DÖNEM: 23 CİLT: 17 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 86’ncı
Birleşim 3 Nisan 2008 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - YOKLAMA III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Alparslan Türkeş’in ölümünün 11’inci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, ülkemizde yaşanan insan
hakları ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması 3.- Malatya
Milletvekili Öznur Çalık’ın, Malatya’ya yapılan ve
yapılacak olan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması
ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046
Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın ve 12 milletvekilinin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması
ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046
Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/538, 2/155, 2/186) (S. Sayısı: 125) 2.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları
Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı
ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin;
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Sivas Milletvekili
Malik Ecder Özdemir’in konuşmasında partisine
sataşması nedeniyle konuşması 2.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Sivas Milletvekili
Malik Ecder Özdemir’in konuşmasında partisine
sataşması nedeniyle konuşması 3.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın konuşmasında partisine
sataşması nedeniyle konuşması VI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI A)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, İller Bankasında
görevden alınan bürokratlara ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Faruk Nafız Özak’ın cevabı
(7/2176) 2.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan yatırımlara ilişkin sorusu ve
Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/2227) 3.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Başbakanlık Basın Sözcüsünün yazdığı iki kitabın
basım ve tanıtım maliyetine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/2236) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 13.04’te açılarak beş oturum yaptı. Birinci ve İkinci Oturum Sivas
Milletvekili Osman Kılıç, madenciliğin önemi ve Sivas’ın maden potansiyeline; Van Milletvekili
İkram Dinçer ile Van Milletvekili
Kayhan Türkmenoğlu, Van’ın düşman
işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne, İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar. İsrail
Parlamentosu ve Filistin Yasama Konseyi Dışişleri Komisyonları Başkanlarının
davetine istinaden, bu ülkelere resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetini belirlemek üzere, siyasi parti
gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu. Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/499) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri verildiği bildirildi. Rusya Federasyonu
Federal Meclisi Federasyon Konseyi Uluslararası Komitesi tarafından davet
edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetinin davete icabet
etmesine, NATO Parlamenter
Asamblesi Türk Delegasyonu Başkanı ve Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem’in,
Bükreş’te gerçekleştirilecek olan “NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi”ne
katılmasına, İlişkin Başkanlık
tezkereleri kabul edildi. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında bulunan, Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın ve 12 Milletvekilinin, 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse’nin, 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel
Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine,
İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi’nin (1/538, 2/155, 2/186) (S. Sayısı: 125) görüşmeleri, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi. 2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin, 17.7.1964 Tarihli ve 506
Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun,
Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu
Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 3201 Sayılı “Yurt
Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal
Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24
Milletvekilinin, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin,
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi’nin
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) birinci bölümünün görüşmelerine devam edildi.
Üçüncü, Dördüncü ve Beşinci Oturum Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin, 17.7.1964 Tarihli ve 506
Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun,
Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu
Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 3201 Sayılı “Yurt
Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal
Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24
Milletvekilinin, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin,
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi’nin
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) görüşmelerine devam edilerek ikinci bölümüne kadar kabul edildi; ikinci
bölümünün tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı. Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak, Oturum Başkanı ve TBMM
Başkan Vekili Eyyüp Cenap Gülpınar’ın
şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı. Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’a söylenen bir sözün
tutanaktan çıkarılması kabul edildi. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun konuşmasında şahsına, Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in
konuşmasında 57’nci Hükûmete, Sataştığı
iddiasıyla birer konuşma yaptılar. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un konuşmalarına ilişkin bir açıklamada bulundu. 3 Nisan 2008 Perşembe
günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 21.01’de
son verildi.
3 Nisan 2008 Perşembe BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 13.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, merhum Alparslan Türkeş’in 11’inci ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen İzmir Milletvekili Oktay Vural’a aittir. Sayın Vural,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Alparslan Türkeş’in
ölümünün 11’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
siyasetinin ve devlet hayatının yeri dolmayacak eşsiz insanı, Türk
milliyetçilerinin ebedi lideri, Türk milletinin, devletiyle ve vatanıyla onurlu
bir şekilde kıyamete kadar yaşamasını hayatı boyunca kendine temel gaye edinen
Başbuğ Alparslan Türkeş’in 11’inci ölüm yıl dönümünü anmak amacıyla gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinize saygılarımı arz ediyorum. Lider ve devlet
adamları zincirinin bir büyük halkası, kendine Türk milliyetçilik davasını misyon, kader seçen ve karlı bir baharda Yaradan’ın huzuruna
sıfatların en güzeliyle uğurlanan Başbuğ Alparslan Türkeş, Türk dünyasının
bilge lideridir. Bilgeliğin özünde var olan, onu harekete geçiren alplık
ruhudur. Bilgelik ve alplık özelliklerine sahip olan Türk liderleri, içinden
çıktıkları milletin kimliğini belirleyen temel nitelikleri benliklerinin
derinlerinde duyarlar. Bu değerler maddi-manevi şartlar olgunlaştıkça söz
konusu şahsiyette aşk, doğru bilgi ve atılımcı cesaretin öncülüğünde Kutup
Yıldızı gibi ortaya çıkmaya ve aynı ülkü için kalpleri çarpan insanları
etrafında toplamasıyla bir ışık hüzmesi hâlini alır.
İşte, Türkeş’i bilge yapan, ülkücülüğü sarsılmaz kılan da budur. Sayın
milletvekilleri, Alparslan Türkeş, tarihin haklı çıkarttığı liderdir çünkü
Alparslan Türkeş’in engin devlet tecrübesi ve olgun imanıyla desteklenmiş bilgi
ve aksiyonu, milletimizin varlığını ilgilendiren her konuda ortaya koyduğu
tezleri ve tespitleri, yıllar sonra gelişen olaylarda gerçekleşmiş, doğruluğu en
uçtaki rakipleri tarafından bile kabul edilmiştir. Ne demişti Başbuğ Türkeş:
“Komünizm iflas edecek ve Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla birlikte
milyonlarca esir Türk bağımsızlığına kavuşacak.” Unutturmak isteyenlerin
inadına, Büyük Atatürk’ün öngörüsüne sahip çıkmıştı kararlılıkla. Bugün
milyonlarca Türk, bağımsızlıklarını ilan eden Türk devletlerinin bünyesinde
yeni bir dünyaya merhaba demiştir. Başka bir
öngörüde de bulunmuştu bilge lider: Milliyetçiliğin ve dinin yükselişe
geçeceğini, dünyanın oluşacak şartlara göre yeniden şekilleneceğini; devlet,
millet olarak o günler için hazırlanmamız gerektiğini de söylemişti. Bugün,
Balkanlar ve Kafkaslardan başlamak üzere, özellikle de 11 Eylül sonrası yaşadıklarımız,
yeniden şekillenen dünya düzeni, bu gerçeği teyidin en önemli göstergeleri
değil midir? Alparslan Türkeş
“Geleceğin süper güçleri, bilgiyi en iyi şekilde kullanan devletler olacaktır.”
diyerek, Türk milletinin çağlar üzerinden sıçrayarak medeniyet yarışında ön
saflara geçmesi için insanımızın eğitimine büyük önem verilmesini istemiş ve
milletimizin yüksek teknolojiyi üretmesi gerektiğini sürekli vurgulamıştır.
“Dünya yeni bir çağın eşiğinde bulunuyor. Buna ilim, bilgi ve teknik çağı da
diyebiliriz. Nasıl ki sanayi hareketi 18’inci yüzyılda başlayıp
gittikçe toplumların sosyal yaşayışları üzerinde büyük tesisler yaptıysa bu
çağ, bilgi çağı da insanların hayatını değiştirecektir, bunları şimdiden görmek
lazımdır.” derken, bilgi toplumuna geçişin, bilgiyle sermayeyi bir araya
getirerek yüksek teknolojiye dayalı ürünlerin üretilmesinde başrolü oynayan
büyük araştırma laboratuvarlarının meydana getirdiği
“bilgi kentleri” olarak adlandırılan merkezlerin kurulması gerektiğini de
söylemiştir. Evet, tarih, bundan kırk yıl önce söyledikleriyle Alparslan
Türkeş’i tekrar haklı çıkartmıştır. Bugün sermaye yoğundan bilgi yoğuna geçen,
bilgiyi üreten ve bilgiyi pazarlayan toplumlar dünya siyasetine, dünya
ekonomisine hâkim vaziyettedir. Sayın
milletvekilleri, bütün bu haklı çıkmışlıkların gerisinde yatan neydi? Her
şeyden önce lider bir siyaset adamıydı. O, zaman ufkunun ötesini görebilen bir vizyon sahibiydi, geleceği gören ve gelecekle ilgili
sağlıklı projeler üreten güçlü bir liderdi. Güçlü öngörüleri vardı; bu
öngörüler, onun peşinden gidenlerde ona yönelik haklı bir güven duygusu
oluşmasına sebebiyet vermiştir. Onun bu karizması ve
mücadele aşkı, Türk milliyetçiliğinin sadece entelektüel bir kültür hareketi
olarak kadükleşmesini, boğulmasını önlemiş, Türk milliyetçiliğini
siyasileştirmiş, siyasi bir güç olmasını sağlamıştır. O, milletine sarsılmaz
bir imanla inanıyordu. Milletinin geri kalmışlık yaftasını sırtından
atacağından da hiçbir zaman endişe duymuyordu. Çünkü biliyordu ki Türkler,
muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir atiye dönüştürecek potansiyeli içlerinde
taşıyan yegâne milletti. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Vural, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. OKTAY VURAL
(Devamla) – Evet, yine biliyordu ki, bu millet, demokrasiyi kendilerine rejim
olarak seçerek bu ülküyü gerçekleştirecektir. Sayın
milletvekilleri, Başbuğ Alparslan Türkeş, Türk siyasetine soluk getiren, Türk
siyasetine yeni bir bakış açısı sağlayan, aynı zamanda, bir gençlik lideri
olmuştur. Bu ümitler bugün yeşermiş ve olgunlaşmıştır. Kırk yıllık emek meyvelerini
vermiş ve onun özlediği büyük Türkiye’yi kuracak ülkücü gençler milyonları
aşmıştır. Bugün, onun yanında, ondan feyz alarak
yetişmiş, milletimizin birliği ve dirliği sorumluluğuyla gayretle çalışan
kadrolar görev başındadır. Bugün bölücülük, AB, Kıbrıs, Irak ve yeni dünya düzeninde milletimizin önüne çıkan tehditleri
önceden görüp “MHP haklı çıkmıştır” dedirten lideriyle MHP görev başındadır.
Bugün yükselen milliyetçiliğin siyasal adresi olan MHP Türk milletinin
sarsılmaz yol arkadaşıdır. Fikrî mücadelede karşımızda duramayanlar tarihin
karanlığına çekilirken milliyetçilik dimdik ayaktadır. Dün ay yıldızımıza el
uzatanların akıbeti ne olmuşsa bugün yine aynı olacaktır. Dün “halklara
özgürlük” diyerek milletimizi parçalamak isteyenlerin akıbeti ne olmuşsa bugün
milletimizi etnik kimliklere bölmek isteyenlerin de akıbeti aynı olacaktır.
Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti var olmaya devam edecek ve lider ülke
olacaktır. Başbuğ’um, senin
emanetin olan bu çetin davanın yılmaz neferleri olarak aziz hatıran önünde
saygıyla eğiliyoruz. Saygılarımla.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Gündem dışı
ikinci söz, ülkemizde yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili söz isteyen,
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’a aittir. Sayın Birdal, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar) 2.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın,
ülkemizde yaşanan insan hakları ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 2007
yılı ve son, içinde bulunduğumuz yılın ilk üç ayında insan hak ve
özgürlüklerine ağır saldırılar var, ihlaller var; bunu bilginize sunmak ve de
demokratikleşme yolunda insan hakları ne yapılabilir konusunu bu kısa sürede
sizlerle paylaşacağız ama ileride bunların her birini ayrı ayrı
satır başlarıyla yüce Meclisinize getireceğiz. Bu nedenle söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi, geçtiğimiz
günlerde, 21 Mart “nevroz”da, izinli ve izinsiz, biliyorsunuz, birtakım
yerlerde halkımız bayramını kutladı. İzinli yerlerde en ufak
bir sorun olmadı, mülki idarenin gösterdiği duyarlılık ve halkımızın gösterdiği
duyarlılık sonucunda bir bayram havasında kutlandı, ama ne yazık ki, kimi
yerlerde, halk tabii bu sevinci paylaşmak için kendi temsilcileriyle o gün de
birlikte olmak istediği için, 21 Mart yerine 22 ve 23 Marta da yayıldı. Ama
kimi yerlerde bu gerekçe gösterilerek izin verilmedi. İzin verilmeyen yerlerde
ağır durumlar yaşandı, 3 kişi yaşamını yitirdi; Zeki Erinç, İkbal Yaşar ve dün
de yaşamını yine Van’da yitiren Ramazan Dal. 187 kişi yaralandı, bini aşkın
insan gözaltına alındı ve 200’ü aşkın insan da özgürlüğünden yoksun bırakılıp
tutuklandı. Şimdi sizler de
tanık oldunuz, kimi yerlerde kamu görevlilerinin, orada kamu düzenini
sağlamakla yükümlü olan kamu görevlilerinin, nasıl kamu düzenini bozmak için
orada bulunduklarına tanık olundu. Bu, medya aracılığıyla bütün kamuoyuna da
yansıdı. Çocukların, kadınların, nasıl açıkça saldırıya, işkenceye, kötü
muameleye uğradığına tanık olduk ve biz nevroz öncesi Sayın İçişleri Bakanıyla
görüşerek olası birtakım tehlikelere dikkat çekmiştik ve Sayın Bakan da gerekli
önlemleri alacaklarını söylemişlerdi. Ama ne yazık ki 21 Mart, 22 Mart günleri
ne Sayın Bakana ulaşabildik ne de sayın valilere ulaşıp bu işin muhatabını
bulamadık ve sonrası birtakım durumlar yaşandı. Örneğin, Siirt’te Emniyet
Müdürü olduğu söylenen, gerçekten yaka paçası dağınık birisi, orada biz
Diyarbakır Milletvekili arkadaşımızla, Aysel Tuğluk’la
birlikte gittiğimizde ve Siirt Milletvekili de oradayken, elimizi uzatıp
oradaki gerilimi yumuşatmak ve olası birtakım olayları önlemek için oradayken
kendisi elini bize uzatmadı. Birçok milletvekili arkadaşımızın bu durumdan
duyduğu üzüntüyü paylaşmış olmaktan elbette mutluluk duyduk ama kimi
milletvekilleri de sanıyorum hak ettiğimizi kabul etmiş olacaklar ki sessiz
kaldılar. Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanıyla görüştük. Bu bizim elimizin havada kalması ve muhatap kabul edilmeyişimiz
sadece bize yönelik değil halkın seçtiği milletvekillerine yönelik bir
durumdur, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine yönelik bir durumdur ve bu
hepimize karşı yapılmış bir durumdur ve hâlâ sorumlular hakkında bugüne değin
bir soruşturmanın açılmamış olması bile onları ne yazık ki
cesaretlendirmektedir. İşkence
sistematik olarak sürmektedir. Geçtiğimiz günlerde Amerika Dışişleri
Bakanlığının raporu yayınlandı, Avrupa İşkence Komitesinin raporu yayınlandı ve
bir de insan hakları örgütlerimizin raporları yayınlandı. Örneğin, 2007 yılında
yapılan işkence ve kötü muamelenin sayısı 451’ken resmî kurumların işkence
sayısı 45. Galiba, 4-5-1, ama orada 4-5-1, herhâlde 1 fark görmüş olacaklar ki
hiç kimsenin dikkatini çekmedi 451 işkence vakası ve son bir hafta içerisinde 6
kişi yaşamını yitirdi. Şimdiden haber veriyorum ben, cezaevleri büyük sancılara
gebe. Bu genelgenin yayınlanması, 45/1’inci maddenin uygulanmaması. O nedenle,
şimdiden dikkatinizi çekiyorum, işkencenin sistematik olması ve Birleşmiş
Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme’nin seçmeli protokolünün imzalanmış
olmasının üzerinden yirmi beş ay geçmiş olmasına rağmen onaylanmaması, ne yazık
ki işkencecileri de cesaretlendirmektedir. Değerli
milletvekilleri, şimdi, herkes için demokrasi, herkes için adalet ve herkes
için hukuk gereklidir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Birdal, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. AKIN BİRDAL
(Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan. Ne yazık ki bazı
siyasilerimiz ve en tepedeki Sayın Başbakan, kimi grup toplantılarında kimi
zaman yaptığı konuşmaların Anadolu’daki yansımalarını bir siyasetçi olarak
dikkate almak durumundadır. Yoksa onun karşılığının, kamu görevlilerinde
yansımasını görmekteyiz. Duverge, bir ünlü
hukukçu: “Adalet eğer bir yerde sağlanmamışsa herkes suçlu duruma düşer.”
diyor. Şimdi, bugün
Türkiye’de yaşanılan insan hak ve özgürlüklerinin ihlallerinden hepimiz
sorumluyuz. Bugüne gelişimizden, herkes, her şeyden sorumlu. O
nedenle, bu ihlallerin, hak ve özgürlükler alanındaki yıkımların ve insanlık
onuruna bağlı bir yaşamın kurulması yine hepimizin ortak sorumluluğunda olmalıdır
ve biz bunu umuyor ve diliyoruz. Avrupa Birliği
hukukuna bağlı düzenlemelere karşı da tepki göstermek doğru değil. Eğer o
hukuka bağlıysak Kopenhag Siyasi Kriterlerinin başlıklarına da bağlı olmak
durumundayız: Tam demokrasi, insan haklarına tam bağlılık, hukukun üstünlüğü ve
azınlıkların korunması. Bu düzenlemelerin
yüce Meclisimizce yapılacağını umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim.
(DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Gündem dışı
üçüncü söz, Malatya iline yapılan ve yapılacak olan yatırımlar hakkında söz
isteyen Malatya Milletvekili Sayın Öznur Çalık’a
aittir. Sayın Çalık,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) 3.- Malatya Milletvekili Öznur
Çalık’ın, Malatya’ya yapılan ve yapılacak olan yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Fenerbahçe’yi
tebrik etmek istiyorum. (Alkışlar) Çok güzel bir maç oldu, hepimiz için
güzeldi. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Malatya’ya yapılan ve yapılacak olan yatırımlarla
ilgili şahsım adına gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan
evvel yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Malatya’mıza
bugüne kadar yapılmış olan çalışmaları 2002 yılı itibarıyla incelediğimizde çok
ciddi çalışmalar yaptığımızı hep birlikte göreceğiz. Özellikle sağlık konusunda
Malatya’da bugüne kadar, altmış yıldan beri devam eden ve hastane fiziki
şartlarının çok kötü olduğu bir mekân vardı ve Sayın Bakanımız ve
Başbakanımızla Malatya’yla ilgili yapmış olduğumuz görüşmeler neticesinde,
sekiz yüz yataklı modern bir hastane kompleksini
Malatya’mıza kazandırmak üzere şeker fabrikası alanı üzerinden 200 dönümünün
Sağlık Bakanlığına devrini istedik ve bununla ilgili devir işlemleri
tamamlandı. Malatya’mıza sekiz yüz yataklı bir hastane kazandıracağız. Ayrıca,
2008’de tamamlanacak olan Konak Sağlık Ocağı, Dilek Sağlık Ocağı, Develi Sağlık
Ocağı ve Tepehan Sağlık Ocağı bu il sağlık
ocaklarımız arasındadır. Ayrıca, merkezde kurulacak ağız ve diş sağlığı merkezi
ve acil sağlık hizmetleri komuta kontrol merkezi yine 2008 yılında faaliyete
geçirilecektir. Malatya’nın
altını olarak nitelendirdiğimiz ve dünya kayısı talebinin yüzde 80’ini
karşılayan kayısımız bizim için çok önemlidir. Bununla ilgili, Malatya
milletvekilleri olarak öncelikle Meclise bir kayısı araştırma önergesi vermiş
bulunmaktayız. Ayrıca Tarım Bakanımız ve yine Sanayi Bakanımız ve ihracattan
sorumlu Sayın Bakanımızla kayısıyla ilgili sorunların çözümü için gereken tüm
girişimleri yaptık ve öncelikle kayısı konusunda akredite bir analiz ve test laboratuvarı kurulması adına Sayın Bakanımızdan destek
istedik ve bu talimatı vermiş vaziyette. Kayısı
ihracatçıları birliğinin kurulması için Sayın Bakanımız Kürşad Tüzmen’den desteğini istedik. Ayrıca, yine kayısı
üreticilerinin uğradığı zararların karşılanabilmesi adına tarım sigortası tüm
Malatya genelinde son derece başarılı olmuştur. 2007 yılında Türkiye genelinde
36.620 poliçe düzenlenmiş, bunun 10.228 tanesi Malatya’nındır ve dolayısıyla
kayısı konusunda da, inşallah, herhangi bir afet olduğunda vatandaşlarımız
zararlarını bu vesileyle giderebileceklerdir. Şu an mevcut uygulamada don ve
doluya karşı yapılan sigortanın çiçek dönemini de kapsamasıyla ilgili olarak
Sayın Bakanımızla gereken görüşmeleri yaptık ve bu konuda da destek istedik. 2008 yılında
sulama ve baraj projelerine aktarılmak üzere 25 trilyon Malatya’ya, barajlara
ayrılan ödenek söz konusu. Bununla ilgili ek ödenek için de Sayın Bakanımızla
Malatya vekillerimiz olarak görüşmelerimizi yaptık ve hâlâ devam etmekte.
Özellikle Battalgazi ilçemizin şu an yaşamış olduğu sulamayla ilgili sıkıntıyı rehabilite etmek için gerekli çalışmalara devam etmekteyiz.
Derme ve Çerkezyazı sulaması, Darende-Gökpınar sulaması, Boztepe Barajı ve Kapıkaya
Barajı’yla ilgili olarak şu an 25 trilyonluk ödeneğimiz hazırlanmış
vaziyettedir. Millî eğitim
konusunda: Tüm Türkiye’de cumhuriyet tarihinde ilk defa Millî Eğitim Bakanlığı
bütçesi dört yıl üst üste genel bütçeden en büyük payı almıştır. Millî Eğitim
Bakanımız Sayın Hüseyin Çelik’in Malatya’ya yapmış olduğu ziyaretleri
neticesinde Malatya’daki millî eğitim konusundaki eksiklerimiz tespit edilmiş
ve bu eksiklerin giderilmesi adına ve okullarımızın onarımı ve tadilatı da
dâhil olmak üzere, Malatya’ya bir İl Millî Eğitim Müdürlüğü ana binası
kazandırmak adına 6 milyon 259 bin YTL kaynak aktarılmıştır. Bizim Malatyasporumuzun bugüne kadar yaşamış olduğu sıkıntılarla
ilgili, özelikle vergi borçlarının yeniden yapılandırılması için Maliye
Bakanımızla gereken görüşmeleri yaptık ve yeniden yapılandırılmasını istedik. Ulaştırma
konusunda: Hükûmetimiz Acil Eylem Planı kapsamında
Malatya ilinde çok ciddi çalışmalar yapmıştır. Cumhuriyet kurulduğu andan
itibaren Malatya’ya yapılan toplam yol miktarı (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Çalık, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) – …duble yol kalitesinde, bölünmüş yol
kalitesinde olacaktır ve 28 trilyonluk ödenekle bunun tek şeridi bu dönem
bitirildi, 2008’de de ikinci şerit bitirilecektir. Hava yolunun
halkın yolu olduğu bu dönemde, Malatya’dan Ankara, İstanbul ve İzmir’e günde
beş ila altı sefer düzenlenmektedir. Mevcut yolcu terminalinin ihtiyaca cevap
verebilmesi için Sayın Bakanımızla yapmış olduğumuz görüşmeler neticesinde yeni
bir terminal kazandırılması için Sayın Bakanımız talimat vermiş, 2008 yılında
Malatya yeni bir havaalanı terminaline kavuşacaktır. Bunu da buradan Malatyalı hemşehrilerime iletmek istiyorum. Ayrıca, Beylerderesi viyadüğü bizim için,
Türkiye için çok önem arz eden projelerden bir tanesiydi. Sayın Başbakanımızın
talimatıyla, 2009 yılında bitirilmesi amaçlanan bu proje için geçen yıl 10
milyon 933 bin YTL ihale bedeliyle BAŞKAN – Sayın
Çalık, lütfen konuşmanızı tamamlayınız. ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) – Bu esnada Doğanyol, Yazıhan ve Kuluncak ilçelerinde de ilçe emniyet
müdürlüklerinin kurulması için gereken çalışmalar yapılmıştır. Ben yüce
heyetinizi ve değerli Malatyalı hemşehrilerimi
saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çalık. Evet, dün akşam
bizlere Türk milleti olarak büyük bir coşku yaratan, fırsatı veren, bir güzel
galibiyet hediye eden Fenerbahçe Spor Kulübünü de canıgönülden
tebrik ediyoruz. Sayın
milletvekilleri gündeme geçiyoruz. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer alan, Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve bu tasarıyla birleştirilen
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve 12 milletvekilinin, Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin aynı konudaki kanun teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve
Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve
Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda
ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın ve 12 milletvekilinin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse’nin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel
Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin
Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/538, 2/155, 2/186)
(S. Sayısı: 125) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde. Hükûmet? Yerinde. 1’inci madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi Grupları adına
konuşmalar tamamlanmıştı. Şimdi söz sırası
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’a aittir. Buyurun Sayın
Kaplan. DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çok önemli bir yasayı görüşürken -sosyal güvenlik reformunu-
yine Hükûmet, iktidar partisi “aceledir” deyip bugün
gündemde olmamasına rağmen, sosyal güvenlik reformu tartışmaları olmasına
rağmen, tütün ve tütün mamulleriyle ilgili yasa tasarısının bir geçici
maddesini, üreticilerin 2007 yılında olduğu gibi, tekrar bu yıl da devam
etmesinin aciliyet kesbettiğini
belirterek bunu gündeme getirmiştir. Evet, şüphesiz,
üreticilerimizin zarar görmemesi için bizim hassasiyet göstermemiz, diğer parti
gruplarının da göstermiş olması, tasarının içerik olarak doğru olduğu,
yapılanların doğru olduğu ve ihtiyaç nedeniyle yapılacakların da doğru olduğu
anlamına gelmiyor. Bunu eğer daha iyi algılamak gerekirse tütün, tütün
mamulleri, şarap ve diğer alkollü içkilerin üretimi, satışı ülkemizin tüm
bölgelerini ve toplumumuzun önemli ölçüde bir üretici kesimini çok yakından
ilgilendirmektedir. Konulan kotalar
ayrı bir konu. Türkiye zaten en değerli ürünleri konusunda uluslararası alanda
sık sık bu kotalarla karşılaşır. Tekstilde iyiyiz,
tekstile kota konulur; tütünü kıymetlidir Türkiye'nin, tütün üretimine kota
konulur; pancarı önemlidir, pancara kota konulur ve ülkenin kendi ulusal
gelirleri konusunda üreticimizin geleceği düşünülmez. Hatırlarsınız
-çok değil- çok yakın zamanda, eksi 20 derecede, Ankara’nın karlar altında
olduğu bir dönemde, Tekelin özelleştirilmesine karşı yürüyüşe geçen Tekel
işçilerinin Ankara’da, kar yağışında, Kızılay Meydanı’nda o coplandığı, o kendi
haklı, demokratik isteklerini dile getirdikleri fotoğrafı bir daha gözler önüne
getirmekte yarar vardır. Hatırlarsınız, özelleştirmeye karşı Tekel işçileri
Bitlis’ten, Muş’tan, Adıyaman’dan, Diyarbakır’dan, Ege’den, Karadeniz’den
Ankara’ya yürümüşlerdi. Ancak eksi 20 derecede, panzerlerden o soğukta sıkılan
sularla… Bu özelleştirmeye karşı ses çıkaran işçilerin, ses çıkaran
çalışanların, ses çıkaran üreticilerin, gerçekten, kaygılarını anlamak ve
yeniden yapılanmayı getiren bu yasa tasarısında “özelleştirme” ve “yeniden
yapılandırma” adı altında yapılacak kadrolaşmayla, kaygıları olan bu
işçilerimizin istemlerini bir kez daha dile getirmekte yarar vardır. Tütün üretimi
hâlen yaklaşık 207 bin civarında çiftçimizi ilgilendirmektedir. 207 bin rakamı
dikkate alındığı zaman, uluslararası tütün piyasası dikkate alındığında,
Türkiye’de tütün üreticilerinin kaliteli ürünlerinin nasıl alındığını ve tıpkı
AKP döneminde Tekelin içki bölümünün özelleştirilmesi sonucu, bu bölümün
özelleştirilmesi sonucu ihaleyi alanların da çok geçmeden yaklaşık 4 katı
oranında fahiş bir fiyata sattıkları da hepimizin belleklerindedir. (x)
125 S. Sayılı basmayazı 26/3/2008
tarihli 82’nci Birleşim Tutanağına eklidir. Böylesi bir
durumu dikkate aldığımız zaman, Türkiye’de tütün mamulleri, alkollü içkilerle
ilgili şarap ve bunun üretimindeki üzüm üreticilerinin -kaygılarını-
geleceklerini planlamanın ciddi bir yapılanma sonucu, ciddi bir ekonomik
programlama sonucu olması gerektiği şüphesiz ortadadır. Gelinen noktada,
özellikle üretimin devamı için önemli olan “Özelleştirilecek sigara
fabrikalarının Tekel Yaprak Tütün İşletmelerinden tütün alımını devam ettirmesi
özelleştirmenin şartı olmalıdır.” konusunun hiç dikkate alınmadığı da
görülmektedir. Bu durum, özellikle Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde üretimin
devamını zorlaştıracaktır. Tekel gibi
KİT’lerin kuruluş nedenlerinden birisi de ülkenin geri kalmış bölgelerini
kalkındırmak ve bölgelerde istihdam yaratmaktı. Devlet geri kalmış bölgelerde
KİT’leri oluştururken özel sektör gibi sadece kâr amacı gütmeyip sosyal fayda,
maliyet hesabını da göz önüne alarak yapmaktadır. Tabii ki, geri kalmış
bölgelerin teşvikleriyle ilgili vergi ve prim indirimleriyle ilgili politikalar
bir yandan gündeme getirilirken diğer yandan bu gerçekliğin de göz ardı
edilmesini anlamak mümkün değildir. Tütünde 2001
yılında yaklaşık 477 bin ekici ailenin bulunduğu, 2006 yılında da bu rakamın
220 bine kadar gerilediği, ekici sayısında yüzde 53’lük bir azalmanın söz
konusu olduğu ve 2008 bütçe görüşmeleri sırasında tarım alanında üretim ve
istihdamdaki gerilemenin gayrisafi millî hasılada
azalmaya yol açan en önemli kalemlerden birisi olduğunun da altını çizmek
istiyoruz. Bu gerçekliği
dikkate aldığımızda biz buradan Hükûmete şunu
söylemiştik: KÖYDES’iniz var, BELDES’iniz
var, neden TARDES’iniz yok, tarımı destekleme
projeleriniz yok? TARDES’i olmayan bir ülkenin kendi
tütün üreticisini, kendi şarap ve üzüm üreticisini ve bu alandaki bütün
çiftçilerini düşündüğünü ifade etmek mümkün değildir. Peki, bu yasayla
neler olacak? Bakıyoruz, gerçekten yeni bir yapılanmayla gelecek olan bu yasa,
Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün yeniden
yapılandırılması ve tütün ve tütün mamullerinin üretimindeki iç-dış alım
satımlarına kadar oldukça kapsayıcı bir düzenleme. Bu nereden
geliyor? Bakıyoruz gerekçeye, her zamanki gibi Anayasa Mahkemesinin yine bir
kararına dayanarak baypas yasası olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Anayasa
Mahkemesinin… Özellikle bu alanda çalışan memurların ve diğer kamu
görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görevleri, yetkileri, hak ve
yükümlülükleri karşısında nasıl bir kaygı yaşadıklarını, tekellerin
özelleştirilmesiyle Ankara’ya gelen işçilere, “özelleştirme sonucu hiçbir kişi
açıkta kalmayacak, hak kaybına uğramayacak” diyenlerin, gerçekten bu sese bir
kez daha kulak vermesi gerekiyor. Peki, Türkiye,
böylesine ekonomik önemi olan, katma değeri yüksek olan ve gerçekten
uluslararası şirketlerin iştahını çeken Doğu, Güneydoğu’dan Karadeniz’e,
Karadeniz’den Ege’ye kadar ülkemizin her alanında her yerde tarımsal olarak bir
değer ifade eden bu alanda geleceğimizi nasıl şekillendirecektir? 60’ıncı Hükûmet Programı ne yazık ki bize karamsar bir tablo
çizmiştir. 60’ıncı Hükûmet Programı’nda böyle bir
belirleme yoktur. Devlet Planlama Teşkilatının 2013 planlarına baktığınız zaman
da böyle bir veriye rastlayamıyorsunuz. Ben, burada
sözlerime son verirken Hükûmete, tekrar, Kızılay
Meydanı’nda eksi 20 derecede kar yağarken… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Kaplan. Buyurun. HASİP KAPLAN
(Devamla) – …coplanan, özelleştirmeye karşı çıkan Tekel işçilerinin feryadına
bir kez daha kulak vermelerini, onların sıkıntılarını dinlemelerini, bu alanda
çalışanlarla beraber üreticilerimizin azami derecede gelir elde edebilecekleri,
tarımda istihdamı geliştirebilecekleri tütün, üzüm ve benzeri alanlardaki
kotaları da dikkate alarak yeniden bir düzenleme yapmaları gerektiğinin altını
çiziyoruz. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Teşekkür ederim. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaplan. Gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır. Şahsı adına söz
talebi? Yok. Soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz. Sayın Doğru
burada mı efendim? Yok. Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı "Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması
ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046
Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"nın Çerçeve 1
inci maddesinin çerçevesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Madde 1- 3/1/2002 tarihli ve 4733
sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün
Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış
Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde ¬Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 4 üncü maddesinin başlığı "Kurum
personelinin atanma usulü, statüsü ve özlük hakları", birinci fıkrasının
ikinci cümlesi "Başkan yardımcıları ve Daire Başkanları Başkanın önerisi
ile Kurul tarafından, diğer personelin ataması ise Başkan tarafından
yapılır." olarak ve üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı
maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir." BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Düzenleyici ve denetleyici kurumların idari açıdan bağımsız
kılınmaları, Kurumun kendi sorumluluğunu, yönetimini, personel ve parasal
kaynaklarını kullanma biçimini belirleme yetkisini içermektedir. Ancak, kuruluş
aşamasından itibaren süregelen yetki karmaşası kurulların idari karar
süreçlerinde tıkanıklıklar yaşanmasına yol açmakta, bu da kurulların etkin çalışmasını
engellemektedir. Bu bağlamda, önerilen değişiklikle, Kurum personelinin atama
yetkililerinin, teşkilat kanunlarında son zamanlarda değişiklik yapılan diğer
bazı düzenleyici kurum örneklerine de paralel olarak, yeniden düzenlenmesi
öngörülmektedir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 1’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 2’nci maddeyi okutuyorum… KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, 1’inci maddeyi okutmadınız
efendim! 1’inci maddeyi okutmadınız! BAŞKAN – Sayın Genç, 1’inci madde üzerinde, daha önceden okundu,
görüşmeler yapılmıştı. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, biraz önce “tümü üzerinde”
dediniz. BAŞKAN – Sayın Genç, bakınız… KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, yani… BAŞKAN – Efendim, yasanın bütünlüğünü takip edelim. Şu bakımdan,
1’inci madde okunmuş, üzerinde görüşmeler açılmış, iki grup adına konuşmalar
yapılmıştı, üçüncü grup konuştu, yani daha önceki dönemde konuşmalar
yapılmıştı, çünkü bu atlanmıştı, o zaman yarım kalmıştı, yarım kaldığı yerden
devam ettik. Oldu mu efendim? Evet, 2’nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2- 4733 sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir. “Kurumun hizmet birimleri MADDE 4/A - Kurumun hizmet birimleri ile görev ve yetkileri
şunlardır: a) Tütün Piyasası Daire Başkanlığı; Tütün tohumunun
taşınması, ithali ve ihracı, tütün üretimi, üretici tütünlerinin alım satımı,
tütünlerin işlenmesi, depolanması, iç ve dış ticareti ile tütün fireleri, tütün
işleme tesislerinin kurulması, üretim izni, proje tadilatı, yer değişikliği,
kapatılması, her türlü devir işlemleri ile tüm bu işlemlerin teknik kontrolüne
ilişkin çalışmaları yürütmek, b) Tütün Mamulleri Piyasası Daire Başkanlığı; Tütün mamullerinin üretimi,
iç ve dış ticareti ile tütün mamulleri üretim tesislerinin kurulması, üretim
izni, proje tadilatı, kapatılması, her türlü devir işlemleri ile tüm bu
işlemlerin teknik kontrolüne ilişkin çalışmaları yürütmek, c) Alkol Piyasası Daire Başkanlığı; Etil alkol ve metanolün üretimi, iç ve dış ticareti, denatürasyonu,
ambalajlanması, dağıtımı, üretimde kullanılması amacıyla elde bulundurulması,
depolanması, geri kazanımı, işlemesi, üretim tesislerinin kurulması, üretim
izni, proje tadilatı, kapatılması ve her türlü devir işlemleri ile 8/6/1942 tarihli ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler
İnhisarı Kanununun uygulanmasına yönelik işlemlere ve tüm bu işlemlerin teknik
kontrolüne ilişkin çalışmaları yürütmek, d) Alkollü İçkiler Piyasası Daire Başkanlığı; 27/5/2004
tarihli ve 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun hükümleri hariç
olmak üzere, alkollü içkilerin iç ve dış ticareti, dağıtımı, depolanması, geri
kazanımı; üretim tesislerinin kurulması, işletilmesi, proje tadilatı,
kapatılması ve her türlü devir işlemleri ile 4250 sayılı Kanunun uygulanmasına
yönelik işlemlere ve tüm bu işlemlerin teknik kontrolüne ilişkin çalışmaları
yürütmek, e) Sektörel Rekabet ve Tüketici Hakları
Daire Başkanlığı; 5179 sayılı Kanun hükümleri hariç olmak üzere, Kurumun yetki
alanına giren ürünlerin satış ve sunum faaliyetlerine ilişkin izin ve yetki
belgelerinin verilmesi, bu faaliyetlere ilişkin piyasa takip ve kontrolünün
sağlanması, tütün ve alkol piyasalarına ilişkin düzenlemeler ve uygulamalar
konusunda kamuoyunda tüketici bilinci oluşturmaya yönelik çalışmalar yapılması
ve tüketicilerin seçeneklerini azaltabilecek rekabet ve reklam koşullarının
belirlenmesi çalışmaları ile bu Kanun kapsamındaki ürünlerde bandrol,
etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretlerin kullanımına ilişkin
çalışmaları gerektiğinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla işbirliği
içerisinde yürütmek, f) Tütün ve Alkol Kontrolü Daire Başkanlığı; Tütün ve alkol tüketiminden
kaynaklanan kamusal veya tıbbi nitelikteki zararlı etkilerin önlenmesi
amacıyla, Dünya Sağlık Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesinin ve 7/11/1996 tarihli ve 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin
Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanunun uygulamasına yönelik
çalışmaların yapılması, tütün ve alkol tüketimini teşvik edecek faaliyetleri ve
yasadışı ticareti önleyecek çalışmaların ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği
içerisinde yürütülmesi, 5179 sayılı Kanun hükümleri hariç olmak üzere tütün,
tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü
içkiler konusunda analizlerin yapılması veya yaptırılması ile insan sağlığına
zarar verebilecek maddelerin belirlenmesini sağlamak, g) Denetim Daire Başkanlığı; Kurumun düzenlediği piyasalarda
faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişilerin işlem ve hesaplarını incelemek ve
denetlemek, gerektiğinde bu hususlarda yetkili kamu kurum ve kuruluşları ile
işbirliği yapmak, piyasalarda görülen aksaklıklara ilişkin çözüm önerilerinde
bulunmak, h) Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Daire Başkanlığı; 5/5/1969 tarihli ve 1173 sayılı Milletlerarası
Münasebetlerin Yürütülmesi ve Koordinasyonu Hakkında Kanun çerçevesinde, görev
alanına giren konularda, Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlamak amacıyla
gerekli çalışmaları yapmak, uluslararası ve yabancı kuruluşlar ile ilgili
işlemleri yürütmek, bu kuruluşlarla yapılacak müzakereleri koordine etmek ve
istişarelerde bulunmak, gerektiğinde bu kuruluşlara Kurumun üye olması ile
ilgili çalışmaları yürütmek, ı) Başkanlık Müşavirliği; Kurul Başkan ve üyelerine, Kurumun görev
alanıyla ilgili konularda danışmanlık ile Kurul Başkan ve üyeleri tarafından
verilecek diğer görevleri yapmak, j) Hukuk Müşavirliği; Kurumun taraf olduğu işlemlerin veya Kurumu
ilgilendiren uyuşmazlıkların takibi ve çözümlenmesi amacıyla adlî ve idarî
davalarda gerekli bilgileri hazırlamak, taraf olduğu davalarda Kurumu temsil
etmek veya Kurumca hizmet satın alma yoluyla temsil ettirilen davaları takip ve
koordine etmek, Kurul Başkanına, Kurula, ve hizmet
birimlerine danışmanlık hizmeti yapmak, Kurumun görev alanına giren hususlarda
mevzuat çalışmalarında bulunmak, hizmet birimleri veya diğer kurum ve
kuruluşlarca hazırlanarak Kuruma gönderilen kanun, tüzük ve yönetmelik
tasarıları ile diğer hukukî konular hakkında görüş bildirmek, Kurumun
menfaatlerini koruyucu, anlaşmazlıkları önleyici hukukî tedbirleri zamanında
almak, anlaşma ve sözleşmelerin bu esaslara uygun olarak yapılmasına yardımcı
olmak, k) Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği; Kurumun faaliyet alanı
ile ilgili konularda yazılı ve görsel basını takip ederek gerekli
dokümantasyonu sağlamak, Kurumun basın ve yayın kuruluşları ile ilişkilerini
planlamak ve kamuoyunda tanıtılmasına ilişkin yayın ve faaliyetleri yürütmek, 9/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununa
göre yapılacak bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru
sonuçlandırmak üzere gerekli tedbirleri almak, l) İnsan Kaynakları ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı; Kurumun
işgücü planlaması, personelin ücret ve diğer malî ve sosyal hakları ile yurt
içi ve yurt dışı eğitimine ilişkin olarak eğitim planını hazırlayarak
uygulanmasını sağlamak, değerlendirmek, performans kriterleri ve meslek
ilkelerinin tespiti ile ilgili çalışmaları yürütmek, 10/12/2003
tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamındaki
görevlerin ifası ile Kurumun ihtiyacı olan her türlü yapım, satın alma,
kiralama, bakım ve onarım, arşiv, sağlık ve benzeri idarî ve malî hizmetleri
yürütmek, taşınır ve taşınmaz mal kayıtlarını tutmak, sivil savunma ve
seferberlik hizmetlerini plânlamak ve yürütmek, m) Bilişim Daire Başkanlığı; Kurum bilişim stratejisini hazırlamak
ve uygulanmasını takip etmek, yazılım ve donanım alt yapısı ile ilgili tüm
işleri koordine etmek ve yürütmek, n) Kurul Özel Büro Müdürlüğü; Kurul ve Kurul üyelerinin sekretarya
hizmetlerini yürütmek ve protokol işlerini düzenlemek, o) Başkanlık Özel Büro Müdürlüğü; Kurul Başkanının sekretarya
hizmetlerini yürütmek ve her türlü protokol işlerini düzenlemek. Hizmet birimlerinin faaliyet alanı, yukarıda belirtilen görev ve
fonksiyonlara uygun olarak Kurumun teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla
yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.” BAŞKAN – Teşekkür ederim. Madde üzerinde söz talebi var mı? KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben söz istiyorum. BAŞKAN – Şahsı adına Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç. Buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün
sosyal sigortalarla ilgili bir yasayı görüşüyorduk ve -aşağı yukarı yüz yetmiş
küsur maddelik bir kanun- birdenbire ona ara verildi, tütün ve tütün
mamulleriyle ilgili bir yasaya geçildi. Ben yerimde televizyonu izliyordum,
Sayın Başkan dedi ki: “Tümü üzerinde gruplardan yalnız DTP’nin
söz hakkı kaldı, ona söz verdim.” BAŞKAN – Sayın Genç… KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse yani, ben öyle anladım en azından
efendim. BAŞKAN – Tamam, peki. KAMER GENÇ (Devamla) – Ondan sonra ben de hemen geldim. Tabii,
kanunu da incelemedik doğru dürüst. FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Kanun 1’inci sırada. KAMER GENÇ (Devamla) – Kardeşim, siz kendinizi sorumlu tutun kendi
konuşmalarınızda. Elbette ki burada Türkiye'nin geleceğini yönlendiren bu kadar … Tütün mamulleri Türk köylüsünün… FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Senin haberin yoksa ne yapalım yani. KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, benim haberim olmasa bile sizden çok
daha haberim var. Çünkü ben, bir defa yılların bürokratıyım, deneyimli
politikacısıyım, her konuda bilgim var. Buraya getirip de siz yılların Türk
köylüsünün tütünlerini birtakım yabancı tekellere peşkeş çektirirseniz, ayrıca
da birtakım düzenleyici ve denetleyici kurullar kurarsanız, bunlara
yandaşlarınızı getirirseniz, getirdiğiniz yandaşlarınıza Türkiye'deki personel
rejiminde olmayan çok üstün nitelikte, çok büyük rakamlarda pay verirseniz,
ondan sonra oraya kendi yandaşlarınızı getirirseniz personel hukukuna bağlı
olmadan… Burada bu maddeyle yirmi tane kuruldan bahsediyorsunuz, yirmi tane
daireden bahsediyorsunuz, daire başkanlığından, iletişim daire başkanlığı,
bilmem özel kalem müdürlüğünden bahsediyorsunuz. Bunların statüleri ne olacak?
Kim, nasıl alınacak buraya? Hangi nitelikteki memurlar atanacak? Bunların
aldıkları maaşlar nedir? Hangi sisteme göre alınacak? Türkiye'de belli bir
personel statüsü var. Bunların hepsini bu düzenleyici ve denetleyici kurullar
kanalıyla bir tarafa itiyorsunuz. Ondan sonra, böyle gidip de anlaşıp “Efendim
biz anlaştık, efendim acele bir kanun…” Acele bir kanun değil ki. Bakın, siz,
Türkiye'de tütün üreticisini öldürdünüz, tütünü yabancı tekellerin emrine
verdiniz. Şimdi, yabancı tekellerin rahatlıkla bu memleketi soyması için mevcut
kanunlardaki var olan engelleri kaldırıyorsunuz, haydi bakalım yabancı
tekeller, Türkiye sizin emrinizde, ne istiyorsanız yapın diyorsunuz. Böyle bir
şey olur mu? Bunları, bu kadar geniş kitleleri ilgilendiren, çiftçiyi ilgilendiren,
tütün çiftçisini ilgilendiren bir kanunu getiriyorsunuz burada müzakeresiz
geçiriyorsunuz. Şu kanunun en azından yüz maddede incelenmesi lazım.
Getiriyorsunuz, üç maddede, tütünle ilgili piyasayı üç maddede düzenliyorsunuz.
Bakın, sizin iktidarınız zamanında partizanlık o kadar aldı yürüdü
ki, bir defa, başı örtülü olmayan bir kişiyi bir yere getirmiyorsunuz. Yani bu
düzenleyici ve denetleyici kurulları araştırın bakalım, içinde bir tane, bir
tane ama başı örtülü olmayan bir bürokrat var mı? Bunlara kaç lira para
ödüyorsunuz? LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Bu kadar iftira ve yalan olur mu? KAMER GENÇ (Devamla) – Türkiye’de asgari ücret 300-500 milyon lira
iken, siz 7-8 milyar lira, 15 milyar lira, 20 milyar lira verdiğiniz
düzenleyici ve denetleyici kurumlar var. TMSF’nin
Başkanı ve üyeleri kaç lira alıyorlar? FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Onları biz mi kurduk? KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, kurmadınız ama kendi adamlarınızı
getirdiniz, bunların durumlarını düzelttiniz. Çıksınlar burada, bunlar kaç lira
ücret alıyorlar bakalım? YÖK Başkanı eskiden kaç lira alıyordu? Sizin
atadığınız YÖK Başkanı maaşına birdenbire yüzde 200 zam yaptı. İşte gazetelerde
“Efendim, bu benim aleyhime oldu. Benim eski karım da benden zam istiyor, yeni
karım da benden zam istiyor.” diyor. İşte, bu duruma düştünüz. (AK Parti
sıralarından gürültüler) Bakın, bana bağıracağınıza bu Hükûmetinize,
bu boş sıralara bağırın. Bu boş sıralara bağırın da… Nerede bu Hükûmet, bu Hükûmet nerede? LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Arkana bak, Bakan arkanda. KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, böyle olunca… Sayın milletvekilleri, bakın, kısacası, bu kanunla… BAŞKAN – Arkadaşlarımız… Sükûneti sağlayalım Lütfi Bey. KAMER GENÇ (Devamla) – …siz, tütün ekicisi köylüyü yok
ediyorsunuz. Bunu yabancı kartellerin emrine veriyorsunuz, bu kanunlarla
bunların yolunu açıyorsunuz. Dolayısıyla bu kanunu, bence, Parlamento da yeteri
kadar incelememiştir. Burada getiriyorsunuz, el çabukluğuyla hemen
geçiriyorsunuz. Ortada hükûmet yok, işte böyle bir
Meclis, böyle bir Hükûmet bu memleketin hiçbir
menfaatini düşünemez ve sağlıklı bir kanun da çıkaramaz. Aslında, Sayın Bakan
gelmeseydi ben gidip o Başbakanın kürsüsüne oturacaktım, hiç olmazsa orası boş
kalmasaydı diyecektim. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Lekelenir, lekelenir, oraya oturma, lekelenir. BAŞKAN – Sayın Genç, son cümlenizi alayım lütfen. KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu tasarı
gerçekten Türk köylüsüne, Türk tütün ekicisine hayırlı bir şey getirmiyor.
