DÖNEM: 23                            CİLT: 18                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

88’inci Birleşim

9 Nisan 2008 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Yozgat Milletvekili Osman Coşkun’un, 10 Nisan Polis Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve  İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı

2.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, tarımsal desteklemelere ilişkin gündem dışı konuşması ve  Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

3.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Sağlık Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, Van’daki nevruz kutlamaları başta olmak üzere bazı olaylara yapılan müdahalelerle ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/163)

2.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy ve 22 milletvekilinin, enerji kaynaklarının araştırılarak stratejik enerji politikası izlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/164)

 

B) Duyurular

1.- AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun 10 Nisan 2008 tarihli 89’uncu Birleşimde Genel Kurula hitaben  konuşma yapma isteğine ilişkin

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun Genel Kurula hitap edebilmesi için Mecliste karar alınması gerektiğine ilişkin  açıklaması

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119)

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın konuşmasında Başbakana sataşması nedeniyle konuşması

2.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın konuşmasında Başbakana sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, emekli büyükelçilere Cumhurbaşkanınca davet yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/2131)

2.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan yatırımlara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/2188)

3.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bir inşaat şirketinin vatandaşları mağdur ettiği iddiasına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/2293)

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

 

İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat, Avukatlar Günü’ne,

Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak, Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 88’inci yıl dönümüne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, İnternet Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşmasına, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım cevap verdi.

 

Bulgaristan Meclis Başkanı Georgi Pirinski’nin, 13-15 Nisan 2008 tarihleri arasında Sofya’da düzenlenecek olan “Güneydoğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği Süreci Parlamento Başkanları Konferansı”na davetine TBMM Başkanını temsilen Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

 

Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 28 milletvekilinin, kayıt dışı istihdamın önlenmesi için (10/161),

Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 25 milletvekilinin, pamuk tarımındaki sorunların araştırılarak (10/162),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Genel Kurulun 8/4/2008 Salı günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmeyerek yarım kalan çevre ve çevre kirliliğinin önlenmesi ile ilgili Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerine devam edilmesine ve saat 19.00’dan sonra ise gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan   Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 9/4/2008 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine; 8/4/2008 Salı günkü birleşiminde 15.00-21.00, 9/4/2008 Çarşamba günkü birleşiminde 13.00-22.00 ve 10/4/2008 Perşembe günkü birleşiminde ise 13.00-21.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

 

Alınan karar gereğince;

Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/3), (10/8), (10/12), (10/28), (10/31), (10/33), (10/38), (10/42), (10/47), (10/56), (10/59), (10/62,) (10/64), (10/65), (10/68), (10/71), (10/84), (10/87), (10/89), (10/98), (10/101), (10/119), (10/145), (10/146) esas numaralı Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin ön görüşmelerine saat 19.00’a kadar devam edildi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin, 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin, Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi’nin (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) ikinci bölümünün görüşmelerine devam edildi.

 

9 Nisan 2008 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 20.58’de son verildi.

 

 

 

Eyyüp Cenap GÜLPINAR

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

 

Murat ÖZKAN

 

Bursa

 

Giresun

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

No.: 123

II.- GELEN KÂĞITLAR

9 Nisan 2008 Çarşamba

 

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, Van’daki Nevruz kutlamaları başta olmak üzere bazı olaylara yapılan müdahalelerle ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/163) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008)

2.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy ve 22 Milletvekilinin, enerji kaynaklarının araştırılarak stratejik enerji politikası izlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/164) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008)

 

9 Nisan 2008 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 10 Nisan Polis Günü münasebetiyle söz isteyen Yozgat Milletvekili Osman Coşkun’a aittir.

Buyurun Sayın Coşkun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Yozgat Milletvekili Osman Coşkun’un, 10 Nisan Polis Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve  İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı

OSMAN COŞKUN (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Polis Haftası münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi ve tüm polis teşkilatı mensuplarını saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başlangıcında önemli bir hususun altını çizmek istiyorum. Bundan yaklaşık bin altmış yıl önce, Tarık Bin Ziyad İspanya’yı fethettiğinde ilk üniversiteyi açar ve üniversitenin giriş kapısına da bir kitabe yazar: “Bir devletin ayakta kalabilmesi için şu beş şartın mutlaka sağlanması gerekir. Bunlardan birincisi, devleti yönetenler bilgili olmalı. İkincisi, devletin hazinesi dolu olmalı, yani para. Üçüncüsü, devletin güvenliğinden sorumlu olan kurum güçlü olmalı” der.

Biliyorsunuz, yakın bir geçmişte Amerika’da fütüristler diye bir grup oluştu. İçerisinde Alvin Toffler’ın da bulunduğu bu grup bir açıklama yaptı. Gelecekte olabilecekleri tahmin eden bu grup: “Gelecekte bir devletin ayakta kalabilmesi için şu üç şartın olması gerekir: Para, bilgi ve silah.” dedi.

Kısacası, güvenlik kuvvetlerimiz, iç ve dış güvenlikten sorumlu olan güvenlik kuvvetlerimiz, yani silahlı kuvvetlerimiz ve polis teşkilatımız ülkemizin bekası için son derece önemlidir ve polis teşkilatımıza, güvenlik kuvvetlerimize her kim ne yaparsa kendisine yapar.

Ülkemiz açısından hızlı nüfus artışı, köyden kente göçler, araç sayısındaki artışlar, trafiğin yoğunlaşması, uyuşturucu madde kullanımı, yasa dışı eylemler gibi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan suçların önlenmesi toplumun huzuru için büyük önem taşımaktadır.

Yine, bilim ve teknolojideki gelişmelere paralel olarak suç ve suç tipleri değişmiştir. Bununla birlikte güvenlik gereksinimi tıpkı beslenme gibi, barınma gibi her toplumun vazgeçemeyeceği bir olgu hâline gelmiştir. Bu görev ülkemiz için, ülkemizde iç güvenliğin sağlanması yönüyle polise verilmiştir. Gece gündüz gözlerini kapamadan uykusuz bir şekilde, yüreği vatan için hep nöbette olan polisimiz, yıllardır yorulmak nedir bilmeden bizlerin güvenliği için çalışmaktadır. Sevgilerin en güzeline layık olan polislerimiz evden uzakta, karda kışta çalışarak güzel vatanımızda huzur içinde yaşamamız için ellerinden gelen her şeyi yapmaktadırlar. Her mesleğin kendine göre zorlukları vardır. Ancak, kimi zaman polis yalnızca üniformasını giymesiyle birlikte bir hedef hâline gelmektedir. Polisin görevini yerine getirirken ortaya koyduğu çalışma şartları büyük bir özveriyi gerektirmektedir. Polis, yalnızca yasada tanımlanan asli görevlerini yerine getirmenin dışında, birçok uluslararası toplantıda, sosyal ve sportif faaliyette önleyici hizmet olarak görev yapmaktadır.

Ülkemizde polise yöneltilmiş bir silah, devletin hukuki ve manevi varlığına yöneltilmiş bir saldırıdır. Bu anlamda polise yönelik her türlü saldırı ülkenin huzur ve güvenini bozmaya yönelik davranış olarak algılanmalıdır. Güvenliğin olmadığı bir toplumda başka hizmetlerin yerine getirilmesinin imkânsız hâle geleceği unutulmamalıdır.

Bu vesileyle emniyet teşkilatımızın 163’üncü yıl dönümünü kutluyor, tüm teşkilat mensuplarına başarılar diliyor, görevleri esnasında bu ülke için canlarını veren şehitlerimizi rahmetle anıyor ve sözlerimi de bir polis şehidi evladının duygularını yansıtan, Feray Aydın’ın göndermiş olduğu şiirle noktalamak istiyorum.

“Annem gözyaşlarımı bilmiyor baba.

Yine gecenin bir vaktinde uyandım baba.

Rüyamda seni gördüm, bana gülümsüyordun,

Kollarını açmıştın bana doğru, ‘Koş yavrum!’ der gibi.

Uzansam tutacaktım sanki ellerini,

Sanki sıkı sıkıya sarılacaktım boynuna.

Yine ağlıyorum baba, sensiz, yorganımın altında.

Gözyaşlarımı saklıyorum yine yastığımda,

Annem gözyaşlarımı bilmiyor baba.

Hani söz vermiştim ya sana,

‘Bana bir şey olursa ailenin reisi sensin.’ derdin ya

Onun için, ağlamıyorum baba.

Annemin gözyaşlarını siliyorum tabii ki her ağlayışında,

Kendi gözyaşlarımı içime akıta akıta.

Haykırırcasına yüreğimden ağlıyorum baba,

Seni özledim,

Hem de çok… Hem de çok…

Seninle koşuşturduğumuz kırlardaki koşmalarımızı,

Seninle oynadığım maçlarda bana bile bile yenilişini,

Beni okula bıraktığında yüzüme kondurduğun o kocaman öpücüğünü,

Bana dondurma alışını,

Her nazımı çekişini …”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Coşkun.

OSMAN COŞKUN (Devamla) – “… Her eve gelişinde ‘Bu da aslan oğlumun.’ deyişini,

Yollarını sabırsızlıkla gözlemeyi özlüyorum baba.

Her pencereden bakışımda yine o köşeden dönecekmişsin gibi,

Benim patır patır merdivenlerden inişimi,

Annemin ‘Oğlum, dur hele gelsin.’ deyişini,

Seninle yolda kucaklaşmalarımı özlüyorum baba.

O polis kıyafetinle ne muhteşemdin!

Bir kahraman gibiydin, benim kahramanım sendin baba.

Senin gibi olmaktı hedefim,

Gururlu, çalışkan ve işine sadık.

Ben de bir polisim şimdilerde baba,

Senin çizdiğin yoldan ben de gidiyorum.

Arada bir resminle konuşuyorum.

Her günümü seninle paylaşıyorum.

Bilmiyorum duyuyor musun beni…

Olsun baba, gözlerin konuşuyor sanki benimle.

Gözlerinden anlıyorum bana her diyeceğini.

Tek dileğim babam, seninle gurur duyduğum gibi,

Senin de benimle gurur duyman.

Bana yaşattığın gurur yeter.

Bana yaşattığın anılar yeter.

Bak, artık ağlamıyorum.

Seni çok seviyorum baba.”

Bütün bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyor, tekrar Polis Haftası’nı tebrik ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Coşkun.

Cevap verecek misiniz?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Sayın İçişleri Bakanımız Beşir Atalay.

Buyurun Sayın Atalay. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Osman Coşkun’a teşekkür ediyorum, 10 Nisan Polis Günü hakkındaki konuşmasından dolayı. Bir cevap vermekten ziyade, Polis Günü vesilesiyle ben de hem polislerimizin bugününü kutlamak hem de yüce heyetinize polis teşkilatımızla ilgili bazı bilgileri sunmak için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, yarın da Sayın Özdemir’in bu konuda konuşması olacak ama yarın Polis Günü etkinliklerimiz olacağı için o saatte aranızda olamayacağım. Bugünden, bu vesileyle, ben bu konudaki duygularımı ifade etmiş olacağım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim, millet olarak devlet geleneği güçlü bir toplum olduğumuz tartışılmaz bir gerçektir. Çok daha gerilere gitmeden, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerine baktığımızda, gerek iç güvenlik ve gerekse dış güvenlik alanında günün şartlarına uygun organizasyonların kurulduğunu ve bu hizmetlerin hakkıyla yerine getirildiğini biliyoruz. Osmanlı İmparatorluğundan devralınan mirasla birlikte genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan günümüze kadar modern devlet mekanizmaları içinde olması gereken iç güvenlik yapılanması geliştirilmiş ve güçlenerek günümüze kadar gelmiştir. Polis Günü’nün kutlamalarına esas alınan 10 Nisan tarihinin dayanağı da işte bu tarihimiz içinden gelmektedir. 10 Nisan 1845’te İstanbul’da “Polis” adıyla bir teşkilat kurulmuş, yeni kurulan polis teşkilatının görevleri yine aynı tarihte yayınlanan Polis Nizamnamesi’nde belirtilmiş ve bu durum yabancı elçiliklere de bir yazıyla duyurulmuştur. 10 Nisan 1845 tarihinde “Polis” adı kullanılarak yeni bir yapılanmaya gidilmesi, bugünkü emniyet teşkilatının kuruluş yıl dönümü olarak kabul edilmiş ve her yıl bir dizi etkinlikle kutlanmaktadır.

Ben de bu vesileyle emniyet teşkilatımızın 163’üncü kuruluş yıl dönümünü kutluyor, ilelebet var olmasını diliyor ve başarılı hizmetlerinden dolayı kendilerine teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde iç güvenlikten doğrudan sorumlu olan İçişleri Bakanlığı, bu hizmetlerini esas itibarıyla Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı aracılığıyla yurt genelinde yaklaşık 450 bin personelle yürütmektedir. İçişleri Bakanı olarak şu hususu gururla ifade edebilirim ki, Bakanlığıma bağlı her üç güvenlik birimi de büyük bir özveri, fedakârlık ve üstün hizmet anlayışı içerisinde görevlerini hakkıyla yerine getirmektedirler.

Ben burada, sadece, tabii, polis teşkilatımızla ilgili bazı hususları bilgi olarak da sizlere sunmak istiyorum. Bakanlığımın bağlı kuruluşu olan Emniyet Genel Müdürlüğümüz 27 daire başkanlığı, 3 koruma müdürlüğü, 81 il emniyet müdürlüğü, 363 ilçe emniyet müdürlüğü, 395 ilçe emniyet amirliği, 1.206 polis merkezi, eski adıyla “polis karakolu” ile kendi görev alanları içerisinde iç güvenlik hizmeti vermektedir.

Polis teşkilatımız, hırsızlık ve kapkaçtan teröre, pasaport ve ruhsat işlemlerinden trafiğe, toplumsal olaylardan yasa dışı örgütsel faaliyetlere, her türlü kaçakçılık suçlarından organize suç çeteleriyle mücadeleye kadar geniş bir yelpazede halkımızın huzur ve güvenlik içerisinde yaşaması için gece gündüz, yirmi dört saat çalışmaktadır. Bu hizmetler, ülke genelinde dağılmış yaklaşık 15 bin amir, 175 bin polis memuru ve 17 bin civarında çarşı ve mahalle bekçisi ile yardımcı hizmetler sınıfı olmak üzere, 207 bin personel tarafından layıkıyla yerine getirilmektedir. Şu anda Emniyet Genel Müdürlüğümüzün bünyesinde çalışan sayı 207 bindir.

Biz, Bakanlık olarak, Hükûmetimiz döneminde polis teşkilatımızın çağdaş şartlarda hizmet vermesi, teknolojisinin yenilenmesi için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Çünkü devletin öncelikli görevi, vatandaşlarının huzur ve güven içinde yaşamasıdır ve bunun için de bu teşkilatımızı, polis teşkilatımızı çağın şartlarına uygun donanımla bizim donatmamız ve yetiştirmemiz gerekiyor. İç güvenlik hizmetlerinde sadece modernizasyon değil, teknolojik yenilenme değil, bilindiği gibi zihinsel dönüşümün de geçirilmesi yönünde yine hem yasal düzenlemelerle hem Hükûmetimiz dönemindeki demokratikleşme çalışmalarıyla çok önemli mesafeler alınmıştır ve zihinsel dönüşümün en önemli noktası da hukukun üstünlüğü ilkesinin benimsenmesidir.

İç güvenlik hizmetleri, tanımı gereği, bir hizmet sektörü olup çağdaş anlamda bunu gerçekleştirebilmenin yolu güvenlik hizmetlerinde kanuniliğin, hukukiliğin benimsenmesi ve uygulanmasıdır. Bu bağlamda, sivil katılım ve denetime açıklık, şeffaflık, hesap verebilirlik gibi çağdaş niteliklere sahip olmak, toplumumuzun beklediği kaliteli hizmet anlayışının bir gereği olarak karşımıza çıkmaktadır. Her zaman ifade ettiğimiz gibi güvenlik, temel hak ve özgürlüklerin korunmasına hizmet eden bir araç olup özgürlükleri korumanın da bir ön şartıdır. Biz hep şunu söylüyoruz: Güvenlik ve özgürlük dengesini sağlamak çağdaş devletin ve güvenlik birimlerinin en hassas alanıdır ve bu dengenin bozulmaması gerekiyor. Bunun azami gayreti içindeyiz.

Günümüzde toplumların çağdaşlık düzeyi ile polisiye uygulamalarda insan hak ve özgürlüklerine gösterilen saygı arasında çok yakın bir ilişki kurulmaktadır. Bu bilinçten hareketle, ülkemizin demokrasi yolculuğuna önemli katkısı olan Türk polis teşkilatının, birey hak ve özgürlüklerinin kısıtlayıcısı değil güvencesi konumunda olduğunu bu vesileyle bir kez daha belirtmek istiyorum. Yeni iç güvenlik stratejimiz çerçevesinde önemle üzerinde durduğumuz temel konuların en başında bu gelmektedir. Bunu ifade etmek istiyorum. Polis eğitimimizde de bu boyuta, bu noktaya, tabii, çok ağırlık veriyoruz. Bu çerçevede hem polis akademisi hem meslek yüksekokulları hem polis hizmet içi eğitim programlarıyla, gerçekten polis eğitimine çok büyük bir önem veriyoruz, giderek bu önemi de artıracağız. Özellikle de hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı, birey hak ve özgürlüklerinin korunması, olaylara müdahalede dengenin korunması en başta yer almaktadır. Bunu rahatlıkla ifade etmek isterim.

Tabii, bizim “işkence ve kötü muameleye sıfır tolerans” sloganımız Hükûmetimiz döneminde en ince ayrıntısıyla uygulanmıştır ve bu, uluslararası alanda da takdir toplamıştır. Polis merkezlerimizin yapısı değişmiştir. Polisimizin insanımıza uyguladığı tavır, tutum, muamele çok değişmiştir ve bu, uluslararası alanda da fark edilmektedir. Bu titizliğimizi sürdürüyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine de bu yönde zaten son yıllarda yapılan başvuru olmamıştır, işkence iddiasıyla. Ben konuşmamı çok uzun tutmayacağım ama bir iki noktaya değinerek bitiriyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii şunu kesinlikle ifade etmek istiyorum: Özellikle bazı toplumsal olaylarda, geçtiğimiz aylarda, günlerde, polisin tutumuyla ilgili, polisin imajını da zedeleyen bazı görüntüler söz konusudur. Bunların hepsi ince ince araştırılmaktadır ve polis de… Tabii büyük bir teşkilat, 207 bin kişi, bunun içinde de yanlış yapan olabilir, yanlış tutumları sergileyen olabilir, bunlar da burada cezasını görecektir.

Biz, polis teşkilatımızın haklarını koruyoruz, özlük haklarının geliştirilmesi için çalışıyoruz, çalışacağız, onların her alanda haklarını koruyacağız ama yanlış yapanlar da teşkilatımız içinde cezalandırılacaktır. Hepsi kamu görevi yapmaktadır. Kamu görevi yapan her bireyin görevi, sorumlulukları, iş tanımı bellidir ve onlara uymak durumundadır. Bunlara uymayanlar cezasını görür ve büyük teşkilatımızın tarihini, onurlu Türk polis teşkilatının imajını da zedelemeye kimsenin hakkı yoktur, bunu da ifade ediyorum. Ama olaylara bakarak, yanlış bilgilerle polis teşkilatımızı haksız yere de hırpalamamalıyız, motivasyonunu kırmamalıyız, zedelememeliyiz; bunu da özellikle istirham ediyorum. Onların hakkını da korumak bizlere düşer.

Biz, bu çerçevede, Kolluk Etik İlkeleri’ni 24/10/2007 tarihinde, yani ekim ayında imzalayarak yürürlüğe koyduk. Bu çok önemlidir. Kolluk Etik İlkeleri, uluslararası standartlarda gelişmiş ve demokratik iddiası olan ülkelerin imzaladığı ve uyguladığı ilkelerdir. Bunu, onbirinci ayın 30’unda bütün teşkilatımıza genelge yaptık. Bu etik ilkeler, çok önemli ilkeleri, davranış ilkelerini ihtiva etmektedir. Onun uygulanmasıyla ilgili de bütün hassasiyetimizi gösteriyoruz.

Ben sadece şunu ifade ediyorum: Polis teşkilatımızla övünebiliriz. Teşkilat mensuplarımızın şu anda yüzde 70’i üniversite ve yüksekokul mezunu. Eğitim seviyesini giderek yükseltiyoruz, yükselteceğiz. Eğitim seviyesi yükseldikçe hizmet kalitesi artacaktır. Polisimiz, görevini yaparken, insanımızla bire bir muhataptır ve bu eğitim seviyesi zaten kendisini daima davranışlarda göstermektedir.

Son yıllarda, biliyorsunuz, Hükûmetimizin 2005 yılından itibaren uyguladığı, bir yeni, polislik mesleğine giriş uygulaması var.  Üniversite mezunu, dört yıllık fakültelerden mezun gençlerimizden polislik mesleğine girmek isteyenlerden her yıl bir grup alınıyor, altı ay gibi kısa bir sürede yoğun bir eğitimden geçiriliyor ve bunlar göreve başlıyorlar. Şu ana kadar 15 bin kişi bu şekilde başlamıştır. Bu yıl da 8.500 kişi yine önümüzdeki aylarda aynı şekilde alınacaktır. Şunu memnuniyetle ifade etmek isterim: Bütün illerimizde ve birimlerimizde bu alınan ve eğitimden geçerek başlayan elemanlarımızdan da büyük bir memnuniyet vardır.

Teknolojiyi ülke genelinde yaygınlaştırıyoruz. Burada ifade etmiştim, tekrar Meclisimize bilgi sunuyorum: MOBESE sistemini seksen bir ilimizde  ve büyük ilçelerimizde bu yıl sonuna kadar inşallah tamamlayacağız. Bu, koruyucu, önleyici kolluk hizmeti açısından çok etkili olmuştur, buna önem veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz.

Ayrıca, şehir suçları dediğimiz suçlarda azalma devam ediyor. Bu konuda -kapkaç gibi, hırsızlık gibi, oto hırsızlığı gibi- hassasiyetimizi biz de artırıyoruz. Özellikle caydırıcı yöntemler uyguluyoruz, sivil unsurlar ön planda ve gece devriyelerini artırıyoruz, artıracağız; şehirlerimizde her sokaktan geceleri mutlaka polisimiz, polis arabalarımız birkaç defa geçmiş olacak. Bu şekilde şehir güvenliğini biz çok önemli görüyoruz. Bir de bunun bir parçası eğitim güvenliğiydi, yine Yüce Meclisimize bilgi sunmuştum. Geçen yılın eylül ayında başlattığımız Güvenli Eğitim ve Güvenli Okul Projemizi ağırlıkla sürdürüyoruz. Çok başarılı yürüyor ve şu ana kadar okullarımızda bu yıl bizi çok üzen olay olmamıştır, bu uygulama sayesindedir. Titiz, psikolojik boyutlarını da gözeterek bu projemizi ağırlıkla sürdürüyoruz.

Bütün hedefimiz, toplumumuzda daha huzurlu, daha güvenli bir hayattır. Bunun için polis teşkilatımız, ifade ettiğim gibi, yirmi dört saat çalışmaktadır, büyük özveriyle çalışıyorlar, az imkânlarla çalışıyorlar. İmkânlarını artırmak çabası içindeyiz. Sizin de desteğinizi bu konuda istiyorum.

Kendilerine çok teşekkür ediyorum. Her birine teşekkür ediyorum, her birinin gözlerinden öpüyorum. Biz, onları çok önemli görüyoruz, büyük değer veriyoruz ve yüce Meclisinize şunu ifade ediyorum: Polis teşkilatımız, gerçekten yirmi dört saat mesai mefhumu tanımadan çalışıyor ve toplumumuz onların çalışmasıyla huzur içinde hayatını sürdürüyor ve sürdürecek.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, köy ve mahalle bekçilerini getirmiyorlar!

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakanım.

Gündem dışı ikinci söz, tarımsal desteklemeler hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Hasan Macit’e aittir.

Buyurun Sayın Macit. (DSP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, tarımsal desteklemelere ilişkin gündem dışı konuşması ve  Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle Polis Günü’nü kutluyorum ve yüce heyetinize saygılar sunuyorum.

2007 yılına ait büyüme verileri TÜİK tarafından açıklandı. Yapılan açıklamaya göre, geçen yıl gayrisafi millî hasıla yüzde 4,5 artarken tarımda yüzde 7,3 gerileme yaşanmıştır.

Tarımda son kırk yılda yüzde 7’nin üzerinde 3 defa küçülme görülmüştür. 1973 yılında yüzde 7,8; 1989 yılında yüzde 7,6 ve geçtiğimiz yıl da yüzde 7,3 oranında küçülmüştür.

TÜİK verilerine göre 2007 yılında üretim miktarlarında önemli gerilemeler görülmektedir. Üretimdeki düşüş çiftçilerimizin yoksullaşmasına neden olduğu gibi tarım ürünleri ithalatının patlamasına da yol açmıştır. Yine TÜİK’in Uluslararası Standart Sanayi Sınıflandırması rakamlarına göre, 2007 yılında tarım ürünleri ihracatı 2006 yılına göre yalnızca yüzde 7 artarak 3 milyar 724 milyon dolar iken ithalat yüzde 60 artışla 4,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

Tarımdaki bu gerilemeye, Sayın Başbakan ve Sayın Tarım Bakanı, yaşanan kuraklığın neden olduğunu söyleyerek sorumluluktan kurtulmaya çalışmaktadırlar. Kuraklığın etkisi yadsınamaz ama esas gerileme tarımda uygulanan yanlış politikalardır. İki örnek verirsek: İktidara geldikleri 2002 yılında 93 milyon dekarda buğday ekilirken 2006 yılında 8 milyon 100 bin dekar gerileyerek 84 milyon 900 bin dekarda; şeker pancarında ise 2002 yılında 283.750 hektar olan ekim alanı 129.160 hektar gerileyerek 154.590 hektarda  kalmıştır. Verilerden anlaşılacağı gibi, sorun üretimsizliktir.

Tarım ürünleri, stratejik konumları, gıda güvencesi ve beslenme açısından taşıdıkları önem nedeniyle dünyanın her yerinde destekleme kapsamına alınmıştır. Türkiye’de de tarım ürünleri destekleme kapsamındadır. Üyesi olmayı hedeflediğimiz Avrupa Birliğinin bir yılda tarıma ayırdığı sübvansiyon 45 milyar euro ile toplam bütçesinin yüzde 40’ını oluşturur iken Türkiye ise bütçesinin yaklaşık yüzde 2’sini ayırabilmektedir.

Az olan bu desteklemelerin zamanında tespit edilip gereksinim duyulduğu anda ödeme yapılamaması ve destekleme politikalarının yazboz sistemi gibi devamlı değiştirilmesiyle, desteklemeler yarardan çok zarar vermeye başlamıştır. Dekar başına 16 YTL olarak uygulanan doğrudan gelir desteği önce 10 YTL’ye, 2008 yılı içinde de 7 YTL’ye indirilmiştir. Dekara verdiğimiz bütün desteklerin toplamı, 1 dekara atılan gübrenin bu yıl gelen zammını ancak karşılamaktadır.

Bakanlar Kurulu, zeytinyağında bir miktar artırmak üzere 2007 primlerini 2006 yılı primleriyle aynı tutmuştur, mısırda primi 6,7 yeni kuruştan 2 yeni kuruşa düşürmüştür. Prim miktarları tespit edilirken üretim maliyeti ve çiftçi satış fiyatı göz önüne alınmadan belirlenmiştir. Prim miktarları üretimi teşvik etmeye yetmeyecektir. Çiftçi, ürettiği ürünlerden maliyet üzerinden gelir elde ederse üretimi artırır.

Türkiye, yağ gereksinimini karşılamak üzere 2007 yılında yaklaşık 1,7 milyon dolar tutarında yağ ve yağlı tohumlar ile 1 milyon 109 bin ton mısır ithalatı gerçekleştirmiştir. Oysaki bu ürünler kendi coğrafyamızda verimli bir şekilde üretilebilmektedir.

2007 yılında ülkemiz, destekleme primi kapsamındaki ürünlerin ithalatı için 3 milyar dolar ödemiştir. 2008 yılında, tespit edilen bu primlerle mısır ve pamukta ve yağlı tohumlarda ithalat patlaması yaşanacaktır.

Destekleme politikaları gözden geçirilerek, ithalata giden kaynağın destekleme yoluyla kendi çiftçimize aktarılması gerekmektedir. Mısır priminin düşürülmesi ithalatı daha da artıracaktır. Mısır, özellikle yem sanayisinin ana ham maddesidir. Bu yıl mısır priminin geçen yıla oranla yüzde 70 oranında düşürülerek 2 yeni kuruş olması çiftçiyi mısır üretiminden uzaklaştıracak ve açık Amerika Birleşik Devletleri ve Arjantin’in…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Macit.

HASAN MACİT (Devamla) - …genetiği değiştirilmiş mısırıyla karşılanacaktır. Mısır priminin düşürülmesi tüm mısır üreticileri tarafından büyük bir öfkeyle karşılanmıştır. Özellikle Kahramanmaraş’tan dün onlarca telefon aldık, büyük bir tepki içindelerdir.

Hayvancılık desteklemeleri de yeni bir statüye kavuşturulmak üzere, 5 baş ve 200 baş arasında hayvan başına bir destekleme verileceği düşünülmektedir. Oysaki, Türkiye’de işletmelerin yüzde 80’inde 1-4 baş hayvan olduğu düşünülürse, bu, hayvancılıkla geçimini sağlayan yüzde 80 çiftçimizin ne yazık ki desteklemeden yararlanamayacağı görülmektedir. Bunun ötesinde, hayvancılıktaki süt üretimi ve et üretimi hijyenik koşullardan uzaklaşacak ve kayıt dışılığı teşvik edecektir.

Değerli arkadaşlar, tabii, desteklemelerin gerçekten çok büyük kapsamda anlatılması gerekiyor. Ama, beş dakikada da bunun ne yazık ki çok az bir bölümüne değinilebiliniyor.

Hepinizi saygılarımla selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Macit.

Gündem dışı konuşmaya Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Eker Bey cevap verecekler.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit’in tarımsal desteklemelerle ilgili yaptığı gündem dışı konuşmaya bir cevap vermek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, AK Parti Hükûmeti göreve geldiğinde 2002 yılında tarıma verilen destek sadece 1,8 milyar YTL’ydi. Bunun da sadece 186 milyonu primlerden oluşuyordu, 83 milyon YTL’si hayvancılık destekleri, 1,5 milyar YTL doğrudan gelir desteği ve 42 milyon da çay desteğiydi. Tamamı bu, başka hiçbir destek yok, 1,8 milyar YTL. Şimdi, 2008 yılında bizim verdiğimiz toplam destek 5,4 milyar YTL, yani 1,8’in tam 3 katı; hayvancılığa verdiğimiz destek 975 milyon YTL; hububata, sadece primlerine verdiğimiz destek 710 milyon YTL; primlere verdiğimiz destek 1,1 milyar YTL. Yani 186 milyonu 1,1 milyara çıkardık.

Şimdi, hayvancılıkla ilgili, mısırla ilgili tabii birçok değişiklik yaptık ve verimliliği artırmaya dönük olarak yaptık. Bununla da Türkiye’de hayvansal üretimde de tarımsal üretimde de çok ciddi verimlilik artışı sağlandı. Bu hem toplam üretime yansıdı hem Türkiye'nin tarımsal ticaretine yansıdı hem gerçekte bizim açımızdan tarımın gayrisafi hasılasının da yaklaşık 2 kat artmasına sebebiyet verdi. 21,8 milyar dolar iken tarımsal gayrisafi hasıla, bugün 44 milyar dolara çıktı, 2 katlık bir artış oldu. Tabii, ürünlerin her birini ayrı ayrı değerlendirdiğimizde, onların hem maliyetleri hem piyasa fiyatları hem dünyadaki durumu hem Türkiye açısından bunların stratejik değerleri, önemi dikkate alınmak suretiyle, birbirlerine karşı pariteleri dikkate alınmak suretiyle bunlar ihtiyaca göre gözden geçirilmektedir.

Bizim esasen Türkiye için hiç adil olmadığını düşündüğümüz doğrudan gelir sistemiyle ilgili başından itibaren Hükûmet Programı’nda biz dedik ki: “Doğrudan gelir desteğinin payını biz giderek azaltacağız.” Çünkü, bir: Türkiye’deki işletme yapısı bozuk olduğundan dolayı, yani küçük işletmeler çoğunlukta olduğundan dolayı bunlar bu desteklerden istifade edemiyor. Bu özellikle çok önemli.

İki: Türkiye’de doğrudan gelir desteği ödediğimizde, Türkiye'nin şartları gereği sadece arazi sahipleri bu desteklerden istifade ediyor. O nedenle, biz bunların belirli düzeyde, belirli aşamalarda aşağı indirilmesini ve ortadan kaldırılmasını planladık. Nitekim, başlangıçta neredeyse -sadece doğrudan gelir desteğinden oluşan- yüzde 85 civarında oluşan doğrudan gelir desteğini biz yüzde 30’lara düşürdük ve önümüzdeki seneden itibaren de bunu farklı şekillerde “ürün desteği”, “prim desteği”, “kırsal kalkınma desteği” adı altında, hem tarım sektörünün verimliliğini artırmaya hem teknoloji kullanımını geliştirmeye dönük olarak hem de verimliliği artırmaya dönük olarak vereceğiz. Bu sene içerisinde de, şimdiye kadar yine bu şekilde, bu politika çerçevesinde uyguladık ve bizim uyguladığımız politikalar sonucunda da Türk tarımı geriye değil, ileriye gitti. Bunu bütün rakamlar da söylüyor.

Şimdi, Türkiye'nin tabii şöyle bir meselesi var: İthalat-ihracat rakamlarında ithalatı tarımda görünen ham maddeler var. Ama bu ham maddeler işleniyor, ihracatı sanayi mamulü olarak gösteriliyor, sanayiye kaydırılıyor. Örneğin pamukta… Türkiye'nin tekstil endüstrisinin kapasitesi gereği Türkiye pamuk ithalatı yapıyor, bu tarım ithalatı gibi görünüyor. Ancak öte taraftan bu işlenip iplik, kumaş, tekstil ürünü olarak milyarlarca dolarlık, yani 5 kat, 6 kat daha fazla ihracata dönüşüyor. Ama o sanayi ihracatı olarak göründüğünden, sanki tarımın ithalatı artıyormuş gibi anlaşılıyor. Bu doğru değil.

Değerli Milletvekilimiz mısırdan bahsetti. Mısırın Türkiye’deki toplam üretimi biz iktidara geldiğimizde 2 milyon tondu. Bugün Türkiye'nin mısır ithalatı, geçen sene yaşadığımız kuraklığa rağmen, 3,8 milyon ton. Yani mısırda neredeyse 2 katı bir artış söz konusu. Tabii mısır tüketimi de artıyor, talep de artıyor ve hem endüstride kullanılıyor hem yem sanayisinde özellikle kümes hayvancılığında kullanılıyor. Bizim buradaki gerek primlerle gerek diğer destekleme kalemleriyle ihtiyaca binaen yaptığımız düzenleme hem fiyatı hem uluslararası gelişmeleri hem de maliyeti ve diğer destek unsurlarını dikkate alarak yaptığımız düzenlemelerdir. Öngördüğümüz gerek hayvancılıkla ilgili destekler gerek tarımla ilgili diğer destekleri de zaten bütün sivil toplum kuruluşlarıyla, çiftçi temsilcileriyle birlikte, onların da görüşlerini almak suretiyle biz planladık, onlarla birlikte bu kararları oluşturduk ve bunun da kesinlikle Türk tarım sektörüne de, hayvancılık sektörüne de çok büyük katkı sağlayacağını, fayda sağlayacağını biz biliyoruz. Önümüzdeki yıllarda da bunun sonuçları ortaya çıkacaktır.

Ben bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, bir konuya bir cümleyle katkı koymak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, açıyorum mikrofonunuzu.

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakanın açıklamaları için teşekkür ederim.

Ben bir kez daha tekrar etmek istiyorum. Özellikle hayvancılık desteklemelerinde uygulamayı düşündükleri politikanın son derece yanlış olduğunu, iki yıl sonra, bu destekleme sistemini düşündükleri gibi yaparlarsa, hayvancılık sektörüne gidecek kaynakların bir başka yerlere gittiğini ve özellikle terör örgütüne aktarıldığını konuşuyor olacağız diye düşünüyorum. Bu kaygıyı taşıyorum. Bir kez daha buradan bunu vurgulamak istedim.

Ayrıca, ekim alanlarında, örneğin buğday ekim alanlarında 2002 ile 2006 arasında yüzde 10 gibi bir ekim alanının gerilemiş olması tarımın nereye gittiğinin bir göstergesidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Macit.

Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Şimdi, Sayın Macit bir konuyu söyledi. Bu doğru değil, yani biz buna tabii şiddetle karşıyız. Bunun, işte, terör örgütüne gideceği yönünde, böyle bir şey söyledi. Bu çok insafsızca bir eleştiri. Sayın Macit arzu ederse, ben kendisine yeni hayvancılık destekleme politikasının detaylarını; neden, hangi gerekçelerle, hangi hedefler gözetilerek bunların alındığını anlatırım ama o, yakışıksız, gerçekte olmayacak bir şeydir, haksız bir durumdur.

Şimdi, ürünler arasında zaman zaman kaymalar oluyor. Mesela pamuktan mısıra, buğdaydan mısıra kaymalar oluyor. Yani yüzde 10’luk diyelim buğdayda iddia ettiği gibi bir azalma varsa bile, bu başka bir tarımsal ürüne, katma değeri daha yüksek olan bir ürüne geçen bir alandır. Yoksa, üretim artık yapılmıyor anlamında değildir. Diyelim buğday üretmiyor da mısır üretiyor. Zaten o kazanılan mısır alanı da pamuktan, hububattan vesaire geçmiştir. O da aslında bizim politikalarımızın bu manada doğru olduğunu gösteriyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Gündem dışı üçüncü söz, 8-14 Nisan Sağlık Haftası münasebetiyle söz isteyen Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’a aittir.

Buyurun Sayın Barış. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Sağlık Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de polis teşkilatımızın kuruluş yıldönümünü kutluyorum ve tüm polislerimize başarılı çalışmalar diliyorum.

Evet, Sağlık Haftası nedeniyle, ben de gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu nedenle, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Dünya Sağlık Örgütü Avrupa birimi, son üç yıl içerisinde Avrupa’da oluşan atmosfer olaylarının -ki, bu bin civarında- bunun meydana getirdiği iklim değişiklikleri ve küresel ısınma çok sayıda insanın, özellikle kırsal kesimde yaşayanların, yaşlıların ve çocukların gelecekte çok büyük sağlık sorunları ile baş başa kalacağını göstermiştir ve bu bilgiyi de sunmuştur. Tabii ki, bu konuda Sağlık Bakanlığımızın bu küresel ısınmanın ayak seslerini bilerek, görerek çalışmalar yaptığını umuyorum veyahut da çalıştığını, çalışmakta olduğunu da hissediyorum.

Değerli milletvekilleri, bir insan ancak sağlıklı olduğu zaman verimli olabilir. Çağdaş dünya ülkeleri insanların hasta olduktan sonra iyileştirilmesinin çok büyük maddi ve manevi kayıplara neden olduğu tespitinden yola çıkarak tedavi edici hekimlikten ziyade koruyucu hekimliği öne çıkaran bir sağlık politikası oluşturmuştur, ancak ülkemizde durum bunun tam tersi. Yıllardır uygulanan yanlış sağlık politikalarının sonucu halkımız “sağlık” kavramını hasta olduktan sonra iyileşme olarak görmektedir.

Koruyucu hekimlik bir ülke için ekonomik olarak da çok önemlidir. İlave bir hayat kurtarmanın maliyeti, koruyucu hekimlikte 250 dolar iken tedavi edici hekimlikte bu maliyet 20 katına yani 5 bin dolara çıkabilmektedir. Tüm insanlar bebek doğmadan önce bu koruyucu hekimlikle ilgili bilgileri almalıdır. Koruyucu hekimlik, bebek ana rahmine düştüğünden itibaren söz konusudur ve doğacak çocukların da sağlığı, alınacak bu tedbirlerle aileye ve topluma faydalı bir fert olabilir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde 1.200 civarında hastane, 5.700 sağlık ocağı, 25 bin sağlıkevi ve yaklaşık buralarda 108 bin hekim ve 300 bin civarında sağlık personeli, ebe, hemşire ve yardımcı personel çalışmaktadır. Dün, bu rakamları çeşitli yerlerden bulurken bunları güncelleştirmek için Sağlık Bakanlığının ilgili birimlerine müracaat ettim, ancak bana bir milletvekili olarak  bu bilgilerin verilmesinin yasak olduğu söylendi. Sağlık Bakanım burada yok herhâlde… Gerçekten, bir milletvekili, ülkemizde kaç doktor olduğunu veyahut da kaç hemşire olduğunu öğrenmek için Sağlık Bakanlığına müracaat ettiği zaman… Böyle bir yasak var mı arkadaşlar? Bunu, gerçekten Sağlık Bakanımın cevaplamasını istiyorum ve böyle bir kanun, böyle bir yasa var mı diye soruyorum.

Sayın milletvekilleri, henüz Genel Kurula gelmemekle beraber Sağlık Bakanlığımızın tam gün çalışmayla ilgili yasa tasarısını gazetelerden bölük pörçük bir şekilde okuyoruz. Özünde, hiçbir hekimin tam gün çalışma yasasına karşı olduğunu sanmıyorum, ancak Sağlık Bakanlığının konuyu tek başına ele alarak bunu çözmesi de mümkün değildir. 1965-78 yıllarında iki kez denenen ve altyapı  çalışmaları tamamlanmadan denenen bu iki uygulama maalesef başarısız olmuştur. Sağlık hizmetlerinin özelliğinden dolayı tam gün çalışma meslek örgütlerinin ve sektördeki sendikaların, sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınmadan, ortak bir çalışma yapılmadan çıkarılması düşünülen bu yasanın başarılı olması söz konusu değildir ve bu konuda tereddütlerimiz vardır. Tam günün başarılı olması için her şeyden önce geçmiş dönemlerde yapılan hatalar yapılmamalı, bununla birlikte başta sağlıklı çalışma ortamı olmak üzere, çalışanların gelecek güvencesi ve ekonomik sorunlara yönelik çözümler ve altyapı sorunları ortadan kaldırılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Barış.

TANSEL BARIŞ (Devamla) – Yirmi dört saat canla başla çalışan sağlıkçıların son zamanlarda özellikle acil servislerde maruz kaldıkları şiddet gittikçe artmakta ve korkutucu boyutlara ulaşmaktadır. Bu konuda Bakanlığımızın tedbir alması gerekiyor.

Sağlık çalışanlarının en başta gelen amacı ve de görevi, sağlık sorunlarına ve kendisine başvuran çaresiz hastalara derman olmaktır ama bunun için, bunu yapabilmesi için de geleceği güvenli, huzurlu, şiddetten uzak bir ortamda, söz ve karar sahibi, toplu sözleşmeli, grevli, sendika hakkına sahip, üstlendiği görev ve sorumlulukla doğru orantılı bir yaşam kalitesine sahip olması gerekmektedir. Ayrıca yüksek hekimler kurulu oluşturup atama ve nakillerde bu konu dikkate alınmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bu arada son zamanlarda bana yapılan telefon konuşmalarında sağlık personelinin öğle yemeklerinin kesildiği, daha doğrusu öğle yemeklerinde yüzde 50 sağlık personelinden para alınacağı söylenmektedir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Barış.

TANSEL BARIŞ (Devamla) – Hâlbuki bu konuda Sağlık Bakanımızın da sağlık personeline sahip çıkmasını istiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Barış.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, Van’daki nevruz kutlamaları başta olmak üzere bazı olaylara yapılan müdahalelerle ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/163)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Van’da nevruz kutlamaları da dahil son dönemlerde artan orantısız güç kullanımı ve bunun sonucu olarak meydana gelen ölümler, yaşanan insan hakları ihlalleri, bu ihlallerin sorumluları ve bu tür olayların bir daha yaşanmaması için alınacak tedbirlerin tespiti için Anayasa’nın 98. TBMM İç Tüzüğü’nün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederim.

1) Fatma Kurtulan                   (Van)

2) Ahmet Türk                        (Mardin)

3) Selahattin Demirtaş             (Diyarbakır)

4) Emine Ayna                        (Mardin)

5) Ayla Akat Ata                    (Batman)

6) Sebahat Tuncel                   (İstanbul)

7) Mehmet Nezir Karabaş       (Bitlis)

8) Bengi Yıldız                       (Batman)

9) Sırrı Sakık                          (Muş)

10) M. Nuri Yaman                (Muş)

11) Özdal Üçer                       (Van)

12) Aysel Tuğluk                    (Diyarbakır)

13) Pervin Buldan                   (Iğdır)

14) Gültan Kışanak                 (Diyarbakır)

15) Akın Birdal                       (Diyarbakır)

16) İbrahim Binici                   (Şanlıurfa)

17) Hasip Kaplan                    (Şırnak)

18) Sevahir Bayındır               (Şırnak)

19) Şerafettin Halis                 (Tunceli)

20) Osman Özçelik                 (Siirt)

 

Gerekçe:

DTP Van İl Örgütü tarafından 22.03.2008 tarihinde düzenlenmek istenen nevruz kutlamalarına, Van Valiliği tarafından izin verilmeyeceği açıklanmıştır. Bunun üzerine Valiliğin bu kararını protesto için parti binası önünde toplanan kalabalığa güvenlik güçleri oldukça sert müdahalede bulunmuştur. Bu müdahale sırasında kolluk güçlerince sivil halkın üzerine ateş açılırken, ayrıca plastik mermi, gaz bombası, cop, kalas, panzer ve sapan da kullanılmıştır. Medyaya da yansıdığı üzere kadınlarımızın sokak ortasında kolluk güçlerince yerlere serilerek tekmelenmesi, coplanması bir insanlık ayıbı olarak kayıtlara geçmiştir. Yine bir başka görüntüde bir çocuğun polislerce nasıl dayaktan geçirildiği yer almaktadır. Polisler ele geçirdikleri bir çocuğu duvar dibinde köşeye sıkıştırarak, cop darbeleriyle âdeta linç etmeye kalkmıştır. Çıkan olaylarda 25'i plastik mermi de dâhil ateşli silahla olmak üzere onlarca kişi yaralanmış ve vücuduna kurşun mermisi isabet eden Zeki Erinç ve aynı şekilde yaralanan Ramazan Dal adlı vatandaşlarımız kaldırıldıkları hastanede yaşamlarını yitirmişlerdir.

Olayların devam ettiği esnada DTP Van İl Binamız polislerce basılmıştır. Binada bulanan vatandaşlara ve parti yöneticilerine onur kırıcı davranışlarda bulunulmuştur. Arama yapıldığı sırada kapıların çoğu kırılmış ve demirbaş malzemelere zarar verilmiştir. Binada bulunan onlarca kişi gözaltına alınmış ve götürüldükleri yerlerde kötü muamelelere maruz kalmışlardır. Ayrıca yine olaylar sırasında güvenlik güçleri, evlere de baskın düzenleyerek, onlarca kişiyi darp edip ardından gözaltına almıştır. Ateşli silahların ev baskınlarında kullanıldığı yönünde mağdur yakınlarının verdiği bilgiler kaygı vericidir. Ev baskınlarında kadın ve çocuklar güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanımının hedefi olmuştur.

Olaylarda dikkat çeken bir başka nokta da kullanılan ve plastik mermi atan silahların nevruzdan önce Van'a yetiştirilmesi ve ilk defa bu müdahale sırasında kullanılmış olduğu iddialarıdır. Van'daki bu olaylardan bir gün önce 21 Mart 2008 tarihinde Van Emniyet Müdürlüğü merkezi Belçika'da bulunan silah firmasından aldığı 50 metre menzilli yeni silahın tanıtımını yapmıştır. Silah hakkında açıklama yapan Emniyet Müdürü Mehmet Salih Kesmez, "Göstericileri dağıtırken ateşli silahlar haricindeki durumlarda kullanılacak. 4 değişik fişekleri var. İnsanları şok eden fişeği, boyası çıkan ile çıkmayan fişeği ve bir de biber gazı olan fişekleri var. Burada gördüğünüz gibi amaç göstericiyi öldürmek değil. Göstericiyi etkisiz hale getirip, yerine göre de işaretleyip ve yakalamak. Bu silahlar dün gece ulaştı elimize. Biz bir ön deneme yaptık. Denemeyi yaptıktan sonra bu gösteriyi yaptık. İnşallah kullanılmaz. Ama ola ki kötü niyetliler olursa tabii bütün enstrümanlarımızı da kullanacağız. Bunlar yeni alınmıştı. Biz nevruzdan önce getirilmesi konusunda çaba sarf ettik. Çünkü diğer malzemelerimiz de bunlarla beraber geliyordu. Yani biz özellikle nevruza yetiştirelim dedik. Çünkü toplu gösteri olursa ancak nevruzda olur. nevruzdan sonra böyle bir önemli gün olmadığı için varsa elinizde böyle bir enstrüman, zamanında elinizde olması daha güzeldir. Biz yetiştirmeye çalıştık” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. Bir gün sonra meydana gelen olaylarda bu yeni silahların kullanıldığı ve onlarca insanın yaralanmasına yol açtığı iddiası bulunmaktadır. Bu silahların nevruzdan önce Van'a yetiştirilmesi ve ilk kez bu olaylarda kullanılmış olması iddiaları, nevruz kutlamalarına dönük müdahalenin önceden planlandığı yönündeki kuşku ve kaygılarımızı arttırmaktadır.

Dikkat edilirse nevruza izin verilen illerde en ufak bir olay yaşanmamış ve halk bayramını barış havasında kutlamıştır. Van'da olaylar başlamadan önce emniyet yetkililerine "Kısa bir açıklama yaptıktan sonra kalabalık dağılacaktır. Müdahale etmeyin" dememize rağmen, bu konuşma esnasında güvenlik güçlerinin müdahalesi başladı ve sonrasındaki gelişmeler yaşandı.

