DÖNEM: 23                            CİLT: 14                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

66’ncı Birleşim

19 Şubat 2008 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

 IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Kosova’nın bağımsızlık ilanına ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı

2.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Güney Ege Linyitleri İşletmesi ve geleceğine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’na göre kapanma ile karşı karşıya bulunan belediyelere ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Afganistan’da idama mahkûm edilen üniversite öğrencisine ilişkin açıklaması

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kosova’nın bağımsızlık ilanına ilişkin açıklaması

3.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’na göre kapanma ile karşı karşıya bulunan belediyelere ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/371) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/28)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Kayıtlarının Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/59) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/26)

3.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/73) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 28 milletvekilinin, ÇUKOBİRLİK’in sorunlarının araştırılarak güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125)

2.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, nüfus kayıt sistemleri ile seçmen kütükleri verileri arasındaki farklılıkların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/126)

3.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 29 milletvekilinin, kredi kartı ve bireysel kredi borçlularının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/127)

C) Çeşitli İşler

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Senegal Cumhurbaşkanı Abdoulaye Wade’ye Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile Genel Kurulun 19/2/2008 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine, 20/2/2008 ve 27/2/2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine, 26/2/2008 Salı günkü birleşiminde bir saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98)

2.- Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/483) (S. Sayısı: 95)

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/515) (S. Sayısı: 109)

 

IX.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR

1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, 14/2/2008 tarihli 65’inci Birleşim tutanağında yer alan konuşmasında geçen bir ifadeyi düzeltmek amacıyla konuşması

 

X.- OYLAMALAR

1.- Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesinin oylaması

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin oylaması

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

XI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Yazılı Sorular ve Cevapları

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Pişmanlık Yasası uygulamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve  Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/1235)

2.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, terör örgütü mensuplarının Pişmanlık Yasasından yararlanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve  Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/1236)

3.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, TMSF’nin bir basın grubunun satışı ihalesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/1467)

4.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, finansal kiralamadaki KDV oranının artırılmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1498)

5.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Bitlis İl Millî Eğitim Müdürlüğünde yapılan atamalara ve kadro açıklarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1500)

6.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, atama kararnamelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1502)

7.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki liselerin idareci kadrolarına ilişkin  sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1503)

8.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da ikili eğitim verilen liselere ve sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1504)

9.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da ikili eğitim verilen ilköğretim okullarına ve sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1506)

10.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki ilköğretim okullarının idareci kadrolarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1507)

11.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Seyhan’daki bir ilköğretim okuluyla ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1510)

12.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Seyhan’daki bir lisede öğrencilerin cuma namazına götürüldüğü iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1512)

13.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Mavi Tünel Projesine,

- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki kanal ve kanaletlerin bakım ve onarımına,

- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Uzunköprü Çakmak Barajı Projesine,

- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Başkomutan Tarihi Millî Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı Projesine,

İlişkin soruları ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1521, 1554, 1558, 1656)

14.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, amatör denizciliğin vergi oranlarıyla desteklenmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı (7/1524)

15.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İzmir’de bir altın madeni işletmesi için verilen olumlu ÇED raporuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1542)

16.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, karayolu taşımacılığında kullanılan akaryakıttaki ÖTV’ye ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1547)

17.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Yatağan’da yapılacak bir baraj ve sulama işine,

- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’deki hava kirliliğine ve bir göldeki kurumaya,

İlişkin soruları ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1552, 1560)

18.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, pamuk elyafındaki KDV oranının artırılmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1575)

19.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, bir grup kız öğrencinin servis talebine verilen karşılığa ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1579)

20.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, liselerde vekâleten görev yapan yöneticilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1581)

21.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, ikili eğitim verilen liselere ve sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1582)

22.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, ilköğretim okullarında vekâleten görev yapan yöneticilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1583)

23.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, ikili eğitim verilen okullara ve sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1584)

24.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün gelir ve giderlerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/1587)

25.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/1595)

26.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, PTT çalışanlarının ücretlerine ve borçlu personele ceza uygulandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı (7/1638)

27.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Erasmus Değişim Programına ilişkin sorusu  ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/1661)

28.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, RTÜK yasa tasarısına,

- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, siyasi partilere yönelik yayınlarda fırsat eşitliği ilkesinin uygulanmasına,

Radyo ve televizyon yayınlarında cevap ve düzeltme hakkının uygulanmasına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/1666, 1667, 1670)

29.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Türkçe dışında yapılan yayınlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/1668)

30.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Şubat ayı öğretmen atamaları ve istihdamına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1681)

31.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki ilköğretim kurumlarında görevli öğretmenlere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1684)

32.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, öğretmen atamalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1687)

33.- İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral’in, sözleşmeli öğretmenlerin özre bağlı yer değiştirme hakkından yararlandırılmamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1691)

34.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Diyanet İşleri Başkanlığının personel atamadığı camilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı  Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/1714)

35.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Diyanet İşleri Başkanlığı personeline ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/1716)

36.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, soru önergelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/1717)

37.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, seçim dönemindeki yayınların denetimine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/1808)

38.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, ferdi sporlarda yabancı sporcu transferine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/1811)

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.03’te açılarak beş oturum yaptı.

 

Birinci ve İkinci Oturum

13/2/2008 tarihli 64’üncü Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin okunabilmesi için, Başkanlıkça, İç Tüzük’ün 71’inci maddesi uyarınca kapalı oturuma geçilmesi gerektiği açıklandı ve kapalı oturuma geçildi.

Üçüncü Oturum

(Kapalıdır)

 

Dördüncü ve Beşinci Oturum

Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilişinin 82’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşmasına, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin,

Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in, Siirt ilimizde fıstık üretimi ve fıstık üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu,

Cevap verdi.

 

Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümü nedeniyle; yapılan yatırımlar ve hizmetlere ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

 

İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 22 milletvekilinin, Türkiye Kızılay Derneğine yönelik çeşitli iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/124) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Brüksel’de yapılacak olan “Kültürlerarası Diyalogta Kadının Rolü” konulu toplantıya icabet edilmesine,

Mısır Halk Meclisi Dışişleri Komisyonu tarafından Mısır’a davet edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunun davete icabet etmesine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu’nun (1/24) (S. Sayısı: 98) geri gönderilen maddelerinin görüşmelerine devam edilerek, 25 ve 26’ncı maddeleri istem üzerine yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi; 41’inci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

Mersin Milletvekili Behiç Çelik, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın konuşmasında şahsına,

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Bursa Milletvekili Onur Öymen’in konuşmasında şahsına ve Başbakana,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, MHP Grubu adına konuşma yapan Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın konuşması sırasında söylediği ifadeler nedeniyle, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın, grubuna,

Sataştıkları iddiasıyla birer konuşma yaptılar.

 

19 Şubat 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 20.01’de son verildi.

 

                              

 

Eyyüp Cenap GÜLPINAR

 

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

Murat ÖZKAN

 

Konya

 

Giresun

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

No.: 92

II.- GELEN KÂĞITLAR

18 Şubat 2008 Pazartesi

Rapor

1.- Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/498) (S. Sayısı: 110) (Dağıtma tarihi: 18.2.2008) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Rum eserlerinin restorasyonuna ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/437) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, özel sektörce kurulan sağlık merkezlerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/438) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, yükseköğretim kurumlarında başörtüsü nedeniyle disiplin işlemi uygulanan öğrencilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/439) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, tarımsal sulama aboneleri ve birliklerinin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/440) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

5.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta göçün engellenmesine yönelik projelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) sözlü soru önergesi (6/441) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

6.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, hayvansal ve bitkisel üretimdeki teşvik primlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/442) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

7.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Türk Telekom ihale şartnamesi taahhütlerinin yerine getirilip getirilmediğine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/443) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

8.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, vize alımında yaşanan sorunlara ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/444) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

9.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, BAĞ-KUR’luların sağlık hizmeti alımında karşılaştıkları sorunlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/445) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

10.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, nüfusu ikibinin altında olan belediyelerin kapatılmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/446) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

11.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, nüfusu azalan belediyelerin gelirlerine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/447) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

12.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, İstanbul’daki ruhsatsız işyerlerine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/448) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

13.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, İstanbul’da kaçak işçi çalıştıran işyerlerinin denetimine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/449) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İstanbul  Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, özelleştirilen Kütahya Şeker Fabrikasının taşınmazlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1863) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

2.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, hidroelektrik santralı lisans başvurularına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1864) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

3.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, kamu görevlilerinin yurt dışı seyahatlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1865) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

4.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’de depreme karşı dayanıklılık sağlamaya yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1866) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

5.- İzmir Milletvekili Harun Öztürk’ün, gazilerin özlük haklarındaki sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1867) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

6.- İzmir Milletvekili Harun Öztürk’ün, kamuda işçi olarak çalışmış bulunanların sosyal güvenlik haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1868) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

7.- Ankara Milletvekili Eşref Erdem’in, TPAO’nun üretimine ve yapılan bir atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1869) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

8.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, cari açığa ve yabancı sermayeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1870) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008)

9.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, patlayıcı madde imalathaneleri ile LPG istasyonlarına ve LPG’li araç satışı yapan oto galerilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1871) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008)

10.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Yatağan İlçesinin adliye binası ihtiyacına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1872) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

11.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında verilen cezalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1873) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008)

12.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,  Adana’daki kayıt dışı yabancı, kaçak ve çocuk işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1874) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

13.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bir gıda şirketinin işçilerin sendikal haklarını engellemeye yönelik girişimlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1875) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

14.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’daki iki su temin projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1876) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

15.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, bazı orman alanlarındaki uygulamalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1877) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

16.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,  Adana’daki orman köylülerinin kalkındırılmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1878) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

17.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, afetlerde zarar gören köylüye faizsiz kredi verilmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1879) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

18.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, afet mağdurlarının kredilendirilmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1880) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

19.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,  Adana’da yanan ormanlık alanların ağaçlandırılmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1881) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008)

20.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği kapsamındaki elektrik satışlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1882) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

21.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, elektrik santrallerinin üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1883) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

22.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, akaryakıt kaçakçılığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1884) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

23.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Gaziosmanpaşa İlçesinde nüfus artışından kaynaklanan sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1885) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

24.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, muhtarlık kurumunun işlevselleştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1886) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

25.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, meskun mahallerde parlayıcı ve patlayıcı maddelerin bulundurulmasının denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1887) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

26.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Yalova’daki belediyelerce tahsil edilen taşınmaz kültür varlıklarının korunması katkı payına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1888) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

27.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Yalova’daki bazı belediyelerin borçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1889) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

28.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, trafik kazalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1890) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

29.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, muhtarlıkların bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1891) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

30.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, SİT alanı olan Tuzla-Ayazma’da yapılmak istenen inşaata ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1892) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

31.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, yeniden gelen turistlerle ilgili istatistiki bilgi teminine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1893) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

32.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, turizm rehberliğinin disipline edilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1894) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008)

33.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, tersanelere elektrik enerjisi desteği verilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1895) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

34.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,  Adana’daki vergi incelemelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1896) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

35.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, bir holdingin Malatya fabrikalarının elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1897) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008)

36.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Şanlıurfa-Viranşehir’de sulamada kullanılan elektrik bedellerini ödeyemeyen çiftçilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1898) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2008)

37.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Uluborlu İlçe Millî Eğitim Şube Müdürü hakkında açılan soruşturmaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1899) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

38.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Üniversitelerarası Kurul toplantısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1900) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

39. -Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, devredilen sağlık meslek liseleri yöneticilerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1901) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

40.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, yüksek öğrenim kredilerinin geri ödenmesinde yaşanan sorunlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1902) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

41.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, dini inançları nedeniyle baskı gördüğü iddia edilen eğitimci ve öğrencilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1903) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

42.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, halk kültürünün etkin öğretimine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1904) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

43.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Gaziosmanpaşa İlçesinde açılacak devlet hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1905) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

44.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, sağlıklı beslenme ile verem hastalığındaki artışa ve tedavi kurumlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1906) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

45.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, bir Amerikan sigara şirketinin yeni ürününü Türkiye’de test edeceği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1907) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008)

46.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da don olayından zarar gören üreticilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1908) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

47.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,  Kozan’daki don olayından oluşan zarara ilişkin Tarım ve Köyişleri  Bakanından yazılı soru önergesi (7/1909) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

48.- Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, ithal edilen tohumlara ödenen ıslahçı hakkı bedeline ve tohumculuğun geliştirilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri  Bakanından yazılı soru önergesi (7/1910) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

49.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, tren kazalarına ilişkin Ulaştırma  Bakanından yazılı soru önergesi (7/1911) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/1/2008)

50.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, tren raylarının bakımına ilişkin Ulaştırma  Bakanından yazılı soru önergesi (7/1912) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

51.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, TCDD personelinin statülerine göre dağılımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1913) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

52.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, tren kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1914) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

53.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, TCDD teknik personelinin seçimi ve eğitimine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1915) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

54.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, taşımacılıkta 20 yaş üzeri araçların yurtdışı çıkış yasağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1916) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2008)

55.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Besni Organize Sanayi Bölgesinin yapımına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1917) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

56.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Diyanet İşleri Başkanlığından başka kurumlara personel geçişine ve ibadet yerlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/1918) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

57.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ithalatçı birliklerine toplanan paraların akibetine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/1919) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)

58.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, bankaların uyguladıkları ücret ve komisyonlardaki farklılığa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/1920) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008)

59.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, Irak’ta Türkmenlere yönelik şiddete ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1921) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2008)

60.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, serbest bölgelerde üretim malı girişinin durdurulmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/1922) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2008)

61.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, ABD yönetiminden, Türkiye ile ilgili açıklamalarda laik ifadesi kullanılmamasının istendiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1923) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/1/2008)

62.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, Zeytinburnu’ndaki bir iş merkezinde meydana gelen patlamaya ve zararların giderilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1924) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, İzmir-Efemçukuru’ndaki arazi kamulaştırmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1463)

2.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir-Efemçukuru’ndaki arazi kamulaştırmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1465)

3.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, açlık ve yoksulluk verilerine ve kömür yardımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1468)

4.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir mahkemenin kamuya eleman alımındaki mülakat usulüyle ilgili kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1469)

5.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devri sonrası bazı işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1471)

6.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Ömerli Belediyesindeki imar yolsuzlukları iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1472)

7.- Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı’nın, İran ve Rusya’dan doğalgaz alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1473)

8.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Çankaya İlçesindeki bir parselde bulunan gecekondu sahiplerine ecrimisil tahakkuk ettirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1474)

9.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Bafa Gölündeki balık ölümlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1475)

10.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, yabancı bir şirketin altın madeni işletmelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1481)

11.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, biyogaz üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1483)

12.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, ulusal petrol stokuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1484)

13.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Ankara’daki oto galerilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1485)

14.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, büyükşehir belediyelerinin içme ve sulama suyu projelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1486)

15.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa terminal kavşağının trafik güvenliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1487)

16.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, internet üzerinden parayla oynanan oyunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1488)

17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın Karacaören Köyüne şebeke suyu bağlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1489)

18.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl’ün Yedisu İlçesindeki bazı yollara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1490)

19.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, İzmir’de KÖYDES Projesi ile ilgili çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1491)

20.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, millî kültürün endüstriyel tasarımlara konu edilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1493)

21.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Ankara Etnografya Müzesinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1494)

22.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, amatör denizcilik taşıtlarının vergi oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1497)

23.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, YÖK Başkanının bir gezisine ve Başkanvekilinin imza yetkisine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1501)

24.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki liselerin derslik açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1505)

25.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki ilköğretim okullarının derslik açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1508)

26.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, YÖK Başkanının bir açıklamasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1509)

27.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, YURT-KUR’un burs ve yurt hizmetlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1511)

28.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, sözleşmeli personelin becayiş ve tayin hakları ile askerlik sonrası durumlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1513)

29.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Milas Devlet Hastanesi Başhekiminin istifasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1514)

30.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, elektronik sigaraya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1515)

31.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki sıtma ve hava sıcaklığı ile ilgili diğer vakalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1516)

32.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, fizyoterapistlerin istihdamına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1517)

33.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki makine, ekipman alımlarına uygulanan hibe desteğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1519)

34.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, bal ithalatı iznine ve bal üreticilerinin sıkıntılarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1520)

35.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Irak’ta düşen Türk işçilerin bulunduğu uçağa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1522)

36.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Bodrum-Gümbet Koyuna yeni bir iskele yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1523)

37.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, hava yolu şirketlerinin pilot ve kabin ekibi personeline ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1525)

38.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl bağlantılı bazı karayollarının bölünmüş yol yapılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1526)

39.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, yabancılara satışı yapılan taşınmazlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1527)

40.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, üniversitelerin fiziki eksikleri ile öğretim üyelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1534)

41.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, zayıflama, bitkisel ilaç gibi ürünlerin denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1535)

42.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, özelleştirme gelirlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1536)

43.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir işletim sisteminin kamuda kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1540)

44.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, gübre fiyatlarındaki artışla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1541)

45.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1543)

46.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1544)

47.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin hizmet binası ile doğalgaz dağıtımı ile ilgili ihalelerine ve diğer işlemlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1549)

48.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, zirai kredi kullanan çiftçilere yapılan hacze ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1550)

49.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, polislerin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1551)

50.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1553)

51.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Rusya’dan doğalgaz alımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1561)

52.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1562)

53.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir termik santral ve kömür sahasının işletme hakkı devrine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1563)

54.- İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün, bir alandaki altın madenciliğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1564)

55.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, ithal doğalgazda kısıntı durumunda alınacak önlemlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1565)

56.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, altın rezervinin değerlendirilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1566)

57.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1567)

58.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana Büyükşehir Belediye Başkanının basına karşı sansür uyguladığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1568)

59.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, apartman altlarındaki oto galerilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1569)

60.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1570)

61.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, turizme dayalı işyerini kapatan esnaf ve sanatkarlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1577)

62.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1578)

63.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, ilköğretim okullarındaki derslik açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1580)

64.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, liselerdeki derslik açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1585)

65.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, vakıf üniversitelerine Devlet yardımına ve YÖK’ün Vakıf Üniversiteleri Raporuna ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1586)

66.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1588)

67.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, hastane eczanelerinin yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1589)

68.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, müfettiş yardımcılığı mülakatıyla ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1591)

69.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, bir salgın hastalığa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1592)

70.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, aile hekimliği uygulamasına ve sağlık ocaklarının kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1593)

71.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’daki sağlık ocaklarında kan tahlillerinin yapılamamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1594)

72.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, kimyasal gübre desteğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1602)

73.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, mera kapsamından çıkartılan araziler ile satılan ve kiralanan Hazine arazilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1603)

74.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1604)

75.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Gerze Karlı Köyü Tarım Kredi Kooperatifinin kapatılacağı iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1605)

76.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin tarımda çeşitli konulardaki destek tedbirlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1606)

77.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Milas-Labranda yolu kamulaştırmasının ödemelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1607)

78.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1608)

79.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Körfez Havaalanının yeterliliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1609)

80.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, bankacılık sektöründeki yabancı sermayeye ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/1610)

81.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, bir öğretmene verilen cezaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1617)

82.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir trafik kazasına karışan resmi araçtaki bürokratların görevlendirmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1619)

83.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Suudi Arabistan Kralının verdiği hediyelere ve Cumhurbaşkanının şehit aileleri için verdiği bir söze ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1620)

84.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, asgari geçim indirimi ile fiş ve fatura karşılığı vergi iadesi uygulamasının kaldırılmasının etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1621)

85.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığına yapılan atamalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1625)

86.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Pendik Harmandere’deki endüstri meslek lisesi inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1627)

87.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Ege Bölgesinde tütün üretiminin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1628)

88.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü dikkate almayan haritalara ve Ilısu Barajı ile ilgili bir iddiaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1629)

89.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi kapsamında Adana’daki tapu sicil işlemlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1633)

90.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, MOBESE sistemi uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1634)

91.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Doyran Beldesindeki taş ocağı işletmesinin çevreye etkisine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1635)

92.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, yeşilkart uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1636)

93.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, SGK eski Başkanının bir ilaç şirketinin koordinatörlüğünü yapmasına ve yeni bir kamu ilaç alım protokolü hazırlanmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1637)

 

No.: 93

19 Şubat 2008 Salı

Rapor

1.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu ve 3 Milletvekilinin; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (2/146) (S. Sayısı: 111) (Dağıtma tarihi: 19.2.2008) (GÜNDEME)

 

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 28 Milletvekilinin, ÇUKOBİRLİK’in sorunlarının araştırılarak güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/02/2008)

2.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, nüfus kayıt sistemleri ile seçmen kütükleri verileri arasındaki farklılıkların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/126) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/02/2008)

3.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 29 Milletvekilinin, kredi kartı ve bireysel kredi borçlularının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/127) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/02/2008)

19 Şubat 2008 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla, üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Kosova’nın bağımsızlığı, Kosovalı Arnavutların ve soydaşlarımızın yaşadığı sıkıntılarla ilgili söz isteyen Sivas Milletvekili Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Yazıcıoğlu. (AK Parti ve MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Kosova’nın bağımsızlık ilanına ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı

MUHSİN YAZICIOĞLU (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kosova’yla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kosova Millî Meclisi tarihî bir karar alarak bağımsızlığını ilan etti. Pazar günü alınan bu kararı Kosovalılar büyük bir coşku içerisinde kutladılar. Yüz yıllık bir mücadele sonucunda Kosova’nın ulaştığı bağımsızlık kararını büyük bir memnuniyetle karşılıyor, Kosova halkını tebrik ediyor,         Kosova’nın hür ve bağımsız olarak sonsuza dek yaşamasını temenni ediyorum.

Burada büyük Türk milletine tercüman olduğuma inanarak ifade etmek istiyorum ki, pazar günü Kosova halkının yaşadığı coşku Türkiye’de her evde paylaşılmıştır. Geçmişte Kosova halkının yaşadığı acıları paylaşmıştık, direnişte maddi ve manevi olarak beraber olmuştuk. Şimdi de bağımsızlık kararında Kosovalılarla birlikteyiz, onlarla gönül birliğimiz var ve onların heyecanını paylaşıyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti dün Kosova’nın bağımsızlığını tanıdığını açıkladı. Kosova Millî Meclisinin bağımsızlık kararını Türkiye Büyük Millet Meclisi bir bildiriyle kutlamalı ve birlikte olduğumuzu somutlaştırmalıdır. Bu konuda tüm siyasi partilerin altını imzaladığı bir bildirinin yayımlanmasını çok yararlı görüyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisiyle Kosova Millî Meclisi arasında parlamentolar arası dostluk grubu derhal kurularak her alanda ilişkiler geliştirilmelidir.

Kosova Türkiye için sıradan ve herhangi bir ülke değildir, tarihî ve kültürel açıdan derin birlikteliğimiz var. Kosova’daki kadar Türkiye’de Boşnak ve Arnavut vatandaşlarımız yaşıyor. İstiklal Marşı’mızın yazarı millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’un doğduğu evin Kosova’da olduğunu unutmamalıyız. Bir med anında kabaran sularımızla taşıdığımız ve bir cezir anında sularımız çekilirken kum taneleri gibi geride bıraktığımız soydaşlarımız var orada. Sultan Murad Hüdâvendigâr ve sancaktarı asırlardır o topraklarda mahzun bekliyorlar.

Ekim ayında yapılan seçimler öncesinde Kosova’ya gitmiş, seçimlerde Türk partisine destekte bulunmaya çalışmıştım. Bu vesileyle, Sayın Başbakan başta olmak üzere Kosova’daki bütün siyasi partilerle görüşmeler yaptım. Arnavut, Boşnak, Goralı bütün gruplarla parlamentoda görüşmeler yaptım. Birlik ve beraberlik içerisinde Kosova’nın inşası için çalıştıklarını gördüm.

Tüm temaslarımda büyük bir heyecanla bağımsızlığın ilanını bekleyen Kosovalıların Türkiye’ye olan derin güvenlerine şahit oldum. Bağımsızlığın ilanıyla birlikte ilk tanıyan ülkenin Türkiye olacağını ve sonrasında yaralarını sarma ve kalkınma mücadelesinde de en büyük güvencelerinin Türkiye olduğunu açıkça söylüyorlardı. Bunu büyük bir güvenle ifade ediyorlardı. Ben de kendilerine o güveni vermiş, demiştim ki: Eğer Kosova bir şekilde bağımsızlığını tek taraflı olarak ilan etme mecburiyetinde kalırsa Türkiye Büyük Millet Meclisi mutlaka sizinle beraber olacaktır ve sizin bağımsızlığınızı ilk tanıyan ülke olacaktır.

Türkiye, mirasçısı olduğu Osmanlının yüzyıllarca hizmet ettiği, hâlâ dimdik ayakta duran kültürel varlıklarımızın, dost, akraba ve soydaş toplulukların yaşadığı Balkanlarda istikrarın ve barışın en büyük teminatı olmalıdır. Sürdürmeye mecbur olduğu ve tarihin omuzlarımıza yüklediği misyonun gereğini yerine getirmelidir ve getireceğimize de inanıyorum.

Küresel aktörlerin bu coğrafyada tüm hesapları sömürü ve menfaat üzerinedir. Türkiye’nin Balkanlara ilgisi daha duygusaldır. Soydaş, akraba ve kültür birliği olan halklara ilgimiz, barış, güven ve mutluluğu paylaşmak içindir.

Bu duygularla, Kosova’nın kararının Türk, Arnavut, Boşnak, Goralı tüm Kosova halkına huzur ve mutluluk getirmesini, tüm Balkanlar için barış ve huzura vesile olmasını Allah’tan temenni ediyorum, Kosovalıları bir kere daha kutluyorum. Yüce Meclisinizi saygıyla selamlarken Kosova’nın bağımsızlığını alkışlamaya davet ediyorum. (AK Parti ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yazıcıoğlu.

Hükûmet adına Devlet Bakanı Sayın Said Yazıcıoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Yazıcıoğlu.

Süreniz yirmi dakika.

DEVLET BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sivas Milletvekili Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’nun Kosova’nın bağımsızlığının ilan edilmesi vesilesiyle bölgede yaşayan soydaşlarımız ile ilgili yüce heyetinize hitaben yapmış oldukları konuşma çerçevesinde ilave bilgi sunmak maksadıyla birkaç hususa dikkatlerinizi çekmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, tarihî ve kültürel  bağlarla ve ortak değerlerle sahip olduğumuz, birlikte sahip olduğumuz Kosova’nın bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden birisi olmuştur. Tekrar hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Bilindiği gibi, orada görev yapan Barış Gücü’ne, 750 personellik bir taburla ve daha pek çok konuda destek vermekteyiz.

Değerli arkadaşlarım, bu vesileyle, gerek TİKA’nın gerekse Diyanet İşleri Başkanlığının Kosova’ya yaptığı hizmetlerle ilgili çok özet bilgi sunmak istiyorum.

Başta Orta Asya, Kafkasya ve Balkanlar olmak üzere soydaşlarımızın, kardeşlerimizin yaşadıkları akraba, devlet ve toplulukları teknik iş birliği ve somut projelerle destekleyen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı son yıllarda sergilediği yönetim anlayışıyla hızlı bir gelişme göstermiştir. Bu anlayışın gereği olarak itibarı yüksek ve insan tabanlı faaliyetlere yönelen TİKA, 2004 ve 2005 yıllarında 1.045 proje ve faaliyet yürütmüştür. TİKA’nın 1992-2003 yılları arasında toplam 2.506 faaliyet gerçekleştirdiği düşünüldüğünde, son dönemde nasıl bir sıçramanın yapıldığı daha iyi anlaşılabilecektir.

Türkiye’nin yegâne teknik yardım kuruluşu olma özelliğini taşıyan TİKA, eğitimden sağlığa, tarımdan müşterek kültür mirası eserlerimizin restorasyonuna, uzman eğitiminden tecrübe aktarımına ve turizm sektöründen sosyal barışa katkıya kadar onlarca alanda proje ve faaliyetler yürütmekte, farklı bölgelere yönelik açılım çalışmalarını başarıyla sürdürmektedir.

TİKA, 2004-2007 yılları arasında Balkanlara yönelik olarak irili ufaklı 420 projeyi hayata geçirmiştir. Projelerin 210’u sosyal alanlara, 64’ü ekonomik altyapıların geliştirilmesine, 42’si üretim sektörünün geliştirilmesine ve 104’ü de kültürel iş birliğine, iletişimin geliştirilmesine ve sosyal barışa katkıya yöneliktir. Çalışmaların tamamı, Türkiye’nin uluslararası camiadaki itibarını ve gücünü doğrudan etkiler niteliktedir.

TİKA’nın, Balkanlarda Arnavutluk, Bosna-Hersek, Karadağ, Kosova ve Makedonya’da program ofisleri bulunmaktadır. Bunların yanı sıra Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Batı Trakya’da proje, program ve faaliyetleri yürütülmektedir. Yeni bağımsızlığını kazanan ve siyasi, ekonomik modele dönüşen bölge ülkelerinde, devlet kurumlarının oluşturulmasında, kurumsal kapasitelerinin artırılmasında, kalkınma çabalarında, yaşam kalitesinin artırılmasında ve insan kaynaklarının geliştirilmesinde ülkemiz bilgi ve tecrübesinin paylaşılması önceliğimizdir. Ortak kültür mirasımızın korunması, Türk dili ve kültürünün geliştirilerek yaşatılması, her alanda ilişki ve iş birliğimizin artırılması öncelikli hedeflerimizdendir. Ayrıca tüm Balkanlarda kadınlara meslek edindirme kursları, üniversite hazırlık kursları ve Türkoloji projeleri de hızlı bir şekilde yürütülmektedir.

Değerli milletvekilleri, Kosova’da başta eğitim olmak üzere, sağlık, su hijyeni ve su temini, işsizlik, idari ve sivil altyapıların geliştirilmesi, ulaştırma, enerji, tarım ve hayvancılık alanlarında önemli projeler gerçekleştirilmiştir ve gerçekleştirilmeye de devam edilmektedir. Ayrıca, kültürel iş birliği ve iletişimin geliştirilmesine ve sosyal barışa katkı amacına hizmet edecek önemli projelere imzalar atılmıştır. Yerel yayın yapan çeşitli basın yayın kuruluşları da desteklenmektedir.

Kosova’ya 2008-2009 eğitim-öğretim yılı için Büyük Öğrenci Projesi kapsamında devlet burslusu statüsünde 90 kontenjan ayrılmıştır. Kosova’ya 1999 yılında Sırp saldırılarının başladığı andan itibaren Türkiye’ye kaçmak zorunda kalan 118 Türk, Arnavut ve Boşnak öğrenci devlet burslusu olarak yükseköğrenime alınmıştır. Türkiye’de 2008 yılı itibarıyla 423 Kosovalı öğrenci devlet burslusu olarak yükseköğrenim görmektedir. Bu öğrencilerin 207’si mezun olmuş durumdadır.

Bu çerçevede 2004-2006 döneminde Türkiye’den Kosova’ya yapılan yardımlar toplam 44 milyon 920 bin ABD doları olarak gerçekleşmiştir. 2004-2007 yılları arasında Kosova’ya TİKA tarafından gerçekleştirilen yardım miktarı ise 6 milyon 27 bin 781 ABD dolarıdır.

Değerli arkadaşlarım, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığının Kosova’da Program Koordinasyon Ofisi açma çalışmaları 6 Mayıs 2004 tarihinde başlatılmış olup Birleşmiş Milletler Geçici Yönetiminin Yabancı Devletlerin İrtibat Bürosu Açması ve Faaliyetlerine İlişkin Yönetmeliği uyarınca Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Priştine Eşgüdüm Bürosuna bağlı kuruluş olarak 22 Eylül 2004 tarihinde Prizren’de faaliyete geçmiştir. 2007 yılının Ağustos ayında merkez ofis başkent Priştine’ye taşınmış ve Prizren’de irtibat bürosu kurulmuştur. TİKA Kosova Program Koordinasyon Ofisinin uluslararası teknik yardım kuruluşu olarak yetkili makamlarca tescil edilmesiyle ilgili çalışmalar sürmektedir.

2004-2007 yılları arasında Kosova’da gerçekleştirilen faaliyetleri özetle başlıklar hâlinde şöylece sıralamak mümkündür:

Sosyal altyapıların geliştirilmesi:

Eğitim:

Mehmet Akif İlköğretim Okuluna ek kat inşaatı; Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okuluna bilgisayar laboratuvarı kurulması, teknik donanım, eğitim, ekipman ve tefriş desteği; Mamuşa İlköğretim Okulu inşaatı; Alaattin Lisesi ikmal inşaatı; Priştine Elena Cika İlköğretim Okuluna bilgisayar laboratuvarı kurulması; Priştine Sami Fraşeri Lisesine laboratuvar kurulması; Prizren’de beş ilköğretim okulunda ısıtma sistemlerinin yenilenmesi ve tadilatı; Mitroviça’daki Türkçe kursuna destek; Educator Derneği Türkçe kursu; öğretmenlere hizmet içi eğitim semineri; yaz staj programları; “Biz ve Trafik” adlı projeye destek; Türkoloji projesi; Priştine Üniversitesi Filoloji Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün donanımı ve tefrişi; Prizren’de Türkçe Sınıf Öğretmenliği Bölümünün donanım ve tefrişi; Uluslararası Balkan Türkoloji Kongresi’nin yapılmasına maddi destek; Gilan Musa Zaymi İlkokulunun tadilatı; Gjon Buzuki Lisesine jeneratör desteği; Dobrucan’da Nazım Hikmet İlköğretim Okuluna ısıtma sistemi kurulması; Kosova Millî ve Üniversite Kütüphanesine kitap bağışı; Dragaş Belediyesi Kütüphanesine destek.

Değerli arkadaşlarım, başlıkları okuyup geçmek durumundayım. Çünkü fazla vaktinizi almak istemiyorum.

Sağlık konusunda beş alt başlık altında yürütülen hizmetler.

Su ve su hijyeni konusunda dokuz alt başlık altında yürütülen hizmetler.

“İşsizlik, idari ve sivil altyapıların geliştirilmesi” ana başlığı altında altı alt başlıkta yürütülen hizmetler.

Ekonomik altyapıların geliştirilmesi faslından ulaştırma ve depolama, enerji, üretim sektörlerinin geliştirilmesi ve tarım alanlarındaki destekler, hayvancılık, balıkçılık, sanayi alanlarındaki destekler, kültürel iş birliği ve iletişimin geliştirilmesi ve sosyal barışa katkı yönündeki projeler.

Bunların dökümünü burada yapmak istemiyorum, çünkü fazla vaktinizi alacaktır. Dileyen arkadaşlar Kosova proje ve faaliyetleri bir kitapçık altında da toplanmıştır TİKA tarafından. Dileyen arkadaşlara bundan her zaman temin etmek imkânı vardır.

Ayrıca, Diyanet İşleri Başkanlığının da kendi hizmet alanları bakımından Kosova’ya sunduğu hizmetler vardır. Diyanet İşleri Başkanlığımız aracılığıyla Kosova’da Türk Eşgüdüm Bürosu bünyesinde din görevlileri yöneticiliği kurulmuş bulunmaktadır. Burada bir din görevlimiz hizmet vermekte ve görevlilere koordinasyon sağlamaktadır.

Bilindiği üzere I. Sultan Murat Türbesi’nin restorasyonu Aralık 2005 tarihinde bitirilmiştir. Restorasyon için 800 bin ABD dolarının üzerinde harcama yapılmıştır.

Bunun yanında mahallî din görevlilerinin eğitilmesi, Kosova’dan Türkiye’ye imam-hatip okullarına ve ilâhiyat fakültelerine gönderilen öğrencilerin iaşesi, ibatesi ve eğitimleri yakından takip edilmekte, araç, gereç yardımı ve aydınlatıcı yayınların Kosova’ya gönderilmesi bakımından önemli faaliyetler sürdürülmektedir.

Değerli milletvekilleri, özetle ve kısaca sunmaya çalıştığım bu yardım ve destekler bundan böyle de aynı hızla ve artarak devam edecektir. Kosova’nın bağımsızlığını tekrar kutluyor, Sayın Yazıcıoğlu’na konuyu gündeme getirdikleri için teşekkür ediyor, hepinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin’in, Afganistan’da idama mahkûm edilen üniversite öğrencisiyle ilgili kısa bir açıklama yapma talebi var, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesi gereğince.

Buyurun Sayın Ersin.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Afganistan’da idama mahkûm edilen üniversite öğrencisine ilişkin açıklaması

AHMET ERSİN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, Afganistan’da, yirmi üç yaşında bir üniversite öğrencisi olan Seyit Pervez Kambakş, İnternetten kadın haklarını içeren bir yazıyı indirip arkadaşlarına dağıttığı gerekçesiyle ve bu davranışlarının İslam’a küfür olduğu iddiasıyla İslamcı mahkeme tarafından idama mahkûm edilmiştir.

Sayın Başkan, hatırlanacağı gibi, Afganistan’ı çağdışı Taliban rejiminden kurtarmak için bütün dünya seferber olmuştu. Amaç, Birleşmiş Milletler ve NATO’nun bu ülkedeki çağdışı Taliban rejimini yıkıp, yerine çağdaş demokrasiyi oluşturmasıydı ve biz de bu amaçla Afganistan’a asker gönderdik ve hatta iki kez Kabil’in savunmasını Türk Komutanlığı yaptı.

Ancak, bu olay gösteriyor ki, Taliban rejimi orada hâlâ devam ediyor. Hâlâ kızlar okula gidemiyor. Kadınlar burkasız sokağa çıkamıyorlar ve son olarak da, yirmi üç yaşında bir genç, kadın haklarını içeren bir yazıyı İnternetten indirerek arkadaşlarına dağıttığı gerekçesiyle idama mahkûm edilmiştir.

Sayın Başkanım, Hükûmetimizin, söz konusu ölüm cezasının kaldırılması ve bir an önce bu ülkede insan haklarına dayalı demokratik rejime geçilmesi için Afganistan Hükûmeti nezdinde etkili girişimde bulunduğuna ilişkin kamuoyuna bir şey yansımadı. Dolayısıyla, Hükûmetimizin bu konuda bir çabasının görülmemiş olması üzücüdür. Hem bu idamın kaldırılması, bu genç üniversitelinin idam kararının kaldırılması ve hem de bu ülkede bir an önce demokratik düzene geçilmesi için Hükûmetimizin etkili çabalar göstermesini bekliyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ersin.

Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun, İç Tüzük’ümüzün 60’ıncı maddesi gereğince pek kısa söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Doğru.

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kosova’nın bağımsızlık ilanına ilişkin açıklaması

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.

2002 senesinde Prizren, Priştine’de, Kosova’da Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri zamanından kalan Kırık Cami’nin onarımında biz de bulunmuştuk. O da TİKA marifetiyle yapılmıştı. O açılış töreninde Kosovalıların çok büyük bir coşku içerisinde Türkleri nasıl kucakladığı ve bizleri nasıl kucaklamış olduğuna ben de şahit olmuştum.

Ben de bu vesileyle Sayın Bakana teşekkürlerimi sunarken, Kosova’nın bağımsızlığını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz de tebrik ediyor, memnuniyetimizi belirtiyor ve bundan sonraki yaşamlarında başarılar diliyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Gündem dışı ikinci söz, Güney Ege Linyitleri İşletmesi hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin’e aittir.

Buyurun Sayın Ergin.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Güney Ege Linyitleri İşletmesi ve geleceğine ilişkin gündem dışı konuşması

GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Güney Ege Linyitleri Müessesesi ve geleceği konusunda gündem dışı söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.

Konuya geçmeden önce, bugün halkevlerinin kuruluşunun 76’ncı yılı. Toplumda, egemen ideoloji dışında, sistemden bağımsız düşünebilme ve bilimsel yöntemin belirlenmesinde öncü bir görev üstlenen, toplumumuzun çağdaşlaşmasında etkin bir görev yapan halkevlerinin 19 Şubat 1932 tarihindeki kurucularını ve bugüne kadar halkevlerine hizmet edenleri burada saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, TKİ Genel Müdürlüğüne bağlı müessese ve işletme müdürlüklerinde çalışan işçi sayısı 90’lı yıllarda 28 bin iken, 2007 sonunda 8.500’e kadar gerilemiştir. Güney Ege Linyitleri İşletmesinde, kısa adıyla GELİ’de işçi sayısı 2.500’lerden 1.300’lere inmiştir. Bu azalmanın nedeni, 90’lı yıllardan itibaren her yıl KİT’ler için yayımlanan genel yatırım ve finansman kararnameleri gereği, emekliye ayrılan işçinin ancak yüzde 10’u kadar işçi alınabilmesidir. Yeterli işçi alınamayınca istihdam açığı Genel Müdürlükçe daha kolay bir yol olan taşeron uygulaması ve hizmet alımı yöntemiyle giderilmeye çalışılmıştır. Bu yöntem, ağır çalışma koşullarında yoğun emek sömürüsünün artmasına ve sendikal hak ve çıkarlardan yararlanamayan işçi sayısının çoğalmasına neden olduğu gibi, giderek üretim güvenliğinin tehlikeye sokulmasına, ocakların tıkanma noktasına gelmesine de neden olmaktadır. Gelinen bu noktada bile, GELİ müessesesinde çalışan işçiler, Türkiye Maden-İş Sendikası öncülüğünde, yakın zamanda, tüm KİT’lere örnek olacak uygulamalarla üretimin artmasına önemli katkılar sağlamışlardır.

Ülkemizde enerji üretimi, verimi ve çeşitliliği konularında geçmişte çekilen bütün sıkıntılar ve son yıllarda yaşadığımız diğer enerji üreticilerinin EÜAŞ’a enerji vermemesi, İran’ın Türkiye’ye gaz göndermeyi durdurması gibi sorunlar TKİ’nin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.

GELİ müessesesi, mevcut açık işletme rezervlerine göre, Yatağan Termik Santralini on beş yıl, Yeniköy Termik Santralini yirmi yedi yıl, Kemerköy Termik Santralini on dokuz yıl besleyecek durumdadır. Yer altı rezervleri de değerlendirildiği zaman, Yatağan Termik Santralinin ömrü otuz yıla, Yeniköy Termik Santralinin ömrü elli yıla çıkabilmektedir.

İstihdam sorununun dayanılmaz hâle geldiği bugünlerde ve madencilik faaliyetleri nedeniyle arazileri kamulaştırıldığı için geçim olanağını kaybeden yurttaşlarımızın bulunduğu bu yörede işçi alımına getirilen kısıtlamaların, GELİ müessesesinin, TKİ’nin ve enerji politikalarının geleceğini olumsuz yönde etkilemesi kaçınılmazdır. Müessesede var olan işçinin yüzde 40’ının da emekliliğini hak etmiş olduğunu göz önüne alırsak, manevracı, harmancı, yağcı, iş makinesi operatörü, elektrik ve tamir bakım ustası gibi branşlarda yeni işçiler alınmadığı takdirde ileriye dönük enerji planları sekteye uğrayacak, emeklilikle birlikte yılların deneyimi de yok olup gidecektir. Çalışan işçilerden ayrılanların yerine, mevcut taban ücretiyle, ayrılan işçiler kadar ya da yüzde 10 eksiği kadar personel alımı olanağı sağlandığında yukarıda belirtilen birçok sakınca ortadan kalkacak, kurumun ve işletmelerin istihdam giderleri büyük ölçüde düşecek, sabit giderlerdeki azalma nedeniyle kömür fiyatları ve sonuçta da elektrik fiyatları olumlu etkilenecektir.

Değerli milletvekilleri, son günlerde basında termik santrallerin özelleştirileceği haberlerini de okuyoruz. Bu düşünceyi yadırgamıyoruz, çünkü biliyoruz ki Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy santrallerinde üretilen 1 kilovat saat elektrik halkımıza maliyetinin 3 katı fiyata verilmekte, bu da yerli-yabancı sermaye sahiplerinin iştahını kabartmaktadır. Açıkça belirtiyorum ki termik santralleri özelleştirmek ülkemiz için yanlış bir tutum olur. Bu konuda TES-İŞ ve Maden-İş Sendikalarıyla tam bir görüş birliği ve dayanışma içinde olduğumuzu belirtmek istiyorum ve bir hususa daha değinmek istiyorum: Seçim rüşveti olarak dağıtılan kömürler TKİ’yi sıkıntıya sokmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Hazinenin 2006 yılı içinde ödemesi gereken 241 milyon YTL’nin yalnızca 40,6 milyon YTL’sini yılı içinde ödemesi, 2007 yılında Eylül sonu itibarıyla 182,5 milyon YTL’nin yalnızca 20 milyon YTL’sini ödemesi, TKİ’nin kısa vadeli borçlarının ve faiz giderlerinin yükselmesine, mali yapısının olumsuz etkilenmesine neden olmuştur. Hiç kimse bilerek bozulan mali yapıyı, özelleştirme arzusunun gerekçesi yapmasın.

Değerli milletvekilleri, GELİ’nin santrallerin yakıt gereksinimini sağlıklı bir biçimde karşılayabilmesi için işçi açığının acil olarak giderilmesi gerektiğinin altını bir kez daha çiziyor, Sayın Bakanın ve tüm Muğlalı değerli milletvekillerinin bu konuda duyarlı davranmasını bekleyerek beni dinlediğiniz için sizlere teşekkür ediyor, sizlere ve yüce Türk ulusuna tekrar saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergin.

Gündem dışı üçüncü söz, belediyelerin sorunları hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz’e aittir.

Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’na göre kapanma ile karşı karşıya bulunan belediyelere ilişkin gündem dışı konuşması

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 03/07/2005 tarih ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’na göre kapanma ile karşı karşıya bulunan belediyelerimizle ilgili Söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, yerel yönetimler yöre halkının ihtiyaçlarını etkin bir biçimde karşılamak üzere yerel topluluğa kamu hizmeti sağlayan ve yerel halkın kendi seçtiği organlarca yönetilen siyasal ve toplumsal kurumlardır. Kamu yönetiminde halkla en yakın ilişki içerisinde olan birim yerel yönetimlerdir. Çağımızda, halkın beklenti ve ihtiyaçlarına cevap verme görevinde olan kamu ve yerel yönetimler sürekli olarak yeniden yapılanma ve etkinliğini artırma çalışmalarına ihtiyaç duymaktadırlar. Bir ülkenin gelişmesi, yerel yönetiminin varlığı ve gelişme düzeyiyle yakından ilgilidir. Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan hızlı kentleşme sürecinin taşıdığı özellikler ve günümüz toplumunu yükselen değer olarak gördüğü katılımcı, saydam, demokratik, insan ve hizmet odaklı yönetimler halkımızdan da büyük destek görmektedir.

Sayın milletvekilleri, son nüfus sayımında nüfusu 2 binden az olan belediyelerin tüzelkişiliklerinin kaldırılması, ilk kademe belediyelerinden bazılarının statülerinin değiştirilmesi, kimi aşırı nüfusa sahip belediyelerin birleştirilerek ilçe belediyesine dönüştürülmesi ve benzer yeni düzenlemeler yapılması girişimleri ilgili belediyelerimizde ve o yörede yaşayan insanlarımızda çok ciddi tedirginlik ve şaşkınlık yaratmıştır. Onların sadece nüfusları azaldı diye varlıklarına son verilmesi asla kabul edilebilir değildir. Bu belediyelerden bir kısmı yirmi otuz sene, hatta bir kısmı kırk elli sene önce kurulmuş olan birer tarihî miraslardır.

Gelişmiş, çağdaş Avrupa ülkeleri ile Türkiye’deki durum kıyaslandığında, Türkiye’de yaklaşık 21.850 kişiye bir belediye düşerken, Fransa’da bu rakam 1.700 kişiye, İtalya’da 7.300 kişiye, İspanya’da ise 6.800 kişiye bir belediye şeklindedir.

Ülkemiz genelinde 3.225 belediye bulunmaktadır. Nüfusu bize yakın olan ülkelerden Fransa’daki belediye sayısı 36.621, Türkiye’den çok daha az nüfuslu İspanya ve İtalya’da ise 8.000’in üzerinde belediye bulunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde, kırsal kesimden özellikle büyük şehirlere doğru bir göç hareketi yaşanmaktadır. Ekonomik nedenler kadar sosyal gelişmelere de bağlı olan bu harekette belediyelerin varlığı göçü kısmen frenleyen bir etken olmaktadır. Köyden kasabaya dönüşme, o köy halkı üzerinde çok olumlu psikolojik bir tesir yapmaktadır. Aksine, belediye statüsündeki bir yerin köye dönüştürülmesi fevkalade üzücü bir sonuç yaratmaktadır. Toplam 2.011 belde belediyesinin 893 tanesinin kapanacak olması yerel yönetimlerin yerinden yönetimi ile tezatlık teşkil etmekte olup neredeyse belde belediyelerimizin yüzde 50’si kapanmaktadır. Bahse konu mağduriyete uğrayacak belediyelerin belediye başkanları Ankara’ya kadar gelip üzüntülerini çok açık bir şekilde ifade etmektedirler.

Belediye başkanlarımızın en fazla dile getirdikleri sorunlardan bir tanesi de nüfuslarına göre İller Bankasından kendilerine gönderilen payın yeni nüfusa göre gönderilmesidir. Yeni nüfus sayımına göre gönderilen bu paralar eski nüfus sayısına göre kadrolaşmış belediyelerimizin personel giderlerini dahi karşılamamaktadır. Belediyelerimizin bu şekilde mağdur edilmeleri anlaşılır gibi değildir. Küçük de olsalar, belediyeler devletin o çevrede en göze çarpan temsilcisi durumundadırlar. Kısıtlı imkânları ile etraflarındaki köy ve mezralara mümkün olan yardım ve katkılarda bulunmaktadırlar.

Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak verdiğimiz araştırma önergesinde de çok açık olarak ifade ettiğimiz gibi, bu uygulamayla beldelerimizin yerel imkânlardan süratli ve yoğun olarak aldığı hizmetler sona erecek, mevcut belediyelerimizin yok edilmesi ve köy hâline getirilmesi çağdaş yaşamın şartlarını da olumsuz yönde etkileyecektir. Ülkemiz insanının daha çağdaş yaşam şartlarına kavuşması için, elde etmiş olduğu kazanımları bir anda ellerinden almak yerine bu yapının daha da güçlenmesini sağlamak gerekmektedir. Bu bakımdan, belediyelerle ilgili olarak yapılacak düzenlemelerin etki analizlerinin sağlıklı yapılması gerekmektedir. Bu analiz ve araştırma yapılmadan yapılacak düzenlemeler yeni problemleri doğuracaktır. Belediyelerimizin yapılanmasının bu hususlar dikkate alınarak ele alınması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ENÖZ (Devamla) - Bakanlar Kurulunda tasarının imzaya açıldığını duyuyoruz. Hiçbir ön çalışma yapılmadan, ben yaptım oldu, mantığıyla konuya yaklaşılması doğru değildir. Meclise bugüne kadar hiçbir bilgi verilmemiştir. Bu vesileyle, her hâlde Hükûmet yetkililerinin hem Meclisimizi hem de kamuoyunu bilgilendirmelerini bekliyoruz.

Konuşmamda da belirttiğim gibi, bu bilgiler ışığında konunun bir kere daha değerlendirilmesini Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmetten beklemekteyiz.

Bu duygu ve düşüncelerle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Enöz.

Aydın Milletvekili Sayın Ali Uzunırmak, aynı konuda, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre pek kısa söz talebinde bulunmuştur.

Kullanacak mısınız Sayın Uzunırmak?

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’na göre kapanma ile karşı karşıya bulunan belediyelere ilişkin açıklaması

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Konuyla ilgili olarak gazetelerde okuduk, Türkiye’deki büyük kentlerimizde yeni ilçeler kuruluyor. Bir yandan da Anadolu’da çeşitli belediyeler belediyeliklerini kaybediyorlar. Hükûmetin bu mahallî seçimler öncesinde böyle bir uygulamayı hangi niyetle yaptığı hemen hemen tahmin edilebilir. Bunun yanında ifade etmek istediğim şudur ki mesela Aydın’da Ortaklar, Bağarası, Umurlu ve Atça gibi beldeler vardır ki bunlar hem kentleşme örneği model olarak hem nüfus olarak ilçe olmayı hak etmiş yerlerimizdir, ama maalesef, iktidar, sadece büyük şehirlerin varoşlarını ilçe yaparak genelde bir Türkiye coğrafyasına yaygın ve çeşitli kriterleri öngörmeden, sadece ve sadece belli yerlerde tercihlerini kullanmıştır. Bu açıdan ifade…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/371) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/28)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 79’uncu sırasında yer alan (6/371) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                           Alim Işık

                                                                                                           Kütahya

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum.

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 28 milletvekilinin, ÇUKOBİRLİK’in sorunlarının araştırılarak güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde 14 ilimizde 65 bin üretici ortağa sahip Çukurova Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’nin (ÇUKOBiRLiK) bölge ve ülke ekonomisinde önemli rol oynadığı bir gerçektir.

Gerek tekstil, gerek bitkisel yağ sektörüne hammadde sağlayan Çukobirlik, kuruluşundan bu yana yarattığı katma değer ile tarımsal sanayinin lokomotif kuruluşu olmuştur. Üretimde verim, verimlilik ve kalitenin gerçekleştirilebilmesi ve ulusal bir tarım politikası oluşturulmasında Çukobirlik ve benzeri üretici birliklerinin önemi tartışılmaz konumdadır.

Bu nedenle, tarımsal üretim ve pazarlamasında stratejik rol oynayan Çukobirliğin geliştirilmesi ve desteklenmesi ile ilgili sorunların ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.12.02.2008

1) Hulusi Güvel                               (Adana)

2) Gürol Ergin                                 (Muğla)

3) Tekin Bingöl                               (Ankara)

4) Ahmet Ersin                                (İzmir)

5) Mehmet Ali Özpolat                    (İstanbul)

6) Sacid Yıldız                                 (İstanbul)

7) Şevket Köse                                (Adıyaman)

8) Ferit Mevlüt Aslanoğlu               (Malatya)

9) Halil Ünlütepe                             (Afyonkarahisar)

10) Atila Emek                                (Antalya)

11) Çetin Soysal                              (İstanbul)

12) Faik Öztrak                               (Tekirdağ)

13) Orhan Ziya Diren                      (Tokat)

14) Tacidar Seyhan                          (Adana)

15) Ali Rıza Öztürk                         (Mersin)

16) Enis Tütüncü                             (Tekirdağ)

17) Vahap Seçer                              (Mersin)

18) Turgut Dibek                             (Kırklareli)

19) Muhammet Rıza Yalçınkaya     (Bartın)

20) Ramazan Kerim Özkan             (Burdur)

21) Hüseyin Ünsal                          (Amasya)

22) Fevzi Topuz                              (Muğla)

23) Ali İhsan Köktürk                     (Zonguldak)

24) Rahmi Güner                             (Ordu)

25) Rasim Çakır                              (Edirne)

26) Osman Kaptan                          (Antalya)

27) İsa Gök                                     (Mersin)

28) Ali Rıza Ertemür                       (Denizli)

29) Mevlüt Coşkuner                      (Isparta)

Gerekçe:

Çukurova bölgesinde pamuk üreticilerinin ürünlerini değerlendirmek ve üreticiye destek sağlamak amacı ile 1940 yılında 2834 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri Yasası'na göre kurulan, 1985 yılında yürürlüğe giren 3186 sayılı yasaya göre yeniden yapılandırılan ve 2000 yılında yürürlüğe giren 4572 sayılı yasayla özerk yapıya kavuşturulan Çukobirlik, günümüzde 14 ili kapsayan bir alanda 35 Kooperatifi ile yaklaşık 65 bin üretici ortağına hizmet vermektedir.

Kuruluşundan bu yana bölge tarımı ve ekonomisindeki rolü çok önemli olan Çukobirliğin 7 adet işletmede iştiraki bulunmakta ve birliğin ortakları yaklaşık 60.000 ile 100.000 hektar genişlikteki topraklarda pamuk, soya, ayçiçeği, kanola ve yerfıstığı tarımı yapmaktadırlar.

Hâlihazırda 10 adet pamuk işleme tesisi, bir adet yıllık 120 bin ton işleme kapasiteli yağ işleme fabrikası ve bir adet 44 bin ton üretim kapasitesine sahip biyodizel tesisi ile hizmet veren Çukobirliğin Merkez Entegre Tesisi içerisinde yer alan ve dünyanın üçüncü büyük entegre tekstil tesisi olan iplik, dokuma ve boya-basma fabrikaları, zarar ettiği gerekçesi ile 4572 Sayılı yasa çerçevesinde 2003 yılında kapatılmıştır.

4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Yasası çerçevesinde amaçlanan özerklik uygulamada gerçekleşememiştir. Yasa ile kurulan Yeniden Yapılandırma Kurulu aracılığı ile birliklere ürün alımından yeni yatırımların yapılmasına, kredi kullanımından istihdam politikasına kadar her aşamada müdahale edilmektedir. Eski borçların tahkim edilmesi bu süreçte birlikler üzerinde etkin biçimde kullanılmıştır.

Bölgede önemli bir toplumsal işlev üstlenen birlik, kendi dışındaki nedenlerle uzun yıllar zarar etmiş ve yolsuzluklara konu olmuştur. Kuruluşundan bu yana siyasi iktidarların kadroları şişirmesi ile borç batağına sürüklenen Çukobirlik 2000 yılından sonra küçülmek zorunda bırakılmış ve tekstil sektöründe önemli katma değer yaratan fabrika ve ekipmanları ile arazilerini yok pahasına elden çıkarmak zorunda kalmıştır.

Gelişmiş ekonomiler olarak adlandırabileceğimiz ülkelerde, tarımsal sanayi alanında kooperatifçiliğin ve kooperatif birliklerinin yaygın olduğu gözlenmektedir. Oysa ülkemizde Dünya Bankasının baskıları sonucu kooperatif birliklerinin işlevleri üreticiyle tüccar arasında köprü görevi yapacak biçimde daraltılmıştır. Birlikleri işlevsizleştirmeye yönelik bir tasarım olan yapı ile tarım kesimi için yaşamsal önemdeki sanayi tarım entegrasyonu ortadan kaldırılmıştır.

Üreticinin ürününü en iyi şekilde alıp değerlendirmek ve üreticinin ihtiyacı olan zirai ilaç, tohum, gübre, akaryakıt ve kredi gibi girdileri sağlama görevi bulunan ÇUKOBİRLİK ve benzeri üretici birliklerinin güçlendirilmesi ülke ekonomisi açısından büyük önem taşımaktadır. Gelişmiş ülkelerde en yaygın üretim ve pazarlama biçimi kooperatifler ve kooperatif birlikleridir. Serbest piyasa ekonomileri uygulayan ülkelerde, devlet, kooperatifler yoluyla üreticileri desteklemektedir.

Ülkemizde pamuk gibi stratejik önemi olan ürünlerin üretim ve pazarlanmasında büyük rol oynayan ÇUKOBİRLİK ve benzeri tarım satış kooperatifleri ile üretici örgütlerinin, özerk yapıları içinde üreticiden yana rollerini sürdürmesinin sağlanması ve tüm dünyada olduğu gibi devletçe desteklenmesi gerekmektedir.

Ülkemizde doğru ve sürdürülebilir bir ulusal tarım politikası oluşturulabilmesi için gerçek anlamda özerk ve dünya piyasasında söz sahibi olabilecek üretici birliklerine ihtiyaç duyulmaktadır.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, ülke tarımında ve bölge ekonomisinde önemli bir aktör olan ÇUKOBİRLİK’in güçlendirilmesi ve üreticilerimizin desteklenmesi ile ilgili sorunların ve alınacak tedbirlerin yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasının yerinde olacağı kanısını taşımaktayız.

2.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, nüfus kayıt sistemleri ile seçmen kütükleri verileri arasındaki farklılıkların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/126)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi, MERNİS ve seçmen kütüklerinde nüfus sayısına ilişkin farklı rakamların ortaya çıkmasının nedenlerinin saptanması, nüfus sayımında yaşanan gecikme ve eksikliklerin 2007 Milletvekili Genel Seçimleri sonuçları üzerindeki etkilerinin tespit edilmesi ile söz konusu kayıtlardaki tutarsızlıkların ve yanlışlıkların giderilmesine yönelik alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, TBMM İç Tüzüğü’nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

 

Hakkı Suha Okay

Kemal Kılıçdaroğlu

Kemal Anadol

 

Ankara

İstanbul

İzmir

 

CHP Grup Başkanvekili

CHP Grup Başkanvekili

CHP Grup Başkanvekili

Gerekçe:

22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel Seçimleri öncesinde seçmen kütüklerinin MERNİS kayıtlarıyla örtüşmediğine ilişkin iddialar kamuoyuna yansımıştı. Bu süreçte, nüfus artışına karşın, 28 Mart 2004 Genel Mahalli İdareler Seçimlerinde 43.552.931 olan seçmen sayısının 2007 Milletvekili Genel Seçimlerinde 42.799.303'e inmesi de kamuoyunda yeterince sorgulanmamış ve konu mükerrer kayıtlarla açıklanmaya çalışılmıştı.

