DÖNEM: 23 CİLT: 18 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 89’uncu
Birleşim 10 Nisan 2008 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L
E R I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.- YOKLAMALAR IV.
- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI 1.- TBMM Başkan
Vekili Eyyüp Cenap Gülpınar’ın,
polis teşkilatının kuruluşunun 163’üncü ve Şanlıurfa’nın düşman işgalinden
kurtuluşunun 88’inci yıl dönümü nedeniyle konuşması V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, polis teşkilatının kuruluşunun 163’üncü yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkâri’de yaşanan
doğal afetlere ilişkin gündem dışı konuşması 3.- Aksaray
Milletvekili Ali Rıza Alaboyun’un, Mareşal Fevzi
Çakmak’ın ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19
milletvekilinin, nevruz kutlamalarında yaşanan olayların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/165) 2.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerinde yaşayan göçebelerin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/166) 3.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin,
gıda fiyatlarındaki artış ve sektördeki yeterliliğin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/167) B) Tezkereler 1.- Peru
Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri
Komisyonu heyetini Peru’ya davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/389) 2.- Slovenya’nın
başkenti Ljubljana’da düzenlenecek olan “AB Üye ve
Aday Ülkeleri Parlamentoları Kültür İşleri Komisyonları Başkanları
Toplantısı”na davet edilen Kahramanmaraş Milletvekili ve Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Sayın Mehmet Sağlam’ın davete icabet etmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/390) VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları
Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı
ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin;
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) VIII.-
SÖYLEVLER 1.- AB Komisyonu
Başkanı Jose Manuel Barroso’nun Genel Kurula hitaben konuşması IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günal’ın, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun lehe hükümlerinden faydalanan hükümlülere ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/1989) 2.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, yargı çalışanlarının özlük haklarına ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/2171) 3.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, kurumlar vergisinde kaldırılan yatırım indirimine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/2274) 4.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin’in, enflasyon artışının memur ve emekli maaşına yansıtılmasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/2305) 5.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, makine ve ekipman
hibe desteğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/2308) 6.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, yerel yayın
kuruluşlarına vergi kolaylığı sağlanmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2379) 7.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytok’un, denetimi Sayıştaya geçen KİT’lere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/2397) 8.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, enflasyon
hesabına ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in
cevabı (7/2426) 9.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki özürlülerin rehabilitasyon
hizmetlerinden yararlanmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/2427) 10.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya’nın, İnsan Hakları Danışma
Kurulunun faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/2433) 11.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, İnsan Hakları Danışma Kurulunun faaliyetlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı (7/2435) 12.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, İnsan Hakları
Başkanlığının düzenleme çalışmalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/2439) 13.- Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgün’ün, tarımsal sulamadan
doğan elektrik borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2574) 14.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mert’in, Yüksek Denetleme Kurulundaki atama ve yer
değiştirmelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/2582) 15.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancılara toprak
satışına, Yabancılara
gayrimenkul satışına, İlişkin soruları
ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2625,
2626) 16.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, TOKİ’ye
devredilecek Hazine arazilerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2628) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 13.00’te açılarak beş oturum yaptı. Yozgat
Milletvekili Osman Coşkun’un, 10 Nisan Polis Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşmasına, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, tarımsal desteklemelere ilişkin gündem dışı
konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker, Cevap verdi. Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış, Sağlık Haftası’na ilişkin gündem dışı bir konuşma
yaptı. Van Milletvekili
Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, Van’daki nevruz kutlamaları başta olmak
üzere bazı olaylara yapılan müdahalelerle ilgili iddiaların araştırılarak
(10/163), Bursa
Milletvekili Necati Özensoy ve 22 milletvekilinin,
enerji kaynaklarının araştırılarak stratejik enerji politikası izlenmesi için
(10/164), Alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. İzmir
Milletvekili Oktay Vural, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun Genel Kurula
hitap edebilmesi için Mecliste karar alınması gerektiğine ilişkin bir
açıklamada bulundu. AB Komisyonu
Başkanı Jose Manuel Barroso’nun 10 Nisan 2008 tarihli 89’uncu Birleşimde Genel
Kurula hitaben bir konuşma yapma isteği kabul edildi. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin, 17.7.1964 Tarihli ve 506
Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun,
Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu
Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 3201 Sayılı “Yurt
Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal
Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24
Milletvekilinin, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin,
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi’nin
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) görüşmelerine devam edilerek ikinci bölümü kabul edildi, üçüncü bölümü
üzerinde bir süre görüşüldü. Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Edirne Milletvekili
Rasim Çakır’ın, Konuşmalarında
Başbakana; İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli’nin konuşmasında partisine, Sataştıkları
iddiasıyla birer konuşma yaptılar. 10 Nisan 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
22.11’de son verildi.
No.: 124 II.- GELEN KÂĞITLAR 10 Nisan 2008 Perşembe Meclis
Araştırması Önergeleri 1.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19
Milletvekilinin, Nevruz kutlamalarında yaşanan olayların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/165) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2008) 2.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 Milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerinde yaşayan göçebelerin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/166) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2008) 3.- Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve 20 Milletvekilinin, gıda
fiyatlarındaki artış ve sektördeki yeterliliğin araştırılarak tarım
politikalarında alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/167) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008) Süresi
İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri 1.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yunanistan
Başbakanının Türkiye ziyaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2116) 2.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, ekonomiyle ilgili bazı değerlendirmelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2119) 3.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, belediye başkanlarının belediye hizmetlerinin
reklamlarını yapmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2120) 4.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, ruhsatsız çalışan işyerlerinin denetimine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2122) 5.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Başbakanın Almanya’da düzenlediği bir
toplantının finansmanına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2130) 6.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın, Afganistan’da verilen bir
idam cezasına karşı diplomatik girişimde bulunulmasına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2132) 7.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, protestocu TEKEL
işçilerine polis müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2136) 8.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, motorlu taşıtların teknik muayenesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2137) 9.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, nüfus
verilerine göre gelirleri azalan belediyelere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2138) 10.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Turunç Belediyesinin
kapatılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2139) 11.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda yapılan
değişikliğin sonuçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2142) 12.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl’ün, radar kontrol uyarı levhalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2143) 13.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Yüreğir Belediyesine
tahsis edilen taşınmazlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2144) 14.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki derslik ihtiyacına ve ÖSS’deki
başarı seviyesinin yükseltilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2152) 15.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, mikrobik bir hastalığa
karşı alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2153) 16.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, sağlık kuruluşlarında
fotoğraf ve kamera çekiminin yasaklanmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2154) 17.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bazı sağlık verilerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2155) 18.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’de bölünmüş yol kamulaştırma
bedellerinin ödenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2158) 19.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, akaryakıt kaçakçılığı konusunda kurulan
Meclis Araştırması Komisyonu raporu uyarınca yapılan girişimlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2163) 20.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, muhtarlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2164) 21.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Sivil Havacılık Genel Müdürü hakkındaki iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2166) 22.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, bir parktaki Atatürk
heykeline yapılan saldırıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2168) 23.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan yatırımlara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2177) 24.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, özelleştirilen
kurumlardaki işçilerin diğer kurumlara nakline ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2178) 25.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, yurt dışı
ziyaretlerine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2189) 26.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Cumhurbaşkanının Tanzanya ziyaretine ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2190) 27.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Yüreğir Belediyesinin
gelirlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2194) 28.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, Seyhan Belediyesinin gelirlerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2195) 29.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan yatırımlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2196) 30.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkun’un, ülkemizde kaçak çalışan Ermenilere ve il özel
idarelerinin tarım birimlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2197) 31.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul ve
Ankara Büyükşehir Belediyelerinin doğalgaz sayacı ihalelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2199) 32.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, YÖK Genel Kurulunun bir kararına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2208) 33.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan yatırımlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2212) 34.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan yatırımlara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2222) 35.- Ankara Milletvekili
Nesrin Baytok’un, Sivil Havacılık Genel Müdürü
hakkındaki iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2223)
36.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Isparta’da düşen uçağın enkazına ve Sivil
Havacılık Genel Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2224) 37.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan yatırımlara ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/2229) 38.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, işçilerle toplu
sözleşme imzalamayıp üretimi durduran bir firmaya ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2233) 10 Nisan 2008 Perşembe BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 13.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN
(Giresun) BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 89’uncu Birleşimini açıyorum. III.- Y O K L A M A BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. Yoklama işlemimiz
başlamıştır efendim, buyurun. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayımız yoktur. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 13.06 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 13.20 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN
(Giresun) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89’uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. III.- Y O K L A M A BAŞKAN – Açılışta
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım. Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz. IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI 1.- TBMM Başkan Vekili Eyyüp
Cenap Gülpınar’ın, polis teşkilatının kuruluşunun
163’üncü ve Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 88’inci yıl dönümü
nedeniyle konuşması BAŞKAN – Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi bugün polis teşkilatının 163’üncü kuruluş yıl
dönümü. Milletimizin huzuru ve güveni için gece gündüz demeden büyük bir
özveriyle hizmet yapan emniyet teşkilatımızda görevli polislerimizin gününü
kutluyor, görev şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ayrıca, yarın, 11
Nisan 2008 Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 88’inci yıl dönümü.
1919’da önce İngilizler, sonra Fransızlar tarafından işgal edilen, tarihi
milattan önce 13500’lü yıllara dayanan peygamberler diyarı, dinler
medeniyetinin başkenti Şanlıurfa, 11 Nisan 1920’de Urfalı milisler tarafından
kahramanca verilen mücadele sonunda düşman işgalinden kurtarılmıştır. Bu
günümüzü sizlerle birlikte yürekten kutluyor, minnet duygularıyla,
şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlık ve mutluluk diliyorum. 1984 yılında,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı’ndaki kahramanlığından dolayı
Urfa ilini “şanlı” unvanıyla onurlandırmıştır. Yüce Meclise şahsım ve
Şanlıurfalı hemşehrilerim adına teşekkür eder,
saygılarımı sunarım. (Alkışlar) FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkanım, bir de Şanlıurfa’yı büyükşehir yapsanız çok mutlu
olacağız. Büyükşehir belediyesi hakkı… BAŞKAN –
İnşallah. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Şanlıurfa’nın 650 bin nüfusu var. BAŞKAN - Destek
verirseniz olur inşallah. Teşekkür ederim, sağ olun. OKTAY VURAL
(İzmir) – Destek bizden, hadi getirin önergeyi. BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, 10 Nisan polis teşkilatının kuruluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’e aittir. Buyurun Sayın
Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar) V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, polis
teşkilatının kuruluşunun 163’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mensubu olmaktan büyük
onur ve gurur duyduğum emniyet teşkilatımızın kuruluşunun 163’üncü yıl dönümü
dolayısıyla şahsım adına gündem dışı olarak söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 10 Nisan 1845
tarihinin Türk emniyet teşkilatı açısından önemi büyüktür. Bu tarihe kadar
“zabıta” olarak nitelendirilen teşkilat “polis” adı altında hayata geçmiş ve
emniyet teşkilatının kuruluş günü olarak kabul edilmiştir. Güvenlik,
dünyanın belki de en önemli ve pahalı bir konusudur. Güvenliğin olmadığı bir
ortamda sağlıktan, eğitimden, ulaşımdan, ticaretten ve iletişimden söz
edilemez. Emniyet teşkilatımızın, gelişen eğitim seviyesi, büyüyen teşkilat
yapısı ve artan nitelikli personel sayısıyla milletimizin esenliği için yaptığı
başarılı ve zorlu görevler her türlü takdirin üstündedir. Özellikle özlük
haklarındaki yetersizliklere rağmen, Türk polis teşkilatı uzun bir süreçten
geçerek belli bir seviyeye gelmiş ve modern anlamda bir teşkilat olmuştur. Son derece zor
şartlar altında özveriyle çalışan emniyet teşkilatı mensuplarımızın çok büyük
sorunları vardır ve çözümü yolunda bugüne kadar atılan adımlar yeterli
olmamıştır. Polisimizin maaş ve özlük hakları 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’na göre şekillenmektedir. Ancak polisimizin rutin mesaisi bile diğer
kamu görevlilerine göre 2 kat fazla ve risklidir. Diğer kamu
görevlileri hafta sonu, dinî ve resmî bayramlar, yılbaşı ve diğer özel günlerde
istirahat ederken, polisimiz bu günlerde güvenliği sağlamak için, aksine, daha
fazla çalışmaktadır. Yılda 313 ve günde 12 saat çalıştığı düşünüldüğünde 3.756
saat mesai yapmaktadır. Dolayısıyla sosyal hayatları ve aile ilişkileri sekteye
uğramakta ve psikolojileri bozulmaktadır. Diğer kamu görevlileri ise yılda 249
gün çalışmaktadır. Buna göre polisimiz diğer kamu görevlilerinden 1.764 saat,
yani yüzde 88 oranında daha fazla çalışmaktadır. İntihar oranı en
yüksek meslek grubu maalesef yine polistir. Sorunların çözülmemesi nedeniyle
cinnet getiren, intihar eden polislerin sayısı hız kesmeden devam etmektedir. Avrupa Birliğine
onurla giriş sürecinde, küreselleşen dünyada yerimizi alabilmemiz, toplumun
huzur ve mutluluğunun sağlanması, Türkiye'nin siyasetinde, idari yapılanmasında
ve ekonomisinde önemli dönüşümler yapılmasına bağlıdır. Bu bağlamda araç gereç,
bilgi, teknoloji kullanımı bakımından dünyanın en gelişmiş imkânlarına sahip
hâle gelen polis teşkilatımız, bir yandan caydırıcılığıyla suç işlenmesini
önleyip asayişi temin ederken, diğer yandan işlenen suçların faillerini çağdaş
yöntemlerle kısa sürede yakalayabilme yeteneğine sahiptir. Ancak, polisin
aldığı maaş, Avrupalı meslektaşlarıyla mukayese edildiğinde çok düşüktür.
Amerikan polisi 4.200 euro, Alman polisi 3 bin euro ve İngiliz polisi 4.003 euro
kazanmaktadır. Polisimizin maaşının büyük bölümü tazminatlardan oluşmaktadır.
Bunlar da emekli maaşına yansımadığından, emekli olduğunda polisin maaşı yarı
yarıya düşmektedir. Belirtmiş olduğum hususlar doğrultusunda, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’ndan bağımsız ayrı bir polis personel yasasına acilen ihtiyaç
vardır. Değerli
milletvekilleri, bununla birlikte, görevli bulundukları süre içerisinde hiçbir
disiplin cezası almamış, askerlik hizmeti için birliklerine süresinde teslim
olmadıklarından müstafi sayılan eski polislerimizden emniyet teşkilatına geri
dönmeleri yönünde düzenleme yapılması için yoğun talepler gelmektedir. Bu
anlamlı günde, siz değerli milletvekillerimizle paylaşarak bu konuyu… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Özdemir. HASAN ÖZDEMİR
(Devamla) – Sayın milletvekilleri, TOKİ’nin verdiği
konutlar da yeterli değildir, bunların hızlandırılması gerekir. Yine, ayrıca
çarşı ve mahalle bekçilerinin yardımcı hizmetler sınıfına çıkarılarak emniyet
hizmetleri sınıfına geçmesiyle ilgili kanun teklifi Mecliste beklemektedir.
Acilen gündeme getirilmesinde yarar vardır. Özellikle son
nevruz kutlamalarında bazı kötü niyetli gruplar, kendilerine müsaade edilen yer
ve saatlere riayet etmeyerek kanunsuz gösteri yoluna gitmiştir. Burada,
kutlamaları, kamu güvenliğini tehdit eden bölücü terör örgütü ve liderinin
propagandası eylemi hâline getirenler, karşı gelindiklerinde, zor kullanarak,
görevini yapan polisimize karşı acımasızca eleştiri yapmaktadırlar. Burada
polis görevini yapmıştır. Bu duygu ve
düşüncelerimle, halkımızın huzur ve güvenliği için büyük görevler üstlenen
demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin, Atatürk ilke ve inkılaplarının,
cumhuriyetimizin teminatı olan Türk polis teşkilatının 163’üncü yıl dönümünü
kutluyor, görevi uğruna canını esirgemeyen aziz şehitlerimizi anıyor ve
görevleri başındaki bütün personelimize ve ailelerine sağlık, mutluluk ve
başarılar diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özdemir. Gündem dışı
ikinci söz, Hakkâri’de yaşanan doğal afetler hakkında söz isteyen Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’ye aittir. Buyurun Sayın Geylani. (DTP sıralarından alkışlar) 2.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin,
Hakkâri’de yaşanan doğal afetlere ilişkin gündem dışı konuşması HAMİT GEYLANİ
(Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Hakkâri ilimiz
çoğu doğal afetlerde birinci derecede bir coğrafyadadır. 2005’te meydana gelen
5,5 büyüklüğündeki deprem ilimiz için büyük bir felaket olmuştur. Halkımız kış
aylarında da “beyaz felaket” olarak bilinen çığlarla can vermektedir. 2008 kışı
Yüksekova’da devletin çözemediği su sorununu çözmeye çalışan 2 vatandaşımız ve
o taşıma yolunu açmaya çalışan 1 kişi olmak üzere 3 vatandaşımız yaşamlarını
yitirmişlerdir. Hakkâri’nin diğer
bir sorunu da özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında yağışlarla birlikte meydana
gelen sel baskınlarıdır. Gereken önlemler alınmadığı için Zap
Suyu da her yıl onlarca can almaktadır. Yine hatırlanacağı
gibi, 6 Kasım 2006’da Şemdinli’de yaşanan sel felaketinin yaraları da ne yazık
ki hâlen kanamaktadır. Milyarlarca liralık zararla birlikte o felakette 3
yurttaşımız da yaşamını yitirmişti. İlçe merkezine ulaşımı sağlayan ve ilçeyi
iki yakaya ayıran Ayrılık Deresi üzerinde yıkılan köprü ihaleye verilmiş, iki
ayda bitirilmesi gereken köprü iki yıla yakın bir süre geçmesine rağmen hâlen
tamamlanamamıştır. Bize göre, bunun da devlet denetiminin sağlanmadığı ve
müteahhide ek ödenekler sağlamaya yönelik olduğu apaçıktır. Yaklaşık 3
kilometrelik bir yol dolanılarak kentin diğer yakasına ulaşılmaktadır. İlimizin
ilçeleriyle birlikte ciddi altyapı sorunları da vardır. Bu nedenle bir bütün
olarak ilin doğal afet kapsamına alınıp gerekli bütçenin de ayrılması şarttır. Takdir edersiniz
Hakkâri’nin sosyal, ekonomik, kültürel ve diğer sorunlarını değil beş dakika,
beş saatte özet olarak bile ifade etmek olanak dışıdır. Onun için diyoruz ki:
Öncelikle Allah, Hakkâri’yi siyasi ve idari afetlerden korusun. (DTP sıralarından
alkışlar) Bakınız, değerli
milletvekilleri, Hakkâri, daha çok operasyon, öldürüm,
yaralama, Şemdinli ve Yüksekova çeteleriyle gündeme gelmiştir. Sadece Şemdinli
davası çağcıl hukukla çatışan antidemokratik sistemin tablosunu ifade etmeye
yetiyor diye düşünüyoruz. Ve şimdi de 22,
23 ve 24 Mart’ta “nevroz” kutlamaları sırasında meydana gelen trajik olaylar
yine hepimizi bir kez daha derinden sarsmıştır. Tarafımızdan halkın
hassasiyetleri ve barışçıl bir “nevroz” kutlama istemi Hakkâri Valisine, Yüksekova
Kaymakamına defalarca iletilmiş olmakla ve devleti temsil etmekten doğan
sorumlulukları gereği inisiyatiflerini olumlu
kullanmaları talep edilmiştir. Ama üç gün süreyle yaşanan olaylara müdahale
biçimi ve kullanılan orantısız güç karşısında bu idareciler ve bağlı oldukları
bakanlığın hiçbir pozitif yaklaşımı olmamıştır. Onun için, yaşanan çokça trajik
olaylarla birlikte, maalesef, İkbal Yaşar adındaki yurttaşımız da yaşamını
yitirmiştir. İkbal Yaşar’ın güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğü tanık ve
otopsi raporuyla kanıtlanmış olmasına rağmen, Hakkâri Valisi’nin, basına, bir
iç hesaplaşmadan, ticari hesaplaşmadan ötürü öldürüldüğü iddiası, söylemi
gerçekten çok talihsiz bir beyan olmuştur. Ayrıca, Yüksekova
Kaymakamı da, maktulü ailesiyle birlikte, maktulün ailesini gece yarısı
makamına çağırarak, psikolojik baskı altında, cenazenin gece yarısı, sahipsiz
bir şekilde defnedilmesini dayatmış ve gerçekleştirmiştir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Geylani. HAMİT GEYLANİ
(Devamla) – Sadece bu iki olay, hadisenin acısını defalarca büyüttüğünün bir
ifadesidir. Ve yine basında
genişçe yer bulan, çocuk yaştaki C.E’ye, Hakkâri
merkezinde polis tarafından kolu kırılırcasına bükülerek işkence yapılması da
hafızalara kazınmış, dünya ajanslarına geçen bu acılı fotoğraf uluslararası
kamuoyunu ayağa kaldırmış ve ülkemizin ayıplar hanesine yazılmıştır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu, Türkiye’deki öldürüm ve
vurma kültürüdür. Bakınız, büyük ozan rahmetli Ahmet Arif bunun üzerine ne
diyor; diyor ki: “Vurun ulan, Vurun, Ben kolay ölmem. Ocakta küllenmiş
közüm, Karnımda sözüm
var Haldan bilene.” Ülkemizin iyi
hâlinde ortaklaşma dileğiyle, Sayın Başkan ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Geylani. Gündem dışı
üçüncü söz, Mareşal Fevzi Çakmak’ın ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun’a aittir. Buyurun Sayın Alaboyun. (AK Parti sıralarından alkışlar) 3.- Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun’un,
Mareşal Fevzi Çakmak’ın ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ALİ RIZA ALABOYUN
(Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 10 Nisan 2008.
Atatürk’le birlikte millî mücadele hareketini başlatan vefalı insan ve büyük
komutan Mareşal Fevzi Çakmak’ın vefatının 58’inci yıl dönümü. Onu, rahmet,
minnet ve şükranla anmak üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, konuşmamda Mareşal’in askerî kişiliğinden daha çok, onun
cumhuriyete, Meclise ve millî iradeye olan saygı ve bağlılığını dile getirmek
istiyorum. Onu, resmî tarih kitaplarından değil, Atatürk’ün ve yakın
arkadaşlarının hatıratlarından ve ölümünün 25’inci yılında Hürriyet gazetesinde
yayımlanan Mareşal’in kendi hatıratlarından daha iyi tanıyabiliriz. Mareşal, Atatürk
başta olmak üzere herkes tarafından sevilen bir kişidir. Onun hatıratlarına
göre, Mustafa Kemal, cumhuriyetin ilanına karar verdiği günün akşamı Mareşal’i
evinde ziyaret eder ve Mareşal’in Cumhurbaşkanı olması konusunda arkadaşlarıyla
mutabık kaldığını söyler. Mustafa Kemal’in bu nazik davetine Mareşal’in cevabı,
vefalı bir dosttan beklenen cevaptır ve şöyle der: “Cumhuriyetin ilanını Allah
hayırlı ve uğurlu etsin. Cumhurbaşkanlığı makamı senin olabilir, bütün
varlığımla seni desteklemeye hazırım.” Bu cevap Mustafa Kemal’i çok
duygulandırır. Değerli
arkadaşlar, 1938 yılı Kasım ayına gelinmiştir. Atatürk hasta yatağında
yatmaktadır. Devletin üst kademesini Atatürk’ten sonra kimin Cumhurbaşkanı
olacağı konusu meşgul etmektedir. Dönemin İçişleri
Bakanı Şükrü Kaya, ordunun yeni Cumhurbaşkanı seçiminde ağırlık koyup
koymayacağını merak eder. Bir toplantıda bu konuyu Mareşal’e açması üzerine bu
sorudan rahatsız olan Mareşal “Bir ordu komutanı çıkıp Meclisin seçimine
müdahale ederse, kendi elimle gider, orada vururum onu.” şeklinde tokat gibi
cevap verir. Şükrü Kaya biraz
da alaycı bir dille yine sorar: “Ya Meclis Satı Kadın’ı Cumhurbaşkanı seçerse?”
Mareşal’in bu soruya cevabı yine değişmez. “Eğer Meclis hiç müdahale olmadan
Satı Kadın’ı Cumhurbaşkanı yaparsa, ben ona itaat ederim.” der ve millî iradeye
bağlılık dersi verir, orduyu siyasetten uzak tutma arzusunu güçlü bir şekilde
ortaya koyar. Atatürk’ün
ölümüyle Cumhurbaşkanı arayışları hızlanır. 10 Kasım akşamı Ali Sait Paşa
Mareşal’i ziyaret eder. Mareşal’e, gerek Mecliste gerek orduda, çoğunluğun
Mareşal Fevzi Çakmak’ı Cumhurbaşkanı görmek istediğini, bu teklifi iletmek
üzere kendisini görevlendirdiklerini söyler. Çakmak’ın bu teklife cevabı
demokrat bir bilge komutana yakışan cevaptır. Mareşal, kendisinin milletvekili
olmadığını, bu nedenle Cumhurbaşkanlığı için hukuki mevzuatın kendisi açısından
imkân vermediğini, mevzuat değiştirilmek istendiği takdirde ordunun kuvvetine
dayanarak Anayasayı değiştiren bir kişi durumuna düşeceğini söyleyerek teklifi
geri çevirir ve onurlu bir duruş sergiler. Bunun üzerine kimi önereceği
sorusuna ise, Mareşal “Bugünkü şartlarda en layık olan İsmet Paşa’dır.” der ve
İsmet Paşa’nın Cumhurbaşkanı olmasının önünü açar. Değerli
arkadaşlar, İsmet Paşa’nın Cumhurbaşkanı olmasından sonra Mareşal Genelkurmay
Başkanlığını sürdürür. Ancak, Türk ordusunu İkinci Dünya Savaşı’na sokmayan
bilge komutan, yaş haddi gerekçesiyle, haber verilmeden çok sevdiği ordudan
1944’te emekliye sevk edilir. Bununla da yetinilmez. Atatürk’ün Mareşal’e
bizzat tapusunu verdiği ev kamulaştırma bahanesiyle elinden alınır ve evinden
çıkarılır, kömür yardımı kesilir. Bir yıl sonra, Harbiye’nin 100’üncü kuruluş
yıldönümü törenlerine herkes davet edildiği hâlde, Mareşal Fevzi Çakmak davet
edilmez, okuldan yetişen komutanlar arasında adı bile anılmaz. Kısacası, bizzat
Cumhurbaşkanlığında önünü açtığı zatın hışmına uğramıştır. Âdeta, Mareşal Fevzi
Çakmak’a Meclis iradesine saygılı olmasının, orduyu siyasete sokmamasının,
Atatürk’e yakın olmasının bedeli ödettirilmiştir. Yakın tarihimizi
öğrendikçe, bugünkü yaşadığımız sorunların nedenlerini daha iyi görebiliyoruz.
Millî iradeyi ön plana çıkaran Atatürk ve Fevzi Çakmak’tan sonra, maalesef,
millî iradeyi arka plana atan zihniyet hâkim olmuştur. Bu nedenle de
demokrasimiz bir türlü olgunlaşamamış, ülkemiz kalkınamamıştır. Atatürk ve
Mareşal Fevzi Çakmak gibi liderlere bugün daha çok ihtiyacımız vardır. Onu
rahmet ve şükranla anıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Alaboyun. Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır. İlk okutacağım Meclis
araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için özeti okunacaktır; ancak, önergenin
tam metni Tutanak Dergisi’ne eklenecektir. Önergeleri
okutuyorum: VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş
ve 19 milletvekilinin, nevruz kutlamalarında yaşanan olayların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/165) (x) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 2008 Mart’ının
son haftasında nevruz kutlamalarında yaşanan insan hakları ihlallerinin ve
orantısız güç kullanımı sonucu yaşanan ölümlerin, yararlanmaların, haksız
gözaltı ve hukuka aykırı ev aramalarının araştırılarak, alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98. TBMM İç Tüzüğü’nün 104. ve
105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederiz. 1) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır) 2) Ahmet Türk (Mardin) 3) Fatma Kurtulan (Van) 4) Emine Ayna (Mardin) (x) (10/165) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
tam metni tutanağa eklidir. 5) Ayla Akat Ata (Batman) 6) Sebahat Tuncel (İstanbul) 7) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis) 8) Bengi Yıldız (Batman) 9) Sırrı Sakık (Muş) 10) M. Nuri Yaman (Muş) 11) Özdal Üçer (Van) 12) Aysel Tuğluk (Diyarbakır) 13) Pervin Buldan (Iğdır) 14) Gültan Kışanak (Diyarbakır) 15) Akın Birdal (Diyarbakır) 16) İbrahim Binici (Şanlıurfa) 17) Hasip Kaplan (Şırnak) 18) Sevahir Bayındır (Şırnak) 19) Şerafettin Halis (Tunceli) 20) Osman Özçelik (Siirt) Özet Gerekçe: Ülkemizde
neredeyse her hükûmet döneminde yaşanan insan hakları
ihlalleri, mevcut hükümet döneminde de devam etmiştir. Her yıl Mart ayının son
haftasında ülke genelinde kutlanan nevruz bayramı kutlamalarında bu yıl da ne
yazık ki yine üzücü olaylar yaşanmıştır. Başta Van ili olmak üzere Siirt,
Hakkâri, Yüksekova, Viranşehir, Şırnak, Mersin ve İzmir’de tek amaçları nevruz
bayramını kutlamak olan vatandaşlara karşı güvenlik güçleri hukuka aykırı bir
şekilde aşırı güce başvurmuş, ateşli silah kullanılmış, coplar ve kalaslarla
insanlar dövülmüş, evleri tahrip edilmiş, yaralıların hastanelerde tedavileri
engellenmiştir. Bu olaylarda 3 kişi yaşamını yitirmiş, 30’a yakını ateşli silah
yaralanması, 7’si ağır olmak üzere 187 kişi yaralanmış ve 1.201 kişi gözaltına alınmıştır.
Olayların yaşandığı yerlerde bulunan milletvekillerinin yetkililerle görüşme
talepleri de reddedilmiştir. Olayların yaşandığı tüm yerlerde idari
yöneticiler, tertip komiteleri tarafından kendi çalışmaları ve planları
çerçevesinde belirlenen kutlama tarihlerine ilişkin izin taleplerini keyfi
olarak ve bir sebep göstermeden reddetmişlerdir. Diğer taraftan nevruz tertip
komitelerinin belirlediği tarihlerde kutlama izni verilen Diyarbakır, Batman,
İstanbul, Adana, Bingöl, Gaziantep, Şanlıurfa ve diğer birçok ilde ise olaylar
yaşanmamıştır. Bu durum da göstermektedir ki; tertip komitelerinin belirlediği
tarihlerde kutlama yapılmasına izin vermeyen yöneticiler bu olayların çıkmasına
sebep olmuşlardır. Van Emniyet Müdürünün 21.03.2008 tarihinde Belçika'dan ithal
edilen F-303 cinsi silahlarla ilgili tanıtımda "Bu silahları nevruz'a
yetiştirmeye çalıştık" açıklaması da çok manidardır. Türkiye
Cumhuriyeti'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 11.
maddesinde; “Herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca
çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara
katılmak haklarına sahiptir" denilmektedir. Anayasa'nın 34. maddesinde;
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir" denilmektedir. 2911 Sayılı Toplantı
ve Gösteri Yürüyüşleri Hakkında Kanun'un 3. maddesinde ise; "Herkes,
önceden izin almaksızın, bu kanun hükümlerine göre silahsız ye saldırısız
olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkına sahiptir" şeklinde bir düzenleme mevcuttur. Bu yasal
mevzuata rağmen, kutlamalar için yasaya uygun başvurular yapan düzenleme
komitelerine makul bir gerekçe gösterilmeksizin izin verilmemesi de göstermektedir
ki, yasal bir hak olarak verilen "toplantı ve gösteri düzenleme hakkı"nın fiiliyatta işlemeyen bir haktır. Yine
14.08.1993'te Kars ili Digor ilçesinde yaşanan benzer bir olaya ilişkin olarak
Hükümetin AİHM'e gönderdiği sulh bildirisinde “Hükûmet, mevcut Türk mevzuatına ve böylesi eylemleri önleme
hususundaki kararlılığına rağmen aşırı güç kullanımı neticesinde ölümle
sonuçlanan münferit olaylardan üzüntülüdür. Ölümle sonuçlanan aşırı ve
orantısız güç kullanılması, sözleşmenin 2. maddesinin ihlalini oluşturduğu
kabul edilmektedir. Hükûmet gelecekte yaşama hakkına
saygı gösterilmesi, soruşturmaların etkin bir şekilde yapılması yükümlülüğü
dâhil olmak üzere gerekli talimatları yayımlamayı ve tedbirleri almayı
üstlenmektedir. …” taahhüdünde bulunmuştur. Bu taahhüde rağmen benzer olaylarda
yine aynı şekilde hak ihlallerinin yaşanması Hükûmeti
taahhüdünü yerine getirmeyen ve sözünde durmayan bir hükûmet
konumuna getirmiştir. Yaşanan bu üzücü olaylarla ilgili araştırma yapmak,
sorumlularını tespit etmek ve tekrar yaşanmaması için gereken tedbirleri
belirlemek amacıyla TBMM bünyesinde bir araştırma komisyonunun kurulmasının
gerekli olduğu inancındayız. 2.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19
milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşayan göçebelerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/166) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgesinde yaşayan Koçerlerin tek geçim kaynağı göçebe hayvancılıktır.
Küçükbaş hayvan sayısında 1980 yılından başlamak üzere son 28 yılda hızlı ve
kontrolsüz azalış, başta ekonomik olmak üzere birçok tehlikeyi de beraberinde
getirmektedir. Ülkemiz hayvancılığının içine düştüğü bu durumun nedenlerinden
biride, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşayan Koçerlerin
faaliyetlerinin engellenmesidir. Bölgede hüküm süren çatışma ve şiddet ortamından
kaynaklı yaşanan mağduriyete uğrayanların başında Koçerler gelmekte ve
mağduriyetlerinin telafi edilmediği bilinmektedir. Özellikle güvenlik
gerekçeleri ile konaklama ve geçiş güzergâhları bazı idareciler tarafından
keyfi uygulamalarla engellenmiştir. İçinde
bulunduğumuz bahar ayları göç hareketinin başlangıç zamanıdır. Sosyal devlet
olma ilkesinden hareketle sayıları yüz binleri bulan ve çaresizliğe itilen
Koçerlerin sorunlarının araştırılmasını ve çözümlenmesini gerekli görmekteyiz. Anayasamızın 98,
TBMM İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu
kurularak, sorunun araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz. 1) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis) 2) Ahmet Türk (Mardin)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır) 4) Fatma Kurtulan (Van)
5) Emine Ayna (Mardin)
6) Ayla Akat Ata (Batman) 7) Sebahat Tuncel (İstanbul) 8) Bengi Yıldız (Batman)
9) Sırrı Sakık (Muş) 10) M. Nuri Yaman (Muş) 11) Özdal Üçer (Van) 12) Aysel Tuğluk (Diyarbakır)
13) Pervin Buldan (Iğdır)
14) Gültan Kışanak (Diyarbakır) 15) Akın Birdal (Diyarbakır) 16) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
17) Hasip Kaplan (Şırnak) 18) Sevahir Bayındır (Şırnak) 19) Şerafettin Halis (Tunceli)
20) Osman Özçelik (Siirt) Gerekçe: Göçebeler
(Koçerler) sabit bir konuta ve toprağa bağlı olmadan, sadece küçükbaş
hayvancılık ile uğraşan, hayvanlarına daha iyi otlak bulabilmek için mevsim ve
bitki örtüsüne göre, yaylalardan steplere ve mevsimin değişmesiyle tersine göç
eden, çadır hayatı yaşayan Kürt aşiretleridir. Koçerler, yaylak olarak Bitlis,
Van, Hakkâri, Ağrı, Kars, Muş, Erzurum, Bingöl ve Elâzığ illerinde, kışlak
olarak da Siirt, Batman, Şırnak, Mardin, Diyarbakır ve Urfa olmak üzere geniş
bir coğrafyada yaşamaktadırlar. Geçmişte
Türkiye'nin küçükbaş hayvanlarının önemli kısmının Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgesinde üretilmesinin nedeni Koçerlerdir. Bölgede küçükbaş hayvancılığının
gerilemesinin nedeni, Koçerlerin diğer etkenlerle birlikte yaylalara
çıkmalarının yasaklanmasıdır. Koçerler, nüfusun sürekli artışı, yayla ve
meraların köy ortak mülkiyetine veya kişilerin mülkiyetine geçişi ile ciddi
sorunlar yaşamaktaydılar. Ancak, bölgedeki çatışma ve şiddet ortamıyla birlikte
Koçerler için yaşam çekilmez bir hal almıştır. Yüksek dağ ve yaylalarda yaşamak
zorunda olduklarından güvenlik güçleri tarafından potansiyel suçlu olarak
görülmüş, baskılar ve yasaklarla karşılaşmışlardır. Bölgede köy boşaltmaların
yoğun yaşandığı dönemde, yaylalar ve kışlaklar da yasaklanmıştır. Koçerlerin
bir kısmı başka alternatifleri olmadığı için zor koşullarda yaşamlarını
sürdürmeye çalışmış, önemli bir kısmı da hayvanlarını yok pahasına satarak
bölge kentlerine ve metropollere göç etmişlerdir. Koçerler, göçebe
yaşam gereği ne bir toprağa ne de konuta sahiptirler. On yıllarca eğitim,
sağlık, konut vb. hiçbir kamusal haktan yararlanmamış, hatta en sıradan
vatandaşlık hakkı olan oy hakkına bile sahip olamamışlardır. Göçebe yaşamı
sürdürenler bu hakların tümünden yoksunken, Van, Bitlis, Siirt, Şırnak, Diyarbakır,
Elazığ ve diğer bölge illerinde yerleşenlerde eğitimsiz ve mesleksiz olmaları,
hiçbir devlet yardımının olmamasından dolayı yarı göçebelik ve hayvancılık
yapmaktadırlar. Bu nedenle kentlerde oturanların da büyük kısmı eğitim ve diğer
kentsel olanaklardan yararlanamamaktadırlar. Tüm bunlar
dikkate alınarak çatışma ve şiddetin yoğun olduğu dönemde yaylaların
yasaklanmasından dolayı zarar gören Koçerlerin de 5233 sayılı yasadan
yararlandırılması ve zararlarının karşılanması gerekir. Cumhuriyetin
kuruluşundan bu yana hiçbir devlet olanağından yararlanmayan Koçerlere,
kentlere yerleşmiş ve evsiz olanlara konut yardımı sağlanmalı, Koçerlik
yapanlara yaylak ve kışlak özellikleri dikkate alınarak belirli bir araziye
yerleştirilmeleri sağlanmalıdır. Yaylaların ve kışlakların, İl Özel İdaresi ve
Tarım İl Müdürlüğü denetiminde olanların parasız, köylere ve şahıslara ait
olanların bedelleri devlet tarafından karşılanarak tahsis edilmelidir.
Hayvanların beslenmesi, nakilleri, sağlığı vb. giderler için Tarım Bakanlığı
tarafından hibe veya uzun vadeli, ucuz kredi desteği verilmelidir. İçinde
bulunduğumuz bahar aylarında Koçerlerin yaylalara göçü başlayacaktır.
Yaylaların yasaklanması ile Koçerlerin yollarda perişan olduğu, hayvanlarının
telef olduğu haberi ve manzaralarıyla karşılaşacağız. Eğitim ve sağlıktan
yararlanmayan, bırakın hayvan sayısını kendi nüfusları konusunda bile devlet
kurumlarının yeterince bilgi sahibi olmadığı Koçerlerle ilgili ivedilikle
meclis araştırma komisyonu oluşturulup bu sorunun tüm yönleri ile araştırılması
ve çözüme kavuşturulması gerekir. 3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu
ve 20 milletvekilinin, gıda fiyatlarındaki artış ve sektördeki yeterliliğin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/167) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gıda fiyatlarında meydana gelen hızlı artışın nedenlerinin ve
ülkemiz üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilerinin ortaya konulması, dünya
ölçeğinde şekillenen duruma göre tarım politikalarımızın yenilenmesi, ülkemizin
yeniden kendi kendisini besleyecek ve bütün dünyaya ihracat yapacak bir üretim
yapısına kavuşturulması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz. 1) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) 2) Oktay Vural (İzmir) 3) Osman Çakır (Samsun) 4) Muharrem Varlı (Adana) 5) Recai Yıldırım (Adana) 6) Süleyman Turan Çirkin (Hatay) 7) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) 8) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar) 9) Münir Kutluata (Sakarya) 10) Alim Işık (Kütahya) 11) Hasan Özdemir (Gaziantep) 12) Atila Kaya (İstanbul) 13) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale) 14) Hamza Hamit Homriş (Bursa) 15) Mümin İnan (Niğde) 16) Kamil Erdal Sipahi (İzmir) 17) Osman Ertuğrul (Aksaray) 18) Akif Akkuş (Aksaray) 19) Cumali Durmuş (Kocaeli) 20) Beytullah Asil (Eskişehir) 21) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) Gerekçe Gıda fiyatları
dünyanın her yerinde daha önce görülmemiş bir hızla artmaktadır. Birleşmiş
Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO, 2007 yılında gıda fiyatlarının bir önceki
yıla göre yüzde 23 oranında arttığını bildirmiştir. Uluslararası bir
ekonomi dergisinde yer alan toptan ticaret istatistiklerine göre ise 2006
Şubatından 2007 Şubatına kadar geçen bir yıllık sürede gıda maddelerinde
gerçekleşen artış yüzde 61 olmuştur. Avrupa ve ABD
borsalarında buğday fiyatları 2007 yılında yüzde 80-85 oranında artış
göstermiştir. Yine yağlı tohum fiyatlarında, süt ve süt ürünleri fiyatlarında,
büyük artışlar yaşanmıştır. Mısır, Kamboçya,
Hindistan, Vietnam gibi ülkeler, kendi tüketicilerini koruyabilmek için pirinç
ihracatını yasaklamışlardır. Dünya gıda
fiyatlarında yaşanan artışların çeşitli nedenleri vardır. Küresel ısınma bu
nedenlerin başında gelmektedir. Dünya nüfusu sürekli artarken, küresel ısınma
nedeniyle tarımsal verimlilik ve üretim düşmektedir. Diğer nedenler, petrol
fiyatlarındaki artışın gübre ve nakliye fiyatlarını artırması, Çin ve Hindistan
gibi ülkelerin yarattığı büyük talep, biyoyakıt
üretiminde yağlı tohumlar ve buğday gibi tahılların kullanılması sayılabilir. Gıda
fiyatlarındaki büyük artış, ülkemize de katlanarak yansımaktadır. 25 Şubat’tan
1 Nisana kadar geçen 33 günlük sürede Osmancık pirincinin fiyatı yüzde 86,
ithal baldo pirincin fiyatı yüzde 67 oranında artmıştır. Bu artışta, dünya
piyasalarındaki artışın yanında, TMO'nun stoklarındaki pirinci elinden
çıkararak, piyasaları düzenleme yeteneğini kaybetmiş olmasının da payı vardır. Dünyada gıda
fiyatları yükselirken, artışlar Türk çiftçisine yansımamaktadır. Çiftçimizin
ürettiği ürün, hasattan hemen sonra gerçek değerinin çok altında satılmakta,
gıdada yaşanan fiyat artışlarından aracılar, spekülatörler,
ithalatçılar büyük kazançlar sağlamaktadır. Kendi üreticimize aktarılmayan
kaynaklar, ithalat yolu ile yabancı üreticilere aktarılmaktadır. Çiftçilerimiz
bütün dünyada yaşanan fiyat artışlarından pay alamazken, tüketicilerimiz pahalı
gıda tüketmek zorunda kalmaktadır. 2007 yılında
bakliyat ve hububat ürünlerindeki ithalat artışı bir önceki yıla göre yüzde 616
artış göstermiştir. Gıda
fiyatlarındaki artış, enflasyonun ve faizlerin yükselmesine, büyümenin
düşmesine yol açmaktadır. Nitekim, 2007 yılında tarım
sektörü yüzde 7.3 küçülmüştür. Gıda fiyatlarının ve genel olarak enflasyon ve
faizin yükselmesi en fazla yoksul kesimleri etkilemektedir. Dünyada gıda
fiyatlarını artıran nedenlerin ortadan kalkmayacağı, hatta daha da
ağırlaşacağı, dolayısıyla sürekli olacağı ortadadır. Ülkemiz, küresel
iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek riskli ülkeler arasında yer
almaktadır. Küresel ısınma ile birlikte gıda üretimi, hem bütün dünya için, hem
de ülkemiz için çok daha fazla stratejik hale gelmiştir. Yukarda
saydığımız nedenlerden ötürü, tarımsal verimlilik ve üretimimizi artıracak her
türlü çalışmayı yapmak hayati önemi haizdir. Tarımsal
üretimimizi geleneksel yapısından kurtararak hem kendi ülkemizi besleyecek, hem
de. bütün dünyaya mal satan, dolayısıyla zenginlik
yaratan bir konuma kavuşturmak için alınabilecek çok çeşitli tedbirler vardır.