Tamamen yabancı karteller, yabancı tröstler ve biliyorsunuz, yaptığınız
özelleştirmelerle tütün piyasası yabancıların eline geçti. Özelleştirmelerin
karşısında bir Danıştay var. Danıştayı da her
vesileyle yasalarla baypas etmeye çalışıyorsunuz. Keyfî özelleştirmeler
yapıyorsunuz, kendi yandaşlarınıza özelleştirme yapıyorsunuz. Yaptığınız
özelleştirmeler yok pahasına olan özelleştirmeler. İşte, geçenlerde söyledim,
bin tane misal veririm sizin zamanınızda yapılan özelleştirmelere. Manisa’da
devletin bir arazisi 3 milyon dolara özelleştirildi, bunun yarısı dört ay sonra
birtakım yandaşlara 15 milyon dolara, yani başka yabancılara satıldı.
Düşünebiliyor musunuz, en azından 30 milyon dolarlık şeyi siz 3 milyon dolara
özelleştiriyorsunuz. BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ediyorum size efendim. KAMER GENÇ (Devamla) – Kanuna karşıyım efendim. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Başka söz talebi? Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 3’üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3- 4733 sayılı Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. “MADDE 8- Kurumdan tesis kurma ve faaliyet izni almadan; tütün
işleyenler veya tütün mamulleri, etil alkol, metanol
ya da alkollü içki üretmek üzere fabrika, tesis veya imalathane kuran ve
işletenler bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin
günden onbin güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılır. Bu Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci ve
üçüncü fıkralarına aykırı hareket edenler ile tesislerinde izin verilen
kategori dışında faaliyette bulunanlara da aynı ceza verilir. Tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve
alkollü içkilerin ambalajlarına kamu kurumlarınca uygulanan bandrol,
etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretleri; ilgili mevzuatta
belirlenen şekilde temin etmesine rağmen belirlenen ürünlerde kullanmaksızın
bedelli veya bedelsiz olarak yayanlar, bunları alma veya kullanma hakkı
olmadığı halde sahte evrak veya dokümanlarla veya herhangi bir biçimde ilgili
kurum ve kuruluşları yanıltarak temin edenler, bunları taklit veya tahrif
ederek ya da konulduğu üründen kaldırarak, değiştirerek ya da her ne suretle
olursa olsun tedarik ederek amacı dışında kullananlar iki yıldan beş yıla kadar
hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılır. İkinci fıkrada belirtilen bandrol,
etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretlerin taklitlerini imal eden
veya taklitlerini ülkeye sokanlar ile bunları bilerek bulunduran, nakleden,
satan ya da kullananlar üç yıldan beş yıla kadar hapis ve onbin
güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Ambalajlarında bandrol, etiket, hologram,
pul, damga veya benzeri işaret bulunmayan ürünleri ya da taklit veya niteliğine
uygun olmayan işaretleri taşıyan ürünleri ticari amaçla bulunduran, nakleden,
satışa arz eden veya satanlar iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu
fıkrada belirtilen ürünlere el konulması, muhafazası ve tasfiyesi ile bunları
ihbar edenlere ve yakalayan kamu görevlilerine ikramiye ödenmesi hususlarında 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununda kaçak eşya için öngörülen usuller uygulanır. Bu ürünlere el konulduğu
tarihten itibaren onbeş gün içinde, numune alınarak
ve gerekli tespitler yapılarak, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma
evresinde mahkeme tarafından imha suretiyle tasfiye kararı verilebilir. Tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol
ve alkollü içkiler piyasasında mal veya hizmet üreten, işleyen, ihraç veya
ithal eden, pazarlayan, alan veya satan gerçek ve tüzel kişilere aşağıda yazılı
idarî yaptırımlar uygulanır: a) Bu Kanun veya ilgili mevzuat gereğince Kurum tarafından
istenilen ticari faaliyetlerini gösterir satış veya faaliyet raporlarını veya
bilgi, belge ve numuneleri yazılı uyarıya rağmen belirlenen süre içinde
vermeyenlere, yanlış veya yanıltıcı bilgi veya belge verenlere, gerekli tesis
ve yerleri incelemeye açmayanlara ellibin Yeni Türk
Lirasından ikiyüzelli bin Yeni Türk Lirasına kadar
idarî para cezası verilir. b) Üreticiden satın aldıkları tütünleri satış merkezlerine veya
Kuruma tescil ettirmeyenlere, yazılı sözleşme yapma tarihine uymayanlara,
işleme açılış ve kapanışları ile tütün stoklarını ve tütün depolarını süresi
içinde bildirmeyenlere, izinsiz standart dışı işleme yapanlara, bu Kanunda
tütün eksperi unvanına sahip olanlar tarafından
yapılması öngörülen işleri yetkisiz kişilere yaptıranlara, yazılı sözleşme
esası veya açık artırma yöntemi ile yapılan alım satım kapsamındaki
yükümlülüklerini süresi içinde yerine getirmeyenlere onbin
Yeni Türk Lirasından elli bin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası
verilir. Bu hüküm, Kurumdan izin almadan bir yere mahsus tütün çeşidinin tohum
veya fidelerini başka çeşitlere ayrılmış olan yerlere ekenler, dikenler veya bu
amaçlarla taşıyanlar hakkında da uygulanır. c) İzin almadan veya güncelleme yapmadan, ana girdilerde veya ürün
ambalajında değişiklik yaparak ürünleri piyasaya arz edenlere ellibin Yeni Türk Lirasından beşyüzbin
Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. d) Kurumdan izin almaksızın işleme veya üretim tesislerinde
proje tadilat kapsamındaki işlemleri yapan, kurulu makinelerini ülke içerisinde
kısmen veya tamamen aynı firma tarafından kurulan yeni veya eski bir fabrikaya
nakleden, başka bir firmaya devreden ya da ülke dışına çıkaranlara veya
bildirimde bulunmaksızın faaliyetini sona erdirenlere ellibin
Yeni Türk Lirasından beşyüzbin Yeni Türk Lirasına
kadar idarî para cezası verilir. e) Kurumdan izin almadan veya bildirimde bulunmadan dökme alkollü
içkileri piyasaya arz eden, sevkıyatını yapan veya
izin verilen yerlerden farklı yerlerde depolayanlara ikiyüzbin
Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. f) Kurumdan belge almamış kişilerden ürün alan veya bu
kişilere ürün satan ya da belgesinde belirtilen işyeri dışında satış yapan
toptan veya perakende tütün mamulü, etil alkol, metanol
veya alkollü içki satıcıları ya da açık içki satıcılarına bin Yeni Türk
Lirasından onbin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para
cezası verilir. g) Kurumdan satış belgesi almadan tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkilerin toptan satışını yapanlara ellibin Yeni Türk Lirası; perakende satışını yapanlara ise beşbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. h) Kurumdan yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan tütün
ticareti yapanlara ellibin Yeni Türk Lirası idarî
para cezası verilir. ı) Kurumdan uygunluk belgesi almadan enfiye, çiğneme, nargile
tütünü veya yaprak sigara kâğıdı ya da makaron
üretenler ile satan veya satışa arz edenlere, ticari amaçla sarmalık kıyılmış
tütün üretenler ile satan veya satışa arz edenlere beşbin
Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. j) Yetkili olmadıkları halde, açık olarak içki satışı veya sunumu
yapanlar ile satışa sunulan tütün mamulleri, etil alkol, metanol
ve alkollü içkileri arz ambalajlarını bozmak veya bunları bölmek suretiyle
satanlara bin Yeni Türk Lirasından onbin Yeni Türk
Lirasına kadar idarî para cezası verilir. k) Tütün mamulleri veya alkollü içkilerin tüketicilere satışını
internet, televizyon, faks ve telefon gibi elektronik ticaret araçları ya da
posta ile sipariş yöntemi kullanarak yapanlar ile satılan ürünleri kapıda
teslim edenlere ellibin Yeni Türk Lirasından ikiyüzellibin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası
verilir. l) Tütün mamulleri veya alkollü içkileri satış yerlerindeki raf
veya standlara, her türlü teşhir ünitesine, reklam ve
tanıtımına ilişkin mevzuata ve Kurum düzenlemelerine aykırılık oluşturacak veya
herhangi bir firmaya üstünlük sağlayacak şekilde yerleştirenlere otuzbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. m) Tütün mamulleri veya alkollü içkilerin kullanımını ve satışını
özendirici veya teşvik edici kampanya, promosyon,
reklam ve tanıtım yapılmasını önlemek amacıyla Kurum tarafından bu Kanun
uyarınca yapılan düzenlemelere aykırı hareket edenlere otuzbin
Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. n) Tütün mamulleri veya alkollü içkileri; otomatik satış makinesi
ile satanlara veya bahis oynatmak veya ödül vermek gibi yollarla verenlere,
fiilleri suç oluşturmadığı takdirde ellibin Yeni Türk
Lirasından ikiyüzellibin Yeni Türk Lirasına kadar
idarî para cezası verilir. Yukarıda sayılan fiiller dışında, bu Kanun ile 4250 sayılı Kanuna
veya bu kanunlara göre yürürlüğe konulmuş yönetmeliklere ya da Kurumca verilen
belgelerde yer alan şartlara uyulmadığının tespiti halinde, ilgili gerçek ve
tüzel kişiler uyarılır ve aykırılığın giderilmesi için uygun bir süre verilir.
Her işlem için verilecek süre Kurumca belirlenir. Verilen süre sonunda
aykırılığın devam etmesi halinde veya aykırılığın giderilmesinin mümkün
olmadığı hallerde süre verilmeksizin Kurumca verilen belgeler iptal edilir. İdarî para cezaları, fiillerin tekrarı halinde, bir önceki cezanın
iki katı olarak verilir. Beşinci fıkranın (c) bendinde sayılan fiillerin
tekrarı halinde ayrıca ihlale konu ürünün piyasaya arzının bir yıla kadar
durdurulmasına; (a), (b), (d), (e), (f), (j), (k), (l), (m) ve (n) bentlerinde
sayılan fiillerin, ilk fiilin işlenmesinden sonraki beş yıl içinde üçüncü defa
işlenmesi halinde ise belgelerin iptaline karar verilir. Satış
belgesi iptal edilen satıcılar, satış belgesi iptaline konu işyerinde aynı
işletme adı altında faaliyette bulunan üçüncü kişiler ile satış belgesi iptal
edilen satıcılarca belge iptaline konu işyerinin farklı işletme adı altında
fiilen işletilmesi halinde, bu işletme üzerine kayıtlı görünen üçüncü kişiler
adına iki yıl süreyle yeni belge başvurusunda bulunulamaz. Bu Kanuna, 4250 sayılı Kanuna veya 5607 sayılı Kanuna aykırılıktan
dolayı yargılanması devam edenler ile mahkum olanlara
veya aynı kanunlara aykırılıktan dolayı iki defadan fazla ön ödemede bulunması
nedeniyle haklarında kamu davası açılmamış ya da düşmüş olanlara satış, dağıtım
veya uygunluk belgesi verilmez; verilmiş olanlar da iptal edilir. Beşinci fıkranın (f), (g), (h), (ı) ve (j) bentlerinde yazılı
fiiller hakkında idarî yaptırım uygulamaya ve bu fiillerin konusunu oluşturan
her türlü eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesi kararını vermeye mahalli
mülkî amirler, diğer bentlerde yazılı fiiller hakkında idarî para cezası
vermeye Kurum yetkilidir. Mahalli mülkî amirlerce uygulanan idarî yaptırımlar onbeş gün içinde Kuruma iletilir. Bu Kanun hükümlerine göre verilen idarî yaptırım kararlarına
karşı, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanunu hükümlerine göre kanun yoluna başvurulabilir. Ancak, idare
mahkemesinde dava, işlemin tebliği tarihinden itibaren onbeş
gün içinde açılır. İdare mahkemesinde iptal davası açılmış olması, kararın
yerine getirilmesini durdurmaz. İdarî yaptırımlara ilişkin olarak bu Kanunda hüküm bulunmayan
hallerde 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu hükümleri uygulanır.” BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi var mı? Yok. Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Macit, buyurun. HASAN MACİT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Tekel Yaprak Tütün Müessesesi tütün satışlarında teminat olarak
yüzde kaç oranında teminat mektubu almaktadır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Bakanım… ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür
ediyorum. Yüzde 6 oranında teminat mektubu alınmaktadır. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım size de. Madde üzerinde iki adet önere vardır, önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı "Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması
İle Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046
Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"nın Çerçeve 3
üncü maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 4733 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin
altıncı fıkrasının (k) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
"k) Tütün mamulleri veya alkollü içkilerin tüketicilere
satışını; izinsiz olarak veya Kurum düzenlemelerine aykırılık oluşturacak
şekilde internet, televizyon, faks ve telefon gibi elektronik ticaret araçları
ya da posta ile sipariş yöntemi kullanarak yapmak üzere satış sistemi kuran
veya faaliyette bulunanlara yirmibin Yeni Türk
Lirasından yüzbin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para
cezası verilir." BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı "Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması
İle Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046
Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"nın Çerçeve 3
üncü maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 4733 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin
birinci fıkrasına ilk cümle olarak aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
“Ticari amaç olmaksızın, kendi ürettiği ürünleri kullanarak elli
kilogramı aşmayan sarmalık kıyılmış tütün elde eden veya üçyüzelli
litreyi aşmayan fermente alkollü içki imal edenler haricinde,” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, konuşacak
mısınız, gerekçeyi mi okutayım? FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gerekçe efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Herhangi bir tesis veya imalathane kurmadan ve üretim teçhizatı
kullanmadan, kendisinin ürettiği ürünleri kullanmak suretiyle kendisinin ve
ailesinin kullanacağı kadar az miktarda tütün işleyen veya alkollü içki imal
edenlerin adli takibata uğraması ülke gerçeklerine uygun olmadığı gibi,
bunların izinsiz üretim yapanlarla aynı cezaya tabi tutulması adil olmayacaktır.
Bu sebeple ceza hükmünde bu durumdaki kişilerin istisna olduğunun açıkça
yazılması yararlı olacaktır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı "Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması
İle Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046
Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"nın Çerçeve 3
üncü maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 4733 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin
altıncı fıkrasının (k) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz. Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları "k) Tütün mamulleri veya alkollü içkilerin
tüketicilere satışını; izinsiz olarak veya Kurum düzenlemelerine aykırılık
oluşturacak şekilde internet, televizyon, faks ve telefon gibi elektronik
ticaret araçları ya da posta ile sipariş yöntemi kullanarak yapmak üzere satış
sistemi kuran veya faaliyette bulunanlara yirmibin
Yeni Türk Lirasından yüzbin Yeni Türk Lirasına kadar
idarî para cezası verilir." BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Elektronik ticaret yolu ile tütün mamulü ve alkollü içki satışının
Kurumca belirlenen usuller çerçevesinde yapılabilmesini teminen
söz konusu düzenleme öngörülmüştür. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önergeler istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 4’üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 4- 4733 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir. “EK MADDE 2- İlgili mevzuatta Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü
İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumuna yapılmış olan atıflar Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumuna; Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası
Düzenleme Kuruluna yapılmış olan atıflar Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme
Kuruluna yapılmış sayılır.” BAŞKAN – Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Adana Milletvekili Sayın Yılmaz Tankut. Sayın Tankut, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar) MHP GRUBU ADINA YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 125 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşülmekte olan 4’üncü
maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bilindiği üzere Türk tütüncülüğü, tütün
piyasası, ekimi ve pazarlaması, ülkemizin en güncel konularından birisini
oluşturmaktadır. Bu alanda gelinen noktanın, özellikle tütün üreticisi
vatandaşlarımız açısından iç açıcı bir konumda olduğunu söylemek ne yazık ki
mümkün değildir. Şark tipi türü ile ayrı bir yeri olan ve sektörde özel bir önemi
bulunan Türk tütünü, ülkemizde yüz binlerce insanımızın geçim kapısıdır.
Kendisine has özel aromasıyla dünyada aranan bir tür
olan yerli tütünümüz, üreticilerimizle beraber, izlenen yanlış politikalara,
maalesef, kurban edilmektedir. Dün Osmanlı’nın zayıf düşmesi sürecinde emperyalist sermayece
oluşturulan dayatmalarla kurulan Reji İdaresini andıran kurumsal bir yapı ihdas
edilmesine tanık olmanın bugün üzüntüsü ve kaygısı içindeyiz. Böyle bir yapının
kuruluşu sürecinde tütün üretim alanlarının daraltılması, dolayısıyla üretici
sayısının azaltılması, fiyat belirlenmesinde Tekelin devreden çıkartılarak yeni
tekelci piyasanın insafına ve merhametine terk edilmesi bugün pek çok
sakıncaları da birlikte getirmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk tütününün ve Türk
tütün üreticilerinin sonunu hazırlayan bu süreçte Tekelin “özelleştirme” adı
altında yabancılara devredilmesi Türk tütüncülüğü ve tütün sektörümüz için en
büyük yıkımlardan birisi olmuştur. Tamamen özel ve yabancı sermayeye teslim
edilen bu alanda egemen olan ticari anlayış, ne yazık ki, her türlü kaygıdan
uzak ve sadece kazanmayı amaçlayan bir sömürü zihniyetini temsil etmektedir. Değerli arkadaşlar, öbür taraftan, tütün satışları 4733 sayılı
Kanun’da belirtildiği üzere “açık artırma ve sözleşme usulüne göre
yapılmaktadır. Ancak, ne yazık ki, 2003 yılından bu zamana kadar geçen süre
içerisinde tütün üreticilerimizin elde ettiği gelir enflasyonun çok altında
kalmıştır. Tütün girdilerindeki, dolayısıyla da maliyetindeki artışa paralel
olarak fiyat artışının düşük olması, 2002 yılından itibaren 4733 sayılı
Kanun’da tütün fiyatlarının her ne kadar tüccar ile üreticinin karşılıklı
mutabakatıyla belirleneceği öngörülse de genellikle tüccarın belirlediği
fiyattan oluşması gibi nedenler üreticinin tütün üretimini bırakmasını
hızlandırmıştır. Sayın milletvekilleri, bakınız, elimde Türkiye Ziraat Odaları
Birliğince hazırlanan ve 1998 ve 2006 yılını karşılaştıran bir tablo, daha
doğrusu bir çizelge vardır. Bu çizelgeyi incelediğimizde,
1998 yılında tütün üreticisi Öbür yandan, Ege Bölgesi’ndeki bir tütün üreticisi 1 ton tütün
üretimi karşılığında 5.500 YTL gelir elde edebilirken, komşumuz ve AB üyesi
Yunanistan’da primle desteklenen üreticinin eline ise 1 ton karşılığında 14 bin
YTL geçmektedir. Yani Yunan tütün üreticisinin Türk tütün üreticisinden 3 kat
daha fazla gelir elde ettiği görülmektedir. Tütün üreticilerinin yaşayabilmesi ve yabancı ülkelerin
üreticileriyle rekabet edebilmeleri için, Maliye Bakanlığınca uygulanan tütün
ithalatından elde edilen vergi, fon gibi gelirlerden bir kısmıyla doğrudan
desteklenmesi icap etmektedir. Ayrıca, sigaralardan alınan vergilerin yüzde
1’inin dahi tütün üreticilerine aktarılmasında üreticilerimize önemli bir
destek sağlanacaktır. Bu gelir artışı Türk tütün üreticisinin köyden kente
göçünü engelleyecek, sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümüne de önemli
katkılar sağlayacaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak buradan, bu
kürsüden müteakip defalar yaptığımız gibi bazı hususlarda uyarılarda bulunmayı
da vazgeçilmez bir görev olarak görmekteyim. Bugün ülkemizin AKP İktidarı döneminde her geçen gün geriye
gittiğini bilmeyen kalmamıştır. İç ve dış siyasette kaos,
karmaşa ve aldatmanın mimarı olan bugünkü iktidar döneminde maalesef ekonomi de
iflas etmiş durumdadır. Artık yabancı kaynaklarla bu işin götürülemeyeceği
apaçık bir şekilde ortadadır. O nedenle bugünkü siyasi iktidar ikinci kez yetki
aldığı millete güvenmesini bilmelidir. Asıl umut bağladığı emperyalist sermaye
çevrelerinin kendilerinin kara kaşına, kara gözüne
sevdalı olmadıklarını anlamalıdır. 100 milyar doları aşan sıcak paranın bir gün
geri döneceğini bilmelidir. Yani kısaca, AKP İktidarının üreten, istihdam ve
katma değer sağlayan, ihracat yapan ülkemizin öz kaynaklarını babalar gibi
satmaktan vazgeçmesi gerektiğinin altını çizerek bir kez daha ifade etmek
istiyoruz. Şayet atılan yanlış adımlardan geri dönülmez ise ülkemizi ve
milletimizi çok karanlık günler, telafisi mümkün olmayan hadiseler
beklemektedir. Belki siyasi iktidarın yönetime yakın mensuplarının ve yine
yönetimle iç içe olan yandaşlarının böyle bir kaygısı olmayabilir. Ancak olan,
varlığımızı borçlu olduğumuz fedakâr ve cefakâr necip milletimize olacaktır. Bakınız, sadece Tekel örneğinde tarihe bir atıf yaparak muhtemel
tehlikelere dikkat çekmek istiyorum. 1880’li yıllarda iç ve dış borç batağına
düşen Osmanlı İmparatorluğu, tütün ticaretini yabancılar tarafından 1883’te
kurulan Reji İdaresine devretmişti. Bu idare tütün ekim alanlarının
daraltılması ve tütün pazarlanmasında tüm yetkileri elinde bulundurmaktaydı ve
bu idare uyguladığı alım politikalarıyla tütün üreticilerimizi perişan etmişti.
Çünkü fiyatları istediği gibi belirliyor, istediği fiyattan yurt dışına
satıyor, üreticiye de istediği zaman parasını ödüyordu. Bu durum karşısında
zamanla oluşan kaçakçılığı önlemek için ise Reji İdaresi silahlı kolcu
birlikleri kurmuştu. Kırk iki yıllık Reji İdaresi yönetiminde kaçakçı, kolcu ve
zabıtadan on binlerce insanımızın hayatını kaybetmiş olduğu bu dönemde Reji
İdaresinin vahşeti ve halkımızı sömürüsü ne yazık ki acı bir gerçektir. Bu
vahşet ve yanlış Büyük Önder Atatürk’ün 1925’te Reji İdaresini satın almasıyla
son bulmuştur. Şimdi ise, son altı yılda atılan adımlarla oluşturulan şartlar
giderek ağırlaştırılmış olup, bu politikalardan ülkemizin ve milletimizin
hiçbir menfaati olmamıştır. Mağdur olan kendi insanımız, kaybeden ülkemiz
olmuştur. Hiçbir yatırım yapmadan, istihdam artırıcı değil aksine azaltıcı bir
uygulamayla, sadece hazıra konarak en önemli kurumları ele geçiren küresel
sermayenin dayatmaları, ister istemez, Osmanlı’nın iç ve dış borç batağına
saplandığı dönemde ortaya çıkan Reji İdaresini hatırlatmaktadır. Şimdi de Tekel
devreden çıkartılarak, üreticimiz yabancı sermayenin vicdanına terk edilmiştir.
O zaman baskıcı Reji İdaresi yüzünden ortaya çıkan kaçakçılık aynı idare
tarafından silahla önlenmeye çalışılmış ve on binlerce insanımız katledilmişti.
Şimdi ise, bu piyasaya tamamen egemen olan aynı sermaye grupları Hükûmetle iç içe oluşturdukları yasa ve yönetmelikler
marifetiyle üreticilerimiz ve işçilerimiz üzerinde şiddet estirmektedirler.
Ancak, değişen sadece uygulanan metotlar olmuştur. “Tekel satılmasın.” diyen
işçilere Adana’da ve Ankara’nın buz gibi havasında şiddet uygulayan kolluk
kuvvetlerine acaba hangi zihniyet emir vermiştir? Elbette ki bunları düşünmemiz
icap etmektedir. Şimdi soruyoruz: Yüz binlerce üretici ve ailesinin geçim kapısı
olan tütüncülük sektörünü bitirmeye sizi kimler mecbur bırakmıştır? On binlerce
insanımızın ekmek kapısı olan, ülkemizin en önemli vergi yükünü çeken Tekel
gibi bir devasa kurumu satmaya sizleri kimler zorlamıştır? AKP İktidarı olarak
bir taraftan böylesi kurumların devlete yük getirdiğini savunup Tekel
fabrikalarındaki üretimi önce azalttınız, sonra da “Ziyan ediyor.” diyerek ne
yazık ki sattınız ve gariban işçilerimizi ise sokağa attınız. Sokağa terk
ettiğiniz bu işçileri “Başka kurumlara naklediyoruz.” ifadesi ise koskocaman
bir palavradır. Son iki yıldır sadece Adana’daki tesislerde çalışan yüzlerce
işçi başka illere göç etmek zorunda kalmış, bir kısmı da başka kamu kurumlarına
geçmek için istifa etmek zorunda bırakılmıştır. Ancak bunlardan şanslı olanlar
başka kamu kurumlarında iş bulabilmiştir. O şanslılar da yılda sadece on ay
çalıştırılmakta ve 500 YTL civarında maaş alabilmektedir. Şimdi buradan soruyorum: Bu mudur çalışana güvence anlayışınız? Bu
mudur adalet ve kalkınma anlayışınız? Ve daha da çarpıcı olanı, devletin üzerindeki yükü hafifletmek
iddiasında olan AKP zihniyeti, ne yazık ki, artık, üreticimiz açısından hiçbir
önemi kalmamış, fonksiyonunu kaybetmiş olan Tütün Piyasası Düzenleme Kuruluna
onlarca, hatta, yüzlerce personel almaya ve almanın
hesabını yapmaya başlamıştır. Bu uygulamanın öne sürülen mazeretle, yani
devletin üzerindeki yükü hafifletmek gibi bir bahaneyle örtüştüğünü
söyleyebilmenin ne yazık ki bugün için bir imkânı da yoktur. Ama,
bu yapılmak istenenlerin amacı bizce malumdur. Asıl maksat hasıl
olmuş, yani Tekel gibi dev bir kurum babalar gibi satılmış, Türk işçisi sokağa
mahkûm edilmiştir. Tütün Piyasası Düzenleme Kurulu da yeni bir derebeylik
olarak yabancı tütün ve sigara markalarına hizmet edecek bir kurum haline
getirilmeye çalışılmaktadır. Bu bağlamda işin özeti maalesef budur, değerli
arkadaşlarım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Tankut, konuşmanızı
tamamlayınız, buyurun. YILMAZ TANKUT (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime son verirken AKP İktidarını Türk milletine güvenmeye, kendi öz
kaynaklarımızı satmaktan vazgeçip işletmeye, işçilerimize uygulanan işkenceye
son verip sahip çıkmaya ve tarihten ders almaya davet ediyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut. Madde üzerinde başka bir söz talebi… HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN – Buyurun Sayın Macit. HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce
heyetinizi şahsım ve Demokratik Sol Parti adına saygılarımla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bugün çok önemli bir yasa üzerinde
görüşmelerimizi yapıyoruz. Daha doğrusu görüşmelerimizi yapamıyoruz. Bakıyorum,
maddeler üzerinde çok fazla tartışma, çok fazla söz alan arkadaşlarımız ne
yazık ki yok. Biz iki söz talebimiz olduğunda Sayın AKP Grup Başkan Vekili bir
sözle sınırlamak isteyince biz de bu anlaşmaya uymadığımızı belirtmek
istiyorum. Değerli arkadaşlar, konumuz tütün, tütün üreticisi, tütün
mamullerinin satışı; önemli bir konu. Tabii, bu önemli konunun içinde yapılan
uygulamalar da çok önemli. Belki üretimden daha önemlisi uygulamalardır diye
düşünüyorum ve AKP İktidara geldikten sonra, 2003 yılında bir tütün satış
olayını sizlerle paylaşmak istiyorum belgelerle. Biraz önce Sayın Bakana yüzde kaç teminat alınır diye
sorduğumda, yönetmeliğin yüzde 6 olarak teminat aldığını biliyordum ama bu
konuşmama dayanak teşkil etmek ve bu konuşmamdan sonra, yüzde kaç üzerindeki
yanıtların doğru olabilmesi için ben Sayın Bakanın cevabını özellikle talep
ettim ve teşekkür ederim, Sayın Bakan, yönetmelikte alınması gereken, bize,
teminat rakamını söyledi. Değerli arkadaşlar, 2003 yılında Alman Weserfrucht
isimli bir firma Yaprak Tütünden tütün almak istiyor ve bu tütün alma talebini
de bir faks olayıyla Tekel Genel Müdürlüğüne bildiriyor. Bakın, bu faks
olayında çok ilginç bir olay var, İnternet ortamında geçiyor. İnternet
ortamında, 27 Haziran… Ama ne hikmetse, satış müessesinde 25 Haziranda işleme
giriyor ve bürokrasimizde işler o kadar hızlı yürüyor ki, 25’inde yönetim
kurulu olarak toplanıyorlar ve bu talebi değerlendiriyorlar, olur veriyorlar. Değerli arkadaşlar, bunlar olur. Yani, bir şirket tütün talep
etmiştir, işi hızlandırmak için belki geriden bir talep gelmiştir. Olmuştur,
Tekeldeki tütünleri değeri fiyatına satabilmek için böyle bir yöntem
izlenmiştir diyelim ama bu şirketten, değerli arkadaşlar, teminat olarak binde
3 alınıyor. Yani biraz önce Sayın Bakan “yüzde Değerli arkadaşlar, binde 3 teminat mektubu veren bu firma, ne
yazık ki, şartnamede kendisine verilen süre içerisinde tütünleri müesseseden
çekmiyor ve müesseseden çekmedikten sonra, ek bir talep, ek bir şartname
imzalanması gerekiyor ve “Kalan tütünleri alacağım.” diyor, yeni bir şartname
imzalanıyor binde 5 teminat mektubuyla. Değerli arkadaşlar, bu teminat mektubunu imzalayan arkadaşınız…
İlk önce Kies Maris isimli
bir vatandaş imzalıyor, daha sonra ek teminat mektubunu Şenol Çelik isimli bir
vatandaş imzalıyor. Değerli arkadaşlar, bu yükümlülük de yerine gelmiyor, yani
ilk teminatta verilen binde 3 ve binde 5 teminatlar Yaprak Tütüne, Tekele gelir
olarak kaydediliyor. Ama ne hikmetse yeni bir firma daha doğuyor, bu firma
Dubai’de kurulmuş -İnternet firması- 2004 yılında. Bu firma Tekelden tütün
talep ediyor ve Tekelle de bu tütün talebiyle birlikte bir anlaşma imzalıyor.
Ne yazık ki bu anlaşmada da teminat mektubu binde 5 ve anlaşmayı imzalayan
kişilerin içerisinde ilk teminata uymayan Şenol Çelik bu firmanın ortaklarından
ve miktarı yüzde 10 eksiğine alıyor yani ilk vaat edilen fiyatın, tütün
fiyatının yüzde 10 eksiğine bu tütünleri satın alıyor. Kişiler aynı kişiler,
ortaklar aynı ortak ve o gün Tekelin Genel Müdürü olan bürokrat Sezai Ensari bu anlaşmaları imzalayan kişi. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Macit, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. HASAN MACİT (Devamla) – Ne yazık ki, bu bürokratımız daha sonra
Tekele kullanılmış makine satan şirketle, bu Şenol’la beraber İspanya’ya geziye
gidiyorlar. Bu İspanya’ya geziye götüren şirket MTS şirketi yani Tekele
kullanılmış makine satan şirket. Ben bunun detayına girmek istemiyorum. Bu
makineyle ilgili çok fazla tartışma yapıldı. Benim esas üzerinde durmak
istediğim Tekel tütününün nasıl hortumlandığı, nasıl daha ucuza kapatıldığıyla
ilgili. Bu nedenle, bu ikinci anlaşmada yüzde 10 eksikle yapılan anlaşma sonucu
tahmini 13 trilyon liralık ilk vaat edilen fiyattan daha az bir fiyatla
satıldığı ortadadır ve Tekelin kayıtlarındadır. Değerli arkadaşlar, sizin yüreklerinize sesleniyorum, sizin
vicdanlarınıza sesleniyorum… BAŞKAN – Sayın Macit, konuşmanızı tamamlayınız efendim. Lütfen… HASAN MACİT (Devamla) – “Bizim bürokratımız doğru yapar.”
anlayışından lütfen vazgeçin. Kalan bölümünü ikinci konuşmamda tamamlayacağım. Teşekkür ederim. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Ağyüz, buyurun. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim. Sayın Bakan, görüştüğümüz yasada yeni kadro statüsü belirleniyor,
birtakım kurumlara yeni isimler veriliyor. Geçenlerde de Tekel sigara bölümü
özelleştirildi. Şimdi, biz, bu özelleştirme şartnamesinde Tekeli alan BAT’a Türk tütünü ile sigara üretmeye devam etme
zorunluluğu veya güvencesi verilen bir madde var mı sözleşmede? Ayrıca, bu çalışanların güvencesi nedir? 14 bin kişi veya 12 bin
kişi her gün eylem yapıyor ama Hükûmetinizde hiçbir
ses yok. Bunların statüleri ne olacak? Yine diğerleri gibi 4/C ile 4/B ile kamu
kurumlarına aktarılacak, bir kısmı emekli mi olacak; yoksa devam eden hakları,
geçmişten gelen hakları belli bir statüye kavuşacak mı? Ayrıca, bu özelleştirmeyle Türk tütününün öleceği inancında değil
misiniz? Özellikle doğu bölgesindeki tütüncülerin büyük mağduriyet çekeceği
inancında değil misiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ağyüz. Sayın Genç, buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bu, Tekele kullanılmış
makineyi “kullanılmamış” diye satan İspanya firmasına bu işlemi yapan, şu anda
biri de Özelleştirme İdaresi Başkanı olan Metin Kilci ve birkaç kişi adına
350’şer trilyon liralık -yani rakamda yanılabilirim, galiba 350 trilyonluk veya
35 trilyonluk da olabilir- bir idari para cezası kesildi. Bu idari para cezalarının akıbeti nedir? Sayın Bakandan öğrenmek
istiyorum. Tahsil ettiler mi, etmediler mi? Etmedilerse niye etmiyorlar
efendim? Onu öğrenmek istiyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Bakanım, buyurun. DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. Birinci soruya ilişkin olarak söylüyorum: Tasarımız,
özelleştirmeye ilişkin bir tasarı değil, Tütün ve Alkol Kurumuna ilişkin bir
yasa ve özelleştirmeye ilişkin kısımlarda yazılı olarak cevap vereceğiz. Diğer soruyu da yazılı olarak cevaplandıracağız. BAŞKAN – Teşekkür ederim. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Kanunu biliyoruz, herhâlde okuma
yazmamız var bizim. İlgilisi gelsin o zaman oraya otursun bu kanunla ilgili.
Yani bizim okuma yazmamız var Sayın Bakanım. DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Yazılı cevap verme
hakkımız var. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 5’inci maddeye bağlı geçici madde 5’i okutuyorum: MADDE 5- 4733 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir. “GEÇİCİ MADDE 5- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, Kurumda
grup başkanı, sektör uzmanı, denetim uzmanı ve kurum uzmanı kadrosunda
bulunanlar uzman kadrosuna, kadro ve görev unvanları değişmeyenler aynı unvanlı
yeni kadrolara, başka bir işleme gerek kalmaksızın atanmış sayılırlar. Diğer
personelden kadro ve görev unvanları değişenler veya kaldırılanlar, bu Kanunla
ihdas edilen kadrolardan, derecelerine uygun kadrolara üç ay içinde atanırlar.
Bunlar yeni bir kadroya atanıncaya kadar en son ayda almakta oldukları aylık,
ek gösterge, her türlü zam ve tazminat ile diğer malî haklarını almaya devam
ederler. Bunların yeni kadrolarında alacakları aylık ile diğer malî hakları
toplamı net tutarının eski kadrolarına bağlı olarak en son ayda almakta
oldukları aylık ile diğer malî hakları toplamı net tutarından az olması halinde
aradaki fark, farklılık giderilinceye kadar atandıkları kadrolarda kaldıkları
sürece herhangi bir kesintiye tabi tutulmaksızın tazminat olarak ödenir.
Atandıkları kadro unvanlarında isteğe bağlı olarak herhangi bir değişiklik
olanlar ile başka kurumlara geçenlere fark tazminatı ödenmesine son verilir. Yeterlik sınavında başarılı olup Kurumda uzman unvanını almaya hak
kazandığı halde, uzman kadrosuna ataması yapılamayan uzman yardımcıları, başka
bir işleme gerek kalmaksızın uzman unvanını almaya hak kazandıkları tarih
itibarıyla durumlarına uygun uzman kadrosuna atanmış sayılırlar. 11/8/2004 tarihinden bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar, Kurum personelinin kazanılmış hak
aylığı ve emekli keseneğine esas aylığın belirlenmesinde değerlendirilmemiş
olan hizmet süreleri, öğrenim durumu itibarıyla yükselebilecekleri dereceyi
aşmamak koşuluyla 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 64 ve 68 inci maddeleri
ile 2/2/2005 tarihli ve 5289 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerine Bir
Derece Verilmesi Hakkında Kanun hükümleri dikkate alınarak kazanılmış hak aylık
derece ve kademelerinin tespitinde değerlendirilir. Ayrıca Kurumda makam,
temsil veya görev tazminatı ödenmesini gerektiren kadrolara atanmış bulunan
personelin, 11/8/2004 tarihinden bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihe kadar söz konusu kadrolarda geçirdikleri süreler makam, temsil
veya görev tazminatı ödenmesini gerektiren görevlerde geçmiş sayılır. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, bu
Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan uzman kadro sayısının yüzde yirmisini
geçmemek üzere, uzman yardımcılığı sınavına giriş için aranan öğrenim şartını
taşımak ve başvuru tarihinde kırk yaşını doldurmamış olmak şartıyla; (a) Mesleğe özel yarışma sınavı ile giren ve meslek içi eğitim
sonrasında yapılan yeterlik sınavında başarılı olup, kamu kurum ve
kuruluşlarında vergi, hukuk, uluslararası ilişkiler, gümrük, dış ticaret
alanlarında çalışmakta olanlar, (b) Yükseköğrenim kurumlarında araştırma görevlisi veya öğretim
elemanı olarak çalışmış olanlardan, gıda ve kimya mühendisliği alanında doktora
çalışmalarını tamamlayanlar, (c) Sigara üretimi alanında beş kişiden, yaprak tütün alımı ve
işlemesi alanında beş kişiden ve pazarlama alanında da beş kişiden fazla
olmamak üzere, Genel Müdürlük ve bağlı kuruluşlarında en az on yıldır
çalışmakta olanlar, Kurum tarafından yapılacak mülakatta başarılı olmaları halinde
uzman kadrosuna atanabilir.” BAŞKAN – Geçici madde 5 üzerinde söz isteyen milletvekili
arkadaşlarımın ismini okuyorum: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekili Erkan Akçay, şahıslar adına Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın. Sayın Akçay, buyurun efendim. HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, bir kez daha konuşalım da
şunu tamamlayalım. Eğer bu… Yapmayın lütfen! Hem anlaşıldı diyorsunuz bizim
dışımızda hem bir iki konuşmayı bizzat çok görüyorsunuz. BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun efendim, siz konuşunuz. HASAN MACİT (İstanbul) – Biz burada Türkiye’yi ilgilendiren bir
konuyla ilgili bir açıklama yapıyoruz. MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 125 sıra sayılı tütün ve tütün mamullerine ilişkin kanun
tasarısının 5’inci maddesinin geçici 5’inci maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, ülkemizin tarihinde tütün kadar kültürel,
sosyal, ekonomik ve politik derin etkileri olan ve tartışılan başka bir
tarımsal ürün yoktur. Tütün, yaklaşık dört yüz yıldır bu ülke topraklarında
üretilen geleneksel bir ürünümüzdür. Uygulanan politikalarla bugüne kadar
üretici sayısı maalesef 200 bine kadar gerilemiştir. Manisa ilinde 2007 yılı rakamlarına göre 120 bin üretici
tarafından yaklaşık 40 bin ton tütün üretilmiştir. Manisa’da çekirdeksiz kuru
üzümden sonra ilin tarımsal değerinin ikinci sırasını tütün bitkisi
oluşturmaktadır. Ülkemizdeki toplam tütün üretim alanlarının yüzde 41’i Manisa
ilindedir. Tekel özelleştirilmiş, binlerce Tekel çalışanı gibi tütün
üreticileri de perişan edilmiştir. Tütün üreticisi fiyat yönünden piyasada
etkinlik gösteren sınırlı sayıdaki kişi ve kuruluşların tek yanlı saptadığı
fiyatlara mahkûm edilmiştir. Daha da kötüsü, Tekelin giderek etkinliğinin
kırılması ve özelleştirilmesi sonucu tütün alımı yapan şirketlerin sayısı her
geçen yıl daha da azalmakta, üreticiler daha az sayıda firmaya mahkûm
olmaktadır. Sigara üretimi yapan çok uluslu şirketler maliyetlerini azaltmak
amacıyla tütün fiyatlarının düşürülmesi için baskı oluşturmaktadırlar. Bu yıl
baskı o kadar güçlüdür ki tütün üretmenin mümkün olmadığı sözleşme fiyatları
bile nevi uygulamalarıyla daha da aşağıya çekilmektedir. Sözleşmelerdeki yıllık bazdaki fiyat
artışının enflasyon oranı kadar olması, üreticinin kazancının hiçbir zaman
artmayacağı anlamına gelmektedir. Yazılı sözleşme esasının dışında diğer
alternatif üretim ise piyasa fazlası olması riski taşıyan sözleşme dışı
üretimde bulunmaktadır. Sözleşme dışında üretilen tütünler ancak tütün satış
merkezlerinde alınıp satılabilmektedir. Bunun dışında alım ve satım
yapılamamaktadır. Bugüne kadar açık artırmalı satış yapılabilecek tütün satış
merkezleri maalesef kurulamamıştır. Türk tütününün fiyatının şirketlerin tek taraflı sözleşmeleriyle
değil, çiftçi sendikalarıyla, birlikleriyle ve şirket temsilcisi arasında toplu
pazarlık usulüyle belirlenmesi gerekmektedir. 2007 yılı için sözleşme imzalanan
üreticiler ile anılan yılda sözleşme miktarını aşmamak şartıyla 2008 ürün yılı
için tütün üretim ve alım satım sözleşmesi imzalanacağı hükmü tasarıda
getirilmektedir. Ama maalesef, üreticilerle 2008 yılı için daha henüz anlaşma
yapılmamıştır. Bu yüzden tütün üreticileri ne yapacaklarını bilememektedirler. Tarım Bakanı Sayın Mehdi Eker, tütün üreticilerimize alternatif
bir ürün ekmesi yönünde birtakım öneriler götürüleceğini, bununla ilgili bir
çalışma yaptıklarını belirtmiştir. Ama Sayın Bakan şunu bilmelidir ki tütün
üretimi kıraç, verimsiz ve genellikle eğimli topraklarda yapılmaktadır. Tütünün
yetiştiği topraklarda yetişecek, alternatifi olabilecek başka ürün hemen hemen yok gibidir. Onların tütün üretmekten vazgeçmeleri
demek, topraklarını terk etmeleri demektir, terk edilen bu toprakların
erozyonlarla ve başka nedenlerle yok olması demektir. Tekelin alkol birimi 2004 yılında “Özelleştirme” adı altında iki
yılı ödemesiz yedi yıl vadeli 230 milyon dolarlık kredi kullanmak suretiyle 292
milyon dolara Ortak Girişim Grubuna satılmıştı. 2006 yılında bu Ortak Girişim
Grubu tarafından kurulan MEY İçkinin yüzde 90’ı 810 milyon dolara Pasifik
Grup’a peşin olarak satılmıştır. Özelleştirme adı altında kamu kaynaklarının
değerinin altındaki fiyatlarla el değiştirmesine ve yurt dışına transfer
edilmesine neden olan bu yasa dışı ticaretin bir diğer sonucu da söz konusu
tesislerin bulunduğu bölgelerde geçmişte devletin teşvikiyle bağcılık yapan
üreticilerin, üzümünü satamama ve düşük fiyat sıkıntısıyla karşı karşıya
kalmalarına yol açmaktır. Sayın milletvekilleri, tasarıda on daire başkanlığı oluşturulmakta
ve daire başkanlıklarının görevlerinin tanımlanması yapılmaktadır. Burada
dikkati çeken, Denetim Dairesi Başkanlığı dışındaki daire başkanlıklarının
piyasa denetimi yapamayacak olmasıdır. Hâlihazırda sektördeki denetim sektör
uzmanları eliyle yapılırken tüm denetim görevinin sadece Denetim Dairesi
Başkanlığına bırakılması ve onların eleman sayısına bakıldığında bunu ne kadar
sağlıklı yapabilecekleri düşünülmesi gereken bir husustur. Hükûmetin
denetimi sevmediği, teftiş kurullarını kaldırmayı amaçladığı malumunuzdur. Bu
yolla denetimin zorlaştırılıp sınırlı yapılması mı düşünülmektedir? Burada
maksat, böylesi özerk yapılı kurumlarla piyasaların denetimi ve düzenlenmesi
görevini yapmak mı yoksa kadrolaşmak mı amaçlanmaktadır? Değerli milletvekilleri, 4046 sayılı Kanun’da ve 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 4’üncü maddesinin
başlığı “Kurum personelinin statüsü, atanma usulü ve özlük hakları” olarak
değiştirilmiş, birinci fıkrasının sonuna “Diğer personelin ataması ise Kurul
tarafından belirlenen personel politikası çerçevesinde Başkan tarafından
yapılır.” cümlesi eklenmiştir. Bu cümle, 4733 sayılı Yasa’nın hâlen yürürlükte
olan, Kurulun çalışma esasları, görev ve yetkilerini belirleyen 3’üncü
maddesinin (y) bendinde bulunan “Personel atamaları da dâhil olmak üzere
kurumun personel politikasını oluşturmak” hükmüne aykırılık ve tezat teşkil
etmektedir. Başkan tüm atamalarda tek söz sahibi yapılırken bu durum yasanın
değişmeyen hükmüne aykırılık teşkil etmektedir. Değerli milletvekilleri, Türkiye hâlihazırda dünyanın en büyük
şark tipi tütün üreticisi konumundadır. Ancak, son yıllarda uygulanan yanlış
politikalar, tüketici eğilimlerinin ve tercihlerinin değişmesi, rekabetin
yoğunlaşması, sağlık endişelerinin artmaya başlaması ve ekonomilerin globalleşmesi gibi birçok sebebe dayalı olarak Türkiye’nin
şark tipi tütünle rekabet şansı azalmaya başlamıştır. Aynen fındıkta olduğu gibi, ülkemiz tütünde de en büyük üretici
olma konumunu izlenen yanlış üretim ve pazarlama politikaları nedeniyle iyi
kullanamamış, bu da tütünü hem üreticiler hem de ülke için ekonomik bir ürün
olmaktan çıkarmıştır. Tütün sektörünün bugün itibarıyla başta ABD olmak üzere Avrupa
Birliği ve diğer ülkelerle rekabet etme şansı zayıflamıştır. Bunun başlıca
nedenleri, üreticinin temsilcisi konumundaki örgütlerin fiziki yapı, mali güç,
kalifiye personel yetersizliği gibi nedenlerden dolayı sektörde gerek ulusal ve
gerekse uluslararası ölçekte etkin ve yaygın bir şekilde faaliyet
gösterememesidir. Üreticiye verilen tarımsal desteklerin tütün üretimini
koruyacak ve geliştirecek mahiyetten uzak olması da bir başka faktördür. Değerli milletvekilleri, olumsuzluğu kısmen bertaraf eden,
dolayısıyla tütün sektörünün rekabet gücünü artıran ve koruyan önemli bir
unsur, 4629 sayılı Kanun’un geçici 1’inci maddesi kapsamında mülga Tütün Fonu
adı altında yaprak tütün ithalatından alınan ton başına 3 bin ABD doları
ödemedir. Bu koruyucu faktör kaldırıldığı takdirde Türkiye’de şark tipi tütün
üretimi ciddi manada olumsuz etkilenecektir. Virginia ve Burley
tütün üretiminde ise yoğun bir emek sonunda ulaşılan üretim sonlandırılacak,
yapılan tüm yatırımlar atıl kalacak ve tamamen dışa bağımlı hâle gelmemiz
kaçınılmaz olacaktır. Son yıllarda yasa dışı yollarla ülkeye sokulan kaçak ve sahte
tütün mamulleri ve halk sağlığını korumaya yönelik geliştirilen düzenleme ve
yasaklar gibi nedenlerden dolayı Türkiye sigara pazarında bir daralma meydana
gelmiştir. Kaçak ve sahte sigarayla etkin mücadele için, öncelikle kurumlar
arasında koordinasyon sağlanarak caydırıcı cezalar içeren yasal düzenlemeler
yapılmalıdır. Türkiye’deki toplam sigara pazarının küçülmesinde en önemli
etkenin kaçak ve sahte sigara olduğu düşünülmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay, konuşmanızı tamamlayınız. ERKAN AKÇAY (Devamla) – Kayıt dışı bir sektör olmasından ötürü tam
olarak boyutları bilinememekle beraber, toplam pazarın yüzde 10 ila yüzde
15’inin kaçak ve özellikle de sahte ürünlerden oluştuğu tahmin edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu durum, ülke açısından çok ciddi vergi kaybı
oluşturmakla beraber, yasal sigara üreticilerinin ve tütün yetiştiricilerinin
pazar kaybetmelerine de neden olmaktadır. Bundan ötürü, yasa dışı tütün mamulü
ticaretini önleyici tedbirlerin bir an evvel alınması gerekmektedir. Yapılacak
olan mücadelede temel odak, öncelikle yasa dışı ürünlerin yurda girişini
önlemek için sınır ve gümrük kontrollerini artırmak ve ülke içinde bu ürünlerin
dağıtımını engellemek için dağıtım ağı denetimini etkin hâle getirmek ve
tüketicilerin ürünlerini lisanslı satıcılardan almalarını sağlamak olmalıdır. Yasa dışı tütün mamulleriyle etkin bir şekilde mücadele için
soruna geniş bir perspektiften yaklaşılması ve yasa dışı sektörlere odaklanmış
etkin çözümler üretilmesi için kamu otoritesiyle üreticilerin iş birliği ve
koordinasyon içerisinde mücadele etmesi faydalı olacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay. Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan. Buyurun. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özellikle bu maddeyle ilgili birçok önerge var. Biz de
önemsediğimiz geçici 6’ncı maddeyle ilgili ve özellikle bu konudaki
politikalarla ilgili birkaç noktaya değinmek istiyoruz. Ülkemizin tarihinde gerçekten tütün kadar kültürel, sosyal,
ekonomik ve politik derin izler bırakan ve tartışılan çok az sayıda tarım ürünü
vardır. Çünkü, Türkiye denince gerçekten bir tarım
ülkesi olarak… Türkiye zeytiniyle, Türkiye üzümüyle, Türkiye tahılıyla, Türkiye
coğrafi ve iklimsel zenginleriyle birçok tarımsal ürünün yetiştiği bir ülke
olmakla beraber, bu alanda devletin son yıllardaki politikaları ne yazık ki
1925 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin Reji şirketini 4 milyon lira bedelle alıp
Tekeli, devlet tekelini -o dönemlerde inhisar olarak ünlü- kurmasıyla… Bugüne
geldiğimizde, özelleştirmeyle artık bunların tamamen ortadan kalkmış olduğunu
ve geçici 6’ncı maddeyle de bir yıllığına sözleşmelerin uzatılmak istendiğini
görüyoruz. Oysaki tütün üreticilerinin feryadı çok daha farklı, çünkü iktidar
partisi en çok oy aldım dediği bölgede, Batman’da, Bitlis’te, Diyarbakır’da,
Adıyaman’da, birçok yerde üreticinin ana geçim kaynaklarından birinin Tekel
olduğunu, tütün olduğunu, tütün üreticileri olduğunu bilmektedir. Sayın Tarım
Bakanı Batman’da… Sayın milletvekillerinin Batman’da katıldığı toplantıların
notları yürek parçalayıcıdır. Bunların önlemleri alınmadan,
işsizliğe ve yoksulluğa bir nebze olsun katkı sunan verimsiz topraklardaki
tütün üretimi ile ilgili tartışmalar yapılırken, çok uluslu sigara
şirketlerinin Türkiye’yi istila ederek ne yazık ki önceleri Bitlis’te kurulan Best Sigara Fabrikasının -daha sonra Tekel bunun yüzde
25’ini almıştı, bunun hisselerine ortak olmuştu, bunların- artık yavaş yavaş tarih olması gerçekten düşündürücüdür. Bunları
özelleştirme furyasına baktığımız zaman, Tekelin öncelikle alkolden başlayan
özelleştirilmesi sürecine bir göz atmak gerekiyor ve Nurol-Limak-Özaltın-Tütsab
konsorsiyumuna 292 milyon dolara satılarak özelleştirilmesiyle
başlayan süreçte Mey İçki Sanayi ve Ticaret AŞ’nin 2004 Şubat ayında
faaliyetleri ve arkasından yüzde 80’lik pazar bölümünü ele geçirmesi ve
arkasından, 2006 yılında özel yatırım fonlarından Texas
Pasific Group’a yüzde 90
payını 810 milyon dolara satmasına dikkat çekmek istiyoruz. Tekelin alkol bölümünün değerinin çok altında
özelleştirildiği bir gerçek. Ama, Tekelin
tekelliği yok edilirken, çok uluslu dev şirketlerin de önü açılırken sigara
bölümü ise birkaç kez ihaleye çıkarılmasına rağmen yeterince müşteri talebini
bulamadığı için satılamamıştı, ama son zamanlarda bu da sağlanarak ilk ihaleye
katılan 1.150 milyon dolarla JTI’nin verdiği fiyatın
düşüklüğü nedeniyle ilk ihale iptal edilmiş, ikinci ihalede teklif alınmamış ve
âdeta düşük fiyata bir taraftan mecbur edilirken özelleştirme, bir taraftan da
üretici yoksulluğa mahkûm edilmeye çalışılmıştır. Onun için, üreticiler şöyle
bir slogan atmışlardı: “Tütün üreticisi darda, sigara şirketleri kârda, Hükûmet nerede?” Evet, şimdi biz de soruyoruz: Ne olacak bu
tütün üreticisinin hâli? Gerçekten, devletin tarım politikaları konusundaki
yanlışlığının, Türkiye’deki tarım üretim planlamasının olmayışının, tarım
arazilerinin çok parçalı oluşundan tutun, devletin çiftçilere ilişkin net
örgütlenme politikası olmayışının, etkin bir kooperatifçilik anlayışı
olmayışının, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Kanunu ve mevzuatta Tarım
Bakanlığının yan kuruluşu olarak işlevselleşmesiyle üreticilerin geldiği
noktada, maalesef, gelişen ekonomik krizlerden darbe üzerine darbe yiyor. Şimdi sormak istiyorum değerli arkadaşlarım. 24 Ocak kararları
tarıma vurulan ilk darbedir. Bakın, 24 Ocak. Evet, Türkiye tarımı ve köylüsü ve
tütün üreticisi o zaman zor yıllar yaşadı. Arkasından geldik 24 Ocak 1980’de
IMF’yle uyum programı başlatıldıktan sonra 99 yılına. 99 yılı kriz yılına
geliyor. 2001, IMF’yle imzalanan stand-by anlaşması gündeme geliyor ve tabii ki 2001 Dünya
Bankasıyla imzalanan Tarım Reformu Uygulama Projesi’yle devam ediyor. Bunların
hiçbirisi tesadüf değil. Şimdi, Türkiye yine ekonomik bir küresel krizle karşı
karşıya. Acaba diyoruz, çiftçilerimiz ürünlerini
pazarlayamadan, satamadan, hatta üretemez duruma düşürülerek yeni bir darbe mi
yiyecekler? Böylesi bir durum karşısında gerçekten şu verilere dikkatle baktığımızda
şaşırtıcı oluyor: Türkiye’de tütün üretiminde, sözleşmeli tarım araştırmasında
bazı sayısal verileri bilim insanları şöyle ortaya koyuyor, diyor ki: “Tekelin
özelleştirilmesi hususunda üreticilerin yüzde 87,5’u olumsuz görüş
bildirmiştir. Yeni Tütün Kanunu öncesinde pazarlama sisteminden, yani
sözleşmesiz çiftçilikten memnun olanların oranı yüzde 94,8.” Yani şimdi yine
üreticilerin şöyle bir tespiti var: Türkiye Ziraat Odaları Birliği Kanunu’yla
çiftçilerin haklarını arama, koruma, geliştirmeden çok, Tarım Bakanlığının yan
kuruluşu gibi işlev gördüğü söylenir bir noktaya gelmiş. Şimdi bütün bu verilerin üzerinden baktığımız zaman geçici 6’ncı
maddeyle ilgili ayrı ayrı önergeler var. Bir
yıllığına tütün üreticisinin elindeki yaprakları satsın diye, ömrünüz bir yıl
diye, bugün burada yasama Meclisinden bu kanunu çıkarırsak nasıl bakarız bu
üreticimizin yüzüne? Gerçekten, Tokat’ta, Amasya’da, Batman’da, Bitlis’te,
Adıyaman’da, Ege’nin birçok şehrinde, hatta Karadeniz’de, tütün üreticisi,
belki de bir yıl daha ömrümüzü uzatıyorlar, elimizdeki yaprakları da alarak
bunu bitirecekler kaygısını yaşıyorsa bunu düzeltmek gerekir diye düşünüyoruz. Bu konuda çok ciddi tespitler var ama detaya girmeden, kota
konusunda söylemek istediğim, bazı yerlerdeki 200 kilo kotanın 400 kilo kotaya
çıkarılması yönündeki feryatlarına bile kulak verilmezken ki bu çok yakın
zamanda, Batman ilimizde bu konuda çok ciddi tartışmalar yaşandı ama bazı
illerimizde de bu kotanın artırıldığını görebiliyoruz. Örneğin, Muş ilinde
hâlâ, kota oranına baktığımız zaman, kota oranı 200, fiyat 400 YTL civarında,
oysaki tutar 800 YTL olması gereken bir konumda. Şimdi, böylesi sorunları da yaşarken bir de bu yasayla,
sözleşmeli olarak bir yıllığına artırmanın, tütün üreticisine hiçbir şekilde
bir gelecek vaat etmediğini ifade etmek istiyoruz ve Tekelin özelleştirilmesi
sonrası ilk iki firmanın pazar payları toplamının da yüzde 81, üç firmanın
yüzde 90 olacağını düşündüğümüz zaman, iki üç firmaya, maalesef, Türkiye’yi,
Türkiye’nin Türkiye’ye özgü tütününü, çünkü dört yüz yıllık tarihinde Orient
tütün tarzını ve değişik tütünlerini Türkiye’den almak zorunda kalan yabancı
firmalara karşı maalesef değerlendirme imkânından yoksun olduğumuzu ifade etmek
istiyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız. HASİP KAPLAN (Devamla) – Son olarak Adana, Bitlis, Malatya sigara
fabrikalarının devir işleminden birkaç gün sonra kapatılması, diğerlerinin de
birkaç ay, birinin ise en çok bir iki yıl sonra kapatılması bekleniyor. Şimdi
Tekelde kalan Yaprak Tütün İşletmeleri, sigara fabrikaları kapatılınca başsız
kalacak, ellerinde tütün stoklarıyla birlikte küçülerek yok edilecekler.
