DÖNEM: 23 CİLT: 17 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 82’nci
Birleşim 26 Mart 2008 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - YOKLAMA III.
-GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, emeklilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması 2.- Tokat
Milletvekili Hüseyin Gülsün’ün, meslek lisesi ve teknik eğitim fakültesi
mezunlarının sorunlarının çözümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin de aynı konudaki ifadesi 3.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ordu ilindeki yolsuzluk iddialarına ve Emniyet
Müdürünün görevden alınmasına ilişkin gündem dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu ve 3
Milletvekilinin; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonları Raporları (2/146) (S. Sayısı: 111) 2.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/478) (S. Sayısı: 93) 3.- Bazı Yatırım
ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun
ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/480) (S: Sayısı: 94) 4.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları
Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı
ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin;
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) 5.- Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması
ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046
Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın ve 12 milletvekilinin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması
ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046
Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/538, 2/155, 2/186) (S. Sayısı: 125) V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Uşak
Milletvekili Mustafa Çetin’in, Konya Milletvekili Atilla Kart’ın konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması VI.-
OYLAMALAR 1.- Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması VII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
usta öğreticilerin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1957) 2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mut Ovası sulama suyu
inşaatı ve bir gölet projesine, - Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Van Gölü’ndeki kirliliğe, -Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’ya elektrik ve
su sağlayan barajların durumuna, Demre Çayı’nın kurumasıyla oluşan su sorununa, İlişkin soruları
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/2002, 2004, 2072, 2073) 3.- Tekirdağ
Milletvekili Faik Öztrak’ın, Tekirdağ’da bir lisenin
depreme karşı dayanıklılığının tespitine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2027) 4.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Urla-Çeşme yarımada
bölgesinin korunmasına, - Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Trakya’da su taşkınlarını önleme çalışmalarına, - Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Bodrum’da yanan bir ormanlık alanla ilgili iddialara, İlişkin soruları ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/2074, 2125, 2126) 5.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, imamların öğretmen
olarak görevlendirilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı (7/2095) 6.-Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, TRT’deki personel hareketliliğine ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/2111) 7.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan yatırımlara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in cevabı (7/2228) I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 15.03’te açılarak iki oturum yaptı. Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Türk dünyasında nevruz ve önemine ilişkin gündem
dışı konuşmasına, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay; Kars Milletvekili
Gürcan Dağdaş’ın, Kars ilinde tarım ve hayvancılıkta
yaşanan sorunlara, Edirne
Milletvekili Necdet Budak’ın, 22 Mart Dünya Su Günü’ne, İlişkin gündem
dışı konuşmalarına, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Cevap verdi. 5018 ile 2919
sayılı Kanunlara göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın
2006 yılına ilişkin dış denetimlerini yapmak üzere görevlendirilen komisyon
tarafından hazırlanan dış denetim raporlarının inceleme sonuçlarına ilişkin
Başkanlık tezkeresi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın (6/479) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri
verildiği bildirildi. Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 30 milletvekilinin, Antep fıstığı üretimi ve
ticaretinde yaşanan sorunların (10/158), Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 19 milletvekilinin,
kamyoncu-nakliyeci esnafın sorunlarının (10/159), Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 22 milletvekilinin,
Boğaziçi’ndeki kaçak ve çarpık yapılaşmanın (10/160), Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Halk
Kongresi Daimi Komitesi Başkanı WU Bangguo’nun
davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Çin Halk
Cumhuriyeti’ne, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan'ın, Slovenya Parlamento Başkanı France Cukjatı'nin davetine
icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Slovenya'ya, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan'ın, Suudi Arabistan Şûra Meclisi Başkanı
Dr. Saleh Bin Abdullah Bin Hamid’in
davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Suudi
Arabistan'a, Resmî ziyarette
bulunmalarına ilişkin Başkanlık; Almanya’ya resmî
ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, Suudi Arabistan’a
resmî ziyarette bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a,
Refakat eden
heyetlere iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık; Bazı
milletvekillerinin belirtilen sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin
Başkanlık, Tezkereleri kabul
edildi. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 55, 56, 24
ve 31’inci sıralarında yer alan 119, 120, 48 ve 69 sıra sayılı kanun tasarısı
ve tekliflerinin bu kısmın 4, 6, 7 ve 10’uncu sıralarına alınmasına; gelen
kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 125 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın kırk sekiz
saat geçmeden bu kısmın 5’inci sırasına alınmasına ve diğer kanun
tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel
Kurulun 25/3/2008 Salı ve 26/3/2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü
soruların görüşülmemesine; 26/3/2008 Çarşamba ve 27/3/2008 Perşembe günkü
birleşimlerinde 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ve 119
sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edildi. Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 5.1.1961 Tarihli ve 222
Sayılı İlköğretim Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi’nin (2/44) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi. Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/3), (10/8), (10/12),
(10/28), (10/31), (10/33), (10/38), (10/42), (10/47), (10/56), (10/59),
(10/62,) (10/64), (10/65), (10/68), (10/71), (10/84), (10/87), (10/89),
(10/98), (10/101), (10/119), (10/145), (10/146) esas numaralı Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin ön görüşmelerine devam edildi. 26 Mart 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
19.03’te son verildi.
26 Mart 2008 Çarşamba BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya),Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşimini
açıyorum. II.- Y O K L A M A BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Sayın milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce, 20 Mart 2008
tarihli 80’inci Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin İç
Tüzük’ün 71’inci maddesine göre okunabilmesi için kapalı oturuma geçmemiz
gerekmektedir. Bu nedenle, sayın milletvekilleriyle Genel Kurul Salonunda
bulunabilecek yeminli stenograflar ve yeminli görevliler dışındakilerin salonu
boşaltmalarını rica ediyorum. Tutanak özeti okunduktan sonra açık oturuma geçilecek ve
görüşmelere devam edilecektir. Sayın idare amirlerinin bu konuda yardımcı
olmalarını ve salon boşaltıldıktan sonra Başkanlığa haber vermelerini rica
ediyorum. Kapanma Saati : 14.06 İKİNCİ OTURUM (Kapalıdır) ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 14.21 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya),Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa) BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin, kapalı oturumdan sonraki Üçüncü
Oturumunu açıyorum. Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, emeklilerin sorunları hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Selçuk
Ayhan’a aittir. Buyurun Sayın
Ayhan. (CHP sıralarından alkışlar) III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, emeklilerin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması SELÇUK AYHAN
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ekonomide yaşanan
olumsuzluklardan, gerçek enflasyondan, çıkarılan dolaylı vergilerden en çok
etkilenen kesim olan emeklilerimizin, yolda, çarşıda, kafede,
nerede karşılaşırsak yakamıza yapışması ve sorunlarının yeterince dile
getirilmediğini söylemelerini de gündeme alarak yüce Mecliste konuşma yapmayı
uygun buldum. Bu vesileyle, sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen
yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, Bakanlıktan aldığım son verilere göre, toplam 7 milyon 850 bin
emekli yurttaşımız var. Bunların 4,5 milyonu Sosyal Sigortalar Kurumundan, 1
milyon 600 bin kişisi Emekli Sandığından, 1 milyon 500 bini BAĞ-KUR’dan, 200 bini de özel sandıklardan emekli maaşı
almaktadır. Bu verileri de Sosyal Güvenlik Kurumu Tahsisler Daire
Başkanlığından aldım. SSK emeklilerinin en büyük bölümü 558 YTL maaş alıyor,
ortalama maaşı ise 636 YTL. BAĞ-KUR’a baktığımızda
çoğunluk 436 YTL maaş alıyor, ortalaması ise 512 YTL. Tarım kesimindeyse alt
sınır 293 YTL, ortalama 467 YTL. Emekli Sandığında da alt sınır 740 YTL.
Türkiye’de açlık sınırının 715 YTL, yoksulluk sınırının da -4 kişilik bir aile
için- 2.328 YTL olduğunu göz önüne alırsak, bu durumda Türkiye’deki emeklilerin
yüzde 80’i açlık sınırının altında yaşamaktadır. Emeklilerimize verilen maaş
zammı bu yıl için iki dilim hâlinde yüzde 4’tür. Enflasyon ise mutfakta yüzde
25, elektrikte yüzde 17, tüpte yüzde 18, ulaşımda yüzde 20, kira artışında
yüzde 16. Emeklilerle
ilgili yeni piyango ise önümüzdeki günlerde Meclis gündemine gelecek. Emlak
vergisi oranları artırılacak, tek evi olandan bile vergi alınacak. Görülüyor
ki, bir emekli maaşı ev kirasını ancak karşılıyor; evi olanı göz önüne
aldığımızda ise, onun yakıt, elektrik, telefon, su, aidat giderlerini ancak
karşılıyor. İnsanlar daha iyi
yaşamak için çalışırlar. Dünyadaki teknolojik gelişmenin, bilimsel gelişmenin
temelinde hep daha iyi yaşama arzusu vardır. Emekli olduklarında da son
yıllarını, çocuklarının gelecek kaygısını taşımadan geçirmek isterler. Ama ne
yazık ki, ülkemizde emekli olmak, açlık, sefalet, yoksulluk ve ıstırap
demektir. Ekonominin
istikrarından, düzgünlüğünden bahsediyoruz. 450 milyar dolar borç, 35 milyar
dolar cari açık, 100 milyar dolar vergisiz faiz götüren sıcak para, siftah
etmeden dükkân kapatan esnaf ve işsizlikte dünya onunculuğu. Düzgün ekonomiden
bahsettiğimiz de bu. Kredi kartları faciası da insanları böbreklerini satışa
çıkarır duruma getirdi. Bu da ayrı bir trajedi. Peki, bizler
neler yapıyoruz? Türkiye’nin gündemini farklı noktalara çekerek bu sorunları
örtbas ediyoruz. Üniversitelere 1980 öncesi çatışma ortamını şırınga ediyoruz.
Devletin kurumlarıyla çatışıyoruz. Halkımızı bu dünyada çektikleri ıstıraptan öbür
dünyada kurtulacakları vaatleriyle kandırmaya çalışıyoruz. Ülkemizin coğrafi
konumu, yer altı-yer üstü kaynakları, genç nüfusu her
türlü sorunu aşmaya muktedirdir; yeter ki gerçeklere, gerçek sorunlarımıza
dönelim. Yoksa, tam bir müstemleke olmaya doğru gidiyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, emeklilerimizin yaşam standardını iyileştirmek için bir an önce
somut adımlar atmalıyız. Ulusal kaynaklarımızı daha verimli kullanmalıyız. Kamu
mallarını düşük değerlerle yakınlarımıza verip onların yüksek bedelle satması
anlayışını bırakmalıyız. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SELÇUK AYHAN
(Devamla) – Bir an önce, yabancı paraya yüksek faiz kazandıran finans
ekonomisinden istihdam yaratan üretim ekonomisine geçmeliyiz. Cari açığı
azaltacak, ithalat-ihracat dengesini ithalat lehine değiştirecek düzenlemelere
ağırlık vermeliyiz. Yandaşlarımıza dönük yasalar çıkarmak yerine, bir an önce,
kayıt dışına son veren adil bir vergi sistemi oluşturmalıyız. Vatandaşa “En az
3 çocuk yapın.” tavsiyesinde bulunacağımıza, çocuklarımızı iyi yetiştirecek,
iyi eğitecek, onlara iş alanları yaratacak ortamları oluşturmak için
çalışmalıyız. Sözlerimi Yüce
Atatürk’ün bu konudaki veciz sözleriyle noktalamak istiyorum: “Bir milletin
yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin
göstergesidir.” Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ayhan. Gündem dışı
ikinci söz, mesleki teknik eğitim konusunda söz isteyen Tokat Milletvekili
Sayın Hüseyin Gülsün’e aittir. Buyurun Sayın
Gülsün. (AK Parti sıralarından alkışlar) 2.- Tokat Milletvekili Hüseyin Gülsün’ün, meslek lisesi ve
teknik eğitim fakültesi mezunlarının sorunlarının çözümüne ilişkin gündem dışı
konuşması ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin de aynı konudaki ifadesi HÜSEYİN GÜLSÜN
(Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; meslek liselerinin ve teknik
eğitim fakültesi mezunlarının sorunları hakkında gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. Teknik eğitim
fakültesi mezunları, teknik öğretmen olarak üniversitelerimizden mezun
olmaktadır. Ancak, bu alanda Millî Eğitim Bakanlığımızın yaptığı öğretmen
alımının sayısının düşük olması, unvan problemi ve işsizlik nedeniyle
inanılmayacak derecede sıkıntı içinde bulunmaktadırlar. 1999 yılından itibaren
meslek liselerine kat sayı uygulamasının başlaması nedeniyle lisans eğitimi
almak isteyen meslek lisesi mezunları mecburen teknik eğitim fakültelerine
gitmek zorunda, ancak 1999-2007 arasında Millî Eğitime teknik öğretmen olarak
atanan kişi sayısı sadece mezunların yüzde 3’ü kadardır. Örneğin, teknik eğitim
fakültesi otomotiv öğretmenliği bölümünden 2000 yılından bu yana sadece 22 kişi
atandı. Buna karşılık her yıl yaklaşık 900 mezun vermeye devam etti ve hâlen
veriyor. Yani, son sekiz yılda bu alandan 7.200 mezun çıktı ve sadece 22 kişi
atandı. Diğer bölümlerden mezunların durumu da bundan farklı değildir. Peki,
geri kalan mezunlar ne yapıyor? Asıl sorun burada. Fabrikalar işi almıyor,
alsalar da teknisyen ve ustalarla aynı statüde çalıştırıyorlar veya ücret
açısından farklı muamele uygulanıyor. Örneğin, bir fabrikada mühendislerle yan
yana çalışan teknik öğretmenler 1.100 YTL civarında maaş alırken, mühendisler
2.500 YTL civarında alıyorlar. Yaptıkları iş aynı. Teknik
öğretmenleri koyacak kadro bulamayan fabrikalar, genellikle lise mezunlarının
yer aldığı teknisyen kadrosuna alıyorlar çünkü teknik öğretmenlerin, dört yıl
lisans eğitimi almalarına rağmen imza yetkisi yok, unvanı yok, mühendis desen
değil, teknisyen desen değil, öğretmen okulda olur diyorlar. Unvan sorunu,
büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor. Mühendislik
fakültesi ile teknik eğitim fakültesinin ders programları kıyaslandığında,
yüzde 85 civarında aynı olduğu görülüyor. Verilen eğitimin içeriği ve süresi
aynı ama mezun olduktan sonra şartlar aynı değil. Sanayinin ihtiyacı, kaliteli
meslek lisesi eğitimi almış ara eleman fakat meslek liselerinin son yıllardaki
sorunlarından dolayı önü kapalı olduğu için iyi öğrenciler bu liselere
gitmemektedirler. On yıl öncesine kadar devletin yaptığı sınavla girilen meslek
liseleri, şimdi, hiçbir okula girememiş, başarı seviyesi düşük, öğretmenlere
kafa tutabilen öğrencilerin yer aldığı okullar hâline gelmiştir. Oysa 1999
öncesinde üniversite sınavında dereceye giren meslek liseleri vardı. Kısacası,
şu anki meslek liseleri, ne sanayinin, piyasanın ihtiyacını karşılıyor ne
üniversitelerin ne de ailelerin. Üniversiteler
kararlarını masa başında veriyorlar ama sanayi, üretim, ihracat, masa başında
olmuyor, çıkıp sahada gezmek, işverenlerle görüşmek gerekiyor. Kat sayı engeli,
Türkiye’de ara eleman yetişmesini âdeta durdurdu. Bir holding “Meslek Lisesi
Memleket Meselesi” adı altında bir kampanya başlattı ve meslek liselerini
özendirmeye çalışıyor çünkü bu grubu büyüten ve geliştiren, fabrikalarında
çalıştırdıkları meslek eğitimi almış kişiler. Mesleki eğitimdeki durumun
vahametini gören bu grup, büyük bir kampanya başlattı. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Çok haklısınız, bu Millî Eğitim Bakanı görevden alınmadan çözülmez
bunlar! HÜSEYİN GÜLSÜN
(Devamla) – Geçenlerde bir otomobil fabrikası mühendis ilanı vermiş ve parantez
içerisinde “Meslek lisesinin üzerine mühendislik eğitimi almış olmak, tercih
sebebidir.” şeklinde not koymuş. Bu fabrikanın insan kaynakları bölümünü aradım
ve bu durumun mümkün olmadığını, meslek lisesi mezunlarının kat sayı sorunundan
dolayı mühendislik fakültelerine gidemediklerinden bahsettim. Onlar da bu
durumu bilmediklerini ve eskiden, bu şekilde olan kişileri çalıştırdıklarını
söylediler. Demek ki, mesleki eğitim üzerine mühendislik eğitimi almak, bu tür
önemli bir fabrikanın ilk tercihi. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) HÜSEYİN GÜLSÜN
(Devamla) – Buna göre, son derece ilkel bir kural olan kat sayı uygulamasının
devamı yanlıştır. İletişim meslek
lisesi mezunlarının tercih edebileceği bir lisans bölümü yok. İletişim
mezunları, iletişim fakültesine giremiyor; makine teknik lisesi mezunu, makine
mühendisliğine giremiyor; bilgisayar bölümü mezunu, bilgisayar mühendisliğine
gidemiyor. Sizce bu adaletsizlik değil mi? İnanın bana, bizden çok daha
gerideki ülkeler dahi bu durumu bilseler bizi eleştirirler. Teknik eğitim
fakültesi mezunlarının unvan sorununa ve meslek liselerine uygulanan sorunlara
acil çözüm üretilmesi, Millî Eğitim Bakanlığımızın çözüm bulması çağrısında
bulunuyor, hepinizi saygı ve sevgilerle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Gülsün. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Çok kısa bir sözüm olacak Sayın Başkanım. BAŞKAN – Buyurun. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Gülsün’ü dinlerken çok üzüldüğümü belirtmek istiyorum.
Elektrik bölümünde okuyan bir çocuk, elektrik mühendisliğine giremiyor; bilgisayar
bölümünde okuyan bir çocuk, bilgisayar mühendisliğine giremiyor; doğrudur.
Buyurun, getirin, ilgili mühendislik hakkını verelim hep birlikte; hadi!
Buyurun, yapın! İlgili mühendisliğe girerken kat sayı problemi yaşanmasın, biz
destekliyoruz. Buyurun, gelin, hemen yarın sabah çözelim bunu. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın İnce. Gündem dışı
üçüncü söz, Ordu ilindeki yolsuzluk iddiaları ve İl Emniyet Müdürünün görevden
alınmasıyla ilgili söz isteyen Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan Yalçın’a aittir. Buyurun Sayın
Yalçın. (MHP sıralarından alkışlar) 3.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ordu ilindeki
yolsuzluk iddialarına ve Emniyet Müdürünün görevden alınmasına ilişkin gündem
dışı konuşması ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; temsil etmekten onur duyduğum
Ordu ilinde yaşanan yolsuzluklar ve Ordu İl Emniyet Müdürünün görevden
alınmasıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın
milletvekilleri, ülkemizde neredeyse her gün bir yolsuzluk çetesinin ortaya
çıkarıldığına şahit olmaktayız. Vatandaşlarımız operasyon isimlerini birbirine
karıştırır, âdeta takip edemez hâle gelmiştir. Futboldan sağlığa, enerjiden KÖYDES’e her alanda suç örgütleriyle kuşatıldığımızı
görmekteyiz. Ortaya çıkan
yolsuzlukların gizlenemeyecek kadar aleni hâle geldiği ya da birçoğunun da rantı paylaşmada çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle adliyeye
intikal ettiği düşünülünce, esas ürkütücü olan, ortaya çıkarılamayan
yolsuzluklar ve suç çetelerinin büyüklüğü gerçeğidir. Türkiye’nin en
güzel yaylalarına, en güzel sahil şeridine, en zengin bitki çeşitliliğine sahip
olan Ordu da, ne yazık ki, her geçen gün artarak devam eden yolsuzluk
olaylarıyla gündeme gelmektedir. Ordu, KÖYDES
ödeneğinin en çok gönderildiği iller arasındadır. Bütün uyarılarımıza rağmen
KÖYDES işleri İhale Kanunu kapsamına alınmadığı gibi başka bir disipline de
tabi tutulmamıştır. Bu nedenle, iyi örnekleri de olmasına rağmen birçok ilde
olduğu gibi Ordu’da da Vali ve kaymakamlar, iktidar partisi yöneticileri ve
özellikle İl Genel Meclisi üyelerinin baskısıyla kendileri ya da yakınlarına iş
vermeye zorlanmış, bu baskılar çoğu zaman da sonuç vermiştir. İyi niyetle
başlatıldığına inandığımız KÖYDES, yandaşlara rant
dağıtım sistemi hâline dönüşmüştür. Bu şekilde iş alanların önemli bir kısmının
ilk defa müteahhit olduğu da bilinmektedir. Bu nedenle birçok proje layıkıyla
yapılamamış, birçok proje ise akmayan sular, geçilemeyen yollar şeklinde kamu
parasının çarçur edilmesiyle sonuçlanmıştır. Her iki hâlde de iş almak için
iktidar gücünü kullananlar, istismarlarının gizlenmesi için de aynı yola
başvurmaktadırlar. İktidar partisi
mensubu İl Genel Meclisi üyelerinin çoğu muvazaalı kurulmuş şirketler eliyle
hem ihaleyi alan hem de ihaleyi veren makam olmakta bir sakınca
görmemektedirler. Bir kısım Meclis üyesi hakkında açılmış davalar olduğu gibi,
Ordu il bütçesini yöneten İl Genel Meclisi Başkanı hakkında da kamu kurumunu
dolandırmak suçundan Ordu Ağır Ceza Mahkemesinde açılmış davalar bulunmaktadır.
AKP’li
belediyeler yandaşlarına sahte iş bitirme belgeleri vermekte, suçüstü
yakalandıklarında da sehven verildiği belirtilmektedir. Ordu’da ve Türkiye’de
sayısız AKP’li belediye, ödeneğini çıkarma vaadiyle evsel atık su projesi
yaptırmaya âdeta mecbur edilmekte, piyasa fiyatlarının 2-3 katı proje parası
alınmaktadır. İktidarla aynı
kulvarda olmakla övünen, arkasında Hükûmetin olduğunu
söyleyen bir memur sendikası, TOKİ’nin kendilerine
ucuz konut yapacağını belirterek, şahsımın ve TOKİ Başkanlığının bütün uyarılarına
rağmen 2 bine yakın insandan bu yolla para toplayabilmekte, taahhütlerini
yerine getiremeyince de siyasi nüfuz ile, zarar
görenleri sindirebilmektedir. İlimizde birçok
kamu kurumunu kömür yolsuzluğu yaparak dolandırdığı iddia edilen bir çete
yakalanmış, operasyonlar devam ederken de İl Emniyet Müdürümüz ne yazık ki
görevden alınmıştır. Müfettiş raporuna dayanılarak yapılan bu tasarruf, değerli
arkadaşlarım, çok üzüntüyle ifade ediyorum, kamuoyunda dolandırıcılıktan
yargılananların Emniyet Müdürü ve hatta Valiyi görevden aldıracak kadar güçlü
oldukları şeklinde algılanmış, adalete ve hukuka olan inanç zedelenmiştir. Önceki Emniyet
Müdürümüz de, hatırlanacağı üzere, fındık mitinginde bir milletvekilinin
“kalabalığı panzerle dağıtın” emrine uymadığı için görevden alınmışken, şimdiki
Emniyet Müdürümüz de yolsuzlukla mücadele ettiği için görevden alınmış
bulunmaktadır. Acaba, birileri
sıranın kendilerine gelmesinden mi korkmaktadır? AKP yapılan yolsuzlukları
görmezden gelecek müdür aramak yerine, üyeleri ve yandaşları içinden ve
özellikle Sayın Bakan ve vekillerin isimlerini kullanarak suistimalde
bulunanları ayıklamayı tercih etmelidir. Sonuç olarak,
değerli arkadaşlarım, son günlerin bir moda deyimi var, AKP’nin laikliğe karşı
bir odak olup olmadığı meselesi konuşuluyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) RIDVAN YALÇIN
(Devamla) – Bunun kararını elbette yargı verecektir ancak kamu vicdanında AKP,
en azından Ordu’da, çoktan yolsuzlukların odağı olmaktan mahkûm olmuştur. Her kim kamu
malına el uzatıyor veya el uzatılmasına sessiz kalıyorsa bu hesabın görülmesi ahirete kalmayacaktır diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yalçın. Şimdi, Hükûmet adına İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay. Buyurun Sayın
Atalay. (AK Parti sıralarından alkışlar) İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ordu
Milletvekili Sayın Rıdvan Yalçın’ın yaptığı gündem dışı konuşmaya, devam eden
inceleme ve soruşturma sürecini olumsuz yönde etkileyecek ifade ve yorumlardan
da kaçınmak suretiyle ve ana hatlarıyla cevap vermek ve sizleri bilgilendirmek
üzere söz aldım. Sözlerimin başında hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Sayın Yalçın da
benim gibi hukukçu bir milletvekili arkadaşımız. Aslında yaşanan sürecin ve
bundan sonra yaşanacak sürecin hukuki boyutlarını gayet iyi bildiğinden hiç
kuşkum yoktur ama, yine de genel ifadelerle bazı
boyutları bilginize sunmak istiyorum. Hepimizin bildiği
gibi Anayasa’mızın 129’uncu maddesinde “Memurlar ve diğer kamu görevlileri
Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler. Memurlar ve diğer
kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza
kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun
gösterdiği idarî merciin iznine bağlıdır.” hükmü yer almaktadır. Anayasa’mızdaki
bu temel düzenlemeye paralel olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda,
4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında
Kanun’da, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla
Mücadele Kanunu’nda, ilgili diğer kanunlarda, bunlara ilişkin ikincil mevzuatta
ayrıntılı düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerle ilgili olarak yargı
kararları, içtihatlar oluşmuştur. Bu düzenlemeler bizden önceki dönemlerde
olduğu gibi bu dönemde de kararlılıkla uygulanmaktadır ve uygulanacaktır. Ayrıca, hepimizin
bildiği gibi, Anayasa’mızın 125’inci maddesi hükmüne göre “İdarenin her türlü
eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” İdari iş ve işlemler nedeniyle
mağdur olduğunu düşünen herkes bu yola başvurmakta serbesttir ve bağımsız
yargının vereceği karar tarafları bağlamaktadır. Bu genel
açıklamalardan sonra, konuşmada bahsi geçen Emniyet Müdürünün geçici görevle
Merkez Emniyet Müdürlüğünde görevlendirilmesiyle ilgili süreç hakkında da
kısaca sizleri bilgilendirmek isterim. Tabii, bu Emniyet
Müdürü şu anda hâlen bizim personelimizdir, kendi memurumuzdur ve onu da
korumak bize düşer. Ama biraz önce okuduğum Anayasa ve maddelerindeki
düzenlemeler çerçevesinde de kamu görevlisi içinde de yanlış tutum ve
davranışları olanlar varsa bunların da belli soruşturmalara tabi olması kaçınılmazdır.
Bahsi geçen
Emniyet Müdürü hakkında değişik tarihlerde şikâyet dilekçeleri söz konusudur ve
isimleri belli kişiler tarafından verilen şikâyet dilekçeleri önce incelenir
-biliyorsunuz- eğer somutluk, tutarlılık varsa bunlarla ilgili teftiş
görevlendirilir. Burada da aynı işlem yapılmış. Bu her zaman yapılan bir işlem
ve iddia edilen konuları araştırmak üzere teftiş görevlendirilmiştir.
Müfettişler, iddia edilen konularla ilgili olarak, mahallinde, başta il valisi
olmak üzere konuyla ilgili kişilerin bilgisine başvurmuş, evrak üzerinde de
gerekli incelemeleri yapmışlardır. Mülkiye müfettişleri
yaptıkları inceleme sonucunda, beş ayrı konuda, ilgili hakkında -içerik
vermiyorum- 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması
Hakkında Kanun gereğince ön inceleme, ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu
gereğince disiplin soruşturması ve değerlendirme raporu teklifinde
bulunmuşlardır ve değerlendirme raporunda da -o gerekçeleri yine ben burada
ifade etmiyorum, çünkü bu bir soruşturma konusudur- ciddi gerekçelerle -Sayın
Milletvekilimiz de mahcup olacaktır o gerekçeleri daha sonra öğrenince-
ilgilinin eylemli emniyet müdürlüğünden alınması teklifinde bulunmuşlardır. Bu,
Emniyet Genel Müdürlüğümüze gönderilmiştir ve onların teklifiyle de geçici
olarak bu soruşturmalar sona erinceye kadar Merkez Emniyet Müdürlüğüne
alınmıştır. Görevi devam ediyor, soruşturması sürüyor, soruşturmalar bittiğinde
de gerekli işlem yapılacak, karar verilecektir ve yerine de şu anda bir birinci
sınıf emniyet müdürü vekâleten görevlendirilmiştir. Bu incelemeler, hem
inceleme hem disiplin hukuku açısından yürütülen soruşturmalar şu anda devam
etmektedir. İlgiliyle ilgili konu böyle. Tabii, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuyla ilgili süreci, soruşturmayı etkilememek
adına ben çok kısa özetlemiş oldum. Aslında, soruşturma süreci devam ederken bu
açıklamaları yapmayı hiç tasvip etmiyorum, ama Değerli Milletvekilimiz geldi,
burada çok iddialı ifadelerde bulundu, onun için ben de mecbur kaldım. Keşke,
değerli hukukçu arkadaşımız inceleme ve soruşturma sürecinin bitmesini
bekleseydi, burada daha sağlıklı bir değerlendirme yapma imkânı bulabilirdi
diye de düşünüyorum, ama, burada, tabii, yolsuzlukla vesaireyle irtibat kurarak bir gündem dışı konuşma
yaptılar, yani bir imada bulundular. Değerli
arkadaşlar, bizim son yıllarda, özellikle organize suç örgütlerine yönelik
yaptığımız operasyonlar, aldığımız sonuçlar akıl ve insaf sahibi herkes
tarafından bilinmekte ve takdir edilmektedir. Yüce Meclisimiz de bunu
bilmektedir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bir güvenlik
görevlisinin suçla mücadele etmesi asli görevidir. Tüm ülke genelinde
polisimiz, jandarmamız, sahil güvenlik birimlerimiz yasaların kendilerine
verdiği yetki çerçevesinde, Bakanlığımızın, ilgili adli mercilerin bilgisi ve
izni doğrultusunda bu çalışmalarını sürdürmektedirler. Burada Sayın
Milletvekilimizin sözünü ettiği, ima ettiği “kömür operasyonu” aylar önce
başlamış, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele
Dairesi Başkanlığının koordinasyonunda ve onlar tarafından yürütülen bir
operasyondur ve Cumhuriyet Savcılığının da denetiminde yürütülmektedir. Şu ana
kadar 28 kişi operasyon kapsamında ilgili adli mercilerce tutuklanmıştır.
