DÖNEM: 23                            CİLT: 17                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

82’nci Birleşim

26 Mart 2008 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - YOKLAMA

III. -GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, emeklilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Tokat Milletvekili Hüseyin Gülsün’ün, meslek lisesi ve teknik eğitim fakültesi mezunlarının sorunlarının çözümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin de aynı konudaki ifadesi

3.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ordu ilindeki yolsuzluk iddialarına ve Emniyet Müdürünün görevden alınmasına ilişkin gündem dışı konuşması ve  İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı

 

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu ve 3 Milletvekilinin; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (2/146) (S. Sayısı: 111)

2.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/478) (S. Sayısı: 93)

3.- Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/480) (S: Sayısı: 94)

4.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119)

5.- Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve 12 milletvekilinin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/538, 2/155, 2/186) (S. Sayısı: 125)

 

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Uşak Milletvekili Mustafa Çetin’in, Konya Milletvekili Atilla Kart’ın konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması 

 

VI.- OYLAMALAR

1.- Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

 

VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, usta öğreticilerin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1957)

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mut Ovası sulama suyu inşaatı ve bir gölet projesine,

- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Van Gölü’ndeki kirliliğe,

-Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’ya elektrik ve su sağlayan barajların durumuna,

 Demre Çayı’nın kurumasıyla oluşan su sorununa,

İlişkin soruları ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/2002, 2004, 2072, 2073)

3.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’ın, Tekirdağ’da bir lisenin depreme karşı dayanıklılığının tespitine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2027)

4.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Urla-Çeşme yarımada bölgesinin korunmasına,

- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Trakya’da su taşkınlarını önleme çalışmalarına,

- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Bodrum’da yanan bir ormanlık alanla ilgili iddialara,

İlişkin soruları ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/2074, 2125, 2126)

5.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, imamların öğretmen olarak görevlendirilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2095)

6.-Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, TRT’deki personel hareketliliğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/2111)

7.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in cevabı (7/2228)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.03’te açılarak iki oturum yaptı.

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Türk dünyasında nevruz ve önemine ilişkin gündem dışı konuşmasına, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay;

Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars ilinde tarım ve hayvancılıkta yaşanan sorunlara,

Edirne Milletvekili Necdet Budak’ın, 22 Mart Dünya Su Günü’ne,

İlişkin gündem dışı konuşmalarına, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu,

Cevap verdi.

5018 ile 2919 sayılı Kanunlara göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2006 yılına ilişkin dış denetimlerini yapmak üzere görevlendirilen komisyon tarafından hazırlanan dış denetim raporlarının inceleme sonuçlarına ilişkin Başkanlık tezkeresi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın (6/479) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri verildiği bildirildi.

Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 30 milletvekilinin, Antep fıstığı üretimi ve ticaretinde yaşanan sorunların (10/158),

Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 19 milletvekilinin, kamyoncu-nakliyeci esnafın sorunlarının (10/159),

Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 22 milletvekilinin, Boğaziçi’ndeki kaçak ve çarpık yapılaşmanın (10/160),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Halk Kongresi Daimi Komitesi Başkanı WU Bangguo’nun davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Çin Halk Cumhuriyeti’ne,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan'ın, Slovenya Parlamento Başkanı France Cukjatı'nin davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Slovenya'ya,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan'ın, Suudi Arabistan Şûra Meclisi Başkanı Dr. Saleh Bin Abdullah Bin Hamid’in davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Suudi Arabistan'a,

Resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık;

Almanya’ya resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a,

Suudi Arabistan’a resmî ziyarette bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a,

Refakat eden heyetlere iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık;

Bazı milletvekillerinin belirtilen sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık,

Tezkereleri kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 55, 56, 24 ve 31’inci sıralarında yer alan 119, 120, 48 ve 69 sıra sayılı kanun tasarısı ve tekliflerinin bu kısmın 4, 6, 7 ve 10’uncu sıralarına alınmasına; gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 125 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın kırk sekiz  saat geçmeden bu kısmın 5’inci sırasına alınmasına ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 25/3/2008 Salı ve 26/3/2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 26/3/2008 Çarşamba ve 27/3/2008 Perşembe günkü birleşimlerinde 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ve 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 5.1.1961 Tarihli ve 222 Sayılı İlköğretim Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/44) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.

Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/3), (10/8), (10/12), (10/28), (10/31), (10/33), (10/38), (10/42), (10/47), (10/56), (10/59), (10/62,) (10/64), (10/65), (10/68), (10/71), (10/84), (10/87), (10/89), (10/98), (10/101), (10/119), (10/145), (10/146) esas numaralı Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin ön görüşmelerine devam edildi.

26 Mart 2008 Çarşamba günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 19.03’te son verildi.

                                                                       

Meral AKŞENER

 

 

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

 

Fatoş GÜRKAN

 

Bursa

 

Adana

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

26 Mart 2008 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya),Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşimini açıyorum.

II.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce, 20 Mart 2008 tarihli 80’inci Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin İç Tüzük’ün 71’inci maddesine göre okunabilmesi için kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir. Bu nedenle, sayın milletvekilleriyle Genel Kurul Salonunda bulunabilecek yeminli stenograflar ve yeminli görevliler dışındakilerin salonu boşaltmalarını rica ediyorum.

Tutanak özeti okunduktan sonra açık oturuma geçilecek ve görüşmelere devam edilecektir. Sayın idare amirlerinin bu konuda yardımcı olmalarını ve salon boşaltıldıktan sonra Başkanlığa haber vermelerini rica ediyorum.

 

                                                            Kapanma Saati : 14.06

 

İKİNCİ OTURUM

(Kapalıdır)

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.21

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya),Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin, kapalı oturumdan sonraki Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, emeklilerin sorunları hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Selçuk Ayhan’a aittir.

Buyurun Sayın Ayhan. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, emeklilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ekonomide yaşanan olumsuzluklardan, gerçek enflasyondan, çıkarılan dolaylı vergilerden en çok etkilenen kesim olan emeklilerimizin, yolda, çarşıda, kafede, nerede karşılaşırsak yakamıza yapışması ve sorunlarının yeterince dile getirilmediğini söylemelerini de gündeme alarak yüce Mecliste konuşma yapmayı uygun buldum. Bu vesileyle, sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Bakanlıktan aldığım son verilere göre, toplam 7 milyon 850 bin emekli yurttaşımız var. Bunların 4,5 milyonu Sosyal Sigortalar Kurumundan, 1 milyon 600 bin kişisi Emekli Sandığından, 1 milyon 500 bini BAĞ-KUR’dan, 200 bini de özel sandıklardan emekli maaşı almaktadır. Bu verileri de Sosyal Güvenlik Kurumu Tahsisler Daire Başkanlığından aldım. SSK emeklilerinin en büyük bölümü 558 YTL maaş alıyor, ortalama maaşı ise 636 YTL. BAĞ-KUR’a baktığımızda çoğunluk 436 YTL maaş alıyor, ortalaması ise 512 YTL. Tarım kesimindeyse alt sınır 293 YTL, ortalama 467 YTL. Emekli Sandığında da alt sınır 740 YTL. Türkiye’de açlık sınırının 715 YTL, yoksulluk sınırının da -4 kişilik bir aile için- 2.328 YTL olduğunu göz önüne alırsak, bu durumda Türkiye’deki emeklilerin yüzde 80’i açlık sınırının altında yaşamaktadır. Emeklilerimize verilen maaş zammı bu yıl için iki dilim hâlinde yüzde 4’tür. Enflasyon ise mutfakta yüzde 25, elektrikte yüzde 17, tüpte yüzde 18, ulaşımda yüzde 20, kira artışında yüzde 16.

Emeklilerle ilgili yeni piyango ise önümüzdeki günlerde Meclis gündemine gelecek. Emlak vergisi oranları artırılacak, tek evi olandan bile vergi alınacak. Görülüyor ki, bir emekli maaşı ev kirasını ancak karşılıyor; evi olanı göz önüne aldığımızda ise, onun yakıt, elektrik, telefon, su, aidat giderlerini ancak karşılıyor.

İnsanlar daha iyi yaşamak için çalışırlar. Dünyadaki teknolojik gelişmenin, bilimsel gelişmenin temelinde hep daha iyi yaşama arzusu vardır. Emekli olduklarında da son yıllarını, çocuklarının gelecek kaygısını taşımadan geçirmek isterler. Ama ne yazık ki, ülkemizde emekli olmak, açlık, sefalet, yoksulluk ve ıstırap demektir.

Ekonominin istikrarından, düzgünlüğünden bahsediyoruz. 450 milyar dolar borç, 35 milyar dolar cari açık, 100 milyar dolar vergisiz faiz götüren sıcak para, siftah etmeden dükkân kapatan esnaf ve işsizlikte dünya onunculuğu. Düzgün ekonomiden bahsettiğimiz de bu. Kredi kartları faciası da insanları böbreklerini satışa çıkarır duruma getirdi. Bu da ayrı bir trajedi.

Peki, bizler neler yapıyoruz? Türkiye’nin gündemini farklı noktalara çekerek bu sorunları örtbas ediyoruz. Üniversitelere 1980 öncesi çatışma ortamını şırınga ediyoruz. Devletin kurumlarıyla çatışıyoruz. Halkımızı bu  dünyada çektikleri ıstıraptan öbür dünyada kurtulacakları vaatleriyle kandırmaya çalışıyoruz. Ülkemizin coğrafi konumu, yer altı-yer üstü kaynakları, genç nüfusu her türlü sorunu aşmaya muktedirdir; yeter ki gerçeklere, gerçek sorunlarımıza dönelim. Yoksa, tam bir müstemleke olmaya doğru gidiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, emeklilerimizin yaşam standardını iyileştirmek için bir an önce somut adımlar atmalıyız. Ulusal kaynaklarımızı daha verimli kullanmalıyız. Kamu mallarını düşük değerlerle yakınlarımıza verip onların yüksek bedelle satması anlayışını bırakmalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK AYHAN (Devamla) – Bir an önce, yabancı paraya yüksek faiz kazandıran finans ekonomisinden istihdam yaratan üretim ekonomisine geçmeliyiz. Cari açığı azaltacak, ithalat-ihracat dengesini ithalat lehine değiştirecek düzenlemelere ağırlık vermeliyiz. Yandaşlarımıza dönük yasalar çıkarmak yerine, bir an önce, kayıt dışına son veren adil bir vergi sistemi oluşturmalıyız. Vatandaşa “En az 3 çocuk yapın.” tavsiyesinde bulunacağımıza, çocuklarımızı iyi yetiştirecek, iyi eğitecek, onlara iş alanları yaratacak ortamları oluşturmak için çalışmalıyız.

Sözlerimi Yüce Atatürk’ün bu konudaki veciz sözleriyle noktalamak istiyorum: “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin göstergesidir.”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Gündem dışı ikinci söz, mesleki teknik eğitim konusunda söz isteyen Tokat Milletvekili Sayın Hüseyin Gülsün’e aittir.

Buyurun Sayın Gülsün. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Tokat Milletvekili Hüseyin Gülsün’ün, meslek lisesi ve teknik eğitim fakültesi mezunlarının sorunlarının çözümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin de aynı konudaki ifadesi

HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; meslek liselerinin ve teknik eğitim fakültesi mezunlarının sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Teknik eğitim fakültesi mezunları, teknik öğretmen olarak üniversitelerimizden mezun olmaktadır. Ancak, bu alanda Millî Eğitim Bakanlığımızın yaptığı öğretmen alımının sayısının düşük olması, unvan problemi ve işsizlik nedeniyle inanılmayacak derecede sıkıntı içinde bulunmaktadırlar. 1999 yılından itibaren meslek liselerine kat sayı uygulamasının başlaması nedeniyle lisans eğitimi almak isteyen meslek lisesi mezunları mecburen teknik eğitim fakültelerine gitmek zorunda, ancak 1999-2007 arasında Millî Eğitime teknik öğretmen olarak atanan kişi sayısı sadece mezunların yüzde 3’ü kadardır. Örneğin, teknik eğitim fakültesi otomotiv öğretmenliği bölümünden 2000 yılından bu yana sadece 22 kişi atandı. Buna karşılık her yıl yaklaşık 900 mezun vermeye devam etti ve hâlen veriyor. Yani, son sekiz yılda bu alandan 7.200 mezun çıktı ve sadece 22 kişi atandı. Diğer bölümlerden mezunların durumu da bundan farklı değildir. Peki, geri kalan mezunlar ne yapıyor? Asıl sorun burada. Fabrikalar işi almıyor, alsalar da teknisyen ve ustalarla aynı statüde çalıştırıyorlar veya ücret açısından farklı muamele uygulanıyor. Örneğin, bir fabrikada mühendislerle yan yana çalışan teknik öğretmenler 1.100 YTL civarında maaş alırken, mühendisler 2.500 YTL civarında alıyorlar. Yaptıkları iş aynı. Teknik öğretmenleri koyacak kadro bulamayan fabrikalar, genellikle lise mezunlarının yer aldığı teknisyen kadrosuna alıyorlar çünkü teknik öğretmenlerin, dört yıl lisans eğitimi almalarına rağmen imza yetkisi yok, unvanı yok, mühendis desen değil, teknisyen desen değil, öğretmen okulda olur diyorlar. Unvan sorunu, büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor.

Mühendislik fakültesi ile teknik eğitim fakültesinin ders programları kıyaslandığında, yüzde 85 civarında aynı olduğu görülüyor. Verilen eğitimin içeriği ve süresi aynı ama mezun olduktan sonra şartlar aynı değil. Sanayinin ihtiyacı, kaliteli meslek lisesi eğitimi almış ara eleman fakat meslek liselerinin son yıllardaki sorunlarından dolayı önü kapalı olduğu için iyi öğrenciler bu liselere gitmemektedirler. On yıl öncesine kadar devletin yaptığı sınavla girilen meslek liseleri, şimdi, hiçbir okula girememiş, başarı seviyesi düşük, öğretmenlere kafa tutabilen öğrencilerin yer aldığı okullar hâline gelmiştir. Oysa 1999 öncesinde üniversite sınavında dereceye giren meslek liseleri vardı. Kısacası, şu anki meslek liseleri, ne sanayinin, piyasanın ihtiyacını karşılıyor ne üniversitelerin ne de ailelerin.

Üniversiteler kararlarını masa başında veriyorlar ama sanayi, üretim, ihracat, masa başında olmuyor, çıkıp sahada gezmek, işverenlerle görüşmek gerekiyor. Kat sayı engeli, Türkiye’de ara eleman yetişmesini âdeta durdurdu. Bir holding “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” adı altında bir kampanya başlattı ve meslek liselerini özendirmeye çalışıyor çünkü bu grubu büyüten ve geliştiren, fabrikalarında çalıştırdıkları meslek eğitimi almış kişiler. Mesleki eğitimdeki durumun vahametini gören bu grup, büyük bir kampanya başlattı.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Çok haklısınız, bu Millî Eğitim Bakanı görevden alınmadan çözülmez bunlar!

HÜSEYİN GÜLSÜN (Devamla) – Geçenlerde bir otomobil fabrikası mühendis ilanı vermiş ve parantez içerisinde “Meslek lisesinin üzerine mühendislik eğitimi almış olmak, tercih sebebidir.” şeklinde not koymuş. Bu fabrikanın insan kaynakları bölümünü aradım ve bu durumun mümkün olmadığını, meslek lisesi mezunlarının kat sayı sorunundan dolayı mühendislik fakültelerine gidemediklerinden bahsettim. Onlar da bu durumu bilmediklerini ve eskiden, bu şekilde olan kişileri çalıştırdıklarını söylediler. Demek ki, mesleki eğitim üzerine mühendislik eğitimi almak, bu tür önemli bir fabrikanın ilk tercihi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN GÜLSÜN (Devamla) – Buna göre, son derece ilkel bir kural olan kat sayı uygulamasının devamı yanlıştır.

İletişim meslek lisesi mezunlarının tercih edebileceği bir lisans bölümü yok. İletişim mezunları, iletişim fakültesine giremiyor; makine teknik lisesi mezunu, makine mühendisliğine giremiyor; bilgisayar bölümü mezunu, bilgisayar mühendisliğine gidemiyor. Sizce bu adaletsizlik değil mi? İnanın bana, bizden çok daha gerideki ülkeler dahi bu durumu bilseler bizi eleştirirler.

Teknik eğitim fakültesi mezunlarının unvan sorununa ve meslek liselerine uygulanan sorunlara acil çözüm üretilmesi, Millî Eğitim Bakanlığımızın çözüm bulması çağrısında bulunuyor, hepinizi saygı ve sevgilerle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gülsün.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Çok kısa bir sözüm olacak Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Gülsün’ü dinlerken çok üzüldüğümü belirtmek istiyorum. Elektrik bölümünde okuyan bir çocuk, elektrik mühendisliğine giremiyor; bilgisayar bölümünde okuyan bir çocuk, bilgisayar mühendisliğine giremiyor; doğrudur. Buyurun, getirin, ilgili mühendislik hakkını verelim hep birlikte; hadi! Buyurun, yapın! İlgili mühendisliğe girerken kat sayı problemi yaşanmasın, biz destekliyoruz. Buyurun, gelin, hemen yarın sabah çözelim bunu.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnce.

Gündem dışı üçüncü söz, Ordu ilindeki yolsuzluk iddiaları ve İl Emniyet Müdürünün görevden alınmasıyla ilgili söz isteyen Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan Yalçın’a aittir.

Buyurun Sayın Yalçın. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ordu ilindeki yolsuzluk iddialarına ve Emniyet Müdürünün görevden alınmasına ilişkin gündem dışı konuşması ve  İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; temsil etmekten onur duyduğum Ordu ilinde yaşanan yolsuzluklar ve Ordu İl Emniyet Müdürünün görevden alınmasıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde neredeyse her gün bir yolsuzluk çetesinin ortaya çıkarıldığına şahit olmaktayız. Vatandaşlarımız operasyon isimlerini birbirine karıştırır, âdeta takip edemez hâle gelmiştir. Futboldan sağlığa, enerjiden KÖYDES’e her alanda suç örgütleriyle kuşatıldığımızı görmekteyiz.

Ortaya çıkan yolsuzlukların gizlenemeyecek kadar aleni hâle geldiği ya da birçoğunun da rantı paylaşmada çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle adliyeye intikal ettiği düşünülünce, esas ürkütücü olan, ortaya çıkarılamayan yolsuzluklar ve suç çetelerinin büyüklüğü gerçeğidir.

Türkiye’nin en güzel yaylalarına, en güzel sahil şeridine, en zengin bitki çeşitliliğine sahip olan Ordu da, ne yazık ki, her geçen gün artarak devam eden yolsuzluk olaylarıyla gündeme gelmektedir.

Ordu, KÖYDES ödeneğinin en çok gönderildiği iller arasındadır. Bütün uyarılarımıza rağmen KÖYDES işleri İhale Kanunu kapsamına alınmadığı gibi başka bir disipline de tabi tutulmamıştır. Bu nedenle, iyi örnekleri de olmasına rağmen birçok ilde olduğu gibi Ordu’da da Vali ve kaymakamlar, iktidar partisi yöneticileri ve özellikle İl Genel Meclisi üyelerinin baskısıyla kendileri ya da yakınlarına iş vermeye zorlanmış, bu baskılar çoğu zaman da sonuç vermiştir.

İyi niyetle başlatıldığına inandığımız KÖYDES, yandaşlara rant dağıtım sistemi hâline dönüşmüştür. Bu şekilde iş alanların önemli bir kısmının ilk defa müteahhit olduğu da bilinmektedir. Bu nedenle birçok proje layıkıyla yapılamamış, birçok proje ise akmayan sular, geçilemeyen yollar şeklinde kamu parasının çarçur edilmesiyle sonuçlanmıştır. Her iki hâlde de iş almak için iktidar gücünü kullananlar, istismarlarının gizlenmesi için de aynı yola başvurmaktadırlar.

İktidar partisi mensubu İl Genel Meclisi üyelerinin çoğu muvazaalı kurulmuş şirketler eliyle hem ihaleyi alan hem de ihaleyi veren makam olmakta bir sakınca görmemektedirler. Bir kısım Meclis üyesi hakkında açılmış davalar olduğu gibi, Ordu il bütçesini yöneten İl Genel Meclisi Başkanı hakkında da kamu kurumunu dolandırmak suçundan Ordu Ağır Ceza Mahkemesinde açılmış davalar bulunmaktadır.

AKP’li belediyeler yandaşlarına sahte iş bitirme belgeleri vermekte, suçüstü yakalandıklarında da sehven verildiği belirtilmektedir. Ordu’da ve Türkiye’de sayısız AKP’li belediye, ödeneğini çıkarma vaadiyle evsel atık su projesi yaptırmaya âdeta mecbur edilmekte, piyasa fiyatlarının 2-3 katı proje parası alınmaktadır.

İktidarla aynı kulvarda olmakla övünen, arkasında Hükûmetin olduğunu söyleyen bir memur sendikası, TOKİ’nin kendilerine ucuz konut yapacağını belirterek, şahsımın ve TOKİ Başkanlığının bütün uyarılarına rağmen 2 bine yakın insandan bu yolla para toplayabilmekte, taahhütlerini yerine getiremeyince de siyasi nüfuz ile, zarar görenleri sindirebilmektedir.

İlimizde birçok kamu kurumunu kömür yolsuzluğu yaparak dolandırdığı iddia edilen bir çete yakalanmış, operasyonlar devam ederken de İl Emniyet Müdürümüz ne yazık ki görevden alınmıştır. Müfettiş raporuna dayanılarak yapılan bu tasarruf, değerli arkadaşlarım, çok üzüntüyle ifade ediyorum, kamuoyunda dolandırıcılıktan yargılananların Emniyet Müdürü ve hatta Valiyi görevden aldıracak kadar güçlü oldukları şeklinde algılanmış, adalete ve hukuka olan inanç zedelenmiştir.

Önceki Emniyet Müdürümüz de, hatırlanacağı üzere, fındık mitinginde bir milletvekilinin “kalabalığı panzerle dağıtın” emrine uymadığı için görevden alınmışken, şimdiki Emniyet Müdürümüz de yolsuzlukla mücadele ettiği için görevden alınmış bulunmaktadır.

Acaba, birileri sıranın kendilerine gelmesinden mi korkmaktadır? AKP yapılan yolsuzlukları görmezden gelecek müdür aramak yerine, üyeleri ve yandaşları içinden ve özellikle Sayın Bakan ve vekillerin isimlerini kullanarak suistimalde bulunanları ayıklamayı tercih etmelidir.

Sonuç olarak, değerli arkadaşlarım, son günlerin bir moda deyimi var, AKP’nin laikliğe karşı bir odak olup olmadığı meselesi konuşuluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Bunun kararını elbette yargı verecektir ancak kamu vicdanında AKP, en azından Ordu’da, çoktan yolsuzlukların odağı olmaktan mahkûm olmuştur.

Her kim kamu malına el uzatıyor veya el uzatılmasına sessiz kalıyorsa bu hesabın görülmesi ahirete kalmayacaktır diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yalçın.

Şimdi, Hükûmet adına İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay.

Buyurun Sayın Atalay. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan Yalçın’ın yaptığı gündem dışı konuşmaya, devam eden inceleme ve soruşturma sürecini olumsuz yönde etkileyecek ifade ve yorumlardan da kaçınmak suretiyle ve ana hatlarıyla cevap vermek ve sizleri bilgilendirmek üzere söz aldım. Sözlerimin başında hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Yalçın da benim gibi hukukçu bir milletvekili arkadaşımız. Aslında yaşanan sürecin ve bundan sonra yaşanacak sürecin hukuki boyutlarını gayet iyi bildiğinden hiç kuşkum yoktur ama, yine de genel ifadelerle bazı boyutları bilginize sunmak istiyorum.

Hepimizin bildiği gibi Anayasa’mızın 129’uncu maddesinde “Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler.

Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idarî merciin iznine bağlıdır.” hükmü yer almaktadır.

Anayasa’mızdaki bu temel düzenlemeye paralel olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’da, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’nda, ilgili diğer kanunlarda, bunlara ilişkin ikincil mevzuatta ayrıntılı düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerle ilgili olarak yargı kararları, içtihatlar oluşmuştur. Bu düzenlemeler bizden önceki dönemlerde olduğu gibi bu dönemde de kararlılıkla uygulanmaktadır ve uygulanacaktır.

Ayrıca, hepimizin bildiği gibi, Anayasa’mızın 125’inci maddesi hükmüne göre “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” İdari iş ve işlemler nedeniyle mağdur olduğunu düşünen herkes bu yola başvurmakta serbesttir ve bağımsız yargının vereceği karar tarafları bağlamaktadır.

Bu genel açıklamalardan sonra, konuşmada bahsi geçen Emniyet Müdürünün geçici görevle Merkez Emniyet Müdürlüğünde görevlendirilmesiyle ilgili süreç hakkında da kısaca sizleri bilgilendirmek isterim.

Tabii, bu Emniyet Müdürü şu anda hâlen bizim personelimizdir, kendi memurumuzdur ve onu da korumak bize düşer. Ama biraz önce okuduğum Anayasa ve maddelerindeki düzenlemeler çerçevesinde de kamu görevlisi içinde de yanlış tutum ve davranışları olanlar varsa bunların da belli soruşturmalara tabi olması kaçınılmazdır.

Bahsi geçen Emniyet Müdürü hakkında değişik tarihlerde şikâyet dilekçeleri söz konusudur ve isimleri belli kişiler tarafından verilen şikâyet dilekçeleri önce incelenir -biliyorsunuz- eğer somutluk, tutarlılık varsa bunlarla ilgili teftiş görevlendirilir. Burada da aynı işlem yapılmış. Bu her zaman yapılan bir işlem ve iddia edilen konuları araştırmak üzere teftiş görevlendirilmiştir. Müfettişler, iddia edilen konularla ilgili olarak, mahallinde, başta il valisi olmak üzere konuyla ilgili kişilerin bilgisine başvurmuş, evrak üzerinde de gerekli incelemeleri yapmışlardır. Mülkiye müfettişleri yaptıkları inceleme sonucunda, beş ayrı konuda, ilgili hakkında -içerik vermiyorum- 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun gereğince ön inceleme, ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu gereğince disiplin soruşturması ve değerlendirme raporu teklifinde bulunmuşlardır ve değerlendirme raporunda da -o gerekçeleri yine ben burada ifade etmiyorum, çünkü bu bir soruşturma konusudur- ciddi gerekçelerle -Sayın Milletvekilimiz de mahcup olacaktır o gerekçeleri daha sonra öğrenince- ilgilinin eylemli emniyet müdürlüğünden alınması teklifinde bulunmuşlardır. Bu, Emniyet Genel Müdürlüğümüze gönderilmiştir ve onların teklifiyle de geçici olarak bu soruşturmalar sona erinceye kadar Merkez Emniyet Müdürlüğüne alınmıştır. Görevi devam ediyor, soruşturması sürüyor, soruşturmalar bittiğinde de gerekli işlem yapılacak, karar verilecektir ve yerine de şu anda bir birinci sınıf emniyet müdürü vekâleten görevlendirilmiştir. Bu incelemeler, hem inceleme hem disiplin hukuku açısından yürütülen soruşturmalar şu anda devam etmektedir. İlgiliyle ilgili konu böyle.

Tabii, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuyla ilgili süreci, soruşturmayı etkilememek adına ben çok kısa özetlemiş oldum. Aslında, soruşturma süreci devam ederken bu açıklamaları yapmayı hiç tasvip etmiyorum, ama Değerli Milletvekilimiz geldi, burada çok iddialı ifadelerde bulundu, onun için ben de mecbur kaldım. Keşke, değerli hukukçu arkadaşımız inceleme ve soruşturma sürecinin bitmesini bekleseydi, burada daha sağlıklı bir değerlendirme yapma imkânı bulabilirdi diye de düşünüyorum, ama, burada, tabii, yolsuzlukla vesaireyle irtibat kurarak bir gündem dışı konuşma yaptılar, yani bir imada bulundular.

Değerli arkadaşlar, bizim son yıllarda, özellikle organize suç örgütlerine yönelik yaptığımız operasyonlar, aldığımız sonuçlar akıl ve insaf sahibi herkes tarafından bilinmekte ve takdir edilmektedir. Yüce Meclisimiz de bunu bilmektedir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bir güvenlik görevlisinin suçla mücadele etmesi asli görevidir. Tüm ülke genelinde polisimiz, jandarmamız, sahil güvenlik birimlerimiz yasaların kendilerine verdiği yetki çerçevesinde, Bakanlığımızın, ilgili adli mercilerin bilgisi ve izni doğrultusunda bu çalışmalarını sürdürmektedirler.

Burada Sayın Milletvekilimizin sözünü ettiği, ima ettiği “kömür operasyonu” aylar önce başlamış, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığının koordinasyonunda ve onlar tarafından yürütülen bir operasyondur ve Cumhuriyet Savcılığının da denetiminde yürütülmektedir. Şu ana kadar 28 kişi operasyon kapsamında ilgili adli mercilerce tutuklanmıştır. Bilgimizde yürüyen bir çalışmadır ve yürüyecektir, sonuna kadar yürütülecektir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Milletvekili de onu ifade ediyor efendim.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Soruşturmaya devam edilmektedir. Bu aşamada daha fazla, tabii, ayrıntı bilgi vermiyorum ama bakın, bir yerde bu operasyon -yüzlerce operasyon, bu manada, organize suçlarla ilgili- bir kişinin falan işi değil, Organize Suçlarla ve Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanlığının, Emniyet Genel Müdürlüğünde, onların yürüttüğü önemli operasyondur.