Yüksek Seçim Kurulunun seçim öncesi yaptığı çalışmalarda sisteme aktarılan 31 milyon seçmenin yüzde yedisinin Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numarası bulunmadığı ortaya çıkmıştı. Bu konuda Yüksek Seçim Kurulu Başkanı son olarak 31/1/2008 tarihinde TBMM'de yaptığı açıklamada, seçmen kütüklerine kayıtlı 1 milyon 400 bin yurttaşın hâlâ T.C. Kimlik Numarası bulunmadığını ifade etmiştir.

21/1/2008 tarihinde Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre Türkiye'nin nüfusunun 70.586.256 olduğunun açıklanması bu tartışmalara yeni bir boyut kazandırmıştır.

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre, 18 ve üzeri yaş grubunda yaklaşık olarak 48 milyon yurttaşımız olduğu ortaya çıkmaktadır. Buna göre 2007 Milletvekili Genel Seçimlerinde seçmen kütüğüne kayıtlı yaklaşık 42,5 milyon seçmen olduğu düşünüldüğünde 5,5 milyonu aşkın yurttaşımızın seçmen kütüklerine yazılı olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu rakamların yanı sıra Türkiye İstatistik Kurumu Başkanının "Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sisteminde kayıt altına alınan, ancak seçmen kütüğünde bulunmayan oy kullanma yaşında 7 milyon 385 bin kişi var" şeklindeki açıklaması, seçmen kütükleri ile TÜİK rakamları arasındaki farkın daha da yüksek olduğunu göstermektedir.

Seçmen kütüklerinde ortaya çıkan ulusal iradeyi zedeleyecek boyuta ulaşan bu farklılıklarının yanı sıra, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarının da yanlışlıklar içerdiği kamuoyuna yansımıştır. Bu konuda İstanbul Muhtarlar Derneği, İstanbul'un 32 ilçesinde 593 bin kişinin sayım dışı kaldığını açıklaması bu yöndeki kuşkuları artırmaktadır.

Özetle;

Seçmen kütüklerinde olup, MERNİS'te T.C. Kimlik Numarası olmayan 1.400.000 yurttaşımızın olması,

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine dahil edilmemiş çok sayıda yurttaşımızın olduğuna ilişkin iddialar,

Adrese Dayalı Nüfus Sisteminde olduğu halde, seçmen kütüklerinde yer almayan 7 milyon 385 bin yurttaşımızın olduğuna ilişkin resmî görevlilerin yaptığı açıklamalar,

Türkiye nüfusuna ilişkin bilgilerin tutulduğu üç ayrı sistemin bilgilerinin birbiri ile çeliştiğini ortaya koymaktadır.

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarının 22 Temmuz 2007 seçimlerinden önce açıklanmaması, seçmen kütüklerinin sağlıklı oluşumunu engellediği gibi, illerin çıkaracağı milletvekili sayılarının eski nüfus sayısına göre belirlenmesi nedeniyle ortaya çıkardığı sonuçlar açısından da ulusal iradenin zedelenmesine neden olmuştur.

Bunlarla birlikte Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi millî hesaplardan sosyal güvenliğe, eğitimden sağlığa kadar birçok alanda kullanılacak olan hayati bir sistemdir. Bu açıdan sistemde ortaya çıkan eksiklikler ve hataların ileriye dönük olarak da ülkeye olumsuz etkileri olacağına kuşku yoktur.

Ayrıca, 2009 yılında yapılacak olan mahallî idareler seçimi düşünüldüğünde seçmen kütüklerindeki yanlışlıkların giderilmemesi demokratik yaşamın bir kez daha zedelenmesini beraberinde getirecektir.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, MERNİS, Adrese Dayalı Nüfus Sistemi ve seçmen kütüklerindeki farklılıkların nedenlerinin ortaya konulması ve sağlıklı hale getirilmesi konusunun ivedilikle yüce Meclisimizce ele alınması büyük önem taşımaktadır.

3.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 29 milletvekilinin, kredi kartı ve bireysel kredi borçlularının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/127)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde bireysel kredi ve kredi kartlarını ödeyemeyenlerin sayısı 687.016 kişiye ulaşmıştır. 26 Şubat 2005’te çıkarılan kredi kartı borçlarında yeniden yapılandırma ve taksitle ödeme kolaylığı getiren 5464 sayılı yasaya rağmen sorunlar hala çözülmemiş, yasanın çıktığı günden bugüne kadar sorunlu tüketici kredileri %993,0, sorunlu kredi kartı ödemelerinde ise %151,8 oranında artış olmuştur. Yeni çözümler bulunmadığı takdirde daha da artacağı görülmektedir.

İnsanlarımızın alım gücü düştükçe borçlanma gereği artmakta ve buna bağlı olarak da bu sorunlar giderek çoğalmakta, meydana gelen ekonomik, sosyal, yasal, idari, psikolojik, etik sorunlar intiharlara, cinayetlere, cinnet geçirmelere ve yasa dışı organ satışlarına neden olmaktadır.

Bu sorunların araştırılarak, gerekli yasal ve yönetsel önlemlerin alınmasını sağlamak için; Anayasamızın 98, TBMM İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurularak, konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz. 14/02/2008

1)  Osman Kaptan                              (Antalya)

2)  Ferit Mevlüt Aslanoğlu                (Malatya)

3)  Muharrem İnce                             (Yalova)

4)  Ahmet Ersin                                 (İzmir)

5)  Mehmet Ali Özpolat                     (İstanbul)

6)  Gürol Ergin                                  (Muğla)

7)  Ali Rıza Ertemür                           (Denizli)

8)  Tayfur Süner                                (Antalya)

9)  Şevket Köse                                 (Adıyaman)

10) Vahap Seçer                                (Mersin)

11) Ali Rıza Öztürk                           (Mersin)

12) Gökhan Durgun                          (Hatay)

13) Esfender Korkmaz                       (İstanbul)

14) Çetin Soysal                                (İstanbul)

15) Tekin Bingöl                                (Ankara)

16) Hulusi Güvel                               (Adana)

17) Hüsnü Çöllü                                (Antalya)

18) Yaşar Ağyüz                               (Gaziantep)

19) Eşref Karaibrahim                       (Giresun)

20) Fevzi Topuz                                 (Muğla)

21) Atilla Kart                                    (Konya)

22) Sacid Yıldız                                 (İstanbul)

23) Hüseyin Ünsal                             (Amasya)

24) Muhammet Rıza Yalçınkaya        (Bartın)

25) İsa Gök                                        (Mersin)

26) Bilgin Paçarız                              (Edirne)

27) Metin Arifağaoğlu                       (Artvin)

28) Fatma Nur Serter                         (İstanbul)

29) Rahmi Güner                               (Ordu)

30) Faik Öztrak                                  (Tekirdağ)

Gerekçe:

Harcama alışkanlıklarındaki değişimler, halkın alım gücünün azalmasına paralel borçlanma gereğinin artması, kredi ve kredi kartı veren kuruluşlar arasındaki rekabet ve benzeri gelişmelere bağlı olarak ülkemizde banka kredileri ve kredi kartları kullanımı yaygınlaşmaktadır.

TCMB verilerine göre, 2007 yılı sonunda ülkemizde 37 milyon 335 bin kredi kartı kullanılmaktadır.

Kredi kartı borçlarında yeniden yapılandırma ve taksitle ödeme kolaylığı getiren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu 26 Şubat 2005 de çıkmıştır. Ancak o tarihten bugüne kadar sorun çözülmemiş daha da artmıştır. 25 Şubat 2005 ten Ocak 2008'e kadar, sorunlu tüketici kredileri %993,0; sorunlu kredi kartı ödemeleri ise %151,8 oranında artış göstermiştir. Diğer ülkelerde kredi kartlarına uygulanan bileşik faiz %9-17 aralığında olmasına karşın, ülkemizde yıllık bileşik faiz %90 düzeyindedir. Bu oran yıllık enflasyonun 10 katını bulmaktadır.

Ayrıca; bankalar, alınamayacağına dair mahkeme kararları olmasına karşın kredi kartlarından 5 ile 30 YTL arasında kart parası almakta ve imzalattıkları sözleşmeye dayanarak, tüketicilerden hesap işletim ücreti, kart ücreti, limit aşım ücreti, nakit çekme komisyonu, kredi kartı üyelik aidatı gibi adlar altında para almaktadırlar.

Kredi kartı ve bireysel kredi kullananların sayısında ve harcama miktarında meydana gelen artışlar birçok yeni sorunları da beraberinde getirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası verilerine göre 2 Şubat 2008 itibarıyla ferdî kredi borcunu ödeyememiş kişi sayısı 101.956, kredi kartları borcunu ödeyememiş kişi sayısı ise 585.060 kişidir. Bunların toplamı 687.016 kişidir.

Banka kredileri ile ilgili sorunlar her geçen gün artarak daha çok insanımızın sorunu hâline gelmektedir. Borcunu ödeyemeyen insanlarımız, borcunu ödemek için, önce varsa malını mülkünü satmakta, sonra hısımından-akrabasından-tefeciden borç almakta, borcunu öz kaynakları ile ödeyemediyse borcu giderek artmakta ödenemez hâle gelmekte, ruh sağlığı bozulup, intihar etmekte, kendi çocuklarını, annesini, babasını öldürmek, böbreğini satışa çıkarmak gibi durumlar ortaya çıkmakta, sorun giderek sosyal yara hâlini almaktadır.

Yukarıda kısaca arz ettiğimiz nedenlerle komisyon kurulması gereklidir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile Genel Kurulun 19/2/2008 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine, 20/2/2008 ve 27/2/2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine, 26/2/2008 Salı günkü birleşiminde bir saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 19.02.2008 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                            Nihat Ergün

                                                                                                               Kocaeli

                                                                                                      Grup Başkan Vekili

Öneri :

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" Kısmının 60 ıncı sırasında yer alan 109 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 110 sıra sayılı Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden bu kısmın 8 inci sırasına ve 43 üncü sırasında yer alan 84 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 9 uncu sıralarına alınması ve diğer Kanun Tasarı ve Tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun; 19.2.2008 Salı günkü (bugün) birleşiminde Sözlü Sorular ve Diğer Denetim Konularının görüşülmeyerek Kanun Tasarı ve Tekliflerinin görüşülmesi, 20.2.2008 ve 27.2.2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi, 26.2.2008 Salı günkü birleşimde 1 saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek Kanun Tasarı ve Tekliflerinin görüşülmesi,

Genel Kurulun çalışma sürelerinin; 19.2.2008 Salı günkü (bugün) birleşiminde 109 Sıra Sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar, 20, 21, 27 ve 28 Şubat 2008 günkü birleşimlerinde 14:00-20.00 saatleri arasında olması, 26.2.2008 Salı günkü birleşiminde ise çalışmalarını saat 23.00’e kadar sürdürmesi,

Önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneri hakkında konuşmak üzere söz talebi vardır. Aleyhinde söz talebi, İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural.

Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim de söz talebim vardı.

BAŞKAN – Sayın Genç, biliyorsunuz, geliş sırasına göre alıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün AKP Grubu tarafından Danışma Kuruluna çağrıldık saat 14.30’da ve bu 14.30’daki toplantıda Meclis çalışma saatleri ve gündemi hakkında bir oy birliği temin etmemiz mümkün olmadı. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda, Danışma Kurulunda ifade ettiğimiz görüşleri sizlerle paylaşmak üzere söz aldım.

Bu vesileyle, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Kosova’nın bağımsızlığa kavuşmasının hayırlı olmasını, oradaki soydaşlarımızın hak ve hukukunu koruyacak bir devlet nizamının tesisi konusundaki özel gayretlerini takip edeceğimizi ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle de Cizre’de, birliğimizin, bütünlüğümüzün, cumhuriyetimizin, millî ve manevi değerlerimizin ve beraber ve birlikte yaşama ülkümüzün sembolü olan bayrağımıza uzanan ellerin hangi akıbete uğradığı konusunda tarihin sayfalarını hatırlatmak istiyoruz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, özellikle Hükûmetin de bu konuda yapılan, bayrağımıza karşı yapılan bu müessif hareket karşısında da devletimizin gücünü ve iradesini ortaya koymasını beklediğimizi de belirtmek istiyorum.

Evet, gündemle ilgili, geldiği zaman, değerli arkadaşlarım, İç Tüzük’ümüze göre toplantı günleri salı, çarşamba, perşembe günleri 15.00-19.00 ve salı günleri de denetime ayrılmış durumdadır, ama, maalesef, bugüne kadar, gerçekten büyük bir özen gösterdiğimiz bu Meclisin verimli çalışması, denetim günlerinin âdeta yok edilmesine yol açmaktadır. Ne zaman gelirsek, temel bir öneri, salı günleri denetim konularının görüşülmemesi ve sözlü soruların da görüşülmemesiyle ilgilidir.

Bakın, 22 Temmuzdan sonra, yemin ettikten sonra, salı günü denetimden çıkarılan ve sunuştan başka bir şeyin görüşülmemesiyle ilgili Danışma Kurulu önerilerini dikkate aldığımız zaman, 29 Ağustos, 31 Ağustos, 7/10, 9/10, 16/24 Ekim, 6/11,  13/11, 20/11/2007… 2007 tarihindekiler.

Dolayısıyla, bugün, açıkçası bu grup önerisi, İç Tüzük gereğince denetime ayrılması gereken bir günü, doğrudan doğruya yasama faaliyetleri için tahsise yönelik, âdeta eylemli bir İç Tüzük ihlali hâline dönüşmüştür. Denetimi yapalım.

Değerli arkadaşlarım, ben, AKP Grubunun özellikle kendi iç yapısı açısından, Hükûmetle yaptığı görüşmeler neticesinde Meclis Genel Kurulunun görüşmelerini düzenlemesini, elbette bir muhalefet partisi olarak çok eleştirecek hâlimiz yok. Ama, denetim gününü dışlayan ve… Üstelik bu Danışma Kurulu önerisinde gelecek hafta da denetim yok. Niye yok? Yani, niye yok? Bir gerekçesi var mı? Denetimi niye görüşmüyoruz? “Gündemdeki diğer konuları görüşeceğiz.” Acil bir durum var mı? Yok. Oysa, size dağıtılan gündemde diyor ki: Salı günleri Anayasa’ya bağlı olarak, süreye bağlı olarak zorunlu olmayan durumların dışında denetim yapılır. Bu öneride salı gününün neden denetime ayrılmaması, neden aciliyet olduğu konusunda doğrusu bir açıklama da yoktur. O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak özellikle salı günlerinde denetim konusundan ısrarlı bir şekilde kaçınılmasını ve bunun da bir alışkanlık hâline gelmesini arzu etmediğimizi belirttim. Milletvekillerimizin sözlü soruları olacaktır. Denetimle ilgili araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin -AKP’nin tercihi olmayabilir, ama- araştırma önergelerimiz görüşülsün, ön görüşmeleri yapalım. Ön görüşmeler neticesinde milletvekillerimiz karar verirse komisyon kurulur. Ama, sürekli olarak bu denetimden kaçınmayı, çoğunluğun Meclis gündemini özellikle muhalefeti yok sayarcasına oluşturmasını açıkçası çok doğru bulmadığımızı belirtmek istiyorum.

Bakın, bu kanun tasarısı 7 Şubatta geldi Başbakanlıktan. 13 Şubatta komisyon toplandı. 13 Şubat tarihlidir. Daha sonra, 14’ünde görüşülecek, perşembe günü görüşülecek dendi. Daha sonra yine AKP Grubunun dağıttığı şeyde, bu sefer “Salı günü görüşeceğiz.” diye söylendi.

Değerli arkadaşlarım, bu Danışma Kurulunu niye yapıyoruz? Partiler bir araya gelsin, gündemi belirlesin diye. Ama, değerli arkadaşlarım, ayın 13’ünde AKP Grubu diyor ki: “Salı günü bunu görüşeceğiz.” O zaman, “Salı günü bunu görüşeceğiz.” diye özellikle dağıtıyorsanız ve burada bunu görüşmek için geliyorsanız, neden Danışma Kurulu toplantısı yapıyoruz ki? Bize danışmaya gerek yok ki. Yani, biz de müsaade ederseniz, AKP’nin kendi içerisinde yaptığı, ben şu gün bunu görüşeceğim dedikten sonra, biz tasdik makamı değiliz ki, onay makamı değiliz. O zaman 13’ünde, gelin, bu kararı vermeden önce karar verelim. Grup önerinizi hazırlayın o zaman. Burada dağıttığınız kâğıtlarla, işte “Salı günü bu konuyu görüşeceğiz.” Nereden karar verdiniz? Kendiniz karar vermişsiniz. Ee, kendiniz karar vermişseniz, Danışma Kurulunu usulen çağırmanın doğrusu bir uzlaşma anlayışıyla bağdaşmadığını da paylaşmak istiyorum. Bu, doğru bir şey değil. Eğer bu konuda aciliyet varsa gerçekten, bunu dağıtmadan önce, sayın milletvekillerimize “Salı günü görüşeceğiz.” demeden önce gruplar arasında bir değerlendirme yapılır. O zaman biz deriz ki “doğrudur, daha önce bize bildirmişlerdi, ama biz, bu konuda eğilim göstermedik; bu bakımdan, bununla ilgili öneriyi kendi gruplarına iletmelerini doğru gördüğümüzü” ifade ederdik. Ama burada Danışma Kurulu ve gruplarımızın bu konuda bir onay yerine sokulması Danışma Kurulu toplantısının açıkçası anlamını da gölgelendirmektedir.

Bu bakımdan, biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, sürekli bir şekilde denetimden kaçmayı ve salı günlerini denetimden çıkartmayı öngören bu Danışma Kurulu kararlarının açıkçası, âdeta eylemli bir İç Tüzük değişikliği hâline dönüştürmesi karşısında bu grup önerisinin yanında olmadığımızı ifade ettik. Elbette, bu Meclisin Türkiye’nin ihtiyacı olan ve acil olan hem yasamayı hem de denetim konularını görüşmesi gerekmektedir. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman olumlu bir tavrı elbette göstereceğiz. Ama değerli arkadaşlarım, bu olumlu tavrı gösterirken de “Gelecek hafta salı günü de denetimi görüşmeyelim.” diyerek, açıkçası önceden böyle bir gündemin belirlenmesini ve denetimin yok edilmesini biraz da Hükûmetin denetimden kaçınma alışkanlığı olarak görüyoruz. Çünkü, netice itibarıyla değerli arkadaşlarım, aslında bu denetimi Türkiye Büyük Millet Meclisi yapıyor. Sadece muhalefet yapmıyor. Yasamanın bir denetim görevi vardır. Ama yasamanın, özellikle bu denetim görevini yapması gereken yasamanın, yürütmenin denetimini sürekli olarak ötelemesi, yasamanın iradesini yürütmeye teslim etmesi demektir. Bu, son derece yanlıştır değerli arkadaşlarım. Çok acil durumlarda, gündemin çok yoğun olduğu noktalarda bu denetimle ilgili gündemi sarfınazar edebiliriz, ama değerli arkadaşlarım, AKP Grubunun, yani, AKP’nin hükûmet olması demek, AKP Grubunun Hükûmetin denetlenmesi konusundaki İç Tüzük ve Anayasa gereğince ortaya konan yolları göz ardı etmesini gerektirmez. Bu bakımdan, bundan sonraki önerilerde bu hususlara dikkat edilmesini ve özellikle denetimle ilgili, milletvekillerimizin sözlü sorularını ve araştırma önergelerinin ön görüşmelerinin yapılabileceği denetim günlerinin, yasamaya, acil olmayan durumlar dışında tahsis edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Biz bu düşüncelerle aslında AKP Grubunun bu grup önerisine karşı çıktık.

Bugün, biliyorsunuz, bazı kamu alacaklarının tahsiliyle ilgili, uzlaşma yoluyla tahsili konusundaki tasarı görüşülecek. Daha sonra da yine, bununla birlikte, yurt dışındaki Türk vatandaşlarının oy kullanmasını mümkün hâle getirebilecek tasarının kırk sekiz saat geçmeden gündeme alınması söz konusu. Diğerleri zaten, gündem gereği, normal yasama çerçevesinde görüşeceğimiz hususlardır. Burada sadece, AKP’nin, bu uzlaşma yoluyla tahsili konusundaki bir tasarıya öncelik vermesi söz konusudur, ama getirilen gündem iki haftalık bir gündemdir, bunu aşmaktadır.

Bu bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu görüşlerimizi Danışma Kurulunda da ifade ettik. Bundan sonraki Danışma Kurullarında da yine, aynı uzlaşmacı anlayışla, ama temel prensipleri zedelemeden, sizlerle birlikte,  oy birliğiyle grup önerilerini getirmek dileğiyle, hepinize sevgilerimi, saygılarımı arz ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Öneri hakkında ikinci söz talebi, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’e aittir.

Öneri hakkında, aleyhte söz talebini yerine getiriyor Sayın Genç.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok yoğun bir kar yağışına şahit olduk. Çok ağır şartlarda Türkiye'nin her tarafında insanlar yaşamaktadır. Özellikle Hükûmeti ikaz ediyorum, birçok köy yolu… Yani bu, Hükûmetten kaynaklanan bir suç değil, onu da evvela… Kusur da bulmuyorum. Ama mümkünse devletin kaynaklarını seferber ederek… Hele birçok yerlerde “akaryakıt yoktur” sıkıntısı, şikâyetleri de bize geliyor. Lütfen, bu köy yollarının, il yollarının, ilçe yollarının açılması konusunda gerekli gayret gösterilsin. Gerekirse olağanüstü bir hâlin gereği olarak buralara, bazı yerlere, özellikle çok yüksek olan Hakkâri, Tunceli, Bitlis gibi illerimize akaryakıt ödenekleri aktarılırsa iyi olur. Çünkü insanlar bazen bize telefon ediyorlar, işte “Cenazemizi kaldıramıyoruz, hastamıza ulaşamıyoruz...” Bunlar önemli şeyler.

Bu arada, tabii, bu ağır kış şartları nedeniyle bazı köylü vatandaşlarımızın, tarımda çalışan insanlarımızın almaları gerekli olan doğrudan tarıma yardım paralarını da almadıkları -mesela yonca, fiğ gibi yardımları da- konusunda bize şikâyetler geliyor. Biz milletin kürsüsünde, bunları millete, bu hizmetlerin yapılması için ilgililere söylemeyi bir borç biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, tabii, biraz önceki konuşmacı arkadaşımız, bu AKP Hükûmetinin denetimden kaçtığını… Yani bir insanın alnı açıksa denetimden kaçmaz sayın milletvekilleri. Alnı açık olmayan insanlar denetimden kaçar. Şimdi, biz burada… Getiriyorsunuz… Niye denetimden kaçıyorsunuz? Bu Parlamentonun yerleşmiş bir geleneği var. İşte, haftanın salı, çarşamba, perşembe günü çalışır, bir günü denetimdir, onu kaldırdınız.

Onun dışında, öyle bir vergi yasasını getirmişsiniz ki, âdeta ciğeri kedinin ağzına vermişsiniz, devleti kapkaççıya teslim etmişsiniz. Bakın, nasıl, anlatacağım size. Şimdi, değerli milletvekilleri, daha ne getiriliyor bu kanunla kimse bilmiyor, çünkü yayınlanmadı. Neyin affını getiriyorsunuz? Bundan önce, vergi aflarında affedilecek vergi ve cezanın miktarını kanunda belirliyorduk. Yani vergi affının getirilmesinde belirlenmesi gereken haddin, mesela verginin yüzde 50’sini mi affedeceksiniz, yüzde 5’ini mi affedeceksiniz, yüzde 90’ını mı affedeceksiniz bu kanunda yazılı olması lazım; yok. Kime yetkiyi bırakıyorsunuz? Maliye Bakanlığındaki uzlaşma komisyonlarına bırakıyorsunuz. Böyle bir şey olur mu sayın milletvekilleri? Zaten o uzlaşma konuları zamanında uzlaşmaya geliyor ve orada uzlaşılıyor. Şimdi, bunu niye, yani böyle yetki…

Mesela ben size söyleyeyim olacakları: Bir vatandaşın 100 trilyon vergi borcu var. Ee, şimdi dava, vergi mahkemesinde karara bağlanmış, Danıştayda -daha çok teferruatları var- gidecek vergi uzlaşma komisyonuna. Sizin bir alışkanlığınız var, denilecek ki: “Yahu hele getir arkadaş, şu 100 trilyon lira vergi tasdik edilmiş, ama bunun 10 trilyon lirasını getir şu cemaate ver. Nasıl olsa önümüzde mahallî seçimler, belediye seçimleri var, biz biraz vatandaşa kömür, nohut, fasulye gibi şeyler verelim. Ondan sonra, e 100 trilyonun haydi 10 trilyonunu oraya ver, e 500 milyon lira veya 5 milyarı da sana şey edelim, bu işi…” Arkadaşlar, bakın, buna “ciğeri kediye teslim etmek” derler, buna “devleti kapkaççının eline bırakmak” derler. Yahu, nasıl böyle bir şey olur ya? Yani, merkez uzlaşma komisyonlarına gidecek adam, efendim katrilyonluk, trilyonluk vergi cezalarını, vergi davalarını orada... Efendim, zaten ilk defa vergi mahkemesinden geçmiş, hatta Danıştaydan geçmiş, tashih safhasına gelmiş. Çünkü burada şeyi getiriyor, son, nihai karar diyor. Nihai karar çıkmadı. Düşünün Danıştaydan geçmiş, vergi cezası kesinleşmiş. Bu kanunla ne getiriyorsunuz? Danıştaya gitmiş, ilk kararı çıkmış, ama sonra tashihte de ayrıca bir şey getiriyorsunuz: Efendim, bunu, uzlaşma komisyonuna git… Arkadaşlar, bakın, siz insanları suistimal yapabilir bir duruma sokmayacaksınız. Ya, böyle bir şey olur mu arkadaşlar ya? Yani, siz…

Ben, tabii, bu kanun üzerinde söz alma hakkım olmadığı için konuşuyorum. Bakın, ben çok iyi bir maliyeciyim -kendimi de övmeyeyim- ben 1957’de maliye okuluna gittim. O zaman bütün vergi kanunlarını ezbere biliyordum. On altı sene Danıştayda hâkimlik-savcılık yaptım ve inanmanızı istiyorum, 66’larda, 70’lerde yazdığım vergi kararları uzun zaman içtihat hâline geldi, yani vergi kanunları geçmediği zaman.

Şimdi, değerli arkadaşlar, o kadar büyük suistimale müsait bir kanun getiriyorsunuz ki bununla uzlaşma komisyonunda her türlü suistimal yapılabilir, her türlü suistimal yapılabilir.  Yani, bu iş para meselesi arkadaşlar. Yani adam gitmiş, Danıştayda vergi cezaları tasdik edilmiş, gel sen uzlaş diyorsunuz, uzlaşma komisyonuna. Uzlaşma komisyonuna da hangi hadde uzlaşacağı konusunda bir had de getirmemişsiniz. Adam sıfıra da indirebilir. Ben, işte 70’te yapılan bir uzlaşmadan bahsediyorum, Citibank’ın Merkez Uzlaşma Komisyonunda 3,5 milyar doları bir anda silindi. Ee uzlaşma komisyonu dediğin bu, bir yetkisi yok ki. Adam yüzde 100’ünü de silebilir. Ayrıca da burada bir şey getirmek lazım. Böyle ulu orta, incelenmeden, kime ne getirdiği belli olmayan bir kanunu buraya getirmek olmaz sayın milletvekilleri. Gerçekten bu memlekete yazık ediyorsunuz, gerçekten memleketi batırıyorsunuz. Böyle bir şey olur mu yahu? Şimdi zamanım olsa tabii, bunu tek tek, uzun uzadıya izah ederim.

Şimdi bu ecri misil meselesinde, getirmişsiniz diyorsunuz ki: Bir kamu hizmetine tahsis edilmemiş hazine mülkiyetinde olan, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazlardan 31/12/2007 tarihinden önce işgalli olanlara bunu verebilirsiniz. Yahu böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Ben şimdi ne bileyim ki bu Hükûmetin bazı bakanları kendi adamlarına, yahu, git, bu devletin bu güzel mülkünü işgal et, ondan sonra biz arkasından böyle bir kanunu getireceğiz…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – O çıkıyor tasarıdan.

KAMER GENÇ (Devamla) – “Yok” deme. Bak, deme, burada var arkadaşım. Hiç öyle…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Onu çıkarıyoruz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse, çık burada konuş kardeşim. Burada çık konuş.

Ondan sonra da böyle, kendilerine güzel çiftlikler, böyle güzel hazinenin arazilerini kendilerine tezgâhını getiriyorlar ve ondan sonra gel, süratle kanunları buradan geçir. İşte buna, devleti kapkaççının eline bırakan tasarruflar ve kanunlar derler.

Onun için, değerli milletvekilleri, AKP’nin neden bu kadar acele ettiğini anlıyorum ve AKP’nin bu kürsülerde neden her şeyin konuşulmasına tahammül etmediğini anlıyorum.

Arkadaşlar, bakın, o kadar kötü bir kanun ki, yani bundan önce… Şimdi, “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte…” Şimdiye kadar “madde” denilmezdi ki “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte…” Bu kadar aptalca bir yazılış olur mu yani ya? Maddenin yürürlüğe girmesi ile kanunun yürürlüğe girmesi farklı şeyler midir? Böyle bir şey olmaz. Yani bu kanun o kadar facia bir kanun ki, bu kanun, devletin katrilyonlarını, trilyonlarını… Arkadaşlar, uzlaşma komisyonlarında, Maliye Bakanının tamamen direktifiyle, istedikleri vergi ve cezaları yok edecekler. Bir kısmını da yaklaşan mahallî seçimlerde -işte, hani, biz oyları nasıl aldık diyordunuz ya- orada katrilyonlar seviyesinde de işte bağışlar mağışlar, işte “bizim partinin elemanlarına da şunları bağışla, şu kömürü alalım, şu buğdayı alalım, bu fasulyeyi alalım da dağıtalım”ın yoluna harcanacak paralar da buradan karşılanacak. Böyle gözü açıklık yapmayın arkadaşlar. Bakın, bu memleketin çok ciddi bir ekonomik sıkıntısı var.

Bakın, işte şurada, Özelleştirme İdaresinden 42 katrilyon liralık alacağınız var, niye tahsil etmiyorsunuz? Soruyorum size: Siz, devletin malını, özelleştirme yoluyla, bu mülkleri hangi partililerinize verdiniz, paraları tahsil etmiyorsunuz? Söyleyin, çıksın buradan söylesinler efendim.

Ankara Büyükşehir Belediyesinin 3 katrilyon 900 trilyon lira borcu var, niye tahsil etmiyorsunuz? Niye tahsil etmiyorsunuz arkadaşlar? Bugün, gidiyorsunuz, bir bakıyorsunuz eksi 7, eksi 8, eksi 9, 10 derecede, 12 derecede ağaçlar dikiliyor. Kaç ağaç dikiliyor, nasıl dikiliyor, bu ağaçlar nasıl satın alınıyor, bunların parası kimlere gidiyor? Devlet, bu kadar çiftlik ağası zihniyetiyle sorumsuzca yönetilmez sayın milletvekilleri.

Siz bakmayın, size birileri, Türkiye’yi böyle tozpembe gösteriyorlar ama Türkiye’yi batırmışsınız, inanmanızı istiyorum.

Bakın, Vakıflar Kanunu’yla getirdiğiniz ortada. Yani o sırada da söz alamıyoruz, söz alsak, aslında bunları sizinle enine boyuna tartışırız.

Sayın milletvekilleri, bakın, eğer hakikaten hepimiz bu memleketin vatandaşıysak –ki vatandaşıyız- lütfen dürüstlük zemininden ayrılmayalım. Yani üç beş tanesi hırsızlık yapacak diye, icranın başında olan üç beş adam hırsız olacak diye biz niye vicdanlarımızı satalım değerli milletvekilleri ya? Biz, buraya, bu memlekete hizmet etmek için geldik. Biz buraya, bilmem, hırsızların hırsızlıklarını kolaylaştırmak için, soyguncuların soygunculuklarını kolaylaştırmak için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Biz buraya soyguncuların soygunculuklarını kolaylaştırmak için parmak kaldırmaya gelmedik. Bu parmağı kaldıranlar gelecek nesillere inanınız ki hesap veremezler. O gelecek nesildeki çocuklar okuyacaklar buradaki tutanakları. Yapılan keyfîlikleri görecekler ve utanç duyacaklar. Nasıl, bu memleketin hangi soyguncular ve hangi bu memleketi kötü idare edenler kanalıyla bu duruma geldiğini bilecekler.

Bu vergi yasası, ben sizden rica ediyorum, bu hâliyle çıkarsa, devletin burada yapacağı tahsilat da yok, birçok suistimallere müsait bir şey. Buraya bir şey koyun arkadaşlar. Yani, deyin ki hiç olmazsa, uzlaşma komisyonunda verginin yüzde 50’sinden aşağı düşemezsin, cezanın yüzde 20’sinden aşağı düşemezsin diye bir had koyun. Adam, getirecek, 100 trilyon liralık vergiyi 1 trilyona indirebilir, tamamını silebilir.

Arkadaşlar, yani, kanun vermiş, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu böyle bir yetki vermiş. Yani, geçen gün yine 44 katrilyon liralık bir vergi uzlaşmasını 4 katrilyona indirdiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Olmaz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, burası kürsü…

BAŞKAN – Olabilir.

KAMER GENÇ (Devamla) – Allah kelamı değil ki.

BAŞKAN - Benim kurallarım böyle Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Fark etmez yani…

BAŞKAN - Herkese bir dakika veriyorum, başkası yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, vermiyor musunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ederim. Yok. Pazarlığa açık değil.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama, Sayın Başkan, bakın, bu kürsüde zaman zaman böyle şeyler konuşulduğu zaman biraz fazla zaman verin yani.

BAŞKAN - Olabilir. Teşekkür ederim. Benim kuralım böyle Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Biraz da siz zamanı dikkatli kullanın ya. Hep Başkanı şey yapmayın…

BAŞKAN – Öneri halkında lehte söz talebi vardır.

Kocaeli Milletvekili Sayın Nihat Ergün.

Buyurun Sayın Ergün. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Grup önerimizin lehinde söz almış bulunuyorum.

Değerli konuşmacıları dinledim. Gerçekten, bugüne kadarki yasama faaliyetlerimizin önemli bir bölümünde Danışma Kurulumuzda uzlaşmayla yasama faaliyetlerimizi sürdürdük. Eminim bundan sonra da birçok konuda yine uzlaşmayla yasama faaliyetlerini sürdüreceğiz. Bu faaliyetler sürdürülürken, kuşkusuz, zaman zaman öncelikler de değişebiliyor. Yani, muhalefetin de öncelikleri değişebildiği gibi, iktidar partisinin grubunda da öncelikler değişebiliyor, bazı takdim tehirler olabiliyor. Fakat, eleştiriler çerçevesinde hadiseye bakarsak, yani, bizim, denetim konularından kaçmak, denetim konularını gündeme getirmemek gibi bir yaklaşımımız olduğunu söylemek, biraz insafa sığmayan bir yaklaşım olur. Çünkü, geçen hafta, iki hafta boyunca burada yoğun bir şekilde aynı zamanda denetim konusu da yaptık. Daha yeni araştırma komisyonları kurduk, şu anda dört beş tane araştırma komisyonu faaliyet hâlinde. Denetim konularından bir tanesi de araştırma komisyonu kurulmasıdır, araştırma önergeleri var arkadaşlarımızın ve sırası geldikçe bu önergeler burada okunuyor ve araştırma komisyonları kuruluyor. Mümkün olduğu kadar da, düşüncemiz, araştırma komisyonları kurmak ve milletvekillerimizin bu komisyonlar marifetiyle denetim yapmalarına imkân vermektir. Ancak, takdir edersiniz ki, bir taraftan da yasama faaliyetlerini sürdüreceğiz. Yasaların doğrudan doğruya çıkmasından, yasalaşmasından iktidar partisi grubu sorumludur, mesuldür. Eğer, biz, araştırma önergelerinin tamamını burada okusak ve hepsine komisyon kurulmasına karar versek, bugün burada hiçbir tane milletvekilimiz yasama faaliyeti içerisinde olmaz. Dolayısıyla, belirli sayıda komisyonun faaliyetlerini sürdürmesi, onlar faaliyetlerini tamamladıkça yeni komisyonlar kurulması elbette gündeme gelecektir. Dolayısıyla, yeni daha, uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığıyla ilgili bir komisyonu kurduk, o komisyon çalışmalarını sürdürecek. Zeytinyağı üreticilerinin sorunlarıyla ilgili komisyon kurduk, küresel ısınmayla ilgili komisyon çalışmalarını sürdürüyor. Yani, bunun gibi komisyonlarımız…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Türkçe…

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Türkçenin kullanımıyla ilgili komisyon çalışmalarını sürdürüyor, burada, çok sayıda milletvekili arkadaşımız da görev yapmaktadır.

Sözlü sorular: Sadece bu dönemdeki sözlü soruları cevaplama oranı, geçen dönemle mukayese ettiğimizde, 22’nci Dönemle mukayese ettiğimizde, sayın bakanlarımızın sözlü sorulara verdikleri cevaplar, gerçekten, geçen dönemden daha yüksek bir performansla sözlü sorulara cevap veriliyor. Yine de sözlü sorularda birikme var. Eminim önümüzdeki haftadan itibaren bu sözlü soruların cevaplandırılmasında da yine bakanlarımız gereken ilgiyi göstereceklerdir.

Denetim konularının çerçevesi bellidir. Ya soru önergesi verilecek, veriliyor ve bu soru önergeleri cevaplandırılıyor ya Meclis araştırması talep edilecek, talep ediliyor ve mümkün olduğu kadar bu araştırma önergelerine araştırma komisyonu kurulması şeklinde olumlu cevap veriyoruz. Yani denetim konuları devam ediyor. Bunun dışında genel görüşme talebi olabiliyor. Şimdiye kadar bir genel görüşme talebi olmadı. Gensoru verilebiliyor. Geçen dönem bazı konularda gensoru verildi, burada görüşmeleri yapıldı. Ayrıca Meclis soruşturması açılması isteğinde bulunulabiliyor. İşte, İç Tüzük… İç Tüzük’te, bunlardan, denetim konularından hangisinden kaçılmış? Özellikle son dönemde, bu dönem itibarıyla soru önergeleri ve Meclis araştırma komisyonlarına her zaman olumlu cevap verdik ve bundan sonra da olumlu cevap vermeye devam edeceğiz.

Ayrıca denetim konularını… Sayın Genç çok iyi bir denetçi olarak aslında sık sık kürsüye çıkarak Hükûmeti bazen hiç de ilgisi olmayan konularda bile denetleme imkânına sahip olabiliyor; buradan kamuoyuna, özellikle Tunceli’ye son derece kendisince veciz mesajlar verme imkânına sahip olabiliyor. Eğer 550 milletvekilinin tek tek yasama faaliyeti süresi boyunca konuşma sürelerini tayin etmeye çalışsak Sayın Genç tek başına birçok milletvekilinin dönem boyunca konuşacağından daha fazlasını şimdiye kadarki buradaki kürsülerde bir seferde kullandı. Herkese bölmeye kalksak konuşma sürelerini çalışma süreleriyle uyumlu olarak, gerçekten denetim faaliyetini en fazla yapan milletvekillerindensiniz. O açıdan baktığımızda da bir sorun olduğunu şahsen zannetmiyorum. Bugün gündeme aldığımız, almak için grup önerisi verdiğimiz konular da yine -Hükûmetimizle de, kamuoyuyla da- öncelikli olarak görüşülmesinde yarar görülen konulardır. Elbette muhalefet partilerimizin de bu konuda katkıları olabilirdi ama eminim tasarılar görüşülürken katkılarını sunacaklardır.

Bizim milletvekili arkadaşlarımıza “Arkadaşlar, önümüzdeki hafta böyle bir kanun tasarısı görüşmeyi düşünüyoruz, tasarlıyoruz, programınızı buna göre yapınız.” dememizde bir mahzur yok. Dolayısıyla, biz, milletvekili arkadaşlarımızın hem yurt içi hem yurt dışı komisyon çalışmalarında, başkaca toplantılarda bulunması sebebiyle “Önümüzdeki haftanın programında bunlar düşünülüyor, bu konularda kendi programlarınızı ayarlayın.” dememizden daha tabii bir şey yok. Bunun, diğer siyasi parti gruplarıyla görüşmemize şahsen engel olacağını, olduğunu da düşünmüyorum. Bu nedenle, milletvekillerimize söylediğimiz şey, diğer siyasi parti gruplarını bir tasdik makamı hâline getirdiğimiz anlamına da gelmemektedir diye görmek lazım.

Değerli arkadaşlar, bu getirmeyi önerdiğimiz kanun tasarısının içerisinde “Oranlar yok, miktarlar yok, şu yok, bu yok…” diye eleştiriler oldu. İşte, niye yok? “Neyin affedileceğini bilmiyoruz.” diyor. Çünkü getirilen kanun tasarısı özü itibarıyla bir af değil, uzlaşmanın yeni şekillerini belirleyen bir tasarı. Bu konuyla ilgili, eminim, gündeme alındığında, arkadaşlar görüşlerini söyleyeceklerdir.

O açıdan, değerli arkadaşlar, grup önerimiz hem iki haftalık gündemin oluşmasını ve çalışma saatlerinin oluşmasını belirleyen bir öneridir hem de kamuoyundaki birtakım beklentileri Hükûmetin dikkate almasıyla oluşmuş bir  sıralamayı içermektedir. Grup önerimizin lehinde bu nedenle söz almış bulunuyorum. Önerimizin Genel Kuruldan geçeceğini ve yüce heyetin olumlu oylarına mazhar olacağını düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergün.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.29

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşlarına devam edeceğiz.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş iki adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Önergeler (Devam)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Kayıtlarının Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/59) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/26)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/59 Esas nolu “Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Kayıtlarının Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun” teklifim 45 gün içerisinde komisyonda görüşülmediği için TBMM İç Tüzüğünün 37. maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul Gündemine alınmasını,

Saygılarımla arz ederim. 28.11.2007

                                                                                                            Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                    Tokat

C) Çeşitli İşler

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Senegal Cumhurbaşkanı Abdoulaye Wade’ye Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

BAŞKAN – Senegal Cumhurbaşkanı Sayın Abdoulaye Wade teşrif etmişlerdir; kendisine “hoş geldiniz” diyorum. (Alkışlar)

A) Önergeler (Devam)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Kayıtlarının Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/59) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/26) (Devam)

BAŞKAN - Teklif sahibi Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru, buyurun.

Süreniz beş dakika.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Kayıtlarının Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Teklifi’mizin ilgili komisyonlarda görüşülmemesi üzerine İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifiyle Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından tutulan karşılıksız çek, protestolu senetler, kredi ve kredi kartı borçları kayıtlarının silinmesi sağlanarak yeni kredi temin edemeyen gerçek ve tüzel kişilerin kredi temin edebilmeleri öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, teklif etmiş olduğum kanunun benzeri, daha önce de 2003 yılı sonunda 5033 sayılı Kanun olarak bu Meclis tarafından çıkarılmıştır. Bugün bu kanunun ihtiyaçtan tekrar çıkarılması gerektiği kanaatindeyiz. Çünkü Merkez Bankası verilerini incelediğimizde 2003 yılında kanun çıkarılmasını gerektiren şartlardan daha ağır şartların mevcut olduğunu görüyoruz. 2007 yılı sonu itibarıyla 2002 yılına göre makroekonomik göstergelerde sağlanan gelişmeler reel sektöre tam anlamıyla yansımamış, hatta bazı olumsuzluklar da yaşanmıştır. Tarafıma bu yönde yapılan yakınmalar nedeniyle bu teklifi hazırladık.

Değerli milletvekilleri, Maliye Bakanlığı verilerine göre, gayrisafi millî hasılanın 2007 yılında 2003 yılına göre tahminen 2 katı artarak 488.959 milyar dolar olması beklenmektedir.

Merkez Bankası verilerine göre ödenmeyen kredi kartları ve tüketici kredileri sayısı incelendiğinde, 2003 yılında 30.297 adet iken, 2007 yılında 660.165 adettir. Artış 20 kat olmuştur.

Protestolu senet sayısı ve tutarı incelendiğinde, 2003 yılında 408 bin adet tutarı 908 milyon YTL iken, 2007 yılında 1 milyon 470 bin adet tutarı 5 milyar 732 milyon YTL’dir. Senet sayısındaki artış 3,5 kat, tutardaki artış ise 5,8 kat olmuştur.

Karşılıksız çek sayısı incelendiğinde, 2003 yılında birikimli karşılıksız çek sayısı 2 milyon 533 bin adet iken, 2007 yılında ise 3 milyon 145 bin adede yükselmiştir.

Bu arada, İstanbul Sanayi Odasının üyeleri arasında yürüttüğü Ekonomik Durum Tespit Anketi’nin 2007’nin ikinci çeyrek sonuçlarına göre, karşılıksız çek ve senetle karşılaşan işletme oranının yüzde 72,2’yle ilk anketten bu yana en yüksek seviyeye çıkmış olduğu görülmüştür. Yirmi yıldır ilk defa görülen bir durumdur. Sadece İstanbul’da, anket çalışmasından sonra, yılın ikinci altı ayında protestolu senet sayısının 107 bin adet artmış olduğu da görülmektedir.

Türkiye imalat sanayi toplam katma değerinin yüzde 35’ini yaratan İSO üyesi kuruluşların katıldıkları Ekonomik Durum Tespit Anketi sonuçları, bu teklifimizin kabulü için yeterli bir sebeptir. Sanayi Odası Başkanlığından gelen Sayın Bakanın da teklifimize destek vermesini bu açıdan da bekliyoruz.

Bir diğer husus ise: 15 Şubat günü açıklanan Kasım 2007 itibarıyla istihdam rakamlarıdır. Bu rakamlar incelendiğinde, kendi hesabına çalışanların oranı 2006 Kasım’da yüzde 23 iken, 2007 yılı Kasım ayında yüzde 21,5’a düşmüştür. Buradaki insanların tamamı bir araya gelip ne kooperatif kurmuşlardır ne de holding kurmuşlardır, kendi adına çalışanlar da işlerini kaybetmişlerdir.

Düzenli gelirleri olan işçi ve kamu görevlilerinin ticari hayatta senet düzenlemedikleri, tüketici kredisi ve kredi kartı borçlarının ise adli yolla da olsa tahsil edildiği, toptancıların da üreticilere açık hesap çalıştığı düşünüldüğünde, bu piyasadaki sıkıntının, köylülerimizin çarşı esnafına, küçük esnafın da toptancı esnafına olan borçları olduğu ortaya çıkacaktır.

Değerli milletvekilleri, teklifimiz ile hazinemize mali yük getirmiyoruz. Kendisinden ya da ekonomik sebeplerle ya da bir başkasına yardım amacıyla kefalet yoluyla borçlarını ödeyememiş, sicili olumsuz olduğu için yeni kaynak bulup işini devam ettiremeyen vatandaşlarımıza kolaylık sağlamak istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

REŞAT DOĞRU (Devamla) - İnsanlarımız, maalesef, sokakta dağıtılan kredi kartlarına mahkûm oldular. Hatta, adres değişikliği nedeniyle haberleri olmadığı için çok cüzi miktarlardaki kredi kart borçları nedeniyle sıkıntılar yaşıyor. Bunlara çözüm teklif ediyoruz.

Bakınız, biraz yukarıda bahsetmiş olduğum gibi, çalışma yaşamında Kasım 2006 ile 2007 arasında kendi işini kaybeden insanların sayısı yüzde 1,5 olmuştur. Elinde mesleği olan, herhangi bir sebeple işini kaybetmiş, yeni mali kaynak bulamayan ve kredi kullanmak için de sicili iyi olmayan vatandaşlarımıza da yeniden işlerini kullanabilmeleri için şans tanımalıyız. Türkiye Büyük Millet Meclisi çözüm yeridir. Bunlara yardımcı olmalıyız.

Bu duygu ve düşüncelerle, teklifimizin Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınması için desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Teklif hakkında, Samsun Milletvekili Sayın Suat Kılıç’ın söz talebi vardır.

Sayın Kılıç…

Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal.

Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Getirilen teklifin lehinde bazı şeyler söylemek istiyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, kredi kartı alışkanlığı hepimizde var ve her banka sizlere de memurlara da vekillere de herkese sormadan getiriyor, sonra bir sözleşme imzalıyoruz ve onu cebimizde taşıyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama örneği veriliyor, biliyorsunuz.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Evet, önce kartı getiriyorlar, sonra sözleşmeyi getiriyorlar.

Şimdi, normalde bir ödeme kartı olması gerekirken, adı üzerinde “kredi kartı” diye biz söylüyoruz zaten, normal şartlarda ödeme kartı. Tabii bunun yaygınlaşması, hem ekonominin kayıt altına alınması açısından hem de talebin artması açısından ekonomik olarak savunulan bir şey. Ancak, uygulamada bu bilinç oluşmadığı için, hem bankalarımız tarafından bu bilinç oluşturulmadığı için hem de vatandaşlarımız nezdinde bu bilinç oluşmadığı için, daha önce de bu konuda sıkıntılar yaşanmıştı hatırlarsanız ve yine 5033 sayılı Kanun ve bununla ilgili bir af getirilmişti. Şimdi Sayın Reşat Doğru’nun getirdiği teklif de bunun yinelenmesinden ibaret bir nevi.

Burada, kısaca 1’inci maddesini size tekrar hatırlatmak istiyorum 5033’teki: “Ödeme tarihi 23.12.2003 tarihinden önce olup da; kullandığı nakdî ve gayrî nakdî kredinin ödemelerini aksatan gerçek ve tüzel kişilerin, ticarî faaliyette bulunan ve bulunmayan gerçek kişilerin ve kredi müşterilerinin karşılıksız çıkan çek, protesto edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarına ilişkin kayıpları, söz konusu borçların bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce veya bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde ödenmesi veya bankaca yeniden yapılandırılması hâlinde borcun tamamının ödenmesini müteakiben Merkez Bankasına tutulan kayıtları silinir.

Merkez Bankasınca kayıtların silinmesinden sonra, bankalar ve özel finans kurumlarınca yapılacak kredilendirme, çek karnesi verilmesi ve diğer bankacılık işlemlerinde silinmiş kayıtlar dikkate alınmaz.” diye bir hüküm konulmuştu. Ama uygulamada, maalesef, vatandaşlarımız sık sık bizlere bunu sormaktalar, eski Merkez Bankası çalışanı olmam hasebiyle ben de sıkça bu sorulara muhatap olmaktayım. Evet kayıtlardan siliniyor ama bankaların kayıtlarından silinmediği için, Merkez Bankası kayıtlarından silinmesine rağmen, kredi verilirken veya kredi kartı verilirken vatandaşlarımız mağdur oluyorlar geçmişte kalan uygulamalardan dolayı. Dolayısıyla, baktığımız zaman, bu Kanun çıkmasına rağmen, 2007 Ekim ayı itibarıyla 86 milyar 111 milyon YTL’ye ulaşmış toplam kredi kartı ve kredi borcunun ödenmeyen miktarı. Özellikle burada bir yılda yüzde 30’luk bir artış görülüyor ve bunun içerisinde de “diğer” diye tanımlanan, özellikle bireysel kredilerde yüzde 50’den fazla bir artış var.

Şimdi, 2003 yılından bu yana baktığımız zaman, toplam kredi kartı ve kredi borcunu ödemeyenler 30.297’den, 2007’de 289 bine çıkmış. Toplamda, dört yıllık birikimine baktığımız zaman da 690 bine yaklaşan, 687 bin civarında bir rakam oluşmuş. Yani, bu sorun, maalesef, çıkardığımız Kanun’la çözülmemiş. Dolayısıyla kısaca baktığımız zaman, TÜİK’in rakamlarına göre, hane halkının harcanabilir gelirinin yaklaşık yüzde 25’i borç ve faiz ödemelerine gidiyor. Bu, önemli bir sorun olarak karşımızda. Toplam kredilerin de yüzde 42’sini tüketici kredileri ve kredi kartı borçları oluşturuyor.

Dolayısıyla, burada, kamuoyunda tartışılan ve vatandaşların yaşamış olduğu sorunun çözümü için bir teklif getirilmekte ve bu durumu dikkate alarak yeni bir düzenleme yapılmasının gerekliliğine işaret edilmektedir. Bir taraftan, az sonra görüşeceğimiz şeyde şirketlere uzlaşma yoluyla yeni bir af getirirken, öbür taraftan, mağdur olan vatandaşlarımızın da mağduriyetlerinin giderilmesi için bu kanunun desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu çerçevede yeniden yapılandırma yapılarak, bu kanun teklifine desteklerinizi rica ediyorum.

Hepinize saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

3.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/73) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

                                                                                                                 Ankara

2/73 esas numaralı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim havale edildiği Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda 45 gün içerisinde görüşülmediğinden İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunda gereğini rica ederim. 21.01.2008

                                                                                                           Hasan Erçelebi

                                                                                                                 Denizli

BAŞKAN – Teklif sahibi Denizli Milletvekili Sayın Hasan Erçelebi, buyurun.

HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’miz için söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken, bugüne kadar vatanımızın bölünmez bütünlüğü için can veren şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyorum. Bu vatanın topraklarına kan veren gazilerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. Bu kanun teklifimizle, bizlere emanet edilen şehitlerimizin çocukları ile vatan için gazi olan gençlerimizin ve onların çocuklarının üniversitelere sınavsız girişini gerçekleştirmek istiyoruz. Anayasa’mızın 61’inci maddesi “Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.” demektedir.

Sayın milletvekilleri, işte, şimdi, sizlerle birlikte bizlere emanet edilen şehitlerimizin yetimleri ile gazilerimize ve onların çocuklarına toplumda saygın bir yer kazandırmak için hem Anayasa’mızın emrini yerine getireceğiz hem de şehitlerimize ve gazilerimize olan borcumuzun bir miktarını ödemeye çalışacağız. Yasa teklifimizle, şehit çocukları ve gaziler ile gazi çocuklarının sınavsız olarak devlet üniversiteleri ve vakıf üniversitelerine girmelerinin sağlanması amaçlanmaktadır. Aynı zamanda yasa teklifimiz, bu öğrencilerin, öğrenim harcından muafiyetini öngörmektedir.

Sayın milletvekilleri, ülkemizin birlik ve beraberliğini korumak için yürütülen terör mücadelesinde güvenlik güçlerimiz gerektiğinde şehit düşmekte ya da gazi olmaktadırlar. Bu anlamda, şehit ailelerine ve gazilerimize göstereceğimiz her türlü destek büyük bir önem taşımaktadır. Şehit ve gazi ailelerine sahip çıkarak çocuklarının yükseköğrenim görmeleri için devlet desteği sağlanması onların moral gücünü artıracaktır.

Devletimiz şehit ve gazi çocukları için memur kadrosu vermektedir. İstiyoruz ki, bu kadrolara yerleştirilecek çocuklarımız ve gençlerimiz sadece yardımcı hizmetler sınıfında olmasın, nitelikli kadrolar olsun; doktor olsun, mühendis olsun, öğretmen olsun, hâkim olsun, vali olsun. İşte bunun için bu yasa teklifini verdik.

Sayın milletvekilleri, bu düzenleme sonucunda üniversite kapılarında asla bir yığılma olmayacaktır. Yasa teklifimiz tüm ulusumuzca büyük ilgi, takdir ve destekle karşılanmıştır. Teklifimizle ilgili olarak medyada yer alan haber, yorum ve değerlendirmeler, attığımız adımın ne kadar doğru ve yararlı olduğunu göstermiştir. Katkısı olan herkese ve medya kuruluşlarına teşekkür ederiz.

Bu yasa her türlü siyasal mülahazanın üzerindedir. Kahramanlarımıza olan ulusal borcumuzun birazının Türk milleti adına ödenmesi anlamını da taşıyacak bu yasa teklifinin doğrudan gündeme alınmasıyla birlikte, bu mutluluk ve gurur hepimizin, yüce Meclisimizin olacaktır.

Bilindiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi gazi Meclistir. Gazi Meclisimiz şehit ve gazilerimiz için görevini layıkıyla yapacağı inancıyla, hep beraber, şehitlerimizin çocukları için, gazilerimiz ve onların çocukları için bütün eller havaya kalksın diyorum, hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (DSP, CHP, MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erçelebi.

Şimdi söz sırası İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit’te.

Buyurun Sayın Macit. (DSP sıralarından alkışlar)

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi şahsım ve Demokratik Sol Parti adına saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, dün bağımsızlığını ilan eden Kosova devletinin ve Kosova halkının da ilelebet bağımsız, özgür bir ülke, devlet olarak, dünya var oldukça Kosova’nın özgür devletinin de var olmasını buradan, yüce heyetiniz huzurunda Allah’a dua ediyor, talep ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Erçelebi’nin, Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak üzere huzurunuzdayım. Kanun ne diyor, neyi getiriyor? Ortaöğretim kurumlarından mezun olan şehit çocuklarının, gazilerin ve gazi çocuklarının üniversiteye girip sınavlardan muaf tutulması ve öğrenim harçlarının alınmamasına yönelik bir yasa teklifi. Bu, komisyonda kırk beş gün içerisinde görüşülmediği için doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili -sizin de birazdan onay vereceğiniz- bir görüşmedir.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz uzun yıllardır terörle mücadele etmektedir. Her gün yazılı ve görsel basında kahraman güvenlik güçlerimizin terörle nasıl mücadele ettiğini, sadece terörle mücadele değil devletimizin değişik alanlarında görev yapan kamu çalışanlarımızın da gerek kaza gerekse görevi başındaki iş kazası nedeniyle şehit olması veya gazi olması söz konusu ve bu güvenlik güçlerimizin terörle mücadeledeki eksi 30-40 dereceye varan böyle bir kış gününde nasıl fedakârlık gösterdiğini, nasıl canlarını ortaya koyduklarını izliyoruz ve değerli arkadaşlar, bağımsız Türkiye bu dünyada ilelebet var olacaksa Türk halkının ve özellikle güvenlik güçlerinin bu tür fedakârlıkla yapacakları mücadele ve görev anlayışıyla olacaktır. Bu nedenle, bu görevlilerimiz ya bir kahpe mayınla veyahut da kör bir kurşunla ya şehit olmakta veyahut da gazi olmaktadır.

Biz, millet olarak ve özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu görevde olan insanlarımıza ne yapsak azdır diye düşünüyorum. Özellikle geride kalan çocuklarına, ailelerine, Türk milletinin bakmak, en iyi şekilde öğrenimlerini yerine getirmek ve en iyi yurttaşlık görevlerini yerine getirmek gibi yükümlülüklerini hepimiz üzerimize düşen anlayışla, gerek yasal düzenlemeyle gerekse onlara sağlayacağımız -gerek maddi gerek manevi- katkılarla bunların en iyi şekilde yaşamlarını sürdürmek birer görevimizdir diye düşünüyorum.

Bu nedenle, burada sözünü ettiğimiz yasa teklifinin de biraz sonra sizlerin oylarınızla kabul edilmesi sonucu, şehitlerimiz, gazilerimiz, geride bıraktıkları çocuklarıyla ilgili, bir nebze olsun, fedakârlıklarının karşılığı olarak yükseköğrenimde bir miktar da katkısı olarak rahat bir şekilde eğitim öğretimlerini sağlama adına yapılacak bu yasal düzenleme nedeniyle huzur içinde olacaktır diye düşünüyorum. Çünkü değerli arkadaşlar, üniversite sınavlarının kaldırılması söz konusu, bunlar gündemde tartışılıyor. Ama bu görev,  bence, bizim, Türkiye’de ülkemiz adına çalışanlara vereceğimiz bir değerin göstergesi olacaktır diye düşünüyorum ve bunlarla ilgili yapacağımız düzenleme Anayasa’nın da hükmüdür. Biraz sonra yapacağımız oylamayla, Anayasa’mızın da hükmünü yerine getireceğiz.

Bu anlamda, değerli milletvekillerinin hepsinin bu yasaya destek olacağını, oylarıyla katkı vereceğini düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Macit.

Hükûmet adına Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Denizli Milletvekili Sayın Hasan Erçelebi’nin Yükseköğretim Yasası’nda değişiklik yapılmasıyla ilgili kanun teklifinin İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması yönündeki önergesinin tartışmaları üzerine Hükûmet adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, şehitlerimiz hepimizin başının tacıdır. Onların çocukları, onların dulları, yetimleri de onların bize bırakmış oldukları aziz emanetlerdir. Ancak sınavla, bilgiye dayalı olarak yapılan bir seçme esnasında, bir sınav esnasında bunların sınava tabi tutulmaması, kesinlikle, özellikle üniversite giriş sistemi açısından, bütün görüşlerine başvurulan uzmanlar tarafından da doğru bulunmamaktadır.