Bilgimizde yürüyen bir çalışmadır ve yürüyecektir, sonuna kadar yürütülecektir. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Milletvekili de onu ifade ediyor efendim. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Soruşturmaya devam edilmektedir. Bu aşamada daha
fazla, tabii, ayrıntı bilgi vermiyorum ama bakın, bir yerde bu operasyon
-yüzlerce operasyon, bu manada, organize suçlarla ilgili- bir kişinin falan işi
değil, Organize Suçlarla ve Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanlığının, Emniyet
Genel Müdürlüğünde, onların yürüttüğü önemli operasyondur. Esasen… Şunu da
ifade edeyim: Devlet ve vatandaş arasındaki güven bağını zedeleyen en önemli
hususlardan birisi, bu organize suç çeteleri, mali suç örgütleri ve narkotik
suç örgütleriyle bizim Bakanlık olarak, Hükûmet
olarak ve bütün birimlerimiz olarak amansız mücadelemiz devam ediyor. Size bazı
bilgiler, veriler sunayım: 2007 yılında mali suç örgütlerine ve yolsuzluklara
karşı 81 ilde 12.264 operasyon yapılmış, 26.278 kişi hakkında işlem
yapılmıştır. Yine organize suç çetelerine karşı 48 ilde 167 operasyonla 2.453
kişi hakkında işlem yapılmıştır. Bunlara 2008 yılında da aralıksız devam
edilmektedir. Bakın, 2008 yılında, yaklaşık şu üç ay içinde, yolsuzlukla
mücadele kapsamında ve her türlü mali suç örgütlerine karşı 81 ilde 2.361
operasyonla 6.074 şüpheliye soruşturma yapılmıştır. Aynı şekilde, organize suç
çetelerine de bu yıl içinde 16 ilde 28 operasyonda 547 kişiye soruşturma
açılmıştır. Yapılan operasyonlar il emniyet müdürlerinin inisiyatifi
gereği yapılmaz -bunu özellikle ifade edeyim- suç varsa, müdahale edilmesi
kanun gereğidir ve müdahale edilir. Operasyonlar, Ceza Muhakemeleri Kanunu
gereği savcı denetiminde yürütülür yani yargının da denetiminde yürütülür. Her
operasyon, aylarca, teknik ve fiziki çalışmalar sonucu gerçekleştirilir ve ben
bu vesileyle, tüm bu çalışmalarda, bu operasyonlarda görev alan güvenlik
görevlilerimize teşekkür ediyorum, onları tebrik ediyorum. Ama şunu da
huzurunuzda ifade ediyorum: Bizim bütün dileğimiz, toplumumuzun devletine
güvenin artması, bu tür illegal, yasa dışı organize suç örgütlerinin kökünün
kazınması. O zaman vatandaşımız devletine daha fazla güven duyacaktır ve bu
konuda adaletli davranmak, adaleti sağlamak… Adaletli davranmak her şeyin
temelidir. Eğer adaletli davranmazsanız o güveni sağlayamazsınız. Biz bunun
çabası içindeyiz. Geriden farklı şeyler söylenebilir, hiçbir ayrıcalığımız yok
ve olmayacak. Ordu ilimizde,
bir personelimizle ilgili… Ki, her kurumda, daima personeliyle ilgili zaman zaman soruşturmalar söz konusu olabilir, bunların sonucu,
tabii, belirleyicidir; daha sonucunu bilmiyoruz, yürüyor. Ordu ilindeki bu
tasarruf tamamen idari bir soruşturmayla ilgilidir, başka konularla
karıştırılmasını arzu etmiyoruz, yanlış buluyoruz, hiçbir ilgisi yoktur, onu
ifade ediyorum. Bu vesileyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan. Gündeme
geçiyoruz. Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer
alan, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu
ve 3 Milletvekilinin; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonları Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu
ve 3 Milletvekilinin; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonları Raporları (2/146) (S. Sayısı: 111) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Geçen birleşimde
3’üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmış, madde üzerinde verilen yedi
önerge geliş sırasına göre okutulmuş ve yedinci önergenin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi
tekrar okutup oylarınıza sunacağım. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Karar yeter sayısı arayacaksınız değil mi Başkanım? BAŞKAN – Önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Madde 3- 25/02/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanununun 14 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinden sonra gelmek üzere (ğ) ve (h)
bentleri eklenmiş olup, beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “ğ) ‘Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunun talebi üzerine 4628 sayılı Elektrik Piyasası
Kanunu hükümlerine göre’ den sonra ‘Çevre ve Orman Bakanlığı’nın ve yatırımın
yapılacağı bölge halkının uygun görüşünün alınması ile yenilenebilir ve temiz
enerji kaynakları’ cümlesinin eklenmesi için ihtiyaç duyulan, h) Jeotermal
kaynaklı teknolojik seralar için ihtiyaç duyulan” “Durumu ve sınıfı
çok iyi veya iyi olan mera, yaylak ve kışlaklarda birinci fıkranın (a), (f),
(g), (ğ) ve (h) bentleri hariç, tahsis amacı değişikliği yapılamaz.” Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları (x)
111 S. Sayılı Basmayazı 19/3/2008
tarihli 79’uncu Birleşim Tutanağına eklidir. BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN –
Arayacağım Sayın İçli. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
111 sıra sayılı yasa teklifinin 3. maddesinin sonuna gelmek kaydıyla aşağıdaki
ifadenin eklenmesini arz ederiz. Saygılarımızla. Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
ve arkadaşları Enerji Piyasası
Kurulu tarafından izin verilen rüzgâr enerjisi sahaları için tahsis amacı
değişikliği yapılabilir. BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Söz istiyorum. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Aslanoğlu. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar
sunuyorum. Neye katılmadılar
biliyor musunuz Hükûmet ve Komisyon? Diyoruz ki: EPDK’dan rüzgâr enerjisi izni alan… Bakın, yine söylüyorum,
altını çiziyorum -katılmıyor, Hükûmet de katılmıyor
Komisyon da- EPDK’dan rüzgâr enerjisi izni alan
kişilere Mera Kanunu’nda gerekli değişiklik yapılabilir, diyoruz. Bir taraftan
diyorsunuz ki: “30 milyar dolar enerji bedeli ödüyoruz ülkede.” Bir taraftan da
kendi üretimimiz, kendi rüzgârımız arkadaşlar. Yani, bunu anlamak mümkün değil.
Rüzgâr enerjisiyle ilgili, bugün Türkiye’de birçok yatırımcı o kadar zorluklar
çekiyor ki, enerji nakil hattından tut… Arkadaşlar, bu ülke bizim. Bir tarafta
“30 milyar dolar enerji bedeli ödüyoruz yabancıların cebine.” Diyoruz, bir
tarafta kendi rüzgârımızı daha iyi koşullarda, Mera Kanunu… Yani, bu rüzgâr
enerjisi meraya zarar vermiyor. Rüzgâr enerjisi… ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – Kanunda var zaten. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Kardeşim, biz diyoruz ki… Kanunda var da kanunda
yeterince izin vermiyor. ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – Nasıl yeterli izin vermiyor? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Vermiyor. ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – İyi okuyamamışsınız. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Siz okuyamamışsınız. Gelin, cevap verin, orada konuşmayın
Beyefendi. Gelirsiniz, burada cevap verirsiniz, tamam mı? Biz bu ülkenin
faydasını düşünerek diyoruz ki: Tahsis amacı değişikliği yapılabilir. Kanunda
böyle bir şey yoktur ve bir de arkadaşlar, biliyor musunuz, rüzgâr enerjisi
kurmak için 5.000’lik plan yetmiyor, 1.000’lik plana da işlenecek. Arkadaşlar,
rüzgâr enerjisi yapmak için… Apartman yapmıyorsun, gökdelen yapmıyorsun. Meraya
ne zarar veriyor? Bir de belediyelerden, bunu 1.000’lik plana işleteceksiniz. Değerli
arkadaşlarım, bu, Türkiye'nin kendi kaynaklarını kullanmama yönünde bir
zorluktur. Dediğimiz şu: Gelin, rüzgâr enerjisi konusunda her türlü olanağı,
her türlü imkânı, bu ülkede ne kadar rüzgâr enerjisi üretilecekse bunu yerine
getirelim diyoruz, başka bir şey söylemiyoruz ki. Yani, bizim dediğimiz bu. Ama, Mera Kanunu çıkıyor, Mera Kanunu’yla beraber oradan
geçecek enerji nakil hattıyla ilgili zorunluluklar çıkıyor. Köy
Kanunu’na tabi. Belediyeden 1.000’lik imar planına işleteceksin. Gelin,
bunları ortadan kaldıralım. Bu ülkede EPDK kime rüzgâr enerjisi izni verdiyse
bu enerjiyi ürettirelim. Bunu söylüyoruz, başka bir şey söylemiyoruz ki. Ben,
takdirlerinize sunuyorum. Yani, bir tarafta 30 milyar dolar petrol gideri,
enerji gideri, bir tarafta da kendi üretimimiz. Ben, hepinizin vicdanlarına
sunuyorum. Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aslanoğlu. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 111 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve üçüncü maddesi ile düzenlenen 4342 sayılı kanunun ondördüncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinden
sonra gelmek üzere eklenen (ğ) bendinde geçen “talebi” ibaresinin madde
metninden çıkarılarak “müracaatı” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve
teklif ederiz. Veysi Kaynak Kahramanmaraş BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? TARIM ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım? NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) – Gerekçe… BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanunun
tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 111 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve üçüncü maddesi ile düzenlenen 4342 sayılı kanunun ondördöncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinden
sonra gelmek üzere eklenen (ğ) bendinde geçen “hükümlerine” ibaresinin madde
metninden çıkarılarak “kurallarına” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve
teklif ederiz. Mehmet
Müezzinoğlu İstanbul BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? TARIM ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım? NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) – Gerekçe… BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanunun
tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 111 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve üçüncü maddesi ile düzenlenen 4342 sayılı kanunun ondördöncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinden
sonra gelmek üzere eklenen (ğ) bendinde geçen “üzerine” ibaresinin madde
metninden çıkarılarak “gereğince” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve
teklif ederiz. Mustafa
Ataş İstanbul BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? TARIM ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım? Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Kanunun
tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 111 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve üçüncü maddesi ile düzenlenen 4342 sayılı kanunun ondördüncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinden
sonra gelmek üzere eklenen (ğ) bendinde geçen “ihtiyaç duyulan” ibaresinin
madde metninden çıkarılarak “zorunlu olan” ibaresinin madde metnine eklenmesini
arz ve teklif ederiz. Turan
Kıratlı Kırıkkale BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? TARIM ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım? Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Kanunun
amacına uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 111 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve üçüncü maddesi ile düzenlenen 4342 sayılı kanunun on
dördüncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinden sonra gelmek üzere eklenen
(h) bendinde geçen “ihtiyaç duyulan” ibaresinin madde metninden çıkarılarak
“zorunlu olan” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz. Kerim
Özkul Konya BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? TARIM ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi
mi okutayım? Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Kanun
tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur. BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 3’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… TARIM ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Sayın Başkan, bir düzeltme
talebimiz var. BAŞKAN – Buyurun.
TARIM ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Dilbilgisi kurallarına
uygunluk için maddenin çerçeve metninde yer alan “olup” ibaresi yerine “ve” nin kullanılmasını öneriyoruz. BAŞKAN – Not
alınmıştır. Bu düzeltmeyle
birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 4’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 4- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Madde üzerinde
gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisinindir. Konya
Milletvekili Sayın Atilla Kart. Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
teklifin 4’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, on yılı aşan bir süreden bu yana, belli bir firmanın, yatırımcı
bir firmanın bu yatırımını nasıl yasal hâle getirebiliriz, Türkiye Büyük Millet
Meclisi bu konuyu tartışıyor, 23’üncü yasama döneminde de tartışmaya devam
ediyor. Aslında buradaki tartışmanın özü şu: Bir anlamda, sistemin ve
yürütmenin tıkanmışlığını, yetersizliğini ve hukuk dışı müdahalelere açık
yapısını tartışıyoruz. Bu süreçte, yürütme ve yasama organı olarak
zafiyetlerimiz bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Bu çıplak gerçeği artık
görmemiz ve kabul etmemiz gerekiyor. Böyle bir süreç içinde, başta yargı
mercileri olmak üzere, Bursa Barosu ile Bursa’daki tüm meslek odaları, tutarlı
ve kararlı bir şekilde, hukuka saygılı bir şekilde üstlerine düşeni yaptılar. Yine, bu çevre
mücadelesinin sürdürülmesinde, hem muhalefet aşamasında hem de iktidar
aşamalarında kararlılıklarını yılmaz bir şekilde sürdüren Bursa milletvekilleri
Ertuğrul Yalçınbayır, Ali Arabacı ve Yahya Şimşek’e
huzurlarınızda teşekkür ediyorum, şükranlarımı sunuyorum. Değerli
arkadaşlarım, Bursa idare mahkemeleri, bu olayla ilgili olarak, bu süreçle
ilgili olarak, fabrika inşaatı başlamadan, inşaat devam ederken ve üretime
geçtikten sonra birkaç kez yürütmenin durdurulması ve esasa yönelik olarak
iptal kararı verdi. En son, 8 Kasım 2007 tarihinde yürütmenin durdurulması
kararı verildi. İdare ve Hükûmet bu kararların hiç
birisini uygulamadı. Başka bir ifadeyle, yargı kararları zamanında ve gereği
gibi uygulansaydı ve kapalı kapılar ardında Başbakanlık makamında en üst
düzeyde görüşmeler yapılmasaydı, birtakım sözler verilmeseydi, mevcut fiili
durum ve mağduriyetler yaşanmayacaktı. Yargı kararlarının zamanında ve amacına
uygun bir şekilde uygulanması işte bu bakımdan çok önemli değerli arkadaşlarım.
Peki, bu yargı kararları ne diyordu? Bakıyoruz, bu yargı kararlarının
tamamındaki ortak gerekçe şuydu: Başbakanlık Yüksek Planlama Kurulu kararıyla
da olsa Bursa ilinin ve İznik Gölü Çevre Düzeni Planı’nda yer alan tarımsal
niteliği korunacak alanlara ilişkin planları değiştiremezsiniz. Çünkü bu
değişiklik doğal ortamı ve doğal dengeyi bozmaktadır. Bunlar bilirkişi
raporlarına dayalı, uzman görüşlerine dayalı tespitlerdi. Değerli
arkadaşlarım, bakıyoruz, aslında bu tabloyu, bu anlattığımız tabloyu bugün
iktidar grubuna mensup olan milletvekilleri ve bu teklifin sahibi olan
milletvekilleri de 1999 yılında, yani 21’nci yasama döneminde samimi bir
şekilde, tutarlı bir şekilde ve kararlı bir şekilde ifade etmişler. Sayın Karapaşaoğlu 9/9/1999, Sayın Faruk
Çelik ise 26 Haziran 1999 tarihli açıklamalarında aynen şunu soruyorlar değerli
arkadaşlarım: “Bu fabrika inşaatının devamını temin eden unsur nedir? Ortada
bir çıkar ilişkisi mi vardır?” Kime soruyorlar?
57’nci Hükûmete soruyorlar. Bursa
milletvekillerinin tamamı, bakıyoruz, o dönemde tamamı, birlikte, müşterek bir
imzayla bu inşaatın durdurulmasını 29 Nisan 1998 tarihinde talep ediyorlar, o
dilekçede adını verdiğim, sözünü ettiğim bu iki milletvekili de var. Sayın Karapaşaoğlu’nun, yani teklif sahibinin çaresizlik içeren
çelişkilerini ve artık inandırıcılığını kaybeden açıklamalarını, beyanlarını
burada tartışmaya değer görmüyorum, kayda değer görmüyorum. Ancak bu sürece dayanarak
sizlere, iktidar grubuna şu soruları yöneltmek istiyorum: Değerli
arkadaşlarım, geldiğimiz aşamada çevre bilincinizde bir değişme mi oldu?
Geldiğimiz aşamada bu firmaya “Merak etmeyin, siz çalışmaya, kazanmaya devam
edin; biz, ne olursa olsun bu konuya çözüm getireceğiz.” diye birileri söz mü
verdi? Geldiğimiz aşamada sayısı onları bulan yargı kararlarına rağmen bu
fabrikanın faaliyetini sürdürmesini temin eden unsur nedir değerli
arkadaşlarım? Sayın Faruk Çelik’in, Sayın Karapaşaoğlu’nun
ifadeleriyle size bugün bunları soruyorum değerli arkadaşlarım. İnanıyorum ki
yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri bu soruların değerlendirmesini, bu soruların
kıyaslamasını yapacaklardır. Her şeye rağmen buna inanıyorum değerli arkadaşım,
başını sallayan değerli arkadaşım. Sizin, yüreğinizde bu sorumluluğu
taşıdığınıza inanmak istiyorum sayın milletvekili. İşte değerli
arkadaşlarım, geldiğimiz aşamada cesaretle, dürüst bir şekilde şunları
sorgulamamız gerekiyor: Bu sürece rağmen bu fabrika inşaatının veya bu
fabrikayı yasal hâle getirme girişimlerinin varlığını temin eden unsur nedir?
Bu fotoğrafı ben size anlatmaya çalışacağım. Bakın -kamuoyuna
yansıyan bilgilere göre söylüyorum değerli milletvekilleri- Türkiye, dünya
pancar şekeri üretiminde 4’üncü, Avrupa Birliği ülkeleri arasında 3’üncü
sırada. Orta Doğu’daki üretimin yüzde 65’i Türkiye’nin. Yani
Fransa, Almanya ve Amerika’dan sonra dünya şeker ham maddesi üretiminde pazarı
etkileyecek bir üretime sahip. Uluslararası finans kuruluşları önünde çok
önemli karar mercilerini etkileyen bir pazardan söz ediyorum değerli
arkadaşlarım. Tarım reformu adı
altında çıkarılan, 2001 yılında çıkarılan Şeker Yasası, bu gücü, küreselleşme
adı altında piyasa ekonomisine verdi, yani ulus ötesi firmaların egemenliğine
aktardı. İşte Cargill, bu ulus ötesi güçlerden birisi
olup, elli yedi ülkedeki 90 bin çalışanıyla, dünya tatlandırıcı ve genetik
tohum tekeli olan bir firma. Cargill’in şeker
piyasasındaki gücü yapay şeker üretiminden geliyor değerli arkadaşlarım. Yapay
şekerse, bilindiği gibi, mısırdan üretiliyor. Bütün kavga, mısırdan üretilen
yapay şekerin kotasını artırmak üzerine yoğunlaşıyor sayın milletvekilleri. Cargill ve benzeri firmaların kavgası bu. Orta Doğu’daki doğal şeker pazarını yapay şeker pazarı hâline
dönüştürmek. Cargill, bu piyasada 180 bin ton
kapasiteli Amylum’dan sonra Türkiye pazarında 135 bin
ton kapasiteye sahip, yani ikinci sırada değerli milletvekilleri. Üçüncü
sıradaki Pendik Nişastanın da yüzde 50 hissesine sahip Cargill.
Geri kalan yüzde 50 hisse kimin? O da, enteresandır, Ülker grubunun. İşte böyle
bir piyasada emeğinin karşılığını alamayan, pazarını kaybeden, sömürüye açık
hâle gelen Anadolu üreticisi, köylüsü, çiftçisi… Size, pancar
üretiminde Türkiye’nin geldiği dramatik bir fotoğraftan, bir süreçten söz
ediyorum sayın milletvekilleri. Ülker-Cargill
ortaklığı, Cola Turka
derken bu işin içine giren Başbakan, Maliye Bakanı, bunların mahdumları,
bunların aile bireyleri… (CHP sıralarından alkışlar) “Cargill’in Eli, Kiminin Cebi!” Bunu kim yazdı biliyor
musunuz? 12 Ocak 2004 tarihinde, bu bulguları tespit eden dürüst, sorumlu basın
mensupları aynen bu ifadeyi kullandılar: “Cargill’in
Eli, Kiminin Cebi!” Bu soruyu ben bugün buradan bir kez daha soruyorum: Cargill’in eli kimin cebi? Değerli
arkadaşlarım, bu fotoğrafı tespit edince Başbakanlık Hukuk Müşavirliğinin Tarım
ve Köyişleri Bakanlığına yazdığı 17 Mayıs 2006
tarihli yazıya şaşırmıyorsunuz. Bu yazıdan Sayın Öymen
de söz ettiler ama o yazıyı biraz daha açmak gerekiyor. Ne diyor o yazıda?
Resmî bir yazıdan söz ediyorum, yazının örneği elimde mevcut, sorumluluk sahibi
arkadaşlarıma, duyarlı arkadaşlarıma bu yazının örneğini gösterebilirim. Ne
diyor bu yazıda? Cargill ile ilgili gelişmelerden söz
edilerek, davalara karşı hazırlanacak dilekçelerde izlenecek stratejiyi
belirlemek ve aleyhe bir kararın sonuçlarını ortadan kaldırmak üzere Müsteşar
Yardımcısı Mustafa Çetin’in başkanlığında -üç dört bakanlığın müsteşar
yardımcılarından söz ediyor- ve Cargill
yetkililerinin katılımıyla toplantının yapılmasından söz ediyor bu yazı. Bu
nedir... (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ATİLLA KART
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. İlgili Müsteşar
Yardımcısının şu anda iktidar grubunda milletvekili olarak görevini
sürdürdüğünü arkadaşlarımın bilgilerine sunuyorum. Değerli
arkadaşlarım, bu nedir biliyor musunuz? Bakın, “devlet” kavramı yok burada, “hükûmet” kavramı yok burada; burada “şirket” kavramı var,
burada -daha da ötesi- “taşeron” anlayışıyla sürdürülen bir kamu yönetimi
anlayışından söz ediyorum. Önceki hafta
görüşmelerde Çevre Bakanı olarak Hükûmet sıralarında
bulunan Sayın Bakan bir arkadaşımızın sorusu üzerine şunu ifade ettiler:
“Efendim, Bush’un Türkiye’ye geldiği zaman bu konunun görüşüldüğünü
zannetmiyorum.” Evet, Sayın Bakan doğru söylüyor. Çünkü bu konu, Bush gelmeden
evvel, Ocak 2004’te, Eylül 2003’te Beyaz Saray’da ve Başbakanlık makamında
görüşüldü, kapalı kapılar ardında görüşüldü. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ATİLLA KART
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bunun anlamı şudur: Bunun anlamı, Türkiye’yi
müstemleke bir ülke hâline getirme misyonunu üstlenen
bir iktidar, ama bu iktidara karşı, onu başarısızlığa mahkûm etme sorumluluğunu
üstlenen sorumlu bir muhalefet, ana muhalefet. Bundan emin
olmanızı istiyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kart. Şahıslar adına
söz talepleri vardır. Aksaray
Milletvekili Sayın Ali Rıza Alaboyun. (AK Parti
sıralarından alkışlar) ALİ RIZA ALABOYUN
(Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu ve 3 Milletvekilinin; Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair 111 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi
hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, kanun teklifiyle, jeotermal kaynaklarımızın değerlendirilmesi
konusunda önemli bir adım atılmaktadır. Hepimizin malumu olduğu üzere, her yıl
küresel ısınmanın olumsuz etkilerini daha şiddetli bir şekilde hissetmekteyiz.
Fosil kökenli kaynaklar kullanıldıkça tükenen ve açığa çıkardıkları
karbondioksit ile küresel ısınmayı tetikleyen enerji kaynaklarıdır. Geçen yıl Meclisimizin
çıkarttığı Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu ile
bu konuda önemli bir yasal boşluk doldurulmuştur. “Yenilenebilir
enerji kaynağı” demek, doğal kaynakların kendi kendilerini doğal mecrası
içerisinde sürekli yenileyebilen enerji kaynakları demektir. Fosil enerji
kaynakları sürdürülebilir enerji kaynakları değildir. Buna mukabil
yenilenebilir enerji kaynakları ve jeotermal enerji, sürekliliği olan,
sürdürülebilir bir enerji kaynağıdır. Değerli
arkadaşlar, ülkemizin jeotermal enerji potansiyeli açısından büyük bir kaynağa
sahip olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Bu kaynaklardan yararlanabilmek
için yasal altyapı öncelikli olarak hazırlanmıştır. MTA Genel Müdürlüğü
tarafından 2006 yılında jeotermal envanter kitabı ve
Türkiye jeotermal haritası hazırlanarak basılmış ve sektörün hizmetine
sunulmuştur. Ayrıca, Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu 13/6/2007 tarihinde yasalaşmıştır. Ülkemiz,
jeotermal enerji potansiyeli ile 31.500 megavat termal güce sahiptir. Bu da
yılda 20 bin ton/yıl petrol eş değeri enerji demektir. 2002 yılında
yılda 2 bin metre jeotermal sondajı yapılabilirken, 2008 yılı itibarıyla yılda
20 bin metre jeotermal sondajı yapılabilir hâle gelinmiştir. 31.500 megavat
termal enerji potansiyelinin yüzde 12’si görünür hâle getirilmiş, yüzde 16’sı
kullanılır hâle getirilmiş, yapılan çalışmalar ile on beş yeni saha elektrik
üretimine uygun hâle getirilmiştir. Değerli
arkadaşlar, jeotermal kaynaklar, entegre üretimde
kullanılabilen ender doğal kaynaklarımızdandır. Jeotermal kaynak ile yüksek
sıcaklıkta enerji üretilirken, aynı anda teknolojik seracılıkta, konut
ısıtmasında, kuru buz üretiminde, termal kaplıca hizmetlerinde
kullanılmaktadır. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Başkan, başka bir yasa üzerinde konuşuyor! ALİ RIZA ALABOYUN
(Devamla) - Bu teklifle getirilen değişiklikle, jeotermal enerjiden daha geniş
anlamda yararlanılabilecektir. Bu teklif ile jeotermal kaynakların bulunduğu
bölgelerde modern teknolojik seracılığın önü açılacaktır. Daha önce teknolojik
seracılık yatırımları mevsim şartlarının uygun olması nedeniyle Akdeniz bölgesi
ağırlıklı olarak gelişmekteydi. Bu değişiklikle, jeotermal enerjinin bulunduğu
bölgelerde de daha düşük maliyetli teknolojik seracılık yapılabilmesinin önü
açılabilmiştir ve bu bölgelerde de modern tarım teknolojileri gelişecektir. Bu teklifin
hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Alaboyun. Şahısları adına
ikinci söz, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Buyurun. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; benim
kürsüye geliş amacım, burada iki üç gündür dillendirilen hukuki
değerlendirmelere cevap mahiyetinde sadece. Anayasa Mahkememizin verdiği şu
kararı bir okumak istiyorum; vatandaşımız da duysun, değerli milletvekili
arkadaşlarımız da duysun, özellikle de burada hukukçu kimliğiyle konuşan
arkadaşlarımız da duysun. Metin şöyle:
“Anayasa’nın 87. maddesinde belirtilen genel ve özel af kavramları ceza
hukukuna özgü kavramlar olup, ceza hukuku alanı dışında kullanılmamaktadır. Bu
kavramların tanımları, hüküm ve sonuçları da ceza hukukunda düzenlenmiştir. Bu nedenlerle
Anayasa’nın 87. maddesinde düzenlenen genel ve özel af kavramlarının kapsamının
maddi ceza hukuku ile sınırlı olarak anlaşılması gerekmektedir. İmar affı
niteliğinde olması ve buna ilişkin şekil şartlarına uyulmaması nedeniyle
Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülen 5403 sayılı Yasa’nın Geçici 1.
maddesinin maddi ceza hukuku anlamında sayılan bir suç ve cezayı içermemesi
nedeniyle genel veya özel af kapsamına alınması kabul edilemez. Söz konusu
Yasa’nın kabulünde aranması gereken çoğunluk Anayasa’nın 96. maddesinde
belirtilen çoğunluk olup, bu ise en az 139 kabul oyunu ifade eder. Anayasa, yasa
koyucuya, toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda tarımsal alanda düzenleme yapma
yetkisi vermektedir. Ancak yasa koyucu bu yetkiyi kullanırken, kamu yararı
amacını gütmek ve Anayasa’nın ilgili diğer kurallarına da uymak zorundadır. Geçici 1.
maddenin gerekçesinde ise söz konusu arazilerin tarımsal niteliği geri
kazanılmayacak şekilde bozulduğu için böyle bir düzenlemeye gidilmesine ihtiyaç
duyulduğu belirtilmiştir. İptali istenen
kuralda, tarım arazilerinin tarım dışı amaçla kullanılabilmesi için belirli
koşulların yanında, tarımsal bütünlüğün bozulmamasının ve hazırlanacak toprak
koruma projesine uyulmasının gerektiğinin belirtilmesi karşısında Yasa’nın kamu
yararı amacı dışında çıkarıldığı söylenemez. Anayasa’nın 10.
maddesinde öngörülen yasa önünde eşitlik ilkesi, hukuksal durumları aynı
olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile hukuksal eşitlik öngörülmektedir.
Eşitlik ilkesinin amacı, aynı hukuksal durumda bulunan kişilerin aynı işleme
bağlı tutulmalarını sağlamak ve yasalarla kişiler arasında ayrım yapılmasını ve
ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve
topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun önünde eşitliğin çiğnenmesi
yasaklanmıştır. İptali istenen
Geçici 1. madde yasada öngörülen koşulları yerine getiren herkese aynı olarak
uygulanacağından, Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesine aykırı değildir. Anayasa’nın
‘Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması’ başlıklı 45.
maddesinde, ‘Devlet tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı
kullanılmasını ve tahribini önlemek …için gereken
tedbirleri alır’ hükmüne yer verilmiş, ancak bu tedbirlerin türü ile uygulanma
yöntemi yasa koyucunun takdirine bırakılmıştır.
Söz konusu
yerlerin korunması ve amacına uygun kullanılmasını sağlamak için iptali istenen
maddenin de yer aldığı 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu
çıkartılmış bulunmaktadır. Kanunda bu konu ile ilgili düzenlemeler yer almış ve
iptali istenen hüküm ile de tarım arazisi olan ancak, tarım dışı amaçla
kullanılan arazilerin belirli şartların gerçekleştirilmesi halinde
kullanılmasına izin verilmiştir. Geçici 1. maddede belirtilen iznin
verilebilmesi için diğer koşulların yanında tarım arazisinin tarım dışı
kullanımının tarımsal bütünlüğü bozmaması, hazırlanacak olan toprak koruma
projesine uyulması şartları öngörülmüştür…” (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ATİLLA KART
(Konya) – Sizin teklifinize gerekçe teşkil etmez bu Sayın Karapaşaoğlu,
zorlamayın. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Efendim, sabırla dinleyin. Biz sizi sabırla dinledik,
siz de lütfen dinleyin. Hukukçusunuz. ATİLLA KART
(Konya) – Aynen yanlışa devam ediyorsunuz. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Bakın, dinleyin efendim. Ben size bir hukuki metin
okuyorum, lütfen dinleyin. “…Konulan bu şartlar tarım arazilerinin
korunmasını sağlamaya yönelik olup, bunlar gerçekleşmedikçe tarım arazisinin
tarım dışı amaçla kullanılmasına izin verilmesi söz konusu olmayacaktır. Bu nedenle kural
Anayasa’nın 2., 10. ve 45. maddelerine aykırı
değildir. Kuralın
Anayasa’nın 11. ve 44. maddeleri ile ilgisi görülmemiştir.” denilmek suretiyle
de yapılan iptal başvurusunun esastan reddedildiği de görülmektedir. ATİLLA KART
(Konya) – O gerekçe sizi kurtarmıyor. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Değerli hukukçu arkadaşlarıma ben bu hukuki metni,
Anayasa’nın bu hukuki metnini ithaf ediyorum. Okuyun, tekrar tekrar okuyun. ATİLLA KART
(Konya) – Gerekçe sizi kurtarmıyor. Yanıltıyorsunuz, yine yanıltıyorsunuz. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Benim tavrıma gelince, benim sözlerime gelince, ben
sözlerimin arkasındayım. Bu fabrikanın temeli atılana kadar mücadele ettim. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ATİLLA KART
(Konya) – Sizi bu kararınızdan vazgeçmeye zorlayan unsur neydi? MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Atıldıktan sonra, işlemeye başladıktan sonra, bu kurum
çalışmaya başladıktan sonra üç sene, dört sene çalıştıktan sonra yıkılmasının
doğru olmayacağına inanıyorum. Ama bu yasal düzenlemeyi Cargill
için getirmedim. ATİLLA KART
(Konya) – Sizi o kararınızdan vazgeçmeye zorlayan unsur neydi? MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Eğer maddeyi doğru okursanız anlayacaksınız. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Cargill’i çıkartalım, bir önerge ver. Bir
önerge verin, Cargill’i çıkartalım. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Cargill için gelmemiştir bu
düzenleme. Doğrudan doğruya… BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu, lütfen Genel Kurulu selamlayın. Lütfen… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Bir önerge ver, önerge. Bir önerge ver, Cargill’i
çıkartalım kapsamından. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Biraz samimi olun ya! MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Evet, samimiyiz. Siz de samimi olun. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Bir önerge ver, Cargill’i çıkartalım. Bir
önerge verin. BAŞKAN – Sayın Anadol, lütfen… Sayın Anadol,
lütfen… MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Hazımlı olun! K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Bir önerge ver, bir önerge… Cargill’i
çıkartalım. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Hazımlı olun. BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu…Lütfen… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Cargill’i çıkartalım, bir önerge ver. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Hazmet! Hazımlı ol, hazmet! K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Allah Allah! Bari doğru söyle burada ya! BAŞKAN – Madde
üzerinde on dakikalık soru-cevap işlemine geçiyoruz. Sayın Çöllü… MUSTAFA ÇETİN
(Uşak) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünün konuşmasında adım
geçmiştir, kısa bir açıklama yapmam gerekiyor. BAŞKAN –
Soru-cevap kısmına geçtik, sonra bir bakacağım. Buyurun Sayın
Çöllü. HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Antalya) – Sayın Bakan, Antalya’da Selimiye ile Kovanlı köyleri arasındaki
tarım arazisi ve mera alanında, Tarım İl Müdürlüğü onay vermemesine karşın
doğal gaz çevrim santrali inşaatı devam etmektedir. Hem de inşaat
mühürlenmesine karşın bu inşaat kaçak olarak devam etmektedir. Mutlak tarım
arazisi olarak belirlenen yerde santral nasıl yapılabilmektedir? Görüştüğümüz
tasarı bu doğalgaz santraline de yasal zemin hazırlamakta mıdır? Bir yanda
kaçak inşaat sürerken, bir yandan da Türkiye Büyük Millet Meclisinde buna
ilişkin bir kanun çıkması tesadüf müdür? Bunun başka örnekleri var mıdır?