Esasen… Şunu da ifade edeyim: Devlet ve vatandaş arasındaki güven bağını zedeleyen en önemli hususlardan birisi, bu organize suç çeteleri, mali suç örgütleri ve narkotik suç örgütleriyle bizim Bakanlık olarak, Hükûmet olarak ve bütün birimlerimiz olarak amansız mücadelemiz devam ediyor. Size bazı bilgiler, veriler sunayım: 2007 yılında mali suç örgütlerine ve yolsuzluklara karşı 81 ilde 12.264 operasyon yapılmış, 26.278 kişi hakkında işlem yapılmıştır. Yine organize suç çetelerine karşı 48 ilde 167 operasyonla 2.453 kişi hakkında işlem yapılmıştır. Bunlara 2008 yılında da aralıksız devam edilmektedir. Bakın, 2008 yılında, yaklaşık şu üç ay içinde, yolsuzlukla mücadele kapsamında ve her türlü mali suç örgütlerine karşı 81 ilde 2.361 operasyonla 6.074 şüpheliye soruşturma yapılmıştır. Aynı şekilde, organize suç çetelerine de bu yıl içinde 16 ilde 28 operasyonda 547 kişiye soruşturma açılmıştır. Yapılan operasyonlar il emniyet müdürlerinin inisiyatifi gereği yapılmaz -bunu özellikle ifade edeyim- suç varsa, müdahale edilmesi kanun gereğidir ve müdahale edilir. Operasyonlar, Ceza Muhakemeleri Kanunu gereği savcı denetiminde yürütülür yani yargının da denetiminde yürütülür. Her operasyon, aylarca, teknik ve fiziki çalışmalar sonucu gerçekleştirilir ve ben bu vesileyle, tüm bu çalışmalarda, bu operasyonlarda görev alan güvenlik görevlilerimize teşekkür ediyorum, onları tebrik ediyorum.

Ama şunu da huzurunuzda ifade ediyorum: Bizim bütün dileğimiz, toplumumuzun devletine güvenin artması, bu tür illegal, yasa dışı organize suç örgütlerinin kökünün kazınması. O zaman vatandaşımız devletine daha fazla güven duyacaktır ve bu konuda adaletli davranmak, adaleti sağlamak… Adaletli davranmak her şeyin temelidir. Eğer adaletli davranmazsanız o güveni sağlayamazsınız. Biz bunun çabası içindeyiz. Geriden farklı şeyler söylenebilir, hiçbir ayrıcalığımız yok ve olmayacak.

Ordu ilimizde, bir personelimizle ilgili… Ki, her kurumda, daima personeliyle ilgili zaman zaman soruşturmalar söz konusu olabilir, bunların sonucu, tabii, belirleyicidir; daha sonucunu bilmiyoruz, yürüyor. Ordu ilindeki bu tasarruf tamamen idari bir soruşturmayla ilgilidir, başka konularla karıştırılmasını arzu etmiyoruz, yanlış buluyoruz, hiçbir ilgisi yoktur, onu ifade ediyorum.

Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündeme geçiyoruz.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu ve 3 Milletvekilinin; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu ve 3 Milletvekilinin; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (2/146) (S. Sayısı: 111) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Geçen birleşimde 3’üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmış, madde üzerinde verilen yedi önerge geliş sırasına göre okutulmuş ve yedinci önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar okutup oylarınıza sunacağım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar yeter sayısı arayacaksınız değil mi Başkanım?

BAŞKAN – Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 3- 25/02/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinden sonra gelmek üzere (ğ) ve (h) bentleri eklenmiş olup, beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“ğ) ‘Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun talebi üzerine 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu hükümlerine göre’ den sonra ‘Çevre ve Orman Bakanlığı’nın ve yatırımın yapılacağı bölge halkının uygun görüşünün alınması ile yenilenebilir ve temiz enerji kaynakları’ cümlesinin eklenmesi için ihtiyaç duyulan,

h) Jeotermal kaynaklı teknolojik seralar için ihtiyaç duyulan”

“Durumu ve sınıfı çok iyi veya iyi olan mera, yaylak ve kışlaklarda birinci fıkranın (a), (f), (g), (ğ) ve (h) bentleri hariç, tahsis amacı değişikliği yapılamaz.”

                                                                                        Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

                  

(x) 111 S. Sayılı Basmayazı 19/3/2008 tarihli 79’uncu Birleşim Tutanağına eklidir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Arayacağım Sayın İçli.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 111 sıra sayılı yasa teklifinin 3. maddesinin sonuna gelmek kaydıyla aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

Enerji Piyasası Kurulu tarafından izin verilen rüzgâr enerjisi sahaları için tahsis amacı değişikliği yapılabilir.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Neye katılmadılar biliyor musunuz Hükûmet ve Komisyon? Diyoruz ki: EPDK’dan rüzgâr enerjisi izni alan… Bakın, yine söylüyorum, altını çiziyorum -katılmıyor, Hükûmet de katılmıyor Komisyon da- EPDK’dan rüzgâr enerjisi izni alan kişilere Mera Kanunu’nda gerekli değişiklik yapılabilir, diyoruz. Bir taraftan diyorsunuz ki: “30 milyar dolar enerji bedeli ödüyoruz ülkede.” Bir taraftan da kendi üretimimiz, kendi rüzgârımız arkadaşlar. Yani, bunu anlamak mümkün değil. Rüzgâr enerjisiyle ilgili, bugün Türkiye’de birçok yatırımcı o kadar zorluklar çekiyor ki, enerji nakil hattından tut… Arkadaşlar, bu ülke bizim. Bir tarafta “30 milyar dolar enerji bedeli ödüyoruz yabancıların cebine.” Diyoruz, bir tarafta kendi rüzgârımızı daha iyi koşullarda, Mera Kanunu… Yani, bu rüzgâr enerjisi meraya zarar vermiyor. Rüzgâr enerjisi…

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Kanunda var zaten.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Kardeşim, biz diyoruz ki… Kanunda var da kanunda yeterince izin vermiyor.

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Nasıl yeterli izin vermiyor?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Vermiyor.

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – İyi okuyamamışsınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Siz okuyamamışsınız. Gelin, cevap verin, orada konuşmayın Beyefendi. Gelirsiniz, burada cevap verirsiniz, tamam mı?

Biz bu ülkenin faydasını düşünerek diyoruz ki: Tahsis amacı değişikliği yapılabilir. Kanunda böyle bir şey yoktur ve bir de arkadaşlar, biliyor musunuz, rüzgâr enerjisi kurmak için 5.000’lik plan yetmiyor, 1.000’lik plana da işlenecek. Arkadaşlar, rüzgâr enerjisi yapmak için… Apartman yapmıyorsun, gökdelen yapmıyorsun. Meraya ne zarar veriyor? Bir de belediyelerden, bunu 1.000’lik plana işleteceksiniz.

Değerli arkadaşlarım, bu, Türkiye'nin kendi kaynaklarını kullanmama yönünde bir zorluktur. Dediğimiz şu: Gelin, rüzgâr enerjisi konusunda her türlü olanağı, her türlü imkânı, bu ülkede ne kadar rüzgâr enerjisi üretilecekse bunu yerine getirelim diyoruz, başka bir şey söylemiyoruz ki. Yani, bizim dediğimiz bu. Ama, Mera Kanunu çıkıyor, Mera Kanunu’yla beraber oradan geçecek enerji nakil hattıyla ilgili zorunluluklar çıkıyor. Köy Kanunu’na tabi. Belediyeden 1.000’lik imar planına işleteceksin. Gelin, bunları ortadan kaldıralım. Bu ülkede EPDK kime rüzgâr enerjisi izni verdiyse bu enerjiyi ürettirelim. Bunu söylüyoruz, başka bir şey söylemiyoruz ki.

Ben, takdirlerinize sunuyorum. Yani, bir tarafta 30 milyar dolar petrol gideri, enerji gideri, bir tarafta da kendi üretimimiz. Ben, hepinizin vicdanlarına sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

111 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve üçüncü maddesi ile düzenlenen 4342 sayılı kanunun ondördüncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinden sonra gelmek üzere eklenen (ğ) bendinde geçen “talebi” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “müracaatı” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                 Veysi Kaynak

                                                                                                                Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kanunun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

111 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve üçüncü maddesi ile düzenlenen 4342 sayılı kanunun ondördöncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinden sonra gelmek üzere eklenen (ğ) bendinde geçen “hükümlerine” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “kurallarına” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                           Mehmet Müezzinoğlu

                                                                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kanunun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

111 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve üçüncü maddesi ile düzenlenen 4342 sayılı kanunun ondördöncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinden sonra gelmek üzere eklenen (ğ) bendinde geçen “üzerine” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “gereğince” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                  Mustafa Ataş

                                                                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kanunun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

111 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve üçüncü maddesi ile düzenlenen 4342 sayılı kanunun ondördüncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinden sonra gelmek üzere eklenen (ğ) bendinde geçen “ihtiyaç duyulan” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “zorunlu olan” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                   Turan Kıratlı

                                                                                                                     Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kanunun amacına uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

111 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve üçüncü maddesi ile düzenlenen 4342 sayılı kanunun on dördüncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinden sonra gelmek üzere eklenen (h) bendinde geçen “ihtiyaç duyulan” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “zorunlu olan” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                  Kerim Özkul

                                                                                                                       Konya

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kanun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

TARIM ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Sayın Başkan, bir düzeltme talebimiz var.

BAŞKAN – Buyurun.

TARIM ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Dilbilgisi kurallarına uygunluk için maddenin çerçeve metninde yer alan “olup” ibaresi yerine “ve” nin kullanılmasını öneriyoruz.

BAŞKAN – Not alınmıştır.

Bu düzeltmeyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisinindir.

Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin 4’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, on yılı aşan bir süreden bu yana, belli bir firmanın, yatırımcı bir firmanın bu yatırımını nasıl yasal hâle getirebiliriz, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuyu tartışıyor, 23’üncü yasama döneminde de tartışmaya devam ediyor. Aslında buradaki tartışmanın özü şu: Bir anlamda, sistemin ve yürütmenin tıkanmışlığını, yetersizliğini ve hukuk dışı müdahalelere açık yapısını tartışıyoruz. Bu süreçte, yürütme ve yasama organı olarak zafiyetlerimiz bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Bu çıplak gerçeği artık görmemiz ve kabul etmemiz gerekiyor. Böyle bir süreç içinde, başta yargı mercileri olmak üzere, Bursa Barosu ile Bursa’daki tüm meslek odaları, tutarlı ve kararlı bir şekilde, hukuka saygılı bir şekilde üstlerine düşeni yaptılar.

Yine, bu çevre mücadelesinin sürdürülmesinde, hem muhalefet aşamasında hem de iktidar aşamalarında kararlılıklarını yılmaz bir şekilde sürdüren Bursa milletvekilleri Ertuğrul Yalçınbayır, Ali Arabacı ve Yahya Şimşek’e huzurlarınızda teşekkür ediyorum, şükranlarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, Bursa idare mahkemeleri, bu olayla ilgili olarak, bu süreçle ilgili olarak, fabrika inşaatı başlamadan, inşaat devam ederken ve üretime geçtikten sonra birkaç kez yürütmenin durdurulması ve esasa yönelik olarak iptal kararı verdi. En son, 8 Kasım 2007 tarihinde yürütmenin durdurulması kararı verildi. İdare ve Hükûmet bu kararların hiç birisini uygulamadı. Başka bir ifadeyle, yargı kararları zamanında ve gereği gibi uygulansaydı ve kapalı kapılar ardında Başbakanlık makamında en üst düzeyde görüşmeler yapılmasaydı, birtakım sözler verilmeseydi, mevcut fiili durum ve mağduriyetler yaşanmayacaktı. Yargı kararlarının zamanında ve amacına uygun bir şekilde uygulanması işte bu bakımdan çok önemli değerli arkadaşlarım. Peki, bu yargı kararları ne diyordu? Bakıyoruz, bu yargı kararlarının tamamındaki ortak gerekçe şuydu: Başbakanlık Yüksek Planlama Kurulu kararıyla da olsa Bursa ilinin ve İznik Gölü Çevre Düzeni Planı’nda yer alan tarımsal niteliği korunacak alanlara ilişkin planları değiştiremezsiniz. Çünkü bu değişiklik doğal ortamı ve doğal dengeyi bozmaktadır. Bunlar bilirkişi raporlarına dayalı, uzman görüşlerine dayalı tespitlerdi.

Değerli arkadaşlarım, bakıyoruz, aslında bu tabloyu, bu anlattığımız tabloyu bugün iktidar grubuna mensup olan milletvekilleri ve bu teklifin sahibi olan milletvekilleri de 1999 yılında, yani 21’nci yasama döneminde samimi bir şekilde, tutarlı bir şekilde ve kararlı bir şekilde ifade etmişler. Sayın Karapaşaoğlu 9/9/1999, Sayın Faruk Çelik ise 26 Haziran 1999 tarihli açıklamalarında aynen şunu soruyorlar değerli arkadaşlarım: “Bu fabrika inşaatının devamını temin eden unsur nedir? Ortada bir çıkar ilişkisi mi vardır?”

Kime soruyorlar? 57’nci Hükûmete soruyorlar.

Bursa milletvekillerinin tamamı, bakıyoruz, o dönemde tamamı, birlikte, müşterek bir imzayla bu inşaatın durdurulmasını 29 Nisan 1998 tarihinde talep ediyorlar, o dilekçede adını verdiğim, sözünü ettiğim bu iki milletvekili de var.

Sayın Karapaşaoğlu’nun, yani teklif sahibinin çaresizlik içeren çelişkilerini ve artık inandırıcılığını kaybeden açıklamalarını, beyanlarını burada tartışmaya değer görmüyorum, kayda değer görmüyorum. Ancak bu sürece dayanarak sizlere, iktidar grubuna şu soruları yöneltmek istiyorum:

Değerli arkadaşlarım, geldiğimiz aşamada çevre bilincinizde bir değişme mi oldu? Geldiğimiz aşamada bu firmaya “Merak etmeyin, siz çalışmaya, kazanmaya devam edin; biz, ne olursa olsun bu konuya çözüm getireceğiz.” diye birileri söz mü verdi? Geldiğimiz aşamada sayısı onları bulan yargı kararlarına rağmen bu fabrikanın faaliyetini sürdürmesini temin eden unsur nedir değerli arkadaşlarım? Sayın Faruk Çelik’in, Sayın Karapaşaoğlu’nun ifadeleriyle size bugün bunları soruyorum değerli arkadaşlarım.

İnanıyorum ki yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri bu soruların değerlendirmesini, bu soruların kıyaslamasını yapacaklardır. Her şeye rağmen buna inanıyorum değerli arkadaşım, başını sallayan değerli arkadaşım. Sizin, yüreğinizde bu sorumluluğu taşıdığınıza inanmak istiyorum sayın milletvekili.

İşte değerli arkadaşlarım, geldiğimiz aşamada cesaretle, dürüst bir şekilde şunları sorgulamamız gerekiyor: Bu sürece rağmen bu fabrika inşaatının veya bu fabrikayı yasal hâle getirme girişimlerinin varlığını temin eden unsur nedir? Bu fotoğrafı ben size anlatmaya çalışacağım.

Bakın -kamuoyuna yansıyan bilgilere göre söylüyorum değerli milletvekilleri- Türkiye, dünya pancar şekeri üretiminde 4’üncü, Avrupa Birliği ülkeleri arasında 3’üncü sırada. Orta Doğu’daki üretimin yüzde 65’i Türkiye’nin. Yani Fransa, Almanya ve Amerika’dan sonra dünya şeker ham maddesi üretiminde pazarı etkileyecek bir üretime sahip. Uluslararası finans kuruluşları önünde çok önemli karar mercilerini etkileyen bir pazardan söz ediyorum değerli arkadaşlarım.

Tarım reformu adı altında çıkarılan, 2001 yılında çıkarılan Şeker Yasası, bu gücü, küreselleşme adı altında piyasa ekonomisine verdi, yani ulus ötesi firmaların egemenliğine aktardı. İşte Cargill, bu ulus ötesi güçlerden birisi olup, elli yedi ülkedeki 90 bin çalışanıyla, dünya tatlandırıcı ve genetik tohum tekeli olan bir firma.

Cargill’in şeker piyasasındaki gücü yapay şeker üretiminden geliyor değerli arkadaşlarım. Yapay şekerse, bilindiği gibi, mısırdan üretiliyor. Bütün kavga, mısırdan üretilen yapay şekerin kotasını artırmak üzerine yoğunlaşıyor sayın milletvekilleri. Cargill ve benzeri firmaların kavgası bu. Orta Doğu’daki doğal şeker pazarını yapay şeker pazarı hâline dönüştürmek. Cargill, bu piyasada 180 bin ton kapasiteli Amylum’dan sonra Türkiye pazarında 135 bin ton kapasiteye sahip, yani ikinci sırada değerli milletvekilleri. Üçüncü sıradaki Pendik Nişastanın da yüzde 50 hissesine sahip Cargill. Geri kalan yüzde 50 hisse kimin? O da, enteresandır, Ülker grubunun. İşte böyle bir piyasada emeğinin karşılığını alamayan, pazarını kaybeden, sömürüye açık hâle gelen Anadolu üreticisi, köylüsü, çiftçisi…

Size, pancar üretiminde Türkiye’nin geldiği dramatik bir fotoğraftan, bir süreçten söz ediyorum sayın milletvekilleri. Ülker-Cargill ortaklığı, Cola Turka derken bu işin içine giren Başbakan, Maliye Bakanı, bunların mahdumları, bunların aile bireyleri… (CHP sıralarından alkışlar)

Cargill’in Eli, Kiminin Cebi!” Bunu kim yazdı biliyor musunuz? 12 Ocak 2004 tarihinde, bu bulguları tespit eden dürüst, sorumlu basın mensupları aynen bu ifadeyi kullandılar: “Cargill’in Eli, Kiminin Cebi!” Bu soruyu ben bugün buradan bir kez daha soruyorum: Cargill’in eli kimin cebi?

Değerli arkadaşlarım, bu fotoğrafı tespit edince Başbakanlık Hukuk Müşavirliğinin Tarım ve Köyişleri Bakanlığına yazdığı 17 Mayıs 2006 tarihli yazıya şaşırmıyorsunuz. Bu yazıdan Sayın Öymen de söz ettiler ama o yazıyı biraz daha açmak gerekiyor. Ne diyor o yazıda? Resmî bir yazıdan söz ediyorum, yazının örneği elimde mevcut, sorumluluk sahibi arkadaşlarıma, duyarlı arkadaşlarıma bu yazının örneğini gösterebilirim. Ne diyor bu yazıda? Cargill ile ilgili gelişmelerden söz edilerek, davalara karşı hazırlanacak dilekçelerde izlenecek stratejiyi belirlemek ve aleyhe bir kararın sonuçlarını ortadan kaldırmak üzere Müsteşar Yardımcısı Mustafa Çetin’in başkanlığında -üç dört bakanlığın müsteşar yardımcılarından söz ediyor- ve Cargill yetkililerinin katılımıyla toplantının yapılmasından söz ediyor bu yazı. Bu nedir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLLA KART (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İlgili Müsteşar Yardımcısının şu anda iktidar grubunda milletvekili olarak görevini sürdürdüğünü arkadaşlarımın bilgilerine sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu nedir biliyor musunuz? Bakın, “devlet” kavramı yok burada, “hükûmet” kavramı yok burada; burada “şirket” kavramı var, burada -daha da ötesi- “taşeron” anlayışıyla sürdürülen bir kamu yönetimi anlayışından söz ediyorum.

Önceki hafta görüşmelerde Çevre Bakanı olarak Hükûmet sıralarında bulunan Sayın Bakan bir arkadaşımızın sorusu üzerine şunu ifade ettiler: “Efendim, Bush’un Türkiye’ye geldiği zaman bu konunun görüşüldüğünü zannetmiyorum.” Evet, Sayın Bakan doğru söylüyor. Çünkü bu konu, Bush gelmeden evvel, Ocak 2004’te, Eylül 2003’te Beyaz Saray’da ve Başbakanlık makamında görüşüldü, kapalı kapılar ardında görüşüldü.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLLA KART (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bunun anlamı şudur: Bunun anlamı, Türkiye’yi müstemleke bir ülke hâline getirme misyonunu üstlenen bir iktidar, ama bu iktidara karşı, onu başarısızlığa mahkûm etme sorumluluğunu üstlenen sorumlu bir muhalefet, ana muhalefet.

Bundan emin olmanızı istiyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kart.

Şahıslar adına söz talepleri vardır.

Aksaray Milletvekili Sayın Ali Rıza Alaboyun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu ve 3 Milletvekilinin; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 111 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle, jeotermal kaynaklarımızın değerlendirilmesi konusunda önemli bir adım atılmaktadır. Hepimizin malumu olduğu üzere, her yıl küresel ısınmanın olumsuz etkilerini daha şiddetli bir şekilde hissetmekteyiz. Fosil kökenli kaynaklar kullanıldıkça tükenen ve açığa çıkardıkları karbondioksit ile küresel ısınmayı tetikleyen enerji kaynaklarıdır. Geçen yıl Meclisimizin çıkarttığı Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu ile bu konuda önemli bir yasal boşluk doldurulmuştur.

“Yenilenebilir enerji kaynağı” demek, doğal kaynakların kendi kendilerini doğal mecrası içerisinde sürekli yenileyebilen enerji kaynakları demektir. Fosil enerji kaynakları sürdürülebilir enerji kaynakları değildir. Buna mukabil yenilenebilir enerji kaynakları ve jeotermal enerji, sürekliliği olan, sürdürülebilir bir enerji kaynağıdır.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin jeotermal enerji potansiyeli açısından büyük bir kaynağa sahip olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Bu kaynaklardan yararlanabilmek için yasal altyapı öncelikli olarak hazırlanmıştır. MTA Genel Müdürlüğü tarafından 2006 yılında jeotermal envanter kitabı ve Türkiye jeotermal haritası hazırlanarak basılmış ve sektörün hizmetine sunulmuştur. Ayrıca, Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu 13/6/2007 tarihinde yasalaşmıştır.

Ülkemiz, jeotermal enerji potansiyeli ile 31.500 megavat termal güce sahiptir. Bu da yılda 20 bin ton/yıl petrol eş değeri enerji demektir.

2002 yılında yılda 2 bin metre jeotermal sondajı yapılabilirken, 2008 yılı itibarıyla yılda 20 bin metre jeotermal sondajı yapılabilir hâle gelinmiştir.

31.500 megavat termal enerji potansiyelinin yüzde 12’si görünür hâle getirilmiş, yüzde 16’sı kullanılır hâle getirilmiş, yapılan çalışmalar ile on beş yeni saha elektrik üretimine uygun hâle getirilmiştir.

Değerli arkadaşlar, jeotermal kaynaklar, entegre üretimde kullanılabilen ender doğal kaynaklarımızdandır. Jeotermal kaynak ile yüksek sıcaklıkta enerji üretilirken, aynı anda teknolojik seracılıkta, konut ısıtmasında, kuru buz üretiminde, termal kaplıca hizmetlerinde kullanılmaktadır.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Başkan, başka bir yasa üzerinde konuşuyor!

ALİ RIZA ALABOYUN (Devamla) - Bu teklifle getirilen değişiklikle, jeotermal enerjiden daha geniş anlamda yararlanılabilecektir. Bu teklif ile jeotermal kaynakların bulunduğu bölgelerde modern teknolojik seracılığın önü açılacaktır. Daha önce teknolojik seracılık yatırımları mevsim şartlarının uygun olması nedeniyle Akdeniz bölgesi ağırlıklı olarak gelişmekteydi. Bu değişiklikle, jeotermal enerjinin bulunduğu bölgelerde de daha düşük maliyetli teknolojik seracılık yapılabilmesinin önü açılabilmiştir ve bu bölgelerde de modern tarım teknolojileri gelişecektir.

Bu teklifin hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Alaboyun.

Şahısları adına ikinci söz, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; benim kürsüye geliş amacım, burada iki üç gündür dillendirilen hukuki değerlendirmelere cevap mahiyetinde sadece. Anayasa Mahkememizin verdiği şu kararı bir okumak istiyorum; vatandaşımız da duysun, değerli milletvekili arkadaşlarımız da duysun, özellikle de burada hukukçu kimliğiyle konuşan arkadaşlarımız da duysun.

Metin şöyle: “Anayasa’nın 87. maddesinde belirtilen genel ve özel af kavramları ceza hukukuna özgü kavramlar olup, ceza hukuku alanı dışında kullanılmamaktadır. Bu kavramların tanımları, hüküm ve sonuçları da ceza hukukunda düzenlenmiştir.

Bu nedenlerle Anayasa’nın 87. maddesinde düzenlenen genel ve özel af kavramlarının kapsamının maddi ceza hukuku ile sınırlı olarak anlaşılması gerekmektedir.

İmar affı niteliğinde olması ve buna ilişkin şekil şartlarına uyulmaması nedeniyle Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülen 5403 sayılı Yasa’nın Geçici 1. maddesinin maddi ceza hukuku anlamında sayılan bir suç ve cezayı içermemesi nedeniyle genel veya özel af kapsamına alınması kabul edilemez. Söz konusu Yasa’nın kabulünde aranması gereken çoğunluk Anayasa’nın 96. maddesinde belirtilen çoğunluk olup, bu ise en az 139 kabul oyunu ifade eder.

Anayasa, yasa koyucuya, toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda tarımsal alanda düzenleme yapma yetkisi vermektedir. Ancak yasa koyucu bu yetkiyi kullanırken, kamu yararı amacını gütmek ve Anayasa’nın ilgili diğer kurallarına da uymak zorundadır.

Geçici 1. maddenin gerekçesinde ise söz konusu arazilerin tarımsal niteliği geri kazanılmayacak şekilde bozulduğu için böyle bir düzenlemeye gidilmesine ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir.

İptali istenen kuralda, tarım arazilerinin tarım dışı amaçla kullanılabilmesi için belirli koşulların yanında, tarımsal bütünlüğün bozulmamasının ve hazırlanacak toprak koruma projesine uyulmasının gerektiğinin belirtilmesi karşısında Yasa’nın kamu yararı amacı dışında çıkarıldığı söylenemez.

Anayasa’nın 10. maddesinde öngörülen yasa önünde eşitlik ilkesi, hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile hukuksal eşitlik öngörülmektedir. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı hukuksal durumda bulunan kişilerin aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve yasalarla kişiler arasında ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun önünde eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır.

İptali istenen Geçici 1. madde yasada öngörülen koşulları yerine getiren herkese aynı olarak uygulanacağından, Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesine aykırı değildir.

Anayasa’nın ‘Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması’ başlıklı 45. maddesinde, ‘Devlet tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek …için gereken tedbirleri alır’ hükmüne yer verilmiş, ancak bu tedbirlerin türü ile uygulanma yöntemi yasa koyucunun takdirine bırakılmıştır. 

Söz konusu yerlerin korunması ve amacına uygun kullanılmasını sağlamak için iptali istenen maddenin de yer aldığı 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu çıkartılmış bulunmaktadır. Kanunda bu konu ile ilgili düzenlemeler yer almış ve iptali istenen hüküm ile de tarım arazisi olan ancak, tarım dışı amaçla kullanılan arazilerin belirli şartların gerçekleştirilmesi halinde kullanılmasına izin verilmiştir. Geçici 1. maddede belirtilen iznin verilebilmesi için diğer koşulların yanında tarım arazisinin tarım dışı kullanımının tarımsal bütünlüğü bozmaması, hazırlanacak olan toprak koruma projesine uyulması şartları öngörülmüştür…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLLA KART (Konya) – Sizin teklifinize gerekçe teşkil etmez bu Sayın Karapaşaoğlu, zorlamayın.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Efendim, sabırla dinleyin. Biz sizi sabırla dinledik, siz de lütfen dinleyin. Hukukçusunuz.

ATİLLA KART (Konya) – Aynen yanlışa devam ediyorsunuz.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Bakın, dinleyin efendim. Ben size bir hukuki metin okuyorum, lütfen dinleyin.

 “…Konulan bu şartlar tarım arazilerinin korunmasını sağlamaya yönelik olup, bunlar gerçekleşmedikçe tarım arazisinin tarım dışı amaçla kullanılmasına izin verilmesi söz konusu olmayacaktır.

Bu nedenle kural Anayasa’nın 2., 10. ve 45. maddelerine aykırı değildir.

Kuralın Anayasa’nın 11. ve 44. maddeleri ile ilgisi görülmemiştir.” denilmek suretiyle de yapılan iptal başvurusunun esastan reddedildiği de görülmektedir.

ATİLLA KART (Konya) – O gerekçe sizi kurtarmıyor.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Değerli hukukçu arkadaşlarıma ben bu hukuki metni, Anayasa’nın bu hukuki metnini ithaf ediyorum. Okuyun, tekrar tekrar okuyun.

ATİLLA KART (Konya) – Gerekçe sizi kurtarmıyor. Yanıltıyorsunuz, yine yanıltıyorsunuz.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Benim tavrıma gelince, benim sözlerime gelince, ben sözlerimin arkasındayım. Bu fabrikanın temeli atılana kadar mücadele ettim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLLA KART (Konya) – Sizi bu kararınızdan vazgeçmeye zorlayan unsur neydi?

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Atıldıktan sonra, işlemeye başladıktan sonra, bu kurum çalışmaya başladıktan sonra üç sene, dört sene çalıştıktan sonra yıkılmasının doğru olmayacağına inanıyorum. Ama bu yasal düzenlemeyi Cargill için getirmedim.

ATİLLA KART (Konya) – Sizi o kararınızdan vazgeçmeye zorlayan unsur neydi?

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Eğer maddeyi doğru okursanız anlayacaksınız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cargill’i çıkartalım, bir önerge ver. Bir önerge verin, Cargill’i çıkartalım.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Cargill için gelmemiştir bu düzenleme. Doğrudan doğruya…

BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu, lütfen Genel Kurulu selamlayın. Lütfen…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bir önerge ver, önerge. Bir önerge ver, Cargill’i çıkartalım kapsamından.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Biraz samimi olun ya!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Evet, samimiyiz. Siz de samimi olun.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bir önerge ver, Cargill’i çıkartalım. Bir önerge verin.

BAŞKAN – Sayın Anadol, lütfen… Sayın Anadol, lütfen…

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Hazımlı olun!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bir önerge ver, bir önerge… Cargill’i çıkartalım.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Hazımlı olun.

BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu…Lütfen

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cargill’i çıkartalım, bir önerge ver.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Hazmet! Hazımlı ol, hazmet!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Allah Allah! Bari doğru söyle burada ya!