Yeni silahların da denenmesiyle gerçekleşen bu orantısız güç kullanımı ve başta yaşam hakkı olmak üzere gerçekleşen insan hakları ihlallerinin son zamanlarda Van ilinde doruğa çıkmış olması bizi kaygılandırmaktadır. Özellikle Van Valisi Özdemir Çakacak'ın atanmasından sonra Van'daki hak ihlalleri günlük yaşamın bir parçası haline gelmiştir. nevruzdan önce 8 Mart etkinliklerinde de aynı olaylar yaşanmış ve kolluk güçlerinin orantısız güç kullanımı sonucu Mehmet Deniz adlı yurttaşımız yaşamını yitirmiş, çok sayıda kişi de yaralanmıştır. Van' da hak ihlallerinin sorumluları hakkında nedense hiçbir soruşturma başlatılmazken, yaralanan, mağdur olan vatandaşlarımız hakkında ise yargısal süreç başlamış, onlarca kişi tutuklanmıştır. Bu durum yurttaşlarımızın adalete olan güvenini ciddi bir biçimde zedelemektedir.

Van' da nevruz kutlamaları da dahil son dönemlerde artan orantısız güç kullanımı ve bunun sonucu olarak meydana gelen ölümler, yaşanan insan hakları ihlalleri, bu ihlallerin sorumluları ve bu tür olayların bir daha yaşanmaması için alınacak tedbirlerin tespiti için bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasının yararlı olacağı kanaatindeyiz.

2.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy ve 22 milletvekilinin, enerji kaynaklarının araştırılarak stratejik enerji politikası izlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/164)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de enerji en temel ihtiyaçlardan biri olma özelliğini korumaktadır. Bu ihtiyacın karşılanmasında verimlilik, süreklilik ve ekolojik olması önemlidir.

Giderek artan enerji ihtiyacının karşılanması mevcut projeler ve yatırımlarla yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.

Ülkemizde kalkınmayı sürdürebilmemiz için doğru bir enerji politikasına ihtiyaç vardır.

Bu nedenle mevcut enerji kaynaklarını verimli kullanabilmek ve yeni enerji kaynaklarını hayata geçirebilmek için karşılaşılan sorunların ele alınması için gerekli tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Necati Özensoy                           (Bursa)

2) İsmet Büyükataman                     (Bursa)

3) Münir Kutluata                            (Sakarya)

4) Ertuğrul Kumcuoğlu                   (Aydın)

5) Abdülkadir Akcan                       (Afyonkarahisar)

6) Ali Uzunırmak                            (Aydın)

7) Mehmet Şandır                            (Mersin)

8) Recai Yıldırım                             (Adana)

9) Kamil Erdal Sipahi                      (İzmir)

10) Behiç Çelik                                (Mersin)

11) Kadir Ural                                 (Mersin)

12) Mustafa Kemal Cengiz              (Çanakkale)

13) Mehmet Serdaroğlu                   (Kastamonu)

14) Beytullah Asil                           (Eskişehir)

15) Şenol Bal                                   (İzmir)

16) Recep Taner                              (Aydın)

17) Alim Işık                                   (Kütahya)

18) Yılmaz Tankut                           (Adana)

19) Mehmet Akif Paksoy                (Kahramanmaraş)

20) Hakan Coşkun                          (Osmaniye)

21) Muharrem Varlı                        (Adana)

22) Mustafa Enöz                            (Manisa)

23) Süleyman Latif Yunusoğlu       (Trabzon)

 

Gerekçe:

TEİAŞ'ın yaptığı elektrik enerjisi projeksiyon çalışmasına göre ülkemizde enerji açığı 2008 yılı itibarıyla başlamakta, mevcut projelerin de gerçekleşmesi hâlinde bile giderek artan ihtiyaç karşılanamamaktadır. Enerji açığı hızla artmaktadır.

Bu projeksiyona göre 2010 yılında talep 239.010 kwh arz 225.485 kwh 2016 yılında talep 378.234 arz 229.493 kwh belirtilmektedir. Önümüzdeki yıllarda ülkemizi ciddi sıkıntılar beklemektedir.

Doğal gaz fiyatları petrole bağlı olarak sürekli yükselmekte, son yıllarda sanayi ve enerji üretiminin de doğal gaza bağımlılığı düşünüldüğünde sıkıntılar giderek büyümektedir.

Sanayi kuruluşları başta  Bursa olmak üzere enerji girdi maliyetlerinin yüksekliğinden  dolayı üretimlerini durdurmak tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadırlar.

Enerji koridorunda bulunan kömür işletmeleri doğal gaz tedarikçisi BOTAŞ, TPAO, elektrik üreticisi EÜAŞ, TETAŞ gibi kurumlar KİT olma özelliği ve farklı nedenlerden verimli üretim yapamamaktadırlar.

Elektrik alım garantisi ile alım ve satım yapan TETAŞ'ın YİD ve Yİ'lerden ortalama maliyetin üzerinde alım yaptığı bilinmektedir.

EÜAŞ’tan ortalama alım maliyetleri 6 ykrş civarında olmasına rağmen YİD ve Yİ'lerden alım fiyatları 14 ykrş. lara kadar çıkmaktadır.

HES ve rüzgâr santralleri yapmak üzere lisans alan ve proje sahibi olan birçok firmanın çantacı tabir edilen konumda olduğu, projeleri pazarlayan aracıların oluştuğu görülmektedir. Gerçek girişimcilerin önü tıkanarak haksız kazançlar elde edilmektedir.

Bu uygulamalar enerji yatırımlarının önünü tıkayarak hızını da azaltmaktadır.

2005 yılında 5346 sayılı "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun" TBMM’de kabul edilmiş olmasına rağmen uygulamalarda aksaklıklar olduğu gözlemlenmektedir.

Fosil yakıtların giderek azalması ve ekolojik olmaması nedeniyle ülkemizde var olan ve hâlâ kullanıma alınmayan çok sayıda yenilenebilir kaynaklar bulunmaktadır.

Mevcut yatırımların verimli kullanılmadığı ve yeni enerji kaynaklarının da yeterli hızda hayata geçirilmediğini düşünerek ve enerjinin ülkemiz için en önemli stratejisi olması gerektiğinden hareketle yukarıda belirttiğimiz sorunların ve tedbirlerin ele alınacağı yüce Meclisimizce bir Meclis araştırması açılmasının yerinde olacağı kanaatindeyiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın Vural, isminiz ekranda var, bir şey mi diyeceksiniz efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet efendim, bu, özellikle Meclis…

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun Genel Kurula hitap edebilmesi için Mecliste karar alınması gerektiğine ilişkin  açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Başkanlığımızın sunuşlarıyla ilgili bir konuyu hem Başkanlık makamına hem de değerli milletvekillerimize iletmek istiyorum.

Grubumuza gelen bir faksta, Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Sayın Barroso’nun ziyareti çerçevesinde 10 Nisan 2008 Perşembe günü saat 17.00’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna hitapta bulunacağı ifade edilmiştir. Sayın Başkanım, bir yabancı devlet adamının, milletvekilleri dışında bir kişinin Genel Kurula hitap etmesi ancak Meclis Genel Kurulunun kararıyla olabilir. Böyle bir Genel Kurul kararı olmadan bir kişinin hitapta bulunacağını ifade etmek, millî irade olmadan burada birilerinin konuşması demektir. Dolayısıyla, Dış İlişkiler ve Protokol Müdürlüğü böyle bir iradeyi nereden oluşturmuştur? Bu konuda Meclis Genel Kurulumuza gelmiş bir talep de bulunmamaktadır. Böyle bir talepte bulunmadan, bir kişinin hitapta bulunacağını hitap etmek Genel Kurulun çalışmaları açısından da doğrusu Grubumuz tarafından tasvip edilen bir husus değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu bakımdan, eğer böyle bir hitapta bulunulması düşünülüyorsa, hitapta bulunma talebinin Genel Kurulda oylandıktan sonra böyle bir yazının yazılmasının daha uygun olacağını düşünüyorum. Bu konuyu sizin aracılığınızla Başkanlığımıza iletmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Sayın Oktay, bir talep var zaten. Ben de o talebi oylayacağım şimdi.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Duyurular

1.- AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun 10 Nisan 2008 tarihli 89’uncu Birleşimde Genel Kurula hitaben  konuşma yapma isteğine ilişkin

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, resmî davetli olarak ülkemizde bulunan Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Sayın Jose Manuel Barroso 10 Nisan 2008 günkü birleşimde Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir.

Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve bu tasarıyla birleştirilen İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın, Manisa Milletvekili Şahin Mengü'nün, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin, Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu'nun, İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin aynı konudaki kanun teklifleri ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119)(X)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde 45’inci madde üzerindeki beş adet önergeden ikisinin işlemi tamamlanmış ve reddedilmişti.

Şimdi, kalan üç önergeyi geliş sırasına göre okutup aykırılığına göre işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 45 inci maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun 73. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan “ve vakıf üniversitesi” ibarelerinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

                                                                                        Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Antalya Milletvekili Mehmet Günal konuşacaklar.

BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, öncelikle polis teşkilatı mensuplarımızı kutluyorum. Şimdiye kadar şehit olmuş tüm teşkilat mensuplarına da Allah’tan rahmet diliyorum.

Burada, maddeye ilişkin görüşümü belirtmeden önce bir iki hususa temas etmek istiyorum. Polis Günü münasebetiyle az önce Sayın İçişleri Bakanımız cevap verdi. Ben saatime baktım -çünkü yukarıda da Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısı başlayacağı için gözüm saatteydi- değerli arkadaşlar, araştırma önergeleri okununcaya kadar tam elli dakika geçti. Üç tane gündem dışı konuşma var, on beş dakika yapıyor en fazla, birer dakika ilavesiyle. Yarım saatten fazla Sayın Bakanlarımız burada “İcraatın İçinden” yaptılar, yani TRT’nin verdiği imkânlar, Sayın Başbakanın yaptıkları yetmiyor gibi. Bugün saat birde başladık. Neden öyle başladık? Sizin bir an önce bitsin diye Danışma Kuruluna getirdiğiniz öneri üzerine Meclisi çok çalıştıralım diye geliyoruz, denetleme günlerinden fedakârlık ediyoruz ama yasama yapacağımız saatte bakıyoruz, yine Sayın Bakanlar ilgili ilgisiz her şeye bir cevap verme telaşı içerisinde. Cevap da vermiyorlar da kanaatlerini bildiriyorlar. Şimdi, bir taraftan sıkıştırıyorsunuz, gelen önergeleri bir an önce geçirelim, bu kanun bir an önce geçsin, diyorsunuz. Biz de diyoruz ki: Bakın, belli maddeleri Anayasa Mahkemesi iptal etmiş. Özellikle bu maddeyle ilgili sizlerin de bir önergesi olduğunu Başkanlık Divanından aldık, orada da belli değişiklikler yapılıyor ama yine yeterli nitelikte değil. Bununla ilgili de Danıştayın iptal kararı var ve Sayın Bakanın da komisyonda bu hususun vakıf üniversitelerinin aleyhine olduğunu ve Genel Kurulda düzeltileceğine dair bize verdiği söz var. Buna rağmen, bu yasama faaliyetini engeller nitelikte sizlerin bu davranışını burada dile getirmek istedim. Az önce Sayın Grup Başkan Vekilimiz de ifade etti. Yine, henüz oylanmamış bir şeyi “yapılacaktır” diye de getiren bir anlayış var.

Burada, değerli arkadaşlarım, az önce Sayın Tarım Bakanımız gündem dışı konuşmaya cevap verirken birkaç husus belirtti. Mademki siz bunlara cevap veriyorsunuz, biz de görüşlerimizi kısaca söyleyelim: Tarımla ilgili pamuk ithalatı yapılıyor “Efendim, pamuk ithalatı tarım gibi görünüyor ama tekstil ihracı olduğu için tarım gibi görünmüyor.” dediler. Şimdi, tarım ithalatı gibi görünen pamuk ithalatının nereden nereye geldiğini de Sayın Bakandan bir sonraki konuşmasında, kaç yıldır ne kadar arttığını, kumaş ithalatının ne kadar arttığını da ben öğrenmek istiyorum burada çünkü bir taraftan son hormonlu büyüme rakamlarına rağmen, tarımın ne kadar küçüldüğünün de ve tarımdaki istihdamın ne kadar azaldığının da burada ifade edilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Şimdi, burada, getirdiğimiz önergeyle vakıf üniversiteleri sağlık hizmet sunucuları aleyhine oluşan haksız rekabetin giderilmesini amaçlıyoruz. Sizin getirdiğiniz önergede de değişiklik olduğunu söylemiştim ama ücretlerle ilgili tavan konulurken diğer bazı hususlarda tavan konulmuyor. Bakın, şimdi, bu küçücük bir paket, gözlük var içerisinde. Çin’den 1 dolara alınabiliyor. Katlandığı zaman küçülüyor ama gözlük var. Bakıyorsunuz maddede ücretlere, öğretim üyelerinin farklarına tavan var ama bakıyoruz, optik ve gözlükle ilgili ücretlerde tavan yok. Şimdi bize kaç paraya fatura edeceğine ilişkin niye o zaman tavan koymuyoruz? Dolayısıyla, alelacele bunları çıkarmak üzere bize getiriyorsunuz, hızlı bir şekilde de oylayarak gidiyoruz. Neden? Herhâlde -şu anda, henüz ertelenmiş olan IMF’nin ikinci görüşmeleri de gelmedi- IMF’nin ve Dünya Bankasının sıkıştırmaları neticesinde “Bir an önce bitirelim, daha önce gecikmiş olan paralarla beraber iki gözden geçirmeyi bir arada yapıp vermiş olduğumuz sözleri tutalım ve böylece görevimizi yerine getirmiş olalım.” diye düşünüyorsunuz. Maalesef, burada vakıf üniversitelerinin aleyhine bir durum var ve Danıştay kararıyla da zaten bir üniversitemizin açmış olduğu davayla bu Başbakanlığın itirazı reddedilmiş ve vakıf üniversitelerinin de kamu kurumu sayılmaması gerektiği ve rekabete açık bir şekilde diğer özel sağlık kuruluşlarıyla da rekabet etmesi gerektiği burada ifade edilmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Dolayısıyla, bu aksaklığın giderilmesini ve haksız rekabetin önlenmesini, vakıf üniversitelerinin de bu olumsuz durumdan etkilenmemesini sağlayacak önergemizin kabulünü istirham ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir efendim.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 45. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 73 üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan “ve vakıf üniversitesi” ibarelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                        M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Nur Serter konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 45’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.

Benden önceki konuşmacının da ifade ettiği gibi, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden sağlık hizmeti bedelinin yüzde 20’sine kadarının ilave bedel olarak talep edilmesine ilişkin düzenleme sadece anlaşmalı sağlık kuruluşlarıyla sınırlı tutulmuş ve vakıf üniversitesi hastaneleri kamu sağlık sunucularıyla aynı kapsamda değerlendirilmiştir.

Ben Sayın Bakana bir soru yöneltmek istiyorum: Biraz önce vermiş olduğumuz önergeyi reddederken acaba hangi anlayıştan hareketle ret kararı verdiler? Yani vermiş oldukları bu ret kararı, vakıf üniversitesi hastanelerinin özel sağlık hastanelerinden çok farklı bir konumu olduğu düşüncesine mi dayanıyor? Vakıf üniversitesi hastaneleri kamu sağlık kuruluşlarıyla aynı kapsamda değerlendirilebilir mi?

Değerli milletvekilleri, tabii ki siz burada muhalefetin verdiği önergeleri, burada yapılan konuşmaları dinlemiyorsunuz, dinlemediğiniz için kimi zaman kendi önergelerinize bile ret oyu veriyorsunuz. Dolayısıyla bizim burada yapmış olduğumuz konuşmaların sizi farklı düşündürmeyeceğini biliyoruz. Biz sadece bizi dinleyen Türk halkına burada seslenmek için bu önergeleri veriyoruz.

Özel vakıf üniversitesi hastanelerinin kendi çalıştırdıkları bütün sağlık personelinin, hekimlerin ve öğretim üyelerinin maaşlarını ve ücretlerini kendilerinin ödediklerini biliyoruz. Yine vakıf üniversitesi hastanelerinin her türlü tıbbi teknoloji, tıbbi cihaz ve sarf malzemesi giderlerinin de kendileri tarafından karşılandığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Üstelik bu üniversite hastaneleri aynı zamanda eğitim kurumları olmaları nedeniyle en nitelikli kadrolarla en iyi sağlık hizmetini sunuyorlar ve siz diyorsunuz ki: “Hayır, biz bunları kamu sağlık kuruluşlarıyla aynı kapsamda değerlendireceğiz.” Ben buradaki mantığı gerçekten anlayabilmiş değilim. Sayın Bakan cevap verirse memnun olacağım.

“Sağlıkta Dönüşüm Projesi” adı altında başlatılan ve kişilerin özel sağlık kuruluşlarından nitelikli hizmet alacağı iddiasıyla yola çıkan bu proje aslında bugün büyük ölçüde iflas etmiş ve sağlıkta dönüşümün değil, sağlıkta çöküşün ifadesi hâline dönüşmüştür.

Değerli milletvekilleri, bakın, bugünkü tablo nedir. AKP iktidara geldiğinden bu yana açılan kamu hastanelerine ve özel hastanelere sayısal olarak bakalım: Devlet üniversitesi hastaneleri de dâhil olmak üzere kamu hastaneleri sayısındaki artış yüzde 7,9’dur, özel hastane sayısındaki artış ise yüzde 35,2’dir. Yatak sayısı açısından baktığınızda, kamu hastanelerindeki yatak sayısı artışı yüzde 13’ken, özel hastanelerde yüzde 22,2’dir.

Şimdi, siz tanınmış, iyi hizmet veren, gerçekten iyi hekimlerin çalıştığı büyük hastaneleri bugün uyguladığınız Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu mali değerleri itibarıyla sistemin dışına itiyorsunuz. Bugün Amerikan Hastanesi gibi, International Hospital gibi hastaneler anlaşmalarını feshetmiştir. Siz devlet üniversitesi hastanelerini zaten yokluğa mahkûm ettiniz. Ameliyathaneleri var, açamıyorlar; yatakları var, hasta kabul edemiyorlar servislerine; personel vermiyorsunuz, ek gider sağlamıyorsunuz, tahsisat ayırmıyorsunuz. Şimdi vakıf üniversitesi hastanelerini devre dışı bırakıyorsunuz. Kimin için ve ne için? Bu yüzde 35’lik artış acaba özel sağlık hastanelerinde, özel sağlık sektöründe kimlere gidiyor?

Değerli milletvekilleri, Türk halkı bunların kimlere gittiğini çok iyi biliyor. Tarikat ve cemaat destekli özel hastanelere açıkça kâr transfer etmek için bu düzenlemeyi yapıyorsunuz ve bu düzenlemede özellikle otelcilik maliyetlerini yükselterek bu hastanelerin kurucularına yüksek kâr olanakları sağlıyorsunuz. Hekimlere yine para vermiyorsunuz, çünkü Başbakan hekimlerden hoşlanmıyor, bunu biliyoruz. “Çok para alıyor.” diyor.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Yalan! Yalan söylüyorsunuz!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Serter.

FATMA NUR SERTER (Devamla) – O nedenle, burada çok açık bir biçimde tarikat ve cemaat destekli özel sağlık kurumlarına bir gelir transferi yapılmaktadır. Eğer bunlar doğru değilse diye bir iddianız varsa o zaman vakıf üniversitesi hastanelerini de özel hastane statüsünde değerlendirirsiniz, onların da bu yüzde 20’lik bedelden yararlanmasını, ayakta kalmasını sağlarsınız ki iddialarınız inandırıcı olsun.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Serter.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 45 inci maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun 73 üncü maddesinin ikinci, üçüncü ve yedinci fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini, yedinci fıkrasından sonra gelmek üzere  aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz. 

 

Bekir Bozdağ

A. Sibel Gönül

M. Emin Tutan

 

Yozgat

Kocaeli

Bursa

 

Murat Yıldırım

Ali İhsan Merdanoğlu

 

 

Çorum

Diyarbakır

 

"Kamu idaresi sağlık hizmeti sunucuları dışındaki vakıf üniversiteleri dahil sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularınca, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunca belirlenen sağlık hizmetleri bedeline ek olarak, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerden sağlık hizmeti sunucularının giderleri ve ürettikleri sağlık hizmetlerinin maliyetleri, yapılan sübvansiyonlar gibi kriterler dikkate alınarak bu bedellerin bir katına kadar alınabilecek ilave ücretin tavanını belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bu tavan dahilinde alınabilecek ilave ücret oranları Kurumca belirlenir. Ancak kamu idaresi sağlık hizmeti sunucuları tarafından sevk edilmesi halinde 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (4), (6) ve (8) numaralı alt bentleri kapsamında sayılanlar ile bakmakla yükümlü oldukları kişilerden ilave ücret alınamaz. Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunca belirlenen eşdeğer ilaçların, azami fiyatı ile kişinin talep ettiği eşdeğer ilacın fiyatı arasında oluşacak fark ve optik için tavan uygulanmaz ve bu fıkra kapsamında değerlendirilmez.

Kamu idaresi sağlık hizmeti sunucuları ise otelcilik hizmeti ile dördüncü fıkrada belirtilen istisnai sağlık hizmetleri dışında, sağladıkları sağlık hizmetleri için genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden ilave ücret talep edemez. Aksine bir hüküm bulunmadığı sürece, kamu idaresi ve vakıf üniversitesi sağlık hizmeti sunucularında 4/11/1981 tarih ve 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununda tanımlanan öğretim üyeleri tarafından sunulan sağlık hizmetleri için bu fıkra hükmü uygulanmaz, Kurum öğretim üyeleri için alınacak ilave ücret için bir tavan belirleyebilir."

"Sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından acil hallerde alınan sağlık hizmeti bedeli, 72 nci madde gereği sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları için belirlenen bedeller esas alınarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere fatura karşılığı ödenir. Sözleşmeli ve sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucuları, acil hallerde, sözleşmeli sağlık hizmetleri sunucuları ise Kurumun belirlediği sağlık hizmetleri için genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden veya Kurumdan herhangi bir ilave ücret talep edemez."

"Kurum, bu Kanunun birinci fıkrasında belirtilen yöntemler dışında, kamu idarelerince verilecek sağlık hizmetlerini götürü bedel üzerinden hizmet alım sözleşmesiyle de sağlamaya yetkilidir. Kamu idaresi sağlık hizmeti sunucuları, sözleşmede belirtilen götürü bedel karşılığında genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere sözleşme kapsamında verilmesi gereken her türlü sağlık hizmetini sunmakla yükümlüdür ve sözleşmede belirtilen götürü bedel dışında Kurumdan veya genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden Kanunda belirtilen ilave ücretler ve katılım payları dışında ayrıca bir bedel talep edemez. Götürü bedel üzerinden hizmet alım sözleşmesiyle temin edilen hizmetler için Kuruma ayrıca fatura ve dayanağı belge gönderilmez. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Sağlık Bakanlığı ile müştereken belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

Az önce konuşan Sayın Serter, vakıf üniversiteleriyle ilgili bir talebini ilettiler. Bu talebini biz bu önergeyle zaten karşılıyoruz. Neden kendi önergelerini kabul etmedik? Kabul etmememizin sebebi, bu getirdiğimiz önerge derli toplu bir önerge olduğu için, maddeyi bir bütün olarak düzenlediği için önergenizi kabul etmedik. Yoksa o görüşünüze aynen katıldığımızı Plan Bütçe Komisyonunda da ifade ettik. Yani vakıf üniversitelerini ilave ücret konusunda özel hastaneler statüsüne şu anda bu önergeyle koymuş bulunuyoruz. Kamu üniversiteleriyle ilgili de öğretim üyesi farkı açısından vakıf üniversiteleriyle aynı statüde kalacaklar. Dolayısıyla, sizin konuşmanızın cevabını bizim bu önergeyle sağlamış oluyoruz.

Bu çerçevede şunu da ifade edeyim: Bugün, bildiğiniz gibi, tedavi hizmetlerinde özel sektör, özel hastanelerde fark uygulaması sınırsız. Bunu bütün milletvekillerimizin dikkatine sunuyorum. Yani şöyle ifade edelim: Muayene ücreti olarak özel hastanelerde kurum tarafından ödenen bedel 30 YTL. Fakat özelde şu anda fark uygulaması sınırsız olduğu için bunun 250 YTL’ye kadar çıktığını, belki daha yukarılara çıktığını müşahede etmek mümkün veya şöyle ifade edelim: Kurum tarafından 500 YTL ameliyat ücreti olarak belirlenmiş olan bir ücretin piyasada 4,5 milyar, 6 milyar, 10 milyara kadar uzandığını, 900 milyon diye belirlediğimiz ücretin 11 milyara kadar çıktığını hepimiz biliyoruz. Şu anda sınırsız bir uygulama var.

Bu düzenlemeyle, bu önergeyle getirdiğimiz: Bu belirlenen fiyatların 1 katına kadar artırma, fark alma imkânını Bakanlar Kuruluna veriyoruz. Bunu hiç kullanmayabilir de. Yani kamuda fiyat 30 lira ise 30 lira uygulanabilir.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, kısa alsam…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şunu söylüyorum efendim, çok önemli olduğu için söylüyorum: Bunu yüzde 20 olarak da Bakanlar Kurulu uygulayabilir, yüzde 40 da uygulayabilir, 1 katına kadar da uygulayabilir.

Bu yetkiyi Bakanlar Kuruluna vermemizin sebebi de şudur: Tabii ki sağlık son derece önemlidir, sosyal boyutu ortadadır. Bunu dikkate alarak, ihtiyaçlar neyi gerektiriyorsa ve özel sektörün piyasada olması gerektiği oran ne ise onu belirleme açısından ve vatandaşın sağlıklı bir şekilde, en ucuz şekilde sağlık hizmeti alması açısından, tüm bu değerlendirmelerin yapılması açısından bu önerge önem arz ediyor diye ifade ediyorum.

Aslında daha çok şey söylenmesi gerekiyor. Fakat çalışmamız gereği bu kadar kısa bir cevapla yetiniyorum. Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakanım.

Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanın ifade etmiş olduğu “Şu anda fark alınıyor ve bazen yüzde 100’ü aşıyor.” dedi. O farkların tümü yasa dışıdır. Sadece ve sadece Bakanlığın iyi çalışmaması nedeniyle mağdur durumda olan binlerce insan olmaktadır. Onlara ek bir sözleşme imzalatılıyor “Ben buna itiraz etmeyeceğim.” diye. Eğer onlar hastalıktan tedavi olduktan sonra dava açarlarsa bütün o paralarını ilgili sigorta kurumundan alabilirler. Bunun da tutanaklara geçmesinde yarar var.

BAŞKAN - Tutanaklara geçti efendim.

Teşekkür ederim.

Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Madde Gerekçesi:

Tasarıdaki sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularının talep edebilecekleri ilave ücret tavanının, bu sağlık hizmeti sunucularının giderleri ve ürettikleri sağlık hizmetlerinin maliyetleri göz önünde bulundurularak Bakanlar Kurulu tarafından belirlenebilmesine olanak sağlanmıştır. Böylece, Sosyal Güvenlik Kurumuyla sözleşme yapacak olan özel sağlık hizmeti sunucuları ile vakıf üniversiteleri, Bakanlar Kurulunca belirlenecek tavanı geçmemek kaydıyla Kurumca belirlenen oranda ilave ücret alabilecektir. Ancak Sosyal Güvenlik Kurumunun belirlediği sağlık hizmetleri için de ilave ücret alınamayacaktır. Öğretim üyelerinin ilave ücret alamayacağına ilişkin başka bir yasal düzenleme yapılması halinde yapılan yasal düzenlemenin geçerli olacağı belirlenmiştir. Gözlük cam çerçeve ve lensler için ilave ücret alınmasında tavan uygulanmamıştır. Bu tavan uygulandığı takdirde vatandaşın dilediği gözlük çerçevesini fark vererek alma olanağı söz konusu olamayacaktır. Kuruma, kamu sağlık kuruluşlarından doğrudan hizmet alımı sözleşmesiyle sağlık hizmeti sağlama imkanı getirilmiş, çok sayıda faturanın incelenmesi zorunluluğu ortadan kalkacak, işgücü tasarrufu sağlanacaktır. Bu amaçlarla söz konusu düzenlemeler yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 45’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağız efendim.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.27

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88'inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Tasarının 45’inci maddesinin kabul edilen önerge doğrultusunda oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.

46’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 46. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 76. Maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Hüseyin Ünsal

 

 

 

İstanbul

Ankara

Amasya

 

 

 

Bayram Meral

Zekeriya Akıncı

Durdu Özbolat

 

 

 

İstanbul

Ankara

Kahramanmaraş

 

 

 

 

Ali Rıza Öztürk

 

 

 

 

 

Mersin

 

 

 

“İlgili kanunları gereğince sağlık raporu alınması gerektiği hâlde sağlık raporuna dayanmaksızın veya alınan raporlarda söz konusu işte çalışması tıbbî yönden elverişli olmadığı belirtildiği hâlde genel sağlık sigortalısını çalıştıran işverenlere, bu nedenle Kurumca yapılan sağlık hizmeti giderleri tazmin ettirilir. Sağlık kurulu raporu ile belli bir işte çalışamayacağı belgelenen 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki kişiler bu işte çalıştırılamaz. Bu kişileri çalıştıran işverenler, genel sağlık sigortalısının aynı hastalık sebebiyle Kurumca yapılan masraflarını ödemekle yükümlüdür.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 46 ncı maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 76 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının, üçüncü ve dördüncü cümlelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.

 

Hasan Özdemir

Mustafa Kalaycı

Ali Torlak

 

Gaziantep

Konya

İstanbul

 

Abdülkadir Akcan

Osman Durmuş

Münir Kutluata

 

Afyonkarahisar

Kırıkkale

Sakarya

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 46. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 76. maddesinin üçüncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Gültan Kışanak

Selahattin Demirtaş

 

Şırnak

Diyarbakır

Diyarbakır

 

Akın Birdal

Sevahir Bayındır

Osman Özçelik

 

Diyarbakır

Şırnak

Siirt

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Birdal, buyurun efendim.

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Yasa’nın 46’ncı maddesine ilişkin söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bundan önce, tam otuz yıl önce, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayısta, Taksim’de, 34 yurttaşımız yaşamını yitirmişti ve en son 1978 yılında 1 Mayıs işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü kutlanmıştı ve o günden sonra, ne yazık ki, Taksim’de 1 Mayıs kutlanamamıştı. Şimdi, dün öğrendiğimiz kadarıyla, DİSK, Türk-İş ve KESK, 1 Mayıs işçi bayramını kutlamak üzere, İstanbul’da, Taksim’de buluşacaklarını kararlaştırdılar. Bu kararı selamlıyorum ve ezilenlerden, emekçilerden yana bir bayram kararının barış içinde geçmesini diliyorum.

Ayrıca, geçmiş dönemdeki yasama dönemlerinde 1 Mayısın bayram olması yolunda verilen yasa tasarılarının kadük olduğunu biliyoruz ve biz, yarın, Demokratik Toplum Partisi olarak, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününün Türkiye’de de, birçok ülkede olduğu gibi, “işçi bayramı” olarak yasalaşmasını ve tatil yapılmasını yüce Meclisinize getireceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz hafta 23’üncü madde üzerinde söz aldığımda, bir demokrasi kültürünün olması gerektiğini, bir sol olmadan, emekçiler olmadan demokrasinin olmayacağını anlatmaya çalışmıştım. Çünkü muhalefetin yaklaşık bu yasa tasarısı görüşülmeye başlandığından beri verilen değişiklik önerilerinin kabul edilmediğini ve dikkate alınmadığını görüyoruz. Şimdi, yine dikkate alınmayacağını bilerek, 46’ncı madde üzerindeki görüşümü sizlere sunacağım. Ancak, biz, halka rağmen halk için siyaset yapılamayacağını burada dillendiriyoruz. Siyaset, içindekiyle barışmaktır. O nedenle, eğer başka yabancı reçeteler yoksa, siyaseti Türkiye halkı için yapıyorsak ve Türkiye halkının barış içinde, bir arada, özgür ve kardeşçe yaşaması için yapıyorsak içimizdekiyle barışmalıyız ve biz de bunu diliyoruz.

Şimdi, bu 46’ncı madde üzerinde kimi zamanki değişiklikler -bazen bir virgül, bazen sözcükler- o hakların kullanımını değiştiriyor. Çünkü, bilindiği gibi, şeytan ayrıntıda gizlidir. Fakat, halk arasında bir söz vardır -çok sıkça duyarız- “Bu kefen param.” diye. “Yastığın altına koydum.” derler yaşlılar ve biraz geçkin olanlar. Kefen parasını eğer yastığın altına koyuyorsa, gerçekten öldüğü zaman cenazesinin ortada kalabileceğinden kaygı duyduğundandır bu. İşte bu, devletin bir sosyal devlet olmadığının en özde ifadesidir halk tarafından.

Yine, halkımız arasında bir şey vardır, “Elden gitmeyince değeri bilinmez iki şey vardır.” diye -biz üçüncüsünü de ekleyelim- gençlik ve sağlık. Gerçekten, sağlığını yitirdikten sonra o sağlığın korunacağının söylenmesinin karşılığı nedir? Aynen özgürlük gibi, elden gitmeyince değeri bilinmez. O nedenle, yurttaşlarımızın sağlığını, beden bütünlüğünü, ruhsal bütünlüğünün yitirmeden sosyal devlet olarak ne yapılması gerekiyorsa yapalım ve bütün için bütçeden de gerekli ayırmayı yapalım.

Şimdi, bu 46’ncı maddenin,  31/05/2006 tarihli ve 5510 Sayılı Yasa’nın 76’ncı maddesinin üçüncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını öneriyoruz. Elbette, bu da yine kabul görmeyecek.

Şimdi, sağlığı, sosyal, kültürel, ekonomik, çevresel ve politik nedenlerden bağımsız olarak sadece kişinin kendisine ait bir durum olarak kabul eden “sigortalı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler sağlıklarını korumaktan asli olarak sorumludurlar” anlayışı değişiklik tasarısında da aynen korunmaktadır.

Şimdi, daha hâlâ belleğimizde, unutmaz ve unutturmaz elbette ki hayat bize. Örneğin, Çernobil kazasından sonra, Sağlık Bakanının kalkıp ya da nükleer Atom Enerjisi Kurum Başkanının “İçin, bize bir şey olmaz” anlayışının sonuçlarını biliyoruz ve hızla kanser hastalığından yaşamını yitiren yurttaşlarımızın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Birdal.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bu biliniyor ve bugünlerde yine, kaç kez karar alınmış olmasına karşın Bergama’da siyanür kullanılarak altın çıkarılmasının çevreye, doğaya ve insan yaşamına getirdiği sonuçları yine örnekleriyle biliyoruz ve bunları, insan hakları savunucuları olarak birçok dünya örnekleriyle de raporlar sunduk, ama ne yazık ki, yine dikkate alınmamaktadır. Sağlıklı bir çevre, sağlıklı yaşam yerine, önce sermaye, önce kâr ve önce bize dikte ettirilen uluslararası yabancı sermayelerin ve kurumların reçeteleri…

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu yasa emek ve emekçi karşıtıdır. Bu yasa tasarısı insanlık onurunu hiçe saymaktadır. Bu yasa tasarısı insan haklarının ve ekonomik, sosyal hakların ayaklar altına alınmasıdır. Bu yasa tasarısı Anayasa Mahkemesinden eğer dönmezse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden dönecektir.

Bu umutla hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Birdal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 46 ncı maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 76 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının, üçüncü ve dördüncü cümlelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla,

                                                                        Hasan Özdemir (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Osman Durmuş…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Durmuş. (MHP sıralarından alkışlar)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, özürlülerin devlet memurluğuna alınma şartları ve yarışma sınavları bir yönetmelikle belirlenmiştir. Devlet memurluğuna atamada aranan şartlar listesinde özürlüler için “özürlerini sağlık kurulu raporu ile belirleme” şartı getirilmiştir. İlgili yönetmeliğin 5’inci maddesinde, kurumların taşra ve merkez teşkilatları dâhil bütün dolu memur kadrosunun yüzde 3’ü kadar özürlülere kadro ayrılır, demektedir.

Özürlü: Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yetenekleri bakımından özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranının yüzde 40 ve üzerinde olduğu heyet raporuyla belirlenir. Özürlü kadrosuna atanma bu oran üzerindeki engel ile mümkündür.

Burada üç ayrı alternatifi tartışmak istiyorum:

Birincisi: Yüzde 40 özürlülüğü belgelenen kişilerle ilgili bir problem olmaması gerekir ancak daha önce epilepsi ve sosyal uyumsuzluğu, ilaca bağımlılığı olduğu için yüzde 40 üzerinde özürlülüğü önce kabul edilen kişi, sonradan aylık bağlanma süreci başlamışken bu işlemden vazgeçilerek üç yılı aşkın bir süredir kurum ve sağlık kurulları arasında süründürülmektedir. Benzer durumdaki kişilerin içler acısı durumu sürüncemede bırakılmaktadır. Kırıkkale’nin Yahşihan ilçesinde yaşayan Hulusi Yeşilyurt bunlardan birisidir.

İki: Özürlü olduğu hâlde özür oranı yüzde 40’ın altında olan kişiler özürlü kadrosundan işe girememektedir. Sağlam olarak işe girebilmeleri de mümkün görülmemektedir. Özürlerinin o işi yapmaya engel teşkil etmemesi veya işe girerken özürlerinin gizlenmesi veya ilgili hekim tarafından muayene sırasında görülmemesi hâlinde işe girebilmektedir.

Üç: Sağlık Bakanlığı heyet raporlarını tek hekim veya eksik heyetle yapmayı bir kolaylık ve kırtasiyeciliğin azaltılması olarak takdim ve reklam ediyor. “Birçok ilçede ve ilde, heyet koyacak kadar uzman çalıştıramıyorum.” demiyor. Artık, tek hekim raporuyla ehliyet alabileceksiniz, işe girebilecek ve ilacınızı alabileceksiniz, kolaycılığına sapıyorlar.

46’ncı maddede “İlgili kanunları gereğince sağlık raporu alınması gerektiği halde sağlık raporuna dayanmaksızın veya alınan raporlarda söz konusu işte çalışması tıbbî yönden elverişli olmadığı belirtildiği halde genel sağlık sigortalısını çalıştıran işverenlere, bu nedenle Kurumca yapılan sağlık hizmeti harcamaları tazmin ettirilir.” Ucuz iş gücü için kayıt dışı çalışmanın yüzde 50’yi geçtiği ülkemizde büyük bir tartışma alanı açıyorsunuz. “Sağlık kurulu raporu ile belli bir işte çalışamayacağı belgelenen kişiler bu işte çalıştırılamaz. Bu kişileri çalıştıran işverenler, genel sağlık sigortalısının aynı hastalık sebebiyle Kurumca yapılan masraflarını ödemekle yükümlüdür.” demektesiniz.

Saygıdeğer milletvekilleri, özür düzeyi yüzde 40’ın altında olanlar özürlü kadrosuna atanamazlar; özürlerinden dolayı sağlam kadrosuna da atanamazlar. O hâlde bu kişiler, leyleğin yuvadan attığı leylek yavruları mı, sosyal devletin üvey evlatları mı? Kamuda işe giremeyecekler. Özel sektörde işe girdiklerinde özürleri çalışmalarına mâni oluşturmazken daha sonra durumları bozulabilir. Mesela, uyluğun o ekleme katılan kısmıyla ilgili “Perthes hastalığı” diye bir hastalık var. Başlangıçta kişi için bir sorun oluşturmaz ama yıllar ilerledikçe bu eklem kilitlenebilir. Şimdi, o durumda “Bu özrünüz daha önce vardı niye gizlediniz? Bu masrafı siz ödeyeceksiniz.” demek haksızlıktır.

Değerli milletvekilleri, bu nasıl bir genel sağlık sigortası? Vergi veren, sigorta primi ödeyen vatandaşa, iş, sağlık hizmeti almaya geldiğinde “Siz sakatlığınızı daha önceden belirtmemişsiniz.” veya “Siz önceden ve doğuştan özürlü imişsiniz, sağlık sigortasından istifade edemezsiniz.” nasıl söylenebilir böyle bir şey, doğrusu anlamış değilim. Binlerce sahte sigortalının emekli yapıldığı ve 5 milyon 400 bin kişiye Hükûmet eliyle sahte yeşil kartın seçim rüşveti olarak verildiği bir ülkede siz sağlık harcamalarınızı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Durmuş.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Yanlış…

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Yanlış bilgi mi 5 milyon 400 bin kişi sahte yeşil kartla alındığı ve sonra iptal ettiğiniz?

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Hak etmişlerdir.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Hak ettiyse devam ettirin. Haklarıysa niye vazgeçiyorsunuz?

BAŞKAN – Lütfen müdahale etmeyin efendim, lütfen…

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – “Siz sağlık harcamalarınızı ya cebinizden ödeyeceksiniz ya da patronunuz tazmin edecek.” demek büyük bir keyfîlik ve vebaldir. Raporunuz ve heyetiniz, hastalığı ve özrü belirlemede yetersiz olacak, işe girmek suç sayılacak ve sağlık masraflarını cebinden ödeme cezasına muhatap olacaksınız. Sizin çocuklarınız aç kalmasın diye köylünün tavuğunu yakacaksınız, çocuğunuzun mısır ithalatını kolaylaştırıcı gümrük tarifeleri uygulayacaksınız, ekmeğin 300 gramını 750 liraya satacaksınız, Erzurumlular Başbakana “Zam zam” diye alkış tutacaklar; tıpta bu tür bir hipnotizma ve beyin yıkama ameliyesine rastlamadım doğrusu. Sizinki nasıl bir beyin yıkama ki, iflas etmiş, batmış esnaf “istikrara oy veriyorum” diye size oy veriyor; kutluyorum sizi, kutluyorum sizi!

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Vatandaşa sor, vatandaşa!

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Ne büyük bir illüzyon ve herkesin ağzı açık sizi izliyor. Yakında muhalefet de “Cambaza bak, cambaza bak.” diye bağırırsa şaşmayacağım.

Saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Durmuş. Teşekkür ederim efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 46. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 76. Maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları

“İlgili kanunları gereğince sağlık raporu alınması gerektiği hâlde sağlık raporuna dayanmaksızın veya alınan raporlarda söz konusu işte çalışması tıbbî yönden elverişli olmadığı belirtildiği hâlde genel sağlık sigortalısını çalıştıran işverenlere, bu nedenle Kurumca yapılan sağlık hizmeti giderleri tazmin ettirilir. Sağlık kurulu raporu ile belli bir işte çalışamayacağı belgelenen 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki kişiler bu işte çalıştırılamaz. Bu kişileri çalıştıran işverenler, genel sağlık sigortalısının aynı hastalık sebebiyle Kurumca yapılan masraflarını ödemekle yükümlüdür.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Ali Rıza Öztürk konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yasalar çıkartılırken Meclis Genel Kurulunda verilen önergelerle yasanın aksayan yönlerinin düzeltilmesi esas olmalı. Bu Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nda zaten şeytan ayrıntıda gizli değil, her tarafı şeytanla dolu bu yasanın. Bu düzeltilmesi gerekirken bir de AKP Grubunun verdiği önergelerle, yasa, emekçiler için daha da çekilemez bir hâle getirilmektedir.

Az önce burada AKP Grubunun verdiği ve AKP’lilerin oylarıyla kabul edilen önergede ne yapıldığını çok açıklıkla söylemek istiyoruz, belki bunu Türk halkımız bilmiyor olabilir. Şu andaki uygulamaya göre, devlet hastanelerinin dışındaki özel hastanelerin herhangi bir fark ücret almasını düzenleyen bir yasal mevzuat yok, yani şu anda özel hastanelerin herhangi bir ilave ücret alma hakkı yok, mevcut düzenlemeye göre. Getirilen tasarıya göre, hizmet bedelinin yüzde 20’si kadar ilave ücret talep etme hakkı getirilmiş. Bu da yetmiyor, AKP’lilerin verdiği önergeyle, bu ilave ücret alma miktarı yüzde 100’e çıkarılabiliyor ve bu konuda yetki Bakanlar Kuruluna veriliyor. Yani sözün özü şu: Bir kişi özel hastaneye gittiği zaman sadece yüzde 20 fark değil, yüzde 100’üne kadar fark ödemek durumunda kalabilecek. Sayın Bakanımız dedi ki: “Bu yetki kullanılamayabilir.” Kullanılmayacak bir yetki, halkın yararına olmayan bir yetki, emekçinin, köylünün yararına olmayan bir yetki, neden önergeyle getirilme ihtiyacı duyuldu? Yarın bunun uygulamadaki sonuçlarını tüm yoksul insanlar görecek.

Yine aynı önergede, üniversitelerdeki öğretim üyelerinin ücretlerinin belirlenmesinde kuruma yetki veriliyor. Şimdi, bir yandan üniversitelerin özgürlüğünden bahsedildi. Özellikle türban düzenlemeleri yapılırken bu Mecliste üniversite özgürlüğünden, özerkliğinden bahsedildi, demokrasiden bahsedildi. Şimdi, üniversite öğretim üyelerinin ücretlerinin belirlenmesinin kurumla ne ilgisi var? Üniversiteler özerk değil mi? Üniversiteler özgür değil mi? Sosyal Güvenlik Kurumunun o üniversitelerde ne işi var? Bu da başka bir olay.

En sıkıntılı problemlerden birisi de yine AKP Grubunun verdiği önergede acil hastalar için… Şimdi, sözleşmeli veya sözleşmesiz olan sağlık kurumlarına gidildiği zaman, belirlenen fiyatın dışında bir ilave ücret talep etmeyecekler. Bunun anlamı şu demektir değerli arkadaşlarım: Bir kişi acil olarak bir hastaneye gittiğinde, eğer o sağlık hizmet sunucusu o ücreti beğenmiyorsa, belirlenecek ücreti beğenmediği takdirde o sağlık kurumuna kabul edilmeyecektir. Gerçi burada AKP Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ  arkadaşımız hastanelerin güllük gülistanlık olduğundan bahsetti, “Türkiye çok iyi noktaya gittiği için, Türkiye AKP İktidarında kalkındığı için uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standart & Poors Türkiye'nin kredi notunu durağandan pozitife çevirdi, negatife çevirmedi.”

Değerli arkadaşlarım, insanlar birbirini kandırabilir, insanlar kendini de kandırabilir, ama Türk toplumunu kandırmaya hakkımız yoktur. Bu yasa, Sosyal Güvenlik Yasası Türk halkının, işçinin, memurun, emeklinin ve yoksul köylülerin ihtiyaçlarını gidermek için gelmedi. Bu yasa, uluslararası sermayenin güçlü örgütlerinin, Dünya Bankasının, IMF’nin dayatmaları üzerine getirildi. Bu yasa halkın ihtiyaçlarını, sıkıntılarını çözmek için değil, IMF ve Dünya Bankasının, uluslararası sermaye güçlerinin çıkarlarını, taleplerini karşılamak için getirildi.

Sosyal güvenlik sermayeye lazım değil. Sosyal güvenlik kime lazım, ne zaman lazım? İnsanların eli kolu tutarken sosyal güvenlik lazım değil; ne zaman ki elimiz kolumuz tutmaz hâle geldiğimiz zaman sosyal güvenlikten faydalanmamız gerekiyor. Sosyal güvenlik, tarlada yalın ayak, başı kabak çalışan köylülerimize, çiftçimize, fabrikalarında çalışan, tezgâhları başında çalışan işçilerimize ve esnafımıza lazımdır değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) –                 Sosyal güvenlik, bu yasayla artık bir güvenlik olmaktan çıkmış, bir çöküş, bir yıkım olmuştur. Bu yasa emeklilik hakkı tanımamaktadır. Bu yasa, yıllarca çalışan insanlara sadece emeklilik şansı tanımaktadır değerli arkadaşlarım. Şansı olan emekli olabilecek, bu şansı yakalayamayan emekli olamayacaktır. Bu yasayla getirilen hiçbir iyilik yoktur. Bu yasa halkın yararına değildir, bu yasanın geri çekilmesi gerekiyor.

Cumhuriyet Halk Partisi adına hepinize tekrar saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

46’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

47’nci madde üzerinde üç önerge vardır.

Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 47. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 80. maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna “…ile ayrıca döner sermaye katkı payları ve döner sermayelerden başka adla yapılan bu nitelikteki her türlü ödemeler, ek ödemeler, ikramiyeler vb. ödemelerin en yüksek devlet memuru aylığının % 300’üne kadar olan kısmı,” eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Gültan Kışanak

Selahattin Demirtaş

 

Şırnak

Diyarbakır

Diyarbakır

 

Akın Birdal

Sevahir Bayındır

Osman Özçelik

 

Diyarbakır

Şırnak

Siirt

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 47. Maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Beytullah Asil

Oktay Vural

Mehmet Şandır

 

Eskişehir

İzmir

Mersin

 

Mustafa Kalaycı

Hasan Çalış

 

 

Konya

Karaman

 

Madde 47- …b) Ayni yardımlar ve ölüm, doğum ve evlenme yardımları, görev yollukları, seyyar görev tazminatı, iş sonu tazminatı veya kıdem tazminatı mahiyetindeki toplu ödeme, keşif ücreti, ihbar ve kasa tazminatları ile Kurumca tutarları yıllar itibarıyla belirlenecek yemek, çocuk ve aile zamları, işverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı brüt asgari tutarını geçmeyen özel sağlık sigortası primi ve bireysel emeklilik katkı payları tutarları, prime esas kazanca tabi tutulmaz.

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 47. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 80. Maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Hüseyin Ünsal

 

İstanbul

Ankara

Amasya

 

Bayram Meral

Bilgin Paçarız

Durdu Özbolat

 

İstanbul

Edirne

Kahramanmaraş

“4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların prime esas kazançları aşağıdaki şekilde belirlenir.

a) Prime esas kazançların hesabında;

1) Hak edilen ücretlerin,

2) Prim ve bu nitelikteki her çeşit istihkaktan o ay içinde yapılan ödemelerin ve işverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen tutarların,

3) İdare veya yargı mercilerince verilen karar gereğince yukarıdaki (1) ve (2) numaralı alt bentlerde belirtilen kazançlar niteliğinde olmak üzere sigortalılara o ay içinde yapılan ödemelerin, brüt toplamı esas alınır.

b) İkramiye, ayni yardımlar ve ölüm, doğum ve evlenme yardımları, görev yollukları, seyyar görev tazminatı, kıdem tazminatı, iş sonu tazminatı veya kıdem tazminatı mahiyetindeki toplu ödeme, keşif ücreti, ihbar ve kasa tazminatları ile Kurumca tutarları yıllar itibarıyla belirlenecek yemek, çocuk ve aile zamları, işverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı asgarî ücretin % 30'unu geçmeyen özel sağlık sigortası primi ve bireysel emeklilik katkı payları tutarları, prime esas kazanca tabi tutulmaz."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Bilgin Paçarız konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı’nın 47’nci maddesinin (a) ve (b) bentlerinin değiştirilmesi için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, on beş günden beri bu yasa hakkında konuşuyoruz. İktidar partisi milletvekilleri ve muhalefet partisi milletvekilleri anlaşması olmayan bazı konularda, yani Cumhuriyet Halk Partisi olarak iktidar partisiyle zıt konuma geldiğimiz bazı konularda, biz ana muhalefet partisi olarak muhalefet görevimizi üstlenmiş bulunuyoruz. Sizler yüzde 47 aldığınız oy potansiyeline güvenerek ve sayısal milletvekilliği çoğunluğunuza güvenerek ve muhalefet partisinin milletvekillerine, grup başkan vekillerine danışmadan, görüşmeden, uyuşma sağlanmadan birtakım kanunları çıkarmaya çalışıyorsunuz. Zaten sekiz buçuk aydan beri, biz ana muhalefet partisi olarak kanun tasarılarında sizlere yeterli desteği veriyor ve oy kullanıyoruz ama zaman zaman, geçmiş dönemden kalma -Cumhurbaşkanının veto ettiği ve Anayasa Mahkemesinin veto ettiği- bazı kanunları –ki, Sosyal Güvenlik Kanunu’nda olduğu gibi- ısrarla gündeme getiriyorsunuz.

