DÖNEM: 23 CİLT: 14 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 66’ncı
Birleşim 19 Şubat 2008 Salı İ Ç İ N D E K İ L
E R I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.
- YOKLAMALAR IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Kosova’nın
bağımsızlık ilanına ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı 2.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, Güney Ege Linyitleri İşletmesi ve geleceğine
ilişkin gündem dışı konuşması 3.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, 5393 sayılı Belediyeler
Kanunu’na göre kapanma ile karşı karşıya bulunan belediyelere ilişkin gündem
dışı konuşması V.-
AÇIKLAMALAR 1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Afganistan’da idama mahkûm edilen üniversite
öğrencisine ilişkin açıklaması 2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kosova’nın bağımsızlık ilanına ilişkin açıklaması 3.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, 5393 sayılı
Belediyeler Kanunu’na göre kapanma ile karşı karşıya bulunan belediyelere
ilişkin açıklaması VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Önergeler 1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın (6/371) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/28) 2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi
ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası
Kayıtlarının Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/59) İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/26) 3.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/73) İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi B) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 28 milletvekilinin,
ÇUKOBİRLİK’in sorunlarının araştırılarak güçlendirilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/125) 2.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, nüfus kayıt sistemleri ile seçmen kütükleri
verileri arasındaki farklılıkların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/126) 3.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 29 milletvekilinin, kredi kartı ve bireysel kredi
borçlularının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/127) C) Çeşitli İşler 1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Senegal Cumhurbaşkanı Abdoulaye Wade’ye Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi VII.-
ÖNERİLER A) Siyasi Parti Grubu Önerileri 1.- Gündemdeki
sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile Genel Kurulun 19/2/2008 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular ve diğer
denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine,
20/2/2008 ve 27/2/2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine, 26/2/2008 Salı günkü birleşiminde bir saat sözlü sorulardan
sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- 9.11.2006
Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98) 2.- Araştırma ve
Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/483)
(S. Sayısı: 95) 3.- Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/515) (S. Sayısı: 109) IX.-
GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR 1.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, 14/2/2008
tarihli 65’inci Birleşim tutanağında yer alan konuşmasında geçen bir ifadeyi
düzeltmek amacıyla konuşması X.-
OYLAMALAR 1.- Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci
maddesinin oylaması 2.- Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın 2’nci
maddesinin oylaması 3.- Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması XI.-
SORULAR VE CEVAPLAR A) Yazılı Sorular ve Cevapları 1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Pişmanlık Yasası uygulamasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/1235) 2.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, terör örgütü mensuplarının Pişmanlık Yasasından
yararlanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in
cevabı (7/1236) 3.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, TMSF’nin
bir basın grubunun satışı ihalesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/1467) 4.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl’ün, finansal kiralamadaki KDV oranının artırılmasına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı
(7/1498) 5.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Bitlis İl Millî Eğitim Müdürlüğünde
yapılan atamalara ve kadro açıklarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1500) 6.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, atama kararnamelerine ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1502) 7.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki liselerin idareci kadrolarına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1503) 8.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da ikili eğitim verilen liselere ve
sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1504) 9.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da ikili eğitim verilen ilköğretim
okullarına ve sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1506) 10.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki ilköğretim okullarının idareci
kadrolarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/1507) 11.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Seyhan’daki bir
ilköğretim okuluyla ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1510) 12.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Seyhan’daki bir lisede
öğrencilerin cuma namazına götürüldüğü iddialarına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1512) 13.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Mavi Tünel Projesine, - Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki kanal ve
kanaletlerin bakım ve onarımına, - Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, Uzunköprü Çakmak Barajı Projesine, - Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Başkomutan Tarihi Millî
Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı Projesine, İlişkin soruları ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1521, 1554, 1558,
1656) 14.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, amatör denizciliğin
vergi oranlarıyla desteklenmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı (7/1524) 15.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, İzmir’de bir altın madeni işletmesi için verilen
olumlu ÇED raporuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1542) 16.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, karayolu taşımacılığında kullanılan akaryakıttaki
ÖTV’ye ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1547) 17.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Yatağan’da yapılacak bir
baraj ve sulama işine, - İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’deki
hava kirliliğine ve bir göldeki kurumaya, İlişkin soruları ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1552, 1560) 18.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, pamuk elyafındaki KDV oranının artırılmasına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı
(7/1575) 19.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
bir grup kız öğrencinin servis talebine verilen karşılığa ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1579) 20.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, liselerde vekâleten görev yapan yöneticilere
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1581) 21.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, ikili eğitim verilen liselere ve sınıflardaki
ortalama öğrenci sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı (7/1582) 22.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, ilköğretim okullarında vekâleten görev yapan
yöneticilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/1583) 23.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, ikili eğitim verilen okullara ve sınıflardaki
ortalama öğrenci sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı (7/1584) 24.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün gelir
ve giderlerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı (7/1587) 25.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
(7/1595) 26.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, PTT çalışanlarının ücretlerine ve borçlu
personele ceza uygulandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı (7/1638) 27.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Erasmus Değişim
Programına ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in
cevabı (7/1661) 28.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, RTÜK yasa tasarısına, - İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, siyasi partilere yönelik yayınlarda fırsat
eşitliği ilkesinin uygulanmasına, Radyo ve
televizyon yayınlarında cevap ve düzeltme hakkının uygulanmasına, İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/1666, 1667, 1670) 29.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Türkçe dışında yapılan yayınlara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/1668) 30.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Şubat ayı öğretmen atamaları ve istihdamına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1681) 31.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki ilköğretim
kurumlarında görevli öğretmenlere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı (7/1684) 32.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, öğretmen atamalarına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1687) 33.- İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meral’in, sözleşmeli öğretmenlerin özre bağlı yer
değiştirme hakkından yararlandırılmamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1691) 34.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Diyanet İşleri Başkanlığının personel atamadığı
camilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said
Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/1714) 35.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Diyanet İşleri
Başkanlığı personeline ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı
(7/1716) 36.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, soru önergelerine ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in
cevabı (7/1717) 37.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, seçim dönemindeki yayınların denetimine ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/1808) 38.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, ferdi sporlarda yabancı
sporcu transferine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun
cevabı (7/1811) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 14.03’te açılarak beş oturum yaptı. Birinci ve İkinci Oturum 13/2/2008 tarihli 64’üncü
Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin okunabilmesi için,
Başkanlıkça, İç Tüzük’ün 71’inci maddesi uyarınca kapalı oturuma geçilmesi
gerektiği açıklandı ve kapalı oturuma geçildi. Üçüncü
Oturum (Kapalıdır) Dördüncü ve Beşinci Oturum Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilişinin 82’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşmasına, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Siirt
Milletvekili Osman Özçelik’in, Siirt ilimizde fıstık
üretimi ve fıstık üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına,
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Cevap verdi. Gümüşhane
Milletvekili Kemalettin Aydın, Gümüşhane’nin düşman
işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümü nedeniyle; yapılan yatırımlar ve
hizmetlere ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı. İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 22
milletvekilinin, Türkiye Kızılay Derneğine yönelik çeşitli iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/124) Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı. Brüksel’de
yapılacak olan “Kültürlerarası Diyalogta Kadının
Rolü” konulu toplantıya icabet edilmesine, Mısır Halk
Meclisi Dışişleri Komisyonu tarafından Mısır’a davet edilen Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunun davete icabet etmesine, İlişkin Başkanlık
tezkereleri kabul edildi. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen 9.11.2006
Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu’nun (1/24) (S. Sayısı: 98) geri gönderilen
maddelerinin görüşmelerine devam edilerek, 25 ve 26’ncı maddeleri istem üzerine
yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi; 41’inci maddesi üzerinde bir süre
görüşüldü. Mersin
Milletvekili Behiç Çelik, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın konuşmasında şahsına, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Bursa Milletvekili Onur Öymen’in
konuşmasında şahsına ve Başbakana, Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, MHP Grubu adına konuşma yapan Karaman Milletvekili
Hasan Çalış’ın konuşması sırasında söylediği ifadeler
nedeniyle, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın,
grubuna, Sataştıkları
iddiasıyla birer konuşma yaptılar. 19 Şubat 2008
Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 20.01’de son verildi.
No.: 92 II.- GELEN KÂĞITLAR 18 Şubat 2008 Pazartesi Rapor 1.- Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/498) (S. Sayısı: 110) (Dağıtma
tarihi: 18.2.2008) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergeleri 1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Rum eserlerinin restorasyonuna ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/437) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
2.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, özel sektörce kurulan sağlık merkezlerine ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/438) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 3.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, yükseköğretim kurumlarında başörtüsü nedeniyle disiplin işlemi
uygulanan öğrencilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/439) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 4.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, tarımsal sulama aboneleri ve birliklerinin elektrik borcuna ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/440) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 5.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Tokat’ta göçün engellenmesine yönelik projelere ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) sözlü
soru önergesi (6/441) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 6.- Manisa Milletvekili
Mustafa Enöz’ün, hayvansal ve bitkisel üretimdeki
teşvik primlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/442) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 7.- Manisa Milletvekili
Mustafa Enöz’ün, Türk Telekom ihale şartnamesi
taahhütlerinin yerine getirilip getirilmediğine ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/443) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 8.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
vize alımında yaşanan sorunlara ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/444) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 9.- Gaziantep Milletvekili
Akif Ekici’nin, BAĞ-KUR’luların
sağlık hizmeti alımında karşılaştıkları sorunlara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/445) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 10.- Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun,
nüfusu ikibinin altında olan belediyelerin
kapatılmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/446)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 11.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
nüfusu azalan belediyelerin gelirlerine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi (6/447) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 12.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, İstanbul’daki ruhsatsız işyerlerine
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/448) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/2/2008) 13.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, İstanbul’da kaçak işçi çalıştıran
işyerlerinin denetimine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/449) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008) Yazılı Soru Önergeleri 1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun,
özelleştirilen Kütahya Şeker Fabrikasının taşınmazlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1863) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 2.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, hidroelektrik santralı lisans
başvurularına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1864) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2008) 3.- İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, kamu görevlilerinin yurt dışı
seyahatlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1865) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2008) 4.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür’ün, Denizli’de depreme karşı
dayanıklılık sağlamaya yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1866) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008) 5.- İzmir Milletvekili Harun Öztürk’ün, gazilerin özlük haklarındaki sorunlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1867) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008) 6.- İzmir Milletvekili Harun Öztürk’ün, kamuda işçi olarak çalışmış bulunanların sosyal
güvenlik haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1868)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008) 7.- Ankara Milletvekili Eşref
Erdem’in, TPAO’nun üretimine ve yapılan bir atamaya ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1869) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
8.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Yağız’ın, cari açığa ve yabancı sermayeye ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1870) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008)
9.- Ankara Milletvekili Tekin
Bingöl’ün, patlayıcı madde imalathaneleri ile LPG istasyonlarına ve LPG’li araç satışı yapan oto galerilerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1871) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008) 10.- Muğla Milletvekili Metin
Ergun’un, Yatağan İlçesinin adliye binası ihtiyacına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1872) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/2/2008) 11.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu
kapsamında verilen cezalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1873) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008) 12.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in,
Adana’daki kayıt dışı yabancı, kaçak ve çocuk işçilere ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1874) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2008) 13.- İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bir gıda şirketinin işçilerin
sendikal haklarını engellemeye yönelik girişimlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1875) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008) 14.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’daki iki su temin projesine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1876) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2008) 15.- Kocaeli Milletvekili
Hikmet Erenkaya’nın, bazı orman alanlarındaki
uygulamalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1877)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 16.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in,
Adana’daki orman köylülerinin kalkındırılmasına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1878) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 17.- Muğla Milletvekili Metin
Ergun’un, afetlerde zarar gören köylüye faizsiz kredi
verilmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1879)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008) 18.- Muğla Milletvekili Metin
Ergun’un, afet mağdurlarının kredilendirilmesine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1880) (Başkanlığa
geliş tarihi: 4/2/2008) 19.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in,
Adana’da yanan ormanlık alanların ağaçlandırılmasına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1881) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008) 20.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği
kapsamındaki elektrik satışlarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1882) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 21.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, elektrik santrallerinin üretimine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1883) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 22.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, akaryakıt kaçakçılığına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1884) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008) 23.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Gaziosmanpaşa İlçesinde nüfus
artışından kaynaklanan sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1885) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 24.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, muhtarlık kurumunun
işlevselleştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1886) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 25.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, meskun mahallerde parlayıcı ve patlayıcı maddelerin
bulundurulmasının denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1887) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 26.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Yalova’daki belediyelerce tahsil edilen taşınmaz kültür
varlıklarının korunması katkı payına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1888) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 27.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Yalova’daki bazı belediyelerin borçlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1889) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 28.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, trafik kazalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1890) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008) 29.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, muhtarlıkların bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1891) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008) 30.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, SİT alanı olan Tuzla-Ayazma’da
yapılmak istenen inşaata ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1892) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 31.- Muğla Milletvekili Metin
Ergun’un, yeniden gelen turistlerle ilgili
istatistiki bilgi teminine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1893) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008) 32.- Muğla Milletvekili Fevzi
Topuz’un, turizm rehberliğinin disipline edilmesine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1894) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008) 33.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, tersanelere elektrik enerjisi desteği
verilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1895) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2008) 34.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in,
Adana’daki vergi incelemelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1896) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 35.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, bir holdingin Malatya fabrikalarının
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1897)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008) 36.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, Şanlıurfa-Viranşehir’de sulamada kullanılan elektrik bedellerini
ödeyemeyen çiftçilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1898)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2008) 37.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Uluborlu İlçe
Millî Eğitim Şube Müdürü hakkında açılan soruşturmaya ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1899) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 38.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, Üniversitelerarası Kurul
toplantısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1900)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 39. -Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, devredilen sağlık meslek liseleri yöneticilerine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1901) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2008) 40.- Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbatur’un, yüksek öğrenim kredilerinin geri
ödenmesinde yaşanan sorunlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1902) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 41.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, dini inançları nedeniyle baskı gördüğü
iddia edilen eğitimci ve öğrencilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1903) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008) 42.- Muğla Milletvekili Metin
Ergun’un, halk kültürünün etkin öğretimine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1904) (Başkanlığa geliş tarihi:
4/2/2008) 43.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Gaziosmanpaşa İlçesinde
açılacak devlet hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1905) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 44.- Kırklareli Milletvekili
Tansel Barış’ın, sağlıklı beslenme ile verem hastalığındaki artışa ve tedavi
kurumlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1906) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2008) 45.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, bir Amerikan sigara şirketinin yeni
ürününü Türkiye’de test edeceği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1907) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008) 46.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut’un, Adana’da don olayından zarar gören
üreticilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1908) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 47.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in,
Kozan’daki don olayından oluşan zarara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1909) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008) 48.- Bursa Milletvekili Hamza
Hamit Homriş’in, ithal edilen tohumlara ödenen
ıslahçı hakkı bedeline ve tohumculuğun geliştirilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1910) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008) 49.- Balıkesir Milletvekili
Ergün Aydoğan’ın, tren kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1911) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/1/2008) 50.- Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbatur’un, tren raylarının bakımına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1912) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 51.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, TCDD personelinin statülerine göre dağılımına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1913) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008) 52.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, tren kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1914) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008) 53.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, TCDD teknik personelinin seçimi ve eğitimine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1915) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008) 54.- Hatay Milletvekili
İzzettin Yılmaz’ın, taşımacılıkta 20 yaş üzeri araçların yurtdışı çıkış
yasağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1916) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/2/2008) 55.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin, Besni Organize Sanayi Bölgesinin yapımına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1917) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) 56.- İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin’in, Diyanet İşleri Başkanlığından başka kurumlara personel geçişine ve
ibadet yerlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said
Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/1918) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2008) 57.- İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ithalatçı birliklerine
toplanan paraların akibetine ilişkin Devlet
Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi
(7/1919) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008) 58.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, bankaların uyguladıkları ücret
ve komisyonlardaki farklılığa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/1920)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008) 59.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, Irak’ta Türkmenlere yönelik şiddete ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1921) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2008) 60.- İzmir Milletvekili Ahmet
Kenan Tanrıkulu’nun, serbest bölgelerde üretim malı
girişinin durdurulmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/1922) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2008) 61.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, ABD yönetiminden, Türkiye ile ilgili
açıklamalarda laik ifadesi kullanılmamasının istendiği iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1923) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/1/2008) 62.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Sevigen’in, Zeytinburnu’ndaki bir iş
merkezinde meydana gelen patlamaya ve zararların giderilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1924) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008) Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri 1.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, İzmir-Efemçukuru’ndaki
arazi kamulaştırmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1463) 2.- İzmir Milletvekili Ahmet
Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir-Efemçukuru’ndaki
arazi kamulaştırmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1465) 3.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, açlık ve yoksulluk verilerine ve kömür
yardımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1468) 4.- Konya Milletvekili Atilla
Kart’ın, bir mahkemenin kamuya eleman alımındaki mülakat usulüyle ilgili
kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1469) 5.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devri sonrası bazı
işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1471) 6.- Konya Milletvekili Atilla
Kart’ın, Ömerli Belediyesindeki imar yolsuzlukları iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1472) 7.- Ankara Milletvekili
Zekeriya Akıncı’nın, İran ve Rusya’dan doğalgaz
alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1473) 8.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, Çankaya İlçesindeki bir parselde bulunan gecekondu sahiplerine ecrimisil tahakkuk ettirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1474) 9.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Bafa Gölündeki balık ölümlerine ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1475) 10.- İzmir Milletvekili Kamil
Erdal Sipahi’nin, yabancı bir şirketin altın madeni işletmelerine ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1481) 11.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, biyogaz üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1483) 12.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, ulusal petrol stokuna ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1484) 13.- Ankara Milletvekili
Tekin Bingöl’ün, Ankara’daki oto galerilerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1485) 14.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, büyükşehir belediyelerinin içme ve sulama suyu projelerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1486) 15.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, Bursa terminal kavşağının trafik güvenliğine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1487) 16.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, internet üzerinden parayla
oynanan oyunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1488) 17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın Karacaören
Köyüne şebeke suyu bağlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1489) 18.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, Bingöl’ün Yedisu İlçesindeki bazı yollara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1490) 19.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, İzmir’de
KÖYDES Projesi ile ilgili çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1491) 20.- Muğla Milletvekili Metin
Ergun’un, millî kültürün endüstriyel tasarımlara konu
edilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1493) 21.- Muğla Milletvekili Metin
Ergun’un, Ankara Etnografya Müzesinin yeniden
yapılandırılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1494) 22.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, amatör denizcilik taşıtlarının vergi
oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1497) 23.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, YÖK Başkanının bir gezisine ve Başkanvekilinin imza
yetkisine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1501) 24.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, Bursa’daki liselerin derslik açığına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1505) 25.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, Bursa’daki ilköğretim okullarının derslik açığına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1508) 26.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, YÖK Başkanının bir açıklamasına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1509) 27.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, YURT-KUR’un burs ve yurt hizmetlerine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1511) 28.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin’in, sözleşmeli personelin becayiş ve tayin hakları ile
askerlik sonrası durumlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1513) 29.- Muğla Milletvekili Metin
Ergun’un, Milas Devlet Hastanesi Başhekiminin
istifasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1514) 30.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, elektronik
sigaraya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1515) 31.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, Adana’daki sıtma ve hava sıcaklığı
ile ilgili diğer vakalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1516) 32.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, fizyoterapistlerin istihdamına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1517) 33.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, Adana’daki makine, ekipman alımlarına uygulanan hibe desteğine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1519) 34.- Muğla Milletvekili Metin
Ergun’un, bal ithalatı iznine ve bal üreticilerinin
sıkıntılarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1520) 35.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Irak’ta düşen Türk işçilerin bulunduğu
uçağa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1522) 36.- Muğla Milletvekili Metin
Ergun’un, Bodrum-Gümbet
Koyuna yeni bir iskele yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1523) 37.- Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbatur’un, hava yolu şirketlerinin pilot ve
kabin ekibi personeline ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1525) 38.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, Bingöl bağlantılı bazı karayollarının bölünmüş yol yapılmasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1526) 39.- İstanbul Milletvekili
Hasan Macit’in, yabancılara satışı yapılan taşınmazlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1527) 40.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin’in, üniversitelerin fiziki eksikleri ile öğretim
üyelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1534) 41.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin’in, zayıflama, bitkisel ilaç gibi ürünlerin denetimine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1535) 42.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin’in, özelleştirme gelirlerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1536) 43.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, bir işletim sisteminin kamuda
kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1540) 44.- İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin’in, gübre fiyatlarındaki artışla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1541) 45.- Kocaeli Milletvekili
Cevdet Selvi’nin, gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1543) 46.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1544) 47.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin hizmet binası ile doğalgaz
dağıtımı ile ilgili ihalelerine ve diğer işlemlerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1549) 48.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, zirai kredi kullanan çiftçilere yapılan hacze ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1550) 49.- Muğla Milletvekili Metin
Ergun’un, polislerin özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1551) 50.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1553) 51.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin’in, Rusya’dan doğalgaz alımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1561) 52.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1562) 53.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir termik santral ve
kömür sahasının işletme hakkı devrine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1563) 54.- İzmir Milletvekili Recai
Birgün’ün, bir alandaki altın madenciliğine ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1564) 55.- Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbatur’un, ithal doğalgazda kısıntı durumunda
alınacak önlemlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1565) 56.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin’in, altın rezervinin değerlendirilmesine ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1566) 57.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1567) 58.- Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbatur’un, Adana Büyükşehir Belediye Başkanının
basına karşı sansür uyguladığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1568) 59.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, apartman altlarındaki oto galerilerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1569) 60.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1570) 61.- Muğla Milletvekili Fevzi
Topuz’un, turizme dayalı işyerini kapatan esnaf ve sanatkarlara
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1577) 62.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1578) 63.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, ilköğretim okullarındaki derslik açığına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1580) 64.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, liselerdeki derslik açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1585) 65.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, vakıf üniversitelerine Devlet
yardımına ve YÖK’ün Vakıf Üniversiteleri Raporuna ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1586) 66.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1588) 67.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, hastane eczanelerinin yeterliliğine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1589) 68.- İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, müfettiş yardımcılığı
mülakatıyla ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1591) 69.- Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbatur’un, bir salgın hastalığa ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1592) 70.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, aile hekimliği uygulamasına ve sağlık
ocaklarının kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1593) 71.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’daki sağlık ocaklarında kan
tahlillerinin yapılamamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1594) 72.- Manisa Milletvekili
Ahmet Orhan’ın, kimyasal gübre desteğine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1602) 73.- İstanbul Milletvekili
Hasan Macit’in, mera kapsamından çıkartılan araziler ile satılan ve kiralanan
Hazine arazilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1603) 74.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1604)
75.- Sinop Milletvekili Engin
Altay’ın, Gerze Karlı Köyü Tarım Kredi Kooperatifinin kapatılacağı iddiasına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1605) 76.- İzmir Milletvekili Kamil
Erdal Sipahi’nin tarımda çeşitli konulardaki destek tedbirlerine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1606)
77.- Muğla Milletvekili Metin
Ergun’un, Milas-Labranda yolu kamulaştırmasının
ödemelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1607) 78.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1608) 79.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Körfez Havaalanının yeterliliğine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1609) 80.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin’in, bankacılık sektöründeki yabancı sermayeye ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)
yazılı soru önergesi (7/1610) 81.- Sivas Milletvekili Malik
Ecder Özdemir’in, bir öğretmene verilen cezaya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1617) 82.- Konya Milletvekili Atilla
Kart’ın, bir trafik kazasına karışan resmi araçtaki bürokratların
görevlendirmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1619) 83.- İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin’in, Suudi Arabistan Kralının verdiği hediyelere ve Cumhurbaşkanının şehit
aileleri için verdiği bir söze ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1620) 84.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, asgari geçim indirimi ile fiş
ve fatura karşılığı vergi iadesi uygulamasının kaldırılmasının etkilerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1621) 85.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin, Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığına yapılan atamalara
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1625) 86.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susam’ın, Pendik Harmandere’deki endüstri
meslek lisesi inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1627) 87.- Manisa Milletvekili
Ahmet Orhan’ın, Ege Bölgesinde tütün üretiminin desteklenmesine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1628)
88.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü dikkate almayan haritalara ve Ilısu Barajı ile ilgili bir iddiaya ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1629) 89.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi
kapsamında Adana’daki tapu sicil işlemlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1633) 90.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, MOBESE
sistemi uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1634) 91.- Antalya Milletvekili
Tayfur Süner’in, Doyran
Beldesindeki taş ocağı işletmesinin çevreye etkisine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1635) 92.- İstanbul Milletvekili
Hasan Macit’in, yeşilkart uygulamasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1636) 93.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin, SGK eski Başkanının bir ilaç şirketinin koordinatörlüğünü
yapmasına ve yeni bir kamu ilaç alım protokolü hazırlanmasına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1637) No.: 93 19 Şubat 2008 Salı Rapor 1.- Bursa Milletvekili Mehmet
Altan Karapaşaoğlu ve 3 Milletvekilinin; Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve
Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Çevre ile Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (2/146) (S.
Sayısı: 111) (Dağıtma tarihi: 19.2.2008) (GÜNDEME) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvel ve 28 Milletvekilinin, ÇUKOBİRLİK’in
sorunlarının araştırılarak güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/02/2008) 2.- Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha
Okay, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu
ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, nüfus kayıt
sistemleri ile seçmen kütükleri verileri arasındaki farklılıkların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/126) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/02/2008) 3.- Antalya Milletvekili
Osman Kaptan ve 29 Milletvekilinin, kredi kartı ve bireysel kredi borçlularının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/127) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/02/2008) 19 Şubat 2008 Salı BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.02 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 66’ncı Birleşimini açıyorum. III.- YOKLAMA BAŞKAN – Elektronik cihazla
yoklama yapacağız. Yoklama için üç dakika süre
vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise,
yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla, üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama
yapıldı) BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk söz,
Kosova’nın bağımsızlığı, Kosovalı Arnavutların ve soydaşlarımızın yaşadığı
sıkıntılarla ilgili söz isteyen Sivas Milletvekili Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’na aittir. Buyurun Sayın Yazıcıoğlu. (AK Parti ve MHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları 1.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun,
Kosova’nın bağımsızlık ilanına ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı
Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun
cevabı MUHSİN YAZICIOĞLU (Sivas) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kosova’yla ilgili söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Kosova Millî Meclisi tarihî
bir karar alarak bağımsızlığını ilan etti. Pazar günü alınan bu kararı
Kosovalılar büyük bir coşku içerisinde kutladılar. Yüz yıllık bir mücadele
sonucunda Kosova’nın ulaştığı bağımsızlık kararını büyük bir memnuniyetle
karşılıyor, Kosova halkını tebrik ediyor, Kosova’nın hür ve bağımsız olarak
sonsuza dek yaşamasını temenni ediyorum. Burada büyük Türk milletine
tercüman olduğuma inanarak ifade etmek istiyorum ki, pazar günü Kosova halkının
yaşadığı coşku Türkiye’de her evde paylaşılmıştır. Geçmişte Kosova halkının
yaşadığı acıları paylaşmıştık, direnişte maddi ve manevi olarak beraber
olmuştuk. Şimdi de bağımsızlık kararında Kosovalılarla birlikteyiz, onlarla
gönül birliğimiz var ve onların heyecanını paylaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti dün Kosova’nın bağımsızlığını tanıdığını açıkladı.
Kosova Millî Meclisinin bağımsızlık kararını Türkiye Büyük Millet Meclisi bir
bildiriyle kutlamalı ve birlikte olduğumuzu somutlaştırmalıdır. Bu konuda tüm
siyasi partilerin altını imzaladığı bir bildirinin yayımlanmasını çok yararlı
görüyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisiyle Kosova Millî Meclisi arasında
parlamentolar arası dostluk grubu derhal kurularak her alanda ilişkiler
geliştirilmelidir. Kosova Türkiye için sıradan
ve herhangi bir ülke değildir, tarihî ve kültürel açıdan derin birlikteliğimiz
var. Kosova’daki kadar Türkiye’de Boşnak ve Arnavut vatandaşlarımız yaşıyor.
İstiklal Marşı’mızın yazarı millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’un doğduğu evin Kosova’da olduğunu
unutmamalıyız. Bir med anında kabaran sularımızla
taşıdığımız ve bir cezir anında sularımız çekilirken kum taneleri gibi geride
bıraktığımız soydaşlarımız var orada. Sultan Murad Hüdâvendigâr ve sancaktarı asırlardır o topraklarda mahzun
bekliyorlar. Ekim ayında yapılan seçimler
öncesinde Kosova’ya gitmiş, seçimlerde Türk partisine destekte bulunmaya
çalışmıştım. Bu vesileyle, Sayın Başbakan başta olmak üzere Kosova’daki bütün
siyasi partilerle görüşmeler yaptım. Arnavut, Boşnak, Goralı
bütün gruplarla parlamentoda görüşmeler yaptım. Birlik ve beraberlik içerisinde
Kosova’nın inşası için çalıştıklarını gördüm. Tüm temaslarımda büyük bir
heyecanla bağımsızlığın ilanını bekleyen Kosovalıların Türkiye’ye olan derin
güvenlerine şahit oldum. Bağımsızlığın ilanıyla birlikte ilk tanıyan ülkenin
Türkiye olacağını ve sonrasında yaralarını sarma ve kalkınma mücadelesinde de
en büyük güvencelerinin Türkiye olduğunu açıkça söylüyorlardı. Bunu büyük bir
güvenle ifade ediyorlardı. Ben de kendilerine o güveni vermiş, demiştim ki:
Eğer Kosova bir şekilde bağımsızlığını tek taraflı olarak ilan etme
mecburiyetinde kalırsa Türkiye Büyük Millet Meclisi mutlaka sizinle beraber
olacaktır ve sizin bağımsızlığınızı ilk tanıyan ülke olacaktır. Türkiye, mirasçısı olduğu
Osmanlının yüzyıllarca hizmet ettiği, hâlâ dimdik ayakta duran kültürel
varlıklarımızın, dost, akraba ve soydaş toplulukların yaşadığı Balkanlarda
istikrarın ve barışın en büyük teminatı olmalıdır. Sürdürmeye mecbur olduğu ve
tarihin omuzlarımıza yüklediği misyonun gereğini
yerine getirmelidir ve getireceğimize de inanıyorum. Küresel aktörlerin bu
coğrafyada tüm hesapları sömürü ve menfaat üzerinedir. Türkiye’nin Balkanlara
ilgisi daha duygusaldır. Soydaş, akraba ve kültür birliği olan halklara
ilgimiz, barış, güven ve mutluluğu paylaşmak içindir. Bu duygularla, Kosova’nın
kararının Türk, Arnavut, Boşnak, Goralı tüm Kosova
halkına huzur ve mutluluk getirmesini, tüm Balkanlar için barış ve huzura
vesile olmasını Allah’tan temenni ediyorum, Kosovalıları bir kere daha
kutluyorum. Yüce Meclisinizi saygıyla selamlarken Kosova’nın bağımsızlığını
alkışlamaya davet ediyorum. (AK Parti ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Yazıcıoğlu. Hükûmet adına
Devlet Bakanı Sayın Said Yazıcıoğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Yazıcıoğlu. Süreniz yirmi dakika. DEVLET BAKANI MUSTAFA SAİD
YAZICIOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sivas Milletvekili
Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’nun Kosova’nın
bağımsızlığının ilan edilmesi vesilesiyle bölgede yaşayan soydaşlarımız ile
ilgili yüce heyetinize hitaben yapmış oldukları konuşma çerçevesinde ilave
bilgi sunmak maksadıyla birkaç hususa dikkatlerinizi çekmek üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım,
Türkiye, tarihî ve kültürel
bağlarla ve ortak değerlerle sahip olduğumuz, birlikte sahip
olduğumuz Kosova’nın bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden birisi olmuştur.