Bildiğiniz gibi, şehitlerimizin çocukları bize müracaat ettikleri zaman, mutlaka bütün şehit çocuklarına kredi değil burs veriyoruz ve onları, Kredi Yurtlar Kurumuna ait yurtlarda ücretsiz olarak barındırıyoruz, ayrıca kendilerinden üniversite harcı alınmıyor. Bu yönde şehitlerimizin çocuklarına, gazilerimize zaten bir pozitif ayrımcılık yapılıyor. Bu, maddi olarak yapılıyor, bundan sonra da yapılacak, yapılması gerekiyor. Ancak dediğim gibi, üniversiteye girişte onların sınavsız olarak istedikleri fakültelere gitmeleri şeklindeki bir düzenlemeyi doğru bulmadığımız için bu önergenin de, daha doğrusu bu kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması yönündeki önergenin de doğru olmadığını Hükûmet olarak düşünüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince sözlü sorular ile diğer denetim konularını görüşmüyor, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, 09/11/2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve Anayasanın 89’uncu ve 104’üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Hükûmet? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/483) (S. Sayısı: 95)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Hükûmet? Yok.

Ertelenmiştir.

BAŞKAN – 3’üncü sıraya alınan, Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/515) (S. Sayısı: 109) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 109 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek.

Buyurun Sayın Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz tasarı af benzeri bir düzenlemeyi içermektedir. Daha önce, bildiğiniz gibi 2003 yılında, AKP iktidara gelir gelmez “vergi barışı” adı altında bir af düzenlemesi yapmıştı ve o af düzenlemesinin nedeni olarak da bize “2001 yılında önemli bir kriz yaşadık, o nedenle mükellefler borçlarını ödemekte sıkıntıya düştüler. Böyle bir kolaylık getirelim, bir af getirelim, bundan yararlansınlar.” demişti.

Şimdi geldiğimiz noktada, bugün Sayın Başbakanın AKP Grubundaki konuşmasını izledim, her şeyin güllük gülistanlık olduğu orada anlatılıyor. Ekonomi bu kadar iyiyse mükellefler borçlarını niçin ödemiyorlar, ödeyemiyorlar, niçin uyuşmazlıklar çıkıyor?

O nedenle, bugünkü şartlarda AKP’nin söylemini dikkate aldığımızda af kanunu niteliğindeki bu düzenlemenin bir dayanağı, bir gerekçesi ortada yok.

Denilebilir ki: “Bu bir af değil, bu bir uzlaşma yöntemi.”

Şimdi bizim vergi sistemimizde:

1) Tarhiyat öncesi uzlaşma dediğimiz uzlaşma var.

2) Tarhiyattan sonra bir normal uzlaşma var. İki uzlaşma olanağı tanımış bizim vergi sistemimiz. Şimdi bunun üstüne üçüncü bir uzlaşmayı getiriyoruz.

Değerli arkadaşlarım, uzlaşma komisyonlara başvurmuş, umduğunu bulamamış olan mükellefler yargıya gitmişler, yani uzlaşmayla sorunu çözebilmiş olsaydı zaten yargıya gitmezdi. Yargıya gitmiş olan bu insana diyoruz ki: “Sen dosyanı yargıdan çek, yani çekeceğini taahhüt et; gel, seninle tekrar uzlaşalım.”

Bir kere, uzlaşınca ne olacak? Uzlaşılan meblağ cezalarla birlikte on sekiz  ay içinde ödenecek, yani taksitlerle ödenecek. Peki, daha önce… Şu anda, diyelim 1 Mart tarihi itibarıyla bu kanun yürürlüğe girse, 1 Marttan önce 26 Şubatta, 27 Şubatta uzlaşma tutanağı imzalamış olan bir mükellef vergi borçlarını bir ay içinde ödeyecek ama 1 Marttan sonra bir uzlaşma yapıldığı takdirde on sekiz ay içinde ödenecek. Bu konuda geliniz henüz uzlaştığı hâlde bakiyesini ödememiş olan mükelleflere de on sekiz aylık bir süre tanıyalım veya o süreden yararlanma olanağı tanıyalım şeklinde bizim bir önergemiz var; milletvekilleri olarak itibar ederseniz, destek olursanız bu haksızlığı da gidermiş oluruz.

Bu tasarıda başka ne var değerli arkadaşlarım: Kamuya ait araziler, gayrimenkuller belli kişiler tarafından işgal ediliyor. Bu işgalcilerden bir süre sonra ecri misil diye nitelediğimiz bir anlamda bir kira alınıyor. Bu kiraları ödemeyenlerin borçlarını da geliniz yeniden yapılandıralım, diyoruz.

Şimdi, kamu arazilerini, gayrimenkullerini işgalciden koruyamamışız. İşgal etmiş olandan almamız gereken ecri misilleri zamanında tahsil edememişiz. Şimdi diyoruz ki gelin bunu yeniden yapılandıralım. Yani işgalciyi bu kadar ödüllendiren bir düzenleme, doğrusu, hakkaniyete uygun değil, doğru değil ve bir önemli adım daha atıyoruz, diyoruz ki eğer sen yeniden yapılandırdığımız bu ecri misilleri on sekiz ay içinde ödersen seninle pazarlık yoluyla anlaşma yapacağız ve sana bu gayrimenkulü kiraya vereceğiz. Nasıl vereceksiniz? Pazarlık usulüyle vereceksiniz. Pazarlık usulünde kim var? Bir kamu var ve işgalci var. Tabii, pazarlık usulü olabilmesi için başka kimselerin de bundan bilgisi olması lazım, duyumu olması lazım ki, bir yarış yaptıralım, daha uygun fiyata verelim. O nedenle, bu düzenleme de gerçekten önemli sıkıntıları, sorunları beraberinde getiriyor.

Tabii, Hükûmet bize -Plan ve Bütçe Komisyonunda da konuştuk- çeşitli vesilelerle diyor ki, birikmiş ihtilaflı dosyalar var, bu dosyalar uzuyor, Uzadıkça devlet, hazine, alacağını tahsil edemiyor ve yargının da yükü artıyor. Onun için bunlardan kurtulmamız lazım. Bunlardan kurtulmak için de yeniden bir uzlaşmayı gündeme getirelim, deniliyor ve buradan da önemli ölçüde bir gelir bekliyor AKP Hükûmeti.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, niçin bu kadar bir ilave gelire ihtiyaç var diye bütçe rakamlarına baktığımızda, 2007 yılında Hükûmetin ilk kez hedeflediği vergi gelirlerini gerçekleştiremediğini, 6 milyar YTL’lik bir hedefe göre daha az tahsilat yapıldığını görüyoruz. Öyle anlaşılıyor ki Hükûmet, 2008 yılında da normal şekilde, yani yürürlükteki yasalara göre toplamaya çalıştığı vergileri toplayamayacak, açık verecek, onun için yeni bir af benzeri uygulamayla yüce Meclisin huzuruna gelmeyi uygun bulmuşlar. Demek ki mükellefler zorda, AKP’nin pembe tabloları inandırıcı değil, Başbakanın bugün AKP Grubunda söylediği “Nereden nereye geldik” söylemi çok gerçekçi değil. Bunu, bu tasarı gösteriyor değerli arkadaşlar.

Vergicilikte esas nedir? Siz, vergi kanunlarını çıkarırsınız, o kanunlara göre nasıl vergi tahakkuk ettireceğinizi, nasıl tahsilat yapacağınızı kanuna yazarsınız ve vergi kaçıranın, vergisini eksik ödeyenin kaçırdığı vergiyi nasıl inceleyeceğinizi de belirlersiniz ve sistem böyle işler. Ama böyle işleyen sisteme af kanunuyla veya burada olduğu gibi bir üçüncü uzlaşmayla yaklaştığınız zaman, demek ki siz normal sistemi işletemiyorsunuz. Yani zamanında tahakkuk ettiremiyorsunuz, incelediğiniz, resen veya ikmalen tarh ettiğiniz vergileri zamanında tahsil edemiyorsunuz. Burada sistemi sorgulamak lazım. Acaba tahsilat düzeninde mi bir eksiklik var, acaba vergi yargısında mı bir eksiklik var? Yani buralarda çok önemli eksiklikler olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunları, sistemi bütünüyle reforme etmek, yeniden düzenlemek yerine, işte, vergi barışıydı, üçüncü uzlaşma yöntemiydi gibi olağanüstü yöntemlerle Meclisin karşısına geliyoruz.

Şimdi, ekonominin sıkıntıda olduğunu, özellikle reel sektörün sıkıntıda olduğunu herkes biliyor, herkes yaşıyor. Bunu, tabii, pembe tablolar çizen veya tuzu kuru bazı holdinglerin durumuna bakarak anlamak mümkün değil; bunu, sanayi çarşılarına giderseniz anlarsınız; bunu, organize sanayi bölgelerine giderseniz anlarsınız; bunu, esnafla konuşursanız anlarsınız. Gerçekten reel sektörde çok ciddi bir sıkıntı var.

Şimdi, bu sıkıntı konusunu biz söylediğimiz zaman diyebilirsiniz ki “siz muhalefetsiniz, siz zaten her şeye biraz olumsuz bakarsınız” yani olabilir. Ama bugün Hürriyet gazetesinde bir haber vardı, dikkatinizden kaçmamıştır. “Baba Çalık’tan Erdoğan’a ‘Sıkıntıdayız’ Mektubu.” Şimdi, bu Çalık, biliyorsunuz Sayın Başbakanımızın yakını, baba Çalık da büyük bir tekstilci, özellikle Malatya’da büyük tekstil firmaları olan birisi. Bugün diyor ki: “Ağlamak için değil, Türkiye için yazdım. Eğer bu böyle giderse son işçimi de işten çıkaracağım ve fabrikalarımın tamamını kapatacağım.” Burada haber. İşte, iktidara yakınlığıyla bilinen bir iş adamının yakınmaları. Bu da gösteriyor ki değerli arkadaşlarım… Tabii Mahmut Çalık yakınmasaydı biz sıkıntıyı bilmiyor muyduk? Elbette biliyoruz, elbette rakamlar ortada ve bu yasa da -onu söylemeye çalışıyorum- bu sıkıntılı dönemde vergi tahsilatındaki güçlükleri çözmek üzere Hükûmet tarafından gündeme getirilmiştir.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, biz Plan ve Bütçe Komisyonunda da bunu sorduk. Biraz önce de belirttiğim gibi, hem tarhiyat öncesi uzlaşma hem normal uzlaşma ve şimdi de bu yasayla getirilen üçüncü uzlaşma… Acaba bundan kimler yararlanacak? Şimdi, biraz, mesleği vergicilik olan birisi olarak bakıyorum: Uzlaşma komisyonuna gitmiş bir mükellef, uzlaşamamış, uzlaşamadığı için yargıya gitmiş. Yargıdan bunu geri alması için ne sebep var? O uzlaşma komisyonuna tekrar geldiği zaman, daha önce uzlaşamadığı yani beklediği vergi ve ceza indirimlerini sağlayamadığı bir dosyayı aynı uzlaşma komisyonunun önüne getirerek neyi sağlamaya çalışacaksınız? Biraz önce söylediğim gibi belki zamana yayacağız, diyorsunuz ama zaten yargıya gittiği zaman tahsilat duruyor. Yani acaba uzlaşmada belli şekilde uğraşmış, bir noktaya gelmeye çalışmış ama uzlaşamamış bazılarına bir üçüncü hak daha mı tanıyoruz? İnsanın aklına ister istemez bu geliyor. Tabii bu konuda Sayın Bakan Meclisi bilgilendirirse biz de mutlu oluruz.

Değerli arkadaşlarım, vergi sistemi gerçekten bozuk. Çok vergi kanunu çıkardık, aşağı yukarı, geçtiğimiz dönemden beri neredeyse her ay bir vergi kanunu çıkardık. Fakat bu parça parça çıkarılan vergi kanunlarıyla bir yere gitmek imkânsız, onun için geliniz, vergi sistemini kayıt dışılıkla mücadele edecek şekilde, adaleti sağlayacak şekilde yeniden reforma tabi tutalım. Reforma tabi tutalım ki artık, vergi kaçağı en aza insin ve vergi kaçıranı da yakalayacak bir sistemi oluşturalım, vergi denetimini etkinleştirelim. Oysa görüyoruz, AKP İktidarı, işleyen bir sistemi, yani maliye müfettişleri, hesap uzmanları ve vergi kontrolörleri tarafından yapılmakta olan vergi denetimini de sıkıntıya sokacak bir düzenleme yapmak istiyor, bu kurulları ortadan kaldırmak istiyor. Oysa Türkiye’nin ihtiyacı, yürüyen sistemin takviye edilmesidir, bu kurulların daha etkin çalışmasının sağlanmasıdır ve bu kurulların sayısal olarak da takviye edilmesidir. Bunları yapmayıp bu kurulları daha alt düzeye indirgeyerek hiçbir noktaya gelemeyiz değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bu yasadaki işgalle ilgili konuyu biraz önce söyledim. Gerçekten, Türkiye garip bir ülkedir; herkesin, yapanın yanına kâr kaldığı bir ülkedir. Kaçak inşaat yaparsınız -nasıl olsa kimse yıkamaz- bir süre sonra bir imar affı çıkar, legal hâle gelir, ruhsatınızı alırsınız. Bir yeri işgal edersiniz, kimse sizi oradan çıkaramaz, hatta resmî hâle getirir. Öyle olunca, yasalara uymak, kurallara uymak, affedersiniz, biraz enayilik ve biraz aptallık hâline geliyor ve onun için, bu af, af benzeri düzenlemeler de sisteme uyanları, kanunlara uyanları cezalandırıyor.

Şimdi, bir mükellef düşünelim: Bir inceleme yapılmış. O inceleme sonunda fark bulunmuş. O, mevcut yasalara göre bu farkları da ödemiş. Bir başka mükellef düşünelim: İhtilafa götürmüş ve şimdi diyorsunuz ki: “Gel, on sekiz ay içinde sen öde.” Onun için, bizim vatandaşlarımız, dikkat ederseniz, vergisini son gün ödemek ister çünkü önce ödeyenin cezalandırıldığını hep görür. Bu düzenlemeler vatandaşı yasalara uymaktan, müeyyidelere uymaktan alıkoyuyor. Maliye Bakanımız Sayın Unakıtan 2003’te Vergi Barışı Yasası çıkarken “bu son” demişti, “Ben vergi aflarına karşıyım.” demişti ve “Elimden gelse, yetkim olsa vergi affı çıkarılamaz diye düzenlemeyi Anayasa’ya koyarım.” demişti. Ama aradan üç yıl, dört yıl geçince bir de bakıyoruz ki Sayın Bakan tekrar bir af benzeri düzenlemeyle karşı karşıya geliyor Meclisin huzuruna.

Şimdi, gene burada, bu yasada önemli bir düzenleme var: 2001 yılında bankalar için zorunlu olarak o günkü kriz ortamında bir enflasyon muhasebesi uygulaması çıkarıldı ve enflasyon muhasebesi uygulaması nedeniyle ortaya çıkan farklar zarar yazıldı. Şimdi, diyor ki Maliye: “Bu Kanun çıkmıştır ama benim haberim yoktu, onun için bu zarar yazılan meblağın yüzde 65’ini kabul edeyim ama yüzde 35’ini de kabul etmeyeyim.” Ee, şimdi, tabii, bu bankaların devletle ilişkisini, hükûmetle ilişkisini düşünürseniz diyebilirsiniz ki “Kabul etmesin.” Ama nasıl kabul etmesin? Banka her bakımdan iktidara muhtaç, hükûmete muhtaç, böyle bir düzenleme olunca da “Tamam” deniliyor ama o zaman Türkiye’de kanunlara olan güven sarsılıyor değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bu yasaya, bu yasa tasarısına biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak karşı olduğumuzu Plan ve Bütçe Komisyonunda da ifade ettik, burada da karşı olduğumuzu ifade ediyoruz. Biz, herkesin görevini zamanında yerine getirmesinden yanayız; biz, vergi kanunlarına herkesin uymasından yanayız ve biz, af ve af benzeri uygulamaların, görevini zamanında yapan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - …vergisini zamanında ödeyen mükellefleri cezalandırdığını düşünüyoruz ve o nedenlerle, bu yasa tasarısına karşı olduğumuzu ifade ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özyürek.

Sayın milletvekilleri, görüşülen kanun tasarısının tümü ve maddeleri üzerinde, toplam 17 milletvekilimizin, aynı anda Başkanlığa ulaştırılmış şahsı adına söz talepleri bulunmaktadır.

Şimdi, tasarının tümü üzerinde şahsı adına konuşacak milletvekillerinin konuşma sırasını belirlemek üzere kura çekeceğiz:

Van Milletvekili Gülşen Orhan, Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül, İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti tarafından, Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla, Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı çok acele bir şekilde, hatta telaşla Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşınmıştır.

Görüşülmek üzere gündeme alınan pek çok tasarı Plan ve Bütçe Komisyonunda gündemin gerisine itilerek, bu tasarı öncelikli olarak görüşülmüştür. Görüşmeler süresince AKP’nin telaşlı aceleciliği gözümüzden kaçmamıştır. Bu yasa tasarısının neden çok acele Meclisten geçmesi gerektiği konusunda yeterli izahat verilememiştir. Ülkenin yararına öncelikli olarak görüşülüp çıkartılması gereken pek çok kanun varken bu tasarı neden öncelik taşımaktadır? Memleketimize ve vatandaşlarımıza ne gibi faydalar getirmektedir? Bu yasadan kimler yararlanacaktır ve bu yasadan kaç kişi yararlanacaktır? Bu ve bazı önemli soruların cevabını vermeden kanunu acele bir şekilde çıkarmaya çalışmak, ister istemez bazı şüphe ve endişeleri de beraberinde getirmektedir.

Muhterem milletvekilleri, bildiğiniz üzere, aşırı sürat iyi değildir fakat bu kural sadece taşıt trafiği için değil, siyasette de geçerlidir. Kanun çıkarmakta da fazla sürat iyi değildir. Bilhassa, Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçen ve kamu vicdanını yakından ilgilendiren kanunlar için telaş ve aceleye gerek olmadığı gibi, acele etmenin bazı mahzurları da vardır.

Bundan önce çıkarılan sayısız af kanunları sonucunda görülmüştür ki, bu tarz düzenlemeler vergi kaçakçılığını ve kayıt dışılığı özendirmekte, sağlıklı bir vergi sisteminin oluşturulmasına engel teşkil etmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinden, bir çalışma döneminde çok sayıda kanunun, çok çabuk bir şekilde, alelacele çıkarılması marifet değildir ve çıkaranlara da paye vermez. Bir kanunun enine boyuna tartışılarak, aceleye getirilmeden, muhalefetin uyarı ve eleştirileri de dikkate alınarak çıkarılmasında büyük fayda vardır. Bu, sadece ülkeye değil, aynı zamanda iktidar partisine de fayda sağlar. Dolayısıyla vergi afları, vergisini doğru ve düzenli ödeyen mükellefler açısından bir ceza, vergisini doğru ve düzenli ödeyemeyen mükellefler açısından da ödül anlamı taşımaktadır. Daha açık bir ifadeyle, vergi afları mükellefler arasında eşitsizliğe sebep olmakta, mükellefleri sürekli yeni bir af beklentisi içerisine sokarak verginin düzenli şekilde ödenmesini sekteye uğratmaktadır.

Değerli milletvekilleri, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, milletimize defalarca duyurduğumuz üzere, ilkeli, tutarlı, samimi, kararlı, sorumlu, yapıcı, sorun çözücü, çözüm üretici bir muhalefet anlayışının gereklerini yerine getiriyoruz. Bu sebeple, Milliyetçi Hareket Partisi, doğru bildiğine sonuna kadar, hiçbir pazarlığa girişmeksizin evet demekte, yanlış bildiğine de kararlı bir biçimde, sonuna kadar hayır demektedir. Milliyetçi Hareket Partisi her vesileyle, başta Türkiye Büyük Millet Meclisi platformu olmak üzere, her alanda yapıcı eleştiri ve önerilerini yüce Meclise ve yüce Türk milletine sunmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olayların ve gündemin mahkûmu değildir, Milliyetçi Hareket Partisi olayların ve gündemin hâkimidir. Milliyetçi Hareket Partisi kendi politikalarını kararlı ve doğru bir şekilde uygulamaktadır.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısını da belirttiğim bu ilke ve politika çerçevesinde değerlendiriyoruz; yani, eğriye eğri, doğruya doğru diyoruz. Bu kanun tasarısı adalet, eşitlik, hak, hukuk kavramlarını bozmaktadır.

Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nı incelediğimizde ilk akla gelen konu ve cevabı aranması gereken soru, bu düzenlemeye neden gerek duyulduğudur. Gerekçeden, genel ifadeler dışında, açık ve somut bir bilgi edinmek mümkün değildir.

Bu tasarıyla, ihtilaflı alacakların bir an önce hazineye intikalini sağlamak ve yargı mercilerinin iş yükünü hafifletmek amacıyla mükelleflere ihtilaflı alacaklar için bir kez daha Vergi Usul Kanunu’nun uzlaşma hükümlerinden yararlanma fırsatı verileceği belirtilmekte, uzlaşma yolu ile alacakların tasfiye edilmesinin amaçlandığı ifade edilmektedir. Mükellef ile idare arasında doğan ihtilafları mükellefle ortak bir noktada uzlaşarak kamu vicdanı zedelenmeksizin sona erdirmek, kamu alacağını garanti altına almak ve yargı organları ile Gelir İdaresini yığılmış dosyalardan kurtarmak istendiği belirtilmektedir. Ancak, maddeleri incelediğimizde, bu düzenleme ile hükûmet  yetkilileri her ne kadar aksini iddia etse de vergi mükelleflerinin adalet duygusunu zedeleyen, devlete olan güveni sarsan yeni bir af uygulaması ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır.

Hükûmet yetkilileri bu tasarıyı sunarken bu düzenlemenin bir af getirmediğini sıklıkla vurgulamaya özen göstermişlerdir. Oysa bu tasarı, aftan daha adaletsiz ve haksız düzenlemeleri içermektedir.

Değerli milletvekilleri, affa uğramak için illa devletle davalık mı olmak lazımdır? Bilindiği üzere uzlaşma, mükellefin adına yazılan vergiyi  yargıya intikal etmeden önce, tahakkuk edecek vergi ve ceza hususunda vergi idaresi ile anlaşmak için başvurulabileceği idari bir çözüm yoludur. Uzlaşma, yapılmış olan bir vergi incelemesi ya da takdir sonucunda ya da idarece hesaplanan vergi ve cezaların, dava yoluna gidilmeden idare nezdinde görüşülerek verginin tahakkuk ettirilmesine imkân veren bir uygulamadır. Uzlaşma müessesesi mükellefin dava yoluna gitmeden önce kullanabileceği bir imkândır. Mükelleflerin uzlaşma müessesesinden yararlanmadan yargı mercilerinde dava açmaları da mümkündür. Uzlaşma yoluyla çözümlenemeyerek  davaya konu olmuş, yargı tarafından çözülmüş birçok ihtilaf söz konusudur. Yargıya intikal etmiş olmakla birlikte, henüz karara bağlanmamış ve kesinleşmemiş vergi ve cezalarıyla ilgili ihtilafların uzlaşma yoluyla çözümü için ikinci bir fırsat tanınmasına yönelik düzenleme eşitsizlik yaratmaktadır. Bu durum, devletle davalık olmamış, borcunu ödemiş ve uzlaşma yapmış mükellefler açısından bir haksızlık teşkil etmektedir. Uzlaşma yönteminin mükelleflere sağladığı bazı avantajlar bulunmaktadır. Uyuşmazlıkları yargıya götürülmeden, maliyetinin yüksekliği ve sonucun belirsizliği, gecikme zamlarının yüksekliği, mükellefleri uzlaşma müessesine yöneltmektedir.

Vergi uzlaşmasına ilişkin hükümler, Vergi Usul Kanunu’nun ek 1 ve takip eden maddelerinde düzenlenmiştir. Bu hükümlere göre, vergi kanunları hükümlerine yeterince nüfuz edememekten, yanılmaktan, vergi hataları ve yargı kararları ile idarenin ihtilaf konusu olayda görüş farklılığının olduğunun ileri sürülmesi durumunda uzlaşma yapılabilmektedir.

Uzlaşma yolunun kanunen kapandığı ve olayın yargıya intikal ettiği durumlarda yapılması gereken iş, yargı sürecini gerektiği şekilde takip etmek ve yargı kararını beklemektir.

Mahkeme dosyalarının yığılması ve ihtilaflı alacakların bir an önce hazineye intikalini sağlamak için mahkeme sürecini durdurmak, hak ve nefaset içinde iş gören bir idarenin ve hukuk devletinin gerekçesi ve uygulaması olmamalıdır. İyi bir idare, ihtilafların doğmaması için, mahkeme dosyalarının yığılmaması için tedbir uygular.

Bu tasarının olabildiğince adil ve eşit bir hâle getirilmesi ve kapsamının genişletilmesi, borçlarını hassasiyetle yerine getiren mükelleflere de ayrıca bir jest yapılması çok yerinde olacaktır.

Vergi sistemi adalet ve eşitlik prensibi üzerine oturtulamamış, etkin ve caydırıcı bir vergi denetim mekanizması kurulamamış ise, mevcut vergi sistemi ve vergi denetim mekanizması, vergisini dürüstçe ödeyen mükellefleri birtakım haksız uygulamalarla karşı karşıya bırakmakta ve onların mağduriyetlerine sebep olmaktadır.

Tasarının amacının bütün boyutlarıyla ortaya konulması ve mali saydamlığın sağlanması bakımından aşağıdaki soruların cevaplanması gerekmektedir.

İhtilaf konusu alacakların tahminî tutarı ne kadardır?

Yapılacak uzlaşmalar sonunda beklenen tahsilat tutarı ne kadardır?

2007 yılında açılan davaların sayısı nedir?

2007 yılında kaç dava sonuçlanmıştır?

Sonuçlanan bu davalardan kaçı mükellef lehine, kaçı idare lehine sonuçlanmıştır?

Vergi inceleme raporları üzerine yargıya intikal eden davaların toplam sayısı nedir?

2007 yılı içinde sonuçlanan davaların sayısı ile sonucu nedir?

Bu yasadan kimler yararlanacaktır?

Bütün bu sorulara net bir cevap verilmeden yasa süratle çıkarılmaya çalışılmaktadır. İşte, adil olmayan vergi sisteminin kalıcı bir şekilde düzeltilmesi yerine sistemden olumsuz yönde etkilenen mükelleflerin mağduriyetine geçici çözümler aranması durumunda -bu Hükûmetin de yaptığı gibi- her üç beş senede bir vergi afları gündeme gelecektir.

Çıkarılmak istenen bu kanun ile bazı grup ve kişilerin istifadesine yönelik yasa çıkarma çabalarının olduğu kamuoyunda yaygın bir kanaat hâline gelmiştir. Hükûmetler -vergi sisteminin adaletsizliğini- böyle kolaycı ve haksızlığı teşvik edici vergi aflarıyla değil, etkin bir gelir idaresi oluşturmak ve adaletli bir vergi sistemi kurmak ve kayıt dışılığı önlemek suretiyle kalıcı çözümler bulmak zorundadırlar.

Sahte fatura ve hileli defter düzenleyenler ile çift defter kullananlara ve kaçakçılık suçu işleyenlere dahi, tasarı getirildiğinde, neredeyse uzlaşma yolu açılmıştır. Komisyonda yapılan uyarılar ve verilen önergeler ile durum düzeltilmeye çalışılmış, ancak Vergi Usul Kanunu’nun ek 1 ve ek 11’inci maddesindeki parantez içi ifadede üçüncü fıkraya yapılan atıf aynı kaldığından bu konudaki endişelerimiz devam etmektedir.

Bu uygulamanın mahkemelerdeki yığılmayı azaltacağı, mahkemelerin yükünü hafifleteceği iddiası da gerçekçi değildir. Peki, bugün mahkemelerdeki dosyaları azalttık, yarın ne yapacağız? Yarın dosyalar yine yığılacak, ancak bu uygulama vatandaşların devletine olan güvenini olumsuz yönde etkileyecektir. Ayrıca Maliyeye karşı borcu kesinleşmiş olan ancak ödeme güçlüğü çeken borçlu mükellefler açısından da geniş bir düzenleme yapılmalıdır. Zira, dava aşamasında olan alacaklılar için davadan vazgeçilmesi karşılığında on sekiz aylık bir taksitlendirmeyle ödeme kolaylığı getirilmektedir. Aynı kolaylığın, borcu kesinleşmiş olan ancak ödeme güçlüğü çeken mükellefler açısından da getirilmesi eşitlik açısından uygun olacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının, sıkıntı içinde olan vatandaşları da dikkate alarak kapsamının genişletilmesinde fayda görüyoruz. AKP Hükûmeti eninde sonunda bu düzenlemeleri, borç yapılandırmalarını yapmak zorunda kalacak. Geliniz, muhalefet olarak biz de destek verelim. Böyle, neyi amaçladığı, kimleri gözettiği belli olmayan kanun tasarılarıyla karşımıza gelmeyin. Tüm vergi mükelleflerini, esnaf ve sanatkârları, tüm BAĞ-KUR ve sigortalıları, tüm çiftçileri, hatta tüm borçlu vatandaşların da durumunu gözetecek bir şekilde geniş kapsamlı bir düzenleme yapılsın.

22 Temmuz seçimlerine giderken, AKP’nin yanlış politikaları sonucunda gırtlağına kadar borçlanan vatandaşlar büyük sıkıntı içindedirler. Milliyetçi Hareket Partisi olarak yapılacak adil, eşit, hak ve nefasete uygun, vicdanları incitmeyecek geniş bir düzenlemeyi savunduğumuzu ifade ediyoruz.

Vatandaş zor durumda ve küskündür. Esnafımız ve çiftçimiz kan ağlıyor. AKP’nin yanlış politikaları yüzünden ekonomi iyi gitmiyor. 2007 yılında 130 bin iş yeri kapanmıştır. 2002 yılında 498 bin olan protestolu senet sayısı 2008 Ocak ayı itibarıyla 1 milyon 570 bine ulaşmıştır. 2002 yılında 743 bin olan karşılıksız çek sayısı 2008 Ocak ayı itibarıyla 1 milyon 397 bine ulaşmıştır. Protesto edilen senet tutarı 5,7 milyar YTL’ye ulaşmıştır.

Ticaret sicili verilerine göre, Türkiye’de kurulan ticaret unvanlı iş yeri sayısı bir önceki yıla göre yüzde 7,9 artarak 48.600’den 52.500’e yükselmiştir. Oysa geçen yıl kapanan şirket sayısı da bir önceki yıla göre yüzde 21 artarak 34.700 olmuştur. Ferdî kredi borcu ile kredi kartları borcunu ödeyememiş kişi sayısı, 2003 yılında 30 bin kişiyken bu sayı 2004’te 53 bine, 2005’te 136 bine, 2006’da 176 bine, 2007 yılında ise 290 bine yükselmiştir. 2007 yılı sonu itibarıyla, ferdî ve kredi kartı borcunu ödeyemeyen kişilerin toplam sayısı 687 bin kişiye ulaşmıştır. 2003’e göre 2007 yılındaki artış yüzde 856’dır.

Kredi, yani borç çeşitleri ve tutarlarına, vatandaşın borçluluk durumuna baktığımızda hazin bir manzarayla karşı karşıya kalıyoruz: Konut, taşıt ve diğer tüketici kredileri ile kredi kartları olmak üzere, toplam bireysel kredi borcu tutarı -toplamda- 2002 yılında 6,5 milyar iken, 8 Şubat 2008 tarihi itibarıyla 99,5 milyar YTL’ye yükselmiştir. 27 milyon kredi kartı sahibinin 12 milyonu, kredi kartı borçlarını ödeyemediği için veya taksitli alışverişler yüzünden bankalara yaklaşık 27 milyar YTL borçludur. 2 milyon 200 bin esnaf ve sanatkârımız ile çiftçimiz BAĞ-KUR’a 30 milyar YTL, 900 bine yakın iş yeri Sosyal Sigortalara 11 milyar YTL borçlu bulunmaktadır. Vatandaşın vergi borçlarının toplamı yaklaşık 17 milyar YTL’yi bulmaktadır. 1 milyon 200 bin öğrenci, öğrenim kredisi nedeniyle devlete; 2 milyon abone, telefon borcu nedeniyle Türk Telekom’a borçludur. Hazinenin iç borcu 217 milyar doları, kamu ve özel sektörün dış borcu 237 milyar doları bulmuştur.

Merkez Bankası ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu verilerine göre, bankaların 32 milyon 326 bin borçlusu bulunmaktadır. Bankaların bu müşterilerden toplam alacağı 261 milyar YTL’yi bulmaktadır. Türkiye’de 17 milyon aile bulunduğu dikkate alındığında, ailelerin yaklaşık yüzde 45’inin bankalara borçlu olduğu anlaşılmaktadır. Esnafın yüzde 60’ı, çiftçinin yüzde 65’i borçludur.

Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre, 1 milyon 417 bin bağımsız çalışan ve esnaf, sanatkârın BAĞ-KUR’a toplam 23 milyar YTL borcu bulunmaktadır. BAĞ-KUR üyesi 734 bin çiftçinin 6,7 milyar YTL prim borcu bulunmaktadır. Elektrik, su, telefon gibi nedenlerle bu hizmetleri temin eden kurumlara da önemli ölçüde borcu bulunmaktadır. Vatandaşların, TEDAŞ’a 1,3 milyar YTL, tarımsal sulama abonelerinin 1,4 milyar YTL, ticarethanelerin 817 milyon YTL elektrik borcu görünmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkenin borç tablosu belirttiğimiz şekilde vahimdir. AKP Hükûmeti “Borçlanırken bana mı sordunuz?” diyebilir. Evet, size sormadılar ama size güvendiler. Borçlanırken sormuyorlar ama siz borçlandırmayı teşvik ediyorsunuz. “Borç yiğidin kamçısıdır.”, “Borçlar bizim için leblebi, çekirdek.” diyerek, borçlanma âdeta kutsanmıştır.

Hükûmet, çiftçiyi, esnafı, memuru, işçiyi ve sanayiciyi bırakmış, bankaları zengin etmekle meşguldür. Bankaların yarısı da yabancıların elindedir. Memleket işi gücü bıraktı, yabancılara çalışmaya başladı. AKP Hükûmeti bu ülkeyi nereye götürüyor, farkında mısınız? Demek ki ekonomi iyi gitmiyor, bu yüzden devlet ile vatandaş arasında davalar da artmıştır.

Değerli milletvekilleri, karşımızda, gırtlağına kadar borca batmış bir millet var. Geliniz, bu borçlu milleti rahatlatalım. Çözüm, vatandaşı, borcunu, vergisini ödeyebilir hâle getirmektir.

Bu arada, yıllardır vergi borçlarını, SSK, BAĞ-KUR primlerini, tarım kredi borçlarını, esnaf kefalet borçlarını hiç aksatmadan ödeyen vatandaşlarımıza, mükelleflerimize de devlet olarak bir jest yapalım, şükran ve teşekkür düşüncelerimizi bir kanunla ifade edelim. Vatandaşlık ödevlerini ve borçlarını zamanında ve düzenli bir şekilde yerine getiren vatandaşlarımızın da ödemeler sırasında sağlanacak kolaylıklarla ve gerekirse vergi matrahlarında yapılacak indirimlerle ödüllendirmeleri gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu tasarıyı bir an önce çıkarma gayretlerinden de anlıyoruz ki, Hükûmet, aynı zamanda nakit sıkıntısı çekmektedir. Belirtmek isteriz ki, nakit sıkıntısını çözmenin yolu af düzenlemeleri değildir. Gelir ve nakit sorununu çözmenin yolu, kayıt dışı ekonomiyi önlemekten ve adil bir vergi sisteminden, üreten bir ekonomiden geçmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıda ecri misil alacakları kesinleştiği hâlde uzlaşma konusu yapılmakta, hatta, hazine arazilerini işgal edenlerle uzlaşıldıktan, borçlarında belirsiz miktarda indirim yapıldıktan sonra, işgal edilen yerler pazarlıkla işgalcilerine kiraya verilecektir. Yani, işgalci, üstüne bir de ödüllendirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, kanun tasarısının gerekçesinde “Kesinleşmiş alacakları uzlaşma konusu yapıyoruz.” deniliyor. Ancak, bilindiği üzere, ecri misil alacakları kesinleşmiştir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Gültan Kışanak.

Buyurun Sayın Kışanak. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı konusunda partimiz Demokratik Toplum Partisi adına grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Vergi konusu çok önemli bir konudur. Çünkü, bir ülkede adaleti sağlamanın yolu, aslında sağlıklı, doğru, adil bir vergi sistemi oluşturmak, bunları zamanında tahsil etmek ve bunları doğru yerde kullanmakla ilgilidir. Eğer bir devlet sosyal devlet olma iddiasındaysa, öncelikle vergi yükünü yurttaşları arasında paylaştırırken adil olmak ve bu yükü tahsil ederken kayırmacı olmamak, eşit davranmak ve bu vergiyle elde ettiği gelirleri de yine yurttaşlarının yararına kullanırken eşit davranmak zorundadır. Yani bir ülkede adaleti inşa etmenin en temel araçlarından biri vergi sistemidir.

Şimdi, bu açıdan baktığımızda, bizdeki vergi sistemi nasıl işliyor biraz bunu sorgulamak lazım. Devlet vergiyi alırken kimden, ne kadar alıyor ve vergiyi harcarken kime, ne kadar harcıyor? Topladığı vergileri harcarken kime ne kadar harcıyor? Bütün bunların gerçekten sorgulanması ve bütün şeffaflığıyla, bütün saydamlığıyla, bütün hesap verilebilirliğiyle bu Meclisin gündemine getirilmesi gerekir. Oysa bugün önümüzde bir yasa var; biz bu yasadan kimlerin, nasıl yararlanacağını, ne gibi sonuçlar doğuracağını bilmiyoruz.

Anayasa’mızın 73’üncü maddesinde “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.” der. Buradaki en önemli vurgu “Mali güç” vurgusudur. Bizdeki vergi sistemi, gerçekten bireylerin, işletmelerin, teşebbüslerin mali gücünü hesaplayarak ve bunun gereklerini yerine getirerek bir sisteme sahip miyiz? Bunun gerçekten sorgulanması gerekiyor.

Mali gücüne göre kriterini ihlal etmeye bir başlarsak ve bu konuda adil davranmazsak vergi sistemimiz, ülkede adaleti sağlamak değil, adaletsizliği derinleştirmenin bir aracı hâline gelebilir ve nitekim, bugün yaşadığımız sorun da budur. Özellikle 1980’li yıllardan itibaren uygulanan vergi sistemi giderek “gücüne göre” ilkesini ihlal eder bir noktaya gelmiştir.

Önümüzde bir tablo var: Türkiye’de 1980 yılında dolaylı vergiler 37, dolaysız vergiler 63. Bu oran her yıl giderek tersine işlemiş ve 2005 tarihinde dolaylı vergiler 73, dolaysız vergiler 27’ye düşmüştür. Bu bize neyi gösteriyor? Bu bize, sermayenin daha az vergi ödediğini, vatandaşın harcama yaparken daha çok vergi ödediğini gösteriyor. Bir sistemi zaten böyle kurduğunuzda, dolaylı vergilerin yükünü artırıp dolaysız vergilerin yükünü azalttığınızda zaten adaletsizliğe ilk adımı atmış oluyorsunuz.

Sadece bununla da sınırlı değil bizim vergi sistemimizdeki sıkıntı. Bir diğer en önemli sıkıntı, kayıt altındaki çalışanlardan -sürekli verilen bir örnek gibi- kümesteki kazı yolar misali, sürekli, vergiler, primler kesilmekte ve bunun oranı her geçen gün artırılmakta, yaygınlaştırılmakta. Oysa eğer biz adaletli bir vergi sistemi getirmek istiyorsak en öncelikli yapmamız gereken şeylerden biri de kayıt dışı ekonomiyle mücadele etmektir. Kayıt dışı ekonominin bugün vardığı boyutlar, aslında bugün bizim burada çıkaracağımız yasa nedeniyle tahsil edeceğimiz kamu alacaklarından kat kat fazladır. Bunun rakamlarını sanırım Hükûmet  yetkilileri, bakanlarımız çok daha iyi biliyorlar. Çünkü bu yasanın iki temel gerekçesi var. Birisi, bizim kamu alacaklarımız var, bunlar mahkemeye kalırsa senelerce uzayacak ama bizim acilen paraya ihtiyacımız var, kısa yoldan uzlaşma formülleri bulalım, bu parayı bir an önce hazineye kazandıralım yaklaşımı. İkincisi de mahkemelerin iş yükünü azaltma iddiası. Şimdi bu iddialar aslında bir parça gerçeklik taşısa bile, adaletli bir vergi sistemini hedeflemek kadar daha kârlı bir iş değil, kayıt dışıyla mücadele etmek kadar daha kârlı bir iş değil. Eğer biz kamunun alacaklarını düşünüyorsak, kamunun yararını düşünüyorsak ve bugün hazinenin içinde bulunduğu ekonomik kaynak ihtiyacını göz önünde bulunduruyorsak, neden öncelikle kayıt dışıyla mücadele etmiyoruz? Ki, kayıt dışı sadece çalışanlarla da sınırlı değil. Biz biliyoruz ki kayıt dışı sektördeki işletmelerin büyük bir kısmı tamamen kayıt dışıdır. Sadece 50 işçi çalıştırıyorsa 5’ini kayıtlı göstermek değildir. Bu işletmelerin büyük bir kısmının vergi levhaları yoktur. Böyle bir işletmenin var olup olmadığı dahi bilinmemektedir. Hiçbir vergilerini ödememektedirler. Bu konuda bütçe görüşmeleri sırasında da aslında çok ayrıntılı açıklamalar oldu, değerlendirmeler yapıldı, ama ne yazık ki Hükûmet, böyle bir çalışma programı önümüze getirmek yerine, var olan vergi borçlarını, ihtilaflı borçları kısa yoldan tahsil edeceği bir formülle önümüze geldi.

Bütün devletler, devletin gelirinin azalmasından bireyin adalet duygusunun zedelenmesine kadar pek çok olumsuz etkisi olan vergi uyumsuzluğu ile mücadele ederler. Oysa bizde, sık sık çıkartılan aflarla, vergi uyumsuzluğuyla mücadele etmek yerine, vergi uyumsuzluğu teşvik edilir hâle gelmektedir. Nedir vergi uyumsuzluğu? Vergi mükelleflerinin mevcut yasalara göre ödemesi gereken vergiyi zamanında bildirmesi ve zamanında ödemesidir, ama, bizde o kadar sık vergi affı ya da benzeri örtülü vergi afları uygulamaları gündeme gelmektedir ki, bu uygulamalar vergi uyumunu giderek ciddi derecede zedeler noktaya gelmiştir. Çünkü insanlar artık önlerini göremez durumdadır. “Ben bugün bu vergimi ödeyeceğim, ama yarın vergisini ödemeyenlere af çıkacak. Ben, o zaman, şimdi, vergi borcumu ödemeyeyim, bunu başka bir ihtiyacım için kullanayım.” diye düşünmeyi tercih edeceklerdir; bu, doğal, insani bir reflekstir. Sizin kanun yapıcılar olarak, uygulayıcılar olarak ortaya koyduğunuz performans ve yaklaşım toplumu tabii ki yönlendirecektir. Bu, vergi mükellefleri açısından da böyledir.

Ayrıca, vergisini zamanında ve ödemesi gereken miktarda ödeyen kişiler, bunu hem zamanında ödemeyen hem de ödemesi gereken miktardan daha azını ödeyen, vergi afları nedeniyle önüne böyle bir yol açılan kişileri gördükçe kendilerini eşitsiz bir konumda hissetmekte, bu adaletsizliği eleştirmekle birlikte insanın tabiatı gereği dönüp kendisi de bu eşitsizliğe bir şekilde dâhil olma yolunu tercih etmektedir.

Bir önceki AKP Hükûmeti daha 2003 yılında “Vergi Barışı” adı altında bir yasayı bu Meclisten geçirdi ve uygulamaya koydu. Oldukça kapsamlı bir yasaydı. Hem uzlaşma aşamasında olanları hem mahkeme aşamasında olanları hem kesinleşmiş olanları hem de henüz kesinleşmemiş olanları da kapsayan oldukça kapsamlı, geniş bir yasaydı. Yani bugünkü yasayla önümüze getirilen ihtilaflı kamu alacakları da 2003 yılında çıkartılan Vergi Barışı Yasası kapsamında zaten ödeme kolaylığı getirilmiş, önleri bu anlamda açılmıştı. Aradan dört yıl geçti, bu dört yıl içerisinde yeniden ihtilaflı konular çıktı. Neden bu kadar kısa sürede yeniden ihtilaflı konular çıkıyor ve kamu alacakları tahsil edilme konusunda bu kadar sıkıntılar yaşanıyor? Bunun nedeni, işte, hükûmetlerin vergi politikalarıdır, uygulamalarıdır, kestirmeci yaklaşımlarıdır, kısa yoldan hazine gelirini artırayım derken kendi önüne yeni engeller çıkarmasıdır. Vergi afları aracılığıyla elde edilecek kısa dönemli gelirler, vergi adaletinde, vergi uyumunda, buna bağlı olarak vergi gelirlerinde ve bir bütün olarak toplum düzenini sağlamaya yönelik olan yasa ve düzenlemelere karşı beslenen saygıda ciddi bir azalma meydana getirecektir. Kısacası, uzun dönemli maliyetleri kısa dönemli kârlarından, faydalarından daha büyük olacaktır.

Bu nedenle, biz öncelikle şunu tercih ederiz: Gerçekten bu ülkede adaletin sağlanmasına dair bir yaklaşımımız varsa öncelikli olarak, vergi sistemimizi, bütünen hem yasalar düzeyinde hem uygulamalar düzeyinde masaya yatırma ihtiyacı vardır. Kimden ne kadar vergi alıyoruz, gerçekten Anayasa’nın öngördüğü gibi bu kişiler bu vergiyi ödeme gücüne sahipler mi? Öncelikle bunun sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz.

Bu tür yasalar çıkarken her zaman popülist bir tarafı vardır, hep şunun arkasına sığınılır: Küçük esnaf var, orta ve küçük işletmeler var; bunların yaşayabilmesi için, piyasada kalabilmesi için, ekonomik çarklarının dönebilmesi için zaman zaman onlara destek çıkmak gerekir; vergi borçları altında eziliyorlar, ödeyemiyorlar, bunlara kolaylık sağlamak gerekir gibi popülist bir yaklaşım ve söylem her zaman kullanılır. Ama, biz, her vergi affından ya da örtülü vergi aflarından sonra uygulamaya baktığımızda, aslında oran olarak, yekûn olarak çok büyük bir kısmının büyük sermaye kesimine ait olduğunu ve bunun da giderek adaletsizliği derinleştiren bir yaklaşım ortaya çıkardığını görüyoruz.

Biz, buradan, bu konuda iki şey öneriyoruz: Birincisi, bunu popülist bir söylem olmaktan çıkartmak için, o zaman, gerçekten zamanında vergisini beyan eden ama uzlaşma yolunu kabul eden, ama bunu ödeyemeyen, bunun güçlüğünü çeken esnafların, küçük işletmecilerin de bu kapsamda vergi borçlarının taksitlendirilmesi ve bir ödeme kolaylığının getirilmesini bu maddeye, bu yasa hükmüne ekleyelim ve ikincisi, şeffaflık ve saydamlık adına, gerçekten vergi uyumunun bozulmaması adına, bu yasadan yararlanacak olanların, belli bir limitin üstünde olanların… Çünkü bunu söylediğiniz zaman şöyle bir şey gelecek: Binlerce mükellef yararlanacak, bunu nasıl açıklayalım? Burada bir üst limit getirelim, belli bir üst limitin üzerinde bu yasadan yararlananları kamuoyuna açıklayalım, deklare edelim. Hatta -bugün ihtilaflı olan konular biliniyor, Hükûmetin elinde bunların olduğunu biliyoruz- burada belli bir limitin üzerindeki ihtilaflı davaları, kimlere ait olduklarını ve miktarlarının ne kadar olduğunu bu Meclise getirip sunsunlar. Biz de o zaman, gerçekten kamu yararı mı gözetiyoruz, gerçekten vergi yoluyla adaleti mi sağlamaya çalışıyoruz, yoksa birilerini mi kayırmak için bu tür gerekçelerin arkasına sığınılıyor, bunu görmüş olacağız.

Bu yasada önümüze getirilen maddelerden birisi de kamuya ait taşınmazların işgal edilmesiyle ilgili. Bu ülkede çok büyük üniversitelerin kamu arazilerini işgal ederek kurulduğunu, senelerce özel yasalar çıkartılarak bunların yıkılmasının engellendiğini, hatta bazı kamu arazilerinin hükûmet ve devlet makamlarında önemli görevler almış kişilerin yakınları tarafından işgal edildiğini hepimiz biliyoruz. Şimdi bu yasayla, kamu arazilerini işgal edenlere ödeme yükümlülüğü getirilen ecri misillerini de ödememe cüretini gösteren… Hem kamu arazisini, kamu taşınmazını işgal edeceksin hem yasalar gereği ödemen gereken ecri misli ödemeyeceksin hem de bugün burada görüşülen yasayla sana çifte avantaj sağlanacak. Sağlanan avantajlardan birisi, şimdiye kadar yasalarımızda olmadığı hâlde, ecri misil cezalarının bir tahkikat komisyonu kurularak yeniden uzlaşma, pazarlık masasına yatırılması ve takdir edilen miktarın taksitlendirilerek ödenmesi, bu da yetmiyormuş gibi bu işgale yasal bir kılıf hazırlamak için bu işgalcileri kiracı durumuna getirmek.

Bunlar, gerçekten, bu ülkede hak, adalet duygusunu ciddi derecede zedeleyen yaklaşımlar. Bu konuda da, biraz önce ihtilaflı vergi borçlarında önerdiğimiz gibi, şunu öneriyoruz: Belli bir miktarın üzerindeki kamu taşınmazlarını kimler işgal etmiştir, kaç yılından beri işgal altındadır, şimdiye kadar bunlardan ne kadar ecri misil alınmıştır, ne zamandan beri ecri misillerini ödemiyorlar ve bu yasa çıkarsa onlar, bu işgalciler nasıl yasal kiracı durumuna düşecekler? Bütün bunların şeffaflıkla ve açıklıkla bu Mecliste tartışılması gerekiyor.

Bunları önümüze getirmeden, kimlerin nasıl yararlanacağını bilmeden, burada, demokrasiyi parmak demokrasisine çevirerek yasaları geçirmenin hiç kimseye bir faydası yok. Öncelikle kamu vicdanını, kamudaki adalet duygusunu dikkate alan bir yaklaşım içerisinde olmak zorundayız.

Bu nedenle, esnaflarımızın, çiftçilerimizin, küçük işletmecilerimizin, senelerdir yaratılan ekonomik sıkıntılar altında nasıl ezildiklerini, nasıl zorlandıklarını biliyoruz, bunları yok saymıyoruz. Ama, bunlara dair popülist bir söylem söyleyip, aslında vurguncuların ödüllendirilmesine de izin vermek istemiyoruz.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyor, konuşmamı burada bitiriyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kışanak.

Şimdi söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli’de.

Buyurun Sayın Canikli. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan 109 sıra sayılı  Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar,  düzenleme, esas itibarıyla daha önce Vergi Usul Kanunu’nda belirtilen “uzlaşma” müessesesinden faydalanma imkânı olan, ancak bu imkânı kullanan, fakat uzlaşma sağlayamayan ya da bu imkânı kullanmadan doğrudan ihtilaf yaratan mükelleflere yeni bir uzlaşma imkânı sağlamayı amaçlayan bir tasarıdır, amaç sadece budur. Bu yönüyle ve biraz sonra ayrıntılı olarak açıklayacağım nedenlerle getirilen tasarı, hiçbir hükmüyle bir af niteliğinde değildir. Hiç kimseyi affetmemektedir, kesinleşmiş herhangi bir vergi borcuna müteallik olarak bir indirim ya da af olarak nitelendirilebilecek herhangi bir düzenleme içermemektedir.

Tabii, aşağı yukarı tüm konuşmacıların, getirilen düzenlemeleri af ya da affa benzer düzenlemeler olarak nitelendirmesini gerçekten üzüntüyle dinledim. Çünkü konuştuğumuz, tartıştığımız konu teknik bir konu. Ya af kapsamındadır ya aftır özelliği, niteliği itibarıyla ya da değildir. Muğlak, yorumu gerektiren bir husus, bir düzenleme içermemektedir.

Şimdi, tabii, af açısından, Anayasa’mızın 87’nci maddesinde belirtilen anlamda bir af söz konusu, tartışma konusu olabilir; ayrıca kesinleşmiş bir kamu alacağında indirim yapılması, bir kolaylık getirilmesi ya da ödeme şartlarında bir iyileştirme yapılması hâlinde böyle bir durumdan bahsedilebilir. Bu açıdan bakıldığında, tasarının 1’inci maddesiyle getirilen yeni uzlaşma imkânı herhangi bir kesinleşmiş vergi alacağında, kamu alacağında bir indirim öngörmediği için af niteliğini taşımamaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu konunun çok daha net olarak anlaşılabilmesi için uzlaşma müessesesinin biraz detaylandırılması gerekir. Uzlaşma müessesesi vergi mevzuatımıza 1963 yılında girmiştir ve o tarihten beri de uygulanmaktadır. Yani biraz önce bazı konuşmacıların işte “Takdir yetkisi çok fazladır uzlaşma komisyonlarına verilen, orada ayrıcalıklı işlemler yapılabilir.” gibi eleştirileri, 1963 yılından beri -aşağı yukarı elli yıldan beri- uygulanan bu sistemin geçmiş yılların tümü için de geçerlidir. Bu eleştiri haklıysa, bu eleştiri doğruysa 1963 yılından beri bütün uygulamalar için bu eleştirilerin yapılması gerekir. Bir başka ifadeyle yapılan bu eleştiri tümünü kapsar. Yani 1963 yılından bugüne kadar uzlaşma konusu edilen bütün kararları ve uzlaşma komisyonlarının bugüne kadar yaptığı tüm işlemleri kapsamaktadır. Önce bunun altının çizilmesi gerekir. Yani uzlaşma müessesesi AK Parti döneminde uygulamaya geçen bir müessese değildir, 1963 yılından beri uygulanmaktadır.

Ve yine daha iyi anlaşılması için uzlaşmadan kimlerin faydalandığının ortaya konulması gerekir değerli arkadaşlar. Yapılan konuşmalardan sanki vergi kaçıran mükellefler, kasıtlı olarak vergi ziyaına sebebiyet veren mükellefler bu uzlaşma müessesesinden faydalanıyor gibi bir intiba oluşabilir. Bu doğru değildir değerli arkadaşlar.

1963 yılından beri uygulanan uzlaşma müessesinden kimler faydalanıyor, önce onu ortaya koymamız gerekir.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Koyalım.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bir: Vergi mevzuatına yeterince nüfuz edemeyen ve bu nedenle vergi ziyaına sebebiyet veren mükellefler. Vergi mevzuatı çok karışıktır, hatta, zaman zaman, uzmanlar arasında bile ihtilaflar çıkar. Dolayısıyla, gerçekten hiçbir art niyeti olmadığı hâlde, vergi mevzuatının karmaşıklığı nedeniyle vergi mevzuatına yeterince nüfuz edememekten dolayı vergi ziyaına sebebiyet verebilir mükellefler. Bunlar girer.

İki: Vergi Usul Kanunu’nun 369‘uncu maddesinde belirtilen yanılma kavramına giren mükellefler bu kapsama girer. Yani, idare tarafından yanıltılmış, idare tarafından herhangi bir vergi mevzuatının uygulanması konusunda yanlış bilgilendirilmiş ve bu nedenle vergi ziyaına sebebiyet vermiş bir mükellef bundan faydalanabilir. Tadadı olarak sadece bunlar faydalanabilir.

Üç: Vergi Usul Kanunu’nun 106 ve müteakip maddelerinde belirtilen vergi hatalarından bir tanesiyle karşı karşıya kaldığını iddia eden mükellefler bundan faydalanır. Nedir onlar? Verginin konusunda hata yapılmış. Aslında verginin konusuna girmediği hâlde, vergi dairesi tarafından ya da inceleme elemanları tarafından yazılan raporlarla vergi ziyaı olduğu iddia edilmiş bir durum söz konusuysa ya da vergilendirme döneminde bir hata yapılmışsa, buna benzer nedenlerle bir hata söz konusuysa, bunlar uzlaşma kapsamına girer. Bunların dışında, başka şekilde ortaya çıkan vergi ziyaı uzlaşma kapsamına girmez.

Bunların ortak özelliği nedir? Hiçbirisinde bir art niyet, bir kasıt söz konusu değildir. Kasıtlı olarak vergi ziyaına sebebiyet veren fiiller nedeniyle ortaya çıkan bir vergi ziyaı ve bir ceza söz konusuysa, bunlar uzlaşma kapsamında değildir ve bu tasarı kapsamında da değildir değerli arkadaşlar.

Dolayısıyla, hesap hilesi yapan, muhasebe hatası yapan, sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge -biz buna “naylon belge” diyoruz- naylon belge düzenleyen, naylon belge alan, naylon belge veren ya da buna benzer sebeplerle defter belgelerini tahrif eden, kanuni defter belgelerini gizleyen mükelleflerin bu fiilleri nedeniyle bir vergi ziyaı ortaya çıkmışsa, bunlar, hem uzlaşma kapsamına girmez hem de bu kanunun kapsamına girmez değerli arkadaşlar. Bir af değildir. Bir vergi kaçağının ortadan kaldırılması değildir. Kasıtlı hata yapan mükelleflerin bu fiillerinin ortadan kaldırılması değildir, buna imkân sağlayan bir düzenleme değildir. Bunları herkesin çok iyi bilmesi gerekiyor.

Aslında, ben biliyorum, bazı konuşmacı arkadaşlarımız bunları biliyorlar. Belki bazı arkadaşlarımız yeterince nüfuz edemeyebilirler, onlara bir şey demiyorum, ancak, bildiği hâlde, bu konulara teknik olarak vâkıf olduğu hâlde, bu arkadaşlarımızın, bu gerçekleri buralarda ifade etmemelerini de gerçekten teessüfle karşılıyorum. Çünkü, yapılan, sadece, ihtilaflı olup kesinleşmemiş, kesinleştiği zaman, esas itibarıyla kesinleşmiş bir kamu alacağına indirim ya da ödeme kolaylığı gibi bir imkân sağlıyorsanız bu konu tartışılabilir.

Konu gelmişken, bu çerçevede, Cumhuriyet Halk Partisinin değerli konuşmacısının konuşmasında beyan ettiği husus gerçekleşirse, esas çelişki o zaman ortaya çıkar. Sayın Özyürek diyor ki: “Uzlaşmasını gerçekleştirmiş, uzlaşma tutanağını imzalamış, ancak henüz vergisini ödememiş olan mükelleflere de bu kolaylığı sağlayalım.”

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Evet.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – İlk bakışta, hakikaten, bir haksızlığın giderilmesi gibi bir talep gibi gözüküyor. Ancak, çok önemli bir ayrıntı var. Nedir? Sayın Özyürek’in belirttiği alacak kesinleşmiştir. Kesinleşmiş bir alacaktır.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ama ödenmemiş.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Kesinleşmiştir. Uzlaşma tutanağını imzaladığı anda, biliyorsunuz Sayın Özyürek, o alacak kesinleşmiştir, kesinleşmiş kamu alacağı tanımına girer. O zaman ben hemen şunu sorarım: Burada, hiçbir şekilde kesinleşmiş kamu alacağına bir imkân sağlamamaktadır. İhtilaflı, kesinleşmemiş, henüz kamunun alacağı olup olmayacağı belli olmayan bir alacak için bu düzenleme yapılmaktadır. Ama sizin dediğiniz öneri, hem yaptığınız veya eleştirilerin mantığına aykırı bir düzenleme içermektedir, bir çelişki içermektedir. Neden? Çünkü, onu yaptığınız takdirde, beyan eden, vergisini zamanında ödeyemeyen, şu veya bu nedenle, haklı nedenler de olabilir, tüm mükelleflerin kapsama alınması gerekir. Çünkü onların ortak özelliği, artık, kesinleşmiş kamu alacağıdır.

