DÖNEM: 23                            CİLT: 17                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

86’ncı Birleşim

3 Nisan 2008 Perşembe

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - YOKLAMA

III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Alparslan Türkeş’in ölümünün 11’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, ülkemizde yaşanan insan hakları ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, Malatya’ya yapılan ve yapılacak olan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve 12 milletvekilinin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/538, 2/155, 2/186) (S. Sayısı: 125)

2.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, İller Bankasında görevden alınan bürokratlara ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/2176)

2.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan yatırımlara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/2227)

3.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Başbakanlık Basın Sözcüsünün yazdığı iki kitabın basım ve tanıtım maliyetine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/2236)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.04’te açılarak beş oturum yaptı.

Birinci ve İkinci Oturum

Sivas Milletvekili Osman Kılıç, madenciliğin önemi ve Sivas’ın maden potansiyeline;

Van Milletvekili İkram Dinçer ile

Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu,

Van’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

İsrail Parlamentosu ve Filistin Yasama Konseyi Dışişleri Komisyonları Başkanlarının davetine istinaden, bu ülkelere resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetini belirlemek üzere, siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/499) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri verildiği bildirildi.

Rusya Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Uluslararası Komitesi tarafından davet edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetinin davete icabet etmesine,

NATO Parlamenter Asamblesi Türk Delegasyonu Başkanı ve Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem’in, Bükreş’te gerçekleştirilecek olan “NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi”ne katılmasına,

İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan, Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve 12 Milletvekilinin, 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (1/538, 2/155, 2/186) (S. Sayısı: 125) görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin, 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin, Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi’nin (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) birinci bölümünün görüşmelerine devam edildi.

 

 

Eyyüp Cenap GÜLPINAR

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Fatoş GÜRKAN

 

Yusuf COŞKUN

 

Adana

 

Bingöl

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

Üçüncü, Dördüncü ve Beşinci Oturum

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin, 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin, Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi’nin (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) görüşmelerine devam edilerek ikinci bölümüne kadar kabul edildi; ikinci bölümünün tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, Oturum Başkanı ve TBMM Başkan Vekili Eyyüp Cenap Gülpınar’ın şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’a söylenen bir sözün tutanaktan çıkarılması kabul edildi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun konuşmasında şahsına,

Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in konuşmasında 57’nci Hükûmete,

Sataştığı iddiasıyla birer konuşma yaptılar.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un konuşmalarına ilişkin bir açıklamada bulundu.

3 Nisan 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 21.01’de son verildi.

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Yusuf COŞKUN

 

Fatoş GÜRKAN

 

Bingöl

 

Adana

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

 

 

Konya

 

 

 

Kâtip Üye

 

 

3 Nisan 2008 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, merhum Alparslan Türkeş’in 11’inci ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili Oktay Vural’a aittir.

Sayın Vural, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Alparslan Türkeş’in ölümünün 11’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk siyasetinin ve devlet hayatının yeri dolmayacak eşsiz insanı, Türk milliyetçilerinin ebedi lideri, Türk milletinin, devletiyle ve vatanıyla onurlu bir şekilde kıyamete kadar yaşamasını hayatı boyunca kendine temel gaye edinen Başbuğ Alparslan Türkeş’in 11’inci ölüm yıl dönümünü anmak amacıyla gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinize saygılarımı arz ediyorum.

Lider ve devlet adamları zincirinin bir büyük halkası, kendine Türk milliyetçilik davasını misyon, kader seçen ve karlı bir baharda Yaradan’ın huzuruna sıfatların en güzeliyle uğurlanan Başbuğ Alparslan Türkeş, Türk dünyasının bilge lideridir. Bilgeliğin özünde var olan, onu harekete geçiren alplık ruhudur. Bilgelik ve alplık özelliklerine sahip olan Türk liderleri, içinden çıktıkları milletin kimliğini belirleyen temel nitelikleri benliklerinin derinlerinde duyarlar. Bu değerler maddi-manevi şartlar olgunlaştıkça söz konusu şahsiyette aşk, doğru bilgi ve atılımcı cesaretin öncülüğünde Kutup Yıldızı gibi ortaya çıkmaya ve aynı ülkü için kalpleri çarpan insanları etrafında toplamasıyla bir ışık hüzmesi hâlini alır. İşte, Türkeş’i bilge yapan, ülkücülüğü sarsılmaz kılan da budur.

Sayın milletvekilleri, Alparslan Türkeş, tarihin haklı çıkarttığı liderdir çünkü Alparslan Türkeş’in engin devlet tecrübesi ve olgun imanıyla desteklenmiş bilgi ve aksiyonu, milletimizin varlığını ilgilendiren her konuda ortaya koyduğu tezleri ve tespitleri, yıllar sonra gelişen olaylarda gerçekleşmiş, doğruluğu en uçtaki rakipleri tarafından bile kabul edilmiştir. Ne demişti Başbuğ Türkeş: “Komünizm iflas edecek ve Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla birlikte milyonlarca esir Türk bağımsızlığına kavuşacak.” Unutturmak isteyenlerin inadına, Büyük Atatürk’ün öngörüsüne sahip çıkmıştı kararlılıkla. Bugün milyonlarca Türk, bağımsızlıklarını ilan eden Türk devletlerinin bünyesinde yeni bir dünyaya merhaba demiştir.

Başka bir öngörüde de bulunmuştu bilge lider: Milliyetçiliğin ve dinin yükselişe geçeceğini, dünyanın oluşacak şartlara göre yeniden şekilleneceğini; devlet, millet olarak o günler için hazırlanmamız gerektiğini de söylemişti. Bugün, Balkanlar ve Kafkaslardan başlamak üzere, özellikle de   11 Eylül sonrası yaşadıklarımız, yeniden şekillenen dünya düzeni, bu gerçeği teyidin en önemli göstergeleri değil midir?

Alparslan Türkeş “Geleceğin süper güçleri, bilgiyi en iyi şekilde kullanan devletler olacaktır.” diyerek, Türk milletinin çağlar üzerinden sıçrayarak medeniyet yarışında ön saflara geçmesi için insanımızın eğitimine büyük önem verilmesini istemiş ve milletimizin yüksek teknolojiyi üretmesi gerektiğini sürekli vurgulamıştır. “Dünya yeni bir çağın eşiğinde bulunuyor. Buna ilim, bilgi ve teknik çağı da diyebiliriz. Nasıl ki sanayi hareketi 18’inci yüzyılda başlayıp gittikçe toplumların sosyal yaşayışları üzerinde büyük tesisler yaptıysa bu çağ, bilgi çağı da insanların hayatını değiştirecektir, bunları şimdiden görmek lazımdır.” derken, bilgi toplumuna geçişin, bilgiyle sermayeyi bir araya getirerek yüksek teknolojiye dayalı ürünlerin üretilmesinde başrolü oynayan büyük araştırma laboratuvarlarının meydana getirdiği “bilgi kentleri” olarak adlandırılan merkezlerin kurulması gerektiğini de söylemiştir. Evet, tarih, bundan kırk yıl önce söyledikleriyle Alparslan Türkeş’i tekrar haklı çıkartmıştır. Bugün sermaye yoğundan bilgi yoğuna geçen, bilgiyi üreten ve bilgiyi pazarlayan toplumlar dünya siyasetine, dünya ekonomisine hâkim vaziyettedir.

Sayın milletvekilleri, bütün bu haklı çıkmışlıkların gerisinde yatan neydi? Her şeyden önce lider bir siyaset adamıydı. O, zaman ufkunun ötesini görebilen bir vizyon sahibiydi, geleceği gören ve gelecekle ilgili sağlıklı projeler üreten güçlü bir liderdi. Güçlü öngörüleri vardı; bu öngörüler, onun peşinden gidenlerde ona yönelik haklı bir güven duygusu oluşmasına sebebiyet vermiştir. Onun bu karizması ve mücadele aşkı, Türk milliyetçiliğinin sadece entelektüel bir kültür hareketi olarak kadükleşmesini, boğulmasını önlemiş, Türk milliyetçiliğini siyasileştirmiş, siyasi bir güç olmasını sağlamıştır. O, milletine sarsılmaz bir imanla inanıyordu. Milletinin geri kalmışlık yaftasını sırtından atacağından da hiçbir zaman endişe duymuyordu. Çünkü biliyordu ki Türkler, muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir atiye dönüştürecek potansiyeli içlerinde taşıyan yegâne milletti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Vural, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

OKTAY VURAL (Devamla) – Evet, yine biliyordu ki, bu millet, demokrasiyi kendilerine rejim olarak seçerek bu ülküyü gerçekleştirecektir.

Sayın milletvekilleri, Başbuğ Alparslan Türkeş, Türk siyasetine soluk getiren, Türk siyasetine yeni bir bakış açısı sağlayan, aynı zamanda, bir gençlik lideri olmuştur. Bu ümitler bugün yeşermiş ve olgunlaşmıştır. Kırk yıllık emek meyvelerini vermiş ve onun özlediği büyük Türkiye’yi kuracak ülkücü gençler milyonları aşmıştır. Bugün, onun yanında, ondan feyz alarak yetişmiş, milletimizin birliği ve dirliği sorumluluğuyla gayretle çalışan kadrolar görev başındadır. Bugün bölücülük, AB, Kıbrıs, Irak ve yeni dünya düzeninde milletimizin önüne çıkan tehditleri önceden görüp “MHP haklı çıkmıştır” dedirten lideriyle MHP görev başındadır. Bugün yükselen milliyetçiliğin siyasal adresi olan MHP Türk milletinin sarsılmaz yol arkadaşıdır. Fikrî mücadelede karşımızda duramayanlar tarihin karanlığına çekilirken milliyetçilik dimdik ayaktadır. Dün ay yıldızımıza el uzatanların akıbeti ne olmuşsa bugün yine aynı olacaktır. Dün “halklara özgürlük” diyerek milletimizi parçalamak isteyenlerin akıbeti ne olmuşsa bugün milletimizi etnik kimliklere bölmek isteyenlerin de akıbeti aynı olacaktır. Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti var olmaya devam edecek ve lider ülke olacaktır.

Başbuğ’um, senin emanetin olan bu çetin davanın yılmaz neferleri olarak aziz hatıran önünde saygıyla eğiliyoruz.

Saygılarımla. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı ikinci söz, ülkemizde yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili söz isteyen, Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’a aittir.

Sayın Birdal, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

2.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, ülkemizde yaşanan insan hakları ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 2007 yılı ve son, içinde bulunduğumuz yılın ilk üç ayında insan hak ve özgürlüklerine ağır saldırılar var, ihlaller var; bunu bilginize sunmak ve de demokratikleşme yolunda insan hakları ne yapılabilir konusunu bu kısa sürede sizlerle paylaşacağız ama ileride bunların her birini ayrı ayrı satır başlarıyla yüce Meclisinize getireceğiz. Bu nedenle söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, geçtiğimiz günlerde, 21 Mart “nevroz”da, izinli ve izinsiz, biliyorsunuz, birtakım yerlerde halkımız bayramını kutladı. İzinli yerlerde en ufak bir sorun olmadı, mülki idarenin gösterdiği duyarlılık ve halkımızın gösterdiği duyarlılık sonucunda bir bayram havasında kutlandı, ama ne yazık ki, kimi yerlerde, halk tabii bu sevinci paylaşmak için kendi temsilcileriyle o gün de birlikte olmak istediği için, 21 Mart yerine 22 ve 23 Marta da yayıldı. Ama kimi yerlerde bu gerekçe gösterilerek izin verilmedi. İzin verilmeyen yerlerde ağır durumlar yaşandı, 3 kişi yaşamını yitirdi; Zeki Erinç, İkbal Yaşar ve dün de yaşamını yine Van’da yitiren Ramazan Dal. 187 kişi yaralandı, bini aşkın insan gözaltına alındı ve 200’ü aşkın insan da özgürlüğünden yoksun bırakılıp tutuklandı.

Şimdi sizler de tanık oldunuz, kimi yerlerde kamu görevlilerinin, orada kamu düzenini sağlamakla yükümlü olan kamu görevlilerinin, nasıl kamu düzenini bozmak için orada bulunduklarına tanık olundu. Bu, medya aracılığıyla bütün kamuoyuna da yansıdı. Çocukların, kadınların, nasıl açıkça saldırıya, işkenceye, kötü muameleye uğradığına tanık olduk ve biz nevroz öncesi Sayın İçişleri Bakanıyla görüşerek olası birtakım tehlikelere dikkat çekmiştik ve Sayın Bakan da gerekli önlemleri alacaklarını söylemişlerdi. Ama ne yazık ki 21 Mart, 22 Mart günleri ne Sayın Bakana ulaşabildik ne de sayın valilere ulaşıp bu işin muhatabını bulamadık ve sonrası birtakım durumlar yaşandı. Örneğin, Siirt’te Emniyet Müdürü olduğu söylenen, gerçekten yaka paçası dağınık birisi, orada biz Diyarbakır Milletvekili arkadaşımızla, Aysel Tuğluk’la birlikte gittiğimizde ve Siirt Milletvekili de oradayken, elimizi uzatıp oradaki gerilimi yumuşatmak ve olası birtakım olayları önlemek için oradayken kendisi elini bize uzatmadı. Birçok milletvekili arkadaşımızın bu durumdan duyduğu üzüntüyü paylaşmış olmaktan elbette mutluluk duyduk ama kimi milletvekilleri de sanıyorum hak ettiğimizi kabul etmiş olacaklar ki sessiz kaldılar. Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanıyla görüştük. Bu bizim elimizin havada kalması ve muhatap kabul edilmeyişimiz sadece bize yönelik değil halkın seçtiği milletvekillerine yönelik bir durumdur, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine yönelik bir durumdur ve bu hepimize karşı yapılmış bir durumdur ve hâlâ sorumlular hakkında bugüne değin bir soruşturmanın açılmamış olması bile onları ne yazık ki cesaretlendirmektedir.

İşkence sistematik olarak sürmektedir. Geçtiğimiz günlerde Amerika Dışişleri Bakanlığının raporu yayınlandı, Avrupa İşkence Komitesinin raporu yayınlandı ve bir de insan hakları örgütlerimizin raporları yayınlandı. Örneğin, 2007 yılında yapılan işkence ve kötü muamelenin sayısı 451’ken resmî kurumların işkence sayısı 45. Galiba, 4-5-1, ama orada 4-5-1, herhâlde 1 fark görmüş olacaklar ki hiç kimsenin dikkatini çekmedi 451 işkence vakası ve son bir hafta içerisinde 6 kişi yaşamını yitirdi. Şimdiden haber veriyorum ben, cezaevleri büyük sancılara gebe. Bu genelgenin yayınlanması, 45/1’inci maddenin uygulanmaması. O nedenle, şimdiden dikkatinizi çekiyorum, işkencenin sistematik olması ve Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme’nin seçmeli protokolünün imzalanmış olmasının üzerinden yirmi beş ay geçmiş olmasına rağmen onaylanmaması, ne yazık ki işkencecileri de cesaretlendirmektedir.

Değerli milletvekilleri, şimdi, herkes için demokrasi, herkes için adalet ve herkes için hukuk gereklidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Birdal, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ne yazık ki bazı siyasilerimiz ve en tepedeki Sayın Başbakan, kimi grup toplantılarında kimi zaman yaptığı konuşmaların Anadolu’daki yansımalarını bir siyasetçi olarak dikkate almak durumundadır. Yoksa onun karşılığının, kamu görevlilerinde yansımasını görmekteyiz.

Duverge, bir ünlü hukukçu: “Adalet eğer bir yerde sağlanmamışsa herkes suçlu duruma düşer.” diyor.

Şimdi, bugün Türkiye’de yaşanılan insan hak ve özgürlüklerinin ihlallerinden hepimiz sorumluyuz. Bugüne gelişimizden, herkes, her şeyden sorumlu. O nedenle, bu ihlallerin, hak ve özgürlükler alanındaki yıkımların ve insanlık onuruna bağlı bir yaşamın kurulması yine hepimizin ortak sorumluluğunda olmalıdır ve biz bunu umuyor ve diliyoruz.

Avrupa Birliği hukukuna bağlı düzenlemelere karşı da tepki göstermek doğru değil. Eğer o hukuka bağlıysak Kopenhag Siyasi Kriterlerinin başlıklarına da bağlı olmak durumundayız: Tam demokrasi, insan haklarına tam bağlılık, hukukun üstünlüğü ve azınlıkların korunması.

Bu düzenlemelerin yüce Meclisimizce yapılacağını umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı üçüncü söz, Malatya iline yapılan ve yapılacak olan yatırımlar hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Öznur Çalık’a aittir.

Sayın Çalık, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, Malatya’ya yapılan ve yapılacak olan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Fenerbahçe’yi tebrik etmek istiyorum. (Alkışlar) Çok güzel bir maç oldu, hepimiz için güzeldi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Malatya’ya yapılan ve yapılacak olan yatırımlarla ilgili şahsım adına gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan evvel yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Malatya’mıza bugüne kadar yapılmış olan çalışmaları 2002 yılı itibarıyla incelediğimizde çok ciddi çalışmalar yaptığımızı hep birlikte göreceğiz. Özellikle sağlık konusunda Malatya’da bugüne kadar, altmış yıldan beri devam eden ve hastane fiziki şartlarının çok kötü olduğu bir mekân vardı ve Sayın Bakanımız ve Başbakanımızla Malatya’yla ilgili yapmış olduğumuz görüşmeler neticesinde, sekiz yüz yataklı modern bir hastane kompleksini Malatya’mıza kazandırmak üzere şeker fabrikası alanı üzerinden 200 dönümünün Sağlık Bakanlığına devrini istedik ve bununla ilgili devir işlemleri tamamlandı. Malatya’mıza sekiz yüz yataklı bir hastane kazandıracağız. Ayrıca, 2008’de tamamlanacak olan Konak Sağlık Ocağı, Dilek Sağlık Ocağı, Develi Sağlık Ocağı ve Tepehan Sağlık Ocağı bu il sağlık ocaklarımız arasındadır. Ayrıca, merkezde kurulacak ağız ve diş sağlığı merkezi ve acil sağlık hizmetleri komuta kontrol merkezi yine 2008 yılında faaliyete geçirilecektir.

Malatya’nın altını olarak nitelendirdiğimiz ve dünya kayısı talebinin yüzde 80’ini karşılayan kayısımız bizim için çok önemlidir. Bununla ilgili, Malatya milletvekilleri olarak öncelikle Meclise bir kayısı araştırma önergesi vermiş bulunmaktayız. Ayrıca Tarım Bakanımız ve yine Sanayi Bakanımız ve ihracattan sorumlu Sayın Bakanımızla kayısıyla ilgili sorunların çözümü için gereken tüm girişimleri yaptık ve öncelikle kayısı konusunda akredite bir analiz ve test laboratuvarı kurulması adına Sayın Bakanımızdan destek istedik ve bu talimatı vermiş vaziyette.

Kayısı ihracatçıları birliğinin kurulması için Sayın Bakanımız Kürşad Tüzmen’den desteğini istedik. Ayrıca, yine kayısı üreticilerinin uğradığı zararların karşılanabilmesi adına tarım sigortası tüm Malatya genelinde son derece başarılı olmuştur. 2007 yılında Türkiye genelinde 36.620 poliçe düzenlenmiş, bunun 10.228 tanesi Malatya’nındır ve dolayısıyla kayısı konusunda da, inşallah, herhangi bir afet olduğunda vatandaşlarımız zararlarını bu vesileyle giderebileceklerdir. Şu an mevcut uygulamada don ve doluya karşı yapılan sigortanın çiçek dönemini de kapsamasıyla ilgili olarak Sayın Bakanımızla gereken görüşmeleri yaptık ve bu konuda da destek istedik.

2008 yılında sulama ve baraj projelerine aktarılmak üzere 25 trilyon Malatya’ya, barajlara ayrılan ödenek söz konusu. Bununla ilgili ek ödenek için de Sayın Bakanımızla Malatya vekillerimiz olarak görüşmelerimizi yaptık ve hâlâ devam etmekte. Özellikle Battalgazi ilçemizin şu an yaşamış olduğu sulamayla ilgili sıkıntıyı rehabilite etmek için gerekli çalışmalara devam etmekteyiz. Derme ve Çerkezyazı sulaması, Darende-Gökpınar sulaması, Boztepe Barajı ve Kapıkaya Barajı’yla ilgili olarak şu an 25 trilyonluk ödeneğimiz hazırlanmış vaziyettedir.

Millî eğitim konusunda: Tüm Türkiye’de cumhuriyet tarihinde ilk defa Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi dört yıl üst üste genel bütçeden en büyük payı almıştır. Millî Eğitim Bakanımız Sayın Hüseyin Çelik’in Malatya’ya yapmış olduğu ziyaretleri neticesinde Malatya’daki millî eğitim konusundaki eksiklerimiz tespit edilmiş ve bu eksiklerin giderilmesi adına ve okullarımızın onarımı ve tadilatı da dâhil olmak üzere, Malatya’ya bir İl Millî Eğitim Müdürlüğü ana binası kazandırmak adına 6 milyon 259 bin YTL kaynak aktarılmıştır.

Bizim Malatyasporumuzun bugüne kadar yaşamış olduğu sıkıntılarla ilgili, özelikle vergi borçlarının yeniden yapılandırılması için Maliye Bakanımızla gereken görüşmeleri yaptık ve yeniden yapılandırılmasını istedik.

Ulaştırma konusunda: Hükûmetimiz Acil Eylem Planı kapsamında Malatya ilinde çok ciddi çalışmalar yapmıştır. Cumhuriyet kurulduğu andan itibaren Malatya’ya yapılan toplam yol miktarı 32 kilometre iken, 2002 yılı ile 2007 yılı arasında Malatya’ya yapılan yol miktarı 151 kilometredir. Bu bizim için çok önemlidir ve bundan sonra da özel idareye devredilen bu konuyla, Malatya’ya yeniden 40 kilometrelik yolun yapılacağını da sizlere iletmek istiyorum. Ayrıca, Malatya’mızın, şehrimizin prestiji açısından çok önemli olarak gördüğümüz havaalanı yolu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çalık, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – …duble yol kalitesinde, bölünmüş yol kalitesinde olacaktır ve 28 trilyonluk ödenekle bunun tek şeridi bu dönem bitirildi, 2008’de de ikinci şerit bitirilecektir.

Hava yolunun halkın yolu olduğu bu dönemde, Malatya’dan Ankara, İstanbul ve İzmir’e günde beş ila altı sefer düzenlenmektedir. Mevcut yolcu terminalinin ihtiyaca cevap verebilmesi için Sayın Bakanımızla yapmış olduğumuz görüşmeler neticesinde yeni bir terminal kazandırılması için Sayın Bakanımız talimat vermiş, 2008 yılında Malatya yeni bir havaalanı terminaline kavuşacaktır. Bunu da buradan Malatyalı hemşehrilerime iletmek istiyorum.

Ayrıca, Beylerderesi viyadüğü bizim için, Türkiye için çok önem arz eden projelerden bir tanesiydi. Sayın Başbakanımızın talimatıyla, 2009 yılında bitirilmesi amaçlanan bu proje için geçen yıl 10 milyon 933 bin YTL ihale bedeliyle 420 metre uzunluğunda 24 metre genişliğindeki bu viyadüğümüzün de 2009 yılında bitirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Sayın Çalık, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Bu esnada Doğanyol, Yazıhan ve Kuluncak ilçelerinde de ilçe emniyet müdürlüklerinin kurulması için gereken çalışmalar yapılmıştır.

Ben yüce heyetinizi ve değerli Malatyalı hemşehrilerimi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çalık.

Evet, dün akşam bizlere Türk milleti olarak büyük bir coşku yaratan, fırsatı veren, bir güzel galibiyet hediye eden Fenerbahçe Spor Kulübünü de canıgönülden tebrik ediyoruz.

Sayın milletvekilleri gündeme geçiyoruz.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve bu tasarıyla birleştirilen Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve 12 milletvekilinin, Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin aynı konudaki kanun teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve 12 milletvekilinin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/538, 2/155, 2/186) (S. Sayısı: 125) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

1’inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi Grupları adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi söz sırası Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’a aittir.

Buyurun Sayın Kaplan.

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok önemli bir yasayı görüşürken -sosyal güvenlik reformunu- yine Hükûmet, iktidar partisi “aceledir” deyip bugün gündemde olmamasına rağmen, sosyal güvenlik reformu tartışmaları olmasına rağmen, tütün ve tütün mamulleriyle ilgili yasa tasarısının bir geçici maddesini, üreticilerin 2007 yılında olduğu gibi, tekrar bu yıl da devam etmesinin aciliyet kesbettiğini belirterek bunu gündeme getirmiştir.

Evet, şüphesiz, üreticilerimizin zarar görmemesi için bizim hassasiyet göstermemiz, diğer parti gruplarının da göstermiş olması, tasarının içerik olarak doğru olduğu, yapılanların doğru olduğu ve ihtiyaç nedeniyle yapılacakların da doğru olduğu anlamına gelmiyor. Bunu eğer daha iyi algılamak gerekirse tütün, tütün mamulleri, şarap ve diğer alkollü içkilerin üretimi, satışı ülkemizin tüm bölgelerini ve toplumumuzun önemli ölçüde bir üretici kesimini çok yakından ilgilendirmektedir.

Konulan kotalar ayrı bir konu. Türkiye zaten en değerli ürünleri konusunda uluslararası alanda sık sık bu kotalarla karşılaşır. Tekstilde iyiyiz, tekstile kota konulur; tütünü kıymetlidir Türkiye'nin, tütün üretimine kota konulur; pancarı önemlidir, pancara kota konulur ve ülkenin kendi ulusal gelirleri konusunda üreticimizin geleceği düşünülmez.

Hatırlarsınız -çok değil- çok yakın zamanda, eksi 20 derecede, Ankara’nın karlar altında olduğu bir dönemde, Tekelin özelleştirilmesine karşı yürüyüşe geçen Tekel işçilerinin Ankara’da, kar yağışında, Kızılay Meydanı’nda o coplandığı, o kendi haklı, demokratik isteklerini dile getirdikleri fotoğrafı bir daha gözler önüne getirmekte yarar vardır. Hatırlarsınız, özelleştirmeye karşı Tekel işçileri Bitlis’ten, Muş’tan, Adıyaman’dan, Diyarbakır’dan, Ege’den, Karadeniz’den Ankara’ya yürümüşlerdi. Ancak eksi 20 derecede, panzerlerden o soğukta sıkılan sularla… Bu özelleştirmeye karşı ses çıkaran işçilerin, ses çıkaran çalışanların, ses çıkaran üreticilerin, gerçekten, kaygılarını anlamak ve yeniden yapılanmayı getiren bu yasa tasarısında “özelleştirme” ve “yeniden yapılandırma” adı altında yapılacak kadrolaşmayla, kaygıları olan bu işçilerimizin istemlerini bir kez daha dile getirmekte yarar vardır.

Tütün üretimi hâlen yaklaşık 207 bin civarında çiftçimizi ilgilendirmektedir. 207 bin rakamı dikkate alındığı zaman, uluslararası tütün piyasası dikkate alındığında, Türkiye’de tütün üreticilerinin kaliteli ürünlerinin nasıl alındığını ve tıpkı AKP döneminde Tekelin içki bölümünün özelleştirilmesi sonucu, bu bölümün özelleştirilmesi sonucu ihaleyi alanların da çok geçmeden yaklaşık 4 katı oranında fahiş bir fiyata sattıkları da hepimizin belleklerindedir.

                          

(x) 125 S. Sayılı basmayazı 26/3/2008 tarihli 82’nci Birleşim Tutanağına eklidir.

Böylesi bir durumu dikkate aldığımız zaman, Türkiye’de tütün mamulleri, alkollü içkilerle ilgili şarap ve bunun üretimindeki üzüm üreticilerinin -kaygılarını- geleceklerini planlamanın ciddi bir yapılanma sonucu, ciddi bir ekonomik programlama sonucu olması gerektiği şüphesiz ortadadır.

Gelinen noktada, özellikle üretimin devamı için önemli olan “Özelleştirilecek sigara fabrikalarının Tekel Yaprak Tütün İşletmelerinden tütün alımını devam ettirmesi özelleştirmenin şartı olmalıdır.” konusunun hiç dikkate alınmadığı da görülmektedir. Bu durum, özellikle Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde üretimin devamını zorlaştıracaktır.

Tekel gibi KİT’lerin kuruluş nedenlerinden birisi de ülkenin geri kalmış bölgelerini kalkındırmak ve bölgelerde istihdam yaratmaktı. Devlet geri kalmış bölgelerde KİT’leri oluştururken özel sektör gibi sadece kâr amacı gütmeyip sosyal fayda, maliyet hesabını da göz önüne alarak yapmaktadır. Tabii ki, geri kalmış bölgelerin teşvikleriyle ilgili vergi ve prim indirimleriyle ilgili politikalar bir yandan gündeme getirilirken diğer yandan bu gerçekliğin de göz ardı edilmesini anlamak mümkün değildir.

Tütünde 2001 yılında yaklaşık 477 bin ekici ailenin bulunduğu, 2006 yılında da bu rakamın 220 bine kadar gerilediği, ekici sayısında yüzde 53’lük bir azalmanın söz konusu olduğu ve 2008 bütçe görüşmeleri sırasında tarım alanında üretim ve istihdamdaki gerilemenin gayrisafi millî hasılada azalmaya yol açan en önemli kalemlerden birisi olduğunun da altını çizmek istiyoruz.

Bu gerçekliği dikkate aldığımızda biz buradan Hükûmete şunu söylemiştik: KÖYDES’iniz var, BELDES’iniz var, neden TARDES’iniz yok, tarımı destekleme projeleriniz yok? TARDES’i olmayan bir ülkenin kendi tütün üreticisini, kendi şarap ve üzüm üreticisini ve bu alandaki bütün çiftçilerini düşündüğünü ifade etmek mümkün değildir.

Peki, bu yasayla neler olacak? Bakıyoruz, gerçekten yeni bir yapılanmayla gelecek olan bu yasa, Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılması ve tütün ve tütün mamullerinin üretimindeki iç-dış alım satımlarına kadar oldukça kapsayıcı bir düzenleme.

Bu nereden geliyor? Bakıyoruz gerekçeye, her zamanki gibi Anayasa Mahkemesinin yine bir kararına dayanarak baypas yasası olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Anayasa Mahkemesinin… Özellikle bu alanda çalışan memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görevleri, yetkileri, hak ve yükümlülükleri karşısında nasıl bir kaygı yaşadıklarını, tekellerin özelleştirilmesiyle Ankara’ya gelen işçilere, “özelleştirme sonucu hiçbir kişi açıkta kalmayacak, hak kaybına uğramayacak” diyenlerin, gerçekten bu sese bir kez daha kulak vermesi gerekiyor.

Peki, Türkiye, böylesine ekonomik önemi olan, katma değeri yüksek olan ve gerçekten uluslararası şirketlerin iştahını çeken Doğu, Güneydoğu’dan Karadeniz’e, Karadeniz’den Ege’ye kadar ülkemizin her alanında her yerde tarımsal olarak bir değer ifade eden bu alanda geleceğimizi nasıl şekillendirecektir?

60’ıncı Hükûmet Programı ne yazık ki bize karamsar bir tablo çizmiştir. 60’ıncı Hükûmet Programı’nda böyle bir belirleme yoktur. Devlet Planlama Teşkilatının 2013 planlarına baktığınız zaman da böyle bir veriye rastlayamıyorsunuz.

Ben, burada sözlerime son verirken Hükûmete, tekrar, Kızılay Meydanı’nda eksi 20 derecede kar yağarken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Kaplan.

Buyurun.

HASİP KAPLAN (Devamla) – …coplanan, özelleştirmeye karşı çıkan Tekel işçilerinin feryadına bir kez daha kulak vermelerini, onların sıkıntılarını dinlemelerini, bu alanda çalışanlarla beraber üreticilerimizin azami derecede gelir elde edebilecekleri, tarımda istihdamı geliştirebilecekleri tütün, üzüm ve benzeri alanlardaki kotaları da dikkate alarak yeniden bir düzenleme yapmaları gerektiğinin altını çiziyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahsı adına söz talebi? Yok.

Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Doğru burada mı efendim? Yok.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı "Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"nın Çerçeve 1 inci maddesinin çerçevesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

Veysi Kaynak

Ahmet Aydın

 

Kocaeli

Kahramanmaraş

Adıyaman

 

Ayşe Türkmenoğlu

 

A. Sibel Gönül

 

Konya

 

Kocaeli

"Madde 1- 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde ¬Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 4 üncü maddesinin başlığı "Kurum personelinin atanma usulü, statüsü ve özlük hakları", birinci fıkrasının ikinci cümlesi "Başkan yardımcıları ve Daire Başkanları Başkanın önerisi ile Kurul tarafından, diğer personelin ataması ise Başkan tarafından yapılır." olarak ve üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Düzenleyici ve denetleyici kurumların idari açıdan bağımsız kılınmaları, Kurumun kendi sorumluluğunu, yönetimini, personel ve parasal kaynaklarını kullanma biçimini belirleme yetkisini içermektedir. Ancak, kuruluş aşamasından itibaren süregelen yetki karmaşası kurulların idari karar süreçlerinde tıkanıklıklar yaşanmasına yol açmakta, bu da kurulların etkin çalışmasını engellemektedir.

Bu bağlamda, önerilen değişiklikle, Kurum personelinin atama yetkililerinin, teşkilat kanunlarında son zamanlarda değişiklik yapılan diğer bazı düzenleyici kurum örneklerine de paralel olarak, yeniden düzenlenmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, 1’inci maddeyi okutmadınız efendim! 1’inci maddeyi okutmadınız!

BAŞKAN – Sayın Genç, 1’inci madde üzerinde, daha önceden okundu, görüşmeler yapılmıştı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, biraz önce “tümü üzerinde” dediniz.

BAŞKAN – Sayın Genç, bakınız…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, yani…

BAŞKAN – Efendim, yasanın bütünlüğünü takip edelim. Şu bakımdan, 1’inci madde okunmuş, üzerinde görüşmeler açılmış, iki grup adına konuşmalar yapılmıştı, üçüncü grup konuştu, yani daha önceki dönemde konuşmalar yapılmıştı, çünkü bu atlanmıştı, o zaman yarım kalmıştı, yarım kaldığı yerden devam ettik. Oldu mu efendim?

Evet, 2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 4733 sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.

“Kurumun hizmet birimleri

MADDE 4/A - Kurumun hizmet birimleri ile görev ve yetkileri şunlardır:

a) Tütün Piyasası Daire Başkanlığı; Tütün tohumunun taşınması, ithali ve ihracı, tütün üretimi, üretici tütünlerinin alım satımı, tütünlerin işlenmesi, depolanması, iç ve dış ticareti ile tütün fireleri, tütün işleme tesislerinin kurulması, üretim izni, proje tadilatı, yer değişikliği, kapatılması, her türlü devir işlemleri ile tüm bu işlemlerin teknik kontrolüne ilişkin çalışmaları yürütmek,

b) Tütün Mamulleri Piyasası Daire Başkanlığı; Tütün mamullerinin üretimi, iç ve dış ticareti ile tütün mamulleri üretim tesislerinin kurulması, üretim izni, proje tadilatı, kapatılması, her türlü devir işlemleri ile tüm bu işlemlerin teknik kontrolüne ilişkin çalışmaları yürütmek,

c) Alkol Piyasası Daire Başkanlığı; Etil alkol ve metanolün üretimi, iç ve dış ticareti, denatürasyonu, ambalajlanması, dağıtımı, üretimde kullanılması amacıyla elde bulundurulması, depolanması, geri kazanımı, işlemesi, üretim tesislerinin kurulması, üretim izni, proje tadilatı, kapatılması ve her türlü devir işlemleri ile 8/6/1942 tarihli ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanununun uygulanmasına yönelik işlemlere ve tüm bu işlemlerin teknik kontrolüne ilişkin çalışmaları yürütmek,

d) Alkollü İçkiler Piyasası Daire Başkanlığı; 27/5/2004 tarihli ve 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun hükümleri hariç olmak üzere, alkollü içkilerin iç ve dış ticareti, dağıtımı, depolanması, geri kazanımı; üretim tesislerinin kurulması, işletilmesi, proje tadilatı, kapatılması ve her türlü devir işlemleri ile 4250 sayılı Kanunun uygulanmasına yönelik işlemlere ve tüm bu işlemlerin teknik kontrolüne ilişkin çalışmaları yürütmek,

e) Sektörel Rekabet ve Tüketici Hakları Daire Başkanlığı; 5179 sayılı Kanun hükümleri hariç olmak üzere, Kurumun yetki alanına giren ürünlerin satış ve sunum faaliyetlerine ilişkin izin ve yetki belgelerinin verilmesi, bu faaliyetlere ilişkin piyasa takip ve kontrolünün sağlanması, tütün ve alkol piyasalarına ilişkin düzenlemeler ve uygulamalar konusunda kamuoyunda tüketici bilinci oluşturmaya yönelik çalışmalar yapılması ve tüketicilerin seçeneklerini azaltabilecek rekabet ve reklam koşullarının belirlenmesi çalışmaları ile bu Kanun kapsamındaki ürünlerde bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretlerin kullanımına ilişkin çalışmaları gerektiğinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde yürütmek,

f) Tütün ve Alkol Kontrolü Daire Başkanlığı; Tütün ve alkol tüketiminden kaynaklanan kamusal veya tıbbi nitelikteki zararlı etkilerin önlenmesi amacıyla, Dünya Sağlık Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesinin ve 7/11/1996 tarihli ve 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanunun uygulamasına yönelik çalışmaların yapılması, tütün ve alkol tüketimini teşvik edecek faaliyetleri ve yasadışı ticareti önleyecek çalışmaların ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde yürütülmesi, 5179 sayılı Kanun hükümleri hariç olmak üzere tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkiler konusunda analizlerin yapılması veya yaptırılması ile insan sağlığına zarar verebilecek maddelerin belirlenmesini sağlamak,

g) Denetim Daire Başkanlığı; Kurumun düzenlediği piyasalarda faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişilerin işlem ve hesaplarını incelemek ve denetlemek, gerektiğinde bu hususlarda yetkili kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği yapmak, piyasalarda görülen aksaklıklara ilişkin çözüm önerilerinde bulunmak,

h) Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Daire Başkanlığı; 5/5/1969 tarihli ve 1173 sayılı Milletlerarası Münasebetlerin Yürütülmesi ve Koordinasyonu Hakkında Kanun çerçevesinde, görev alanına giren konularda, Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlamak amacıyla gerekli çalışmaları yapmak, uluslararası ve yabancı kuruluşlar ile ilgili işlemleri yürütmek, bu kuruluşlarla yapılacak müzakereleri koordine etmek ve istişarelerde bulunmak, gerektiğinde bu kuruluşlara Kurumun üye olması ile ilgili çalışmaları yürütmek,

ı) Başkanlık Müşavirliği; Kurul Başkan ve üyelerine, Kurumun görev alanıyla ilgili konularda danışmanlık ile Kurul Başkan ve üyeleri tarafından verilecek diğer görevleri yapmak,

j) Hukuk Müşavirliği; Kurumun taraf olduğu işlemlerin veya Kurumu ilgilendiren uyuşmazlıkların takibi ve çözümlenmesi amacıyla adlî ve idarî davalarda gerekli bilgileri hazırlamak, taraf olduğu davalarda Kurumu temsil etmek veya Kurumca hizmet satın alma yoluyla temsil ettirilen davaları takip ve koordine etmek, Kurul Başkanına, Kurula, ve hizmet birimlerine danışmanlık hizmeti yapmak, Kurumun görev alanına giren hususlarda mevzuat çalışmalarında bulunmak, hizmet birimleri veya diğer kurum ve kuruluşlarca hazırlanarak Kuruma gönderilen kanun, tüzük ve yönetmelik tasarıları ile diğer hukukî konular hakkında görüş bildirmek, Kurumun menfaatlerini koruyucu, anlaşmazlıkları önleyici hukukî tedbirleri zamanında almak, anlaşma ve sözleşmelerin bu esaslara uygun olarak yapılmasına yardımcı olmak,

k) Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği; Kurumun faaliyet alanı ile ilgili konularda yazılı ve görsel basını takip ederek gerekli dokümantasyonu sağlamak, Kurumun basın ve yayın kuruluşları ile ilişkilerini planlamak ve kamuoyunda tanıtılmasına ilişkin yayın ve faaliyetleri yürütmek, 9/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununa göre yapılacak bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere gerekli tedbirleri almak,

l) İnsan Kaynakları ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı; Kurumun işgücü planlaması, personelin ücret ve diğer malî ve sosyal hakları ile yurt içi ve yurt dışı eğitimine ilişkin olarak eğitim planını hazırlayarak uygulanmasını sağlamak, değerlendirmek, performans kriterleri ve meslek ilkelerinin tespiti ile ilgili çalışmaları yürütmek, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamındaki görevlerin ifası ile Kurumun ihtiyacı olan her türlü yapım, satın alma, kiralama, bakım ve onarım, arşiv, sağlık ve benzeri idarî ve malî hizmetleri yürütmek, taşınır ve taşınmaz mal kayıtlarını tutmak, sivil savunma ve seferberlik hizmetlerini plânlamak ve yürütmek,

m) Bilişim Daire Başkanlığı; Kurum bilişim stratejisini hazırlamak ve uygulanmasını takip etmek, yazılım ve donanım alt yapısı ile ilgili tüm işleri koordine etmek ve yürütmek,

n) Kurul Özel Büro Müdürlüğü; Kurul ve Kurul üyelerinin sekretarya hizmetlerini yürütmek ve protokol işlerini düzenlemek,

o) Başkanlık Özel Büro Müdürlüğü; Kurul Başkanının sekretarya hizmetlerini yürütmek ve her türlü protokol işlerini düzenlemek.

Hizmet birimlerinin faaliyet alanı, yukarıda belirtilen görev ve fonksiyonlara uygun olarak Kurumun teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.”

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi var mı?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben söz istiyorum.

BAŞKAN – Şahsı adına Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün sosyal sigortalarla ilgili bir yasayı görüşüyorduk ve -aşağı yukarı yüz yetmiş küsur maddelik bir kanun- birdenbire ona ara verildi, tütün ve tütün mamulleriyle ilgili bir yasaya geçildi. Ben yerimde televizyonu izliyordum, Sayın Başkan dedi ki: “Tümü üzerinde gruplardan yalnız DTP’nin söz hakkı kaldı, ona söz verdim.”

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse yani, ben öyle anladım en azından efendim.

BAŞKAN – Tamam, peki.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ondan sonra ben de hemen geldim. Tabii, kanunu da incelemedik doğru dürüst.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Kanun 1’inci sırada.

KAMER GENÇ (Devamla) – Kardeşim, siz kendinizi sorumlu tutun kendi konuşmalarınızda. Elbette ki burada Türkiye'nin geleceğini yönlendiren bu kadar … Tütün mamulleri Türk köylüsünün…

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Senin haberin yoksa ne yapalım yani.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, benim haberim olmasa bile sizden çok daha haberim var. Çünkü ben, bir defa yılların bürokratıyım, deneyimli politikacısıyım, her konuda bilgim var. Buraya getirip de siz yılların Türk köylüsünün tütünlerini birtakım yabancı tekellere peşkeş çektirirseniz, ayrıca da birtakım düzenleyici ve denetleyici kurullar kurarsanız, bunlara yandaşlarınızı getirirseniz, getirdiğiniz yandaşlarınıza Türkiye'deki personel rejiminde olmayan çok üstün nitelikte, çok büyük rakamlarda pay verirseniz, ondan sonra oraya kendi yandaşlarınızı getirirseniz personel hukukuna bağlı olmadan… Burada bu maddeyle yirmi tane kuruldan bahsediyorsunuz, yirmi tane daireden bahsediyorsunuz, daire başkanlığından, iletişim daire başkanlığı, bilmem özel kalem müdürlüğünden bahsediyorsunuz. Bunların statüleri ne olacak? Kim, nasıl alınacak buraya? Hangi nitelikteki memurlar atanacak? Bunların aldıkları maaşlar nedir? Hangi sisteme göre alınacak? Türkiye'de belli bir personel statüsü var. Bunların hepsini bu düzenleyici ve denetleyici kurullar kanalıyla bir tarafa itiyorsunuz. Ondan sonra, böyle gidip de anlaşıp “Efendim biz anlaştık, efendim acele bir kanun…” Acele bir kanun değil ki. Bakın, siz, Türkiye'de tütün üreticisini öldürdünüz, tütünü yabancı tekellerin emrine verdiniz. Şimdi, yabancı tekellerin rahatlıkla bu memleketi soyması için mevcut kanunlardaki var olan engelleri kaldırıyorsunuz, haydi bakalım yabancı tekeller, Türkiye sizin emrinizde, ne istiyorsanız yapın diyorsunuz. Böyle bir şey olur mu? Bunları, bu kadar geniş kitleleri ilgilendiren, çiftçiyi ilgilendiren, tütün çiftçisini ilgilendiren bir kanunu getiriyorsunuz burada müzakeresiz geçiriyorsunuz. Şu kanunun en azından yüz maddede incelenmesi lazım. Getiriyorsunuz, üç maddede, tütünle ilgili piyasayı üç maddede düzenliyorsunuz.

Bakın, sizin iktidarınız zamanında partizanlık o kadar aldı yürüdü ki, bir defa, başı örtülü olmayan bir kişiyi bir yere getirmiyorsunuz. Yani bu düzenleyici ve denetleyici kurulları araştırın bakalım, içinde bir tane, bir tane ama başı örtülü olmayan bir bürokrat var mı? Bunlara kaç lira para ödüyorsunuz?

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Bu kadar iftira ve yalan olur mu?

KAMER GENÇ (Devamla) – Türkiye’de asgari ücret 300-500 milyon lira iken, siz 7-8 milyar lira, 15 milyar lira, 20 milyar lira verdiğiniz düzenleyici ve denetleyici kurumlar var. TMSF’nin Başkanı ve üyeleri kaç lira alıyorlar?

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Onları biz mi kurduk?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, kurmadınız ama kendi adamlarınızı getirdiniz, bunların durumlarını düzelttiniz. Çıksınlar burada, bunlar kaç lira ücret alıyorlar bakalım? YÖK Başkanı eskiden kaç lira alıyordu? Sizin atadığınız YÖK Başkanı maaşına birdenbire yüzde 200 zam yaptı. İşte gazetelerde “Efendim, bu benim aleyhime oldu. Benim eski karım da benden zam istiyor, yeni karım da benden zam istiyor.” diyor. İşte, bu duruma düştünüz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Bakın, bana bağıracağınıza bu Hükûmetinize, bu boş sıralara bağırın. Bu boş sıralara bağırın da… Nerede bu Hükûmet, bu Hükûmet nerede?

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Arkana bak, Bakan arkanda.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, böyle olunca…

Sayın milletvekilleri, bakın, kısacası, bu kanunla…

BAŞKAN – Arkadaşlarımız… Sükûneti sağlayalım Lütfi Bey.

KAMER GENÇ (Devamla) – …siz, tütün ekicisi köylüyü yok ediyorsunuz. Bunu yabancı kartellerin emrine veriyorsunuz, bu kanunlarla bunların yolunu açıyorsunuz. Dolayısıyla bu kanunu, bence, Parlamento da yeteri kadar incelememiştir. Burada getiriyorsunuz, el çabukluğuyla hemen geçiriyorsunuz. Ortada hükûmet yok, işte böyle bir Meclis, böyle bir Hükûmet bu memleketin hiçbir menfaatini düşünemez ve sağlıklı bir kanun da çıkaramaz. Aslında, Sayın Bakan gelmeseydi ben gidip o Başbakanın kürsüsüne oturacaktım, hiç olmazsa orası boş kalmasaydı diyecektim.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Lekelenir, lekelenir, oraya oturma, lekelenir.