Üreticimiz yok edilecek, tarımımız yok edilecek, çiftçimizin geleceği yok
edilecek ve yoksullara yeni yoksulları katmış olacağız. Bu nedenle, Ufuk Uras
arkadaşımızın sunduğu önerge doğrultusunda ek 6’ncı maddedeki sözleşmeli
sürenin bir yıl değil, tütün üreticisinin de geleceği düşünülerek makul bir
çerçevede uzatılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Şahsı adına İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit. (DSP
sıralarından alkışlar) HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Bu arada, dün vefat eden, cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti
devletini bize emanet eden son gazimiz olan Yakup Amca’ya da Allah’tan rahmet
diliyorum. Değerli arkadaşlar, biraz önceki söylediğim konularla ilgili,
tamamlamak üzere söz almış bulunuyorum. Tabii bu organizasyon
ciddi bir organizasyon. Bu organizasyon içerisinde Tekel Yaprak Tütünün
içinin nasıl boşaltıldığını, hangi yollarla, yasal kılıf uydurma noktasında
hangi belgelerle boşaltıldığını gösteren belgeler burada. Sanırım, bu konuşmayı
yaptıktan sonra yürütme, bakanlık bu konunun ciddi bir şekilde araştırmasını
yapar, ciddi bir şekilde sorumlularının cezalandırılması yönüne gider. Eğer bu
belgelere ulaşılamıyorsa bu belgeler bende var, araştırma yapacak arkadaşlara,
denetim elemanlarına da bu belgeleri takdim etmeye hazırız. Değerli arkadaşlar, bu süreç içerisinde, tabii, devletin malını
mülkünü koruyan bürokratlarımız da var, ciddi bir şekilde, yapılan kanunsuz
olaylara karşı çıkan bürokratlarımız da var. Örneğin, bu haberler yayıldıktan
sonra bir müfettiş bunların açığa çıkmasıyla ilgili, bir denetim yapmasıyla
ilgili izin istiyor. Ama, bu müfettişimize, ne yazık
ki “Sen yetkini ve haddini aştın.” diyerek bir ceza veriliyor. Bunun ötesinde,
bir müessese müdürünün, bu satışa izin verilmesi noktasında karşı çıktığı için
görev yeri değiştiriliyor. Değerli arkadaşlar, kullanılmış makine alımıyla ilgili kişiler,
kuruluşlar, bu tütünlerle ilgili, alımıyla ilgili kişi ve kuruluşlar aynı
kapıya, aynı şirkete, aynı yere çıkıyor. Hatta, bu
satışta Weserfrucht firması ile Interlink
firmasına Tekelden gönderilen mektupların da “Adreste bulunamamıştır.” şekliyle
geri gelmesi söz konusu. Öyleyse, bu şirketlerin bir tabela şirketi olduğu
gerçeği ortaya çıkmaktadır. Bunun dışında, değerli arkadaşlar, ben yürütmeye şu sorularımı
sormak istiyorum: Interlink şirketi içerisinde,
ortakları içerisinde acaba bir milletvekili var mıdır? Bunun bir araştırılması
gerekiyor. Aynı şekilde, ikinci sözleşmeye imza atan, aynı protokolde imza atan
Şenol Çelik ile firma ilişkisi nedir? Bu firma Almanya’da mıdır, Dubai’de
midir? Bunların araştırılması gerekiyor. Bir diğer konu: Biraz önce Sayın Bakan “Teminat olarak yüzde 6
alınıyor.” dedi. Bu şirketlerden alınan binde 3 teminat ve binde 5 teminatın
yarattığı zarar soruşturulmuş mudur? İlgili firmalardan tahsili noktasında bir
karar, bir uygulama yapılmış mıdır? Bir diğer konu: Bir gazetede yer alan ucuz tütün satımında
yolsuzluk kokularından bahseden gazete haberlerinden sonra başmüfettiş olan bir
arkadaşımıza -ismi burada var- neden soruşturma açılmış ve neden ceza
verilmiştir? Acaba, o günkü Sayın Genel Müdürün korkmasının sebebi neydi?
Acaba, o firmayı tanıyor ve dolayısıyla kayırıyor muydu? Bir diğer konu: Aynı tütünlere talip olan Interlink
firmasının -bir yıl sonra-bu defa Weserfrucht
firmasına verilen fiyattan dolayı yüzde 10 kadar düşük fiyatla tütünlere talip
olması, bu yeni fiyatın önceki fiyatları bildiği anlamına mı geliyor? Bu nasıl
bir ticari zihniyettir? Bu şekilde firma kayırılmış olmuyor mu? Birinci
firmadan 900 bin dolar irat kaydedilirken, ikinci firmaya fiyat indirimi adı
altında milyonlar aktarılmış mıdır? Her iki şirkette iki firma aynı kişilere
ait midir? Şenol Çelik’in iki firmanın faaliyeti sırasında müessese
müdürlüğüyle ilişkileri neden sürdürülmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Macit, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. HASAN MACİT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu olaylardan
sonra Türkiye’de kaçak sigara satışının pazar payını çok ciddi bir şekilde
etkilediği ve Tekelin yüzde 70’lerdeki payının yüzde 28’lere düşmesi, kaçak
sigaraya pazarı terk etmesi sonucu, bu ucuz tütünler bir komşu ülkede sigaraya
çevrilerek Türkiye’de satışı ve bu satışıyla ilgili terör örgütüne para
aktarımı söz konusu mudur? Aynı şekilde
devletin denetim elemanları, Başbakanlık denetim elemanları uyarı yaptıkları
hâlde Tekelde niçin bir düzenleme söz konusu olmamıştır ve görevden alınan
müessese müdürü acaba şu anda nerededir? Hangi görevdedir? Cezalandırılmış mıdır
ödüllendirilmiş midir? Bunları merak ediyorum. İnşallah sayın yürütme, Bakanlık
bu konuların cevaplarını verir diye düşünüyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben de söz istemiştim. BAŞKAN – Buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Şimdi, bu kanunda bir madde getirilmiş. Üreticilerle sözleşmeyle
üretim yapılması uygulaması var Türkiye’de. “Ya işte 2008 yılında bu kanun
çıkmazsa, işte üreticilerden artık tütün alamayız. Dolayısıyla, bir sene daha
bunu uzatalım.” Ee, 2009’da ne olacak, 2010’dan sonra
yani tamamen üreticinin ürettiği tütün alınmayacak mı? Aslında, niye bir sene
uzatıyorsunuz, devamlı uzatın. Yani şimdi, sevgili milletvekilleri, bana göre, kendi memleketini,
kendi insanını, kendi vatanını düşünen parlamentolar, evvela, getirdikleri
kanunları, kendi halkının lehine olması için kanun yaparlar. Biz eğer bir kanun
getirmişsek, Türk tütün üreticilerinin tütününü en iyi şekilde değerlendirelim,
tütün fabrikalarını alan müstahsillere, fabrikatörlere Türk tütününü kullanma
zorunluluğunu getirelim, Türkiye’de tütün ekim alanlarını genişletelim. Türk
tütününün, Türk üreticisinin Türkiye’de üretim yapması için zaten belli bir…
Çiftçimiz, zaten bununla geçiyor, bunun dışında bir şeyle geçinmiyor. Bunları
öngörmemiz gerekirken, piyasadaki tütün alan tekellerin piyasasında Tekelin
payını yüzde 65’ten yüzde 35’e indirdik. Onu da şimdi satacağız, Türk tütününü
eken Türk köylüsü yok olacak. Böyle bir Parlamento, halkın parlamentosu olur mu
arkadaşlar? Tabii bunu iktidar için diyorum, halk parlamentosu olur da. Şimdi, bakın, Hükûmet sırasında oturan
Sayın Bakan, Allah rızası için, bu kanunun bir maddesini okumuş mu? Ben şimdi
çok ciddi bir şeyler öğrenmek istiyorum. Şimdi, bakın, sevgili milletvekilleri, demin dediğim gibi, Türk
üreticisinin sözleşme ile üretim yapılması uygulamasını bir yıl uzatıyorsunuz
ya, bir madde hayır için getiriyorsunuz, on madde şer için getiriyorsunuz.
Şimdi, bakın, şu maddenin ikinci fıkrasında “Yeterlik sınavında başarılı olup
Kurumda uzman unvanını almaya hak kazandığı halde, uzman kadrosuna ataması yapılamayan
uzman yardımcıları, başka bir işleme gerek kalmaksızın uzman unvanını almaya
hak kazandıkları tarih itibarıyla durumlarına uygun uzman kadrosuna atanmış
sayılırlar.” Peki, niye atamadınız şimdiye kadar? Hangi tarihten itibaren uzman
kadrosuna atayacaksınız? Kadro arayacak mısınız? İçimizde personel hukukunu bilen insanlar var arkadaşlar. Bir yere
atama yapmak için kadrosu olması lazım. Kadrosu yoksa ne yapacaksınız? Kanunda
yeni kadro ihdas ediyorsunuz. Ayrıca da demek ki bu Hükûmet
zamanında, kendi yandaşlarını korumak için, haddinden fazla -bu kanunda sevk
ettiler ya- uzman yardımcılığına aldılar kendi yandaşlarını, kadro da
bulamadılar. Şimdi bu kanun yürürlüğe girince belki 100-150 tane uzman
yardımcısını atayacaklar. Uzman yardımcısı da deyip de geçmeyin, kamu personeli
alanında çok büyük avantajları olan kişiler ekonomik yönden, maaş yönünden. Şimdi, maddenin yine dördüncü fıkrasında “Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, bu Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde
yer alan uzman kadro sayısının yüzde yirmisini geçmemek üzere… “Bu uzman kadro
sayısı 200 -yani 190 da, 200- 38 kişi ediyor. “…uzman yardımcılığı sınavına
giriş için aranan…” Eğitim almış ama uzman imtihanını geçmemiş kişilerden, şu şu şu kişilerden atama yapılır...
Şimdi, getirdikleri uzman yardımcılığı kadrosunun 60 tanesi
birinci derece sayın milletvekilleri. Şimdi, bu kadar arpalık bir kanun
getirilir mi? Yani 38 kişi, siz kendi yandaşlarınızdan “Efendim, bunlar mesleğe
özel yarışma sınavıyla giren ve meslek içi sınavdan yapılan yeterlilik sınavını
kazanan kişiler.” diyor. Ayrıca da diyor: “Sigara üretimi alanında beş kişiden,
yaprak tütün alımı ve işlemesi alanında beş kişiden ve pazarlama alanında da
beş kişiden…” Şimdi, bu kadar arpalık yaratan bir uygulamaya gitmeyin. Birileri
birinci derece kadroyu bu memlekette almak için -kamu personeli- yirmi sene,
otuz sene emek verirken, siz kendi yandaşlarınıza hiçbir emek vermeden getirip
birinci derece kadro veriyorsunuz. Yahu, ne bunu Allah kabul eder ne din kabul
eder ne Kur’an kabul eder. Siz nasıl böyle, Allah’ın,
dinin, Kur’an’ın kabul etmediği bu haksızlıkları
getiriyorsunuz da kendi yandaşlarına haksız kazanç elde ettiriyorsunuz ve
uyguluyorsunuz? Böyle olmaz sayın milletvekilleri! Bu devlet, bu zihniyetle
yönetilmez. Bu devlet böyle arpalıklar tesis edilerek, kendi yandaşlarına
devlet kaynakları haksız, adice kanalize edilemez
sayın milletvekilleri. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi söylediğimiz sorulara çıksın cevap
versin. İşte Hükûmet, çıksın cevap versin. Desin ki:
Biz bu uzman kadrolarını niçin doldurmadık, niye atama yapmadık, kaç kişiyi
atayacağız; on sene önceki tarih itibarıyla mı uzman kadrosuna atama yapacağız;
yine, bu 1’inci dereceye kaç tane uzman yandaş atayacağız… Çıksın konuşsunlar
efendim. Bu kürsü niye burada var? Biz burada söyleyeceğiz, onlar susacak. O
zaman niye varsınız Hükûmet olarak? Demek ki siz bu
memleketi yönetecek kabiliyet ve kişilikte ve dürüstlükte değilsiniz.
Dolayısıyla, bu memleket bu zihniyetle yönetilemez. Bu memleketi bu zihniyetle
yöneten insanlar bu memleketi felakete götürür. Çıkın burada sorularımıza cevap
verin. BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız lütfen. KAMER GENÇ (Devamla) – Biraz önce soru sordum: Bu Tekele
kullanılmış makine satan… O yönetim kurulunda, bugünkü Özelleştirme İdaresi
Başkanı da dâhil 35 trilyon lira bunlara idari para cezası kesildi. Ne oldu bu
para cezası? Çıksın söylesin, işte Hükûmet burada.
Tahsil ediliyor mu, edilmiyor mu? Edilmiyorsa, senin babanın parası mı kardeşim
bu para? BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen konuşmanızı tamamlayınız. KAMER GENÇ (Devamla) – Niye ben gidip de piyasada yüzde 20’lerde
faizle alacağım da, sen devletin oradaki alacağını tahsil etmiyorsun? BAŞKAN – Sayın Genç, bir dakikalık süreyi aştık, lütfen efendim. KAMER GENÇ (Devamla) – Saygılar sunarım efendim. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz sayın milletvekilleri. Sayın Öztürk… HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Görüşmekte olduğumuz çerçeve 5’inci maddeyle eklenen geçici 5’inci
maddede diğer kurumların kariyer uzmanlıklarından mülakatla personel alınması,
bu personelin bir yeterlilik sınavından geçmiş olması nedeniyle itiraz
edilemeyecek bir husustur. Keza, araştırma görevlisi ve diğer öğretim
elemanları için de aynı şeyi söylemek mümkün. Ancak, geçici 5’te, üç ayrı
birimden beşer kişi olmak üzere 15 kişinin mülakatla uzman kadrosuna
geçirilmesinin doğru olmadığını düşünüyoruz. Bu yöntemin subjektifliğe
ve kayırmaya açık olduğuna Sayın Bakan da katılır mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk. Sayın Ağyüz… YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim. Sayın Başkan, iktidar partisi milletvekillerinin gelen yasaları
okumadıkları yönünde bir eleştirim vardı, ama görüyorum ki bakanlar da
okumuyor. Bu yasa 11/2/2008 günü Bakanlar Kurulunda
görüşülerek havale edilmiş ve tütünle ilgili, tütün alımıyla ilgili, sadece
alkolle değil. Bu yasayla üreticilere sözleşmeyle üretim yaptırılması ve alımı
son kez bir yıl daha uzatılıyor. 2008 yılı sonrası tütün ve tütün üreticisi
kaderine mi terk edilecek? Uluslararası piyasanın işgalcilerinin insafına mı
terk edilecek? Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yüzde 92, yüzde 95 oranında tütün
alımını devlet gerçekleştiriyordu. Şimdi ne olacak? Alkol birimini özelleştirdiniz, iki yıl ödemesiz, yedi yıl vadeli,
292 milyon dolara aldı adam, 810 milyon dolara sattı. Bu örnekler size hiç ders
olmuyor mu Sayın Bakanım? Ben size Bakanlığınızla ilgili soru sorsam burada, cevap
vermemekte haklısınız, ama Tekelle ilgili soruyorum. 14 bin işçiyi soruyorum.
Tekel özelleştirmesinin peşkeş çekilmesini soruyorum, ama sizden cevap
alamıyorum. Eğer cevap veremiyorsunuz, lütfen iyi bilen bir bakan gelsin
otursun. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağyüz. Sayın Ağırbaş… AYŞE JALE AĞIRBAŞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Geçici 6’ncı maddede, 2007 yılı için sözleşme imzalanan üreticilerle,
aynı koşullarda 2008 yılında da sözleşme yapılacağı hükme bağlanmaktadır. Bu,
yeni üreticilerle sözleşme yapmayacağınız anlamına geldiği gibi, 2009’dan
itibaren ise hiçbir üretici ile üretim ve alım-satım sözleşmesi yapılmayacağı
anlamına geliyor. Yapmak istediğiniz, üreticiyi piyasanın insafsız kurallarına
mı terk etmektir? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Bakanım, buyurun. DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. İlk soruya cevap veriyorum: Öncelikle bu kurumun ilk kuruluşundan
beri personele yönelik olarak kurallar aynı şekilde işliyor ve bu konuda
herhangi bir yasal değişiklik ve düzenleme söz konusu değil. Dolayısıyla,
yetişmiş personelin de bu konuya ilişkin olarak en fazla sayıda bulunduğu kurum
Tekel olduğu için, eskiden bu yana, genellikle bu kurumlardan personel
bulunması ve alınması da son derece normal. Yine, Tekel özelleştirmesine ilişkin bir soruydu. Az önce de soruya yazılı olarak cevap vereceğimi belirtmemden hemen
sonra soruyu soran Sayın Milletvekilinin yerinden “Eğer bunu bilmiyorsanız
cevaplandıracak bir bakan otursun.” şeklinde yine aynı benzeri bir şeyle
açıklama yaptığı için, konuya ilişkin olarak yazılı cevap vermenin de bir hak
olduğunu ve sorduğunuz soruların görüştüğümüz yasanın ilgili maddesine ilişkin
olmadığını, dolayısıyla ilişkin olmayan bir maddeye ilişkin olarak da
özelleştirme kapsamındaki sorulara da ilgili kurumdan… YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Bakan, okumamışsınız. DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Dinlemeyi de öğrenin
Sayın Milletvekili, dinlemeyi öğrenin. Soru sormayı bildiğiniz kadar dinlemeyi
de öğrenin. Yaptığınız tutum da hiç Genel Kurulun usul ve üslubuna uygun değil.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Çocuk yuvası yönetmeye benzemez bu
işler. DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Bir kere her şeyden önce
burada son derece nezaketsiz ve Genel Kurulun üslubuna uygun olmayan bir tutum
içerisindesiniz. Ben sizin sorduğunuz soruya cevap vermeye çalışıyorum.
Karşılıklı bir soru-cevap yapmıyoruz. Yazılı cevap verilmesi de Bilgilenmekse
eğer amacınız, size yazılı olarak cevap vereceğiz. (CHP sıralarından
gürültüler) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar… BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Dünkü Meclis Başkanı dâhil mi? Nezaket
kuralınıza dünkü Meclis Başkanı dâhil mi? HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Karar verecek, karar. Evet
mi hayır mı? Cevaba göre… YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Kanunu okuyun, kanunu. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Kanuna göre karar verecek. BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, lütfen efendim, Sayın Bakanı
dinleyelim. Buyurun Sayın Bakanım. DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. Diğer sorulara yazılı cevap vereceğiz. BAŞKAN – Teşekkür ederim. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – “Bilmiyorum, haberim yok.” deseydiniz,
daha şık olurdu. DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sizin haberiniz olduğu
kadar benim de haberim var. BAŞKAN – Geçici madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 6’yı okutuyorum: “GEÇİCİ MADDE 6- Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri
Anonim Şirketi, ülke genelinde ürün arzının devamlılığını sağlamayı ve yerli
tütünden yapılan sigaraların harman reçetelerinde kullanılan tütün çeşitlerinin
geleceğini güvence altına almayı teminen, 2007 ürün
yılı için sözleşme imzalanan üreticiler ile anılan yılda sözleşme yapılan
miktarları aşmamak koşuluyla 2008 ürün yılı için Tütün Üretim ve Alım-Satım
Sözleşmesi imzalar. Satın alınacak
tütün miktarı, her bir üretici ile imzalanan sözleşme miktarının % 10 fazlasını
aşamaz. Şirketin, Tütün Üretim ve Alım-Satım Sözleşmesi imzalayacak olduğu
tütünlerin satın alınabilmesi ve satın alınan tütünler için işleme, nakliye,
ilaçlama, bakım ve depolama gibi giderler Hazine Müsteşarlığının 2009 yılı
bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır. Bu kapsamda satın alınan
tütünlerin 2009 yılı sonuna kadar kullanılamaması veya satılamaması durumunda
bu tütünlerin işleme, nakliye, ilaçlama, bakım ve depolama hizmetleri için
ihtiyaç duyacağı kaynak müteakip yıllarda Hazine Müsteşarlığı bütçesine bu
amaçla tefrik edilen ödenekten karşılanır. Bu tütünlerin satışından elde edilecek hâsılat, Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketince tahsilâtı takip eden ayın
on beşine kadar genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere hazine hesaplarına
aktarılır. 2008 ürünü olarak satın alınacak tütünler, destekleme stoku
tütünlerin satışında uygulanan usul ve esaslar dâhilinde satılabilir. Bu madde kapsamında şirket tarafından yapılacak alımlar ile alınan
tütünlere ve yapılan giderlere ilişkin denetim Yüksek Denetleme Kurulunca
yapılır.” BAŞKAN – Geçici madde 6 üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu;
şahısları adına Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz ve Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın’ın söz talepleri vardır. İlk konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğru. Sayın Doğru, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel
Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin
Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına Dair 125 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
geçici 6’ncı maddesi hakkında konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve
yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum. Sözlerime başlamadan önce, Kurtuluş Savaşı gazisi, son gazimiz
Allah’ın rahmetine ulaşmıştır, Yakup Satar’a
Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum. Ayrıca, dün itibarıyla cenazeleri kalkan, Güneydoğu Bölgesi’nde
şehit düşmüş askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, askerlerimize başsağlığı
diliyorum. Bu geçici 6’ncı madde, 2007 ürün yılı için sözleşme imzalayan
üreticilerle ilgili bir maddeydi, yani 2007 yılında üreticiler bir sözleşme
yaptılar ve 2008 yılında satacaklar, bu maddeyle de 2008 yılında tekrar
sözleşme yapılacak ve 2009 yılında satılacak, yani bir yıl süreyle üreticilerle
ilgili bir madde getirmiş bulunuyoruz. Ancak tabii insan düşünmeden edemiyor,
neden bir yıl? Bakınız, değerli milletvekilleri, tütün ziraatı çok zor olan bir
ziraattır ve kıraç toprakta yapılan bir ziraattır, bu ürünün yetişmiş olduğu,
üretiminin yapılmış olduğu topraklarda başka bir üretim de yapılmaz. Acaba,
neden biz bir yıl süreyle, özellikle 2009 yılıyla ilgili olarak bunu getirmiş
bulunuyoruz? Acaba, 2009 yılında yerel yönetim seçimleri var da onunla mı
ilgili? İnsan tabii düşünmeden edemiyor. Bu bir yıllık süreyi neden biz beş yıl
veya on yıl yapmayalım? Yani bunu geçici madde olarak getireceğimiz yerde
kalıcı madde olarak getirsek ve bu da devamlı bir şekilde, yani o bölgedeki
insanların gelirlerini temin etmesi noktasında, tütünden başka ekimin
yapılmadığı bu bölgelerde bunu sağlamış olsak ne kaybederiz? Burada, esasında
kaybeden ülkemiz olmaktadır, Türk çiftçisi olmaktadır, Türk insanları
olmaktadır. Değerli milletvekilleri, ülkemizde, tütün, sosyal, ekonomik ve
politik olarak en fazla tartışılan ürünlerin başında gelmektedir. Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte Reji İdaresi satın alınarak devlet tekeli
oluşturulmuş ve tütün politikaları belirlenmiştir. Tekel, her zaman ülke
ekonomisine çok büyük katkılarda bulunan kuruluşlarımızın da başında
gelmektedir. Bu kuruluş kârlı bir kuruluş olmuştur. Türkiye’nin ekolojik koşullarına uygun
nitelikte bir ürün olan tütün, dört yüz yıldır Anadolu topraklarında
yetiştirilmektedir. Türk tütünü, genelde kıraç, fakir topraklarda yetiştirilmekte,
bu topraklardan yüksek gelir getiren ürün çeşitlerinin de başında gelmektedir. Ülkemizde aile tarımı şeklinde yetiştirilmekte olan tütün,
ihracat, istihdam ve devlet gelirleri açısından da önemli bir üründür. Şark
tipi tütün olarak bilinen Türk tütünleri, nefaseti ve kokusu ile dünya
piyasalarında marka olmuş ve sigara harmanlarında da aranan çeşitler arasına
girmiştir. Tütünün Türkiye’nin tarımsal ürünler dış ticaretinde önemli bir
yeri de bulunmaktadır, Türk tütününün. Her yıl önemli miktarlarda tütün ihraç
edilmekte ve Türkiye’nin genel ihracat gelirlerine de önemli katkılar
sağlamaktadır. Türkiye’nin son yıllarda izlenen tütün politikalarındaki
yanlışlıklar tütün üretimini önemli ölçüde de geriletmiştir. 2007 yılı
itibarıyla, 2002 yılındaki 381 bin olan üretici sayısı 222 bine, 151.853 ton
üretim de 62.771 tona düşürülmüştür. Bölgeler itibarıyla incelendiğinde; Ege
Bölgesi’nde 2003 yılında 193 bin olan tütün üreticisi sayısı bugün 70 bine
gerilemiş, 104 bin ton olan üretim ise 53 bin tona; Karadeniz Bölgesi’nde 2003
yılında 74 bin olan üretici sayısı bugün 32 bin, 24 bin ton olan üretim de 15
bin ton olarak gerçekleşmiştir. Ülkemizde tütün üretimi ile bağlantılı olan girdi fiyatlarında
yıldan yıla önemli oranda artışlar varken, son yıllarda özellikle düşük döviz
kuruna bağlı olarak tütün satış fiyatları neredeyse sabit kalmıştır. Bu durum
üreticilerin tütün tarımından çekilmesine de neden olmaktadır. Üreticilerimizin
aile işletmeciliğine dayanan tütün üretiminden çekilmesiyle birlikte işsizlik artmakta
ve büyük kentlerimize de göçler başlamaktadır. Çünkü,
aynı topraklardan, tütünden elde edilen gelire yakın başka ürünlerin aynı
miktarda gelir elde etme imkânı yoktur. Bugün, büyük kentlerimizde baş gösteren
asayişsizliğin temelinde yatan olguların bir tanesinin de göç olayları olduğu
dikkate alındığında, tütün üretiminin ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu da
anlatmak mecburiyetindeyiz. Tütün üretiminin kaybolmuş olduğu yerlerde,
maalesef, son zamanlarda büyük oranda da işsizlikler almış başını gitmektedir. Tabii, bunların yanında, sigara fabrikalarına da gelinmesi
gerekiyor. Özellikle son zamanlarda, sigara fabrikalarının satılmasıyla ilgili
çok yoğun mücadeleler verilmiş. Özellikle sigara fabrikası işçileri,
bulundukları illerde -beş tane sigara fabrikası satılmıştır- her türlü
mücadeleyi halkla beraber vermişlerdir. Halk, sigara fabrikalarının satılmasını
istememekteydi. Özellikle niye istemiyorlardı? Değerli milletvekilleri, bakınız, Tokat Sigara Fabrikası, yaklaşık
olarak 1965 yılında kurulmuş ve de o bölgeye çok büyük oranda ekonomik katkı
sağlayan fabrikaların başında gelmektedir. Tokat Sigara Fabrikasına işçiler
sahip çıkmak istemişlerdir, Tokat Sigara Fabrikasına esnaflar sahip çıkmak
istemişlerdir. Tokat Sigara Fabrikası gibi diğer sigara fabrikalarına o
bölgelerin tüm insanları sahip çıkmaya çalışmışlardır. Bakınız, Tokat Sigara
Fabrikası, yaklaşık olarak eski paraya göre ayda 6-7 trilyon civarında o
bölgeye paranın girmesini sağlamaktaydı. Bu, yaklaşık olarak 70-80 trilyon
civarında para yapmaktadır. Yani, o bölgede çalışan, o fabrikada çalışan 1.200
tane işçi yaklaşık olarak 60-70 trilyon civarındaki parayı orada kendileri maaş
olarak alırken, o bölgenin esnafına veyahut da Cumhuriyet Meydanı’ndaki
simitçisine bile götürüyorlardı. Şimdi, Rekabet Kurulu sigara fabrikalarının
özelleştirilmesi noktasında karar verdi ve işte, British
Tobacco Anonim Şirketine de bu sigara fabrikalarını
sattılar. Tabii, satılmasıyla beraber işçilerin hepsinde büyük telaş başladı,
ama esas telaşın olduğu yer neresi biliyor musunuz? İnsanların gönülleridir. Şu
anda o fabrikaların bulunduğu şehirlerdeki insanların hepsi “Acaba biz nasıl
geçineceğiz?” veyahut da “Bizim durumumuz ne olacak?” şeklinde büyük bir
sıkıntı içerisinde, üzüntü içerisinde kalmışlardır. Bakınız, sigara fabrikasının olduğu yerlerin birçoğunda -Tokat da
aynı şekildedir- devletimizin başka bir yatırımı yoktur. Oralarda sadece sigara
fabrikaları büyük bir yatırım olarak değerlendirilmiş ve yıllardan beri de bu
hep bu şekilde değerlendirilmiştir. Siz Tokat Sigara Fabrikasını
kapatıyorsunuz. Yakın bir zamanda işte Turhal Şeker Fabrikası da satılacak ve
kapatılacak diye düşünüyorum. Değerli milletvekilleri, kapatılmayı şunun için kullanıyorum:
Gerçi, belki, Tekelin buradaki yetkilileri “Kapatılmayacak, oralar devam
edecek.” diyor ama bakınız, 1.200 işçiyle çalışan Tokat Sigara Fabrikası, acaba
Özelleştirmeye teslim edildikten sonra kaç işçiyle çalışacak? Yaklaşık olarak…
Bunların büyük bir çoğunluğu buralardan başka bir yere aktarılacak. Aktarılmasıyla
beraber ne olacak? Yaklaşık olarak diyorum, çünkü o fabrikayı alan firmanın,
ben 200-250 işçiden veyahut da belki de Türk sigara sanayisinin, Türk tütününün
ortadan kaldırılması noktasında da kapatılma durumuyla karşı karşıya kalınacak.
O zaman ne yapacağız? Tokat’ımız için söylüyorum: Şu anda işsizlik almış başını
gidiyor. Gidin esnafın yanına, esnafımız, sanayi esnafımız olsun veyahut da
diğer esnaflar olsun -o bölgeleri geziyoruz- siftah yapamadan, yani günlük
nafakasını bile temin edemeden dükkânlarını kapatıyorlar. Yani, siz, siftah
yapamayan bir esnafla karşı karşıyasınız. Çiftçilerin yanına gidiyorsunuz,
çiftçiler şu anda… İşte “taban gübresi” dediğimiz DAP gübresinin fiyatı 80 bin
liranın üzerine çıkmış. Çiftçi gübreyi alamıyor, yani gübreyi alıp da tarlasına
atamayacak durumdadır. Yani, çiftçisi perişan, esnafı perişan, işçisi perişan,
emeklisi perişan ve kart borcuna gark olmuş veyahut da kart ve senetler
içerisinde kalmış bir insanlar topluluğuyla karşı karşıyayız. Bu, nereye kadar
böyle, bu şekilde gidecek? Yani şunu ifade etmek istiyorum ki: İnşallah, bu
sigara fabrikalarının satışları bir yerden geri döner. Gerçi Özelleştirme
İdaresi şu an itibarıyla bunu kabul etti, ama inşallah bir yerden döner diye
düşünüyorum. Çünkü, sigara fabrikalarının olduğu
yerdeki tüm insanlar bunu istiyor. Ayrıca, bakınız tütün üretimiyle ilgili konuşuyoruz, bir yıl daha
uzatılması, yani sözleşmeli çiftçiliğin bir yıl daha uzatılması noktasında bir
kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Biz diyoruz ki: Neden bir yıl, niye bir yıl?
Beş yıl olsun, on yıl olsun veya devamlı olsun. Çünkü,
buralardaki, bu topraklardaki, yani kıraç arazilerdeki başka bir üründen bunu
alamıyorsunuz. Siz ürün desenlerini ortaya koyun. Bakın, şu an itibarıyla
çiftçilerimize ödenmekte olan destek primlerinde çok büyük oranda düşüş vardır.
Şu anda, yani 2008 yılı için ödenecek olan destek primlerinin ciddi oranda
düşük olduğu bir ortamda, siz -ayrıca, işte çiftçilerin perişanlığının yanında-
tütün ekmeyin diyorsunuz, sigara fabrikaları kapatılsın diyorsunuz ve değerli
milletvekilleri, beraberinde de tütün üreticisini tamamen ortadan
kaldırıyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Doğru, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. REŞAT DOĞRU (Devamla) – Yaprak tütün işletme müdürlükleri vardır.
Yaprak tütün işletme müdürlüklerinin de, değerli milletvekilleri -bu sigara
fabrikalarının kapatılmasıyla beraber- kapatılması durumuyla karşı karşıya
kalacağız. Ben şuradan şunu söylemek istiyorum: Eğer siz, Türk tütününe
hizmet etmek istiyorsanız, kıyılmış tütün için ÖTV miktarını düşürün. Bakınız,
bu, kilogram başına 75 YTL’dir, bunu düşürün. Bunu düşürdüğünüz zaman,
Güneydoğu halkı aile işletmesi şeklinde kıyılmış tütünün ticaretini yapsın,
yerinde istihdam sağlansın. Bakınız, şu anda Tütün Fonu alınıyor. Tütün Fonu’nu, gelin,
çiftçilere dağıtalım. Yani yaklaşık olarak 500 milyon doların üstündeki
ihracatımızı sağlayan bu tütünden almış olduğumuz fonları, biz, gelin,
üreticiye dağıtalım, üretici birliklerini güçlendirelim. Üretici birliklerini
güçlendirdiğimiz zaman, tütün üreticisi daha fazla güçlendirilmiş olacak ve de
500 milyon doların üzerindeki ihracatımızı daha fazla artırmış olacağız. BAŞKAN – Sayın Doğru, lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim. REŞAT DOĞRU (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım. Boş Tekel depolarını üretici birliklerine verirken…Gerçi,
sigara fabrikalarını özelleştirdik ama inşallah özelleştirmenin bir yerinden
geçip en azından kendi bölgesindeki insanlara sigara fabrikalarının verilmesini
düşünüyorum. Değerli milletvekilleri, söylenecek çok söz var ama sözlerimi
burada tamamlıyor, yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu. Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum. Değerli milletvekilleri, böyle bir yasayı konuşmaktan utanıyorum.
Bu, belki Türk tütünü üzerine son görüşme olacaktır. Birbirimizi kandırmayalım,
tütünün ve Tekelin yok ediliş kanunudur. Değerli milletvekilleri, bir ülke eğer kendi değerine sahip
çıkmıyorsa, bir ülke eğer kendi ürettiği değerlere, yarattığı katma değerlere
sahip çıkmıyorsa, bunu birilerine vermeye çalışıyorsa, bu ülkede geleceği
düşünün. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Son
sözün bu mu? FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Tekel
yedi yıldır özelleştirme kapsamına girdi. İlk yaptığınız işlerden biriydi. Tek
bir çivi çakmazsan, bu kurumlara bir tek çivi, hep çiviler sökülürse… Oradaki
insanlar, çalışan arkadaşlarımız canla başla üretim yapmaya çalışmasına rağmen,
siz üretimi durduracaksınız. Adana Fabrikasını yaklaşık beş yıldır, Malatya
Sigara Fabrikasını yaklaşık beş yıldır, Bitlis Sigara Fabrikasını yaklaşık üç
yıldır çalıştırmayacaksınız, “çalıştırıyoruz” diyeceksiniz. Günde 60 ton sigara
üreten bir fabrikada 1 ton sigara üretiyorsanız, bunun adı yasak savmaktır.
Erkekçe, dürüstçe, namusluca “Biz burayı kapatacağız.” deyin. Hayır, bunu da
söylemiyorsunuz “Vallahi, bakıyoruz…” Neye bakıyorsunuz kardeşim? Ülkenin
sanayisini, ülkenin katma değerini, ürününü yok ediyorsunuz. Çil çil dövizler geliyor. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Yedi
yıl değil, altı yıldır. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yedi yıldır. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Altı
yıldır. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, önce
“Tütün ekimi serbest.” dediniz. Tütün Türkiye’nin bir ananevi ürünüdür.
Yıllardır ananevi ürünüdür. Türk çiftçisi buna alışmıştır. Önce tütün alım
merkezlerini kapattınız, kantarları kapattınız. “Tütün alımı serbesttir.”
dediniz, ama tek alıcıydı Tekel, kota uygulamasını soktunuz. Kota
uygulamasında, diyelim ki bir tarlada 100 kilo tütün çıkıyor -bu berekettir,
toprağın bereketidir- 200 kilo tütün çıktığı zaman, öbür tütünü çiftçiden beşte
1 fiyatıyla aldınız. Çiftçiyi kandırdınız. 100 kilo tütün teslim ettirdiniz
Tekele, bunların hepsini zorunlu BAĞ-KUR’lu yaptınız
Sayın Bakanım, zorunlu. 100 kilo tütün, bir defalık 100 kilo tütün teslim etti,
hemen BAĞ-KUR’a bildirdiler “Bu adam 100 kilo tütün
teslim etti…” Aldığı para 100 milyon. Bunları bir kere teslim etti diye beş yıl
zorunlu BAĞ-KUR’lu yaptılar. Şu anda 100 kilo tütün
teslim eden kişinin BAĞ-KUR’a borcu 25 milyar
arkadaşlar. Bir de, borçları da yoktu, bu adamlar borçlu çıktı. Yani, tütün yok
olduğu gibi, tütün üreticisi bir de borçlandırıldı. Sigara fabrikalarına tek
bir çivi çakılmadı. Bir daha söylüyorum: İki yıl önce, Tokat Sigara Fabrikasına, hurda
makineleri gümrükten geçirmek için bu Meclise bir torba yasa getirildi.