Ben Edirne Milletvekili olarak, siz iktidar partisi milletvekillerine sormak istiyorum: Acaba, bu Sosyal Güvenlik Kanunu’nu çıkarmak için IMF’den mi emir aldınız? IMF bunun karşılığında sizlere ne kadar milyar dolar kredi açacak ve bu krediyi nerede kullanacaksınız? Sayın Bakanımdan bu sorunun cevabını öğrenmek istiyorum.

Yine, aldığınız yüzde 47 oya güvenerek ve muhalefeti dışlayarak…

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Niye kıskanıyorsunuz yüzde 47’yi?

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) - … Sosyal Güvenlik Yasası’nı çıkaracaksınız ama -bakın, bunu yaşayarak göreceğiz- son zamanlarına geldiği zaman bu yasayı geri çekeceksiniz. Çünkü sendikalara, demokratik toplum örgütlerine, ana muhalefet partisine ve muhalefet partisine rağmen bu cesareti maalesef gösteremeyeceksiniz. Toplumdan yüzde 47 oy almış olsanız dahi, 340 milletvekiliniz olmuş olsa dahi bu yasayı -yaşayarak göreceğiz- geri çekeceksiniz. Çünkü toplumla kavga edemezsiniz, işçilerle kavga edemezsiniz, emekçilerle, memurlarla kavga edemezsiniz; kendinizi kandırmayın değerli milletvekillerim.

Değerli milletvekilleri, çok önemli bir kanun tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz; toplumun tamamını, hatta henüz dünyaya gelmemiş çocuklarımızı bile şimdiden ilgilendiren, geleceklerine ipotek koyan bir kanun tasarısı.

Değerli milletvekilleri, yasadan ya da toplu sözleşmeden kaynaklanan ikramiyelerden prim kesilmesi için (a/2) bendinde yer alan “ikramiye” kelimesinin “prime esas kazanca tabi tutulmayan ödemeler”in bulunduğu (b) bendine alınmasıyla ilgili önergemize sizlerin objektif olarak bakmanızı ve uygulamada çok önemli olan bu konuda duyarlı davranarak önergeyi kabul etmenizi bekliyorum şahsen. Ama her zaman olduğu gibi bu önergemiz de sizlerin, AKP’li milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmeyecek. Ama bakalım, 2009 seçimlerinde işçi kardeşlerimizden, esnaf kardeşlerimizden, memur kardeşlerimizden nasıl oy alabilecekseniz, hep beraber göreceğiz. 2009 seçimlerinden sonra da sizler diyeceksiniz ki: “Geçen seçimde yüzde 47 oy aldık ama bu sefer ancak yüzde 20’lerde kaldık.” diye herhâlde düşüneceksiniz diye düşünüyorum.

EMİN NEDİM ÖZTÜRK (Eskişehir) – Önergeyi söyler misiniz kardeşim!

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Ben sizin kardeşiniz değilim, milletvekiliyim.

EMİN NEDİM ÖZTÜRK (Eskişehir) – Lütfen önergeyle ilgili…

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Lütfen… Bakın, ben sizin kardeşiniz değilim, ben sizin ağabeyiniz de değilim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Paçarız, sürenizi devam ettiriyorum efendim.

Buyurun.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Ben Edirne Milletvekiliyim. Kürsüden düşüncelerimi söylüyorum, siz de gelin burada tersini söyleyin, ne var yani!

EMİN NEDİM ÖZTÜRK (Eskişehir) – Önergeyle ilgili ne diyorsunuz, merak ediyorum.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) - Siz iktidar partisi milletvekillerisiniz, biz de ana muhalefet partisi milletvekilleriyiz; niye gocunuyorsunuz, niye kızıyorsunuz ki yani? (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, süreniz dolmak üzere, onun için Genel Kurula hitap edin efendim.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Sayın Başkanım, sataşma var; bakın, bir dakikam gitti.

BAŞKAN – Ama Genel Kurula hitap edin.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Lütfen Sayın Başkanım, bir dakikam gitti.

AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Öyle şeyler olacak...

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) - Olacak tabii, bizler daha çok konuşacağız. Ana muhalefet partisi olarak sizlerin yanlışlarını, sizlerin hatalarını söylemek bizim boynumuzun borcu. Yani, her zaman konuşuyorsunuz, biz de konuşacağız. Biz muhalefet partisi değil miyiz, biz milletvekili değil miyiz? Biz de Edirne’mizdeki seçmenlerimize mesaj vermeyecek miyiz? Diyarbakır’a, Batman’a, Mardin’e, Hakkâri’ye veriyorsunuz da Edirne’mize niye vermeyelim? Neden gocunuyorsunuz, neden kızıyorsunuz?

Arkadaşlar, Sosyal Güvenlik Yasası’nı tartışıyoruz. AKP’nin bayan milletvekillerine sesleniyorum: Bebelerin bile altı aylık süt parasını kestiniz, bir aya indirdiniz, bir aya! (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paçarız. Teşekkür ederim. 

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – AKP’nin bayan milletvekilleri, çok mu mutlusunuz? Çok mu mutlusunuz?

 BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paçarız. 

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Sayın Başkan… 

BAŞKAN – Süre doldu efendim.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Müdahale ettiler efendim.

BAŞKAN – Efendim, müdahale ettiler ama bir dakikanızı…

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Bir dakika daha verin.

BAŞKAN – Hayır, zaten bütün süreniz bir dakika. Bir dakikadır konuşuyorsunuz zaten. Tamamı bir dakika efendim.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Sayın Başkan, demokratik davranın.

BAŞKAN – Ben demokratik davranıyorum.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Bakın, bir dakikamı aldılar neredeyse.

BAŞKAN – Ben demokratik davranıyorum.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Neyse, daha çok konuşacağız.

Teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paçarız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 47. Maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Beytullah Asil (Eskişehir) ve arkadaşları               

Madde 47- …b) Ayni yardımlar ve ölüm, doğum ve evlenme yardımları, görev yollukları, seyyar görev tazminatı, iş sonu tazminatı veya kıdem tazminatı mahiyetindeki toplu ödeme, keşif ücreti, ihbar ve kasa tazminatları ile Kurumca tutarları yıllar itibarıyla belirlenecek yemek, çocuk ve aile zamları, işverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı brüt asgari ücretin tutarını geçmeyen özel sağlık sigortası primi ve bireysel emeklilik katkı payları tutarları, prime esas kazanca tabi tutulmaz.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa ) – Katılmıyoruz efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Beytullah Asil…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Asil. (MHP Sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cefakâr, fedakâr emniyet mensuplarının gününü kutluyor, şükranlarımı sunuyorum. Şehitlerimize rahmet, gazilerimize sağlıklı, uzun bir ömür, emeklilerine de minnetlerimi sunarak sözlerime başlamak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı’nın 47’nci maddesinde prime esas kazançlar sayılırken işverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen tutarlar prime esas kazançlar arasında sayılmış, (b) bendinde ise “İşverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı asgarî ücretin % 30’unu geçmeyen özel sağlık sigortası primi ve bireysel emeklilik katkı payı tutarları, prime esas kazanca tabi tutulmaz.” denilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bireysel emeklilik sistemini sizlere tanıtmak suretiyle sözlerime başlamak istiyorum. 28 Mart 2001 tarihinde bu Meclis tarafından kabul edilen Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu’nun 1’inci maddesinde Yasa’nın amacı şöyle tanımlanmaktadır: “Madde1 - Bu kanunun amacı, kamu sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı olarak, bireylerin emekliliğe yönelik tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesi ile emeklilik döneminde ek bir gelir sağlanarak refah düzeylerinin yükseltilmesi, ekonomiye uzun vadeli kaynak yaratarak istihdamın artırılması ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunulmasını teminen, gönüllü katılıma dayalı ve belirlenmiş katkı esasına göre oluşturulan bireysel emeklilik sisteminin düzenlenmesi ve denetlenmesidir.”

Değerli milletvekilleri, ödenen primi asgari ücretin yüzde 30’u ile sınırlayarak -bugün için 182 lira 52 kuruş- çalışanlara emeklilik döneminde ek bir gelir sağlanarak refah düzeylerini yükseltmeyi nasıl düşünebiliriz? Ekonomiye uzun vadeli kaynak yaratmayı nasıl amaçlayabiliriz? Bu yolla istihdamı arttırmaktan, ekonomik kalkınmaya katkıdan söz edebilir miyiz?

Değerli milletvekilleri, bugün Hazinenin iç borçlanma ortalaması -24,4 ay gibi gelişmiş ülkelerdeki kısa vadeli borçlanma ortalamasına tekabül ediyorsa, ekonomiye yirmi beş ila otuz yıl ortalama süreyle uzun vadeli kaynak yaratan bireysel emeklilik fonlarını oluşturamadığımızdandır. Bu bakış açısı ile bu fonları güçlendirmek, artırmak da mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı payları ile özel sağlık sigortası primleri ücret değildir. Bireysel emeklilik sigortasına ödenen katkı payı, kanunun amacında da belirtildiği gibi, çalışanın, emeklilik döneminde -en erken elli yedi yaşında- ek bir gelir sağlanarak refah düzeylerinin yükseltilmesi amacıyla, fona en az on yıl süreyle yapacağı katkıdır. Sisteme on sekiz yaşındayken dâhil olan bir çalışanın fonda kalış süresi otuz dokuz yıldır. Çalışma yaşı olan yirmi beş yaşı esas alırsak, fonda kalış süresi ise otuz iki yıldır. Bu da demektir ki, bireysel emeklilik sistemi fonları ülkemiz ekonomisine ortalama yirmi beş yıl süreli kaynak sağlayan fonlardır. Özel sağlık sigortası primi ise sağlık hizmetlerini özel sağlık kuruluşlarından satın alarak sigortalılarının hastalık riskine karşı sigortalılardan alınan ücrettir. Tüm dünyada sağlık sistemine sosyal güvenlik sisteminden ulaşmanın zorlukları vardır. Bunu göz önüne alan işverenler, çalışanlarının kendisi veya eş ve çocuklarının rahatsızlanmaları durumunda motivasyonları  bozulmasın, iş gücü kaybı oluşmasın diye, ulaşması daha kolay ve mesai dışı zamanlarda da kolayca ulaşılabilen özel sağlık sistemini tercih ederler. Hâlböyle iken, ücret diye nitelendiremeyeceğimiz, işveren tarafından kişiye değil de doğrudan doğruya sigorta şirketlerine veya emeklilik fonlarına ödenen bu parayı ücret gibi değerlendirmek yanlışından…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Asil.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) – … bir nebze de olsa dönmeyi amaçlayan bu önergemizde, “İşverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı brüt asgari ücretin tutarını geçmeyen özel sağlık sigortası primi ve bireysel emeklilik katkı paylarının tutarları, prime esas kazanca tabi tutulmaz.” diyerek asgari ücretin yüzde 30’u ile sınırlama yerine bu sınırı asgari ücretin tutarına yükseltiyoruz. Bu da yeterli değil, ama hiç olmazsa yeni yeni emeklemeye başlayan bu fonların ve özel sağlık sigortasının önündeki engeli bir nebze de olsa aşabileceğimizi tahmin ediyoruz. İnanın, diğer hizmetler yanında buradan sağlanacak primlerin lafı dahi olmayacaktır.

Yukarıda saydığım gerekçelerle önergemizin kabulünü yüce heyetinizin takdirlerine arz ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Asil.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 47. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 80. maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna “…ile ayrıca döner sermaye katkı payları ve döner sermayelerden başka adla yapılan bu nitelikteki her türlü ödemeler, ek ödemeler, ikramiyeler vb. ödemelerin en yüksek devlet memuru aylığının % 300’üne kadar olan kısmı,” eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

FATMA KURTULAN (Van) – Sebahat Tuncel konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tuncel. (DTP sıralarından alkışlar)

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sayılı Yasa’nın 47’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İş güvenliği alanında çok ciddi sorunlar yaşadığımız bir dönemde Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’nı tartışıyoruz. Bu yasa tasarısının emekçilerin yararına olmadığını ve  geri çekilmesi gerektiğini emekçiler alanlarda, bizler de burada dile getirdik.

Sosyal güvenlikten bahsedebilmek için, öncelikle iş güvenliği ve can güvenliğinin sağlanması gerekir ancak, bu konuda mart ayı itibarıyla çeşitli illerde yaşanan iş kazalarına baktığımızda, bu konuda ne kadar yetersizlik yaşandığı görülecektir. Taşeron ve kayıt dışı çalışma biçimleri can almaya devam ediyor, TOKİ şantiyesinde, kaçak maden ocaklarında ve tersanelerde. Sadece mart ayında Aydın, Adıyaman, Ankara, Antalya, Gaziantep, Bilecik, Batman, Hatay, İstanbul, İzmir, Osmaniye, Kocaeli, Konya, Kastamonu, Malatya, Manisa, Mardin, Ordu, Sakarya, Trabzon, Zonguldak illerinde meydana gelen iş kazalarında 28  yurttaşımız yaşamını yitirmiş, 36 işçi yaralanmış, 198 işçi de zehirlenmiştir.

İş cinayetlerini son altı aydır ülke gündemine taşıyan Tuzla tersaneler bölgesi hâlâ işçilerin cehennemi olmaya devam ediyor. Tuzla’da 85’inci ölüm gerçekleşti ancak, ne yazık ki, bu konuda herhangi bir ilerleme söz konusu değildir. Son dönemde artan iş kazaları ve ölümleri üzerine, Mecliste grubu bulunan bütün partiler tersanedeki çalışma koşullarını incelemek için araştırma önergesi sunmuş ancak, bu konuda herhangi bir gelişme katedilememiştir hâlâ. Acaba konuyu gündemden düşürmek için mi böyle bir çalışma başlatıldığı söylenmiştir? Aksi olsaydı, bu kadar acil bir konuda komisyonun kurulmuş ve bir araya gelmiş olması gerekmez miydi? Çalışma Bakanımızın, yapılanların yeterli olmadığını söyleyen sendikacılara yönelik ideolojik davranmakla suçlayan yaklaşımı, kazaların ve ölümlerin olmasını engellemiyor ne yazık ki.

İş kazalarının hız kesmeden sürdüğü bir ayın sonunda, şunu bir kez daha altını çizerek belirtmek isteriz: İşçi sağlığını ve iş güvenliğini güvenceye alma konusunda yetersizlikler sürdüğü sürece, gerçekleşen iş cinayetlerinin ve iş kazalarının gerçek sorumlusu Hükûmet olacaktır. Bu açıdan, kurulan araştırma komisyonunun bir an önce toplanmasını ve görevini yerine getirmesini beklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Görüşülmekte olan maddeye ilişkin olarak da şunları ifade etmek istiyoruz: Kamu emekçileri, diğer kamu görevlileri, nerede ise tamamı, döner sermaye, katkı payı veya döner sermayeden “değişik adlar” adı altında, ek ödeme, ikramiye ve benzeri ödemeleri almaktadırlar. Bu ödemelerin miktarına bakıldığında, ya aldıkları maaş tutarında veya daha fazla olduğu görülecektir. Kamu görevlilerinin ellerine geçen ücretlerden sadece maaş kısmının emekliliğe yansıması emeklilik konusunda çok büyük kayba neden olmaktadır. Bu yasa “tek çatı yasa” olarak ifade edilmektedir. Eğer öyleyse bu çatı altında toplanan BAĞ-KUR, işçi ve Emekli Sandığının eşitlik ilkesi temelinde ele alınması gerekmektedir.

Yasa teklifimiz kabul edildiğinde çok düşük olan emeklilik maaşında bir artış olacaktır. Ayrıca, Sosyal Güvenlik Kurumunun prim gelirlerinde de büyük bir artış olacaktır. Madde metni çok ayrıntılı düzenlenmiş, işçi ve BAĞ-KUR’lular açısından nerede ise mali ve sosyal yönden tüm haklar prime esas kazanç içerisinde yer almıştır. Aynı düzenleme kamu görevlileri açısından da yapılmalıdır diye düşünüyoruz.

Tabii, bugüne kadar muhalefetten gelen önerilerin dikkate alınmadığını biliyoruz ama bu önerilerin, en azından görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’nın işçiler açısından, emekçiler açısından daha az bir kayıpla… En azından daha yaşanılabilir bir dünya için biz önerilerimizi hep dile getirmeye çalışacağız. O açıdan, önerimizin kabul edilmesini bir kez daha istiyor, bütün arkadaşları selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tuncel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

47’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 47’nci madde kabul edilmiştir.

48’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 48. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 81. maddesinin birinci fıkrasının f bendinin sonundaki “…%12’sidir…” ibaresinin “…%5’dir…” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Gültan Kışanak

Selahattin Demirtaş

 

Şırnak

Diyarbakır

Diyarbakır

 

Akın Birdal

Sevahir Bayındır

Özdal Üçer

 

Diyarbakır

Şırnak

Van

 

 

Osman Özçelik

 

 

 

Siirt

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 48. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 81. Maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Hüseyin Ünsal

 

İstanbul

Ankara

Amasya

 

Bayram Meral

Şevket Köse

Durdu Özbolat

 

İstanbul

Adıyaman

Kahramanmaraş

 

 

Hulusi Güvel

 

 

 

Adana

 

“Devlet, Kurumun ay itibarıyla tahakkuk ettirdiği malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası priminin üçte biri oranında Kuruma katkı yapar. Devlet katkısı olarak hesaplanacak tutar talep edilen tarihi takip eden 15 gün içinde Hazinece Kuruma ödenir.”

BAŞKAN – Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 48 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla,

 

Rıdvan Yalçın

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı

 

Ordu

Manisa

Konya

 

Mehmet Günal

Emin Haluk Ayhan

 

 

Antalya

Denizli

 

“MADDE 48- 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının;

(a) bendinde geçen “% 20”, “% 9” ve “% 11” ibareleri, sırasıyla “% 17”, “% 8” ve “ % 9” şeklinde,

(b) bendinde geçen “% 20” ibaresi “% 17” şeklinde,

(f) bendinde geçen “% 12,5”, “% 5”, “% 7,5” ve “% 12” ibareleri, sırasıyla “% 10”, “% 4”, “% 6” ve “% 10” şeklinde,

değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkan.

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak Sayın Rıdvan Yalçın.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 48’inci maddesinde değişiklik öngören önergemiz üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum

Değerli arkadaşlarım, konuşmamın başında, polis teşkilatımızın 163’üncü kuruluş yıldönümünü biz de candan tebrik ediyoruz ve sırası gelmişken de Sayın Başbakan ve Hükûmeti seçim öncesi polis camiasına taahhüdü olan maaş artışını ifa etmeye de davet ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, görüşülen tasarı, ülkemizde neredeyse doğrudan ya da dolaylı olarak nüfusun tamamını ilgilendiren, gelecekte de uzun yıllar ilgilendirmeye devam edecek bir öneme sahiptir. Tasarının içerisinde toplum kesimlerinin hukukunu önemli ölçüde etkileyen maddeler bulunmaktadır. Ancak tartışmanın daha ziyade sadece emeklilik yaşı ve prim ödeme gününe indirgenmesi bize göre üzücü olmaktadır. Oysa şimdi görüştüğümüz madde istihdamı artırmak, kayıt dışılığı önlemek bakımından oldukça öneme sahiptir.

Sayın milletvekilleri, önergemiz ile prim oranlarının işveren ve çalışan bakımından sigortalı için 2 puan, işveren için 3,5 puan olmak üzere toplam 5,5 puan indirim öngörmekteyiz. Aslında bu indirim oranı bizim icat ettiğimiz bir husus da değildir. Sayın milletvekilleri eğer Hükûmet programını okumuşlarsa orada da açıkça prim oranlarının öncelikle 5 puan olmak üzere kademeli olarak indirileceğinin öngörüldüğünü hatırlayacaklardır. Biz, aslında bu önergeyle, Hükûmete, programında kamuoyuna yaptığı taahhüdü yerine getirme imkânı da sunuyoruz. Bu nedenle eğer kamuoyunu yanıltmak, boşuna bir beklenti oluşturmak amacı taşımadan yapacaklarınızı bu programa yazdıysanız önergemize de destek vereceksiniz kanaatini taşıyoruz.

Sayın milletvekilleri, bu tasarının önemli gerekçelerinden biri de kayıt dışılığın önlenmesidir. Bu amaçla getirilen düzenlemelerin de bir kısmı tasarı içerisinde yer almaktadır. Ancak neredeyse ülkemizdeki bütün işverenlerin resmî kayıtları dışında bir de gayriresmî defter tutmak zorunda kalmalarının en önemli nedeninin yüksek vergi ve yüksek prim yükü olduğu unutulmamalıdır. Büyümenin yavaşladığı, işsizliğin arttığı, üretim yerine yabancıların ürettiklerinin bayiliğini yapmanın moda olduğu bugünlerde önergemiz daha da önemli hâle gelmektedir. Bu önemin, umarız, siyaseti de kayıt dışı bir anlayışla yapan iktidarın da farkında olduğuna inanmak istiyoruz.

Sayın milletvekilleri, 57’nci Hükûmet döneminde 2000 yılında Meclise getirilen Sosyal Güvenlik Yasası’nın özellikle 58 ve 60 yaşlarında emekliliğe ilişkin düzenlemesine o zamanki Fazilet Partisinin yaptığı muhalefet hatırlanınca, aynı partiden AKP’ye gelen sayın milletvekillerinin şimdi söyledikleri kıyaslandığında ibret alınması gereken uçurumlar olduğu görülmektedir.

Sayın Bakan, -bugün gerçi aramızda yok zannediyorum- iki hafta önce bir milletvekilimiz tarafından o zaman yaptığı konuşma hatırlatılınca, açıkça, hata yaptığını, devleti bilmediklerini ifade etmişti.

Dünkü görüşmelerde de AKP grup başkan vekili arkadaşımız bu yasanın bir zulüm yasası olmadığını ifade ettiler.

Aslında Sayın Bakanın söylediği hatanın kişisel bir hata olmadığı tutanaklardan anlaşılıyor. Bu hata o zamanki bütün grubun ortaklaşa yaptığı bir hataymış demek ki. Eğer Sayın Bakan yaptığının hata olduğunu kabul ediyorsa, 57’nci Hükûmetten özür dilemesiyle hata yaptığını söylemekle kazandığı erdemi daha da artıracaktır diye düşünmekteyiz.

Değerli arkadaşlarım, daha ilginç bir anekdotu da sizlerle paylaşmak isterim: O zaman Fazilet Partisi adına konuşan Sayın Abdüllatif Şener -halen Merkez Karar Yönetim Kurulu üyeniz- grup adına yaptığı konuşmada “Bu Yasa’nın IMF dayatması olduğunu, mezarda emeklilik getirdiğini…” Ve burası değerli arkadaşlarım çok önemli: Bu Yasa’nın halka işkence olduğunu, işkencenin ise insanlık suçu olduğunu belirtmiş. Şimdi, bu kadar geçen zamandan sonra aynı geleneğin temsilcilerine sormak icap eder. Siz bu işkence tanımına katılıyor musunuz? Yoksa, millî görüş gömleğiyle birlikte işkence tanımınızı da değiştirmiş mi oluyorsunuz?

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakana son olarak şunu da söylemek isterim: Bugün, Hükûmet sıralarında geçmişte yaptığını hata olarak kabul eden, itiraf eden Sayın Bakanın, bugün Hükûmet sıralarından söylediklerini, yarın muhalefete düştüğünde “yine hata yapmışım” deme ihtimalini de açıkçası merak ediyorum.

Bu duygularla önergemize destek talep ediyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkürler Sayın Yalçın.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan…

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip Üyeler arasında ihtilaf vardır.

Elektronik cihazla oylama yapacağız.

İki dakika süre vereceğim efendim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, arkadaşların hangi maddeye oy verdiklerini de söyler misiniz.

BAŞKAN – Önergeyi oyluyoruz.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayımız yok maalesef.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.45

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.57

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88'inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Buradalar.

Hükûmet? Buradalar.

Tasarının 48’inci maddesinde Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan Yalçın ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 48. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 81. Maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları

“Devlet, Kurumun ay itibarıyla tahakkuk ettirdiği malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası priminin üçte biri oranında Kuruma katkı yapar. Devlet katkısı olarak hesaplanacak tutar talep edilen tarihi takip eden 15 gün içinde Hazinece Kuruma ödenir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım?

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Köse konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz kanun tasarısının 48’inci maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, sağlıkla ilgili kurumları işlemez hâle getiren siyasi iktidarın IMF istekleri doğrultusunda hazırladığı, ülkenin sosyal gerçekliğinden uzak, âdeta halkla dalga geçer nitelikteki bu yasa tasarısının yaşama geçirilemeyeceği geç de olsa görülecektir.

Ülkemizde sosyal güvenlik sisteminin finansmanında sorunlar olduğu doğrudur ancak finansmandaki en temel sorun işsizlik ve kayıt dışı istihdamdır. Kayıt dışı istihdamın toplam istihdama oranı yüzde 46,9’dur. Yani ülkemizde çalışan her 2 kişiden 1’i kayıt altında değildir. Hükûmet bu kayıt dışı istihdamı kayıt altına almak yerine sosyal güvenlik harcamalarını kısma yoluna gitmektedir. Sosyal güvenlik sistemine bütçeden yapılan transferlerin oranı yıllar itibarıyla gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 4’ü civarında gerçekleşmektedir. Söz konusu açığı kapatmak için insanlarımızı mezarda emekli etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

Değerli arkadaşlar, gerçekçi olalım. Bu yasa sosyal güvenlik sistemi tıkandığı için önümüzde değildir, bu yasa IMF istediği için önümüzdedir. Bu yasa teslimiyetçidir. Sosyal güvenlik sisteminin finansman sıkıntısına düşmesinde, geçmişte bu kaynakların değerlendirilmesi yerine devletçe başka harcamalar için kullanılmasının rolü büyüktür. Finansman sıkıntısının bir diğer nedeni: Geçmiş dönemlerde işverenlerinin prim ödemelerini yapmayarak bunları ucuz kredi aracı olarak kullanmış olmalarıdır. Prim gecikme zammı alacaklarının sık sık affedilmesi, bugün tartıştığımız tabloyu oluşturan nedenlerden birisidir. Hükûmetin anlayışında, sosyal güvenlik kurumlarının birer birer işletmeye dönüştürülmesi, sağlık hakkının piyasanın insafına bırakılması, sosyal hukuk devletinin güvencesinde olan hak anlayışını ortadan kaldırması vardır. Sağlık sektöründe ve sosyal güvenlik sisteminde daha fazla kâr etme, giderleri kısma anlayışı IMF ve Dünya Bankasının anlayışı ile örtüşmektedir. Çalışanlarını insanca yaşatan ve onları koruyan, işsizliği önleyen, millî gelirin adil dağılımını sağlayan ve vatandaşlarını insan haysiyetine uygun bir ortamda yaşatan devlet sosyal devlettir.

Değerli arkadaşlar, IMF, Dünya Bankası ve uluslararası finans kuruluşlarının direktifleri doğrultusunda yapılan bu düzenleme sosyal devletin içini boşaltmaktadır. Bu tasarıyla, 5510 sayılı Yasa’nın 73’üncü maddesi değiştirilerek özel hastanelerin, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerden sağlık hizmet bedellerinin yüzde 20’si oranında ilave ücret alabileceği öngörülüyor. Yani çalışanlar ile emekli, dul ve yetimler yasa çıktığında özel hastaneden yararlanabilmek için sağlık hizmet bedelinin yüzde 20’sini cepten ödeyeceklerdir. Bu değişiklikle, parası olan bu hizmetten yararlanırken yoksul insanlarımızın özel hastanelerden yararlanması hayal olacaktır. Oysa sağlık ve tedavi olanağı herkes için hak ve eşitlik temelinde düzenlenen bir kamu hizmeti olmalıdır. 5510 sayılı Yasa’da yapılan değişiklikle yoksul yurttaşlarımızın sağlık primlerinin devlet tarafından karşılanacağı öngörülmektedir. Ancak yoksulluğun ölçütü, aylık gelirinin asgari ücretin üçte 1’inden az olmasıdır. Bu gelirin üzerinde geliri olanların, sağlık hizmetine ulaşabilmek için 73 ile 475 lira arasında prim ödemesi gerekmektedir. Yani değerli arkadaşlar, aylık geliriniz 140 lirayı aşıyorsa prim ödemeden sağlık hizmeti alamayacaksınız demektir. Bunun neresi kamusal hizmettir, bunun neresi adalettir? Takdiri yüce heyetinize sunuyorum.

Ülkemizde sosyal sigortaların finansmanında, işsizlik sigortasının finansmanının dışında, devletin primlere aktif olarak katılımı söz konusu değildir. Sigortanın finansmanı, sigortalılara ve işverenlere bırakılmıştır. Sosyal güvenliğe düzenli bir devlet katkısının bulunması gerekliliği vardır. Bu katkı, primlere katılımla olabileceği gibi sigorta yardımlarına devletten kaynak aktarılması şeklinde de olabilmektedir.

Türkiye dışında OECD ülkelerinin tamamında devlet, sigorta sistemine prim katkısı yapmaktadır. Avrupa ülkelerinin çoğunluğunda, hemen hemen tüm ülkelerde sigorta kollarında devlet, sigorta sisteminin finansmanına hem prim hem de katkı biçiminde katılmaktadır. Finansman açıklarının kapatılmasının dışında da sosyal güvenlik sisteminin finansmanına devlet katılımı bir yükümlülük ve bir ödev olarak görülmektedir. Bu, sosyal devlet olmanın gereğidir.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 48. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 81. maddesinin birinci fıkrasının f bendinin sonundaki “…%12’sidir…” ibaresinin “…%5’dir…” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Üçer. (DTP sıralarından alkışlar)

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; okunan önergeyle ilgili grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Başlangıç olarak, sosyal devlet ilkelerinin hükûmet olarak sorumluluklarının yerine getirilmediğini belirterek konuya girmek istiyorum. Emeklilerin karşı çıktığı, işçilerin karşı çıktığı, memurların karşı çıktığı, milyonlarca işsizin karşı çıktığı, sosyal güvenlik hakkını isteyen tüm vatandaşların karşı çıktığı bir sosyal güvenlik yasasını bu şekilde tartışmaya açmak ve ülke gündemine oturtmak ileride tarihsel bir sorumluluğu yanında getirdiği için, ileride AKP Hükûmetinin -bugünkü AKP Hükûmetinin- halka hesap verme sonucunu doğuracağını belirtmek isterim.

Çok güncel durumlar içi içe olduğu için özellikle son süreçlerde güvenlik sorunlarıyla gündeme gelen Van’la ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Bir AKP il başkanı gibi çalışan Van Valisi’nin her türlü olayda devletin güvenlik güçlerini kendine araç olarak kullanıp halka zulmetme işlemine karşı AKP’nin duyarsızlığına anlam veremiyorum. Derhâl görevden alınması gereken Van Valisi ve Emniyet Müdürü… Dilim sürçtü, belki AKP il başkanı demem gerekiyordu.

HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) – Ona gücün yetmez.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Evet, burada Sayın İçişleri Bakanı yerine…

BAŞKAN – Sayın Üçer, lütfen önergeniz üzerinde konuşur musunuz.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Evet, Van’daki vatandaşların sosyal güvenlik haklarıyla ilgili, önergemizle ilgili konuşacağım.

BAŞKAN – Yalnız Van’ı değil efendim, bütün Türkiye’yi konuşalım.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Van da Türkiye’nin bir parçasıdır Sayın  Başkan.

BAŞKAN – Tamam o zaman.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Lütfen… Süremi alıyorsunuz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sürenize ilave ederim efendim. Siz gündeme gelin, ben ilave ederim efendim.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Evet, gündemle ilgili konuşuyorum.

Önergem Van’daki binlerce, on binlerce işsizle ilgili. Bu süreçte İçişleri Bakanı yerine Adalet Bakanının Van’ı ziyaret etmesi, “Acaba yargı hükûmet  gücü tarafından baskı altına mı alınıyor?” soru işaretinin belirmesine neden oluyor bizde.

Evet, bu önergede… Bildiğiniz üzere memleketimizde en çok olan şey işsiz. Olması en çok muhtemelen olan şey birilerinin işsiz kalması ve birilerinin işsiz kalması durumunda sosyal güvenlik priminin sigortalı tarafından ödenmesi kanunu burada tartışılıyor. Burada diyor ki: Eğer bir vatandaş işsiz kalırsa sosyal güvenliğini devam ettirmek için sigorta priminin yüzde 12’sini ödemek zorunda. Eğer çalışırsa yüzde 5’ini ödemek zorunda, yüzde 7,5’unu işveren ödemek zorunda.

Şimdi, işsiz kaldı ve iş bulamıyor, para kazanamıyor, sosyal güvenliğini devam ettirmek üzere geriye kalan işveren payını da ödemek zorunda kalıyor. Eğer bunu mantıklı buluyorsanız, eğer bunu kendi partinize bile oy veren 1 kişiye kabul ettirebilirseniz, varın bizim önerimizi reddedin. Çünkü böylesi bir mantıksızlık üzerine yasa geliştirmek, bir yasanın çıkarılırken toplumsal yararlılık ilkesinin göz ardı edilmesi demektir. Siz bu yasayla, zaten işsiz kalarak mağdur olan birini ikinci kere mağdur etmiş oluyorsunuz. Bu şu anlayışı getiriyor: Acaba düşene bir tekmeyi de siz mi vuruyorsunuz? Bir, düşürmeye çalışıyorsunuz. İki, düşünce tekmeyi siz koyuyorsunuz.

İkinci mağdurlar, işsizlik sigortasından faydalanan kişiler. İşsizlik sigortasından faydalanan kişi niçin işsizlik sigortasından faydalanıyor? İşsiz olduğu için. İşsiz olan kişi ne kazanacak?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Üçer.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Kazanmayacak yani kazancı olmayacak. Kazancı olmayan kişiye siz kendi sosyal güvenliğini sağlama sorumluluğu vereceksiniz. Nerede sosyal devlet? Bu, bilinerek atlanan bir ilkedir. Bunun eğer gözden kaçtığını düşünüyorsanız, bunu vereceğiniz oylarla belli edeceksinizdir.

Son olarak: Yine bu ülkede hep beraber özgür ve mutlu, onurlu bir insanlık yaşamı için her zaman herkesle omuz omuza ama hiç kimsenin zulmüne, hiç kimsenin diktatöryasına boyun eğilmemesi için, biz Demokratik Toplum Partisi adına, ben Van Milletvekili olarak, AKP İktidarının Van’daki sorumsuzluklarına karşı da her zaman bu kürsüde birtakım şeyleri dile getireceğim.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Üçer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

48’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

49’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına ve aykırılık durumuna göre okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 49’uncu maddesinin 2’nci fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ertuğrul Kumcuoğlu

Emin Haluk Ayhan

Mustafa Kalaycı

 

Muğla

Denizli

Konya

 

Behiç Çelik

Erkan Akçay

Mehmet Günal

 

Mersin

Manisa

Antalya

“Kurum tarafından yapılan asgari işçilik incelemesi sonunda düzenlenen raporun kurumun ilgili ünitesine gönderilmesinden önce gecikme cezası, sigorta primi ve idari para cezalarında işverenle uzlaşma yapılabilir.”

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 49. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 85. Maddesinin sekizinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkraların aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Bihlun Tamaylıgil

 

İstanbul

Ankara

İstanbul

 

F. Nur Serter

Sacid Yıldız

Tansel Barış

 

İstanbul

İstanbul

Kırklareli

 

Ahmet Küçük

Mevlüt Coşkuner

R. Kerim Özkan

 

Çanakkale

Isparta

Burdur

“Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurları tarafından devamlı mahiyetteki işyerlerinde yapılan asgari işçilik incelemesi sonucunda tespiti yapılan ve sigortalılara maledilemeyen fark sigorta primine esas kazanç matrahı üzerinden gecikme cezası ve buna bağlı uygulanacak idari para cezalarında, konuya ilişkin raporun Kurumun ilgili birimine gönderilmesinden önce işverenle uzlaşma yapılabilir. Uzlaşmaya varılması hâlinde, bu durum tutanakla tespit edilir. Uzlaşılan tutarlar kesin olup, uzlaşma konusu yapılan tutarlar hakkında işverence dava açılamaz ve hiçbir mercie şikâyet ve itirazda bulunulamaz. Uzlaşılan prim ve idari para cezaları, uzlaşma tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren bir ay içinde ödenir. İşveren, uzlaşılan idari para cezası tutarı için ayrıca peşin ödeme indiriminden yararlandırılmaz. Uzlaşılan tutarların, bu sürede tam olarak ödenmemesi hâlinde uzlaşma bozulur ve uzlaşılan tutarlar kazanılmış hak teşkil etmez. Uzlaşmanın temin edilememiş veya uzlaşma müzakeresinde uzlaşmaya varılamamış olması veya uzlaşmanın bozulması hallerinde işveren, bu konuya ilişkin daha sonra uzlaşma talep edemez.

Uzlaşma neticesinde sigorta primleri, gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte tahsil olunur."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Sayın Başkanım, usul hakkında…

BAŞKAN – Buyurun.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Orada benim ismim “Muğla Milletvekili” diye geçti, lütfen onu zabıtta “Aydın” diye düzeltsinler.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Tamam efendim. “Muğla Milletvekili” “Aydın Milletvekili” olacak.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Nur Serter konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge konusunda söz almış bulunuyorum.

Önerimiz şudur: Tasarıdaki “…gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte hesaplanacak sigorta primi ve buna bağlı uygulanacak idari para cezalarında…” ibaresinin “…gecikme cezası ve buna bağlı uygulanacak idari para cezalarında…” olarak değiştirilmesini öneriyoruz. Yani özetle, Kurum ile işverenin sigorta primleri üzerinde uzlaşmasına ilişkin düzenlemenin tasarı metninden çıkarılmasını istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi sigorta primi şahsa ait bir ödentidir ve karşılığında sigortalıya bir hak getirir. Oysa tasarıdaki düzenlemede açıkça görüldüğü üzere, Kurum müfettişlerinin daimî hizmet gören sürekli nitelikteki iş yerlerinde yapmış oldukları denetimlerde, asgari işçilik maliyeti üzerinde işverenle Kurum arasında bir uzlaşma önerilmektedir. Bu uzlaşmadan çok açık bir şekilde ortaya çıkan durum şudur: Kurum müfettişleri iş yerine geliyor. “Bu iş yerinde asgari olarak diyelim ki 100 işçi çalışacaktır, çalışıyor olmalıdır ve bunların prim borçları Kuruma ödenmemiştir.” diyor. İşveren buna itiraz ediyor, “Hayır, bu kurumda 50 işçi çalışıyor…” O işçilerin kim olduğu belli olmaksızın, aralarında yapılacak bir mutabakatla, ortalama bir işçi miktarı üzerinden Kuruma ödenti yapılıyor. Burada ödenen sigorta priminin hangi işçiye ait olduğuna ilişkin bir bilgi yoktur. Kurumun böyle bir ödentiyi kabul etmesi Kurumun ana ilkeleriyle tezat teşkil edecektir ve o kurumda hâlen çalışmakta olan ya da daha önce çalışmış olan işçilerin sigorta prim ödeme yükümlülüğünün de ihlali ve onların hak kazanımlarının önüne geçilmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, sigorta primi üzerindeki uzlaşmanın hiçbir biçimde sosyal güvenlik anlayışıyla da bağdaşmadığı son derece açıktır.

Sosyal güvenlik sistemlerinde bilindiği üzere esas olan bireydir, bireyin haklarının savunulmasıdır. Oysa bu düzenlemedeki amacın bireyin sigorta primi ödenmek suretiyle sigortalılık haklarından yararlanmasından ziyade, kurumun aktüeryal denge hesaplarının düzenlenmesine yönelik olduğu son derece açıktır. Yani burada amaçla araç birbirine karışmıştır; bireye hizmeti esas alan Kurum, bireye hizmetten ziyade kendi mali dengelerini gözetecek bir anlayışla hareket eder duruma getirilmiştir. Bu nedenle, sosyal güvenlik sistemlerinin ruhuna, özüne, temel amaçlarına aykırı bir düzenleme olması nedeniyle, biz bu madde üzerindeki değişiklik önerimizin kabul edilmesini yüce Meclise arz ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, biraz önce yapmış olduğum konuşmada da -ifade ettiğim gibi- bazı hastanelerle ilgili belirli yandaş kuruluşlara bu hastaneler aracılığıyla imkân sağlandığına ilişkin sizlerle birtakım görüşlerimi paylaşmıştım. Bugün Haber Türk’ün web sitesinde yer alan bir haber bunu açıkça doğrulamaktadır. Avcılar’da AKP milletvekilli Sayın Mehmet Müezzinoğlu’na ait bir hastanenin inşası sırasında daha önce burada inşaatı başlanmış olan bir devlet hastanesinin nasıl engellendiğine ilişkin çok açık bir haber vardır. Yine haberde Avcılar Hospital’ın arazisinin nasıl büyütüldüğü, nasıl çok sayıda kat çıkmasına izin verildiği ve buna rağmen de hiçbir denetime tabi olmadığı, buna karşılık orada yapılacak Sağlık Bakanlığına ait bir hastanenin nasıl engellendiği haberde yer almaktadır. İlgilenen milletvekillerinin bu habere gereken özeni göstermesini ve Sayın Bakanın da bununla ilgilenmesini rica ediyorum.

Değerli milletvekilleri, sosyal güvenlik sistemlerinin bireye dönük olduğundan, hakların verilmesi açısından da çok büyük önem taşıdığından, bireyi esas aldığından söz ettik.

Ben, Sayın Bakana bir soru yöneltmek istiyorum, bugün bir gazetemizin manşetinde bir haber yer aldı: “Sendikalı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Serter.

FATMA NUR SERTER (Devamla) - …İşçilere Konteyner Hapsi. 11 işçi on üç gün boyunca sadece sendikalı oldukları için bir konteynerda hapsedilmişlerdir.” Sayın Bakana sormak istiyorum: Sayın Bakan, sizin görüşlerinize göre sendikalı olmak Türkiye’de suç mudur? Sendikalı işçileri konteynera hapsederek diğer işçilerin de sendikalı olmasının önüne mi geçilmek istenmektedir? Eğer görüşleriniz bu doğrultuda değilse bu haber üzerine bir inceleme başlatmayı düşünüyor musunuz?

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkürler Sayın Serter.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

49’uncu maddeyi…

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Bir önerge daha var Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge var mı, pardon efendim.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 49’uncu maddesinin 2’nci fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                              Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın) ve arkadaşları

“Kurum tarafından yapılan asgari işçilik incelemesi sonunda düzenlenen raporun kurumun ilgili ünitesine gönderilmesinden önce gecikme cezası, sigorta primi ve idari para cezalarında işverenle uzlaşma yapılabilir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesi hakkındaki değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 9 Nisan, yarın 10 Nisanı idrak edeceğiz. Tabii, 10 Nisan bize iki önemli olayı ifade ediyor. Bir tanesi, “Sınırda ordu bekler, dâhilde biz bekleriz. Biz rejimin bekçisi kahraman polisleriz.” diyen polislerimizin 10 Nisan Polis Günü’nü bu vesileyle kutlamak istiyorum.

Ayrıca, yine 10 Nisan’da, Boğazlıyan Kaymakamı millî şehit Kemal Bey, bundan seksen dokuz yıl önce, iş birlikçi ve teslimiyetçi İstanbul Hükûmetinin gafleti ve ihaneti sonucu, “Nemrut Mustafa”ların elinde ebediyete intikal etti ve onu da burada söz almışken rahmetle anmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, konumuza dönersek, tasarının 49’uncu maddesinde, daimî iş yerlerinde sigorta primleri ve çalıştırmalara ilişkin para cezaları hakkında işveren ile idare arasında uzlaşma hükümleri düzenlenmekte. Metin çok uzun, anlaşılmaz nitelikte. Türkçenin katledildiği bir tasarı olarak bu metin karşımıza çıkmakta. Bu kadar uzun yazmaya aslında gerek yok. “Kurum tarafından yapılan asgari incelemeler sonunda düzenlenen raporun kurumun ilgili ünitesine gönderilmesinden önce, gecikme cezası, sigorta primi ve idari para cezalarında işverenle uzlaşma yapılabilir.” gibi bir metni mevcut metnin yerine koyduğumuzda, düşünün, elli beş kelimeden aynı metni daha anlaşılır, daha yalın, daha sade yirmi beş kelimeye indirmek mümkün olabiliyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir örnek olarak, tasarının 60’ıncı maddesiyle değiştirilen 102’nci maddeyi dikkatlerinize sunuyorum: 102’nci madde uzun cümlelerden oluşmakta, yaklaşık bin dörtyüz kelimeyi içermekte. Maddenin (a) bendinin dördüncü alt bendi var ki bir cümlesi tam yüz yetmiş sekiz kelimeden oluşuyor. Bir kanun metninin bir cümlesinde yüz yetmiş kelime olur mu değerli milletvekilleri? Cümlenin başını, sonunu takip etmek, maddeye lafzıyla ve ruhuyla nüfuz etmek uygulamacı ve vatandaş bakımından fevkalade zorluklar içermektedir. Oysa bu yüz yetmiş sekiz kelimelik bir cümleyi daha az sayıda kelimelerden oluşan birkaç cümleyle, daha açık bir ifadeyle anlatmak mümkün olabilmektedir.

Tasarının 68’inci maddesinin bir geçici 4’üncü maddesi var ki -yine bu da çok ilginç- on yedi fıkra, yüz yirmi altı satır ve yaklaşık bin yedi yüz kelimeden oluşuyor. Maddede ne konu bütünlüğü var ne de ifade insicamı var. Akla hangi konu geldiyse, kırkambar gibi, bir maddeye âdeta tıkıştırılmıştır.

Bunun gibi daha birçok maddeyi incelediğimizde, cümlelerin bir beton yığını gibi kelime yığıntısından oluştuğunu mütalaa etmekteyiz.

Bir kanun metninin açık, net ve anlaşılır ifadeden oluşmasına özen göstermek gerekiyor. Plan ve Bütçe Komisyonunda grubumuzun değerli üyelerinin bu konuda yapıcı eleştirileri maalesef dikkate alınmamış. Tasarı bu hâliyle kanunlaştığı takdirde, uygulama sürecinde yine birçok sorunlar ve ihtilaflarla karşı karşıya kalınacaktır. Uygulama sırasında idare bunalacak, vatandaş ilave olarak eziyet görecek, zaman ve emek israfına yol açılacaktır. İdare ile vatandaşlar arasında ihtilaflar çoğalacak, uygulama birliği sağlamada ciddi sıkıntılar çekilecektir.

Huzurunuzda not düşüyorum, bu tasarı kanunlaşıp uygulanmaya başladıktan çok değil beş altı ay sonra bazı maddeleri değiştirmek için yine yüce Meclisin huzuruna geleceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim.

Hükûmet tarafından Genel Kurulda verilen değişiklik önergelerindeki hataları ve tasarıdaki hataları o zaman yeniden görüşeceğiz.

Sözlerime burada son veriyor, önergemizin kabulünü diliyor, muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

49’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  Madde kabul edilmiştir.

50’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım:

TBMM Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 50. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 86. maddesinin yedinci fıkrasından sonra gelen fıkrasında geçen, “… geriye yönelik 1 yıllık süreye…” ibarelerinin “…. Geriye yönelik 10 yıllık süreye…” ibareleri olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Gültan Kışanak

Selahattin Demirtaş

 

Şırnak

Diyarbakır

Diyarbakır

 

Akın Birdal

Sevahir Bayındır

Osman Özçelik

 

Diyarbakır

Şırnak

Siirt

 

 

Sırrı Sakık

 

 

 

Muş

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı kanun tasarısının 50. maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı kanunun 86. maddesinin yedinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen 8. fıkrasının “Denetim elemanlarınca yapılan durum tespiti sırasında iş yerlerinde çalıştığı saptanan kimselerin sigortasız olarak geçen hizmet sürelerinin geriye yönelik olarak beş yılı hizmetlerinden sayılır.” Şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.

 

Mehmet Serdaroğlu

Necati Özensoy

Ümit Şafak

 

Kastamonu

Bursa

İstanbul

 

Muharrem Varlı

Ahmet Bukan

 

 

Adana

Çankırı

 

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 50. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 86. Maddesinin yedinci fıkrasının ve bu fıkradan sonra gelmek üzere eklenen fıkranın aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Hüseyin Ünsal

 

İstanbul

Ankara

Amasya

 

Bayram Meral

Gökhan Durgun

Durdu Özbolat

 

İstanbul

Hatay

Kahramanmaraş

“ Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca, fiilen yapılan denetimler sonucunda veya işyeri kayıtlarından yapılan tespitlerden  ya da kamu idarelerinin denetim elemanlarının yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler neticesinde veya kamu kurum ve kuruluşları ile bankalar tarafından düzenlenen belge veya alınan bilgilerden çalıştığı anlaşılan sigortalılara ait olup, bu Kanun uyarınca Kuruma verilmesi gereken belgelerin yapılan tebligata rağmen bir ay içinde verilmemesi veya noksan verilmesi halinde, bu belgeler Kurumca re’sen düzenlenir ve muhteviyatı sigorta primleri Kurumca tespit edilerek işverene tebliğ edilir. İşveren, bu maddeye göre tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde, ilgili Kurum ünitesine itiraz edebilir. İtiraz, takibi durdurur. İtirazın reddi halinde, işveren kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Yetkili mahkemeye başvurulması, prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz. Mahkemenin Kurum lehine karar vermesi halinde, 88 inci ve 89 uncu maddelerin prim borcuna ilişkin hükümleri uygulanır.”

“Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca işyerinde fiilen yapılan tespitlerden ve kamu idarelerinin denetim elemanlarının yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden kayıt ve belgelere dayanmaksızın çalıştığı belirlendiği halde, hizmetlerinin veya prime esas kazançlarının Kuruma bildirilmediği anlaşılan veya eksik bildirildiği tespit edilen sigortalıların geriye yönelik hizmetlerinin veya prime esas kazançlarının, en fazla tespitin yapıldığı tarihten geriye yönelik beş yıllık süreye ilişkin kısmı dikkate alınır.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Gökhan Durgun…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Durgun. (CHP sıralarından alkışlar)

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, biraz önce konuşma yapan Sayın Nur Serter arkadaşımızın Sayın Bakana yönelttiği bir soru vardı. Burada, sendikalı olmak eğer yasalara ve Anayasa’ya göre suç değilse sendikalı oldukları gerekçesiyle 13 tane işçinin konteynerde hapis edilmesinin durumunu sormuştu, nedenini sormuştu. Ama Sayın Bakan her konuda söz alıp gerekli açıklamaları yapmasına rağmen, bu konuda nedense suskunluğunu devam ettiriyor. Biz bunu Sayın Bakana değil de Barroso’ya mı soracağız? Tabii ki Sayın Bakana soracağız. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Bakan, bu konudaki çalışmanızı, bu konudaki gerçeklerin ne olduğunu bizler bilmek istiyoruz, sizler de lütfeder bu konuda bir açıklama yaparsanız size teşekkür edeceğiz.

Değerli arkadaşlarım, bu maddede yer alan “…kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler neticesinde” ibaresinin “kamu idarelerinin denetim elemanlarının yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler neticesi” biçiminde değiştirilmesini öneriyoruz. Ayrıca, son fıkrada yer alan “bir yıllık süreye” ibaresinin “beş yıllık süreye” şeklinde değiştirilmesini istiyoruz.

Bu değişiklik ile denetim elemanlarının sadece belli bir mevzuatla sınırlı değil, daha geniş bir genel mevzuatla denetim yapabilmesi gerçekleşmiş olacaktır. Bu da denetimin sınırını genişletmeye ve sağlıklı bir denetimin yapılmasına olanak sağlayacaktır.

Ayrıca, mevcut düzenlemeye göre geriye yönelik bir yıllık bir kısmın dikkate alınması yerine, geriye yönelik beş yıllık süreye ilişkin kısmın dikkate alınması da hedeflenmektedir. Burada da amacımız şudur: İşsizlik ve kayıt dışı çalışmanın yaygın bir olgu olduğu ülkemizde, sigortaya bildirim yapmadan çalışmak, çalışanların tercih ettiği, isteyerek gerçekleştirdiği bir çalışma biçimi değildir. Ancak, çalışanlar çalışırken işini kaybetme korkusu ile hak arayamadıkları için sigortalılık sürelerinde de kayıplara neden olmaktadır.

Bu değişiklik önergesi de hem Kurum için hem de çalışanlar için kayıpların telafi edilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Ama artık otomatiğe bağlandı, bütün önergelerimiz kabul edilmiyor, reddediliyor. Zannediyorum bu düzenleme de, bu istek de biraz sonra o otomatik sistem içerisinde reddedilecektir.

Değerli arkadaşlarım, sizlere, yılan hikâyesine dönen bu yasanın biraz geçmişini hatırlatmak istiyorum. Bu tasarı, geçen dönem, 22’nci Dönemde, 19/4/2006 tarihinde 5489 sayılı Yasa olarak kabul edildi. Bütün uyarı ve ikazlarımıza rağmen, toplumun görüşü alınmadan, komisyonlarda ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda doğru dürüst görüşülmeden, apar topar temel kanun olarak ele alınmak suretiyle otuz maddesi bir madde olarak görüşüldü, aynı bugün yapıldığı gibi. Şu anda da aynı işlem devam ediyor.

Sonra ne oldu? Sonra dönemin Cumhurbaşkanı 5489 sayılı Yasa’yı bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdi. Yine aynı inat ve ısrarla tekrar görüşülmek üzere geri gönderilen maddeler, hem komisyonda hem Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, verdiğimiz önergelerin hiçbirisi de kabul edilmeyerek, yine şimdi olduğu gibi, aynen kabul edildi ve 31/05/2006 tarihinde Resmî Gazete’de 5510 sayılı Yasa olarak yayınlandı. Yürürlük tarihi de 01/01/2007 olarak tespit edildi.

Daha sonra, yürürlüğe girmeden önce bazı maddeleri, Anayasa’ya aykırı olduğu için, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Anayasa Mahkemesine gidildi. Anayasa Mahkemesi de bazı maddeleri iptal etti ve yürürlüğünü durdurma kararı aldı. Bunun üzerine yürürlük tarih 01/07/2007 olarak değiştirildi. Daha sonra yine 01/01/2008 olarak değiştirilerek bu aşamaya kadar geldi. Yani biz, bu yasayı şimdi üçüncü defa görüşüyoruz. Bu yasa yine bu şekilde devam ediyor. Yine biz eğer bu konudaki eksiklikleri tespit ettiğimiz takdirde Anayasa Mahkemesine götüreceğiz. Anayasa Mahkemesi yine tekrar iptal kararı verirse bu sefer ne yapacaksınız, o zaman ne olacak? Gerçi bu sefer bir şansınız var, geçen dönem diyordunuz ki: ”Cumhurbaşkanı bizi engelliyor.” Şimdi Cumhurbaşkanı sizden; onay makamı şeklinde zaten yürüyor işler. Çok kısa süre içerisinde Cumhurbaşkanı onaylar ama Anayasa Mahkemesi -neyse ki o var- gereğini yapacaktır.

Peki, yazık değil mi bu Meclisin boşuna harcadığı bu zamana? Yazık değil mi bu tasarı görüşülürken harcanan paraya? Neyin inadı, neyin ısrarı bunlar? Yoksa sizlere birileri, “yok” diyemeyeceğiniz birileri bir baskı mı uyguluyor? Çiftçiye, memura, yargıya, muhalefete, basına gösterdiğiniz o kabadayılığı, Kasımpaşa kabadayılığını niye bu yasayı dayatanlara gösteremiyorsunuz? IMF’nin isteği üzerine hazırladığınız ve adına “sosyal güvenlik reformu” dediğiniz, Türkiye gerçekleriyle bağdaşmayan bu düzenlemeyi ısrarla ve inatla gerçekleştiriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) 

BAŞKAN – Buyurun Sayın Durgun.

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bu Meclis, bu yüce çatı, IMF’nin, Avrupa Birliğinin çıkarları ve istekleri doğrultusunda çalışacak ve yasa yapacak bir Meclis değildir; bunu ifade etmek istiyorum, bunu bir kez daha dikkatinize sunmak istiyorum. Gerçi alıştınız; Cargill Yasası, Vakıflar Yasası -hep bunlar ısmarlama yasalar- bunların hepsini geçirdiniz, bu da onun bir örneği. Ben, bu konuda biraz daha dikkatli olmanız gerektiğini düşünüyorum.

Sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Durgun.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı kanun tasarısının 50. maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı kanunun 86. maddesinin yedinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen 8. fıkrasının “Denetim elemanlarınca yapılan durum tespiti sırasında iş yerlerinde çalıştığı saptanan kimselerin sigortasız olarak geçen hizmet sürelerinin geriye yönelik olarak beş yılı hizmetlerinden sayılır.” Şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.

                                                                        Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Ümit Şafak konuşacaklar efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şafak. (MHP sıralarından alkışlar)

ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 50’nci maddesi ile ilgili değişiklik önergesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde yüzde 10’larda seyreden işsizlik ile SSK primlerinin yüksek olması, kayıt dışı istihdamı teşvik eden önemli unsurlardır. Sanayiciler, esnaflar ve işverenler yıllardır yüksek sigorta priminden şikâyet etmekte, hükûmetler ise buna sessiz kalmaktadır. Sigorta primlerini düşürme yoluna giderek sigortalı işçi çalıştırmayı cazip hâle getirirken sigortasız işçi çalıştırmayı da caydırıcı hâle getirmek kayıt dışı istihdamın önüne geçmek için önemli bir adım olacaktır. AKP iktidarları, kayıt dışı istihdamla mücadeleden sonuç alamamıştır. Çalışan 2 kişiden 1’i sigortasız çalıştırılmaktadır. Hiçbir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmadan kayıt dışı istihdam edilen bu işçilerin kendileri ile birlikte eş ve çocuklarının sağlık hizmetlerinden yararlanması sorun olmakta, emeklilikle ilgili önemli hakları da zayi olmaktadır. Çalışma hayatının kanayan yarası olan kayıt dışı istihdamın önüne geçmek devletin önemli bir görevi ve sorumluluğudur.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kayıt dışı istihdamla mücadele etmek amacıyla, Kayıt Dışı İstihdamla Mücadele Koordinatörlüğünü “KADİM” adıyla kurmuştur. Şimdi getirdiği -Yasa’nın 86’ncı maddesi- KADİM’in ruhuna aykırıdır ve kayıt dışı istihdamı da teşvik etmektedir. Yasa’nın 86’ncı maddesinin yedinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen sekizinci fıkrasına göre, denetim elemanlarınca yapılan durum tespiti sırasında bir işçinin çalıştığı hâlde sigortalı yapılmadığı süre kaç yıl olursa olsun geriye dönük olarak en çok bir yılı sigortalı sayılmaktadır. Bu madde, çalışan açısından sigortalılık süresi ve yaşlılık aylığı hesaplanırken ciddi hak kayıplarına neden olacak, kayıt dışılığı da teşvik edecektir.

5510 sayılı Yasa’nın 86’ncı maddesi, sigortalı işçi çalıştıran ve primlerini düzgün ödeyen işverenleri de cezalandırma maddesi olmuştur. Bu nasıl bir reformdur ki devletin denetim elemanlarınca bir yıldan fazla çalıştığı tespit edilen bir kişinin geriye dönük olarak sadece bir yılının hizmetten sayılacağını kanun maddesi yapıyorsunuz? Bunun adı hukuksuzluktur. Çünkü, gerçekten çalışan bir kişi var; çalıştığı, devletin denetim elemanlarınca tespit edilmiş; siz, bu maddeyle çalışma sürelerini dikkate almıyorsunuz; sadece bir yıllık hizmetini kabul ederek, çalışanın bu sürelerle ilgili hakkını elinden alıyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, Yasa’nın 86’ncı maddesindeki bir yıllık sürenin “beş yıl” olarak değiştirilmesi yürürlükteki yasalara da uygundur. Böylece, kayıt dışı istihdamın önüne geçmek için önemli bir caydırıcılık yasaya konulmuş olacak, çalışanların önemli bir hak kaybının da önüne geçilecektir. Diğer taraftan, Kurumun sigorta prim gelirlerinde de yükselme olacaktır.

86’ncı maddedeki değişiklik önergesini destekleyeceğiniz inancıyla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şafak.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir efendim.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 50. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 86. maddesinin yedinci fıkrasından sonra gelen fıkrasında geçen, “… geriye yönelik 1 yıllık süreye…” ibarelerinin “…. Geriye yönelik 10 yıllık süreye…” ibareleri olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Sakık. (DTP sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de bu yasayla ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu vesileyle yüce kurulu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu konuya girmeden önce, dün Diyarbakır’dan sivil toplum örgütleri ve meslek kuruluşları, kendi sorunlarını Ankara’da çözmek, Ankara’da soruna bir çözüm bulmak adına umuda doğru yolculuğa çıkıp geldiler. Yirmi tane kuruluş, dün, ilk önce Sayın Başbakanımızla görüştüler, bugün Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşecekler, yanılmıyorsam, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanıyla, DTP grubuyla görüşülecek.

Dün Sayın Başbakanı ziyaret eden bu heyet, ne yazık ki Sayın Başbakanın -hiçbirimizin tasvip etmediği, onaylamadığı bir şekilde- heyette bulunan ve özellikle Baro Başkanına “Yalancı, sen dürüst değilsin…”

Şimdi, bunları hayretle izliyoruz. Bu sivil toplum örgütleri gelip sorunlarını burada çözmek istiyorlar. Sayın Başbakanın ruh hâlini anlıyoruz, olup bitenleri biliyoruz. Ama olup bitenlerin mimarı Diyarbakır’daki halk değil, sivil toplum örgütleri değil, bölge halkının seçtiği milletvekilleri değil. Hayatın her alanında, bunlara karşı, bu üslubu kullanmayı içimize sindiremiyoruz. Seçim sonrası “Ben 72 milyon insanı kucaklayacağım” diyen Sayın Başbakanı bekliyoruz. Evet, bu süreci biliyoruz, bu sürecin sancılı olduğunu da biliyoruz. Ama, ne yazık ki bu sürecin sancılı geçtiğini ilk günden beri de biliyoruz, biz her gün bu sancıları yaşıyoruz. Sayın Başbakan padişah değil biz de tebaa değiliz. Bize karşı ve halkımıza karşı böyle davranma hakkı yoktur diye düşünüyoruz. Bundan sonra, Sayın Başbakanımızın, bu tür konularda daha duyarlı davranmasını diliyorum. Çünkü çözüm adresi eğer Ankara’ysa, insanlar, Ankara’ya doğru, umuda doğru geliyorlarsa, bunun çok büyük bir anlamı vardır. Eğer siz Diyarbakır’daki sivil toplum örgütleriyle konuşamıyorsanız, seçilmiş vekillerle konuşamıyorsanız kiminle konuşacaksınız?

Bu vesileyle tekrar sağduyuya davet ediyorum. Çünkü, ülkemizin gerçekten önemli bir süreçten geçtiğini hepimiz görüyoruz ve her gün tatsız şeyler yaşadığımızı görüyoruz. Üniversitelerimizdeki olan bitenlere Parlamentonun seyirci kalmaması gerektiğini, çünkü 12 Eylül öncesinde Türkiye’yi nasıl 12 Eylüle götürdüklerinin hepimiz tanığıyız ve 12 Eylülün mağdurlarıyız. Onun için, Parlamentonun bu noktada duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum ve ciddi bir görev ve sorumlulukla karşı karşıya olduğumuzu tekrar buradan ilan etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, sosyal güvenlik yasası tartışılıyor, konuşuluyor ama sokakta insanlar aç ve perişan. Daha iki gün önce Diyarbakır’da bir baba işsizlikten dolayı 2 tane çocuğunu ilk önce kurşunluyor, sonra kendi beynine silahı dayıyor ve hayatını orada bitiriyor. Çocuklarından birinin adı Lorin. Zaten Lorin, Kürtçe “ağıt” demek; Lorin ismi koyulduğu zaman, hayat yazgısının ne olduğunu biliyoruz.

O vesileyle, toplumun bütün sorunlarını masaya yatırmamız gerekir. İnsanlar aç ve perişan. Seçim öncesi çıkıp, kamu görevlilerine talimatlar verdiniz, herkesi yeşil kart sahibi yaptınız, ama sonra döndünüz, 5 milyon insanın kartını iptal ettiniz ve şimdi de o kamu görevlileri hakkında dava açmaya başladınız. Şimdi bunu nereye sığdıracağız, ne yapacağız?

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu yasayla ilgili DTP’nin, bizim bir değişiklik önergemiz var, ama ne yazık ki, bu önergelerin hiçbiri bugüne kadar kabul edilmedi. Burada, bir yıl geriye dönük bir ibare var, ama ana muhalefet partisi ve diğer muhalefet partisi de beş yıl verdi, geçmedi. Biz, şimdi dönüp soruyoruz: Acaba, bu, on yıl olsa ne olur, devletimizin ne kaybı olur? Yani bu mağdurların hukukunu savunsak, acaba mağdurdan mı yana tavır alırız yoksa bunlara yıllardır zulüm uygulayan patronlara karşı mı tavır içerisinde oluruz? Biz, bu sürecin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkan.

…geriye dönük on yıl olmasını istiyoruz. Eğer, böyle bir uygulama olursa, zaten bu süreçte en mağdur kesimler bu insanlar. Bunların büyük bir çoğunluğu -hepimiz de biliyoruz- en zor işlerde çalıştırılan işçilerdir ve patronların sürekli bu kesimi nasıl istismar ettiğini hepimiz biliyoruz.

Önergemize olumlu oy kullanacağınızı diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sakık.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmacı, biraz önce, Sayın Grup Başkanımız, Genel Başkanımızla ilgili, dün, güneydoğudan gelen sivil toplum örgütleriyle yapılan görüşme neticesinde, bir sivil toplum örgütü başkanının medyaya verdiği yanlış bilgi çerçevesinde Sayın Başkanımızı itham edici konuşma yapmıştır. Müsaade ederseniz, o konu hakkında bilgi vermek istiyorum.

BAŞKAN – Yeni bir sataşmaya mahal vermemek üzere, size, çok kısa bir süre söz vereceğim.

Buyurun Sayın Elitaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın konuşmasında Başbakana sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi kurulduğu günden bu tarafa, 14 Ağustos 2001 tarihinde bu partiyi Genel Başkanımız, arkadaşları kurarken ve biz de kurucu il başkanı olarak söylediğimiz, millete söylediğimiz tek önemli mesele vardı: Bu partiyi millet kurdu, tabelasını biz geldik astık. Nereden itibaren kurduk? İstanbul’dan Hakkâri’ye kadar, Kars’a kadar; Sinop’tan Hatay’a kadar. 780 bin kilometrekare olan Türkiye’deki yaşayan her insanın gönlünden, yüreğinden geçen duyguları ifade etmek ve onların problemlerini çözmek üzere kurulmuş bir partiydi.

Neticesini 3 Kasım 2002 seçimlerinde gördük. Arkasından, öne alınan 22 Temmuz seçimlerinde Türkiye’deki 81 vilayetin 80’inde de milletvekili çıkarma başarısını gösteren bir partidir. Bugün Güneydoğu Bölgesi’nde bir partinin sadece oradaki etnik kimliğe dayalı yaptığı siyasetten öte, Türkiye’nin tamamından yüzde 47’ye yakın oy almış, Güneydoğu Bölgesi’nde de yüzde 55 oy almış bir partinin, sivil toplum örgütü başkanına, getirip Sayın Genel Başkanımızın bu şekilde ifade kullandığını söylemek yanıltıcıdır.

Bakınız, olayın gerçeği…

SIRRI SAKIK (Muş)- Bugün medyanın hemen hemen hepsinde var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Müsaade edin… Müsaade edin…

Bakın, Sayın Genel Başkanımızı itham ederken hiçbir şey söylemedim. Ben de buradan olayın gerçeğini anlatmaya çalışıyorum. Medyadaki takip açısından değil, olayı içerisinde birebir yaşayan Sayın Genel Başkanın anlattıklarını ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bu memlekette yaşayan 70 milyon insan kardeştir. Hepsi birbiriyle vatan birliği içerisinde, ülkü birliği içerisinde de bağlıdır. Bunu net bir şekilde ifade ediyoruz. Ama yirmi beş yıldır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş, bir dakika daha veriyorum.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Bir saat süre verebilirsiniz Sayın Başkan!

BAŞKAN – Lütfen müdahale etmeyin efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yirmi beş yıldır içimizde kanayan bir yara var. Bu yarayı bertaraf etmek için bu ülkeye gelmiş bütün iktidarlar, bütün örgütler, kurumlar canla başla mücadele ediyorlar. Sayın Genel Başkan diyor ki: “Bakın, biz, bunu çözmek için ekonomik meseleleri gündeme almamız lazım. İşsizliği ortadan kaldırmak için yatırımlar yapmamız lazım. Ama bugüne kadar gelen bütün iktidarların ekonomik işlerle ilgili yaptıkları müdahaleleri bir örgüt engelleyerek oradaki istihdamın ve gelir dağılımının iyi olmasını engellemeye çalışıyor.” İşte bunu diyoruz. “Siz, PKK’yı terör örgütü kabul etmediğiniz sürece yanlış yoldasınız.” diyoruz ve oradaki sivil toplum örgütü başkanı “Siz böyle söylerseniz ben odayı terk ediyorum.” diyor. Gelişme budur. Değerli milletvekillerinin bilgilerine sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Elitaş.

SIRRI SAKIK (Muş) – Doğru değil, kendi milletvekilleriniz vardı. Yanıltıyor...

BAŞKAN – Sayın Sakık

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, Sayın Hatip Parlamentoyu yanıltıyor. Orada sadece sivil toplum örgütleri değil, bölge milletvekillerinin tümü vardı. Medyaya yansıyan boyutu bu.

BAŞKAN – Şimdi siz bir ithamda bulundunuz, orası açıklama yaptı.

SIRRI SAKIK (Muş) – Efendim ben ithamda… Ama yanıltıyor. Şimdi Parlamentoyu yanıltan bir açıklama oldu.

BAŞKAN – Efendim, Parlamento sadece sizin konuşmalarınızdan aydınlanmıyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gazete kupürlerinden konuşuyor Sayın Başkanım.

SIRRI SAKIK (Muş) – Şimdi el vicdan edin, milletvekillerinize dönün sorun: Onların yanında böyle bir ibare mi kullanılmış?

BAŞKAN – İkiniz de konuştunuz, Parlamentonun takdirine bırakıyoruz efendim.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum…

HASAN MACİT (İstanbul) – Karar yeter sayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz, peki.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Efendim, önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum…

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Karar yeter sayısı yok Sayın Başkan.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı yok ki!

BAŞKAN – Efendim, 2 tane Kâtip Üyemizin ifadesi…

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: 50’nci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

51’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkan, taraflı davranıyorsunuz!

BAŞKAN – Ya, siz 2 tane Kâtibe inanmıyorsanız ben ne yapayım! Biri MHP’den, biri AK Partiden, artık insaf yani! Yani arkadaşlara da itimadınız yok, güveniniz yok o zaman! Ne yapalım, işte MHP’li muhalefet, işte AK Parti… Yani, lütfen şey yapmayın.

Okur musunuz…

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkan, kaç milletvekili var?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 51. Maddenin f bendindeki “veya kendileri” ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

 

Süleyman L. Yunusoğlu

Mustafa Kalaycı

Reşat Doğru

 

Trabzon

Konya

Tokat

 

Prof. Dr. Alim Işık

Ahmet Bukan

 

 

Kütahya

Çankırı

 

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 51. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 87. Maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Tekin Bingöl

 

İstanbul

Ankara

Ankara

 

Hulusi Güvel

Turgut Dibek

M. Rıza Yalçınkaya

 

Adana

Kırklareli

Bartın

 

 

Fehmi Murat Sönmez

 

 

 

Eskişehir

 

“d) 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu gereğince işsizlik ödeneği alanlar ve 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde sayılan kişiler ile 5 inci maddenin (e) bendinde belirtilenler için Türkiye İş Kurumu,”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen efendim?

FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Eskişehir) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Sönmez. (CHP sıralarından alkışlar)

FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Tasarı’nın 51’incimaddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan evvel, benden önce 2 milletvekilimizin Bakanımıza yönelttiği fakat cevabını alamadığımız soruyu ben yinelemek istiyorum: Sendika mücadelesi veren 11 işçinin on üç gün bir konteynerde hapis tutulması hakkında yorumunuz nedir? Bunu bize açıklayacak mısınız? Bunu merak ediyoruz. Türkiye’de sendikalı olmak suç mudur, böyle mi görmektesiniz? Bunun cevabını bekliyoruz.

ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın Bakan susma hakkını kullanıyor.

FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Devamla) – Tasarıyla getirilen 51’inci madde, 5510 sayılı Kanun’un 87’nci maddesinde kimi değişiklikler içeriyor. 87’nci madde prim ödeme yükümlüsünü düzenlemektedir. Yani kısa ve uzun vadeli sigorta kollarıyla genel sağlık sigortası ve isteğe bağlı sigorta bakımından prim ödeme yükümlüsünü düzenlemektedir.

Önergemiz, İşsizlik Sigortası Kanunu gereğince işsizlik ödeneğinden yararlananlarla ilgilidir. Burada belirtilen kişilerin primlerini Türkiye İş Kurumu ödeyecektir.

Değerli milletvekilleri, bu önerge vesilesiyle bir hususu da burada dikkatlerinize sunmak istiyorum: İşsizlik Sigortası Fonu, sigortalılara, işsiz kalmaları durumunda belirli bir süre ödeme yapılması ve bazı hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla kurulmuştur. Ancak bugün gelinen noktada, Fon bu amacından çok, kamu borçlanmasına bir kaynak olarak hizmet vermektedir. Türkiye İş Kurumu tarafından yayınlanan İşsizlik Sigortası Fonu Bülteni’ne göre, Fon’da biriken 32 milyar 762 milyon YTL’nin yüzde 94’ü devlet iç borçlanmasında kullanılmaktadır.

İşsizliğin bu kadar yüksek olduğu ve hızla yükselmeye devam ettiği bu ortamda İşsizlik Sigortası Fonu’ndan mart ayında ödeme yapılan işsiz sayısı 121.170 kişidir.

Yine, istihdamla ilgili her görüş ve yeni proje, kaynak olarak Fon’a gözünü dikmektedir. Hatırlanacağı gibi geçtiğimiz yıl, istihdam artışı yaratmak için “Her ilave istihdamın tüm sosyal güvenlik primlerinin fon tarafından ödenmesi” önerisi ortaya atılmış ve bu öneri de Hükûmet tarafından kabul görmüştür. İşsizlik Fonu’nu amacından saptıracak uygulamalardan kaçınılması gerektiğini düşünüyorum.

İşsizlik sigortasından yararlanma koşullarının ağır olduğu bilinmektedir, fonda biriken büyük kaynağın nedeni de budur. 4447 sayılı Yasa’nın özüne ve amacına uygun olarak işsizlik sigortasından yararlanma koşulları değiştirilerek, yararlananların sayısı, yararlanma süresi ve işsizlik ödeneği arttırılmalıdır. İşsizlik sigortasının şu ana kadarki uygulamasında ülkemizdeki işsizlik ödeneğinden yararlanma süresi ortalaması AB üyesi ülkeleri ortalamasından düşüktür.

Kısaca belirtmek gerekirse, işsizlik sigortası bir an önce “kamu borçlanması kaynağı” olmaktan çıkarılıp gerçek amacı olan işsiz kalan sigortalılara hizmet eder hâle getirilmelidir.

Fırsat bulmuşken bu yasayla ilgili bir düşüncemi de paylaşmak istiyorum. Hükûmet ve AKP çevreleri yasa hakkında topluma, genelde “Bu yasa bugün için çalışanları çok etkilememektedir; esasında, 2030’lardan sonra etkisi görülecektir.” demektedir ve vatandaşlarımız da genelde “Ya, 2030’dan sonra etkileyecek bir yasaya şimdiden tepki göstermek çok da yerinde olmayabilir. Nasıl olsa önümüzdeki süreç içerisinde getirilecek yeni bir hükûmet bu yasayı değiştirecektir.” gibi bir düşünceye kapılmaktadır. Ama buna rağmen ilgili olan ve konuyu yakından bilenler, sadece ileriki tarihlerde değil şu anda da sigortalı olan insanların haklarının değiştirilebileceğini ve bazı haklarından mahrum olacaklarını bilmektedirler ve bu yüzden de tepkilerini göstermektedirler, protesto eylemleri yapmaktadırlar.

Sağlık ve sosyal güvenlik konuları, sosyal devletin yerine getirmesi gereken görevlerdir. Sosyal sigortacılığın gerektirdiği önlemler gerekçe gösterilerek sosyal güvenlik hakkı kullanılamaz hâle getirilmemelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sönmez.

FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Devamla) – Sosyal güvenlik hakkının sosyal devletin gereği ve zorunlu sonucu olduğu unutulmamalıdır.

Tasarı, kısa çalışma ödeneğinden yararlananların ve Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen meslek edinme, geliştirme, değiştirme eğitimine katılanların primlerinin Türkiye İş Kurumu tarafından ödenmesini öngörmektedir. Bu sayılanlara ek olarak, işsizlik sigortasından kim yararlanıyorsa onun sigorta primlerinin Türkiye İş Kurumu tarafından ödenmesi önerilmektedir.

Tasarının 51’nci maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önergeye desteğinizi bekler, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sönmez.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 51. Maddenin f bendindeki “veya kendileri” ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

                                                                    Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Yunusoğlu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 51’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında görüşlerimizi arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biz siyasetçiler kürsüye çıktığımızda “Türkiye Cumhuriyeti devleti sosyal bir devlettir.” diye nutuklar atarız. Ancak, sosyal devlet olmanın gereği, devletin, bütün vatandaşlarının, hiçbir ayrıma tabi tutmadan, sosyal güvenliklerini teminat altına almaktır, sosyal ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bu görev de, yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Yüce milletin yetkilendirdiği milletvekilleri olarak bu görevi tam olarak yerine getirdiğimizi iyi analiz etmemiz gereğine inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, daha önceki yasama döneminde 5510 sayılı Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu çıktığında, iyi niyetli hazırlandığına inandığımız bu Kanun gayet tabiidir ki birtakım eksiklikleri de beraberinde getirmektedir. Bu yasama döneminde 5510 sayılı Kanun üzerinde değişiklikler yapan tasarı gerek komisyonlarda gerekse Genel Kurulda önümüze geldiği zaman, bu eksikliklerin giderileceği ve daha yeni tasarılar getireceği ve sigortalıların haklarını koruyacağı konusunda ümitlenmiştik. Ancak gördük ki bu tasarı ile daha önce verilmiş olan haklar geri alınmakta, sigortalılarımız mağdur edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bugün gerek Emekli Sandığından gerek SSK’dan gerekse BAĞ-KUR’dan emekli olan bir vatandaşımız 550-600 YTL civarında bir emekli maaşı almaktadır. Takdir edersiniz ki bu emekli maaşıyla emekli olan bir vatandaşımız bir yan geliri yok ise evini geçindirmekte zorluk çekmekte, hele hele okutmakta olduğu çocukları varsa onların eğitim ihtiyaçlarını görmekte zorluk çekmekte, dolayısıyla bu ihtiyaçlarını görebilmek için emekli olduktan sonra ikinci bir işi yapmaya mecbur kalmaktadır. Peki, emekli olan bir vatandaşımız emekli olduktan sonra aldığı emekli maaşıyla geçinemez durumda olduğuna göre, yeni bir iş açma ihtiyacını hangi sebeplerden duymaktadır? İki sebepten ötürü: Birincisi, almış olduğu emekli maaşına ek gelir elde edebilmek için. İkincisi ise kahvehane alışkanlığı olmayan ya da emekli olduktan sonra pinti pinti evinde oturmayı sevmeyen insanlarımız, sırf eğlence olsun diye, sağlığını daha güzel bir  şekilde idame ettirebilmek için çikolata, ciklet satabilecek bir büfe açmaktadır. Belki de bu büfeyi sadece tatil günlerinde, yaz aylarında işletmekte, ancak vergi mükellefi olmaktadır. Her iki durumda da, iş sahibi olan bu insanlarımız gelirine bir ek gelir elde etmekte, ancak bu gelirlerinden de BAĞ-KUR’a mevcut Kanun’da “destekleme primi” altında bir prim ödemektedirler. Bu insanımızın belki de açmış olduğu küçücük bir büfeden -sadece tatil günlerinde çalıştığına göre- elde edeceği gelir aylık 300 YTL ise, bunun yüzde 25’ini vergi mükellefi olmak üzere vergi dairesine verirken, yüzde 25’ini de bu kanunla BAĞ-KUR’a “sosyal güvenlik destekleme primi” altında almak istiyoruz. Bunun, sigortalı ama çalışmak isteyen, ailesini geçindirmek isteyen ve kendisine ek gelir elde etmek isteyen ya da kendisini kahvehane köşesinden kurtarmak ve eğlence aramak isteyen vatandaşımıza karşı uygulanan adaletsiz bir durum olduğunu düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yunusoğlu.

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla, yapılan bu haksızlığın giderilmesi maksadıyla bu önergeyi vermiş bulunuyoruz.

Önergemizin tarafınızdan kabul oyu verilmek suretiyle desteklenmesini diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

51’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

HASAN MACİT (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oylamaya geçtik Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, geç kaldınız, maalesef. Yani dikkat ediyorum biliyorsunuz, hiç şeyim yok. Benim için daha iyi. İstirahat ederim, geçerim, otururum ben. Benim için daha iyi. Ama geç kaldınız.

Kabul etmeyenler... 51’inci madde kabul edilmiştir.

52’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 52 nci maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun 88 inci maddesinin dördüncü fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

 

Ünal Kacır

 

Mustafa Ataş

 

Yozgat

 

İstanbul

 

İstanbul

 

 

Ramazan Başak

 

M. Yılmaz Helvacıoğlu

 

 

 

Şanlıurfa

 

Siirt

 

“Kamu idaresine ait işyerlerinde çalıştırılan sigortalıların iş sözleşmesinin askıda kaldığı aylara ait genel sağlık sigortası primi, 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazancın alt sınırının otuz günlük tutarı üzerinden ilgili kamu idaresince ödenir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 52. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 88. Maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve onbirinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Hüseyin Ünsal

 

 

İstanbul

Ankara

Amasya

 

 

Rasim Çakır

Durdu Özbolat

Bayram Meral

 

 

Edirne

Kahramanmaraş

İstanbul

 

“60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına girenler için prim ödeme yükümlülerinin ödeyecekleri genel sağlık sigortası primi; primin tahakkuk ettirileceği ay itibarıyla anılan bendin (1) ilâ (10) numaralı alt bentlerde sayılan kişi sayısı esas alınarak hesaplanır. Ancak, bu kişilerden aynı zamanda 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamı dışındaki bentlerin kapsamına girerek genel sağlık sigortalısı sayılanlar, bu fıkraya göre tespit edilecek kişi sayısı hesabına dahil edilmez.”

“Büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar ile sermayesinin yüzde ellisinden fazlası büyükşehir belediyelerine veya belediyeye ait şirketlerin prim borçlarının, belediyelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamından ayrılacak olan paylardan her ay yüzde on kesinti yapılmak suretiyle Kuruma ödenmesi zorunludur. Buna ilişkin usul ve esaslar Kurumca belirlenir.”

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52 nci maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun 88 inci maddesinin on ikinci fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

 

Hakan Coşkun

 

Erkan Akçay

 

Mustafa Kalaycı

 

Osmaniye

 

Manisa

 

Konya

 

 

Mehmet Günal

 

Emin Haluk Ayhan

 

 

 

Antalya

 

Denizli

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

HAKAN COŞKUN (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 52’nci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanun’un 88’inci maddesinin on ikinci fıkrasının kanun metninden çıkarılması üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, söz konusu fıkrada: “Tarımsal faaliyette bulunanların prim borçlarını, sattıkları tarımsal ürün bedellerinden tahsil etmeye Kurum yetkilidir.” denilmektedir. 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nun 53’üncü maddesinin değişik birinci fıkrasında: “Sigortalılar aylık prim borcunu ilgili ayın sonuna kadar ödemek zorundadır. Ödenmeyen prim borçları ürün bedellerinden tevkif suretiyle de tahsil edilebilir.” denilmektedir. Bu iki kanun maddeleri birbirinin benzeri olup, geçmişteki uygulamalarda birçok sorunlarla karşılaşılmıştır. 50 bin vatandaşımız devletle karşı karşıya gelmiş, mahkemelik olmuştur.

Değerli milletvekilleri, şimdi sizlere çiftçilerimizin sıkıntılarını anlatmaya çalışacağım. Hükûmetimizin de bu yanlış uygulamalarından vazgeçmesini talep ederek sözlerime devam etmek istiyorum.

Çiftçi girdilerini alamadıklarından, üretim yapmak için aylardan beri, 2007 yılı desteklemelerinin ödemesini beklemektedir. 2007 yılına ait doğrudan gelir desteği ödenmedi ve ne zaman da ödeneceği henüz belli değil.

AKP İktidarı döneminde, tarım sektörü, gayrisafi yurt içi hasılasındaki nispi payı sürekli olarak düşüş göstermektedir. Son bir yıl içerisinde 18-46 DAP gübresi kilogram fiyatı 1 milyon 650 bin liraya yükselmiştir, fiyat artışı yaklaşık yüzde 250 civarındadır. Aynı şekilde, mazot litre fiyatı 1 milyon 600 bin liradan 2 milyon 800 bin liraya çıkmıştır, fiyat artışı yüzde 57 civarındadır. Tohum fiyatı yüzde 68, ilaç ise yüzde 30-40 oranında artmıştır. Buna rağmen, Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulu kararına göre, kütlü pamuk, yağlık ayçiçeği, soya fasulyesi, kanola ve aspir destekleme primleri enflasyon oranında dahi arttırılmamıştır. Dane mısır ise, kilogram primi 67 bin liradan 20 bin liraya düşürülmüştür. Hatta Tarım Bakanımız 19 Martta Türkiye Büyük Millet Meclisinde çiftçilere “Mısır fiyatı çok arttı, daha ne desteği istiyorsunuz?” diye sözler sarf etmiştir.

Değerli milletvekilleri, mısır üreticilerimiz, özellikle ikinci ürünün uygulandığı Çukurova bölgesinde, 2007 yılında ikinci ürün mısırda kurt zararından dolayı yüzde 60’la 80 arasında verim kaybına uğramıştır. Bu durum, tarım il ve ilçe müdürlükleri personellerinin yaptığı saha çalışması sonucunda rapor edilmiş olmasına rağmen Tarım ve Köyişleri Bakanlığı telafi edici hiçbir önlem almadığı gibi prim desteklemesinin düşürülmesine gerekçe olarak da mısır maliyeti dekara 800 kilogram hesaplanmış ve maliyeti 320 bin lira olarak belirlenmiştir. Oysa, biz, ziraat odalarından aldığımız maliyet hesabına göre, dekara 850 kilogram alınsa dahi maliyeti 390 bin YTL civarındadır. Her konuda olduğu gibi Tarım ve Köyişleri Bakanımız bu konuda da rakamlarla oynayarak mısır üreticisini mağdur etmeye devam etmiştir. Peki, yani bu rakamların doğru olduğunu varsayalım, mısır üreticisinin 2007 yılında yüzde 20 kâr ettiğini varsayalım. Geriye dönük 2003-2006 yıllarını düşünürsek mısır üreticileri ve diğer üreticilerin kayıpları olmuştu. O zaman, bunlar zarar ettiği zaman telafi edici bir önlem aldınız mı, ettiniz mi ki şimdi “Bundan daha fazla kâr edemezsiniz.” diyorsunuz Hükûmet olarak?

Sayın Bakan, sizin iktidarınız döneminde mısır üreticisi dâhil olmak üzere hiçbir üretici, ne yazık ki, hiçbir zaman kâr etmemiş, aksine zarar etmiştir. Uygulanan politikalar sayesinde de mağdur edilmeye devam ediyordur.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Coşkun.

HAKAN COŞKUN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Tarım ve Köyişleri Bakanımız çiftçilerimizi tarımsal faaliyet yapamaz hâle getirmiştir. Bunun yanında bir de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız çiftçilerimize bir yük daha getirmektedir.

Bütün bunlar doğrultusunda söz konusu kanun tasarısının 82’nci maddesinin on ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını talep eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Coşkun.

HASAN MACİT (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki.

Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayımız yok.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.19

 

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88'inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

119 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Buradalar.

Hükûmet? Buradalar.

Tasarının 52’nci maddesi üzerinde Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 52. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 88. Maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve onbirinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                             Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları

”60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına girenler için prim ödeme yükümlülerinin ödeyecekleri genel sağlık sigortası primi; primin tahakkuk ettirileceği ay itibarıyla anılan bendin (1) ilâ (10) numaralı alt bentlerde sayılan kişi sayısı esas alınarak hesaplanır. Ancak, bu kişilerden aynı zamanda 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamı dışındaki bentlerin kapsamına girerek genel sağlık sigortalısı sayılanlar, bu fıkraya göre tespit edilecek kişi sayısı hesabına dahil edilmez.”

“Büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar ile sermayesinin yüzde ellisinden fazlası büyükşehir belediyelerine veya belediyeye ait şirketlerin prim borçlarının, belediyelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamından ayrılacak olan paylardan her ay yüzde on kesinti yapılmak suretiyle Kuruma ödenmesi zorunludur. Buna ilişkin usul ve esaslar Kurumca belirlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Rasim Çakır…

BAŞKAN – Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; sosyal güvenlik yasasıyla ilgili önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bugün konuşma yapan arkadaşlarımın birçoğunun Sayın Bakana bir gazetede çıkan haberin doğruluğuyla ilgili sorduğu sorunun şu saate kadar hâlâ yanıtının alınmaması üzerine aynı soruyu yinelemek istiyorum: “Sendikalı işçiye konteyner hapsi.”

Sayın Bakan, bu haber doğru mudur? Eğer doğruysa Bakanlığınız bu konuda ne türden bir girişim yapmıştır? Yüce Meclis bu konudaki cevabınızı merakla bekliyor.

Değerli arkadaşlarım, sosyal güvenlik sistemi laik cumhuriyetin yaşamının güçlenerek devamı noktasında bir çimentodur. Sosyal güvenlik sistemi ulusal birliğimizin, bütünlüğümüzün devamı noktasında bir çimentodur. Sosyal güvenlik sistemi toplumsal barış ve toplumsal huzurun devamı noktasında bir çimentodur. Onun için uluslar sosyal güvenlik sistemlerini oluştururken, sosyal güvenlik yasalarını çıkarırken tüccar siyaset anlayışına göre değil, toplumun ihtiyaçlarını göz önüne alarak ve muhakkak ve muhakkak sosyal sistemi hazineden finanse ederek bu yasaları çıkartırlar, çünkü bu yasalar toplumun ulus halinde yaşayabilmesinin en önemli çimentolarıdır. Ama, maalesef, devri iktidarınızda sosyal güvenlik sistemine hazineden ayrılan payın bir kara delik olduğu ifade edilerek bu kara deliğin küçültülmesi, bu ayrılan payın azaltılması, yani bugüne kadar bu ülkede yaşayan insanların sosyal güvenlik alanında hak ettiklerini geri almak adına, bir yasa teklifini IMF’nin talebi doğrultusunda Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiniz.

Bu yasa teklifi toplumsal barışı bozar. Bu yasa teklifi ulusal birlik, beraberlik ve bütünlüğü bozar ve bu yasa teklifi cumhuriyetin devamını zedeler değerli arkadaşlarım. 

Siz, bir taraftan bu ülkede yaşayan insanların sosyal haklarını kısmaya çalışırken diğer taraftan da Sayın Başbakan “Kaymakamlar kömür kamyonlarının üzerine binerek kapı kapı kömürleri dağıtacaktır.” diye talimatlar yağdırarak, AKP ilçe başkanları kapı kapı erzak dağıtarak, yeşil kart dağıtarak… Ne karşılığında? AKP’ye oy verme karşılığında. Sosyal güvenlik sistemini bir sadaka sistemi hâline getirdiniz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Yanlış, çok yanlış!

RASİM ÇAKIR (Devamla) -  Evet, sosyal güvenlik sistemini maalesef bu ülkede bir sadaka sistemi hâline getirdiniz ve anlayış bu olunca değerli arkadaşlarım, zihniyet bu olunca, kötü noktadan yola çıkarsanız başka kötü noktalara gidersiniz.

Bir gün bir Sayın Bakan çıktı, dedi ki: “Tapu dairelerinde verilen rüşvet değil, bahşiştir. Bahşişe rüşvet demeyin lütfen.” Sonra düzeltmeye çalıştı. Ama, ama zihniyet bu ve onunla da kalmadı, geçtiğimiz gün AKP Grubunda Sayın Başbakan “Ben rüşvet verdim.” Dedi, “Ben rüşvet verdim.“ dedi ve sizler de alkışladınız!

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Göğsünü gere gere!

RASİM ÇAKIR (Devamla) -  Bir ülkenin Başbakanı “Ben rüşvet verdim.“ diyor, sizler alkışlıyorsunuz ve toplumdan çıt yok! (AK Parti sıralarından gürültüler) Değerli arkadaşlarım, rüşvet vermekle rüşvet almak arasında ne fark vardır? Size sorayım.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Tekrar dinleyin, tekrar dinleyin, yanlış anlamışsınız!

BAŞKAN -  Sayın Milletvekili, lütfen…

RASİM ÇAKIR (Devamla) -  Bir kişiden… Bir kişiden ses yükseldi. Bu ülkede, 72 milyonluk Türkiye’de bir kişi sesini yükseltti: Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal. (AK Parti sıralarından gülüşmeler, CHP sıralarından alkışlar)

EYÜP AYAR (Kocaeli) – Yağcılık yapma!

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Baykal seninle gurur duyuyor.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Listeye alacak seni!

RASİM ÇAKIR (Devamla) -  Türkiye Cumhuriyeti onurlu vatandaşı olma sıfatıyla “Ey Sayın Başbakan, sen, rüşvet vermeyi içine sindiriyorsan benim sana söyleyecek sözüm yok!” dedi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Baykal seni duydu.

 BAŞKAN -    Lütfen devam eder misiniz Sayın Çakır.

RASİM ÇAKIR (Devamla) -  Değerli arkadaşlarım, başka demokratik ülkelerde rüşvet aldığı veya rüşvet verdiği konuşulan bir bakan, bir başbakan derhal görevinden istifa eder, hatta intihar eder. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler) Ama, maalesef, değerli arkadaşlarım…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, sözlerini geri alsın.

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen Hatibe müdahale etmeyin.

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Ben bir gün sonraki medyayı açtım, baktım. Bu cümle, bu haber, ben inanıyorum ki bu ülkede AKP’yi kapatma davasından bile daha önemli olan bir mevzudur, bir konudur.

 MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Tekrar dinleyin, tekrar dinleyin. Başbakan rüşvet vermez

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Baykal seni dinliyor!

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Listeye alacak seni!

RASİM ÇAKIR (Devamla) – Ama, bütün gazetelerde sekiz sütuna manşet olması gereken bu cümle, maalesef hiçbir gazetede yer bulmadı değerli arkadaşlarım.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Onlar da mı alıyor?

RASİM ÇAKIR (Devamla) – Biz Türk toplumu olarak buraya kadar mı düştük değerli arkadaşlarım? Buraya kadar mı rüşvet konusunda duyarsız olduk değerli arkadaşlarım?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, ne biçim konuşuyor, gerçek dışı ithamlarda bulunuyor. Sayın Başkanım, lütfen, sözlerini geri alsın ya da ispat etsin. Böyle bir terbiyesizlik olmaz. Sayın Başbakanın böyle bir açıklaması yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NİL HIDIR Muğla) – Sizin gibi paranoyak olursa, olur tabi!

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Beğenmiyorsunuz toplumu galiba!

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çakır, konuşmanız tamamlanmıştır.

Buyurun.

RASİM ÇAKIR (Devamla) – Bir dakika olmadı daha Sayın Başkan.

BAŞKAN – Uzattım efendim. Siz farkında değilsiniz, uzattım.

RASİM ÇAKIR (Devamla) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Hayır efendim, uzattım ben. Yalan mı atıyorum size yani?

Teşekkür ederim Sayın Çakır.

RASİM ÇAKIR (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, Sayın Başbakanımıza ve sayın grubumuza haksız yere sataşma söz konusudur. Sayın Başbakanımız böyle bir söz sarf etmemiştir. Lütfen… Düzeltilmesi gerekiyor.

BAŞKAN – İstersen tutanaklara geçirelim, kabul edilsin, tekrar şey yapmayalım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır Sayın Başkan.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başbakanın bu konudaki konuşmaları tüm televizyon ekranlarında yer aldı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çok ciddi ithamlarda bulunuyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, bir dakika… Yani her tarafı dinleyecek hâlimiz yok. Lütfen ya!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çok ciddi ve haksız ithamlarda bulunuyor, gerçeği yansıtmayan ithamlarda bulunuyor ve bunun düzeltilmesi gerekiyor Sayın Başkanım.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Tutanaklardan çıkarttım efendim.

BAŞKAN – Grubu temsilen buyurun efendim. Ben söz veriyorum grubu temsilen. (AK Parti sıralarından alkışlar)

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sayın Başkan, ben tutanaktan söyledim, ben itham etmedim. Canlı yayında…

BAŞKAN – Yalnız, yeni bir sataşmaya mahal vermeyin lütfen.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın konuşmasında Başbakana sataşması nedeniyle konuşması

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gerçekten biraz önce çok talihsiz, gerçek dışı…

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Nerede gerçek dışı? Canlı yayında herkes, bütün Türkiye dinledi.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -  …ve hepimizi üzen ve bu Meclisin de itibarına yakışmayan konuşmalar yapıldı burada.

Bakın değerli arkadaşlar, Sayın Başbakanımızın anlatmaya çalıştığı husus şudur…

OSMAN KAPTAN (Antalya) – “Rüşvet verdim.” diyor.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bizden önceki dönemlerde, AK Partinin iktidar olmasından önceki dönemlerde sistemin nasıl işlediğini, ne kadar yozlaştığını ve en temel gıda maddelerinin temin edilmesi için, en temel ihtiyaç maddelerinin temin edilmesi için dahi vatandaşlarımızın o dönemde rüşvet vermek zorunda kaldığını alaylı bir dille aktarmak için söylüyor.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Çok yalan söylüyorsun, öyle olsaydı…

BAŞKAN – Sayın milletvekili, lütfen…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlar, esas eleştirilmesi gereken, bu toplumu, bu milleti bu hâle kim getirdi o zamanlar…

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – …alan kadar veren de suçlu!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Akaryakıt kuyruklarında, şeker kuyruklarında, yağ kuyruklarında milletin zamanını, emeğini, parasını haksız yere harcatmasına neden olan bu düzeni, bu sistemi kim getirdi, bu imkânı kim sağladı, esas eleştirilmesi gereken o.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – O zaman cebimizde para vardı, bak şimdi cebimizde para yok!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Esas rüşvete…

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Cebimizde para yok şimdi!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Siz niye alınıyorsunuz değerli arkadaşlar? Niye alınıyorsunuz?

Esas eleştirilmesi gereken bu.

O dönemde, tabii millet ihtiyacını gidermek zorunda, akaryakıtını almak zorunda, yağını almak zorunda. Ama yok, yok, kuyruklar var. Çünkü yönetimler iktidarsız, çünkü yönetimler milleti temsil etmiyor o dönemde. Milletin de geçimini sağlamak için, en temel ihtiyaçlarını sürdürmek için rüşvet verdiklerini, o dönemde vatandaşın rüşvet vermek zorunda kaldığını, bu ihtiyaçları gidermek için rüşvet vermek zorunda kaldığını ifade ediyor Sayın Başbakanımız.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – “Ben de verdim” dedi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kime vermiş efendim?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kim görmüş?