Yine, keza, biraz önce DTP adına konuşan çok değerli Sayın Milletvekilimizin de belirttiği öneri gerçekleştirilirse, esas itibarıyla, mükellefiyetle ilgili ödevlerini zamanında yerine getiren, vergi borcunu zamanında ödeyen mükellefe haksızlık etmiş oluruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Şimdi etmiyor muyuz?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Etmiyoruz, çünkü kesinlikle bu, kesinleşmemiş ihtilaflı vergi alacaklarını kapsıyor. 1’inci maddeyi konuşuyorum, 2’nci maddeye geleceğim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ecri misil kesin değil mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ecri misile de geleceğim.

Çok net, tartışmasız bir şekilde hiç kimse çıkıp burada 1’inci madde kapsamına giren alacakların kesinleşmiş kamu alacağı olduğunu iddia edemez.

Peki, neden getiriyoruz değerli arkadaşlar? Niye üçüncü bir imkân sağlıyoruz? Tarhiyat öncesi uzlaşma imkânı var, tarhiyat sonrası uzlaşma imkânı var, neden üçüncü bir imkân sağlıyoruz?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Asıl konu bu.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Esas konu bu.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Şimdi, bakın, şu an itibarıyla bu şekilde kapsam içerisinde bu tasarının 1’inci maddesinin hedefi olabilecek 70 bin tane dosya mevcuttur, 70 bin tane ihtilaflı dosya mevcuttur ve bunların çok önemli bir bölümü de -mükellefler açısından söylüyorum- kendisine haksız rapor yazıldığını düşünen mükellefler.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Uzlaşsaydı.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Neden? Çünkü, inceleme raporları yazıldıktan sonra mükelleflerin yüzde 80’i uzlaşmayı seçer, uzlaşma yoluyla o ihtilaf giderilir ve uzlaşma sonucunda ortaya çıkan vergisini öder. Yargıya gidenlerin çok büyük çoğunluğu, haklı olduğunu düşünen, vergi idaresinin ya da inceleme elemanının kendisine haksızlık yaptığını düşünen mükelleflerdir. Yani yargıda kazanacağına inanan, kendine güvenen mükellefler -tabii istisnaları olabilir bunun, ben genel konuşuyorum- bu tür mükellefler yargıya gider, ihtilaf yaratır. Aksi hâlde kendisinin, vergi mevzuatı karşısında yazılan raporda belirtilen hususlar açısından vergi mevzuatı karşısında zayıf konumda olduğunu, kısmen de olsa zayıf konumda olduğunu düşünen mükelleflerin hemen hemen tamamına yakını yargıya gitmez, ihtilaf yaratmaz ve uzlaşma müessesesinin imkânlarını kullanarak bu meseleyi halleder, bitirir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Uzlaşırlar sonra, öyle mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Uzlaşırlar normal şartlar altında. Yani şu anda 1963 yılından beri uygulanan sistem çerçevesinde, bununla alakası yok, genel olarak söylüyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Demek ki onun lehinde uzlaşırlar, müracaat edenin lehinde,  öyle mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -  Şimdi, şu andaki ihtilaflı dosyaların büyük çoğunluğunda en azından istatistiki olarak söyleyebiliriz: Geçmiş dönemlere baktığınız zaman, genelde idarenin kaybettiği dosyalar, yani mükelleflerin hakikaten kendilerine güvenip raporlarda, inceleme raporlarında belirtilen hususlar açısından zayıf gördükleri, kendi açılarından güçlü gördükleri dosyaları götürüyorlar. Genelde bu dosyalardır. Orada da oran çok yüksektir, yani idarenin kaybettiği oran çok yüksektir.

Esas mesele şu: Mükellefler bu amaçla yargıya gidiyorlar. Hepsi iyi niyetli mükellefler, yani kasıtlı olarak vergi kaçıran mükellefler değil. Onlar kesinlikle kapsama girmiyor. İyi niyetli, yanlış yorumlamaktan ya da vergi dairesinin yaptığı hata nedeniyle, inceleme raporlarındaki hatalar nedeniyle yargıya gitmiş olan mükellefler yargısal işlemlerin uzaması nedeniyle sıkıntı içerisindeler; bunu kendileri ifade ediyorlar, her yerde ifade ediyorlar, bunu sizler de biliyorsunuz; bir yıl, iki yıl, üç yıl, beş yıl, on yıl hatta zaman zaman. Dolayısıyla, ihtilaflı olmaktan da kurtulmak istiyorlar. İhtilaflı mükellef konumundan, görüntüsünden de kurtulmak istiyorlar. Bu şekilde bir hayli mükellef var ve bunlar da kendilerine bu imkânın sağlanmasını istiyorlar. Şimdi bazı arkadaşlar diyorlar ki: “Efendim, uzlaşma komisyonları bunları suistimal edebilir.”

Değerli arkadaşlar, bu sistemi yeni getirmiyoruz, 1963 yılından beri uygulanıyor. Ve diyorlar ki -yine aynı çelişkiyi içeriyor-: “Efendim, genel bir oran koyalım, genel bir sınırlama koyalım, diyelim ki: ‘Yüzde 50’sinden fazlasını uzlaşma komisyonları indiremez.’ Ya da buna benzer birtakım sınırlandırmalar koyalım.” Kusura bakmayın ama, bu arkadaşlarımızın bu önerilerin yeterince teknik detayına vâkıf olamadıklarının işaretidir.

Şimdi, bakın, uzlaşma komisyonunun önüne bir dosya geliyor. Mükellefin iddiası ne? Mükellefin iddiası şu: “Söz konusu olay, vergiyi doğuran olay, vergi inceleme raporunda belirtilen vergiyi doğuran olay aslında vergiden muaftır.” Böyle bir iddiası var. Uzlaşma komisyonunun önüne geldi bu dosya. Vergi cezası alınmış ve vergi zıyaı olduğu idare tarafından iddia edilmiş, rapor yazılmış, ihtilaf yaratılmış ve bu çerçevede mükellef uzlaşma komisyonunun önüne geldi. Hakikaten, uzlaşma komisyonu baktı ki, gerçekten, vergiden muaf olan, bir vergiyi doğuran olay için, daha doğrusu, vergiyi doğuran olay olmadığı hâlde idare tarafından bir vergi alınmış, bunu uzlaşma komisyonu da tespit etti. Ne yapması gerekiyor? Vergi ve cezaların tümünü silmesi gerekiyor değerli arkadaşlar. Bunlar da her vergiyle uğraşan arkadaşlarımızın sürekli karşılaştığı olaylardır. Ya da 369’uncu madde kapsamında, yani bir yanılma hâli söz konusu. İnceleme elemanı raporunu yazdı, ama mükellef o konuda daha önce vergi dairesinden aksi yönde bir görüş almış, bir mukteza almış -bunlar da çok oluyor- ve uzlaşma komisyonuna hem rapor geldi hem de bu görüş geldi. Ne yapacak uzlaşma komisyonu? Yani idare ona: “Senin bana sorduğun soru vergi kapsamına girmez.” demiş. Ancak, vergi inceleme elemanı “Hayır, girer.” demiş. Böyle ihtilaflar olabiliyor, idarenin kendi içinde de çelişkiler olabiliyor ya da farklı görüşler ortaya çıkabiliyor. Uzlaşma komisyonu ne yapacak? Yapması gereken, cezayı tamamen sıfırlamaktır. Eğer, mükellefle aynı görüşteyse verginin aslının da tümünü sıfırlamak zorundadır.

Şunu anlatmaya çalışıyorum: Her dosya ayrı özellik taşır, hiçbir tanesi birbirine benzemez. Her olay ayrıdır, her olay özeldir, her olayın, her dosyanın ayrı irdelenmesi gerekir ve ona göre karar verilmesi gerekir. Siz çok genel bir yaklaşımla eğer bu tür sınırlamalar -lehte ya da aleyhte, fark etmez- getirdiğiniz takdirde, esas haksızlığı, esas yanlışlığı o zaman yapmış olursunuz. Biraz önce söylediğim örneklerde bu mükelleflere haksızlık yapmış olursunuz; tam aksi bir örnek de uzlaşma komisyonunun daha katı davranmasını gerektiren bir dosya geldiği zaman da bu genel kural nedeniyle de ona verilmesi gerekenden daha fazla bir imkân sağlamış olursunuz.

Dolayısıyla, 1963 yılından beri nasıl uzlaşma komisyonları bugüne kadar görevlerini yapmışlarsa bundan sonra da o şekilde görev yapacaklar, bugüne kadar nasıl davranmışlarsa öyle davranacaklar, hemen hemen geçmiş tüm iktidarlar döneminde  görev yapmış bu uzlaşma komisyonları ne kadar objektifse o kadar objektif olacaklar. Olayı böyle değerlendirmek lazım değerli arkadaşlar.

O yüzden, “uzlaşma komisyonlarının ön yargılı davranabileceği, haksızlıklar olabileceği” gibi değerlendirmeleri, ben, açıkçası çok ciddi bulmuyorum ve bir altyapısı olduğunu da düşünmüyorum.

Tabii zaman daraldı; kısaca, bir de 2’nci maddeyle ilgili…

Dolayısıyla, özetlemek gerekirse: 1’inci madde kesinlikle af değildir. Bazı teknik düzeltmeler yapacağız, onlarla ilgili önergelerimiz var.

2’nci maddede ecri misil meselesi… Bazı arkadaşlarımız “Tamam, 1’inci maddede kesinleşmiş bir kamu alacağı yok ama 2’nci maddede kesinleşmiş bir ecri misil alacağı var. Ona ne diyorsunuz?” diyorlar.

Bakın arkadaşlar, 19 Haziran 2007 tarihinde, hazine taşınmazlarının idaresi hakkında bir yönetmelik yayınlandı. Bu yönetmelik, ecri misil rakamlarının takdir ve tespitini belirleyen hususlar da dâhil olmak üzere birçok yeni düzenleme getirdi. Yani, daha önce uygulanan bir yönetmelik vardı. Daha önceki -ki bunların sayısı 340 bin, 340 bin tane ecri misil dosyası vardır- yönetmeliğe göre tespit edilmiş bir ecri misil rakamı var. Bir vatandaş gitmiş, hazinenin arazisini işgal etmiş. Hem işgali ortadan kaldırmak için gerekli çalışmalar yapılırken, bir taraftan da kira alınıyor biliyorsunuz. Bu kiranın tespiti, ne kadar alınacağı konusunda daha önce tespit tutanağında… Aslında, çoğu zaman da gelişigüzel birtakım rakamlar tespit edilmiş, ama şimdi bu kural değişmiş, kural daha kapsamlı hâle getirilmiş. Bu yönetmelik de 19 Haziran 2007 tarihinde yayımlanmış. Kendisine daha önceki dönemde ecri misil salınan bir kişi, bir fuzuli şagil şunu söyleyebilir, bu kanun çıksa da çıkmasa da diyebilir ki: “Bu yönetmelik değiştirildi. Daha önceki yönetmeliğe göre bana bir rakam tebliğ ettiniz, rakam bildirdiniz, bir kira rakamı, ecri misil rakamı bildirdiniz, ama belirlediğiniz yöntem değişti, benim lehime hükümler içeriyor yeni yönetmelik. Dolayısıyla, siz, yeniden ecri misil rakamlarını belirlemek zorundasınız.” diye bir talepte bulunduğu zaman idare bunu uygulamak durumunda genel hukukun genel kuralı, “lehe olan hükümlerin uygulanması gerektiği” kuralı gereğince.

Dolayısıyla, bu 2’nci madde ne getiriyor? İşte, bu çerçevede tüm ecri misillerin yeniden belirlenmesini, yeni yönetmelik gereğince yeniden belirlenmesini ve düzeltilmesini, eksik olanların yükseltilmesini, fazla olanların makul seviyeye indirilmesini içeriyor. Oradaki kriterler çok net bakın. Baktığınız zaman, yeni yönetmeliğin 85’inci maddesinin ikinci fıkrasını…

KADİR URAL (Mersin) – Ödeyenler ne olacak, ödeyenler?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …açıp baktığınız zaman, burada bunu görürsünüz. Dolayısıyla, şu andaki 340 bin dosyanın şöyle bir özelliği var -büyük çoğunluğunun- değerli arkadaşlar: Bu 340  bin dosyanın da çok büyük çoğunluğu AK Parti döneminden önceki dönemlere ait. Suçlamak için söylemiyorum, tespit olarak söylüyorum sadece, yani yanlış anlaşılmasın diye.

Şimdi, bakın, hiçbir düzenleme yapılmadan, mevcut statünün devam ettirilmesi, en çok fuzuli şagillerin işine yarıyor. Yani, hazine arazisini haksız yere işgal eden insanların işine yarıyor. Neden? İşgali yapıyor vatandaş, hazinenin mülkiyetindeki ya da hükûmet tasarrufu altındaki bir gayrimenkulü işgal ediyor, idare de çıkartılması için gerekli yazışmaları yaparken bir anda bir mahkeme kararı, tedbir kararı konuluyor. Çoğunluğu böyle. Açıp baktığınız zaman bunu görürsünüz. Tedbir kararı alınca ecri misili de ödemiyor vatandaş. Hem araziyi kullanıyor, hazinenin arazisini işgal ediyor kanunlara aykırı bir şekilde hem de kira ödemiyor, ecri misil ödemiyor. Dolayısıyla, bu sistemin sürmesi onların lehine, bu sistemin aynen devam etmesi onların lehine. İdarenin görevi çözmek, çözüm üretmek, hükûmetin, iktidarın görevi.

Şimdi, biraz önce belirttiğim bu yönetmeliğin verdiği imkânı kullanırken aynı zamanda acaba bunları da bu haksız uygulamadan vazgeçirebilir miyizin yollarını aramaktır bu düzenleme. Dolayısıyla, yeni yönetmelik çıktığı için, yeni yöntemler belirlediği için af niteliğinde değildir, bu düzenlemenin zaten yapılması gerekir. Madem böyle bir düzenleme imkânı söz konusu, o zaman…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …bu haksız uygulamaları ortadan kaldıralım, bu problemleri çözelim ve daha çok tahsilat yapalım, şu andaki statünün devamından fayda umanların bu beklentilerini ortadan kaldıralım.

O nedenle, değerli arkadaşlar, 2’nci madde de ne af kapsamı niteliğindedir ne de bir yanlışlık içermektedir. Sadece 6’ncı fıkrasıyla ilgili bir tartışma oldu daha önceki görüşmelerimizde de, onunla ilgili önergemizi de verdik, onu çıkartıyoruz. Yani bunların… Tabii burada iyi niyetli olanların, çünkü, belli şartları taşımaları hâlinde, bunların pazarlıkla kiraya verilmesi, fuzuli şagillerine kiraya verilmesini öngören bir fıkra vardı, onu çıkarıyoruz.

Bu tartışmalı konuyu da -ki, buradaki konuşmacıların da bir kısmı bahsetti- çıkardıktan sonra, ne 1’inci maddede ne de 2’nci ve diğer hiçbir maddede, ne af kapsamına girebilecek bir düzenleme vardır ne de herhangi bir yanlışlık vardır. Elbette, sonuçta bir tahsilat imkânı ortaya çıkacaktır, ancak bu düzenlemenin getirilmesinin temel amacı bir tahsilat değildir.

Arkadaşlarımızın sorduğu bazı sorular oldu, onları tabii burada değerlendirme imkânımız olmadı, inşallah diğer maddelerde bunları görüşeceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli.

Şimdi, şahsı adına söz sırası… Sayın Gülşen Orhan hakkını Sivas Milletvekili Mehmet Mustafa Açıkalın’a devretmiştir.

Buyurun Sayın Açıkalın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Söz süreniz on dakika.

MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, tasarı başlıca üç konuda uzlaşma imkânı getirmektedir mükelleflere veya kamu ile ihtilaf yaratmış olan kişilere. Bunlardan birincisi, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamında bulunan vergi, resim, harç, fon, katılma payı ve buna bağlı olarak kesilmiş bulunan cezalar ve özel usulsüzlük cezalarına ilişkindir.

İkinci olarak uzlaşma konusu getirilen konu, ecri misil alacaklarıyla alakalıdır. İleride ecri misilin ne olduğunu ve nasıl bir uzlaşma düzenlendiğini açıklamaya çalışacağız.

Diğer bir konu da yine 213 sayılı Kanun kapsamında olmakla birlikte bankalara ilişkin, bankaların enflasyon muhasebesinden doğan zararlarını mali bilançolarına intikal ettirmeleri ve vergi matrahından indirmelerine ilişkin uzlaşmadır.

Esasen, bilindiği üzere, uzlaşma müessesesi 213 sayılı Kanun’umuzda mevcuttur; hem tarhiyat öncesi uzlaşma hem tarhiyat sonrası uzlaşma olarak müesseseleştirilmiş, usulleri, esasları, nasıl çalıştığı mükelleflerin hakları itibarıyla belirlenmiştir.

Burada getirilen düzenleme istisnai bir uzlaşmadır ve tamamen, mükelleflere, şu anda yürütmekte oldukları ihtilafları yanında ikinci bir imkân tanınmaktadır. Mükellefler, dilerlerse ihtilaflarını sürdürebileceklerdir, 213 sayılı Kanun kapsamından doğan vergi ve alacaklara ilişkin, amme alacaklarına ilişkin olarak ihtilaflarını sürdürebileceklerdir, dilerlerse bu kanunun verdiği imkândan yararlanmak suretiyle idareyle uzlaşma imkânına kavuşacaklardır.

İfade etmek istediğim önemli bir konu bu 213 sayılı Kanun kapsamındaki uzlaşmada, belediyelere, özel idarelere, özel idarelerin yetki alanlarına giren vergi, resim ve harçlarda uzlaşma yapılmamaktadır.

Diğer bir konu, 344 sayılı Kanun’un 2’nci fıkrası gereğince bir ceza tarhiyatına muhatap olunmuşsa bu da uzlaşma kapsamı dışında kalmaktadır. Bilindiği üzere, bu, 359’uncu maddeye gitmek suretiyle, 359’uncu madde kapsamında bir suça muhatap olan mükellef bu kanun kapsamında uzlaşmadan istifade edemeyecektir.

Yine bu 1’inci maddede dikkati çeken husus idarece yapılmış bir ikmalen tarhiyat, resen tarhiyat ve idarece tarhiyat söz konusu olmasıdır. Bunların hepsi, bilindiği üzere, idarenin beyan edilmiş bir matrah üzerinden vergi incelemesi yapması veya takdire sevk etmek suretiyle yeni bir tarhiyat yapmasıyla gündeme gelebilecek konulardır ve bunlar üzerine de mükellefler tarafından yargı mercilerinde ihtilaf yaratılmış ise mükellef dilerse bu ihtilafını, biraz önce ifade ettiğim gibi, sürdürmek suretiyle hakkını arayacaktır mahkemeler nezdinde, yargı nezdinde, dilerlerse bu ihtilaftan kanunda yazılı şartlar çerçevesinde vazgeçmek suretiyle yeniden idareyle ihtilaflı oldukları konularda uzlaşma imkânına kavuşmuş olacaklardır.

1’inci madde kapsamındaki ihtilaflar, biraz önce de ifade edildiği üzere, yargı mercisinde birikmiş 70 bin adet dosyayı ve 2,3 milyar YTL’lik bir alacağı ilgilendirmektedir. Bu yolla idare hem daha süratle alacağına kavuşmuş olacak, yargı mercileri de dosya yükünden kurtulmuş olacaklardır.

Bu uzlaşmanın diğer uzlaşmadan, yani 213 sayılı kapsamındaki uzlaşmadan -ister tarhiyat öncesi, ister tarhiyat sonrası uzlaşmadan- en önemli farklarından bir tanesi, bu uzlaşma kapsamındaki alacakları idare on sekiz ay içerisinde tahsil edecektir. Bu, mükelleflere getirilmiş, uzlaşma sonrası alacağın tahsili bakımından bir kolaylıktır, bir imkândır.

Diğer bir konu ecri misille alakalıdır. Ecri misil esasen… Hazinenin mülkiyetindeki veya mülkiyete konu olmayan hazine emlaki konusundaki idare, normal usul olarak kiralamadır. Ecri misil, bilindiği üzere, idarenin bir zafiyeti olarak ortaya çıkar. İdarenin bilgisi, arzusu dışında, hazinenin özel mülkiyetindeki arazilerin bir nevi işgal edilmesidir ve işgal karşılığında idarenin elde ettiği bedeldir ecri misil.

Ecri misli şöyle de daha açıkça tarif edebiliriz: Hazine taşınmazının idarenin izni dışında gerçek veya tüzel kişilerce işgal veya tasarruf edilmesi sebebiyle idarenin bir zarara uğrayıp uğramadığına veya işgalcinin kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın, taşınmazın işgalden önceki hâliyle elde edilebilecek muhtemel gelir esas alınarak idarece talep edilen bir tazminattır ecri misil.

Bilindiği üzere, hazine emlakinin yönetimi Maliye Bakanlığına ve onun altındaki Millî Emlak Genel Müdürlüğüne ait bir görev olarak yürütülmektedir. Burada iki durum söz konusudur: Bir, idarece takdir ve tespit edilen bedellere işgalciler herhangi bir şekilde itiraz etmişlerse yargı mercileri nezdinde veya bugüne kadar herhangi bir ödemede bulunmamışlarsa bunlar için yeniden bir bedel takdiri yapılmak suretiyle kendilerine bildirilecek, bu bedelin tespitinde Millî Emlakin çıkardığı yönetmelik çerçevesindeki kıstaslar dikkate alınacaktır arazinin konumuna ilişkin. Bu bedeli yine on sekiz ay içerisinde ödediği takdirde, işgalci idareyle ihtilafını bitirmiş ve hukuki bir konuma kavuşmuş olacaktır.

Burada hem 213 sayılı Kanun kapsamında hem de ecri misil alacaklarında taksitlendirmede önemli bir müessese getirilmiştir. O da taksitlendirme süresinde herhangi bir şekilde aksama olduğu takdirde bu hakkını kaybetmemesi, mükellefin taksitlendirme imkânından tamamen yoksun olmaması, ancak aksattığı tutarlara cezai mahiyette yüzde 5 gibi normal zamdan, faizden daha yüksek oranda bir gecikme zammı uygulanmak suretiyle taksit imkânını devam ettirmesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ecri misil davaları da 340 bin adet dosyayı ve hazinenin 370 bin YTL tutarındaki alacağını ilgilendirmektedir. Esasen gözden kaçmaması gereken ecri misille alakalı düzenlemede önemli bir husus da idarenin bugüne kadar bilgisi dışında işgal edilmiş, hazinenin özel mülkiyeti veya devletin hüküm tasarrufu altındaki taşınmazlar bakımından, idareye bildirildiği takdirde, bu işgal ve birikmiş alacaklar ödendiği takdirde, ayrıca bu yerin işgalcisine kiralanmasında herhangi bir hukuki engel veya sakınca bulunmadığı takdirde bu yer pazarlık suretiyle işgalcisine kiralanabilecektir. Bu maddenin sevk edilmesinin amacı da önemli ölçüde, bugüne kadar idarenin bilgisi dışında işgal edilmiş arazilerin işgalcilerine kendiliklerinden idareye müracaatları hâlinde idareyle hukuki bir kira sözleşmesine kavuşmalarını sağlamaktır.

Son olarak değinmek istediğim husus Bankalar Kanunu’yla alakalıdır. Bilindiği üzere Maliye Bakanlığı 2004 yılında çıkarılan bir kanunla enflasyon muhasebesine ve bilançoların enflasyon düzeltmesine geçmiştir. Ancak, Bankacılık Düzenleme Kurulu bundan önce, 2001 tarihinde, enflasyon düzeltmesini bir yönetmelikle belirlemiş ve bankaların bilançolarının daha şeffaf olmasını teminen enflasyon düzeltmesi imkânını bankalara vermiştir. Bankalar yapmış oldukları bu enflasyon düzeltmesine ilişkin işlemleri mali bilançolarına yansıtmışlar ve vergi matrahından bunları indirmişlerdir. Ancak, bu konu, Maliye Bakanlığı ile bu tür işlem yapan bankalar arasında ihtilaf konusu olmuş, idare, davalı olarak gittiği mahkemelerde bazen aleyhinde bazen lehinde kararlara muhatap olmuştur. Bu rakamların önemli ölçülere baliğ olması karşısında bankalar açısından da bunun 2001 yılında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Devamla) - …zarar yazılan tutarın yüzde 65’inin kabul edilmesi ve 2001 yılı bilançolarının ve bunu müteakip bilançoların da buna göre düzeltilmesi suretiyle banka zararlarının uzlaşma yoluyla halli bu maddeyle imkân dâhiline getirilmiştir. Bu da bankalar açısından, finans kesiminin en önemli müesseselerinden biri olan bankacılık kesimi açısından, hem banka değerleri hem özellikle yabancı sermayenin bankalara olan alakalarının kötü görünümünü önlemek adına böyle bir ihtilafın yine böyle bir uzlaşmayla sonuçlandırılmasının yararlı olacağını takdirlerinize sunuyorum.

Tasarının, ülkemize, Bakanlığımıza hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Açıkalın.

Kocaeli Milletvekili Sayın Azize Sibel Gönül, konuşma hakkını Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’e devretmiştir.

Buyurun Sayın Özgün. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlar, tabii, burada, özellikle muhalefete mensup sözcü arkadaşlarımızı dikkatle dinledik. Tasarıyla ilgili yaptıkları eleştirilerden, esasen tasarının buraya getirilmesinde ciddi bir gerekçe olmadığını, vergi tahsilatlarının düştüğünden dolayı bu tasarının buraya getirildiğini, tasarı getirilirken çok aceleci davranıldığını, alelacele getirildiğini… Bu gibi birtakım tenkitlerde bulundular.

Değerli arkadaşlar, sözlerimin başında öncelikle şunu söylemek istiyorum: Bu tasarının en temel özelliği, amacı, mükelleflerle idare arasında doğan ihtilafların ortak bir noktada uzlaşarak kamu vicdanını zedelemeksizin sona erdirmek, kamu alacağını garanti altına almak ve yargı organlarıyla gelir idaresi arasında yığılmış olan dosyalardan kurtulmak ve böylece bir uzlaşmayı sağlamak. Tasarının genel amacı, temel amacı bu.

Şimdi, ihtilaflı dosyalar ne kadar diye baktığımızda, dava açılmış 70 binin üzerinde dosya olduğunu biliyoruz. Bu dosyaların toplam büyüklüğü nedir diye baktığımızda da yine 2 milyar YTL’nin üzerinde bir meblağı ifade ediyor. Bu durum dikkate alındığında, tasarıyla yapılmak istenen gayet net bir şekilde ortada durmaktadır. Konuyu yanlış yorumlara girerek sağa sola çekmeye gerek yok.

Özellikle Vergi Usul Kanunu’nun 344’üncü maddesinde ifade edildiği şekliyle, bilerek, kasıtlı bir şekilde vergi kaçakçılığına sebebiyet veren, sahte ve yanıltıcı fatura, belge kullanan, defterlerini gizleyen, çift defter tutan, bu gibi kasıtlı sebeplerle vergi zıyaına sebebiyet veren suçlardan dolayı kendisine vergi cezası ve ilave vergi tarh edilmiş olan bu mükellefleri kapsamamaktadır. Ama, burada yapılan konuşmalarda sanki vergi kaçakçılarına, sahte belge kullananlara bir af getiriliyormuş gibi bir ima söyleniyor. Bu kesinlikle tasarı içerisinde değildir. Bu, muhalefetin iddia ettiği gibi bir af yasası da değildir. Çünkü, tasarı incelendiğinde görüldüğü gibi burada kesinleşmiş olan vergi cezaları, vergi alacakları bu tasarının içerisinde yoktur. Dolayısıyla, burada, bir vergi affından da söz etmemiz mümkün değildir. Yapılmak istenen, sadece, ihtilaflı olup şu anda ihtilafı devam eden mükelleflere bir yeni uzlaşma imkânı getiriliyor. Vergi Usul Kanunu’muzdaki uzlaşma müessesesinin ne olup ne olmadığını da benden önce konuşan arkadaşlarımız burada ifade ettiler. Tarhiyat öncesi, tarhiyat sonrası uzlaşmalar, bunlar hep bizim Vergi Usul Kanunu içerisinde yer almış olan hususlardır. Şimdi yapılmak istenen, bunlara ilaveten yeni bir uzlaşmanın vergi idaresiyle mükellefler arasında sağlanmasına fırsat vermeye yönelik bir tasarıyı burada görüşüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu, tasarının tabii bir tarafı, 1’inci maddesi. 2’nci maddesiyle ilgili olarak da ödenmemiş olan ecri misil alacaklarının, yükümlülerin, bunların bu alacaklarının bu yükümlülerden tahsil edilmesi için bir uzlaşma gündeme getiriliyor ve takdir komisyonları kanalıyla yeniden bir yapılandırmaya gidilecek, böyle bir imkân sağlanmış olacak.

Görüldüğü gibi burada yapılmak istenen, bugüne kadar tahsil edilememiş, uzlaşılamamış, birikmiş dosyalardan bir an evvel kurtulmak ve oradaki alacakların da bir an evvel tahsil edilmesi yoluna gidiliyor. Gayet mantıklı ve uygulanabilir bir kanun tasarısı önümüze getirilmiş bulunuyor. Yoksa burada Cumhuriyet Halk Partisini temsilen konuşan değerli arkadaşımızın söylediği gibi “Vergi tahsilatları düşüyor. Bu telaş içerisinde böyle bir tasarıyı buraya getiriyorsunuz.” gibi bir yaklaşım tabii ki fevkalade yersizdir.

Burada bizim konuşmalarımıza, Sayın Başbakanın grupta yaptığı konuşmalara atfen, çok pembe tablolar çizildiğini sayın sözcü ifade ettiler. Biz pembe tablolar çizme peşinde değiliz. Biz rakamlar neyse, devletin rakamları neyse, gerçekler neyse onu burada konuşuyoruz.

Uluslararası sermayeden Türkiye’nin aldığı pay 2002 yılında 1 milyar dolar idi, hâlbuki 2007 yılına geldiğimizde 22 milyar dolar olmuş. Şimdi, bu, size göre pembe tablo olabilir. Ama rakam, Türkiye’nin nereden nereye geldiğini söylüyor.

Millî gelir yetmiş dokuz senede 181 milyar dolar iken, beş sene içerisinde 320 milyar dolar buraya eklemişiz. Bu, devletin rakamı. Şimdi pembe tablo mu demek gerekir buna?

Kamu net borç stokunun gayrisafi millî hasılaya oranı 2002’de yüzde 78, şimdi geldiğimiz noktada yüzde 40 civarında.

“Esnaf dükkânını kapatıyor, esnaf sıkıntıda.” deniliyor. İşte, esnafın ne kadarı dükkân kapatmış ne kadarı açmış onu da söyleyeyim: 2002 ile 2007 yılı arasında 918 bin esnaf tescil yaptırmış, işe başlamış. Yine aynı dönem içerisinde 521 bin esnaf kapatmış. Kapatan mı çok, açan mı çok? Mukayese ettiğimiz zaman hemen hemen yarı yarıya. Esnafa 2002 yılında verilen kredinin faizi yüzde 59, şimdi yüzde 13. Yine, 2002 yılında esnafa kullandırılan toplam kredi 153 milyon YTL, 2007 yılında verdiğimiz kredi 2.7 milyar YTL.

Şimdi bunlar, bugün, Sayın Başbakanın grup toplantısında ifade ettiği konular. Bunlar Türkiye’nin gerçekleri. Bunlar Hükûmetin kimin yanında olduğunu gayet açık bir şekilde gösteren rakamlar. Biz, burada Türkiye’nin gerçeklerinden bahsediyoruz ve ülkemizi aydınlık yarınlara taşıma noktasında nereden nereye geldiğimizi bu rakamlarla gayet net bir şekilde ifade ediyoruz.

O bakımdan, bu tasarının buraya gelmesindeki asıl neden, yargı mercilerinde bulunan yüklü dosyaların -70 bin dosyadan bahsediyoruz- bir an evvel sonuca kavuşturulması, daha fazla sürüncemede kalmadan, bu henüz netleşmemiş olan ihtilaflı kamu alacaklarının bir an evvel ortadan kaldırılıp hazineye gelir kaydedilmesi ve bu işin garanti altına alınmasıdır. Buradaki temel amaç budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Vergi Usul Kanunumuz içerisinde bu uzlaşma konusu vardır, ta 1963 yılından beri uygulanmaktadır, yeni de uygulanan bir şey değildir. O bakımdan bu kanun tasarısının şu anda devletle, hazineyle ihtilaflı durumda olan vergi mükelleflerimiz açısından iyi olacağı, hazinemiz açısından da iyi olacağı düşüncesiyle tasarının hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgün.

Sayın milletvekilleri, Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış, 14/02/2008 tarihli 65’inci Birleşim tutanağında yer alan “Getirin Yunanistan’ın bir hafta önce getirdiği kanunu, biz oy birliğiyle destekleriz.” biçimindeki ifadesini düzeltmek için İç Tüzük’ün 58’inci maddesine göre söz istemişlerdir. Kendisine söz vereceğim.

Buyurun Sayın Çalış.

Süreniz üç dakika.

IX.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR

1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, 14/2/2008 tarihli 65’inci Birleşim tutanağında yer alan konuşmasında geçen bir ifadeyi düzeltmek amacıyla konuşması

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinize saygılarımı, hürmetlerimi arz ediyorum.

14/2/2008 günü 65’inci Birleşimde vakıflarla ilgili yasanın 25’inci maddesinin metinden çıkarılmasıyla ilgili önergemiz üzerinde söz aldım. Önergeyi metinden çıkarmamızın gerekçelerini gayet açık bir şekilde ortaya koyduk. Bu önergeyle azınlık vakıflarına uluslararası faaliyet imkânı veriliyor, uluslararası işbirliği imkânı veriliyor, uluslararası yardımlaşma imkânı veriliyor. Bu imkânların ortadan kaldırılması için bu 25’inci maddenin metinden çıkarılmasını istiyoruz ve konuşmamızın tamamına bakıldığı zaman, zaten ne demek istediğimiz gayet açık bir şekilde görülmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu Yasa, Lozan’ın ruhuna aykırıdır, mütekabiliyet, karşılıklılık esasına aykırıdır diyoruz. Niye? Yunanistan, Türk azınlığına ne hak veriyorsa biz de bunu verelim diyoruz, ama burada şunu da belirtiyoruz, Rum lobisi, Avrupa Biriliğinin arkasına sığınmış, talepleri bitmiyor diyoruz ve devamında değerli arkadaşlarım, bir hafta önce çıkardıkları yasanın Türk azınlığının taleplerini karşılamadığını, Türk azınlığının sıkıntılarını gidermediğini belirtiyoruz. Hatta, “Türk” kelimesini kullanmalarına bile fırsat vermediğini, imkân sağlamadıklarını açık açık belirtiyoruz ve bunun için değerli arkadaşlar, biz Yunanistan’ın çıkardığı bu kanunun tamamına karşıyız. Zaten bu sizin getirdiğiniz yasaya karşı olmamızın gerekçelerinden biri de bu kanuna karşı olmamızdır. Onun için bu metnin “Getirin Yunanistan’ın bir hafta önce getirdiği kanunu, oy birliğiyle karşıyız.” olarak düzeltilmesini, “Getirirseniz desteklemeyeceğiz.” şeklinde kayıtlara geçirilmesini talep ediyorum.

Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çalış.

Birleşime bir saat ara veriyorum.

Kapanma saati: 19.01

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

109 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/515) (S. Sayısı: 109) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Tasarının tümü üzerinde yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bu kanun kapsamına giren ihtilaf konusu alacakların tutarı ne kadardır? Yapılacak uzlaşmalar sonunda beklenen tahsilat tutarı ne kadardır? Bu konuda Genel Kurulu aydınlatırsanız memnun oluruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Paksoy

Sayın Durmuş…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Sayın Bakanım, Antalya’da tahsis dışı işgal edilen alanlarla ilgili suç duyurusu yapılmışken tarım arazisi işgali gibi ecri misil uygulayacak mısınız? Sungate de bu işgalci firmalardan birisi midir? Sulakyurt çiftçimizin ecri misili bu yılki kuraklık nedeniyle ödeyemediği için elinden icra yoluyla traktörü alınıyor. Çiftçiye ceza, yandaşa refah olarak mı dönüştürülecek? Bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Orhan…

AHMET ORHAN (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görüşülmekte olan Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın yürürlüğe girmesiyle muhakkak diğer amaçların dışında hazineye gelir elde edilmesi düşünülmektedir. Kısacası, bu uygulama ile ne kadar gelir elde etmeyi ve ne kadar gelirden vazgeçmeyi planlıyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Bulut…

Sayın Akcan…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.

Birinci sorum: 2007 yılı içinde, vergi mahkemelerinde kaç adet vergi davası açılmıştır? 2007 yılında kaç dava sonuçlanmıştır? Sonuçlanan bu davalardan kaçı mükellef lehine, kaçı idare lehine sonuçlanmıştır.

İkinci sorum: Bu kanun tasarısıyla, vergisini ödeyen vatandaş ödemeyen karşısında bize göre mağdur ediliyor. Bu mağduriyeti nasıl telafi etmeyi düşünüyor Maliye Bakanlığı?

Üçüncü sorum: Bu şekilde ihtilaflı olduğu söylenen 70 bin dosya olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu dosyalar içerisinde, büyüklüğüne göre ilk 10 sırada kimler var? Lütfen, açıklar mısınız?

BAŞKAN – Sayın Yalçın…

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, çoğunluğunuz ile yasaları çıkarıyorsunuz. Yalnız, vatandaşımıza karşı biz de hesabını vermek durumunda kalıyoruz. Aynı şartlar içerisinde faaliyet gösteren, faizle para alıp, mülkünü satıp vergisini ödeyen vatandaşlarımıza bu yasayı nasıl izah etmemizi tavsiye edersiniz bizlere?

Ayrıca, 301’i geciktirdiğiniz, sivil anayasayı geciktirdiğiniz için ikinci cumhuriyetçi takımla ortaklığınız bozuldu. Bu yasa için siyasi ortaklarınız kimlerdir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bal…

ŞENOL BAL (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu tasarı, vergisini düzenli ödemeyen veya ödeme gücü olduğu hâlde ödemeyenler için midir, yoksa gerçekten ödeme güçlüğü içinde olanlar için midir?

İkinci sorum: Antalya’da, kendilerine tahsis edilen hazine alanlarının dışında hazine arazilerinin işgal edildiği kamuoyuna yansımıştır ve suç duyurusunda bulunulmuştur. Örneğin Rixos firmasının, şirketinin böyle bir hazine arazisi işgali var mıdır? Bu ve benzeri kuruluşlar bu kanundan faydalanacaklar mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; bugüne kadar, kamu alacaklarının tahsili için birçok defa böyle bir yola başvurulmuş bulunmaktadır. Bu uzlaşma usulleri ile kamu alacaklarının alınmasında neden başarılı olunamamıştır? Bu kanunla ne kadarının tahsil edileceği tahmin edilmektedir? Bu, dolaylı bir af anlamı taşımıyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ural…

KADİR URAL (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, çıkarmakta olduğumuz bu kanundan yararlanacaklar içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi milletvekillerimiz ve bakanlarımız veya birinci derece, ikinci derece yakınları, yani çocukları, hanımları, anaları, babaları, kardeşlerinin şirketleri var mıdır? Var ise hep beraber bu kanundan yararlanacak milletvekillerinin, bakanların, birinci ve ikinci derecede yakınlarının özel ve tüzel şirketlerini bu kanunun hükmünden çıkarılmasını sağlayacak bir madde ekleyemez miyiz? Yani bu kanundan Türkiye Büyük Millet Meclisinde şu anda oy hakkı olan hiç kimse, birinci, ikinci derecede yakınlarının ve şirketlerinin yararlanmaması konusunda bir madde ekleyemez miyiz? Sözlü olarak cevap verilemez ise yazılı olarak cevabınızı arz ederim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, bu yasa teklifiyle uzlaşma, taksitlendirme ve değerlendirme gibi yeni düzenlemelerle karşımıza gelmiş bulunuyorsunuz. Daha dün net bir şekilde tavize karşı cesaretli tavırlar sergileyen bir Bakan olarak bu çelişkinin sizin tarzınızla ve davranışlarınızla uyuşmadığını tespit etmiş bulunuyoruz.

Bu vesileyle birinci sorum: Vergisini zamanında ödeyen mükellefler için bir jest var mı? Yoksa, onları da bu yasayla ayartmış olacak bir düzenlemeye imza atmış olabilir miyiz?

İki: Ecri misil borçlarında, özellikle ecrimisil, tapulu veya tapusuz devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmaz mallara habersiz yapılan işgal olup bu işgal ya tecavüz ya da vatandaşın ihbarı durumunda kiralanması veya vergilenmesi kanunca yapılmaktadır. Bugün bu kapsamda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, Sayın Maliye Bakanı, ne yapıp edip gene soru-cevap faslında yerinde oturmadı, ona dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

AKP adına konuşmacılar, getirilen tasarının, kesinleşmiş alacakları kapsamadığı için bir af yasası olmadığını ifade ettiler. Tasarıda, ikinci uzlaşma olarak öngörülen uzlaşmada, birinci uzlaşmanın altına düşüleceğine dair bir hüküm yer almamaktadır. Mükellefler, vergi ve cezalarda önceki uzlaşmada kabul etmedikleri bir rakamın altına düşüleceğini garanti etmeden niçin davadan vazgeçsinler? Bakanlık olarak yasa çıktıktan sonra idareye birinci uzlaşma rakamlarının altına düşüleceğine dair yazılı ya da sözlü bir talimat vermeyi düşünüyor musunuz? Gerçek böyle olacağına göre, yaptığınız iş yine dolanarak bir af yasası çıkarmış olmuyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Bir şekilde vergisini ödemeyip asli vatandaşlık görevini yerine getirmeyen ancak sağladığınız uzlaşma kolaylığıyla vergi kaçırıp, sahte fatura düzenleyip haklarında adli işlemler başlatılan ve devam eden kişi ve kurumları bu yasa tasarısıyla mükâfatlandırmış olmayacak mısınız?

Öte yandan, diğer arkadaşlarımız da ifade ettiler, vergisini zamanında ve tamamı tamamına büyük fedakârlıklarla ödeyen mükelleflerinize bu anlayış çerçevesinde uzlaşarak önümüzdeki dönemlerde tahakkuk edecek vergilerinden, devletin vatandaşlarına adil davranması anlayışından hareketle, bir indirim ve ödeme kolaylığı yapmayı düşünecek misiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, Balıkesir ilinde, vergi denetmenleri esnafları dolaşıyorlar “Beyanlarınız az, 30 milyar liralık, 40 milyar liralık fatura kesin, matrahınızı yükseltin.” diye baskı yapıyorlar. Vermeyenlere, bütün eşyalarını, bütün mallarını tek tek saydırıp envanter sayımı yaptırarak vatandaşa işkence yapıyorlar.

Soruyorum ben: Siz zaten büyük marketleri savunuyorsunuz. Açılan bir büyük market iki yüz esnafın kapatılmasına sebep oluyor. Balıkesir’in en önemli caddesi Millî Kuvvetler Caddesi’nde, insanlar çeklerini, senetlerini ödeyemedikleri için sattıkları dükkânlarında kiracı olarak oturmak zorundalar.

Soruyorum: Bu konuda bu baskıyı kaldırmayı düşünüyor musunuz? İşçi emeklilerinin yirmi altı aylık enflasyon farklarını ne zaman ödeyeceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; efendim, aslında, biraz evvel yapılan konuşmalarda, görüşmelerde, gerek lehte gerek aleyhte yapılan görüşmelerle birçok sorunun cevabı verilmiş durumdadır. Ben birkaç şeyin yine cevabını vereceğim. Bunun dışında cevap veremediğim sorular varsa onları da yazılı bildireceğim.

Evet, sorulan sorulardan, ihtilaf konusu vergi aslı yaklaşık 700 milyon YTL’dir. Diğer taraftan, hangi mükelleflerin davadan vazgeçeceği bilinmediğinden net bir gelir tahmini yapılamıyor. Bunun yanı sıra, dava aşamasında da olsa, mükelleflere ilişkin bilgi verilmesi mahremiyet ihlali olacağından mükelleflerin açıklanması tabii ki mümkün değildir.

Evet, bu yasa, konuşulduğu gibi, kesinleşmiş borçları kapsamamaktadır. İhtilaflı alacaklarda ilk aşamada tahsilat durmaktadır. İlk mahkemede davayı kaybeden mükelleflerden tahsilat yapılmaktadır. Bu yasa, aynı durumdaki mükelleflere aynı imkânı tanımak açısından, daha önce tahsil edilen tutarların iadesini öngörmektedir. Vergisini zamanında ödeyen mükellefle ödemeyen mükellef açısından bu yasada herhangi bir fark yoktur.

Evet, envanter çalışmaları tüm ülkede yapılmaktadır. Burada amaç, mükelleflerin cari dönem denetimlerinin yapılmasıdır. Dolayısıyla idarenin yaptığı denetimlerin baskı olarak nitelenmesi mümkün değildir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

BAZI KAMU ALACAKLARININ UZLAŞMA USULÜ İLE TAHSİLİ HAKKINDA

KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlere (beyana dayanan vergilerde bu tarihten önce verilmesi gereken beyannamelere) ilişkin olup bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla; 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ikmalen, re'sen ve idarece tarh edilen vergi, resim, harçlar, fon payı ve bunlara bağlı vergi ziyaı cezaları ile usulsüzlük cezaları ve özel usulsüzlük cezalarından, vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay nezdinde dava açma, ilgisine göre itiraz ve temyiz süreleri geçmemiş veya ihtilaflı olup kanun yolu tüketilmemiş bulunanlar için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar aynı Kanunun uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre uzlaşma talep edilmesi ve uzlaşma sonucu tahakkuk eden vergi, resim, harçlar, fon payları ile bunlara bağlı vergi ziyaı cezaları ile usulsüzlük cezaları ve özel usulsüzlük cezalarının ve bu madde kapsamında yapılan uzlaşma tarihine kadar hesaplanacak gecikme faizlerinin, ilk taksidi uzlaşma tutanağının düzenlendiği ayı takip eden aydan başlamak ve 18 ayda 18 eşit taksitte tamamen ödenmek şartıyla uzlaşmaya konu tutardan kalan alacakların tahsilinden vazgeçilir.

(2)    213 sayılı Kanunun 23/01/2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanunla değişik 344 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyata ilişkin vergi ve cezalar ile bunlara bağlı usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları ve il özel idareleri ile belediyelere ait vergi, resim ve harçlar hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.

(3) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla uzlaşma veya tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunulmuş, henüz uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü gelmemiş ya da uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağa yazılan nihai teklifin kabulü için henüz süresi geçmemiş alacaklara ilişkin uzlaşma talepleri, 213 sayılı Kanun hükümlerine göre sonuçlandırılır. Şu kadar ki mükelleflerin, bu madde hükmünden yararlanmak istemeleri halinde kendilerine tayin edilen uzlaşma gününde bu taleplerini yazılı olarak beyan etmeleri zorunludur. Uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağa yazılan nihai teklifin kabulü için henüz süresi geçmemiş olan mükellefler ise dava açma süresi içinde yazılı başvuruda bulunmak, dava açmamak ve nihai teklifte yazılı tutarı kabul etmek koşuluyla bu madde hükmünden yararlanabilir.

(4)    Mükelleflerin bu madde hükmünden yararlanabilmeleri için tarh edilen vergi, resim, harçlar ve fon payları ile kesilen cezalara karşı dava açmamaları, açılmış davalardan uzlaşma tutanağını imzaladıkları tarihte vazgeçmeleri şarttır. Uzlaşma tutanağını imzalayan mükelleflerce davadan vazgeçme dilekçeleri uzlaşma komisyonuna verilir ve bu dilekçelerin komisyona verildiği tarih, ilgili yargı merciine verildiği tarih sayılarak dilekçeler ilgili yargı merciine gönderilir.

(5)    Bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan ve açtıkları davalardan vazgeçen mükelleflerin, ihtilafları ile ilgili olarak daha önce verilmiş ve kanun yolu tüketilmemiş kararlar uyarınca, taraflara tebliğ edilip edilmediğine bakılmaksızın işlem yapılmaz.  İhtilafa ilişkin nihai kararın kesinleşmiş olması halinde bu madde hükmünden yararlanılamaz. Bu takdirde kesinleşmeye ilişkin kararların bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla taraflardan birine tebliğ edilmiş olması şarttır.

(6) Bu madde kapsamında uzlaşma sağlanan alacaklara ilişkin taksitlerin, süresinde ödenmemesi ya da eksik ödenmiş olması halinde, süresinde ödenmemiş veya eksik ödenmiş taksit tutarı; son taksit ödeme süresi sonuna kadar, ödenmeyen ya da eksik ödenen taksitin son taksite ait olması halinde ise bu tutara son taksiti izleyen ayın sonuna kadar her ay ve kesri için ayrı ayrı % 5 oranında, tahsil tarihine kadar geçen süre için ise 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gecikme zammı tatbik edilerek ödeme emri tebliğine gerek kalmaksızın aynı Kanun hükümlerine göre cebren takip ve tahsil edilir.

(7)    Bu madde kapsamına giren tutarlara karşılık Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış tahsilâtlar, bu madde kapsamında uzlaşılan tutarlara ve hesaplanan gecikme faizlerine 6183 sayılı Kanunun 47 nci maddesine göre mahsup edilir ve fazla tahsil edilen tutarlar red ve iade edilir.

(8)    Bu madde hükümlerinden yararlanılarak ödenecek alacaklara taksit sürelerinde ödendiği sürece gecikme zammı hesaplanmaz.

(9)    Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve madde kapsamında yapılacak başvuruların süresini bir aya kadar uzatmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, kanun tasarısının 1’inci maddesi üzerinde de toplam 17 milletvekilimizin aynı anda Başkanlığa ulaşmış şahsı adına söz talepleri bulunmaktadır.

Şimdi şahsı adına konuşacak milletvekillerinin konuşma sırasını belirlemek üzere kura çekilecektir: Erkan Akçay, Manisa Milletvekili; Kerim Özkul, Konya Milletvekili. Bir de yedek çekiyorum: Ayhan Sefer Üstün, Sakarya Milletvekili.

Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam’da.

Buyurun Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. 1’inci madde hakkında aldığım bu sözle ilgili olarak hem grubum hem şahsım adına huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısıyla ilgili olarak tasarının tümünde ve maddelerinde tabii ki konuşulacak bir çok şey var. Ama bazı konuşmalar ortaya koydu ki, bu kanunla ilgili olarak ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumu da birazcık konuşmak gerekecek. Çünkü bu kanun tasarısıyla Bakana sorulan sorularda, 700 bin YTL’lik bir tahsilat gerçekleşeceği söylendi. Yani Türkiye’nin temel sorunu bu değil. Bu Meclis, eğer vergiyle ilgili bir şeyler konuşacaksa, önce Türkiye’de adaletli bir vergi sistemi oluşturmayı konuşmalıdır.

Ben beş yıl önce birlik başkanıydım. Sayın Maliye Bakanı birliğimize gelmişti. Ben de kendisine Dokuz Eylül Üniversitesi ile esnaf ve sanatkârların ortaklaşa hazırladığı bir rapor sunmuştum. Sayın Ulusoy da o zaman İzmir Defterdarıydı. Demiştim ki: “Türkiye’de vergi reformu yapabilecek çoğunluğa sahip bir iktidar oluşturdunuz. Bu iktidar olarak lütfen adil bir vergi reformu yapınız ve bu reformu yaparak vergi tabanını genişletiniz, adil hâle getiriniz ve vergiyi de hep verenden değil, adil bir şekilde toplumun tüm kesiminden alınız.”

40-45 milyon seçmeni ve o kadar vergi sahibi olması gereken bir potansiyel var Türkiye’de, ama yaklaşık 2 milyon 700 bin civarında mükellef var. Bu mükelleflerden vergi alınıyor Türkiye’de ve verginin yaklaşık yüzde 70’i dolaylı vergilerden oluşuyor. Adil olmayan bir vergi sisteminin temelinde bu yatıyor. Geri kalan kısmında da beyan usulüyle vergi veren kurumlar ve mükelleflerden vergi alınıyor.

Değerli arkadaşlar, vergi sistemi, bir kere, adil, kolay olmalıdır. Az önce konuşan, AK Parti Grubu adına bu yasayı savunan arkadaşımız dedi ki: “İşte, bu vergi sistemini anlayamamış olanların art niyetli olmadan yapmış oldukları hatalardan kaynaklanarak bu vergi sisteminde doğan uzlaşmaları affetmeye çalışıyoruz.”

Demek ki, şu an Türkiye’de yürürlükteki vergi sistemi anlaşılabilir bir vergi sistemi değil, kolay bir vergi sistemi değil, eşitlikçi bir vergi sistemi değil, adil bir vergi sistemi değil. O zaman, bu Meclis, bu gece yarılarına kadar, çok sınırlı sayıda uzlaşma noktasında, niteliği, çapı ve şekli belli olmayan bir yasayla mı, yoksa, bu kadar kahir ekseriyetle Mecliste çoğunluk oluşturan AKP’nin getireceği bir vergi reformunu mu konuşmalıydı? Tabii ki vergi reformunu konuşmalıydı.

Değerli arkadaşlarım, ama, maalesef bunu yapamıyorsunuz. Neden? Çünkü, ekonomideki dengelerin, yapacağınız bir vergi reformuyla altüst olacağından korkuyorsunuz. Çünkü, ekonomideki programınızı IMF ve Dünya Bankası endeksli yapıyorsunuz. Çünkü, koyduğunuz bütçedeki kalemlerde, eğer bir reform sonucunda bir şaşma olursa nasıl hesap veririz diye korkuyorsunuz, onun için reform yapamıyorsunuz. Ama, korkunun ecele faydası yok. İşte, bugün getirdiğiniz yasa tasarısının nedeni de, bütçede, 2007 yılında vergi tahsilatlarında gerekli başarıyı gösteremediğiniz içindir. Bu başarı gösterilemediği için ve 2008’de de bu ekonomik krizle gidecek dönemde gene vergide gerekli tahsilatı yapamayacağınız için, hızla, uzlaşmada yapılacak bir değişiklikle, acaba, piyasadan acil bir para toplar, bu bütçedeki gerçekleştiremediğimiz oranı ortadan kaldırır mıyız diye düşünüyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bugün bu kanun konuşulurken bana sordular, herhâlde size de sormuşlardır. Dediler ki: “Sayın Başkan, acaba esnafın vergileri de affedilecek mi? Sigorta borçları affedilecek mi? BAĞ-KUR borçları affedilecek mi? Basında okuyoruz, bir aftan bahsediyorlar, acaba onlar da affedilecek mi?” diye sordular, sizlere de sormuşlardır. Ben de onlara, bu kanun tasarısı o değil, ama, ben inanıyorum ki, esnafın derdini anlayan Meclisteki sağduyulu milletvekilleri buna destek vereceklerdir, biz bu öneriyi getireceğiz dedim. Az önce bir arkadaşımı dinledim -Balıkesir milletvekiliydi sanıyorum- bugün Sayın Başbakanın konuşmasından özet alarak “Türkiye’de esnaf çok iyi durumda.” dedi. “Türkiye’de esnaf kötü diyorlar. Nerede kötü?” dedi. “Açılan dükkân sayısıyla kapanan dükkân sayısı arasındaki farka bakın; açılan daha fazla.” Bunu söylemek için ya esnafın içine hiç girmemiş olmak lazım ya da körü körüne iktidarın uygulamalarını desteklemek lazım.

Değerli arkadaşlar, esnaf kan ağlıyor. Gidiyor musunuz hiç çarşılara? Gidiyor musunuz hiç küçük sanayi sitelerine? Dün ben esnafları ziyaret ettiğimde, Kemeraltı’na gittiğimde yaprak kımıldamıyordu. Bir saat tamircisi saat üçte ne dedi biliyor musunuz: “Şu ana kadar 2,5 liralık tamirat yaptım.” Diyebilirsiniz ki saate tamir mi edilebilir? Yanında kasap vardı, “siftah yapmadım” dedi.

Değerli arkadaşlar, sanayi sitelerinde üretim yapan esnaflarımız ciddi bir sıkıntı içerisinde, KOBİ’lerimiz sıkıntı içerisinde, işte bugün az önce konuşan arkadaşlarımız söyledi, tekstilcilerin en büyükleri sıkıntı içerisinde.

Siz, uygulanan ekonomik politikanın ciddi bir şekilde Türk ekonomisinde üretenleri yok ettiğini, bu ekonomik politika sonucunda insanların iş yerlerini kapatmak zorunda kaldığını biliyorsunuz ama söyleyemiyorsunuz.

Bugün yapmamız gereken hemen, acil bu esnafların üzerindeki vergi yüklerini azaltmaktır. Birincisi, istihdamın üzerindeki vergi yüklerini azaltmaktır. Sayın Bakana sordum “Yüzde 5 2008’de indireceğiz.” dedi; yetmez, ama onu bekliyoruz.

Hipermarket yasasıyla ilgili burada konuştum. Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı yoktu Adalet Bakanımız vardı. Kendisi Antalya’dan gelenlere hipermarket yasası ne zaman çıkacak.” dediklerinde, telefon açıp, Sanayi Bakanına sormuştu ve bize burada söz vermişti “Ocak ayının sonunda gelecek.” diye, değil mi Sayın Bakanım? Ama gelmedi, gelemez, getiremezler, çünkü bu kanunla ilgili olarak onlara lobi yapan çeşitli kesimler var. Getirirlerse de kuşa çevirmiş olarak getirirler.

Değerli arkadaşlarım, bu uygulanan ekonomik politika, tamamıyla dışa bağımlı, büyük sermayenin ve yabancı sermayenin ekonomik çıkarlarını uygulayan bir ekonomik politikadır. Bu politikanın yerine, Türkiye’de, esnafın, sanatkârın, üretenlerin, KOBİ’lerin, sanayicinin önünü açacak, reformlar yapacak ve o reformları hayata geçirecek bir anlayışa ihtiyaç var. Şu yüce Parlamento bunu gerçekleştirmelidir. Onun için, vergiyle ilgili, acilen bir vergi reformuna, istihdamın üzerindeki yüklerin düşürülmesine, hipermarket yasasının acilen Parlamentoya getirilmesine, ulusal bir KOBİ politikası uygulanarak, KOBİ’lerin finansman desteği başta olmak üzere, onlara destek verilmesine ihtiyaç var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Size oy verip buraya gönderen insanlar, hep bu saydığım insanlar. Siz, onlardan oy alarak buralara geldiniz. Eğer o aldığınız oyların karşılığını vermezseniz, yarın, bu Parlamentodan o sokaklara gittiğinizde, bunun hesabını zor verirsiniz. Onun için, bu yasada açıkça bir eksiklik vardır.

Bugün konuşmamız gereken yasa, Türkiye’de, adil, eşitlikçi ve uygulanabilir, kolay, basit bir vergi yasasıdır.

Bu duygularla, huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.

Gruplar adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Kumcuoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gündemimizde bulunan Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü İle Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve önerilerini ifade etmek üzere huzurunuzdayım.

Değerli arkadaşlarım, kanunun genel gerekçesine baktığımızda diyor ki: Hazırlanan tasarıyla, ihtilaflı alacakların bir an önce hazineye intikalini sağlamak birinci amaçtır. Vergicilikte, kamu yönetiminde, maliyede esas olan, istisnai tedbirler yerine, normal tedbirlerle devletin bütçesini denkleştirmek, iki yakasını bir araya getirmektir. Hâlbuki, burada, istisnai bir usule başvurulmaktadır. Bu, belli bir ölçüde, Türk gelir idaresinin “ben devletin masraflarını normal yollarla karşılayamıyorum, yeni icatlar getirmek durumundayım.” demesidir, belli bir ölçüde aczin ifadesidir. Ben, başta Sayın Bakan olmak üzere,Türk bürokrasisinin, maliye bürokrasisinin seçkin mensuplarına bu konuda dikkatli olmalarını tavsiye ediyorum. Bu bizi rencide ediyor.

İkinci husus, diyorlar ki: “Biz mahkemelerin iş yükünü azaltacağız.” Biraz da tabii vergi dairelerinin iş yükünü azaltmak durumundalar. Ama bu amacın fazla iddialı olduğu kanaatindeyim. Şöyle ki: Burada ifade edildiğine göre iktidar milletvekilleri tarafından, 70 bin dosya ihtilaflı. Bir uzlaşma komisyonu, 3 kişiden kurulu bir uzlaşma komisyonu bir günde sabahtan önce iki uzlaşma, öğleden sonra iki uzlaşma yapsa ve Türkiye’de beş yüz tane uzlaşma  komisyonu olsa bu 17 bin iş günü gerektirir bu işi halletmek için. 17 bin iş günü 7 hafta demektir. Gelir vergisi beyannamelerinin verildiği mart ayıyla, birinci taksitinin toplandığı mart ayıyla, kurumlar vergisi beyannamelerinin verildiği nisan ayı gibi sıkışık bir dönemde beş yüz uzlaşma komisyonu kurup 3 bin kişiyi bu işle görevlendirmek fiilen mümkün olmayacak kadar da zor bir iştir.