BAŞKAN – Madde üzerinde on dakikalık soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Çöllü…

MUSTAFA ÇETİN (Uşak) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünün konuşmasında adım geçmiştir, kısa bir açıklama yapmam gerekiyor.

BAŞKAN – Soru-cevap kısmına geçtik, sonra bir bakacağım.

Buyurun Sayın Çöllü.

HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Sayın Bakan, Antalya’da Selimiye ile Kovanlı köyleri arasındaki tarım arazisi ve mera alanında, Tarım İl Müdürlüğü onay vermemesine karşın doğal gaz çevrim santrali inşaatı devam etmektedir. Hem de inşaat mühürlenmesine karşın bu inşaat kaçak olarak devam etmektedir.

Mutlak tarım arazisi olarak belirlenen yerde santral nasıl yapılabilmektedir? Görüştüğümüz tasarı bu doğalgaz santraline de yasal zemin hazırlamakta mıdır? Bir yanda kaçak inşaat sürerken, bir yandan da Türkiye Büyük Millet Meclisinde buna ilişkin bir kanun çıkması tesadüf müdür? Bunun başka örnekleri var mıdır? Meclisin yasa dışı faaliyetlere yasal zemin hazırlıyormuş gibi bir görüntü vermesi kabul edilebilir bir durum mudur? Kaçak inşaatı durduramıyoruz, bari yasal zemin hazırlayalım mı denilmektedir? Bölgede vatandaşlara ait tarım arazileri de santral inşaatı için kamulaştırılacak mıdır? Çok yakınında organize sanayi bölgesinde yer varken, böylesine şartlar zorlanarak bu yapılabilir mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Barış…

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, 60’lı yıllardan beri ülkemizde faaliyet gösteren Cargill firması, Bursa Orhangazi’de mısırdan nişasta bazlı şeker ve yapay tatlandırıcılar üretmektedir. Sorum şu: On beş -yirmi yıl önce bu yapay tatlandırıcılar Amerika Birleşik Devletleri’nde mesane tümörüne nedenden dolayı yasaklanmıştı. Daha sonra yapılan araştırma- geliştirmelerde bunun çok yüksek dozlarda kullanıldığı zaman mesane tümörüne neden olabileceği söylenmiş ve yine serbest bırakılmıştı. Bugünlerde, yine Amerika Birleşik Devletleri’nde, toplumda bir obezite sorunu yaşanmaktadır.

Sorum şu: Sizin Bakanlığınız yapay tatlandırıcıların insan sağlığı üzerindeki etkilerini araştırmak için bir kurul oluşturmuş mudur veyahut da böyle bir niyeti var mı?

BAŞKAN – Sayın Seçer...

VAHAP SEÇER (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, geçtiğimiz hafta Türk tarımının önümüzdeki beş yıllık vizyonunu açıkladınız. Orada bir açıklamanız dikkatimi çekti: Artık, desteklemelerin üretim döneminden önce açıklanacağını ve böylece çiftçilerimizin üretmek istediği ürüne daha kolay karar verebileceğini belirttiniz. Bu yaklaşım gayet doğru bir yaklaşım ancak bu uygulamayı ne zaman başlatacaksınız? Şu anda 2007 üretim yılından kaynaklanan üretici desteğini henüz ödemedi Hükûmetiniz, onu da henüz açıklamadınız ve 2008 yılı üretimi için ürün desteği rakamlarını ne zaman açıklayacaksınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Birgün

RECAİ BİRGÜN (İzmir) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Kurban Bayramı’ndan yaklaşık bir hafta önce “Show TV” adlı bir kanalda ”Deşifre” programında büyükbaş hayvanlara, özellikle, uygulanan hormonlu iğne uygulaması yer almıştı. Bu iğneye muhatap olan büyükbaşların etini yiyen genç çocuklarda, özellikle kızlarda erkeksi, erkeklerde kadınsı hormonların daha aktif hâle geldiği ve ergenlik döneminin öne çekildiği, yetişkinlerde kanser riskinin arttığı ve bu hormonlu iğnenin Amerika’da çok sıkı kontrolle, Avrupa’da tamamen yasaklandığı yönünde bir haber çıkmıştı. Ben bundan sonra Bakanlığımızın bir şey yaptığını düşündüğüm için konuyu gündeme getirmemiştim ancak geçenlerde beni ziyarete gelen bir çiftçi grubu kendilerinin bu hormonlu iğneyi kullandığını ve böyle bir kontrole de hiç tabi olmadıklarını söylemişti. Bu yayından bilginiz var mı? Bu eğer doğru ise bu konuda yapılan bir işlem var mı bunu uygulayan veteriner hekimler hakkında?

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Efendim, birinci sorum Sayın Bakandan: Bu tarımda doğrudan destek paraları ne zaman ödenecektir? Özellikle fiğ ve bu geçmiş 2007 yılındaki… Vatandaşlar devamlı bize telefon ediyor. Çok kötü kış şartları nedeniyle, bu yardımın yapılmaması kendilerini ciddi bir sıkıntıya sokmuştur.

Biraz önce konuşan teklif sahibi diyor ki: “Ben bu fabrika yapılmadan önce yapılmaması için mücadele ettim.” Evet, 5 Şubat 1999’da Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşiminde bu fabrikanın yapılmaması için mücadele ediyor ama fabrika yapıldıktan sonra niye fikir değiştirdi, onu öğrenmek istiyorum.

Ayrıca, bu kanun teklifini veren eğer bu arkadaşlarımız olmasaydı Cargill meselesi dile gelmezdi ama anlaşılıyor ki bu teklifle Cargill’i kurtarmak istiyorlar, başka bir şey değil. Zaten burada okuduğu Anayasa Mahkemesi kararını da yanlış yorumladı. Anayasa Mahkemesi kararında diyor ki: “Eğer bir arazi parçası bozulmuşsa, onun tekrar yeni hâle getirilmesi mümkün değilse, artık fiilî bir durum var.” diyor, öyle bir cümle okudu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Sayın Bakan…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Çöllü’nün sorusu: Antalya’da bir kaçak yapılaşmadan bahsediyor, Selimiye ve Kovanlı köyleri arasında. Öncelikle belirttiği santral ile ilgili olarak herhangi bir izin verilmiş değil bu manada. Bunun kuralını da veren, iznini de veren ildeki il toprak koruma kurulu; mahallinde ona izin verilir eğer uygun ise, şartları taşıyorsa.

HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Böyle bir izin yok efendim.

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Mahallinde izin verilmedi Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – İzin verilmemesi hâlinde…

Efendim, şöyle şimdi: Bunun faraziyeleri üzerinde değil de… Şimdi onu şu anda siz söylüyorsunuz. Ben de size bilgi veriyorum, diyorum ki: Bizim tarafımızdan verilen bir izin şu an itibarıyla söz konusu değil. Bunun iznini verecek olan Antalya ili İl Toprak Koruma Kurulu. Eğer onu uygular ve gerekiyorsa verir.

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Bakan, Antalya izin vermedi, valilik mühürledi.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – O zaman, valilik zaten onunla ilgili gerekli şeyi yapabilir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hayır, bu yasanın kapsamına girecek mi bu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bu yasa, değerli arkadaşlar, 11/10/2004 tarihinden önce amacı dışına çıkarılan tarım arazileriyle ilgilidir. O tarihten sonraki hususla ilgili değildir. Dolayısıyla sizin sorunuzun da cevabı bu.

Şimdi, Sayın Barış’ın, yapay tatlandırıcıların insan sağlığı üzerindeki etkisiyle ilgili Bakanlığımızın bir çalışma yapıp yapmadığı hususudur, sorusudur. Bu, tabii, Sağlık Bakanlığımızın görev alanına giriyor, Tarım Bakanlığının değil. Dolayısıyla o hususu, biz, Sağlık Bakanlığından öğreniriz o konuda herhangi bir çalışmaları var mı.

Sayın Seçer’in sorusu, bu destekleme ödemesi uygulamasının önceden ilanının ne zaman hayata geçebileceğini ve 2008 ürün desteğinin ne zaman açıklanabileceğini söylüyor. Biz şu anda onun üzerinde çalışıyoruz. Büyük bir ihtimalle mayıs ayı içerisinde, biz, 2008’e ait olanları açıklayacağız.

Sayın Birgün’ün sorusu sığırlarda hormon uygulamasıyla ilgili, Kurban Bayramı arifesinde medyada böyle bir haber duyduğunu söyledi, daha sonra bir çiftçinin, kendisine, bu tür ilaçları kullandığını söylediğini söyledi. Şöyle söyleyeyim: Bu tür “hormon” diye tabir edilen ilaçların beslenmede kullanılması kesinlikle yasak. Eğer yasa dışı tabii böyle bir şey yapılıyorsa, biz denetimlerimiz esnasında bununla karşı karşıya geldiğimizde, bunlarla ilgili çok şiddetli cezai müeyyide uyguluyoruz. Nitekim bu sene de geçen sene de Kurban Bayramı öncesinde yine bu amaçla kullanılan ilaçların tespiti bazı yerlerde yapıldı, hatta hayvanlara da el konuldu ve onlarla ilgili de sahipleriyle ilgili işlem yapıldı. Yani bu tür ilaçların kullanımı veya ilaç benzeri maddelerin kullanımında Avrupa Birliğinin standartları ne ise bizim ülkede de bu standartlar aynen kabul edilmiş ve aynen uygulanmaktadır.

Sayın Genç’in destekleme ile ilgili sorusu: Önce şunu söyleyeyim: Tabii 2007 yılına ait doğrudan gelir desteğinin yarısı nisan ayında ödenecek yani önümüzdeki ay içerisinde, kalan yarısı ağustos ayında ödenecek. Bu ay içerisinde, bu ay sonu itibarıyla 2,5 milyar YTL’ye yakın 2008 yılı içerisinde çiftçilerimize destekleme ödemesi yapılmış olacak. Yarından sonra, cuma günü 845 milyon YTL mazot ve gübre desteği olarak ödenecek. Onunla birlikte, mart ayı içerisinde, mart ayı sonu itibarıyla şimdiye kadar 2,5 milyar YTL’ye yakın destekleme parası ödenmiş olacak. Doğrudan gelir desteğinin de yarısı nisan ayında yarısı da ağustos ayında ödenecek. Ayrıca, mayıs ayında da 650 milyon YTL kadar bir prim, yağlı tohum primi ödenecek ve yine haziran ayında 500 milyon YTL’nin üzerinde yine yağlı tohum primi ödenecek. Yaklaşık 5 milyar YTL, ağustos itibarıyla ödemesi tamamlanmış olacak.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergeler Sayın Başkan?

BAŞKAN – Önerge yok Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bizim önergemiz vardı.

BAŞKAN – 5’inci maddede var Sayın Genç.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Gruplar adına söz talebi vardır.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Abdullah Özer’de.

Buyurun Sayın Özer. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Cargill yasası olarak bilinen bu yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesine kadarki süreci sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu süreçte ta başından beri konuyu yargıya taşıyan ve hukukun üstünlüğünü sağlamaya çalışan Bursa milletvekilleri Sayın Yahya Şimşek, Sayın Ali Arabacı ve Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’a ve Bursa Barosu başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarına şükranlarımı arz ediyorum. Sayın Karapaşaoğlu’nun bu yargı sürecine sonuna kadar devam etmemesini üzüntüyle karşılıyorum.

Konuyu iki bölümde değerlendirmek istiyorum. Birinci bölüm: Cargill   -kendi deyişleriyle- iki yıl süren bir yer seçimi araştırmaları sonucunda Bursa ili Orhangazi Ovası’nda 195 bin metrekare birinci sınıf tarım arazisini en uygun yer olarak belirlemiştir. Buna karşın, sözü edilen bölgenin birinci sınıf tarım arazisi oluşu; Bursa 2020 yılı 1/1.000 ölçekli mevzi imar planında İznik Orhangazi planlama bölgesi sınırları içinde ve bu sınırlar içinde geçerli olan İznik Gölü çevre düzeni imar planında tarımsal niteliği korunacak alan, sulama alanı ve uzun mesafeli koruma alanında kalışı; Orhangazi Ovasında sanayi tesisi yapmak için daha önce başvurmuş olan altı firmanın istemlerinin reddedilmesi; anılan tesise izin verilmesi durumunda tarımsal dokunun tahrip edileceği; tesisin 90 bin nüfuslu bir kentin su gereksinimi olan 3.500 ton yer altı suyunu bir günde kullanarak kapalı havzanın su dengesini bozacağı ve yöredeki 100 bin zeytin ağacının suyunu keseceği; zeytin ağırlıklı bir coğrafyada mısır işleyen bir tesisin kurulmasının yanlışlığı ve açığının ithal mısır ile kapatılacağı; ayrıca İznik-Orhangazi Sulama Projesi’nin tam ortasında kaldığı; İznik Gölü’nü kirleteceği; sit alanı içinde yer alan Medet ve Karsak dereleriyle ilgili olarak Koruma Kurulundan izin alınmadığı gerekçeleriyle Bursa kamuoyunda güçlü bir tepki oluşmuştur.

Bu çerçevede Bursa Büyükşehir Belediyesi tesisin organize sanayi bölgesi içinde yapılmasını önermiştir. Bu öneriye ve gösterilen diğer alternatif alanlara sıcak bakmayan Cargill, Hükûmet bazında yaptığı lobi faaliyetleri sonucu nişasta fabrikası kurulmasına olanak tanıyan ilk plan değişikliği iznini Başbakanlık Yüksek Planlama Kurulunun o 9/12/1997 günlü kararıyla almıştır. Hemen arkasından Bursa Valiliği 17/6/1998 tarihinde nişasta fabrikasının yapımı için ruhsat vermiştir.

AHMET YENİ (Samsun) – Kimdi iktidarda olanlar?

ABDULLAH ÖZER (Devamla) -  Bu yatırım için verilen valilik ruhsatının hukuka aykırılığı, Bursa 2. İdare Mahkemesi tarafından 8/7/1998 ve 12/1/1999 günlü yürütmeyi durdurma kararları ve 27/6/2000 günlü iptal kararlarıyla saptanmıştır. Danıştay 6. Dairesi tarafından 11/11/1998, 11/1/2000 ve 10/4/2000 günlü yürütmeyi durdurma ve 20/6/2002 tarihli iptal kararlarıyla Bayındırlık Bakanlığının aynı amaçlı işlemlerinin hukuka aykırılığı ortaya konulmuştur.

Yargı kararları karşısında, Cargill yatırımına meşruiyet kazandırma çabaları devam etmiş ve bu süreç Sayın Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilen kanuna kadar uzamıştır. Son olarak, Bursa 3. Bölge İdare Mahkemesi 14/3/2008 tarihinde yani on iki gün önce yürütmeyi durdurma kararı almıştır.

 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası, 3 Temmuz 2005 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmiştir. 5 Temmuz 2005 tarihinde Cargill’in amaç dışı kullandığı araziyi “özel endüstri bölgesi” ilan eden 2005/8944 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı çıkarılmıştır. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası, 19 Temmuz 2005 tarih ve 25880 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 5403 sayılı Yasa’nın öngördüğü af süresi 19 Ocak 2006 tarihinde sona ermiştir. Danıştay 10. Dairesi 8 Şubat 2006 tarihinde özel endüstri bölgesi ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının yürütmesini durdurmuştur. Hemen ardından, ilk bakışta Cargill’le ilgisi anlaşılamayan kanun değişikliği teklifi Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu tarafından 22/02/2006 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştur. Bu teklif 13/4/2006 tarihinde Komisyona havale edilmiştir. Başbakanlık, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı temsilcileri ile Cargill yetkililerinin katıldığı ve aynı ay içerisinde Başbakanlıkta yapılan kurtarma toplantısının ardından ilgili bakanlığa yazılı emir verilmiştir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığına gönderilen 20/4/2006 günlü yazıda Cargill’in kurtarılması için Kanun’un geçici maddesinin geçerlilik süresinin uzatılması açıkça emredilmiştir. Bu yazıdan kısa bir süre sonra, 4/5/2006 tarihinde ise söz konusu teklif Komisyonda görüşülmeye başlanmıştır. Birçok basın organında yer almasına rağmen, Sayın Başbakanın Amerika’da bulunduğu sırada, bir hafta sonu ilgili bakanların katılımıyla aynı amaçlı bir başka toplantı yapılmış ve bu haber hiçbir şekilde tekzip edilmemiştir.

Özetlenen bu süreç, söz konusu düzenlemenin, gösterilen gerekçelerin aksine, açıkça Cargill yatırımının kurtarılmasını amaçladığını ortaya koymaktadır. Bu düzenleme, özel bir kişiliğe ayrıcalık tanınması niteliğiyle Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki gruplara ve kişilere özel düzenleme yapılamaz, hükmüne aykırıdır. Düzenleme, mülkiyet hakkının toplum zararına kullanılamayacağı yönündeki Anayasa’nın 35 ‘inci maddesine aykırıdır. Toprağın korunması ve tarım arazilerinin amaç dışı kullanılmasının önlenmesi amaçlı Anayasa’nın 44 ve 45’inci maddeleri açısından da bu düzenleme hukuka aykırıdır. Kesinleşmiş yargı kararlarını ertelemeden uygulamak zorunda olan yasama ve yürütme organının, tersi bir tutumla, yargı kararını geçersiz kılacak düzenleme yapması bakımından da bu kanun Anayasa’nın 138’inci maddesine aykırıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ABDULLAH ÖZER (Devamla) – Birçok nedenle hukuka aykırı olan bu düzenleme, çok yetersiz olan verimli tarım arazilerinin talanına kapı açan anlayışlara meşruiyet kazandırdığı için kamu yararıyla da bağdaşmamaktadır. Ayrıca, bir yabancı firma adına hukuksal düzenleme olma özelliği taşıyan bu yaklaşım, ulusal bağımsızlık ilkesine de ters düşmektedir.

İkinci bölüm, sonuçları itibarıyla daha vahim. Çünkü Türkiye’nin toplam şeker gereksinimi kabaca 2,5 milyon ton/yıl dolayındadır. Buna karşılık, otuz şeker fabrikası 2,8 milyon ton pancar şekeri üretmekte, nişasta bazlı şeker fabrikası beş tane Türkiye’de, bunların toplam üretimi 1 milyon ton civarında. Başka bir deyişle, 1,3 milyon ton kapasite fazlası var demek Türkiye’de. Pancar ve mısırdan elde edilen şeker, yukarıda belirtilen kapasite…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH ÖZER (Devamla) – Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özer.

Gruplar adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’a aittir.

Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir kanunun görüşmelerini tamamlamak üzereyiz. Ancak bu kanunla ilgili bu kürsüden çok önemli iddialar, itham düzeyine ulaşan iddialar ortaya konuldu. Bunların cevabının verildiğini söyleyebilmek çok mümkün değil.

Değerli milletvekilleri, burada çıkartılan kanunlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin kanunları, yalnız kanun teklifinin sahibinin veya tasarının sahibi olan hükûmetin veya onun destekçisi, ona müspet oy veren iktidar partisi grubunun kanunu değil Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkarttığı kanunlar. Dolayısıyla, bir sorumluluk bağlamında, bu son maddesinde, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanunla ilgili endişelerimizi ve görüşlerimizi ifade etmek gereğini duydum.

Değerli milletvekilleri, toprak koruma ve arazi kullanımıyla ilgili bir kanun çıkartıyoruz. Sayın Karapaşaoğlu önümden geçiyor, kendisi toprak adamı, biliyorum, Bursa’da topraktan üretilen ürünlerin sanayiciliğini yapıyor. Bu kanunla toprağı koruyabiliyor muyuz? Ben toprakla ilgilenen bir bilimin mühendisiyim. Toprak, zannediyorum bireysel olarak ve toplum olarak en değerli varlığımız, yerine konulamayan en değerli varlığımız. Soru çok net, teklif sahibi çok ilgilenmiyor ama soru çok net: Bu kanunla toprağı koruyabiliyor muyuz? Toprağın kullanımını, toplum adına, gelecek adına        -bize emanet edilen toprağın kullanımını, arazinin kullanımını- doğru tanzim edebiliyor muyuz? Bu sorunun cevabını vermek çok müşkül

Ben Mersin Milletvekiliyim. Mersin’de, kayalar düzeltilerek üzerine toprak taşınıp sera kuruluyor, oradan üretim yapılıyor, insanlar kendi emekleriyle onurlu yaşamanın gayretini gösteriyorlar. Toprak yok!

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Ama ürün para etmiyor Sayın Başkan!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Benim memleketim Hatay’da, insanlar kendilerini ağaca asıp aşağıda, kayaların sekisi dediğimiz 20-30 metrekarelik toprakların üzerinde tütün ekerek geçimlerini temin ediyorlar. Bizse, hoyratça, topraklarımızı bir daha üretim yapamaz hâle getirmek için, inadına, elimizden ne geliyorsa onu yapıyoruz. Bu doğru değil değerli milletvekilleri. Bu hak değil. Bu topraklar bize hem geçmişimizin hem geleceğimizin emaneti.

Şimdi, kanunun gerekçesini, kanunun görüşüldüğü komisyonlardaki konuşmaları, tutanakları, kanunun kendisini okuduğumuzda, bu noktada yanlışımızı kendi cümlelerimizle ifade etmişiz. Diyoruz ki: “11/10/2004 tarihinden önce izin almadan kaçak sanayi yapılarının kullandığı tarım arazileri…” Amaç dışı kullanılan tarım arazilerinin üzerinde kurulan sanayi kuruluşlarını bu kanunla yasal bir statüye kavuşturuyoruz. İyi niyetle soruyor Sayın Karapaşaoğlu “Ne yapalım yani? Kurulmuş…” diyor.

Değerli milletvekilleri, bu iyi niyet bizi kurtarmaz. Masumluk bazen sorumluluğu ortadan kaldırmaz. “Ne yapalım?” diyerek suçu kabullenmek, suçluyu meşrulaştırmak, yasamaya hile karıştırmaktır, milletin verdiği yetkiyi kötüye kullanmaktır. Bunu, şu kısa dönemde burada gerçekleştirdiğimiz birçok kanunda maalesef beraber yaşadık, gördük. Böyle bir hak yok.

22 bin tesis… Soruyor milletvekili arkadaşımız: “Antalya’da kurulan doğal gaz çevrim santrali -bütün itirazlara rağmen, mahkeme kayıtlarına rağmen- kaçak yapılıyor, tarım arazisinin üzerinde yapılıyor. Ee, şimdi sormazlar mı, belli bir müddet sonra yeniden böyle bir kanun çıkartarak kaçak yapılan, toprağı korumayan, yanlış arazi kullanımının yapıldığı burada da bu tesise hukuki bir statü kazandırmak için yeni bir kanun mu çıkartacağız?”

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hiç şüpheniz olmasın çıkar!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakın, bir öz eleştiri yapalım. Bu kanun bugünün kanunu değil. Bu kanun, daha önceki dönemlerden bu yana her iktidarın teşebbüs ettiği bir kanun. Her Bakanlar Kurulu, adını andığınız o firmayla ilgili Bakanlar Kurulu kararı çıkartarak… Bürokratlara talimat veren, sonra bunun kanunsuzluğu anlaşıldığı için sonradan kanun çıkartmak zorunluluğu duyulan bir konu. AKP döneminde iki defa çıkartılmış buradan okuduğum kadarıyla, mahkeme dört defa iptal etmiş adı geçen firmanın yetkisini, iznini; Kanun’u Anayasa Mahkemesi iptal etmiş, Bakanlar Kurulu kararını Danıştay iptal etmiş, Cumhurbaşkanı geri göndermiş. Ee, her iktidar döneminde, iktidar partisi sebebi kendine ait olmak kaydıyla bu kanunu buraya getirmiş ama muhalefet sözcüleri acı acı itiraz etmiş. Ne acı bir tesadüf ki bu kanun teklifinin sahibi de daha önceki dönemde, bu kanunun, buna benzer bir kanunun, bu firmayla ilgili kanunun çıkmasına burada çok net cümlelerle itiraz etmiş, suçlamalar yapmış. Ama ne acı ki her iktidar bu kanunu getirmeye kendini mecbur görmüş, muhalefet de itiraz etmiş.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; böyle bir kaderi yaşamak bize -bana göre- yakışmıyor. Şimdi, bu kanunda, jeotermal ve yenilenebilir enerjiyle ilgili doğru, gerekli düzenlemeler var, hiç itiraz etmiyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak yenilenebilir, kaynağı bize ait enerji yatırımlarının desteklenmesi, bu konuda gerekiyorsa tarım arazileri ve özellikle mera ve çayırların kullanılmasında rüzgâr santralleri için doğrudur, faydalıdır, gereklidir diyebiliriz ve destekleyebiliriz, ama Allah aşkına, Adana’yla Mersin’in arasında, Tarsus’un arasındaki o mümbit arazilerde, o pamuk deposu arazilerde yükselen fabrikalar, sanayi kuruluşları -bugün gerçi onlar da çalışmaz oldu, binalarıyla hayalet gibi duruyorlar oralarda- tarıma, üretime, toprağa ve bu toprağı bize emanet eden geçmişimize ve geleceğimize bir anlamda ihanet değil mi! İşte, böyle bir kanunu çıkartıyoruz.

Maalesef, burada, çok ciddi, önemli konuşmalar, itham düzeyine varan iddialar oldu, cevap verilebildiğini söylemek mümkün değil. Yani kendinizce haklı, mecbur, zorunlu sebepleriniz olabilir ama bilesiniz ki Milliyetçi Hareket Partisi olarak muhalefet ettiğimiz bu kanun, ülkemizin, milletimizin hayrına bir kanun değil, bu kanun masum bir kanun değil ve bu kanun meşru bir kanun değil. Burada oylanmış olması, kabul edilmiş olması, bu kanunun masumiyetini, bu kanunun meşruluğunu hukuken sağlayabilir. Kanunların lafzı önemli ama ruhu, lafzından çok daha önemli.

Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanunun muhalifiyiz. Bu kanunu sonuçları itibarıyla da işlemden kaldırmanın imkânı ve yolu varsa tek başına iktidarımızda toplumumuza bir sözümüz olsun, bunu gerçekleştireceğimizi ifade ediyorum.

Bu duygularla, bu kanunun yeniden gözden geçirilmesini… Korkarım ki, Anayasa Mahkemesi yeniden iptal eder ve bu kanunu bu Genel Kurula getirmek durumunda kalırsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bir şey daha sormak istiyorum. Değerli milletvekilleri, özellikle Hükûmetimize ve iktidar partisi grubuna ve yöneticilerine soruyorum: Bu türde sıkıntılı kanunları niye teklif olarak getiriyorsunuz da tasarı olarak getirmiyorsunuz? Bu soru yalnız bununla ilgili değil. Bakınız, ne kadar çok tartıştığımız kanun varsa, birçoğu kanun teklifi, sayın milletvekilleri tarafından getiriliyor.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Hepsi de aslında tasarı.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Yani Hükûmet sorumluluktan mı kaçıyor? Bunu da dikkatinize sunuyorum, bunu da doğru bulmuyorum. Hükûmet  için risk olan bir kanun, sayın milletvekili ve milletvekilleri için risk değil mi? Doğru bir iş yaptığına sayın Hükûmet de mi inanmıyor?

Dolayısıyla, kısacası, bu kanun doğru bir kanun değil, bu kanun masum bir kanun değil; bu kanun, bana göre, toprağa karşı ve o toprağın sahiplerine karşı haksızlık içeren bir kanundur. Bu kanunun, ruhu itibarıyla meşru olduğunu kabul edemeyiz.

Bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Sayın Mustafa Çetin burada mı?

Sayın Çetin, tutanak elimde. “…hazırlanacak dilekçelerde izlenecek stratejiyi belirlemek ve aleyhe bir kararın sonuçlarını ortadan kaldırmak üzere Müsteşar Yardımcısı Mustafa Çetin’in başkanlığında -üç dört bakanlığın müsteşar yardımcılarından söz ediyor- ve Cargill yetkililerinin katılımıyla toplantının yapılmasından söz ediyor bu yazı. Bu nedir…” diye bir şey. Böyle bir toplantı yapılmadığına dair bir bilginiz… Bunu ifade edecekseniz size söz vereceğim.

MUSTAFA ÇETİN (Uşak) – Durumu açıklayacağım. Toplantı yapıldı tabii Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bunun içinde başka bir şey yok ama… Sadece bir toplantının yapıldığı söyleniyor. Bu toplantı yapılmadıysa -bu size yönelik farklı bir şeydir- o zaman söz vereceğim, ama böyle bir toplantı yapılmışsa… Sadece o söyleniyor çünkü.

MUSTAFA ÇETİN (Uşak) – Toplantı yapılmıştır ama burada devamında şu ifadeler var: “Burada devlet yok, şirket var.”

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – O sizi ilgilendirmiyor. Sen toplantıda var mıydın, yok muydun?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – O size bir sataşma değil ki.

BAŞKAN – Peki, size iki dakika söz veriyorum ama yeni bir sataşmaya mahal vermeden.

MUSTAFA ÇETİN (Uşak) – Kesinlikle Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – “Devlet yok, şirket var.” dedi. Sataşma değil ki o.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Devleti Cargill’le muhatap ettiniz.

V. - SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Uşak Milletvekili Mustafa Çetin’in, Konya Milletvekili Atilla Kart’ın konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması 

MUSTAFA ÇETİN (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan teklif üzerinde söz alan Sayın CHP Sözcüsü Atilla Kart’ın konuşması sırasında bahsettiği toplantı tabii ki yapılmıştır. Ben toplantının yapılmadığını söylemiyorum.

Bu toplantı niçin yapılmıştır, onun açıklığa kavuşturulmasında yarar var. Başbakanlığa gerek kişiler -özel ve tüzel kişiler- gerekse yurttaşlar çok çeşitli sebeplerle, amaçlarla müracaatta bulunmakta, sorunların çözümüne yardımcı olunmasını istemektedirler. Zaman zaman, Başbakanlığın kamu yönetimindeki fonksiyonları itibarıyla en önemli fonksiyonu koordinasyondur, hükûmet  çalışmalarının koordinasyonudur ve burada bir müracaat üzerine konunun Başbakanlığa bir şekilde intikali üzerine ilgili kurumlar davet edilerek toplantı yapılmış ve bu sorunun ne olduğu üzerinde görüşülmüş, gerekli değerlendirmeler yapılmıştır. Söz konusu yazı bu toplantı sonuçlarının Tarım Bakanlığına bildirilmesinden ibarettir.