Meclisin yasa dışı faaliyetlere yasal zemin hazırlıyormuş gibi bir görüntü
vermesi kabul edilebilir bir durum mudur? Kaçak inşaatı durduramıyoruz, bari
yasal zemin hazırlayalım mı denilmektedir? Bölgede vatandaşlara ait tarım
arazileri de santral inşaatı için kamulaştırılacak mıdır? Çok yakınında organize
sanayi bölgesinde yer varken, böylesine şartlar zorlanarak bu yapılabilir mi? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Barış… TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
60’lı yıllardan beri ülkemizde faaliyet gösteren Cargill
firması, Bursa Orhangazi’de mısırdan nişasta bazlı
şeker ve yapay tatlandırıcılar üretmektedir. Sorum şu: On beş -yirmi yıl önce
bu yapay tatlandırıcılar Amerika Birleşik Devletleri’nde mesane tümörüne
nedenden dolayı yasaklanmıştı. Daha sonra yapılan araştırma- geliştirmelerde
bunun çok yüksek dozlarda kullanıldığı zaman mesane tümörüne neden olabileceği
söylenmiş ve yine serbest bırakılmıştı. Bugünlerde, yine Amerika Birleşik
Devletleri’nde, toplumda bir obezite sorunu
yaşanmaktadır. Sorum şu: Sizin Bakanlığınız
yapay tatlandırıcıların insan sağlığı üzerindeki etkilerini araştırmak için bir
kurul oluşturmuş mudur veyahut da böyle bir niyeti var mı? BAŞKAN – Sayın
Seçer... VAHAP SEÇER
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım,
geçtiğimiz hafta Türk tarımının önümüzdeki beş yıllık vizyonunu
açıkladınız. Orada bir açıklamanız dikkatimi çekti: Artık, desteklemelerin
üretim döneminden önce açıklanacağını ve böylece çiftçilerimizin üretmek
istediği ürüne daha kolay karar verebileceğini belirttiniz. Bu yaklaşım gayet
doğru bir yaklaşım ancak bu uygulamayı ne zaman başlatacaksınız? Şu anda 2007
üretim yılından kaynaklanan üretici desteğini henüz ödemedi Hükûmetiniz,
onu da henüz açıklamadınız ve 2008 yılı üretimi için ürün desteği rakamlarını
ne zaman açıklayacaksınız? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın Birgün… RECAİ BİRGÜN
(İzmir) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Kurban
Bayramı’ndan yaklaşık bir hafta önce “Show TV” adlı bir kanalda ”Deşifre”
programında büyükbaş hayvanlara, özellikle, uygulanan hormonlu iğne uygulaması
yer almıştı. Bu iğneye muhatap olan büyükbaşların etini yiyen genç çocuklarda,
özellikle kızlarda erkeksi, erkeklerde kadınsı hormonların daha aktif hâle
geldiği ve ergenlik döneminin öne çekildiği, yetişkinlerde kanser riskinin
arttığı ve bu hormonlu iğnenin Amerika’da çok sıkı kontrolle, Avrupa’da tamamen
yasaklandığı yönünde bir haber çıkmıştı. Ben bundan sonra Bakanlığımızın bir
şey yaptığını düşündüğüm için konuyu gündeme getirmemiştim ancak geçenlerde
beni ziyarete gelen bir çiftçi grubu kendilerinin bu hormonlu iğneyi
kullandığını ve böyle bir kontrole de hiç tabi olmadıklarını söylemişti. Bu
yayından bilginiz var mı? Bu eğer doğru ise bu konuda yapılan bir işlem var mı
bunu uygulayan veteriner hekimler hakkında? BAŞKAN – Sayın
Genç… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Efendim, birinci
sorum Sayın Bakandan: Bu tarımda doğrudan destek paraları ne zaman ödenecektir?
Özellikle fiğ ve bu geçmiş 2007 yılındaki… Vatandaşlar devamlı bize telefon
ediyor. Çok kötü kış şartları nedeniyle, bu yardımın yapılmaması kendilerini
ciddi bir sıkıntıya sokmuştur. Biraz önce
konuşan teklif sahibi diyor ki: “Ben bu fabrika yapılmadan önce yapılmaması
için mücadele ettim.” Evet, 5 Şubat 1999’da Türkiye Büyük Millet Meclisinin
50’nci Birleşiminde bu fabrikanın yapılmaması için mücadele ediyor ama fabrika
yapıldıktan sonra niye fikir değiştirdi, onu öğrenmek istiyorum. Ayrıca, bu kanun
teklifini veren eğer bu arkadaşlarımız olmasaydı Cargill
meselesi dile gelmezdi ama anlaşılıyor ki bu teklifle Cargill’i
kurtarmak istiyorlar, başka bir şey değil. Zaten burada okuduğu Anayasa
Mahkemesi kararını da yanlış yorumladı. Anayasa Mahkemesi kararında diyor ki:
“Eğer bir arazi parçası bozulmuşsa, onun tekrar yeni hâle getirilmesi mümkün
değilse, artık fiilî bir durum var.” diyor, öyle bir cümle okudu… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç. Sayın Bakan… TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. Sayın Çöllü’nün sorusu: Antalya’da bir kaçak yapılaşmadan
bahsediyor, Selimiye ve Kovanlı köyleri arasında. Öncelikle belirttiği santral
ile ilgili olarak herhangi bir izin verilmiş değil bu manada. Bunun kuralını da
veren, iznini de veren ildeki il toprak koruma kurulu; mahallinde ona izin
verilir eğer uygun ise, şartları taşıyorsa. HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Antalya) – Böyle bir izin yok efendim. OSMAN KAPTAN
(Antalya) – Mahallinde izin verilmedi Sayın Bakan. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – İzin verilmemesi hâlinde… Efendim, şöyle
şimdi: Bunun faraziyeleri üzerinde değil de… Şimdi onu şu anda siz
söylüyorsunuz. Ben de size bilgi veriyorum, diyorum ki: Bizim tarafımızdan
verilen bir izin şu an itibarıyla söz konusu değil. Bunun iznini verecek olan
Antalya ili İl Toprak Koruma Kurulu. Eğer onu uygular ve gerekiyorsa verir. OSMAN KAPTAN
(Antalya) – Sayın Bakan, Antalya izin vermedi, valilik mühürledi. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – O zaman, valilik zaten onunla
ilgili gerekli şeyi yapabilir. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Hayır, bu yasanın kapsamına girecek mi bu? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bu yasa, değerli arkadaşlar, 11/10/2004 tarihinden önce amacı dışına çıkarılan tarım
arazileriyle ilgilidir. O tarihten sonraki hususla ilgili değildir. Dolayısıyla sizin sorunuzun da cevabı bu. Şimdi, Sayın
Barış’ın, yapay tatlandırıcıların insan sağlığı üzerindeki etkisiyle ilgili
Bakanlığımızın bir çalışma yapıp yapmadığı hususudur, sorusudur. Bu, tabii,
Sağlık Bakanlığımızın görev alanına giriyor, Tarım Bakanlığının değil. Dolayısıyla o hususu, biz, Sağlık Bakanlığından öğreniriz o konuda
herhangi bir çalışmaları var mı. Sayın Seçer’in sorusu, bu destekleme ödemesi uygulamasının önceden
ilanının ne zaman hayata geçebileceğini ve 2008 ürün desteğinin ne zaman
açıklanabileceğini söylüyor. Biz şu anda onun üzerinde çalışıyoruz. Büyük bir
ihtimalle mayıs ayı içerisinde, biz, 2008’e ait olanları açıklayacağız. Sayın Birgün’ün sorusu sığırlarda hormon uygulamasıyla ilgili,
Kurban Bayramı arifesinde medyada böyle bir haber duyduğunu söyledi, daha sonra
bir çiftçinin, kendisine, bu tür ilaçları kullandığını söylediğini söyledi.
Şöyle söyleyeyim: Bu tür “hormon” diye tabir edilen ilaçların beslenmede
kullanılması kesinlikle yasak. Eğer yasa dışı tabii böyle bir şey yapılıyorsa,
biz denetimlerimiz esnasında bununla karşı karşıya geldiğimizde, bunlarla
ilgili çok şiddetli cezai müeyyide uyguluyoruz. Nitekim bu sene de geçen sene
de Kurban Bayramı öncesinde yine bu amaçla kullanılan ilaçların tespiti bazı
yerlerde yapıldı, hatta hayvanlara da el konuldu ve onlarla ilgili de
sahipleriyle ilgili işlem yapıldı. Yani bu tür ilaçların kullanımı veya ilaç
benzeri maddelerin kullanımında Avrupa Birliğinin standartları ne ise bizim
ülkede de bu standartlar aynen kabul edilmiş ve aynen uygulanmaktadır. Sayın Genç’in
destekleme ile ilgili sorusu: Önce şunu söyleyeyim: Tabii 2007 yılına ait
doğrudan gelir desteğinin yarısı nisan ayında ödenecek yani önümüzdeki ay
içerisinde, kalan yarısı ağustos ayında ödenecek. Bu ay içerisinde, bu ay sonu
itibarıyla 2,5 milyar YTL’ye yakın 2008 yılı
içerisinde çiftçilerimize destekleme ödemesi yapılmış olacak. Yarından sonra,
cuma günü 845 milyon YTL mazot ve gübre desteği olarak ödenecek. Onunla
birlikte, mart ayı içerisinde, mart ayı sonu itibarıyla şimdiye kadar 2,5
milyar YTL’ye yakın destekleme parası ödenmiş olacak.
Doğrudan gelir desteğinin de yarısı nisan ayında yarısı da ağustos ayında
ödenecek. Ayrıca, mayıs ayında da 650 milyon YTL kadar bir prim, yağlı tohum
primi ödenecek ve yine haziran ayında 500 milyon YTL’nin
üzerinde yine yağlı tohum primi ödenecek. Yaklaşık 5 milyar YTL, ağustos
itibarıyla ödemesi tamamlanmış olacak. BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Önergeler Sayın Başkan? BAŞKAN – Önerge
yok Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bizim önergemiz vardı. BAŞKAN – 5’inci
maddede var Sayın Genç. 4’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 5’inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 5- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN – Gruplar
adına söz talebi vardır. İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Abdullah Özer’de. Buyurun Sayın
Özer. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, Cargill yasası olarak bilinen bu
yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesine kadarki süreci sizlerle
paylaşmak istiyorum. Bu süreçte ta başından beri konuyu yargıya taşıyan ve
hukukun üstünlüğünü sağlamaya çalışan Bursa milletvekilleri Sayın Yahya Şimşek,
Sayın Ali Arabacı ve Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’a ve
Bursa Barosu başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarına şükranlarımı arz
ediyorum. Sayın Karapaşaoğlu’nun bu yargı sürecine
sonuna kadar devam etmemesini üzüntüyle karşılıyorum. Konuyu iki
bölümde değerlendirmek istiyorum. Birinci bölüm: Cargill -kendi deyişleriyle- iki yıl süren bir yer
seçimi araştırmaları sonucunda Bursa ili Orhangazi Ovası’nda 195 bin metrekare
birinci sınıf tarım arazisini en uygun yer olarak belirlemiştir. Buna karşın,
sözü edilen bölgenin birinci sınıf tarım arazisi oluşu; Bursa 2020 yılı 1/1.000
ölçekli mevzi imar planında İznik Orhangazi planlama bölgesi sınırları içinde
ve bu sınırlar içinde geçerli olan İznik Gölü çevre düzeni imar planında
tarımsal niteliği korunacak alan, sulama alanı ve uzun mesafeli koruma alanında
kalışı; Orhangazi Ovasında sanayi tesisi yapmak için daha önce başvurmuş olan
altı firmanın istemlerinin reddedilmesi; anılan tesise izin verilmesi durumunda
tarımsal dokunun tahrip edileceği; tesisin 90 bin nüfuslu bir kentin su
gereksinimi olan 3.500 ton yer altı suyunu bir günde
kullanarak kapalı havzanın su dengesini bozacağı ve yöredeki 100 bin zeytin
ağacının suyunu keseceği; zeytin ağırlıklı bir coğrafyada mısır işleyen bir
tesisin kurulmasının yanlışlığı ve açığının ithal mısır ile kapatılacağı;
ayrıca İznik-Orhangazi Sulama Projesi’nin tam ortasında kaldığı; İznik Gölü’nü
kirleteceği; sit alanı içinde yer alan Medet ve Karsak dereleriyle ilgili
olarak Koruma Kurulundan izin alınmadığı gerekçeleriyle Bursa kamuoyunda güçlü
bir tepki oluşmuştur. Bu çerçevede
Bursa Büyükşehir Belediyesi tesisin organize sanayi bölgesi içinde yapılmasını
önermiştir. Bu öneriye ve gösterilen diğer alternatif alanlara sıcak bakmayan Cargill, Hükûmet bazında yaptığı
lobi faaliyetleri sonucu nişasta fabrikası kurulmasına olanak tanıyan ilk plan
değişikliği iznini Başbakanlık Yüksek Planlama Kurulunun o 9/12/1997
günlü kararıyla almıştır. Hemen arkasından Bursa Valiliği 17/6/1998
tarihinde nişasta fabrikasının yapımı için ruhsat vermiştir. AHMET YENİ
(Samsun) – Kimdi iktidarda olanlar? ABDULLAH ÖZER
(Devamla) - Bu yatırım için verilen
valilik ruhsatının hukuka aykırılığı, Bursa 2. İdare Mahkemesi tarafından 8/7/1998 ve 12/1/1999 günlü yürütmeyi durdurma kararları ve
27/6/2000 günlü iptal kararlarıyla saptanmıştır. Danıştay 6. Dairesi tarafından
11/11/1998, 11/1/2000 ve 10/4/2000 günlü yürütmeyi
durdurma ve 20/6/2002 tarihli iptal kararlarıyla Bayındırlık Bakanlığının aynı
amaçlı işlemlerinin hukuka aykırılığı ortaya konulmuştur. Yargı kararları
karşısında, Cargill yatırımına meşruiyet kazandırma
çabaları devam etmiş ve bu süreç Sayın Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilen
kanuna kadar uzamıştır. Son olarak, Bursa 3. Bölge İdare Mahkemesi 14/3/2008 tarihinde yani on iki gün önce yürütmeyi durdurma
kararı almıştır. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Yasası, 3 Temmuz 2005 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul
edilmiştir. 5 Temmuz 2005 tarihinde Cargill’in amaç
dışı kullandığı araziyi “özel endüstri bölgesi” ilan eden 2005/8944 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı çıkarılmıştır. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Yasası, 19 Temmuz 2005 tarih ve 25880 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 5403 sayılı Yasa’nın öngördüğü af süresi 19
Ocak 2006 tarihinde sona ermiştir. Danıştay 10. Dairesi 8 Şubat 2006 tarihinde
özel endüstri bölgesi ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının yürütmesini
durdurmuştur. Hemen ardından, ilk bakışta Cargill’le
ilgisi anlaşılamayan kanun değişikliği teklifi Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu tarafından 22/02/2006
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştur. Bu teklif 13/4/2006 tarihinde Komisyona havale edilmiştir.
Başbakanlık, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve
Devlet Planlama Teşkilatı temsilcileri ile Cargill
yetkililerinin katıldığı ve aynı ay içerisinde Başbakanlıkta yapılan kurtarma
toplantısının ardından ilgili bakanlığa yazılı emir verilmiştir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığına gönderilen 20/4/2006
günlü yazıda Cargill’in kurtarılması için Kanun’un
geçici maddesinin geçerlilik süresinin uzatılması açıkça emredilmiştir. Bu
yazıdan kısa bir süre sonra, 4/5/2006 tarihinde ise
söz konusu teklif Komisyonda görüşülmeye başlanmıştır. Birçok basın organında
yer almasına rağmen, Sayın Başbakanın Amerika’da bulunduğu sırada, bir hafta
sonu ilgili bakanların katılımıyla aynı amaçlı bir başka toplantı yapılmış ve
bu haber hiçbir şekilde tekzip edilmemiştir. Özetlenen bu
süreç, söz konusu düzenlemenin, gösterilen gerekçelerin aksine, açıkça Cargill yatırımının kurtarılmasını amaçladığını ortaya
koymaktadır. Bu düzenleme, özel bir kişiliğe ayrıcalık tanınması niteliğiyle
Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki gruplara ve kişilere özel düzenleme yapılamaz,
hükmüne aykırıdır. Düzenleme, mülkiyet hakkının toplum zararına
kullanılamayacağı yönündeki Anayasa’nın 35 ‘inci maddesine aykırıdır. Toprağın
korunması ve tarım arazilerinin amaç dışı kullanılmasının önlenmesi amaçlı
Anayasa’nın 44 ve 45’inci maddeleri açısından da bu düzenleme hukuka aykırıdır.
Kesinleşmiş yargı kararlarını ertelemeden uygulamak zorunda olan yasama ve
yürütme organının, tersi bir tutumla, yargı kararını geçersiz kılacak düzenleme
yapması bakımından da bu kanun Anayasa’nın 138’inci maddesine aykırıdır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun. ABDULLAH ÖZER
(Devamla) – Birçok nedenle hukuka aykırı olan bu düzenleme, çok yetersiz olan
verimli tarım arazilerinin talanına kapı açan anlayışlara meşruiyet
kazandırdığı için kamu yararıyla da bağdaşmamaktadır. Ayrıca, bir yabancı firma
adına hukuksal düzenleme olma özelliği taşıyan bu yaklaşım, ulusal bağımsızlık
ilkesine de ters düşmektedir. İkinci bölüm, sonuçları itibarıyla daha vahim. Çünkü Türkiye’nin toplam şeker gereksinimi kabaca 2,5 milyon
ton/yıl dolayındadır. Buna karşılık, otuz şeker fabrikası 2,8 milyon ton pancar
şekeri üretmekte, nişasta bazlı şeker fabrikası beş
tane Türkiye’de, bunların toplam üretimi 1 milyon ton civarında. Başka bir
deyişle, 1,3 milyon ton kapasite fazlası var demek Türkiye’de. Pancar ve
mısırdan elde edilen şeker, yukarıda belirtilen kapasite… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ABDULLAH ÖZER
(Devamla) – Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özer. Gruplar adına
ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın
Mehmet Şandır’a aittir. Buyurun Sayın
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bir kanunun görüşmelerini
tamamlamak üzereyiz. Ancak bu kanunla ilgili bu kürsüden çok önemli iddialar,
itham düzeyine ulaşan iddialar ortaya konuldu. Bunların cevabının verildiğini
söyleyebilmek çok mümkün değil. Değerli
milletvekilleri, burada çıkartılan kanunlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin
kanunları, yalnız kanun teklifinin sahibinin veya tasarının sahibi olan hükûmetin veya onun destekçisi, ona müspet oy veren iktidar
partisi grubunun kanunu değil Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkarttığı
kanunlar. Dolayısıyla, bir sorumluluk bağlamında, bu son maddesinde, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu kanunla ilgili endişelerimizi ve görüşlerimizi ifade
etmek gereğini duydum. Değerli
milletvekilleri, toprak koruma ve arazi kullanımıyla ilgili bir kanun
çıkartıyoruz. Sayın Karapaşaoğlu önümden geçiyor,
kendisi toprak adamı, biliyorum, Bursa’da topraktan üretilen ürünlerin
sanayiciliğini yapıyor. Bu kanunla toprağı koruyabiliyor muyuz? Ben toprakla
ilgilenen bir bilimin mühendisiyim. Toprak, zannediyorum bireysel olarak ve
toplum olarak en değerli varlığımız, yerine konulamayan en değerli varlığımız.
Soru çok net, teklif sahibi çok ilgilenmiyor ama soru çok net: Bu kanunla
toprağı koruyabiliyor muyuz? Toprağın kullanımını, toplum adına, gelecek adına -bize emanet edilen toprağın
kullanımını, arazinin kullanımını- doğru tanzim edebiliyor muyuz? Bu sorunun
cevabını vermek çok müşkül Ben Mersin
Milletvekiliyim. Mersin’de, kayalar düzeltilerek üzerine toprak taşınıp sera
kuruluyor, oradan üretim yapılıyor, insanlar kendi emekleriyle onurlu yaşamanın
gayretini gösteriyorlar. Toprak yok! HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Ama ürün para etmiyor Sayın Başkan! MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Benim memleketim Hatay’da, insanlar kendilerini ağaca asıp aşağıda,
kayaların sekisi dediğimiz 20-30 metrekarelik toprakların üzerinde tütün ekerek
geçimlerini temin ediyorlar. Bizse, hoyratça, topraklarımızı bir daha üretim
yapamaz hâle getirmek için, inadına, elimizden ne geliyorsa onu yapıyoruz. Bu
doğru değil değerli milletvekilleri. Bu hak değil. Bu topraklar bize hem
geçmişimizin hem geleceğimizin emaneti. Şimdi, kanunun
gerekçesini, kanunun görüşüldüğü komisyonlardaki konuşmaları, tutanakları,
kanunun kendisini okuduğumuzda, bu noktada yanlışımızı kendi cümlelerimizle
ifade etmişiz. Diyoruz ki: “11/10/2004 tarihinden önce
izin almadan kaçak sanayi yapılarının kullandığı tarım arazileri…” Amaç dışı
kullanılan tarım arazilerinin üzerinde kurulan sanayi kuruluşlarını bu kanunla
yasal bir statüye kavuşturuyoruz. İyi niyetle soruyor Sayın Karapaşaoğlu
“Ne yapalım yani? Kurulmuş…” diyor. Değerli
milletvekilleri, bu iyi niyet bizi kurtarmaz. Masumluk bazen sorumluluğu
ortadan kaldırmaz. “Ne yapalım?” diyerek suçu kabullenmek, suçluyu
meşrulaştırmak, yasamaya hile karıştırmaktır, milletin verdiği yetkiyi kötüye
kullanmaktır. Bunu, şu kısa dönemde burada gerçekleştirdiğimiz birçok kanunda
maalesef beraber yaşadık, gördük. Böyle bir hak yok. 22 bin tesis…
Soruyor milletvekili arkadaşımız: “Antalya’da kurulan doğal gaz çevrim santrali
-bütün itirazlara rağmen, mahkeme kayıtlarına rağmen- kaçak yapılıyor, tarım
arazisinin üzerinde yapılıyor. Ee, şimdi sormazlar
mı, belli bir müddet sonra yeniden böyle bir kanun çıkartarak kaçak yapılan,
toprağı korumayan, yanlış arazi kullanımının yapıldığı burada da bu tesise
hukuki bir statü kazandırmak için yeni bir kanun mu çıkartacağız?” K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Hiç şüpheniz olmasın çıkar! MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakın, bir öz eleştiri yapalım. Bu kanun
bugünün kanunu değil. Bu kanun, daha önceki dönemlerden bu yana her iktidarın teşebbüs
ettiği bir kanun. Her Bakanlar Kurulu, adını andığınız o firmayla ilgili
Bakanlar Kurulu kararı çıkartarak… Bürokratlara talimat veren, sonra bunun
kanunsuzluğu anlaşıldığı için sonradan kanun çıkartmak zorunluluğu duyulan bir
konu. AKP döneminde iki defa çıkartılmış buradan okuduğum kadarıyla, mahkeme
dört defa iptal etmiş adı geçen firmanın yetkisini, iznini; Kanun’u Anayasa
Mahkemesi iptal etmiş, Bakanlar Kurulu kararını Danıştay iptal etmiş,
Cumhurbaşkanı geri göndermiş. Ee, her iktidar döneminde,
iktidar partisi sebebi kendine ait olmak kaydıyla bu kanunu buraya getirmiş ama
muhalefet sözcüleri acı acı itiraz etmiş. Ne acı bir
tesadüf ki bu kanun teklifinin sahibi de daha önceki dönemde, bu kanunun, buna
benzer bir kanunun, bu firmayla ilgili kanunun çıkmasına burada çok net
cümlelerle itiraz etmiş, suçlamalar yapmış. Ama ne acı ki her iktidar bu kanunu
getirmeye kendini mecbur görmüş, muhalefet de itiraz etmiş. Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; böyle bir
kaderi yaşamak bize -bana göre- yakışmıyor. Şimdi, bu kanunda, jeotermal ve
yenilenebilir enerjiyle ilgili doğru, gerekli düzenlemeler var, hiç itiraz
etmiyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
yenilenebilir, kaynağı bize ait enerji yatırımlarının desteklenmesi, bu konuda
gerekiyorsa tarım arazileri ve özellikle mera ve çayırların kullanılmasında
rüzgâr santralleri için doğrudur, faydalıdır, gereklidir diyebiliriz ve
destekleyebiliriz, ama Allah aşkına, Adana’yla Mersin’in arasında, Tarsus’un
arasındaki o mümbit arazilerde, o pamuk deposu arazilerde yükselen fabrikalar,
sanayi kuruluşları -bugün gerçi onlar da çalışmaz oldu, binalarıyla hayalet
gibi duruyorlar oralarda- tarıma, üretime, toprağa ve bu toprağı bize emanet
eden geçmişimize ve geleceğimize bir anlamda ihanet değil mi! İşte, böyle bir
kanunu çıkartıyoruz. Maalesef, burada,
çok ciddi, önemli konuşmalar, itham düzeyine varan iddialar oldu, cevap
verilebildiğini söylemek mümkün değil. Yani kendinizce haklı, mecbur, zorunlu
sebepleriniz olabilir ama bilesiniz ki Milliyetçi Hareket Partisi olarak
muhalefet ettiğimiz bu kanun, ülkemizin, milletimizin hayrına bir kanun değil,
bu kanun masum bir kanun değil ve bu kanun meşru bir kanun değil. Burada
oylanmış olması, kabul edilmiş olması, bu kanunun masumiyetini, bu kanunun
meşruluğunu hukuken sağlayabilir. Kanunların lafzı önemli ama
ruhu, lafzından çok daha önemli. Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanunun
muhalifiyiz. Bu kanunu sonuçları itibarıyla da işlemden kaldırmanın imkânı ve
yolu varsa tek başına iktidarımızda toplumumuza bir sözümüz olsun, bunu
gerçekleştireceğimizi ifade ediyorum. Bu duygularla, bu
kanunun yeniden gözden geçirilmesini… Korkarım ki, Anayasa Mahkemesi yeniden
iptal eder ve bu kanunu bu Genel Kurula getirmek durumunda kalırsınız. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Şandır. MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Bir şey daha sormak istiyorum. Değerli milletvekilleri, özellikle Hükûmetimize ve iktidar partisi grubuna ve yöneticilerine
soruyorum: Bu türde sıkıntılı kanunları niye teklif olarak getiriyorsunuz da
tasarı olarak getirmiyorsunuz? Bu soru yalnız bununla ilgili değil. Bakınız, ne
kadar çok tartıştığımız kanun varsa, birçoğu kanun teklifi, sayın
milletvekilleri tarafından getiriliyor. HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Hepsi de aslında tasarı. MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Yani Hükûmet sorumluluktan mı kaçıyor?
Bunu da dikkatinize sunuyorum, bunu da doğru bulmuyorum. Hükûmet için risk olan bir kanun, sayın
milletvekili ve milletvekilleri için risk değil mi? Doğru bir iş yaptığına
sayın Hükûmet de mi inanmıyor? Dolayısıyla,
kısacası, bu kanun doğru bir kanun değil, bu kanun masum bir kanun değil; bu
kanun, bana göre, toprağa karşı ve o toprağın sahiplerine karşı haksızlık
içeren bir kanundur. Bu kanunun, ruhu itibarıyla meşru olduğunu kabul edemeyiz.