BAŞKAN – Sayın Genç, son cümlenizi alayım lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu tasarı gerçekten Türk köylüsüne, Türk tütün ekicisine hayırlı bir şey getirmiyor. Tamamen yabancı karteller, yabancı tröstler ve biliyorsunuz, yaptığınız özelleştirmelerle tütün piyasası yabancıların eline geçti. Özelleştirmelerin karşısında bir Danıştay var. Danıştayı da her vesileyle yasalarla baypas etmeye çalışıyorsunuz. Keyfî özelleştirmeler yapıyorsunuz, kendi yandaşlarınıza özelleştirme yapıyorsunuz. Yaptığınız özelleştirmeler yok pahasına olan özelleştirmeler. İşte, geçenlerde söyledim, bin tane misal veririm sizin zamanınızda yapılan özelleştirmelere. Manisa’da devletin bir arazisi 3 milyon dolara özelleştirildi, bunun yarısı dört ay sonra birtakım yandaşlara 15 milyon dolara, yani başka yabancılara satıldı. Düşünebiliyor musunuz, en azından 30 milyon dolarlık şeyi siz 3 milyon dolara özelleştiriyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ediyorum size efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Kanuna karşıyım efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Başka söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- 4733 sayılı Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 8- Kurumdan tesis kurma ve faaliyet izni almadan; tütün işleyenler veya tütün mamulleri, etil alkol, metanol ya da alkollü içki üretmek üzere fabrika, tesis veya imalathane kuran ve işletenler bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin günden onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarına aykırı hareket edenler ile tesislerinde izin verilen kategori dışında faaliyette bulunanlara da aynı ceza verilir.

Tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkilerin ambalajlarına kamu kurumlarınca uygulanan bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretleri; ilgili mevzuatta belirlenen şekilde temin etmesine rağmen belirlenen ürünlerde kullanmaksızın bedelli veya bedelsiz olarak yayanlar, bunları alma veya kullanma hakkı olmadığı halde sahte evrak veya dokümanlarla veya herhangi bir biçimde ilgili kurum ve kuruluşları yanıltarak temin edenler, bunları taklit veya tahrif ederek ya da konulduğu üründen kaldırarak, değiştirerek ya da her ne suretle olursa olsun tedarik ederek amacı dışında kullananlar iki yıldan beş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

İkinci fıkrada belirtilen bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretlerin taklitlerini imal eden veya taklitlerini ülkeye sokanlar ile bunları bilerek bulunduran, nakleden, satan ya da kullananlar üç yıldan beş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Ambalajlarında bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaret bulunmayan ürünleri ya da taklit veya niteliğine uygun olmayan işaretleri taşıyan ürünleri ticari amaçla bulunduran, nakleden, satışa arz eden veya satanlar iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu fıkrada belirtilen ürünlere el konulması, muhafazası ve tasfiyesi ile bunları ihbar edenlere ve yakalayan kamu görevlilerine ikramiye ödenmesi hususlarında 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda kaçak eşya için öngörülen usuller uygulanır. Bu ürünlere el konulduğu tarihten itibaren onbeş gün içinde, numune alınarak ve gerekli tespitler yapılarak, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından imha suretiyle tasfiye kararı verilebilir.

Tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkiler piyasasında mal veya hizmet üreten, işleyen, ihraç veya ithal eden, pazarlayan, alan veya satan gerçek ve tüzel kişilere aşağıda yazılı idarî yaptırımlar uygulanır:

a) Bu Kanun veya ilgili mevzuat gereğince Kurum tarafından istenilen ticari faaliyetlerini gösterir satış veya faaliyet raporlarını veya bilgi, belge ve numuneleri yazılı uyarıya rağmen belirlenen süre içinde vermeyenlere, yanlış veya yanıltıcı bilgi veya belge verenlere, gerekli tesis ve yerleri incelemeye açmayanlara ellibin Yeni Türk Lirasından ikiyüzelli bin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

b) Üreticiden satın aldıkları tütünleri satış merkezlerine veya Kuruma tescil ettirmeyenlere, yazılı sözleşme yapma tarihine uymayanlara, işleme açılış ve kapanışları ile tütün stoklarını ve tütün depolarını süresi içinde bildirmeyenlere, izinsiz standart dışı işleme yapanlara, bu Kanunda tütün eksperi unvanına sahip olanlar tarafından yapılması öngörülen işleri yetkisiz kişilere yaptıranlara, yazılı sözleşme esası veya açık artırma yöntemi ile yapılan alım satım kapsamındaki yükümlülüklerini süresi içinde yerine getirmeyenlere onbin Yeni Türk Lirasından elli bin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. Bu hüküm, Kurumdan izin almadan bir yere mahsus tütün çeşidinin tohum veya fidelerini başka çeşitlere ayrılmış olan yerlere ekenler, dikenler veya bu amaçlarla taşıyanlar hakkında da uygulanır.

c) İzin almadan veya güncelleme yapmadan, ana girdilerde veya ürün ambalajında değişiklik yaparak ürünleri piyasaya arz edenlere ellibin Yeni Türk Lirasından beşyüzbin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

d) Kurumdan izin almaksızın işleme veya üretim tesislerinde proje tadilat kapsamındaki işlemleri yapan, kurulu makinelerini ülke içerisinde kısmen veya tamamen aynı firma tarafından kurulan yeni veya eski bir fabrikaya nakleden, başka bir firmaya devreden ya da ülke dışına çıkaranlara veya bildirimde bulunmaksızın faaliyetini sona erdirenlere ellibin Yeni Türk Lirasından beşyüzbin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

e) Kurumdan izin almadan veya bildirimde bulunmadan dökme alkollü içkileri piyasaya arz eden, sevkıyatını yapan veya izin verilen yerlerden farklı yerlerde depolayanlara ikiyüzbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir.

f) Kurumdan belge almamış kişilerden ürün alan veya bu kişilere ürün satan ya da belgesinde belirtilen işyeri dışında satış yapan toptan veya perakende tütün mamulü, etil alkol, metanol veya alkollü içki satıcıları ya da açık içki satıcılarına bin Yeni Türk Lirasından onbin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

g) Kurumdan satış belgesi almadan tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkilerin toptan satışını yapanlara ellibin Yeni Türk Lirası; perakende satışını yapanlara ise beşbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir.

h) Kurumdan yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan tütün ticareti yapanlara ellibin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir.

ı) Kurumdan uygunluk belgesi almadan enfiye, çiğneme, nargile tütünü veya yaprak sigara kâğıdı ya da makaron üretenler ile satan veya satışa arz edenlere, ticari amaçla sarmalık kıyılmış tütün üretenler ile satan veya satışa arz edenlere beşbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir.

j) Yetkili olmadıkları halde, açık olarak içki satışı veya sunumu yapanlar ile satışa sunulan tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkileri arz ambalajlarını bozmak veya bunları bölmek suretiyle satanlara bin Yeni Türk Lirasından onbin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

k) Tütün mamulleri veya alkollü içkilerin tüketicilere satışını internet, televizyon, faks ve telefon gibi elektronik ticaret araçları ya da posta ile sipariş yöntemi kullanarak yapanlar ile satılan ürünleri kapıda teslim edenlere ellibin Yeni Türk Lirasından ikiyüzellibin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

l) Tütün mamulleri veya alkollü içkileri satış yerlerindeki raf veya standlara, her türlü teşhir ünitesine, reklam ve tanıtımına ilişkin mevzuata ve Kurum düzenlemelerine aykırılık oluşturacak veya herhangi bir firmaya üstünlük sağlayacak şekilde yerleştirenlere otuzbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir.

m) Tütün mamulleri veya alkollü içkilerin kullanımını ve satışını özendirici veya teşvik edici kampanya, promosyon, reklam ve tanıtım yapılmasını önlemek amacıyla Kurum tarafından bu Kanun uyarınca yapılan düzenlemelere aykırı hareket edenlere otuzbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir.

n) Tütün mamulleri veya alkollü içkileri; otomatik satış makinesi ile satanlara veya bahis oynatmak veya ödül vermek gibi yollarla verenlere, fiilleri suç oluşturmadığı takdirde ellibin Yeni Türk Lirasından ikiyüzellibin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

Yukarıda sayılan fiiller dışında, bu Kanun ile 4250 sayılı Kanuna veya bu kanunlara göre yürürlüğe konulmuş yönetmeliklere ya da Kurumca verilen belgelerde yer alan şartlara uyulmadığının tespiti halinde, ilgili gerçek ve tüzel kişiler uyarılır ve aykırılığın giderilmesi için uygun bir süre verilir. Her işlem için verilecek süre Kurumca belirlenir. Verilen süre sonunda aykırılığın devam etmesi halinde veya aykırılığın giderilmesinin mümkün olmadığı hallerde süre verilmeksizin Kurumca verilen belgeler iptal edilir.

İdarî para cezaları, fiillerin tekrarı halinde, bir önceki cezanın iki katı olarak verilir. Beşinci fıkranın (c) bendinde sayılan fiillerin tekrarı halinde ayrıca ihlale konu ürünün piyasaya arzının bir yıla kadar durdurulmasına; (a), (b), (d), (e), (f), (j), (k), (l), (m) ve (n) bentlerinde sayılan fiillerin, ilk fiilin işlenmesinden sonraki beş yıl içinde üçüncü defa işlenmesi halinde ise belgelerin iptaline karar verilir. Satış belgesi iptal edilen satıcılar, satış belgesi iptaline konu işyerinde aynı işletme adı altında faaliyette bulunan üçüncü kişiler ile satış belgesi iptal edilen satıcılarca belge iptaline konu işyerinin farklı işletme adı altında fiilen işletilmesi halinde, bu işletme üzerine kayıtlı görünen üçüncü kişiler adına iki yıl süreyle yeni belge başvurusunda bulunulamaz.

Bu Kanuna, 4250 sayılı Kanuna veya 5607 sayılı Kanuna aykırılıktan dolayı yargılanması devam edenler ile mahkum olanlara veya aynı kanunlara aykırılıktan dolayı iki defadan fazla ön ödemede bulunması nedeniyle haklarında kamu davası açılmamış ya da düşmüş olanlara satış, dağıtım veya uygunluk belgesi verilmez; verilmiş olanlar da iptal edilir.

Beşinci fıkranın (f), (g), (h), (ı) ve (j) bentlerinde yazılı fiiller hakkında idarî yaptırım uygulamaya ve bu fiillerin konusunu oluşturan her türlü eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesi kararını vermeye mahalli mülkî amirler, diğer bentlerde yazılı fiiller hakkında idarî para cezası vermeye Kurum yetkilidir. Mahalli mülkî amirlerce uygulanan idarî yaptırımlar onbeş gün içinde Kuruma iletilir.

Bu Kanun hükümlerine göre verilen idarî yaptırım kararlarına karşı, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerine göre kanun yoluna başvurulabilir. Ancak, idare mahkemesinde dava, işlemin tebliği tarihinden itibaren onbeş gün içinde açılır. İdare mahkemesinde iptal davası açılmış olması, kararın yerine getirilmesini durdurmaz.

İdarî yaptırımlara ilişkin olarak bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi var mı? Yok.

Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Macit, buyurun.

HASAN MACİT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tekel Yaprak Tütün Müessesesi tütün satışlarında teminat olarak yüzde kaç oranında teminat mektubu almaktadır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Yüzde 6 oranında teminat mektubu alınmaktadır.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım size de.

Madde üzerinde iki adet önere vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı "Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması İle Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"nın Çerçeve 3 üncü maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 4733 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin altıncı fıkrasının (k) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Ahmet Aydın

Mehmet Erdoğan

 

Malatya

Adıyaman

Adıyaman

 

Vahit Kirişci

 

Mevlüt Akgün

 

Adana

 

Karaman

"k) Tütün mamulleri veya alkollü içkilerin tüketicilere satışını; izinsiz olarak veya Kurum düzenlemelerine aykırılık oluşturacak şekilde internet, televizyon, faks ve telefon gibi elektronik ticaret araçları ya da posta ile sipariş yöntemi kullanarak yapmak üzere satış sistemi kuran veya faaliyette bulunanlara yirmibin Yeni Türk Lirasından yüzbin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı "Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması İle Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"nın Çerçeve 3 üncü maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 4733 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasına ilk cümle olarak aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Faik Öztrak

Orhan Ziya Diren

 

Malatya

Tekirdağ

Tokat

 

Esfender Korkmaz

Şevket Köse

Ahmet Aydın

 

İstanbul

Adıyaman

Adıyaman

“Ticari amaç olmaksızın, kendi ürettiği ürünleri kullanarak elli kilogramı aşmayan sarmalık kıyılmış tütün elde eden veya üçyüzelli litreyi aşmayan fermente alkollü içki imal edenler haricinde,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gerekçe efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Herhangi bir tesis veya imalathane kurmadan ve üretim teçhizatı kullanmadan, kendisinin ürettiği ürünleri kullanmak suretiyle kendisinin ve ailesinin kullanacağı kadar az miktarda tütün işleyen veya alkollü içki imal edenlerin adli takibata uğraması ülke gerçeklerine uygun olmadığı gibi, bunların izinsiz üretim yapanlarla aynı cezaya tabi tutulması adil olmayacaktır. Bu sebeple ceza hükmünde bu durumdaki kişilerin istisna olduğunun açıkça yazılması yararlı olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı "Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması İle Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"nın Çerçeve 3 üncü maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 4733 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin altıncı fıkrasının (k) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)

                                                                                                             ve arkadaşları

"k) Tütün mamulleri veya alkollü içkilerin tüketicilere satışını; izinsiz olarak veya Kurum düzenlemelerine aykırılık oluşturacak şekilde internet, televizyon, faks ve telefon gibi elektronik ticaret araçları ya da posta ile sipariş yöntemi kullanarak yapmak üzere satış sistemi kuran veya faaliyette bulunanlara yirmibin Yeni Türk Lirasından yüzbin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Elektronik ticaret yolu ile tütün mamulü ve alkollü içki satışının Kurumca belirlenen usuller çerçevesinde yapılabilmesini teminen söz konusu düzenleme öngörülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- 4733 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“EK MADDE 2- İlgili mevzuatta Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumuna yapılmış olan atıflar Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumuna; Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kuruluna yapılmış olan atıflar Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kuruluna yapılmış sayılır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Yılmaz Tankut.

Sayın Tankut, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 125 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşülmekte olan 4’üncü maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bilindiği üzere Türk tütüncülüğü, tütün piyasası, ekimi ve pazarlaması, ülkemizin en güncel konularından birisini oluşturmaktadır. Bu alanda gelinen noktanın, özellikle tütün üreticisi vatandaşlarımız açısından iç açıcı bir konumda olduğunu söylemek ne yazık ki mümkün değildir.

Şark tipi türü ile ayrı bir yeri olan ve sektörde özel bir önemi bulunan Türk tütünü, ülkemizde yüz binlerce insanımızın geçim kapısıdır. Kendisine has özel aromasıyla dünyada aranan bir tür olan yerli tütünümüz, üreticilerimizle beraber, izlenen yanlış politikalara, maalesef, kurban edilmektedir.

Dün Osmanlı’nın zayıf düşmesi sürecinde emperyalist sermayece oluşturulan dayatmalarla kurulan Reji İdaresini andıran kurumsal bir yapı ihdas edilmesine tanık olmanın bugün üzüntüsü ve kaygısı içindeyiz. Böyle bir yapının kuruluşu sürecinde tütün üretim alanlarının daraltılması, dolayısıyla üretici sayısının azaltılması, fiyat belirlenmesinde Tekelin devreden çıkartılarak yeni tekelci piyasanın insafına ve merhametine terk edilmesi bugün pek çok sakıncaları da birlikte getirmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk tütününün ve Türk tütün üreticilerinin sonunu hazırlayan bu süreçte Tekelin “özelleştirme” adı altında yabancılara devredilmesi Türk tütüncülüğü ve tütün sektörümüz için en büyük yıkımlardan birisi olmuştur. Tamamen özel ve yabancı sermayeye teslim edilen bu alanda egemen olan ticari anlayış, ne yazık ki, her türlü kaygıdan uzak ve sadece kazanmayı amaçlayan bir sömürü zihniyetini temsil etmektedir.

Değerli arkadaşlar, öbür taraftan, tütün satışları 4733 sayılı Kanun’da belirtildiği üzere “açık artırma ve sözleşme usulüne göre yapılmaktadır. Ancak, ne yazık ki, 2003 yılından bu zamana kadar geçen süre içerisinde tütün üreticilerimizin elde ettiği gelir enflasyonun çok altında kalmıştır. Tütün girdilerindeki, dolayısıyla da maliyetindeki artışa paralel olarak fiyat artışının düşük olması, 2002 yılından itibaren 4733 sayılı Kanun’da tütün fiyatlarının her ne kadar tüccar ile üreticinin karşılıklı mutabakatıyla belirleneceği öngörülse de genellikle tüccarın belirlediği fiyattan oluşması gibi nedenler üreticinin tütün üretimini bırakmasını hızlandırmıştır.

Sayın milletvekilleri, bakınız, elimde Türkiye Ziraat Odaları Birliğince hazırlanan ve 1998 ve 2006 yılını karşılaştıran bir tablo, daha doğrusu bir çizelge vardır. Bu çizelgeyi incelediğimizde, 1998 yılında tütün üreticisi 1 kilogram tütün satışı sonucu 10 litre mazot, 15 kilogram DAP gübresi ve 33 kilogram amonyum nitrat gübresi alırken, 2006 yılına gelindiğinde aynı tütün üreticisi 1 kilogram tütün satışı sonucu 2,5 litre mazot, 9 kilogram DAP gübresi ve 16 kilogram amonyum nitrat alabilmektedir. Dolayısıyla, Hükûmetin tütün üreticisi için vermiş olduğu taban fiyatla girdi fiyatları karşılaştırıldığında hiç de inandırıcı olmadığı görülmekle birlikte, 2006 yılında tütün üreticisi girdi maliyeti yönünden enflasyonun çok altında kalarak ortalama yüzde 60-70 oranında fakirleşmiştir.

Öbür yandan, Ege Bölgesi’ndeki bir tütün üreticisi 1 ton tütün üretimi karşılığında 5.500 YTL gelir elde edebilirken, komşumuz ve AB üyesi Yunanistan’da primle desteklenen üreticinin eline ise 1 ton karşılığında 14 bin YTL geçmektedir. Yani Yunan tütün üreticisinin Türk tütün üreticisinden 3 kat daha fazla gelir elde ettiği görülmektedir.

Tütün üreticilerinin yaşayabilmesi ve yabancı ülkelerin üreticileriyle rekabet edebilmeleri için, Maliye Bakanlığınca uygulanan tütün ithalatından elde edilen vergi, fon gibi gelirlerden bir kısmıyla doğrudan desteklenmesi icap etmektedir. Ayrıca, sigaralardan alınan vergilerin yüzde 1’inin dahi tütün üreticilerine aktarılmasında üreticilerimize önemli bir destek sağlanacaktır. Bu gelir artışı Türk tütün üreticisinin köyden kente göçünü engelleyecek, sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümüne de önemli katkılar sağlayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak buradan, bu kürsüden müteakip defalar yaptığımız gibi bazı hususlarda uyarılarda bulunmayı da vazgeçilmez bir görev olarak görmekteyim.

Bugün ülkemizin AKP İktidarı döneminde her geçen gün geriye gittiğini bilmeyen kalmamıştır. İç ve dış siyasette kaos, karmaşa ve aldatmanın mimarı olan bugünkü iktidar döneminde maalesef ekonomi de iflas etmiş durumdadır. Artık yabancı kaynaklarla bu işin götürülemeyeceği apaçık bir şekilde ortadadır. O nedenle bugünkü siyasi iktidar ikinci kez yetki aldığı millete güvenmesini bilmelidir. Asıl umut bağladığı emperyalist sermaye çevrelerinin kendilerinin kara kaşına, kara gözüne sevdalı olmadıklarını anlamalıdır. 100 milyar doları aşan sıcak paranın bir gün geri döneceğini bilmelidir. Yani kısaca, AKP İktidarının üreten, istihdam ve katma değer sağlayan, ihracat yapan ülkemizin öz kaynaklarını babalar gibi satmaktan vazgeçmesi gerektiğinin altını çizerek bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Şayet atılan yanlış adımlardan geri dönülmez ise ülkemizi ve milletimizi çok karanlık günler, telafisi mümkün olmayan hadiseler beklemektedir. Belki siyasi iktidarın yönetime yakın mensuplarının ve yine yönetimle iç içe olan yandaşlarının böyle bir kaygısı olmayabilir. Ancak olan, varlığımızı borçlu olduğumuz fedakâr ve cefakâr necip milletimize olacaktır.

Bakınız, sadece Tekel örneğinde tarihe bir atıf yaparak muhtemel tehlikelere dikkat çekmek istiyorum. 1880’li yıllarda iç ve dış borç batağına düşen Osmanlı İmparatorluğu, tütün ticaretini yabancılar tarafından 1883’te kurulan Reji İdaresine devretmişti. Bu idare tütün ekim alanlarının daraltılması ve tütün pazarlanmasında tüm yetkileri elinde bulundurmaktaydı ve bu idare uyguladığı alım politikalarıyla tütün üreticilerimizi perişan etmişti. Çünkü fiyatları istediği gibi belirliyor, istediği fiyattan yurt dışına satıyor, üreticiye de istediği zaman parasını ödüyordu. Bu durum karşısında zamanla oluşan kaçakçılığı önlemek için ise Reji İdaresi silahlı kolcu birlikleri kurmuştu. Kırk iki yıllık Reji İdaresi yönetiminde kaçakçı, kolcu ve zabıtadan on binlerce insanımızın hayatını kaybetmiş olduğu bu dönemde Reji İdaresinin vahşeti ve halkımızı sömürüsü ne yazık ki acı bir gerçektir. Bu vahşet ve yanlış Büyük Önder Atatürk’ün 1925’te Reji İdaresini satın almasıyla son bulmuştur.

Şimdi ise, son altı yılda atılan adımlarla oluşturulan şartlar giderek ağırlaştırılmış olup, bu politikalardan ülkemizin ve milletimizin hiçbir menfaati olmamıştır. Mağdur olan kendi insanımız, kaybeden ülkemiz olmuştur. Hiçbir yatırım yapmadan, istihdam artırıcı değil aksine azaltıcı bir uygulamayla, sadece hazıra konarak en önemli kurumları ele geçiren küresel sermayenin dayatmaları, ister istemez, Osmanlı’nın iç ve dış borç batağına saplandığı dönemde ortaya çıkan Reji İdaresini hatırlatmaktadır. Şimdi de Tekel devreden çıkartılarak, üreticimiz yabancı sermayenin vicdanına terk edilmiştir. O zaman baskıcı Reji İdaresi yüzünden ortaya çıkan kaçakçılık aynı idare tarafından silahla önlenmeye çalışılmış ve on binlerce insanımız katledilmişti. Şimdi ise, bu piyasaya tamamen egemen olan aynı sermaye grupları Hükûmetle iç içe oluşturdukları yasa ve yönetmelikler marifetiyle üreticilerimiz ve işçilerimiz üzerinde şiddet estirmektedirler. Ancak, değişen sadece uygulanan metotlar olmuştur. “Tekel satılmasın.” diyen işçilere Adana’da ve Ankara’nın buz gibi havasında şiddet uygulayan kolluk kuvvetlerine acaba hangi zihniyet emir vermiştir? Elbette ki bunları düşünmemiz icap etmektedir.

Şimdi soruyoruz: Yüz binlerce üretici ve ailesinin geçim kapısı olan tütüncülük sektörünü bitirmeye sizi kimler mecbur bırakmıştır? On binlerce insanımızın ekmek kapısı olan, ülkemizin en önemli vergi yükünü çeken Tekel gibi bir devasa kurumu satmaya sizleri kimler zorlamıştır? AKP İktidarı olarak bir taraftan böylesi kurumların devlete yük getirdiğini savunup Tekel fabrikalarındaki üretimi önce azalttınız, sonra da “Ziyan ediyor.” diyerek ne yazık ki sattınız ve gariban işçilerimizi ise sokağa attınız. Sokağa terk ettiğiniz bu işçileri “Başka kurumlara naklediyoruz.” ifadesi ise koskocaman bir palavradır. Son iki yıldır sadece Adana’daki tesislerde çalışan yüzlerce işçi başka illere göç etmek zorunda kalmış, bir kısmı da başka kamu kurumlarına geçmek için istifa etmek zorunda bırakılmıştır. Ancak bunlardan şanslı olanlar başka kamu kurumlarında iş bulabilmiştir. O şanslılar da yılda sadece on ay çalıştırılmakta ve 500 YTL civarında maaş alabilmektedir.

Şimdi buradan soruyorum: Bu mudur çalışana güvence anlayışınız? Bu mudur adalet ve kalkınma anlayışınız?

Ve daha da çarpıcı olanı, devletin üzerindeki yükü hafifletmek iddiasında olan AKP zihniyeti, ne yazık ki, artık, üreticimiz açısından hiçbir önemi kalmamış, fonksiyonunu kaybetmiş olan Tütün Piyasası Düzenleme Kuruluna onlarca, hatta, yüzlerce personel almaya ve almanın hesabını yapmaya başlamıştır. Bu uygulamanın öne sürülen mazeretle, yani devletin üzerindeki yükü hafifletmek gibi bir bahaneyle örtüştüğünü söyleyebilmenin ne yazık ki bugün için bir imkânı da yoktur. Ama, bu yapılmak istenenlerin amacı bizce malumdur. Asıl maksat hasıl olmuş, yani Tekel gibi dev bir kurum babalar gibi satılmış, Türk işçisi sokağa mahkûm edilmiştir. Tütün Piyasası Düzenleme Kurulu da yeni bir derebeylik olarak yabancı tütün ve sigara markalarına hizmet edecek bir kurum haline getirilmeye çalışılmaktadır. Bu bağlamda işin özeti maalesef budur, değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tankut, konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.

YILMAZ TANKUT (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken AKP İktidarını Türk milletine güvenmeye, kendi öz kaynaklarımızı satmaktan vazgeçip işletmeye, işçilerimize uygulanan işkenceye son verip sahip çıkmaya ve tarihten ders almaya davet ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut.

Madde üzerinde başka bir söz talebi…

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Macit.

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi şahsım ve Demokratik Sol Parti adına saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün çok önemli bir yasa üzerinde görüşmelerimizi yapıyoruz. Daha doğrusu görüşmelerimizi yapamıyoruz. Bakıyorum, maddeler üzerinde çok fazla tartışma, çok fazla söz alan arkadaşlarımız ne yazık ki yok. Biz iki söz talebimiz olduğunda Sayın AKP Grup Başkan Vekili bir sözle sınırlamak isteyince biz de bu anlaşmaya uymadığımızı belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, konumuz tütün, tütün üreticisi, tütün mamullerinin satışı; önemli bir konu. Tabii, bu önemli konunun içinde yapılan uygulamalar da çok önemli. Belki üretimden daha önemlisi uygulamalardır diye düşünüyorum ve AKP İktidara geldikten sonra, 2003 yılında bir tütün satış olayını sizlerle paylaşmak istiyorum belgelerle.

Biraz önce Sayın Bakana yüzde kaç teminat alınır diye sorduğumda, yönetmeliğin yüzde 6 olarak teminat aldığını biliyordum ama bu konuşmama dayanak teşkil etmek ve bu konuşmamdan sonra, yüzde kaç üzerindeki yanıtların doğru olabilmesi için ben Sayın Bakanın cevabını özellikle talep ettim ve teşekkür ederim, Sayın Bakan, yönetmelikte alınması gereken, bize, teminat rakamını söyledi.

Değerli arkadaşlar, 2003 yılında Alman Weserfrucht isimli bir firma Yaprak Tütünden tütün almak istiyor ve bu tütün alma talebini de bir faks olayıyla Tekel Genel Müdürlüğüne bildiriyor. Bakın, bu faks olayında çok ilginç bir olay var, İnternet ortamında geçiyor. İnternet ortamında, 27 Haziran… Ama ne hikmetse, satış müessesinde 25 Haziranda işleme giriyor ve bürokrasimizde işler o kadar hızlı yürüyor ki, 25’inde yönetim kurulu olarak toplanıyorlar ve bu talebi değerlendiriyorlar, olur veriyorlar.

Değerli arkadaşlar, bunlar olur. Yani, bir şirket tütün talep etmiştir, işi hızlandırmak için belki geriden bir talep gelmiştir. Olmuştur, Tekeldeki tütünleri değeri fiyatına satabilmek için böyle bir yöntem izlenmiştir diyelim ama bu şirketten, değerli arkadaşlar, teminat olarak binde 3 alınıyor. Yani biraz önce Sayın Bakan “yüzde 6” dedi. Binde 3 teminat mektubu alınıyor.

Değerli arkadaşlar, binde 3 teminat mektubu veren bu firma, ne yazık ki, şartnamede kendisine verilen süre içerisinde tütünleri müesseseden çekmiyor ve müesseseden çekmedikten sonra, ek bir talep, ek bir şartname imzalanması gerekiyor ve “Kalan tütünleri alacağım.” diyor, yeni bir şartname imzalanıyor binde 5 teminat mektubuyla.

Değerli arkadaşlar, bu teminat mektubunu imzalayan arkadaşınız… İlk önce Kies Maris isimli bir vatandaş imzalıyor, daha sonra ek teminat mektubunu Şenol Çelik isimli bir vatandaş imzalıyor. Değerli arkadaşlar, bu yükümlülük de yerine gelmiyor, yani ilk teminatta verilen binde 3 ve binde 5 teminatlar Yaprak Tütüne, Tekele gelir olarak kaydediliyor. Ama ne hikmetse yeni bir firma daha doğuyor, bu firma Dubai’de kurulmuş -İnternet firması- 2004 yılında. Bu firma Tekelden tütün talep ediyor ve Tekelle de bu tütün talebiyle birlikte bir anlaşma imzalıyor. Ne yazık ki bu anlaşmada da teminat mektubu binde 5 ve anlaşmayı imzalayan kişilerin içerisinde ilk teminata uymayan Şenol Çelik bu firmanın ortaklarından ve miktarı yüzde 10 eksiğine alıyor yani ilk vaat edilen fiyatın, tütün fiyatının yüzde 10 eksiğine bu tütünleri satın alıyor. Kişiler aynı kişiler, ortaklar aynı ortak ve o gün Tekelin Genel Müdürü olan bürokrat Sezai Ensari bu anlaşmaları imzalayan kişi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Macit, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HASAN MACİT (Devamla) – Ne yazık ki, bu bürokratımız daha sonra Tekele kullanılmış makine satan şirketle, bu Şenol’la beraber İspanya’ya geziye gidiyorlar. Bu İspanya’ya geziye götüren şirket MTS şirketi yani Tekele kullanılmış makine satan şirket. Ben bunun detayına girmek istemiyorum. Bu makineyle ilgili çok fazla tartışma yapıldı. Benim esas üzerinde durmak istediğim Tekel tütününün nasıl hortumlandığı, nasıl daha ucuza kapatıldığıyla ilgili. Bu nedenle, bu ikinci anlaşmada yüzde 10 eksikle yapılan anlaşma sonucu tahmini 13 trilyon liralık ilk vaat edilen fiyattan daha az bir fiyatla satıldığı ortadadır ve Tekelin kayıtlarındadır.

Değerli arkadaşlar, sizin yüreklerinize sesleniyorum, sizin vicdanlarınıza sesleniyorum…

BAŞKAN – Sayın Macit, konuşmanızı tamamlayınız efendim. Lütfen…

HASAN MACİT (Devamla) – “Bizim bürokratımız doğru yapar.” anlayışından lütfen vazgeçin.

Kalan bölümünü ikinci konuşmamda tamamlayacağım.

Teşekkür ederim. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Ağyüz, buyurun.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, görüştüğümüz yasada yeni kadro statüsü belirleniyor, birtakım kurumlara yeni isimler veriliyor. Geçenlerde de Tekel sigara bölümü özelleştirildi. Şimdi, biz, bu özelleştirme şartnamesinde Tekeli alan BAT’a Türk tütünü ile sigara üretmeye devam etme zorunluluğu veya güvencesi verilen bir madde var mı sözleşmede?

Ayrıca, bu çalışanların güvencesi nedir? 14 bin kişi veya 12 bin kişi her gün eylem yapıyor ama Hükûmetinizde hiçbir ses yok. Bunların statüleri ne olacak? Yine diğerleri gibi 4/C ile 4/B ile kamu kurumlarına aktarılacak, bir kısmı emekli mi olacak; yoksa devam eden hakları, geçmişten gelen hakları belli bir statüye kavuşacak mı?

Ayrıca, bu özelleştirmeyle Türk tütününün öleceği inancında değil misiniz? Özellikle doğu bölgesindeki tütüncülerin büyük mağduriyet çekeceği inancında değil misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ağyüz.

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bu, Tekele kullanılmış makineyi “kullanılmamış” diye satan İspanya firmasına bu işlemi yapan, şu anda biri de Özelleştirme İdaresi Başkanı olan Metin Kilci ve birkaç kişi adına 350’şer trilyon liralık -yani rakamda yanılabilirim, galiba 350 trilyonluk veya 35 trilyonluk da olabilir- bir idari para cezası kesildi. Bu idari para cezalarının akıbeti nedir? Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum. Tahsil ettiler mi, etmediler mi? Etmedilerse niye etmiyorlar efendim? Onu öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Birinci soruya ilişkin olarak söylüyorum: Tasarımız, özelleştirmeye ilişkin bir tasarı değil, Tütün ve Alkol Kurumuna ilişkin bir yasa ve özelleştirmeye ilişkin kısımlarda yazılı olarak cevap vereceğiz.

Diğer soruyu da yazılı olarak cevaplandıracağız.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Kanunu biliyoruz, herhâlde okuma yazmamız var bizim. İlgilisi gelsin o zaman oraya otursun bu kanunla ilgili. Yani bizim okuma yazmamız var Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Yazılı cevap verme hakkımız var.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeye bağlı geçici madde 5’i okutuyorum:

MADDE 5- 4733 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 5- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, Kurumda grup başkanı, sektör uzmanı, denetim uzmanı ve kurum uzmanı kadrosunda bulunanlar uzman kadrosuna, kadro ve görev unvanları değişmeyenler aynı unvanlı yeni kadrolara, başka bir işleme gerek kalmaksızın atanmış sayılırlar. Diğer personelden kadro ve görev unvanları değişenler veya kaldırılanlar, bu Kanunla ihdas edilen kadrolardan, derecelerine uygun kadrolara üç ay içinde atanırlar. Bunlar yeni bir kadroya atanıncaya kadar en son ayda almakta oldukları aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminat ile diğer malî haklarını almaya devam ederler. Bunların yeni kadrolarında alacakları aylık ile diğer malî hakları toplamı net tutarının eski kadrolarına bağlı olarak en son ayda almakta oldukları aylık ile diğer malî hakları toplamı net tutarından az olması halinde aradaki fark, farklılık giderilinceye kadar atandıkları kadrolarda kaldıkları sürece herhangi bir kesintiye tabi tutulmaksızın tazminat olarak ödenir. Atandıkları kadro unvanlarında isteğe bağlı olarak herhangi bir değişiklik olanlar ile başka kurumlara geçenlere fark tazminatı ödenmesine son verilir.

Yeterlik sınavında başarılı olup Kurumda uzman unvanını almaya hak kazandığı halde, uzman kadrosuna ataması yapılamayan uzman yardımcıları, başka bir işleme gerek kalmaksızın uzman unvanını almaya hak kazandıkları tarih itibarıyla durumlarına uygun uzman kadrosuna atanmış sayılırlar.

11/8/2004 tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar, Kurum personelinin kazanılmış hak aylığı ve emekli keseneğine esas aylığın belirlenmesinde değerlendirilmemiş olan hizmet süreleri, öğrenim durumu itibarıyla yükselebilecekleri dereceyi aşmamak koşuluyla 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 64 ve 68 inci maddeleri ile 2/2/2005 tarihli ve 5289 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerine Bir Derece Verilmesi Hakkında Kanun hükümleri dikkate alınarak kazanılmış hak aylık derece ve kademelerinin tespitinde değerlendirilir. Ayrıca Kurumda makam, temsil veya görev tazminatı ödenmesini gerektiren kadrolara atanmış bulunan personelin, 11/8/2004 tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar söz konusu kadrolarda geçirdikleri süreler makam, temsil veya görev tazminatı ödenmesini gerektiren görevlerde geçmiş sayılır.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, bu Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan uzman kadro sayısının yüzde yirmisini geçmemek üzere, uzman yardımcılığı sınavına giriş için aranan öğrenim şartını taşımak ve başvuru tarihinde kırk yaşını doldurmamış olmak şartıyla;

(a) Mesleğe özel yarışma sınavı ile giren ve meslek içi eğitim sonrasında yapılan yeterlik sınavında başarılı olup, kamu kurum ve kuruluşlarında vergi, hukuk, uluslararası ilişkiler, gümrük, dış ticaret alanlarında çalışmakta olanlar,

(b) Yükseköğrenim kurumlarında araştırma görevlisi veya öğretim elemanı olarak çalışmış olanlardan, gıda ve kimya mühendisliği alanında doktora çalışmalarını tamamlayanlar,

(c) Sigara üretimi alanında beş kişiden, yaprak tütün alımı ve işlemesi alanında beş kişiden ve pazarlama alanında da beş kişiden fazla olmamak üzere, Genel Müdürlük ve bağlı kuruluşlarında en az on yıldır çalışmakta olanlar,

Kurum tarafından yapılacak mülakatta başarılı olmaları halinde uzman kadrosuna atanabilir.”

BAŞKAN – Geçici madde 5 üzerinde söz isteyen milletvekili arkadaşlarımın ismini okuyorum: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay, şahıslar adına Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın.

Sayın Akçay, buyurun efendim.

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, bir kez daha konuşalım da şunu tamamlayalım. Eğer bu… Yapmayın lütfen! Hem anlaşıldı diyorsunuz bizim dışımızda hem bir iki konuşmayı bizzat çok görüyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun efendim, siz konuşunuz.

HASAN MACİT (İstanbul) – Biz burada Türkiye’yi ilgilendiren bir konuyla ilgili bir açıklama yapıyoruz.

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 125 sıra sayılı tütün ve tütün mamullerine ilişkin kanun tasarısının 5’inci maddesinin geçici 5’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin tarihinde tütün kadar kültürel, sosyal, ekonomik ve politik derin etkileri olan ve tartışılan başka bir tarımsal ürün yoktur. Tütün, yaklaşık dört yüz yıldır bu ülke topraklarında üretilen geleneksel bir ürünümüzdür. Uygulanan politikalarla bugüne kadar üretici sayısı maalesef 200 bine kadar gerilemiştir.

Manisa ilinde 2007 yılı rakamlarına göre 120 bin üretici tarafından yaklaşık 40 bin ton tütün üretilmiştir. Manisa’da çekirdeksiz kuru üzümden sonra ilin tarımsal değerinin ikinci sırasını tütün bitkisi oluşturmaktadır. Ülkemizdeki toplam tütün üretim alanlarının yüzde 41’i Manisa ilindedir.

Tekel özelleştirilmiş, binlerce Tekel çalışanı gibi tütün üreticileri de perişan edilmiştir. Tütün üreticisi fiyat yönünden piyasada etkinlik gösteren sınırlı sayıdaki kişi ve kuruluşların tek yanlı saptadığı fiyatlara mahkûm edilmiştir. Daha da kötüsü, Tekelin giderek etkinliğinin kırılması ve özelleştirilmesi sonucu tütün alımı yapan şirketlerin sayısı her geçen yıl daha da azalmakta, üreticiler daha az sayıda firmaya mahkûm olmaktadır.

Sigara üretimi yapan çok uluslu şirketler maliyetlerini azaltmak amacıyla tütün fiyatlarının düşürülmesi için baskı oluşturmaktadırlar. Bu yıl baskı o kadar güçlüdür ki tütün üretmenin mümkün olmadığı sözleşme fiyatları bile nevi uygulamalarıyla daha da aşağıya çekilmektedir.

Sözleşmelerdeki yıllık bazdaki fiyat artışının enflasyon oranı kadar olması, üreticinin kazancının hiçbir zaman artmayacağı anlamına gelmektedir. Yazılı sözleşme esasının dışında diğer alternatif üretim ise piyasa fazlası olması riski taşıyan sözleşme dışı üretimde bulunmaktadır. Sözleşme dışında üretilen tütünler ancak tütün satış merkezlerinde alınıp satılabilmektedir. Bunun dışında alım ve satım yapılamamaktadır. Bugüne kadar açık artırmalı satış yapılabilecek tütün satış merkezleri maalesef kurulamamıştır.

Türk tütününün fiyatının şirketlerin tek taraflı sözleşmeleriyle değil, çiftçi sendikalarıyla, birlikleriyle ve şirket temsilcisi arasında toplu pazarlık usulüyle belirlenmesi gerekmektedir. 2007 yılı için sözleşme imzalanan üreticiler ile anılan yılda sözleşme miktarını aşmamak şartıyla 2008 ürün yılı için tütün üretim ve alım satım sözleşmesi imzalanacağı hükmü tasarıda getirilmektedir. Ama maalesef, üreticilerle 2008 yılı için daha henüz anlaşma yapılmamıştır. Bu yüzden tütün üreticileri ne yapacaklarını bilememektedirler.

Tarım Bakanı Sayın Mehdi Eker, tütün üreticilerimize alternatif bir ürün ekmesi yönünde birtakım öneriler götürüleceğini, bununla ilgili bir çalışma yaptıklarını belirtmiştir. Ama Sayın Bakan şunu bilmelidir ki tütün üretimi kıraç, verimsiz ve genellikle eğimli topraklarda yapılmaktadır. Tütünün yetiştiği topraklarda yetişecek, alternatifi olabilecek başka ürün hemen hemen yok gibidir. Onların tütün üretmekten vazgeçmeleri demek, topraklarını terk etmeleri demektir, terk edilen bu toprakların erozyonlarla ve başka nedenlerle yok olması demektir.

Tekelin alkol birimi 2004 yılında “Özelleştirme” adı altında iki yılı ödemesiz yedi yıl vadeli 230 milyon dolarlık kredi kullanmak suretiyle 292 milyon dolara Ortak Girişim Grubuna satılmıştı. 2006 yılında bu Ortak Girişim Grubu tarafından kurulan MEY İçkinin yüzde 90’ı 810 milyon dolara Pasifik Grup’a peşin olarak satılmıştır. Özelleştirme adı altında kamu kaynaklarının değerinin altındaki fiyatlarla el değiştirmesine ve yurt dışına transfer edilmesine neden olan bu yasa dışı ticaretin bir diğer sonucu da söz konusu tesislerin bulunduğu bölgelerde geçmişte devletin teşvikiyle bağcılık yapan üreticilerin, üzümünü satamama ve düşük fiyat sıkıntısıyla karşı karşıya kalmalarına yol açmaktır.

Sayın milletvekilleri, tasarıda on daire başkanlığı oluşturulmakta ve daire başkanlıklarının görevlerinin tanımlanması yapılmaktadır. Burada dikkati çeken, Denetim Dairesi Başkanlığı dışındaki daire başkanlıklarının piyasa denetimi yapamayacak olmasıdır. Hâlihazırda sektördeki denetim sektör uzmanları eliyle yapılırken tüm denetim görevinin sadece Denetim Dairesi Başkanlığına bırakılması ve onların eleman sayısına bakıldığında bunu ne kadar sağlıklı yapabilecekleri düşünülmesi gereken bir husustur. Hükûmetin denetimi sevmediği, teftiş kurullarını kaldırmayı amaçladığı malumunuzdur. Bu yolla denetimin zorlaştırılıp sınırlı yapılması mı düşünülmektedir? Burada maksat, böylesi özerk yapılı kurumlarla piyasaların denetimi ve düzenlenmesi görevini yapmak mı yoksa kadrolaşmak mı amaçlanmaktadır?

Değerli milletvekilleri, 4046 sayılı Kanun’da ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 4’üncü maddesinin başlığı “Kurum personelinin statüsü, atanma usulü ve özlük hakları” olarak değiştirilmiş, birinci fıkrasının sonuna “Diğer personelin ataması ise Kurul tarafından belirlenen personel politikası çerçevesinde Başkan tarafından yapılır.” cümlesi eklenmiştir. Bu cümle, 4733 sayılı Yasa’nın hâlen yürürlükte olan, Kurulun çalışma esasları, görev ve yetkilerini belirleyen 3’üncü maddesinin (y) bendinde bulunan “Personel atamaları da dâhil olmak üzere kurumun personel politikasını oluşturmak” hükmüne aykırılık ve tezat teşkil etmektedir. Başkan tüm atamalarda tek söz sahibi yapılırken bu durum yasanın değişmeyen hükmüne aykırılık teşkil etmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye hâlihazırda dünyanın en büyük şark tipi tütün üreticisi konumundadır. Ancak, son yıllarda uygulanan yanlış politikalar, tüketici eğilimlerinin ve tercihlerinin değişmesi, rekabetin yoğunlaşması, sağlık endişelerinin artmaya başlaması ve ekonomilerin globalleşmesi gibi birçok sebebe dayalı olarak Türkiye’nin şark tipi tütünle rekabet şansı azalmaya başlamıştır.

Aynen fındıkta olduğu gibi, ülkemiz tütünde de en büyük üretici olma konumunu izlenen yanlış üretim ve pazarlama politikaları nedeniyle iyi kullanamamış, bu da tütünü hem üreticiler hem de ülke için ekonomik bir ürün olmaktan çıkarmıştır.

Tütün sektörünün bugün itibarıyla başta ABD olmak üzere Avrupa Birliği ve diğer ülkelerle rekabet etme şansı zayıflamıştır. Bunun başlıca nedenleri, üreticinin temsilcisi konumundaki örgütlerin fiziki yapı, mali güç, kalifiye personel yetersizliği gibi nedenlerden dolayı sektörde gerek ulusal ve gerekse uluslararası ölçekte etkin ve yaygın bir şekilde faaliyet gösterememesidir. Üreticiye verilen tarımsal desteklerin tütün üretimini koruyacak ve geliştirecek mahiyetten uzak olması da bir başka faktördür.

Değerli milletvekilleri, olumsuzluğu kısmen bertaraf eden, dolayısıyla tütün sektörünün rekabet gücünü artıran ve koruyan önemli bir unsur, 4629 sayılı Kanun’un geçici 1’inci maddesi kapsamında mülga Tütün Fonu adı altında yaprak tütün ithalatından alınan ton başına 3 bin ABD doları ödemedir. Bu koruyucu faktör kaldırıldığı takdirde Türkiye’de şark tipi tütün üretimi ciddi manada olumsuz etkilenecektir. Virginia ve Burley tütün üretiminde ise yoğun bir emek sonunda ulaşılan üretim sonlandırılacak, yapılan tüm yatırımlar atıl kalacak ve tamamen dışa bağımlı hâle gelmemiz kaçınılmaz olacaktır.