Sayın Konuşmacının sözlerinin devamında “Burada devlet yok, şirket mantığı var.” gibi bir ifadede bulunduğu için bu açıklamayı yapma ihtiyacı duydum. Ben şahsen devletin içinden gelmiş biriyim; devletin ne olduğunu da çok iyi bilirim, şirketleri de bilirim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cargill’in sorunlarını tartıştınız mı?

MUSTAFA ÇETİN (Devamla) – Hukuk sisteminde bunların hepsinin yeri vardır.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cargill yok muydu?

MUSTAFA ÇETİN (Devamla) – Yapılan toplantı, bir çalışmanın, bir toplantının sonuçlarının Tarım Bakanlığına bildirilmesinden ibarettir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cargill var mıydı, yok muydu toplantıda?

MUSTAFA ÇETİN (Devamla) – Hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Aa! Neresi açıklama bunun ya? Cargill var mıydı, yok muydu orada?

KAMER GENÇ (Tunceli) – O toplantıya Cargill yetkilisi de katılmış mı efendim? O toplantıya Cargill yetkilisi de katıldıysa söylesin burada!

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

1.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu ve 3 milletvekilinin; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (2/146) (S. Sayısı: 111) (Devam)

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına üçüncü söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu.

Buyurun Sayın Karapaşaoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; biraz önceki konuşmamda yalnızca hukuki bir metni okudum size. Ama görüyorum ki bu konu öyle bir abartıldı, öyle bir mecrasından çıkarıldı ki, saptırıldı ki onun için bir açıklama yapmak lüzumu da hissettim. O vesileyle buradayım. (CHP sıralarından gürültüler)

Bakın değerli arkadaşlarım, sabırla, hiç bağırmadan çağırmadan okuyalım şunları, dinleyelim: Yıl 1997. Yüksek Planlama Kurulu bir karar veriyor. Altındaki imzalar Başbakan Mesut Yılmaz, rahmetli Sayın Bülent Ecevit. Bir  Yüksek Planlama Kurulu kararı alınıyor ve bu kararda bu firmaya, orada, bahis konusu olan yerde bir kuruluşu gerçekleştirmek üzere yetki veriliyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Evet…

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) –  Bu, bir devlet kararı.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Siz de itiraz ediyorsunuz.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) –  Biz de o noktada buraya kürsüye geliyoruz diyoruz ki, çok yanlış bir karar verdiniz. Yaptığınız iş yanlıştır. Burada bu firmanın olmaması gerekir. Çeşitli sıkıntılar çıkaracaktır, doğacaktır. Ama daha ortada temel bile yoktur, sadece bir karar vardır. Ondan sonra -tabii bunların gerekçeleri var, gerekçelerini okumuyorum, kısa geçiyorum- bu firma, kuruluşunu o bölge üzerinde gerçekleştiriyor. Daha temel safhasına gelmeden, inşaat safhasına gelmeden ben burada, bu Parlamentoda iki ayrı konuşma yaptım, tekrar tekrar: Bakın arkadaşlar, temeli atılıyor, bundan sonra yapılacak bir şey yok, buna engel olunması lazım diye de… Hatta Bursa Barosu avukatı arkadaşlarımızı da teşvik ettik, yani onu da itiraf edelim, onu da söyleyelim. Ama ondan sonra, bakın, aşağı yukarı otuza yakın işlem yapılıyor bu firmayla ilgili. Bu işlemi kim yapıyor? Devletin kurum ve kuruluşları yapıyor. Bunun arkasından, 2002’de bir Bakanlar Kurulu kararı çıkıyor. Bakın, bu Bakanlar Kurulunda kim var? Ben, isim ifade ederek bunları anlatmak istemezdim ama mecbur kaldım, kimse kusura bakmasın, bir saygısızlık ifadesi olarak söylemiyorum. Onların da o kararlarını uygun karşılamak durumundayız, çünkü devletin düzenleme yetkisini kullanmışlar, yapmışlar. Bakın, Sayın Devlet Bahçeli’nin imzası var burada, bu kararnamede.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu Yüksek Planlama Kurulu kararı, şu Bakanlar Kurulu kararı.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bir de mahkeme kararı var!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Müsaade edin.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Dinliyorum.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Bu devletin uluslararası anlaşmalarla ilgili olarak kararlaştırdığı hükümlerdir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yanlış…

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Anayasa’mızın amir maddesinde devletler arası anlaşmalar, hukuk, Anayasa’nın üzerinde itibar edilir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hangi devlet?

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Bunu siz benden iyi biliyorsunuz  -hukukçu değilim ben- hukukçu arkadaşlarım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Rica ederim… Tahkime girmez, tahkime girmez o!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Girer, girer, girer…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Girmez, girmez…

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Hiç merak etme, öyle bir girer ki…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Girmez…

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Öyle bir girer ki…

İşte kamu yararı, kamu yararı orada aranır. Milyar milyar dolarları ödediğiniz zaman…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Mahkeme kararlarını da söyle… Efendim mahkeme kararlarını da söyle, devletin yargı organının kararlarını da söyle!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Bakın, müsaade edin, Sayın Anadol, müsaade edin.

Siz, çiftçinizden, köylünüzden, işçinizden, sanayicinizden gıdım gıdım gıdım vergileri toplayacaksınız, ondan sonra bir tahkim kararıyla da…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ondan sonra Cargill’e fabrika kurduracağım(!)

BAŞKAN – Sayın Anadol, lütfen… Sayın Anadol, lütfen…

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - …bir tahkim kararıyla da kalkacaksınız milyarları şeye vereceksiniz. 

Bakın, otuza yakın işlem yapılmış, sene 2002. Faaliyetine devam edilmesi kararı veriliyor, Bakanlar Kurulu prensip kararı veriliyor, 2002. 2005’e kadar, 2005’in yarısına kadar faaliyet devam ediyor. Hiçbir işlem yok. 2005’in yarısından sonra, bazı kimseler, bazı duygu ve düşüncelerle     -bunları ben isimlendirmiyorum- tekrar yargı yoluna başvuruyorlar ve neyi iptal ettiriyorlar biliyor musunuz? Kamunun kurumlarının verdiği kararları iptal ettiriyorlar. Cargill’le alakaları yok yargının, yani o noktada Cargill’le alakaları yok ve Cargill çalışmaya devam ediyor, geliyor. On yıl çalışmış bir firmanın, şimdi siz yıkılmasını talep eden bir konuda konuşuyorsunuz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yok, orayı çok kısa geçtin, mahkeme kararına rağmen.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Sonra, burada, arkadaşlar geldiler bu kürsüye, dediler ki: “Ya 5 liraya satılır mı arazi! Bugün, işte, 200 lira şurada, 300 lira şurada.” Ya kardeşim, bu 500 lira arazi bedeli değil ki, bu 5 lira cezai bir hüküm. Araziyi adam sahibinden almış, kaça almışsa almış. Arazi bedeli değil, devletin arazisi değil, kamunun arazisi değil; herhangi bir şahıstan Cargill firması gitmiş, satın almış, bir şeyler yapmış oraya. O 5 lira ceza hükmünde bir uygulamadır. Bunu da kamuoyuna yanlış deklare ettiniz burada, bu kürsüde, sanki arazinin bedeliymiş gibi anlattınız.

Bunun dışında, daha söylenmesi gereken bir şey daha var. Bakın değerli arkadaşlar, bu teklif, kesinlikle -Anayasa Mahkemesinin kararını okudum, dinlediniz- af niteliğinde bir teklif değildir. Sonra, Değerli Arkadaşım, milletvekilleri kanun teklifi vermesin mi?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Versin, ama niye Hükûmet vermiyor?

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Biz, affedersiniz, buraya gelip de şu koltukta oturup, hiçbir şeye karışmadan oturalım mı yani?

MUHARREM VARLI (Adana) – Öyle yapıyorsunuz zaten.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Ben onlarca kanun teklifi verdim bu Parlamentoda.

MUHARREM VARLI (Adana) – Zaten öyle yapıyorsunuz, ne farkı var ki!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Onlarca kanun teklifi verdim ve veririm. Mantığıma uygun bir şey varsa veririm.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ya biraz tutarlı olun ya!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Kanun teklifleri nasıl işlem görür, onu da sizin bilmeniz lazım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Mutlaka da o, daha önce çıkardığınız…

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Onu da sizin bilmeniz lazım. Kanun teklifi Başbakanlığa gider, ilgili bakanlığa gider; ilgili bakanlık görüş bildirir, Başbakanlık görüş bildirir. “Sayın milletvekili böyle bir teklif vermiş, ama bize göre uygun değildir veya uygundur.” diye karar verir. Ondan sonra bu teklifler burada görüşülür.

Yarın öbür gün inşallah iktidar olursunuz. (MHP sıralarından “İnşallah” sesleri) İktidara geldiğinizde göreceğim sizi, bakalım kanun teklifi veriyor musunuz, vermiyor musunuz.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Böylesini vermeyiz, merak etmeyin.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – O zaman ben bu kürsüye gelip –gerçi size sataşmadan- hatırlatacağım bunları. Tekrar hatırlatacağım.

Değerli arkadaşlar…

MUHARREM VARLI (Adana) – Dün muhalefet ederken, bugün kanun teklifi verince… İlginç olan tarafı burası.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Canım, olmayacağını da söyleyelim, olacağını da söyleyelim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bir de önerge ver de Cargill’i ödüllendirelim.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Kime?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Madalya verelim Cargill’e

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Hiç alakası yok efendim. O önergeyi siz verin, deyin ki “Bu yasadan Cargill yararlanmaz.” Buyurun, siz verin o önergeyi, “Bu yasadan yararlanmaz.” deyin.

K.KEMAL ANADOL (İzmir) – Tamam verelim, oy verecek misin?

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Bakın arkadaşlar, yasayı bir defa dikkatlice okumanız lazım. Bakın, ne demişiz burada, yasada bunu düzenlerken, bunu dikkatinize sunuyorum, bakın, iyice şey yapın...

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teklifi verdin mi, verdirdin mi onu söyle!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Hayır, ben kendim verdim. Neden verdim, onu da söyleyeyim, gerekçesini söyleyeyim.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Hiç öyleye benzemiyor.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Bu yasa teklifini ben verdiğim zaman Cargill diye bir dava yoktu ortada. Gebze Organize Sanayi Bölgesi yöneticileri geldi, dediler ki: “Bizim burada on iki-on üç tane organize sanayi bölgemiz var, bütün bölgeyi işgal ettik. Ama, arada parça parça bazı araziler üzerinde fabrikalar da kuruldu. Bunlar şimdi yasa dışı faaliyetteler, öyle gözüküyorlar. Bu fabrikalar büyük çapta ihracat yapıyorlar. Avrupa euro bölgesine ihracat yapıyorlar. İhracatlarının gerçekleşebilmesi için, bizim Batı’ya mal satabilmemiz için fabrikalarımızın yasal konumda olması gerekiyor. Bunun için bize yardımcı olun.” Biz onun üzerine bir düzenleme yaptık, onun üzerine bu düzenlemeyi yaptık. Ama, ne hikmetse, kalktı geldi Cargill de bu işin içine oturdu. İşin aslı budur, işin esası budur. Buraya yeni gelmiş olan arkadaşlarımıza bunu duyururum, vatandaşlarımıza da duyururum.

Sonra bu yasayla yapmış olduğumuz şey topraklarımızı tarumar etmek değil, koruma altına almaktır değerli arkadaşlar.

MUHARREM VARLI (Adana) – Zaten hep öyle yapıyorsunuz!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Şu kanun teklifini iyi okuyun, iyi bakın. Biz koruma altına alıyoruz, disiplin altına alıyoruz. Ancak, şu şu şartlarda bu işi yaparsın diyoruz.

K.KEMAL ANADOL (İzmir) – Hayret, Cargill girivermiş!..

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Başka bir şey daha söyleyeyim: Siz hiç gidip Cargill’i gördünüz mü? Hiç görmediniz, kusura bakmayın. Bir kişi, iki kişi…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bursa Milletvekili var orada, bakın.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – O bilmiyor, o Bursa Milletvekili bilmiyor onu.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Neyi bilmiyor? Yok ya!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Çünkü, bakın Cargill’in etrafında onlarca fabrika var kurulmuş.

Asil Çelik var -ismini veriyorum- Cargill’den önce kurulmuş. Neredeydin be arkadaşım o zaman?  Niye yapmıyordun?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Çocuktu o zaman ya… Ne demek? Ne zaman kuruldu Asil Çelik?

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Ben o zaman milletvekili değildim. Dolayısıyla, bakın, bütün bunları yaparken, bu çalışmaları yaparken haksızlıklar üzerine yapmayın. Doğru bir şeyler yapalım. Bu kanun teklifi düzenleme yapıyor, düzenleme getiriyor. Düzenleme de topraklarımızı koruma adına yapılıyor.

Şimdi, bakın, bugün Bursa’da on üç tane organize sanayi bölgesi var. On dördüncüsü kuruluyor, size söyleyeyim. Nerede kuruluyor? Bursa Ovası’nın tam ortasında kuruluyor. Nerede bu Bursa Barosu avukatları? Niye müdahale etmiyorlar? Niye uğraşmıyorlar?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sen çıkarsın, gündem dışı konuşma yaparsın aleyhine!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bazı şeyleri hakkaniyet içinde konuşmak lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM VARLI (Adana) – Muhalefetteyken farklı, hükûmetteyken farklı! Hakkaniyet bu değil!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Ben, bugün böyle bir düzenleme yapılsa ve bilgim dâhilinde olsa gene aynı konuşmayı yaparım. Verimli toprak arazisi üzerinde yatırım yapılmasını uygun bulmam.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ama fiilî durum varsa!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Aynı şekilde, ama gelmiş, yapmış, kurmuş. Gel de yık şimdi orayı.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yasalara rağmen yaptı.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Yık bakalım! Niye?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Zorla yapmış, zorbalıkla…

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Nasıl yapacaksın? Nasıl verimli hâle getireceksiniz?

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, burada bu kanun teklifi sırasında yapılan bütün konuşmaların hepsi eksiktir, hatalıdır, yanlıştır. Ben bunu kamuoyuna duyurmak için söz aldım.

Saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karapaşaoğlu.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 16.19

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK(Bursa)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu  açıyorum.

111 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

5’inci madde üzerinde şahsı adına ilk söz Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Emin Tutan’da.

Sayın Tutan? Yok.

İkinci söz Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi Kaynak’ta.

Buyurun Sayın Kaynak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu ve 3 Milletvekilinin; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok değerli milletvekilleri, yasanın son maddesine gelmiş bulunuyoruz. Birçok şey söylendi ama özetle ben şunu ifade edip huzurlarınızdan ayrılacağım: Yasa teklifi, Anayasa Mahkemesinin 22/12/2006 tarih 2005/89 esas, 2006/120 karar sayılı kararının gerekçesinde açıklanan hükümlere uygun hazırlanmıştır.

Bahsettiğim kararda Anayasa Mahkemesi, “Söz konusu arazilerin tarımsal niteliği geri kazanılmayacak şekilde bozulduğu için böyle bir düzenlemeye gidildiğinden, tarım arazilerinin tarım dışı amaçla kullanılabilmesi için belirli koşulların yanında tarımsal bütünlüğün bozulmamasının ve hazırlanacak toprak koruma projesine uyulmasının gerektiğinin belirtilmesi karşısında yasanın kamu yararı amacı dışında çıkarıldığı söylenemez.” demektedir. Anayasa’nın 10’uncu maddesinde de öngörülen “yasa önünde eşitlik ilkesi” hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusu olduğundan, bu madde, yasada öngörülen koşulları yerine getiren herkese aynı olarak uygulanacak ve Anayasa’mızda öngörülen eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmeyecektir.

Ayrıca, yasanın yenilenebilir enerji kaynaklarına getirdiği yeni imkânlar ve yeni açılımlar çerçevesinde ülkemiz için hayırlı olacağını düşünüyor, teklifi hazırlayan ve emeği geçen bütün arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyor, yasanın hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaynak.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, başka söz isteyen yoksa ben söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’yla ilgili, 5’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, tabii, kanun teklifini veren arkadaşların, burada, böyle, bir nevi bir heyecan içinde bu kanunu savunmasını gördük. Şimdi, kanun başlangıçta, Bakanlar Kurulu bir ara burada bir müsaade veriyor, Bakanlar Kurulu kararı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunda iptal ediliyor; kendisine idarece birtakım ruhsatlar veriliyor, Bursa İdare Mahkemesi bunu iptal ediyor; daha önce kendisinin yaptığı teklif 5557 sayılı Kanun olarak çıkıyor burada, Cumhurbaşkanı tarafından veto ediliyor. Sonra 5578 sayılı Kanun olarak yeniden geliyor. Tabii, bu kanun ayrıca da aynen buradan geçince, 5578 sayılı Kanun olarak geçiyor. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesine dava açılıyor ve Anayasa Mahkemesi orada diyor ki… Tarımsal bütünlüğün bozulmayacağı konusunda maddede herhâlde bir hüküm yok, buna uygun bir karar getiriliyor ve arkasından da bu kanun geliyor gündeme.

Anayasa Mahkemesi bu konuda yürütmenin durdurulması kararını veriyor, ama daha iş esastan karara bağlanmamış. Anayasa Mahkemesinin her yürütmesini durdurduğu kanunun ille iptal edileceği de bir varsayımdan ibarettir, mümkün değil, sonradan teşekkülü veya teşkilatı değişebilir, bunu da pekâlâ kabul etmeyebilir, ama böyle bir telaş içinde daima bu şirket korunmuş.

Şimdi, biraz önce, burada, bir milletvekili arkadaşımız, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı iken “Efendim, işte, biz, bazı vatandaşları böyle, Başbakanlıkta topluyoruz -kendisi firma temsilcisini de herhâlde almış karşısına- acaba bunların karşılaştıkları problemi nasıl çözeriz?”

Siz, bir Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşının sorunları olduğu zaman, Başbakanlık Müsteşarı, çeşitli bakanlıklarda bir araya toplayıp da sorunlarını çözmeye kalkıyor musunuz? Hayır. Ancak Amerikan vatandaşının problemini çözmek için getirip böyle bir organizasyon yapıyorsunuz.

Yani ben, şahsen, bu kanunu teklif edene ve bunu sizin grubunuzun da bu kadar hararetli savunmasına çok hayret ediyorum. Yani insanların biraz bu halka karşı bir sorumluluk duyması lazım.

Ben hafta sonunda İznik’e gittim, bu Cargill’in olduğu yeri gördüm. Orada, GÜMÇED diye, Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevre Koruma Derneği diye bir dernek büyük bir organizasyon yapmıştı, orada bir gece düzenlemişti. Diyor ki: “Gerçekten, İznik’in tepesine çimento fabrikası yapacaklar. Oraya birkaç tane taş ocağı yapacaklar.”

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını yaşayamaz bir hâle sokuyorsunuz. Düşünebiliyor musunuz, en güzel yerlere getiriyorsunuz fabrika yapıyorsunuz. Bu fabrika ne yapıyor? Tabiatı bozuyor. İznik dağının tepesine yapacağınız çimento fabrikası oradaki bütün ormanları yok edecek, orası da yaşanamaz hâle gelecek. Bu memlekette o kadar çorak araziler var, kırsal alanlar var; oraya getirin bunları yapın. Niye oraya yapıyorsunuz?

Efendim, burada bütün mesele: Türkiye'yi yöneten insanlar başkalarının oyuncağı hâline geliyor. Bu Türkiye Cumhuriyeti coğrafyasında yaşayan kişilerin bu coğrafyada yaşamaması için birtakım emperyalist güçler bunu, her türlü hile ve çareye başvuruyorlar. Bizim de bunların o hile ve çareleri karşısında, bu ülkeyi âdeta idare edemez durumda, biraz da vatanserverlik duyguları zayıflayan kişiler de olunca, işte, bunların dedikleri her şeye boyun eğiyorlar. Böyle bir şey olur mu sayın milletvekilleri? Yani şimdi, siz boyuna kanun getiriyorsunuz, burada, yasa dışı ne varsa hepsini kanunla çözmeye çalışıyorsunuz. Bırakın kardeşim! Yani bu memlekette kala kala yalnız Cargill firmasının sorununun mu çözülmesi gerekiyor?

Bakın şimdi, bu kanunda üç tane madde var. 1’inci maddesinde enerji piyasasıyla ilgili bir değişiklik yapılıyor, jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımlarıyla ilgili değişiklik yapılıyor. Bu zaten bu Kanun’un 13’üncü maddesinde var zaten. Böyle bir tesis yapılması için bir kamu yararı, böyle bir yere bu tesis yapılması gerektiği anlarda, bu konuda zaten ilgili idareler kamu yararı kararını verir. Bunu değiştirmeye gerek yok.

3’üncü maddede de getirdiğiniz... Mera Kanunu’nda böyle, buna paralel bir değişiklik yapıyorsunuz. Yine Mera Kanunu’nda da böyle, bu tesisler yapıldığı zaman, orada böyle bir tesis kurulması için bir kamu yararı kararı alarak bunu yapmak mümkün. Bu, kala kala yalnız bu 2’nci madde… İşte bunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Milletin gözünü boyamak için bu 2’nci maddeyi getirmişsiniz. Niye bu 2’nci maddede 11/10/2004 tarihini aldınız? Niye aldınız? O kanun teklifini veren arkadaşımız çıksın burada bunu izah etsin. 11/10/2004 değil de niye 2005 olmuyor? Bir çıksın bakalım bunu söylesin. Demek ki burada özel bir amacınız var. Yani şimdi, Sayın Karapaşaoğlu “Ben bunu hatıra binaen, Cargill’in hatırını kıramadım, bu teklifi verdim.” de. Yani başka… Bunun geldiği nokta bu. Yani, işte, şu olmuş, böyle… Değil ki… Daha önce sen bu tesisin yapılmaması için, muhalefetteyken, burada çıkmışsın aleyhine konuşmuşsun. Ee, tesis yapıldıktan sonra niye bu fikri değiştirdin? Sorarlar adama... Çok büyük hatırı var demek ki bunun sizin yanınızda ve bu hatırı kıramıyorsun. Dolayısıyla, kanun teklifini veriyorsun.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Hatırdan kastınız nedir?

KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için, yani kimse de bu söylenenleri anlamamazlık durumunda değil, herkes de bunu anlıyor, bıyık altından da gülüyor. Bizi bıyık altından güldürecek konuşmalar yapmayın bu kürsüden ve kendiniz de çok zor duruma düşüyorsunuz.

Bu kanun tamamen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının aleyhine bir kanundur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, adımı zikrederek yanlış ifadelerde bulundu. Cevap vermem gerekiyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tutanağı inceleyeyim Sayın Karapaşaoğlu.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Kart…

ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, Sayın Bakana şu soruyu yöneltiyorum: Başbakanlığın Tarım ve Köyişleri Bakanlığına yazdığı 10/4/2006 tarihli yazıdan söz ettim. Bu yazının varlığını, yazıda imzası bulunan müsteşar yardımcısı ve şu andaki iktidar grubu milletvekili de geldi, Genel Kurulda kabul etti. Ancak, bu yazı içeriği, orada ifade edildiği gibi, ilgili müsteşar yardımcısının ve günümüz milletvekilinin ifade ettiği gibi masum ve mutat bir toplantıyı içermiyor. Bakıyoruz yazıya: “Cargill aleyhine açılmış olan davalara karşı savunma hazırlamak ve doğabilecek olan kararların sonuçlarını bertaraf etmek üzere…” Devamına bakıyoruz: “Toprak koruma kurulunun yetkisini bertaraf etmek üzere, kanun değiştirme çalışmasını birlikte hazırlamak üzere…” Böyle bir anlayış, böyle bir devlet yönetimi sorumluluğu kabul edilebilir bir sorumluluk olamaz.

Ben bu çerçevede, Sayın Bakana sorularımı açık bir şekilde soruyorum: Devlet sorumluluğu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Şeker pancarının üretimi son yıllarda kotalara bağlı olarak ve şeker pancarının para etmemesine bağlı olarak düşme durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Çiftçiler özellikle üretimden vazgeçmeye çalışıyorlar. Acaba tatlandırıcıların, yani suni şekerlerin oranlarının düşürülmesi… Neden denirse, dünyanın birçok yerinde tatlandırıcıların kanser yaptığı, hatta bazı yerlerde alerjik deri hastalıkları yaptığı şeklinde çeşitli çalışmalar vardır. Bunlar da düşünüldüğü zaman, tatlandırıcıların miktarının düşürülmesiyle beraber, belki de şeker pancarı üreticilerine daha fazla şans verilebilecektir. Bu noktada, tatlandırıcıların oranının düşürülmesi düşünülmekte midir?

İkincisi, gübre fiyatlarıyla ilgili olarak son zamanlarda büyük oranda artışlar görülmektedir. Özellikle “taban gübresi” dediğimiz DAP gübresi neredeyse 75-80 bin liraya çıkmıştır. Acaba gübre fiyatlarının düşürülmesiyle ilgili bir çalışma yapılacak mıdır?

Üçüncü sorum da, tarım kredi borçlarıyla ilgili olarak –gerçi Sayın Bakanım sıcak bakıyor mu bilmiyorum ama- ciddi manada şu anda eski dönemlerdeki yapılandırmanın dışında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ağyüz

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, bu tarih niye 11/10/2004 tarihi? Bundan önce, 2002’de yapan hatırlı birisi gelirse de yeni bir yasa çıkaracak mısınız? Bu yasa tarım arazilerine yapılan sanayi tesislerinin imar affıdır, bunun lamı cimi yok.

Buğday krizi var mı Sayın Bakanım? Ekmek fiyatları tırmandıkça tırmanıyor, ne olacak? Biraz da bu tarım işine baksanız, afları bıraksanız da. Köylü ekinini ekemedi. Ekinleri kuraklık nedeniyle sulayamıyor. Elektrik faizleri çiftçinin belini büküyor. 70 bin mükellefi affediyorsunuz, sayısız af kanunu getiriyorsunuz, bu çiftçileri niye düşünmüyorsunuz, bu çiftçiler Cargill’den daha mı önemsiz Sayın Bakanım?

Ayrıca, enerji bedelleri için, anaparasını ödemek için, taksitlendirme, faizini silme gibi bir şey düşünüyor musunuz? Bu yıl çiftçiye ödenmesi gereken, destekleme dâhil, bunların ödeme planı açık ve net oldu mu?

Ekmek fiyatlarının artışı için de, özellikle soruyorum, ne düşünüyorsunuz? Bu bakımdan, bu sorularımın cevabını istiyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Barış…

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bu teklifin yasalaşması hâlinde yaklaşık yirmi iki bin tesis bu aftan yararlanmak için müracaatını yapacaklardır. Ruhsatsız, izinsiz, yıllarca toprak, su ve hava kirliliğine neden olan bu işletmelere, işgal ettiği toprak metrekaresi 5 YTL’ye satılacaktır.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Satılmayacak!

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Bu 5 YTL sizce adaletli midir? Bu şekilde toplam kaç metrekare toprak vardır? Bundan ne kadar gelir elde edilecektir?

Ve Sayın Bakanım, şeker piyasasında yapay tatlandırıcıların kotası bildiğim kadarıyla Fransa’da yüzde 3’tür. Bu kota ülkemizde ne kadardır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Varlı…

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Hem kendilerinin hem Sayın Başbakanın ağzından doğrudan gelir desteğinin, mazot ve gübre desteğinin bu ay içerisinde çiftçilere ödeneceği beyanı olmuştu. Ama şu ana kadar, birkaç küçük yer hariç, Türkiye'nin büyük çoğunluğunda ödeme yapılmadı. Bu ödemeler ne zaman yapılacak?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Atilla Kart’ın her ne kadar sorularını alamadım, o öncesinde daha açıklamalar yapıyordu; ama, Başbakanlıktan gelen yazıyla ilgili bir soru olduğunu hissettim, daha doğrusu o şekilde anladım. Şimdi, o bahse konu yazı bizim Tarım Bakanlığımıza ulaşmış, doğru. Ancak, biz o yazıyla ilgili, onu bir kayda almışız. O toplantıya, davet edilen Tarım Bakanlığından hiç kimse iştirak etmiş değil ve ona bir cevap da verilmiş değil. Sayın Altan Karapaşaoğlu’nun teklifi de o tarihten bir ay öncedir.

Sayın Doğru’nun sorularıyla ilgili olarak… Tabii, tatlandırıcıların hastalık yapmakta olduğuyla ilgili bazı şeyler söyledi. O konuda bizim elimizde bilimsel veriler yok, yani bunlar tamamen söylenti, her türlü şey için söylenebilecek hususlar. Bizim ülkemizde “kodeks alimentarius” dediğimiz -yani gıda kodeksi- hem Birleşmiş Milletlerin hem Dünya Sağlık Örgütünün ve ilgili tüm uluslararası sağlık kuruluşlarının onayladığı, bizim de benimsediğimiz bir gıda kodeksi var ve bizim ülkemizdeki tatlandırıcılar, kullanılan tatlandırıcılar da bu gıda kodeksine uygun olarak yapılmakta, uygulanmaktadır ve Dünya Sağlık Örgütünün benimsediği oranlarda bunların kullanılmasına izin verilmektedir.

Gübre fiyatları ile ilgili olarak yine Sayın Doğru’nun söylediği, işaret ettiği hususlar var. Gübre fiyatları… Maalesef, dünyada aşırı yüksek bir talep söz konusu. Arz sınırlı, ama arzda bir artış olmamasına rağmen, talepte çok yüksek bir taleple karşılaşılınca navlun ücretlerinin de artmasıyla birlikte, bizim de bütün gübre tüketimimizin hemen hemen tamamı ithalata dayalı veya doğrudan ithalat olduğundan dolayı, dünya fiyatlarından bu şekilde biz de olumsuz olarak etkileniyoruz.