Bu duygularla
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır. Sayın Mustafa
Çetin burada mı? Sayın Çetin,
tutanak elimde. “…hazırlanacak dilekçelerde izlenecek stratejiyi belirlemek ve
aleyhe bir kararın sonuçlarını ortadan kaldırmak üzere Müsteşar Yardımcısı
Mustafa Çetin’in başkanlığında -üç dört bakanlığın müsteşar yardımcılarından
söz ediyor- ve Cargill yetkililerinin katılımıyla
toplantının yapılmasından söz ediyor bu yazı. Bu nedir…” diye bir şey. Böyle
bir toplantı yapılmadığına dair bir bilginiz… Bunu ifade edecekseniz size söz
vereceğim. MUSTAFA ÇETİN
(Uşak) – Durumu açıklayacağım. Toplantı yapıldı tabii Sayın Başkan. BAŞKAN – Bunun
içinde başka bir şey yok ama… Sadece bir toplantının yapıldığı söyleniyor. Bu
toplantı yapılmadıysa -bu size yönelik farklı bir şeydir- o zaman söz
vereceğim, ama böyle bir toplantı yapılmışsa… Sadece o söyleniyor çünkü. MUSTAFA ÇETİN
(Uşak) – Toplantı yapılmıştır ama burada devamında şu ifadeler var: “Burada
devlet yok, şirket var.” HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – O sizi ilgilendirmiyor. Sen toplantıda var mıydın, yok muydun? K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – O size bir sataşma değil ki. BAŞKAN – Peki,
size iki dakika söz veriyorum ama yeni bir sataşmaya mahal vermeden. MUSTAFA ÇETİN
(Uşak) – Kesinlikle Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – “Devlet yok, şirket var.” dedi. Sataşma değil ki o. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Devleti Cargill’le muhatap ettiniz. V. - SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Uşak Milletvekili Mustafa Çetin’in, Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması MUSTAFA ÇETİN
(Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan teklif
üzerinde söz alan Sayın CHP Sözcüsü Atilla Kart’ın konuşması sırasında
bahsettiği toplantı tabii ki yapılmıştır. Ben toplantının yapılmadığını
söylemiyorum. Bu toplantı niçin
yapılmıştır, onun açıklığa kavuşturulmasında yarar var. Başbakanlığa gerek
kişiler -özel ve tüzel kişiler- gerekse yurttaşlar çok çeşitli sebeplerle,
amaçlarla müracaatta bulunmakta, sorunların çözümüne yardımcı olunmasını
istemektedirler. Zaman zaman, Başbakanlığın kamu
yönetimindeki fonksiyonları itibarıyla en önemli fonksiyonu koordinasyondur, hükûmet çalışmalarının koordinasyonudur ve
burada bir müracaat üzerine konunun Başbakanlığa bir şekilde intikali üzerine
ilgili kurumlar davet edilerek toplantı yapılmış ve bu sorunun ne olduğu
üzerinde görüşülmüş, gerekli değerlendirmeler yapılmıştır. Söz konusu yazı bu
toplantı sonuçlarının Tarım Bakanlığına bildirilmesinden ibarettir. Sayın
Konuşmacının sözlerinin devamında “Burada devlet yok, şirket mantığı var.” gibi
bir ifadede bulunduğu için bu açıklamayı yapma ihtiyacı duydum. Ben şahsen
devletin içinden gelmiş biriyim; devletin ne olduğunu da çok iyi bilirim,
şirketleri de bilirim. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Cargill’in sorunlarını tartıştınız mı? MUSTAFA ÇETİN
(Devamla) – Hukuk sisteminde bunların hepsinin yeri vardır. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Cargill yok muydu? MUSTAFA ÇETİN
(Devamla) – Yapılan toplantı, bir çalışmanın, bir toplantının sonuçlarının
Tarım Bakanlığına bildirilmesinden ibarettir. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Cargill var mıydı, yok muydu toplantıda? MUSTAFA ÇETİN
(Devamla) – Hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar) K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Aa! Neresi açıklama bunun ya? Cargill var mıydı, yok muydu orada? KAMER GENÇ
(Tunceli) – O toplantıya Cargill yetkilisi de
katılmış mı efendim? O toplantıya Cargill yetkilisi
de katıldıysa söylesin burada! IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam) 1.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu
ve 3 milletvekilinin; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları
Raporları (2/146) (S. Sayısı: 111) (Devam) BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına üçüncü söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu. Buyurun Sayın Karapaşaoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
biraz önceki konuşmamda yalnızca hukuki bir metni okudum size. Ama görüyorum ki
bu konu öyle bir abartıldı, öyle bir mecrasından çıkarıldı ki, saptırıldı ki
onun için bir açıklama yapmak lüzumu da hissettim. O vesileyle buradayım. (CHP
sıralarından gürültüler) Bakın değerli
arkadaşlarım, sabırla, hiç bağırmadan çağırmadan okuyalım şunları, dinleyelim:
Yıl 1997. Yüksek Planlama Kurulu bir karar veriyor. Altındaki imzalar Başbakan
Mesut Yılmaz, rahmetli Sayın Bülent Ecevit. Bir Yüksek Planlama Kurulu kararı alınıyor
ve bu kararda bu firmaya, orada, bahis konusu olan yerde bir kuruluşu
gerçekleştirmek üzere yetki veriliyor. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Evet… MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Bu, bir devlet
kararı. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Siz de itiraz ediyorsunuz. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Biz de o
noktada buraya kürsüye geliyoruz diyoruz ki, çok yanlış bir karar verdiniz.
Yaptığınız iş yanlıştır. Burada bu firmanın olmaması gerekir. Çeşitli
sıkıntılar çıkaracaktır, doğacaktır. Ama daha ortada temel bile yoktur, sadece
bir karar vardır. Ondan sonra -tabii bunların gerekçeleri var, gerekçelerini
okumuyorum, kısa geçiyorum- bu firma, kuruluşunu o bölge üzerinde
gerçekleştiriyor. Daha temel safhasına gelmeden, inşaat safhasına gelmeden ben
burada, bu Parlamentoda iki ayrı konuşma yaptım, tekrar tekrar:
Bakın arkadaşlar, temeli atılıyor, bundan sonra yapılacak bir şey yok, buna
engel olunması lazım diye de… Hatta Bursa Barosu avukatı arkadaşlarımızı da
teşvik ettik, yani onu da itiraf edelim, onu da söyleyelim. Ama ondan sonra,
bakın, aşağı yukarı otuza yakın işlem yapılıyor bu firmayla ilgili. Bu işlemi
kim yapıyor? Devletin kurum ve kuruluşları yapıyor. Bunun arkasından, 2002’de
bir Bakanlar Kurulu kararı çıkıyor. Bakın, bu Bakanlar Kurulunda kim var? Ben,
isim ifade ederek bunları anlatmak istemezdim ama mecbur kaldım, kimse kusura
bakmasın, bir saygısızlık ifadesi olarak söylemiyorum. Onların da o kararlarını
uygun karşılamak durumundayız, çünkü devletin düzenleme yetkisini kullanmışlar,
yapmışlar. Bakın, Sayın Devlet Bahçeli’nin imzası var burada, bu kararnamede. Değerli
arkadaşlar, bakın, bu Yüksek Planlama Kurulu kararı, şu Bakanlar Kurulu kararı.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Bir de mahkeme kararı var! MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Müsaade edin. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Dinliyorum. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Bu devletin uluslararası anlaşmalarla ilgili olarak
kararlaştırdığı hükümlerdir. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Yanlış… MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) – Anayasa’mızın amir maddesinde devletler arası
anlaşmalar, hukuk, Anayasa’nın üzerinde itibar edilir. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Hangi devlet? MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Bunu siz benden iyi biliyorsunuz -hukukçu değilim ben- hukukçu arkadaşlarım. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Rica ederim… Tahkime girmez, tahkime girmez o! MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Girer, girer, girer… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Girmez, girmez… MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Hiç merak etme, öyle bir girer ki… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Girmez… MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Öyle bir girer ki… İşte kamu yararı,
kamu yararı orada aranır. Milyar milyar dolarları
ödediğiniz zaman… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Mahkeme kararlarını da söyle… Efendim mahkeme kararlarını da söyle,
devletin yargı organının kararlarını da söyle! MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Bakın, müsaade edin, Sayın Anadol,
müsaade edin. Siz,
çiftçinizden, köylünüzden, işçinizden, sanayicinizden gıdım gıdım
gıdım vergileri toplayacaksınız, ondan sonra bir
tahkim kararıyla da… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ondan sonra Cargill’e fabrika
kurduracağım(!) BAŞKAN – Sayın Anadol, lütfen… Sayın Anadol,
lütfen… MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - …bir tahkim kararıyla da kalkacaksınız milyarları şeye
vereceksiniz. Bakın, otuza
yakın işlem yapılmış, sene 2002. Faaliyetine devam edilmesi kararı veriliyor,
Bakanlar Kurulu prensip kararı veriliyor, 2002. 2005’e kadar, 2005’in yarısına
kadar faaliyet devam ediyor. Hiçbir işlem yok. 2005’in yarısından sonra, bazı
kimseler, bazı duygu ve düşüncelerle
-bunları ben isimlendirmiyorum- tekrar yargı yoluna başvuruyorlar ve
neyi iptal ettiriyorlar biliyor musunuz? Kamunun kurumlarının verdiği kararları
iptal ettiriyorlar. Cargill’le alakaları yok
yargının, yani o noktada Cargill’le alakaları yok ve Cargill çalışmaya devam ediyor, geliyor. On yıl çalışmış
bir firmanın, şimdi siz yıkılmasını talep eden bir konuda konuşuyorsunuz. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yok, orayı çok kısa geçtin, mahkeme kararına rağmen. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Sonra, burada, arkadaşlar geldiler bu kürsüye, dediler
ki: “Ya 5 liraya satılır mı arazi! Bugün, işte, 200 lira şurada, 300 lira
şurada.” Ya kardeşim, bu 500 lira arazi bedeli değil ki, bu 5 lira cezai bir
hüküm. Araziyi adam sahibinden almış, kaça almışsa almış. Arazi bedeli değil,
devletin arazisi değil, kamunun arazisi değil; herhangi bir şahıstan Cargill firması gitmiş, satın almış, bir şeyler yapmış
oraya. O 5 lira ceza hükmünde bir uygulamadır. Bunu da kamuoyuna yanlış deklare
ettiniz burada, bu kürsüde, sanki arazinin bedeliymiş gibi anlattınız. Bunun dışında,
daha söylenmesi gereken bir şey daha var. Bakın değerli arkadaşlar, bu teklif,
kesinlikle -Anayasa Mahkemesinin kararını okudum, dinlediniz- af niteliğinde
bir teklif değildir. Sonra, Değerli Arkadaşım, milletvekilleri kanun teklifi
vermesin mi? MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Versin, ama niye Hükûmet vermiyor? MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Biz, affedersiniz, buraya gelip de şu koltukta oturup,
hiçbir şeye karışmadan oturalım mı yani? MUHARREM VARLI
(Adana) – Öyle yapıyorsunuz zaten. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Ben onlarca kanun teklifi verdim bu Parlamentoda. MUHARREM VARLI
(Adana) – Zaten öyle yapıyorsunuz, ne farkı var ki! MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Onlarca kanun teklifi verdim ve veririm. Mantığıma
uygun bir şey varsa veririm. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ya biraz tutarlı olun ya! MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Kanun teklifleri nasıl işlem görür, onu da sizin
bilmeniz lazım. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Mutlaka da o, daha önce çıkardığınız… MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Onu da sizin bilmeniz lazım. Kanun teklifi
Başbakanlığa gider, ilgili bakanlığa gider; ilgili bakanlık görüş bildirir,
Başbakanlık görüş bildirir. “Sayın milletvekili böyle bir teklif vermiş, ama
bize göre uygun değildir veya uygundur.” diye karar verir. Ondan sonra bu
teklifler burada görüşülür. Yarın öbür gün
inşallah iktidar olursunuz. (MHP sıralarından “İnşallah”
sesleri) İktidara geldiğinizde göreceğim sizi, bakalım kanun teklifi veriyor
musunuz, vermiyor musunuz. KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Böylesini vermeyiz, merak etmeyin. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – O zaman ben bu kürsüye gelip –gerçi size sataşmadan-
hatırlatacağım bunları. Tekrar hatırlatacağım. Değerli
arkadaşlar… MUHARREM VARLI
(Adana) – Dün muhalefet ederken, bugün kanun teklifi verince… İlginç olan tarafı burası. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen… MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Canım, olmayacağını da söyleyelim, olacağını da
söyleyelim. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Bir de önerge ver de Cargill’i
ödüllendirelim. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Kime? K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Madalya verelim Cargill’e… MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Hiç alakası yok efendim. O önergeyi siz verin, deyin
ki “Bu yasadan Cargill yararlanmaz.” Buyurun, siz
verin o önergeyi, “Bu yasadan yararlanmaz.” deyin. K.KEMAL ANADOL
(İzmir) – Tamam verelim, oy verecek misin? MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Bakın arkadaşlar, yasayı bir defa dikkatlice okumanız
lazım. Bakın, ne demişiz burada, yasada bunu düzenlerken, bunu dikkatinize sunuyorum,
bakın, iyice şey yapın... YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Teklifi verdin mi, verdirdin mi onu söyle! MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Hayır, ben kendim verdim. Neden verdim, onu da
söyleyeyim, gerekçesini söyleyeyim. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Hiç öyleye benzemiyor. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Bu yasa teklifini ben verdiğim zaman Cargill diye bir dava yoktu ortada. Gebze Organize Sanayi
Bölgesi yöneticileri geldi, dediler ki: “Bizim burada on iki-on üç tane
organize sanayi bölgemiz var, bütün bölgeyi işgal ettik. Ama,
arada parça parça bazı araziler üzerinde fabrikalar
da kuruldu. Bunlar şimdi yasa dışı faaliyetteler, öyle gözüküyorlar. Bu
fabrikalar büyük çapta ihracat yapıyorlar. Avrupa euro
bölgesine ihracat yapıyorlar. İhracatlarının gerçekleşebilmesi için, bizim
Batı’ya mal satabilmemiz için fabrikalarımızın yasal konumda olması gerekiyor.
Bunun için bize yardımcı olun.” Biz onun üzerine bir düzenleme yaptık, onun
üzerine bu düzenlemeyi yaptık. Ama, ne hikmetse,
kalktı geldi Cargill de bu işin içine oturdu. İşin
aslı budur, işin esası budur. Buraya yeni gelmiş olan arkadaşlarımıza bunu
duyururum, vatandaşlarımıza da duyururum. Sonra bu yasayla
yapmış olduğumuz şey topraklarımızı tarumar etmek değil, koruma altına almaktır
değerli arkadaşlar. MUHARREM VARLI
(Adana) – Zaten hep öyle yapıyorsunuz! MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Şu kanun teklifini iyi okuyun, iyi bakın. Biz koruma
altına alıyoruz, disiplin altına alıyoruz. Ancak, şu şu
şartlarda bu işi yaparsın diyoruz. K.KEMAL ANADOL
(İzmir) – Hayret, Cargill girivermiş!.. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Başka bir şey daha söyleyeyim: Siz hiç gidip Cargill’i gördünüz mü? Hiç görmediniz, kusura bakmayın. Bir
kişi, iki kişi… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Bursa Milletvekili var orada, bakın. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – O bilmiyor, o Bursa Milletvekili bilmiyor onu. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Neyi bilmiyor? Yok ya! MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Çünkü, bakın Cargill’in etrafında onlarca fabrika var kurulmuş. Asil Çelik var
-ismini veriyorum- Cargill’den önce kurulmuş.
Neredeydin be arkadaşım o zaman? Niye
yapmıyordun? K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Çocuktu o zaman ya… Ne demek? Ne zaman kuruldu Asil Çelik? MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Ben o zaman milletvekili değildim. Dolayısıyla, bakın,
bütün bunları yaparken, bu çalışmaları yaparken haksızlıklar üzerine yapmayın.
Doğru bir şeyler yapalım. Bu kanun teklifi düzenleme yapıyor, düzenleme
getiriyor. Düzenleme de topraklarımızı koruma adına yapılıyor. Şimdi, bakın, bugün
Bursa’da on üç tane organize sanayi bölgesi var. On dördüncüsü kuruluyor, size
söyleyeyim. Nerede kuruluyor? Bursa Ovası’nın tam ortasında kuruluyor. Nerede
bu Bursa Barosu avukatları? Niye müdahale etmiyorlar? Niye uğraşmıyorlar? K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sen çıkarsın, gündem dışı konuşma yaparsın aleyhine! MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bazı şeyleri hakkaniyet içinde
konuşmak lazım. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUHARREM VARLI
(Adana) – Muhalefetteyken farklı, hükûmetteyken
farklı! Hakkaniyet bu değil! MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Ben, bugün böyle bir düzenleme yapılsa ve bilgim
dâhilinde olsa gene aynı konuşmayı yaparım. Verimli toprak arazisi üzerinde
yatırım yapılmasını uygun bulmam. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ama fiilî durum varsa! MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Aynı şekilde, ama gelmiş, yapmış, kurmuş. Gel de yık
şimdi orayı. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yasalara rağmen yaptı. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Yık bakalım! Niye? K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Zorla yapmış, zorbalıkla… MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Nasıl yapacaksın? Nasıl verimli hâle getireceksiniz? Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, burada bu kanun teklifi sırasında yapılan bütün
konuşmaların hepsi eksiktir, hatalıdır, yanlıştır. Ben bunu kamuoyuna duyurmak
için söz aldım. Saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Karapaşaoğlu. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 16.19 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 16.38 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR
ÇELİK(Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. 111 sıra sayılı
Kanun Teklifi üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. 5’inci madde
üzerinde şahsı adına ilk söz Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Emin Tutan’da. Sayın Tutan? Yok. İkinci söz
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi Kaynak’ta. Buyurun Sayın
Kaynak. (AK Parti sıralarından alkışlar) VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Bursa Milletvekili
Mehmet Altan Karapaşaoğlu ve 3 Milletvekilinin;
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çok değerli
milletvekilleri, yasanın son maddesine gelmiş bulunuyoruz. Birçok şey söylendi
ama özetle ben şunu ifade edip huzurlarınızdan ayrılacağım: Yasa teklifi,
Anayasa Mahkemesinin 22/12/2006 tarih 2005/89 esas,
2006/120 karar sayılı kararının gerekçesinde açıklanan hükümlere uygun
hazırlanmıştır. Bahsettiğim
kararda Anayasa Mahkemesi, “Söz konusu arazilerin tarımsal niteliği geri
kazanılmayacak şekilde bozulduğu için böyle bir düzenlemeye gidildiğinden,
tarım arazilerinin tarım dışı amaçla kullanılabilmesi için belirli koşulların
yanında tarımsal bütünlüğün bozulmamasının ve hazırlanacak toprak koruma
projesine uyulmasının gerektiğinin belirtilmesi karşısında yasanın kamu yararı
amacı dışında çıkarıldığı söylenemez.” demektedir. Anayasa’nın 10’uncu
maddesinde de öngörülen “yasa önünde eşitlik ilkesi” hukuksal durumları aynı
olanlar için söz konusu olduğundan, bu madde, yasada öngörülen koşulları yerine
getiren herkese aynı olarak uygulanacak ve Anayasa’mızda öngörülen eşitlik
ilkesine aykırılık teşkil etmeyecektir. Ayrıca, yasanın
yenilenebilir enerji kaynaklarına getirdiği yeni imkânlar ve yeni açılımlar
çerçevesinde ülkemiz için hayırlı olacağını düşünüyor, teklifi hazırlayan ve
emeği geçen bütün arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyor, yasanın hayırlı
olmasını temenni ediyorum. Tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaynak. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, başka söz isteyen yoksa ben söz istiyorum. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunu’yla ilgili, 5’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın
milletvekilleri, tabii, kanun teklifini veren arkadaşların, burada, böyle, bir
nevi bir heyecan içinde bu kanunu savunmasını gördük. Şimdi, kanun başlangıçta,
Bakanlar Kurulu bir ara burada bir müsaade veriyor, Bakanlar Kurulu kararı
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunda iptal ediliyor; kendisine idarece
birtakım ruhsatlar veriliyor, Bursa İdare Mahkemesi bunu iptal ediyor; daha
önce kendisinin yaptığı teklif 5557 sayılı Kanun olarak çıkıyor burada,
Cumhurbaşkanı tarafından veto ediliyor. Sonra 5578 sayılı Kanun olarak yeniden
geliyor. Tabii, bu kanun ayrıca da aynen buradan geçince, 5578 sayılı Kanun
olarak geçiyor. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesine dava açılıyor ve Anayasa
Mahkemesi orada diyor ki… Tarımsal bütünlüğün bozulmayacağı konusunda maddede
herhâlde bir hüküm yok, buna uygun bir karar getiriliyor ve arkasından da bu
kanun geliyor gündeme. Anayasa Mahkemesi
bu konuda yürütmenin durdurulması kararını veriyor, ama daha iş esastan karara
bağlanmamış. Anayasa Mahkemesinin her yürütmesini durdurduğu kanunun ille iptal
edileceği de bir varsayımdan ibarettir, mümkün değil, sonradan teşekkülü veya
teşkilatı değişebilir, bunu da pekâlâ kabul etmeyebilir, ama böyle bir telaş
içinde daima bu şirket korunmuş. Şimdi, biraz
önce, burada, bir milletvekili arkadaşımız, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı
iken “Efendim, işte, biz, bazı vatandaşları böyle, Başbakanlıkta topluyoruz
-kendisi firma temsilcisini de herhâlde almış karşısına- acaba bunların
karşılaştıkları problemi nasıl çözeriz?” Siz, bir Türkiye
Cumhuriyeti devleti vatandaşının sorunları olduğu zaman, Başbakanlık Müsteşarı,
çeşitli bakanlıklarda bir araya toplayıp da sorunlarını çözmeye kalkıyor
musunuz? Hayır. Ancak Amerikan vatandaşının problemini çözmek için getirip
böyle bir organizasyon yapıyorsunuz. Yani ben, şahsen,
bu kanunu teklif edene ve bunu sizin grubunuzun da bu kadar hararetli savunmasına
çok hayret ediyorum. Yani insanların biraz bu halka karşı bir
sorumluluk duyması lazım. Ben hafta sonunda
İznik’e gittim, bu Cargill’in olduğu yeri gördüm.
Orada, GÜMÇED diye, Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevre Koruma Derneği diye
bir dernek büyük bir organizasyon yapmıştı, orada bir gece düzenlemişti. Diyor
ki: “Gerçekten, İznik’in tepesine çimento fabrikası yapacaklar. Oraya birkaç
tane taş ocağı yapacaklar.” Şimdi, değerli
milletvekilleri, bu Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarını yaşayamaz bir hâle sokuyorsunuz. Düşünebiliyor musunuz, en güzel
yerlere getiriyorsunuz fabrika yapıyorsunuz. Bu fabrika ne yapıyor? Tabiatı
bozuyor. İznik dağının tepesine yapacağınız çimento fabrikası oradaki bütün
ormanları yok edecek, orası da yaşanamaz hâle gelecek. Bu memlekette o kadar
çorak araziler var, kırsal alanlar var; oraya getirin bunları yapın. Niye oraya
yapıyorsunuz? Efendim, burada
bütün mesele: Türkiye'yi yöneten insanlar başkalarının oyuncağı hâline geliyor.
Bu Türkiye Cumhuriyeti coğrafyasında yaşayan kişilerin bu coğrafyada yaşamaması
için birtakım emperyalist güçler bunu, her türlü hile ve çareye başvuruyorlar.
Bizim de bunların o hile ve çareleri karşısında, bu ülkeyi âdeta idare edemez
durumda, biraz da vatanserverlik duyguları zayıflayan
kişiler de olunca, işte, bunların dedikleri her şeye boyun eğiyorlar. Böyle bir
şey olur mu sayın milletvekilleri? Yani şimdi, siz boyuna kanun getiriyorsunuz,
burada, yasa dışı ne varsa hepsini kanunla çözmeye çalışıyorsunuz. Bırakın
kardeşim! Yani bu memlekette kala kala yalnız Cargill firmasının sorununun mu çözülmesi gerekiyor? Bakın şimdi, bu
kanunda üç tane madde var. 1’inci maddesinde enerji piyasasıyla ilgili bir
değişiklik yapılıyor, jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımlarıyla ilgili
değişiklik yapılıyor. Bu zaten bu Kanun’un 13’üncü maddesinde var zaten. Böyle
bir tesis yapılması için bir kamu yararı, böyle bir yere bu tesis yapılması
gerektiği anlarda, bu konuda zaten ilgili idareler kamu yararı kararını verir.
Bunu değiştirmeye gerek yok. 3’üncü maddede de
getirdiğiniz... Mera Kanunu’nda böyle, buna paralel bir değişiklik
yapıyorsunuz. Yine Mera Kanunu’nda da böyle, bu tesisler yapıldığı zaman, orada
böyle bir tesis kurulması için bir kamu yararı kararı alarak bunu yapmak
mümkün. Bu, kala kala yalnız bu 2’nci madde… İşte
bunu… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ
(Devamla) – Milletin gözünü boyamak için bu 2’nci maddeyi getirmişsiniz. Niye
bu 2’nci maddede 11/10/2004 tarihini aldınız? Niye
aldınız? O kanun teklifini veren arkadaşımız çıksın burada bunu izah etsin. 11/10/2004 değil de niye 2005 olmuyor? Bir çıksın bakalım
bunu söylesin. Demek ki burada özel bir amacınız var. Yani şimdi, Sayın Karapaşaoğlu “Ben bunu hatıra binaen, Cargill’in
hatırını kıramadım, bu teklifi verdim.” de. Yani başka… Bunun geldiği nokta bu.
Yani, işte, şu olmuş, böyle… Değil ki… Daha önce sen bu tesisin yapılmaması
için, muhalefetteyken, burada çıkmışsın aleyhine konuşmuşsun. Ee, tesis yapıldıktan sonra niye bu fikri değiştirdin?
Sorarlar adama... Çok büyük hatırı var demek ki bunun sizin yanınızda ve bu
hatırı kıramıyorsun. Dolayısıyla, kanun teklifini veriyorsun. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Hatırdan kastınız nedir? KAMER GENÇ
(Devamla) – Onun için, yani kimse de bu söylenenleri anlamamazlık
durumunda değil, herkes de bunu anlıyor, bıyık altından da gülüyor. Bizi bıyık
altından güldürecek konuşmalar yapmayın bu kürsüden ve kendiniz de çok zor
duruma düşüyorsunuz. Bu kanun tamamen
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının aleyhine bir kanundur. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç. Madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyoruz. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, adımı zikrederek yanlış ifadelerde
bulundu. Cevap vermem gerekiyor Sayın Başkan. BAŞKAN – Tutanağı
inceleyeyim Sayın Karapaşaoğlu. Soru-cevap
işlemine geçiyorum. Sayın Kart… ATİLLA KART
(Konya) – Sayın Başkan, Sayın Bakana şu soruyu yöneltiyorum: Başbakanlığın
Tarım ve Köyişleri Bakanlığına yazdığı 10/4/2006 tarihli yazıdan söz ettim. Bu yazının varlığını,
yazıda imzası bulunan müsteşar yardımcısı ve şu andaki iktidar grubu
milletvekili de geldi, Genel Kurulda kabul etti. Ancak, bu yazı içeriği, orada
ifade edildiği gibi, ilgili müsteşar yardımcısının ve günümüz milletvekilinin
ifade ettiği gibi masum ve mutat bir toplantıyı içermiyor. Bakıyoruz yazıya: “Cargill aleyhine açılmış olan davalara karşı savunma
hazırlamak ve doğabilecek olan kararların sonuçlarını bertaraf etmek üzere…”
Devamına bakıyoruz: “Toprak koruma kurulunun yetkisini bertaraf etmek üzere,
kanun değiştirme çalışmasını birlikte hazırlamak üzere…” Böyle bir anlayış,
böyle bir devlet yönetimi sorumluluğu kabul edilebilir bir sorumluluk olamaz. Ben bu çerçevede,
Sayın Bakana sorularımı açık bir şekilde soruyorum: Devlet sorumluluğu… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Doğru… REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Şeker pancarının
üretimi son yıllarda kotalara bağlı olarak ve şeker pancarının para etmemesine
bağlı olarak düşme durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Çiftçiler özellikle
üretimden vazgeçmeye çalışıyorlar. Acaba tatlandırıcıların, yani suni
şekerlerin oranlarının düşürülmesi… Neden denirse, dünyanın birçok yerinde
tatlandırıcıların kanser yaptığı, hatta bazı yerlerde alerjik deri hastalıkları
yaptığı şeklinde çeşitli çalışmalar vardır. Bunlar da düşünüldüğü zaman,
tatlandırıcıların miktarının düşürülmesiyle beraber, belki de şeker pancarı
üreticilerine daha fazla şans verilebilecektir. Bu noktada, tatlandırıcıların
oranının düşürülmesi düşünülmekte midir? İkincisi, gübre
fiyatlarıyla ilgili olarak son zamanlarda büyük oranda artışlar görülmektedir.
Özellikle “taban gübresi” dediğimiz DAP gübresi neredeyse 75-80 bin liraya
çıkmıştır. Acaba gübre fiyatlarının düşürülmesiyle ilgili bir çalışma yapılacak
mıdır? Üçüncü sorum da,
tarım kredi borçlarıyla ilgili olarak –gerçi Sayın Bakanım sıcak bakıyor mu
bilmiyorum ama- ciddi manada şu anda eski dönemlerdeki yapılandırmanın dışında… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Ağyüz… YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep)
– Teşekkür ederim. Sayın Bakanım, bu
tarih niye 11/10/2004 tarihi? Bundan önce, 2002’de
yapan hatırlı birisi gelirse de yeni bir yasa çıkaracak mısınız? Bu yasa tarım
arazilerine yapılan sanayi tesislerinin imar affıdır, bunun lamı cimi yok. Buğday krizi var
mı Sayın Bakanım? Ekmek fiyatları tırmandıkça tırmanıyor, ne olacak? Biraz da
bu tarım işine baksanız, afları bıraksanız da. Köylü ekinini ekemedi. Ekinleri
kuraklık nedeniyle sulayamıyor. Elektrik faizleri çiftçinin belini büküyor. 70
bin mükellefi affediyorsunuz, sayısız af kanunu getiriyorsunuz, bu çiftçileri
niye düşünmüyorsunuz, bu çiftçiler Cargill’den daha
mı önemsiz Sayın Bakanım? Ayrıca, enerji
bedelleri için, anaparasını ödemek için, taksitlendirme, faizini silme gibi bir
şey düşünüyor musunuz? Bu yıl çiftçiye ödenmesi gereken, destekleme dâhil,
bunların ödeme planı açık ve net oldu mu? Ekmek
fiyatlarının artışı için de, özellikle soruyorum, ne düşünüyorsunuz? Bu
bakımdan, bu sorularımın cevabını istiyor, teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Barış… TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, bu
teklifin yasalaşması hâlinde yaklaşık yirmi iki bin tesis bu aftan yararlanmak
için müracaatını yapacaklardır. Ruhsatsız, izinsiz, yıllarca toprak, su ve hava
kirliliğine neden olan bu işletmelere, işgal ettiği toprak metrekaresi 5 YTL’ye satılacaktır. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Satılmayacak! TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) – Bu 5 YTL sizce adaletli midir? Bu şekilde toplam kaç metrekare
toprak vardır? Bundan ne kadar gelir elde edilecektir? Ve Sayın Bakanım,
şeker piyasasında yapay tatlandırıcıların kotası bildiğim kadarıyla Fransa’da
yüzde 3’tür. Bu kota ülkemizde ne kadardır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Varlı… MUHARREM VARLI
(Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana
sormak istiyorum: Hem kendilerinin hem Sayın Başbakanın ağzından doğrudan gelir
desteğinin, mazot ve gübre desteğinin bu ay içerisinde çiftçilere ödeneceği
beyanı olmuştu. Ama şu ana kadar, birkaç küçük yer hariç, Türkiye'nin büyük çoğunluğunda
ödeme yapılmadı. Bu ödemeler ne zaman yapılacak? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Bakan… TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. Sayın Atilla
Kart’ın her ne kadar sorularını alamadım, o öncesinde daha açıklamalar
yapıyordu; ama, Başbakanlıktan gelen yazıyla ilgili
bir soru olduğunu hissettim, daha doğrusu o şekilde anladım. Şimdi, o bahse
konu yazı bizim Tarım Bakanlığımıza ulaşmış, doğru. Ancak, biz o yazıyla
ilgili, onu bir kayda almışız. O toplantıya, davet edilen Tarım Bakanlığından
hiç kimse iştirak etmiş değil ve ona bir cevap da verilmiş değil. Sayın Altan Karapaşaoğlu’nun teklifi de o tarihten bir ay öncedir. Sayın Doğru’nun
sorularıyla ilgili olarak… Tabii, tatlandırıcıların hastalık yapmakta olduğuyla
ilgili bazı şeyler söyledi. O konuda bizim elimizde bilimsel veriler yok, yani
bunlar tamamen söylenti, her türlü şey için söylenebilecek hususlar. Bizim ülkemizde “kodeks alimentarius”
dediğimiz -yani gıda kodeksi- hem Birleşmiş Milletlerin hem Dünya Sağlık
Örgütünün ve ilgili tüm uluslararası sağlık kuruluşlarının onayladığı, bizim de
benimsediğimiz bir gıda kodeksi var ve bizim ülkemizdeki tatlandırıcılar,
kullanılan tatlandırıcılar da bu gıda kodeksine uygun olarak yapılmakta,
uygulanmaktadır ve Dünya Sağlık Örgütünün benimsediği oranlarda bunların
kullanılmasına izin verilmektedir. Gübre fiyatları
ile ilgili olarak yine Sayın Doğru’nun söylediği, işaret ettiği hususlar var.