Tekrar hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Bilindiği gibi, orada görev
yapan Barış Gücü’ne, 750 personellik bir taburla ve daha pek çok konuda destek
vermekteyiz. Değerli arkadaşlarım, bu
vesileyle, gerek TİKA’nın gerekse Diyanet İşleri
Başkanlığının Kosova’ya yaptığı hizmetlerle ilgili çok özet bilgi sunmak
istiyorum. Başta Orta Asya, Kafkasya ve
Balkanlar olmak üzere soydaşlarımızın, kardeşlerimizin yaşadıkları akraba,
devlet ve toplulukları teknik iş birliği ve somut projelerle destekleyen
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı
son yıllarda sergilediği yönetim anlayışıyla hızlı bir gelişme göstermiştir. Bu
anlayışın gereği olarak itibarı yüksek ve insan tabanlı faaliyetlere yönelen
TİKA, 2004 ve 2005 yıllarında 1.045 proje ve faaliyet yürütmüştür. TİKA’nın 1992-2003 yılları arasında toplam 2.506 faaliyet
gerçekleştirdiği düşünüldüğünde, son dönemde nasıl bir sıçramanın yapıldığı
daha iyi anlaşılabilecektir. Türkiye’nin yegâne teknik
yardım kuruluşu olma özelliğini taşıyan TİKA, eğitimden sağlığa, tarımdan
müşterek kültür mirası eserlerimizin restorasyonuna,
uzman eğitiminden tecrübe aktarımına ve turizm sektöründen sosyal barışa
katkıya kadar onlarca alanda proje ve faaliyetler yürütmekte, farklı bölgelere
yönelik açılım çalışmalarını başarıyla sürdürmektedir. TİKA, 2004-2007 yılları
arasında Balkanlara yönelik olarak irili ufaklı 420 projeyi hayata geçirmiştir.
Projelerin 210’u sosyal alanlara, 64’ü ekonomik altyapıların geliştirilmesine,
42’si üretim sektörünün geliştirilmesine ve 104’ü de kültürel iş birliğine,
iletişimin geliştirilmesine ve sosyal barışa katkıya yöneliktir. Çalışmaların
tamamı, Türkiye’nin uluslararası camiadaki itibarını ve gücünü doğrudan etkiler
niteliktedir. TİKA’nın,
Balkanlarda Arnavutluk, Bosna-Hersek, Karadağ, Kosova ve Makedonya’da program
ofisleri bulunmaktadır. Bunların yanı sıra Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve
Batı Trakya’da proje, program ve faaliyetleri yürütülmektedir. Yeni
bağımsızlığını kazanan ve siyasi, ekonomik modele dönüşen bölge ülkelerinde,
devlet kurumlarının oluşturulmasında, kurumsal kapasitelerinin artırılmasında,
kalkınma çabalarında, yaşam kalitesinin artırılmasında ve insan kaynaklarının
geliştirilmesinde ülkemiz bilgi ve tecrübesinin paylaşılması önceliğimizdir.
Ortak kültür mirasımızın korunması, Türk dili ve kültürünün geliştirilerek
yaşatılması, her alanda ilişki ve iş birliğimizin artırılması öncelikli
hedeflerimizdendir. Ayrıca tüm Balkanlarda kadınlara meslek edindirme kursları,
üniversite hazırlık kursları ve Türkoloji projeleri de hızlı bir şekilde
yürütülmektedir. Değerli milletvekilleri,
Kosova’da başta eğitim olmak üzere, sağlık, su hijyeni
ve su temini, işsizlik, idari ve sivil altyapıların geliştirilmesi, ulaştırma,
enerji, tarım ve hayvancılık alanlarında önemli projeler gerçekleştirilmiştir
ve gerçekleştirilmeye de devam edilmektedir. Ayrıca, kültürel iş birliği ve
iletişimin geliştirilmesine ve sosyal barışa katkı amacına hizmet edecek önemli
projelere imzalar atılmıştır. Yerel yayın yapan çeşitli basın yayın kuruluşları
da desteklenmektedir. Kosova’ya 2008-2009
eğitim-öğretim yılı için Büyük Öğrenci Projesi kapsamında devlet burslusu statüsünde
90 kontenjan ayrılmıştır. Kosova’ya 1999 yılında Sırp saldırılarının başladığı
andan itibaren Türkiye’ye kaçmak zorunda kalan 118 Türk, Arnavut ve Boşnak
öğrenci devlet burslusu olarak yükseköğrenime alınmıştır. Türkiye’de 2008 yılı
itibarıyla 423 Kosovalı öğrenci devlet burslusu olarak yükseköğrenim
görmektedir. Bu öğrencilerin 207’si mezun olmuş durumdadır. Bu çerçevede 2004-2006
döneminde Türkiye’den Kosova’ya yapılan yardımlar toplam 44 milyon 920 bin ABD
doları olarak gerçekleşmiştir. 2004-2007 yılları arasında Kosova’ya TİKA
tarafından gerçekleştirilen yardım miktarı ise 6 milyon 27 bin 781 ABD
dolarıdır. Değerli
arkadaşlarım, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığının Kosova’da
Program Koordinasyon Ofisi açma çalışmaları 6 Mayıs 2004 tarihinde başlatılmış
olup Birleşmiş Milletler Geçici Yönetiminin Yabancı Devletlerin İrtibat Bürosu
Açması ve Faaliyetlerine İlişkin Yönetmeliği uyarınca Türkiye Cumhuriyeti
Dışişleri Bakanlığı Priştine Eşgüdüm Bürosuna bağlı
kuruluş olarak 22 Eylül 2004 tarihinde Prizren’de
faaliyete geçmiştir. 2007 yılının Ağustos ayında
merkez ofis başkent Priştine’ye taşınmış ve Prizren’de irtibat bürosu kurulmuştur. TİKA Kosova Program
Koordinasyon Ofisinin uluslararası teknik yardım kuruluşu olarak yetkili
makamlarca tescil edilmesiyle ilgili çalışmalar sürmektedir. 2004-2007 yılları arasında
Kosova’da gerçekleştirilen faaliyetleri özetle başlıklar hâlinde şöylece
sıralamak mümkündür: Sosyal altyapıların
geliştirilmesi: Eğitim: Mehmet Akif İlköğretim
Okuluna ek kat inşaatı; Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okuluna bilgisayar laboratuvarı kurulması, teknik donanım, eğitim, ekipman ve tefriş desteği; Mamuşa
İlköğretim Okulu inşaatı; Alaattin Lisesi ikmal
inşaatı; Priştine Elena Cika İlköğretim Okuluna bilgisayar laboratuvarı
kurulması; Priştine Sami Fraşeri
Lisesine laboratuvar kurulması; Prizren’de
beş ilköğretim okulunda ısıtma sistemlerinin yenilenmesi ve tadilatı; Mitroviça’daki Türkçe kursuna destek; Educator
Derneği Türkçe kursu; öğretmenlere hizmet içi eğitim semineri; yaz staj
programları; “Biz ve Trafik” adlı projeye destek; Türkoloji projesi; Priştine Üniversitesi Filoloji Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümünün donanımı ve tefrişi; Prizren’de
Türkçe Sınıf Öğretmenliği Bölümünün donanım ve tefrişi; Uluslararası Balkan
Türkoloji Kongresi’nin yapılmasına maddi destek; Gilan
Musa Zaymi İlkokulunun tadilatı; Gjon
Buzuki Lisesine jeneratör desteği; Dobrucan’da Nazım
Hikmet İlköğretim Okuluna ısıtma sistemi kurulması; Kosova Millî ve Üniversite
Kütüphanesine kitap bağışı; Dragaş Belediyesi
Kütüphanesine destek. Değerli arkadaşlarım,
başlıkları okuyup geçmek durumundayım. Çünkü fazla vaktinizi almak istemiyorum.
Sağlık konusunda beş alt
başlık altında yürütülen hizmetler. Su ve su hijyeni
konusunda dokuz alt başlık altında yürütülen hizmetler. “İşsizlik, idari ve sivil
altyapıların geliştirilmesi” ana başlığı altında altı alt başlıkta yürütülen
hizmetler. Ekonomik altyapıların
geliştirilmesi faslından ulaştırma ve depolama, enerji, üretim sektörlerinin
geliştirilmesi ve tarım alanlarındaki destekler, hayvancılık, balıkçılık,
sanayi alanlarındaki destekler, kültürel iş birliği ve iletişimin
geliştirilmesi ve sosyal barışa katkı yönündeki projeler. Bunların dökümünü burada
yapmak istemiyorum, çünkü fazla vaktinizi alacaktır. Dileyen arkadaşlar Kosova
proje ve faaliyetleri bir kitapçık altında da toplanmıştır TİKA tarafından.
Dileyen arkadaşlara bundan her zaman temin etmek imkânı vardır. Ayrıca, Diyanet İşleri
Başkanlığının da kendi hizmet alanları bakımından Kosova’ya sunduğu hizmetler
vardır. Diyanet İşleri Başkanlığımız aracılığıyla Kosova’da Türk Eşgüdüm Bürosu
bünyesinde din görevlileri yöneticiliği kurulmuş bulunmaktadır. Burada bir din
görevlimiz hizmet vermekte ve görevlilere koordinasyon sağlamaktadır. Bilindiği üzere I. Sultan
Murat Türbesi’nin restorasyonu Aralık 2005 tarihinde
bitirilmiştir. Restorasyon için 800 bin ABD dolarının üzerinde harcama
yapılmıştır. Bunun yanında mahallî din
görevlilerinin eğitilmesi, Kosova’dan Türkiye’ye imam-hatip okullarına ve
ilâhiyat fakültelerine gönderilen öğrencilerin iaşesi, ibatesi ve eğitimleri
yakından takip edilmekte, araç, gereç yardımı ve aydınlatıcı yayınların
Kosova’ya gönderilmesi bakımından önemli faaliyetler sürdürülmektedir. Değerli milletvekilleri,
özetle ve kısaca sunmaya çalıştığım bu yardım ve destekler bundan böyle de aynı
hızla ve artarak devam edecektir. Kosova’nın bağımsızlığını tekrar kutluyor,
Sayın Yazıcıoğlu’na konuyu gündeme getirdikleri için
teşekkür ediyor, hepinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakan. İzmir Milletvekili Sayın
Ahmet Ersin’in, Afganistan’da idama mahkûm edilen üniversite öğrencisiyle
ilgili kısa bir açıklama yapma talebi var, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesi
gereğince. Buyurun Sayın Ersin. V.- AÇIKLAMALAR 1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Afganistan’da idama mahkûm
edilen üniversite öğrencisine ilişkin açıklaması AHMET ERSİN (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkan, Afganistan’da,
yirmi üç yaşında bir üniversite öğrencisi olan Seyit Pervez
Kambakş, İnternetten kadın haklarını içeren bir
yazıyı indirip arkadaşlarına dağıttığı gerekçesiyle ve bu davranışlarının
İslam’a küfür olduğu iddiasıyla İslamcı mahkeme tarafından idama mahkûm
edilmiştir. Sayın Başkan, hatırlanacağı
gibi, Afganistan’ı çağdışı Taliban rejiminden kurtarmak için bütün dünya
seferber olmuştu. Amaç, Birleşmiş Milletler ve NATO’nun bu ülkedeki çağdışı
Taliban rejimini yıkıp, yerine çağdaş demokrasiyi oluşturmasıydı ve biz de bu amaçla
Afganistan’a asker gönderdik ve hatta iki kez Kabil’in savunmasını Türk
Komutanlığı yaptı. Ancak, bu olay gösteriyor ki,
Taliban rejimi orada hâlâ devam ediyor. Hâlâ kızlar okula gidemiyor. Kadınlar burkasız sokağa çıkamıyorlar ve son olarak da, yirmi üç
yaşında bir genç, kadın haklarını içeren bir yazıyı İnternetten indirerek
arkadaşlarına dağıttığı gerekçesiyle idama mahkûm edilmiştir. Sayın Başkanım, Hükûmetimizin, söz konusu ölüm cezasının kaldırılması ve
bir an önce bu ülkede insan haklarına dayalı demokratik rejime geçilmesi için
Afganistan Hükûmeti nezdinde etkili girişimde
bulunduğuna ilişkin kamuoyuna bir şey yansımadı. Dolayısıyla, Hükûmetimizin bu konuda bir çabasının görülmemiş olması
üzücüdür. Hem bu idamın kaldırılması, bu genç üniversitelinin idam kararının
kaldırılması ve hem de bu ülkede bir an önce demokratik düzene geçilmesi için Hükûmetimizin etkili çabalar göstermesini bekliyoruz. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ersin. Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğru’nun, İç Tüzük’ümüzün 60’ıncı maddesi gereğince pek kısa söz talebi
vardır. Buyurun Sayın Doğru. 2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kosova’nın bağımsızlık ilanına
ilişkin açıklaması REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın
Başkanım teşekkür ediyorum. 2002 senesinde Prizren, Priştine’de, Kosova’da
Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri zamanından kalan Kırık Cami’nin onarımında
biz de bulunmuştuk. O da TİKA marifetiyle yapılmıştı. O açılış töreninde
Kosovalıların çok büyük bir coşku içerisinde Türkleri nasıl kucakladığı ve
bizleri nasıl kucaklamış olduğuna ben de şahit olmuştum. Ben de bu vesileyle Sayın
Bakana teşekkürlerimi sunarken, Kosova’nın bağımsızlığını Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak biz de tebrik ediyor, memnuniyetimizi belirtiyor ve bundan
sonraki yaşamlarında başarılar diliyoruz. BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Doğru. Gündem dışı ikinci söz, Güney
Ege Linyitleri İşletmesi hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın Gürol
Ergin’e aittir. Buyurun Sayın Ergin. IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam) A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam) 2.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Güney Ege Linyitleri İşletmesi
ve geleceğine ilişkin gündem dışı konuşması GÜROL ERGİN (Muğla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Güney Ege Linyitleri Müessesesi ve geleceği konusunda gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken Sayın Başkan sizi, değerli
milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum. Konuya
geçmeden önce, bugün halkevlerinin kuruluşunun 76’ncı yılı. Toplumda,
egemen ideoloji dışında, sistemden bağımsız düşünebilme ve bilimsel yöntemin
belirlenmesinde öncü bir görev üstlenen, toplumumuzun çağdaşlaşmasında etkin
bir görev yapan halkevlerinin 19 Şubat 1932 tarihindeki kurucularını ve bugüne
kadar halkevlerine hizmet edenleri burada saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, TKİ
Genel Müdürlüğüne bağlı müessese ve işletme müdürlüklerinde çalışan işçi sayısı
90’lı yıllarda 28 bin iken, 2007 sonunda 8.500’e kadar gerilemiştir. Güney Ege
Linyitleri İşletmesinde, kısa adıyla GELİ’de işçi
sayısı 2.500’lerden 1.300’lere inmiştir. Bu azalmanın nedeni, 90’lı yıllardan
itibaren her yıl KİT’ler için yayımlanan genel yatırım ve finansman
kararnameleri gereği, emekliye ayrılan işçinin ancak yüzde 10’u kadar işçi
alınabilmesidir. Yeterli işçi alınamayınca istihdam açığı Genel Müdürlükçe daha
kolay bir yol olan taşeron uygulaması ve hizmet alımı yöntemiyle giderilmeye
çalışılmıştır. Bu yöntem, ağır çalışma koşullarında yoğun emek sömürüsünün
artmasına ve sendikal hak ve çıkarlardan yararlanamayan işçi sayısının
çoğalmasına neden olduğu gibi, giderek üretim güvenliğinin tehlikeye
sokulmasına, ocakların tıkanma noktasına gelmesine de neden olmaktadır. Gelinen
bu noktada bile, GELİ müessesesinde çalışan işçiler, Türkiye Maden-İş Sendikası
öncülüğünde, yakın zamanda, tüm KİT’lere örnek olacak uygulamalarla üretimin
artmasına önemli katkılar sağlamışlardır. Ülkemizde enerji üretimi,
verimi ve çeşitliliği konularında geçmişte çekilen bütün sıkıntılar ve son
yıllarda yaşadığımız diğer enerji üreticilerinin EÜAŞ’a
enerji vermemesi, İran’ın Türkiye’ye gaz göndermeyi durdurması gibi sorunlar
TKİ’nin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. GELİ müessesesi, mevcut açık
işletme rezervlerine göre, Yatağan Termik Santralini on beş yıl, Yeniköy Termik
Santralini yirmi yedi yıl, Kemerköy Termik Santralini on dokuz yıl besleyecek
durumdadır. Yer altı rezervleri de değerlendirildiği zaman, Yatağan Termik
Santralinin ömrü otuz yıla, Yeniköy Termik Santralinin ömrü elli yıla
çıkabilmektedir. İstihdam sorununun dayanılmaz
hâle geldiği bugünlerde ve madencilik faaliyetleri nedeniyle arazileri
kamulaştırıldığı için geçim olanağını kaybeden yurttaşlarımızın bulunduğu bu
yörede işçi alımına getirilen kısıtlamaların, GELİ müessesesinin, TKİ’nin ve
enerji politikalarının geleceğini olumsuz yönde etkilemesi kaçınılmazdır.
Müessesede var olan işçinin yüzde 40’ının da emekliliğini hak etmiş olduğunu
göz önüne alırsak, manevracı, harmancı, yağcı, iş makinesi operatörü, elektrik
ve tamir bakım ustası gibi branşlarda yeni işçiler
alınmadığı takdirde ileriye dönük enerji planları sekteye uğrayacak,
emeklilikle birlikte yılların deneyimi de yok olup gidecektir. Çalışan
işçilerden ayrılanların yerine, mevcut taban ücretiyle, ayrılan işçiler kadar
ya da yüzde 10 eksiği kadar personel alımı olanağı sağlandığında yukarıda
belirtilen birçok sakınca ortadan kalkacak, kurumun ve işletmelerin istihdam
giderleri büyük ölçüde düşecek, sabit giderlerdeki azalma nedeniyle kömür
fiyatları ve sonuçta da elektrik fiyatları olumlu etkilenecektir. Değerli milletvekilleri, son
günlerde basında termik santrallerin özelleştirileceği haberlerini de okuyoruz.
Bu düşünceyi yadırgamıyoruz, çünkü biliyoruz ki Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy
santrallerinde üretilen 1 kilovat saat elektrik halkımıza maliyetinin 3 katı
fiyata verilmekte, bu da yerli-yabancı sermaye sahiplerinin iştahını
kabartmaktadır. Açıkça belirtiyorum ki termik santralleri özelleştirmek ülkemiz
için yanlış bir tutum olur. Bu konuda TES-İŞ ve Maden-İş Sendikalarıyla tam bir
görüş birliği ve dayanışma içinde olduğumuzu belirtmek istiyorum ve bir hususa
daha değinmek istiyorum: Seçim rüşveti olarak dağıtılan kömürler TKİ’yi
sıkıntıya sokmuştur. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun. GÜROL ERGİN (Devamla) -
Hazinenin 2006 yılı içinde ödemesi gereken 241 milyon YTL’nin yalnızca 40,6
milyon YTL’sini yılı içinde ödemesi, 2007 yılında Eylül sonu itibarıyla 182,5
milyon YTL’nin yalnızca 20 milyon YTL’sini ödemesi, TKİ’nin kısa vadeli
borçlarının ve faiz giderlerinin yükselmesine, mali yapısının olumsuz
etkilenmesine neden olmuştur. Hiç kimse bilerek bozulan mali yapıyı,
özelleştirme arzusunun gerekçesi yapmasın. Değerli milletvekilleri, GELİ’nin santrallerin yakıt gereksinimini sağlıklı bir
biçimde karşılayabilmesi için işçi açığının acil olarak giderilmesi
gerektiğinin altını bir kez daha çiziyor, Sayın Bakanın ve tüm Muğlalı değerli
milletvekillerinin bu konuda duyarlı davranmasını bekleyerek beni dinlediğiniz
için sizlere teşekkür ediyor, sizlere ve yüce Türk ulusuna tekrar saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ergin. Gündem dışı üçüncü söz,
belediyelerin sorunları hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz’e aittir. Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar) 3.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, 5393
sayılı Belediyeler Kanunu’na göre kapanma ile karşı karşıya bulunan
belediyelere ilişkin gündem dışı konuşması MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 03/07/2005 tarih ve
5393 sayılı Belediye Kanunu’na göre kapanma ile karşı karşıya bulunan
belediyelerimizle ilgili Söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, yerel
yönetimler yöre halkının ihtiyaçlarını etkin bir biçimde karşılamak üzere yerel
topluluğa kamu hizmeti sağlayan ve yerel halkın kendi seçtiği organlarca
yönetilen siyasal ve toplumsal kurumlardır. Kamu yönetiminde halkla en yakın
ilişki içerisinde olan birim yerel yönetimlerdir. Çağımızda, halkın beklenti ve
ihtiyaçlarına cevap verme görevinde olan kamu ve yerel yönetimler sürekli
olarak yeniden yapılanma ve etkinliğini artırma çalışmalarına ihtiyaç
duymaktadırlar. Bir ülkenin gelişmesi, yerel yönetiminin varlığı ve gelişme
düzeyiyle yakından ilgilidir. Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan hızlı kentleşme
sürecinin taşıdığı özellikler ve günümüz toplumunu yükselen değer olarak
gördüğü katılımcı, saydam, demokratik, insan ve hizmet odaklı yönetimler
halkımızdan da büyük destek görmektedir. Sayın milletvekilleri, son
nüfus sayımında nüfusu 2 binden az olan belediyelerin tüzelkişiliklerinin
kaldırılması, ilk kademe belediyelerinden bazılarının statülerinin
değiştirilmesi, kimi aşırı nüfusa sahip belediyelerin birleştirilerek ilçe
belediyesine dönüştürülmesi ve benzer yeni düzenlemeler yapılması girişimleri
ilgili belediyelerimizde ve o yörede yaşayan insanlarımızda çok ciddi
tedirginlik ve şaşkınlık yaratmıştır. Onların sadece nüfusları azaldı diye
varlıklarına son verilmesi asla kabul edilebilir değildir. Bu belediyelerden
bir kısmı yirmi otuz sene, hatta bir kısmı kırk elli sene önce kurulmuş olan
birer tarihî miraslardır. Gelişmiş, çağdaş Avrupa
ülkeleri ile Türkiye’deki durum kıyaslandığında, Türkiye’de yaklaşık 21.850
kişiye bir belediye düşerken, Fransa’da bu rakam 1.700 kişiye, İtalya’da 7.300
kişiye, İspanya’da ise 6.800 kişiye bir belediye şeklindedir. Ülkemiz genelinde 3.225
belediye bulunmaktadır. Nüfusu bize yakın olan ülkelerden Fransa’daki belediye
sayısı 36.621, Türkiye’den çok daha az nüfuslu İspanya ve İtalya’da ise
8.000’in üzerinde belediye bulunmaktadır. Sayın milletvekilleri,
ülkemizde, kırsal kesimden özellikle büyük şehirlere doğru bir göç hareketi
yaşanmaktadır. Ekonomik nedenler kadar sosyal gelişmelere de bağlı olan bu
harekette belediyelerin varlığı göçü kısmen frenleyen bir etken olmaktadır.
Köyden kasabaya dönüşme, o köy halkı üzerinde çok olumlu psikolojik bir tesir
yapmaktadır. Aksine, belediye statüsündeki bir yerin köye dönüştürülmesi
fevkalade üzücü bir sonuç yaratmaktadır. Toplam 2.011 belde belediyesinin 893
tanesinin kapanacak olması yerel yönetimlerin yerinden yönetimi ile tezatlık
teşkil etmekte olup neredeyse belde belediyelerimizin yüzde 50’si
kapanmaktadır. Bahse konu mağduriyete uğrayacak belediyelerin belediye
başkanları Ankara’ya kadar gelip üzüntülerini çok açık bir şekilde ifade
etmektedirler. Belediye başkanlarımızın en
fazla dile getirdikleri sorunlardan bir tanesi de nüfuslarına göre İller
Bankasından kendilerine gönderilen payın yeni nüfusa göre gönderilmesidir. Yeni
nüfus sayımına göre gönderilen bu paralar eski nüfus sayısına göre kadrolaşmış
belediyelerimizin personel giderlerini dahi karşılamamaktadır.
Belediyelerimizin bu şekilde mağdur edilmeleri anlaşılır gibi değildir. Küçük
de olsalar, belediyeler devletin o çevrede en göze çarpan temsilcisi
durumundadırlar. Kısıtlı imkânları ile etraflarındaki köy ve mezralara mümkün
olan yardım ve katkılarda bulunmaktadırlar. Sayın milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak verdiğimiz araştırma önergesinde de çok
açık olarak ifade ettiğimiz gibi, bu uygulamayla beldelerimizin yerel
imkânlardan süratli ve yoğun olarak aldığı hizmetler sona erecek, mevcut
belediyelerimizin yok edilmesi ve köy hâline getirilmesi çağdaş yaşamın
şartlarını da olumsuz yönde etkileyecektir. Ülkemiz insanının daha çağdaş yaşam
şartlarına kavuşması için, elde etmiş olduğu kazanımları bir anda ellerinden
almak yerine bu yapının daha da güçlenmesini sağlamak gerekmektedir. Bu
bakımdan, belediyelerle ilgili olarak yapılacak düzenlemelerin etki
analizlerinin sağlıklı yapılması gerekmektedir. Bu analiz ve araştırma
yapılmadan yapılacak düzenlemeler yeni problemleri doğuracaktır.
Belediyelerimizin yapılanmasının bu hususlar dikkate alınarak ele alınması
gerekmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MUSTAFA ENÖZ (Devamla) -
Bakanlar Kurulunda tasarının imzaya açıldığını duyuyoruz. Hiçbir ön çalışma
yapılmadan, ben yaptım oldu, mantığıyla konuya yaklaşılması doğru değildir.
Meclise bugüne kadar hiçbir bilgi verilmemiştir. Bu vesileyle, her hâlde Hükûmet yetkililerinin hem Meclisimizi hem de kamuoyunu
bilgilendirmelerini bekliyoruz. Konuşmamda da belirttiğim
gibi, bu bilgiler ışığında konunun bir kere daha değerlendirilmesini Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Hükûmetten beklemekteyiz. Bu duygu ve düşüncelerle,
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Enöz. Aydın Milletvekili Sayın Ali Uzunırmak, aynı konuda, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre
pek kısa söz talebinde bulunmuştur. Kullanacak mısınız Sayın Uzunırmak? ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Evet
Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun. V.- AÇIKLAMALAR (Devam) 3.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, 5393
sayılı Belediyeler Kanunu’na göre kapanma ile karşı karşıya bulunan
belediyelere ilişkin açıklaması ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Konuyla ilgili olarak
gazetelerde okuduk, Türkiye’deki büyük kentlerimizde yeni ilçeler kuruluyor.