Son yıllarda yasa dışı yollarla ülkeye sokulan kaçak ve sahte tütün mamulleri ve halk sağlığını korumaya yönelik geliştirilen düzenleme ve yasaklar gibi nedenlerden dolayı Türkiye sigara pazarında bir daralma meydana gelmiştir. Kaçak ve sahte sigarayla etkin mücadele için, öncelikle kurumlar arasında koordinasyon sağlanarak caydırıcı cezalar içeren yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Türkiye’deki toplam sigara pazarının küçülmesinde en önemli etkenin kaçak ve sahte sigara olduğu düşünülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay, konuşmanızı tamamlayınız.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Kayıt dışı bir sektör olmasından ötürü tam olarak boyutları bilinememekle beraber, toplam pazarın yüzde 10 ila yüzde 15’inin kaçak ve özellikle de sahte ürünlerden oluştuğu tahmin edilmektedir. Değerli milletvekilleri, bu durum, ülke açısından çok ciddi vergi kaybı oluşturmakla beraber, yasal sigara üreticilerinin ve tütün yetiştiricilerinin pazar kaybetmelerine de neden olmaktadır. Bundan ötürü, yasa dışı tütün mamulü ticaretini önleyici tedbirlerin bir an evvel alınması gerekmektedir. Yapılacak olan mücadelede temel odak, öncelikle yasa dışı ürünlerin yurda girişini önlemek için sınır ve gümrük kontrollerini artırmak ve ülke içinde bu ürünlerin dağıtımını engellemek için dağıtım ağı denetimini etkin hâle getirmek ve tüketicilerin ürünlerini lisanslı satıcılardan almalarını sağlamak olmalıdır.

Yasa dışı tütün mamulleriyle etkin bir şekilde mücadele için soruna geniş bir perspektiften yaklaşılması ve yasa dışı sektörlere odaklanmış etkin çözümler üretilmesi için kamu otoritesiyle üreticilerin iş birliği ve koordinasyon içerisinde mücadele etmesi faydalı olacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.

Buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle bu maddeyle ilgili birçok önerge var. Biz de önemsediğimiz geçici 6’ncı maddeyle ilgili ve özellikle bu konudaki politikalarla ilgili birkaç noktaya değinmek istiyoruz.

Ülkemizin tarihinde gerçekten tütün kadar kültürel, sosyal, ekonomik ve politik derin izler bırakan ve tartışılan çok az sayıda tarım ürünü vardır. Çünkü, Türkiye denince gerçekten bir tarım ülkesi olarak… Türkiye zeytiniyle, Türkiye üzümüyle, Türkiye tahılıyla, Türkiye coğrafi ve iklimsel zenginleriyle birçok tarımsal ürünün yetiştiği bir ülke olmakla beraber, bu alanda devletin son yıllardaki politikaları ne yazık ki 1925 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin Reji şirketini 4 milyon lira bedelle alıp Tekeli, devlet tekelini -o dönemlerde inhisar olarak ünlü- kurmasıyla… Bugüne geldiğimizde, özelleştirmeyle artık bunların tamamen ortadan kalkmış olduğunu ve geçici 6’ncı maddeyle de bir yıllığına sözleşmelerin uzatılmak istendiğini görüyoruz. Oysaki tütün üreticilerinin feryadı çok daha farklı, çünkü iktidar partisi en çok oy aldım dediği bölgede, Batman’da, Bitlis’te, Diyarbakır’da, Adıyaman’da, birçok yerde üreticinin ana geçim kaynaklarından birinin Tekel olduğunu, tütün olduğunu, tütün üreticileri olduğunu bilmektedir. Sayın Tarım Bakanı Batman’da… Sayın milletvekillerinin Batman’da katıldığı toplantıların notları yürek parçalayıcıdır. Bunların önlemleri alınmadan, işsizliğe ve yoksulluğa bir nebze olsun katkı sunan verimsiz topraklardaki tütün üretimi ile ilgili tartışmalar yapılırken, çok uluslu sigara şirketlerinin Türkiye’yi istila ederek ne yazık ki önceleri Bitlis’te kurulan Best Sigara Fabrikasının -daha sonra Tekel bunun yüzde 25’ini almıştı, bunun hisselerine ortak olmuştu, bunların- artık yavaş yavaş tarih olması gerçekten düşündürücüdür. Bunları özelleştirme furyasına baktığımız zaman, Tekelin öncelikle alkolden başlayan özelleştirilmesi sürecine bir göz atmak gerekiyor ve Nurol-Limak-Özaltın-Tütsab konsorsiyumuna 292 milyon dolara satılarak özelleştirilmesiyle başlayan süreçte Mey İçki Sanayi ve Ticaret AŞ’nin 2004 Şubat ayında faaliyetleri ve arkasından yüzde 80’lik pazar bölümünü ele geçirmesi ve arkasından, 2006 yılında özel yatırım fonlarından Texas Pasific Group’a yüzde 90 payını 810 milyon dolara satmasına dikkat çekmek istiyoruz.

Tekelin alkol bölümünün değerinin çok altında özelleştirildiği bir gerçek. Ama, Tekelin tekelliği yok edilirken, çok uluslu dev şirketlerin de önü açılırken sigara bölümü ise birkaç kez ihaleye çıkarılmasına rağmen yeterince müşteri talebini bulamadığı için satılamamıştı, ama son zamanlarda bu da sağlanarak ilk ihaleye katılan 1.150 milyon dolarla JTI’nin verdiği fiyatın düşüklüğü nedeniyle ilk ihale iptal edilmiş, ikinci ihalede teklif alınmamış ve âdeta düşük fiyata bir taraftan mecbur edilirken özelleştirme, bir taraftan da üretici yoksulluğa mahkûm edilmeye çalışılmıştır. Onun için, üreticiler şöyle bir slogan atmışlardı: “Tütün üreticisi darda, sigara şirketleri kârda, Hükûmet nerede?” Evet, şimdi biz de soruyoruz: Ne olacak bu tütün üreticisinin hâli?

Gerçekten, devletin tarım politikaları konusundaki yanlışlığının, Türkiye’deki tarım üretim planlamasının olmayışının, tarım arazilerinin çok parçalı oluşundan tutun, devletin çiftçilere ilişkin net örgütlenme politikası olmayışının, etkin bir kooperatifçilik anlayışı olmayışının, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Kanunu ve mevzuatta Tarım Bakanlığının yan kuruluşu olarak işlevselleşmesiyle üreticilerin geldiği noktada, maalesef, gelişen ekonomik krizlerden darbe üzerine darbe yiyor. Şimdi sormak istiyorum değerli arkadaşlarım. 24 Ocak kararları tarıma vurulan ilk darbedir. Bakın, 24 Ocak. Evet, Türkiye tarımı ve köylüsü ve tütün üreticisi o zaman zor yıllar yaşadı. Arkasından geldik 24 Ocak 1980’de IMF’yle uyum programı başlatıldıktan sonra 99 yılına. 99 yılı kriz yılına geliyor. 2001, IMF’yle imzalanan stand-by anlaşması gündeme geliyor ve tabii ki 2001 Dünya Bankasıyla imzalanan Tarım Reformu Uygulama Projesi’yle devam ediyor. Bunların hiçbirisi tesadüf değil.

Şimdi, Türkiye yine ekonomik bir küresel krizle karşı karşıya. Acaba diyoruz, çiftçilerimiz ürünlerini pazarlayamadan, satamadan, hatta üretemez duruma düşürülerek yeni bir darbe mi yiyecekler? Böylesi bir durum karşısında gerçekten şu verilere dikkatle baktığımızda şaşırtıcı oluyor: Türkiye’de tütün üretiminde, sözleşmeli tarım araştırmasında bazı sayısal verileri bilim insanları şöyle ortaya koyuyor, diyor ki: “Tekelin özelleştirilmesi hususunda üreticilerin yüzde 87,5’u olumsuz görüş bildirmiştir. Yeni Tütün Kanunu öncesinde pazarlama sisteminden, yani sözleşmesiz çiftçilikten memnun olanların oranı yüzde 94,8.” Yani şimdi yine üreticilerin şöyle bir tespiti var: Türkiye Ziraat Odaları Birliği Kanunu’yla çiftçilerin haklarını arama, koruma, geliştirmeden çok, Tarım Bakanlığının yan kuruluşu gibi işlev gördüğü söylenir bir noktaya gelmiş.

Şimdi bütün bu verilerin üzerinden baktığımız zaman geçici 6’ncı maddeyle ilgili ayrı ayrı önergeler var. Bir yıllığına tütün üreticisinin elindeki yaprakları satsın diye, ömrünüz bir yıl diye, bugün burada yasama Meclisinden bu kanunu çıkarırsak nasıl bakarız bu üreticimizin yüzüne? Gerçekten, Tokat’ta, Amasya’da, Batman’da, Bitlis’te, Adıyaman’da, Ege’nin birçok şehrinde, hatta Karadeniz’de, tütün üreticisi, belki de bir yıl daha ömrümüzü uzatıyorlar, elimizdeki yaprakları da alarak bunu bitirecekler kaygısını yaşıyorsa bunu düzeltmek gerekir diye düşünüyoruz.

Bu konuda çok ciddi tespitler var ama detaya girmeden, kota konusunda söylemek istediğim, bazı yerlerdeki 200 kilo kotanın 400 kilo kotaya çıkarılması yönündeki feryatlarına bile kulak verilmezken ki bu çok yakın zamanda, Batman ilimizde bu konuda çok ciddi tartışmalar yaşandı ama bazı illerimizde de bu kotanın artırıldığını görebiliyoruz. Örneğin, Muş ilinde hâlâ, kota oranına baktığımız zaman, kota oranı 200, fiyat 400 YTL civarında, oysaki tutar 800 YTL olması gereken bir konumda.

Şimdi, böylesi sorunları da yaşarken bir de bu yasayla, sözleşmeli olarak bir yıllığına artırmanın, tütün üreticisine hiçbir şekilde bir gelecek vaat etmediğini ifade etmek istiyoruz ve Tekelin özelleştirilmesi sonrası ilk iki firmanın pazar payları toplamının da yüzde 81, üç firmanın yüzde 90 olacağını düşündüğümüz zaman, iki üç firmaya, maalesef, Türkiye’yi, Türkiye’nin Türkiye’ye özgü tütününü, çünkü dört yüz yıllık tarihinde Orient tütün tarzını ve değişik tütünlerini Türkiye’den almak zorunda kalan yabancı firmalara karşı maalesef değerlendirme imkânından yoksun olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Son olarak Adana, Bitlis, Malatya sigara fabrikalarının devir işleminden birkaç gün sonra kapatılması, diğerlerinin de birkaç ay, birinin ise en çok bir iki yıl sonra kapatılması bekleniyor. Şimdi Tekelde kalan Yaprak Tütün İşletmeleri, sigara fabrikaları kapatılınca başsız kalacak, ellerinde tütün stoklarıyla birlikte küçülerek yok edilecekler. Üreticimiz yok edilecek, tarımımız yok edilecek, çiftçimizin geleceği yok edilecek ve yoksullara yeni yoksulları katmış olacağız. Bu nedenle, Ufuk Uras arkadaşımızın sunduğu önerge doğrultusunda ek 6’ncı maddedeki sözleşmeli sürenin bir yıl değil, tütün üreticisinin de geleceği düşünülerek makul bir çerçevede uzatılması gerektiğini düşünüyoruz.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit. (DSP sıralarından alkışlar)

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu arada, dün vefat eden, cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti devletini bize emanet eden son gazimiz olan Yakup Amca’ya da Allah’tan rahmet diliyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz önceki söylediğim konularla ilgili, tamamlamak üzere söz almış bulunuyorum. Tabii bu organizasyon ciddi bir organizasyon. Bu organizasyon içerisinde Tekel Yaprak Tütünün içinin nasıl boşaltıldığını, hangi yollarla, yasal kılıf uydurma noktasında hangi belgelerle boşaltıldığını gösteren belgeler burada. Sanırım, bu konuşmayı yaptıktan sonra yürütme, bakanlık bu konunun ciddi bir şekilde araştırmasını yapar, ciddi bir şekilde sorumlularının cezalandırılması yönüne gider. Eğer bu belgelere ulaşılamıyorsa bu belgeler bende var, araştırma yapacak arkadaşlara, denetim elemanlarına da bu belgeleri takdim etmeye hazırız.

Değerli arkadaşlar, bu süreç içerisinde, tabii, devletin malını mülkünü koruyan bürokratlarımız da var, ciddi bir şekilde, yapılan kanunsuz olaylara karşı çıkan bürokratlarımız da var. Örneğin, bu haberler yayıldıktan sonra bir müfettiş bunların açığa çıkmasıyla ilgili, bir denetim yapmasıyla ilgili izin istiyor. Ama, bu müfettişimize, ne yazık ki “Sen yetkini ve haddini aştın.” diyerek bir ceza veriliyor. Bunun ötesinde, bir müessese müdürünün, bu satışa izin verilmesi noktasında karşı çıktığı için görev yeri değiştiriliyor.

Değerli arkadaşlar, kullanılmış makine alımıyla ilgili kişiler, kuruluşlar, bu tütünlerle ilgili, alımıyla ilgili kişi ve kuruluşlar aynı kapıya, aynı şirkete, aynı yere çıkıyor. Hatta, bu satışta Weserfrucht firması ile Interlink firmasına Tekelden gönderilen mektupların da “Adreste bulunamamıştır.” şekliyle geri gelmesi söz konusu. Öyleyse, bu şirketlerin bir tabela şirketi olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır.

Bunun dışında, değerli arkadaşlar, ben yürütmeye şu sorularımı sormak istiyorum: Interlink şirketi içerisinde, ortakları içerisinde acaba bir milletvekili var mıdır? Bunun bir araştırılması gerekiyor. Aynı şekilde, ikinci sözleşmeye imza atan, aynı protokolde imza atan Şenol Çelik ile firma ilişkisi nedir? Bu firma Almanya’da mıdır, Dubai’de midir? Bunların araştırılması gerekiyor.

Bir diğer konu: Biraz önce Sayın Bakan “Teminat olarak yüzde 6 alınıyor.” dedi. Bu şirketlerden alınan binde 3 teminat ve binde 5 teminatın yarattığı zarar soruşturulmuş mudur? İlgili firmalardan tahsili noktasında bir karar, bir uygulama yapılmış mıdır?

Bir diğer konu: Bir gazetede yer alan ucuz tütün satımında yolsuzluk kokularından bahseden gazete haberlerinden sonra başmüfettiş olan bir arkadaşımıza -ismi burada var- neden soruşturma açılmış ve neden ceza verilmiştir? Acaba, o günkü Sayın Genel Müdürün korkmasının sebebi neydi? Acaba, o firmayı tanıyor ve dolayısıyla kayırıyor muydu?

Bir diğer konu: Aynı tütünlere talip olan Interlink firmasının -bir yıl sonra-bu defa Weserfrucht firmasına verilen fiyattan dolayı yüzde 10 kadar düşük fiyatla tütünlere talip olması, bu yeni fiyatın önceki fiyatları bildiği anlamına mı geliyor? Bu nasıl bir ticari zihniyettir? Bu şekilde firma kayırılmış olmuyor mu? Birinci firmadan 900 bin dolar irat kaydedilirken, ikinci firmaya fiyat indirimi adı altında milyonlar aktarılmış mıdır? Her iki şirkette iki firma aynı kişilere ait midir? Şenol Çelik’in iki firmanın faaliyeti sırasında müessese müdürlüğüyle ilişkileri neden sürdürülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Macit, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HASAN MACİT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu olaylardan sonra Türkiye’de kaçak sigara satışının pazar payını çok ciddi bir şekilde etkilediği ve Tekelin yüzde 70’lerdeki payının yüzde 28’lere düşmesi, kaçak sigaraya pazarı terk etmesi sonucu, bu ucuz tütünler bir komşu ülkede sigaraya çevrilerek Türkiye’de satışı ve bu satışıyla ilgili terör örgütüne para aktarımı söz konusu mudur? Aynı şekilde devletin denetim elemanları, Başbakanlık denetim elemanları uyarı yaptıkları hâlde Tekelde niçin bir düzenleme söz konusu olmamıştır ve görevden alınan müessese müdürü acaba şu anda nerededir? Hangi görevdedir? Cezalandırılmış mıdır ödüllendirilmiş midir? Bunları merak ediyorum. İnşallah sayın yürütme, Bakanlık bu konuların cevaplarını verir diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben de söz istemiştim.

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu kanunda bir madde getirilmiş. Üreticilerle sözleşmeyle üretim yapılması uygulaması var Türkiye’de. “Ya işte 2008 yılında bu kanun çıkmazsa, işte üreticilerden artık tütün alamayız. Dolayısıyla, bir sene daha bunu uzatalım.” Ee, 2009’da ne olacak, 2010’dan sonra yani tamamen üreticinin ürettiği tütün alınmayacak mı? Aslında, niye bir sene uzatıyorsunuz, devamlı uzatın.

Yani şimdi, sevgili milletvekilleri, bana göre, kendi memleketini, kendi insanını, kendi vatanını düşünen parlamentolar, evvela, getirdikleri kanunları, kendi halkının lehine olması için kanun yaparlar. Biz eğer bir kanun getirmişsek, Türk tütün üreticilerinin tütününü en iyi şekilde değerlendirelim, tütün fabrikalarını alan müstahsillere, fabrikatörlere Türk tütününü kullanma zorunluluğunu getirelim, Türkiye’de tütün ekim alanlarını genişletelim. Türk tütününün, Türk üreticisinin Türkiye’de üretim yapması için zaten belli bir… Çiftçimiz, zaten bununla geçiyor, bunun dışında bir şeyle geçinmiyor. Bunları öngörmemiz gerekirken, piyasadaki tütün alan tekellerin piyasasında Tekelin payını yüzde 65’ten yüzde 35’e indirdik. Onu da şimdi satacağız, Türk tütününü eken Türk köylüsü yok olacak. Böyle bir Parlamento, halkın parlamentosu olur mu arkadaşlar? Tabii bunu iktidar için diyorum, halk parlamentosu olur da.

Şimdi, bakın, Hükûmet sırasında oturan Sayın Bakan, Allah rızası için, bu kanunun bir maddesini okumuş mu? Ben şimdi çok ciddi bir şeyler öğrenmek istiyorum.

Şimdi, bakın, sevgili milletvekilleri, demin dediğim gibi, Türk üreticisinin sözleşme ile üretim yapılması uygulamasını bir yıl uzatıyorsunuz ya, bir madde hayır için getiriyorsunuz, on madde şer için getiriyorsunuz. Şimdi, bakın, şu maddenin ikinci fıkrasında “Yeterlik sınavında başarılı olup Kurumda uzman unvanını almaya hak kazandığı halde, uzman kadrosuna ataması yapılamayan uzman yardımcıları, başka bir işleme gerek kalmaksızın uzman unvanını almaya hak kazandıkları tarih itibarıyla durumlarına uygun uzman kadrosuna atanmış sayılırlar.” Peki, niye atamadınız şimdiye kadar? Hangi tarihten itibaren uzman kadrosuna atayacaksınız? Kadro arayacak mısınız?

İçimizde personel hukukunu bilen insanlar var arkadaşlar. Bir yere atama yapmak için kadrosu olması lazım. Kadrosu yoksa ne yapacaksınız? Kanunda yeni kadro ihdas ediyorsunuz. Ayrıca da demek ki bu Hükûmet zamanında, kendi yandaşlarını korumak için, haddinden fazla -bu kanunda sevk ettiler ya- uzman yardımcılığına aldılar kendi yandaşlarını, kadro da bulamadılar. Şimdi bu kanun yürürlüğe girince belki 100-150 tane uzman yardımcısını atayacaklar. Uzman yardımcısı da deyip de geçmeyin, kamu personeli alanında çok büyük avantajları olan kişiler ekonomik yönden, maaş yönünden.

Şimdi, maddenin yine dördüncü fıkrasında “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, bu Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan uzman kadro sayısının yüzde yirmisini geçmemek üzere… “Bu uzman kadro sayısı 200 -yani 190 da, 200- 38 kişi ediyor. “…uzman yardımcılığı sınavına giriş için aranan…” Eğitim almış ama uzman imtihanını geçmemiş kişilerden, şu şu şu kişilerden atama yapılır...

Şimdi, getirdikleri uzman yardımcılığı kadrosunun 60 tanesi birinci derece sayın milletvekilleri. Şimdi, bu kadar arpalık bir kanun getirilir mi? Yani 38 kişi, siz kendi yandaşlarınızdan “Efendim, bunlar mesleğe özel yarışma sınavıyla giren ve meslek içi sınavdan yapılan yeterlilik sınavını kazanan kişiler.” diyor. Ayrıca da diyor: “Sigara üretimi alanında beş kişiden, yaprak tütün alımı ve işlemesi alanında beş kişiden ve pazarlama alanında da beş kişiden…” Şimdi, bu kadar arpalık yaratan bir uygulamaya gitmeyin. Birileri birinci derece kadroyu bu memlekette almak için -kamu personeli- yirmi sene, otuz sene emek verirken, siz kendi yandaşlarınıza hiçbir emek vermeden getirip birinci derece kadro veriyorsunuz. Yahu, ne bunu Allah kabul eder ne din kabul eder ne Kur’an kabul eder. Siz nasıl böyle, Allah’ın, dinin, Kur’an’ın kabul etmediği bu haksızlıkları getiriyorsunuz da kendi yandaşlarına haksız kazanç elde ettiriyorsunuz ve uyguluyorsunuz? Böyle olmaz sayın milletvekilleri! Bu devlet, bu zihniyetle yönetilmez. Bu devlet böyle arpalıklar tesis edilerek, kendi yandaşlarına devlet kaynakları haksız, adice kanalize edilemez sayın milletvekilleri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi söylediğimiz sorulara çıksın cevap versin. İşte Hükûmet, çıksın cevap versin. Desin ki: Biz bu uzman kadrolarını niçin doldurmadık, niye atama yapmadık, kaç kişiyi atayacağız; on sene önceki tarih itibarıyla mı uzman kadrosuna atama yapacağız; yine, bu 1’inci dereceye kaç tane uzman yandaş atayacağız… Çıksın konuşsunlar efendim. Bu kürsü niye burada var? Biz burada söyleyeceğiz, onlar susacak. O zaman niye varsınız Hükûmet olarak? Demek ki siz bu memleketi yönetecek kabiliyet ve kişilikte ve dürüstlükte değilsiniz. Dolayısıyla, bu memleket bu zihniyetle yönetilemez. Bu memleketi bu zihniyetle yöneten insanlar bu memleketi felakete götürür. Çıkın burada sorularımıza cevap verin.

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Biraz önce soru sordum: Bu Tekele kullanılmış makine satan… O yönetim kurulunda, bugünkü Özelleştirme İdaresi Başkanı da dâhil 35 trilyon lira bunlara idari para cezası kesildi. Ne oldu bu para cezası? Çıksın söylesin, işte Hükûmet burada. Tahsil ediliyor mu, edilmiyor mu? Edilmiyorsa, senin babanın parası mı kardeşim bu para?

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Niye ben gidip de piyasada yüzde 20’lerde faizle alacağım da, sen devletin oradaki alacağını tahsil etmiyorsun?

BAŞKAN – Sayın Genç, bir dakikalık süreyi aştık, lütfen efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Saygılar sunarım efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz sayın milletvekilleri.

Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Görüşmekte olduğumuz çerçeve 5’inci maddeyle eklenen geçici 5’inci maddede diğer kurumların kariyer uzmanlıklarından mülakatla personel alınması, bu personelin bir yeterlilik sınavından geçmiş olması nedeniyle itiraz edilemeyecek bir husustur. Keza, araştırma görevlisi ve diğer öğretim elemanları için de aynı şeyi söylemek mümkün. Ancak, geçici 5’te, üç ayrı birimden beşer kişi olmak üzere 15 kişinin mülakatla uzman kadrosuna geçirilmesinin doğru olmadığını düşünüyoruz. Bu yöntemin subjektifliğe ve kayırmaya açık olduğuna Sayın Bakan da katılır mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Sayın Ağyüz

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, iktidar partisi milletvekillerinin gelen yasaları okumadıkları yönünde bir eleştirim vardı, ama görüyorum ki bakanlar da okumuyor.

Bu yasa 11/2/2008 günü Bakanlar Kurulunda görüşülerek havale edilmiş ve tütünle ilgili, tütün alımıyla ilgili, sadece alkolle değil. Bu yasayla üreticilere sözleşmeyle üretim yaptırılması ve alımı son kez bir yıl daha uzatılıyor. 2008 yılı sonrası tütün ve tütün üreticisi kaderine mi terk edilecek? Uluslararası piyasanın işgalcilerinin insafına mı terk edilecek? Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yüzde 92, yüzde 95 oranında tütün alımını devlet gerçekleştiriyordu. Şimdi ne olacak?

Alkol birimini özelleştirdiniz, iki yıl ödemesiz, yedi yıl vadeli, 292 milyon dolara aldı adam, 810 milyon dolara sattı. Bu örnekler size hiç ders olmuyor mu Sayın Bakanım?

Ben size Bakanlığınızla ilgili soru sorsam burada, cevap vermemekte haklısınız, ama Tekelle ilgili soruyorum. 14 bin işçiyi soruyorum. Tekel özelleştirmesinin peşkeş çekilmesini soruyorum, ama sizden cevap alamıyorum. Eğer cevap veremiyorsunuz, lütfen iyi bilen bir bakan gelsin otursun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.

Sayın Ağırbaş

AYŞE JALE AĞIRBAŞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geçici 6’ncı maddede, 2007 yılı için sözleşme imzalanan üreticilerle, aynı koşullarda 2008 yılında da sözleşme yapılacağı hükme bağlanmaktadır. Bu, yeni üreticilerle sözleşme yapmayacağınız anlamına geldiği gibi, 2009’dan itibaren ise hiçbir üretici ile üretim ve alım-satım sözleşmesi yapılmayacağı anlamına geliyor. Yapmak istediğiniz, üreticiyi piyasanın insafsız kurallarına mı terk etmektir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İlk soruya cevap veriyorum: Öncelikle bu kurumun ilk kuruluşundan beri personele yönelik olarak kurallar aynı şekilde işliyor ve bu konuda herhangi bir yasal değişiklik ve düzenleme söz konusu değil. Dolayısıyla, yetişmiş personelin de bu konuya ilişkin olarak en fazla sayıda bulunduğu kurum Tekel olduğu için, eskiden bu yana, genellikle bu kurumlardan personel bulunması ve alınması da son derece normal.

Yine, Tekel özelleştirmesine ilişkin bir soruydu. Az önce de soruya yazılı olarak cevap vereceğimi belirtmemden hemen sonra soruyu soran Sayın Milletvekilinin yerinden “Eğer bunu bilmiyorsanız cevaplandıracak bir bakan otursun.” şeklinde yine aynı benzeri bir şeyle açıklama yaptığı için, konuya ilişkin olarak yazılı cevap vermenin de bir hak olduğunu ve sorduğunuz soruların görüştüğümüz yasanın ilgili maddesine ilişkin olmadığını, dolayısıyla ilişkin olmayan bir maddeye ilişkin olarak da özelleştirme kapsamındaki sorulara da ilgili kurumdan…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Bakan, okumamışsınız.

DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Dinlemeyi de öğrenin Sayın Milletvekili, dinlemeyi öğrenin. Soru sormayı bildiğiniz kadar dinlemeyi de öğrenin. Yaptığınız tutum da hiç Genel Kurulun usul ve üslubuna uygun değil.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Çocuk yuvası yönetmeye benzemez bu işler.

DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Bir kere her şeyden önce burada son derece nezaketsiz ve Genel Kurulun üslubuna uygun olmayan bir tutum içerisindesiniz. Ben sizin sorduğunuz soruya cevap vermeye çalışıyorum. Karşılıklı bir soru-cevap yapmıyoruz. Yazılı cevap verilmesi de Bilgilenmekse eğer amacınız, size yazılı olarak cevap vereceğiz. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar…

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Dünkü Meclis Başkanı dâhil mi? Nezaket kuralınıza dünkü Meclis Başkanı dâhil mi?

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Karar verecek, karar. Evet mi hayır mı? Cevaba göre…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Kanunu okuyun, kanunu.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Kanuna göre karar verecek.

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, lütfen efendim, Sayın Bakanı dinleyelim.

Buyurun Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Diğer sorulara yazılı cevap vereceğiz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – “Bilmiyorum, haberim yok.” deseydiniz, daha şık olurdu.

DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sizin haberiniz olduğu kadar benim de haberim var.

BAŞKAN – Geçici madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 6’yı okutuyorum:

“GEÇİCİ MADDE 6- Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketi, ülke genelinde ürün arzının devamlılığını sağlamayı ve yerli tütünden yapılan sigaraların harman reçetelerinde kullanılan tütün çeşitlerinin geleceğini güvence altına almayı teminen, 2007 ürün yılı için sözleşme imzalanan üreticiler ile anılan yılda sözleşme yapılan miktarları aşmamak koşuluyla 2008 ürün yılı için Tütün Üretim ve Alım-Satım Sözleşmesi imzalar. Satın alınacak tütün miktarı, her bir üretici ile imzalanan sözleşme miktarının % 10 fazlasını aşamaz.

Şirketin, Tütün Üretim ve Alım-Satım Sözleşmesi imzalayacak olduğu tütünlerin satın alınabilmesi ve satın alınan tütünler için işleme, nakliye, ilaçlama, bakım ve depolama gibi giderler Hazine Müsteşarlığının 2009 yılı bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır. Bu kapsamda satın alınan tütünlerin 2009 yılı sonuna kadar kullanılamaması veya satılamaması durumunda bu tütünlerin işleme, nakliye, ilaçlama, bakım ve depolama hizmetleri için ihtiyaç duyacağı kaynak müteakip yıllarda Hazine Müsteşarlığı bütçesine bu amaçla tefrik edilen ödenekten karşılanır.

Bu tütünlerin satışından elde edilecek hâsılat, Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketince tahsilâtı takip eden ayın on beşine kadar genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere hazine hesaplarına aktarılır.

2008 ürünü olarak satın alınacak tütünler, destekleme stoku tütünlerin satışında uygulanan usul ve esaslar dâhilinde satılabilir.

Bu madde kapsamında şirket tarafından yapılacak alımlar ile alınan tütünlere ve yapılan giderlere ilişkin denetim Yüksek Denetleme Kurulunca yapılır.”

BAŞKAN – Geçici madde 6 üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu; şahısları adına Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın söz talepleri vardır.

İlk konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru.

Sayın Doğru, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına Dair 125 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın geçici 6’ncı maddesi hakkında konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Kurtuluş Savaşı gazisi, son gazimiz Allah’ın rahmetine ulaşmıştır, Yakup Satar’a Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum.

Ayrıca, dün itibarıyla cenazeleri kalkan, Güneydoğu Bölgesi’nde şehit düşmüş askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, askerlerimize başsağlığı diliyorum.

Bu geçici 6’ncı madde, 2007 ürün yılı için sözleşme imzalayan üreticilerle ilgili bir maddeydi, yani 2007 yılında üreticiler bir sözleşme yaptılar ve 2008 yılında satacaklar, bu maddeyle de 2008 yılında tekrar sözleşme yapılacak ve 2009 yılında satılacak, yani bir yıl süreyle üreticilerle ilgili bir madde getirmiş bulunuyoruz. Ancak tabii insan düşünmeden edemiyor, neden bir yıl?

Bakınız, değerli milletvekilleri, tütün ziraatı çok zor olan bir ziraattır ve kıraç toprakta yapılan bir ziraattır, bu ürünün yetişmiş olduğu, üretiminin yapılmış olduğu topraklarda başka bir üretim de yapılmaz. Acaba, neden biz bir yıl süreyle, özellikle 2009 yılıyla ilgili olarak bunu getirmiş bulunuyoruz? Acaba, 2009 yılında yerel yönetim seçimleri var da onunla mı ilgili? İnsan tabii düşünmeden edemiyor. Bu bir yıllık süreyi neden biz beş yıl veya on yıl yapmayalım? Yani bunu geçici madde olarak getireceğimiz yerde kalıcı madde olarak getirsek ve bu da devamlı bir şekilde, yani o bölgedeki insanların gelirlerini temin etmesi noktasında, tütünden başka ekimin yapılmadığı bu bölgelerde bunu sağlamış olsak ne kaybederiz? Burada, esasında kaybeden ülkemiz olmaktadır, Türk çiftçisi olmaktadır, Türk insanları olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, tütün, sosyal, ekonomik ve politik olarak en fazla tartışılan ürünlerin başında gelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte Reji İdaresi satın alınarak devlet tekeli oluşturulmuş ve tütün politikaları belirlenmiştir. Tekel, her zaman ülke ekonomisine çok büyük katkılarda bulunan kuruluşlarımızın da başında gelmektedir. Bu kuruluş kârlı bir kuruluş olmuştur.

Türkiye’nin ekolojik koşullarına uygun nitelikte bir ürün olan tütün, dört yüz yıldır Anadolu topraklarında yetiştirilmektedir. Türk tütünü, genelde kıraç, fakir topraklarda yetiştirilmekte, bu topraklardan yüksek gelir getiren ürün çeşitlerinin de başında gelmektedir.

Ülkemizde aile tarımı şeklinde yetiştirilmekte olan tütün, ihracat, istihdam ve devlet gelirleri açısından da önemli bir üründür. Şark tipi tütün olarak bilinen Türk tütünleri, nefaseti ve kokusu ile dünya piyasalarında marka olmuş ve sigara harmanlarında da aranan çeşitler arasına girmiştir.

Tütünün Türkiye’nin tarımsal ürünler dış ticaretinde önemli bir yeri de bulunmaktadır, Türk tütününün. Her yıl önemli miktarlarda tütün ihraç edilmekte ve Türkiye’nin genel ihracat gelirlerine de önemli katkılar sağlamaktadır.

Türkiye’nin son yıllarda izlenen tütün politikalarındaki yanlışlıklar tütün üretimini önemli ölçüde de geriletmiştir. 2007 yılı itibarıyla, 2002 yılındaki 381 bin olan üretici sayısı 222 bine, 151.853 ton üretim de 62.771 tona düşürülmüştür. Bölgeler itibarıyla incelendiğinde; Ege Bölgesi’nde 2003 yılında 193 bin olan tütün üreticisi sayısı bugün 70 bine gerilemiş, 104 bin ton olan üretim ise 53 bin tona; Karadeniz Bölgesi’nde 2003 yılında 74 bin olan üretici sayısı bugün 32 bin, 24 bin ton olan üretim de 15 bin ton olarak gerçekleşmiştir.

Ülkemizde tütün üretimi ile bağlantılı olan girdi fiyatlarında yıldan yıla önemli oranda artışlar varken, son yıllarda özellikle düşük döviz kuruna bağlı olarak tütün satış fiyatları neredeyse sabit kalmıştır. Bu durum üreticilerin tütün tarımından çekilmesine de neden olmaktadır. Üreticilerimizin aile işletmeciliğine dayanan tütün üretiminden çekilmesiyle birlikte işsizlik artmakta ve büyük kentlerimize de göçler başlamaktadır. Çünkü, aynı topraklardan, tütünden elde edilen gelire yakın başka ürünlerin aynı miktarda gelir elde etme imkânı yoktur. Bugün, büyük kentlerimizde baş gösteren asayişsizliğin temelinde yatan olguların bir tanesinin de göç olayları olduğu dikkate alındığında, tütün üretiminin ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu da anlatmak mecburiyetindeyiz. Tütün üretiminin kaybolmuş olduğu yerlerde, maalesef, son zamanlarda büyük oranda da işsizlikler almış başını gitmektedir.

Tabii, bunların yanında, sigara fabrikalarına da gelinmesi gerekiyor. Özellikle son zamanlarda, sigara fabrikalarının satılmasıyla ilgili çok yoğun mücadeleler verilmiş. Özellikle sigara fabrikası işçileri, bulundukları illerde -beş tane sigara fabrikası satılmıştır- her türlü mücadeleyi halkla beraber vermişlerdir. Halk, sigara fabrikalarının satılmasını istememekteydi. Özellikle niye istemiyorlardı?

Değerli milletvekilleri, bakınız, Tokat Sigara Fabrikası, yaklaşık olarak 1965 yılında kurulmuş ve de o bölgeye çok büyük oranda ekonomik katkı sağlayan fabrikaların başında gelmektedir. Tokat Sigara Fabrikasına işçiler sahip çıkmak istemişlerdir, Tokat Sigara Fabrikasına esnaflar sahip çıkmak istemişlerdir. Tokat Sigara Fabrikası gibi diğer sigara fabrikalarına o bölgelerin tüm insanları sahip çıkmaya çalışmışlardır. Bakınız, Tokat Sigara Fabrikası, yaklaşık olarak eski paraya göre ayda 6-7 trilyon civarında o bölgeye paranın girmesini sağlamaktaydı. Bu, yaklaşık olarak 70-80 trilyon civarında para yapmaktadır. Yani, o bölgede çalışan, o fabrikada çalışan 1.200 tane işçi yaklaşık olarak 60-70 trilyon civarındaki parayı orada kendileri maaş olarak alırken, o bölgenin esnafına veyahut da Cumhuriyet Meydanı’ndaki simitçisine bile götürüyorlardı. Şimdi, Rekabet Kurulu sigara fabrikalarının özelleştirilmesi noktasında karar verdi ve işte, British Tobacco Anonim Şirketine de bu sigara fabrikalarını sattılar. Tabii, satılmasıyla beraber işçilerin hepsinde büyük telaş başladı, ama esas telaşın olduğu yer neresi biliyor musunuz? İnsanların gönülleridir. Şu anda o fabrikaların bulunduğu şehirlerdeki insanların hepsi “Acaba biz nasıl geçineceğiz?” veyahut da “Bizim durumumuz ne olacak?” şeklinde büyük bir sıkıntı içerisinde, üzüntü içerisinde kalmışlardır.

Bakınız, sigara fabrikasının olduğu yerlerin birçoğunda -Tokat da aynı şekildedir- devletimizin başka bir yatırımı yoktur. Oralarda sadece sigara fabrikaları büyük bir yatırım olarak değerlendirilmiş ve yıllardan beri de bu hep bu şekilde değerlendirilmiştir. Siz Tokat Sigara Fabrikasını kapatıyorsunuz. Yakın bir zamanda işte Turhal Şeker Fabrikası da satılacak ve kapatılacak diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, kapatılmayı şunun için kullanıyorum: Gerçi, belki, Tekelin buradaki yetkilileri “Kapatılmayacak, oralar devam edecek.” diyor ama bakınız, 1.200 işçiyle çalışan Tokat Sigara Fabrikası, acaba Özelleştirmeye teslim edildikten sonra kaç işçiyle çalışacak? Yaklaşık olarak… Bunların büyük bir çoğunluğu buralardan başka bir yere aktarılacak. Aktarılmasıyla beraber ne olacak? Yaklaşık olarak diyorum, çünkü o fabrikayı alan firmanın, ben 200-250 işçiden veyahut da belki de Türk sigara sanayisinin, Türk tütününün ortadan kaldırılması noktasında da kapatılma durumuyla karşı karşıya kalınacak. O zaman ne yapacağız? Tokat’ımız için söylüyorum: Şu anda işsizlik almış başını gidiyor. Gidin esnafın yanına, esnafımız, sanayi esnafımız olsun veyahut da diğer esnaflar olsun -o bölgeleri geziyoruz- siftah yapamadan, yani günlük nafakasını bile temin edemeden dükkânlarını kapatıyorlar. Yani, siz, siftah yapamayan bir esnafla karşı karşıyasınız. Çiftçilerin yanına gidiyorsunuz, çiftçiler şu anda… İşte “taban gübresi” dediğimiz DAP gübresinin fiyatı 80 bin liranın üzerine çıkmış. Çiftçi gübreyi alamıyor, yani gübreyi alıp da tarlasına atamayacak durumdadır. Yani, çiftçisi perişan, esnafı perişan, işçisi perişan, emeklisi perişan ve kart borcuna gark olmuş veyahut da kart ve senetler içerisinde kalmış bir insanlar topluluğuyla karşı karşıyayız. Bu, nereye kadar böyle, bu şekilde gidecek? Yani şunu ifade etmek istiyorum ki: İnşallah, bu sigara fabrikalarının satışları bir yerden geri döner. Gerçi Özelleştirme İdaresi şu an itibarıyla bunu kabul etti, ama inşallah bir yerden döner diye düşünüyorum. Çünkü, sigara fabrikalarının olduğu yerdeki tüm insanlar bunu istiyor.

Ayrıca, bakınız tütün üretimiyle ilgili konuşuyoruz, bir yıl daha uzatılması, yani sözleşmeli çiftçiliğin bir yıl daha uzatılması noktasında bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Biz diyoruz ki: Neden bir yıl, niye bir yıl? Beş yıl olsun, on yıl olsun veya devamlı olsun. Çünkü, buralardaki, bu topraklardaki, yani kıraç arazilerdeki başka bir üründen bunu alamıyorsunuz. Siz ürün desenlerini ortaya koyun. Bakın, şu an itibarıyla çiftçilerimize ödenmekte olan destek primlerinde çok büyük oranda düşüş vardır. Şu anda, yani 2008 yılı için ödenecek olan destek primlerinin ciddi oranda düşük olduğu bir ortamda, siz -ayrıca, işte çiftçilerin perişanlığının yanında- tütün ekmeyin diyorsunuz, sigara fabrikaları kapatılsın diyorsunuz ve değerli milletvekilleri, beraberinde de tütün üreticisini tamamen ortadan kaldırıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğru, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Yaprak tütün işletme müdürlükleri vardır. Yaprak tütün işletme müdürlüklerinin de, değerli milletvekilleri -bu sigara fabrikalarının kapatılmasıyla beraber- kapatılması durumuyla karşı karşıya kalacağız.

Ben şuradan şunu söylemek istiyorum: Eğer siz, Türk tütününe hizmet etmek istiyorsanız, kıyılmış tütün için ÖTV miktarını düşürün. Bakınız, bu, kilogram başına 75 YTL’dir, bunu düşürün. Bunu düşürdüğünüz zaman, Güneydoğu halkı aile işletmesi şeklinde kıyılmış tütünün ticaretini yapsın, yerinde istihdam sağlansın.

Bakınız, şu anda Tütün Fonu alınıyor. Tütün Fonu’nu, gelin, çiftçilere dağıtalım. Yani yaklaşık olarak 500 milyon doların üstündeki ihracatımızı sağlayan bu tütünden almış olduğumuz fonları, biz, gelin, üreticiye dağıtalım, üretici birliklerini güçlendirelim. Üretici birliklerini güçlendirdiğimiz zaman, tütün üreticisi daha fazla güçlendirilmiş olacak ve de 500 milyon doların üzerindeki ihracatımızı daha fazla artırmış olacağız.

BAŞKAN – Sayın Doğru, lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Boş Tekel depolarını üretici birliklerine verirken…Gerçi, sigara fabrikalarını özelleştirdik ama inşallah özelleştirmenin bir yerinden geçip en azından kendi bölgesindeki insanlara sigara fabrikalarının verilmesini düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, söylenecek çok söz var ama sözlerimi burada tamamlıyor, yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, böyle bir yasayı konuşmaktan utanıyorum. Bu, belki Türk tütünü üzerine son görüşme olacaktır. Birbirimizi kandırmayalım, tütünün ve Tekelin yok ediliş kanunudur.

Değerli milletvekilleri, bir ülke eğer kendi değerine sahip çıkmıyorsa, bir ülke eğer kendi ürettiği değerlere, yarattığı katma değerlere sahip çıkmıyorsa, bunu birilerine vermeye çalışıyorsa, bu ülkede geleceği düşünün.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Son sözün bu mu?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Tekel yedi yıldır özelleştirme kapsamına girdi. İlk yaptığınız işlerden biriydi. Tek bir çivi çakmazsan, bu kurumlara bir tek çivi, hep çiviler sökülürse… Oradaki insanlar, çalışan arkadaşlarımız canla başla üretim yapmaya çalışmasına rağmen, siz üretimi durduracaksınız. Adana Fabrikasını yaklaşık beş yıldır, Malatya Sigara Fabrikasını yaklaşık beş yıldır, Bitlis Sigara Fabrikasını yaklaşık üç yıldır çalıştırmayacaksınız, “çalıştırıyoruz” diyeceksiniz. Günde 60 ton sigara üreten bir fabrikada 1 ton sigara üretiyorsanız, bunun adı yasak savmaktır. Erkekçe, dürüstçe, namusluca “Biz burayı kapatacağız.” deyin. Hayır, bunu da söylemiyorsunuz “Vallahi, bakıyoruz…” Neye bakıyorsunuz kardeşim? Ülkenin sanayisini, ülkenin katma değerini, ürününü yok ediyorsunuz. Çil çil dövizler geliyor.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Yedi yıl değil, altı yıldır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yedi yıldır.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Altı yıldır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, önce “Tütün ekimi serbest.” dediniz. Tütün Türkiye’nin bir ananevi ürünüdür. Yıllardır ananevi ürünüdür. Türk çiftçisi buna alışmıştır. Önce tütün alım merkezlerini kapattınız, kantarları kapattınız. “Tütün alımı serbesttir.” dediniz, ama tek alıcıydı Tekel, kota uygulamasını soktunuz. Kota uygulamasında, diyelim ki bir tarlada 100 kilo tütün çıkıyor -bu berekettir, toprağın bereketidir- 200 kilo tütün çıktığı zaman, öbür tütünü çiftçiden beşte 1 fiyatıyla aldınız. Çiftçiyi kandırdınız. 100 kilo tütün teslim ettirdiniz Tekele, bunların hepsini zorunlu BAĞ-KUR’lu yaptınız Sayın Bakanım, zorunlu. 100 kilo tütün, bir defalık 100 kilo tütün teslim etti, hemen BAĞ-KUR’a bildirdiler “Bu adam 100 kilo tütün teslim etti…” Aldığı para 100 milyon. Bunları bir kere teslim etti diye beş yıl zorunlu BAĞ-KUR’lu yaptılar. Şu anda 100 kilo tütün teslim eden kişinin BAĞ-KUR’a borcu 25 milyar arkadaşlar. Bir de, borçları da yoktu, bu adamlar borçlu çıktı. Yani, tütün yok olduğu gibi, tütün üreticisi bir de borçlandırıldı. Sigara fabrikalarına tek bir çivi çakılmadı.

Bir daha söylüyorum: İki yıl önce, Tokat Sigara Fabrikasına, hurda makineleri gümrükten geçirmek için bu Meclise bir torba yasa getirildi. Hepiniz, burada olan arkadaşlarım çok iyi anımsayacak. Tokat milletvekillerimiz Sayın Diren -burada kendisi- ve Sayın Feramus Şahin, âdeta yalvardılar, Tokat’a bu hurda makineleri sokmayın, Tokat Sigara Fabrikasına yeni makine sokun… Ama, ne hikmetse, o eski makineler bir şekilde bu Meclisten geçirilmeye çalışıldı.

Değerli milletvekilleri, ben size söylüyorum sigara fabrikalarının geleceğini, ülkede sigara üretiminin geleceğini. Cevizli Fabrikasının arazisini, yeni alan beylere satmadılar. İki yıl sonra Cevizli Fabrikasında üretim duracak. Mecburen, yeni alan beyefendiler oradan çıkacak. Zaten, Adana, Malatya ve Bitlis Fabrikaları -Allah rahmet eylesin- beş yıldır, bir ton tütün üretimi… Orada çalışan arkadaşlarımız aldıkları maaşı yiyemiyorlar. Onurları, şerefleri, haysiyetleri o kadar güzel ki bu insanların, bize burada üretim yaptırılmıyor diyorlar, ağlıyor bu insanlar.

Malatya Tekel Fabrikası 900 kişiden 200 kişiye düşürüldü, 200 kişi de her gün ağlıyor.