Bu tedbirlerin tespit edilerek uygulamaya konulması ivedilik arz etmektedir. Dünya gıda fiyatlarında meydana gelen hızlı artışın nedenlerinin
ve ülkemiz üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilerinin ortaya konulması, dünya
ölçeğinde şekillenen duruma göre tarım politikalarımızın yenilenmesi, ülkemizin
yeniden kendi kendisini besleyecek ve hatta bütün dünyaya ihracat yapacak bir
üretim yapısına kavuşturulması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir
Meclis Araştırma Komisyonu Kurulması gerekmektedir. BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
ön görüşmeler, sıra geldiğinde yapılacaktır. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım. B) Tezkereler 1.- Peru Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonunun Türkiye
Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetini Peru’ya davetine icabet
edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/389) 08
Nisan 2008 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna Peru Parlamentosu
Dış İlişkiler Komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu
heyetini Peru’ya davet etmektedir. Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 6 ncı
Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Şükran
Güldal Mumcu Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Vekili BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 2.- Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da
düzenlenecek olan “AB Üye ve Aday Ülkeleri Parlamentoları Kültür İşleri
Komisyonları Başkanları Toplantısı”na davet edilen Kahramanmaraş Milletvekili
ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Sayın Mehmet
Sağlam’ın davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/390) 08
Nisan 2008 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna Slovenya Dönem
Başkanlığı çerçevesinde, Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da
13-15 Nisan 2008 tarihlerinde düzenlenecek olan AB üye ve aday ülkeleri
Parlamentoları Kültür İşleri Komisyonları Başkanları toplantısına Kahramanmaraş
Milletvekili ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Sayın
Mehmet Sağlam davet edilmektedirler. Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkileri’nin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 9 uncu maddesi” uyarınca Genel Kurul’un
tasviplerine sunulur. Şükran
Güldal Mumcu Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Vekili BAŞKAN –
Tezkereyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. 1'inci sırada yer alan, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve bu tasarıyla birleştirilen İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı'nın, Manisa Milletvekili
Şahin Mengü'nün, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk ve 19 milletvekilinin, Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu'nun,
İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin ve Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin aynı konudaki
kanun teklifleri ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü'nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu'nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın;
3201 Sayılı "Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında
Kanun"da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve
12 Milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında
Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136,
2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Geçen birleşimde
61’inci madde kabul edilmişti. Şimdi, 62’nci
madde üzerindeki iki adet önergeyi önce geliş sırasına göre okutup, sonra
aykırılığına göre işleme alacağım: (x) 119 S. Sayılı
Basmayazı 27/3/2008 tarihli
83’üncü Birleşim Tutanağına eklidir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 62 nci maddesi ile
değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 104 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer
alan “ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı” ibaresinin
metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Saygılarımla,
BAŞKAN – Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair kanun
Tasarısı’nın 62. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006
tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun
104. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
“Bu Kanunla
yürürlükten kaldırılmayan yasaların ilgili hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479
sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı ve
8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlara yapılan atıflar ile ilgili
mevzuatında emeklilik, malûllük, vazife malûllüğü ve sosyal sigorta haklarına,
yardımlarına ve yükümlülüklerine, iştirakçiliğe ve sigortalılığa, dul, yetim ve
hak sahipliği şartlarına, emekli ikramiyesine, ek ödemelere, sağlık hizmetleri
veya tedavi bedellerinin ödenmesine ilişkin yapılan atıflar bu Kanunun ilgili
maddelerine yapılmış sayılır.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Konuşmak
isteyen var mı efendim? KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Ali Koçal
konuşacaklar. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar) ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
cumhuriyetimizin, millî bütünlüğümüzün, Atatürk ilke ve devrimleri ile vatandaş
hak ve özgürlüklerinin onurlu ve sadık koruyucuları olan polislerimizin, polis
teşkilatının 163’üncü kuruluş yıl dönümünü kutluyorum. Demokratik
ve laik düzen içinde üniter devlet yapımızın
sürdürülmesi, yasa ve yönetmeliklerin uygulanması ve bu uygulama mücadelesinde
şehit olanlarımızı rahmetle anıyorum; görev başında olan emniyet mensuplarımıza
Cumhuriyet Halk Partisi olarak şükranlarımı sunmak istiyorum ve ayrıca emniyet
mensuplarımızın sosyal ve özlük haklarının ve taleplerinin Hükûmet
tarafından yerine getirilmesini beklediğimizi de ifade etmek istiyorum. Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
62’nci maddesiyle değiştirilen 104’üncü maddesinin birinci fıkrasıyla ilgili
olarak verdiğimiz önergeye yönelik söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Önergeyle,
tasarıdaki “Bu Kanunla yürürlükten kaldırılmayan hükümleri saklı kalmak
kaydıyla” ifadesinin yerine “Bu Kanunla yürürlükten kaldırılmayan yasaların
ilgili hükümleri saklı kalmak kaydıyla” ibaresinin konulması yönünde, cümledeki
ifade bozukluğunun giderilmesi amacıyla görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış
buluyorum. Değerli
milletvekilleri, dün akşam Sayın Bakanımız, buradaki konuşmasında muhalefetten
bu tasarıya katkı beklediklerini ifade ettiler. Ancak hepimiz görüyoruz, bu
yasa tasarısı görüşülmeye başlandığından bu yana ve daha önceki dönemlerdeki
görüşülen yasalarda muhalefet olarak bizler sürekli önerilerde, öngörülerde
bulunduk. Bu önerilerimizle ilgili gerçekten bayağı bir çaba sarf ettik.
Ülkemizin, insanlarımızın yararına, onlara katkı verilmesi adına birçok şeyler
yapmaya gayret ettik ama bunlardan hiçbir tanesinin, önergelerimizin hiçbir
tanesinin -bazı, bir iki istisna belki hariç olabilir- kabul görmediğini de hep
birlikte burada yaşadık. BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) – Beş tane, beş! ALİ KOÇAL
(Devamla) - Yani bir nevi, biz, konuşmalarımız havada kaldı, havanda su dövmüş
olduk. Böylece de Sayın Bakanın söylemiş olduğu gerçekleşmemiş oldu bu arada. Tabii, verdiğimiz
önergelerle ilgili, hepiniz görüyorsunuz, Sayın Başkan soruyor: “Komisyon
katılıyor mu?”, “Hayır.” ; “Hükûmet katılıyor mu?”,
“Hayır.” İşte, oylamaya sunuyor: “Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.” Bu şekilde bir süreç yaşıyoruz ne yazık ki! Tabii, buradan
anlaşılıyor ki iktidar milletvekilleri, talimat almadan, üstlerinden bir
talimat almadan hiçbir şey yapamıyorlar çünkü her şey görülüyor ki Başbakanın
iki dudağının arasında. Başbakan ne söylerse onu yapmak zorunda arkadaşlarımız.
Kendi özgür iradeleriyle hiçbir şey yapamadıkları açık ve net olarak ortaya
çıkmıştır. Bundan önceki uygulamalarda da zaten bunları gördük ve burada, yine
hiçbir AKP’li arkadaşımızın Başbakanın talimatlarına karşı tepki veremediğini,
tepki vermesinin mümkün olmadığını hep birlikte görüyoruz. Tabii bir diğer
konu: Aslında Sayın Başbakanın da kendilerini iktidara taşıyan güçlere karşı, o
güçlerin talepleri doğrultusunda hareket ettiğini de çok yoğun bir şekilde
bütün alanlarda görüyoruz. Tabii iktidarını sürdürebilmek için, o güçlerden
aldığı talimatı yerine getirmek üzere, onları üzmemek üzere elinden geleni
yapmaya gayret ediyor. Tabii, hâl böyle olunca, milyonlarca çalışanla ve
gelecekte çocuklarımızla ilgili çıkacak olan Sosyal Güvenlik Yasası Sayın
Başbakanı ve Hükûmeti çok fazla ilgilendirmiyor.
Zaten Sosyal Güvenlik Yasası’yla ilgili olarak kamuoyu bu konudaki gerekli
tavrını ortaya koymuş ve adını da koymuştur bu Sosyal Güvenlik Yasası’nın, bu
“mezarda emeklilik yasası” olarak artık gündemde yerini almıştır. Değerli
arkadaşlar, Sayın Bakan dün akşam burada üçüncü bölümle ilgili söz aldığında,
tabii, yine bu yasayla ilgili çok yoğun bir şekilde ve herkesi yine ikna edecek
yahut da kandıracak biçimde birtakım sözler ifade etti ve bu yasanın çok güzel
bir yasa olduğunu ifade etti. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – “Kandıracak” ifadesi hiç yakışmıyor. ALİ KOÇAL
(Devamla) – Durum böyle değil. Bu durumun böyle olmadığını, ben tekrar
kamuoyuna, vatandaşlarımıza burada iletmek istiyorum ve bilsin ki
vatandaşlarımız, bu yasayla, artık herkes altmış beş yaşında emekli olacak ve
sigortalıların bazı hakları geri alınacak, emekliler ikinci sınıf vatandaş
sayılacak, çalışanlar daha geç emekli olacaklar ve daha az maaş alacaklar. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Koçal. ALİ KOÇAL
(Devamla) – Çalışanlardan bazıları sistem dışında kalacak ve bu arada birçok
çalışanın yıpranma payları ellerinden alınacak, emekliler millî gelirden pay
alamayacak. Sağlık hizmeti
alabilmek için bu ülkenin vatandaşı olmak, üstelik vergi ödemek, dahası, genel
sağlık sigortası primi yatırmak, hatta katılım payı ödemek de yetmeyecek “ilave
ücret” adı altında bir ücret alınacak. Bunu hepimizin bilmesi gerekiyor. Yani
parası olan herkes sağlık hizmeti alabilecek, parası olmayan ise Allah’a
emanet; artık onun durumunun ne olacağını bilmiyoruz. Ayrıca, emekliler
arasındaki maaş farkları bu yasayla giderilmiyor; bunu bilmemiz lazım. Bugünün gençleri
ve çocuklarıyla, doğmamış olanlarımızın geleceği ipotek altına alınıyor; bunu
mutlaka bilmemiz gerekiyor. Primini
ödeyemeyen vatandaşlarımız, esnafımız, köylümüz, çiftçimiz sağlık hizmeti
alamayacak; bunu iyice bilmemiz lazım. Emekli olmak
zorlaşacak. Özürlülerle ilgili
prim sayısı artacak ve mevsimlik çalışanlarımızın artık emekli olma olayı
oldukça zorlaşacak. Yani burada
esasen, Hükûmet için önemli olan bu yasayı çıkarmak
değil… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Koçal. ALİ KOÇAL
(Devamla) - Peki, teşekkür ediyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Söylediklerinizin yanlış olduğunu biliyorsunuz ama mesaj
veriyorsunuz. ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Yani isterseniz, onları bir açık oturumda beraber oturalım
konuşalım yanlış mı değil mi diye. MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Tamam, her zaman. BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) – Yasayı bir daha oku! EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) – Ne oldu? Niye böyle böyle yapıyorsun? BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) – Otur yerine! (AK Parti ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar) BAŞKAN – Sayın
Milletvekili… Lütfen sayın milletvekilleri, oturur musunuz. Buyurun Sayın
Bakanım, bir şey mi dediniz? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Evet... BAŞKAN - Sayın
Bakan, buyurun siz. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Efendim şimdi, biz bu katkı sağlayan
önergelere katılıyoruz. (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Dinler misiniz… Sayın Bakanı
dinler misiniz lütfen. Buyurun efendim. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi, bizim bu yasada 105’inci maddenin
(f) fıkrası, bu kanuna aykırı hükümler varsa o kanunların yürürlükten
kalkmasını öngörüyor. Bu önergeyi kabul ettiğimiz zaman yasa içerisinde bir
çelişki meydana gelecek. Yoksa bizim, yerinde olması hâlinde önergeyi
reddetmemiz diye bir şey söz konusu değil. Aynı görüşümüzde
ısrar ediyoruz: Müspet düzenlemelere ve yasa içerisinde çelişki arz etmeyecek
düzenlemelere, nereden gelirse gelsin “evet” diyeceğimizi bir kez daha ifade
ediyorum. Ama bu önergeniz, bizim yasa içerisindeki ana umdeleri, ana
öngörüleri ortadan kaldıran bir önerge. Onun için katılamadığımızı ifade
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 62 nci maddesi ile
değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 104 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer
alan “ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı” ibaresinin
metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Saygılarımla, Hasan
Özdemir (Gaziantep) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) –Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar) HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 62’nci maddesiyle ilgili MHP Grubu olarak vermiş olduğumuz
önerge hakkında konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu tasarının
muhtemel akıbeti hakkında endişelerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. 5510 sayılı
Kanun’un Anayasa Mahkemesince iptal edilen maddelerine bakıldığında, iptal
kararlarının büyük çoğunluğunun memurlar ve kamu görevlileriyle ilgili
düzenlemeler konusunda olduğu görülmektedir. Tasarıyla yapılan düzenlemelerde,
bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa göreve başlayan memurlar
ve diğer kamu görevlileri 4’üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi
kapsamında yeni sisteme dâhil olmaktadır. Mevcut memurlar ve diğer kamu
görevlileri ise eski hükümlere tabi bulunmaktadırlar. Yasanın yürürlük
tarihinden önce göreve başlayanlar ve yasadan sonra başlayanlar arasında iki
farklı emekli aylığı bağlama sistemi getirilmektedir. Memuriyete giriş sınavını
kazanan ancak ataması yasanın yürürlük tarihinden sonra yapılan bir memur yeni
düzenlemeye tabi tutulurken, yasanın yürürlük tarihinden bir gün önce aynı
kadroda işe başlayan bir memur ise eski mevzuat hükümlerine tabi olacaktır. Bu
durumda aynı kadrolarda çalışan 2 memurdan kanunun yürürlük tarihinden sonra
işe başlayan memur, daha önce prim kesilmeyen bazı tazminatlar ve ödemeler
prime esas kazanç kapsamına alınacağından, daha fazla prim ödeyecek, bu nedenle
net ücreti daha düşük olacak, ayrıca emekli aylığı da düşük olacaktır. Bu
düzenlemenin yeni bir eşitsizliğe yol açacağı açıktır. Anayasa
Mahkemesi, aynı hukuksal konumda bulunmayan memurlar ve diğer kamu görevlileriyle
ilgili, bunlar dışında kalan sigortalıların özellikleri gözetilmeksizin aynı
sisteme bağlı tutulmasını Anayasa’nın 2’nci, 10’uncu ve 128’inci maddelerine
aykırı bulmuştur. Dolayısıyla, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk
defa göreve başlayacak memurlar ve diğer kamu görevlilerinin Anayasa’nın
128’inci maddesi ile belirlenen hukuki konumları değiştirilmediğinden, yeni
düzenleme Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesini karşılamamaktadır. Görünen köy
kılavuz istemiyor, belli ki bu tasarı böyle kanunlaşırsa Anayasa Mahkemesince
iptal edilmesi ihtimali çok yüksek olacaktır. Tabii ki
memurlar, BAĞ-KUR’lular ve işçilerin gerek kendileri
ve gerekse birbirleri arasındaki bazı haksız uygulamaların, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz karşısındayız. Anayasa Mahkememiz de bu haksızlıklara
“Kalsın.” demiyor, Anayasa’mıza dayanarak bazı konulara dikkat çekiyor. Bunları
mutlaka düzeltelim ama Anayasa Mahkemesinin iptal kararını ve gerekçesini de
görmezden gelmeyelim. Hukuk devletiysek, hukukun üstünlüğüne inanıyorsak bunun
da gereğini yapmak zorundayız. Görüşülmekte olan
tasarı, 5510 sayılı Kanun’un sadece iptal edilen maddeleriyle ilgili değil,
neredeyse tüm maddelerinde değişiklikler içermektedir. Sosyal güvenlik
sistemine ilişkin yapılacak düzenlemelerin her bir hükmünün aktüeryal
hesaplara dayanması ve vatandaşlarımız arasında eşitsizlik ve adaletsizliklere
meydan vermemesi gerekmektedir. Ancak bu tasarı sürekli yapılan değişikliklerle
âdeta yazboz tahtasına çevrilmiştir. Bir hesaba dayanmadan yapılan bu
değişiklikler de yeni eşitsizliklere ve sorunlara yol açacaktır. Tasarı
gerekçesinde sigortalılar arasında norm ve standart birliği sağlanması
amaçlandığı ifade edilmekle birlikte, gelinen durum itibarıyla norm ve standart
birliğinden eser kalmamıştır. Samimi olarak
söylüyoruz, gelin yol yakınken dönelim, bu tasarıyı geri çevirelim. Bizim
önerimiz, yine tek çatı altında olsun. Zaten 5502 sayılı teşkilat yapısıyla
yönetim tek elde toplandı, finansman yönetimi şu anda tek elden yapılıyor,
bilgi altyapısı tek elden yürütülmeye başlandı. Şimdi, önce genel sağlık
sigortasıyla ilgili yasa çıkaralım ve uygulamaya koyalım. Sosyal yardım ve
sosyal hizmet programlarını çağdaş ve entegre bir
sistem olarak tek çatı altında toplayalım. Sonra da sigortacılıkla ilgili,
işçi, memur, çiftçi, esnaf gibi kesimler arasında farklı uygulamaları, eksik
uygulamaları, bu
kesimlerin özelliklerini Anayasa’mızı, Anayasa Mahkemesi
kararlarını da dikkate alarak… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Özdemir, devam edin. HASAN ÖZDEMİR
(Devamla) – …azami ölçüde norm ve standart birliğini sağlayabilmek amacıyla
yeniden gözden geçirelim. Tüm bu saydıklarımı kısa bir süre içinde yapabiliriz. Biz tüm
düzenlemeyi bir yasada yapmak zorunda mıyız? Hayır. Zaten şu anda da beş ayrı
yasada düzenlenen, dokuz yüzü aşan maddeden oluşan hükümleri bu tasarıya
toplamış gibi görünüyoruz. Ama bakıyoruz, toplayamamışız yani amaç hasıl olmuyor, her şeyi karmakarışık ediyor. İçinden
çıkılmaz hâle getirdik. Sosyal güvenlik sistemimiz hukuki boyutu ile
uygulanabilir, ilgili taraflarca kabul edilebilir ve mali boyutuyla
sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulmalıdır. Sözlerime son
verirken, bu tasarıya MHP olarak ret oyu vereceğimizi bildirir, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özdemir. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 62’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 63’üncü madde
üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
“Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve
63 üncü maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 105 inci maddesinin, madde
başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Uygulanmayacak Hükümlerle Değiştirilen Hükümler Madde 105- 21/4/2005 tarihli ve 5335
sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları ile
10/7/1987 tarihli ve 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin onbirinci fıkrası hariç olmak üzere, diğer kanunların bu
Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz. 26/10/1990 tarihli ve 3671
sayılı Kanunun 2 nci maddesinin son fıkrasında yer
alan '5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren, Yasama Organı Üyeleri ile dışarıdan atanan bakanların bu görevlerde
geçen her hizmet yılı için aynı Kanunun 32 nci
maddesi çerçevesinde üç aylık fiili hizmet zammı uygulanır.' ibaresi metninden
çıkartılmış; 6 ncı maddesinin "Ancak" ile
başlayan üçüncü cümlesi "Ölüm ve çeşitli sebeplerle genel seçimin
yenilenmesi halinde önceden aldıkları üç aylık ödenek ve yolluklarından ölümün
meydana geldiği ay ile seçimlerin yenilendiği aya ait olanları geri alınmaz.”
şeklinde, 7 nci maddesinin birinci fıkrasındaki
"oniki" ibaresi "iki" olarak
değiştirilmiştir." BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 63. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 105. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
"Madde 105- 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi,
26/10/1990 tarihli ve 3671 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi ile 10/7/1987 tarihli
ve 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin onbirinci
fıkrası hariç olmak üzere, diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri
uygulanmaz. Kurum, hangi kanunların bu Kanuna aykırı hükümlerinin
uygulanmayacağını Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde
liste olarak Resmi Gazetede yayınlar." BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Bilgin Paçarız konuşacak efendim. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Paçarız. (CHP sıralarından alkışlar) BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı’nın 63’üncü maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 63’üncü madde ile 5510 sayılı Kanun’un 105’inci
maddesi değiştirilmektedir fakat bir yanlışlık yapılmaktadır. Bu yanlışlığı
gidermek için vermiş olduğumuz önergeyle “Kurum hangi kanunların bu kanuna
aykırı hükümlerinin uygulanamayacağını, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir yıl içinde liste olarak Resmî Gazete’de yayımlar.” ifadesinin
maddeye eklenmesini uygun görüyoruz. 5510 sayılı Yasa’nın 105’inci maddesinde
hangi yasaların bu kanuna aykırı hükümlerinin uygulanmayacağı liste hâlinde
düzenlenmişti. Şimdi, bu yöntem bırakılıp genel bir ifadeyle “Diğer kanunların
bu kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.” demektedir. Değerli
milletvekilleri, Sayın Başkan; yirmi günden beri sosyal sigortalar ve genel
sağlık sigortası hakkında iktidar partisi milletvekilleri ve muhalefet partisi
milletvekilleri görüşlerini belirtmekte. Bu yasayı Sayın Hükûmet
neden çıkarmakta ısrarlı? Tüm kamu çalışanları, kitle örgütleri, sendikalar,
meslek kuruluşları, esnaf, işçi, emekli, emekçi ve çiftçi bu yasadan şahsen
memnun değil. Onlarca, yüzlerce telefon alıyoruz, diyorlar ki: “Biz yedi bin
iki yüz gün prim ödeyeceğiz, yani yirmi sene; yirmi sene sonra kırk beş yaşına
veya kırk beşli yaşlar grubuna geleceğiz ama emekli olmak için altmış beş
yaşını bekleyeceğiz.” Bundan önceki çıkan kanunlarda elli sekiz-altmış yaş
olarak emekli yaşı saptanmıştı. Sayın Bakanımız da 1999 yılında yaptığı
konuşmalarda bunun “mezarda emeklilik yasası” olduğundan bahsetmişti ve hiçbir
Türk vatandaşının altmış beş yaşında emekli olamayacağını, yani mezarda emekli
olacağını Sayın Bakanımız bundan on sene önce vurgulamıştı. Geldiğimiz
noktada, bu kırk beş ile altmış beş yaş arasındaki yirmi sene boşluğu nasıl
kapatacağız? Sizler diyorsunuz ki: “Bu kanun 2030’lu yıllarda başlayacak,
2036’da başlayacak.” Peki sizin o zaman telaşınız ne?
Bu Hükûmetin telaşı ne? Eğer bu kanunun uygulaması,
yürürlük tarihi, altmış beş yaş emekliliği 2030’lu yıllarda olacaksa sizin Hükûmet olarak IMF’den isteğiniz ne? IMF’den ne
bekliyorsunuz? IMF size ne söz verdi? Tamam Sosyal
Güvenlik Kurumunun yıllardan beri açıkları var, bir karadeliğimiz
var. Ama devletlerin de görevi, bu sosyal güvenlik kurumlarını desteklemektir, maddiyatan desteklemektir, insanlarımızı desteklemektir,
emekli olmasını sağlamaktır. Bir taraftan,
seçimden önce 14 milyon yurttaşımıza yeşil kart veriyorsunuz, seçimden sonra 5
milyon kişinin kartını iptal ediyorsunuz. Bugün 8 milyon 800 bin civarında
yeşil kartlı var. Yine 2009 seçimlerine hazırlık olması amacıyla 1 milyon
civarında yeşil kartın dağıtıldığını görüyoruz. Nüfusumuzu 70 milyon sayarsak,
14 milyon yeşil kart… Demek ki şehir başına 200 bin yeşil kart dağıtmışız. Anadolu’da öyle
şehirlerimiz var ki nüfusu 200-225 bin, 250 bin. Demek ki Anadolu’daki bazı
şehirlerimizde her yaşayana yeşil kart vermişiz. Peki, bunun kaynağı nereden
çıkıyor? Nereden bunun kaynağını bulacaksınız? O zaman size bir
önerim var: Yaşayan 70 milyon nüfus, herkese bir sosyal güvenlik numarası
verin. Herkes doğduğu günden itibaren ölünceye kadar devlet tarafından sosyal
güvenlik hakkına sahip olsun. HÜSEYİN GÜLSÜN
(Tokat) – O da olur, o da olur. BİLGİN PAÇARIZ
(Devamla) – Ödeyen primini ödeyebilir, ödeyemeyenin de devlet öder. Zaten Sayın
Bakanımız, siz bu şekilde söylemiyor musunuz? O da olacak da… Şehir başına 200
bin yeşil kart dağıtılmış. Şimdi seçimlere geliyoruz, 2009 seçimlerine
geliyoruz. Herhâlde 5 milyon daha seçmenimize yeşil kart vereceksiniz. Geçen gün Enerji
Bakanımız açıklama yaptı “Biz bugüne kadar 2 milyon aileye kömür dağıttık.”
dedi. İkişer tondan ortalama 4 milyon ton ve bugüne kadar 6 milyon ton kömür
dağıttığından bahsetti. Kimin
kaynaklarından bu kömür dağıtılıyor? Bizim kaynaklarımızdan, devletimizin ve
hepimizin kaynaklarından. Kime dağıtılıyor? MEHMET SARI
(Gaziantep) – Fakir fukaraya… BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Fakir fukaraya, doğru. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Paçarız. BİLGİN PAÇARIZ
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Kime dağıtılıyor?
Seçmenlerinize, sempatizanlarınıza, oy verenlerinize. MEHMET SARI
(Gaziantep) – Oy vermeyenlere de… BİLGİN PAÇARIZ
(Devamla) – Ankara Büyükşehir Belediyesi -bütün gazeteler yazıyor değerli
milletvekilleri- 400 bin aileye kumanya dağıtacakmış. AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Oy gizli veriliyor. BİLGİN PAÇARIZ
(Devamla) – 400 bin aileye kumanya, kumanyanın yanında da temizlik malzemesi.
Ramazan bayramlarında bütün belediyeleriniz bir ay ramazan çadırı kuruyor. AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Millete veriyoruz. BİLGİN PAÇARIZ
(Devamla) – İnsanları hazırcılığa alıştırdınız. Kömür dağıtacağınıza, erzak
dağıtacağınıza, iş imkânı sağlasanız -Sayın Hükûmetin
yetkilileri- ekmek yerine onlara iş verseniz, kendiliğinden emekli olsalar kötü
mü olur? FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – 3 milyon insana iş bulduk, bunları görmüyor musunuz? BİLGİN PAÇARIZ
(Devamla) – Seçimlerde yüzde 47 oy aldınız. Her zaman buraya çıktığınız zaman
AKP’li milletvekilleri onurla, gururla bundan bahsediyor. Göreceğiz 2009
seçimlerinde iktidarı, göreceğiz… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Paçarız. BİLGİN PAÇARIZ
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçimlerde göreceğiz. Umarım
70 milyon vatandaşımıza doğduktan itibaren sosyal güvenlik numarası verirsiniz,
herkesi emekli edersiniz. Saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Paçarız. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
“Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” nın çerçeve 63 üncü maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanunun
105 inci maddesinin, madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Harun
Öztürk (İzmir)
ve arkadaşları Uygulanmayacak
Hükümlerle Değiştirilen Hükümler Madde 105-
21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin birinci, ikinci ve
üçüncü fıkraları ile 10/7/1987 tarihli ve 285 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 5 inci maddesinin onbirinci
fıkrası hariç olmak üzere, diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri
uygulanmaz. 26/10/1990 tarihli ve 3671
sayılı Kanunun 2 nci maddesinin son fıkrasında yer
alan ‘5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren, Yasama Organı Üyeleri ile dışarıdan atanan bakanların bu görevlerde
geçen her hizmet yılı için aynı Kanunun 32 nci
maddesi çerçevesinde üç aylık fiili hizmet zammı uygulanır.’ ibaresi metinden
çıkartılmış; 6 ncı maddesinin “Ancak” ile başlayan
üçüncü cümlesi “Ölüm ve çeşitli sebeplerle genel seçimin yenilenmesi halinde
önceden aldıkları üç aylık ödenek ve yolluklarından ölümün meydana geldiği ay
ile seçimlerin yenilendiği aya ait olanları geri alınmaz.” şeklinde, 7 nci maddesinin birinci fıkrasındaki “oniki”
ibaresi “iki” olarak değiştirilmiştir. BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 63’üncü maddesiyle ilgili olarak verilen önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Dün de söylediğim
gibi, bugün polisimizin kuruluşunun 163’üncü yıl dönümüdür. Polis teşkilatına
kutlu ve uğurlu olmasını diliyorum. Polislerimizin ekonomik güçlerinin
iyileştirilmesi konusunda Hükûmeti de her zaman
uyarıyoruz. Ayrıca
polislerimizin, halkın da kendilerinin bir kardeşi olduğunu, onlara karşı çok
merhametli davranması, onlara karşı kötü davranmaması gerektiğini de
hatırlatmak da istiyorum. İçlerinde bazı art niyetli insanlar da olabilir.
Hâlbuki polis teşkilatı çok saygıdeğer, insanların malını ve canını koruyan bir
kurumdur. Bu kurumu hepimizin gözbebeğimiz kadar korumamız lazımdır. Ancak, vatandaşlarımız
da bu insanlar görevlerini yaparken bir sorumluluk duygusu içinde hareket
ederek, onların da insan olduğunu, onlara taş sopalarla saldırmaması
gerektiğini de belirtmek istiyorum. Ayrıca, sayın
milletvekilleri, bugün 10 Nisan 1928 yılında kurulan laiklik ilkesinin 80’inci
yıl dönümüdür. Seksen yıl önce bugün Anayasa’mızın 2’nci maddesindeki “Devletin
dini İslam’dır.” ifadesi çıkarıldı, seksen yıl önce bugün Anayasa’mızın 26’ncı
maddesindeki Meclisin sorumluluğu içinde yer alan şeriat kurallarının
yürütülmesi görevi kaldırıldı. Seksen yıldan bu yana cumhuriyetimiz, laik
Türkiye Cumhuriyeti olarak dünya ülkeleri arasındaki saygın yerini aldı. 1,5
milyarlık İslam dünyasında tektir. Bu yüzden çıkarlarını tehlikede gören dış
güçler ve içimizdekilerin ilk hedefleri hep laiklik olmuştur ve olmaktadır.
Laiklik, soluk aldığımız tek düzendir. Bütün varlığımızla koruyacağımıza
namusumuz ve şerefimiz üzerine zaten parlamenterler olarak yemin ettik değerli
milletvekilleri. Sayın
milletvekilleri, aslında tabii milletvekilleriyle ilgili bir düzenleme de
burada yer aldığı için bu çok tenkitlere maruz kaldı. Hatta,
hatırlarsanız, bunun Plan ve Bütçe Komisyonunda müzakeresi sırasında gazeteler
başlık attı: İşte “Ordu vatan derdinde, Köşk türban derdinde, milletvekilleri
de maaş derdinde.” diye bir başlık attı. Bence, tabii bu milletvekilleriyle
ilgili düzenlemeler buralarda dile geldiği zaman hep basın tarafından
milletvekilliği müessesesi yıpratılmak isteniyor. Ben şu düşüncedeyim:
Milletvekillerine de ayrıcalık tanınmasını gerektirecek bir durum olmaması
lazım. Anayasa’mızın 10’uncu maddesindeki hüküm bunu açıkça belirtmektedir.
Ancak, bu maddenin burada yer almasına gerek yok. Biliyorsunuz, 86’ncı maddede
düzenleme yapılırken “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine ödenecek ödenek ve
yolluklar, kendilerine Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı tarafından bağlanan
emekli aylığı ve benzeri ödemelerin kesilmesini gerektirmez.” Anayasa’nın
86’ncı maddesinde zaten bu hüküm var. Buraya bir istisna
koymak bence gereksiz. Konulduğu zaman da, işte hep parlamenterin,
milletvekilinin itibarı sarsılıyor. Bence Hükûmet bu
konuda… Hükûmetin de değil, Meclis bir düzenleme
yapmak istiyorsa, Anayasa’nın 86’ncı maddesine uygun olarak bir düzenleme yapıp
getirmesi lazım. Şimdi burada Emekli
Sandığını kaldırdınız. Peki, Emekli Sandığını kaldırdığınıza göre Sosyal
Güvenlik Kurumu geldi yerine. Anayasa’da “Emekli Sandığı” diyor. Ne olacak
bunun hâli? Açıkta kalacak. Yani bu Anayasa’ya göre biraz bunların da
düşünülmesi lazım. Değerli
milletvekilleri, dün bir önergem üzerinde konuşurken Sayın Bakan “İşte daldan
dala atlıyorsunuz…” Tabii ki daldan dala atlamak zorundayız. Burada beş dakika
konuşacağız. O da, işte bilmem iki günde bir, bir günde bir, bir şey edeceğiz. Bu kanunun özü,
yani bu “kara gedik” dediğimiz harcamalardan kaynaklanıyor. Harcamalardan
kaynaklanmasının nedeni de, iktidar edenlerin bu kendi yandaşlarına yapılan
harcamaları ciddi kontrol etmemesinden kaynaklanıyor. Dün de burada vurguladım,
mesela ameliyatlarda kullanılan malzemelerin çoğu yerli malzeme olduğu hâlde,
bunlar yabancı malzeme diye bire 10 misli fazla fiyatla alınıyor. Ayrıca da bu faturaları inceleyen kişilerin, yani ödemeyi yapan ve
faturaları inceleyen kişilerin doktor olması lazım veyahut da doktorluktan
anlaması lazım. Şimdi, önce teşhisi koyacak, yani hangi teşhisin hangi
çeşit tedaviyi gerektirdiğini keşfetmesi lazım veya bilmesi lazım. Ama
maalesef, gerek bu iktidar zamanında gerek daha önceki birtakım iktidarlar
zamanında burada katrilyonlar seviyesinde ödemeler yapıldı, bunlar ciddi
kontrol edilmedi. Eğer kara delikleri tıkamak istiyorsanız, ödemeleri özellikle
sıkı denetim altına almamız lazım. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Devamla) – Ödemeleri sıkı denetim altına almadan bu iş olmuyor. Türkiye’de
herkesin kendisine uygun olarak, devletin herhangi bir kademesinde yer alan
kişilerin tasarrufa riayet etmesi lazım. İşte, Abdullah Gül, daha Cumhurbaşkanı
seçilir seçilmez, 20 trilyon lira Çankaya Köşkü’ne inşaat yapma ödeneği aldı,
ondan sonra da 11 trilyon liraya mobilya alıyor. Öte tarafta, Tayyip Erdoğan,
her gün parti kongrelerini gezmek üzere devletin uçaklarını kullanıyor. Böyle
bir devlet anlayışı, böyle bir yönetim anlayışı olmaz; bu, İslam’a da sığmaz,
adalete de sığmaz, vicdana da sığmaz. Yani diyoruz ki, bu tip işlemler devletin
her kademesinde var. Devlette o kadar
büyük araba saltanatı var ki, AKP iktidara gelince resmî araba plakasını kaldırdı.
Sokaklardaki arabaların yüzde 90’ı devletin arabası ama resmî plaka yok ve
birtakım bürokratlar, birtakım AKP’nin ileri gelenleri maalesef bunları kendi
aile işlerinde, özel işlerinde çalıştırıyorlar. Ama tabii, bu özel araba mıdır,
devletin arabası mıdır bilinmiyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ
(Devamla) – Önergemin kabulünü istiyorum, saygılar sunuyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Genç. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 63’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 64’üncü madde
üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 64 üncü maddesiyle
değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin
(8) numaralı bendinde geçen “geçici 210 ila geçici 217 nci,
geçici 219 uncu ve geçici 220 nci” ibaresinin “geçici
210 ila geçici 212 nci, geçici 216 ncı, geçici 218 ila geçici 220 nci”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme
alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 64 üncü
maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 106 ncı
maddesinin 8 numaralı bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim. Saygılarımla.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Önerge
üzerinde konuşma var mı? Buyurun Sayın
Cengiz. (MHP sıralarından alkışlar) MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 64’üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. Bugün, polis
teşkilatımızın 163’üncü yıl dönümü münasebetiyle yüz altmış üç yıldır yüce Türk
milletinin güvenliği ve huzuru için gece gündüz hayatını ortaya koyan, ahirete intikal etmiş, şehit olmuş, gazi olmuş polis teşkilatımızın
mensuplarını rahmetle yâd ediyorum. Görevi başında olan polis camiasına da bu
müstesna günde buradan selam ve saygılarımızı sunuyoruz ve kendilerini tebrik
ediyoruz, hayırlı vazifeler diliyoruz. Değerli
milletvekilleri, bu önergemiz ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın 64’üncü maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanun’un
106’ncı maddesinin 8 numaralı bendinin madde metninden çıkarılmasını talep
etmiştik. Anayasa’mızın 128’inci maddesinde bu kamu mensuplarının konumları
değişmediğinden dolayı, özellikle de Anayasa’mızın eşitlik maddesine bu bölüm
aykırılık zuhur ettiğinden, kamu görevlilerinin yasalar karşısında bir olma ve
eşit olma ilkesi ve düsturunu burada görememekteyiz. Gelecekte de bunun bizlere
sıkıntı vereceğini ve bizleri sıkıntıya sevk edebileceğini düşünerek bu
önergemizi vermiş bulunuyoruz. Bu önergemizin
kabulü hâlinde, kamu görevlilerinin göreve başlama tarihleri ve diğer kıstaslar
ne olursa olsun, özellikle kamu hak ve eşitlik statülerinin idame etmesi, devam
etmesi ilkesini benimsedik. Anayasa’mızın özellikle 128’inci maddesinde de
konumları değişmeyen bu kamu görevlilerinin bu yasayla birlikte biraz
farklılıklar yaşadığını ve farklılıklar sebebiyle Anayasa’mızın eşitlik
ilkesine aykırılık teşkil edeceği konusundan da bu yasanın gelecekte iptalini
beraberinde getirebileceğini ifade etmek istiyoruz. Bu düşüncelerle,
5434 sayılı Kanun’un muhafaza edilmesi ve kamu çalışanlarının sosyal adalet ve
çalışma barışının artırılarak devam etmesi gerektiğini bu önergemizle de ifade
etmek istiyoruz. Bu tasarıdaki hâliyle 8 numaralı bent, yüz civarında madde ve bir
o kadar da geçici ek madde ve bentlerin kaldırılmasıyla birlikte yeterince
irdelenmediği ve bu maddelerin yeterince mütalaa edilmediği görüntüsü ortaya
çıkmış ve bunlarla ilgili de özellikle memurlarımızın, SSK’lıların ve BAĞ-KUR’luların yaşadıkları ve tahayyül bile edilmeyen
çalışanlarımızın gelecekleri ile ilgili ufuklarına bugünden kelepçe vurulması
ve ufuklarının karartılması gibi konuları da beraberinde getirmektedir. Değerli
milletvekilleri, özellikle Sayın Bakan da buradayken, eşitlik ilkesine de aykırı
olan bu madde ile ilgili sosyal adaletin sağlanacağı ifade edilmiştir.
Özellikle, Çanakkale’den ve Ezine’den, sahil şeridinden bize mektuplar
gelmektedir. Özellikle, Ezine’den Mehmet Zehir ve Ali Zehir mektup yazmışlar ve
bunların sigortalı olması hâlinde emekli olamadıkları ve bu yasada da bu
görülmediği ifade edilmiş. Bin sekiz yüz yirmi altı prim günü olmasına rağmen,
kör olan bu vatandaşımıza bu yasada bazı kolaylıkların da sağlanmadığı
anlaşılıyor. Bunu tabii, irdelemeye devam edeceğiz. Bunun yanında en
önemli konulardan bir tanesi de yine Ezine’den Ali Demirel’in göndermiş olduğu
mektupta -bakın, Sayın Bakanım burası çok önemli- diyor ki: “Şimdi, biz devlet
memuruyduk, emekli olduk. -Tabii ki bu 18’inci madde gereğince de yüzde 10’dan
15’e doğru kademeli olarak bir geçiş sağlayarak vergi mükellefi olanlardan da
SSK prim desteklemesi kesilmektedir- Biz sahil kenarında kamp işletiyoruz, plaj
işletiyoruz ve sadece üç ay çalışıyoruz ve başka gelirimiz yok, başka
çalışmıyoruz. Zaten bir yüzde 10 veya yüzde 15 kesiliyor buna da karşı değiliz.
Fakat üç ay çalıştığımız için bizden üç ay kesilsin, niye bir yıl kesiliyor? Bu
adaletsizlik oluyor. Yani biz plaj, kamp veya sahil kenarında büfe işleten
emekli memurlar, emekli SSK’lılar olarak üç ay çalışıyoruz ve bu üç ay
çalıştığımız veya iki buçuk ay çalıştığımız noktada bir yıl prim desteği
kesiliyor…” (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Cengiz. MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) – “…Biz bunun çalıştığımız süre içinde kesilmesini talep
ediyoruz.” Tasarıda da tahmin ediyorum bu gibi şeyler göz ardı edilmiş veya
dikkate gelmemiş, bunun mutlaka değerlendirilmesini ben istiyorum.