Bir yandan da Anadolu’da çeşitli belediyeler belediyeliklerini kaybediyorlar. Hükûmetin bu mahallî seçimler öncesinde böyle bir
uygulamayı hangi niyetle yaptığı hemen hemen tahmin
edilebilir. Bunun yanında ifade etmek istediğim şudur ki mesela Aydın’da
Ortaklar, Bağarası, Umurlu ve Atça gibi beldeler
vardır ki bunlar hem kentleşme örneği model olarak hem nüfus olarak ilçe olmayı
hak etmiş yerlerimizdir, ama maalesef, iktidar, sadece büyük şehirlerin
varoşlarını ilçe yaparak genelde bir Türkiye coğrafyasına yaygın ve çeşitli kriterleri öngörmeden, sadece ve sadece belli yerlerde
tercihlerini kullanmıştır. Bu açıdan ifade… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Uzunırmak. Gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır. Sözlü soru önergesinin geri
alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum: VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Önergeler 1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/371)
esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/28) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Gündemin sözlü sorular
kısmının 79’uncu sırasında yer alan (6/371) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. Alim Işık Kütahya BAŞKAN – Sözlü soru önergesi
geri verilmiştir. Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum. B) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 28
milletvekilinin, ÇUKOBİRLİK’in sorunlarının araştırılarak güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/125) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu
bölgesinde 14 ilimizde 65 bin üretici ortağa sahip Çukurova Tarım Satış
Kooperatifleri Birliği’nin (ÇUKOBiRLiK) bölge ve ülke
ekonomisinde önemli rol oynadığı bir gerçektir. Gerek tekstil, gerek bitkisel
yağ sektörüne hammadde sağlayan Çukobirlik,
kuruluşundan bu yana yarattığı katma değer ile tarımsal sanayinin lokomotif
kuruluşu olmuştur. Üretimde verim, verimlilik ve kalitenin
gerçekleştirilebilmesi ve ulusal bir tarım politikası oluşturulmasında Çukobirlik ve benzeri üretici birliklerinin önemi
tartışılmaz konumdadır. Bu nedenle, tarımsal üretim
ve pazarlamasında stratejik rol oynayan Çukobirliğin
geliştirilmesi ve desteklenmesi ile ilgili sorunların ve alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.12.02.2008 1) Hulusi
Güvel (Adana) 2) Gürol
Ergin (Muğla) 3) Tekin
Bingöl (Ankara) 4) Ahmet
Ersin (İzmir) 5) Mehmet
Ali Özpolat (İstanbul) 6) Sacid Yıldız (İstanbul) 7) Şevket
Köse (Adıyaman) 8) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) 9) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar) 10) Atila Emek (Antalya) 11) Çetin
Soysal (İstanbul) 12) Faik Öztrak (Tekirdağ) 13) Orhan
Ziya Diren (Tokat) 14) Tacidar Seyhan (Adana) 15) Ali
Rıza Öztürk (Mersin) 16) Enis
Tütüncü (Tekirdağ) 17) Vahap Seçer (Mersin) 18)
Turgut Dibek (Kırklareli) 19)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın) 20)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur) 21)
Hüseyin Ünsal (Amasya) 22) Fevzi
Topuz (Muğla) 23) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak) 24) Rahmi
Güner (Ordu) 25) Rasim
Çakır (Edirne) 26) Osman
Kaptan (Antalya) 27) İsa
Gök (Mersin) 28) Ali
Rıza Ertemür (Denizli) 29) Mevlüt Coşkuner (Isparta) Gerekçe: Çukurova
bölgesinde pamuk üreticilerinin ürünlerini değerlendirmek ve üreticiye destek
sağlamak amacı ile 1940 yılında 2834 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri
Yasası'na göre kurulan, 1985 yılında yürürlüğe giren 3186 sayılı yasaya göre
yeniden yapılandırılan ve 2000 yılında yürürlüğe giren 4572 sayılı yasayla
özerk yapıya kavuşturulan Çukobirlik, günümüzde 14
ili kapsayan bir alanda 35 Kooperatifi ile yaklaşık 65 bin üretici ortağına
hizmet vermektedir. Kuruluşundan bu yana bölge
tarımı ve ekonomisindeki rolü çok önemli olan Çukobirliğin
7 adet işletmede iştiraki bulunmakta ve birliğin ortakları yaklaşık 60.000 ile Hâlihazırda 10 adet pamuk
işleme tesisi, bir adet yıllık 120 bin ton işleme kapasiteli yağ işleme
fabrikası ve bir adet 44 bin ton üretim kapasitesine sahip biyodizel
tesisi ile hizmet veren Çukobirliğin Merkez Entegre
Tesisi içerisinde yer alan ve dünyanın üçüncü büyük entegre
tekstil tesisi olan iplik, dokuma ve boya-basma fabrikaları, zarar ettiği
gerekçesi ile 4572 Sayılı yasa çerçevesinde 2003 yılında kapatılmıştır. 4572 sayılı Tarım Satış
Kooperatifleri Birliği Yasası çerçevesinde amaçlanan özerklik uygulamada
gerçekleşememiştir. Yasa ile kurulan Yeniden Yapılandırma Kurulu aracılığı ile
birliklere ürün alımından yeni yatırımların yapılmasına, kredi kullanımından
istihdam politikasına kadar her aşamada müdahale edilmektedir. Eski borçların
tahkim edilmesi bu süreçte birlikler üzerinde etkin biçimde kullanılmıştır. Bölgede önemli bir toplumsal
işlev üstlenen birlik, kendi dışındaki nedenlerle uzun yıllar zarar etmiş ve
yolsuzluklara konu olmuştur. Kuruluşundan bu yana siyasi iktidarların kadroları
şişirmesi ile borç batağına sürüklenen Çukobirlik
2000 yılından sonra küçülmek zorunda bırakılmış ve tekstil sektöründe önemli
katma değer yaratan fabrika ve ekipmanları ile
arazilerini yok pahasına elden çıkarmak zorunda kalmıştır. Gelişmiş ekonomiler olarak
adlandırabileceğimiz ülkelerde, tarımsal sanayi alanında kooperatifçiliğin ve
kooperatif birliklerinin yaygın olduğu gözlenmektedir. Oysa ülkemizde Dünya
Bankasının baskıları sonucu kooperatif birliklerinin işlevleri üreticiyle
tüccar arasında köprü görevi yapacak biçimde daraltılmıştır. Birlikleri
işlevsizleştirmeye yönelik bir tasarım olan yapı ile tarım kesimi için yaşamsal
önemdeki sanayi tarım entegrasyonu ortadan
kaldırılmıştır. Üreticinin ürününü en iyi
şekilde alıp değerlendirmek ve üreticinin ihtiyacı olan zirai ilaç, tohum,
gübre, akaryakıt ve kredi gibi girdileri sağlama görevi bulunan ÇUKOBİRLİK ve
benzeri üretici birliklerinin güçlendirilmesi ülke ekonomisi açısından büyük
önem taşımaktadır. Gelişmiş ülkelerde en yaygın üretim ve pazarlama biçimi
kooperatifler ve kooperatif birlikleridir. Serbest piyasa ekonomileri uygulayan
ülkelerde, devlet, kooperatifler yoluyla üreticileri desteklemektedir. Ülkemizde pamuk gibi
stratejik önemi olan ürünlerin üretim ve pazarlanmasında büyük rol oynayan
ÇUKOBİRLİK ve benzeri tarım satış kooperatifleri ile üretici örgütlerinin,
özerk yapıları içinde üreticiden yana rollerini sürdürmesinin sağlanması ve tüm
dünyada olduğu gibi devletçe desteklenmesi gerekmektedir. Ülkemizde doğru ve
sürdürülebilir bir ulusal tarım politikası oluşturulabilmesi için gerçek
anlamda özerk ve dünya piyasasında söz sahibi olabilecek üretici birliklerine
ihtiyaç duyulmaktadır. Yukarıda belirtilen
gerekçelerle, ülke tarımında ve bölge ekonomisinde önemli bir aktör olan
ÇUKOBİRLİK’in güçlendirilmesi ve üreticilerimizin desteklenmesi ile ilgili
sorunların ve alınacak tedbirlerin yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir
Meclis Araştırması açılmasının yerinde olacağı kanısını taşımaktayız. 2.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay,
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol’un, nüfus kayıt
sistemleri ile seçmen kütükleri verileri arasındaki farklılıkların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/126) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Adrese
Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi, MERNİS ve seçmen kütüklerinde nüfus sayısına
ilişkin farklı rakamların ortaya çıkmasının nedenlerinin saptanması, nüfus
sayımında yaşanan gecikme ve eksikliklerin 2007 Milletvekili Genel Seçimleri
sonuçları üzerindeki etkilerinin tespit edilmesi ile söz konusu kayıtlardaki
tutarsızlıkların ve yanlışlıkların giderilmesine yönelik alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, TBMM İç Tüzüğü’nün 104 ve
105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
Gerekçe: 22 Temmuz 2007 Milletvekili
Genel Seçimleri öncesinde seçmen kütüklerinin MERNİS kayıtlarıyla örtüşmediğine
ilişkin iddialar kamuoyuna yansımıştı. Bu süreçte, nüfus artışına karşın, 28
Mart 2004 Genel Mahalli İdareler Seçimlerinde 43.552.931 olan seçmen sayısının
2007 Milletvekili Genel Seçimlerinde 42.799.303'e inmesi de kamuoyunda
yeterince sorgulanmamış ve konu mükerrer kayıtlarla açıklanmaya çalışılmıştı. Yüksek Seçim Kurulunun seçim
öncesi yaptığı çalışmalarda sisteme aktarılan 31 milyon seçmenin yüzde
yedisinin Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numarası bulunmadığı ortaya çıkmıştı. Bu
konuda Yüksek Seçim Kurulu Başkanı son olarak 31/1/2008
tarihinde TBMM'de yaptığı açıklamada, seçmen kütüklerine kayıtlı 1 milyon 400
bin yurttaşın hâlâ T.C. Kimlik Numarası bulunmadığını ifade etmiştir. 21/1/2008
tarihinde Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre Türkiye'nin
nüfusunun 70.586.256 olduğunun açıklanması bu tartışmalara yeni bir boyut
kazandırmıştır. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt
Sistemi sonuçlarına göre, 18 ve üzeri yaş grubunda yaklaşık olarak 48 milyon
yurttaşımız olduğu ortaya çıkmaktadır. Buna göre 2007 Milletvekili Genel
Seçimlerinde seçmen kütüğüne kayıtlı yaklaşık 42,5 milyon seçmen olduğu
düşünüldüğünde 5,5 milyonu aşkın yurttaşımızın seçmen kütüklerine yazılı
olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu rakamların yanı sıra Türkiye İstatistik
Kurumu Başkanının "Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sisteminde kayıt altına
alınan, ancak seçmen kütüğünde bulunmayan oy kullanma yaşında 7 milyon 385 bin
kişi var" şeklindeki açıklaması, seçmen kütükleri ile TÜİK rakamları
arasındaki farkın daha da yüksek olduğunu göstermektedir. Seçmen kütüklerinde ortaya
çıkan ulusal iradeyi zedeleyecek boyuta ulaşan bu farklılıklarının yanı sıra,
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarının da yanlışlıklar içerdiği
kamuoyuna yansımıştır. Bu konuda İstanbul Muhtarlar Derneği, İstanbul'un 32
ilçesinde 593 bin kişinin sayım dışı kaldığını açıklaması bu yöndeki kuşkuları
artırmaktadır. Özetle; Seçmen kütüklerinde olup, MERNİS'te T.C. Kimlik Numarası olmayan 1.400.000
yurttaşımızın olması, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt
Sistemine dahil edilmemiş çok sayıda yurttaşımızın
olduğuna ilişkin iddialar, Adrese Dayalı Nüfus
Sisteminde olduğu halde, seçmen kütüklerinde yer almayan 7 milyon 385 bin
yurttaşımızın olduğuna ilişkin resmî görevlilerin yaptığı açıklamalar, Türkiye nüfusuna ilişkin
bilgilerin tutulduğu üç ayrı sistemin bilgilerinin birbiri ile çeliştiğini
ortaya koymaktadır. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt
Sistemi sonuçlarının 22 Temmuz 2007 seçimlerinden önce açıklanmaması, seçmen
kütüklerinin sağlıklı oluşumunu engellediği gibi, illerin çıkaracağı
milletvekili sayılarının eski nüfus sayısına göre belirlenmesi nedeniyle ortaya
çıkardığı sonuçlar açısından da ulusal iradenin zedelenmesine neden olmuştur. Bunlarla birlikte Adrese
Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi millî hesaplardan sosyal güvenliğe, eğitimden
sağlığa kadar birçok alanda kullanılacak olan hayati bir sistemdir. Bu açıdan
sistemde ortaya çıkan eksiklikler ve hataların ileriye dönük olarak da ülkeye
olumsuz etkileri olacağına kuşku yoktur. Ayrıca, 2009 yılında
yapılacak olan mahallî idareler seçimi düşünüldüğünde seçmen kütüklerindeki
yanlışlıkların giderilmemesi demokratik yaşamın bir kez daha zedelenmesini
beraberinde getirecektir. Yukarıda belirtilen
gerekçelerle, MERNİS, Adrese Dayalı Nüfus Sistemi ve seçmen kütüklerindeki
farklılıkların nedenlerinin ortaya konulması ve sağlıklı hale getirilmesi
konusunun ivedilikle yüce Meclisimizce ele alınması büyük önem taşımaktadır. 3.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 29 milletvekilinin, kredi
kartı ve bireysel kredi borçlularının sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/127) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Ülkemizde bireysel kredi ve
kredi kartlarını ödeyemeyenlerin sayısı 687.016 kişiye ulaşmıştır. 26 Şubat
2005’te çıkarılan kredi kartı borçlarında yeniden yapılandırma ve taksitle
ödeme kolaylığı getiren 5464 sayılı yasaya rağmen sorunlar hala çözülmemiş,
yasanın çıktığı günden bugüne kadar sorunlu tüketici kredileri %993,0, sorunlu
kredi kartı ödemelerinde ise %151,8 oranında artış olmuştur. Yeni çözümler
bulunmadığı takdirde daha da artacağı görülmektedir. İnsanlarımızın alım gücü
düştükçe borçlanma gereği artmakta ve buna bağlı olarak da bu sorunlar giderek
çoğalmakta, meydana gelen ekonomik, sosyal, yasal, idari, psikolojik, etik
sorunlar intiharlara, cinayetlere, cinnet geçirmelere ve yasa dışı organ
satışlarına neden olmaktadır. Bu sorunların araştırılarak,
gerekli yasal ve yönetsel önlemlerin alınmasını sağlamak için; Anayasamızın 98,
TBMM İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu
kurularak, konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz. 14/02/2008 1) Osman Kaptan (Antalya)
2) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) 3) Muharrem İnce (Yalova) 4) Ahmet Ersin (İzmir) 5) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 6) Gürol Ergin (Muğla) 7) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 8) Tayfur Süner (Antalya) 9) Şevket Köse (Adıyaman) 10) Vahap Seçer (Mersin) 11) Ali
Rıza Öztürk (Mersin) 12)
Gökhan Durgun (Hatay) 13) Esfender Korkmaz (İstanbul) 14) Çetin
Soysal (İstanbul) 15) Tekin
Bingöl (Ankara) 16)
Hulusi Güvel (Adana) 17) Hüsnü
Çöllü (Antalya) 18) Yaşar
Ağyüz (Gaziantep) 19) Eşref
Karaibrahim (Giresun) 20) Fevzi
Topuz (Muğla) 21)
Atilla Kart (Konya) 22) Sacid Yıldız (İstanbul) 23)
Hüseyin Ünsal (Amasya) 24)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın) 25) İsa
Gök (Mersin) 26)
Bilgin Paçarız (Edirne) 27) Metin
Arifağaoğlu (Artvin) 28) Fatma
Nur Serter (İstanbul) 29) Rahmi
Güner (Ordu)
30) Faik Öztrak (Tekirdağ) Gerekçe: Harcama alışkanlıklarındaki
değişimler, halkın alım gücünün azalmasına paralel borçlanma gereğinin artması,
kredi ve kredi kartı veren kuruluşlar arasındaki rekabet ve benzeri gelişmelere
bağlı olarak ülkemizde banka kredileri ve kredi kartları kullanımı yaygınlaşmaktadır.
TCMB verilerine göre, 2007
yılı sonunda ülkemizde 37 milyon 335 bin kredi kartı kullanılmaktadır. Kredi kartı borçlarında
yeniden yapılandırma ve taksitle ödeme kolaylığı getiren 5464 sayılı Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanunu 26 Şubat 2005 de çıkmıştır. Ancak o tarihten
bugüne kadar sorun çözülmemiş daha da artmıştır. 25 Şubat 2005 ten Ocak 2008'e
kadar, sorunlu tüketici kredileri %993,0; sorunlu kredi kartı ödemeleri ise
%151,8 oranında artış göstermiştir. Diğer ülkelerde kredi kartlarına uygulanan
bileşik faiz %9-17 aralığında olmasına karşın,
ülkemizde yıllık bileşik faiz %90 düzeyindedir. Bu oran yıllık enflasyonun 10
katını bulmaktadır. Ayrıca; bankalar,
alınamayacağına dair mahkeme kararları olmasına karşın kredi kartlarından 5 ile
30 YTL arasında kart parası almakta ve imzalattıkları sözleşmeye dayanarak,
tüketicilerden hesap işletim ücreti, kart ücreti, limit aşım ücreti, nakit
çekme komisyonu, kredi kartı üyelik aidatı gibi adlar altında para
almaktadırlar. Kredi kartı ve bireysel kredi
kullananların sayısında ve harcama miktarında meydana gelen artışlar birçok
yeni sorunları da beraberinde getirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası
verilerine göre 2 Şubat 2008 itibarıyla ferdî kredi borcunu ödeyememiş kişi
sayısı 101.956, kredi kartları borcunu ödeyememiş kişi sayısı ise 585.060
kişidir. Bunların toplamı 687.016 kişidir. Banka kredileri ile ilgili
sorunlar her geçen gün artarak daha çok insanımızın sorunu hâline gelmektedir. Borcunu ödeyemeyen insanlarımız, borcunu ödemek için, önce varsa
malını mülkünü satmakta, sonra hısımından-akrabasından-tefeciden borç almakta,
borcunu öz kaynakları ile ödeyemediyse borcu giderek artmakta ödenemez hâle
gelmekte, ruh sağlığı bozulup, intihar etmekte, kendi çocuklarını, annesini,
babasını öldürmek, böbreğini satışa çıkarmak gibi durumlar ortaya çıkmakta,
sorun giderek sosyal yara hâlini almaktadır. Yukarıda kısaca arz ettiğimiz
nedenlerle komisyon kurulması gereklidir. BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım: VII.- ÖNERİLER A) Siyasi Parti Grubu Önerileri 1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile
Genel Kurulun 19/2/2008 Salı günkü birleşiminde sözlü
sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesine, 20/2/2008 ve 27/2/2008 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine, 26/2/2008 Salı günkü
birleşiminde bir saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının
görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin AK Parti
Grubu önerisi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Danışma Kurulunun 19.02.2008
Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim. Nihat
Ergün Kocaeli Grup
Başkan Vekili Öneri : Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
Kısmının 60 ıncı sırasında yer alan 109 sıra sayılı
Kanun Tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 110 sıra sayılı Kanun Tasarısının
48 saat geçmeden bu kısmın 8 inci sırasına ve 43 üncü sırasında yer alan 84
sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 9 uncu sıralarına alınması ve diğer
Kanun Tasarı ve Tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, Genel
Kurulun; 19.2.2008 Salı günkü (bugün) birleşiminde Sözlü Sorular ve Diğer Denetim
Konularının görüşülmeyerek Kanun Tasarı ve Tekliflerinin görüşülmesi, 20.2.2008
ve 27.2.2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi,
26.2.2008 Salı günkü birleşimde 1 saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim
konularının görüşülmeyerek Kanun Tasarı ve Tekliflerinin görüşülmesi, Genel Kurulun çalışma
sürelerinin; 19.2.2008 Salı günkü (bugün) birleşiminde 109 Sıra Sayılı Bazı
Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısının
görüşmelerinin bitimine kadar, 20, 21, 27 ve 28 Şubat 2008 günkü
birleşimlerinde 14:00-20.00 saatleri arasında olması,
26.2.2008 Salı günkü birleşiminde ise çalışmalarını saat 23.00’e kadar
sürdürmesi, Önerilmiştir. BAŞKAN – Öneri hakkında
konuşmak üzere söz talebi vardır. Aleyhinde söz talebi, İzmir Milletvekili
Sayın Oktay Vural. Buyurun Sayın Vural. (MHP
sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, benim de söz talebim vardı. BAŞKAN – Sayın Genç,
biliyorsunuz, geliş sırasına göre alıyoruz. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkanım teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün AKP Grubu tarafından Danışma Kuruluna çağrıldık saat
14.30’da ve bu 14.30’daki toplantıda Meclis çalışma saatleri ve gündemi
hakkında bir oy birliği temin etmemiz mümkün olmadı. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu konuda, Danışma Kurulunda ifade ettiğimiz görüşleri sizlerle paylaşmak
üzere söz aldım. Bu vesileyle, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak Kosova’nın bağımsızlığa kavuşmasının hayırlı
olmasını, oradaki soydaşlarımızın hak ve hukukunu koruyacak bir devlet
nizamının tesisi konusundaki özel gayretlerini takip edeceğimizi ifade etmek
istiyorum. Bu vesileyle de Cizre’de, birliğimizin,
bütünlüğümüzün, cumhuriyetimizin, millî ve manevi değerlerimizin ve beraber ve
birlikte yaşama ülkümüzün sembolü olan bayrağımıza uzanan ellerin hangi akıbete
uğradığı konusunda tarihin sayfalarını hatırlatmak istiyoruz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, özellikle Hükûmetin de bu konuda
yapılan, bayrağımıza karşı yapılan bu müessif hareket karşısında da
devletimizin gücünü ve iradesini ortaya koymasını beklediğimizi de belirtmek
istiyorum. Evet, gündemle ilgili,
geldiği zaman, değerli arkadaşlarım, İç Tüzük’ümüze göre toplantı günleri salı,
çarşamba, perşembe günleri 15.00-19.00 ve salı günleri de denetime ayrılmış
durumdadır, ama, maalesef, bugüne kadar, gerçekten
büyük bir özen gösterdiğimiz bu Meclisin verimli çalışması, denetim günlerinin
âdeta yok edilmesine yol açmaktadır. Ne zaman gelirsek, temel bir öneri, salı
günleri denetim konularının görüşülmemesi ve sözlü soruların da
görüşülmemesiyle ilgilidir. Bakın, 22 Temmuzdan sonra,
yemin ettikten sonra, salı günü denetimden çıkarılan ve sunuştan başka bir
şeyin görüşülmemesiyle ilgili Danışma Kurulu önerilerini dikkate aldığımız
zaman, 29 Ağustos, 31 Ağustos, 7/10, 9/10, 16/24 Ekim, 6/11, 13/11, 20/11/2007…
2007 tarihindekiler. Dolayısıyla, bugün, açıkçası
bu grup önerisi, İç Tüzük gereğince denetime ayrılması gereken bir günü,
doğrudan doğruya yasama faaliyetleri için tahsise yönelik, âdeta eylemli bir İç
Tüzük ihlali hâline dönüşmüştür. Denetimi yapalım. Değerli arkadaşlarım, ben,
AKP Grubunun özellikle kendi iç yapısı açısından, Hükûmetle yaptığı görüşmeler neticesinde Meclis Genel
Kurulunun görüşmelerini düzenlemesini, elbette bir muhalefet partisi olarak çok
eleştirecek hâlimiz yok. Ama, denetim gününü dışlayan
ve… Üstelik bu Danışma Kurulu önerisinde gelecek hafta da denetim yok. Niye
yok? Yani, niye yok? Bir gerekçesi var mı? Denetimi niye görüşmüyoruz?
“Gündemdeki diğer konuları görüşeceğiz.” Acil bir durum var mı? Yok. Oysa, size dağıtılan gündemde diyor ki: Salı günleri
Anayasa’ya bağlı olarak, süreye bağlı olarak zorunlu olmayan durumların dışında
denetim yapılır. Bu öneride salı gününün neden denetime ayrılmaması, neden aciliyet olduğu konusunda doğrusu bir açıklama da yoktur. O
bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak özellikle salı günlerinde denetim
konusundan ısrarlı bir şekilde kaçınılmasını ve bunun da bir alışkanlık hâline
gelmesini arzu etmediğimizi belirttim. Milletvekillerimizin sözlü soruları
olacaktır. Denetimle ilgili araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin -AKP’nin
tercihi olmayabilir, ama- araştırma önergelerimiz görüşülsün, ön görüşmeleri
yapalım. Ön görüşmeler neticesinde milletvekillerimiz karar verirse komisyon
kurulur. Ama, sürekli olarak bu denetimden kaçınmayı,
çoğunluğun Meclis gündemini özellikle muhalefeti yok sayarcasına oluşturmasını
açıkçası çok doğru bulmadığımızı belirtmek istiyorum. Bakın, bu kanun tasarısı 7
Şubatta geldi Başbakanlıktan. 13 Şubatta komisyon toplandı. 13 Şubat
tarihlidir. Daha sonra, 14’ünde görüşülecek, perşembe günü görüşülecek dendi.
Daha sonra yine AKP Grubunun dağıttığı şeyde, bu sefer “Salı günü görüşeceğiz.”
diye söylendi. Değerli arkadaşlarım, bu
Danışma Kurulunu niye yapıyoruz? Partiler bir araya gelsin, gündemi belirlesin
diye. Ama, değerli arkadaşlarım, ayın 13’ünde AKP
Grubu diyor ki: “Salı günü bunu görüşeceğiz.” O zaman, “Salı günü bunu
görüşeceğiz.” diye özellikle dağıtıyorsanız ve burada bunu görüşmek için
geliyorsanız, neden Danışma Kurulu toplantısı yapıyoruz ki? Bize danışmaya
gerek yok ki. Yani, biz de müsaade ederseniz, AKP’nin kendi içerisinde yaptığı,
ben şu gün bunu görüşeceğim dedikten sonra, biz tasdik makamı değiliz ki, onay
makamı değiliz. O zaman 13’ünde, gelin, bu kararı vermeden önce karar verelim.
Grup önerinizi hazırlayın o zaman. Burada dağıttığınız kâğıtlarla, işte “Salı
günü bu konuyu görüşeceğiz.” Nereden karar verdiniz? Kendiniz karar vermişsiniz.
Ee, kendiniz karar vermişseniz, Danışma Kurulunu
usulen çağırmanın doğrusu bir uzlaşma anlayışıyla bağdaşmadığını da paylaşmak
istiyorum. Bu, doğru bir şey değil. Eğer bu konuda aciliyet
varsa gerçekten, bunu dağıtmadan önce, sayın milletvekillerimize “Salı günü
görüşeceğiz.” demeden önce gruplar arasında bir değerlendirme yapılır. O zaman
biz deriz ki “doğrudur, daha önce bize bildirmişlerdi, ama biz, bu konuda
eğilim göstermedik; bu bakımdan, bununla ilgili öneriyi kendi gruplarına
iletmelerini doğru gördüğümüzü” ifade ederdik. Ama burada Danışma Kurulu ve
gruplarımızın bu konuda bir onay yerine sokulması Danışma Kurulu toplantısının
açıkçası anlamını da gölgelendirmektedir. Bu bakımdan, biz, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, sürekli bir şekilde denetimden kaçmayı ve salı
günlerini denetimden çıkartmayı öngören bu Danışma Kurulu kararlarının
açıkçası, âdeta eylemli bir İç Tüzük değişikliği hâline dönüştürmesi karşısında
bu grup önerisinin yanında olmadığımızı ifade ettik. Elbette, bu Meclisin
Türkiye’nin ihtiyacı olan ve acil olan hem yasamayı hem de denetim konularını
görüşmesi gerekmektedir. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman
olumlu bir tavrı elbette göstereceğiz. Ama değerli arkadaşlarım, bu olumlu
tavrı gösterirken de “Gelecek hafta salı günü de denetimi görüşmeyelim.”
diyerek, açıkçası önceden böyle bir gündemin belirlenmesini ve denetimin yok
edilmesini biraz da Hükûmetin denetimden kaçınma
alışkanlığı olarak görüyoruz. Çünkü, netice itibarıyla
değerli arkadaşlarım, aslında bu denetimi Türkiye Büyük Millet Meclisi yapıyor.
Sadece muhalefet yapmıyor. Yasamanın bir denetim görevi vardır. Ama yasamanın,
özellikle bu denetim görevini yapması gereken yasamanın, yürütmenin denetimini
sürekli olarak ötelemesi, yasamanın iradesini yürütmeye teslim etmesi demektir.
Bu, son derece yanlıştır değerli arkadaşlarım. Çok acil durumlarda, gündemin
çok yoğun olduğu noktalarda bu denetimle ilgili gündemi sarfınazar edebiliriz,
ama değerli arkadaşlarım, AKP Grubunun, yani, AKP’nin hükûmet
olması demek, AKP Grubunun Hükûmetin denetlenmesi
konusundaki İç Tüzük ve Anayasa gereğince ortaya konan yolları göz ardı
etmesini gerektirmez. Bu bakımdan, bundan sonraki önerilerde bu hususlara
dikkat edilmesini ve özellikle denetimle ilgili, milletvekillerimizin sözlü
sorularını ve araştırma önergelerinin ön görüşmelerinin yapılabileceği denetim
günlerinin, yasamaya, acil olmayan durumlar dışında tahsis edilmemesi
gerektiğini düşünüyoruz. Biz bu düşüncelerle aslında AKP Grubunun bu grup
önerisine karşı çıktık. Bugün, biliyorsunuz, bazı
kamu alacaklarının tahsiliyle ilgili, uzlaşma yoluyla tahsili konusundaki
tasarı görüşülecek. Daha sonra da yine, bununla birlikte, yurt dışındaki Türk
vatandaşlarının oy kullanmasını mümkün hâle getirebilecek tasarının kırk sekiz
saat geçmeden gündeme alınması söz konusu. Diğerleri zaten, gündem gereği,
normal yasama çerçevesinde görüşeceğimiz hususlardır. Burada sadece, AKP’nin,
bu uzlaşma yoluyla tahsili konusundaki bir tasarıya öncelik vermesi söz
konusudur, ama getirilen gündem iki haftalık bir gündemdir, bunu aşmaktadır. Bu bakımdan, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu görüşlerimizi Danışma Kurulunda da ifade ettik.
Bundan sonraki Danışma Kurullarında da yine, aynı uzlaşmacı anlayışla, ama
temel prensipleri zedelemeden, sizlerle birlikte, oy birliğiyle grup önerilerini getirmek
dileğiyle, hepinize sevgilerimi, saygılarımı arz ediyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Vural. Öneri hakkında ikinci söz
talebi, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’e aittir. Öneri hakkında, aleyhte söz
talebini yerine getiriyor Sayın Genç. Buyurun Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çok yoğun bir kar yağışına
şahit olduk. Çok ağır şartlarda Türkiye'nin her tarafında insanlar
yaşamaktadır. Özellikle Hükûmeti ikaz ediyorum,
birçok köy yolu… Yani bu, Hükûmetten kaynaklanan bir
suç değil, onu da evvela… Kusur da bulmuyorum. Ama mümkünse devletin
kaynaklarını seferber ederek… Hele birçok yerlerde “akaryakıt yoktur”
sıkıntısı, şikâyetleri de bize geliyor. Lütfen, bu köy yollarının, il
yollarının, ilçe yollarının açılması konusunda gerekli gayret gösterilsin.
Gerekirse olağanüstü bir hâlin gereği olarak buralara, bazı yerlere, özellikle
çok yüksek olan Hakkâri, Tunceli, Bitlis gibi illerimize akaryakıt ödenekleri
aktarılırsa iyi olur. Çünkü insanlar bazen bize telefon ediyorlar, işte
“Cenazemizi kaldıramıyoruz, hastamıza ulaşamıyoruz...” Bunlar önemli şeyler. Bu arada, tabii, bu ağır kış
şartları nedeniyle bazı köylü vatandaşlarımızın, tarımda çalışan insanlarımızın
almaları gerekli olan doğrudan tarıma yardım paralarını da almadıkları -mesela
yonca, fiğ gibi yardımları da- konusunda bize şikâyetler geliyor. Biz milletin
kürsüsünde, bunları millete, bu hizmetlerin yapılması için ilgililere söylemeyi
bir borç biliyoruz. Değerli milletvekilleri,
tabii, biraz önceki konuşmacı arkadaşımız, bu AKP Hükûmetinin
denetimden kaçtığını… Yani bir insanın alnı açıksa denetimden kaçmaz sayın
milletvekilleri. Alnı açık olmayan insanlar denetimden kaçar. Şimdi, biz
burada… Getiriyorsunuz… Niye denetimden kaçıyorsunuz? Bu Parlamentonun
yerleşmiş bir geleneği var. İşte, haftanın salı, çarşamba, perşembe günü
çalışır, bir günü denetimdir, onu kaldırdınız. Onun dışında, öyle bir vergi
yasasını getirmişsiniz ki, âdeta ciğeri kedinin ağzına vermişsiniz, devleti
kapkaççıya teslim etmişsiniz. Bakın, nasıl, anlatacağım size. Şimdi, değerli
milletvekilleri, daha ne getiriliyor bu kanunla kimse bilmiyor, çünkü
yayınlanmadı. Neyin affını getiriyorsunuz? Bundan önce, vergi aflarında
affedilecek vergi ve cezanın miktarını kanunda belirliyorduk. Yani vergi
affının getirilmesinde belirlenmesi gereken haddin, mesela verginin yüzde
50’sini mi affedeceksiniz, yüzde 5’ini mi affedeceksiniz, yüzde 90’ını mı
affedeceksiniz bu kanunda yazılı olması lazım; yok. Kime yetkiyi
bırakıyorsunuz? Maliye Bakanlığındaki uzlaşma komisyonlarına bırakıyorsunuz.
Böyle bir şey olur mu sayın milletvekilleri? Zaten o uzlaşma konuları zamanında
uzlaşmaya geliyor ve orada uzlaşılıyor. Şimdi, bunu niye, yani böyle yetki… Mesela ben size söyleyeyim
olacakları: Bir vatandaşın 100 trilyon vergi borcu var. Ee,
şimdi dava, vergi mahkemesinde karara bağlanmış, Danıştayda
-daha çok teferruatları var- gidecek vergi uzlaşma komisyonuna. Sizin bir
alışkanlığınız var, denilecek ki: “Yahu hele getir arkadaş, şu 100 trilyon lira
vergi tasdik edilmiş, ama bunun 10 trilyon lirasını getir şu cemaate ver. Nasıl
olsa önümüzde mahallî seçimler, belediye seçimleri var, biz biraz vatandaşa
kömür, nohut, fasulye gibi şeyler verelim. Ondan sonra, e 100 trilyonun haydi
10 trilyonunu oraya ver, e 500 milyon lira veya 5 milyarı da sana şey edelim,
bu işi…” Arkadaşlar, bakın, buna “ciğeri kediye teslim etmek” derler, buna
“devleti kapkaççının eline bırakmak” derler. Yahu, nasıl böyle bir şey olur ya?
Yani, merkez uzlaşma komisyonlarına gidecek adam, efendim katrilyonluk,
trilyonluk vergi cezalarını, vergi davalarını orada... Efendim, zaten ilk defa
vergi mahkemesinden geçmiş, hatta Danıştaydan geçmiş,
tashih safhasına gelmiş. Çünkü burada şeyi getiriyor, son, nihai karar diyor.
Nihai karar çıkmadı. Düşünün Danıştaydan geçmiş,
vergi cezası kesinleşmiş. Bu kanunla ne getiriyorsunuz? Danıştaya
gitmiş, ilk kararı çıkmış, ama sonra tashihte de ayrıca bir şey getiriyorsunuz:
Efendim, bunu, uzlaşma komisyonuna git… Arkadaşlar, bakın, siz insanları suistimal yapabilir bir duruma sokmayacaksınız. Ya, böyle
bir şey olur mu arkadaşlar ya? Yani, siz… Ben, tabii, bu kanun üzerinde
söz alma hakkım olmadığı için konuşuyorum. Bakın, ben çok iyi bir maliyeciyim
-kendimi de övmeyeyim- ben 1957’de maliye okuluna gittim. O zaman bütün vergi
kanunlarını ezbere biliyordum. On altı sene Danıştayda
hâkimlik-savcılık yaptım ve inanmanızı istiyorum, 66’larda, 70’lerde yazdığım
vergi kararları uzun zaman içtihat hâline geldi, yani vergi kanunları geçmediği
zaman. Şimdi, değerli arkadaşlar, o
kadar büyük suistimale müsait bir kanun
getiriyorsunuz ki bununla uzlaşma komisyonunda her türlü suistimal
yapılabilir, her türlü suistimal yapılabilir. Yani, bu iş para meselesi arkadaşlar. Yani
adam gitmiş, Danıştayda vergi cezaları tasdik
edilmiş, gel sen uzlaş diyorsunuz, uzlaşma komisyonuna. Uzlaşma komisyonuna da
hangi hadde uzlaşacağı konusunda bir had de getirmemişsiniz. Adam sıfıra da
indirebilir. Ben, işte 70’te yapılan bir uzlaşmadan bahsediyorum, Citibank’ın Merkez Uzlaşma Komisyonunda 3,5 milyar doları
bir anda silindi. Ee uzlaşma komisyonu dediğin bu,
bir yetkisi yok ki. Adam yüzde 100’ünü de silebilir. Ayrıca
da burada bir şey getirmek lazım. Böyle ulu orta, incelenmeden, kime ne
getirdiği belli olmayan bir kanunu buraya getirmek olmaz sayın milletvekilleri.
Gerçekten bu memlekete yazık ediyorsunuz, gerçekten memleketi batırıyorsunuz.
Böyle bir şey olur mu yahu? Şimdi zamanım olsa tabii, bunu tek tek, uzun uzadıya izah ederim. Şimdi bu ecri misil
meselesinde, getirmişsiniz diyorsunuz ki: Bir kamu hizmetine tahsis edilmemiş
hazine mülkiyetinde olan, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan
taşınmazlardan 31/12/2007 tarihinden önce işgalli
olanlara bunu verebilirsiniz. Yahu böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Ben şimdi
ne bileyim ki bu Hükûmetin bazı bakanları kendi
adamlarına, yahu, git, bu devletin bu güzel mülkünü işgal et, ondan sonra biz
arkasından böyle bir kanunu getireceğiz… NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
O çıkıyor tasarıdan. KAMER GENÇ (Devamla) – “Yok”
deme. Bak, deme, burada var arkadaşım. Hiç öyle… NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Onu çıkarıyoruz. KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse,
çık burada konuş kardeşim. Burada çık konuş. Ondan sonra da böyle,
kendilerine güzel çiftlikler, böyle güzel hazinenin arazilerini kendilerine
tezgâhını getiriyorlar ve ondan sonra gel, süratle kanunları buradan geçir.