Bu arada, bizim çiftçilerimizin etkilenmemesi, en azından çiftçilerimiz üzerindeki yükün hafifletilmesi amacıyla da 2005 yılından bu yana biz çiftçilerimize “gübre desteği” adı altında bir destek veriyoruz. 2005 yılında başlattığımız bu  destek 271 trilyon lira 2005 yılı için, 2006 için 343 milyon YTL ve cuma günü de, yarından sonraki cuma günü de 352 milyon YTL gübre desteği ödenmeye başlanacak.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Çok az…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bu soruyla, yine desteklemelerle ilgili bir sayın milletvekilimizin sorduğu soruya da cevap vermiş oluyorum. Yine bu cuma günü mazot parası da aynı zamanda ödenecek. Şu ana kadar -biraz önceki maddeyle ilgili soruları cevaplandırırken de söyledim- bu ay, yarından sonra ödenecek 845 milyon YTL mazot, gübre desteğiyle birlikte 1 milyar 845 milyon YTL –mart ayı içerisinde- ödemesi tamamlanmış olacak. Bütün ödediklerimiz, hangi illerde ne kadar ödediklerimiz de var. O bilgileri de arzu edenlere ayrıca özel olarak verebiliriz. Bundan sonraki aylarda da yine bir ödeme takvimimiz var ve bu ödeme takvimi de belirlendiği şekilde, ilan edildiği şekilde uygulanacak.

Tarım kredi kooperatiflerinden kaynaklanan borçlarla ilgili olarak da… Bizim tabii 2003 yılında Hükûmete geldiğimizde çiftçilerin 1 katrilyon 200 trilyon -o günün parasıyla- borçlarını sildik. Geri kalanları da yeniden ödeyebilecekleri şekilde yeniden yapılandırdık ve faizleri düşürdük. Daha sonra, yine vadesi geçen borcu bulunan ortaklarımızın, borcu kanuni takipte bulunanlara borçlarının yüzde 20’sini peşin olarak ödemeleri şartıyla kalan borçlarını da -taksit aralıkları üç ayı geçmemek üzere- on iki aya kadar taksitle ödeme imkânı uygulaması başlattık ve o da devam ediyor.

Sayın Ağyüz’ün sorusu: “Neden 11/10/2004 tarihi bu kanunun yürürlüğe girme tarihi olarak yayınlandı?” dendi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 12/10/2004 tarihinde yürürlüğe giriyor. Dolayısıyla Türk Ceza Kanunu’na da bir 184’üncü madde dâhil edilmiş. Bu maddede “imar kirliliğine neden olma” diye bir hüküm getirilmiş ve daha önceki Ceza Kanunu’muzda böyle bir yaptırım öngörülmemiş iken, yeni kanunla birlikte ceza yaptırımı olduğu için mevcut tesislerin otomatik olarak suç kapsamında olması söz konusu olacaktı. Bu kanunun yürürlük tarihinden bir gün önceki tarih bunun için baz alınmış Ceza Kanunu ile ilişkili olduğundan dolayı.

Sayın Barış “28.000 işletme başvuracak” diyor. Daha önceden de söyledim. Bu kanun kapsamında 5.400 hektar ve 20.000’in üzerinde kişinin bununla ilgili olduğunu hesapladı arkadaşlarımız.

Şimdi, tabii, deminden beri söyleniyor ve zaman zaman gerek Hükûmetimize gerek partimize haksız ithamlarda da bulunuluyor bu kanuna muhalefet edeyim derken. Sadece Cargill ile ilişkilendiriliyor, bu doğru değildir, çünkü bütün bu alanlar içerisinde Cargill’i ilgilendiren alan -geçen gün de söyledim- sadece 212 dönümdür, 212 dekar. Şimdi, öbür tarafta bu kanun kapsamında amacı dışında kullanılan 5.400 hektar. 5.400 hektar da 20.000’in üzerinde insanı ilgilendiriyor ve Cargill sadece bunların içerisinde 212 dekarla bir firma ve onun da zaten seyri, burada değerli konuşmacılar tarafından uzun uzun anlatıldı.

Yine, Sayın Varlı’nın “DGD, mazot, gübre ödenecektir.” hem Sayın Başbakanın hem benim bunu söylediğimiz şeklinde bizimle ilgili bir açıklaması oldu. Sayın Başbakan o şekilde ifade etmedi, ben de o şekilde ifade etmedim. Doğrudan gelir desteğinin yarısı nisan ayında, yarısı da ağustos ayında ödenecek, mazot ve gübre destekleri de cuma günü yapılacaktır.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 111 sıra sayılı yasa teklifinin 5. maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ederiz.

Madde 5- Bu kanun Bakanlar tarafından yürütülür.

                           Kamer Genç                     Harun Öztürk                    Hüseyin Mert

                                Tunceli                                İzmir                               İstanbul

                          Mustafa Vural                                                              Hasan Macit

                                Adana                                                                        İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maddede, bu kanunu Bakanlar Kurulu değil de bakanlar yürütür dedik. Tabii, bunu niye verdik? Sordum ben Başkanlık Divanına, hangi maddede önerge verme hakkımız kalmış? Dediler ki: 5’inci maddede kalmış. Ben de… Yani siz bütün önergeleri, sözleri kapatırsanız, biz de milletvekili olarak kendi düşüncelerimizi, böyle, mantığımızın da kabul etmeyeceği bir yapı içindeki önergeleri vererek bu düşüncelerimizi dile getirmek istiyoruz. Tabii, bu durumda bana destek veren Demokratik Sol Partili arkadaşlara da dedim ki yani kusura bakmayın, bu önerge aslında çok makul bir önerge değil, ama siz yine de konuşma hakkını verdiğiniz için size teşekkür ediyorum, arkadaşlara teşekkür ediyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, bu kanun hakikaten bu Meclise yakışmıyor. Niye yakışmıyor? Bakın, geçmişte ben Danıştay 6’ncı Dairesinde de çalıştım, Danıştayda çalıştım. Şimdi, bu gibi yerleri tarım dışı kullanabilmeniz için, kamu yararı kararı alınması lazım. Kamu yararı kararı da kolay kolay alınmıyor. O alınan kamu yararı kararları üzerine idari yargıda dava açılıyordu ve bunlar böylece hallediliyordu.

Şimdi, ben, bu hafta sonunda İznik’e gittim, orada, fabrika mahallinde, bir çevre komisyonunun düzenlediği bir gece vardı, oradaki arkadaşlar çok enteresan konuşmalar yaptı, diyor ki: Bu fabrika hem yerin altını kirletiyor hem yerin üstünü kirletiyor. Muazzam bir kirlilik yaratıyor.

Yani, şimdi, Amerikan Başkanı Bush’un gönlü olsun diye, onun direktifleri doğrultusunda kanun çıkarılır mı? Bütün başbakanlar Amerika’ya gittiği zaman, Bush bunlara zamanında demiş ki: Bu kanunu çıkarın. Ama son Başbakan gittiği zaman, maalesef, Tayyip Erdoğan gittiği zaman, o özellikle bu kanunu çıkarmak için çok büyük bir hassasiyet göstermiş. Hem de Bakanlar Kurulu kararıyla gelmiyor, milletvekilleri şey ediyor. Ne? İşte buna da bir bahane şey edeceksiniz: Yahu, ne yapalım işte, mahallin milletvekili hatıra binaen böyle bir kanun verdi, biz de milletvekilimizi kırmadık... Yani bu gibi söylemler bile insanların yaptığı yanlış işlemlere bir yasallık getirmiyor, buna bir haklılık kazandırmıyor. Onun için bu kanunu bence reddedin. Bu kanun zaten…

Biraz önce teklif sahibi burada diyor ki: “Tahkime gidip para ödeyeceksiniz, tazminat ödeyeceksiniz.” Bunda tahkim olmaz ki değerli milletvekilleri. İlgili firma gelmiş yasalara aykırı bir inşaat yapmış. Bu inşaattan dolayı Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir taahhüdü yok ki. Ayrıca da yaptığı inşaatın kamu yararına aykırı olduğu… Bu konuda idare mahkemesinin kararı var, Danıştayın kararı var, Anayasa Mahkemesinin kararı var. Daha nasıl artık… Böyle bir gayrimeşru tesisi siz meşrulaştırmak için, yasalara aykırı bir tesisi yasalara uygun hâle getirmek için niye bu kadar gayret sarf ediyorsunuz?

Bunları, bu tip şeyleri yaptığınız zaman, hep yabancı ülkeler, nasıl olsa bu Türkiye’nin yöneticileri benim direktifim dâhilinde, yönetimimde hareket ederler diye her vesileyle size direktifler getirirler. Onun için biraz direnç gösterin. Yöneticiler de desinler ki yahu, tamam, biz getiririz, getiririz ama Türkiye’de Büyük Millet Meclisi var desinler. Yani bunun karşısında Büyük Millet Meclisi direnç gösterdiği zaman, yöneticiler de her yasa dışı, her Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve milletinin menfaatine aykırı olan şeyi bu Meclise getirmezler. Bunlardan kendimizi kurtarmamız lazım sayın milletvekilleri. Tabii nasıl kurtaracağız? Parlamenterlik müessesesinin seviyeli ve onurlu bir makama getirilmesi hâlinde mümkün olur. Yoksa ki böyle bir merkez yoklamasıyla, genel başkanın direktifiyle milletvekili seçilirse tabii ki burada genel başkanın ağzından çıkan iki laf işte parmakları kaldırır, indirtir. Bu da tabii Türkiye Cumhuriyeti devletinin en büyük çıkmazı, en büyük ayıbıdır. En kısa zamanda bunu bitirmemiz lazım.

Gerçekten kanun sadece bir firma için getirilmiştir. Getirilen tarih itibarıyla da böyledir. Bir de 5 milyon liralık, yani metrekaresine 5 milyon… Hiç olmazsa 100-150 milyon koysaydınız da orada kirlenen, yok olan o güzel topraklara yeni bir yerde, yeni bir arazi… Mesela, öyle para cezasından ziyade, o ortadan kaldırdığı, yok ettiği arazinin bir benzerini başka bir yerde bir orman alanı yetiştirme ve başka bir yerde aynı nitelikte bir toprak dökme zorunluluğunu getirseydiniz, hiç olmazsa tabiatın dengesini bozmazdınız. Ne olacak, yani 5 milyon liralık bir değer getirmişsiniz… Onun için, bu kanun, bence, reddedilmesi gereken bir kanundur.

Dolayısıyla önergemi -konuştuktan sonra da- geri çekiyorum Sayın Başkan. Zaten önerge de içim rahat ederek verdiğim bir önerge değildi.

Saygılar sunuyorum efendim.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Yaptığın doğru mu?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani orada sahtekârlık olup olmadığını…

Tabii buradaki, tutanaktaki arkadaşlar yazmıyorlar, oradan laf atıyorsunuz…

BAŞKAN – Önerge geri çekildiği için oylamıyoruz.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kanunun tamamı üzerinde oyunun rengini açıklamak üzere, lehte ilk söz Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Emin Tutan’a aittir.

Buyurun Sayın Tutan…

Sayın Tutan yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ben aleyhte söz istemiştim, Mehmet Ali Beyefendi’ye devrediyorum.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – İkinci sırada ben varım efendim.

BAŞKAN – Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu ve 3 milletvekilinin, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda değişiklikle ilgili kanunun, oyumun rengini belirtmek üzere, son noktasında söz almış bulunuyorum.

Bu sözü bana veren Sayın Genç’e de teşekkür ediyorum. Ama son sözün benim olmasının da hakkım olduğuna inanıyorum. Neden? Ben, bu kanuna adını veren o fabrikanın bulunduğu ilçede doğmuş, büyümüş bir insanım, yani ben Orhangaziliyim. Ondan dolayı en son konuşma hakkı ve oyumun rengini belirtme hakkı benim. Bu önergeyi veren Sayın Altan Karapaşaoğlu da Gemlikli -Orhangazi’yi bilir, o bölgeyi bilir- ama neden bu önergeyi verdiğini ve neden bu önergenin geçmesi için çaba sarf ettiğini o yörede bulunan insanların çok merak ettiğini düşünüyorum.

Bakınız arkadaşlar, bu fabrika nasıl bir fabrika? Nişasta bazlı şeker üretecek bir fabrika. Bu fabrikaya kurulduğu zamandan itibaren Bursa’nın her bölgesinden insanlar isyan etmişler. Bu isyan karşısında yine Bursa’nın Belediye Başkanı demiş ki fabrikayı yapanlara: “Gelin size organize sanayi bölgesinde yer verelim, orada yapın.” Fabrika oraya gitmek istememiş. Neden gitmiyor biliyor musunuz? İşin özünde su var, su. Yani Sayın Altan Karapaşaoğlu diyor ki: “Oraya DÖKTAŞ kuruldu, Asil Çelik kuruldu, niye itiraz etmediniz?” Asil Çelik ve DÖKTAŞ’la onu karşılaştıramazsınız. Orada da su nerede var? İznik Gölü’nde var. İznik Gölü nasıl bir göl? Türkiye’nin susuzluk çekeceği, dünyanın küresel olarak ısınma nedeniyle suya en çok ihtiyaç duyduğu bir bölgede, en temiz su kaynağına sahip Uludağ’ın eteğinde, ovada kurulmuş çok güzel bir göl. Bu göl de bilirsiniz suyu içilirdi. Biz çocukluğumuzda o gölün suyunu içerdik. Şimdi o gölün suyunu Cargill’le yok edeceksiniz. Sadece suyunu yok etmeyeceksiniz, o bölgede zeytinlik alanları yok edeceksiniz.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Hiç alakası yok, denize gidiyor.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Size soruyorum bakın…

MEHMET ALTAN KARAPAŞOĞLU (Bursa) - Yanlış bilgi veriyorsun ama!

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Size soruyorum: Zeytinlerin her noktada yoğun olduğu bu bölgede mısır fabrikasının, mısır ürünü işleyen bir fabrikanın ne işi var? Yani Sakarya ovasında niye kurulmuyor? Neden Balıkesir ovasında kurulmuyor? Neden İnegöl, Kemalpaşa ovasında kurulmuyor? Neden Orhangazi’de kuruluyor? Suya ihtiyacı olduğu için. 90 bin nüfuslu bir şehrin yıllık tüketimini bir günde tüketiyor Cargill. (AK Parti sıralarından “Amma attın” sesleri, gürültüler) Değerli arkadaşlar, onun için orada kuruyorlar bu fabrikayı.

Değerli arkadaşlarım, bunun için, o bölgenin hem zeytin alanlarını yok edecek hem de o bölgenin tarımsal üretimini yok edecek bir fabrika bugün Bursa milletvekillerinin önerisiyle kuruluyor.

Değerli arkadaşlarım, bu teklif, Bursa’da doğmuş büyümüş, Bursa’nın o ovasını, İznik’i, İznik Gölü’nü, oranın tarımsal önemini bilen insanlar için çok hazin bir sonuçtur. Orası Türkiye’de sulu tarımın yapıldığı ilk bölgedir, meyvenin, sebzenin üretildiği bölgedir, konserveciliğin ilk başladığı bölgedir. Bu bölgede tarım bunun kadar önemli bir şeydir ama şu an oranın tarımını son noktaya getirebilecek çalışmalardan bir tanesi yapılıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu kanunla ilgili bu Mecliste her şey söylendi. Bu Mecliste söylenen her şeyden sonra, yasama organı olarak sizlerin vicdanına sesleniyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanunla “Efendim, yapılmış bu yatırımı yıkalım mı?” zihniyetiyle izin verilmekle koca bir ovada zeytinciliği, İznik Gölü’nü, o bölge insanının geleceğini yok etmekle karşı karşıya kalınmıştır. Tercihinizi yapmaya davet ediyorum sizi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Sayın Başkan…

O bölgede ticari kazancı için, organize sanayi bölgesine gitmeyip tarım toprakları üzerine fabrika kuranların çıkarı mı, İznik Orhangazi Su Koruma Havzası’nda yaşayan köylünün çıkarı mı? Bu takdiri vicdanlarınıza bırakıyorum.

Oyumun renginin “ret” olduğunu belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım:

                Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 111 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümünün oylamasının açık oylamayla yapılmasını arz ve talep ediyoruz.

Zeki Ertugay, Erzurum? Burada.

Mehmet Şandır, Mersin? Burada.

Muharrem Varlı, Adana?

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Takabbül ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akcan takabbül ediyor.

Reşat Doğru, Tokat? Burada.

Yılmaz Tankut, Adana? Burada.

Şenol Bal, İzmir? Burada.

Emin Haluk Ayhan, Denizli? Burada.

Hüseyin Yıldız, Antalya? Burada.

Ertuğrul Kumcuoğlu, Aydın?

CUMALİ DURMUŞ (Kocaeli) – Takabbül ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Cumali Durmuş takabbül ediyor.

Kemal Anadol, İzmir? Burada.

Hakkı Suha Okay, Ankara? Burada.

Esfender Korkmaz, İstanbul? Burada.

Yaşar Tüzün, Bilecik? Burada.

Şevket Köse, Adıyaman? Burada.

Hulusi Güvel, Adana? Burada.

Hüsnü Çöllü, Antalya? Burada.

Mehmet Ali Susam, İzmir? Burada.

Ahmet Küçük, Çanakkale? Burada.

Rıza Yalçınkaya, Bartın? Burada.

Vahap Seçer, Mersin? Burada.

Tayfur Süner, Antalya? Burada.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır. Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 111 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümünün açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı         :291

Kabul                               : 204

Ret                                   :  86

Çekimser                         :    1 (X)

Böylece teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.

2’nci sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/478) (S. Sayısı: 93)

BAŞKAN – Komisyon burada mı? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemin 3’üncü sırasında yer alan, Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu…

3.- Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/480) (S. Sayısı: 94)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Sayın Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Sayın Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları…

                      

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo Tutanağa  eklidir.

4.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın ve 12 Milletvekilinin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köse’nin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

5.- Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve 12 milletvekilinin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/538, 2/155, 2/186) (S. Sayısı: 125) (x)

                      

(x) 125 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon Raporu 125 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin.

Buyurun Sayın Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılması ile tütün ve tütün mamullerinin üretimine, iç ve dış alım ve satımına, 4046 Sayılı Kanun’da ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’da değişiklik yapılması hakkında kanun tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimizi bildirmek üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarı bir yandan Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği 4733 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinin (a) fıkrasının iki sayılı bendinde yazılı olan hükmü yeniden düzenlemek, diğer yandan tütün, tütün mamulleri, alkol ve alkollü içkiler piyasasında daha şeffaf, güvenli ve rekabetçi bir piyasa oluşturmak, kurumun daha etkin, verimli çalışmasını sağlamak amacıyla hazırlanmıştır. Bu tasarıyı görüşürken bir yandan ülkemizdeki tütün üretimini ve Tekel işçilerinin durumunu diğer yandan Tekelin özelleştirilmesinin neler getirip neler götürdüğünü dikkatle irdelememiz gerekir. Maddeler üzerinde görüş bildirecek arkadaşlarımız her bir maddede önemli gördükleri hususlar üzerinde duracağı için ben konunun geneli üzerindeki düşüncelerimizi açıklayacağım.

Tekelin özelleştirilmesini sağlamak amacıyla, Tekelin kamu iktisadi kuruluşu statüsünden iktisadi devlet teşekkülü statüsüne geçirilmesi sonucu mülkiyetin devri suretiyle özelleştirilmesini öngören ve tek yanlı ekonomik bakışa dayandırılan 4733 sayılı Yasa -kısa adıyla “Tütün Yasası”- Dünya Bankası ve IMF’ye verilen taahhütler doğrultusunda 57’nci Hükûmet döneminde hızla çıkarılmıştır. O dönemde yasaya karşı çıkan  Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinden beri yasayı ödünsüz uygulamaktadır. Yasa ile tütün üretimi alanında 2002 yılından itibaren tütünde destekleme alım fiyatı açıklanmamış, tütün alım ve satımının sözleşme ve açık artırma sistemiyle yapılmasını öngören sistem ilk yılından başlayarak başarısız olmuştur.

Her şeyden önce bilinmelidir ki, Tekelin özelleştirilmesiyle yapılan yabancıya satış, sigarada daha önce kaldırılmış olan devlet tekelinin yerini bir başka ve yabancı tekele teslim etme işlemidir. Yani, yapılan, klasik deyimiyle özelleştirme değil, tekelin geri getirilmesi ancak yabancı sermayenin çıkarının toplum çıkarının yerini almasıdır. Bu durumda artık “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” ifadesi yerini “Egemenlik kayıtsız şartsız yabancı sermayenindir.” ifadesine bırakmaktadır.

Sözlerimin bu bölümünde, seksen üç yıl önce, bu milleti sülük gibi sömüren Reji İdaresini kaldırıp Tekel idaresini kuran Mustafa Kemal’i ve arkadaşlarını, Tekelin varlığını korumak için yıllarca özveriyle uğraş veren Tekel eski Genel Müdürlerinden Sayın Orhan Özet’i burada rahmet ve şükranla anıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Hükûmet tasarının genel gerekçesinde şu ifadeyi kullanmaktadır: “Alkol ve alkollü içkiler piyasasının Devlet tekeli altında bulunması durumu 2001 yılında 4619 sayılı Kanunun kabul edilmesi ile son bulmuş olup, serbest rekabete açılan piyasada Devlet tekelinin sağladığı güven ortamının devam ettirilebilmesi ve kayıt dışı faaliyetlerin önlenmesinde son derece önemli olan piyasa kontrolünün etkin bir şekilde yapılabilmesi için; piyasa faaliyetlerinin kayıt altına alınması, düzenlenmesi, izlenmesi ve denetlenmesi mekanizmalarının devam ettirilmesi ve ülke ekonomisine azami düzeyde katkı sağlayacak, şeffaf, güvenli ve rekabetçi bir piyasa oluşturulması gerekmektedir.”

Bu ifade, Tekelin alkollü içkiler bölümünün satışı sonucu piyasada güven ortamının kalmadığının, kayıt dışı faaliyetlerin kontrolden çıktığının ve ülke ekonomisinin zarara sokulduğunun somut bir kanıtı olup, bizzat Hükûmet tarafından dile getirilmektedir.

Tütün ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanının 27/11/2006 tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı konuşma da Hükûmet görüşleri doğrultusundadır. Sayın Başkan şöyle söylemektedir: “Dünyada olduğu gibi ülkemizde de tütün mamulleri ve alkollü içkiler toplum sağlığı açısından özel önem atfedilen tüketim maddeleridir. Bünyelerindeki dolaylı vergi oranlarının yüksekliği nedeniyle de yaygın şekilde piyasaya kaçak ve sahte olarak sürülerek halk sağlığını, kamu otoritesini ve kamu güvenliğini ciddi biçimde tehdit eden ve kamu gelirleri açısından da büyük kayıplara yol açan stratejik ürünlerdir bunlar. Sigara ve içkinin kayıt dışı üretim ve ticaretinden elde edilen kara paranın terör ve suç örgütleri için önemli bir finans kaynağı olduğu bilinmektedir. Monopol piyasasından serbest piyasaya geçildikten sonra piyasadaki ürün çeşidi katlarıyla arttığı hâlde, tüketim ve buna bağlı olarak piyasaya arz edilen miktarın aşırı ölçülerde azalması kayıt dışılığı gündeme getirmektedir.”

Yerli şarap üreticilerinin, Maliye Bakanı Sayın Unakıtan’a, kayıt dışını kayıt içine alma sözü vermesinin hemen ardından sofra şarabına yüzde 45 ÖTV indirimi getirilmiştir. Böylece sofra şarabında özel tüketim vergisi 3,28 yeni Türk liradan 1,75 yeni Türk liraya indirilmiştir. Bu niçin yapılmıştır? Çünkü vaktiyle getirilen yüzde 118 ÖTV artışı şarapçılıkta çok ciddi olarak kayıt dışılığı özendirmiş ve artırmıştır çünkü Türkiye’de yaklaşık 80 milyon litre şarap üretilirken ve bunun yüzde 80’ini sofra şarapları oluştururken, bu üretimin yüzde 75’i kayıt dışı olarak piyasaya sürülmekte, bundan ciddi firmalar zarar görmekteydi. Sektör yetkilileri sofra şarabının ÖTV’sinde yapılan indirimin kayıt dışı üretimin önemli bölümünü kayıt altına alacağını tahmin etmektedirler. Alkollü içkiler alanında kayıt dışılığın piyasayı ve ekonomiyi altüst ettiğini bu şekilde ikrar eden aynı iktidar, yaptığı yanlıştan ders almadığını Tekelin sigara fabrikalarını özelleştirerek de ortaya koymuştur.

Tekelin sigara fabrikalarının özelleştirilmesinin sonuçları; Türk tütününden yapılan Türk sigaralarının üretilmemesi, öncelikle yabancı markaların üretimi, Türk tütününün alımının azaltılması, Türk tütününün marka yerine dolgu maddesi olması, sigara fabrikalarının yabancılaştırılması, tütün üretimi ve fiyatlandırmasının bütünüyle sayısı sınırlı özel yerli, yabancı tekellere bırakılması, ekicilerin uluslararası şirketler karşısında yalnız kalması ve özel sektöre bağımlı, sözleşmeli taşeron üretici olması, ekicilerin gelir kaybı sonucu tarlasını terk etmesi ve kente göç etmesi, işçilerin işten çıkarılması, sendikasız ucuz iş gücü olarak çalıştırılması, tüketicilerin değişen damak tadı, pahalı tüketim, reklam yoğunluğu, tüketim artışı ve artan sağlık sorunları olacaktır.

Bu sürecin kamu yönetimine etkisi; yönlendirme ve denetim gücünü yitirme, dünyadaki stok fazlası tütün ve sigaraların ülkeye girmesi sonucu dış satımın azalması ve dış alımın artması, vergi gelirinde azalma, tarımsal üretim planlaması yerine şark tipi tütün üretiminin kısıtlanması ve sulu tarım alanlarının gereksinim duyulan ürün yerine Virginia, Burley tipi tütüne ayrılması, sağlık harcamalarında artış, terk edilen topraklarda erozyon ve artacak sosyal sorunlarla uğraşma olacaktır.

Tekelin özelleştirilmesinden yarar sağlayacak tek kesim olan “ulus ötesi tekel” ise Türk sigara pazarını paylaşım savaşını kazanacak, yabancı ülkelere yüksek kâr marjları aktaracaktır. Yerli sanayici, ulus ötesi tekellerin uzantısı konumuna düşecek ya da marjinalleşecektir. Tütün ürünleri işleme ve sigara sanayisinin ülkemizde kalması ya da yeni yabancı yatırımların yapılması, ekonomik ve sosyal boyutta yaşanacak olumsuzlukları hafifletmeyecek, aksine yabancı ülkelere kaynak aktarımını hızlandıracaktır. Tütün kıraç topraklarda susuz ve gübresiz üretilen, fakir insanların yaşamı olan bir üründür. Dört yüz yıl önce Anadolu topraklarına atılan tütün tohumu, Anadolu insanının elinde sabırla işlenerek kazandığı nefaseti, aroması ve harmanları ıslah edici özellikleri ile dünya piyasalarında en çok aranan tütün tipidir.

Önümüzdeki tasarının da ortaya koyduğu gibi, Tekel yalnızca 2008 yılı ürünü için tütün üreticileriyle sözleşme yapacak, daha sonra sözleşme yapmayacak, piyasadan çekilecektir. Bu durum en çok Doğu ve Güneydoğu’da geçimini tütünden sağlayan ekicileri vuracaktır. Bölge milletvekillerinin özellikle dikkatini çekmek istiyorum. Şu örneğe lütfen dikkat buyurun: 31 Ekim 2004 tarihi itibarıyla Tekelin tütün aldığı ekici sayısı Doğu’da 22.100, Güneydoğu’da 97.400 iken, özel sektörün tütün aldığı ekici sayısı Doğu’da 882, Güneydoğu’da yalnızca 1.030’dur. Yani özel sektör Doğu ve Güneydoğu’dan tütün almamaktadır. Bundan sonra yaşanacak olan budur. Doğu ve Güneydoğu’da tütün üretimi hemen hemen sıfırlanacaktır. Bölge için yeni ekonomik önlemler alacağını ifade eden Hükûmetin kulaklarının çınlamasını istiyorum.

Biz, bölge üreticisinin sıkıntıya girmemesi için, Tekelin özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki tütün alımının mutlak surette sürdürülmesi gereğine işaret ediyoruz. Ayrıca, kıyılmış tütünün 75 yeni Türk lira olan özel tüketim vergisinin de düşürülerek aile işletmesi şeklinde bu üretimin de sürdürülmesini istiyoruz.

Özelleştirme konusundan söz ederken Hükûmetin özelleştirmeye karşı tavır sergileyen Tekel işçilerine karşı tutunduğu zalimane tavrı da görmezden gelemeyiz. Şubat ayında eksi 10 dereceyi aşan hava koşullarında Ankara’nın göbeğinde ekmeğinin savunmasını yapan Tekel işçilerinin üzerine emniyet güçleri tarafından soğuk ve basınçlı su sıkıldı. İşçiler korunmasız giysileriyle direnmeye, birbirlerine dayanarak ayakta kalmaya çalıştılar. Bunun üzerine kolluk güçleri daha da gaddarlaştı. İşçilerin olay çıkarma amacında olmadıkları, yanlarında yasa dışı hiçbir araç gereç taşımamalarından açıkça belli idi. Ama işçinin iyi niyetli olması emniyet güçlerinin zalim tavrını önlemeye yetmedi. Acımasız bir şiddete maruz kalan, çocuklarının gözleri önünde yerlerde sürünen işçiler acaba ne istiyordu? Tekel ihalesi iptal edilsin, fabrikaları satılmasın, üretim sürsün istiyorlardı. Çünkü, işçi bugüne kadar yaşananlardan biliyordu ki, işçi açısından özelleştirme demek, işsizlik demek, eve ekmek götürememek demekti; üretici için tütün ekememe, tüketici için çekici ve saldırgan satış politikaları kapsamında sağlık riskinin artması ve daha yüksek fiyatlarla sigara satın almak demekti.