Değerli milletvekilleri, bu üç fabrikada da -Adana, Malatya ve Bitlis’te- beyefendiler, hemen teslim aldığı gün kapıya kilit! “Haydi bize eyvallah buradan.” diyecekler. Kâhin olmaya gerek yok. Ne kaldı elimizde? Bir Tokat kaldı, bir Samsun kaldı. Pazar payı… Eğer yedi yıldır, yedi yıldır bir dükkân… “Yarın bu dükkân kapatılacak” diye levha asılırsa o dükkâna, o dükkâna müşteri girer mi? Yedi yıldır biz bunu satacağız, satacağız, satacağız diyorsunuz…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Beş yıl…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ya, sizden Tekel ne istiyor arkadaşlar? Ekmek mi istiyor, su mu istiyor? Ne istedi? Ve her yıl 5 katrilyon vergi ödüyor bu Tekel bu devlete. Ne istiyorsunuz ya? Ekmek mi istiyor, su mu istiyor sizden? Ne istedi? Yani, ne yaptı bu Tekel size?

Bir ay önce Tekel Genel Müdürümüz -ben şahsından özür diliyorum- bu kanun görüşülürken komisyonda -benim asla kişilerle işim yok- orada oturuyordu. “Ya, senin ne işin var burada?” dedim. Sen sattın gitti, malı sattın…

Haa, değerli arkadaşlar, bu yasa Türk tütününün yok edilmesidir. Düşünün ki kendi fabrikanda işlediğin bir malı kendi fabrikana… Yarın bu tütün alanlar senin fabrikaların olmadığını bile bile senden tütün alacaklar mı? Hangi pazara bu malı satacaksın? Bile, bile, bile Türkiye’de tütünü yok edeceksin. Birbirimizi kandırmayalım. Hadi gelin tüm milletvekilleri… Sizin içinizden, iktidar partisinin içinden önerge veren arkadaşlarımız var, üreticiyle beş yıl sözleşme yapalım diyorlar. Hadi gelin, gelin hep beraber imzalayalım, beş yıl sözleşme yapalım. Ama bu yıl geçti, zaten seneye, herhâlde Tekelin özelleştirilmesine okey verdi Rekabet Kurulu, çok yakında da biliyorsunuz Özelleştirme Yüksek Kurulundan çıkacak, “elveda Tekel” diyeceğiz ve kısa sürede tüm fabrikalarda üretim duracak, artık tamamen ülkede yerli tütün yerine yabancı tütün kullanılacak. Bu gerçeği hepiniz biliyorsunuz. Bitlis milletvekillerim nerede? Adana milletvekillerim nerede?

VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Burada, burada.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Gelin, bu, Türkiye’nin öz malıdır, yani Türkiye’nin bir millî davasıdır, ulusal bir sorundur, ekmektir bu ekmek. Ekmeğe sahip çıkalım. Sattık, gitti. Çok yakında, tabii, tüm bu fabrikalarda kuşlar ötecek arkadaşlar. Bunu bugünden söylüyorum.

Bu ara, tabii, biliyorsunuz, bu Avrupa Birliği sözcüleri, Avrupa Adalet Divanı sözcüleri Türkiye’ye uzaktan bakarak böyle ötüyorlar ya…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Konuşuyorlar.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Konuşmuyorlar, ötüyorlar, ötüyorlar, ötüyorlar, ötüyorlar!

Şimdi aynı şey de Tekelde olacak. Sen kimsin kardeşim! Türkiye bir hukuk devletidir. Önce, gel, Türkiye’nin içindeki insanlar, Türkiye’deki insanlar, Türkiye’nin ulusal bölünmez bütünlüğü için… Avrupa Birliği sözcüleri, oradan, çok uzaktan ötmeyi bıraksınlar. Aynı şekilde…

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, bunların hepsi dış politikamızı da ilgilendiren hususlardır, ileride hakkımızda sıkıntılara sebep olabilir, lütfen efendim…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, ben Tekeli konuşuyorum.

BAŞKAN – Hayır yani, başkalarının görüşlerini eleştirin de, tabirlerimizi yerli yerinde kullanalım efendim.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu ülke bizim. Yarın, Tekelin yok oluşunun, Türk tütününün yok oluşunun ve elden gitmesinin vicdan azabını hepimiz çekeriz. Ben, Tekelin özelleştirilmesini bir kez daha vicdanlarınıza sunuyorum. Çok mu beceriksiziz? Biz, sigara fabrikaları kurarak -ama buna beyin ister, beyin- dünyanın diğer ülkelerinde Türk tütününü, katma değer yaratarak, orada acaba çalıştıramaz mıyız? Satalım, yok edelim. Uygulanan politika bu. Çiftçi yok edildi, Tekel çalışanı yok edildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Aslanoğlu.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

Buradan iki kelime de Tekel çalışanlarına söylüyorum: Değerli arkadaşlarım, özellikle Malatya, Adana ve Bitlis’teki arkadaşlarım…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Tokat’ı da söyle.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, öncelik bu üç fabrikadır arkadaşlarım.

…ve Cevizli’deki arkadaşlarım, çok yakında -4/C diye bir şey uyguluyorlar, biliyorsunuz, meşhur 4/C- hepiniz 4/C’li olacaksınız. Artık, makinistlerimiz gidip hangi okulda temizlikçi olacak… Kendinizi bugünden hazırlayın, çünkü bunun sonu budur; kâhin olmaya gerek yoktur, Tekeli ve tütünü yok eden bir iktidar olmanın gururunu hep beraber yaşarsınız.

Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AK Parti Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın.

Sayın Aydın, şahsınız adına da söz talebiniz vardır, ikisini birleştiriyorum.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

125 sıra sayılı Kanun Teklifi’miz ile aynı zamanda Tasarı’nın geçici 6’ncı maddesi üzerine grubum ve şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, öncelikle bir teşekkürümü yapmak istiyorum. Az önce geçen 3’üncü maddede vermiş olduğumuz, arkadaşlarımızla birlikte hazırlamış olduğumuz -iktidar-muhalefet bütün arkadaşlarla birlikte hazırlamış olduğumuz- bir önergemiz vardı. Adıyaman’da, özellikle Çelikhan bölgesinde ve dağ bölgesinde ve çevre illerde dağda bir dönüm ya da iki dönümde en fazla yetişebilen kıyılmış sarmalık tütünlerle ilgili çok ciddi cezai takibatlar yapılıyordu, sıkıntılar vardı ve bu yöredeki insanlarımız hakikaten ciddi mağduriyetler yaşıyorlardı. Biz, hobi amaçlı olarak üretilen ve aynı zamanda ailenin belki yıllık ihtiyacını karşılayacak olan, kendi başına ürettiği ve kıydığı tütünden dolayı bir cezai takibata uğramaması için bir önerge verdik. Hem Sayın Komisyonumuza, Komisyon Başkanımıza hem Hükûmetimize ve özellikle de bu önergeye destek veren siz değerli üyelerimize teşekkür etmek istiyorum. Çelikhan halkına ve Adıyaman ve çevre illerde dağ bölgesinde yaşayan, kıyılmış tütün içen tüm üreticilere de ben hayırlı olsun demek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, gene bir hususu ben düzeltmek istiyorum aslında. Öncelikle tütün AK Parti İktidarıyla yok olmadı, bunu herkes bilsin. Özellikle bizden önceki dönemlerde yaprak tütüne desteğin sona erdiğini, tütünün kotaya bağlandığını herkes çok iyi biliyor ve Tekelin ihtiyacı oranında tütün alması getirildi.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Tekel ne zaman satıldı, Tekel?

AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, on beş günde on beş yasa çıkaran gene bizden önce bu Meclisti ve bu Mecliste de hani malum “Derviş yasaları.” diye zikredilirdi, ama o dönemde yaprak tütüne destek kaldırıldı ve ondan sonra da Tekelin ihtiyacı oranında üretim yapması ve satın alması kabul edilmişti.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ahmet Bey, beş yıl ekelim, beş yıl!

AHMET AYDIN (Devamla) – Bir başka husus değerli arkadaşlar: Biliyorsunuz, yine bizden önceki dönemlerde yapılan bütün özelleştirmelerde işini kaybedenler sokağa atılıyordu ama AK Parti geldi, AK Parti, Hükûmetiyle birlikte çıkartmış olduğu kanunla tüm özelleştirme mağdurlarına yeni iş imkânları, istihdam alanları yarattı.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Efendim, hepsini açlığa mahkûm ettiniz.

AHMET AYDIN (Devamla) – Ondan da kimsenin endişesi olmasın.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Ömür boyu ücret artışı olmayacak onlarda.

AHMET AYDIN (Devamla) – Biz, hem üreticimizin yanındayız hem de çalışanımızın yanındayız.

Değerli arkadaşlar, 4733 sayılı Yasa’yla tütün üretiminde ve satımında sözleşme sistemi getirilmiştir. Sözleşme süreleri dolmakla birlikte, yine bir önceki AK Parti Hükûmetimiz döneminde, üreticilerimizin mağdur olmaması için geçici madde 4 ilave edilmiş 2006 yılında ve bu maddeyle de hem 2006 hem de 2007 yılında Tekelin tütün alması hüküm altına bağlanmıştır. Böylece, tütün üreticilerinin iki yıl daha mağduriyeti önlenmiştir. Tekel, 2007 yılına kadar kamu ve özel sektör ihtiyacı paralelinde sözleşme yaparak tütün alımına iştirak etmiştir.

İşte, Tekelin 2008 yılı için de sözleşme yapabilmesi için söz konusu kanunun çıkması gerekmektedir ve bütün tütün üreticilerimiz -Türkiye’de yaklaşık 200 bin üretici var- şu anda, şu gün, şu saatte bu yasanın çıkmasını bekliyor ve acele olduğu için o yüzden şu anda gündeme geldi ve Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısı’na da ara verilmek durumunda kalındı. Çünkü insanlarımız bir an önce sözleşme yapmak -ki, ekim sezonu geldi- ve tütününü ekmek durumundalar.

Değerli milletvekilleri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde üretilen tütünlerin yaklaşık yüzde 80’i önceki yıllarda Tekel tarafından alınıyordu; diğer bölgelerde ise Tekel az oranda tütün alsa da tabii ki onun varlığı aynı zamanda fiyatlar konusunda bir denge unsuru oluyordu.

Yıllardan beri geçim kaynağını tütün üretimine göre düzenleyen, arazi ve ekipmanını tütün üretimi için dizayn eden üreticilerin bir anda tütün ekiminden mahrum kalmaları ciddi sorunlara neden olacaktır. Zira, tütün üretimi, kırsal alanda, kısmen verimsiz topraklarda ve aile ziraatı şeklinde yapılmaktadır. Ayrıca, ülkemizde tütün ziraatında tarımsal mekanizasyon da maalesef yeterince gelişmemiştir. Tarımsal mekanizasyon imkân ve kültüründen de uzak, başka alternatifi olmayan üreticilerin tütün üretiminden de tabii ki mahrum bırakılmaması gerekir.

Tekelin 2008 yılında üretim sözleşmesi yapmaması, bu bahsetmiş olduğumuz 200 binin üzerindeki tütün üreticisinden Tekelle sözleşme yapmak suretiyle ekim yapan 135 bin tütün üreticisini sıkıntıya sokacaktır. Diğer taraftan, yerli tütün arzının devamlılığı da yine büyük önem arz etmektedir.

İzah etmeye çalıştığım üzere, gerekli planlama ve altyapı çalışmaları yapılmadan, alternatifi geliştirilmeden Tekelin tütün üretim sözleşmesini yenilememesi ve bu yıl Tekeli üreticiden uzak tutmak, hakikaten hem üreticilerimiz için hem de orada yaşayan bölge halkı için ciddi sıkıntılar doğuracaktır. Bu itibarla, Tekelin, 2007 yılı için sözleşme imzalanan üreticilerle 2008 yılı için de sözleşme imzalaması bu mağduriyeti giderecektir. Aynı zamanda bu süreçte, tabii ki alternatif ürünün geliştirilmesi çalışmaları devam edecektir. Alternatif ürün konusunda özellikle de Tarım Bakanlığımızın çok ciddi çalışmaları var; bölge bölge, il il, hatta köy köy, “tütüne ikame hangi ürün olacak ve bu ürüne ne tür destekler verilecek” gibi çalışmalar da işte bu bir yıllık süreçte inşallah tamamlanacaktır.

Değerli milletvekilleri, tarımsal üretim, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin ekonomisinin lokomotifidir. Gelişimi ve ekonomisi, tarımsal üretim ve tarıma dayalı endüstri yoğunlukludur. Adıyaman, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkâri, Malatya, Mardin, Hatay, Muş, Siirt ve Van gibi illerimizde tütün, âdeta, sosyoekonomik hayatın bir parçası olmuş ve aynı zamanda büyük bir istihdam da oluşturmuştur.

Bir örnek olarak, Adıyaman’da yetiştirilen tarım ürünleri arasında yer alan ve uzun yıllardır birçok kişinin geçimini sağladığı tütünün il ekonomisi içerisindeki payı oldukça büyüktür. Sadece geçtiğimiz yıl içerisinde 29.043 tütün üreticisinin Adıyaman’da toplam üretmiş olduğu 5 milyon 736 bin 997 kilogram tütüne 23 milyon 15 bin 866 YTL ödenmiştir. Adıyaman’da tütün sektöründe yüksek bir istihdam yaratılmış olup -gerek üretici ve gerekse personel açısından- kamu adına Türk tütününün üretilmesi ve geliştirilmesine katkıda bulunmak üzere faaliyetlerini sürdüren Adıyaman Tekel Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü ve bağlı müdürlükleri, ekici sayısı, personel sayısı ve bütçesiyle Türkiye'nin en büyük yaprak tütün işletmelerinden biri konumundadır.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin genelinde ise, yaklaşık 87 ila 90 bin civarında tütün üreticisinin Tekelle sözleşme yapmak suretiyle üretim yaptığı ve tütünün önemli bir geçim kaynağı olduğu, kırsal kesimde işsiz insanlara istihdam yarattığı göz ardı edilmemelidir. Tütün üretimi yapılmaması durumunda, geçinmek zorunda olan bu insanlar iç ve dış göç ile karşı karşıya kalacaklar ve işsizlik sorunuyla önüne geçilmeyecek gayrikanuni olaylarda da büyük oranlarda maalesef artışlar olabilecektir. Hatta, hâlihazırda bu kanunun görüşülmemesi ya da geç görüşülmesinden dolayı dahi göçle ilgili birtakım problemler yaşanmaktadır. Diliyoruz ve umuyoruz ki, inşallah, bugünle birlikte, artık, çiftçimiz, kanunun Resmî Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte sözleşme yapmak suretiyle, bu bir yıllık süreçte de, gene, hem tütün üretimini bir taraftan mevcut şartlar içerisinde devam ettirirken, diğer taraftan da tütüne alternatifin arayışı içerisinde olacaktır. Bir taraftan, Hükûmetimizin, devletimizin, diğer taraftan da çiftçimizin, ikame ürün konusunda, muhakkak ki bu bir yıllık süreçte de gene gayretleri olacaktır ve birtakım çalışmaları olacaktır.

Değerli milletvekilleri, ifade ettiğim gibi, yerli tütünlerimiz, tabii ki verimsiz kıraç tarlaların ürünüdür. Buralarda yetiştirilen diğer ürünlerin getirisi az olduğundan ikame ürün yetiştirmek güçtür, onu da kabul ediyoruz. Gerçekten tütün yerine, kıraç araziler olduğu için, onun yerine ikame ürünü bulabilmek ve onunla hayatını idame ettirmek güçtür. Ama bu bir yıllık süreçte, inşallah -daha önce verdiğimiz iki yıllık süreçte birtakım mesafeler katettik- hem çiftçimiz hem devletimiz, bu ikame ürün konusunda, gerek sulama çalışmalarının yaygınlaştırılması; ki, özellikle de biliyorsunuz, Doğu ve Güneydoğu’da, özellikle de GAP bölgesinde doğrudan yatırım alan dokuz ilimiz var ve bu illerde tütün, ağırlıklı olarak ekiliyor ve bu doğrudan yatırım alacak olan illerde de ana projeler sulama projeleridir. İnşallah bu beş yıllık süreçte bu ana projeler de muhakkak ki -Başbakanımız da ifade ettiği için- gerçekleşecek ve bu süreçte de bizler inşallah ikame ürünü orada geliştireceğiz ve tütünden daha kârlı ürünlere yönelmiş olacağız.

Sonuç olarak, değerli milletvekilleri, Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketi ülke genelinde ürün arzının devamlılığını sağlamayı ve yerli tütünden yapılan sigaraların harman reçetelerinde kullanılan tütün çeşitlerini güvence altına almayı teminen, 2007 yılı için sözleşme imzalayan üreticiler ile anılan yılda sözleşme miktarlarını aşmamak koşuluyla 2008 ürün yılı için tütün üretim ve alım satım sözleşmesinin imzalanmasının sağlanması gerekmektedir.

Arz etmiş olduğum tüm bu nedenlerle tasarı ve teklifin kanunlaşması dileklerimle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına ikinci konuşmacı Malatya Milletvekili Sayın Ömer Faruk Öz… (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 4733 sayılı Kanun’la ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Yaklaşık 200 bin tütün üreticisini ilgilendiren yasanın bu şekilde Meclisten geçmesinin hayırlı bir sonuç olduğunu ifade ediyor, bu vesileyle üreticilerim adına emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

Daha önce yapılan konuşmalarda… Tütünle ilgili kotanın bizim iktidarımız döneminde getirilen bir kota olduğunu belirtiyor ve özelleştirme sürecindeki sigara fabrikalarında çalışan işçilerimizin mağdur edilmemesi noktasında Bakanlığımızdan gerekli tedbiri almalarını bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Biraz önce Sayın Bakan sayın milletvekillerinin sorularına yazılı cevap verebileceğini söyledi. Bu gayet doğal hakkı. Ancak, milletvekillerinin tasarıyla ilgili sorularının mümkün olduğunca aynı oturumda cevaplandırılmasının milletvekillerinin kararını etkileyebileceği ve tasarının daha mükemmel bir şekilde yasalaşmasına katkıda bulunacağı da unutulmamalıdır. Bu amaca ulaşmak için, görüşülen yasayla ilgili bakanların Hükûmeti temsilen yerlerini almalarının ne kadar önemli olduğu ortadadır. Hükûmet bu konuda daha hassas davranmayı düşünüyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bu geçici 6’ncı maddede, 2007 yılındaki ürün sözleşmesi yapan çiftçilerin 2008 yılında da yapacağı söylenmiştir. Acaba, başka çiftçiler… Yani 2007 yılında değil de, öyle, herhangi ekim yapmamış ama 2008 yılında ekim yapmak isteyen çiftçilere böyle bir hak verilebilecek mi?

Bir de “Yüzde 10 artabilir.” diyor. Bu yüzde 10 niye daha fazla artırılamıyor? Bu konuda bilgi almak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Adana Tekel Sigara Fabrikasında çalışan işçilerimiz fabrika içerisinde çadır kurmak suretiyle nöbet tutmaktadırlar ve sizlerden güvence gelince kadar da eylemlerine devam edeceklerini ve canları pahasına da olsa fabrikadan çıkmayacaklarını ifade etmektedirler. Adana Sigara Fabrikası başta olmak üzere, diğer Tekel işçilerimizin karşı karşıya bulundukları bu sıkıntıları gidermek için işçi ve temsilcileriyle yüz yüze görüşmeyi düşünür müsünüz? Düşünürseniz, Adana Sigara Fabrikasını ziyaret eder misiniz? Ziyaret ederseniz, iktidar ve muhalefet bütün Adana milletvekillerini de birlikte Adana’ya götürür müsünüz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut.

Sayın Bakanım, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, soruları cevaplayacağım.

Sayın Harun Öztürk, tabii, benden önce burada oturan Sayın Bakanımızın “Yazılı cevap vereceğim.” şeklinde ifadesine karşılık, “Görüşmeler esnasında sorular cevaplansa milletvekilleri kararlarını daha rahat oluştururlar.” şeklinde bir ifadede bulundu. Gayet tabii ki, asıl olan, kanunların Mecliste görüşülürken cevapların da değerli milletvekillerini tatmin edecek şekilde verilmesidir. Ancak, bu, soruların türüne, içeriğine göre, takdir edersiniz ki, değişir. Öyle soru vardır ki genel olarak ifadelerle cevap verilebilir, kısıtlı zaman içerisinde; öyle sorular vardır ki kapsamlı bilgileri ihtiva eder, teknik detayları ihtiva eder; bunları da yazılı olarak cevaplamak Parlamentonun uyguladığı usullerden biridir. Burada Hükûmet adına bir Bakan bulunuyorsa, hangi kanun görüşülürse görüşülsün, o konuda gereken cevapları vermeye mezun ve memurdur. Bu konuda bir sıkıntı olduğunu asla kimse düşünmesin. Şimdi, hepimizin mazereti olabilir. Konuyla doğrudan ilgili bakan olmayabilir. Sizlerin de zaman zaman mazereti olup gelmeyebilirsiniz. Bundan normal ve doğal bir şey yoktur. Ama ben sizin cevaplarınızı vereceğim. Bu sorunun cevabı bu. Başka bir şey sorulmadığı için buna verilecek başka bir cevap yok.

Sayın Reşat Doğru’nun sorusu… Önce, bu kanun ne diyor? Bu kanun üç tane şey düzenliyor sayın milletvekilleri. Bunu söylemekte yarar var. Bir, 2002’de çıkan bir Kanun var. Bu Kanun ne? 4733. Burada üst kurulları düzenleyen bir genel çerçeve kanun çıkmış. Ancak, personel özlük hakları, sektöre ilişkin ceza ve düzenlemeler bu Kanun’da yer almamış, 2002’de çıkan bu Kanun’da. Daha sonra bu konu Anayasa Mahkemesine gitmiş ve bu Kanun’un bu hükümleri iptal olmuş. Sadece bu değil, önünüze şimdi Telekomünikasyon Üst Kurulu gelecek, başka üst kurullar gelecek. Yani, geçmişte kanunla verilmeyen yetkiler yönetmelikle düzenlenmiş, bunu da Anayasa Mahkemesi iptal etmiş; çünkü, bir ceza kanunla düzenlenir, personel özlük hakları kanunla düzenlenir. En temel hukuki gerçek olmasına rağmen, geçmişte buna dikkat edilmemiş. Olabilir, hata yapılmış. Bizim işimiz de zaten hataları düzeltmekle geçiyor bugüne kadar. Bunu da düzelteceğiz, bu yüce Parlamento bir araya gelip düzeltecek.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Altı senedir o makamdasınız.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – İşte, altı senedir ancak sıra geliyor. O kadar çok hata var ki, düzelte düzelte geliyoruz.

Şimdi, sayın milletvekilleri, yüzde 10 sınırı… Yani, şöyle söyleyelim: Alım… Tekelin özelleştirme kararından sonra, üretici hazırlıksız olarak mağdur olmasın diye bir karar almışız. Demişiz ki, 2007’de de, Tekel özelleşmesine rağmen, Tekel ürün almaya devam etsin. Bu da yine üreticinin lehine bir düzenlemedir. Sağ olun, sizlerin desteğiyle bugün bu yasalaşacak. Bunun -yüzde 10 da sözleşmenin gereğidir- artı eksi yüzde 10 olacağı da karşılıklı sözleşmede yer aldığından, bu miktarın değiştirilmesi söz konusu değildir.

Sayın Tankut Vekilimizin sorusu: Tekel, özelleştirmeden sonra, işçilerin talepleri hâlinde diğer birimlere aktarılması düşünülmekte midir?

Bu konu, doğrusunu isterseniz, şu anda bu özelleştirme kararının detayları yok. Yanlış bilgi vermek istemiyorum. Bu konuda da detay, hangi şartlarla bu özelleştirme sözleşmesi yapıldıysa, bunun detaylarını da bilahare tarafınıza yazılı olarak bildireceğiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Madde üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri okutup en aykırı olandan başlamak üzere işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı “Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı” nın Çerçeve 5 inci maddesi ile 4733 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen “GEÇİCİ MADDE 6”ncı maddesinde yer alan “Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketi” ibaresinin “Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

Veysi Kaynak

Ahmet Aydın

 

Kocaeli

Kahramanmaraş

Adıyaman

 

A. Sibel Gönül

 

Ayşe Türkmenoğlu

 

Kocaeli

 

Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 125 sıra sayılı kanun tasarısı Geçici 6. madde birinci fıkrasında geçen “2008 ürün yılı için” ibaresi “her yıl yenileyerek 2020 yılına kadar” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Dr. Reşat Doğru

Hasan Çalış

 

İzmir

Tokat

Karaman

 

Abdülkadir Akcan

Mehmet Şandır

Süleyman Latif Yunusoğlu

 

Afyonkarahisar

Mersin

Trabzon

 

Murat Özkan

 

Prof. Dr. Alim Işık

 

Giresun

 

Kütahya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 125 sıra sayılı kanun tasarısın 5. maddesinin Geçici 6 maddesinin 1. fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Şevket Köse

Esfender Korkmaz

 

Malatya

Adıyaman

İstanbul

 

Orhan Ziya Diren

Mehmet Ali Susam

Hulusi Güvel

 

Tokat

İzmir

Adana

 

Zekeriya Akıncı

 

Halil Ünlütepe

 

Ankara

 

Afyonkarahisar

Geçici 6: 2003 yılında sözleşme yapılan tütün üreticilerimizle 2008 yılından itibaren 5 yıllık sözleşme yapılır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 125 Sıra sayılı tasarının Çerçeve 5. Mad.nin Geçici 6. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 26.03.2008

                                                                                                               Ufuk Uras

                                                                                                                 İstanbul

Geçici Madde 6- Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketi, ülke genelinde ürün arzının devamlılığını sağlamayı ve yerli tütünden yapılan sigaraların harman reçetelerinde kullanılan tütün çeşitlerinin geleceğini güvence altına almayı teminen, 2007 ürün yılı için sözleşme imzalanan üreticiler ile anılan yılda sözleşme yapılan miktarları aşmamak koşuluyla -dan sonra "2008 ürün yılı için" ibaresinin kaldırılmasını Tütün Üretim ve Alım-Satım Sözleşmesi imzalar. Satın alınacak tütün miktarı, her bir üretici ile imzalanan sözleşme miktarının % 10 fazlasını aşamaz.

Şirketin, Tütün Üretim ve Alım-Satım Sözleşmesi imzalayacak olduğu tütünlerin satın alınabilmesi ve satın alınan tütünler için işleme, nakliye, ilaçlama, bakım ve depolama gibi giderler Hazine Müsteşarlığının -dan sonra "2009 yılı bütçesine" ibaresinin kaldırılmasını bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır. Bu kapsamda satın alınan tütünlerin -den "2009 yılı sonuna kadar" ibaresinin çıkarılmasını kullanılamaması veya satılamaması durumunda bu tütünlerin işleme, nakliye, ilaçlama, bakım ve depolama hizmetleri için ihtiyaç duyacağı kaynak müteakip yıllarda Hazine Müsteşarlığı bütçesine bu amaçla tefrik edilen ödenekten karşılanır.

Bu tütünlerin satışından elde edilecek hâsılat, Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketince tahsilâtı "takip eden ayın on beşine kadar genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere hazine hesaplarına aktarılır.

"2008 ürünü olarak" ibaresinin çıkarılmasını satın alınacak tütünler, destekleme stoku tütünlerin satışında uygulanan usul ve esaslar dâhilinde satılabilir.

Bu madde kapsamında şirket tarafından yapılacak alımlar ile alınan tütünlere ve yapılan giderlere ilişkin denetim Yüksek Denetleme Kurulunca yapılır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Uras, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; ben de geçenlerde ziyaret ettiğim Maltepe Cevizli Tütün Fabrikasını göz bebeği gibi koruyan işçilere selamlarımı sunarak sözüme başlamak istiyorum.

Orada gördüm, değişik politik görüşlerdeki insanlar yan yanalar ama sınıf bilinci, tarih bilinci, yurttaşlık bilinci yan yana gelmiş ve hakikaten Türkiye’nin her yerinde tütün fabrikalarında bu direnişin son derece önemli olduğunu görüyoruz.

Sadece Kurtuluş Savaşı’nın son gazisi Yakup Bey’i yitirmedik, cumhuriyetin bütün iktisadi kazanımlarının da aslında mevta olduğunu açık bir şekilde görmekteyiz. Ardından bir fatiha okunulabilecek bir duruma geldik fakat bu düzen böyle gitmeyecek, pireler filleri yutmayacak. Bu dönemin bu şirketler keyfini çıkarmak durumunda ama biliniz ki, bu ülkede Amerikancı, IMF’ci iktidarlar gelip geçecek, bir gün sol iktidarlar gelecek ve bunların hepsini geri alacağız. Not düşüyorum: “Biz bilmiyorduk.” demesinler. Cargill gibi, siz, Bursa halkının yedi davasında kaybedeceksiniz, Bursa halkının kapıdan kovduğunu Meclisin bacasından girerek kazanmaya çalışacaksınız. Bu sürecin böyle devam etmeyeceğini bilmemizde fayda var.

ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Nasıl yapacaksınız?

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Evet, geri alacağız efendim.

Maltepe’deki araziyi gördüğümde, o yüzlerce dönüm araziyi gördüğümde, kimlerin gözlerinin kamaştığını açık bir şekilde gördük.

Sevgili arkadaşlar, tekellerin en tehlikelisi aslında kelam tekelidir. Memleketimizdeki kelam tekeli de esas itibarıyla neoliberalizm ideolojisidir yani aslında bu bir batıl inançtır. Bu “Altta kalanın canı çıksın.” zihniyetidir. “Sen ağa ben ağa, inekleri kim sağa.” düşüncesidir. “Bir elin beş parmağı bir olur mu?” anlayışıyla bir yere varılamayacağı çok açık bir şekilde ortadadır. Empati yeteneğimizi yitirmediysek, burada çalışan işçilerimizin, emekçilerimizin derdini görmek durumundayız.

Şimdi, bakıyoruz, biraz önce AKP adına konuşan arkadaşımız önemli bir itirafta bulundu; dedi ki: “Tütün bizimle yok olmadı, aslında hep birlikte yok ettik. Bizden öncekilerin başladığını biz tamamladık.” Hakikaten “Derviş Yasası” dediğimiz Tütün Yasası’na baktığımızda, parti meclisi toplantılarında “Bu küreselleşmenin mantıksal sonucudur, başka bir şey yapılamaz.” zihniyetine baktığımızda bir “al gülüm, ver gülüm” politikasıyla karşı karşıya kaldığımızı görmekteyiz.

Şimdi, tütün üretimi önem taşıyorsa, tütün işsizliğe ve yoksulluğa devaysa ve o dönemden çıkan tütün yasasından beri küresel sermayenin istekleri doğrultusunda hareket ediliyorsa, yani uluslararası tütün tekellerinin bir dediği iki edilmeyip tütün üreticilerimizi göz ardı ediyorsak ve tütünle geçinen, ailesiyle birlikte 3 milyon insanın geleceği söz konusuysa her şeyi bir kere daha gözden geçirmek durumunda ve çok uluslu şirketlerin tütünü ele geçirme arzusu ve emellerine karşı direnmek durumundayız.

Türk tütününe kota, sınırlama, yabancı tütününe teşvik geldiğinde bunun altında kimlerin imzası olduğu ortada. O zaman, bugün tepkilere baktığımda acaba bir idrak, bir intikal sorunu mu var diye düşünmeden edemiyorum. Özelleştirmeyle kamusal malların özel ellere devrinin kamu çıkarıyla bir ilgisi olmadığını bir kere daha görüyoruz. Serbest rekabet adına bunu savunuyorsunuz ama İngilizler buna “rat race” diyorlar, “sıçan yarışı” ya da denizin dibine doğru bir rekabet. Bunun sonucuna baktığımızda ülkemiz açısından anlamlı olmadığını görüyoruz. Japonların güzel bir atasözü var, deniyor ki: “Güneşe tapılan bir ülkede ısı kanunları tartışılmaz.” Bizim iktisat politikalarımız da bu neoliberal kabule, bir inanca, bir imana dayanıyor. Bu sorgulanmaksızın detayların önemi yok. Bunu sorgulayan Tütün-Sen Sendikası, bunu sorgulayan çiftçi sendikaları. Onları da Anayasa’ya uygun değildir diye kapatmaya çalışıyorsunuz. Bu sendikaların iradesi diyor ki: “Avrupa Birliği tarımı destekliyor, Avrupa köylü koordinasyonu bu konuda çalışıyor, peki dünyada ne yapıyorsak biz aynısını yapacağız dediğimizde oradaki destekleri niye görmüyoruz, niye tarımsal üretim planları yapmıyoruz?” Türkiye sağının duayeni Süleyman Demirel’in bir lafı var: “Biz plan değil, pilav istiyoruz.” demiş. Aynı minvalli Türkiye sağa gidiyor. Hâlbuki, hem plan hem pilav mümkün. Hem plan yapıp hem de pilav yememiz mümkün. Çiftçiler adına karar alınırken çiftçilerin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Uras, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – …karar süreçlerinin dışına çıkmaması mümkün. Yapılması gereken şu: Tütün ekim alanlarının Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, ziraat fakültelerinin, ziraat odalarının, ziraat mühendisleri odalarının da sürece dâhil edildiği, toprak analizi yapılarak yetişecek uygun ürünün saptanmasıyla üreticiye alternatif ürün sunmak ve kalıcı çözüm sağlamak. Bir kerelik çiftçiye sunulacak çözüm, çözüm değil, olsa olsa bir parmak bal çalmak olabilir. Tütün üreticiliğinin aynı zamanda bir aile üretimi olduğu düşünülürse, üretimin sınırlanmasıyla istihdam üzerindeki etkisi görülecektir. 2007 ürün yılı için sözleşme imzalanan üreticiler ile anılan yılda sözleşme yapılması yeni üreticilerle sözleşme yapılmasını ortadan kaldıracaktır. O yüzden bu yasa tütün üreticileri açısından bir hayat memat meselesidir.

Hepinize kolay gelsin. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 125 sıra sayılı kanun tasarısın 5. maddesinin Geçici 6 maddesinin 1. fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                                             Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)

                                                                                                             ve arkadaşları

Geçici 6: 2003 yılında sözleşme yapılan tütün üreticilerimizle 2008 yılından itibaren 5 yıllık sözleşme yapılır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köse.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Katıldılar mı efendim?

BAŞKAN – Katılmadı efendim.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 125 sıra sayılı yasa tasarısının 5’inci maddesinin geçici 6’ncı maddesinde değişiklik yapılmasına ilişkin verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinize saygılar, selamlar.

Sayın milletvekilleri, sadece bir yıl için tütün alımı yapmanın tütün üreticimize, köylümüze yararı olmayacağını herkes bilmektedir. Peki, bir yıl sonra ne olacaktır? Benim aklıma hemen şu geliyor: Bir yıl sonra yerel seçimler var. Siz bunu bir rüşvet olarak ileri sürdünüz ve oy çokluğuyla bunu kabul ettiniz. Bu hangi vicdana sığar? Eğer yüreğiniz yetiyorsa, içinizden geliyorsa, gerçekten samimi iseniz, her şeyden önce alternatif ürünün yetişmeyeceği yerlerde olmakla birlikte gelin bunu en az beş yıl veyahut da hiç ürünün yetişmeyeceği yerlere bunu süresiz olarak oylarınıza sunarak kabul edelim. Tütün üreticimiz zaten Tekel’in satışından sonra mağdur durumda kalmaya başlamıştır. Bu mağduriyetin önüne geçmek için… Bu da bizim görevimizdir.

Özelleştirme mağdurlarının ağzına bir parça bal çalarak onları ömür boyu asgari ücrete mahkûm ettiniz. Bu acaba sizce insan haklarına aykırı değil midir? Mademki hepimiz insanız, vicdanımızın sesine kulak verelim, buna iyice destek verelim.

Şimdi, Türk tütününün eğer korunmasını istiyorsanız, özelleştirmişseniz, acaba bu özelleştirmede Türk tütününün koruma oranı, yani katkı oranı nedir? Niye böyle bir şey düşünmediniz? Bu sizin kendi düşüncenizle çelişmiyor mu acaba?

Plan ve Bütçe Komisyonuna sunduğum yasa teklifiyle alternatif ürün programı uygulanan yerlerde, program gerçekleşene kadar yapılması önlenmişti, maalesef, bu da, sizin oy çokluğunuzla reddedilmişti. Bu teklifim olumlu görülmedi, kabul görmedi, ancak mevcut yasa tasarısıyla bütün tütün üreticilerinin mağdur edileceğini düşünüyorum. Bundan dolayı teklifimde, 2008 yılından itibaren beş yıllık sözleşme yapılmasını önermekteyim. Bunu önermekteki amaç, gerçekten belirttiğim gibi, en azından şimdilik bir çözüm bulunmasıdır.

Değerli milletvekilleri, kalıcı çözümlerle uğraşmalıyız. Türk tütünü… Tekeli bugün özelleştirdiniz. Tekelin, Türkiye’de bugün 1 milyon tütün üreticisi mevcuttur ve kâr eden bir kuruluştu ve bunu özelleştirdiniz. Mağdur ettiğiniz insanların, işçilerin ve dolayısıyla bu işçilerin gelirleri esnafa yansımakta idi. Bir hafta önce Adıyaman’da idim, esnaf toplantısına katıldım. Esnaf kan ağlıyor. Ama siz sürekli “şöyle yapacağız” gibi şeylerle, “cek, caklarla, “planlar yapacağız, projeler yapacağız” diye tütün üreticisini mağdur ettiniz ve ölüme mahkûm etmeye çalışıyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, verdiğim önergeyle tütün üreticilerinin sorunlarına en azından geçici de olsa bir çözüm bulunmasını söylüyorum. Bundan dolayı da vereceğiniz kararla vicdanlarınıza danışarak destek verirseniz memnun olurum.

Değerli milletvekilleri, ayrıca görüştüğümüz 125 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 3’üncü maddesiyle kanuna eklenecek olan 8’inci maddenin (ı) bendinde değişiklik yapılması amacıyla verdiğim değişiklik önergesi yüce heyetinizce kabul edildiği için teşekkür ederim, tabii, Türk tütün üreticileri adına.

Sayın milletvekilleri, 8’inci maddeye “Hobi amaçlı ve ticari amaç gütmeyen sarmalık kıyılmış tütün üretip sadece kendileri tüketenlere bu yaptırım uygulanamaz.” ibaresi eklenmektedir. Bu, “Ticari amaçlı olmadan da 50 kilogram sarmalık kıyılmış tütün üretenlere ceza uygulanmaması gerekiyor” diye geçiyor. Bu desteğinizden dolayı -ben de imza vermiştim- imza veren iktidar milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, bugün tütün dediğiniz zaman -Adıyaman için konuşuyorum- Karadeniz’de Rize’deki çay üreticisi neyse, Malatya’daki kayısı üreticisi neyse, Konya Ovası’ndaki tahıl üreticisi neyse Adıyaman’da da tütün üreticisi odur. Bu tütün aynı zamanda Batman’da da geçerlidir, Bitlis’te de geçerlidir, Muş’ta da geçerlidir. Bu durumu göz önünde bulundurmanızı düşünerek ve bu önergemi destekleyerek en az beş yıl, en az beş yıl desteklenmesini istiyorum. Niye bir yıla sığdırıyorsunuz? Konuşmamın başında belirttiğim gibi bir yıl uzatarak acaba gelecek yıl yapılacak olan yerel seçimlerde bir rüşvet olarak mı ileri sürmektesiniz? Bunu özellikle üzerine basa basa söylüyorum. Vicdanınıza danışarak bir karar vereceğinizi umuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP, MHP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 125 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 6. madde birinci fıkrasında geçen “2008 ürün yılı için” ibaresinin “her yıl yenileyerek 2020 yılına kadar” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bu geçici maddeyle görüştüğümüz konu, aslında yaklaşık 265 bin tütün üreticisini ilgilendiren ve muhtemelen 150 milyon dolarlık bir alımı, sözleşmeyi kapsayan bir konuyla ilgili. Aslında kanun maddesine baktığımız zaman, değerli milletvekilleri, aynen şunu söylüyor: “Ülke genelinde ürün arzının devamlılığını sağlamayı” diyor. Şimdi size soruyorum: Sözleşmeyi bir tek 2008 yılı için yaparsanız ülke genelinde ürün arzını nasıl sağlayacaksınız, nasıl garanti edeceksiniz? Yani kanunun içerisinde çelişki var; hem “Ürün arzını garanti etmeyi” diyorsunuz, sadece 2008 yılı için bir alım garantisi veriyorsunuz ki, bu tamamıyla gerek teklif sahibi olan arkadaşların gerek de Hükûmetin, daha doğrusu Komisyonun kabul ettiği bu tasarı, bu teklif tamamen çelişkiyle dolu. Şimdi nasıl bir ürün arzı garantisi sağlayacaksınız? Bu amaçla çıkardığınızı söylüyorsunuz. Oysa 2009 yılı için böyle bir sözleşmenin yapılamayacağını da hüküm altına alıyorsunuz. Şimdi böyle bir şey olabilir mi? 2009 yılı ne olacak, 2010 yılı ne olacak? Ürün arzı yok. Ne olacak, tütün üreticisi ürettiği tütünü ne yapacak? Ne yapacak? Sözleşme yapmayacak da ne yapacak? Bunun cevabını bir verin. Tütün üreticileri bunu merak ediyor.

Ha 2008 yılı neden seçildi? Seçim öncesi olduğu için, 2009’da tütün üreticisini yok edeceğiniz için, yaprak işleme ve tütün işletmelerini de kapatacağınız için, bu belli olmasın diye 2008 yılını halledelim diyorsanız bunu da açıkça söyleyin, tütün üreticilerine söyleyin. Nitekim, Sayın Köse’nin teklifinde diyor ki: “Alternatif Ürün Programı’nın uygulanmadığı yerlerde her yıl…” Şimdi Alternatif Ürün Programı uygulanmıyorsa, uygulanmadığı yerlerde tütün üreticisi ne yapacak? Kanun teklifi böyle, Komisyondan gelen başka bir husus. “Her yıl” denilmesine rağmen sadece 2008 yılı için yapılması son derece yanlıştır. Onun için, biz, ürün arzının devamlılığını sağlamak amacıyla, 2020 yılına kadar her yıl yapılmasını sağlayacak bir öneri getirdik. Gerçekten, değerli milletvekilleri, kanunda “arzı garanti etmek için” diyorsunuz, ondan sonra da 2008 yılından sonra tütün üreticilerini kaderine terk ediyorsunuz.

Şimdi, yaprak tütün işletmeleri -aslında harman olarak kullanılan- bunlar sigara fabrikalarına veriyor. Tekelin sigara fabrikalarını kapattınız, sigara fabrikalarını sattınız. Şimdi, yaprak tütün işletmeleri de 2008 yılından sonra tütün almazsa, demek ki satın alan sigara fabrikaları istediği yerden tütünü alabilecektir. Böylelikle, sözleşmeli üreticiler kendi kaderine terk edilmiş olmaktadır.

Şimdi, böyle bir kanun teklifi ne zaman geldi değerli arkadaşlarım? Tekelin özelleştirilmesinden sonra. Demek ki Tekelin özelleştirilmesiyle birlikte tütün üreticileri mağdur edilecek ki, değerli milletvekilleri, Adıyaman milletvekilleri bu konuda endişe duymuşlar “aman hiç olmazsa garanti altına alalım” diyorlar.

Şimdi, Tekele verilen taahhüt nedir? Fabrikaları özelleştirirken, ben sözleşmeli filan kabul etmem, tütün üretirsin, istediğim yerden alırım, bununla ilgili piyasayı ben düzenlerim diye mi sözler verildi? Bunun için mi yapıldı? Doğrusu bunu merak ediyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu konuda herhâlde komisyon üyeleri de şikâyette bulunmuş ki, Hükûmet komisyonda aynen şunu söylüyor, Hükûmet diyor ki: Bu kapsamda tütün üreticileriyle yapılan alım sözleşmelerinin 2008 yılı için de geçerli olacağı, ancak eldeki mali imkânlar nedeniyle bu sürenin uzatılmasının zor olduğu, destekleme politikalarının başka projelere devam ettirileceği… Ee, bu ne demektir? “Ben, tütün üreticisinden almayacağım” diyorsunuz. “Tütün yok artık” diyor, açıkça söylüyor. “Bundan sonra ben tütün almayacağım.” diyor. Bütün bunlarla ilgili tabii sigara fabrikaları özelleştirildi, bütün masraflar da açıkçası hazinenin üzerine yükleniyor. Hazine bütün satın alması için gerekli paraları, işletme, bakım, onarım… Bu tütünün alınmaması hâlinde bile bütün yük milletin boynuna yüklenmektedir. 2009 yılı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural, konuşmanızı tamamlayınız.

OKTAY VURAL (Devamla) – Diyor ki: “Satılamazsa, edilemezse ben karşılayacağım.” Bu ne demektir?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Alan yabancı ne olacak?

OKTAY VURAL (Devamla) – Evet…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Alan yabancı…

OKTAY VURAL (Devamla) – Alan yabancı “Kemiksiz alacağım, kemiksiz verin bana. Ben bu tütün üreticisiyle uğraşamam. Bana nesin ya! Sen üretiyor musun, üretmiyor musun, beni ilgilendirmez senin çiftçin. Beni ilgilendiren, benim ülkemin çiftçisidir.” diyor. Böyle bir şey olabilir mi?

Değerli arkadaşlarım, 2009 yılı için bile bu tütünün depolarda kalacağının garantisini vermişsiniz, masrafları da hazineden verilecek. Yükleyin Tekelin boynuna, o ödesin! Alsın, niye getirmiyorsunuz bunu? Getirmek lazım değerli arkadaşlarım, bunları getirmek lazım. Tekele kemiksiz bir şekilde tütün de teslim edilmektedir, o bakımdan bu kanun teklifinin içinde yer alan “arzı sağlamak”, “devamlılığı sağlamak” unsurunu temin etmek sadece 2008 yılıyla olmaz. Bu bakımdan bu sürenin 2020 yılına kadar uzatılması, hatta ve hatta alternatif ürün programı olmadığı her yıl için de bu alımın yapılmasını temin etmek, alan tekelin de -hangi şirket almışsa o şirketin de- bu tütünleri tüketmesini temin edecek politikalar gerekmektedir.

BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

OKTAY VURAL (Devamla) – Önergemiz bu yöndedir.

Desteklerinizi bekler, saygılarımı arz ederim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı “Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 5 inci maddesi ile 4733 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen “GEÇİCİ MADDE 6”ncı maddesinde yer alan “Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketi” ibaresinin “Tütün, Tütün Mamulleri Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Nihat Ergün (Kocaeli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Sehven eksik yazıldığı anlaşılan şirket unvanının düzeltilmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde geçici madde 6’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 5’i kabul edilen geçici madde 5 ve geçici madde 6’yla birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.26

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

125 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

FEVZİ TOPUZ (Muğla) – Başkan, toplantı yeter sayısı yoktur.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Kimse yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, şu anda oturumu açtık, devam ediyoruz görüşmelere. Grup başkan vekili arkadaşlarımız o konuları gayet iyi bilirler.

Tasarının 6’ncı maddesini okutuyorum:

İbare değişiklikleri ve yürürlükten kaldırılan hükümler

MADDE 6- a) 4733 sayılı Kanunun;

1) Adı “Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun”,

2) 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunun” ibaresi “Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun”, ikinci fıkrasında tanımlar kısmında yer alan “Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulunu” ibaresi “Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulunu” ve “Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunu” ibaresi “Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunu”,

3) 2 nci maddesinin başlığı “Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu ve Kurulu”, aynı maddenin birinci fıkrasında yer alan “Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu” ibaresi “Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu” ve “Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu” ibaresi “Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu”,

olarak değiştirilmiştir.

b) 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanunun 3/1/2008 tarihli ve 5727 sayılı Kanun ile değişik 5 inci maddesinin sekizinci, dokuzuncu ve onüçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış ve üçüncü fıkrasında yer alan “ve onbirinci” ibaresi metinden çıkarılmıştır

BAŞKAN – Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman; şahısları adına, Tokat Milletvekili Orhan Diren ve Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın söz talepleri vardır.