İşte buna, devleti kapkaççının eline bırakan tasarruflar ve kanunlar derler. Onun için, değerli
milletvekilleri, AKP’nin neden bu kadar acele ettiğini anlıyorum ve AKP’nin bu
kürsülerde neden her şeyin konuşulmasına tahammül etmediğini anlıyorum. Arkadaşlar, bakın, o kadar
kötü bir kanun ki, yani bundan önce… Şimdi, “Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihte…” Şimdiye kadar “madde” denilmezdi ki “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihte…” Bu kadar aptalca bir yazılış olur mu yani ya? Maddenin yürürlüğe
girmesi ile kanunun yürürlüğe girmesi farklı şeyler midir? Böyle bir şey olmaz.
Yani bu kanun o kadar facia bir kanun ki, bu kanun, devletin katrilyonlarını,
trilyonlarını… Arkadaşlar, uzlaşma komisyonlarında, Maliye Bakanının tamamen
direktifiyle, istedikleri vergi ve cezaları yok edecekler. Bir kısmını da
yaklaşan mahallî seçimlerde -işte, hani, biz oyları nasıl aldık diyordunuz ya-
orada katrilyonlar seviyesinde de işte bağışlar mağışlar,
işte “bizim partinin elemanlarına da şunları bağışla, şu kömürü alalım, şu
buğdayı alalım, bu fasulyeyi alalım da dağıtalım”ın
yoluna harcanacak paralar da buradan karşılanacak. Böyle gözü açıklık yapmayın
arkadaşlar. Bakın, bu memleketin çok ciddi bir ekonomik sıkıntısı var. Bakın, işte şurada,
Özelleştirme İdaresinden 42 katrilyon liralık alacağınız var, niye tahsil etmiyorsunuz?
Soruyorum size: Siz, devletin malını, özelleştirme yoluyla, bu mülkleri hangi
partililerinize verdiniz, paraları tahsil etmiyorsunuz? Söyleyin, çıksın
buradan söylesinler efendim. Ankara Büyükşehir
Belediyesinin 3 katrilyon 900 trilyon lira borcu var, niye tahsil etmiyorsunuz?
Niye tahsil etmiyorsunuz arkadaşlar? Bugün, gidiyorsunuz, bir bakıyorsunuz eksi
7, eksi 8, eksi 9, 10 derecede, 12 derecede ağaçlar dikiliyor. Kaç ağaç
dikiliyor, nasıl dikiliyor, bu ağaçlar nasıl satın alınıyor, bunların parası
kimlere gidiyor? Devlet, bu kadar çiftlik ağası zihniyetiyle sorumsuzca
yönetilmez sayın milletvekilleri. Siz bakmayın, size birileri,
Türkiye’yi böyle tozpembe gösteriyorlar ama Türkiye’yi batırmışsınız,
inanmanızı istiyorum. Bakın, Vakıflar Kanunu’yla
getirdiğiniz ortada. Yani o sırada da söz alamıyoruz, söz alsak, aslında
bunları sizinle enine boyuna tartışırız. Sayın milletvekilleri, bakın,
eğer hakikaten hepimiz bu memleketin vatandaşıysak –ki vatandaşıyız- lütfen
dürüstlük zemininden ayrılmayalım. Yani üç beş tanesi hırsızlık yapacak diye,
icranın başında olan üç beş adam hırsız olacak diye biz niye vicdanlarımızı
satalım değerli milletvekilleri ya? Biz, buraya, bu memlekete hizmet etmek için
geldik. Biz buraya, bilmem, hırsızların hırsızlıklarını kolaylaştırmak için,
soyguncuların soygunculuklarını kolaylaştırmak için… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) – Biz
buraya soyguncuların soygunculuklarını kolaylaştırmak için parmak kaldırmaya
gelmedik. Bu parmağı kaldıranlar gelecek nesillere inanınız ki hesap
veremezler. O gelecek nesildeki çocuklar okuyacaklar buradaki tutanakları.
Yapılan keyfîlikleri görecekler ve utanç duyacaklar. Nasıl, bu memleketin hangi
soyguncular ve hangi bu memleketi kötü idare edenler kanalıyla bu duruma
geldiğini bilecekler. Bu vergi yasası, ben sizden
rica ediyorum, bu hâliyle çıkarsa, devletin burada yapacağı tahsilat
da yok, birçok suistimallere müsait bir şey. Buraya
bir şey koyun arkadaşlar. Yani, deyin ki hiç olmazsa, uzlaşma komisyonunda
verginin yüzde 50’sinden aşağı düşemezsin, cezanın yüzde 20’sinden aşağı
düşemezsin diye bir had koyun. Adam, getirecek, 100 trilyon liralık vergiyi 1
trilyona indirebilir, tamamını silebilir. Arkadaşlar, yani, kanun
vermiş, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu böyle bir yetki vermiş. Yani, geçen gün
yine 44 katrilyon liralık bir vergi uzlaşmasını 4 katrilyona indirdiniz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın
Başkan… BAŞKAN – Olmaz. KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın,
burası kürsü… BAŞKAN – Olabilir. KAMER GENÇ (Devamla) – Allah
kelamı değil ki. BAŞKAN - Benim kurallarım
böyle Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) – Fark
etmez yani… BAŞKAN - Herkese bir dakika
veriyorum, başkası yok. KAMER GENÇ (Devamla) –
Efendim, vermiyor musunuz? BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Yok. Pazarlığa açık değil. KAMER GENÇ (Devamla) – Ama, Sayın Başkan, bakın, bu kürsüde zaman zaman böyle şeyler konuşulduğu zaman biraz fazla zaman
verin yani. BAŞKAN - Olabilir. Teşekkür
ederim. Benim kuralım böyle Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) –
Teşekkür ederim. OKTAY VURAL (İzmir) – Biraz
da siz zamanı dikkatli kullanın ya. Hep Başkanı şey yapmayın… BAŞKAN – Öneri halkında lehte
söz talebi vardır. Kocaeli Milletvekili Sayın
Nihat Ergün. Buyurun Sayın Ergün. (AK
Parti sıralarından alkışlar) NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Grup
önerimizin lehinde söz almış bulunuyorum. Değerli konuşmacıları
dinledim. Gerçekten, bugüne kadarki yasama faaliyetlerimizin önemli bir
bölümünde Danışma Kurulumuzda uzlaşmayla yasama faaliyetlerimizi sürdürdük.
Eminim bundan sonra da birçok konuda yine uzlaşmayla yasama faaliyetlerini
sürdüreceğiz. Bu faaliyetler sürdürülürken, kuşkusuz, zaman zaman
öncelikler de değişebiliyor. Yani, muhalefetin de öncelikleri değişebildiği
gibi, iktidar partisinin grubunda da öncelikler değişebiliyor, bazı takdim
tehirler olabiliyor. Fakat, eleştiriler çerçevesinde
hadiseye bakarsak, yani, bizim, denetim konularından kaçmak, denetim konularını
gündeme getirmemek gibi bir yaklaşımımız olduğunu söylemek, biraz insafa
sığmayan bir yaklaşım olur. Çünkü, geçen hafta, iki
hafta boyunca burada yoğun bir şekilde aynı zamanda denetim konusu da yaptık.
Daha yeni araştırma komisyonları kurduk, şu anda dört beş tane araştırma
komisyonu faaliyet hâlinde. Denetim konularından bir tanesi de araştırma
komisyonu kurulmasıdır, araştırma önergeleri var arkadaşlarımızın ve sırası
geldikçe bu önergeler burada okunuyor ve araştırma komisyonları kuruluyor.
Mümkün olduğu kadar da, düşüncemiz, araştırma komisyonları kurmak ve
milletvekillerimizin bu komisyonlar marifetiyle denetim yapmalarına imkân
vermektir. Ancak, takdir edersiniz ki, bir taraftan da yasama faaliyetlerini
sürdüreceğiz. Yasaların doğrudan doğruya çıkmasından, yasalaşmasından iktidar
partisi grubu sorumludur, mesuldür. Eğer, biz, araştırma önergelerinin tamamını
burada okusak ve hepsine komisyon kurulmasına karar versek, bugün burada hiçbir
tane milletvekilimiz yasama faaliyeti içerisinde olmaz. Dolayısıyla, belirli
sayıda komisyonun faaliyetlerini sürdürmesi, onlar faaliyetlerini tamamladıkça
yeni komisyonlar kurulması elbette gündeme gelecektir. Dolayısıyla, yeni daha,
uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığıyla ilgili bir komisyonu kurduk, o komisyon
çalışmalarını sürdürecek. Zeytinyağı üreticilerinin sorunlarıyla ilgili
komisyon kurduk, küresel ısınmayla ilgili komisyon çalışmalarını sürdürüyor. Yani,
bunun gibi komisyonlarımız… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Türkçe… NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Türkçenin kullanımıyla ilgili komisyon çalışmalarını sürdürüyor, burada, çok
sayıda milletvekili arkadaşımız da görev yapmaktadır. Sözlü sorular: Sadece bu
dönemdeki sözlü soruları cevaplama oranı, geçen dönemle mukayese ettiğimizde,
22’nci Dönemle mukayese ettiğimizde, sayın bakanlarımızın sözlü sorulara
verdikleri cevaplar, gerçekten, geçen dönemden daha yüksek bir performansla
sözlü sorulara cevap veriliyor. Yine de sözlü sorularda birikme var. Eminim
önümüzdeki haftadan itibaren bu sözlü soruların cevaplandırılmasında da yine
bakanlarımız gereken ilgiyi göstereceklerdir. Denetim konularının çerçevesi
bellidir. Ya soru önergesi verilecek, veriliyor ve bu soru önergeleri
cevaplandırılıyor ya Meclis araştırması talep edilecek, talep ediliyor ve
mümkün olduğu kadar bu araştırma önergelerine araştırma komisyonu kurulması
şeklinde olumlu cevap veriyoruz. Yani denetim konuları devam ediyor. Bunun
dışında genel görüşme talebi olabiliyor. Şimdiye kadar bir genel görüşme talebi
olmadı. Gensoru verilebiliyor. Geçen dönem bazı konularda gensoru verildi,
burada görüşmeleri yapıldı. Ayrıca Meclis soruşturması açılması isteğinde
bulunulabiliyor. İşte, İç Tüzük… İç Tüzük’te, bunlardan, denetim konularından
hangisinden kaçılmış? Özellikle son dönemde, bu dönem itibarıyla soru
önergeleri ve Meclis araştırma komisyonlarına her zaman olumlu cevap verdik ve
bundan sonra da olumlu cevap vermeye devam edeceğiz. Ayrıca denetim konularını…
Sayın Genç çok iyi bir denetçi olarak aslında sık sık
kürsüye çıkarak Hükûmeti bazen hiç de ilgisi olmayan
konularda bile denetleme imkânına sahip olabiliyor; buradan kamuoyuna,
özellikle Tunceli’ye son derece kendisince veciz mesajlar verme imkânına sahip
olabiliyor. Eğer 550 milletvekilinin tek tek yasama
faaliyeti süresi boyunca konuşma sürelerini tayin etmeye çalışsak Sayın Genç
tek başına birçok milletvekilinin dönem boyunca konuşacağından daha fazlasını
şimdiye kadarki buradaki kürsülerde bir seferde kullandı. Herkese bölmeye
kalksak konuşma sürelerini çalışma süreleriyle uyumlu olarak, gerçekten denetim
faaliyetini en fazla yapan milletvekillerindensiniz. O açıdan baktığımızda da
bir sorun olduğunu şahsen zannetmiyorum. Bugün gündeme aldığımız, almak için
grup önerisi verdiğimiz konular da yine -Hükûmetimizle
de, kamuoyuyla da- öncelikli olarak görüşülmesinde yarar görülen konulardır.
Elbette muhalefet partilerimizin de bu konuda katkıları olabilirdi ama eminim
tasarılar görüşülürken katkılarını sunacaklardır. Bizim milletvekili
arkadaşlarımıza “Arkadaşlar, önümüzdeki hafta böyle bir kanun tasarısı
görüşmeyi düşünüyoruz, tasarlıyoruz, programınızı buna göre yapınız.” dememizde
bir mahzur yok. Dolayısıyla, biz, milletvekili arkadaşlarımızın hem yurt içi
hem yurt dışı komisyon çalışmalarında, başkaca toplantılarda bulunması
sebebiyle “Önümüzdeki haftanın programında bunlar düşünülüyor, bu konularda
kendi programlarınızı ayarlayın.” dememizden daha tabii bir şey yok. Bunun,
diğer siyasi parti gruplarıyla görüşmemize şahsen engel olacağını, olduğunu da
düşünmüyorum. Bu nedenle, milletvekillerimize söylediğimiz şey, diğer siyasi
parti gruplarını bir tasdik makamı hâline getirdiğimiz anlamına da
gelmemektedir diye görmek lazım. Değerli arkadaşlar, bu
getirmeyi önerdiğimiz kanun tasarısının içerisinde “Oranlar yok, miktarlar yok,
şu yok, bu yok…” diye eleştiriler oldu. İşte, niye yok? “Neyin affedileceğini
bilmiyoruz.” diyor. Çünkü getirilen kanun tasarısı özü itibarıyla bir af değil,
uzlaşmanın yeni şekillerini belirleyen bir tasarı. Bu konuyla ilgili, eminim,
gündeme alındığında, arkadaşlar görüşlerini söyleyeceklerdir. O açıdan, değerli arkadaşlar,
grup önerimiz hem iki haftalık gündemin oluşmasını ve çalışma saatlerinin
oluşmasını belirleyen bir öneridir hem de kamuoyundaki birtakım beklentileri Hükûmetin dikkate almasıyla oluşmuş bir sıralamayı içermektedir. Grup
önerimizin lehinde bu nedenle söz almış bulunuyorum. Önerimizin Genel Kuruldan
geçeceğini ve yüce heyetin olumlu oylarına mazhar olacağını düşünüyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ergün. Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. On dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.29 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.41 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Fatma
SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. Başkanlığın Genel Kurula
sunuşlarına devam edeceğiz. İç Tüzük’ün 37’nci maddesine
göre verilmiş iki adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım. İlk önergeyi okutuyorum: VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) A) Önergeler (Devam) 2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Karşılıksız Çek ve Protestolu
Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti
Merkez Bankası Kayıtlarının Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Teklifi’nin
(2/59) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/26) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 2/59 Esas nolu
“Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına
İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Kayıtlarının Dikkate Alınmaması
Hakkında Kanun” teklifim 45 gün içerisinde komisyonda görüşülmediği için TBMM
İç Tüzüğünün 37. maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul Gündemine alınmasını, Saygılarımla arz ederim.
28.11.2007 Dr.
Reşat Doğru Tokat C) Çeşitli İşler 1.- Genel Kurulu ziyaret eden Senegal Cumhurbaşkanı Abdoulaye
Wade’ye Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi BAŞKAN – Senegal
Cumhurbaşkanı Sayın Abdoulaye Wade
teşrif etmişlerdir; kendisine “hoş geldiniz” diyorum. (Alkışlar) A) Önergeler (Devam) 2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Karşılıksız Çek ve Protestolu
Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti
Merkez Bankası Kayıtlarının Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Teklifi’nin
(2/59) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/26) (Devam) BAŞKAN - Teklif sahibi Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğru, buyurun. Süreniz beş dakika. REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile
Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası
Kayıtlarının Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Teklifi’mizin
ilgili komisyonlarda görüşülmemesi üzerine İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Kanun teklifiyle Türkiye
Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından tutulan karşılıksız çek, protestolu
senetler, kredi ve kredi kartı borçları kayıtlarının silinmesi sağlanarak yeni
kredi temin edemeyen gerçek ve tüzel kişilerin kredi temin edebilmeleri öngörülmektedir. Değerli milletvekilleri,
teklif etmiş olduğum kanunun benzeri, daha önce de 2003 yılı sonunda 5033
sayılı Kanun olarak bu Meclis tarafından çıkarılmıştır. Bugün bu kanunun
ihtiyaçtan tekrar çıkarılması gerektiği kanaatindeyiz. Çünkü Merkez Bankası
verilerini incelediğimizde 2003 yılında kanun çıkarılmasını gerektiren
şartlardan daha ağır şartların mevcut olduğunu görüyoruz. 2007 yılı sonu
itibarıyla 2002 yılına göre makroekonomik göstergelerde sağlanan gelişmeler
reel sektöre tam anlamıyla yansımamış, hatta bazı olumsuzluklar da yaşanmıştır.
Tarafıma bu yönde yapılan yakınmalar nedeniyle bu teklifi hazırladık. Değerli milletvekilleri,
Maliye Bakanlığı verilerine göre, gayrisafi millî hasılanın
2007 yılında 2003 yılına göre tahminen 2 katı artarak 488.959 milyar dolar
olması beklenmektedir. Merkez Bankası verilerine
göre ödenmeyen kredi kartları ve tüketici kredileri sayısı incelendiğinde, 2003
yılında 30.297 adet iken, 2007 yılında 660.165 adettir. Artış 20 kat olmuştur. Protestolu senet sayısı ve
tutarı incelendiğinde, 2003 yılında 408 bin adet tutarı 908 milyon YTL iken,
2007 yılında 1 milyon 470 bin adet tutarı 5 milyar 732 milyon YTL’dir. Senet
sayısındaki artış 3,5 kat, tutardaki artış ise 5,8 kat olmuştur. Karşılıksız çek sayısı
incelendiğinde, 2003 yılında birikimli karşılıksız çek sayısı 2 milyon 533 bin
adet iken, 2007 yılında ise 3 milyon 145 bin adede yükselmiştir. Bu arada, İstanbul Sanayi
Odasının üyeleri arasında yürüttüğü Ekonomik Durum Tespit Anketi’nin 2007’nin
ikinci çeyrek sonuçlarına göre, karşılıksız çek ve senetle karşılaşan işletme
oranının yüzde 72,2’yle ilk anketten bu yana en yüksek seviyeye çıkmış olduğu
görülmüştür. Yirmi yıldır ilk defa görülen bir durumdur. Sadece İstanbul’da,
anket çalışmasından sonra, yılın ikinci altı ayında protestolu senet sayısının
107 bin adet artmış olduğu da görülmektedir. Türkiye imalat sanayi toplam
katma değerinin yüzde 35’ini yaratan İSO üyesi kuruluşların katıldıkları
Ekonomik Durum Tespit Anketi sonuçları, bu teklifimizin kabulü için yeterli bir
sebeptir. Sanayi Odası Başkanlığından gelen Sayın Bakanın da teklifimize destek
vermesini bu açıdan da bekliyoruz. Bir diğer husus ise: 15 Şubat
günü açıklanan Kasım 2007 itibarıyla istihdam rakamlarıdır. Bu rakamlar
incelendiğinde, kendi hesabına çalışanların oranı 2006 Kasım’da yüzde 23 iken,
2007 yılı Kasım ayında yüzde 21,5’a düşmüştür. Buradaki insanların tamamı bir
araya gelip ne kooperatif kurmuşlardır ne de holding kurmuşlardır, kendi adına
çalışanlar da işlerini kaybetmişlerdir. Düzenli gelirleri olan işçi
ve kamu görevlilerinin ticari hayatta senet düzenlemedikleri, tüketici kredisi
ve kredi kartı borçlarının ise adli yolla da olsa tahsil edildiği,
toptancıların da üreticilere açık hesap çalıştığı düşünüldüğünde, bu piyasadaki
sıkıntının, köylülerimizin çarşı esnafına, küçük esnafın da toptancı esnafına
olan borçları olduğu ortaya çıkacaktır. Değerli milletvekilleri,
teklifimiz ile hazinemize mali yük getirmiyoruz. Kendisinden ya da ekonomik
sebeplerle ya da bir başkasına yardım amacıyla kefalet yoluyla borçlarını
ödeyememiş, sicili olumsuz olduğu için yeni kaynak bulup işini devam
ettiremeyen vatandaşlarımıza kolaylık sağlamak istiyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) REŞAT DOĞRU (Devamla) -
İnsanlarımız, maalesef, sokakta dağıtılan kredi kartlarına mahkûm oldular. Hatta, adres değişikliği nedeniyle haberleri olmadığı için
çok cüzi miktarlardaki kredi kart borçları nedeniyle sıkıntılar yaşıyor.
Bunlara çözüm teklif ediyoruz. Bakınız, biraz yukarıda
bahsetmiş olduğum gibi, çalışma yaşamında Kasım 2006 ile 2007 arasında kendi
işini kaybeden insanların sayısı yüzde 1,5 olmuştur. Elinde mesleği olan,
herhangi bir sebeple işini kaybetmiş, yeni mali kaynak bulamayan ve kredi kullanmak
için de sicili iyi olmayan vatandaşlarımıza da yeniden işlerini
kullanabilmeleri için şans tanımalıyız. Türkiye Büyük Millet Meclisi çözüm
yeridir. Bunlara yardımcı olmalıyız. Bu duygu ve düşüncelerle,
teklifimizin Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınması için
desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Doğru. Teklif hakkında, Samsun
Milletvekili Sayın Suat Kılıç’ın söz talebi vardır. Sayın Kılıç… Antalya Milletvekili Sayın
Mehmet Günal. Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar) MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Getirilen teklifin lehinde bazı şeyler söylemek istiyorum. Şimdi, değerli arkadaşlar,
kredi kartı alışkanlığı hepimizde var ve her banka sizlere de memurlara da
vekillere de herkese sormadan getiriyor, sonra bir sözleşme imzalıyoruz ve onu
cebimizde taşıyoruz. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Ama örneği veriliyor, biliyorsunuz. MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Evet, önce kartı getiriyorlar, sonra sözleşmeyi getiriyorlar. Şimdi, normalde bir ödeme
kartı olması gerekirken, adı üzerinde “kredi kartı” diye biz söylüyoruz zaten, normal
şartlarda ödeme kartı. Tabii bunun yaygınlaşması, hem ekonominin kayıt altına
alınması açısından hem de talebin artması açısından ekonomik olarak savunulan
bir şey. Ancak, uygulamada bu bilinç oluşmadığı için, hem bankalarımız
tarafından bu bilinç oluşturulmadığı için hem de vatandaşlarımız nezdinde bu
bilinç oluşmadığı için, daha önce de bu konuda sıkıntılar yaşanmıştı
hatırlarsanız ve yine 5033 sayılı Kanun ve bununla ilgili bir af getirilmişti.
Şimdi Sayın Reşat Doğru’nun getirdiği teklif de bunun yinelenmesinden ibaret
bir nevi. Burada,
kısaca 1’inci maddesini size tekrar hatırlatmak istiyorum 5033’teki: “Ödeme
tarihi 23.12.2003 tarihinden önce olup da; kullandığı nakdî ve gayrî nakdî kredinin ödemelerini aksatan gerçek ve tüzel
kişilerin, ticarî faaliyette bulunan ve bulunmayan gerçek kişilerin ve kredi
müşterilerinin karşılıksız çıkan çek, protesto edilmiş senet, kredi kartı ve
diğer kredi borçlarına ilişkin kayıpları, söz konusu borçların bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce veya bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren üç ay içinde ödenmesi veya bankaca yeniden yapılandırılması hâlinde
borcun tamamının ödenmesini müteakiben Merkez Bankasına tutulan kayıtları
silinir. Merkez Bankasınca kayıtların
silinmesinden sonra, bankalar ve özel finans kurumlarınca yapılacak
kredilendirme, çek karnesi verilmesi ve diğer bankacılık işlemlerinde silinmiş
kayıtlar dikkate alınmaz.” diye bir hüküm konulmuştu. Ama uygulamada, maalesef,
vatandaşlarımız sık sık bizlere bunu sormaktalar,
eski Merkez Bankası çalışanı olmam hasebiyle ben de sıkça bu sorulara muhatap
olmaktayım. Evet kayıtlardan siliniyor ama bankaların
kayıtlarından silinmediği için, Merkez Bankası kayıtlarından silinmesine
rağmen, kredi verilirken veya kredi kartı verilirken vatandaşlarımız mağdur
oluyorlar geçmişte kalan uygulamalardan dolayı. Dolayısıyla, baktığımız zaman,
bu Kanun çıkmasına rağmen, 2007 Ekim ayı itibarıyla 86 milyar 111 milyon YTL’ye
ulaşmış toplam kredi kartı ve kredi borcunun ödenmeyen miktarı. Özellikle
burada bir yılda yüzde 30’luk bir artış görülüyor ve bunun içerisinde de
“diğer” diye tanımlanan, özellikle bireysel kredilerde yüzde 50’den fazla bir
artış var. Şimdi, 2003 yılından bu yana
baktığımız zaman, toplam kredi kartı ve kredi borcunu ödemeyenler 30.297’den,
2007’de 289 bine çıkmış. Toplamda, dört yıllık birikimine baktığımız zaman da
690 bine yaklaşan, 687 bin civarında bir rakam oluşmuş. Yani, bu sorun,
maalesef, çıkardığımız Kanun’la çözülmemiş. Dolayısıyla kısaca baktığımız
zaman, TÜİK’in rakamlarına göre, hane halkının
harcanabilir gelirinin yaklaşık yüzde 25’i borç ve faiz ödemelerine gidiyor.
Bu, önemli bir sorun olarak karşımızda. Toplam kredilerin de yüzde 42’sini
tüketici kredileri ve kredi kartı borçları oluşturuyor. Dolayısıyla, burada,
kamuoyunda tartışılan ve vatandaşların yaşamış olduğu sorunun çözümü için bir
teklif getirilmekte ve bu durumu dikkate alarak yeni bir düzenleme yapılmasının
gerekliliğine işaret edilmektedir. Bir taraftan, az sonra görüşeceğimiz şeyde
şirketlere uzlaşma yoluyla yeni bir af getirirken, öbür taraftan, mağdur olan
vatandaşlarımızın da mağduriyetlerinin giderilmesi için bu kanunun
desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu çerçevede yeniden
yapılandırma yapılarak, bu kanun teklifine desteklerinizi rica ediyorum. Hepinize saygılarımı sunarım.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Günal. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. İkinci önergeyi okutuyorum: 3.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin,
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/73)
İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ankara 2/73 esas
numaralı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim
havale edildiği Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda 45 gün
içerisinde görüşülmediğinden İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunda gereğini rica
ederim. 21.01.2008 Hasan
Erçelebi Denizli BAŞKAN – Teklif sahibi
Denizli Milletvekili Sayın Hasan Erçelebi, buyurun. HASAN ERÇELEBİ (Denizli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’miz için
söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sözlerime başlarken, bugüne
kadar vatanımızın bölünmez bütünlüğü için can veren şehitlerimizi rahmet ve
şükranla anıyorum. Bu vatanın topraklarına kan veren gazilerimizin aziz
hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. Bu kanun teklifimizle, bizlere emanet
edilen şehitlerimizin çocukları ile vatan için gazi olan gençlerimizin ve
onların çocuklarının üniversitelere sınavsız girişini gerçekleştirmek
istiyoruz. Anayasa’mızın 61’inci maddesi “Devlet, harp ve vazife şehitlerinin
dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır
bir hayat seviyesi sağlar.” demektedir. Sayın milletvekilleri, işte,
şimdi, sizlerle birlikte bizlere emanet edilen şehitlerimizin yetimleri ile
gazilerimize ve onların çocuklarına toplumda saygın bir yer kazandırmak için
hem Anayasa’mızın emrini yerine getireceğiz hem de şehitlerimize ve
gazilerimize olan borcumuzun bir miktarını ödemeye çalışacağız. Yasa
teklifimizle, şehit çocukları ve gaziler ile gazi çocuklarının sınavsız olarak
devlet üniversiteleri ve vakıf üniversitelerine girmelerinin sağlanması
amaçlanmaktadır. Aynı zamanda yasa teklifimiz, bu öğrencilerin, öğrenim
harcından muafiyetini öngörmektedir. Sayın milletvekilleri,
ülkemizin birlik ve beraberliğini korumak için yürütülen terör mücadelesinde
güvenlik güçlerimiz gerektiğinde şehit düşmekte ya da gazi olmaktadırlar. Bu
anlamda, şehit ailelerine ve gazilerimize göstereceğimiz her türlü destek büyük
bir önem taşımaktadır. Şehit ve gazi ailelerine sahip çıkarak çocuklarının
yükseköğrenim görmeleri için devlet desteği sağlanması onların moral gücünü
artıracaktır. Devletimiz şehit ve gazi
çocukları için memur kadrosu vermektedir. İstiyoruz ki, bu kadrolara
yerleştirilecek çocuklarımız ve gençlerimiz sadece yardımcı hizmetler sınıfında
olmasın, nitelikli kadrolar olsun; doktor olsun, mühendis olsun, öğretmen
olsun, hâkim olsun, vali olsun. İşte bunun için bu yasa teklifini verdik. Sayın milletvekilleri, bu
düzenleme sonucunda üniversite kapılarında asla bir yığılma olmayacaktır. Yasa
teklifimiz tüm ulusumuzca büyük ilgi, takdir ve destekle karşılanmıştır.
Teklifimizle ilgili olarak medyada yer alan haber, yorum ve değerlendirmeler,
attığımız adımın ne kadar doğru ve yararlı olduğunu göstermiştir. Katkısı olan
herkese ve medya kuruluşlarına teşekkür ederiz. Bu yasa her türlü siyasal
mülahazanın üzerindedir. Kahramanlarımıza olan ulusal borcumuzun birazının Türk
milleti adına ödenmesi anlamını da taşıyacak bu yasa teklifinin doğrudan
gündeme alınmasıyla birlikte, bu mutluluk ve gurur hepimizin, yüce Meclisimizin
olacaktır. Bilindiği gibi, Türkiye Büyük
Millet Meclisi gazi Meclistir. Gazi Meclisimiz şehit ve gazilerimiz için
görevini layıkıyla yapacağı inancıyla, hep beraber, şehitlerimizin çocukları
için, gazilerimiz ve onların çocukları için bütün eller havaya kalksın diyorum,
hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (DSP, CHP, MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Erçelebi. Şimdi söz sırası İstanbul
Milletvekili Sayın Hasan Macit’te. Buyurun Sayın Macit. (DSP
sıralarından alkışlar) HASAN MACİT (İstanbul) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi şahsım ve Demokratik Sol Parti
adına saygılarımla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, dün
bağımsızlığını ilan eden Kosova devletinin ve Kosova halkının da ilelebet
bağımsız, özgür bir ülke, devlet olarak, dünya var oldukça Kosova’nın özgür
devletinin de var olmasını buradan, yüce heyetiniz huzurunda Allah’a dua ediyor,
talep ediyorum. Değerli arkadaşlar, Sayın Erçelebi’nin, Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili düşüncelerimi
sizlerle paylaşmak üzere huzurunuzdayım. Kanun ne diyor, neyi getiriyor?
Ortaöğretim kurumlarından mezun olan şehit çocuklarının, gazilerin ve gazi
çocuklarının üniversiteye girip sınavlardan muaf tutulması ve öğrenim
harçlarının alınmamasına yönelik bir yasa teklifi. Bu, komisyonda kırk beş gün
içerisinde görüşülmediği için doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili -sizin de
birazdan onay vereceğiniz- bir görüşmedir. Değerli arkadaşlar, ülkemiz
uzun yıllardır terörle mücadele etmektedir. Her gün yazılı ve
görsel basında kahraman güvenlik güçlerimizin terörle nasıl mücadele ettiğini,
sadece terörle mücadele değil devletimizin değişik alanlarında görev yapan kamu
çalışanlarımızın da gerek kaza gerekse görevi başındaki iş kazası nedeniyle
şehit olması veya gazi olması söz konusu ve bu güvenlik güçlerimizin terörle
mücadeledeki eksi 30-40 dereceye varan böyle bir kış gününde nasıl fedakârlık
gösterdiğini, nasıl canlarını ortaya koyduklarını izliyoruz ve değerli
arkadaşlar, bağımsız Türkiye bu dünyada ilelebet var olacaksa Türk halkının ve
özellikle güvenlik güçlerinin bu tür fedakârlıkla yapacakları mücadele ve görev
anlayışıyla olacaktır. Bu nedenle, bu görevlilerimiz ya bir kahpe
mayınla veyahut da kör bir kurşunla ya şehit olmakta veyahut da gazi
olmaktadır. Biz, millet olarak ve
özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu görevde olan insanlarımıza ne
yapsak azdır diye düşünüyorum. Özellikle geride kalan çocuklarına, ailelerine,
Türk milletinin bakmak, en iyi şekilde öğrenimlerini yerine getirmek ve en iyi
yurttaşlık görevlerini yerine getirmek gibi yükümlülüklerini hepimiz üzerimize
düşen anlayışla, gerek yasal düzenlemeyle gerekse onlara sağlayacağımız -gerek
maddi gerek manevi- katkılarla bunların en iyi şekilde yaşamlarını sürdürmek
birer görevimizdir diye düşünüyorum. Bu
nedenle, burada sözünü ettiğimiz yasa teklifinin de biraz sonra sizlerin
oylarınızla kabul edilmesi sonucu, şehitlerimiz, gazilerimiz, geride bıraktıkları
çocuklarıyla ilgili, bir nebze olsun, fedakârlıklarının karşılığı olarak
yükseköğrenimde bir miktar da katkısı olarak rahat bir şekilde eğitim
öğretimlerini sağlama adına yapılacak bu yasal düzenleme nedeniyle huzur içinde
olacaktır diye düşünüyorum. Çünkü değerli arkadaşlar,
üniversite sınavlarının kaldırılması söz konusu, bunlar gündemde tartışılıyor.
