkadaşları b) Bu kanun yürürlüğe girdiği tarihte Kanunları uyarınca vergi
inceleme yetkisini almış olanlardan 9 uncu maddenin birinci fıkrasının (a)
bendinde belirtilen süreyi tamamlamış olanlar ile 3568 sayılı kanunun 5. Maddesinin
a bendinde sayılan konularda öğretim üyesi veya öğretim üyesi adayı olanlar
için profesörlük unvanını aldıklarında yeminli mali müşavirlik; BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle emekçilerimizin 1 Mayıs Bayramını kutluyorum. Hükûmetin 1 Mayıs için aldığı önlemlerin güvenlik önlemi
olmaktan çıktığını düşünüyoruz. Hükûmetin tutumu
emeğin sesini kısmaya saldırıdır, eleştiriye tahammülsüzlüktür. Bu tutumu nedeniyle
Hükûmeti kınıyor, İçişleri Bakanı ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanını istifaya davet ediyoruz. Hükûmetten
gücünü emekçilerin Taksim’de bayram yapmalarını engellemeye değil, sınırdan
sızmaya devam eden teröristlere karşı göstermesini bekliyoruz. FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Gösteriyor, gösteriyor… HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz tasarının niye gündeme geldiğini değerli konuşmacılar açıkladılar.
Dolayısıyla, gizli saklı hiçbir şeyiniz kalmadı ve millet de takip etti. Bu
girişimin seçme ve seçilme özgürlükleri üzerinde oynayarak, nispi temsil ile
çok oy alan yerine az oy alan üyeyi delege yaparak, oluşturacağı sınav
komisyonu ile mesleğe partizanca girişin yolunu açarak, sınavsız mesleğe
girecek olan muhalif görüşleri engelleyerek, ele geçiremediği oda ve TÜRMOB
yönetimine Hükûmetin, AKP’nin sızma girişimidir.
Ancak hevesleri kursaklarında kalacaktır. Değerli arkadaşlar, tasarıyla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında yaşamamamız gereken bir olayı yaşadık. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu, ihtisas komisyonlarından gelen tasarılarla ilgili
olarak herhangi bir değişiklik yapamayacak demek değildir, bunu kastetmiyoruz.
Elbette, Türkiye Büyük Millet Meclisi, komisyonlardan gelen tasarılarla ilgili
olarak en iyi şekli vermek üzere katkıda bulunacaktır. Ancak yadırgadığımız ve
etik bulmadığımız, komisyona gelen Hükûmet tasarısı
üzerinde oluşturulan çalışma grubunda Hükûmet
temsilcisi arkadaşların da bizlerle birlikte çaba göstererek çalışmaları ve o
çalışmalar sırasında gerçekten düzgün bir yasa olması için çaba göstermeleri
ve metinler hazırlamaları ve üzerlerinde tartışmaları ve bunları düşündüğümde,
ister istemez orada, o arkadaşlarımızın bize karşı rol yapmış oldukları
gerçeğini Genel Kurulda öğrenmiş bulunmak beni son derece üzdü ve dolayısıyla
bundan sonra ihtisas komisyonlarında, alt komisyonlarda muhalefet partisi
olarak gerekli desteği verebilecek durumda olduğumuzu düşünemiyorum ben çünkü
neye “evet” deyip, neye “hayır”
dedikleri konusunda emin olmadığım için. Değerli arkadaşlar, burada Sayın Canikli’nin
“Ben ilgili arkadaşlara söyledim, Hükûmet
tasarısından kesinlikle taviz verilmeyecektir.” sözünü de ihtisas komisyonu
üyelerine, başkanına ve diğer üyelere, Türkiye Büyük Millet Meclisine büyük bir
saygısızlık olarak değerlendirdiğimi ifade etmek zorundayım. Çünkü öteden beri
şu söyleniyor: Güçler ayrılığından üç ayaktan ikisi,
uzun süredir -yürütme ve yasama organları- yasama organı yürütmenin güdümüne
girmiştir. Dolayısıyla, kimlikli olarak, kimliğine sahip çıkarak yasama
faaliyetini yerine getirememektedir. Hükûmetten gelen
tasarıları ve teklifleri kabul eden ve parmak kaldırarak kabul eder konuma
gelmiştir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Aynen öyle zaten! BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun efendim. HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. Şimdi, üzücü ve endişe verici, demokrasimiz açısından, bir başka
önemli nokta: Bu üç ayaktan iki ayak birbirine yapışık
hâle gelince, ister istemez buradan çıkan yasalar Anayasa Mahkemesi önünde
birikmek zorunda kalmakta ve ne kadar çok iptal başvurusu giderse o kadar iptal
çıkma ihtimali artmaktadır ve dolayısıyla, yasama organı ve yürütme karşısında
Anayasa Mahkemesi ve yargı hedef konumuna gelmektedir ve tehlikeli olarak
yapacağımız bir husus da şimdi bu üçüncü ayağı da etkisiz hâle getirmek üzere
yapılacak girişimlerdir. Düşüncelerimi ifade etmeye çalıştım. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum… KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Karar yeter sayısının aranmasını
istiyorum. BAŞKAN – Tamam Sayın Kılıçdaroğlu, karar
yeter sayısını arayacağım. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.52 ALTINCI OTURUM Açılma Saati: 18.02 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 98’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum. 216 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Mert ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan tasarının 20 nci
maddesi ile düzenlenen Geçici 9’uncu maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. b) Kanunları uyarınca vergi inceleme yetkisini almış
(Başbakanlık Müfettişleri dâhil) ve mesleki yeterlilik sınavını vermiş
olanlardan 9’uncu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen süreyi
tamamlamış olanlar, inceleme yetkisini aldıktan sonra anılan bentte belirtilen
süreyi tamamlamış olan Defterdar, Gelir İdaresi Başkanlığında Vergi Dairesi
Başkanı ve Daire Başkanı ile aynı maddenin ikinci fıkrasında sayılan konularda
profesörlük unvanını almış olanlar için yeminli mali müşavirlik, sınav şartı
aranmaz. Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)-
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN – Sayın Şandır, kim konuşacak? MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Erkan Akçay konuşacak. BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar) ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan tasarının geçici 9’uncu maddesinin (b) bendiyle ilgili
verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, mali müşavirlik ve yeminli mali
müşavirlik bir kariyer mesleğidir, kendine özgü formasyonu
olan bir meslektir, statüsünün de bu kariyere uygun olması gerekir. Maliyecilik
veya vergicilik de yüzlerce yılın içinden süzülüp gelen, kendine özgü mesleki
kültürü, formasyonu ve gelenekleri olan rafine bir
kariyer mesleğidir. Maliyecilik, vergicilik ve benzeri meslekler ile mali müşavirlik
birbirine yakın, birbiriyle ilgili, fakat tamamen ayrı iki meslektir, kulvarları farklıdır. Bu yüzden, mali müşavirliği benzeri
mesleklerin bir yan mesleği, yedeği, stepnesi ve hatta arka bahçesi gibi
görmemek gerekmektedir. Ancak 1989 yılında yürürlüğe giren 3568 sayılı meslek
Yasası, maalesef bu meslekler arasındaki ince ayrımı yapamamış, namütenahi
geçiş imkânı tanıyan düzenlemeler getirmiştir ve bu düzenlemeler beraberinde
bazı haksızlıkları da getirmiştir. Bu durumdan Maliye Bakanlığı ziyadesiyle
kadro zafiyetine ve erozyonuna uğramış ve kadro bakımından zarar görmüştür.
3568 sayılı Yasa’nın bu konudaki özensizliği nedeniyle, çok haksız ve adaletsiz
bir tablo ortaya çıkmıştır. Bu tablodan en fazla haksızlığa uğrayan kesim de
defterdarlar olmuştur. Değerli arkadaşlar, hepiniz bilirsiniz ki defterdar bir ilde
Maliye Bakanının temsilcisi olarak görev yapmaktadır. Defterdar ilin en büyük
mal memuru olup, aynı zamanda hazinenin de temsilcisidir. Bir ilde vergilerin
toplanmasından, bütçe harcamalarının yapılmasından ve millî emlakin idaresinden
sorumludur. Defterdarlar, ayrıca, çeşitli kanunlardan kaynaklanan pek çok görev
ve fonksiyonu üstlenmiştir. Defterdarlar, binlerce personelin istihdam edildiği
çok sayıda birimin yöneticisidir; aynı zamanda il idare kurulu üyesi ve il
idare şube başkanıdır. Defterdarların mesleki birikimi, kurumsal kültürü,
tecrübesi, yetkileri, görev ve fonksiyonları yeminli mali müşavirlik mesleğini
yürütme kapasitesinin çok üzerindedir ve oldukça da fevkindedir, mevzuatı günü
gününe takip etmektedirler. 3568 sayılı Yasa, muhasebenin “M”sini,
maliyenin “M”sini ve verginin “V”sini
bilmeyen bazı unvanlara yeminli mali müşavirlik hakkını 1989 yılında tanımış,
ancak defterdarlar mesleki hayatını muhasebe, vergi, vergi incelemesi içinde
geçirmiş, vergi incelemeleri yapmış, hatta vergi incelemesini bizzat yapmanın
ötesinde, vergi incelemesini ve vergi denetimlerini yaptırtmış, vergiyi bütün
boyutlarıyla yönetmiş, sorumluluğunu taşımış, binlerce belki de on binlerce
“mukteza” dediğimiz vergi ve mali konularda yazılı görüş vermiş, devletin bir
ildeki en büyük mal memurudur ve ildeki Maliye Bakanının temsilcisine bu hak
verilmemiştir. Bu, son derece haksız, adaletsiz
ve insafsız bir durumdur. Bu ülkede yeminli mali müşavirliği en fazla hak eden
meslek ve unvanların başında defterdarlar gelmektedir. Yüzlerce yılın
birikimini, kültürünü, geleneğini taşıyan, Türkiye'nin yüz akı bürokratı olan
defterdarların, lütfen, kıymetini bilelim. Değerli milletvekilleri, bu önergemiz bir haksızlığı ve
adaletsizliği giderecektir. Önergemizin kabulünü diliyor, muhterem heyetinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı “Serbest Muhasebecilik, Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirler Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının” çerçeve 20 nci
maddesinin Geçici Madde 9 uncu maddesinin (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde
düzenlenmesini arz ve teklif ederim. Muhsin
Yazıcıoğlu Sivas
b) Kanunları uyarınca vergi inceleme yetkisi almış ve mesleki
yeterlilik sınavını vermiş olanlar ile 9 uncu maddenin ikinci fıkrasında
sayılan konularda profesörlük unvanını almış olanlar için yeminli mali
müşavirlik, BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bu önerge ile kanunda öngörülen meslekte on yılını tamamlayanların
şartı kaldırılmış olmaktadır. Böylece kanun yürürlüğe girdiğinde on yılını
tamamlamamış olan muhasebecilerin de ruhsat alma hakkı verilmiş olmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 20 nci
maddesiyle 3568 sayılı Kanuna eklenen geçici 9 uncu maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz. Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce kanunları
uyarınca vergi inceleme yetkisini almış ve mesleki yeterlilik sınavını vermiş
olanlardan 9 uncu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen 10 yıllık
süreyi tamamlamamış bulunanlar, usul ve esasları Maliye Bakanlığı tarafından
belirlenecek ve Bakanlıkça yapılacak özel yeminli mali müşavirlik sınavında
başarılı olmaları kaydıyla, yeminli mali müşavir unvanını almaya hak
kazanırlar. Ancak, bunların yeminli mali
müşavir ruhsatını alabilmeleri için 9 uncu maddenin birinci fıkrasının (a)
bendindeki süreyi tamamlamaları şarttır.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanunun yürürlük tarihinden önce 10 yılını doldurmuş
olanların müktesep hakları korunurken, mesleki yeterlilik sınavını vermiş ancak
10 yılını doldurmamış olanlar yönünden herhangi bir düzenleme yapılmadığı
takdirde uygulamada birçok hukuki ihtilafın yaratılması kaçınılmaz olacaktır.
Bu durumda olanlar için daha yumuşak bir geçiş dönemini teminen
özel bir sınava tabi olmalarına yönelik hükümlere yer verilmektedir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 9’u oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 10 üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum: TBM Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı yasa tasarısının 20. maddesine
bağlı geçici 10. maddedeki (iki) ibaresinin (üç) olarak değiştirilmesini arz
ederim. Kamer
Genç Tunceli TBMM Başkanlığına, 216 s. sayılı tasarının 20. maddesinin geçici 10. maddesinde
“görevlerinde bulunanlar, aradan iki seçim dönemi” cümlesinin bölümünün
“görevlerinde bulunanlar aradan bir seçim dönemi” olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun Tasarısına çerçeve 20 nci
maddesiyle 3568 sayılı Kanuna eklenen geçici 10 uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Geçici Madde 10 - 1/4/2008 tarihinden
sonra yapılan seçimlerden itibaren üst üste iki seçim döneminde iki defa oda
veya Birlik Yönetim Kurulu başkanlığına seçilmiş olanlar, aradan iki seçim
dönemi geçmedikçe Yönetim Kurulu üyesi olarak seçilemezler.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Maddede yer alan “üst üste iki dönem oda veya Birlik
Yönetim Kurulu başkanlığı görevlerinde bulunanlar” ibaresine açıklık
getirilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önergeyle
20’nci maddeye bağlı geçici 10’uncu madde tümüyle değiştirilmiş olduğundan,
Aydın Milletvekili Sayın Ali Uzunırmak ve
arkadaşlarıyla, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in aynı maddeye ilişkin önergelerini
işleme koyma imkânı kalmamıştır. Bu nedenle önergeleri işlemden kaldırıyorum. Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza arz
ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 11 üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 20 nci
maddesiyle 3568 sayılı Kanuna eklenen geçici 11 inci maddenin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddenin sonuna aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz. Kemal
Unakıtan Maliye
Bakanı "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce; serbest
muhasebeci unvanını almış olanlar ile serbest muhasebecilik stajına devam
edenlerden başarılı olanlar; altı ayı geçmemek üzere, TÜRMOB tarafından verilen
mesleki uyum eğitimine katılarak bu eğitimi tamamladıkları tarihten itibaren
beş yıl içinde yapılacak özel serbest muhasebeci mali müşavirlik sınavlarına
beş defa girebilirler. Bu sınavlarda başarılı olanlar, serbest muhasebeci mali
müşavir unvanını almaya hak kazanırlar. Mesleki uyum eğitiminin konuları ve
ücreti ile yapılacak özel sınavın usul ve esasları Maliye Bakanlığı ile TÜRMOB
tarafından müştereken belirlenir." "Bu madde uyarınca serbest muhasebeci mali müşavir unvanını
almaya hak kazananların; a) Yeminli mali müşavirlik sınavına katılabilmeleri için 9 uncu
maddede belirtilen şartlara, b) İlgili kanunları uyarınca bağımsız denetçi unvanıyla denetim
yapabilmeleri için söz konusu mevzuatta belirtilen şartlara, ilave olarak 5 inci
maddenin (A) fıkrasının (a) bendinde belirtilen eğitim şartını taşımaları zorunludur." TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan kanun tasarısının 20 nci
maddesinde düzenlenmekte olan geçici 11 inci Maddesinin “bu Maddenin yürürlüğe
girdiği tarihte fiilen serbest muhasebecilik yapanlara, serbest muhasebeci mali
müşavir unvanı verilir” şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan. MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Recep Taner… BAŞKAN – Buyurun Sayın Taner. (MHP sıralarından alkışlar) RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesinin geçici
11’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle ilgili söz
almış bulunmaktayım. Şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına saygıyla
selamlıyorum. Vermiş olduğumuz değişiklik önergesi, 3568 sayılı Serbest
Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Kanunu’nun geçici 11’inci maddesinde düzenlenmekte olan serbest muhasebecilerin
“serbest muhasebeci mali müşavir” unvanı almalarının şartlarının
iyileştirilmesi için verilmiş olan bir değişiklik önergesidir. 3568 sayılı
Kanun’un yürürlüğe girdiği tarih olan 1989 yılında olduğu gibi hak sahibi olan,
bağımsız çalışan ve fiilî olarak mesleki faaliyetine devam eden serbest
muhasebecilerin TÜRMOB tarafından verilecek olan mesleki uyum eğitimine
katılmalarını ve eğitimin sonunda da sınav şartına bağlı olmaksızın “serbest
muhasebeci mali müşavir” unvanını kullanmalarını talep etmekteyiz. Değerli milletvekilleri, ön lisans seviyesinde öğrenim
görmüş olanlar ile ticaret liseleri, maliye meslek liselerinden mezun olanların
dört ve altı yıllık staj süreleri neticesinde veya dört yıllık yüksekokul
mezunu olmalarına rağmen serbest muhasebeci mali müşavir olma haklarını
kullanmayan, serbest muhasebecilerle iş farkları olmadığı için o unvanı alan
arkadaşlarımızın “serbest muhasebeci”lik unvanları bu
kanun ile ortadan kaldırılmaktadır. Unvanlar ortadan
kaldırıldığı hâlde bu serbest muhasebecilere mesleklerine devam edebilme imkânı
verilmektedir. Bu kanunen bir çelişkidir. Hem unvan olmayacak hem mesleki
faaliyetlerine devam edebilecekler. Sayıları 30 bin civarında olan serbest muhasebeciler
mesleğin esas çilesini çeken, genelde orta ve küçük ölçekli işletmeler ile
esnaf kesiminin defterlerini tutan, vergi ve sosyal güvenlik kurumu ile ilgili
yükümlülükleri yerine getiren, aylık, dönemsel veya yıllık beyannameleri düzenleyen
serbest muhasebeciler, bu faaliyetlerinin yanında serbest muhasebeci mali
müşavirlerin ve yeminli mali müşavirlerin de imza koydukları, tasdik ettikleri
belgeleri hazırlayan kesimdir. Yasa’nın 2’nci
maddesinde serbest muhasebecilerin yapabileceği işler, defterleri tutmak,
bilanço kâr-zarar tablosu ve beyannameler ile diğer belgeleri düzenlemek olarak
belirtilmektedir. Muhasebeciler, uzun yıllardır vergi dairelerinin yardımcı
elemanı olarak, geçmişte kurum memurları tarafından yapılan birçok işlemi de
yapmaya devam etmektedir. Devletin vergisinin tahakkukundan tahsilatına,
mükellefin resmî defter ve beyannamelerinde çıkan kazancın haricinde getirilen
düzenlemelerle vergi barışlarına, matrah artırımlarına, rızai
beyanlara ve sosyal güvenlik kurumlarıyla ilgili yükümlülükleri de yapan,
devlet ile mükellef arasında köprü görevi gören kişilerdir. Değerli milletvekilleri, serbest muhasebeciler ile serbest
muhasebeci mali müşavirler arasındaki iş yükü hemen hemen
aynıdır. Zira, 2’nci maddenin (b) ve (c) bentlerinde
yazılı olan muhasebe sistemlerini kurmak, işletmecilik, finans, mali mevzuatla
ilgili inceleme, tahlil, denetim gibi işlere genelde orta ölçeğin üzeri büyük
işletmelerde ihtiyaç duyulmaktadır. Bu işletmelerde de yeminli mali müşavirler
bulunduğundan bu işlemler onlar tarafından gerçekleştirilmektedir.