Gübre fiyatları… Maalesef, dünyada aşırı yüksek bir talep söz
konusu. Arz sınırlı, ama arzda bir artış olmamasına rağmen, talepte çok
yüksek bir taleple karşılaşılınca navlun ücretlerinin de artmasıyla birlikte,
bizim de bütün gübre tüketimimizin hemen hemen tamamı
ithalata dayalı veya doğrudan ithalat olduğundan dolayı, dünya fiyatlarından bu
şekilde biz de olumsuz olarak etkileniyoruz. Bu arada, bizim
çiftçilerimizin etkilenmemesi, en azından çiftçilerimiz üzerindeki yükün
hafifletilmesi amacıyla da 2005 yılından bu yana biz çiftçilerimize “gübre
desteği” adı altında bir destek veriyoruz. 2005 yılında başlattığımız bu destek 271 trilyon
lira 2005 yılı için, 2006 için 343 milyon YTL ve cuma günü de, yarından sonraki
cuma günü de 352 milyon YTL gübre desteği ödenmeye başlanacak. REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Çok az… TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bu soruyla, yine
desteklemelerle ilgili bir sayın milletvekilimizin sorduğu soruya da cevap
vermiş oluyorum. Yine bu cuma günü mazot parası da aynı zamanda ödenecek. Şu
ana kadar -biraz önceki maddeyle ilgili soruları cevaplandırırken de söyledim-
bu ay, yarından sonra ödenecek 845 milyon YTL mazot, gübre desteğiyle birlikte
1 milyar 845 milyon YTL –mart ayı içerisinde- ödemesi tamamlanmış olacak. Bütün
ödediklerimiz, hangi illerde ne kadar ödediklerimiz de var. O bilgileri de arzu
edenlere ayrıca özel olarak verebiliriz. Bundan sonraki aylarda da yine bir
ödeme takvimimiz var ve bu ödeme takvimi de belirlendiği şekilde, ilan edildiği
şekilde uygulanacak. Tarım kredi kooperatiflerinden
kaynaklanan borçlarla ilgili olarak da… Bizim tabii 2003 yılında Hükûmete geldiğimizde çiftçilerin 1 katrilyon 200 trilyon
-o günün parasıyla- borçlarını sildik. Geri kalanları da yeniden
ödeyebilecekleri şekilde yeniden yapılandırdık ve faizleri düşürdük. Daha
sonra, yine vadesi geçen borcu bulunan ortaklarımızın, borcu kanuni takipte
bulunanlara borçlarının yüzde 20’sini peşin olarak ödemeleri şartıyla kalan
borçlarını da -taksit aralıkları üç ayı geçmemek üzere- on iki aya kadar taksitle
ödeme imkânı uygulaması başlattık ve o da devam ediyor. Sayın Ağyüz’ün sorusu: “Neden 11/10/2004
tarihi bu kanunun yürürlüğe girme tarihi olarak yayınlandı?” dendi. Şimdi, değerli
arkadaşlar, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 12/10/2004
tarihinde yürürlüğe giriyor. Dolayısıyla Türk Ceza Kanunu’na da bir 184’üncü
madde dâhil edilmiş. Bu maddede “imar kirliliğine neden olma” diye bir hüküm
getirilmiş ve daha önceki Ceza Kanunu’muzda böyle bir
yaptırım öngörülmemiş iken, yeni kanunla birlikte ceza yaptırımı olduğu için
mevcut tesislerin otomatik olarak suç kapsamında olması söz konusu olacaktı. Bu
kanunun yürürlük tarihinden bir gün önceki tarih bunun için baz
alınmış Ceza Kanunu ile ilişkili olduğundan dolayı. Sayın Barış
“28.000 işletme başvuracak” diyor. Daha önceden de söyledim. Bu kanun
kapsamında Şimdi, tabii,
deminden beri söyleniyor ve zaman zaman gerek Hükûmetimize gerek partimize haksız ithamlarda da
bulunuluyor bu kanuna muhalefet edeyim derken. Sadece Cargill
ile ilişkilendiriliyor, bu doğru değildir, çünkü bütün bu alanlar içerisinde Cargill’i ilgilendiren alan -geçen gün de söyledim- sadece
212 dönümdür, 212 dekar. Şimdi, öbür tarafta bu kanun kapsamında amacı dışında
kullanılan Yine, Sayın Varlı’nın “DGD, mazot, gübre ödenecektir.” hem Sayın
Başbakanın hem benim bunu söylediğimiz şeklinde bizimle ilgili bir açıklaması
oldu. Sayın Başbakan o şekilde ifade etmedi, ben de o şekilde ifade etmedim.
Doğrudan gelir desteğinin yarısı nisan ayında, yarısı da ağustos ayında
ödenecek, mazot ve gübre destekleri de cuma günü yapılacaktır. Arz ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan. Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
111 sıra sayılı yasa teklifinin 5. maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini
arz ederiz. Madde 5- Bu kanun
Bakanlar tarafından yürütülür. Kamer
Genç Harun Öztürk Hüseyin
Mert Tunceli İzmir İstanbul Mustafa
Vural Hasan
Macit Adana İstanbul BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Maddede, bu
kanunu Bakanlar Kurulu değil de bakanlar yürütür dedik. Tabii, bunu niye
verdik? Sordum ben Başkanlık Divanına, hangi maddede önerge verme hakkımız
kalmış? Dediler ki: 5’inci maddede kalmış. Ben de… Yani siz bütün önergeleri,
sözleri kapatırsanız, biz de milletvekili olarak kendi düşüncelerimizi, böyle,
mantığımızın da kabul etmeyeceği bir yapı içindeki önergeleri vererek bu
düşüncelerimizi dile getirmek istiyoruz. Tabii, bu durumda bana destek veren
Demokratik Sol Partili arkadaşlara da dedim ki yani kusura bakmayın, bu önerge
aslında çok makul bir önerge değil, ama siz yine de konuşma hakkını verdiğiniz
için size teşekkür ediyorum, arkadaşlara teşekkür ediyorum. Şimdi, değerli
milletvekilleri, tabii, bu kanun hakikaten bu Meclise yakışmıyor. Niye
yakışmıyor? Bakın, geçmişte ben Danıştay 6’ncı Dairesinde de çalıştım, Danıştayda çalıştım. Şimdi, bu gibi yerleri tarım dışı
kullanabilmeniz için, kamu yararı kararı alınması lazım. Kamu yararı kararı da
kolay kolay alınmıyor. O alınan kamu yararı kararları
üzerine idari yargıda dava açılıyordu ve bunlar böylece hallediliyordu. Şimdi, ben, bu
hafta sonunda İznik’e gittim, orada, fabrika mahallinde, bir çevre komisyonunun
düzenlediği bir gece vardı, oradaki arkadaşlar çok enteresan konuşmalar yaptı,
diyor ki: Bu fabrika hem yerin altını kirletiyor hem yerin üstünü kirletiyor.
Muazzam bir kirlilik yaratıyor. Yani, şimdi,
Amerikan Başkanı Bush’un gönlü olsun diye, onun direktifleri doğrultusunda
kanun çıkarılır mı? Bütün başbakanlar Amerika’ya gittiği zaman, Bush bunlara
zamanında demiş ki: Bu kanunu çıkarın. Ama son Başbakan gittiği zaman,
maalesef, Tayyip Erdoğan gittiği zaman, o özellikle
bu kanunu çıkarmak için çok büyük bir hassasiyet göstermiş. Hem de Bakanlar
Kurulu kararıyla gelmiyor, milletvekilleri şey ediyor. Ne? İşte buna da bir
bahane şey edeceksiniz: Yahu, ne yapalım işte, mahallin milletvekili hatıra
binaen böyle bir kanun verdi, biz de milletvekilimizi kırmadık... Yani bu gibi
söylemler bile insanların yaptığı yanlış işlemlere bir yasallık getirmiyor,
buna bir haklılık kazandırmıyor. Onun için bu kanunu bence reddedin. Bu kanun
zaten… Biraz önce teklif
sahibi burada diyor ki: “Tahkime gidip para ödeyeceksiniz, tazminat
ödeyeceksiniz.” Bunda tahkim olmaz ki değerli milletvekilleri. İlgili firma
gelmiş yasalara aykırı bir inşaat yapmış. Bu inşaattan dolayı Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bir taahhüdü yok ki. Ayrıca da yaptığı inşaatın kamu
yararına aykırı olduğu… Bu konuda idare mahkemesinin kararı var, Danıştayın kararı var, Anayasa Mahkemesinin kararı var.
Daha nasıl artık… Böyle bir gayrimeşru tesisi siz meşrulaştırmak için, yasalara
aykırı bir tesisi yasalara uygun hâle getirmek için niye bu kadar gayret sarf ediyorsunuz?
Bunları, bu tip
şeyleri yaptığınız zaman, hep yabancı ülkeler, nasıl olsa bu Türkiye’nin
yöneticileri benim direktifim dâhilinde, yönetimimde hareket ederler diye her
vesileyle size direktifler getirirler. Onun için biraz direnç gösterin.
Yöneticiler de desinler ki yahu, tamam, biz getiririz, getiririz ama Türkiye’de
Büyük Millet Meclisi var desinler. Yani bunun karşısında Büyük Millet Meclisi
direnç gösterdiği zaman, yöneticiler de her yasa dışı, her Türkiye Cumhuriyeti
devletinin ve milletinin menfaatine aykırı olan şeyi bu Meclise getirmezler.
Bunlardan kendimizi kurtarmamız lazım sayın milletvekilleri. Tabii nasıl
kurtaracağız? Parlamenterlik müessesesinin seviyeli ve onurlu bir makama
getirilmesi hâlinde mümkün olur. Yoksa ki böyle bir merkez yoklamasıyla, genel
başkanın direktifiyle milletvekili seçilirse tabii ki burada genel başkanın
ağzından çıkan iki laf işte parmakları kaldırır, indirtir. Bu da tabii Türkiye
Cumhuriyeti devletinin en büyük çıkmazı, en büyük ayıbıdır. En kısa zamanda
bunu bitirmemiz lazım. Gerçekten kanun
sadece bir firma için getirilmiştir. Getirilen tarih itibarıyla da böyledir.
Bir de 5 milyon liralık, yani metrekaresine 5 milyon… Hiç olmazsa 100-150
milyon koysaydınız da orada kirlenen, yok olan o güzel topraklara yeni bir
yerde, yeni bir arazi… Mesela, öyle para cezasından ziyade, o ortadan
kaldırdığı, yok ettiği arazinin bir benzerini başka bir yerde bir orman alanı
yetiştirme ve başka bir yerde aynı nitelikte bir toprak dökme zorunluluğunu
getirseydiniz, hiç olmazsa tabiatın dengesini bozmazdınız. Ne olacak, yani 5
milyon liralık bir değer getirmişsiniz… Onun için, bu kanun, bence,
reddedilmesi gereken bir kanundur. Dolayısıyla
önergemi -konuştuktan sonra da- geri çekiyorum Sayın Başkan. Zaten önerge de
içim rahat ederek verdiğim bir önerge değildi. Saygılar
sunuyorum efendim. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Yaptığın doğru mu? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yani orada sahtekârlık olup olmadığını… Tabii buradaki,
tutanaktaki arkadaşlar yazmıyorlar, oradan laf atıyorsunuz… BAŞKAN – Önerge
geri çekildiği için oylamıyoruz. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kanunun tamamı
üzerinde oyunun rengini açıklamak üzere, lehte ilk söz Bursa Milletvekili Sayın
Mehmet Emin Tutan’a aittir. Buyurun Sayın
Tutan… Sayın Tutan yok. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, ben aleyhte söz istemiştim, Mehmet Ali Beyefendi’ye
devrediyorum. MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – İkinci sırada ben varım efendim. BAŞKAN – Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili. Buyurun Sayın
Susam. (CHP sıralarından alkışlar) MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu ve 3 milletvekilinin, Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunu’nda değişiklikle ilgili kanunun, oyumun rengini belirtmek üzere,
son noktasında söz almış bulunuyorum. Bu sözü bana
veren Sayın Genç’e de teşekkür ediyorum. Ama son sözün benim olmasının da
hakkım olduğuna inanıyorum. Neden? Ben, bu kanuna adını veren o fabrikanın
bulunduğu ilçede doğmuş, büyümüş bir insanım, yani ben Orhangaziliyim. Ondan
dolayı en son konuşma hakkı ve oyumun rengini belirtme hakkı benim. Bu önergeyi
veren Sayın Altan Karapaşaoğlu da Gemlikli
-Orhangazi’yi bilir, o bölgeyi bilir- ama neden bu önergeyi verdiğini ve neden
bu önergenin geçmesi için çaba sarf ettiğini o yörede bulunan insanların çok
merak ettiğini düşünüyorum. Bakınız
arkadaşlar, bu fabrika nasıl bir fabrika? Nişasta bazlı
şeker üretecek bir fabrika. Bu fabrikaya kurulduğu zamandan itibaren Bursa’nın
her bölgesinden insanlar isyan etmişler. Bu isyan karşısında yine Bursa’nın
Belediye Başkanı demiş ki fabrikayı yapanlara: “Gelin size organize sanayi
bölgesinde yer verelim, orada yapın.” Fabrika oraya gitmek istememiş. Neden
gitmiyor biliyor musunuz? İşin özünde su var, su. Yani Sayın Altan Karapaşaoğlu diyor ki: “Oraya DÖKTAŞ kuruldu, Asil Çelik
kuruldu, niye itiraz etmediniz?” Asil Çelik ve DÖKTAŞ’la
onu karşılaştıramazsınız. Orada da su nerede var? İznik Gölü’nde var. İznik
Gölü nasıl bir göl? Türkiye’nin susuzluk çekeceği, dünyanın küresel olarak
ısınma nedeniyle suya en çok ihtiyaç duyduğu bir bölgede, en temiz su kaynağına
sahip Uludağ’ın eteğinde, ovada kurulmuş çok güzel bir göl. Bu göl de
bilirsiniz suyu içilirdi. Biz çocukluğumuzda o gölün suyunu içerdik. Şimdi o
gölün suyunu Cargill’le yok edeceksiniz. Sadece
suyunu yok etmeyeceksiniz, o bölgede zeytinlik alanları yok edeceksiniz. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Hiç alakası yok, denize gidiyor. MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Size soruyorum bakın… MEHMET ALTAN
KARAPAŞOĞLU (Bursa) - Yanlış bilgi veriyorsun ama! MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Size soruyorum: Zeytinlerin her noktada yoğun olduğu bu bölgede
mısır fabrikasının, mısır ürünü işleyen bir fabrikanın ne işi var? Yani Sakarya
ovasında niye kurulmuyor? Neden Balıkesir ovasında kurulmuyor? Neden İnegöl,
Kemalpaşa ovasında kurulmuyor? Neden Orhangazi’de kuruluyor? Suya ihtiyacı
olduğu için. 90 bin nüfuslu bir şehrin yıllık tüketimini bir günde tüketiyor Cargill. (AK Parti sıralarından “Amma attın” sesleri,
gürültüler) Değerli arkadaşlar, onun için orada kuruyorlar bu fabrikayı. Değerli
arkadaşlarım, bunun için, o bölgenin hem zeytin alanlarını yok edecek hem de o
bölgenin tarımsal üretimini yok edecek bir fabrika bugün Bursa
milletvekillerinin önerisiyle kuruluyor. Değerli arkadaşlarım,
bu teklif, Bursa’da doğmuş büyümüş, Bursa’nın o ovasını, İznik’i, İznik
Gölü’nü, oranın tarımsal önemini bilen insanlar için çok hazin bir sonuçtur.
Orası Türkiye’de sulu tarımın yapıldığı ilk bölgedir, meyvenin, sebzenin
üretildiği bölgedir, konserveciliğin ilk başladığı bölgedir. Bu bölgede tarım
bunun kadar önemli bir şeydir ama şu an oranın tarımını son noktaya
getirebilecek çalışmalardan bir tanesi yapılıyor. Değerli
arkadaşlarım, bu kanunla ilgili bu Mecliste her şey söylendi. Bu Mecliste
söylenen her şeyden sonra, yasama organı olarak sizlerin vicdanına
sesleniyorum. Değerli
arkadaşlar, bu kanunla “Efendim, yapılmış bu yatırımı yıkalım mı?” zihniyetiyle
izin verilmekle koca bir ovada zeytinciliği, İznik Gölü’nü, o bölge insanının
geleceğini yok etmekle karşı karşıya kalınmıştır. Tercihinizi yapmaya davet
ediyorum sizi. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Sayın Başkan… O bölgede ticari
kazancı için, organize sanayi bölgesine gitmeyip tarım toprakları üzerine
fabrika kuranların çıkarı mı, İznik Orhangazi Su Koruma Havzası’nda yaşayan
köylünün çıkarı mı? Bu takdiri vicdanlarınıza bırakıyorum. Oyumun renginin
“ret” olduğunu belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Susam. Sayın
milletvekilleri, teklifin tümünün oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına
dair bir önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
111 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümünün oylamasının açık oylamayla
yapılmasını arz ve talep ediyoruz. Zeki Ertugay, Erzurum? Burada. Mehmet Şandır,
Mersin? Burada. Muharrem Varlı,
Adana? ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Takabbül
ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Akcan takabbül ediyor. Reşat Doğru,
Tokat? Burada. Yılmaz Tankut, Adana? Burada. Şenol Bal, İzmir?
Burada. Emin Haluk Ayhan,
Denizli? Burada. Hüseyin Yıldız,
Antalya? Burada. Ertuğrul Kumcuoğlu, Aydın? CUMALİ DURMUŞ
(Kocaeli) – Takabbül ediyorum. BAŞKAN – Sayın Cumali Durmuş takabbül ediyor. Kemal Anadol, İzmir? Burada. Hakkı Suha Okay, Ankara? Burada. Esfender Korkmaz,
İstanbul? Burada. Yaşar Tüzün, Bilecik? Burada. Şevket Köse,
Adıyaman? Burada. Hulusi Güvel, Adana? Burada. Hüsnü Çöllü,
Antalya? Burada. Mehmet Ali Susam,
İzmir? Burada. Ahmet Küçük,
Çanakkale? Burada. Rıza Yalçınkaya, Bartın? Burada. Vahap Seçer, Mersin?
Burada. Tayfur Süner, Antalya? Burada. Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Alınan karar
gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır. Oylama için üç dakika
süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten
oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 111 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümünün açık oylama sonucunu
açıklıyorum: Kullanılan oy
sayısı :291 Kabul : 204 Ret : 86 Çekimser : 1 (X) Böylece teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun. 2’nci sırada yer
alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız. 2.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/478) (S. Sayısı: 93) BAŞKAN – Komisyon
burada mı? Yok. Ertelenmiştir. Gündemin 3’üncü
sırasında yer alan, Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu… 3.- Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/480) (S. Sayısı: 94) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 4’üncü sırada yer alan, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı’nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Sayın Şahin Mengü’nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Sayın Ali İhsan
Köktürk ve 19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas
Milletvekili Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli
Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j)
Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Sayın
Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında
Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri
Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Sayın
Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin; Sanatçıların
Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları… (X)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo Tutanağa eklidir. 4.- Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı
ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin;
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 5’inci sırada yer alan Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman Milletvekili Sayın
Ahmet Aydın ve 12 Milletvekilinin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve
Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve
Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda
ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman Milletvekili Sayın
Şevket Köse’nin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri
Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin
Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlıyoruz. 5.- Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve
Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve
Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda
ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın ve 12 milletvekilinin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse’nin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel
Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin
Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/538, 2/155, 2/186)
(S. Sayısı: 125) (x) (x)
125 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. BAŞKAN -
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Komisyon Raporu
125 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Teklifin tümü
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili
Sayın Gürol Ergin. Buyurun Sayın
Ergin. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz
ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılması ile tütün ve
tütün mamullerinin üretimine, iç ve dış alım ve satımına, 4046 Sayılı Kanun’da
ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’da
değişiklik yapılması hakkında kanun tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına görüşlerimizi bildirmek üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini
ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarı bir yandan
Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği 4733 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinin (a)
fıkrasının iki sayılı bendinde yazılı olan hükmü yeniden düzenlemek, diğer
yandan tütün, tütün mamulleri, alkol ve alkollü içkiler piyasasında daha
şeffaf, güvenli ve rekabetçi bir piyasa oluşturmak, kurumun daha etkin, verimli
çalışmasını sağlamak amacıyla hazırlanmıştır. Bu tasarıyı görüşürken bir yandan ülkemizdeki tütün üretimini ve
Tekel işçilerinin durumunu diğer yandan Tekelin özelleştirilmesinin neler
getirip neler götürdüğünü dikkatle irdelememiz gerekir. Maddeler üzerinde görüş
bildirecek arkadaşlarımız her bir maddede önemli gördükleri hususlar üzerinde
duracağı için ben konunun geneli üzerindeki düşüncelerimizi açıklayacağım. Tekelin
özelleştirilmesini sağlamak amacıyla, Tekelin kamu iktisadi kuruluşu
statüsünden iktisadi devlet teşekkülü statüsüne geçirilmesi sonucu mülkiyetin
devri suretiyle özelleştirilmesini öngören ve tek yanlı ekonomik bakışa
dayandırılan 4733 sayılı Yasa -kısa adıyla “Tütün Yasası”- Dünya Bankası ve
IMF’ye verilen taahhütler doğrultusunda 57’nci Hükûmet
döneminde hızla çıkarılmıştır. O dönemde yasaya karşı çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara
geldiğinden beri yasayı ödünsüz uygulamaktadır. Yasa ile tütün üretimi alanında
2002 yılından itibaren tütünde destekleme alım fiyatı açıklanmamış, tütün alım
ve satımının sözleşme ve açık artırma sistemiyle yapılmasını öngören sistem ilk
yılından başlayarak başarısız olmuştur. Her şeyden önce
bilinmelidir ki, Tekelin özelleştirilmesiyle yapılan yabancıya satış, sigarada
daha önce kaldırılmış olan devlet tekelinin yerini bir başka ve yabancı tekele
teslim etme işlemidir. Yani, yapılan, klasik deyimiyle özelleştirme değil,
tekelin geri getirilmesi ancak yabancı sermayenin çıkarının toplum çıkarının
yerini almasıdır. Bu durumda artık “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”
ifadesi yerini “Egemenlik kayıtsız şartsız yabancı sermayenindir.” ifadesine
bırakmaktadır. Sözlerimin bu
bölümünde, seksen üç yıl önce, bu milleti sülük gibi sömüren Reji İdaresini
kaldırıp Tekel idaresini kuran Mustafa Kemal’i ve arkadaşlarını, Tekelin
varlığını korumak için yıllarca özveriyle uğraş veren Tekel eski Genel
Müdürlerinden Sayın Orhan Özet’i burada rahmet ve şükranla anıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Hükûmet tasarının genel gerekçesinde şu ifadeyi kullanmaktadır: “Alkol ve
alkollü içkiler piyasasının Devlet tekeli altında bulunması durumu 2001 yılında
4619 sayılı Kanunun kabul edilmesi ile son bulmuş olup, serbest rekabete açılan
piyasada Devlet tekelinin sağladığı güven ortamının devam ettirilebilmesi ve
kayıt dışı faaliyetlerin önlenmesinde son derece önemli olan piyasa kontrolünün
etkin bir şekilde yapılabilmesi için; piyasa faaliyetlerinin kayıt altına
alınması, düzenlenmesi, izlenmesi ve denetlenmesi mekanizmalarının devam
ettirilmesi ve ülke ekonomisine azami düzeyde katkı sağlayacak, şeffaf, güvenli
ve rekabetçi bir piyasa oluşturulması gerekmektedir.” Bu ifade, Tekelin
alkollü içkiler bölümünün satışı sonucu piyasada güven ortamının kalmadığının,
kayıt dışı faaliyetlerin kontrolden çıktığının ve ülke ekonomisinin zarara
sokulduğunun somut bir kanıtı olup, bizzat Hükûmet
tarafından dile getirilmektedir. Tütün ve Alkollü
İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanının 27/11/2006
tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı konuşma da Hükûmet
görüşleri doğrultusundadır. Sayın Başkan şöyle söylemektedir: “Dünyada olduğu
gibi ülkemizde de tütün mamulleri ve alkollü içkiler toplum sağlığı açısından
özel önem atfedilen tüketim maddeleridir. Bünyelerindeki dolaylı vergi
oranlarının yüksekliği nedeniyle de yaygın şekilde piyasaya kaçak ve sahte
olarak sürülerek halk sağlığını, kamu otoritesini ve kamu güvenliğini ciddi
biçimde tehdit eden ve kamu gelirleri açısından da büyük kayıplara yol açan
stratejik ürünlerdir bunlar. Sigara ve içkinin kayıt dışı üretim ve
ticaretinden elde edilen kara paranın terör ve suç örgütleri için önemli bir
finans kaynağı olduğu bilinmektedir. Monopol piyasasından serbest piyasaya
geçildikten sonra piyasadaki ürün çeşidi katlarıyla arttığı hâlde, tüketim ve
buna bağlı olarak piyasaya arz edilen miktarın aşırı ölçülerde azalması kayıt
dışılığı gündeme getirmektedir.” Yerli şarap
üreticilerinin, Maliye Bakanı Sayın Unakıtan’a, kayıt
dışını kayıt içine alma sözü vermesinin hemen ardından sofra şarabına yüzde 45
ÖTV indirimi getirilmiştir. Böylece sofra şarabında özel tüketim vergisi 3,28
yeni Türk liradan 1,75 yeni Türk liraya indirilmiştir. Bu niçin yapılmıştır?
Çünkü vaktiyle getirilen yüzde 118 ÖTV artışı şarapçılıkta çok ciddi olarak
kayıt dışılığı özendirmiş ve artırmıştır çünkü Türkiye’de yaklaşık 80 milyon
litre şarap üretilirken ve bunun yüzde 80’ini sofra şarapları oluştururken, bu
üretimin yüzde 75’i kayıt dışı olarak piyasaya sürülmekte, bundan ciddi
firmalar zarar görmekteydi. Sektör yetkilileri sofra şarabının ÖTV’sinde yapılan indirimin kayıt dışı üretimin önemli
bölümünü kayıt altına alacağını tahmin etmektedirler. Alkollü içkiler alanında
kayıt dışılığın piyasayı ve ekonomiyi altüst ettiğini bu şekilde ikrar eden
aynı iktidar, yaptığı yanlıştan ders almadığını Tekelin sigara fabrikalarını
özelleştirerek de ortaya koymuştur. Tekelin sigara
fabrikalarının özelleştirilmesinin sonuçları; Türk tütününden yapılan Türk
sigaralarının üretilmemesi, öncelikle yabancı markaların üretimi, Türk
tütününün alımının azaltılması, Türk tütününün marka yerine dolgu maddesi
olması, sigara fabrikalarının yabancılaştırılması, tütün üretimi ve fiyatlandırmasının
bütünüyle sayısı sınırlı özel yerli, yabancı tekellere bırakılması, ekicilerin
uluslararası şirketler karşısında yalnız kalması ve özel sektöre bağımlı,
sözleşmeli taşeron üretici olması, ekicilerin gelir kaybı sonucu tarlasını terk
etmesi ve kente göç etmesi, işçilerin işten çıkarılması, sendikasız ucuz iş
gücü olarak çalıştırılması, tüketicilerin değişen damak tadı, pahalı tüketim, reklam yoğunluğu, tüketim artışı ve artan sağlık sorunları
olacaktır. Bu sürecin kamu yönetimine etkisi; yönlendirme ve denetim gücünü
yitirme, dünyadaki stok fazlası tütün ve sigaraların ülkeye girmesi sonucu dış
satımın azalması ve dış alımın artması, vergi gelirinde azalma, tarımsal üretim
planlaması yerine şark tipi tütün üretiminin kısıtlanması ve sulu tarım alanlarının
gereksinim duyulan ürün yerine Virginia, Burley tipi
tütüne ayrılması, sağlık harcamalarında artış, terk edilen topraklarda erozyon
ve artacak sosyal sorunlarla uğraşma olacaktır. Tekelin
özelleştirilmesinden yarar sağlayacak tek kesim olan “ulus ötesi tekel” ise
Türk sigara pazarını paylaşım savaşını kazanacak, yabancı ülkelere yüksek kâr marjları aktaracaktır. Yerli sanayici, ulus ötesi tekellerin
uzantısı konumuna düşecek ya da marjinalleşecektir.
Tütün ürünleri işleme ve sigara sanayisinin ülkemizde kalması ya da yeni
yabancı yatırımların yapılması, ekonomik ve sosyal boyutta yaşanacak
olumsuzlukları hafifletmeyecek, aksine yabancı ülkelere kaynak aktarımını
hızlandıracaktır. Tütün kıraç topraklarda susuz ve gübresiz üretilen, fakir
insanların yaşamı olan bir üründür. Dört yüz yıl önce Anadolu topraklarına
atılan tütün tohumu, Anadolu insanının elinde sabırla işlenerek kazandığı
nefaseti, aroması ve harmanları ıslah edici
özellikleri ile dünya piyasalarında en çok aranan tütün tipidir. Önümüzdeki tasarının
da ortaya koyduğu gibi, Tekel yalnızca 2008 yılı ürünü için tütün
üreticileriyle sözleşme yapacak, daha sonra sözleşme yapmayacak, piyasadan
çekilecektir. Bu durum en çok Doğu ve Güneydoğu’da geçimini tütünden sağlayan
ekicileri vuracaktır. Bölge milletvekillerinin özellikle dikkatini çekmek
istiyorum. Şu örneğe lütfen dikkat buyurun: 31 Ekim 2004 tarihi itibarıyla
Tekelin tütün aldığı ekici sayısı Doğu’da 22.100, Güneydoğu’da 97.400 iken,
özel sektörün tütün aldığı ekici sayısı Doğu’da 882, Güneydoğu’da yalnızca
1.030’dur. Yani özel sektör Doğu ve Güneydoğu’dan tütün almamaktadır. Bundan
sonra yaşanacak olan budur. Doğu ve Güneydoğu’da tütün üretimi hemen hemen sıfırlanacaktır. Bölge için yeni ekonomik önlemler
alacağını ifade eden Hükûmetin kulaklarının
çınlamasını istiyorum. Biz, bölge
üreticisinin sıkıntıya girmemesi için, Tekelin özellikle Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’ndeki tütün alımının mutlak surette sürdürülmesi gereğine
işaret ediyoruz. Ayrıca, kıyılmış tütünün 75 yeni Türk lira olan özel tüketim
vergisinin de düşürülerek aile işletmesi şeklinde bu üretimin de sürdürülmesini
istiyoruz. Özelleştirme
konusundan söz ederken Hükûmetin özelleştirmeye karşı
tavır sergileyen Tekel işçilerine karşı tutunduğu zalimane tavrı da görmezden
gelemeyiz. Şubat ayında eksi 10 dereceyi aşan hava koşullarında Ankara’nın
göbeğinde ekmeğinin savunmasını yapan Tekel işçilerinin üzerine emniyet güçleri
tarafından soğuk ve basınçlı su sıkıldı. İşçiler korunmasız giysileriyle
direnmeye, birbirlerine dayanarak ayakta kalmaya çalıştılar. Bunun üzerine
kolluk güçleri daha da gaddarlaştı. İşçilerin olay çıkarma amacında
olmadıkları, yanlarında yasa dışı hiçbir araç gereç taşımamalarından açıkça
belli idi. Ama işçinin iyi niyetli olması emniyet güçlerinin zalim tavrını
önlemeye yetmedi. Acımasız bir şiddete maruz kalan, çocuklarının gözleri önünde
yerlerde sürünen işçiler acaba ne istiyordu? Tekel ihalesi iptal edilsin,
fabrikaları satılmasın, üretim sürsün istiyorlardı. Çünkü,
işçi bugüne kadar yaşananlardan biliyordu ki, işçi açısından özelleştirme
demek, işsizlik demek, eve ekmek götürememek demekti; üretici için tütün
ekememe, tüketici için çekici ve saldırgan satış politikaları kapsamında sağlık
riskinin artması ve daha yüksek fiyatlarla sigara satın almak demekti. Özelleştirmenin
birilerine çıkar sağlama dışında toplum için en ufak bir yararının olmadığının
en iyi örneği, Tekelin alkol bölümünün özelleştirilmesiyle yaşandı. 2004
yılında Tekelin alkollü içkiler bölümü 292 milyon Amerikan doları bedelle Mey
Alkollü İçkilere yüzde 50’si peşin, kalanı iki yılda eşit taksitte ödenmek
üzere satıldı. Aynı şirket, 292 milyon dolara aldığı Tekelin içki bölümünün
yüzde 92 hissesini iki yıl sonra, 2006’da Amerikan Teksas
Pasifik Gruba 3 katı fiyatla 810 milyon dolara sattı. Bu olay özelleştirmelere
tutulan bir aynadır. Bu olaya “Evet, doğru, aynen böyle oldu.” diyorsanız,
sizin yaptığınız özelleştirmede bir yanlışlık vardır. “Hayır, doğru değil.”
diyorsanız, lütfen gelin bu kürsüden söyleyin. Bu satıştan
kamunun, yani tüm halkın uğradığı zarar açıktır. Bunun yanında sektör
yabancılaşmış, Amerikan firması satın aldığı fabrikalardan bazılarını kapatmış,
üretici ürettiği üzüme alıcı bulamaz hâle düşmüştür. Kısaca, kaybeden Türk
halkı, kazanan Amerika olmuştur. Tekelin sigara bölümünün
özelleştirilmesinin benzer sonuçlar doğuracağı açıktır. Bu sonuçların ipuçları
da 2002 yılında çıkarılan Tütün Yasası’ndan bu yana yaşanmaktadır. Âdeta tütün
üretimini yasaklayan ve sektörü özelleştirmeye, yabancılaştırmaya hazırlayan
4733 sayılı Yasa hükümlerinin uygulandığı son beş yıllık süre içerisinde tütün
üreticisi sayısı yüzde 47 azalmıştır. Bugün, 205 bin tütün üreticisi vardır.