Ama bu görev, bence, bizim, Türkiye’de
ülkemiz adına çalışanlara vereceğimiz bir değerin göstergesi olacaktır diye
düşünüyorum ve bunlarla ilgili yapacağımız düzenleme Anayasa’nın da hükmüdür.
Biraz sonra yapacağımız oylamayla, Anayasa’mızın da hükmünü yerine getireceğiz.
Bu anlamda, değerli
milletvekillerinin hepsinin bu yasaya destek olacağını, oylarıyla katkı
vereceğini düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Macit. Hükûmet adına
Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik. Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar) MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Denizli
Milletvekili Sayın Hasan Erçelebi’nin Yükseköğretim
Yasası’nda değişiklik yapılmasıyla ilgili kanun teklifinin İç Tüzük’ün 37’nci
maddesine göre doğrudan gündeme alınması yönündeki önergesinin tartışmaları
üzerine Hükûmet adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, şehitlerimiz hepimizin başının tacıdır. Onların çocukları,
onların dulları, yetimleri de onların bize bırakmış oldukları aziz
emanetlerdir. Ancak sınavla, bilgiye dayalı olarak yapılan bir seçme esnasında,
bir sınav esnasında bunların sınava tabi tutulmaması, kesinlikle, özellikle
üniversite giriş sistemi açısından, bütün görüşlerine başvurulan uzmanlar
tarafından da doğru bulunmamaktadır. Bildiğiniz gibi,
şehitlerimizin çocukları bize müracaat ettikleri zaman, mutlaka bütün şehit
çocuklarına kredi değil burs veriyoruz ve onları, Kredi Yurtlar Kurumuna ait
yurtlarda ücretsiz olarak barındırıyoruz, ayrıca kendilerinden üniversite harcı
alınmıyor. Bu yönde şehitlerimizin çocuklarına, gazilerimize zaten bir pozitif
ayrımcılık yapılıyor. Bu, maddi olarak yapılıyor, bundan sonra da yapılacak,
yapılması gerekiyor. Ancak dediğim gibi, üniversiteye girişte onların sınavsız
olarak istedikleri fakültelere gitmeleri şeklindeki bir düzenlemeyi doğru
bulmadığımız için bu önergenin de, daha doğrusu bu kanun teklifinin doğrudan
gündeme alınması yönündeki önergenin de doğru olmadığını Hükûmet
olarak düşünüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakan. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Alınan karar gereğince sözlü
sorular ile diğer denetim konularını görüşmüyor, gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer alan, 09/11/2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve Anayasanın
89’uncu ve 104’üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98) BAŞKAN – Komisyon? Yok. Hükûmet? Yok. Ertelenmiştir. 2’nci sırada yer alan,
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (1/483) (S. Sayısı: 95) BAŞKAN – Komisyon? Yok. Hükûmet? Yok. Ertelenmiştir. BAŞKAN – 3’üncü sıraya
alınan, Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 3.- Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/515) (S. Sayısı: 109) (x) BAŞKAN – Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Komisyon raporu 109 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek. Buyurun Sayın Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz tasarıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım,
görüşmekte olduğumuz tasarı af benzeri bir düzenlemeyi içermektedir. Daha önce,
bildiğiniz gibi 2003 yılında, AKP iktidara gelir gelmez “vergi barışı” adı
altında bir af düzenlemesi yapmıştı ve o af düzenlemesinin nedeni olarak da
bize “2001 yılında önemli bir kriz yaşadık, o nedenle mükellefler borçlarını ödemekte
sıkıntıya düştüler. Böyle bir kolaylık getirelim, bir af getirelim, bundan
yararlansınlar.” demişti. Şimdi geldiğimiz noktada,
bugün Sayın Başbakanın AKP Grubundaki konuşmasını izledim, her şeyin güllük
gülistanlık olduğu orada anlatılıyor. Ekonomi bu kadar iyiyse mükellefler
borçlarını niçin ödemiyorlar, ödeyemiyorlar, niçin uyuşmazlıklar çıkıyor? O nedenle, bugünkü şartlarda
AKP’nin söylemini dikkate aldığımızda af kanunu niteliğindeki bu düzenlemenin
bir dayanağı, bir gerekçesi ortada yok. Denilebilir ki: “Bu bir af
değil, bu bir uzlaşma yöntemi.” Şimdi bizim vergi
sistemimizde: 1) Tarhiyat öncesi uzlaşma
dediğimiz uzlaşma var. 2) Tarhiyattan sonra bir
normal uzlaşma var. İki uzlaşma olanağı tanımış bizim vergi sistemimiz. Şimdi
bunun üstüne üçüncü bir uzlaşmayı getiriyoruz. Değerli arkadaşlarım, uzlaşma
komisyonlara başvurmuş, umduğunu bulamamış olan mükellefler yargıya gitmişler,
yani uzlaşmayla sorunu çözebilmiş olsaydı zaten yargıya gitmezdi. Yargıya
gitmiş olan bu insana diyoruz ki: “Sen dosyanı yargıdan çek, yani çekeceğini
taahhüt et; gel, seninle tekrar uzlaşalım.” Bir kere, uzlaşınca ne
olacak? Uzlaşılan meblağ cezalarla birlikte on sekiz ay içinde ödenecek, yani taksitlerle
ödenecek. Peki, daha önce… Şu anda, diyelim 1 Mart tarihi itibarıyla bu kanun
yürürlüğe girse, 1 Marttan önce 26 Şubatta, 27 Şubatta uzlaşma tutanağı
imzalamış olan bir mükellef vergi borçlarını bir ay içinde ödeyecek ama 1
Marttan sonra bir uzlaşma yapıldığı takdirde on sekiz ay içinde ödenecek. Bu
konuda geliniz henüz uzlaştığı hâlde bakiyesini ödememiş olan mükelleflere de
on sekiz aylık bir süre tanıyalım veya o süreden yararlanma olanağı tanıyalım
şeklinde bizim bir önergemiz var; milletvekilleri olarak itibar ederseniz,
destek olursanız bu haksızlığı da gidermiş oluruz. Bu tasarıda başka ne var
değerli arkadaşlarım: Kamuya ait araziler, gayrimenkuller belli kişiler
tarafından işgal ediliyor. Bu işgalcilerden bir süre sonra ecri misil diye
nitelediğimiz bir anlamda bir kira alınıyor. Bu kiraları ödemeyenlerin
borçlarını da geliniz yeniden yapılandıralım, diyoruz. Şimdi, kamu arazilerini,
gayrimenkullerini işgalciden koruyamamışız. İşgal etmiş olandan almamız gereken
ecri misilleri zamanında tahsil edememişiz. Şimdi diyoruz ki gelin bunu yeniden
yapılandıralım. Yani işgalciyi bu kadar ödüllendiren bir düzenleme, doğrusu,
hakkaniyete uygun değil, doğru değil ve bir önemli adım daha atıyoruz, diyoruz
ki eğer sen yeniden yapılandırdığımız bu ecri misilleri on sekiz ay içinde
ödersen seninle pazarlık yoluyla anlaşma yapacağız ve sana bu gayrimenkulü
kiraya vereceğiz. Nasıl vereceksiniz? Pazarlık usulüyle vereceksiniz. Pazarlık
usulünde kim var? Bir kamu var ve işgalci var. Tabii, pazarlık usulü olabilmesi
için başka kimselerin de bundan bilgisi olması lazım, duyumu olması lazım ki,
bir yarış yaptıralım, daha uygun fiyata verelim. O nedenle, bu düzenleme de
gerçekten önemli sıkıntıları, sorunları beraberinde getiriyor. Tabii, Hükûmet
bize -Plan ve Bütçe Komisyonunda da konuştuk- çeşitli vesilelerle diyor ki,
birikmiş ihtilaflı dosyalar var, bu dosyalar uzuyor, Uzadıkça devlet, hazine,
alacağını tahsil edemiyor ve yargının da yükü artıyor. Onun için bunlardan
kurtulmamız lazım. Bunlardan kurtulmak için de yeniden bir uzlaşmayı gündeme
getirelim, deniliyor ve buradan da önemli ölçüde bir gelir bekliyor AKP Hükûmeti. Şimdi, değerli arkadaşlarım,
niçin bu kadar bir ilave gelire ihtiyaç var diye bütçe rakamlarına baktığımızda,
2007 yılında Hükûmetin ilk kez hedeflediği vergi
gelirlerini gerçekleştiremediğini, 6 milyar YTL’lik bir hedefe göre daha az tahsilat yapıldığını görüyoruz. Öyle anlaşılıyor ki Hükûmet, 2008 yılında da normal şekilde, yani yürürlükteki
yasalara göre toplamaya çalıştığı vergileri toplayamayacak, açık verecek, onun
için yeni bir af benzeri uygulamayla yüce Meclisin huzuruna gelmeyi uygun
bulmuşlar. Demek ki mükellefler zorda, AKP’nin pembe tabloları inandırıcı
değil, Başbakanın bugün AKP Grubunda söylediği “Nereden nereye geldik” söylemi
çok gerçekçi değil. Bunu, bu tasarı gösteriyor değerli arkadaşlar. Vergicilikte esas nedir? Siz,
vergi kanunlarını çıkarırsınız, o kanunlara göre nasıl vergi tahakkuk
ettireceğinizi, nasıl tahsilat yapacağınızı kanuna
yazarsınız ve vergi kaçıranın, vergisini eksik ödeyenin kaçırdığı vergiyi nasıl
inceleyeceğinizi de belirlersiniz ve sistem böyle işler. Ama böyle işleyen
sisteme af kanunuyla veya burada olduğu gibi bir üçüncü uzlaşmayla
yaklaştığınız zaman, demek ki siz normal sistemi işletemiyorsunuz. Yani
zamanında tahakkuk ettiremiyorsunuz, incelediğiniz, resen veya ikmalen tarh ettiğiniz vergileri zamanında tahsil
edemiyorsunuz. Burada sistemi sorgulamak lazım. Acaba tahsilat düzeninde mi bir eksiklik var, acaba vergi
yargısında mı bir eksiklik var? Yani buralarda çok önemli eksiklikler olduğunu
hepimiz biliyoruz. Bunları, sistemi bütünüyle reforme
etmek, yeniden düzenlemek yerine, işte, vergi barışıydı, üçüncü uzlaşma
yöntemiydi gibi olağanüstü yöntemlerle Meclisin karşısına geliyoruz. Şimdi, ekonominin sıkıntıda
olduğunu, özellikle reel sektörün sıkıntıda olduğunu herkes biliyor, herkes
yaşıyor. Bunu, tabii, pembe tablolar çizen veya tuzu kuru bazı holdinglerin
durumuna bakarak anlamak mümkün değil; bunu, sanayi çarşılarına giderseniz
anlarsınız; bunu, organize sanayi bölgelerine giderseniz anlarsınız; bunu,
esnafla konuşursanız anlarsınız. Gerçekten reel sektörde çok ciddi bir sıkıntı
var. Şimdi, bu sıkıntı konusunu
biz söylediğimiz zaman diyebilirsiniz ki “siz muhalefetsiniz, siz zaten her
şeye biraz olumsuz bakarsınız” yani olabilir. Ama bugün Hürriyet gazetesinde
bir haber vardı, dikkatinizden kaçmamıştır. “Baba Çalık’tan Erdoğan’a
‘Sıkıntıdayız’ Mektubu.” Şimdi, bu Çalık, biliyorsunuz Sayın Başbakanımızın
yakını, baba Çalık da büyük bir tekstilci, özellikle Malatya’da büyük tekstil
firmaları olan birisi. Bugün diyor ki: “Ağlamak için değil, Türkiye için
yazdım. Eğer bu böyle giderse son işçimi de işten çıkaracağım ve fabrikalarımın
tamamını kapatacağım.” Burada haber. İşte, iktidara
yakınlığıyla bilinen bir iş adamının yakınmaları. Bu da gösteriyor ki
değerli arkadaşlarım… Tabii Mahmut Çalık yakınmasaydı biz sıkıntıyı bilmiyor
muyduk? Elbette biliyoruz, elbette rakamlar ortada ve bu yasa da -onu söylemeye
çalışıyorum- bu sıkıntılı dönemde vergi tahsilatındaki
güçlükleri çözmek üzere Hükûmet tarafından gündeme
getirilmiştir. Şimdi, değerli arkadaşlarım,
biz Plan ve Bütçe Komisyonunda da bunu sorduk. Biraz önce de belirttiğim gibi,
hem tarhiyat öncesi uzlaşma hem normal uzlaşma ve şimdi de bu yasayla getirilen
üçüncü uzlaşma… Acaba bundan kimler yararlanacak? Şimdi, biraz, mesleği vergicilik
olan birisi olarak bakıyorum: Uzlaşma komisyonuna gitmiş bir mükellef,
uzlaşamamış, uzlaşamadığı için yargıya gitmiş. Yargıdan bunu geri alması için
ne sebep var? O uzlaşma komisyonuna tekrar geldiği zaman, daha önce
uzlaşamadığı yani beklediği vergi ve ceza indirimlerini sağlayamadığı bir
dosyayı aynı uzlaşma komisyonunun önüne getirerek neyi sağlamaya
çalışacaksınız? Biraz önce söylediğim gibi belki zamana yayacağız, diyorsunuz
ama zaten yargıya gittiği zaman tahsilat duruyor. Yani
acaba uzlaşmada belli şekilde uğraşmış, bir noktaya gelmeye çalışmış ama
uzlaşamamış bazılarına bir üçüncü hak daha mı tanıyoruz? İnsanın aklına ister
istemez bu geliyor. Tabii bu konuda Sayın Bakan Meclisi bilgilendirirse biz de
mutlu oluruz. Değerli arkadaşlarım, vergi
sistemi gerçekten bozuk. Çok vergi kanunu çıkardık, aşağı yukarı, geçtiğimiz
dönemden beri neredeyse her ay bir vergi kanunu çıkardık. Fakat bu parça parça çıkarılan vergi kanunlarıyla bir yere gitmek
imkânsız, onun için geliniz, vergi sistemini kayıt dışılıkla mücadele edecek
şekilde, adaleti sağlayacak şekilde yeniden reforma tabi tutalım. Reforma tabi
tutalım ki artık, vergi kaçağı en aza insin ve vergi kaçıranı da yakalayacak
bir sistemi oluşturalım, vergi denetimini etkinleştirelim. Oysa görüyoruz, AKP
İktidarı, işleyen bir sistemi, yani maliye müfettişleri, hesap uzmanları ve
vergi kontrolörleri tarafından yapılmakta olan vergi denetimini de sıkıntıya
sokacak bir düzenleme yapmak istiyor, bu kurulları ortadan kaldırmak istiyor.
Oysa Türkiye’nin ihtiyacı, yürüyen sistemin takviye edilmesidir, bu kurulların
daha etkin çalışmasının sağlanmasıdır ve bu kurulların sayısal olarak da
takviye edilmesidir. Bunları yapmayıp bu kurulları daha alt düzeye indirgeyerek
hiçbir noktaya gelemeyiz değerli arkadaşlarım. Şimdi, bu yasadaki işgalle
ilgili konuyu biraz önce söyledim. Gerçekten, Türkiye garip bir ülkedir;
herkesin, yapanın yanına kâr kaldığı bir ülkedir. Kaçak inşaat yaparsınız
-nasıl olsa kimse yıkamaz- bir süre sonra bir imar affı çıkar, legal hâle
gelir, ruhsatınızı alırsınız. Bir yeri işgal edersiniz, kimse sizi oradan
çıkaramaz, hatta resmî hâle getirir. Öyle olunca, yasalara uymak, kurallara
uymak, affedersiniz, biraz enayilik ve biraz aptallık hâline geliyor ve onun
için, bu af, af benzeri düzenlemeler de sisteme uyanları, kanunlara uyanları
cezalandırıyor. Şimdi, bir mükellef
düşünelim: Bir inceleme yapılmış. O inceleme sonunda fark bulunmuş. O, mevcut
yasalara göre bu farkları da ödemiş. Bir başka mükellef düşünelim: İhtilafa
götürmüş ve şimdi diyorsunuz ki: “Gel, on sekiz ay içinde sen öde.” Onun için,
bizim vatandaşlarımız, dikkat ederseniz, vergisini son gün ödemek ister çünkü
önce ödeyenin cezalandırıldığını hep görür. Bu düzenlemeler vatandaşı yasalara
uymaktan, müeyyidelere uymaktan alıkoyuyor. Maliye Bakanımız Sayın Unakıtan 2003’te Vergi Barışı Yasası çıkarken “bu son”
demişti, “Ben vergi aflarına karşıyım.” demişti ve “Elimden gelse, yetkim olsa
vergi affı çıkarılamaz diye düzenlemeyi Anayasa’ya koyarım.” demişti. Ama
aradan üç yıl, dört yıl geçince bir de bakıyoruz ki Sayın Bakan tekrar bir af
benzeri düzenlemeyle karşı karşıya geliyor Meclisin huzuruna. Şimdi, gene burada, bu yasada
önemli bir düzenleme var: 2001 yılında bankalar için zorunlu olarak o günkü
kriz ortamında bir enflasyon muhasebesi uygulaması çıkarıldı ve enflasyon
muhasebesi uygulaması nedeniyle ortaya çıkan farklar zarar yazıldı. Şimdi,
diyor ki Maliye: “Bu Kanun çıkmıştır ama benim haberim yoktu, onun için bu
zarar yazılan meblağın yüzde 65’ini kabul edeyim ama yüzde 35’ini de kabul
etmeyeyim.” Ee, şimdi, tabii, bu bankaların devletle
ilişkisini, hükûmetle ilişkisini düşünürseniz
diyebilirsiniz ki “Kabul etmesin.” Ama nasıl kabul etmesin? Banka her bakımdan
iktidara muhtaç, hükûmete muhtaç, böyle bir düzenleme
olunca da “Tamam” deniliyor ama o zaman Türkiye’de kanunlara olan güven
sarsılıyor değerli arkadaşlarım. Şimdi, bu yasaya, bu yasa
tasarısına biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak karşı olduğumuzu Plan ve Bütçe
Komisyonunda da ifade ettik, burada da karşı olduğumuzu ifade ediyoruz. Biz,
herkesin görevini zamanında yerine getirmesinden yanayız; biz, vergi
kanunlarına herkesin uymasından yanayız ve biz, af ve af benzeri uygulamaların,
görevini zamanında yapan… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) -
…vergisini zamanında ödeyen mükellefleri cezalandırdığını düşünüyoruz ve o
nedenlerle, bu yasa tasarısına karşı olduğumuzu ifade ediyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Özyürek. Sayın milletvekilleri,
görüşülen kanun tasarısının tümü ve maddeleri üzerinde, toplam 17
milletvekilimizin, aynı anda Başkanlığa ulaştırılmış şahsı adına söz talepleri
bulunmaktadır. Şimdi, tasarının tümü
üzerinde şahsı adına konuşacak milletvekillerinin konuşma sırasını belirlemek
üzere kura çekeceğiz: Van
Milletvekili Gülşen Orhan, Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül, İstanbul
Milletvekili Mustafa Ataş. Şimdi, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay. Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Bazı
Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti tarafından,
Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla, Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma
Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı çok acele bir şekilde, hatta telaşla
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşınmıştır. Görüşülmek üzere gündeme
alınan pek çok tasarı Plan ve Bütçe Komisyonunda gündemin gerisine itilerek, bu
tasarı öncelikli olarak görüşülmüştür. Görüşmeler süresince AKP’nin telaşlı
aceleciliği gözümüzden kaçmamıştır. Bu yasa tasarısının neden çok acele
Meclisten geçmesi gerektiği konusunda yeterli izahat verilememiştir. Ülkenin
yararına öncelikli olarak görüşülüp çıkartılması gereken pek çok kanun varken
bu tasarı neden öncelik taşımaktadır? Memleketimize ve vatandaşlarımıza ne gibi
faydalar getirmektedir? Bu yasadan kimler yararlanacaktır ve bu yasadan kaç
kişi yararlanacaktır? Bu ve bazı önemli soruların cevabını vermeden kanunu
acele bir şekilde çıkarmaya çalışmak, ister istemez bazı şüphe ve endişeleri de
beraberinde getirmektedir. Muhterem milletvekilleri,
bildiğiniz üzere, aşırı sürat iyi değildir fakat bu kural sadece taşıt trafiği
için değil, siyasette de geçerlidir. Kanun çıkarmakta da fazla sürat iyi
değildir. Bilhassa, Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçen ve kamu vicdanını
yakından ilgilendiren kanunlar için telaş ve aceleye gerek olmadığı gibi, acele
etmenin bazı mahzurları da vardır. Bundan önce çıkarılan sayısız
af kanunları sonucunda görülmüştür ki, bu tarz düzenlemeler vergi kaçakçılığını
ve kayıt dışılığı özendirmekte, sağlıklı bir vergi sisteminin oluşturulmasına
engel teşkil etmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinden, bir çalışma
döneminde çok sayıda kanunun, çok çabuk bir şekilde, alelacele çıkarılması marifet
değildir ve çıkaranlara da paye vermez. Bir kanunun enine boyuna tartışılarak,
aceleye getirilmeden, muhalefetin uyarı ve eleştirileri de dikkate alınarak
çıkarılmasında büyük fayda vardır. Bu, sadece ülkeye değil, aynı zamanda
iktidar partisine de fayda sağlar. Dolayısıyla vergi afları, vergisini doğru ve
düzenli ödeyen mükellefler açısından bir ceza, vergisini doğru ve düzenli
ödeyemeyen mükellefler açısından da ödül anlamı taşımaktadır. Daha açık bir
ifadeyle, vergi afları mükellefler arasında eşitsizliğe sebep olmakta,
mükellefleri sürekli yeni bir af beklentisi içerisine sokarak verginin düzenli
şekilde ödenmesini sekteye uğratmaktadır. Değerli milletvekilleri, biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, milletimize defalarca duyurduğumuz üzere,
ilkeli, tutarlı, samimi, kararlı, sorumlu, yapıcı, sorun çözücü, çözüm üretici
bir muhalefet anlayışının gereklerini yerine getiriyoruz. Bu sebeple,
Milliyetçi Hareket Partisi, doğru bildiğine sonuna kadar, hiçbir pazarlığa
girişmeksizin evet demekte, yanlış bildiğine de kararlı bir biçimde, sonuna
kadar hayır demektedir. Milliyetçi Hareket Partisi her vesileyle, başta Türkiye
Büyük Millet Meclisi platformu olmak üzere, her alanda yapıcı eleştiri ve
önerilerini yüce Meclise ve yüce Türk milletine sunmaktadır. Milliyetçi Hareket
Partisi olayların ve gündemin mahkûmu değildir, Milliyetçi Hareket Partisi
olayların ve gündemin hâkimidir. Milliyetçi Hareket Partisi kendi
politikalarını kararlı ve doğru bir şekilde uygulamaktadır. Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısını da belirttiğim bu ilke ve politika
çerçevesinde değerlendiriyoruz; yani, eğriye eğri, doğruya doğru diyoruz. Bu
kanun tasarısı adalet, eşitlik, hak, hukuk kavramlarını bozmaktadır. Bazı Kamu Alacaklarının
Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nı incelediğimizde ilk akla
gelen konu ve cevabı aranması gereken soru, bu düzenlemeye neden gerek
duyulduğudur. Gerekçeden, genel ifadeler dışında, açık ve somut bir bilgi
edinmek mümkün değildir. Bu tasarıyla, ihtilaflı alacakların
bir an önce hazineye intikalini sağlamak ve yargı mercilerinin iş yükünü
hafifletmek amacıyla mükelleflere ihtilaflı alacaklar için bir kez daha Vergi
Usul Kanunu’nun uzlaşma hükümlerinden yararlanma fırsatı verileceği
belirtilmekte, uzlaşma yolu ile alacakların tasfiye edilmesinin amaçlandığı
ifade edilmektedir. Mükellef ile idare arasında doğan ihtilafları mükellefle
ortak bir noktada uzlaşarak kamu vicdanı zedelenmeksizin sona erdirmek, kamu
alacağını garanti altına almak ve yargı organları ile Gelir İdaresini yığılmış
dosyalardan kurtarmak istendiği belirtilmektedir. Ancak, maddeleri
incelediğimizde, bu düzenleme ile hükûmet yetkilileri her ne
kadar aksini iddia etse de vergi mükelleflerinin adalet duygusunu zedeleyen,
devlete olan güveni sarsan yeni bir af uygulaması ile karşı karşıya olduğumuz
anlaşılmaktadır. Hükûmet
yetkilileri bu tasarıyı sunarken bu düzenlemenin bir af getirmediğini sıklıkla
vurgulamaya özen göstermişlerdir. Oysa bu tasarı, aftan daha adaletsiz ve
haksız düzenlemeleri içermektedir. Değerli milletvekilleri, affa
uğramak için illa devletle davalık mı olmak lazımdır? Bilindiği üzere uzlaşma,
mükellefin adına yazılan vergiyi yargıya intikal etmeden önce, tahakkuk
edecek vergi ve ceza hususunda vergi idaresi ile anlaşmak için başvurulabileceği
idari bir çözüm yoludur. Uzlaşma, yapılmış olan bir vergi incelemesi ya da
takdir sonucunda ya da idarece hesaplanan vergi ve cezaların, dava yoluna
gidilmeden idare nezdinde görüşülerek verginin tahakkuk ettirilmesine imkân
veren bir uygulamadır. Uzlaşma müessesesi mükellefin dava yoluna gitmeden önce
kullanabileceği bir imkândır. Mükelleflerin uzlaşma müessesesinden
yararlanmadan yargı mercilerinde dava açmaları da mümkündür. Uzlaşma yoluyla çözümlenemeyerek davaya
konu olmuş, yargı tarafından çözülmüş birçok ihtilaf söz konusudur. Yargıya
intikal etmiş olmakla birlikte, henüz karara bağlanmamış ve kesinleşmemiş vergi
ve cezalarıyla ilgili ihtilafların uzlaşma yoluyla çözümü için ikinci bir
fırsat tanınmasına yönelik düzenleme eşitsizlik yaratmaktadır. Bu durum,
devletle davalık olmamış, borcunu ödemiş ve uzlaşma yapmış mükellefler
açısından bir haksızlık teşkil etmektedir. Uzlaşma yönteminin mükelleflere
sağladığı bazı avantajlar bulunmaktadır. Uyuşmazlıkları yargıya götürülmeden,
maliyetinin yüksekliği ve sonucun belirsizliği, gecikme zamlarının yüksekliği,
mükellefleri uzlaşma müessesine yöneltmektedir. Vergi uzlaşmasına ilişkin
hükümler, Vergi Usul Kanunu’nun ek 1 ve takip eden maddelerinde düzenlenmiştir.
Bu hükümlere göre, vergi kanunları hükümlerine yeterince nüfuz edememekten,
yanılmaktan, vergi hataları ve yargı kararları ile idarenin ihtilaf konusu
olayda görüş farklılığının olduğunun ileri sürülmesi durumunda uzlaşma
yapılabilmektedir. Uzlaşma yolunun kanunen
kapandığı ve olayın yargıya intikal ettiği durumlarda yapılması gereken iş,
yargı sürecini gerektiği şekilde takip etmek ve yargı kararını beklemektir. Mahkeme dosyalarının
yığılması ve ihtilaflı alacakların bir an önce hazineye intikalini sağlamak
için mahkeme sürecini durdurmak, hak ve nefaset içinde iş gören bir idarenin ve
hukuk devletinin gerekçesi ve uygulaması olmamalıdır. İyi bir idare,
ihtilafların doğmaması için, mahkeme dosyalarının yığılmaması için tedbir
uygular. Bu tasarının olabildiğince
adil ve eşit bir hâle getirilmesi ve kapsamının genişletilmesi, borçlarını
hassasiyetle yerine getiren mükelleflere de ayrıca bir jest yapılması çok
yerinde olacaktır. Vergi sistemi adalet ve
eşitlik prensibi üzerine oturtulamamış, etkin ve caydırıcı bir vergi denetim
mekanizması kurulamamış ise, mevcut vergi sistemi ve vergi denetim mekanizması,
vergisini dürüstçe ödeyen mükellefleri birtakım haksız uygulamalarla karşı
karşıya bırakmakta ve onların mağduriyetlerine sebep olmaktadır. Tasarının amacının bütün
boyutlarıyla ortaya konulması ve mali saydamlığın sağlanması bakımından
aşağıdaki soruların cevaplanması gerekmektedir. İhtilaf konusu alacakların
tahminî tutarı ne kadardır? Yapılacak uzlaşmalar sonunda
beklenen tahsilat tutarı ne kadardır? 2007 yılında açılan davaların
sayısı nedir? 2007 yılında kaç dava
sonuçlanmıştır? Sonuçlanan bu davalardan kaçı
mükellef lehine, kaçı idare lehine sonuçlanmıştır? Vergi inceleme raporları üzerine
yargıya intikal eden davaların toplam sayısı nedir? 2007 yılı içinde sonuçlanan
davaların sayısı ile sonucu nedir? Bu yasadan kimler
yararlanacaktır? Bütün bu sorulara net bir
cevap verilmeden yasa süratle çıkarılmaya çalışılmaktadır. İşte, adil olmayan
vergi sisteminin kalıcı bir şekilde düzeltilmesi yerine sistemden olumsuz yönde
etkilenen mükelleflerin mağduriyetine geçici çözümler aranması durumunda -bu Hükûmetin de yaptığı gibi- her üç beş senede bir vergi
afları gündeme gelecektir. Çıkarılmak istenen bu kanun
ile bazı grup ve kişilerin istifadesine yönelik yasa çıkarma çabalarının olduğu
kamuoyunda yaygın bir kanaat hâline gelmiştir. Hükûmetler
-vergi sisteminin adaletsizliğini- böyle kolaycı ve haksızlığı teşvik edici
vergi aflarıyla değil, etkin bir gelir idaresi oluşturmak ve adaletli bir vergi
sistemi kurmak ve kayıt dışılığı önlemek suretiyle kalıcı çözümler bulmak
zorundadırlar. Sahte fatura ve hileli defter
düzenleyenler ile çift defter kullananlara ve kaçakçılık suçu işleyenlere dahi,
tasarı getirildiğinde, neredeyse uzlaşma yolu açılmıştır. Komisyonda yapılan
uyarılar ve verilen önergeler ile durum düzeltilmeye çalışılmış, ancak Vergi
Usul Kanunu’nun ek 1 ve ek 11’inci maddesindeki parantez içi ifadede üçüncü
fıkraya yapılan atıf aynı kaldığından bu konudaki endişelerimiz devam
etmektedir. Bu uygulamanın mahkemelerdeki
yığılmayı azaltacağı, mahkemelerin yükünü hafifleteceği iddiası da gerçekçi
değildir. Peki, bugün mahkemelerdeki dosyaları azalttık, yarın ne yapacağız?