Özelleştirmenin birilerine çıkar sağlama dışında toplum için en ufak bir yararının olmadığının en iyi örneği, Tekelin alkol bölümünün özelleştirilmesiyle yaşandı. 2004 yılında Tekelin alkollü içkiler bölümü 292 milyon Amerikan doları bedelle Mey Alkollü İçkilere yüzde 50’si peşin, kalanı iki yılda eşit taksitte ödenmek üzere satıldı. Aynı şirket, 292 milyon dolara aldığı Tekelin içki bölümünün yüzde 92 hissesini iki yıl sonra, 2006’da Amerikan Teksas Pasifik Gruba 3 katı fiyatla 810 milyon dolara sattı. Bu olay özelleştirmelere tutulan bir aynadır. Bu olaya “Evet, doğru, aynen böyle oldu.” diyorsanız, sizin yaptığınız özelleştirmede bir yanlışlık vardır. “Hayır, doğru değil.” diyorsanız, lütfen gelin bu kürsüden söyleyin.

Bu satıştan kamunun, yani tüm halkın uğradığı zarar açıktır. Bunun yanında sektör yabancılaşmış, Amerikan firması satın aldığı fabrikalardan bazılarını kapatmış, üretici ürettiği üzüme alıcı bulamaz hâle düşmüştür. Kısaca, kaybeden Türk halkı, kazanan Amerika olmuştur.

Tekelin sigara bölümünün özelleştirilmesinin benzer sonuçlar doğuracağı açıktır. Bu sonuçların ipuçları da 2002 yılında çıkarılan Tütün Yasası’ndan bu yana yaşanmaktadır. Âdeta tütün üretimini yasaklayan ve sektörü özelleştirmeye, yabancılaştırmaya hazırlayan 4733 sayılı Yasa hükümlerinin uygulandığı son beş yıllık süre içerisinde tütün üreticisi sayısı yüzde 47 azalmıştır. Bugün, 205 bin tütün üreticisi vardır. 2000 yılında, bundan sekiz yıl önce 200 bin ton olan tütün üretimi, bugün, ilk defa 100 bin tonun altına düşmüştür. Hem 2006’da hem 2007’de tütün üretimimiz 100 bin tonun altındadır. Oysa, Türkiye dışarıya sattığı ve içeride işlediği miktar dikkate alınınca 200 bin tona yakın tütün üretmeye muhtaç bir ülkedir.

Tekel sigara fabrikaları devlete yük olmayan, aksine kâr eden ve istihdam yaratan kuruluşlardır. Bu kuruluşların özelleştirilmesi, ekonomiye ayrıca bir katkı sağlamayacaktır. Devletin Tekelin sigara fabrikalarından sağladığı kârı çok uluslu şirketlere terk etmesi ya da onlarla bölüşmesi için haklı sayılacak hiçbir nedeni yoktur. Kaldı ki, Tekelin sigara ve yaprak tütün birimlerinin özelleştirilmesi, tütün ve tütün mamulleri piyasasında doğrudan belirleyici olacağı için, bundan sonra tütün üreticisinden tütün mamulleri tüketicisine, toplum sağlığından ülke ekonomisine kadar geniş ve olumsuz bir etkilenmenin olacağı açıktır.

Kıraç arazilerde ortalama 7 dönümlük aile işletmelerinde tütün üreten köylü, tarım üreticileri içinde en yoksul olan kesimi oluşturmaktadır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki tütün üretiminin azalması, ekonomik ve ekolojik alternatif yokluğu nedeniyle göçü zorunlu kılmıştır.

Burada, değerli arkadaşlarım, alternatif ürün projesinden kısaca söz etmek istiyorum. Tütün üretiminin azaltılması için fındıkta da olduğu gibi bir “alternatif ürün projesi” adı altında Dünya Bankası destekli proje getirildi, ama bu proje fos çıktı arkadaşlar. Çünkü, Türk tipi tütün yalnızca kıraçta üretilirse bir anlam ifade eder, belli aromayı taşır. Onun dışında suladığınız yerlerde zaten o tütün Türk tipi olmaktan çıkar. Kıraçta da başka hiçbir ürün tütün kadar size gelir getirmez ve getirmediği görüldü. Bazı aklıevveller tütün ekilen alanlarda kekik üretilmesini tavsiye ettiler. Yani gramla satılan bir ürünü tonlarla satılan ürünün yerine ikame edebileceklerini zannettiler. Ama bugün gelip gördüler ki, böyle bir hayal boş bir hayaldir, yalnızca, Dünya Bankasının bir basit yönlendirmesidir. 

Değerli arkadaşlarım, özelleştirme, yabancılaştırma ayrıca şunu getirecek, dikkatinizi çekmek istiyorum: Onların reklam çalışmaları sonunda sigara tüketimi son derece artacaktır ve nitekim, dikkatinizi çekerim, 80-85 yılları arasında sigara satışlarında hiçbir artış yokken, sonraki beş yılda artış yüzde 21 olmuş, 99’da bu artış yüzde 81’e ulaşmıştır.

Atatürk’ün, Tekeli 4 milyon liraya devletleştirerek Reji İdaresini kovmasından bu yana seksen üç yıl geçti. Osmanlı’nın son döneminde yabancıların alacaklarının tahsili için tuz ve tütün gelirlerine el koyan Reji’nin kolcuları Anadolu’da binlerce köylüyü öldürmüştü. Seksen üç yıl sonra korkarım ki bu film yeniden sarılıyor ve başa dönülmek isteniyor. Ve yine korkarım ki, sizler, bir zamanlar Reji İdaresi lehine her kararı alanlar gibi, yarın Tekelin sigara fabrikalarını alan BAT için benzer yasaları çıkarmaya, benzer kararları almaya kalkarsınız. Bu sözlerime itiraz etmeyeceğinizi umuyorum. Çünkü, daha yirmi dakika önce siz burada Cargill için ve Cargill adına yasa çıkardınız. Dünyada hemen hemen bütün ülkelerde sigara endüstrileri yasal ya da yasal olmayan tekellerin elindedir. Türkiye’de de bir devlet tekeli vardı. Ama buna son verdiniz, şimdi bir yabancı tekeli, British American Tobacco’yu getirdiniz.

Değerli arkadaşlarım, bunun gelmesiyle, yaklaşık dört yüz yıldır, topraklarımızda, Anadolu insanının alın teri ve emeğiyle, sabırla işlenerek üretilen Türk tütünü, nefaseti, kokusu ve harmanları ıslah edici özellikleriyle dünya piyasalarında marka olmuş ve özel ürün konumuna gelmişken, artık, piyasadan kovulacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜROL ERGİN (Devamla) – Maalesef, artık, Türkiye’nin ürettiği Türk tütününden belli bir süre sonra söz edilmeyecek duruma geleceğiz.

Zaman kısa olduğu için kısaca şunu da söylemek istiyorum: Bir Tütün Fonu vardı, 1986 tarihli kanunla çıktı, sonra bu fon bütçeye devredildi. Şimdi şunu sormak istiyorum: Tütün, tütün mamullerinde, bugün, ton başına 3 bin dolar fon alınıyor bunların ithalatından. Sigara paketi başına da 40 sent fon alınıyor. Bu fonlar ne oluyor? Bu fonlar, acaba, o Kanun’un çıkış amacında olduğu gibi, Türkiye’deki tütün çiftçisinin lehine, tütün üretiminin artırılmasına kullanılsa daha doğru hareket edilmez mi diyorum ve bu arada şunu da ifade ediyorum: Avrupa’da, Avrupa Birliğinde, tütün çeşitlerine göre tütünde kiloda 2,145 ile 4,129 euro arasında bir destekleme vardır, bize “tütün ekmeyin” diyenler bu desteği vermektedir. Ben, Hükûmeti bu desteği yapmaya çağırıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜROL ERGİN (Devamla) – Teşekkür edeyim efendim.

BAŞKAN – Olmaz. Yani bir dakika ek süre verdim Sayın Ergin size.

GÜROL ERGİN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, sizleri, bana teşekkür fırsatı vermeyen Sayın Başkanımı ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ergin, yirmi dakikanın üzerine bir dakika ek süre verdiğimi Sayın Anadol biliyor.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Yalnızca teşekkür edecektim. Biliyorum verdiniz de bir teşekkür edecektim.

BAŞKAN – Ama böyle bir kuralımız var. Dün, Sayın Ensar Öğüt de Güneydoğu’ya bir haksızlık yaptığımı söylemişti burada. Yani, bu tür tavır ve davranışlar da çok incitici oluyor. Bir kez daha tekrar edeyim, herkese bir ek dakika veriyorum.

Şimdi, gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru.

Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 125 sıra sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 sayılı Kanunda ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

1/538 esas sayılı Kanun Tasarısı’nın, 4773 sayılı Kanun’un bazı maddelerinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi üzerine hazırlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi, söz konusu Kanun’un Bakanlar Kuruluna düzenleme yetkisi veren bazı hükümlerini bu hususların ancak kanunla düzenlenebileceği gerekçesiyle iptal etmiştir. Bu tasarı, hem iptale konu olan hususları düzenlemekte hem de yeni bazı düzenlemeler getirmektedir.

Daha önce, Bakanlar Kurulunca 3/4/2006 tarihinde kararlaştırılan Tütün ve Alkol Piyasası Kanunu Tasarısı’nda da, Anayasa Mahkemesi kararında kanunla düzenlenmesi gerektiği belirtilen ve mevcutta yönetmelikle düzenlenmiş olan Kurumun hizmet birimleri, personelin statüsü, kadro unvan ve sayıları, mali ve sosyal hakları ile emekliliklerine ilişkin düzenlemeler öngörülmüştür. Tütün ve Alkol Piyasası Kurumunda herhangi bir büyüme söz konusu değilken, bu tasarıda kurum hacmi genişletilmekte, personel sayısı ne hikmetse artırılmaktadır. Önceki tasarıda 233 olarak belirlenen kadro sayısı, bu tasarıda 324’e çıkarılmış, komisyonda 5 başkanlık müşaviri kadrosunun iptal edilmesi sonucu 319 olarak değiştirilmiştir. Hukuki ya da teknik anlamda bir değişiklik, görev ve yetkilerinde bir artış olmadığı hâlde kadro sayısı yüzde 37 oranında 86 kişi olarak artırılmaktadır.

2004 yılında yapılan düzenlemelerle Kurumun bir kısım görevleri Tarım Bakanlığına aktarılmış ve görev ve yetkileri de azaltılmıştır. Hâl böyle iken, bu tasarıda kurum yapısında genişlemeci bir yaklaşımla farklılıklar yapılmasının kabul edilebilir ve izah edilebilir bir yanı yoktur. Bu yaklaşım, Anayasa Mahkemesi kararları gerekçe gösterilerek kamuya, özellikle de üst kurula yeni eleman alınmasından başka bir şey değildir.

Tasarının 5’inci maddesiyle 4733 sayılı Kanun’a eklenen geçici 5’inci maddeyle ilgili olarak, uzman kadrolarına yapılacak atamalarda genel müdürlük ve bağlı kuruluşlarda en az on yıllık tecrübeye sahip personelden daha fazla yararlanılması amacıyla yaş tahdidinin kaldırılması ve uzman kadro sayısının yüzde 20’si yerine yüzde 30’unun söz konusu tecrübeli personel arasından atanması doğru olacaktır kanaatindeyim. Burada tecrübeli elemanlardan daha fazla yararlanılması imkânı da beraberinde getirilmiş olur.

Değerli milletvekilleri, tasarının 5’inci maddesindeki geçici 6’ncı maddede “Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketi, ülke genelinde ürün arzının devamlılığını sağlamayı ve yerli tütünden yapılan sigaraların harman reçetelerinde kullanılan tütün çeşitlerinin geleceğini güvence altına almayı teminen, 2007 ürün yılı için sözleşme imzalanan üreticiler ile anılan yılda sözleşme yapılan miktarları aşmamak koşuluyla 2008 ürün yılı için Tütün Üretim ve Alım-Satım Sözleşmesi imzalar.” hükmü vardır. Bunun bir gereklilikten ziyade, önümüzdeki yerel seçimlere yönelik popülist bir  düzenleme niteliği taşıdığı açıkça görülmektedir. Ayrıca, sadece tütün üretiminden geçimini sağlayan ve alternatif ürün ekme imkânı fiilen bulunmayan illerimiz ve bölgelerimizdeki üreticilerimizin karşı karşıya kalacağı durum da göz ardı edilmektedir.

Tütün üretimi çok zor yapılan ve de kıraç arazilerde yapılan bir çiftçiliktir. Tütün üretiminde yedi yaşındaki çocuktan seksen yaşındaki ihtiyara kadar herkes bu üretimde aktif şekilde rol almaktadır. Fakat, tütün üretiminin yerine geçen, kıraç arazilerde veyahut sulanmayan arazilerde o kazancı sağlayan başka bir ürün de yoktur. Acaba, alternatif ürünle ilgili çok ciddi bir araştırma yapılarak bu alternatif ürün sağlandıktan sonra bu tütün üretiminden vazgeçilmesi doğru olmaz mıydı? Ancak, inanıyorum ki, bu konularda da yüce Meclisimize çok yakın bir zamanda Tarım Bakanlığımız vasıtasıyla bir çalışma getirilecektir. Acaba, değerli arkadaşlar, neden bir yıl da niye beş yıl veyahut da on yıl değil? Bir yılda neyi düzelteceksiniz? Tütün üreticisini korumak için bu süreyi beş yıl yapmak ve tütün üretiminden vazgeçmek isteyenlere kolaylık sağlamak, alternatif ürün desenleri ile gelirini sürdürebilir duruma getirmek gerekmez mi? Tütün üreticisi olup da üretimden vazgeçenlere verilen alternatif ürün destekleri -kim ne derse desin- yetersiz değerli arkadaşlar çünkü çiftçi bu noktada tütünün yerini tutan başka bir ürünü o kıraç arazilerde görmemektedir. Çiftçinin geliri de otomatikman düşmekte, beraberinde de sürdürülebilir bir duruma gelmemektedir.

Şimdi sizlere, 2002 yılında bu Kanun yani bu Yüksek Kurulun çıkmasıyla ilgili, o 2002 yılındaki görüşmeler esnasında verilmiş olan iki adet önergeyi okumak istiyorum. Birinci önerge: “Yerli ve yabancı sigara üreticileri Türkiye pazarında sattıkları sigara miktarının yarısı kadar tütünü doğrudan veya dolaylı olarak Türkiye’den almak zorundadırlar. Yeterli tütün bulunmasına rağmen, bu zorunluluğa uymadıkları belirlenenlerin ürünleri ile ilgili üretim, satış ve ithal belgeleri iptal edilir.” Önergenin bir tanesi buydu. İkinci önerge ise şudur: “Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 6’ncı maddesinin altıncı fıkrasından sonra gelmek üzere ‘Yüzde 100 Türk tütünüyle üretilen sigara markalarının Samsun, Maltepe vesaire mevcut şekliyle üretimlerine devam edilir.’ ibaresinin eklenmesi arz olunur.” Bu teklifleri verenlerin kimler olduğunu yüce Meclisin takdirine sunmak istiyorum ama tutanak kayıtlarında bunların hepsi mevcuttur ancak ben bugünün kayıtlarına geçmesi açısından birkaç tanesini saymak istiyorum: Bu önergeleri verenlerin başında, birinci olarak Bülent Arınç, Dengir Mir Mehmet Fırat, Zülfükar İzol, Faruk Çelik gibi birtakım milletvekilleri gelmektedir ama tabii, nereden nereye gelindiğinin takdirini de sizlere sunmak istiyorum. Dün Tekelin işleyeceği tütün için yerli ürün kullanma oranının artmasını, ithalata engel olunmasını söyleyenler, bunun için mücadele verenler acaba iktidara geldikten sonra, diğer örneklerde olduğu gibi, Tekelin neden acaba yabancılara satılmasına müsaade ediyorlar veyahut da tütün çiftçisinin şu andaki zorluklarını veyahut da içerisinde bulunduğu durumu değerlendirmiyorlar? Gerçekten de nereden nereye! Dün, uzun yıllar tütün üreticisinin menfaatini korumak isteyenler, acaba, bugün, şu anda, tek başına iktidarları süresince bunu bir yıl korumayla ilgili mücadele veremezler mi? Yani, bir yıl için nereye getiriyorsunuz? Size verilen millî iradeden de, değerli arkadaşlarım, bu konuda da birtakım çalışmalar yapılmasını beklemekte olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Tekelin özelleştirilmesi sırasında yapmış olduğum bir basın toplantısında, bir gazeteci “Teklifler alındıktan sonra acaba gâvura peşkeş mi çekilecek?” diye sorduğumuz zaman demişlerdi ki, gazetesinde de yazmıştı “Yabancıya gitmeyecek, en azından yerli firmalarda kalacak.” diye bir tabir kullanmıştı ama şu anda da Tekel sigara fabrikalarının yabancı bir firma tarafından alınmakta olduğunu da hep beraber görüyoruz.

Sigara fabrikalarına alınan fiyatı da şöyle bir değerlendirelim: Sigara fabrikalarımıza şu anda, beş tane sigara fabrikasına 1,72 milyar dolar, daha önce de yani 2004 yılında alınan teklifte de 1,15 milyar dolardan daha iyi bir fiyat var mıydı diye düşünüyoruz. Yani, şu anda 1,72 milyar dolar, daha önceki dönemde de 1,15 milyar dolar. Hâlbuki döviz kurları göz önüne alındığında ve beğenilmeyen o fiyat 1,750 milyar YTL iken –YTL’ye çevirdiğimiz zaman- bugünkü fiyatla 2 milyar YTL’dir. Tekelin bu süre içinde yaptığı yatırımlar göz önüne alındığında fiyat aynı fiyattır. Bu değer, Tekelin ayrıca arsa fiyatlarını da göz önüne almış olduğumuz zaman, ne kadar az olduğunu ve yetersiz olduğunu da görüyoruz.

Bakın, şu anda, Tokat Sigara Fabrikası. Tokat Sigara Fabrikası gibi diğer dört tane sigara fabrikasında da sigara fabrikası çalışanları, özellikle fabrikanın satılmaması noktasında bir mücadele veriyorlar. Tokat Sigara Fabrikasını söylemek istiyorum: Sigara Fabrikasının önünde insanlar çadır kurmuşlar, yağmur demeden, kar demeden, kış demeden o zorluklar içerisinde, kendi alın terleriyle kurulmuş ve beraberinde çalışmış oldukları fabrikaların mücadelesini yani başka ellere gitmemesi şeklindeki mücadelesini veriyorlar. O insanların seslerini duymak mecburiyetindeyiz. Daha önceki dönemlerde de, tabii, özelleştirmelerle ilgili bazı çalışmalar yapılmış, bazı kanunlar veyahut kanun teklifleri getirilmişti ama, değerli milletvekilleri, sigara fabrikalarının özelleştirilmesinin şu an itibarıyla çok fazla faydası olmayacağı da bir yerde tekrar değerlendirilemez mi? Çünkü sigara fabrikaları bulundukları bölgelerde ve illerde, çok büyük oranda, o insanların kendi gelirlerinin yanında o bölgedeki esnafın, en sade, işte, berberin, simitçinin veyahut da terzinin, tüm insanların hepsinin gelir durumunu da etkilemektedir.

Bakınız, Tokat’ta yaklaşık olarak, aylık olarak, eski parayla 5-6 trilyon civarında bir para, işçiler vasıtasıyla Tokat’a giriyor. Bu yaklaşık olarak 60-70 trilyon -yani şimdiki parayla 60-70 milyon civarında- yıllık olarak Tokat’a giren parayı gösterir. Yani Tokat’a sigara fabrikasının işçileri vasıtasıyla gelen o para, sadece işçilerde kalmıyor ki. İşçiler gelen parayı aldıktan itibaren, bu işçilere verilen paradan bakkal faydalanıyor, esnaf faydalanıyor, esnafın çeşitli kurumları faydalanıyor, terzisi faydalanıyor, Tokat’ın Gaziosmanpaşa Meydanı’ndaki simitçisi bile bundan faydalanıyor.

Deniyor ki, sigara fabrikası özelleştikten sonra işçiler atılmayacak veyahut da işçiler yine görevlerine devam edecekler. Değerli arkadaşlarım, şunu bir kere kabul etmek gerekir ki, sigara fabrikasının özelleşmesi yapıldıktan sonra, o yeni gelecek yabancı firma hiçbir surette –Tokat için söylüyorum- 1.200 civarındaki işçiyi çalıştırmaz. Yani o işçilerin büyük bir kısmı maalesef çeşitli sebeplerle o bölgeden başka bir yere gönderilecek, 4/C maddesi, 4/B maddesi, ne maddesi olursa olsun… Yani orada belki işçi mağdur konuma gelmeyecek ama, esas kaybeden o şehirler olacaktır, yani o şehirdeki insanlar. Tokat için söylüyorum, yıllık olarak 60-70 trilyon civarında para o bölgeye girmemiş olacak. Dolayısıyla da -Tokat için yine söylemek istiyorum- Tokat’ta şu anda nüfusta müthiş şekilde bir küçülme vardır. Daha önceki dönemlerde, yani 2002 seçimlerinde 825 bin civarında olan nüfus, şu an itibarıyla 630 bine düşmüştür.

Bakınız, belediyeleri kapatıyoruz. Yaklaşık olarak Tokat’ta 46 tane belediye, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde birçok belediye kapatıldı. Belediyelerin kapatılması, beraberinde de sigara fabrikası veyahut da -yine gündemde gibi görünüyor- işte, Turhal Şeker Fabrikası gibi şeker fabrikalarının kapatılmasıyla beraber, o bölgelerdeki insanların geçim durumuyla ve beraberinde de istihdam durumuyla ilgili çok büyük sorunlarla da karşı karşıya kalacağız. Yani, Tokatlı, Tokat’ın tüm insanları, esnafıyla beraber veyahut halkın tüm katmanlarıyla beraber, sosyal katmanlarıyla beraber sigara fabrikalarına sahip çıkılmasını, şeker fabrikalarına sahip çıkılmasını, kendi bölgesine, başka devlet yatırımlarının olmadığı bir ortamda kendi bölgesindeki tüm insanlara sahip çıkılmasının buradan geçmekte olduğunu görüyor.

Tabii, özelleştirme süreci tekrar gözden geçirilebilir. Yani, şu an itibarıyla Rekabet Kurumuna gelmiş olan bu özelleştirmeyle ilgili kararı şöyle bir tekrar gözden geçirdiğimiz zaman, inanıyorum ki, daha farklı bir durumla karşılaşmış oluruz ve beraberinde de sigara fabrikasının önünde şu anda çamurda, yağmurda, karın altında o mücadelesini veren insanlar hem kendi fabrikalarını kurtarmış olurlar hem de kendi bölgelerindeki o gelir kaybını da önlemiş olurlar diye düşünüyorum. Tabii, inşallah Rekabet Kurulu bu gerçekleri ve beraberinde de Hükûmet  bu gerçekleri görür de, o özelleştirmeler noktasında da en azından bazı kararları tekrar gözden geçirir diye düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, Tekel giderse, Türkiye, tütün piyasasında rekabet şansını tamamen kaybeder. İhaleyi inceleyen Rekabet Kurumuna bu hususları iyi incelemesini öneriyorum. Çünkü, bu hususu, şimdi önlerinde, görüşüyorlar. Ülke gerçekleri doğrultusunda, yeni şartlara göre bunlar tekrar değerlendirilebilir.

Bakınız, sigara fabrikaları satılacak, beraberinde yaprak tütün işletme müdürlükleri de aynı şekilde hiç kalmayacak. Çünkü, tütün üretimini, şöyle veya böyle, çeşitli şekillerde ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Bir de beraberinde de yabancı tekeller o sigara fabrikalarımızı, Türk sigara fabrikalarını tamamen ortadan kaldırdıktan sonra siz ortamı düşünün.

Değerli milletvekilleri, Türk tütününe hizmet etmek istiyorsak, bakınız, birkaç tane öneri ben size sunmak istiyorum: Birincisi, kıyılmış tütün için ÖTV miktarını düşürelim. Yani, kilogram miktarı 75 YTL’dir. ÖTV miktarı düşürüldüğü zaman da, bazı noktalarda Güneydoğu halkı aile işletmesi şeklinde kıyılmış tütün ticaretini yapsın. Yerinde istihdam sağlar. İkinci olarak, Tütün Fonu’nu çiftçiye dağıtalım. Yoksa, 500 milyon dolarlık tütün ihracatı -yani, şu andaki durum bunu gösteriyor- tehlikeye girecektir ve de tütün, tütün ihracatından da bir noktada da çok büyük sıkıntılarla karşılaşmış olacağız.

Üçüncü olarak, tütün çiftçisinin örgütlenmesi imkânını hazırlayalım. Yani, örgütlenme konusunda da tütün çiftçilerinde çok büyük oranda sıkıntı vardır. Şu an itibarıyla da haklarını savunamadıklarını görüyoruz.

Ayrıca, bakınız, şu anda yaprak tütün işletme müdürlüklerinin olduğu birçok yerlerde boş Tekel depoları bulunuyor. Bu boş Tekel depolarını, üretici birliklerine eğer verirsek, en azından tütün üretimini de desteklemiş oluruz diye düşünüyoruz.

Ayrıca yine -sözlerimin bir bölümünde söylemiş olduğum gibi- sigara fabrikalarının özelleştirilmesi konusunun da yeniden gözden geçirilmesi ve de sigara fabrikalarının özelleştirilmesinin tekrar görüşülmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, çıkarmakta olduğumuz bu kanunla hiçbir şeyi düzenlemiyoruz gibi düşünüyorum. Türkiye’de tütün üretiminin bitişini engellemiyoruz. Gelin, kanunu yeniden yazalım. Milletin hayrına bir iş yapmış oluruz diye de düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, tütünün ana vatanı Amerika’dır. Amerika’nın keşfinden sonra Avrupa’ya, daha sonra da dünyaya yayılmıştır. Bugün dünyada 6,5 ila 8 milyon ton tütün üretilmektedir. Dünyada üretimi yapılan tütünün çok büyük kısmı sigara imalatında, geri kalanı ise puro gibi, pipo gibi tütün mamullerinde kullanılmaktadır. Dünyada ulaşım ve taşımacılık sektöründeki gelişmeler ve çok uluslu şirketlerin pazar kapma mücadeleleri ile yerel tip sigaraların tüketimi genel olarak azalmakta ve Amerikan blend tip sigaralarının talebi artmaktadır. Ayrıca, sigara üretiminde kullanılan, çeşitli alışkanlık yapan maddeler de bu tip sigara kullanımını da özendirmektedir. Özelikle şunu ifade etmek istiyorum ki… Tabii, sigara içmek sağlığa zararlıdır. Ben de bir hekim olarak hiçbir zaman sigara içilmesini tavsiye etmeyen bir insanım ancak yabancı sigaralar konusunda, bilhassa son zamanlarda üretilen sigaralar konusunda da çok ciddi söylemler de vardır. Hatta, bazı sigaraların sigara içimini artırdığı ve beraberinde de o tiple ilgili olarak da sigara içiminde, bir noktada da, değerli milletvekilleri, sanki ona özendirme şeklinde veyahut da tatlandırılması araştırılmış, aroması da beraberinde değerlendirilmiş; onunla ilgili de, beraberinde de o insanları yahut da içmekte olan insanları daha fazla yönlendirdiği tespit edilmektedir. Bu manada da sigara kullanımında da özendirmeyle ilgili de çeşitli konularda da tekrar değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Ülkemizde sigara üretimi 17’nci yüzyılda küçük atölyelerde başlamıştır. İlk üretim tesisleri, 1884’te İstanbul’da Cibali, 1884’te İzmir’de, 1885’te Adana ve 1887’de de Samsun’da kurulmuştur. Cumhuriyet döneminin ilk önemli sigara üretimi İstanbul Maltepe Sigara Fabrikası olarak geçmektedir. Tekel, daha sonra Tokat Sigara Fabrikasını 1984’te, yine 1997 yılında da Samsun Ballıca Sigara Fabrikasını devreye koymuştur. Tekel, 1983 yılından itibaren de bazı yabancı sigaraları ithal etmeye başlamıştır. Daha sonraları özel firmalar üretime geçmeye başlamıştır. Bu firmalar önce uluslararası piyasalardaki ün yapan markaları üretmişler, sonraki yıllarda üretim çeşitlenmeye başlamıştır. Bu aşamada iç piyasada Tekel ve özel sektör sigara üreticisi firmalar arasında rekabet başlamıştır.

Özel sektör, mevcut yatırım, makine, teçhizat ve teknolojileriyle rekabet gücünü artırmıştır. Tekel ise tesislerinde yenileme çalışmaları yapmaya başlamış ve rekabet şartlarını da oluşturmaya çalışmış olduğu görülmektedir. Ancak Tekel Genel Müdürlüğümüz ve hükûmetlerin gerekli destekleri göstermemeleri üzerine, rekabet şartlarının hep Tekelin aleyhinde olduğu da görülmektedir. Yabancı firmalar yavaş yavaş sigara piyasasını ele geçirmiş ve akabinde de Tekelin elindeki sigara fabrikalarını ortadan kaldırma mücadelesinin de başlamış olduğunu görüyoruz.

Özellikle pazar payı da şöyle bir düşünüldüğü zaman, daha önceki dönemlerde pazar payları kademeli olarak yüzde 70’lere, 80’lere, 60’lara, hatta şu an itibarıyla da neredeyse yüzde 40’lara ve yüzde 30’lara getirilme durumuyla karşı karşıya kalınmıştır. Bu amaçla tabii ülkemizdeki tüm sigara fabrikaları teknolojik olarak geri kalırken, özel sektör de kendisini yenileyerek hem pazar payında yenileme noktasında, çeşitli reklam kampanyaları noktasında veyahut da diğer birtakım çalışmalar neticesinde de pazar payını tamamen eline geçirmiştir. Tekel buna yetişmeye çalışmış, ama kim ne derse desin geç kalmıştır. Ancak son yıllarda da Tokat Sigara Fabrikası gibi bazı fabrikalar, birçok yanlış uygulamalar neticesinde de olsa, teknolojinin getirilmesiyle ilgili sıkıntıların olması neticesinde de olsa, yine de teknolojiler getirilmiş ve beraberinde de kâr eder konuma da gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Bu manada da, özelleştirme furyasından bir noktada da bu fabrikaların çıkarılmasına ben gelmek istiyorum. Bakınız, daha önceki zamanlarda da özelleştirmelerle ilgili çeşitli çalışmalar yapılmıştı. Karabük Demir Çelik örneği vardır. Karabük Demir Çelik örneğinde, o zamanki Hükûmet 1 YTL miktarla, 1 YTL’ye yani sembolik bir ücretle Karabük Demir Çeliği, oradaki, yani Karabük’teki sendikalara vermiş ve daha sonrasında bunun çalışmasını veyahut onların çalıştırmasını istemişti.