Sayın Büyükataman, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 6’ncı maddesi üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Konuşmama geçmezden önce, kurtuluş mücadelemizin sembolü, İstiklal Savaşı’mızın son gazisi Yakup Tatar, Eskişehir’de dün akşam Hakk’ın rahmetine kavuştu. Merhuma, bütün şehitlerimize ve aramızdan on bir yıl önce ayrılan, Türk milletinin Başbuğ’u Alparslan Türkeş’e Cenabıhak’tan rahmet niyaz ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, dünyada en liberal ekonomi modellerini uygulayan ülkelerde bile tütün üretimi, ürünün niteliğinden dolayı devletin gözetim ve denetimi altındadır. Ülkemizin hedefi hâline getirilen Avrupa Birliğinde de tütün üretimi gözetim ve denetim altında yapılmaktadır. Ülkemizdeki üretici ve alıcıların yapısı, tütün mamulleri imalatçılarının sayısal azlığı, dünyadaki uygulamalar ve bu gibi hususlar birlikte mütalaa edildiğinde, yaprak tütün sektöründe düzenlemelerin yapılması ve tüm aktörlerin tam rekabet içerisinde faaliyet göstermesi için kamu gözetim ve denetiminin şart olduğu ortadadır.

İhracat açısından miktar ve nitelik itibarıyla en önemli yere sahip olan bu tütünlerimizin tamamı, sulanamayan kır arazilerde, aile ziraatı şeklinde yetiştirilmektedir. Son yıllarda, tütün yetiştiriciliği yapan üretici sayısında azalmalar meydana gelmiştir. Bunun temel nedeniyse destekleme alımlarının kalkması, sözleşmeli üretime geçilmesi ve son yıllarda üretici tütün fiyatlarındaki artış oranının üretimde kullanılan girdi fiyat artış oranlarına göre çok geride kalmasıdır. Tütünde üretici kaderine terk edilmiştir. Ekonomimizde bu kadar önemli olan ve 1,5 milyon insana iş sağlayan tütünü, dolayısıyla geçimini tütünle sağlayan insanları korumak zorundayız. Tütün üreticilerimiz, Avrupa Birliği ve diğer ülke tütün üreticileri karşısında çok zayıf durumdadır. Diğer ülkelerin prim ve benzeri desteklerle çeşitli şekilde korumuş olduğu tütünü, Türkiye’nin de fon ile koruma altında tutması gerekmektedir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; seçim meydanlarında bol keseden aş, iş vadedenlerden bugün ne yazıktır ki ses çıkmamaktadır. Tütünde acilen üretim planlaması yapılmalıdır. Yapılacak yasal düzenleme ile ihracat, iç tüketim ve emniyet stoku esas alınarak ülke şartlarına uygun olarak Tütün Kurumu tarafından belirlenip üreticilere dağıtılmak üzere kota miktarı belirlenerek üretim planlaması yapılmalıdır. Fiyatlar, alıcı firmalar tarafından tek taraflı olarak belirlenmekte ve üreticiye teklif edilmektedir. Anlaşma yapılamadığından, zayıf konumda olan tütün üreticisi fiyatı kabul etmek zorunda kalmakta veya sözleşme yapmamaktadır. Hiçbir üreticinin, alıcının belirlediği sözleşme kilosuna karşı itiraz etme şansı yoktur. Üreticinin itiraz etmesi ya da alıcının o üreticiyle sözleşme imzalamaması durumunda üreticiyi riske karşı koruyabilecek bir düzenleme ve sistem mevcut değildir. Belli bir fiyat ve pazar garantisinin sağlanması, üreticilerde tek yanlı bağımlılığa neden olmaktadır. Yıllık fiyat artışının enflasyon oranı kadar olması, üreticinin refah düzeyinde bir artış sağlamamaktadır. Üretim aşamasında tütün ziraatının yapısından kaynaklanan riskler, alıcı firmalarla paylaşılamamaktadır. Tek alıcının sözleşme imzaladığı bir ilçe veya alım noktasında ekici, alternatifi olmadığından, tüm olumsuzlukları kabullenmek zorunda kalabilmektedir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ülkemizde yazılı sözleşme esasına göre yapılan tütün üretiminde sorunların giderilmesi veya azaltılması için alıcı ve satıcı arasındaki ilişkinin ikili ve karşılıklı mutabakata, anlayışa, güvene ve her iki tarafın haklarının korunmasına dönüştürülmesi gerekmektedir. Bunun en etkin yolu ise üreticilerin kooperatifler, birlikler, yetiştirici dernekleri, vakıflar ve şirketler şeklinde örgütlenmesi ve örgütler ile alıcı firmalar arasında sözleşmelerin yapılmasıdır. Tütün sözleşmelerinin ve fiyat belirlemesinin bu kooperatifler aracılığıyla yapılması ekonominin gerçeklerine daha uygun düşecek olup alıcı ve satıcıyı memnun eden bir sistem oluşacaktır.

Saygıdeğer milletvekilleri, nargilelik tütün mamullerinin tüketim yerleri denetlenerek yasal olmayan yollarla yapılan satışlar ve tüketim engellenmelidir. Kaçak ve sahte tütün mamulleri ticaretiyle etkin mücadele edilmelidir. Kaçak ve sahte tütün ile etkin mücadele için, öncelikle kurumlar arasında koordinasyon sağlanarak caydırıcı cezalar ihtiva eden yasal düzenlemeler mutlaka yapılmalıdır.

Türkiye’deki toplam sigara pazarının küçülmesinde en önemli etkenin kaçak ve sahte sigara olduğu düşünülmektedir. Kayıt dışı bir sektör olmasından ötürü tam olarak boyutları bilinememekle beraber toplam pazarın yüzde 10 ila 15’inin kaçak ve özellikle sahte ürünlerden oluştuğu tahmin edilmektedir. Bu durum ülke açısından çok ciddi vergi kaybı oluşturmakla beraber, yasal sigara üreticilerinin ve tütün yetiştiricilerinin pazar kaybetmelerine de neden olmaktadır. Bu nedenle, yasa dışı tütün mamulü ticaretini önleyici tedbirler alınması gerekmektedir. Yasa dışı tütün mamulleriyle etkin bir mücadele için, soruna geniş bir perspektiften yaklaşılması ve yasa dışı sektöre odaklanmış etkin çözümler üretilmesi için kamu otoritesi ile üreticilerin iş birliği ve koordinasyon içerisinde mücadele etmesi gereği vardır. Kaçak ve sahte tütün mamullerinin ticaretinin önlenmesinin yanı sıra özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde üretilerek yasa dışı yollarla satışı yapılan sarmalık kıyılmış tütünün de yasal zemine çekilmesi gerekmektedir.

Kıymetli milletvekilleri, Bursa’da bir tarım ilçesi olan İnegöl’de tütün tarımının önemi çok fazladır. Tütüncülük, geçmişte ve bugün çok sayıda insanın geçimini sağladığı ve İnegöl’ün bugünkü konumuna gelmesinde çok önemli ekonomik katkısı olan bir sektördür. Son yılarda devletin tütün politikaları, İnegöl’deki tütüncülüğü ve bu işten geçimini sağlayanları zor durumda bırakmıştır. 2002, 2003, 2004 yıllarında tütün kotası, üreticisi başına, Tekelce 200 kilograma kadar düşürülmüş, 2005 yılında bin kilogramı geçmemek üzere kota büyütülmüş ve yine aynı yıl, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çıkarılan bir kanunla 2006-2007 yıllarında tütün ekecek ekicilerin, 2005 yılında Tekele teslim etmiş oldukları ürün kilosu kadar ekim yapabilecekleri ve bu kiloya göre sözleşme imzalanacağı belirtilmiştir.

Bu gelişmeler doğrultusunda 2004 yılında 60’lara kadar düşen İnegöl’deki ekici sayısı, 2005 yılında çıkarılan kanunla yeniden canlanmaya başlamıştır; Tekelin ekici sayısı 198, tüccarın ise 300 civarına gelmiştir. 2005 yılında çıkan kanuna göre, 2006-2007 yıllarında sözleşmeli ekim yapılan kanun süresinin dolmasıyla 2008 yılında tütün ektirilmeyeceği haberleri yayılmıştır. İnegöl’de tüccarın tütün alımından vazgeçmesiyle on yedi köyde tütüncülükle geçimini sağlayan 500 civarında çiftçimizin ortada kalacağı görülmektedir. Tütün ekiminde kota sorununa bir çözüm bulunmalıdır. Eğer kota konulacaksa konulan kotalar şahıs bazında değil, il ve ilçe bazında konulmalıdır. Bursa ve İnegöl’de tütün ekimi yapan köyler, tütün ekiminden başka yapacak bir şeyi olmayan fakir köylerdir. Bu mağduriyetin giderilmesi için gerekli çalışmaların yapılacağını ümit ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, tütün, ülkemiz için kendi hâlinde bırakılacak bir ürün değildir. Bunun en önemli nedeni, küçük ölçekli aile ziraatı şeklinde üretimi gerçekleşen Şark tipi tütünün dünyadaki en büyük üreticisi olmamız ve sektöre hâkim Amerikan harmanlı sigaralarda bu tütünlerin kullanılma zorunluluğunun bulunmasıdır. Bu özellik çok iyi değerlendirilebilir. Planlı bir üretimle tütünün ülke ekonomisine yük olmayacağı gibi, tam tersine ekonomik değeri yüksek olduğuna inanan bir anlayışın yeni düzenlemeler yapması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Büyükataman, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Aslında, kuraklığın gündemde olduğu şu günlerde, suya çok az ihtiyaç duyan bir sanayi bitkisi olan tütünden vazgeçmek yerine, bu üründen ülke olarak daha fazla fayda sağlama yoluna gitmeliyiz diyor, bu duygular içerisinde yüce heyetinizi tekrar en derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına, Tokat Milletvekili Sayın Orhan Diren.

Sayın Diren, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılmasıyla ilgili değişiklik konusunda söz aldım. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Öncelikle “Babalar gibi satarım.” anlayışı çerçevesinde başlatılan bu özelleştirme süreci sonrasında, birçok sektörde olduğu gibi bu sektörde de üreticisinden çalışan personeline, satıcısından sanayicisine toplumun tüm kesimlerinin zarar gördüğünü hep birlikte yaşadık ve görüyoruz. Sadece satmak baz alındığında, belirli bir zaman dilimi geçtiği zaman görüyoruz ki, ülkemizin bugüne kadar yarattığı tüm değerlerini kaybetmiş, sektör içerisinde tüm aktörler bu durumdan büyük zarar görmüş, geri dönülemez bir noktada başarısızlık su yüzüne çıkarak büyük kayıplar yaşanmıştır. Tokat Sigara Fabrikası çalışanlarının feryatlarını duymazdan gelmek, üreticinin feryatlarını duymazdan gelmek, yaşadıkları sıkıntıları görmezden gelmek çözüm değildir.

Sigara fabrikasından sonra Turhal Şeker Fabrikasının da özelleştirilmesi gündeme geldiğinde, ilin ekonomisine ve de ülke ekonomisine yıllarca katkı yapmış bu fabrikaların kapatılması söz konusu olduğunda, seçim sürecinde yaptığımız tüm söylemlerin ne kadar doğru olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Sayın milletvekilleri, Tokat Sigara Fabrikası 1983 yılında hizmete açıldı. Bu fabrikanın Tokat’a kurulmasının nedeni, ilimizin merkez, Erbaa ve Niksar ilçelerinde yoğun tütün üretiminin yapılmasıydı. O tarihlerde yapılan tütün üretimi 7 bin ton civarındaydı. Şimdi ise bu, üretilen tütün miktarı bin tona düşmüştür. Adını verdiğim ilçelerde 1983 yılına kadar göçten bahsetmek mümkün değildi. Şimdi ise tüm üretimin yapıldığı köylerde yaşlılardan başka hiçbir kimseye rastlamak mümkün değil ve göç vermeyen köylerimiz göç verir hâle gelmiştir.

Bu duruma nasıl geldik? Önce tütün üretiminin girdi masrafları artırıldı. Gübre ve tarımsal ilaç fiyatları, mazot gibi girdiler inanılmaz fiyatlara ulaşırken, tütün alım fiyatlarında o yıllardaki girdi artışlarını bile karşılamayacak düzeyde bir artış gerçekleştirildi. Tütün üretiminin bir yıl boyunca sürmesi, ancak bir yılın sonunda hatta bazen yeni ürünün ekildiği tarihte karşılığının ödenmesi tütün üreticisini üretemez hâle getirdi. Bu sorunları çok sıklıkla diğer konuşmacı arkadaşlarımız dile getirdiler.

Ben, bir de bu arada bağcılıkla ilgili sorunlara değinmek istiyorum. Biliyorsunuz, tütüne kota konulduktan sonra tütün üretilen arazilerdeki alternatif tek ürün bağcılıktır ve üzümdür. Yine üzümcülükte Türkiye’miz çok önemli rakamlara sahipken Türkiye 540 bin hektarlık bağlarıyla dünyada beşinci, 3 milyon 600 bin ton üzüm üretimiyle de dünyada altıncı sırada yer almaktayken bunun büyük bir bölümünü kuru üzüm olarak ihraç etmektedir. Ancak kuru üzümün de altmış yıldır dolar bazında fiyatı hiç değişmemiştir. Oysa bu rakamın binde 2’si de ancak şarap üretiminde değerlendirilmektedir.

Bugün tartıştığımız konulardan bir tanesi yine, işte, bu, alkolün ve tütünün sınırlandırılması veya onun tüketiminin denetlenmesi. Ama bakınız, bugün Fransa’da kişi başına 52 litre tüketim varken orada alkolizmden falan söz edilmiyor. Ama Türkiye’mizdeki tüketimin toplamı, 0,9 litre kişi başı tüketimle basit bir rakamdan ibaret. Dolayısıyla, bu bir mazeret olarak burada kabul edilemez diye düşünüyorum. Kaldı ki bunun yarısını da turizm sezonunda yabancılar tüketiyorlar.

Fransa’nın sadece şarap ihracatından yıllık geliri 8 milyar dolar. Türkiye’mizde de eş değer bir potansiyel var. O hâlde, bu sektörün mutlaka desteklenmesinde ve ihracata yönelik çalışmanın mutlaka teşvik edilmesinde büyük yarar görmekteyim.

Onun için, özellikle dün basında gördüğüm bir haber beni çok üzdü. Büyük mağaza zincirlerinden birinde promosyona yönelik satış yapan bir şarap üreticisine ciddi miktarda bir ceza kesildi ki bunu doğru bulmadığımı, iki açıdan doğru bulmadığımı ifade etmek isterim. Bir, ekonomik nedenlerle desteklenmesi gereken bu sektöre bir darbe vuruluyor. İki, girmek için büyük heyecan içerisinde olduğumuz Avrupa Birliğine girme yolunda, dışarıdan Türkiye’nin görünüşüne büyük zarar verecek bir uygulamadır diye de düşünüyorum. Yabancılar şimdi bize “Bakın işte, alkolde promosyon yaptı da onun için cezayı aldı.” diye bize mutlaka güleceklerdir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu arada, geçen dönem çıkardığımız yasalar muvacehesinde yapılan yönetmelikle çok yüksek bir özel tüketim vergisi uygulanmıştı. Nitekim, o yanlışlığın farkına varılarak, hiç olmazsa ucuz şaraplardaki özel tüketim vergisinin, maktu verginin düşürülerek fiyatların biraz daha cazip hâle getirilmesinde büyük katkıları oldu. Gayretleri geçenlere de ayrıca teşekkür ediyorum.

Bu tütün tesislerinin özelleştirilmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Diren, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

ORHAN ZİYA DİREN (Devamla) – Tütün, diğer konuşmacı arkadaşlarımızın da bahsettiği gibi, gerçekten hem nüfusun doğduğu yerde tutulabilmesi, göçün önlenebilmesi açısından hem onların geçim standartlarını sağlayabilmesi açısından önemli. Bu konuda özelleştirmeler yapılırken tabii, Özelleştirme İdaresi ihale şartnamesine belli oranlarda Türk tütünü kullanma zorunluluğunu getirmiş olsaydı çok daha iyi olurdu. Ama maalesef orada da bu hatayı yaptık ve apar topar bir ihaleyle bunları sattık. İnşallah, bundan sonra çıkaracağımız bu tür yasalarda ulusal çıkarlarımızı ön plana alarak bu işleri yaparız diye düşünüyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Diren.

Sayın Bingöl, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Bildiğiniz gibi, kısa bir süre önce sigara fabrikaları özelleştirildi. Sigara fabrikası özelleştirme kapsamı içerisinde Bitlis Sigara Fabrikası da var idi. Ancak, Bitlis Sigara Fabrikasını diğer sigara fabrikalarından ayrıştıran çok temel birtakım özellikler söz konusu. Bunlardan bir tanesi, Bitlis Sigara Fabrikası Bitlis’in tek sanayi tesisi olma özelliğini taşımakta ve seksen yıldır son derece mütevazı anlamda, teknolojiyi geriden takip etmesine rağmen inatla, kararlılıkla Bitlis ekonomisine hizmet etmekteydi, ama maalesef Bitlis Sigara Fabrikası bu paketin içerisine alınarak özelleştirme sürecine sokuldu. Korkarım ki, özelleştirme ihalesini alan yabancı firma, verimlilik esasına dayanarak, bir süre sonra Bitlis Sigara Fabrikasını kapatacaktır.

İnanın ki değerli arkadaşlar, Bitlis Sigara Fabrikasının kapatılması demek, Bitlis ekonomisinin tümüyle çökmesi anlamına gelmekte. Bu bağlamda, yazılı soru önergeme cevap veren Sayın Maliye Bakanının soru önergesindeki cevaplardan bir tanesi son derece manidar. Hepinizin bildiği gibi, özellikle tütün üretimi yapılan illerdeki milletvekilli arkadaşlarımın çok iyi bildiği gibi, tütün kalitesi açısından Virginia tipi tütün tüm dünyada en kaliteli tütün olarak kabul edilir ve bu bir bilimsel gerçekliktir. Bitlis’te de tütün üretimine başlandığı günden bugüne kadar Virginia tipi tütün ekilir.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanın yazılı soru önergeme vermiş olduğu cevapta, Bitlis’te yapılan deneme çalışmaları sonrasında İzmir tipi tütün ekileceğinden bahsedilmekte. Bu, son derece ilginç bir cevap. Bu konuyu çok irdeledim, yetkililere sordum, tütün eksperlerine danıştım; herkes son derece ilginç karşıladı, son derece farklı bir anlayışın hâkim olduğundan bahsettiler.

Sonuçta, şu kanıya vardım değerli arkadaşlar: Bitlis Sigara Fabrikasının kapatılmasından sonra, Bitlis’te tütün üreticilerinin Virginia tipi tütünden vazgeçirilip İzmir tipi tütün ekilmesi demek, yıllardır göç veren Bitlis kentinin çok daha hızlı bir göç sürecine girmesi anlamına gelmektedir.

Bakınız değerli arkadaşlar, son altı yıl içerisinde Bitlis 50 bin göç verdi. Göç eden yurttaşlarımız metropol kentlerde hayata tutunmak adına bir mücadele içine girmekteler ve maalesef bu yurttaşlarımızın birçoğu yoksulluğun ve çaresizliğin cenderesi altında siyasi rant hesapları adına kullanılmaktalar.

Değerli arkadaşlar, bugün sigara fabrikalarında çalışan işçiler, fabrikalarını, geleceklerini, çoluk çocuklarının rızkını korumak adına bir direniş sergilemekteler. Sadece ve sadece bir anlayışı güdüyorlar: Onlar, ülke topraklarını satmak adına, özdeş olarak gördükleri sigara fabrikalarının satışına dur demek adına direniyorlar. Ben, Tokat’ta, Sivas’ta, Bitlis’te, Malatya’da ekmekleri uğruna direnen işçi kardeşlerimi yürekten kutluyorum, onları selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Adana’yı unutma!

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Adıyaman’ı unutma!

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Değerli milletvekili arkadaşlarım, Bitlis’te sigara fabrikasını kapatmak ve Virginia tipi tütün üretimine geçmek, Bitlis’in 17 bin civarında olan tütün üreticisi son beş yıl içerisinde nasıl 12.500 kişiye gerilemişse… İnanın o 12.500 tütün üreticisinin birçoğunun, ama birçoğunun doğduğu, büyüdüğü, anılarıyla hayat buldukları topraklarından göç anlamına gelmektedir. Eğer bu, AKP İktidarının anlayışıyla bağdaşıyorsa, eğer vicdanen o insanları topraklarından sürmek onların içine siniyorsa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bingöl, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – …bu kürsüden söyleyebileceğim çok fazla bir şey bulamıyorum. Ben, bu gelişmeyi sizlerin anlayışına bırakıyor, o bölgelere mutlaka ve mutlaka sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Manisa’nın Akhisar ilçesindeki Tekel Sigara Fabrikası, bina ve depoları ile yaklaşık 1.500 dekarlık arsası Maliye hazinesine intikal ettirildi. Hükûmetimiz bir millî servet olan Akhisar Sigara Fabrikasının bina ve depoları ile arsasını nasıl değerlendirmeyi düşünüyor?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Tütüncü…

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Üç gün önce Bitlis’teydim, Tekel Fabrikası işçileriyle bir arada olduk. Şu soruyu soruyorlar: 12.500 dolayında tütün ekicisi var, aileleriyle beraber 60 bin kişilik bir nüfus kitlesi. Özelleştirme, az önce Sayın Bingöl’ün de ifade ettiği gibi, kapatmaya götürüyor o fabrikayı. Acaba özelleştirme ve arkasından kapatılmadan sonra Hükûmet 12.500 tütün üreticisi için, 60 bin nüfus için hangi ekonomik önlemleri almaktadır? Hangi projeleri, istihdam açısından, Bitlis’e dönük düşünmektedir?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özkan…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakan, Tekel işçileri “Tekel vatandır, vatan satılamaz.” diye haykırıyorlar. Burdur Bucak’ta da bizde Virginia tipi tütün söz konusuydu, ancak sözleşmeli üretimle, Burdur’umuzun Ürkütlü, Yüreğil, Ambahan, Kestel, Keçili köylerinde bu tütün üreticilerine tütünden el çektirdiniz, ancak alternatif ürün anlamında bir ürün sunulmadı.

Yine bu bölgedeki insanlar kıl keçisiyle iştigal etmektedirler, onu da elinden alıyorsunuz. Bu konuda, bu köylülerimizin feryadına kulak verir misiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; efendim, tabii, görüşmekte olduğumuz yasayla ilgili sorulara cevap vermeden önce, bir önceki maddede, Sayın Yılmaz Tankut “Tekelin statüsünün değişmesiyle birlikte çalışanların durumu ne olacak?” diye bir soru sormuştu, bunu cevaplamakta yarar görüyorum.

Şimdi, bir kere Tekeldeki bu statü değişikliği, esasen Tekelin isim hakkının ve işletme hakkının devridir. Dolayısıyla, 3.300 civarında çalışanımız aynen haklarını muhafaza edecekler ve bunlar tercih yapacaklar. Yeni oluşumla çalışmaya devam etmek isterlerse, Tekel, kıdem, ihbar, bütün haklarını verecek, orada çalışmaya devam edecekler. Eğer istemezlerse, tamamı, kamu kurum ve kuruluşlarında, aynı şartlarla, tüm özlük haklarıyla devam edecekler. Yani çalışanlar açısından hiçbir hak kaybı söz konusu değildir, bunun bilinmesinde yarar var.

İkincisi, geçmişte özelleştirmeler oldu ve insanlar kapının önüne konuldu. Onların dertlerini çözmek, sorunlarını da çözmek yine bize nasip oldu; 4/C uygulamasıyla hepsi kamuda tekrar istihdam edildi ki, emeklilik hakkı kazansınlar. Çalışanın yanında, milletinin yanında olan bir iktidar bugün işbaşındadır.

Değerli arkadaşlar, tabii, şimdi, burada Adana, Samsun, Tokat, Malatya, Bitlis fabrikaları veriliyor. Tekelin elinde birçok gayrimenkul var, bunların hepsi hariç tutuldu. Sadece bunlardan önemlisi, mesela, İstanbul Cevizli bu devirde hariç tutuluyor, diğerleri fabrikalarıyla birlikte veriliyor. Amaç, burada üretimin devam etmesi. Biliyorsunuz, kırk civarında Tekelin ürettiği ürün var. Bu ürünler bizim insanımızın, tiryakilerimizin damak tadına uygun ürünler. Dolayısıyla, buradaki tütünler kullanılacak. Yani “Bu statü değişikliğinde tütün ekilmeyecek, 12.500 tütün ekicisi mağdur olacak” demek doğru değildir arkadaşlar. Bu tütünler üretilmeye devam edecek, belki kotayla verdiğinin çok daha fazlasını buralara verecek. Bunu yaşayıp, beraber göreceğiz.

Bakın, bu statü değişikliği aslında bir mağduriyet değil, yeni istihdam alanları açıyor. Niye? Şimdi, mevcut 3.300 çalışanın haklarını koruyoruz. Bu fabrikaları alanlar burayı çalıştırmak için çalışana, iş gücüne ihtiyaç var. Yeni insanımızı alacaklar, o bölgedeki insanlara yeni iş alanları açılmış olacak.

Burada yapılan özelleştirmeler, vesaire hiçbir zaman buranın ne fabrikasını ne arsasını bu ülkenin sınırları dışına kimse götüremez. Öyle olsa, bugün 1950 yılına kadar her şeyi devlet yapıyordu, birer birer özel sektör bu işleri yapmaya başladı, devlet asli görevlerine döndü. Sayın Diren, şarabı da devlet üretiyordu, meyve suyunu da devlet üretiyordu; bugün siz üretiyorsunuz. Yani bunda ne var? Gayet de güzel; daha verimli çalışıyorsunuz, Türkiye'nin her tarafına, dünyanın her tarafına hizmet ediyorsunuz ve insanların isteklerini, arzularını yerine getiriyorsunuz.

Diğer bir soru: Manisa Akhisar Fabrikasının arazisi… Tabii, özelleştirme öncesi biz isim hakkını verdiğimiz için bunları hazinede tutuyoruz ki gerek bir kamu hizmetinde gerek başka amaçla kentleşme projelerinde veya bir sanayi yatırımında bu arsalar kullanılsın. Gayet tabii ki kamu yararına en iyi şekilde bunlar değerlendirilecektir, bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Sayın Tütüncü, aslında sorunuza bir öncekinde cevap verdim, tütün üreticisinin ne olacağı konusunda. “Tekel vatandır, satılmaz!” Efendim, dediğim gibi hiçbir şeyi satmıyoruz, hiç merak etmeyin. Hiçbir şeyi yurt dışına kimse götüremez, gümrük memurlarına tembih ettik ne fabrikalar çıkar ne de topraklar! Hepsi bu vatanın içindedir ve hizmet vermeye de devam edecektir. Bundan endişeniz olmasın.

Teşekkür ediyorum.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, kârlar götürülmüyor mu yurt dışına? Kâr transferini de yasakladınız mı?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, süre dolmadan önce Sayın Kiler’in bir sorusu var.

Sayın Kiler, buyurun.

VAHİT KİLER (Bitlis) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, bir şeyi öğrenmek istiyorum: Bitlis’te üretilen tütünler Virginia türü tütün müdür yoksa nefs-i Bitlis tütünü müdür? Bir yanlış anlamayı burada önlemek için.

İkinci sorum: Türkiye’de üretilen sigaralar içinde şu andaki nefs-i Bitlis tütününün payı nedir? İzmir’de üretilen İzmir türü tütünün payı nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Biliyorsunuz, ülkemizde sigara üretiminde İzmir türü tütünler çok daha revaçta, çok daha yaygın kullanılıyor. Bitlis tütününün oranı yüzde 1 civarında, İzmir’in yüzde 15 civarında. Biz bunu gördüğümüz için, Tekel idaresi Doğu ve Güneydoğu’da İzmir türü tütünün yetiştirilmesi için bir çalışma yürütüyor; buralara, o tip tütün ekimi deneme amaçlı yapılıyor. Bundan amacımız -sonuçlar da gayet iyi gidiyor- sonuç alındığında, bundan sonra üretimde, hem Güneydoğu tütünü hem de daha fazla rağbet gören İzmir tütünü birlikte kullanılacak. Böylece üreticiler çok daha menfaat sağlayacaklardır, bundan istifade edeceklerdir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Süremiz de doldu.

Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı “Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 6 ncı maddesinin (b) fıkrasında yer alan “3/1/2008 tarihli ve 5727 sayılı Kanun ile değişik” ibaresinden sonra gelmek üzere “4 üncü maddesinin ikinci fıkrası “Tütün ürünlerinin satışının serbest olduğu yerlere “Yasal Uyarı: 18 yaşını doldurmayanlara sigara ve diğer tütün ürünleri satılamaz; satanlar hakkında yasal işlem yapılır.” ibaresi Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunca belirlenen usullere uygun olarak yazılarak, rahatlıkla görülebilen ve okunabilen yerlere asılır.” şeklinde değiştirilmiş,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Ahmet Aydın

Vahit Kirişci

 

Giresun

Adıyaman

Adana

 

Mehmet Erdoğan

Abdülhadi Kahya

Kerem Altun

 

Adıyaman

Hatay

Van

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı "Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması İle Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"nın Çerçeve 6 ncı maddesinin (a) fıkrasının 3 numaralı bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Kemal Kılıçdaroğlu

Oktay Vural

 

Giresun

İstanbul

İzmir

 

Selahattin Demirtaş

 

Mehmet Ali Susam

 

Diyarbakır

 

İzmir

"4) Ek 1 inci maddesi "Kurum, bu kanunun uygulamasında gerekli koordinasyonun sağlanması ve yasadışı faaliyetlerin önlenmesi amacıyla, bu kanunun uygulamasına ilişkin denetimlerin kendi adına yapılması, yetki devri suretiyle idari yaptırımların uygulanması ve satış belgelerinin verilmesi konularında ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla, ayrıca satış belgelerinin verilmesi konusunda kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıyla protokoller yapabilir"

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yürürlükte bulunan ek 1 inci maddede, satış belgelerinin verilmesi ve bu kapsamda yapılacak denetimler ile uygulanacak idari yaptırımlar konusunda il özel idarelerine yetki devri düzenlenmiştir. Bu önerge ile, düzenleyici ve denetleyici kamu otoritesi olarak yapılandırılan ve merkezi Ankara'da bulunan Kurumun, sayıları iki yüz bine ulaşan yaygın satış ağı dikkate alınarak ve piyasa risklerini minimize etmek için pek çok alanda diğer kamu kurum ve kuruluşları ile koordineli çalışmalar yürütmekte olduğu göz önünde bulundurularak; piyasa denetimleri, idari yaptırımlar ve satış belgelerinin verilmesi konularında genel bir yetki devrinin düzenlenmesinin daha uygun olacağı değerlendirilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 125 Sıra Sayılı “Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 6 ncı maddesinin (b) fıkrasında yer alan “3/1/2008 tarihli ve 5727 sayılı Kanun ile değişik” ibaresinden sonra gelmek üzere “4 üncü maddesinin ikinci fıkrası “Tütün ürünlerinin satışının serbest olduğu yerlere “Yasal Uyarı: 18 yaşını doldurmayanlara sigara ve diğer tütün ürünleri satılamaz; satanlar hakkında yasal işlem yapılır.” ibaresi Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunca belirlenen usullere uygun olarak yazılarak, rahatlıkla görülebilen ve okunabilen yerlere asılır.” şeklinde değiştirilmiş,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İşbu önerge ile değişiklik yapılması öngörülen 4207 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında söz konusu uyarının “en az beş santimetrelik puntolarla, beyaz zemin üzerine büyük harfler ve siyah yazı rengiyle yazılması” düzenlenmiş olmakla birlikte, bu usule uygun olarak yazılan uyarı metninin boyut itibarı ile uygulama sorunları çıkaracağı düşünüldüğünden bu düzenlemenin yapılmasının yararlı olacağı düşünülmektedir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, burada bir usul hatası var. Ben tam kavrayamadım da “5727 sayılı Kanun’la değişik 4’üncü madde” mi deniyor?

BAŞKAN – 4’üncü maddenin ikinci fıkrası.

KAMER GENÇ (Tunceli) – 4’üncü maddenin ikinci fıkrası mı?

BAŞKAN – Evet.

KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman burada tasarıda yok Sayın Başkan, o zaman Komisyonun çoğunluğunun orada olması lazım. Yani burada 87’ye göre, görüşülmekte olan kanunun metninde yok bu 4’üncü madde. 4’üncü maddeyse yok, ama 5’inci maddenin başka fıkrasıysa olur.

BAŞKAN – Kanunun görüştüğümüz metninde bu madde var.

KAMER GENÇ (Tunceli) – 4’üncü madde yok ama efendim.

BAŞKAN – Evet, bu şekilde…

KAMER GENÇ (Tunceli) – 4’üncü madde yok Sayın Başkan, 5’inci madde var.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Başkan, böyle bir usul var mı?

BAŞKAN – Sayın Genç, görüştüğümüz maddenin metninde bu “5727 sayılı Kanun” geçiyor, o ifade var. Onun için bu düzeltmeyi yapıyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın 87’nci maddede diyor ki: Görüşülmekte olan bir kanun metninin başka bir maddesi değişirse komisyonun çoğunluğunun orada olması lazım. Yani bir bakın da Sayın Başkan, yanlışlık olmasın.

BAŞKAN – Sayın Genç, görüştüğümüz kanunun metninde o madde geçiyor. Dolayısıyla, o madde üzerindeki bir değişiklik söz konusu. Yani usulde bir yanlışlık yok.

Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Size de ikazınız için teşekkür ediyorum.

Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.

Buyurun Sayın Başkan.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, 6’ncı maddenin başlığının kanun tekniği açısından çıkarılması gerekiyor.

BAŞKAN – Evet, tamam.

Kabul edilen önergeler istikametinde, Komisyonun düzeltme talebi istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7- Bu Kanunun;

a - 3 üncü maddesi yayımı tarihinden bir ay sonra,

b - 6 ncı maddesinin (b) fıkrası 19/5/2008 tarihinde,

c - diğer maddeleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde, şahısları adına Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın söz talepleri vardır.

Sayın Aydın, buyurun efendim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli üyeler; görüşülmekte olan tasarının 7’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İlgili madde yürürlüğü düzenleyen madde. 3’üncü maddesinin bir ay sonrasında, 6’ncı maddesinin de 19/5/2008 tarihinde yürürlüğe girmesiyle ilgili bir hüküm.

Değerli arkadaşlar, az önce İzmir tütün, aslında Ege menşei tütünden bahsedildi. Gerçekten, bizim o bölgede de Ege menşei tütün için deneme üretimleri başladı ve son derecede verimli geçtiği görüşünde üretici arkadaşlarımız. İnşallah, bu Ege menşei tütünü konusunda biraz daha ciddi destek alırsak hem çiftçimiz için hem devletimiz için daha faydalı olacaktır diye düşünüyorum.

Ben, bu kanunun hepimize hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Sayın Erdoğan, buyurun.

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarıyla ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu görüştüğümüz tasarının milletimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, emeği geçenlere teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.

Soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan biraz önce özelleştirilen kuruluşlarda çalışanları 4/C kapsamına alarak mağdur etmediklerini belirtti. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C maddesine göre istihdam edilenler özelleştirilen kurumlardaki ücretlerini almaya devam ediyorlar mı? Yılın on iki ayında çalışabiliyorlar mı? Toplu iş sözleşmesi ve kıdem tazminatı hakları sürüyor mu? Eğer bu sorulara olumlu cevap veremiyorsanız nasıl mağdur etmediğinizi açıklarsanız sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Sayın Cengiz...

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, bu yasa bitmek üzere tabii. Daha önce de gündeme gelmeyen, getirilmeyen veya sorulmayan bir soru da gözüme takıldı. 2’nci maddenin, “Kurumun hizmet birimleri ile görevleri ve yetkileri” bölümünün (a) bendinde “Tütün Piyasası Daire Başkanlığı”, (b) bendinde “Tütün Mamulleri Piyasası Daire Başkanlığı”, (c) bendinde “Alkol Piyasası Daire Başkanlığı”, (d) bendinde de “Alkollü İçkiler Piyasası Daire Başkanlığı” kurulmaktadır. Bunlara baktığımızda, görevleri ve şeyleri mutat olarak hepsine aynen konmuş, sadece fiks menü geçilmiş bu maddelerde.

Ben bir araştırma yaptım. İncelediğimde, baktığımda, özellikle bunlar bu kadar gerekli miydi, yoksa hani bir makam, mevki tesis etme adına mı böyle bir şey yapıldı? Kafalarda da bir fluluk oluşturuluyor. Dolayısıyla, ele aldığımızda bu dört daire başkanlığını, Tütün ve Tütün Mamulleri Piyasası Daire Başkanlığı, Alkol ve Alkollü İçkiler Piyasası Daire Başkanlığı şeklinde düzenlenebilirken niye bu kadar uzatılmış? Yani bu lüzumsuz gibi görülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cengiz.

Sayın Tütüncü...

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tekirdağ Şarap ve Rakı Fabrikası özelleştirildikten sonra orada, gerçekten, çalışan işçiler açısından bir mağduriyet meydana gelmiştir. Ama, onun ötesinde üzüm üreticileri açısından büyük bir mağduriyet meydana gelmiştir.

Soru sorma anlamında konuştuğum için ayrıntıya girmiyorum ama Sayın Bakandan Tekirdağ Şarap ve Rakı Fabrikasının özelleştirilmesi ya da diğer içki fabrikalarının özelleştirilmesinden sonra üzüm üreticilerinin içine düştükleri mağduriyet ve ekonomik çöküntü açısından Hükûmetin acaba bir araştırması var mıdır ve bu araştırmanın sonuçları nedir?

En azından şunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Sakık

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de bu kotayla ilgili Sayın Bakanıma sormak istiyorum. Bölgede zaten 200 kilogram tütün… Geçen yıl itibarıyla tahmin ediyorum 4 milyon civarında bir fiyat biçiliyordu ve insanlar 800 milyon lirayla geçimlerini bir yıl boyunca sağlıyorlar. Şimdi, Türkiye koşullarında 800 milyon liranın ne olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz ve bazen de bu tütün üreticilerinin büyük bir çoğunluğu ürettikleri tütünü satamıyorlar ve bu tütünlerin büyük bir kısmı -mesela Muş bölgesinde- hâlen vatandaşların elinde bulunmaktadır. Bu konuda acaba Sayın Bakanımız ne düşünüyor?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Öztürk’ün, özelleştirme sonucu boşta kalan, işsiz kalan çalışanlarımızın 4/C ile değerlendirildiği konusunda bir sorusu var. Ben şunu hatırlatmak istiyorum: 2002 öncesi, yani Hükûmetimizin göreve başladığı tarihten önce yapılan özelleştirmede işlerini kaybeden 13 bin çalışanımıza, Hükûmetimiz, en azından emekli olabilmelerini sağlamak, sosyal güvenceye kavuşturmak ve de çok fazla değil ama bir ücret de, 500 milyonun üzerinde bir ücret de vermek şeklinde mağduriyetlerini gidermeye yönelik sosyal devlet anlayışıyla bir düzenleme yapmıştır. Bunun altını çiziyorum: Bu çalışanlarımız hiçbir hakka sahip olmadan işlerini kaybeden çalışanlarımızdır. Tabii ki beklentilerini karşılayacak düzeyde olmasa bile kısmen mağduriyetlerini giderecek bir formül bulunmuştur. Biz bunu ifade etmeye çalıştık.

Sayın Cengizin sorusu: Bu Kanun, 4733 çıktığında personel özlük hakları, sektörel suç ve cezalar, kanunda olmamasına rağmen, yönetmelikle düzenlendiği için Anayasa Mahkemesinden döndü. Sadece bu Tütün Üst Kurulu değil, bütün üst kurullar, aynı iptal nedeniyle, yasalarını yeniden düzeltmek durumundalar. Burada yapılan iş, yasayla yapılması gereken işin yönetmelikle yapılmasından dolayı ortaya çıkan yanlışlığın düzeltilmesidir, yoksa kadrolarla ilgili herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Bir istisnayla Alkol Dairesi ilave edilmiştir. Alkol Dairesi niye ilave ediliyor? Sektörde serbestleşme başladı. Yani alkollü içeceklerde de serbestleşme süreci başladığı için, burada da kamunun düzenleme ve denetlemeyi yapması için bir uzman daireye ihtiyacı var. Bu yüzden bu düzenleme yapılmıştır ve tamamen bir yasal eksikliği gidermeye yönelik çalışmadır.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, ben bunu öyle sormak istemedim, yani öyle değildi. Yani burada, ben, incelediğim kadarıyla, bir daire başkanının altında bir tütün piyasasına bakan, bir de tütün mamullerine bakan başkan yardımcısıyla bu derlenir toparlanır. 4 daire başkanı yerine 2 daire başkanıyla, buradan, hem personelde hem giderlerde tasarruf eder -böyle bir işlem hacmi de 2 daire başkanını kaldırıyor- acaba niye 4 tane yapıldı? Bunu o yönden sordum.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Vekilim anladım. Yani teknik bir konu, ama şunu söyleyeyim: Tütün ve tütün mamulleri aynı şey değil. Ayrıntıya girdiğimiz zaman, farklı uzmanlık gerektiren konular. Bu üst kurulların kuruluş amacı da sektörde oluşabilecek olumsuzlukları, vatandaşın, tüketicinin aleyhine gelişebilecek hususları uzmanlar düzeyinde değerlendirmek, rapora bağlamak ve bunu kurul kararına hazır hâle getirmektir. Bu esasa göre çalışıyorlar. Demek ki teknik olarak, arkadaşlar, böyle iki ayrı daire yapılanmasının daha uygun olacağına karar vermişlerdir.

Arz ediyorum.

Efendim, Sayın Tütüncü’nün sorduğu soru: Tekirdağ Şarap Rakı Fabrikası özelleştirildikten sonra üreticilerin mağduriyetinin söz konusu olduğunu ifade ediyorsunuz. Doğrusunu isterseniz bu konuyla ilgili yapılan çalışma ve bunun sonuçları -bu mağduriyetin giderilmesine yönelik, eğer var ise- nelerdir; buna, şu detaylara takdir edersiniz ki şurada sahip değiliz, vâkıf değiliz. Bu yüzden bunu bilahare yazılı olarak cevaplandıracağız.

Arz ediyorum.

Efendim, diğer bir sorumuz: Sayın Sakık, kota… Yani aslında Tekelin alımlarında kota sınırlaması yok. Yani böyle bir, şu kadar alacağım diye bir sınırlama yok.

SIRRI SAKIK (Muş) – Nasıl yok Sayın Bakan!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Ne var? Tekel, o yıl işleyeceği tütün miktarını dikkate alarak kendisi bir açıklama yapıyor, diyor ki: “Ben bu yıl üretici başına 200 kilo alacağım.” Bir başka yıl başka miktar alıyor. Dolayısıyla arz-talebe göre bu alımlar gerçekleşiyor. Bu konunun esası, özü budur.

Arz ederim.

Teşekkür ediyorum.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sorunun cevabı bu değildi!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 8’i okutuyorum:

MADDE 8 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Evet, madde üzerinde yine tütün bölgesinden iki arkadaşımızın söz talebi var: Sayın Ahmet Aydın, Adıyaman; Sayın Mehmet Erdoğan, Adıyaman.

Sayın Aydın, buyurun efendim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli üyeler; görüşülmekte olan tasarının 8’inci maddesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında kifayeti müzakere olmuştur. Hakikaten, kaç gündür, biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda çıkarmıştık ama bugün sabahtan başlamış olduğumuz bu tasarıyı nihayete erdirdik. Özellikle 200 bin tütün üreticisinden yaklaşık 135 bini Tekelle sözleşme yaparak üretime devam ediyordu; bu konuda onları rahatlatmış olduk bu yıl. Aynı zamanda, kıyılmış sarmalık tütünlerle ilgili bir rahatlama sağladık.

Ben, bu kanunun bütün tütün üreticilerine hayırlı olmasını diliyorum. Bu kanunda emeği geçen Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine, Hükûmetimize, bürokratlarımıza ve siz değerli üyelerimize, muhalefetiyle iktidarıyla hepinize çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarıyla ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

2007 yılı tütün alımlarının devam edip, bitmeye başladığı bugünlerde 2008 yılı tütün alımlarıyla ilgili olarak üreticilerle sözleşme yapılmasını da gerektiren bu tasarıyla ilgili katkıda bulunan herkese teşekkür ediyor, milletimize de hayırlı uğurlu olsun diyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.

Sayın Aydoğan, soru talebiniz vardı.

Buyurun.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çıkarılan kanunla, halkımızın önemli ekonomik gelir kaynaklarından tütüncülük sona ermektedir. Şu anda üreticilerimiz vahşi piyasa koşullarına teslim olmuş durumdadır. Tütün eken üreticilerimiz boş sözleşmeye imza atarak, tamamen tüccarın kontrolünde, ekonomik zorluklar altında kalmaktadır. Bu çıkarılan yasaya, arkadaşlarımız “hayırlı olması” temennilerinde bulunmaktadırlar. Bu çıkarılan tütüncülük yasasıyla, bu ekonomik ciddi kayıpların önümüzdeki dönemlerde halkımızı daha da ciddi sıkıntılara sokacağını düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.

Sayın Sakık

SIRRI SAKIK (Muş) – Başkanım, ben de teşekkür ediyorum.

Muş bölgesinde çalışan bir grup bayan arkadaşımız var. Bunlar her sabah Muş’tan Bitlis’e giderler, akşamleyin de eve dönerler ve her gün bir azap içerisindedirler. Bunları yetkililere uzun süredir aktardık ama bugüne kadar bir sonuç alamadık. Bu noktada Sayın Bakanımızın ilgilenmesini istiyorum, bu mağduriyetin bir an önce ortadan kalkmasını talep ediyorum.

İkinci konu: Bölgedeki kotayla Karadeniz’deki ve Ege’deki kota arasında korkunç bir uçurum var. Aslında, bölgeye pozitif bir ayrımcılık gerekirken ne yazık ki diğer bölgelerde var.

Bu haksızlığın giderilmesini diliyorum, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sakık.

Sayın Bakanım…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Aydoğan bir değerlendirme yaptı -tabii saygı duyuyoruz- herhangi bir soru içermiyor.

Sayın Sakık “Muş’ta çalışanlar Bitlis’e gidiyor, bu çileyi sona erdirelim.” diye bir soru yöneltti.

Malum, Muş fabrikası kapandığından çalışanlarımız mağdur olmasın, işlerini kaybetmesin diye Bitlis’te istihdam ediliyorlar. Gayet tabii ki fabrikayı Bitlis’ten kaldırıp götürmemiz söz konusu olmayacağına göre, çalışanlarımızın da işlerini kaybetmesine gönlümüz razı olmayacağına göre, bu seyahat devam edecektir.

SIRRI SAKIK (Muş) – Orada iş bulun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sırrı Bey, Tokat’a gelin, Tokat’a.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Tokat’a da geliriz, yani merak etmeyin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre tümünün oylanmasından önce, aleyhte, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.

Sayın Genç, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, o, işleme usulsüz olarak koyduğunuz önergeyi tekrar bir kontrol edin, orada çok büyük bir ifade eksikliği var.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, olur.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 125 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin tümünün oylamasından önce yasa aleyhinde -oyumun rengi aleyhte- oyumun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.