Yarın dosyalar yine yığılacak, ancak bu uygulama vatandaşların devletine olan
güvenini olumsuz yönde etkileyecektir. Ayrıca Maliyeye karşı borcu kesinleşmiş
olan ancak ödeme güçlüğü çeken borçlu mükellefler açısından da geniş bir
düzenleme yapılmalıdır. Zira, dava aşamasında olan
alacaklılar için davadan vazgeçilmesi karşılığında on sekiz aylık bir
taksitlendirmeyle ödeme kolaylığı getirilmektedir. Aynı kolaylığın, borcu
kesinleşmiş olan ancak ödeme güçlüğü çeken mükellefler açısından da getirilmesi
eşitlik açısından uygun olacaktır. Değerli milletvekilleri, bu
tasarının, sıkıntı içinde olan vatandaşları da dikkate alarak kapsamının
genişletilmesinde fayda görüyoruz. AKP Hükûmeti
eninde sonunda bu düzenlemeleri, borç yapılandırmalarını yapmak zorunda
kalacak. Geliniz, muhalefet olarak biz de destek verelim. Böyle, neyi
amaçladığı, kimleri gözettiği belli olmayan kanun tasarılarıyla karşımıza
gelmeyin. Tüm vergi mükelleflerini, esnaf ve sanatkârları, tüm BAĞ-KUR ve
sigortalıları, tüm çiftçileri, hatta tüm borçlu vatandaşların da durumunu
gözetecek bir şekilde geniş kapsamlı bir düzenleme yapılsın. 22 Temmuz seçimlerine
giderken, AKP’nin yanlış politikaları sonucunda gırtlağına kadar borçlanan
vatandaşlar büyük sıkıntı içindedirler. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
yapılacak adil, eşit, hak ve nefasete uygun, vicdanları incitmeyecek geniş bir
düzenlemeyi savunduğumuzu ifade ediyoruz. Vatandaş zor durumda ve
küskündür. Esnafımız ve çiftçimiz kan ağlıyor. AKP’nin yanlış politikaları yüzünden
ekonomi iyi gitmiyor. 2007 yılında 130 bin iş yeri kapanmıştır. 2002 yılında 498
bin olan protestolu senet sayısı 2008 Ocak ayı itibarıyla 1 milyon 570 bine
ulaşmıştır. 2002 yılında 743 bin olan karşılıksız çek sayısı 2008 Ocak ayı
itibarıyla 1 milyon 397 bine ulaşmıştır. Protesto edilen senet tutarı 5,7
milyar YTL’ye ulaşmıştır. Ticaret sicili verilerine
göre, Türkiye’de kurulan ticaret unvanlı iş yeri sayısı bir önceki yıla göre
yüzde 7,9 artarak 48.600’den 52.500’e yükselmiştir. Oysa geçen yıl kapanan
şirket sayısı da bir önceki yıla göre yüzde 21 artarak 34.700 olmuştur. Ferdî
kredi borcu ile kredi kartları borcunu ödeyememiş kişi sayısı, 2003 yılında 30
bin kişiyken bu sayı 2004’te 53 bine, 2005’te 136 bine, 2006’da 176 bine, 2007
yılında ise 290 bine yükselmiştir. 2007 yılı sonu itibarıyla, ferdî ve kredi
kartı borcunu ödeyemeyen kişilerin toplam sayısı 687 bin kişiye ulaşmıştır.
2003’e göre 2007 yılındaki artış yüzde 856’dır. Kredi, yani borç çeşitleri ve
tutarlarına, vatandaşın borçluluk durumuna baktığımızda hazin bir manzarayla
karşı karşıya kalıyoruz: Konut, taşıt ve diğer tüketici kredileri ile kredi
kartları olmak üzere, toplam bireysel kredi borcu tutarı -toplamda- 2002 yılında
6,5 milyar iken, 8 Şubat 2008 tarihi itibarıyla 99,5 milyar YTL’ye
yükselmiştir. 27 milyon kredi kartı sahibinin 12 milyonu, kredi kartı
borçlarını ödeyemediği için veya taksitli alışverişler yüzünden bankalara
yaklaşık 27 milyar YTL borçludur. 2 milyon 200 bin esnaf ve sanatkârımız ile
çiftçimiz BAĞ-KUR’a 30 milyar YTL, 900 bine yakın iş
yeri Sosyal Sigortalara 11 milyar YTL borçlu bulunmaktadır. Vatandaşın vergi
borçlarının toplamı yaklaşık 17 milyar YTL’yi bulmaktadır. 1 milyon 200 bin
öğrenci, öğrenim kredisi nedeniyle devlete; 2 milyon abone, telefon borcu
nedeniyle Türk Telekom’a borçludur. Hazinenin iç borcu 217 milyar doları, kamu
ve özel sektörün dış borcu 237 milyar doları bulmuştur. Merkez Bankası ve Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu verilerine göre, bankaların 32 milyon 326 bin
borçlusu bulunmaktadır. Bankaların bu müşterilerden toplam alacağı 261 milyar
YTL’yi bulmaktadır. Türkiye’de 17 milyon aile bulunduğu dikkate alındığında,
ailelerin yaklaşık yüzde 45’inin bankalara borçlu olduğu anlaşılmaktadır.
Esnafın yüzde 60’ı, çiftçinin yüzde 65’i borçludur. Sosyal Güvenlik Kurumu
verilerine göre, 1 milyon 417 bin bağımsız çalışan ve esnaf, sanatkârın BAĞ-KUR’a toplam 23 milyar YTL borcu bulunmaktadır. BAĞ-KUR
üyesi 734 bin çiftçinin 6,7 milyar YTL prim borcu bulunmaktadır. Elektrik, su,
telefon gibi nedenlerle bu hizmetleri temin eden kurumlara da önemli ölçüde
borcu bulunmaktadır. Vatandaşların, TEDAŞ’a 1,3
milyar YTL, tarımsal sulama abonelerinin 1,4 milyar YTL, ticarethanelerin 817
milyon YTL elektrik borcu görünmektedir. Değerli milletvekilleri,
ülkenin borç tablosu belirttiğimiz şekilde vahimdir. AKP Hükûmeti
“Borçlanırken bana mı sordunuz?” diyebilir. Evet, size sormadılar ama size
güvendiler. Borçlanırken sormuyorlar ama siz borçlandırmayı teşvik ediyorsunuz.
“Borç yiğidin kamçısıdır.”, “Borçlar bizim için leblebi, çekirdek.” diyerek,
borçlanma âdeta kutsanmıştır. Hükûmet,
çiftçiyi, esnafı, memuru, işçiyi ve sanayiciyi bırakmış, bankaları zengin
etmekle meşguldür. Bankaların yarısı da yabancıların elindedir. Memleket işi
gücü bıraktı, yabancılara çalışmaya başladı. AKP Hükûmeti
bu ülkeyi nereye götürüyor, farkında mısınız? Demek ki ekonomi iyi gitmiyor, bu
yüzden devlet ile vatandaş arasında davalar da artmıştır. Değerli milletvekilleri,
karşımızda, gırtlağına kadar borca batmış bir millet var. Geliniz, bu borçlu
milleti rahatlatalım. Çözüm, vatandaşı, borcunu, vergisini ödeyebilir hâle
getirmektir. Bu arada, yıllardır vergi
borçlarını, SSK, BAĞ-KUR primlerini, tarım kredi borçlarını, esnaf kefalet
borçlarını hiç aksatmadan ödeyen vatandaşlarımıza, mükelleflerimize de devlet
olarak bir jest yapalım, şükran ve teşekkür düşüncelerimizi bir kanunla ifade
edelim. Vatandaşlık ödevlerini ve borçlarını zamanında ve düzenli bir şekilde
yerine getiren vatandaşlarımızın da ödemeler sırasında sağlanacak kolaylıklarla
ve gerekirse vergi matrahlarında yapılacak indirimlerle ödüllendirmeleri
gerekmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu
tasarıyı bir an önce çıkarma gayretlerinden de anlıyoruz ki, Hükûmet, aynı zamanda nakit sıkıntısı çekmektedir.
Belirtmek isteriz ki, nakit sıkıntısını çözmenin yolu af düzenlemeleri
değildir. Gelir ve nakit sorununu çözmenin yolu, kayıt dışı ekonomiyi
önlemekten ve adil bir vergi sisteminden, üreten bir ekonomiden geçmektedir. Değerli milletvekilleri, bu
tasarıda ecri misil alacakları kesinleştiği hâlde uzlaşma konusu yapılmakta, hatta, hazine arazilerini işgal edenlerle uzlaşıldıktan,
borçlarında belirsiz miktarda indirim yapıldıktan sonra, işgal edilen yerler
pazarlıkla işgalcilerine kiraya verilecektir. Yani, işgalci, üstüne bir de
ödüllendirilmektedir. Değerli milletvekilleri, kanun
tasarısının gerekçesinde “Kesinleşmiş alacakları uzlaşma konusu yapıyoruz.”
deniliyor. Ancak, bilindiği üzere, ecri misil alacakları kesinleşmiştir. Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Akçay. Demokratik Toplum Partisi
Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Gültan Kışanak. Buyurun Sayın Kışanak. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı konusunda
partimiz Demokratik Toplum Partisi adına grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere
huzurlarınızda bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Vergi konusu çok önemli bir
konudur. Çünkü, bir ülkede adaleti sağlamanın yolu,
aslında sağlıklı, doğru, adil bir vergi sistemi oluşturmak, bunları zamanında
tahsil etmek ve bunları doğru yerde kullanmakla ilgilidir. Eğer bir devlet
sosyal devlet olma iddiasındaysa, öncelikle vergi yükünü yurttaşları arasında
paylaştırırken adil olmak ve bu yükü tahsil ederken kayırmacı olmamak, eşit
davranmak ve bu vergiyle elde ettiği gelirleri de yine yurttaşlarının yararına
kullanırken eşit davranmak zorundadır. Yani bir ülkede adaleti inşa etmenin en
temel araçlarından biri vergi sistemidir. Şimdi, bu açıdan
baktığımızda, bizdeki vergi sistemi nasıl işliyor biraz bunu sorgulamak lazım.
Devlet vergiyi alırken kimden, ne kadar alıyor ve vergiyi harcarken kime, ne
kadar harcıyor? Topladığı vergileri harcarken kime ne kadar harcıyor? Bütün
bunların gerçekten sorgulanması ve bütün şeffaflığıyla, bütün saydamlığıyla,
bütün hesap verilebilirliğiyle bu Meclisin gündemine getirilmesi gerekir. Oysa
bugün önümüzde bir yasa var; biz bu yasadan kimlerin, nasıl yararlanacağını, ne
gibi sonuçlar doğuracağını bilmiyoruz. Anayasa’mızın 73’üncü
maddesinde “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi
ödemekle yükümlüdür.” der. Buradaki en önemli vurgu “Mali güç” vurgusudur.
Bizdeki vergi sistemi, gerçekten bireylerin, işletmelerin, teşebbüslerin mali
gücünü hesaplayarak ve bunun gereklerini yerine getirerek bir sisteme sahip
miyiz? Bunun gerçekten sorgulanması gerekiyor. Mali gücüne göre kriterini
ihlal etmeye bir başlarsak ve bu konuda adil davranmazsak vergi sistemimiz, ülkede
adaleti sağlamak değil, adaletsizliği derinleştirmenin bir aracı hâline
gelebilir ve nitekim, bugün yaşadığımız sorun da
budur. Özellikle 1980’li yıllardan itibaren uygulanan vergi sistemi giderek
“gücüne göre” ilkesini ihlal eder bir noktaya gelmiştir. Önümüzde bir tablo var:
Türkiye’de 1980 yılında dolaylı vergiler 37, dolaysız vergiler 63. Bu oran her
yıl giderek tersine işlemiş ve 2005 tarihinde dolaylı vergiler 73, dolaysız
vergiler 27’ye düşmüştür. Bu bize neyi gösteriyor? Bu bize, sermayenin daha az
vergi ödediğini, vatandaşın harcama yaparken daha çok vergi ödediğini
gösteriyor. Bir sistemi zaten böyle kurduğunuzda, dolaylı vergilerin yükünü
artırıp dolaysız vergilerin yükünü azalttığınızda zaten adaletsizliğe ilk adımı
atmış oluyorsunuz. Sadece bununla da sınırlı
değil bizim vergi sistemimizdeki sıkıntı. Bir diğer en önemli sıkıntı, kayıt
altındaki çalışanlardan -sürekli verilen bir örnek gibi- kümesteki kazı yolar
misali, sürekli, vergiler, primler kesilmekte ve bunun oranı her geçen gün artırılmakta,
yaygınlaştırılmakta. Oysa eğer biz adaletli bir vergi sistemi getirmek
istiyorsak en öncelikli yapmamız gereken şeylerden biri de kayıt dışı
ekonomiyle mücadele etmektir. Kayıt dışı ekonominin bugün vardığı boyutlar,
aslında bugün bizim burada çıkaracağımız yasa nedeniyle tahsil edeceğimiz kamu
alacaklarından kat kat fazladır. Bunun rakamlarını
sanırım Hükûmet yetkilileri,
bakanlarımız çok daha iyi biliyorlar. Çünkü bu yasanın iki temel gerekçesi var.
Birisi, bizim kamu alacaklarımız var, bunlar mahkemeye kalırsa senelerce
uzayacak ama bizim acilen paraya ihtiyacımız var, kısa yoldan uzlaşma
formülleri bulalım, bu parayı bir an önce hazineye kazandıralım yaklaşımı.
İkincisi de mahkemelerin iş yükünü azaltma iddiası. Şimdi bu iddialar aslında bir
parça gerçeklik taşısa bile, adaletli bir vergi sistemini hedeflemek kadar daha
kârlı bir iş değil, kayıt dışıyla mücadele etmek kadar daha kârlı bir iş değil.
Eğer biz kamunun alacaklarını düşünüyorsak, kamunun yararını düşünüyorsak ve
bugün hazinenin içinde bulunduğu ekonomik kaynak ihtiyacını göz önünde
bulunduruyorsak, neden öncelikle kayıt dışıyla mücadele etmiyoruz? Ki, kayıt
dışı sadece çalışanlarla da sınırlı değil. Biz biliyoruz ki kayıt dışı
sektördeki işletmelerin büyük bir kısmı tamamen kayıt dışıdır. Sadece 50 işçi
çalıştırıyorsa 5’ini kayıtlı göstermek değildir. Bu işletmelerin büyük bir
kısmının vergi levhaları yoktur. Böyle bir işletmenin var olup olmadığı dahi
bilinmemektedir. Hiçbir vergilerini ödememektedirler. Bu konuda bütçe görüşmeleri
sırasında da aslında çok ayrıntılı açıklamalar oldu, değerlendirmeler yapıldı,
ama ne yazık ki Hükûmet, böyle bir çalışma programı
önümüze getirmek yerine, var olan vergi borçlarını, ihtilaflı borçları kısa
yoldan tahsil edeceği bir formülle önümüze geldi. Bütün devletler, devletin
gelirinin azalmasından bireyin adalet duygusunun zedelenmesine kadar pek çok
olumsuz etkisi olan vergi uyumsuzluğu ile mücadele ederler. Oysa bizde, sık sık çıkartılan aflarla, vergi uyumsuzluğuyla mücadele etmek
yerine, vergi uyumsuzluğu teşvik edilir hâle gelmektedir. Nedir vergi
uyumsuzluğu? Vergi mükelleflerinin mevcut yasalara göre ödemesi gereken vergiyi
zamanında bildirmesi ve zamanında ödemesidir, ama,
bizde o kadar sık vergi affı ya da benzeri örtülü vergi afları uygulamaları
gündeme gelmektedir ki, bu uygulamalar vergi uyumunu giderek ciddi derecede
zedeler noktaya gelmiştir. Çünkü insanlar artık önlerini göremez durumdadır.
“Ben bugün bu vergimi ödeyeceğim, ama yarın vergisini ödemeyenlere af çıkacak.
Ben, o zaman, şimdi, vergi borcumu ödemeyeyim, bunu başka bir ihtiyacım için
kullanayım.” diye düşünmeyi tercih edeceklerdir; bu, doğal, insani bir
reflekstir. Sizin kanun yapıcılar olarak, uygulayıcılar olarak ortaya
koyduğunuz performans ve yaklaşım toplumu tabii ki yönlendirecektir. Bu, vergi
mükellefleri açısından da böyledir. Ayrıca,
vergisini zamanında ve ödemesi gereken miktarda ödeyen kişiler, bunu hem
zamanında ödemeyen hem de ödemesi gereken miktardan daha azını ödeyen, vergi
afları nedeniyle önüne böyle bir yol açılan kişileri gördükçe kendilerini eşitsiz
bir konumda hissetmekte, bu adaletsizliği eleştirmekle birlikte insanın tabiatı
gereği dönüp kendisi de bu eşitsizliğe bir şekilde dâhil olma yolunu tercih
etmektedir. Bir önceki AKP Hükûmeti daha 2003 yılında “Vergi Barışı” adı altında bir
yasayı bu Meclisten geçirdi ve uygulamaya koydu. Oldukça kapsamlı bir yasaydı.
Hem uzlaşma aşamasında olanları hem mahkeme aşamasında olanları hem kesinleşmiş
olanları hem de henüz kesinleşmemiş olanları da kapsayan oldukça kapsamlı,
geniş bir yasaydı. Yani bugünkü yasayla önümüze getirilen ihtilaflı kamu
alacakları da 2003 yılında çıkartılan Vergi Barışı Yasası kapsamında zaten
ödeme kolaylığı getirilmiş, önleri bu anlamda açılmıştı. Aradan dört yıl geçti,
bu dört yıl içerisinde yeniden ihtilaflı konular çıktı. Neden bu kadar kısa
sürede yeniden ihtilaflı konular çıkıyor ve kamu alacakları tahsil edilme
konusunda bu kadar sıkıntılar yaşanıyor? Bunun nedeni, işte, hükûmetlerin vergi politikalarıdır, uygulamalarıdır,
kestirmeci yaklaşımlarıdır, kısa yoldan hazine gelirini artırayım derken kendi
önüne yeni engeller çıkarmasıdır. Vergi afları aracılığıyla elde edilecek kısa
dönemli gelirler, vergi adaletinde, vergi uyumunda, buna bağlı olarak vergi
gelirlerinde ve bir bütün olarak toplum düzenini sağlamaya yönelik olan yasa ve
düzenlemelere karşı beslenen saygıda ciddi bir azalma meydana getirecektir.
Kısacası, uzun dönemli maliyetleri kısa dönemli kârlarından, faydalarından daha
büyük olacaktır. Bu nedenle, biz öncelikle
şunu tercih ederiz: Gerçekten bu ülkede adaletin sağlanmasına dair bir
yaklaşımımız varsa öncelikli olarak, vergi sistemimizi, bütünen
hem yasalar düzeyinde hem uygulamalar düzeyinde masaya yatırma ihtiyacı vardır.
Kimden ne kadar vergi alıyoruz, gerçekten Anayasa’nın öngördüğü gibi bu kişiler
bu vergiyi ödeme gücüne sahipler mi? Öncelikle bunun sorgulanması gerektiğini
düşünüyoruz. Bu tür yasalar çıkarken her
zaman popülist bir tarafı vardır, hep şunun arkasına
sığınılır: Küçük esnaf var, orta ve küçük işletmeler var; bunların
yaşayabilmesi için, piyasada kalabilmesi için, ekonomik çarklarının dönebilmesi
için zaman zaman onlara destek çıkmak gerekir; vergi
borçları altında eziliyorlar, ödeyemiyorlar, bunlara kolaylık sağlamak gerekir
gibi popülist bir yaklaşım ve söylem her zaman kullanılır. Ama,
biz, her vergi affından ya da örtülü vergi aflarından sonra uygulamaya
baktığımızda, aslında oran olarak, yekûn olarak çok büyük bir kısmının büyük
sermaye kesimine ait olduğunu ve bunun da giderek adaletsizliği derinleştiren
bir yaklaşım ortaya çıkardığını görüyoruz. Biz, buradan, bu konuda iki
şey öneriyoruz: Birincisi, bunu popülist bir söylem
olmaktan çıkartmak için, o zaman, gerçekten zamanında vergisini beyan eden ama
uzlaşma yolunu kabul eden, ama bunu ödeyemeyen, bunun güçlüğünü çeken
esnafların, küçük işletmecilerin de bu kapsamda vergi borçlarının
taksitlendirilmesi ve bir ödeme kolaylığının getirilmesini bu maddeye, bu yasa
hükmüne ekleyelim ve ikincisi, şeffaflık ve saydamlık adına, gerçekten vergi
uyumunun bozulmaması adına, bu yasadan yararlanacak olanların, belli bir
limitin üstünde olanların… Çünkü bunu söylediğiniz zaman şöyle bir şey gelecek:
Binlerce mükellef yararlanacak, bunu nasıl açıklayalım? Burada bir üst limit
getirelim, belli bir üst limitin üzerinde bu yasadan yararlananları kamuoyuna
açıklayalım, deklare edelim. Hatta -bugün ihtilaflı olan konular biliniyor, Hükûmetin elinde bunların olduğunu biliyoruz- burada belli
bir limitin üzerindeki ihtilaflı davaları, kimlere ait olduklarını ve
miktarlarının ne kadar olduğunu bu Meclise getirip sunsunlar. Biz de o zaman,
gerçekten kamu yararı mı gözetiyoruz, gerçekten vergi yoluyla adaleti mi
sağlamaya çalışıyoruz, yoksa birilerini mi kayırmak için bu tür gerekçelerin
arkasına sığınılıyor, bunu görmüş olacağız. Bu yasada önümüze getirilen
maddelerden birisi de kamuya ait taşınmazların işgal edilmesiyle ilgili. Bu
ülkede çok büyük üniversitelerin kamu arazilerini işgal ederek kurulduğunu,
senelerce özel yasalar çıkartılarak bunların yıkılmasının engellendiğini, hatta
bazı kamu arazilerinin hükûmet ve devlet makamlarında
önemli görevler almış kişilerin yakınları tarafından işgal edildiğini hepimiz
biliyoruz. Şimdi bu yasayla, kamu arazilerini işgal edenlere ödeme yükümlülüğü
getirilen ecri misillerini de ödememe cüretini gösteren… Hem kamu arazisini,
kamu taşınmazını işgal edeceksin hem yasalar gereği ödemen gereken ecri misli
ödemeyeceksin hem de bugün burada görüşülen yasayla sana çifte avantaj
sağlanacak. Sağlanan avantajlardan birisi, şimdiye kadar yasalarımızda olmadığı
hâlde, ecri misil cezalarının bir tahkikat komisyonu kurularak yeniden uzlaşma,
pazarlık masasına yatırılması ve takdir edilen miktarın taksitlendirilerek
ödenmesi, bu da yetmiyormuş gibi bu işgale yasal bir kılıf hazırlamak için bu
işgalcileri kiracı durumuna getirmek. Bunlar, gerçekten, bu ülkede
hak, adalet duygusunu ciddi derecede zedeleyen yaklaşımlar. Bu
konuda da, biraz önce ihtilaflı vergi borçlarında önerdiğimiz gibi, şunu
öneriyoruz: Belli bir miktarın üzerindeki kamu taşınmazlarını kimler işgal
etmiştir, kaç yılından beri işgal altındadır, şimdiye kadar bunlardan ne kadar
ecri misil alınmıştır, ne zamandan beri ecri misillerini ödemiyorlar ve bu yasa
çıkarsa onlar, bu işgalciler nasıl yasal kiracı durumuna düşecekler? Bütün
bunların şeffaflıkla ve açıklıkla bu Mecliste tartışılması gerekiyor. Bunları önümüze getirmeden,
kimlerin nasıl yararlanacağını bilmeden, burada, demokrasiyi parmak
demokrasisine çevirerek yasaları geçirmenin hiç kimseye bir faydası yok.
Öncelikle kamu vicdanını, kamudaki adalet duygusunu dikkate alan bir yaklaşım
içerisinde olmak zorundayız. Bu nedenle, esnaflarımızın,
çiftçilerimizin, küçük işletmecilerimizin, senelerdir yaratılan ekonomik
sıkıntılar altında nasıl ezildiklerini, nasıl zorlandıklarını biliyoruz,
bunları yok saymıyoruz. Ama, bunlara dair popülist bir
söylem söyleyip, aslında vurguncuların ödüllendirilmesine de izin vermek
istemiyoruz. Bu duygularla hepinizi
saygıyla selamlıyor, konuşmamı burada bitiriyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kışanak. Şimdi söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli’de. Buyurun Sayın Canikli. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 109 sıra sayılı Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın tümü
üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Değerli arkadaşlar, düzenleme, esas itibarıyla daha önce Vergi
Usul Kanunu’nda belirtilen “uzlaşma” müessesesinden faydalanma imkânı olan,
ancak bu imkânı kullanan, fakat uzlaşma sağlayamayan ya da bu imkânı
kullanmadan doğrudan ihtilaf yaratan mükelleflere yeni bir uzlaşma imkânı
sağlamayı amaçlayan bir tasarıdır, amaç sadece budur. Bu yönüyle ve biraz sonra
ayrıntılı olarak açıklayacağım nedenlerle getirilen tasarı, hiçbir hükmüyle bir
af niteliğinde değildir. Hiç kimseyi affetmemektedir, kesinleşmiş herhangi bir
vergi borcuna müteallik olarak bir indirim ya da af olarak nitelendirilebilecek
herhangi bir düzenleme içermemektedir. Tabii, aşağı yukarı tüm
konuşmacıların, getirilen düzenlemeleri af ya da affa benzer düzenlemeler
olarak nitelendirmesini gerçekten üzüntüyle dinledim. Çünkü konuştuğumuz,
tartıştığımız konu teknik bir konu. Ya af kapsamındadır ya aftır özelliği,
niteliği itibarıyla ya da değildir. Muğlak, yorumu
gerektiren bir husus, bir düzenleme içermemektedir. Şimdi, tabii, af açısından,
Anayasa’mızın 87’nci maddesinde belirtilen anlamda bir af söz konusu, tartışma
konusu olabilir; ayrıca kesinleşmiş bir kamu alacağında indirim yapılması, bir
kolaylık getirilmesi ya da ödeme şartlarında bir iyileştirme yapılması hâlinde
böyle bir durumdan bahsedilebilir. Bu açıdan bakıldığında, tasarının 1’inci
maddesiyle getirilen yeni uzlaşma imkânı herhangi bir kesinleşmiş vergi alacağında,
kamu alacağında bir indirim öngörmediği için af niteliğini taşımamaktadır. Değerli arkadaşlar, bu
konunun çok daha net olarak anlaşılabilmesi için uzlaşma müessesesinin biraz
detaylandırılması gerekir. Uzlaşma müessesesi vergi mevzuatımıza 1963 yılında
girmiştir ve o tarihten beri de uygulanmaktadır. Yani biraz önce bazı konuşmacıların
işte “Takdir yetkisi çok fazladır uzlaşma komisyonlarına verilen, orada
ayrıcalıklı işlemler yapılabilir.” gibi eleştirileri, 1963 yılından beri -aşağı
yukarı elli yıldan beri- uygulanan bu sistemin geçmiş yılların tümü için de
geçerlidir. Bu eleştiri haklıysa, bu eleştiri doğruysa 1963 yılından beri bütün
uygulamalar için bu eleştirilerin yapılması gerekir. Bir başka ifadeyle yapılan
bu eleştiri tümünü kapsar. Yani 1963 yılından bugüne kadar uzlaşma konusu
edilen bütün kararları ve uzlaşma komisyonlarının bugüne kadar yaptığı tüm
işlemleri kapsamaktadır. Önce bunun altının çizilmesi gerekir. Yani uzlaşma
müessesesi AK Parti döneminde uygulamaya geçen bir müessese değildir, 1963
yılından beri uygulanmaktadır. Ve yine daha iyi anlaşılması
için uzlaşmadan kimlerin faydalandığının ortaya konulması gerekir değerli
arkadaşlar. Yapılan konuşmalardan sanki vergi kaçıran mükellefler, kasıtlı
olarak vergi ziyaına sebebiyet veren mükellefler bu
uzlaşma müessesesinden faydalanıyor gibi bir intiba oluşabilir. Bu doğru
değildir değerli arkadaşlar. 1963 yılından beri uygulanan
uzlaşma müessesinden kimler faydalanıyor, önce onu ortaya koymamız gerekir. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Koyalım. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Bir: Vergi mevzuatına yeterince nüfuz edemeyen ve bu nedenle vergi ziyaına sebebiyet veren mükellefler. Vergi mevzuatı çok
karışıktır, hatta, zaman zaman,
uzmanlar arasında bile ihtilaflar çıkar. Dolayısıyla, gerçekten hiçbir art
niyeti olmadığı hâlde, vergi mevzuatının karmaşıklığı nedeniyle vergi mevzuatına
yeterince nüfuz edememekten dolayı vergi ziyaına
sebebiyet verebilir mükellefler. Bunlar girer. İki: Vergi Usul Kanunu’nun
369‘uncu maddesinde belirtilen yanılma kavramına giren mükellefler bu kapsama
girer. Yani, idare tarafından yanıltılmış, idare tarafından herhangi bir vergi
mevzuatının uygulanması konusunda yanlış bilgilendirilmiş ve bu nedenle vergi ziyaına sebebiyet vermiş bir mükellef bundan
faydalanabilir. Tadadı olarak sadece bunlar faydalanabilir. Üç: Vergi Usul Kanunu’nun 106
ve müteakip maddelerinde belirtilen vergi hatalarından bir tanesiyle karşı
karşıya kaldığını iddia eden mükellefler bundan faydalanır. Nedir onlar?