Vatandaşlarımız uyardı, biz de onların buradan sesini dile getirmek istiyoruz.
Eğer, böyle bir gerçekten mağduriyet varsa, bir eşitsizlik varsa, bu da yasa
geçmeden herhâlde telafi edilebilirse biz de buna katkı sağlamaya hazırız. Bu düşüncelerle,
bu duygularla, bu aksaklıkların giderilmesi ve sosyal adaletin ve eşitliğin
sağlanması amacıyla oluşacak olan bu yasanın hayırlı olmasını temenni ediyoruz
ama tabii ki sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Buradan ben özellikle
bunları iletmek istiyorum ve bütün değerli milletvekillerine saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Cengiz. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakanım. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Değerli Milletvekilimiz, emekli olan bir
kamu çalışanının 4/B, yani BAĞ-KUR kapsamında çalışmasından bir örnek verdiler.
Böyle bir sorun yaşanıyor ise bunu bizim bilme şansımız yok, Kurum olarak bizim
bilme şansımız yok. Vatandaş üç ay çalışıyor ise üç ay kayıtlı kalır, üç ay
sonra sistemden çıkar. Sistemden çıktıktan sonra da böyle bir sosyal güvenlik
destek primini ödeme durumu ortadan kalkmış olur. Fakat,
vatandaş eğer sistem içerisinde kalıyorsa ama üç ay çalışıyor ise kendi
kendisine bir külfet oluşturuyor. O da vatandaşın belki mevzuatı bilmemesinden
kaynaklanıyor. MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Hayır, kamp ve plaj sisteminde, tekrar vergiye girip
çıkması olmadığından, çok zor olduğundan üç ay çalışıyor. Burada bir
beyannameyle çalışma sürelerini bildirirler, Maliye de zaten bunu takip ediyor,
bu arada da çalıştığı süre içinde kesilir. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – O boyutuyla bir değerlendirelim, fakat… MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Yani, olay bu. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Oldu, teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı arayacağım: Önergeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter
sayımız yok, birleşime beş dakika ara veriyorum efendim. Kapanma Saati : 14.50 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 15.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN
(Giresun) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89’uncu Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet burada. 64’üncü madde
üzerinde Sayın Mustafa Kemal Cengiz ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 64 üncü maddesiyle
değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin
(8) numaralı bendinde geçen “geçici 210 ila geçici 217 nci,
geçici 219 uncu ve geçici 220 nci” ibaresinin “geçici
210 ila geçici 212 nci, geçici 216 ncı, geçici 218 ila geçici 220 nci”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkanım. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Yapılan düzenleme
ile 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunundaki uygulamada yeri
kalmayan geçici 218 inci maddesinin iptal edilmesi amaçlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 64’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 64’üncü madde kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, çerçeve 65’inci maddeye bağlı on yedi bent daha evvel Danışma
Kurulu önerisi üzerine aldığımız karara da uygun olarak -her bent- ayrı ayrı madde olarak görüşülecektir. Çerçeve madde
65’e bağlı (a) bendi üzerinde önerge yok. Şimdi, çerçeve
madde 65’e bağlı (a) bendini oylarınıza sunuyorum: 65/(a)’yı
kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 65/(b) üzerinde
önerge yok. 65/(b)’yi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 65/(c) üzerinde
önerge yok. 65/(c)’yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 65/(ç) üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum: TBMM Başkanlığına 119 sıra sayılı
kanun tasarısının 65. maddesinin ç fıkrasının tasarıdan çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Buldan. (DTP sıralarından alkışlar) PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik insanlık
tarihinin yüzyılların deneyimiyle oluşturmuş olduğu sosyal devlet anlayışının
yaşama geçirilmesinin en temel aracıdır. Emek ve sermaye gruplarının
oluşmasıyla toplumsal düzende meydana gelen eşitsizlikler ve sosyal
adaletsizliklerin yarattığı tahribatlar ancak iyi bir sosyal güvenlik
sistemiyle hafifletilebilir. Bu noktada sosyal
devlet anlayışı gereği devletin üstlendiği yükümlülükler vardır ve bu
yükümlülükler yerine getirilirken amaç insanlara insanca yaşamın
sağlanabileceği alanlar oluşturmak ve bu alanların insani sınırlarda yaşama
göre düzenlemesini sağlamaktır ve bu alanlar kâr alanları değildir. Nitekim, insan sağlığından, yaşamakta olduğumuz dünyayı
dönüştüren insan emeğinin güvencesinden ve toplum bireylerinin insanca yaşamın
gerektirdiği standartlardan devlet kâr sağlayamayacağı gibi, insan için
tasarlanmış alanları sermaye sahiplerinin kârlılığını artırmaya dönük bir
piyasa alanına dönüştürmemelidir. Anayasa’mızda da belirtilmek üzere sosyal
güvenliği sağlama görevi devlete verilmiştir. Sayın
milletvekilleri, bildiğiniz gibi sosyal güvenlik yasasında yapılan
değişiklikler, Sosyal Güvenlik Kurumunun giderlerinin kara delik
oluşturduğundan hareketle düzenlenmektedir. Oysa,
günlük prime esas kazancın sağlanmasında yaşanan kayıpların giderilmesiyle dahi
Sosyal Güvenlik Kurumunun ekonomik açığının tamamen giderilmesi mümkündür.
Baktığımız zaman kamusal sektörde ortalama olarak günlük prime esas kazancın 63
YTL, özel sektörde ise bu kazancın 31 YTL olduğunu görmekteyiz. Yani özel
sektör ve kamusal sektörden elde edilen prim kazancı arasında yüzde 100 fark
vardır. Ancak açık tanımıyla, yüzde 100’ün üstünde eksik beyan vardır. Sosyal
Güvenlik Kurumunun sadece eksik beyandan kaynaklanan ekonomik kaybı 62 milyar
YTL’dir. Devlet, eksik beyanlardan kaynaklanan 62 milyar YTL’nin sadece
yarısının bile önünü aldığında, sosyal güvenlik sisteminin açığı kalmayacaktır.
Bu durumda hem çalışanın hem de devletin ekonomik olarak büyük kaybı söz
konusudur. Çalışan, elde ettiği gelirin çok altında bir ücret üzerinden primi
yatırıldığı için emeklilik gelirinden çok ciddi bir miktarı kaybetmektedir ve
devlet de eksik prim yatırılmasından dolayı kazanç kaybına uğratılmaktadır. Sonuç olarak da
bu eksik beyanların önlenmesine yönelik tedbirler alınması gerekirken, Sosyal Güvenlik Kurumunun
açığı çalışanlardan kısılan haklarla giderilmeye çalışılmaktadır. Yani
işverenin ödemesi gereken fatura, çalışanlara, emekçi kesime ödetilmek
istenmektedir. Bu anlayış, 2007 yılı rakamları itibarıyla bütçeye katkılarının
yaklaşık 5 katı kadar bütçeden pay alan sermaye sahiplerinin kârlılığını artırırken
devletin sosyal işlevlerini gerileten anlayıştır. Oysa,
Anayasa Mahkemesi sosyal devleti şöyle tanımlamaktadır: “Sosyal hukuk devleti,
güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek adaleti ve toplumsal dengeyi
sağlamakla yükümlü devlettir.” Ancak görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla,
toplumun ekonomik anlamda güçsüz tarafını oluşturan emekçi kesim hak kaybına
uğratılmaktadır. İşverenin yerine getirmesi gereken yükümlülükler bile bazı
kısımlarıyla çalışana yüklenmektedir. Devlet, kendisi işverenle muhatap
olmamakta, çalışanın işverenle muhatap olmasını istemektedir. Fakat çalışan ile
işverenin durdukları noktalar zaten eşit değildir. Bu taleple işverenine giden
işçinin işsiz kalması, nüfusu işsizlerle dolu olan ülkemizde işten bile
değildir. Nitekim bu hususta Tuzla tersanelerinde işçilerimizin yaşadığı dram,
çalışanların işsiz kalmamak için canlarından bile olduklarını ortaya
koymaktadır. Sonuç olarak, yapılan düzenlemelerle çalışanların çalışma
şartlarındaki standartlar hızla düşürülecek ve insanlar bir lokma emek için
asgari yaşam standartlarından mahrum bırakılacaklardır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Buldan. PERVİN BULDAN
(Devamla) - Sayın milletvekilleri, sözlerimi bitirirken başka bir noktaya
dikkat çekmek istiyorum. Ülkemizde, ülkeyi yönetenler tarafından çok dikkate
alınmasa, belki de hiç kimsenin haberi olmasa bile, ben, beş yıl boyunca
Yakınlarını Kaybeden Aileler Derneğinin Başkanlığını yürüttüm. Dün -İHD Diyarbakır Şubesinde- on dört yıl önce Kulp ilçesi
Çağlayan köyü Dereboyu mezrasında askerler tarafından
gözaltına alınan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan Mehmet Selim Orhan,
Hasan Orhan ve Cezair Orhan’ın cesetleri bulundu,
toplu mezarda cesetleri bulundu ve aileler de Diyarbakır İHD Şubesinde bir
basın açıklamasıyla bunu kamuoyuyla paylaştılar. Ben, aileye buradan
başsağlığı diliyor, ölenlere de Allah’tan rahmet diliyorum. Teşekkür
ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Buldan. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 65/ç bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 65/d bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 65/e bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 65/f bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 65/g bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 65/ğ bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 65/h bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 65/ı bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 65/i bendi
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 65 inci maddesinin (i) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa Elitaş İsmail
Bilen Ayhan
Sefer Üstün Kayseri Manisa Sakarya Mehmet Sait
Dilek Celal Erbay Agâh
Kafkas Isparta Düzce Çorum “ i) 69 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi ‘94 üncü
maddede tanımlanan kontrol muayeneleri,’ (f) bendinde geçen ‘4 üncü maddenin
üçüncü fıkrasının’ ibaresi ‘4 üncü maddenin dördüncü fıkrasının,’” BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bir teknik
düzenlemedir. Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutacağız? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Evet. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 4 üncü maddenin yeniden düzenlenmesi ve maddeye üçüncü fıkra
olarak başka bir metnin dâhil edilmesi nedeniyle maddeye yapılan atfın
düzeltilmesi amaçlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 65/i bendini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 65/j bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 65/k bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 65/l bendi üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 65 inci
maddesinin birinci fıkrasının (l) bendinde yer alan “ve ikinci fıkrasındaki
“Bakanlıkça” ibaresi, “Kurumca” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederim. Saygılarımla.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. OKTAY VURAL
(İzmir) – Osman Durmuş konuşacaklar. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Durmuş. (MHP sıralarından alkışlar) OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. 65’inci maddenin
(l) bendi üzerinde söz almış bulunuyorum. Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 78’inci
maddesinin ilgili fıkrasında “Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü
olduğu kişinin sağlık bilgilerinin gizliliği esastır. Sağlık bilgilerinin ne
şekilde korunacağı, ulusal güvenlik nedeniyle sağlık bilgisi paylaşıma
açılmayacak kişilerin tespiti ilgili bakanlıkların önerisi üzerine Bakanlıkça
tespit edilir.” ibaresi “Kurumca”ya dönüştürülmüş. Değerli
milletvekilleri, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi madde 12, kişinin yasa
tarafından korunan özel yaşamına keyfî karışılamaz diyor. Madde 29,
sınırlamaların Birleşmiş Milletlerin ilkelerine aykırı olamayacağını söylüyor.
Madde 30, hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan
herhangi bir eylem ve etkinlikte bulunmak yasaktır diyor. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi madde 8 özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkını
tarif etmektedir. Biyoloji ve
Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması
Sözleşmesi madde 10/1: “Herkes, kendi sağlığı hususundaki bilgilerle ilgili
olarak özel yaşamına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.” Madde 6: “İç hukukta
uygun güvenceler sağlanmadıkça ırk menşeini, politik düşünceleri, dini veya
diğer inançları ortaya koyan kişisel nitelikteki verilerle sağlık veya cinsel
yaşamla ilgili kişisel nitelikteki veriler ve ceza mahkumiyetleri,
otomatik bilgi işlemine tabi tutulamazlar.” Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası madde 20: “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz.” Türk Ceza Kanunu
madde 134 özel hayatın gizliliğini ihlaldeki yaptırımı düzenlemektedir. Değerli
milletvekilleri, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi madde 4 “Tabip ve diş tabibi,
meslek ve sanatının icrası vesilesiyle muttali olduğu sırları, kanuni
mecburiyet olmadıkça, ifşa edemez.” diye bu konuda düzenleme yapmıştır. Yine, Hasta
Hakları Yönetmeliği madde 5/d: “…kişilik haklarına dokunulamaz.” Madde 5/f:
“…hastanın özel hayatının ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.” Madde 16:
“Bu kayıtlar, sadece hastanın tedavisi ile doğrudan ilgili olanlar tarafından
görülebilir.” Madde 20, hastanın sağlık durumu hakkında kendisine ve ailesine
bilgi verilmemesini isteme hakkı vardır. Madde 21, hasta mahremiyetine saygıyı
gerektiriyor. Madde 21/a sağlık durumu ile ilgili tıbbi değerlendirmelerin
gizlilik içerisinde yürütülmesini, madde 23 bilgilerin gizli tutulması ilkesini
düzenlenmiştir. Ancak, bu yasada
Bakanlığa tevdi edilen bilgiler, ne hikmetse, bu sefer Kuruma tevdi
edilmektedir. Değerli
milletvekilleri, bu Meclis ortamında hepiniz şahit oldunuz. Geçmiş dönemde
birçok siyasinin mali durumları ve özel bilgileri maalesef Maliye Bakanlığı
tarafından dışarıya bilgi olarak verildi. Şimdi, burada
bizim istediğimiz şey şu: Siyasi sorumlu Bakanlıktır. Kişiye ait özel bilgileri
devletle paylaşmak, belli konularda paylaşmak, yine Bakanlığın sorumluluğunda
olmalı, memurların sorumluluğunda olursa bu bilginin korunmasında ciddi
endişelerim var. Ayrıca, özelliği
olan kişiler var: Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı, sağlığıyla ilgili
sorunları var, MESA Hastanesine gider sorarım, Güven Hastanesine gider sorarım,
Hacettepeden bilgi alırım. Bu bilgileri veriyor
iseler suç işliyorlar çünkü Başbakanın, Cumhurbaşkanının ve kanunla korunmuş,
tarif edilmiş özel kişilerin bilgileri herkese verilemez, tevdi edilemez.
Dolayısıyla burada “Kurumca” yerine… Her ne kadar kurumları bir başlık altına
toplamış olabilirsiniz. Emekli Sandığına sadece ödemelerle ilgili bilgiden
dolayı tevdi ediyorsunuz. SSK’ya ödemeden dolayı, bilgiden dolayı tevdi
ediyorsunuz. Ancak
bizim teklif ettiğimiz, mesela… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Durmuş. OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım. …kişisel sağlık
bilgileri kartıyla ilgili smart kart teklifimiz var.
Burada da hekime şifreyle o bilgi tevdi edilebilir. Bunu herkese açtığınız
zaman İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne aykırı davranmış olursunuz,
Anayasa’ya aykırı davranmış olursunuz. Ben, buradan
istirham ediyorum, yarın iktidardan gittiğinizde sizinle, AKP’liler, sizinle
ilgili çok meraklılar var. Her birinizin kişisel bilgileri Bakanlık
koridorlarında ayaklar altına serilir. Onun için, bir sorumlu makam olmalı; bu,
Bakanlık olmalı. Bunu lütfen düzeltin. Hem bize hem size hem Cumhurbaşkanlığı
makamı hem Başbakanlık makamı için bu gereklidir, devletin ciddiyeti için
gereklidir. Sayın Başkanım,
söyleyecek çok şeyim var ama sürem doldu. Hepinize teşekkür ediyorum. Geçmiş
dönemde hükûmet ettiğimizde de Başbakanların
bilgilerinin nasıl saklanacağıyla ilgili ciddi tedbirler almıştık. Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Durmuş. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 65/l bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 65/m bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 65/n bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, şimdi, kabul edilen bentlerin bağlı olduğu çerçeve madde 65’i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Çerçeve madde 66
da aynı şekilde, her bendi ayrı ayrı madde olarak
görüşülecektir. Şimdi, çerçeve
66’ya bağlı (a) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 66/b bendi
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum efendim: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 66 ncı maddesinin (b)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“b) 33 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki “29 uncu” ibaresi “30 uncu”
şeklinde değiştirilmiş, (a) bendine “malûllük” ibaresinden sonra gelmek üzere
“,vazife malûllüğü” ibaresi, aynı fıkranın sonuna “Ancak, 4 üncü maddenin
birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için 9000 prim gün
sayısı 7200 gün olarak uygulanır.”cümlesi,” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Yanlış
atıf düzeltilmiş ve 28 inci maddede yapılan düzenlemeye paralel olarak maddede
değişiklik yapılmıştır. OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, bu önerge gruplara gelmedi. BAŞKAN – Pardon? OKTAY VURAL
(İzmir) – Önerge yok efendim. BAŞKAN –
Geliyormuş efendim şimdi. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, önerge dağıtılmadan gruplara, soruluyor, kabul ediliyor. O
zaman gruplara hiç dağıtılmasın efendim, gerek yok buna da! Beş dakika ara
verin, önergeye bir bakalım. BAŞKAN – Kabul mu edeceksiniz önergeyi efendim? Bakınca kabul
edecekseniz, beş dakika ara veriyorum. OKTAY VURAL
(İzmir) – Evet, kabul edeceğim, ara verin. BAŞKAN – Tamam, o
zaman beş dakika ara veriyorum efendim. Kabul ediyorsanız beş dakika ara
veriyorum. Kapanma Saati: 15.23 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 15.30 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN
(Giresun) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89’uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. 119 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. Komisyon ve Hükûmet buradalar. Tasarının 66’ncı
maddesinin (b) bendini kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 66/c bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 66/ç bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler. Kabul edilmiştir. 66/d bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 66/e bendi
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 Sıra Sayılı “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı”nın 66 ncı maddesinin (e) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“e) 69 uncu
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine “ile organ” ibaresinden sonra gelmek
üzere “,doku ve kök hücre;”, (f) bendine “(c) bendinin (4)” ibaresinden sonra
gelmek üzere “numaralı alt bendinde belirtilen kişiler ile bunların eşleri” ve
bu bendin sonuna “Ayrıca, 3713 sayılı Kanuna göre aylık bağlanmış maluller ile
aynı Kanun kapsamına giren olaylar sebebiyle vazife malullüğü aylığı alan er ve
erbaşların sağlık kurulu raporuyla ihtiyaç duydukları her türlü ortez/protez ve diğer iyileştirici
araç/gereçler herhangi bir katılım payı veya fark alınmaksızın ve kısıtlama
getirilmeksizin karşılanır.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkanım, takdire bırakıyoruz.
Ancak en sonunda, tırnaktan sonra, virgülden önce “cümlesi” şeklinde bir
ilavenin doğru olduğunu düşünüyoruz. BAŞKAN –
Redaksiyon istiyorsunuz. PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Evet efendim. BAŞKAN – Tamam,
tutanaklara geçti efendim. Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanunu kapsamında aylık alan malullerin sağlık kurulu
raporuyla ihtiyaç duyulan her türlü ortez/protez ve diğer iyileştirici araç/gereç giderlerinin;
herhangi bir katılım payı veya fark alınmaksızın ve kısıtlama getirilmeksizin
karşılanması amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 66/e bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 66/f bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 66/g bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 66/ğ bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, şimdi, kabul edilen bentlerin bağlı olduğu çerçeve madde 66’yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Üçüncü bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır. Şimdi, dördüncü
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Dördüncü bölüm 67
ilâ 74’üncü maddeleri kapsamaktadır. Dördüncü bölüm
üzerinde gruplar adına söz istemi vardır. İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Bihlun
Tamaylıgil’e aittir. Buyurun Sayın Tamaylıgil. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika
efendim. CHP GRUBU ADINA
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın dördüncü bölümünün geneli
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bugün ve bu hafta
-bilmiyorum çoğunuz biliyor musunuz ama- Sağlık ve Sosyal Güvenlik Haftası ve
Sağlık ve Sosyal Güvenlik Haftası’nda hem sağlığı “paralı” hem de sosyal
güvenliği “güvensizlik” noktasına taşıyan bir yasa tasarısını görüşüp ne yazık
ki kanunlaştırma aşamasında çalışmalar yapıyoruz. Bu ilk defa değil aslında,
2004 yılında da Dünya Çevre Günü’nde Maden Yasası’nı çıkartmıştı AKP Hükûmeti ve günlerin, haftaların öneminde bu vurgulanan, bu
yapılan çalışmaların ne anlama geldiğini de takdirlerinize sunuyorum. Değerli
arkadaşlar, bizim Türk toplumunda bir adet vardır: Yola çıkana yolluk
hazırlanır, yolda giderken yanında destek olsun diye. Malumunuz birkaç gündür
Türkiye'de de IMF heyeti görüşmelerini sürdürüyor ve dönüş yoluna çıkacak.
Görülüyor ki bu yasa da yolluk olarak hazırlandı. Önce “3,4 milyar dolar”
denilen ama bugün 3,6 milyar dolara doğru bir revizyona
uğramış olan kredi için bu yolluğu hazırladık ve IMF’ye hediye ettik gibi
görüyoruz. Değerli
arkadaşlar, “Neden?” derseniz. 2005 yılının 26 Nisanında verilen niyet
mektubunda… Kaldıki IMF’ye bakış açısında “Biz artık
yolumuza IMF’siz devam edeceğiz.” diye 2002 öncesine gelip devam eden
iktidarınız, 26 Nisan 2005’te verdiği niyet mektubunda zaten sosyal güvenlik ve
ona bağlı bütçe katkılarının hedeflerini çizmiştir ve bugüne kadar çeşitli
aşamalardan geçtikten sonra ne yazık ki gündemimizin içine oturmuştur. Türkiye'de sosyal
güvenliğe baktığınız zaman, yıllar itibarıyla ne yazık ki insan hakları
normları açısından bir eşitlik sağlanamamıştır. Norm ve standart birliği
aranırken ne yazık ki yoksullukta bir birlik kendini göstermiş ve bugün için
“tek çatı” derken de zayıf halkalar hâlindeki birçok yasanın normları alınarak
bir zincir oluşturulmuştur. Ne kadar sağlıklı, ne kadar güvenlidir, burada da o
zincirin o halkalarının normlarına ve standart birliğine bakmak lazımdır. Ama
bir gerçektir ki AKP Hükûmeti sosyal güvenlik
yasasını ve sağlık sigortasını getirirken ne yazık ki refahta değil,
yoksullukta bir araya gelmeyi ortaya koymuştur. Şimdi, kanun
gerekçesinde denmektedir ki: “ “En yaygın finansman modeli, özünde, tahsis
edilmiş vergi niteliğindeki sigorta primleriyle karşılanan sosyal sigorta
sistemidir.” yani sosyal vergidir. Bugün baktığınızda, Avrupa Birliğinin üye
ülkeleri ve OECD ülkelerinde bütçeden verilen katkı payları açısından bizden
çok çok üst noktalardadırlar. Ama biz, zaten alıştık,
bütçeyi tutturmak için halka, vergi adaletsizliği içinde dolaylı vergileri
yükledik; bütçemiz tutuyor, fazla veriyor, faiz dışı fazla sağlıyoruz. Bununla
da “Ekonomik parametreleri başarıyla ortaya koyuyoruz.” diye övündük. Ama ne
yazık ki şimdi de görüyoruz ki en doğal, sosyal devlet içerisinde yaşayan
sosyal güvenlik hakkı için biz halktan sosyal vergi almaya… Bu noktaya
taşıyoruz. Değerli
arkadaşlar, 2007 yılı rakamlarına baktığınızda “kara delikler” deyip sosyal
devletin yükümlülüklerini azaltmaya çalışan düşünce, kara deliklerin içinde
-baktığınızda, rakamlarla- çok daha vahim tablolarla karşılaşıyor. Bugün
nüfusun aktif sigortalılar ve ona bağlı olarak aileleriyle beraber
değerlendirdiğimizde yarısını teşkil eden sosyal güvenlik sistemi içinde ortaya
çıkan 26 milyar -2007 rakamlarıyla- YTL’lik açığı, bir de bütçe içindeki
payıyla değerlendirdiğimizde -aşağı yukarı yüzde 13’e tekabül ediyor- bunu bir
faiz giderleriyle karşılaştıralım. 2007’de 203 milyarlık harcamanın yüzde 23’ü
faiz gideridir. Peki, nüfusun yarısını ilgilendiren bir konuda “kara delik”
deyip düzenleme yapacağız hevesi, acaba, dünyanın en yüksek reel faizini ödeyen
bir ülkede rantiye için bir çözüm bulmakta neden ön
plana çıkmamıştır? Çünkü IMF borcunu yerinde, zamanında, eksiksiz ödeyen
Türkiye, ama halkının üzerine sosyal güvenlik yükünü ne yazık ki yüklemeyi
hedefleyen bir yasa tasarısıyla oluşan Türkiye’yi ortaya çıkartmaktadır. Değerli arkadaşlar,
bu açıklar içerisinde tabii ki kayıt dışılık, kayıt dışılığın içinde ortaya
çıkan, kayıt dışılığın yanı sıra eksik beyandan kaynaklanan problemler vardır. Önce sorunları iyi görmek lazım. Mesela, sağlıksız çalışma
koşullarından kaynaklanan ödemeler vardır. Yani, bir sistemi düzeltirken sadece
gelir-gider dengesindeki hesaplamalar üzerine ve bunu da yine halkın üzerine
yükleyerek yapılan düzenlemeler ne yazık ki kalıcı ve gerçekçi olamamaktadır. Şimdi, ben bu
noktada biraz da kadın özeline girmek istiyorum ve Türkiye’deki kadının
istihdamıyla ilgili rakamlara baktığımız zaman yüzde 24’ler seviyesine
düştüğünü görüyoruz ve bir söz var: “Bir uygarlığın seviyesini değerlendirmek
için öncelikle kadınların hayat şartına bakmak lazım.” Ne yazık ki bizde bu şarta
baktığınız zaman, çok acı bir tabloyla karşı karşıya geliyoruz. Geçenlerde 8 Mart
görüşmeleri olurken kadından sorumlu Sayın Devlet Bakanımız, çıktılar, dediler
ki: “Kadın istihdamı düştü ama 1990’da yüzde 34’tü, bugün yüzde 24’tür; bizim
zamanımızda da yüzde 27’den 24’e düştü.” Şimdi arkadaşlar, 1990’la 2002
arasında bu ülke birinci Körfez krizi, 1994 mali kriz, 1997-1998 uluslararası
kriz, 1999 deprem, 2001-2002 mali krizlerini yaşadı ve o noktada yüzde 34’ten
yüzde 27’ye inmiş olan bir kadın istihdamı var. Peki
bu son beş yılda ne oldu? Her yıl yüzde 8, yüzde 6, yüzde 5 ki bu sene hedefi
tutmayan yüzde 4,5 büyümeyle büyüyen bir Türkiye, ama bu beş yılda yüzde 3
düşen kadın istihdamı. Gelin, buradaki ana mantaliteye
bakalım: Bugün, hâlâ kadınların ne yazık ki yüzde 71’i Türkiye’de kayıt dışı
çalışıyor, beşte 1’i okuma yazma bilmiyor, kırsal kesimdeki her 100 kadından
89’u tarım kesiminde ve bunların aşağı yukarı yüzde 80’i de ücretsiz aile
işçisi ve her 100 kadından yüzde 31’i ücret veya yevmiye karşılığında
çalışırken 49’unun da yine ücretsiz aile işçisi olarak çalıştığını görüyoruz. Peki, Avrupa’da,
Avrupa Birliği normlarında ne? Şimdi normlara göre birtakım çalışmalar
yapıyorsunuz. Bu oran Avrupa Birliğinde yüzde 57. Peki, bir Lizbon Stratejisi
var, Avrupa Birliği uyumuyla ilgili çalışmalar yapılıyor. Burada ne diyor:
“2010’a kadar yüzde 60 olacak.” diyor. Biz neredeyiz? Yüzde 24. Gelin, doğru
dürüst yaklaşım açılarıyla kadın istihdamını etkileyen faktörleri belirleyip
bunlara çözüm bulalım. Ama tabii ki işsizler ordusu içindeki kadının
yoğunluğunu artırmaktan öte bir şey yapmayıp onu da yine 3 tane çocuk
doğurmaktan öteyi görmeyen ve eve bağlı gören bir düşünceden ne beklenir, onu
da sorgulamak lazım. Bir taraftan da zaten yadırgamıyorum. Şu an, fahri
Dışişleri Bakanımız var, daha çok Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı fiilî olarak
Dışişleri Bakanlığını yapıyor. O zaman, bundan önceki dönemde hazineden sorumlu
Bakanken düşen kadın istihdamı için yorum istendiğinde “Ee
ne güzel, eşleri para kazanıyor, onlar da evde oturuyor. Bundan güzel ne
olabilir?” diye beyanda bulunmuştur. İşte bu bakış açısının çok net, çok açık
örneğidir. Değerli
arkadaşlar, kadın işsizliklerin kayıt dışı içinde bulunması ve bugünkü yasa
açısından baktığınızda çok olumsuz gelişmeler oldu. Ama ne
yazık ki, o kadar üzgünüm ki dün fırsat eşitliği komisyonu ki bunu ilk defa
oluyormuş gibi sunan arkadaşlarım, 22’nci, 23’üncü Dönemde Cumhuriyet Halk
Partisi kadın milletvekilleri tarafından teklif edilmiş olan bu eşitlik, yani
dünyada da olan eşitlik komisyonu çalışmalarını ortaya çıkartırken bir de şu
sosyal güvenlik yasa tasarısını o eşitlik içerisinden geçirsinler. Eşitliği,
sadece altmış beş… Bundan önce var olan yaş farkını bile hiçe
sayarak, eğitim durumlarına göre sağlık imkânlarından yararlanmayı ortaya
koyarak, emeklilik yaşını artırarak veyahut katkı paylarıyla sağlık hizmeti
alma noktasına taşıyan bir sosyal güvenlik yasasında -1 milyar 200 milyon eski
rakam- 1.215 YTL’den 202 YTL’ye düşen emzirme yardımı noktasında verdiğimiz iyileştirici
teklife “hayır” diye el kaldırabilen arkadaşlarımı vicdanıyla düşünmeye davet
ediyorum. Hangi eşitlik bu, hangi haklardan faydalanma bu, hangi
samimiyet, hangi ciddiyet bu? Diğer taraftan
Sayın Bakana da soracağım bir iki soru var. Bunlardan bir tanesi şu -çok
önemliydi- cezaevlerinde mahkûmların durumlarıyla ilgili var. Muhtarlar, ki muhtarlar da
seçilmiştir, yani belediye başkanı, milletvekili gibi. Bunlarda kamu kendi payını
öderken neden muhtarlarımıza böyle bir ödenti yapılmamakta? Diğer taraftan
baktığınızda, muhtarlar, niye köy ve mahalle muhtarı diye ayrımcılığa tabi
tutulmakta? Diğer taraftan
bir sorum da şu: Almanya’da çalışıp Türkiye’de emekli olabilen bir vatandaşın
eşi isteğe bağlı emeklilikten faydalanabiliyor, ama bunun yanında Türkiye’de
emekli olan eşinin de sağlık yardımlarından faydalanabiliyor. Ancak, şimdi yeni
gelen yasada, bu yardımdan faydalanması katkı payına, bir prim ödemeye
bağlanıyor mu bağlanmıyor mu? Ne olacak o kadınların hâli? Çünkü,
Almanya’ya gittiğinizde Alman Hükûmeti de artık
“Türkiye’den faydalanıyorsun.” diye sosyal yardımlarını kesmiş veya ona niyet
etmiş durumda. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Tamaylıgil. BİHLUN TAMAYLIGİL
(Devamla) - Diğer taraftan, artık, yasa yürürlüğe girene kadar bir an önce
çocuklarınızı sigortalayın dendiği zaman çok yoğun bir ilk sigortalı rakamı
ortaya çıkıyor. Hani şu millî gelir arttı ya -millî geliri 5. 500’den 9.300
dolara çıkarttık sanal olarak- aslında güncelleme payında -hani borçlarımız,
hani yaşam şartlarımız çok iyileşti ya- şu emeklilerin güncelleme kat sayısında
da bunu dikkate alacak mıyız? Bir diğer sorum
da şu noktada ortaya çıkıyor: Bakın, Anayasa Mahkemesi eski memur-yeni memur
ayrımı yapmadan memurlarla ilgili düzenleme getirdi. Yine hata yapıyorsunuz.
Genel sağlık sigortasında da yine aynı şekilde, hiçbir şekilde eski memur-yeni
memur ayrımı yoktur ve bugün uygulanan da zaten hepsine temayül edecektir. Yine
problem çıkartıyorsunuz ve şunu görüyoruz: Siz aslında bu yasanın geçmesini
istemiyorsunuz. Şimdilik IMF’i idare etmek için
burada yasa yapar gibi davranıyorsunuz. Hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Tamaylıgil. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal.
Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler
Sayın Başkan. Değerli
milletvekili arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Burada günlerdir,
bu tasarı üzerinde görüşmeler yapıyoruz. Daha önce de birçok kanun tasarısı
görüşüldü. Ama başlangıç olarak ben sizlere kanunun genel uzlaşması değil,
uzlaşılamaması üzerinde birkaç şeyi söylemek istiyorum. AKP Hükûmeti beş yıl iktidar olarak çalıştı ama o beş yıl
içerisinde… Bugün hepiniz sorunları anlatıyorsunuz. Sosyal güvenlik sisteminin
sorunları… Güzel. Ama Anayasa Mahkemesinden döndü. Biz şimdi bunu
Komisyonda ve alt komisyonda görüşürken belli uyarılar yaptık. Yaptığımız
uyarıların bir kısmı dikkate alındı, bir kısmı hâlâ alınmadı. Şimdi, sürece
baktığımız zaman, beş yıl içerisinde hâlâ çözülemeyen bir sosyal güvenlik
sorunumuz var. Tabii burada sadece sosyal güvenlik sisteminden kaynaklanan mali
açıklardan bahsetmiyoruz. Bir sosyal devlet olmanın getirdiği sadece aktüeryal denge açısından, primlerin yetersizliği açısından
ve diğer yüklerden bahsederek bu meseleyi ele almak mümkün değil. Kısaca
baktığımız zaman, sosyal güvenliği bir ticari işletme gibi prim kârı ve zararı
olarak görmemiz mümkün değil. Bu nedenle, öncelikle sorunu çözebilmek için, tüm
kesimlerle, kamu kurum ve kuruluşlarıyla istişare içerisinde bu kanunun çıkması
gerekiyordu. Anayasa
Mahkemesinin iptal gerekçesinde yer alan hususlar, maalesef bugün tamamıyla
giderilememiş durumda. Memur ayrımından dolayı iptal etmişti. Burada da hâlâ
aynı şeyler devam ediyor, sadece birtakım teknik düzenlemeler yapılıyor. Daha ilginç olan
bir husus: Anayasa Mahkemesi, hem memurun eşitliği yönünden hem de genel sağlık
sigortasında da yine aynı şekilde sağlık ödemeleri nedeniyle de Anayasanın 2,
10 ve 128’inci maddelerine aykırı bulmuştu. Ben, şimdi
verilen bütün önergelere bakıyorum, tartışmalara bakıyorum, şu anda bu hâliyle
de kanunun yine Anayasa Mahkemesinden dönmesini sağlayacak şekilde yapılmadığı
görülüyor. O zaman bir defa daha uyarmak görevi üzerimizde, sadece uyarmak
değil… Acaba, bizde,
hakikaten -az önce sayın konuşmacı da belirtti- IMF’yi bir an önce tatmin edip,
kanunu çıkarıp daha önceden bekleyen iki görüşmenin parasını da alıp ondan
sonra Anayasa Mahkemesinden dönerse dönsün mü diyorsunuz? Ben kaygı duyuyorum,
çünkü gerçekten önergelerin hiçbirisi Anayasa Mahkemesinin çekincelerini ve
gerekçelerinde yazan hususları gidermiş değil. O zaman, hakikaten, aklımıza, bu
alelacele, IMF’yle görüşmeleri tamamlayıncaya kadar bunu halledelim, nasıl olsa
bu hâliyle de çıkmaz. Ama o zaman sorun tamamıyla çözülmemiş hâle gelecek,
içinden çıkılamaz hâle gelecek. Zaten beş yıldır bu kanunun çıkmaması, 2006’da
sadece 5502 ile kurumsal düzenlemenin yapılması da hâlâ sorunları içinden
çıkılmaz hâle getirmiş olup ve devamına yol açmaktadır diye düşünüyorum. Neden böyle
oluyor? Sadece burada bizim söylediğimizi değil değerli arkadaşlarım, yukarıda
komisyonumuza gelen birtakım görüşler vardı. Ben hızlıca bir göz attım. En
önemlisi, DPT Müsteşarlığının görüşü var, Hazine Müsteşarlığının görüşü var.
Buralara bakıyorum, onların söyledikleri de tam olarak kanun metnine
yansıtılmamış. Yani, birisinde var on madde, hepsinde şöyle olacağı, bazı
hükümlerin değiştirilmesi, bunların uygun olmayacağı veya ortadan kaldırmak
açısından olumlu olduğu bazı hükümlere ilişkin söylenmiş. Diğerine bakıyorum,
yine dört beş madde var. Bu hususların hiçbirisi maalesef kanun metninde yer
almıyor. İşveren
Sendikaları Konfederasyonunun yine yüklerle ilgili görüşleri vardı, onların da
yine tamamıyla dikkate alınmadığını görüyoruz. Kısacası, burada, baktığımız
zaman -alelacele- bir uzlaşma sağlanmadığı, hem devletin ilgili kurumlarıyla
hem sosyal kesimlerle, çalışanlarla hem de işverenlerle tam olarak bir
mutabakat sağlanmadığı görülüyor. Bu şartlarda hem hukuki olarak da sorunların
giderilmediği görülüyor… Biz, bu sosyal
güvenlik konusunda AKP Hükûmetinin samimi olmadığını
görüyoruz. Zaten samimi olmuş olsak bu meseleyi farklı şekilde çözmemiz
gerekirdi. “Sosyal bir hukuk devletiyiz. Aynı zamanda işçilerimizin,
çalışanlarımızın sosyal durumlarını da dikkate almamız gerekir.” diyoruz, öbür
taraftan işsizliği azaltacak hiçbir önlem alamıyoruz. Büyüme
rakamlarını açıklıyorsunuz, güzel. Yeni hesaplamalarla da 9 bin doların üzerine
-9.333 oldu galiba- çıkardık. Vatandaşa bakıyoruz “Bunlar bizim refahımıza
yansımıyor.” diyorlar. İstihdam miktarına bakıyorsunuz, bu kadar büyümeye
rağmen, çok önemli ölçüde istihdam artışı sağlanması gerekiyor, bunlar da
yapılamıyor. Neden? Dün burada kısaca belirtmiştim. Sayın Tarım Bakanımız,
pamuk ithalatının tarım ürünleri ithalatında görüldüğünü ama işlenen ürünler
tekstil olarak satıldığı için tarım ihracat ve ithalatında bir dengesizlik
olduğunu söylemişti. Ama ben öbür taraftan utanıyorum bir Antalya milletvekili
olarak, Çukurova ve Antalya’da, pamuğun mekânı olan yerde… Artık, dışarıdan
kumaş ithal ediyorduk, ama pamuğu da ithal eder hâle gelmemizden dolayı da…
Tarım Bakanımızın da bu konularda bir şeyler söylemesini bekliyorum. Tarım, bu sene en
fazla daralan ve son yıllarda en fazla daralan sektörlerden bir tanesi hâline
gelmiş. Tarımdaki istihdam sürekli azalıyor ve istihdam rakamlarında da farklı
şekilde algılanmalara yol açıyor. Peki, biz ne yapıyoruz bu işsizliği azaltmak
için? 33 milyara yaklaşmış -32,8’di galiba son rakamı- İşsizlik Fonunda biriken
para. Gazetelerde yer alan son haber böyle. Peki, yeni iş alanları açmak için
bir şey yapıyor muyuz? Yok. Bu primleri nasıl artıracağız? Yeni istihdam alanı
yaratmadan, yeni iş imkânları bulmadan, prim imkânlarını artırmadan, Sosyal
Güvenlik Kurumunun açıklarını sadece kanun çıkararak düzeltebilecek miyiz? Ne
yapıyoruz? Biz nerede kullanıyoruz 32,8 milyarı? Biz, sadece net kamu borcunun
düşürülmesinde… Biz derken sizi kastediyorum ve Sayın Başbakanı kastediyorum.
Yani, bunu alıp istihdam edilebilirliği artıracak birtakım mesleki eğitimle,
eğitim faaliyetlerinde kullanarak hem iş gücünün niteliğini artırıp hem
istihdam imkânı yaratacak yerde, siz, brüt kamu borç stokundan bunu düşerek
kamu net borç stokunu düşürdük demek için kullanıyorsunuz. O zaman, işi zaten
kökünden çözmek mümkün olmuyor. Diğer taraftan,
kayıt dışı istihdamı kayıt altına alacak bir çalışma yapıyor muyuz? Yapmıyoruz.