Muhasebeciler ve müşavirler işin mutfağında üretim yaparken yeminli mali
müşavirler de bu üretileni servis ederek bahşişi toplamaktadırlar. Gelin, hep
birlikte, 30 bin civarındaki serbest muhasebecilerin sesine kulak verelim ve
yıllardır bu mesleğin kahrını çekenleri bu düzenlemeyle rahatlatalım. Eğer ki
ille sınav şartı deniyorsa kamu kurum ve kuruluşlarından sınavsız olarak
şartları yerine getirdiği için meslek mensubu serbest muhasebeci mali müşavir
olanları da serbest muhasebecilere uygulandığı gibi sınava tabi tutalım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Taner. RECEP TANER (Devamla) – O kamu kurum ve kuruluşlarındaki imza
yetkileriyle, bugüne kadar belki hiç sigorta bildirgesi doldurmadan, bir
hesabın açılış kapanışını yapmadan, hesap planını doğru dürüst öğrenmeden
kalkıp da yetki verdiğimiz, sınavsız olarak yetkilendirdiğimiz kişileri de,
gelin onları da sınava tabi tutalım. Değerli milletvekilleri, düzenlememizin, değişiklik önergemizin
kabulü konusunda desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Taner. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 20 nci
maddesiyle 3568 sayılı Kanuna eklenen geçici 11 inci maddenin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddenin sonuna aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz. Kemal
Unakıtan Maliye
Bakanı "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce; serbest
muhasebeci unvanını almış olanlar ile serbest muhasebecilik stajına devam
edenlerden başarılı olanlar; altı ayı geçmemek üzere, TÜRMOB tarafından verilen
mesleki uyum eğitimine katılarak bu eğitimi tamamladıkları tarihten itibaren
beş yıl içinde yapılacak özel serbest muhasebeci mali müşavirlik sınavlarına
beş defa girebilirler. Bu sınavlarda başarılı olanlar, serbest muhasebeci mali
müşavir unvanını almaya hak kazanırlar. Mesleki uyum eğitiminin konuları ve
ücreti ile yapılacak özel sınavın usul ve esasları Maliye Bakanlığı ile TÜRMOB
tarafından müştereken belirlenir. " "Bu madde uyarınca serbest muhasebeci mali müşavir unvanını
almaya hak kazananların; a) Yeminli mali müşavirlik sınavına katılabilmeleri için 9 uncu
maddede belirtilen şartlara, b) İlgili kanunları uyarınca bağımsız denetçi unvanıyla denetim
yapabilmeleri için söz konusu mevzuatta belirtilen şartlara, ilave olarak 5 inci
maddenin (A) fıkrasının (a) bendinde belirtilen eğitim şartını taşımaları
zorunludur. " BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Takdire
bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz. Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum. Gerekçe: Tasarıyla serbest muhasebecilik unvanının kaldırılması
nedeniyle bu unvanla mesleki faaliyette bulananlara geçiş döneminde, mesleki
uyum eğitimine katılmaları ve yapılacak özel sınavda başarılı olmaları şartıyla
serbest muhasebeci mali müşavir unvanını almaya hak kazanmalarına imkân
tanınması amaçlanmaktadır. Ayrıca, mesleki faaliyetlerde kalitenin belli bir
düzeyde tutulmasının sağlanabilmesi açısından, bu maddeye göre serbest
muhasebeci mali müşavir olma imkânı getirilenlerin, ilgili kanunlar uyarınca
bağımsız denetim yapabilmeleri ve yeminli mali müşavirlik sınavına
girebilmeleri için gerekli eğitim şartını sağlamaları amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 11’i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 12 üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı yasa tasarısının Geçici 12 maddesinin ilk
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Geçici madde 12- 31.12.2008 tarihinden önce; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve yirminci maddesi ile
düzenlenen 3568 sayılı Kanuna eklenen geçici onikinci
maddesinin birinci fıkrasında geçen “birinci derece” ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Ramazan
Başak Şanlıurfa BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanun tekniğine uygun olacağı düşünülmüştür. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı yasa tasarısının geçici 12 maddesinin ilk
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz. Kemalettin Nalcı (Tekirdağ) ve arkadaşları Geçici Madde 12- 31.12.2008 tarihinden önce; BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Nalcı, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 216 sıra sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesinin geçici 12’nci maddesinde vermiş olduğumuz
bir değişiklik önergesi doğrultusunda söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, meslek mensupları Maliye ve mükellefler
arasında köprü görevi görmektedir. Serbest muhasebeciler ve serbest muhasebeci
mali müşavirler gece gündüz çalışarak hizmet vermekte, bilanço, gelir tablosu
ve diğer mali tabloları hazırlayarak beyannamelere imza atmaktadır. Yeminli
mali müşavirler de bu mali tabloları tasdik etmektedir. Maliye Bakanının mükelleflere
de meslek mensubuna da güvenmediği görülmektedir. Meslek mensubunun düzenlediği
gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinden doğan gelirlerin yetersiz olduğunu
söyleyen Maliye yetkilileri mükellefleri sahte beyana, naylon fatura kesmeye
zorlamaktadır. Esnaflar Maliyenin denetim elemanları tarafından “Matrah artırımı
yapmazsanız başınız dolaşır.” şeklinde örtülü tehdide maruz bırakılmakta ve
kanunsuz matrah artırımına zorlanmaktadır. AKP İktidarı döneminde tehditle
matrah artırımı adına “rızaen tarhiyat.” adı
verilmiştir. Normal vergisini ve çalıştırdığı işçinin normal sigorta primini
ödeyemeyen vergi mükelleflerine “gönüllü uyumluluk” ya da “rızaen
tarhiyat” adı altında haksız vergiler salınmaktadır. Sayın milletvekilleri, esnafın ve tüccarın durumu zordadır. Zor
şartlarda ayakta kalma savaşı vermektedir. Vergi borçlarından dolayı banka
hesaplarına el konulmasından dolayı çeklerini ödeyemeyen esnaf ve tüccar,
bankalar tarafından kara listeye alınmaktadır ve ticari hayatı bitme noktasına
kadar gelmektedir. Bu gerçekten haksız bir uygulamadır. Acaba, devlet borcunu
ödemediği zaman vatandaş devlete bu uygulamayı yapabiliyor mu? Sayın milletvekilleri, 216 sıra sayılı Yasa Tasarısı’yla yapılmak
istenen değişiklikler de aceleye getirilmiştir. Yasa ile yapılmak istenen
düzenlemelerde eksiklik ve karışıklık vardır. Yürürlük maddesi mutlaka
değişmeli ve bu değişiklikler, bu sene içinde yapılacak olan oda kongrelerinde
uygulanmamalıdır. Bu kanun, meslek örgütü ve mensupları tarafından uygun
görülmemiştir. Ayrıca, cumartesi günü yapılacak kongreye, odalar, ilçe seçim
kuruluna listelerini vermiş olup, yasa metnini de hâkimliklere vermiş
bulunduğundan, çıkan bu yasa ile nasıl diğer seçimler yapılacaktır? Bu, kaosa neden olmayacak mıdır? Zaten, bu kanun tasarısı,
muhasebecinin sorunlarına değil, yaklaşan seçimlere endeksli bir kanun olması
meslek sahiplerini üzmüştür. Önergemize destek olmanız dileğiyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Nalcı. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Geçici madde 12’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 13 üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve yirminci maddesi ile
düzenlenen 3568 sayılı Kanuna eklenen geçici onüçüncü
maddesinde geçen “üç temsilciye” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “dört
temsilciye” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim. Mustafa
Ataş İstanbul Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı tasarının 20. maddesindeki geçici madde 13’teki
“üyelerin altmışta biri oranında Birlik Genel Kurul temsilcisi ve aynı sayıya
kadar yedek temsilci seçer” hükmünün “üyelerin ellide biri oranında Birlik
genel kurul temsilcisi seçer” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz. BAŞKAN – Sayın Özyürek, siz mi
konuşacaksınız? MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Evet efendim. BAŞKAN - Buyurun. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; iki gündür bu görüşmelerimizi dışarıdan izleyen insanlar bazı
konularda hayrete düşmüşlerdir. Teknik bir konu, muhasebeyle ilgili, mali
müşavirlikle ilgili bir konu niçin bu kadar tartışılır, niçin sürekli karar
yeter sayıları istenir, niçin hararetli tartışmalara neden olur? Değerli arkadaşlarım, daha önce de ifade ettiğimiz gibi bunun bir
temel nedeni var, o da iktidarın verdiği sözden, varılan mutabakattan caymış
olmasıdır. Plan ve Bütçe Komisyonunda özellikle “nispi temsil” diye
adlandırılan seçim sistemiyle ilgili bir noktada, çarşaf liste olması
noktasında bir uzlaşma sağlanmıştı. Komisyonda 25 AKP’li milletvekilinin
imzaladığı, Sayın Bakanın ve Bakanlık mensuplarının kabul ettiği bir uzlaşma
metninden iktidar burada dönmüştür, burada caymıştır. Böylece bir güven
bunalımı Meclise, özellikle muhalefet partilerine egemen olmuştur. Bu
güvensizlik içinde bu çalışmaları yapıyoruz. Bu güvensizlik de çalışmalarımıza
yansıdı. Peki, buradaki bizim muhalefetimizin, bizim karşı duruşumuzun
temel nedenleri nedir? Değerli arkadaşlarım, öncelikle, iktidarın “nispi temsil” diye
getirdiği yöntem, az oy alanı çok oy alan yerine seçtirme yöntemidir. Bir
örnekle bunu anlatırsam: Bin üyesi olan bir odada 5 kişilik yönetim kurulu
seçimi yapılıyor. 800 üye o 5 kişiye oy veriyor, 200 kişi de öbür listeye oy
veriyor. Şimdi getirilen yöntemde, “nispi temsil” diye arkadaşlarımızın
getirdikleri yöntemde, 800 oy alanın yerine 200 oy alan seçiliyor. Peki, orada
800 oy almış olan kişi -hangi listede olursa olsun- seçilmeyip de 200 oy alanı
seçmiş gibi gösterirseniz, bu, şahıs hukukuyla bağdaşır mı; bu, Anayasa’nın
eşitlik ilkesiyle bağdaşır mı? Bizim itirazımızın temel noktası budur. Bu,
Anayasa’ya aykırıdır; bu, hukuka aykırıdır ve biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, yasaya saygımız gereği, hukuka saygımız gereği, konuyu Anayasa
Mahkemesine götürmek, taşımak zorundayız. Bir diğer önemli neden: Yirmi yıldır bir düzen içinde çalışan
odaların ve Birliğin düzeni burada bozulmak istenmektedir. “İşte, şu kadar
kıdemi olan seçilir, bu kadar kıdemi olan seçilemez.”, “Fiilen çalışan seçilir,
fiilen çalışmayan seçilmez” gibi, iktidarın, belli şahısları hedef alan, belli
kişilerin adaylığını önlemeye dönük, şahsa mahsus düzenlemeleri buraya getirmiş
olmasıdır. Bizim buradaki kaygımız, hukuk kaygımızdır. Bizim buradaki kaygımız,
bir sivil toplum örgütünün keyfî bir şekilde yönetilmemesi ve ele
geçirilmemesidir. Sivil toplum örgütlerinin üyelerin iradesine göre
yönetilmesi, üyeler istediğini seçip istediğini seçmeyebilir ilkesinin hayata
geçirilmesidir. Fakat, iktidar “Mademki TÜRMOB’daki şu ana kadar görevde olan gruplar bana
mesafeli, öyleyse ben de oraya bana yakın ekipleri yerleştiririm.” anlayışıyla
bu düzenlemeyi getirmektedir. Bu düzenleme öyle bir zamanda gelmektedir ki değerli arkadaşlarım,
bu hafta sonu, cumartesi, pazar günleri pek çok odanın kongresi yapılacaktır.
Diğer odaların kongre süreci de başlamıştır, üye listeleri yani seçmen
listeleri askıya çıkmıştır. Siz, tam seçim sürecine başlanmışken, tam seçime
başlamışken seçimin kurallarını değiştiriyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Özyürek, konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun. MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Bu son derece yanlıştır ve hukuk
dışıdır. Şimdi, geliniz –önergemiz de var- seçimle ilgili maddeleri gelecek
seçimlerden itibaren uygulayalım, başlamış olan bu seçimler eski hükümlere göre
yapılsın diyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve yirminci maddesi ile
düzenlenen 3568 sayılı Kanuna eklenen geçici onüçüncü
maddesinde geçen “üç temsilciye” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “dört
temsilciye” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim. Mustafa
Ataş İstanbul BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanunun amacına uygun olacağı düşünülmüştür. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Geçici madde 13’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 14’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, yeni bir geçici madde eklenmesine ilişkin
bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 20. Maddesinin son fıkrası olarak aşağıdaki ifadenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Geçici Madde 15- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte; Türkiye genelinde, kamu veya özel sektörde muhasebe denetimi veya
mali denetim yapan Bakanlık Merkez Denetim elemanlarından mesleki yeterlilik
sınavına girmiş olanlardan 10 yıllık süreyi tamamlamış olanlar için yeminli
mali müşavirlik sınav şartı aranmaz. BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Madde ile Türkiye geleninde gerek kamu sektörü gerekse özel
sektörde muhasebe denetimi yapan veya Türkiye genelinde mali denetim yapan ve
mesleki yeterlilik sınavını vermiş olan bakanlık merkez denetim elemanlarından
10 yıllık mesleki süreyi tamamlayanlara sınava girmeden yeminli mali müşavirlik
hakkı tanınmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, geçici madde 9, geçici madde
10, 11, 12, 13, 14’üncü maddelerin bağlı olduğu çerçeve 20’nci maddeyi geçici
maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Madde 21 üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığı’na 216 S. Sayılı tasarının 21’inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. “Bu Kanunda Birlik temsilci sayısı ile seçim yöntemi ile ilgili
hükümler 2008 yılından sonra yapılan seçimlerde uygulanır. Diğer maddeler bu
Kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım? MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Konuşmak istiyorum. BAŞKAN - Sayın Özyürek, buyurun. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; ben, bu önergemize Hükûmetin
katılacağını beklerdim çünkü -biraz önce de açıkladım- şu anda pek çok odanın
kongre süreci başlamış ve bu hafta sonu, Konya gibi, Mersin gibi büyük
odalarımız kongrelerini yapacaklar. Onlar 25 üyeye 1 delege hesabıyla TÜRMOB’a gidecek, delegelerini seçecekler. Bu kanunun
yürürlüğe girmesinden sonra kongresini yapan odalarda ise 60 kişiye 1 delege
seçilecek. Şimdi, daha küçük bir oda, delege sayısı itibarıyla daha büyük
odadan daha çok delege çıkaracak. Bu çelişki ancak bir ertelemeyle, yani
seçimlerle ilgili hükümleri, kongresi bu ay içinde yapılacak odalara uygulamamakla
aşılabilir. Fakat, iktidarın böyle bir derdi yok
“İsteyen eski hükme göre yapsın isteyen yeni hükme göre yapsın, çıkacak kargaşa
da çıkarsa çıksın.” mantığıdır. Değerli arkadaşlarım, iktidarlar, hükûmetler
düzeni sağlamakla görevli organlardır. Siz, çıkardığınız kanunla düzensizliği
teşvik ediyorsunuz. Umarım ve dilerim ki Sayın Cumhurbaşkanı bu yasayı geri
göndermek suretiyle, ortaya çıkacak bu kargaşayı önleme fırsatını Türkiye Büyük
Millet Meclisine verir. Her şeye rağmen, bu yasa bu şekliyle çıkacaksa, ben bütün muhasebe
camiasının büyük bir sağduyuyla, mesleklerine, odalarına ve TÜRMOB’a -Birliklerine- sahip çıkmalarını
istiyorum. Onlar, sağduyularıyla, engin tecrübeleriyle, odalarını ve
Birliklerini bir kargaşaya sokmaktan alıkoyacaklardır ve TÜRMOB camiasının
iktidarın bir arka bahçesi olmasını kesinlikle önleyeceklerine ben inanıyorum
ve öyle inanıyorum ki, hukuk dışı, Anayasa’ya aykırı pek çok hükümler içeren bu
yasa yüce Mahkemeden de dönecektir. O zaman, burada tartışmasını yaptığımız pek
çok konuda arkadaşlarım mahcup olacaklardır. Biz büyük bir özveriyle, özellikle Plan ve Bütçe Komisyonunda
günlerce çalışarak bu tasarıyı, bütün camianın kabul edebileceği, hukuk
sistemine uygun bir hâle getirmiştik. Ama burada verilen önergelerle sistem
bozuldu. “Nispi temsil” gibi -biraz önce söylediğim gibi- az oy alanın
seçildiği, çok oy alanın seçilemeyeceği bir yöntem ilk defa hukuk sistemimize
girdi. Şu ana kadar hiçbir sivil toplum örgütünde, hiçbir odada, hiçbir
birlikte böyle bir yöntem yok. Ama, iktidar sözcüleri
“Bunu TÜRMOB’da böyle başlattık, baroda da bunu
uygulayacağız, Mimar Mühendis Odaları Birliğinde de bunu uygulayacağız.” demek
suretiyle, bu yanlışı yaygınlaştırmak istediklerini ortaya koymuşlardır. O vardığımız mutabakattan dönüşümüzün nedeni için Sayın Canikli -AKP Grup Başkan Vekili- dedi ki: “Ben ondan
dönüleceğini zaten size söylemiştim.” NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ben öyle bir şey söylemedim Sayın Özyürek. Lütfen yapmayın. MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Peki, onu söylemiştiniz de “oda
sayıları beşten yediye çıksın, bu yeter.” diye herkesin imzaladığı o komisyon
kararına rağmen, niçin onları artırıyoruz? Değerli arkadaşlarım, AKP aklına bazı şeyleri koymuş, bu camiayı,
TÜRMOB camiasını nasıl ele geçireceğini hesaplamış. Ona, o hedefe ulaşmak için
verdiği sözden dönmek, takiye yapmak AKP için çok
doğal, çok mübah. Bu anlayışla bugün buralarda belli
çoğunlukları sağlayabilirsiniz ama önemli olan, görevde çoğunluğunuzla belli
sonuçları almak değil, Türkiye’de hayırla yad
edilmektir. Ben öyle inanıyorum ki muhasebe camiası bu düzenlemelerden sonra
sizi asla hayırla yad etmeyecektir. Önemli olan,
hukuka uygun, hakkaniyete uygun… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun. MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – …milletin istediği, camianın istediği
düzenlemelerdir. Ama burada muhasebe camiası bir kenara bırakılmıştır, hak,
hukuk bir tarafa bırakılmıştır, sadece ve sadece bir sivil toplum örgütünü
AKP’nin arka bahçesi yapmaya dönük düzenlemeler yapılmıştır. Ben bu
düzenlemelerin hukuktan döneceğini, yargıdan döneceğini tahmin ediyorum ve
diliyorum. Şu ana kadar bu yasanın daha iyi çıkması yönünde muhalefet
partilerinin gösterdiği çabaya, emeğe şükranlarımı sunuyorum. AKP’li arkadaşlarımıza
da günlerce -on gün- çalışarak vardığımız mutabakatı bozdukları için
teessüflerimi ve üzüntülerimi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, Sayın Özyürek biraz önce ismimi zikrederek takiye
yaptığımızdan bahsetti. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Hayır, daha önce takiye
yaptığını burada kendisi söylemişti zaten. BAŞKAN – Buyurun Sayın Canikli. (AK
Parti sıralarından alkışlar) VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam) 6.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Aslında, bu konu üzerinde en az, sanıyorum üç defa konuşma yaptık.
Oradaki görüşmeleri, tartışmaları, kanaatlerimizi ayrıntılı olarak ifade ettik,
ama anlaşılamamış tam olarak sanıyorum ya da bazı arkadaşlarımız anlamak
istemiyorlar, anlamakta zorluk çekiyorlar. Tekrar burada belirtmekte fayda var. Değerli arkadaşlar, işin özü şudur: Bu tasarı Komisyona gelmiştir,
Komisyona geldiğinde bütün siyasi partilerimizin temsilcilerinin katıldığı gayriresmî bir toplantı yapılmıştır. Toplantı resmî
değildir. Yani bir görüşme yapılmıştır Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımızın
odasında ve daha sonra da özel görüşmeler yapılmıştır. Orada, AK Parti Grubu
adına şahsım, bu maddenin, yani tartışılan maddenin, tasarının 15’inci
maddesinin Hükûmet tasarısında geldiği şekliyle
korunması gerektiğini, düşüncemizin bu olduğunu ifade ettim. Bunu defalarca
söyledim orada. Şu anda burada da o söylediğimiz düşünce doğrultusunda hareket
ediyoruz, farklı bir şey yapmıyoruz. Biz takiyeyi
bilmeyiz, böyle bir geçmişimiz, geleneğimiz yok. Ama, takiye konusunda uzman olanlar varsa onu bilemem. ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Hiç olmadı! Bravo! MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Bravo! NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Tabii, o kadar çok sık kullanılıyor ki bu
ifadeler, bu kelimeler. Biz orada söylediğimizi burada yapıyoruz. Sanıyorum takiye bu olmasa gerekir. Takiye
başka bir şey. Bizim geçmişimizde uygulanmadığı için çok da yabancı bir kelime,
çok da yabancı bir içerik. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – AKP’nin temel simgesidir o. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ama, bazı
arkadaşlarımız o kadar kullanıyor ki, anlaşılıyor ki takiye
konusunda, uygulama konusunda çok büyük tecrübelere sahipler. Şimdi bakın arkadaşlar, getirilen bu seçim sisteminde, nispi
temsilde, azınlığın ya da az oy alanın çoğunluğu alması gibi bir şey söz konusu
değil. Yanlış aktarılmak isteniyor ya da özellikle öyle ifade ediliyor. Olay şu: Örneğin… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Peki, benim misalime göre anlat. Bin
oy… 800 alan mı seçilir, bin alan mı seçilir? NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Onu da söyleyeceğim, aynı örneği
vereceğim. Yani, Sayın Özyürek’in örneğinde bin tane
üye oy kullanıyor, 800 tanesi bir gruptan, bir görüşten bir listeyi
destekliyor, 200 tanesi başka bir listeyi destekliyor. Sayın Özyürek “Bunun tamamını 800 kişi alsın.” diyor. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Elbette. Oradaki 5 kişi de 800 oy almış. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Biz de diyoruz ki: Hayır. oranlayalım. 5 yönetim kurulu üyesinden 4 tanesini bu 800’ü
destekleyen liste alsın, onun listesinde bulunan insanlar yönetim kurulu üyesi
olsun, o 200 tane kişi de 1 tane yönetim kurulu üyesi alsın diyoruz,
söylediğimiz bu. Daha uç bir örnek vereyim ben size. Bunun aynen uygulaması var
çünkü, aynen böyle. Üç liste var; bir liste yüzde 45,
bir liste yüzde 25, bir liste yüzde 30. Yüzde 55, iki tane liste ayrı ayrı girdiği için hiç delege alamıyor ya da yönetim
kuruluna üye sokamıyor; ama, yüzde 45’i alan, sayısı
olan, çoğunluğu olan liste tamamını alıyor. Bu mu demokrasi, bu mu adalet? Biz
adaleti sağlıyoruz değerli arkadaşlar, biz adaleti getiriyoruz. MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – AKP’de seçimleri böyle mi yapıyorsunuz? NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Canikli, teşekkür
ediyorum. V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam) 1.- Serbest Muhasebecilik, Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/549)
(S.Sayısı: 216) (Devam) BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Madde 21’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 22’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı kanun tasarısının yirmiikinci
maddesinde geçen “Bakanlar Kurulu” ibaresinin madde metninden çıkarılarak
“Maliye Bakanlığı” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)–
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar) ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan bu yasa tasarısıyla ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz
aldım. Ancak, her konuda olduğu gibi zaten baştan sona da antidemokratik bir
anlayışla hazırlanmış bir yasa. AKP’nin ve Başbakanın ve AKP ve Başbakanın
demokrat olduğunu ileri süren sözüm ona aydınların demokrasilerinin bugün
İstanbul Şişli’de DİSK binasına ve diğer binalara atılan kimyasal gazlarla
akıtılan gözyaşlarıyla bu demokrasi barutlarının ıslandığı bugün tescil
edilmiştir. Bugüne kadar, 1976’dan bu yana ben 1 Mayıs Uluslararası İşçi
Bayramı’na, kutlamalarına katılırım. İlk defa bugün, bu yıl, Uluslararası İşçi
Bayramı’na devletin gücünün ispat edildiği bir arena hâline getirilmiştir.
Kendi yandaşlarının yaptığı uygulamalar konusunda son derece hoşgörülü olan ve
o konuda özgürlüklerden bahseden bir siyasal iktidar, Uluslararası İşçi Bayramı
ve mücadele gününde Türkiye’yi bu işçilere, emekçilere zindan etmiştir. Hani
siz demokrattınız, hani siz yasakçı değildiniz, hani siz Avrupa Birliği kriterlerini uyguluyordunuz. FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Maddeye gel maddeye. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bakın arkadaşlar, saat daha 6.30’dan
itibaren, DİSK binasına polisler kimyasal gaz atmıştır ve bunu yaşadık. MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Kimyasal gaz ne ya? ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Milletvekilleri orada olduğu hâlde,
kimyasal gazlar atılmaya devam edilmiştir. Bugün uluslararası dayanışma günüdür, bugün İşçi Bayramı’dır,
bugün 1 Mayıstır. Dünyada 134 tane ülkede, sizin çok övündüğünüz Avrupa
Birliğinin omurgasını oluşturan ülkelerde, en geniş meydanlarda bu bayram
kutlanmaktadır. 1 Mayıs Taksim Meydanı’nda kutlanmayacak da nerede kutlanacak?
Dünyanın hangi demokratik ülkesinde geniş meydanlar işçiye kapatılmıştır? Bugün
en işlek meydanlar bu bayramlara açılmıştır. Bir yılbaşını kutluyorsunuz, diğer
bayramları kutluyorsunuz da, İşçi Bayramı’nın kutlanmasına engel nedir? Kaldı ki, mesele de bu
değildir değerli arkadaşlarım. MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Muhasebe, muhasebe… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Daha insanların baştan hareket
kabiliyetlerini ortadan kaldırmak üzere, insanların hanelerine tecavüz
edilmiştir. BAŞKAN – Sayın Öztürk, sözünüzü kesmek
istemem ama, lütfen, önergenize de değinirseniz… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başkanım, bu bir demokrasi
anlayışıdır. Demokrasinin olmadığı bir yerde hiçbir şeyden bahsedemezsiniz.
Yasakçı anlayışı kaldırmaktan söz ediyorsunuz, yasaklara karşı olduğunuzdan söz
ediyorsunuz ama bugün, hiçbir gücü olmayan, iktisaden güçsüz olan işçilerin
üzerine, sendikaların üzerine, Emek Platformunun üzerine polis salıyorsunuz,
cop salıyorsunuz, panzerler salıyorsunuz. Sizin demokrasi anlayışınız işte
budur. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin demokrasi anlayışınız 1 Mayıs 2008
günü iflas etmiştir, iflas! Bunu herkes gördü, sizin de görmenizi isterdim.