Verginin konusunda hata yapılmış. Aslında verginin konusuna girmediği hâlde,
vergi dairesi tarafından ya da inceleme elemanları tarafından yazılan
raporlarla vergi ziyaı olduğu iddia edilmiş bir durum
söz konusuysa ya da vergilendirme döneminde bir hata yapılmışsa, buna benzer
nedenlerle bir hata söz konusuysa, bunlar uzlaşma kapsamına girer. Bunların
dışında, başka şekilde ortaya çıkan vergi ziyaı
uzlaşma kapsamına girmez. Bunların ortak özelliği
nedir? Hiçbirisinde bir art niyet, bir kasıt söz konusu değildir. Kasıtlı
olarak vergi ziyaına sebebiyet veren fiiller
nedeniyle ortaya çıkan bir vergi ziyaı ve bir ceza
söz konusuysa, bunlar uzlaşma kapsamında değildir ve bu tasarı kapsamında da
değildir değerli arkadaşlar. Dolayısıyla,
hesap hilesi yapan, muhasebe hatası yapan, sahte veya muhteviyatı itibarıyla
yanıltıcı belge -biz buna “naylon belge” diyoruz- naylon belge düzenleyen,
naylon belge alan, naylon belge veren ya da buna benzer sebeplerle defter
belgelerini tahrif eden, kanuni defter belgelerini gizleyen mükelleflerin bu
fiilleri nedeniyle bir vergi ziyaı ortaya çıkmışsa,
bunlar, hem uzlaşma kapsamına girmez hem de bu kanunun kapsamına girmez değerli
arkadaşlar. Bir af değildir. Bir vergi kaçağının ortadan
kaldırılması değildir. Kasıtlı hata yapan mükelleflerin bu fiillerinin ortadan
kaldırılması değildir, buna imkân sağlayan bir düzenleme değildir. Bunları
herkesin çok iyi bilmesi gerekiyor. Aslında, ben biliyorum, bazı
konuşmacı arkadaşlarımız bunları biliyorlar. Belki bazı arkadaşlarımız
yeterince nüfuz edemeyebilirler, onlara bir şey demiyorum, ancak, bildiği
hâlde, bu konulara teknik olarak vâkıf olduğu hâlde, bu arkadaşlarımızın, bu
gerçekleri buralarda ifade etmemelerini de gerçekten teessüfle karşılıyorum. Çünkü, yapılan, sadece, ihtilaflı olup kesinleşmemiş,
kesinleştiği zaman, esas itibarıyla kesinleşmiş bir kamu alacağına indirim ya
da ödeme kolaylığı gibi bir imkân sağlıyorsanız bu konu tartışılabilir. Konu gelmişken, bu çerçevede,
Cumhuriyet Halk Partisinin değerli konuşmacısının konuşmasında beyan ettiği
husus gerçekleşirse, esas çelişki o zaman ortaya çıkar. Sayın Özyürek diyor ki: “Uzlaşmasını gerçekleştirmiş, uzlaşma
tutanağını imzalamış, ancak henüz vergisini ödememiş olan mükelleflere de bu
kolaylığı sağlayalım.” MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Evet. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
İlk bakışta, hakikaten, bir haksızlığın giderilmesi gibi bir talep gibi
gözüküyor. Ancak, çok önemli bir ayrıntı var. Nedir? Sayın Özyürek’in
belirttiği alacak kesinleşmiştir. Kesinleşmiş bir alacaktır. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Ama ödenmemiş. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Kesinleşmiştir. Uzlaşma tutanağını imzaladığı anda, biliyorsunuz Sayın Özyürek, o alacak kesinleşmiştir, kesinleşmiş kamu alacağı
tanımına girer. O zaman ben hemen şunu sorarım: Burada, hiçbir şekilde
kesinleşmiş kamu alacağına bir imkân sağlamamaktadır. İhtilaflı, kesinleşmemiş,
henüz kamunun alacağı olup olmayacağı belli olmayan bir alacak için bu
düzenleme yapılmaktadır. Ama sizin dediğiniz öneri, hem yaptığınız veya
eleştirilerin mantığına aykırı bir düzenleme içermektedir, bir çelişki
içermektedir. Neden? Çünkü, onu yaptığınız takdirde,
beyan eden, vergisini zamanında ödeyemeyen, şu veya bu nedenle, haklı nedenler
de olabilir, tüm mükelleflerin kapsama alınması gerekir. Çünkü onların ortak
özelliği, artık, kesinleşmiş kamu alacağıdır. Yine, keza, biraz önce DTP
adına konuşan çok değerli Sayın Milletvekilimizin de belirttiği öneri gerçekleştirilirse,
esas itibarıyla, mükellefiyetle ilgili ödevlerini zamanında yerine getiren,
vergi borcunu zamanında ödeyen mükellefe haksızlık etmiş oluruz. MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Şimdi etmiyor muyuz? NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Etmiyoruz, çünkü kesinlikle bu, kesinleşmemiş ihtilaflı vergi alacaklarını
kapsıyor. 1’inci maddeyi konuşuyorum, 2’nci maddeye geleceğim. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ecri
misil kesin değil mi? NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Ecri misile de geleceğim. Çok net, tartışmasız bir
şekilde hiç kimse çıkıp burada 1’inci madde kapsamına giren alacakların
kesinleşmiş kamu alacağı olduğunu iddia edemez. Peki, neden getiriyoruz
değerli arkadaşlar? Niye üçüncü bir imkân sağlıyoruz? Tarhiyat öncesi uzlaşma
imkânı var, tarhiyat sonrası uzlaşma imkânı var, neden üçüncü bir imkân
sağlıyoruz? KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Asıl konu bu. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Esas konu bu. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Şimdi, bakın, şu an itibarıyla bu şekilde kapsam içerisinde bu tasarının 1’inci
maddesinin hedefi olabilecek 70 bin tane dosya mevcuttur, 70 bin tane ihtilaflı
dosya mevcuttur ve bunların çok önemli bir bölümü de -mükellefler açısından
söylüyorum- kendisine haksız rapor yazıldığını düşünen mükellefler. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Uzlaşsaydı. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Neden? Çünkü, inceleme raporları yazıldıktan sonra
mükelleflerin yüzde 80’i uzlaşmayı seçer, uzlaşma yoluyla o ihtilaf giderilir
ve uzlaşma sonucunda ortaya çıkan vergisini öder. Yargıya gidenlerin çok büyük
çoğunluğu, haklı olduğunu düşünen, vergi idaresinin ya da inceleme elemanının
kendisine haksızlık yaptığını düşünen mükelleflerdir. Yani yargıda kazanacağına
inanan, kendine güvenen mükellefler -tabii istisnaları olabilir bunun, ben
genel konuşuyorum- bu tür mükellefler yargıya gider, ihtilaf yaratır. Aksi
hâlde kendisinin, vergi mevzuatı karşısında yazılan raporda belirtilen hususlar
açısından vergi mevzuatı karşısında zayıf konumda olduğunu, kısmen de olsa
zayıf konumda olduğunu düşünen mükelleflerin hemen hemen
tamamına yakını yargıya gitmez, ihtilaf yaratmaz ve uzlaşma müessesesinin
imkânlarını kullanarak bu meseleyi halleder, bitirir. OKTAY VURAL (İzmir) –
Uzlaşırlar sonra, öyle mi? NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Uzlaşırlar normal şartlar altında. Yani şu anda 1963 yılından beri uygulanan
sistem çerçevesinde, bununla alakası yok, genel olarak söylüyorum. OKTAY VURAL (İzmir) – Demek
ki onun lehinde uzlaşırlar, müracaat edenin lehinde, öyle mi? NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Şimdi, şu andaki ihtilaflı dosyaların
büyük çoğunluğunda en azından istatistiki olarak
söyleyebiliriz: Geçmiş dönemlere baktığınız zaman, genelde idarenin kaybettiği
dosyalar, yani mükelleflerin hakikaten kendilerine güvenip raporlarda, inceleme
raporlarında belirtilen hususlar açısından zayıf gördükleri, kendi açılarından
güçlü gördükleri dosyaları götürüyorlar. Genelde bu dosyalardır. Orada da oran
çok yüksektir, yani idarenin kaybettiği oran çok yüksektir. Esas mesele şu: Mükellefler
bu amaçla yargıya gidiyorlar. Hepsi iyi niyetli mükellefler, yani kasıtlı
olarak vergi kaçıran mükellefler değil. Onlar kesinlikle kapsama girmiyor. İyi niyetli, yanlış yorumlamaktan ya da vergi dairesinin yaptığı
hata nedeniyle, inceleme raporlarındaki hatalar nedeniyle yargıya gitmiş olan
mükellefler yargısal işlemlerin uzaması nedeniyle sıkıntı içerisindeler; bunu
kendileri ifade ediyorlar, her yerde ifade ediyorlar, bunu sizler de
biliyorsunuz; bir yıl, iki yıl, üç yıl, beş yıl, on yıl hatta zaman zaman. Dolayısıyla, ihtilaflı olmaktan da kurtulmak
istiyorlar. İhtilaflı mükellef konumundan, görüntüsünden de kurtulmak
istiyorlar. Bu şekilde bir hayli mükellef var ve bunlar da kendilerine bu
imkânın sağlanmasını istiyorlar. Şimdi bazı arkadaşlar diyorlar ki: “Efendim,
uzlaşma komisyonları bunları suistimal edebilir.” Değerli arkadaşlar, bu
sistemi yeni getirmiyoruz, 1963 yılından beri uygulanıyor. Ve diyorlar ki -yine
aynı çelişkiyi içeriyor-: “Efendim, genel bir oran koyalım, genel bir sınırlama
koyalım, diyelim ki: ‘Yüzde 50’sinden fazlasını uzlaşma komisyonları
indiremez.’ Ya da buna benzer birtakım sınırlandırmalar koyalım.” Kusura
bakmayın ama, bu arkadaşlarımızın bu önerilerin
yeterince teknik detayına vâkıf olamadıklarının işaretidir. Şimdi, bakın, uzlaşma
komisyonunun önüne bir dosya geliyor. Mükellefin iddiası ne? Mükellefin iddiası
şu: “Söz konusu olay, vergiyi doğuran olay, vergi inceleme raporunda belirtilen
vergiyi doğuran olay aslında vergiden muaftır.” Böyle bir iddiası var. Uzlaşma
komisyonunun önüne geldi bu dosya. Vergi cezası alınmış ve vergi zıyaı olduğu
idare tarafından iddia edilmiş, rapor yazılmış, ihtilaf yaratılmış ve bu
çerçevede mükellef uzlaşma komisyonunun önüne geldi. Hakikaten, uzlaşma
komisyonu baktı ki, gerçekten, vergiden muaf olan, bir vergiyi doğuran olay
için, daha doğrusu, vergiyi doğuran olay olmadığı hâlde idare tarafından bir
vergi alınmış, bunu uzlaşma komisyonu da tespit etti. Ne yapması gerekiyor?
Vergi ve cezaların tümünü silmesi gerekiyor değerli arkadaşlar. Bunlar da her
vergiyle uğraşan arkadaşlarımızın sürekli karşılaştığı olaylardır. Ya da
369’uncu madde kapsamında, yani bir yanılma hâli söz konusu. İnceleme elemanı
raporunu yazdı, ama mükellef o konuda daha önce vergi dairesinden aksi yönde
bir görüş almış, bir mukteza almış -bunlar da çok oluyor- ve uzlaşma
komisyonuna hem rapor geldi hem de bu görüş geldi. Ne yapacak uzlaşma
komisyonu? Yani idare ona: “Senin bana sorduğun soru vergi kapsamına girmez.”
demiş. Ancak, vergi inceleme elemanı “Hayır, girer.” demiş. Böyle ihtilaflar
olabiliyor, idarenin kendi içinde de çelişkiler olabiliyor ya da farklı
görüşler ortaya çıkabiliyor. Uzlaşma komisyonu ne yapacak? Yapması gereken,
cezayı tamamen sıfırlamaktır. Eğer, mükellefle aynı görüşteyse verginin aslının
da tümünü sıfırlamak zorundadır. Şunu anlatmaya çalışıyorum:
Her dosya ayrı özellik taşır, hiçbir tanesi birbirine benzemez. Her olay
ayrıdır, her olay özeldir, her olayın, her dosyanın ayrı irdelenmesi gerekir ve
ona göre karar verilmesi gerekir. Siz çok genel bir yaklaşımla eğer bu tür sınırlamalar
-lehte ya da aleyhte, fark etmez- getirdiğiniz takdirde, esas haksızlığı, esas
yanlışlığı o zaman yapmış olursunuz. Biraz önce söylediğim örneklerde bu
mükelleflere haksızlık yapmış olursunuz; tam aksi bir örnek de uzlaşma
komisyonunun daha katı davranmasını gerektiren bir dosya geldiği zaman da bu
genel kural nedeniyle de ona verilmesi gerekenden daha fazla bir imkân sağlamış
olursunuz. Dolayısıyla, 1963 yılından
beri nasıl uzlaşma komisyonları bugüne kadar görevlerini yapmışlarsa bundan
sonra da o şekilde görev yapacaklar, bugüne kadar nasıl davranmışlarsa öyle
davranacaklar, hemen hemen geçmiş tüm iktidarlar döneminde görev
yapmış bu uzlaşma komisyonları ne kadar objektifse o kadar objektif olacaklar.
Olayı böyle değerlendirmek lazım değerli arkadaşlar. O yüzden, “uzlaşma
komisyonlarının ön yargılı davranabileceği, haksızlıklar olabileceği” gibi
değerlendirmeleri, ben, açıkçası çok ciddi bulmuyorum ve bir altyapısı olduğunu
da düşünmüyorum. Tabii zaman daraldı; kısaca,
bir de 2’nci maddeyle ilgili… Dolayısıyla, özetlemek
gerekirse: 1’inci madde kesinlikle af değildir. Bazı teknik düzeltmeler
yapacağız, onlarla ilgili önergelerimiz var. 2’nci maddede ecri misil
meselesi… Bazı arkadaşlarımız “Tamam, 1’inci maddede kesinleşmiş bir kamu
alacağı yok ama 2’nci maddede kesinleşmiş bir ecri misil alacağı var. Ona ne
diyorsunuz?” diyorlar. Bakın arkadaşlar, 19 Haziran
2007 tarihinde, hazine taşınmazlarının idaresi hakkında bir yönetmelik
yayınlandı. Bu yönetmelik, ecri misil rakamlarının takdir ve tespitini
belirleyen hususlar da dâhil olmak üzere birçok yeni düzenleme getirdi. Yani,
daha önce uygulanan bir yönetmelik vardı. Daha önceki -ki bunların sayısı 340
bin, 340 bin tane ecri misil dosyası vardır- yönetmeliğe göre tespit edilmiş
bir ecri misil rakamı var. Bir vatandaş gitmiş, hazinenin arazisini işgal
etmiş. Hem işgali ortadan kaldırmak için gerekli çalışmalar yapılırken, bir
taraftan da kira alınıyor biliyorsunuz. Bu kiranın tespiti, ne kadar alınacağı
konusunda daha önce tespit tutanağında… Aslında, çoğu zaman da gelişigüzel
birtakım rakamlar tespit edilmiş, ama şimdi bu kural değişmiş, kural daha
kapsamlı hâle getirilmiş. Bu yönetmelik de 19 Haziran 2007 tarihinde
yayımlanmış. Kendisine daha önceki dönemde ecri misil salınan bir kişi, bir
fuzuli şagil şunu söyleyebilir, bu kanun çıksa da
çıkmasa da diyebilir ki: “Bu yönetmelik değiştirildi. Daha önceki yönetmeliğe
göre bana bir rakam tebliğ ettiniz, rakam bildirdiniz, bir kira rakamı, ecri
misil rakamı bildirdiniz, ama belirlediğiniz yöntem değişti, benim lehime
hükümler içeriyor yeni yönetmelik. Dolayısıyla, siz, yeniden ecri misil rakamlarını
belirlemek zorundasınız.” diye bir talepte bulunduğu zaman idare bunu uygulamak
durumunda genel hukukun genel kuralı, “lehe olan hükümlerin uygulanması
gerektiği” kuralı gereğince. Dolayısıyla, bu 2’nci madde
ne getiriyor? İşte, bu çerçevede tüm ecri misillerin yeniden belirlenmesini,
yeni yönetmelik gereğince yeniden belirlenmesini ve düzeltilmesini, eksik
olanların yükseltilmesini, fazla olanların makul seviyeye indirilmesini
içeriyor. Oradaki kriterler çok net bakın. Baktığınız
zaman, yeni yönetmeliğin 85’inci maddesinin ikinci fıkrasını… KADİR URAL (Mersin) –
Ödeyenler ne olacak, ödeyenler? NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
…açıp baktığınız zaman, burada bunu görürsünüz. Dolayısıyla, şu andaki 340 bin
dosyanın şöyle bir özelliği var -büyük çoğunluğunun- değerli arkadaşlar: Bu 340 bin dosyanın da
çok büyük çoğunluğu AK Parti döneminden önceki dönemlere ait. Suçlamak için
söylemiyorum, tespit olarak söylüyorum sadece, yani yanlış anlaşılmasın diye. Şimdi, bakın, hiçbir
düzenleme yapılmadan, mevcut statünün devam ettirilmesi, en çok fuzuli şagillerin işine yarıyor. Yani, hazine arazisini haksız
yere işgal eden insanların işine yarıyor. Neden? İşgali yapıyor vatandaş,
hazinenin mülkiyetindeki ya da hükûmet tasarrufu
altındaki bir gayrimenkulü işgal ediyor, idare de çıkartılması için gerekli
yazışmaları yaparken bir anda bir mahkeme kararı, tedbir kararı konuluyor.
Çoğunluğu böyle. Açıp baktığınız zaman bunu görürsünüz. Tedbir kararı alınca
ecri misili de ödemiyor vatandaş. Hem araziyi
kullanıyor, hazinenin arazisini işgal ediyor kanunlara aykırı bir şekilde hem
de kira ödemiyor, ecri misil ödemiyor. Dolayısıyla, bu
sistemin sürmesi onların lehine, bu sistemin aynen devam etmesi onların lehine.
İdarenin görevi çözmek, çözüm üretmek, hükûmetin,
iktidarın görevi. Şimdi, biraz önce belirttiğim
bu yönetmeliğin verdiği imkânı kullanırken aynı zamanda acaba bunları da bu
haksız uygulamadan vazgeçirebilir miyizin yollarını
aramaktır bu düzenleme. Dolayısıyla, yeni yönetmelik çıktığı için, yeni
yöntemler belirlediği için af niteliğinde değildir, bu düzenlemenin zaten
yapılması gerekir. Madem böyle bir düzenleme imkânı söz konusu, o zaman… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Canikli. NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
…bu haksız uygulamaları ortadan kaldıralım, bu problemleri çözelim ve daha çok tahsilat yapalım, şu andaki statünün devamından fayda
umanların bu beklentilerini ortadan kaldıralım. O nedenle, değerli
arkadaşlar, 2’nci madde de ne af kapsamı niteliğindedir ne de bir yanlışlık
içermektedir. Sadece 6’ncı fıkrasıyla ilgili bir tartışma oldu daha önceki
görüşmelerimizde de, onunla ilgili önergemizi de verdik, onu çıkartıyoruz. Yani
bunların… Tabii burada iyi niyetli olanların, çünkü,
belli şartları taşımaları hâlinde, bunların pazarlıkla kiraya verilmesi, fuzuli
şagillerine kiraya verilmesini öngören bir fıkra
vardı, onu çıkarıyoruz. Bu tartışmalı konuyu da -ki,
buradaki konuşmacıların da bir kısmı bahsetti- çıkardıktan sonra, ne 1’inci
maddede ne de 2’nci ve diğer hiçbir maddede, ne af kapsamına girebilecek bir
düzenleme vardır ne de herhangi bir yanlışlık vardır. Elbette, sonuçta bir tahsilat imkânı ortaya çıkacaktır, ancak bu düzenlemenin
getirilmesinin temel amacı bir tahsilat değildir. Arkadaşlarımızın sorduğu bazı
sorular oldu, onları tabii burada değerlendirme imkânımız olmadı, inşallah
diğer maddelerde bunları görüşeceğiz. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Canikli. Şimdi, şahsı adına söz
sırası… Sayın Gülşen Orhan hakkını Sivas Milletvekili Mehmet Mustafa Açıkalın’a devretmiştir. Buyurun Sayın Açıkalın. (AK Parti sıralarından alkışlar) Söz süreniz on dakika. MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN
(Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının
Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bilindiği üzere, tasarı
başlıca üç konuda uzlaşma imkânı getirmektedir mükelleflere veya kamu ile
ihtilaf yaratmış olan kişilere. Bunlardan birincisi, 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu kapsamında bulunan vergi, resim, harç, fon, katılma payı ve buna bağlı
olarak kesilmiş bulunan cezalar ve özel usulsüzlük cezalarına ilişkindir. İkinci olarak uzlaşma konusu
getirilen konu, ecri misil alacaklarıyla alakalıdır. İleride ecri misilin ne olduğunu ve nasıl bir uzlaşma düzenlendiğini
açıklamaya çalışacağız. Diğer bir konu da yine 213
sayılı Kanun kapsamında olmakla birlikte bankalara ilişkin, bankaların
enflasyon muhasebesinden doğan zararlarını mali bilançolarına intikal
ettirmeleri ve vergi matrahından indirmelerine ilişkin uzlaşmadır. Esasen, bilindiği üzere,
uzlaşma müessesesi 213 sayılı Kanun’umuzda mevcuttur; hem tarhiyat öncesi
uzlaşma hem tarhiyat sonrası uzlaşma olarak müesseseleştirilmiş, usulleri,
esasları, nasıl çalıştığı mükelleflerin hakları itibarıyla belirlenmiştir. Burada getirilen düzenleme
istisnai bir uzlaşmadır ve tamamen, mükelleflere, şu anda yürütmekte oldukları
ihtilafları yanında ikinci bir imkân tanınmaktadır. Mükellefler, dilerlerse
ihtilaflarını sürdürebileceklerdir, 213 sayılı Kanun kapsamından doğan vergi ve
alacaklara ilişkin, amme alacaklarına ilişkin olarak ihtilaflarını
sürdürebileceklerdir, dilerlerse bu kanunun verdiği imkândan yararlanmak
suretiyle idareyle uzlaşma imkânına kavuşacaklardır. İfade etmek istediğim önemli
bir konu bu 213 sayılı Kanun kapsamındaki uzlaşmada, belediyelere, özel
idarelere, özel idarelerin yetki alanlarına giren vergi, resim ve harçlarda
uzlaşma yapılmamaktadır. Diğer bir konu, 344 sayılı
Kanun’un 2’nci fıkrası gereğince bir ceza tarhiyatına muhatap olunmuşsa bu da
uzlaşma kapsamı dışında kalmaktadır. Bilindiği üzere, bu, 359’uncu maddeye
gitmek suretiyle, 359’uncu madde kapsamında bir suça muhatap olan mükellef bu
kanun kapsamında uzlaşmadan istifade edemeyecektir. Yine bu 1’inci maddede
dikkati çeken husus idarece yapılmış bir ikmalen
tarhiyat, resen tarhiyat ve idarece tarhiyat söz konusu olmasıdır. Bunların hepsi, bilindiği üzere, idarenin beyan edilmiş bir matrah
üzerinden vergi incelemesi yapması veya takdire sevk etmek suretiyle yeni bir
tarhiyat yapmasıyla gündeme gelebilecek konulardır ve bunlar üzerine de
mükellefler tarafından yargı mercilerinde ihtilaf yaratılmış ise mükellef
dilerse bu ihtilafını, biraz önce ifade ettiğim gibi, sürdürmek suretiyle
hakkını arayacaktır mahkemeler nezdinde, yargı nezdinde, dilerlerse bu
ihtilaftan kanunda yazılı şartlar çerçevesinde vazgeçmek suretiyle yeniden
idareyle ihtilaflı oldukları konularda uzlaşma imkânına kavuşmuş olacaklardır. 1’inci madde kapsamındaki
ihtilaflar, biraz önce de ifade edildiği üzere, yargı mercisinde birikmiş 70
bin adet dosyayı ve 2,3 milyar YTL’lik bir alacağı ilgilendirmektedir. Bu yolla
idare hem daha süratle alacağına kavuşmuş olacak, yargı mercileri de dosya
yükünden kurtulmuş olacaklardır. Bu uzlaşmanın diğer
uzlaşmadan, yani 213 sayılı kapsamındaki uzlaşmadan -ister tarhiyat öncesi,
ister tarhiyat sonrası uzlaşmadan- en önemli farklarından bir tanesi, bu
uzlaşma kapsamındaki alacakları idare on sekiz ay içerisinde tahsil edecektir.
Bu, mükelleflere getirilmiş, uzlaşma sonrası alacağın tahsili bakımından bir
kolaylıktır, bir imkândır. Diğer bir konu ecri misille
alakalıdır. Ecri misil esasen… Hazinenin mülkiyetindeki veya mülkiyete konu olmayan
hazine emlaki konusundaki idare, normal usul olarak kiralamadır. Ecri misil,
bilindiği üzere, idarenin bir zafiyeti olarak ortaya çıkar. İdarenin bilgisi,
arzusu dışında, hazinenin özel mülkiyetindeki arazilerin bir nevi işgal
edilmesidir ve işgal karşılığında idarenin elde ettiği bedeldir ecri misil. Ecri
misli şöyle de daha açıkça tarif edebiliriz: Hazine taşınmazının idarenin izni
dışında gerçek veya tüzel kişilerce işgal veya tasarruf edilmesi sebebiyle
idarenin bir zarara uğrayıp uğramadığına veya işgalcinin kusurlu olup
olmadığına bakılmaksızın, taşınmazın işgalden önceki hâliyle elde edilebilecek
muhtemel gelir esas alınarak idarece talep edilen bir tazminattır ecri misil. Bilindiği üzere, hazine
emlakinin yönetimi Maliye Bakanlığına ve onun altındaki Millî Emlak Genel
Müdürlüğüne ait bir görev olarak yürütülmektedir. Burada iki
durum söz konusudur: Bir, idarece takdir ve tespit edilen bedellere işgalciler
herhangi bir şekilde itiraz etmişlerse yargı mercileri nezdinde veya bugüne
kadar herhangi bir ödemede bulunmamışlarsa bunlar için yeniden bir bedel
takdiri yapılmak suretiyle kendilerine bildirilecek, bu bedelin tespitinde
Millî Emlakin çıkardığı yönetmelik çerçevesindeki kıstaslar dikkate alınacaktır
arazinin konumuna ilişkin. Bu bedeli yine on sekiz ay içerisinde ödediği
takdirde, işgalci idareyle ihtilafını bitirmiş ve hukuki bir konuma kavuşmuş
olacaktır. Burada hem 213 sayılı Kanun
kapsamında hem de ecri misil alacaklarında taksitlendirmede önemli bir müessese
getirilmiştir. O da taksitlendirme süresinde herhangi bir şekilde aksama olduğu
takdirde bu hakkını kaybetmemesi, mükellefin taksitlendirme imkânından tamamen
yoksun olmaması, ancak aksattığı tutarlara cezai mahiyette yüzde 5 gibi normal
zamdan, faizden daha yüksek oranda bir gecikme zammı uygulanmak suretiyle
taksit imkânını devam ettirmesidir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu ecri misil davaları da 340 bin adet dosyayı ve hazinenin
370 bin YTL tutarındaki alacağını ilgilendirmektedir. Esasen
gözden kaçmaması gereken ecri misille alakalı düzenlemede önemli bir husus da
idarenin bugüne kadar bilgisi dışında işgal edilmiş, hazinenin özel mülkiyeti
veya devletin hüküm tasarrufu altındaki taşınmazlar bakımından, idareye
bildirildiği takdirde, bu işgal ve birikmiş alacaklar ödendiği takdirde, ayrıca
bu yerin işgalcisine kiralanmasında herhangi bir hukuki engel veya sakınca
bulunmadığı takdirde bu yer pazarlık suretiyle işgalcisine kiralanabilecektir. Bu
maddenin sevk edilmesinin amacı da önemli ölçüde, bugüne kadar idarenin bilgisi
dışında işgal edilmiş arazilerin işgalcilerine kendiliklerinden idareye
müracaatları hâlinde idareyle hukuki bir kira sözleşmesine kavuşmalarını
sağlamaktır. Son olarak değinmek istediğim
husus Bankalar Kanunu’yla alakalıdır. Bilindiği üzere Maliye Bakanlığı 2004
yılında çıkarılan bir kanunla enflasyon muhasebesine ve bilançoların enflasyon
düzeltmesine geçmiştir. Ancak, Bankacılık Düzenleme Kurulu bundan önce, 2001
tarihinde, enflasyon düzeltmesini bir yönetmelikle belirlemiş ve bankaların
bilançolarının daha şeffaf olmasını teminen enflasyon
düzeltmesi imkânını bankalara vermiştir. Bankalar yapmış oldukları bu enflasyon
düzeltmesine ilişkin işlemleri mali bilançolarına yansıtmışlar ve vergi
matrahından bunları indirmişlerdir. Ancak, bu konu, Maliye Bakanlığı ile bu tür
işlem yapan bankalar arasında ihtilaf konusu olmuş, idare, davalı olarak
gittiği mahkemelerde bazen aleyhinde bazen lehinde kararlara muhatap olmuştur.
Bu rakamların önemli ölçülere baliğ olması karşısında bankalar açısından da
bunun 2001 yılında… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN
(Devamla) - …zarar yazılan tutarın yüzde 65’inin kabul edilmesi ve 2001 yılı
bilançolarının ve bunu müteakip bilançoların da buna göre düzeltilmesi
suretiyle banka zararlarının uzlaşma yoluyla halli bu maddeyle imkân dâhiline
getirilmiştir. Bu da bankalar açısından, finans kesiminin en önemli
müesseselerinden biri olan bankacılık kesimi açısından, hem banka değerleri hem
özellikle yabancı sermayenin bankalara olan alakalarının kötü görünümünü
önlemek adına böyle bir ihtilafın yine böyle bir uzlaşmayla
sonuçlandırılmasının yararlı olacağını takdirlerinize sunuyorum. Tasarının, ülkemize,
Bakanlığımıza hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Açıkalın. Kocaeli Milletvekili Sayın
Azize Sibel Gönül, konuşma hakkını Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’e
devretmiştir. Buyurun Sayın Özgün. (AK
Parti sıralarından alkışlar) İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz Bazı
Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın tümü
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Değerli arkadaşlar, tabii,
burada, özellikle muhalefete mensup sözcü arkadaşlarımızı dikkatle dinledik.
Tasarıyla ilgili yaptıkları eleştirilerden, esasen tasarının buraya
getirilmesinde ciddi bir gerekçe olmadığını, vergi tahsilatlarının
düştüğünden dolayı bu tasarının buraya getirildiğini, tasarı getirilirken çok
aceleci davranıldığını, alelacele getirildiğini… Bu gibi birtakım tenkitlerde
bulundular. Değerli arkadaşlar,
sözlerimin başında öncelikle şunu söylemek istiyorum: Bu tasarının en temel
özelliği, amacı, mükelleflerle idare arasında doğan ihtilafların ortak bir
noktada uzlaşarak kamu vicdanını zedelemeksizin sona erdirmek, kamu alacağını
garanti altına almak ve yargı organlarıyla gelir idaresi arasında yığılmış olan
dosyalardan kurtulmak ve böylece bir uzlaşmayı sağlamak. Tasarının genel amacı,
temel amacı bu. Şimdi, ihtilaflı dosyalar ne
kadar diye baktığımızda, dava açılmış 70 binin üzerinde dosya olduğunu
biliyoruz. Bu dosyaların toplam büyüklüğü nedir diye baktığımızda da yine 2
milyar YTL’nin üzerinde bir meblağı ifade ediyor. Bu durum dikkate alındığında,
tasarıyla yapılmak istenen gayet net bir şekilde ortada durmaktadır. Konuyu
yanlış yorumlara girerek sağa sola çekmeye gerek yok. Özellikle
Vergi Usul Kanunu’nun 344’üncü maddesinde ifade edildiği şekliyle, bilerek,
kasıtlı bir şekilde vergi kaçakçılığına sebebiyet veren, sahte ve yanıltıcı
fatura, belge kullanan, defterlerini gizleyen, çift defter tutan, bu gibi
kasıtlı sebeplerle vergi zıyaına sebebiyet veren suçlardan dolayı kendisine
vergi cezası ve ilave vergi tarh edilmiş olan bu mükellefleri kapsamamaktadır.
Ama, burada yapılan konuşmalarda sanki vergi
kaçakçılarına, sahte belge kullananlara bir af getiriliyormuş gibi bir ima
söyleniyor. Bu kesinlikle tasarı içerisinde değildir. Bu, muhalefetin iddia
ettiği gibi bir af yasası da değildir. Çünkü, tasarı
incelendiğinde görüldüğü gibi burada kesinleşmiş olan vergi cezaları, vergi
alacakları bu tasarının içerisinde yoktur. Dolayısıyla, burada, bir vergi
affından da söz etmemiz mümkün değildir. Yapılmak istenen, sadece, ihtilaflı
olup şu anda ihtilafı devam eden mükelleflere bir yeni uzlaşma imkânı
getiriliyor. Vergi Usul Kanunu’muzdaki uzlaşma
müessesesinin ne olup ne olmadığını da benden önce konuşan arkadaşlarımız
burada ifade ettiler. Tarhiyat öncesi, tarhiyat sonrası uzlaşmalar, bunlar hep
bizim Vergi Usul Kanunu içerisinde yer almış olan hususlardır. Şimdi yapılmak
istenen, bunlara ilaveten yeni bir uzlaşmanın vergi idaresiyle mükellefler
arasında sağlanmasına fırsat vermeye yönelik bir tasarıyı burada görüşüyoruz. Değerli arkadaşlar, bu,
tasarının tabii bir tarafı, 1’inci maddesi. 2’nci maddesiyle ilgili olarak da
ödenmemiş olan ecri misil alacaklarının, yükümlülerin, bunların bu
alacaklarının bu yükümlülerden tahsil edilmesi için bir uzlaşma gündeme
getiriliyor ve takdir komisyonları kanalıyla yeniden bir yapılandırmaya
gidilecek, böyle bir imkân sağlanmış olacak. Görüldüğü gibi burada
yapılmak istenen, bugüne kadar tahsil edilememiş, uzlaşılamamış, birikmiş
dosyalardan bir an evvel kurtulmak ve oradaki alacakların da bir an evvel
tahsil edilmesi yoluna gidiliyor. Gayet mantıklı ve uygulanabilir bir kanun
tasarısı önümüze getirilmiş bulunuyor. Yoksa burada Cumhuriyet Halk Partisini
temsilen konuşan değerli arkadaşımızın söylediği gibi “Vergi tahsilatları
düşüyor. Bu telaş içerisinde böyle bir tasarıyı buraya getiriyorsunuz.” gibi
bir yaklaşım tabii ki fevkalade yersizdir. Burada bizim konuşmalarımıza,
Sayın Başbakanın grupta yaptığı konuşmalara atfen, çok pembe tablolar
çizildiğini sayın sözcü ifade ettiler. Biz pembe tablolar çizme peşinde
değiliz. Biz rakamlar neyse, devletin rakamları neyse, gerçekler neyse onu
burada konuşuyoruz. Uluslararası sermayeden
Türkiye’nin aldığı pay 2002 yılında 1 milyar dolar idi, hâlbuki 2007 yılına
geldiğimizde 22 milyar dolar olmuş. Şimdi, bu, size göre pembe tablo olabilir.