Acaba özelleştirme noktasında bazı konuları tekrar gündeme getirerek… En azından Tokat Sigara Fabrikasını söylemek istiyorum, hem işçilerin oradaki mücadelesinin desteklenmesi hem Tokat halkının istekleri doğrultusunda da yeniden bir özelleştirme durumunu ortaya koymak mecburiyetindeyiz. Bundan dolayı da ben bu kanunun yetersiz olduğunu düşünüyor ve de bu kanunun tekrar düzenlenmesini ve gözden geçirilerek getirilmesini beklediğimizi ifade ediyor, yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Gruplar adına üçüncü söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Osman Sali’de.

Buyurun Sayın Sali. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; 125 sıra sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile alakalı olarak AK Parti Grubu adına huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısı kanunlaştığında, arkadaşlarımız böyle uzun bir kanun adı okumak zorunda kalmayacaklar. “Tütün ve Alkol Piyasaları Düzenleme Piyasası Kanunu” şeklinde kısa bir kanun adı olacak. Gerçekten uzun uzun okumak yoruyor insanı.

Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısında esas olarak üç konu düzenleniyor. Bunlardan ilki Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunun teşkilat kanunu olan ve çokça bahsedilen 4733 sayılı Kanun’un kurum personeli ile hizmet birimlerinin statüleri, görev ve yetkilerine ilişkin düzenleme yapan hükmün Anayasa Mahkemesince iptaliyle oluşan hukuki boşluğun doldurulmasıdır.

Değerli arkadaşlar, bu konunun geçmişini şöylece özetlemek istiyorum: 4733 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı alt bendi “Kurumun hizmet birimleri ile bunların görev ve sorumlulukları, kadro unvanları, sayıları ve Kurum personelinin emeklilik statülerinin belirtilmesi açısından durumu, Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenir.” diyor ve bu kanuni düzenlemeye uygun olarak Bakanlar Kurulu, Kurumun idari teşkilatlanmasını, dairelerin görev ve yetkilerini, personelin emekliliğe dayalı mali ve hukuki durumlarını düzenliyor. Ancak, konu Anayasa Mahkemesine intikal ediyor ve Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın ilgili hükümlerinde karşılığını bulan yasama yetkisinin devredilmezliği, idarenin kanuniliği, kamu personelinin hukuki ve mali statüsünün kanuniliği ilkelerine aykırı bularak bu 4733’ün 9’uncu maddesinin (2) numaralı alt bendini iptal ediyor. Böylece, Bakanlar Kurulu düzenlemesi de yasal altyapıdan yoksun kaldığı için Tütün ve Alkol Piyasası Kurumunun dairelerinin kuruluşu, görev ve yetkileri, personelinin emekliliğe ilişkin hakları ortada kalıyor, boşlukta kalıyor, yasal altyapıdan yoksun hâle geliyor.

Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı -Esas 2002/3, Karar 2003/100- 11/8/2004 tarihinde yayınlanıyor. O günden bugüne, bahsettiğimiz konularla ilgili olarak Kurumun yasal bir teşkilatı ve personelin mali, hukuki bir statüsü bulunmamaktadır.

Denilebilir ki, 2004 yılından bugüne kadar niye beklendi? Değerli arkadaşlar, bu konu 22’nci Dönemde de Meclisimize sunuldu. Ancak, yetişmedi ve kadük kaldı. Bugün bu düzenlemeyi yapmak durumundayız.

Bu düzenlemenin tamamlanmasıyla beraber, esasen Bakanlar Kurulu ile ve fiilen var olan daireler yasal bir zemine oturtuluyor. Bakanlar Kurulu kararında 9 daire kurulması öngörülmüş. Bu defa 2 daire birleştiriliyor, 2 daire ayrılıyor ve 1 yeni daire kuruluyor. Böylece 9 daire 10’a çıkmış oluyor. Birimlerde böyle bir değişiklik yok. 1 daire artıyor.

Personelle alakalı, benden önceki konuşmacı arkadaşlar da bahsettiler, daha önce Bakanlar Kurulu kararıyla bu kadro sayısı 244 olarak belirlenmiş, kadük kalan tasarıda da o civarda belirlenmiş. Şu anda 322 olarak belirleniyor. Hâlen fiilen çalışan da -öğrendiğim kadarıyla- 100 adet personel var.

Değerli arkadaşlar, personel sayısı, kadro sayısı niye bu kadar artırılıyor? Personel sayısı artırılmıyor tabiatıyla, kadro sayısı artırılıyor. Şöyle bir hesap çıkardım: Değerli arkadaşlar, 322 kadronun 235 adedi başuzman, uzman ve uzman yardımcısı. Geriye kalan 87 yönetici ve diğer idari personel söz konusu. Yanılmıyorsam, yine hesabıma göre, 50 civarında uzman, başuzman, uzman yardımcısı veya uzmanlığını almış ama atanamamış uzman yardımcısı mevcut; meslek personeli olarak isimlendiriyoruz. 30 civarında da, geçici maddeyle, şartları taşıyanlar arasından alınacak.

Sonuçta uzman, başuzman kadroları istenildiği şekilde kullanılabilir kadrolar değil, uzman yardımcılığından yükselmek suretiyle bu kadrolar doldurulacak. Uzman yardımcılarının da nasıl alınacağı yine yasada düzenleniyor ve hepimizin bildiği gibi ÖSYM aracılığıyla ve KPSS sınavına dayalı olarak alınıyor. Diğer personel de yine aynı şekilde KPSS sınavına dayalı olarak alınıyor.

Niye bu kadar artıyor? Değerli arkadaşlar, ilk kuruluş aşamasında böyle bir sayı belirlenmiş ama çalışma şartları, yeni görevler, piyasanın durumu  dikkate alındığında tabiatıyla bu ihtiyaç ortaya çıkıyor, kadro genişletme ihtiyacı, kadro sayısı olarak; personel sayısı değil arkadaşlar, özellikle belirtiyorum. Tabii, bütün piyasanın denetiminin koordinasyonu, dairelerin yürütülmesi tamamen bu uzman personel aracılığıyla yapılacak ve 235 kişi tarafından -nihai sayıdır bu- bu arkadaşlarımız, bu uzmanlarımız tarafından yapılacak. Onun için de sayının yeni şartlara göre artırılmış olmasını esasen sakıncalı görmediğimi belirtmek istiyorum çünkü mevcut şartlara göre, ihtiyaca göre kullanılabilecek kadro sayılarıdır.

Değerli arkadaşlar, ikinci önemli husus, devlet ve toplum açısından hassas bir kamusal alan olan tütün ve alkol piyasalarının düzenlenmesi ve denetlenmesinde büyük önem taşıyan idari yaptırımlara ilişkin hükümlere 4733 sayılı Kanun’da yer verilmemiş olmasının doğurduğu sorunların çözülmesi ve adli cezalara ilişkin hükümlerinin de yine Anayasa Mahkemesi iptal kararı da göz önüne alınarak adil ve etkin hükümler içerecek şekilde revize edilmesi ihtiyacıdır. Tasarının ikinci düzenlemesi, ana düzenlemesi de budur.

Değerli arkadaşlar, bunun da geçmişini çok kısa bir şekilde sizlerle paylaşmak istiyorum: Bu 4733 sayılı Yasa’nın 8’inci maddesinin ikinci fıkrasında “Satış belgesi almadan satış yapanlar, ellerindeki mamulâta el konulmakla birlikte ruhsat harcının on katı tutarında ağır para cezası ile cezalandırılır.” hükmü mevcut.

Harçlar Kanunu’nda ruhsat harcı kaldırıldığı için ve baz rakamın yasal dayanağı kalmadığı için konu Anayasa Mahkemesine intikal ediyor ve Anayasa Mahkemesi bunu iptal ediyor.

Bilahare benzer düzenlemeler 4207 sayılı Kanun’da ve 5728 sayılı Kanun’da yer alıyor. Bu defa da böyle bir düzenleme çerçevesinde bu konunun derli toplu çözümlenmesi amacıyla adli yaptırımlar bu kanunun 8’inci maddesinde düzenleniyor.

Önemli konu idari para cezalarıyla alakalı konu. İdari para cezaları ilk defa bu yasaya giriyor. Aslında, hatırlarsınız, 2007 Martında bu idari para cezaları Genel Kurulumuzdan geçti. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı tarafından idari para cezalarının temyiz süreci adli yargı kapsamı içine alındığından ve idari para cezası olması hasebiyle, idari yargı yetkisi içinde kalması gerekçesiyle iade etmesi nedeniyle yasalaşamadı. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının önerileri, düşünceleri doğrultusunda bu eksiklikler de  giderilerek idari para cezaları yasaya alınıyor, yasa tasarısında yer alıyor ve idari para cezaları idari yargı kapsamında idari süreçlere tabi tutuluyor, tabi tutulması öngörülüyor.

Değerli arkadaşlar, bu iki düzenlemenin özeti şu sonuç olarak: Kanun tasarısında yer alan tütün ve alkol piyasasının düzenlenmesine ilişkin hükümler düzenlenirken, Kurumun personel yapısı ve hizmet birimleri açısından yapısal olarak hukuki temele oturtulması, Kurumun piyasa düzenleme ve denetlemeye ilişkin yetkililerinin piyasa oyuncuları açısından hukuki güvenlik ilkesi çerçevesinde açık bir şekilde ortaya konulması amacıyla, fiilen var olan dairelerin yasal biçimde örgütlendirilmesi, Kurumun icra ettiği görevlerin ifasında etkinliğin artırılması, güvenli bir serbest rekabet piyasasının etkinlik, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve hakkaniyet ilkeleri ışığında ve sosyal sorumluluk bağlamında düzenlenmesi, izlenmesi ve denetlenmesi suretiyle piyasalardaki iç ve dış dinamikler kaynaklı her nevi boşluk ve sorunun giderilmesi, piyasa düzenine yönelen hukuka aykırı eylemlerin etkin, adil ve caydırıcı yaptırımlara tabi kılınması amaçlanmıştır.

Diğer önemli düzenleme, üçüncü husus şudur: Ülkemiz için önemli olan, önemli bir ürün olan tütünün ülke politikaları çerçevesinde alımlarına yönelik düzenleme yapılması ihtiyacıdır.

Değerli arkadaşlar, bu, tasarının uzun isminde yer alan kanun teklifleriyle alakalı bölümdür, arkadaşlarımızın kanun teklifleriyle ilgili bölümdür.

Özeti şudur: Tütün üreticisinin 2008 ürününün, eski adı Tekel olan, yeni adı “Tütün, Tuz, Alkol…” vesaire diye uzayıp giden eski Tekel Genel Müdürlüğünce satın alınmasıyla alakalı düzenlemedir.

Şimdi, ben, bu konuya esasen girmek istemiyorum, nihayetinde kanun teklifi veren arkadaşlarımız, detaylı bir şekilde 2008 tütününün Tekel tarafından alınması konusunu değerlendireceklerdir diye düşünüyorum, huzurunuzu bu noktada mükerreren işgal etmeyi düşünmüyorum.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; tasarının hayırlı olması temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sali.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 18.23

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu  açıyorum.

125 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Tümü üzerinde şahsı adına ilk söz, Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın.

Buyurun Sayın Aydın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 125 sıra sayılı Kanun Teklifi ile Kanun Tasarısı’nın tümü üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün görüşülmekte olan tasarı ve teklif -aynı zamanda, birlikte görüşülüyor- hakikaten Türk insanının, özellikle de 800 bine yakın Türk çiftçisinin beklemiş olduğu bir tasarı. Yaklaşık dört yüz yıldır topraklarımızda, Anadolu insanının alın teri ve emeğiyle, sabırla işlenerek üretilen Türk tütünü, nefaseti, kokusu ve harmanları ıslah edici özellikleriyle dünya piyasalarında marka olmuş ve özel ürün konumuna konulmuştur. Ülkemizde tütün üretimi altı coğrafi bölgede yapılmakta olup ülkemiz Şark tipi tütün üretimi ve ihracatında dünya liderliğini sürdürmektedir. 2007 yılı ihracatımız yaklaşık 113.945 ton ve bunun ekonomiye katkısı 449 milyon 753 bin Amerikan doları civarındadır.

Son yıllarda üretici sayısında belli bir düşüş olmakla birlikte, bugün itibarıyla yaklaşık 200 bin üreticinin tütün tarımıyla iştigal ettiği, tütün tarımının aile ziraatı şeklinde yapılması nedeniyle de her ailede en az 4 kişinin, dolayısıyla tütün tarımında en az 800 bin kişinin çalıştığı göz önünde bulundurulursa bu kadar kişinin istihdamı söz konusu olacaktır. Tekel sadece Adıyaman’da, 342 köyde, 28.977 ekiciyle, 5 milyon 812 bin 200 kilogram tütün üretmeleri için 2007 yılında sözleşme imzalamıştır. Ortalama aile başına 4 kişi hesaplandığında, ilim Adıyaman’da bile bu kanun 100 bin kişiyi ilgilendirecek derecede, ehemmiyette bir kanun.

Değerli milletvekilleri, tütün üretilen arazilerin yaklaşık yüzde 65’inin kır, yüzde 35’inin ise kır taban, genelde sulama imkânı bulunmayan kıraç, yamaç ve tepelik özellikleri haiz olduğu, bu arazilerde tütün kadar istihdam sağlayan ve gelir getiren ikame bir ürünün zor olduğu, bu arazilerin tütün tarımı yapılmadığı takdirde boş kalacağı, buna bağlı olarak erozyona açık hâle geleceği ve neticede ekolojik dengenin dahi bozulacağı düşünülmektedir. Tütün üretimi devamlılık gerektiren bir aile ziraatıdır. Tütün üretiminden vazgeçen hiçbir aile tekrar tütün üretimine yanaşmamaktadır. Bu da, geçmişte kısıtlama yüzünden tütün üretiminden vazgeçen Ege üreticisinin, şu an tütün üretmemesinden dolayı, dünya sigaralarında yer alması gereken Ege tütününün siparişi dahi karşılayamayacak derecede düşmesine neden olmuştur.

Ayrıca, üretimi yapılan ve yerli tütün kullanılan sigaralarda tütün çeşitlerinin korunması için üretimin devam etmesi sağlanmalıdır. İşte, getirilen kanunda da bir yılda üretimin sağlanması söz konusu. Ülkemizin olası AB üyeliğinde Türk tütüncülüğünün gerek kaliteli, oryantal tütün üretimindeki tecrübesi gerekse üretim hacmiyle önemli bir avantaj sahibi olacağı düşünülmektedir. İlerleyen yıllarda ABD oryantal tütün üretiminin giderek azalacağı tahmin edilmektedir. Bu itibarla, ülkemizde tütün üretiminin devam etmesi ayrıca önemli avantajlar sağlayacaktır.

Değerli milletvekilleri, tasarıda Tütün Üst Kurulunun yapısı, işlevleri, özellikle yeniden ele alınmış ve gelişen şartlar bakımından yeniden değerlendirilmiş ve tasarı hâlinde hep birlikte görüşüyoruz. Ülkemizde tütün mamulleri piyasası 1992 yılına kadar, etil alkol ve alkollü içkiler piyasası ise 2002 yılına kadar devlet tekeli altında yönetilmiştir. Devlet monopolünün tam anlamıyla sona erdiği 2002 yılında, ülke ekonomisi ve toplumsal açıdan stratejik önem taşıyan ve tam rekabet kurallarıyla işlemesine müsaade edilemeyecek derecede kamu güvenliğiyle doğrudan ilgili olan tütün ve alkol piyasalarını liberalize etmek, düzenlemek ve denetlemek üzere idari ve mali özerkliğe sahip, bağımsız idari otorite olarak, 4733 sayılı Kanun’la Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü içkiler Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmuştur.

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de tütün mamulleri ve alkollü içkiler toplumsal ve kamusal zararları nedeniyle özel önem atfedilen tüketim maddeleridir. Diğer taraftan bünyelerindeki dolaylı vergi oranlarının yüksekliği nedeniyle de yasa dışı yollardan piyasaya kaçak ve sahte olarak sürülerek insan sağlığını ciddi şekilde tehdit eden ve kamu gelirleri açısından da büyük kayıplara yol açan ürünlerdir. Söz konusu ürünler, yasa dışı ticaret nedeniyle halk sağlığını tehdit etmekte, bu ürünlerin hazineye sağladığı çok yüksek orandaki katma değerin organize suça ve kanunsuz uygulamalara yönelmesine fırsat vermekte, kayıtlı çalışan sektör aktörleri açısından haksız rekabet oluşturarak bu sektörlerin rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemektedir. Bu itibarla, Kurumun etkinliğinin geliştirilmesi ile tütün ve alkol piyasasının düzenlenmesinde güvenli bir serbest rekabet piyasasının etkinlik, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve hakkaniyet ilkeleri ışığında ve sosyal sorumluluk bağlamında en az toplumsal maliyet ile en yüksek toplumsal yararı sağlayarak piyasaların düzenlenmesi, izlenmesi ve denetlenmesinin sağlanması; yasa dışı faaliyetlerin engellenmesi bağlamında ise kaçakçılığın ve izinsiz taklit üretimin engellenmesi ve izinli üreticilerin vergisiz mal arzının önlenmesi temel ilkeler olarak benimsenmiştir.

Ayrıca, Dünya Sağlık Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’nin getirdiği yükümlülükler çerçevesinde 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun, Ulusal Tütün Kontrol Programı konulu 2006/29 sayılı Başbakanlık Genelgesi ve Ulusal Tütün Kontrol Programı 2008/2012 Eylem Planı’nda tütün kontrolü programının hayata geçirilmesine yönelik birçok önemli konuda Kuruma da önemli görevler yüklenmiştir.

Değerli milletvekilleri, tütün ve alkol piyasalarıyla ilgili olarak Kuruma yüklenen görevlerin niteliği bu denli önem arz etmekle birlikte, Kurumun toplam 100 personeli bulunmaktadır. Buna karşılık, tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkiler olmak üzere beş ayrı stratejik önem taşıyan piyasanın düzenlenmesi ve denetlenmesi görevini ifa eden bu Kurum, 2004 yılından bu yana acil ihtiyacı olan personel açığını kapatamamaktadır. Zira, 4733 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinin (A) fıkrasının (2) sayılı bendi Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş, gerekçeli karar Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonucunda kurum personelinin statüsü, kadro ve unvan sayıları, mali ve sosyal hakları, bu kapsamda emeklilikleri, aylık ve ödenekleriyle birlikte Kurumun hizmet birimlerini düzenleyen teşkilat yönetmeliğinin ilgili maddelerinin yasal dayanağı da kalmadığından, Kurumun teşkilatlanmasına ilişkin hususların kanunla yeniden düzenlenme zarureti ortaya çıkmıştır.

Bu bağlamda, söz konusu amaçlar doğrultusunda Kurumun hizmet birimlerinin görev tanımlarının yapılması gerektiğinin yanı sıra adli yaptırımların daha adil, etkin ve caydırıcı olacak şekilde yeniden tanımlanması ve kanunda idari yaptırımlara ilişkin bir düzenleme yer almadığından, idari yaptırımlara ilişkin fiillerin ve yaptırımların kanunla açık olarak düzenlenmesi zarureti bulunmaktadır.

Tütün ve alkol piyasasının günün şartlarında yeniden düzenlenmesine ilişkin olarak açıklanan hususlar ile Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarında belirtilen gerekçeler de göz önüne alınarak Kurumun daha etkin ve verimli çalışmasını sağlamak amacıyla Genel Kurulumuz gündeminde bulunan söz konusu kanun tasarısı hazırlanmıştır.

Arz etmiş olduğum nedenlerle tasarı ve teklifin kanunlaşması dileklerimle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Şahısları adına ikinci söz, Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz’e aittir.

Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 125 sıra sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın geneli üzerinde, şahsım adıma söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tütün, tütün mamulleri ve alkollü içkiler piyasası düzenlenmesi amacıyla 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Kanun’la, idari ve mali özerkliğe sahip Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmuştur. Burada çalışacak olan personelin durumu ise Bakanlar Kurulu kararıyla düzenlenmiş, ancak idarenin kanuniliği esasına göre Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemenin yasa ile mümkün olabileceği ilkesinden hareketle, düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğunu tespit etmiş ve bu kararı iptal etmiştir. Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunda çalışan personelin statüsü; kadro, unvan ve sayıları; mali ve sosyal hakları, aylık ve ödenekleri ile kurumun hizmet birimleriyle ilgili konularda hukuki bir boşluk meydana geldiği bilinmektedir.

Değerli milletvekilleri, tütün, ülkemiz için kendi hâlinde bırakılacak bir ürün değildir. Türk tütünü, fakir toprakların bir ürünüdür. Bugüne kadar yapılan bütün çalışmalarda, aynı arazilerde üreticilerin hayatlarını sürdürebileceği gelir sağlayabilecek alternatif bir ürün veya ekonomik faaliyet konusu maalesef bulunamamıştır.

Şark tipi tütünün dünyada en büyük üretimi ülkemizde yapılmaktadır. Sektöre hâkim Amerikan harmanlı sigaralarda bu tütünlerin kullanılma zorunluluğunun bulunması bizim için büyük bir avantaj teşkil etmektedir. Yaklaşık dört yüz yıldır, topraklarımızda, Anadolu insanının alın teri ve emeğiyle, sabırla işlenerek üretilen Türk tütünü, kokusu ve harmanları ıslah edici özellikleriyle dünya piyasalarında marka olmuş ve özel ürün konumuna ulaşmıştır. Ülkemizde yerli veya yabancı şirketlerin yeni sigara fabrikaları kurmalarına, üretim kapasitelerini artırmalarına mevzuatta hiçbir engel bulunmamaktadır. Devletin Tekelin sigara fabrikalarından sağladığı kârı çok uluslu şirketlere terk etmesi ya da onlarla bölüşmesi için haklı sayılabilecek hiçbir haklı neden olamaz. Hükûmet edenler, Tekel sigara fabrikalarının özelleştirilmesiyle tütün ve tütün mamulleri piyasasının mutlak hâkiminin çok uluslu yabancı şirketler olacağını herhâlde biliyorlardır.

Sayın milletvekilleri, özelleştirme ile tütünden ekmeğini kazanan milyonlarca örgütsüz ve savunmasız tütün üreticisi büyük kentlerde işsiz ve yoksulların arasına karışacak ve sektör çalışanları ciddi mağduriyetler yaşayacaklardır. 1997 yılı üretimi ile en son alımı gerçekleştirilen 2006 yılı üretimleri kıyaslandığında bile üretimde yaklaşık yüzde 70’lik, üreticide ise yaklaşık yüzde 65’lik bir azalma olduğu anlaşılmaktadır.

Sayın milletvekilleri, 4733 sayılı Kanun’da yapılacağı söylenen bu düzenleme ile yaklaşık 200 ilave personel alınacağı anlaşılmaktadır. 4733 sayılı Yasa ile kurulan Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmadan yani 2002 yılı öncesi yıllarda Tekelin yaptığı işleri kıyaslayacak olursak destekleme alımı hariç neredeyse hiçbir fark olmadığını görmekteyiz. Tekelin özelleştirilme aşamasında olduğu kesin karar için Rekabet Kurulu kararının ve Özelleştirme Yüksek Kurulunun onayının beklendiği, bu onay geldiğinde de BAT firmasına 1,72 milyar dolara devredileceği herkes tarafından bilinmektedir. Her ne kadar bu ihale Tek Gıda-İş Sendikası tarafından mahkemeye taşınmışsa da sürecin işlediği bilinmektedir. Hem tecrübeleri hem de iş gücünün verimliliği açısından Tekelde çalışmakta olan personelin bugüne kadar çalıştıkları iş kolunda çalışmaya devam etmesi gerekmez miydi? Oysa Tekel çalışanları, kendi işleriyle alakalı olmayan kurumlarda görev almak durumunda kalmaktadırlar. Bu yasa ile bunu değiştirmek mümkün iken, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı nedeniyle personel alamayan ve en yetkili ağızlardan eleman sıkıntısı her fırsatta ifade edilirken, neden bu yasa ile Tekelden alınacak personele –ki özellikle uzmanlara- kırk yaş ve 15 kişi gibi sınırlar getirilmektedir. Bunu anlamak mümkün değildir.

Tekelin bu yetişmiş personelinin, hâlen sektör düzenleyicisi olan Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunda çalışmaları daha mantıklı ve daha faydalı olmaz mıydı?

Sayın milletvekilleri, Bitlis, Malatya, Adana, Tokat, Samsun ve İstanbul fabrikalarında işçiler iş yerlerini terk etmemek için direnmektedirler. İşten çıkartıldıklarında işsiz kalacağını bilen işçilerimiz, yetkililere seslerini duyurabilmek adına direnmeye çalışmaktadırlar.

Seçim bölgem Manisa ilimizde bir türlü faaliyete geçirilememiş olan Akhisar ve bunun yanı sıra, Osmancalı Sigara Fabrikalarının açık cezaevi olacağı yolunda haberler çıkmaktadır. Hükûmetin, bu fabrikaları hizmete sokma yerine cezaevi olarak düşünmesini kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

Sayın milletvekilleri, yasa ile Kurumda uzman kadrosuna nasıl atama yapılacağı düzenlenmektedir. Ancak üst kurulların sektörü denetlemesi genellikle uzmanlar eliyle yapılmakta olup yasaya konulan bu yüzde 20 sınırlaması, işin niteliğine göre uzman alacak olan Kurumun, denetim ve gözetim görevlerini yaptıracağı yetişmiş teknik eleman alımına sınır getirmektedir. Tekel ve bağlı kuruluşlarından alınacak personeli 15 kişiyle sınırlaması, Tütün Kurumunun etkinliğini sağlayacak nitelik ve niceliği de sınırlandırmakta, özelleştirilme kapsamında olan faaliyet konuları Tekel ile bire bir örtüşen Tütün Kurumuna personel geçişini büyük ölçüde engellemektedir.

Yasa bu hâliyle kabul edildiği takdirde, Kurul tarafından yapılacak sözlü mülakat işin niteliğine yönelik bir sınav olmaktan çok yasayla sınırlı olarak başvurabilenlerin arasından sınırlı bir seçim niteliğinde olacaktır. Bu yöntemle seçme hakkı sınırlanan kurulun mülakat için huzuruna, işin niteliğine göre, yılların birikimine sahip yetişmiş elemanlar gelemeyeceklerdir. Sınırlamaların kaldırılmaması durumunda, özelleştirme kapsamındaki Tekelin konusunda yetişmiş, kalifiye personeli, uzmanlığına ihtiyaç bulunan Tütün Kurumu yerine belki de hayatları boyunca hiç önünden bile geçmedikleri kamu kuruluşlarında çalışmak zorunda kalacaklardır. Sınırlamaların kalkması bu açıdan da önem arz etmektedir.

Yatay geçişlerin sadece Genel Müdürlük ve bağlı kuruluşlarından sağlanacak olması özelleştirilme kapsamında olması nedeniyle önceleri Tekelde çalışırken ayrılmak zorunda kalanların yanı sıra, bugün başka kurum ve kuruluşlarda çalışan uzman personelin de önünü kapatmaktadır. Ayrıca özel sektörde en az on yıl çalışan ve yaş engeli nedeniyle uzman yardımcılığı sınavına giremeyecek olan meslek personelinin de önü kapalıdır. Bu sebepten, kuruma geçişleri Genel Müdürlük ve bağlı kuruluşlarla sınırlamanın hak kaybına neden olacağı açıktır. Hükûmet, bu kanunla birlikte tütünden ekmeğini kazanan milyonlarca örgütsüz ve savunmasız tütün üreticisi ile ilgili bir düzenleme getirmiş olsaydı daha isabetli olurdu diye düşünmekteyim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa dışı tütün mamulleriyle etkin bir şekilde mücadele için soruna geniş bir perspektiften yaklaşılması ve yasa dışı sektöre odaklanmış etkin çözümler üretilmesi için kamu otoritesi ile üreticilerin iş birliği ve koordinasyon içerisinde mücadele etmesi gereği vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulunun 2005’te hazırladığı rapor her şeyi açıklığıyla ortaya koymaktadır. Bu raporda, Barzani’nin Kuzey Irak’ta kurulan iki sigara fabrikasına, başta makine olmak üzere, sigara üretiminde kullanılan her türlü madde Mersin Serbest Bölgede kurulu yedi şirket aracılığıyla gönderildiği ifade edilmektedir. Raporda, Kuzey Irak’ta kurulu Barzani’nin fabrikalarının istenen her türlü markayı sahte olarak ürettiği ve Türkiye’ye geri soktuğu belirtilmektedir. Bu sonucu özellikle doğu ve güneydoğuda satılan sigara miktarının yüzde 80’lere varan oranlarda düşmüş olmasına bağlayan rapor, terörist örgütlerin bölgede denetim kurmuş olmaları nedeniyle buradan kazanılan parayla terörist faaliyetlerinin finans edildiğini de ortaya koymaktadır.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Enöz.