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Rüşvet vermek zorunda kalmak ne demek?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Ne kadar vermiş?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Esas eleştirilmesi gereken, kınanması gereken budur, bunu kınayın; biz bunu kınıyoruz, bunu eleştiriyoruz.

Ve biz ne yaptık değerli arkadaşlar, biz ne yaptık? Yılda 36 milyar dolar bu millet, bu ülke, enerji alımı için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – İsteyen alınsın, biz doğruyu yapıyoruz. Bu milletin rüşvet kapılarını biz kapattık; sizler açtınız, bizler kapattık. (AK Parti sıralarından alkışlar)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, bir dakikalık süre istiyorum efendim durumu tavzih etmek için.

BAŞKAN – Niçin? Ne diyeceksiniz efendim?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Bir dakikalık süre istiyorum efendim.

BAŞKAN – Öğreneyim de ona göre efendim. Yani neyle ilgili?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Grubumuz adına konuşan… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Ya susar mısınız bir dakika arkadaşlar, grup başkan vekilini dinliyorum.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Grubumuz adına konuşan arkadaşımızın sözleri çarpıtılmıştır. Bir dakikalık süre istiyorum efendim.

BAŞKAN – Nasıl çarpıtıldı?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Evet efendim, doğrudan doğruya…

BAŞKAN – Hayır efendim. Ben tutanakları getirip bakacağım efendim, varsa çarpıtma söz vereceğim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır efendim…

BAŞKAN – Söz vereceğim. Efendim. Varsa çarpıtma vereceğim efendim, inanın buna.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, olur mu böyle bir şey?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Varsa çarpıtma söz vereceğim efendim, inanın buna.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Vereceğim efendim, oturumu kapatmadan vereceğim size.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Bir dakika efendim!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Efendim, şimdi lütfedin…

BAŞKAN – O zaman yerinizde açıklama yapın efendim. Yerinizde buyurun kısa bir açıklama yapın 60’a göre efendim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır efendim, bir dakika…

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, şimdi lütfen germeyin. Yerinizden söz veriyorum size, buyurun oturun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Bir dakika efendim, bir dakika…

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Bir dakika efendim…

BAŞKAN – Sayın Selvi… Sayın Selvi, bir dakika durun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Düzeltmek için… Süreyi siz verin ve süreyi de uzatmayın. Bir dakikalık süre istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, neye istinaden istiyor Sayın Başkan?

BAŞKAN – Yerinizden niye konuşmuyorsunuz? Ne var yerinizden konuşmakta?

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Bir dakika söz vereceksin… Lütfen demokratik davranın, demokratik!

BAŞKAN – Olsun efendim. Önemli olan dakika meselesi değil, önemli olan… Elinizi çıkarır mısınız cebinizden lütfen. Elinizi çıkarın öyle konuşun lütfen! Pantolonunuzun da cebini çıkarıp millete göstermeyin lütfen. Milletvekilisiniz ayıp size ya! Ayıp yakışmıyor size ya! Gidin, bakın, sizi nasıl seyrediyor millet şu anda biliyor musunuz?

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Aslında şimdi konuşur otururdu Başkan.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Para yok cebinde, para yok!

BAŞKAN – Yakıştıramadım size, hiç yakıştıramadım.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın efendim…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili, bir dakika konuşacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)

Yazık, yazık sizlere yazık… El cepte, pantolon cebi dışarıda, yazık ya, yazık! Milletvekili olacaksınız siz de… Meclisin adabına biraz uyun lütfen.

3.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başbakanın benzin kıtlığı nedeniyle kendisinin de rüşvet verdiğini bütün televizyon kameralarında izledik.

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Kuyrukları nasıl oluşturdunuz, onları anlatın!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Bir hadisi şerif der ki: “Rüşvet alan da veren de melundur.” (AK Parti sıralarından gürültüler)

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) – Helal olsun be!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Evet, şimdi, bu nerede yer alıyor biliyor musunuz?

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) – Mazot kuyruğundan, gaz kuyruğundan, bunlardan bahset!

BAŞKAN – Susar mısınız!

Sayın Milletvekili…

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) – Sizin döneminizde oldu.

BAŞKAN - Sayın Milletvekili, lütfen ya!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Eğer bu ülkede bir Başbakan “Ben rüşvet verdim.” diyorsa o Başbakan rüşvet almaya da açık demektir. Rüşvet veren rüşvet alır. (AK Parti sıralarından gürültüler).

BAŞKAN – Lütfen, lütfen susar mısınız.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Bunun altını çiziyorum. Bu nedenle sizin dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu ülkede rüşvet vereni omuzlarınızda taşımayın. Eğer rüşvet vereni omuzlarınızda taşırsanız yarın size birileri gelir, rüşvet verir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 52 nci maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun 88 inci maddesinin dördüncü fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                        Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

“Kamu idaresine ait işlerlerinde çalıştırılan sigortalıların iş sözleşmesinin askıda kaldığı aylara ait genel sağlık sigortası primi, 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazancın alt sınırının otuz günlük tutarı üzerinden ilgili kamu idaresince ödenir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)  – Sayın Müezzinoğlu konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Müezzinoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET MÜEZZİNOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Tabii, az önceki CHP’li sözcü arkadaşlarımıza teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Gerçekten, bir taraftan Avcılar’da yapılmakta olan bir hastanenin engellenmesi konusunda, diğer taraftan da şahsımın kurucusu olduğu ve hissedarı olduğu bir hastanenin ismine atfen burada şahsımı da suçlayan, kurumları da suçlayan ifadelerde bulundular, bugün bir haber sitesinde çıkan habere dayanarak.

Şimdi, müsaadeniz olursa, Avcılar’da yapılmakta… 1999 yılında kaba inşaatı bitmiş olan ve projesinde de fiilen görev almış bir arkadaşınız olarak, Avcılar’da üniversitenin bahçesinde yapılan, Avcılar Belediye Başkanlığı tarafından kaba inşaatı 99 yılında tamamlanmış hastanenin kendi hâline terk edilip de 2003 yılına kadar, yani Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelinceye kadar, üniversitenin bahçesindeki bu hastanenin kaba inşaatındaki tuğlalarının da söküldüğünden, o dönemde rektör yardımcılığı görevinde de olan bir arkadaşımız bundan hiç bahsetmiyor. 22 bin metre kapalı alan, Avcılar’ın en güzel yeri, ulaşımının en ideal yeri ve 1999 yılında kaba inşaatı bitmiş. 2003 yılına kadar metruk hâle gelmiş. 2003 yılında iktidara gelmişiz. 1999 yılında da iktidara geldiğinizde Avcılar’da devlet hastanesi olarak -şu anda yerini de bilmediklerine inandığım- Cihangir Mahallesi’nde devlet hastanesinin temeli atılmış, biz göreve geldiğimizde de su basmanı tamamlanmış. Şimdi, iki tane hastane var 2003 yılında, birinin kaba inşaatı bitmiş, diğerinin su basmanı çıkmış. Biri E-5’in üzerinde ve üniversitenin bahçesinde, diğeri Cihangir Mahallesi’nde, ara sokakta. Avcılar’ın bir tane devlet hastanesine ihtiyacı var, evet. Ben otuz yıldır Avcılar’da oturuyorum. O 300 bin Avcılarlıyla otuz yıldır yüz yüze, göz gözeyim. Hiçbirinden buna ait bir cümleyi oralarda duymamışımdır ama tabii, 3 kişinin provokatörlüğünü… Veya hastane binası etrafında, Cihangir’dekinde, eczane yeri almış olan siyasi parti mensubu arkadaşlarımın tabii ki rahatsızlığı olacaktır.

Sayın Kemal Alemdaroğlu’na bizzat gittim, dedim ki: “Sayın Rektör, bu hastane binasını ya yapın yahut da devredin, bu hastane binasını Avcılar’a kazandıralım.” Öyle oldu, böyle oldu, olmadı. Sayın Mesut Parlak Rektör oldu. On beş gün sonra ziyaretine gittim. “Hayırlı olsun Sayın Rektörüm. Üniversite bahçenizde kaba inşaatı bitmiş bir hastane var, ya yapın ya devredin.” “Başkanım, bana müsaade, bir hafta on gün içinde size döneyim.” Kendisine teşekkür ediyorum, bir hafta sonra döndü: “Başkan, bu hastane binası bizim işimize yaramaz, nereye istiyorsanız oraya devredelim.” İl özel idareye devrini, bütçesinden parasını… Şu anda da haziran sonu itibarıyla hastane bitecek durumda.

Şimdi arkadaşlar, el insaf, el vicdan! Cihangir’deki hastane binası da kamu binası, orada da 2 bin metrekarelik sağlık alanı olarak da projelendirmiş, kaymakamlığı, Millî Eğitimi, diğer kamu kuruluşları da oraya gelecek. O da durmadı, diğeri de atıl hâlden çıkartılarak bitim noktasına getirilmesinde karınca kararınca katkım var.

Diğer kendi özelime gelince: Benim hastanemin işini engelleyecek olan E-5’in üzerindeki hastanedir, çünkü bana mesafesi 500 metredir. Ama kendi özel hesabını millet hesabından önce tutan şerefsizdir, o anlamda ona o suçlamayı yapan da kendisi takdirine bırakıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bu anlamda, yine özel hastanemizle ilgili, imar planlarıyla ilgili. 1998 yılında açılışını yaptık. O zaman, DSP azınlık iktidarı vardı. İskânı da ruhsatı da alınmış bir hastanedir. Ek bina yapımında, Avcılar’da hiçbir hastane yoktur özel hastane, Avcılar Hospital haricinde, plan tadilatı önceden yapıldı, hastane projesiyle yapıldı ve en sonunda da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Müezzinoğlu.

MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) – Bir dakika Sayın Başkanım, topluyorum.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, önergeyle ne alakası var?

BAŞKAN – Son dakika zaten.

MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) – Asla, plan tadilatı yapılmadan hastane yapılmamıştır, iskânı alınmadan ruhsat alınmamıştır. Plan tadilatlarını alırken hiçbir dönemde Avcılar’da siyasi iktidar bizden yana olmamıştır. Şu anda, plan tadilatını yaptığımız belediye CHP’li belediyedir. CHP’li Belediye Başkanı arkadaşımızın plan tadilatında hastaneyle ilgili ne konuştuğunu okumalarını isterim. Buraya da hepinize, tüm milletvekillerimize o yazıyı göndereceğim.

Bir şey daha istiyorum: Avcılar’a gidin, iki tane devlet hastanesinin hangisinin yerinin devlet ve millet için daha uygun olduğunu görün, elinizi de vicdanınıza koyun.

Ben şunu istiyorum: Siyasetçinin önce kendisine saygısı olması lazım.

İki: Siyasetçinin siyasi arkadaşlarına saygısı olması lazım.

Plan tadilatlarında CHP’li belediye, plan tadilatında CHP’li meclis üyeleri…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Önergenin konusu bu muydu ya?

MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) – …büyükşehir meclisinde oy birliğiyle geçmiş bir plan tadilatını kaçakla itham etmeyi de bu Meclisin takdirlerine sunuyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Müezzinoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 52’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 52’nci madde kabul edilmiştir.

53’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 53. Maddesinin sonuna “uyuşmazlık hâlinde yargıya başvurulabilir” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

 

Osman Durmuş

Mehmet Şandır

Reşat Doğru

 

Kırıkkale

Mersin

Tokat

 

Behiç Çelik

Hasan Özdemir

Abdülkadir Akcan

 

Mersin

Gaziantep

Afyonkarahisar

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 53. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 89. Maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Selçuk Ayhan

 

İstanbul

Ankara

İzmir

 

Atila Emek

Şevket Köse

Hulusi Güvel

 

Antalya

Adıyaman

Adana

 

 

Ali İhsan Köktürk

 

 

 

Zonguldak

 

"Kurumun prim ve diğer alacakları süresi içinde ve tam olarak ödenmezse, ödenmeyen kısmı sürenin bittiği tarihten itibaren ilk üç aylık sürede her bir ay için % 3 oranında gecikme cezası uygulanarak artırılır. Ayrıca, her ay için bulunan tutarlara ödeme süresinin bittiği tarihten başlamak üzere borç ödeninceye kadar her ay için ayrı ayrı Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak bir önceki aya ait Yeni Türk Lirası cinsinden iskontolu ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetlerinin aylık ortalama faizi bileşik bazda uygulanarak gecikme zammı hesaplanır. Ancak, ödemenin yapıldığı ay için gecikme zammı günlük hesaplanır. Dava ve icra takibi açılmış olsa bile, prim ve diğer Kurum alacaklarının ödenmemiş kısmı için gecikme cezası ve gecikme zammı tahsil edilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

Öncelikle, bu sendikayla ilgili arkadaşlar ısrarla talepte bulunuyorlar. Bu konuyla ilgili bize Genel Kurulda intikal eden bir olay. Biz bırakınız medyaya intikal eden hususları, isimsiz dilekçeleri bile dikkate alan bir çalışma anlayışı içerisindeyiz ve bu konunun da çok seri bir şekilde inceleme kapsamına alınacağını ifade etmek istiyorum.

Ayrıca şunu da ifade edeyim: Bakınız, burada tartışmaların hangi düzeye geldiğini de hepinizin dikkatinize sunuyorum. Bir arkadaşımız çıktı kürsüden çok talihsiz bir şekilde “Sizin Cumhurbaşkanınız…”, işte “Anayasa Mahkemesi de şöyle…” gibi çok enteresan şeyler söylediler. Oysa o esnada bizim görüştüğümüz neydi biliyor musunuz? Hizmet akdiyle çalışıp da hizmet süresi askıya alınan mevsimlik işçilerimiz var. Mevsimlik işçilerimizin hizmet akdi fesholunca geriye doğru asgari yedi aylık bir süre içerisinde aldıkları sağlık hizmetlerinin durumu ne olacak? O sıkıntıyı ortadan kaldıran ve onun kamu kurumları tarafından ödenmesini getiren ve mevsimlik işçileri sağlık hizmeti alma konusunda bir sıkıntıdan kurtaran bir düzenlemeyi konuşurken, hiç o konuya değinilmedi, çok farklı konular burada gündeme getiriliyor arkadaşlarımız tarafından. Ben istirham ediyorum, madde üzerinde olur isek… Bu çok önemli bir düzenlemedir. “Bu cumhuriyeti yıkan, cumhuriyetin değerleriyle savaşan bir yasadır.” gibi takdim etmeyi nereye sığdıracağız onu da bilemiyorum. Bu kadar önemli bir düzenlemeye katkı sağlayacak arkadaşlarımız varsa -ki, yaptığınız bazı konuşmalarla önergeleri nasıl düzelttiğimizi burada görüyorsunuz- o çerçevede ele alırsak inanıyorum ki çok yararlı olacaktır, milletimiz de bu konuşmalardan istifade edecektir.

Teşekkür ediyorum, önergeye katılmadığımızı ifade ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Önerge üzerinde konuşmak isteyen?

Buyurun Sayın Köktürk. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 53’üncü maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 89’uncu maddesinin ikinci fıkrasının önergemizdeki şekilde değiştirilmesi için Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının pek çok maddesi sosyal devlet anlayışı, Anayasa’mız ve temel hukuk ilkeleriyle bağdaşmadığı gibi, üzerinde görüş belirttiğimiz madde metni de hukukun temel prensipleri ve Anayasa Mahkemesinin emsal kararlarıyla çelişmektedir. Çünkü, 5510 sayılı Yasa’nın 89’uncu maddesinin ikinci fıkrasında: Bakanlar Kurulu, ilk üç ay için uygulanan gecikme cezası oranını 2 katına kadar artırmaya veya yüzde 1 oranına kadar düşürmeye, yeniden kanuni oranına getirmeye ve uygulama tarihini belirlemeye yetkili kılınmıştır. Ancak Anayasa Mahkemesinin 29/11/1977 gün ve 1997/109 esas 131 karar sayılı kararında: “Anayasa’nın 61’inci maddesinin son fıkrasına göre vergi, resim ve harçlar ve benzeri mali yükümler ancak kanunla konulur. Anayasa koyucunun her çeşit mali yükümlerin kanunla koyulmasını buyururken, keyfi ve takdiri uygulamaları önleyecek ilkelerin kanunda yer alması ereğini güttüğünden kuşku yoktur. Kanun koyucunun yalnız konusunu belli ederek ya da tüzükle belli ettirerek bir mali yükümün ilgililerce yükletilmesine izin verilmesi, bunun kanunla koyulmuş sayılabilmesi için yeterli olamaz. Bir mali yüküm kanunla yeterince çerçevelenmemişse, kişilerin sosyal ve ekonomik durumlarını, hatta temel haklarını etkileyecek keyfi uygulamalara yol açılabilmesi olasıdır. Bu bakımdan yükümler belli başlı öğelerle de açıklanarak ve çerçeveleri de kesin çizgilerle belirtilerek kesinlikle Kanunla düzenlenmelidir.”  şeklinde verginin yasallığı ilkesini net bir şekilde vurgulamıştır. Ayrıca Anayasa’nın 38’inci maddesinde de: Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerinin ancak kanunla konulacağı ifade edilmiştir.

“İtiraz konusu kuralda düzenlenen vergi ziyaı cezası, vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülük taşımayan, ancak vergi ziyaı suçu işleyenlere öngörülen bir yaptırımdır. Bu durum gözetildiğinde cezanın hesaplanmasında esas alınacak oranların yasayla belirlenmesi kuşkusuzdur.”

Bu nedenle, 89’uncu maddenin ikinci fıkrası, Anayasa’nın 38’inci maddesine ve 2’nci maddesinde ifade olunan “hukuk devleti” ilkesine açıkça aykırılık oluşturacağından madde metninin önergemizdeki gibi değiştirilmesi zorunluluğu doğmuştur.

Değerli milletvekilleri, ayrıca dün Danışma Meclisi önerisi konusunda söz alan ve konu dışına çıkarak mevcut düzenlemelerle ilgili beyanda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Bekir Bozdağ’ın bu beyanlarının gerçeği yansıtmadığını daha geçtiğimiz hafta seçim bölgemde yaşadığım ve son derece üzüldüğüm somut bir örnekle dile getirmek istiyorum. On dokuz ve yirmi iki yaşlarındaki kız çocuklarını BAĞ-KUR prim borçları ve ekonomik durumunun kötü olması nedeniyle ameliyat ettiremeyen bir babanın çaresizliğini gördüm ve yaşadım.

Sayın Bozdağ dün Meclis Genel Kurulunda aynen şu cümleleri kullandı: "Sosyal devlet vatandaşı âcizse, muhtaçsa, tedaviyi gerektiren bir durum varsa tedavi etmeli dedik ve bütün sağlık giderlerini karşılamayı devlet üstlendi. Fakir ilk defa hastaneye gitti, bütün sağlığın imkânları kendisine açıldı. Eczaneye gidemezdi, eczanelere gitti, ilacını aldı, tedavisini oldu. İşte bu vatandaşa zulmetmek midir? İşte bu sosyal devlettir.”

Sayın Bozdağ, Adalet ve Kalkınma Partisinin sosyal devleti gerçekte bu mudur? Yoksa, Adalet ve Kalkınma Partisinin sosyal devlet anlayışı, yukarıda verdiğim somut örnekte olduğu gibi babaları BAĞ-KUR prim borçlarını ödeyemediği ve ekonomik durumu kötü olduğu için ameliyat olamayan kız çocuklarının ameliyatlarını gerçekleştirmeyerek buna seyirci kalmak, umursamamak mıdır? Bir de bu yetmiyormuş gibi bunun üstüne halkımızı yanıltarak siyaset yapmak mıdır? Ancak emin olun ki halkımız tüm çabalarınıza rağmen bu sefer yanılmayacak, sizin bu anlayışınıza seyirci kalmayacak ve seyirci olmayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Köktürk.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – Sayın Bozdağ ve Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri, son olarak şunu söylemek istiyorum: Halkımız yoksulluk ve açlık sınırında kıvranırken, parmağında 65 milyar liralık yüzük takanların sosyal devlet ilkesinden bahsetmeye hakkı yoktur.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köktürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 53. Maddesinin sonuna “uyuşmazlık hâlinde yargıya başvurulabilir” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

                                                                                  Osman Durmuş (Kırıkkale) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Efendim, şimdi, “Uyuşmazlık hâlinde yargıya başvurulabilir.” ifadesine katılmıyoruz. Şundan dolayı: Zaten idarenin tüm eylem ve işlemleri yargıya açıktır. Bundan dolayı önergeye katılamıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Osman Durmuş Bey konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 53’üncü maddesinin değiştirilmesiyle ilgili önergemiz üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

“Sigortalının çalıştırıldığı işyeri aktif ve/veya pasifi ile birlikte devredilir veya intikal ederse ya da başka bir işyerine katılır veya birleşirse eski işverenin Kuruma olan prim ile gecikme cezası, gecikme zammı  ve diğer ferilerinden oluşan borçlarından, aynı zamanda yeni işveren de müştereken ve müteselsilen sorumludur. Bu hükme aykırı sözleşme hükümleri Kuruma karşı geçersizdir.” Çıkarmak istediğiniz kanun bu.

Saygıdeğer milletvekilleri, bir iş yerini aktif ve pasifleriyle birlikte almış iseniz, alacak ve borçları konusunda evrak üzerinde ve kurumlar nezdinde bilgi sahibi olsanız dahi henüz tahakkuka bağlanmamış veya evrak üzerinde tekemmül etmemiş bir kısım borçların daha sonra karşınıza çıkabileceğini düşünmelisiniz.

Ayrıca, kurumlardan borç ve alacak ilişkisini belirten belgelerin dışında, yeni borçlar veya mahkeme sonucunda karşısına çıkabilecek prim veya faiz borçlarıyla karşılaşabilirsiniz.

İşletmeyi devralan bakımından, tahakkuk eden prim ve borçlar bakımından sorun olmayabilir. Sigortalıların korunması bakımından da böylesi bir uygulama gereklidir. Eski işletme sahibi iş yerini bütün aktif ve pasifleriyle devretmiş, sorumluluğa ortak edilmiş. Sigortalının ve kamu alacağının korunması açısından bu sorumluluk anlaşılabilir. Ancak, burada dikkate etmemiz gereken şu: Bu sorumluluğun süresi ne kadardır? Yeni işveren sigorta primlerini yatırmaz ve faizleriyle birlikte büyük borçları takıp iflasını verir veya yeni bir kişiye devrederse, bu yazılış biçimiyle kanun birinci işvereni ne zaman sorumluluktan azade edecektir? Bu açıkça belirtilmelidir.

Bu kanunun hazırlığında bulunan bürokratlar, Medeni Kanunu ve Borçlar Kanunu’nun 179’uncu maddesini biliyor olmalılar. Türkiye Büyük Millet Meclisi çıkardığı her kanunun meri kanunlarla uyumuna bakmalı ve tezat oluşturmamasına özen göstermelidir.

Şimdi, Borçlar Kanunu’nun 179’uncu maddesini birlikte inceleyelim: “Bir mameleki veya bir işletmeyi aktif ve pasifleriyle birlikte devralan kimse, bunu alacaklılara ihbar veya gazetelerde ilan ettiği tarihten itibaren onlara karşı mamelekin veya işletmenin borçlarından mesul olur; şu kadar ki…” Asıl önemli nokta bu. “…iki yıl müddetle evvelki borçlu dahi yenisiyle birlikte müteselsilen sorumlu olur.” Şimdi Borçlar Kanunu’nun 179’uncu maddesini yok mu sayacağız Sayın Bakan? Bunu lütfen düzeltin.

Borçlar Kanunu işletmeyi devredene iki yıl sorumluluk yüklerken, siz 53’üncü maddede iki yılı kaldırıyorsunuz. Böyle kanun çıkarsa hiç kimse kurum ve şirketlerini kimseye devretmemelidir. Çünkü, başı hiçbir zaman beladan kurtulamaz. Aksi hâlde, biz AKP Hükûmetinin bu kanunu çıkarmak gibi samimi bir niyetinin olmadığını düşüneceğiz. “IMF’nin yedinci diliminde vereceği 3,4 milyar dolarlık borcu almak için, AKP bu kanunu alelacele IMF’nin gözünü boyamak için çıkarıyor.” diyeceğiz.

Nasılsa Anayasa Mahkemesinin işi yoğun, şu anda AKP’yi kapatma davasıyla meşgul diye, iptal edilecek bir yasayı çıkarmak istiyorsunuz. “Bu konuyu inceleyip iptal edene kadar bu parayı alırız.” diye düşünüyorsanız, aldanmayın, IMF’yi aldatamazsınız. IMF de, Dünya Bankası da, kredi kurumları da sizin bu tavrınızı birkaç defa gördüğü için size dayatma yapıyorlar. Sizin kadar bu ülkenin kaynaklarını soyduran ve enflasyonun 2,5 katı faiz veren bir hükûmeti IMF bulamaz. Hem yüksek faizi sizden alabileceklerini hem de sizden istedikleri kanun ve tavizi alabileceklerinin farkındalar. Farkında olmayan, köşeye sıkışan, ceketinin iki yakası bir araya gelmeyen sizsiniz.

Gelelim Grup Başkan Vekilinizin dünkü konuşmasına. Bankaları boşaltmaktan bahsetti. Bankalarını boşaltanların hesabını bir gecede biz gördük. Bankalarına el koyduk, hâkimlere teslim ettik. Sizin Genel Başkanınız onların helikopterleriyle seçim gezilerini sürdürdü. Biz içeri attık, siz dışarı çıkardınız. Biz Citibank’a 2 milyar dolar ceza kestik, uzlaşma ve tahsil konusunda anlaştık, siz ABD’nin koltuğuna sığınmak için fakir fukaranın hakkını bağışlayarak, Amerikalılara yedirdiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Mahkemeden kaçmak için Haseki Hastanesine gitmeden, muayene olmadan sahte rapor aldınız ve mahkemeyi erteleterek dokunulmazlık zırhına büründünüz. “Mahkemelere güvenmiyoruz.” diyen adamı Adalet Bakanı yaptınız. “Üç tane tay var.” diye hakaret edenin huzurunda Adalet Bakanınız hâlen sessizce dinlemektedir.

Değerli milletvekilleri, biz beş yıl dokunulmazlığı olmadan bu ülkede gezdik. Bizimle ilgili, 57’nci Hükûmetle ilgili bir probleminiz varsa sorsaydınız.

Şimdi milletin huzurunda çağırıyorum: Bizim de sizin de dokunulmazlığımızı kaldıralım. Yolsuzluklar, zimmet, irtikâp suçlarından hâkimin huzuruna gidelim. (MHP ve CHP sıralarından “"Bravo" sesleri ve alkışlar) Hepimiz gidelim, MHP’liler de muhalefet de siz de, buyurun hodri meydan.

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Bizim ihtiyacımız yok, siz gidin.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Allah bu ülkeyi hâkimlerden kaçanlardan korusun. Allah Türk milletini sizlerden korusun.

Saygılar sunuyorum efendim. (MHP ve CHP sıralarından “Bravo” sesleri ve alkışlar)

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Onun için Meclis dışında kaldınız değil mi!

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Belgeyi gözünüze sokarım, o raporu size gösteririm, o sahte raporu isterseniz getireyim size.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

53’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 53’üncü madde kabul edilmiştir.

54’üncü madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 54 üncü maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 90 ıncı maddesinin dördüncü fıkrasında geçen “Bakanlar Kurulu” ibaresinin “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla

 

Ahmet Bukan

Mustafa Kalaycı

Süleyman L. Yunusoğlu

 

 

Çankırı

Konya

Trabzon

 

 

İsmet Büyükataman

Prof. Dr. Alim Işık

 

 

 

Bursa

Kütahya

 

 

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 54. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 90. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Ali Koçal

 

İstanbul

Ankara

Zonguldak

 

Selçuk Ayhan

Ali Rıza Öztürk

Muhammet Rıza Yalçınkaya

 

İzmir

Mersin

Bartın

 

Hikmet Erenkaya

Gökhan Durgun

 

 

Kocaeli

Hatay

 

“Kamu idareleri ile döner sermayeli kuruluşlar ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu kapsamındaki kuruluşlar, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar ihale yolu ile yaptırdıkları her türlü işleri üstlenenleri ve bunların adreslerini on beş gün içinde Kuruma bildirmekle yükümlüdür.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor, konuşacak mısınız? Gerekçeyi okutabiliriz. Siz bilirsiniz tabii.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür edeceğim.

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hükûmet katılınca konuşulmaz ki efendim.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Niye? Konuşmayalım mı?

BAŞKAN – Evet, konuşmaması lazım efendim. Yani, Hükûmet katıldı, aslında gerekçenin okunması lazım.

Peki, buyurun.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Efendim, biraz önce, Sayın Bakan, arkadaşlarımızın grevlerle ilgili, işçilerle ilgili söylemlerine verdiği cevapta, “Biz burada bu tasarıyla ilgili sizlerin önemli katkılarını bekliyoruz.” dediler. “Bu tasarının daha iyiye taşınması için, daha iyi sonuçlar alabilmemiz için muhalefetin katkılarını bekliyoruz.” demişti. Ben de bu konuşmamda aslında Sayın Bakandan bu önergenin kabulünü rica edecektim. Önergenin kabul edilmiş olmasından dolayı memnuniyetimizi ve teşekkürlerimizi ifade ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler, sağ olun.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 54 üncü maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 90 ıncı maddesinin dördüncü fıkrasında geçen “Bakanlar Kurulu” ibaresinin “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.

                                                                                        Ahmet Bukan (Çankırı) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Efendim, katılmıyoruz. Çünkü birçok bakanlığı da ilgilendiren bir düzenleme ve durum. Bundan dolayı “Çalışma Bakanlığı” ibaresi doğru olmaz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bukan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET BUKAN (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 54’üncü maddesi üzerinde değişiklik yapılmasına dair verdiğimiz teklif üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, “Valilikler, belediyeler, il özel idareleri ve ruhsat vermeye yetkili diğer merciler tarafından, geçici iskân ve yapı kullanma izin belgesi verilmeden önce yapılan inşaat dolayısıyla diğer kamu idareleri ile döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar ve bankaların ise Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenecek işlemlerinde Kuruma borçlarının bulunmadığına dair ilgililerden Kurumca düzenlenmiş bir belgenin istenmesi zorunludur.” diyor kanunda. Biz de burada “Bakanlar Kurulu” ibaresi yerine, bunu  zaten düzenleyecek olan bakanlık Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olacağı için “Bakanlar Kurulu” ibaresi çıkarılarak, yerine “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı” yazılması teklifinde bulunduk.

54’üncü madde dördüncü paragraftaki “Bakanlar Kurulu” ibaresinin “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı” olarak değiştirilmesini isteyen değişiklik teklifimizi dikkate almanızı istiyoruz. Çünkü, Bakanlar Kurulunun çıkaracağı yönetmelik de yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanacaktır. Bu ibare değişikliğiyle işler biraz daha pratikleşecektir.

Bakanlığın görevi işleri kolaylaştırmak ve pratikleştirmektir. Ama, siz bu kanunla bunu zorlaştırıyorsunuz. 5510 sayılı Kanun’un 90’ıncı maddesiyle düzenlenen  yeni sistemin sektörü zor durumda bırakacağından endişe edilmektedir. Madde, değişiklik tasarısında düzeltilmek bir yana daha da ağırlaştırılmıştır. “Her türlü borç” ifadesi kaldırılmış “idari para cezası ve prim ve prime ilişkin borçların” ifadesi getirilmiştir. İhale konusu için yapıldığı süreye ilişkin borç kriteri kaldırılmış, her hak edişte işverenin tüm zamlara ve tüm işlerine ait tüm borçlarının sorgulanması esasına geçilmiştir.

Öngörülen değişiklikle, hak ediş ödemesi prim ve idari para cezası ipoteğine alınmıştır. Hak ediş, sanılanın aksine tümüyle müteahhide ödenen bir meblağ değildir. İçinde müteahhitçe yapılan işin toplam bedelini barındırdığı kadar, idarenin ve devletin diğer alacaklarını da ihtiva etmektedir. Hak ediş, sözleşme fiyatlarıyla yapılan işin tutarı, fiyat farkları, gelir ve kurumlar vergisi, KDV, idare makinesi kirası, varsa gecikme cezaları, avans mahsubu, sosyal güvenlik primleri ve teminat kesintilerini içeren toplam bir tutarı ifade etmektedir. Tüm hak edişin sosyal güvenlik prim borcuna endekslenmesi, müteahhide de haksızlık olmasının ötesinde, idarenin ve devletin diğer alacaklarının da ödenmemesi sonucunu doğuracaktır.

Hak ediş kavramına yalnızca sosyal güvenlik primi ve kurum gözüyle bakılması kanımızca son derece adaletsizliktir. Üstelik yapılan değişiklik de hak edişlerle sınırlı kalmamış, her türlü alacak ve teminatlarına aynı şekilde kurum alacakları öncelikli hâle getirilmiştir.

Gelin bir kere bizi dinleyin. Adı sosyal güvenlik, fakat kendisi sosyal güvensizlik olan bu kanunu çıkartmayalım diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bukan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

54’üncü maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

55’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 55. Maddesindeki “İçişleri Bakanlığınca verilen kimlik” ibaresinden sonra gelmek üzere “sağlık karnesi yerine geçer” ibaresi eklenmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

 

Beytullah Asil

Mustafa Kalaycı

Reşat Doğru

 

Eskişehir

Konya

Tokat

 

Prof. Dr. Akif Akkuş

Prof. Dr. Alim Işık

Hüseyin Yıldız

 

Mersin

Kütahya

Antalya

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 55. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 92. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Bihlun Tamaylıgil

 

İstanbul

Ankara

İstanbul

 

Turgut Dibek

Ahmet Küçük

Mehmet Ali Susam

 

Kırklareli

Çanakkale

İzmir

 

Mevlüt Coşkuner

R. Kerim Özkan

Malik Ecder Özdemir

 

Isparta

Burdur

Sivas

 

 

Metin Arifağaoğlu

 

 

 

Artvin

 

“Kısa ve uzun vadeli sigorta kapsamındaki kişilerin sigortalı ve genel sağlık sigortalısı olması, genel sağlık sigortası kapsamındaki kişilerin ise genel sağlık sigortalısı olması zorunludur. Bu Kanunda yer alan sigorta hak ve yükümlülüklerini ortadan kaldırmak, azaltmak, vazgeçmek veya başkasına devretmek için sözleşmelere konulan hükümler geçersizdir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum efendim:

Gerekçe

Yasa Tasarısındaki “sigortalar” ibaresi yerine “sigorta” ibaresinin kullanılması için değişiklik önerilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 55. Maddesindeki “İçişleri Bakanlığınca verilen kimlik” ibaresinden sonra gelmek üzere “sağlık karnesi yerine geçer” ibaresi eklenmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

                                                                                    Beytullah Asil (Eskişehir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Efendim katılmıyoruz. Bildiğiniz gibi sağlık karnesi uygulamasını kaldırıyoruz. Artık, vatandaşlarımız o eziyetten de kurtuluyorlar. Emeklilerden kaldırdık, şu anda da uygulamaya geçti. Aktif olarak çalışanlardan da sağlık karnesi uygulaması kalkmıştır.

BAŞKAN – Konuşmacı var mı?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Asil…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Asil.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 55’inci maddesinde, 5510 sayılı Kanun’un 92’nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Kurumca verilecek sosyal güvenlik sicil” ibaresinin “İçişleri Bakanlığınca verilen kimlik sağlık karnesi yerine geçer” şeklinde değiştirilmesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, muhalefetin bu yasa tasarısına olumlu katkı yapma arzusunu, diğer önergelerimizde yaptığınız gibi, irdelemeden reddetme yanlışlığı içine düşmeyin. Aksi takdirde, önümüzdeki yıllar içinde, bugün yaptığınız yanlışları düzeltmek maksadıyla hazırlanan tasarılarla tekrar Meclise geleceksiniz. Bu şekilde yapılacak düzenlemeler hem zaman israfına neden olacak hem de yasanın bütünlüğünü ortadan kaldıracaktır.

Zaten bu tasarı kanun yapma tekniklerine de uygun değildir. Açın 47’nci maddeyi, açın 52’nci maddeyi, açın 14’üncü maddeyi; birbiriyle doğrudan ilişkisi olmayan, yönetmelik gibi düzenlenmiş, yüzlerce cümleden oluştuğunu görürsünüz.

Değerli milletvekilleri, 47’nci maddede Bakanlığın maddede düzeltme ihtiyacıyla hazırladığı değişiklik önergesini Meclis Başkanlığına süresi içinde vermeyi unutacak kadar da ciddiyetten uzak bir yaklaşım içerisinde bulunulmaktadır bu kanuna.

Değerli milletvekilleri, dün AKP Grup Başkan Vekili Sayın Bekir Bozdağ, sağlık sisteminde yeşil kartlıların lehine yaptıkları düzenlemelerden bahsetti. Ama iktidarları döneminde fakirleştirdikleri, fakirliğin sonucu da prim borçlarını ödeyemedikleri için sağlık hizmetlerinden faydalanamayan kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların kaç kişi olduğundan hiç bahsetmemiştir.

Lojistik firmaları lehine yapılan düzenlemeler, mazot fiyatlarında izahı yapılamayan artışlar ve kamu kuruluşlarının taşıma ihalelerinde adam kayırma nedeniyle taşıyıcılar kooperatiflerinin yaptığı işleri “çantacı” diye nitelendirilen komisyonculara peşkeş çekilmesi şoför esnafını yok olma noktasına getirmiş, şoför esnafının üçte 2’sinin BAĞ-KUR primlerini ödeyemedikleri için sağlık hizmetlerinden faydalanamadıklarından hiç bahsedilmemiştir.

Hayvancılığın önündeki sorunlar, beş yılı geçen iktidarınızda hep görmezden gelinmiş, hayvancılıkla uğraşanlar düzelir umuduyla aldıkları kredinin ve bu kredinin faizinin altında ezilmiş, iflas noktasına gelmişlerdir. Mazot ve gübre fiyatlarında izahı mümkün olmayan artışlar, çiftçiyi toprağını işleyemez, çare olacak verim artışını sağlayan gübreyi tarlasına atamaz hâle getirmiş, bunun doğal sonucu olarak gelen fakirlikle de çiftçi BAĞ-KUR primini ödeyemediği için sağlık yardımından faydalanamaz hâle gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, içinde bulunduğumuz mevsim, çiftçimizin tarlasını nadas ettiği, ekili tarlasına çimen gübresini attığı, ekili tarlasını ilaçladığı mevsimdir. Hafta sonunda kırsal kesimi gezdim. Çiftçinin üçte 2’si tarlasına çimen gübresini atamadığını ifade etti. Küçük çiftçinin pek çoğu tarlasını nadas ettiremeyeceğinden bahsetti. Tarlasını işleyemeyen çiftçiden nasıl BAĞ-KUR primi tahsil edeceksiniz?

Değerli milletvekilleri, bu Parlamentonun asli görevi olan bu milletin sıkıntısını giderecek tedbirleri alacak çalışmaları başlatmasını diliyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Asil.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 55’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

56’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 56. maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 93. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.

 

Rıdvan Yalçın

Yılmaz Tankut

Mustafa Kalaycı

 

Ordu

Adana

Konya

 

 

Ahmet Bukan

Süleyman L.Yunusoğlu

 

 

Çankırı

Trabzon

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 56. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 93. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Bihlun Tamaylıgil

 

İstanbul

Ankara

İstanbul

 

Mehmet Ali Susam

Ahmet Küçük

Mevlüt Coşkuner

 

İzmir

Çanakkale

Isparta

 

R. Kerim Özkan

Turgut Dibek

Malik Ecder Özdemir

 

Burdur

Kırklareli

Sivas

 

 

Abdullah Özer

 

 

 

Bursa

 

“Bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler; nafaka borçları dışında haczedilemez.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşacak mısınız?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Abdullah Özer konuşacaklar efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özer. (CHP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 56’ncı maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 93’üncü maddesinin birinci fıkrasının değiştirilmesiyle ilgili önergenin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yasa tasarısı, sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödeneklerinin, 88’inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar nedeniyle haczedilmesini öngörmektedir. Hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödeneklerinin prim alacakları nedeniyle haczedilmemesi için değişiklik önerilmiştir.

Çıkarılmak istenen bu yasayla, sigortasız işçi çalıştırmanın had safhaya çıkmasının ve Hükûmetin bu soruna çare bulmakta aciz kalmasının, izlenen ekonomik politikaların yanlışlığı dolayısıyla varlığını zar zor yürüten sanayicimizin, esnaf ve sanatkârımızın ve  diğer sektörlerdeki işverenlerimizin sigorta primlerini ödeyemez hâle geldiği ve bütün bunlara çaresiz kalan Hükûmetin, acısını sosyal güvenlik şemsiyesi altındaki vatandaşlarımızdan çıkarmak istemesi, bu amaçla, Hükûmet, sosyal devlet ilkesini hiçe sayarak, sigortalının, evli olmayan, sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak çalışmayan, bu kurumlardan gelir veya aylık almayan kız çocuklarının sağlık yardımlarının on sekiz yaşını, ortaöğretimde yirmi, yükseköğretimde yirmi beş yaşını doldurduğunda kesilmesi öngörülüyor. Özürlü sigortalılara yaşlılık aylığı bağlanmasının şartları ağırlaştırılıyor. Yaşlılık aylığı bağlananlardan çalışmaya devam edenler veya sonradan çalışmaya başlayanlardan yüksek oranda sosyal güvenlik destek primi alınması öngörülüyor. Aylık bağlanacak çocuğu bulunmayan sigortalının dul eşine ölüm aylığı bağlanması zorlaştırılıyor. Sağlık harcamalarında idareye kısıtlama veya sınırlama getirmesi yönündeki yetkinin sosyal devlet ilkelerine aykırı kullanılması mümkündür. Yetki objektif ölçülere dayandırılmıyor. Prim borcu olan esnafa ve bakmakla yükümlü olduğu ana babasına sağlık hizmeti verilmemesi öngörülüyor. Bununla ilgili olarak Selver Şentürk isimli bir genç kızımızın göndermiş olduğu mektubu sizlere okumak istiyorum:

“Üniversite mezunu ve uzun süredir işsiz bir kız çocuğu olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bu hafta görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı ile getirilecek olan kız çocuklarına genel sağlık sigortası primi zorunluluğu maddesini protesto ediyorum. Ben doğuştan kalp sorunu olan, bu nedenle minimum altı ayda bir düzenli kontrollere ihtiyacı olan, evlenmemiş, işsiz bir kızım. Benim gibi sosyal güvencesi olmayan pek çok işsiz ve bekâr kızımız bulunmaktadır. Giderek hızla artan işsizlik oranlarına bakıldığında gelecek için çalışma umutları görülmemektedir. Böyle bir durumda tek dayanakları olan anne ve babaları üzerinden hak kazandıkları ücretsiz sağlık sigortasının ellerinden alınmasıyla bu kızlarımız çaresiz duruma düşürülmektedir. Zaten işsiz olan bizlerden her ay ücret alınması sosyal adalet kavramına ters olduğu gibi, verilmiş hakların geri alınması da hukuka aykırıdır. Bu maddenin, bütün mağdur kız çocukları adına tasarıdan çıkarılmasını talep ederim.” diye mektup yazmış bu kızımız bize. Burada bunun sesini sizlere duyurmaktan mutluluk duyuyorum ama, ne yazık ki, istekleri -öyle anlaşılıyor ki- yerine getirilemeyecek.

Burada hepsini sayamadığım birçok olumsuzlukları da beraberinde getiren bu yasa, bugün, binlerce insanı sokağa dökmüş; ülkemizin her yerinden protesto sesleri yükselmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özer.

ABDULLAH ÖZER (Devamla) – Hükümetin bu seslere kulak vermesini ve önergenin kabulünü diler, yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 56. maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 93. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

                                                                                        Rıdvan Yalçın (Ordu) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sigortalı, emekli, dul ve yetimlere ödenen gelir, aylık ve ödeneklerin nafaka borçları dışında haczedilememesi öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

56’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

57’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 57. maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 97. maddesinin yedinci fıkrasında yer alan “% 70’i ila % 85’i” ibaresinin “% 75’i ila yüzde % 90’ı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

Hasan Çalış

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı

 

Karaman

Manisa

Konya

 

Mehmet Günal

Emin Haluk Ayhan

 

 

Antalya

Denizli

 

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun  Tasarısı’nın 57. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 97. Maddesi ile değiştirilen yedinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Bihlun Tamaylıgil

 

İstanbul

Ankara

İstanbul

 

Ahmet Küçük

Mevlüt Coşkuner

R. Kerim Özkan

 

Çanakkale

Isparta

Burdur

 

Turgut Dibek

M. Ali Susam

Malik Ecder Özdemir

 

Kırklareli

İzmir

Sivas

 

 

Muhammet Rıza Yalçınkaya

 

 

 

Bartın

 

“Sağlık hizmeti sunucularına, tahakkuk etmiş alacakların % 75’i faturaların teslim tarihinden itibaren en geç 7 gün içinde alacaklarından mahsuben avans olarak ödenir. En geç 30 gün içinde de fatura ve eki belgelerin incelenmesi tamamlanarak geri kalan tutar ödenir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Muhammet Rıza Yalçınkaya konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı’nın 57’nci maddesiyle değiştirilen 31/05/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 97’nci maddesiyle değiştirilen yedinci fıkra üzerinde verilmiş olan değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, kanun tasarısının 57’nci maddesinde, 5510 sayılı Kanun’un 97’nci maddesinin yedinci fıkrası “Sağlık hizmeti sunucularına, tahakkuk etmiş alacaklarının % 70'i ilâ % 85'i arasındaki tutar, faturaların teslim tarihinden itibaren en geç kırkbeş gün içinde alacaklarından mahsuben avans olarak ödenir. Doksan gün içinde de fatura ve eki belgelerin incelemesi tamamlanarak geri kalan tutar ödenir.” Şeklinde değiştirilmiştir.

Verilmiş olan değişiklik önergesinde ise, “Sağlık hizmeti sunucularına, tahakkuk etmiş alacakların % 75’i faturaların teslim tarihinden itibaren en geç 7 gün içinde alacaklarından mahsuben avans olarak ödenir. En geç 30 gün içinde de fatura ve eki belgelerin incelenmesi tamamlanarak geri kalan tutar ödenir.” olarak düzenlenmiştir.

Burada yapılmış olan değişiklik ile “Sağlık hizmeti sunucularına, tahakkuk etmiş alacaklarının yüzde 70’i ila yüzde 85’i arasındaki tutar…” ifadesine kesinlik kazandırılmış ve bu oran yüzde 75 olarak belirtilmiştir.

Birçok sağlık hizmeti sunucusu vermiş oldukları hizmetin gereği olan alacaklarının çok geç tahsil edilmesi nedeniyle devamlı şikâyette bulunmakta ve fatura tutarlarının yüzde 75’lik kısmının kırk beş gün sonra ödenmesi nedeniyle mağdur olmaktadırlar. Aynı zamanda fatura tutarının ödenmemiş geriye kalan kısmın doksan gün sonra ödenmesi ise devletin bir ayıbı olmaktadır. Bu sürelerin uzun olması, aynı zamanda vatandaşla hizmet sunucularını da devamlı olarak karşı karşıya getirmekte, hizmet sunucuları ödeneklerini geç alacaklarını bilmeleri nedeniyle artık vatandaşlarla da yeteri kadar ilgilenmemektedirler.

Yine burada kusurlu olan maalesef hükûmettir. Hükûmetin yanlış uygulamaları devamlı insanları bir çatışmaya sürüklemektedir. Hizmet verenler paralarını alabilmek için araya adamlar sokmakta, maalesef hediyelerle, rüşvetlerle paralarını almaya çalışmaktadırlar. Bu konularda komisyonculuk yapan insanlar ortaya çıkmıştır.

Değişiklik önergemizde belirtilen sürelerin Hükûmet tarafından kısa süreler olduğu düşünülebilir fakat devlet hizmetini sunarken vatandaşını ve hizmet sunanı mağdur etmeyerek en üst düzeyde önlemlerini almak zorundadır. Faturaların en kısa sürede ödenebilmesi için gerekli önlemleri almak AKP Hükûmetinin görevidir. Bu konuda AKP Hükûmetini ve Sayın Bakanı göreve davet ediyorum.

Ayrıca, Hükûmet, sağlıkla ilgili ödemeleri şu ya da bu şekilde bütçe giderleri dışında tutmak için çeşitli yollara başvurmaktadır. Örneğin, 2006 yılında yapılan sağlık giderlerine ilişkin yüklü tutarı 2006 yılı bütçesi üzerinde göstermemiş, böylece 2006 yılı bütçe gerçekleşme rakamı düşük gösterilmiştir. Hükûmetin bu rakamlarla oynama alışkanlığından vazgeçmesi gerekmektedir.

Enflasyon hesabında oynanan oyunlardan, bir gecede millî gelirimizi değiştiren rakamlar üzerinde yapılan oyunlardan, bütçe rakamları üzerinde yapılan oyunlardan Hükûmetin vazgeçmesi dileğiyle, değişiklik önergemizi desteklemenizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yalçınkaya.

Önergeyi oylarınıza…

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Karar yeter sayısının aranmasını istiyorum Başkanım.

BAŞKAN – Peki.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır efendim.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 57. maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 97. maddesinin yedinci fıkrasında yer alan “% 70’i ila % 85’i” ibaresinin “% 75’i ila % 90’ı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                        Hasan Çalış (Karaman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sağlık hizmet sunucularının alacaklarının 45 gün içinde 75’i ila % 90’ı arasındaki tutarın ödenmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 57’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 57’nci madde kabul edilmiştir.

58’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 58. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 98. Maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Tekin Bingöl

 

İstanbu

Ankara

Ankara

 

Hulusi Güvel

M. Rıza Yalçınkaya

Turgut Dibek

 

Adana

Bartın

Kırklareli

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 58. Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ufuk Uras

Osman Özçelik

Akın Birdal

 

İstanbul

Siirt

Diyarbakır

 

Sırrı Sakık

Selahattin Demirtaş

 

 

Muş

Diyarbakır

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Önerge üzerinde konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Uras. (DTP sıralarından alkışlar)

MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; hayatta normal zamanlarda değil anormal zamanlarda nasıl davrandığımız, kendimiz gibi düşünenlere değil bizden farklı düşünenlere nasıl davrandığımızla bazen sınanırız, ölçülürüz.