Biraz önce Sayın Bakan, tabii, birtakım şeylerden söz etti: İşte, “Özelleştirmeden mağdur olan işçiler olmadı.” dedi. “Sizin zamanınızda, 2002’den önce özelleştirilenlerden 13 bin kişi kaldı. Biz bunları işe aldık.” Şimdi, herhâlde bu 2002’yi unutmayacaksınız. Bence “2002” değil “milattan önce” derseniz daha iyi olur. Şimdi artık 2002’nin de pek bir anlamı kalmadı.

Şimdi, Sayın Bakan, bu eskiden özelleştirilen müesseselerden açıkta kalan 14 bin veya 15 bin kişi var. Bunlar senede on ay çalıştırılıyor, hiçbir güvenceleri yok -o da, işte, Maliye Bakanının keyfine kalmış, isterse sözleşmeyi tekrar imzalıyor, imzalamıyor- ve 500 civarında bir para alıyorlar. Bu insanlar, tabii, mağdur edildi. Önemli olan, bu özelleştirmede mağdur edilen insanların eski haklarına kavuşturulmasıdır.

Ayrıca, bu da… “Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu” diye söylüyorsunuz. Zannedersem, devletin elinde alkol piyasası kalmadı; var mı, bilmiyorum da. Mesela, bu Elâzığ Şarap Fabrikasını özelleştirdiniz, Elâzığ ve civarında -Elâzığ, Tunceli, o civarlarda- üzüm diken müstahsiller, maalesef, bu sene çok büyük mağdur oldular. Bunların ürettikleri üzümler ya ellerinde kaldı veyahut da yok pahasına satıldı. Dolayısıyla, tabii, böyle, üreticiyi düşünmeden, işte, sırf, birkaç tane sermayedarı düşünmek ve birkaç tane yandaşa büyük rantlar sağlamak için yasalar hazırlanırsa, tabii bunun sonucunda en büyük zararı vatandaş görür. Zaten “Vatandaşın canı çıksın.” diyorlar. Ne olacak, vatandaşı düşünen kim var ki? Önemli olan, işte “Biz ne yapsak, bize oy veriliyor. Dolayısıyla, bize oy verildiğine göre, yüzde 47 de oy aldığımıza göre biz istediğimizi yaparız.” Bakalım, bu kanunları getirdikten sonra, önümüzdeki sene oy alacak mısınız, yoksa bu salonun dışına mı çıkacaksınız, onu hepimiz beraber göreceğiz.

Şimdi, tabii bu kanunda üreticiler lehine getirilmiş bir hüküm var. O da, işte, üreticilerle sözleşmeyle üretim yapılması uygulaması bir sene uzatılıyor. O da -bundan önceki arkadaşlardan da bazıları belirtti, önümüzde mahallî seçimler var- işte, mahallî seçimlerde de bu tütün üreticilerini de hadi mağdur etmeyelim, onların da oyunu almak için bunlara bir sene avantaj verelim…

Aslında, arkadaşlar, tütün bu memleketin çok temel bir üretim maddesidir. Bu üretimi yapan çiftçinin devamlı korunması lazım. Özelleştirme yaparken, bana göre, bu Tekelle ilgili fabrikalar özelleştirilirken, yine bunların tütün almasını zorunlu kılan yasal düzenlemeleri buraya koymak lazım. İşte, Tekel fabrikasındaki arkadaşlarımız greve gittiler. Ben kendilerinin bu soylu davranışlarını tebrik ediyorum. Ama bu insanların grevden de bir sonuç alması gerekiyor.

Dolayısıyla, ülkenin yararına, eğer, kanunlar çıkarılırsa… Ülkenin yararı tektir, bunların üreticinin menfaatine olan, üreticinin gelirini artıran, üreticiye iş imkânı sağlayan düzenlemeler olması lazım. Ama bu kanunla ne getirmişsiniz? Kendinize düzenleyici ve denetleyici kurullar getirdiniz. Eskiden de tabii vardı ama siz tabii çok bol keseden, düzenleyici ve denetleyici kurullara, çok büyük avantalar getiriyorsunuz, çok büyük arpalık kadrolar getiriyorsunuz. İşte, 322 tane yeni kadro ihdas ediyorsunuz Sayın Bakan. Bu 322 kadronun aşağı yukarı 70-80’i birinci derecede ve bu birinci dereceye atanacak insanların çoğu da tamamen siyasi iktidarın takdiriyle buraya atanacak kişiler. Bol miktarda ücret alıyorlar, harcırah alıyorlar, altlarında makam arabaları var.

Bu AKP İktidarının bir durumunu daha size söyleyeyim: Bütün resmî arabalara sivil plakalar takıyorsunuz. Yani bu tamamen sizin karakterinizi aksettiren bir görüntü biçimidir. Sokaklarda bu resmî plakalı arabalar nereye gitti? Hepsi de özel plakalı arabalar. Bakanlar dahi halkın arasında resmî plakalı arabalarla gezmiyor. Tabii ki, yani bu sizin bir görüntünüzü, halktan neyi gizlediğinizi, halkın içine çıkma cesaretini göstermediğinizi göstermesi bakımından önemli bir şey.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kanunla ne ilgisi var, maddeyle ne ilgisi var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama bir yanda da şu var: Yani devletin kullandığı bu resmî arabaları kendi eşleri, çocukları, o ille ilgili bürokratlar pazara da gidiyorlar, her türlü özel yerlerde de kullanıyorlar, sırf milletten gizlemek için. Bu ikiyüzlülükle, milletten bunları saklamakla bir yere varamazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ezbere niye konuşuyorsun? Çıkıyorsun burada eski konuları konuşuyorsun. Bunların hiçbirisinin ispattı yok. Sen yaptın bütün bunları. Bu söylediklerin senin dönemine ait.

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Maddeye gel.

KAMER GENÇ (Devamla) – Evet, bununla ilgili konuşuyorum. Dolayısıyla, hiç olmazsa kullandığınız bu resmî plakalı arabaları halktan gizlemeyin.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Maddeyle ilgili konuş.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, maddeyle ilgili işte. Maddede, tütün…Ben neyi, ne konuşacağımı sizden daha iyi biliyorum.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir tane delilin yok. Eğer bir tane delilin varsa, çıkarsın o delilleri ortaya koyarsın. Herhangi bir delilin yok. Boş konuşuyorsun, ezbere konuşuyorsun, yanlış konuşuyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani bu halktan birtakım gerçekleri gizleyerek siz bu halkı kandıramazsınız. Yarına çok ağır cezalar ödeyeceksiniz. Bu kanunla getirdiğiniz, yandaşlarınıza getirdiğiniz arpalık kadrolara atadığınız kişiler bu memlekete fayda getirmiyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Arpalığı en iyi sen bilirsin. Bunların nasıl yapıldığını sen bilirsin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bilakis bu kadar partizanca hareket ederek, hak etmedikleri hâlde, birinci, ikinci, üçüncü derecede insanlara kendi adamlarınızı atamak, onları imtihana tutmamak, devlet personel statüsü dışındaki bir statüyle bunları istihdam etmek adalete de, hakka da, insafa da sığmaz. Ama, tabii adalet, hak ve insafla sizin iktidarın pek işi yok. Zaten olsaydı, bakın, yine boş sıralar… Bu boş sıralarda kim oturacak sayın milletvekilleri? Bu Hükûmet nerede? Lütfen bu Hükûmeti… (AK Parti sıralarından gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çalışıyorlar, iş yapıyorlar.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, aslında gideceğim şurada, şu koltukta otaracağım ama neyse, yine ben kendime yediremiyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Kanunun aleyhinde oy kullanacağım.

BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederim, sağ olun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Gidip oturayım.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, müdahale et.

BAŞKAN – Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Genç, lütfen yerinize. Millet öyle bir yetkiyi verirse gelirsiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Verecek, verecek, Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kahvede bir sandalye var. Sen kahvedeki sandalyeye oturursun. Oraya millet oturtur.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Oraya oturacak kabiliyet mi var sende?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, kabul edilen tasarının milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.

2 nci sırada yer alan, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve bu tasarıyla birleştirilen İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin, Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin aynı konudaki kanun teklifleri ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (x)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza arz edeceğim.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 32 nci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin birinci fıkrasında geçen “% 32”, “% 20” ve “% 12” ibarelerinin, sırasıyla “% 27”, “% 17” ve “% 10” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Süleyman L. Yunusoğlu

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı

 

Trabzon

Manisa

Konya

 

Emin Haluk Ayhan

 

Mehmet Günal

 

Denizli

 

Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 32. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 52. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                           

(x) 119 S. Sayılı Basmayazı 27/03/2008 tarihli 83’üncü Birleşim Tutanağına eklidir.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Hüseyin Ünsal

 

İstanbul

Ankara

Amasya

 

Bayram Meral

R. Kerim Özkan

Durdu Özbolat

 

İstanbul

Burdur

Kahramanmaraş

 

 

Abdullah Özer

 

 

 

Bursa

 

“İsteğe bağlı sigorta primi, 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas kazancın alt sınırı ile üst sınırı arasında, sigortalı tarafından belirlenen prime esas aylık kazancın % 25’idir. Bunun % 15’i malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi, % 10’u genel sağlık sigortası primidir. 51 inci maddenin üçüncü fıkrasında belirtilenler için 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas kazancın alt sınırı ile üst sınırı arasında olmak kaydıyla belirlenen günlük kazanç ve gün sayısı üzerinden malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası primi alınır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Ramazan Kerim Özkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce bir tespiti sizlerle paylaşıp konuya gireceğim.

Avrupa Adalet Divanı PKK terör örgütünü listesinden çıkarmıştır. Bunu kınıyorum. Avrupalılar hâlâ, bizim verdiğimiz ulusal Kurtuluş Savaşı’nı içlerine sindirememişlerdir. Dışişleri Bakanlığını da bu konuda göreve davet ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önergeyle, işsizler için yüzde 7’lik bir iyileştirme yapmak istiyoruz. Şöyle ki: Tasarıyla, isteğe bağlı sigortalılar da genel sağlık sigortalısı sayılarak prim oranı yüzde 32’ye çıkarıldı. İsteğe bağlı sigortalılığın temel amacı, sosyal güvenlik sistemi kapsamında çalışanlardan işsiz kalanların emekliliğe hak kazanabilmeleri için gerekli olan prim ödeme süresini isteğe bağlı sigorta yoluyla tamamlamalarına imkân sağlamaktır. 506 sayılı Kanun’da önce yüzde 30 olarak belirlenen oran daha sonra yüzde 25’e düşürülmüştü. Şu anda prim oranını artırmakla, işsiz kalan ve başka bir geliri de olmayanların eksik prim ödeme sürelerini isteğe bağlı sigorta yoluyla tamamlamaları nedeniyle imkânsız hâle getirilmektedir. Bu nedenle prim oranının yüzde 32 yerine yüzde 25 olarak değiştirilmesini öneriyoruz, takdir siz sayın milletvekillerinindir.

Hani, biz demiyor muyduk: Demokraside katılımcılık. Demokrasi, sivil toplum örgütlerinin sesine kulak vermekti. İşte, biz, şu anda yine sivil toplum örgütlerinin sesine kulak vermiyoruz. Sosyal taraflar diyoruz…

Tarım Bakanlığında da aynı şekilde bir düzenleme yapılıyor. Hayvancılıkta hayvancılık desteklemeleriyle ilgili bir tasarı Bakanlar Kuruluna sunulmuş fakat sosyal taraflar olan Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğinin sesine, sözüne kulak verilmiyor, KÖY-KOOP dinlenilmiyor, ziraat odaları dinlenilmiyor. Kayıt dışı ekonomiye bir geçiş sağlanmak isteniyor. O tasarıda, destekleme anlamında yerli sığır ırklarına 300 milyon lira yıllık, kültür ırklarına 350 milyon lira, hastalıktan ari işletmelere 400 milyon lira verilmek isteniyor hayvancılık desteklemelerinde. Ama, gidin… Sivil toplum örgütlerini, bu sosyal tarafları dinledik diyoruz ama sosyal taraflar hâlâ sokaklarda yürüyor. Yine onda da sosyal taraf olan KÖY-KOOP dinlenilmiyor, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği dinlenilmiyor, ziraat odaları dinlenilmiyor. Kayıt dışılığa yol açıyoruz. Burada ekonomiden bahsediliyor, yükten bahsediliyor. Onun için bazı primlerin artışı söz konusu yapılıyor ama kayıtlı hâle gelmiş Batı’nın Holstein inekleri kayıt dışına çekilmek isteniyor.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun, biz, çocuğunu kontrol edemiyoruz, gencini kontrol edemiyoruz. Burada söyleniyor, bazıları “nevruz” diyor, bazıları “nevroz” diyor, ben anlayamadım bunu. Bayram sevgi, kardeşlik günleri. O çocukların ellerine o parke taşları kim öneriyor? O polisimize, o askerimize, o kepenklerimize taşları kim attırıyor? Bayramlar sevgi ve kardeşlik günleri, sosyal dayanışma diyoruz…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ölenlere ne diyorsun?

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – İşte… Ölenlere, Allah’tan rahmet diliyorum ölenlere. Ölenlere Allah’tan rahmet diliyoruz, tümüne.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kolu kırılana ne diyorsun? İşkenceye ne diyorsunuz? Ah, biraz da vicdanınıza el koyun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Ama, kalkıp sen bayramda Türk askerine…

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sosyal demokrat, konuş bakalım!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sosyal demokrat, tatbikatınız ortada sizin!

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – …Türk polisine taş atacaksın, kepenkleri indireceksin, Türk Bayrağını indirip başka bayraklar çekeceksin…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sosyal güvenliği konuşacaktın, başka şeyler konuşuyorsun.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Hadi oradan sen de!

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – …arkasından da sosyal barıştan bahsedeceksin. Böyle sosyal barış olmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

Hani biz çok kazanandan çok, az kazanandan az alacaktık, olmayanı da devlet destekleyecekti. Anayasa’nın temel ilkeleri, laik, demokratik sosyal hukuk devleti. “Sosyal devlet.” diyoruz, “Halkına bakacak devlet.” diyoruz, “Olmayana verecek devlet.” diyoruz ama olmayandan bu yasayla yüzde 32’lik bir prim almaya çalışıyoruz. Onun için, diyoruz ki bu primi yüzde 25’e çekin. Talebimiz bu yöndedir. Desteklerinizi bekliyoruz.

Biraz önce söylediğim gibi, o tasarının, Tarım Bakanlığında görüşülmekte olan tasarının, bir an önce -taslak olarak sunulmuş- çekilmesini öneriyorum, çünkü kayıt dışılık orada had safhadadır. Biz Doğu ve Güneydoğu’ya yapılacak desteklere yürekten, katkılara yürekten katılıyoruz ancak bunun yasal anlamda olmasını diliyoruz.

Elektrik parasını toplayamıyor Hükûmet “Elektriği parasız vereceğim.” diyor. Hükümetlerin görevi, devletin görevi onu toplamaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Topladığınız parayı gerçekten fakirimize fukaramıza adaletli bir şekilde dağıtırsınız. Hepimiz diyoruz “fakir fukara, garip gureba” şeklinde ama önce toplamak gerekiyor, kayıt dışılığı kayıt altına almak gerekiyor. O kayıt dışı aldığımız değerleri de olmayanlara, fakirimize fukaramıza adaletli bir şekilde, veren eli alan el görmeyecek şekilde dağıtmamız gerekiyor.

Bu duygularla önergemizin desteklenmesini talep ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 32 nci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin birinci fıkrasında geçen “% 32”, “% 20” ve “% 12” ibarelerinin, sırasıyla “% 27”, “% 17” ve “% 10” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Süleyman L. Yunusoğlu (Trabzon)

                                                                                                             ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Mustafa Kalaycı Bey…

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk milletinin başbuğu Alparslan Türkeş’i ölüm yıl dönümünde rahmetle anıyorum.

Dün hayatını kaybeden son İstiklal Savaşı gazimize de Allah rahmet eylesin diyorum.

Bu arada, vatandaşlarımızın ekonomik ve sosyal sorunlardan bunaldığı bir dönemde, Türk milletine millî heyecan yaşatan, sevindiren ve gururlandıran Fenerbahçe Spor Kulübümüzü başarısından dolayı kutluyorum.

Yine, bu arada, Konyasporun da bu hafta çok önemli bir maçı var. Başta Sayın Başbakan ve Rizeli arkadaşlar kusura bakmasın, biz bu maçı alacağız, başka yolu yok. Konyaspora da başarılar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

Bu duygularla, muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, AKP İktidarı, sosyal güvenlik açıklarının yükünü, mevcut çalışanların ve özellikle de bundan sonra çalışacakların sırtına yüklemektedir. Bu açıkların azaltılması konusunda AKP kendisine göre en kolay yolu seçmektedir: Eller havaya, maaşlar aşağıya. AKP’nin çözümü, bağlanacak emekli aylıklarını düşürmektir. Bunun için aylıkların hesabında temel iki unsur olan güncelleme katsayısını ve maaş bağlama oranını değiştirmektedir.

Şimdi, bazı konularda uzlaştık diye bazı gerçekleri gizlemeye çalışıyorsunuz. Bu uzlaşıda güncelleme katsayısı iyileşiyor mu? Yok. Aylık bağlama oranı iyileşiyor mu? Mevcut sigortalılar için tasarıya göre kısmi bir artış, ancak mevcut durumdan yine kötü. Yeni sigortalılar için ise bir iyileşme yok. Siz, asgari ücretle, bu kanuna tabi yedi bin iki yüz gün çalışacak bir sigortalıya bağlanacak aylığın 300 YTL’nin altına düşeceğinin, dul ve yetimler için çok daha düşük rakamların ortaya çıkacağının farkında mısınız? Bir taraftan kişi başına 9.313 dolar gelirimiz var derken, 2023 yılına 20 bin dolarlar hedef koyarken, aynı dönemde emekli olacaklar için kişi başına 1.000-1.500 dolar geliri nasıl reva görüyorsunuz? Nasıl olsa çocuklar, gençler bunun farkında değil, bazı sendikalar da maalesef sahip çıkmıyor diye böyle sorumsuz davranılabilir mi? Bu yasaya “evet” diye kalkacak ellerin hepsi vebal altında kalacaktır. Biz uyarıyoruz. Bir gerçek var ki -belki şimdi tam farkında değiller ama- çocuklarımız, gelecek nesillerimiz sizleri hiç de hayırla yâd etmeyecek.

Sigortalı ve hak sahiplerinin gelecekte her ay alacağı emekli, malul, dul ve yetim aylıklarının düşürülmesi karşısında ömrü boyunca bir veya birkaç kez yararlanabileceği diğer bazı ödemeleri de bir miktar artırmış görünmenin fazla bir anlamı bulunmamaktadır. Bunlarda uzlaşsanız da uzlaşmasınız da aylıkların yanında getirisi götürüsü nedir ki! Mevcut durum itibarıyla zaten düşük olan emekli aylıklarının gelecekte daha da azaltılması yerine esasen prim gelirlerinin artmasını, sosyal güvenlik sisteminin ana sorunu olan aktif-pasif dengesinin düzelmesini sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Bunun yolu da işsizlikle ve kayıt dışılıkla kararlı ve etkin mücadeleden geçmektedir.

Türkiye, OECD’nin en genç nüfusa sahip üyesidir. Buna rağmen yaşlanan nüfusun yarattığı emeklilik giderlerinin baskısı altındaki OECD ülkelerinin problemlerini ülkemiz şimdiden yaşamaktadır. Türkiye’de 20-59 yaş arasındaki nüfusun 60 yaş üstü nüfusa oranı 7,1 olarak görünmektedir. Mevcut aktif-pasif oranı ise 1,99 düzeyine kadar inmiştir. Bu veriler, Türkiye’de 7 çalışanın 1 emekliyi finanse edebileceği kadar nüfus potansiyeli bulunmasına rağmen mevcut sistemde yaklaşık 2 çalışan 1 emekliyi finanse etmektedir.

OECD ortalamasına bakıldığında 20-59 yaş arasındaki nüfusun 60 yaş üstü nüfusa oranı 2,9 iken, aktif-pasif oranı 2,1’dir. Bize göre çok düşük genç nüfusa karşılık aktif-pasif oranında daha iyi durumdalar. Sosyal güvenlik açısından ülkemizin genç nüfus avantajını kullanamadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, genç nüfusumuzun oranı hızla azaldığından bu avantajı hızla iyi kullanmamız gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Çözüm istihdamın artırılması ve kayıt dışılığın azaltılmasıdır.

İşverenleri kayıt dışı işçi çalıştırmaya yönelten faktörlerden biri prim oranlarının yüksekliğidir. O nedenle, bir projeksiyon dâhilinde prim oranları düşürülmelidir. Bizim verdiğimiz bu önerge, aslında Hükûmet Programı’nda da yer alan, bu yıl 5 puan indirileceğini Sayın Başbakanın açıkladığı prim oranlarının düşürülmesidir. Burada isteğe bağlılar için bu teklifi verdik. Daha sonraki ilgili maddelerde aynı paralelde tekliflerimiz gelecek.

Bu teklifimize destek vereceğinizi umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

HASAN MACİT (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam, karar yeter sayısını arayacağım.

Evet, 32’nci maddeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 18.10

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Tasarının 32’nci maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yetersayısı vardır.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

35’inci madde üzerinde beş adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 35. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 55. maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelen fıkrada geçen, “…Ortalama aylık kazancın yüzde 35’inden az olamaz…” ibareleri yerine, “…Ortalama aylık kazancın yüzde 85’inden az olamaz…” ibareleriyle değiştirilmesini arz teklif ederiz.

 

Gültan Kışanak

Hasip Kaplan

Sevahir Bayındır

 

Diyarbakır

Şırnak

Şırnak

 

Selahattin Demirtaş

Akın Birdal

Aysel Tuğluk

 

Diyarbakır

Diyarbakır

Diyarbakır

 

Osman Özçelik

 

Mehmet Nezir Karabaş

 

Siirt

 

Bitlis

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” nın çerçeve 35’inci maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 55 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, ikinci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen fıkrada yer alan “yüzde 35’inden az olamaz” ibaresinin “yüzde 40’ından az olamaz” şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Hasan Erçelebi

Hasan Macit

 

İzmir

Denizli

İstanbul

 

A. Jale Ağırbaş

Kamer Genç

Hüseyin Mert

 

İstanbul

Tunceli

İstanbul

“Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı ve bir önceki yıla ait sabit fiyatlarla pozitif gayrisafi yurt içi hasıla gelişme hızının yarısına kadar artırılarak belirlenir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 35 inci maddesinin madde çerçevesi ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Ahmet Öksüzkaya

Avni Erdemir

 

Yozgat

Kayseri

Amasya

 

Öznur Çalık

 

A. Sibel Gönül

 

 

 

 

 

Malatya

 

Kocaeli

“Madde 35- 5510 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin madde başlığı “Gelir ve aylıkların düzeltilmesi, yükseltilmesi, alt sınırı, ödenmesi ve yoklama işlemleri” şeklinde, ikinci fıkrası ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.”

“Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak belirlenir.”

“Bu Kanuna göre sigortalıya bağlanacak aylıklar ile ölen sigortalının hak sahiplerinin aylıklarının hesabına esas tutar, çalışma sürelerindeki her yıl için 82 nci maddeye göre tespit edilen prime esas günlük kazanç alt sınırları dikkate alınarak, talep veya ölüm yılına ait Ocak ayı itibariyle 29 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre belirlenen ortalama aylık kazancın % 35'inden, sigortalının bakmakla yükümlü olduğu eşi veya çocuğu varsa % 40’ından az olamaz. Hak sahibi kimselerin aylıkları; hak sahibi bir kişi ise bu fıkraya göre hesaplanan alt sınır aylığının % 80'inden, hak sahibi iki kişi ise % 90'ından az olamaz. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri gereğince bağlanan kısmî aylıklar için bu fıkra hükümleri uygulanmaz.”

“4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamındaki sigortalılar için ayrı ayrı olmak üzere, malûllük sigortasından dosya bazında her yıl bağlanan aylıkların aylık başlangıç tarihinin ait olduğu yılın Ocak ayı itibarıyla yıl içine ait artışlar uygulanmaksızın hesaplanacak tutarları, yaşlılık sigortasından bir önceki yılın son ödeme ayında söz konusu sigortalılar için ayrı ayrı dosya bazında ödenen en düşük yaşlılık aylığından az olamaz.”

“İş kazası veya meslek hastalığı sonucu başka birinin sürekli bakımına muhtaç duruma gelen sigortalı için bu Kanunun 19 uncu maddesine göre hesaplanacak sürekli iş göremezlik geliri, 82 nci maddeye göre tespit edilen prime esas kazanç alt sınırının aylık tutarının % 85’inden az olamaz.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 35 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

 

Akif Akkuş

Erkan Akçay

Emin Haluk Ayhan

 

Mersin

Manisa

Denizli

 

Mustafa Kalaycı

 

Mehmet Günal

 

Konya

 

Antalya

“Madde 35- 5510 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin madde başlığı “Gelir ve aylıkların düzeltilmesi, yükseltilmesi, alt sınırı, ödenmesi ve yoklama işlemleri” şeklinde, ikinci fıkrası ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak belirlenir. Ayrıca, her yılın birinci ve ikinci altı aylık döneminde sabit fiyatlarla gayri safi yurt içi hasılada meydana gelen artış oranı kadar, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklandığı tarih itibarıyla gelir ve aylıklar da artırılır. En son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı veya sabit fiyatlarla gayri safi yurt içi hasıla gelişme hızının eksi olduğu yıllarda eksi değerler sıfır olarak alınır.”

“Bu Kanuna göre sigortalıya bağlanacak aylıklar ile ölen sigortalının hak sahiplerinin aylıklarının hesabına esas tutar, aylık bağlama tarihindeki asgari ücretin % 50’sinden az olamaz. Hak sahibi kimselerin aylıkları; hak sahibi bir kişi ise bu fıkraya göre hesaplanan alt sınır aylığının % 80'inden, hak sahibi iki kişi ise % 90'ından az olamaz. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri gereğince bağlanan kısmî aylıklar için bu fıkra hükümleri uygulanmaz.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 55. maddesinde değişiklik öngören çerçeve 35. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mustafa Özyürek

 

Trabzon

Malatya

İstanbul

 

Gökhan Durgun

Esfender Korkmaz

Ali Rıza Öztürk

 

Hatay

İstanbul

Mersin

 

Bayram Meral

Ali Koçal

Bülent Baratalı

 

İstanbul

Zonguldak

İzmir

 

Gürol Ergin

Faik Öztrak

Birgen Keleş

 

Muğla

Tekirdağ

İstanbul

“Madde 35- 5510 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin madde başlığı “Gelir ve aylıkların düzeltilmesi, yükseltilmesi, alt sınırı, ödenmesi ve yoklama işlemleri” şeklinde, ikinci fıkrası ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, en az bir önceki altı aylık döneme göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak belirlenir.

Bu Kanuna göre sigortalıya bağlanacak aylıklar ile ölen sigortalının hak sahiplerinin aylıklarının hesabına esas tutar, çalışma sürelerindeki her yıl için 82 nci maddeye göre tespit edilen prime esas günlük kazanç alt sınırları dikkate alınarak 29 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre belirlenen ortalama aylık kazancın % 70'inden az olamaz. Hak sahibi kimselerin aylıkları; hak sahibi bir kişi ise bu fıkraya göre hesaplanan alt sınır aylığının % 80'inden, hak sahibi iki kişi ise % 90'ından az olamaz. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri gereğince bağlanan kısmî aylıklar için bu fıkra hükümleri uygulanmaz.

Bu Kanun gereğince bağlanacak gelir veya aylıklar ve sağlanacak yardımlar, nafaka borçları ve bu Kanuna göre takip ve tahsili gereken alacaklar dışında, haciz veya başkasına devir ve temlik edilmez. Yanlış ve yersiz ödendiği anlaşılan her türlü gelir, aylık ve sigorta yardımları ilgililerin sonraki her çeşit istihkaklarından kesilmek suretiyle geri alınır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Gökhan Durgun, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarının 35’inci maddesi, 5510 sayılı Kanun’un 55’inci maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik öngörmektedir. Bu madde, gelir ve aylıkların düzeltilmesini, alt sınırın ödenmesini ve yoklama işlemlerini düzenleyen bir maddedir. Bu maddenin ikinci fıkrası şu şekildedir: “Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak belirlenir.”

Biz burada “bir önceki altı aylık döneme” ibaresinden önce “en az” ibaresinin konulmasını öneriyoruz. Buradaki amacımız ise, aylık artışların sadece enflasyonun artışı kadar değil, gerektiğinde artan refahtan da pay verilmesini sağlamaktır, amacımız budur.

Diğer bir amacımız ise, 1999 tarihli 4447 sayılı Kanun, sigorta primlerine esas kazancın yüzde 70’i olarak ödenen alt sınır aylığını yüzde 35’e düşürmüştür. 1510 sayılı Yasa, alt sınır aylığı uygulamasını hiç önermemiştir. Bu yasa tasarısı, alt sınır aylığı oranını 4447 sayılı Yasa’da olduğu gibi yüzde 35 olarak öngörmektedir. Değişiklik önergemizle bu oranın 1999 yılı öncesinde olduğu gibi yüzde 70 oranına yükseltilmesini istemekteyiz, arzu etmekteyiz.

Değerli arkadaşlarım, bu adına “reform” denilen düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılmaya başlandığı günden bu yana Türkiye’de çıkan gazetelerde ortaya atılan manşetleri yorumsuz olarak bilgilerinize sunmak istiyorum: “Emekçiye yine polis dayağı”, “Sosyal güvenlik copu”, “Memur eyleminde üniformalı memur sivil memuru copladı”, “Sosyal tekme”, “İşçiler ‘altmış beş yaşa hayır’ diye haykırdı”, “Mezarda emekliliğe isyan ettiler”, “Esnaf, işçi, memur kan ağlıyor”, “Sokakta isyan var.” Manşetler bunlar. Peki, fotoğraflarda ne var? Fotoğraflarda ise yerde sürüklenen, polisin tekmesini suratında hissetmenin şaşkınlığını yaşayan çalışanlarımız var. Kim bu insanlar? Bu insanlar bu ülkenin çalışan insanları, emekçileri, memurları, işçileri, doktorları, mühendisleri. Bu yasa tasarısı ile Türkiye’nin karşı karşıya geldiği manzara budur. Bu insanlar neden sokakta? Bu insanlar neden coplanıyor? IMF ve Dünya Bankasının dayatmaları sonucu gündeme getirdiğiniz Sağlık ve Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’yla kaybettiklerine ve kazanılmış haklarına sahip çıkmak için; bu yasa tasarısıyla sosyal devlet anlayışını tasfiye ettiğiniz için; bu düzenlemeyle halkın sağlık ve sosyal güvenlik hakları büyük bir tahribata uğradığı için.

Değerli arkadaşlarım, bu düzenleme ne imzaladığımız uluslararası anlaşma ve belgelerle ne Anayasa’mızla ne de Türkiye’nin gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Bu yasa tasarısı ile getirilmek istenen düzenlemeler Anayasa’nın değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddesini de bir yönde tahrif etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri arasında sayılan sosyal devlet niteliği de bu yasa tasarısıyla ağır bir darbe yiyecektir.

Ülkemizde ekonomik bir kriz yaşanmaktadır. Bu iktidar, yılların kazanımları olan varlıklarımızı satarak ve dışarıdan gelen, daha doğrusu gönderilen sıcak para ile ekonomiyi yürütmeye çalışmaktadır. Üretimden, istihdamdan vazgeçilmiş, altı yıl satarak ve borçlanarak geçirilmiştir. Uluslararası normlara, adalet ve eşitlik ilkelerine uygun, toplumsal dayanışmayı güçlendiren, etkin ve çağdaş bir sosyal güvenlik sistemine bugün her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğuna inanıyorum. Bu da kazanılmış hakları ortadan kaldırarak değil, yeni ek yükler getirerek değil; 5 milyon işsize iş yaratarak, 11 milyon kayıt dışı istihdamı kayıt içine alarak, 2 milyon yabancı kaçak işçi çalıştırılmasını önleyerek, prime devlet katkısı getirerek, tahsil edilemeyen 41 milyon YTL prim alacağını düzenli tahsil ederek; kurumları kadrolaşmadan, israftan, yolsuzluklardan, usulsüzlüklerden koruyarak sağlanabilir.

Yine IMF’nin isteği ile geçen dönem çıkarılan, adına da “Toprak reformu” denilen düzenleme ile tarım sektörümüzün geldiği nokta ortadadır. Tarım reformu için de ortaya atılan gerekçelerde tarıma verilen desteklemelerin küçük…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Durgun, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun lütfen.

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Tarıma verilen desteklerin çiftçiye ulaşmadığı iddiaları vardı, kara delik olarak tarım görülüyordu, çiftçiye asalak olarak bakılıyordu. Gelinen noktada ise 1,5 milyon çiftçimiz şehir varoşlarında işsizler ordusuna katılmıştır, tarımda üretim durmuştur, 15 milyonluk Yunanistan’dan pamuk ithal eder duruma geldik.

Benzer süreç sosyal güvenlik sistemi için de işletilmektedir. Sosyal güvenlik sistemi için de aynı tarımda olduğu gibi “Kara delik” ilanı yapılmıştır, senaryo aynıdır, sonuçlar da aynı olacaktır. İnatla ve ısrarla yapmaya çalıştığınız, adına da “reform” dediğiniz bu düzenlemeyle bu yanlış tabloyu düzeltemezsiniz, düzeltemeyeceksiniz.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak toplumumuzu ve gelecek nesilleri doğrudan ilgilendiren bu çok önemli konuda, sorumluluk anlayışı içinde vereceğimiz haklı mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. Sizleri saygı ve sevgiyle tekrar selamlıyorum, iyi günler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Durgun.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 35 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

                                                                                           Akif Akkuş (Mersin) ve arkadaşları

“Madde 35 - 5510 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin madde başlığı “Gelir ve aylıkların düzeltilmesi, yükseltilmesi, alt sınırı, ödenmesi ve yoklama işlemleri” şeklinde, ikinci fıkrası ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak belirlenir. Ayrıca, her yılın birinci ve ikinci altı aylık döneminde sabit fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasılada meydana gelen artış oranı kadar, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklandığı tarih itibarıyla gelir ve aylıklar da artırılır. En son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı veya sabit fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasıla gelişme hızının eksi olduğu yıllarda eksi değerler sıfır olarak alınır.”

“Bu Kanuna göre sigortalıya bağlanacak aylıklar ile ölen sigortalının hak sahiplerinin aylıklarının hesabına esas tutar, aylık bağlama tarihindeki asgari ücretin % 50’sinden az olamaz. Hak sahibi kimselerin aylıkları; hak sahibi bir kişi ise bu fıkraya göre hesaplanan alt sınır aylığının % 80’inden, hak sahibi iki kişi ise % 90’ından az olamaz. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri gereğince bağlanan kısmi aylıklar için bu fıkra hükümleri uygulanmaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Mehmet Günal konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, 35’inci maddede, önerge hakkında söz aldım.

Bu maddeyle ilgili, iktidar partisinin de düzenlemesi vardı ama yüzde 40’ta kaldı. Biz burada iki ekleme yapıyoruz: Birincisi, bir ifade, birinci fıkraya “her yılın birinci ve ikinci altı aylık döneminde sabit fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasılada meydana gelen artış oranı kadar” diye bir ilavemiz var; diğeri de yüzde 50’ye çıkaran, asgari ücretin yüzde 50’sinden az olamayacağını ifade eden bir öneri.

Burada, değerli arkadaşlarım, bu aylıkların artırılmasında, büyüyen ekonomiden emekli, dul ve yetimlere düşecek refah payının gözetilmesi ve tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı veya sabit fiyatlarla gayrisafi yurt içi hasıla gelişme hızının eksi çıkması olasılığına karşı bir sınır öngörülmesi amaçlanmıştır. Bu gidişle, geçtiğimiz günlerde açıklanan büyüme rakamlarına baktığımız zaman gidişatın çok iyi olmadığı ve büyümede de geriye doğru bir gidiş olduğu görülüyor.

Değerli arkadaşlar, sizin önerinizde “eşi ve çocuğu varsa” diye de bir şart var. Yüzde 40’a çıkarıyorsunuz ama, eşi ve çocuğu yoksa ne olacak? Bizim bu getirdiğimiz önergeyle bunları dikkate almadan, en azından, hiç olmazsa hayatlarını idame ettirebilmelerine katkı sağlamak üzere bir önerge getirmiş bulunuyoruz. Emekli, dul ve yetimlerimiz maalesef refah payından gerekli katkıyı alamamaktadırlar. Son günlerde baktığımız zaman bunların değişik göstergelerini görüyoruz. Her ne kadar yeni millî gelir hesaplamasıyla millî geliri belli ölçüde artırdıysak da bunların çalışana, emekliye yansımadığını biliyoruz.

Size bununla ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum: Açlık sınırının altında, yoksulluk sınırının altında yaşayan emeklilerin kısaca bilgisini vereceğim Sayın Aydoğan. Siz merak ettiniz ne bilgi verecek diye ama… Şimdi, bakınız, BAĞ-KUR emekli aylığı -en düşük olan- açlık sınırını yaklaşık 19 gün ancak karşılayabilir, yoksulluk sınırınıysa 6 gün karşılayabilir. Rakamlar değişiyor ama, BAĞ-KUR emeklilerinin tümü yoksulluk sınırının altında maaş alıyor. SSK’ya bakıyoruz: 25 gün ancak karşılıyor, yoksulluk sınırınınsa dörtte 1’ini karşılayabiliyor. SSK emeklilerinin tümü yoksulluk sınırının altında bir şekilde geçim savaşı veriyorlar. Memur emeklisine geldiğimiz zaman, nispeten şanslı olmakla beraber, en düşük aylık 4 kişilik bir ailenin ancak açlık sınırını karşılayabiliyor değerli arkadaşlar. Yoksulluk sınırınınsa 1/3’ünü, yaklaşık yüzde 32’sini karşılıyor. Yani, bu rakamlarda son gelişmelerle 1-2 puan oynama sağlanabilir. Her ne kadar, onun da ne kadar gerçekçi olduğunu biliyoruz ama…

Şimdi, isterseniz mutlak rakamlardan da bir iki örnek vereyim: Ocak 2008 itibarıyla ek ödeme ve sosyal yardım zammı dâhil olmak üzere en düşük emekli aylığı BAĞ-KUR’da 436 olmuş, SSK’da 558, Emekli Sandığında 733 YTL. Bu durumda, çalışan işçinin en az ücreti ise net asgari ücret olan 482 iken, memurlarda en düşük maaş tutarı 828 lira. Buna rağmen, son bir yılda net ele geçen asgari ücretteki 78,52 YTL ile en düşük hizmetli maaşındaki 124 liralık artış 4 kişilik ailenin zorunlu harcamasında bir yılda meydana gelen 248 liralık artışın maalesef gerisinde kalmış.

En düşük emekli maaşlarında ise durum daha da içler acısı durumda. Son bir yıl itibarıyla artış tutarı Emekli Sandığı memuru için 47,23; SSK için 25,53; BAĞ-KUR esnafı içinse 24,16 olmuş. Yani, bu durumda, bu emeklilerimizin durumunun iyi olduğunu, sıkıntılarının olmadığını söylemek doğru değil.

Önergemizle emeklilerimize insan onuruna yakışır bir hayat sürdürebilmeleri için bir nebze de olsa -kesin çözüm olmasa da- destek sağlamayı amaçladık. Bu çerçevede önergemize desteklerinizi bekliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 35 inci maddesinin madde çerçevesi ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

“Madde 35 - 5510 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin madde başlığı “Gelir ve aylıkların düzeltilmesi, yükseltilmesi, alt sınırı, ödenmesi ve yoklama işlemleri” şeklinde, ikinci fıkrası ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.”

“Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak belirlenir.”

“Bu Kanuna göre sigortalıya bağlanacak aylıklar ile ölen sigortalının hak sahiplerinin aylıklarının hesabına esas tutar, çalışma sürelerindeki her yıl için 82 nci maddeye göre tespit edilen prime esas günlük kazanç alt sınırları dikkate alınarak, talep veya ölüm yılına ait Ocak ayı itibariyle 29 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre belirlenen ortalama aylık kazancın % 35’inden, sigortalının bakmakla yükümlü olduğu eşi veya çocuğu varsa % 40’ından az olamaz. Hak sahibi kimselerin aylıkları; hak sahibi bir kişi ise bu fıkraya göre hesaplanan alt sınır aylığının % 80’inden, hak sahibi iki kişi ise % 90’ından az olamaz. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri gereğince bağlanan kısmî aylıklar için bu fıkra hükümleri uygulanmaz.”

“4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamındaki sigortalılar için ayrı ayrı olmak üzere, malûllük sigortasından dosya bazında her yıl bağlanan aylıkların aylık başlangıç tarihinin ait olduğu yılın Ocak ayı itibarıyla yıl içine ait artışlar uygulanmaksızın hesaplanacak tutarları, yaşlılık sigortasından bir önceki yılın son ödeme ayında söz konusu sigortalılar için ayrı ayrı dosya bazında ödenen en düşük yaşlılık aylığından az olamaz.”

“İş kazası veya meslek hastalığı sonucu başka birinin sürekli bakımına muhtaç duruma gelen sigortalı için bu Kanunun 19 uncu maddesine göre hesaplanacak sürekli iş göremezlik geliri, 82 nci maddeye göre tespit edilen prime esas kazanç alt sınırının aylık tutarının % 85’inden az olamaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Bağlanacak gelir ve aylıklardaki alt sınır uygulaması yeniden düzenlenmiştir.

II.- YOKLAMA

(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Toplantı yeter sayısı…

BAŞKAN – Evet, Sayın Uzunırmak, Sayın Vural, Sayın Şandır, Sayın Ural, Sayın Korkmaz, Sayın Günal, Sayın Cengiz, Sayın Durmuş, Sayın Taner, Sayın Uslu, Sayın Akcan, Sayın Akçay, Sayın Tankut, Sayın İnan, Sayın Çalış, Sayın Doğru, Sayın Yıldız, Sayın Ekici, Sayın Yıldırım, Sayın Asil.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkan, biraz daha ağırdan alın, biraz daha!

BAŞKAN - Evet, Sayın Uzunırmak, Sayın Vural, Sayın Şandır, Sayın Ural, Sayın Korkmaz, Sayın Günal, Sayın Cengiz, Sayın Durmuş, Sayın Taner, Sayın Uslu, Sayın Akcan, Sayın Akçay, Sayın Tankut, Sayın İnan, Sayın Çalış, Sayın Doğru, Sayın Yıldız, Sayın Ekici, Sayın Yıldırım ve Sayın Asil lütfen sisteme girmesinler efendim.

Yoklamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum. Adlarını okuduğum sayın üyeler, yoklama için lütfen cihaza girmesinler.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

OKTAY VURAL (İzmir) – Kabul edilmedi.

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir. (AK Parti sıralarından gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Kabul edilmemiştir, evet.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kabul edilmedi.

KADİR URAL (Mersin) – Kabul edilmemiştir Sayın Başkan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Çalışanların aleyhine…

OKTAY VURAL (İzmir) – Zaten tasarı çalışanların aleyhine Sayın Bakan. Madem öyle istiyorsunuz, hepsini çekin geriye.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” nın çerçeve 35 inci maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 55 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, ikinci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen fıkrada yer alan “yüzde 35’inden az olamaz” ibaresinin “yüzde 40’ından az olamaz” şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                           Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları

“Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı ve bir önceki yıla ait sabit fiyatlarla pozitif gayri safi yurtiçi hasıla gelişme hızının yarısına kadar artırılarak belirlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Az önce belki muhalefet de konuyu tam anlayamadı. Asgari aylıkla ilgili sosyal taraflarla bir mutabakat sağlamıştık; orada, evli olan ve çocuklu olanlarla ilgili asgari aylıkta beş puanlık bir artış sağlamıştık. Öyle mutabakat sağlamıştık, fakat burada önergeyle ilgili…

OKTAY VURAL (İzmir) – Kabul ettik.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Biz kabul ettik.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Arkadaşlarınız reddettiler.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Efendim… Efendim, müsaade eder misiniz.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Biz de orada müdahale ettik “Neyi oyladıklarını bilmiyorlar.” diye.

KADİR URAL (Mersin) – Biz kabul ettik.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bu önergeye katılmıyoruz, ama az önce çalışanların aleyhine bir durumu savunmamızın da doğru olmayacağını burada ifade ediyorum yani.

SIRRI SAKIK (Muş) – Daha olumlu bir önerge gelecek.

OKTAY VURAL (İzmir) – Biz kabul ettik zaten Sayın Bakan.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarıyla ilgili olarak, dün 5510 sayılı Yasa’da yer almakla birlikte görüştüğümüz tasarıda yer almayan bir maddeyle ilgili önerge verdim ve bu önergemiz Sayın Divan tarafından Komisyonun çoğunluğu olmadığı için işleme alınmadı. Ancak, bir önceki tütünle ilgili yasa tasarısında benzer bir uygulamanın yapılmasını, Başkanlık Divanının çifte standardı olarak dikkatlerinize getirmek istedim.

Eğer, dünkü önergeyle ilgili olarak düşüncemi öğrenme ihtiyacı duyulsaydı, şunları ifade edecektim: Bu sözde reform tasarısı tek çatı kurmaya çalışıyor. Ancak bu önergede dikkatinize sunmak istediğim madde, ileride bu tek çatıda gedik açacak bir maddeydi, çünkü burada ayrı bir emeklilik sisteminin tohumları atılıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığı için farklı emeklilik sistemi uygulamasına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını da dâhil ettiğini görüyoruz ve bu tasarının getireceği olumsuzluklar sonucunda, önce Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden başlamak üzere, arkasından sivil, asker ve yargı üst düzey görev mensuplarının da bu madde kapsamına girmek üzere talepte bulunacaklarını ve sisteme gedik açacaklarını dikkatlerinize sunmak istedim.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz maddeyle ilgili olarak emekli maaşlarının TÜFE oranında artırılması öngörülüyor. Bunu kimler için yapıyoruz? Bunu, eski-yeni SSK ve BAĞ-KUR’lular için yapıyoruz ve yeni memurlar için yapıyoruz TÜFE’ye göre artışı ama bir farklı uygulama getiriyoruz, sistemde bulunan eski memurlar için, eski kat sayı uygulaması emekli maaşlarının artırılmasında devam edecek.

Evet, tek çatı ve norm ve standart birliği sağlamaya çalıştığımız tasarıdan birtakım düzenlemeleri böylece dikkatlerinize getirmek istedim.

Değerli arkadaşlar, bir diğer konu, bu tasarıyla getirilen en düşük alt taban aylığı uygulaması. Burada yüzde 35 öngörülüyordu, evliler için yüzde 40’a, Hükûmetin önerisiyle, yükseltildi.

Şimdi, öncelikle şunu dikkatlerinize sunmak istiyorum: Şu anda, arkadaşımız biraz önce ifade ettiler, SSK’da 558 lira, BAĞ-KUR emeklileri için 409 lira, tarım BAĞ-KUR’luları için 271 lira ve Emekli Sandığı emeklileri için 731 lira. Biz ne diye yola çıktık ve halka seçimlerden önce de sosyal güvenlik reformunu takdim ederken ne dedik? Bu üç sosyal güvenlik kuruluşundan emekli maaşı alanların maaşlarına eşitlik sağlayacağız ve adalet sağlayacağız diye yola çıktık. Ancak, bu söylediğim tabloda, bu görüştüğümüz tasarıda en küçük bir düzenleme yok, eski uygulama devam edecek. Yani eski adaletsizlikler sürmeye devam edecek.