Bunu neden anlatıyorum? Şunun için anlatıyorum: Demek ki bu kanunun amacı bu değildir. Bunun arkasında başka bir amaç vardır. O amaç nerede mi saklıdır? Hükûmetin buraya sevk ettiği kanunun 1’inci maddesinin ikinci fıkrasında saklıdır. Bu Hükûmet bu tasarıyı huzurlarınıza sevk ettiği zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisine, 1’inci maddenin ikinci fıkrasında “213 sayılı Kanun’un 344’üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyata da bu kanun uygulanır.” diyordu. Ama bu neydi? Bu Kanun’dan istifade edilmesi istenen kimseler kimlerdi? Gelin, Kanun’un ilgili maddesine bakalım: “Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar; defter, kayıt ve belgeleri tahrip edenler veya gizleyenler; muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar; defter, kayıt ve belgeleri yok edenler; belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler; belgeleri sahte olarak basanlar…” Yani, hilekârlar, sahtekârlar, Hükûmetin bu yüce Meclise sevk ettiği tasarının içinde vardı. Geçen gün burada ellerinizi kaldırıp, indirirken “Bir saniye şurada tutun.” dedim. Belki de bundan rencide oldunuz, ama Plan ve Bütçe Komisyonundaki 35 kişi bunu yaptı ve bu hükmü bu metinden çıkardı. Şimdi, acaba bu hükmü bu yüce Meclisin önüne sevk eden değerli bakanlarımızın yüzleri kızarıyor mu, yoksa şu anda karşımızdaki koltuklar o vazifeyi yapıyor diye boş ver mi diyorlar, merak ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, vergiciliğin iki temel kuralı vardır: Bunlardan birincisi objektifliktir, ikincisi şeffaflıktır. Bu huzurunuza getirilen kanun vergiciliğin temel ilkesi olan objektiflikten uzaktır. Çünkü vergi uzlaşma komisyonunu toplayacaksınız, mükellefle karşı karşıya kalacaksınız, ellerinizi uzatacaksınız -Saldım çayıra Mevla’m kayıra- ne uzlaştıysanız onu alacaksınız, yani, olay subjektif. İkincisi, şeffaf değil.

Şimdi, Maliye Bakanımız bu kanunla kendisine yetki alıyor. “Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.” Bu kadar… Ama, uzlaşmaya ilişkin, Vergi Usul Kanunu’nun ana maddelerine gittiğiniz vakit “Bu işler yönetmelikle yapılır.” diyor. Ne demek yönetmelik? Resmî Gazete’de ilan edilecek. Yani, siz, ben, herkes, uzlaşmada nasıl usul ve esaslar uygulandığını bileceksiniz. Şimdi vatandaş uzlaşmaya gidecek, uygulanacak usul hakkında hiçbir fikri yok. Maliye Bakanı oturmuş, o akşam kural belirlemiş, kuralı bir kendisi biliyor bir de uzlaşma komisyonundaki kişiler biliyor. Böyle demokrasi olur mu? Yani, böyle demokrasi olur mu? Yani, vatandaş uzlaşmaya giderken koyun, ama bazıları şanslı!

Şimdi bakın, objektiflik hususuna gelince: Maalesef, mevcut Hükûmetimiz çoktandır objektiflikten uzaklaştırıyor vergi kanunlarını. Ne yapıyor? Evvela bir “salma usulü” getirdiler “vergi barışı.” dediler, vergisini vermiş olan, beyannamesini vermiş olan vatandaşa gittiler “Sen yeni bir beyannameyle artır vergini, matrahını, artırmazsan incelemeye alırız.” dediler. Bunun adı ilkel vergiciliktir, salma usulüdür. Sonra, bir adım ileri gittiler, ne yaptılar? Vergi dairesine vergi beyannamesini getiren vatandaşın vergi beyannamesine baktı vergi memuru “Yok canım, senin bu kadar vergi vermen yanlış, sen daha çok vergi vermelisin. Git, yeniden doldur da gel.” dedi ve vergicilikte “dolma usulü” diye bir metot getirdiler. Şimdi de bu kanunla “kanka usulü vergicilik” yapıyorsunuz. Çünkü yapacağınız iş son derece subjektif; hangi komisyonda hangi üyeye hangi talimatı vereceğiniz, hangi mükelleflere ne tür torpil geçileceği konusunda hiçbir garanti yok. Düz vatandaşlar okkanın altına, bizimkiler suyun yüzeyine… Onun için, uzlaşma müessesesi, böyle, topluca uygulanacak bir müessese değildir.

Sayın Bakanım -Maliye Bakanımız yok ama diğer bakanlarımız burada- merak ediyorum, bu kanunu bu kadar paldır küldür, bu kadar alelacele, Maliye teşkilatının yükünün en ağır olduğu mart ve nisan aylarına sokuşturmak için özel bir gayret içinde bulunan Sayın Bakanımız bu kanuna olan ilgisini birdenbire niye kaybetti? Acaba, 1’inci maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklik onun hevesini kırmış olmasın? (MHP sıralarından alkışlar) Bilmiyorum, cevabını verecek olan kendisidir.

Bir de bakın değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar; bu kanunda temel bir zafiyet var. Bu kanunun 1’inci maddesinin birinci fıkrası diyor ki: “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar aynı Kanunun uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre uzlaşma talep edilmesi hâlinde uzlaşmadan istifade edilir.” Ama, Maliye Bakanlığının uzlaşmaya çağırmak için herhangi bir zaman sınırlamasıyla kayıtlı olup olmadığına dair bir hüküm yok burada. Ne olacak? Uzlaşmayı üç ay sonraya, altı ay sonraya, üç sene sonraya atarsanız hiçbir müeyyidesi yok, hiçbir kuralı yok. Vatandaş dilekçesini verince uzlaşma hakkını elde edecek, fakat idare, uzlaşma için herhangi bir zaman sınırlamasına kayıtlı değil. Böyle şey olmaz. O zaman, siz, bazılarının uzlaşmasını öne alırsınız. Onlar yarından itibaren vergilerini, tamam, uzlaştıkları miktarı ödemeye davet edilirler, berikisini altı ay sonraya alırsınız, ona altı aylık bir zaman kazandırırsınız. Böyle subjektif vergicilik olmaz, böyle subjektif vergicilik yapılmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Onun için, Maliye Bakanının, yapacağı bu düzenlemelerde bu hususlara riayet etmeleri gerekir.

Bir de, burada, bu hüküm var, arkadaşların dikkatini çekiyorum: “…vazgeçme dilekçeleri uzlaşma komisyonuna verilir ve bu dilekçelerin komisyona verildiği tarih, ilgili yargı merciine verildiği tarih sayılarak dilekçeler ilgili yargı merciine gönderilir.” diye bir ibare var. Burada bürokrat arkadaşlara teklif ediyorum: Bu dilekçeleri tek nüsha almayın, çift nüsha alın. Herhangi bir şekilde tek dilekçe kaybolduğu zaman, vatandaş “Ben davadan vazgeçme dilekçesi vermedim.” diyerek sizi müşkül duruma sokabilir. Bunlardan ikisini de ıslak imzalı çift dilekçe alın. Dilekçelerden birini mahkemeye gönderirken bir tanesini dosyanızda tutun ve böylece kendinizi garantiye alın. Yoksa, ileride, politikacılar sizi kaderinizle baş başa bırakıverirler, zararlı çıkarsınız.

Efendim, bu duygu ve dileklerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kumcuoğulu.

Gruplar adına üçüncü söz, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Nezir Karabaş’ta. (DTP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Karabaş.

Süreniz on dakika.

DTP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerine Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, vergiden bahsediyoruz. Ancak, hem Hükûmetin hem grupların hem de tüm milletvekillerinin çeşitli zamanlarda bahsettiği yüzde 50 kapsam dışı, yüzde 50 kaçak, yüzde 50 denetim dışı kesimin olduğu bir ülkede vergiden bahsediyoruz. Şimdi, bir defa, toplumun yüzde 50’sinin denetim altında olmadığı bir ülkede vergiden, adaletten, adaletli vergi toplamadan bahsetmek zaten mümkün değil.

Sayın milletvekilleri, şimdi, bir ülkede insanlar vergisini, yaptığı ticaretten, yaptığı işten devlete ödemesi gereken kısmını neden ödemez? Bunun üç nedeni vardır:

Birincisi: O ülkede konulan vergiler, vergilerin oranı, insanlara “Bu kadar ödeyeceksin.” denilen miktar doğru, haklı ve kişinin gücüne göre konulmamıştır, kişi o vergiyi ödeme gücünde değildir.

İkincisi: O ülkede uygulanan vergi politikaları ve yasalardan dolayı, bir kesim ticaret sahibi, bir kesim kazanç sahibi, yasalardan kaynaklı olarak, yasalardaki boşluklardan yararlanarak veya sürekli çıkarılan aflardan yararlanarak çıkar elde edip, devlete ödemesi gereken vergiyi vermemektedir.

Üçüncüsü ve en önemlisi: Toplumda, kazancının bir kısmını, o ülkede, o ülkenin vergi yasalarında, o ülkenin hukukunda, adaletinde düzenli ve adaletli bir bölüşümün olmadığına, verdiği verginin bir kısım vatandaş tarafından verilmediğine inandığı için veya devlete verdiği vergilerin yerinde ve toplumsal amaçlar için kullanılacağına inanmadığı için vergi vermemektedir.

Şimdi, bir devlet ve onun parlamentosu bu üç kesimi de dikkate alarak yasalar çıkarmak zorundadır. Bu üç kesimin de o güne kadarki düşüncesini, vergi vermeme nedenlerini, üzerinde düşünerek, tartışarak ve bunu ortadan kaldırmanın yollarını bulma durumundadır. Yoksa, bir şekilde, bu saydığım nedenlerden dolayı toplumda vatandaşın bir kesimi vergisini vermeyecektir.

Değerli milletvekilleri, şimdi, daha önce de dile getirildi; birçok önemli yasa Meclisin gündemine getirilmesi gerekiyorken, Hükûmetin çok önemsediği Vakıflar Yasası ve ar-ge yasasının bir kısmı görüşülüp sırada bekliyorken, bu yasanın, bir anda öne çıkarılmasının nedeni ve gerekçeleri var, bunun izah edilmesi gerekiyor. Bunun izahı mahkemelerde yığılan dosyalar olamaz, bunun izahı, süren davalardan bazı kesimlerin mağdur olduğu şeklinde iddia edilemez. Eğer mahkemelerdeki yığılan dosyalardan bahsediliyorsa, bu doğrudur. Bazı kesimlerin vergi yasalarından kaynaklı mağdur olduğu da doğrudur. Ancak, bu mağduriyet bir anda doğmuş ve bir anda Meclisin gündemine getirilmezse büyük zararlara neden olacak, telafi edilmeyecek gerekçeler değildir.

Değerli milletvekilleri, verginin adil ve eşit dağılımı ve vergi tahsilinde de adalet ve eşitlikten bahsettik. Şimdi, yasada belirtilen ve dava konusu olan kişiler, şirketler, kurumlar kimlerdir? Türkiye’de  zaten ezilen, vergisini veremeyecek durumda olan, sürekli de mağdur edilen kesimin vergisini erteleme, dava açma, bu davayı yürütme veya bu davayı sürüncemede bırakma şansı var mı? Burada adı geçen, burada zikredilen, burada kapsama alınacak kişiler, şirketler, tüccarlar çeşitli vesilelerle ve gerekçelerle dava açabilen, davasını sürüncemede bırakabilen, davanın sonuçlanmasını erteleyebilen ve dava sonuçlanmış olsa bile tebliğini erteleyebilecek kesimlerdir.

Şimdi, şu söyleniyor: Mahkemede yığılan dosyalar… Peki, bu dosyalarla ilgili bugüne kadar ne tür işlem yapıldı, neden sonuçlandırılmadı veya bu dosyaların sonuçlandırma aşamasında olan sayısı kaçtır ve ne şekil sonuçlanması düşünülüyor? Şimdi, bu yasaya ve bu yasanın mantığına, yasanın getiriliş biçimine ve acelesine baktığımız zaman Hükûmetin geçmişte de –bu, sadece bu Hükûmetle ilintili değil- hükûmetlerin üzerinde ve bugün de Hükûmetin üzerinde ağırlığı olan, Hükûmetin üzerinde baskı yapma gücü olan kesimlerin, firmaların, şirketlerin beklediği ve zorladıkları bir yasadır.

Şimdi, Sayın Bakan cevabında 700 milyon YTL’lik bir tahsilat beklendiğinden bahsetti. Bu doğru, beklenti olabilir, rakamlar da ona yakın olabilir. Ancak, bizce önemli olan, bu 700 milyon YTL’lik beklenti kamunun, vergi dairelerinin ne kadarlık miktarından düşüldükten sonra kalan miktardır? Yani, bugün bu durumda olan, davası süren veya hâlâ dava aşamasına gelmemiş, hâlâ işlemi süren dosyalarla ilgili mevcut miktar, rakam nedir? Bunun ne kadarından vazgeçilecek ki, 700 milyon YTL gelir elde edilmesi düşünülüyor? Bizce önemli olan, hem bizim açımızdan hem bu Meclis açısından hem de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları açısından önemli olan budur. Yani, Hükûmet, bu getirdiği yasayla, hangi kesimlerin ne kadarlık vergi borçlarından -bu ihtilaflı olabilir, mahkemede olabilir- ne kadarından vazgeçiyor, bu önemlidir. Çünkü bu yasayla elde edilecek gelirle bir kısım gelirden vazgeçilecek. Bu kısmın nasıl belirleneceği, bu kısmın ne kadar olacağının da izah edilmesi, hem bu Meclise izah edilmesi hem de  halka izah edilmesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, bizler şunu söylüyoruz: AK Parti Hükûmeti sürekli şu iddiada bulunuyor; 2002’den bu yana toplumsal yaşamda, sosyal yaşamda, ekonomide birçok gelişme sağladıklarını, birçok sorunu çözdüklerini söylüyorlar. Biraz önceki konuşmacı da dile getirdi; o zaman biz, bu Hükûmetten şunu bekliyoruz: Türkiye’de kayıt dışını ortadan kaldıracak, Türkiye’de vergi adaletini sağlayacak yasaları bir an önce bu Meclise getirin, tüm gruplar, tüm milletvekilleri bunu birlikte çıkaralım, kayıt dışını ortadan kaldıralım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Karabaş.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkan.

Vergisini vermeyenlerin sürekli yasalardan, Hükûmetle, bürokrasiyle, çeşitli katlardaki insanlarla ilişkilerinden dolayı vergiden kaçanların vergi kaçırmalarına engel olalım ve tabii, en önemlisi, çıkaracağımız vergi yasalarıyla en altta olan, sürekli ezilen, vergisini ödeyemeyen, bunun için kepengini kapatan esnafın vergisini de gözden geçirip onu o mağduriyetten kurtaralım.

Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.

Şahıslar adına söz talepleri vardır.

İlk söz Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay’da. Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarında alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın belki de en tartışmalı maddelerinden birisi 1’inci madde. Plan ve Bütçe Komisyonunda da yine en fazla tartışmalar ve üzerinde en fazla değişiklikler yapılan maddelerin başında 1’inci madde geliyor. Ve tabii bu kanun tasarısının başından beri tartışılan bir husus, bunun bir af olup olmadığı. Özenle, af olmadığı ısrarla vurgulanıyor ve biz de ısrarla bunun bir af niteliğinde olduğunu düşünüyoruz. Çünkü getirilen tasarı bir nizadan parasal bir bedel karşılığı vazgeçmektir. Ee buna af demeyeceksek o zaman adını mutlaka koymamız gerekiyor ve kesinleşip kesinleşmemesinin o kadar önemli olmadığını düşünüyoruz. Kaldı ki 1’inci madde kesinleşmeyen vergi alacaklarına ilişkin olmakla birlikte 2’nci maddesi de kesinleşen vergi alacaklarına ilişkindir. Demek ki bu kanunun ruhunda kesinleşip kesinleşmemesi o kadar bir önem arz etmemektedir. Kaldı ki biraz sonra 2’nci maddede görüşecek arkadaşlarımızın da dile getireceği gibi, AKP Grubunun da bu konuda tereddütleri olduğunu biliyoruz. Öncelikle, ikinci fıkra, 344’üncü maddenin ikinci fıkrasına atıfta bulunarak bu ikinci fıkra uyarınca uzlaşma hakkından yararlanabileceği şeklinde bu tasarı getirilmişti Hükûmet tarafından. Daha sonra, bu, komisyonda kapsam dışı bırakıldı ve uygulanmayacağı dile getirildi ve daha sonra da yine Vergi Usul Kanunu’nun 124’üncü maddesini de bu kapsama dâhil etme gayretlerini gösteren teklifleri de biraz önce gördük. Vergi mahkemesinde dava açma süresini geçtikten sonra da düzeltme talepleri reddolunanları da bu kapsama alma gayretleri… Yani, özetle, bu maddenin böyle özel hükümler taşıyan bazı düzenlemeleri bu maddeye ilave etme gayretlerini görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bir de, tabii, 23 Ocak 2008 tarihinde 5728 sayılı Kanun’la Vergi Usul Kanunu’nun 344’üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları birleştirilmek suretiyle değiştirilmişti. Fakat, vergi uzlaşmalarını düzenleyen Vergi Usul Kanunu’nun ek 1 ve ek 11’inci maddelerindeki 344’üncü maddenin ikinci fıkrasına atıfta bulunan parantez içi hükmündeki “üçüncü fıkrası” ifadesi “ikinci fıkrası” olarak değiştirilmediği için her ne kadar bu tasarının 1’inci maddesinin ikinci fıkrasında sahte fatura düzenleyenlere ve vergi kaçakçılarına uzlaşma yolunu kapatan husus bu tasarı için düzeltilmişse de fakat Vergi Usul Kanunu hükümlerinde bu 5728 sayılı Kanun uyarınca yapılan değişikliğin gereği ek 1 ve ek 11’inci maddelerin parantez içi hükmü değiştirmediği için, yine de Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesinde sayılan fiilleri işleyenlere de vergi uzlaşması yolu açıldığı konusundaki tereddütlerin de giderilmesini diliyoruz. Zannediyorum ona ilişkin önergeler de gündeme gelecek.

Bu düşüncelerle sözlerime burada son veriyor, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Şahıslar adına ikinci söz…

Konya Milletvekili Sayın Kerim Özkul, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’e hakkını devretmiştir.

Buyurun Sayın Özgün. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 1’inci maddesinde kişisel söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarının tümü üzerinde yaptığım kişisel konuşmamda da söylediğim gibi, bu tasarının 1’inci maddesi, tabii ki önemli bir konuyu gündeme getiriyor. Şu anda yargı safhasında olan henüz netleşmemiş, ihtilaflı durumda bulunan vergi alacaklarının bir uzlaşma yoluyla neticeye bağlanması ve yargıda bulunan aşağı yukarı 70 bin civarındaki dosyanın tasfiye edilmesi ve 70 bin dosyada aşağı yukarı 2 milyar YTL olan toplam alacağın da bir şekilde, ne kadarı tahsil edilebilirse, bunun neticeye bağlanması ve böylece hem yargı…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – 700 milyon YTL…

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Evet, 700 civarında olduğu söyleniyor.

…bu dosya yükünden kurtulmuş olacak hem de ihtilaflı olan bu vergi alacakları neticeye bağlanmış olacak.

Bu 1’inci madde, bunu içeren, bu konuyu gündeme getiren bir maddedir ve maddenin (1)’inci fıkrasında bu uzlaşmanın ne şekilde yapılacağı orta yere konuyor. on sekiz ayda on sekiz eşit taksitte bir ödeme imkânını eğer ihtilaflı durumda olan mükellefler istedikleri takdirde bu ödeme imkânına sahip olacaklar ve ihtilaflı alacaklar da tasfiye edilmiş olacak.

Burada (2)’nci fıkra üzerinde konuşuldu, arkadaşlar, her konuşan gündeme getirdi. Orada Vergi Usul Kanunu’nun 344’üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca vergi zıyaı cezası kesilen tarhiyata ilişkin vergi ve cezalar ile bunlara bağlı usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları ve il özel idareleri ile belediyelere ait vergi, resim, harçlar hakkında bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı ifade edilmektedir. 344’üncü maddenin ikinci fıkrası nereye atıf yapıyor, ona baktığımız zaman, 359’uncu maddede yazılı fiillerle ilgili vergi zıyaından bahsediyor. Onlar nelerdir? Defter ve kayıtlarda muhasebe hileleri yapmak, defter ve kayıtlarda belgeleri tahrip etmek veya gizlemek, sahte ve yanıltıcı belge düzenlemek ve kullanmak, çift defter tutmak. Bu gibi hâllerden kaynaklanan vergi zıyaı zaten bu kapsam içerisinde değil, yani konuştuğumuz tasarının içerisinde değil. Bu bakımdan, sanki burada, bu tür yapılan fiillerden dolayı çıkan vergi ve cezalar affediliyormuş gibi bir havanın buraya getirilmesi doğru değildir.

Tabii burada söylememiz gereken bir husus da on sekiz ayda on sekiz eşit taksitte ödeneceğini söyledik. Eğer ödemede bir gecikme olursa, ödemede bir aksaklık olursa o vakit ne olacak? Oraya da bir hüküm getirmişiz. Yine, on sekiz aylık süre içerisinde kalmak kaydıyla ödemesi geciken taksitler için her ay yüzde 5 fazlasıyla bir ödeme imkânını vermektedir. 1’inci madde aşağı yukarı bunları ifade etmektedir.

Biraz önce burada konuşan değerli bir arkadaşımız, benim bir önceki konuşmamda esnaf ve sanatkârlarla ilgili söylediğim… “2002 yılından 2007 yılına gelinceye kadar ne kadar esnaf iş yerini kapatmış, ne kadar esnaf iş yeri açmış?” diye burada bir rakam söylemiştim. 2002 ila 2007 yılları arasında 918 bin esnaf iş yeri açmış. Bunlar devletin resmî rakamları. Aynı süre içerisinde de 521 bin esnaf kapatmış.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Onu anladık, ikinci sefer söylüyorsun.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Şimdi bunu söyledim diye “Bunları söylemek için esnafı tanımamak lazım, esnafın durumu nedir onu bilmemek lazım.” gibi birtakım ifadeler kullandılar. Ben, esnafı en iyi tanıyanlarınızdan birisiyim. Yıllarım esnafın içerisinde geçti. O kesimden gelen birisiyim ve bugün de her toplantılarına katılıyorum, kendilerini iş yerlerinde ziyaret ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Esnafın hangi durumda olduğunu, 2002 yılı öncesindeki durumu neydi, bugünkü durumu neydi onları gayet iyi bilenlerdenim.

Esnaf ve sanatkârımız için Hükûmetimiz çok önemli adımları atmıştır, yapılması gerekenleri bugüne kadar yapmıştır. İşte, rakamını bir kez daha söylüyorum: 2002 yılında faiz oranı yüzde 59 iken 2007’de yüzde 13’e gelmiştir. Bu yeterli midir? Değildir. Daha da aşağıya çekmek gerekir.

Yine, kullandırılan kredi miktarı 153 milyon YTL iken bugün 2,7 milyar YTL’dir. Bu yeterli midir derseniz, bu da yeterli değildir. Tabii ki bu da artırılmalıdır. Esnafın bu taleplerini biliyoruz ve onları da inşallah zaman içerisinde yerine getireceğiz.

Hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Hayırlı akşamlar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Çek, senet ödeniyor mu?

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Enflasyon kaçtır?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgün.

Şimdi 1’inci madde üzerinde soru-cevap işlemi yapacağız.

Beş dakika soru, beş dakika cevap.

Sayın Ural… Yok.

Sayın Öztürk...

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tasarının genel gerekçesinde, tasarıda yapılan düzenleme ile “Mükellefle idare arasında doğan bu ihtilafları mükellefle ortak bir noktada uzlaşılarak kamu vicdanını zedelemeksizin sona erdirmek… amaçlanmaktadır.” denilmektedir. Mükelleflerin hukuk devletinde yargıya başvurmaları nasıl oluyor da kamu vicdanını zedeliyor? Açıklarlarsa sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akcan...

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Biraz önce Sayın Sanayi Bakanımız oturumda idi, biz cevabımızı alamadık. Sayın Maliye Bakanımıza yeniden sorma ihtiyacı hissediyorum: Sayın Bakan, 2007 yılı içinde vergi mahkemelerinde kaç adet vergi davası açılmıştır? 2007 yılında kaç dava sonuçlanmıştır? Sonuçlanan bu davalardan kaçı mükellef lehine, kaçı idare lehine sonuçlanmıştır?

İkinci sorum: Bu kanun tasarısıyla vergisini ödeyen vatandaş, ödemeyen karşısında gerçekten mağdur edilmektedir. Akıl bu tanımı gerektirir. Bu mağduriyeti telafi etmek şarttır diye düşünüyoruz. Siz de düşünüyor musunuz? Eğer düşünüyorsanız nasıl telafi edeceksiniz?

Bu şekilde, ihtilaflı 70 bin dosya bulunduğu söyleniyor. Bu dosyalardan, miktar olarak en yükseği göz önüne alınmak suretiyle, ilk on dosya kimlere aittir lütfen açıklar mısınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Asil...

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Bakanım, madde gerekçesinde “İhtilaflı dosyaların tasfiye edilerek yargı mercilerinin iş yükünün hafifletilmesi amaçlanmaktadır.” denilmektedir. Son beş yılı aşkın süredir iktidarda olan partiniz AKP, yargının iş yükünü azaltacak doğru tedbirleri niçin almamıştır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Cengiz...

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, bu Kanun’un 1’inci maddesine göre, uzlaşmaya girebilmesi için vergi, resim, harç gibi konularda dava açılmaması veya açılmışsa mükellefin bu davadan vazgeçmesi gerekmektedir. Özellikle, Çanakkale’den arayan bir vatandaşın şöyle bir açıklaması var, dedi ki vatandaş: “Bana, takip ettiğim kadarıyla, emsallerim baz alındığında ödemem gereken verginin 3 katı civarında bir vergi tahakkuku yapıldığını, bunun da mutlaka vergi dairesinden ve Maliyeden bir teknik hatadan, yanlış hesaplamadan kaynaklandığını düşünerek dava açmış bulunmaktayım ve bu gibi konularda eğer ben davadan vazgeçersem, 3 kat vergi ödemek zorunda kalacağım. Böyle teknik hatalardan dolayı olabilecek davalarla ilgili geri çekmeden bir çıkış kapısı Maliye Bakanımız bulabilir mi?” diye Çanakkale’den böyle bir sual geldi, bunu iletiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: İşsizlik, Türk ekonomisinin en büyük açmazlarından birisidir. Bu nedenle, kapanan her iş yerinin istihdama darbe olarak görülmesi gerekmektedir. İşsiz sayısının 10 milyonlu rakamlara ulaştığı ülkemizde kepenk kapatan her firma, işsiz ordusuna yeni neferlerin katılmasına neden olmaktadır. Sadece Adana Adliyesinde işten çıkarılan işçiler tarafından işveren aleyhine her gün ortalama on beş dava açılmaktadır. Bu hususlar çerçevesinde işveren kesiminin istihdama daha fazla katkısını sağlamak için ödeyemedikleri ve kartopu gibi büyümüş olan BAĞ-KUR ve SSK primlerine de benzer bir uzlaşma kolaylığı getirecek misiniz? Ayrıca, Hükûmet olarak söz verdiğiniz SSK prim indirimlerini ne zaman yerine getireceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yunusoğlu

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, adrese dayalı nüfus sayımıyla birçok belediyemizin nüfusları düşmüş ve dolayısıyla, İller Bankası kanalıyla almış oldukları paylar da düşürülmüştür. Oysa belediyelerimiz, 2008 yılı bütçelerini Bakanlığa sunmuş ve onay almışlardır. Dolayısıyla belediyelerimiz, bırakın bu onay dolayısıyla kendi programlarını uygulamayı, personelinin maaşlarını dahi veremez durumda kalmışlardır. Acaba belediyelerimizin bu mağduriyetlerini uzlaşma usulüyle ortadan kaldırmayı düşünür müsünüz?

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Öztürk “Mükelleflerin yargıya başvurmaları vicdanı yaralıyor.” diye kanundan yahut da gerekçesinden bir şey okuyup “Buna katılıyor musunuz?” diye sordu. Değerli Öztürk, biz mükelleflerin yargıya başvurmalarını kanuni hakları olarak görüyoruz. Yani kanunen kendilerine tanınmış bir hak, ne vicdanı yaralar ne de herhangi bir kimseyi rahatsız eder. Bir insanın kanuni hakkını kullanması gayet tabiidir, onun hakkıdır. O bakımdan, bizim, Maliye Bakanlığı olarak, Hükûmetimiz olarak anlayışımız budur, kanunlarda da bu böyledir.

Sayın Akcan “Kaç kişi dava açmış, kaç kişinin davası neticelenmiş, kaç kişinin Maliye lehine davaları neticelenmiş?” diye bana sordu. Takdir edersiniz ki benim şu anda onlarla ilgili bilgiler yanımda yok, bunları yazılı olarak bildireyim.

Bir de “Ödeyen ve ödemeyen arasında bir adaletsizlik olmuyor mu?” diye sordu. Değerli milletvekilleri, bu bir af kanunu değildir. Bir defa burayı açıklıkla söyleyelim. Bu, yargıya intikal etmiş ve 70 bin civarındaki dosyayı ilgilendiren bir kanun. O da şu: Yargıya intikal etmiş, yargı devam edip gidiyor, ne kadar süreceği kimse tarafından da bilinmiyor. Şimdi, bu 70 bin kişiye diyoruz ki: İsterseniz -yani tamamen ihtiyari- gelin, biz sizin için tekrar bir uzlaşma yapalım ve bu uzlaşmada uzlaşmayı yapacak komisyonlar Vergi Usul Kanunu’na göre tespit edilmiş uzlaşma komisyonları. Yıllardır bu uzlaşma komisyonları bu kanuna göre çalışan komisyonlardır. Yani kırk beş yıllık bir uygulama söz konusu. Yani bunlar için yeni komisyon oluşturulacak, yeni bir… Böyle bir şey de yok. Onun için kimse spekülasyon yapmasın. Bazıları için söylüyorum ben. Gelecekler… Ödeyenle ödemeyen bunun arasında yok çünkü bir vergi incelemesi yapılmış. Vergi incelemesi sonrasında, mükellefle maliye arasındaki ihtilafta yargıya gidilmiş. Yani bu adamlar, vergisini ödemeyen kimseler değil, vergisi ödenmiş ama bunlar ihtilaflı olan durumlar. Yargıya intikal etmiş olanlara yeniden bir uzlaşma kapısı açılıyor. Bu kapıda kırk beş yıldan beri uygulanan uzlaşma komisyonları tarafından aynı şekilde değerlendirmeler yapılacak.

“İlk 10 dava kime ait?” diyorsunuz. Şu anda, ilk 10 dava kime ait veyahut da ilk 10’da kim gelecek onu bilmiyorum çünkü yargıya intikal etmiş 70 bin dava var, onlardan hangileri? Sırasına göre mi gelecek, kendi kafasına göre mi gelecek, nasıl gelecek, onu da bildiğimiz yok. O bakımdan, ilk 10’u şu anda söylememiz mümkün değil, bilmemiz de mümkün değil.

Sayın Asil “Son beş yılda madem niye böyle bir tedbir alınmadı?” diye soruyor. Biz tedbirlerimizi alıyoruz, tedbirler alınıyor ama zaman zaman da bir birikim söz konusu oluyor. Bu birikimden mükellefler de bizar oluyor, mahkeme kapılarını git gel, git gel; müşavirlerini götürüyorlar, avukatlarını götürüyorlar, dilekçelerini veriyorlar. Biz, şimdi, yargıda ihtilafı bulunan vatandaşımıza bir kapı açıyoruz, işlerini daha kolay halledebilmek için gelin bir uzlaşma daha yapın diyoruz. Zaten, bundan önce, herkesin bir uzlaşma hakkı var, o uzlaşma hakkını kullanan var, kullanmayan var, kullanıp anlaşamayanlar var. Biz, şimdi, onun gibi bir uzlaşma kapısı daha açıyoruz, vatandaşımıza hizmet için de yapıyoruz bunu. O bakımdan, yani ikide birde, her yıl, her yıl yapılması mümkün olmayan konular bunlar. Şimdi, 70 bin dava da birikmiş, gelin size bir imkân daha açalım, diyoruz. Yoksa kimsenin, senin vergini affettim, bunu affettim… Böyle bir şey de söz konusu değil. Gelinecek, uzlaşma komisyonunda tekrar uzlaşılacak.

Şimdi, burada Sayın Cengiz de sordu: “3 kat bize tahakkuk yapıldı.” diyor. 3 kat tahakkuk değil de 3 kat vergi cezası vardır, herhâlde o oldu. Çanakkale’den mükellefimiz “Sayın Bakanımız, bize bir çıkış kapısı olur mu?” diyor. Şimdi, çıkış kapısı bu kanunun içinde var. Nedir? Eğer yargıda ihtilafı olan kimse gelir de “Ben bundan istifade etmek istiyorum, bu kanundan…” Uzlaşmaya geldi. Uzlaşmada da konuşuldu, edildi. O mükellefin de kafasına, gönlüne uymadı. Dedi ki “Kardeşim, kusura bakma ben uzlaşmıyorum.” Peki ne olacak? O davası gene devam eder yani o dava uzlaşmazsa kalkmış olmaz. Yani Maliye şunu demiyor: “Önce davandan vazgeç, ondan sonra gel.” Eğer uzlaşırsa “Davandan vazgeç arkadaş.” diyor. Yani hem ben uzlaşırım hem dava… O, olmaz. Ama kusura bakma uzlaşamadım, benim davam devam eder… Buyur, davası devam edecek. Yani onun hiçbir hakkına halel gelmiyor burada, çıkış kapısı bu.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Beş dakikanız doldu, biraz da geçti.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Peki Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. Sağ olun.

BAŞKAN – Madde üzerinde dokuz önerge vardır. Ancak her madde üzerinde milletvekillerince sadece yedi önerge verilebildiğinden önce geliş sırasına göre ilk yedi önergeyi okutacağım, sonra bu önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 109 Sıra Sayılı Tasarının 1 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Mustafa Özyürek

Bülent Baratalı

 

 

Trabzon

İstanbul

İzmir

 

 

Faik Öztrak

Rasim Çakır

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

Tekirdağ

Edirne

Malatya

 

 

Mehmet Ali Susam

Yaşar Ağyüz

 

 

 

İzmir

Gaziantep

 

 

“(10) Bu madde çerçevesinde uzlaşma kapsamına konu olan kamu alacaklarına ilişkin olarak uzlaşma sonucu kesinleşen ve kesinleşme sonucuna göre tahsilinden vazgeçilen alacakların mükellefler itibarıyla tutarları ilan edilir. 50.000 YTL yi aşan tutarlar ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sayfasında da duyurulur. İlan ve duyuruya ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Gelir İdaresi Başkanlığı yetkilidir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/515 esas sayılı Tasarının 1 inci maddesine 9 uncu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki (10) uncu fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Günal

Muharrem Varlı

Erkan Akçay

 

 

Antalya

Adana

Manisa

 

 

Ahmet Orhan

Mustafa Enöz

Mustafa Kemal Cengiz

 

 

Manisa

Manisa

Çanakkale

 

“(10) 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harçlar, fon payı ve bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri, gecikme zamları, Devlete ait olup Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren ve 25/2/2003 tarihli ve 4811 sayılı vergi barışı Kanunun ilgili bölümlerinde geçen alacaklar, 31.8.2007 tarihinden önceki dönemler için beyana dayanan vergilerde bu tarihe kadar verilmesi gereken beyannameler ve 2007 yılına ilişkin olarak 31.8.2007 tarihinden önce tahakkuk eden vadesi geldiği halde ödenmemiş olan ya da ödeme süresi geçmemiş bulunan vergilerin tamamı ile bu vergilere ilişkin gecikme zammı, gecikme faizinin yerine, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Türkiye İstatistik Kurumu her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın; on sekiz ayda ve on sekiz eşit taksitte tamamen ödenmesi, dava açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla vergilere uygulanan gecikme zammı, gecikme zammı faizi ve vergi cezaları ile vergi cezalarına uygulanan gecikme zamlarının tamamının tahsilinden vazgeçilir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

109 sıra sayılı kanun tasarısının birinci maddesinin ikinci fıkrasında geçen “fıkrası uyarınca” ibaresinin “fıkrası hükmüne göre” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                           Kerim Özkul

                                                                                                                Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

109 sıra sayılı kanun tasarısının birinci maddesinin ikinci fıkrasında geçen “bunlara bağlı” ibaresinin “bunlardan kaynaklanan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                           Turan Kıratlı        

                                                                                                             Kırıkkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

109 sıra sayılı kanun tasarısının birinci maddesinin ikinci fıkrasında geçen “bunlara bağlı usulsüzlük” ibaresinin “bunlara bağlı genel usulsüzlük” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                   Mehmet Müezzinoğlu

                                                                                                              İstanbul

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım en aykırı son iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri ayrı ayrı okutup birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan; ”usulsüzlük cezaları ve özel usulsüzlük cezalarından,” ibaresinin “usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarından,” şeklinde, “usulsüzlük cezaları ve özel usulsüzlük cezalarının” ibaresinin “usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının” şeklinde; “18 eşit taksitte tamamen ödenmek şartıyla” ibaresinin “18 eşit taksitte, taksit tutarları ilk taksit ödeme süresinin başlangıç tarihinden itibaren her ay ve kesri için ayrı ayrı binde iki oranında hesaplanacak faiziyle birlikte tamamen ödenmek şartıyla” şeklinde, ikinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, sekizinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve müteakip fıkra numarasının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

F. Mevlüt Aslanoğlu

Mustafa Özyürek

 

Trabzon

Malatya

İstanbul

 

Esfender Korkmaz

Kemal Kılıçdaroğlu

 

 

İstanbul

İstanbul

 

“(2) 213 sayılı Kanunun 344 üncü ve geçici 27 nci maddeleri uyarınca vergi ziyaı cezası üç kat (iştirak hâlinde bir kat) olarak uygulanan tarhiyata ilişkin vergi ve cezalar ile bunlara bağlı usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları ve il özel idareleri ile belediyelere ait vergi, resim ve harçlar hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.”

“(3) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla uzlaşma veya tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunulmuş ancak tarhiyat öncesi uzlaşma taleplerinde uzlaşma günü verilmiş olmakla birlikte henüz uzlaşma günü gelmemiş, diğer uzlaşma taleplerinde ise henüz uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü gelmemiş talepler ile uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağa yazılan nihai teklifin kabulü için henüz süresi geçmemiş alacaklara ilişkin uzlaşma talepleri, 213 sayılı Kanun hükümlerine göre sonuçlandırılır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan; “usulsüzlük cezaları ve özel usulsüzlük cezalarından,” ibaresinin “usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarından,” şeklinde, “usulsüzlük cezaları ve özel usulsüzlük cezalarının” ibaresinin “usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının” şeklinde; “18 eşit taksitte tamamen ödenmek şartıyla” ibaresinin “18 eşit taksitte, taksit tutarları ilk taksit ödeme süresinin başlangıç tarihinden itibaren her ay ve kesri için ayrı ayrı binde iki oranında hesaplanacak faiziyle birlikte tamamen ödenmek şartıyla” şeklinde, ikinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, sekizinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve müteakip fıkra numarasının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Mustafa Elitaş

İsmail Göksel

 

Giresun

Kayseri

Niğde

 

Mustafa Ataş

Metin Kaşıkoğlu

Hüseyin Gülsün

 

İstanbul

Düzce

Tokat

“(2) 213 sayılı Kanunun 344 üncü ve geçici 27 nci maddeleri uyarınca vergi ziyaı cezası üç kat (iştirak hâlinde bir kat) olarak uygulanan tarhiyata ilişkin vergi ve cezalar ile bunlara bağlı usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları ve il özel idareleri ile belediyelere ait vergi, resim ve harçlar hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.”

“(3) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla uzlaşma veya tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunulmuş ancak tarhiyat öncesi uzlaşma taleplerinde uzlaşma günü verilmiş olmakla birlikte henüz uzlaşma günü gelmemiş, diğer uzlaşma taleplerinde ise henüz uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü gelmemiş talepler ile uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağa yazılan nihai teklifin kabulü için henüz süresi geçmemiş alacaklara ilişkin uzlaşma talepleri, 213 sayılı Kanun hükümlerine göre sonuçlandırılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Bakan, Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutayım Sayın Kılıçdaroğlu?

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, iki önerge aynı. Aynı işleme tabi tutulması gerekiyor.

BAŞKAN – Öyle yapıyoruz Sayın Vural. Sadece, önerge sahiplerine, konuşacak mısınız diye sordum.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Kılıçdaroğlu konuşacak efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, görüşmekte olduğumuz tasarının bir af yasası olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Her ne kadar burada Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli sözcüleri “Bu bir af yasası değildir, sadece bir uzlaşmadır, uzlaşma yasası getiriyoruz.” diyorlar ise de işin özünde bunun bir af yasası olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

Sayın Canikli burada açıklama yaparken tarhiyat öncesi uzlaşmadan bahsetti, tarhiyat sonrası uzlaşmadan bahsetti. Şimdi, bununla üçüncü bir uzlaşma modeli getiriliyor değerli arkadaşlar, üçüncü bir uzlaşma modeli. Nedir bu? Kişi gelmiş, incelenmiş, “Ben uzlaşmayacağım.” demiş, “Haklıyım…” Gidiyor mahkemeye, mahkemede davayı kaybediyor. Bir üst mahkemeye gidecek, şimdi af getiriyorsunuz. Maliye tek taraflı diyor ki: Sen Danıştaya gitme, nasıl olsa orada da kaybedebilirsin -çünkü alt mahkemede kaybettin- gel buraya, seninle oturup uzlaşalım. Nasıl uzlaşalım? Mevcut uzlaşma yasasının getirdiği koşullardan çok daha iyi koşullarda uzlaşalım.” E, bu af değil de nedir arkadaşlar?

Bakın, ben size bir örnek vereyim değerli arkadaşlar. Bizim Erzincan Milletvekilimiz Sayın Erol Tınastepe verdi: Tarım kredi kooperatiflerine çiftçilerin borçları… Örnek vereceğim ve icra kararları da burada değerli arkadaşlar. Temel Çakmak, Erzincan’da. Anaparayı okuyorum: 189 YTL, faizi 2.749 YTL. Naci Akbaba, Erzincan’da: Anapara 222 YTL, tahakkuk eden faiz 3.233 YTL. Dursun Ali Tercan: 500 YTL anapara, 2.030 YTL tahakkuk eden vergi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Kaç sene?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Turgut Öncül… Bekir Taştan, yine Erzincan’dan: 350 YTL anapara, 1.171 YTL tahakkuk eden faiz. Peki bunlar için bir şey var mı? Hayır, yok.

O zaman, Maliye Bakanını, Sayın Maliye Bakanını kürsüde şu açıklamayı yapmaya davet ediyorum: Hangileri, hangi yükümlüler uzlaşmadan vazgeçip uzlaşma haklarını kullanmayarak yargıya gittiler, yargıda davayı kaybettiler? Şimdi, o kaybeden kişiler kimlerdir ve onlar için niçin böyle özel bir düzenleme getiriyorsunuz? Bunu açıklaması lazım. Bunu benim değil, sizlerin de sorması lazım. Davayı kazanan birisi zaten buraya gelmez. Maliyeye karşı davayı kazanan birisi niye uzlaşmaya gelsin? Kim gelecek? Maliyeye karşı davayı kaybeden kişi gelecek buraya. Ne yapıyor Maliye: “Sen davayı kaybettin ey yükümlü, gel buraya, ben sana bu kolaylığı sağlayayım.” Ben niçin kazandığım davadan vazgeçeceğim, hangi gerekçeyle vazgeçeceğim? Asıl bunun üzerinde durulması gerekmiyor mu değerli arkadaşlar?

Bir de deniliyor ki: “Af değil.” Kim dedi af değil? Af, bal gibi af. Ben burada bazı firmaları açıklamak isterdim ama açıklamak istemiyorum. Ben istiyorum ki, bu firmaları, Sayın Bakan, gelsin, en büyüklerinden, davayı kaybeden en büyüklerinden başlayarak burada saysın. Sizler de ona göre elinizi vicdanınıza koyarsınız, oyunuzu kullanırsınız. Ama, böyle, birilerini korumak, birilerini saklamak, birilerini kaybedilmiş davalarından, büyük, olağanüstü cezalardan kurtarmak için eğer buraya bir yasa getiriyorsanız, bu yasa da doğru değil, ahlaki değil.

O nedenle, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanın, burada gelip daha sağlıklı bir açıklama yapmasını bekliyoruz. Öyle, 70 bin dava var, yüzde 80’i vergi inceleme raporuymuş… İyi de kardeşim, tarhiyat öncesi uzlaşma hakkın var, uzlaş; tarhiyat sonrası uzlaşma hakkın var, uzlaş. Efendim, bunların yüzde 80’ini Maliye kaybediyormuş... Kaybeden adam niye uzlaşsın? Zaten haklı; hiç vergi ödemeyecek. Şimdi, siz davayı Maliyeye karşı kaybedene özellikle özel bir af getiriyorsunuz, özel bir düzenleme getiriyorsunuz.

Bu konuda yüce Meclisin dikkatini çekmek istedim.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, bir açıklama yapmam lazım, yerimden de yapabilirim.

BAŞKAN – Buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu kendi kafasında ürettiği senaryoyu buraya getirip koyuyor. (CHP sıralarından gürültüler)

BÜLENT BARATALI (İzmir) – Ne alakası var?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Evet, evet… Beni dinleyin, hepiniz Maliyecisiniz…

BÜLENT BARATALI (İzmir) – Senaryoyu da siz getiriyorsunuz!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Maliye kökenlisin, dinle.

BÜLENT BARATALI (İzmir) –  Hem yazıyor hem oynuyorsunuz!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, vergi mahkemelerinde bir insan kaybeder, Danıştayda kazanabilir. Orada  kazanır, ötede kaybedebilir.

Şimdi öyle bir şey diyor ki, sanki bunları belirli bir kimseler için çıkarmışız intibaını vermek için hiç realiteyle ilgisi olmayan konuşma yapıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Açıklayın o zaman.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Efendim bilmem nerede kaybetmiş de biz onu… Bu, Ahmet’e, Mehmet’e değil, bu herkese çıkarılıyor; bu kanun. Türkiye Cumhuriyeti’nde şahıslar için kanun çıkarılmaz. Bunu doksan kere söylüyoruz ama aynı şeyi dönüp dönüp söylüyorlar.

Şimdi, burada hepinizin takdirine sunuyorum: Şu anda davalık olanlara bir kolaylık getiriyoruz.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sayın Bakan, davalık olanlar kim?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Yani yargıda, artık yıllarca sürünmüş olan vatandaşımıza bir kolaylık gösteriyoruz. Bunu niye çok görüyorsunuz canım, ne var bunda?

İkincisi…

OKTAY VURAL (İzmir) – Çiftçiye, esnafa bu şeyleri niye getirmiyorsunuz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, onun için de söyleyeceğim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Niye “Kaç sene” diye soruyordunuz az önce?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Yani, burada isteyen gelecek diyoruz, istemeyen gelecek demiyoruz, zorlamıyoruz kimseyi. İsteyen gelecek, bundan istifade edecek. Halkımıza bir kolaylık getiriyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan açıklamanız için.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Peki, teşekkür ediyorum.

Öteki şeyler için de Sayın Başkan bir cümle söyleyeyim, faizini söylüyor… Kaç seneden beri ödenmemiş o borç, peki, bir de onu söylesin bakayım?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan soru sordu, izin verirseniz soruları yanıtlamak isterim.

BAŞKAN – Bir saniye…

Diğer önergenin gerekçesini mi okutalım?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Evet, buyurun gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Öneriler düzenlemeyle, birinci fıkradaki ifade zafiyeti giderilmekte, taksitlendirilen tutarların hesaplanacak aylık faiziyle birlikte ödenmesi şartı getirilmekte, maddeden yararlanmayacak  tarhiyatın kapsamına 213 sayılı Kanunun geçici 27 nci maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası üç kat (iştirak halinde bir kat) olarak uygulanan tarhiyatların, diğer bir deyişle Kanunun 359 uncu maddesinde sayılan fiillerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi hallerinin girmeyeceği açıkça belirtilerek, aynı konuyu düzenleyen her iki hükmün de bu maddenin kapsamı dışında olduğu hususu açıklığa kavuşturulmaktadır.

Ayrıca, maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunulmuş ancak uzlaşma günü verilmemiş uzlaşma taleplerinin bu maddenin kapsamı dışında, uzlaşma günü verilmiş olanların ise kapsamı içinde olduğu hususuna açıklık getirilmektedir.

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu buyurun, ne diyecektiniz?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Efendim, Sayın Bakan bana bir soru sordu, izin verirseniz sorusunu yanıtlamak isterim. Sayın Bakan ismimi vererek “Sayın Kılıçdaroğlu bunu da açıklasın…” (Gürültüler)

BAŞKAN – Susarsanız, ben de ne söylediğini duyabilirim

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – “Sayın Kılıçdaroğlu şunu da açıklasın.” dedi, izin verirseniz açıklamak isterim efendim.

BAŞKAN – Böyle bir usulümüz yok.

Çok teşekkür ederim, sağ olun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, o zaman Sayın Bakanın da bana soru sormaya hakkı yok. Eğer bana soru sorma hakkı varsa o zaman benim de yanıtlama hakkım var.

BAŞKAN – Sayın Bakanın da size soru sorma hakkı yok, böylece durumu düzelttik.

Hükûmetin ve Komisyonun katıldığı, birleştirdiğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bundan sonraki, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Müezzinoğlu, Kırıkkale Milletvekili Sayın Turan Kıratlı ve Konya Milletvekili Sayın Kerim Özkul’a ait üç önerge biraz önce tümüyle değiştirdiğimiz ikinci fıkraya ilişkindir. İkinci fıkra tümüyle değiştirildiği için bu üç önergeye işlem yapma imkânı kalmamıştır.  Bu nedenle önergeleri işlemden kaldırıyorum.

Sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/515 esas sayılı Tasarının 1 inci maddesine 9 uncu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki (10) uncu fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları.

“(10) 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harçlar, fon payı ve bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri, gecikme zamları, Devlete ait olup Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren ve 25/2/2003 tarihli ve 4811 sayılı vergi barışı Kanunun ilgili bölümlerinde geçen alacaklar, 31.8.2007 tarihinden önceki dönemler için beyana dayanan vergilerde bu tarihe kadar verilmesi gereken beyannameler ve 2007 yılına ilişkin olarak 31.8.2007 tarihinden önce tahakkuk eden vadesi geldiği halde ödenmemiş olan ya da ödeme süresi geçmemiş bulunan vergilerin tamamı ile bu vergilere ilişkin gecikme zammı, gecikme faizinin yerine, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Türkiye İstatistik Kurumu her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın; on sekiz ayda ve on sekiz eşit taksitte tamamen ödenmesi, dava açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla vergilere uygulanan gecikme zammı, gecikme zammı faizi ve vergi cezaları ile vergi cezalarına uygulanan gecikme zamlarının tamamının tahsilinden vazgeçilir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu önerge, az önce Sayın Bakan “Bazı vatandaşlarımız için düzenleme yapıyoruz niye karşı çıkıyorsunuz” diyordu, biz de bütün kesimleri kapsayacak şekilde, bu getirdiğimiz önergeyle, diğer kesimlerin de temsil edilmesini ve onlara da bu hakkın tanınmasını istiyoruz. Biz de, şimdi, diğer bazı vatandaşlarımıza -ki, daha mağdur olan, daha sıkıntılı olan kesime- bu haktan yararlanma imkânı getiren bir önerge sunuyoruz. Kendisinden buna da destek beklerdik ama baştan hemen “olmaz” dedi. Daha önce de Vergi Barışı Kanunu kapsamında bazı alacaklar vardı, zaten bunlara getirilmişti.

Şimdi, uzlaşmaya girmiş, ödememiş, tekrar mahkemeye düşmüş, düşmemiş; uzun uzun anlattı arkadaşlarımız oraya girmeyeceğim ama, mademki onlara bu kolaylığı getiriyorsunuz, diğer kesimlerde mağdur olanlara da aynı kolaylığı sağlayalım diyoruz. Size kaldığı zaman her şey güllük gülistanlık, kimsenin sıkıntısı yok, bunlarla ilgili bir sıkıntıya da gerek yok. Ama, bir taraftan baktığımız zaman…

Sayın Başbakan bugün yine ekonomi dersi verdi grup toplantısında.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Faydalan diye.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Onlara sonra gireriz, şimdi vaktimiz yok ama, hiçbir şey yokmuş gibi… Öbür taraftan -yine gazetelere baktım bugün- bakıyoruz, Çalık Holdingin patronu şikâyet ediyor, Zorlu Holdingin patronu şikâyet ediyor: “Ülke ekonomisi kan kaybediyor, acil önlem alalım” diyor. Biz de bu mağdur olan kesimlerle ilgili bir önerge veriyoruz, “ekonomik sıkıntı yok” diyenlere birkaç tane… Az önce de bir konuşmacımız, yine, Değerli Balıkesir Milletvekilinin konuşmasına cevaben bir şeyler söyledi, hiçbir sıkıntı olmadığını söylüyorlar. Ben de size birkaç tane rakam söylemek istiyorum, yani, bu kesimlerin ne kadar zor durumda olduğunu dikkatlerinize sunarak, önergeye destek talep edeceğim. Onun için, rakamlardan birkaç tane örnek vermek istiyorum.

Şimdi, açılan, kapanan iş yerleri ekonomik durumdaki kötüye gidişi göstermezmiş diyorlar. Ben söyleyeyim, siz yine kararınızı kendiniz verin.

2002 yılında tescil edilen 123.393, 2006’da 248.721, 2007’de 170.826. Şimdi, ben bunu biliyorum, bazı arkadaşlarımız diyecekler, esnaf ve sanatkâr iş yerlerinden tescil edilenlerde rakamı verdim, yani 170 bine düşmüş.

Terkin edilenler, 117.600 2002’de, 2006’da 319 bin ki, orada, biliyorum, resen terkin var diyecekler, ama 130 bine düşmüş.

Şimdi, mükellef sayısına baktığınız zaman, bu da önemli bir gösterge, yani, ticareti terk edenler açısından. Hem gelir vergisi hem KDV hem de basit usule tabi mükelleflerde bir düşüş gözleniyor.

Yine, protestolu senet ve karşılıksız çek sayılarına baktığınız zaman, 2002’de 498.748, 2007’de 1.470.758 protesto edilen senet sayısı. Tutarı 5.7 milyar YTL’ye ulaşmış. Nereden? 498’den nereye? 816 milyon YTL’den 5.7 milyara. Milyondan 5.7 milyar YTL’ye çıkmış. Karşılıksız çek sayısıysa 748 binden 1 milyon 397 bine çıkmış.

Bu rakamları niçin söylüyorum? İşte, bu dar gelirli vatandaşların, esnafın, sanatkârın ve şirketlerin düşmüş olduğu durumu dikkatinize sunabilmek için getiriyorum. Bu durumda, en son şirketlerle ilgili bir rakam daha vereceğim, yine TÜİK’in rakamı, son rakamlar: Yüzde 7,5 açılan şirketler azalmış, kapanan şirketler yüzde 1,1 artmış. Oranını veriyorum son rakamlara göre.

Yani, buradan söylemeye çalıştığımız, ekonomide belli bir sıkıntı var. Bu kesimlere de, vatandaşlarımız olarak eşit muamele yapalım ve onlara da bu kapsam genişlemesiyle daha önceki sıkıntılarını gidermek üzere burada destek olalım. Bu önergeyi bu çerçevede desteklemenizi rica ediyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 109 Sıra Sayılı Tasarının 1 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

        M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

“(10) Bu madde çerçevesinde uzlaşma kapsamına konu olan kamu alacaklarına ilişkin olarak uzlaşma sonucu kesinleşen ve kesinleşme sonucuna göre tahsilinden vazgeçilen alacakların mükellefler itibarıyla tutarları ilan edilir. 50.000 YTL yi aşan tutarlar ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sayfasında da duyurulur. İlan ve duyuruya ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Gelir İdaresi Başkanlığı yetkilidir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutalım?

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Konuşacağım efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özyürek.

Süreniz beş dakika.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu önergeye Hükûmet ve Komisyon niçin katılmadı anlayabilmiş değilim. Çünkü bu gerçek anlamda bir şeffaflık, bir saydamlık önergesi.

Şimdi Sayın Bakan burada diyor ki: “Biz genel nitelikli bir düzenleme yapıyoruz. Hiçbir firmayı himaye etmemiz söz konusu değildir.” Bu yönde kuşkular ifade eden arkadaşlarımızı da “Kafanızda senaryolar var.” filan diye suçluyor.

Şimdi, Sayın Bakan, diyoruz ki: Bu uygulamayı yaptınız. Bu uygulama sonunda, kim ne kadar ödeme yaptı? Kim ne kadar ödemesi gerekirken, o kadarından vazgeçildi, uzlaşma komisyonları bunları sildi? Bunları bilmek, öğrenmek kamuoyunun hakkı değil mi? Demokratik bir düzende, milletin bu şekilde bilgi edinme hakkını kabul etmeyen, buna karşı çıkan bir komisyonu ve bakanı anlamak, anlayışla karşılamak mümkün değil. Komisyon, orada çoğunluğu mu var ki “Biz katılmıyoruz Sayın Başkan.” Olsa olsa, siz, takdire bırakabilirsiniz, orada komisyonun çoğunluğu yok. Onun için, bu usullere de dikkat etmek lazım.

Doğrusu, işin özünde “Evet, genel nitelikli bir düzenlemedir, özel bazı firmalar düşünülmemiştir.” diye, iyi niyetle ben de bakıyordum. Ama bu önerge reddedildikten sonra, burada, bazı firmaların himaye edildiğini açıkça düşünmeye başladım. Eğer bazı firmalar himaye edilmeseydi, genel nitelikli bir düzenleme olsaydı, bu önergeyi hemen “Biz akıl edemedik, iyi ki önerdiniz.” deyip kabul edeceklerdi. Bunu yapmamışlardır. Bu, şeffaflık açısından, milletin bilgi edinme hakkını engelleyen bir tavır olmuştur.

Değerli arkadaşlarım, şimdi burada bazı soruların cevabı ne yazık ki verilemedi. Şimdi, tarhiyat öncesi bir uzlaşma var mı? Var. Tarhiyattan sonra bir uzlaşma var mı? Var. Bu iki aşamayı da geçip, ihtilaf yaratmış olan bir mükellef, niçin tekrar uzlaşma komisyonuna gelir? Olsa olsa şudur: Sayın Kılıçdaroğlu’nun da ifade ettiği gibi, vergi mahkemesine gitmiştir, uzlaşma komisyonundan sonra gitmiştir, kaybetmiştir, Danıştay aşamasında “Belli oldu ki ben bunu kaybedeceğim, öyleyse yeni bir hak tanındı, hemen bunu kabul edelim, üçüncü uzlaşmaya girelim.” deniliyor. Yani, bu müessese, uzlaşma müessesesi vergi sistemimizde varken yeni bir, tekrar bir uzlaşma yöntemi getirmek, yani bağışlayın, belli firmalara avantaj sağlamaktan öte bir anlam ifade etmez. Eğer böyle bir avantaj sağlamıyorsanız bu şeffaflık önergesini kabul edecektiniz ki, millet, kimin ne kadar vergisini sildiniz, kimden ne kadar vergi aldınız, bunu bilmek zorunda.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu, eşitlik ilkesine aykırıdır. Biraz önce de söyledim, diyelim 28 Şubatta bir uzlaşma kararı verdiniz, bunu ya bir ay içinde ödeyeceksiniz veya gecikme zammıyla ödeyeceksiniz. Ama 1 Marttan sonra bu kanuna göre bir uzlaşma yaparsanız, on sekiz ay içinde ve herhangi bir gecikme zammı olmadan ödeyeceksiniz. Bu, eşitlik ilkesine aykırı değil mi? Böylesine keyfî bir uygulama olur mu? Bu konuda da bir önergemiz vardı, hiç yoksa ödenmemiş olan, uzlaşma komisyonundan geçen alacaklarda bir on sekiz ay tanıyınız diye, onu da kabul etmediniz. Yani, her şeyin doğrusunu biz biliriz, bizim yaptığımız doğru anlayışı kabul edilemez. O nedenle de biz bunun yanlış olduğunu düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu bir aftır. Yani, bu, böyle kişisel yorumlarla, aftır, değildir olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Şimdi, siz, özellikle ecri misilde, miktarı belli olan alacakları yeniden yapılandırmıyor musunuz? Yeniden yapılandırıyorsunuz. Bunun adı aftır. Elbette, zaten, af sözünü kullanmayı sevmiyorsunuz, biliyoruz. Vergi barışında da tam bir aftı, vergi barışı diye böyle fiyakalı bir isim buldunuz ama o da aftı, bu da af. Eğer burada 330 oyu bulamazsanız, bu, hukuki açıdan sakat bir kanun olur. Biz, bunun için hukuki yollara başvururuz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özyürek.

Hükûmetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, 1’inci maddenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır. Şimdi, bu talebi yerine getireceğim. Önce yoklama isteminde bulunabilecek yeter sayıda sayın üyenin ismen tespitini yaptıktan sonra elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Kemal Kılıçdaroğlu? Burada.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu? Burada.

Bülent Baratalı?..

Osman Kaptan?..

Rahmi Güner?..

Nesrin Baytok?..

Mehmet Ali Susam?..

Mustafa Özyürek?..

Esfender Korkmaz?..

Birgen Keleş?..

Ali İhsan Köktürk?..

Sacit Yıldız?..

Ali Koçal?..

Şevket Köse?..

Hulusi Güvel?..

Yaşar Ağyüz?..

Algan Hacaloğlu?..

Rıza Yalçınkaya?..

Murat Sönmez?..

Hakkı Suha Okay?..

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama isteminde bulunan sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Çoğunluğumuz vardır, 300 sayın üye yoklamaya katılmıştır

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/515) (S. Sayısı: 109) (Devam)

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunacağım, ancak tasarının 1’inci maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 109 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesinin oylamasının elektronik olarak yapılmasını arz ve teklif ederiz.

Mustafa Elitaş, Kayseri? Burada.

Bekir Bozdağ, Yozgat? Burada.

Turan Kıratlı, Kırıkkale? Burada.

Mustafa Hamarat, Ordu? Burada.

Kayhan Türkmenoğlu, Van? Burada.

İsmail Göksel, Niğde? Burada.

Ali Koyuncu, Bursa? Burada.

Mehmet Tunçak, Bursa? Burada.

Abdulkerim Aydemir, Ağrı? Burada.

Mehmet Ocakden, Bursa? Burada.

Mustafa Çetin, Uşak? Burada.

Ayşe Nur Bahçekapılı, İstanbul? Burada.

Lutfi Elvan, Karaman? Burada.

Öznur Çalık, Malatya? Burada.

İhsan Koca, Malatya? Burada.

Ömer Faruk Öz, Malatya? Burada.

Cevdet Yılmaz, Bingöl? Burada.

Mustafa Özbayrak, Kırıkkale? Burada.

Güldal Akşit, İstanbul? Burada.

Selma Aliye Kavaf, Denizli? Burada.

BAŞKAN - Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır. Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, elektronik cihaza giremeyip pusula gönderen milletvekili arkadaşlarımızın salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Pusula gönderen arkadaşların isimlerini okuyorum. Burada olup olmadıklarını arayacağım.

Ahmet Koca, Afyonkarahisar? Burada.

İsmail Katmerci, İzmir? Burada.

Lokman Ayva? Burada.

Necati Çetinkaya, Elazığ? Burada.

Mehmet Alp, Burdur? Burada.

Ali Güner, Iğdır? Burada.

Osman Yağmurdereli, İstanbul? Burada.

Dilek Yüksel, Tokat? Burada.

Yaşar Yakış, Düzce? Burada.

Yusuf Coşkun? Burada.

Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul? Veysel Eroğlu burada.

Abdülkadir Aksu, İstanbul? Burada.

Cemal Öztaylan, Balıkesir…

Ömer Çelik, Adana? Burada.

Cemil Çiçek, Ankara? Nimet Çubukçu, vekâleten…

Mehmet Ali Şahin, Mehmet Şimşek adına, burada.

Ülkü Gökalp Güney, Bayburt? Burada.

Hayati Yazıcı? Burada.

Ali Rıza Alaboyun, Aksaray? Burada.

Cüneyt Yüksel, Mardin...

Ali Bayramoğlu, Rize…

Mehmet Emin Ekmen, Batman…

CÜNEYT YÜKSEL (Mardin) – Buradayım.

BAŞKAN - Cüneyt Yüksel? Tamam.

Medeni Yılmaz? Burada.

Gönül Bekin Şahkulubey

Rüstem Zeydan? Burada.

Edip Uğur, Balıkesir? Burada.

Zülfükar İzol, Şanlıurfa? Tamam.

Akif Gülle, Amasya? Burada.

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Buradayım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, burada bulunması gerekir diye ifade ediliyor, yoksa yoktu. Böyle bir şey olur mu?

BAŞKAN - Faruk Çelik…

Fatih Arıkan, Kahramanmaraş? Tamam.

Sami Güçlü, Konya…

Hayati Yazıcı yerine kim? Kimin yerine kullandı Hayati Yazıcı? Mehdi Eker.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, daha pusulalar geliyor, kabul etmeyin lütfen.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ayıp yahu!

BAŞKAN - Taner Yıldız? Burada.

Murat Başesgioğlu yerine Zafer Çağlayan…

Mehmet Yüksel, Denizli? Burada.

Zafer Çağlayan? Burada.

Mehmet Şimşek yerine Nazım Ekren… Mehmet Şimşek yerine şey de kullanmıştı, onu ayırıyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Adalet Bakanı kullandı.

BAŞKAN – Ayırdım efendim.

İsmail Katmerci? Tamam.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, biraz önce okundu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Okudunuz Sayın Başkan, okudunuz. İki kere vermiş.

BAŞKAN - Faruk Özak? Tamam.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, İsmail Katmerci iki kere okundu.

BAŞKAN - Hüseyin Çelik? Sayın Bakan, tamam.

Ali Babacan yerine Sayın Unakıtan, burada.

Binali Yıldırım yerine siz kullandınız, tamam.

Yaşar Karayel, Kayseri? Burada.

Atilla Koç, Aydın? Burada.

Veli Seyda? Evet.

Ali Bayramoğlu, Rize? Yok.

Zeki Ergezen, Bitlis…

Yusuf Ziya İrbeç? Tamam.

Fazlı Erdoğan, Zonguldak? Tamam.

Mustafa Özyürek? Burada.

Kemal Kılıçdaroğlu? Burada.

Ali İhsan Köktürk? Burada.

Bülent Baratalı? Burada.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, Kâtip Üye 3 kişi mi Divanda?

KÂTİP ÜYE YUSUF COŞKUN (Bingöl) – Sayıyoruz… Sayma da bizim görevimiz.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Nöbetçi kimse o yapar.

KÂTİP ÜYE YUSUF COŞKUN (Bingöl) – Sayımda her zaman görevliyim.

BAŞKAN – 1’inci maddenin açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı   :   349

Kabul                         :   316

Ret                             :      33 (x)

On beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.30

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 22.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

109 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 109 sıra sayılı kanun tasarısının 1’inci maddesinin oylaması sonucunda, madde üzerinde 316 kabul, 33 ret oyu kullanılmıştır. Bazı sayın üyeler bu maddenin af niteliğinde olduğunu iddia ederek nitelikli çoğunluk aranması gerektiğini iddia etmişlerdir. Anayasa Mahkemesi 22/11/2007 tarihinde yayımlanan 22/12/2006 tarihli 120 sayılı Kararı’nda Anayasa’nın 87’nci maddesinde düzenlenen genel ve özel af kapsamının maddi ceza hukuku ile sınırlı olarak anlaşılması gerektiğini, genel ve özel af kavramlarının ceza hukukuna özgü kavramlar olduğunu, ceza hukuku alanı dışında kullanılmadığını, bu kavramların tanımları, hüküm ve sonuçlarının da ceza hukukunda düzenlendiğini açıklamıştır.

Görüştüğümüz tasarı da maddi ceza hukuku kapsamında bir tasarı olmayıp bazı kamu alacaklarının tahsil usulü ile ilgilidir. Bu nedenle, maddenin kabul edilmesi için nitelikli çoğunluk aranmasına gerek bulunmamaktadır. Oylama sonucuna göre 1’inci madde kabul edilmiş bulunmaktadır.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazların kullanılması nedeniyle tespit ve takdir edilen ancak 1/7/2007 tarihinden önce ilgilisine tebliğ edildiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan ecrimisil alacakları; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ikinci ayın sonuna kadar ilgilisinin yazılı başvurusu üzerine, aynı yer ve mahalde bulunan emsal nitelikteki taşınmazlar için oluşmuş kira bedelleri veya ecrimisiller, varsa bunlara ilişkin emsal yargı kararları, gerektiğinde ilgisine göre belediye, ticaret odası, ziraat odası, borsa gibi kuruluşlardan veya bilirkişilerden edinilecek bilgiler ile taşınmazın değerini etkileyecek tüm unsurlar göz önünde bulundurulmak suretiyle takdiri yapan komisyonlarca yeniden tespit edilir. Tespit edilen ve idarece ilgilisine yazıyla bildirilen bu bedelin tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde kabul edilmesi ve varsa ecrimisil veya takip işlemlerine karşı açılmış davalardan vazgeçilmesi koşuluyla uzlaşma tutanağı düzenlenir. Davadan vazgeçme dilekçeleri komisyona verilir ve bu dilekçelerin komisyona verildiği tarih, ilgili yargı merciine verildiği tarih sayılarak dilekçeler ilgili yargı merciine gönderilir.

(2) Uzlaşılan bu bedel, talep edilmesi hâlinde ilk taksidi uzlaşma tutanağının düzenlendiği ayı takip eden aydan başlamak üzere 18 ayda 18 eşit taksitte ödenebilir. Bu madde hükümlerinden yararlanılarak ödenecek alacaklara süresinde ödeme yapıldığı müddetçe her hangi bir zam veya faiz uygulanmaz. Madde kapsamında uzlaşılan alacaklara ilişkin taksitlerin, süresinde ödenmemesi ya da eksik ödenmiş olması halinde, süresinde ödenmemiş veya eksik ödenmiş taksit tutarı; son taksit ödeme süresi sonuna kadar, ödenmeyen ya da eksik ödenen taksitin son taksite ait olması halinde ise bu tutara son taksiti izleyen ayın sonuna kadar her ay ve kesri için ayrı ayrı % 5 oranında, tahsil tarihine kadar geçen süre için ise 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gecikme zammı tatbik edilerek ödeme emri tebliğine gerek kalmaksızın aynı Kanun hükümlerine göre cebren takip ve tahsil edilir.

(3) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ecrimisil ihbarnamesi veya ecrimisil düzeltme ihbarnamesinin tebliği üzerine taksitlendirilmiş olup ödenmekte olan ecrimisil alacaklarından kalan tutarların, yeniden tespit yapılmaksızın bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen süre ve şekilde ödenmesi mümkündür.

(4) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş olan tutarlar, bu maddeye dayanılarak iade edilmez. Madde kapsamına giren alacakların, maddenin yürürlük tarihinden önce kısmen ödenmiş olması halinde, ödenmemiş tutar için madde hükmünden yararlanılır.

(5) Yukarıdaki fıkralar uyarınca yapılacak yeniden tespit, değerlendirme ve takdir işlemleri bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren sekiz ay içinde sonuçlandırılır.

(6) Bir kamu hizmetine tahsis edilmemiş Hazinenin özel mülkiyetinde olan veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazlardan 31/12/2007 tarihinden önce işgalli olanlar; kullanımın devam etmesi, ilgilisinin bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden üç ay içinde talep etmesi, birikmiş ecrimisil alacaklarının ödenmesi ve hukuken engel bulunmaması koşuluyla kullanıcısına, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 51 inci maddesinin (g) bendine göre pazarlık usulüyle kiraya verilebilir.

(7) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve beşinci fıkradaki süreyi iki aya kadar uzatmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 2’nci maddede şahsı adına söz talep eden 17 milletvekili arasında kura çekilecektir:

Erkan Akçay, Manisa; Suat Kılıç, Samsun; Ramazan Başak, Şanlıurfa.

2’nci madde üzerinde gruplar adına söz talepleri vardır.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Esfender Korkmaz’da.

Buyurun Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesiyle ilgili olarak Grubumuz adına söz almış oluyorum. Hepinizi saygılarla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 2’nci madde, ecri misil ödemeleri ile ilgili uzlaşmayı düzenliyor. Burada, ecri misilden anlaşılacağı üzere, ecri misil, hazine taşınmazlarını işgal edenlerin ödediği bir bedeldir, kiraya benzer bir bedeldir. Dolayısıyla, burada, bir defa, “işgal” sözünün altında da bir hukuksuzluk, bir kanunsuzluk zaten kendiliğinden ortaya çıkıyor. İşgal eden, fuzuli şagil de yani devletin bir malını, hazinenin bir malını fuzuli yere işgal etmiş anlamında olduğu için, burada biz aslında bu 2’nci maddeyle, ecri misile getirdiğimiz uzlaşmayla, bir yerde hukuksuzluğu, bir yerde kanunsuzluğu tescil etmiş oluyoruz. Dolayısıyla, burada birtakım yanlışlar var, birtakım sorunlar var. Bunlardan birisi, prensip anlamında yanlışlardır, prensip anlamında sorunlardır.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir defa, bu 2’nci madde, vatandaşlar arasında haksız rekabete yol açacaktır, çünkü vatandaşlar arasında, kirasını ödeyen, ecri misillerini zamanında ödeyen diğer vatandaşlara karşı, diğer insanlara karşı bir haksızlık, bir haksız rekabet ortaya çıkmaktadır. Oysaki devletin işi, bu gibi haksızlıkları, bu gibi haksız rekabetleri ortadan kaldırmaktır. Ayrıca, yine prensip bazında bu gibi uygulamalar devleti zayıflatıyor. Tabii, devleti neden zayıflatıyor? Çünkü devlet hazine malını, kendi malını koruyamıyor diye bir imaj oluşuyor. Elbette ki burada devletin zayıflaması, hükûmetin devleti iyi idare edememesinden ortaya çıkıyor. Zaten devlet dediğiniz olgu, nihayet vatandaşlar tarafından hükûmete yönetimi tevdi edilmiş, emaneten yönetimi tevdi edilmiş bir olgudur, bir uygulamadır. Onun için, burada, bu gibi uygulamalar, bu gibi ecri misil konusunda uygulamalar, ecri mislin bizzat kendisi, bizzat devletin hazine varlıklarını bazı insanların işgal etmesine imkân vermesi, bunu önleyememesi, buna göz yumması -ki buna siyasi amaçla da göz yumulabiliyor- bütün bunlar devletin imajını zedeliyor ve dolayısıyla devletin zayıflamasına neden oluyor. Bunun da sorumlusu, söylediğim gibi, devleti idare eden siyasi iktidardır.

Şimdi, aynı zamanda, bu gibi işgaller, kamu malını bu gibi kullanmalar, öteden beri zaten ülkemizde olan, toplumda atasözü hâline gelmiş olan “Devlet malı deniz…” sözünü insana hatırlatıyor. Çünkü, devletin malı sonsuz anlamında kullanılan bu söz aslında devletin imkânlarının çarçur edilmesine neden oluyor, devlette kaynak dağılımının eksik yapılmasına ve etkinlik kaybına neden oluyor, ekonomide faktörlerin yanlış dağılmasına neden oluyor.

Tabii, bu “devlet malı deniz”den dolayı devletten de birçok beklentiler oluşuyor. Şimdi, bu beklentileri dün de gördük, bugün de gördük. Bazı medya grupları devletten önemli çıkarlar sağlıyor. Daha doğrusu, siyasi iktidar eliyle devlet imkânlarının kullanılması şeklinde önemli imkânlar sağlıyor ve bu da devletin zayıflamasına, imaj kaybına neden oluyor.

Bu ecri misil uygulaması uygulama açısından sorun çıkarıyor. Bir defa, üç yüz kırk bin dosya olduğu zaten söyleniyor, biliniyor. Bunların işlemleri, mahkeme işlemleri, burada işgalcilerle devletin uğraşması âdeta devlet için bir maliyet unsuru oluyor. Bu da tabii kamu hizmetlerinin aksamasına yol açıyor.

Şimdi, ecri misil uygulaması on yıl geriye gidemiyor, Danıştay kararı var; beş yılda tahsil edilemeyen -6183 sayılı Yasa’ya göre- ecri misil zaman aşımına uğruyor, davalar bu tahsilatı uzatıyor ve dolayısıyla uygulamada da çok önemli sorunlar çıkarıyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, 2’nci maddedeki ecri misil uygulaması doğrudan doğruya bir aftır. Neden aftır? Çünkü, bunun miktarı bellidir. Artık 1’inci maddedeki gibi tereddüde gerek yoktur, bu doğrudan doğruya bir aftır ve dolayısıyla, burada eğer nitelikli çoğunluk aranması gerekiyorsa 2’nci maddede aranması gerekiyor.

Şimdi, tabii, bu bir af olunca, kamu alacaklarına bu şekilde sık sık af getirilmesi bedelini tam ve zamanında ödeyene, kirasını zamanında ödeyene bir ceza niteliğinde oluyor. Bu kamusal yükümlülük ve vergi ödevi hakkında vatandaşın, mükellefin bilinç düzeyinin azalmasına neden oluyor. Bir defa samimiyet prensibine aykırı gerek vergilerde gerek kamu alacaklarında. Çünkü, burada müteaddit defa dile getirildi. Sayın  Bakanın da “Af yok.” sözü üzerine bu ecri misillerde af açıkça ortaya çıkıyor. Tabii bu mali disiplini de olumsuz etkiliyor, çünkü mali planlama ve etkin bir planlama yapılamıyor. Dolayısıyla burada mevcut olan ecri misil uygulamaları bu açıdan da sıkıntı yaratıyor.

Şimdi, Sayın Canikli CHP programını söyledi burada. Dedi ki: “Vergi sistemi karmaşık yapıda, mükellef zorluk çekiyor.” Biz de zaten programımızda öyle demiştik. Demiştik ki: “Vergi sistemi çok karmaşık.” 2008 bütçe gerekçesini açın bakın, orada yüzden fazla vergi sisteminde değişiklik var.

Şimdi, arkadaşlar, tabii bir ülkede vergi sistemi eskidikçe, yerli yerine oturdukça mükellef daha çok bilinç sahibi olur ve vergisini daha sıkıntısız öder, verginin olumsuz etkisi daha az ortaya çıkar. Oysaki bizde vergiler bu kadar sık değiştiği için elbette ki vatandaşın da, vergi mükellefinin de vergiye karşı olan tepkisi artıyor ve dolayısıyla vergi kaçağı ortaya çıkıyor. Yani, kayıt dışı ekonomi, vergi dışı ekonomi o açıdan ortaya çıkıyor. Onun için vergide bu kadar sık değişiklik yapmak doğru değil. Bu gibi aflar getirmek doğru değil. Bunlar, sistemi, mali düzeni altüst eden uygulamalardır.

Değerli arkadaşlar, Anayasa’mızda vergi, yeni vergiler ancak kanunla gelir diyor. Ama Anayasa’da aynı zamanda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – …Bakanlar Kuruluna vergi oranlarını yüzde 100 artırma imkânı veriliyor. Bu da tabii yeni bir vergi demektir. Onun için bu düzenin de, bu sistemin de değişmesi gerekiyor. Nihayet, bu ecri misil uygulamasında, taksit sayısı artığı için –on sekiz ay taksit, sekiz ay değerleme ve takdir, iki ay da uzatma- yirmi sekiz ay gibi bir zamana yaymak gerekiyor. Bu da, kamunun alacakları için bir sıkıntı yaratıyor, bir handikap yaratıyor. Bu 2’nci maddenin tamamıyla reddedilmesi ve gündemden çıkarılması gerekiyor. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak görüşümüz de bunun reddi yönündedir.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Gruplar adına ikinci söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı’ya attir.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 2’nci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

İdari hukukumuzda, kamu mallarını herhangi bir izin almaksızın veya bir sözleşme ilişkisi olmaksızın kullanan kişilere fuzuli şagil, yani haksız kullanıcı, bu kullanıcılardan alınan ücrete de ecri misil denilmektedir. Devlet İhale Kanunu dışında değişik kanunlarda ecri misil kavramına yer verilmesine rağmen, anılan kanunlarda ayrıntılı düzenleme yapılmamıştır. Ecri misil işlemleri konusunda ayrıntılı düzenleme, 1/1/1984 tarihinde yürürlüğe giren 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 75’inci maddesinde ve bu Kanun’un 74’üncü maddesine dayanılarak 16/12/1984 tarihinde çıkarılan Devlete Ait Taşınmaz Mal Satış, Trampa ve Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliği ile yapılmıştır. Bu Yönetmelik 19 Haziran 2007 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan ve 1 Temmuz 2007 tarihinden geçerli yürürlüğe konulan Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik ile yürürlükten kaldırılmış, ecri misil ile ilgili düzenlemelere bu Yönetmelikte de yer verilmiştir.

Devlet İhale Kanunu’nun 75’inci maddesine göre, devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malların gerçek ve tüzel kişilerce işgali durumunda fuzuli şagilden ecri misil tahsil edilmesi gerekmektedir. İdarenin ecri misil isteyebilmesi için devletin özel mülkiyetinde veya hükmü ve tasarrufu altında bulunan bir taşınmazın işgal edilmiş olması gerekmektedir. İşgalin biçimi önemli değildir. Hukuki dayanağı olmayan her türlü yararlanma işgal kabul edilmektedir.

Kişilerin kamu malını kullanmalarından dolayı ecri misil istenebilmesi için bu malın kullanılmasında idarenin rızasının bulunmaması şartı aranmaktadır. Kamu görevlilerinin kamu malı üzerindeki işgale göz yummaları geçerli bir rıza değildir. Haksız kullanıcılardan ecri misil istenebilmesi için idarenin zarara uğramış olması da şart değildir. Devlet İhale Kanunu’nun 75’inci maddesinde bu konu açıkça düzenlenmiş, ecri misil alınmasında haksız kullanıcının kusurunun aranmayacağı belirtilmiştir.

Ecri misil bedelinin tespit ve takdiri ihale usullerine tabi olmayan işlerdendir. Kamu malının haksız kullanımının belirlenmesi ve alınacak olan ecri misil bedelinin tespiti idarenin tek taraflı işlemiyle yapılmaktadır.

Ecri misil bedelinin tespit ve takdiri konusu 2886 sayılı Kanun’un 75’inci maddesinde özel olarak düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, ecri misil bedelinin veya bu bedelin hesabında kullanılacak fiyatların Kanun’un 9’uncu maddesinde belirtilen belediye, ticaret odası, sanayi odası, borsa gibi kuruluşlardan veya bilirkişilerden soruşturulması gerekmektedir. Ancak, 19 Haziran 2007 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan yönetmelikte ecri misil bedeline yeni bir tanımlama getirilerek, idarenin işgal edilen taşınmazdan işgalden önceki hâliyle elde edebileceği muhtemel gelirin esas alınması ve ecri misilin tespitinde de aynı yer ve mahalde bulunan emsal nitelikteki taşınmazlar için oluşmuş kira bedelleri veya ecri misiller, varsa bunlara ilişkin kesinleşmiş yargı kararları, gerektiğinde ilgisine göre, belediye, ticaret odası, sanayi odası, ziraat odası, borsa gibi kuruluşlardan veya bilirkişilerden soruşturulmak suretiyle edinilecek bilgiler ile taşınmazın değerini etkileyecek tüm unsurların göz önünde bulundurulması öngörülmüştür. Bu tanımlama Kanun’a tam uymamaktadır, Kanun’daki hükme aykırıdır.

Yönetmelikte, tespit ve takdir edilen ecri misil bedelinin haksız kullanıcıya on beş gün içinde tebliğ edilmesi, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgili idareye dilekçeyle müracaat edilerek düzeltme talebinde bulunabilmesi, düzeltme taleplerinin en geç bir ay içerisinde incelenerek, neticesinin, ecri misil düzeltme ihbarnamesiyle muhataplarına on beş gün içinde tebliğ edilmesi öngörülmektedir. Ecri misil ihbarnamesinin ya da düzeltme talebinde bulunan kişi, düzeltme ihbarnamesinin ilgilisine tebliğ tarihinden otuz gün içinde ödenmesi gerekmektedir. Ecri misil borçlusunun, ödeme güçlüğü nedeniyle yazılı olarak talep etmesi halinde, ecri misil, en az yüzde 25’i peşin, kalan kısmı da idarenin uygun göreceği tahsis zamanlarında ve en fazla bir yıl içinde taksitler halinde ödenebilmektedir. Vade tarihine kadar ödenmeyen ecri misil bedelinin, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 2’nci maddesinin ilk beş fıkrasında, tespit ve takdir edilen ancak 1 Temmuz 2007 tarihinden önce tebliğ edildiği halde ödenmemiş olan ecri misil alacaklarının, yeniden tespit, değerlendirme ve takdir işlemine tabi tutulması ve uzlaşmaya varılan bedelin herhangi bir zam veya faiz uygulanmaksızın on sekiz ayda on sekiz eşit taksitte ödenebilmesi hususunu içermektedir.

Esasen, 22 Temmuz seçimlerinin hemen öncesinde, 19 Haziran 2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ve 1 Temmuz 2007 tarihinden geçerli yürürlüğe konulan Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik ile bu Yönetmelik’in yürürlüğe girdiği tarihten önce tespit ve takdir yapılmakla birlikte henüz kesinleşmemiş olan ecri misillerin Yönetmelik’te yer alan hükümlere göre yeniden tespit ve takdir edilmesi imkânı getirilmiştir.

Yönetmelik ile kesinleşmemiş ecri misillerin yeniden tespit ve takdir edilmesi imkânı getirilmişken, bu defa, kesinleşmiş ecri misil alacaklarının yeniden tespit ve takdiri, uzlaşılan bedelin de, herhangi bir zam ve faiz uygulanmaksızın taksitlendirilmesi imkânı getirilmektedir. Kısmen veya taksiti ödenmiş olanları da kapsamaktadır. Bu düzenleme kesinleşmiş alacakları kapsadığından tam bir af niteliğindedir. Borçlarını zamanında ödeyen vatandaşlarımız açısından da bir eşitsizlik söz konusudur. Borcunu ödeyenler cezalandırılmakta, ödemeyenler ödüllendirilmektedir. Bu suretle hem kamu taşınmazlarının işgali hem de kamu borçlarının zamanında ödenmemesi teşvik edilmektedir. Aldığım rakamlara göre 2007 yılında ecri misil tahakkuku 342 milyon YTL, tahsilatı ise 124 milyon YTL’dir. Tahsilat oranı yüzde 36 olup çok düşük düzeydedir. İdare görevini yapmamaktadır.

Kamu taşınmazlarının önemli bir bölümü geçerli bir hukuki sıfatı veya hakkı olmayan kişilerin işgali altındadır. Kamu mallarının etkin bir şekilde korunamaması kamu mallarından hukuka aykırı yararlanma eğiliminde olan kişileri cesaretlendirmektedir. Kamu mallarının etkin bir şekilde korunamamasının temel sebepleri bugüne kadar kamu mallarının bir envanterinin çıkarılamaması, idarenin görevini ihmal etmesi ve bu tasarıda olduğu gibi kamu mallarının haksız kullanımı konusunda değişik zamanlarda çıkan af kanunlarıdır.

Esasen kamu mallarının hukuka aykırı bir şekilde işgal edildiğini öğrenen idarenin buna derhâl son verme yetki ve görevi bulunmaktadır. Ne yazık ki uygulamada idare bu tür tecavüzleri ortadan kaldırma yerine, ecri misil almak suretiyle mallarını idare etmeye devam etmektedir. Oysaki ecri misil, bir kamu malı idare usulü değildir, aksine kamu malından haksız olarak yararlanan kişilerden geçmişe dönük olarak alınan bir bedeldir. Dolayısıyla ecri misili, kamu mallarının hukuka aykırı kullanılmasına meşruiyet kazandırma usulü değil, kamu mallarının korunmasına yönelik bir yaptırım olarak görmek gerekmektedir.

Tasarının 2’nci maddesinin altıncı fıkrası ise tam bir fecaattir. Bu fıkra, kamu taşınmazlarının işgalcilerine pazarlıkla kiraya verilmesini düzenlemektedir. Buradaki niyeti anlamak mümkün değildir. Devlet İhale Kanunu’nun 75’inci maddesinin son fıkrası “İşgal edilen taşınmaz mal, idarenin talebi üzerine, bulunduğu yer mülkiye amirince en geç 15 gün içinde tahliye ettirilerek, idareye teslim edilir.” amir hükmünü içermektedir. Tasarıyla getirilen düzenleme, bu hükmü uygulanamaz hâle getirmektedir.

Tasarıda atıf yapılan 2886 sayılı Kanun’un 51’inci maddesinin (g) bendi, hangi hâllerde pazarlık usulüyle ihale yapılabileceğini düzenlemekte olup, isteyen herkes, yapılacak ihaleye girebilir. Hâlbuki fıkrayla yapılan düzenlemede, bir ihale söz konusu olmayıp, doğrudan işgalciye kiraya verilmektedir. Bu atıf, bir yanıltmacadır, bir kandırmacıdır. Bu bir usulsüzlüktür, bu bir yolsuzluktur, bu bir peşkeştir, bu bir talandır. Bu düzenleme, işgalcilere, talancılara, hak, hukuk tanımayanlara, mafyaya hizmettir.

Buradan Sayın Bakana ve Hükûmete sormak istiyorum: Babanızın malını mı kiraya veriyorsunuz? Bundan kimlerin yararlanması söz konusu, buradan lütfen açıklayın. Sizin kendi taşınmazınız işgal altında olsa, böyle mi yaparsınız? O sebeple, Devlet İhale Kanunu’nun 75’inci maddesinin son fıkrasındaki hükmü uygulayın ve uygulanmasını sağlayın. Size emanet edilen kamu malları hakkında esas göreviniz budur. Siz, görevinizi ve sorumluluğunuzu yerine getirin.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - Bu fıkra tasarıdan çıkarılmalıdır. AKP Grup Başkan Vekili, bunun çıkarılacağı yönünde önergeleri olduğunu söyledi. Bundan memnun oluruz. Gerçekten, bu fıkra tasarıdan çıkarılmalıdır. Gelin, bir yanlış yapmayın, vebal altında kalmayın diyorum.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

2’nci madde üzerinde, şahıslar adına söz taleplerinden, ilk söz, Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay’a aittir.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

Beş dakika süreniz var.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının Tahsiline İlişkin Kanun’un 2’nci maddesi, ecri misil alacakları üzerine uzlaşma yapma imkânı tanıyan bir madde.

Yine, sabahtan beri tartışılan, “aftı”, “değildi”, “kesinleşmişti”, “kesinleşmemişti” ifadeleri, 1’inci ve 2’nci maddenin ruhunun birbirine ters olmasından kaynaklanmaktadır. Bunu, aynı zamanda, 1’inci maddenin yedinci fıkrasındaki hükümle ecri misil hükümlerinin ortaya çıkardığı çelişkide de görüyoruz. Bu 1’inci maddenin yedinci fıkrası, eğer uzlaşmadan evvel vergi borçlusu bir miktar ödeme yapmış ise ve uzlaşmadan sonra, uzlaşılan rakam bu rakamın altında ise, mükellefe ret ve iade de yapma imkânı veriyor. Aynı durum ecri misil için de söz konusu olabilir. Ancak ecri misile ilişkin yapılacak uzlaşmalarda, eğer ecri misil bedelinin bir kısmını vatandaş daha önce ödemişse ve uzlaşmada belirlenen tutar da daha önce ödenen tutarın altında kalıyor ise ecri misile ilişkin herhangi bir ret ve iade yapılması söz konusu değil.

Bu ecri misil alacakları kesinleştiği hâlde uzlaşma konusu yapılan bu 2’nci madde, bir diğer fıkrası ile de işgal edilenlerle uzlaşıldıktan sonra borçlarında belirsiz bir miktarda indirim yapılacak, daha sonra da işgal edilen yerler, pazarlıkla, işgalcilerine kiraya verilecektir. Yani, işgalci, üstüne bir de ödüllendirilmektedir. Bu hükmün kaldırılmasına ilişkin biz de bir önerge verdik. Bu önergenin desteklenmesini istiyoruz.

Bu düşüncelerle sözlerime burada son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Şahıslar adına ikinci söz, İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk’e aittir.

Buyurun Sayın Öztürk.

Süreniz beş dakika.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, görüşmekte olduğumuz tasarıyla ilgili olarak af olduğu söylendi, af olmadığı söylendi, ancak bir şeyleri dolanarak yapmaya alıştığımız için herhâlde bunu da bir dolaylı af olarak nitelendirirsek yanlış bir nitelendirme yapmış olmayız.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de hem tüm gelirleri kavrayacak bir mevzuatın ortaya konulamamış olması hem de mükelleflerin denetlenme ihtimalinin düşüklüğü ve kayıt düzeninin hâlâ yerleştirilememiş olması gibi nedenler, mükellefleri vergi mükellefiyetlerini yerine getirmekten kaçınmaya itmektedir. Bütün bunlara alışkanlık hâline getirilmiş vergi aflarını da eklerseniz artık uyumlu mükelleflerin de hizadan çıkmalarına engel olamazsınız.

Af kanunlarının etkili olabilmesi için, mükelleflerce tahmin edilmeyen bir zamanda uygulanması, bir defaya mahsus olması ve mükelleflerin buna inandırılması büyük önem taşımaktadır. Sık sık vergi affına başvurulması veya af yapılacağının önceden tahmin edilmesi vergi suçlarının işlenmesini teşvik etmektedir. Üstelik, bu tasarı ile uzlaşma konularında kanunla yeni bir uzlaşma hakkı daha tanınmış olmaktadır ki bu durum ileride uzlaşma müessesesinin bir defa başvurulacak bir müessese olduğuna olan inancı da ortadan kaldıracaktır.

Vergi afları, toplumu, vergi kanunlarına uymakla diğer kanunlara uymak arasında farklı algılamalara da sevk edebilecektir. “Sık sık af çıkarıldığına göre vergi için öngörülen cezalar diğer suç fiilleri için öngörülen cezalar kadar önemli ve ağır değil.” şeklinde toplumda yanlış bir kanaat oluşmasına yol açacaktır, bu da zaman içinde, vergi suçu işlemeyenleri de suç işlemeye sevk edecektir.

Kanunun çıktığı tarihten önce uzlaşanların on sekiz aylık taksitlendirme süresinden yararlandırılmamış olmaları da mükellefler arasında eşitsizlik ve adaletsizliğe yol açacaktır.

Ecri misil alacakları için yeniden değer tespiti yapılarak bir nevi uzlaşma yoluyla taksitlendirme imkânı getirilmektedir. Tasarıyla, ecri misil borçlarını ödeyenlere işgal ettikleri yerleri pazarlıkla kiralama hakkı getirilmiş olması ise işgalin ödüllendirilmesi anlamını taşımaktadır.

Değerli milletvekilleri, gerçekten de ecri misil olayı kamu mallarının yönetiminde normal başvurulan idare şekillerinden biri değildir, yani kanun yolları dışında kamu mallarını işgal edenlere “işgaliye bedeli” karşılığında talep edilen bir haktır.

Şimdi, bu ecri misil uygulamasını… Getirdiğimiz bu afla ecri misil borcunu ödeyenlere diyoruz ki: “Siz burayı yasa dışı olarak işgal ettiniz ancak, teşekkür ederiz, borcunuzu ödediniz, gelin, pazarlık yöntemiyle size burayı ihaleyle kiralayalım.” Bunun kabulü mümkün değildir. Pazarlık yöntemiyle ihale de Kamu İhale Yasası’ndaki ve 2886 sayılı Yasa’daki kapalı zarf usulü, açık artırma usulü ya da açık eksiltme usulü gibi ihale yöntemlerinden birisidir. İhale yöntemleri uygulanırken, kamu malıyla ilgili olarak yapılan ihalenin şeffaf, rekabete açık bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Getirdiğimiz bu tasarıyla, pazarlık usulüyle yapılması gerekirken ve birden çok taliplinin ihaleye girmesinin sağlanması gerekirken, biz burada işgalciye ikinci bir mükâfat daha veriyoruz ve yasayla, işgal ettiği mülkü, ecri misilini öderse kendisine pazarlık yapmak suretiyle kiralıyoruz.

Bunun doğru bir yol olmadığını söylüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Madde üzerinde altı önerge vardır. Önergelere geçmeden önce soru-cevap yapacağız, beş dakika soru, beş dakika cevap.

Sayın Korkmaz…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum:

Hukukun egemen olduğu ülkelerde, uygulamada, yargıya intikal etmiş bir konuda yürütmenin herhangi bir tasarrufta bulunmaması temel bir ilke iken, getirdiğiniz bu tasarı ile yargıya intikal etmiş bir konuyu mahkeme süreci devam ederken düzenleyerek, aslında yargıya müdahale etmiş olmuyor musunuz?

İkinci sorum: Bundan sonra, adalete intikal etmiş hangi konuya müdahale etmeyi planlıyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, hazineye ait tapulu ve tapusuz veya devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan tescil harici alanlara yapılan işgal ve tecavüzler sonucunda bir şekilde tespit olunan kaçak işgaller için genelde ecri misil tahakkuk ettirilir. Bu bağlamda,

1) Bugün, sahil kenarı, manzaralı yamaçlar, büyükşehirler, turizm alanları ve köylerde oluşan habersiz işgallerin tespiti yapılmış mıdır?

2) Türkiye genelinde -Bakanlığımızın- 2007 yılı içinde kaç kişiye ecri misil tahakkuk ettirilmiştir? Tahakkuk ve tahsilatı nedir?

3) Sadece İstanbul’da kaç kişiye ecri misil tahakkuku yapılmıştır? Tahakkuk ve tahsilat nedir?

4) İmar planında kıyı kenar çizgisi içinde kalan günübirlik tesis, yeşil alan ve plaj olarak kullanılan alanlarda, en son 2007 yılı itibarıyla ne kadar ecri misil tahakkuku yapılmıştır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aracılığınızla Sayın Bakanımıza sormak istiyorum:

1) SSK ve BAĞ-KUR borçlarını zamanında ödeyemeyenler için de uzlaşma usulüyle taksite dayalı bir çalışma Maliye Bakanlığında var mıdır?

2) 31/12/2007 tarihi itibarıyla turizm bölgelerimizde ecri misile konu ne kadar işgal edilmiş alan söz konusudur?

3) Kayıt dışı ekonomi nedeniyle ortaya çıkan devlet kaybıyla uzlaşma usulüyle elde edilecek ecri misil geliri karşılaştırıldığında Maliye Bakanlığımız durumu nasıl değerlendirmektedir?

4) Değişik nedenlerle hacizlik olan esnaf ve sanatkârlar için 2008 yılında bir sicil affı düşünülmekte midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu maddeyle ilgili olarak, orman sınırları dışına çıkarılan ve 2/B olarak bilinen alanların hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmış olması nedeniyle, bu ecri misil alacakları bu 2/B alanlarını da kapsıyor mu?

Yine net olarak cevap almak istiyorum: Bu 2/B alanlarını da, ecri misil borçlarını ödemeleri kaydıyla işgalcilerine kiraya vermeyi düşünüyorlar mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; seçim bölgelerimizden aldığımız telefonlarda âdeta feryat ediyorlar “Siftah etmeden dükkân açıp kapatıyoruz. Biz bu durumda iken ‘peşin vergi’ adı altında satmadığımız malın vergisini veriyoruz.” diyorlar. Vatandaşı bu sıkıntıdan kurtarmak için, uzlaşma ile vergi almayı düşündüğünüz şartlarda, sadece sattığı maldan vergi alınması konusunda bir çalışma yapmayı düşünmüyor musunuz?

İkinci bir soru: “Kamuya ait bir taşınmazı 31/12/2007’den önce işgal etmiş olanlar, ecri misil alacaklarının ödenmesi ve hukuken engel bulunmaması şartıyla kullanıcısına pazarlık usulüyle kiraya verilebilir.” denmektedir. Belli bir ecri misil tespiti yapıldıysa pazarlık ne işe yarıyor? Bu şekilde taşınmazın işgal edene kiralanması bir ödül anlamına gelmiyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yunusoğlu

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, bilhassa kıyı şeridindeki tatil bölgelerinde devletin kiraya vermiş olduğu arazilerde büyük tesisler, oteller kurulmakta ve bu oteller, tasarıda ifadesini bulduğu şekliyle, kendi kullandıkları yerin önündeki kıyı şeridinde birtakım ek tesisler yapmaktadırlar ve tasarıda ifade edildiği şekliyle buralar işgal edilmiş yerlerdir. Acaba bu düzenlemenin ana gayesi buradaki işgal edilmiş yerleri yasal hâle getirmek suretiyle o tesislere kullandırmak mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

 DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) – Sayın Başkan, sorularla ilgili genel bir değerlendirme yapıp, aldığım notları kısaca sizlerle paylaşacağım.

İlk olarak, yargıya müdahalenin söz konusu olmadığını, tarafların kanunda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde uzlaşmalarının söz konusu olduğunu ve buna yönelik düzenlemeleri içerdiğini de sizlerle bir daha paylaşmak isterim.

İkinci önemli nokta, yine saygıdeğer milletvekillerimiz tarafından gündeme getirilen, SSK ve BAĞ-KUR’la ilgili düzenlemelerde herhangi bir sicil affının söz konusu olmadığını, ama talep edilen istatistiki veri ve bilgilerin Bakanlık tarafından yazılı olarak sizlere aktarılacağını da ifade etmek istiyorum.

Bir diğer önemli husus, kayıt dışılıkla ve ecri misille ilgili mukayeseler konusunda. Kayıt dışılığı zaman zaman ifade ettik, hem ekonomi programımızda hem de eylem planlarımızda çok net vurguladığımız bir husustu. Kayıt dışılığın, elbette, hem özel sektör için hem kamu sektörü için ciddi kayıplar ortaya çıkardığını biliyoruz. Kayıt dışılıkla ilgili mücadele için ayrı bir düzenleme, ayrı bir platformu da planlıyoruz. Dolayısıyla, kayıt dışılığın azaltılmasında tarafların karşılıklı diyalog içinde, kayıt dışılığın azaltılması sürecinde özel sektörün ve reel sektörün kayıt dışılığı azalttığında karşılaşacağı maliyetleri tolere edecek, devletin de onlara sağlayacağı katkının ne olacağı konusunda, önümüzdeki günlerde, detaylı bir çalışmanın muhtemelen Bakanlık tarafından sizlerle paylaşılacağını da ifade etmem gerekir.

Bir başka önemli husus 2/B orman arazisiyle ilgili. Orman arazisinin, söz  konusu maddede getirilen düzenlemeyle, 2/B alanlarının Anayasa Mahkemesi kararı karşısında kiraya verilmesine imkân bulunmadığından, bu alanları da kapsamadığını belirtmem gerekir.

Yasal düzenlemede sizlere aktarılan bu çerçevede, kesin olarak genel bir affın söz konusu olmadığını, genel bir affın gündeme gelmediğini, özellikle de ilgili yasanın şu anda tartıştığımız 2’nci maddesinin altıncı fıkrasında ifade edilen şekliyle “Bir kamu hizmetine tahsis edilmemiş Hazinenin özel mülkiyetinde olan veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazlardan 31/12/2007 tarihinden önce işgalli olanlar; kullanımın devam etmesi, ilgilisinin bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden üç ay içinde talep etmesi, birikmiş ecrimisil alacaklarının ödenmesi ve hukuken engel bulunmaması koşuluyla kullanıcısına, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 51 inci maddesinin (g) bendine göre pazarlık usulüyle kiraya verilebilir”le ilgili düzenlemenin sayın milletvekilleri tarafından verilen önergelerle yasa maddesinden çıkarılacağını da sizlere ifade etmek isterim.

Maddede, kiraya verilecek alanlar için hukuken engel bulunmaması şartı öngörüldüğünden kıyı alanlarının 3621 sayılı Kıyı Kanunu hükümlerine aykırılık teşkil edecek şekilde ferdî kullanımına bırakılması da mümkün değildir. Yasayla da bunun düzenlendiğini paylaşmak isterim.

Demin de ifade ettim, yine bir soruyla ilgili olarak üzerinde durulması gereken önemli hususlardan bir tanesi de yasanın tümünde ve ilgili maddelerinde genel bir affın söz konusu olmadığı, yargıya bir müdahalenin de kesinlikle söz konusu olmadığı ve düşünülmediği, bir uzlaşma hakkının tanınmış olduğu ve bu uzlaşmada da devletin ve ilgili tarafların karşılıklı yasal çerçeve içinde, belirtilen usul ve prensipler çerçevesinde mutabakata varmaları koşuluyla söz konusu düzenlemelerin geçerli olduğunu da bir kez daha paylaşmak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Madde üzerinde altı önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 109 sıra sayılı yasa teklifinin 2. maddesinin (6) nolu bendinde geçen (31.12.2007) tarihinin (31.13.2003) olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Kamer Genç

                                                                                                                 Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/515 sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin 6 ncı fıkrasının maddeden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Muharrem Varlı

Mehmet Günal

Erkan Akçay

 

Adana

Antalya

Manisa

 

Ahmet Orhan

Mustafa Enöz

Mustafa Kemal Cengiz

 

Manisa

Manisa

Çanakkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 109 sıra sayılı Tasarının 2 nci maddesinin (6) numaralı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Mustafa Özyürek

Bülent Baratalı

 

Trabzon

İstanbul

İzmir

 

Faik Öztrak

Rasim Çakır

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Tekirdağ

Edirne

Malatya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarının 2 nci maddesinin altıncı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Mustafa Elitaş

Mustafa Ataş

 

Giresun

Kayseri

İstanbul

 

İsmail Göksel

Metin Kaşıkoğlu

Hüseyin Gülsün

 

Niğde

Düzce

Tokat

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı”nın 2’nci maddesinin beşinci fıkrasındaki “sekiz” ibaresi “dört” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                           Harun Öztürk

                                                                                                                  İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 2’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “18 ayda 18 eşit taksitte ödenebilir.” ibaresinin “18 ayda 18 eşit taksitte, taksit tutarları ilk taksit ödeme süresinin başlangıç tarihinden itibaren her ay ve kesri için ayrı ayrı binde iki oranında hesaplanacak faiziyle birlikte ödenebilir.” şeklinde değiştirilmesini, aynı fıkranın ikinci cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

Nurettin Canikli

Mustafa Elitaş

 

Kocaeli

Giresun

Kayseri

 

Mehmet Nil Hıdır

Mehmet Çiçek

 

 

Muğla

Yozgat

 

BAŞKAN – Komisyon bu önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Ergün, gerekçeyi mi okutalım, konuşacak mısınız?

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Gerekçe efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Önerilen düzenlemeyle, taksitlendirilen tutarların hesaplanacak aylık faizi ile birlikte ödenmesi şartı getirilmektedir.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı”nın 2’nci maddesinin beşinci fıkrasındaki “sekiz” ibaresi “dört” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                           Harun Öztürk

                                                                                                                  İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bir af, vergi affı yasasını yeniden görüşüyoruz. Bugün ne oldu da insanlar yine vergilerini zamanında ödememeye başladılar? Yoksa adı konmamış kriz dolayısıyla mı mükellefler vergilerini ödeyemiyorlar? Hükûmetin affa, acil gelir ihtiyacı için başvurduğunu saklamaya çalıştığını görüyoruz. Ülkemizde kayıt dışı ekonomiye karşı savaş açılmadığı sürece daha çok vergi affından medet umarız. Yolsuzlukların da terörün de beslendiği kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin önemini umarız daha fazla gecikmeden anlarız.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar, sıkıntı içine düşün reel sektörün borçları “İstanbul ve Anadolu Yaklaşımları” adı altında yeniden yapılandırıldı. SSK ve BAĞ-KUR’luların prim borçları taksitlendirildi, yeni taksitlendirme taleplerinin gelebileceği yolunda basından haberler yer almaktadır. Vergi barışı uygulaması üzerinden henüz iki, üç yıl geçmeden bu af yasa tasarısı gündeme geldi. Niye yapıldı bütün bunlar? Boğulmak üzere olan bu kesimlere birazcık nefes alabilsinler diye herhâlde. Peki, devletin suçu neydi? Onun borçlarını rahatlatacak yeniden bir yapılandırma neden hiç düşünülmedi? Sosyal güvenlikte emeklilerin kazanılmış haklarına yüklenmemizin, kamunun yatırıma kaynak ayıramaz hâle getirilmesinin, cumhuriyetin kazanımlarının özelleştirme uygulamaları ile yok pahasına elden çıkartılmasının, kamu tarafından yerine getirilmesi zorunlu hizmetlerin dahi gelecek dönemlerin vergi gelirleri ipotek altına alınarak yap-işlet-devret modeliyle yaptırılmaya çalışılmasının, bütçeye konulan kısıtlı yatırım ödeneklerinin dahi nakdini hazineden alamayacağı telaşına düşen bakanların, bütçe dışında özelleştirme gelirlerine özel bir hesapta el koyabilme çabalarının, sağlık ve eğitim hizmetlerinin hızla özel sektöre devredilmesinin gerçek nedenleri devletin borçlarının yeniden yapılandırılamamış olması olabilir mi acaba diye kendi kendimize sormamız gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, 2003-2007 yılları arasında beş yılda 863.7 milyar YTL tutarında faiz ve anapara olmak üzere iç ve dış borç ödedik. Ödemenin 711.9 milyar YTL’sini yeniden borçlanmayla karşıladık. Borç yiğidin kamçısı, ancak bu kamçıya yiğit dayanmaz. Hükûmet borcu borçla ödemeye çalışırken hazine garantisi verdiği borçlardan ödenmeyenleri de üstlenmeye devam etmektedir.

Hazinenin 31/12/2007 itibarıyla alacak stokuna baktığımızda, vadesi geçmiş alacaklar içinde -ASKİ ve EGO dâhil- Ankara Büyükşehir Belediyesinin 3.9 milyar YTL’lik borcu olduğu görülmektedir. Bu borç için 2004, 2005 ve 2006 yıllarında tek kuruş tahsilat yapılmamıştır. Borcunu ödemeyen Ankara Büyükşehir Belediyesi bulvarlarda bir önceki yıl diktiği boylu fidanları değiştirmekle meşgul. Ancak, her fırsatta siyasi ayrımcılık yapmadığını söyleyen AKP Hükûmeti İzmir Büyükşehir Belediyesinden beş yıl içinde 432 milyon YTL’lik tahsilat yapabilmiştir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri ayrı ayrı okutup, birlikte işleme alacağım.

İstemleri hâlinde, önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin altıncı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 109 Sıra Sayılı Tasarının 2 nci maddesinin (6) numaralı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/515 sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin 6 ncı fıkrasının maddeden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

Muharrem Varlı (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Ergün?

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Gerekçe…

BAŞKAN – Sayın Canikli ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe: Uygulamada sorunlarla karşılaşılmamasını teminen fıkranın madde metninden çıkarılmasının uygun olacağı önerilmektedir.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi?

M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe: Bu düzenleme Hazine’nin özel mülkiyetindeki veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazların işgalini teşvik edecek niteliktedir. Bu nedenle söz konusu hükmün Tasarıdan çıkarılması önerilmektedir.

BAŞKAN – Sayın Varlı ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe: Hazinenin özel mülkiyetinde olan veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazların işgalcilerine 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 51 inci maddesinin (9) bendine göre pazarlık usulüyle kiraya verilebilmesi, işgalcilerin âdeta ödüllendirilmesidir. Düzenleme Anayasanın eşiklik ilkelerine aykırı olduğu gibi, kamu otoritesinin aczine yol açmaktadır.

Kamu otoritesinin görevi ecrimisili tahsil etmek ve fuzuli işgali sona erdirmektir.

BAŞKAN – Hükûmetin ve Komisyonun katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bundan sonraki Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in önergesi 2’nci maddenin (6)’ncı fıkrasında değişiklik öngörmektedir. Ancak, biraz önce kabul edilen önergeyle söz konusu fıkra madde metninden çıkarılmıştır. Bu nedenle önergenin işleme konması mümkün değildir.

Maddeyi kabul edilen önergelerle birlikte oylarınıza sunuyorum…

(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Açık oylama istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Açık oylama talebinde bulunan milletvekillerinin isimlerini tespit edeceğim: Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Hamzaçebi, Sayın Korkmaz, Sayın Baratalı, Sayın Aslanoğlu, Sayın Köktürk, Sayın Susam, Sayın Hacaloğlu, Sayın Özkan, Sayın Ersin, Sayın Köse, Sayın Sönmez, Sayın Yalçınkaya, Sayın Ağyüz, Sayın Vural, Sayın Seçer, Sayın Akçay, Sayın Günal, Sayın Çelik, Sayın Yıldız, Sayın Işık, Sayın Tankut, Sayın Cengiz, Sayın Melen.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylamaya oy pusulasıyla katılan sayın üyelerin Genel Kurul salonunu terk etmemelerini rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 2’nci maddenin açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kabul :  315

Ret      :    35 (x)

Açık oylama sonucu 2’nci madde kabul edilmiştir.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.59

 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

109 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Tasarının 3’üncü maddesini okutuyorum:

MADDE 3- (1) Mülga 18/6/1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun geçici 4 üncü maddesinin (13) numaralı fıkrası uyarınca kanuni ve ihtiyari yedek akçeler ile sermayenin azaltılmasına konu edilen zararların mülga 3/6/1949 tarihli ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4684 sayılı Kanunun 18 inci maddesi ile değişik 14 üncü maddesinin (7) numaralı bendi kapsamında matrahtan indirilebilmesine yönelik bankalar tarafından yargı mercileri nezdinde bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla yaratılmış ihtilaflar; bankaların bu zararların % 65'ini 2001 yılına ait kurum kazancının tespitinde geçmiş yıl zararı olarak dikkate almaları, izleyen yıllara ait kurumlar vergisi matrahının bu şekilde bulunan zarar tutarı esas alınarak düzeltilmesini kabul etmeleri ve bu konuda açtıkları tüm davalardan feragat ettiklerini bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde ilgili vergi dairesine ve yargı merciine bildirmeleri halinde, idarece sürdürülmez. Bankalar tarafından bu şartların yerine getirilmesi halinde, ilgili yıllara ait kurumlar vergisi matrahları, 213 sayılı Kanunun zamanaşımı hükümleri dikkate alınmaksızın düzeltilir.

(2) Birinci fıkra hükmüne göre yapılan düzeltme sonucu bankalara red ve iade edilmesi gereken bir tutar bulunması halinde bu tutar, bankaların bağlı bulundukları vergi dairelerine doğmuş ve doğacak borçlarına mahsuben iade edilir. Şu kadar ki, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bu konuda verilmiş yargı kararları gereğince red ve iade edilen bir tutar bulunması halinde mahsuben iade edilecek tutar, yargı kararı gereğince iade edilen tutardan mahsup edilmek suretiyle hesaplanır. Bu fıkra hükmüne göre, red ve iade edilecek tutarlar için herhangi bir faiz veya zam hesaplanmaz.

(3) Bu madde gereğince red ve iadesi gereken tutardan daha fazla bir tutarın yargı kararları gereğince iade edilmiş olması halinde aradaki fark, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar bankalarca red ve iadeyi yapan vergi dairesine bildirilir ve yapılan bu bildirim üzerine ilgili yılın kurumlar vergisi olarak tarh ve tahakkuk ettirilen vergi aynı sürede ödenir. Tahakkuk eden bu vergi için gecikme faizi ve vergi cezası uygulanmaz. Bu fıkra ile belirlenen sürede ödenmeyen vergi, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilir.

(4) Madde hükmünden yararlanmak üzere başvuruda bulunan bankalarca mülga 4389 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin (13) numaralı fıkrasının uygulamasına yönelik olarak herhangi bir dava açılamaz.

(5) Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları tespit etmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 3’üncü maddede şahsı adına söz talep eden 17 milletvekili arasında kura çekilecektir:

Mustafa Ataş, İstanbul; Fahrettin Poyraz, Bilecik; Suat Kılıç, Samsun.

3’üncü madde üzerinde gruplar adına söz talepleri vardır.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Mevlüt Aslanoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, 3’üncü maddede, bir şekilde, Maliye Bakanlığı, daha önce, 2001 yılında Hazinenin çıkardığı bir kararname gereği, o yıllarda, o kararname uyarınca, enflasyon muhasebesi nedeniyle kârları düşen bankalar yargı yoluna gitmiş ve bu davalar bazı bankalarımız tarafından kazanılmış. Hazinenin çıkardığı bu kararname nedeniyle Maliye Bakanlığı bankalarla bir şekilde oturup belli ölçüde anlaşmak istiyor. İşin özelliği bu ve bir şekilde… Türkiye’de Maliye Bakanlığı ile bankalar kavga etmez. Hukuki olarak, bu, yasaya hukuki bir zemin oluşturmak için konulan bir madde. Bir kere bunu açık, net söyleyeyim.

Tabii, ama eşitlik diyoruz, yasa yapıcı ve eşitlik ilkesi diyoruz ama kanunun ilk hazırlanmasında her türlü ihtilaftan yani faturadan, defterini göstermeyenden, defterini kaçırandan kim varsa, kim ihtilafa düşmüşse sadece burada dürüst, işte… Dürüst bir mükellef yok arkadaş, yoktu. Tüm bunları bu yasa kapsıyordu arkadaşlar. Bir kere ben bunu hazmedemiyorum.

Tabii, aynı şekilde yasada “Bazı kamu alacakları” deniyor arkadaşlar. Peki, aynı şekilde başka kamu kuruluşlarına borcu olan insanları niye getirmiyorsunuz? Onların borcu da… Yani Maliye Bakanlığı bunu getirdi. Peki, sizler bunu getirirken Maliye Bakanlığı ile ihtilaflı olan -yasanın amacı bu ya- kişileri getiriyorsunuz ya peki, başka kamu kurumlarına aynı şekilde  -hep iyi niyetli düşünüyoruz ya- ihtilaflı kişileri niye getirmiyorsunuz; onların suçu ne arkadaşlar, onların suçu ne? Adam elektrik kullanmamış TEDAŞ fatura göndermiş, mahkemeye düşmüş. Aynı şekilde, o da bu yasanın içeriğiyle aynı değil mi arkadaşlar? Yani diğer kamu kuruluşlarına bu şekilde -iyi niyetle getirdik, diyorsunuz- borçlu olan, ihtilaflı olan, yargıya düşmüş insanlar için. Onların suçu ne arkadaşlar? Eğer eşitlikse o da eşitlik değil mi arkadaşlar? Bir kere, bunu içime sindiremiyorum.

Sayın Maliye Bakanım yok. Bu ara, çok anahtar gelecek, belediye anahtarları Sayın Maliye Bakanıma.

Arkadaşlar, defalarca burada konuşuldu Meclis açıldığından beri, Belediye Gelirleri Yasası değiştirilip belediyeler arasındaki eşitsizliği giderecek, özellikle küçük belediyeleri koruyup kollayacak, onların en azından yaşamsal ihtiyacını çevirecek ödenekler yeni belediye yasasına konularak… Yasa gelip bunlar yapılacakken, ayın 15’inde arkadaşlar, nüfusu… 2008 bütçelerini -2008’e göre- yapan belediyelere ayın 15’inde bir bomba patladı. 130 bin lira alan belediye 50 bin lira alacak, 80 bin lira alan belediye 30 bin lira alacak, 50 bin lira alan belediye 14 bin lira alacak.

Değerli arkadaşlarım, belediyeler, halka hizmet eden bir çemberin halkasıdır. Yani 50 bin lira alan bir belediyeye… Bir de şunu yaptılar biliyorsunuz arkadaşlar: Geçici işçiler vardı, onları da bir şekilde -İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı- sonra onları aldılar, sürekli işçi yaptılar. Örneğin, yazın bahçelerde çalışan arkadaşlarımız da sürekli işçi oldu. Örneğin, 12 tane personeli olan belediyenin personeli 26 oldu. 26 kişinin, asgari ücretten hesaplarsanız, sadece 14 bin lira arkadaşlar, bu 26 kişinin maaşına gidiyor. Peki, bu kış koşullarında, bu belediyelerin bu parasını kestiniz, ne yapacaklar arkadaşlar belediyeler ya? Yani bir şeyi kesiyorsunuz ama mantıken kesin ya, konuşun kesin. Ben kimsenin hakkını kimseye verin demiyorum ama burası Türkiye, Türkiye’de bu insanlar, bu belediye hizmet etmek zorundadır. Siz devletsiniz. Devlet vatandaşına zulmeder mi? Bunun adı zulümdür arkadaşlar, zulümdür!