Bu yasa tasarısının mantığı ve içeriğine ilişkin, sendikalarımız ve meslek örgütlerimizden çok farklı görüşler geldiğini biliyoruz fakat Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan bu konuda çok sinirli ve sendikalara, solculara sürekli kızıyor, “Bunların amacı sistemi kilitlemek.” diyor. Avrupa’nın her ülkesinde genel grev hakkı vardır ve amaç sistemi kilitlemektir, en demokratik haktır. Daha geçenlerde sendikalar, meslek örgütleri Ankara’ya Meclisin önüne geldiler, ciddi bir tepkiyle karşılaştılar.

Meclis ziyaretleri için bir üst sınır var mı arkadaşlar? İş talebi, iş takibi için geliniyor da sosyal talepler için bu Meclise gelinemez mi? Yarın, yine sendikalarımız, meslek örgütlerimiz saat yarımda Meclisin kapısına gelecekler. Ben hepsini Meclis lokantasında çorba içmeye davet ediyorum, hepsinin taleplerini dinlemeye davet ediyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Maaşın yetmez.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Maaşımızı, sendikaların ve meslek örgütlerinin desteğiyle tamamlarız, gerçekleşebilir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Partilerin sendikalardan ücret alması kanuna aykırıdır.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Ücret değil efendim, bu da dayanışma.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Rüşvetle suçlanabilir, sendikalar kapatılabilir.

BAŞKAN – Sayın Uras, lütfen karşılıklı konuşmayın.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Sırtınızı çok uluslu şirketlere dayayacağınıza, sendikalara, meslek örgütlerine dayamak benim için bir onurdur. Ben Eğitim-Sen üyeliğinden geliyorum.

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Onlar daha mı iyi?

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Şimdi efendim, onu bilemem. Ben mal bildirimimi boş kâğıt olarak verdim. Hodri meydan, çıkaralım mal bildirimimizi karşılaştıralım, tokuşturalım.

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Niye boş verdin? Hiç malın yok mu?

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Çünkü ben kamu görevlisiyim arkadaşlar, kamu görevlisi olarak iki yakamı ancak bir araya getiriyorum, bundan da onur duyuyorum. O yüzden, siz kendi işinize bakın.

Şimdi, Sayın Başbakan Mehmet Âkif Ersoy’dan şiir okumayı çok seviyor, “Yumuşak başlıyız ama koyun değiliz.” diyor, falan.

Bakın, Âkif çok önemli bir şair, çok güzel şiirleri var. Mesela, bir tanesinde “Tükürün maskeli vicdanına asrın.” diyor. Var mısınız? O vicdan nedir, biliyor musunuz? O vicdan “Bırakınız yapsınlar, bırakanız geçsinler.” değildir. İngilizler, yabancılar “vicdan”a “conscious” der, “bilinç”; bizim dilimizde “vicdan”. “Vicdan” değerler bütünü. Kulun kula kul olmadığı bir dünyadan yanaysanız ancak anlamlıdır.

Yine o Âkif  “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem.” diyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Şiir okuma, ceza alırsın!

MEHMET UFUK URAS (Devamla) - Yani emperyalizmi kastediyor. Dolayısıyla, Âkif’i okurken çok dikkat etmek gerekli.

AHMET YENİ (Samsun) – Şiir okuma, ceza alırsın, ceza!

BAŞKAN – Laf atmayın.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) - “Emperyalizm” demek, oyunun kurallarını koyma inisiyatifi demek. Oyunun kurallarına tabi mi olacağız -IMF’nin- oyun bozan mı olacağız? Devrimcilik oyun bozan olmaktır, idareimaslahatçılık da oyunun kurallarına tabi olmaktır.

Şimdi, sıktığınız ele methiye düzeceksiniz, bükemediğiniz ellere söveceksiniz. Bu, doğru değildir. Orhan Veli bir zaman demiş: “Sol elim, acemi elim, zavallı elim.” Bu sol el giderek güçleniyor ve “sosyal devlet ilkesinin eşitsizliklerini en aza indirmek” anlamına gelen piyasacılık karşısında sosyal politikaları savunduğunuz zaman, bu yasayı kökten ve esastan reddetmeniz gerekiyor. Çünkü, insanların eşitsiz olduğu bir yerde pozitif bir eşitlikçilik esastır. Yoksa, parkta yatma yasağı da evsizler için de mülk sahibi olanlar için de geçerlidir. Pozitif eşitlik önemlidir. Burada esas dert “Sosyal güvenliğin açığının faturasını kimden çıkaracağız?” hikâyesidir. O yüzden, günübirlik siyasetin sonu da sonuçları da günübirlik olur.

“Şimdi sizi ilgilendirmiyor; bu mesele, çocuklarınızı, torunlarınızı ilgilendiriyor.” gerekçesi hiçbir şekilde ahlaki değildir. Bu kuşak bir sonraki kuşakla ilgili karar veriyor. O zaman çıkıp “Küresel felaket olacaksa gelecekte olacak, bu bizi ilgilendirmiyor.” nasıl denilemezse, kimse, bugün için yarını satacak bir aymazlığın içine giremez.

O yüzden, sendikalarımız, o beğenmediğiniz, gördüğünüzde uykularınızın kaçtığı, kâbus gördüğünüz sendikalarımız, meslek örgütlerimiz yan yana geliyor. O yüzden, gelin, bu mücadelede sendikalarımıza, meslek örgütlerimize destek veriyorsak, sadece bu yasada düzeltme değil, örgütlenme önündeki yasakları kaldıralım; gelin, bütün Avrupa’da olduğu gibi 1 Mayısı işçi bayramı hâline getirelim. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” derseniz, sizin yılanınız belki dokunmaz ama başkasının yılanı gelir sizi sokar. Zaten liberalizmin en büyük açmazı da budur. O yüzden, Adalet ve Kalkınma Partisi sosyal devlet karşıtı faaliyetin de odağı olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Uras.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışmaktadırlar. İnsanları, sahip olduklarından daha fazlasını hak etmediğine inandırmaya çalışıyorsunuz. Herhangi bir konuda farklı bir fikirde olabilmek için, önce ne söylendiği konusunda aynı fikirde olunması gerekiyor. O yüzden, sendikaların, meslek örgütlerinin sesine, soluğuna kulak vermek gerekiyor. Ne diyor tarihten gelen ses? “Tanrı, paşa, bey, ağa, sultan, bizleri nasıl kurtarır? Bizleri kurtaracak olan kendi kollarımızdır.” IMF’ye, Dünya Bankasına değil kendi örgütlü gücümüze güvenmemiz gerek.

O yüzden, Mehmet Âkif Ersoy’un şiirlerini orada burada gelişigüzel ifade ederken biraz dikkat edelim. Çünkü, Âkif, emperyalizme karşı bir şairdi. Emperyalizme karşı olmayanların Âkif’i ağızlarına almak yoktur diye düşünüyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uras.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir önerge.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 58. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 98. Maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                           Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU  (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Tekin Bingöl konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) 

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle bir üzüntümü sizinle paylaşmak istiyorum: Bildiğiniz gibi yarın Sayın Barroso Parlamentoyu ziyaret edecek. Bugün, Sayın Barroso’nun güvenlik görevlileri, polis şefleri, Parlamentoda, Parlamentoyu didik didik edip, Parlamentonun güvenli olup olmadığı yerlerin tespitiyle ilgili bir çalışma yaptılar. Bu çalışma sonucunda da bazı birimlerin ve bazı yerlerin güvenli olmadığı kanaatine vardılar.

Değerli milletvekilleri, bu Parlamentoda bu ülkenin cumhurbaşkanları, başbakanları, bakanları, milletvekilleri ve çalışanları yıllardır görev yapıyor ve görev yapmakta. Bu davranışlar Parlamentonun güvenilirliğini ve saygınlığını zedeleyici bir davranış teşkil etmektedir ve bu Parlamentoda görev yapan hiçbir değerli milletvekilinin can güvenliği Bay Barroso’nun can güvenliğinden daha değersiz değildir. Bizim, öncelikle bu Parlamentoyu koruyup kollamak gibi önemli bir görevimiz vardır. Çünkü bu görev bizim kendimize, Parlamentomuza ve milletvekillerine olan saygınlığımızın gereğidir. O nedenle, bu davranışı yadırgadığımı ve sizlerle paylaşmak istediğimi konuşmamın başında belirttim.

Değerli milletvekilleri, Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’nın maddeleri görüşüldükçe, son derece karmaşık olan bu Yasa Tasarısı incelenip tarafımızdan kavrandığında ve yine bu Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’nın dışında Hükûmetin yaptığı uygulamalar sonucunda şu kanıya vardım: AKP yöneticilerinin ağızlarından düşürmedikleri fakir fukara, garip gureba tanımlamasıyla bizim fakir fukara ve garip gureba anlayışımız ve tanımımız çok farklıymış. Zira, Hükûmetin bazı uygulamaları bizim anlayışımıza göre fakir fukara, garip gureba tanımlamasına giren yurttaşlarımızın AKP Hükûmeti tarafından, AKP İktidarı tarafından kabul görmediği çok net bir şekilde ortaya çıkmakta değerli milletvekilleri.

Bakınız, AKP İktidarı, bu ülkenin güçsüzünü, yoksulunu, özürlüsünü, vermiş olduğu üç kuruşluk emekli maaşından dahi mahrum etme, maaşlarını kesme anlayışını ortaya koydular ve 20 binin üzerindeki bu tür vatandaşlarımızın maaşları kesildi.

Değerli arkadaşlar, bu, işte AKP iktidarının fakir fukara anlayışı. Bu maaşı alanlar bu ülkenin güçsüzleri, yoksulları, kimsesizleri ve sakatlıkları bu ülkenin hastaneleri tarafından tespit edilmiş, yüzde 40’ın üzerinde özürlü oldukları kesinleşmiş yurttaşları. Bununla da yetinilse iyi. Yine bu iktidar, maaşını kestiği bu yurttaşlarımızdan, yüzde 50 fazlasıyla, ödemiş olduğu emekli maaşlarını geriye tahsil ediyor. İşte AKP İktidarının garip gurebaya bakışı.

Değerli arkadaşlar, verdikleri para da, üç aydan üç aya 300 ila 330 YTL arasında bir para ve maalesef, bu Hükûmet, bu yoksulların, garibanların üç kuruşluk emekli maaşına dahi göz dikebilmekte.

Değerli arkadaşlar, tahsil etmeye çalıştıkları bu miktar 18 milyon YTL. Sormak lazım: Bu yurttaşlarımızdan almak istediğiniz, geriye dönük kesmek istediğiniz, yüzde 50 fazlasıyla almak istediğiniz bu 18 milyon YTL’yi nerede kullanacaksınız? Bunlardan daha kıymetli, bunlardan daha hak sahibi kim olabilir Allah aşkına? İşte bu da AKP’nin vicdanı.

Değerli arkadaşlar, AKP yöneticileri konuşmalarında sık sık bir konuya değiniyorlar. Diyorlar ki: “Canım, nedir bu altmış beş yaşını dilinize pelesenk ettiniz. Bu uygulama otuz altı yıl sonra hayata geçecek.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bingöl.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu bir aczin ifadesidir. Hiçbir ciddi devlet, hiçbir hükûmet sınırlama yaparak bir yasa çıkaramaz. Bugün Avrupa’nın birçok ülkesinde, iki yüz yıldır, üç yüz yıldır, dört yüz yıldır çıkarılmış yasalarla ülkeler yönetiliyor. Bırakınız onu, 1913 yılında Mahmut Şevket Paşa tarafından çıkarılan Memurin Muhakematı Yasası’nı, orman yasalarını hâlâ bu ülke geçerli sayıp kullanıyor. Demek ki o sizin ciddiye almadığınız otuz altı yıl çok çabuk geçiyor. Ve hükûmetler, iktidarlar kendilerini bir süreye sınırlayarak yasa çıkaramazlar. Ülkelerin yönetimi değil ama ülkeler süreklilik arz eder. Ülkenin bekası ve devamlılığı yasalara sınır koyarak, o ülke yönetilerek sağlanmaz. Dolayısıyla, siz, dilinize pelesenk ettiğiniz o otuz altı yıl var ya, o kadar çabuk geçiyor ki siz, günü kurtarma adına…

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bingöl.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

58’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

59’uncu madde üzerinde iki adet önerge var. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım sonra aykırılık sırasını göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 59. maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 100. maddesinin dördüncü fıkrasındaki “takip eden üçüncü işgücünün sonuna kadar” ibaresinin “takip eden beşinci işgününün sonuna kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

 

Mustafa Kalaycı

Yılmaz Tankut

Ahmet Bukan

 

Konya

Adana

Çankırı

 

Prof. Dr. Akif Akkuş

Prof. Dr. Alim Işık

Süleyman L. Yunusoğlu

 

Mersin

Kütahya

Trabzon

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 59. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 100. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Ali Rıza Öztürk

 

İstanbul

Ankara

Mersin

 

Ali Koçal

Muhammet Rıza Yalçınkaya

Bilgin Paçarız

 

Zonguldak

Bartın

Edirne

 

Hikmet Erenkaya

Gökhan Durgun

 

 

Kocaeli

Hatay

 

"5411 sayılı Bankacılık Kanunu kapsamındaki kuruluşlar, döner sermayeli kuruluşlar ile diğer gerçek ve tüzel kişiler doğrudan, münferit olarak bilgi ve belge istenmesi hariç olmak üzere kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar ise Kurumla yapılacak protokoller çerçevesinde, Devletin güvenliği ve temel dış yararlarına karşı ağır sonuçlar doğuracak hâller ile özel hayat ve aile hayatının gizliliği ve savunma hakkına ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla özel kanunlardaki yasaklayıcı ve sınırlayıcı hükümler dikkate alınmaksızın gizli dahi olsa Kurum tarafından kişilerin sosyal güvenliğinin sağlanması, 6183 sayılı Kanuna göre Kurum alacaklarının takip ve tahsili ile bu Kanun kapsamında verilen diğer görevler ile sınırlı olmak üzere istenecek her türlü bilgi ve belgeyi sürekli ve/veya belli aralıklarla vermeye, bilgilerin elektronik ortamda görüntülenmesini sağlamaya, görüntülenen bu bilgilerin güvenliğini sağlamaya, muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü belge ile vermek zorunda oldukları bilgilere ilişkin mikrofiş, mikrofilm, manyetik teyp, disket ve benzeri ortamlardaki kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim veya kayıtları okunabilir hale getirmek için gerekli tüm sistem ve şifreleri incelemek için ibraz etmeye mecburdurlar."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçe mi, konuşacak mısınız?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Bilgin Paçarız konuşacak efendim.

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk  Partisi Grubu adına en derin saygılarımı ve sevgilerimi sunarım.

Değerli milletvekilleri, biraz önce Sayın AKP Grup Başkan Vekili, 1980 öncesindeki partimiz Cumhuriyet Halk  Partisinin birtakım…

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Madde üzerinde konuş.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Efendim, bakın, biraz önce sizin Avcılar Hastanesinin sahibi madde hakkında konuşmadı, kendi bildiğini okudu. Siz, muhalefetin konuşmasını bile engellemek istiyorsunuz. Bakın, ben kürsüdeyim…

BAŞKAN – Sayın Paçarız, lütfen muhatap almayın efendim. Genel Kurula hitap edin efendim.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Genel Kurula dilediğim gibi konuşmak benim görevim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, öyle değil. İç Tüzük neyi gerektiriyorsa onun konuşmasını yapmanız lazım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, dinleyelim lütfen.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – 1923-1950 arasında Cumhuriyet Halk Partisi İktidarında, partimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşı İsmet Paşa’yla beraber Cumhuriyet Halk Partisinin ve Türkiye’nin millî değerleri olan Sümerbankları, PETKİM’leri, Toprak Mahsulleri Ofisini, Devlet Hava Limanlarını, Devlet Hava Meydanlarını, tren yollarını, garları…

AHMET YENİ (Samsun) – Tarih oldu onlar, tarih.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Evet tarihten bahsediyoruz. Çünkü, sizin Grup Başkan Vekiliniz de tarihten bahsetti.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen laf atmayın, dinleyin.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Bu millî değerleri bizler yarattık, bizler kurduk.

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Millet yarattı.

BAŞKAN – Allah, Allah!

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisinin çok değerli milletvekilleri ve genel başkanları kurdu. Arkasından...

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – “Millet” lafını ağzını alamıyorsun değil mi?

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Arkasından, 1970’li yıllarda Kıbrıs Barış Harekâtı’nı Cumhuriyet Halk Partisi başardı.

AHMET YENİ (Samsun) – Türk milleti, Türk milleti.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Arkasından, çiftçimize 90 kuruş olan buğday taban fiyatını 250 kuruş vererek traktörü olmayan, evi olmayan, tarlası olmayan, bağı olmayan, bahçesi olmayan çiftçi kardeşlerimizin mal sahibi olmasını, katkısını sağladı.

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Onun için mi orada oturuyorsun da burada oturamıyorsun!

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Arkasından… Arkasından… Devam ediyorum sayın milletvekilleri…

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Niye orada oturuyorsun o zaman!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Lütfen saygısızlık yapmayalım.

Arkasından 2002 seçimlerinde sizin Genel Başkanınız Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dokunulmazlığı ve milletvekilliği yasaklığı, siyasi yasaklığı olduğu için, Sayın Başbakanın milletvekili olması için, benim Genel Başkanım Deniz Baykal ve Cumhuriyet Halk Partisinin bu çok değerli Meclis üyeleri destek vererek Anayasa’yı değiştirerek Başbakan olmasını sağladı. Bunu ne zaman unuttunuz?

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Başınıza gelecekleri bilseydiniz destek verir miydiniz!

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Bizlere, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerine, değerli milletvekilleri, teşekkür borçlusunuz. Sizler Cumhuriyet Halk Partisinin 1923’ten 1950 yılına kadar kurduğu bu millî değerleri babalar gibi satıyorsunuz, TÜPRAŞ’ları, PETKİM’leri, Petrol Ofisleri…

AHMET YENİ (Samsun) – Elli senedir orada oturuyorsunuz.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) - Arkadaşlar, değerli milletvekillerim; Süt Endüstrisi Kurumu ne oldu? Tarih oldu.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Milletvekilim, elli senedir orada oturuyorsunuz.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) - Devlet üretme çiftlikleri, Ata’mızın kurduğu devlet üretme çiftlikleri ne oldu? Tarih oldu. Bunları ne çabuk unuttunuz.

AHMET YENİ (Samsun) – Elli senedir...

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) - Eğer biz 1980’den önce sizin yaptığınız gibi babalar gibi satsaydık, o zaman gaz da bulunurdu, mazot da bulunurdu, benzin de bulunurdu, petrol de bulunurdu. Unutmayın değerli AKP milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşayanları dışa bağladınız, doğal gazı getirdiniz. Tamam, doğal gaz, katılıyoruz, hepimiz kullanıyoruz…

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – İstersen getirme… İstersen alma…

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) -…ama geçtiğimiz kış İran vanaları bir kapattı, başladık heyecan yapmaya. Bugüne kadar, Konya Gölü’nün altına doğal gaz depolarını yapacaktınız, neden yapamadınız? Neden yapamadınız, cevabını verin?

Ben Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanıma bir soru sordum, dedim ki: Bu Sosyal Güvenlik Yasası eğer geçerse -ki, ben geri çekeceğinize adım gibi inanıyorum- IMF’den 2 milyar dolar kredi alacak mısınız almayacak mısınız?

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Allah Allah!

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Soru sordum milletvekili olarak, Sayın Bakanımız cevaplamadı. Sayın Bakanımız işine gelenleri cevaplıyor, işine gelmeyenleri es geçiyor maalesef arkadaşlar.

Bakın, bizler sekiz buçuk aydan beri sizlere destek veriyoruz; kavga yapmıyoruz, muhalefet yapmıyoruz, size destek veriyoruz. Bakın, yasalar Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun ve DTP Grubunun oylarıyla hep beraber geçiyor. Neden peki, neden Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği, neden Cumhurbaşkanımızın iptal ettiği yasaları ille ısrarla getiriyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Paçarız…

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Yine Anayasa Mahkemesine gideceğiz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Paçarız.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) - Yine Anayasa Mahkemesine gideceğiz, yine Anayasa Mahkemesinde iptal ettireceğiz.

Buyur Başkanım! (Gülüşmeler)

BAŞKAN – Mikrofon sesinize dayanmıyor efendim! Bir dakika, müsaade ederseniz vereceğim efendim.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Mikrofona gerek yok, benim sesim gür, konuşurum. Mikrofona hiç gerek yok.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakın, Cumhuriyet Halk Partisine ve muhalefet partilerine biraz saygı gösterin. Milletvekillerinin, muhalefet partisi milletvekillerinin konuşmasını bile hazmedemiyorsunuz. Sizin nereniz demokrat? Söyleyin bana nereniz demokrat? (CHP sıralarından alkışlar)

Adalet ve Kalkınma Partisi değil mi? (AK Parti sıralarından “Evet” sesleri) Adalet ve Kalkınma Partisi değil mi arkadaşlar?..

AHMET YENİ (Samsun) – Evet.

BAŞKAN – Lütfen… Lütfen… Sayın Milletvekili lütfen…

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Siz bu seçimlerde, son seçimlerde yüzde 47 oy aldınız, değil mi arkadaşlar? (AK Parti sıralarından “Evet” sesleri)

AHMET YENİ (Samsun) – Millet verdi.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Millet verdi değil mi? Gurur duyuyorsunuz değil mi? Bizler de gurur duyuyoruz…

RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) – Siz de alın.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Peki, bir sorum var, hemen cümlemi bitiriyorum.

Anayasa Mahkemesine Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında neden kapatılma davası açıldı? Hiç düşünüyor musunuz? Bakın… (AK Parti sıralarından gürültüler)

SIRRI SAKIK (Muş) – Rövanş aldınız.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Ayıp ya ayıp…Kimse bunu şimdiye kadar oradan sorgulamadı. Ayıp…

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Bakın, bugüne kadar AKP’nin de içinde aldığı… (AK Parti sıralarından “Nereden okuyorsun” sesleri) Vatan Gazetesi yazıyor. Bakın, Vatan Gazetesi… AKP’nin de içinde aldığı millî görüş çizgisinden, Milli Nizam Partisi, Millî Selâmet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi kapatıldı, inşallah sizler kapatılmazsınız.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paçarız.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; sayın konuşmacı, sayın milletvekili arkadaşımız herkesten saygı duymasını beklediğini ifade ettiler. Bakınız, bir önerge verdiniz milletvekili olarak. Bu önergenize Hükûmet olarak, Komisyon olarak katıldık. Biraz sonra da büyük ihtimalle de grubumuz ve bütün Meclis katılacak. Böyle bir önerge ve böyle bir bakış açısını sergilememize rağmen, bu tarz bir konuşmayı ben de milletimize havale ediyorum. Öyle tahmin ediyorum çok sağlıklı değerlendirilecektir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakanım.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Bakanım, ben Meclisteki hakkımı kullandım. Önerge sahibi beş dakika konuşur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 59. maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 100. maddesinin dördüncü fıkrasındaki “takip eden üçüncü işgücünün sonuna kadar” ibaresinin “takip eden beşinci işgününün sonuna kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

                                                                                        Yılmaz Tankut (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN -  Gerekçeyi okutuyoruz efendim.

Gerekçe:

Üç günlük süre azdır, beş iş günü olması uygundur.

BAŞKAN -  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 Kabul edilen önergeler doğrultusunda 59’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 60’ıncı madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 60. maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 102. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1), (2) ve (3) nolu alt bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

 

Prof. Dr. Alim Işık

Süleyman L. Yunusoğlu

Mustafa Kalaycı

 

 

Kütahya

Trabzon

Konya

 

 

 

İsmet Büyükataman

 

Ahmet Bukan

 

 

Bursa

 

Çankırı

“1) Kamu idareleri ile bilanço esasına göre defter tutmak zorunda olanlar için asgari ücretin iki katı tutarında,

2) Diğer defterleri tutmak zorunda olanlar için asgari ücret tutarında,

3) Defter tutmakla yükümlü olmayanlar için aylık asgari ücretin yarısı tutarında,”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası  Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 60. maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası  Kanununun 102 nci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Hüseyin Ünsal

 

İstanbul

Ankara

Amasya

 

Bayram Meral

Atila Emek

Durdu Özbolat

 

İstanbul

Antalya

Kahramanmaraş

ı) Kurumun denetim elemanlarının, bu Kanunun uygulanmasından doğan inceleme ve soruşturma görevlerini yerine getirmeleri sırasında işverenler, sigortalılar, iş yeri sahipleri ve bu işle ilgili diğer kişiler, görevlerini yapmasına engel olamazlar. Engel olanlar hakkında eylemleri başka bir suç oluştursa dahi, aylık asgarî ücretin on katı tutarında idarî para cezası uygulanır. Engel olma, bir yıllık süre içinde tekrar ettiğinde her tekrarda uygulanacak para cezası bir kat artırılarak uygulanır.

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 60 ıncı maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı kanunun 102 nci maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (4) numaralı alt bendinde geçen “veya bu idareler ve bankalar tarafından düzenlenen belgelerden” ibaresinin “ya da bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden,” olarak değiştirilmesini, (a) bendi ile (ı) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

 

Kemalettin Göktaş

 

A. Sibel Gönül

 

Giresun

 

Trabzon

 

Kocaeli

 

 

İsmail Bilen

 

Öznur Çalık

 

 

 

Manisa

 

Malatya

 

 “a) 1) 8 inci maddesinin birinci fıkrası ile 61 inci maddede belirtilen bildirgeyi, bu Kanunda belirtilen süre içinde ya da Kurumca belirlenen şekle ve usûle uygun vermeyenler veya Kurumca internet, elektronik veya benzeri ortamda göndermekle zorunlu tutulduğu halde anılan ortamda göndermeyenler hakkında her bir sigortalı için asgarî ücret tutarında idarî para cezası uygulanır.

2) 8 inci maddenin birinci fıkrasında belirtilen bildirgenin verilmediğinin, mahkeme kararından veya Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden ya da diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarının kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden anlaşılması halinde bildirgeyi vermekle yükümlü olanlar hakkında her bir sigortalı için asgarî ücretin iki katı tutarında idari para cezası uygulanır.

3) İşyeri esas alınmak suretiyle bildirgenin verilmediğine ilişkin; mahkemenin karar tarihinden, Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarının tespit tarihinden, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının denetim elemanlarının rapor tarihinden, bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi veya belgelerin Kuruma intikal tarihinden itibaren bir yıl içinde bu bendin (2) numaralı alt bendinde sayılan durumlardan biriyle tekrar bildirge verilmediğinin anlaşılması halinde, bildirgeyi vermekle yükümlü olanlar hakkında bu defa her bir sigortalı için asgarî ücretin beş katı tutarında idari para cezası uygulanır.”

“ı) Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurlarının;

1) Bu Kanunun uygulanmasından doğan inceleme ve soruşturma görevlerini yerine getirmeleri sırasında işverenler, sigortalılar, işyeri sahipleri ve bu işle ilgili diğer kişiler görevlerini yapmasına engel olamazlar; engel olanlar hakkında eylemleri başka bir suç oluştursa dahi, asgarî ücretin beş katı tutarında idarî para cezası uygulanır.

2) Görevlerini yapmasını engellemek amacıyla cebir ve tehdit kullanan işverenler, sigortalılar, işyeri sahipleri ve bu işle ilgili diğer kişiler fiil daha ağır bir cezayı gerektiren ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde Türk Ceza Kanununun 265 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre cezalandırılır. Bu suçu işleyenler hakkında ayrıca asgari ücretin on katı tutarında idari para cezası uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5510 sayılı Kanunun 100 üncü maddesinde Kurumun hangi kurum ve kuruluşlardan bilgi ve belge isteyerek işlem yapacağı belirtilmiştir. İbare değişikliği ile anılan maddedeki kurum ve kuruluşların alt bentte aynen yer alması sağlanmıştır.

Sosyal güvenlik sistemimiz açısından, en önemli problemlerden biri kayıt dışı istihdamdır. Kayıt dışı istihdamın kayıt altına alınması, haksız rekabetin önlenmesi, sosyal güvenlik açıklarının azaltılması ve dolayısıyla makro ekonomik göstergeler açısından önem arz etmektedir. Kayıt dışı istihdamın önlenmesinde, Kurumca yapılan denetimler ve uygulanan yaptırımlar önemli bir faktör olmaktadır. Bu bağlamda sigortalının Kuruma bildirilmemesi ile ilgili idari para cezaları; Kurum tarafından tespit ve tekerrür hallerine göre farklılaştırılmıştır.

Sosyal güvenlik mevzuatının uygulanması ile ilgili olarak Kurum denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılacak denetimlere engel olunmaması bakımından, bu gibi engelleme durumlarında uygulanacak idari cezaların artırılmasının yanında ayrıca hapis cezası da getirilmesi suretiyle kayıt dışı sigortalı çalıştırılmasının önlenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge ile maddedeki (ı) bendi değiştirildiği için (ı) bendinin değiştirilmesini öngören ikinci önergeyi işleme koyamıyorum.

Şimdi, üçüncü ve son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 60. maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 102. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1), (2) ve (3) nolu alt bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

                                                                                        Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

“1) Kamu idareleri ile bilanço esasına göre defter tutmak zorunda olanlar için asgari ücretin iki katı tutarında,

2) Diğer defterleri tutmak zorunda olanlar için asgari ücret tutarında,

3) Defter tutmakla yükümlü olmayanlar için aylık asgari ücretin yarısı tutarında,”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, daha kapsamlı düzenleme yaptığımız için bu önergeye katılamıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ümit Şafak konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şafak. (MHP sıralarından alkışlar)

ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 60’ıncı maddesiyle ilgili değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, 102’nci madde idari para cezalarını düzenlemektedir. 5510 sayılı Yasa’nın tamamında görülen gelir gider kaygısı 102’nci maddede de açığa çıkmaktadır. Madde, işverenlerin kayıt ve belgelerini düzgün tutmamaları, bildirim ve bildirgelerini süresinde vermemeleri, istenen defter ve belgeleri zamanında teslim etmemeleri gibi durumlarda Kurum tarafından verilecek idari para cezasını düzenlemektedir. İşverenlerin yükümlülüklerini süresinde yerine getirmesi için idari para cezası uygulamasının yasaya konması doğrudur, ancak Hükûmet yaptığı düzenleme ile caydırıcılık amacının dışına çıkarak âdeta idari para cezaları ile Kurumun gelirlerini artırmayı planlamıştır. Geçmişteki yanlışlık AKP İktidarının getirdiği 5510 sayılı Yasa’da da tekrarlanmıştır. 102’nci madde asgari ücretin yarısından asgari ücretin 12 katına kadar idari cezası da içermektedir. Mesela, Siteler’de 2 işçi çalıştıran, işletme defteri tutan bir işveren aylık bildirgesini süresinde vermezse asgari ücretin 2 katı, yani 1.216 yeni Türk lirası idari para cezasıyla cezalandırılmaktadır. Bu işveren yükümlülüğünü yazılı ihtara rağmen on beş gün içerisinde yerine getirmezse asgari ücretin 12 katı, yani 7.300 yeni Türk lirası idari para cezası ile cezalandırılmaktadır. Bu uygulama, sigortalı işçi çalıştıran esnafı yükümlülüklerini yerine getirmeye zorlamaktan ziyade, devletin esnafı cezalandırma mantığı olmuştur. Sigorta primini, vergisini, BAĞ-KUR’unu ödeyemeyen esnafa böyle bir ceza uygulandığı takdirde esnaf kepengini kapatmaktadır. Hükûmet 5510 sayılı Yasa’yla devletin sosyal sorumluluğunu unutmuş görünmektedir.

Yüksek sigorta primlerinin yükü altında ezilen esnafımız sosyal güvenlikteki cezalandırma mantığını aynı şekilde vergide de yaşamaktadır. Vergi mükellefleri vergi dairesine davet edilerek denetim elemanları tarafından sorgulanmakta, kanunsuz bir şekilde vergi ödemeye zorlanmaktadır. Esnafa kepenk kapattıran iktidar şimdi de “Neden para kazanmıyorsunuz?” diye esnafı cezalandırmaktadır. Hiçbir vergi kanunsuz alınamaz. Devletin denetim elemanları, vergi mükelleflerini kanunsuz bir şekilde matrah artırımı yaptırmak için hayalî fatura kesmeye zorlamaktadır. Vergi memurlarının “rızaen matrah artırımı” dedikleri bu sisteme esnaf “tehditle matrah artırımı” demektedir. Şimdi de ad değiştirildi: “Gönüllü uyumluluk” deniliyor. Burada da tehdit vardır, tehditle vergi toplanmaktadır. O sebeple, tahakkuk ve tahsilat arasındaki makas son yıllarda korkunç derecede açılmıştır.

Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan görüşülen maddelerde ya eski Kanun’la mukayeseler yaptı -506’yla- ya da bazı maddelerde Emek Platformu’nun istedikleri ile kendi getirdiklerini karşılaştırdı. Buradan her fırsatta şunu söylemek istiyorum: Yasa, baştan sona aktüeryal denge kaygısı taşımaktadır. Devletin sosyal devlet niteliği bu yasanın içerisine konmamıştır, çalışan ve emekliler önemli hak kayıplarına uğramıştır. Devlet kendisine vergi ve sigorta primi ödeyen, işçi çalıştıran esnafımızı cezalandırma mantığından vazgeçmelidir. Görüşülmekte olan yasadaki cezaları hiçbir esnafımız kaldıramamaktadır. Bırakın ceza ödemeyi, işverenler ya işçi çıkartarak devam etmeye çalışmakta ya da iş yerlerini kapatmaktadır. Hem çalışanların hem de işverenlerin razı olmadığı bu yasa yeniden ele alınmalıdır. SSK primi oranları indirilmeli, işsizliği ortadan kaldırmak, kayıt dışı istihdamın önüne geçmek için yeni düzenlemeler yapılmalıdır.

Değişiklik önergesine destek vereceğiniz inancıyla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şafak.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 60’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Saat 20.00’ye kadar birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.31

 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88'inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

119 sıra sayılı Tasarı’nın üçüncü bölümünün görüşmelerine başlıyoruz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Üçüncü bölüm üzerinde grupları adına söz isteyenler vardır.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi adına Kocaeli Milletvekili Sayın Cevdet Selvi’ye aittir.

Buyurun Sayın Selvi. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ilk önce hepinizi saygı ve sevgiyle selamlayarak sözüme başlamak istiyorum.

Sosyal Sigortalar Kurumu ve Genel Sağlık Sigortası Değişiklik Tasarısı’yla ilgili üçüncü bölüm üzerinde söz almış bulunmaktayım ve bu konunun, Cumhuriyet Halk Partisi adına, durumunu, gelişmelerini, düşüncelerimizi size aktarmak istiyorum.

Aslında bu yüce Mecliste yasa çıkarılırken kamuoyunda karşılaştığımız olaylar atlanmaması gereken bir durumu ortaya koyuyor. Burada 70 milyonu ilgilendiren, bugününü, yarınını yakından ilgilendiren, muhatabı olan sivil toplum örgütleriyle, daha doğrusu demokratik kitle örgütleriyle bir uzlaşma sağlanamamış olduğundan, dışarıda o elde ettikleri hakların ellerinden alınmasını kabullenemeyen yüz binlerce insan, derdini anlatmak için, yıllardır önerilerini, sorumlulukları gereği, görevleri gereği sosyal güvenlik ve genel sağlık sigortası konusundaki anlattıklarını duyuramadıkları için bugün sokaklardadır. Bu, gerginliğin her zamankinden daha fazla ortadan kalkması gereken bir ortamda ibret verici bir durumdur.

Neden böyle olmuştur diye baktığımızda, bir uzlaşmanın sağlanamamış olmasından kaynaklanmaktadır. Niye böyle olmuş diye baktığımızda, yıllardan beri uygulanmaya çalışılan ideolojik bir yasa, hatta bir model, bir sistem değişikliği olarak Türkiye’ye geldiği için uzlaşma sağlanamamıştır. Neden bir uzlaşma sağlanamamıştır? Sayın Başbakan, bunları dinleyerek Türkiye’nin gerçeklerine göre ciddi bir sosyal güvenlik modeli, sosyal güvenlik ve sağlık modeli hazırlama, Türkiye’nin ihtiyaçlarına göre bir bütünlük içinde bakma ihtiyacı hissetmemiş; tam tersine “Doğru söylemiyorlar, doğru konuşmuyorlar.” diye âdeta tahrik etmiş, o hak sahibi yurttaşları, anayasal hakkı olan yurttaşları ve sivil toplum örgütlerini açık seçik yalancılıkla suçlamıştır. İşte, uzlaşma sağlanamayışının nedenlerinden biridir.

Çalışma Bakanımız hakkında çok kötü şeyler söylemek istemiyorum çünkü ha var ha yok. Yeni de geldi. Endüstriyel ilişkilerle ne zaman ilişki kurdu da, çalışma yaşamının ne zaman içinde bir sorunu ile çözüm arama noktası vardı da geldi? Doğrudur, yenidir. Çünkü, hani “Ne iş yaparsın?” diye sorarlar ya insanlara, “Her işi yaparım abi.” Türkiye öyle bir noktaya geldi ki “Her bakanlığı yaparım abi.” deyince, bu işlerden anlamayan arkadaşlarımız beş altı sene tecrübe edinmek için bekleyecekler ama Türkiye treni kaçıracak. O bakımdan ben Sayın Bakana fazla bir şey söylemiyorum. Ama buraya geldiğinde herkes soru soruyor: “13 işçi ne oldu?” Bakan da inat etti, cevap vermiyor. Ben ona bir şey daha ilave edeyim: Anayasa’nın 51’inci maddesi, Anayasa’nın 90’ıncı maddesi, 2821 sayılı Yasa’nın 22 ve 31’inci maddesi, uluslararası anlaşmalar ve sözleşmeler, ILO sözleşmelerinde yer alan, Türk Ceza Yasası’nda “Temel hak ve özgürlüklerden olan örgütlenme, özellikle sendikalaşma hakkına engel olan, mâni olanlar hapisle cezalandırılır.” dediği hâlde Sayın Bakanın bundan haberi yok. 60 bin aile sadece bu anayasal haklarını kullanmak istediği için, yasal haklarını, uluslararası anlaşma ve sözleşmelerden doğan hakkını kullanmak ve “Ben de örgütlenme istiyorum.” dediği için aileleriyle sokaktadır. Hani özgürlük? Örgütlenme özgürlüğü, temel hak ve özgürlüklerdendir. Kendilerine geldiği zaman demokrasi ve özgürlükten, uzlaşma ve diyalogdan başka şey konuşmayanlar… Para pazarlığı olmamıştır. Ekonomiyi bilen sendikacılar -yerlerinde gidip gördük- “Bizim para falan istediğimiz yok ama bu hakkımızı kullanalım.” dediği hâlde sokaklara atılmış ve Çalışma Bakanlığımız olayın farkında değildir. Onun için kendisine çok fazla bir şey söyleme ihtiyacı hissetmiyorum.

Bu yasa vesilesiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin nasıl çalıştığı, neler olduğu, özellikle AKP döneminde yani, 59’uncu ve 60’ıncı Hükûmette bu Mecliste nelerin değiştiğinin de altını çizmek istiyorum çünkü somut olarak ortaya çıktı:

1) Bir tek muhalefet partisi vardı, ona rağmen İç Tüzük değiştirilerek çok önemli, hayati önem taşıyan yasalar temel yasa olarak getirildi, rahat konuşma imkânı bırakıldı. Ne vardı burada konuşulsaydı, konuşulabilseydi? Arkasından, İç Tüzük’ümüzün gösterdiği süreler kullanılmadı. Çok önemli yasalar komisyonlardan süresi dikkate alınmadan, alelacele buraya getirildi. Buraya getirildi. Israrla geçmişte de söyledik: İktidar milletvekillerinin ve  bakanların dahi çıkan yasalardan haberlerinin olmadığını açıkça söyledik, ispata da hazırız. Bu, Türkiye  Büyük Millet Meclisinin imajını bozdu, hele bunun üstüne tüy diken, geçenlerde kendi önergesini reddeden ama Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını zedeleyen olay herkeste bir düşünce yarattı. Bu Meclisi korumak, bu Meclisin saygınlığını savunmak hepimizin asli görevidir. Bunlar hoş değil.

2) Hangi duruma getirildi bu Meclis? Dikkat edin bu Mecliste tartışma mümkün değildir. Şu yasayla ilgili, önem taşıyan yasayla ilgili yüzlerce defa arkadaşlarımız konuştu. Arzu etmedikleri bir konu geçti mi? Geçmez, geçmedi tabii ve Türkiye Büyük Millet Meclisi bu son altı yılda yasaları, Hükûmetten gelen tasarıları onaylama mevkisi, onaylama grubu olarak, ibretle, Türkiye’de demokrasiyi özümsemiş, olayı kavramış insanlar tarafından görüldü, itibarını da burada maalesef -Meclisin itibarını- sarstı. Bu Meclisin itibarını korumak, saygınlığını artırmak, muhalefet ve iktidar milletvekillerinin asli görevidir, demokrasiye sahip çıkmanın yol ve yöntemlerinden biridir. Bizim sistemimiz buysa, belirli bir düzeyde olaylara bakmak gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, o sokaklarda, yıllardan beri IMF’nin ve Dünya Bankasının global sömürünün temel unsurları olan tefecilerin ve uluslararası finans kuruluşlarının dayattığı sosyal güvenlik ve sağlık konusunu alıp buraya getirip birdenbire geçirecek, sokaklarda bunun farkına varanlar, bunu Türkiye’ye, bu millete, bu milletin geleceğine, bugünkü durumuna uygun görmeyenler sokaklara çıkınca, Çalışma Bakanımız “Biz anlaşma yapmıştık, neden çıktılar anlayamadım.” diyor. Sorun burada. Anlayamadığı  için zaten sokaktalar. Nasıl cevap verilmiştir? Biber gazıyla. Oturup onlarla, her gün diyalogdan bahseden bir iktidar o sivil toplum örgütleriyle, halkla uzlaşma ihtiyacı dahi hissetmemiştir. Biber gazı, cop, panzer ve şiddetle dağıtılmak suretiyle, bastırılmak suretiyle, geçmişte gördüğümüz filmin… İşte, “siyasi, ideolojik” gibi saptırmalar suretiyle, bu insanlara haksızlık yapılmıştır, yapılmaktadır.

İkinci bir olay: Burada yasalar, eskiden -kim ne derse desin- düzenlenirken, bu Meclisin ve üyelerinin hakkı vardı, o yasalar üzerinde iyileştirme, uzlaşma sağlanabilirdi. Halkla uzlaşamayan, sadece onları yalancılıkla suçlayan, niye olduğunu kavrayamayan bir iktidarın Meclisi de iyi yasa hazırlamadığı için yine haksızlığını sürdürmüştür.

Halkla uzlaşma sağlamamıştır, sağlayamamıştır. Her zaman dilden düşmeyen demokratik kuruluşlarla uzlaşma sağlanmamıştır, muhalefet partileriyle de burada uzlaşma ihtiyacı duyulmamıştır. Buna kızmaya kimsenin hakkı yok. Doğrudur, onun nedenine ve kaynağına bakalım. Uzlaşma sağlanabilmesi için bazı unsurlar vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Selvi.

M. CEVDET SELVİ (Devamla) – Sürem bitti mi?

BAŞKAN – Konuşma süreniz bitti, ilave bir dakika veriyorum.

Buyurun Sayın Selvi.

M. CEVDET SELVİ (Devamla) – Uzlaşmanın sağlanabilmesi için karşılıklı güvene ihtiyaç vardır. Altı yıldan beri halk, sivil toplum örgütleri, belirli demokratik kuruluşlar, acaba, şu uygulamalara baktığı zaman nasıl güvenecektir de uzlaşma sağlansın? Uzlaşma sağlanabilmesi için başka ülkelerden şablon gelip bir taraf orayla peşinen uzlaşmış, onların her dediğine teslim olmuşsa burada uzlaşma sağlanamaz, Türkiye’nin sıkıntısı budur. Dışarıdan verilen talimatları, o uluslararası tefecilerin, o emperyalist ülkelerin önemli kurum ve kuruluşlarının iktidara böyle baskı yapması, elini vermiş kolunu kurtaramaz hâle gelmesi hiçbir yönde uzlaşma sağlanmasını mümkün kılmamaktadır. Yoksa herhangi bir parti istediği kadar sayıyla bu Meclise gelir, başımızın üstündedir, saygılı olmak zorundayız ve bugüne kadar olmuşuzdur. Ama ciddi ama başkasının talimatıyla bize, Türkiye’nin gerçeklerine uymayan şeyler dayatılırsa bundan üzülür…

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Selvi, konuşma süreniz tamamlandı.

M. CEVDET SELVİ (Devamla) – Özür dilerim, bir şey daha: Bu yasa, bütünlük içinde hazırlanmamış. Şili’de, Polonya’da, Çek Cumhuriyeti’nde ne gibi sonuçlar doğurduğuna Bakanlığımız bakmamış bile; Almanya ve Fransa neden karşı çıkmış, bakmamış bile; o “kara delik” dediklerinin altında nelerin yattığı hatta primin bile aşağı indirilmesi gerektiğine dâhi bakmamış, şablonu getirmiş bize el kaldırttıracak. Türkiye’ye yazık olur!

Hepinize saygı sunar, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Selvi.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin Uslu.

Buyurun Sayın Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın üçüncü bölümüne ilişkin Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Anayasamızda güvence altına alınan sosyal güvenlik hakkının yerine getirilmesi hususunda yapılan değerlendirmeler, bize, bu konuda eşitlik ve adalet ilkesinin yeterince sağlanamadığı gibi, tatmin edici düzeyde hakkın bireylere verilmediğini de ortaya koymaktadır. Sosyal güvenlikle ilgili konularda AKP, iktidar olduğu andan itibaren vatandaşlara düzenleme yapacağını vaat etmiştir ancak 2006 yılında 5510 sayılı Yasa’yı Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirebilmiştir.

Anayasa Mahkemesi tarafından 5510 sayılı Yasa’nın bazı maddeleri iptal edilmiş fakat AKP İktidarı, seçim öncesi tasarıyı tekrar Meclis gündemine taşıma cesaretini gösterememiştir. Bu defa, tasarı yeniden düzenlenmiş ancak Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hükümlerin dışında da birçok maddelerde yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bunun anlamı, AKP’nin, kısa bir süre önce söyledikleri ve düşündüklerinin isabetli olmadığını düşünerek birçok maddede değişiklik yaptığıdır. Böyle bir durum bize, AKP’nin öngörülerinin kısa vadede bile geçersiz olduğunu çok net bir şekilde göstermektedir. Kaldı ki yapılan düzenlemelerde Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerine uyulmadığı gibi, diğer maddelerde yapılan düzenlemelerinse çalışanların veya yeni sigortalıların lehine değil aleyhine olduğu ortaya çıkmaktadır.

Bu tasarı, ne kadar teknik olursa olsun, bir aydının rahatça anlayabileceği bir akıcılık ve anlaşılabilir nitelikte olmalıydı. Komisyonda da arkadaşlarımız tarafından ifade edildiği üzere, sahifelerce tek madde ve yüz seksen kelimeyi bulan cümlelerin olduğu belirtildi. Bazen teknik uzman personelin bile anlamakta zorluk çektiği bu tasarıyı kanunlaştıktan sonra anlamak için vatandaşlar kapı kapı dolaşıp uzman personel arayacaklardır.

Hükûmet bu tasarıya ilişkin taviz vermeyeceğini kamuoyuna açıklamış ancak sivil toplum kuruluşlarının tutumları karşısında bazı hususlarda yumuşayabileceğine dair ifadeler kullanmıştır. Bu ifade ve hususlar komisyon görüşmeleri esnasında yapılabilseydi çok daha anlaşılabilir ve uzlaşılabilir noktada olunurdu. Uzlaşma sağlandığı belirtilen maddelerde yapılacak değişikliklerin olmayan, çok hassas aktüeryal dengeleri nasıl etkileyeceği de bilinmemektedir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın bazı maddeleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş ancak tasarının 61’inci maddesiyle 5510 sayılı Yasa’nın 103’üncü maddesinde herhangi bir iptal olmamasına karşın maddede değişiklik yapılmıştır. 5510 sayılı Yasa henüz yürürlüğe girmemiş ve uygulamasına başlanmamış iken değişiklik yapılıyor olmasına bir anlam veremediğimizi de ifade etmek istiyorum.

Yasada yapılan değişiklikler incelendiğinde yasa metninden “haksız menfaat temin etmek maksadıyla” ibaresinin metinden çıkarıldığı görülmektedir. Maddede sayılan fiiller hatayla yapılmış olsa bile sağlık hizmeti sunucusunun sözleşmesi feshedilecek ve genel hükümlere göre takip yapılacağı ifade edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, sağlık hizmeti sunucularının kim olduğuna baktığımızda, kamu kuruluşlarının da “sağlık hizmeti sunucusu” tanımı içinde ifade edildiği görülmektedir. Yani hatayla yanlış fatura düzenleyen devlet veya üniversite hastanelerinin sözleşmeleri feshedilecek ve bunları düzenleyenler mi yoksa fatura edenler mi belli olmamakla birlikte, sorumlular hakkında, söz konusu kişiler hakkında genel hükümlere göre takip yapılacaktır.

Ceza kanunları açısından bir fiilin suç olabilmesi için manevi unsur dediğimiz kasıt unsurunun gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Ancak siz, metinden çıkardığınız ifadeyle yapılan fiilde kasıt unsuru olup olmadığına bakmıyorsunuz. Ayrıca, metinde “kurum tarafından yapılacak inceleme” denmektedir. Bu inceleme kim tarafından yapılacak belli değil. Bir memur bu tespitleri yaptığında hemen sözleşmeler fesih mi edilecek? Buraya “kurum denetim elemanları” ibaresinin eklenmesi gerekmektedir yoksa bir süre sonra Sosyal Güvenlik Kurumuyla sözleşmesi olan bir sağlık hizmeti sunucusu kalmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, maddeye ilave edilen (e) fıkrasıyla da tedavi için belirlenen tavan ücretin üzerinde ücret aldığı tespit edilen sağlık hizmeti sunucularının sözleşmelerinin feshedileceği belirtilmektedir. Bu tespit nasıl yapılacak? İhbar müessesesi mi çalıştırılacak yoksa suçüstü mü yapılacak? Bu düzenlemenin uygulama imkânının olmadığını düşünüyorum ve tedavide fark almayı yasal hâle getirmenin vicdan azabının bir yansıması ve savunma refleksi olarak metne konduğunu düşünüyorum. Ayrıca, bu düzenlemenin bir yasa metninde değil, sağlık hizmeti sunucularıyla yapılacak sözleşmelerde yer alması gereken bir düzenleme olduğunu düşünüyorum.