2000 yılında, bundan sekiz yıl önce 200 bin ton olan tütün üretimi, bugün, ilk
defa 100 bin tonun altına düşmüştür. Hem 2006’da hem 2007’de tütün üretimimiz
100 bin tonun altındadır. Oysa, Türkiye dışarıya
sattığı ve içeride işlediği miktar dikkate alınınca 200 bin tona yakın tütün
üretmeye muhtaç bir ülkedir. Tekel sigara
fabrikaları devlete yük olmayan, aksine kâr eden ve istihdam yaratan
kuruluşlardır. Bu kuruluşların özelleştirilmesi, ekonomiye ayrıca bir katkı
sağlamayacaktır. Devletin Tekelin sigara fabrikalarından sağladığı kârı çok
uluslu şirketlere terk etmesi ya da onlarla bölüşmesi için haklı sayılacak hiçbir
nedeni yoktur. Kaldı ki, Tekelin sigara ve yaprak tütün birimlerinin
özelleştirilmesi, tütün ve tütün mamulleri piyasasında doğrudan belirleyici
olacağı için, bundan sonra tütün üreticisinden tütün mamulleri tüketicisine,
toplum sağlığından ülke ekonomisine kadar geniş ve olumsuz bir etkilenmenin
olacağı açıktır. Kıraç arazilerde
ortalama 7 dönümlük aile işletmelerinde tütün üreten köylü, tarım üreticileri
içinde en yoksul olan kesimi oluşturmaktadır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’daki tütün üretiminin azalması, ekonomik ve ekolojik
alternatif yokluğu nedeniyle göçü zorunlu kılmıştır. Burada, değerli
arkadaşlarım, alternatif ürün projesinden kısaca söz etmek istiyorum. Tütün
üretiminin azaltılması için fındıkta da olduğu gibi bir “alternatif ürün
projesi” adı altında Dünya Bankası destekli proje getirildi, ama bu proje fos çıktı arkadaşlar. Çünkü, Türk
tipi tütün yalnızca kıraçta üretilirse bir anlam ifade eder, belli aromayı
taşır. Onun dışında suladığınız yerlerde zaten o tütün Türk tipi olmaktan
çıkar. Kıraçta da başka hiçbir ürün tütün kadar size gelir getirmez ve
getirmediği görüldü. Bazı aklıevveller tütün ekilen alanlarda kekik
üretilmesini tavsiye ettiler. Yani gramla satılan bir ürünü tonlarla satılan
ürünün yerine ikame edebileceklerini zannettiler. Ama bugün gelip gördüler ki,
böyle bir hayal boş bir hayaldir, yalnızca, Dünya Bankasının bir basit
yönlendirmesidir. Değerli
arkadaşlarım, özelleştirme, yabancılaştırma ayrıca şunu getirecek, dikkatinizi
çekmek istiyorum: Onların reklam çalışmaları sonunda sigara tüketimi son derece
artacaktır ve nitekim, dikkatinizi çekerim, 80-85
yılları arasında sigara satışlarında hiçbir artış yokken, sonraki beş yılda
artış yüzde 21 olmuş, 99’da bu artış yüzde 81’e ulaşmıştır. Atatürk’ün,
Tekeli 4 milyon liraya devletleştirerek Reji İdaresini kovmasından bu yana
seksen üç yıl geçti. Osmanlı’nın son döneminde yabancıların alacaklarının
tahsili için tuz ve tütün gelirlerine el koyan Reji’nin kolcuları Anadolu’da
binlerce köylüyü öldürmüştü. Seksen üç yıl sonra korkarım ki bu film yeniden
sarılıyor ve başa dönülmek isteniyor. Ve yine korkarım ki, sizler, bir zamanlar
Reji İdaresi lehine her kararı alanlar gibi, yarın Tekelin sigara fabrikalarını
alan BAT için benzer yasaları çıkarmaya, benzer kararları almaya kalkarsınız.
Bu sözlerime itiraz etmeyeceğinizi umuyorum. Çünkü,
daha yirmi dakika önce siz burada Cargill için ve Cargill adına yasa çıkardınız. Dünyada hemen hemen bütün ülkelerde sigara endüstrileri yasal ya da yasal
olmayan tekellerin elindedir. Türkiye’de de bir devlet tekeli vardı. Ama buna
son verdiniz, şimdi bir yabancı tekeli, British American Tobacco’yu getirdiniz. Değerli
arkadaşlarım, bunun gelmesiyle, yaklaşık dört yüz yıldır, topraklarımızda,
Anadolu insanının alın teri ve emeğiyle, sabırla işlenerek üretilen Türk
tütünü, nefaseti, kokusu ve harmanları ıslah edici özellikleriyle dünya
piyasalarında marka olmuş ve özel ürün konumuna gelmişken, artık, piyasadan
kovulacaktır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) GÜROL ERGİN
(Devamla) – Maalesef, artık, Türkiye’nin ürettiği Türk tütününden belli bir
süre sonra söz edilmeyecek duruma geleceğiz. Zaman kısa olduğu
için kısaca şunu da söylemek istiyorum: Bir Tütün Fonu vardı, 1986 tarihli
kanunla çıktı, sonra bu fon bütçeye devredildi. Şimdi şunu sormak istiyorum:
Tütün, tütün mamullerinde, bugün, ton başına 3 bin dolar fon alınıyor bunların
ithalatından. Sigara paketi başına da 40 sent fon alınıyor. Bu fonlar ne
oluyor? Bu fonlar, acaba, o Kanun’un çıkış amacında olduğu
gibi, Türkiye’deki tütün çiftçisinin lehine, tütün üretiminin artırılmasına
kullanılsa daha doğru hareket edilmez mi diyorum ve bu arada şunu da ifade
ediyorum: Avrupa’da, Avrupa Birliğinde, tütün çeşitlerine göre tütünde kiloda
2,145 ile 4,129 euro arasında bir destekleme vardır,
bize “tütün ekmeyin” diyenler bu desteği vermektedir. Ben, Hükûmeti bu desteği yapmaya çağırıyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) GÜROL ERGİN
(Devamla) – Teşekkür edeyim efendim. BAŞKAN – Olmaz.
Yani bir dakika ek süre verdim Sayın Ergin size. GÜROL ERGİN
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, sizleri, bana teşekkür fırsatı vermeyen Sayın
Başkanımı ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Ergin, yirmi dakikanın üzerine bir dakika ek süre verdiğimi Sayın Anadol biliyor. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Yalnızca teşekkür edecektim. Biliyorum verdiniz de bir teşekkür
edecektim. BAŞKAN – Ama
böyle bir kuralımız var. Dün, Sayın Ensar Öğüt de
Güneydoğu’ya bir haksızlık yaptığımı söylemişti burada. Yani, bu tür tavır ve
davranışlar da çok incitici oluyor. Bir kez daha tekrar edeyim, herkese bir ek
dakika veriyorum. Şimdi, gruplar
adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Reşat
Doğru. Buyurun Sayın
Doğru. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 125 sıra sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 sayılı Kanunda ve 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. 1/538 esas sayılı
Kanun Tasarısı’nın, 4773 sayılı Kanun’un bazı maddelerinin Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmesi üzerine hazırlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Anayasa
Mahkemesi, söz konusu Kanun’un Bakanlar Kuruluna düzenleme yetkisi veren bazı
hükümlerini bu hususların ancak kanunla düzenlenebileceği gerekçesiyle iptal
etmiştir. Bu tasarı, hem iptale konu olan hususları düzenlemekte hem de yeni
bazı düzenlemeler getirmektedir. Daha önce,
Bakanlar Kurulunca 3/4/2006 tarihinde kararlaştırılan
Tütün ve Alkol Piyasası Kanunu Tasarısı’nda da, Anayasa Mahkemesi kararında
kanunla düzenlenmesi gerektiği belirtilen ve mevcutta yönetmelikle düzenlenmiş
olan Kurumun hizmet birimleri, personelin statüsü, kadro unvan ve sayıları,
mali ve sosyal hakları ile emekliliklerine ilişkin düzenlemeler öngörülmüştür.
Tütün ve Alkol Piyasası Kurumunda herhangi bir büyüme söz konusu değilken, bu
tasarıda kurum hacmi genişletilmekte, personel sayısı ne hikmetse
artırılmaktadır. Önceki tasarıda 233 olarak belirlenen kadro sayısı, bu
tasarıda 324’e çıkarılmış, komisyonda 5 başkanlık müşaviri kadrosunun iptal
edilmesi sonucu 319 olarak değiştirilmiştir. Hukuki ya da teknik anlamda bir
değişiklik, görev ve yetkilerinde bir artış olmadığı hâlde kadro sayısı yüzde
37 oranında 86 kişi olarak artırılmaktadır. 2004 yılında
yapılan düzenlemelerle Kurumun bir kısım görevleri Tarım Bakanlığına aktarılmış
ve görev ve yetkileri de azaltılmıştır. Hâl böyle iken, bu tasarıda kurum
yapısında genişlemeci bir yaklaşımla farklılıklar yapılmasının kabul edilebilir
ve izah edilebilir bir yanı yoktur. Bu yaklaşım, Anayasa Mahkemesi kararları
gerekçe gösterilerek kamuya, özellikle de üst kurula yeni eleman alınmasından
başka bir şey değildir. Tasarının 5’inci maddesiyle 4733 sayılı Kanun’a eklenen geçici
5’inci maddeyle ilgili olarak, uzman kadrolarına yapılacak atamalarda genel
müdürlük ve bağlı kuruluşlarda en az on yıllık tecrübeye sahip personelden daha
fazla yararlanılması amacıyla yaş tahdidinin kaldırılması ve uzman kadro
sayısının yüzde 20’si yerine yüzde 30’unun söz konusu tecrübeli personel
arasından atanması doğru olacaktır kanaatindeyim. Burada tecrübeli elemanlardan daha fazla yararlanılması imkânı da
beraberinde getirilmiş olur. Değerli milletvekilleri, tasarının 5’inci maddesindeki geçici
6’ncı maddede “Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketi, ülke
genelinde ürün arzının devamlılığını sağlamayı ve yerli tütünden yapılan
sigaraların harman reçetelerinde kullanılan tütün çeşitlerinin geleceğini
güvence altına almayı teminen, 2007 ürün yılı için
sözleşme imzalanan üreticiler ile anılan yılda sözleşme yapılan miktarları
aşmamak koşuluyla 2008 ürün yılı için Tütün Üretim ve Alım-Satım Sözleşmesi
imzalar.” hükmü vardır. Bunun bir
gereklilikten ziyade, önümüzdeki yerel seçimlere yönelik popülist bir düzenleme
niteliği taşıdığı açıkça görülmektedir. Ayrıca, sadece tütün üretiminden
geçimini sağlayan ve alternatif ürün ekme imkânı fiilen bulunmayan illerimiz ve
bölgelerimizdeki üreticilerimizin karşı karşıya kalacağı durum da göz ardı
edilmektedir. Tütün üretimi çok
zor yapılan ve de kıraç arazilerde yapılan bir çiftçiliktir. Tütün üretiminde
yedi yaşındaki çocuktan seksen yaşındaki ihtiyara kadar herkes bu üretimde
aktif şekilde rol almaktadır. Fakat, tütün üretiminin
yerine geçen, kıraç arazilerde veyahut sulanmayan arazilerde o kazancı sağlayan
başka bir ürün de yoktur. Acaba, alternatif ürünle ilgili çok ciddi bir
araştırma yapılarak bu alternatif ürün sağlandıktan sonra bu tütün üretiminden
vazgeçilmesi doğru olmaz mıydı? Ancak, inanıyorum ki, bu konularda da yüce
Meclisimize çok yakın bir zamanda Tarım Bakanlığımız vasıtasıyla bir çalışma
getirilecektir. Acaba, değerli arkadaşlar, neden bir yıl da niye beş yıl
veyahut da on yıl değil? Bir yılda neyi düzelteceksiniz? Tütün
üreticisini korumak için bu süreyi beş yıl yapmak ve tütün üretiminden
vazgeçmek isteyenlere kolaylık sağlamak, alternatif ürün desenleri ile gelirini
sürdürebilir duruma getirmek gerekmez mi? Tütün üreticisi olup da üretimden
vazgeçenlere verilen alternatif ürün destekleri -kim ne derse desin- yetersiz
değerli arkadaşlar çünkü çiftçi bu noktada tütünün yerini tutan başka bir ürünü
o kıraç arazilerde görmemektedir. Çiftçinin geliri de otomatikman
düşmekte, beraberinde de sürdürülebilir bir duruma gelmemektedir. Şimdi sizlere,
2002 yılında bu Kanun yani bu Yüksek Kurulun çıkmasıyla ilgili, o 2002
yılındaki görüşmeler esnasında verilmiş olan iki adet önergeyi okumak
istiyorum. Birinci önerge: “Yerli ve yabancı sigara üreticileri Türkiye
pazarında sattıkları sigara miktarının yarısı kadar tütünü doğrudan veya
dolaylı olarak Türkiye’den almak zorundadırlar. Yeterli tütün bulunmasına
rağmen, bu zorunluluğa uymadıkları belirlenenlerin ürünleri ile ilgili üretim,
satış ve ithal belgeleri iptal edilir.” Önergenin bir tanesi buydu. İkinci önerge
ise şudur: “Görüşülmekte olan 777 sıra sayılı yasa tasarısının 6’ncı maddesinin
altıncı fıkrasından sonra gelmek üzere ‘Yüzde 100 Türk tütünüyle üretilen
sigara markalarının Samsun, Maltepe vesaire mevcut şekliyle üretimlerine devam
edilir.’ ibaresinin eklenmesi arz olunur.” Bu teklifleri
verenlerin kimler olduğunu yüce Meclisin takdirine sunmak istiyorum ama tutanak
kayıtlarında bunların hepsi mevcuttur ancak ben bugünün kayıtlarına geçmesi
açısından birkaç tanesini saymak istiyorum: Bu önergeleri verenlerin başında,
birinci olarak Bülent Arınç, Dengir
Mir Mehmet Fırat, Zülfükar İzol,
Faruk Çelik gibi birtakım milletvekilleri gelmektedir ama tabii, nereden nereye
gelindiğinin takdirini de sizlere sunmak istiyorum. Dün Tekelin
işleyeceği tütün için yerli ürün kullanma oranının artmasını, ithalata engel
olunmasını söyleyenler, bunun için mücadele verenler acaba iktidara geldikten
sonra, diğer örneklerde olduğu gibi, Tekelin neden acaba yabancılara
satılmasına müsaade ediyorlar veyahut da tütün çiftçisinin şu andaki
zorluklarını veyahut da içerisinde bulunduğu durumu değerlendirmiyorlar?
Gerçekten de nereden nereye! Dün, uzun yıllar tütün üreticisinin menfaatini
korumak isteyenler, acaba, bugün, şu anda, tek başına iktidarları süresince
bunu bir yıl korumayla ilgili mücadele veremezler mi? Yani, bir yıl için nereye
getiriyorsunuz? Size verilen millî iradeden de, değerli arkadaşlarım, bu konuda
da birtakım çalışmalar yapılmasını beklemekte olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Tekelin
özelleştirilmesi sırasında yapmış olduğum bir basın toplantısında, bir gazeteci
“Teklifler alındıktan sonra acaba gâvura peşkeş mi
çekilecek?” diye sorduğumuz zaman demişlerdi ki, gazetesinde de yazmıştı
“Yabancıya gitmeyecek, en azından yerli firmalarda kalacak.” diye bir tabir kullanmıştı
ama şu anda da Tekel sigara fabrikalarının yabancı bir firma tarafından
alınmakta olduğunu da hep beraber görüyoruz. Sigara
fabrikalarına alınan fiyatı da şöyle bir değerlendirelim: Sigara
fabrikalarımıza şu anda, beş tane sigara fabrikasına 1,72 milyar dolar, daha
önce de yani 2004 yılında alınan teklifte de 1,15 milyar dolardan daha iyi bir
fiyat var mıydı diye düşünüyoruz. Yani, şu anda 1,72 milyar dolar, daha önceki
dönemde de 1,15 milyar dolar. Hâlbuki döviz kurları göz önüne alındığında ve beğenilmeyen
o fiyat 1,750 milyar YTL iken –YTL’ye çevirdiğimiz
zaman- bugünkü fiyatla 2 milyar YTL’dir. Tekelin bu
süre içinde yaptığı yatırımlar göz önüne alındığında fiyat aynı fiyattır. Bu
değer, Tekelin ayrıca arsa fiyatlarını da göz önüne almış olduğumuz zaman, ne
kadar az olduğunu ve yetersiz olduğunu da görüyoruz. Bakın, şu anda,
Tokat Sigara Fabrikası. Tokat Sigara Fabrikası gibi diğer dört tane sigara
fabrikasında da sigara fabrikası çalışanları, özellikle fabrikanın satılmaması
noktasında bir mücadele veriyorlar. Tokat Sigara Fabrikasını söylemek
istiyorum: Sigara Fabrikasının önünde insanlar çadır kurmuşlar, yağmur demeden,
kar demeden, kış demeden o zorluklar içerisinde, kendi alın terleriyle kurulmuş
ve beraberinde çalışmış oldukları fabrikaların mücadelesini yani başka ellere
gitmemesi şeklindeki mücadelesini veriyorlar. O insanların seslerini duymak
mecburiyetindeyiz. Daha önceki dönemlerde de, tabii, özelleştirmelerle ilgili
bazı çalışmalar yapılmış, bazı kanunlar veyahut kanun teklifleri getirilmişti ama, değerli milletvekilleri, sigara fabrikalarının
özelleştirilmesinin şu an itibarıyla çok fazla faydası olmayacağı da bir yerde
tekrar değerlendirilemez mi? Çünkü sigara fabrikaları bulundukları bölgelerde
ve illerde, çok büyük oranda, o insanların kendi gelirlerinin yanında o
bölgedeki esnafın, en sade, işte, berberin, simitçinin veyahut da terzinin, tüm
insanların hepsinin gelir durumunu da etkilemektedir. Bakınız, Tokat’ta
yaklaşık olarak, aylık olarak, eski parayla 5-6 trilyon civarında bir para,
işçiler vasıtasıyla Tokat’a giriyor. Bu yaklaşık olarak 60-70 trilyon -yani
şimdiki parayla 60-70 milyon civarında- yıllık olarak Tokat’a giren parayı
gösterir. Yani Tokat’a sigara fabrikasının işçileri vasıtasıyla gelen o para,
sadece işçilerde kalmıyor ki. İşçiler gelen parayı aldıktan itibaren, bu
işçilere verilen paradan bakkal faydalanıyor, esnaf faydalanıyor, esnafın
çeşitli kurumları faydalanıyor, terzisi faydalanıyor, Tokat’ın Gaziosmanpaşa
Meydanı’ndaki simitçisi bile bundan faydalanıyor. Deniyor ki,
sigara fabrikası özelleştikten sonra işçiler atılmayacak veyahut da işçiler
yine görevlerine devam edecekler. Değerli arkadaşlarım, şunu bir kere kabul
etmek gerekir ki, sigara fabrikasının özelleşmesi yapıldıktan sonra, o yeni
gelecek yabancı firma hiçbir surette –Tokat için söylüyorum- 1.200 civarındaki
işçiyi çalıştırmaz. Yani o işçilerin büyük bir kısmı maalesef çeşitli
sebeplerle o bölgeden başka bir yere gönderilecek, 4/C maddesi, 4/B maddesi, ne
maddesi olursa olsun… Yani orada belki işçi mağdur konuma gelmeyecek ama, esas kaybeden o şehirler olacaktır, yani o şehirdeki
insanlar. Tokat için söylüyorum, yıllık olarak 60-70 trilyon civarında para o
bölgeye girmemiş olacak. Dolayısıyla da -Tokat için yine söylemek istiyorum-
Tokat’ta şu anda nüfusta müthiş şekilde bir küçülme vardır. Daha önceki
dönemlerde, yani 2002 seçimlerinde 825 bin civarında olan nüfus, şu an
itibarıyla 630 bine düşmüştür. Bakınız,
belediyeleri kapatıyoruz. Yaklaşık olarak Tokat’ta 46 tane belediye,
Türkiye’nin çeşitli yerlerinde birçok belediye kapatıldı. Belediyelerin
kapatılması, beraberinde de sigara fabrikası veyahut da -yine gündemde gibi
görünüyor- işte, Turhal Şeker Fabrikası gibi şeker fabrikalarının
kapatılmasıyla beraber, o bölgelerdeki insanların geçim durumuyla ve
beraberinde de istihdam durumuyla ilgili çok büyük sorunlarla da karşı karşıya
kalacağız. Yani, Tokatlı, Tokat’ın tüm insanları, esnafıyla beraber veyahut
halkın tüm katmanlarıyla beraber, sosyal katmanlarıyla beraber sigara
fabrikalarına sahip çıkılmasını, şeker fabrikalarına sahip çıkılmasını, kendi
bölgesine, başka devlet yatırımlarının olmadığı bir ortamda kendi bölgesindeki
tüm insanlara sahip çıkılmasının buradan geçmekte olduğunu görüyor. Tabii,
özelleştirme süreci tekrar gözden geçirilebilir. Yani, şu an
itibarıyla Rekabet Kurumuna gelmiş olan bu özelleştirmeyle ilgili kararı şöyle
bir tekrar gözden geçirdiğimiz zaman, inanıyorum ki, daha farklı bir durumla
karşılaşmış oluruz ve beraberinde de sigara fabrikasının önünde şu anda
çamurda, yağmurda, karın altında o mücadelesini veren insanlar hem kendi
fabrikalarını kurtarmış olurlar hem de kendi bölgelerindeki o gelir kaybını da
önlemiş olurlar diye düşünüyorum. Tabii, inşallah Rekabet Kurulu bu
gerçekleri ve beraberinde de Hükûmet bu gerçekleri görür
de, o özelleştirmeler noktasında da en azından bazı kararları tekrar gözden
geçirir diye düşünüyoruz. Değerli
milletvekilleri, Tekel giderse, Türkiye, tütün piyasasında rekabet şansını
tamamen kaybeder. İhaleyi inceleyen Rekabet Kurumuna bu hususları iyi
incelemesini öneriyorum. Çünkü, bu hususu, şimdi
önlerinde, görüşüyorlar. Ülke gerçekleri doğrultusunda, yeni şartlara göre
bunlar tekrar değerlendirilebilir. Bakınız, sigara
fabrikaları satılacak, beraberinde yaprak tütün işletme müdürlükleri de aynı
şekilde hiç kalmayacak. Çünkü, tütün üretimini, şöyle
veya böyle, çeşitli şekillerde ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Bir de
beraberinde de yabancı tekeller o sigara fabrikalarımızı, Türk sigara
fabrikalarını tamamen ortadan kaldırdıktan sonra siz ortamı düşünün. Değerli
milletvekilleri, Türk tütününe hizmet etmek istiyorsak, bakınız, birkaç tane
öneri ben size sunmak istiyorum: Birincisi, kıyılmış tütün için ÖTV miktarını
düşürelim. Yani, kilogram miktarı 75 YTL’dir. ÖTV
miktarı düşürüldüğü zaman da, bazı noktalarda Güneydoğu halkı aile işletmesi
şeklinde kıyılmış tütün ticaretini yapsın. Yerinde istihdam sağlar. İkinci
olarak, Tütün Fonu’nu çiftçiye dağıtalım. Yoksa, 500
milyon dolarlık tütün ihracatı -yani, şu andaki durum bunu gösteriyor-
tehlikeye girecektir ve de tütün, tütün ihracatından da bir noktada da çok
büyük sıkıntılarla karşılaşmış olacağız. Üçüncü olarak,
tütün çiftçisinin örgütlenmesi imkânını hazırlayalım. Yani, örgütlenme
konusunda da tütün çiftçilerinde çok büyük oranda sıkıntı vardır. Şu an
itibarıyla da haklarını savunamadıklarını görüyoruz. Ayrıca, bakınız,
şu anda yaprak tütün işletme müdürlüklerinin olduğu birçok yerlerde boş Tekel
depoları bulunuyor. Bu boş Tekel depolarını, üretici birliklerine eğer
verirsek, en azından tütün üretimini de desteklemiş oluruz diye düşünüyoruz. Ayrıca yine
-sözlerimin bir bölümünde söylemiş olduğum gibi- sigara fabrikalarının
özelleştirilmesi konusunun da yeniden gözden geçirilmesi ve de sigara
fabrikalarının özelleştirilmesinin tekrar görüşülmesinin gerekli olduğunu
düşünüyorum. Değerli
milletvekilleri, çıkarmakta olduğumuz bu kanunla hiçbir şeyi düzenlemiyoruz
gibi düşünüyorum. Türkiye’de tütün üretiminin bitişini engellemiyoruz. Gelin,
kanunu yeniden yazalım. Milletin hayrına bir iş yapmış oluruz diye de
düşünüyorum. Değerli
milletvekilleri, tütünün ana vatanı Amerika’dır. Amerika’nın keşfinden sonra
Avrupa’ya, daha sonra da dünyaya yayılmıştır. Bugün dünyada 6,5 ila 8 milyon
ton tütün üretilmektedir. Dünyada üretimi yapılan tütünün çok büyük kısmı
sigara imalatında, geri kalanı ise puro gibi, pipo gibi tütün mamullerinde
kullanılmaktadır. Dünyada ulaşım ve taşımacılık sektöründeki gelişmeler ve çok
uluslu şirketlerin pazar kapma mücadeleleri ile yerel tip sigaraların tüketimi
genel olarak azalmakta ve Amerikan blend tip
sigaralarının talebi artmaktadır. Ayrıca, sigara üretiminde kullanılan, çeşitli
alışkanlık yapan maddeler de bu tip sigara kullanımını da özendirmektedir.
Özelikle şunu ifade etmek istiyorum ki… Tabii, sigara içmek sağlığa zararlıdır.
Ben de bir hekim olarak hiçbir zaman sigara içilmesini tavsiye etmeyen bir
insanım ancak yabancı sigaralar konusunda, bilhassa son zamanlarda üretilen
sigaralar konusunda da çok ciddi söylemler de vardır. Hatta,
bazı sigaraların sigara içimini artırdığı ve beraberinde de o tiple ilgili
olarak da sigara içiminde, bir noktada da, değerli milletvekilleri, sanki ona
özendirme şeklinde veyahut da tatlandırılması araştırılmış, aroması da
beraberinde değerlendirilmiş; onunla ilgili de, beraberinde de o insanları
yahut da içmekte olan insanları daha fazla yönlendirdiği tespit edilmektedir.
Bu manada da sigara kullanımında da özendirmeyle ilgili de çeşitli konularda da
tekrar değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Ülkemizde sigara
üretimi 17’nci yüzyılda küçük atölyelerde başlamıştır. İlk üretim tesisleri,
1884’te İstanbul’da Cibali, 1884’te İzmir’de, 1885’te
Adana ve 1887’de de Samsun’da kurulmuştur. Cumhuriyet döneminin ilk önemli
sigara üretimi İstanbul Maltepe Sigara Fabrikası olarak geçmektedir. Tekel, daha
sonra Tokat Sigara Fabrikasını 1984’te, yine 1997 yılında da Samsun Ballıca
Sigara Fabrikasını devreye koymuştur. Tekel, 1983 yılından itibaren de bazı
yabancı sigaraları ithal etmeye başlamıştır. Daha sonraları özel firmalar
üretime geçmeye başlamıştır. Bu firmalar önce uluslararası piyasalardaki ün
yapan markaları üretmişler, sonraki yıllarda üretim çeşitlenmeye başlamıştır.