Peki, yeniler için ne yapıyoruz? Eskiler içerisinde bu adaletsizlikler var da yeniler için ne getiriyoruz? Evet, yeniler için de getirdiğimiz şu: Eğer bir sigortalının asgari ücretten sürekli prim ödediğini ve bunun da güncellenerek emekli olduğu güne getirildiğini düşünün ve o günkü asgari ücretliye bunu dikkate alın. Bugünkü rakamlarla yüzde 35 rakamı 213 YTL’ydi. 30 lira zam yaptı Hükûmet önergesiyle ve bazı sosyal tarafların, Türk-İş’in ve Hak-İş’in bu 30 liralık zamma “evet” demesini milletin takdirlerine bırakıyorum.

Değerli milletvekilleri, gerçekten, yola çıkarken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

…”İnsanlara eşitlik ve adalet sağlayacağız.” diye yola çıkıp, “Tek çatı kuracağız.” diye yola çıkıp önümüze getirdiği tasarıda…

Değerli arkadaşlar, artık, hepimizin inceleyip ve farkına varmış olmaları lazım. 4/A deyince ne anlıyorsunuz? SSK’lıları. 4/B deyince bu tasarıda ne anlıyorsunuz? BAĞ-KUR’luları. 4/C deyince ne anlıyorsunuz? Memurları. Ve bu tasarı bu sistematik üzerine kurulmuştur, tek çatı yerine getirilmemektedir, kaosa doğru götürmektedir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 35. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 55. maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelen fıkrada geçen, “…Ortalama aylık kazancın % 35’inden az olamaz…” ibareleri yerine, “…Ortalama aylık kazancın % 85’inden az olamaz…” ibareleriyle değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.

                                                                                                 Gültan Kışanak (Diyarbakır)

                                                                                                             ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kışanak, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 35’inci maddesine ilişkin verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde grubumuzun görüşlerini dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Verdiğimiz değişiklik önergesiyle, emekli aylıklarının alt sınırının yükseltilmesini ve emeklilerin az da olsa yaşam koşullarının iyileştirilmesini öngörüyoruz.

Önümüzdeki yasa tasarısında, sigortalıya bağlanacak aylık ile hak sahiplerinin aylıklarının hesabına esas miktarın aylık kazancın yüzde 35’inden az olamayacağı ifade ediliyor. Bu, yaklaşık olarak 200 YTL’ye denk geliyor, yani AKP Hükûmetinin emekliye reva gördüğü en düşük emekli aylığı 200 YTL olacak.

Emekli aylıklarına konulan alt sınır uygulaması, sosyal güvenlik sistemlerinde yer alması gereken en önemli koruyucu politikalardan biridir, kaynağını da sosyal devletin emeklilere insanca yaşam koşulları sağlama sorumluluğundan almaktadır.

Emeklilere bağlanacak aylık ve gelirin alt sınırının, emeklinin ve geçindirmekle yükümlü olduğu aile fertlerinin asgari ölçülerde geçimlerini sağlayacak yeterlilikte olması gerekir.

Mevcut uygulamaya göre, en düşük memurun emekli aylığı 680 YTL, SSK ve BAĞ-KUR’da ortalama alt sınır aylığı 540 YTL, AKP Hükûmetinin bu tasarı ile gündeme getirdiği rakam ise yaklaşık 200 YTL. Bu rakamları özellikle alt alta koydum; çünkü, her fırsatta bu tasarının hak kayıplarına neden olmadığı ileri sürülmekte. Oysa bu madde çok açık ve net bir şekilde emekli aylıklarının alt sınırı konusunda çok büyük bir hak kaybına neden olmaktadır. Oysa bu ülkede açlık sınırı bazı sendikaların yaptığı hesaplamaya göre 700 YTL’dir. Yani, 200 YTL aylık alan emeklinin temel ihtiyaçlarını karşılaması bir yana açlıkla yüz yüze kalacağı tartışmasız bir gerçektir. Bu durumu ne vicdan ne de mantıkla anlamak mümkün değildir. Acaba bu öneriyi bu Meclise getirenler nasıl bir mantık ve vicdan muhasebesi yaptılar diye gerçekten çok düşündüm. Olsa olsa “Nasılsa emeklilik yaşını altmış beşe çıkarttık. Altmış beş yaşında emekli olan kişiler en fazla birkaç yıl yaşarlar. O zaman da bu birkaç yılı kemer sıkarak geçirsinler” diye düşünmüş olmalılar.

Bu yasa tasarısı ile emekli olmak zorlaştığı gibi, emekli olduktan sonra yaşamak ise neredeyse imkânsız hâle getiriliyor. Aylık bağlama oranı düşürülüyor, emeklilerin refahtan pay almaları sınırlandırılıyor, alt sınır aylığı 200 YTL’ye indiriliyor. Bütün bunlara bakıldığında, bu tasarıyı Meclisin gündemine getiren Hükûmetin mezarda emeklilik tasarısına imza atma şerefini kazanmak için çok çaba sarf ettiği görülüyor ve âdeta, ölmeden emekli olmayı başaranlar cezalandırılıyor.

Değerli milletvekilleri, sosyal güvenlik sistemine yapılan kamu katkısını kara delik olarak gören AKP Hükûmeti, bu açığı emeklileri açlığa mahkûm ederek kapatmaya çalışıyor. Bir kez daha sesleniyoruz: Bu, doğru bir yol değildir. Gelin bu yoldan vazgeçin.

Bütçeden sosyal güvenliğe yapılan transferlerin toplamı 26 milyar YTL’dir. Çokça ifade ettik ama bir kez daha sıralayalım: Bu açığı çalışanların boğazını sıkarak karşılamak mümkün değildir. Başka yolları var bu açığı kapamanın. 2007 yılında sosyal güvenlik transferleri bütçe harcamalarının yüzde 13’ünden pay almaktadır. Oysa aynı yıl içerisinde rantiyeye ödenen faiz yüzde 23 paya sahiptir. Rantiyeye aktarılan faiz giderlerini azaltmak dururken sosyal güvenlik hizmetlerine neden el atıyorsunuz? Neden hakları kısıtlıyorsunuz?

Tek başına bu kıyaslama bile göstermektedir ki sorun sadece sosyal güvenlik sistemi değil, maliye politikalarını ve genel makroekonomik politikaları ilgilendirmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kışanak, konuşmanızı tamamlayın efendim; buyurun.

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Bu kara delik, kaçak işçiliğe göz yumulması, ücretlerin eksik beyan edilmesi sonucu prim ve vergi kayıplarından kaynaklanmaktadır. Yapılan hesaplara göre kaçak istihdam ve eksik beyandan kaynaklı kayıplar toplam 116 milyar YTL’ye denk gelmektedir. Bu ise bugün kamudan sosyal güvenlik sistemine aktarılan payın 2 katından, 3 katından bile fazladır. Bu rakamlar da göstermektedir ki sorun sosyal güvenlik sisteminde değildir. Sorun, kayıt dışı ve eksik beyanı önlemeyen Hükûmettedir.

BAŞKAN – Sayın Kışanak, lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim.

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Sorun, vergi yapısındaki çarpıklıktır. Sorun, işsizliği önleyecek politikalar getirmeyen yönetimlerdir. Sorun, kamu yönetimini elinde tutan Hükûmettir.

Bu kötü yönetimin faturasını halka ve emekçilere çıkartmaya hiç kimsenin hakkı yoktur diyorum ve bunun anlaşılacağını umarak hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

36’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı yasanın çerçeve 36. maddesindeki “ödenmiş bulunan gelir ve aylıklar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır” ifadesinin madde metninden çıkartılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla,

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Gökhan Durgun

Hulusi Güvel

 

Malatya

Hatay

Adana

 

Nesrin Baytok

 

R. Kerim Özkan

 

Ankara

 

Burdur

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben size yine tutanak okuyacağım. Dün ne dediniz, bugün ne diyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne demişler?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – 1999 yılına gidiyorum ve tutanak okuyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Bizim dediğimizi bırakın, siz ne diyorsunuz, ona bakın!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika beyefendi, demişsiniz, bir dakika.

OKTAY VURAL (İzmir) – Nereden nereye!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, aynen okuyorum: “Buna ‘reform’ diyorsunuz. Mezarda emekliliği getiren tasarıyla ilgili olarak milleti huzursuz ediyorsunuz, toplumu huzursuz ediyorsunuz. Sadece çalışanlara değil, işsizlere de kötülük ediyorsunuz. Dolayısıyla, siyasete kötülük ediyorsunuz. ‘Uzlaştık’ diyorsunuz…”

OKTAY VURAL (İzmir) – Bize diyorlar değil mi?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, sendikalarla…

Burada Komisyon Başkanı diyor ki:” Yüzde 95 uzlaştık.” Ben dün de burada hep yüzde 95 lafı duyduğum için, yüzde 95… Sayın Emre Kocaoğlu, o tarihteki Komisyon Başkanı “Yüzde 95 uzlaştık.” diyor. Dün de hep burada yüzde 95 lafları duydum ya… Diyor ki ilgili konuşan kişi: “Burada sendika liderlerine de seslenmek istiyorum. Elbette tasarı Parlamentodan çıkacaktır, muhalefet görevini, iktidar gereğini yapacaktır. Burada söylenecek söz yok ama sendikaları da buradan uyarmak istiyorum. Başından beri istenilen tavrı, maalesef, koymuyorlar. İsterseniz gidin, taraflara sorun. Taraf işçidir, işçiye sorun. Galiba siz de yöneticilik makamında bulunduğunuz için böyle davranıyorsunuz. Şu anda iktidar değil de muhalefet sıralarında oturan bir milletvekili olsaydınız, inanıyorum ki siz de böyle konuşmayacaktınız.” 16/08/1999, Sayın Salih Kapusuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dilin kemiği yok ki.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Takdiriilahi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, aynen, okuyorum: “Üstüne basa basa belirtmek zorundayım: Bu Hükûmet ve bu Hükûmeti oluşturan siyasi partiler, sosyal güvenlik kurumlarının içinde olduğu çok acıklı durumun sorumlusu olarak, maalesef, işçilerimizi, vatandaşlarımızı, esnaflarımızı ve sanatkârlarımızı görüyor.” Sayın Mehmet Ali Şahin.

“Değerli arkadaşlarım, 58-60 yaşında emeklilik demek, bir kere, özel sektörde çalışanların emekliliği hayal bile etmemesi demektir. Pek çok firmada çalışanları görüyorsunuz; özel sektörde, nerede 50 yaşın üzerinde çalışan var diye baktığınızda kimseyi göremiyorsunuz. Bir kere, işin fiilî durumu, realitesi, özel sektörde, daha çok, genç işgücünün istihdam ediliyor olmasıdır. 50 yaşın üzerinde çalışanların sayısı, genel istihdam içerisinde önemsenemeyecek kadar azdır. O hâlde, vermediğiniz, fiilen sağlamadığınız bir hakkı gösteriyorsunuz ‘çalışsaydın emekli olabilirdin’ diyorsunuz.

Diğer taraftan, 7000 günlük prim ödeme gün sayısıyla birlikte düşündüğünüzde, daha korkunç tablolar ortaya çıkıyor. Kamu kesiminde, mevsimlik işçiler vardır, geçici işçiler vardır; sizin getirdiğiniz bu tasarıyla, yılda üç ay çalışan bir mevsimlik işçinin, emekli olabilmek için yetmişbeş yıl çalışması lazımdır; eğer yılda altı ay çalışıyorsa, emeklilik için kırk yıl çalışması gerekmektedir.

Dolayısıyla, bu getirdiğiniz bu düzen, şu getirdiğiniz sistem, insani değildir, Türkiye'nin ölçülerine ve özelliklerine de uygun değildir.” Sayın Abdüllatif Şener.

OKTAY VURAL (İzmir) – Osman Pepe Bey’in de var, onu da bir okuyun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ortak çalışıyorsunuz herhâlde.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin söyledikleriniz artık tarihte yazılı olduğu için, herkes okumasını biliyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Devam ediyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanaklar yalan söylemez.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – “Siz yanlışta ısrar ettikçe, biz de bunları söylemeye devam edeceğiz, bu yanlışlığa kamuoyunun dikkatini çekeceğiz. Belki de yıllar boyu, bu yanlışlığı yapanlar, kamuoyunun vicdanında mahkûm olacaklardır.” Sayın Bülent Arınç.

Bilgilerinize sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Sizin bir sözünüz yok mu?

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa ) – Ne dedi? Anlamadık ki önergeyi!

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

37’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 37. maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı yasanın 58. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Türk Tabipler Birliği” ifadesinden sonra gelmek üzere “Türk Eczacılar Birliği” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Hulusi Güvel

R. Kerim Özkan

 

Malatya

Adana

Burdur

 

Mehmet Ali Susam

 

Şevket Köse

 

İzmir

 

Adıyaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Şevket Köse konuşacaklar Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şu ana kadar yapılan konuşmalara ya da sorulan sorulara, Sayın Bakan, yasanın sadece bir bölümünün görüşüldüğünü, bütününe bakıldığında farklı sonuçlar çıktığını söyleyerek yanıt vermektedir. Yasanın bir bölümü ya da tümüne bakıyoruz, ama nedense aynı sonuç çıkıyor. Örneğin emekli aylıklarının haczedilebilmesinin önü 5510 sayılı Yasa’yla açılmıştır. 119 sayılı Yasa Tasarısı da haczi kaldırmıyor. Zaten emeklilerin aylıkları oldukça düşük. Bu da yetmiyormuş gibi, bir de az olan aylığın haczedilmesinin önü açılırsa emeklinin durumu daha da vahim olacaktır. Aylıkları, az da olsa emeklinin tek güvencesidir. Aylıklara el konulmasına izin verilmemelidir. Bu söylediğim, tasarının emeklileri kapsayan bir noktası sadece bu değildir.

Değerli milletvekilleri, tasarı sadece emeklilerin haklarını mı alıp götürüyor? Hayır. Emekliler gibi çalışanların da birçok hakkı elinden alınıyor. Yasa, sosyal güvenlikle ilgili ne varsa alıp götürüyor. Hükûmet “Hem çalışan hem de işveren memnun değil var olan Yasa’dan.” diyor. Oysaki kimse memnun değil. Sorunlar çıkıyorsa yeni bir düzenleme yapılmalıdır, ama devletin olduğu gibi kişilerin de yararı düşünülmelidir diye düşünüyorum. İktidar ise çalışanların ve emeklilerin zararına iş yapmaktadır. Bundan dolayı bu yasaya “IMF yasası” diyoruz. Zaten çalışanların da emeklilerin de haklarına iyi diyemeyiz. Az da olsa var olan haklar iktidar tarafından teker teker geri alınmaktadır. İnsanların en önemli haklarından biri olan sağlığı elinden aldığınız gibi, sağlığı bozuk nesiller yetişmesinin, iş gücü veriminin düşmesinin de önünü açıyor bu Hükûmet, yani iktidarınız.

Değerli arkadaşlarım, tasarının sorunları sadece düzenlemelerle kalmıyor. Emeklinin ve çalışanın haklarını elinden alan yasa tasarısı uygulanabilecek mi, bu da ayrı bir sorun. Bu konuda ciddi endişeler duymaktayız. Tasarı, sistemi o kadar karmaşık hâle getiriyor ki çalışanlar ve emekliler ne yapacağını bilemez durumdadır. Üstelik, Hükûmet Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemiş birçok maddede yeni düzenlemelere gitmektedir. Yasa yürürlüğe girmeden, henüz hiç uygulanmadan maddelerinde değişiklik yapılıyorsa Hükûmet önünü görmüyor demektir. Lütfen bu konuya çok dikkat edelim değerli milletvekilleri.

Tasarıya bir de başka gözle bakmak gerekir. IMF’nin dayattığı, sosyal güvenlik alanında emeklinin ve çalışanın yararlarını düşünmeyen tasarı, devlet bütçesini rahatlatma gibi bir amacı da taşımaktadır. Çünkü Hükûmet, maalesef, sosyal güvenliği bir yük gibi görmektedir. Oysa sosyal güvenlik sosyal devletin en önemli ilkelerinden biridir. Eğer, İktidar, sosyal güvenliği yurttaşların elinden alırsa sosyal devleti de öldürmüş oluyor. Peki, sağlık ve güvenlik hakları elinden alınmış insanlardan oluşan toplum ne derece sağlıklı bir toplum olacaktır? Sağlıksız bir toplumun üretimi o toplumu hem sosyal hem de ekonomik olarak geliştiremez. Eğer önleyici sağlık hizmetinin harcamalarını azaltırsanız, ileride daha çok harcama yapmak zorunda kalacaksınız.

Değerli milletvekilleri, yani bütçenin rahatlayacağı düşüncesi yanlıştır. Ayrıca, bu düzenleme insanların sağlıklarının elinden alınması pahasına yapılmaktadır ve bu uğurda çaba gösterilmektedir. Emeklileri zor durumda bırakırsanız çalışanların sağlığının bozulmasına göz yumarsınız, insan haklarını ihlal etmiş olursunuz. Kaldı ki Hükûmet sosyal güvenlikte kâr anlayışıyla hareket edemez. Ancak iktidar çalışana ve emekliye “Size bakamam, başınızın çaresine bakın.” diyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet bir an önce bu yanlıştan dönmelidir. Hâlâ bu yanlıştan dönebilmek için olanak vardır, vakit geç değildir. Hükûmet ise bu yanlıştan dönmediği gibi sosyal güvenlik alanında da reform yaptığını söylüyor. Bu yapılan bir reform değil, yıkımdır. Hükûmet bir yıkım yapmaktadır. Bu yıkım gelecekte vatandaşlarımıza çok ama çok pahalıya mal olacaktır. Yıkımı durdurmak isteyen emekçiler dinlenmiyor. Aksine emekçilere işkence yapılıyor, dayak atılıyor; dünkü bu uğurda dayak yiyen memur, işçilerde gördüğünüz gibi.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak tarihî uyarıyı bir kez daha yapıyoruz: Hükûmet yetkilileri bu yıkımı bir an önce durdurmalıdır. Hükûmet bir toplumun geleceğini yıkıyor, buna izin vermeyiz.

Değerli milletvekilleri, konuşmama son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köse.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Evet, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi, değerli milletvekili arkadaşımız, tabii, konuşmalarını yaptılar yalnız, tasarının çerçeve 56’ncı maddesini okursanız, orada, emekli gelir ve aylıklarının nafaka borçları dışında haczedilemeyeceğini görürsünüz. Zaten başından beri söylediğimiz bu. Tasarı okunmuyor dediğimiz, anlaşılmıyor dediğimiz bu.

Tasarı diyor ki: “Emekli aylıkları haczedilmez.” Hatip diyor ki: “Emekli aylıklarını haczediyorsunuz.” Bu şekilde bilgi verirsek topluma yazık ederiz, yanlış ederiz yani. Bizim, muhalefetin de görevi, iktidarın da görevi, yanlış varsa, eksik varsa bunları kürsüden ifade etmenizden biz de memnuniyet duyarız ama “haczedilemez” deniyor da, “haczedilir” derseniz burada, zaten toplumdaki sıkıntı da budur diyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Madde 37’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.25

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 38’inci maddesi üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 38. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 60. maddesinin birinci fıkrasının c bendinin 1 nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Gültan Kışanak

Hasip Kaplan

Sevahir Bayındır

 

Diyarbakır

Şırnak

Şırnak

 

Selahattin Demirtaş

Akın Birdal

Aysel Tuğluk

 

Diyarbakır

Diyarbakır

Diyarbakır

 

Osman Özçelik

 

Mehmet Nezir Karabaş

 

Siirt

 

Bitlis

“1) Harcamaların, taşınır ve taşınmazları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak, kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanılarak tespit edilecek geliri kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretten az olan vatandaşlar,”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 38. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 60. Maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Hüseyin Ünsal

 

İstanbul

Ankara

Amasya

 

Bayram Ali Meral

Durdu Özbolat

Fevzi Topuz

 

İstanbul

Kahramanmaraş

Muğla

“(1) Aile içindeki gelirinin kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretten az olan vatandaşlar,”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 38 inci maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi ile son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve son fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Recai Birgün

A. Jale Ağırbaş

 

İzmir

İzmir

İstanbul

 

Kamer Genç

Hasan Erçelebi

Hasan Macit

 

Tunceli

Denizli

İstanbul

 

 

Hüseyin Mert

 

 

 

İstanbul

 

“1) Harcamaları, taşınır ve taşınmazları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak, Kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanılarak tespit edilecek aylık geliri asgari ücretin üçte ikisinden az olan vatandaşlar,”

“80 inci maddede belirtilen aile, aynı hane içerisinde yaşayan eş, evli olmayan çocuk, büyük anne ve büyük babadan oluşur.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Önergeyle ilgili düşüncelerimi açıklamaya geçmeden önce, Sayın Bakan yerinde yok, ama bürokratlarının kendilerine bu dileğimizi iletmesi şeklinde bir şeyimiz olacak, Sayın Bakan da iletebilir. Şimdi, biraz önce bir hatip arkadaşımızın yine “tasarıyı doğru okumadığı” şeklinde bir ithamı oldu. Bu, gelir, aylık ve ödeneklerin nafaka borçları dışında haczedilemeyeceğine ilişkin hüküm. Eğer, maddeyi Sayın Bakan bir kez daha dikkatle okursa, sizler de dikkatle okursanız… Biz yanlışsak biz düzeltelim, ancak eski hâlinde, hâlen uygulanan hüküm “sadece nafaka borçları dışında haczedilemez” şeklinde idi. Ancak, yeni getirilen hükümde “88’inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.” şeklinde bir düzenleme var. 88’inci maddeyi de açıp bakarsa, prim tahsilatlarına ve takibine ilişkin madde olduğunu görecektir. Eğer, biz yanılıyorsak Sayın Bakan bizi uyarsın, kendisi yanılıyorsa kendisini düzeltsin diyorum.

Şimdi, önergeyle ilgili olarak, gerçekten eski yeşil kartlıların yerine bir sistem getiriliyor ve asgari ücretin üçte 1’inin altında geliri olanlara Genel Sağlık Sigortası ödeme zorunluluğu getiriliyor. Şimdi, bu sadece böyle olsa iyi diyeceğiz, ama 5510’dan farklı olarak burada farklı bir hesaplama yöntemi getiriliyor. Sadece kişinin gelirine değil, ailenin ortalama gelirine bakılıyor.

Bu ne demek değerli arkadaşlar? Şimdi, ailenizde 4 kişi çalıştığını ve 1 emekli olduğunu düşünün. Diyelim 3 kişi olsun -hesabı kolay olsun, soru şeklinde de arkadaşlarımız sormuştu- 3 kişi çalışıyor, 750 milyon emekli geliri var, üçe bölüyorsunuz, 250. Dolayısıyla, asgari ücretin üçte 1’inin üstünde. Bu arkadaşımız, asgari ücretin üçte 1’i ile asgari ücret tutarı arasında kaldığı için üçte 1’in karşılığı olarak 24 lira genel sağlık sigortası ödeyecek. “Önemli değil, miktar fazla değil.” diyebilirsiniz. Ancak Türkiye’de 2005 yılında gelir dağılımı sonuçlarına baktığımızda, ortalama 3 milyon 300 bin kişinin gelirinin 190 milyon liranın altında olduğunu görüyoruz. 14 milyon 600 bin kişinin gelirinin de 367 liranın altından olduğunu dikkatlerinize sunarsam, bu vatandaşlarımız için 24 lira da olsa önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu 24 lirayı kim ödeyecek? Evde çocuğu işsiz, bakmakla yükümlü değil, yirmi beş yaşına geçmiş, yüksek okulda okumuyor, dolayısıyla emekli geliri elde eden aile reisi bu zorunlu sigortayı ödemek zorunda kalacak.

Değerli arkadaşlar, bu, ayrıca bir tartışmayı yeniden gündeme getiriyor. Yani, asgari ücretin üçte 1’ine atıf yapmamız, Türkiye’de sanki asgari ücret refah sağlayan bir ücret ve dolayısıyla asgari ücretin üçte 1’i kadar geliri olan vatandaşımız da geçimini sağlayabilir, o zaman dolayısıyla genel sağlık sigortasını da ödesin. Yani, böyle bir mantığı gündeme getiriyoruz. Hiç değilse asgari ücretin üçte 2’si düzeyine çıkarılması şeklinde bir önerimiz oldu. Destek verirseniz, bu işsiz vatandaşlarımızın zorunlu genel sağlık sigortası ödemede bir ölçüde rahatlamış olacaklardır.

Bu dileklerimle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 38. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 60. Maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)

                                                                                                             ve arkadaşları

“(1) Aile içindeki gelirinin kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretten az olan vatandaşlar,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Topuz konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Topuz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

FEVZİ TOPUZ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 38’inci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 60’ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendinin değiştirilmesine ilişkin önergemiz hakkında söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, tasarı incelendiğinde, tasarının toplumun sosyal güvenlik ve sağlık haklarını tehdit ettiği, kazanılmış hakları ortadan kaldırdığı, sağlık ve sosyal güvenlik kurumlarının ticari işletmelere dönüştürüldüğü görülmektedir. AKP Hükûmeti bu tasarıyla sosyal hukuk devleti ilkesini görmezden gelmekte ve sosyal güvenlik kavramının içini boşaltmaktadır.

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın finansmanını sağlamak amacına yönelik olarak hazırlanan genel sağlık sigortası mevcut sağlık haklarını geriye götürmekte ve sağlık hakkını ortadan kaldırmaktadır.

Tasarı, özelleştirmeye dayalı bir sağlık programını amaçlamakta ve sağlık, temel hak niteliğinden uzaklaştırılarak, devletçe ödediğimiz vergilerle karşılanan sosyal bir hak olmaktan çıkarılmaktadır. Sağlık hakkı bundan böyle sadece belirli hizmetlerin karşılanması ile sınırlandırılabilmektedir. Tedavi için gerekli olan yöntem ve hizmetlere ulaşmak parası olanların hakkı olacaktır. Sistemin bu şekilde tasarlanması ile özel sağlık sigortalarına yönelme teşvik edilecek, Sosyal Güvenlik Kurumundan kaçış hızlanacaktır. Bu durumda Kurum, en düşük ve en sınırlı hizmeti sağlayan yoksulluk yönetimi kurumuna dönüştürülecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut yasa, yeşil kart verilen kişileri “aylık geliri veya aile içindeki gelir payı net asgari ücretin 1/3’ünden az olan vatandaşlar” olarak tanımlamaktadır. Getirilen yasa tasarısı ise “Harcamaları, taşınır ve taşınmaz malları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak, Kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanılarak tespit edilecek aile içindeki geliri kişi başına düşen aylık tutarı net asgari ücretin üçte birinden az olan vatandaşlar” olarak tanımlamaktadır.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle, söz konusu maddenin “Aile içindeki gelirin kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretten az olan vatandaşlar” olarak değiştirilmesini öngörmektedir. Zira, 5510 sayılı Yasa’nın 60’ıncı maddesinin (c) bendinde yapılan düzenlemeyle, sosyal sigortalarla ilgili hükümlere tabi olmayan kesimler genel sağlık sigortası kapsamına alınmıştır, ancak yoksulluk belirleme yönteminin Kuruma bırakılması yerinde bir düzenleme değildir. Bu konunun sosyal yardım ve primsiz ödemeler yasası çıkarılarak, nesnelliği, genelliği ve yasallığı konusunda kuşku yaratmayacak bir yöntem olarak düzenlenmesi gereklidir. Öte yandan, 5510 sayılı Yasa’da, yalnızca aile içindeki aylık geliri asgari ücretin üçte 1’inden az olan kişiler yoksul olarak belirlenmiştir.

5510 sayılı Yasa’da yeşil kart verilecekler için belirlenen ölçüt, sosyal sigortalarla ilgili hükümlere tabi olmayan kesimlerden genel sağlık sigortası kapsamına alınacaklara aktarılmış ve aile içindeki her türlü aylık gelirin tutarı net asgari ücretin üçte 1’inden az olan kişiler genel sağlık sigortalı sayılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni yasa tasarısında, artık kişinin geliri yanında taşınır ve taşınmaz malları ve bunlardan doğan hakları da dikkate alınacaktır. Bunun anlamı, yeşil kartlı sayılanların sayısı hızla düşecek ve örneğin geliri olmayan ama kendine ait tek gözlü bir gecekonduda yaşayan bir kişi artık yeşil kartlı sayılmayacaktır.

AKP Hükûmetinin işçiye, memura, esnafa ve çiftçiye karşı tutumu esasen ilk yıllarında ortaya çıkmıştır. AKP Hükûmetinin reform yutturmacaları ile başladığı, aşama aşama bugünlere getirdiği bu düzenleme AKP Hükûmetinin gerçek yüzünü bir kez daha ortaya çıkarmıştır.

Tasarı ile sosyal devlet anlayışı terk edilmekte, başta işçiler, memurlar ve emekliler olmak üzere ilgili tüm kesimlerin kazanılmış hakları geri götürülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Topuz, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

FEVZİ TOPUZ (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette Türkiye'nin gerçek bir sağlık ve sosyal güvenlik reformuna ihtiyacı vardır ve böylesi bir reform herkese sağlık ve güvenli gelecek hakkını sağlamalıdır. Lösemili çocuklardan dahi katılım payı alınmasını öngören bu tasarıyla, bundan sonra sağlık hizmeti alabilmek için bu ülkenin vatandaşı olmak, üstelik vergi ödemek, dahası genel sağlık sigortası primini yatırmak, hatta bir de katılım payı ödemek yetmeyecektir.

Bu anlamda, bu tasarının sosyal devlet anlayışı ile toplumun tüm kesimlerinin görüşleri alınarak yeniden ele alınmasını talep ediyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Topuz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 38. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 60. maddesinin birinci fıkrasının c bendinin 1 nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                 Gültan Kışanak (Diyarbakır)

                                                                                                             ve arkadaşları

“1) Harcamaların, taşınır ve taşınmazları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak, kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanılarak tespit edilecek geliri kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretten az olan vatandaşlar.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kışanak

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Pervin Buldan konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Buldan. (DTP sıralarından alkışlar)

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşık bir haftadır Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’nı Genel Kurulda geçirmeye çalışıyoruz ama ne yazık ki muhalefetin verdiği önergeleri dikkate almadan bunu yapıyoruz ve yine, iki gündür özellikle Dikmen Kapısı önünde eylem yapan insanlarımızın taleplerini dikkate almadan bunu yapmaya çalışıyoruz. Dün, yine, seksen kadın kurumunun altına imza attığı -dosyalarıyla birlikte geldikleri ve Dikmen Kapısı’nda basın açıklaması yaptıkları- kadınların taleplerini dikkate almadan bunları yapmaya çalışıyoruz. Ben, bu önergeyle ilgili sunumumu yaptıktan sonra, elimdeki dosyayı Sayın Bakanımıza ileteceğim. Zahmet edip eğer bu dosyayı incelerlerse, kadınların bu konudaki taleplerini belki dikkate alıp bu yasayı ona göre geçirirler diye temenni ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan sağlıkta düzenlenen reformlarla herkesin genel sağlık sigortası kapsamına alınacağını beyan etmektedir. Şunu önemle belirtmek gerekir ki…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanın önünü açın, Sayın Bakan dinlesin Sayın Hatibi. Lütfen…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Biz de aynı konuları konuşuyoruz.

BAŞKAN – Hayır, Bakanımız tamam Hükûmet sırasında oturmuyor da Sayın Bakana hitaben konuşuyorlar. Yanına oturun Sayın Kacır. Lütfen…

Buyurun.

PERVİN BULDAN (Devamla) – Ben Sayın Bakana dosya vereceğim zaten.

Şunu önemle belirtmek gerekir ki, bir eşitlik kriteri oluşturacaksak, bu yoksullukta eşitliği değil, hak temelinde eşitliği kapsamalıdır. Ancak, 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 38’inci maddesiyle öngörülen değişikliğe baktığımızda tam tersi bir durumu görmekteyiz. Bakanlık, yasa tasarısıyla on sekiz yaşına kadar herkesi genel sağlık sigortası kapsamına alırken on sekiz yaşından sonra çalışmaması durumunda bir yoksulluk tanımı yapmaktadır ve Sosyal Güvenlik Kurumunca belirlenecek bu yoksulluk sınırının üstünde bulunanlar, çalışmasalar dahi, genel sağlık sigortası primi ödemekle yükümlüdürler. Şu aşamada ise yoksulluk sınırı aile içerisinde fert başına 140 YTL olarak belirlenmiştir. Yoksulluk sınırının aylık 140 YTL’ye denk gelmesi ülkemizin şu anki ekonomik koşullarında oldukça gülünç bir durumdur.

Bunun yanı sıra kişi, aylık geliri olmamasına rağmen, ailede gelir elde eden kişinin gelirinin ailedeki fert sayısına bölünerek bu gelirin kişi başına aylık 140 YTL’ye denk düşmesi durumunda kişi kendi sosyal güvenlik primini kendisi yatırmak zorundadır. Burada şu noktaya dikkat çekmek istiyorum: Kişi reşit olduğu için sosyal güvenlik kapsamından çıkarıyorsunuz ama bu kişinin sosyal güvenlik primi ile ilgili düzenlemeyi yaparken aile içerisinde gelir elde eden kişinin gelirini baz alıyorsunuz. Yani bireyin sosyal güvenlik durumunu aile içinde gelir getiren bir başka kişiye bağımlı kılıyorsunuz. Özcesi, burada, kişinin ferdî özerkliğine dair yasal anlamda çelişkili bir tanım yapılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa değişikliği kamusal hizmeti kendi yurttaşına kara delik olarak gören siyasi zihniyetin, devletin kamusal hizmetini sınırlandırmasını hedeflemektedir. Oysa Türkiye, OECD ülkeleri arasında devletin sosyal güvenlik sistemine prim ödeyerek katkı yapmadığı tek ülkedir. Avrupa Birliği ülkeleri sosyal güvenlik ve sağlık için bütçelerinin yaklaşık yarısını harcarken Türkiye’de bu oran bütçenin beşte 1’ine dahi ulaşamamaktadır. Ancak Anayasa’da “Türkiye sosyal bir hukuk devletidir.” deniyorsa bunun bir gereği olarak da herkes için sağlık ulaşılabilir, eşit, ücretsiz ve nitelikli olarak kamu eliyle sunulmalıdır. Bu noktada izlenmesi gereken temel yaklaşım, sağlık ve sosyal güvenlik haklarının eşitlikçi ve tüm kesimleri kapsayan bir yapıya kavuşturulmasıdır. Ancak yapılan düzenlemeyle prim ödeme gücü bulamayanlar kapsam dışında bırakılmaktadır, toplumun yoksul kesimleri hak kaybına uğratılmakta, genel sağlık sigortası kapsamı dışında tutulmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Buldan.

Buyurun efendim.

PERVİN BULDAN (Devamla) – Bitiriyorum Başkan.

Bu nedenle, sosyal hukuk devletinin temel yükümlülüğü olan sağlık hakkının korunması amacıyla vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle, gelir tespitinde aileden bağımsız olarak kişinin gelirinin esas alınarak genel sağlık sigortalısı olmasını öngörüyoruz ve yine asgari ücretten az geliri bulunanların da genel sağlık sigortasının devlet tarafından ödenmesini teklif ediyoruz. Nitekim, asgari ücret, zaten asgari düzeyde geçimin sağlanabileceği gelir eşiğini ifade etmektedir.

Divanı ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Buldan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 38’i oylarınıza…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Tamam, karar yeter sayısını arayacağım.

Madde 38’i oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.

39’uncu maddede bir adet önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 39. Maddesi ile 5510 sayılı yasanın 61’inci maddesinde yer alan “18 yaşını dolduruncaya kadar” ifadesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 02.04.2008

 

Ufuk Uras

Osman Özçelik

Selahattin Demirtaş

 

İstanbul

Siirt

Diyarbakır

 

Akın Birdal

 

Sırrı Sakık

 

Diyarbakır

 

Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Konuşacak bir arkadaş var mı, gerekçeyi mi okutayım?

Buyurun Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinize iyi akşamlar diliyorum, saygılar sunuyorum.

Bu kürsüde birkaç kez tekrar etmemize rağmen, uyarmamıza rağmen hâlen hukuksuz bir şekilde DTP’ye karşı bir ambargo uygulanıyor.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Ses, ses!

SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Daha önce de burada söyledik; bütün yurt dışı gezilerinde, Sayın Meclis Başkanının çıktığı gezilerde, Sayın Cumhurbaşkanının ve Başbakanın ve Parlamento gruplarının, hiçbirine DTP’nin dâhil edilmemesini bir türlü anlayamıyoruz. Daha dün yurt dışından dönen Meclis Başkanımız üç grupla, üç beyazlarla birlikte gittiler ve geri döndüler. Şimdi, AKP katılıyor, MHP katılıyor, CHP katılıyor; DTP niye katılmıyor, onu anlamıyoruz. Bu haksızlık devam ettiği müddetçe biz bu platformda her gün bunu gündeme getireceğiz. Kendi içerisinde hukuku uygulamayan bir parlamento halka hukuk vadedemez ve kimse de buna inanmaz.

Sevgili arkadaşlar, şimdi, birkaç gündür bu yasayla ilgili görüşmeler yapıyoruz. Sayın Bakan hep şunu söylüyor: “Ya buraya arkadaşlar çıkıyor, efendim, yasayla ilgili konuşmuyor.” Hepimiz konuştuk, biz yüzlerce önerge verdik, diğer siyasi partiler verdiler. Bir tek tane önerge kabul edildi mi? Uzlaşıdan yana bir tavır takındınız mı? Oturup konuştunuz mu? Sayısal çoğunluğunuzla diğer muhalefeti görmemezlikten geliyorsunuz. Eğer böyle devam ederse ortak bir hukuk bulamayız. Bu noktada Parlamentonun ortaklaşması gerektiğini düşünüyoruz. Ne yazık ki bu yok. Bunun için de bu antidemokratik uygulamalarınıza karşı biz sürekli, muhalefet partisi olarak sizleri halka şikâyet edeceğiz.

Sokakta kamu emekçileri, parlamenter demokrasiye inanıyorlar, “Sorunlarımızı Ankara’da çözmek istiyoruz…” Parlamentonun kapısına geliyorlar ama sosyal devlet dediğimiz bu devlet, eli sopalı, eli silahlı, kamu emekçilerini dövüyor. Bu yetmiyor, “nevroz”da alanlara çıkıp bayramını kutlamak isteyen insanlar kurşunlanıyor. Biraz önce CHP’den bir milletvekili, sözüm ona sosyal demokratlar, çıkıp o masum insanların ölümünü onaylayan laflar sarf ettiler. Peki, o katillerin günahı yok mu? Sokakta insanlara kurşun sıkan, 3 insanı öldürenlerin hiç mi günahı yok?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Askere kurşun sıkanların hiç mi günahı yok?

SIRRI SAKIK (Devamla) – On dört yaşındaki çocuğun kolunu kıran o güvenlik güçlerinin hiç mi günahı yok?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – 14 çocuğu öldürenlerin hiç mi günahı yok?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – İşkencecilerin günahı yoktur Sırrı.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sizden beklenen, bunlardan hesap sormaktır. On dört yaşındaki çocuğun elinde taş da olabilir ama devletin görevi bunlara silah sıkmak değil.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Devlete kurşun sıkanların hiç mi günahı yok?

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sosyal devlet şefkatli devlet olur, eli silahlı devlet olmaz, eli sopalı devlet olmaz. Bu çok gerilerde kaldı. Artık devletimizle biz uygar bir şekilde barışmak istiyoruz. Çoluk çocuğumuza hayatın her alanında zulmetmeyi artık kabul etmiyoruz.

Sevgili arkadaşlar -bize bunu söylerken- dün Siirt CHP İl Başkanı size geldi, Siirt’te Siirt İl Emniyet Müdürünün nasıl kahvelere girdiğini, bırakın “nevroz” kutlamalarını, direkt vatandaşlara nasıl sinkafla hakaret ettiğini bizzat il başkanınız gelip size söyledi. Sizden, çıkıp burada o il başkanınızın taleplerini burada seslendirmenizi bekliyorduk ama ne yazık ki bu olmuyor.

Aslında bugün burada Sosyal Güvenlik Yasası değil, bugün burada antidemokratik yasalar ve Anayasa tartışılmalıydı yoksa başka türlü bu ülke özgürleşmez. Bu ülkenin seçtiği Cumhurbaşkanı hakkında dava açılıyor; halkın iradesiyle gelen sizin, bizim hakkımızda, yargı durumdan vazife çıkarıyor. Bunlara seyirci kalıyorsunuz ve sonra dönüyorsunuz emekçileri nasıl kırparız, nasıl IMF’ye yaranırız, nasıl iş çevrelerine yaranırız? Asıl sorun burada. Eğer yüreğiniz varsa eğer bu ülkeyi özgürleştirmek istiyorsak buyurun, hep birlikte bu 12 Eylül rejiminden kalan o faşist yasaları ve Anayasa’yı birlikte değiştirelim. O zaman halkın iradesi olur. Bunları yapabilirsek sosyal bir devlet oluruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sakık, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Sevgili arkadaşlar, şimdi bakın, son günlerde burada Anadolu’dan gelen insanlar var. Burada gelip günlük 30-40 milyon liraya çalışıyorlar. Bu insanların büyük bir çoğunluğu inşaatlarda hiçbir güvencesi olmayan ve tedbir alınmadan hayatlarını kaybediyorlar. Muş’tan 3 vatandaşımızın 2’si öldü, 1’i şu anda araştırma hastanesinde bitkisel hayatta.

BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen son cümlenizi alayım.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Ben bitiriyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, siz birazdan buradan evinize gideceksiniz, çoluk çocuğunuzun yüzüne bakacaksınız, bu söylediğim tabloyu bir beyninizden geçirin. Eğer çocuklarınıza, eşinize ve geleceğinize dair bunlarla ilgili vicdanınız rahatsa, çocuklarınıza sarılıp rahat bir şekilde uyuyorsanız sorun ağırdır ama rahatsızsanız bunları değiştirmemiz lazım. Eğer rahat uyuyorsanız size iyi geceler diliyorum, iyi uykular diliyorum.

 Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, tabii ki her grubun içerisinde hata yapan insanlar olabilir, güvenlik güçlerimizin içerisinde de olabilir, başka yerde de olabilir. Bunları genelleme yapmamak…

SIRRI SAKIK (Muş) – Biz genelleme yapmadık, silah sıkanları kastettik Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hayır, hayır, şunu söyledim…

SIRRI SAKIK (Muş) – Genelleme yok…

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Daha ne genelleyeceksin?

SIRRI SAKIK (Muş) – İnsanlara kurşun sıkanlardan bahsettim ben.

BAŞKAN – Tamam, ben bir şey demedim zaten yani...

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Daha ne genelleyeceksin? “Eli silahlı, sopalı devlet.” diyorsun.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkanım, bu konuda duyarlı olan vali ve güvenlik güçlerine de “nevroz” sonrası teşekkür ettik.

BAŞKAN – Tamam.

SIRRI SAKIK (Muş) – Gittik ilimizde, ilçemizde onlarla yan yana olduk. Bu konuda bir sıkıntımız yok.

BAŞKAN – Sayın Sakık, ben de o hususu belirtmek istedim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ama hukuksuzluk uygulayan herkese karşı bu tavrımızı da sürdürürüz.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Anladık!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – “Devlet” diyorsun.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ben devlet demedim, devletin güvenlik güçleri…

RASİM ÇAKIR (Edirne) – “Eli silahlı, sopalı devlet” dedin.

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 39’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 40 üzerinde dört adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 40 ıncı maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Ünal Kacır

Mustafa Ataş

 

Yozgat

İstanbul

İstanbul

 

Yılmaz Helvacıoğlu

 

Ramazan Başak

 

Siirt

 

Şanlıurfa

“d) Kişilerin hastalanmaları halinde ayakta veya yatarak; ağız ve diş muayenesi, diş hekiminin göreceği lüzum üzerine ağız ve diş hastalıklarının teşhisi için gereken klinik muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbî müdahale ve tedaviler, diş çekimi, konservatif diş tedavisi ve kanal tedavisi, hasta takibi, diş protez uygulamaları, ağız ve diş hastalıkları ile ilgili acil sağlık hizmetleri, 18 yaşını doldurmamış kişilerin ortodontik diş tedavilerinin 72 nci maddeye göre belirlenen tutarı,”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 40 ıncı maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “18 yaşını doldurmamış kişilerin ortodontik diş tedavilerinin 72 nci maddeye göre belirlenen tutarı ile 18 yaşını doldurmamış veya 45 yaşından gün almış kişilerin diş protezlerinin 72 nci maddeye göre belirlenen tutarının % 50'si.” ibaresinin, “ortodondik diş tedavileri ile diş protezleri tutarı.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Osman Durmuş

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı

 

Kırıkkale

Manisa

Konya

 

Emin Haluk Ayhan

Mehmet Günal

Kemalettin Nalcı

 

Denizli

Antalya

Tekirdağ

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 40. maddesinde değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “18 yaşını doldurmamış kişilerin ortodontik diş tedavilerinin 72 nci maddeye göre belirlenen tutarı ile 18 yaşını doldurmamış veya 45 yaşından gün almış kişilerin diş protezlerinin” ibaresinin, “ortodontik diş tedavileri ile diş protezlerinin 72 nci maddeye göre belirlenen tutarı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Osman Kaptan

 

Trabzon

Malatya

Antalya

 

Mustafa Özyürek

Esfender Korkmaz

Bayram Meral

 

İstanbul

İstanbul

İstanbul

 

Gürol Ergin

Faik Öztrak

Bülent Baratalı

 

Muğla

Tekirdağ

İzmir

 

Ali Rıza Öztürk

 

Birgen Keleş

 

Mersin

 

İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 40. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 63. maddesinin birinci fıkrasının d bendindeki, “…ile 18 yaşını doldurmamış veya 45 yaşından gün almış kişilerin diş protezlerinin 72. maddeye göre belirlenen tutarının %50’si.” İbareleri yerine, “…ile diş protezlerinin 72. maddeye göre belirlenen tutarının tamamı” ibareleri ile değiştirilmesini, ikinci fıkranın başındaki “kurum” kelimesinden sonra “sağlık hakkı ihlaline yol açmayacak biçimde” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.

 

Gültan Kışanak

Selahattin Demirtaş

Hasip Kaplan

 

Diyarbakır

Diyarbakır

Şırnak

 

Akın Birdal

Sevahir Bayındır

Aysel Tuğluk

 

Diyarbakır

Şırnak

Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Kışanak

Siz mi konuşacaksınız Sayın Kaplan?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal devletin en başta gelen görevi, vatandaşına sağlık hizmetlerini her kademede eşit olarak sunmaktır. Yani diş hekimliği alanı ayrı, yok başka cerrahi alanlar ayrı, şu branşta böyle, bu branşta böyle… Sağlık bir bütündür ve bunun örnekleri dünyada vardır. Biz bir tercih yapmışız sosyal güvenlik reformunu yaparken. Dünyada iki örnek vardı bu konuda. Dünyadaki örneklerden birisi, sosyal devletin hem katkılarını, kaynaklarını belirler. Gelirlerini vergilerden temin eden bir devletler topluluğu var, bir de primlerden temin eden. IMF, primleri, Hükûmete uygun bulduğu için… Her ne kadar 1999 yılında muhalefette söyledikleri sözleri bugün farklı bir şekilde dile getiriyorlarsa da şunu çok açık ifade etmek lazım: Devletin katkı oranı nedir? Vatandaştan istiyorsunuz, katkı payını istiyorsunuz; diş hekimliğinde de istiyorsunuz, protezde de istiyorsunuz. Ama sosyal devlet olmanın çok belirgin bir ölçüsü var: Devletin katkı oranı üçte 1’dir, sosyal devletlerde, hukuk devletlerinde üçte 1’dir. Şimdi üçte 1 katkı payını koymayan devlet ne yapıyor; sigortalıdan, BAĞ-KUR’ludan, tarımdan, çiftçiden, memurundan almaya kalkıyor. İşte, bu sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmayan bu düzenlemeler nedeniyle verdiğimiz bir önerge bu. Bunun devamında da katkı payıyla ilgili önergelerimiz var.