Oraya gitseydiniz, sokaklar, her taraf polisle dolu. MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Polisler emekçi değil mi? ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Kafeteryaların dışarılarına gazlar
atılıyor, değerli arkadaşlarım. Öbek öbek görülen
yerde gazlar atılıyor. Bakın, Emniyet Müdürümüz, Valimiz ve İçişleri Bakanımız
“Çatışma çıkacak.” demişti. Demek ki çatışma çıkartmak için her yolu denediler. BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Ama,
sendikaların, Emek Platformunun sağduyulu davranışları sonucunda bir olay
çıkmadı. MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Muhasebe, muhasebe… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ben ne konuşacağımı
çok iyi biliyorum. Siz önce demokrasiye gelin, demokrasiye. “Demokrasi”yi siz
söylemiyor musunuz? Türban özgürlüğünü, değişikliği yaparken “demokrasi, Avrupa
Birliği kriterleri”, 301’i yaparken “demokrasi”,
Vakıflar Yasası’nı getirirken bu Mecliste “insan hakları, özgürlük, Avrupa
Birliği istiyor.” Ama, bugün 134 tane ülkede
kutlanıyor. Bugün siz bunu… MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Türkiye’de de kutlanıyor. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Sizin gücünüz hiçbir gücü olmayan
halka yetiyor. Sizin gücünüz emekçiye yetiyor. Sizin gücünüz alın terine
yetiyor. AKP İktidarı alın terine, emeğe, emekçiye ne kadar karşı olduğunu açık
ve seçik göstermiştir. (CHP sıralarından alkışlar) MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – O yüzden iktidar yaptı. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bugüne kadar AKP’yi ve Başbakanı
demokrat olarak ilan eden sözüm ona aydınlar da, artık, 1 Mayıs 2008’den sonra,
İstanbul’da yaşanan bu utanç verici olaylardan sonra oturup bir kez daha
düşüneceklerine inanıyorum ben. Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın uluslararası işçi sınıfının dayanışma
günü! Saygılar sunuyorum. [CHP sıralarından alkışlar, AKP sıralarından
alkışlar (!), gürültüler] BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… Sayın Öztürk, konuşmanızda kimyasal gaz
kullanıldığını söylediniz. Kimyasal gazın ne anlama geldiğini ben -mühendis
değilim- bilmiyorum, ama burada herhâlde kastı aşan bir cümle oldu. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ben bilmiyorum… Sayın Başkanım, ben
orada insanların, milletvekillerinin gözlerinin yaşartıldığına… BAŞKAN - Hayır, göz yaşartıcı gazı anladım da “kimyasal gaz”
ifadesi… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Biz kapatarak girdik oraya. Mahsur
kaldık, mahsur. BAŞKAN - Evet “göz yaşartıcı gaz” demek istediniz galiba, ben öyle
yorumladım. Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümünün
oylanmasından önce oyunun rengini belirtmek üzere lehte Bursa Milletvekili
Sedat Kızılcıklı. Buyurun Sayın Kızılcıklı. (AK Parti
sıralarından alkışlar) SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz sonra oylayacağımız bu yasa tasarısıyla mesleğimiz ve
meslektaşlarımız birçok kazanımlar elde etmiştir. Bunlardan birisi meslekte
unvanların birleştirilmesi ki yıllardır biz bunu konuşuyorduk. Serbest
muhasebecilik mesleği kaldırılmak suretiyle serbest muhasebeci mali müşavirlik
ve yeminli mali müşavirlik kategorilerinde birleştiriliyor. Bu arada serbest
muhasebecilere de beş yılda beş sınav hakkı verilmek suretiyle,
kazanamayanların da serbest muhasebeciliği devam etmek suretiyle müktesep
hakları korunuyor. Yine, bazı kategorilerde uygulanan yeminli mali müşavir olmak,
mali müşavir olmak için bazılarına sınav şartsız bir şekilde bunlar
veriliyordu. Herkese sınav şartı getiriliyor. Bu da yıllardır istenilen bir
konuydu. Yine, genel kurulların iki yılda değil de üç yılda bir yapılır
hâle gelmesi ve böylelikle sürekli genel kurullar yapan odalardan ayrışmamız ve
bundan kurtulmamız, meslektaşlarımız adına sevindirici bir gelişmedir. Başkanlık seçiminin iki dönemle sınırlı olması ve iki dönem
geçmedikçe tekrar başkan seçilemeyecek olması da yönetim kademelerinde kadro
değişikliği, yeni bir enerji ve yeni bir üretim anlayışını meydana getireceği
açısından önemlidir diye düşünüyoruz. Yönetim kadrolarına aday olmak için bu mesleği en az üç yıl yapmış
olma şartı getirilmesi bizim de talep ettiğimiz bir konuydu ve yine yeminli
mali müşavirlik sınav komisyonunda önceden YÖK’e 3, Maliye Bakanlığına 2, TÜRMOB’a da 2 üye veriliyordu. Yeni değişiklikle YÖK’e 2,
Maliye Bakanlığına 2, TÜRMOB’a 3 üye verilmek
suretiyle TÜRMOB’un bu komisyondaki ağırlığı, yani
mesleğimizin, meslektaşlarımızın bu komisyondaki ağırlığı artırılmıştır. Bu da
çok olumlu bir gelişme olarak ortaya çıkmaktadır. Odaların yönetim kurulu üyeleri, üye sayılarına göre 5, 7 ve 9’a
çıkarılmaktadır. Bu da oda yönetimini idare edebilme açısından olumludur. Çok fazla delegelerle genel kurul yapıyorduk çünkü o günkü
şartlarda 25 üyeye 1 delege veriliyordu ve 2 binleri aşkın delegelerle
Ankara’da genel kurullar yapmak durumunda kalıyorduk. Şimdi, 75 üyeye 1 delege vermek
suretiyle, bunun da 1.300’lü, 1.400’lü rakamlarda tutulması genel kurulları
kolaylaştıracak bir çalışmadır diye düşünüyorum. Ayrıca şunu da ifade etmeden geçemeyeceğim: Zaman zaman deniliyor ki “Sivil toplum örgütlerinin görüşleri
alınmadan bu yasa tasarısı hazırlanmıştır.” Böyle bir şey yoktur çünkü bu yasa
tasarısı TÜRMOB’a gönderilmiştir.” TÜRMOB bu konuyla
ilgili defalarca başkanlar toplantısı yapmıştır, oda başkanlarıyla toplantılar
yapmıştır. Bu yasa tasarısını defalarca toplantıda ele almıştır. Bununla ilgili
rapor hazırlamıştır. Bu raporunu kitapçık hâline getirmiştir. Bizlere dahi
ulaştırmıştır. Dolayısıyla bu süreç gayet uzun tutulmuştur. Demokratik bir
süreç çalıştırılmıştır. Herkesin katkı vermesi sağlanmıştır. Mümkün olduğu
nispette de bunlardan faydalanılmıştır. Tabii ki mesleğimiz adına, meslektaşlarımız adına birçok olumlu
gelişme olan bu yasa tasarısını desteklediğimi, lehte oy vereceğimi ifade
ediyorum. Maliye Bakanlığına, hazırlayanlara teşekkür ediyorum ve
mesleğimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Sizleri de saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Oyunun rengini belirtmek üzere, aleyhte, İzmir Milletvekili Sayın
Harun Öztürk. Buyurun Sayın Öztürk. (DSP sıralarından
alkışlar) HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. Kabul etmek üzere olduğumuz tasarı, mesleğin sorunlarını
çözmeyi amaçlamamaktadır, AKP’nin iktidarını pekiştirme planlarının bir
parçasıdır, seçme ve seçilme özgürlüğüne indirilmiş bir darbedir, dünyaya bu
konuda kötü anlamda örnek bir tasarıdır, örgütlenme özgürlüğüne müdahaledir,
ihtisas komisyonlarında ve Genel Kurulda görüşmeler sırasında beklenen uzlaşma
kültürünün gelişmesine indirilmiş bir darbedir, siyasi etikle bağdaşmayan
gelişmeler sonucunda yasalaşmaktadır. Bütün bunlar,
toplumu gerginliklerden çıkaracak, taraflar arasında var olan güvensizlik
duygusunu ortadan kaldıracak çabalara ne yazık ki hizmet etmemiştir. Yeni bir
AKP uzlaşma anlayışını yaşadık bu tasarıda. Yani “Uzlaşmaya açığız, benim
dediğime gelirseniz ne ala, gelmezseniz yine benim dediğim olacak.” Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanın TÜRMOB’un
talep etmediği düzenlemeleri yapmak için acele etmek yerine, görev alanına
dönüp ülkenin giderek derinleşen krizine çözümler aramasını bekliyor halkımız.
Peki, yapılması gereken bu iken Sayın Bakan ne yapıyor? “Küreselleşme oldu,
böyle oldu.” diyor. “Eskisi gibi daha yüksek büyüme oranları beklemeyin.” diyor.
“Enflasyon yükselecek, yükselebilir, buna hazırlıklı olun.” diyor. Buna göre
dar gelirliler ve işsizler, ne yazık ki bugüne kadar AKP döneminde olduğu gibi
yine başlarının çaresine bakacaklar. Sayın Bakan, bütün bunları söylüyorsunuz. O zaman da millet dönüp
size demez mi ki “Her şey küreselleşmeye bağlı da siz niye orada
oturuyorsunuz?” Evet, bunun cevabını da hazırlamanız gerekiyor. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Siz dışarıdan bakan getirdiniz! HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, başarı varsa hükûmete ait, başarısızlık varsa vallahi bizden değil,
dünyadaki gelişmeler böyle! Artık bu masallarla milletin daha fazla aklının çelinmesi mümkün
değil diyor, yasaya oyumun renginin “hayır” olacağını belirtiyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Tasarının tümünü oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Serbest muhasebeciler ve yeminli mali müşavirler camiasına ve
milletimize hayırlar getirmesini diliyorum. Sayın Bakanın çok kısa bir teşekkür konuşması olacaktır. Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar) MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce Sayın Başkanın da duyurduğu gibi, çok önemli bir
yasa tasarısını kanunlaştırmış bulunuyorsunuz. İki günden beri de yoğun bir
çalışma sergiliyorsunuz. Bundan dolayı yüce Meclisin bütün üyelerine teşekkür
ediyorum. Bu, fevkalade önemli. Değerli arkadaşlar, burada, gerek iktidar gerek muhalefet
partilerinden sözcülerin konuştuğu gibi, anlayışta bir değişiklik getiriliyor.
Bu da nedir? Demokratikleşme alanında, adalet alanında, hukuka uyma alanında
bir adım daha atıyoruz. Şimdi, burada sanki adaletsizlik var gibi sunuldu bazı sözcüler
tarafından ama sivil toplum örgütlerinde bütün görüşler dile getirilmeli
arkadaşlar. Bazı görüşlerin dile getirilip bazı kimselerin susturulması
fevkalade antidemokratiktir. Yani, mevcut sistem antidemokratik bir sistemdi.
Çıkıyor birisi, bir liste yapıyor, listede çoğunluğu alınca bütün onlar
seçiliyor, diğerleri seçilmiyor. Eğer oradaki sistem aynen burada da yapılsa
sayın sözcüler burada milletvekili olarak oturamazlardı. Geliyorlar, bunu şey
ediyorlar ama… MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ne alakası var? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Bayağı alakası var. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sizin yönteminize göre bizim Bakanlar
Kurulunda oturmamız gerekirdi o zaman. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Burada alaka çok önemli.
Neden? Orada temsil edilen kimse sesini duyursun, herkes sesini duyursun.
Herkes gelsin, o sivil toplum örgütünün daha iyi olması için görüşünü ortaya
koysun. Bundan daha iyi ne var? Ha, sen konuşamazsın… Bizde çarşaf liste var, o
aldı mı ötekiler konuşamaz. Olmaz böyle şey. Şimdi bunu değiştirdiğinizden
dolayı sizi tebrik ediyorum. Bir de şimdi, benden önce konuşan sayın sözcü de bir konudan
bahsetti, işte enflasyon yükselecek… Evet, ne olacaksa biz gerçekleri
söylüyoruz. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Söylemek değil, önlemek önemli Sayın
Bakan. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bizden önce, hele o sayın milletvekilinin hiç
konuşmaması lazım. Onlar dünyadaki gelişmelere bakmadılar, yağ kuyrukları oldu.
Öyle mi? Hem de kimin zamanında? Sayın Ecevit’in zamanında. Tüp kuyrukları
oldu, benzin bulunamadı. Şimdi milletimiz her şeyi buluyor. BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Bakan, rahmetli Ecevit hakkında
konuşmayınız. BAŞKAN – Sayın Bakanım, bu bir teşekkür konuşması, lütfen
tamamlayınız konuşmanızı. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Neden? Biz dünyayı da
takip ediyoruz, Türkiye’yi de takip ediyoruz, ülkemize mevcut şartlar dâhilinde
en iyisini yapmaya gayret ediyoruz. Zaten milletimiz de bunu biliyor. Ben bu vesileyle hepinize tekrar teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan… MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum. Kapanma
Saati: 19.12 YEDİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 20.15 BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP
ÜYELER: Fatma Salman KOTAN (Ağrı), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
98’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum. 2’nci sırada yer alan, Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su
İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız. 2.- Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su
İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/480) (S.
Sayısı: 94) BAŞKAN - Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 3’üncü sırada yer alan, Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız. 3.- Turizmi Teşvik Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporları(1/551) (S. Sayısı:217) (x) BAŞKAN – Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Komisyon raporu 217 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde Başkanlığımıza intikal eden söz talebi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi’ye aittir. Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Sözlerime başlamadan önce hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2634 sayılı Turizmi Teşvik
Kanununun 8’inci maddesinin ormanların turizm yatırımı gerçekleştirilmek
amacıyla yatırımcılara tahsisini düzenleyen hükümleri Anayasa Mahkemesinin 7
Mayıs 2007 tarihinde aldığı bir karar sonucunda iptal edilmiştir. Anayasa
Mahkemesinin söz konusu kararı 24/11/2007 tarihli
Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve Mahkeme Hükûmete,
hükümlerin iptal edilmiş olması nedeniyle bir boşluk yaşanmaması açısından
yeniden düzenleme yapılması amacıyla bir yıllık süre vermiştir. Yani kararın
yürürlüğü, kararın Resmî Gazete’de yayımından bir yıl sonra olacaktır. Hükûmetin hazırlayıp getirmiş olduğu ve şimdi görüşmelerine
başladığımız tasarı, Anayasa Mahkemesinin iptal kararında ortaya koyduğu
gerekçeleri karşılama iddiasıyla ve iptal kararının yaratacağı boşluğu doldurma
gerekçesiyle hazırlanmıştır. Bu nedenle, tasarıyı değerlendirirken, tasarının
Anayasa Mahkemesinin ortaya koyduğu iptal gerekçelerini gerçekten karşılayıp
karşılamadığının ciddi bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Değerli arkadaşlar, turizm hiç şüphesiz önemli bir sektördür.
Ülkemize yıllık katkısı 20 milyar dolara yakındır. Geçen yılki katkı 18,5 milyar
dolar düzeyindedir ve Türkiye, gerekli yatırımları yapması ve teşvikleri
vermesi hâlinde çok kısa bir sürede bu 20 milyar doların çok çok üzerine çıkabilecek bir potansiyele sahiptir. Turizm sektörü, düşük maliyetle istihdam sağlayan, düşük maliyetle
döviz girdisi sağlayan önemli bir sektördür. Nitelikli iş gücü talep etmesi
nedeniyle istihdama bir başka yönden de olumlu katkısı vardır. Bu nedenle,
ekonomiye katkısı son derece önemlidir. Ayrıca, dünya barışına sağladığı katkı
nedeniyle de siyasi açıdan son derece önemli bir sektördür. Bu olumlu
özelliklerine karşın turizm sektörünün yatırımcılar açısından cazibesini
azaltan birtakım faktörler vardır. Turizm sektörü, yatırımcı açısından,
yatırımın geri dönüşünün çok uzun zaman aldığı bir sektördür, yani sermaye-hasıla oranı son derece yüksek bir sektördür. Yine, turizm sektörü, siyasi, sosyal, ekonomik olaylar nedeniyle
kırılgan bir yapıya sahiptir. Bütün bu olaylardaki, bu konulardaki herhangi bir
risk, herhangi bir belirsizlik doğrudan sektörü olumsuz şekilde etkilemekte ve
ülkelerin turizm gelirlerinin düşmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle,
yatırımcı açısından gerçekte riskli bir sektördür. Bu özellikleri nedeniyle
sektörün devlet desteğine ihtiyacı vardır. Özellikle Türkiye'de turizm sektörünün
gelişmesini devletin mutlak bir şekilde sağlaması gerekir. Türkiye'de bu amaçla
zaman zaman çeşitli yasal düzenlemeler yapılmıştır.
1950 yılında turizm sektörü bir endüstri olarak görülmüş ve o zaman 6086 sayılı
Turizm Endüstrisini Teşvik Kanunu yürürlüğe konulmuştur. Bu Kanun uygulamasını
1982 yılına kadar yaşamış ve 1982 yılında, hâlen uygulanmakta olan 2634 sayılı
Turizmi Teşvik Kanunu yürürlüğe girmiştir. Turizmi Teşvik Kanunu’nun turizm
sektörü açısından getirdiği en önemli yenilik, en önemli teşvik, hazineye ait
taşınmazların turizm yatırımcılarına turizm yatırımı gerçekleştirmek amacıyla
tahsisidir. Bu, son derece önemli bir uygulamadır. Bu
uygulamanın üzerine, 85’ten itibaren başlayan kaynak kullanımı destekleme primi
-ki bu prim uygulaması 91 yılına kadar devam etmiştir- 91 yılından sonra, 95
yılına kadar uygulanan fon kaynaklı kredi uygulamaları -ki düşük faizli
kredilerdir- arazi tahsisiyle birlikte değerlendirildiğinde, gerçekten turizm
sektöründe Türkiye’nin bugün geldiği noktada önemli rolü olan düzenlemelerdir,
önemli rolü olan uygulamalardır. Değerli arkadaşlar, bu nedenle turizm sektörüne teşvik gerçekten
devam etmelidir. Ancak biraz önce saydığım teşviklerden, nakit bazlı, kredi bazlı olan destekler bugün için yoktur. Bugün Hükûmetin elinde, -hükûmetlerin
elinde veya sadece bugünkü Hükûmetin elinde değil
bundan önceki Hükûmette de farklı değildi- turizm
sektörü açısından teşvik adına kalmış olan tek araç, arazi tahsisidir, hazine
taşınmazlarının yatırımcılara tahsisidir. Bu devam etmelidir değerli
arkadaşlar. Zaten Turizmi Teşvik Kanunu yürürlüktedir, bu konuda herhangi bir
sorun yoktur. Sorun, Turizmi Teşvik Kanunu kapsamında ormanların turizm
yatırımı amacıyla turizm yatırımcılarına hangi şartlarla tahsis edileceğindedir.
Anayasa Mahkemesinin, Turizmi Teşvik Kanunu’nun ormanların turizm
yatırımcılarına tahsisine ilişkin hükümlerini iptal ederken ortaya koyduğu
gerekçe, dayandığı gerekçe, Anayasa’nın 169’uncu maddesinin devlete vermiş
olduğu ormanları koruma görevidir. Anayasa’nın 169’uncu maddesi, ormanların
korunması, sahalarının genişletilmesi bağlamında devlete ciddi görevler
vermiştir. Bu amaçla devlet gerekli kanunları koyacaktır, gerekli tedbirleri
alacaktır. Devletin görevi, ormanların sahalarının daraltılmasını önlemek değil
-bu tabii ki görev- tam tersine bu sahaların genişletilmesini sağlamaktır. Yine
aynı maddede, “Devlet ormanlarının mülkiyeti hiçbir şekilde devrolunamaz” hükmü
vardır, “İşletmesi devlete aittir.” hükmü vardır. Devlet ormanları olsun, diğer
ormanlar olsun, bütün ormanların gözetimi konusunda devlet görevlidir, devletin
temel bir görevi vardır. Devlet ormanları zaman aşımı yoluyla mülk edinilemez
ve devlet ormanları kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz. İşte, Anayasa Mahkemesinin Turizmi Teşvik Kanunu’nun 8’inci
maddesindeki hükümleri iptal ederken dayandığı gerekçe, Anayasa’nın 169’uncu
maddesinde yer alan “Ormanlar kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.”
hükmüdür. Bunu açmak istiyorum yani bu vesileyle Anayasa Mahkemesi kararının
gerekçesini sizlere sunmak istiyorum: Turizm yatırımında da bir kamu yararı
vardır. Sonuçta, yatırım bu toplum içindir, bu toplum içindir, bu ülke içindir;
bu ülkeye döviz girdisi sağlayacak olan, bu ülke insanını istihdam edecek olan
bir yatırımdır. Bunda kamu yararı olmadığını hiç kimse söyleyemez ancak
Anayasa’nın 169’uncu maddesindeki ormanların korunması yönündeki devletin
görevi dikkate alındığında, 169’uncu maddedeki kamu yararının turizm
yatırımındaki kamu yararına kıyasla daha üstün olduğu ortaya çıkar. Buna “üstün
kamu yararı” diyoruz. Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesinde bu çok açık bir
biçimde yer almaktadır. O hâlde ne yapılmalıdır? Ormanlar hiçbir şekilde turizm
yatırımına tahsis edilemez mi? Hayır, tabii ki edilebilir ama bunun için bu
yatırımın kaçınılmaz ve zorunlu olduğunun ortaya konulması gerekir. Değerli arkadaşlar, işte bu tasarıyı değerlendirirken aramamız
gereken budur. Ormanlar tekrar bu tasarıyla turizm yatırımlarına açılırken
gerçekten kaçınılmaz ve zorunlu bir şekilde ormanlarda yapılması gereken turizm
yatırımları için mi düzenleme yapılmaktadır, yoksa tasarı turizm yatırımlarının
tüm çeşidi, tüm türleri için mi düzenleme yapmaktadır? Tasarıya baktığımda,
Anayasa Mahkemesinin öngördüğü “kaçınılmazlık ve zorunluluk” ilkelerinin
tasarıda yer almadığını görüyorum. Turizm yatırımının bütün türleri için
ormanlar bu tasarıya göre yatırımcılara tahsis edilebilecek konumdadır. Sayın Bakana sormak istiyorum, Hükûmete
sormak istiyorum: Eskiden, yani 2634 sayılı Kanun’un iptal edilen hükümlerinin
iptal edilmesinden önce yapılabildiği hâlde şimdi yapılamayacak olan bir turizm
yatırımı var mıdır? Hangi turizm yatırımı için bu tasarıyla sınırlama
getirilmiştir, yasak getirilmiştir? Yani yapılamayacak turizm yatırımları
nelerdir? Bunun cevabı tasarıda yoktur. Tasarının 2’nci maddesi tam sekiz grup yatırım türü saymıştır:
Sağlık turizmine yönelik yatırımlar, termal turizm, kış turizmi, ekoturizm, golf turizmi ve bunun dışında birtakım
yatırımlar. Bunların bir kısmı için “ormanlarda yapılabilir” değerlendirmesini
yapabiliriz. Kış turizmi, doğal olarak rakımı yüksek olan yerlerde yapılacağı
için oralarda orman vardır, kar vardır, onların ormanlarda yapılma zorunluluğu
ortaya çıkabilir, doğrudur. Bunu termal turizm için de söyleyebilirsiniz.
Sağlık turizmine yönelik tanımlamada tasarıda yeteri kadar sınırlama var,
herhangi bir tereddüt olduğu kanaatinde değilim o noktada. Ama,
size sunmak istediğim şu yatırım türünde hiçbir sınırlama olmadığını ve
ormanların tamamen turizm yatırımına bu düzenleme nedeniyle açıldığını söylemek
istiyorum. Bakın, 2’nci maddenin (f) bendinde sayılan yatırım türü şudur:
Kıyıların coğrafi ve fiziksel yapısı nedeniyle kumsallardan, doğal manzaradan,
çevresel zenginlikten, biyolojik çeşitlilikten yararlanma bakımından kolaylık
sağlayan yatırımlar için ormanlar tahsis edilebilecektir. Uluslararası
yarışmaların yapılabileceği tesislerin yapılması açısından ormanlar tahsis
edilebilecektir. Kruvaziyer ve yat turizmi açısından
ormanlar tahsis edilebilecektir. Bu saydığım yatırım türlerinin ormanda yapılma zorunluluğuna
ilişkin tasarıda hiçbir ölçü yoktur. Bu düzenleme, 2’nci maddedeki bu kapsamı
geniş düzenleme, bu nedenle hâlen Anayasa’ya aykırılığı devam eden bir
düzenlemedir. Anayasa’ya aykırılık giderilmiş olmamaktadır. Şimdi, Sayın Bakan belki diyebilir ki: Biz birtakım sınırlamalar
getirdik, genel sınırlamalar getirdik, diyebilir. Bu sınırlamalar nelerdir,
size hemen söyleyeyim: Efendim, bir kere, orman sayılan yerlerin turizm
yatırımına tahsis edilebilmesi için hazine arazisinin olmaması şartını
arıyoruz, diyecektir; doğru, tasarıda var. Turizme tahsis edilecek alan, o
ildeki orman sayılan alanların yüz ölçümünün yüzde 1’ini geçemeyecektir,
diyecektir; tasarıda var, böyle bir sınırlama var. Bu iki sınırlamayı çok kısaca değerlendirmek istiyorum: Bir kere,
turizm alan ve merkezlerinde turizm yatırımı yapılmaktadır, ormanlık yerler
dışında tabii ki. Ormanlık yerler de tabii, turizm alan ve merkezi ilan edilmiş
olabilir. Turizm alan ve merkezlerinde, sanıldığı kadar bol hazine arazisi
yoktur. İkincisi, yüzde 1’lik sınır. Yüzde 1’lik sınır, değerli arkadaşlar, küçümsenecek bir sınır
değildir. Sayın Bakan bunu komisyon görüşmeleri sırasında son derece küçümsedi.
Bürokrasinin kendisine getirdiği yüzde 1’lik sınırı görünce “Nasıl bunun içine
sığacağız?” şeklinde bir yaklaşımda bulunduğunu söyledi. Hükûmetin
komisyonda verdiği oranları sizlere söylemek istiyorum. Hâlen orman olan, orman
açısından zengin olan iki büyük ilimizde turizm yatırımı amacıyla tahsis
edilmiş ormanlık alanın tutarı nedir, oranı nedir daha doğrusu? Bakın, bu,
Antalya’da binde 2, Muğla’da on binde 5’tir. Yani, tasarı böyle yasalaşırsa
Antalya’da bugün turizm yatırımı yapılmış ormanlık alanın 5 katı daha bir alan,
Muğla’da bugün turizm yatırımı yapılmış alanın 20 katı daha bir alan, turizm
yatırımcılarına tahsis edilecektir. Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi diyor ki: Bu sınırlar değil
önemli olan. Kaçınılmaz ve zorunlu olacak; kış turizmi gibi, işte, sağlık
turizminde birtakım sınırlar koymuşsunuz, onun gibi. Bu sınırlar tasarıda
yoktur değerli arkadaşlar. Bu tasarı karadan denize bakanların hazırladığı
tasarıdır, denizden karaya, ormana bakanların tasarısı değildir. Onlar baksaydı
Ege’deki o mavi yolculuk koylarını göreceklerdi. Turizm yatırımı amacıyla Sayın Bakanın gözünde orman sadece bir
arazi parçası olarak gözükmektedir. Değerli arkadaşlar, bunun adı ormandır.
Tabii ki, Kültür ve Turizm Bakanlığı ormana bu gözle bakacaktır. Orman
Bakanlığında olsaydı bu görev, inanıyorum ki Orman Bakanlığı bu gözle
bakmayacaktı, ormanları koruma gözüyle de bakacaktı. Şimdi ormanları koruma
kaygısı bir kenara atılmış durumdadır. Marmaris’teki, Datça’daki, Bozburun’daki,
o mavi yolculuğun en güzel koylarındaki, Selimiye’deki o doğal güzellikler
sadece bugünkü neslin malı mıdır? Bugüne mi aittir, bugünkü Hükûmetin
midir bunlar sadece? Bunlar bütün toplumundur, gelecek nesillerindir. Bunlar
bugünkü kısa dönemli döviz girdisi uğruna birtakım yatırımlara feda edilemez. Değerli arkadaşlar, turizme arazi tahsisine devam edelim, ama
ormanları turizm yatırımına tahsis ederken Anayasa Mahkemesinin ortaya koyduğu
ilkeleri bir kenara atmayalım. Kaçınılmaz ve zorunlu olsun bu yatırım, o şartla
yapalım. Aksi takdirde ormanlar elimizden çıkacaktır değerli arkadaşlar. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esasen Kültür ve Turizm
Bakanlığının turizm yatırımları konusunda özellikle bu dönemde gösterdiği
yaklaşımı yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Konumuz ormanlar, ormanları
konuşuyoruz, değerlendiriyoruz, maddeler üzerinde de konuşacağız.