Büyümedeki refah payını burada artıralım diye önerge verdik, belli bir yere
kadar oldu, yine o da olmadı. Çalışanlara da emeklilere de büyümeden, refah
artışından sınırlı pay veriyoruz ki zaten bütün kesimler de şu anda bu refahtan
pay almadığından dolayı şikâyetçi, ama biz, ısrarla, bize bir şey olmaz
zihniyeti içerisinde devam ediyoruz. Değerli
arkadaşlarım, bütün dünya, şu anda yaşanan krizi konuşuyor ve buna karşı önlem
almak için, IMF’sinden, Avrupa Merkez Bankasına kadar bütün ülkeler, en
gelişmiş ülkeler birbirleriyle koordinasyon içerisinde neler yapabileceklerini
tartışıyorlar. Bizim ülkemizde Sayın Başbakan sadece Ekonomi Koordinasyon Kurulunu
topluyor “Bize bir şey olmaz, bizde bir şey yok.” diyor. Ama bir taraftan,
sürekli, bakıyoruz, Merkez Bankası Başkanı mazeret üzerine mazeret… Hedefler
tutmuyor, aman sıkıntı geliyor… Bugün yine
gazetelerde haber vardı. Hükûmetin iki Sayın Bakanı
da farklı şekillerde düşünüyorlar. Sayın Babacan diyor ki: “Siyasi şeyle
birleşirse ciddi bir kriz olabilir.” Sayın Şimşek diyor ki: “Bize bir şey
olmaz.” Şimdi ben bunlara
bakınca… Zaten meselelere bakış açısı burada önemli. Sorunu doğru teşhis
etmediğimiz zaman zaten çözmemiz mümkün değil değerli arkadaşlar. Sosyal
güvenlikteki yaklaşımımız da aynısı. IMF’ye bir söz vermişiz, bunun bu zaman
içerisinde çıkması lazım. Sonra, tekrar döndüğü zaman ne olacak mahkemeden, tam
olarak çıkarmadığımız zaman? Maalesef en önemli meselelerden, ekonomik ve
sosyal meselelerden birisi olan sosyal güvenlik sistemi sorununu böylece siyasi
kaygılarla ötelemiş, çözümünü ertelemiş ve yine çözümsüz hâle sokmuş oluyoruz.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak sürekli olarak bu konuda görüşlerimizi
komisyonlarda ve Genel Kurulda da önergelerle sizlere iletiyoruz. Bizim
görevimiz uyarmak, hem Türk milleti için doğru olanı yapmak hem de burada
kanunların doğru şekilde çıkmasını sağlamak. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Günal. MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. Burada yine aynı
şekilde amacımız bu kanunun düzgün bir şekilde çıkması, sosyal güvenlik
sistemindeki sorunların bir an önce aşılması ve sosyal devlet kavramının içini
doldurur şekilde insanca yaşayabilen çalışanlarımızın olmasını temenni
ediyoruz. Bu duygularla
Türk milletinin lehine olan değişikliklerde ve çalışmalarda destekçi
olacağımızı, aksi takdirde size uyarı görevimizi sürdüreceğimizi bilmenizi
istiyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Günal. Demokratik Toplum Partisi adına Van Milletvekili Fatma Kurtulan. Buyurun Sayın
Kurtulan. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA
FATMA KURTULAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın dördüncü bölümü üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Konuşmama
başlamadan önce Sayın Bakana, dün yaptığı konuşmasına istinaden -dün gerçekten
ses tonunu hayli yükselterek, hayli öfkeli olduğunu görerek, gözlemleyerek- bir
soru sormak istiyorum: Sokağın sesine “Bunların amacı uzlaşı değil, başka bir
şey.” dedi. Acaba bir memuru bir memura dövdürtme emrini, talimatını Bakanımız
mı verdi diye merak ediyorum. Bu konuşmasından sonra -vardığım sonuç- sormak
istediğim böyle bir soru var, cevaplandırırsa memnun olurum. Değerli arkadaşlar,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik, yasa tasarısı Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşülürken yaptığı konuşmada şöyle diyordu: “Ülkemizin bir
yılda yarattığı gayrisafi millî hasıla diye tabir
ettiğimiz bu değerden daha fazla bir para sosyal güvenlik kurumlarının
açıklarına on üç yıl içerisinde transfer edilmiştir. Buna herkesin fedakârlık
göstermesi gerektiği bir ortamda bulunduğumuz inancındayım. Mevcut bir yük söz
konusu ise bu yükün herkes tarafından eşit ve adil bir şekilde paylaşılması
gerektiği inancındayız.” Bu konuşmaları hatırlatma gereği duyuyorum. Çünkü
yükün eşit ve adil paylaşımından bahsediyor. Oysa önümüzdeki yasa bu yükü
tamamen emekçilerin, yoksulların sırtına yıkmıştır. IMF’ye verilmiş bir faiz
dışı fazla taahhüdü var ve AKP Hükûmeti bu taahhüdü
yerine getirebilmek için yeniden emekçilerin gırtlağına yapışıyor. Evet Sayın Bakan, haklısınız, mevcut bir yük söz konusuysa
bu yükün herkes tarafından eşit ve adil bir şekilde paylaşılması gerekiyor. Ama
şu an görüşmekte olduğumuz yasanın işçi ve emekçi kesimin kazanılmış haklarını
elinden aldığı açıkça ortadadır. Bir taraftan, başta temel gıda maddelerinde
olmak üzere enflasyon başını alıp giderken, bir taraftan da emeklilerin cebine
giren aylıkları azaltan bir yasa çıkartıyorsunuz. Gerçek enflasyon rakamlarına
göre beyaz peynirin fiyatı yüzde 90, limonun fiyatı yüzde 59, elmanın fiyatı
yüzde 53 oranında artmıştır. En temel iki harcama kalemi olan ekmek ve kiradaki
artış oranı da yüzde 20’lerdedir. Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmeti, IMF’ye verdiği faiz
dışı fazla taahhüdünü yerine getirebilmek için en kolay yolu tercih etmiş,
emekçi ve yoksul kesimlerin boğazına yapışmıştır. Çağdaş sosyal güvenlik
sistemleri, bir yandan sosyal risklerin bireyler üzerindeki etkisini ortadan
kaldırmayı hedeflerken, diğer yandan da bütün vatandaşların sağlık
hizmetlerinden eşit olarak yararlanmasını ve geleceğinin devlet tarafından
güvence altına alınmasını garanti eder, ama hazırlanan taslağa baktığımızda
devletin bu sosyal görevinden vazgeçmiş olduğu ortadadır. Burada iktidar
partisinin oylarıyla kabul edilen yasanın her maddesi, sosyal güvenlik hakkını
ortadan kaldıran, erişimi zorlaştıran ve kazanılmış hakları gasbeden
nitelikler taşımaktadır. Hak gasplarını bir kez daha topluca dikkatinize sunmak
istiyorum. Kadınlar için
elli sekiz, erkekler için altmış olan emeklilik yaşı, hem kadınlar hem de
erkekler için altmış beşe çıkarılıyor. Hem kadınlar hem de erkekler için
emeklilik yaşı yükseltilirken kadınlar lehine olan iki yıl erken emekli olma
hakkı da ortadan kaldırılmıştır. Evlenme yardımı
kız ve erkek çocuklar için eşlere verilirken yeni yasayla evlenme yardımı
sadece kız çocuklarına veriliyor. Sigortalı olarak
çalışmakta iken ölen sigortalının eşine sigortalılık süresi dikkate
alınmaksızın cenaze yardımı yapılmakta iken yeni yasaya göre ölen sigortalı
için prim ödeme şartı getiriliyor. Sosyal güvenlik
destek primi oranı yükseltildiği için emekli olduktan sonra çalışanlardan daha
çok prim kesiliyor. Aylık bağlama
oranıyla güncelleme kat sayısı düşürülürken emeklilerin aylıkları düşürülüyor. Başta basın
emekçileri olmak üzere birçok iş alanındaki fiilî hizmet zammı ortadan
kaldırılıyor. Ev hizmetlerinde
çalışanlar “sigortalı işler” kapsamına alınmayarak bu alanda çalışan kadınlara
sağlık hizmetlerinden yararlanma ve emekli olma hakkı tanınmıyor. Alt sınır aylığı
550 YTL’den 200 YTL’ye düşürülerek emekliler açlığa mahkûm ediliyor. Sigortalının aile
bireyleri hiçbir ücret ödemeden yataklı tedavi hakkına sahipken, tasarıya göre,
sigortalı ile aile bireylerinden “otelcilik hizmeti bedeli ve öğretim üyesi
muayene ücreti” adı altında fark ücreti alınması öngörülüyor. On beş yaşına
kadar hasta çocukların sevkinde hekimin öngörmesi aranmadan refakatçi
verilmekteyken tasarıda yaş şartı kaldırılarak refakatçi verilmesi hekim
raporuna bağlanıyor. Sigortalılarla
birlikte eş ve çocuklarının tedavilerinde hangi yöntemin uygulanacağına,
verilecek ilacın dozuyla süresine, proteze hekim karar
vermekteyken bu yetki hekimin elinden alınarak Sosyal Güvenlik Kurumuna
veriliyor. Sağlık
hizmetlerinden yararlanmak için on sekiz yaşından itibaren prim ödeme şartı
getirilerek ailesi prim ödemeyenler sağlık hakkından yoksun bırakılıyor. Vergi vermek,
prim ödemek yetmeyecek, hastalar bir de katılım payı ödeyerek ancak sağlık
hizmeti alabilecekler. Sağlık hizmeti alabilmek için vergi vermek, genel sağlık
sigortası primi yatırmak ve katılım payı ödemek de yetmeyecek bir de “ilave
ücret” adı altında para ödemek gerekecek. 5510 sayılı
Yasa’da doğumdan sonra altı ay süreyle emzirme yardımı verilmesi öngörülürken
bu yasayla emzirme yardımı AKP Hükûmetinin insafına
bırakılmaktadır. Yürürlükteki
Yasa’ya göre sağlık primi ödemeksizin isteğe bağlı sigortalı olan kadının,
eşinin sağlık sigortasından yararlanma hakkı varken bu hak tasarıyla
kaldırılmış, isteğe bağlı sigortalı kadın için genel sağlık sigortası primi
ödeme yükümlülüğü getirilmiştir. Yürürlükteki
Yasa’ya göre işten çıkartılan sigortalının eşi altı ay süreyle sağlık
yardımından yararlanmaktayken bu süre doksan güne düşürüldü. Primini ödemeyen
çiftçilerin ürününe el konuluyor. Tarımda verimin ve gelir artışının ciddi
oranlarda düştüğü ülkemizde, yasada belirlenen koşullar “çiftçinin hasadını
elinden almak” anlamına geliyor. Sonuç olarak:
Sayın Bakanın dediği gibi yük eşit olarak paylaşılmıyor, tüm yük emekçinin,
yoksulun sırtına yükleniyor. Kazanılmış hakların geri alınmasına gerekçe olarak
sosyal güvenlik sistemindeki açık gösteriliyor. Mevcut hâliyle
bile çağdaş ülkelerin çok gerisinde olan sosyal sigorta ve genel sağlık sigortası
sistemi, yapılan değişiklikle tam anlamıyla bir sosyal güvensizliğe
dönüştürülüyor. AKP Hükûmeti bu yasayla halka
“Paranız kadar gelecek güvencesine ve paranız kadar sağlık hizmetine razı olmak
zorundasınız.” diyor. Ama emekçiler, bu gün bir kez daha bir iş bırakma eylemi
yaparak buna razı olmayacaklarını göstermişlerdir. Bizler de
emekçilerin, kadınların, yoksulların, yetimlerin, emeklilerin haklarını bu
kürsüde savunmaya devam edeceğiz diyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (DTP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kurtulan. Gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır. Şahıslar adına
ilk söz, Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’ya aittir. Buyurun Sayın
Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar) KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra
sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısı’nın dördüncü bölümü üzerinde söz almış
bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlarım. Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Yasası kamuoyunda yeterince tartışılmayan bir
yasadır. Hiçbir vatandaşımız bu yasadan nasıl ve ne ölçüde etkileneceğini tam
olarak bilmemektedir. Bu hâliyle, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Yasası, tüm işçi, işveren ve memur sendikaları ile meslek odalarının karşı
olması gereken bir yasadır. Tasarıda, Anayasa
Mahkemesinin iptal etmediği birçok maddeye yeni düzenlemeler yapıldığı
görülmektedir. Bu tasarı yasalaşırken meselenin sadece ekonomik ve mali yönü
dikkate alınmış, sosyal güvenlik hakları daraltılmış, sosyal devlet ilkesiyle
sosyal güvenlik hukukunun temel kuralları göz ardı edilmiştir. Elbette sosyal
güvenlik sisteminin birçok sorunu mevcut olup, açıkların da yıllar itibarıyla
artış gösterdiği bir gerçektir. Ancak sorumluluk mevkiinde bulunanların
kamuoyunu gerçek bilgilerle bilgilendirmesi gerekmektedir. Değerli
milletvekilleri, bütçeden sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan transferlerin
gayrisafi millî hasılaya oranı 2002 yılında yüzde 3,52
iken, bu oran 2007 yılında 5,24’e yükselmiştir. Ancak bütçeden yapılan
transferlerin tamamı sosyal güvenlik kuruluşlarının açıklarını
göstermemektedir. Sosyal güvenlik
sisteminin, yıllardır, gerek aktif-pasif dengesindeki düşüş gerekse
açıklarındaki artışa ilişkin olumsuz yapının oluşmasında, toplanan primlerin
verimli alanlarda değerlendirilememesi, erken emeklilik uygulaması, istihdamın
artırılamaması sonucu sisteme giren yeni sigortalı sayısının yeterince
artmaması, bir başka ifadeyle işsizliğin artması, prim tahsilatında
yaşanan sorunlar, kayıt dışının TÜİK verilerine göre yüzde 50 oranlarına
varması, sık sık borçlanma, af ve yeniden
yapılandırmaya ilişkin yapılan hukuki düzenlemeler, çıkarılan afların yeni af
beklentilerine yol açması nedeniyle prim ödeme alışkanlığının bulunmaması, tüm
işletmelerde tam otomasyonun henüz sağlanamamış olması, başta sağlık giderleri olmak
üzere yapılan harcamaların etkili bir şekilde ve yeterince denetlememesi,
usulsüz ve yersiz ödemeler başlıca sebeplerdir. Tasarının 52’nci,
5510 sayılı Kanun’un 88’inci maddesinde yapılan değişiklikle, genel sağlık
sigortası primi devlet tarafından ödenecek olan yeşil kartlı vatandaşlar ile
vatansız ve sığınmacıların sayısının tespitinde bu kişilerin toplam sayısının
dörde bölünmesi yönteminden vazgeçilerek üçe bölünmesi yöntemi getirilmiştir.
Ülkemizde yeşil kartlılar ile sığınmacıların toplamı 12 milyon kişidir. Söz
konusu değişiklik ile primi devlet tarafından ödenecek kişi sayısı 3 milyondan
4 milyona çıkmaktadır. Devlet katkısı ile birlikte ilave prim miktarı 1 milyar
250 milyon YTL’dir. Bu tasarının
geçici 4’üncü maddesinde, bu kanun yürürlüğe girmeden önce iştirakçi olan
memurlar için her ay emekli keseneklerine esas aylıklarının yüzde 12’si
oranında ilave genel sağlık sigortası primi alınması esası getirilmiştir.
Ortalama emeklilik keseneğine esas aylığın, 1.050 YTL’nin yüzde 12’si 126 YTL yapmaktadır.
Türkiye’de bu kesintiden 2 milyon 200 bin kişinin etkilendiğini düşünürsek,
devlet katkısıyla beraber, yaklaşık 4 milyar 150 milyon YTL etmektedir. Söz
konusu iki düzenlemenin toplam prim yükü yaklaşık 5 milyar 400 milyon YTL’dir. Sosyal Güvenlik
Kurumunun prim geliri bu miktarda arttığından, Maliye Bakanlığı tarafından
Sosyal Güvenlik Kurumunun açığını… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Nalcı. KEMALETTİN NALCI
(Devamla) – Teşekkürler Başkanım. … finanse etmek için yapılan transfer miktarı da bu tutarda
olacaktır. Ancak söz konusu düzenlemeler bütçenin yapısında değişikliğe sebep
olup transfer harcamalarından, Sosyal Güvenlik Kurumuna devlet primi giderleri
harcamalarına doğru bir kaymaya sebep olacaktır. Yani daha önceden de bütçeden
“Sosyal Güvenlik Kurumuna transfer” adı altında verilen para, artık “devlet
primi giderleri” adı altında verilecek, bu da açık olarak gösterilemeyecektir.
Açıkçası bütçeden sosyal güvenlik açığı olarak verilen para bundan sonra artık,
devlet prim gideri olarak bütçede yer alacaktır. Yapılan bu iki
düzenlemenin amacı nedir? Sosyal güvenlik kurumlarının açıkları gizlenmek mi
isteniyor? Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Nalcı. Hükûmet adına Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çok önemli bir
yasayı görüştüğümüzü her defasında ifade ediyoruz. Bu yasayla ilgili
olumlu-olumsuz birçok kampanya yürütüldü, yürütülmeye de devam ediyor. Benim bu bölümde
söz almamın nedeni, on sekiz yaşın altında ilk defa bildirimi yapılanlarla
ilgili de son günlerde medyada yoğun şekilde gündem oluşturulmaya çalışılıyor.
Kundaktaki bebelerin, okul çağına gelmemiş çocukların ve okul çağındaki
çocukların kayıt altına alınmaya çalışıldığı… Bu yasanın -sözde-
mağduriyetlerinden korumaya dönük bir çalışmanın içerisine vatandaşımız sokulma
gayreti içerisinde. Gerçi vatandaşlarımız buna rağbet etmiyorlar. Ben birkaç
rakam vermek istiyorum. Tabii, amacımız
kayıt dışılığı ortadan kaldırmak. Bu yasal düzenleme de kayıt dışılığı ortadan
kaldırma açısından önemli düzenlemeler getiriyor. Özellikle genel sağlık
sigortası kapsamında bütün vatandaşların genel sağlık sigortası kapsamına
alınmaları kayıt dışılık açısından da önemli, pozitif neticeler almamızı
sağlayacak. Ücretlerin banka kanalıyla ödenmesi gibi, sistemin içerisinde uzun
süreli kalma gibi düzenlemeler kayıt dışılığı önleme konusunda ciddi mesafeler
almamızı sağlayacak. Yalnız, on sekiz yaş altında ilk defa bildirimi yapılan
sigortalıların sayısı abartıldığı kadar değil. Sıfır-beş yaş
arasında mart ve nisan ayında 76 bebeğimiz sisteme dâhil olmuş, beş-on yaş
aralığında ise mart ve nisan ayında 183 çocuğumuz, on-on beş yaşları arasında
ise 3.762 kişi, on beş-on sekiz yaş arasında ise 36.513 gencimiz kayıt altına
girmiş bulunuyorlar veya ilk defa bildirimi gerçekleşiyor. Toplam 40.534
son iki ay içerisinde. Çok abartıldığı gibi bir rakam yok ortada. Fakat, belli ki bu yürütülen kampanyaların da etkisi açık
bir şekilde görülüyor. Şunu ifade
edelim: Çocuklar sigortalı olabilir mi? Olabilir. Buna bir engel yok. Ama, çocukların çalışabileceği işlerle ilgili de ortada bir
mevzuat var. Bu mevzuata mutlaka uyulması gerekiyor. Örneğin İş Kanunu’muza göre on dört yaşın altındaki çocukların
çalıştırılması söz konusu değil, on dört yaşın üstündekilerle ilgiliyse yine
önemli düzenlemeler var. O mevzuata uygun bir şekilde onların çalıştırılması
gerekiyor. Sağlık raporundan tutunuz da üstleneceği işin ağırlığı ölçeğine
varıncaya kadar çok önemli düzenlemeler var. Şimdi burada aslolan,
esas olan bu şekilde kayıt altına sigortalı yapılan çocuklarımızın bu işte
çalışıp çalışmadıklarıdır. Fiilen çalışıyorlar mı, çalışmıyorlar mı?
Çalışmadıkları tespit edilince ne olacak? Sigortalılıkları iptal edilecek bir
ve o güne kadar ödedikleri primleri de kendilerine geri ödenmeyecek. Bu kadar
net bir şekilde ifade ediyorum. Vatandaşlarımızı bu konuda da kimse yanlış bir
yola sevk etmesin. Doğrusu budur. Eğer bilfiil çalışıyor ise farklı çalışma
alanları olabilir, bir bebek için bile, iki-üç yaşındaki bir bebek için bile
bir sanatsal faaliyet, bir filmde bir rol alması söz konusu olabilir. Buna
engel yok yani. O anlamda söylüyorum, çocukların sigortalılığıyla ilgili bir engel
yok, ama bilfiil çalışmıyor ise bunun karşı karşıya kalacağı, mevzuatımızda
müeyyideler var. Böyle bir yanlış yola girilmemesi açısından, bu bölümde kısa
bir değerlendirme yapmış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. Şahısları adına
ikinci söz, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’a aittir. Buyurun Sayın
Oyan. OĞUZ OYAN (İzmir)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tartıştığımız tasarı, Türkiye’de
ilginç ekonomik gelişmelerin de olduğu bir döneme denk geliyor ama tabii, çok
ilginç olan bir başka şey de -geçen konuşmamda söylemiştim- 1999 yılında
yapılan düzenlemelerin sonuçları alınmadan, biz şimdi, 2008 yılında yeniden her
şeyi tasarlıyoruz. Bir başka benzetmeyle şöyle diyebiliriz: Yani Türkiye’de
erken emekliler cenneti var diye bazı suçlamalar yapılıyordu. Bu çok doğru
değildi ama, fiilen gerçekten, otuz sekiz, kırk beş,
kırk üç mümkün olabiliyordu. Peki, şimdi ben soruyorum: Erken emekliler
cennetinden, emekli olamayanlar cehennemine gitmek zorunda mıyız? Yani illa bir
başka ifrata gitmek zorunda mıyız? Emekli olamayanlar cehennemi yaratılan bir
tasarıyı tartışıyoruz. Altmış beş yaş, bugün, Avrupa Birliği ülkeleri gibi çok
yüksek yaşama umudu olan ülkelerde bile, hepsinde geçerli olmayan bir yaş
sınırıdır. Kaldı ki, o yaş sınırının olduğu ülkelerde de, yaşama umudu
dolayısıyla, altmış beş sonrasındaki ömür Türkiye’dekinden, kadınlarda 2-2,5
kat, erkeklerde 3-4 kat daha uzun bir ömür çıkacak sizin bugünkü düzenlemenize
göre. Şimdi, bu,
diyoruz ki, IMF diyor… İşte, Türkiye’de IMF’yle birlikte aynı paralelde
düşünenler diyorlar ki: “Sistem açık veriyor, ne yapalım?” Peki, sistem açık
veriyorsa ne yapıyorsunuz siz: Harcamaları kısıyorsunuz, hakları kısıyorsunuz.
Peki, acaba, Türkiye’de sosyal güvenlik sistemini sadece sigortalılar mı
sömürüyor? Yani, böyle bir şey var idiyse eğer sadece onlar tarafından mı
sistem bir şekilde sömürüldü? Eğer öyleyse gerekçelerinizi, tabii, söylemeniz
lazım. Ama, eğer değilse -ki şimdi değil olduğunu
söyleyeceğim- o zaman, burada sadece sigortalılara yüklenilerek sistem üzerinde
oluşmuş bulunan bu çok yönlü istismar mekanizmaları, şimdiye kadar, sadece
sigortalılar üzerine, sadece onların hak kayıpları üzerinden telafi etmeye
çalışılıyor. Bu büyük bir haksızlıktır, büyük bir adaletsizliktir. Bakınız,
Türkiye’de sosyal güvenlik sistemini devlet sömürmüştür. Evet, iki şekilde
sömürmüştür: Bir, uzun yıllar boyunca, çok eski dönemlerden itibaren, bu
sistemin uzun vadeli sigorta kollarının aktüeryal
dengelerini gözetmemiş ve düşük değerle bunları kullanmış. Nerede kullanmıştır?
Ziraat Bankasında kullanmıştır, Devlet Yatırım Bankasında kullanmıştır vesaire,
düşük bedellerle. Dolayısıyla, sosyal güvenlik sisteminin hem SSK açısından hem
Emekli Sandığı açısından çalışmamasının, uzun vadeli kendi koruma
mekanizmalarını oluşturmamasının koşullarını yarattı. Devlet sömürmüştür. İkincisi, devlet
bir başka açıdan da sömürmüştür. O da, prim katkısı yapmayarak sömürmüştür.
Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde devlet sisteme prim katkısı yapıyor ve bu
prim katkıları aşağı yukarı sistemin kendi prim katkısı boyutuna yükseliyor.
Sizin şimdi getirdiğiniz sistem de bunun dörtte 1’i. Yani tahsil edilen
-tahakkuk da değil- primlerin dörtte 1’i diye bir göstermelik mekanizma
getiriyorsunuz. Bu, açık falan kapamaz. Hâlbuki, bunu
gelişmiş ülkeler, en azından Avrupa Birliği düzeyine getirerek sorunu çözme
imkânınız vardı ve hiç olmazsa transferleri, açık kapama adına değil, devletin
düzenli, yasal olan prim katkıları düzeyine getirmek mümkündü. Bir diğer sömürü
mekanizması işveren tarafından yapılıyor. Bu, şu şekilde yapılıyor: Kayıt dışı
istihdama yönelerek yani sistemin aktif-pasif sigortalıların dengesini bozma
pahasına, Türkiye’de 2 aktif sigortalı eğer 1 pasif… 2 aktife 1 pasif düşüyor
yani 2 aktif 1 emeklinin giderlerini karşılıyor. Bu Avrupa’da 4’e 1’se burada
aslında işverenin giderek tamamen esnekliğin de ötesinde, çok kaba esneklik
ilişkileri içinde kayıtsız emek unsurunu kullanmasından kaynaklanıyor ve
sistemin açık vermesinin ana unsuru da budur. Yani sisteme aktif sigorta
katılımını özendirecek mekanizmaları oluşturmadığınız zaman bu sistemi ayağa
kaldıramazsınız. Dolayısıyla, bu açıdan bu tasarıya baktığımızda da hiçbir şey
göremiyoruz, tam tersine kayıt dışılıktan uzaklaştıran bir mekanizma. Ha, tabii
bir başka sömürü de popülist siyasetçiler tarafından
yapılmıştır bu özellikle emeklilik yaşları üzerinden. Ama bütün bunlarla ilgili
olarak sigortalıların kabahati ne? Seçmen olarak sigortalıların kabahati ne?
Yani, dolayısıyla, burada niçin… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Oyan. OĞUZ OYAN
(Devamla) – O zaman niçin bütün yük sigortalılara? Değerli Sayın Bakana
soruyorum. Şimdi Başbakan diyor ki geçenlerde: “Herkese sosyal güvenceye
solcular karşı.” dedi. Yani gerçekten çok hayret edici bir
şey. Yani Başbakanlık makamının toplumu yanlış bilgilendirme, halkı
yanıltma, gerçekleri çarpıtma mevkisi olamayacağının artık Türkiye’de
öğrenilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani, Sayın Başbakan, Sayın Bakanının
-burada daha önce ifade edildi- 1999’da elli sekiz-altmış yaş meselesine nasıl
karşı çıktığını, bugün ona “O konuda nasıl yanılmışım.” dediğine bakarak -Bakan
solcu muydu o zaman elli sekiz-altmışa karşı çıkıyordu- bunları dikkate alması
lazım. Burada Sayın
Bakana şunu da söylemek istiyorum: Yanılmış ise, elli sekiz-altmışa karşı
çıkarak yanılmış ise şimdi yanılgısını düzeltmek için niçin elli sekiz-altmışı
savunmuyor? Yanıldığı nokta elli sekiz-altmışa karşı çıkma noktasıydı.
Düzeltilmesi gereken de elli sekiz-altmışı savunmak noktasıdır. Niçin başka bir
ifrata giderek altmış beşi savunmaya geliyorsunuz? Yani, bu, gerçekten
Türkiye’nin demografik gerçeklerine… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) OĞUZ OYAN
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Oyan. OĞUZ OYAN
(Devamla) – Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır. Şimdi soru-cevap
kısmına geçiyoruz. Toplam süremiz on
beş dakikadır. Sayın Cengiz,
buyurun efendim. MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım,
biraz önce konuşmamda da ifade ettiğim gibi, Çanakkale’den gelen Mehmet
Zehir’in bir sorusu var, onu aktarmak istiyorum. Mehmet Zehir, anadan doğma
sağır ve dilsiz, dolayısıyla bu 1989 yılında sigortaya başlar ve 2000 yılında
da tamamen çalışamaz duruma gelir, 2001 yılında tamamen de kör olur. Yani
sağır, dilsiz ve aynı zamanda 2001 yılında da kör olur ve 2004 yılında
emekliliğini ister ve emekli olamaz. 1046 iş günü sigortalı çalışır, 870 iş
günü de isteğe bağlı sigortalıdır, toplam 1826 iş günü sigortası mevcuttur.
Mehmet Zehir “Ben bu yeni kanunda malulen emekli olabilir miyim, olamaz mıyım?”
diye sorar. Bu konuda da çok mücadele verdiğini, bir türlü sonuç alamadığını,
tamamen yaşamının bir başkasına bağlı olduğunu, hayatını idame ettirebilmesi
için, çoluğunun çocuğunun geleceği için de bu malulen
sigortalı olmasının şart olduğunu ifade eder. Ve bu soruyu da yazılı olarak
gönderiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Asil,
buyurun efendim. BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan,
üzerinde yaşadığımız toprakları, hürriyetimizi, cumhuriyetimizi borçlu
olduğumuz İstiklal Savaşı gazilerimizin sonuncusunu geçtiğimiz günlerde ebedî istirahatgâhına uğurladık. Şehitlerimize, gazilerimize
Tanrı’dan rahmet diliyorum, minnetlerimi sunuyorum. İstiklal
Madalyası sahiplerinin sayıları çok az da olsa hiçbir yerden maaş almayan,
sosyal güvencesi olmayan mağdur kız çocukları vardır. Vatanı kurtaranlara bu
Meclis de vefa gösterse de sayıları çok az olan İstiklal Savaşı gazilerinin
hiçbir sosyal güvenlik sisteminden maaş almayan mağdur durumdaki kız
çocuklarının mağduriyetine son verse. Ben gündeme
getirdim, takdir yüce Meclise aittir. Bu yasa içerisinde böyle bir düzenlemeye
“evet” der misiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Asil. Sayın Doğru,
buyurun efendim. REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Genel sağlık
sigortasıyla ilgili kanun çıkarılıyor. Ancak tüp bebek dediğimiz, çocukları
olmayan ailelerin umudu olan tedavi yöntemiyle ilgili bir bölüm bulunmuyor.
Sayın Başbakan da üç çocuk tavsiye ettiğine göre bu biraz çelişmiyor mu? Bu
konuyla ilgili ne söylemek istiyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru. Sayın Işık,
buyurun efendim. ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
SSK’lı veya BAĞ-KUR’lu çalışanlarımız, emeklilik
primlerini doldurup emekli olma hakkını kazandıkları takdirde, emekli olma
dilekçesini verdikten sonra geçen birkaç aylık sürede çalışmayan eşlerini ve
çocuklarını tedavi ettiremediklerini söylemektedirler. Bu mağduriyetin
önlenmesi konusunda bu yasa kapsamında bir düşünceniz, çözüm öneriniz var mı?
Buradan vatandaşlarımıza bu konuda ne söyleyebilirsiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Işık. Sayın Paksoy, buyurun efendim. MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
vatandaşların devlete olan borçları faiz ve cezalarıyla birlikte 74 milyar
YTL’ye çıkmıştır. Bu borçlar işverenlerin SSK’ya olan borçları, esnaf ve
sanatkârların BAĞ-KUR’a olan borçları, mükelleflerin
maliyeye olan borçları gibi. Bu borçların büyük bir rakama ulaşmasında
ülkemizdeki vergi ve sigorta prim yükünün diğer ülkelere nazaran daha yüksek
seyretmesinin büyük payı vardır. Örneğin OECD ülkelerinden İzlanda’da yüzde
5,8, ABD’de yüzde 15,3, İsviçre’de yüzde 22,1 iken, bu oran ülkemizde yüzde
36,5’tir. Buradan hareketle, ekonomimizin her beş yılda bir birikmiş borç
hastalığına yakalanmaması için vergi ve sigorta oranlarını indirmeyi düşünüyor
musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Paksoy. Sayın Süner… TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Muhtarlarımız
milletvekilleri ve belediye başkanları gibi seçimle göreve gelmektedirler.
Seçimle göreve gelenler devletin tüm imkânlarından yararlandırılmaktadır. Fakat
muhtarlar sadece 288 YTL’lik ödeneğe talim ettirilmektedirler. Muhtarlarımız
seçildiği gün BAĞ-KUR’lu olmaktadırlar. Ancak ödeneği
yeterli olmayan ve BAĞ-KUR borcunu bile yatıramayan muhtarlarımız sağlık
haklarından yararlanamadığı gibi emekli de olamamaktadırlar. Oysaki, Anayasa’da
seçilmişlerle ilgili
maddeler açıktır. Muhtarlarımızın Anayasa’mıza göre devlet memuru statüsüne
alınması gerekmektedir. Bu tasarıda muhtarlarımızın özlük haklarında gerekli
iyileştirmeler yapacak mısınız? BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Süner. Sayın Taner… RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakanım, AKP adına görüş beyan eden konuşmacılar ve Hükûmetin temsilcileri sosyal harcamaların yüksekliğinden
bahsetmekte. Soruyorum: Avrupa ülkelerinde ve AB üyesi ülkelerde sosyal konulu
harcamaların gayrisafi yurt içi hasılaya oranı nedir,
Türkiye’de nedir? Bir de, 1479 ve
2926 sayılı Kanunlara tabi olan, yani BAĞ-KUR’luların
yatırdıkları primler -sağlık giderleri hariç- emekli maaşlarının yüzde kaçına
isabet etmektedir? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Taner. Sayın Koçal… ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakanım,
2007 yılı sonu itibarıyla Türkiye’de kayıt dışı istihdamın toplam istihdam
içindeki payı yüzde kaçtır? Toplam istihdam sayısı nedir? Bunların kaçı
istihdam dışıdır? Bir diğer soru:
Bu yasa tasarısıyla emekli aylıklarını prim alacakları ve nafaka borçları için
haciz uygulamasına tabi tutuyorsunuz, ama nafaka borçları için haczi belki eş
ve çocukların hakkı için normal karşılayabiliriz, ancak prim alacakları için
emekli aylığına haciz uygulama sizce insafa sığar mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Koçal. Sayın Uzunırmak… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
başta Almanya, Hollanda, Fransa olmak üzere bu ülkelerdeki haftalık çalışma
saati kaç saatle sınırlandırılmıştır ve bu ülkelerdeki emeklilik yaşı kaçtır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Uzunırmak. Sorular
tamamlanmıştır. Sayın Bakanım,
buyurun efendim. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Bir kere, emekli
maaşlarına haciz söz konusu değil, nafaka ve kurum alacaklarının dışında. Bir
bu. Diğeri: “Toplam
istihdam içerisinde kayıt dışı oranı ne kadar?” dediniz. Dönemsel olarak yüzde
43, yıllık yüzde 46. Bir diğer konu:
Mehmet Zehir vatandaşımızla ilgili bir soru soruldu. Bu, bakıma muhtaç ise beş
yıl yeterli. Beş yıllık sigortalılık, 1.800 gün yeterli; sizin ifadenize göre
de biz o şekilde anladık: “Bakıma muhtaç, âmâ ve iş göremez noktada.” dediniz.
Onun özelindeki durumunu incelemek gerekiyor, tetkik etmek gerekiyor. Eğer
böyleyse böyle bir imkânın olduğunu ifade ediyorum. İstiklal gazileriyle
ilgili, arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürüyorlar. Vatanın canlarıyla,
mallarıyla, hayatlarıyla bugünlere gelmesini sağlamış vatandaşlarımıza bizim de
tabii ki sorumluluklarımız vardır. Bu çerçevede yapılması gereken bir düzenleme
varsa, tabii ki memnuniyetle bütün Meclis olarak elbirliğiyle yapmamız
gerekiyor. “SSK’lı
vatandaşımız emeklilik dilekçesi verince -tam soruyu da anlayamadım- bu arada
geçen sürede, yani emekli maaşı bağlanıncaya kadar olan sürede GSS’den, yani genel sağlıktan istifade edemiyor.” şeklinde
bir soru vardı, yanılmıyorsam. Bu mevcut düzenlemede de, bizim getirdiğimiz
düzenlemede de böyle bir mağduriyet söz konusu değil. Yaşanıyor ise böyle bir şey, o, idari anlamda
bir sıkıntıdan kaynaklanıyor demektir. Bir diğer konu, bu prim oranlarının, vergi oranlarının
indirilmesiyle ilgili. Bildiğiniz gibi
22’nci Dönemde vergilerin indirilmesiyle ilgili önemli çalışmalar yaptık. Yüzde
30’dan yüzde 20’ye kurumlar vergisini indirdik, gelir vergisinde, KDV’de
özellikle gıdaya, ilaç ve zorunlu, zaruri ihtiyaçlara dönük çok ciddi
düzenlemeleri vatandaşlarımızın lehine gerçekleştirdik. Primlerle ilgili,
dün de ifade ettiğim gibi, asgari geçim indiriminin yanında 5 puanlık prim
indirimi de bu dönem içerisinde yürürlüğe koyacağımız bir düzenlemedir. Tabii ki bunlarda
amacımız, gerek vergi oranlarında gerekse prim oranlarında OECD ve ilgili
ülkelerin ortalamasının düzeyinde tutmak. Onun üzerinde olduğu zaman
yaşadığımız sıkıntılar ortadadır. Kayıt dışılıktan alınız da diğer tüm konulara
varıncaya kadar birçok olumsuzluğun yaşanmasını gerekli kılıyor. Son konu ise tüp
bebekle ilgiliydi. Şu anda mevzuatımızda tüp bebek konusunda bir sorun
yaşanmamaktadır. Daha fazlasıyla ilgili, umarız Türkiye’nin şartları, imkânları
genişledikçe bu konuda da açılımları Türkiye gerçekleştirir diyorum. Çok teşekkür
ediyorum, sağ olun. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. Sayın
milletvekilleri, dördüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, dördüncü
bölümde yer alan maddeleri, varsa, o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım: Çerçeve madde 67/a’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Çerçeve 67/b’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Çerçeve 67/c’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Çerçeve 67/ç
üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutacağım,
sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 67 nci
maddesinin (ç) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“ç) 41 inci maddesinin (a) bendi ‘Kanunları gereği verilen
ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4 üncü maddenin birinci
fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya mahsus olmak
üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine
istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte
bulunulan süreleri,’ şeklinde değiştirilmiş; aynı fıkranın (g) bendindeki ‘ve
Kurumca kabul edilecek sektörel veya genel ekonomik
kriz dönemlerinde işvereni tarafından ücretsiz izinli sayılanların, her yıl
için 3 ayı geçmemek üzere bu süreleri’ ibaresi,” BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge en aykırı önerge, okutup işleme
alacağım efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 67 nci maddesinin (ç) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
“ç) 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine “sigortalı
olmaksızın” ibaresinden sonra gelmek üzere “yüksek lisans” ibaresi ve “yurt
dışında geçirdikleri normal” ibaresinden sonra gelmek üzere “yüksek lisans”
ibaresinin eklenmesi aynı fıkranın (g) bendindeki “ve Kurumca kabul edilecek sektörel veya genel ekonomik kriz dönemlerinde işvereni
tarafından ücretsiz izinli sayılanların, her yıl için 3 ayı geçmemek üzere bu
süreleri” ibaresi,” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Akif Akkuş efendim. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar) AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 67’nci maddesinin birinci fıkrasına (ç) bendinin
eklenmesi için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine grubum adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, ülkemizdeki üniversite sayısının 116 olduğu daha önceki
konuşmalarımız sırasında da belirtilmişti. Bunların 85 adedi devlet, 31 adedi
de vakıf üniversitesi olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Son yıllarda,
gençliğin daha iyi şart ve ortamlarda üniversite eğitimi alma arzusu yanında
kendi konusunda söz sahibi olmak, daha bilgili olmak ve kendisini daha iyi
yetiştirmek maksadıyla lisansüstü eğitime yöneldiği dikkati çekmektedir. Bilim, toplumun
hayat standardının ve yaşama kalitesinin artmasında, huzur ve güven içerisinde
yaşamasında ihtiyaç duyulan ana çalışma alanlarının başında gelmektedir. Değerli
milletvekilleri, bugün üniversitelerimizdeki öğrenci sayısının 1 milyon 200
bine yakın olduğunu görmek, geleceğe umut ve güvenle bakmamızı sağlayacaktır.
Bunun yanında, 151.734 yüksek lisans ve 40.711 doktora öğrencisinin bulunması
da bu güvenimizi desteklemektedir. Bugün 1 milyon 200 bin civarındaki öğrenci,
yakın bir gelecekte, Türkiye'nin kalkınma ve ilerlemesinde büyük katkılar
sağlayacaktır. Kısaca, geleceğe daha umutla bakmamızın güveni olacaktır. Sayın
milletvekilleri, lisansüstü eğitimine devam eden bu gençlerimizden bir kısmı
üniversite ve bazı araştırma kurumlarımızda görevli oldukları için, bunların
sosyal güvenlik kurumlarına primleri yatmakta ve sigorta veya Emekli Sandığı
mensubiyetleri devam etmektedir. Ancak, artan sayıda lisansüstü eğitime devam
isteği, birçok öğrencinin kendi imkânlarıyla yurt içinde veya yurt dışında
yüksek lisans çalışmasına devam etmesini sağlamıştır. Kendi imkânı ile yüksek
lisans programına devam eden bu vatandaşlarımız ancak kendi giderini
karşılayabilmekte, sigorta veya emeklilik primlerini yatıramamaktadırlar. Değerli milletvekilleri, şöyle bir bakalım, hangi çalışmalar,
işler sigortalılıktan sayılıyor, bunları bir görelim: Muvazzaf ve ihtiyat
askerlikte er olarak geçen süreler, kısa dönem askerlikte geçen süreler,
bedelli askerlik süreleri, yedek subay okul süreleri, avukatlık staj süreleri,
fahri imam-hatiplikte geçen süreler, seçim kanunları nedeniyle adaylık için
istifa edenlerin açıkta geçen süreleri borçlanma kapsamına alınırken yüksek
lisansta geçen sürelerin bunlardan ayrı tutulması bir haksızlık ve eksiklik
olacaktır diyoruz. Dolayısıyla,
bunların da bu kapsama alınması dileğimiz bulunmaktadır. Değerli
milletvekilleri, çalışmalarını tamamlayan bu gençlerimizin Türkiye’nin gelişme
ve kalkınmasında oldukça önemli katkılar sağlayacağı muhakkaktır. Bu yüzden, bu
gençlerimizin borçlanma yoluyla yurt içinde veya yurt dışında eğitim maksadıyla
geçirdikleri sürenin borçlanma yoluyla emekli primlerini yatırmalarının
sağlanması, yasada da belirtildiği gibi, uygun olacağından, önergemizin
kabulünü arzu eder, yüce Meclisi saygı ile selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akkuş. AKİF AKKUŞ
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, bir şeyi belirtmek istiyorum. Burada,
günlerdir sosyal güvenlik yasasıyla ilgili tartışmalar yapıyoruz, konuşmalar yapıyoruz.