Teklif üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, bu, basına yansıdığı kadarıyla, Tekelin özelleştirilmesi sonucunda Tekel çalışanlarının ekonomik ve özlük haklarının korunacağı beyan edilmektedir. Uygulamada -bu işçilerimizin ve diğer çalışanların- on iki ay çalışma imkânı verilecekse ve hak kaybı olmayacaksa, daha önce özelleştirilen kurumlarda çalışıp bugün kendilerini özelleştirme mağduru olarak tanıtan 4/C’lilere de aynı hakları verecek miyiz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bal…

ŞENOL BAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, biliyorsunuz otuz dokuz yıl boyunca -1884-1923 yılları arasında- Türk topraklarını ve Türk insanını sömüren Reji Şirketi bir yabancı sigara şirketiydi. Reji Şirketini topraklarımıza getiren şartlar günümüz şartlarıyla da çok benziyor. Günümüzde de borcun faizini ödemek için özelleştirmeler yapılırken o zamanlarda da Reji Şirketini başımıza musallat eden Osmanlı imparatorluğunun yabancılara borçlanması ve borcun faizini bile ödeyemez duruma gelmesiydi. İktidarınız döneminde cumhuriyet kazanımları olan millî kaynaklarımız gerçek değerlerinin çok altında yabancı sermayeye satılmaktadır. Bunlardan biri de Tekeldir. Bu özelleştirmeler sonucunda yabancı özel sektör tekelleşmektedir. Yerli tütün üreticisinin durumu içler acısıdır. Bu kanun teklifiyle yabancıların eline geçmiş bu piyasanın yabancıların lehine sorunsuz işlemesine ve özel sektörün bu alanda iyice tekelleşmesine yardımcı mı olmak istiyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Enöz

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) -  Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakana soruyorum: 1,72 milyar dolara özelleştirilen Tekel sigara fabrikalarının ucuz fiyata satıldığı, sahip olunan arsa bedellerinin bile bu fiyattan fazla olduğu ifade edilmektedir. Bu doğru mudur? Arsa bedellerinin rayiç bedeli üzerinde bir çalışma yapılmış mıdır?

İkinci sorum: Sigara fabrikalarının özelleştirilmesi ile devletin üretici üzerindeki koruyuculuğu büyük ölçüde kalkmıştır. Çok uluslu sigara tekellerinin eline düşen üreticinin korunması bundan sonra nasıl sağlanacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Devlet tekelinin sona ermesinden sonraki dönem için tasarı gerekçesinde yer alan “…serbest rekabete açılan piyasada Devlet tekelinin sağladığı güven ortamının devam ettirilebilmesi ve kayıt dışı faaliyetlerin önlenmesinde son derece önemli olan piyasa kontrolünün etkin bir şekilde yapılabilmesi için; piyasa faaliyetlerinin kayıt altına alınması, düzenlenmesi, izlenmesi ve denetlenmesi mekanizmalarının devam ettirilmesi ve ülke ekonomisine azami düzeyde katkı sağlayacak, şeffaf, güvenli ve rekabetçi bir piyasa oluşturulması gerekmektedir.” şeklindeki ifadeler, geçmişte devlet tekelinin piyasadaki çoğu olumsuzluğu önlemede önemli rol oynadığının Hükûmet tarafından bir itirafı değil midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Uras…

MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Bakan, Hükûmetiniz çiftçi sendikalarıyla ilgili iç hukuk düzenlemesi yapmayı düşünüyor mu yoksa mahkemelerde kapatma davaları devam mı edecek?

Alternatif ürüne geçilmeden “bir yıllık çözüm” çözüm değilse Avrupa’da yaygın uygulaması olan telafi edici ödemelerle hak kayıplarını karşılamayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Bakan…

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Soru soran değerli milletvekillerimize de kıymetli görüşleri için çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; şu anda görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, hepinizin bildiği gibi, daha önce yüce Parlamentodan çıkmış ve bir kısım hükümleri Anayasa Mahkememiz tarafından iptal edilmesi üzerine doğan hukuki boşluğu gidermek üzere hazırlanmış bir tasarıdır. Geçen dönemde Parlamentoya sevk edilmiştir ama maalesef yasalaşma imkânı bulunmamıştır.

Kısaca “Tütün ve Alkol Piyasası Kurulu” dediğimiz, bir denetleyici, bir düzenleyici kurulun hem kendi kurumsal yapısını tamamlaması hem de yasanın kendisine vermiş olduğu yaptırımları uygulaması açısından kendisine yetki verilmektedir. Bugüne kadar, maalesef, 2002 yılından bu tarafa öngörülmüş olan bu düzenleyici Kurul, hedeflenen görevlerini bu saymış olduğum gerekçelerden dolayı yerine getirememiştir. Dolayısıyla, burada bir özelleştirme kanunu görüşmüyoruz.

Değerli milletvekillerimin sormuş olduğu diğer konular, bu görüşmüş olduğumuz kanunun kapsamı dışında olan hususlardır. Ama yine de olabildiğince, bu genel çerçeve içerisinde bir kısmına cevap vermek, geri kalanlara da yazılı cevap takdim etmek istiyorum.

Bu özelleştirmeden dolayı istihdamdan ve çalışma hayatından yoksun kalacak işçilerimiz için Tekelin diğer birimlerinde istihdam imkânı sağlanması konusunda bir durum söz konusudur.

Daha önce özelleştirilmiş ve Hükûmetimizin almış olduğu bir kararla diğer kamu kurumlarına yerleştirilmiş bulunan “4/C” diye tabir ettiğimiz personelle ilgili, şu andaki mevcut sözleşmeleri yenilenmiştir. Ama gönlümüzdeki, tabii geçen dönemde yapmış olduğumuz geçici işçilere daimî kadro verme konusundaki anlayışımızı yaygınlaştırmak istiyoruz. Belki önümüzdeki dönem içerisinde, bu 4/C personelinin de yaşamış oldukları bu mağduriyetin giderilmesi bizim de arzu ettiğimiz, o işçi kardeşlerimize kazandırmak istediğimiz bir çalışma şeklidir.

Bunun dışında, tabii özelleştirme bedelinin düşük olduğuna yönelik sorular var. Bunlar kamuoyunda yeterince tartışıldı, ilgili bakan arkadaşlarımız bu konuya ilişkin gerekli cevapları verdiler.

Bir soru: “Acaba bu kanun yabancı tekellerin işleyişini, piyasadaki etkinliğini daha mı artıracak?” Hayır. Buradaki bu kanunun amacı şudur: Gerek kamu sağlığı açısından gerekse kamu güvenliği açısından çok stratejik olan bu tütün ve alkol konusunun denetlenmesinin, bizatihi bir kamu otoritesi tarafından yapılmasını öngörüyoruz. Eğer böyle bir düzenleyici kurumunuz olmazsa her şeyin layüsel olduğu, bir denetimin olmadığı, belki o zaman daha yabancı tekellerin serbest piyasanın şartlarından ve dinamizminden yararlanarak çok aşırı bir tüketim profiline girdikleri bir manzarayla karşı karşıya kalabiliriz. Aksine, bu kanun ve bu kanunun koruduğu Kurul kamu sağlığını, kamu güvenliğini korumanın yanında devletimizin bu anlamda vergi kaybını da önlemeyi hedeflemektedir.

Tabii, kaçakçılık yine bu Kurulun bizatihi görev alanı içerisinde değildir. Diğer konuya ilişkin: Devletimizin görevli kıldığı -İçişleri Bakanlığı, Gümrük Muhafaza Teşkilatı gibi- kuruluşlarla ortak bir çalışma içerisinde, ülkemizdeki bu kaçakçılık ve yasa dışı illegal üretimin önüne geçme konusunda da yine bu Kurulun önemli görevi vardır ve diğer kuruluşlara bu anlamda servis vermektedir.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, Sayın Başkanım; bu -Kurul, daha önce çıkmış olan ve Anayasa Mahkememiz tarafından iptal edilen- yasal boşluğun doldurulmasını amaçlamaktadır. Eğer Parlamentomuz bu konuda gerekli onayı verirse tam anlamıyla önümüzdeki dönemde işlevini tamamlayabilmek için hukuksal bir platforma kavuşmuş olacak ve devletimizin, milletimizin kendinden beklemiş olduğu bu görevleri yerine getirecektir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.17

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.32

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK(Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu  açıyorum.

125 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Tasarının maddelerine geçilmesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tasarının maddelerine geçilmesini yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜTÜN, TÜTÜN MAMULLERİ, TUZ VE ALKOL İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN YENİDEN YAPILANDIRILMASI İLE TÜTÜN VE TÜTÜN MAMULLERİNİN ÜRETİMİNE, İÇ VE DIŞ ALIM VE SATIMINA, 4046 SAYILI KANUNDA VE 233 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUNDA

DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1- 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 4 üncü maddesinin başlığı “Kurum personelinin statüsü, atanma usulü ve özlük hakları” olarak değiştirilmiş, birinci fıkrasının sonuna “Diğer personelin ataması ise Kurul tarafından belirlenen personel politikası çerçevesinde Başkan tarafından yapılır.” cümlesi eklenmiş, üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“Kurul Başkan ve üyeliklerine atananlar ile ekli (I) sayılı cetvelde gösterilen kadrolarda bulunan Kurum personeli, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabidir. Emeklilik yönünden, Kurul Başkanına bakanlık müsteşarı, Kurul üyelerine bakanlık müsteşar yardımcısı, Kurum başkan yardımcılarına bakanlık genel müdürü,  I. hukuk müşavirine bakanlık I. hukuk müşaviri, daire başkanlarına bakanlık genel müdür yardımcısı ve Kurum meslek personeline kazanılmış hak dereceleri itibarıyla karşılık gelen Başbakanlık Uzmanı ve Başbakanlık Uzman Yardımcıları için tespit edilen ek gösterge ve makam tazminatı uygulanır. Bu görevlerde 1 inci derece için belirlenmiş olan ek göstergelerin uygulanması suretiyle geçirilen süreler makam tazminatı ödenmesini gerektiren görevlerde geçmiş sayılır. Diğer personel hakkında ise genel hükümler esas alınır.”

“Meslek personeli; başuzman, uzman ve uzman yardımcılarından oluşur. Uzman yardımcılığına atanabilmek için adaylarda 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan şartlara ek olarak;

a) En az dört yıllık eğitim veren; tıp, hukuk, iktisat, işletme, siyasal bilgiler, iktisadi ve idarî bilimler fakülteleri ile makine, endüstri, kimya, gıda, ziraat, tütün teknolojisi mühendisliği veya fen edebiyat fakültelerinin biyoloji veya kimya bölümlerinden veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış yurt dışındaki fakülte veya yüksek okullardan mezun olmak,

b) Yapılacak yarışma sınavında başarılı olmak,

c) Sınavın yapıldığı yılın Ocak ayının ilk gününde otuz yaşını doldurmamış olmak,

d) Daha önce uzman yardımcılığı yarışma sınavına iki defadan fazla katılmamış olmak,

şartları aranır. Uzman yardımcılığına atananlar, üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak kaydıyla Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından en az (C) düzeyinde veya buna denk kabul edilen uluslararası geçerliliği bulunan yabancı dil puanı alması, hazırlayacakları uzmanlık tezinin oluşturulacak jüri tarafından kabul edilmesi ve yeterlik sınavında başarılı olması halinde uzman olarak atanır ve bunlara bir defaya mahsus olmak üzere bir derece yükseltilmesi uygulanır. Mazereti olmaksızın tez hazırlamayan veya sınava girmeyen ya da sınavda iki defa başarısız olanlar, Kurumda durumlarına uygun kadrolara atanırlar. Kurumun meslek personelinin yarışma ve yeterlik sınavları, çalışma usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Kurumda istihdam edilecek personele ilişkin kadro, sınıf, unvan ve dereceleri ekli (I) sayılı cetvelde gösterilmiştir. Bu Kanun ekindeki (I) sayılı cetvelde yer alan toplam kadro sayısı geçilmemek ve mevcut kadro unvanları ile 14/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki cetvellerde yer alan kadro unvanlarıyla sınırlı olmak üzere, kadro, sınıf, unvan ve derecelerinin değiştirilmesi ile boş kadroların iptali Bakanlar Kurulu Kararı ile yapılır.  

Kurum personeli, ilişkili Bakanlık haricinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarında geçici olarak görevlendirilemez.”

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Faik Öztrak.

Buyurun Sayın Öztrak. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 125 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi şahsım ve grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli üyeler, konuştuğumuz yasa tasarısının 1’inci maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 4733 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesindeki sakıncaları ortadan kaldırma amacına yöneliktir. Bu kapsamda getirilen düzenleme ile piyasa düzenleyicisi görevini üstlenen bağımsız kurumun personelinin uzman ve uzman yardımcılarından oluşmasına ve uzman yardımcısı atamalarında liyakati esas alan bir yapılanmaya imkân verilmektedir. Bu düzenleme, Kurumu, bir uzmanlık ve ihtisas kurumuna dönüştürmek bakımından olumludur. Bununla birlikte “uzman ve uzman yardımcılarının tütün ve alkol piyasası uzmanı ve uzman yardımcısı” olarak tanımlanmasının uzmanlığın konusunu daha iyi ifade edeceği ve daha yararlı olacağını düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz maddenin yukarıdaki olumlu yönlerine karşın maddede yer alan ve Kurum içinde yönetimin uyum ve istikrarını bozabilecek bir düzenlemeye de dikkat çekmekte yarar görmekteyim. 4733 sayılı Yasa’nın 4’üncü maddesi, Kurum başkan yardımcılarının kurul kararıyla atanmasını öngörmektedir. Mevcut düzenlemeyle de başkan yardımcıları dışında diğer personelin ataması Başkana bırakılmıştır. Bu yapı, Kurul ve Kurum arasındaki dengeyi bozma riskini taşımaktadır. Kurul Başkanı Kurumun en üst amiridir, ancak Kurul da karar organıdır. Başkan yardımcılarının atamasında Kurul Başkanının herhangi bir söz hakkı olmaması, buna karşılık diğer bir üst düzey yönetici kadrosunu oluşturan daire başkanlarının atamasında da Kurulun hiçbir yetkisinin olmaması yanlıştır. Bu nedenle, ilgili maddede aynen BDDK Yasası’nda olduğu gibi Kurum başkan yardımcıları ve daire başkanlarının Kurul Başkanının önerisiyle Kurul tarafından atanmasını sağlayacak şekilde düzenlenmesi, denge ve uyumu sağlamak bakımından yerinde olacaktır.

Değerli milletvekilleri, yüksek heyetiniz huzuruna gelen bu yasa tasarısıyla tütün, tütün mamulleri ve alkollü içkilerin üretimine, iç ve dış alımına, satımına yönelik politika ve stratejileri doğrudan ya da dolaylı etkileyecek kuralların da ihdasına çalışıyoruz. Bu nedenle, kanun tasarısının öznesi olan tütün ve tütün üretimine ve alkollü içkilerin ana girdilerinden birini üreten üzüm üreticilerinin sorunlarını dikkatinize sunmanın yararlı olacağını düşünüyorum.

Değerli üyeler, Türk çiftçisi, tarım sektörünün pek çok alanında olduğu gibi tütün üretiminden de vazgeçirilmektedir. Dünyaca ün yapmış Türk tütünü topraklarımızı yavaş yavaş terk etmeye başlamıştır. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre tütün ekilen topraklar 2000-2006 döneminde üçte 1’den fazla gerileyerek 1 milyon 462 bin dekara düşmüştür. Aynı dönemde üretim miktarındaki gerileme daha da çarpıcıdır. 2000-2006 döneminde tütün üretimi yarıya inmiştir. Üretim, 1987 yılından bu yana ilk kez 2006 yılında 100 bin tonun altına düşmüştür. Üretimin ekilen alandan daha hızlı gerilemesi neticesinde dekar başına elde edilen tütün verimi ise aynı dönemde 85 kilogramdan 67 kilograma düşmüştür.

Değerli üyeler, dünya ile karşılaştırıldığında Türkiye’nin dünya tütün üretimi içindeki payının da hızla gerilediği dikkati çekmektedir. Nitekim FAO verilerine göre, 2000 yılında dünya işlenmemiş tütün üretiminin yüzde 3’ünü yapan Türkiye, 2006 yılında toplam üretimin yüzde 2,1’ini yapar hâle gelmiştir.

Değerli vekiller, ülkemizde tütün üretimi genellikle Ege, Karadeniz, Marmara ve Doğu, Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde gerçekleştirilmektedir. Makineden ziyade insan emeğine dayalı olarak gerçekleştirilen tütün üretimi ve işlenmesi bu özelliğiyle birçok ailenin geçim kaynağıdır. Bazı bölgelerde ise ekolojik olarak ekilebilecek tek üründür. Bununla birlikte, Tütün ve Tütün Mamulleri ve Alkollü İçecekler Piyasası Düzenleme Kurulu verilerine göre, ülkemizde tütün üretiminden geçinen vatandaşlarımızın sayısı tüm bölgelerde hızla azalmaktadır. Tarımda yaşanan ve 1,5 milyonu aşan iş kayıplarına, Hükûmetin tütün ile ilgili politikaları da önemli bir katkı yapmaktadır. Bu azalışın yaklaşık yüzde 10’u tütün üreticisinin bu üretimden çekilmesinden kaynaklanmaktadır.

Değerli üyeler, veriler karşılaşılan manzarayı oldukça net bir biçimde ortaya koymaktadır. Çiftçi tütün üretiminden vazgeçirilmektedir. Dünyanın sayılı tütün üreticilerinden birisi olan ülkemizin bu konumundan hızla uzaklaştığı anlaşılmaktadır. Dünya tütün üretimindeki ağırlığımız hızla gerilemektedir.

Değerli milletvekilleri, dikkatinizi çekmek istediğim bir diğer husus ise, özelleştirme uygulamalarının endüstriyel tarım sektöründe yarattığı sıkıntılardır. Tekelin tütün ve tütün mamulleriyle ilgili bölümü yeni özelleştirilmiş olmasına karşın önümüzde daha önce gerçekleşen içki fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili bir tecrübe bulunmaktadır. Bu tecrübeyi en ağır şekilde yaşayan illerden birisi de Tekirdağ’dır. 2004 yılında Tekelin içki bölümünün özelleştirilmesiyle birlikte Tekirdağ’da üzüm üreticileri ciddi bir darboğaz ile karşılaşmışlardır. Özelleştirme öncesinde üzüm üreticilerinin eline kilogram başına 35 kuruş geçerken şimdi 25 kuruş geçmektedir.

Bir de özelleştirilen fabrikalardaki işçilerin mağduriyetleri bulunmaktadır. Örneğin, Tekirdağ İçki Fabrikasında özelleştirme öncesinde 280 personel çalışmaktayken şu an itibarıyla ilgili fabrikada 115 personel çalışmaktadır. Ayrıca Şarköy, Hoşköy, Uçmakdere Şarap Fabrikaları da kapatılmıştır. Bu kapatılan fabrikaların arazilerinin bir kısmı bölge halkı tarafından bu fabrikaların yapımı için bağışlanmıştı. Şimdi bu araziler, üzerindeki tesislerle birlikte boş durmaktadır. Devletin tekel olduğu ve tarımda önemli bir üretici kitlesinden girdi alan sektörlerde yapılan özelleştirmelerde, sadece elde edilecek paraya odaklanan ve ham madde üretiminden nihai tüketiciye kadar uzanan zincirde ortaya çıkacak ekonomik etkinlik sorunlarını, sosyal sıkıntıları görmezden gelen yaklaşımın ortaya çıkardığı bu manzara gerçekten çok üzücüdür.

Bu çerçevede, bugün yasasını görüşmekte olduğumuz Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kuruluna bu açıdan önemli görevler düştüğünü söylemeliyim. Geniş üretici kitlelerinin ürettiği tarımsal girdileri kullanan sektörlerdeki düzenleyici kurumlar, sadece mamul piyasasında rekabet koşullarını sağlamaya odaklanmamalıdır. Sektörün uzun vadeli gelişmesi ve çiftçinin sürdürülebilir bir biçimde üretim yapabilmesi konusunda stratejileri de ilgili bakanlıklarla birlikte üretebilmelidirler. Bu çerçevede, Türk tütününün ve üreticisinin, alkol ve alkollü içkilerin girdisini üreten çiftçilerimizin içeride ve dünya piyasalarındaki durumunu iyileştirmek konusunda Kurumun yapabileceği çok şey olduğuna inanıyorum. Yasa teklifiyle getirilen uzmanlaşma olanağının böyle bir yaklaşımın da önünü açmasını bekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın kalan bölümünde kısaca ekonomideki genel duruma değinmek istiyorum. Türk ekonomisinin bugünkü durumuna baktığımız zaman, büyüme performansının 2005’ten sonra bize benzeyen ekonomilerin gerisine düştüğünü görüyoruz. Dış rekabete açık imalat sanayi üretiminde çok ciddi bir yavaşlama var. Geri dönmeyen krediler, iflaslar sanayi sektöründe giderek artmaya başladı. Esnaflarla konuştuğunuz zaman esnafın kan ağladığını görüyoruz. Tarımda girdi fiyatlarının yükselmesi, ürünün para etmemesi nedeniyle fiyat ve maliyet arasında çiftçi sıkışmış durumda. İşsizlik hızla artıyor, buna rağmen enflasyon düşmüyor. Dış açık hızla büyüyor. Ülkenin döviz cinsinden açık pozisyonu hızla artıyor.

Bütün bunların arkasında, dönüp baktığımız zaman, ne son dönemde yaşanan siyasi gerginlik var ne de dünya piyasalarında yaşadığımız sıkıntılar var.

Aslında bu gelişme Türkiye’de 22 Temmuzdan beri sürekli yaşanıyor, hatta daha öncesinde başladı, hatta 2005’ten bu yana -biraz önce arz etmiştim- Türkiye’deki büyüme bize benzeyen ekonomilerin gerisine düştü. 2002-2005 döneminde, biz, bize benzeyen ekonomilerin üstünde büyüdük. 2005’ten sonra, biz, bize benzeyen ekonomilerin çok altında büyüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FAİK ÖZTRAK (Devamla) – Bunun arkasında, baktığımız zaman, Hükûmetin Türkiye’de uygulamakta olduğu bu küresel piyasalardan gelen aşırı likiditeye kayıtsız kalması ve Türkiye’nin hazmetme kapasitesinin üzerinde sermaye girişine izin vermesi var. Böyle bir gelişmenin Türkiye’nin rekâbet gücü üzerinde yaptığı tahribat sonucunda Türkiye giderek yapışkan bir durgunluğa giriyor, aynen daha önce Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi.

Şimdi, son dönemde Hükûmet tarafından yaratılan siyasi gerginlik ve dışarıdaki dalga bu olayı çok daha büyütme riskini taşıyor. Ama dönüp baktığımız zaman, seçimlerden bu yana ekonomide atılan reformların gerçekleştirilmesi yönünde herhangi bir adım yok, mali dengeler açısından bunları düzeltecek herhangi bir düzenleme yok. Çok tehlikeli bir noktaya doğru gidiyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztrak.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Akif Paksoy.

Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Hatibin konuşması bitinceye kadar görüşmeleri uzatmak için oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Paksoy.

MHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 125 sıra sayılı Tütün ve Tütün Mamulleri Kanunu ile 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Yapılan Değişiklik hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunun birinci maddesinin (d) fıkrasında uzman yardımcılığına alınanlar için kamu personeli yabancı dil bilgisi seviyesi tespit sınavından en az  (c) düzeyinde veya buna denk kabul edilen uluslararası geçerliliği bulunan kurumlardan alınan belge şartı getirilmektedir. Bu dil şartı ilk personel alımında istenmemiştir. Ancak, Hükûmetiniz tarafından her alanda olduğu gibi sonradan bu değişiklikler yapılmıştır. Acaba diyorum bu değişiklikle, Türk dilinin, ana dil yerine ikinci dil olmasını mı amaçlıyorsunuz? Dil bilen eleman istiyorsanız yarışma sınavı açar, şartlarını belirler öyle alırsınız.

İstediğiniz zaman istediğiniz yasayı apar topar Meclis gündemine getiriyorsunuz, bir çoğu Anayasa’ya, mevcut yasalara aykırı olan düzenlemeleri kanuna monte ediyorsunuz. Nasıl olsa Sayın Cumhurbaşkanı veto etmiyor. O zaman muhalefete tek yol kalıyor, o da Anayasa Mahkemesine başvuruyor. Sonra da yargıdan işinize gelmeyen kararlar çıkınca yargıyı eleştiriyorsunuz.

657 sayılı Yasa’da memuriyete girişte yaş üst sınırı olmamasına rağmen, bu tasarıda sınavın yapıldığı yılın  ocak ayının ilk gününde otuz yaşını doldurmamış olma şartı aranmaktadır. Bu da işsiz gençlere sizin müjdeniz olsa gerek. Soruyorum sizlere: 657 sayılı Yasa’da böyle bir düzenleme var mı? Bu düzenleme Anayasa’nın eşitlik ilkesine de aykırıdır.

Başka bir husus ise: Kamu personelinin ilişkili bakanlık haricinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarından geçici olarak görevlendirilmeyeceğine dair tekliftir. Bu durumun ne yasal ne de hakkaniyete uyar bir tarafı var. Yani Kurumdaki bir uzmanı yarın Cumhurbaşkanlığı geçici görevle istese vermeyecek misiniz? Veya Başbakanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi istediği takdirde buna hayır mı diyeceksiniz? Bunun bir örneği var mı? Bu hususun düzeltilmesini talep ediyoruz.

AKP’nin yaptığı yasalarda “ben yaptım oldu” mantığı geçerli. İşte adaletsizlik örneği: Uzmanlığa alınma şartlarına en az dört yıllık eğitim veren; tıp, hukuk, iktisat, işletme, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri ile makine, endüstri, kimya, gıda, ziraat, tütün teknolojisi mühendisliği veya fen edebiyat fakültelerinin biyoloji ve kimya bölümlerinden mezun olmak şartı getirilirken, elektrik  ve çevre mühendisleri bu kapsam dışında tutulmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak yukarıda zikredilen bölümlere elektrik ve çevre mühendislerinin de dâhil edilmesini teklif ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; getirilen düzenlemede “Meslek personeli, baş uzman, uzman ve uzman yardımcılarından oluşur.” denilmektedir. Bu üst kurulda baş uzman kadrosuna niçin ihtiyaç duyulduğunu merak ediyoruz. Kanunun bu kısmının da “Meslek personeli, uzman ve uzman yardımcılığından oluşur.” şeklinde değiştirilmesini teklif ediyoruz. Bizce daire başkanlığı ve uzman kadroları arasında baş uzman ara kadrosuna ihtiyaç yoktur. Ancak, bu kadroya atayacak arkadaşlarınız varsa ona bir şey diyemem.

Bir başka eksiklik ise, diğer üst kurullarda Kurul üyelerinden iki yıllık görev süresini tamamlamış olanlar arasında kura çekilerek kurası çıkan üyenin görevi sona erdirilmekte, böylece kurayla yeni üyelerin atanmasına imkân tanınmaktadır. Ancak, Kurumda bu hüküm göz ardı edilmiştir. Söz konusu Kurumda iki yıllık görev süresini tamamlayan üyelerin, kurayla yenilenmesinin uygun olacağını düşünüyoruz. Bu üst kurulda bu şekilde, diğerinde başka bir şekilde görev süresinin düzenlenmesi bizce mantıklı değildir. Bu düzenleme, Hükûmetinizin kamu yönetiminde koordinasyona ve işleyiş birliğine riayet etmediğinin açık delilidir.

2’nci maddede ise, Alkol Piyasası Daire Başkanlığı ve Alkollü İçkiler Daire Başkanlığı olarak iki daire başkanlığı oluşturulmuştur. Şu an aynı görevi bir daire başkanlığı yürütmektedir. Mevcut Başkanlığın adının Alkol ve Alkollü İçkiler Daire Başkanlığı olarak düzenlenerek yeni bir daire başkanlığının getireceği ilave külfet bertaraf edilebilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet üyeleri sürekli olarak olumlu önerilere açık olduklarını beyan ediyorlar. Ancak, bizim hiçbir önerimizi dikkate almıyorlar. Mevcut düzenlemeyle, doktorasını yapmış olanlardan sadece gıda ve kimya mühendislerinin mülakatla atanmasına imkân tanınmaktadır. Mülakatla belediyelerde yaptığınız atama herhâlde yetmedi, şimdi sıra üst kurullarda mı? Bu, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı, şahsa özel bir düzenlemedir. Bu hatadan dönülerek diğer bölümlerden de doktorasını yapmış olanların atanmasına imkân tanınmasını istiyoruz.

Bir yasa hazırlanıyor, her tarafı sakatlıklarla, özel ayrıcalıklı düzenlemelerle dolu. Neresini düzeltmeye kalksak elimizde kalıyor. Mesela, Tekel AŞ’den toplam 15 kişinin Tütün Kurumuna mülakatla geçmesi başka bir ayrıcalık örneği. Böyle diyeceğinize, “Biz torpille 15 kişiyi alacağız.” deyin daha iyi, dürüstçe bir davranış olur. Ondan sonra diyorsunuz ki: “Bizim partimizin adında ‘adalet’ var.” Bu mu adalet? O zaman, yarışma sınavıyla girecek olan gençlerimize haksızlık yapmış olmuyor musunuz? O zaman, Tekel AŞ’de on yıl çalışanlarda yaş şartı aranmayacaksa, yarışma sınavıyla girecek personele de yaş şartı aranmasın. Zaten memuriyete girişte ne Anayasa’da ne de 657 sayılı Yasa’da üst yaş sınırı yok. Alt sınır ise on sekiz yaştır.

Kadro cetvelinin incelenmesinden de, Kurumda memur, büro memuru, iletişim görevlisi gibi kadro ve çalışan personelin verimliliğinin ve başarısının yükseltilmesi için yükselebilecekleri unvanlar bulunmamaktadır. Bu personeli hem motive etmek hem de yasal olarak en doğal hakları olan görevde yükselme haklarını sağlamak için kadro cetvelinde şef unvanının da eklenmesi gerekmektedir. Kurumda, uzman olarak atanmış mühendisler ile diğer mühendisler arasında özlük hakları bakımından da büyük adaletsizlik bulunmaktadır; bu bir haksızlıktır. Bir defaya mahsus olmak üzere, Kurumda mühendis olarak görev yapan personelden isteklilerin uzman olarak atanması bu haksızlığı giderecektir diyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paksoy.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 27 Mart 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 19.58

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.