Hatırlayacaksınız çok kısa bir süre önce Sultanahmet’te bir saray kalıntısı
üzerine bir otelin yapılması söz konusu oldu. Ben o zaman Sayın Bakandan buna
şiddetli bir tepki göstermesini bekledim. Sadece “Bir bakalım, inceleyelim.” mesajını,
demecini gazetelerde okudum, sonra kayboldu gitti ve ondan sonra bir karşı
propaganda: Efendim, o saray kalıntısının altından çıkacak olan eserler hemen
yanda yapılacak bir arkeolojik parkta sergilenecekmiş. Değerli arkadaşlar, Sultanahmet gibi üç imparatorluğun başkenti
olan İstanbul’un merkezinde, göbeğinde olan bir yerleşim yerinde bir saray
kalıntısının üzerinde çelik ayaklar üzerine bir otel yapmayı nasıl
savunabiliriz? Dünyanın önüne nasıl çıkabiliriz? İşte bu anlayış bugün
ormanları sınırsız bir şekilde turizm yatırımlarına açmak için karşımıza bir
tasarı getirmiştir. Tasarının hiçbir şekilde doğru olmadığını ifade etmek
istiyorum. Tasarıda bu kapsamı genişleten düzenlemeler çıkarılmadığı sürece
tasarının Türk turizmine yarar değil zarar getireceğini ifade ediyorum.
Ormanların güzelliğini kaybettiğimiz zaman, Ege’deki, Akdeniz’deki, Muğla’daki,
Antalya’daki, Türkiye’nin diğer yörelerindeki orman varlığımızın o doğal
güzelliğini kaybettiğimiz zaman bundan turizm zarar görecektir, Türkiye zarar görecektir.
Kısa dönemde birtakım yatırımcılar bundan para kazanacak olabilir, ama uzun
dönemde toplum kaybedecektir. Değerli arkadaşlar, dünyanın gündemine 1990’lı yıllarda giren bir
“sürdürülebilir kalkınma” kavramı vardır. 1992 yılında Türkiye’nin de katıldığı
Rio Zirvesi’yle bütün ülkelerin benimsediği bir “sürdürülebilir kalkınma”
kavramı var. Bunun daha bir ileri aşaması da bu sektör için sürdürülebilir
turizmdir. Yani, çevresel faktörlerin, doğal zenginliklerin, doğal kaynakların,
üretim sürecine, üretimin planlanması, kalkınma sürecine bir faktör olarak
yansımasıdır. Gelişmeyi, kalkınmayı planlarken doğal varlığı da korunması
gereken bir varlık olarak ele alıp, bunu yok etmeden koruyarak gelecek
nesillere aktarmaktır. Sürdürülebilir kalkınmanın izahı budur. Bakanlığımız
bunu çok iyi bilir, ama sürdürülebilir kalkınma kavramının bu tasarıda en küçük bir izini görmüyorum. Değerli arkadaşlar, sözlerimi burada bitiyorum, konuşma sürem de
zaten sona eriyor ama tasarının Türk turizmine yarar getirmeyeceğini tekrar bir
kez daha ifade ediyorum. Sözlerimi burada bitirirken hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi. Evet, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Şandır. Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım. Öncelikle yüce heyetinizi şahsım ve
grubum adına saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, her yönüyle önemli bir konuyu ve aslında
zorunlu bir kanun değişikliğini görüşüyoruz. Kanun tasarısı, tali komisyon
olarak Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda, esas
komisyon olarak da Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda kapsamlı
bir şekilde tartışılmış -okuduğum kadarıyla- ve iktidar partisi, muhalefet
partisi milletvekilleri yoğun bir şekilde tasarıya katkıda bulunmuşlar.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak da biz, her iki komisyonda komisyon üyesi
arkadaşlarımızın katkılarını, önergelerini, muhalefet şerhleriyle bu önemli
konuya ve bu önemli kanun tasarısına yoğun bir şekilde katıldığımızı,
önergelerle katkı verdiğimizi ifade ederek sözlerime başlıyorum. Değerli milletvekilleri, 12/3/1982
tarihinden bu yana, hazineye ait yerler ile orman sayılan yerler, 2634 sayılı
Turizmi Teşvik Kanunu ve buna bağlı olarak çıkartılan yönetmelikler
çerçevesinde turizm yatırımcılarına tahsis edilegelmiştir.
Türkiye turizminin bugünkü seviyelerine gelmesinde bu uygulamanın, bu Kanun’un
gerçekten çok yoğun katkıları olmuştur. Bunun dışında, devletin, hükûmetin kararlarıyla, turizm yatırımcıları düşük faizli
kredilerle ve birtakım fon kullandırmalarla da desteklenmiştir. Ama sonuç
itibarıyla, 2007 yılı sonu itibarıyla, Türk turizmi gerçekten iyi bir noktaya
gelmiştir. Kabul etmek lazım ki gelirleriyle, altyapısıyla, kapasitesiyle Türk
turizmi, bugün dünya turizminde önemli bir yere ulaşmıştır. 2007 yılı sonu
itibarıyla ülkemize pasaportlu ziyaretçi sayısı –aldığım rakamlar doğruysa- 23
milyon 341 bin kişiye, turizmden elde edilen gelir ise 18,5 milyar doların
üzerine çıkmıştır. Bunu önemsememiz lazım. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında
yani 2023 yılında bu rakamları 50 milyon turist, 50 milyar dolar gelire
taşıyabilmek için bizim turizmi teşvik etmemiz ve bu anlamda, bu yasayı
geliştirerek çıkarmamız gibi bir zorunluluk olduğu kanaatindeyim. Turizmi salt kıyı ve güneş turizmi olmaktan çıkarıp, ülke sathına
yaygınlaştırmak ve çeşitlendirmek için birtakım yeni yatırım imkânları açmak ve
yatırımcıların önündeki engelleri kaldırmak gereklidir diye düşünüyorum.
Aslında bu, devletin de görevidir. Tabii ki bu yatırımlar yapılırken doğal ve
tarihsel çevreyle uyumlu olmak ve bu alanların, özellikle de ormanların
korunması bir ön şart olarak gözetilmelidir. Turizm olgusunu ciddi biçimde benimseyip yaşama geçiren tüm çağdaş
ülkelerin kabul ettiği gibi, önemli olan husus, turizm yatırımları denetimli ve
planlı yapılmalı, insanın kıyı ile ve doğayla baş başa kalmasını sağlayacak
projeler gerçekleştirilmelidir. Bu amacı gerçekleştirirken sürdürülebilir ekolojik dengenin korunmasının hedeflenmesi çok önemli ve
vazgeçilmez bir husustur. Sürdürülebilir kalkınma, sürdürülebilir ekolojik dengeyle birlikte düşünülmelidir. Bir yerden elde
edilecek gelir, telafisi mümkün olmayan büyük zararları gelecek nesillere
taşımak gibi bir talihsizliği birlikte getirebilir. Devlet, vatandaşlarının
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama ve doğal kaynaklardan yararlanma hakkını
sürdürülebilir bir ekolojik dengeyi gözeterek
sağlamakla yükümlüdür. Değerli milletvekilleri, günümüzde turizm, ekonomik ve kültürel
katkıları itibarıyla ülkeler açısından başlı başına bir değer olarak varlığını
sürdürmektedir. Turizm sektörü ülkemizin ekonomik canlılığına önemli ölçüde
katkıda bulunmakta ve her şeyden önemlisi büyük oranda istihdam yaratmaktadır.
Bugün ülkemizin çok önemli bir ekonomik ve sosyal sorunu olan işsizliğin çözümü
noktasında, maliyeti en az ve gerçekleşmesi en yakın sürede olan yatırım kolu
turizm yatırımıdır. Devlet turizm sektöründe özel teşebbüsün önünü açmalı ve iş
birliği anlamında destek olmalıdır. Bu kapsamda sektörde faaliyette bulunmak
isteyen gerçek ve tüzel kişilere kamu imkânlarını uygulanan mevzuat
çerçevesinde sunmak doğru bir yaklaşımdır, desteklenmelidir. 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, 1982 yılından beri turizm
sektörünün ülke gündemine gelmesine, turizm için gerekli olan konaklama,
seyahat organizasyonlarının gelişmesine ve turizmin sektörel
gelişimine katkı sağlamıştır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin 2634 sayılı Turizmi
Teşvik Kanunu’nun 8’inci maddesinin (a) fıkrasının (1) numaralı bendinde yer
alan “ormanlar” sözcüğü, (1) numaralı bendin (b) alt bendinin tamamıyla, (c) ve
(d) fıkralarının ormanlar yönünden iptaline 7/5/2007
tarih, Esas 2006/169 ve Karar 2007/55 sayılı Karar ile karar verilmiştir.
Ayrıca, kararda iptal edilen kuralların doğuracağı hukuksal boşluğun kamu
yararını ihlal edici nitelikte görülmesinden dolayı iptal hükümlerinin, kararın
24/11/2007 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmasından
başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi de kararlaştırılmıştır. Yargı
kararını tartışmıyorum ama yargı kararının sonunda oluşan boşluğun turizme,
ülke turizmine maliyeti de ağır olmuştur. Bu kapsamda, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararı
doğrultusunda, orman sayılan yerleri turizme kazandırmak ve iptal edilen
kuralların doğuracağı hukuksal boşluğu gidermek amacıyla 2634 sayılı Turizmi
Teşvik Kanunu’nda, işte bugün görüşmekte olduğumuz birtakım değişikliklerin
yapılması bir zorunluluk hâline gelmiştir. Bu kanun tasarısıyla turizm amaçlı tahsis edilen orman alanlarına,
turizm sektörünün özellik ve ihtiyaçları da dikkate alınarak sınırlamalar da
getirilmiştir. Bu sınırlamaların yeterli olmadığını, kapsamının çok geniş
olduğunu yani turizme tahsis edilme gerekçeleri olarak ortaya konulan
hususların, yani kanun tasarısının 2’nci maddesindeki çeşitliliğin çok geniş
olduğunu ve tanımların çok muğlak olduğunu burada
ifade etmemiz gerekir. Değerli milletvekilleri, ormanların korunması kamu yararının
üstüne çıkmamalıdır. “Üstün kamu yararı” tanımı bir hukuksal tanım olarak
yargımıza veya hukukumuza girmiştir. Ben, tabii, öncelikle ormanların
korunması, geliştirilmesi hassasiyetiyle hem bireysel olarak hem de siyaset
olarak meseleye bakmak durumundayım, çünkü ormanlar, yerine konulabilmesi en
güç olan kamu varlıklarıdır. Kaybedilmelerinin yansımaları çok büyük maliyetler
getirmektedir. Onun için, ormanların korunması ve geliştirilmesi öncelikli bir
görev ve üstün kamu yararı hassasiyetidir. Ancak, ormanların korunması insanların yararının üstünde de
düşünülmemelidir. Bizim ormancılık mevzuatımız, ormancılık eğitimimiz,
ormancılık işletmemiz ve ormancılık politikalarımızın merkezinde ne yazık ki
insan yoktur. Ormancılık ormancılık için yapılır,
ormancılık ormanları korumak adına yapılır. Orman mühendisi Sayın Müsteşar
arkadaşım bu konuyu çok detaylı bilen insandır. İşte, bu yanlış anlayış, bu yanlış kurgu, maalesef ormanlarımızın
ne korunmasını ne geliştirilmesini sağlayabilmiştir. Ormanlarımızı ne
politikalarla ne de hukukla bugüne kadar yeterince koruyabildiğimizi söylemek
mümkün değil. Bu konuda birinci derecede görevli olan orman mühendislerini,
Orman Genel Müdürlüğünü, tüm orman teşkilatını buradan saygıyla selamlıyorum.
Ama bir sonuç olarak, biz, maalesef ormancılık anlayışımız, politikalarımız ve
kurgumuzda yapılanma, bilgilenme, teşkilat yapılanmasında insan merkezli bir
anlayış yoktur. Ormancılık anlayışımızda insan ormana zarar veren en önemli
faktördür. Dolayısıyla, turizmi teşvik kapsamında ormanla bu
konunun ilişkisini tartışırken aslında, ormancılığın bu doğru olmayan
yaklaşımını sorgulamak lazım. Şimdi, muhtemelen önümüzdeki günlerde yine gündeme gelecek olan
6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2/B maddesinin konusu yine bu yanlış anlayışla
maalesef ertelene ertelene bugün ülkemiz açısından,
toplumumuz açısından aşılamaz bir sorun hâline gelmiştir. İşte, Turizmi Teşvik
Kanunu’nu tartışırken orman arazilerinin kullanımını bu maksatla sorgulamamız
lazım. Yani, merkezine insanımızın çıkarını, menfaatini, mutluluğunu, huzurunu
düşünerek, bunu öncelikleyerek orman arazilerinin
turizme tahsisini düşünmeliyiz, hukukileştirmeliyiz. Bu kanun tasarısı, zannediyorum böyle bir hassasiyeti de çok önceliklememiştir. Yani, bu kanunun hazırlanmasında bir
ormancı milletvekilinin
veya uzmanın çalıştığını söyleyebilmek çok mümkün değil,
gözükmüyor, ben göremedim Sayın Bakan, ben onu göremedim ama şu hadise var:
Gerçekten turizm ülke kalkınması için, insanımızın geçimi için, işsizliği
aşabilmek için, girdisinin büyük kısmı yerli olan, gelirinin büyük kısmı
ülkemizde kalan çok önemli bir sektör ve çok büyük potansiyele sahip olduğumuz
bir sektör olarak turizme kamu arazilerinin tahsis edilmesi bence doğru bir
politikadır, geliştirilerek, sınırları doğru belirlenerek yapılmalıdır. Ama bu
noktada, ormanların korunmasını, korunmayla faydalanmayı bir dengede tutarak bu
kanuna yerleştirmemiz lazım. Yeterince bu konu, zannediyorum, önemli bir tarafı
olması hesabıyla, ormancı ayağı eksik bir kanun olmuştur. Bir defa, 2’nci
maddedeki çeşitlilikte, yani orada ifade edilmesi gereken “kaçınılmaz ve
zorunlu hâller” çok dikkatle takip edilmemiştir. “Üstün kamu yararı”
değerlendirmesi Anayasa Mahkemesinin değerlendirmesidir. Yarın bu kanun
uygulanmaya başlandığında, turizm yatırımlarında yeni bir dönem başladığında,
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda yeniden iptal edilmesi yönünde
bir ihtimal hem turizme hem ülkemize çok ciddi zarar verecektir. Dolayısıyla,
bu kanunun hazırlanmasında, bu Genel Kurul çalışmasında ne kadar katkı
verebiliriz, onu bilemiyorum. Ama gerek 2’nci maddedeki çeşitlilik kaçınılmaz
ve zorunlu olmak hâllerinin çok dışına taşmıştır, tanımlar da çok muğlak olmuştur, uygulayıcıları yönlendirecek,
sınırlandıracak bir açıklığa sahip değildir. Bu sebeple, biz, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, bazı önergeler vererek bu kanuna katkı vermeye
çalışacağız. Ancak, daha önce konuşan arkadaşımızın da ifade ettiği gibi,
getirilen sınırlamalar bence doğru değil. Yani, bir ildeki orman varlığının…
Orman varlığı dediğimiz yalnız ağaç değil, “toprağıyla beraber ormandır” diye
6831 sayılı Orman Kanunu’nun tanımına giren alanın tamamı ve inanınız ki,
turizm yatırımı yapabileceğimiz bölgelerin yüzde 50’sidir. Mersin’in yüzde
50’si orman olarak tanımlanmaktadır. İşte, bu yüzde 50’lik miktarın yüzde 1’ini
turizm yatırımlarına tahsis etmeye kalkarsanız, bir yanlışı, çok sıkıntılı bir
yanlışı yapmış olursunuz. Değerli Bakanım, Turizm Bakanlığının değerli bürokratlarına şunu
hatırlatmak lazım: Turizmi teşvik kapsamında orman arazilerinin tahsisinde
koruma hassasiyeti ormancılık açısından değildir, turizm açısındandır. Orman olmazsa
turizmin bir ayağı sakat kalır. Yani, binalardan oluşan, inşaatlardan oluşan
bir turizm kompleksi turist için çok cazip olmaz.
Yeşiliyle, deniziyle, doğasıyla, tarihî kalıntılarıyla turizm bir konsepttir, bir komplekstir. Siz yüzde 1’i yüzde 30 emsalle
turizme açar, arada orman kalmasını, yeşil kalmasını engellerseniz turizme
hizmet etmiş olmazsınız. Yüzde 1’lik oran çok yüksektir. İktidar partisinin
değerli grup yöneticilerine ve milletvekillerine de ifade ediyorum. Ormancı
arkadaşımız burada. Orman arazilerinin il bazında turizme tahsis edilecek
miktarının yüzde 1 olarak tutulması çok yüksek olmuştur, bu yüzde yarıma
düşürülmelidir; aslında o da yüksektir. Mesela bunda bir örnek verilmesi gerekirse, bir rakam olarak
söylemek imkânımız olursa, mesela bugün bir turizm cenneti olan Antalya’mızda
-muhtemel, kaç bin, kaç yüz bin yatak var- devasa bir turizm kompleksi
olan Antalya ilinde orman arazilerinin kullanılma miktarı binde 2’dir. Siz bunu
yüzde 1’e çıkartmaya kalkarsanız yeşile hasret kalırsınız. Bu doğru olmamıştır
Sayın Bakanım. Elimizde imkânımız vardır. Bu kadar çok araziye ihtiyaç yok
ayrıca turizm yatırımı için. Turizm yatırımı için doğaya ihtiyaç var,
vatandaşın kullanım alanına, yaşam alanına ihtiyaç var. Dolayısıyla, eğer imkân olursa, mümkün olursa bu yüzde 1’lik
kullanım alanını yüzde yarıma düşürmek lazım. Yetmediği takdirde bu Meclis
buradadır. Elli yıl sonra belki 50 milyon turistlik bir yatak kapasitesinde
belki araziye ihtiyaç olacaktır ama şimdiki hâliyle binde 2’lik bir alan bile
Antalya’da yetişmiş, Muğla’da ise bu rakam on binde 5’tir. Her tarafı orman
olan Muğla’da turizme tahsis edilen arazi miktarı, orman arazisi miktarı on
binde 5’tir. Bunu şimdi yüzde 1’e çıkardığınız takdirde, işte Bodrum, Marmaris
için söylediğiniz “Her taraf taşa dönüştü.” dediğiniz hadise tüm kıyıları
kaplayacaktır. Bu, ormancılığa zarardan çok turizme zarar verecektir. Bu hususa
özellikle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak dikkatinizi çekiyorum. Değerli milletvekilleri, bu kanun değişikliği yapılmalıydı, çünkü
Anayasa Mahkemesinin iptalinden sonra birçok turizm tahsisi, yatırımı, projesi
durdurulmuştur. Dolayısıyla, turizm gibi çok hassas ve uluslararası yatırıma,
uluslararası yatırımcılara ve uluslararası pazara sunulan bir sektörde bu
tedirginlik zarar verir. Anayasa Mahkemesinin iptalinden önce başlamış olan tüm
projelerin, tüm tahsislerin yeniden hayata geçirilebilmesi, ülke ekonomisi için
gereklidir. Bu noktada, Mersin ili Tarsus-Kazanlı bölgesindeki 10 bin yataklık
turizm kompleksinin tahsisleri yapılmıştır; arazi
tahsisleri yapılmıştır, ihaleleri yapılmıştır, turizm yatırımı başlayacaktır,
iki yıl sonra 10 bin yataklık bir turizm kompleksine sahip olacakken, bu
yatırım, Anayasa Mahkemesinin bu iptali dolayısıyla, bugün maalesef
başlayamamaktadır. Bunun için, bu kanun değişikliğinin çıkarılmasını, biz, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, demin söylediğim endişelerle birlikte desteklediğimizi
ifade ediyorum. Bunun için, Sayın Bakanımızın, aslında… Zannediyorum genel bir
uzlaşma var. Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Sözcüsünün de bu yönde
cümlelerini duydum, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ben de ifade
ediyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Şandır, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bu kanun bir zorunluluktur, bir
gerekliliktir, ülke ekonomisi için gereklidir; bunu destekleyelim. Ama, bu tedbirleri alarak destekleyelim. Sonuç itibarıyla,
kaş yapalım derken göz çıkartmayalım. Ormansız turizm olmaz ve bu emsalde,
yüzde 30 emsal gibi bir yapılanma izni, zannediyorum, turizm sektörünün kendi kriterlerine de uygun değildir. Bu sebeple, geliniz, bu
kanunu… Kanunun içerisinde birtakım muğlaklıklar
da var. Özen gösterilmemiş Sayın Bakanım, arz edeceğim birazdan. Cümle
düşüklüğü var, kelime yanlışlığı var, anlam yanlışlığı var. Çok önemli bir
kanun, uluslararası düzlemde bir uygulamayı başlatacaksınız bu kanunla;
uygulamacıları çok sıkıntıya düşürecek değerlendirmeler var. Bu kanunun
gerçekleşmesinde, kesinleşmesinde acele etmeyelim, doğru tanzim edelim. Sonuç
itibarıyla, bir genel mutabakatı güzele, faydaya ve doğruya ulaştıralım
diyorum. Kanunun hayırlı olmasını temenni ediyor; hazırlayanlara teşekkür
ediyor, sizlere saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır. AK Parti Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın Yaşar Karayel...
(AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Turizm Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın tümü hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Şahsım ve
grubum adına sizleri saygıyla selamlarım. Günümüzün en önemli sektörlerinden biri olan turizm ekonomik,
kültürel katkıları itibarıyla ülkeler açısından da başlı başına bir değer
olarak önemini korumaktadır. Bu doğrultuda, ülkemizin ekonomik canlılığına
önemli ölçüde katkıda bulunmakta olan turizm sektörü, devlet ve özel sektörün
iş birliği hâlinde faaliyette bulunmaktadır. Bu kapsamda, turizm sektörünün dinamik yapısının bilincinde olan
Kültür ve Turizm Bakanlığımız, sektörde faaliyette bulunmak isteyen gerçek ve
tüzel kişilere kamu imkânlarını uygulanan mevzuat çerçevesinde sunmaktadır. Günümüzde turizm sektörü, ulusal ve uluslararası düzeyde önem
kazanmakta olup, turizmin diğer sektörlere canlılık kazandırması, kazanılan
döviz gelirlerinin ihracat ve gayrisafi millî hasıla
içindeki payı ve yarattığı istihdam imkânları turizme verilen önemin artmasına
sebep olmaktadır. Turizm Teşvik Kanunu ile sektöre özel bir önem verilerek, sektörün
yeniden örgütlenmesi ve atılımı için yasal ve kurumsal zemin hazırlanmıştır.
Ayrıca, ülkemizin anılan Kanun’dan sonraki dönemlerde uluslararası turizm
pazarındaki etkinliği ve önemi de artmıştır. Turizm olgusunu ciddi bir şekilde benimseyip hayata geçiren tüm
çağdaş ülkelerin kabul ettiği gibi, denetimli ve planlı turizm tesisleri ile
insanın kıyıyla ve doğayla baş başa kalmasını sağlayacak projelerin
gerçekleştirilmesi, bu amacı gerçekleştirirken de koruma ve kullanma prensibini
gözeterek, sürdürülebilir ekolojik dengenin
hedeflenmesi benimsenmiştir. Hükûmet olarak bu
yapılandırma sürecinde turizme elverişli kamu arazilerini turizm yatırımcısına
sunan, altyapı tesislerini kuran, turizm işletmelerini çeşitlendiren,
standardize eden, yerli ve yabancıyı teşvik eden ve bunlarla birlikte
sorunlarına çözüm üreten denetleyici bir yol izlenmektedir. Bilindiği üzere Anayasa’mız, idari kurum ve kuruluşlara görev ve
yetki alanlarına ilişkin kanunların uygulanabilirliğini artırmak için yasa
maddeleri doğrultusunda ve bu maddelerle çelişmeyen yönetmelikler yapma yetkisi
vermiştir. Bu doğrultuda hazırlanan Kamu Arazisinin Turizm Yatırımlarına
Tahsisi Hakkındaki Yönetmelik 28/4/1983 tarihinde
Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğin 1’inci maddede açıkladığı gibi, 2634 sayılı
Turizm Teşvik Kanunu’nun 8’inci maddesi hükümlerinin uygulanmasına ilişkin usul
ve esaslar belirtilmekte olup, bu amacı gerçekleştirmek için de turizm bölge,
alan ve merkezlerinde imar planları ile turizme ayrılmış taşınmaz malların
kamulaştırma, bakanlığa tahsis, tapuya tescil, yatırımcıya tahsis, kiralama
gibi idari işlemlere ilişkin hususları düzenlemektedir. Tahsis işlemleri ülkemizde turizmin geliştirilmesi yönünde en
önemli araç konumundadır. Kamu Arazisinin Turizm Yatırımlarına Tahsisi Hakkında
Yönetmelik’in “Ormanlar” başlıklı 7’nci maddesi,
orman vasıflı kamu arazilerinin Bakanlığın tasarrufuna alınmasına ilişkin
hususları düzenlemektedir. 11’inci maddesinde ise tahsis talepleri ve
değerlendirilmesi hususu açıklandıktan sonra, yatırımcılara ek alan tahsis
edilmesine ilişkin hükümler içermektedir. 2634 sayılı Kanun’dan sonra, turizm sektöründe faaliyet gösteren
birçok firmaya turizm amaçlı tahsis yapılmıştır. Ayrıca turizmin
çeşitlendirilmesi ve on iki aya yayılması da politikalarımızın çerçevesindedir.