Hepiniz, burada olan arkadaşlarım çok iyi anımsayacak. Tokat milletvekillerimiz
Sayın Diren -burada kendisi- ve Sayın Feramus Şahin,
âdeta yalvardılar, Tokat’a bu hurda makineleri sokmayın, Tokat Sigara
Fabrikasına yeni makine sokun… Ama, ne hikmetse, o
eski makineler bir şekilde bu Meclisten geçirilmeye çalışıldı. Değerli milletvekilleri, ben size söylüyorum sigara fabrikalarının
geleceğini, ülkede sigara üretiminin geleceğini. Cevizli Fabrikasının
arazisini, yeni alan beylere satmadılar. İki yıl sonra Cevizli Fabrikasında
üretim duracak. Mecburen, yeni alan beyefendiler oradan çıkacak. Zaten, Adana,
Malatya ve Bitlis Fabrikaları -Allah rahmet eylesin- beş yıldır, bir ton tütün
üretimi… Orada çalışan arkadaşlarımız aldıkları maaşı yiyemiyorlar. Onurları,
şerefleri, haysiyetleri o kadar güzel ki bu insanların, bize burada üretim
yaptırılmıyor diyorlar, ağlıyor bu insanlar. Malatya Tekel Fabrikası 900 kişiden 200 kişiye düşürüldü, 200 kişi
de her gün ağlıyor. Değerli milletvekilleri, bu üç fabrikada da -Adana, Malatya ve
Bitlis’te- beyefendiler, hemen teslim aldığı gün kapıya kilit! “Haydi bize eyvallah buradan.” diyecekler. Kâhin olmaya gerek
yok. Ne kaldı elimizde? Bir Tokat kaldı, bir Samsun kaldı. Pazar payı… Eğer
yedi yıldır, yedi yıldır bir dükkân… “Yarın bu dükkân kapatılacak” diye levha
asılırsa o dükkâna, o dükkâna müşteri girer mi? Yedi yıldır biz bunu satacağız,
satacağız, satacağız diyorsunuz… HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Beş
yıl… FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ya, sizden Tekel ne istiyor
arkadaşlar? Ekmek mi istiyor, su mu istiyor? Ne istedi? Ve her yıl 5 katrilyon
vergi ödüyor bu Tekel bu devlete. Ne istiyorsunuz ya? Ekmek mi istiyor, su mu
istiyor sizden? Ne istedi? Yani, ne yaptı bu Tekel size? Bir ay önce Tekel Genel Müdürümüz -ben şahsından özür diliyorum-
bu kanun görüşülürken komisyonda -benim asla kişilerle işim yok- orada
oturuyordu. “Ya, senin ne işin var burada?” dedim. Sen sattın gitti, malı sattın… Haa, değerli
arkadaşlar, bu yasa Türk tütününün yok edilmesidir. Düşünün ki kendi fabrikanda
işlediğin bir malı kendi fabrikana… Yarın bu tütün alanlar senin fabrikaların
olmadığını bile bile senden tütün alacaklar mı? Hangi
pazara bu malı satacaksın? Bile, bile, bile Türkiye’de tütünü yok edeceksin.
Birbirimizi kandırmayalım. Hadi gelin tüm milletvekilleri… Sizin içinizden,
iktidar partisinin içinden önerge veren arkadaşlarımız var, üreticiyle beş yıl
sözleşme yapalım diyorlar. Hadi gelin, gelin hep beraber imzalayalım, beş yıl
sözleşme yapalım. Ama bu yıl geçti, zaten seneye, herhâlde Tekelin
özelleştirilmesine okey verdi Rekabet Kurulu, çok yakında da biliyorsunuz
Özelleştirme Yüksek Kurulundan çıkacak, “elveda Tekel” diyeceğiz ve kısa sürede
tüm fabrikalarda üretim duracak, artık tamamen ülkede yerli tütün yerine
yabancı tütün kullanılacak. Bu gerçeği hepiniz biliyorsunuz. Bitlis
milletvekillerim nerede? Adana milletvekillerim nerede? VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Burada, burada. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Gelin, bu, Türkiye’nin öz
malıdır, yani Türkiye’nin bir millî davasıdır, ulusal bir sorundur, ekmektir bu
ekmek. Ekmeğe sahip çıkalım. Sattık, gitti. Çok yakında, tabii, tüm bu
fabrikalarda kuşlar ötecek arkadaşlar. Bunu bugünden söylüyorum. Bu ara, tabii, biliyorsunuz, bu Avrupa Birliği sözcüleri, Avrupa
Adalet Divanı sözcüleri Türkiye’ye uzaktan bakarak böyle ötüyorlar ya… HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Konuşuyorlar. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Konuşmuyorlar, ötüyorlar,
ötüyorlar, ötüyorlar, ötüyorlar! Şimdi aynı şey de Tekelde olacak. Sen kimsin kardeşim! Türkiye bir
hukuk devletidir. Önce, gel, Türkiye’nin içindeki insanlar, Türkiye’deki
insanlar, Türkiye’nin ulusal bölünmez bütünlüğü için… Avrupa Birliği sözcüleri,
oradan, çok uzaktan ötmeyi bıraksınlar. Aynı şekilde… BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, bunların hepsi
dış politikamızı da ilgilendiren hususlardır, ileride hakkımızda sıkıntılara
sebep olabilir, lütfen efendim… FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, ben Tekeli
konuşuyorum. BAŞKAN – Hayır yani, başkalarının görüşlerini eleştirin de,
tabirlerimizi yerli yerinde kullanalım efendim. Buyurun. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu
ülke bizim. Yarın, Tekelin yok oluşunun, Türk tütününün yok oluşunun ve elden
gitmesinin vicdan azabını hepimiz çekeriz. Ben, Tekelin özelleştirilmesini bir
kez daha vicdanlarınıza sunuyorum. Çok mu beceriksiziz? Biz, sigara fabrikaları
kurarak -ama buna beyin ister, beyin- dünyanın diğer ülkelerinde Türk tütününü,
katma değer yaratarak, orada acaba çalıştıramaz mıyız? Satalım, yok edelim. Uygulanan politika bu. Çiftçi yok edildi, Tekel çalışanı yok
edildi. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Aslanoğlu. Buyurun. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım. Buradan iki kelime de Tekel çalışanlarına söylüyorum: Değerli
arkadaşlarım, özellikle Malatya, Adana ve Bitlis’teki arkadaşlarım… REŞAT DOĞRU (Tokat) – Tokat’ı da söyle. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, öncelik bu üç fabrikadır
arkadaşlarım. …ve Cevizli’deki arkadaşlarım, çok
yakında -4/C diye bir şey uyguluyorlar, biliyorsunuz, meşhur 4/C- hepiniz 4/C’li olacaksınız. Artık, makinistlerimiz gidip hangi okulda
temizlikçi olacak… Kendinizi bugünden hazırlayın, çünkü bunun sonu budur; kâhin
olmaya gerek yoktur, Tekeli ve tütünü yok eden bir iktidar olmanın gururunu hep
beraber yaşarsınız. Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. AK Parti Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın. Sayın Aydın, şahsınız adına da söz talebiniz vardır, ikisini
birleştiriyorum. Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 125 sıra sayılı Kanun Teklifi’miz ile
aynı zamanda Tasarı’nın geçici 6’ncı maddesi üzerine grubum ve şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, öncelikle bir teşekkürümü yapmak istiyorum. Az
önce geçen 3’üncü maddede vermiş olduğumuz, arkadaşlarımızla birlikte
hazırlamış olduğumuz -iktidar-muhalefet bütün arkadaşlarla birlikte hazırlamış
olduğumuz- bir önergemiz vardı. Adıyaman’da, özellikle Çelikhan bölgesinde ve
dağ bölgesinde ve çevre illerde dağda bir dönüm ya da iki dönümde en fazla
yetişebilen kıyılmış sarmalık tütünlerle ilgili çok ciddi cezai takibatlar
yapılıyordu, sıkıntılar vardı ve bu yöredeki insanlarımız hakikaten ciddi
mağduriyetler yaşıyorlardı. Biz, hobi amaçlı olarak üretilen ve aynı zamanda
ailenin belki yıllık ihtiyacını karşılayacak olan, kendi başına ürettiği ve
kıydığı tütünden dolayı bir cezai takibata uğramaması için bir önerge verdik.
Hem Sayın Komisyonumuza, Komisyon Başkanımıza hem Hükûmetimize
ve özellikle de bu önergeye destek veren siz değerli üyelerimize teşekkür etmek
istiyorum. Çelikhan halkına ve Adıyaman ve çevre illerde dağ bölgesinde
yaşayan, kıyılmış tütün içen tüm üreticilere de ben hayırlı olsun demek
istiyorum. Değerli arkadaşlar, gene bir hususu ben düzeltmek istiyorum
aslında. Öncelikle tütün AK Parti İktidarıyla yok olmadı, bunu herkes bilsin.
Özellikle bizden önceki dönemlerde yaprak tütüne desteğin sona erdiğini,
tütünün kotaya bağlandığını herkes çok iyi biliyor ve Tekelin ihtiyacı oranında
tütün alması getirildi. YILMAZ TANKUT (Adana) – Tekel ne zaman satıldı, Tekel? AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, on beş günde on
beş yasa çıkaran gene bizden önce bu Meclisti ve bu Mecliste de hani malum
“Derviş yasaları.” diye zikredilirdi, ama o dönemde yaprak tütüne destek
kaldırıldı ve ondan sonra da Tekelin ihtiyacı oranında üretim yapması ve satın
alması kabul edilmişti. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ahmet Bey, beş yıl ekelim, beş
yıl! AHMET AYDIN (Devamla) – Bir başka husus değerli arkadaşlar:
Biliyorsunuz, yine bizden önceki dönemlerde yapılan bütün özelleştirmelerde
işini kaybedenler sokağa atılıyordu ama AK Parti geldi, AK Parti, Hükûmetiyle birlikte çıkartmış olduğu kanunla tüm
özelleştirme mağdurlarına yeni iş imkânları, istihdam alanları yarattı. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Efendim, hepsini açlığa mahkûm
ettiniz. AHMET AYDIN (Devamla) – Ondan da kimsenin endişesi olmasın. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Ömür boyu ücret artışı olmayacak
onlarda. AHMET AYDIN (Devamla) – Biz, hem üreticimizin yanındayız hem de
çalışanımızın yanındayız. Değerli arkadaşlar, 4733 sayılı Yasa’yla tütün üretiminde ve
satımında sözleşme sistemi getirilmiştir. Sözleşme süreleri dolmakla birlikte,
yine bir önceki AK Parti Hükûmetimiz döneminde, üreticilerimizin
mağdur olmaması için geçici madde 4 ilave edilmiş 2006 yılında ve bu maddeyle
de hem 2006 hem de 2007 yılında Tekelin tütün alması hüküm altına bağlanmıştır.
Böylece, tütün üreticilerinin iki yıl daha mağduriyeti önlenmiştir. Tekel, 2007
yılına kadar kamu ve özel sektör ihtiyacı paralelinde sözleşme yaparak tütün
alımına iştirak etmiştir. İşte, Tekelin 2008 yılı için de sözleşme yapabilmesi için
söz konusu kanunun çıkması gerekmektedir ve bütün tütün üreticilerimiz
-Türkiye’de yaklaşık 200 bin üretici var- şu anda, şu gün, şu saatte bu yasanın
çıkmasını bekliyor ve acele olduğu için o yüzden şu anda gündeme geldi ve
Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısı’na da ara verilmek durumunda kalındı. Çünkü insanlarımız bir an önce sözleşme yapmak -ki, ekim sezonu
geldi- ve tütününü ekmek durumundalar. Değerli milletvekilleri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde
üretilen tütünlerin yaklaşık yüzde 80’i önceki yıllarda Tekel tarafından
alınıyordu; diğer bölgelerde ise Tekel az oranda tütün alsa da tabii ki onun
varlığı aynı zamanda fiyatlar konusunda bir denge unsuru oluyordu. Yıllardan beri geçim kaynağını tütün üretimine göre düzenleyen,
arazi ve ekipmanını tütün üretimi için dizayn eden
üreticilerin bir anda tütün ekiminden mahrum kalmaları ciddi sorunlara neden
olacaktır. Zira, tütün üretimi, kırsal alanda, kısmen
verimsiz topraklarda ve aile ziraatı şeklinde yapılmaktadır. Ayrıca, ülkemizde
tütün ziraatında tarımsal mekanizasyon da maalesef yeterince gelişmemiştir.
Tarımsal mekanizasyon imkân ve kültüründen de uzak, başka alternatifi olmayan
üreticilerin tütün üretiminden de tabii ki mahrum bırakılmaması gerekir. Tekelin 2008 yılında üretim sözleşmesi yapmaması, bu bahsetmiş
olduğumuz 200 binin üzerindeki tütün üreticisinden Tekelle sözleşme yapmak
suretiyle ekim yapan 135 bin tütün üreticisini sıkıntıya sokacaktır. Diğer
taraftan, yerli tütün arzının devamlılığı da yine büyük önem arz etmektedir. İzah etmeye çalıştığım üzere, gerekli planlama ve altyapı
çalışmaları yapılmadan, alternatifi geliştirilmeden Tekelin tütün üretim
sözleşmesini yenilememesi ve bu yıl Tekeli üreticiden uzak tutmak, hakikaten
hem üreticilerimiz için hem de orada yaşayan bölge halkı için ciddi sıkıntılar
doğuracaktır. Bu itibarla, Tekelin, 2007 yılı için sözleşme imzalanan üreticilerle
2008 yılı için de sözleşme imzalaması bu mağduriyeti giderecektir. Aynı zamanda
bu süreçte, tabii ki alternatif ürünün geliştirilmesi çalışmaları devam
edecektir. Alternatif ürün konusunda özellikle de Tarım Bakanlığımızın çok
ciddi çalışmaları var; bölge bölge, il il, hatta köy köy, “tütüne ikame
hangi ürün olacak ve bu ürüne ne tür destekler verilecek” gibi çalışmalar da
işte bu bir yıllık süreçte inşallah tamamlanacaktır. Değerli milletvekilleri, tarımsal üretim, özellikle Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin ekonomisinin lokomotifidir. Gelişimi ve
ekonomisi, tarımsal üretim ve tarıma dayalı endüstri yoğunlukludur. Adıyaman,
Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkâri, Malatya, Mardin, Hatay, Muş, Siirt
ve Van gibi illerimizde tütün, âdeta, sosyoekonomik hayatın bir parçası olmuş
ve aynı zamanda büyük bir istihdam da oluşturmuştur. Bir örnek olarak, Adıyaman’da yetiştirilen tarım ürünleri arasında
yer alan ve uzun yıllardır birçok kişinin geçimini sağladığı tütünün il
ekonomisi içerisindeki payı oldukça büyüktür. Sadece geçtiğimiz yıl içerisinde
29.043 tütün üreticisinin Adıyaman’da toplam üretmiş olduğu 5 milyon 736 bin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin genelinde ise, yaklaşık 87
ila 90 bin civarında tütün üreticisinin Tekelle sözleşme yapmak suretiyle
üretim yaptığı ve tütünün önemli bir geçim kaynağı olduğu, kırsal kesimde işsiz
insanlara istihdam yarattığı göz ardı edilmemelidir. Tütün üretimi yapılmaması
durumunda, geçinmek zorunda olan bu insanlar iç ve dış göç ile karşı karşıya
kalacaklar ve işsizlik sorunuyla önüne geçilmeyecek gayrikanuni
olaylarda da büyük oranlarda maalesef artışlar olabilecektir. Hatta, hâlihazırda bu kanunun görüşülmemesi ya da geç
görüşülmesinden dolayı dahi göçle ilgili birtakım problemler yaşanmaktadır.
Diliyoruz ve umuyoruz ki, inşallah, bugünle birlikte, artık, çiftçimiz, kanunun
Resmî Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte sözleşme yapmak suretiyle, bu bir
yıllık süreçte de, gene, hem tütün üretimini bir taraftan mevcut şartlar
içerisinde devam ettirirken, diğer taraftan da tütüne alternatifin arayışı
içerisinde olacaktır. Bir taraftan, Hükûmetimizin,
devletimizin, diğer taraftan da çiftçimizin, ikame ürün konusunda, muhakkak ki
bu bir yıllık süreçte de gene gayretleri olacaktır ve birtakım çalışmaları
olacaktır. Değerli milletvekilleri, ifade ettiğim gibi, yerli tütünlerimiz,
tabii ki verimsiz kıraç tarlaların ürünüdür. Buralarda yetiştirilen diğer
ürünlerin getirisi az olduğundan ikame ürün yetiştirmek güçtür, onu da kabul
ediyoruz. Gerçekten tütün yerine, kıraç araziler olduğu için, onun yerine ikame
ürünü bulabilmek ve onunla hayatını idame ettirmek güçtür. Ama bu bir yıllık
süreçte, inşallah -daha önce verdiğimiz iki yıllık süreçte birtakım mesafeler katettik- hem çiftçimiz hem devletimiz, bu ikame ürün
konusunda, gerek sulama çalışmalarının yaygınlaştırılması;
ki, özellikle de biliyorsunuz, Doğu ve Güneydoğu’da, özellikle de GAP
bölgesinde doğrudan yatırım alan dokuz ilimiz var ve bu illerde tütün,
ağırlıklı olarak ekiliyor ve bu doğrudan yatırım alacak olan illerde de ana
projeler sulama projeleridir. İnşallah bu beş yıllık süreçte bu ana projeler de
muhakkak ki -Başbakanımız da ifade ettiği için- gerçekleşecek ve bu süreçte de
bizler inşallah ikame ürünü orada geliştireceğiz ve tütünden daha kârlı
ürünlere yönelmiş olacağız. Sonuç olarak, değerli milletvekilleri, Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketi ülke genelinde ürün arzının
devamlılığını sağlamayı ve yerli tütünden yapılan sigaraların harman
reçetelerinde kullanılan tütün çeşitlerini güvence altına almayı teminen, 2007 yılı için sözleşme imzalayan üreticiler ile
anılan yılda sözleşme miktarlarını aşmamak koşuluyla 2008 ürün yılı için tütün
üretim ve alım satım sözleşmesinin imzalanmasının sağlanması gerekmektedir. Arz etmiş olduğum tüm bu nedenlerle tasarı ve teklifin
kanunlaşması dileklerimle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Şahsı adına ikinci konuşmacı Malatya Milletvekili Sayın Ömer Faruk
Öz… (AK Parti sıralarından alkışlar) ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 4733 sayılı Kanun’la ilgili şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Yaklaşık 200 bin tütün üreticisini ilgilendiren yasanın bu şekilde
Meclisten geçmesinin hayırlı bir sonuç olduğunu ifade ediyor, bu vesileyle
üreticilerim adına emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Daha önce yapılan konuşmalarda… Tütünle ilgili kotanın bizim
iktidarımız döneminde getirilen bir kota olduğunu belirtiyor ve özelleştirme
sürecindeki sigara fabrikalarında çalışan işçilerimizin mağdur edilmemesi
noktasında Bakanlığımızdan gerekli tedbiri almalarını bekliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Öztürk… HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Biraz önce Sayın Bakan sayın milletvekillerinin sorularına yazılı
cevap verebileceğini söyledi. Bu gayet doğal hakkı. Ancak,
milletvekillerinin tasarıyla ilgili sorularının mümkün olduğunca aynı oturumda
cevaplandırılmasının milletvekillerinin kararını etkileyebileceği ve tasarının
daha mükemmel bir şekilde yasalaşmasına katkıda bulunacağı da unutulmamalıdır.
Bu amaca ulaşmak için, görüşülen yasayla ilgili bakanların Hükûmeti
temsilen yerlerini almalarının ne kadar önemli olduğu ortadadır. Hükûmet bu konuda daha hassas davranmayı düşünüyor mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk. Sayın Doğru… REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Bu geçici 6’ncı maddede, 2007 yılındaki ürün sözleşmesi yapan
çiftçilerin 2008 yılında da yapacağı söylenmiştir. Acaba, başka çiftçiler… Yani
2007 yılında değil de, öyle, herhangi ekim yapmamış ama 2008 yılında ekim
yapmak isteyen çiftçilere böyle bir hak verilebilecek mi? Bir de “Yüzde 10 artabilir.” diyor. Bu yüzde 10 niye daha fazla
artırılamıyor? Bu konuda bilgi almak istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Tankut… YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Adana Tekel Sigara Fabrikasında çalışan işçilerimiz fabrika
içerisinde çadır kurmak suretiyle nöbet tutmaktadırlar ve sizlerden güvence
gelince kadar da eylemlerine devam edeceklerini ve canları pahasına da olsa
fabrikadan çıkmayacaklarını ifade etmektedirler. Adana Sigara Fabrikası başta
olmak üzere, diğer Tekel işçilerimizin karşı karşıya bulundukları bu
sıkıntıları gidermek için işçi ve temsilcileriyle yüz yüze görüşmeyi düşünür
müsünüz? Düşünürseniz, Adana Sigara Fabrikasını ziyaret eder misiniz? Ziyaret
ederseniz, iktidar ve muhalefet bütün Adana milletvekillerini de birlikte
Adana’ya götürür müsünüz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut. Sayın Bakanım, buyurun. ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. Değerli milletvekilleri, soruları cevaplayacağım. Sayın Harun Öztürk, tabii, benden önce
burada oturan Sayın Bakanımızın “Yazılı cevap vereceğim.” şeklinde ifadesine
karşılık, “Görüşmeler esnasında sorular cevaplansa milletvekilleri kararlarını
daha rahat oluştururlar.” şeklinde bir ifadede bulundu. Gayet tabii ki, asıl
olan, kanunların Mecliste görüşülürken cevapların da değerli milletvekillerini
tatmin edecek şekilde verilmesidir. Ancak, bu, soruların türüne, içeriğine
göre, takdir edersiniz ki, değişir. Öyle soru vardır ki genel olarak ifadelerle
cevap verilebilir, kısıtlı zaman içerisinde; öyle sorular vardır ki kapsamlı
bilgileri ihtiva eder, teknik detayları ihtiva eder; bunları da yazılı olarak
cevaplamak Parlamentonun uyguladığı usullerden biridir. Burada Hükûmet adına bir Bakan bulunuyorsa, hangi kanun
görüşülürse görüşülsün, o konuda gereken cevapları vermeye mezun ve memurdur.
Bu konuda bir sıkıntı olduğunu asla kimse düşünmesin. Şimdi, hepimizin mazereti
olabilir. Konuyla doğrudan ilgili bakan olmayabilir. Sizlerin de zaman zaman mazereti olup gelmeyebilirsiniz. Bundan normal ve
doğal bir şey yoktur. Ama ben sizin cevaplarınızı vereceğim. Bu
sorunun cevabı bu. Başka bir şey sorulmadığı için buna verilecek başka
bir cevap yok. Sayın Reşat Doğru’nun sorusu… Önce, bu kanun ne diyor? Bu kanun üç
tane şey düzenliyor sayın milletvekilleri. Bunu söylemekte yarar var. Bir,
2002’de çıkan bir Kanun var. Bu Kanun ne? 4733. Burada üst kurulları düzenleyen
bir genel çerçeve kanun çıkmış. Ancak, personel özlük hakları, sektöre ilişkin
ceza ve düzenlemeler bu Kanun’da yer almamış, 2002’de çıkan bu Kanun’da. Daha
sonra bu konu Anayasa Mahkemesine gitmiş ve bu Kanun’un bu hükümleri iptal
olmuş. Sadece bu değil, önünüze şimdi Telekomünikasyon Üst Kurulu gelecek,
başka üst kurullar gelecek. Yani, geçmişte kanunla verilmeyen yetkiler
yönetmelikle düzenlenmiş, bunu da Anayasa Mahkemesi iptal etmiş; çünkü, bir ceza kanunla düzenlenir, personel özlük hakları
kanunla düzenlenir. En temel hukuki gerçek olmasına rağmen, geçmişte buna
dikkat edilmemiş. Olabilir, hata yapılmış. Bizim işimiz de zaten hataları
düzeltmekle geçiyor bugüne kadar. Bunu da düzelteceğiz, bu yüce Parlamento bir
araya gelip düzeltecek. KAMER GENÇ (Tunceli) – Altı senedir o makamdasınız. ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – İşte, altı senedir
ancak sıra geliyor. O kadar çok hata var ki, düzelte düzelte
geliyoruz. Şimdi, sayın milletvekilleri, yüzde 10 sınırı… Yani, şöyle
söyleyelim: Alım… Tekelin özelleştirme kararından sonra, üretici hazırlıksız
olarak mağdur olmasın diye bir karar almışız. Demişiz ki, 2007’de de, Tekel
özelleşmesine rağmen, Tekel ürün almaya devam etsin. Bu da yine üreticinin
lehine bir düzenlemedir. Sağ olun, sizlerin desteğiyle bugün bu yasalaşacak.
Bunun -yüzde 10 da sözleşmenin gereğidir- artı eksi yüzde 10 olacağı da
karşılıklı sözleşmede yer aldığından, bu miktarın değiştirilmesi söz konusu
değildir. Sayın Tankut Vekilimizin sorusu: Tekel,
özelleştirmeden sonra, işçilerin talepleri hâlinde diğer birimlere aktarılması
düşünülmekte midir? Bu konu, doğrusunu isterseniz, şu anda bu özelleştirme kararının
detayları yok. Yanlış bilgi vermek istemiyorum. Bu konuda da detay, hangi
şartlarla bu özelleştirme sözleşmesi yapıldıysa, bunun detaylarını da bilahare
tarafınıza yazılı olarak bildireceğiz. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım. Madde üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri okutup en
aykırı olandan başlamak üzere işleme alacağım. Buyurun. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı “Tütün, Tütün Mamulleri,
Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün
ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı
Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı” nın
Çerçeve 5 inci maddesi ile 4733 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen “GEÇİCİ MADDE
6”ncı maddesinde yer alan “Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim
Şirketi” ibaresinin “Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim
Şirketi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 125 sıra sayılı kanun tasarısı Geçici 6. madde
birinci fıkrasında geçen “2008 ürün yılı için” ibaresi “her yıl yenileyerek
2020 yılına kadar” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 125 sıra sayılı kanun tasarısın 5. maddesinin
Geçici 6 maddesinin 1. fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz
ederiz. Saygılarımızla.
Geçici 6: 2003 yılında sözleşme yapılan tütün üreticilerimizle
2008 yılından itibaren 5 yıllık sözleşme yapılır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 125 Sıra sayılı tasarının Çerçeve 5. Mad.nin
Geçici 6. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
26.03.2008 Ufuk
Uras İstanbul Geçici Madde 6- Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim
Şirketi, ülke genelinde ürün arzının devamlılığını sağlamayı ve yerli tütünden
yapılan sigaraların harman reçetelerinde kullanılan tütün çeşitlerinin
geleceğini güvence altına almayı teminen, 2007 ürün
yılı için sözleşme imzalanan üreticiler ile anılan yılda sözleşme yapılan
miktarları aşmamak koşuluyla -dan sonra "2008
ürün yılı için" ibaresinin kaldırılmasını Tütün Üretim ve Alım-Satım
Sözleşmesi imzalar. Satın alınacak tütün miktarı, her bir üretici ile imzalanan
sözleşme miktarının % 10 fazlasını aşamaz. Şirketin, Tütün Üretim ve Alım-Satım Sözleşmesi imzalayacak olduğu
tütünlerin satın alınabilmesi ve satın alınan tütünler için işleme, nakliye,
ilaçlama, bakım ve depolama gibi giderler Hazine Müsteşarlığının -dan sonra "2009 yılı bütçesine" ibaresinin
kaldırılmasını bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır. Bu kapsamda satın
alınan tütünlerin -den "2009 yılı sonuna kadar" ibaresinin
çıkarılmasını kullanılamaması veya satılamaması durumunda bu tütünlerin işleme,
nakliye, ilaçlama, bakım ve depolama hizmetleri için ihtiyaç duyacağı kaynak
müteakip yıllarda Hazine Müsteşarlığı bütçesine bu amaçla tefrik edilen
ödenekten karşılanır. Bu tütünlerin satışından elde edilecek hâsılat, Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketince tahsilâtı "takip
eden ayın on beşine kadar genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere hazine
hesaplarına aktarılır. "2008 ürünü olarak" ibaresinin çıkarılmasını satın
alınacak tütünler, destekleme stoku tütünlerin satışında uygulanan usul ve
esaslar dâhilinde satılabilir. Bu madde kapsamında şirket tarafından yapılacak alımlar ile alınan
tütünlere ve yapılan giderlere ilişkin denetim Yüksek Denetleme Kurulunca
yapılır." BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN – Sayın Uras, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar) MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; ben
de geçenlerde ziyaret ettiğim Maltepe Cevizli Tütün Fabrikasını göz bebeği gibi
koruyan işçilere selamlarımı sunarak sözüme başlamak istiyorum. Orada gördüm, değişik politik görüşlerdeki insanlar yan yanalar
ama sınıf bilinci, tarih bilinci, yurttaşlık bilinci yan yana gelmiş ve
hakikaten Türkiye’nin her yerinde tütün fabrikalarında bu direnişin son derece
önemli olduğunu görüyoruz. Sadece Kurtuluş Savaşı’nın son gazisi Yakup Bey’i yitirmedik,
cumhuriyetin bütün iktisadi kazanımlarının da aslında mevta olduğunu açık bir
şekilde görmekteyiz. Ardından bir fatiha
okunulabilecek bir duruma geldik fakat bu düzen böyle gitmeyecek, pireler
filleri yutmayacak. Bu dönemin bu şirketler keyfini çıkarmak durumunda ama
biliniz ki, bu ülkede Amerikancı, IMF’ci iktidarlar gelip geçecek, bir gün sol
iktidarlar gelecek ve bunların hepsini geri alacağız. Not düşüyorum: “Biz
bilmiyorduk.” demesinler. Cargill gibi, siz, Bursa
halkının yedi davasında kaybedeceksiniz, Bursa halkının kapıdan kovduğunu
Meclisin bacasından girerek kazanmaya çalışacaksınız. Bu sürecin böyle devam
etmeyeceğini bilmemizde fayda var. ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Nasıl yapacaksınız? MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Evet, geri alacağız efendim. Maltepe’deki araziyi gördüğümde, o yüzlerce dönüm araziyi
gördüğümde, kimlerin gözlerinin kamaştığını açık bir şekilde gördük. Sevgili arkadaşlar, tekellerin en tehlikelisi aslında kelam
tekelidir. Memleketimizdeki kelam tekeli de esas itibarıyla neoliberalizm
ideolojisidir yani aslında bu bir batıl inançtır. Bu “Altta kalanın canı
çıksın.” zihniyetidir. “Sen ağa ben ağa, inekleri kim sağa.” düşüncesidir. “Bir
elin beş parmağı bir olur mu?” anlayışıyla bir yere varılamayacağı çok açık bir
şekilde ortadadır. Empati yeteneğimizi yitirmediysek, burada çalışan
işçilerimizin, emekçilerimizin derdini görmek durumundayız. Şimdi, bakıyoruz, biraz önce AKP adına konuşan arkadaşımız önemli
bir itirafta bulundu; dedi ki: “Tütün bizimle yok olmadı, aslında hep birlikte
yok ettik. Bizden öncekilerin başladığını biz tamamladık.” Hakikaten “Derviş
Yasası” dediğimiz Tütün Yasası’na baktığımızda, parti meclisi toplantılarında
“Bu küreselleşmenin mantıksal sonucudur, başka bir şey yapılamaz.” zihniyetine
baktığımızda bir “al gülüm, ver gülüm” politikasıyla karşı karşıya kaldığımızı
görmekteyiz. Şimdi, tütün üretimi önem taşıyorsa, tütün işsizliğe ve
yoksulluğa devaysa ve o dönemden çıkan tütün yasasından beri küresel sermayenin
istekleri doğrultusunda hareket ediliyorsa, yani uluslararası tütün
tekellerinin bir dediği iki edilmeyip tütün üreticilerimizi göz ardı ediyorsak
ve tütünle geçinen, ailesiyle birlikte 3 milyon insanın geleceği söz konusuysa
her şeyi bir kere daha gözden geçirmek durumunda ve çok uluslu şirketlerin
tütünü ele geçirme arzusu ve emellerine karşı direnmek durumundayız. Türk tütününe kota, sınırlama, yabancı tütününe teşvik geldiğinde
bunun altında kimlerin imzası olduğu ortada. O zaman, bugün tepkilere
baktığımda acaba bir idrak, bir intikal sorunu mu var diye düşünmeden
edemiyorum. Özelleştirmeyle kamusal malların özel ellere devrinin kamu
çıkarıyla bir ilgisi olmadığını bir kere daha görüyoruz. Serbest rekabet adına
bunu savunuyorsunuz ama İngilizler buna “rat race” diyorlar, “sıçan yarışı” ya da denizin dibine doğru
bir rekabet. Bunun sonucuna baktığımızda ülkemiz açısından anlamlı olmadığını
görüyoruz. Japonların güzel bir atasözü var, deniyor ki: “Güneşe tapılan bir
ülkede ısı kanunları tartışılmaz.” Bizim iktisat politikalarımız da bu neoliberal kabule, bir inanca, bir imana dayanıyor. Bu
sorgulanmaksızın detayların önemi yok. Bunu sorgulayan Tütün-Sen Sendikası,
bunu sorgulayan çiftçi sendikaları. Onları da Anayasa’ya uygun değildir diye
kapatmaya çalışıyorsunuz. Bu sendikaların iradesi diyor ki: “Avrupa Birliği
tarımı destekliyor, Avrupa köylü koordinasyonu bu konuda çalışıyor, peki
dünyada ne yapıyorsak biz aynısını yapacağız dediğimizde oradaki destekleri
niye görmüyoruz, niye tarımsal üretim planları yapmıyoruz?” Türkiye sağının duayeni Süleyman Demirel’in bir lafı var: “Biz plan değil,
pilav istiyoruz.” demiş. Aynı minvalli Türkiye sağa gidiyor. Hâlbuki,
hem plan hem pilav mümkün. Hem plan yapıp hem de pilav yememiz mümkün.
Çiftçiler adına karar alınırken çiftçilerin… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Uras, konuşmanızı tamamlayınız. MEHMET UFUK URAS (Devamla) – …karar süreçlerinin dışına çıkmaması
mümkün. Yapılması gereken şu: Tütün ekim alanlarının Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, ziraat fakültelerinin, ziraat
odalarının, ziraat mühendisleri odalarının da sürece dâhil edildiği, toprak
analizi yapılarak yetişecek uygun ürünün saptanmasıyla üreticiye alternatif
ürün sunmak ve kalıcı çözüm sağlamak. Bir kerelik çiftçiye sunulacak çözüm,
çözüm değil, olsa olsa bir parmak bal çalmak
olabilir. Tütün üreticiliğinin aynı zamanda bir aile üretimi olduğu
düşünülürse, üretimin sınırlanmasıyla istihdam üzerindeki etkisi görülecektir.
2007 ürün yılı için sözleşme imzalanan üreticiler ile anılan yılda sözleşme
yapılması yeni üreticilerle sözleşme yapılmasını ortadan kaldıracaktır. O
yüzden bu yasa tütün üreticileri açısından bir hayat memat meselesidir. Hepinize kolay gelsin. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 125 sıra sayılı kanun tasarısın 5. maddesinin
Geçici 6 maddesinin 1. fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz
ederiz. Saygılarımızla. Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları Geçici 6: 2003 yılında sözleşme yapılan tütün üreticilerimizle
2008 yılından itibaren 5 yıllık sözleşme yapılır. BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN – Önerge sahipleri adına Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket
Köse. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Katıldılar mı efendim? BAŞKAN – Katılmadı efendim. Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
125 sıra sayılı yasa tasarısının 5’inci maddesinin geçici 6’ncı maddesinde
değişiklik yapılmasına ilişkin verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinize saygılar, selamlar. Sayın milletvekilleri, sadece bir yıl için tütün alımı yapmanın
tütün üreticimize, köylümüze yararı olmayacağını herkes bilmektedir. Peki, bir
yıl sonra ne olacaktır? Benim aklıma hemen şu geliyor: Bir yıl sonra yerel
seçimler var. Siz bunu bir rüşvet olarak ileri sürdünüz ve oy çokluğuyla bunu
kabul ettiniz. Bu hangi vicdana sığar? Eğer yüreğiniz yetiyorsa, içinizden
geliyorsa, gerçekten samimi iseniz, her şeyden önce alternatif ürünün
yetişmeyeceği yerlerde olmakla birlikte gelin bunu en az beş yıl veyahut da hiç
ürünün yetişmeyeceği yerlere bunu süresiz olarak oylarınıza sunarak kabul
edelim. Tütün üreticimiz zaten Tekel’in satışından sonra mağdur durumda kalmaya
başlamıştır. Bu mağduriyetin önüne geçmek için… Bu da bizim görevimizdir. Özelleştirme mağdurlarının ağzına bir parça bal çalarak onları
ömür boyu asgari ücrete mahkûm ettiniz. Bu acaba sizce insan haklarına aykırı
değil midir? Mademki hepimiz insanız, vicdanımızın sesine kulak verelim, buna
iyice destek verelim. Şimdi, Türk tütününün eğer korunmasını istiyorsanız,
özelleştirmişseniz, acaba bu özelleştirmede Türk tütününün koruma oranı, yani
katkı oranı nedir? Niye böyle bir şey düşünmediniz? Bu sizin kendi düşüncenizle
çelişmiyor mu acaba? Plan ve Bütçe Komisyonuna sunduğum yasa teklifiyle alternatif ürün
programı uygulanan yerlerde, program gerçekleşene kadar yapılması önlenmişti,
maalesef, bu da, sizin oy çokluğunuzla reddedilmişti. Bu teklifim olumlu
görülmedi, kabul görmedi, ancak mevcut yasa tasarısıyla bütün tütün
üreticilerinin mağdur edileceğini düşünüyorum. Bundan dolayı teklifimde, 2008
yılından itibaren beş yıllık sözleşme yapılmasını önermekteyim. Bunu
önermekteki amaç, gerçekten belirttiğim gibi, en azından şimdilik bir çözüm
bulunmasıdır. Değerli milletvekilleri, kalıcı çözümlerle uğraşmalıyız. Türk
tütünü… Tekeli bugün özelleştirdiniz. Tekelin, Türkiye’de bugün 1 milyon tütün
üreticisi mevcuttur ve kâr eden bir kuruluştu ve bunu özelleştirdiniz. Mağdur
ettiğiniz insanların, işçilerin ve dolayısıyla bu işçilerin gelirleri esnafa
yansımakta idi. Bir hafta önce Adıyaman’da idim, esnaf toplantısına katıldım.
Esnaf kan ağlıyor. Ama siz sürekli “şöyle yapacağız” gibi şeylerle, “cek, cak” larla,
“planlar yapacağız, projeler yapacağız” diye tütün üreticisini mağdur ettiniz
ve ölüme mahkûm etmeye çalışıyorsunuz. Değerli milletvekilleri, verdiğim önergeyle tütün üreticilerinin
sorunlarına en azından geçici de olsa bir çözüm bulunmasını söylüyorum. Bundan
dolayı da vereceğiniz kararla vicdanlarınıza danışarak destek verirseniz memnun
olurum. Değerli milletvekilleri, ayrıca görüştüğümüz 125 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 3’üncü maddesiyle kanuna eklenecek olan 8’inci maddenin (ı)
bendinde değişiklik yapılması amacıyla verdiğim değişiklik önergesi yüce
heyetinizce kabul edildiği için teşekkür ederim, tabii, Türk tütün üreticileri
adına. Sayın milletvekilleri, 8’inci maddeye “Hobi amaçlı ve ticari amaç
gütmeyen sarmalık kıyılmış tütün üretip sadece kendileri tüketenlere bu
yaptırım uygulanamaz.” ibaresi eklenmektedir. Bu, “Ticari amaçlı olmadan da Değerli milletvekilleri, bugün tütün dediğiniz zaman -Adıyaman
için konuşuyorum- Karadeniz’de Rize’deki çay üreticisi neyse, Malatya’daki
kayısı üreticisi neyse, Konya Ovası’ndaki tahıl üreticisi neyse Adıyaman’da da
tütün üreticisi odur. Bu tütün aynı zamanda Batman’da da geçerlidir, Bitlis’te
de geçerlidir, Muş’ta da geçerlidir. Bu durumu göz önünde bulundurmanızı
düşünerek ve bu önergemi destekleyerek en az beş yıl, en az beş yıl
desteklenmesini istiyorum. Niye bir yıla sığdırıyorsunuz? Konuşmamın başında
belirttiğim gibi bir yıl uzatarak acaba gelecek yıl yapılacak olan yerel
seçimlerde bir rüşvet olarak mı ileri sürmektesiniz? Bunu özellikle üzerine
basa basa söylüyorum. Vicdanınıza danışarak bir karar
vereceğinizi umuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP, MHP ve DTP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 125 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 6.
madde birinci fıkrasında geçen “2008 ürün yılı için” ibaresinin “her yıl
yenileyerek 2020 yılına kadar” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar) OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
bu geçici maddeyle görüştüğümüz konu, aslında yaklaşık 265 bin tütün
üreticisini ilgilendiren ve muhtemelen 150 milyon dolarlık bir alımı,
sözleşmeyi kapsayan bir konuyla ilgili. Aslında kanun maddesine baktığımız
zaman, değerli milletvekilleri, aynen şunu söylüyor: “Ülke genelinde ürün
arzının devamlılığını sağlamayı” diyor. Şimdi size soruyorum: Sözleşmeyi bir
tek 2008 yılı için yaparsanız ülke genelinde ürün arzını nasıl sağlayacaksınız,
nasıl garanti edeceksiniz? Yani kanunun içerisinde çelişki var; hem “Ürün
arzını garanti etmeyi” diyorsunuz, sadece 2008 yılı için bir alım garantisi
veriyorsunuz ki, bu tamamıyla gerek teklif sahibi olan arkadaşların gerek de Hükûmetin, daha doğrusu Komisyonun kabul ettiği bu tasarı,
bu teklif tamamen çelişkiyle dolu. Şimdi nasıl bir ürün arzı garantisi
sağlayacaksınız? Bu amaçla çıkardığınızı söylüyorsunuz. Oysa 2009 yılı için
böyle bir sözleşmenin yapılamayacağını da hüküm altına alıyorsunuz. Şimdi böyle
bir şey olabilir mi? 2009 yılı ne olacak, 2010 yılı ne olacak? Ürün arzı yok.
Ne olacak, tütün üreticisi ürettiği tütünü ne yapacak? Ne yapacak? Sözleşme
yapmayacak da ne yapacak? Bunun cevabını bir verin. Tütün üreticileri bunu
merak ediyor. Ha 2008 yılı neden seçildi? Seçim öncesi olduğu için, 2009’da
tütün üreticisini yok edeceğiniz için, yaprak işleme ve tütün işletmelerini de
kapatacağınız için, bu belli olmasın diye 2008 yılını halledelim diyorsanız
bunu da açıkça söyleyin, tütün üreticilerine söyleyin. Nitekim,
Sayın Köse’nin teklifinde diyor ki: “Alternatif Ürün Programı’nın uygulanmadığı
yerlerde her yıl…” Şimdi Alternatif Ürün Programı uygulanmıyorsa, uygulanmadığı
yerlerde tütün üreticisi ne yapacak? Kanun teklifi böyle,
Komisyondan gelen başka bir husus. “Her yıl” denilmesine rağmen sadece
2008 yılı için yapılması son derece yanlıştır. Onun için, biz, ürün arzının
devamlılığını sağlamak amacıyla, 2020 yılına kadar her yıl yapılmasını
sağlayacak bir öneri getirdik. Gerçekten, değerli milletvekilleri, kanunda
“arzı garanti etmek için” diyorsunuz, ondan sonra da 2008 yılından sonra tütün
üreticilerini kaderine terk ediyorsunuz. Şimdi, yaprak tütün işletmeleri -aslında harman olarak kullanılan-
bunlar sigara fabrikalarına veriyor. Tekelin sigara fabrikalarını kapattınız,
sigara fabrikalarını sattınız. Şimdi, yaprak tütün işletmeleri de 2008 yılından
sonra tütün almazsa, demek ki satın alan sigara fabrikaları istediği yerden
tütünü alabilecektir. Böylelikle, sözleşmeli üreticiler kendi kaderine terk
edilmiş olmaktadır. Şimdi, böyle bir kanun teklifi ne zaman geldi değerli
arkadaşlarım? Tekelin özelleştirilmesinden sonra. Demek
ki Tekelin özelleştirilmesiyle birlikte tütün üreticileri mağdur edilecek ki,
değerli milletvekilleri, Adıyaman milletvekilleri bu konuda endişe duymuşlar
“aman hiç olmazsa garanti altına alalım” diyorlar. Şimdi, Tekele verilen taahhüt nedir? Fabrikaları özelleştirirken,
ben sözleşmeli filan kabul etmem, tütün üretirsin, istediğim yerden alırım,
bununla ilgili piyasayı ben düzenlerim diye mi sözler verildi? Bunun için mi
yapıldı? Doğrusu bunu merak ediyoruz. Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu konuda herhâlde komisyon üyeleri
de şikâyette bulunmuş ki, Hükûmet komisyonda aynen
şunu söylüyor, Hükûmet diyor ki: Bu kapsamda tütün
üreticileriyle yapılan alım sözleşmelerinin 2008 yılı için de geçerli olacağı,
ancak eldeki mali imkânlar nedeniyle bu sürenin uzatılmasının zor olduğu,
destekleme politikalarının başka projelere devam ettirileceği… Ee, bu ne demektir? “Ben, tütün üreticisinden almayacağım”
diyorsunuz. “Tütün yok artık” diyor, açıkça söylüyor. “Bundan sonra ben tütün
almayacağım.” diyor. Bütün bunlarla ilgili tabii sigara fabrikaları
özelleştirildi, bütün masraflar da açıkçası hazinenin üzerine yükleniyor.
Hazine bütün satın alması için gerekli paraları, işletme, bakım, onarım… Bu
tütünün alınmaması hâlinde bile bütün yük milletin boynuna yüklenmektedir. 2009
yılı… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural, konuşmanızı tamamlayınız. OKTAY VURAL (Devamla) – Diyor ki: “Satılamazsa, edilemezse ben
karşılayacağım.” Bu ne demektir? FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Alan yabancı ne olacak? OKTAY VURAL (Devamla) – Evet… FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Alan yabancı… OKTAY VURAL (Devamla) – Alan yabancı “Kemiksiz alacağım, kemiksiz
verin bana. Ben bu tütün üreticisiyle uğraşamam. Bana nesin ya! Sen üretiyor
musun, üretmiyor musun, beni ilgilendirmez senin çiftçin. Beni ilgilendiren,
benim ülkemin çiftçisidir.” diyor. Böyle bir şey olabilir mi? Değerli arkadaşlarım, 2009 yılı için bile bu tütünün depolarda
kalacağının garantisini vermişsiniz, masrafları da hazineden verilecek.
Yükleyin Tekelin boynuna, o ödesin! Alsın, niye getirmiyorsunuz bunu? Getirmek
lazım değerli arkadaşlarım, bunları getirmek lazım. Tekele kemiksiz bir şekilde
tütün de teslim edilmektedir, o bakımdan bu kanun teklifinin içinde yer alan
“arzı sağlamak”, “devamlılığı sağlamak” unsurunu temin etmek sadece 2008
yılıyla olmaz. Bu bakımdan bu sürenin 2020 yılına kadar uzatılması, hatta ve
hatta alternatif ürün programı olmadığı her yıl için de bu alımın yapılmasını
temin etmek, alan tekelin de -hangi şirket almışsa o şirketin de- bu tütünleri
tüketmesini temin edecek politikalar gerekmektedir. BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen konuşmanızı tamamlayınız. OKTAY VURAL (Devamla) – Önergemiz bu yöndedir. Desteklerinizi bekler, saygılarımı arz ederim. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı “Tütün, Tütün Mamulleri,
Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün
ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 sayılı
Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 5 inci maddesi
ile 4733 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen “GEÇİCİ MADDE 6”ncı maddesinde yer
alan “Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketi” ibaresinin
“Tütün, Tütün Mamulleri Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketi” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Nihat
Ergün (Kocaeli) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Sehven eksik yazıldığı anlaşılan şirket unvanının
düzeltilmesi öngörülmektedir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge istikametinde geçici madde 6’yı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Madde 5’i kabul edilen geçici madde 5 ve geçici madde 6’yla
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.26 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.43 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
86’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. 125 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. FEVZİ TOPUZ (Muğla) – Başkan, toplantı yeter sayısı yoktur. MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Kimse yok Sayın Başkan. BAŞKAN – Efendim, şu anda oturumu açtık, devam ediyoruz
görüşmelere. Grup başkan vekili arkadaşlarımız o konuları gayet iyi bilirler. Tasarının 6’ncı maddesini okutuyorum: İbare değişiklikleri ve yürürlükten kaldırılan hükümler MADDE 6- a) 4733 sayılı Kanunun; 1) Adı “Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun”, 2) 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Tütün,
Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunun” ibaresi “Tütün
ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun”, ikinci fıkrasında tanımlar kısmında yer
alan “Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulunu”
ibaresi “Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulunu” ve “Tütün, Tütün Mamulleri
ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunu” ibaresi “Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumunu”, 3) 2 nci maddesinin başlığı
“Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu ve Kurulu”, aynı maddenin birinci
fıkrasında yer alan “Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası
Düzenleme Kurumu” ibaresi “Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu” ve “Tütün,
Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu” ibaresi “Tütün ve
Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu”, olarak değiştirilmiştir. b) 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve
Kontrolü Hakkında Kanunun 3/1/2008 tarihli ve 5727
sayılı Kanun ile değişik 5 inci maddesinin sekizinci, dokuzuncu ve onüçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış ve üçüncü
fıkrasında yer alan “ve onbirinci” ibaresi metinden
çıkarılmıştır BAŞKAN – Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman; şahısları
adına, Tokat Milletvekili Orhan Diren ve Adıyaman Milletvekili Mehmet
Erdoğan’ın söz talepleri vardır. Sayın Büyükataman, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 6’ncı maddesi
üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Konuşmama geçmezden önce, kurtuluş mücadelemizin sembolü, İstiklal
Savaşı’mızın son gazisi Yakup Tatar, Eskişehir’de dün
akşam Hakk’ın rahmetine kavuştu. Merhuma, bütün şehitlerimize ve aramızdan on
bir yıl önce ayrılan, Türk milletinin Başbuğ’u Alparslan Türkeş’e Cenabıhak’tan
rahmet niyaz ediyorum. Saygıdeğer milletvekilleri, dünyada en liberal ekonomi modellerini
uygulayan ülkelerde bile tütün üretimi, ürünün niteliğinden dolayı devletin
gözetim ve denetimi altındadır. Ülkemizin hedefi hâline getirilen Avrupa
Birliğinde de tütün üretimi gözetim ve denetim altında yapılmaktadır.