OKTAY VURAL (İzmir) – Bravo!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır arkadaşlar. 50 bin lira alan bir belediye, kendisinin bütçesini böyle yapmışsa, siz buna 14 bin lira verdiğiniz zaman, bunun adını siz koyun arkadaşlar.

İki: Burada, ben… Namuslu, şerefli, vergisini ödeyen –komisyonda da söyledim arkadaşlar- namusuyla, şerefiyle yıllardır, yirmi senedir vergisini ödemiş bu insanlara bir madalya verin.

Üç: Peki, ihtilaflı vergiden dolayı uzlaşmaya gidiyorsunuz. Aylardır burada bağırıyoruz. Ben, burada, üç gruptaki arkadaşlara, Sayın Arıcı’ya, Aydın Milletvekilim Sayın Ali Bey’e teşekkür ediyorum. Spor kulüplerinin ödenemeyen artık… Gitmemişler, bunların gidecek hâlleri yok yani. Mahkemeye gidecek durumları yok. Dernekle spor kulübünü idare edersen Türkiye’de… Dernekler Yasası’yla spor kulübü idare ediyorsun ve artık Üçüncü Lig’deki bir kulübün 2 milyon, 3 milyon, 5 milyon bir vergi borcu veya sigorta borcu varsa bunları nasıl alacaksınız arkadaşlar? Gelin, diliyorum ki… Sayın Bakan söz verdi yukarıda. Bu yasa görüşülürken dedi ki… Komisyonumuza, Plan ve Bütçe Komisyonuna yeni bir yasa geldi. Diliyorum ki o yasada bu spor kulüplerinin…

Bu sorun hepinizin sorunu arkadaşlar ya! Yani ne olursunuz! Hangi ilin, hangi takımın bu sorunu yoktur? Gelin…

Bu bir vergi yasasıydı ama maalesef gelmedi. Diliyorum ki komisyonda olan yasaya konacak. Ben hepinizden, özellikle spor kulüpleriyle ilgili olan, burada, üç gruptaki arkadaşlarımdan rica ediyorum, istirham ediyorum. Bütün milletvekillerinin sorunu, hepimizin sorunu, istirham ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu yasada, yine bu maddede bir şey getiriliyor. Deniyor ki: “Tahakkuk eden borçlara faiz yürütülmez.” Burada var, bu maddede, 3’üncü maddede. Devlet hakkaniyetlidir. Peki, devletten alacağı olan insanlara -elli defa söyledik- kimin kamudan alacağı varsa, kamunun hangi kurumundan, onun borcunu ödemiyorsunuz, öbür tarafta kişilere haciz gönderiyorsunuz. Teşvik yasasıyla bağıran sanayiciler, yaklaşık… Hepiniz biliyorsunuz arkadaşlar, niye birbirimizden bunları saklıyoruz ki? Teşvik yasasıyla bağıran sanayiciler, 5 milyon, 6 milyon, 7 milyon, 8 milyon... Geçen sene -önce kasımdaydı, sonra marta kadar- marttan bu yana, yaklaşık dokuz aydır elektrik borcu olan insanların yaklaşık miktarı bu kadardır. Bunları ödemeyeceksiniz, adamın SSK borcu veya vergi borcu vardır diye gidip haciz yapacaksınız.

Arkadaşlar, devlet vatandaşını rahatsız etmez. Bu maddede,  burada var. O zaman, gelin, bir şekilde, kamunun kime borcu varsa, borcu olan insanlardan alacağı varsa, faiz yürütmesin, haczetmesin bu insanlara. Mahsup sistemi getirilsin arkadaşlar. Her şeyi yaptınız, bunu niye yapmıyorsunuz?

Ben bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Gruplar adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal’a aittir.

Buyurun Sayın Günal.

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, tasarının 3’üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Şahsım ve grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bu tasarının gelişi, Komisyondan geçişi hakkında birkaç şey söyleyerek sözlerime başlamak istiyorum. Burada aceleyle bir kanun tasarısı getirildi değerli arkadaşlarım ki bu kadar önemli ki gece yarılarına kadar tartışıp çıkarmaya çalışıyoruz sizlerin de önerisiyle. Yine aynı acelenin böylece -bugün sabahki grup önerisinde de tartışıldığı gibi- yine Genel Kurulda da devam ettiğini görüyoruz.

Şimdi, ben bugün Plan Bütçe Komisyonu ile Genel Kurul arasında mekik dokumaktan yoruldum. Muhalefetin sesini dile getirdiği, kanunlardaki yanlışları düzeltmek için tek şans yakaladığı yerler komisyonlar ve buraya geldiği zaman Genel Kurul. Bir taraftan alt komisyonda görevli olduğum spor müsabakalarına ilişkin bir çalışma orada devam ediyor, Plan Bütçe Komisyonu çalışıyor, öbür taraftan grubunuzun önerisiyle burada yine önceki hafta içerisinde Plan Bütçe Komisyonundan geçmiş olan bir tasarı tartışılıyor. Biz mekik dokuduk ama Komisyonda da Sayın Canikli bir taraftan mekik dokudu, geldi gitti, bütün gruplarla konuştu, üyelerle konuştu, o da orada bir mekik dokudu. Hatta Sayın Bakanın adına sorulara cevap verdi zaman zaman, -şu anda kendisi yok ama- biz de usulen, üye arkadaşlar olarak müdahale ettik. Hatta soru sordu ki normalde usulen komisyon üyesi olmayan arkadaşlarımız en son üyeler konuştuktan sonra söz alıyorlar. Netice itibarıyla böyle hızlı, aceleyle bir şeyler yetiştirilme telaşında olduğu görülüyor.

Şimdi, ama bir taraftan aceleyle bunlar geçiyor, biz önerge veriyoruz, bu defa esnafın, sanatkârın, KOBİ’lerin, zor durumda olan vatandaşlarımızın durumunu dikkate alan. Bunlar, kabul edilmiyor. Az önce de konuşuldu, bankacılık sektörünün yüzde 42’si yabancıların eline geçmiş. Bu madde onlarla ilgili. Onlarla uzlaşmak üzere aşırı bir gayret içerisindeyiz.

İsterseniz bu konuda birkaç tane rakamı dikkatlerinize getirmek istiyorum: Bu krizden sonra oluşan zararlarla ilgili ortaya çıkan ihtilafların giderilmesine yönelik bir madde. O dönemde bir düzenleme yapılmış, 2001 yılında yaklaşık 11 katrilyon lira kadar bir zarar üzerinden böyle bir düzenleme yapılmış. Ama bu kanun tasarısı hazırlanırken, zannediyorum, ne BDDK’dan ne de halka açık olan, bu bankaları ilgilendiren Sermaye Piyasası Kurulundan bir görüş alınmamış gibi görünüyor.

Şimdi, Akbank, bu bankalardan bir tanesi, davayı kazanmış. Eğer yanlışsa sayın bakanlar ve yetkililer bizi düzeltsin, 522 milyon YTL’den 485 milyonunu geri alma hakkı kazanmış. Bu, sadece 2002 yılı için değerli arkadaşlar. 2001 ve 2003’te de, yine 268 ve 715 milyon YTL’lik, yani 983 milyon YTL’lik ihtilaflı bir miktar var. Bunun ne kadarının ödeneceğini, ne kadarının ihtilaflı olduğunu, geri iade edileceğini bilmiyoruz.

Yine Vakıfbank davayı kazanmış. Basında yer alan haberlere göre, 2004 yılındaki 125,2 milyon YTL’lik fazla ödemeyi geri alma hakkını kazanmış –eğer doğruysa, Sayın Bakan bizi aydınlatırsa seviniriz- “5 Eylül 2007’de de hesaplarına geçilmiş” diye bir haber yer aldı. Acaba, bunlara itiraz edildi mi? İlk kademe mahkemesinde kazanılınca ödeme mi yapıldı? Diğerlerine itiraz edildi mi?

Bir de, 2001-2003 yıllarında ihtilaf yok mu? Bu kazanılanlar diğer yılları da kapsıyor olması lazım. O ihtilaflarda ne kadar rakam var? Yukarıda sorduk, Sayın Bakan 1,8 katrilyonluk -1,8 milyar YTL yeni rakamla- bir tutardan bahsetti.

Yine haberlere bakıyoruz, “Dışbank ve Finansbank da davayı kazandı.” diye bir haber yer alıyor. O zaman ben şaşırıyorum. Sayın Bakana Komisyonda sordum, tam bir cevap alamadım.

Şimdi, siz basiretli bir tüccar olarak, banka olarak, değerli arkadaşlar, eğer mahkemeden kazanıyorsanız ve kazanacağınızı düşünüyorsanız, devletten alacağınız yüzde 35’ten niye vazgeçesiniz? Banka olsanız vazgeçer misiniz? Bakın, az rakamlar değil. Akbank, o sene bu ödediği vergiyle kurumlar vergisinde birinci olmuş. Yarısını değil, çok cüzi bir miktarını, onda 1’inin dışında 485’ini geri veriyor. Veya Maliye Bakanı olarak mademki biz haklıyız, niye yüzde 65’ten vazgeçiyoruz? Yani, haklıysak, davayı kazanacağımızı biliyorsak bunun uzlaşmayla ne alakası var? Şimdi, mahkemeye intikal etmiş konular… Sayın Bakanın açıklaması şuydu: “Efendim, davaları kaybetmeye başladık, onun için biz burada bir uzlaşma yolu getiriyoruz, bankalar da buna yanaşacak.” Ben banka olsam yanaşmam, niye vereyim yüzde 35’ini? Veya Maliye Bakanı olsam da yüzde 65’inden vazgeçmem. Gideriz mahkemeye… Bu vatandaşlardan eğer bu haksız olarak alınmışsa -bankalardan- nasıl vatandaşlarla uzlaşıyorsak niye haksız vergi alıyoruz veya haklıysak niye geri veriyoruz şimdi veya bu yüzde 65’i neye göre belirledik, kanuna koymuşuz? Niye yüzde 50 değil, niye yarı yarıya uzlaşmıyoruz?

Şimdi burada birçok bilinmeyen husus var değerli arkadaşlarım. Yaklaşık olarak iade edeceği tutarın 1,1 milyar YTL olduğu söyleniyor. O konularda da bizi aydınlatırlarsa seviniriz. Şimdi, bunlar gerçekten davayı kazandılar mı? Onu da merak ediyorum. Yani, basında dört tane bankanın davayı kazandığı, birisine iadenin yapıldığı yer alıyor.

Bir de, eğer bütün bunlar gerçekleşirse bu yılki vergi gelirleri hedefimiz ne olacak? Sayın Bakan sürekli olarak bize bütçenin ne kadar iyi gittiğinden, bütçe açığının azaldığından bahsediyor. Bu durumda bunları neyle kapatacağız, diğer mükelleflere nasıl yeni vergiler salacağız? Artı, bizim burada söylediğimiz dar gelirlilere zaten herhangi bir uzlaşma önermiyoruz; onların durumu ne olacak? Onu da merak ediyorum. Bu çerçevede önemli bir gedik olacağını düşünüyorum. Maalesef, bu konularda halkın durumu dikkate alınmıyor.

Az önce de söyledim, halka açık şirketlerde eğer o yılda söz konusu banka 485 milyon YTL’yi başka bir şeye yatırmış olsaydı, vergi vermek yerine, daha fazla kâr elde edebilecekti, ortaklarına daha fazla kâr payı dağıtmış olacaktı. Bütün bunlar dikkate alınmadan bir düzenleme yapılmış bulunuyor. Maalesef, şu anda bu konuların hiçbirisinde açıklık yok. Sonra da “Efendim, biz birilerine doğrudan sanki yardımcı olurmuşuz gibi, birilerinin lehine alelacele bir kanun çıkarıyoruz diye konuşuyorsunuz.” deniyor. Şimdi bu konular açıklanmazsa nereden bileceğiz kimin için çıktığını? Eğer, gelip, bunun durumu şudur, biz şundan dolayı yüzde 65’inden vazgeçiyoruz denilirse, biz de, o zaman, daha tutarlı bir şekilde, yapıcı muhalefet anlayışımız gereği olması gereken konularda sizlere destek oluruz.

Ekonomideki kötüye gidişe demin değinememiştim, birkaç cümleyle değinmek istiyorum. Çünkü Sayın Başbakan ısrarla aynı konuları dile getiriyor, bugün sabah yine dikkatle izledim grup konuşmasında.

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Çok güzel.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Hâlâ, “TCMB rezervini 72 milyara çıkardık” diyor. Ben size burada sormuştum bütçe görüşmelerinde: Merkez Bankası bağımsızsa size ne rezervin artmasından diye. Merkez Bankası Başkanına sorduk, Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımız burada: “Siz bağımsız mısınız?” “Evet” dedi. “Rezerv politikasını siz mi belirliyorsunuz?” “Evet” dedi. “Size faizlerle ilgili telkin var mı veya döviz alın diye?” “Yok” dedi. Peki o zaman Başbakana ne artmasından?

İki, “IMF’ye borcu ödedik” diye yine her gün söylüyor.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Siz niye rahatsız oluyorsunuz?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Lütfen, ekonomi danışmanı olan arkadaşlar bunları bir anlatsınlar.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Siz niye rahatsız oluyorsunuz?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sayın Başbakana bir anlatsınlar; biz anlatıyoruz, bizi dinlemiyor muhalefetiz diye. Şimdi, bakın, IMF’ye borcu ödedik diye… Böyle bir şey var mı, borcu azalttık diye… Ben söyledim, ödememe gibi bir şansınız var mı aldığınız borcu?

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Niye rahatsız oluyorsunuz?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Peki, borç stoku nereye çıktı, onu ödediniz diğerleri nereye çıktı, onu da açıklayalım?

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Borcu da açıkladı Sayın Başbakan, niye dinlemedin?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yazdım “249 milyar” diyor, “249 milyar” diyor, ben de size söyleyeyim…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Net borç stoku yok, brütü kim ödeyecek, onları kim ödeyecek? Ben söyleyeyim size, kamu borç stoku: İç borç stokumuz 2002’de 94.7; 2007’de 206.7 milyar. Dış borç stoku, kamunun, 85-87’de kalmış. Öbür taraftan, toplam kamu borç stoku 180 milyardan 295 milyar dolara çıkmış.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Nereden nereye!

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Evet, Sayın Başbakan seviyor.

Şimdi, özel sektörün borcu nereye çıkmış? 147 milyar dolara çıkmış. Şimdi, sizin ödemediğiniz bütün kur riski özel sektörün sırtında. Şimdi bu krizi ciddiye almıyorsunuz, bize bir şey olmaz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

“Bize bir şey olmaz, biz şerbetliyiz” diyorsunuz. Bu krizin etkisi geldiği zaman, bu 148 milyar dolarlık kur riskinin nasıl bir krize yol açacağını, önce reel sektörde, sonra da bankacılık sektörüne doğru döneceğini hep beraber yaşayacağız. Biz sizi şimdiden uyarıyoruz.

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Özel sektörün borcunu devlet mi ödesin?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sizi şimdiden uyarıyoruz, bunları dikkate alın diye uyarıyoruz. Başımıza gelmesini istemiyoruz.

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Biz ödeyeceksek onu söyleyin. Geçmiş dönemde siz ödediniz mi?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ödemesiyle alakası yok, bunları ciddiye alacaksınız. Kur politikası…

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Arkadaş, gayrisafi millî hasıla içindeki payını da söylemedin.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben size anlatayım, yarın gelin siz.

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Söylesenize, ekonomiyi çok biliyorsunuz ya!

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Hoş geldiniz, anlatayım ben size. Siz sonradan geldiğiniz için başta anlamadınız. Ben size yarın anlatırım.

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Anlatamıyorsunuz…

MEHMET GÜNAL (Devamla) – İşte siz dinleyemediniz galiba.

BAŞKAN – Sayın milletvekili…

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Borçların gayrisafi millî hasıla içindeki payını da söyleyin.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – İşinize gelince içindekini, işinize gelince payını söylemeyin.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım…

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Çok teşekkür ederiz bilgileriniz için, aydınlandık!

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Kızılcıklı

MEHMET GÜNAL (Devamla) – İzah ederim, buyurun… Niye müdahale ediyorsun… Dışarıdan geldin, dinlemedin, laf atıyorsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Günal, teşekkür ederim.

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Çok biliyormuşsunuz, öğrendik, çok teşekkür ederiz bilgileriniz için, aydınlandık!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 3’üncü madde üzerinde şahısları adına söz talebi Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Aydoğan’dadır.

Buyurun Sayın Aydoğan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken yüce Meclisi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Vergi mevzuatımızda, AK Parti iktidarında, enflasyon düzeltmesine ilişkin uygulamaya 17/12/2003 tarih ve 5024 sayılı Kanun’la başlanılmış ve ilk olarak, 31/12/2003 tarihli bilançoların enflasyon düzeltmesine tabi tutulması sağlanmıştır. Bu düzeltme esnasında ortaya çıkan enflasyon farkından kaynaklanan geçmiş yıl kârları vergiye tabi tutulmamış, bu şekilde tespit edilen zararların ise kurum kazancından indirimine imkân verilmemiştir.

Anayasa’mızın 73’üncü maddesine göre, verginin kanuniliği ilkesi gereği, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı veya kanunla değiştirileceği ya da kanunla kaldırılacağı; bu mali yükümlülüklerin muaflık, istisna ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içerisinde değişiklik yapma yetkisinin Bakanlar Kuruluna verilebileceği hüküm altına alınmış olup, Kurumlar Vergisi Kanunu’nda ve mülga Bankalar Kanunu’nun geçici 4’üncü maddesinde kurumlar vergisinin genel hükümlerine atıf yapılmış, ancak vergi matrahından indirilecek zararların sınırları hakkında Bakanlar Kuruluna herhangi bir yetki aktarımı yapılmamıştır.

Vergi uygulamaları yönünden olay böyle olmakla birlikte, 2002 yılı başındaki düzenleme uyarınca, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun çıkardığı yönetmelikte uygulama usul ve esasları belirlenen enflasyon muhasebesinden kaynaklanan zararların kurum kazancının tespitinde mali zarar olarak dikkate alınması yönündeki bankaların taleplerinin Maliye Bakanlığınca uygun görülmemesi üzerine, ihtilaflar yargıya intikal ettirilmiştir.

Yargı organlarınca da, farklı gerekçelerle, idare lehine ve aleyhine kararlar verilmektedir. Bugün gelinen noktada, yargıya intikal ettirilen davaların çokluğu, ihtilaf konusu, 2001 yılından aktarılan geçmiş yıl zararları nedeniyle idari işlemlerin karmaşık ve içinden çıkılamaz bir hâl alması, yargı kararlarına göre iade edilecek vergi tutarlarının önemli bir yekûn teşkil etmesi, idare aleyhine verilen kararlar neticesinde ilave masrafların da bir yük oluşturması gibi gerekçelerle bu ihtilaflara çözüm getirilmesinin zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.

Hükûmetimizce hazırlanan ve şu an görüşmekte olduğumuz tasarının 3’üncü maddesinde, mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun geçici 4’üncü maddesinin 13 numaralı fıkrasıyla, söz konusu zararların ne kadarının kurumlar vergisi matrahından indirileceğine ve yargıdaki ihtilafların sona erdirilmesini sağlamaya yönelik bir düzenleme yapılmaktadır. Bankaların bu zararların yüzde 65’ini 2001 yılına ait kurum kazancının tespitinde geçmiş yıl zararı olarak dikkate almaları, izleyen yıllara ait kurumlar vergisi matrahının bu şekilde bulunan zarar tutarı esas alınarak düzeltilmesini kabul etmeleri ve bu konuda açtıkları tüm davalardan feragat etmeleri şartıyla, idarece de ihtilafların sürdürülmeyeceği düzenlenmektedir.

Esasen gelişmiş ülkelerin vergi idarelerinde bu tür ihtilafların ayrı bir kanuni düzenlemeye gerek kalmaksızın idare tarafından sulhen çözülmesi noktasında yetkileri bulunmaktadır. Ancak, Anayasa’mızın yukarıda belirttiğimiz hükmü gereği, ülkemizde, vergi idaremize bu yönde yetki verilmesi imkânı bulunmamaktadır. Bundan dolayı, Hükûmetimizce hazırlanarak yüce Meclise sunulan bu tasarıyla, mali sektörün en büyük paydaşı olan bankaları ile vergi idaremizin anlaşmalarının sağlanması hedeflenmiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında bankacılık sistemimizin âdeta kabuk değiştirdiğini, önemli yapısal gelişmeler yaşandığını söyleyebiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL AYDOĞAN (Devamla) – Bugün banka aktiflerinin yüzde 28,3’ü menkul değerler cüzdanından, yüzde 49,3’ü kredilerden oluşmakta; bankalar, reel sektöre, kaynaklarının daha fazlasını kredi olarak kullandırmaktadırlar. Şeffaflık ve hesap verilebilirliğin geri planda kaldığı bir bankacılık sisteminden, kurumsal yönetim ve şeffaflığın esas alındığı bir döneme geçilmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında sağlanan makroekonomik istikrar ve güven ortamı ile uluslararası standartlara uygun denetleme ve düzenleme çerçevesi, gelinen noktanın en önemli nedenleri ve belirleyicileridir.

Sözlerime son verirken kanun tasarısının ülkemize hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi ve halkımızı bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.

Şahıslar adına ikinci söz Bilecik Milletvekili Sayın Fahrettin Poyraz’da.

Buyurun Sayın Poyraz.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Saygıdeğer Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin ilerleyen bu vaktinde sizlerin fazla vaktini almak istemiyorum.

Ben, kanunumuzun ülkemize hayırlı olması temennisiyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Poyraz.

3’üncü madde üzerinde soru-cevap yapacağız.

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; bu yasa ile bankaların korunduğu gibi bir izlenim ortaya çıkıyor. Öte yandan, bankalar hızla yabancılaşıyor, özelleştirme ve satış yoluyla. Bu korumacılık, kendi vatandaşlarımızdan ziyade yabancıları koruma anlamına gelmiyor mu?

Bankaları yabancı etkisinden kurtarma konusunda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Bir diğer soru: Çiftçi borçlarının ertelenmesiyle ilgili bir çalışmanız var mı?

Yine ilaveten: Çiftçilerimizin umutla beklediği destekleri artırmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Şimdi, bu geç vakte kadar, Sayın Başkanım, vatandaşlarımız bizleri izliyor ve bu konudaki sorularını da bize iletmektedir. Tabii vatandaşlarımız “Bu yasa çare mi olacak, tasa mı olacak, yoksa kasa mı dolacak?” diye sormaktadır. İnşallah, hem vatandaşımızın kasası, hem devletimizin kasası dolar düşüncemiz vardır.

Özellikle, bu akşam izleyiciler arasından telefonla bizleri arayıp, bu toplantımız ve bu kanunun uygulamasıyla ilgili sorularının yanında, Çanakkale ili Ezine ilçesinden de vatandaş Ali Bey bizzat arayarak Sayın Bakanımıza bir soru iletti. Vatandaş Ali Bey aynen şunu ifade ediyor: “Ben devlet memuruyken emekli oldum, ailemin de başka geliri yok, sadece tek benim maaşım vardır. Çoluğumu çocuğumu geçindirebilmek için ve hayatımızı idame ettirebilmek için küçük çapta bir esnaf olarak da, tekrar, emeklilikten sonra esnaflığa başladım. Dürüst olarak mükellef oldum, vergimi ödüyorum, herhangi bir kayıt dışına kaçmadım, fakat özellikle, emekli maaşımın üçte 1’ine yakınının kesilmesiyle karşı karşıya kaldım, geçmişe dönük de borç çıkarttılar. Buna inanamadım, şok oldum.”

Özellikle, memur emeklisi olduktan sonra geçinemeyen, hayatını idame ettirme açısından, esnaf gibi, ticari işe atılan vatandaşlarımız, yüzde 12 civarında kesintiye uğrayan emekli maaşlarının yüzde 15’e çıkacağını da öğrenmişler. Bu konuda Sayın Bakanımıza “Biz, yirmi yıl, yirmi beş yıl, otuz yıl devlet memurluğu yaparak bu maaşımızı hak etmek için mücadele ettik. Bu kesinti bir gasp değil midir, adaletsizlik değil midir? Zaten biz vergimizi veriyoruz, vecibelerimizi yerine getiriyoruz. Niye, bize, zor geçinen memur emeklilerine böyle bir zulüm yapılıyor?” diyerek bayağı bir sitem etti Ezine’den vatandaş Ali Bey. Ben Sayın Bakanıma iletiyorum. Bu konuda düşünceleri nedir? Aktarırsa memnun olurum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cengiz.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, işçi emeklilerinin yirmi altı aylık enflasyon farklarını ne zaman ödeyeceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Akkuş’un bankalarla ilgili olarak sormuş olduğu suali… Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu zaman zaman açıklamalar yapıyor. Şimdi, “bankalar yabancılara gidiyor”, işte “bankalar yabancılaşıyor” gibi birtakım sözler var ama… Değerli arkadaşlar, şimdi, Türkiye’de olsun, Avrupa’da olsun, diğer yerlerde, gelişmiş ülkelerde olsun, işte “bankalar alınamaz, bankalar satılamaz” diye bir şey yok, hatta, o konuda “engel konulamaz” diye var Avrupa Birliğinde. Mesela, İtalya’da “İlla İtalyanlara satalım.” diye bir kargaşa oldu, sonunda Merkez Bankası Başkanı da istifa etmek zorunda kaldı. Dolayısıyla, şimdi, bankaların…

Devlet bankaları belli. Nelerdir? Ziraat Bankası, efendim, Vakıflar Bankası -onun ayrı bir statüsü var- Halk Bankası. Şimdi, bunların özelleştirmesi yapılırken “İlla şu alacak, illa bu alacak” diye bir kaide getirmenin gereği yok.

Ee, yabancı olan bankalar ne oldu? Yani gelip de yabancılar, o bankaları alıp götürdü mü dışarı, yani bir şey mi oldu? Hayır.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Kârını götürdü.

OKTAY VURAL (İzmir) – Malı götürdü, malı!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Burada bankanın sahibi o olmuş, bu olmuş… Zaman zaman bunlar değişir. Sermayede, global bir dünyada, küresel ekonomi içerisinde yaşıyoruz. Dolayısıyla bankaların sahipleri, efendim, (a) olmuş, (b) olmuş, bunlar değişmiyor. Orada yine bizim Türk vatandaşlarımız çalışıyor. Hatta, yönetim kurullarına baktığınız zaman -öyle, çok fazla da değil Türkiye’de- yani yönetime sahip olan, çoğunluğu olan bankalara baktığınız zaman, öyle, aman aman değil. Eskiden, “Türkiye’ye yabancı sermaye gelmiyor.” diye, bütün gazeteler çarşaf çarşaf yazardı.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, geliyor da ne yapıyorlar? Fabrika mı yapıyorlar, yatırım mı yapıyorlar, istihdam alanı mı açıyorlar?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) –  Yapıyor tabii.

OKTAY VURAL (İzmir) – Eskişehir’de var mı bir tane?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Hepsi var. (MHP sıralarından gürültüler)

Bakınız şimdi, bunu bana hiç sormayın. Bir Türk ekonomisine bakın...

OKTAY VURAL (İzmir) – Zafer Bey’e soralım. 

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Yapılan ihracatın büyük bir kısmını yabancı sermaye yapıyor bugün.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yüzde 70’i ithal ediliyor Sayın Bakan, yüzde 70’i dışarıdan geliyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Alın, 22 milyar dolar otomotiv sektörü var. Toyota da yabancı, efendime söyleyeyim, Ford da yabancı, diğerleri, Fiat da yabancı, hepsi yabancı, Good Year da yabancı…

OKTAY VURAL (İzmir) – Maliye Bakanının da yabancı olmasında fayda olur mu diyorsunuz yani!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Yani, niye korkuyorsunuz? Siz, kendinize güvenin. Ekonominizi güçlü hâle getirirseniz, hiç kimseden korkmanıza lüzum yok. Biz alıp onları satmıyoruz, onlar paralarını buraya getiriyorlar.

OKTAY VURAL (İzmir) – Biz hep onlara mı çalışacağız? Bir de bizim işverenlerimiz güçlensin ya!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Orada yine Türk vatandaşı çalışıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bizim sermayemiz güçlensin ya!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bütün hepsi Türk vatandaşı çalışıyor. Niye ona şey ediyorsunuz bu kadar?

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, ihracatı yabancılar yapıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Niye yerlilerden o kadar korkuyorsunuz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, yabancı sermaye gelmiyordu çünkü ekonomi zayıftı, ekonomi güçsüzdü, ekonomi kötüydü…

OKTAY VURAL (İzmir) – Türk sermayesinden niye korkuyorsunuz ya?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – …güven yok, istikrar yok. Şimdi, güven var, istikrar var.

OKTAY VURAL (İzmir) – Millî sermayeden niye korkuyorsunuz ya?

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Siz faizi fazla veriyorsunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) –  Bakınız şimdi, 20 milyar doların üstünde, 22 milyar dolar…

BAŞKAN – Sayın Bulut…

Sayın Vural… Sayın Vural…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ben dinledim sizi, siz de beni dinleyin canım. Ben dinledim sizi, hiç konuştum mu siz sorarken? Yazdım burada, devamlı yazdım. Bir dinleyin...

22 milyar dolar yabancı sermaye gelmiş. Şimdi, bu kadar güçlü bir ekonomiyi görünce, güçlü yabancı sermaye geliyor. Onun karşısında sevineceğinize, siz “Aman yabancılaşıyoruz…” Korkmayın! Ne var korkacak?

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Biz sizden korkuyoruz, sizden, yabancılardan değil.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Yok, bizden de korkmayın, kendinizden de korkmayın, bu Türk milletinden korkmayın kardeşim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Türk milletinden korkan sizsiniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bu Türk milleti, evvel Allah…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Türk milletinden korkmaktan bahsetmiyoruz Sayın Bakan.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz… Sayın Korkmaz…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Üç kuruş para geldi diye şey değil…

OKTAY VURAL (İzmir) – Türk milletinden korkan mı var?

BAŞKAN – Sayın Vural…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – O zaman “niye yabancı, niye yabancı” diye ikide bir sormayın bana.

OKTAY VURAL (İzmir) – Biz yabancılardan bahsediyoruz. Türk milletinden bahseden mi var?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Evet...

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Polemik yapıyorsunuz Sayın Bakan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Nereden, bahseden mi var? Türk milletinden bahsediyoruz. Siz yabancıdan bahsediyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Vural… Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – “Türk milletinden korkmayın” diyorsunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Evet…

BAŞKAN – Sayın Vural…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Türkiye’ye geliyor bu Türkiye’ye, başka yere gitmiyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karıştırdınız Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Türkiye’ye paralarını getiriyorlar. Bundan dolayı “korkmayın” diyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ha, yabancıları Türk milleti olarak kabul ediyorlar!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – İkincisi: Sayın Başkan, Sayın Cengiz, Çanakkale Ezine ilçesinden Ali Bey’in sorusunu sordu. Bu, bu maddeyle hiç ilgisi olmayan bir soru. Şimdi, işte, emekli… Onunla ilgili kanun gelecek, sosyal güvenlik kanunu gelecek, o zaman…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, vatandaş sordu, ben ilettim yani.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Teşekkür ederim. Yani, hakikaten tebrik ediyorum vatandaşa da şey olduğunuz için, çok teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – İsterseniz kameraya bakarak tebrik edin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ama onunla ilgili kanun maddesi gelecek, herhâlde ilgili bakan arkadaşımız gayet güzel açıklar onu.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakanım, biz de sizi tebrik ediyoruz, kazara da olsa Türk milleti…

BAŞKAN – Sayın Korkmaz…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Teşekkür ederim.

Evet, şimdi, işçi aylıklarıyla ilgili yine soru soruldu Sayın Başkanım. Aynı şekilde, bu maddeyle işçi aylıklarının burada bir ilgisi yok.

Arz ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı”nın 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederim.

                                                                                                          Harun Öztürk

                                                                                                                 İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun.

Süreniz beş dakikadır.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Sol Parti ve şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Önergeyle ilgili değerlendirmeme geçmeden önce, Sayın Bakanın yabancı sermaye konusundaki değerlendirmesini hayretle ve kaygıyla izlediğimi ifade etmek istiyorum ve sadece ekonomik gücü ele geçirenlerin bir gün siyasi gücü de ele geçireceklerini hatırlatmakla yetineceğim.

Değerli milletvekilleri, şimdi bu görüşmekte olduğumuz maddeyle ilgili olarak bankalar diyorlar ki: “2001’de yapılan yasal düzenlemeye göre, enflasyon muhasebesine göre işlem yapmak benim hakkım.” Maliye diyor ki: “Hayır, enflasyon muhasebesiyle ilgili düzenlemeyi ben 2004’te yaptım, 2004’ten sonra geçerli.” Konu yargıya intikal ediyor. Yargıda lehte ve aleyhte kararlar olduğu söyleniyor, ancak detaylı bir açıklama ne yazık ki şu ana kadar duymuş değiliz.

İlk düzenlemeye göre, bankalar ticari kârlarını hesap edebilirler ancak 2004 yılından önce enflasyon muhasebesini kullanarak mali kârını hesaplamasını isteyemezler diye değerlendiriyoruz.

Getirilen tasarıyla yapılan değişiklik konusunda, Hükûmet, yine söylüyorum, şu ana kadar tutarlı bir açıklama getirmiş değil. O zaman sorarlar: Acaba bunun altında bir banka operasyonu olabilir mi? Bu olayın yargı sürecine bırakılmasının ve içtihadın birleştirilmesinin beklenilmesinin daha doğru olacağını düşünüyoruz. Bu mümkün olmadığı takdirde, önerdiğimiz şekilde, Vergi Usul Kanunu’ndaki zaman aşımını da ortadan kaldıran söz konusu son cümlenin madde metninden çıkarılmasının yerinde olacağını düşünmekteyiz.

Önergemizin destekleneceği umuduyla, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- (1) 8/5/1991 tarihli ve 3717 sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanunun 2/A maddesi uyarınca 15/5/2004 - 15/7/2006 tarihleri arasında yapılan ödemeler, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tâbi tutulmaz. Anılan dönemlere ilişkin olarak yapılan ödemeleri gelir vergisi tevkifatına tabi tutulan mükelleflerin; tarha yetkili vergi dairelerine başvurmaları halinde Maliye Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre red ve iade işlemleri yapılır.

(2) 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendiyle istisna edilen işlemlerle ilgili olarak, 31/7/2004 tarihinden önceki dönemlere yönelik tarhiyat yapılmaz, daha önce yapılan tarhiyatlardan vazgeçilir, tahakkuk eden tutarlar terkin edilir. Tahsil edilmiş tutarlar red ve iade edilmez.

BAŞKAN – Şahıslar adına on yedi söz talebi aynı anda gelmiştir. Şimdi kura çekeceğiz: Faruk Koca, Ankara; Harun Öztürk, İzmir; Gülşen Orhan, Van.

4’üncü madde üzerinde gruplar adına söz talebi vardır. İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili.

Buyurun Sayın Akif Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 4’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekte bu tasarıyı görüşmeye başlarken herhangi bir maddesinde veya herhangi bir önerge üzerinde söz almayı planlamamıştım. Ancak, Sayın Maliye Bakanımızın biraz önce yaptığı bazı açıklamaların Genel Kurulu ve bizi izleyen vatandaşlarımızı yanıltabileceği düşüncesiyle söz alma ihtiyacını duydum.

Tasarının bu maddesi adli personele yapılan ödemelerdeki vergi sorunlarını çözmeye yönelik bir düzenlemeyi içeriyor. Yine, ikinci fıkrasında da Katma Değer Vergisi Kanunu’nun uygulamasında bazı meslek kuruluşlarının karşılaştığı vergi sorunlarını çözmeye yönelik bir düzenleme getiriyor. Bunlarda herhangi bir sorun yok.

Açıklama yapmak istediğim konu şudur: Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin tasarruf problemi vardır. Bizim ekonomimizin en büyük sorunu tasarruflarımızın yetersizliğidir. Eğer bir ülkenin tasarrufları yeterli değilse yatırımları da yetersiz demektir. Bu noktada, tasarruf yetersizliği çeken ülkelerin, tasarruf ihtiyacını karşılamak amacıyla doğrudan yabancı yatırım girişine ihtiyacı vardır. Bu önemli bir unsurdur. Türkiye’nin de bu çerçevede doğrudan yabancı yatırıma ihtiyacı vardır. Bunda herhangi bir tereddüt yok ama Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırımı iyi analiz etmek gerekir. Eğer bu analizi, bu değerlendirmeyi iyi yapmazsak, biz yanlış yerlere gideriz. Sayın Maliye Bakanı “Finans kesimine yabancı sermaye gelsin, bunu yasaklamak doğru değil. Küresel dünyada sermaye akımlarının önünü kesmek, bunu kontrol etmeye çalışmak doğru değil.” yaklaşımında bir şeyler söyledi.

Değerli arkadaşlar, doğrudan yabancı yatırımı sektörler itibarıyla ayrı değerlendirmek gerekir. Finans kesimindeki yabancı sermaye girişini diğer sektörlerdeki sermaye girişinden ayrı değerlendirmek gerekir. Şu nedenle: Size örnek vereceğim, 2001 yılı krizinden sonra, o zamanki hükûmet İstanbul Yaklaşımı’nı uygulamaya koydu. Reel sektörün bankalara olan borçlarını yeniden yapılandırma amaçlı, reel sektörü ayağa kaldırmaya çalışan bir yaklaşımdı. Doğruydu. Bu yaklaşımın yürümesinin şartı bankaların bu yaklaşıma ilgi göstermesiyle sınırlıydı. Bankalar bu görevi üstlenmezse reel sektör nefes alamazdı. İstanbul Yaklaşımı çerçevesinde görev alan yirmi bir banka içerisinde bir tane yabancı banka yoktu çünkü reel sektörün ayağa kalkması, borcunun yeniden yapılandırılması, borç yeniden yapılandırılırken alacağın bir kısmının silinmesi veya faizlerde bir indirim yapılması, yabancı sermayenin, yabancı sermayeli bankanın öncelikleri arasında değildir, olamaz da.

Yine örnek vereceğim: Türkiye müteahhitlik sektöründe son derece güçlü bir ülkedir. Giderek her yıl mesafe katediyor, katettiği mesafe toplum olarak, millet olarak hepimizin hoşuna gidiyor ama Türk müteahhitlik sektörünün bir teminat mektubu sorunu vardır. Türk müteahhitlik sektörünün teminat mektubu meselesi yabancı bankaların önceliği olmaz, olmamıştır. Türkiye’de KOBİ’lerin kredilendirilmesi çok özel düzenlemeleri gerektirir. KOBİ’lerin kredilendirilmesi yabancı sermayeli bankaların öncelikleri arasında yoktur. Yine bir kriz anında yabancı sermayeli bankalar ülkedeki yükümlülüklerini, ülkedeki kontrol ettiği fonları kolaylıkla yurt dışına çıkarabilirler. Bu nedenlerle finans kesiminde, bankacılık kesimindeki yabancı sermaye girişini diğer sektörlerdeki girişten ayırmak gerekir. Bu çok önemlidir.

Tasarruflardan söz açtığım için Türkiye’nin yurt içi tasarruflarıyla ilgili birkaç rakamı da sizin dikkatinize sunmak istiyorum: Türkiye’nin tasarruf problemi vardır. Türkiye’nin yurt içi tasarrufları giderek azalıyor değerli arkadaşlar, rakamları sizlere vermek istiyorum: 2008 yılı programında yurt içi tasarrufların gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 17,6’dır. Bakın Hükûmetin devamlı olarak baz aldığı ve kıyasladığı 2002 yılında bu oran yüzde 19,2’dir. Bu kadar başarılı olduğu söylenen programa rağmen Türkiye’de tasarruflar artmamaktadır. 2002 sonrasının Türkiye’deki tasarruf oranları 1987 yılından bu yana geçen yirmi yıllık süredeki en düşük oranlardır değerli arkadaşlar. Devlet Planlama Teşkilatının yıllık programında bu rakamlar yer almaktadır. Türkiye’de tasarruflar, yurt içi tasarruflar giderek azalıyor. Bizim ekonomimizin çok temel problemi budur. Yurt içi tasarruflar giderek azalırken yurt dışından gelen tasarrufun girişi tabii ki önemli, ama yurt dışından gelenlerle birlikte Türkiye’nin ne kadarlık yatırım yaptığına bakarsak buradaki tablo da çok parlak değildir. 2007-2008 rakamları 2002’nin üzerindedir, ama 2000 yılının gerisindedir. 1987 ila 2000 yılı arasındaki Türkiye’nin toplam yatırım hacmi, kamu ve özel sektör yatırım hacmi, bugünün, Hükûmetin övündüğü bu yılların çok çok üzerindedir değerli arkadaşlar. 87 yılını alıyorum. 87 yılı Türkiye’de millî gelir hesabının yeniden yapıldığı yıldır. Ondan önceki yılları almıyorum kıyaslamaya, aynı baza getirerek konuşuyorum.

Değerli arkadaşlar, bu açıklamaları yaparken, yani Sayın Maliye Bakanı bu tür açıklamaları yaparken biraz daha rakamlara dayalı olarak, Hükûmetin kendi rakamlarına dayalı olarak, bizlere, Parlamentoya, Plan ve Bütçe Komisyonuna bütçeyle birlikte sunduğu rakamlara dayalı olarak yaparsa, hem Parlamento hem toplum, vatandaş daha iyi bilgilenmiş olur, buna göre daha iyi karar veririz.

Bu ihtiyaçla söz aldım. Sözlerimi burada bitiriyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mithat Melen.

Buyurun Sayın Melen. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin, Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı üzerine görüşlerini arz etmek için huzurunuzdayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Efendim, aslında yasaya şöyle bir genel baktığınız zaman, hukuku zorlayan bir havası var, yani hukuk nosyonunu zorlayan bir havası var. Malum, devletin elinde ciddi bir araç vergi hem makroekonomik politikalar için hem mali politikalar için. Şimdi, bu aracı, siz, çok gelişigüzel kullanır ve hukuku da zorlar, halkı da inandıramazsanız, orada sıkıntıya düşersiniz. Metne bile baktığınız zaman bu sıkıntı çok açık biçimde görünüyor, çünkü orada bir zorlama var. Aslında bunu işletecek olan yürütme. Bunu işletmeyi çok kolay mı zannediyorsunuz? O da çok kolay değil çok dikkat ederseniz, çünkü yargıdaki uzlaşma devam ediyor mesela, hatta birtakım şeyler dönmüş durumda, yani orada bir karışıklık var, uzlaşmanın uzlaşması gibi bir karışıklık var. Şimdi, bunu, tekrar, pratikte uzlaştırmak da çok kolay bir iş değil. Burada idareciler ciddi sıkıntıya düşebilirler bu yasanın uygulanmasıyla ilgili yakında. O zaman yeni baştan mı ele alacağız?

Ayrıca, benim başka bir şahsi tecrübem var. Maliye Bakanlığında, hele Gelirler Genel Müdürlüğünde -şimdi Gelir İdaresi oldu- her bürokratın çekmecesinde bir tane vergi reformu tasarısı vardır ve otuz senedir, kırk senedir de bunları biz işitiriz ama hiçbir zaman o vergi reformundaki -haziran ayında galiba tekrar bu gündeme gelecek- gidileceği söylenir ama yine böyle alelaceleye getirip yine birilerini rahatlatmak için, bir yerdeki sıkışıklıkları önlemek için bir yasa çıkarılmaya çalışılıyor her zaman olduğu gibi ve hep de gece. Zaten bize de sıra gece geliyor konuşmak için. Hiç nedense gündüz konuşmak kısmet olmadı bu Mecliste. İnşallah o da olacak. Çünkü hep aceleye getiriyoruz her şeyi, ciddiye almıyoruz gibime geliyor. Onun için, o kısa sürede de uzlaşma olmayacak bakın. Uzlaşma olmayacağı için gizli tanımlara dönüşecek işler. O gizli tanımlarda da herhâlde hep birlikte sıkıntı çekeceğiz. Yani, bunun uygulaması sadece sizin hükûmetinizin değil, bizim hükûmetimizin, Türkiye’nin hükûmetlerinin de işi. Ve yine bir kanun çıkaracağız çok yakında. Haziran ayında belki o vergi reformu getirdiğiniz zaman orada yine bunları düzelteceğiz tekrar. Öyle, üzülerek söylüyorum tabii. Ama, af olduğunu da kabul etmiyorsunuz bir türlü: “Bu af değil, uzlaşma.” Peki, isterseniz ismine “utangaç af” diyelim bunun. Biraz böyle sanki utanıyormuşuz gibi af olmasından. Pekâlâ af işte. Ama, olsun “utangaç af” dersek belki herkes rahatlar.

Yasanın ısmarlama bir havası var, ama kimin sorununu çözmek istiyoruz, onu da anlayamıyorum. Mesele Türkiye’nin sorununu çözmekse, bu, Türkiye’nin çok yakındaki sorunlarının hiçbirini çözmeyecek. Bunlarla daha bir ilgili, daha büyük sorunlar çıkacak ve yine burada tartışacağız. Tabii idarecilere çok yük gelecek, Türkiye’de tekrar davalar, mahkemeler açılacak.

Bir de benim ilgimi çeken hukuk devletindeki düzenlemelerle ilgili… Yani, mesela özellikle bu üzerinde konuştuğumuz 4’üncü madde. Çok ilginç sözler var orada. Hele en son cümle muhteşem bir cümle. Bence, o, tarihe geçmesi gerekli bir cümle: “Tahsil edilmiş tutarlar red ve iade edilmez.” Yani “Olan olmuş, ödeyenler Türkiye’de akıllı değildir, ödemeyenler zaten gayet akıllıdır, işte, her ikide bir uzlaşma yaparız, yeni kanun çıkarırız, Türkiye’de başka bir yere götürürüz işleri.” diye bir hava var orada.

Bakın, şunu arz etmek istiyorum. Hakikaten Türkiye bir vergi cenneti. Çünkü vergi ödemediğiniz zaman rahat ediyorsunuz, ödediğiniz zaman da başınıza işler geliyor. Başınıza işler geldiği o kadar açık ki. Türkiye’de 43 milyon seçmen görünüyor, yani on sekiz yaşının üzerinde insan sayısı var aşağı yukarı, 6 milyon civarında da vergi mükellefimiz var. Bunun tümünü ekleyin üzerine, kurumlar vergisi, diğer vergiler, 8,5 milyon vergi mükellefimiz var. Yani zaten kimse vergi ödemiyor. Ödemeyenlere de işte arada sırada böyle aflar getirip sonra da onları, o ödeyenlerle birlikte herhâlde taltif ediyoruz. Oturup niye bir kere bu işi ciddiye almadık?

Öyle güzel ki buradaki diğer şeyler… Adli personel ve devlet davalarını takip edenler bir dönem fazla mesai almışlar. Onları vergiden muaf etmişiz, bir dönem unutmuşuz. Bir gün bir müfettiş gelmiş, inceleme yapmış “Şu tarihten şu tarihe kadar olanlar muaftır.” demiş. Ondan sonrakileri unutmuşuz. Tekrar bir yasa çıkarıp şimdi onları da ekliyoruz oraya. Yarın yine birisi daha denetlemeye gidecek, yine birileri hata olduğunu görecek, yine bir yasa daha çıkaracağız.

Ama burada o fazla mesai gibi görülen ücretlerin bazen maaştan çok olduğunu da bilmekte yarar var. O zaman maaşlarından para kesilen bütün -ben dâhil- garibanlar sıkıntıda. Ama benim için de bir yasa çıkarmanızı rica ediyorum, yani ben de vergi vermeyeyim. Eskiden aldığım, özellikle geçmişte aldığım fazla mesailerimi vergiden muaf edin lütfen.

Efendim, o hangi hukukta var acaba bilmiyorum. Hele bu katma değer vergisiyle ilgili kısım, o daha bir ilginç 4’üncü maddedeki. Çünkü Türkiye’de doğru dürüst gelir vergisi almadığımızla birlikte, işte ÖTV alıyoruz, KDV alıyoruz. Orada da 31/7/2004 tarihinden önceki dönemlere yönelik tarhiyat yapılmış, onları vazgeçiyoruz bir dönem için.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hakikaten, biz, önce kendimizi, sonra vatandaşı inandırmak zorundayız. Bizim düzgün bir vergi politikamız var mı? O elimizdeki vergi aracını hükûmet olarak iyi kullanabiliyor muyuz kullanamıyor muyuz? Makro dengedeki en önemli aracı inandırıcı bir biçimde Türkiye’de kullanıyor muyuz kullanamıyor muyuz, onunla uğraşmak lazım. Benim dikkatimi çekiyor, bütün tartışmalar genelde kanunun yapısıyla ilgili olan tartışmalar. Hâlbuki Türkiye’de esas tartışılması gereken, verginin önünü açmakla ilgili, yani verginin önünü açması gereken şey zaten yatırımların önünü açmakla ilgili olan kısmı, yani Türkiye’de yatırımların önündeki engelleri kaldırmakla ilgili olan mesele. Hiç onu tartışmıyoruz, çünkü Türkiye, sanıldığı gibi, iddia edildiği gibi de doğru dürüst büyümüyor. Biz öyle zannediyoruz, ama bundaki en önemli aracı adil kullanamıyoruz, doğru dürüst kullanamıyoruz, ikide birde halkı yanıltıyoruz.

Şimdi, hukukçu bir göz çok ciddi bir biçimde baktığı zaman Anayasa’nın 73’üncü maddesine, “vergide eşitlik” ilkesine dikkatli bakarsa, bu yasayla arasındaki sıkıntıları görür. Anayasa’nın 73’üncü maddesine bence aykırıdır bu yasa. Oraya çok dikkat etmek lazım. Bunu hukukçular inceleyecekler herhâlde. Daha üzerinde önemle düşünecekler, ama vergi yasalarını -ki Anayasa, kanun koyucu 330’u da onun için arıyor herhâlde-. ikide bir vergi yasalarını düşünmeden, tasarlamadan çok kısa zamanda geçirmenin yararlı olduğuna da bir türlü inanamıyorum makro gelişme açısından. Türkiye’de bir kısmın, “70 bin” adı altındaki bir kısmın sorunlarını çözeceğinizi zannediyorsanız çözmeyeceksiniz, çünkü 170 bini sıkıntıya sokacaksınız bu yasayla. Onlar daha fazla taleple gelecekler.

Onun için, bir kere daha bunu gözden geçirsek çok iyi olur. Gerçi, kanun da bitiyor, oylanacak, ama bir daha, daha dikkatli gözden geçirip, bu yasaları yaparken herhâlde daha incelememiz ve danışmamız lazım. Bütçe Komisyonundan da çok acele geçtiğini biliyorum bu yasaların ve neden acele geçmesini de anlayamıyorum, bu kadar çabuk, hemen mart ayına yetiştirilecek bir şey mi var, hesapta bir şey mi var, onu da bilemiyorum. Bütün bunları söyledikten sonra yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Melen.

Şahsı adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Osman Sali.

Buyurun Sayın Sali. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 4’üncü maddesiyle ilgili olarak huzurunuzdayım. Hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünün de belirttiği gibi, bu madde, vergilemeyle alakalı bazı ihtilafların çözümüyle ilgili bir maddedir. Maddenin birinci fıkrası, adli personel ile devlet arasında ortaya çıkan vergi ihtilaflarının hâlline yöneliktir. Bu ihtilafların hikâyesini çok kısa bir şekilde sizlere özetlemek istiyorum: Maddede bahsedilen kanunla, yani 3717 sayılı Kanun’la hâkimlere, savcılara ve bazı adli personele yol gideri tazminatı ödenmesi öngörülüyor ve maddede bu tazminatın damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmayacağı hükmü de yer alıyor.

Bilahare, 5172 sayılı Kanun’la 15/5/2004 tarihinden geçerli olmak üzere adli personele bu defa fazla çalışma ücreti ödenmesi öngörülüyor. Fakat herhangi bir istisna düzenlemesi yapılmıyor. Vergi dairesi de haklı olarak Gelir Vergisi Kanunu kapsamında olan ücretleri haklı olarak vergilendiriyor. Fakat konu yargıya intikal ediyor. Yargı, 2’nci maddedeki istisna hükmünün bilahare eklenen ve 15/5/2004 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe giren fazla çalışma ücretleri için de geçerli olduğuna hüküm veriyor. Bir mahkeme kararının sonucunu okumak istiyorum: “5172 sayılı Kanun’un 2’nci maddesi ile 3717 sayılı Kanun’un 2’nci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 2/A maddesiyle getirilen adli personele fazla çalışma ücreti ödenmesi yönündeki düzenleme de 3717 sayılı Yasa’nın 2’nci maddesinin son fıkrasındaki hükümlere tabi olduğundan, anılan hüküm gereğince ödenen fazla çalışma ücretinin gelir vergisine tabi tutulmasında yasal ve hukuki isabet bulunmamaktadır.” diyor ve bu kararları, bu şekilde istikrar kazanıyor. Bilahare 15/7/2006 tarihinden geçerli olmak üzere -5536 sayılı Kanun’la- bu fazla çalışma ücretlerinin damga vergisi hariç vergilendirilmeyeceğine dair düzenleme yapılıyor.

Buradan çıkan sonuç nedir? 15/7/2006 tarihinden itibaren bu ücretler vergiden istisna ise, 15/5/2004 ile 15/7/2006 tarihleri arasında genel hükümlere göre vergilendirileceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar. Ancak, mahkemeler önüne gelen davalarda yine bu irtibatı, 2’nci madde ile 2/A maddesi arasındaki irtibatı kurmaya devam ediyorlar ve idare aleyhine açılan 400 civarında davanın tamamı idare aleyhine, personel lehine sonuçlanıyor. Muhtemeldir ki, binlerce kişinin dava açması hâlinde yine idare aleyhine sonuçlanacaktır. Bu şekliyle bu vergiyi alma noktasında uygulamayı sürdürmenin hazine yararına herhangi bir sonuç doğurmayacağı ortaya çıktığından bu düzenleme getirilmiştir; yani mahkeme kararlarının gereği yerine getirilmek üzere.

Diğer ikinci fıkra da katma değer vergisiyle alakalı bir düzenleme. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17’nci maddesinin ikinci fıkrasına 5228 sayılı Kanun’la (e) bendi eklenerek kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kanunlarla kendilerine verilen görev gereği ve kuruluş amaçlarına uygun bazı teslim ve hizmetleri 31/7/2006 tarihinden itibaren KDV’den istisna ediliyor. Bu teslim ve hizmetlerin bir kısmının katma değer vergisinin konusuna girip girmediğinin tereddütlü olması ve KDV mevzuatında da açıklayıcı bir düzenleme bulunmaması nedeniyle 31/7/2004 tarihinden önce sözü edilen kuruluşların bir kısmında bu tür teslim ve hizmetler verginin konusuna girdiği gerekçesiyle vergilendirilmiş, bir kısmında da vergi aranılmamış ve farklı uygulamalar ortaya çıkmıştır. Nihayetinde adli uyuşmazlıklara konu bir düzenlemedir ve bu adli uyuşmazlıkların ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Burada üzerinde, benden önce, durulan bir konu var. Tahsil edilmiş tutarlar ret ve iade edilmez. Söz konusu olan katma değer vergisidir. Özellikle meslek kuruluşlarının mal, hizmet teslimlerinde tahsil ettikleri katma değer vergisinin ret ve iadesi mümkün değildir, çünkü bildiğiniz gibi katma değer vergisinin mükellefi ile sorumlusu birbirinden farklıdır, uygulama imkânı olmadığından, yani ret ve iadeye dair bir hüküm konulsa dahi uygulama imkânı olmadığından bu şekilde düzenlenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ OSMAN SALİ (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

Tasarının hayırlı olması temennisiyle tekrar hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sali.

İkinci söz, İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk’te.

Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

4’üncü maddeyle ilgili olarak, gerçekten, bu maddede yapılan düzenlemelerde “yasa ile her şeyi yaparım” anlayışının yansımalarını görüyoruz, gerçekten de hukuk düzeninin zorlandığı görülüyor.

Birinci fıkrayla ilgili olarak, Adalet Bakanlığı mensuplarına yapılan ödemelerin vergisiz olması konusunda en küçük bir, vergisiz olsun diye bir değerlendirmem yok. Ancak, şimdi şunu yapıyoruz burada, gerçekten yaptığımız işe bakalım. 2004 yılında bir düzenleme yapıyoruz, bu düzenlemede vergi kesileceğine ilişkin bir hüküm koymuyoruz. Geliyoruz 2006 yılına “ya, bu ödemelerden vergi kesilmesin” diyoruz. Buraya kadar iyi. Sonra, ödemenin niteliğine göre, anlaşılan, konu yargıya intikal ediyor ve 2004’ten itibaren de vergi kesilmeyeceğine ilişkin kararlar alınmaya başlıyor. Biz ne yapıyoruz şimdi burada? Yıl 2008, dönüyoruz, 2004’le 2006 yılları arasında yapılan ödemelerden vergi kesilmesin diyoruz. Şimdi, yargı kararları istikrar kazanmış ise -komisyonda da söyledim, burada da tekrar ediyorum- çalışanları yargıya yönlendirmek durumunda kalmamak için ve idarenin de vekâlet ücretlerinden kurtulmasını gerekçe göstererek, bir idari tasarrufla bunlardan vergi kesilmeyeceği pekâlâ hâlledilebilir ve yasama Meclisinin gündemini meşgul etmez diye düşünüyorum.

Diğer ikinci fıkrada da benzer bir düzenleme var. Yine, 2004 yılında bir meslek kuruluşuyla ilgili olarak kültür ve eğitim amacı taşıyan istisnalar kapsamına alıyoruz katma değer vergisini de. 2004 yılından geldik 2008 yılına. Dönüyoruz diyoruz ki: “Bu istisna 2004 yılından önceye de götürülsün.” İşte, biraz önce “hukuku zorluyoruz” derken bunları ifade etmeye çalıştım.

Bu maddenin yasa tasarısı metninden çıkarılmasıyla ilgili bir önergem olacak. Yüce heyetinizi bu vesileyle tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP, MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Şimdi 4’üncü madde üzerinde soru-cevap faslına geçiyoruz.

Sayın Akcan…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, aramızda AKP sıralarında milletvekili olup 20 ve 21’inci Dönemlerde de milletvekilliği yaparken “Türkiye’yi rantiye cennetine çevirdiler.” diye o günlerin hükûmetlerini topa tutarlardı. Sabahleyin kalktığımızda televizyon programlarında ekonomi yorumlarını izlerken Türkiye'nin dünya üzerinde Arjantin’le beraber en yüksek faizi ödediğini söylüyorlar.

Şimdi, Bakana sorum: Sayın Bakan, bu yorumcular, bu akademisyenler halkı kandırıyorlar mı? Yoksa, gerçekten, Türkiye yabancı yatırımcıya, tasarrufçuya en yüksek faizi ödeyen iki ülkeden biri mi?

İkincisi: Bu en yüksek faiz ödenirken Sayın Hamzaçebi’nin ifade ettiği tasarruf mecburiyetini hatırlatarak yerli tasarrufçuya âdeta ceza gibi olan, yerli tasarrufçunun faizinden vergi keserken yabancının faizinden vergi kesmeyerek Türkiye’yi rantiye cenneti hâline getirmiş olmuyor musunuz?

Bu soruların cevabını rica ediyorum. Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Akcan “Türkiye rantiye cennetine çevrildi, Türkiye en yüksek faizi ödeyen iki ülkeden birisi, yerli tasarrufçudan vergi kesiyor, yabancı yatırımcıdan vergi kesmiyor, bunu açıklayın.” diye söyledi.

Değerli Akcan çok iyi bilir, çünkü Türk siyasetinde oldukça önemli tecrübesi var. Şimdi, AK Parti İktidarı 2002 yılının Kasım ayında iktidara geldi. Ondan önce, Türkiye’de, Sayın Akcan’ın partisinin de içinde bulunduğu koalisyon hükûmeti vardı. O zaman faizler kaçtı acaba? 2000 yılında, 2001 yılında faizler ne kadardı?

Değerli arkadaşlar, biz geldiğimizde faizler yüzde 65’ti, hatta en ufak bir şeyde hemen fırlıyordu. Biliyorsunuz, bir Anayasa -şuradan şu kadar bir kitap- oradan oraya atıldı mı, ekonomi altüst oluyordu. Şimdi, o günlerden geldik buraya, unutulmasın. Yüzde 65 mi rantiyecilik, yoksa bugünlerde yüzde 16; 16,5; 17 faiz mi rantiyecilik? (AK Parti sıralarından alkışlar)

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Reel faizi göz önüne alarak…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi reel faizi söyleyeyim.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Bu faizi veriyor muyuz vermiyor muyuz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Reel faizi söyleyeyim.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Global olarak düşün Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bakınız, şimdi, Sayın Başbakanımız “Nereden nereye” diyor, o zaman kızıyorsunuz ama bir dinleyelim. Biz iktidar olduğumuz zaman reel faiz yüzde 34’tü, hesaplayın. Ondan önce yüzde 40’ları, yüzde 50’leri gördü bu, reel faiz olarak.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Hiç zannetmiyoruz, öyle değil. İstatistikler onu göstermiyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi reel faiz kaç? Yüzde 8’ler, yüzde 9’lar. 34 mü büyük reel faizde yüzde 8, yüzde 9 mu büyük? Nereden nereye gelmiş. O mu rantiye bu mu rantiye?