Ancak şunu bir ifade etmek istiyoruz: Yani sosyal güvenlik reformu projesine haksızlık etmek istemiyoruz. Gerçekten, Sayın Bakanın Hükûmetin en fazla yorulan bakanı olduğunu, bu konuda da elinden gelen gayreti gösterdiğini de biliyoruz. Bütün emek cepheleriyle görüşmeler, grupları ziyaretlerini de biliyoruz. Ama ne yazık ki, gelin görün ki AKP’yi aşıyor proje. AKP’nin, Hükûmetin iradesini aşıyor, Meclisteki milletvekillerinin iradesini aşıyor. Çünkü önlerine öylece bir beyaz kitap konuldu. 5-12 milyon arası grup etkileniyordu. “Dört aşamalı bir reform yapacaksınız.” denildi. “Sosyal güvenlik kurumunu tek çatı altına alın.” denildi. “Sağlık artı sosyal… 5510 sayılı Yasa.” denildi. Sadaka devletten sosyal devlete geçiş için fazla bir şey söylenmedi. “Karadelik” denildi. Karadeliğin kabahati de çalışana, emekçiye, halkımıza bulundu.

Peki, kardeşim, batan bankalardan 100 milyar devlet ödemiş. Sosyal güvenlik açığı sadece ve sadece 46 milyar. Burada hiç mi başka karadelik yok? Savaş harcamalarına ayrılan bütçe 100 milyar dolar son yıllarda. Yakın zamanda 12 milyar dolar F-35 uçaklarına ayırdınız savaş harcamalarında.

Yani bu ülkenin emekçisi, memuru, işçisi, ailesi sağlıklı büyüyemezse, ekonomik göstergeleriyle gelişmiş Avrupa standartlarında yaşayamazsa hepsi, Afrika’daki açlıktan kırılmış insanlar gibi yeterince beslenmemiş çocukları 3 değil 333 tane doğursanız ne olur?

Bu ülkenin geleceği sağlıklı bireyde olur, özgür bireyde olur, örgütlü toplumda olur, demokraside olur, hukukta olur. Ee, bunu sağlamak için sağlığı sağlıklı yapacaksınız, eğitiminizi düzenli yapacaksınız. Bu sağlık ve eğitim gibi temel göstergelerde devlet işte, katkı payını üçte 1 oranında katmak zorundadır. Sosyal güvenliğin millî güvenliğin harcı olduğunu iddia ediyorsanız, bu ülkenin millî birliği, bütün demokrasi de sosyal güvenlikten geçer.

Bu açıdan, AKP’yi aşan… Haksızlık ve insafsızlık etmek istemiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan konuşmanızı tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bitiriyorum.

Zaten görüyorum, CHP ile MHP’de gözlere bakıyorum. Gerçekten biraz toleranslı bakıyorlar. Yani geçmiş dönemde bu tartışmalar da yaşandı. Ama tarih bizi nasıl affeder, biz halka nasıl hesap veririz, vicdanımıza nasıl hesap veririz? Bu sosyal güvenlik anlayışıyla hepimiz sorumluyuz, hepimiz bunun altında kalırız.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Biraz zor, zor! O vicdanının hesabını veremezsin! Zor! Vicdan varsa tabii.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Gerçekten bu tasarı derhâl geri çekilmelidir. Bu tasarı geri çekilmeli ve halkın, emekçinin, çalışanın, köylünün gerçek talepleri yerine getirilmelidir.

OECD ülkeleri içinde en çok benim ülkemde ücret ödeniyor, en uzun emeklilik benim ülkemdedir. Bunların hiçbirisinin gerçekle bağlantısı yoktur. Getirin reel rakamları OECD ülkeleri içinde bir emeklinin aldığı maaşla senede 3 defa tatil yapıyor; arabası var, evi var, borcu yok ve tatil yapabiliyor…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen konuşmanızı bitiriniz.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

HASİP KAPLAN (Devamla) – …ve biz böyle bir ülke özlüyoruz. Motorları maviliklere sürebilecek, özgür geleceği bir ülke düşlüyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu, ülkede de bu sosyal güvenlik reformu gerçek anlamda olmakla olur. Bu önergemiz bu değişimle ilgilidir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 40. maddesinde değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “18 yaşını doldurmamış kişilerin ortodontik diş tedavilerinin 72 nci maddeye göre belirlenen tutarı ile 18 yaşını doldurmamış veya 45 yaşından gün almış kişilerin diş protezlerinin” ibaresinin, “ortodontik diş tedavileri ile diş protezlerinin 72 nci maddeye göre belirlenen tutarı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                M. Akif Hamzaçebi (Trabzon)

                                                                                                             ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kaptan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Tasarı’nın çerçeve 40’ıncı maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, ağız ve diş hastalıklarında doktor muayenesi, diş çekimi, ortodontik tedavi, protez, onkolojik ve benzer tedavi ve uygulamalar konusunda sağlık yardımlarının düzenlendiği bu maddeyle, sigortalının ödeyeceği para miktarı tedavi giderinin yüzde 10’u iken yüzde 50’sine çıkarılmaktadır.

Ayrıca, 18-45 yaş arası kişilerin diş protez giderlerinin de tamamının sigortalı tarafından ödenmesi bu maddeyle hükme bağlanmaktadır. Biz ise, tasarının 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın 63’üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ve ikinci fıkrasında değişiklik yapan 40’ıncı maddesinin “Ortodontik diş tedavileri ile diş protezlerinin 72’nci maddeye göre belirlenen tutarı…” şeklinde değiştirilmesini yani belirlenecek tutarın tamamının kurum tarafından ödenmesini, yaş sınırının da kaldırılmasını teklif etmekteyiz. Zaten mevcut uygulamada da yaş sınırı yoktur.

Sayın milletvekilleri, kişiler için, sağlıklı yaşamak anayasal bir haktır. Bu hakkı sağlamak da devlet için görevdir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 25’inci maddesine göre “Herkesin, gerek kendisi gerekse ailesi için, tıbbi bakıma, gerekli sosyal hizmetler dâhil olmak üzere, sağlığını sağlayacak uygun bir yaşam düzeyine sahip olmaya ve hastalık hâllerinde güvenliğe hakkı vardır.” denmektedir. Bu konuda Anayasa Mahkemesi 1990/27 esas, 1991/2 sayılı 17/1/1991 tarihinde verdiği bir kararında, sosyal güvenlik çerçevesinde yapılacak sağlık yardımlarının, Anayasa’nın 65’inci maddesindeki “Devlet, … öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir” sınırlamasına tabi olamayacağı belirtilmektedir.

Maalesef, bu tasarıyla görüyoruz ki hem İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi hem Anayasa Mahkemesinin bu kararı göz ardı edilmektedir. Artık, sosyal devlet yerini tüccar devlete bırakmaktadır. Kayıt dışılık özendirilmektedir. Hâlbuki sosyal güvenlikte başarı sağlamanın yolu, kayıt dışılığın önlenmesine bağlıdır. IMF’nin ve Dünya Bankasının talimatlarına değil, meydanlara inen emekçilerin sesine kulak vermeye bağlıdır.

Sayın milletvekilleri, bu tasarıyla insanlarımız daha çok çalışacak, daha çok prim ödeyecek, daha geç emekli olacaklar ve daha az maaş alacaklardır. Mevcut duruma göre hak kayıpları olacaktır.

Kadınlarımız erkeklerden iki yıl daha erken emekli olurken, bu tasarıyla kadın-erkek eşitliği ancak altmış beş yaşta emekli olmakla sağlanmaktadır. Hani hak kaybı yok deniyordu? Kadınlarımızın iki yıl bile olsa erken emekli olma hakkı ellerinden alınmaktadır, kendilerine çok görülmektedir. Bu, hak kaybı değildir de nedir?

Sayın milletvekilleri, TÜRK-İŞ, Hak-İş, Türkiye Kamu-Sen ve Memur-Sen, bu hak kayıplarını nasıl ve hangi gerekçeyle görmüyorlar, anlayamıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaptan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

OSMAN KAPTAN (Devamla) – Sayın Bakan, mademki hak kayıplarından TÜRK-İŞ, Hak-İş, Türkiye Kamu-Sen ve Memur-Sen bu kadar memnunlar, hak kaybı olduklarına inanmıyorlar, o zaman bu sendikaların genel başkanlarının emeklilik yaşını 80’e, hatta 90’a çıkarın.

Verdiğimiz bu önergeyle biz, sendika ağalarının değil, emekçilerin, emekli dul ve yetimlerin, çalışanların hakkını korumak istiyoruz. O nedenle bu önergemizi verdik.

Önergemizin kabulünü diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaptan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 40 ıncı maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “18 yaşını doldurmamış kişilerin ortodontik diş tedavilerinin 72 nci maddeye göre belirlenen tutarı ile 18 yaşını doldurmamış veya 45 yaşından gün almış kişilerin diş protezlerinin 72 inci maddeye göre belirlenen tutarının % 50’si” ibaresinin, “ortodontik diş tedavileri ile diş protezleri tutarı.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                  Osman Durmuş (Kırıkkale)

                                                                                                             ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Durmuş, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 40’ncı maddeye verdiğimiz önerge dolayısıyla söz almış bulunuyorum.

Sayın Bakan zaman zaman birilerinin kanunu okumadığını ifade ediyor. Biz şimdi kanunu okursak konuşacak süremiz kalmayacak. Elimizdeki kanuna göre konuşuyoruz efendim. Sizin vereceğiniz önerge elimize geçmediğine göre, sizin verdiğiniz kanun tasarısına göre konuşmak zorundayız.

Burada diyorsunuz ki: “…acil sağlık hizmetleri; 18 yaşını doldurmamış kişilerin ortodontik diş tedavilerinin 72 nci maddeye göre belirlenen tutarı ile 18 yaşını doldurmamış veya 45 yaşından gün almış kişilerin diş protezlerinin 72 nci maddeye göre belirlenen tutarının % 50’si.” Ağız, diş tedavisi giderlerinin ödenmeyecek kısmı neresi? On sekiz-kırk beş yaş grubuna ait. Ödenecek bölümü ne? On sekiz-kırk beş dışındaki diğer yaşlar. Tamamını mı ödeyecek? Hayır, yüzde 50’sini ödeyecek.

Peki, 68’inci maddeye göre emeklilerde yüzde 10, çalışanlarda yüzde 20 katkı payı alıyoruz. Bu yüzde 50 ilaveyi nasıl hesaplayacaksınız? Kümülatif fiyatın üzerine yüzde 20 katkı payını koyduktan sonra mı, onu çıkardıktan sonra mı? Yani, bir koyundan iki post çıkarıyorsunuz; hem yüzde 10 alıyorsunuz veya 20 alıyorsunuz, bir de yüzde 50 alıyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, ortodonti çok özel bir diş hekimliği branşıdır. Türkiye'de sayıları çok çok sınırlıdır. Bugün ortodontiden çocuklarınız için randevu isteseniz 75. Yıl Hastanesinde iki yıldan evvel randevu alamazsınız, üniversitelerimizden isteseniz dört yıldan evvel randevu alamazsınız. Bu belirlenen fiyatın tamamını, yüzde 100’ünü ödeseniz o fiyatla kimse size bakmaz. Türkiye gerçeklerini konuşalım. Türkiye gerçekleri: Cebinden çok büyük, fahiş paralar vermeden ya da özel aracılarla randevu talebini yenilemeden siz ortodontide çocuğunuzun yanlış dizilmiş, bozuk dişlerini düzeltemezsiniz. O hâlde burada neyi konuşuyoruz?

Anayasa’nın 56’ncı maddesi, herkesin istifade edeceği hizmetin yaygın bir biçimde uygulanacağı bir genel sağlık sigortası kurulabileceğinden bahsetmekte. Şimdi, yaşa bağlı sınırlama… Bireyin yaşamının dönemleri arasında farklı uygulamalar öngörüyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, yedi yaşına kadar olan dişler “geçici dişler”dir, halk arasında “süt dişi” dediğimiz. On altı-on sekiz yaşına kadar yirmi dört adet dişe kavuşur gencimiz. On altı-on sekizden sonra azı dişleri çıkar; çoğu zaman da bunlar çıkmaz, gömülü kalır ve cerrahi işlemlerle çıkarmak zorunda kalırsınız. Onun için, dişlerin dizilim düzeni ve dişlerin kapanış şekli, üst çeneyle alt çenenin ilişkileri insan hayatında çok önemlidir.

Bu ahengi sağlayamazsanız ne gibi değişiklikler olur, söyleyeyim: Erken dönemde bir diş çürüğünü tedavi ettiğinizde dolgu yapıyorlar. Dolgunuz yüksekse, kaplamanız yüksekse “oklüzyon” dediğimiz kapanma şekli bozulur. Bu kapanma şeklinin bozukluğu, dolgu yüksekliği, çene eklemini bozar, eklem resmen yer değiştirir. Deneysel çalışmalarla biz bunu gözlemledik ve buna bağlı müzmin baş ağrıları olur. Bu baş ağrısı birçok tetkik ve araştırmadan sonra yakalanabilir ya da yakalanamaz ve çalışma verimini düşürür. Şimdi, siz de on sekiz yaşına gelmiş, on sekiz yaşından gün almışa özel, şimdi önerge veriyorsunuz, onu devre dışında bırakıyorsunuz. Zaten dişin yirmi dört adedinin kendini düzenleme dönemi bu yaş grubu. Azılar çıktığı zaman sıkışıyor, sağa sola zorluyor ve ağızdaki şekil bozuluyor. Siz, tedavi şansını belli bir yaş grubuna vermiyorsunuz, bu yanlıştır. Önergenizde getiriyorsanız, hiç istisna getirmeyin, tamamını düzeltmemiz lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Durmuş, konuşmanızı tamamlayın lütfen.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Değerli milletvekilleri, biraz evvel Anayasa’dan bahsettim. Anayasa’nın 56’ncı maddesini tekrar söylüyorum: “…herkesin yaşamını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak…” direktifini veriyor 56’ncı madde. Bazı yaşlarda “evet” bazı yaşlarda “hayır”; bu yanlıştır. Yine, Anayasa’nın 65’inci maddesini öne sürebilirsiniz. “Devletin imkânları düzeyinde bunları sağlayacağız.” diyebilirsiniz. Ancak, Anayasa Mahkemesinin sağlıkla ilgili kararı var, bunu göz ardı edemezsiniz. “Sosyal güvenlik hakkını ortadan kaldıran ya da onu kullanılmayacak hâle getiren sınırlamalar uygulanma alanı bulmamalıdır.” diyor. O hâlde biz, Anayasa Mahkemesi bozuyor tekrar getiriyoruz.

Bir şeyi daha söyleyeyim, son olarak: Milletvekili olarak şimdi diş hekimine gidin, önce sizin panoramik bir çene filminizi istiyorlar. Neden? Zannedersiniz ki teşhisi sağlamak için.

BAŞKAN – Sayın Durmuş, konuşmanızı tamamlayınız lütfen, bir dakikayı geçti.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Bitiriyorum, hemen bitiriyorum Sayın Başkanım.

Tedaviniz olur, ikinci defa panoramik diş çekimine gönderiyorlar. Niçin? Sizin beyanınıza, milletvekili olarak sizin beyanınıza güvenilmiyor. Hekimin yaptığı tedaviye güvenilmiyor, ödemeye esas olmak üzere iki ayrı film masraf olarak kullanılıyor. Bir şey söylüyorum: Bütçe, tedavi için ayrılmış bir bütçedir.

BAŞKAN – Sayın Durmuş, iki dakikaya yaklaştık, lütfen efendim…

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Bütçe, parayı ödeyecekleri tatmin için bir bütçe değildir. Yeni bir masraf kapısı Mecliste de, uygulamada da yapılıyor, bunun düzeltilmesini ivedi olarak istiyorum ve bu vesileyle önergeme destek istiyorum. Çocuklarınıza yazık etmeyin.

Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 40 ıncı maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

“d) Kişilerin hastalanmaları halinde ayakta veya yatarak; ağız ve diş muayenesi, diş hekiminin göreceği lüzum üzerine ağız ve diş hastalıklarının teşhisi için gereken klinik muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbî müdahale ve tedaviler, diş çekimi, konservatif diş tedavisi ve kanal tedavisi, hasta takibi, diş protez uygulamaları, ağız ve diş hastalıkları ile ilgili acil sağlık hizmetleri, 18 yaşını doldurmamış kişilerin ortodontik diş tedavilerinin 72 nci maddeye göre belirlenen tutarı,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sosyal güvenlik sisteminde, bu diş protezleriyle ilgili ödemeler oldukça sınırlı. Bazı Avrupa ülkelerinde bir global bütçe, bir pay ayrılıyor; o bittikten sonra bununla ilgili yeni bir ödeme de yapılmıyor. Biz bu alanla ilgili düzenlemede, yaş ve ödeme sınırlamasını getirirken bu uygulamaları da dikkate almış idik. Ama sosyal taraflarla yaptığımız değerlendirmede, az önce Sayın Durmuş’un da ifade ettiği gibi, bu yaş ve tedavi bedeli sınırlarını kaldırdık. Umarım, bütün vatandaşlarımız için de hayırlı olmuştur.

Teşekkür ediyorum, önergeye katılıyoruz efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddede sayılan diş tedavilerinin yanı sıra diş protezi ihtiyacı olan her yaştaki genel sağlık sigortalılarının diş protezlerinin bedellerinin de 5510 sayılı Kanunun 72 inci maddesine göre belirlenen tutarının tamamının karşılanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam Sayın Genç.

Kabul edilen önerge istikametinde 40’ıncı maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.

41’inci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 41. Maddesi ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 64. Maddesine eklenen (c) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Hüseyin Ünsal

 

İstanbul

Ankara

Amasya

 

Bayram Meral

Malik Ecder Özdemir

Durdu Özbolat

 

İstanbul

Sivas

Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Malik Özdemir konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 119 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 41’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, önergeye ilişkin değerlendirmeme geçmeden önce, bir milletvekili olarak bir tespitimi, bir üzüntümü Genel Kurulla paylaşmak istiyorum. Son günlerde, hangi gerekçeyle olursa olsun, söz alan bir grup milletvekili arkadaşımız bu kürsüye çıkıyor, nevruz bayramı kutlamalarında Doğu’da ve Güneydoğu’da yaşanan olayları ve bu olaylarda güvenlik güçlerinin uyguladığı şiddeti söylüyorlar ve bu şiddeti kınadıklarını söylüyorlar. Bu arkadaşlarımız bu söylemlerini bir kere değil, âdeta sistemli bir biçimde bir kampanyaya dönüştürerek söylüyorlar.

SIRRI SAKIK (Muş) – Senden mi müsaade alacağız, ne yapacağız?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hükûmet açıklama yapana kadar da söyleyeceğiz. (DTP sıralarından alkışlar)

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Şimdi, sizi anlıyorum…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu kürsü halkın kürsüsü, onun için geldik.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlarım…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sosyal demokratlar, böyle sınıfta kaldınız! Bu kafayla barajın altında da kalırsınız!

BAŞKAN – Sayın Kaplan… Sayın Kaplan, sakin olalım lütfen.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın Milletvekili, sizi anlıyorum ben. Sizin ne demek istediğinizi anlıyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yazıklar olsun sizin gibi sosyal demokratlara!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Ama anlayamadığım, bu konuda iktidarın, Hükûmetin ve AKP sıralarındaki milletvekillerinin suskunluğudur. Bunu bir türlü anlayamıyorum.

NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Siz niye susuyorsunuz?                         

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Biz susmuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, ya çıkın bu kürsüden…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Zaten sıfır oy almışsınız bölgeden, sıfır oy almışsınız.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – …bu kampanyaya karşı ya çıkın bu kürsüden “Evet, nevruz olaylarında Doğu’da ve Güneydoğu’da…”

SIRRI SAKIK (Muş) – Onu siz yapıyorsunuz, siz!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – “…bazı devlet memurları, bilerek ya da bilmeyerek şiddet uygulamıştır.”

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Bilerek…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – “Bu, bizim beceriksizliğimizdir, bunun için toplumdan özür diliyoruz.” deyin ya da çıkın bu kürsüden “Doğu ve Güneydoğu’da asıl terörü uygulayan, şiddeti uygulayan otuz yıldan bu tarafa PKK terör örgütü ve onun yandaşlarıdır.” deyin. İkisinden birini söyleyin. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – İşkencede susan, yaşam hakkında susan ana muhalefet de o kadar sorumludur. Ana muhalefet bu kadar sorumludur işte! İşkencede susuyorsunuz, yaşam hakkında susuyorsunuz ama.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sen Meclise gelmiyorsun ki bunları duyacaksın.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Ama görüyorum ki, AKP’li milletvekilleri, bir suskunluk içerisinde görüyorum sizleri.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gelsin genel başkanlarınız… Gelsin, görelim.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Aylardır burada konuşuluyor, bu suskunluğunuz acaba…

Sayın Başkanım, konuşmama ortam yaratır mısınız lütfen.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Susun, susun… Kolu kırılan işkenceleri görüyorsunuz her gün ekranda.

BAŞKAN – Sayın Özdemir, lütfen…

Buyurun.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Şimdi, bu suskunluğunuz “Sükût ikrardan gelir.” sözünde olduğu gibi, bu söylenenleri kabul ettiğiniz için mi suskunsunuz?

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Meclise gelmiyorsun, Meclise.

SIRRI SAKIK (Muş) – Yazıklar olsun sana! Sana yazıklar olsun!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Yoksa, hani geçmişte bir banka reklamı vardı değerli arkadaşlarım, “Yok birbirimizden farkımız ama biz Osmanlı Bankasıyız.” derdi. Aslında, birbirinizden farkınız yok.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Aynen… Doğru…

SIRRI SAKIK (Muş) – Senin de çetelerden farkın yok! İşkence çetelerinden farkın yok!

BAŞKAN – Sayın Özdemir, lütfen…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Biriniz devletin üniter devlet yapısına, ulus devlet yapısına karşısınız…

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – İşkence şakşakçıları… İşkenceye şakşak çakanlar…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – …birileriniz de devletin laiklik ilkesine, sosyal devlet ilkesine karşısınız. Yok birbirinizden farkınız. Aynı şeyleri söylüyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Özdemir, lütfen…

SIRRI SAKIK (Muş) – Darbeciler! Darbeciler!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ergenekon çeteleri! Ergenekon’a gidin!

BAŞKAN – Sayın Özdemir, lütfen önergeniz üzerinde konuşunuz. (DTP sıralarından gürültüler)

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Otur yerine! Otur yerine!

SIRRI SAKIK (Muş) – Terbiyesiz!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Konuşma! Konuşamazsın!

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Otur yerine! Haddini bil!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yazıklar olsun! Yazıklar olsun sizin gibi sosyal demokratlara!

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlarım…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen…

CEMAL KAYA (Ağrı) – Provokatörlük yapma!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Provokatörlük değil, doğruyu söylüyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yaşama hakkında susamazsın! Sosyal demokratlar susamaz!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Çıkın o zaman, bu söylenenler karşısında gereken cevabı verin burada.

BAŞKAN – Sayın Özdemir, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

CEMAL KAYA (Ağrı) – Provokatörlük yapıyorsun!

ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Provokatörlük yapıyorsun!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bir haftadan bu tarafa insan hakları konusunda söylemlerde bulunuyoruz. (DTP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

SIRRI SAKIK (Muş) – Nasıl insan haklarını ağzına alıyorsun?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Evet, insan hakları konusunda sayacak olursak çok farklı insan hak ve sorumlulukları vardır…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Konuşma!

BAŞKAN – Sayın Kaplan… Sayın Sakık, lütfen…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – …insan hak ve özgürlükleri vardır. Örneğin ifade özgürlüğü vardır, inanç özgürlüğü vardır, eğitim hakkı vardır, barınma hakkı vardır…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – İşkencede susacaksınız! Yaşam hakkında susacaksınız!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – …ama tüm bu hakların ötesinde bir hak vardır ki, bunların hepsinin üstündedir, o da insanın yaşama hakkıdır.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Yaşama hakkını siz savunuyor musunuz?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Şimdi, Hükûmet, bu getirdiği teklifle, aslında, önceden cumhuriyetinizin laiklik ilkesine karşı tavrı belliydi. Giderek, artık, AKP İktidarı sosyal devleti ortadan kaldırmaya çalışıyor. Getirdiğiniz bu yasa tasarısıyla sosyal devleti yok etmek istiyorsunuz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Askerî kışladan çıkın, çıkın! Askerî kışladan çıkın!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Sosyal devlet de, değerli arkadaşlarım, her köşe başında açtığınız ve adına “sosyal market” dediğiniz…

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sosyal devleti gel de AK Partide gör.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – …adına “gıda bankası” dediğiniz kurumlarla sosyal devletin alakası yok!

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Köylerde gör sosyal devleti.

BAŞKAN – Sayın Hıdır…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Bu kurumlar yani “gıda bankası” dediğiniz kurumlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özdemir, bakınız, önergeyle ilgili hiçbir şeyden bahsetmediniz, diğer şeylerden bahsettiniz.

Bir dakikalık süre vereceğim. Konuşmanızı tamamlayınız ve bitiriniz.

Buyurunuz.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Son bir dakikamı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun bir dakikalık süre size.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Bu kurumlarla övünmeyin. Ramazan ayında kurduğunuz bir aylık çadırlarla övünmeyin.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Beş yıldır dağıtıldı. Siz ne yaptınız?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Övünmeyin bununla! Dağıttığınız 8 milyon aileye, kömür dağıtmakla övünmeyin! Bu tablo övünülecek bir tablo değil! Tam tersine utanılacak bir tablodur, utanılacak bir tablo! (AK Parti sıralarından gürültüler)

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Elli yıldır muhalefetsiniz!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Dünkü gazetelerde var. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek “400 bin aileye yardım dağıtacağım.” diyor değerli arkadaşlarım.

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Milletten kork!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Bağırmadan dinle!

400 bini çarp 4’le; 1 milyon 600 bin eder. Yani, Ankara’da, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde 3 milyon nüfuslu; 3,5 milyon nüfuslu bir kentte eğer 1 milyon 600 bin kişi sizin dağıtacağınız sadakaya, ulufeye muhtaç kalmışsa bununla övünmeyin, bununla utanın! Bununla utanmanız gerekiyor! (CHP ve MHP sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından gürültüler)

Rakamları çarpıtarak bir sahte cennet yaratıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Oysa bugün bizim ülkemizde 20 milyon insan açlık sınırında, yoksulluk sınırının altında yaşıyor…

BAŞKAN – Sayın Özdemir, teşekkür ediyorum.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – 2 milyon insanımız resmen açlık sınırının altında yaşıyor.

BAŞKAN – Sayın Özdemir, teşekkür ederim efendim, buyurun.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Her seferinde yoklama yapmak için, dışarı çıkıp sonra buraya gelmekle… (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özdemir, lütfen efendim, buyurun.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – İzin verirseniz devam edeyim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, sataşma var. Kürsüden sadece bir cümleyle…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, bir dakika…

Arkadaşlar, bir dakika sakin olalım… Bir dakika efendim…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bozdağ, dinleyeceğim sizi efendim, oturun, dinleyeceğim sizi, şu önergeyi bitireyim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… (AK Parti ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

Arkadaşlar, önergeyi oyluyorum... Sayın Özdemir, lütfen oturunuz yerinize... Sayın Özdemir… Lütfen arkadaşlar… Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen… Sayın milletvekilleri, Sayın Tutan, lütfen...

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 41’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Bozdağ, buyurun efendim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen oturun. Sayın Kaplan, oturunuz efendim.

Sayın Bozdağ, buyurun efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, Hatip konuşmasında grubumuzu itham ederek birtakım açıklamalarda bulunmuştur, söz istiyorum sataşmadan dolayı.

BAŞKAN – Doğrudur, evet.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Arkadaşlar, durun, sakin olun. Bir şey yapmıyorum ben.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, aynı şekilde bize de sataşma var.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, bize hitaben, grubumuza hitaben, isimle…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen sakin olunuz, buyurunuz efendim, oturunuz.

Buyurun Sayın Bozdağ.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, burada, haftanın başından beri görüştüğümüz, Türkiye’nin sosyal güvenlik alanındaki sorunlarına çözüm getiren, geleceğini planlayan önemli bir yasayı görüşüyoruz. Bütün muhalefetiyle, iktidarıyla milletvekilleri katkılarını sunmaya gayret ediyor. Ama burada katkı sunarken, çalışırken konuyu ilgisi, alakası olmayan yerlere çekmenin hiç kimseye bir faydası yok. Burada konuşulan sosyal güvenlik reformuyla laiklik ilkesinin ne alakası var? Nereden getirip nasıl bir ilişkiyle bunu kurabiliyorsunuz? (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bir haftadır Doğu’da işkence yapıldığı söyleniyor. Bununla ilgili herhangi bir cevap veriyor musunuz? Susuyorsunuz sadece.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, biz AK Parti olarak, milletimizin bize oy verdiği günden bugüne kadar, iktidarıyla…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bir aydır bu konuşmalara niye cevap vermiyorsunuz?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –…Meclis grubuyla beraber cumhuriyetin nitelikleri daha güçlü olsun diye…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Onun cevabını vermek durumundasınız ya doğru ya yanlış. Susmakla görev alınmaz ki.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –…demokrasi niteliği güçlü olsun, hukuk devleti niteliği güçlü olsun, sosyal devlet niteliği güçlü olsun, laiklik niteliği güçlü olsun diye uğraştık. Onun için de cumhuriyetin her bir niteliği AK Partiyle daha da güçlenmiş, daha da kuvvetlenmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Haydi canım sen de!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hem laiklik ilkesi güçlenmiştir…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Onu Anayasa Mahkemesine anlatacaksın.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –… hem demokrasi ilkesi güçlenmiştir hem de hukuk devleti ilkesi.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Onu Anayasa Mahkemesine anlatacaksın. (AK Parti sıralarından “Otur yerine!” sesleri, gürültüler)

SIRRI SAKIK (Muş) – Nasıl demokratsın, nasıl demokrat?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, sosyal devlet ilkesinden bahsediliyor, değil mi? Bugüne kadar, biz gelene kadar da iktidarlar oldu.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sosyal demokrat değil, sahte demokrat!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Biz geldik, devletin memuru ayrı bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı, işçisi ayrı bir yere bağlı.

SIRRI SAKIK (Muş) – Askerî kışladan çıkın ya, çıkın!

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Dağlara mı gidelim!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hastalandığı zaman gidiyor hastaneye, memuruna bakan yapı ayrı, işçisine bakan yapı ayrı. Doktor aynı, hastane aynı, maaşını veren aynı, işçiye bakış ayrı, memura bakış ayrı. Hani devlet “Herkes eşit.” diyordu 10’uncu maddede?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sürüyorsunuz, sürüyorsunuz doktorları.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – “Devlet ayrımcılık yapmaz.” diyor, sosyal devlet de bunu yapmaması lazım. İşçisini ayrı hastaneye, memurunu ayrı hastaneye gönderen devlet hukuk devleti mi, sosyal devlet mi? (AK Parti sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Doktorlar intihar ediyor.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Atamalara bakın, atamalara.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Biz ne yaptık? Bir araya getirdik. Hastanelerin kapısını açtık vatandaşa. Bakın, eskiden benim işçi kardeşim Yozgat’tan, Edirne’den, Kars’tan gelir Ankara’ya, bir numara alır muayene olmak için; sonra doktorun kapısına gider, bekler, kuyruk; ilaca gider, bekler, kuyruk… Depoda ne kadar ilaç varsa o kadar tedavi. Kuyrukları kaldırdık.

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Değişen bir şey yok ama, aynen devam.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Efendim, bütün eczanelerin kapılarını açtık. Memur-işçi arasındaki ayrımı kaldırdık, eşitliği, sosyal devleti getirdik.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – İntihara zorladığınız doktora ne diyorsunuz?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Vatandaşın yaşamasını sağladık. Kötü mü ettik? Sosyal devlet bu.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Doğu’daki doktora ne diyorsun?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Şimdi, benim işçi kardeşim gittiği zaman istediği eczaneden ilacını alabiliyor mu, istediği yere gidebiliyor mu? (AK Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Biz milletimizin önünü açtık. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bozdağ, konuşmanızı tamamlayınız. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

MALİK EJDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Başkan, bunların sataşmayla ne alakası var?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Diyoruz ki, devlet vatandaşının derdine deva olacak. Eskiden şu vardı: Gidiyordu doktora muayene oluyordu, “Sen kansersin” diyordu…

BAŞKAN – Sayın Bozdağ, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Lütfen son cümlenizi alayım.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Tedavi, para… Ama, şimdi devlet tedavisini yapıyor, her türlü giderini üstüne alıp karşılıyor.

Bir başka şeyi daha ifade edeceğim…

BAŞKAN – Sayın Bozdağ, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu memlekette Türkiye’de ay yıldızlı Bayrak da yetmiş milyonun kanı vardır, o kandan bu rengi almıştır. Burada konuşurken, bu milleti ayrıştırıcı konuşmalar yapmak birbirinin karşısına dikecek konuşmalar yapmak hiç kimseye fayda vermez. (AK Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar ve DPT sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bozdağ, lütfen…

Teşekkür ederim…

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Biz kardeşiz, Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle kardeşiz, bizim kanımız da al Bayrakta.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından “Bravo” sesleri alkışlar, DTP sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

SIRRI SAKIK (Muş) – Bir kardeşliği alkışlıyoruz kardeşliği.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Ergenekon’cuları da yuhlayacağız.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, çok kısa olmak kaydıyla size de söz vereceğim, buyurun konuşun.

Buyurun Sayın Kaplan. (AK Parti ve CHP sıralarından karşılıklı gürültüler)

SIRRI SAKIK (Muş) – Biz kardeşliği alkışlıyoruz, siz ihaneti alkışlıyorsunuz. (CHP sıralarından “Hangi kardeşliği” sesleri, gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

SIRRI SAKIK (Muş) – Yazıklar olsun sana! Kürt ve Alevisin bir de, yazıklar olsun!

BAŞKAN – Lütfen…

2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burası halkın kürsüsü. Biz halkın oylarıyla, anaların ak sütü gibi helal oylarıyla buraya geldik…

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Biz gökten zembille mi indik geldik buraya?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Sus, cevabını alacaksın.

BAŞKAN – Bütün milletvekilleri aynı geldi Sayın Kaplan.

SIRRI SAKIK (Muş) – Siz Baykal’ın talimatıyla geldiniz.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bir hukuk devletinde insan hakları, demokrasi uğrunda mücadele için burada yemin ederek bu kürsüde göreve başlamadık mı? Eğer, Van’da seksen yaşındaki bir anamız coplarla ayaklar altına alınıyorsa, bundan rahatsızlık duymuyorsanız, o sizin sorununuz.

MALİK EJDER ÖZDEMİR (Sivas) – Rahatsızım.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Eğer, Yüksekova’da üç tane polis, on beş yaşında ağzı kapatılmış bir çocuğunun kolunu ekranlarda kırıp, vicdanınız sızlamıyorsa, o sizin sorununuz. Eğer… (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

MALİK EJDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sızlıyor ama bu gün kaldırılan şehit cenazelerinde de vicdanım sızlıyor benim.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Eğer, demokratik hak ve özgürlükleri kullandığı için Van’da, Yüksekova’da, Erciş’te 3 tane insanımız yaşamını yitiriyorsa, insan haklarının en başında gelen, temel hak ve hürriyetlerin en başında gelen yaşama hakkını, en kutsal hakkı sizler savunmuyorsanız, onlar sizin sorununuz, ama bizim görevimiz de bu kürsüden Hükûmeti uyarmaktır.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Bize değil, iktidara diyeceksiniz onu, talimat vereni uyarın.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Hükûmeti açıklama yapmaya davet etmektir. Bu çok doğaldır. Bu doğallığı sonuna kadar ısrarla istemek, milletvekili olmanın onurudur, şerefidir! (DTP sıralarından alkışlar) Bu ülkede biz Kürt’üyle, Türk’üyle, Çerkez’iyle, Boşnak’ıyla, Arnavut’uyla, hep birlikte bir ve kardeşçe yaşayacağız! (DTP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Yalan söylüyorsun, yalan!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Herkese rağmen, bütün farklılıklara rağmen, bütün mezhep inançlarına rağmen bu ülkede birlikte yaşama arzusunu, bu ülkenin bütünlüğünü demokraside ve hukukta sağlayacağız. İsteyenler çetelerde arayabilir, isteyenler darbelerde arayabilir, isteyenler halkın iradesi dışında başka yerlerde arayabilir! (DTP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Alkışlayın alkışlayın, hislerinize tercüman oluyor zaten!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Ama burada bir söz yazılıyor: “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.” Bu milletin önünde eğiliriz, saygıyla eğiliriz, bin kez eğiliriz, ama işkencecilerin karşısında asla eğilmeyiz! Bu böyle biline ve…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Kaplan, AKP’ye söyleyin!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Ve özür dilemeye davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Devamla) – CHP’yi, sosyal demokrat geçinenleri bu kürsüden yaptığı konuşmalardan sonra özür dilemeye davet ediyorum. Halkımız adına, işkence görenler adına, ölenler adına, insan hakları ayaklar altına alınanlar uğruna, bunun için özür dilemeye davet ediyorum!

BAŞKAN – Sayın Kaplan, teşekkür ediyorum.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Süremiz de doldu, teşekkür ediyorum.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu ülkede birliğimizi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – …gücümüzü, kardeşliğimizi birlikte yaşama arzumuzu, hiçbir kanun dışı, hukuk dışı, insanlık dışı anlayış yıkmayacaktır! Bunu herkes böyle bilsin. Bu onurla bu Mecliste görev yapıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – Kardeşçe de, yeri geldiği zaman da omuz omuza Türkiye için mücadele ederiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DTP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, partimizi özür dilemeye davet etti, CHP’li... (Gürültüler)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Özür dileyeceksiniz tabii, Sayın Kılıçdaroğlu.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Hadi oradan!

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir dakika, sakin olalım lütfen. Bakınız…

Buyurun, Sayın Kılıçdaroğlu’nu dinleyin.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Efendim, söz istiyorum. Partimizin adı kürsüde ifade edildi.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Muhatabınız AKP İktidarı, CHP değil.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Konuşmayın. Siz işkencecilerle gidiyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, arkadaşlar, lütfen… Sayın milletvekilleri…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – İşkenceyi savunmak size kazandırmaz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Orası, orası!

SIRRI SAKIK (Muş) – Ne elini kaldırıyorsun? Ne? Nedir? Agresif bir adamsın sen!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Sakık, bir dakika efendim.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – AKP’ye çatın!

BAŞKAN – Arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Kılıçdaroğlu’nun kısa bir açıklama yapması için söz vereceğim ama süremiz doldu. Sayın Kılıçdaroğlu’nun konuşması tamamlanana kadar çalışma süremizin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

SIRRI SAKIK (Muş) – Nesin, kim oluyorsun da…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kürsüyü bu hâle getiren sizin konuşmacılarınız değil mi? İki konuşmacınız çıkıp kürsüyü bu hâle getirmedi mi? Biz mi getirdik? Herkes haddini bilsin.

SIRRI SAKIK (Muş) – Gidin siz il başkanınızla konuşun. Siz, il başkanınıza nasıl hakaret edildiğini ondan öğrenirsiniz.

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Otur yerine!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hakaret edemezsiniz. Ölürüz de hakaret ettirmeyiz kendimize.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Hakaret etmeyin de hakaret ettirmeyin. Haddini bil! Haddini bil, hakaret etme!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Haddini herkes bilecek!

SIRRI SAKIK (Muş) – Siz bileceksiniz!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Arkadaşlar, lütfen…

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun. Bir sataşmaya sebebiyet vermeden tamamlayalım.

3.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – O işkenceleri biz çektik biz, 12 Eylülde biz yattık, biz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Siz, işkencecilerin yanında…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Arkadaşlar, lütfen…

BAŞKAN – Arkadaşlar, Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor, lütfen…

KEMAL KILIÇDAROĞLU Devamla) – Arkadaşlar, lütfen ya! Lütfen arkadaşlar ya!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Herkes safını belirler!

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sen çelik çomak oynuyordun o günlerde!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Lütfen arkadaşlar…

BAŞKAN – Süreyi uzattım efendim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Siz hayatınız boyunca çelik çomak oynamışsınız!

BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen…

Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun efendim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Efendim, bu Parlamentoda, bu saatte…

SIRRI SAKIK (Muş) – Hayatınız boyunca hiçbir özgürlük için mücadele…

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Hadi oradan!

SIRRI SAKIK (Muş) – Hadi sen de be! Uşak!

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Salak!

BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen…

Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Terbiyesiz olma!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Terbiyesiz olmayın! Burada küfür ettirmeyiz, hiç kimse küfür edemez.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, müdahale edin, sözünü geri alsın. “Terbiyesiz” dedi. Bir milletvekiline diyemez. Sözünü geri alsın.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hayır, konuşamaz almadığı sürece. “Terbiyesiz” dedi, alacak.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, ben şeyleri alayım, duymadım. Lütfen oturunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – “Terbiyesiz” ne, öğrenecekler, alacaklar sözlerini geri.

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun efendim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, lütfedip baştan başlatırsanız…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – “Terbiyesiz” demeyi nereden öğreniyorsunuz!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen sakin olalım.

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Başkanım, çıksın dışarı böyle terbiyesizce konuşan adam. Çık dışarı lan!

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sen de yerinde otur!

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Konuşma!

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Yerinde otur!

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen konuşmanızı tamamlayınız. Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun efendim.

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Sen ne bakıyorsun lan?

BAŞKAN – Arkadaşlar, bakın bir grup başkan vekilimiz konuşuyor, lütfen dinleyelim.

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Seninle de hesaplaşırız! Terbiyesiz! Lafını geri alsana!

BAŞKAN – Sayın Aslan, lütfen…

Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun efendim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Efendim, Sosyal Güvenlik Yasası’nı görüşüyoruz. Görüşme sırasında, dikkat ederseniz, Demokrat Türkiye Partisine mensup arkadaşlarımız kürsüye geldiklerinde…

ŞÜKRÜ AYALAN (Tokat) – Öyle bir parti yok.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Efendim…

BAŞKAN – Arkadaşlar, tamam, anlıyorsunuz.

Buyurun lütfen.

ŞÜKRÜ AYALAN (Tokat) – Öyle bir parti yok.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Yani DTP…

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun efendim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – … milletvekili arkadaşlarımız geliyorlar, kendi bölgelerinin bir sorununu burada ısrarla dile getiriyorlar. Bizim konuşmacımız da sözüne başlarken o bölgede insanların öldüğünü, her gelen milletvekili arkadaşın bunu ısrarla dile getirdiğini, ama kürsüye gelen iktidar kanadından hiçbir konuşmacının da bir şekliyle bu soruna yanıt vermediğini söyledi. Yanıt vermediğini söyleyince de ortada bir diyalog eksikliği çıktı.

Burada şimdi kardeşlikten söz ediliyor. Arkadaşlar, Parlamentoda her milletvekili seçilip gelmiştir. Kimse başka bir ülkenin oyuyla buraya gelmemiştir. Kendi yurttaşlarımızın oyuyla geldik. Hepimiz kendi yurttaşlarımızın oyuna saygı göstereceğiz. Bize oy verene de vermeyene de saygı göstereceğiz. Eğer bu ülkede demokrasi varsa, biz Şırnak’tan, Hakkâri’den, Diyarbakır’dan seçilen gelen insanlara da; Trakya’dan, Adana’dan, Mersin’den, İzmir’den gelen arkadaşlarımıza da saygı göstereceğiz.

Biz hiçbir zaman… Bakın, bir şeyin altını çizeyim, ben hiçbir zaman ve hiçbir ortamda, işkenceden medet uman, işkenceyi bir araç olarak gören bir düşünceyi hayatım boyunca kabul etmedim, kabul etmemiz de zaten yanlış olur. İşkence dünyanın en aşağılık işidir. İşkenceyi yapanlar da dünyanın en aşağılık insanlarıdır.

SIRRI SAKIK (Muş) – Bunu savunanlar da en aşağılık insanlardır.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Doğru, işkenceyi savunanlar aşağılık insanlardır.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – İşkenceden medet ummak da bu çerçevede bir olgudur, bir olaydır.

Bakın, biz demokrasi diyorsak, demokraside yurttaşların verdiği oya, yurttaşların tercihlerine saygı göstermek zorundayız.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Allah Allah!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, ben size bir örnek vereyim. Biz burada CHP olarak Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesine karşı çıktık, ama şunu söyledik: “Parlamentodan seçilirse, artık, o Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanıdır.” dedik, ama karşı çıktık, bunu açıklıkla söyledik. Beraber televizyon programına katıldığım Adalet Ve Kalkınma Partisi grup başkan vekilleri vardı, onlara da söyledim ben ve bunu televizyonun önünde söyledik biz.

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Anayasa’ya göre başka bir şey söyleme şansınız var mıydı?

BAŞKAN – Sayın Bilen, lütfen…

Sayın Kılıçdaroğlu, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Efendim, bizim her şeyi söyleme şansımız vardır.

BAŞKAN – Arkadaşlar lütfen…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Eğer bu kürsüyü bize yasaklama gücünüz varsa buyurun yasaklayın. Eğer yasaklama gücünüz yoksa, bu kürsüde, seçilen her milletvekili konuşacaksa o zaman bizim söyleyeceğimizi kabul etmek zorundasınız. Beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, kabul edersiniz veya etmezsiniz ama her parlamenterin burada konuşmaya, düşüncelerini özgürce dile getirmeye hakkı vardır.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Provokasyon yapmaya hakkı yok ama!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Anayasa değişikliği şöyle olur böyle olur. O ayrı bir olaydır. Anayasa değişikliği getirirsiniz, biz de parti olarak görüşümüzü beyan ederiz, katılırız veya katılmayız.

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen tamamlayınız.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Ama şunu derseniz: “Bizim getirdiğimize katılırsanız demokratsınız, katılmazsanız darbecisiniz.” Böyle bir anlayış nereden çıkar arkadaşlar!

MUSTAFA ÖZBAYRAK (Kırıkkale) – Şüphen mi var!

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu… Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen tamamlayınız.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Tabii.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, vaktimiz doldu. Lütfen…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Başka bir şeyin daha altını çizmek isterim.

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Referandumun iptali için niçin mahkemeye gittiniz halkoyuna saygılıysanız? Halka saygınız nerede sizin!

BAŞKAN – Sayın Ekmen, lütfen…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Dinle de biraz bir şey öğren!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar…

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, son cümlenizi alayım.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Bana bu soruyu sormanız için demokrasiyi sindirmeniz lazım. (AK Parti sıralarından “Dinlemiyoruz” sesleri) Tabii… Tabii…

Eğer siz Anayasa Mahkemesine başvurmayı demokrasinin gereği saymıyorsanız zaten demokrasiye inanmıyorsunuz. Demokrasiye inanmayan insanlara da biz demokrasi dersi vermeye zaten gerek duymuyoruz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekilleri, yoğun bir gün geçirdik. Kırk bir maddeyi kabul ettik, bugün ona ulaştık. Hepinize çalışmalarınız için teşekkür ediyorum.

Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 8 Nisan 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum.

 

Kapanma Saati: 21.07

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.