Bu aşamada iç piyasada Tekel ve özel sektör sigara üreticisi firmalar arasında
rekabet başlamıştır. Özel sektör,
mevcut yatırım, makine, teçhizat ve teknolojileriyle rekabet gücünü
artırmıştır. Tekel ise tesislerinde yenileme çalışmaları yapmaya başlamış ve
rekabet şartlarını da oluşturmaya çalışmış olduğu görülmektedir. Ancak Tekel
Genel Müdürlüğümüz ve hükûmetlerin gerekli destekleri
göstermemeleri üzerine, rekabet şartlarının hep Tekelin aleyhinde olduğu da
görülmektedir. Yabancı firmalar yavaş yavaş sigara
piyasasını ele geçirmiş ve akabinde de Tekelin elindeki sigara fabrikalarını
ortadan kaldırma mücadelesinin de başlamış olduğunu görüyoruz. Özellikle pazar
payı da şöyle bir düşünüldüğü zaman, daha önceki dönemlerde pazar payları
kademeli olarak yüzde 70’lere, 80’lere, 60’lara, hatta şu an itibarıyla da
neredeyse yüzde 40’lara ve yüzde 30’lara getirilme durumuyla karşı karşıya
kalınmıştır. Bu amaçla tabii ülkemizdeki tüm sigara fabrikaları teknolojik
olarak geri kalırken, özel sektör de kendisini yenileyerek hem pazar payında
yenileme noktasında, çeşitli reklam kampanyaları
noktasında veyahut da diğer birtakım çalışmalar neticesinde de pazar payını
tamamen eline geçirmiştir. Tekel buna yetişmeye çalışmış, ama kim ne derse
desin geç kalmıştır. Ancak son yıllarda da Tokat Sigara Fabrikası gibi bazı
fabrikalar, birçok yanlış uygulamalar neticesinde de olsa, teknolojinin getirilmesiyle
ilgili sıkıntıların olması neticesinde de olsa, yine de teknolojiler getirilmiş
ve beraberinde de kâr eder konuma da gelmiştir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Bu manada da, özelleştirme furyasından bir noktada da bu
fabrikaların çıkarılmasına ben gelmek istiyorum. Bakınız, daha önceki
zamanlarda da özelleştirmelerle ilgili çeşitli çalışmalar yapılmıştı. Karabük
Demir Çelik örneği vardır. Karabük Demir Çelik örneğinde, o zamanki Hükûmet 1 YTL miktarla, 1 YTL’ye yani
sembolik bir ücretle Karabük Demir Çeliği, oradaki, yani Karabük’teki
sendikalara vermiş ve daha sonrasında bunun çalışmasını veyahut onların
çalıştırmasını istemişti. Acaba
özelleştirme noktasında bazı konuları tekrar gündeme getirerek… En azından Tokat
Sigara Fabrikasını söylemek istiyorum, hem işçilerin oradaki mücadelesinin
desteklenmesi hem Tokat halkının istekleri doğrultusunda da yeniden bir
özelleştirme durumunu ortaya koymak mecburiyetindeyiz. Bundan dolayı da ben bu
kanunun yetersiz olduğunu düşünüyor ve de bu kanunun tekrar düzenlenmesini ve
gözden geçirilerek getirilmesini beklediğimizi ifade ediyor, yüce Meclisi en
derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğru. Gruplar adına
üçüncü söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın
Ali Osman Sali’de. Buyurun Sayın Sali. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; 125 sıra sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile alakalı olarak AK Parti Grubu adına
huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, bu kanun tasarısı kanunlaştığında, arkadaşlarımız böyle uzun bir
kanun adı okumak zorunda kalmayacaklar. “Tütün ve Alkol Piyasaları Düzenleme
Piyasası Kanunu” şeklinde kısa bir kanun adı olacak. Gerçekten uzun uzun okumak yoruyor insanı. Değerli
arkadaşlar, bu kanun tasarısında esas olarak üç konu düzenleniyor. Bunlardan
ilki Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunun
teşkilat kanunu olan ve çokça bahsedilen 4733 sayılı Kanun’un kurum personeli
ile hizmet birimlerinin statüleri, görev ve yetkilerine ilişkin düzenleme yapan
hükmün Anayasa Mahkemesince iptaliyle oluşan hukuki boşluğun doldurulmasıdır. Değerli arkadaşlar, bu konunun geçmişini şöylece özetlemek
istiyorum: 4733 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının (2)
numaralı alt bendi “Kurumun hizmet birimleri ile bunların görev ve
sorumlulukları, kadro unvanları, sayıları ve Kurum personelinin emeklilik
statülerinin belirtilmesi açısından durumu, Bakanlar Kurulu tarafından
çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenir.” diyor ve bu kanuni düzenlemeye uygun
olarak Bakanlar Kurulu, Kurumun idari teşkilatlanmasını, dairelerin görev ve yetkilerini,
personelin emekliliğe dayalı mali ve hukuki durumlarını düzenliyor. Ancak, konu Anayasa Mahkemesine intikal ediyor ve Anayasa
Mahkemesi, Anayasa’nın ilgili hükümlerinde karşılığını bulan yasama yetkisinin
devredilmezliği, idarenin kanuniliği, kamu personelinin hukuki ve mali
statüsünün kanuniliği ilkelerine aykırı bularak bu 4733’ün 9’uncu maddesinin
(2) numaralı alt bendini iptal ediyor. Böylece, Bakanlar Kurulu düzenlemesi de
yasal altyapıdan yoksun kaldığı için Tütün ve Alkol Piyasası Kurumunun
dairelerinin kuruluşu, görev ve yetkileri, personelinin emekliliğe ilişkin
hakları ortada kalıyor, boşlukta kalıyor, yasal altyapıdan yoksun hâle geliyor.
Anayasa
Mahkemesinin gerekçeli kararı -Esas 2002/3, Karar 2003/100- 11/8/2004
tarihinde yayınlanıyor. O günden bugüne, bahsettiğimiz konularla ilgili olarak
Kurumun yasal bir teşkilatı ve personelin mali, hukuki bir statüsü
bulunmamaktadır. Denilebilir ki,
2004 yılından bugüne kadar niye beklendi? Değerli arkadaşlar, bu konu 22’nci
Dönemde de Meclisimize sunuldu. Ancak, yetişmedi ve kadük
kaldı. Bugün bu düzenlemeyi yapmak durumundayız. Bu düzenlemenin
tamamlanmasıyla beraber, esasen Bakanlar Kurulu ile ve fiilen var olan daireler
yasal bir zemine oturtuluyor. Bakanlar Kurulu kararında 9 daire kurulması
öngörülmüş. Bu defa 2 daire birleştiriliyor, 2 daire ayrılıyor ve 1 yeni daire
kuruluyor. Böylece 9 daire 10’a çıkmış oluyor. Birimlerde böyle bir değişiklik
yok. 1 daire artıyor. Personelle
alakalı, benden önceki konuşmacı arkadaşlar da bahsettiler, daha önce Bakanlar
Kurulu kararıyla bu kadro sayısı 244 olarak belirlenmiş, kadük
kalan tasarıda da o civarda belirlenmiş. Şu anda 322 olarak belirleniyor. Hâlen
fiilen çalışan da -öğrendiğim kadarıyla- 100 adet personel var. Değerli
arkadaşlar, personel sayısı, kadro sayısı niye bu kadar artırılıyor? Personel
sayısı artırılmıyor tabiatıyla, kadro sayısı artırılıyor. Şöyle bir hesap
çıkardım: Değerli arkadaşlar, 322 kadronun 235 adedi başuzman, uzman ve uzman
yardımcısı. Geriye kalan 87 yönetici ve diğer idari personel söz konusu.
Yanılmıyorsam, yine hesabıma göre, 50 civarında uzman, başuzman, uzman
yardımcısı veya uzmanlığını almış ama atanamamış uzman yardımcısı mevcut;
meslek personeli olarak isimlendiriyoruz. 30 civarında da, geçici maddeyle,
şartları taşıyanlar arasından alınacak. Sonuçta uzman,
başuzman kadroları istenildiği şekilde kullanılabilir kadrolar değil, uzman
yardımcılığından yükselmek suretiyle bu kadrolar doldurulacak. Uzman
yardımcılarının da nasıl alınacağı yine yasada düzenleniyor ve hepimizin
bildiği gibi ÖSYM aracılığıyla ve KPSS sınavına dayalı olarak alınıyor. Diğer
personel de yine aynı şekilde KPSS sınavına dayalı olarak alınıyor. Niye bu kadar
artıyor? Değerli arkadaşlar, ilk kuruluş aşamasında böyle bir sayı belirlenmiş
ama çalışma şartları, yeni görevler, piyasanın durumu dikkate alındığında tabiatıyla bu
ihtiyaç ortaya çıkıyor, kadro genişletme ihtiyacı, kadro sayısı olarak;
personel sayısı değil arkadaşlar, özellikle belirtiyorum. Tabii, bütün piyasanın
denetiminin koordinasyonu, dairelerin yürütülmesi tamamen bu uzman personel
aracılığıyla yapılacak ve 235 kişi tarafından -nihai sayıdır bu- bu
arkadaşlarımız, bu uzmanlarımız tarafından yapılacak. Onun için de sayının yeni
şartlara göre artırılmış olmasını esasen sakıncalı görmediğimi belirtmek
istiyorum çünkü mevcut şartlara göre, ihtiyaca göre kullanılabilecek kadro
sayılarıdır. Değerli arkadaşlar, ikinci önemli husus, devlet ve toplum
açısından hassas bir kamusal alan olan tütün ve alkol piyasalarının
düzenlenmesi ve denetlenmesinde büyük önem taşıyan idari yaptırımlara ilişkin
hükümlere 4733 sayılı Kanun’da yer verilmemiş olmasının doğurduğu sorunların
çözülmesi ve adli cezalara ilişkin hükümlerinin de yine Anayasa Mahkemesi iptal
kararı da göz önüne alınarak adil ve etkin hükümler içerecek şekilde revize
edilmesi ihtiyacıdır. Tasarının ikinci
düzenlemesi, ana düzenlemesi de budur. Değerli
arkadaşlar, bunun da geçmişini çok kısa bir şekilde sizlerle paylaşmak
istiyorum: Bu 4733 sayılı Yasa’nın 8’inci maddesinin ikinci fıkrasında “Satış
belgesi almadan satış yapanlar, ellerindeki mamulâta el konulmakla birlikte
ruhsat harcının on katı tutarında ağır para cezası ile cezalandırılır.” hükmü
mevcut. Harçlar
Kanunu’nda ruhsat harcı kaldırıldığı için ve baz
rakamın yasal dayanağı kalmadığı için konu Anayasa Mahkemesine intikal ediyor
ve Anayasa Mahkemesi bunu iptal ediyor. Bilahare benzer düzenlemeler
4207 sayılı Kanun’da ve 5728 sayılı Kanun’da yer alıyor. Bu defa da böyle bir
düzenleme çerçevesinde bu konunun derli toplu çözümlenmesi amacıyla adli
yaptırımlar bu kanunun 8’inci maddesinde düzenleniyor. Önemli konu idari para cezalarıyla alakalı konu. İdari para cezaları ilk defa bu yasaya giriyor. Aslında,
hatırlarsınız, 2007 Martında bu idari para cezaları Genel Kurulumuzdan geçti.
Ancak Sayın Cumhurbaşkanı tarafından idari para cezalarının temyiz süreci adli
yargı kapsamı içine alındığından ve idari para cezası olması hasebiyle, idari
yargı yetkisi içinde kalması gerekçesiyle iade etmesi nedeniyle yasalaşamadı.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının önerileri, düşünceleri doğrultusunda bu
eksiklikler de
giderilerek idari para cezaları yasaya alınıyor, yasa tasarısında
yer alıyor ve idari para cezaları idari yargı kapsamında idari süreçlere tabi
tutuluyor, tabi tutulması öngörülüyor. Değerli arkadaşlar, bu iki düzenlemenin özeti şu sonuç olarak:
Kanun tasarısında yer alan tütün ve alkol piyasasının düzenlenmesine ilişkin
hükümler düzenlenirken, Kurumun personel yapısı ve hizmet birimleri açısından
yapısal olarak hukuki temele oturtulması, Kurumun piyasa düzenleme ve
denetlemeye ilişkin yetkililerinin piyasa oyuncuları açısından hukuki güvenlik
ilkesi çerçevesinde açık bir şekilde ortaya konulması amacıyla, fiilen var olan
dairelerin yasal biçimde örgütlendirilmesi, Kurumun icra ettiği görevlerin
ifasında etkinliğin artırılması, güvenli bir serbest rekabet piyasasının
etkinlik, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve hakkaniyet ilkeleri ışığında ve
sosyal sorumluluk bağlamında düzenlenmesi, izlenmesi ve denetlenmesi suretiyle
piyasalardaki iç ve dış dinamikler kaynaklı her nevi boşluk ve sorunun
giderilmesi, piyasa düzenine yönelen hukuka aykırı eylemlerin etkin, adil ve
caydırıcı yaptırımlara tabi kılınması amaçlanmıştır. Diğer önemli
düzenleme, üçüncü husus şudur: Ülkemiz için önemli olan, önemli bir ürün olan
tütünün ülke politikaları çerçevesinde alımlarına yönelik düzenleme yapılması
ihtiyacıdır. Değerli
arkadaşlar, bu, tasarının uzun isminde yer alan kanun teklifleriyle alakalı
bölümdür, arkadaşlarımızın kanun teklifleriyle ilgili bölümdür. Özeti şudur:
Tütün üreticisinin 2008 ürününün, eski adı Tekel olan, yeni adı “Tütün, Tuz,
Alkol…” vesaire diye uzayıp giden eski Tekel Genel Müdürlüğünce satın
alınmasıyla alakalı düzenlemedir. Şimdi, ben, bu
konuya esasen girmek istemiyorum, nihayetinde kanun teklifi veren
arkadaşlarımız, detaylı bir şekilde 2008 tütününün Tekel tarafından alınması
konusunu değerlendireceklerdir diye düşünüyorum, huzurunuzu bu noktada
mükerreren işgal etmeyi düşünmüyorum. Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; tasarının hayırlı olması temennisiyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Sali. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 18.23 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 18.44 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum. 125 sıra sayılı
Kanun Tasarısı üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Tümü üzerinde
şahsı adına ilk söz, Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın. Buyurun Sayın
Aydın. (AK Parti sıralarından alkışlar) AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 125 sıra sayılı Kanun
Teklifi ile Kanun Tasarısı’nın tümü üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, bugün görüşülmekte olan tasarı ve teklif -aynı zamanda,
birlikte görüşülüyor- hakikaten Türk insanının, özellikle de 800 bine yakın
Türk çiftçisinin beklemiş olduğu bir tasarı. Yaklaşık dört yüz yıldır
topraklarımızda, Anadolu insanının alın teri ve emeğiyle, sabırla işlenerek
üretilen Türk tütünü, nefaseti, kokusu ve harmanları ıslah edici özellikleriyle
dünya piyasalarında marka olmuş ve özel ürün konumuna konulmuştur. Ülkemizde
tütün üretimi altı coğrafi bölgede yapılmakta olup ülkemiz Şark tipi tütün
üretimi ve ihracatında dünya liderliğini sürdürmektedir. 2007 yılı ihracatımız
yaklaşık 113.945 ton ve bunun ekonomiye katkısı 449 milyon 753 bin Amerikan
doları civarındadır. Son yıllarda üretici sayısında belli bir düşüş olmakla birlikte,
bugün itibarıyla yaklaşık 200 bin üreticinin tütün tarımıyla iştigal ettiği,
tütün tarımının aile ziraatı şeklinde yapılması nedeniyle de her ailede en az 4
kişinin, dolayısıyla tütün tarımında en az 800 bin kişinin çalıştığı göz önünde
bulundurulursa bu kadar kişinin istihdamı söz konusu olacaktır. Tekel sadece Adıyaman’da, 342 köyde, 28.977 ekiciyle, 5 milyon 812
bin Değerli
milletvekilleri, tütün üretilen arazilerin yaklaşık yüzde 65’inin kır, yüzde
35’inin ise kır taban, genelde sulama imkânı bulunmayan kıraç, yamaç ve tepelik
özellikleri haiz olduğu, bu arazilerde tütün kadar istihdam sağlayan ve gelir
getiren ikame bir ürünün zor olduğu, bu arazilerin tütün tarımı yapılmadığı
takdirde boş kalacağı, buna bağlı olarak erozyona açık hâle geleceği ve
neticede ekolojik dengenin dahi bozulacağı
düşünülmektedir. Tütün üretimi devamlılık gerektiren bir aile ziraatıdır. Tütün
üretiminden vazgeçen hiçbir aile tekrar tütün üretimine yanaşmamaktadır. Bu da,
geçmişte kısıtlama yüzünden tütün üretiminden vazgeçen Ege üreticisinin, şu an
tütün üretmemesinden dolayı, dünya sigaralarında yer alması gereken Ege
tütününün siparişi dahi karşılayamayacak derecede düşmesine neden olmuştur. Ayrıca, üretimi
yapılan ve yerli tütün kullanılan sigaralarda tütün çeşitlerinin korunması için
üretimin devam etmesi sağlanmalıdır. İşte, getirilen kanunda
da bir yılda üretimin sağlanması söz konusu. Ülkemizin olası AB
üyeliğinde Türk tütüncülüğünün gerek kaliteli, oryantal tütün üretimindeki tecrübesi
gerekse üretim hacmiyle önemli bir avantaj sahibi olacağı düşünülmektedir.
İlerleyen yıllarda ABD oryantal tütün üretiminin giderek azalacağı tahmin
edilmektedir. Bu itibarla, ülkemizde tütün üretiminin devam etmesi ayrıca
önemli avantajlar sağlayacaktır. Değerli
milletvekilleri, tasarıda Tütün Üst Kurulunun yapısı, işlevleri, özellikle
yeniden ele alınmış ve gelişen şartlar bakımından yeniden değerlendirilmiş ve
tasarı hâlinde hep birlikte görüşüyoruz. Ülkemizde tütün mamulleri piyasası
1992 yılına kadar, etil alkol ve alkollü içkiler piyasası ise 2002 yılına kadar
devlet tekeli altında yönetilmiştir. Devlet monopolünün tam anlamıyla sona erdiği 2002 yılında, ülke
ekonomisi ve toplumsal açıdan stratejik önem taşıyan ve tam rekabet
kurallarıyla işlemesine müsaade edilemeyecek derecede kamu güvenliğiyle
doğrudan ilgili olan tütün ve alkol piyasalarını liberalize
etmek, düzenlemek ve denetlemek üzere idari ve mali özerkliğe sahip, bağımsız
idari otorite olarak, 4733 sayılı Kanun’ Dünyada olduğu
gibi ülkemizde de tütün mamulleri ve alkollü içkiler toplumsal ve kamusal
zararları nedeniyle özel önem atfedilen tüketim maddeleridir. Diğer taraftan
bünyelerindeki dolaylı vergi oranlarının yüksekliği nedeniyle de yasa dışı
yollardan piyasaya kaçak ve sahte olarak sürülerek insan sağlığını ciddi
şekilde tehdit eden ve kamu gelirleri açısından da büyük kayıplara yol açan
ürünlerdir. Söz konusu ürünler, yasa dışı ticaret nedeniyle halk sağlığını
tehdit etmekte, bu ürünlerin hazineye sağladığı çok yüksek orandaki katma
değerin organize suça ve kanunsuz uygulamalara yönelmesine fırsat vermekte,
kayıtlı çalışan sektör aktörleri açısından haksız rekabet oluşturarak bu
sektörlerin rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemektedir. Bu
itibarla, Kurumun etkinliğinin geliştirilmesi ile tütün ve alkol piyasasının
düzenlenmesinde güvenli bir serbest rekabet piyasasının etkinlik, şeffaflık,
hesap verilebilirlik ve hakkaniyet ilkeleri ışığında ve sosyal sorumluluk
bağlamında en az toplumsal maliyet ile en yüksek toplumsal yararı sağlayarak
piyasaların düzenlenmesi, izlenmesi ve denetlenmesinin sağlanması; yasa dışı
faaliyetlerin engellenmesi bağlamında ise kaçakçılığın ve izinsiz taklit
üretimin engellenmesi ve izinli üreticilerin vergisiz mal arzının önlenmesi
temel ilkeler olarak benimsenmiştir. Ayrıca, Dünya Sağlık Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’nin
getirdiği yükümlülükler çerçevesinde 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının
Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun, Ulusal Tütün Kontrol Programı konulu
2006/29 sayılı Başbakanlık Genelgesi ve Ulusal Tütün Kontrol Programı 2008/2012
Eylem Planı’nda tütün kontrolü programının hayata geçirilmesine yönelik birçok
önemli konuda Kuruma da önemli görevler yüklenmiştir. Değerli
milletvekilleri, tütün ve alkol piyasalarıyla ilgili olarak Kuruma yüklenen
görevlerin niteliği bu denli önem arz etmekle birlikte, Kurumun toplam 100
personeli bulunmaktadır. Buna karşılık, tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkiler olmak üzere beş ayrı stratejik
önem taşıyan piyasanın düzenlenmesi ve denetlenmesi görevini ifa eden bu Kurum,
2004 yılından bu yana acil ihtiyacı olan personel açığını kapatamamaktadır. Zira, 4733 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinin (A) fıkrasının
(2) sayılı bendi Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş, gerekçeli karar Resmî
Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Anayasa
Mahkemesinin iptal kararı sonucunda kurum personelinin statüsü, kadro ve unvan
sayıları, mali ve sosyal hakları, bu kapsamda emeklilikleri, aylık ve
ödenekleriyle birlikte Kurumun hizmet birimlerini düzenleyen teşkilat
yönetmeliğinin ilgili maddelerinin yasal dayanağı da kalmadığından, Kurumun
teşkilatlanmasına ilişkin hususların kanunla yeniden düzenlenme zarureti ortaya
çıkmıştır. Bu bağlamda, söz
konusu amaçlar doğrultusunda Kurumun hizmet birimlerinin görev tanımlarının
yapılması gerektiğinin yanı sıra adli yaptırımların daha adil, etkin ve
caydırıcı olacak şekilde yeniden tanımlanması ve kanunda idari yaptırımlara
ilişkin bir düzenleme yer almadığından, idari yaptırımlara ilişkin fiillerin ve
yaptırımların kanunla açık olarak düzenlenmesi zarureti bulunmaktadır. Tütün ve alkol
piyasasının günün şartlarında yeniden düzenlenmesine ilişkin olarak açıklanan
hususlar ile Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarında belirtilen gerekçeler de
göz önüne alınarak Kurumun daha etkin ve verimli çalışmasını sağlamak amacıyla
Genel Kurulumuz gündeminde bulunan söz konusu kanun tasarısı hazırlanmıştır. Arz etmiş olduğum
nedenlerle tasarı ve teklifin kanunlaşması dileklerimle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aydın. Şahısları adına
ikinci söz, Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz’e
aittir. Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar) MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 125
sıra sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün
Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış
Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı’nın geneli üzerinde, şahsım adıma söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
tütün, tütün mamulleri ve alkollü içkiler piyasası düzenlenmesi amacıyla 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Kanun’la, idari ve mali
özerkliğe sahip Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme
Kurumu kurulmuştur. Burada çalışacak olan personelin durumu ise Bakanlar Kurulu
kararıyla düzenlenmiş, ancak idarenin kanuniliği esasına göre Anayasa
Mahkemesi, bu düzenlemenin yasa ile mümkün olabileceği ilkesinden hareketle,
düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğunu tespit etmiş ve bu kararı iptal
etmiştir. Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme
Kurumunda çalışan personelin statüsü; kadro, unvan ve sayıları; mali ve sosyal
hakları, aylık ve ödenekleri ile kurumun hizmet birimleriyle ilgili konularda
hukuki bir boşluk meydana geldiği bilinmektedir. Değerli
milletvekilleri, tütün, ülkemiz için kendi hâlinde bırakılacak bir ürün
değildir. Türk tütünü, fakir toprakların bir ürünüdür. Bugüne kadar yapılan
bütün çalışmalarda, aynı arazilerde üreticilerin hayatlarını sürdürebileceği gelir
sağlayabilecek alternatif bir ürün veya ekonomik faaliyet konusu maalesef
bulunamamıştır. Şark tipi tütünün
dünyada en büyük üretimi ülkemizde yapılmaktadır. Sektöre hâkim Amerikan
harmanlı sigaralarda bu tütünlerin kullanılma zorunluluğunun bulunması bizim
için büyük bir avantaj teşkil etmektedir. Yaklaşık dört yüz yıldır,
topraklarımızda, Anadolu insanının alın teri ve emeğiyle, sabırla işlenerek
üretilen Türk tütünü, kokusu ve harmanları ıslah edici özellikleriyle dünya
piyasalarında marka olmuş ve özel ürün konumuna ulaşmıştır. Ülkemizde yerli
veya yabancı şirketlerin yeni sigara fabrikaları kurmalarına, üretim
kapasitelerini artırmalarına mevzuatta hiçbir engel bulunmamaktadır. Devletin
Tekelin sigara fabrikalarından sağladığı kârı çok uluslu şirketlere terk etmesi
ya da onlarla bölüşmesi için haklı sayılabilecek hiçbir haklı neden olamaz. Hükûmet edenler, Tekel sigara fabrikalarının
özelleştirilmesiyle tütün ve tütün mamulleri piyasasının mutlak hâkiminin çok
uluslu yabancı şirketler olacağını herhâlde biliyorlardır. Sayın
milletvekilleri, özelleştirme ile tütünden ekmeğini kazanan milyonlarca
örgütsüz ve savunmasız tütün üreticisi büyük kentlerde işsiz ve yoksulların
arasına karışacak ve sektör çalışanları ciddi mağduriyetler yaşayacaklardır.
1997 yılı üretimi ile en son alımı gerçekleştirilen 2006 yılı üretimleri
kıyaslandığında bile üretimde yaklaşık yüzde 70’lik, üreticide ise yaklaşık
yüzde 65’lik bir azalma olduğu anlaşılmaktadır. Sayın
milletvekilleri, 4733 sayılı Kanun’da yapılacağı söylenen bu düzenleme ile
yaklaşık 200 ilave personel alınacağı anlaşılmaktadır. 4733 sayılı Yasa ile
kurulan Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu
kurulmadan yani 2002 yılı öncesi yıllarda Tekelin yaptığı işleri kıyaslayacak
olursak destekleme alımı hariç neredeyse hiçbir fark olmadığını görmekteyiz.
Tekelin özelleştirilme aşamasında olduğu kesin karar için Rekabet Kurulu
kararının ve Özelleştirme Yüksek Kurulunun onayının beklendiği, bu onay
geldiğinde de BAT firmasına 1,72 milyar dolara devredileceği herkes tarafından
bilinmektedir. Her ne kadar bu ihale Tek Gıda-İş Sendikası tarafından mahkemeye
taşınmışsa da sürecin işlediği bilinmektedir. Hem tecrübeleri hem de iş gücünün
verimliliği açısından Tekelde çalışmakta olan personelin bugüne kadar
çalıştıkları iş kolunda çalışmaya devam etmesi gerekmez miydi? Oysa Tekel
çalışanları, kendi işleriyle alakalı olmayan kurumlarda görev almak durumunda
kalmaktadırlar. Bu yasa ile bunu değiştirmek mümkün iken, Anayasa Mahkemesinin
iptal kararı nedeniyle personel alamayan ve en yetkili ağızlardan eleman
sıkıntısı her fırsatta ifade edilirken, neden bu yasa ile Tekelden alınacak
personele –ki özellikle uzmanlara- kırk yaş ve 15 kişi gibi sınırlar
getirilmektedir. Bunu anlamak mümkün değildir. Tekelin bu
yetişmiş personelinin, hâlen sektör düzenleyicisi olan Tütün, Tütün Mamulleri
ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunda çalışmaları daha mantıklı ve
daha faydalı olmaz mıydı? Sayın
milletvekilleri, Bitlis, Malatya, Adana, Tokat, Samsun ve İstanbul
fabrikalarında işçiler iş yerlerini terk etmemek için direnmektedirler. İşten
çıkartıldıklarında işsiz kalacağını bilen işçilerimiz, yetkililere seslerini
duyurabilmek adına direnmeye çalışmaktadırlar. Seçim bölgem
Manisa ilimizde bir türlü faaliyete geçirilememiş olan Akhisar ve bunun yanı
sıra, Osmancalı Sigara Fabrikalarının açık cezaevi
olacağı yolunda haberler çıkmaktadır. Hükûmetin, bu
fabrikaları hizmete sokma yerine cezaevi olarak düşünmesini kamuoyunun
takdirine bırakıyorum. Sayın
milletvekilleri, yasa ile Kurumda uzman kadrosuna nasıl atama yapılacağı
düzenlenmektedir. Ancak üst kurulların sektörü denetlemesi genellikle uzmanlar
eliyle yapılmakta olup yasaya konulan bu yüzde 20 sınırlaması, işin niteliğine
göre uzman alacak olan Kurumun, denetim ve gözetim görevlerini yaptıracağı
yetişmiş teknik eleman alımına sınır getirmektedir. Tekel ve bağlı
kuruluşlarından alınacak personeli 15 kişiyle sınırlaması, Tütün Kurumunun
etkinliğini sağlayacak nitelik ve niceliği de sınırlandırmakta, özelleştirilme
kapsamında olan faaliyet konuları Tekel ile bire bir örtüşen Tütün Kurumuna
personel geçişini büyük ölçüde engellemektedir. Yasa bu hâliyle
kabul edildiği takdirde, Kurul tarafından yapılacak sözlü mülakat işin
niteliğine yönelik bir sınav olmaktan çok yasayla sınırlı olarak
başvurabilenlerin arasından sınırlı bir seçim niteliğinde olacaktır. Bu
yöntemle seçme hakkı sınırlanan kurulun mülakat için huzuruna, işin niteliğine
göre, yılların birikimine sahip yetişmiş elemanlar gelemeyeceklerdir.
Sınırlamaların kaldırılmaması durumunda, özelleştirme kapsamındaki Tekelin
konusunda yetişmiş, kalifiye personeli, uzmanlığına ihtiyaç bulunan Tütün
Kurumu yerine belki de hayatları boyunca hiç önünden bile geçmedikleri kamu
kuruluşlarında çalışmak zorunda kalacaklardır. Sınırlamaların kalkması bu
açıdan da önem arz etmektedir. Yatay geçişlerin
sadece Genel Müdürlük ve bağlı kuruluşlarından sağlanacak olması özelleştirilme
kapsamında olması nedeniyle önceleri Tekelde çalışırken ayrılmak zorunda kalanların
yanı sıra, bugün başka kurum ve kuruluşlarda çalışan uzman personelin de önünü
kapatmaktadır. Ayrıca özel sektörde en az on yıl çalışan ve yaş engeli
nedeniyle uzman yardımcılığı sınavına giremeyecek olan meslek personelinin de
önü kapalıdır. Bu sebepten, kuruma geçişleri Genel Müdürlük ve bağlı
kuruluşlarla sınırlamanın hak kaybına neden olacağı açıktır. Hükûmet, bu kanunla birlikte tütünden ekmeğini kazanan
milyonlarca örgütsüz ve savunmasız tütün üreticisi ile ilgili bir düzenleme
getirmiş olsaydı daha isabetli olurdu diye düşünmekteyim. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yasa dışı tütün mamulleriyle etkin bir şekilde
mücadele için soruna geniş bir perspektiften yaklaşılması ve yasa dışı sektöre
odaklanmış etkin çözümler üretilmesi için kamu otoritesi ile üreticilerin iş
birliği ve koordinasyon içerisinde mücadele etmesi gereği vardır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSTAFA ENÖZ
(Devamla) – Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulunun 2005’te hazırladığı rapor her
şeyi açıklığıyla ortaya koymaktadır. Bu raporda, Barzani’nin Kuzey Irak’ta
kurulan iki sigara fabrikasına, başta makine olmak üzere, sigara üretiminde
kullanılan her türlü madde Mersin Serbest Bölgede kurulu yedi şirket
aracılığıyla gönderildiği ifade edilmektedir. Raporda, Kuzey Irak’ta
kurulu Barzani’nin fabrikalarının istenen her türlü markayı sahte olarak
ürettiği ve Türkiye’ye geri soktuğu belirtilmektedir. Bu sonucu özellikle doğu
ve güneydoğuda satılan sigara miktarının yüzde 80’lere varan oranlarda düşmüş
olmasına bağlayan rapor, terörist örgütlerin bölgede denetim kurmuş olmaları
nedeniyle buradan kazanılan parayla terörist faaliyetlerinin finans edildiğini
de ortaya koymaktadır. Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Enöz. Teklif üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyoruz. Sayın Çalış… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
bu, basına yansıdığı kadarıyla, Tekelin özelleştirilmesi sonucunda Tekel
çalışanlarının ekonomik ve özlük haklarının korunacağı beyan edilmektedir.