Yasanın 73’üncü maddesi incelendiğinde, tavan fark ücreti sadece özel sağlık hizmeti sunucuları için söz konusudur. Kamu sağlık hizmeti sunucularının ne kadar fark alacakları kendi inisiyatifine bırakılmıştır. Kamu sağlık hizmeti sunucuları alacakları tavan ücretleri sadece kuruma bildirme zorunluluğu vardır. Bu nedenle, kamu sağlık hizmeti sunucuları açısından tavan ücretin üzerinde bir ücret alınmasının tespitinin yapılması bir anlam ifade etmemektedir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; tasarının 61’inci maddesiyle ilgili söylediğimiz ifadeler 62’nci maddesi için de söz konusudur. Anayasa Mahkemesinin bu maddeyle ilgili bir iptali söz konusu değildir. Ancak yapılan değişikliğe baktığımızda “diğer kanunlar” ifadesi metinden çıkarılmış, yerine “ilgili mevzuat” ibaresi eklenmiştir. Maddenin değiştirilme gerekçesi incelendiğinde, yapılan düzenlemeyle kamu görevlileri açısından diğer kanun maddelerine yapılan atıflara açıklık getirildiği ifade edilmektedir. Gerekçede “diğer kanun” ibaresi kullanılmış ancak tasarıda “ilgili mevzuat” olarak değiştirilmiştir. Tasarının gerekçesinden, bu değişikliğin daha çok kamu görevlileri açısından yapıldığı anlaşılmaktadır.

Kamu görevlilerinin emeklilik mevzuatı 5434 sayılı Kanun’dur. Bu Kanun’un neredeyse tamamı tasarının 63’üncü maddesiyle yürürlükten kaldırıldığına göre ilgili mevzuat hangisi olmaktadır? Bu tasarının bu hâliyle yasalaşması hâlinde sosyal güvenlikte bir yasal kaos yaşanacağını düşünüyoruz. Yürürlükten kaldırılan bir mevzuata “ilgili mevzuat” demek büyük sıkıntılar meydana getirecektir. İlgili mevzuatı kaldırmaya kesin kararlıysanız o zaman kaldırılan mevzuata da atıf yapmak gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı incelendiğinde bugüne kadar çıkmış ne kadar sosyal güvenlik mevzuatı varsa tamamına yakını 64’üncü maddeyle kaldırılmaktadır. Bu yapılan doğru mudur? Doğru olmadığı kanaatini taşıyorum. Şayet 5510 sayılı Yasa’nın geçici 1’inci, görüşülmekte olan tasarının 68’inci maddesi incelendiğinde, bu kanunun yürürlüğünden önce 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Yasa’ya tabi olarak aylık alanların aylıklarının ödenmesine aynen devam edileceği belirtilmekte ve “…durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması ve kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır.” denmektedir.

Sosyal Sigortalar Kurumu, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığına tabi olarak çalışıp bu kurumların mevzuatına göre emekli, yaşlılık ve malullük aylığı alan milyonlarca kişiye uygulanmakta olan ve uygulanmasına da devam edilecek olan mevzuatın tamamı yürürlükten kaldırılmaktadır. Bu, emekliler açısından bir kaostur. Bunu tüm samimiyetimizle belirtmek istiyorum. Yürürlükten kaldırdığınız bir mevzuatı nasıl uygulayacaksınız? Bu mevzuatı insanlar nereden bulup haklarını arayacaklar? “Sosyal güvenlik mevzuatını yüz maddeye indirdik.” diye övünmek bir marifet değildir; esas, bunun yürürlüğe sokulması ve yürürlükten sonra da eskisinden daha iyi bir şekilde işlev kazanmasıdır.

Bu maddenin -ikinci ve sekizinci fıkraları- BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı açısından bazı ibareleri iptal edilmiş ancak görüyoruz ki iptal edilen diğer maddeleri ve 30 ila 39’uncu maddeleri ibareleri aynen kalmıştır. Anayasa Mahkemesinin istemediği birçok değişiklik yapılmış olmasına karşın, istenen değişikliklerin yapılmadığını, diğer maddelerde olduğu gibi burada da görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, sosyal güvenlik reformu, norm ve standart birliği sağlama, Kurumun finansman sorununu çözme, geleceği kurtarma çabasından daha çok, AKP’nin günü kurtarma, âdeta “Anayasa Mahkemesine gitseler de şunu bir iptal ettirseler” düşüncesine dönüşmüştür.

Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Uslu, teşekkürler.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Osman Özçelik.

Buyurun Sayın Özçelik. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, değerli üyeler; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın üçüncü bölümü üzerine Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, toplumun tümünü doğrudan ve derinden etkileyen bir yasa tasarısı üzerinde çalışıyoruz. Hükûmetin, sosyal taraflarla yeterince görüşmediğini, görüştüklerinin de düşüncelerini dikkate almadığını, her yasa tasarısında olduğu gibi Meclis çoğunluğuna dayanarak bir an evvel bu yasa tasarısını yasalaştırma çabasında olduğunu görüyoruz.

Hükûmet, muhalefetin katkılarına kendisini kapatmış, sokağın sesini duymaz hâlde, kulaklarını sokağın sesine tıkamış, “oy aldım, her dediğimi yapmaya muktedirim” anlayışı içinde davranmaktadır. Hükûmet ve Sayın Başbakan, yandaş sivil toplum örgütleri dışında kalan, soruna eleştirel bakan sivil toplum örgütlerinin görüşlerini dikkate almamakta, hatta onlara  hakaret etme hakkına sahip olduğunu bile düşünmektedir. Emekçilere “Yalan söylüyorlar.” diyebilmektedir Sayın Başbakan ve geçtiğimiz gün, Diyarbakır’dan, bütün bölgenin âdeta vicdani sesini Başbakanlığa duyurmak üzere gelmiş olan sivil toplum örgütlerine de hakaret etme hakkını kendinde bulmuştur. Bölge sorununun sadece ekonomik bir sorun olmadığını, sosyal, kültürel, siyasal boyutlarının da olduğunu ileri süren sivil toplum örgütü temsilcilerine “Mesela hangi konu?” dendiğinde, işte “Ana dilde eğitim konusu bir sorundur.” yanıtına karşılık öfkeye kapılmış Sayın Başbakan, Baro Başkanına “Yalan söylüyorsun, yalancısın ve dürüst değilsin.” deme hakkını kendisinde bulmuştur. Bu, bizim kabul edebileceğimiz, bir Başbakana yakıştırabileceğimiz bir üslup ve tarz değildir. Daha önceleri de Diyarbakır’da, yine Sayın Başbakan Baro Başkanına benzer bir üslupla cevap vermişti. Yine Baro Başkanı, ana dilde eğitimin bölgenin önemli bir sorunu olduğunu ifade ettiğinde “Bekâra karı boşamak kolaydır.” cevabını vermişti.

Sayın Başbakanın bu tür konuşmalarına biz alıştık ama halkın buna alışmadığını, alışmayacağını ve buna ilk fırsatta tepki göstereceğini düşünüyoruz.

Sayın milletvekilleri, sosyal güvenlik, hastalık, doğum, iş kazası, işsizlik, iş görmezlik, yaşlılık, ölüm gibi nedenlerle ortaya çıkabilecek fizyolojik, ekonomik ve sosyal risklere karşı toplumun bir dizi önlemle kendisini korumasıdır.

Hayır kurumları, zekât, fitre, sadaka gibi dinsel, aile, çevre ve meslek içi dayanışma gibi geleneksel sosyal güvenlik modelleri, giderek yerini çağdaş, kurumsal ilişkilere ve modellere bırakmıştır.

Bugünkü anlamda “sosyal güvenlik” anlayışı, Batı’da sanayileşme ve işçi sınıfının doğuşuyla birlikte dünyanın ve Batı’nın gündemine gelmiş, “sosyal güvenlik” kavramı giderek gelişmeye başlamıştır.

18’inci yüzyılda Montesquieu “Sokakta dağıttığımız sadakayla devlet, yükümlülüğünü yerine getirmiş olmaz. Devlet, tüm vatandaşlara belli bir güvence sağlamak, yiyecek, elbise vermek ve sağlığına aykırı olmayacak bir yaşam düzeyi hazırlamakla yükümlüdür.” der. Böyle diyerek, belki ilk sosyal devleti tarif eden düşünür olmuştur.

AK Parti Hükûmetinin bilinçaltında yatan sosyal güvenlik anlayışı Orta Çağ zihniyetidir; vatandaşına iş bulmak, sosyal güvence sağlamak yerine hayırseverliğe bel bağlamakta, vatandaşı zekât, fitre ve sadaka ile kendine bağlamaya çalışmaktadır. Dağıtılan kömür ve makarna torbalarıyla, sokakta dağıtılan etlerle, sosyal devlet gereklerinin yerine getirilmesinden çok, vatandaşı kendi yandaşı besleme hayırseverlerin eline bakar hâle getirmiştir.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, her insanın yiyecek, giyecek, konut, tıbbi bakım ve gerekli toplumsal hizmetler de dâhil olmak üzere, kendisinin ve ailesinin sağlığını ve refahını sağlayacak uzun bir yaşam düzeyine hakkı olduğu, işsizlik, hastalık, sakatlık ya da geçim olanaklarının iradesi dışında yoksun kaldığı hâllerde güvenlik hakkına sahip olduğunu ve bunun temel insan haklarından olduğunu vurgulamaktadır.

Tasarı, sosyal güvenlik sistemlerinin verdiği açıklardan kurtulma kaygısı ve kurgusu üzerine hazırlanmıştır. Sosyal güvenliğe genel bütçeden yapılan aktarmaların gayrisafi millî hasıla içindeki payının yüzde 4 olduğu, bunun da bütçe açıklarına neden olduğu söylenmektedir. Tasarı, giderleri azaltmak, sosyal güvenlik primlerini yükselterek açığı kapatmak, hatta fon yaratmayı amaçlamaktadır. Yani prim gelirlerinden sağlık harcamaları dışında ayrıca bir fon hazırlanacak ve bu fonla ülkenin diğer giderleri karşılanacak; çok enteresan!

Devletin sosyal vasfını bir kenara itip, devleti özel sosyal güvenlik kuruluşu gibi gören bir anlayıştır bu. Gelişmiş ülkelerde devletin sosyal güvenlik finansmanını sadece prim sistemine dayandırmadığı, devletin diğer kamu hizmetlerinde olduğu gibi, sosyal güvenlik alanına da ciddi bir finansman sağladığı, nitekim Batı ülkelerinde sosyal güvenlik harcamaları için bütçeden ayrılan payların yüzde 20’lere vardığını görüyoruz. Sosyal güvenlik ve diğer kamu hizmetleri harcamaları vatandaş tarafından karşılanacaksa, hatta bunun üzerine bir fon yaratılacaksa devletin sosyal vasfından söz edilebilir mi? Vatandaş neden ayrıca vergiyi ödemek durumunda kalıyor?

Sayın milletvekilleri, yasa tasarısı, emeği ve çalışmayı değersizleştiren ve çalışanları yoksulluğa mahkûm eden bir yaşam öngörmektedir emekçilere. Tasarının yasalaşması hâlinde sağlıklı yaşam hakkı, piyasa koşullarına ve piyasanın insafına terk edilmiş olacaktır. Sağlığın kamu hizmeti niteliği göz ardı edilmekte, sağlık birer ticari kurum hâline getirilen devlet hastaneleri ve özel sağlık kurumlarından vatandaşın satın alma gücü oranında ve parayla satın alınan bir piyasa malı düzeyine indirgenmektedir. Sosyal güvenlik, toplumsal ve kamusal sorumluluktan çıkarılıp bireyin kendi sorumluluğuna bırakılmaktadır. Böylece, yurttaşlar, tamamlayıcı özel sigorta programlarına ve özel emekliliğe yönlendirilmektedir. Avrupa ülkelerinde, birey, altmış beş yaştan sonra emekli olduklarında ortalama on beş yıl emekli maaşı alır iken Türkiye’de erkeklerde bu ortalamanın yüzde 3,3 yıl olduğunu görüyoruz. Yani mezarda emeklilik tanımına hak kazandıracak bir yaklaşımdır bu. Emekli yaşı, emekliliğe esas prim ödeme gün sayısı, emekli aylıklarının hesaplanma yöntemi, emeklilerin refahtan pay alması gibi konularda tasarrufa gidilmektedir. İnsandan tasarruf edilemeyeceği gerçeğini hatırlatmaktan üzüntü duyduğumuzu ifade etmek istiyoruz.

AKP anlayışında kadının adı yok, yeri de yok. Türkiye, kadın istihdamı konusunda OECD ülkeleri arasında son sırada. Bununla yetinilmiyor. Kadını evde oturmaya, kocasının veya babasının eline bakmaya mahkûm ediyor bu tasarı. Gazete çalışanlarının yıpranma hakları geri alınıyor. Bu durum, hem Kurumu prim zararına uğratacak hem de bu fark medya patronlarına yeni bir rant sağlayacaktır. Tasarının yasalaşması sosyal güvenliğin değil, sosyal adaletsizliğin kaynağı olacağını düşünmekteyiz.

Saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özçelik.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çorum Milletvekili Sayın Agâh Kafkas.

Buyurun Sayın Kafkas. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu üçüncü bölümü üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, özellikle bu kanunun süreci hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. Sokağın sesi, sokaktan gelen  dinlenmiyor, sokak… Sanki biz başka bir gezegende yaşıyoruz ve bu sokakları bilmiyoruz. Sokaktan gelen birisi olarak konuşuyorum, Emek Platformu’nun içerisinden gelen birisi olarak konuşuyorum…

SIRRI SAKIK (Muş) – Hepsinin kafasını kırdınız, kafasını.

AGÂH KAFKAS (Devamla) - …ve bu süreç içerisinde 5510’u çıkarttık, bütün sosyal taraflarla o zaman konuşuldu. Yeni bu dönemde, cumhuriyet tarihinde hiçbir yasada görülmediği kadar, sosyal taraflarla mutabakat arayışı içerisine girildi. Emek Platformu’yla defalarca görüşüldü. Üçlü danışma en az 3 defa, 4 defa -benim bildiğim- toplandı Çalışma Bakanlığında. Üçlü danışma dediğiniz nedir? İş Kanunu’nda AK Parti Hükûmeti tarafından kurulan işçi, işveren, hükûmet üçlüsünden oluşan, demokratik bir yapıdır. En az 4 defa bununla ilgili toplandı. Sosyal Güvenlik Yüksek İstişare Kurulu -ki, burada işçi, işveren ve bütün sosyal taraflar, meslek odaları vardır- en az 2 defa bu konuyla ilgili toplandı. Ekonomik Sosyal Konsey toplandı. Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda sosyal taraflar dinlendi, Plan ve Bütçede dinlendi, daha sonraki aşamada Emek Platformu bileşenleri -ki, on yedi örgüttür- on yedi örgüt oturdu, kendi aralarında on dokuz maddeden oluşan bir talepler listesi ortaya koydu. Bu talepler listesi, Bakanlık aldı, karşılıklı oturdu ve bir mutabakat arayışı içerisine girildi ve bu on dokuz maddede yapılan çalışmanın sonucunda sosyal taraflarla varılan mutabakat on dört-on beş maddedir. Yani bir başka ifadeyle -matematiksel olarak ifade edersek daha iyi anlaşılsın diye- yüzde 85’inde mutabakata varıldı. Şimdi, burada bu mutabakatlar hiç yokmuş gibi -bazı sosyal kesimler var ki ve Emek Platformu bileşenleri içerisinde- bazı kesimler var ki uzlaşmamak için elinden geleni yapıyor. Ve şimdi, burada, biz, “Niye uzlaştılar?” diye kimi büyük sivil toplum örgütlerimizi karşımıza alarak, vay efendim siz şuranın arka bahçesi oldunuz, buranın ön bahçesi oldunuz gibi koskoca konfederasyonların şahsiyetleriyle oynamaya kimsenin hakkı yok. Ne Türk-İş ne Hak-İş hiçbir siyasi parti, AK Parti de dâhil olmak üzere, hiçbirinin ne arka bahçesine sığabilir ne ön bahçesine sığabilir. Hiçbir parti de bunları arka ya da ön bahçesi yapma gayreti içerisinde olmaz, olamaz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Beri taraftan, dönüyorsunuz, bir kısım sivil toplum örgütlerimiz, ki oradan aldığınız bildirileri burada okuduğunuz örgütlerin hiçbirisiyle sizin beraber yürüdüğünüz filan söz konusu olmadı, o örgütlerle. İşte, burada biraz önce Sayın Ufuk Uras’ın etkinliği ana muhalefetin etkinliğinden daha fazladır. Onun için değerli arkadaşlarım, kendisiyle sorunu olan, uzlaşmama konusunda “Aman bu mutabakatı yok sayalım.” diyen kimi sivil toplum örgütleriyle mutabakat arama girişimlerimizi hâlâ yasanın noktalanacağı son güne kadar sürdürdüğümüz ortada. O nedenle, hiç kimse kendi sesini sokağın sesi olarak iddia etmeye, ortaya koymaya kalkmasın.

Baktığınız zaman, buradaki yasayı dinlediğimiz zaman, bakıyorum, kimi muhalefet sözcülerimiz kimi önergelerini bahane ederek bu yasada ki hiç alakası olmayan bir anlatımla kamuoyunu yanıltma girişimi içerisinde bulunuyoruz. Bu, inanın kendinize de haksızlıktır, bu Meclise de haksızlıktır. Hepimiz aynı çatı altındayız. Bu kurumlara hepimiz özen göstermeliyiz. Demokrasinin olmazsa olmazı siyasi partiler ve sivil toplum örgütleridir, sendikalardır. Bu müesseselerin adam gibi iş yapmasına hepimiz katkı vermeliyiz, ki ülkelerin kalkınmasına, ülkede demokrasinin gelişmesine beraber katkı verelim.

Bugüne kadar siyaset üzerine iddiası olan herkes Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilir olma şansının kalmadığını söyledi. İddiası olan herkes bir reforma ihtiyacı olduğunu da söyledi. İddiası olan herkes, bu ülkenin yönetimine dair iddiası olan bütün siyasi partiler bunun artık yürütülemez ve üçlü parçanın, dörtlü parçanın, birçok emeklilik rejiminin artık yürütülemez olduğunu, norm ve standart birliğine gidilmesi ve bir reformun yapılması gerektiğini söyledi. Şimdi, baktığınız zaman bu ortada. 2006’da 23 milyar YTL, 2007’de 33,2 milyar YTL açık veren bir sistem -ki sistemin içindekileri de mutlu etmeyen- bu kadar kaynak aktardığınız hâlde, bu kadar kaynak aktardığınız hâlde de sistemin içindekilerini mutlu etmeyen bir sistem. Yani, bunu…

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Kayıt dışını niye önleyemediniz altı yıldır?

AGÂH KAFKAS (Devamla) -  Bir de mutlu etseniz, bu kadar açığı karşıladığınız hâlde mutlu etseniz anlayacağım.

Şimdi, o nedenle, şimdi burada tutulmuş bütün… Emek Platformu’nu burada kimsenin küçümsemeye hakkı yok. Biz -Sayın Meral de burada- cumhuriyet tarihinin en büyük meydanını Kızılay’da yaptık. Koalisyon döneminde yedi bin güne çıkarılırken, yaptığımız mitinge rağmen, ne bizi muhatap alan oldu Emek Platformu olarak ne de tek bir satır geriye alan ya da bizimle müzakere eden oldu. Emek Platformu bu dönem eylemler yapmıştır. Demokrasinin gereği AK Parti “Sokak ne diyor?” demiştir, “Emek Platformu ne diyor?” demiştir, oturup konuşmuştur. 5510’da, geçen 22’nci Dönemde dokuz bin gün iş günü olan prim sayısını yedi bin iki yüze çekmiştir. Bu, Emek Platformu’nun cumhuriyet tarihi boyunca verdiği mücadeleyle elde ettiği en önemli kazanımlarının başında gelir.

Şimdi, Emek Platformu bileşenleri… Biz hepimiz eylem yaptık. Eylem niçin yapılır? Eylem, eğer sendikacıysanız, reel bakıyorsanız hayata, eylem en son müracaat edeceğiniz şeydir. Ama eylem yaptığınız zaman sonuç almak için, müzakere için bir araçtır. Siz müzakere edip ve kazanımlarınızı artırmışsanız, 19 tane maddeyle gidip 15 tanesini artırmışsanız, kimisinde tamamını karşılamışsanız kimisinde kısmen iyileştirme yapıp el sıkışmışsanız bundan daha büyük kazanım elde edilmemiştir bugüne kadar yapılan hiçbir çalışmada, hiçbir müzakerede elde edilememiştir. Onun için hiç kimse kendisini tatmin etmesin. Şimdi bu yasayla ilk defa, burada çıkan herkes sadaka devletinden söz ediyoruz. Tabii, fakir fukara diye bir derdiniz olmadığı için bugüne kadar -kimi siyasetçiler için söylüyorum- Bebek’te, Gaziosmanpaşa’da gezdiğiniz için..

SIRRI SAKIK (Muş) – Sizden daha çok var, çok.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Bizzat kendimiz fakir fukarayız, kendimiz.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Mamak’ın derdini hiçbir gün anlamadınız. Orayı duymadınız, bilmediniz, zannettiniz ki biz seçim döneminde kömür dağıtıyoruz.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Mamak’ı artık terk edin.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Biz “kimsesizlerin kimi” iddiasıyla siyasete başladık, partiyi kurduk. (AK Parti sıralarından alkışlar) Geldiğimiz günden bu yana da beş yıldır devleti milletin emrine sunduk. Sadaka devleti değil, işte bu yasada, cumhuriyet tarihinde ilk defa sosyal devlet “Prim borçlarının açığını ödüyorum” diye milletin başına kakan devlet değil. Toplanan primlerin dörtte 1’i kadar da sosyal devlet prime katkı sağlıyor. İşte sosyal devlet böyle kurulur.

SIRRI SAKIK (Muş) – Peki sokakta dayak yiyenler deli mi yahu!

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Devleti, sosyal devleti milletin emrine vermek, devletin kaynaklarını millete, milletin yanmayan sobasında kömür hâline getirmek, okulunda defter hâline getirmek nasıl sadaka devleti oluyor? Devleti milletin emrine sunmak olmuyor da nasıl sadaka oluyor? İlaç alamayanın, dün tedavi göremeyen insana ilaç olması, devletin, sosyal devlet olmak değil de başka ne olarak izah ediliyor olabilir ki? (AK Parti sıralarından alkışlar)

Onun için değerli dostlar, devleti, devletin kurumlarını ve devletin yaptıklarını bugüne kadar kimsenin küçümsemeye hakkı yok. İşte, sosyal devleti biz inşa ediyoruz. İşte bu yasayla on sekiz yaşına kadar, anasının karnından doğan, ana sağlığından başlayarak on sekiz yaşına kadar, babası çalışıyor mu, kimin çocuğudur, sigortalı mıdır, değil midir, işçi midir, işsiz midir, işveren midir sormadan devletin güvencesine alıp tüm tedavisini karşılamak sosyal devlet değil de nedir, ne diye anlatılıyor olabilir? (AK Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Sosyal devlet ne anlama gelir? Sosyal devlet dediğiniz, genel sağlık sigortasında primi olanın parasını ödeyeceği, “Olmayanın da ben devlet olarak primini ödeyeceğim” diyor, yani millete sadaka vereceğim demiyor. Devlet, sosyal devlet, prim ödeyemeyen vatandaşının primidir diyor. İşte, sosyal devlet bu değil de nedir? Allah aşkına, bunu sosyal demokratlar yapmaya kalksaydı, yani dünyanın en harika işini yapmış olurdunuz. Niye biz yapınca tahammülsüzlüğü bu kadar yukarılara taşıyorsunuz? O nedenle biz sosyal devleti inşa ediyoruz.

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Halkın sağlığını, sosyal güvenliğini satıyorsunuz, bankalar gibi.

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Biz halkı sağlığa kavuşturuyoruz.

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Yahu sen bunları biliyorsun, yani kendine ters düşme.

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Halkın sağlığından söz edemezsiniz. Niye edemezsiniz? Bakın, burada biz sağlığı tek elde toplayıp…

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Halkın sağlığını, sosyal güvenliğini teslim ediyorsunuz tekellere.

AGÂH KAFKAS (Devamla) -…sağlığı tek çatı altında milletin emrine sunacağımız zaman da siz en üst dereceden muhalefet ettiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kafkas, buyurun efendim, son dakikanız.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Sayın Başkanım, ben kendi ilimden örnek vereyim: SSK’lılar bugüne kadar nasıl tedavi oluyorlardı? Bizim bir Hasanpaşa Hastanemiz var, onun bodrum katında bir küçük eczane var. Ne kadar ilaç varsa orada, o kadar tedavi oluyorlardı. Onun için, şimdi bugün SSK’lısını, yeşil kartlısını, AK Parti İktidarı -işte sosyal devlet şu- Eskişehir’deki, Kocaeli’deki

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Dön, dön bir grubuna bak, onları ikna etmeye çalış.

AGÂH KAFKAS (Devamla) -…Sevgili Başkanım, Kocaeli’deki işsizi, yoksulu, sağlık hizmetinden yararlanma bakımından, valisiyle, belediye başkanıyla, cumhuriyet başsavcısıyla eşit tutmuş, eşit. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sosyal devlet böyle inşa edilir diyorum ve sosyal devleti inşa etme konusunda sizin de payınız olsun diyorum.

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Siz de inanmıyorsunuz dediklerinize.

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Katkı veren değerli muhalefete teşekkür ediyorum. Bundan sonraki süreçte de katkınızı artırarak, ortak aklın hayata geçirilmesi konusunda birbirimize destek vermeliyiz diyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kafkas.

Bölüm üzerinde gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahısları adına ilk söz Süleyman Latif Yunusoğlu, Trabzon Milletvekili.

Buyurun Sayın Yunusoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sosyal güvenlik, milletimizi ayakta tutan ve Anayasa’mızın “Başlangıç” maddelerinde yer bulan sosyal devlet ilkesinin hayata geçirilmesinin en önemli unsurudur.

Vatandaşlarımızın yaşlılık, hastalık, sakatlık ve işsizlik gibi durumlarında devlet tarafından korunup gözetilmesi ve güvence altına alınması, o devletin vatandaşına verdiği değeri ortaya koyması bakımından önemlidir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, sosyal güvenlik sistemine yapılan devlet katkısını kara delik olarak gören anlayışı reddediyoruz. Sosyal devlet olmanın gereği, milletin sosyal güvenlik ve sağlık yükünü karşılamaktır. Sosyal güvenliğe yapılan devlet katkısı, sosyal devlet olmanın bir gereğidir ve Avrupa’da da, dünyada da pek çok ülkede bu şekilde sosyal güvenlik sistemine katkıda bulunmaktadır.

Ülkemizde 2007 yılında, yaklaşık 50 milyar YTL faize ve rantiyeye ödenir ve bu ödemeler ekonomimizin zorunlu gideri diye açıklanırken, 70 milyon vatandaşımızın sağlık ve sosyal güvenlik hakları için ödenen paralar kara delik olarak ifade edilmektedir.

Elbette sosyal güvenlik sisteminin açık vermemesi arzu edilen bir durumdur, ancak bunun yolu sistem içindeki vatandaşları cezalandırmak değil, prim ödeyen ve sisteme katkıda bulunanlara her türlü kolaylığı sağlayıp sistemin dışına kaçanları kayıt altına almaktır.

Buradan ifade etmek istiyorum ki kayıt dışı istihdam kayıt altına alınmadan sosyal güvenliğin finans sorunu çözülemez. Sendikaların örgütlenmesi teşvik edilmeden de kayıt dışı kayıt altına alınamaz.

Şimdi, sosyal güvenlik açıklarından bahseden siz değerli arkadaşlarım, kendi kadrolarınıza devlette yer açmak maksatlı çıkardığınız 4827 ve 4839 sayılı Kanunlarla bu sosyal güvenlik açıklarında katkınız olduğunu düşünüyor musunuz? Bu yasa, yirmi yıl çalış prim öde, emekli olmak için yirmi yıl bekle, bu bekleme süresinde prim ödeme, kayıt dışına çık yasasıdır. Kayıt dışı istihdam, prim tahsilatında yaşanan sorunlar ve toplanan primlerin verimli değerlendirilememesi, sağlık harcamalarının denetlenememesi, prim ödeyen sigortalı sayısının artırılamaması, yani işsizliğin artması gibi pek çok sorun var önümüzde. Bu sorunları aşmanın tek yolu emeklilik yaşı ile prim ödeme gün sayısını artırmak mıdır? Sürekli, büyüyen ekonomiden bahsediyorsunuz. Bu büyüyen ekonomi işsizliği neden artırıyor diye sorgulayanınız var mı?

Milleti bir günde kâğıt üzerinde zenginleştirme becerisine sahip bir iktidarsınız. Kişi başına düşen millî gelir 9 bin dolarmış! Mızrak çuvala sığmıyor sayın milletvekilleri. Kâğıt üzerinde yaptığınız rakam oyunlarıyla milleti zenginleştirip işsizliği düşük gösterebilirsiniz, ama milletin yaşadığı sıkıntıyı azaltamazsınız.

Tasarının 61’inci maddesiyle, sağlık harcamalarının azaltılması amacıyla özel sağlık kurumları için yeni yaptırımlar getiriyorsunuz. Gerçeğe aykırı fatura kesenler, sağlık hizmeti vermediği hâlde vermiş gibi yapanların cezalandırılması, sözleşmelerinin feshedilmesi elbette yerindedir. Ancak, özel sağlık kuruluşlarının sağlık hizmeti bedelinin yüzde 20’sine kadar sigortalıdan ek ücret talep edilmesi, kamu sağlık kuruluşlarının otelcilik hizmeti bedelini sigortalıdan alabilmesi tasarının sigortalı için getirdiği yeni sıkıntılardır.

Hani “SSK’lılar ve BAĞ-KUR’lular emeklilerine özel hastanelerin kapılarını açtık.” diye övünüyordunuz; şimdi, 700 YTL alan işçi emeklisi, 500 YTL alan BAĞ-KUR emeklisi hangi parayla özel sağlık kuruluşuna gidebilecektir? Prim ödeme gün sayısını artırmak, yaşı yükseltmek, sağlık harcamalarını kısmak bir reform değildir. Esas reform, gerçek zenginleşmeyle mümkündür. Kâğıt üzerinde zenginleşme ile bu reform bir arada değerlendirildiğinde, bu yasa, Sayın Çalışma Bakanımızın kendi sözleriyle “milletin geleceğini tahrip etmektir.”

Kanunun 66’ncı maddesi yurt dışında tedaviyi düzenlemektedir. Maddeye göre yurt dışında sağlık hizmeti alabilmek için Sağlık Bakanlığının onayı istenmektedir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 BAŞKAN -  Buyurun Sayın Yunusoğlu.

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Devamla) -  Acil hâllerde Sağlık Bakanlığından onay çıkmasının beklenmesi, vatandaşlarımızın bu hizmetten gecikmeli olarak yararlanması anlamına gelir ki, sağlıkta erken teşhis ve tedavinin önemi hepimizin malumudur.

Çalışanların, emeklilerin ve hastalarımızın bile haklarının kısıtlanmasına dayanan tedbirlerle sosyal güvenlik açıklarını kapatmayı amaçlayan bu yasaya karşı çıkıyoruz. Onların kısıtlı geliri üzerinden prim kesilmesi üzerine kurgulanan bu yasa, suç işleyen, vergi kaçıran, kayıt dışı işçi çalıştıranları ödüllendiren bu kanun hayata geçerse ülkemizde sosyal güvenlikten söz etmek mümkün değildir.

Genel sağlık sigortasına ait tasarıda yer alan değişikliklerin bu şekliyle benimsenmesi de mümkün değildir. Eğer bir sosyal güvenlik reformu söz konusu ise, uluslararası mali kuruluşların değil, milletimizin çıkarları gözetilmelidir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yunusoğlu.

Hükûmet adına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önemli bir yasa tasarısı görüşüyoruz. Üçüncü bölümüne gelmiş bulunuyoruz. Katkı sağlayan bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum, sivil toplum örgütlerine teşekkür ediyorum.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı en zor bakanlıklardan birisidir. Çünkü bir kamu yönü vardır Bakanlığın, bir de halka açık yönü vardır; bir eli kamuda, bir diğer eli ise halkta, sivil toplum örgütlerinde ve toplumun nabzını tutmadadır. Dolayısıyla, bu Bakanlığın sorumluluğu ve hakkını verme konusunda yoğun bir çaba içerisindeyiz, çalışma içerisindeyiz, gayret içerisindeyiz. Sabrın zirvesi noktasında, gösterilmesi gerektiği noktada azami sabrı gösterme konusunda da iyi bir sınav verdiğimiz düşüncesindeyim.

Tabii, sosyal tarafların talepleri olacak; toplumun talebi olacak, bireyin talebi olacak. Talepler aslında sınırsızdır. Yani ekonomideki ana kurallardan bir tanesi, talepler sınırsız ama kaynaklar sınırlı.

Şimdi, sosyal güvenlik sistemimizi konuşuyoruz, sosyal güvenlik sistemimizin sıkıntıları ortada, problemleri ortada. Hiçbir siyasi parti -yok bakın burada- kalkıp demiyor ki sosyal güvenlik sisteminde bir reform yapılmasın, bir düzenleme yapılmasın. Bu meseleye el atılmasın diyen yok, herkes diyor ki: “Bu mesele mutlaka ele alınmalı.” Çok güzel. Sivil toplum örgütleri tümüyle, yani bu sisteme karşı olanlar diyor ki: “Biz bu sistemin tümüne karşıyız.” Bu şekilde düşünenler bile sivil toplum örgütlerinden, mutlaka bu reform, bu ve benzeri düzenlemeler yapılmalı ama ben şu işlere, şu yönüne katılmıyorum gibi görüş ortaya koyuyorlar, bunlara da saygı duyuyoruz, ama herkesin “Mutlaka bir şey yapılmalı, bu sistem böyle gitmez, bu sürdürülemez.” dediği bir noktada bir yasal düzenlemeyi yapıyorsunuz.

Ben birçok konuşmamda söyledim, gönül arzu eder ki bu düzenlemeyi dört dörtlük yapasınız ve bunu ben içtenliğimle söylüyorum, dört dörtlük yapma konusunda bir çaba içerisindeyiz. Ama bunu “ben yaparım” anlayışında hiç olmadık “biz yaparız” düşüncesinde olduk “birlikte yapalım” düşüncesinde olduk. Onun için, bakın, önemli bir şeyi söylüyorum, önemli şey şu: Bu Parlamentodan geçen dönem geçmesine rağmen, biz “1/1/2008’de yürürlüğe girsin.” Deseydik… Yürürlüğe girmesi kesin olan konuları biz sosyal taraflarla tartışmaya açtık. Amacımız ne? Amacımız mutabakat. Amacımız ne? Doğruyu yapmak, güzeli yapmak. Yoksa, “1/1/2008’de yürürlüğe girmiştir.” derdik, dokuz bin prim günü yürürlüğe girerdi. Nasıl olsa Meclisten geçmiş, yasalaşmış, ama biz bu yolu tercih etmedik bakınız, Yani, yiğidi öldür hakkını yeme derler, kimse kimsenin hakkını yemeye kalkmasın. Bütün sivil toplum örgütlerine buradan sesleniyorum: Tek tek dinledim kendilerini, tek tek, grup hâlinde değil; sağlık kesimiyse sağlık kesimi olarak, tabipler odasıysa tabipler odası olarak, diş hekimleri ayrı, eczacılar ayrı, sendikalar ayrı, işçi kesimi ayrı, memur kesimi ayrı. Saatlerimi verdim ve hiç acımadım ve çok doğru yaptığıma inanıyorum. Bakınız, liste önümde. Birçok konuda, her konuda, bizim önümüze getirdikleri her konuda olumlu adım attık. Birbirimize çok yaklaştık ama birçok konuda, yüzde 80’inde, 90’ında da uzlaşma sağladık. Biz zaten böyle bir kesin  mutabakat… Kimse, siz bile  hazırlasanız… Bizim karşı çıkışımız doğaldır, size sivil toplum örgütlerinin bazı maddelerde karşı çıkışı doğaldır. Yüzde yüz bir ittifak, yüzde yüz bir mutabakat zaten mümkün değil bu derece kapsamlı bir yasal düzenlemede.

Bakınız, sosyal taraflar bize neler getirdiler? Dediler ki “Güncelleme kat sayısı önemli.” “Doğru” dedik, Anayasa Mahkemesi iptal etmişti zaten. Yüzde 25 gayrisafi millî hasıla içerisindeki emeğin payı, TÜİK tarafından böyle veriliyor. Biz sosyal taraflar dedik ki “Biz bunu yüzde 30’a ancak çıkarabiliriz, 5 puan artırabiliriz.” 5 puan nedir? Emeklinin emeklilik maaşına yüzde 5 yansıyacak demektir. Bu bilimsel verilere 5 puan ilave yaptık, yapabileceğimizi söyledik. Arkasından dediler ki “Yatan hastalardan yüzde 1 katılım payı alacaksınız, bunu almayın.” Bunu birlikte kaldırdık sosyal taraflarla ve Plan Bütçe Komisyonu safhasında kaldırdık. Sonra dediler ki “Malullük aylığında bakıma muhtaç kişiler için on yıl, bin sekiz yüz gün vardı. Bunu bin sekiz yüz gün olarak yapalım.” Plan Bütçe düzenlemesinde, Plan Bütçe seviyesinde bu düzenlemeyi de yaptık. Arkasından bir şey daha geldi. Aylık bağlama oranı olarak yüzde 2 bizim düzenlememizde. Yüzde 2’yi bir hak kaybı olarak gördü sosyal taraflar. Dediler ki: “Mevcut çalışanlar var, on yıla kadar SSK ve BAĞ-KUR’lular çalışırlarken on yıllık süre içerisinde aylık bağlama oranı yüzde 2’nin üstünde. Bu konuyla ilgili bir şey yapmamız gerekir.“ Şu anda çalışmakta olan vatandaşlarımıza yanlış bilgi verenlere buradan sesleniyorum: Aylık bağlama oranını da yüzde 3 olarak belirledik ve geçti; sizlerin oylarıyla geçti burada, yüzde 3. Ve zaten on yıl sonrasında ise yüzde 2, kimsenin hak kaybı filan söz konusu değil. Bu konuda da mutabakat sağladık.

Bir diğer konu, cenaze ve emzirme yardımları çok tartışıldı gereksiz yere. Şu anda SSK’lılar için 50 YTL bir emzirme yardımı var, 50 YTL. “Biz bunu 4 kat artıralım ve BAĞ-KUR’luları da kapsam içine alalım, kapsamını genişletelim.” dedik. Olumlu yönlerini kimse konuşmadı. Sosyal taraflar “Bu gereksiz yere tartışıldı. Geliniz, biz bu konuyu Bakanlık ve Sosyal Güvenlik Kurumu yönetimine bırakalım, yönetimde zaten bütün sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri var, oradan çıkan neticeye göre de biz ona rıza gösteririz.” dediler ve bunda da mutabakat sağladık sosyal tarafların talebi üzerine.

Arkadaşlar, arkasından, devam ediyorum, evlenme yardımının eşlere verilmemesi konusunda sosyal tarafların talebi oldu. Bu da gazetelere konu oluyor. Sosyal taraflar “Vatandaş ölmüş, eşi var, evlenecek, eşinin maaşından yirmi dört aylık verilsin; bu doğru değildir.” dediler. Biz yasaya koymamıza rağmen, çıkarttıran sosyal taraflar oldu ve çıkardık. ”Yetim kız çocuklarına on iki aylık yerine, evlenme yardımı yirmi dört ay olsun.” dediler ve yirmi dört aya çıkardık. Buradan da geçti bu düzenlemeler.

Ölüm aylığında SSK’lılar için, borçlanma hariç beş yıl, dokuz yüz gün prim ödeyince… Vatandaş öldü, beş yıl sigortalılığı var. “Dokuz yüz gün prim ödemişse bu vatandaşımız ölüm aylığı alsın.” dediler. “Tamam” dedik, kabul ettik.

Devam ediyorum. İş kazası ve meslek hastalıklarında sürekli iş göremezlik durumuna düşen bir vatandaşımız, yüzde 70 iken tasarıda, bizim teklifimizle “Sürekli iş göremeyen vatandaşımıza, muhtaç ve mağdur duruma düşmüş olan vatandaşımıza bu oranı yüzde 85’e çıkaralım.” dedik, sosyal taraflar da uygun buldular, birlikte uzlaştık, onu da çıkardık.

Kamuda çalışan mevsimlik işçilerimiz -az önce önergesi geçti- işsiz kaldıkları zaman… Yani dört ay çalışıyor vatandaşımız. Dört ay çalışıp altı ay, yedi ay veya sekiz ay bekliyor; sekiz ayın sonunda eğer iş akdi feshedilirse, bu vatandaşımız sekiz ay içerisinde sağlık hizmeti almışsa ona borç olarak geri dönecekti. Dönmemesi için “Akit fesholursa bu sekiz aylık ödemeyi de kamu kurumları yapsınlar.” dedik. Sosyal tarafların talebi de böyleydi. Bu konuda da uzlaştık.

Geri kalan bir diğer konu altmış beş yaş meselesi. O konuda da oturduk sosyal taraflarla, şöyle bir uzlaşma yaptık: Altmış beş yaş uygulaması 2036 yılından sonra başlasın.

Prim gününü istediler mi? İstemişlerdi, onu söyleyemedim. Prim günü dokuz bin gündü, yedi bin iki yüze indirdik. Prim gününü doldurduğu yıl içerisinde hangi emeklilik yaşı varsa o zaman emekli olsun. Yani 2008 yılında bir vatandaşımız işe başlarsa bu vatandaşımız yirmi yıl sonra 2028 yılında emekliliği hak ediyor. 2028 yılında ise şu andaki uygulamada da altmış yaş var. Mevcut uygulamada da bizim getirdiğimizde de altmış yaş var. 2036’ya kadar altmış yaşı da uzattık ve prim gününü doldurduğu günkü emeklilik yaşını geçerli hâle getirdik. Yani hangi maddede biz adım atmadık, uzlaşma sağlamadık? “Efendim, 2036’dan öteye size ne?” Kapatılma davası açılan bir parti için Türkiye Cumhuriyeti önemlidir, 2036 da önemlidir, 2050 de çok önemlidir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Kimse kusura bakmasın, biz her hâlükârda, her şartta Türkiye'nin geleceğini düşünen bir toplumuz.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Belli oluyor!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Siz de öylesiniz. Yani ben Türkiye'nin aleyhine burada bulunacak bir ferdi düşünmek bile istemiyorum, hepimiz öyleyiz. Onun için, çok kolaydır popülizm yapmak. 2036’dan sonra altmış beş yaşa ne gerek var, bizim de çok işimize geliyor ama dünyada OECD ülkelerine bakınız, etrafımıza bakınız, hiçbir yerde altmış beş yaşın altında şey yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – IMF, Dünya Bankası izin vermez, haklısınız.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurunuz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Altmış beş yaş önemlidir ama aslolan bunun Türkiye gerçeklerine göre uygulanmasıdır, biz onu yapıyoruz.

Son olarak şunu söyleyeyim: Bakınız, Sayın Başbakanla ilgili burada bazı şeyler ifade ediliyor. Bakınız, yalnız bir belge gösteriyorum, Sayın Başbakan buna ve bunu kullananlara “yalancı” dedi. Altta yazıyor, diyor ki: “Biz kaç kişiyiz?”, “Biz Kaç Kişiyiz Platformu” ve on altı tane madde var, on beşi yalan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne yazıyor efendim?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – On beşi yalan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, ne yazıyor?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bakınız, burada yazıyor.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Ne olduğunu bize de söyleyin de biz de bilelim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – İki: Bu, biz kaç kişiyiz düşüncesi ne anlama geliyor sizin takdirinize bırakıyorum ama biz bir şey biliyoruz: Biz 70 milyon kişiyiz arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ayrımcılığı, bölücülüğü kimin yaptığı ortadadır.

Bir diğer konu da son olarak, çok şey var… Sayın Başkan, müsaade olur mu acaba?

BAŞKAN – Maalesef.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Diğer konuda söz almayız. Birkaç konuda sorular var cevaplandırmak istiyorum.

BAŞKAN – Başka zaman veririm size.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – İki üç dakikalık efendim. Bir iki dakika istirham edeyim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, süre verin de bunu bilelim, ne demişler. Doğruları biz de öğrenelim! O diyenlerin neresi yanlışsa biz de öğrenelim!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –Mesela, diyor ki bakınız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, bir iki dakikanızı istirham edeyim.

Bakın, bir iki tanesini okuyalım efendim: “Yatan hastalar dâhil…”

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Bakan, bir şey söyleyeceğim. Başbakan açıklamasında, Biz Kaç Kişiyiz Platformu’nun açıklamasına “Yalan söylüyor.” demedi, öyle bir şey yok!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Hayır hayır, müsaade eder misiniz.

Bakınız, bunlar kullanıldı. Bunlar, piyasada, gazetelerde, sosyal taraflar konuyu çözmeden, öğrenmeden maalesef önlerine konan metinler çerçevesinde propagandaya kapıldılar, maalesef.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sosyal tarafları “Yalan söyledi.” diye itham etti.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Şimdi, bakınız, diyor ki: “Yatan hastalar dâhil bütün sağlık hizmetleri paralı olacak.” Bakınız, aynen böyle.

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Böyle bir şey yok.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – “İki: Aylık geliri 139 milyon lira olan, 139 YTL olan bütün vatandaşlar her ay 73 ila 475 milyon lira genel sağlık sigortası primi ödeyecekler.”

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yalan! Kim söylüyorsa yalan söylüyor!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Yani, kaç tanesi, bakın burada size okuyabiliriz. Bunları maalesef önümüze koydular ve milletin kafasını bulandırmaya çalıştılar.

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Türk Tabipleri Birliği onlar.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –  Bunların doğru olmadığını burada bir kez daha ifade ediyorum.

Şimdi, bakınız, Çalışma Bakanlığı olarak bir diğer görevimiz, örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırmaktır. Ben, bunu, Hak-İş’in genel kuruluna katıldım, Türk-İş’e katıldım ve DİSK’in genel kuruluna katıldım, üçünde de söyledim. Dedim: “Arkadaşlar, geliniz, bir dayanışma içerisinde örgütlenmenin önündeki engelleri kaldıralım, örgütlü toplum olalım. Artık, çağdaş dünyada yani işveren-işçi kavgası yok, işçi-işveren uzlaşısı var.”

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Kendileri dediler, kendileri getirdiler. Anayasa’da, yasalarda açıkça yazıyor.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Ama, amaç uzlaşı değil, amaç çatışma; amaç yapmak değil, amaç bozmak, kırmak ise böyle bir sendikacılık anlayışı da çok gerilerde kaldı artık. Buna prim verecek olan kimse de yok.

Şimdi, ne yapıldı bu süreç içerisinde? Bu kadar uzlaşıyı temin etmemize rağmen ve 24 Mart Pazartesi akşamı “Bütün sivil toplum örgütleriyle yüzde 80-90 mutabakat sağladık.” dememize rağmen, kendilerine ben “Değerli sivil toplum örgütü başkanları, sendika başkanları, uzlaşamadıysanız aşağıda elli kamera bekliyor, ininiz, kameralara deyiniz ki biz uzlaşamadık…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, süreniz doldu efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Efendim, son cümlem.

BAŞKAN – İki dakika verdim efendim fazladan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir şey olmaz efendim, devam etsin.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Soru-cevapta devam edin Sayın Bakanım, soru-cevapta devam edersiniz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bir dakikanızı alayım efendim.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, prensiplerimi çiğnetiyorsunuz bana. Olmaz yani, vallahi olmaz bu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir dakika…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Muhalefetin de desteği var Başkanım.

BAŞKAN – Muhalefetin desteği ama, muhalefet de biraz sonra aynı şeyi isteyecek çünkü, biliyorum. Kendisi için destek istiyor muhalefet şimdi.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Soru-cevapta devam eder. AKP’nin şahsı adına olan sözde Sayın Kafkas devam eder.

BAŞKAN – Peki, size bir dakika daha veriyorum.

Buyurun efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Sağ olun Başkanım.

Yani “Sosyal taraflar, çıkın açıklayın. Katılmadığınızı söyleyin, uzlaşı sağlayamadığımızı söyleyin. Tümden muhalefet yapabilirsiniz.” dedim, buna saygı duyacağımı söyledim, ama arkadaşlar birlikte açıklama yapmamızı uygun buldular ve az önce bahsettiğimiz konularda mutabakat sağladık. Onları da bir bir burada gerçekleştiriyoruz, fazlasını gerçekleştiriyoruz arkadaşlar. Hatta az önce sizin beş tane önergenizi kabul ettik, muhalefetin beş önergesini kabul ettik. Neden? Doğru bulduğumuz için. Bu yasa benim değil, sizin değil; bu yasa, gelecek nesillerimizi ilgilendiren bir yasadır. Dolayısıyla katkı sağlayanlara teşekkür ediyoruz, teşekkür etmeye de devam edeceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Yalnız, üzüldüğümüz nedir? Örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırma konusundaki samimi kanaatlerimize bazıları ket vurmaya başladılar, bir.

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Arkadaş, yok, yok, engel yok! Engel yok Sayın Bakan. Onu da söyleyin arkadaşlarınıza.

SIRRI SAKIK (Muş) – Evet.

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Örgütlenmenin önünde hangi engel var? Hiçbiri söylemiyor. İsim verin öyleyse.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – İki: “1 Mayıs emekçilerin bayramı olsun.” diyoruz. Bakınız, bunu burada söylüyorum: “1 Mayıs emeğin, emek ve dayanışma günü olsun. Artık bunu da, bu eski tartışmaları da geride bırakalım.” dememize rağmen bu sürecin böyle işleyeceğini, bu iktidarın böyle işleteceğini bilenlerin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –  …bu süreci baltalamak için maalesef farklı yollara girdiklerini gözlüyoruz, üzülüyoruz ve inanıyorum ki, vatandaşımız yasanın ne olduğunu, ne olmadığını çok daha iyi anlamaya başladı.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Ben bu kadar büyük katkılarından dolayı, sivil toplum örgütlerinin katkılarından dolayı hepinize çok teşekkür ediyorum. Yasanın bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum, sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Şahısları adına ikinci söz, Kütahya Milletvekili Sayın Hüsnü Ordu’ya aittir.