Ülkemizdeki üretici ve alıcıların yapısı, tütün mamulleri imalatçılarının
sayısal azlığı, dünyadaki uygulamalar ve bu gibi hususlar birlikte mütalaa
edildiğinde, yaprak tütün sektöründe düzenlemelerin yapılması ve tüm aktörlerin
tam rekabet içerisinde faaliyet göstermesi için kamu gözetim ve denetiminin
şart olduğu ortadadır. İhracat açısından miktar ve nitelik itibarıyla en önemli yere
sahip olan bu tütünlerimizin tamamı, sulanamayan kır arazilerde, aile ziraatı
şeklinde yetiştirilmektedir. Son yıllarda, tütün yetiştiriciliği yapan üretici
sayısında azalmalar meydana gelmiştir. Bunun temel nedeniyse destekleme
alımlarının kalkması, sözleşmeli üretime geçilmesi ve son yıllarda üretici
tütün fiyatlarındaki artış oranının üretimde kullanılan girdi fiyat artış
oranlarına göre çok geride kalmasıdır. Tütünde üretici kaderine terk
edilmiştir. Ekonomimizde bu kadar önemli olan ve 1,5 milyon insana iş sağlayan
tütünü, dolayısıyla geçimini tütünle sağlayan insanları korumak zorundayız.
Tütün üreticilerimiz, Avrupa Birliği ve diğer ülke tütün üreticileri karşısında
çok zayıf durumdadır. Diğer ülkelerin prim ve benzeri desteklerle çeşitli
şekilde korumuş olduğu tütünü, Türkiye’nin de fon ile koruma altında tutması
gerekmektedir. Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; seçim meydanlarında bol
keseden aş, iş vadedenlerden bugün ne yazıktır ki ses
çıkmamaktadır. Tütünde acilen üretim planlaması yapılmalıdır. Yapılacak yasal
düzenleme ile ihracat, iç tüketim ve emniyet stoku esas alınarak ülke
şartlarına uygun olarak Tütün Kurumu tarafından belirlenip üreticilere
dağıtılmak üzere kota miktarı belirlenerek üretim planlaması yapılmalıdır.
Fiyatlar, alıcı firmalar tarafından tek taraflı olarak belirlenmekte ve
üreticiye teklif edilmektedir. Anlaşma yapılamadığından, zayıf konumda olan
tütün üreticisi fiyatı kabul etmek zorunda kalmakta veya sözleşme
yapmamaktadır. Hiçbir üreticinin, alıcının belirlediği sözleşme kilosuna karşı
itiraz etme şansı yoktur. Üreticinin itiraz etmesi ya da alıcının o üreticiyle
sözleşme imzalamaması durumunda üreticiyi riske karşı koruyabilecek bir
düzenleme ve sistem mevcut değildir. Belli bir fiyat ve pazar garantisinin
sağlanması, üreticilerde tek yanlı bağımlılığa neden olmaktadır. Yıllık fiyat
artışının enflasyon oranı kadar olması, üreticinin refah düzeyinde bir artış
sağlamamaktadır. Üretim aşamasında tütün ziraatının yapısından kaynaklanan riskler,
alıcı firmalarla paylaşılamamaktadır. Tek alıcının sözleşme imzaladığı bir ilçe
veya alım noktasında ekici, alternatifi olmadığından, tüm olumsuzlukları
kabullenmek zorunda kalabilmektedir. Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ülkemizde yazılı sözleşme
esasına göre yapılan tütün üretiminde sorunların giderilmesi veya azaltılması
için alıcı ve satıcı arasındaki ilişkinin ikili ve karşılıklı mutabakata,
anlayışa, güvene ve her iki tarafın haklarının korunmasına dönüştürülmesi
gerekmektedir. Bunun en etkin yolu ise üreticilerin kooperatifler, birlikler,
yetiştirici dernekleri, vakıflar ve şirketler şeklinde örgütlenmesi ve örgütler
ile alıcı firmalar arasında sözleşmelerin yapılmasıdır. Tütün sözleşmelerinin
ve fiyat belirlemesinin bu kooperatifler aracılığıyla yapılması ekonominin
gerçeklerine daha uygun düşecek olup alıcı ve satıcıyı memnun eden bir sistem
oluşacaktır. Saygıdeğer milletvekilleri, nargilelik tütün mamullerinin tüketim
yerleri denetlenerek yasal olmayan yollarla yapılan satışlar ve tüketim
engellenmelidir. Kaçak ve sahte tütün mamulleri ticaretiyle etkin mücadele
edilmelidir. Kaçak ve sahte tütün ile etkin mücadele için, öncelikle kurumlar
arasında koordinasyon sağlanarak caydırıcı cezalar ihtiva eden yasal
düzenlemeler mutlaka yapılmalıdır. Türkiye’deki toplam sigara pazarının küçülmesinde en önemli
etkenin kaçak ve sahte sigara olduğu düşünülmektedir. Kayıt dışı bir sektör
olmasından ötürü tam olarak boyutları bilinememekle beraber toplam pazarın
yüzde 10 ila 15’inin kaçak ve özellikle sahte ürünlerden oluştuğu tahmin
edilmektedir. Bu durum ülke açısından çok ciddi vergi kaybı oluşturmakla
beraber, yasal sigara üreticilerinin ve tütün yetiştiricilerinin pazar
kaybetmelerine de neden olmaktadır. Bu nedenle, yasa dışı tütün mamulü ticaretini
önleyici tedbirler alınması gerekmektedir. Yasa dışı tütün mamulleriyle etkin
bir mücadele için, soruna geniş bir perspektiften yaklaşılması ve yasa dışı
sektöre odaklanmış etkin çözümler üretilmesi için kamu otoritesi ile
üreticilerin iş birliği ve koordinasyon içerisinde mücadele etmesi gereği
vardır. Kaçak ve sahte tütün mamullerinin ticaretinin önlenmesinin yanı sıra
özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde üretilerek yasa dışı yollarla
satışı yapılan sarmalık kıyılmış tütünün de yasal zemine çekilmesi
gerekmektedir. Kıymetli milletvekilleri, Bursa’da bir tarım ilçesi olan İnegöl’de
tütün tarımının önemi çok fazladır. Tütüncülük, geçmişte ve bugün çok sayıda
insanın geçimini sağladığı ve İnegöl’ün bugünkü konumuna gelmesinde çok önemli
ekonomik katkısı olan bir sektördür. Son yılarda devletin tütün politikaları,
İnegöl’deki tütüncülüğü ve bu işten geçimini sağlayanları zor durumda
bırakmıştır. 2002, 2003, 2004 yıllarında tütün kotası,
üreticisi başına, Tekelce 200 kilograma kadar düşürülmüş, 2005 yılında bin
kilogramı geçmemek üzere kota büyütülmüş ve yine aynı yıl, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde çıkarılan bir kanunla 2006-2007 yıllarında tütün ekecek ekicilerin,
2005 yılında Tekele teslim etmiş oldukları ürün kilosu kadar ekim
yapabilecekleri ve bu kiloya göre sözleşme imzalanacağı belirtilmiştir. Bu gelişmeler doğrultusunda 2004 yılında 60’lara kadar düşen
İnegöl’deki ekici sayısı, 2005 yılında çıkarılan kanunla yeniden canlanmaya
başlamıştır; Tekelin ekici sayısı 198, tüccarın ise 300 civarına gelmiştir.
2005 yılında çıkan kanuna göre, 2006-2007 yıllarında sözleşmeli ekim yapılan
kanun süresinin dolmasıyla 2008 yılında tütün ektirilmeyeceği haberleri
yayılmıştır. İnegöl’de tüccarın tütün alımından vazgeçmesiyle on yedi köyde
tütüncülükle geçimini sağlayan 500 civarında çiftçimizin ortada kalacağı
görülmektedir. Tütün ekiminde kota sorununa bir çözüm bulunmalıdır. Eğer kota
konulacaksa konulan kotalar şahıs bazında değil, il ve ilçe bazında konulmalıdır.
Bursa ve İnegöl’de tütün ekimi yapan köyler, tütün ekiminden başka yapacak bir
şeyi olmayan fakir köylerdir. Bu mağduriyetin giderilmesi için gerekli
çalışmaların yapılacağını ümit ediyorum. Saygıdeğer milletvekilleri, tütün, ülkemiz için kendi hâlinde
bırakılacak bir ürün değildir. Bunun en önemli nedeni, küçük ölçekli aile
ziraatı şeklinde üretimi gerçekleşen Şark tipi tütünün dünyadaki en büyük
üreticisi olmamız ve sektöre hâkim Amerikan harmanlı sigaralarda bu tütünlerin
kullanılma zorunluluğunun bulunmasıdır. Bu özellik çok iyi değerlendirilebilir.
Planlı bir üretimle tütünün ülke ekonomisine yük olmayacağı gibi, tam tersine
ekonomik değeri yüksek olduğuna inanan bir anlayışın yeni düzenlemeler yapması
gerekmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Büyükataman, konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun. İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım. Aslında, kuraklığın gündemde olduğu şu günlerde, suya çok az
ihtiyaç duyan bir sanayi bitkisi olan tütünden vazgeçmek yerine, bu üründen
ülke olarak daha fazla fayda sağlama yoluna gitmeliyiz diyor, bu duygular
içerisinde yüce heyetinizi tekrar en derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Şahsı adına, Tokat Milletvekili Sayın Orhan Diren. Sayın Diren, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz
ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılmasıyla ilgili
değişiklik konusunda söz aldım. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Öncelikle “Babalar gibi satarım.” anlayışı çerçevesinde başlatılan
bu özelleştirme süreci sonrasında, birçok sektörde olduğu gibi bu sektörde de
üreticisinden çalışan personeline, satıcısından sanayicisine toplumun tüm
kesimlerinin zarar gördüğünü hep birlikte yaşadık ve görüyoruz. Sadece satmak baz alındığında, belirli bir zaman dilimi geçtiği zaman
görüyoruz ki, ülkemizin bugüne kadar yarattığı tüm değerlerini kaybetmiş,
sektör içerisinde tüm aktörler bu durumdan büyük zarar görmüş, geri dönülemez
bir noktada başarısızlık su yüzüne çıkarak büyük kayıplar yaşanmıştır. Tokat
Sigara Fabrikası çalışanlarının feryatlarını duymazdan gelmek, üreticinin
feryatlarını duymazdan gelmek, yaşadıkları sıkıntıları görmezden gelmek çözüm
değildir. Sigara fabrikasından sonra Turhal Şeker Fabrikasının da
özelleştirilmesi gündeme geldiğinde, ilin ekonomisine ve de ülke ekonomisine
yıllarca katkı yapmış bu fabrikaların kapatılması söz konusu olduğunda, seçim
sürecinde yaptığımız tüm söylemlerin ne kadar doğru olduğu bir kez daha ortaya
çıkmıştır. Sayın milletvekilleri, Tokat Sigara Fabrikası 1983 yılında hizmete
açıldı. Bu fabrikanın Tokat’a kurulmasının nedeni, ilimizin merkez, Erbaa ve
Niksar ilçelerinde yoğun tütün üretiminin yapılmasıydı. O tarihlerde yapılan
tütün üretimi 7 bin ton civarındaydı. Şimdi ise bu, üretilen tütün miktarı bin
tona düşmüştür. Adını verdiğim ilçelerde 1983 yılına kadar göçten bahsetmek
mümkün değildi. Şimdi ise tüm üretimin yapıldığı köylerde yaşlılardan başka
hiçbir kimseye rastlamak mümkün değil ve göç vermeyen köylerimiz göç verir hâle
gelmiştir. Bu duruma nasıl geldik? Önce tütün üretiminin girdi masrafları
artırıldı. Gübre ve tarımsal ilaç fiyatları, mazot gibi girdiler inanılmaz
fiyatlara ulaşırken, tütün alım fiyatlarında o yıllardaki girdi artışlarını
bile karşılamayacak düzeyde bir artış gerçekleştirildi. Tütün üretiminin bir
yıl boyunca sürmesi, ancak bir yılın sonunda hatta bazen yeni ürünün ekildiği
tarihte karşılığının ödenmesi tütün üreticisini üretemez hâle getirdi. Bu
sorunları çok sıklıkla diğer konuşmacı arkadaşlarımız dile getirdiler. Ben, bir de bu arada bağcılıkla ilgili sorunlara değinmek
istiyorum. Biliyorsunuz, tütüne kota konulduktan sonra tütün üretilen
arazilerdeki alternatif tek ürün bağcılıktır ve üzümdür. Yine üzümcülükte
Türkiye’miz çok önemli rakamlara sahipken Türkiye 540 bin hektarlık bağlarıyla
dünyada beşinci, 3 milyon 600 bin ton üzüm üretimiyle de dünyada altıncı sırada
yer almaktayken bunun büyük bir bölümünü kuru üzüm olarak ihraç etmektedir.
Ancak kuru üzümün de altmış yıldır dolar bazında fiyatı hiç değişmemiştir. Oysa
bu rakamın binde 2’si de ancak şarap üretiminde değerlendirilmektedir. Bugün tartıştığımız konulardan bir tanesi yine, işte, bu, alkolün
ve tütünün sınırlandırılması veya onun tüketiminin denetlenmesi. Ama bakınız,
bugün Fransa’da kişi başına Fransa’nın sadece şarap ihracatından yıllık geliri 8 milyar dolar.
Türkiye’mizde de eş değer bir potansiyel var. O hâlde, bu sektörün mutlaka
desteklenmesinde ve ihracata yönelik çalışmanın mutlaka teşvik edilmesinde
büyük yarar görmekteyim. Onun için, özellikle dün basında gördüğüm bir haber beni çok üzdü.
Büyük mağaza zincirlerinden birinde promosyona yönelik
satış yapan bir şarap üreticisine ciddi miktarda bir ceza kesildi ki bunu doğru
bulmadığımı, iki açıdan doğru bulmadığımı ifade etmek isterim. Bir, ekonomik
nedenlerle desteklenmesi gereken bu sektöre bir darbe vuruluyor. İki, girmek
için büyük heyecan içerisinde olduğumuz Avrupa Birliğine girme yolunda,
dışarıdan Türkiye’nin görünüşüne büyük zarar verecek bir uygulamadır diye de
düşünüyorum. Yabancılar şimdi bize “Bakın işte, alkolde promosyon
yaptı da onun için cezayı aldı.” diye bize mutlaka güleceklerdir diye
düşünüyorum. Değerli arkadaşlarım, bu arada, geçen dönem çıkardığımız yasalar
muvacehesinde yapılan yönetmelikle çok yüksek bir özel tüketim vergisi
uygulanmıştı. Nitekim, o yanlışlığın farkına
varılarak, hiç olmazsa ucuz şaraplardaki özel tüketim vergisinin, maktu
verginin düşürülerek fiyatların biraz daha cazip hâle getirilmesinde büyük
katkıları oldu. Gayretleri geçenlere de ayrıca teşekkür ediyorum. Bu tütün tesislerinin özelleştirilmesi… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Diren, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun efendim. ORHAN ZİYA DİREN (Devamla) – Tütün, diğer konuşmacı
arkadaşlarımızın da bahsettiği gibi, gerçekten hem nüfusun doğduğu yerde tutulabilmesi,
göçün önlenebilmesi açısından hem onların geçim standartlarını sağlayabilmesi
açısından önemli. Bu konuda özelleştirmeler yapılırken tabii, Özelleştirme
İdaresi ihale şartnamesine belli oranlarda Türk tütünü kullanma zorunluluğunu
getirmiş olsaydı çok daha iyi olurdu. Ama maalesef orada da bu hatayı yaptık ve
apar topar bir ihaleyle bunları sattık. İnşallah, bundan sonra çıkaracağımız bu
tür yasalarda ulusal çıkarlarımızı ön plana alarak bu işleri yaparız diye
düşünüyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Diren. Sayın Bingöl, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum. Bildiğiniz gibi, kısa bir süre önce sigara fabrikaları
özelleştirildi. Sigara fabrikası özelleştirme kapsamı içerisinde Bitlis Sigara
Fabrikası da var idi. Ancak, Bitlis Sigara Fabrikasını diğer sigara
fabrikalarından ayrıştıran çok temel birtakım özellikler söz konusu. Bunlardan
bir tanesi, Bitlis Sigara Fabrikası Bitlis’in tek sanayi tesisi olma özelliğini
taşımakta ve seksen yıldır son derece mütevazı anlamda, teknolojiyi geriden
takip etmesine rağmen inatla, kararlılıkla Bitlis ekonomisine hizmet
etmekteydi, ama maalesef Bitlis Sigara Fabrikası bu paketin içerisine alınarak
özelleştirme sürecine sokuldu. Korkarım ki, özelleştirme ihalesini alan yabancı
firma, verimlilik esasına dayanarak, bir süre sonra Bitlis Sigara Fabrikasını
kapatacaktır. İnanın ki değerli arkadaşlar, Bitlis Sigara Fabrikasının
kapatılması demek, Bitlis ekonomisinin tümüyle çökmesi anlamına gelmekte. Bu
bağlamda, yazılı soru önergeme cevap veren Sayın Maliye Bakanının soru
önergesindeki cevaplardan bir tanesi son derece manidar. Hepinizin bildiği
gibi, özellikle tütün üretimi yapılan illerdeki milletvekilli arkadaşlarımın
çok iyi bildiği gibi, tütün kalitesi açısından Virginia tipi tütün tüm dünyada
en kaliteli tütün olarak kabul edilir ve bu bir bilimsel gerçekliktir.
Bitlis’te de tütün üretimine başlandığı günden bugüne kadar Virginia tipi tütün
ekilir. Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanın yazılı soru önergeme vermiş
olduğu cevapta, Bitlis’te yapılan deneme çalışmaları sonrasında İzmir tipi
tütün ekileceğinden bahsedilmekte. Bu, son derece ilginç bir
cevap. Bu konuyu çok irdeledim, yetkililere sordum, tütün eksperlerine danıştım; herkes son derece ilginç karşıladı,
son derece farklı bir anlayışın hâkim olduğundan bahsettiler. Sonuçta, şu kanıya vardım değerli arkadaşlar: Bitlis Sigara
Fabrikasının kapatılmasından sonra, Bitlis’te tütün üreticilerinin Virginia
tipi tütünden vazgeçirilip İzmir tipi tütün ekilmesi demek, yıllardır göç veren
Bitlis kentinin çok daha hızlı bir göç sürecine girmesi anlamına gelmektedir. Bakınız değerli arkadaşlar, son altı yıl içerisinde Bitlis 50 bin
göç verdi. Göç eden yurttaşlarımız metropol kentlerde
hayata tutunmak adına bir mücadele içine girmekteler ve maalesef bu
yurttaşlarımızın birçoğu yoksulluğun ve çaresizliğin cenderesi altında siyasi
rant hesapları adına kullanılmaktalar. Değerli arkadaşlar, bugün sigara fabrikalarında çalışan işçiler,
fabrikalarını, geleceklerini, çoluk çocuklarının rızkını korumak adına bir
direniş sergilemekteler. Sadece ve sadece bir anlayışı güdüyorlar: Onlar, ülke
topraklarını satmak adına, özdeş olarak gördükleri sigara fabrikalarının
satışına dur demek adına direniyorlar. Ben, Tokat’ta, Sivas’ta, Bitlis’te,
Malatya’da ekmekleri uğruna direnen işçi kardeşlerimi yürekten kutluyorum,
onları selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Adana’yı unutma! ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Adıyaman’ı unutma! TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Bitlis’te sigara fabrikasını kapatmak ve Virginia tipi tütün üretimine geçmek,
Bitlis’in 17 bin civarında olan tütün üreticisi son beş yıl içerisinde nasıl
12.500 kişiye gerilemişse… İnanın o 12.500 tütün üreticisinin birçoğunun, ama
birçoğunun doğduğu, büyüdüğü, anılarıyla hayat buldukları topraklarından göç
anlamına gelmektedir. Eğer bu, AKP İktidarının anlayışıyla bağdaşıyorsa, eğer
vicdanen o insanları topraklarından sürmek onların içine siniyorsa… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Bingöl, konuşmanızı tamamlayınız lütfen. TEKİN BİNGÖL (Devamla) – …bu kürsüden söyleyebileceğim çok fazla
bir şey bulamıyorum. Ben, bu gelişmeyi sizlerin anlayışına bırakıyor, o
bölgelere mutlaka ve mutlaka sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz. Sayın Akçay… ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Manisa’nın Akhisar ilçesindeki Tekel Sigara Fabrikası, bina ve
depoları ile yaklaşık 1.500 dekarlık arsası Maliye hazinesine intikal
ettirildi. Hükûmetimiz bir millî servet olan Akhisar
Sigara Fabrikasının bina ve depoları ile arsasını nasıl değerlendirmeyi
düşünüyor? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Tütüncü… ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Üç gün önce Bitlis’teydim, Tekel Fabrikası işçileriyle bir arada
olduk. Şu soruyu soruyorlar: 12.500 dolayında tütün ekicisi var, aileleriyle
beraber 60 bin kişilik bir nüfus kitlesi. Özelleştirme, az önce Sayın Bingöl’ün
de ifade ettiği gibi, kapatmaya götürüyor o fabrikayı. Acaba özelleştirme ve
arkasından kapatılmadan sonra Hükûmet 12.500 tütün
üreticisi için, 60 bin nüfus için hangi ekonomik önlemleri almaktadır? Hangi
projeleri, istihdam açısından, Bitlis’e dönük düşünmektedir? Teşekkür ederim Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Özkan… RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim. Sayın Bakan, Tekel işçileri “Tekel vatandır, vatan satılamaz.”
diye haykırıyorlar. Burdur Bucak’ta da bizde Virginia tipi tütün söz konusuydu,
ancak sözleşmeli üretimle, Burdur’umuzun Ürkütlü, Yüreğil, Ambahan, Kestel, Keçili
köylerinde bu tütün üreticilerine tütünden el çektirdiniz, ancak alternatif
ürün anlamında bir ürün sunulmadı. Yine bu bölgedeki insanlar kıl keçisiyle iştigal etmektedirler,
onu da elinden alıyorsunuz. Bu konuda, bu köylülerimizin feryadına kulak verir
misiniz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Bakanım, buyurun. ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; efendim, tabii, görüşmekte olduğumuz yasayla ilgili
sorulara cevap vermeden önce, bir önceki maddede, Sayın Yılmaz Tankut “Tekelin statüsünün değişmesiyle birlikte
çalışanların durumu ne olacak?” diye bir soru sormuştu, bunu cevaplamakta yarar
görüyorum. Şimdi, bir kere Tekeldeki bu statü değişikliği, esasen Tekelin
isim hakkının ve işletme hakkının devridir. Dolayısıyla, 3.300 civarında
çalışanımız aynen haklarını muhafaza edecekler ve bunlar tercih yapacaklar.
Yeni oluşumla çalışmaya devam etmek isterlerse, Tekel, kıdem, ihbar, bütün haklarını
verecek, orada çalışmaya devam edecekler. Eğer istemezlerse, tamamı, kamu kurum
ve kuruluşlarında, aynı şartlarla, tüm özlük haklarıyla devam edecekler. Yani
çalışanlar açısından hiçbir hak kaybı söz konusu değildir, bunun bilinmesinde
yarar var. İkincisi, geçmişte özelleştirmeler oldu ve insanlar kapının önüne
konuldu. Onların dertlerini çözmek, sorunlarını da çözmek yine bize nasip oldu;
4/C uygulamasıyla hepsi kamuda tekrar istihdam edildi ki, emeklilik hakkı
kazansınlar. Çalışanın yanında, milletinin yanında olan bir iktidar bugün
işbaşındadır. Değerli arkadaşlar, tabii, şimdi, burada Adana, Samsun, Tokat,
Malatya, Bitlis fabrikaları veriliyor. Tekelin elinde birçok gayrimenkul var,
bunların hepsi hariç tutuldu. Sadece bunlardan önemlisi, mesela, İstanbul
Cevizli bu devirde hariç tutuluyor, diğerleri fabrikalarıyla birlikte
veriliyor. Amaç, burada üretimin devam etmesi. Biliyorsunuz,
kırk civarında Tekelin ürettiği ürün var. Bu ürünler bizim insanımızın,
tiryakilerimizin damak tadına uygun ürünler. Dolayısıyla, buradaki tütünler
kullanılacak. Yani “Bu statü değişikliğinde tütün ekilmeyecek, 12.500 tütün
ekicisi mağdur olacak” demek doğru değildir arkadaşlar. Bu tütünler üretilmeye
devam edecek, belki kotayla verdiğinin çok daha fazlasını buralara verecek.
Bunu yaşayıp, beraber göreceğiz. Bakın, bu statü değişikliği aslında bir mağduriyet değil, yeni
istihdam alanları açıyor. Niye? Şimdi, mevcut 3.300 çalışanın haklarını
koruyoruz. Bu fabrikaları alanlar burayı çalıştırmak için çalışana, iş gücüne ihtiyaç
var. Yeni insanımızı alacaklar, o bölgedeki insanlara yeni iş alanları açılmış
olacak. Burada yapılan özelleştirmeler, vesaire hiçbir zaman buranın ne
fabrikasını ne arsasını bu ülkenin sınırları dışına kimse götüremez. Öyle olsa,
bugün 1950 yılına kadar her şeyi devlet yapıyordu, birer birer
özel sektör bu işleri yapmaya başladı, devlet asli görevlerine döndü. Sayın
Diren, şarabı da devlet üretiyordu, meyve suyunu da devlet üretiyordu; bugün
siz üretiyorsunuz. Yani bunda ne var? Gayet de güzel; daha verimli
çalışıyorsunuz, Türkiye'nin her tarafına, dünyanın her tarafına hizmet
ediyorsunuz ve insanların isteklerini, arzularını yerine getiriyorsunuz. Diğer bir soru: Manisa Akhisar Fabrikasının arazisi… Tabii,
özelleştirme öncesi biz isim hakkını verdiğimiz için bunları hazinede tutuyoruz
ki gerek bir kamu hizmetinde gerek başka amaçla kentleşme projelerinde veya bir
sanayi yatırımında bu arsalar kullanılsın. Gayet tabii ki kamu yararına en iyi
şekilde bunlar değerlendirilecektir, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Sayın Tütüncü, aslında sorunuza bir öncekinde cevap verdim, tütün
üreticisinin ne olacağı konusunda. “Tekel vatandır, satılmaz!” Efendim, dediğim
gibi hiçbir şeyi satmıyoruz, hiç merak etmeyin. Hiçbir şeyi yurt dışına kimse
götüremez, gümrük memurlarına tembih ettik ne fabrikalar çıkar ne de topraklar!
Hepsi bu vatanın içindedir ve hizmet vermeye de devam edecektir. Bundan
endişeniz olmasın. Teşekkür ediyorum. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, kârlar götürülmüyor
mu yurt dışına? Kâr transferini de yasakladınız mı? BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Bakanım, süre dolmadan önce Sayın Kiler’in bir sorusu var. Sayın Kiler, buyurun. VAHİT KİLER (Bitlis) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim. Sayın Bakanım, bir şeyi öğrenmek istiyorum: Bitlis’te üretilen
tütünler Virginia türü tütün müdür yoksa nefs-i
Bitlis tütünü müdür? Bir yanlış anlamayı burada önlemek için. İkinci sorum: Türkiye’de üretilen sigaralar içinde şu andaki nefs-i Bitlis tütününün payı nedir? İzmir’de üretilen İzmir
türü tütünün payı nedir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Biliyorsunuz,
ülkemizde sigara üretiminde İzmir türü tütünler çok daha revaçta, çok daha
yaygın kullanılıyor. Bitlis tütününün oranı yüzde 1 civarında, İzmir’in yüzde
15 civarında. Biz bunu gördüğümüz için, Tekel idaresi Doğu ve Güneydoğu’da
İzmir türü tütünün yetiştirilmesi için bir çalışma yürütüyor; buralara, o tip
tütün ekimi deneme amaçlı yapılıyor. Bundan amacımız -sonuçlar da gayet iyi
gidiyor- sonuç alındığında, bundan sonra üretimde, hem Güneydoğu tütünü hem de
daha fazla rağbet gören İzmir tütünü birlikte kullanılacak. Böylece üreticiler
çok daha menfaat sağlayacaklardır, bundan istifade edeceklerdir. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım. Süremiz de doldu. Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı “Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve
Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve
Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda
ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 6 ncı
maddesinin (b) fıkrasında yer alan “3/1/2008 tarihli
ve 5727 sayılı Kanun ile değişik” ibaresinden sonra gelmek üzere “4 üncü
maddesinin ikinci fıkrası “Tütün ürünlerinin satışının serbest olduğu yerlere
“Yasal Uyarı: 18 yaşını doldurmayanlara sigara ve diğer tütün ürünleri satılamaz;
satanlar hakkında yasal işlem yapılır.” ibaresi Tütün, Tütün Mamulleri ve
Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunca belirlenen usullere uygun olarak
yazılarak, rahatlıkla görülebilen ve okunabilen yerlere asılır.” şeklinde
değiştirilmiş,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı "Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması
İle Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046
Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"nın Çerçeve 6 ncı maddesinin (a) fıkrasının 3 numaralı bendinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"4) Ek 1 inci maddesi "Kurum, bu kanunun
uygulamasında gerekli koordinasyonun sağlanması ve yasadışı faaliyetlerin
önlenmesi amacıyla, bu kanunun uygulamasına ilişkin denetimlerin kendi adına
yapılması, yetki devri suretiyle idari yaptırımların uygulanması ve satış
belgelerinin verilmesi konularında ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla, ayrıca
satış belgelerinin verilmesi konusunda kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarıyla protokoller yapabilir" BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Yürürlükte bulunan ek 1 inci maddede, satış belgelerinin verilmesi
ve bu kapsamda yapılacak denetimler ile uygulanacak idari yaptırımlar konusunda
il özel idarelerine yetki devri düzenlenmiştir. Bu önerge ile,
düzenleyici ve denetleyici kamu otoritesi olarak yapılandırılan ve merkezi
Ankara'da bulunan Kurumun, sayıları iki yüz bine ulaşan yaygın satış ağı
dikkate alınarak ve piyasa risklerini minimize etmek için pek çok alanda diğer
kamu kurum ve kuruluşları ile koordineli çalışmalar yürütmekte olduğu göz
önünde bulundurularak; piyasa denetimleri, idari yaptırımlar ve satış
belgelerinin verilmesi konularında genel bir yetki devrinin düzenlenmesinin
daha uygun olacağı değerlendirilmektedir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı “Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve
Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve
Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda
ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 6 ncı
maddesinin (b) fıkrasında yer alan “3/1/2008 tarihli
ve 5727 sayılı Kanun ile değişik” ibaresinden sonra gelmek üzere “4 üncü
maddesinin ikinci fıkrası “Tütün ürünlerinin satışının serbest olduğu yerlere
“Yasal Uyarı: 18 yaşını doldurmayanlara sigara ve diğer tütün ürünleri
satılamaz; satanlar hakkında yasal işlem yapılır.” ibaresi Tütün, Tütün
Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunca belirlenen usullere
uygun olarak yazılarak, rahatlıkla görülebilen ve okunabilen yerlere asılır.”
şeklinde değiştirilmiş,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: İşbu önerge ile değişiklik yapılması öngörülen 4207 sayılı
Yasanın 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında söz konusu uyarının “en az beş
santimetrelik puntolarla, beyaz zemin üzerine büyük harfler ve siyah yazı
rengiyle yazılması” düzenlenmiş olmakla birlikte, bu usule uygun olarak yazılan
uyarı metninin boyut itibarı ile uygulama sorunları çıkaracağı düşünüldüğünden
bu düzenlemenin yapılmasının yararlı olacağı düşünülmektedir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, burada bir usul hatası var.
Ben tam kavrayamadım da “5727 sayılı Kanun’la değişik 4’üncü madde” mi deniyor? BAŞKAN – 4’üncü maddenin ikinci fıkrası. KAMER GENÇ (Tunceli) – 4’üncü maddenin ikinci fıkrası mı? BAŞKAN – Evet. KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman burada tasarıda yok Sayın Başkan, o
zaman Komisyonun çoğunluğunun orada olması lazım. Yani burada 87’ye göre,
görüşülmekte olan kanunun metninde yok bu 4’üncü madde. 4’üncü maddeyse yok,
ama 5’inci maddenin başka fıkrasıysa olur. BAŞKAN – Kanunun görüştüğümüz metninde bu madde var. KAMER GENÇ (Tunceli) – 4’üncü madde yok ama efendim. BAŞKAN – Evet, bu şekilde… KAMER GENÇ (Tunceli) – 4’üncü madde yok Sayın Başkan, 5’inci madde
var. AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Başkan, böyle bir usul var mı? BAŞKAN – Sayın Genç, görüştüğümüz maddenin metninde bu “5727
sayılı Kanun” geçiyor, o ifade var. Onun için bu düzeltmeyi yapıyoruz. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın 87’nci maddede diyor ki:
Görüşülmekte olan bir kanun metninin başka bir maddesi değişirse komisyonun
çoğunluğunun orada olması lazım. Yani bir bakın da Sayın Başkan, yanlışlık
olmasın. BAŞKAN – Sayın Genç, görüştüğümüz kanunun metninde o madde
geçiyor. Dolayısıyla, o madde üzerindeki bir değişiklik söz konusu. Yani usulde
bir yanlışlık yok. Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Size de ikazınız için teşekkür ediyorum. Komisyonun bir düzeltme talebi vardır. Buyurun Sayın Başkan. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Sayın Başkan, 6’ncı maddenin başlığının kanun tekniği açısından çıkarılması
gerekiyor. BAŞKAN – Evet, tamam. Kabul edilen önergeler istikametinde, Komisyonun düzeltme talebi
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 7’nci maddeyi okutuyorum: MADDE 7- Bu Kanunun; a - 3 üncü maddesi
yayımı tarihinden bir ay sonra, b - 6 ncı maddesinin (b) fıkrası 19/5/2008 tarihinde, c - diğer
maddeleri yayımı tarihinde, yürürlüğe girer. BAŞKAN – Madde üzerinde, şahısları adına Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın ve Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın söz talepleri vardır. Sayın Aydın, buyurun efendim. AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli üyeler;
görüşülmekte olan tasarının 7’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. İlgili madde yürürlüğü düzenleyen madde. 3’üncü maddesinin bir ay sonrasında, 6’ncı maddesinin de 19/5/2008 tarihinde yürürlüğe girmesiyle ilgili bir hüküm. Değerli arkadaşlar, az önce İzmir tütün, aslında Ege menşei
tütünden bahsedildi. Gerçekten, bizim o bölgede de Ege menşei tütün için deneme
üretimleri başladı ve son derecede verimli geçtiği görüşünde üretici
arkadaşlarımız. İnşallah, bu Ege menşei tütünü konusunda biraz daha ciddi
destek alırsak hem çiftçimiz için hem devletimiz için daha faydalı olacaktır
diye düşünüyorum. Ben, bu kanunun hepimize hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın. Sayın Erdoğan, buyurun. MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan tasarıyla ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Bu görüştüğümüz tasarının milletimize hayırlı, uğurlu olmasını
diliyor, emeği geçenlere teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğan. Soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz. Buyurun Sayın Öztürk. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakan biraz önce özelleştirilen kuruluşlarda çalışanları 4/C
kapsamına alarak mağdur etmediklerini belirtti. 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nun 4/C maddesine göre istihdam edilenler özelleştirilen kurumlardaki
ücretlerini almaya devam ediyorlar mı? Yılın on iki ayında çalışabiliyorlar mı?
Toplu iş sözleşmesi ve kıdem tazminatı hakları sürüyor mu? Eğer bu sorulara
olumlu cevap veremiyorsanız nasıl mağdur etmediğinizi açıklarsanız sevinirim. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk. Sayın Cengiz... MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ederim. Sayın Bakanım, bu yasa bitmek üzere tabii. Daha önce de gündeme
gelmeyen, getirilmeyen veya sorulmayan bir soru da gözüme takıldı. 2’nci
maddenin, “Kurumun hizmet birimleri ile görevleri ve yetkileri” bölümünün (a)
bendinde “Tütün Piyasası Daire Başkanlığı”, (b) bendinde “Tütün Mamulleri
Piyasası Daire Başkanlığı”, (c) bendinde “Alkol Piyasası Daire Başkanlığı”, (d)
bendinde de “Alkollü İçkiler Piyasası Daire Başkanlığı” kurulmaktadır. Bunlara
baktığımızda, görevleri ve şeyleri mutat olarak hepsine aynen konmuş, sadece fiks menü geçilmiş bu maddelerde. Ben bir araştırma yaptım. İncelediğimde, baktığımda, özellikle bunlar
bu kadar gerekli miydi, yoksa hani bir makam, mevki tesis etme adına mı böyle
bir şey yapıldı? Kafalarda da bir fluluk
oluşturuluyor. Dolayısıyla, ele aldığımızda bu dört daire başkanlığını, Tütün
ve Tütün Mamulleri Piyasası Daire Başkanlığı, Alkol ve Alkollü İçkiler Piyasası
Daire Başkanlığı şeklinde düzenlenebilirken niye bu kadar uzatılmış? Yani bu
lüzumsuz gibi görülüyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cengiz. Sayın Tütüncü... ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Tekirdağ Şarap ve Rakı Fabrikası özelleştirildikten sonra orada,
gerçekten, çalışan işçiler açısından bir mağduriyet meydana gelmiştir. Ama, onun ötesinde üzüm üreticileri açısından büyük bir
mağduriyet meydana gelmiştir. Soru sorma anlamında konuştuğum için ayrıntıya girmiyorum ama
Sayın Bakandan Tekirdağ Şarap ve Rakı Fabrikasının özelleştirilmesi ya da diğer
içki fabrikalarının özelleştirilmesinden sonra üzüm üreticilerinin içine
düştükleri mağduriyet ve ekonomik çöküntü açısından Hükûmetin
acaba bir araştırması var mıdır ve bu araştırmanın sonuçları nedir? En azından şunu… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Sakık… SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Ben de bu kotayla ilgili Sayın Bakanıma sormak istiyorum. Bölgede
zaten Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık. Sayın Bakanım, buyurun efendim. ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. Sayın Öztürk’ün, özelleştirme sonucu
boşta kalan, işsiz kalan çalışanlarımızın 4/C ile değerlendirildiği konusunda
bir sorusu var. Ben şunu hatırlatmak istiyorum: 2002 öncesi,
yani Hükûmetimizin göreve başladığı tarihten önce
yapılan özelleştirmede işlerini kaybeden 13 bin çalışanımıza, Hükûmetimiz, en azından emekli olabilmelerini sağlamak,
sosyal güvenceye kavuşturmak ve de çok fazla değil ama bir ücret de, 500
milyonun üzerinde bir ücret de vermek şeklinde mağduriyetlerini gidermeye
yönelik sosyal devlet anlayışıyla bir düzenleme yapmıştır. Bunun altını
çiziyorum: Bu çalışanlarımız hiçbir hakka sahip olmadan işlerini kaybeden
çalışanlarımızdır. Tabii ki beklentilerini karşılayacak düzeyde olmasa bile
kısmen mağduriyetlerini giderecek bir formül bulunmuştur. Biz bunu ifade etmeye
çalıştık. Sayın Cengizin sorusu: Bu Kanun, 4733
çıktığında personel özlük hakları, sektörel suç ve
cezalar, kanunda olmamasına rağmen, yönetmelikle düzenlendiği için Anayasa
Mahkemesinden döndü. Sadece bu Tütün Üst Kurulu değil, bütün üst kurullar, aynı
iptal nedeniyle, yasalarını yeniden düzeltmek durumundalar. Burada yapılan iş,
yasayla yapılması gereken işin yönetmelikle yapılmasından dolayı ortaya çıkan
yanlışlığın düzeltilmesidir, yoksa kadrolarla ilgili herhangi bir düzenleme
yapılmamıştır. Bir istisnayla Alkol Dairesi ilave edilmiştir. Alkol Dairesi
niye ilave ediliyor? Sektörde serbestleşme başladı. Yani alkollü içeceklerde de
serbestleşme süreci başladığı için, burada da kamunun düzenleme ve denetlemeyi
yapması için bir uzman daireye ihtiyacı var. Bu yüzden bu düzenleme yapılmıştır
ve tamamen bir yasal eksikliği gidermeye yönelik çalışmadır. MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, ben bunu öyle
sormak istemedim, yani öyle değildi. Yani burada, ben, incelediğim kadarıyla,
bir daire başkanının altında bir tütün piyasasına bakan, bir de tütün
mamullerine bakan başkan yardımcısıyla bu derlenir toparlanır. 4 daire başkanı
yerine 2 daire başkanıyla, buradan, hem personelde hem giderlerde tasarruf eder
-böyle bir işlem hacmi de 2 daire başkanını kaldırıyor- acaba niye 4 tane
yapıldı? Bunu o yönden sordum. ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Vekilim
anladım. Yani teknik bir konu, ama şunu söyleyeyim: Tütün ve tütün mamulleri
aynı şey değil. Ayrıntıya girdiğimiz zaman, farklı uzmanlık gerektiren konular.
Bu üst kurulların kuruluş amacı da sektörde oluşabilecek olumsuzlukları,
vatandaşın, tüketicinin aleyhine gelişebilecek hususları uzmanlar düzeyinde
değerlendirmek, rapora bağlamak ve bunu kurul kararına hazır hâle getirmektir.
Bu esasa göre çalışıyorlar. Demek ki teknik olarak, arkadaşlar, böyle iki ayrı
daire yapılanmasının daha uygun olacağına karar vermişlerdir. Arz ediyorum. Efendim, Sayın Tütüncü’nün sorduğu soru:
Tekirdağ Şarap Rakı Fabrikası özelleştirildikten sonra üreticilerin
mağduriyetinin söz konusu olduğunu ifade ediyorsunuz. Doğrusunu isterseniz bu
konuyla ilgili yapılan çalışma ve bunun sonuçları -bu mağduriyetin
giderilmesine yönelik, eğer var ise- nelerdir; buna, şu detaylara takdir
edersiniz ki şurada sahip değiliz, vâkıf değiliz. Bu yüzden bunu bilahare
yazılı olarak cevaplandıracağız. Arz ediyorum. Efendim, diğer bir sorumuz: Sayın Sakık,
kota… Yani aslında Tekelin alımlarında kota sınırlaması yok. Yani böyle bir, şu
kadar alacağım diye bir sınırlama yok. SIRRI SAKIK (Muş) – Nasıl yok Sayın Bakan! ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Ne var? Tekel, o yıl
işleyeceği tütün miktarını dikkate alarak kendisi bir açıklama yapıyor, diyor
ki: “Ben bu yıl üretici başına 200 kilo alacağım.” Bir başka yıl başka miktar
alıyor. Dolayısıyla arz-talebe göre bu alımlar gerçekleşiyor. Bu konunun esası,
özü budur. Arz ederim. Teşekkür ediyorum. SIRRI SAKIK (Muş) – Sorunun cevabı bu değildi! BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Madde 8’i okutuyorum: MADDE 8 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN – Evet, madde üzerinde yine tütün bölgesinden iki
arkadaşımızın söz talebi var: Sayın Ahmet Aydın, Adıyaman; Sayın Mehmet
Erdoğan, Adıyaman. Sayın Aydın, buyurun efendim. AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli üyeler;
görüşülmekte olan tasarının 8’inci maddesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Aslında kifayeti müzakere olmuştur. Hakikaten, kaç gündür, biz,
Plan ve Bütçe Komisyonunda çıkarmıştık ama bugün sabahtan başlamış olduğumuz bu
tasarıyı nihayete erdirdik. Özellikle 200 bin tütün üreticisinden yaklaşık 135
bini Tekelle sözleşme yaparak üretime devam ediyordu; bu konuda onları
rahatlatmış olduk bu yıl. Aynı zamanda, kıyılmış sarmalık tütünlerle ilgili bir
rahatlama sağladık. Ben, bu kanunun bütün tütün üreticilerine hayırlı olmasını
diliyorum. Bu kanunda emeği geçen Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine, Hükûmetimize, bürokratlarımıza ve siz değerli üyelerimize,
muhalefetiyle iktidarıyla hepinize çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın. Sayın Erdoğan… MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan tasarıyla ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. 2007 yılı tütün alımlarının devam edip, bitmeye başladığı
bugünlerde 2008 yılı tütün alımlarıyla ilgili olarak üreticilerle sözleşme
yapılmasını da gerektiren bu tasarıyla ilgili katkıda bulunan herkese teşekkür
ediyor, milletimize de hayırlı uğurlu olsun diyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğan. Sayın Aydoğan, soru talebiniz vardı. Buyurun. ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Çıkarılan kanunla, halkımızın önemli ekonomik gelir kaynaklarından
tütüncülük sona ermektedir. Şu anda üreticilerimiz vahşi piyasa koşullarına
teslim olmuş durumdadır. Tütün eken üreticilerimiz boş sözleşmeye imza atarak, tamamen
tüccarın kontrolünde, ekonomik zorluklar altında kalmaktadır. Bu çıkarılan
yasaya, arkadaşlarımız “hayırlı olması” temennilerinde bulunmaktadırlar. Bu
çıkarılan tütüncülük yasasıyla, bu ekonomik ciddi kayıpların önümüzdeki
dönemlerde halkımızı daha da ciddi sıkıntılara sokacağını düşünüyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan. Sayın Sakık… SIRRI SAKIK (Muş) – Başkanım, ben de teşekkür ediyorum. Muş bölgesinde çalışan bir grup bayan arkadaşımız var. Bunlar her
sabah Muş’tan Bitlis’e giderler, akşamleyin de eve dönerler ve her gün bir azap
içerisindedirler. Bunları yetkililere uzun süredir aktardık ama bugüne kadar
bir sonuç alamadık. Bu noktada Sayın Bakanımızın ilgilenmesini istiyorum, bu
mağduriyetin bir an önce ortadan kalkmasını talep ediyorum. İkinci konu: Bölgedeki kotayla Karadeniz’deki ve Ege’deki kota
arasında korkunç bir uçurum var. Aslında, bölgeye pozitif bir ayrımcılık
gerekirken ne yazık ki diğer bölgelerde var. Bu haksızlığın giderilmesini diliyorum, teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sakık. Sayın Bakanım… ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. Sayın Aydoğan bir değerlendirme yaptı
-tabii saygı duyuyoruz- herhangi bir soru içermiyor. Sayın Sakık “Muş’ta çalışanlar Bitlis’e
gidiyor, bu çileyi sona erdirelim.” diye bir soru yöneltti. Malum, Muş fabrikası kapandığından çalışanlarımız mağdur olmasın,
işlerini kaybetmesin diye Bitlis’te istihdam ediliyorlar. Gayet tabii ki
fabrikayı Bitlis’ten kaldırıp götürmemiz söz konusu olmayacağına göre,
çalışanlarımızın da işlerini kaybetmesine gönlümüz razı olmayacağına göre, bu
seyahat devam edecektir. SIRRI SAKIK (Muş) – Orada iş bulun. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sırrı Bey, Tokat’a gelin,
Tokat’a. ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Tokat’a da geliriz,
yani merak etmeyin. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre tümünün oylanmasından önce,
aleyhte, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç. Sayın Genç, buyurun efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, o, işleme usulsüz olarak
koyduğunuz önergeyi tekrar bir kontrol edin, orada çok büyük bir ifade
eksikliği var. BAŞKAN – Teşekkür ederim, olur. Buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 125
sıra sayılı Yasa Teklifi’nin tümünün oylamasından önce yasa aleyhinde -oyumun
rengi aleyhte- oyumun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Biraz önce Sayın Bakan, tabii, birtakım şeylerden söz etti: İşte,
“Özelleştirmeden mağdur olan işçiler olmadı.” dedi. “Sizin zamanınızda,
2002’den önce özelleştirilenlerden 13 bin kişi kaldı. Biz bunları işe aldık.”
Şimdi, herhâlde bu 2002’yi unutmayacaksınız. Bence “ Şimdi, Sayın Bakan, bu eskiden özelleştirilen müesseselerden
açıkta kalan 14 bin veya 15 bin kişi var. Bunlar senede on ay çalıştırılıyor,
hiçbir güvenceleri yok -o da, işte, Maliye Bakanının keyfine kalmış, isterse
sözleşmeyi tekrar imzalıyor, imzalamıyor- ve 500 civarında bir para alıyorlar.