Termal turizmin ve kış turizminin gelişmesi en önemli projelerimizden olup kış
turizmi ve termal turizmin master planı çerçevesinde
yirmi dokuz alanda çalışma yapılmıştır. Kayseri Erciyes Dağı’nda, Erciyes Dağı yeni kış sporları turizm
projesi ve burada yapılacak büyük yatırımlara destek veren Sayın Bakanımıza ve
Müsteşarımıza ve tüm çalışma arkadaşlarına teşekkür ediyorum. 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nun 8’inci maddesi kapsamında
turizm amaçlı tahsis gerçekleştirilen, orman sayılan yerlere ilişkin turizm
sektörünün özellik ve ihtiyaçları da dikkate alınarak sınırlamalar
getirilmiştir. Bu çerçevede kamu yararının zorunlu kıldığı
hâllerde 6831 sayılı Orman Kanunu’na göre orman sayılan yerlerin tahsisinde
orman, ağaç varlığında olabilecek azalmaya karşı, kesilenden fazla ağaç dikimi,
ormanın gençleştirilmesi, yatırımla sağlanacak istihdam ve elde edilecek turizm
gelirlerinden kaynaklanan üstün kamu yararının varlığı şartıyla, üzerinde
turizm yatırımları için izin verilmesi zorunluluk şartıyla belli ölçüt ve
sınırlamalara yer verilmiştir. Bu tasarıyla ilk defa, yirmi beş yıldır uygulanan tahsislere orman
alanlarında belli sınırlama getirilmekte ve ormanlarımızın daha da gelişmesine
katkı sağlanmaktadır. 4957 sayılı Kanun ile “Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişme
Bölgesi” kavramı oluşturulmuş, bu kavram sınırları dâhilinde turizm kentleri,
projelerinin temel hedefi içerisinde farklı turizm türlerini barındıran, sosyal
ve teknik altyapısı tamamlanmış, ülkemizin dünya turizminde rekabet gücünü
artıracak büyük turizm bölgelerinin özel sektör dinamizmi ve yatırımcılığının
teşvik edilerek geliştirilmesi hedeflerimizdendir. Anayasa’nın 169’uncu maddesinde “…ormanlar zamanaşımı ile mülk
edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.” denilmektedir.
Kamu yararının zorunlu kıldığı hâllerde turizm yatırımları için de devlet
ormanları üzerinde irtifak hakkı tesis edilebileceği kuşkusuzdur. Bu hüküm,
Anayasa Mahkemesi kararında da yer almıştır. Bu Kanun’un bugün yeniden gündeme gelmesinin sebebi nedir? Bir
sivil toplum kuruluşunun Danıştay 6. Dairesi nezdinde Kamu Arazilerinin Turizm
Yatırımlarına Tahsisi Hakkında Yönetmelik’in 7 ve
11’inci maddelerinin iptali ve bu maddelerin dayanağı olan 2634 sayılı Yasa’nın
8’inci maddesinin, A/1, A1/(b), (C), (D) fıkralarının iptali amacıyla Anayasa
Mahkemesine başvurulması talebiyle dava açılmıştır. Danıştay 6. Dairesi gerekli
bilgi ve belgeleri tedarik ettikten sonra konuyu esastan incelemiş olup 05/12/2006 tarih ve E.2005/5371 no.lu ara kararıyla 2634
sayılı Yasa’nın 8’inci maddesinin (A) fıkrasının, 1, 1/(b), (C), (D) bentlerinde
yer alan düzenlemelerin Anayasa’ya aykırı olduğu kanısıyla Kanun’un Anayasa
Mahkemesine iletilmesi ve Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin kararı gelinceye
kadar yürütmenin durdurulması talebinin kabulüne karar vermiştir. Anayasa
Mahkemesi de bu doğrultuda karar vermiş, yeni düzenleme için de bir yıllık süre
tanımıştır. Ayrıca, Anayasa’nın 169’uncu maddesi doğrultusunda, orman sayılan
yerlerde daraltılmaya gidilmemesi için, Kültür Turizm Koruma ve Gelişim
Bölgesi, Turizm Merkezi ve Turizm Alanı sınırlarının il idari sınırı göz önüne
alınarak il genelindeki toplam orman varlığının yüzde 1’ini geçmeyecek şekilde
bir orman arazisinin turizme tahsis edilebileceği şeklinde alan sınırlaması
getirilmiştir. İnşaat emsal değerinin yüzde 30 olarak verilmesiyle de yapılaşma
sınırlaması getirilmiştir. Turizm yatırımı için tahsis edilen orman alanlarının
3 katı kadar alanın ağaçlandırma bedeli ve ağaçlandırılan bu alanın üç yıllık
bakım bedeli yatırımcı firma tarafından, Orman Genel Müdürlüğü hesabına,
doğrudan belirtilen ağaçlandırma ve bakım işlerinde kullanılmak şartıyla gelir
olarak sağlanmıştır. Belirtilen bedelin yatırılmadığının tespiti hâlinde
yatırımcıya turizm yatırımı veya işletme belgesinin de verilmeyeceği
öngörülmüştür. Bu tasarıda, Türkiye Turizm Stratejisi-2023 Kavramsal Eylem
Planı çerçevesinde planlanan farklı turizm türleri için, turizm tesisinin
bulunduğu alanın fiziki ve doğal durumu nedeniyle başka yerde yer almasının
mümkün olmaması, jeotermal kaynak, yeterli rakım, iklimsel ve çevresel gereklilik
gibi zorunluluklar çerçevesinde alternatif alan bulunmaması durumunda turistik
işletmelerin ihtiyaçlarını gidermeye yönelik, işletmenin ekonomik olarak
yürütülebilmesinin temin edilmesi, uluslararası standartta spor yarışmalarına
yönelik faaliyetlerin desteklenmesi gibi hususlar dikkate alınarak uygun ve
yeterli miktarda Hazine mülkiyetinde yeterli alanın bulunmaması hâlinde orman
mülkiyetinde bulunan yerlerin tahsis edilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır. Burada da ormanlar açısından bir kısıtlama söz konusudur. 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanunu, 1982 yılından beri turizm
sektörünün ülke genelinde gelişmesine, turizm için gerekli olan konaklama,
yeme-içme, eğlence ve seyahat organizasyonlarının gelişmesine büyük katkısı
olmuştur. Dünyada ve ülkemizde değişen ve gelişen turizm sektörünün temel
dinamiklerini belirleyen ana esasların ve genel işleyiş içerisindeki sektörel aktörlerin turizmde söz sahibi olmaları ve
katılımcı, belirleyici nitelik kazanmaları hususları dikkate alındığında
uzmanlığın ön plana çıkması zorunlu bir hâl almıştır. Bu bağlamda tesislerde,
Bakanlıkça yapılan denetimlerde, teknik veya belli bir uzmanlık gerektiren
konular ortaya çıkması hâlinde, bu hususlarda tespitlerin Bakanlıkça gerekli
görülmesi hâlinde konusunda uzman kişilere yaptırılması da amaçlanmıştır. 2634 sayılı Kanun’un 34’üncü maddesinin (a) bendi gereği, belgesi
iptal edilen bir tesis kısa süre içerisinde mevcut eksikliklerini gidererek
tekrar belge başvurusunda bulunabilmektedir. Yapılan düzenleme ile
belgelendirme işlemlerindeki gereksiz iş yükünün ortadan kaldırılması ve
sınırsız para cezası uygulaması sistemiyle mevzuata aykırı faaliyette bulunan
bir işletmenin mevcut eksikliklerini gidermesi yönünden caydırıcı olması da
ayrıca hedeflenmiştir. Aynı zamanda, bu yasada yükümlülüklerini kısmen tamamlamış bulunan
ön izinli veya ön izinli yükümlülüklerini tamamlayarak kesin tahsis aşamasına
gelen veya adına kesin tahsis işlemi yapılmış olup irtifak hakkı kurulmayan
yatırımcılar bulunmaktadır. Anılan girişimci veya yatırımcıların tahsise konu
taşınmaz üzerinde yapılması zorunlu işlemleri kısmen veya tümüyle tamamlamış
bulunmaları nedeniyle emek, sermaye ve zaman kaybına sebep olmaması amacıyla
tahsislerin getirilen yeni şartlara uygun duruma getirilmesi hâlinde kaldığı yerden
devamı da öngörülmüştür. Anayasa Mahkemesinin 07/05/2007 tarih ve
E.2006/169, K.2007/55 sayılı iptal Kararı doğrultusunda 2634 sayılı Turizmi
Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile kamu arazisinin
turizm yatırımlarına tahsisine ilişkin olarak anılan taslak kapsamında hangi
durumlarda orman sayılan yerlerin turizm amaçlı tahsis edilebileceğini öngören
kriterler de belirlenmiştir. Devletin, doğal ve kültürel değerleri korumanın yanı sıra insanın
maddi ve manevi
değerlerini, seyahat özgürlüğünü, sağlık ve dengeli bir çevrede
yaşama hakkını, kıyı ve doğal kaynaklardan yararlanma hakkını da planlı ve
dengeli biçimde korumakla yükümlü olduğunu belirtmek gerekir. Bu kapsamda, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararı
doğrultusunda orman sayılan yerleri turizme kazandırmak ve iptal edilen
kuralların doğuracağı hukuksal boşluğu gidermek amacıyla 2634 sayılı Turizmi
Teşvik Kanunu’nda birtakım değişiklik yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Günümüzde uluslararası turizmin, rekabetin gerektirdiği açılımları
ve ulusal turizmin gelişmesini sağlamak, Avrupa Birliğine uyum süreci içinde
yapılan yeni yasal düzenlemelerle uyumun temini ve uygulamada karşılaşılan
güçlüklerin giderilmesi için ihtiyaç duyulan değişiklikler için bu tasarı
yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesi de göz önünde
bulundurularak hazırlanmıştır. Kanun’un uygulandığı yirmi beş yıl içerisinde… Biliyorsunuz bu
Kanun ihtilal döneminde hazırlanmış, Anayasa oylamasından da önce
çıkarılmıştır. Yirmi beş yıldır hizmet veren bu Kanun’ Son yıllarda ülkemize 24 milyona yakın turist gelerek 18,5 milyar
doların üzerinde bir gelir temin edilmiştir. 2023 yılı için hedeflenen 50
milyon turist ve 2 katı da gelir temin etmektir. Bunun için de turizm
yatırımlarının kum, güneş, termal, tarih, kültür, spor ve golf gibi,
çeşitlemelere de özen gösterilerek geliştirilmesi gerekmektedir. Turizm ve hizmet sektörünün önder kuruluşlarıyla, Bakanlığımız
yetkilerinin bir araya gelerek hazırlamış olduğu bu kanunun milletimize,
devletimize ve turizmcilerimize hayırlı olmasını dileyerek sizlere saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karayel. Şahsı adına Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak. Buyurun Sayın Başak. (AK Parti sıralarından alkışlar) RAMAZAN BAŞAK (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Saygıdeğer milletvekilleri, Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi Sayın Meclis Başkan Vekilimizin şahsında
saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bugün yaşadığımız dünyada turizm tüm
ülkeler tarafından önemsenmekte ve bu turizmden, bu büyük pastadan pay alınmak
için büyük çaba sarf edilmektedir. Çünkü, turizm,
ülkeler açısından kültürel alandan ekonomik alana kadar geniş bir yelpazede
büyük önem arz etmektedir. Turizm, ülkelere sağladığı ekonomik gelirin dışında,
istihdam noktasında çok büyük bir katkı sağlamaktadır. Ülkemizde şu anda yüz
binlerce genç kardeşimiz turizm sektörü içerisinde iş imkânı bulmaktadırlar. Saygıdeğer milletvekilleri, ülkemiz de bu hızlı gelişmeye ayak
uydurmak amacıyla turizmdeki bu gelişmeleri yakından takip etmekte ve bu
gelişmeleri çok kısa süre içerisinde turizmdeki diğer sektörlerle birleştirmeyi
hedef edinmiş bulunmaktadır. Bunlara bir örnek vermek istiyorum: Turizmi çeşitlendirmek
istiyoruz. Antalya’yı yani kum ve deniz turizmini gözünüzün önüne getirirseniz
ülkemizde yüz binlerce yatak kapasitesine sahip otellerimiz, maalesef ve
maalesef, ancak ve ancak yılın on iki ayının dört ayını dolu geçirmektedirler.
İşte, bunları yakından bilen Hükûmetimiz turizmi
çeşitlendirmek amacıyla sağlık turizminden tutun doğa turizmine kadar gerekli
her alanda teşvik ve desteklerini sürdürmektedir. Bununla ilgili çok yakın bir zamanda benim de konuşmacı olarak
katıldığım sağlık ve medikal turizmiyle ilgili edindiğim bir iki gözlemi oradaki
bu işin içerisinde olan sektör temsilcilerinde gördüğüm bir iki talebi ben
sizlerle paylaşmak istiyorum. Saygıdeğer milletvekilleri, şu anda sağlık turizminin dünyadaki payı -altını çizerek söylüyorum- 100 milyar dolar
civarında. Eğer Hükûmetimizin bu samimi destekleri
neticesinde inşallah çok kısa bir süre içerisinde bu pastadan ülkemiz, evet, 10
milyar dolar civarında bir pay almış olacaktır. Saygıdeğer milletvekilleri, turizmin ülkelerin tanıtımı için
önemine birkaç kelimeyle değinmeden geçmek istemiyorum. Sadece Antalya’yı
tanıtmıyoruz, sadece Muğla’yı tanıtmıyoruz; Trabzon’da –üniversiteyi Trabzon’da
okuduğum için- Sumela Manastırı’nı da tanıtıyoruz,
Adana’yı da tanıtıyoruz, peygamberler şehri olan dinî turizm açısından çok
büyük bir öneme sahip olan Şanlıurfa’yı da tanıtıyoruz, dünyanın en eski
üniversitesini bünyesinde bulunduran Harran’ı da tanıtıyoruz. Bu ülkedeki
seksen bir ilin içerisinde bulunan tarihî, turistik, dinî bütün bölgeleri
dünyaya tanıtmak için gece gündüz çalışıyoruz. İşte, bu bağlamda geçmiş hükümetlerin samimi çalışmalarını devam
ettirmek için gece gündüz çalışan Adalet ve Kalkınma Partisinin Hükûmetinin turizmi nereden nereye getirdiğini birkaç
kelimeyle sizlerle paylaşmak istiyorum. Saygıdeğer milletvekilleri, şu anda, ülkemiz, dünyada en çok
turist çeken ülkeler sıralamasında sekizinci sırada. Ha yeterli mi? Emin olun
değil. Buradaki tüm partilerin desteğiyle birlikte, inşallah, biz dünyada
birinci olmasak bile ikinci, üçüncü ülke olmak için bürokratlarımızla, Sayın
Bakanımızın şahsında, gece gündüz çalışıyoruz. Bakın, saygıdeğer milletvekilleri, Hükûmetimiz,
turizm sektöründe faaliyet gösteren firmaları desteklemek amacıyla çok yakın
zamanda, 1 Ocak 2008 tarihinde turizmdeki KDV oranını yüzde 18’den yüzde 8’lere
düşürdü. Saygıdeğer milletvekilleri, bu ne demek biliyor musunuz? Benim
Antalya’daki turizmci kardeşim, yarıştığımız Yunanistan’daki, İspanya’daki
turizmciye karşı yüzde 10 civarında bir avantaj sağladı. Yani bu ve benzeri
çalışmalara devam edeceğiz. Zaten şu teşvik paketinin temel
amacı da bu saygıdeğer milletvekilleri. Turizmcimizin elini güçlendirmek. Turizmcimizin
yarıştığımız diğer ülkelerdeki turizmcilerle mücadelesine destek vermek. Bakın, biraz önce de belirttim, geçmiş hükûmetlerin
hepsine, bu ülkeye, bu millete, bu Parlamento çatısı altında yapmış oldukları
desteklerden dolayı minnet ve şükranlarımı sunuyorum ama bu beş buçuk yıl
içerisinde turizmi nereden nereye getirdiğimizi, gerek ekonomik açıdan gerekse
turist sayısı açısından, ben, tüm bizi izlemekte olan vatandaşlarımla birlikte
sizlerin dikkatine sunmak istiyorum. Bakın, saygıdeğer milletvekilleri, 1999 yılında ülkemiz 7,4 milyon
turist çekmekte. 2001 yılında 11,6 milyon turist ülkemizi ziyaret etmiş ama
hamdolsun bu samimi çalışmalarımız neticesinde 2007 yılında 22 milyon turist
ülkemizi ziyaret etmiş ve Allah’ın izniyle, şu anda, kısa süre içerisinde, 2008
yılı içerisindeki hedefimiz de en az 26 milyon turisti bu ülkeye çekmek. Çünkü
bu ülkede o kadar büyük güzellikler var ki, bu ülkede o kadar büyük imkânlar
var ki bu rakamı yakalamamamız içten bile değil. Saygıdeğer milletvekilleri, ekonomik açıdan da birkaç kelimeyle sözlerimi sonlayıp
huzurunuzdan ayrılacağım. Yine 2001 yılında 7,6 milyar dolar dolayında,
ülkemizi ziyaret eden turistler bu ülke ekonomisine katkı sağlamış. Ama, bu samimi ve gece gündüz çalışmaların sonrasında -şu
anda 2007 yılındaki rakamları söylüyorum- Türkiye’ye gelen 22 milyon turistin
Türkiye Cumhuriyeti ekonomisine katkısı 18 milyar dolar. 7,6 milyar dolar
nerede, 18 milyar dolar nerede? Ha yeterli mi? Emin olun yeterli değil. Bu
rakamı 20 milyar dolara, 30 milyar dolara, 50 milyara dolara çıkarabilecek
güçteyiz. Saygıdeğer milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz bu tasarı ve
bugüne kadar AK Parti tarafından yapılan bütün düzenlemeler ülkemizin turizm
sektöründe hak ettiği yeri alması içindir. Bu süreçte bizlere desteğini veren,
ben, tüm muhalefet partilerine, bu Meclis çatısı altında bulunan tüm
milletvekillerime teşekkürlerimi sunuyorum ve bu tasarının, turizm sektörü
başta olmak üzere ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Şahsı adına ikinci konuşmacı Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan. Sayın Akcan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 217 sıra sayılı
Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın geneli
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi bu vesileyle
saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz bu tasarıya, tali komisyon
olarak tasarıyı ele alan Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonunda da eğilme fırsatı bulduk. Orada da bütün arkadaşlar, tasarının en
iyi şekilde çıkması ve Türk turizmine değer katacak faaliyetlere zemin
hazırlaması için ciddi gayret gösterdi. Yani, bu tasarı bütün partiler
tarafından önemsenen ve çıkarılmasının hayırlı sonuçlara vesile olacağına
inanılan bir tasarı. Bu tasarıda ele alınan hususlar, daha önce Türkiye Büyük Millet
Meclisimizde tasarı olarak gelip kanunlaşmış bir başka kanunun Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilen hükümlerinin yeniden düzenlenerek ele
alındığı bir tasarı. Değerli milletvekilleri, bu tasarının şüphesiz kanunlaşmasını
istiyoruz. Ancak ifade ettiğim gibi, Anayasa Mahkemesinin genel olarak iptal
gerekçelerinin ortadan kaldırılarak bir daha bu doğrultuda bir işlem görmeyecek
şekilde çıkması önemlidir. Eğer bu tasarı kanunlaşırsa turizmimiz ivme kazanacak, ciddi bir
kamu yararı sağlanacak, içinde yaşadığımız global
ekonomik krizin olumsuz etkilerinin ülkemizde en aza indirilmesi sağlanacak,
büyüme etkilenecek, büyümenin olması hâlinde ciddi sıkıntılar yaratan ve
özellikle son iki üç yılda dozu her geçen yıl artarak devam eden işsizliğe çare
olunacak ve istihdamı artıracak etkiler yapacak. Tasarıyı, belki hizmet sektöründe -turizmin hizmet sektörü
olması itibarıyla- doğrudan istihdamı artırıcı etkisi söz konusu olabilir ama
dolaylı olarak, turistin geldiği zaman yararlanacağı doğal imkânların ötesinde
gıda tüketimi nedeniyle ve başta gıda sektöründe istihdamın, gıda tüketimine
olan talebin artması, gıda ürünlerine olan talebin artmasına bağlı olarak, gıda
sektöründe istihdamın artmasını sağlayacak. En önemlisi ise, gerçekten, uygulanan yanlış politikalarla ciddi
sıkıntılar içerisinde bulunan tarım sektöründe karnını doyuramadığı için
üretimden vazgeçen çiftçilerimizin gıda üretiminin ham maddesini temin etmek
üzere tarımsal üretimi gerçekleştirmek için yeniden üretime dönme fırsatı
doğacak diye önemsiyoruz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak. Bu nedenlerle, biz, bu kanun tasarısı çıksın, kanunlaşsın diyoruz
ama Anayasa Mahkemesinin daha önceki kanunu iptalinde öngörülen, Anayasa’nın
169’uncu maddesine göre “Ormanları korumak devletin temel görevidir.” hükmü ve
“Ormanlarda kamu yararının gerektirdiği haller dışında irtifak hakkına konu
işlemler yapılamaz…” Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 169’uncu maddesindeki bu
ilkeyi esas alarak “Ormanlarda turizm tesisi kurulmasında bir kamu yararı var
ise de, ormanları korumak gibi devletin diğer görevini dikkate alırsak,
ormanları korumak konusundaki kamu yararı daha üstündür.” gerekçesine dayanarak
iptal ettiği hükümlerin, yeniden iptale sebep vermeyecek şekilde tasarıda ele
alınmamış olduğunu görüyoruz. Sıkıntı burada. Eğer, üstün kamu yararını tasarıda ortaya koyamazsak, yarın
muhtemel bir iptal davasında, bu görüşmeler sırasında tutanaklara üstün kamu
yararının varlığını ispatlayacak hükümleri işleyemezsek, yeniden iptal söz
konusu olacak. Bu itibarla, bu noktaya dikkat etmemiz gerekir diye düşünüyorum. Değerli milletvekilleri, kanun tasarısının 2’nci maddesinin (A)
fıkrasının (1) numaralı bendinde
“Hazineye ait olan yerler Maliye Bakanlığınca, Bakanlığa tahsis edilir.
Hazine adına tescili yapılmamış Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle,
kapanan yollar ve yol fazlalarının resen tescili…” gibi âdeta ilkokulda yazı yazdığımız defterin
kenar süsü gibi olan, kenar süsü mahiyetindeki hükümleri koyarak üstün kamu
yararını ispatlayamayız. Sanki orman arazilerinin tahsisi bu tasarıda üçüncü,
dördüncü planda ele alınıyormuş gibi gösterilerek iptale engel olacak bir
gerekçe yaratılması zor diye düşünüyorum. Bu hususun ciddi şekilde kanun
tasarısı görüşmelerinde ortadan kaldırılması gerekir diye düşünüyorum. Değerli milletvekilleri, bu tasarının 2’nci maddesinin (C) fıkrası, üzerinde durmamız gereken bir husus.