Şöyle “Sevgili Vekilim” diye başlayan bir mektup geldi, ondan kısaca bir yeri
okumak istiyorum: “Sayın Vekilim, Hocam, işsizlikten Konya’daki işyerimi
kapatıp Ankara’ya yerleştim. Burada ne iş yaptığımı sorma, gene işsiz
sayılırız. Sayın Vekilim,
atölyemi kapatıp geldim ama önceden kalma cezalı vergi borcu, belediye temizlik
vergisi…” (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Akkuş, devam edin. AKİF AKKUŞ
(Devamla) – “… oda borcu, sigorta borcu, BAĞ-KUR
borcu… Bunların cezalarına af istiyoruz.” diye belirtiyor. Ben, bu
vatandaşımızın duygu ve düşüncelerine de katıldığımı belirtiyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akkuş. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 67 nci
maddesinin (ç) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları “ç) 41 inci maddesinin (a) bendi ‘Kanunları gereği verilen
ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4 üncü maddenin birinci
fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya mahsus olmak
üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine
istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte
bulunulan süreleri,’ şeklinde değiştirilmiş; aynı fıkranın (g) bendindeki ‘ve
Kurumca kabul edilecek sektörel veya genel ekonomik
kriz dönemlerinde işvereni tarafından ücretsiz izinli sayılanların, her yıl
için 3 ayı geçmemek üzere bu süreleri’ ibaresi,” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkanım. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Halide İncekara konuşacak. BAŞKAN – Sayın İncekara, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) HALİDE İNCEKARA
(İstanbul) – Değerli arkadaşlarım, hepimizin söylediği gibi, yılların
beklenilen ve istenilen bir kanun görüşmesini yapıyoruz. Hepimiz 2002’den beri
meydanlarda bu millete bir şeyi vaat ettik; ki,
yıllardır aksayan bir sürü kara deliklerle milletin cebinden… Hep şikâyet
ettiğimiz borçlanmaları engellemek için yeni kanunlar yapmaya ve kanun
düzenlemelerine ihtiyacımız vardı. 2002… Temmuz dönemine kadar CHP’li
arkadaşlarımızla, bu dönem de hem CHP’li hem MHP’li arkadaşlarımız ve diğer
arkadaşlarımızla zaman zaman mutabakat yaparak, zaman
zaman da çelişerek bir sürü faydalı kanunu milletin
hizmetine sunduk. Bugün de bu görüşmelerden birini yapıyoruz, 119 sıra sayılı
Kanun’u görüşüyoruz. Tabii ki, gönül çok arzu eder ki sizlerin de önerdiği gibi
bir sürü talebe arzu edildiği şekilde karşılık vermektir. Lakin şu konuda
anlaşmamız gerekir ki, verdiklerimize sadaka, veremediklerimize gasp
dememeliyiz. Gönül hep vermekten yanadır. Yalnız, sınırsız talepleri ancak
sınırlı imkânlarla karşılayabileceğimizi, eğer milletin kendi imkânlarıyla
karşılama imkânı olmayanları gidip birilerinin cebinden borç alacağımızı
unutmamalıyız. IMF’ye çok vurgu
yapılıyor. Ben sadece sokaktaki vatandaşlarımızı aydınlatmak için söylüyorum:
2002’ye kadar artan IMF borç rakamları, faiz yükü, 2002’den bu yana da azalan
bir IMF borç yükü. Kanunlar eğer
hızlı Meclise gelirse tepki şöyle oluyor: “Kardeşim, ne acelemiz var, ne
telaşımız var!” deniyor. Eğer kanun teklifleri beş yıl hazırlanır gelirse de
“Niye IMF’yi beklediniz, ona yolluk mu yapacaksınız?” deniyor. Ben sadece
paylaşmak için söylüyorum: Muhalefet tabii ki eleştirecektir, tabii ki öneriler
karşısında bir duruşu olacaktır, bunu yadırgamam söz konusu değil. Lakin, üslup ve dilde, hiçbir gruba ait olmayan, birbirimizi
yerden yere vurmak üslubu, emin olun, hiçbir yerde sanıyorum, bizlerin
birbirine söylediği kadar “hain, yolsuz” gibi ifadeler kullanılmıyor. Biz,
kendimizi değil hep birlikte hepimizi yere çekiyoruz. Ben bu konuda hassasiyet
diliyorum. Bu önergeyi
vermeden önce, muhalefet partisindeki bayan arkadaşlarımla da konuştum. Bildiğiniz
gibi, iki yaşına kadar çocuğun anneye mutlak muhtaç olduğu, annenin de
çocuğunun yanında olması gereken bir dönem ve hepimiz, son zamanlarda artan,
son yıllarda artan suç oranlarında ve şiddet oranlarında çocuk-anne
bağımlılığının önemini ve çocuğun aile ortamında yetişmesinin önemini hep
vurguladık durduk. Lakin, memur olduğunuz zaman,
ücretsiz izinler ve raporlarla bu süreyi çocuğunuzla geçirmek gibi bir şansınız
oluyor. Hassasiyetimiz, hiçbir imkânın kadını evde kalmak zorunda
bırakmamasıdır. Lakin, kadın böyle bir imkânı
kullanmak isterse, aynı beyefendilerde ve demin değerli milletvekili
arkadaşımın sunduğu gibi, bir sürü kullanılan haklar gibi, kadının da iki
çocuğuna kadar, her çocuğunda iki yıla kadar bir süreyi dışarıdan borçlanma
imkânıyla bu hakkı kullanabilmesidir. Destekleriniz
için şimdiden hepinize çok çok teşekkür ediyorum
efendim. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın İncekara. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda çerçeve 67/ç’yi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 67/d’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 67/e’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 67/f’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, kabul etmiş olduğunuz bentlerin bağlı olduğu çerçeve madde
67’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Çerçeve 68’inci
maddeye bağlı geçici madde 1 üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı
Kanunun Geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen “5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında” ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 1. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar
Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve
Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında kabul edilir.” BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile
düzenlenen 5510 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 17/7/1964 tarihli
ve 506 sayılı ve 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı kanunlara göre ödenmekte olan
sosyal yardım zammı ile telafi edici ödeme tutarları, bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte ödenen tutarlar esas alınarak, ilgililerin gelir ve aylıklarına
ilave edilerek ödenir. Sosyal yardım zammının ilavesinde tamamı dağıtılacak
şekilde, hak sahiplerinin gelir ve aylıklardaki hisseleri esas alınır. BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Aylık hesaplama
işlemlerinin kolaylaştırılması amacıyla değişiklik yapılmıştır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 1.
Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Kemal
Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa
tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi
kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve
Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında kabul edilir.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Nur Serter konuşacak
Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar) FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
68’inci maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi önergesi doğrultusunda
söz almış bulunuyorum. 5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’na tabi olanları, bu Kanun’un 4’üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul eden ifadenin madde
metninden çıkarılmasını önermekteyiz. Bu önerimizin
nedeni, Anayasa Mahkemesinin almış olduğu kararların bu madde metniyle
çelişmesi nedeniyledir. Anayasa Mahkemesi, 5510 sayılı Yasa’da aynı hukuksal
konumda bulunmayan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bunlar dışında kalan
sigortalıların aynı sisteme
bağlı tutulmasını, Anayasa’nın 2’nci, 10’uncu ve 128’inci
maddesine aykırı bulmuştur. Anayasa Mahkemesi, bu kararında memurların statü esasına göre çalıştırılmalarına
dayanarak bu kararı almıştır. Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırılık içeren
bir düzenlemenin yasa metninde yer alması halinde iki seçenek ortada
bulunmaktadır, ya bu madde Anayasa Mahkemesince iptal edilecektir ya da
Anayasa’nın ilgili maddelerinde bir değişiklik yapılması gerekecektir. Bu
konuyu Genel Kurulun takdirlerine sunuyorum. Değerli
milletvekilleri, bu kürsü kutsal bir kürsüdür ve burada mutlaka doğruların
konuşulması gerekir. Dün bir medya kuruluşunda yer alan bir haberle bağlantılı
olarak, Avcılar’daki hastaneyle, yapılan Avcılar Kampüsündeki hastane inşaatı ve Sayın Müezzinoğlu’nun
hastanesiyle ilgili burada bir açıklamada bulunmuştum. Sayın Müezzinoğlu burada söz aldılar ve birtakım açıklamalarda
bulundular. Bu açıklamaların ne yazık ki gerçekleri yansıtmadığını görüyoruz.
Sayın Müezzinoğlu yapmış olduğu açıklamada, kendi hastanesiyle
ilgili olarak yapılan plan tadilatının Cumhuriyet Halk Partili Avcılar
Belediyesi tarafından yapıldığına ilişkin bir açıklamada bulundular. Bilindiği
üzere, 2516 sayılı Yasa’ya göre, plan tadilatının onayları büyükşehir belediye
başkanlığınca yapılmaktadır ve bu onay yapıldıktan sonra da Cumhuriyet Halk
Partisi Avcılar İlçe Başkanlığı bu konudaki itirazını yapmıştır. Yine Sayın Müezzinoğlu burada yaptığı açıklamada, İstanbul
Üniversitesi Avcılar Kampüsü içerisinde yer alan
hastane inşaatıyla ilgili olarak, bu inşaatın İstanbul Üniversitesinin bir
önceki -benim de Rektör Yardımcısı olarak görev aldığım- yönetimince
engellendiğini, hatta neredeyse binanın tuğlalarının bile çalındığını ifade
edecek bazı açıklamalarda bulunmuştur. Bunların hiçbirisi gerçeği
yansıtmamaktadır. İstanbul
Üniversitesinin Avcılar Belediyesiyle yapmış olduğu bir anlaşma doğrultusunda,
bu bina inşaatının Avcılar Belediyesince tamamlanması taahhüdü verilmiş, buna
karşılık bu binanın, hastane binasının işletmesinin İstanbul Üniversitesine
devredileceğine ilişkin bir protokol yapılmıştır 1998 yılında. Daha sonra yerel
seçimler olmuş, Avcılar Belediyesine bu defa yeni bir belediye başkanı seçilmiş
ve Sayın Müezzinoğlu’nun binanın karkas haldeki
inşaatın tuğlalarının çalındığı yolundaki açıklamasında… MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (İstanbul) – O Belediye Başkanı kim? O Belediye Başkanı hangi
partiden? FATMA NUR SERTER
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, lütfen 1999’un ne olduğunu hatırlayalım.
Bir deprem yılından bahsediyoruz, bütün Avcılar’ın
yerle bir olduğu, Avcılar Kampüsü’ndeki fakülte
binalarının dahi büyük hasar gördüğü bir deprem yılından. BAŞKAN – Sayın Serter, lütfen, bakın, sataşmaya mahal vermeyin. Lütfen… FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Ben sataşmıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Cevap
hakkı doğuruyorsunuz efendim. Önerge üzerinde lütfen konuşalım. FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Önerge üzerinde söz alıp, doğrudan sataşmada bulunan Sayın Müezzinoğlu’na burada yanıt hakkımı kullanıyorum. 50 milyon dolara bu binanın tamamlanacağına ilişkin yaptırmış
olduğumuz incelemelere rağmen ve çeşitli yerlerden yardım alma konusundaki
girişimlerimize rağmen, deprem yılı olması nedeniyle tamamlanamayan bir hastane
inşaatının faturasını, uygun olmayacak bir biçimde bir üniversite yönetimine
çıkarmak ve o zaman bizim başlatmış olduğumuz özel idareden yardım alma
konusundaki girişimin de bugün bu binanın… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Serter. FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Üniversitenin, bu binayı kullanma hakkını özel idareye devretmiş
olmasını da bir başarı gibi ifade etmeyi yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum
ve önerge üzerinde ilk defa olarak konu dışına çıkıyorum. Çünkü AKP’li
Milletvekili, önerge üzerinde söz alarak doğrudan şahsımı da hedef alan bir
sataşmada bulunmuştur. Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Serter. MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Biraz
sonra şey yapacağız efendim. Şimdi misafirimiz geliyor. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı
Kanunun Geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen “5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında” ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Saygılarımla, Recep
Taner (Aydın) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu konuşacak. BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, imzanız yok önergede, maalesef… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Var efendim, imzası var, arkasında imza var. BAŞKAN - Tekeffül
ediyor musunuz? MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Tamam efendim. BAŞKAN - Buyurun
o zaman efendim. (MHP sıralarından alkışlar) ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Grubumuza mensup arkadaşlarımız tarafından verilmiş
olan ve 68’inci maddeyi, önümüzdeki tasarının 68’inci maddesini ilgilendiren
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüksek heyetinizi ve Başkanlık Divanını
saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, Hükûmetin iddia ettiğine göre bu tasarı bu yüce Meclise,
Türkiye’de kamuya ait olan sosyal sigortalar kurumlarının aktüeryal
dengesini sağlıklı bir zemine oturtmak için sunulmuştur. Böyle bir amaç
anlayışla karşılanabilir. Ancak, bunu yaparken iki şeye dikkat etmemiz gerekir:
Bunlardan birincisi insanların mağduriyetine meydan vermemeliyiz; ikincisi,
adaleti gözetmeye azami itinayı göstermeliyiz. Bu kanunun bütününde ve
özellikle bu maddesinde bu gereğin yerine getirilmediğini ve bazı hâllerde
vatandaşın mağduriyetine mahal verildiği, bazı hâllerde de adaletin yeterince
gözetilmediği kanaatinde olduğumuz için bu önergeyi verdik. Bu önergede iki temel hususa işaret ediyoruz, bunlardan birincisi
şudur: Herhangi bir şekilde bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra bağlanacak
olan emekli maaşlarına bir asgari sınır getirmek istiyoruz ve bunu yaparken de
bu kanunun kamuoyunda husule getirdiği ciddi suretteki rahatsızlıkları ve bazı
hâllerde isyan derecesine varan tepkileri belli bir ölçüde yumuşatmanın mümkün
olup olmadığını araştırıyoruz. Çünkü, her ne kadar
Sayın Bakan bu kürsüde “Biz ilgili sivil toplum örgütleriyle anlaştık.”
şeklinde bir ifadede bulunuyorsa da, kamuoyunda yaygın bir kanaat vardır; hangi
konuda? Bu tasarının hakları ihlal ettiği konusunda. Onun
için, kamuoyunun yüreğini ferahlatmak için diyoruz ki, bu şekilde bundan böyle
planlanacak emekli maaşları kesinlikle asgari ücretin net tutarının yüzde
80’inin altında olamaz ve böylece kamuoyuna bir teminat ve yürek ferahlığı
getirmek istiyoruz. Birinci husus bu. İkinci hususta da
adaleti sağlamak istiyoruz. Biliyorsunuz, mevcut düzende ve
bu kanunun da herhangi bir şekilde değiştirmediği düzende şöyle bir husus var:
Eğer, herhangi bir sigortalı uzunca süre Sosyal Sigortalara veya BAĞ-KUR’a tabi olduktan sonra Emekli Sandığına tabi bir göreve
gelirse ve bu görevde üç buçuk sene kalırsa emekli maaşı Emekli Sandığı
esaslarına göre bağlanıyor, ama herhangi bir şekilde yirmi sene beş ay yirmi
dokuz gün Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına bağlı olarak prim yatırmış bir
kimse, geri kalan üç buçuk seneye yakın veya aşan zamanda SSK’ya veya BAĞ-KUR’a tabi olan bir görevde çalışmış olur ise, bu sefer
SSK’dan veya BAĞ-KUR’dan maaş alıyor. Hâlbuki
bu durumda yapılması gereken, bu arkadaşımız, bu vatandaşımız, bu sigortalı
hangi sigorta kurumunda uzun süre prim ödemişse, o sigorta kurumundan emekli
maaşı alsın diyoruz. Önergemizin de ikinci kısmı bu adaletsizliğin giderilmesine
yöneliktir, mütealliktir. Bu önergemizin ve
bu önergede hedeflenen iyi niyetli düzeltmelerin yüce heyetinizce anlayışla
karşılanacağını umuyoruz ve bu önergemize olumlu oy kullanacağınız inancıyla
hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kumcuoğlu. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir. Çerçeve 67’ye
bağlı madde 1’i kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı
Sayın Jose Manuel Barroso şu anda Meclisimizi onurlandırmışlardır.
Kendilerine yüce Meclisimiz adına “Hoş geldiniz” diyorum. Alınan karar
gereğince Sayın Başkanı konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet ediyorum. Buyurun Sayın Barroso. (Alkışlar) VIII.- SÖYLEVLER 1.- AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun Genel Kurula
hitaben konuşması AVRUPA BİRLİĞİ
KOMİSYONU BAŞKANI JOSE MANUEL BARROSO – Sayın Başkan Yardımcısı, Sayın
Başbakan, saygıdeğer milletvekilleri, saygıdeğer misafirler, hanımefendiler,
beyefendiler; bugün burada sizlere hitaben bu Mecliste konuşma yapıyor olmak
benim için çok büyük bir onur vesilesi. Meclisinizin
ülkeniz için bir tarihi temsil ettiğini ve tarihte de çok önemli bir rolü
olduğunu biliyorum. Büyük Mustafa Kemal Atatürk, Türk halkına
meşru bir şekilde geleceklerini tartışma imkânı tanımak adına bu Meclisi kurdu
ve Türkiye’yi modern bir cumhuriyete dönüştürmek amacıyla bu Meclisi kurdu ve
sürekli değişen dünyamızda, görüyoruz ki bu yüzyılın giderek artan zorlukları
karşısında, işte bu sorumluluk -ki, sizin sorumluluğunuzdur bu sorumluk- daha
da artmış vaziyette. Bu vesileyle ben
de Avrupa Birliği Komisyonu adına ve aynı zamanda kendi adıma sizlere
saygılarımı sunmak istiyorum. Böylesine büyük bir ülkeye ve ortak geleceğimize
dair güvenimi dile getirmek istiyorum. Kırk sene önce
Türkiye’yi ziyareti sırasında Fransız Cumhurbaşkanı General de Gaulle şöyle demişti: “İşte burası Türkiye. Boğazların hâkimi ve pek çok kapının muhafızı. Ki bu
kapılardan, dünyanın bu bölgesinden barış geçer ve aynı zamanda bu kapılardan
savaş da geçebilir ve bütün bunların neticesinde de bu kapıların muhafızı,
ellerinde çok büyük ve olumlu neticelere yol açacak fırsatları tutmaktadır ama
aynı zamanda dünyadaki en kötü ihtimallere de maruz kalan bir yerdir.” İşte
General de Gaulle, Türkiye'nin, o dönemde, ne kadar
önemli bir konumda olduğunu ve Avrupa için değerini anlamıştı. Yani, Boğazlar’ın muhafızı ve kendi geleceğinin de muhafızı
olarak, Türkiye, Avrupa’yı geleceği olarak seçmiştir. Türkiye ile
Avrupa arasındaki ilişkilerin tarihi, esasında, hem çok eskiye hem de çok uzun
süreli, daimî bir birbirine bağlılık ilişkisine dayanmaktadır. Bu stratejik
ilişkiler, ticaret ve kültürel, karşılıklı ilişkileri içermektedir. Osmanlı
İmparatorluğu Avrupa’daki politikalarda çok önemli bir rol oynamıştır. Hiç şüphe yoktur
ki, bu kıta içerisinde imparatorluğun rolü kendini sanat dünyasında bile
göstermiştir. Mesela, 1563 yılındaki meşhur Venedikli ressam Paolo Veronese “Cana’nın Düğün Festivali” resminde, o dönemin Avrupalı
liderlerini masanın etrafında resmederken Kanuni Sultan Süleyman, çok doğal bir
şekilde İmparator V. Charles’la beraber ve Fransa’daki I. François’yla
beraber diğer konukların arasında oturmaktadır. Türkiye'nin
etkisi yüzyıllar içerisinde inişler çıkışlar kaydedip dalgalanmıştır ama her
zaman Avrupa’nın jeopolitik sahnesindeki yerini muhafaza etmiştir. İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra Türkiye, Avrupa’daki iş birliğinin inşa edilmesinde yer
almıştır. Türkiye, Avrupa Konseyinin kurucu üyesidir. NATO’nun üyesi olarak ise
Türkiye, Avrupa Atlantik savunma sistemi içerisinde bir mihenk taşıdır. 1963
yılında Avrupa Topluluğuyla ortaklık anlaşması imzalanmıştır ve bunu, 1995
yılında gümrük birliği takip etmiştir. On sene sonra 3 Ekim 2005 yılında,
Avrupa Birliği ve Türkiye, katılım müzakerelerine başlamıştır. Ama, her müzakerede olduğu gibi neticenin önceden garanti
edilmesi mümkün değildir. Bir başka deyişle, ilişkimiz, Avrupa Birliğinin,
Avrupa Topluluğunun kurulduğu dönemden bu yana, sürekli olarak, istikrarlı bir
şekilde derinleşmeye devam etmektedir ve şu anda da katılım müzakereleriyle
devam etmektedir. 2005 yılından bu yana müzakereler çok başarılı bir şekilde
gelişme kaydetmiştir. Türkiye'nin
Avrupa Birliği mevzuatını kabul etme ve adapte etme yolunda gösterdiği
çabalardan çok etkilendiğimi söylemem lazım. Pek çok alanda, altı fasılda
müzakereler açılmıştır ve resmî müzakerelere geçilmiştir ve eminim ki daha
fazla faslın açılmasıyla beraber, bu yıl içerisinde de çok ciddi gelişmeler
kaydedilecektir. Oldukça kuvvetli
ortak menfaatlerimiz müzakere sürecini belirlemektedir ve özel bir vurguya
sahiptir. Bizler beraberce, daha güvenli bir dünyaya katkı sağlıyoruz. Kendi
açımızdan bakacak olursak Türkiye'nin bir dizi faaliyette, Avrupa Birliği misyonlarında, Bosna-Hersek’te,
Kosova’da ve Kongo’da, katılımı ve vermiş olduğu desteği büyük bir takdirle
karşılıyoruz. Aynı zamanda, Türk
ordusunun göstermiş olduğu profesyonellik ve yetkinliğin de çok önemli bir
varlık olduğuna inanıyoruz. Türkiye,
Kafkaslar, Orta Doğu ve Orta Asya’daki bağlantılarıyla çok derin bir bilgi
kaynağına da sahiptir ve bunları bize sunmaktadır ve Türkiye'nin bu
bağlantıları, bir kere daha, Türkiye'nin Avrupa için ne kadar kilit bir rolde
olduğunu göstermektedir ve soğuk savaşın sona ermesi, ilişkilerimizin önemli
unsurlarında bir değişikliğe yol açmamıştır. Tam tersine, Demirperde’nin
düşmesiyle beraber, çok daha yeni ve daha karmaşık problemlerin ortaya
çıkmasıyla sizin ülkeniz, şu anda, tam merkezde yer alan bir oyuncu konumuna
gelmiştir. Özellikle pek çok
başlık içerisinde bakacak olursak, uluslararası ilişkilerde yıllardan beri,
Balkanlar gibi, Orta Doğu’daki kriz gibi, İran, Irak enerji krizi ve genel
anlamda Müslüman dünyayla diyalog açısından, Türkiye gerçekten de istikrar ve
demokrasi adına çok önemli bir rol oynamaktadır. Dünyanın en istikrarsız
bölgesinde böylesine önemli bir rolü oynamaktadır. Türkiye, laik,
demokratik bir cumhuriyet olduğunu göstererek Avrupa’ya gayet iyi entegre olmuş, baskın bir şekilde nüfusu Müslüman olan bir
ülke olarak özellikle dünya üzerindeki kökten dinci eğilimlere çok güçlü bir
alternatif sunmaktadır ve görüyoruz ki, medeniyetlerle dinler arasındaki diyaloğun geliştirilmesi açısından çok önemli bir değer
taşımaktadır Türkiye. Ekonomik
karşılıklı ilişkilerimize ve birbirimize bağlı olma durumumuza bakacak olursak,
görüyoruz ki Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinde ekonomi bir başka önemli
noktadadır. Avrupa Birliği şu aşamada Türkiye'nin en önemli ticaret partnerlerinden bir tanesidir. Ticarete bakacak
olursak, Avrupa Birliğindeki ticaret Türkiye'nin ticaret hacminin yüzde 50’sini
temsil ederken, Avrupa Birliğinin de Türkiye yedinci ticaret partneridir,
Kanada ve Hindistan’ın önünde gitmektedir. Ticaret ilişkilerimiz geçtiğimiz beş
yıl içerisinde çok ciddi bir miktarda artış kaydetmiştir ve yapılan bu kadar
etkileyici reformlar da Türkiye'nin dönüşümüne katkıda bulunarak yabancı
yatırımcılar için Türkiye’yi çok cazip hâle getirmektedir. Bugün itibarıyla,
Türkiye’ye gelmekte olan, dışarıdan Türkiye’ye gelmekte olan yatırımların yüzde
80’i Avrupa’dan gelmektedir ve bütün bunlarda görüyoruz ki, binlerce iş imkânı,
Avrupa’da, Türkiye’de karşılıklı ilişkilerimizin büyümesiyle beraber
artmaktadır. Hanımefendiler,
beyefendiler, saygıdeğer milletvekilleri; Avrupa Birliği ulus devletlerden
oluşmuş bir topluluktur ve bu topluluk, bir dizi politika alanındaki egemenlik
haklarını bir araya getirmiştir, bir havuzda toplamıştır ve bunun amacı da ayrı
ayrı olduklarından çok daha etkin, çok daha etkili ve
başarılı bir şekilde beraber hareket edebilmek içindir. Bir
başka deyişle, Avrupa Birliği üye ülkelerin gücünü azaltmamaktadır, tam tersi
Avrupa Birliği içerisinde olabilmek, bizim, hepimizin, üye ülkeler olarak,
dünya üzerindeki etkimizi ve gücümüzü artırmaktadır ve sizin de gördüğünüz gibi
Avrupa projesinde bizler kendi ülkelerimizi severek ve ülkelerimize hizmet
ederek ve millî duygularımızı muhafaza ederek ama aynı zamanda Avrupa
Birliğinin gururlu vatandaşları olarak ortak amacımıza hizmet ediyoruz. Dolayısıyla
milliyetçi duygular bir ülkeye ve millete ait olmakla, bir sürece, bir projeye,
barış, demokrasi ve özgürlük sürecine ait olup Avrupa Birliğinin parçası
arasında olmak birbiriyle tamamen uyumludur, birbiriyle çelişmez. Görüyoruz ki,
Avrupa Birliğinin dünya üzerindeki güvenilirliği, etkinliği ve ağırlığı, işte
bu ortak kurallar ve disiplinlere saygı duymaktan geçmektedir. Bunların
arasında, demokratik değerler, hukukun üstünlüğü, insan haklarını görmekteyiz, ki bu değerler üzerine zaten ortak projemiz
kurulmuştur. Ortak politikalarımız ve içerisinde standartlar vardır ve de
şirketlerimize adil bir çalışma, faaliyet alanı sağlamaktadır. Sosyal
standartlar, çevrenin korunması, sağlık hizmetleri, organize suça ve teröre
karşı ortak mücadele gibi alanlarda da gelişmeler kaydetmekteyiz. Dolayısıyla
Avrupa Birliğine katılacak olan herhangi bir ülkenin üyelik için uygun
olabilmesi amacıyla bütün kriterleri yerine
getirebilmesi gerekmektedir. Türkiye ve bütün diğer aday ülkeler için de
geçerli olan şey şudur: Adaylığa giden bir kısa yol yoktur. Komisyonun rolü de
oldukça detaylı ve sıkı bir şekilde, ama adil bir şekilde, başvuran ülkelerin
kaydettikleri gelişmeyi ve kriterlere uyum açısından
kaydettikleri gelişmeleri yakından takip etmek ve değerlendirmektir, Komisyonun
rolü budur. Aynı zamanda bu süreç içerisinde aday ülkelere gerekli reformları
yaparlarken yardımcı olmak ve hazırlıklarında destek vermektir. Bu, herhangi
bir şekilde bir aday ülkenin iç meselelerine müdahale değildir, bu, ortak bir
çalışmadır. Beraber yapmak zorunda olduğumuz, yerine getirmek zorunda olduğumuz
bir ortak çalışmadır, eğer ortak amaçlarımıza ulaşmak istiyorsak. Türkiye çok
etkileyici değişiklikleri hâlihazırda gerçekleştirmiştir. Örnek
verecek olursak: Ölüm cezasının kaldırılması ya da demokrasinin sivil-askerî
ilişkiler içerisinde gücünün artıyor olması, devlet güvenlik mahkemelerinin
kaldırılması, Türkçe dışındaki dillerde yayın ve eğitim hakkı, aynı zamanda
uluslararası insan hakları konvansiyonlarının iç hukuk üzerindeki üstünlüğü,
işkence ve kötü muameleye sıfır tolerans politikası, toplumsal cinsiyet
eşitliği yani kadın-erkek arasındaki eşitliğin güçlendirilmesi, Anayasa’da
bunun yer alması ve Medeni Kanun’daki gelişmeler bunlar arasında örnek olarak
sayılabilir. Son dönemde de
Türk Parlamentosu, uzun dönemdir beklenmekte olan, Müslüman olmayan dinî
cemiyetlerin ihtiyaçlarına cevap verecek, zorlukların üstesinden gelmesine
yardımcı olacak Vakıflar Kanunu’nun üzerinde çalışmalar yürüttü. Yine de daha
fazla, pek çok alanda gelişme kaydedilmesi gerekmektedir, İfade özgürlüğü gibi,
demokrasinin sivil-askerî ilişkilerde daha da fazla demokratik prensiplerin
vurgulanması gibi, kültürel haklar, sendika hakları, kadınların ve çocukların
hakları gibi. İşte, bütün bunlar bizim ortak değerlerimizdir ve esasında
katılım sürecinin tamamlanması için anahtar önem taşımaktadır. İfade özgürlüğünü
ele alacak olursak, bir demokrasinin var olabilmesi için temel bir haktır. Ama
aynı zamanda da günümüzün problemlerinin çözümü açısından da vazgeçilmez bir
özelliği vardır. Tıpkı Avrupa Birliğinde olduğu gibi Türkiye de bir dizi
güvenlik tehdidiyle, terörizm de dâhil olmak üzere, karşı karşıyadır. Türkiye ve Avrupa
Birliği küreselleşme ve iklim değişikliğinin sıkıntılarını yaşamaktadır ve
görüyoruz ki, alışkanlıklarımız sarsılmakta ve kültürel kimliklerimiz
sorgulanmakta ve bütün bu zorluklarla karşı karşıya kalmaktayız. Ama, hepimizin dünya üzerindeki sorumluluğumuzu düşünürken,
ortak geleceğimizi ve geçmişimizi düşünürken bütün bu prensipleri aklımızda
bulundurmamız gerekmektedir. Doğru cevapları bulurken hayal gücü ve yeni
fikirlere ihtiyaç vardır ve bütün bunlar da açık ve dürüst tartışma imkânıyla
gerçekleşebilir ve kurumlar ve vatandaşlar arasındaki kuvvetli güvenden
geçmektedir. Bu bağlamda, herhangi
bir toplum içerisinde şiddet içermeyen görüşlerin yargı konusu yapılması ve bu
sebepten dolayı hüküm giyiliyor olması sağlıklı neticeler doğurmayacaktır. İşte
bu sebepten dolayı, Ceza Kanunu içerisindeki 301’inci maddenin Avrupa
standartlarıyla aynı düzeye getiriliyor olması önemlidir ve bu anlamda da
Parlamentoda yakında bir çalışma başlayacağını öğrenmiş olmaktan büyük bir
memnuniyet duymaktayım. İfade özgürlüğü, demokrasilerin tam anlamıyla
çalışabilmesi adına da çok çok önemlidir. Gerçek, çok
partili bir sistem içerisinde çok önemlidir. Aynı şekilde, insanlar kendi
görüşlerini dile getirdikleri için hüküm giyecek olurlarsa demokrasi tehdit
altına girer, çatışma ortamı, şüphe ve karşılıklı hoşgörüsüzlük ortamı ortaya çıkar, ki bu da siyasi partilerin kendi aralarındaki
barışçıl tartışmalarını demokratik tartışma mekanından uzaklaştırıp riskli bir
ortama taşır. Türk toplumu
içerisindeki şu anda laikliğe dair devam etmekte olan tartışmaların öneminin
farkındayım. Farklı dönemlerde Avrupa Birliği tarihi içerisinde farklı ülkeler
de üye ülkeler de benzer tartışmaları yaşadılar. Her biri kendine uygun çözümü,
kendi iç meselelerine uygun çözümü buldu. Ümit ediyorum Türkiye de aynı şeyi
yapacaktır. Bu sebepten dolayı, bu konuya dair Avrupa Birliği Komisyonunun
taraf almasını, herhangi bir standart empoze etmesini
lütfen beklemeyiniz. Aynı şey, baş örtüsüyle, türbanla
ilgili olarak da gelişmektedir. Avrupa Birliğinin böyle bir standardı yoktur,
çünkü inanıyoruz ki bu, her kişinin, her kadının kendi alması gereken karardır
ve kendi görüşüne, inancına göre alması gereken bir karardır. Avrupa Birliği
Komisyonu olarak en son gelişmeleri büyük bir dikkatle takip etmekteyiz ve
Avrupa Birliği müzakere süreci bağlamında bunu yapmak bizim yükümlülüğümüzdür
zaten. Türkiye'nin bütün enerjisini bu uzun dönemdir beklenen reformlara
harcadığını görmek istiyoruz ve bu amacından sapmadığını görmek istiyoruz.
Türkiye'nin kendi gelişmesi ve modernizasyonu açısından bu konunun önemli
olduğunu düşünüyoruz. Bu reform gündemi, esasında Türk vatandaşları için son
derece önemlidir ve bu da katılım sürecini de, katılım müzakeresini de olumlu
yönde etkileyecektir. Görüyoruz ki şu anda en önemli konu, en büyük zorluk bu
yakalanmış olan ivmenin devam ettirilmesidir. Bugün Sayın Cumhurbaşkanı ve
Sayın Başbakanla yapmış olduğumuz görüşmelerde büyük bir memnuniyetle müşahede
ettim ki reformlar hâlen öncelik olma niteliğini taşımaktadır. Avrupa
Komisyonu, bu çerçevede, gelecekte kaydedilecek gelişmelere desteğini
vermektedir ve dört gözle bu gelişmeleri beklemektedir. İşte genel anlamda bir
ulusal diyalog çerçevesinde toplumun genelinin dâhil edileceği bir reform
süreci çok önemlidir. İşte bu aşamada, sizler Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak tarihî bir sorumluluğa sahipsiniz. Her şeyin ötesinde önemli olan,
müzakerelerin hızını belirleyecek olan, öncelikle ve her şeyin ötesinde
Türkiye'nin kendi içinde kat edeceği gelişmeler olacaktır ve görüyoruz ki
genişleme politikasında da temel prensip her zaman bu olmuştur. Genel anlamda
Avrupa Birliği üye ülkelerinin siyasi realitelerine, gerçeklerine baktığımızda,
gereksiz gecikmeleri bertaraf etmemizin çok önemli olduğunu görüyoruz. Şimdi de
Güneydoğu meselesine dönmek istiyorum. Komisyon olarak bizler, Türkiye’deki
terörist tehdidin tam anlamıyla farkındayız. Yıllar içerisinde terörist
saldırılar pek çok can kaybına, yaralanmaya, halk arasında mutsuzluğa, umutsuzluğa;
siviller arasında, aileler arasında, asker, jandarma ve polis arasında çok
olumsuz duygulara sebebiyet verdi. Bütün duygularımız ve düşüncelerimizle,
hayatını kaybedenlerin ailelerine ve terör kurbanlarına onları çok iyi
anladığımızı söylemek istiyoruz. Türkiye’yle beraber, teröre karşı
mücadelesinde yan yana duruyoruz. PKK/Kongra-Gel,
herhangi bir şüphe olmaksızın bir terör örgütüdür ve Avrupa Birliğinin terör
örgütleri listesinde yer almaktadır ve bu konuda herhangi bir yanlış anlaşılma
yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bizler teröre karşı ortak mücadelemize
devam etmeliyiz ve artan bir şekilde devam edeceğiz. Bunu söyledikten
sonra, Güneydoğu’daki problemlerin çözümünün kapsamlı bir strateji çerçevesinde
gerçekleşebileceğine inandığımızı da söylemek istiyorum. Bu çabaların
sosyoekonomik gelişmelerle bölge içerisinde desteklenmesi gerektiğini ve Kürt
menşeli Türk vatandaşlarının kültürel ve siyasi haklarının da temin edilerek
desteklenebileceğini söylemek istiyorum. Biliyorum ki Hükûmet,
bu anlamda, bir plan üzerinde çalışmaktadır ve bu konunun detaylarını en kısa
zamanda duyabileceğimizi ümit ediyorum. Şimdi Kıbrıs
konusuna gelecek olursak: Görüyoruz ki Kıbrıs’ta tarihî bir fırsat
yakalanmıştır ve tarihî bir siyasi yükümlülükle karşı karşıyayız. Berlin
sonrasında Lefkoşa’daki duvar, Avrupa’yı bölen son duvardır. Kıbrıs’taki
meselenin çözülmesi, Türkiye'nin katılımına da elle tutulur katkılar
sağlayacaktır ve Avrupa toprakları üzerinde kırk yıldır devam eden bu
çatışmanın Ada’nın bütünleşmesiyle beraber doğuracağı sonuçlar, ortak
menfaatimize hizmet edecektir. Böyle bir bölünmüşlük, Avrupa Birliği açısından
kabul edilebilir değildir. Bu fırsatta ortaya çıkan yeni fırsatların Kıbrıs’ta
iyi neticeler vereceğine inanıyorum ve Türkiye'nin de bu anlamda, tam olarak
konuya kendini adamış bir şekilde çözüm çabalarını destekleyip kapsamlı bir
çözüme ulaşma konusunda Birleşmiş Milletlerin şemsiyesi altındaki çözümlere
destek vereceğine dair inancım tamdır. Lokmacı Kapısı’nın açılması, bu anlamda,
Lefkoşa’da çok olumlu bir adımdır. İnanıyorum ki Türkiye, bütün ağırlığını
koyarak, bütün vatandaşların haklarına saygı gösterilen bir çözüme ulaşılmasını
sağlayacaktır ve bu yıl içerisinde karşımıza çıkan bu fırsatı kaçırmamamız
gerektiğine inanıyorum, çünkü bu fırsat bir daha karşımıza çıkmayabilir. Aynı
şekilde, genel anlamda gelişmeler kaydedilmesi açısından da sizlerin de somut
adımlar atmasını candan teşvik ediyorum. Bu çerçevede, Ankara Anlaşması
çerçevesinde Anlaşma’dan kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getiriliyor
olmasının da ilave protokolün tam anlamıyla uygulanabilmesi açısından çok
önemli olduğunu düşünüyorum. Bugün, şu anda, Türkiye'nin katılım süreci
önündeki dışarıdan karşınızda duran en temel engellerden bir tanesi budur ve
sizin de bildiğiniz gibi, bu problem çerçevesinde açılan fasıllar
kapanamamakta, yeni pek çok fasıl açılamamaktadır. Hanımefendiler,
beyefendiler, sayın milletvekilleri; Avrupa Birliği düzeyinde, bildiğiniz gibi,
Avrupa entegrasyonu her zaman sonu gelmeyen bir
genişleme süreci içerisindedir, her zaman bu genişleme süreçleri ateşli
tartışmalara sahne olmaktadır. Ve bu çerçevede, geçmişteki genişleme
süreçlerine bakacak olursak Birleşik Krallık 2 kere reddedildikten sonra
1973’te üye olmuştur. İspanya’nın katılımı ve benim ülkem olan Portekiz’in
katılımı da, aynı zamanda, 1986 yılında pek çok üye ülkenin yürüttüğü olumsuz
kampanyalardan sonra gerçekleşebilmiştir. İşte bu sebepten dolayı, Türkiye'nin
de bir istisna olduğunu düşünmemek lazım. Esasında “Avrupa
Birliği” dediğimiz yapı yirmi yedi üye ülkeden oluşmuş bir yapıdır ve -her
birinin kendi içinde ulusal parlamentoları vardır, kendi ülkelerinde hükûmette olan partiler, muhalefette olan partiler vardır
ve düzenli olarak bu ülkelerde seçimler yapılmaktadır- pek çok kurumdan oluşmuştur;
Konsey, Avrupa Parlamentosu ve Komisyondan oluşmuştur. Bu sebepten dolayı,
lütfen, Türkiye'nin katılım sürecine dair farklı sesler duyduğunuzda
şaşırmayınız. Şimdi dürüst olalım lütfen, tartışmalar bu sürecin sonuna kadar
devam edecektir, hatta bu sürecin sonrasında da devam edecektir ve bu da
demokratik tartışmanın ayrılmaz bir parçasıdır ve normal bir parçasıdır.
Türkiye'nin bundan hiçbir şekilde korkmaması gerekmektedir. Tam tersine, bizler
demokratik ve açık tartışmalara karşı dirençli olmalıyız ve içinde yer
almalıyız. Esas, önemli olan
nedir? Karşımızdaki veriler şudur: Türkiye ve Avrupa Birliği, katılım müzakere
sürecinin içerisindedir. Şu anda Avrupa Birliğinin yirmi yedi
ülkesi bulunmaktadır ve Türkiye'nin katılım müzakeresinin başlatılması kararı,
2005 yılında Avrupa Birliğinde üye olan ve demokratik olarak seçilmiş olan hükûmetlerin oy birliğiyle karar verilmiş bir konudur ve
dediğim gibi, Avrupa Birliği üye ülkelerinin demokratik olarak seçilmiş hükûmetlerinin oy birliğiyle almış olduğu bir kararla
Türkiye’yle katılım müzakereleri başlatılmıştır. Şimdi, 2008
yılında durduğumuz noktayı on beş sene önceki durduğumuz noktayla
karşılaştıracak olursak ilişkilerimiz arasında çok büyük bir adım atıldığını
görüyoruz. Dolayısıyla, Türkiye'nin, her şeyin ötesinde reformlara odaklanması
gerekmektedir ve müzakere sürecinde en iyi garantiyi bu yolla alacaktır. Her
şeyin ötesinde, bu reformlar Türk vatandaşları için gereklidir. Hiç şüphe yoktur
ki -size karşı çok dürüst ve içten konuşmak istiyorum bu anlamda- karşılıklı
ihmallerden dolayı bu projenin karşısına en büyük düşman olarak ön yargılar ve
ihmaller çıkmaktadır. Görüyoruz ki müzakere süreci başladığından bu yana
üzerinde durulması gereken en önemli mesele bu mekanizmanın kendi içerisindeki
teknik özelliklerini fark etmek ve mekanizmanın kendi içerisinde yürüyen bir
özelliği olduğunu unutmamak gerekmektedir. Üye ülkeler bu
kararı oy birliğiyle aldılar ve katılım müzakeresi kendi içerisinde devam
etmektedir. Dolayısıyla, üye ülkelerin her aşamada -bir karar alacaklarsa- oy
birliğiyle kararlarını almaları gerekmektedir ve Türkiye reformları tam
anlamıyla yerine getirdiği zaman bütün üye ülkelerin onaylamasıyla ve
Türkiye'nin onaylayıp imzalamasıyla beraber üyelik anlaşması yürürlüğe
girecektir. Hem Avrupa
Birliğinde hem de Türkiye'deki insanların yakınlaşması ve birbirini daha iyi
tanıması çok çok önemlidir. Bunun için de gerçekten
de sivil toplum içerisinde iş camiası, sendikalar, kültür organizasyonları,
üniversiteler, düşünce kuruluşları, STK’lar arasında
çok yakın ve içten bir diyaloğun gerçekleştirilmesi
gerekmektedir. Bu süreç
içerisinde başka zor zamanlar da olacaktır, önemli kararların alınması gereken
anlar da olacaktır ama yine de ben Türkiye'nin ve Avrupa Birliğinin her zaman
ortak menfaatlerine odaklanmış olarak kalacağına inanıyorum. Elli sene önce, vizyonu ve liderlik yeteneği olan kişiler bir araya geldiler
ve yüzyıllardır devam eden savaş, nefret ve Avrupa milletleri ve halkları
arasındaki ön yargıların üstesinden gelmek için bu birliği kurdular ve çok
kutuplu 21’inci yüzyılda, artık, dünyanın daha karmaşık ve daha rekabetçi bir
hâle geldiği ve her geçen gün bunun daha da arttığı bir ülkede… İşte, bu vizyon bizi, Türkiye’yi ve Avrupa Birliğini, barış ve
dayanışma içerisinde -hem Türkiye'yi hem Avrupa Birliğini- bir araya getirecek
ve beraberce geleceğin zorluklarına karşı güvenle ayakta tutacaktır. Teşekkür ederim.
(Alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Barroso. Sayın
milletvekilleri, salonun hazırlanması için birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.35 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 17.52 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN
(Giresun) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89’uncu Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum. 119 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü'nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu'nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın;
3201 Sayılı "Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında
Kanun"da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve
12 Milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında
Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136,
2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (Devam) BAŞKAN -
Komisyon? Buradalar. Hükûmet? Buradalar. Çerçeve 68’inci
maddenin geçici 2’nci maddesi üzerinde üç tane önerge vardır. Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun
Geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendine aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“Ancak, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 3600 prim gün
sayısını doldurmamış olan sigortalıların yaşlılık aylığı bağlama oranının
hesabında, sigortalının Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen ve
Kanunun yürürlük tarihinden önceki prim gün sayısını 3600 güne tamamlayan
hizmet sürelerinin her 360 günü için % 3 oranı esas alınır.” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 2. Maddesinin son fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olup,
bu tarihten sonra aylık talebinde bulunanlardan, bu Kanunda belirtilen
sigortalılık hallerinden birden fazlasına tabi olanların tahsis taleplerinde,
bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri; aylığı bağlayacak kurumun
tespitinde hak sahibinin toplam fiili hizmet süresi içinde, fiili hizmet süresi
fazla olan kurumun esas alınması suretiyle uygulanır. Bu Kanuna tabi geçen hizmetlerle 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine tabi sandıklarda geçen hizmetlerin
birleştirilmesinde de mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanır. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte emekli aylığı almakta
olanlara diledikleri takdirde, fiili hizmet süresi fazla olan kurumdan emekli
aylığı bağlanarak ödenir.” BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci
maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 2 inci maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinin birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
cümlenin eklenmesini ve son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
“Bu maddeye göre
sigortalıya bağlanacak aylıklar ile ölen sigortalının hak sahiplerinin
aylıklarının hesabına esas tutar, aylık bağlama tarihindeki asgari ücretin
%80’inden az olamaz.” “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olup, bu
tarihten sonra aylık talebinde bulunanlardan, bu Kanunda belirtilen
sigortalılık hallerinden birden fazlasına tabi olanların tahsis taleplerinde,
bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri; aylığı bağlayacak kurumun
tespitinde hak sahibinin toplam fiili hizmet süresi içinde, fiili hizmet süresi
fazla olan kurumun esas alınması suretiyle uygulanır. Bu Kanuna tabi geçen hizmetlerde 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine tabi sandıklarda geçen hizmetlerin
birleştirilmesinde de mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanır. Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte emekli aylığı almakta olanlara, diledikleri takdirde,
fiili hizmet süresi fazla olan kurumdan emekli aylığı bağlanarak ödenir.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? DEVLET BAKANI
MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Cengiz konuşacak efendim. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Cengiz. (MHP sıralarından alkışlar) MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 68’inci maddesinin geçici 2’nci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinize saygılar sunarım. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 68’inci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanun’un geçici 2’nci
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin birinci cümlesinden sonra gelmek
üzere, son fıkrasının değiştirilmesini talep ettik. Bu talebimiz de
emeklilikten sonraki memurlarımızın ve emeklilerimizin daha iyi bir düzenlemeye
tabi tutulmasıyla ilgiliydi. Bununla ilgili gerekçelerimizi anlatırken, mevcut
sigorta sistemindeki, emeklilik maaşını bağlayacak kurumun tespitinde,
sigortalı olarak bulunulan son yedi yılın yarısından fazlasının geçirildiği
kurumu esas alan düzenleme karşısındaki adaletsizliği gidermektir. Ayrıca,
sigortalıya bağlanacak aylıklar ile ölen sigortalının hak sahiplerinin
aylıklarının hesabına esas tutarından sonra asgari ücretin yüzde 80’inden az
olmamak kaydıyla, şeklinde önerimizi sunduk. Bu önergemizle birlikte de
memurlarımızın ve emeklilerimizin daha iyi haklara kavuşmasını talep ediyoruz. Bu önergemizin
desteğini isterken de biraz önce buradan -Sayın Bakanımız şu anda yok ama-
Faruk Bey’e bir konu iletmiştim. Özellikle bu kanun tasarısının 18’inci
maddesinde, emekli olduktan sonra geçinemeyen ve geçinemediğinden dolayı da iş
yapmak zorunda kalan emeklilerimizin bu kanunda unutulan bir bölümünü tespit
ettik. Özellikle Çanakkale Ezine’den bir mektup gönderilmiş, Sayın Bakanımıza
da arz etmiştik, Sayın Bakanımız ilgilendi ve bu konuyu da üç ay veya iki ay
çalışan emeklilerimizin emeklilik keseneklerinin, yani destekleme
keseneklerinin çalıştığı süre içinde kesilmesiyle ilgili düzenlemeyi de uygun
gördüler, gruplar arasında da bir mutabakat sağlandı. Özellikle ben, buradan,
Sayın Bakanımızın bu hassasiyetine, emekli olup da çalışmak zorunda kalanlara
yapılan bu desteğine ve anında müdahalesine teşekkür ediyorum o emekliler
adına. Gerçekten bizlere kadar bu feryat gelmişti, hem de emeklilikten sonra
memurların yaşama hakkı da çok zor.
Özellikle ben, hem memur hem müdür hem belediye başkanı ve hem de
milletvekilliği noktasında bir çizgiden gelen siyasetçiyim. Hem memuriyette hem
de memurluktan sonraki arkadaşlarımızın iş yapması çok zor, geçinmesi de çok
zor. Yani bir memurun geçinemediği noktada, emekli olduğu sürede, ondan sonra
da bir esnaflık veya bir iş kurması ve ona adapte olması, iş koluna girmesi de
o memuriyetle iş sektörü arasında çok zor. Özellikle
buradan, bizlerden, sayın bakanlardan, memurlar sosyal gelirlerinde ve
aylıklarında iyileştirmeler beklediği gibi, hem de emeklilikten sonra
vatandaşlarımızın geçinebilmesi için sosyal gelirlerinin mutlaka artırılması
gerekmektedir. Bununla ilgili de, bu yasadan da tabii ne beklediklerini de hem
memurlar hem emekliler bilememektedir. Çünkü biz de yasayı inceledik, yani bu
yasayı gerçekten anlayabilmek ve çözmek ve bunu çözdükten sonra da sayın
bürokratlara bir profesörlük unvanı vermek gerektiğine inanıyorum. Gerçekten,
çok karmaşa ve çalışılması gereken bu yasanın uygulanması esnasında da
uygulayıcıların ve uygulayan birimlerin bu yasayı titizlikle incelemesi ve
uygulaması gerçekten hem zaman alacak hem de bir kargaşalığı da belki de
beraberinde getirebilecek bir yapıda gibi geldi bize. Özellikle buradan
memur arkadaşlar telefon açıyorlar. Mesela, Çanakkale’nin Çan ilçesinden,
ticaret lisesinden, İsmail Azman diye bir hizmetli arkadaşımız aradı, diyor ki:
“Bizler hem memuriyette geçinmekte zorlanıyoruz hem de emekli olduktan sonra
zorlanıyoruz. Çünkü biz okulumuzda, lisede…” (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Cengiz. MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) – “…bir tane hizmetliyiz. Kaloriferleri biz yakarız, bütün
temizliği biz yaparız, camları biz temizleriz, çayları biz getiririz götürürüz,
gelene gidene bakarız ve bu kadar büyük bir okulda bir hizmetlinin bu işleri
yapması ve bu maaşla da geçinmesi zordur.” Lütfen, bu memur eksikliğinin ve
memurlarımızın ve emeklilerimizin ihtiyacı olan bu maaş sıkıntılarının da
özellikle bakanlarımız tarafından görülmesini, memurlar ve emekliler adına ben
talep ediyorum. Onların arasından gelen birisi olarak da bu seslerin burada
duyurulmasının çok önem arz ettiğini ifade ediyorum, yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Cengiz. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006
tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun
Geçici 2. Maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz. Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olup, bu
tarihten sonra aylık talebinde bulunanlardan, bu Kanunda belirtilen
sigortalılık hallerinden birden fazlasına tabi olanların tahsis taleplerinde,
bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri; aylığı bağlayacak kurumun
tespitinde hak sahibinin toplam fiili hizmet süresi içinde, fiili hizmet süresi
fazla olan kurumun esas alınması suretiyle uygulanır. Bu Kanuna tabi geçen hizmetlerle 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine tabi sandıklarda geçen hizmetlerin
birleştirilmesinde de mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanır. Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte emekli aylığı almakta olanlara diledikleri takdirde,
fiili hizmet süresi fazla olan kurumdan emekli aylığı bağlanarak ödenir.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Gökhan Durgun konuşacak. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Durgun. (CHP sıralarından alkışlar) GÖKHAN DURGUN
(Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Şu anda
görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın 68’inci maddesiyle değiştirilen 31/5/2006
tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun
geçici 2’nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
istiyoruz. Bu değişikliğin şu şekilde olmasını öneriyoruz: Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olup, bu
tarihten sonra aylık talebinde bulunanlardan, bu Kanunda belirtilen
sigortalılık hallerinden birden fazlasına tabi olanların tahsis taleplerinde,
bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri; aylığı bağlayacak kurumun
tespitinde hak sahibinin toplam fiili hizmet süresi içinde, fiili hizmet süresi
fazla olan kurumun esas alınması suretiyle uygulanır. Bu Kanuna tabi geçen hizmetlerle 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine tabi sandıklarda geçen hizmetlerin
birleştirilmesinde de mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanır. Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte emekli aylığı almakta olanlara diledikleri takdirde,
fiili hizmet süresi fazla olan kurumdan emekli aylığı bağlanarak ödenir. Burada amacımız,
hizmet sahiplerinin hak kaybına uğramamasıdır; bunu önlemek amacıyla hazırlanmış
bir önergedir. Yani “Birisi, daha önce prim ödediği süre içerisinde en çok
hangi kurumda çalışmış ise o kurumdan emekli olsun.” demekteyiz, istemekteyiz.
“Son üç buçuk yıl hangi kurumda çalıştıysa oradan emekli olsun.” konusunun çok
haklı olduğunu düşünmüyoruz. Değerli
arkadaşlarım, sizleri bir kez daha uyarmak istiyorum: Şu anda yine Anayasa’nın
2’nci maddesine aykırı bir düzenleme getiriyorsunuz. Bakın, Anayasa’nın 2’nci
maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumun huzurunu, ulusal dayanışma ve
adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine
bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve
sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Buradaki “sosyal
devlet” niteliği, “Anayasa’nın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi
edilemez.” maddesi kapsamındadır. Şimdi bu yaptığınız düzenlemeyle, sosyal
devlet ilkesini yaralıyorsunuz, zedeliyorsunuz. Bu konuda Anayasa
Mahkemesinin vermiş olduğu kararlar da var. Bakın, sosyal güvenlik sisteminde
yapılan değişikliklerin, hukuk devletinde olması gereken hukuk güvenliğini
zedelemeyecek biçimde adil, makul ve ölçülü olması zorunluluğu, Anayasa
Mahkemesi kararlarında açıkça belirtilmiştir. Ama siz inatla, yine bunları göz
önüne almadan, dinlemeden bildiğinizi okumaya çalışıyorsunuz. Ama biz de bir
kez daha sizleri uyarmak istiyoruz. Şimdi,
Türkiye’deki sosyal manzarayı sizlere sunmak istiyorum: 70,5 milyon nüfus; 15
milyon kişi sağlık kurumuna bağlı olarak çalışıyor ve prim ödüyor; 8,2 milyon
kişi bu sistemden aylık alıyor, bağımlı insan sayısı 35 milyon kişi; sosyal
güvenlik şemsiyesi altındaki kişi 58 milyon; 1,3 milyon kişi altmış beş yaş
aylığı, malullük aylığı gibi aylıklar alıyor; 10 milyon kişi yeşil kartla
yardım görüyor; 1 emekliye karşılık sistemde 1,9 kişi çalışıyor; 11 milyon kişi
kayıt dışı istihdam ediliyor; 5 milyon kişi iş bulamadığı için işsiz geziyor; 2
milyon civarında yabancı kaçak işçi çalışıyor; 700 bin civarında işçi sendika
üyesi; 855 bin memur sendika üyesi, ki nüfusa ve
çalışan oranına baktığınızda bunların çok da az rakamlar olduğunu görüyoruz. Bu çarpık manzara
karşısında bir reform paketi görüşülüyor. Ancak bu reform paketinde gerçekten
reform olması gereken bazı maddeler yok. Nedir onlar? Devletin prim katkısına
destek yapması, bu yok. İkincisi: Biriken fonların iyi yönetilmemesi, bu konuda
da ciddi bir düzenleme yok. Alacakların tahsil edilmesi konusunda da ciddi bir
düzenleme yok. Bu demektir ki artık bu bir reform olmanın ötesine geçmiştir, bu
bir reform değildir. OECD ülkelerinin çoğundan
daha fazla miktarda bugün Türkiye’de prim sistemi uygulanmaktadır. Miktar o
ülkelerdekinden çok daha fazla olmasına rağmen, sistemden faydalanan insanlar
bu sistemden de memnun
olmadığını ifade etmektedir. Değerli
arkadaşlarım, üzücü olan bir nokta daha var: Toplumun sistem içinde olan
kesimine deniliyor ki: “Bu sizi ilgilendiren bir düzenleme değildir. Siz
işinize bakın. Bu işe de karşı çıkmayın. Bu, bundan yirmi sene…” (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Durgun. GÖKHAN DURGUN
(Devamla) – Bitirmek üzereyim Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. “…Bu, sizden
sonraki nesilleri ilgilendiren bir olaydır. Siz sesinizi çıkartmayın, karşı da
çıkmayın.” Esas acı gerçek de budur. Yani biz kendi geleceğimizi bırakıyoruz,
şu andaki hakları elde edebilmek ve tutabilmek için önümüzdeki gençlerin,
insanların haklarını gasp ediyoruz. Bakın, bir
yetkilinin söylediği bir konu var, çok ilginç, diyor ki: “Bu yasanın bir IMF
ayağı var. Bu yasayı çıkartırsak 3,4 milyar dolar bize gelecek. Yani biz aylık
bağlama oranında çocuklarımızın geleceğini satıp kendi geleceğimizi garanti
ediyoruz.” Peki, burada yazan ifadeye ne demek lazım; “Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir.” ifadesini herhâlde bunu düzenleyenler şöyle anlıyor:
“Egemenlik kayıtsız şartsız IMF’nindir.” Lütfen, bu
düzenlemeyi geri çekin, uzlaşma ortamı yaratın, Türkiye'nin sosyal sınıfları
içerisinde bir sıkıntı yaratmadan yeni bir düzenlemeyi getirin. Bu isteklerim ve
temennilerimle sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Durgun. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun
Geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendine aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları “Ancak, Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce 3600 prim gün sayısını doldurmamış olan
sigortalıların yaşlılık aylığı bağlama oranının hesabında, sigortalının Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen ve Kanunun yürürlük tarihinden önceki
prim gün sayısını 3600 güne tamamlayan hizmet sürelerinin her 360 günü için %3
oranı esas alınır.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Uygun görüşle katılıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sosyal tarafların arzusu, yüzde 2 olan
aylık bağlama oranını üç bin altı yüz gün için yüzde 3’e çıkarmak idi. Birlikte
bunu yüzde 3’e çıkarmış bulunuyoruz bu önergeyle. Bütün çalışanlarımıza hayırlı
olmasını temenni ediyorum. Yalnız, Sayın
Başkanım, az önce konuşan değerli arkadaşımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında hâkimiyetin kime ait olduğu gibi gayet belirgin, net olan bir
hususu siyasi mülahazalar çerçevesinde çok farklı bir şekilde takdim etmesini
doğrusu incitici bulduk hep beraber. Bunu doğru bulmuyorum. Yani muhalefet
edelim derken neler söylediğimize ve ağzımızdan çıkana dikkat etmemizin
doğru olacağı düşüncesindeyim. Teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Önergeye
katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Teşekkürler. Önerge üzerinde… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – İstanbul Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu
konuşacak. BAŞKAN – Sayın Müezzinoğlu, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün de bugün de
gerçekten bu kürsüyü işgal etmememiz gereken bir konu vesilesiyle tekrar söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Dün de şahsıma,
isim de söylenerek atfen konuşuldu. Ara verilmesi dolayısıyla önergede söz
aldım. Bugün de yine İç Tüzük 69’a göre söz istedim ama ara verildiği için
uygulanamadı. Yine bu önergede söz almış bulunuyorum. Değerli
arkadaşlar, tabii dün konuyu geniş geniş açıkladım,
ama yine şunu söyleyeyim: Avcılar Hospital plan
tadilatlarını inşaatı başlamadan İlçe Belediyesine ve Büyükşehir Belediyesine
götürmüştür. Avcılar’da İlçe Belediyesi CHP
çoğunlukludur ve CHP İlçe Belediye Başkanı vardır ve bu Meclisten geçmiştir.
Ruhsatı İlçe Belediye Başkanlığından alınmıştır. Büyükşehir Belediyesinde de bu
plan tadilatı oy birliğiyle geçmiştir. Dolayısıyla, hukuka saygılı olacaksak,
idareye saygılı olacaksak, birilerinin kulaktan duyma ifadeleriyle bu kürsüleri
işgal etmememiz lazım. Bunun şu kürsüde, muhalefet sıralarında oturan CHP’li
arkadaşlarımızın da siyaset anlayışına yakışmadığına inanıyorum, buna inanmak
istiyorum. Çünkü siyasetçinin önce kendisine saygısı, sonra
birlikte siyaset yaptığı arkadaşlarına saygısı olması lazım. Avcılar
Belediye Başkanı, Mehmet Müezzinoğlu’nun yandaşı
değil. Şimdi, Avcılar’daki hastane -diğer özel
hastaneleri kastetmek istemiyorum ama- plan tadilatı ruhsatı, hastane
ruhsatıyla yapılan tek hastanedir. Diğer işyeri olarak yapılan, konut olarak
yapılan, sonra iş yerinden hastaneye dönen, konuttan hastaneye dönen acaba
CHP’li arkadaşlarımızın hastaneleri var mı diye de kendi aralarınızda bir
sormanızı da istemezdim, ama burada bir sorun. Avcılar’da
diğer özel hastaneler acaba hastane projesiyle mi yapılmış? Onlarda plan
tadilatları nasıl olmuş? Değerli arkadaşlar, bu kürsüyü bunlarla işgal
etmeyelim ve bu mikrofonda bunları konuşmaktan da üzüntü duyuyorum. Diğer konu,
engelleme konusu. Şimdi bugün birazcık daha aydınlandı. Demek ki 99 yılından
2003 yılına kadar üniversitenin bahçesindeki hastane metruk hâlde bırakılmış.
Avcılar Belediye Başkanlığı da bunu tamamlayıp da teslim etme sözünü vermiş.
Peki, Avcılar Belediye Başkanlığı 99’dan 2003 yılına kadar hangi belediye
siyasi görüşündü? Hiçbir şey yapmadığına göre, tuğlaları söküldüğüne göre ve
orası metruk hâlde kaldığına göre ve orasının sahip çıkılıp da bugün Avcılar’a iki tane eser kazandırıldığını ifade etmeyip de
“engelleme” diye ifade etmenin hangi siyasi etikte yeri var? Avcılar Hospital, Üniversite Mahallesi’ndedir ve üniversite şu anda
bitmekte olan hastaneye Arkadaşlar, 300
bin nüfuslu olan Avcılar’da otuz yıldır oturan
biriyim. Tüm CHP’li arkadaşlarla da siyasette on beş yıldır yan yana, omuz
omuza siyaset yaptım. Son bir cümle
söylüyorum: Burada Mevlüt Aslanoğlu
CHP’li milletvekili arkadaşımız, en az benim kadar Avcılar’ı
tanır. Gelsin, şu kürsüden desin ki “Mehmet Müezzinoğlu
Avcılar’daki hastanenin yapımını engellemiştir.”, ben
milletvekilliğimden istifa ediyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Müezzinoğlu. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… (CHP ve MHP sıralarından “Ne önergesi?”
sesleri) KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Ne önergesi, önerge nerede? Önerge dinlemedik ki. BAŞKAN - Ne oldu? BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) – Hangi önerge? KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Hangi önerge? Hospital önergesi. BAŞKAN - Önergeyi
kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda, çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 2’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Çerçeve 68’inci
maddeye bağlı 3’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı
Kanunun Geçici 3 üncü maddesinde yer alan “Bu Kanuna göre çıkarılması gereken
yönetmelikler” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile diğer düzenlemeler” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme
alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun geçici 3. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Önceki mevzuat
hükümlerinin uygulanması Geçici Madde 3 –
Bu Kanuna göre çıkarılması gereken yönetmelikler en geç altı ay içinde
yürürlüğe sokulur. Yeni düzenleyici kurallar yürürlüğe girinceye kadar, mevcut
tüzük ve yönetmelikler ile diğer düzenlemelerin, bu Kanuna aykırı olmayan
hükümleri uygulanmaya devam edilir.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN –
Konuşmacı… KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Ergün Aydoğan
konuşacak. BAŞKAN – Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar) ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 68’inci maddesinin geçici 3’üncü maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, toplumun tüm kesimlerinin gözü Mecliste. Tabii, toplumun gözünün Mecliste olması Sayın Barroso’nun
ne söyleyeceğiyle ilgili değil, kazanacağı ve kaybedeceği haklarla ilgili.
Toplumun tüm kesimleri, aylığımız düşecek mi -hazine bakanı emekli aylıklarının
yüksek olduğunu söylüyor- iş bulamayanlar da emekli olabilecekler mi diye merak
içerisinde günlerdir Meclisi takip ediyor. Değerli
arkadaşlar, çıkardığımız yasalar ve yaptığımız düzenlemeler toplumu, tarafları
rahatlatmalıdır. Oysa, çıkarılmak istenen sosyal
güvenlik yasası ile toplumun tüm kesimleri rahatlamanın ötesinde ciddi
tedirginlik yaşamaktadır. Bugünlerin sorunlarını çözemiyorken otuz yıl
sonrasının düzenlemesini yaptığımızı söylüyoruz. Bir taraftan çalışanlar hak
kaybına uğramayacak derken ciddi hak kayıplarının da yaşanacak olduğunu toplumun
bütün kesimleri görmekte. Sigortalıların, malullük, yaşlılık, ölüm aylıklarının
ülkemiz çalışma hayatına uygun olmayacak şekilde değiştirildiğini,
ağırlaştırıldığını… Emekli, dul ve yetimlerimiz hastane köşelerinde sıra
beklerken ödeyecekleri yüzde 10, yüzde 20 farkı nereden bulacağız diye
düşünürken maalesef hayatlarını kaybetmektedir. AKP Hükûmeti 2002 yılından 2008 yılına gelinceye kadar
işsizlikle ilgili gerçeği gizleyerek işsizliğin düştüğünü ifade etmektedir.
Kâğıt üzerinde millî geliri artırıp milleti zenginleştirdiğimizi ve millî
gelirin 9.333 dolar olduğunu ifade ediyoruz. Biz yaptığımız çalışmalarda ve
gezilerde toplumun bütün kesimlerinin, işçinin, emeklinin, esnafın, BAĞ-KUR’lunun özellikle BAĞ-KUR prim borçlarını ödemekte
zorlandığını, millî gelirin 9.333 dolar olduğu ifade edilirken, böyle bir
gelirin olmadığını toplumun bütün kesimleri yaşamakta, biz de bunu görmekteyiz.
Eğer oynadığımız rakamlarla işsizliği düşürebiliyorsak, millî geliri
artırabiliyorsak, sosyal güvenlikteki temel gerekçenin kara delik olduğu ifade
edilirken hesaplama yöntemleriyle de bu kara deliği yok edebiliriz diye
düşünüyorum. Emekli
aylıklarının yükseltilmesi enflasyon oranında artışa bağlanacağından, Hükûmetin çok bahsettiği refahtan, 9 bin dolarlık paydan
pay alması mümkün
değil. Çünkü hesaplamalar hedef enflasyon üzerine yapıldığından,
hedef enflasyonun yüzde 4, oysa gerçekleşen enflasyonun bunun 2 katı olması
nedeniyle emeklilerin bu millî gelirden pay aldığını söylemek ne yazık ki
mümkün değildir. Nüfus, artı
çalışabilir çağdaki nüfusun iş gücüne katılım oranı düştüğü ifade edilmekte. Yine, burada en
önemlisi, bu yasa “Yirmi yıl çalış, üstüne yirmi yıl daha bekle.” yasasıdır ne
yazık ki. Yirmi yaşında işe başlayan bir vatandaşımız yirmi yıl prim ödedikten
sonra kırk yaşında; ne yazık ki altmış beş yaşına kadar beklemek zorundadır. İşçilerin, kamu
çalışanlarının, emeklilerin, kısacası toplumun tüm kesimlerinin ciddi sıkıntı
yaşadığını, bu çıkan yasanın bir reform yasası değil, bir yıkım yasası olduğunu
toplumun bütün kesimleri hissetmektedir. Toplumun geniş kesimlerinin yaşam
koşullarını iyileştirmeyen, emekçilerin beklentilerini karşılamayan, halkın
gündelik sorunlarını çözmeyen bu yasanın tek amacı sosyal devlet anlayışını
tümden ortadan kaldırmaktır. İşsizlik
sigortasından yararlanan yurttaşlarımızı bu düzenleme ile mağdur ediyoruz. Bu
kanuna göre çıkartılacak olan yönetmeliklere, rüşvet vermenin rüşvet almak
kadar suç olduğunun da yazılmasını istiyoruz. Türk Ceza Kanunu’na yazıldı ama
Sayın Başbakan anlamadı. Bu yasayı okudu ve hak kaybı olmadığını söyledi… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Aydoğan. ERGÜN AYDOĞAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Ama bir süre
sonra ciddi hak kayıplarının yaşandığını yaşayarak gördük. Sayın Başbakan, bu
yasaya göre çıkacak olan yönetmelikleri de okuyun. Sayın Başbakan burada rüşvet
almanın ve vermenin de suç olduğunu görür, “Ben de rüşvet verdim” gibi dayanağı
olmayan, suç ikrarından olan, suç kabulünden başka bir anlam taşımayan
ifadelerde bulunmaz. Sosyal taraflarla görüşülerek uzlaşma sağlandığı ifade
edilen, ancak DİSK, KESK gibi örgütleri sosyal tarafların üyesi olarak
saymıyoruz. Kısacası, bu
düzenlenen yasayla toplumun tüm kesimlerinin ciddi hak kayıplarına uğrayacağı
ve merak içerisinde yurttaşlarımızın beklediği hak kayıplarına uğramamak adına
çok sayıda yurttaşlarımızın sigortalı olduğunu bugün de görüyoruz. AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Nerede hak kaybı, bir tanesini söyle? ERGÜN AYDOĞAN
(Devamla) – Kayıtlara bakarsanız görürsünüz. Son bir ay içerisinde sigortaya
müracaat eden yurttaşlarımızın sayısına baktığımızda… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Aydoğan. ERGÜN AYDOĞAN
(Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı
Kanunun Geçici 3 üncü maddesinde yer alan “Bu Kanuna göre çıkarılması gereken
yönetmelikler” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile diğer düzenlemeler” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederim. Recep
Taner (Aydın) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutuyoruz, konuşacak mısınız? MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Bal konuşacak. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Şenol Bal. (MHP sıralarından alkışlar) ŞENOL BAL (İzmir)
– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi adına
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bu gün
münasebetiyle emniyet teşkilatımızın 163’üncü kuruluş yıl dönümünü canı
gönülden kutluyor, başarılarının daim olmasını niyaz ediyorum. Bu gün
dolayısıyla vefakâr ve her türlü zorlukla mücadele eden, can ve mal
güvenliğinin koruyucusu emniyet mensuplarımızın çok daha iyi şartlara
kavuşmasını diliyor, görevleri başında şehit olan vatan evlatları emniyet
mensuplarını minnetle ve saygıyla anıyorum. Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın çerçeve 68’inci maddesiyle değiştirilen
geçici 3’üncü maddesinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Sayın
milletvekilleri, değişiklik önergemizle, bu maddede yer alan “Bu Kanuna göre
çıkarılması gereken yönetmelikler…” ibaresine ilaveten “ile diğer düzenlemeler”
ibaresinin eklenmesini teklif etmekteydik. Zannediyorum, Komisyon ve Bakan Bey
de katıldılar. Evet, eklenen bu
“diğer düzenlemeler” ibaresinden kasıt, çıkarılabilecek olan genelge, tebliğ ve
yönetim kurulu kararlarının uygulanabilirliğinin sağlanması ve bu maddenin daha
anlaşılır hâle gelmesiydi. Teknik uzman
personelin bile anlamakta zorlandığı bir kanun tasarısıyla karşı karşıyayız.
Öyle maddeler var ki, bir cümle yüz seksen kelimeden bile oluşabiliyor. Bu
kanun tasarısı yürürlüğe girdiğinde ilgili vatandaşlarımızın kendilerini
ilgilendiren konuları anlamaları ve hak aramaları gerçekten çok zor olacaktır
diye düşünüyorum. Belki de bu konuda yeni bir sektör ortaya çıkabilir, iş alanı
olabilir diye de düşünüyorum. Sayın
milletvekilleri, 70 milyon insanımızı ilgilendiren sosyal güvenlik sistemiyle
ilgili bir yasa tasarısı üzerinde günlerdir tartışıyoruz. Bu yasayla sosyal
güvenlik haklarını gasp ederek veya daraltarak, sosyal devlet ilkesi ile sosyal
güvenlik hukukunun temel kurallarını göz ardı ederek, sadece ekonomik ve mali
yönünü dikkate alırsanız -ki, ne kadar alındığı da ortadadır- sosyal sisteme
büyük darbe vurursunuz. AKP, altı yıllık
iktidarı döneminde çalışanlar lehine bir tek düzenleme yapmamıştır, ama
çalışanlar aleyhine birçok şey yapılmıştır. İş güvencesinden tutun da
özelleştirme mağduriyeti de ortadadır. Ve AKP altı yıldır tek başına iktidar
olmasına rağmen sosyal güvenlik sisteminin sorunlarına çözüm getirebilecek
düzenlemeyi de maalesef yapamamıştır. İktidar
olduğundan beri vaatlerde bulunarak sosyal güvenlik reformu yapacağını ilan
etmiş ve 2006 yılında 5510 sayılı Yasa’yı Türkiye Büyük Millet Meclisinden
geçirmiştir. Bu Kanun kimseyi memnun etmemiş ve Anayasa Mahkemesi tarafından bazı
maddeleri iptal edilmiştir. Bu defa, önümüzdeki tasarı yeniden düzenlenmiş,
ancak Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hükümlerin dışında da birçok maddede
yeni düzenlemelere gidilmiştir. 5510 sayılı Kanun’da kabul edilen hakların
gerisine düşülmüştür, yani sosyal güvenlik refahı yerine sosyal güvenlik
sefaleti yaşanmaktadır. Hiçbir hesaba
dayanmadan, seçim öncesi ve sonrası duruma göre ve IMF’li politikaların
etkisiyle kısa bir süre önce söyledikleri ve düşündüklerinin aksi uygulamalar
sadece sosyal güvenlik konusunda değil birçok konuda çıkarılan kanunlar için de
geçerlidir. Ülkemizde günü kurtarmaya dönük ve teslimiyetçi politikalar
sonucunda bir kaos ortamı yaşanmaktadır. Sonuç olarak,
ortaya hesapsızlık, tutarsızlık ve gayriciddilik
çıkmıştır. Sosyal güvenlik
kurumunun giderek artan açığının faturasını emeklilerden, dul ve yetimlerden,
muhtaç malullerden, bebeğin sütünden ve yıpranma paylarından kesmektesiniz. Bu
yeni adaletsizliklere ve hukuki ihtilaflara sebep olacaktır. Sayın Bakan ve Hükûmet yetkilileri, sosyal güvenlik sisteminin büyüyen
açığını, istihdamı artırarak, kayıt dışılığı önleyerek, prim tahsilatı
için yeni yöntemler geliştirerek, ödenmeyen prim borçlarıyla ilgili ceza
uygulamalarına belki kolaylıklar getirerek, prim oranlarını ödenebilecek
standartlara kavuşturarak, bilhassa sağlık harcamaları gibi harcamaları
denetleyerek usulsüz ve yersiz ödemelerden vazgeçerek, toplanan primleri verimli
kullanarak azaltabilirsiniz… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Bal. ŞENOL BAL
(Devamla) - Anayasa’mızın 60’ıncı
maddesinde “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği
sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” denmektedir. Sosyal
devlet anlayışının gereği olan refah düzeyinin korunması ve artırılması bu
uygulamalarla mümkün müdür? Türk vatandaşları asgari refah seviyesine ulaşmayı
hak etmiyor mu sayın idareciler? Ve AKP İktidarı
olarak bu ülkenin millî kaynak ve zenginliklerini, bu milletin hizmetine
vermezseniz, sunamazsanız, hiçbir yaptığınız işte başarılı olmanız mümkün
değildir. Size destek olan Avrupa Birliği komiserleri de sizin gelecekte
sandığa gömülmemenize imkân vermeyecektir. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bal. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 3’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 4’üncü
madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesiyle
değiştirilen 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin 5 inci fıkrasında yer
alan “aylıklarının” ibaresinden sonra gelmek üzere “bağlanması” ibaresinin, 6 ncı fıkrasının sonuna “Ancak çalışmaya başladıktan sonra,
Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî
belgelerin incelenmesi sonucu, Kurum Sağlık Kurulunca çalışma gücündeki kayıp
oranının; a) % 50 ilâ % 59
arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 5760, b) % 40 ilâ % 49
arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 6480, gün uzun vadeli sigorta kolları primi bildirilmiş olması kaydıyla,
haklarında bu fıkra hükümleri uygulanır.” 8 inci fıkrasının
sonuna “Bunlar için Kanunun 81 inci maddesinin (h) fıkrası uyarınca ödenecek ek
karşılıkların hesabında, genel sağlık sigortası primi tutarları dikkate
alınmaz.” cümlelerinin eklenmesini, 11 inci fıkrasının 1 inci cümlesinde geçen
“, malullük”,”bu Kanunun geçici 1 inci maddesi çerçevesinde” ibareleri ile 2 nci cümlesinde geçen “malullük veya” ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68. maddesi
ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 4. maddesinin ve 11.
fıkrasının sonuna aşağıdaki fıkraların eklenmesini ve 6. fıkrada yer alan
“çalışmaya başlamadan önce” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz. Saygılarımla.
“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 5434 sayılı
Kanun hükümlerine göre iştirakçi olup, aynı zamanda 1479 sayılı Kanuna göre
yaşlılık aylığı almakta iken yaşlılık aylığı kesilmiş olanların, her iki kanuna
göre geçen hizmet süreleri konusunda istekleri halinde bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 2829 sayılı Kanuna göre 5. maddesi hükümleri dikkate alınmaksızın
hizmet birleştirmesi yapılır.” “Seçilmiş Belediye Başkanlığı yapmış olup, bu kanunla yürürlükten
kaldırılan 506 sayılı Sigortalar Kanunu hükümlerine göre yaşlılık, malullük ve
ölüm aylığı bağlanmış olanlara veya hak sahiplerine 5434 sayılı T.C. Emekli
Sandığı Kanununun mülga 39. maddesinde belirtilen aylık bağlamaya ilişkin
şartlar dikkate alınmaksızın yukarıda belirtilen tazminat haklarından yararlandırılır.” BAŞKAN – Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68. Maddesi ilgi değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa Geçici Madde 4’ün altıncı ve onbirinci
fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun
hükümlerine tabi olarak çalışmaya başlamış olup ilgili mevzuatına göre alınmış
ve en az % 40 oranında özürlü olduklarını gösterir sağlık kurulu raporu
bulunanlar ile en az yüzde 40 oranında doğuştan özürlü olduklarını
belgeleyenlerden aylık talep tarihinde bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı olanlara; en az 5400 gün uzun vadeli
sigorta kolları primi bildirilmiş ya da emekli keseneği ödenmiş olması
kaydıyla, istekleri halinde bu madde hükümleri esas alınarak yaşlılık aylığı
bağlanır.” “Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce, seçimler neticesinde
belediye başkanı olarak görev yapmış olup, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce
5434 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ek 68 inci maddesine göre
makam tazminatı ve buna bağlı olarak temsil veya görev tazminatı ödenenler hariç
olmak üzere, sosyal güvenlik kanunlarına göre emeklilik, malûllük veya yaşlılık
aylığı almakta olanlara; 5434 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan
39 uncu maddesine göre aylık bağlanması şartlarına haiz olup olmadıklarına
bakılmaksızın 5434 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ek 68 inci
maddesinde belirtilen şartlar da dikkate alınarak, emsali belediye başkanının
almakta olduğu makam tazminatı ve buna bağlı olarak temsil veya görev tazminatı
tutarı, bu Kanunun geçici 1 inci maddesi çerçevesinde almakta oldukları
emeklilik, malûllük veya yaşlılık aylıklarına ilâve edilmek suretiyle ödenir. Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce seçimler neticesinde belediye
başkanı olarak görev yapmış olup, bu Kanuna göre sigortalı iken malûllük veya
yaşlılık aylığı bağlananlara; bu Kanunun geçici 2 nci
ve geçici 4 üncü maddeleri hükümleri de dikkate alınarak bu fıkrada belirtilen
şartlar dahilinde söz konusu tazminatlar aylıklarına
ilâve edilmek suretiyle ödenir. Bu Kanunun yürürlük
tarihinden önce seçimler neticesinde belediye başkanı olarak görev yapmış
olanlardan ölenlerin bu Kanunun 32 nci maddesinde
belirtilen şartlara sahip olmaları halinde, 5434 sayılı Kanunun bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan ek 68 inci maddesinde belirtilen şartlar da dikkate
alınarak, hak sahiplerine bu Kanunun 34 üncü, geçici 1 inci, geçici 2 nci ve geçici 4 üncü maddeleri hükümlerine göre söz konusu
tazminatlar bu Kanunun yürürlük tarihinden önce ölenler için bu Kanunun
yürürlük tarihinden itibaren, bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra ölenler için
ise ölüm tarihinden itibaren ölüm aylıklarına eklenmek suretiyle ödenir. Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce seçimler neticesinde belediye başkanı
olarak görev yapmış olanlardan; malûllük aylığı almakta olanlar ile malûllük
aylığına hak kazanacaklar 5434 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan
39 uncu maddesinde belirtilen aylık bağlamaya ilişkin şartlar dikkate
alınmaksızın yukarıda belirtilen tazminat haklarından yararlandırılır. Bu
fıkraya göre tazminat tutarları ödendikçe Hazineden tahsil edilir. BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN –
Konuşmacı var mı? Buyurun Sayın
Ünsal. (CHP sıralarından alkışlar) HÜSEYİN ÜNSAL
(Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı’nın 68’inci
maddesinin geçici madde 4’ün on birinci fıkrasının değiştirilmesiyle ilgili
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu arada,
kutlamakta olduğumuz emniyet mensuplarımızın Polis Günü’nü de Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ben de kutluyorum. Görevine devam eden emniyet
mensuplarımıza başarılar diliyorum, şehit olanlara da Allah’tan rahmet
diliyorum. Değerli
arkadaşlarım, hem Komisyonun hem de Hükûmetin
katılmak istemediği -ve niye katılmak istemediler anlamakta zorluk çektiğim bir
konu- bu önergeyle belediye başkanlığı yapıp, emekli olanlara makam ve görev
tazminat verilmesi sağlanacaktı. Şimdi, sanırım, Sayın Bakan, makul bir
açıklamasını burada yapar, biz de tatmin oluruz. Yoksa,
ben, belediye başkanlığı yapan diğer arkadaşlarımla bu önergeyi verirken
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda amacımız bir farklıydı. Bugüne kadar emekli
olamamış, emekli olurken gerek Emekli Sandığına gerek BAĞ-KUR’a
gerekse SSK’ya müracaat ettiğinde türlü çeşitli sıkıntılarla karşılaşıp bugün
hâlâ belediye başkanlığı emeklilik hakkını elde edememiş, belediye başkanlığı
emeklilik hakkını elde etmiş olsa bile makam ve temsil tazminatını alamamış
belediye başkanları var. Değerli
arkadaşlar, kanun ile getirilen düzenleme emekli belediye başkanlarına makam ve
temsil tazminatı ödenmesi için 5434 sayılı Kanun’un 34’üncü maddesinde
öngörülen şartı yerine getirmeyi öngörmekte. Dolayısıyla, Kanun yirmi beş
yıllık hizmet süresi ve altmış yaş tamamlandığı takdirde makam ve temsil
tazminatı ödenmesini öngörmektedir. Dolayısıyla, bir eşitsizlik söz konusudur.
Emsali makam ve temsil tazminatı alan belediye başkanları arasındaki bu
dengesizliği hep beraber çözmek bu Meclisin görevi olmalı ve seçimle iş başına
gelen ve belediye başkanlığı yapan yerel yöneticilere kısmen de olsa bir
iyileştirmeyi hep beraber getirmeliyiz diye düşünüyorum. Değerli
arkadaşlarım, burada, seçimle iş başına gelen belediye başkanlarımızın
sorunlarını yine seçimle iş başına gelen biz milletvekilleri çok iyi
bilmeliyiz. Buradaki haklarımızı nasıl alıyorsak belediye başkanlığı yapan
arkadaşlarımızın da elde edebileceği hakların tamamını almasıyla ilgili,
onların bu ekonomik haklarının alınması, iyileştirilmesiyle ilgili her tür
tedbiri almak da bu Meclisin görevi olmalıdır diye düşünüyorum. Belediye
başkanlığı yapan yöneticiler bu tazminatları hak etmişlerdir. Bu tartışma
götürmez bir konudur. Kaldı ki Anayasa’da belirtilen yasa önünde eşitlik
ilkesini korumamız gerekirken bu dengesizlik ile bu eşitlik ilkesi de çiğnenmiş
olmaktadır. Belediye başkanlarının bir kısmının Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı, bir kısmının SSK’lı ve BAĞ-KUR’lu olması
durumu değiştirmez, çünkü makam ve temsil tazminatının alınmasını gerekli kılan
durum kişinin belediye başkanlığı görevini yapmasıdır, bu kadar basit. Aynı görev
nedeniyle farklı sosyal güvenlik kuruluşlarına bağlı olmak farklı özlük hakları
doğurmasına neden olamaz diye düşünüyorum. Değerli
arkadaşlarım, İçişleri Bakanlığının 2005 yılı verileri ile 820’si SSK’lı, 603’ü
BAĞ-KUR’lu olmak üzere 1.423 emekli belediye
başkanımız var. Şimdi, bir de Belediye Yasası’nı değiştirdik. Bu Yasa’yı
değiştirmekle birlikte de yaklaşık bin yüz elli tane belediyeye herhâlde kilit
vuracağız. Ama Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu kilit vurmanın önüne geçmek
için hukuka başvurduk, Anayasa Mahkemesine gittik. Temennimiz, o Yasa’nın iptal
edilmesi ve o belediye başkanları ve belediyelerin haklarının geri iade
edilmesi. Ama iade edilmediği takdirde bu emekli belediye başkanı sayısı
yaklaşık 2 katına çıkacak. Burada bizim bir borcumuz olduğunu, özellikle de AKP
Grubunun o Kanun’a destek veren grup olarak bu konuda bir borcu olduğunu da
buradan ifade etmek isterim. Değerli
milletvekilleri, belediye başkanları arasında eşitsizlik yapan bu düzenlemeyi
önergeyle değiştirmek ve hukuka uygun hâle getirmek istiyoruz. Hukuk devletinde
tüm yasama ve yürütme işlemlerinin nihai amacı kamu yararınadır. Hukuk devleti
ilkesinin Anayasa’nın 2’nci maddesinde yer alan anlayışı da bu amaca dönüktür.