Bu insanlar, tabii, mağdur edildi. Önemli olan, bu özelleştirmede mağdur edilen
insanların eski haklarına kavuşturulmasıdır. Ayrıca, bu da… “Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu” diye
söylüyorsunuz. Zannedersem, devletin elinde alkol piyasası kalmadı; var mı,
bilmiyorum da. Mesela, bu Elâzığ Şarap Fabrikasını özelleştirdiniz, Elâzığ ve
civarında -Elâzığ, Tunceli, o civarlarda- üzüm diken müstahsiller, maalesef, bu
sene çok büyük mağdur oldular. Bunların ürettikleri üzümler ya ellerinde kaldı
veyahut da yok pahasına satıldı. Dolayısıyla, tabii, böyle, üreticiyi
düşünmeden, işte, sırf, birkaç tane sermayedarı düşünmek ve birkaç tane yandaşa
büyük rantlar sağlamak için yasalar hazırlanırsa,
tabii bunun sonucunda en büyük zararı vatandaş görür. Zaten “Vatandaşın canı
çıksın.” diyorlar. Ne olacak, vatandaşı düşünen kim var ki? Önemli olan, işte
“Biz ne yapsak, bize oy veriliyor. Dolayısıyla, bize oy verildiğine göre, yüzde
47 de oy aldığımıza göre biz istediğimizi yaparız.” Bakalım, bu kanunları
getirdikten sonra, önümüzdeki sene oy alacak mısınız, yoksa bu salonun dışına
mı çıkacaksınız, onu hepimiz beraber göreceğiz. Şimdi, tabii bu kanunda üreticiler lehine getirilmiş bir hüküm
var. O da, işte, üreticilerle sözleşmeyle üretim yapılması uygulaması bir sene
uzatılıyor. O da -bundan önceki arkadaşlardan da bazıları belirtti, önümüzde
mahallî seçimler var- işte, mahallî seçimlerde de bu tütün üreticilerini de
hadi mağdur etmeyelim, onların da oyunu almak için bunlara bir sene avantaj
verelim… Aslında, arkadaşlar, tütün bu memleketin çok temel bir üretim
maddesidir. Bu üretimi yapan çiftçinin devamlı korunması
lazım. Özelleştirme yaparken, bana göre, bu Tekelle ilgili fabrikalar
özelleştirilirken, yine bunların tütün almasını zorunlu kılan yasal
düzenlemeleri buraya koymak lazım. İşte, Tekel fabrikasındaki arkadaşlarımız
greve gittiler. Ben kendilerinin bu soylu davranışlarını tebrik ediyorum. Ama
bu insanların grevden de bir sonuç alması gerekiyor. Dolayısıyla, ülkenin yararına, eğer, kanunlar çıkarılırsa… Ülkenin
yararı tektir, bunların üreticinin menfaatine olan, üreticinin gelirini
artıran, üreticiye iş imkânı sağlayan düzenlemeler olması lazım. Ama bu kanunla
ne getirmişsiniz? Kendinize düzenleyici ve denetleyici kurullar getirdiniz.
Eskiden de tabii vardı ama siz tabii çok bol keseden, düzenleyici ve
denetleyici kurullara, çok büyük avantalar getiriyorsunuz, çok büyük arpalık
kadrolar getiriyorsunuz. İşte, 322 tane yeni kadro ihdas ediyorsunuz Sayın
Bakan. Bu 322 kadronun aşağı yukarı 70-80’i birinci derecede ve bu birinci
dereceye atanacak insanların çoğu da tamamen siyasi iktidarın takdiriyle buraya
atanacak kişiler. Bol miktarda ücret alıyorlar, harcırah alıyorlar, altlarında
makam arabaları var. Bu AKP İktidarının bir durumunu daha size söyleyeyim: Bütün resmî
arabalara sivil plakalar takıyorsunuz. Yani bu tamamen sizin karakterinizi
aksettiren bir görüntü biçimidir. Sokaklarda bu resmî plakalı arabalar nereye
gitti? Hepsi de özel plakalı arabalar. Bakanlar dahi halkın arasında resmî
plakalı arabalarla gezmiyor. Tabii ki, yani bu sizin bir görüntünüzü, halktan
neyi gizlediğinizi, halkın içine çıkma cesaretini göstermediğinizi göstermesi
bakımından önemli bir şey. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kanunla ne ilgisi var, maddeyle ne
ilgisi var? KAMER GENÇ (Devamla) – Ama bir yanda da şu var: Yani devletin
kullandığı bu resmî arabaları kendi eşleri, çocukları, o ille ilgili
bürokratlar pazara da gidiyorlar, her türlü özel yerlerde de kullanıyorlar,
sırf milletten gizlemek için. Bu ikiyüzlülükle, milletten bunları saklamakla
bir yere varamazsınız. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ezbere niye konuşuyorsun? Çıkıyorsun
burada eski konuları konuşuyorsun. Bunların hiçbirisinin ispattı yok. Sen
yaptın bütün bunları. Bu söylediklerin senin dönemine ait. BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız lütfen. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Maddeye
gel. KAMER GENÇ (Devamla) – Evet, bununla ilgili konuşuyorum.
Dolayısıyla, hiç olmazsa kullandığınız bu resmî plakalı arabaları halktan
gizlemeyin. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Maddeyle ilgili konuş. KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, maddeyle ilgili işte. Maddede, tütün…Ben neyi, ne konuşacağımı sizden daha iyi biliyorum. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir tane delilin yok. Eğer bir tane
delilin varsa, çıkarsın o delilleri ortaya koyarsın. Herhangi bir delilin yok.
Boş konuşuyorsun, ezbere konuşuyorsun, yanlış konuşuyorsun. KAMER GENÇ (Devamla) – Yani bu halktan birtakım gerçekleri
gizleyerek siz bu halkı kandıramazsınız. Yarına çok ağır cezalar ödeyeceksiniz.
Bu kanunla getirdiğiniz, yandaşlarınıza getirdiğiniz arpalık kadrolara
atadığınız kişiler bu memlekete fayda getirmiyor. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Arpalığı en iyi sen bilirsin.
Bunların nasıl yapıldığını sen bilirsin. KAMER GENÇ (Devamla) – Bilakis bu kadar partizanca hareket ederek,
hak etmedikleri hâlde, birinci, ikinci, üçüncü derecede insanlara kendi
adamlarınızı atamak, onları imtihana tutmamak, devlet personel statüsü
dışındaki bir statüyle bunları istihdam etmek adalete de, hakka da, insafa da
sığmaz. Ama, tabii adalet, hak ve insafla sizin
iktidarın pek işi yok. Zaten olsaydı, bakın, yine boş sıralar… Bu boş sıralarda
kim oturacak sayın milletvekilleri? Bu Hükûmet
nerede? Lütfen bu Hükûmeti… (AK Parti sıralarından
gürültüler) NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çalışıyorlar, iş yapıyorlar. KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, aslında gideceğim şurada, şu
koltukta otaracağım ama neyse, yine ben kendime yediremiyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Kanunun aleyhinde oy kullanacağım. BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederim, sağ olun. KAMER GENÇ (Devamla) – Gidip oturayım. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan, müdahale et. BAŞKAN – Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sayın Genç, lütfen yerinize. Millet öyle bir yetkiyi verirse
gelirsiniz. KAMER GENÇ (Tunceli) – Verecek, verecek, Sayın Başkan. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kahvede bir sandalye var. Sen
kahvedeki sandalyeye oturursun. Oraya millet oturtur. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Oraya
oturacak kabiliyet mi var sende? BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, kabul edilen tasarının milletimize
hayırlar getirmesini diliyorum. 2 nci sırada yer alan, Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve bu tasarıyla
birleştirilen İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin, Sivas Milletvekili Muhsin
Yazıcıoğlu’nun, İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve
24 milletvekilinin ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk
ve 12 milletvekilinin aynı konudaki kanun teklifleri ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları’nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları
Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı
ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin;
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) (x) BAŞKAN – Komisyon yerinde. Hükûmet yerinde. Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde ikinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza arz edeceğim. 31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 32’nci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 32 nci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin birinci fıkrasında geçen “%
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 32. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 52. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. (x) 119 S. Sayılı Basmayazı 27/03/2008 tarihli
83’üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
“İsteğe bağlı sigorta primi, 82 nci
maddeye göre belirlenen prime esas kazancın alt sınırı ile üst sınırı arasında,
sigortalı tarafından belirlenen prime esas aylık kazancın % 25’idir. Bunun %
15’i malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi, % 10’u genel sağlık
sigortası primidir. 51 inci maddenin üçüncü fıkrasında belirtilenler için 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas kazancın alt sınırı
ile üst sınırı arasında olmak kaydıyla belirlenen günlük kazanç ve gün sayısı
üzerinden malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası
primi alınır.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu… KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Ramazan Kerim Özkan… BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar) RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce bir tespiti sizlerle paylaşıp konuya
gireceğim. Avrupa Adalet Divanı PKK terör örgütünü listesinden çıkarmıştır.
Bunu kınıyorum. Avrupalılar hâlâ, bizim verdiğimiz ulusal Kurtuluş Savaşı’nı
içlerine sindirememişlerdir. Dışişleri Bakanlığını da bu konuda göreve davet
ediyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önergeyle,
işsizler için yüzde 7’lik bir iyileştirme yapmak istiyoruz. Şöyle ki:
Tasarıyla, isteğe bağlı sigortalılar da genel sağlık sigortalısı sayılarak prim
oranı yüzde 32’ye çıkarıldı. İsteğe bağlı sigortalılığın temel amacı, sosyal
güvenlik sistemi kapsamında çalışanlardan işsiz kalanların emekliliğe hak
kazanabilmeleri için gerekli olan prim ödeme süresini isteğe bağlı sigorta
yoluyla tamamlamalarına imkân sağlamaktır. 506 sayılı Kanun’da önce yüzde 30
olarak belirlenen oran daha sonra yüzde 25’e düşürülmüştü. Şu anda prim oranını
artırmakla, işsiz kalan ve başka bir geliri de olmayanların eksik prim ödeme
sürelerini isteğe bağlı sigorta yoluyla tamamlamaları nedeniyle imkânsız hâle
getirilmektedir. Bu nedenle prim oranının yüzde 32 yerine yüzde 25 olarak
değiştirilmesini öneriyoruz, takdir siz sayın milletvekillerinindir. Hani, biz demiyor muyduk: Demokraside katılımcılık. Demokrasi,
sivil toplum örgütlerinin sesine kulak vermekti. İşte, biz, şu anda yine sivil
toplum örgütlerinin sesine kulak vermiyoruz. Sosyal taraflar diyoruz… Tarım Bakanlığında da aynı şekilde bir düzenleme yapılıyor.
Hayvancılıkta hayvancılık desteklemeleriyle ilgili bir tasarı Bakanlar Kuruluna
sunulmuş fakat sosyal taraflar olan Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğinin
sesine, sözüne kulak verilmiyor, KÖY-KOOP dinlenilmiyor, ziraat odaları
dinlenilmiyor. Kayıt dışı ekonomiye bir geçiş sağlanmak isteniyor. O tasarıda,
destekleme anlamında yerli sığır ırklarına 300 milyon lira yıllık, kültür
ırklarına 350 milyon lira, hastalıktan ari işletmelere
400 milyon lira verilmek isteniyor hayvancılık desteklemelerinde. Ama, gidin… Sivil toplum örgütlerini, bu sosyal tarafları
dinledik diyoruz ama sosyal taraflar hâlâ sokaklarda yürüyor. Yine onda da
sosyal taraf olan KÖY-KOOP dinlenilmiyor, Damızlık Sığır Yetiştiricileri
Birliği dinlenilmiyor, ziraat odaları dinlenilmiyor. Kayıt dışılığa yol
açıyoruz. Burada ekonomiden bahsediliyor, yükten bahsediliyor. Onun için bazı
primlerin artışı söz konusu yapılıyor ama kayıtlı hâle gelmiş Batı’nın Holstein inekleri kayıt dışına çekilmek isteniyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun, biz, çocuğunu kontrol edemiyoruz,
gencini kontrol edemiyoruz. Burada söyleniyor, bazıları “nevruz” diyor,
bazıları “nevroz” diyor, ben anlayamadım bunu. Bayram sevgi,
kardeşlik günleri. O çocukların ellerine o parke taşları kim öneriyor? O
polisimize, o askerimize, o kepenklerimize taşları kim attırıyor? Bayramlar
sevgi ve kardeşlik günleri, sosyal dayanışma diyoruz… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ölenlere ne diyorsun? RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – İşte… Ölenlere, Allah’tan rahmet
diliyorum ölenlere. Ölenlere Allah’tan rahmet diliyoruz, tümüne. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kolu kırılana ne diyorsun? İşkenceye ne
diyorsunuz? Ah, biraz da vicdanınıza el koyun. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Ama,
kalkıp sen bayramda Türk askerine… OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sosyal demokrat, konuş bakalım! HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sosyal demokrat, tatbikatınız ortada
sizin! RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – …Türk polisine taş atacaksın,
kepenkleri indireceksin, Türk Bayrağını indirip başka bayraklar çekeceksin… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sosyal güvenliği konuşacaktın, başka
şeyler konuşuyorsun. OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Hadi oradan sen de! RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – …arkasından da sosyal barıştan
bahsedeceksin. Böyle sosyal barış olmaz. (CHP sıralarından alkışlar) Hani biz çok kazanandan çok, az kazanandan az alacaktık, olmayanı
da devlet destekleyecekti. Anayasa’nın temel ilkeleri, laik,
demokratik sosyal hukuk devleti. “Sosyal devlet.” diyoruz, “Halkına
bakacak devlet.” diyoruz, “Olmayana verecek devlet.” diyoruz ama olmayandan bu
yasayla yüzde 32’lik bir prim almaya çalışıyoruz. Onun için, diyoruz ki bu
primi yüzde 25’e çekin. Talebimiz bu yöndedir. Desteklerinizi bekliyoruz. Biraz önce söylediğim gibi, o tasarının, Tarım Bakanlığında
görüşülmekte olan tasarının, bir an önce -taslak olarak sunulmuş- çekilmesini
öneriyorum, çünkü kayıt dışılık orada had safhadadır. Biz Doğu ve Güneydoğu’ya
yapılacak desteklere yürekten, katkılara yürekten katılıyoruz ancak bunun yasal
anlamda olmasını diliyoruz. Elektrik parasını toplayamıyor Hükûmet
“Elektriği parasız vereceğim.” diyor. Hükümetlerin görevi, devletin görevi onu
toplamaktır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Özkan, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Topladığınız parayı gerçekten
fakirimize fukaramıza adaletli bir şekilde dağıtırsınız. Hepimiz diyoruz “fakir
fukara, garip gureba” şeklinde ama önce toplamak
gerekiyor, kayıt dışılığı kayıt altına almak gerekiyor. O kayıt dışı aldığımız
değerleri de olmayanlara, fakirimize fukaramıza adaletli bir şekilde, veren eli
alan el görmeyecek şekilde dağıtmamız gerekiyor. Bu duygularla önergemizin desteklenmesini talep ediyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 32 nci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin birinci fıkrasında geçen “% Süleyman
L. Yunusoğlu (Trabzon) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz efendim. OKTAY VURAL (İzmir) – Mustafa Kalaycı Bey… BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar) MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türk milletinin başbuğu Alparslan Türkeş’i ölüm yıl dönümünde rahmetle
anıyorum. Dün hayatını kaybeden son İstiklal Savaşı gazimize de Allah rahmet
eylesin diyorum. Bu arada, vatandaşlarımızın ekonomik ve sosyal sorunlardan
bunaldığı bir dönemde, Türk milletine millî heyecan yaşatan, sevindiren ve
gururlandıran Fenerbahçe Spor Kulübümüzü başarısından dolayı kutluyorum. Yine, bu arada, Konyasporun da bu hafta
çok önemli bir maçı var. Başta Sayın Başbakan ve Rizeli arkadaşlar kusura
bakmasın, biz bu maçı alacağız, başka yolu yok. Konyaspora
da başarılar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar) Bu duygularla, muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, AKP İktidarı, sosyal güvenlik açıklarının
yükünü, mevcut çalışanların ve özellikle de bundan sonra çalışacakların sırtına
yüklemektedir. Bu açıkların azaltılması konusunda AKP kendisine göre en kolay
yolu seçmektedir: Eller havaya, maaşlar aşağıya. AKP’nin çözümü, bağlanacak
emekli aylıklarını düşürmektir. Bunun için aylıkların hesabında temel iki unsur
olan güncelleme katsayısını ve maaş bağlama oranını değiştirmektedir. Şimdi, bazı konularda uzlaştık diye bazı gerçekleri gizlemeye
çalışıyorsunuz. Bu uzlaşıda güncelleme katsayısı iyileşiyor mu? Yok. Aylık
bağlama oranı iyileşiyor mu? Mevcut sigortalılar için tasarıya göre kısmi bir
artış, ancak mevcut durumdan yine kötü. Yeni sigortalılar için ise bir iyileşme
yok. Siz, asgari ücretle, bu kanuna tabi yedi bin iki yüz gün çalışacak bir
sigortalıya bağlanacak aylığın 300 YTL’nin altına düşeceğinin, dul ve yetimler
için çok daha düşük rakamların ortaya çıkacağının farkında mısınız? Bir
taraftan kişi başına 9.313 dolar gelirimiz var derken, 2023 yılına 20 bin
dolarlar hedef koyarken, aynı dönemde emekli olacaklar için kişi başına
1.000-1.500 dolar geliri nasıl reva görüyorsunuz? Nasıl olsa çocuklar, gençler
bunun farkında değil, bazı sendikalar da maalesef sahip çıkmıyor diye böyle
sorumsuz davranılabilir mi? Bu yasaya “evet” diye kalkacak ellerin hepsi vebal
altında kalacaktır. Biz uyarıyoruz. Bir gerçek var ki -belki şimdi tam farkında
değiller ama- çocuklarımız, gelecek nesillerimiz sizleri hiç de hayırla yâd
etmeyecek. Sigortalı ve hak sahiplerinin gelecekte her ay alacağı emekli,
malul, dul ve yetim aylıklarının düşürülmesi karşısında ömrü boyunca bir veya
birkaç kez yararlanabileceği diğer bazı ödemeleri de bir miktar artırmış
görünmenin fazla bir anlamı bulunmamaktadır. Bunlarda uzlaşsanız da
uzlaşmasınız da aylıkların yanında getirisi götürüsü
nedir ki! Mevcut durum itibarıyla zaten düşük olan emekli aylıklarının
gelecekte daha da azaltılması yerine esasen prim gelirlerinin artmasını, sosyal
güvenlik sisteminin ana sorunu olan aktif-pasif dengesinin düzelmesini
sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Bunun yolu da işsizlikle ve kayıt dışılıkla
kararlı ve etkin mücadeleden geçmektedir. Türkiye, OECD’nin en genç nüfusa sahip üyesidir. Buna rağmen
yaşlanan nüfusun yarattığı emeklilik giderlerinin baskısı altındaki OECD
ülkelerinin problemlerini ülkemiz şimdiden yaşamaktadır. Türkiye’de 20-59 yaş
arasındaki nüfusun 60 yaş üstü nüfusa oranı 7,1 olarak görünmektedir. Mevcut
aktif-pasif oranı ise 1,99 düzeyine kadar inmiştir. Bu veriler, Türkiye’de 7
çalışanın 1 emekliyi finanse edebileceği kadar nüfus potansiyeli bulunmasına
rağmen mevcut sistemde yaklaşık 2 çalışan 1 emekliyi finanse etmektedir. OECD ortalamasına bakıldığında 20-59 yaş arasındaki nüfusun 60 yaş
üstü nüfusa oranı 2,9 iken, aktif-pasif oranı 2,1’dir. Bize göre çok düşük genç
nüfusa karşılık aktif-pasif oranında daha iyi durumdalar. Sosyal güvenlik açısından
ülkemizin genç nüfus avantajını kullanamadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, genç
nüfusumuzun oranı hızla azaldığından bu avantajı hızla iyi kullanmamız
gerekmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kalaycı, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Çözüm istihdamın artırılması ve kayıt
dışılığın azaltılmasıdır. İşverenleri kayıt dışı işçi çalıştırmaya yönelten faktörlerden
biri prim oranlarının yüksekliğidir. O nedenle, bir projeksiyon
dâhilinde prim oranları düşürülmelidir. Bizim verdiğimiz bu önerge, aslında Hükûmet Programı’nda da yer alan, bu yıl 5 puan
indirileceğini Sayın Başbakanın açıkladığı prim oranlarının düşürülmesidir.
Burada isteğe bağlılar için bu teklifi verdik. Daha sonraki ilgili maddelerde
aynı paralelde tekliflerimiz gelecek. Bu teklifimize destek vereceğinizi umuyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmemiştir. 32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… HASAN MACİT (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyorum. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Tamam, karar yeter sayısını arayacağım. Evet, 32’nci maddeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.10 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.22 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
86’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde. Tasarının 32’nci maddesinin oylamasında karar yetersayısı
bulunamamıştı. Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım. 32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yetersayısı vardır. 33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 35’inci madde üzerinde beş adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı kanun tasarısının 35. maddesi ile değiştirilmek
istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 55. maddesinin ikinci
fıkrasından sonra gelen fıkrada geçen, “…Ortalama aylık kazancın yüzde 35’inden
az olamaz…” ibareleri yerine, “…Ortalama aylık kazancın yüzde 85’inden az
olamaz…” ibareleriyle değiştirilmesini arz teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” nın çerçeve 35’inci
maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 55 inci maddesinin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, ikinci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen
fıkrada yer alan “yüzde 35’inden az olamaz” ibaresinin “yüzde 40’ından az
olamaz” şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve
Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme
göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici
fiyatları genel indeksindeki değişim oranı ve bir önceki yıla ait sabit
fiyatlarla pozitif gayrisafi yurt içi hasıla gelişme
hızının yarısına kadar artırılarak belirlenir.” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 35 inci maddesinin madde
çerçevesi ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 35- 5510 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin madde başlığı
“Gelir ve aylıkların düzeltilmesi, yükseltilmesi, alt sınırı, ödenmesi ve
yoklama işlemleri” şeklinde, ikinci fıkrası ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiş
ve bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.” “Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve
Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme
göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici
fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak belirlenir.” “Bu Kanuna göre sigortalıya bağlanacak aylıklar ile ölen
sigortalının hak sahiplerinin aylıklarının hesabına esas tutar, çalışma
sürelerindeki her yıl için 82 nci maddeye göre tespit
edilen prime esas günlük kazanç alt sınırları dikkate alınarak, talep veya ölüm
yılına ait Ocak ayı itibariyle 29 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre
belirlenen ortalama aylık kazancın % 35'inden, sigortalının bakmakla yükümlü
olduğu eşi veya çocuğu varsa % 40’ından az olamaz. Hak sahibi kimselerin aylıkları; hak sahibi bir kişi ise bu
fıkraya göre hesaplanan alt sınır aylığının % 80'inden, hak sahibi iki kişi ise
% 90'ından az olamaz. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri gereğince
bağlanan kısmî aylıklar için bu fıkra hükümleri uygulanmaz.” “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c)
bentleri kapsamındaki sigortalılar için ayrı ayrı
olmak üzere, malûllük sigortasından dosya bazında her yıl bağlanan aylıkların
aylık başlangıç tarihinin ait olduğu yılın Ocak ayı itibarıyla yıl içine ait
artışlar uygulanmaksızın hesaplanacak tutarları, yaşlılık sigortasından bir
önceki yılın son ödeme ayında söz konusu sigortalılar için ayrı ayrı dosya bazında ödenen en düşük yaşlılık aylığından az
olamaz.” “İş kazası veya meslek hastalığı sonucu başka birinin sürekli
bakımına muhtaç duruma gelen sigortalı için bu Kanunun 19 uncu maddesine göre
hesaplanacak sürekli iş göremezlik geliri, 82 nci
maddeye göre tespit edilen prime esas kazanç alt sınırının aylık tutarının %
85’inden az olamaz.” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 35 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
“Madde 35- 5510 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin madde başlığı
“Gelir ve aylıkların düzeltilmesi, yükseltilmesi, alt sınırı, ödenmesi ve
yoklama işlemleri” şeklinde, ikinci fıkrası ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiş
ve bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve
Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme
göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici
fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak belirlenir.
Ayrıca, her yılın birinci ve ikinci altı aylık döneminde sabit fiyatlarla gayri
safi yurt içi hasılada meydana gelen artış oranı
kadar, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklandığı tarih itibarıyla gelir
ve aylıklar da artırılır. En son temel yıllı tüketici fiyatları genel
indeksindeki değişim oranı veya sabit fiyatlarla gayri safi yurt içi hasıla gelişme hızının eksi olduğu yıllarda eksi değerler
sıfır olarak alınır.” “Bu Kanuna göre sigortalıya bağlanacak aylıklar ile ölen
sigortalının hak sahiplerinin aylıklarının hesabına esas tutar, aylık bağlama
tarihindeki asgari ücretin % 50’sinden az olamaz. Hak sahibi kimselerin
aylıkları; hak sahibi bir kişi ise bu fıkraya göre hesaplanan alt sınır aylığının
% 80'inden, hak sahibi iki kişi ise % 90'ından az olamaz. Uluslararası sosyal
güvenlik sözleşmeleri gereğince bağlanan kısmî aylıklar için bu fıkra hükümleri
uygulanmaz.” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının 31/5/2006
tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun
55. maddesinde değişiklik öngören çerçeve 35. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 35- 5510 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin madde başlığı
“Gelir ve aylıkların düzeltilmesi, yükseltilmesi, alt sınırı, ödenmesi ve
yoklama işlemleri” şeklinde, ikinci fıkrası ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiş
ve bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve
Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, en az bir önceki altı aylık
döneme göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı
tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak
belirlenir. Bu Kanuna göre sigortalıya bağlanacak aylıklar ile ölen
sigortalının hak sahiplerinin aylıklarının hesabına esas tutar, çalışma
sürelerindeki her yıl için 82 nci maddeye göre tespit
edilen prime esas günlük kazanç alt sınırları dikkate alınarak 29 uncu maddenin
ikinci fıkrasına göre belirlenen ortalama aylık kazancın % 70'inden az olamaz.
Hak sahibi kimselerin aylıkları; hak sahibi bir kişi ise bu fıkraya göre
hesaplanan alt sınır aylığının % 80'inden, hak sahibi iki kişi ise % 90'ından
az olamaz. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri gereğince bağlanan kısmî
aylıklar için bu fıkra hükümleri uygulanmaz. Bu Kanun gereğince bağlanacak gelir veya aylıklar ve sağlanacak
yardımlar, nafaka borçları ve bu Kanuna göre takip ve tahsili gereken alacaklar
dışında, haciz veya başkasına devir ve temlik edilmez. Yanlış ve yersiz
ödendiği anlaşılan her türlü gelir, aylık ve sigorta yardımları ilgililerin
sonraki her çeşit istihkaklarından kesilmek suretiyle geri alınır.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Gökhan Durgun, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, bu tasarının 35’inci maddesi, 5510 sayılı
Kanun’un 55’inci maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik öngörmektedir. Bu
madde, gelir ve aylıkların düzeltilmesini, alt sınırın ödenmesini ve yoklama
işlemlerini düzenleyen bir maddedir. Bu maddenin ikinci fıkrası şu şekildedir:
“Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve Temmuz ödeme
tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme göre Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları
genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak belirlenir.” Biz burada “bir önceki altı aylık döneme” ibaresinden önce “en az”
ibaresinin konulmasını öneriyoruz. Buradaki amacımız ise, aylık artışların
sadece enflasyonun artışı kadar değil, gerektiğinde artan refahtan da pay
verilmesini sağlamaktır, amacımız budur. Diğer bir amacımız ise, 1999 tarihli 4447 sayılı Kanun, sigorta
primlerine esas kazancın yüzde 70’i olarak ödenen alt sınır aylığını yüzde 35’e
düşürmüştür. 1510 sayılı Yasa, alt sınır aylığı uygulamasını hiç önermemiştir.
Bu yasa tasarısı, alt sınır aylığı oranını 4447 sayılı Yasa’da olduğu gibi
yüzde 35 olarak öngörmektedir. Değişiklik önergemizle bu oranın 1999 yılı
öncesinde olduğu gibi yüzde 70 oranına yükseltilmesini istemekteyiz, arzu
etmekteyiz. Değerli arkadaşlarım, bu adına “reform” denilen düzenleme
Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılmaya başlandığı günden bu yana
Türkiye’de çıkan gazetelerde ortaya atılan manşetleri yorumsuz olarak
bilgilerinize sunmak istiyorum: “Emekçiye yine polis dayağı”, “Sosyal güvenlik
copu”, “Memur eyleminde üniformalı memur sivil memuru copladı”, “Sosyal tekme”,
“İşçiler ‘altmış beş yaşa hayır’ diye haykırdı”, “Mezarda emekliliğe isyan
ettiler”, “Esnaf, işçi, memur kan ağlıyor”, “Sokakta isyan var.” Manşetler bunlar. Peki, fotoğraflarda ne var? Fotoğraflarda ise
yerde sürüklenen, polisin tekmesini suratında hissetmenin şaşkınlığını yaşayan
çalışanlarımız var. Kim bu insanlar? Bu insanlar bu ülkenin çalışan insanları,
emekçileri, memurları, işçileri, doktorları, mühendisleri. Bu yasa tasarısı ile
Türkiye’nin karşı karşıya geldiği manzara budur. Bu insanlar neden sokakta? Bu
insanlar neden coplanıyor? IMF ve Dünya Bankasının dayatmaları sonucu gündeme
getirdiğiniz Sağlık ve Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’yla kaybettiklerine ve
kazanılmış haklarına sahip çıkmak için; bu yasa tasarısıyla sosyal devlet
anlayışını tasfiye ettiğiniz için; bu düzenlemeyle halkın sağlık ve sosyal
güvenlik hakları büyük bir tahribata uğradığı için. Değerli arkadaşlarım, bu düzenleme ne imzaladığımız uluslararası
anlaşma ve belgelerle ne Anayasa’mızla ne de Türkiye’nin gerçekleriyle
bağdaşmamaktadır. Bu yasa tasarısı ile getirilmek istenen düzenlemeler
Anayasa’nın değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddesini de
bir yönde tahrif etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri arasında
sayılan sosyal devlet niteliği de bu yasa tasarısıyla ağır bir darbe
yiyecektir. Ülkemizde ekonomik bir kriz yaşanmaktadır. Bu iktidar, yılların
kazanımları olan varlıklarımızı satarak ve dışarıdan gelen, daha doğrusu
gönderilen sıcak para ile ekonomiyi yürütmeye çalışmaktadır. Üretimden,
istihdamdan vazgeçilmiş, altı yıl satarak ve borçlanarak geçirilmiştir.
Uluslararası normlara, adalet ve eşitlik ilkelerine uygun, toplumsal
dayanışmayı güçlendiren, etkin ve çağdaş bir sosyal güvenlik sistemine bugün
her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğuna inanıyorum. Bu da
kazanılmış hakları ortadan kaldırarak değil, yeni ek yükler getirerek değil; 5
milyon işsize iş yaratarak, 11 milyon kayıt dışı istihdamı kayıt içine alarak,
2 milyon yabancı kaçak işçi çalıştırılmasını önleyerek, prime devlet katkısı
getirerek, tahsil edilemeyen 41 milyon YTL prim alacağını düzenli tahsil
ederek; kurumları kadrolaşmadan, israftan, yolsuzluklardan, usulsüzlüklerden
koruyarak sağlanabilir. Yine IMF’nin isteği ile geçen dönem çıkarılan, adına da “Toprak
reformu” denilen düzenleme ile tarım sektörümüzün geldiği nokta ortadadır.
Tarım reformu için de ortaya atılan gerekçelerde tarıma verilen desteklemelerin
küçük… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Durgun, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun lütfen. GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan. Tarıma verilen desteklerin çiftçiye ulaşmadığı iddiaları vardı,
kara delik olarak tarım görülüyordu, çiftçiye asalak olarak bakılıyordu.
Gelinen noktada ise 1,5 milyon çiftçimiz şehir varoşlarında işsizler ordusuna
katılmıştır, tarımda üretim durmuştur, 15 milyonluk Yunanistan’dan pamuk ithal
eder duruma geldik. Benzer süreç sosyal güvenlik sistemi için de işletilmektedir.
Sosyal güvenlik sistemi için de aynı tarımda olduğu gibi “Kara delik” ilanı
yapılmıştır, senaryo aynıdır, sonuçlar da aynı olacaktır. İnatla ve ısrarla
yapmaya çalıştığınız, adına da “reform” dediğiniz bu düzenlemeyle bu yanlış
tabloyu düzeltemezsiniz, düzeltemeyeceksiniz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak toplumumuzu ve gelecek
nesilleri doğrudan ilgilendiren bu çok önemli konuda, sorumluluk anlayışı
içinde vereceğimiz haklı mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. Sizleri saygı ve
sevgiyle tekrar selamlıyorum, iyi günler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Durgun. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 35 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla. Akif
Akkuş (Mersin) ve arkadaşları “Madde 35 - 5510 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin madde başlığı
“Gelir ve aylıkların düzeltilmesi, yükseltilmesi, alt sınırı, ödenmesi ve
yoklama işlemleri” şeklinde, ikinci fıkrası ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiş
ve bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve
Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme göre
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici
fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak belirlenir.
Ayrıca, her yılın birinci ve ikinci altı aylık döneminde sabit fiyatlarla gayri
safi yurtiçi hasılada meydana gelen artış oranı kadar,
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklandığı tarih itibarıyla gelir ve
aylıklar da artırılır. En son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki
değişim oranı veya sabit fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasıla
gelişme hızının eksi olduğu yıllarda eksi değerler sıfır olarak alınır.” “Bu Kanuna göre sigortalıya bağlanacak aylıklar ile ölen
sigortalının hak sahiplerinin aylıklarının hesabına esas tutar, aylık bağlama
tarihindeki asgari ücretin % 50’sinden az olamaz. Hak sahibi kimselerin
aylıkları; hak sahibi bir kişi ise bu fıkraya göre hesaplanan alt sınır
aylığının % 80’inden, hak sahibi iki kişi ise % 90’ından az olamaz.
Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri gereğince bağlanan kısmi aylıklar
için bu fıkra hükümleri uygulanmaz.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Mehmet Günal
konuşacak. BAŞKAN – Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın milletvekilleri, 35’inci maddede, önerge hakkında söz aldım.
Bu maddeyle ilgili, iktidar partisinin de düzenlemesi vardı ama
yüzde 40’ta kaldı. Biz burada iki ekleme yapıyoruz: Birincisi, bir ifade,
birinci fıkraya “her yılın birinci ve ikinci altı aylık döneminde sabit
fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasılada meydana gelen
artış oranı kadar” diye bir ilavemiz var; diğeri de yüzde 50’ye çıkaran, asgari
ücretin yüzde 50’sinden az olamayacağını ifade eden bir öneri. Burada, değerli arkadaşlarım, bu aylıkların artırılmasında,
büyüyen ekonomiden emekli, dul ve yetimlere düşecek refah payının gözetilmesi
ve tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı veya sabit fiyatlarla
gayrisafi yurt içi hasıla gelişme hızının eksi çıkması
olasılığına karşı bir sınır öngörülmesi amaçlanmıştır. Bu gidişle, geçtiğimiz
günlerde açıklanan büyüme rakamlarına baktığımız zaman gidişatın çok iyi olmadığı
ve büyümede de geriye doğru bir gidiş olduğu görülüyor. Değerli arkadaşlar, sizin önerinizde “eşi ve çocuğu varsa” diye de
bir şart var. Yüzde 40’a çıkarıyorsunuz ama, eşi ve
çocuğu yoksa ne olacak? Bizim bu getirdiğimiz önergeyle bunları dikkate almadan,
en azından, hiç olmazsa hayatlarını idame ettirebilmelerine katkı sağlamak
üzere bir önerge getirmiş bulunuyoruz. Emekli, dul ve yetimlerimiz maalesef
refah payından gerekli katkıyı alamamaktadırlar. Son günlerde baktığımız zaman
bunların değişik göstergelerini görüyoruz. Her ne kadar yeni millî gelir
hesaplamasıyla millî geliri belli ölçüde artırdıysak da bunların çalışana,
emekliye yansımadığını biliyoruz. Size bununla ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum: Açlık
sınırının altında, yoksulluk sınırının altında yaşayan emeklilerin kısaca
bilgisini vereceğim Sayın Aydoğan. Siz merak ettiniz
ne bilgi verecek diye ama… Şimdi, bakınız, BAĞ-KUR emekli aylığı -en düşük
olan- açlık sınırını yaklaşık 19 gün ancak karşılayabilir, yoksulluk
sınırınıysa 6 gün karşılayabilir. Rakamlar değişiyor ama,
BAĞ-KUR emeklilerinin tümü yoksulluk sınırının altında maaş alıyor. SSK’ya
bakıyoruz: 25 gün ancak karşılıyor, yoksulluk sınırınınsa dörtte 1’ini
karşılayabiliyor. SSK emeklilerinin tümü yoksulluk sınırının altında bir
şekilde geçim savaşı veriyorlar. Memur emeklisine geldiğimiz zaman, nispeten
şanslı olmakla beraber, en düşük aylık 4 kişilik bir ailenin ancak açlık
sınırını karşılayabiliyor değerli arkadaşlar. Yoksulluk sınırınınsa 1/3’ünü,
yaklaşık yüzde 32’sini karşılıyor. Yani, bu rakamlarda son gelişmelerle 1-2
puan oynama sağlanabilir. Her ne kadar, onun da ne kadar gerçekçi olduğunu
biliyoruz ama… Şimdi, isterseniz mutlak rakamlardan da bir iki örnek vereyim:
Ocak 2008 itibarıyla ek ödeme ve sosyal yardım zammı dâhil olmak üzere en düşük
emekli aylığı BAĞ-KUR’da 436 olmuş, SSK’da 558,
Emekli Sandığında 733 YTL. Bu durumda, çalışan işçinin en az ücreti ise net
asgari ücret olan 482 iken, memurlarda en düşük maaş tutarı 828 lira. Buna
rağmen, son bir yılda net ele geçen asgari ücretteki 78,52 YTL ile en düşük
hizmetli maaşındaki 124 liralık artış 4 kişilik ailenin zorunlu harcamasında
bir yılda meydana gelen 248 liralık artışın maalesef gerisinde kalmış. En düşük emekli maaşlarında ise durum daha da içler acısı durumda.
Son bir yıl itibarıyla artış tutarı Emekli Sandığı memuru için 47,23; SSK için
25,53; BAĞ-KUR esnafı içinse 24,16 olmuş. Yani, bu durumda, bu emeklilerimizin
durumunun iyi olduğunu, sıkıntılarının olmadığını söylemek doğru değil. Önergemizle emeklilerimize insan onuruna yakışır bir hayat
sürdürebilmeleri için bir nebze de olsa -kesin çözüm olmasa da- destek
sağlamayı amaçladık. Bu çerçevede önergemize desteklerinizi bekliyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 35 inci maddesinin madde
çerçevesi ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları “Madde 35 - 5510 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin madde başlığı
“Gelir ve aylıkların düzeltilmesi, yükseltilmesi, alt sınırı, ödenmesi ve
yoklama işlemleri” şeklinde, ikinci fıkrası ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiş
ve bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.” “Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve
Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme
göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici
fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak belirlenir.” “Bu Kanuna göre sigortalıya bağlanacak aylıklar ile ölen
sigortalının hak sahiplerinin aylıklarının hesabına esas tutar, çalışma
sürelerindeki her yıl için 82 nci maddeye göre tespit
edilen prime esas günlük kazanç alt sınırları dikkate alınarak, talep veya ölüm
yılına ait Ocak ayı itibariyle 29 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre
belirlenen ortalama aylık kazancın % 35’inden, sigortalının bakmakla yükümlü
olduğu eşi veya çocuğu varsa % 40’ından az olamaz. Hak sahibi kimselerin aylıkları; hak sahibi bir kişi ise bu
fıkraya göre hesaplanan alt sınır aylığının % 80’inden, hak sahibi iki kişi ise
% 90’ından az olamaz. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri gereğince
bağlanan kısmî aylıklar için bu fıkra hükümleri uygulanmaz.” “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c)
bentleri kapsamındaki sigortalılar için ayrı ayrı olmak
üzere, malûllük sigortasından dosya bazında her yıl bağlanan aylıkların aylık
başlangıç tarihinin ait olduğu yılın Ocak ayı itibarıyla yıl içine ait artışlar
uygulanmaksızın hesaplanacak tutarları, yaşlılık sigortasından bir önceki yılın
son ödeme ayında söz konusu sigortalılar için ayrı ayrı
dosya bazında ödenen en düşük yaşlılık aylığından az olamaz.” “İş kazası veya meslek hastalığı sonucu başka birinin sürekli
bakımına muhtaç duruma gelen sigortalı için bu Kanunun 19 uncu maddesine göre
hesaplanacak sürekli iş göremezlik geliri, 82 nci
maddeye göre tespit edilen prime esas kazanç alt sınırının aylık tutarının %
85’inden az olamaz.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz efendim. BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bağlanacak gelir ve aylıklardaki alt sınır uygulaması yeniden
düzenlenmiştir. II.- YOKLAMA (MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Toplantı yeter sayısı… BAŞKAN – Evet, Sayın Uzunırmak, Sayın
Vural, Sayın Şandır, Sayın Ural, Sayın Korkmaz, Sayın Günal,
Sayın Cengiz, Sayın Durmuş, Sayın Taner, Sayın Uslu, Sayın Akcan, Sayın Akçay,
Sayın Tankut, Sayın İnan, Sayın Çalış, Sayın Doğru,
Sayın Yıldız, Sayın Ekici, Sayın Yıldırım, Sayın Asil. BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkan, biraz daha ağırdan alın,
biraz daha! BAŞKAN - Evet, Sayın Uzunırmak, Sayın
Vural, Sayın Şandır, Sayın Ural, Sayın Korkmaz, Sayın Günal,
Sayın Cengiz, Sayın Durmuş, Sayın Taner, Sayın Uslu, Sayın Akcan, Sayın Akçay,
Sayın Tankut, Sayın İnan, Sayın Çalış, Sayın Doğru,
Sayın Yıldız, Sayın Ekici, Sayın Yıldırım ve Sayın Asil lütfen sisteme
girmesinler efendim. Yoklamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Adlarını okuduğum sayın üyeler, yoklama için lütfen cihaza girmesinler. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam) 2.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları
Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı
ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin;
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) (Devam) BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… OKTAY VURAL (İzmir) – Kabul edilmedi. BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir. (AK Parti sıralarından
gürültüler) OKTAY VURAL (İzmir) – Kabul edilmemiştir, evet. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kabul edilmedi. KADİR URAL (Mersin) – Kabul edilmemiştir Sayın Başkan. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Çalışanların aleyhine… OKTAY VURAL (İzmir) – Zaten tasarı çalışanların aleyhine Sayın
Bakan. Madem öyle istiyorsunuz, hepsini çekin geriye. BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” nın çerçeve 35 inci
maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 55 inci maddesinin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, ikinci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen
fıkrada yer alan “yüzde 35’inden az olamaz” ibaresinin “yüzde 40’ından az
olamaz” şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları “Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve
Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme
göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici
fiyatları genel indeksindeki değişim oranı ve bir önceki yıla ait sabit
fiyatlarla pozitif gayri safi yurtiçi hasıla gelişme
hızının yarısına kadar artırılarak belirlenir.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Az önce belki muhalefet de konuyu
tam anlayamadı. Asgari aylıkla ilgili sosyal taraflarla bir mutabakat
sağlamıştık; orada, evli olan ve çocuklu olanlarla ilgili asgari aylıkta beş
puanlık bir artış sağlamıştık. Öyle mutabakat sağlamıştık, fakat burada
önergeyle ilgili… OKTAY VURAL (İzmir) – Kabul ettik. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Biz kabul ettik. ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Arkadaşlarınız reddettiler. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Efendim… Efendim, müsaade eder misiniz. ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Biz de orada müdahale ettik “Neyi
oyladıklarını bilmiyorlar.” diye. KADİR URAL (Mersin) – Biz kabul ettik. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bu
önergeye katılmıyoruz, ama az önce çalışanların aleyhine bir durumu
savunmamızın da doğru olmayacağını burada ifade ediyorum yani. SIRRI SAKIK (Muş) – Daha olumlu bir önerge gelecek. OKTAY VURAL (İzmir) – Biz kabul ettik zaten Sayın Bakan. BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.
(DSP sıralarından alkışlar) HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz tasarıyla ilgili olarak, dün 5510 sayılı
Yasa’da yer almakla birlikte görüştüğümüz tasarıda yer almayan bir maddeyle
ilgili önerge verdim ve bu önergemiz Sayın Divan tarafından Komisyonun
çoğunluğu olmadığı için işleme alınmadı. Ancak, bir önceki tütünle ilgili yasa
tasarısında benzer bir uygulamanın yapılmasını, Başkanlık Divanının çifte
standardı olarak dikkatlerinize getirmek istedim. Eğer, dünkü önergeyle ilgili olarak düşüncemi öğrenme ihtiyacı
duyulsaydı, şunları ifade edecektim: Bu sözde reform tasarısı tek çatı kurmaya
çalışıyor. Ancak bu önergede dikkatinize sunmak istediğim madde, ileride bu tek
çatıda gedik açacak bir maddeydi, çünkü burada ayrı bir emeklilik sisteminin
tohumları atılıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığı için
farklı emeklilik sistemi uygulamasına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını da
dâhil ettiğini görüyoruz ve bu tasarının getireceği olumsuzluklar sonucunda,
önce Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden başlamak üzere, arkasından sivil,
asker ve yargı üst düzey görev mensuplarının da bu madde kapsamına girmek üzere
talepte bulunacaklarını ve sisteme gedik açacaklarını dikkatlerinize sunmak
istedim. Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz maddeyle ilgili
olarak emekli maaşlarının TÜFE oranında artırılması öngörülüyor. Bunu kimler
için yapıyoruz? Bunu, eski-yeni SSK ve BAĞ-KUR’lular
için yapıyoruz ve yeni memurlar için yapıyoruz TÜFE’ye
göre artışı ama bir farklı uygulama getiriyoruz, sistemde bulunan eski memurlar
için, eski kat sayı uygulaması emekli maaşlarının artırılmasında devam edecek. Evet, tek çatı ve norm ve standart birliği sağlamaya çalıştığımız
tasarıdan birtakım düzenlemeleri böylece dikkatlerinize getirmek istedim. Değerli arkadaşlar, bir diğer konu, bu tasarıyla getirilen en
düşük alt taban aylığı uygulaması. Burada yüzde 35 öngörülüyordu, evliler için
yüzde 40’a, Hükûmetin önerisiyle, yükseltildi. Şimdi, öncelikle şunu dikkatlerinize sunmak istiyorum: Şu anda,
arkadaşımız biraz önce ifade ettiler, SSK’da 558 lira, BAĞ-KUR emeklileri için
409 lira, tarım BAĞ-KUR’luları için 271 lira ve
Emekli Sandığı emeklileri için 731 lira. Biz ne diye yola çıktık ve halka
seçimlerden önce de sosyal güvenlik reformunu takdim ederken ne dedik? Bu üç
sosyal güvenlik kuruluşundan emekli maaşı alanların maaşlarına eşitlik
sağlayacağız ve adalet sağlayacağız diye yola çıktık. Ancak, bu söylediğim
tabloda, bu görüştüğümüz tasarıda en küçük bir düzenleme yok, eski uygulama
devam edecek. Yani eski adaletsizlikler sürmeye devam edecek. Peki, yeniler için ne yapıyoruz? Eskiler içerisinde bu
adaletsizlikler var da yeniler için ne getiriyoruz? Evet, yeniler için de
getirdiğimiz şu: Eğer bir sigortalının asgari ücretten sürekli prim ödediğini
ve bunun da güncellenerek emekli olduğu güne getirildiğini düşünün ve o günkü
asgari ücretliye bunu dikkate alın. Bugünkü rakamlarla yüzde 35 rakamı 213
YTL’ydi. 30 lira zam yaptı Hükûmet önergesiyle ve
bazı sosyal tarafların, Türk-İş’in ve Hak-İş’in bu 30 liralık zamma “evet”
demesini milletin takdirlerine bırakıyorum. Değerli milletvekilleri, gerçekten, yola çıkarken… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun. HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan. …”İnsanlara eşitlik ve adalet sağlayacağız.” diye yola çıkıp, “Tek
çatı kuracağız.” diye yola çıkıp önümüze getirdiği tasarıda… Değerli arkadaşlar, artık, hepimizin inceleyip ve farkına varmış
olmaları lazım. 4/A deyince ne anlıyorsunuz? SSK’lıları. 4/B deyince bu
tasarıda ne anlıyorsunuz? BAĞ-KUR’luları. 4/C deyince
ne anlıyorsunuz? Memurları. Ve bu tasarı bu sistematik üzerine kurulmuştur, tek
çatı yerine getirilmemektedir, kaosa doğru
götürmektedir. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığına 119 sıra sayılı kanun tasarısının 35. maddesi ile değiştirilmek
istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 55. maddesinin ikinci
fıkrasından sonra gelen fıkrada geçen, “…Ortalama aylık kazancın % 35’inden az
olamaz…” ibareleri yerine, “…Ortalama aylık kazancın % 85’inden az olamaz…”
ibareleriyle değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz. Gültan Kışanak (Diyarbakır) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Söz istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Kışanak, buyurun efendim.