(C) fıkrasında ne diyor: “Bakanlığın tasarrufuna geçen taşınmazların
yatırımcılara tahsisi, kiralanması ve bunlar üzerindeki irtifak hakkı tesisine
ilişkin esaslar ile süreler, bedeller, hakların sona ermesi ve diğer şartlar
ile saydamlık, güvenilirlik, eşit muamele…” Altını çizerek söylüyorum: “… saydamlık, güvenilirlik, eşit muamele, kamu kaynaklarının
etkin ve verimli kullanım ilkeleri doğrultusunda Bakanlık, Maliye Bakanlığı ve
Çevre Orman Bakanlığı tarafından Devlet İhale Kanunları ve Orman Kanunu göz
önüne alınmaksızın, bu Kanun hükümlerine bağlı kalınmaksızın müştereken tespit
edilecek bir kuralla tahsisler gerçekleştirilir.” İşin özü bu.Yani
bu tasarıda iki Kamu İhale Kanunu 2886 ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunları ile
6831 sayılı Orman Kanunu’nu devre dışı bırakıyoruz. Değerli milletvekilleri, bu usulle AKP iktidarları döneminde
tespit edilmiş usullere göre tahsisler yapılıyor. Ben size tutanaklara geçsin
diye söylüyorum. Asla hiçbirinizin vicdanen bu söylediklerime sıcak
bakacağınızı düşünmüyorum. Kesinlikle, bu, aklımın köşesinden geçmez. En az
benim kadar hassassınız diyorum. Bunun doğruluğunu tasdik ediyorum, inanın. Afyonkarahisar’ın Sandıklı ilçesinde “hayırlı işler” yapma
adına çıkarılmış kanunlara dayalı olarak arazi tahsisi yapılır. “Hayırlı iş”
jeotermal enerjiyle teknolojik sera yapmaktır. Bunu şu Mecliste alkışlamayacak
hiçbir milletvekili yoktur. Ama bu amaçla arazi tahsisi yapılır. Kim yapar
bunu? İldeki tahsis komisyonu. Bu komisyona çok sayıda
müteşebbis başvurur. Bir müteşebbise tahsis yapılır. Bu müteşebbisin 300, 400,
500 dekar, yani 300 bin, 400 bin, 500 bin metrekare mertebesinde aynı amaçlı,
aynı imkânlardan yararlanan Manisa ilinde de yatırımları vardır. Tahsis o
kişiye yapılır. Tahsiste parametre, çalıştıracağı adam sayısı: Ben 80 diyorum,
o 380 diyor. Peki bunun gerçeği ne? Bir seranın
içerisinde gereğinden fazla adam çalıştırırsanız seraya zarar verirsiniz. Ama
gereğinden az da adam çalıştırırsanız hasadı toplayamazsınız, hasat
yapamazsınız, vaktinde toplayamazsınız bunu. Öyleyse bunun bir normu var. Ama o
sayıyı fazla verdi diye bu şahsa veya bu yatırımcıya tahsis edilir. Aradan
belli bir zaman geçer, yeniden, aynı mahalde bir tahsis olayı gündeme gelir.
Birinci tahsis miktarı 114 bin metrekare, ikinci tahsis de 100 bin metrekare.
Aynı şahıslara tahsis edilir aynı gerekçeyle. Bu arada çok enteresan bir başka
olay olur. Bu yatırımcıya yapılan ilk tahsisten sonra yatırımcı dilekçe verir
tahsis komisyonuna: “Benim başka işlerim de olduğu için iki sene yatırım
yapmayacağım. Müsaade edilmesi.” der, tahsis komisyonu müsaade eder. Bu
müsaadeden sonra yatırım yapamayacağını deklare etmiş olan bu yatırımcıya
ikinci talebinde de 100 bin metrekare arazi verilir. Niye? “Ben öyle istedim.”
“Peki, neye göre yaptın?” sorusunu soran öteki talep edenlere -tatmin edici
veya değil, fark etmez- hiçbir cevap verilmez; “Atın dosyayı, cevap vermeye
bile değmez bunlara.” denir. Bu bir partizanlıktır. Zira yatırımcılar arasında
ismi gözükmese de 22’nci Dönemde milletvekilliği yapmış, benim de çok sevdiğim
bir arkadaşım vardır. Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Akcan, konuşmanızı tamamlayınız. ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, eğer bunun
kurallarını koymazsak, şeffaflığı burada yazmazsak, söylemezsek, bu kanunda
şuna göre olacağını ifade etmezsek, artık bu uygulamalar millet önünde itimat
edilirliğini, güvenirliğini kaybetmiştir. Bugün siyaseten, yarın başka
nedenlerle, canınızın istediği gibi tahsis yapılır. Değerli milletvekilleri, bakın, kanun tasarısının genel
gerekçesinin birinci paragrafında “Sektörde faaliyette bulunmak isteyen gerçek
ve tüzel kişilere kamu imkânlarını uygulanan mevzuat çerçevesinde sunmaktır.”
diyor. Uygulanan mevzuat çerçevesinde, kamu imkânlarını adil, şeffaf biçimde
sunmak gerekir. Uygulanan mevzuat, kamu ihale kanunlarıdır. Bu kanunlara göre
uygulamayı gerçekleştirmezseniz, buradaki gerekçenize ters düşen bir uygulama
yapmış olursunuz. Yani kanun tasarısı kanunlaşacak, siz istediğiniz gibi
mevzuat geliştireceksiniz. Böyle bir şey olamaz! Tasarı bunu emrediyor, genel
gerekçe ama tersini söylüyor, mevcut uygulanan mevzuat çerçevesi içinde
uygulama yapmaktan bahsediyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Akcan… ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Bu olumsuzlukların düzeltilerek
kanunlaşması hâlinde, kanun tasarısının hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (MHP ve AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akcan. Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 81 ve 60’ıncı maddelerine göre
yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Kaptan… OSMAN KAPTAN (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan, birinci sorum: Belek ormanlarında kaç ağaç kesildi?
Siz basında çıkan bilgilere göre 160 bin ağaç kesildi dediniz, soru
önergelerine verdiğiniz cevapta 110 bin ağaç kesildi dediniz. Genel Müdür 80
bin ağaç kesildi dedi. TEMA yetkilileri 500 bin ağaç kesildi dediler. Bunun
hangisi doğru? Hangisi doğru olursa olsun ağaç kesmek yanlış değil mi? Ağaç
kesmeden golf alanları yapılamıyor mu? İkinci sorum: Antalya turizmi, taş ocaklarıyla, mermer
ocaklarıyla, balık çiftlikleriyle, ormanların kesilmesiyle -Finike Turunçova Treşe mevkisinde birinci derece arkeolojik sit alanına
mermer ocağı izni verildiği gibi- Antalya’nın tarihi de, kültürü de, coğrafyası
da, tarımı da, turizmi de yok edilmektedir. Sayın Bakan, Kültür ve Turizm Bakanı olarak Antalya’da özel bir
önlem alacak mısınız? BAŞKAN – Sayın Kaptan, teşekkür ediyorum. Sayın Tütüncü… ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla Sayın Bakana iki soru sormak istiyorum: Birinci sorum: Bu tasarıya göre kamu yararı kavramı hangi
durumları kapsamaktadır? Yani kamu yararı kavramının içeriği nedir ve bu kamu
yararı kavramı içeriğinin yasayla belirlenmesi Anayasa açısından zorunluluk
değil midir? Bu tespiti hangi gerekçe ile idareye bırakmayı öngörüyorsunuz? İkinci sorum: Son yıllardaki bazı gelişmelere rağmen turizm teknik
altyapısında çok önemli eksiklikler bulunmaktadır. Bu eksiklikler Sayın Bakana
göre öncelikleri itibarıyla hangileridir ve bu eksiklikler… BAŞKAN – Sayın Tütüncü, teşekkür ediyorum. Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanıma birkaç sorum var: 1) Bu yasanın çıkması hâlinde ne kadarlık
bir orman arazisinin turizm tesisleri yapımı için kullanılacağı tahmin
edilmektedir? 2) Hâlen orman alanlarında tesis edilmek üzere Bakanlığınıza
yapılmış kaç adet ve kaç hektarlık turizm tesisi başvurusu bulunmaktadır? Bu
başvurular hangi illerimizdedir? 3) Kütahya, Afyon ve Bursa gibi illerimizde bulunan termal kaplıca
tesislerimizin turizm teşviki kapsamında genişletilmesi ve tanıtılması
konusunda Bakanlığınızda hangi tür teşvik çalışmaları bulunmaktadır? 4) Anadolu’da Kütahya, Bilecik, Bursa gibi illerimizde var olan
tarihî ve kültürel değerlerimizin tanıtımı amacıyla nasıl bir teşvik politikası
izlemektesiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Özensoy… NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, bu kanunun genel ruhuna baktığımızda, turizmi
teşvikten ziyade ormanları kesmeye teşvik kanunu gibi gözüküyor. Daha önce de
Toprak Koruma Kanunu çıkardık ama “Cargill Yasası”
adı altında anıldı, artık tarihe de öyle geçti. Bursa Uludağ biliyorsunuz turizm bölgesi ama orası da talan
edilmeye başlandı. Şimdi yeni bir proje var, Teleferik Projesi, Sarıalan’dan tesislere kadar, oteller bölgesine kadar
uzatılacak ve çeşitli tesisler de yapılacak. Bu kanunla işte böyle ısmarlama
projelere yol mu açılıyor? Bunun dışında başka projeler mi var? Onu merak
ediyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Taner… RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, görüşmekte olduğumuz bu
kanunun 2’nci maddesinin (d) fıkrasıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı tasarrufuna
geçecek olan taşınmazların yabancılara tahsis edilmesinin önü açılmakta. Şu
anda, yerli turizmcilerin en büyük sıkıntısı olan “her şey dâhil” turizmi bu
yabancılara tahsis yapıldığı zaman daha da artmayacak mı? Bunun önünü açmış olmayacak
mıyız? Bir ikinci soru: Turizmin Aydın’daki en önemli alanları olan
Kuşadası ve Didim’in balık çiftlikleri yönünden açılması turizmi baltalayan bir
gerekçe değil midir? Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Serdaroğlu… MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Teşekkür ederim. Sayın Başkanım, ülkemizde turizm yatırımları genel olarak Akdeniz
ve Ege’de yoğunlaşmıştır. Turizm, refah payının ve zenginliğin artırılmasında
yeri olan önemli bir sektördür. Dolayısıyla, turizm gelirleri ve turizmin
istihdama olan katkısı bu bölgelerle sınırlı kalmaktadır. Diğer bölgelerimizin
de turizm pastasından yararlanması bir haktır. Bu dengeyi de sağlayacak
iktidarlardır. Bu sebeple Sayın Bakanıma soruyorum: Turizmin bölgelere
paylaştırılması bu tasarıda yer almamıştır. Bu konuda bu tasarıya bir madde
ilave etmeyi veya Turizmi Teşvik Yasası’nda bu manada bir değişikliğin
yapılacağı bir tasarıyı düşünüyor musunuz? Ayrıca, turizmin onlarca çeşidine sahip olan Kastamonu ve benzer
illerimiz ile bölgelerimizin de turizmden pay alması için hedefleriniz,
önlemleriniz ve çalışmalarınız var mı? BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Sıvacıoğlu… MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım, somut olarak birkaç tane soruyu zatıalinize
yöneltmek istiyorum. Öncelikle, Kastamonu Kalesi için 148 milyar lira gibi bir proje
bedeli herhâlde ayrıldı, bunun için teşekkür ediyorum. Ayrıca, Taşköprü’de Pompei-Polis
kazıları Bakanlar Kurulu kararıyla da devam ediyor, bunun devamını bekliyoruz. Ağlı Kalemiz var, birinci derecede arkeolojik sit alanıdır. 2005
yılında bu proje çalışmaları için Bakanlığınıza müracaat olmuş idi. Bununla
ilgili proje çalışmaları hangi aşamadadır? Bir de dünyanın en önemli sıcak noktalarından birisi, Küre Dağları
Millî Parkları içerisinde Ilgarini Mağarası. Bu
mağaramızın kurtarılması için Bakanlığımızın herhangi çalışması var mıdır?
Çünkü defineciler orada gece gündüz define arıyorlar. Ayrıca, Kastamonu’nun yayla turizmi açısından -gerçekten orman
alanı bakımından da yüzde 65 miktarındadır- yaylalar için özel bir programınız
var mı? BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Köktürk… ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Bakanım, bugün, hepimizin
bildiği gibi 1 Mayıstı, coşkuyla kutlanması gereken bir bayram. Hükûmetinizin olayları gerginleştirmesi sonucu gerçekten
büyük bir üzüntüyle kutlandı ve bu arada İstanbul’daki turistlerin de dayak
yediğine ilişkin haberler cep telefonlarımıza mesaj olarak geldi. İstanbul’da
turistlerin dayak yediği haberi doğru mudur? Şayet doğruysa Turizm Bakanı
olarak turizmi nasıl geliştirmeyi, büyütmeyi düşünüyorsunuz? Ayrıca, yine, bir Kabine üyesi olarak… Bugün İstanbul’a gidenler memleketlerine
geri dönemiyor, arabalar bağlanmış, emniyet tarafından bağlanmış, serbest
bırakılmıyor ve İstanbul’a gidenler sokaklarda perişan bir hâlde. Bu konudaki
düşüncenizi öğrenmek istiyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım, buyurun. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; Turizmi Teşvik Kanunu’nda değişiklik öngören bu
çalışmamızın başlangıcından bu yana söz alan bütün arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum. Arkadaşlarımız, esas itibarıyla turizmin önemini vurguladılar; bütün
kişisel ya da grup adına konuşan arkadaşlarım, ülkemiz için ihmal edilmez bir
sektör olduğunun altını çizdiler ve bizim de şahsen ve hep birlikte, ekip
olarak paylaştığımız bir kaygıyı dile getirdiler. Yaşadığımız bir olay var: 1982 yılından bu yana yürürlükte bulunan
Turizm Teşvik Yasası ormanlar açısından 2007 yılında yapılan bir baro
başvurusu, bir Danıştay kararı, arkasından bir Anayasa Mahkemesi kararıyla
iptale uğradı ve şimdi Anayasa Mahkemesi kararı gereğince biz yeni bir
düzenleme yapma ihtiyacı ile karşı karşıyayız. Bu düzenlemeyi yapmaz, zamanında
yapmaz, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerine uygun biçimde yapmazsak aynı
sorunları, aynı sıkıntıları, aynı duraksamaları yeniden yaşarız. O yüzden,
destekleyen arkadaşlarım da, itiraz eden arkadaşlarım da esas itibarıyla hem
turizm sektörünün gelişmesi ihtiyacına işaret ettiler hem Anayasa Mahkemesinin
yeni bir iptal sorunuyla bizi karşı karşıya bırakmaması için dikkat edilmesi
gereken noktaların altını çizdiler. Sorularda da arkadaşlarımız esas itibarıyla
bu noktalar üzerinde durdular. Ben genel çerçeve üzerinde, genel sorular
üzerinde bilgi vermeye çalışacağım. Eksik bıraktığım hususlar varsa
arkadaşlarıma yazılı olarak yanıtlarını takdim etmeye çalışacağım. Şimdi, değerli arkadaşlarım, biz esas itibarıyla… Bazı
arkadaşlarımız belki maddeleri yeteri kadar dikkatlice okuma fırsatı
bulamadılar. Bu müzakere sırasında bu imkânı hep birlikte bulacağız. Bazı
arkadaşlarımız, bizim getirdiğimiz sınırlamaları sanki yeni bir imkân
veriyormuşuz, yeni bir kapı, olmayan yeni bir olanak açıyormuşuz gibi
değerlendirdiler ki bu fevkalade haksızdır. Yasa metinlerini karşı karşıya
koyduğumuz zaman önümüze açıkça göreceğiz ki Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği
ve şimdi bizim yeni düzenlediğimiz maddenin eski şeklinde orman arazilerinin
turizme tahsisiyle ilgili hiçbir sınır yoktur. Yani uygun kamu arazisi
bulunması hâlinde bile siz ormanı tahsis edebiliyordunuz ya da ormanlarla
ilgili, bir ilde, herhangi bir sınırlama öngörmeksizin tahsis edebiliyordunuz
ve geçmiş yıllarda, yapılaşma için, bizim birazdan görüşeceğimiz maddelerdeki
emsale bağlı kalmaksızın tahsis yapabiliyordunuz. Şimdi biz, esas itibarıyla
Turizmi Teşvik Kanunu’nda teşviki bazı sınırlara bağlamaya çalışıyoruz. Neden
bağlamaya çalışıyoruz? Burada biraz önceden bu yana konuşan arkadaşlarımızın
duyarlılığını biz de aynen paylaşıyoruz. Denizlerimiz temiz olmadan
sürdürülebilir turizm olmaz, yeşilimiz korunmadan sürdürülebilir turizm olmaz,
tarihimiz korunmadan sürdürülebilir turizm olmaz ve sadece deniz kıyılarını ve
sadece yeşilimizi dünyaya veya insanımıza sunarak yine sürdürülebilir turizm
olmaz. Turizmin olabilmesi, sürdürülebilir olabilmesi için bütün bunların
birlikte korunması gerekir ve bir koruma-kullanma dengesinin kurulması gerekir.
Esasen Anayasa’mız da bunu öngörüyor, esasen Anayasa Mahkemesi
kararımız da bunu öngörüyor. Anayasa’mız 169’uncu maddesinde kamu yararı
hâlinde ormanlarda irtifak hakkı olabileceğini söylüyor. Burada iptal konusu…
Geçmiş dönemde, yani 82’den 2007’ye kadar yürürlükte bulunan mevcut Yasa’da bir
sınır öngörmeksizin ormanlar üzerinde irtifak hakkı kurulmasını tamamen
idarenin takdirine bırakan, idarenin yapacağı düzenlemelere bırakan bir
uygulama vardı. “İdareye bu kadar geniş bir takdir hakkı verilemez, burada
hangi alanda ne yapmak istiyorsanız, hangi ihtiyaçtan doğduğuyla ilgili bir
çerçeve çizmek durumundasınız.” dedi. Birazdan yapacağımız müzakerelerin iyi anlaşılması için Anayasa
Mahkemesi kararından birkaç alıntı yapmak istiyorum. O zaman, bazı görüşlerin
ya da bazı soruların aslında burada bizim öngörmediğimiz bir çerçevede
sürdürüldüğünü hep birlikte anlama şansına kavuşacağız. Anayasa Mahkemesi
kararından okuyorum: “Anayasa’nın 169’uncu maddesinin ikinci fıkrasında;
‘Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre,
Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve
kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz’ hükmüne yer verilmiştir. Buna
göre, kamu yararının bulunması halinde Devlet ormanlarının irtifak hakkına konu
olabileceği açıktır.” Devam ediyor Anayasa Mahkemesi kararı: “Devlet ormanları
üzerinde bulunması veya yapılmasındaki kamu yararının orman arazisinin bu
hizmetlere tahsisini zorunlu hale getirmesi bir ihtiyaç. Bu çerçevede, kamu
yararının zorunlu kıldığı hallerde turizm yatırımları için de Devlet ormanları
üzerinde irtifak hakkı tesis edilebileceği kuşkusuzdur.” Tekrar ediyorum: “Kamu
yararının zorunlu kıldığı hallerde turizm yatırımları için de Devlet ormanları
üzerinde irtifak hakkı tesis edilebileceği kuşkusuzdur.” Burada diyor, itiraz
edilen konu hangi hallerin kaçınılmaz ve zorunlu sayılabileceğinin eski yasada
hiçbir biçimde düzenlenmemiş olmasıdır. Şimdi biz, bu dikkati sergilemeye
çalışıyoruz ve burada birtakım turizm alanlarını tek tek
tadat ediyoruz, tek tek sayıyoruz. Her iki komisyonda arkadaşlarımızla uzun müzakereler yaptık, Orman
Komisyonunda -sanıyorum- sadece Sayın
Akcan’ın muhalefetiyle ve farklı bir konuda muhalefetiyle bu yasa oy birliğiyle
geçti. Muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarımın içinden bu yasayı
desteklediğini açıklayan arkadaşlarım çıktı. Turizme verdikleri önemi ve bu
yasanın bir ihtiyaç olduğunu zikrettiler, teşekkür ediyorum kendilerine. Asıl
komisyonda, Turizm
Komisyonunda da bunları uzun uzun
tartıştık ve Turizm Komisyonunda örneğin
2’nci maddesinde termal turizmi, kış turizmi, yat turizmi, sağlık
turizmi vesaire diye çeşitli turizm dallarını saydıktan sonra “ve benzeri” diye bir genel düzenleme vardı.
Komisyondaki arkadaşlarımızın önerisi üzerine bu ucu açık olan, bu hangi
ihtiyaç ne zaman doğarsa
dönsün, yasama meclisi onun adını zikretsin anlayışıyla,
Komisyonda birlikte iktidar ve muhalefet, o ucu açık olabileceği varsayılan ve
bizi Anayasa Mahkemesi karşısında yeni bir tartışmaya götürebileceği varsayılan
ifadeyi de kaldırdık. Yani komisyondaki arkadaşlarımızın esaslı önerilerini
dikkate aldık. Bu akşam da bu müzakerede arkadaşlarımızın paylaştığı ortak
kaygıları dikkate alırız. Şuna ben çok inanıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün
üyeleri, Türkiye'nin kalkınmasını istiyorlar. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bütün üyeleri, Türkiye'nin gelişmesini istiyorlar ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bütün üyeleri, kendi bölgelerine de -biraz önce bir
değerli arkadaşımın haklı biçimde ifade ettiği gibi- bu dünyadaki gelişen
sektörden kendi bölgelerine de refah payı ulaşsın, istihdam imkânı ulaşsın,
kalkınmadan onlar da yararlansın, turizmin getireceği sosyal gelişmeden onlar
da yararlansın istiyorlar. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz. Yani
ormanlara dokunmadan da turizm yapmak, evet, mümkündür. Yani sınırlı deniz
kıyılarımız var, şairin söylediği gibi öyle sonsuz değil, sınırlı deniz
kıyılarımız var. Onlar, işte deniz kıyıları betona döner. Bizim turizmimiz de
oraya tıkanır ama biz istiyoruz ki Anadolu’daki mimari örneklerimiz de, Anadolu’daki
arkeolojik zenginliklerimiz de, Anadolu’daki doğal güzelliklerimiz de bilinsin.
O zaman, turizmi farklı alanlara yaymamız gerekiyor. Bir değerli arkadaşım “Hükûmet, turizmin
imkânlarını nasıl yayacak, nasıl teşvik edecek geri kalmış bölgelere?” dedi. Bu
yasa, onu öngörüyor. Bakın, birkaç ay önce ben Sarıkamış’a gittim. Sarıkamış
inanılmaz bir kış turizmi potansiyeli taşıyor fakat bir teleferik hattı
yapılmış, ikinci telesiyej hattı bu yasaya takılmış ve bekliyor. Mersin’de aynı
sorunlarımız var. Mersin’de yapılmış bulunan, başka yörelerde yapılmış bulunan
tahsisler, bir bölümüyle orman arazisine girdiği için ne yazık ki durmuş
vaziyette. Yani bir kez daha söylüyorum: Ormanı yok ederek, ormanı tüketmeye
çalışarak, ormanı keserek… Bir arkadaşımın sözünden gerçekten çok incindim.
Ben, daha önce de huzurlarınızda zikrettim, ağaç dikmeyi ibadet kadar seven,
ağacı büyütmeyi ibadet kadar seven, önemli sayan bir arkadaşınızım. Yani ormanı
yok ederek bir ülkede turizm olmayacağını da biliyorum. Yeşili yok ederek,
maviyi kirleterek, doğayı, insanı, bunları çiğneyerek turizm olmayacağını
biliyorum. Biz burada sınırlar getiriyoruz. Birazdan maddelere geçildiğinde,
maddeler gerekçeleriyle teker teker okunduğunda yeni
sınırlar… Lütfen eski metinle yeni metni yan yana koyalım ve bakalım: Eski
metinde olmayan, orman kullanmakla ilgili, orman arazisi kullanmakla ilgili,
hatta -Sayın Şandır’ın yaptığı uyarıyı çok dikkate
alarak söylüyorum- orman sayılan yerleri korumakla ilgili, üzerinde bir tek
ağaç olmasa bile orman sayılan yerleri korumakla ilgili fevkalade bir dikkat
getiriyoruz. OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, Sayın Bakan genel bir
açıklama yapıyor. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Genel bir
çerçeve çizmek zorundayım çünkü… OSMAN KAPTAN (Antalya) – Ben “Belek’te kaç ağaç kesildi?” dedim. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Yazılı olarak…
Ben size cevap verdim, eksik kalan hususlara da yazılı olarak cevap vereceğim.
Böyle bir usulümüz var. Son bir noktaya değinmek istiyorum: Yap-işlet-devret sistemi
nedeniyle yabancı sermayeye imkân verilmesinin Türkiye'nin aleyhine
olabileceğini bir arkadaşım zikretti. Biz böyle bir düzenleme getirmiyoruz. Bu
düzenleme tümüyle eski kanun maddesinin aynısıdır. Biz orada “taşınmaz mallar”
yerine “taşınmazlar” deyimini getiriyoruz, “mallar” yerine, orada altı
çizilmiştir siyahla… Yani yasada o hükümler var, Meclise arz ettiğimiz metinde
o hükümler var fakat o hükümler eski kanun hükümleri. Biz orada sadece siyahla
altı çizilmiş bulunan “Bakanlığın tasarrufuna geçen taşınmazlar” bir de
“taşınmaz mallar” yerine “taşınmazlar” deyimlerini getiriyoruz. Biz o maddede
sadece bir redaksiyon düzeltmesi yaptık. Bakınız, yirmi beş yıldan beri bu Yasa bu hâliyle uygulandı.