2008 yılı programının uygulanmasında bu eşitsizliklerin, haksızlıkların
birleştirilerek düzenleneceğini Hükûmetin zaten 2008
yılı öngörülerinde, okuduğumuz bu belgelerde hep beraber görüyoruz. Bunu şimdi
açıp vakit geçirmek istemiyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Ünsal. HÜSEYİN ÜNSAL
(Devamla) – Sağ olun efendim. Sizler bunları
yazarken de anlaşılıyor ki, belediye başkanlarının emeklilikleriyle ilgili de
bir düzenlemeyi getirmek anlayışını sergilemek istemiyorsunuz. Değerli
arkadaşlarım, jet hızıyla geçirmek istediğiniz bu yasada, muhalefetin
önerilerini lütfen göz önüne alın ve konuşmalarını dikkatle dinleyin. Yapılan
iş reform değildir. Yapılan iş -Sayın Bakanımız demin söyledi ama- IMF ve Dünya
Bankasına verilen sözlerin tutulması isteğidir. Burada hiçbir alınganlık
göstermeye gerek yoktur. Bu sözlerle toplumun sorunlarına çare olamazsınız.
Gerçekler ortada, bütçenin yüzde 25’ini nüfusun yüzde 10’una faiz olarak
veriyorsunuz ama bütçenin yüzde 18’ini nüfusun yüzde 90’ına sosyal güvenlik
olarak götürmek istiyorsunuz. Bu gerçek ortadayken yaptığınız işin reform
olduğuna kendinizi bile inandıramazsınız. Bu anlam içerisinde, Avrupa Birliği
ülkeleri sosyal güvenliğe yüzde 40 ayırırken Türkiye’nin yüzde 18 ayırması da
yine bir reform anlayışını çözmeniz değildir, bu gerçekten de uzaklaşamazsınız.
Kâr-zarar hesabıyla, bilanço hesaplarıyla bunu kara delik diye adlandırarak
geçiştiremezsiniz. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ünsal. HÜSEYİN ÜNSAL
(Devamla) – Efendim, teşekkür ediyorum. Talebimiz, bu
önergenin AKP Grubu tarafından desteklenmesidir. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ünsal. KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Karar yeter sayısı istemiştik Sayın Başkan. BAŞKAN – Karar
yeter sayısı mı istediniz? Peki. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68. maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510
sayılı Kanunun Geçici 4. maddesinin ve 11. fıkrasının sonuna aşağıdaki
fıkraların eklenmesini ve 6. fıkrada yer alan “çalışmaya başlamadan önce”
ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Hasan
Çalış (Karaman) ve arkadaşları “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 5434 sayılı Kanun
hükümlerine göre iştirakçi olup, aynı zamanda 1479 sayılı Kanuna göre yaşlılık
aylığı almakta iken yaşlılık aylığı kesilmiş olanların, her iki kanuna göre
geçen hizmet süreleri konusunda istekleri halinde bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 2829 sayılı Kanuna göre 5. maddesi hükümleri dikkate alınmaksızın
hizmet birleştirmesi yapılır.” “Seçilmiş
Belediye Başkanlığı yapmış olup, bu kanunla yürürlükten kaldırılan 506 sayılı
Sigortalar Kanunu hükümlerine göre yaşlılık, malullük ve ölüm aylığı bağlanmış
olanlara veya hak sahiplerine 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun mülga
39. maddesinde belirtilen aylık bağlamaya ilişkin şartlar dikkate alınmaksızın
yukarıda belirtilen tazminat haklarından yararlandırılır.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Enöz konuşacak efendim. BAŞKAN – Sayın Enöz, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konu ile ilgili sözlerime
başlamadan önce, birçok olumsuz şartlara rağmen, devletimizin varlığı, insanlarımızın
huzur ve güveni için her türlü takdirin üzerinde fedakârlıkla çalışan kahraman
polislerimizin teşkilatının 163’üncü kuruluş yılını kutluyorum. Şehitlerine
Allah’tan rahmet, ailelerine de başsağlığı diliyorum. Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
68’inci maddesi ile yeniden düzenlenen geçici 4’üncü maddesine bir fıkra
eklenmesi ve altıncı fıkrada yer alan “çalışmaya başlamadan önce” ibaresinin
metinden çıkarılması ile ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın
milletvekilleri, bütün söz alan arkadaşlarımızın üzerinde birleştikleri konu,
bu kanunun, gelecek zaman içerisinde bütün toplumu çok yakından ilgilendiren
temel bir kanun olduğudur. Bu kanunla sosyal güvenlik sistemi yeniden
düzenlenmekte, dolayısıyla ekonominin temel dengesi iş hayatını, sosyal
dayanışmayı ve gelecek umudunu belirlemektedir. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bizler, bütün sözcü arkadaşlarımın da belirttiği gibi her vatandaşımızın
sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerinden yararlanmasını vazgeçilemez bir temel
insan hakkı olarak görmekteyiz. Sosyal güvenlik aynı zamanda bir insan hakkı
olarak bütün insanlarımıza onurlu bir yaşamı sürdürebilmesi için gerekli ve sürekli
bir gelire sahip olmasını, bunun güvence altına alınmasını ve sağlık
hizmetlerinden yararlanmasını sağlamalıdır. Bu haklar, insanlarımızı daha iyi
şartlarda hayatlarını sürdürmeleri için toplumun en üst örgütü olan devletten
alacaklı kılan ve devlete de birtakım yükümlülükler getiren haklardır. Sosyal
güvenlik, bir anlamda, toplumla devlet arasında bir temel sözleşmedir. Devlet
bu sözleşmeyi yaparken millî gelirden bireylerin adaletli olarak faydalanmasını
gözetmek durumundadır. Sayın
milletvekilleri, devlet hukuksal düzenlemelerle millî gelirden düşük pay alan
kesimlerle sosyal güvenlik hakkı bulunmayan kesimleri korumak ve kollamakla
yükümlüdür. Bugün ülkemizin içinde bulunduğu zor ekonomik şartları göz önünde
bulundurduğumuzda, emekli olan insanlarımız yeniden çalışmak zorunda
kalmaktadırlar. Emekli olunca aslında kimse çalışmak istemez. Eğer insanlarımız
emekli iken çalışıyorlarsa, mutlaka, emekli maaşlarıyla geçinemedikleri ve daha
iyi bir hayat sürdürebilmek için çalışmaktadırlar. Bu durumda çalışmak isteyen
insanlarımızın emekli aylıkları üzerinden sosyal güvenlik destek primi
kesilmesi de uygun bir davranış değildir diye düşünmekteyim. Sayın
milletvekilleri, sosyal güvenlik sistemimizin genel durumu irdelendiğinde,
sisteme kaynak sağlayan aktif sigortalıların oranının düşük, kaynak tüketen
pasif ve bağımlı sigortalıların oranının yüksek olduğu görülmektedir. Finansman
kaynağının esas olarak prime dayalı olduğu bir sosyal güvenlik sisteminde
istihdam yapısı ile sosyal güvenlik kurumlarının gelir kaynakları arasında
doğrudan bir etkileşim söz konusudur. Ülkemizde kayıt dışı istihdamın yaygın
bir seyir izlemesi, doğal olarak, ilgili sosyal güvenlik kurumunun çok ciddi
gelir kaybını beraberinde getirmiştir. Buna yüksek işsizlik oranı da eklenince,
sosyal güvenlik sistemimizin finansman darboğazına girmesi kaçınılmaz
olmaktadır. İşsizliğin önemli
düzeylerde bulunması ucuz iş gücü temininin yanı sıra sigortasız işçi
çalıştırılmasını da kolaylaştırmakta, iş bulabilen, ancak alternatifi her zaman
hazır olan işçiler işini kaybetme kaygısıyla sigortasız çalışmaya boyun
eğmektedirler. İşverenleri sigortasız işçi çalıştırmaya yönelten faktörlerin
biri ise prim oranlarının yüksekliğidir. Türkiye, OECD ülkeleri arasında
istihdam maliyeti en yüksek olan ülke konumundadır. Kayıt dışı istihdamın
önlenmesi konusunda etkin yapısal tedbirler alınmalı, bilgi işlem
teknolojisinden de yararlanılarak ilgili kamu kurum, kuruluşları ve meslek
odaları arasında sağlıklı bir bilgi akış sistemi ve koordinasyon sağlanmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Enöz. MUSTAFA ENÖZ
(Devamla) – Önergemizde de belirttiğimiz gibi “Bu Kanun’un yürürlüğe girdiği
tarihten önce, 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre iştirakçi olup, aynı zamanda
1479 sayılı Kanun’a göre yaşlılık aylığı almakta iken yaşlılık aylığı kesilmiş
olanların, her iki Kanun’a göre geçen hizmet süreleri konusunda istekleri hâlinde
hizmetleri birleştirilir.” denmektedir. Bu konuda, seçilmiş belediye
başkanlarımızın sıkıntıları vardır. Ayrıca emekli olmuş belediye başkanları
arasında tazminat ödenmesi hususunda adaletsizlikler de mevcuttur. Tazminatı
hak edebilmesi için aslolan belediye başkanlığı
yapmış olmalarıdır. Bire bir insanımızla her zaman irtibat halinde olan sayın belediye
başkanlarımızın bu konuda hizmetlerinin birleştirilmesi gerekmektedir. Bu
konuda önemli olan, sayın yüce heyetin önergemize destek vermeleriyle bu konu
inşallah hallolacak diye düşüyor, önergemize desteklerinizi rica ediyoruz. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Enöz. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum… HASAN MACİT
(İstanbul) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN –
Arayacağım, peki. Karar yeter sayısı aranacaktır. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…. Efendim, kâtip
üyeler arasında ihtilaf var, oylamayı elektronik cihazla yapacağım. İki dakika süre
veriyorum. Sayın Enöz’ün önergesini oyluyoruz. OSMAN KAPTAN
(Antalya) – Sayın Başkanım, arkadaşlara yardımcı olmak açısından önergeye ne
vereceklerini de söylerseniz iyi olur! BAŞKAN -
Pusulayla oyunu kullanan arkadaşlar lütfen salonu terk etmesin. (Elektronik cihazla oylamaya başlandı) KAMER GENÇ
(Tunceli) – Süre bitti Sayın Başkan. HASAN MACİT
(İstanbul) – Sayın Başkan, onları, son gelenleri sayıya dâhil edemezsiniz. (Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi) BAŞKAN – Karar
yeter sayısı yoktur. On beş dakika ara
veriyorum. Kapanma Saati: 19.02 ALTINCI OTURUM Açılma Saati:19.18 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Murat ÖZKAN (Giresun) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89’uncu Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum. 119 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. Komisyon ve Hükûmet burada. Tasarının 68’inci
maddesine bağlı geçici 4’üncü madde üzerinde Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz ve arkadaşları tarafından verilen önergenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanunun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesiyle
değiştirilen 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin 5 inci fıkrasında yer
alan “aylıklarının” ibaresinden sonra gelmek üzere “bağlanması” ibaresinin, 6 ncı fıkrasının sonuna “Ancak çalışmaya başladıktan sonra,
Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî
belgelerin incelenmesi sonucu, Kurum Sağlık Kurulunca çalışma gücündeki kayıp
oranının; a) % 50 ilâ % 59
arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 5760, b) % 40 ilâ % 49
arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 6480, gün uzun vadeli sigorta kolları primi bildirilmiş olması kaydıyla,
haklarında bu fıkra hükümleri uygulanır.” 8 inci fıkrasının
sonuna “Bunlar için Kanunun 81 inci maddesinin (h) fıkrası uyarınca ödenecek ek
karşılıkların hesabında, genel sağlık sigortası primi tutarları dikkate
alınmaz.” cümlelerinin eklenmesini, 11 inci fıkrasının 1 inci cümlesinde geçen
“malullük”, “bu Kanunun geçici 1 inci maddesi çerçevesinde” ibareleri ile 2 nci cümlesinde geçen “malullük veya” ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeye mi okutuyoruz? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Buyurun
efendim. Gerekçe: Bu düzenleme ile
analitik bütçe sınıflandırmasına uygun hale getirilmesi, daha önce 5434 sayılı
Kanuna göre iştirakçi olanlardan çalıştıkları sırada sakatlananlara uygulanacak
hükmün bu Kanunun 28 inci maddesindeki hükümlerden faydalandırılmaları amaçlanmış
olup çıkarılan ibarelerle madde metnindeki çelişki ortadan kaldırılarak maddede
bütünlük sağlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 4’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Çerçeve madde
68’e bağlı geçici 5’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum
efendim: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı
Kanunun Geçici 5 inci maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
“Güncelleme katsayısı, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili
kanun hükümlerine göre belirlenir.” BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) -
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Önerge üzerinde… MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Mustafa Kalaycı konuşacak. BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 68’inci maddesiyle
değiştirilen 5510 sayılı Kanun’un geçici 5’inci maddesiyle ilgili Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önerge hakkında konuşmak üzere
huzurlarınızdayım. Bugün polis teşkilatımızın 163’üncü kuruluş yıl dönümü. Kahraman
polislerimizin Polis Günü’nü kutluyorum. Yine bu hafta Sosyal Güvenlik Haftası. Başta Sayın Bakan ve tüm sosyal güvenlik çalışanlarının Sosyal
Güvenlik Haftası’nı kutluyorum. Bu duygularla muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Teklifimiz toptan ödemenin hesabında mevcut güncelleme kat
sayısının uygulanmasına devam edilmesini içermektedir. Zira,
tasarıda yer alan güncelleme kat sayısına göre yapılacak hesaplamaya göre
ödenecek tutar önemli oranda azalacaktır. Biraz önceki önergemiz hakkında da kısaca sizlere bilgi vermek
istiyorum: Bu tasarı ile belediye başkanı olup emekli olmuş vatandaşlarımıza da
belediye başkanı tazminatından yararlandırılması hakkı veriliyor. Ancak burada
Emekli Sandığı şartlarını tamamlaması öngörülüyor. Bu da SSK’dan emekli olmuş
vatandaşlarımız açısından bir haksızlık, bir adaletsizlik doğuruyor. Biz bu
durumun düzeltilmesini istemiştik. Zira, tazminatın
emeklilik süresiyle ilişkilendirilmemesi lazım. Tazminat yapılan işle, yapılan
görevle alakalıdır ama maalesef bu haksızlık bu tasarıda yer almaktadır. Yine görüşmeler esnasında sayın iktidar partisi temsilcileri ve
Sayın Bakan öyle bir tablo çiziyor ki sanki duyanlar bu yasa ile çalışanlara,
emeklilere iyi şeyler yapıyoruz zannedecek. Maaş bağlama oranını mevcut
sigortalılar için 10 yıla kadar 3’e çıkardık diyorsunuz. Arkadaşlar, şu anda
uygulanan oran 3,5. Siz 2’ye düşürmek istediniz. Şimdi 10 yıla kadar hizmet
için 3, yeni işe girecekler için 2’ye düşürüyorsunuz. Nerede burada artış?
3,5-3’e, 2’ye düşmüyor mu? Onu söyleyin. SSK’lılar için prim ödeme gün sayısını 9 bin günden 7.200 güne
düşürdük diyorsunuz. Şu anda işe girenler için uygulanan gün sayısı 7 bin gün.
Siz 9 bin güne çıkarmak istediniz, şimdi 7.200 güne çıkarıyorsunuz. Nerede
burada düşme? 7 bin günü 7.200’e çıkarmıyor musunuz? Onu söyleyin. Yine, emeklilik yaş şartı, şu anda işe girenler için kadınlarda
elli sekiz, erkeklerde altmıştır. Siz, bunu, hemen işe girecekleri bile
kapsayacak şekilde altmış beşe çıkarmak istediniz. Şimdi, 2036 yılından
itibaren kademeli artırarak altmış beşe çıkarıyorsunuz. Güncelleme katsayısında, gelişme hızından verilen payı yüzde
25’ten 30’a çıkardık diyorsunuz. Arkadaşlar, şu anda bu pay yüzde 100 olarak
uygulanıyor. Siz bunu yüzde 25’e düşürmek istediniz, şimdi yüzde 30’a
düşürüyorsunuz. Yüzde 100 olarak uygulanan payı yüzde 30’a düşürerek gelişme
hızından verilen payı nasıl artırdık diyebiliyorsunuz? Bu, ölümü gösterip
sıtmaya razı etmeye benziyor. Bunun adına eğer siyaset diyorsanız, biz böyle
siyaseti kabul etmiyoruz; biraz dürüst olalım, milleti doğru aydınlatalım. Sayın Bakanın, çalışanların millî gelire katkısının yüzde 26,3
oranında olduğunu, buna göre de millî gelirden çalışanlar lehine yüzde 30 pay
verildiğini söylemesi de çok yadırganmış, manidar bulunmuştur. O hâlde ben de soruyorum: Millî gelirin yüzde 70’ini kime
veriyorsunuz? O zaman, onu da açıklayın burada. Ben size açıklayayım: Resmî verilere bakalım. Sosyal Güvenlik
Kurumu Başkanlığının verilerine göre, aktif sigortalı, aylık alan ve
bağımlıların toplam sayısı 57,7 milyon. 2022 ve diğer kanunlara göre maaş
ödenen altmış beş yaş muhtaç, özürlü ve diğerleri 1,2 milyon, yeşil kartlılar
da 10 milyon civarında, yani tüm bu sayılanların toplamı 68,9 milyon. Nüfusumuz
da 70,5 milyon olduğuna göre, tüm bu kesim nüfusun yüzde 98’i ediyor, geriye
yüzde 2 kalıyor. Millî gelir artışının eşit dağıtılması durumunda herkese bir pay
verilmesi esas alındığında, bu artıştan, bu tasarıya göre çalışana 0,30 pay,
emekli ve muhtaçlara sıfır pay, nüfusun yüzde 2’sini oluşturan kesime,
kendilerine düşen 1 payın yanında, çalışanların 0,70 payı ile… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Kalaycı. MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Teşekkür ediyorum. Emekli ve muhtaçların da tüm payını bu yüzde 2’lik kesime
veriyorsunuz. Adında “adalet” kelimesi bulunan AKP’nin
adaleti işte bu. Peki, nüfusumuzun yüzde 2’sini oluşturan kesimde kimler var? Tabii
ki, başta faizci ve rantiyeciler var. AKP Hükûmetleri döneminde yapılan faiz ödemeleri de bu hesabı
doğrular niteliktedir. Zira, beş yılda faize
ödediğiniz miktar 184 milyar dolar. 2008 yılı bütçesinde ayırdığınız en büyük
ödenek kalemi, 56 milyar YTL’yle faiz. Dünyanın en yüksek kısa vadeli faiz
oranında, Türkiye’yi üç yıldır açık arayla birinci yaptınız. Dolayısıyla, millî
gelir artışının kime gittiğini görüyorsunuz. Çalışanlara, emeklilere ve
muhtaçlara verilmesi gereken refah paylarını bir avuç faizciye aktarıyorsunuz.
Demek ki AKP yerli ve yabancı faizcilere, rantiyecilere
hizmet vermektedir, tabii ki bir de çıkar çevreleri. Devletin rakamları bunu
gösteriyor, hesaplar bunu gösteriyor. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kalaycı. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 5’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Çerçeve 68’inci maddeye
bağlı geçici 7’nci madde üzerinde üç tane önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile
değiştirilen 5510 sayılı Kanunun geçici 7 nci
maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“30/4/2008 tarihinden sonra 506, 1479,
5434, 2925 ve 2926 sayılı Kanunlara göre ilk defa sigortalı veya iştirakçi
olanlar hakkında bu Kanunun 28 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrası
hükümleri uygulanır. Geçici 2 nci maddenin birinci
fıkrasının (b) bendinin son cümlesi hükmü bunlar hakkında uygulanmaz” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci
maddesi ile değiştirilen Geçici 7 nci maddesinin
ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
“Bu Kanunun 40 ncı maddesinde
sayılmayıp; bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı Kanunun 32 nci maddesine göre fiili hizmet süresine müstahak
görevlerde çalışan mevcut iştirakçiler ve 17/7/1964
tarihli ve 506 sayılı Kanunun ek 5 inci maddesinde sayılan itibari hizmet
süresi kapsamında çalışan mevcut sigortalılar, bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan fiili hizmet veya itibari hizmet süresine ilişkin hükümlerden
yararlanmaya devam ederler.” BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme
alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. Maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Emekli
Sandığı Kanunu ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa ve diğer kanunlara göre
fiili hizmet süresi zammından yararlananlar, emekli olacakları tarihe kadar bu
haktan yararlanmaya devam ederler. Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra
sigortalı olanların fiili hizmet zamları 5510 sayılı Kanunun 40. Maddesi
hükmüne göre ödenir.” BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar) KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan konuşmasında
“Eğer öneriler olursa bu önerileri değerlendireceğiz.” demişti. Daha önce de
yine fiilî hizmet zammı görüşülürken yine Sayın Bakan gazetecilerle ilgili
olarak “Ben bir maliyet hesabı çıkarayım, o maliyet hesabına göre
düşüncelerimizi ifade edeceğiz.” diye açıklamıştı. Şimdi önergemize ret oyu
vereceğini Sayın Bakan söyledi. Doğrusunu isterseniz yaptığı maliyet hesabını
ben de merak ediyorum. Yani, bu gazeteci arkadaşların emekli oluncaya kadar var
olan sistemden yararlanmalarını sağlayan düzenin getireceği maliyet nedir?
Sayın Bakan açıklarsa memnun olurum. Değerli milletvekilleri, az önce bir önergemiz daha reddedildi.
Çok gariptir; bakın, belediye başkanları seçimle gelirler, seçimle gelen
belediye başkanına makam tazminatı ödüyoruz yani seçildiği için, o makama
oturduğu için makam tazminatı ödüyoruz; tıpkı milletvekillerine, tıpkı, yine
devlette örneğin müsteşarlık gibi, genel müdürlük gibi görevlerde bulunanlara
belli ödemelerin yapıldığı gibi. Belediye başkanına diyoruz ki: Sen seçildin,
sana makam tazminatı ödeyeceğim ama şu koşulları doldurursan ödeyeceğim. E,
adam emekli olmuş, geçmişte belediye başkanlığı yapmış; yani buna niçin makam
tazminatı ödemiyoruz? Eğer sosyal sigortacılık mantığına göre gidiyorsanız hiç
makam tazminatı ödememeniz lazım. Ne kadar prim yatırdın, o kadar alırsın;
bitti, o kadar. Ama eğer siz makama bağlı bir tazminat ödüyorsanız bunun sosyal
sigortacılıkla ilgisi yoktur. Bu, statü esasına göre verilen bir bedeldir. Yani
bu ayrımı yapmadan, ben makam tazminatını ödemeyeceğim… Niçin? Şu şartları
doldurmadın diye. O şartları doldurma değil. O şartları dolduran, karar veren
halktır, onu belediye başkanlığı koltuğuna oturtmuştur. Makama
oturtan kim? Halk. E, makama oturtan halka diyorsunuz ki: Kusura bakma,
ben Parlamento olarak senin bazı görevlerini, bazı yetkilerini süreni
doldurmadığın için vermiyorum ama diğerlerine veriyorum. E, bu çifte standardı
yapmaya Parlamentonun görevi var mı arkadaşlar? Üstelik o insanlar da bizim
seçildiğimiz gibi seçildiler, buraya geldiler. Bir başka çarpık tablo… Bakın değerli milletvekilleri, bu
Parlamentodan biz devlet memurları resen altmış bir yaşında emekli olsun diye
yasa çıkardık. Peki, şimdi ne diyoruz? Altmış beş yaş olsun diye. Hangisi
doğru? Altmış bir yaşında zorunlu emeklilik yapmak mı doğruydu, yoksa altmış
beş mi doğruydu? Kim Anayasa Mahkemesine gitti? Biz gittik Anayasa Mahkemesine
“Bu yanlıştır.” dedik. Anayasa Mahkemesi verdiği kararda da aktüeryal
dengelerin bozukluğundan söz ederek “Siz kişileri altmış bir yaşında emekli edemezsiniz.”
dedi. Şimdi biz altmış beşi getiriyoruz. O zaman, bu ikili yapının, bu ikili
anlayışın arkasındaki düşünce sistematiği nedir? Bunu herhâlde sorgulamamız
gerekiyor. Bir başka önemli nokta, değerli arkadaşlar, Sayın Bakan geldi,
burada dedi ki: “Bu kanunla biz kayıt dışını da önleyeceğiz, kayıt dışı
istihdamı da önleyeceğiz.” Güzel. Getirilen madde ne? Efendim, çalışan
işçilerin banka hesabına ücretleri yatacakmış. Sayın milletvekilleri, özel
sektörden gelen arkadaşlarımız gayet iyi bilirler, yani biz kargaları
güldürecek bir önlemi buraya getirip “Biz bununla kayıt dışını önleyeceğiz.”
diye bir karar alabilir miyiz? Zaten kayıt dışı dediğiniz adamın adı üstünde:
Kayıt dışı. İşveren götürüp bankaya parayı yatırır mı? Yani akıl var, mantık
var. Bırakın siz özel sektörü -devlette çalışan çoğu arkadaşımız var- devlet
memurlarına bile sarı zarf verilir. Yani normal aldığı aylığın, ücretin dışında
yılın sonunda örneğin bazı kuruluşlarda -isim vermek istemiyorum- bürokratlara
sarı zarf verirler, belli bir bedel öderler, bir fondan bir bedel öderler.
Şimdi siz diyorsunuz ki: “Ben banka esasını getiriyorum, özel sektör bankaya
yatıracak.” Ya zaten özel sektör kayıt dışı çalıştırıyor bu insanı, niye
bankaya yatırsın? Elden verirken bile karşılığında herhangi bir yazı
almaz, bir belge imzalamaz. Zaten kayıt dışı olmanın da özelliği budur. Bir başka… Tekrar başa geleyim, değerli milletvekillerimiz, basın
mensuplarına yapılan bir haksızlık var. Gerçekten de basın mensupları bu ülkede
çok zor koşullarda görev yapıyorlar. Gece yarısı bir olay olduğu zaman basın
mensupları oraya koşar. Doğrudan bize bilgi verecek, link, gösteri verecek
televizyon kameraları, araçlar oraya gider. Biz şunu söyleyebilir miyiz:
“Efendim, gazeteciler sabah 8.30-akşam 17.30 arası çalışsınlar, o arada da
olaylar dursun.” Böyle bir şey yok. Sırtında kamerayla, 20 kiloluk kamerayla
bütün gün çalışan arkadaşlarımız var. Gerçekten de bunların hayatları yıpranma… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Ben özellikle istirham ediyorum
Sayın Bakan. Siz daha önce söylediniz, iyi niyetle bazı şeyleri
çözebileceğinizi de ifade ettiniz. Belki bizim önergemizi muhalefet verdiği
için reddetmiş olabilirsiniz ama özellikle istirham ediyorum: Maliyet
hesabınızı yapın, yüce Parlamentoya bu maliyet hesabınızı sunun ve yüce
Parlamento -siz de serbest bırakın- gazetecilerle ilgili olarak arkadaşlarımız
kabul veya reddetsinler, o konuda da biz üstümüze düşeni yaparız diye
düşünüyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kılıçdaroğlu. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci
maddesi ile değiştirilen Geçici 7 nci maddesinin
ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
Recep
Taner (Aydın) ve arkadaşları “Bu Kanunun 40 ncı maddesinde
sayılmayıp; bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı Kanunun 32 nci maddesine göre fiili hizmet süresine müstahak
görevlerde çalışan mevcut iştirakçiler ve 17/7/1964
tarihli ve 506 sayılı Kanunun ek 5 inci maddesinde sayılan itibari hizmet
süresi kapsamında çalışan mevcut sigortalılar, bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan fiili hizmet veya itibari hizmet süresine ilişkin hükümlerden
yararlanmaya devam ederler.” BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN – Tabii, buyurun. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi,
efendim, bu belediye başkanlarıyla ilgili yoğun bir şekilde değerlendirme
yapılıyor. Şimdi, bildiğiniz gibi, Emekli Sandığı, SKK’dan
ve BAĞ-KUR’dan emekli olan belediye başkanlarımız
makam, görev ve temsil tazminatlarını almıyorlar şu anda. Bir gerçeği tespit
edelim. Bu temsil tazminatını, makam tazminatını almayan belediye
başkanlarımıza biz makam tazminatını ve tazminatlarını almalarıyla ilgili
düzenleme getiriyoruz. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Güzel. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi
talep nedir? Talep şu: SSK ve BAĞ-KUR’lu olarak
emekli olan belediye başkanları Emekli Sandığı emeklilik hakkını elde etsinler
ama emekliliklerinde de Emekli Sandığı şartlarına tabi olmasınlar. Böyle bir
şey olabilir mi? KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır, hayır. Sayın Bakan, öyle
bir şey yok. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi,
bakınız, şu anda çalışan belediye başkanlarının makam tazminatı almadıklarını
hepimiz biliyoruz. Bu düzenleme böyle bir açılımı getiriyor. Şartları nedir?
İki tane şartı var bunun: On beş yıl sigortalılık süresi, altmış bir yaş veya
dokuz bin prim günü. Emekli Sandığındaki şartlar bunlar. Şimdi, burada neye
itiraz ediliyor, bilemiyorum. Yani SSK’lı ve BAĞ-KUR’lu
olarak emekli olan belediye başkanlarımızın, bu mevcut statüleriyle Emekli
Sandığı statülerine ulaşmaları isteniyor ki bu adaletsiz bir yaklaşım diye
düşünüyoruz. Şu anda belediye başkanlarına, bu yaptığımız düzenleme ile büyükşehir
belediye başkanlarına, bu statüdeki belediye başkanlarımıza 1 milyar 187 milyon
-büyükşehir belediye başkanlığı olanlara, SSK ve BAĞ-KUR’dan
emekli olanlara- bu kadar bir artış gelecek. Eğer belediye başkanlarımız il
belediye başkanı ise 1 milyar 39 milyon lira ilave ücret alacaklar, eğer ilçe
ve ilk kademe belediye başkanları iseler 593 milyon lira alacaklar, diğer
belediye başkanlarına bin beş yüz gösterge rakamı üzerinden 445 milyon liralık
ilave makam tazminatı ödenmiş olacak. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Eski parayla. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi,
böyle bir açılımı, yıllardır belediye başkanlarının beklediği bir durum
olduğunu ve bunu da bu şekilde çözdüğümüzü burada ifade etmek istiyorum. Birçok konular var tabii. Burada kısa bir açıklama yapmam
gerektiği için söylüyorum. Gazetecilerle ilgili konuyu bizatihi “gazeteciler”
olarak getirmeyi ben doğru bulmuyorum. Yani bu popülist
yaklaşımlar, bu bakış açıları doğru değil. Şu anda fiilî hizmet zammını alması
gerekenlerle ilgili kapsamlı, doğru, adil bir düzenleme yaptık. Ben şunu
isterim: Bir muhalefet milletvekilimiz çıksın desin ki, fiilî hizmet zammıyla
ilgili ortaya koyduğunuz kriterler yanlıştır. Bakın,
bunu tartışabiliriz. Ama fiilî hizmet zammıyla ilgili çok objektif kriterler koyduk. Şu talep doğrudur… Mevcut fiilî hizmet
zammından istifade edenlerin, bunların süresinin devam etmesiyle ilgili
çalışmamız devam ediyor dedim ben. Yani mevcut fiilî hizmet zammında olanlarla
ilgili çalışmamız devam ediyor. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – İşte onu istiyoruz zaten. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Ama siz
buna yalnız gazeteciler derseniz… Yani bu yaklaşımı gazeteci arkadaşlara da
tevdi ediyorum, siyasetçilere tevdi ediyorum, bunu doğru bulmuyorum. Peki, o
sistem içerisinde çalışan diğer fiilî hizmet zammı kapsamındaki arkadaşlardan
gazetecileri ayırdığımız zaman onlara ne yüzle bakacağız siyasetçiler olarak?
(AK Parti sıralarından alkışlar) Eğer devam ettireceksek hep birlikte devam
ettiririz, eğer ettirmeyeceksek bunun gerekçelerini de açıklarız. Ama, Sayın Başkan, bu konu üzerinde çalıştığımızı ve tasarı
bitimine kadar da bir süremizin olduğunun bilinciyle bunu ifade ediyorum. Son olarak da şunu söylüyorum Sayın Başkanım: Bakınız, bizim sistemimizde
iki noktada yanlışlık yapılmıştır. Biri, 1991 yılında emeklilik yaş sınırı
kaldırılmıştır -işte diyoruz ya otuz sekiz-kırk yaşındaki emekliler diye-
sistemimizi çökertmişizdir. İkinci büyük yanlışlık 1999’daki değişiklikle yapılmıştır. O da bakınız
nasıl bir netice doğurmuştur. O da şöyle bir sıkıntı: Ücretlerden daha fazla
emekli maaşı noktasına Türkiye geçmeye başlamıştır. Bir insanı çalıştırırken
verdiğiniz ücretin üzerinde emekli maaşı veriyorsunuz. Bakınız, bu kürsüden hiç
kimse bunun da doğru olduğunu söyleyemez. Dolayısıyla, yaptığımız şeyler
bilimsel olmalı, doğru olmalı, geleceğe dönük olmalı, gelecek nesillere dönük
olmalı. Haa, 1999’da
yapılanın, bunun bir haklı gerekçesi var mı? Var. Arkadaşlar, Türkiye yüzde 6,
yüzde 7, yüzde 8 büyüyecekse, bu konudaki düzenlemeyi ona göre yapmamız
gerekiyor. Hayır, küçülen bir Türkiye olacaksa, sıfır bir büyüme olacaksa, eksi
büyüme olacaksa, o zaman siz gelişme hızını nasıl alırsanız alın hiçbir şey
fayda etmez. Onun için bu düzenleme gerçekten adaletli bir düzenlemelidir, hep
beraber en rahat savunabileceğimiz bir düzenlemedir diye ifade ediyorum. Hepinize çok teşekkür ediyorum, önergeye katılmadığımızı ifade
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan makam
tazminatıyla ilgili olarak, eğer SSK ve BAĞ-KUR’dan
emekli olan belediye başkanları varsa bunlar da Emekli Sandığı statüsüne
geçsin. Bizim üzerinde durduğumuz nokta şu: Sadece ve sadece belediye
başkanlığı yaptığı için normal aylığından makam tazminatı alınacaktır. O makam
tazminatında belediye başkanları arasında fark gözetilmesin. Yoksa,
emekli aylıkları farklı ise, zaten, ona… Biz gelip de onun emekli aylığını
artırın diye bir iddiamız da söz konusu değildir. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kılıçdaroğlu. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Ama, eğer
siz sosyal sigorta sistemiyle statü sistemini karıştırırsanız bu tür
açıklamalar da doğal olarak gündeme gelir. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Tutanaklara geçti efendim. Teşekkür ederim. Önerge üzerinde konuşmak isteyen? MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bal konuşacaklar. BAŞKAN – Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar) ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın çerçeve 68’inci maddesiyle
değiştirilen geçici 7’nci maddesinin ikinci fıkrası hakkında vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Şahsım ve Milliyetçi Hareket
Partisi adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, ağır riskli ve yıpratıcı koşullarda
görev yapmaları gerekçesiyle fiilî hizmet zammından çoğu otuz yılı aşan bir
süredir yararlanmakta olan, basın ve gazetecilik iş yerlerinde çalışanlar, gemi
adamları, dalgıçlar, hava yollarının uçucu personeli, lokomotif mühendisleri,
zirai mücadele ve karantina teşkilatı ile veteriner teşkilatında vazife gören
memur ve hizmetliler, TRT’de haber hizmetinde çalışanlar, devlet tiyatrosu
sanatçıları, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası mensupları 5510 sayılı
Kanun’da yer almış iken ve bunlara PTT dağıtıcıları ve infaz koruma memurları
eklenmişken, bu tasarıyla kapsamdan çıkartılarak hakları ellerinden alınmıştır.
Söz konusu çalışanların haklarının ellerinden alınması konusundaki
gerekçeler hiç gerçekçi gözükmemektedir. Teknolojideki gelişmeler veya başka
ülkelerde olmaması gibi gerekçeler de yetersiz kalmaktadır. Bu hakkın
verilmemesi için herkesin mutabık kalacağı bilimsel gerekçeler gerekirdi. Evet, bu yetmiyormuş gibi, üzerinde değişiklik önergesi verdiğimiz
maddede, bugüne kadar fiilî hizmet zammından ve itibari hizmet süresinden
yararlanan vatandaşlarımız için, meslek gruplarına göre hem farklılıklar hem de
hak kayıpları ortaya çıkmaktadır. Bir örnek vermek istiyorum: Fiilî hizmet zammı kapsamından
çıkarılan sosyal sigortalılar için üç bin altı yüz gün, yani on yıllık çalışma
şartı aranmıyor. Örneğin, tasarının yürürlüğe gireceği tarihten önce dokuz yıl
gazetecilik yapmış olan kişinin çalışma süresine otuz altı ay, yani üç yıl
ilave edilecek, ancak, bu kişiler üç yıl yerine bir buçuk yıl erken emekli
olabilecekler. Yirmi yıldan beri gazetecilik yapan bir kişinin çalışma süresine
ise beş yıl fiilî hizmet süresi zammı ilave edilecek, eski sistemde bu kişilerin
elde ettikleri fiilî hizmet zammı sürelerinin tamamı emeklilik yaş hadlerinde
dikkate alınmasına karşın, sistem değişikliği dolayısıyla yaş hadlerinde sadece
iki buçuk yıllık bir indirim yapılmış olacak. Bu nedenle, yirmi yıllık çalışma
süresine rağmen yaşı tutmadığı için yeni yasa yürürlüğe girinceye kadar emekli
olamayan gazeteciler, bu düzenleme dolayısıyla iki buçuk yıl daha geç emekli
olacaklar. Kamu kesimi içinde olan muhtelif mesleklerle ilgili olarak da üç
bin altı yüz günün doldurulmasında önceki çalışma sürelerinin dikkate alındığı
ortaya çıkmaktadır. Eğer üç bin altı yüz gün süresi doldurulmamışsa, durum çok
daha karışıktır. Ama biraz önce Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi ve AKP
milletvekillerinin vermiş olduğu önergeyle, zannediyorum, bu durumun
düzeltilmeye çalışılacağı ifade edildi. Ben bu vesileyle, yine bir mağdur kesim olan uzman erbaşlarla
ilgili Sayın Bakandan bilgi almak istiyorum. Biliyorsunuz, yine 2004 yılında
3269 numaralı Uzman Erbaş Kanunu’nun 5’inci maddesine bir ek madde yapılmıştı.