(DTP sıralarından alkışlar) GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 35’inci maddesine
ilişkin verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde grubumuzun görüşlerini dile
getirmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Verdiğimiz değişiklik önergesiyle, emekli aylıklarının alt
sınırının yükseltilmesini ve emeklilerin az da olsa yaşam koşullarının
iyileştirilmesini öngörüyoruz. Önümüzdeki yasa tasarısında, sigortalıya bağlanacak aylık ile hak
sahiplerinin aylıklarının hesabına esas miktarın aylık kazancın yüzde 35’inden
az olamayacağı ifade ediliyor. Bu, yaklaşık olarak 200 YTL’ye denk geliyor,
yani AKP Hükûmetinin emekliye reva gördüğü en düşük
emekli aylığı 200 YTL olacak. Emekli aylıklarına konulan alt sınır uygulaması, sosyal güvenlik
sistemlerinde yer alması gereken en önemli koruyucu politikalardan biridir,
kaynağını da sosyal devletin emeklilere insanca yaşam koşulları sağlama
sorumluluğundan almaktadır. Emeklilere bağlanacak aylık ve gelirin alt sınırının, emeklinin ve
geçindirmekle yükümlü olduğu aile fertlerinin asgari ölçülerde geçimlerini
sağlayacak yeterlilikte olması gerekir. Mevcut uygulamaya göre, en düşük memurun emekli aylığı 680 YTL,
SSK ve BAĞ-KUR’da ortalama alt sınır aylığı 540 YTL,
AKP Hükûmetinin bu tasarı ile gündeme getirdiği rakam
ise yaklaşık 200 YTL. Bu rakamları özellikle alt alta koydum; çünkü, her fırsatta bu tasarının hak kayıplarına neden
olmadığı ileri sürülmekte. Oysa bu madde çok açık ve net bir şekilde emekli
aylıklarının alt sınırı konusunda çok büyük bir hak kaybına neden olmaktadır.
Oysa bu ülkede açlık sınırı bazı sendikaların yaptığı hesaplamaya göre 700
YTL’dir. Yani, 200 YTL aylık alan emeklinin temel ihtiyaçlarını karşılaması bir
yana açlıkla yüz yüze kalacağı tartışmasız bir gerçektir. Bu durumu ne vicdan
ne de mantıkla anlamak mümkün değildir. Acaba bu öneriyi bu Meclise getirenler
nasıl bir mantık ve vicdan muhasebesi yaptılar diye gerçekten çok düşündüm.
Olsa olsa “Nasılsa emeklilik yaşını altmış beşe
çıkarttık. Altmış beş yaşında emekli olan kişiler en fazla birkaç yıl yaşarlar.
O zaman da bu birkaç yılı kemer sıkarak geçirsinler” diye düşünmüş olmalılar. Bu yasa tasarısı ile emekli olmak zorlaştığı gibi, emekli olduktan
sonra yaşamak ise neredeyse imkânsız hâle getiriliyor. Aylık bağlama oranı
düşürülüyor, emeklilerin refahtan pay almaları sınırlandırılıyor, alt sınır
aylığı 200 YTL’ye indiriliyor. Bütün bunlara bakıldığında, bu tasarıyı Meclisin
gündemine getiren Hükûmetin mezarda emeklilik
tasarısına imza atma şerefini kazanmak için çok çaba sarf ettiği görülüyor ve
âdeta, ölmeden emekli olmayı başaranlar cezalandırılıyor. Değerli milletvekilleri, sosyal güvenlik sistemine yapılan kamu
katkısını kara delik olarak gören AKP Hükûmeti, bu
açığı emeklileri açlığa mahkûm ederek kapatmaya çalışıyor. Bir kez daha
sesleniyoruz: Bu, doğru bir yol değildir. Gelin bu yoldan vazgeçin. Bütçeden sosyal güvenliğe yapılan transferlerin toplamı 26 milyar
YTL’dir. Çokça ifade ettik ama bir kez daha sıralayalım: Bu açığı çalışanların
boğazını sıkarak karşılamak mümkün değildir. Başka yolları var bu açığı
kapamanın. 2007 yılında sosyal güvenlik transferleri bütçe harcamalarının yüzde
13’ünden pay almaktadır. Oysa aynı yıl içerisinde rantiyeye
ödenen faiz yüzde 23 paya sahiptir. Rantiyeye aktarılan faiz giderlerini
azaltmak dururken sosyal güvenlik hizmetlerine neden el atıyorsunuz? Neden
hakları kısıtlıyorsunuz? Tek başına bu kıyaslama bile göstermektedir ki sorun sadece sosyal
güvenlik sistemi değil, maliye politikalarını ve genel makroekonomik
politikaları ilgilendirmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kışanak, konuşmanızı
tamamlayın efendim; buyurun. GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Bu kara delik, kaçak işçiliğe göz
yumulması, ücretlerin eksik beyan edilmesi sonucu prim ve vergi kayıplarından
kaynaklanmaktadır. Yapılan hesaplara göre kaçak istihdam ve eksik beyandan
kaynaklı kayıplar toplam 116 milyar YTL’ye denk gelmektedir. Bu ise bugün
kamudan sosyal güvenlik sistemine aktarılan payın 2 katından, 3 katından bile
fazladır. Bu rakamlar da göstermektedir ki sorun sosyal güvenlik sisteminde
değildir. Sorun, kayıt dışı ve eksik beyanı önlemeyen Hükûmettedir. BAŞKAN – Sayın Kışanak, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız efendim. GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Sorun, vergi yapısındaki çarpıklıktır.
Sorun, işsizliği önleyecek politikalar getirmeyen yönetimlerdir. Sorun, kamu
yönetimini elinde tutan Hükûmettir. Bu kötü yönetimin faturasını halka ve emekçilere çıkartmaya hiç
kimsenin hakkı yoktur diyorum ve bunun anlaşılacağını umarak hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 36’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: T.B.M.M. Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı yasanın çerçeve 36. maddesindeki
“ödenmiş bulunan gelir ve aylıklar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır”
ifadesinin madde metninden çıkartılmasını arz ederiz. Saygılarımızla,
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz efendim. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Söz istiyorum. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar) FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben size yine tutanak okuyacağım. Dün ne dediniz, bugün ne
diyorsunuz. OKTAY VURAL (İzmir) – Ne demişler? FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – 1999 yılına gidiyorum ve tutanak
okuyorum. AHMET YENİ (Samsun) – Bizim dediğimizi bırakın, siz ne diyorsunuz,
ona bakın! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika beyefendi,
demişsiniz, bir dakika. OKTAY VURAL (İzmir) – Nereden nereye! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, aynen
okuyorum: “Buna ‘reform’ diyorsunuz. Mezarda emekliliği getiren tasarıyla
ilgili olarak milleti huzursuz ediyorsunuz, toplumu huzursuz ediyorsunuz.
Sadece çalışanlara değil, işsizlere de kötülük ediyorsunuz. Dolayısıyla,
siyasete kötülük ediyorsunuz. ‘Uzlaştık’ diyorsunuz…” OKTAY VURAL (İzmir) – Bize diyorlar değil mi? FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, sendikalarla… Burada Komisyon Başkanı diyor ki:” Yüzde 95 uzlaştık.” Ben dün de
burada hep yüzde 95 lafı duyduğum için, yüzde 95… Sayın Emre Kocaoğlu, o tarihteki Komisyon Başkanı “Yüzde 95 uzlaştık.”
diyor. Dün de hep burada yüzde 95 lafları duydum ya… Diyor ki ilgili konuşan
kişi: “Burada sendika liderlerine de seslenmek istiyorum. Elbette tasarı
Parlamentodan çıkacaktır, muhalefet görevini, iktidar gereğini yapacaktır.
Burada söylenecek söz yok ama sendikaları da buradan uyarmak istiyorum.
Başından beri istenilen tavrı, maalesef, koymuyorlar. İsterseniz gidin,
taraflara sorun. Taraf işçidir, işçiye sorun. Galiba siz de yöneticilik makamında
bulunduğunuz için böyle davranıyorsunuz. Şu anda iktidar değil de muhalefet
sıralarında oturan bir milletvekili olsaydınız, inanıyorum ki siz de böyle
konuşmayacaktınız.” 16/08/1999, Sayın Salih Kapusuz. OKTAY VURAL (İzmir) – Dilin kemiği yok ki. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Takdiriilahi. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, aynen,
okuyorum: “Üstüne basa basa belirtmek zorundayım: Bu Hükûmet ve bu Hükûmeti oluşturan
siyasi partiler, sosyal güvenlik kurumlarının içinde olduğu çok acıklı durumun
sorumlusu olarak, maalesef, işçilerimizi, vatandaşlarımızı, esnaflarımızı ve
sanatkârlarımızı görüyor.” Sayın Mehmet Ali Şahin. “Değerli arkadaşlarım, 58-60 yaşında emeklilik demek, bir kere,
özel sektörde çalışanların emekliliği hayal bile etmemesi demektir. Pek çok
firmada çalışanları görüyorsunuz; özel sektörde, nerede 50 yaşın üzerinde
çalışan var diye baktığınızda kimseyi göremiyorsunuz. Bir kere, işin fiilî
durumu, realitesi, özel sektörde, daha çok, genç işgücünün istihdam ediliyor
olmasıdır. 50 yaşın üzerinde çalışanların sayısı, genel istihdam içerisinde
önemsenemeyecek kadar azdır. O hâlde, vermediğiniz, fiilen sağlamadığınız bir
hakkı gösteriyorsunuz ‘çalışsaydın emekli olabilirdin’ diyorsunuz. Diğer taraftan, 7000 günlük prim ödeme gün sayısıyla birlikte
düşündüğünüzde, daha korkunç tablolar ortaya çıkıyor. Kamu kesiminde, mevsimlik
işçiler vardır, geçici işçiler vardır; sizin getirdiğiniz bu tasarıyla, yılda
üç ay çalışan bir mevsimlik işçinin, emekli olabilmek için yetmişbeş
yıl çalışması lazımdır; eğer yılda altı ay çalışıyorsa, emeklilik için kırk yıl
çalışması gerekmektedir. Dolayısıyla, bu getirdiğiniz bu düzen, şu getirdiğiniz sistem,
insani değildir, Türkiye'nin ölçülerine ve özelliklerine de uygun değildir.”
Sayın Abdüllatif Şener. OKTAY VURAL (İzmir) – Osman Pepe Bey’in de var, onu da bir okuyun. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ortak çalışıyorsunuz herhâlde. OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin söyledikleriniz artık tarihte yazılı
olduğu için, herkes okumasını biliyor. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Devam ediyorum… OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanaklar yalan söylemez. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – “Siz yanlışta ısrar ettikçe,
biz de bunları söylemeye devam edeceğiz, bu yanlışlığa kamuoyunun dikkatini
çekeceğiz. Belki de yıllar boyu, bu yanlışlığı yapanlar, kamuoyunun vicdanında
mahkûm olacaklardır.” Sayın Bülent Arınç. Bilgilerinize sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) AHMET YENİ (Samsun) – Sizin bir sözünüz yok mu? MEHMET EMİN TUTAN (Bursa ) – Ne dedi? Anlamadık ki önergeyi! BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 37’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 37.
maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı yasanın 58. maddesinin 1. fıkrasında yer
alan “Türk Tabipler Birliği” ifadesinden sonra gelmek üzere “Türk Eczacılar
Birliği” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Şevket Köse konuşacaklar
Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şu ana kadar yapılan konuşmalara ya da sorulan sorulara, Sayın
Bakan, yasanın sadece bir bölümünün görüşüldüğünü, bütününe bakıldığında farklı
sonuçlar çıktığını söyleyerek yanıt vermektedir. Yasanın bir bölümü ya da
tümüne bakıyoruz, ama nedense aynı sonuç çıkıyor. Örneğin emekli aylıklarının
haczedilebilmesinin önü 5510 sayılı Yasa’yla açılmıştır. 119 sayılı Yasa
Tasarısı da haczi kaldırmıyor. Zaten emeklilerin aylıkları
oldukça düşük. Bu da yetmiyormuş gibi, bir de az olan aylığın
haczedilmesinin önü açılırsa emeklinin durumu daha da vahim olacaktır.
Aylıkları, az da olsa emeklinin tek güvencesidir. Aylıklara el konulmasına izin
verilmemelidir. Bu söylediğim, tasarının emeklileri kapsayan bir noktası sadece
bu değildir. Değerli milletvekilleri, tasarı sadece emeklilerin haklarını mı
alıp götürüyor? Hayır. Emekliler gibi çalışanların da birçok hakkı elinden
alınıyor. Yasa, sosyal güvenlikle ilgili ne varsa alıp götürüyor. Hükûmet “Hem çalışan hem de işveren memnun değil var olan
Yasa’dan.” diyor. Oysaki kimse memnun değil. Sorunlar çıkıyorsa yeni bir
düzenleme yapılmalıdır, ama devletin olduğu gibi kişilerin de yararı
düşünülmelidir diye düşünüyorum. İktidar ise çalışanların ve emeklilerin
zararına iş yapmaktadır. Bundan dolayı bu yasaya “IMF yasası” diyoruz. Zaten
çalışanların da emeklilerin de haklarına iyi diyemeyiz. Az da olsa var olan
haklar iktidar tarafından teker teker geri
alınmaktadır. İnsanların en önemli haklarından biri olan sağlığı elinden
aldığınız gibi, sağlığı bozuk nesiller yetişmesinin, iş gücü veriminin
düşmesinin de önünü açıyor bu Hükûmet, yani
iktidarınız. Değerli arkadaşlarım, tasarının sorunları sadece düzenlemelerle
kalmıyor. Emeklinin ve çalışanın haklarını elinden alan yasa tasarısı
uygulanabilecek mi, bu da ayrı bir sorun. Bu konuda ciddi endişeler
duymaktayız. Tasarı, sistemi o kadar karmaşık hâle getiriyor ki çalışanlar ve
emekliler ne yapacağını bilemez durumdadır. Üstelik, Hükûmet Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemiş birçok
maddede yeni düzenlemelere gitmektedir. Yasa yürürlüğe girmeden, henüz hiç
uygulanmadan maddelerinde değişiklik yapılıyorsa Hükûmet
önünü görmüyor demektir. Lütfen bu konuya çok dikkat edelim değerli
milletvekilleri. Tasarıya bir de başka gözle bakmak gerekir. IMF’nin dayattığı,
sosyal güvenlik alanında emeklinin ve çalışanın yararlarını düşünmeyen tasarı,
devlet bütçesini rahatlatma gibi bir amacı da taşımaktadır. Çünkü Hükûmet, maalesef, sosyal güvenliği bir yük gibi
görmektedir. Oysa sosyal güvenlik sosyal devletin en önemli ilkelerinden
biridir. Eğer, İktidar, sosyal güvenliği yurttaşların elinden alırsa sosyal
devleti de öldürmüş oluyor. Peki, sağlık ve güvenlik hakları elinden alınmış
insanlardan oluşan toplum ne derece sağlıklı bir toplum olacaktır? Sağlıksız
bir toplumun üretimi o toplumu hem sosyal hem de ekonomik olarak geliştiremez.
Eğer önleyici sağlık hizmetinin harcamalarını azaltırsanız, ileride daha çok
harcama yapmak zorunda kalacaksınız. Değerli milletvekilleri, yani bütçenin rahatlayacağı düşüncesi
yanlıştır. Ayrıca, bu düzenleme insanların sağlıklarının elinden alınması
pahasına yapılmaktadır ve bu uğurda çaba gösterilmektedir. Emeklileri zor
durumda bırakırsanız çalışanların sağlığının bozulmasına göz yumarsınız, insan
haklarını ihlal etmiş olursunuz. Kaldı ki Hükûmet
sosyal güvenlikte kâr anlayışıyla hareket edemez. Ancak iktidar çalışana ve
emekliye “Size bakamam, başınızın çaresine bakın.” diyor. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet
bir an önce bu yanlıştan dönmelidir. Hâlâ bu yanlıştan dönebilmek için olanak
vardır, vakit geç değildir. Hükûmet ise bu yanlıştan
dönmediği gibi sosyal güvenlik alanında da reform yaptığını söylüyor. Bu
yapılan bir reform değil, yıkımdır. Hükûmet bir yıkım
yapmaktadır. Bu yıkım gelecekte vatandaşlarımıza çok ama çok pahalıya mal
olacaktır. Yıkımı durdurmak isteyen emekçiler dinlenmiyor. Aksine emekçilere
işkence yapılıyor, dayak atılıyor; dünkü bu uğurda dayak yiyen memur, işçilerde
gördüğünüz gibi. Cumhuriyet Halk Partisi olarak tarihî uyarıyı bir kez daha
yapıyoruz: Hükûmet yetkilileri bu yıkımı bir an önce
durdurmalıdır. Hükûmet bir toplumun geleceğini
yıkıyor, buna izin vermeyiz. Değerli milletvekilleri, konuşmama son verirken hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köse. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkan, kısa bir açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN – Evet, buyurun. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi,
değerli milletvekili arkadaşımız, tabii, konuşmalarını yaptılar yalnız,
tasarının çerçeve 56’ncı maddesini okursanız, orada, emekli gelir ve
aylıklarının nafaka borçları dışında haczedilemeyeceğini görürsünüz. Zaten
başından beri söylediğimiz bu. Tasarı okunmuyor dediğimiz, anlaşılmıyor
dediğimiz bu. Tasarı diyor ki: “Emekli aylıkları haczedilmez.” Hatip diyor ki:
“Emekli aylıklarını haczediyorsunuz.” Bu şekilde bilgi verirsek topluma yazık
ederiz, yanlış ederiz yani. Bizim, muhalefetin de görevi, iktidarın da görevi,
yanlış varsa, eksik varsa bunları kürsüden ifade etmenizden biz de memnuniyet
duyarız ama “haczedilemez” deniyor da, “haczedilir” derseniz burada, zaten
toplumdaki sıkıntı da budur diyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir. Madde 37’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 19.25 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 19.42 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatoş GÜRKAN (Adana) BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Tasarının 38’inci maddesi üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı kanun tasarısının 38. maddesi ile değiştirilmek
istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 60. maddesinin birinci
fıkrasının c bendinin 1 nolu alt bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“1) Harcamaların, taşınır ve taşınmazları ile bunlardan doğan
hakları da dikkate alınarak, kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler
kullanılarak tespit edilecek geliri kişi başına düşen aylık tutarı asgari
ücretten az olan vatandaşlar,” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 38. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 60. Maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1)
numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“(1) Aile içindeki gelirinin kişi başına düşen aylık tutarı asgari
ücretten az olan vatandaşlar,” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 38 inci maddesi ile değişik 5510
sayılı kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının
(c) bendinin (1) numaralı alt bendi ile son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve son fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
“1) Harcamaları, taşınır ve taşınmazları ile bunlardan doğan
hakları da dikkate alınarak, Kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler
kullanılarak tespit edilecek aylık geliri asgari ücretin üçte ikisinden az olan
vatandaşlar,” “80 inci maddede belirtilen aile, aynı hane içerisinde yaşayan eş,
evli olmayan çocuk, büyük anne ve büyük babadan oluşur.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Önergeyle ilgili düşüncelerimi açıklamaya geçmeden önce, Sayın
Bakan yerinde yok, ama bürokratlarının kendilerine bu dileğimizi iletmesi
şeklinde bir şeyimiz olacak, Sayın Bakan da iletebilir. Şimdi, biraz önce bir
hatip arkadaşımızın yine “tasarıyı doğru okumadığı” şeklinde bir ithamı oldu. Bu,
gelir, aylık ve ödeneklerin nafaka borçları dışında haczedilemeyeceğine ilişkin
hüküm. Eğer, maddeyi Sayın Bakan bir kez daha dikkatle okursa, sizler de
dikkatle okursanız… Biz yanlışsak biz düzeltelim, ancak eski hâlinde, hâlen
uygulanan hüküm “sadece nafaka borçları dışında haczedilemez” şeklinde idi.
Ancak, yeni getirilen hükümde “88’inci maddeye göre takip ve tahsili gereken
alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.” şeklinde bir düzenleme
var. 88’inci maddeyi de açıp bakarsa, prim tahsilatlarına
ve takibine ilişkin madde olduğunu görecektir. Eğer, biz yanılıyorsak Sayın
Bakan bizi uyarsın, kendisi yanılıyorsa kendisini düzeltsin diyorum. Şimdi, önergeyle ilgili olarak, gerçekten eski yeşil kartlıların
yerine bir sistem getiriliyor ve asgari ücretin üçte 1’inin altında geliri
olanlara Genel Sağlık Sigortası ödeme zorunluluğu getiriliyor. Şimdi, bu sadece
böyle olsa iyi diyeceğiz, ama 5510’dan farklı olarak burada farklı bir
hesaplama yöntemi getiriliyor. Sadece kişinin gelirine değil, ailenin ortalama
gelirine bakılıyor. Bu ne demek değerli arkadaşlar? Şimdi, ailenizde 4 kişi
çalıştığını ve 1 emekli olduğunu düşünün. Diyelim 3 kişi olsun -hesabı kolay
olsun, soru şeklinde de arkadaşlarımız sormuştu- 3 kişi çalışıyor, 750 milyon
emekli geliri var, üçe bölüyorsunuz, 250. Dolayısıyla, asgari ücretin üçte
1’inin üstünde. Bu arkadaşımız, asgari ücretin üçte 1’i ile asgari ücret tutarı
arasında kaldığı için üçte 1’in karşılığı olarak 24 lira genel sağlık sigortası
ödeyecek. “Önemli değil, miktar fazla değil.” diyebilirsiniz. Ancak Türkiye’de
2005 yılında gelir dağılımı sonuçlarına baktığımızda, ortalama 3 milyon 300 bin
kişinin gelirinin 190 milyon liranın altında olduğunu görüyoruz. 14 milyon 600
bin kişinin gelirinin de 367 liranın altından olduğunu dikkatlerinize sunarsam,
bu vatandaşlarımız için 24 lira da olsa önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu 24
lirayı kim ödeyecek? Evde çocuğu işsiz, bakmakla yükümlü değil, yirmi beş
yaşına geçmiş, yüksek okulda okumuyor, dolayısıyla emekli geliri elde eden aile
reisi bu zorunlu sigortayı ödemek zorunda kalacak. Değerli arkadaşlar, bu, ayrıca bir tartışmayı yeniden gündeme
getiriyor. Yani, asgari ücretin üçte 1’ine atıf yapmamız, Türkiye’de sanki
asgari ücret refah sağlayan bir ücret ve dolayısıyla asgari ücretin üçte 1’i
kadar geliri olan vatandaşımız da geçimini sağlayabilir, o zaman dolayısıyla
genel sağlık sigortasını da ödesin. Yani, böyle bir mantığı gündeme
getiriyoruz. Hiç değilse asgari ücretin üçte 2’si düzeyine çıkarılması şeklinde
bir önerimiz oldu. Destek verirseniz, bu işsiz vatandaşlarımızın zorunlu genel
sağlık sigortası ödemede bir ölçüde rahatlamış olacaklardır. Bu dileklerimle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 38. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 60. Maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1)
numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Kemal
Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları “(1) Aile içindeki gelirinin kişi başına düşen aylık tutarı asgari
ücretten az olan vatandaşlar,” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu? KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Topuz konuşacak. BAŞKAN – Sayın Topuz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) FEVZİ TOPUZ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 38’inci maddesiyle değiştirilen
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 60’ıncı
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendinin
değiştirilmesine ilişkin önergemiz hakkında söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. Değerli milletvekilleri, tasarı incelendiğinde, tasarının toplumun
sosyal güvenlik ve sağlık haklarını tehdit ettiği, kazanılmış hakları ortadan
kaldırdığı, sağlık ve sosyal güvenlik kurumlarının ticari işletmelere
dönüştürüldüğü görülmektedir. AKP Hükûmeti bu
tasarıyla sosyal hukuk devleti ilkesini görmezden gelmekte ve sosyal güvenlik
kavramının içini boşaltmaktadır. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın finansmanını sağlamak amacına
yönelik olarak hazırlanan genel sağlık sigortası mevcut sağlık haklarını geriye
götürmekte ve sağlık hakkını ortadan kaldırmaktadır. Tasarı, özelleştirmeye dayalı bir sağlık programını amaçlamakta ve
sağlık, temel hak niteliğinden uzaklaştırılarak, devletçe ödediğimiz vergilerle
karşılanan sosyal bir hak olmaktan çıkarılmaktadır. Sağlık hakkı bundan böyle
sadece belirli hizmetlerin karşılanması ile sınırlandırılabilmektedir. Tedavi
için gerekli olan yöntem ve hizmetlere ulaşmak parası olanların hakkı
olacaktır. Sistemin bu şekilde tasarlanması ile özel sağlık sigortalarına
yönelme teşvik edilecek, Sosyal Güvenlik Kurumundan kaçış hızlanacaktır. Bu
durumda Kurum, en düşük ve en sınırlı hizmeti sağlayan yoksulluk yönetimi
kurumuna dönüştürülecektir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut yasa, yeşil kart
verilen kişileri “aylık geliri veya aile içindeki gelir payı net asgari ücretin
1/3’ünden az olan vatandaşlar” olarak tanımlamaktadır. Getirilen yasa tasarısı
ise “Harcamaları, taşınır ve taşınmaz malları ile bunlardan doğan hakları da
dikkate alınarak, Kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanılarak
tespit edilecek aile içindeki geliri kişi başına düşen aylık tutarı net asgari
ücretin üçte birinden az olan vatandaşlar” olarak tanımlamaktadır. Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle, söz konusu maddenin “Aile içindeki
gelirin kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretten az olan vatandaşlar”
olarak değiştirilmesini öngörmektedir. Zira, 5510
sayılı Yasa’nın 60’ıncı maddesinin (c) bendinde yapılan düzenlemeyle, sosyal
sigortalarla ilgili hükümlere tabi olmayan kesimler genel sağlık sigortası
kapsamına alınmıştır, ancak yoksulluk belirleme yönteminin Kuruma bırakılması
yerinde bir düzenleme değildir. Bu konunun sosyal yardım ve primsiz ödemeler
yasası çıkarılarak, nesnelliği, genelliği ve yasallığı konusunda kuşku
yaratmayacak bir yöntem olarak düzenlenmesi gereklidir. Öte yandan, 5510 sayılı
Yasa’da, yalnızca aile içindeki aylık geliri asgari ücretin üçte 1’inden az
olan kişiler yoksul olarak belirlenmiştir. 5510 sayılı Yasa’da yeşil kart verilecekler için belirlenen ölçüt,
sosyal sigortalarla ilgili hükümlere tabi olmayan kesimlerden genel sağlık
sigortası kapsamına alınacaklara aktarılmış ve aile içindeki her türlü aylık
gelirin tutarı net asgari ücretin üçte 1’inden az olan kişiler genel sağlık
sigortalı sayılmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni yasa tasarısında,
artık kişinin geliri yanında taşınır ve taşınmaz malları ve bunlardan doğan
hakları da dikkate alınacaktır. Bunun anlamı, yeşil kartlı sayılanların sayısı
hızla düşecek ve örneğin geliri olmayan ama kendine ait tek gözlü bir
gecekonduda yaşayan bir kişi artık yeşil kartlı sayılmayacaktır. AKP Hükûmetinin işçiye, memura, esnafa
ve çiftçiye karşı tutumu esasen ilk yıllarında ortaya çıkmıştır. AKP Hükûmetinin reform yutturmacaları
ile başladığı, aşama aşama bugünlere getirdiği bu
düzenleme AKP Hükûmetinin gerçek yüzünü bir kez daha
ortaya çıkarmıştır. Tasarı ile sosyal devlet anlayışı terk edilmekte, başta işçiler,
memurlar ve emekliler olmak üzere ilgili tüm kesimlerin kazanılmış hakları geri
götürülmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Topuz, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. FEVZİ TOPUZ (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkanım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette Türkiye'nin gerçek
bir sağlık ve sosyal güvenlik reformuna ihtiyacı vardır ve böylesi bir reform
herkese sağlık ve güvenli gelecek hakkını sağlamalıdır. Lösemili çocuklardan
dahi katılım payı alınmasını öngören bu tasarıyla, bundan sonra sağlık hizmeti
alabilmek için bu ülkenin vatandaşı olmak, üstelik vergi ödemek, dahası genel
sağlık sigortası primini yatırmak, hatta bir de katılım payı ödemek
yetmeyecektir. Bu anlamda, bu tasarının sosyal devlet anlayışı ile toplumun tüm
kesimlerinin görüşleri alınarak yeniden ele alınmasını talep ediyoruz. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Topuz. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı kanun tasarısının 38. maddesi ile değiştirilmek
istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 60. maddesinin birinci
fıkrasının c bendinin 1 nolu alt bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Gültan Kışanak (Diyarbakır) ve arkadaşları “1) Harcamaların, taşınır ve taşınmazları ile bunlardan doğan
hakları da dikkate alınarak, kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler
kullanılarak tespit edilecek geliri kişi başına düşen aylık tutarı asgari
ücretten az olan vatandaşlar.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Kışanak… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Pervin Buldan konuşacak. BAŞKAN – Buyurun Sayın Buldan. (DTP sıralarından alkışlar) PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yaklaşık bir haftadır Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’nı Genel Kurulda geçirmeye
çalışıyoruz ama ne yazık ki muhalefetin verdiği önergeleri dikkate almadan bunu
yapıyoruz ve yine, iki gündür özellikle Dikmen Kapısı önünde eylem yapan
insanlarımızın taleplerini dikkate almadan bunu yapmaya çalışıyoruz. Dün, yine,
seksen kadın kurumunun altına imza attığı -dosyalarıyla birlikte geldikleri ve
Dikmen Kapısı’nda basın açıklaması yaptıkları- kadınların taleplerini dikkate
almadan bunları yapmaya çalışıyoruz. Ben, bu önergeyle ilgili sunumumu
yaptıktan sonra, elimdeki dosyayı Sayın Bakanımıza ileteceğim. Zahmet edip eğer
bu dosyayı incelerlerse, kadınların bu konudaki taleplerini belki dikkate alıp
bu yasayı ona göre geçirirler diye temenni ediyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan sağlıkta
düzenlenen reformlarla herkesin genel sağlık sigortası kapsamına alınacağını
beyan etmektedir. Şunu önemle belirtmek gerekir ki… BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanın önünü açın, Sayın
Bakan dinlesin Sayın Hatibi. Lütfen… ÜNAL KACIR (İstanbul) – Biz de aynı konuları konuşuyoruz. BAŞKAN – Hayır, Bakanımız tamam Hükûmet
sırasında oturmuyor da Sayın Bakana hitaben konuşuyorlar. Yanına oturun Sayın Kacır. Lütfen… Buyurun. PERVİN BULDAN (Devamla) – Ben Sayın Bakana dosya vereceğim zaten. Şunu önemle belirtmek gerekir ki, bir eşitlik kriteri
oluşturacaksak, bu yoksullukta eşitliği değil, hak temelinde eşitliği
kapsamalıdır. Ancak, 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 38’inci maddesiyle
öngörülen değişikliğe baktığımızda tam tersi bir durumu görmekteyiz. Bakanlık,
yasa tasarısıyla on sekiz yaşına kadar herkesi genel sağlık sigortası kapsamına
alırken on sekiz yaşından sonra çalışmaması durumunda bir yoksulluk tanımı
yapmaktadır ve Sosyal Güvenlik Kurumunca belirlenecek bu yoksulluk sınırının
üstünde bulunanlar, çalışmasalar dahi, genel sağlık sigortası primi ödemekle
yükümlüdürler. Şu aşamada ise yoksulluk sınırı aile içerisinde fert başına 140
YTL olarak belirlenmiştir. Yoksulluk sınırının aylık 140 YTL’ye denk gelmesi
ülkemizin şu anki ekonomik koşullarında oldukça gülünç bir durumdur. Bunun yanı sıra kişi, aylık geliri olmamasına rağmen, ailede gelir
elde eden kişinin gelirinin ailedeki fert sayısına bölünerek bu gelirin kişi
başına aylık 140 YTL’ye denk düşmesi durumunda kişi kendi sosyal güvenlik
primini kendisi yatırmak zorundadır. Burada şu noktaya dikkat çekmek istiyorum:
Kişi reşit olduğu için sosyal güvenlik kapsamından çıkarıyorsunuz ama bu
kişinin sosyal güvenlik primi ile ilgili düzenlemeyi yaparken aile içerisinde
gelir elde eden kişinin gelirini baz alıyorsunuz. Yani
bireyin sosyal güvenlik durumunu aile içinde gelir getiren bir başka kişiye
bağımlı kılıyorsunuz. Özcesi, burada, kişinin ferdî özerkliğine dair yasal
anlamda çelişkili bir tanım yapılmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa değişikliği kamusal
hizmeti kendi yurttaşına kara delik olarak gören siyasi zihniyetin, devletin
kamusal hizmetini sınırlandırmasını hedeflemektedir. Oysa Türkiye, OECD
ülkeleri arasında devletin sosyal güvenlik sistemine prim ödeyerek katkı
yapmadığı tek ülkedir. Avrupa Birliği ülkeleri sosyal güvenlik ve sağlık için
bütçelerinin yaklaşık yarısını harcarken Türkiye’de bu oran bütçenin beşte
1’ine dahi ulaşamamaktadır. Ancak Anayasa’da “Türkiye sosyal bir hukuk
devletidir.” deniyorsa bunun bir gereği olarak da herkes için sağlık
ulaşılabilir, eşit, ücretsiz ve nitelikli olarak kamu eliyle sunulmalıdır. Bu
noktada izlenmesi gereken temel yaklaşım, sağlık ve sosyal güvenlik haklarının
eşitlikçi ve tüm kesimleri kapsayan bir yapıya kavuşturulmasıdır. Ancak yapılan
düzenlemeyle prim ödeme gücü bulamayanlar kapsam dışında bırakılmaktadır,
toplumun yoksul kesimleri hak kaybına uğratılmakta, genel sağlık sigortası
kapsamı dışında tutulmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Buldan. Buyurun efendim. PERVİN BULDAN (Devamla) – Bitiriyorum Başkan. Bu nedenle, sosyal hukuk devletinin temel yükümlülüğü olan sağlık
hakkının korunması amacıyla vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle, gelir
tespitinde aileden bağımsız olarak kişinin gelirinin esas alınarak genel sağlık
sigortalısı olmasını öngörüyoruz ve yine asgari ücretten az geliri bulunanların
da genel sağlık sigortasının devlet tarafından ödenmesini teklif ediyoruz. Nitekim, asgari ücret, zaten asgari düzeyde geçimin
sağlanabileceği gelir eşiğini ifade etmektedir. Divanı ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Buldan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Madde 38’i oylarınıza… KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum. HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyoruz. BAŞKAN – Tamam, karar yeter sayısını arayacağım. Madde 38’i oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, madde
kabul edilmiştir. 39’uncu maddede bir adet önerge vardır. Önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
39. Maddesi ile 5510 sayılı yasanın 61’inci maddesinde yer alan “18 yaşını
dolduruncaya kadar” ifadesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
02.04.2008
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Konuşacak bir arkadaş var mı, gerekçeyi mi okutayım? Buyurun Sayın Sakık. SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinize iyi
akşamlar diliyorum, saygılar sunuyorum. Bu kürsüde birkaç kez tekrar etmemize rağmen, uyarmamıza rağmen
hâlen hukuksuz bir şekilde DTP’ye karşı bir ambargo
uygulanıyor. BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Ses, ses! SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum. Daha önce de burada söyledik; bütün yurt dışı gezilerinde, Sayın
Meclis Başkanının çıktığı gezilerde, Sayın Cumhurbaşkanının ve Başbakanın ve
Parlamento gruplarının, hiçbirine DTP’nin dâhil
edilmemesini bir türlü anlayamıyoruz. Daha dün yurt dışından dönen Meclis
Başkanımız üç grupla, üç beyazlarla birlikte gittiler ve geri döndüler. Şimdi,
AKP katılıyor, MHP katılıyor, CHP katılıyor; DTP niye katılmıyor, onu
anlamıyoruz. Bu haksızlık devam ettiği müddetçe biz bu platformda her gün bunu
gündeme getireceğiz. Kendi içerisinde hukuku uygulamayan bir parlamento halka
hukuk vadedemez ve kimse de buna inanmaz. Sevgili arkadaşlar, şimdi, birkaç gündür bu yasayla ilgili
görüşmeler yapıyoruz. Sayın Bakan hep şunu söylüyor: “Ya buraya arkadaşlar
çıkıyor, efendim, yasayla ilgili konuşmuyor.” Hepimiz konuştuk, biz yüzlerce
önerge verdik, diğer siyasi partiler verdiler. Bir tek tane önerge kabul edildi
mi? Uzlaşıdan yana bir tavır takındınız mı? Oturup konuştunuz mu? Sayısal
çoğunluğunuzla diğer muhalefeti görmemezlikten geliyorsunuz. Eğer böyle devam
ederse ortak bir hukuk bulamayız. Bu noktada Parlamentonun ortaklaşması
gerektiğini düşünüyoruz. Ne yazık ki bu yok. Bunun için de bu antidemokratik
uygulamalarınıza karşı biz sürekli, muhalefet partisi olarak sizleri halka
şikâyet edeceğiz. Sokakta kamu emekçileri, parlamenter demokrasiye inanıyorlar,
“Sorunlarımızı Ankara’da çözmek istiyoruz…” Parlamentonun kapısına geliyorlar
ama sosyal devlet dediğimiz bu devlet, eli sopalı, eli silahlı, kamu
emekçilerini dövüyor. Bu yetmiyor, “nevroz”da alanlara çıkıp bayramını kutlamak
isteyen insanlar kurşunlanıyor. Biraz önce CHP’den bir milletvekili, sözüm ona
sosyal demokratlar, çıkıp o masum insanların ölümünü onaylayan laflar sarf
ettiler. Peki, o katillerin günahı yok mu? Sokakta insanlara kurşun sıkan, 3
insanı öldürenlerin hiç mi günahı yok? ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Askere kurşun sıkanların hiç mi
günahı yok? SIRRI SAKIK (Devamla) – On dört yaşındaki çocuğun kolunu kıran o
güvenlik güçlerinin hiç mi günahı yok? ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – 14 çocuğu öldürenlerin hiç mi
günahı yok? HASİP KAPLAN (Şırnak) – İşkencecilerin günahı yoktur Sırrı. SIRRI SAKIK (Devamla) – Sizden beklenen, bunlardan hesap
sormaktır. On dört yaşındaki çocuğun elinde taş da olabilir ama devletin görevi
bunlara silah sıkmak değil. ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Devlete kurşun sıkanların hiç mi
günahı yok? SIRRI SAKIK (Devamla) – Sosyal devlet şefkatli devlet olur, eli
silahlı devlet olmaz, eli sopalı devlet olmaz. Bu çok gerilerde kaldı. Artık
devletimizle biz uygar bir şekilde barışmak istiyoruz. Çoluk çocuğumuza hayatın
her alanında zulmetmeyi artık kabul etmiyoruz. Sevgili arkadaşlar -bize bunu söylerken- dün Siirt CHP İl Başkanı
size geldi, Siirt’te Siirt İl Emniyet Müdürünün nasıl kahvelere girdiğini,
bırakın “nevroz” kutlamalarını, direkt vatandaşlara nasıl sinkafla
hakaret ettiğini bizzat il başkanınız gelip size söyledi. Sizden, çıkıp burada
o il başkanınızın taleplerini burada seslendirmenizi bekliyorduk ama ne yazık
ki bu olmuyor. Aslında bugün burada Sosyal Güvenlik Yasası değil, bugün burada
antidemokratik yasalar ve Anayasa tartışılmalıydı yoksa başka türlü bu ülke
özgürleşmez. Bu ülkenin seçtiği Cumhurbaşkanı hakkında dava açılıyor; halkın
iradesiyle gelen sizin, bizim hakkımızda, yargı durumdan vazife çıkarıyor.
Bunlara seyirci kalıyorsunuz ve sonra dönüyorsunuz emekçileri nasıl kırparız,
nasıl IMF’ye yaranırız, nasıl iş çevrelerine yaranırız? Asıl sorun burada. Eğer
yüreğiniz varsa eğer bu ülkeyi özgürleştirmek istiyorsak buyurun, hep birlikte
bu 12 Eylül rejiminden kalan o faşist yasaları ve Anayasa’yı birlikte
değiştirelim. O zaman halkın iradesi olur. Bunları yapabilirsek sosyal bir
devlet oluruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Sakık, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen. SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum. Sevgili arkadaşlar, şimdi bakın, son günlerde burada Anadolu’dan
gelen insanlar var. Burada gelip günlük 30-40 milyon liraya çalışıyorlar. Bu
insanların büyük bir çoğunluğu inşaatlarda hiçbir güvencesi olmayan ve tedbir
alınmadan hayatlarını kaybediyorlar. Muş’tan 3 vatandaşımızın 2’si öldü, 1’i şu
anda araştırma hastanesinde bitkisel hayatta. BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen son
cümlenizi alayım. SIRRI SAKIK (Devamla) – Ben bitiriyorum Sayın Başkanım. Değerli arkadaşlar, siz birazdan buradan evinize gideceksiniz,
çoluk çocuğunuzun yüzüne bakacaksınız, bu söylediğim tabloyu bir beyninizden geçirin.
Eğer çocuklarınıza, eşinize ve geleceğinize dair bunlarla ilgili vicdanınız
rahatsa, çocuklarınıza sarılıp rahat bir şekilde uyuyorsanız sorun ağırdır ama
rahatsızsanız bunları değiştirmemiz lazım. Eğer rahat uyuyorsanız size iyi
geceler diliyorum, iyi uykular diliyorum. Teşekkür ediyorum. (DTP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, tabii ki her grubun içerisinde
hata yapan insanlar olabilir, güvenlik güçlerimizin içerisinde de olabilir,
başka yerde de olabilir. Bunları genelleme yapmamak… SIRRI SAKIK (Muş) – Biz genelleme yapmadık, silah sıkanları
kastettik Sayın Başkan. BAŞKAN – Hayır, hayır, şunu söyledim… SIRRI SAKIK (Muş) – Genelleme yok… RASİM ÇAKIR (Edirne) – Daha ne genelleyeceksin? SIRRI SAKIK (Muş) – İnsanlara kurşun sıkanlardan bahsettim ben. BAŞKAN – Tamam, ben bir şey demedim zaten yani... RASİM ÇAKIR (Edirne) – Daha ne genelleyeceksin? “Eli silahlı,
sopalı devlet.” diyorsun. SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkanım, bu konuda duyarlı olan vali ve
güvenlik güçlerine de “nevroz” sonrası teşekkür ettik. BAŞKAN – Tamam. SIRRI SAKIK (Muş) – Gittik ilimizde, ilçemizde onlarla yan yana
olduk. Bu konuda bir sıkıntımız yok. BAŞKAN – Sayın Sakık, ben de o hususu
belirtmek istedim. SIRRI SAKIK (Muş) – Ama hukuksuzluk uygulayan herkese karşı bu
tavrımızı da sürdürürüz. RASİM ÇAKIR (Edirne) – Anladık! MEHMET ŞANDIR (Mersin) – “Devlet” diyorsun. SIRRI SAKIK (Muş) – Ben devlet demedim, devletin güvenlik güçleri…
RASİM ÇAKIR (Edirne) – “Eli silahlı, sopalı devlet” dedin. BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Madde 39’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Madde 40 üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 40 ıncı
maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“d) Kişilerin hastalanmaları halinde ayakta veya yatarak; ağız ve
diş muayenesi, diş hekiminin göreceği lüzum üzerine ağız ve diş hastalıklarının
teşhisi için gereken klinik muayeneler, laboratuvar
tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak
yapılacak tıbbî müdahale ve tedaviler, diş çekimi, konservatif diş tedavisi ve
kanal tedavisi, hasta takibi, diş protez uygulamaları,
ağız ve diş hastalıkları ile ilgili acil sağlık hizmetleri, 18 yaşını
doldurmamış kişilerin ortodontik diş tedavilerinin 72
nci maddeye göre belirlenen tutarı,” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 40 ıncı maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 63 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “18 yaşını doldurmamış
kişilerin ortodontik diş tedavilerinin 72 nci maddeye göre belirlenen tutarı ile 18 yaşını
doldurmamış veya 45 yaşından gün almış kişilerin diş protezlerinin
72 nci maddeye göre belirlenen tutarının % 50'si.”
ibaresinin, “ortodondik diş tedavileri ile diş
protezleri tutarı.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 40. maddesinde
değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 63 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “18 yaşını doldurmamış kişilerin ortodontik diş tedavilerinin 72 nci
maddeye göre belirlenen tutarı ile 18 yaşını doldurmamış veya 45 yaşından gün
almış kişilerin diş protezlerinin” ibaresinin, “ortodontik
diş tedavileri ile diş protezlerinin 72 nci maddeye
göre belirlenen tutarı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı kanun tasarısının 40. maddesi ile değiştirilmek
istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 63. maddesinin birinci
fıkrasının d bendindeki, “…ile 18 yaşını doldurmamış
veya 45 yaşından gün almış kişilerin diş protezlerinin 72. maddeye göre
belirlenen tutarının %50’si.” İbareleri yerine, “…ile
diş protezlerinin 72. maddeye göre belirlenen tutarının tamamı” ibareleri ile
değiştirilmesini, ikinci fıkranın başındaki “kurum” kelimesinden sonra “sağlık
hakkı ihlaline yol açmayacak biçimde” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif
ediyoruz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Kışanak… Siz mi konuşacaksınız Sayın Kaplan? HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet. BAŞKAN – Buyurun. (DTP sıralarından alkışlar) HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sosyal devletin en başta gelen görevi, vatandaşına sağlık hizmetlerini her
kademede eşit olarak sunmaktır. Yani diş hekimliği alanı ayrı, yok başka
cerrahi alanlar ayrı, şu branşta böyle, bu branşta
böyle… Sağlık bir bütündür ve bunun örnekleri dünyada vardır. Biz bir tercih
yapmışız sosyal güvenlik reformunu yaparken. Dünyada iki örnek vardı bu konuda.
Dünyadaki örneklerden birisi, sosyal devletin hem katkılarını, kaynaklarını
belirler. Gelirlerini vergilerden temin eden bir devletler topluluğu var, bir
de primlerden temin eden. IMF, primleri, Hükûmete
uygun bulduğu için… Her ne kadar 1999 yılında muhalefette söyledikleri sözleri
bugün farklı bir şekilde dile getiriyorlarsa da şunu çok açık ifade etmek
lazım: Devletin katkı oranı nedir? Vatandaştan istiyorsunuz, katkı payını
istiyorsunuz; diş hekimliğinde de istiyorsunuz, protezde
de istiyorsunuz. Ama sosyal devlet olmanın çok belirgin bir ölçüsü var:
Devletin katkı oranı üçte 1’dir, sosyal devletlerde, hukuk devletlerinde üçte
1’dir. Şimdi üçte 1 katkı payını koymayan devlet ne yapıyor; sigortalıdan, BAĞ-KUR’ludan, tarımdan, çiftçiden, memurundan almaya kalkıyor.
İşte, bu sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmayan bu düzenlemeler nedeniyle
verdiğimiz bir önerge bu. Bunun devamında da katkı payıyla ilgili önergelerimiz
var. Ancak şunu bir ifade etmek istiyoruz: Yani sosyal güvenlik reformu
projesine haksızlık etmek istemiyoruz. Gerçekten, Sayın Bakanın Hükûmetin en fazla yorulan bakanı olduğunu, bu konuda da
elinden gelen gayreti gösterdiğini de biliyoruz. Bütün emek cepheleriyle
görüşmeler, grupları ziyaretlerini de biliyoruz. Ama ne yazık ki, gelin görün
ki AKP’yi aşıyor proje. AKP’nin, Hükûmetin iradesini
aşıyor, Meclisteki milletvekillerinin iradesini aşıyor. Çünkü önlerine öylece
bir beyaz kitap konuldu. 5-12 milyon arası grup etkileniyordu. “Dört aşamalı
bir reform yapacaksınız.” denildi. “Sosyal güvenlik kurumunu tek çatı altına
alın.” denildi. “Sağlık artı sosyal… 5510 sayılı Yasa.” denildi. Sadaka
devletten sosyal devlete geçiş için fazla bir şey söylenmedi. “Karadelik” denildi. Karadeliğin
kabahati de çalışana, emekçiye, halkımıza bulundu. Peki, kardeşim, batan bankalardan 100 milyar devlet ödemiş. Sosyal
güvenlik açığı sadece ve sadece 46 milyar. Burada hiç mi başka karadelik yok? Savaş harcamalarına ayrılan bütçe 100 milyar
dolar son yıllarda. Yakın zamanda 12 milyar dolar F-35 uçaklarına ayırdınız
savaş harcamalarında. Yani bu ülkenin emekçisi, memuru, işçisi, ailesi sağlıklı
büyüyemezse, ekonomik göstergeleriyle gelişmiş Avrupa standartlarında
yaşayamazsa hepsi, Afrika’daki açlıktan kırılmış insanlar gibi yeterince
beslenmemiş çocukları 3 değil 333 tane doğursanız ne olur? Bu ülkenin geleceği sağlıklı bireyde olur, özgür bireyde olur,
örgütlü toplumda olur, demokraside olur, hukukta olur. Ee,
bunu sağlamak için sağlığı sağlıklı yapacaksınız, eğitiminizi düzenli
yapacaksınız. Bu sağlık ve eğitim gibi temel göstergelerde devlet işte, katkı payını
üçte 1 oranında katmak zorundadır. Sosyal güvenliğin millî güvenliğin harcı
olduğunu iddia ediyorsanız, bu ülkenin millî birliği, bütün demokrasi de sosyal
güvenlikten geçer. Bu açıdan, AKP’yi aşan… Haksızlık ve insafsızlık etmek
istemiyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kaplan konuşmanızı tamamlayınız. HASİP KAPLAN (Devamla) – Bitiriyorum. Zaten görüyorum, CHP ile MHP’de gözlere bakıyorum. Gerçekten biraz
toleranslı bakıyorlar. Yani geçmiş dönemde bu tartışmalar da yaşandı. Ama tarih
bizi nasıl affeder, biz halka nasıl hesap veririz, vicdanımıza nasıl hesap
veririz? Bu sosyal güvenlik anlayışıyla hepimiz sorumluyuz, hepimiz bunun
altında kalırız. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Biraz zor, zor! O vicdanının hesabını
veremezsin! Zor! Vicdan varsa tabii. HASİP KAPLAN (Devamla) – Gerçekten bu tasarı derhâl geri
çekilmelidir. Bu tasarı geri çekilmeli ve halkın, emekçinin, çalışanın,
köylünün gerçek talepleri yerine getirilmelidir. OECD ülkeleri içinde en çok benim ülkemde ücret ödeniyor, en uzun
emeklilik benim ülkemdedir. Bunların hiçbirisinin gerçekle bağlantısı yoktur.