Türkiye’deki turizm yatırımlarının yüzde 95’i bizim sermayemizdir. İki: Biz kimseye mülkiyet vermiyoruz bu kanunda. Burada yabancının
veya yerlinin yaptığı yine Turizmi Teşvik Kanunu’nun başka maddelerine göre
sonuçta hiçbir bedel ödenmeksizin tümüyle devletimizindir ve milletimizindir.
Değerli arkadaşlarım… BAŞKAN – Sayın Bakanım, süreniz doldu. Diğer sorulara yazılı cevap
verirsiniz. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Tabii, eksik
olan hususlarda arkadaşlarıma yazılı bilgi takdim etmek isterim. Ama iyi niyetli bir müzakere yaptığımız takdirde Türkiye'nin
yararına bir çalışma yaptığımızın herkes tarafından kabul edileceğine inancımı
ifade etmek istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 1’inci maddeyi okutuyorum: TURİZMİ TEŞVİK KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1- 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı
Turizmi Teşvik Kanununun 3 üncü maddesinin (l) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. “l) Sınıflandırma: Turizm işletme belgeli tesislerin asgari
nitelikler, kapasite, fizikî özellikler, kullanılan malzeme standardı, işletme
ve hizmet kalitesi ile personelinin nitelikleri ve eğitim düzeyi gibi
ölçütlerinin, iki Bakanlık kontrolörü ile bir sektör temsilcisinin, sektör
temsilcisinin bulunamadığı hallerde üç Bakanlık kontrolörünün yer aldığı
Sınıflandırma Komisyonunca değerlendirilerek sınıfının Bakanlıkça
belirlenmesini,” BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz. Buyurun Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından
alkışlar) CHP GRUBU ADINA YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, toplum yararı, kamu yararı göz ardı edilen, Anayasa
Mahkemesinin ret gerekçelerine uyulmayan ve her türlü dengeyi bozduğu gibi ekolojik dengeyi bozmayı da kafasına koymuş bir yasa
tasarısıyla karşı karşıyayız. Öyle bir yasa tasarısı ki içinde muhalefet
partilerinin muhalefet şerhi yasadan fazla; yedi sayfa muhalefet şerhi var,
dört sayfa kanunun kendisi. Değerli arkadaşlarım, bu yasaya, ormanları ağaç olarak görürseniz,
ağaçları da odun olarak görürseniz “evet” diyebilirsiniz. Ama ormanları doğal
varlık olarak görmemek, insan olan hiçbir kimsenin mantığına yatacak bir olay
değildir. Değerli arkadaşlarım, ormanlarımız doğal varlıklarsa Anayasa’nın
56’ncı maddesini niye göz ardı ediyorsunuz? Anayasa’nın 169’uncu maddesini niye
göz ardı ediyorsunuz? Ben diğer konulara girmeden Sayın Bakanın çelişkisini söylemek
istiyorum. Sayın Bakan diyor ki “Bu yetkiden bozuldu.” Hayır, öyle değil.
Bakın, ormanların turizm yatırımına tahsisinin hangi hâllerde kaçınılmaz veya
zorunlu sayıldığına dair herhangi bir ölçüte yasada yer verilmemiştir. Yine
verilmiyor. Kültür ve Turizm Bakanlığına öyle bir yetki veriliyor ki Bakanlığın
kapısından geçen insanı çevir, dilekçesini al “Nereyi istiyorsun?” de, bakanın
onayıyla verebiliyorsun. Bakan diyor ki: “Hazineye uygun araziler yoksa…” Bunun kıstası ne?
Benim mesleğim harita mühendisliği. Bunun kıstası ne Sayın Bakan? Daha dün biz
Çevre ve Orman Bakanlığındaydık. Yüzde 90 kadastro bitmiş, yüzde 20 tescil var.
Yüzde 70’i tescil olmamış ormanı sen bir başkasına nasıl tahsis edebilirsin, bu
yetkiyi nasıl alabilirsin? Yasamanın üzerine yürütme ne zaman geçer? Yeter, bu
Anayasa’ya kafanızı vurmaktan usanmadınız mı? Parti olarak vuruyorsunuz, kanun
olarak vuruyorsunuz ama yine geliyor Anayasa’ya ters yasalar. Değerli arkadaşlarım, biraz, yargıya, yargı kararlarına saygılı
olmaya çalışın. Doğal zenginliklerimizi altın aramalarıyla mahvettiniz, maden
arama izinleriyle mahvettiniz. Yargı kararlarına uymuyorsunuz. Sultanahmet’teki
otel için Danıştay kararı çıktı, ne yaptın Sayın Bakan? Cumhuriyetin meydanı,
tarihî kimliği Gar Binası önüne katlı kavşak yapılıyor, ne yaptın Sayın Bakan?
Soru önergemiz var, Sayın Bakan ne diyor biliyor musun: “Kültür-Tabiat
Varlıkları Kurulu buna onay vermiştir.” Siz niye orada oturuyorsunuz?
Kültür-Tabiat Varlıklarını sizin anladığınız gerekçelerle karar verecek
doğrultuda insanlarla doldurursanız, savunamazsınız. Bugün, seçim bölgem Gaziantep’te Sof Dağı, maden ocaklarıyla, taş
ocaklarıyla işgal ediliyor. Nurdağı’nda maden arama izniyle işgal ediliyor
Nurdağı Ormanı. Şimdi, ormanları çoğaltmak, artırmak bizim görevimizse, bunu
korumak da siyasi hükûmetin ve tüm hükûmetlerin görevi olmalıdır değerli arkadaşlarım. Biz de elbet turizm gelişsin diyoruz, doğrudur. Zaten sizin
turizmi geliştirmekten başka çareniz yok, çünkü hiçbir denge bırakmadınız ki
ekonomik denge altüst oldu; bankalar dengesi Çalık sayesinde altüst oldu,
özelleştirmelerle Maliye Bakanı altüst etti, Maliye Bakanının oğlu altüst etti.
Dağıttığınız odun, kömür de kalmadı herhâlde ki, bu devre seçimlerde odun
kömürüne göz diktiniz ki 3 katı mı, 5 katı mı orman diktirme şartıyla
ormanların kesimini pazarlıyorsunuz. Bu, pazarlıkçı ve talan yasasıdır, bunun
adı budur değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Açıp yasayı okuyun lütfen. Hanginiz okudunuz iktidar partisinin
üyeleri? Demin, burada bir sözcü konuştu, Komisyondan. Komisyonda sen orman
arazisinin 5 katına çıkarılmasından yanaydın. Niye 2 katına oy verdin sevgili
arkadaşım? Niye komisyon üyeleri, alt komisyona üye seçilsin dediğinde Komisyon
Başkanımız her türlü şeyi yaparak alt komisyon kurdurmadı? Değerli arkadaşlarım, turizm hizmet sektörüdür, doğrudur ama ben
ormanları kestirip yerine orman dikeceğim dersen bu, kaba tabiriyle, iftiradır.
Bakın, 1985 yılından bugüne kadar 234 bin hektar orman yanmış.
Yüzde kaçı yenilenmiş? 17’si yenilenmiş. Hangi güçle, hangi olanakla kesilen
ormanın yerini yenileyeceksiniz? Bu mantıkla bu yasayı savunmak mümkün değildir
değerli arkadaşlarım. Ekonomik dengeyi bozuyorsunuz, iklim değişikliğine önayak olan
orman kesimini yaratıyorsunuz, oradaki orman köylüsü belki ileride büyük ölçüde
sıkıntıya düşecek, onu daha çok sıkıntıya koyuyorsunuz ve yetkiyi elinize
alıyorsunuz. Ben, şu soruma cevap istiyorum: Çevre ve Orman Bakanlığında
verilen brifing mi doğrudur sizin ifadeniz mi
doğrudur? Bunun ikisini kanıtlamak zorundasınız. Orman Bakanlığı “Benim haberim
yok. Bu yasa bana sorulmadan getirildi.” diyor. Siz de diyorsunuz ki: “Ben
tahsisleri alacağım.” Hangi tahsisi alacaksınız? Acaba sıraya girmiş dilekçeler
mi var Sayın Bakan, ben bunu merak ediyorum. Acaba golf sahasını Antalya’da
alıp da 20 milyon dolar hava parasıyla satan insan sırada mı bekliyor? Yoksa
damadın bulunduğu o şirkete tahsisler mi verildi? Ben bunları bilmek istiyorum.
Bu, turizmi özendiren, artıran bir yasa değil, orman katliamını, orman talanını
yaratan bir yasadır. Sonra bizim bu yasaya ve Hükûmetin
uygulamalarına güvenimiz yok. Bugün tarihî bir fırsat kaçırdınız, 1 Mayısı ve Taksim’i
normalleştirme yetkiniz varken, olanağınız varken kana buladınız. Sıhhiye kana
bulandı, Taksim kana bulandı, arabalar bağlı. İçişleri Bakanlığından ses seda
yok, yetkililerden ses seda yok. İşte siz bunu yaparsınız, ekonomik dengeyi
bozarsınız, kredi dengesini bozarsınız, seçimden seçime de sağlamaya
çalıştığınız bir denge var, o da yarattığınız yoksulluğu istismar ederek odun,
kömür, bakliyat dağıtarak. Aman dikkat edin bak, bakliyatta kriz var şu anda, yandaşlarınıza
söyleyin, kredi verdiklerinize, biraz bakliyat stoku yapsınlar. 28 Mart
seçiminden sonra yaya kalırsınız değerli arkadaşlar. Biz niye bu yasaya karşıyız? Bazı bakanlıklarınızda yaptığınız
ihale ve yolsuzluk karnelerinizin kötü olması bizi ürkütüyor, Enerji
Bakanlığında verilen haksız ihaleler bizi ürkütüyor, 1,5 milyar dolarlık,
damadın şirketine ihalesiz verdiğiniz petrol boru hattı ihalesi bizi ürkütüyor,
şurada aldığınız ihalesiz verme yetkisi bizi ürkütüyor. Bu işte samimiyet yok,
bu işte art niyet var, bu işte orman yağmalanması var, bu işte orman talanı
var. O nedenle biz bu yasaya karşı çıkıyoruz. Getirin adam gibi, üzerinde
konuşalım, çerçevesi çizilsin, bölge planlaması yapılsın, orman alanları belli
olsun. Ama geçmiş yasadan farklı şunu niye getiriyorsun Sayın Bakan: Jeotermal
alanlar ile yaylaları açmayı niye ilave ediyorsun? Bunun için de bir talep mi
var? Hangi yayla açılacak, bunu benim bilmem doğal hakkım. Siz planlamayı
yaparsınız, teklif almaya çıkarsınız, 3 kişi girer, rekabetle olur bu iş. Ama
bu işi sizin yetkinize vereceksek biz, buradaki yasama yetkimizi size bu amaçla
kullandırtmayız Sayın Bakan. Onun için değerli arkadaşlarım, bu yasa kamu yararına değildir, bu
yasa ekolojik dengeyi bozacak bir yasadır ve bu
yasayla orman alanları büyük ölçüde talan edilecektir değerli arkadaşlarım. O
bakımdan, bu yasanın geri çekilmesinde ben büyük fayda görüyorum; kamu yararı
açısından fayda görüyorum, Hükûmet açısından fayda
görüyorum, toplum açısından fayda görüyorum. Gelin Sayın Bakan, inatlaşmayın. Anayasa Mahkemesi kararlarının,
iptal kararlarının hiçbiri yerine getirilmemiştir. Ben hukukçu değilim ama okuyunca
anlayabilecek bir yeteneğim var. Bu yasa Anayasa Mahkemesinden yine dönecektir.
Ama siz söz verdiğiniz insanlara karşı “Ne yapayım arkadaş, ben taze Bakanım,
sözlerimi yerine getiremedim Bakan olarak. Yasa getirdim, geçmedi.” dememek
için bu yasada direniyorsanız, o da sizin takdirinizdir değerli arkadaşlarım.
Bu yasa çıkarmak, geçmişte mensubu olduğunuz CHP’yle uğraşmaya benzemez! Teknik
ister, doygunluk ister, siyasi etik ister bu yasayı çıkarmak! (CHP sıralarından
alkışlar) Onun için değerli arkadaşlarım, bu tür konulara dikkat edin ve
Komisyonda başka konuşan arkadaşlarım da maalesef burada başka konuşmasınlar. Biz bu yasadan niye endişe duyuyoruz? İhalelerle verdiğiniz şeyler
kayırmacı. Bir özelleştirme furyanız var. Önce özelleştirmeye giren kişiyi teke
düşürüyorsunuz. Neyle düşürüyorsunuz? Eskiden bu işi yeraltı örgütü dediğimiz
insanlar yapardı ama şimdi Hükûmetin kendisi yapıyor
kendisi. (CHP sıralarından alkışlar) Teke düşürüyorsunuz sonra da teke düşürüp
ihaleyi verdiğiniz insana “Gel arkadaş, finans sıkıntısı çekme. 375 milyon
dolar buradan, 375 milyon dolar buradan.” diye finansını da siz veriyorsunuz. O
zaman özelleştirmelere bir madde koyun: “Özelleştirmeyle ihaleyi alan insanın
finans sıkıntısı Hükûmetçe karşılanır.” Hükûmet iç güçlerle karşılamazsa, iç kaynaklarla
karşılamazsa Katar var, bilmem başka yerler var! Değerli arkadaşlarım, yaptığınız yanlış, yaptığınız yanlış. Gemi
karaya oturdu. Halkın yararına olmayan yasalarla uğraşmayın. Deminki konuşmamda
da söyledim, yetmiş bir yasa çıkardınız, çoğu af yasası bunun Halk yok, esnaf
yok, çiftçi yok -kuraklıktan mağdur olmuş çiftçi, bunları düşünün- emekçi yok.
Emekçiyi zaten bugün de
tarih sayfalarından sildiniz ve maalesef yaptığınız uygulamayla
da gelecekte tarihin kara sayfalarında yer alacaksınız değerli arkadaşlarım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Ağyüz. Buyurun. YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Şimdi, bu yasaların böyle peş peşe
gelmesi… Elbette ki olumlu yasalar olsa biz de buna yapıcı eleştirilerimizi
sunup katkı da sunmak isteriz. Bakın, bir “Cargill Yasası” getirdiniz, Cargill’e af çıkardınız, tarım arazilerini öldürdünüz. Bir
Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun getirdiniz, 70 bin kişiyi affettiniz.
BAĞ-KUR’da prim borcu olup ailesini tedavi ettiren
insanı düşünmediniz, sigortalıyı düşünmediniz, asgari ücretliyi düşünmediniz.
Şimdi, elektrik borçlarında dığıl dığıl
dönen -Antep tabiriyle- insanları mağdur ediyorsunuz, düşünmüyorsunuz. Onun için, bu yasada kamu yararı yoktur, toplum yararı yoktur,
ülke yararı yoktur. Bu yasa, yabancılara ve yerlilere orman alanlarını talan
ettiren bir yasadır. Onun için bu yasaya ret vermek her milletvekilinin
boynunun borcudur. Hepinize bu duygularla saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Sayın Erdal Sipahi. Buyurun Sayın Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ben, Milliyetçi Hareket Partisi adına, bu yasa tasarısının 1’inci
maddesinde bazı tespit ettiğimiz hususlara değineceğim, ardından da konunun
geneli hakkında milletvekili bulunduğum İzmir ilinden örnekler vermek suretiyle
konuşmamı sürdüreceğim. 1’inci maddede “Sınıflandırma” başlığı altında “Turizm
işletme belgeli tesislerin asgari nitelikler, kapasite, fizikî özellikler,
kullanılan malzeme standardı, işletme ve hizmet kalitesi ile personelinin
nitelikleri ve eğitim düzeyi gibi ölçütlerinin, iki Bakanlık kontrolörü ile bir
sektör temsilcisinin, sektör temsilcisinin bulunamadığı hallerde üç Bakanlık
kontrolörünün yer aldığı Sınıflandırma Komisyonunca değerlendirilerek sınıfının
Bakanlıkça belirlenmesini.” gibi bir husus yer almaktadır. Sayın Bakan, ben bu madde hakkında iki konuya değineceğim ve bu
iki konuda, tarafınızca mantıklı bulduğum değişikliklerin yapılmasını sizlerden
talep edeceğim. “Efendim, bununla ilgili neden değişiklik önergesi vermediniz?”
diye belki soracaksınız. Son iki haftada partim adına
verdiğim dört değişiklik önergesinde, benim artık “Meclis geleneği” adını
verdiğim, komisyon “hayır”, Hükûmet “hayır”,
milletvekili arkadaşlarım “hayır” konusundaki hususlara o kadar alıştım ki, bu
konuyla ilgili önereceğim hususların gene aynı alışkanlığa kurban gitmemesi
için bunların size bildirilmesini ve eğer uygun buluyorsanız bu değişikliklerle
ilgili gerekli tedbirlerin tarafınızdan alınmasını arzu edeceğim. Bunlardan bir tanesi şu: Bu iki Bakanlık kontrolörü ile bir sektör
temsilcisinin alternatifi olarak, sektör temsilcisinin bulunamadığı hâllerde üç
Bakanlık kontrolörünce sınıflandırma yapılması konusunda bir dipnot düşmüşsünüz
1’inci maddenin sonuna. Sayın Bakan, benim şahit olduğum bazı olaylarda, bu işin
tamamı bürokratlar ve resmî görevliler tarafından yapıldığında, bir sektördeki
kişiler tarafından, kuruluşlar tarafından, otel sahipleri tarafından belki bu
konudaki resmî görevlilere duyulan aşırı bir hassasiyet belki alerjiden olacak,
her seferinde, bu arkadaşların konularının fazla uzmanı olmadığı, konuları
lüzumundan fazla didikledikleri, bazılarına hoşgörülü davranırken diğerleri
konusunda aşırı hassasiyet göstererek bu konuda hatalar yaptıkları, konuyu
sektör sorumluları kadar bilmedikleri, hatta hatta
-tenzih ediyorum ama- bazı görevlilerin rüşvet gibi konuları bu sınıflandırma
bahanesiyle gündeme getirdikleri konusunda sektörde yaygın bir kanaat var;
belki haklı belki haksız. Kaldı ki bu sektör artık o kadar genişledi ve gelişti ki her
gittiğiniz yerde bu sektörle ilgili bir temsilcinin bulunması, yoksa, gerekirse
bir başka yerden getirilmesi alternatifi her hâlükârda var. Bu, hem devlet
görevlilerini birtakım ithamlardan, belki haksız ithamlardan kurtaracak hem de
sektör temsilcileri bu konuda artık kendilerini o kadar geliştirdikler ki,
onların daha geniş açılı, daha geniş perspektifli yaklaşımlarıyla belki daha
doğru kararlar verilecek. Onun için, ben, bu “sektör temsilcisinin bulunamadığı
hâl” konusunun çıkarılıp, muhakkak iki bakanlık görevlisi ile bir sektör
temsilcisinin her hâlükârda bu sınıflandırmada bulunmasını size teklif ediyorum
Sayın Bakan. Diğer önereceğim konu, bu sınıflandırmayla ilgili aranacak
özelliklerde çok temel bir konu unutulmuş; bu da güvenlik. Çağımızda, günümüzde,
özellikle bu terörle ilgili son gelişmeler dikkate alındığında -ki, bazı
örnekler vereceğim biraz sonra- güvenliğin de her hâlükârda bu aranacak
standartların arasına bir faktör olarak alınması, değerlendirilmesi ve
yapılacak standardizasyona bir temel veri olarak değerlendirilmesini talep
ediyorum Sayın Bakan. Evet, şimdi, İzmir’den örnekler vererek konunun bütünü üzerindeki
hususlara geçeceğim. İzmir, malumunuz, Türkiye'nin üçüncü büyük ve çok vasıflı
bir kentidir. Ticaret, tarım, sanayi, ihracat, liman, eğitim, sağlık, fuar,
sahil, tarih kenti gibi özelliklerinin yanında, ülke turizminin öncü
kentlerinden birisidir. Yatak sayısı Avrupa rakamlarıyla uyumlu ve Türkiye
ortalamasının üzerindedir. Ancak, gelen turist sayısı ve özellikle yatak işgal oranı
gittikçe düşmektedir. Bu, aslında İzmir ile beraber Türkiye’nin tamamında bir
sorun olmaya başlamıştır. Gelen turist sayısı göreceli olarak sürekli
fazlalaşmaktadır, ancak çoğu Bergama, Efes gibi tarihî zenginlikleri olan
yerlere günübirlik ziyaretler yapan, yatak işgal etmeyen, gittikçe daha az
harcayan bir yapı arz etmeye başlamıştır. Bir örneği Türkiye geneliyle vereyim size: 2002 yılında gelen
turist sayısı, Türkiye’ye, 13 milyon 216 bin ve dünya turizm gelirlerine
oranımız yüzde 2,5. Dört yıl sonra 2006’da bu rakam 19 milyon 819 bine çıkmış,
yani 6 milyon 650 bin kadar artmış. Buna karşılık dünya turizminden elde
ettiğimiz gelir yüzde 2,5’tan yüzde 2,3’e düşmüş. Dolayısıyla, turizm konusunda
birtakım gelişmeler yaparken, acaba, sorun yeni tesiste mi, yatak sayısında mı,
yoksa başka alanlarda mı aramak gerekiyor konusunu bir kere daha ben
takdirlerinize sunuyorum. Kaldı ki gelenlerden bir kısmının para bırakması bir
yana, bıraktığı ahlaki çöküntü ve maddi konularda neler götürdükleri hususunu
da takdirlerinize sunuyorum. Evet, bu yatak sayısında azalma, ama gelenleri artırma konusundaki
yapı bir yana, turizm potansiyeli olan İzmir ili ile ilgili bir başka konuyu
dikkatlerinize sunacağım. İzmir’in uluslararası bir havaalanı var. Bu
havaalanından bu turizm gereğince her gün onlarca, yüzlerce dış uçuş yapılması
gerekiyor. Ama bakıyorsunuz, yaz mevsiminde, turizmin yüksek, sıcak mevsiminde
bir Milas-Bodrum Havaalanı’na inen uçak sayısı İzmir’in 3-5 katı. Sadece
Kuşadası Limanı’na gelen kruvaziyer gemi sayısı İzmir
Limanı’nın 3-5 katı. O hâlde bir yerlerde bir sakatlık var. İzmir nasıl bir
turizm kenti? Hatta biliyorsunuz İzmir’deki Ticaret Odasının ve turizmle ilgili
derneklerin kruvaziyer gemilerle gelenlerden
ayakbastı parası alınmaması konusunda teklifleri var. Yani turizm konusunda
İzmir öyle bir hâle geldi ki Sayın Bakan, bırakın para almayı, neredeyse
gelenlerin üzerine para verecek hâle geldik. İzmir gittikçe bir iç turizm merkezi, daha doğrusu yazlıkçı şehri
görüntüsü arz etmeye başladı. Turizm geliri gittikçe düştüğünden tüm sahil
ilçelerinin, daha doğrusu turistik sayılan ilçelerin nüfusları azalıyor. “İç göç” deyince doğudan batıya olanına “evet”, iç kesimlerden
sahile olanlara da “evet” ama sayın milletvekilleri, turizm kenti olan Bergama,
Dikili, Foça, Karaburun, Çeşme, Urla, Menderes, Seferihisar, buralardaki
nüfusun azalmasını nasıl izah edeceğiz? Türkiye’deki turizmin en önemli
yerleşim birimlerinden birisi bu ilçelerimiz. Turizmden en fazla gelir
sağlaması ve dolayısıyla iç göç talep etmesi gereken yerler, ama buralarda
nüfus azalıyor. Bunu nasıl izah edeceğiz? Ben izahını bulamıyorum. Bu yetmiyormuş gibi son Belediyeler Yasası’yla önemli yazlıkçı
yerleşim birimlerimizden bazılarını da âdeta cezalandırdık. Örnek: 1879’da
belediye olan Yeni Foça, sayenizde şu anda mahalle hâline getirildi. 30-40 bin
yazlıkçı nüfusunun hizmeti nasıl sağlanacak? Ben cevabını bulamıyorum. İzmir’i tekrar dünyanın tanıyacağı bir turizm kenti yapma şansı
ayağımıza kadar gelmişti. Neydi? EXPO 2015’ti. Maalesef Katar gibi yakın
dostlarımızın da oyuyla bu şansı kaybettik. Katar keşke “el Sabah” gazetesine
kredi vereceğine EXPO 2015 için “evet” oyu verseydi. Altı yıldır iktidarımızın âdeta cezalandırdığı İzmir, son anda
belediye seçimi aşkıyla, EXPO dışında kalmaktan son çırpınmayla maalesef
kurtulamadı ve kaderini yenemedi, yani son çırpınma fayda etmedi. Amacım EXPO
için suçlu aramak değil, ama İzmir’in hayal kırıklığında herkes şapkayı önüne
koymalı, “Nerede hata yaptım? Bundan sonra ne yaparım?”ı düşünmelidir. Öyle üç
beş tane yabancı heyeti dansözlerle, bavullar dolusu hediyelerle ağırlayıp EXPO
kazanacağını zannetmenin doğru olmadığını öğrendik veyahut da -Hükûmetimizi tenzih ediyorum ama- birçok ilgilinin,
görevlinin, yetkilinin, EXPO kazanacağız diye eline valizini, çantasını alıp
dünyanın dört bucağını dolaşmasıyla EXPO kazanılmayacağını herhâlde öğrendik. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Sipahi, buyurun, tamamlayın konuşmanızı. KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Neler öneriyorsunuz? Mutlaka EXPO ve benzeri bir tanıtım organizasyonu İzmir’e
kazandırılmalı ve bu hayal kırıklığı tamir edilmelidir. Turizmde en önemli konulardan birisi ulaşımdır. İzmir tam bir
ulaşım felci yaşamaktadır, çevre yoluyla, iç yollarıyla. Bu konudaki zafiyetler
giderilmelidir. Sahil ilçelerinde yazlıkçılık yanında dış turizm odaklı cazibe
yerleri oluşturulmalıdır. Tarihî yerlere gelen -Efes gibi, Bergama gibi-
günübirlikçi turistleri kısa süreli de olsa İzmir’de geceleyecek
organizasyonlar mutlaka düşünülmelidir. Kısacası, iç turizm ve yazlıkçılık yanında, dış turizm
geliştirilmeli ve bu dış turizm, inanç, kültür, kongre, spor, yat turizmi gibi
değişik türlerde alternatifli hâle getirilmelidir. Turizmin temel unsurları, ulaşım, iletişim, çevre koruma,
özellikle güvenlik boyutları dikkate alınmalıdır. 2004’te Kuşadası’ndaki bir
bombalamada Kuşadası’nın bir günde turistlerce nasıl boşaldığını yaşamış bir
insanım. Bu güvenlik boyutunu özellikle dile getiriyorum. Son olarak orman konusuna gireceğim. Yeşilimiz gittikçe azalıyor,
mavimiz gittikçe kirleniyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Hem orman hem turizm diyelim, ama
bir öncelik varsa önce orman diyelim. Ben, beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, sayın Meclise saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sipahi. Şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk. Sayın Öztürk, buyurun efendim. HARUN ÖZTÜRK (İzmir)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz tasarı, gerçekten ekonomimiz için istihdam
kapasitesi yaratma yönünden önemli, buna “hayır” demek mümkün değil. Ancak
orman köylüsüyle ilgili -tabii, bu Turizm Bakanlığının görevi değil- buradaki
düzenlemelerle ilgili orman köylüsü için de bazı konular da düşünebilirdik diye
değerlendiriyorum. Şimdi, konuyu açıklığa kavuşturmadan önce, Sayın Bakan da
Anayasa’daki koruma hükümlerine değindi. “Devlet, ormanların korunması ve
sahaların genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır.”