Yani “Uzman erbaşlar iki yıldan az, beş yıldan fazla olmamak şartıyla sözleşme
yaparak göreve başlar ve Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığıyla
ilgilendirilirler.” deniyordu. “Bunlardan istihdam edildikleri kadronun görev
özelliklerine göre, sınıf ve branşlarına göre, ilgili
sağlık nitelikleri uygun olanların müteakip sözleşmeleri bir yıldan az, beş
yıldan fazla olmamak şartıyla azami kırk beş yaşına kadar uzatılabilir.” diyor
kanun. Şimdi bu hüküm gereğince, kırk beş yaşına giren uzman erbaşların
müteakip sözleşmeleri uzatılmamak suretiyle askerlik hizmetiyle ilişkileri
kesilmektedir. Şimdi bu durumda, bu 5’inci maddeyle yapılan değişiklikten önce
işe başlayan ve kırk beş yaşına girdikleri hâlde emekliliğe hak kazanamayan
uzman erbaşlar mağdur duruma düşmektedir. Aynı zamanda, bu yeni sosyal güvenlik
yasasıyla bu daha da artmaktadır. Şimdi 65 doğumlu olan, 93’ün Ağustos ayında
uzman erbaşlık görevine başlayan bir kişinin sözleşmesi Kanun’un ilgili madde
hükmüne göre ancak 2009 Ağustos ayına kadar uzatılabilmekte ve bu durumda da,
toplam hizmet süresi ancak on altı yıl olduğundan emeklilik için gerekli olan
yirmi hizmet yılını tamamlayamamaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Bal. ŞENOL BAL (Devamla) – Şimdi ben sormak istiyorum Sayın Bakana veya
Hükûmet yetkililerine: Bu durumda, Kanun’un yürürlük
tarihinden önce işe başlayan ve kırk beş yaşına girdikleri hâlde emekliliğe hak
kazanamayan uzman erbaşların sözleşmelerinin emeklilik sürelerini dolduruncaya
kadar uzatılması konusunda ne düşünüyorsunuz? Bunun mümkün olmaması hâlinde, bu
durumdaki uzman erbaşların emekliliklerini hak edinceye kadar çalışabilmelerini
teminen Başbakanlık Personel Dairesi Başkanlığınca
resmî devlet dairelerindeki kadrolara geçişleri sağlanabilecek midir veya
bunlar emeklilik hakkını alamadan ortada mı kalacaklardır? Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bal. KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum efendim. BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir efendim. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesiyle
değiştirilen 5510 sayılı Kanunun geçici 7 inci maddesinin sonuna aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz. Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları “30/4/2008 tarihinden sonra 506, 1479,
5434, 2925 ve 2926 sayılı Kanunlara göre ilk defa sigortalı veya iştirakçi
olanlar hakkında bu Kanunun 28 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrası
hükümleri uygulanır. Geçici 2 nci maddenin birinci
fıkrasının (b) bendinin son cümlesi hükmü bunlar hakkında uygulanmaz” BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Uygun görüşle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Konuşmacı var mı? Buyurun Sayın Kafkas. (AK Parti sıralarından alkışlar) AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle birkaç konunun altını çizmek istiyorum. Buraya çıkan birçok arkadaşımız, sanıyorum daha önceden
hazırlanmış metinleri ısrarla okumaktalar; kanunda bu süreç içerisinde
yapılmış, önergelerle, sosyal taraflarla mutabakata varılarak yapılmış birçok
düzenlemeyi hiç yapılmamış gibi, geçen, kabul edilen maddelerin hiçbirisinde
böyle bir düzenleme yapılmamış gibi, sanki bu Meclis o maddeleri kabul etmemiş
gibi, hâlâ eski mantıkla ve eski bildiklerini söylemektedirler. Ben, değerli kardeşlerim, yeni türküler öğrenmek lazım, bildiğiniz
ezberlerinizden vazgeçmeniz lazım, yeni türküler söylemek lazım, yeni
türkülerin lezzetine varmak lazım diye düşünüyorum. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ya, sen kendi işine bak ya,
kendi işine bak! Başkasının ne konuşacağına karar veremezsin! (AK Parti
sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen… MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sen kendi işine bak! AGÂH KAFKAS (Devamla) – Tabii, ben… BAŞKAN - Sayın Kafkas, Genel Kurula hitap edin. AGÂH KAFKAS (Devamla) – Sayın Başkanım, ben onu yapmaya
çalışıyorum, hatta ben başkasının benim konuşmama karışamayacağı gibi,
başkasının konuşmasına karışmamak gerektiğinin demokratik bilinci içerisindeki
bir milletvekiliyim. (AK Parti sıralarından alkışlar) Buradaki farklılıkların
bir zenginlik olduğuna inanan… FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Başkasının hakkına saygı duy,
saygı! AGÂH KAFKAS (Devamla) – …ve farklı seslerin, farklı tonların ve
farklı görüşlerin demokrasinin zenginliği olduğuna inanan ve onlardan bu
ülkenin ortak akıl çıkararak sonuca doğru birlikte yürümeyi başarabileceğine
inanan bir demokratım ben. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bu kadar demagoji
yapma! AGÂH KAFKAS (Devamla) – Onun için değerli dostlar, şimdi zamanımı polemikle geçirmek yerine birkaç şeyin altını çizmek
istiyorum: Bir tanesi… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Kafkas, siz bilmezsiniz! AGÂH KAFKAS (Devamla) – … fiilî hizmet
zammı uygulamasında -biraz önce
Sayın Bakanımın söylediği ve değerli arkadaşlarımızın konuştuğu gibi-
uluslararası normlar gereğince, yeni teknolojiler gereğince insan sağlığını
etkileyen birçok bölüm yeniden ilave edilmiştir. Hiç kimse bunları ifade
etmiyor. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Kafkas, olması gereken niye
ifade edilsin ki, zaten olacak. AGÂH KAFKAS (Devamla) – Şimdi, biraz önce Sayın Bakanın da
söylediği gibi sosyal taraflarla bir çalışma sürdürülüyor. Temenni ediyorum ki,
fiilî hizmet zammında bir mutabakat sağlanarak kazanılmış hakların korunması
ilkesi burada da hayata geçirilir ve burada özellikle bu yasayla fiilî hizmet
zammı uygulamasında, daha önceki kanunlarda sosyal sigorta süresine eklenirken,
bu düzenlemeyle primi ödenmiş süreye eklenmektedir. Bu kapsama giren
sigortalıların yaş unsurunu tamamladıkları takdirde bir an önce emekli olma
imkânlarını elde edebilme şansı kendilerine sunulmaktadır. Değerli kardeşlerim, bir defa, başından itibaren şu haksızlığı Meclise
yapmaktan vazgeçmeliyiz: Sanki yarın sabah emekli olanlar emekli maaşı
alamayacaklar. Türkiye’de artık altmış beş yaşına gelene kadar kimse emekli
olamayacak, çalışanların hiçbirisi. Hiçbir çalışanın altmış beş yaşıyla alakası
olmadığının altını bir kez daha ulusun önünde çizmek istiyorum. Şu anda
çalışanlar kaç yılda ve ne zaman, hangi süre çalışmayla emekli olacak haklara
sahiplerse bundan sonra da aynı şekilde olacaklardır. Yeni girenlerin, on yıl
içerisinde girenlerin dahi altmış beş yaşında emekli olma imkânı yoktur, yine
daha kısa süre içerisinde ve mevcut yasayla olacaklardır. Yani, bunu “Emekli
maaşları kesilecek…” Yok böyle bir şey. Kimsenin hakkı
gasp olmayacak. 2048’de Türkiye altmış beş yaş beklentisini önüne
koyabiliyorsa, bugünkü gelişmişlik hızında dünyada altmış beş yaş bugün
yapılırken 2048’de biz yapacağız diyemiyorsak, zaten o zaman size derler ki
“Harç bitti, yapı paydos.” Dükkânı kapatın o zaman. OKTAY VURAL (İzmir) – Devlet niye kepenk kapatsın canım! Ne demek
devlet… Devletimiz devam eder. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Evet, harç bitmez. OKTAY VURAL (İzmir) – Bitmez devlet. AGÂH KAFKAS (Devamla) – Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti devleti
ilelebet yaşayacak. OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, devlet bitmez. AGÂH KAFKAS (Devamla) – 2048’de Türkiye Cumhuriyeti devletinin yaş
beklentisi seksen beşler, doksan beşler olacak, altmış beş çok geride kalacak.
Ben onu söylemeye çalışıyorum. OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl kepenk kapatacakmış devlet? Sen kepenk
kapat, devlet kapatmaz. MEHMET GÜNAL (Antalya) – O harcı sulandırsanız da bitmez, merak
etmeyin. BAŞKAN – Sayın Vural… Sayın Vural… AGÂH KAFKAS (Devamla) – İnsanların kulaklarını gerçeklere
kapatmasını anlamakta zorluk çekiyorum. NESRİN BAYTOK (Ankara) – Evet, biz de anlayamıyoruz! AKİF AKKUŞ (Mersin) – Anlaşılmıyor konuşman! AGÂH KAFKAS (Devamla) – Bu devlet ilelebet, ebet müddettir ve
devleti hiç kimse bizimle tartışamaz. Bu devleti sizden daha az seven namerttir
be! [AK Parti sıralarından alkışlar; MHP sıralarından “Bravo!” sesleri,
alkışlar (!)] OKTAY VURAL (İzmir) – Bravo! AGÂH KAFKAS (Devamla) – Kimsenin tekelinde değil bu vatan sevgisi,
demokrasi sevgisi. Bu ülkede artık şundan herkes vazgeçecek… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Kafkas. AGÂH KAFKAS (Devamla) – Bu ülkenin mukaddesleri üzerinden, bu
ülkenin ortak değerleri üzerinden siyaset yapma hastalığından hepimiz
vazgeçeceğiz. (AK Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) AKİF AKKUŞ (Mersin) – Siz öylesiniz, siz. AGÂH KAFKAS (Devamla) – Bu bayrak hepimizin bayrağı. Demokrasi hepimiz için gerekli, Anayasa’nın temel ilkeleri. AKİF AKKUŞ (Mersin) – Ne konuştuğunun farkında değilsin sen. AGÂH KAFKAS (Devamla) – Şimdi, sosyal devlet… İlk defa, çağdaş
anlamda, bu yasayla devlet taşın altına elini koyuyor, sosyal devleti inşa
ediyor, birileri çıkıyor “Sosyal devleti ortadan kaldırıyoruz…” AKİF AKKUŞ (Mersin) – Hangi sosyal devlet! Devlet mi
bırakıyorsunuz! AGÂH KAFKAS (Devamla) – Aynı metni mi okuyoruz, başka bir metin mi
okuyoruz? Bu kanunu okuyorsanız sosyal devleti inşa ettiğimizi görür ve
teşekkür edersiniz diye düşünüyorum. O nedenle, demokrasi kimsenin inhisarında
değil, cumhuriyet kimsenin tekelinde değil, laiklik kimsenin tekelinde değil,
bayrak kimsenin tekelinde değil. Bu ülkede tek bayrak, tek vatan, tek millet
ilelebet yaşayacaktır diyor ve saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kafkas. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda çerçeve 68’inci maddeye bağlı
geçici 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir. Çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 8’inci madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci
maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 8 inci maddesinin
ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “sayılanlardan bu Kanunun yürürlük
tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanunun yürürlük
tarihi ile 4/10/2000 tarihi arasında” ibaresinin
“sayılanların” şeklinde, “% 32’si” ibaresinin de “% 27’si” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68. çerçeve
maddesiyle düzenlenen 5510 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Geçici 8. Madde: Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre
sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar
kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu
Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlar. Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendine göre sigortalı sayılanların
hak ve yükümlülüğü ise 7 nci maddenin birinci
fıkrasının (b) bendine göre başlar. Ancak, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerine göre sigortalı sayılanlardan bu
Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu
Kanunun yürürlük tarihi ile 1.1.1985 tarihi arasında geçen vergi mükellefiyet
süreleri bulunmak kaydıyla, sigortalının bu Kanunun yürürlük tarihinden
itibaren 6 ay içinde talepte bulunması halinde, vergi mükellefiyet sürelerinin tamamı
için 80 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendine göre talep tarihindeki
prime esas kazancının % 32’si üzerinden borçlanma tutarı hesaplanır ve
sigortalıya tebliğ edilir. Sigortalının
kendisine tebliğ edilen borçlanma tutarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren
18 ay içinde ödemesi halinde, bu süreler sigortalılık süresi olarak
değerlendirilir. BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Önerge üzerinde… KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Atila
Emek konuşacak. BAŞKAN – Buyurun Sayın Emek. (CHP sıralarından alkışlar) ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 68’inci çerçeve maddesiyle
düzenlenen 5510 sayılı Kanun’un geçici 8’inci maddesiyle ilgili değişiklik
önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. Önergemiz üzerindeki görüşlerimi açıklamadan, biraz önce Sayın
Grup Başkan Vekilimizin üzerinde konuştuğu önergeyle ilgili olarak bir açıklama
yapmak istiyorum. Bizim önergemiz, fiilî hizmet zammı konusunda sadece
gazetecileri değil tümünü kapsamaktadır. Gazeteciler örnek olarak verilmiştir.
Sayın Bakanın önergeyi anlamamış olmasını anlamakta güçlük çektik. Değerli milletvekilleri, değişiklik önergemiz, sigortalılar lehine
ve onların sosyal haklarını koruyan düzenlemeleri içermektedir. Önergemiz ile
ekonomik güçlükler ya da başka nedenlerle borçlanma olanağından yararlanamayan
veya borçlarını yeniden yapılandırmakla birlikte, taksitlerini düzenli olarak
ödeyemediklerinden dolayı sistemden çıkmak zorunda kalan esnaf ve
sanatkârlarımız için bu tasarı yolu ile son bir defa yeni borçlanma hakkı
verilmesi amaçlanmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumda ekonomik
sıkıntının ve yoksullaşmanın en yoğun olduğu kesimlerin başında esnaf ve
sanatkârlar gelmektedir. AKP İktidarında çiftçi perişan ve yoksul bırakılmış,
esnaf ve sanatkâr kepenk kapatarak iş yerinden, işinden olmuştur. Kapanan
ticari unvanlı iş yeri sayısı, yıllara göre, 2003’ten başlayarak, 2003’te
13.229, 2004’te 17.221, 2005’te 17.526, 2006’da 23.342 ve 2007’de de 23.595 olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu sorunları çözmekten öte, toplumda
yeni sıkıntılar yaratacak durumdadır. Tasarı sosyal barışı olumsuz etkilemiş,
çeşitli toplum kesimlerinde huzursuzluk had safhaya ulaşmıştır. Çalışan
kesimler meydanlarda direnişlerini sürdürmektedir. Siyasal iktidar, bu
kesimlerle uzlaşı içinde çözüm aramak yerine, IMF’nin önerilerini topluma
dayatmaktadır. AKP Hükûmetinin IMF’nin önerilerine
aykırı da olsa bir an önce bu yanlıştan dönmesi, ulusal toplum yapımıza uygun
ve toplum kesimleriyle uzlaşarak sorunu çözmesi ülkenin ve milletin yararına
olacaktır. Bunu iktidarın değerlendirmesine sunarken, Parlamentonun da topluma
dayatılan bu tasarının karşısında durması milletimize karşı bir görevdir. Değerli milletvekilleri, sosyal devlet anlayışı AKP İktidarında
bir kenara bırakılmış, toplum sadaka anlayışıyla yardıma muhtaç hâle
getirilmiştir. Bir halk ozanımızın dediği gibi: “Milletin sırtından doyan doyana, Bunu gören yürek nasıl dayana? Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana, Bilmem söylesem mi söylemesem mi?" LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – O sizin döneminizdeydi. AGÂH KAFKAS (Çorum) – Eski günleri söylüyorsun. ATİLA EMEK (Devamla) - AKP İktidarında insanımız bu hâlde:
Tarlalar muhtaç olmuş bir torba gübreye, halk muhtaç olmuş bir poşet erzaka.
İşte gelinen nokta budur değerli arkadaşlarım. Halkın arasına girdiğinizde
bunları hep görüyorsunuz, ama buralarda pembe tablolar çiziyorsunuz. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Hikâye bunlar. ATİLA EMEK (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
soysal güvenlik sosyal devletin sonucudur. Bu tasarı bireylerin sosyal
güvencelerini önemli ölçüde sınırlamakta, bazı güvenceleri de ortadan
kaldırmaktadır. Mezarda emekliliği öngören bu tasarının bireyin yaşarken
yararlanacağı emeklilik hakkını yok etmekle kişiye hiçbir güvence sağlamadığı
açıkça görülmektedir. Çocuklarımızın geleceğini karartıyoruz, onları pazarlıyoruz bu
emeklilik durumuyla değerli arkadaşlarım. AKP İktidarına, siyasi iktidarın da
topluma dayattığı bu tasarının sosyal güvenlikle ilgisi yoktur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Emek, devam edin. ATİLA EMEK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Siyasi iktidar ilgili kesimlerle uzlaşı sağladığını ifade
etmektedir. Bu nasıl bir uzlaşıdır ki, toplum kesimleri ve sivil toplum
örgütleri meydanlarda bu tasarıya karşı direnmekte, devletin memurları bu
tasarı yüzünden karşı karşıya gelmekte, kuruluşunu kutladığımız üniformalı
güvenlik görevlisi ile sivil memur bu hak arayışı ve IMF dayatması yüzünden
çatışma noktasına gelmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, tasarının sadece 68/8’inci maddesinde değil, diğer birçok maddesinde
eksiklikler olduğu düşüncesindeyiz. Bu bağlamda, tasarı tümüyle geri çekilmeli
ve ilgili toplum kesimleriyle uzlaşı içinde çözüm sağlayan bir yapıya kavuşturulmalıdır. Değişiklik önergemiz bu anlayış doğrultusunda düzenlenmiştir.
Önergemizin olumlu değerlendirilip kabul edileceği inancıyla yüce Meclisi
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Emek. III.- Y O K L A M A (CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, toplantı yeter sayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin
isimlerini tespit edeceğim: Sayın Aslanoğlu, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Okay, Sayın
Emek, Sayın Köktürk, Sayın Köse, Sayın Bingöl, Sayın Ünlütepe,
Sayın Baytok, Sayın Gök, Sayın Ünsal, Sayın Yıldız,
Sayın Dibek, Sayın Çelik, Sayın Asil, Sayın Işık, Sayın Akcan, Sayın Uslu, Sayın Akkuş, Sayın
Taner. Yeterli sayıda arkadaşımız yoklama istemiştir. Elektronik cihazla yoklama yapacağım. Yoklama için dört dakika süre veriyorum efendim. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Gelen pusulaları okuyorum: Sayın Süleyman Çelebi buradalar mı? (CHP ve MHP sıralarından “Yok”
sesleri) Sayın Mehmet Alp buradalar mı? (CHP ve MHP sıralarından “Yok”
sesleri) Sayın Halide İncekara? (CHP ve MHP sıralarından
“Yok” sesleri) Sayın Ali Temür? Sayın Nurettin Akman? NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Buradayım. (MHP sıralarından “Bravo!”
sesleri) MEHMET GÜNAL (Antalya) – Beşte 1 tuttu Sayın Başkan. BAŞKAN – Tamamlandı efendim ama diğerlerini de okuyacağım. OKTAY VURAL (İzmir) – 1 kişiyle mi tamamlandı? BAŞKAN – Hayır, burada var,
çok var. OKTAY VURAL (İzmir) – O olmayanları bir daha okuyun, belki
gelmişlerdir. BAŞKAN – Abdurrahman Dodurgalı?
Buradalar efendim. (MHP sıralarından alkışlar!) Sayın Necip Taylan? Buradalar. Sayın Turan Kıratlı? Buradalar. Sayın Dilek Yüksel? Buradalar efendim. Efendim, yeterli sayımız vardır. Toplantı yeter sayısı vardır. VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları
Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı
ve 24 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin;
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) (Devam) BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci
maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 8 inci maddesinin
ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “sayılanlardan bu Kanunun
yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanunun
yürürlük tarihi ile 4/10/2000 tarihi arasında”
ibaresinin “sayılanların” şeklinde, “% 32’si” ibaresinin de “% 27’si” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla. Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN – Buyurun. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Tabii,
önergeler böyle yağmur gibi geliyor. Tabii, saygı duyuyoruz. Fakat,
bakınız, bu konuda biz de nezaketi korumak durumundayız. Az önce verilen ve burada konuşma yapan arkadaşımız… BAĞ-KUR’lulardan 2000 yılından bu yana tescil yaptırmayanlarla
ilgili bir hak tanıyoruz. Yani, 2000 yılına kadar geriye gidip tescil
yaptırabilir. Dolayısıyla, borçlanabilir ve uzun vadeli emeklilik süresine
saydırabilecek BAĞ-KUR’lu vatandaşlarımız. Böyle bir
imkân tanıyoruz. Şimdi, diyor ki önergede: “1985’ten itibaren geçerli sayalım.”
İyi, güzel de 2000’den önce birkaç defa bu konuyla ilgili tescil işlemi
yapılmış. Birkaç defa bu tescil işlemi yapılmışken, tekrar şimdi 1985’e
dönmenin doğru olmadığı düşüncesindeyim. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Görüşülen önerge hakkında konuşuyor
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Bakan Bey açıklama yapıyor, bir dinleyelim. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Yani,
önergelerde biraz daha ciddiyet diyorum. Katılmadığımızı ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederiz, sağ olun. Önerge üzerinde konuşmak isteyen var mı efendim? MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar) MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 68’inci maddesiyle yeniden
düzenlenen 5510 sayılı Kanun’un geçici 8’inci maddesine ilişkin değişiklik
önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Sözlerime Atatürk’ün bir sözüyle başlamak istiyorum: “Bir milletin
yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin
en önemli kıstasıdır.” diyor. Şimdi görüşmekte olduğumuz kanunun önemini tekrar
belirtmek üzere söyledim. Şimdi, yine, diğer bir şahsın sözlerinden size alıntılar
okuyacağım: “Nedir sosyal güvenlik sisteminin taşıyamadığı ağır yükler? Bir
kere aktüer dengesinin çok bozuk olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kapsam
itibarıyla, ülkede yaşayan, sosyal devletin koruması altına girmesi gereken
birçok insanın sosyal güvenlik sistemi içinde bulunmadığını görüyoruz. Gelirin
yeniden dağıtılmasının en önemli aracı olan sosyal güvenlik sistemimizin bu
fonksiyonunu maalesef yerine getirmediğini görüyoruz. Finansal açıklarıyla
bütçe üzerinde oluşturduğu yükler sebebiyle Türkiye’deki borçlanma
maliyetlerini, faiz hadlerini, enflasyonu, istihdam-üretim ilişkisini ve
neticede hepimizin şikâyetçi olduğu işsizlik sarmalından çıkamamamıza neden
olduğunu görüyoruz.” Sayın Başkanım, ben konsantre olamıyorum.
Arkadaşlar, yoklama doldurmaya geldilerse çıkabilirler, yoksa dinlemeye devam
ederlerse konuşacağım. BAŞKAN – Efendim, Hatibi dinleyelim lütfen efendim. Sessizce
dinleyelim efendim. (AK Parti sıralarından “Yan yana konuşuyoruz” sesleri) MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yan yana konuşmak ayrı da dışarıdaki
arkadaşlara bağırıyorlar… BAŞKAN – Buyurun Sayın Günal. MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bu söylediğim sözleri dinleyin. Bu sözler
Sayın Murat Başesgioğlu’nun 2006 yılının aralık
ayında “Sosyal Güvenliğin Yeniden Yapılandırılması” isimli TİSK’in
konferansında yaptığı konuşma, ben kendi sözlerimi… Dinleyin Sayın Bakanın
tespitlerini. AHMET YENİ (Samsun) – Siz kendi sözlerinizi söyleyin! MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yine Sayın Bakan diyor ki:
“Buradaki dostlarım bilirler, sosyal güvenlik açığını kara delik olarak
nitelemenin son derece yanlış olduğunu, sosyal devletin diğer alanlara kaynak aktardığı
gibi, sosyal güvenlik alanına da kaynak aktarmasının gerekli olduğuna yürekten
inanıyorum ama bunun makul ölçüler içerisinde olması lazım, bütçe üzerinde
yaratmış olduğu olumsuz etkilerle tüm ekonomik programı sarsmaması lazım.
Türkiye borçlu bir ülke. Faiz
harcamalarımız toplam harcamalar içerisinde çok yekûn tutuyor. Yoksa bu borcun
ağır yükü olmasa bizler de diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi güvenlik
sistemimize daha fazla kaynak aktarmayı memnuniyetle yaparız.” diyor Sayın Başesgioğlu. Ve bunun arkasından diyor ki: “Hepimiz bu ülkede bir sosyal
güvenlik reformu yapılması gerçeğini yadsımıyoruz. Herkes yapılsın diyor.
Yapılsın diyoruz ama biraz böyle aman bizim mahalleden fazla geçmeyin, bizim
evin önünden fazla geçmeyin gibi hassasiyetleri de görüyoruz.” Şimdi, Sayın Bakan önergeler bittikten sonra da cevap veriyor. Her
konuda açıklama yapıyor. Yukarıda Plan ve Bütçe Komisyonunda kendisine
sormuştum. Buna benzer bir sözü, Sosyal Güvenlik Kurumumuzun eski başkanı
diyelim artık, Sayın Birol Aydemir, bir toplantıda
aynen bunu söylüyor: “Her köyde bir yol geçeceği zaman vatandaşlar yolun
geçmesini ister ama hiçbirisi kendi evinin önünden geçmesini istemez.” demişti.
Ben de aynı sözleri Komisyonda Sayın Bakana da ithafen
söylemiştim ve dedim ki: Evet, herkes ister köyde. Ne zaman ister? Sayın Başesgioğlu’nun söylediği gibi adaletli bir şekilde
dağıtırsak, herkes yolun o güzergâhtan geçmesi gerektiğine inanırsa buna destek
olur, ama birisinin evinin önünden geçerken eğer bir böyle (S) veya (L) çizerseniz,
bütün diğer köylüler buna itiraz eder. Şimdi, yine buradan soruyorum, Sayın Birol
Aydemir’i yâd etmişken: Kendisi kısa sürede Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına
atandıktan sonra, yine aynı Bakanımız tarafından -önce vekâleten devam
ediyordu- görevden alındı. Ben de şaşırdım. Şimdi, mademki görevden
alacaksınız, niye asaleten atamasını yaptınız? Zaten Sayın Bakan başladığında
vekâleten devam ediyordu. Şimdi, böyle çok önemli bir reform, ülkenin en önemli reformu diye
görüşülen, IMF’nin sürekli size bastırdığı “parayı, yoksa,
veremem” dediği bir reformda, bu Kurumun başındaki arkadaşımız -ki, yeni çıkan
kanuna göre hepsini birleştirmek üzere, üç kurumu- çalışan arkadaşımız, aniden
görevden alınıyor. Ben, Sayın Bakandan, deminki cevap verme heyecanını yine
göstermesini ve bu konuda açıklama yapmasını talep ediyorum. Bu duygularla teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Evet, çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 8’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 12’nci madde üzerinde üç adet
önerge vardır. Önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile
düzenlenen 5510 sayılı Kanunun Geçici 12 inci maddesinin son fıkrasının
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
63 üncü maddede sayılan finansmanı Kurumca sağlanacak
sağlık hizmetleri ile 65 inci madde gereği ödenecek gündelik, yol, yatak ve yemek
giderlerinin 72 inci madde hükümlerine göre Kurumca ödenecek bedelleri tespit
edilip yayımlanıncaya, 73 üncü madde hükümlerine göre sağlık hizmeti sunucuları
ile sözleşmeler yapılıncaya kadar, Kurum tarafından belirlenmiş olan usul ve
esaslar, sağlık hizmeti bedelleri ile protokol ve sözleşmeler geçerlidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci
maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 12 nci
maddesinin altıncı fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz. Saygılarımızla.
“60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının
(c) bendinin (1) numaralı alt bendi ile (g) bendi kapsamında bulunanların
sağlık hizmetlerinde 68 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen katılım
payları, beş yıl süreyle % 50 oranında uygulanır.” BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 12. Maddesinin altıncı fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Aile hekimleri tarafından başlatılan sevk zincirine uygun olarak
alınan sağlık hizmetlerinde 68 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen
katılım payları, üç yıl süreyle % 50 oranında azaltılarak uygulanır.” BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Tekin Bingöl konuşacaklar. BAŞKAN – Buyurun Sayın Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar) TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum. Doğrusu, vermiş olduğumuz bu önergenin Sayın Komisyon ve Sayın
Bakan tarafından nasıl karşılanacağını çok merak ediyorum. Zira bu önerge, son
derece mütevazı ve vatandaşlarımızı sağlık konusunda bir nebze olsun
rahatlatıp, katkı koyabilecek bir önerge. Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz sosyal güvenlik yasa
tasarısının önemli bir kısmı sağlık hizmetleriyle ilgili ve maalesef bu
maddelerin bir çoğu da geriye dönüşe ve hak
kayıplarına yol açmakta. Aslında şu anda Türkiye’de verilen sağlık hizmetlerine
baktığımızda şunu görmekteyiz: Özellikle 22 Temmuz seçimlerinden sonra Sayın
Bakan ve Sağlık Bakanlığının bürokratları tarafından kamuoyuna taşınan kamu
hastane birlikleri yasa tasarısı, tam gün yasa tasarısı taslakları hekimler
arasında ciddi bir tedirginliğe yol açmıştır. Yapılan açıklamalar hiçbir zaman
tatmin edici bulunmamış, bu taslaklarla birlikte devlet hastanelerinde, kamu
hastanelerindeki çalışma ortamındaki dejenerasyon ve
hekimlerin can güvenliklerinin ortadan kalkmış olması, maalesef kamu
hastanelerinden ciddi bir kaçışı beraberinde getirmiştir. Özellikle, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile İç Anadolu’daki devlet hastanelerinden çok ciddi
istifalar söz konusu olmuş ve maalesef 3 binin üzerinde uzman hekim hepinizin
bildiği gibi devlet hastanelerindeki görevlerinden istifa etmişlerdir. Bu
istifalar, zaten birer uzman hekimin ya da en fazla iki uzman hekimin olduğu bu
hastanelerde çok ciddi tanı ve tedavi hizmetleriyle birlikte, sağlık
raporlarının bile alınmasını engellemiştir. Bu, vatandaşlarımıza çok ciddi bir
külfet getirmektedir. Değerli milletvekilleri, hastanedeki bu kaçış çok manidar bir
şekilde, 15 Şubatta yayınlanan bir genelgeyle çok daha farklı bir boyuta
taşınmıştır. Bu genelge, devletine güvenen özel sektör yatırımcılarını âdeta
canından bezdirmiştir. Devletin güvencesi altında yatırım yapan bu sektör
temsilcileri, şimdi eli kolu bağlanmış vaziyetteler; yatırımlarını
geliştirememektedirler, ilave tesisler yapamamaktadırlar, tıbbi cihaz
alamamakta, hastanelerine hekim bile alıp çalıştıramamaktadırlar. Bunların hepsi Sağlık Bakanlığının iznine tabi tutulmakta. Bu
katı kuralcılığın, bu, sizce zaman zaman dile
getirilen aşırı devletçi anlayışın tam göbeğinde bir uygulama değil de nedir?
Her şey ama her şey, özellikle dal merkezlerini ve semt polikliniklerini
çalışamaz hâle getirmiştir değerli arkadaşlar. Şimdi bu kuruluşlar çok ciddi bir sıkıntı içindedirler. Bütün bu
uygulamalar, Türkiye’deki sağlık politikalarını, AKP İktidarının gündeme
getirdiği sağlıkta dönüşümü, sağlıkta kaosa
dönüştürmüştür. Şimdi Türkiye'de sağlık politikaları bir kaos
şeklinde yürütülmektedir ve maalesef bu politika Türkiye'de sağlık hizmetlerini
içinden çıkılmaz bir hâle getirmiştir. Değerli milletvekilleri, sunmuş olduğumuz bu önerge son derece
mütevazı bir önerge. Bu önergede şunu diyoruz: “Katılım payları, üç yıl süreyle
yüzde 50 oranında azaltılarak uygulanabilir” ibaresinin “uygulanır” hâle
dönüştürülmesini önermekteyiz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Bingöl. TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Takdir edersiniz ki bu tür esnek
belirlemeler o uygulamayı ortadan kaldırır. Ama, biz
“uygulanır” ibaresinin burada yer almasını istemekle, hiç olmazsa, mütevazı
anlamda vatandaşlarımıza sağlık konusunda küçücük de olsa bir katkı sağlamayı
amaçlıyoruz ve umut ediyorum ki yasa tasarısına hiçbir külfet getirmeyen,
hiçbir zorluk getirmeyen bu önerge Sayın Bakan ve siz değerli milletvekilleri
tarafından dikkate alınır. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bingöl. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci
maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 12 nci
maddesinin altıncı fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve
teklif ederim. Saygılarımla, Süleyman
L. Yunusoğlu (Trabzon) ve arkadaşları “60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının
(c) bendinin (1) numaralı alt bendi ile (g) bendi kapsamında bulunanların
sağlık hizmetlerinde 68 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen katılım
payları, beş yıl süreyle % 50 oranında uygulanır.” BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Arkadaşlar, başka fırsat da
bulamadığım için bu şekilde açıklamak zorundayım. Az önce Sayın Günal bir değerlendirme
yaptı Kurum Başkanlığıyla ilgili. Önce şunu ifade edeyim: Sayın Günal bunu Komisyonda da, tahminim, üç kere veya dört kere
bu değerlenmeyi yaptı ve yapmaya devam ediyor. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hâlâ cevap alamadım. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Doğrusu,
Sayın Günal artık, bürokrat değil milletvekili. Bir
siyasetçi gözüyle işe bakmasını ben doğrusu daha isabetli bulurum; birincisi
bu. İkincisi: Yani, buradan, kişisel dostlukları Meclisin kürsüsünde
çalışmayı da doğru bulmuyorum. Ayrıca, bir kurumsal dayanışma varsa bunun da
çok şık olmadığını söylüyorum ve şunu da ifade ediyorum: Biz, hiç kimseyi
görevden almadık -bu anlamda, Kurum Başkanlığı için söylüyorum- aksine, Kurum
Başkanlığına getirdik, ayrılana da “Niye gidiyorsun?” demeyiz tabii. Bunu bize
söyletmek istiyorsanız, bunu söylemek durumundayız. Biz kimseyi görevden
almadık, göreve getirdik, giden varsa da yani “güle güle”
demekten başka söyleyeceğimiz bir şey yok. Bir diğer konu da, son yapılan değerlendirmede değerli
milletvekilimiz “Bu katkı payları yüzde 50’ye indirilir.”, “indirilir”
cümlesindeki elastikiyetin olmaması gerektiğini söylüyorlar, önergelerinde. E,
buna da biz şöyle katılmıyoruz: Amacımız burada aile hekimliğini özendirmek,
aile hekimliği sistemini Türkiye’de yaygın hâle getirmek ve bu uygulamayı… Sevk
zinciri, aile hekimliği üzerine bina edilerek gerçekleşirse muayene, ilaç, ortez ve protezde yüzde 50’lik bir
indirimin yapılacağını ifade ediyoruz. Yalnız burada bildiğiniz gibi, geçen
dönem de yeşil kartlılarla ilgili bir uygulama yaptık. Yani katkı payının
olmadığı bir süreç yaşadık ve orada çok ciddi suiistimallerle karşı karşıya
kaldık ve katkı payı gelince de sistem rayına oturdu. Sonuçlarını görmediğimiz
için bu uygulamanın böyle olması doğrudur. Sonuçlar görülünce ve sistem rayına
oturunca bir sorun yaşanmaz diyorum. Önergeye katılmıyoruz efendim. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan. Evet, konuşmak isteyen var mı efendim? MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın Günal… MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir küçük düzeltme… BAŞKAN - Böyle bir usul yok, yani şimdi İç Tüzük’te böyle… MEHMET GÜNAL (Antalya) – Nasıl usul yok Sayın Başkanım, ismimi
söyleyerek “Bürokratlığı bıraksın.” dedi. BAŞKAN – Buyurun ne diyecekseniz, buyurun. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Küçük bir düzeltme yerimden yapacağım,
ayakta söz istemiyorum. BAŞKAN – Buyurun, yerinizden şey yapın. IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım “bürokrat alışkanlığıyla” diyor, evet bürokrasiden
geldim, öğretim üyeliğinden de geldim ama bu sorduğum sorunun da bununla ilgisi
yok, çok net bir soru sordum kendisine. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Öğretim üyeliğiyle hiç alakalı değil bu! MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yani bir saniye, size söz gelmedi, lütfen…
Sorduğum soru çok net. Sayın Bakanım geldiği zaman bu arkadaşımız
orada vekâleten duruyordu, kendisi asaleten atamıştı, önceden de değil, AKP Hükûmeti döneminde geldi. Ben bir şey soruyorum, burada
şahıstan ziyade gelir gelmez atanmasına rağmen, Sayın Bakan başladıktan sonra
asaleten atanmasına rağmen, aradan çok kısa bir süre geçmeden arkadaşımız
ayrıldı. Yukarıdaki tartışmalarda, Komisyonda, alt komisyonda Sosyal Güvenlik
Kurumunun Başkanı yoktu. Böyle önemli bir şey diyorum. Çatıyı birleştirdik, üç tane
kurumu; Başkanın bunun dönüşüm aşamasında görev alması gerekirken, ne kanun
sürecinde vardı ne Komisyon sürecinde vardı. AGÂH KAFKAS (Çorum) – O değerli arkadaşımızdan DPT’de yararlanmaya
devam ediyoruz. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Size cevabınızı vereceğim, bekleyin. Dolayısıyla, bunun da benim bürokratlığımla, milletvekilliğimle
alakası yok. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal,
konuşmanız tutanaklara geçti efendim. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sadece bunu sordum. Yeniden kendisi
görevden alındı. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bir tek
cümleyle açıklama yapayım Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Milletvekilim, bakın, kürsüde dediniz ki: “Görevden aldınız.” MEHMET GÜNAL (Antalya) – Evet. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Ben de
diyorum ki: “Görevden almadım.” Giden için de bizim diyecek bir şeyimiz yok,
dedim, söylediğim bu. Ama şimdi oturduğunuz yerden “Görevden ayrıldı.”
diyorsunuz. “Görevden ayrıldı” demek ayrı bir şey, görevden almak ayrı bir şey.
Ben, ilgili bahse konu arkadaşı göreve getiren Bakanım. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Evet. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Ama
ayrılan, arkadaştır. Yani, ayrılmak ayrı bir olay, görevden
almak ayrı bir olay. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Kendi gitti, kendi. BAŞKAN – Anlaşıldı efendim, tutanaklara geçti. VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Devlet Memurları
Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü'nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu'nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın;
3201 Sayılı "Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında
Kanun"da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve
12 Milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında
Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136,
2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (Devam) BAŞKAN- Buyurun Sayın Yunusoğlu. SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 119 sıra sayılı kanun tasarısının 68’inci maddesiyle ilgili
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında görüşlerimizi arz etmek üzere
huzurlarınızdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, tasarının 68’inci maddesinde, aile
hekimleri tarafından başlatılan sevk zincirine uygun olarak alınan sağlık
hizmetlerinde belirtilen katılım paylarının üç yıl süreyle yüzde 50 oranında azaltılarak
uygulanabileceği öngörülmektedir. Bizim önergemizde ise gelir düzeyi düşük
olanlar için bu sürenin beş yıl süreyle yüzde 50 oranında uygulanması
önerilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu rakamlarına göre 12 milyon 930 bin
yurttaşımız yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu
mart başında kişi başına düşen geliri 5.480 dolar olarak açıklarken mart ayının
ortasında 7.500 dolar, 31 Martta ise 9.333 dolar olarak açıklamıştır. Yani
millî gelirimizde bir ayda 2 misline yakın bir artış olmuş. Bu tespit, Türkiye
İstatistik Kurumunun rakamlarının ne kadar güvenilir olduğunu ortaya koyması
bakımından önemlidir. 2007 yılı içinde yeşil kart alan yurttaşlarımızın sayısı 16 milyon
400 binin üzerindeyken TÜİK tarafından açıklanan 533 YTL’nin altında gelirli
kişi sayısı ise 12 milyon 930 bindir. Bu çelişki acaba neden kaynaklanmaktadır?
Yeşil kart alabilmek için, mevcut uygulamada, aylık gelirin ya da aile içindeki
gelir payının net asgari ücretin üçte 1’inden az olması gerekmektedir. Yeşil
kart alma şartlarını da değiştiriyorsunuz ve zorlaştırıyorsunuz. Artık, kişinin
geliri yanında taşınır ve taşınmaz malları ve bunlardan doğan hakları da
dikkate alınacak. Bunun anlamı: Seçim dönemlerinde yeşil kartlı sayısı artacak,
seçim sonrasında hızla azalacaktır. Katılım payı ödemelerinde vatandaşlarımızın
sıkıntı yaşayacağı da açıktır. Diğer taraftan, dün kabul edilen bir önergeyle, vatandaşlarımızın
özel hastanelerden yararlanmaları durumunda tedavi için komisyon tarafından
belirlenecek ücretin yüzde 100’üne kadar ek ödeme yapması kabul edilmiştir. Bu
sistem içinde, katılım payını dahi ödemede zorluk çekmesi muhtemel
vatandaşlarımızın özel hastanelere gitmesi hayaldir. Hâl böyle iken Sayın Başbakan çıkacak ve ses düzeyi yüksek
mikrofonlarda, bütün yurttaşlarımızın özel hastanelere gidebileceğini
açıklayacaktır! Eskiden işçi, memur, BAĞ-KUR’lu
ayrımı vardı; şimdi A grubu hastanelere gidebilenler, B grubu hastanelere
gidebilenler ayrımı yapılacaktır. Hani siz hastaneleri birleştirdiğinizde
SSK’lı, BAĞ-KUR’lu, memur ayrımını kaldırmakla
övünüyordunuz? Şimdi, kişinin en temel insan hakkı olan sağlık hakkında bile
ayrıma gidiyorsunuz. Parası olan nitelikli sağlık hizmeti almaya devam edecek,
parası olmayan sürünecek. İşte Adalet ve Kalkınma Partisinin adaleti budur. Dün bu görüşmeler yapılırken Sayın Bakan “Gerek işverenlerle gerek
sivil toplum örgütleriyle gerek meslek odalarıyla gerek çalışanların
temsilcileriyle mutabakata vardık, onlara zamanımı ayırdım, onları bıkmadan
usanmadan dinledim.” dediler. Evet, doğrudur. Takip ediyoruz, Sayın Bakan bu
grupların hepsiyle görüşmüştür. Dolayısıyla, kendisine müteşekkir olduğumuzu
ifade etmek istiyorum. Ancak vakit ayırıp dinlemekten daha önemli olan, onların
önerilerini dikkate alıp bu yasada gündeme getirmek ve onların önerilerini
yerine getirmektir diye düşünüyorum. Yine, bu kanunun üçüncü bölümü görüşülürken Adalet ve Kalkınma
Partisinin sayın konuşmacısı burada sokak eylemlerinin çalışanlar ve
temsilcileri tarafından yapılmasını haksızlık olarak niteledi “Ben de sokaktan
geliyorum.” dedi. Ancak gerek çalışanlar ve gerek çalışanların temsilcileri bu
kanunun ülkeyi sosyal kaosa götüreceğinden bahsediyor
ve bu konuşmacı… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Yunusoğlu. SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – … bu
değerli arkadaşımız bize öyle bir devlet profili, sosyal devlet profili çizdi
ki ben akşam yatağıma yatarken, acaba biz başka ülkelerden mi buraya geldik,
Türkiye’de yaşamıyor muyuz diye kendimden şüphe etmeye başladım. Şimdi, aynı
değerli arkadaşımız, burada sosyal devlet olmanın gereğini yerine
getirdiklerini ifade etmek suretiyle, vatandaşlarımızın büyük çoğunluğuna gıda
yardımı ve yakacak yardımı yaptıklarını söyledi. Peki, acaba bu ifadeler ile
bize sosyal devleti mi anlattı, yoksa fakirleşen milletimizi mi anlattı? Bu sorunun cevabını takdirlerinize sunuyor, önerimizin kabulü
dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yunusoğlu. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile
düzenlenen 5510 sayılı Kanunun Geçici 12 nci
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları 63 üncü maddede sayılan finansmanı Kurumca sağlanacak
sağlık hizmetleri ile 65 inci madde gereği ödenecek gündelik, yol, yatak ve
yemek giderlerinin 72 inci madde hükümlerine göre Kurumca ödenecek bedelleri
tespit edilip yayımlanıncaya, 73 üncü madde hükümlerine göre sağlık hizmeti
sunucuları ile sözleşmeler yapılıncaya kadar, Kurum tarafından belirlenmiş olan
usul ve esaslar, sağlık hizmeti bedelleri ile protokol ve sözleşmeler
geçerlidir. BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Uygun görüşle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz efendim. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kurumun 73’üncü madde hükümlerine göre sağlık hizmeti
sunucularıyla yapılacak sözleşmelerin hazırlanıp yayımlanmasına kadar mevcut
sözleşmelerin geçerli olması amaçlanmıştır. III.- Y O K L A M A (MHP ve CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, toplantı yeter sayısı
istiyorum. BAŞKAN – Toplantı mı, karar mı? HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Toplantı yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – O zaman 20 kişi kalkmanız lazım. Sayın Vural, Sayın Enöz, Sayın Akcan,
Sayın Yunusoğlu, Sayın Taner, Sayın Akkuş, Sayın
Uslu, Sayın İnan, Sayın Çelik, Sayın Coşkun, Sayın Çalış, Sayın Yalçın, Sayın Günal, Sayın Köse, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Köktürk, Sayın Özkan, Sayın Yıldız, Sayın Baytok,
Sayın Bingöl. Tamam efendim. Yoklama için üç dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı yeter sayımız vardır. (AK Parti sıralarından
alkışlar) VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Devlet Memurları
Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü'nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu'nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın;
3201 Sayılı "Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında
Kanun"da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve
12 Milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında
Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136,
2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (Devam) BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bir dakika… Hangi önerge efendim? (MHP
sıralarından gülüşmeler) BAŞKAN – Hükümetin katıldığı, Komisyonun takdire bıraktığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda çerçeve 68’inci maddeye bağlı
12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Sayın milletvekilleri, çalışma süremize çok az zaman kaldı. Sözlü
soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 15 Nisan
2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 20.55 |
|