Getirin reel rakamları OECD ülkeleri içinde bir emeklinin aldığı maaşla senede
3 defa tatil yapıyor; arabası var, evi var, borcu yok ve tatil yapabiliyor… BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen konuşmanızı bitiriniz. HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. HASİP KAPLAN (Devamla) – …ve biz böyle bir ülke özlüyoruz.
Motorları maviliklere sürebilecek, özgür geleceği bir ülke düşlüyoruz. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz. HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu, ülkede de bu sosyal güvenlik reformu
gerçek anlamda olmakla olur. Bu önergemiz bu değişimle ilgilidir. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 40. maddesinde
değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 63 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “18 yaşını doldurmamış kişilerin ortodontik diş tedavilerinin 72 nci
maddeye göre belirlenen tutarı ile 18 yaşını doldurmamış veya 45 yaşından gün
almış kişilerin diş protezlerinin” ibaresinin, “ortodontik
diş tedavileri ile diş protezlerinin 72 nci maddeye
göre belirlenen tutarı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Kaptan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Tasarı’nın çerçeve 40’ıncı maddesi üzerine
verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım. Sayın milletvekilleri, ağız ve diş hastalıklarında doktor
muayenesi, diş çekimi, ortodontik tedavi, protez, onkolojik ve benzer tedavi ve uygulamalar konusunda
sağlık yardımlarının düzenlendiği bu maddeyle, sigortalının ödeyeceği para
miktarı tedavi giderinin yüzde 10’u iken yüzde 50’sine çıkarılmaktadır. Ayrıca, 18-45 yaş arası kişilerin diş protez
giderlerinin de tamamının sigortalı tarafından ödenmesi bu maddeyle hükme
bağlanmaktadır. Biz ise, tasarının 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Yasası’nın 63’üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ve
ikinci fıkrasında değişiklik yapan 40’ıncı maddesinin “Ortodontik
diş tedavileri ile diş protezlerinin 72’nci maddeye
göre belirlenen tutarı…” şeklinde değiştirilmesini yani belirlenecek tutarın
tamamının kurum tarafından ödenmesini, yaş sınırının da kaldırılmasını teklif
etmekteyiz. Zaten mevcut uygulamada da yaş sınırı yoktur. Sayın milletvekilleri, kişiler için, sağlıklı yaşamak anayasal bir
haktır. Bu hakkı sağlamak da devlet için görevdir. İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi’nin 25’inci maddesine göre “Herkesin, gerek kendisi gerekse ailesi
için, tıbbi bakıma, gerekli sosyal hizmetler dâhil olmak üzere, sağlığını
sağlayacak uygun bir yaşam düzeyine sahip olmaya ve hastalık hâllerinde güvenliğe
hakkı vardır.” denmektedir. Bu konuda Anayasa Mahkemesi 1990/27 esas, 1991/2
sayılı 17/1/1991 tarihinde verdiği bir kararında,
sosyal güvenlik çerçevesinde yapılacak sağlık yardımlarının, Anayasa’nın
65’inci maddesindeki “Devlet, … öncelikleri gözeterek mali
kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir” sınırlamasına tabi
olamayacağı belirtilmektedir. Maalesef, bu tasarıyla görüyoruz ki hem İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi hem Anayasa Mahkemesinin bu kararı göz ardı edilmektedir. Artık,
sosyal devlet yerini tüccar devlete bırakmaktadır. Kayıt dışılık
özendirilmektedir. Hâlbuki sosyal güvenlikte başarı sağlamanın yolu, kayıt
dışılığın önlenmesine bağlıdır. IMF’nin ve Dünya Bankasının talimatlarına
değil, meydanlara inen emekçilerin sesine kulak vermeye bağlıdır. Sayın milletvekilleri, bu tasarıyla insanlarımız daha çok
çalışacak, daha çok prim ödeyecek, daha geç emekli olacaklar ve daha az maaş
alacaklardır. Mevcut duruma göre hak kayıpları olacaktır. Kadınlarımız erkeklerden iki yıl daha erken emekli olurken, bu
tasarıyla kadın-erkek eşitliği ancak altmış beş yaşta emekli olmakla
sağlanmaktadır. Hani hak kaybı yok deniyordu? Kadınlarımızın iki yıl bile olsa
erken emekli olma hakkı ellerinden alınmaktadır, kendilerine çok görülmektedir.
Bu, hak kaybı değildir de nedir? Sayın milletvekilleri, TÜRK-İŞ, Hak-İş, Türkiye Kamu-Sen ve
Memur-Sen, bu hak kayıplarını nasıl ve hangi gerekçeyle görmüyorlar,
anlayamıyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kaptan, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. OSMAN KAPTAN (Devamla) – Sayın Bakan, mademki hak kayıplarından
TÜRK-İŞ, Hak-İş, Türkiye Kamu-Sen ve Memur-Sen bu kadar memnunlar, hak kaybı
olduklarına inanmıyorlar, o zaman bu sendikaların genel başkanlarının emeklilik
yaşını 80’e, hatta 90’a çıkarın. Verdiğimiz bu önergeyle biz, sendika ağalarının değil,
emekçilerin, emekli dul ve yetimlerin, çalışanların hakkını korumak istiyoruz.
O nedenle bu önergemizi verdik. Önergemizin kabulünü diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarız. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaptan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 40 ıncı maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 63 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “18 yaşını doldurmamış
kişilerin ortodontik diş tedavilerinin 72 nci maddeye göre belirlenen tutarı ile 18 yaşını
doldurmamış veya 45 yaşından gün almış kişilerin diş protezlerinin
72 inci maddeye göre belirlenen tutarının % 50’si” ibaresinin, “ortodontik diş tedavileri ile diş protezleri tutarı.”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Osman
Durmuş (Kırıkkale) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Durmuş, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 40’ncı maddeye verdiğimiz önerge dolayısıyla söz almış
bulunuyorum. Sayın Bakan zaman zaman birilerinin
kanunu okumadığını ifade ediyor. Biz şimdi kanunu okursak konuşacak süremiz
kalmayacak. Elimizdeki kanuna göre konuşuyoruz efendim. Sizin vereceğiniz
önerge elimize geçmediğine göre, sizin verdiğiniz kanun tasarısına göre
konuşmak zorundayız. Burada diyorsunuz ki: “…acil sağlık hizmetleri; 18 yaşını doldurmamış
kişilerin ortodontik diş tedavilerinin 72 nci maddeye göre belirlenen tutarı ile 18 yaşını
doldurmamış veya 45 yaşından gün almış kişilerin diş protezlerinin
72 nci maddeye göre belirlenen tutarının % 50’si.”
Ağız, diş tedavisi giderlerinin ödenmeyecek kısmı neresi? On sekiz-kırk beş yaş
grubuna ait. Ödenecek bölümü ne? On sekiz-kırk beş dışındaki diğer yaşlar.
Tamamını mı ödeyecek? Hayır, yüzde 50’sini ödeyecek. Peki, 68’inci maddeye göre emeklilerde yüzde 10, çalışanlarda
yüzde 20 katkı payı alıyoruz. Bu yüzde 50 ilaveyi nasıl hesaplayacaksınız? Kümülatif fiyatın üzerine yüzde 20 katkı payını koyduktan
sonra mı, onu çıkardıktan sonra mı? Yani, bir koyundan iki post çıkarıyorsunuz;
hem yüzde 10 alıyorsunuz veya 20 alıyorsunuz, bir de yüzde 50 alıyorsunuz. Değerli milletvekilleri, ortodonti çok özel bir diş hekimliği branşıdır. Türkiye'de sayıları çok çok
sınırlıdır. Bugün ortodontiden çocuklarınız için randevu isteseniz 75. Yıl
Hastanesinde iki yıldan evvel randevu alamazsınız, üniversitelerimizden isteseniz
dört yıldan evvel randevu alamazsınız. Bu belirlenen fiyatın tamamını, yüzde
100’ünü ödeseniz o fiyatla kimse size bakmaz. Türkiye gerçeklerini konuşalım.
Türkiye gerçekleri: Cebinden çok büyük, fahiş paralar vermeden ya da özel
aracılarla randevu talebini yenilemeden siz ortodontide çocuğunuzun yanlış
dizilmiş, bozuk dişlerini düzeltemezsiniz. O hâlde burada neyi konuşuyoruz? Anayasa’nın 56’ncı maddesi, herkesin istifade edeceği hizmetin
yaygın bir biçimde uygulanacağı bir genel sağlık sigortası kurulabileceğinden
bahsetmekte. Şimdi, yaşa bağlı sınırlama… Bireyin yaşamının dönemleri arasında
farklı uygulamalar öngörüyorsunuz. Değerli milletvekilleri, yedi yaşına kadar olan dişler “geçici dişler”dir, halk arasında “süt dişi” dediğimiz. On altı-on
sekiz yaşına kadar yirmi dört adet dişe kavuşur gencimiz. On altı-on sekizden
sonra azı dişleri çıkar; çoğu zaman da bunlar çıkmaz, gömülü kalır ve cerrahi
işlemlerle çıkarmak zorunda kalırsınız. Onun için, dişlerin dizilim düzeni ve
dişlerin kapanış şekli, üst çeneyle alt çenenin ilişkileri insan hayatında çok
önemlidir. Bu ahengi sağlayamazsanız ne gibi değişiklikler olur, söyleyeyim:
Erken dönemde bir diş çürüğünü tedavi ettiğinizde dolgu yapıyorlar. Dolgunuz
yüksekse, kaplamanız yüksekse “oklüzyon” dediğimiz
kapanma şekli bozulur. Bu kapanma şeklinin bozukluğu, dolgu yüksekliği, çene
eklemini bozar, eklem resmen yer değiştirir. Deneysel çalışmalarla biz bunu
gözlemledik ve buna bağlı müzmin baş ağrıları olur. Bu baş ağrısı birçok tetkik
ve araştırmadan sonra yakalanabilir ya da yakalanamaz ve çalışma verimini
düşürür. Şimdi, siz de on sekiz yaşına gelmiş, on sekiz yaşından gün almışa
özel, şimdi önerge veriyorsunuz, onu devre dışında bırakıyorsunuz. Zaten dişin
yirmi dört adedinin kendini düzenleme dönemi bu yaş grubu. Azılar çıktığı zaman
sıkışıyor, sağa sola zorluyor ve ağızdaki şekil bozuluyor. Siz, tedavi şansını
belli bir yaş grubuna vermiyorsunuz, bu yanlıştır. Önergenizde getiriyorsanız,
hiç istisna getirmeyin, tamamını düzeltmemiz lazım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Durmuş, konuşmanızı tamamlayın lütfen. OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Bitiriyorum efendim. Değerli milletvekilleri, biraz evvel Anayasa’dan bahsettim.
Anayasa’nın 56’ncı maddesini tekrar söylüyorum: “…herkesin yaşamını, beden ve
ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak…” direktifini veriyor 56’ncı madde.
Bazı yaşlarda “evet” bazı yaşlarda “hayır”; bu yanlıştır. Yine, Anayasa’nın
65’inci maddesini öne sürebilirsiniz. “Devletin imkânları düzeyinde bunları
sağlayacağız.” diyebilirsiniz. Ancak, Anayasa Mahkemesinin sağlıkla ilgili
kararı var, bunu göz ardı edemezsiniz. “Sosyal güvenlik hakkını ortadan
kaldıran ya da onu kullanılmayacak hâle getiren sınırlamalar uygulanma alanı
bulmamalıdır.” diyor. O hâlde biz, Anayasa Mahkemesi bozuyor tekrar
getiriyoruz. Bir şeyi daha söyleyeyim, son olarak: Milletvekili olarak şimdi
diş hekimine gidin, önce sizin panoramik bir çene filminizi istiyorlar. Neden?
Zannedersiniz ki teşhisi sağlamak için. BAŞKAN – Sayın Durmuş, konuşmanızı tamamlayınız lütfen, bir
dakikayı geçti. OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Bitiriyorum, hemen bitiriyorum Sayın
Başkanım. Tedaviniz olur, ikinci defa panoramik diş çekimine gönderiyorlar.
Niçin? Sizin beyanınıza, milletvekili olarak sizin beyanınıza güvenilmiyor.
Hekimin yaptığı tedaviye güvenilmiyor, ödemeye esas olmak üzere iki ayrı film
masraf olarak kullanılıyor. Bir şey söylüyorum: Bütçe, tedavi için ayrılmış bir
bütçedir. BAŞKAN – Sayın Durmuş, iki dakikaya yaklaştık, lütfen efendim… OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Bütçe, parayı ödeyecekleri tatmin için
bir bütçe değildir. Yeni bir masraf kapısı Mecliste de, uygulamada da
yapılıyor, bunun düzeltilmesini ivedi olarak istiyorum ve bu vesileyle önergeme
destek istiyorum. Çocuklarınıza yazık etmeyin. Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 40 ıncı
maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları “d) Kişilerin hastalanmaları halinde ayakta veya yatarak; ağız ve
diş muayenesi, diş hekiminin göreceği lüzum üzerine ağız ve diş hastalıklarının
teşhisi için gereken klinik muayeneler, laboratuvar
tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak
yapılacak tıbbî müdahale ve tedaviler, diş çekimi, konservatif diş tedavisi ve
kanal tedavisi, hasta takibi, diş protez uygulamaları,
ağız ve diş hastalıkları ile ilgili acil sağlık hizmetleri, 18 yaşını
doldurmamış kişilerin ortodontik diş tedavilerinin 72
nci maddeye göre belirlenen tutarı,” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN – Buyurun. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sosyal
güvenlik sisteminde, bu diş protezleriyle ilgili
ödemeler oldukça sınırlı. Bazı Avrupa ülkelerinde bir global
bütçe, bir pay ayrılıyor; o bittikten sonra bununla ilgili yeni bir ödeme de
yapılmıyor. Biz bu alanla ilgili düzenlemede, yaş ve ödeme sınırlamasını
getirirken bu uygulamaları da dikkate almış idik. Ama sosyal taraflarla
yaptığımız değerlendirmede, az önce Sayın Durmuş’un
da ifade ettiği gibi, bu yaş ve tedavi bedeli sınırlarını kaldırdık. Umarım,
bütün vatandaşlarımız için de hayırlı olmuştur. Teşekkür ediyorum, önergeye katılıyoruz efendim. BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Maddede sayılan diş tedavilerinin yanı sıra diş protezi
ihtiyacı olan her yaştaki genel sağlık sigortalılarının diş protezlerinin
bedellerinin de 5510 sayılı Kanunun 72 inci maddesine göre belirlenen tutarının
tamamının karşılanması amaçlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge istikametinde… KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan. BAŞKAN – Tamam Sayın Genç. Kabul edilen önerge istikametinde 40’ıncı maddeyi oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısını arayacağım. Maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
vardır, madde kabul edilmiştir. 41’inci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 41. Maddesi ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 64. Maddesine eklenen (c) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Malik Özdemir konuşacak. BAŞKAN – Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar) MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 119 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 41’inci maddesiyle
ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, önergeye ilişkin değerlendirmeme geçmeden
önce, bir milletvekili olarak bir tespitimi, bir üzüntümü Genel Kurulla
paylaşmak istiyorum. Son günlerde, hangi gerekçeyle olursa olsun, söz alan bir
grup milletvekili arkadaşımız bu kürsüye çıkıyor, nevruz bayramı kutlamalarında
Doğu’da ve Güneydoğu’da yaşanan olayları ve bu olaylarda güvenlik güçlerinin
uyguladığı şiddeti söylüyorlar ve bu şiddeti kınadıklarını söylüyorlar. Bu
arkadaşlarımız bu söylemlerini bir kere değil, âdeta sistemli bir biçimde bir
kampanyaya dönüştürerek söylüyorlar. SIRRI SAKIK (Muş) – Senden mi müsaade alacağız, ne yapacağız? HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hükûmet açıklama
yapana kadar da söyleyeceğiz. (DTP sıralarından alkışlar) MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Şimdi, sizi anlıyorum… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu kürsü halkın kürsüsü, onun için geldik. MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlarım… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sosyal demokratlar, böyle sınıfta
kaldınız! Bu kafayla barajın altında da kalırsınız! BAŞKAN – Sayın Kaplan… Sayın Kaplan, sakin olalım lütfen. MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın Milletvekili, sizi anlıyorum
ben. Sizin ne demek istediğinizi anlıyorum. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yazıklar olsun sizin gibi sosyal
demokratlara! MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Ama anlayamadığım, bu konuda
iktidarın, Hükûmetin ve AKP sıralarındaki
milletvekillerinin suskunluğudur. Bunu bir türlü anlayamıyorum. NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Siz niye susuyorsunuz? MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Biz susmuyoruz. Değerli arkadaşlarım, ya çıkın bu kürsüden… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Zaten sıfır oy almışsınız bölgeden, sıfır
oy almışsınız. MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – …bu kampanyaya karşı ya çıkın bu
kürsüden “Evet, nevruz olaylarında Doğu’da ve Güneydoğu’da…” SIRRI SAKIK (Muş) – Onu siz yapıyorsunuz, siz! MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – “…bazı devlet memurları, bilerek
ya da bilmeyerek şiddet uygulamıştır.” GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Bilerek… MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – “Bu, bizim beceriksizliğimizdir,
bunun için toplumdan özür diliyoruz.” deyin ya da çıkın bu kürsüden “Doğu ve
Güneydoğu’da asıl terörü uygulayan, şiddeti uygulayan otuz yıldan bu tarafa PKK
terör örgütü ve onun yandaşlarıdır.” deyin. İkisinden birini söyleyin. (CHP ve
MHP sıralarından alkışlar) HASİP KAPLAN (Şırnak) – İşkencede susan, yaşam hakkında susan ana
muhalefet de o kadar sorumludur. Ana muhalefet bu kadar sorumludur işte!
İşkencede susuyorsunuz, yaşam hakkında susuyorsunuz ama. MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sen Meclise gelmiyorsun ki bunları
duyacaksın. MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Ama görüyorum ki, AKP’li
milletvekilleri, bir suskunluk içerisinde görüyorum sizleri. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gelsin genel başkanlarınız… Gelsin, görelim. MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Aylardır burada konuşuluyor, bu
suskunluğunuz acaba… Sayın Başkanım, konuşmama ortam yaratır mısınız lütfen. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Susun, susun… Kolu kırılan işkenceleri
görüyorsunuz her gün ekranda. BAŞKAN – Sayın Özdemir, lütfen… Buyurun. MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Şimdi, bu suskunluğunuz “Sükût
ikrardan gelir.” sözünde olduğu gibi, bu söylenenleri kabul ettiğiniz için mi
suskunsunuz? HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Meclise
gelmiyorsun, Meclise. SIRRI SAKIK (Muş) – Yazıklar olsun sana! Sana yazıklar olsun! MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Yoksa,
hani geçmişte bir banka reklamı vardı değerli arkadaşlarım, “Yok birbirimizden
farkımız ama biz Osmanlı Bankasıyız.” derdi. Aslında, birbirinizden farkınız
yok. RASİM ÇAKIR (Edirne) – Aynen… Doğru… SIRRI SAKIK (Muş) – Senin de çetelerden farkın yok! İşkence
çetelerinden farkın yok! BAŞKAN – Sayın Özdemir, lütfen… MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Biriniz devletin üniter devlet yapısına, ulus devlet yapısına karşısınız… BAŞKAN – Sayın Özdemir… HASİP KAPLAN (Şırnak) – İşkence şakşakçıları… İşkenceye şakşak
çakanlar… MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – …birileriniz de devletin laiklik
ilkesine, sosyal devlet ilkesine karşısınız. Yok
birbirinizden farkınız. Aynı şeyleri söylüyorsunuz. BAŞKAN – Sayın Özdemir, lütfen… SIRRI SAKIK (Muş) – Darbeciler! Darbeciler! HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ergenekon çeteleri! Ergenekon’a gidin! BAŞKAN – Sayın Özdemir, lütfen önergeniz üzerinde konuşunuz. (DTP
sıralarından gürültüler) RASİM ÇAKIR (Edirne) – Otur yerine! Otur yerine! SIRRI SAKIK (Muş) – Terbiyesiz! HASİP KAPLAN (Şırnak) – Konuşma! Konuşamazsın! RASİM ÇAKIR (Edirne) – Otur yerine! Haddini bil! HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yazıklar olsun! Yazıklar olsun sizin gibi
sosyal demokratlara! BAŞKAN – Sayın Kaplan… MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlarım… BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen… CEMAL KAYA (Ağrı) – Provokatörlük yapma! MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Provokatörlük değil, doğruyu
söylüyorum. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yaşama hakkında susamazsın! Sosyal
demokratlar susamaz! MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Çıkın o zaman, bu söylenenler
karşısında gereken cevabı verin burada. BAŞKAN – Sayın Özdemir, lütfen konuşmanızı tamamlayınız. CEMAL KAYA (Ağrı) – Provokatörlük yapıyorsun! ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Provokatörlük yapıyorsun! MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bir haftadan bu tarafa insan hakları konusunda söylemlerde
bulunuyoruz. (DTP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) SIRRI SAKIK (Muş) – Nasıl insan haklarını ağzına alıyorsun? MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Evet, insan hakları konusunda
sayacak olursak çok farklı insan hak ve sorumlulukları vardır… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Konuşma! BAŞKAN – Sayın Kaplan… Sayın Sakık,
lütfen… MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – …insan hak ve özgürlükleri vardır.
Örneğin ifade özgürlüğü vardır, inanç özgürlüğü vardır, eğitim hakkı vardır,
barınma hakkı vardır… HASİP KAPLAN (Şırnak) – İşkencede susacaksınız! Yaşam hakkında
susacaksınız! MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – …ama tüm bu hakların ötesinde bir
hak vardır ki, bunların hepsinin üstündedir, o da insanın yaşama hakkıdır. OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Yaşama hakkını siz savunuyor musunuz? MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Şimdi, Hükûmet,
bu getirdiği teklifle, aslında, önceden cumhuriyetinizin laiklik ilkesine karşı
tavrı belliydi. Giderek, artık, AKP İktidarı sosyal devleti ortadan kaldırmaya
çalışıyor. Getirdiğiniz bu yasa tasarısıyla sosyal devleti yok etmek
istiyorsunuz. SIRRI SAKIK (Muş) – Askerî kışladan çıkın, çıkın! Askerî kışladan
çıkın! MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Sosyal devlet de, değerli
arkadaşlarım, her köşe başında açtığınız ve adına “sosyal market” dediğiniz… MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sosyal devleti gel de AK Partide gör. MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – …adına “gıda bankası” dediğiniz
kurumlarla sosyal devletin alakası yok! BAŞKAN – Sayın Özdemir… MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Köylerde gör sosyal devleti. BAŞKAN – Sayın Hıdır… MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Bu kurumlar yani “gıda bankası”
dediğiniz kurumlar… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Özdemir, bakınız, önergeyle ilgili hiçbir şeyden
bahsetmediniz, diğer şeylerden bahsettiniz. Bir dakikalık süre vereceğim. Konuşmanızı tamamlayınız ve
bitiriniz. Buyurunuz. MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Son bir dakikamı kullanmak
istiyorum. BAŞKAN – Buyurun bir dakikalık süre size. MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Bu kurumlarla övünmeyin. Ramazan
ayında kurduğunuz bir aylık çadırlarla övünmeyin. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Beş yıldır dağıtıldı. Siz ne yaptınız? MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Övünmeyin bununla! Dağıttığınız 8
milyon aileye, kömür dağıtmakla övünmeyin! Bu tablo övünülecek bir tablo değil!
Tam tersine utanılacak bir tablodur, utanılacak bir tablo! (AK Parti
sıralarından gürültüler) ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Elli yıldır
muhalefetsiniz! MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Dünkü gazetelerde var. Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek “400 bin aileye yardım dağıtacağım.”
diyor değerli arkadaşlarım. ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Milletten kork! MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Bağırmadan dinle! 400 bini çarp 4’le; 1 milyon 600 bin eder. Yani, Ankara’da,
Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde 3 milyon nüfuslu; 3,5 milyon nüfuslu bir
kentte eğer 1 milyon 600 bin kişi sizin dağıtacağınız sadakaya, ulufeye muhtaç
kalmışsa bununla övünmeyin, bununla utanın! Bununla utanmanız gerekiyor! (CHP
ve MHP sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından gürültüler) Rakamları çarpıtarak bir sahte cennet yaratıyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Oysa bugün bizim ülkemizde 20
milyon insan açlık sınırında, yoksulluk sınırının altında yaşıyor… BAŞKAN – Sayın Özdemir, teşekkür ediyorum. MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – 2 milyon insanımız resmen açlık
sınırının altında yaşıyor. BAŞKAN – Sayın Özdemir, teşekkür ederim efendim, buyurun. MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Her seferinde yoklama yapmak için,
dışarı çıkıp sonra buraya gelmekle… (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Özdemir, lütfen efendim, buyurun. MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – İzin verirseniz devam edeyim. BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, sataşma var. Kürsüden sadece
bir cümleyle… BAŞKAN – Sayın Kaplan, bir dakika… Arkadaşlar, bir dakika sakin olalım… Bir dakika efendim… BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın Bozdağ, dinleyeceğim sizi
efendim, oturun, dinleyeceğim sizi, şu önergeyi bitireyim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
(AK Parti ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler) Arkadaşlar, önergeyi oyluyorum... Sayın Özdemir, lütfen oturunuz
yerinize... Sayın Özdemir… Lütfen arkadaşlar… Sayın Kılıçdaroğlu,
lütfen… Sayın milletvekilleri, Sayın Tutan, lütfen... Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Madde 41’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Sayın Bozdağ, buyurun efendim. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen oturun. Sayın Kaplan, oturunuz
efendim. Sayın Bozdağ, buyurun efendim. BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, Hatip konuşmasında grubumuzu
itham ederek birtakım açıklamalarda bulunmuştur, söz istiyorum sataşmadan
dolayı. BAŞKAN – Doğrudur, evet. Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Arkadaşlar, durun, sakin olun. Bir şey yapmıyorum ben. SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, aynı şekilde bize de sataşma
var. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, bize hitaben, grubumuza
hitaben, isimle… BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen sakin olunuz, buyurunuz efendim,
oturunuz. Buyurun Sayın Bozdağ. V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Sivas Milletvekili Malik Ecder
Özdemir’in konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün, burada, haftanın başından beri görüştüğümüz, Türkiye’nin
sosyal güvenlik alanındaki sorunlarına çözüm getiren, geleceğini planlayan
önemli bir yasayı görüşüyoruz. Bütün muhalefetiyle, iktidarıyla milletvekilleri
katkılarını sunmaya gayret ediyor. Ama burada katkı sunarken, çalışırken konuyu
ilgisi, alakası olmayan yerlere çekmenin hiç kimseye bir faydası yok. Burada
konuşulan sosyal güvenlik reformuyla laiklik ilkesinin ne alakası var? Nereden
getirip nasıl bir ilişkiyle bunu kurabiliyorsunuz? (AK Parti sıralarından
alkışlar) MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bir haftadır Doğu’da işkence
yapıldığı söyleniyor. Bununla ilgili herhangi bir cevap veriyor musunuz? Susuyorsunuz
sadece. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, biz AK Parti olarak, milletimizin
bize oy verdiği günden bugüne kadar, iktidarıyla… MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bir aydır bu konuşmalara niye cevap
vermiyorsunuz? BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –…Meclis grubuyla beraber cumhuriyetin
nitelikleri daha güçlü olsun diye… MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Onun cevabını vermek durumundasınız
ya doğru ya yanlış. Susmakla görev alınmaz ki. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –…demokrasi niteliği güçlü olsun, hukuk
devleti niteliği güçlü olsun, sosyal devlet niteliği güçlü olsun, laiklik
niteliği güçlü olsun diye uğraştık. Onun için de cumhuriyetin her bir niteliği
AK Partiyle daha da güçlenmiş, daha da kuvvetlenmiştir. (AK Parti sıralarından
alkışlar) MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Haydi canım sen de! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hem laiklik ilkesi güçlenmiştir… MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Onu Anayasa Mahkemesine
anlatacaksın. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –… hem demokrasi
ilkesi güçlenmiştir hem de hukuk devleti ilkesi. MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Onu Anayasa Mahkemesine
anlatacaksın. (AK Parti sıralarından “Otur yerine!” sesleri, gürültüler) SIRRI SAKIK (Muş) – Nasıl demokratsın, nasıl demokrat? BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, sosyal devlet ilkesinden
bahsediliyor, değil mi? Bugüne kadar, biz gelene kadar da iktidarlar oldu. OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sosyal demokrat değil, sahte demokrat! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Biz geldik, devletin memuru ayrı bir
sosyal güvenlik kurumuna bağlı, işçisi ayrı bir yere bağlı. SIRRI SAKIK (Muş) – Askerî kışladan çıkın ya, çıkın! TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Dağlara mı gidelim! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hastalandığı zaman gidiyor hastaneye,
memuruna bakan yapı ayrı, işçisine bakan yapı ayrı. Doktor aynı, hastane aynı,
maaşını veren aynı, işçiye bakış ayrı, memura bakış ayrı. Hani devlet “Herkes
eşit.” diyordu 10’uncu maddede? OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sürüyorsunuz, sürüyorsunuz doktorları. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – “Devlet ayrımcılık yapmaz.” diyor, sosyal
devlet de bunu yapmaması lazım. İşçisini ayrı hastaneye, memurunu ayrı
hastaneye gönderen devlet hukuk devleti mi, sosyal devlet mi? (AK Parti
sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar) OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Doktorlar intihar ediyor. MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Atamalara bakın, atamalara. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Biz ne yaptık? Bir araya getirdik.
Hastanelerin kapısını açtık vatandaşa. Bakın, eskiden benim işçi kardeşim
Yozgat’tan, Edirne’den, Kars’tan gelir Ankara’ya, bir numara alır muayene olmak
için; sonra doktorun kapısına gider, bekler, kuyruk; ilaca gider, bekler,
kuyruk… Depoda ne kadar ilaç varsa o kadar tedavi. Kuyrukları kaldırdık. TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Değişen bir şey yok ama,
aynen devam. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Efendim, bütün eczanelerin kapılarını
açtık. Memur-işçi arasındaki ayrımı kaldırdık, eşitliği, sosyal devleti
getirdik. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – İntihara zorladığınız doktora ne
diyorsunuz? BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Vatandaşın yaşamasını sağladık. Kötü mü
ettik? Sosyal devlet bu. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Doğu’daki doktora ne diyorsun? BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Şimdi, benim işçi kardeşim gittiği zaman
istediği eczaneden ilacını alabiliyor mu, istediği yere gidebiliyor mu? (AK
Parti sıralarından alkışlar) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Biz milletimizin önünü açtık. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Bozdağ, konuşmanızı
tamamlayınız. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) MALİK EJDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Başkan, bunların sataşmayla ne
alakası var? BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Diyoruz ki, devlet vatandaşının derdine
deva olacak. Eskiden şu vardı: Gidiyordu doktora muayene oluyordu, “Sen
kansersin” diyordu… BAŞKAN – Sayın Bozdağ, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Lütfen son cümlenizi alayım. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Tedavi, para… Ama,
şimdi devlet tedavisini yapıyor, her türlü giderini üstüne alıp karşılıyor. Bir başka şeyi daha ifade edeceğim… BAŞKAN – Sayın Bozdağ, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu memlekette Türkiye’de ay yıldızlı
Bayrak da yetmiş milyonun kanı vardır, o kandan bu rengi almıştır. Burada
konuşurken, bu milleti ayrıştırıcı konuşmalar yapmak birbirinin karşısına
dikecek konuşmalar yapmak hiç kimseye fayda vermez. (AK Parti sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar ve DPT sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Bozdağ, lütfen… Teşekkür ederim… BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Biz kardeşiz, Türk’üyle, Kürt’üyle,
Laz’ıyla, Çerkez’iyle kardeşiz, bizim kanımız da al Bayrakta. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından “Bravo”
sesleri alkışlar, DTP sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler) SIRRI SAKIK (Muş) – Bir kardeşliği alkışlıyoruz kardeşliği. OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Ergenekon’cuları
da yuhlayacağız. BAŞKAN – Teşekkür ederim. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın Kaplan, çok kısa olmak kaydıyla size de söz
vereceğim, buyurun konuşun. Buyurun Sayın Kaplan. (AK Parti ve CHP sıralarından karşılıklı
gürültüler) SIRRI SAKIK (Muş) – Biz kardeşliği alkışlıyoruz, siz ihaneti
alkışlıyorsunuz. (CHP sıralarından “Hangi kardeşliği” sesleri, gürültüler) BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… SIRRI SAKIK (Muş) – Yazıklar olsun sana! Kürt ve Alevisin bir de,
yazıklar olsun! BAŞKAN – Lütfen… 2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in konuşmasında partisine sataşması nedeniyle
konuşması HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
burası halkın kürsüsü. Biz halkın oylarıyla, anaların ak sütü gibi helal
oylarıyla buraya geldik… RASİM ÇAKIR (Edirne) – Biz gökten zembille mi indik geldik buraya? HASİP KAPLAN (Devamla) – Sus, cevabını alacaksın. BAŞKAN – Bütün milletvekilleri aynı geldi Sayın Kaplan. SIRRI SAKIK (Muş) – Siz Baykal’ın talimatıyla geldiniz. HASİP KAPLAN (Devamla) – Bir hukuk devletinde insan hakları,
demokrasi uğrunda mücadele için burada yemin ederek bu kürsüde göreve
başlamadık mı? Eğer, Van’da seksen yaşındaki bir anamız coplarla ayaklar altına
alınıyorsa, bundan rahatsızlık duymuyorsanız, o sizin sorununuz. MALİK EJDER ÖZDEMİR (Sivas) – Rahatsızım. HASİP KAPLAN (Devamla) – Eğer, Yüksekova’da üç tane polis, on beş
yaşında ağzı kapatılmış bir çocuğunun kolunu ekranlarda kırıp, vicdanınız
sızlamıyorsa, o sizin sorununuz. Eğer… (Gürültüler) BAŞKAN – Sayın Kaplan… MALİK EJDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sızlıyor ama bu gün kaldırılan şehit
cenazelerinde de vicdanım sızlıyor benim. HASİP KAPLAN (Devamla) – Eğer, demokratik hak ve özgürlükleri
kullandığı için Van’da, Yüksekova’da, Erciş’te 3 tane insanımız yaşamını yitiriyorsa,
insan haklarının en başında gelen, temel hak ve hürriyetlerin en başında gelen
yaşama hakkını, en kutsal hakkı sizler savunmuyorsanız, onlar sizin sorununuz,
ama bizim görevimiz de bu kürsüden Hükûmeti
uyarmaktır. RASİM ÇAKIR (Edirne) – Bize değil, iktidara diyeceksiniz onu,
talimat vereni uyarın. HASİP KAPLAN (Devamla) – Hükûmeti
açıklama yapmaya davet etmektir. Bu çok doğaldır. Bu doğallığı sonuna kadar
ısrarla istemek, milletvekili olmanın onurudur, şerefidir! (DTP sıralarından
alkışlar) Bu ülkede biz Kürt’üyle, Türk’üyle, Çerkez’iyle, Boşnak’ıyla,
Arnavut’uyla, hep birlikte bir ve kardeşçe yaşayacağız! (DTP ve AK Parti
sıralarından alkışlar) MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Yalan söylüyorsun, yalan! HASİP KAPLAN (Devamla) – Herkese rağmen, bütün farklılıklara
rağmen, bütün mezhep inançlarına rağmen bu ülkede birlikte yaşama arzusunu, bu
ülkenin bütünlüğünü demokraside ve hukukta sağlayacağız. İsteyenler çetelerde
arayabilir, isteyenler darbelerde arayabilir, isteyenler halkın iradesi dışında
başka yerlerde arayabilir! (DTP ve AK Parti sıralarından alkışlar) MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Alkışlayın alkışlayın,
hislerinize tercüman oluyor zaten! HASİP KAPLAN (Devamla) – Ama burada bir söz yazılıyor: “Egemenlik,
kayıtsız şartsız milletindir.” Bu milletin önünde eğiliriz, saygıyla eğiliriz,
bin kez eğiliriz, ama işkencecilerin karşısında asla eğilmeyiz! Bu böyle biline
ve… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Kaplan, AKP’ye söyleyin! HASİP KAPLAN (Devamla) – Ve özür dilemeye davet ediyorum. BAŞKAN – Sayın Kaplan… HASİP KAPLAN (Devamla) – CHP’yi, sosyal demokrat geçinenleri bu
kürsüden yaptığı konuşmalardan sonra özür dilemeye davet ediyorum. Halkımız
adına, işkence görenler adına, ölenler adına, insan hakları ayaklar altına
alınanlar uğruna, bunun için özür dilemeye davet ediyorum! BAŞKAN – Sayın Kaplan, teşekkür ediyorum. HASİP KAPLAN (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Süremiz de doldu, teşekkür ediyorum. HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu ülkede birliğimizi… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) HASİP KAPLAN (Devamla) – …gücümüzü, kardeşliğimizi birlikte yaşama
arzumuzu, hiçbir kanun dışı, hukuk dışı, insanlık dışı anlayış yıkmayacaktır!
Bunu herkes böyle bilsin. Bu onurla bu Mecliste görev yapıyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) HASİP KAPLAN (Devamla) – Kardeşçe de, yeri geldiği zaman da omuz
omuza Türkiye için mücadele ederiz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) HASİP KAPLAN (Devamla) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DTP
ve AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Efendim? KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, partimizi özür
dilemeye davet etti, CHP’li... (Gürültüler) HASİP KAPLAN (Şırnak) – Özür dileyeceksiniz tabii, Sayın Kılıçdaroğlu. MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Hadi oradan! BAŞKAN – Arkadaşlar, bir dakika, sakin olalım lütfen. Bakınız… Buyurun, Sayın Kılıçdaroğlu’nu dinleyin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Efendim, söz istiyorum. Partimizin
adı kürsüde ifade edildi. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Muhatabınız AKP İktidarı, CHP değil. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Konuşmayın. Siz işkencecilerle
gidiyorsunuz. BAŞKAN – Sayın Öztürk, arkadaşlar,
lütfen… Sayın milletvekilleri… HASİP KAPLAN (Şırnak) – İşkenceyi savunmak size kazandırmaz. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Orası, orası! SIRRI SAKIK (Muş) – Ne elini kaldırıyorsun? Ne? Nedir? Agresif bir
adamsın sen! KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Sakık,
bir dakika efendim. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – AKP’ye çatın! BAŞKAN – Arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Kılıçdaroğlu’nun kısa bir açıklama yapması için
söz vereceğim ama süremiz doldu. Sayın Kılıçdaroğlu’nun
konuşması tamamlanana kadar çalışma süremizin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. SIRRI SAKIK (Muş) – Nesin, kim oluyorsun da… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kürsüyü bu hâle getiren sizin
konuşmacılarınız değil mi? İki konuşmacınız çıkıp kürsüyü bu hâle getirmedi mi?
Biz mi getirdik? Herkes haddini bilsin. SIRRI SAKIK (Muş) – Gidin siz il başkanınızla konuşun. Siz, il
başkanınıza nasıl hakaret edildiğini ondan öğrenirsiniz. TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Otur yerine! HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hakaret edemezsiniz. Ölürüz de hakaret
ettirmeyiz kendimize. RASİM ÇAKIR (Edirne) – Hakaret etmeyin de hakaret ettirmeyin.
Haddini bil! Haddini bil, hakaret etme! HASİP KAPLAN (Şırnak) – Haddini herkes bilecek! SIRRI SAKIK (Muş) – Siz bileceksiniz! KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Arkadaşlar, lütfen… BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
Bir sataşmaya sebebiyet vermeden tamamlayalım. 3.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum. RASİM ÇAKIR (Edirne) – O işkenceleri biz çektik biz, 12 Eylülde
biz yattık, biz. SIRRI SAKIK (Muş) – Siz, işkencecilerin yanında… KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Arkadaşlar, lütfen… BAŞKAN – Arkadaşlar, Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor, lütfen… KEMAL KILIÇDAROĞLU Devamla) – Arkadaşlar,
lütfen ya! Lütfen arkadaşlar ya! BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Herkes safını belirler! RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sen çelik çomak oynuyordun o günlerde! KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Lütfen arkadaşlar… BAŞKAN – Süreyi uzattım efendim. SIRRI SAKIK (Muş) – Siz hayatınız boyunca çelik çomak
oynamışsınız! BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen… Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun efendim. KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Efendim, bu Parlamentoda, bu
saatte… SIRRI SAKIK (Muş) – Hayatınız boyunca hiçbir özgürlük için
mücadele… RASİM ÇAKIR (Edirne) – Hadi oradan! SIRRI SAKIK (Muş) – Hadi sen de be! Uşak! RASİM ÇAKIR (Edirne) – Salak! BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen… Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun. SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Terbiyesiz olma! HASİP KAPLAN (Şırnak) – Terbiyesiz olmayın! Burada küfür
ettirmeyiz, hiç kimse küfür edemez. BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, müdahale edin, sözünü geri
alsın. “Terbiyesiz” dedi. Bir milletvekiline diyemez. Sözünü geri alsın. BAŞKAN – Sayın Kaplan… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hayır, konuşamaz almadığı sürece.
“Terbiyesiz” dedi, alacak. BAŞKAN – Sayın Kaplan, ben şeyleri alayım, duymadım. Lütfen
oturunuz. HASİP KAPLAN (Şırnak) – “Terbiyesiz” ne, öğrenecekler, alacaklar
sözlerini geri. BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun
efendim. KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, lütfedip baştan
başlatırsanız… HASİP KAPLAN (Şırnak) – “Terbiyesiz” demeyi nereden
öğreniyorsunuz! BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen sakin olalım. ZEYİD ASLAN (Tokat) – Başkanım, çıksın dışarı böyle terbiyesizce
konuşan adam. Çık dışarı lan! YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sen de yerinde otur! ZEYİD ASLAN (Tokat) – Konuşma! YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Yerinde otur! BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız. Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun
efendim. ZEYİD ASLAN (Tokat) – Sen ne bakıyorsun lan?
BAŞKAN – Arkadaşlar, bakın bir grup başkan vekilimiz konuşuyor,
lütfen dinleyelim. ZEYİD ASLAN (Tokat) – Seninle de hesaplaşırız! Terbiyesiz! Lafını
geri alsana! BAŞKAN – Sayın Aslan, lütfen… Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun efendim. KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum. Efendim, Sosyal Güvenlik Yasası’nı görüşüyoruz. Görüşme sırasında,
dikkat ederseniz, Demokrat Türkiye Partisine mensup arkadaşlarımız kürsüye
geldiklerinde… ŞÜKRÜ AYALAN (Tokat) – Öyle bir parti yok. KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Efendim… BAŞKAN – Arkadaşlar, tamam, anlıyorsunuz. Buyurun lütfen. ŞÜKRÜ AYALAN (Tokat) – Öyle bir parti yok. KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Yani DTP… BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun
efendim. KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – … milletvekili
arkadaşlarımız geliyorlar, kendi bölgelerinin bir sorununu burada ısrarla dile
getiriyorlar. Bizim konuşmacımız da sözüne başlarken o bölgede insanların
öldüğünü, her gelen milletvekili arkadaşın bunu ısrarla dile getirdiğini, ama
kürsüye gelen iktidar kanadından hiçbir konuşmacının da bir şekliyle bu soruna
yanıt vermediğini söyledi. Yanıt vermediğini söyleyince de ortada bir diyalog
eksikliği çıktı. Burada şimdi kardeşlikten söz ediliyor. Arkadaşlar, Parlamentoda
her milletvekili seçilip gelmiştir. Kimse başka bir ülkenin oyuyla buraya
gelmemiştir. Kendi yurttaşlarımızın oyuyla geldik. Hepimiz kendi
yurttaşlarımızın oyuna saygı göstereceğiz. Bize oy verene de vermeyene de saygı
göstereceğiz. Eğer bu ülkede demokrasi varsa, biz Şırnak’tan, Hakkâri’den,
Diyarbakır’dan seçilen gelen insanlara da; Trakya’dan, Adana’dan, Mersin’den,
İzmir’den gelen arkadaşlarımıza da saygı göstereceğiz. Biz hiçbir zaman… Bakın, bir şeyin altını çizeyim, ben hiçbir
zaman ve hiçbir ortamda, işkenceden medet uman, işkenceyi bir araç olarak gören
bir düşünceyi hayatım boyunca kabul etmedim, kabul etmemiz de zaten yanlış
olur. İşkence dünyanın en aşağılık işidir. İşkenceyi yapanlar da dünyanın en
aşağılık insanlarıdır. SIRRI SAKIK (Muş) – Bunu savunanlar da en aşağılık insanlardır. MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Doğru, işkenceyi savunanlar aşağılık
insanlardır. KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – İşkenceden medet ummak da bu
çerçevede bir olgudur, bir olaydır. Bakın, biz demokrasi diyorsak, demokraside yurttaşların verdiği
oya, yurttaşların tercihlerine saygı göstermek zorundayız. BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Allah Allah! KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, ben size
bir örnek vereyim. Biz burada CHP olarak Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı
seçilmesine karşı çıktık, ama şunu söyledik: “Parlamentodan seçilirse, artık, o
Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanıdır.” dedik, ama karşı çıktık, bunu
açıklıkla söyledik. Beraber televizyon programına katıldığım Adalet Ve Kalkınma
Partisi grup başkan vekilleri vardı, onlara da söyledim ben ve bunu
televizyonun önünde söyledik biz. İSMAİL BİLEN (Manisa) – Anayasa’ya göre başka bir şey söyleme
şansınız var mıydı? BAŞKAN – Sayın Bilen, lütfen… Sayın Kılıçdaroğlu, konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun efendim. KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Efendim, bizim her şeyi söyleme
şansımız vardır. BAŞKAN – Arkadaşlar lütfen… KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Eğer bu kürsüyü bize yasaklama
gücünüz varsa buyurun yasaklayın. Eğer yasaklama gücünüz yoksa,
bu kürsüde, seçilen her milletvekili konuşacaksa o zaman bizim söyleyeceğimizi
kabul etmek zorundasınız. Beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, kabul edersiniz veya
etmezsiniz ama her parlamenterin burada konuşmaya, düşüncelerini özgürce dile
getirmeye hakkı vardır. OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Provokasyon yapmaya hakkı yok ama! KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Anayasa değişikliği şöyle olur
böyle olur. O ayrı bir olaydır. Anayasa değişikliği getirirsiniz, biz de parti
olarak görüşümüzü beyan ederiz, katılırız veya katılmayız. BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen
tamamlayınız. KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Ama şunu derseniz: “Bizim
getirdiğimize katılırsanız demokratsınız, katılmazsanız darbecisiniz.” Böyle
bir anlayış nereden çıkar arkadaşlar! MUSTAFA ÖZBAYRAK (Kırıkkale) – Şüphen mi var! BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu… Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen tamamlayınız. KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Tabii. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, vaktimiz doldu. Lütfen… KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Başka bir şeyin daha altını çizmek
isterim. MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Referandumun iptali için niçin
mahkemeye gittiniz halkoyuna saygılıysanız? Halka saygınız nerede sizin! BAŞKAN – Sayın Ekmen, lütfen… YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Dinle de biraz bir şey öğren! KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar… BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, son
cümlenizi alayım. KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Bana bu soruyu sormanız için
demokrasiyi sindirmeniz lazım. (AK Parti sıralarından “Dinlemiyoruz” sesleri)
Tabii… Tabii… Eğer siz Anayasa Mahkemesine başvurmayı demokrasinin gereği
saymıyorsanız zaten demokrasiye inanmıyorsunuz. Demokrasiye inanmayan insanlara
da biz demokrasi dersi vermeye zaten gerek duymuyoruz. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Saygıdeğer milletvekilleri, yoğun bir gün geçirdik. Kırk bir
maddeyi kabul ettik, bugün ona ulaştık. Hepinize çalışmalarınız için teşekkür
ediyorum. Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla
görüşmek için, 8 Nisan 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum. Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum. Kapanma Saati: 21.07 |
|