Uygulamada -bu işçilerimizin ve diğer çalışanların- on iki ay çalışma imkânı
verilecekse ve hak kaybı olmayacaksa, daha önce özelleştirilen kurumlarda
çalışıp bugün kendilerini özelleştirme mağduru olarak tanıtan 4/C’lilere de aynı hakları verecek miyiz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN - Sayın
Bal… ŞENOL BAL (İzmir)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan,
biliyorsunuz otuz dokuz yıl boyunca -1884-1923 yılları arasında- Türk
topraklarını ve Türk insanını sömüren Reji Şirketi bir yabancı sigara
şirketiydi. Reji Şirketini topraklarımıza getiren şartlar günümüz şartlarıyla
da çok benziyor. Günümüzde de borcun faizini ödemek için özelleştirmeler
yapılırken o zamanlarda da Reji Şirketini başımıza musallat eden Osmanlı
imparatorluğunun yabancılara borçlanması ve borcun faizini bile ödeyemez duruma
gelmesiydi. İktidarınız döneminde cumhuriyet kazanımları olan millî
kaynaklarımız gerçek değerlerinin çok altında yabancı sermayeye satılmaktadır.
Bunlardan biri de Tekeldir. Bu özelleştirmeler
sonucunda yabancı özel sektör tekelleşmektedir. Yerli tütün üreticisinin durumu
içler acısıdır. Bu kanun teklifiyle yabancıların eline geçmiş bu piyasanın
yabancıların lehine sorunsuz işlemesine ve özel sektörün bu alanda iyice
tekelleşmesine yardımcı mı olmak istiyorsunuz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın Enöz… MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. Sayın Bakana
soruyorum: 1,72 milyar dolara özelleştirilen Tekel sigara fabrikalarının ucuz
fiyata satıldığı, sahip olunan arsa bedellerinin bile bu fiyattan fazla olduğu
ifade edilmektedir. Bu doğru mudur? Arsa bedellerinin rayiç bedeli üzerinde bir
çalışma yapılmış mıdır? İkinci sorum:
Sigara fabrikalarının özelleştirilmesi ile devletin üretici üzerindeki
koruyuculuğu büyük ölçüde kalkmıştır. Çok uluslu sigara tekellerinin eline
düşen üreticinin korunması bundan sonra nasıl sağlanacaktır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Öztürk… HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Devlet tekelinin sona ermesinden sonraki dönem için tasarı
gerekçesinde yer alan “…serbest rekabete açılan piyasada Devlet tekelinin
sağladığı güven ortamının devam ettirilebilmesi ve kayıt dışı faaliyetlerin
önlenmesinde son derece önemli olan piyasa kontrolünün etkin bir şekilde
yapılabilmesi için; piyasa faaliyetlerinin kayıt altına alınması, düzenlenmesi,
izlenmesi ve denetlenmesi mekanizmalarının devam ettirilmesi ve ülke
ekonomisine azami düzeyde katkı sağlayacak, şeffaf, güvenli ve rekabetçi bir
piyasa oluşturulması gerekmektedir.” şeklindeki ifadeler, geçmişte devlet
tekelinin piyasadaki çoğu olumsuzluğu önlemede önemli rol oynadığının Hükûmet tarafından bir itirafı değil midir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Uras… MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) – Sayın Bakan, Hükûmetiniz çiftçi
sendikalarıyla ilgili iç hukuk düzenlemesi yapmayı düşünüyor mu yoksa
mahkemelerde kapatma davaları devam mı edecek? Alternatif ürüne
geçilmeden “bir yıllık çözüm” çözüm değilse Avrupa’da yaygın uygulaması olan
telafi edici ödemelerle hak kayıplarını karşılamayı düşünüyor musunuz? BAŞKAN – Sayın
Bakan… DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Soru soran
değerli milletvekillerimize de kıymetli görüşleri için çok teşekkür ediyorum. Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; şu anda görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, hepinizin
bildiği gibi, daha önce yüce Parlamentodan çıkmış ve bir kısım hükümleri
Anayasa Mahkememiz tarafından iptal edilmesi üzerine doğan hukuki boşluğu
gidermek üzere hazırlanmış bir tasarıdır. Geçen dönemde Parlamentoya sevk
edilmiştir ama maalesef yasalaşma imkânı bulunmamıştır. Kısaca “Tütün ve
Alkol Piyasası Kurulu” dediğimiz, bir denetleyici, bir düzenleyici kurulun hem
kendi kurumsal yapısını tamamlaması hem de yasanın kendisine vermiş olduğu
yaptırımları uygulaması açısından kendisine yetki verilmektedir. Bugüne kadar,
maalesef, 2002 yılından bu tarafa öngörülmüş olan bu düzenleyici Kurul,
hedeflenen görevlerini bu saymış olduğum gerekçelerden dolayı yerine
getirememiştir. Dolayısıyla, burada bir özelleştirme kanunu görüşmüyoruz. Değerli
milletvekillerimin sormuş olduğu diğer konular, bu görüşmüş olduğumuz kanunun
kapsamı dışında olan hususlardır. Ama yine de olabildiğince, bu genel çerçeve
içerisinde bir kısmına cevap vermek, geri kalanlara da yazılı cevap takdim
etmek istiyorum. Bu
özelleştirmeden dolayı istihdamdan ve çalışma hayatından yoksun kalacak
işçilerimiz için Tekelin diğer birimlerinde istihdam imkânı sağlanması
konusunda bir durum söz konusudur. Daha önce
özelleştirilmiş ve Hükûmetimizin almış olduğu bir
kararla diğer kamu kurumlarına yerleştirilmiş bulunan “4/C” diye tabir
ettiğimiz personelle ilgili, şu andaki mevcut sözleşmeleri yenilenmiştir. Ama
gönlümüzdeki, tabii geçen dönemde yapmış olduğumuz geçici işçilere daimî kadro
verme konusundaki anlayışımızı yaygınlaştırmak istiyoruz. Belki önümüzdeki
dönem içerisinde, bu 4/C personelinin de yaşamış oldukları bu mağduriyetin
giderilmesi bizim de arzu ettiğimiz, o işçi kardeşlerimize kazandırmak
istediğimiz bir çalışma şeklidir. Bunun dışında,
tabii özelleştirme bedelinin düşük olduğuna yönelik sorular var. Bunlar
kamuoyunda yeterince tartışıldı, ilgili bakan arkadaşlarımız bu konuya ilişkin
gerekli cevapları verdiler. Bir soru: “Acaba
bu kanun yabancı tekellerin işleyişini, piyasadaki etkinliğini daha mı
artıracak?” Hayır. Buradaki bu kanunun amacı şudur: Gerek kamu sağlığı
açısından gerekse kamu güvenliği açısından çok stratejik olan bu tütün ve alkol
konusunun denetlenmesinin, bizatihi bir kamu otoritesi tarafından yapılmasını
öngörüyoruz. Eğer böyle bir düzenleyici kurumunuz olmazsa her şeyin layüsel olduğu, bir denetimin olmadığı, belki o zaman daha
yabancı tekellerin serbest piyasanın şartlarından ve dinamizminden yararlanarak
çok aşırı bir tüketim profiline girdikleri bir
manzarayla karşı karşıya kalabiliriz. Aksine, bu kanun ve bu kanunun koruduğu
Kurul kamu sağlığını, kamu güvenliğini korumanın yanında devletimizin bu
anlamda vergi kaybını da önlemeyi hedeflemektedir. Tabii, kaçakçılık
yine bu Kurulun bizatihi görev alanı içerisinde değildir. Diğer konuya ilişkin:
Devletimizin görevli kıldığı -İçişleri Bakanlığı, Gümrük Muhafaza Teşkilatı
gibi- kuruluşlarla ortak bir çalışma içerisinde, ülkemizdeki bu kaçakçılık ve
yasa dışı illegal üretimin önüne geçme konusunda da yine bu Kurulun önemli
görevi vardır ve diğer kuruluşlara bu anlamda servis vermektedir. Dolayısıyla,
değerli arkadaşlarım, Sayın Başkanım; bu -Kurul, daha önce çıkmış olan ve
Anayasa Mahkememiz tarafından iptal edilen- yasal boşluğun doldurulmasını
amaçlamaktadır. Eğer Parlamentomuz bu konuda gerekli onayı verirse tam
anlamıyla önümüzdeki dönemde işlevini tamamlayabilmek için hukuksal bir
platforma kavuşmuş olacak ve devletimizin, milletimizin kendinden beklemiş
olduğu bu görevleri yerine getirecektir. Teşekkür ederim
Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN –
Arayacağım. Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter
sayısı yoktur. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 19.17 ALTINCI OTURUM Açılma Saati: 19.32 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR
ÇELİK(Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum. 125 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Tasarının
maddelerine geçilmesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
tasarının maddelerine geçilmesini yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 1’inci maddeyi
okutuyorum: TÜTÜN, TÜTÜN
MAMULLERİ, TUZ VE ALKOL İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN YENİDEN YAPILANDIRILMASI
İLE TÜTÜN VE TÜTÜN MAMULLERİNİN ÜRETİMİNE, İÇ VE DIŞ ALIM VE SATIMINA, 4046
SAYILI KANUNDA VE 233 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI MADDE 1- 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz
ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve
Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda
ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 4
üncü maddesinin başlığı “Kurum personelinin statüsü, atanma usulü ve özlük
hakları” olarak değiştirilmiş, birinci fıkrasının sonuna “Diğer personelin
ataması ise Kurul tarafından belirlenen personel politikası çerçevesinde Başkan
tarafından yapılır.” cümlesi eklenmiş, üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. “Kurul Başkan ve
üyeliklerine atananlar ile ekli (I) sayılı cetvelde gösterilen kadrolarda
bulunan Kurum personeli, 8/6/1949 tarihli ve 5434
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabidir. Emeklilik yönünden, Kurul Başkanına bakanlık müsteşarı, Kurul
üyelerine bakanlık müsteşar yardımcısı, Kurum başkan yardımcılarına bakanlık
genel müdürü, I. hukuk müşavirine
bakanlık I. hukuk müşaviri, daire başkanlarına bakanlık genel müdür yardımcısı
ve Kurum meslek personeline kazanılmış hak dereceleri itibarıyla karşılık gelen
Başbakanlık Uzmanı ve Başbakanlık Uzman Yardımcıları için tespit edilen ek
gösterge ve makam tazminatı uygulanır. Bu görevlerde 1 inci derece için
belirlenmiş olan ek göstergelerin uygulanması suretiyle geçirilen süreler makam
tazminatı ödenmesini gerektiren görevlerde geçmiş sayılır. Diğer personel
hakkında ise genel hükümler esas alınır.” “Meslek
personeli; başuzman, uzman ve uzman yardımcılarından oluşur. Uzman
yardımcılığına atanabilmek için adaylarda 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan
şartlara ek olarak; a) En az dört yıllık eğitim veren; tıp, hukuk, iktisat, işletme,
siyasal bilgiler, iktisadi ve idarî bilimler fakülteleri ile makine, endüstri,
kimya, gıda, ziraat, tütün teknolojisi mühendisliği veya fen edebiyat
fakültelerinin biyoloji veya kimya bölümlerinden veya bunlara denkliği
Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış yurt dışındaki fakülte veya yüksek
okullardan mezun olmak, b) Yapılacak
yarışma sınavında başarılı olmak, c) Sınavın
yapıldığı yılın Ocak ayının ilk gününde otuz yaşını doldurmamış olmak, d) Daha önce
uzman yardımcılığı yarışma sınavına iki defadan fazla katılmamış olmak, şartları aranır. Uzman yardımcılığına atananlar, üç yıl çalışmak ve olumlu sicil
almak kaydıyla Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından en
az (C) düzeyinde veya buna denk kabul edilen uluslararası geçerliliği bulunan
yabancı dil puanı alması, hazırlayacakları uzmanlık tezinin oluşturulacak jüri
tarafından kabul edilmesi ve yeterlik sınavında başarılı olması halinde uzman
olarak atanır ve bunlara bir defaya mahsus olmak üzere bir derece yükseltilmesi
uygulanır. Mazereti olmaksızın tez hazırlamayan veya sınava girmeyen ya
da sınavda iki defa başarısız olanlar, Kurumda durumlarına uygun kadrolara
atanırlar. Kurumun meslek personelinin yarışma ve yeterlik sınavları, çalışma
usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar Kurum tarafından çıkarılacak
yönetmelikle belirlenir. Kurumda istihdam
edilecek personele ilişkin kadro, sınıf, unvan ve dereceleri ekli (I) sayılı
cetvelde gösterilmiştir. Bu Kanun ekindeki (I) sayılı cetvelde yer alan toplam
kadro sayısı geçilmemek ve mevcut kadro unvanları ile 14/12/1983
tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
eki cetvellerde yer alan kadro unvanlarıyla sınırlı olmak üzere, kadro, sınıf,
unvan ve derecelerinin değiştirilmesi ile boş kadroların iptali Bakanlar Kurulu
Kararı ile yapılır. Kurum personeli,
ilişkili Bakanlık haricinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarında geçici olarak
görevlendirilemez.” BAŞKAN – 1’inci
madde üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ
Milletvekili Sayın Faik Öztrak. Buyurun Sayın Öztrak. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 125 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi şahsım ve
grubum adına saygıyla selamlıyorum. Değerli üyeler,
konuştuğumuz yasa tasarısının 1’inci maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilen 4733 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesindeki sakıncaları ortadan kaldırma
amacına yöneliktir. Bu kapsamda getirilen düzenleme ile piyasa düzenleyicisi
görevini üstlenen bağımsız kurumun personelinin uzman ve uzman yardımcılarından
oluşmasına ve uzman yardımcısı atamalarında liyakati esas alan bir yapılanmaya
imkân verilmektedir. Bu düzenleme, Kurumu, bir uzmanlık ve ihtisas kurumuna
dönüştürmek bakımından olumludur. Bununla birlikte “uzman ve uzman
yardımcılarının tütün ve alkol piyasası uzmanı ve uzman yardımcısı” olarak
tanımlanmasının uzmanlığın konusunu daha iyi ifade edeceği ve daha yararlı
olacağını düşünüyorum. Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz maddenin yukarıdaki olumlu yönlerine
karşın maddede yer alan ve Kurum içinde yönetimin uyum ve istikrarını
bozabilecek bir düzenlemeye de dikkat çekmekte yarar görmekteyim. 4733 sayılı
Yasa’nın 4’üncü maddesi, Kurum başkan yardımcılarının kurul kararıyla
atanmasını öngörmektedir. Mevcut düzenlemeyle de başkan yardımcıları dışında
diğer personelin ataması Başkana bırakılmıştır. Bu yapı, Kurul ve Kurum
arasındaki dengeyi bozma riskini taşımaktadır. Kurul Başkanı Kurumun en üst
amiridir, ancak Kurul da karar organıdır. Başkan yardımcılarının atamasında
Kurul Başkanının herhangi bir söz hakkı olmaması, buna karşılık diğer bir üst
düzey yönetici kadrosunu oluşturan daire başkanlarının atamasında da Kurulun
hiçbir yetkisinin olmaması yanlıştır. Bu nedenle, ilgili maddede aynen BDDK
Yasası’nda olduğu gibi Kurum başkan yardımcıları ve daire başkanlarının Kurul
Başkanının önerisiyle Kurul tarafından atanmasını sağlayacak şekilde
düzenlenmesi, denge ve uyumu sağlamak bakımından yerinde olacaktır. Değerli
milletvekilleri, yüksek heyetiniz huzuruna gelen bu yasa tasarısıyla tütün,
tütün mamulleri ve alkollü içkilerin üretimine, iç ve dış alımına, satımına
yönelik politika ve stratejileri doğrudan ya da dolaylı etkileyecek kuralların
da ihdasına çalışıyoruz. Bu nedenle, kanun tasarısının öznesi olan tütün ve
tütün üretimine ve alkollü içkilerin ana girdilerinden birini üreten üzüm
üreticilerinin sorunlarını dikkatinize sunmanın yararlı olacağını düşünüyorum. Değerli üyeler,
Türk çiftçisi, tarım sektörünün pek çok alanında olduğu gibi tütün üretiminden
de vazgeçirilmektedir. Dünyaca ün yapmış Türk tütünü topraklarımızı yavaş yavaş terk etmeye başlamıştır. Türkiye İstatistik Kurumu
verilerine göre tütün ekilen topraklar 2000-2006 döneminde üçte 1’den fazla
gerileyerek 1 milyon 462 bin dekara düşmüştür. Aynı dönemde üretim miktarındaki
gerileme daha da çarpıcıdır. 2000-2006 döneminde tütün üretimi yarıya inmiştir.
Üretim, 1987 yılından bu yana ilk kez 2006 yılında 100 bin tonun altına
düşmüştür. Üretimin ekilen alandan daha hızlı gerilemesi neticesinde dekar
başına elde edilen tütün verimi ise aynı dönemde 85 kilogramdan 67 kilograma
düşmüştür. Değerli üyeler,
dünya ile karşılaştırıldığında Türkiye’nin dünya tütün üretimi içindeki payının
da hızla gerilediği dikkati çekmektedir. Nitekim FAO verilerine göre, 2000
yılında dünya işlenmemiş tütün üretiminin yüzde 3’ünü yapan Türkiye, 2006
yılında toplam üretimin yüzde 2,1’ini yapar hâle gelmiştir. Değerli vekiller,
ülkemizde tütün üretimi genellikle Ege, Karadeniz, Marmara ve Doğu, Güneydoğu
Anadolu Bölgelerinde gerçekleştirilmektedir. Makineden ziyade insan emeğine
dayalı olarak gerçekleştirilen tütün üretimi ve işlenmesi bu özelliğiyle birçok
ailenin geçim kaynağıdır. Bazı bölgelerde ise ekolojik
olarak ekilebilecek tek üründür. Bununla birlikte, Tütün ve Tütün Mamulleri ve
Alkollü İçecekler Piyasası Düzenleme Kurulu verilerine göre, ülkemizde tütün
üretiminden geçinen vatandaşlarımızın sayısı tüm bölgelerde hızla azalmaktadır.
Tarımda yaşanan ve 1,5 milyonu aşan iş kayıplarına, Hükûmetin
tütün ile ilgili politikaları da önemli bir katkı yapmaktadır. Bu azalışın
yaklaşık yüzde 10’u tütün üreticisinin bu üretimden çekilmesinden
kaynaklanmaktadır. Değerli üyeler,
veriler karşılaşılan manzarayı oldukça net bir biçimde ortaya koymaktadır.
Çiftçi tütün üretiminden vazgeçirilmektedir. Dünyanın sayılı tütün
üreticilerinden birisi olan ülkemizin bu konumundan hızla uzaklaştığı
anlaşılmaktadır. Dünya tütün üretimindeki ağırlığımız hızla gerilemektedir. Değerli
milletvekilleri, dikkatinizi çekmek istediğim bir diğer husus ise, özelleştirme
uygulamalarının endüstriyel tarım sektöründe yarattığı sıkıntılardır. Tekelin
tütün ve tütün mamulleriyle ilgili bölümü yeni özelleştirilmiş olmasına karşın
önümüzde daha önce gerçekleşen içki fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili
bir tecrübe bulunmaktadır. Bu tecrübeyi en ağır şekilde yaşayan illerden birisi
de Tekirdağ’dır. 2004 yılında Tekelin içki bölümünün özelleştirilmesiyle
birlikte Tekirdağ’da üzüm üreticileri ciddi bir darboğaz ile karşılaşmışlardır.
Özelleştirme öncesinde üzüm üreticilerinin eline kilogram başına 35 kuruş
geçerken şimdi 25 kuruş geçmektedir. Bir de
özelleştirilen fabrikalardaki işçilerin mağduriyetleri bulunmaktadır. Örneğin,
Tekirdağ İçki Fabrikasında özelleştirme öncesinde 280 personel çalışmaktayken
şu an itibarıyla ilgili fabrikada 115 personel çalışmaktadır. Ayrıca Şarköy, Hoşköy, Uçmakdere Şarap
Fabrikaları da kapatılmıştır. Bu kapatılan fabrikaların arazilerinin bir kısmı
bölge halkı tarafından bu fabrikaların yapımı için bağışlanmıştı. Şimdi bu
araziler, üzerindeki tesislerle birlikte boş durmaktadır. Devletin tekel olduğu
ve tarımda önemli bir üretici kitlesinden girdi alan sektörlerde yapılan
özelleştirmelerde, sadece elde edilecek paraya odaklanan ve ham madde
üretiminden nihai tüketiciye kadar uzanan zincirde ortaya çıkacak ekonomik
etkinlik sorunlarını, sosyal sıkıntıları görmezden gelen yaklaşımın ortaya
çıkardığı bu manzara gerçekten çok üzücüdür. Bu çerçevede,
bugün yasasını görüşmekte olduğumuz Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kuruluna
bu açıdan önemli görevler düştüğünü söylemeliyim. Geniş üretici kitlelerinin
ürettiği tarımsal girdileri kullanan sektörlerdeki düzenleyici kurumlar, sadece
mamul piyasasında rekabet koşullarını sağlamaya odaklanmamalıdır. Sektörün uzun
vadeli gelişmesi ve çiftçinin sürdürülebilir bir biçimde üretim yapabilmesi
konusunda stratejileri de ilgili bakanlıklarla birlikte üretebilmelidirler. Bu
çerçevede, Türk tütününün ve üreticisinin, alkol ve alkollü içkilerin girdisini
üreten çiftçilerimizin içeride ve dünya piyasalarındaki durumunu iyileştirmek
konusunda Kurumun yapabileceği çok şey olduğuna inanıyorum. Yasa teklifiyle
getirilen uzmanlaşma olanağının böyle bir yaklaşımın da önünü açmasını bekliyoruz. Değerli
milletvekilleri, konuşmamın kalan bölümünde kısaca ekonomideki genel duruma
değinmek istiyorum. Türk ekonomisinin bugünkü durumuna baktığımız zaman, büyüme
performansının 2005’ten sonra bize benzeyen ekonomilerin gerisine düştüğünü
görüyoruz. Dış rekabete açık imalat sanayi üretiminde çok ciddi bir yavaşlama
var. Geri dönmeyen krediler, iflaslar sanayi sektöründe giderek artmaya
başladı. Esnaflarla konuştuğunuz zaman esnafın kan ağladığını görüyoruz.
Tarımda girdi fiyatlarının yükselmesi, ürünün para etmemesi nedeniyle fiyat ve
maliyet arasında çiftçi sıkışmış durumda. İşsizlik hızla artıyor, buna rağmen
enflasyon düşmüyor. Dış açık hızla büyüyor. Ülkenin döviz cinsinden açık
pozisyonu hızla artıyor. Bütün bunların
arkasında, dönüp baktığımız zaman, ne son dönemde yaşanan siyasi gerginlik var
ne de dünya piyasalarında yaşadığımız sıkıntılar var. Aslında bu
gelişme Türkiye’de 22 Temmuzdan beri sürekli yaşanıyor, hatta daha öncesinde
başladı, hatta 2005’ten bu yana -biraz önce arz etmiştim- Türkiye’deki büyüme
bize benzeyen ekonomilerin gerisine düştü. 2002-2005 döneminde, biz, bize
benzeyen ekonomilerin üstünde büyüdük. 2005’ten sonra, biz, bize benzeyen
ekonomilerin çok altında büyüyoruz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) FAİK ÖZTRAK
(Devamla) – Bunun arkasında, baktığımız zaman, Hükûmetin
Türkiye’de uygulamakta olduğu bu küresel piyasalardan gelen aşırı likiditeye
kayıtsız kalması ve Türkiye’nin hazmetme kapasitesinin üzerinde sermaye
girişine izin vermesi var. Böyle bir gelişmenin Türkiye’nin rekâbet
gücü üzerinde yaptığı tahribat sonucunda Türkiye giderek yapışkan bir
durgunluğa giriyor, aynen daha önce Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi. Şimdi, son
dönemde Hükûmet tarafından yaratılan siyasi gerginlik
ve dışarıdaki dalga bu olayı çok daha büyütme riskini taşıyor. Ama dönüp
baktığımız zaman, seçimlerden bu yana ekonomide atılan reformların
gerçekleştirilmesi yönünde herhangi bir adım yok, mali dengeler açısından
bunları düzeltecek herhangi bir düzenleme yok. Çok tehlikeli bir noktaya doğru
gidiyoruz. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öztrak. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Akif Paksoy. Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar) Sayın Hatibin
konuşması bitinceye kadar görüşmeleri uzatmak için oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Buyurun Sayın Paksoy. MHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 125
sıra sayılı Tütün ve Tütün Mamulleri Kanunu ile 233 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Yapılan Değişiklik hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kanunun birinci maddesinin (d) fıkrasında uzman
yardımcılığına alınanlar için kamu personeli yabancı dil bilgisi seviyesi
tespit sınavından en az (c) düzeyinde veya
buna denk kabul edilen uluslararası geçerliliği bulunan kurumlardan alınan
belge şartı getirilmektedir. Bu dil şartı ilk personel alımında istenmemiştir.
Ancak, Hükûmetiniz tarafından her alanda olduğu gibi
sonradan bu değişiklikler yapılmıştır. Acaba diyorum bu değişiklikle, Türk
dilinin, ana dil yerine ikinci dil olmasını mı amaçlıyorsunuz? Dil bilen eleman
istiyorsanız yarışma sınavı açar, şartlarını belirler öyle alırsınız. İstediğiniz zaman
istediğiniz yasayı apar topar Meclis gündemine getiriyorsunuz, bir çoğu Anayasa’ya, mevcut yasalara aykırı olan
düzenlemeleri kanuna monte ediyorsunuz. Nasıl olsa Sayın Cumhurbaşkanı veto
etmiyor. O zaman muhalefete tek yol kalıyor, o da Anayasa Mahkemesine
başvuruyor. Sonra da yargıdan işinize gelmeyen kararlar çıkınca yargıyı
eleştiriyorsunuz. 657 sayılı
Yasa’da memuriyete girişte yaş üst sınırı olmamasına rağmen, bu tasarıda
sınavın yapıldığı yılın
ocak ayının ilk gününde otuz yaşını doldurmamış olma şartı
aranmaktadır. Bu da işsiz gençlere sizin müjdeniz olsa gerek. Soruyorum
sizlere: 657 sayılı Yasa’da böyle bir düzenleme var mı? Bu düzenleme
Anayasa’nın eşitlik ilkesine de aykırıdır. Başka bir husus
ise: Kamu personelinin ilişkili bakanlık haricinde diğer kamu kurum ve
kuruluşlarından geçici olarak görevlendirilmeyeceğine dair tekliftir. Bu
durumun ne yasal ne de hakkaniyete uyar bir tarafı var. Yani Kurumdaki bir
uzmanı yarın Cumhurbaşkanlığı geçici görevle istese vermeyecek misiniz? Veya
Başbakanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi istediği takdirde buna hayır mı
diyeceksiniz? Bunun bir örneği var mı? Bu hususun düzeltilmesini talep
ediyoruz. AKP’nin yaptığı
yasalarda “ben yaptım oldu” mantığı geçerli. İşte adaletsizlik örneği:
Uzmanlığa alınma şartlarına en az dört yıllık eğitim veren; tıp, hukuk,
iktisat, işletme, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri ile
makine, endüstri, kimya, gıda, ziraat, tütün teknolojisi mühendisliği veya fen
edebiyat fakültelerinin biyoloji ve kimya bölümlerinden mezun olmak şartı
getirilirken, elektrik
ve çevre mühendisleri bu kapsam dışında tutulmuştur. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak yukarıda zikredilen bölümlere elektrik ve çevre
mühendislerinin de dâhil edilmesini teklif ediyoruz. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; getirilen düzenlemede “Meslek personeli, baş uzman, uzman ve uzman yardımcılarından oluşur.”
denilmektedir. Bu üst kurulda baş uzman kadrosuna
niçin ihtiyaç duyulduğunu merak ediyoruz. Kanunun bu kısmının da “Meslek personeli,
uzman ve uzman yardımcılığından oluşur.” şeklinde değiştirilmesini teklif
ediyoruz. Bizce daire başkanlığı ve uzman kadroları arasında baş
uzman ara kadrosuna ihtiyaç yoktur. Ancak, bu kadroya atayacak
arkadaşlarınız varsa ona bir şey diyemem. Bir başka
eksiklik ise, diğer üst kurullarda Kurul üyelerinden iki yıllık görev süresini
tamamlamış olanlar arasında kura çekilerek kurası çıkan üyenin görevi sona
erdirilmekte, böylece kurayla yeni üyelerin atanmasına imkân tanınmaktadır.
Ancak, Kurumda bu hüküm göz ardı edilmiştir. Söz konusu Kurumda iki yıllık
görev süresini tamamlayan üyelerin, kurayla yenilenmesinin uygun olacağını
düşünüyoruz. Bu üst kurulda bu şekilde, diğerinde başka bir şekilde görev
süresinin düzenlenmesi bizce mantıklı değildir. Bu düzenleme, Hükûmetinizin kamu yönetiminde koordinasyona ve işleyiş
birliğine riayet etmediğinin açık delilidir. 2’nci maddede
ise, Alkol Piyasası Daire Başkanlığı ve Alkollü İçkiler Daire Başkanlığı olarak
iki daire başkanlığı oluşturulmuştur. Şu an aynı görevi bir daire başkanlığı
yürütmektedir. Mevcut Başkanlığın adının Alkol ve Alkollü İçkiler Daire
Başkanlığı olarak düzenlenerek yeni bir daire başkanlığının getireceği ilave
külfet bertaraf edilebilecektir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükûmet üyeleri sürekli
olarak olumlu önerilere açık olduklarını beyan ediyorlar. Ancak, bizim hiçbir
önerimizi dikkate almıyorlar. Mevcut düzenlemeyle, doktorasını yapmış
olanlardan sadece gıda ve kimya mühendislerinin mülakatla atanmasına imkân
tanınmaktadır. Mülakatla belediyelerde yaptığınız atama herhâlde yetmedi, şimdi
sıra üst kurullarda mı? Bu, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı, şahsa özel bir
düzenlemedir. Bu hatadan dönülerek diğer bölümlerden de doktorasını yapmış
olanların atanmasına imkân tanınmasını istiyoruz. Bir yasa
hazırlanıyor, her tarafı sakatlıklarla, özel ayrıcalıklı düzenlemelerle dolu.
Neresini düzeltmeye kalksak elimizde kalıyor. Mesela, Tekel AŞ’den toplam 15
kişinin Tütün Kurumuna mülakatla geçmesi başka bir ayrıcalık örneği. Böyle diyeceğinize,
“Biz torpille 15 kişiyi alacağız.” deyin daha iyi, dürüstçe bir davranış olur.
Ondan sonra diyorsunuz ki: “Bizim partimizin adında ‘adalet’ var.” Bu mu
adalet? O zaman, yarışma sınavıyla girecek olan gençlerimize haksızlık yapmış
olmuyor musunuz? O zaman, Tekel AŞ’de on yıl çalışanlarda yaş şartı
aranmayacaksa, yarışma sınavıyla girecek personele de yaş şartı aranmasın.
Zaten memuriyete girişte ne Anayasa’da ne de 657 sayılı Yasa’da üst yaş sınırı
yok. Alt sınır ise on sekiz yaştır. Kadro cetvelinin
incelenmesinden de, Kurumda memur, büro memuru, iletişim görevlisi gibi kadro
ve çalışan personelin verimliliğinin ve başarısının yükseltilmesi için
yükselebilecekleri unvanlar bulunmamaktadır. Bu personeli hem motive etmek hem
de yasal olarak en doğal hakları olan görevde yükselme haklarını sağlamak için
kadro cetvelinde şef unvanının da eklenmesi gerekmektedir. Kurumda, uzman
olarak atanmış mühendisler ile diğer mühendisler arasında özlük hakları
bakımından da büyük adaletsizlik bulunmaktadır; bu bir haksızlıktır. Bir defaya
mahsus olmak üzere, Kurumda mühendis olarak görev yapan personelden
isteklilerin uzman olarak atanması bu haksızlığı giderecektir diyor, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Paksoy. Kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 27 Mart 2008 Perşembe günü, alınan karar
gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati : 19.58 |
|