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Bu rakamları nereden aldınız Sayın Bakanım?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ben, vallahi, o rakamlarla yatıp kalkıyorum.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Bize de verin de biz de istifade edelim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Hayhay vereyim, hayhay.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hangi kitapta yazıyor?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ondan sonra, değerli arkadaşlar, bakınız, şimdi, enflasyonu indirmişiz. Reel faizlerin daha aşağı indirilebilmesi için ülke riskinin indirilmesi şarttır. Onlar durup dururken oralardan buralara boşuna inmedi. Bu mali disiplini uygulamasaydık, eğer uygun ve doğru ekonomi politikalarını uygulamasaydık biz de daha hâlâ yüzde 65 faizler ödeyecektik, ama şimdi öyle değil, bunu hepiniz biliyorsunuz. Niyetimiz bunu burada bırakmak değil, daha da aşağılara indirmek, onun için uğraşıyoruz, ama “Ben indireceğim.” demekle olmuyor.

Bir zamanlar bütün esnaflar dolaşıyordu: “Ey millet, Türk lirası kullanın.” Çünkü kimse Türk lirası kullanmıyordu. Siteler’de dolaşıyordu bazı sivil toplum örgütü başkanları -bugün mangalda kül bırakmıyorlar- “Aman esnaf kardeşim, aman Türk lirası kullanalım.” kimse Türk lirası kullanmıyordu, herkesin cebinde avro, dolar, mark neyse, o günkü yabancı paralar. Ama bugün, gazetelere bakın, Londra’da bile Türk lirasından mal satılıyor. “Türk lirası” diyor, bedeli şu kadar Türk lirası; ver Türk lirasını, al malı.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Siteler’e beraber gidelim Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Var var, gazeteleri okuyun.

Beraber… Ben gidiyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Türk lirası mı, yeni Türk lirası mı?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Yeni Türk lirası. O da şimdi, artık, tekrar Türk lirasına dönecek, biliyorsunuz.

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Nereden nereye!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Dolayısıyla, şimdi, bir de “Yerliden vergi alıyorsunuz, yabancıdan almıyorsunuz.” diyor.

Değerli arkadaşlar, vergileme konusunda biz çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları yapıyoruz. Hemen hemen bütün ülkelerle de yapmış durumdayız. Bazıları var, onları da yeniden yapıyoruz. Bu vergilendirmede, bazı ülkeler yabancı yatırımcıların kazançlarını kendi ülkelerinde, bazıları da onların orijinal ülkelerinde vergilendirirler. Biz vergi almıyoruz diye onlar hiç vergi vermiyor manasında değil, kendi ülkelerinde o vergileri veriyorlar. Biz de kendi ülkemizdekilerden vergi alıyoruz. Bu, bir vergileme tekniğidir. Bazı ülkeler onu kabul eder, bazı ülkeler bunu kabul eder. Bizim ekonomik şartlarımıza, durumumuza uygun olan bu olduğu için biz bunu kabul ettik, bunu yapıyoruz. Yoksa, yabancılar vergi vermiyor, yerliler vergi veriyor diye bir şey söz konusu değil. Bizden önce bu vergiler yüzde 35, yüzde 40’lardı, biz bunu yüzde 10’a indirdik.

OKTAY VURAL (İzmir) – 59’uncu Hükûmette mi öyleydi, yoksa 58’de mi? Sizden önceki Hükûmet 59’du da o bakımdan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, 58’i, 59’u, siz bir hesaplayın hangisini olduğunu, ondan sonra bakarız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz 60’ıncı Hükûmetsiniz ya, 59’da mı acaba?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – 58, 59, 60, bundan sonra, 61, 62… Bak neler oluyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tapusunu aldınız galiba ha!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Evet.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ben de çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı”nın 4 üncü maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederim.

                                                                                                            Harun Öztürk

                                                                                                                   İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 4 üncü maddesinin birinci fıkrası, Adalet Bakanlığı mensupları için 18/5/2004 tarihli ve 5172 sayılı kanunla getirilen fazla çalışma karşılığı ödemelerden 2004-2006 yılları arasındaki dönem içinde vergi kesilmemesi gerektiğini hükme bağlamaktadır. Buna şunun için gerek duyulduğu anlaşılmaktadır. İlk ödemeyi öngören 5172 sayılı yasa vergi kesilmeyeceğine ilişkin bir hüküm içermemektedir. Daha sonra vergi kesilmeyeceğine ilişkin hüküm 29/5/2006 tarihli ve 5536 sayılı kanunla getirilmiştir. Şimdi yasayla aradaki dönem için de vergi kesilmeyeceği geriye yönelik olarak hükme bağlanmaktadır. Aradaki dönem için de vergi kesilmemesi gerektiğine ilişkin yargı kararları istikrar bulmuş ise, idare yayınlayacağı bir tebliğ ile yargı masraflarından kurtulmayı ve çalışanları dava açmaya zorlamamayı gerekçe göstererek uygulamayı yasal düzenleme yapılmadan da çözebilir düşüncesindeyim.

BAŞKAN – Hükûmetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5- (1) 18/2/1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu kapsamına giren taşıtlarla ilgili mükellef değişikliği dışındaki vergilendirme unsurlarının herhangi bir sebeple hatalı belirlenmesi nedeniyle, 1/1/2004 ila 31/12/2007 tarihleri arasındaki dönemlere ilişkin olarak mükellefler adına ilk tahakkuktan sonra ilaveten tahakkuk ettirilen motorlu taşıtlar vergisinin; dava açılmaması, açılmış davalardan vazgeçilmesi ve 30/6/2008 tarihine kadar (bu tarih dahil) ödenmesi şartıyla, bu vergilere ait gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçilir, daha önce ödenmiş olan gecikme zamları mükellefin aynı tarihe kadar yapacağı yazılı başvuru üzerine red ve iade edilir. Bu maddede öngörülen sürede tamamen ödenmeyen motorlu taşıtlar vergisinin ödenmemiş kısmı, tahakkuk etmiş sayıldığı tarihten itibaren hesaplanacak gecikme zammıyla birlikte takip ve tahsil edilir. Bu fıkra hükmü, istisna ve muafiyetlerin herhangi bir sebeple hatalı uygulanması nedeniyle anılan dönemlere ilişkin olarak tahakkuk ettirilen motorlu taşıtlar vergileri için de uygulanır. Bu fıkrada öngörülen ödeme süresi içinde anılan Kanunun 13 üncü maddesinin (c) ve (d) bentlerinin uygulamasına devam olunur.

(2) 21/2/2001 tarihli ve 4629 sayılı Bazı Fonların Tasfiyesi Hakkında Kanun ile kaldırılan Federasyonlar Fonuna ödenmesi gerektiği halde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödenmemiş olan tutarların tahsilinden vazgeçilir.

BAŞKAN – Madde üzerinde şahıslar adına ilk on altı söz talebi aynı anda gelmiştir.

Şimdi kura çekeceğim: Suat Kılıç, Samsun; Azize Sibel Gönül, Kocaeli; Ayhan Sefer Üstün, Sakarya.

Madde üzerinde gruplar adına söz talepleri vardır.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz’de.

Buyurun Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının 5’inci maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimizi belirtmek üzere söz aldım. Sizleri şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bu saatte saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, özellikle şoför esnafımız Türkiye’de en çok sıkıntı çeken, vergi yükü altında, vergi baskısı altında ve işsizlik baskısı altında yaşayan bir kesimdir. Özellikle son yıllarda sınır ticareti yapılan illerde yaşanan ihracat eksikliğinden dolayı da en büyük sıkıntıyı çeken kesim Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde şoför esnafımızdır.

Motorlu taşıtlar vergisi mükellefleri adına ek olarak tahakkuk eden verginin gecikme zamlarına yönelik düzenleme yapılıyor bu tasarıyla. Bazı taşıtların motorlu taşıtlar vergisinde gerçekten belirlenen cinsi üzerinden motorlu taşıtlar vergisine tabi tutulmaları gerekirken tescil belgesinde yazılı olan ancak motorlu taşıtlar vergisindeki tanımlara uygun olmayan cins üzerinden motorlu taşıtlar vergisine tabi tutulmaktadır. Bu da bazen yanlış ve eksik tahakkuklara, fazla tahakkuklara neden olmaktadır.

Günümüzde de bu olaylar çok yaşanmıştır. Özellikle kamyonet yük taşımacılığı yapan, minibüs yolcu taşımacılığı yapan esnafın panelvan tercihine, motorlu taşıtlar vergisinde tanımına yer verilmesinden dolayı çok farklı vergilendirmeler doğmuştur ve bu konuda da dava açan çok sayıda esnaf vardır. Bu nedenle bu sorunun bu kanun içerisinde, bu yasa içerisinde çözümlenmesi çok olumludur.

Ayrıca, özel şahısların araçları için de 2004 yılında çıkan “Kasko değerinin yüzde 5’ini geçemez.” hükmüne rağmen, 2004’ten beri yürürlükte olan bu uygulama, nedense bu düzenleme vatandaşa iyi anlatılmadığı için bugüne kadar hep motorlu taşıtlar vergisi listesinde bulunan beyan üzerinden vergiler verilmiştir. Kasko değerinin üstünde ise vatandaş bile bile fazla vergi vermiştir. Bu yasanın bu tür eksiklikleri, bu tür yanlışlıkları gidereceğine ve şoför esnafımıza rahat  bir nefes aldıracağına inanıyorum.

Ayrıca değerli arkadaşlarım, bu önemli yasa da diğer bazı yasalar gibi çok alelacele Meclisin gündemine getirilmiştir. Bütçe Plan Komisyonunda muhalefet sözcülerinin gerekli önerileri ve uyarıları dikkate alınmadığı gibi, burada verilen çok önemli önergelere bile değer verilmemiştir ve otomatik olarak tasarının bir an evvel çıkması için büyük bir özen, büyük bir çaba gösterilmiştir değerli arkadaşlarım. Bunu ben bu tür önemli yasalarda çok büyük eksiklik olarak görüyorum.

Ayrıca değerli arkadaşlarım, 2007 yılı bütçe gerçekleşmeleri özellikle seçim döneminde çok kötü bir performans çizmiştir. Bu performansa baktığımız zaman da özellikle vergi tahsilatlarındaki düşüş ve bütçenin beklenen düzeyde gerçekleşememesi seçim ekonomisinin yarattığı sonuçlardır.

Şimdi bu yasaya iktidar sözcüleri “Af yasası diyemeyiz, af yasası değildir.” diyorlar. Vergi getirmek için, gelir getirmek için yapılan yasa da değildir. Bu yasa adsız bir yasa mı değerli arkadaşlar? Bu yasa bal gibi bir vergi affı yasasıdır. O nedenle bunun vergi affı yasası şeklinde kamuoyuna yansımasından dolayı da kamuoyunda büyük beklentiler vardır. 

Bugün, bakın, 22 Temmuz seçiminden beri ertelenen sulama suyu ihtiyacını karşılamak için kullanılan enerji faturaları köylümüzün belini bükmektedir. 2 milyar, 3 milyar, 5 milyar gibi faiziyle faturalar gelmektedir. Tarım kredi kooperatiflerindeki borçlar ve yeniden borç almak için 657 sayılı Devlet Memuru kefaleti, köylülerimizi çok büyük ölçüde bir yanlışlığa, bir eksikliğe, çevresinde bir utangaçlığa itmektedir. Biz bunlara ne cevap vereceğiz? Yani çıkardığımız yasada birtakım şeylerin içeriğini bilmiyoruz -dosya sayısını biliyoruz sadece, 70 bin adet olduğunu- ne miktarda tahsilat beklendiğini de bilmiyoruz. Bu sorunun çözümlenmesi sonucunda hazineye ne gelecek, o da meçhul.

Ama bu yasada ısrarlı olan iktidar partisi, toplumun büyük kesimlerinin de bu beklenti içerisinde olduğunu görmezlikten gelerek, onların beklentilerine cevap vermiyor. Örneğin, BAĞ-KUR prim borcunu ödeyemediği için ve mal beyanında bulunmadığı için on gün, on üç gün hapis yatan muhtarlarımız var. Biz onlara ne cevap vereceğiz? Onların maaşlarını iyileştirmek için verilen yasa teklifleri var, gündemde bekliyor. Onların sosyal güvenliklerini, primlerini de devlet karşılasın diye öneri var, -değerli arkadaşlarımızın verdiği öneri- onlar gündemde bekliyor. Ama bir de bakıyorsunuz ki gündeme, kamu alacaklarının uzlaşmayla tahsilini kolaylaştıran bir yasa teklifi alelacele getiriliyor.

Bunu şunun için söylüyorum: Eğer Türkiye’de yasaları öncelik sırasına göre koyup tartışacaksak, gündemde bekleyen çok önemli yasalar vardır. Bu önemli yasaları da lütfen bundan böyle kısa süreli, tartışma olanağı esirgenerek getirmenin de büyük sakıncaları olduğunu artık komisyonun da komisyon başkanının da muhalefet partisi sözcülerinin görüşlerine değer vermek zorunda olduğunu anlayarak bir değerlendirme yapması gerekir diye düşünüyorum değerli arkadaşlarım.

2007 ve 2008 bütçesine baktığımız zaman da yine en büyük dayanak vergiler –dolaylı, dolaysız vergiler- ve güvenilen özelleştirmeler. Çok değerli ve başarılı özelleştirme pazarlayıcısı Maliye Bakanımızın önderliğinde, cumhuriyet değerlerinden kalan her gayrimenkul, fabrika veya tesis değerinin altında fiyata gidiyor. Özelleştirmeyle de siz cari açığı karşılamaya çalışıyorsunuz, bütçe açığınızı karşılamaya çalışıyorsunuz. Böyle bir yapı bizim gibi ülkelerde görülmemiştir.

Demin Sayın Bakanı dinlerken hayret ettim “Yabancı sermayeyle övünmelisiniz” diyor. Yabancı sermayenin neyiyle övüneceğiz? Borsanın yüzde 72’si yabancı sermaye, sıcak paraya güvenerek ayakta duran bir bütçe, sıcak para çekildiği zaman da ne olacağı meçhul olan bir bütçe, uluslararası krizden habersiz bir ekonomi ve biz yabancı sermayeyle övünüyoruz. İşçi çalıştıran bir tesis mi kurmuş, üretim mi yapmış? Bunlar olmadan bir yabancı sermayeyle nasıl övünebiliriz? Doğrudur, artık, globalleşen dünyada yabancı sermayeye açık olmak lazım, yabancı sermaye taassubunun kalkması lazım, ama böyle yabancı sermayeye de kucak açarsak biz, gelen parayı, faizle, bonoyla, borsayla bunlara rant elde edecek şekilde yönlendirirsek bu da çok büyük eksikliktir.

Değerli arkadaşlarım, bir de benim anlamadığım bir şey: Bütün ekonomik anketler ve göstergeler Türkiye’de ekonominin kötüye gittiğini gösteriyor. Bakın, Dünya gazetesi “Sanayi üretimi düştü, büyüme hedefi zorda.” diyor. Protestolu senetlerde yüzde 25’lik artış var. 99’dan bugüne kadar yüzde 75 seviyeye çıkmış. Bakın, ortada bir gazete “Sanayide durum kötü.” diyor. Bunu kime dayanarak veriyor? Sanayi ve iş çevrelerinin örgütlerine dayanarak veriyor. Ama, arkadaşlarımız çıkıyorlar buradan “Çok rahat, ekonomi çok güzel, her şey güllük gülistanlık…”

Ben seçim bölgem Gaziantep’ten yeni geldim; tekstil çöktü arkadaşlar. Yanlış teşvik uygulaması nedeniyle son iki ayda var olan işsizliğe, maalesef, 4.500-5000 aile katıldı. Bunu çoluğuyla çocuğuyla çarparsanız 20 bin kişi eder arkadaşlar. Bunlar belki aldıkları tazminatlarla üç ay idare edecekler; dört ay idare edecekler; ama biz telefonlara cevap vermekten, artık, usandığımızdan değil, utancımızdan cevap veremiyoruz. “İşten çıktım, bana yeni bir iş bulabilir misiniz?” diyor. İşsizlik profilini çözebilmek için sizin bir vizyonunuz yok. Özelleştirmeyle, vergi tahsilatlarıyla, güvenilen bir bütçeyle… Üretim yok, yatırım yok, istihdam yok, ama “Türkiye büyüyor, Türkiye kalkınıyor.” diyorsunuz. Türkiye’nin kalkındığını gören, bilen sanayi çevreleri bile… Ki, 22 Temmuzda size istikrar adına oy veren insanlardır bunlar, istikrar adına oy veren çiftçidir, esnaftır, sanayicidir, iş adamıdır. Ben onları oy verdikleri için suçlamıyorum, o günün koşullarında öyle değerlendirmişlerdir, ama bugün o “İstikrar.” diyenler diyorlar ki  “Ekonomi SOS veriyor, ekonomiyi ön plana çıkarın” diyorlar, ama sizin değerli hükûmetiniz ve Parlamento, maalesef, ekonomiyi bir kenara bırakmış ve türbanı öne çıkararak kaos yaratıyor, ikilik yaratıyor, bunalım yaratıyor ve kriz siyasetinden medet umuyorsunuz arkadaşlar. Bu çok yanlış bir siyasettir. Bu yoldan vazgeçmek lazım. İşin temeli ekonomidir. Burada da tartışılması gereken ekonomiye dayalı yasalardır, bu uygulamalarda yaşanan yanlışlıkların giderilmesidir, ama toplumu kucaklayan yasalarla birlikte gelmeniz lazım. Bir kesimi yağlayıp bir kesimi -Antep tabiriyle- dağlarsanız, buna sosyal adalet denmez değerli arkadaşlarım.

Ayrıca da bu yasa güzel bir yasa olabilir, ama ben bütünüyle çıkması gerektiğine de fazla inanmıyorum. Niye inanmıyorum? Başımızda, Allah eksikliğini vermesin, ülkemizin ve Hükûmetimizin değerli Maliye Bakanımız var. Bundan aylar önce, Citibank’ın 2 milyar dolarlık vergi borcunu bir gecede kendi imzasıyla silen Maliye Bakanımız var. Bu tasarıya ne gerek var. Vergi borcu olan arkadaşlarımız, Gelirler Genel Müdürlüğünden dosya görüşünü alırlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlar mısınız.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - …bir gecede Sayın Bakanımızın önüne gelir, Sayın Bakanımız kime ne lütfederse, on mu lütfeder, beş mi lütfeder, elli mi lütfeder… Bu çözüm varken bu kadar eziyete -gecenin bu saatine kadar- ne gerek var değerli arkadaşlarım?

Özelleştirmeleri yok pahasına parası olana satacaksınız, yeşil kartla, kömür dağıtımıyla, gıda dağıtımıyla fakir halkın oyunu alacaksınız, sonra hazırladığınız af yasasında da esnaf olmayacak, çiftçi olmayacak, şoför olmayacak, siz de diyeceksiniz ki: Ben halkı temsil ediyorum!

Bu duygularla sizleri selamlarken, bu düşünceden, bu davranıştan vazgeçmenizi diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan.

Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin muhterem üyeleri; 109 sıra sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini yüce heyetinize sunmak için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı Bakanlar Kurulunca 7/2/2008 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. 12/2/2008 tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmüştür. Görüşmelerin tamamlanmasından çok kısa bir süre içinde de iktidar partisinin çok yoğun ısrarıyla Genel Kurul gündeminde yer almış ve görüşülmeye başlanmıştır.

2004 yılında yayımlanan 5035 sayılı Kanun ile 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nda değişiklik yapılarak taşıtların vergilendirilmesinde ağırlık esasından motor hacmi esasına geçilmiş ve taşıtların ödeyecekleri motorlu taşıtlar vergisinin belirlenmesinde aracın silindir hacmi baz alınmıştır.

Maliye Bakanlığı taşıtların silindir hacimlerini esas alarak her bir taşıt cinsinin tabi olduğu motorlu taşıtlar vergisini bir tarifeyle ilan etmiştir. Bazı taşıtların vergilenmesinin yanlış yapıldığı fark edilmiş ve eksik kalan vergi tutarları için geçmişe yönelik olarak tarhiyat yapılmıştır. Bu düzenlemeyle, eksik yapılan tarhiyatlar için davadan vazgeçilmesi karşılığında mükelleften yapılan ek tarhiyat için gecikme zammı alınmayacağına ilişkin düzenleme getirilmektedir. Yapılan düzenlemeyle bu tür ek tarhiyatlar için davadan vazgeçilmesi karşılığında gecikme zammı istenilmeyeceği taahhüdünde de bulunulmaktadır.

Yapılan düzenlemeler, Maliye Bakanlığının sonradan görüş değiştirmesi ve bu görüş değişikliği sonucu mükelleflerin gecikme zammı ödemek gibi ek külfetler altına girmesi sebebiyle mükelleflere yapılan ek tarhiyatların gecikme zammı tahsil edilmeden alınmasına yöneliktir. Zira Maliye Bakanlığı 2007 yılı içinde görüş değişikliğine gitmesine rağmen, geçmişe yönelik olarak 2004, 2005, 2006, 2007 yılları için ek tarhiyat yapmakta, bu ise Maliye Bakanlığının ilgili yıllarda belirlediği tutarlar üzerinden ödeme yapan ve sorumluluklarını yerine getirmiş olan mükellefler açısından gecikme zammı gibi bir ek külfet doğurmaktadır. Yapılan bu düzenlemeyle, mükelleflerin ekstradan bir külfete katlanması engellenmeye çalışılmaktadır.

Maddenin ikinci fıkrası ise spor kulüplerinin Federasyonlar Fonu’na olan borçlarının tasfiyesi önerilmektedir. Bir başka anlatımla, bu alacağın devlet tarafından vazgeçilmesine yönelik bir düzenlemedir. Federasyonlar Fonu’na borcu olan spor kulüplerinin ne kadar borçlarının olduğu tespit edilmelidir. Spor kulüplerinin mevcut gelir ve gider durumlarının ne olduğunun bilinmesi ve kamuoyuyla paylaşılması gerekir. Subjektif bir değerlendirmeden ziyade, hangi kulüplerin ne kadar borcu olduğu açık bir şekilde ifade edilmeli, gelinen nokta şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılmalıdır.

Uzlaşma müessesesi, bugün, devletin egemenlik gücünün gereği olarak alınan vergiyi pazarlık konusu yaparak devletin egemenlik gücünü zayıflatmakta, mükellefler arasında eşitliği, vergisini zamanında ve doğru olarak ödeyen mükellef aleyhine bozmaktadır.

Mükelleflerin uzlaşma müessesinden yararlanmak istememesi veya mükellefiyle vergi idaresinin uzlaşamadığı durumlarda, mükellef, yargıya gitmektedir. Mevcut taslak, vergi idaresiyle uzlaşamamış ya da doğrudan yargı yolunu seçmiş mükelleflere, açmış oldukları ve sonucu kesinleşmemiş davalarından vazgeçmeleri hâlinde vergi idaresiyle yeniden uzlaşabilme hakkı vermektedir. Bu uygulama, şüphesiz, mahkemelerdeki yığılmayı azaltacak, mahkemelerin yükünü hafifletecektir. Ancak bu uygulama, milletin devletine olan güvenini olumsuz olarak derinden etkileyecektir. Dürüst, namuslu ve vergisel ödevlerini zamanında yerine getiren mükellefler bu uygulamayla âdeta cezalandırılmaktadırlar.

Üç mükellefin olduğu bir durumda, üçünün de 2004 yılına ilişkin olması gereken gelir vergisi tutarlarının aynı olduğu varsayıldığı bir durumu ele alalım. Mükelleflerden birinin dürüst mükellef olduğunu, 2004 yılına ilişkin beyanını tam ve doğru bir şekilde yaptığını ve vergısını zamanında ödediğini, diğer iki mükellefin ise gelir vergısı beyanlarında bulunmayıp vergilerini zamanında ödemediğini, 2006 yılında geçirdikleri bir vergi incelemesi sonucunda aynı değerde gelir vergisi tarh edildiğini ve buna karşı gelir beyanı yapmayan iki mükelleften birinin de uzlaşmaya giderek vergi aslı ve cezalarını ödediğini, gelir vergısı beyannamesi vermeyen diğer mükellefin ıse davaya gittiğini ve davasının halen sürdüğü bir durumda, şayet bu kanun mevcut haliyle çıkarsa, bu üç mükellef arasında, en akıllısı, gelir vergisi beyannamesi vermeyen ve davaya gidip uz/aşmayan, idare açısından en kötü mükellef olacaktır. Zira, vergi aslında indirim yapılmadığını düşünsek bile en kötü mükellef olan hem vergi aslını hem de cezalarını on sekiz eşit taksitte ödeyecektir. Kanunun bu yıl çıktığını varsaydığımızda, bu mükellef, 2005 yılında ödemesi gereken vergiyi ancak 2009 yılının sonunda tam olarak ödemiş olacaktır. Bu durumda -dürüst mükellef olan- beyannamesini zamanında verip vergisini de zamanında ödeyen dürüst mükellef 2004 yılına ilişkin vergisini 2005 yılında, inceleme sonunda aynı meblağda gelir vergisi tarh edilen mükellef ise uzlaşmaya giderek vergi ve cezasını 2006 yılında, beyanname vermeyen ve davaya giden mükellef ise 2009 yılında ödemiş olacaktır. Bu durum ise Anayasa'nın eşitlik ilkesine tamamen aykırı bir husus olup vatandaşın devletine karşı olan güvenini yok edecektir.

Bu tasarının yasalaşması halinde maliye belki belli bir tahsilat yaparak bütçeyi rahatlatabilecektir. Ortaya çıkacak bu gelişme, kısa vadede olumlu gibi görünse de tasarı uzun vadede vergi tabanını ve vergi gelirlerini erozyona uğratacaktır. Daha da ötesi, Maliye, dürüst mükelleflerin güvenini sarsarak uzun vadede onları kaybetmiş olacaktır. Bu sebeple, yapılmakta olan düzenlemenin bahsi geçen endişeleri hafifletecek bir şekilde yeniden yapılandırılması faydalı olurdu.

Ayrıca, hâlihazırda Maliyeye karşı borcu kesinleşmiş olan ancak ödeme güçlüğü çeken borçlu mükellefler açısından da belirli bir düzenleme yapılmamıştır. Zira, dava aşamasında olan alacaklar için davadan vazgeçilmesi karşılığında on sekiz aylık bir taksitlendirmeyle ödeme kolaylığı getirilmektedir. Aynı kolaylığın, borcu kesinleşmiş ancak ödeme güçlüğü çeken mükellefler açısından da getirilmesi eşitlik açısından uygun olurdu.

Diğer taraftan, bu tasarı ile devlet arazilerini işgal edenlere de kolaylık sağlanmış olmaktadır. “Ecri misiller ödensin, kiraları uzatırız.” anlamı çıkacak ve bu tür davranışlara cesaret verecek bir uygulama tasarının yasalaşmasıyla ortaya çıkmış olacaktır. Kaldı ki vergilerle ilgili kısmında kesinleşen cezalara yönelik bir kolaylık yokken kamu mallarını işgal eden ve kiralarını ödemeyenlere kolaylık sağlanmaktadır, ki tasarı içinde çelişkili bir mantık böylece ortaya çıkmaktadır.

AKP grup başkan vekili, komisyon üyesi muhalefet partisi milletvekillerine, tasarı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken raporun 13/2/2008 tarihinde saat 11.00’e kadar yetiştirilmesini söyleyecek cüreti göstermiştir. Hadi usulü unuttuk, hiç olmazsa bazı konularda nezaketi aramaya başladığımızı buradan ifade etmek istiyorum. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının olduğu bir yerde Komisyon Başkanını hiçe sayarak bu tür davranış biçimi gösterilmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - …tasarının aceleye getirildiği ve başkalarına, yetiştirilmesi açısından sözler verildiği kanaatinin oluşmasına sebep olabileceği basın mensuplarının önünde, maalesef, cereyan etmiştir. Komisyon Başkanının, grup başkan vekilinin davranışları karşısında kasıtlı veya kasıtsız aldığı tavır veya içine düştüğü durum bizleri gerçekten üzmüştür. Keza, aynı grup başkan vekili, bu tasarıda, Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesinde yer alan hususların af kapsamına dâhil edilmesinin bürokrasinin yanlışı olduğunu ifade etmiştir. Diğer taraftan, Sayın Maliye Bakanı ise daha konuşmasının başlangıcında, 359’uncu madde kapsamında olanların bu tasarı kapsamı dışında olduğunu açıkça belirtmiştir. Ya böyle bir hususun farkına varılmayacağı düşünülmüş tasarıya konmuş veya farkına varılınca önergeyle kapsama dâhil edilmemesi kararlaştırılmıştır. En iyimser ihtimalle, bu iş ciddiye alınmadan hazırlanmış, sorumluluğu da bürokrasinin üzerine yıkılmak istenmiştir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Şahıslar adına Antalya Milletvekili Sayın Sadık Badak.

Buyurun Sayın Badak.

SADIK BADAK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan 5’inci madde, özellikle birinci fıkrası teknik olmak üzere iki fıkra ihtiva ediyor.

Gecenin bu vaktinde sizi teknik açıklamalarla meşgul etmek istemiyorum. Zaten teknik açıklamalar yeterince yapıldı kanaatindeyim.

Birinci fıkra hakkaniyete uygundur. İdarenin elinde olmayan teknik veriler sebebiyle geçmişe dönük uygulanmış olan gecikme zamlarının ortadan kaldırılmasına muciptir.

İkinci fıkra da, özellikle Anadolu’da güçlükle faaliyetlerini sürdürmekte olan spor kulüplerine bir destek mahiyetindedir.

Bu itibarla, bu maddenin her iki fıkrasının da faydalı olduğu kanaatindeyim.

Halkımıza ve devletimize bu kanunun hayırlı olmasını diliyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Badak.

Şimdi söz sırası, Kocaeli Milletvekili Sayın Azize Sibel Gönül’de.

Buyurun Sayın Gönül. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesiyle alakalı olarak şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hazırlanan tasarı, ihtilaflı alacakların bir an önce hazineye intikalini sağlamak ve yargı mercilerinin iş yükünü hafifletmek amacıyla hazırlanmıştır.

Hazırlanan bu kanunun hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gönül.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 02.06

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 02.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

109 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair aynı mahiyette iki önerge vardır. Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.

Bu nedenle, önergeleri okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergelere salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım.

Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeleri işlemden kaldıracağım.

Şimdi ilk önergeyi okutuyorum, ikinci önergenin de yalnızca imza sahiplerini okutacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 109 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve madde numaralarının buna göre yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Mustafa Özyürek

Bülent Baratalı

 

Trabzon

İstanbul

İzmir

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Rasim Çakır

Faik Öztrak

 

Malatya

Edirne

Tekirdağ

“Madde 6 – 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

a ) Ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “(344 üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyata ilişkin vergi ve ceza hariç)” ibaresi, “(359 uncu maddede yazılı fiillerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi hâlinde tarh edilen vergi ve kesilen ceza ile bu fiillere iştirak edenlere kesilen ceza hariç)” şeklinde,

b) Ek 11 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “(344 üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilecek tarhiyata ilişkin vergi ve ceza hariç)” ibaresi, “(359 uncu maddede yazılı fillerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi hâlinde tarh edilecek vergi ve kesilecek ceza ile bu fiillere iştirak edenlere kesilecek ceza hariç)” şeklinde,

değiştirilmiştir.”

BAŞKAN – İkinci önergenin imza sahiplerini okutuyorum:

 

Nurettin Canikli

Mustafa Elitaş

Mustafa Ataş

 

Giresun

Kayseri

İstanbul

 

İsmail Göksel

Metin Kaşıkoğlu

Hüseyin Gülsün

 

Niğde

Düzce

Tokat

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 109 sıra sayılı kanun tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Günal

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı

 

Antalya

Manisa

Konya

 

Emin Haluk Ayhan

S. Nevzat Korkmaz

 

 

Denizli

Isparta

 

“Geçici Madde 1: Bu Kanun hükümlerinden yararlanan kişi ve kuruluşlardan uzlaşma tutarı 50.000 (Ellibin) YTL’yi aşanlar Maliye Bakanlığınca web sitesinde ilan edilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

Süreniz beş dakika.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın son görüşmelerine doğru ilerliyoruz ve bu görüşmekte olduğumuz kanun tasarısına bir geçici madde eklenmesini teklif ediyoruz. Bu madde “Bu Kanun hükümlerinden yararlanan kişi ve kuruluşlardan uzlaşma tutarı 50.000 (Ellibin) YTL’yi aşanlar Maliye Bakanlığınca web sitesinde ilan edilir.” şeklindedir.

Değerli milletvekilleri, kamu mali yönetiminin temel ilkelerinden olan saydamlığı sağlamak ve idareye olan güveni pekiştirmek için, 50 bin YTL’yi aşan uzlaşmaların Maliye Bakanlığı web sitesinde yayınlanması uygun olacaktır.

Yine tekraren ifade etmek isteriz ki bu önerimiz mali saydamlığı ve idareye güveni pekiştirmeye yöneliktir. Konuşmalarımızda bu tasarıyla ilgili endişelerimizi dile getirdik. Çıkarılmak istenilen bu kanun ile bazı grup ve kişilerin istifadesine yönelik yasa çıkarma çabalarının olduğu kamuoyunda yaygın bir kanaat haline gelmiştir. Bu tereddütlerin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Çünkü vatandaşların ödedikleri vergilerin ve ülkede uygulanan maliye politikalarının ve görüşmekte olduğumuz bu özel kanun tasarılarının mahiyeti ve uygulama sonuçları hakkında vatandaşlarımızın bilgilenme hakkı vardır ve meydana gelen bu tereddütlerin giderilmesi gerekmektedir. Bu tasarıyı savunanlar, bu düzenlemenin bazı kişi ve grupları gözeten bir kanun olmadığını iddia etmişlerdir. Eğer bu iddianızda samimi iseniz bu teklifimizi lütfen kabul ediniz. Vatandaş da, bizler de kimlere uzlaşma yapıldığını öğrenelim ve şüpheler giderilsin. Bu hem idareye hem de Hükûmete olan güveni artıracaktır ve konunun vergi mahremiyetiyle de ilgisi olmadığını düşünüyoruz.

Bu düşüncelerle bu teklifimize desteklerinizi bekler, muhterem heyetinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Komisyon ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi 7’nci madde olarak okutuyorum:

MADDE 7- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi yok.

Şahıslar adına, Sayın Akçay konuşacak mısınız?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hayır, konuşmayacağım.

BAŞKAN – Madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bize dağıtılan önergelerde hangi maddenin 8/2/2008 tarihinde başlayacağına ilişkin bir şey yok, boşluk var orada. Dolayısıyla, hangi maddesi 8/2/2008 tarihinde? Yani bize dağıtılanda “boşlukları doldur” gibi olmuş.

BAŞKAN – Sayın Vural, yeni madde ihdas edildi ya… Şimdi önergeleri okutalım, açıklık kazanır.

 İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 109 sıra sayılı yasa tasarısının 7’nci maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                           Kamer Genç

                                                                                                               Tunceli

“Madde 7- Bu kanunun birinci maddesi üç ay sonra, diğer maddeleri yayımında yürürlüğe girer.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının mevcut 7’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Mustafa Elitaş

Mustafa Ataş

 

Giresun

Kayseri

İstanbul

 

Hüseyin Gülsün

Metin Kaşıkoğlu

İsmail Göksel

 

Tokat

Düzce

Niğde

“Madde 7-  (1) Bu kanunun 6’ncı maddesi 8/2/2008 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 109 sıra sayılı Kanun Tasarısının mevcut 7’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Rasim Çakır

 

Trabzon

Malatya

Edirne

 

Hulusi Güvel

Mustafa Özyürek

Bülent Baratalı

 

Adana

İstanbul

İzmir

 

 

Gürol Ergin

 

 

 

Muğla

 

“Madde 7- (1) Bu Kanunun 6’ncı maddesi 8/2/2008 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.”

BAŞKAN – Son iki önerge aynı mahiyette olduğu için birlikte işleme alacağım.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)- Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge sahipleri…

M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeleri okutuyorum:

Gerekçe: 5728 sayılı Temel Ceza Kanununa Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8/2/2008 tarihinde yürürlüğe girdiği dikkate alınarak bu yasayla ilişkisi bulunan maddenin de aynı tarihte yürürlüğe girmesini sağlanması amaçlanmaktadır.

Gerekçe: 5728 sayılı Temel Ceza Kanununa Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8/2/2008 tarihinde yürürlüğe girdiği dikkate alınarak bu yasayla ilişkisi bulunan maddenin de aynı tarihte yürürlüğe girmesini sağlanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmiştir.

Tasarının 7’nci maddesini tümüyle değiştiren önergeler kabul edildiğinden Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in önergesini işleme koyma imkânı kalmamıştır.

Maddeyi kabul edilen önergelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi 8’inci madde olarak okutuyorum:

MADDE 8- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 8’inci madde üzerinde gruplar adına söz talebi vardır. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural.

Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın milletvekilleri, sabrınıza istinaden… Tabii, Bakanlar Kurulunun yürüteceği bir kanunu görüşüyoruz. Aslında bu kanunun çıkmasının sebebi de Bakanlar Kurulunun yürütemediği ekonomi politikasıdır. Dolayısıyla vergiyi doğuran en önemli faaliyet ekonomik faaliyettir. Yani, verginin ekonomik bir faaliyetten çıktığı açık. Şimdi, bugün karşımıza vergisini şu ya da bu sebeple ödeyememiş olmanın aslında geri planına baktığımız zaman gerçekten çöken bir ekonomi, kriz içinde yaşayan bir ekonominin varlığı ortaya çıkar. Bugün getirdiğimiz bu vergi barışı -daha önce de getirmiştiniz, bugün yine getiriyorsunuz- ya ekonominin kaynak ihtiyacı ya da vatandaşlar ödeyemiyor. Niye ödeyemiyor? Yani, eğer ekonominin ödeme gücü varsa, vatandaşın borcunu ödeme gücü varsa, bu konuda acaba bir uzlaşmaya neden ihtiyaç olmuştur? Demek ki vatandaş gerçekten sıkıntı içerisinde. Sadece bunlar değil, bugün milletvekillerimiz ifade etti: Çiftçiler, esnaf, hepsi sıkıntı içerisinde, gerçekten sıkıntı içerisinde. Dolayısıyla, bu ekonomi politikasının doğurduğu sonuçlardır.

Daha böyle çok geleceksiniz, gerçekten çok geleceksiniz. Özellikle Sayın Maliye Bakanı geçen sene yaptığı harcamaları saklayarak 13.6 katrilyon yapılmış harcamayı 2008 yılına ertelemiş olmasının maliyetini yine 2008 yılında getirilecek düzenlemelerde göreceksiniz. Çünkü, gerçekten ekonomik faaliyetler itibarıyla toplum oldukça rahatsızdır ve durumu iyi değildir, gerçekten iyi değil.

Onun için, ekonomi iyi olmayınca vergi ihtilafları artıyor, vergi ödenemiyor, borçlar ödenemiyor; çiftçiler aldıkları krediyi ödeyemiyor, elektrik borçlarını ödeyemiyorlar. Yarın yine geleceksiniz, elektrik borçları için de geleceksiniz. Bugün teklifimiz vardı, kabul etmediniz. Sayın Bakan diyor ki: “Efendim, halkımıza bir kolaylık getiriyoruz.” Şimdi sormak lazım: Yani, sizin “halk” tabiriniz içerisinde borcunu ödemeyen çiftçi yok mu? Borcunu ödemeyen esnaf, sanatkâr yok mu? Elektrik borcundan dolayı katbekat ödeyenler halk sınıfına girmiyor mu? Yani, böyle bakıldığı zaman, işte bu ekonomi politikalarının sonucunda fakirleşen halk… Mükellef sayısı azalıyor, esnaf kepenk kapatıyor, senetler ödenmiyor, çekler ödenmiyor, ekonomi politikası bu durumda. Dolayısıyla, ekonomi iyi değil değerli arkadaşlarım. Bu ekonomi politikası devam ettiği sürece, gerçekten bu türlü ödemezlik sıkıntısı içerisinde olan… Hatırlarsanız, kredi kartı borçları için de kanun çıkarttınız. 43 tane vatandaş intihar etmişti, ilk defa. Onun için de çıkartmıştınız değil mi?

Göreceksiniz… Göreceksiniz… Bu ekonomi politikası, Türkiye’yi fakirleştiren, vatandaşı fakirleştiren, dolar milyarderlerini çoğaltan bir ekonomi politikası. Kaynaklarımızı yabancılaştıran, bizim açıkçası başkalarının işletmesinde işçi, bekçi olmamızı sağlayan bir ekonomi politikasından gurur duyan bir Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti nasıl olabilir? Nasıl olabilir?

Efendim, ne var, orada da Türkler çalışıyor… Peki, almadan önce Türkler çalışmıyor muydu? Kim çalışıyordu orada? Yabancılar mı çalışıyordu? Gerekçeye bakın! Gerekçeye bakın! Millî sermayemiz ve müteşebbisimizin güçlü olması gerekirken, yabancıların aldığı mal, mülkten, bu pazara girişinden keyif alıyoruz. Bırakın da paraları getirenler bundan gurur duysun. Siz niye kendi Türk müteşebbisinizin, sermayenizin arkasında olmuyorsunuz?

Sayın Bakan diyor: “Vatandaş Türk lirası peşinde; dolar, avro yok artık.” Peki, vatandaş öyle düşünüyor da Sayın Bakan, özelleştirmeleri niye dolar üzerinden yapıyorsunuz, Türk lirasına güveniyorsanız? Niye yapıyorsunuz? Vatandaş kendi lirasına güveniyor da Hükûmet güvenmiyor. Güvensizliğin kaynağı orada. Bütün ihaleler dolar üzerinden, özelleştirme ihaleleri, şu şu kadar milyar dolar… Türk Lirası üzerinden yapın çok güveniyorsanız. Güvenmiyorsunuz ki! Piyasaya daha fazla dolar girerek düşük kur, yüksek faizi finanse etmenin bir aracı olarak kullanıyorsunuz.

Reel faiz düştü diyor. Değerli arkadaşlarım, bakın, o günün reel faiziyle bugün uygulanan ekonomi politikası arasında çok ciddi farklar vardır. Bugün piyasada yaklaşık 90-95 milyar dolarlık sıcak para vardır. Bu sıcak para, düşük kur, yüksek faiz yoluyla yılda yüzde 30-40 gelir elde etmektedir. Reel faiz şu kadar deniyor. Düşük kur ve yüksek faizle kaynaklarımız aşındırılıyor ve bu kaynakların aşındırılması karşısında gerçekten tasarruf meylimiz de düşüyor, ki AKP’nin seçim beyannamesinde özel tasarruf oranının yükseltilmesi hedefi var. Özel tasarrufa bakıyorsunuz, yaklaşık -2002 yılına göre- 10 puan düşmüş. Özel tasarruf yükselmiyor. Bu politikalar, yabancı politikalarıyla gerçekten kaynaklarımız… Reel faiz yok deniyor, ama yüzde 30-40 değerli arkadaşlarım. Japonya’daki emekli hanımların getirdiği fonları burada nasıl kullandığını biliyorsunuz. Kimsenin kimseyi kandırmasına gerek yok, gerçekten.

Değerli arkadaşım, doları getiriyorlar, dolar düşüyor, düşük kur, yüksek faize dönüyorlar, dönüşte daha fazla doları alıp götürüyorlar. Böyle bir ekonomi politikası kime hizmet ediyor? Başkalarına hizmet ediyor. O bakımdan, Sayın Bakanın özellikle reel faizle ilgili mukayesesini, sıcak paranın finansmanı politikası içerisinde baktığınız zaman, gerçekten bir kaynak aşındırması olduğunu ortaya koymamız gerekmektedir.

Borçlardan bahsedildi, IMF borcundan bahsedildi. Geçen, Sayın Başbakan da demişti: “IMF’den borç alıyoruz. Ee ne var canım, düşük faizle niye almayalım?” Ee madem düşük faizle alıyorsunuz IMF borcunu niye azaltıyorsunuz da başka yerlerde borcu çoğaltıyorsunuz? Bunun bir anlamı var mı? Hem bir taraftan “IMF’nin borcu düşük, ondan alıyoruz.” diyorsunuz, diğer taraftan da “IMF’ye olan borcu ödüyoruz.” diyorsunuz. Türkiye’nin toplam borcu 450 milyar dolara ulaşmış. Gayrisafi millî hasılaya kamu borcunun düşüşünden bahsediyorsunuz. Peki gayrisafi millî hasılayı kamu mu üretiyor? Özel sektör yok mu? Biraz önce arkadaş dedi: “Özel sektörün borcunu mu ödeyeceksiniz?” Peki, özel sektör üretiyor da onun ekmeğini yiyorsun da neden borcuna “borcun benim” demiyorsun? Millî ekonominin borcu vardır. Bu, bir millî ekonominin yüklendiği borçtur. Toplam borca bakıldığı zaman kişi başına düşen borç 6.172 dolara yükselmiştir.

Bakın, Sayın Başbakan, 9 Mart 2007’de Manisa’da ne diyor biliyor musun? “Değerli arkadaşlarım, biz borç alan değil, borç ödeyen iktidarız. Borç alan emir alır.” diyor. Şimdi, size soruyorum: Toplam borcumuz 222 milyar dolar olmuş, şimdi 450 milyar dolara yükselmiş, kimden emir aldınız acaba? Kimden emir alıyorsunuz şimdi, kimden? (MHP sıralarından alkışlar) Görüyorsunuz, borç alan emir alır. İşte, borç alan emir alır.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Vakıflar Yasası böyle.

OKTAY VURAL (Devamla) – Vakıflar Yasası da bunun bir sonucudur.

Değerli arkadaşlarım yabancılaştırma konusunu söyledi. Elbette Türkiye’nin doğrudan yabancı sermayeye ihtiyacı var. Ama değerli arkadaşlarım, millî ekonomi içerisinde mülkiyetin değişmesi millî ekonomiye bir şey katmıyor. Belki verimlilik artışı sağlanabilir diyebilirsiniz, ama doğrudan doğruya bu ülkenin teknolojisini, istihdamını artıracak bir projeyle yatırım yapmak yok. Burada sadece ve sadece mülkiyet devri konusu söz konusudur ki, muhakkak surette, bu yabancılaşma politikasının mahzurlarını açıkçası takip etmemiz lazım. Daha önce bir milletvekilimiz söyledi “Mali piyasalara hâkim değilseniz, mali piyasalar konusunda aktörleriniz yoksa nasıl güçlü bir mali sistemi oluşturacaksınız; nasıl bu paydan daha fazla pay alacaksınız; hep onlar mı alacaklar?”

Dolayısıyla, bu ekonomi politikası sürdürüldüğü müddetçe vatandaşlarımız vergisini ödeyemeyecek hâle gelecektir. Daha fazla kömür dağıtmak zorunda kalacaksınız. Enerji Bakanımız da buradaysa hazır olsun, daha fazla, iki kata çıkaracaksınız. Mecbursunuz. Çünkü işsiz sayısı artıyor, fakir sayısı artıyor. Başkaları zenginleşiyor. Ama bizim, milletimizin zengin olmasını sağlamamız lazım. Başkalarının, yabancıların zengin olmasından gurur duyan bir hükûmet değil. Bu Hükûmet Corçlara, Hanslara değil, Ahmetlere, Fatmalara, Mehmetlere hizmet etmelidir. (MHP sıralarından alkışlar) Ekonomi politikası bunun için yapılmalıdır. Dolayısıyla bu kanunu Bakanlar Kurulu yürüteceği için, bu kanunu iyi yürütebilmesi için ekonomi politikasını iyi yürütmesi gerekmektedir. Bu ekonomi politikasıyla, değerli arkadaşlarım, başka çare yoktur, vatandaş borcunu ödeyemiyor, sıkıntı içerisinde.

Burada ben inanıyorum ki, bütün milletvekilleri, gerek çiftçimizin gerek esnafımızın bu konudaki serzenişlerini muhakkak duyuyordur, yüreğinde acısını hissediyordur…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (Devamla) – …ve bu konuda adım atılmasını da istiyor.

Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Hükûmetin, gerçekten, bu ülkenin insanlarını vergisini ödeyebilir, borçlarını eda edebilir bir konuma getirmesini istiyoruz. O bakımdan, bu ekonomi politikasıyla, maalesef, bu konuda fakirleşen ülkemize ve milletimize verilebilecek bir husus yoktur. Bu düşünce ve duygularla bu kanunun faydalanacaklara hayırlı olmasını dileyeceğiz herhâlde. Buradan gelecek vergiler de inşallah milletimiz için hayırlı işlere sarf edilir diyerek, hepinize saygılarımı arz ediyorum.

Sağ olun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Hükûmet adına Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, gecenin bu saatine kadar -hatta şimdi ertesi güne devrettik günü- önemli bir kanun hakkında çalıştık burada ve şimdi, biraz sonra yapılacak oylama ile de inşallah bu tasarı kanunlaşacak.

Değerli arkadaşlar, burada ne yaptık şimdi? Onu ben kısaca size izah etmek zorundayım:

Birincisi: 70 bin dosya yargıya gitmiş. Bu yargıda uğraşan mükelleflere yeni bir kapı açıyoruz, uzlaşma kapısı. Bunlar illa AK Parti döneminde gitmiş mükellefler değil. Davalar sekiz sene oluyor, on sene oluyor, daha fazla oluyor, daha eskiden beri gelenleri var, artık iyice bunlar kangren haline gelmiş. Burada vatandaşlarımıza bir kapı açıyor, uzlaşma kapısı açıyoruz.

Şimdi, vatandaşlarımıza ne zaman bir kolaylık getiriyoruz, büyük bir tepki görüyoruz biz. Bazı arkadaşlarımızdan tepki üstüne tepki. Sadece bizim zamanımızda mahkemeye gitmedi bunlar, daha bizden önce de mahkemeye gidildi. Bu vatandaşlarımıza kolaylık getirelim mi getirmeyelim mi? Bu bir.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Cebi boşaltıldı vatandaşın.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İkincisi: Ecri misil denilen bir işimiz var bizim. Adam oturuyor, oturuyor, yıllarca oturuyor; bir ecri misil geliyor, on senelik ecri misil gidiyor adama. Böylece, bunlardan 340 bin dosya var. Efendime söyleyeyim, diğer konularda getirmişiz, sivil toplum örgütlerinde sıkıntıları olanlar var. Malatya’da var, Osmaniye’de var, orada var, Şoförler Derneği var, bilmem neler derneği var. Onların sıkıntılarını çözüyoruz. Kısacası, vatandaşlarımızın problemlerini çözücü bir şey getiriyoruz, pratik bir usul getiriyoruz. Şimdi, bunu, efendime söyleyeyim, “Bakanlar Kurulu yürütür, ekonomiyi yürütemiyor çünkü.” diyor.

Şimdi ben soruyorum: Ekonomiyi kimler yürütemedi de erken seçime gitti acaba? (AK Parti sıralarından alkışlar) Kim yürütemedi? IMF’nin kapısında ayakları titreyerek borç istediler. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gece yarısı, gece yarısı…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN  (Devamla) - IMF’nin kapısına gittiler -ben gitmedim IMF’nin kapısına, onlar gittiler- “Aman bize para verin.” diye. O günkü gazeteleri imkân olsa getirsem, “IMF vermezse ülke batacak” yazıyordu. Şimdi, o duruma kimler getirdi bunu? Kim getirdi?

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz IMF’nin kapısından ayrılmadınız ki!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN  (Devamla) – Şimdi, IMF’den kim borç aldı, o borçları kim ödedi? Bu kadar basit. IMF’den 23,5 milyar dolar borcu kim aldı? Kim aldı onu? Ben almadım herhalde Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – 440 milyar dolar borçtan bahsetsenize!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN  (Devamla) – Sizin acaba partiniz o koalisyonun içinde miydi, değil miydi o zaman?

OKTAY VURAL (İzmir) – Ya bahsetsenize! 440 milyar dolar borçtan bahset! Nereden geldi, nereye verdiniz bunları?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN  (Devamla) - Dinleyin. O borcu kim ödedi şimdi? Kim? Kim ödedi?

OKTAY VURAL (İzmir) – Kime verdiniz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN  (Devamla) – Nasıl niye verdiniz?

OKTAY VURAL (İzmir) -  Kime verdiniz? Kime dağıttınız bunları?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN  (Devamla) - Nasıl kime?

IMF’den borcu 23,5 milyar aldınız da nereye verdiniz onları? Bir anlatır mısın bana. (AK Parti sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Millete verdik, siz kime veriyorsunuz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN  (Devamla) - O bankaları kim batırdı acaba, o bankaları? Ekonomiyi çok iyi bilenler mi batırdı onu? Kim batırdı?

OKTAY VURAL (İzmir) – Kim batırdı, söylesene!

BAŞKAN – Sayın Vural… Sayın Vural…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN  (Devamla) – Hangi zamanda battı?

OKTAY VURAL (İzmir) – Kim batırdı? Bilmeden konuşuyorsunuz! Kimin zamanında?

BAŞKAN – Sayın Vural… Sayın Vural…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN  (Devamla) – Ha, sen çok iyi biliyorsun! Öyle biliyorlar ki, 2001 yılında enflasyon 68,5’tu. Çok bilmelerinden! (AK Parti sıralarından alkışlar) Ekonomiyi öyle biliyorlar ki, enflasyon…

Şimdi 8,1…

OKTAY VURAL (İzmir) – Senin kadar naylon faturayı öğrenemedik tabii!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Öğrenirsin yavaş yavaş!

OKTAY VURAL (İzmir) – Allah esirgesin. “Sözüm Meclisten dışarı.” de.

BAŞKAN – Sayın Vural…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Yok, yok. Ülkeyi batırmışsınız siz, nelerden bahsediyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Sözüm Meclisten dışarı.” deyin, geri alın sözünüzü.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, bakınız, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en büyük küçülme ne zaman yaşandı?

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sizin zamanınızda!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Eksi 9,1. Eksi, eksi… Bizim zamanımızda ortalama yüzde 7. Sürekli, sürekli büyüme.

OKTAY VURAL (İzmir) – Anlat anlat! Masal anlatıyorsun!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ekonomiyi biz mi biliyoruz, ekonomiyi küçültenler mi biliyor daha iyi? Kim biliyor? (AK Parti sıralarından alkışlar, MHP sıralarından “Hortumculuğu biliyor hortumculuğu.” sesi)

Biz geldiğimiz zaman…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne kadardı toplam borç?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – …bakınız, 180 milyar dolardı gayrisafi millî hasıla.

OKTAY VURAL (İzmir) – Toplam borç ne kadardı?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Onu da söyleyeceğim. Şimdi biraz bekle, bekle. Hiç heyecanlanmayın!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sabret biraz, sabret!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi 500 milyar dolar. 180 milyar dolar nerede, beş senede 500 milyar dolara getirmişiz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ekonomiyi biz mi iyi biliyoruz, başkaları mı iyi biliyor, hadi söyleyin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dolar kurundan 218 milyar dolar toplam borç, sıcak para girişi…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bu saatte bizi kimler dinliyor bilmiyorum ama, dinleyenlere de anlatalım. Milletimize de… Dinleyenler dinlemeyenlere anlatsın.

OKTAY VURAL (İzmir) – Valla sizi kimsenin dinlediği yok.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Kamu borç net stokunun 2001 yılında 90,5’tu gayrisafi millî hasılaya oranı, 90,5! Tanzanya’da, bilmem nerede, Afrika’da yok böyle bir şey, olmamış.

OKTAY VURAL (İzmir) – Anlat anlat, hikâye bunlar!

BAŞKAN – Sayın Vural…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ben biraz hikâye anlatayım da bir dinleyin bu hikâyeyi. Bu, milletin hikâyesi, milletin. Dinleyin beni. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Hikâye bunlar, hikâye.

OKTAY VURAL (İzmir) – Anlat, anlat! Milletin durumu iyiyse, niye getiriyorsunuz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) –  Şimdi o borç yüzde 40’ların altına indi. Buyurun, yüzde 40’ların altına indi.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Anlat anlat! Mısırdan bahset, Ofer’den bahset!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Hiç öyle Ofer mofer, onlarla hiç konuşmayın. Öyle… Yani, yanlıştır, bilmem… Bak, ben rakam veriyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ben de rakam veriyorum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Nasıl rakam veriyorsun?

OKTAY VURAL (İzmir) – Hodri meydan size, gelin televizyonda rakamlarla tartışalım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Peki, ihracat acaba ne kadardı?

OKTAY VURAL (İzmir) – İthalat ne kadardı acaba?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – 36 milyar dolardı.

OKTAY VURAL (İzmir) – İthalat ne kadardı?

BAŞKAN – Sayın Vural… Sayın Vural…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi 107 milyar dolar.

Değerli arkadaşlar, ithalat da büyüyen ekonomilerde yapılır, ihracat da büyüyen ekonomilerde yapılır.

(AK Parti sıralarından “Onlar, onu da yapamadı” sesi)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Yapamazlar, o herkesin harcı değil.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – İthalatı söylemedin ama Sayın Bakan.

OKTAY VURAL (İzmir) – İthalat ne kadar Sayın Bakan?

BAŞKAN – Sayın Vural, Sayın Akkuş…

OKTAY VURAL (İzmir) – Soru soruyorum Sayın Bakana.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, ekonomiyi kim biliyor, kim bilmiyor izah ettim.

Şimdi, bankaları yabancılar alıyormuş. Bu bankaların kaidelerini kim koyuyor?

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Bankalar burada gitmiyor bir yere, siz satmaya devam ediyorsunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Kanunu kim yapıyor, kaideleri kim koyuyor?

OKTAY VURAL (İzmir) – Borcu kim alıyorsa onlar koyuyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisi yapıyor, kaideleri de Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurulu yapıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Peki, bir bankanın neden 2 milyar dolar borcunu affettiniz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Niye korkuyorsunuz? Niye?

AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, sürekli müdahale ediyorlar, hatibin konuşmasını…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, ondan kork, bundan kork…

BAŞKAN – Sayın milletvekili, kalkıp yerimden hepinizi buradan mı atayım?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ufku daraltın…

BAŞKAN – Sözlü olarak elli kere söyledim. Sayın Bakan da hâlinden çok memnun görünüyor. Size ne oluyor? Bana görevimi mi hatırlatıyorsunuz?

AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Özür dilerim. Böyle bir usul yok.

BAŞKAN – Sizin usulünüzde yok.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ondan sonra, dar görüşle iyice ülkeyi daralt, daralt, daralt, ondan sonra ülkeyi büyüt. Bu ne biçim şey?

Şimdi, özelleştirmeler niye dolarla yapılıyor diyor. International çıkıyoruz, milletlerarası, ülkeler arası…

YILMAZ TANKUT (Adana) – Geliyor, Oferler geliyor satışınıza.

BAŞKAN – Sayın Tankut

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Çünkü Türkiye küresel ekonomiyle artık bütünleşti. Bakın, küresel ekonomi diye bir gerçek var dünyada, ondan kaçmak, ondan kurtulmak falan, öyle şey yok!

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Oferler geliyor.

BAŞKAN – Sayın Çelik…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Dolayısıyla, yirmi senede özelleştirme dediler, 8 milyar dolar ancak yaptılar yirmi senede. Biz beş senede 25,5 milyar dolar yaptık, diğerlerini de koyarak 40 milyar dolar yaptık.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Bakanım, hazıra dağ dayanmaz.

BAŞKAN – Sayın Akkuş…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Devletin kasasına paraları koyduk.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, ekonomiyi Hükümetin bildiğini, AK Parti İktidarlarının hem de çok iyi bildiğini ülkemiz değil diğer ülkeler de kabul ettiler.

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Herhâlde paralar oraya gidiyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin kendi ekonominizi çok iyi bildiğiniz bir vakıa.

BAŞKAN – Sayın Vural…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Bugün şu Maliye Bakanınız Avrupa’nın en iyi Maliye Bakanı seçildi. Buyurun bakalım! (AK Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; MHP sıralarından alkışlar[(!)]) Teşekkür ederim.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum, hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakana teşekkür ediyoruz.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Bakanım, gecenin bu vaktinde çok iyi geldi.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı    :   318

Kabul                          :   298

Ret                              :     20 (x)

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Hayırlı olsun.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 20 Şubat 2008 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 02.57

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.