Buyurun Sayın Ordu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’yla ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve bu tasarıyla ilgili bugüne kadar katkı yapan gerek Bakanlık yetkililerimize gerekse siyasi parti sözcülerine şahsım adına teşekkür ediyorum.

Şimdi, burada bu yasa tasarısıyla ilgili gelen eleştirilere baktığımızda, genelde, bu tasarıyla ilgili, bu reformun haricinde, kayıt dışı istihdamdan, vergideki adaletsizliklerden, önce bunların düzeltilmesinden ve bunlar düzeltilmediği için sadece, burada problem olduğundan bahsediliyor. Hiç şüphesiz bunlar Türkiye’nin bir gerçeği ama bu tasarıyla ilgili Türkiye gerçeklerine baktığımızda bir başka gerçek var: 1991 yılında erken emeklilik vaadiyle Sayın Demirel tarafından hazırlanan ve daha sonra yasalaşan sosyal güvenlik tasarısıyla bu ülkede otuz sekiz yaşında kadınlarımız, kırk üç yaşında erkeklerimiz emekli edildi. Acaba bu, Türkiye’nin yaşanan bir gerçeği değil mi? Bu sorunun temelinde bu ifade ettiğimiz erken emeklilik yok mudur? Bu da hiç şüphesiz Türkiye’nin bir gerçeğidir. Tam otuz yıl, arkadaşlar, otuz yıl, bu ülke gerçeklerine uymadığı hâlde, bu ülkede emekli olan insanlara -bugün ortalama kırk altı yaş kabul edersek- emekli maaşı ödüyor.

Dünyanın bir sürü ülkesinde bu sistem yeniden iyileştirilmiş, revizyona girmiş. Şili’de, Avustralya’da, hatta İsveç’te, her yerde bu sistem yeniden rehabilite edilmiş.

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – İflas etti onlar ya.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) – Ancak, bizim ülkemizde, bugüne kadar geldiğimiz ve baktığımızda, ister ideolojik bakış deyin ister ajitasyon deyin ister fırsatçı yaklaşım deyin, bu sistem bugüne kadar gelmiş. Hiç şüphesiz, dünyada otuz yıl hiçbir sistem emeklilik sistemini kaldırmadığı için bizim ülkemizde de bu sistem bunu kaldırmıyor. Tabii, sistem bununla kalmamış, 1999’da ve 2006’da yapılan düzenlemelerde de uyuşmazlıktan dolayı Türkiye bir hançer daha yemiş ve bugün geldiğimiz noktada 25 ile 30 milyar dolar civarında, yıllık, bütçede kamu kocaman bir delikle açık veriyor. Bunun mutlaka düzeltilmesi lazım. Hiç şüphesiz bu bütçelerdeki açıkların ülkenin gerçeklerine, eğitimine, yatırımına, istihdamına yani bu tür kaynaklara doğru yöneltilmesini hepimiz isteriz ama şu anda bunları yapamıyoruz.

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Doğru değil de onun için. Doğru değil.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) – Bir başka gerçek var: Türkiye’nin bugüne kadar kamu iç borcuyla ilgili resmî rakamları yayınlanıyor ama yayınlanmayan bir başka sosyal güvenlik tandanslı iç borcumuz var. Bunları iki kısımda ayırabiliriz: Mevcut emekli olan insanlarımıza yaşamları boyunca ödenecek maaşlar. Mevcut sistemde çalışan insanlarımıza emekli olduktan sonra ödenecek borçlar Türkiye’de hiçbir yetkili tarafından bugüne kadar açıklanmıyor. Bu rakamlar da ifade edildiği zaman dudakları uçuklatacak bir rakam da ortada kamu iç borcu olarak duruyor. Dolayısıyla, şu anda emekli olan insanlarımız mevcut emekli maaşlarıyla yaşayamaz hâldeler. Peki nedir bu sistemi bu hâle getiren?

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Kayıt dışılık.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) – Bugüne kadar sistemi bu hâlde, düzeltmeyen, iyileştirmeyen, fırsatçı yaklaşan, ideolojik yaklaşan ve maalesef bunu düzenlemeyen sistemdir. Şimdi bu sistem düzenlenmek isteniyor. Peki, bu sistem düzenlendiğinde ne olacak? Bu sistem, değerli arkadaşlar, tehir edildiği sürece bu sistemden en fazla mağdur olan insanlar çalışanlar olacaktır, emekliler olacaktır ve Türkiye’nin geleceği olacaktır. Dolayısıyla, bu sistemin öncelikle yeniden ele alınıp iyileştirilmesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ordu.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) – Biz de şu anda Parlamento olarak bunu yapmaya gayret sarf ediyoruz. Bu sistemin iyileştirilmesi sayesinde, gelecekte, Türkiye'nin geleceği, çalışanları, emeklileri, gençlerinin daha iyi bir sosyal güvenlik ortamı bulabilmesi için, bu yasanın bu Parlamentodan olumlu bir şekilde -eksikleriyle, kusurlarıyla olabilir ama- geçmesinin bu ülkenin yararına olduğunu ifade etmek istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ordu.

Sayın milletvekilleri, bölüm üzerinde şimdi soru-cevap işlemine başlayacağım.

Toplam süremiz on beş dakikadır. Çok fazla talep olduğu için her konuşmacıya, maalesef, birer dakika vereceğim.

Sayın Asil, buyurun efendim.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Bakan, hayvancılığın önündeki sorunlar beş yılı geçen iktidarınızda hep görmezden gelinmiş, hayvancılıkla uğraşanlar, düzelir umuduyla aldıkları kredinin ve bu kredinin faizinin altında ezilmiş, iflas noktasına gelmişlerdir. Mazot ve gübre fiyatlarında izahı mümkün olmayan artışlar çiftçiyi toprağını işleyemez, verim artışını sağlayan gübreyi tarlasına atamaz hâle getirmiş, bunun doğal sonucu olarak gelen fakirlik de çiftçiyi BAĞ-KUR primini ödeyemediği için sağlık yardımından faydalanamaz hâle getirmiştir. Tasarı yasalaştığında işi olduğu hâlde genel sağlık sigortası primini ödeyemeyen çiftçi ve esnafımızın bu içine düştüğü sosyal problemi ve sağlık problemlerini nasıl halletmeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Asil.

Sayın Doğru, buyurun efendim.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sosyal güvenlik kanunu çıkarılıyor. Kamu kuruluşlarında, Emekli Sandığına bağlı, SSK’ya bağlı, 4/B ve 4/C maddesiyle çalışan birçok insan var. Tabii, bu kanunun çıkmasıyla beraber de herkes de farklı bir beklenti içerisinde olmuştur. Bilhassa 4/B ve 4/C maddeleriyle ilgili ve yine aynı şekilde diğer personel kanunlarıyla ilgili bir çalışma yapılacak mıdır? Bu konuda neler söylemek istiyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğru.

Sayın Özdemir, buyurun efendim.

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma soruyorum: İşverenleri sigortasız işçi çalıştırmaya yönelten faktörlerden birisi prim oranının yüksekliğidir. Türkiye, OECD ülkeleri arasında istihdam maliyeti en yüksek olan ülke konumundadır. Son beş yıllık iktidarınız döneminde 4,5 milyon olan kayıt dışı işçi sayısını 11 milyona çıkardınız. 11 milyon kayıt dışı çalışanları hangi yöntemi kullanarak kayıt altına almayı düşünüyorsunuz?

Soru iki: Kaç yılda bunların tamamını kayıt altına alabileceksiniz, yoksa bu gidişle kayıt dışı çalışan sayısını daha da artırmayı mı düşünüyorsunuz?

 Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdemir.

Sayın Genç, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Efendim, Sayın Bakandan sormak istiyorum: Bu kanuna göre kaç tane yönetmelik çıkarılacak ve ne kadar süre zarfında bu yönetmelikler çıkarılacak? Aslında, bu kanunun uygulanması yönetmelikle değil, daha kapsamlı, daha ciddi bir tüzük çıkarılması lazım ama maalesef AKP İktidarı zamanında tüzükler rafa kaldırıldı.

İkincisi: Bu kanun yürürlüğe girdikten sonra emekliler sosyal sağlık sigortası ödeyecekler midir, ödeyeceklerse ne kadar ödeyeceklerdir? Bu ödenecek prim kim tarafından ödenecek, daha doğrusu bugünkü emeklilerin maaşında bir azalma olacak mıdır olmayacak mıdır, bunları öğrenmek istiyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Sayın Yıldız.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başkan, Sayın Bakanıma soruyorum: 2022 sayılı Yasa’dan yararlanan muhtaç, güçsüz, kimsesizler ve özürlülerin başvurularında gerek bürokratik açıdan gerekse zamana yayılma açısından ciddi sıkıntılar vardır. Mesela şuradaki başvuru, sekiz maddelik bir başvuruyu gerçekleştirdikten sonra nihai karar için Ankara’ya gönderiliyor şahısların ilgili belgeleri. Geçen gün Batman’da, Sayın Vali Yardımcımızın da olduğu bir ortamda, bir özürlü vatandaş geldi. İki buçuk yıldır, Ankara’ya gelmiş başvurusu ama hâlen sonuçlanmamış. Sayın Vali Yardımcısı, bu tür başvuruların çok olduğundan yakındılar. Zamana yayılıyor… Bu konuda bir düzenleme yapılması düşünülüyor mu?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldız.

Sayın Barış...

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, hastanelerde çalışan personel on beş günden beri öğle yemeklerini boykot ediyor. Nedeni, Maliye Bakanlığının bir genelgesiyle yemek parasının yüzde 50’si personelden istenmekte. Hâlbuki, 11/12/1986 tarihli ve 19308 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yiyecek Yardımı Yönetmeliği’nin 3’üncü maddesinde, “Günün 24 saatinde devamlılık gösteren hizmetlerde üç öğüne kadar ücretsiz yemek verilebilir.” denmektedir. Hastanelerde sefertası dönemini başlatmamak için bir girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?

İkinci sorum: “İki sigortalı bir emekliye bakıyor.” Diyorsunuz. Kaçak ve kayıt dışı sigortasız çalıştırılanlarla ilgili hangi önlemleri aldınız? Sigortalı olması gereken ve kayıt dışı olan işçi sayısı ne kadardır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Barış.

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakana aracılığınızla sormak istiyorum: 15/3/2008 günü Tarsus’ta, bir vatandaşımız, çocuğunu hastanede rehin aldıkları için kendisini kaymakamlık önünde yakmıştır. Bu vatandaşımızın kendisinin herhangi bir sosyal güvencesi bulunmuyor, ancak hanımı, yani rehin kalan çocuğun annesi yeşil kart sahibi. Hastane, çocuğun masraflarının annesinden dolayı devlet tarafından karşılanamayacağını, babanın ödemesi gerektiğini belirtiyor. Sayın Bakanım, eşlerden birisinin yeşil kart gibi sosyal güvenceye sahip olması durumunda, çocuğun sağlık giderlerinin de devlet tarafından ödenmesi konusunda acilen ne düşünüyorsunuz? Bu konuda bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akkuş.

Sayın Çelik…

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, burada, özellikle, ben de, bir konuşmacıya atıfta bulunarak Sayın Bakanıma bir soru yöneltmek istiyorum. Burada bu kanun tasarısı hazırlanırken ve Mecliste kanunlaşma aşamasındayken hep sanki sivil toplum örgütleriyle görüşülmüş ve ona göre yasa yapılmış gibi bir havada sunum yapılıyor. Gerçek olan, IMF’nin, burada, getirdiği ve dayattığı, empoze ettiği bir metin olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu şekilde, 35 milyar YTL’lik bir açığı yine fakir, yoksul, gariban olan vatandaşlarımızın sırtına yüklemeyecekler mi? Bunu sormak istiyorum.

Bir de sigorta sistemi ve sosyal güvenlik sisteminin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika verdim Sayın Çelik. Maalesef… Soru soracaklar var daha çok.

Sayın Koçal, buyurun efendim.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Bakanlığınızın tahakkuk etmiş ne kadar SSK ve BAĞ-KUR prim alacağı vardır? Bu alacağı nasıl tahsil etmeyi planlıyorsunuz? Bu alacaklarla ilgili herhangi bir af söz konusu mudur?

Bir diğer sorum: İş kazaları ve meslek hastalıkları konusunda yeterli önlemi almadığınız için yıllık ne kadar gereksiz harcamanız vardır? Hazinenin zararı ne kadardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Koçal.

Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Bakanım, üç büyük sosyal güvenlik kurumunu birleştirip devasa bir kurum oluşturdunuz. Söz konusu kurumun Ankara’daki ve taşradaki teşkilatlarına getirdiğiniz idarecilerin ne kadarı kurum içinden ne kadarı kurum dışındandır? Bunların dökümünü verir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paksoy.

Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, bu hafta Sosyal Güvenlik Haftası. Ama ben yukarıda komisyondaydım, zannediyorum ki siz dâhil hiç kimse Sosyal Güvenlik çalışanlarının Sosyal Güvenlik Haftası’nı kutlamadı. Ben Sosyal Güvenlik Kurumunda çalışan tüm arkadaşlarıma başarı dileklerimi iletiyorum. Acaba onların bu çok yoğun çalışmalarından dolayı bu “Hafta” nedeniyle onları ödüllendirecek misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.

Soru işlemi bitmiştir.

Sayın Bakan, buyurun efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Evet, bu hafta, Sosyal Güvenlik Haftası ama görüşmelerimiz de aslında sosyal güvenliğin içeriğiyle ilgili. Doğrusu, bir ihmalimiz olarak kabul edebiliriz. Sayın milletvekilimize teşekkür ediyorum. Ben de bu vesileyle tüm çalışanların Sosyal Güvenlik Haftası’nı kutluyorum. Çok önemli bu hafta. Sebebi şu: Etkinlikler, geçmişte olduğu gibi değil, geçmişten çok farklı, çok yoğun bir şekilde Türkiye’nin dört bir tarafında kutlanıyor.

Bir diğer konu: Tarsus’taki bir olaydan bahsetti bir milletvekilimiz, çok önemli. Yeşil kartlı bir çocuğun durumundan bahsettiler ve bu çocuğun tedavisinin nereden karşılanacağını sordular. Çok önemli bir soru. Çok acele etmemiz gerekiyor bu yasayı çıkarmaya. Çünkü bu yasa bir an önce çıkarsa on sekiz yaşındaki bütün vatandaşlarımız, yavrularımız sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmiş olacaklar. Dolayısıyla Türkiye artık böyle bir sorunu da, bu ilkelliği de yaşamayacak, sosyal devlet olmanın gereği bütün vatandaşlarımız sosyal güvenlik kapsamına girmiş olacağından.

Sosyal Güvenliğin borçlarıyla ilgili, ne kadar alacağınız var diye soruldu. Küsuratını söylemiyorum şu anda, 32 katrilyon BAĞ-KUR alacağımız var, 12 katrilyon SSK alacağımız var, toplam 44 katrilyonluk bir alacağımızın olduğunu söyleyebilirim.

İdarecilerin atandığını biliyorsunuz. Yani Sosyal Güvenlik il müdürlerini atadık. Sosyal Güvenlik il müdürleri atanması son derece önemli bir olaydır. Bu üç kurumun başına geldiler ve tek kurum hâlinde. Önemli bir görev görecekler, illerindeki tüm vatandaşlarından sorumlu konumdadırlar. Dolayısıyla bu arkadaşların tamamının kurum içinde olduğunu size söyleyebilirim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kurum içinden atama…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Hepsi kurum içinden atandı. Yani bildiğiniz gibi, SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı müdürlerimiz vardı. Doğrudur, bunların içerisinde tercihte de kurumun çok zorlandığı kanaatindeyim. Bildiğiniz gibi, bunların atanması kurum yönetim kurulu tarafından, onayıyla oluyor, yani Bakanlığımızın onayı gerekmiyor. Dolayısıyla arkadaşlarımız özverili bir çalışma yaparak Sosyal Güvenlik Kurumunun yurdun dört bir tarafında teşkilatlanmasının, örgütlenmesinin başlangıcını gerçekleştirmiş oldular. Şimdi, il müdürlerinden sonra, hemen akabinde merkez müdürleri ataması olacak. Bununla ilgili de 1.700 kadar bir kadro, bir merkez oluşturulacak. Bu 1.700 kadronun amacı da sosyal güvenlik en küçük birime varıncaya kadar örgütlensin, halkla iç içe, halkla diyalog hâlinde gerek sağlık hizmetlerini gerekse diğer sigorta hizmetlerini sunsun diye.

Özürlülerin maaş bağlama hızı ile ilgili bir soru tevcih edildi. İki yıldan yetmiş beş güne indirdik özürlülere maaş bağlamayı, bir haftaya indirme mücadelesini veriyoruz. İnşallah, bir haftaya bağlanır noktaya bunu indirme çabası içerisindeyiz şu anda. Çünkü özürlülerimize bu konuda bir pozitif ayrımcılık yapmamız gerekiyor. Onlar bu vatanın evlatları, onların konumuna her birimiz düşebiliriz. Onları iki yıl boyunca bekletmek herhâlde yöneticilerin vasfı olmasa gerek. Süreyi çok kısalttık. Bunu bir haftaya indirme çabamız da şu anda devam ediyor, tıpkı karneleri… Bakınız, söz vermiştik, çok kısa süre içerisinde sağlık karnelerini kaldırdık ve aktiflerini de kaldıracağımızı söylemiştik, onları da geçen hafta itibarıyla devreye koyduk. Şimdi, artık vatandaşlarımızın -çalışanlar, emekliler- sağlık karnesiyle ilgili sorunları kalmamış oldu. Özürlülerle ilgili de çalışmamızı bu çerçevede değerlendireceğiz.

“Emekliler prim ödeyecek mi?” Sayın Genç, emeklilerin prim ödemeyeceğine dair düzenleme, yanılmıyorsam, tasarının 61’inci maddesinde gayet net bir şekilde açıklanmış durumda. Yalnız, 1987 yılında yanılmıyorsam…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Genel sağlık sigortası primi…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Hayır, prim ödemeyecekler, GSS primi ödemeyecekler.

Bunun yanında, 1985 ve 1987 yılında çıkan bir kanun var. O zaman BAĞ-KUR’lular GSS primi ödemedikleri için emeklilikleri söz konusu oldu. Daha o dönemde çıkan yasa gereği on yıl BAĞ-KUR’luların emekli olsalar da GSS primini ödeme zorunluluğunu getirdi o düzenleme. O yürürlüktedir, istisnai olarak bir o vardır. Yani 1985 yılında çıkan istisnai durumun dışında emeklilerin prim ödemesi filan söz konusu değildir. BAĞ-KUR’lular on yılı doldurunca o kesenek de o ödeme de bitiyor, sona eriyor.

“Yönetmelik ne zaman yürürlüğe girecek?” Yasanın altı ayda tümden yürürlüğe girmesini umuyoruz. Bazı maddeleri hemen, bazıları birkaç ay içerisinde yürürlüğe girecek ama yasa altı ayın sonunda tümden yürürlüğe girecek.

Bu çerçevede ne kadar yönetmelik olur? Doğrusu buna yazılı olarak cevap vermemizde fayda var. Ezbere bir şey söylemenin doğru olmayacağı düşüncesindeyim.

Prim oranlarının yüksekliğinden bahsedildi. OECD ülkeleri çerçevesinde prim oranları yüksek, doğru, ama asgari geçim indirimi çerçevesinde mesele ele alındığı zaman OECD’de artık şampiyon değiliz, bir hayli aşağılara indik, yüzde 42,5’lardan yüzde 36’lar seviyesine indik. Şimdi, yüzde 5’lik indirimi de bu yıl içerisinde gerçekleştirdiğimizde, inanıyorum ki OECD ortalamasına gelmiş olacağız. O zaman kayıt dışılıkla mücadeleyi de çok daha etkin yürütmek mümkün olacak. Çünkü siz, işvereni ağır vergi yükleriyle karşı karşıya bırakmışsanız, o denetim ne kadar seri olursa olsun, mutlaka, kayıt dışılığı da beraberinde getirir. Ama eğer, siz, bu konudaki dengeyi, bu konudaki oranları OECD ortalamasının ve dünya ortalamasının üzerine çıkarmaz da o noktada tutarsanız, tabiî ki denetimlerin de mutlaka çok önemli katkısının olacağı düşüncesindeyim.

Personel kanunuyla ilgili çalışmaların devam ettiğini biliyorsunuz. Bir diğer bakanlığımız tarafından o çalışmalar sürdürülmektedir.

Diğer, kalan sorular varsa o sorulara da yazılı olarak cevap veririz.

Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Değerli milletvekilleri, üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

61’inci madde üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım:

TBMM Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 61. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 103. maddesinin 2. fıkrasının “…Kurum ile yaptıkları sözleşmeleri…” ibarelerinden sonra gelen, “…feshedilebilir kurumca belirlenecek süre içinde tekrar sözleşme yapılmaz” ibarelerinin “feshedilir ve kurumca belirlenecek süre içinde tekrar sözleşme yapılmaz” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Gültan Kışanak

Selahattin Demirtaş

 

Şırnak

Diyarbakır

Diyarbakır

 

Akın Birdal

Sevahir Bayındır

Osman Özçelik

 

Diyarbakır

Şırnak

Siirt

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 61 inci maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 103 üncü maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Recai Birgün

A. Jale Ağırbaş

 

İzmir

İzmir

İstanbul

 

Kamer Genç

Hasan Erçelebi

Hasan Macit

 

Tunceli

Denizli

İstanbul

 

 

Hüseyin Mert

 

 

 

İstanbul

 

“Ayrıca, maddi hatalar hariç olmak üzere, bu fiilî işleyen veya sağlık hizmeti satın alınmasına ilişkin sözleşmelerde belirtilen hükümlere aykırı davrandığı tespit edilen sağlık hizmeti sunucularının Kurum ile yaptıkları sözleşmeleri feshedilir ve iki yıldan az olmamak üzere Kurumca belirlenecek süre içinde kendileri ile tekrar sözleşme yapılmaz.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 61 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 103 ncü maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla,

 

Akif Akkuş

 

Reşat Doğru

 

Mustafa Kalaycı

 

Mersin

 

Tokat

 

Konya

 

 

M. Akif Paksoy

 

Recep Taner

 

 

 

Kahramanmaraş

 

Aydın

 

 “Bir takvim yılı içerisinde, yukarıda sayılan fiillerden birini birden fazla veya fiillerden birden fazlasını birlikte yaptığı belirlenen sağlık hizmet sunucularının Kurum ile yaptıkları sözleşmeleri feshedilir ve aynı kişilerce başka ad altında kurulacak işletme veya ortaklıklarla da sözleşme yapılmaz.”

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 61. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 103. Maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Rasim Çakır

 

İstanbul

Ankara

Edirne

 

Ali Rıza Öztürk

Çetin Soysal

Bayram Meral

 

Mersin

İstanbul

İstanbul

"tespit edilen sağlık hizmeti sunucuları hakkında genel hükümlere göre takip yapılır. Bu fiiller nedeniyle Kurumun yersiz ödediği tutar 96 ncı maddeye göre geri alınır. Ayrıca bu fiilleri işleyen veya sağlık hizmeti satın alınmasına ilişkin sözleşmelerde belirtilen hükümlere aykırı davrandığı tespit edilen sağlık hizmeti sunucularının Kurum ile yaptıkları sözleşmeleri feshedilebilir ve iki yıldan az olmamak üzere Kurumca belirlenecek süre içinde tekrar sözleşme yapılmaz. Tekrar sözleşme yapılmayan kişilerin ve birinci derece hısımlarının başka adlarla kurdukları sağlık kuruluşları ile de sözleşme yapılamaz.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim?

DEVLET BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Bayram Meral konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Meral.

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 119 sıra sayılı yasanın 61’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanımız burada yasanın methiyelerini anlattı. Bir türlü anlayamıyoruz. İşçi bu yasayı istemiyor, memur bu yasayı istemiyor, esnaf bu yasayı istemiyor, sivil toplum örgütleri bu yasayı istemiyor, işverenin büyük bölümü şikâyetçi, ama biz yasanın methiyesini burada yazıyoruz. Kim istiyor bu yasayı? IMF istiyor, Dünya Bankası istiyor.  IMF birçok şey istiyor. “Özelleştirmeyi hızlandırın.” diyor, “Yatırımları durdurun.” diyor, “Tarım ve hayvancılığa verdiğiniz desteği kesin.” diyor ve “Bana muhtaç olun.” diyor. İşte bizim karşı çıkmak istediğimiz ve karşı çıktığımız mantık budur değerli arkadaşlarım.

Burada Sayın Bakanım hiç hak kaybı olmamasından bahsetti. İki örnek vermek istiyorum değerli arkadaşlarım. İşçi emekli olduğu zaman bir taban ücreti vardır. Ücreti, prim tutarı ne olursa olsun dört yüz yirmi bir liranın altına emekli aylığı düşmezdi. Şimdi bu iki yüzlerin altına düşüyor. Hak kaybı değil midir bu değerli arkadaşlarım? Yine, iş kazası, meslek hastalığı geçiren, rapor alan bir arkadaşımıza da dört yüz yirmi milyon liranın altında aylık ücret bağlanmazdı. Bu taa yüz küsur liralara düşüyor. Bu bir hak kaybı değil midir değerli arkadaşlarım? Sizce hak kaybı nedir?

Bakınız, muhterem arkadaşlarım, geldiniz geleli -yani, bu Mecliste sizinle birlikteyim değerli arkadaşlarım- fakirin cebinden elinizi çıkarmadınız. Ne yaptınız? Özelleştirme yaptınız, binlerce işçiyi kapı dışına koydunuz ve bir yasa çıkardınız. 657 sayılı Yasa’nın içerisinde üç dört tür memur var, çalışan var. Birisini 4-C maddesi koydunuz. Bunların sendikası yok, kıdem tazminatı yok, yıllık izni yok. Hani sosyal devletsiniz? Bu bir hak kaybı değil midir değerli arkadaşlarım? (B) cetveline göre bir bölüm vatandaşı çalıştırıyorsunuz. Bunlar da böyle. Belirli akitle çalışıyor. İşinize gelir süresini uzatırsınız, işine gelirse kapının dışına koyarsınız. Ama bir şey yaptınız, tebrik ederim sizi. Çıkardığınız bu yasanın neler getirdiğini bilenler hem de kodamanlar, birbirine işverenler, patronlar altı aylık çocuğunu sigortalı yaptırdı. Helal olsun işte! Sizinki böyle oluyor değerli arkadaşlarım. İşte sosyal reform bu dediğiniz.

Değerli arkadaşlarım, bakınız ne yapıyorsunuz: Burada bir arkadaşım konuşurken itiraz ettiniz. Yatırım yok, işsizlik had safhada, çocuklar, değerli arkadaşlarım, üniversiteyi bitirmiş gençler meydanlarda boş geziyor. Ama siz ne yapıyorsunuz biliyor musunuz sosyal şeyi? 2007 yılında 14 milyon 300 küsur bin kişiye yeşil kart dağıtmışsınız -il il isterseniz söylerim- hemen seçimden sonra, 5 milyon 347 binini iptal etmişsiniz.

Muhterem arkadaşlarım, süre azalıyor, bir iki konuya daha değinmek istiyorum. Geçen de Sayın Bakanımız Tekelden özelleştirme dolayısıyla işten çıkarılanların kamu kesimine aktarılacağını söylediler. Kurbanlık kuzu gibi bekliyor Tekel işçileri değerli arkadaşlarım. Nereye aktaracaksınız, bunlarla ilgili ne yapacaksınız veya onlar gibi özelleştirme mağdurlarını? Burada açıklayın da vatandaş hiç olmazsa -işinden ettiniz- evine giderken trafik kazası geçirmesin. Şurada, gelin de açıklayın bunları değerli arkadaşlarım.

Burada, muhterem arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, uzun yıllar ben Türk-İş Genel Başkanlığını yaptım. Lafı geçtiği için burada şey yapıyorum. Kavga ettirmediğiniz yer  kalmadı Allah aşkına! Bir tek sivil toplum örgütleri kalmıştı, onları da neredeyse birbirine takıştıracaksınız.

Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, Türk-İş sorumluluğunu bilen bir kuruluştur. Ben meydanlara inen arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum. Gittim, onları da kapıda karşıladım. Türk-İş nerede ve ne zaman, ne yapacağını bilen bir kuruluştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Meral.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Bir dakikam bitti mi Sayın Başkan?

BAŞKAN – Bir dakika değil, beş dakikanız bitti, bir dakika veriyorum efendim size.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Onun haklı talep ve tekliflerini dinlemeyen, yerine getirmeyen, siyasi partilerin, siyasi hükûmetlerin Türk-İş çok ense tıraşını seyretmiştir. Kızılay Meydanı’na indik de ne yapamadık diyenlere soruyorum. Türk-İş Kızılay Meydanı’ndayken burada güven oyu alamayan,  düşen hükûmetleri de biliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bir konuyu daha söylemek istiyorum: Tarım işçisi, şeker işçisi, inşaat işçisi, orman işçisi… Bunların emekli olma hakları var mı değerli arkadaşlarım? Bu yasayla bunlar ortadan kalkıyor, yapmayınız. Bu yasayla bu arkadaşlarımızın emekli olma hakları elinden alınıyor. Dört ay her yıl çalışan bir işçi altmış yıl çalışması lazım ki emekli olsun. Sanki bunu bilmiyor musunuz? Bile bile burada elinizi kaldırıyorsunuz, bunun adına da “reform” diyorsunuz. Hayrını görün.

Saygılar sunuyorum hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Meral.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 61 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 103 ncü maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

                                                                               Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

“Bir takvim yılı içerisinde, yukarıda sayılan fiillerden birini birden fazla veya fiillerden birden fazlasını birlikte yaptığı belirlenen sağlık hizmet sunucularının Kurum ile yaptıkları sözleşmeleri feshedilir ve aynı kişilerce başka ad altında kurulacak işletme veya ortaklıklarla da sözleşme yapılmaz.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim?

DEVLET BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Reşat Doğru…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. Sözlerime başlamadan önce fedakâr bir şekilde çalışan polis teşkilatımızın Polis Haftası’nı ve polis günlerini candan tebrik ediyor ve kendilerine başarılar diliyorum.

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 61’inci maddesi ile ilgili vermiş olduğumuz önergede biz “Bir takvim yılı içerisinde yukarıda sayılan fiiller” dediğimiz, bu 61’inci maddenin bölümleri olan sağlık hizmeti sunulmadığı hâlde sağlık hizmetini fatura ettiği, faturayı veya faturaya dayanak oluşturan belgeleri gerçeğe aykırı olarak düzenlediği, 64’üncü madde gereğince kapsam dışı tutulan sağlık hizmetlerini kapsam içinde olan sağlık hizmetleri gibi gösterdiği, sağlık hizmetlerine hak kazanmayan kişilere sağlık hizmeti sunarak kuruma fatura ettiği şeklinde kurumu zarara uğratan insanlarla ilgilidir veya kuruluşlarla ilgilidir.

Biz bu önergemizde diyoruz ki “Bir takvim yılı içerisinde yukarıda sayılan fiillerden birini birden fazla veya fiillerden birden fazlasını birlikte yaptığı belirlenen sağlık hizmet sunucularının kurum ile yaptıkları sözleşmeleri feshedilir ve aynı kişilerce başka ad altında kurulacak işletme veya ortaklıklarla da sözleşme yapılmaz.” şeklinde değiştirilmesini istiyoruz.

Bu maddenin, yani 61’inci maddenin son fıkrasında bu gösterilen durum şu şekildedir: Diyorlar ki “Fiilleri işleyen veya sağlık hizmeti satın almasına ilişkin sözleşmelerde belirtilen hükümlere aykırı davrandığı tespit edilen sağlık hizmeti sunucularının kurum ile yaptıkları sözleşmeleri feshedilebilir ve kurumca belirlenen süre içerisinde tekrar sözleşme yapılmaz.” deniyor. Yani “feshedilebilir” derken feshedilmeyebilir de. Yani, burada bir noktada açıklık ortaya konmuş gibi bir durum vardır. Bu açıklığın ortadan kaldırılması lazım. Yani burada işlenen bir suç vardır ve bu suçtan dolayı da bu sözleşmelerin bir daha yapılmamak üzere kendileri veyahut da ortak olacağı şirketler tarafından yapılmaması veyahut da sözleşmelerin tamamen feshedilmesi şeklindedir. Bunu yapmadığınız takdirde bir haksızlığı da beraberinde getirmiş olursunuz.

Ayrıca, 71’inci maddede yer alan kimlik tespiti yükümlülüğünü yapmayan ve bu nedenle de bir başka kişiye ait sağlık hizmeti sunulması nedeniyle “kurumun zarara uğratılması” dediğimiz, yani sağlık karnelerinin başkaları tarafından kullanılması anlatılmaktadır. Bu maddenin de tekrar düzenlenmesi gerekiyor. Yani burada da işlenen bir suç vardır, o suçun da cezasız kalmaması gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, tabii, burada, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın bazı maddeleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişken 61’inci maddesi esasında iptal edilmemiştir.  61’inci maddenin, 103’üncü maddesinin tekrar değiştirilmesinin de bir manasını anlayamıyoruz. İnanıyorum ki bu bizim vermiş olduğumuz önergeyle beraber haksız menfaat teminini de ortadan kaldırmış oluruz.

Ülkemizde tabii son zamanlarda ciddi bir sağlık piyasası oluşmuştur. Yani burada devlet hastanelerinin yanında özellikle özel sağlık kuruluşları, beraberinde yine sağlık merkezleri, tıp merkezleri gibi çeşitli kuruluşlar vardır. Bu kuruluşların çalışmaları çok zor şartlar içerisinde olmaktadır. Kim ne derse dersin bu kuruluşların normal şekilde çalıştığını veyahut da kazançlarının çok iyi bir şekilde olduğunu da söyleyemeyiz. Son zamanlardaki bu kuruluşların temsilcilerinin yapmış oldukları açıklamalarda kapanma durumuyla karşı karşıya olduğu da bir gerçektir. Birçok sağlık kuruluşu şu anda, yani bırakın personelini, personel maaşlarını, ayakta durma noktasında bile çok büyük mücadeleler vermektedir. Özellikle bu kuruluşların içerisindeki özel hastanelerin kapanma durumuyla karşı karşıya olduklarını, hatta bazı illerde de kapanmakta olduğunu da görüyoruz. Hatta onu bırakın, bazı noktalarda açılmayla ilgili çeşitli müracaatlar yapılmış, o müracaatlarda da işte bu kanunun gerçek bir şekilde tam olarak ortaya konmamasından dolayı da şu an itibarıyla ruhsat alma durumuyla da karşı karşıyadırlar. Yani ruhsatlarını alamıyorlar ve beraberinde de “Acaba açtığımız zaman biz ne zaman batacağız.” şeklinde düşünce içerisindeler. İnanıyorum ki bu kanunlarla beraber bu insanların ve kurmuş oldukları kuruluşların hepsini bir noktada suçlamak da doğru değildir. Bu suçlamayı ortadan kaldırması noktasında, yapılırken ama aynı zamanda da haksızlığa uğratan kuruluşları da çok iyi bir şekilde denetlemek ve onlarla ilgili de çalışmalar yapmak mecburiyetindeyiz.

Biz bu önergemizle burada bir haksızlığın giderilmesini ve beraberinde de kurulmuş olan bu işletmelerin bir noktada ciddi şekilde çalışmalarını hedefliyoruz. İnanıyorum ki önergemize destek verdiğiniz zaman bunu daha iyi bir şekilde ortaya koymuş oluruz ve beraberinde de haksızlığı önlemiş oluruz diyor, hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 61 inci maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 103 üncü maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları

“Ayrıca, maddi hatalar hariç olmak üzere, bu fiilî işleyen veya sağlık hizmeti satın alınmasına ilişkin sözleşmelerde belirtilen hükümlere aykırı davrandığı tespit edilen sağlık hizmeti sunucularının Kurum ile yaptıkları sözleşmeleri feshedilir ve iki yıldan az olmamak üzere Kurumca belirlenecek süre içinde kendileri ile tekrar sözleşme yapılmaz.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 61’inci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu 61’inci madde sahtekârlıkların en büyüğünün yapılabileceği bir madde. Yani “Sağlık hizmeti sunulmadığı halde sağlık hizmetini fatura ettiği, faturayı veya faturaya dayanak oluşturan belgeleri, gerçeğe aykırı olarak düzenlediği…” Yani maddeyi okumak istemiyorum. Bunlar, tamamen bilerek -maddi hata hariç tabii- isteyerek… İşte, bu sosyal sigortalarda o en büyük kara deliği açan insanlar bunlar.

Siz ne yapıyorsunuz? Efendim, bu suçları işleyenlerin sözleşmeleri feshedilebilir… Kim feshedebilir? Tabii, oradaki, o kurumun başındaki adam eğer kendi tarikatına uygunsa feshetmeyebilir, eğer kendisi de onun içindeyse, maddi menfaati varsa feshetmeyebilir. Böyle bir kanun düzenlenebilir mi? Kanun vazıının görevi, kanunları suçluları affetmeyecek bir surette düzenlemesi lazım.

Ondan sonra “…Kurumca belirlenecek süre içinde tekrar sözleşme yapılmaz.” Niye burada söylemiyoruz? En azından bir iki sene… Sahtekârlık yapmış, sağlık hizmetini vermediği halde vermiş gibi devletin milyarlarını çalmış, cebine indirmiş insanlara niye burada ceza düzenlemiyoruz da efendim oradaki kurumun başındaki kişilerin takdirine bırakıyoruz.

Biraz önce Sayın Bakan burada konuştu dedi ki “Efendim, biz il sağlık müdürlüklerine, sosyal güvenlik müdürlüklerine çok adaletli bir atama yaptık.” Hâlbuki, Sayın Bakan, siz, 81 tane BAĞ-KUR müdürünü, 81 tane SSK müdürünü aldınız, Emekli Sandığının yetişmiş elemanlarını adınız, yüzde 90’ına kendi adamınız, deneyimsiz müfettişleri atadınız. Bunları, öteki insanları da getirdiniz, önce merkezde topladınız ve en büyük mağduru siz yaptınız. Böyle hak ve adalet duygusundan yoksun icraatları yapan insanların çıkıp da burada hak ve adalet dersini vermeye hatta insanları kandırmaya hakikaten vicdanım tahammül etmiyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, Sayın Bakan diyor ki “Dört dörtlük yapalım.” Yapalım. Dört dörtlük yapabilmeniz için kanunlarla suistimalleri önlemeniz lazım. Ne yaptınız? Şimdi, faturayı getiriyor. Sayın milletvekilleri, faturayı kim inceliyor? Bir sağlık faturasını, hiç sağlıkla ilgisi olmayan birtakım insanlar inceliyor. Hatta geçenlerde gazetelerde de yazdı. Bu faturayı düzenleyen işin ehli bir memur diyor ki… “Kardeşim, ben sana ortopedik bir ameliyat yaptım. Burada ithal malı kullandım.” “Getir bakalım hangi ithal malını kullandın?” diye soruyor. Tabii, bu sorma dolayısıyla devleti çarpan çırpan insanların arkasındaki yönetimdeki insanlar bu adamı görevden aldılar ve perişan ettiler.

Yani, değerli arkadaşlarım, bakın, aynı dalda ithal edilen mal, yani o dalda ithal edilen mal on tane ise, Türkiye’de bir bakıyorsun bin tane kullanmış. Yerli malın fiyatı on lira ise, onun bin liradır. İşte, kara delik bu Sayın Bakan. Bunun için de ne tedbir aldınız? Almadınız ki. Sizin getirdiğiniz kanunlarda hep yandaşlarımızı nasıl koruruz, devletin kaynaklarını yandaşlarımızın cebine nasıl aktarırız?! Sizin düşünceniz bu, Hükûmetin düşüncesi bu. Yoksa ki bu memleket dürüst yönetilse, tabii ki doğru dürüst sağlık hizmeti verilse… Geçmişte gördük, neler yapmadılar. Kalbe takılan stentlerde ne büyük… 7-8 milyar dolar havadan gitti. Bununla aynı şekilleri getiriyor, aynı şekilde düzenleme yapıyorsunuz. Bunların önüne geçebiliyor musunuz? İşte, Tayyip Erdoğan her gün uçaklara dolduruyor adamlarını parti parti geziyor, illeri geziyor. Parti kongresini geziyorsun. Yahu, Tayyip sen kongre yapacaksan, git kendi paranla yap kardeşim, devletin parasıyla niye yapıyorsun?

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Ayıp ayıp, sen “Tayyip” diyemezsin, doğru konuş! Saygılı ol.

KAMER GENÇ (Devamla) -  Benim malım, benim verdiğim vergiyle hangi hakla sen devletin uçağına kendi yandaşlarını dolduruyorsun, bir günde üç tane vilayeti geziyorsun! Bu senin hakkın mıdır! Böyle bir siyaset yapılabilir mi? Kendi cebinden yap! Ayrıca bir de gidiyorsun devlet valisinin odasını burada bomba var mıdır, yok mudur diye köpeklere aratıyorsun. Böyle bir zihniyetle bu devlet yönetilemez sayın milletvekilleri ve getirilen bu düzenlemeler de Türkiye’de sosyal güvenliğe sağlıklı bir şey getirmez. Çünkü sizin tıynetiniz belli. Yani devletin malını kullanmak, sevmek sizin çok hoşunuza gidiyor. Devlet kaynaklarından yararlanmak sizin çok hoşunuza gidiyor. Böyle bir zihniyette olan kişilerin getirdikleri düzenlemeler de kendilerine nasıl acaba ileride rant

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) -  Sayın Başkanım, daha bir dakikamı…

BAŞKAN -  Sayın Genç konuşmanızı tamamlar mısınız efendim, bir dakikanızı veriyorum.

KAMER GENÇ (Devamla) -  Acaba, nasıl, ne zaman yandaşlarımıza nereden devletin bir kaynağını aktarırız?

Şimdi, bir sürü tarikat hastanesi belirdi dedik. Arkadaşlar bir bakıyorsunuz, 1.500 yataklı hastaneler çıktı. Bunlar nereden alıyor paraları, kimler veriyor? Sayın Bakan, çıkın buradan söyleyin bakalım, hangi özel hastaneye ne kadar para ödediniz? Onları söyleyin bakalım. Yandaşlarınızdaki hastaneler özel korunuyor mu? Bu paralar… Bu hastaneler niye yapılıyor, neye güvenilerek yapılıyor? Bütün mesele… Tabii ki, sağlık hizmetini veren insanlara saygımız sonsuz, ama sırf burada kendi yandaşlarına kaynak aktarmak için böyle özellikle bu Hükûmete güvenerek, bu akıl almaz servetlere dayalı yatırımlar yapılınca, tabii ki, burada bizlerin de çıkıp bunları konuşmamız lazım.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten sosyal sigortalar kanununun çıkması gerekli ama bu kanunun Türkiye’nin gerçeklerine uygun bir şekilde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Teşekkürler Sayın Genç.

 KAMER GENÇ (Devamla) -  Sayın Başkan, daha sürem var, burada saat var. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Verdim efendim, bir dakikanızı da verdim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Saat bozuk Sayın Başkan burada.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Sosyal güvenlik açıklarını bir anlatsaydın!

KAMER GENÇ (Devamla) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince çalışma süremiz dolmuştur.

Bir dakika efendim. Hemen ayaklanmayın, bir şey soracağım size.

SIRRI SAKIK (Muş) – Bitsin Başkanım, bitsin bu.

BAŞKAN – Madde üzerinde bir tek önergemiz var. (CHP sıralarından “Yarın görüşelim” sesleri) Maddenin bitimine kadar süreyi uzatmayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, süre bitti.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Sen gidebilirsin!

BAŞKAN – Efendim, uzatma kararı… Bir dakika fazla çalışacağız ya!

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Süre bittikten sonra oylama olur mu Sayın Başkan? Süre bittikten sonra olmaz Başkanım.

BAŞKAN – Meclisi çalıştıralım işte, buyurun.

HAKKI SUHA OKAY(Ankara) – Sayın Başkan, ama süre bitti.

BAŞKAN – İsterseniz karar alalım, devam edelim sabaha kadar.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) - Haklısınız da, süre bitti. Bitmeden önce oylasanız… Ama süre bitti.

BAŞKAN – Bir maddeyle bir şey olmaz efendim. Geçiyor zaten yani.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Olur mu öyle şey!

BAŞKAN – Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 61. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 103. maddesinin 2. fıkrasının “…Kurum ile yaptıkları sözleşmeleri…” ibarelerinden sonra gelen, “…feshedilebilir kurumca belirlenecek süre içinde tekrar sözleşme yapılmaz” ibarelerinin “feshedilir ve kurumca belirlenecek süre içinde tekrar sözleşme yapılmaz” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, katılmıyoruz. Ayrıca, az önce Sayın Kamer Genç’in bahsettiği daldan dala konuların tamamının doğru olmadığını da burada ifade etmek istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Oldu, teşekkürler.

Kim konuşacak efendim?

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Bayındır konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Bayındır, buyurun efendim.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yalnız, bir hukuksuzluğa beni ortak etmiş oldunuz. Keşke, zaman bitmeden önce zaman uzatılması kararı verilseydi. Ana muhalefet partisi de salonu terk etmek zorunda kaldı. Hani, bir kerecikten bir şey olmaz demeyelim, her şeyi usulüne uygun şekilde yapalım. Yani, benim içinse tamam, başkası içinse değildir demek…

BAŞKAN – Tabii, bitmeden uzattık, bittikten sonra uzatamayız efendim. Bittikten sonra süre uzatılmaz ki, bitmeden önce uzatılacak tabii.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Ama süreniz bitmişti. Söz konuşurken yapılır. Daha önce ben bu kürsüdeyken aynı uygulamayı yaşamıştım ama.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanın saati doğrudur ama.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Vallahi, saatler hep yalan konuşur denir, ama herkes kendine yontsun.

BAŞKAN – Size fırsat verdim.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Neyse, engin sabırlarınıza sığınarak o zaman, bu sağlıksız yasanın uygulamada çıkaracağı kimi handikaplara değinmek istiyorum. Ama her şeyden önce, bu yasa aslında, yani “sağlık bir hak mıdır, bu hakkın köklü sunulması gerekir mi” zihniyetinin sorgulandığı bir sosyal güvenlik yasası. Dolayısıyla, Sayın Bakanın, işte bu kimi iyileştirmeleri, yani sivil toplum örgütlerinin ısrarlı, kararlı mücadelesi sonrası kimi maddelerde oluşturdukları uzlaşmayı sanki bütün bir mutabakatmış gibi göstermesini ya da bu kısmi iyileştirmeleri de bir lütuf gibi sunmasını doğru bulmuyorum doğrusu burada. Dolayısıyla, sağlık bir haksa, bu, sağlık hakkının elinden alınması için haksızlıklar yasası olarak uygulamaya geçecek ve böyle anılacak diye düşünüyorum. Dolayısıyla, aslında, Hükûmet bu yasayla, kendisine oy verenleri pişman ettirme yasasını uygulamaya koymuş olacak, çünkü sanki hani “sadaka, ne versek siz bununla yetinin” düşüncesi hâkim. Buna razı olmayan, buna boyun eğmeyeni tazyikli suyla, copla ya da kişilik haklarına hakaret eder şekilde, işte “yalan konuşuyorlar” şeklinde beyanatlarla, bu haksız, hukuksuz, sağlıksız yasa yıldırım hızıyla geçirilmeye çalışılıyor bütün işleyiş alt üst edilerek. Ne acelesi var? Sosyal güvenlik haftasında topluma hediyemiz bu mu olmalıydı, yani sosyal güvensizlik hediyesi mi olmalıydı diye sormak istiyorum. Dolayısıyla, bu yasanın temel handikapları belki bugün henüz sıcağı sıcağına tartışılıyor teorik olarak. Basın aracılığıyla topluma… Yani genel anlamda “kimi, nasıl susturabiliriz ya da nasıl kandırabiliriz” gibi bir yaklaşım olsa da kısa sürede bu yasanın genel kargaşası ve haksızlığı toplum nezdinde açığa çıkmış olacak ve tabii ki her zaman olduğu gibi halk pişman olacak size oy verdiğine, ama ne yazık ki son pişmanlık fayda getirmez diyorum. Bu yasanın çok derin sorunlar yaratacağını tekrar belirtmek istiyorum.

Yine, şimdi, bütün yasanın tartışıldığı süreçlerde gerek Sağlık Komisyonunda gerek Bütçe alt komisyonunda, Bütçe Komisyonunda ve Mecliste bir süredir tartıştığımız bu yasaya ilişkin genel anlamda eleştirilerimizi sunduk ve eksikliklerini ifade ettik. Şimdi, bu eksiklikler bir şekilde yasalaşmış oldu. Bu yasalaşan eksik uygulamalarla tabii ki pratikte ciddi sorunlar çıkacak. Nedir sorunlar? İşte, kurumlara yetkinin verilmesi aslında istismardır. Kurumlara hizmet alımının sadece kurumlara verilmesi yine öncelikli ve ayrıcalıklı özel hastaneleri tercih etmeye yol açacaktır. Bu tercih, yani insanlar bireysel hırslarından, hedeflerinden vazgeçmemişlerdir. Bir kamu hastanesini yönetiyorsa, aynı zamanda paravan özel hastaneler oluşturmuşsa, elbette ki ilk hizmeti oradan satın alacaktır ve faturaları da kendisi bu şekilde uygulayacaktır, farklı farklı faturalar da olabilir. Dolayısıyla yaratılan boşluklar ve keyfî, yani idarecinin inisiyatifine sunulmuş keyfî uygulamalarla şimdiden kısmen öngörülen hukuki tedbirler ne yazık ki pratikte sıkça görülecek ve yaşanacaktır. Dolayısıyla öyle bir hukuk ve öyle bir kanun çıkaracaksınız -uygulamada çok ekstra hukuki yöntemlerle- bu önlenmeye ihtiyaç duyulmasın, su gibi kendi mecrasında akıp gitsin. Ne yazık ki bentlerle sınırlandırılmış ve keyfiyetle bağdaşır şekilde hazırlanacak bir kanunun pratik zorlukları da olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bayındır.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – O yüzden, diyorum ki bir nefes sıhhati bile halka fazla gördünüz. Halk sonuna kadar bu hakkı size soracaktır diyorum. Sağlıklı yaşam dilemediniz topluma. Umarım, toplumumuz yakın zamanda sağlıklı tercihler yapar ve sizin sağlığınızı korumak için, kendisini korumak için sizden de kurtulur diyorum.

Teşekkürler, iyi geceler. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bayındır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

61’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 10 Nisan 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.11

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.