diyor. Dolayısıyla bu konuyla ilgili olarak geçmiş Orman
Yasası’ndaki düzenlemeleri ve Turizm Yasası’ndaki düzenlemeleri ve bu
düzenlemelere ilişkin Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarını birlikte
değerlendirdiğimizde, önümüzde Orman Yasası’nın 17’nci maddesinde yapılan
düzenlemeyle ilgili Anayasa Mahkemesi iptal kararından sonra yapılan
düzenlemede, Anayasa Mahkemesi kararındaki gerekçeler doğrultusunda somut
düzenlemeler ortaya konulduğu için son yapılan düzenleme iptal edilmedi. Dolayısıyla
bu yasa çerçevesinde yaptığımız düzenlemenin de Orman Yasası’ndaki 17’nci
maddede yaptığımız son düzenlemeye uygun bir düzenleme olması gerekiyor. Orman Yasası’nın 17’nci maddesindeki düzenleme, Koç Üniversitesine
yapılan tahsis dolayısıyla bir şekilde Anayasa Mahkemesine götürülmüştü ve
iptal edilmişti 2002 Aralık ayında. Daha sonra, biraz önce söylediğim 5192
sayılı yasal düzenlemeyle oradaki kamu yararına yapılacak tahsislerle ilgili
konu açıklığa kavuşturuldu. Dolayısıyla bizim buradan hareket noktamızın Orman
Yasası’nın 17’nci maddesinde yapılan ve Anayasa Mahkemesince iptal edilmeyen
düzenlemeyi esas almamız gerekiyor. Orada, Anayasa Mahkemesi kamu yararının
yanı sıra, zorunluluk veya kaçınılmazlık ölçütlerine de yasada yer verilmesi
gerektiğini ifade ediyor. Çünkü kamu yararı tek başına yeterli değil. Niçin
yeterli değil? Ormanların bizatihi orman olarak durmaları da bir kamu yararı
ölçütünü taşıyor. Dolayısıyla, bir başka kamu yararıyla birlikte
karşılaştırdığımızda, ayrıca zorunluluk veya kaçınılmazlık ölçütlerinin de
yasada bir şekilde düzenlenmesi gerekiyor. Şimdi, 2’nci madde ile ilgili ifade edeceğim görüşler ama belki
değerlendirme fırsatı olur diye ifade etmek istiyorum. Burada, bu zorunluluğu
karşılamak üzere aslında dört konu düzenlenmiş, tahsis yapılacak sektörler tek tek sayılmış. Bize göre, bunun yeterli olmadığını
düşünüyoruz, tasarruf yapılabilirse tasarruf yapılmasının faydalı olacağını
düşünüyoruz. Ayrıca, turizm alan ve bölgesi ilan edilen yerlerde tahsis
yapılacak şeklinde bir sınırlamanın uygun olacağını düşünüyoruz. Diğer
taraftan, o bölgede daha önce yapılmış tahsisler var ve herhangi bir şekilde
yatırıma dönüşmemiş ise o bölgelerde yeni tahsisler verilmemesine ilişkin
birtakım düzenlemeler yapılmasının uygun olacağını düşünüyoruz. Diğer taraftan,
hazinenin mülkiyetinde yeterli alanın bulunmadığı koşulu getiriliyor. Bunun,
kanaatimce uygun bir düzenleme olmadığını düşünüyorum bu zorunluluk ve
kaçınılmazlık yönünden. Orman içinde yapılması konusunda bir zorunluluk ve
kaçınılmazlık olduğu şeklinde ifade edilmesinin… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk. HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. …daha doğru olacağını değerlendiriyorum. Bunları, Anayasa’nın
zorunluluk ve kaçınılmazlık koşulunu yerine getirebilmemiz için söylemeye
çalışıyorum. Diğer taraftan, tahsis edilecek ormanlık alanın yüzde 1’i
geçmeyeceği konusunda Sayın Bakanlığın sanıyorum bir değerlendirmesi, bu
konuda, vardır. Şu andaki yapılan tahsislerin ve bu tahsislerden yatırıma henüz
dönüşmemiş olan alanların bilindiğini düşünüyorum ve ormanlık alanla ilgili
yüzde 1 alana baktığımızda, Türkiye genelinde 210.660 hektarlık bir alana
tekabül ediyor. Bu, bugün için ne kadar? Diğer maddeyle ilgili görüşlerimizi açıklarken ilave görüşlerimi
sunacağım. Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk. Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Işık... ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanıma yine birkaç sorum var. 1) Ülkemizde turizm işletme belgeli tesislerimizin sayısı, toplam
yatak kapasitesi ve ortalama doluluk oranı güncel değerleri nasıldır? Bu bağlamda, mevcut tesis kapasitemiz ve uygun genişleme alanları
turizm hedeflerinize yetmediği için mi orman alanlarının turizm amaçlı tahsisi
düşünülmektedir? 2) Sizin de çok yakından bildiğiniz gibi, Kütahya ilimizin Domaniç
Hayme Ana, Dumlupınar Şehitliği, Çavdarhisar Aizonai Harabeleri ve benzeri gibi, ülkemizin çok değerli
tarih ve kültür varlıklarının turizm amaçlı değerlendirilmesi konusunda özel
bir çalışmanız bulunmakta mıdır? Son sorum: 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarının devlet töreni
şeklinde Kütahya Dumlupınar ilçesi ve Zafertepe Çalköy bölgesinde kutlanması konusunda düşünceniz nedir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Işık. Sayın Köktürk… ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Bakanım, hem Turizm Bakanı
olmanız sıfatıyla hem de Bakanlar Kurulunun sorumlu bir üyesi olmanız sıfatıyla
iki soru yöneltmiştim ancak sorularıma yanıt alamadım. Diğer bir biçimde
yeniden sormak istiyorum: Sabah dörde kadar çalışarak İstanbul’un kültür
başkenti olması yönünde yasa çıkarttık bildiğiniz gibi. Kültür başkenti olan
İstanbul’da bugün turistlerin yaşadığı, halkımızın yaşadığı muameleyi nasıl
değerlendiriyorsunuz? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Bir sorum daha var. TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Erken kesildi Başkanım. ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Bugün İstanbul’a gidenler geri
dönemiyorlar Sayın Bakanım. Valiyle karşılaşamıyoruz, ulaşamıyoruz. İçişleri
Bakanına ulaşamıyoruz. Zonguldak’tan gelen hemşehrilerimiz… BAŞKAN – Sayın Köktürk, burada ekran açık ama sizin orada
mikrofonunuzda bir sıkıntı oldu galiba. Siz sisteme girin, ben size biraz sonra
tekrar söz vereyim. ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Tamam Sayın Başkan. Sayın Tütüncü… ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Turizm sektöründe bazı yabancı tur operatörlerinin çok hızlı bir
biçimde büyüdükleri, güçlendikleri görülüyor. Hem fiyat açısından etkinler hem
de koşulları belirliyorlar. Bunun önlenmesi için acaba Bakanlık ne
düşünmektedir, nasıl bir politikalar seti öngörmektedir? İkinci sorum Sayın Başkan: Yabancı ülkelerin çoğunda dış turizmin
tanıtılması amacıyla özel sektörle kamu sektörü bir araya geliyorlar ve ulusal
turizm örgütleri oluşturuyorlar. Türkiye bu konuda niçin geri kalmaktadır ve bu
eksikliğin ne şekilde, nasıl bir zamanlamayla, nasıl bir programlamayla
giderilmesi düşünülmektedir? Sağ olun. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Öztürk… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Bakanım, iki sorum var. Birincisi, geçmişte 1 Mayısın İşçi Bayramı olması için kanun
teklifi vermiş bir milletvekili olarak, bugün İstanbul’da ve Ankara’da işçilere
yapılan uygulamaları içinize sindirebiliyor musunuz? İkinci sorum da, özellikle Silifke’yle Aydıncık, Anamur’u
içeren Gazipaşa’ya kadar olan bölge, turizm potansiyeli bakımından çok yüksek
bir bölge. Bu bölgedeki turizmi harekete
geçirebilmek için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk. Sayın Köktürk… ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Bakanım, ikinci sorum da
şudur: Bugün 1 Mayıs nedeniyle İstanbul’a giden insanlarımız, emekçilerimiz
otobüsleriyle geriye dönemiyor. Otobüsler şu an emniyet tarafından bağlanmış
durumda. Siz Kabinenin sorumlu bir bakanısınız. İçişleri Bakanına ulaşamıyoruz,
Valiye ulaşamıyoruz, Emniyet Müdürüne ulaşamıyoruz. Ben bir Zonguldak
Milletvekili olarak, Zonguldak’tan giden ancak araçların bağlanması nedeniyle
Zonguldak’a gidemeyen insanların sorunlarına çözüm bulamıyorum. Kabinenin bir
bakanı olarak, oy aldığınızı, destek aldığınızı sürekli olarak vurguladığınız
halkımızın, emekçilerimizin sorunlarına karşı kendinizi sorumlu hissetmiyor
musunuz? BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Öğüt… ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, kış turizmi denince Doğu Anadolu akla geliyor. Siz
de Sarıkamış’a gittiniz bu kış. Ardahan Yalnızçam
Uğurludağ’da pist alanı var ama yeterli derecede uzun değil. Bununla ilgili,
Ardahan Yalnızçam Uğurludağ’ın pistinin uzatılmasıyla
ilgili bir ödenek ayırdınız mı? Ayırmadıysanız, en kısa zamanda ayırmayı
düşünüyor musunuz? Çünkü bölgemizde, biliyorsunuz, sanayi ve yatırım olmadığı
için, güzel ormanlarımızın içinde olan Yalnızçam
Uğurludağ’ın pist alanının uzatılarak turizme açılmasını öneriyoruz. Bu konuyla
ilgili düşüncenizi almak istiyorum efendim. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım, buyurun. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Değerli
arkadaşlarım, tekrar teşekkür ederim sorusu olan arkadaşlarımıza. Sayın Işık, toplam tesis sayımız 4.800 şu anda Türkiye’de; toplam
yatak Bakanlığımızdan belgeli 558 bin, yatırım belgeli 241 bin, belediye
belgeli 430 bin; toplam 1 milyon 230 bin yatak var, yatırım belgeli, belediye
belgeli ve turizm belgeli. Eksik bıraktığım noktalar olursa tamamlamaya
çalışırım. 30 Ağustosun kutlanması konusunda bu yıl daha kapsamlı bir çalışma
yapmaya hazırlanıyoruz. Bir projemiz var. 30 Ağustos çerçevesinde birkaç yerde
kutlamalar yapılıyor. Elbette Dumlupınar var ama 30 Ağustosu da kapsayan hafta
içinde bizim topraklarımız için önemli iki olayı birlikte yaşıyoruz. Aynı
coğrafyada aşağı yukarı, birkaç komşu ilde, birkaç sınır ilçede hem Türkiye
Cumhuriyeti’nin kuruluşuna vesile olan Kurtuluş Savaşı’nın zafer noktaları var
hem de Anadolu topraklarındaki Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna tanıklık etmiş
olan tarihsel topraklar var. Bir “kurtuluş ve kuruluş” ya da “kuruluş ve
kurtuluş” haftası düzenlemesi projesi yapıyoruz ve birkaç ili katarak,
Bilecik’i, Kütahya’yı, Afyon’u, Bursa’yı, Eskişehir’i katarak, bu illerde
üniversiteleri, yerel yönetimleri, sivil toplum örgütlerini katarak kapsamlı,
daha kapsamlı bir çalışma yapmak istiyoruz. Ben geçen yıl göreve başlar başlamaz önce Hayme
Ana Şenliklerine sonra da Söğüt Şenliklerine gittim. İtiraf etmem gerekiyor ki
o anlama uygun çapta henüz değillerdi, yani bir yayla şenliği çerçevesinde idi
bunlar. Ağustos ayının içinde başlayıp eylül ayının ilk haftasında sonuçlanacak
olan daha kapsamlı alan ve mekân düzenlemeleriyle ve fikrî içerikle bir yeni
çalışma planlıyoruz. Bunu önümüzdeki tarihlerde hep birlikte paylaşacağımızı
sanıyorum. Yabancı tur operatörlerinin… Tabii turizm
sektörü özel olarak şu anda. Artık Türkiye’de kamu turizm alanında yol
göstericilik yapmaya çalışıyor, özendiricilik yapmaya çalışıyor, bu akşam
yapmaya çalıştığımız gibi. Esas itibarıyla özel sektör var ve biz özel sektörün
ciddi bir altyapıya kavuşması konusunda bir gayret içindeyiz. Bu yasada, şimdi,
sınıflandırmayla ilgili, arkadaşlarımız bazı eleştiriler söylediler. Biz,
4’üncü maddede şu anda elimizdeki bazı yetkileri turizm sektörünün
teşkilatlarıyla, meslek örgütleriyle paylaşmaya çalışıyoruz. Bazı denetimleri
onlarla, bazı rehberlik hizmetlerini onlarla, bazı eğitim hizmetlerini onlarla
paylaşarak sektörü çok daha fazla bu işin içine katmaya çalışıyoruz. Tanıtım faaliyetlerini birkaç yıldan bu yana özel sektörle
birlikte yapmaya çalışıyoruz. Devlet olarak çok ciddi bir tanıtım bütçesi
ayırmaya çalışıyoruz sınırlı bütçemizin içinde ama özel sektörle iş birliği
yapıyoruz. Ve özel sektörün hukuki bir temele kavuşması konusunda da ciddi bir
arayışımız, ciddi bir çalışmamız var. Bir anlamda biz özel sektörün bu alandaki gücünü artırıcı, bir yol
gösterici, bir moderatör olarak Bakanlığı;
engelleyici değil, kolaylaştırıcı… Ama bir tek şartla, her yerde söylediğimi
burada da söylüyorum, doğayı korumak, tarihsel varlığı korumak ve kaliteyi
korumak şartıyla bir moderatör, bir yol gösterici olarak
kendimizi vasıflandırıyoruz. Arkadaşlarım, bizim, daha önce Bakanlığımızın yapmış olduğu ve bu
yıl içinde, 2007 yılı içinde basıp dağıttığımız -sanıyorum bütün Parlamento
üyesi arkadaşlarımızla da paylaştık. Eline ulaşmayan varsa hemen takdim etmeye
hazırım- bir strateji çalışmamız olmuştu. Strateji, 2023’e dönük yani
cumhuriyetin 100’üncü yılına dönük, bir de 2013’e dönük eylem planı. Bu, esas itibarıyla turizmi çeşitlendirmeyi ve turizmi Türkiye
sathına yaymayı amaçlamayan bir çalışma. Orada Mersin’i de, orada Ardahan’ı da
yani kış turizmini de, yeni alternatif kıyı turizmi imkânlarını da, termal
turizm imkânlarını da, sağlık turizmi imkânlarını da, tarih turizmi, inanç
turizmi güzergâhlarını da, çeşitli ürün kategorilerini öne çıkaran üretim güzergâhlarını
da bir biçimde Türkiye’nin turizm çeşitliliği içine katmaya çalışıyoruz. Demin bir arkadaşım konuşmasında ifade etti, bu yılki rakamlar
yani 2007 sonu itibarıyla yaşadığımız rakamlar Türkiye için önemli rakamlar,
23,5 milyon seviyesinde. Geçmişten bu yana emek veren bütün arkadaşlarıma
teşekkür ediyorum. Ben, bu sonucun sadece son altı ayını paylaştım. Ama itiraf
etmemiz gerekiyor ki, Türkiye gibi bir ülke için bunlar az tabii. Yani, sadece
Roma’nın 20 milyon ziyaretçi aldığını kabul ediyorsak, görüyorsak Türkiye’nin
hakikaten 50 milyon gibi bir hedef koyması ve çok yüksek bir gelir hedefi
koyması ve bunu olabileceği kadar Türkiye sathına yayması gerekiyor. Bu akşam
burada yapmaya çalıştığımız çalışma da bunun alt yapısının gerektirdiği
alanlardan birisi. BAŞKAN – Sayın Bakanım, konuşmanızı lütfen tamamlayınız. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Bitiriyorum. Demin bir değerli arkadaşım “Her aklınıza gelen orman alanını mı
tahsis edeceksiniz?” diye sorguladı. Öyle değil. Zaten, biz şimdi burada
düzeltme yaptığımız maddeleri getirdik. Maddenin bütününü okuduğunuz zaman öyle
olmadığı, burada zikredilmeyen başka bazı sınırların da olduğu gözüküyor.
Mesela birazdan konuşacağımız maddenin asıl başlığı: “Kültür ve turizm koruma
ve gelişme bölgelerinde ve turizm merkezlerinde…” Yani, hangi alanlarda ormanla
ilgili biz tahsis yapacağız? “Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde
ve turizm merkezlerinde” diye kendimizi sınırladığımız daha üst bir başlık da
var. Bu yüzden, bir kez daha rica ediyorum: Yapmaya çalıştığımız,
sektörde çalışanlarla birlikte yapmaya çalıştığımız ve Türkiye sathına turizmin
yayılması amacıyla yapmaya çalıştıklarımızdır. Tekrar takdirlerinize sunuyorum. Sağ olun. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakanım. Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanununun, görüşülmekte olan 217 sıra
sayılı “Turizm Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı” sının
çerçeve 1 inci maddesi ile değişik 3 üncü maddesinin (l) bendinde yer alan
”sektör temsilcisinin bulunamadığı hallerde üç Bakanlık kontrolörünün”
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Harun
Öztürk İzmir BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Katılmıyoruz
efendim. Bu, sektörle birlikte yaptığımız bir düzenlemedir, katılmıyoruz. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Öztürk, buyurun. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tekrar şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu önergemizi vermekteki amacımız: Turizmde, bir turizm bölgesinde
tahsis yapacak isek ve o bölgede turizm sektörünün bir temsilcisi yok ise zaten
tahsis yapmamamız lazım. Dolayısıyla mutlaka tahsis yapılacak yerlerle ilgili
olarak turizm sektöründen de bir temsilcinin bulunması amacıyla önergeyi
vermiştik. Takdirlerinize sunarız. Şimdi, biraz önce söylediğim hususlardan birisiyle ilgili olarak
2’nci maddede “Hazine mülkiyetinde yeterli alanın bulunmadığı durumlarda”
ibaresi, biraz önceki konuşmamda açıkladığım gerekçeler nedeniyle sıkıntı
yaratabilir iptal başvurusunda. Bu ifadenin “ormanlık alanda yapılmalarında
zorunluluk veya kaçınılmazlık olması durumlarında 6831 sayılı Orman Kanunu’na
göre orman sayılan yerlerden” şeklinde sayacaklarımızı saymamızın daha uygun
olacağını düşünüyorum. Yüzde 1’le ilgili olarak getirdiğimiz sınırlamanın da bir şekilde,
yani Anayasa Mahkemesine götürüldüğü takdirde “Bak, biz kendimizi
sınırlıyoruz.” şeklinde biraz yapay ve zorlama bir gerekçe olduğunu ve fazla
olduğunu düşünüyorum. Bununla ilgili olarak özel ormanlarda 1987 yılına kadar
yapılaşmaya izin verilmiyordu ve şu haklı gerekçelerle, yani “Biz bir yangın
kulübesi de özel orman alanımıza yapmayalım mı?” gerekçesiyle gündeme geldi ve
burada yüzde 6 bir yapılaşma izni Yasa’ya girdi. Ancak ne yazık ki, uygulamada
gördük, İstanbul’da bazı özel orman alanlarında yüzde 6 yapılaşmanın yüzde
94’e, yüzde 94 olması gereken orman alanının da yüzde 6’ya fiilen indiğini
görebildik. Dolayısıyla, yasada yer alan bu oran hem uygulamada kontrol
edilemeyecek birtakım sıkıntıları beraberinde taşıyabilir hem de yeni yasal
düzenlemelere altlık oluşturabilir. Buna dikkatinizi çekmek istedim. Fidan dikimi zorunluluğu elbette getirilmeli. Ancak, yeterli
olmadığını düşünüyoruz. Çünkü yüz-yüz yirmi yılda yetişen bir orman ağacının
yerine taze bir fidan dikilmesi üç katı, beş katı, bu rakamlar, kaybettiğimiz
orman ağaçlarının yanında bir şey ifade etmemektedir. Bunun bilincinde olmamız
gerekiyor. Bir diğer konu, tahsis edilen yerlerde yapılacak yatırımın Turizm
Bakanlığına sunulacak projelerin değerlendirilmesinde ve o konuya ilişkin
koşulların getirilmesinde ormanın zayıf olduğu alanlarda bu yapılaşmaya izin
verilmesinin ve bu yapılaşma izninin de… Eğer teknik olarak yanlış ifade
etmiyorsam -yüzde 30 şeklinde tasarıda belirtilen şey aynı şeyi mi ifade ediyor
bilemiyorum teknik olarak- yüzde 30 yapılaşmayı çok fazla bir yapılaşma olarak
düşünüyorum. Bir diğer konu: Yüce Meclisin huzuruna sürekli olarak getirilen
yasalarda Devlet İhale Yasası ve Kamu İhale Yasası’ndan muaf tutulma konusunda
düzenlemeler getiriliyor. Hükûmetin bu durumu toplu
olarak değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer söz konusu yasalarda
yatırımcıyı engelleyen birtakım hususlar ve hükümler var ise genel olarak
bunların düzeltilmesi, dolayısıyla ayrı ayrı yasal
düzenlemelerle bu yasaların kapsamı dışına çıkılmamasının uygun olacağı
düşüncesiyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Birleşime beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 22.45 SEKİZİNCİ OTURUM Açılma Saati: 22.49 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
98’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum. 217 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. Çalışma saatimizin de dolmasına çok az süre kaldığından, alınan
karar gereğince, 6 Mayıs 2008 Salı günü çevre ve çevre kirliliği ile ilgili
araştırma önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için saat
15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Hayırlı akşamlar diliyorum. Kapanma Saati: 22.50 |
|