Ama rakam, Türkiye’nin nereden nereye geldiğini söylüyor. Millî gelir yetmiş dokuz
senede 181 milyar dolar iken, beş sene içerisinde 320 milyar dolar buraya
eklemişiz. Bu, devletin rakamı. Şimdi pembe tablo mu
demek gerekir buna? Kamu net borç stokunun
gayrisafi millî hasılaya oranı 2002’de yüzde 78, şimdi
geldiğimiz noktada yüzde 40 civarında. “Esnaf dükkânını kapatıyor,
esnaf sıkıntıda.” deniliyor. İşte, esnafın ne kadarı dükkân kapatmış ne kadarı
açmış onu da söyleyeyim: 2002 ile 2007 yılı arasında 918 bin esnaf tescil
yaptırmış, işe başlamış. Yine aynı dönem içerisinde 521 bin esnaf kapatmış.
Kapatan mı çok, açan mı çok? Mukayese ettiğimiz zaman hemen hemen
yarı yarıya. Esnafa 2002 yılında verilen kredinin faizi yüzde 59, şimdi yüzde
13. Yine, 2002 yılında esnafa kullandırılan toplam kredi 153 milyon YTL, 2007
yılında verdiğimiz kredi 2.7 milyar YTL. Şimdi bunlar, bugün, Sayın
Başbakanın grup toplantısında ifade ettiği konular. Bunlar Türkiye’nin
gerçekleri. Bunlar Hükûmetin kimin yanında olduğunu
gayet açık bir şekilde gösteren rakamlar. Biz, burada Türkiye’nin
gerçeklerinden bahsediyoruz ve ülkemizi aydınlık yarınlara taşıma noktasında
nereden nereye geldiğimizi bu rakamlarla gayet net bir şekilde ifade ediyoruz. O bakımdan, bu tasarının
buraya gelmesindeki asıl neden, yargı mercilerinde bulunan yüklü dosyaların -70
bin dosyadan bahsediyoruz- bir an evvel sonuca kavuşturulması, daha fazla
sürüncemede kalmadan, bu henüz netleşmemiş olan ihtilaflı kamu alacaklarının
bir an evvel ortadan kaldırılıp hazineye gelir kaydedilmesi ve bu işin garanti
altına alınmasıdır. Buradaki temel amaç budur. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) -
Vergi Usul Kanunumuz içerisinde bu uzlaşma konusu vardır, ta 1963 yılından beri
uygulanmaktadır, yeni de uygulanan bir şey değildir. O bakımdan bu kanun
tasarısının şu anda devletle, hazineyle ihtilaflı durumda olan vergi
mükelleflerimiz açısından iyi olacağı, hazinemiz açısından da iyi olacağı
düşüncesiyle tasarının hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Özgün. Sayın milletvekilleri,
Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış, 14/02/2008
tarihli 65’inci Birleşim tutanağında yer alan “Getirin Yunanistan’ın bir hafta
önce getirdiği kanunu, biz oy birliğiyle destekleriz.” biçimindeki ifadesini
düzeltmek için İç Tüzük’ün 58’inci maddesine göre söz istemişlerdir. Kendisine
söz vereceğim. Buyurun Sayın Çalış. Süreniz üç dakika. IX.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR 1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, 14/2/2008 tarihli 65’inci Birleşim tutanağında yer alan
konuşmasında geçen bir ifadeyi düzeltmek amacıyla konuşması HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinize saygılarımı,
hürmetlerimi arz ediyorum. 14/2/2008 günü
65’inci Birleşimde vakıflarla ilgili yasanın 25’inci maddesinin metinden
çıkarılmasıyla ilgili önergemiz üzerinde söz aldım. Önergeyi metinden
çıkarmamızın gerekçelerini gayet açık bir şekilde ortaya koyduk. Bu önergeyle
azınlık vakıflarına uluslararası faaliyet imkânı veriliyor, uluslararası
işbirliği imkânı veriliyor, uluslararası yardımlaşma imkânı veriliyor. Bu
imkânların ortadan kaldırılması için bu 25’inci maddenin metinden çıkarılmasını
istiyoruz ve konuşmamızın tamamına bakıldığı zaman, zaten ne demek istediğimiz
gayet açık bir şekilde görülmektedir. Değerli arkadaşlarım, bu
Yasa, Lozan’ın ruhuna aykırıdır, mütekabiliyet, karşılıklılık esasına aykırıdır
diyoruz. Niye? Yunanistan, Türk azınlığına ne hak veriyorsa biz de bunu verelim
diyoruz, ama burada şunu da belirtiyoruz, Rum lobisi, Avrupa Biriliğinin
arkasına sığınmış, talepleri bitmiyor diyoruz ve devamında değerli
arkadaşlarım, bir hafta önce çıkardıkları yasanın Türk azınlığının taleplerini
karşılamadığını, Türk azınlığının sıkıntılarını gidermediğini belirtiyoruz. Hatta, “Türk” kelimesini kullanmalarına bile fırsat
vermediğini, imkân sağlamadıklarını açık açık
belirtiyoruz ve bunun için değerli arkadaşlar, biz Yunanistan’ın çıkardığı bu
kanunun tamamına karşıyız. Zaten bu sizin getirdiğiniz yasaya karşı olmamızın
gerekçelerinden biri de bu kanuna karşı olmamızdır. Onun için bu metnin
“Getirin Yunanistan’ın bir hafta önce getirdiği kanunu, oy birliğiyle karşıyız.”
olarak düzeltilmesini, “Getirirseniz desteklemeyeceğiz.” şeklinde kayıtlara
geçirilmesini talep ediyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Çalış. Birleşime bir saat ara
veriyorum. Kapanma saati: 19.01 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 20.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. 109 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam) 3.- Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/515) (S. Sayısı: 109) (Devam) BAŞKAN – Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Tasarının tümü üzerinde yirmi
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız. Sayın Asil… BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, bu kanun
kapsamına giren ihtilaf konusu alacakların tutarı ne kadardır? Yapılacak
uzlaşmalar sonunda beklenen tahsilat tutarı ne
kadardır? Bu konuda Genel Kurulu aydınlatırsanız memnun oluruz. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Paksoy… Sayın Durmuş… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Aracılığınızla Sayın Bakanıma
sormak istiyorum: Sayın Bakanım, Antalya’da tahsis dışı işgal edilen alanlarla
ilgili suç duyurusu yapılmışken tarım arazisi işgali gibi ecri misil
uygulayacak mısınız? Sungate de bu işgalci
firmalardan birisi midir? Sulakyurt çiftçimizin ecri misili
bu yılki kuraklık nedeniyle ödeyemediği için elinden icra yoluyla traktörü
alınıyor. Çiftçiye ceza, yandaşa refah olarak mı dönüştürülecek? Bunu öğrenmek
istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Orhan… AHMET ORHAN (Manisa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Görüşülmekte olan Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın yürürlüğe
girmesiyle muhakkak diğer amaçların dışında hazineye gelir elde edilmesi
düşünülmektedir. Kısacası, bu uygulama ile ne kadar gelir elde etmeyi ve ne
kadar gelirden vazgeçmeyi planlıyorsunuz? BAŞKAN – Sayın Bulut… Sayın Akcan… ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum. Birinci sorum: 2007 yılı
içinde, vergi mahkemelerinde kaç adet vergi davası açılmıştır? 2007 yılında kaç
dava sonuçlanmıştır? Sonuçlanan bu davalardan kaçı mükellef lehine, kaçı idare
lehine sonuçlanmıştır. İkinci sorum: Bu kanun
tasarısıyla, vergisini ödeyen vatandaş ödemeyen karşısında bize göre mağdur
ediliyor. Bu mağduriyeti nasıl telafi etmeyi düşünüyor Maliye Bakanlığı? Üçüncü sorum: Bu şekilde
ihtilaflı olduğu söylenen 70 bin dosya olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu
dosyalar içerisinde, büyüklüğüne göre ilk 10 sırada kimler var? Lütfen, açıklar
mısınız? BAŞKAN – Sayın Yalçın… RIDVAN YALÇIN (Ordu) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, çoğunluğunuz
ile yasaları çıkarıyorsunuz. Yalnız, vatandaşımıza karşı biz de hesabını vermek
durumunda kalıyoruz. Aynı şartlar içerisinde faaliyet gösteren, faizle para
alıp, mülkünü satıp vergisini ödeyen vatandaşlarımıza bu yasayı nasıl izah
etmemizi tavsiye edersiniz bizlere? Ayrıca, 301’i
geciktirdiğiniz, sivil anayasayı geciktirdiğiniz için ikinci cumhuriyetçi
takımla ortaklığınız bozuldu. Bu yasa için siyasi ortaklarınız kimlerdir? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sayın Bal… ŞENOL BAL (İzmir) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakana sormak
istiyorum: Bu tasarı, vergisini düzenli ödemeyen veya ödeme gücü olduğu hâlde
ödemeyenler için midir, yoksa gerçekten ödeme güçlüğü içinde olanlar için
midir? İkinci sorum: Antalya’da,
kendilerine tahsis edilen hazine alanlarının dışında hazine arazilerinin işgal
edildiği kamuoyuna yansımıştır ve suç duyurusunda bulunulmuştur. Örneğin Rixos firmasının, şirketinin böyle bir hazine arazisi
işgali var mıdır? Bu ve benzeri kuruluşlar bu kanundan faydalanacaklar mıdır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sayın Akkuş… AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın
Başkan, Sayın Bakan; bugüne kadar, kamu alacaklarının tahsili için birçok defa
böyle bir yola başvurulmuş bulunmaktadır. Bu uzlaşma usulleri ile kamu
alacaklarının alınmasında neden başarılı olunamamıştır? Bu kanunla ne kadarının
tahsil edileceği tahmin edilmektedir? Bu, dolaylı bir af anlamı taşımıyor mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Ural… KADİR URAL (Mersin) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, çıkarmakta
olduğumuz bu kanundan yararlanacaklar içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyesi milletvekillerimiz ve bakanlarımız veya birinci derece, ikinci derece
yakınları, yani çocukları, hanımları, anaları, babaları, kardeşlerinin
şirketleri var mıdır? Var ise hep beraber bu kanundan yararlanacak milletvekillerinin,
bakanların, birinci ve ikinci derecede yakınlarının özel ve tüzel şirketlerini
bu kanunun hükmünden çıkarılmasını sağlayacak bir madde ekleyemez miyiz? Yani
bu kanundan Türkiye Büyük Millet Meclisinde şu anda oy hakkı olan hiç kimse, birinci,
ikinci derecede yakınlarının ve şirketlerinin yararlanmaması konusunda bir
madde ekleyemez miyiz? Sözlü olarak cevap verilemez ise yazılı olarak
cevabınızı arz ederim. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Cengiz… MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Çanakkale) – Sayın Bakanım, bu yasa teklifiyle uzlaşma, taksitlendirme ve
değerlendirme gibi yeni düzenlemelerle karşımıza gelmiş bulunuyorsunuz. Daha
dün net bir şekilde tavize karşı cesaretli tavırlar sergileyen bir Bakan olarak
bu çelişkinin sizin tarzınızla ve davranışlarınızla uyuşmadığını tespit etmiş
bulunuyoruz. Bu vesileyle birinci sorum:
Vergisini zamanında ödeyen mükellefler için bir jest var mı? Yoksa,
onları da bu yasayla ayartmış olacak bir düzenlemeye imza atmış olabilir miyiz?
İki: Ecri misil borçlarında,
özellikle ecrimisil, tapulu veya tapusuz devletin
hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmaz mallara habersiz yapılan işgal olup bu
işgal ya tecavüz ya da vatandaşın ihbarı durumunda kiralanması veya
vergilenmesi kanunca yapılmaktadır. Bugün bu kapsamda… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Öztürk… HARUN ÖZTÜRK (İzmir) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Öncelikle, Sayın Maliye
Bakanı, ne yapıp edip gene soru-cevap faslında yerinde oturmadı, ona
dikkatlerinizi çekmek istiyorum. AKP adına konuşmacılar,
getirilen tasarının, kesinleşmiş alacakları kapsamadığı için bir af yasası
olmadığını ifade ettiler. Tasarıda, ikinci uzlaşma olarak öngörülen uzlaşmada,
birinci uzlaşmanın altına düşüleceğine dair bir hüküm yer almamaktadır.
Mükellefler, vergi ve cezalarda önceki uzlaşmada kabul etmedikleri bir rakamın
altına düşüleceğini garanti etmeden niçin davadan vazgeçsinler? Bakanlık olarak
yasa çıktıktan sonra idareye birinci uzlaşma rakamlarının altına düşüleceğine
dair yazılı ya da sözlü bir talimat vermeyi düşünüyor musunuz? Gerçek böyle
olacağına göre, yaptığınız iş yine dolanarak bir af yasası çıkarmış olmuyor
musunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sayın Tankut… YILMAZ TANKUT (Adana) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanımıza sormak
istiyorum: Bir şekilde vergisini ödemeyip asli vatandaşlık görevini yerine
getirmeyen ancak sağladığınız uzlaşma kolaylığıyla vergi kaçırıp, sahte fatura
düzenleyip haklarında adli işlemler başlatılan ve devam eden kişi ve kurumları
bu yasa tasarısıyla mükâfatlandırmış olmayacak mısınız? Öte yandan, diğer
arkadaşlarımız da ifade ettiler, vergisini zamanında ve tamamı tamamına büyük
fedakârlıklarla ödeyen mükelleflerinize bu anlayış çerçevesinde uzlaşarak
önümüzdeki dönemlerde tahakkuk edecek vergilerinden, devletin vatandaşlarına
adil davranması anlayışından hareketle, bir indirim ve ödeme kolaylığı yapmayı
düşünecek misiniz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sayın Bulut… AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
– Sayın Bakanım, Balıkesir ilinde, vergi denetmenleri
esnafları dolaşıyorlar “Beyanlarınız az, 30 milyar liralık, 40 milyar liralık
fatura kesin, matrahınızı yükseltin.” diye baskı yapıyorlar. Vermeyenlere,
bütün eşyalarını, bütün mallarını tek tek saydırıp envanter sayımı yaptırarak vatandaşa işkence yapıyorlar. Soruyorum ben: Siz zaten
büyük marketleri savunuyorsunuz. Açılan bir büyük market iki yüz esnafın
kapatılmasına sebep oluyor. Balıkesir’in en önemli caddesi Millî Kuvvetler
Caddesi’nde, insanlar çeklerini, senetlerini ödeyemedikleri için sattıkları
dükkânlarında kiracı olarak oturmak zorundalar. Soruyorum: Bu konuda bu
baskıyı kaldırmayı düşünüyor musunuz? İşçi emeklilerinin yirmi altı aylık
enflasyon farklarını ne zaman ödeyeceksiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Bakan… SANAYİ VE TİCARET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
efendim, aslında, biraz evvel yapılan konuşmalarda, görüşmelerde, gerek lehte
gerek aleyhte yapılan görüşmelerle birçok sorunun cevabı verilmiş durumdadır.
Ben birkaç şeyin yine cevabını vereceğim. Bunun dışında cevap veremediğim sorular
varsa onları da yazılı bildireceğim. Evet, sorulan sorulardan,
ihtilaf konusu vergi aslı yaklaşık 700 milyon YTL’dir. Diğer taraftan, hangi
mükelleflerin davadan vazgeçeceği bilinmediğinden net bir gelir tahmini
yapılamıyor. Bunun yanı sıra, dava aşamasında da olsa, mükelleflere ilişkin bilgi
verilmesi mahremiyet ihlali olacağından mükelleflerin açıklanması tabii ki
mümkün değildir. Evet, bu yasa, konuşulduğu
gibi, kesinleşmiş borçları kapsamamaktadır. İhtilaflı alacaklarda ilk aşamada tahsilat durmaktadır. İlk mahkemede davayı kaybeden mükelleflerden
tahsilat yapılmaktadır. Bu yasa, aynı durumdaki
mükelleflere aynı imkânı tanımak açısından, daha önce tahsil edilen tutarların
iadesini öngörmektedir. Vergisini zamanında ödeyen mükellefle ödemeyen mükellef
açısından bu yasada herhangi bir fark yoktur. Evet, envanter
çalışmaları tüm ülkede yapılmaktadır. Burada amaç, mükelleflerin cari dönem
denetimlerinin yapılmasıdır. Dolayısıyla idarenin yaptığı denetimlerin baskı
olarak nitelenmesi mümkün değildir. Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. BAŞKAN – Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 1’inci maddeyi okutuyorum: BAZI KAMU ALACAKLARININ UZLAŞMA USULÜ İLE TAHSİLİ HAKKINDA KANUN TASARISI MADDE 1- (1) Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlere (beyana dayanan vergilerde bu
tarihten önce verilmesi gereken beyannamelere) ilişkin olup bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla; 4/1/1961 tarihli
ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ikmalen,
re'sen ve idarece tarh edilen vergi, resim, harçlar,
fon payı ve bunlara bağlı vergi ziyaı cezaları ile
usulsüzlük cezaları ve özel usulsüzlük cezalarından, vergi mahkemeleri, bölge
idare mahkemeleri ve Danıştay nezdinde dava açma, ilgisine göre itiraz ve
temyiz süreleri geçmemiş veya ihtilaflı olup kanun yolu tüketilmemiş bulunanlar
için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar aynı
Kanunun uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre uzlaşma talep edilmesi ve uzlaşma
sonucu tahakkuk eden vergi, resim, harçlar, fon payları ile bunlara bağlı vergi
ziyaı cezaları ile usulsüzlük cezaları ve özel
usulsüzlük cezalarının ve bu madde kapsamında yapılan uzlaşma tarihine kadar
hesaplanacak gecikme faizlerinin, ilk taksidi uzlaşma
tutanağının düzenlendiği ayı takip eden aydan başlamak ve 18 ayda 18 eşit
taksitte tamamen ödenmek şartıyla uzlaşmaya konu tutardan kalan alacakların
tahsilinden vazgeçilir. (2) 213 sayılı Kanunun 23/01/2008 tarihli ve
5728 sayılı Kanunla değişik 344 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyata ilişkin vergi ve cezalar ile
bunlara bağlı usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları ve il özel idareleri ile
belediyelere ait vergi, resim ve harçlar hakkında bu madde hükmü uygulanmaz. (3) Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla uzlaşma veya tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde
bulunulmuş, henüz uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü gelmemiş ya da
uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağa yazılan nihai teklifin kabulü için henüz
süresi geçmemiş alacaklara ilişkin uzlaşma talepleri, 213 sayılı Kanun
hükümlerine göre sonuçlandırılır. Şu kadar ki mükelleflerin, bu madde hükmünden
yararlanmak istemeleri halinde kendilerine tayin edilen uzlaşma gününde bu
taleplerini yazılı olarak beyan etmeleri zorunludur. Uzlaşmanın vaki olmadığına
dair tutanağa yazılan nihai teklifin kabulü için henüz süresi geçmemiş olan
mükellefler ise dava açma süresi içinde yazılı başvuruda bulunmak, dava açmamak
ve nihai teklifte yazılı tutarı kabul etmek koşuluyla bu madde hükmünden
yararlanabilir. (4) Mükelleflerin bu madde hükmünden yararlanabilmeleri için tarh
edilen vergi, resim, harçlar ve fon payları ile kesilen cezalara karşı dava
açmamaları, açılmış davalardan uzlaşma tutanağını imzaladıkları tarihte
vazgeçmeleri şarttır. Uzlaşma tutanağını imzalayan mükelleflerce davadan
vazgeçme dilekçeleri uzlaşma komisyonuna verilir ve bu dilekçelerin komisyona
verildiği tarih, ilgili yargı merciine verildiği tarih sayılarak dilekçeler
ilgili yargı merciine gönderilir. (5) Bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan ve
açtıkları davalardan vazgeçen mükelleflerin, ihtilafları ile ilgili olarak daha
önce verilmiş ve kanun yolu tüketilmemiş kararlar uyarınca, taraflara tebliğ
edilip edilmediğine bakılmaksızın işlem yapılmaz. İhtilafa ilişkin nihai kararın kesinleşmiş
olması halinde bu madde hükmünden yararlanılamaz. Bu takdirde kesinleşmeye
ilişkin kararların bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla taraflardan
birine tebliğ edilmiş olması şarttır. (6) Bu madde kapsamında
uzlaşma sağlanan alacaklara ilişkin taksitlerin, süresinde ödenmemesi ya da
eksik ödenmiş olması halinde, süresinde ödenmemiş veya eksik ödenmiş taksit
tutarı; son taksit ödeme süresi sonuna kadar, ödenmeyen ya da eksik ödenen
taksitin son taksite ait olması halinde ise bu tutara son taksiti izleyen ayın
sonuna kadar her ay ve kesri için ayrı ayrı % 5
oranında, tahsil tarihine kadar geçen süre için ise 21/7/1953
tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümlerine göre gecikme zammı tatbik edilerek ödeme emri tebliğine gerek
kalmaksızın aynı Kanun hükümlerine göre cebren takip ve tahsil edilir. (7) Bu madde kapsamına giren tutarlara karşılık Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce yapılmış tahsilâtlar, bu madde kapsamında uzlaşılan
tutarlara ve hesaplanan gecikme faizlerine 6183 sayılı Kanunun 47 nci maddesine göre mahsup edilir ve fazla tahsil edilen
tutarlar red ve iade edilir. (8) Bu madde hükümlerinden yararlanılarak ödenecek alacaklara taksit
sürelerinde ödendiği sürece gecikme zammı hesaplanmaz. (9) Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve
madde kapsamında yapılacak başvuruların süresini bir aya kadar uzatmaya Maliye
Bakanı yetkilidir. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, kanun tasarısının 1’inci maddesi üzerinde de toplam 17
milletvekilimizin aynı anda Başkanlığa ulaşmış şahsı adına söz talepleri
bulunmaktadır. Şimdi şahsı adına konuşacak
milletvekillerinin konuşma sırasını belirlemek üzere kura çekilecektir: Erkan
Akçay, Manisa Milletvekili; Kerim Özkul, Konya
Milletvekili. Bir de yedek çekiyorum: Ayhan Sefer Üstün, Sakarya Milletvekili. Madde üzerinde gruplar adına
ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Mehmet
Ali Susam’da. Buyurun Sayın Susam. (CHP
sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika. CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının
Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. 1’inci madde hakkında aldığım bu
sözle ilgili olarak hem grubum hem şahsım adına huzurlarınızı saygıyla
selamlıyorum. Bu kanun tasarısıyla ilgili
olarak tasarının tümünde ve maddelerinde tabii ki konuşulacak bir çok şey var. Ama bazı konuşmalar ortaya koydu ki, bu
kanunla ilgili olarak ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumu da birazcık
konuşmak gerekecek. Çünkü bu kanun tasarısıyla Bakana sorulan sorularda, 700
bin YTL’lik bir tahsilat gerçekleşeceği söylendi. Yani
Türkiye’nin temel sorunu bu değil. Bu Meclis, eğer vergiyle ilgili bir şeyler
konuşacaksa, önce Türkiye’de adaletli bir vergi sistemi oluşturmayı
konuşmalıdır. Ben beş yıl önce birlik
başkanıydım. Sayın Maliye Bakanı birliğimize gelmişti. Ben de kendisine Dokuz
Eylül Üniversitesi ile esnaf ve sanatkârların ortaklaşa hazırladığı bir rapor
sunmuştum. Sayın Ulusoy da o zaman İzmir
Defterdarıydı. Demiştim ki: “Türkiye’de vergi reformu yapabilecek çoğunluğa
sahip bir iktidar oluşturdunuz. Bu iktidar olarak lütfen adil bir vergi reformu
yapınız ve bu reformu yaparak vergi tabanını genişletiniz, adil hâle getiriniz
ve vergiyi de hep verenden değil, adil bir şekilde toplumun tüm kesiminden
alınız.” 40-45 milyon seçmeni ve o
kadar vergi sahibi olması gereken bir potansiyel var Türkiye’de, ama yaklaşık 2
milyon 700 bin civarında mükellef var. Bu mükelleflerden vergi alınıyor
Türkiye’de ve verginin yaklaşık yüzde 70’i dolaylı vergilerden oluşuyor. Adil
olmayan bir vergi sisteminin temelinde bu yatıyor. Geri kalan kısmında da beyan
usulüyle vergi veren kurumlar ve mükelleflerden vergi alınıyor. Değerli arkadaşlar, vergi
sistemi, bir kere, adil, kolay olmalıdır. Az önce konuşan, AK Parti Grubu adına
bu yasayı savunan arkadaşımız dedi ki: “İşte, bu vergi sistemini anlayamamış
olanların art niyetli olmadan yapmış oldukları hatalardan kaynaklanarak bu
vergi sisteminde doğan uzlaşmaları affetmeye çalışıyoruz.” Demek ki, şu an Türkiye’de
yürürlükteki vergi sistemi anlaşılabilir bir vergi sistemi değil, kolay bir
vergi sistemi değil, eşitlikçi bir vergi sistemi değil, adil bir vergi sistemi
değil. O zaman, bu Meclis, bu gece yarılarına kadar, çok sınırlı sayıda uzlaşma
noktasında, niteliği, çapı ve şekli belli olmayan bir yasayla mı, yoksa, bu kadar kahir ekseriyetle Mecliste çoğunluk
oluşturan AKP’nin getireceği bir vergi reformunu mu konuşmalıydı? Tabii ki
vergi reformunu konuşmalıydı. Değerli arkadaşlarım, ama, maalesef bunu yapamıyorsunuz. Neden? Çünkü,
ekonomideki dengelerin, yapacağınız bir vergi reformuyla altüst olacağından
korkuyorsunuz. Çünkü, ekonomideki programınızı IMF ve
Dünya Bankası endeksli yapıyorsunuz. Çünkü, koyduğunuz
bütçedeki kalemlerde, eğer bir reform sonucunda bir şaşma olursa nasıl hesap
veririz diye korkuyorsunuz, onun için reform yapamıyorsunuz. Ama,
korkunun ecele faydası yok. İşte, bugün getirdiğiniz yasa tasarısının nedeni de,
bütçede, 2007 yılında vergi tahsilatlarında gerekli
başarıyı gösteremediğiniz içindir. Bu başarı gösterilemediği için ve 2008’de de
bu ekonomik krizle gidecek dönemde gene vergide gerekli tahsilatı
yapamayacağınız için, hızla, uzlaşmada yapılacak bir değişiklikle, acaba,
piyasadan acil bir para toplar, bu bütçedeki gerçekleştiremediğimiz oranı
ortadan kaldırır mıyız diye düşünüyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bugün
bu kanun konuşulurken bana sordular, herhâlde size de sormuşlardır. Dediler ki:
“Sayın Başkan, acaba esnafın vergileri de affedilecek mi? Sigorta borçları
affedilecek mi? BAĞ-KUR borçları affedilecek mi? Basında okuyoruz, bir aftan
bahsediyorlar, acaba onlar da affedilecek mi?” diye sordular, sizlere de
sormuşlardır. Ben de onlara, bu kanun tasarısı o değil, ama,
ben inanıyorum ki, esnafın derdini anlayan Meclisteki sağduyulu milletvekilleri
buna destek vereceklerdir, biz bu öneriyi getireceğiz dedim. Az önce bir
arkadaşımı dinledim -Balıkesir milletvekiliydi sanıyorum- bugün Sayın
Başbakanın konuşmasından özet alarak “Türkiye’de esnaf çok iyi durumda.” dedi.
“Türkiye’de esnaf kötü diyorlar. Nerede kötü?” dedi. “Açılan dükkân sayısıyla
kapanan dükkân sayısı arasındaki farka bakın; açılan daha fazla.” Bunu söylemek
için ya esnafın içine hiç girmemiş olmak lazım ya da körü körüne iktidarın
uygulamalarını desteklemek lazım. Değerli arkadaşlar, esnaf kan
ağlıyor. Gidiyor musunuz hiç çarşılara? Gidiyor musunuz hiç küçük sanayi
sitelerine? Dün ben esnafları ziyaret ettiğimde, Kemeraltı’na
gittiğimde yaprak kımıldamıyordu. Bir saat tamircisi saat üçte ne dedi biliyor
musunuz: “Şu ana kadar 2,5 liralık tamirat yaptım.” Diyebilirsiniz ki saate
tamir mi edilebilir? Yanında kasap vardı, “siftah yapmadım” dedi. Değerli arkadaşlar, sanayi
sitelerinde üretim yapan esnaflarımız ciddi bir sıkıntı içerisinde,
KOBİ’lerimiz sıkıntı içerisinde, işte bugün az önce konuşan arkadaşlarımız
söyledi, tekstilcilerin en büyükleri sıkıntı içerisinde. Siz, uygulanan ekonomik
politikanın ciddi bir şekilde Türk ekonomisinde üretenleri yok ettiğini, bu
ekonomik politika sonucunda insanların iş yerlerini kapatmak zorunda kaldığını
biliyorsunuz ama söyleyemiyorsunuz. Bugün yapmamız gereken hemen,
acil bu esnafların üzerindeki vergi yüklerini azaltmaktır. Birincisi,
istihdamın üzerindeki vergi yüklerini azaltmaktır. Sayın Bakana sordum “Yüzde 5
2008’de indireceğiz.” dedi; yetmez, ama onu bekliyoruz. Hipermarket yasasıyla ilgili
burada konuştum. Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı yoktu Adalet Bakanımız vardı.
Kendisi Antalya’dan gelenlere hipermarket yasası ne zaman çıkacak.”
dediklerinde, telefon açıp, Sanayi Bakanına sormuştu ve bize burada söz
vermişti “Ocak ayının sonunda gelecek.” diye, değil mi Sayın Bakanım? Ama
gelmedi, gelemez, getiremezler, çünkü bu kanunla ilgili olarak onlara lobi
yapan çeşitli kesimler var. Getirirlerse de kuşa çevirmiş olarak getirirler. Değerli arkadaşlarım, bu
uygulanan ekonomik politika, tamamıyla dışa bağımlı, büyük sermayenin ve
yabancı sermayenin ekonomik çıkarlarını uygulayan bir ekonomik politikadır. Bu
politikanın yerine, Türkiye’de, esnafın, sanatkârın, üretenlerin, KOBİ’lerin,
sanayicinin önünü açacak, reformlar yapacak ve o reformları hayata geçirecek
bir anlayışa ihtiyaç var. Şu yüce Parlamento bunu gerçekleştirmelidir. Onun
için, vergiyle ilgili, acilen bir vergi reformuna, istihdamın üzerindeki
yüklerin düşürülmesine, hipermarket yasasının acilen Parlamentoya
getirilmesine, ulusal bir KOBİ politikası uygulanarak, KOBİ’lerin finansman
desteği başta olmak üzere, onlara destek verilmesine ihtiyaç var. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) –
Size oy verip buraya gönderen insanlar, hep bu saydığım insanlar. Siz, onlardan
oy alarak buralara geldiniz. Eğer o aldığınız oyların karşılığını vermezseniz,
yarın, bu Parlamentodan o sokaklara gittiğinizde, bunun hesabını zor
verirsiniz. Onun için, bu yasada açıkça bir eksiklik vardır. Bugün konuşmamız gereken
yasa, Türkiye’de, adil, eşitlikçi ve uygulanabilir, kolay, basit bir vergi
yasasıdır. Bu duygularla, huzurlarınızı
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Susam. Gruplar adına ikinci söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu’na aittir. Buyurun Sayın Kumcuoğlu. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika. MHP GRUBU ADINA ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Gündemimizde bulunan Bazı
Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü İle Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci
maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve önerilerini ifade etmek
üzere huzurunuzdayım. Değerli arkadaşlarım, kanunun
genel gerekçesine baktığımızda diyor ki: Hazırlanan tasarıyla, ihtilaflı alacakların
bir an önce hazineye intikalini sağlamak birinci amaçtır. Vergicilikte, kamu
yönetiminde, maliyede esas olan, istisnai tedbirler yerine, normal tedbirlerle
devletin bütçesini denkleştirmek, iki yakasını bir araya getirmektir. Hâlbuki, burada, istisnai bir usule başvurulmaktadır. Bu,
belli bir ölçüde, Türk gelir idaresinin “ben devletin masraflarını normal
yollarla karşılayamıyorum, yeni icatlar getirmek durumundayım.” demesidir,
belli bir ölçüde aczin ifadesidir. Ben, başta Sayın Bakan olmak üzere,Türk bürokrasisinin, maliye bürokrasisinin seçkin
mensuplarına bu konuda dikkatli olmalarını tavsiye ediyorum. Bu bizi rencide
ediyor. İkinci husus, diyorlar ki:
“Biz mahkemelerin iş yükünü azaltacağız.” Biraz da tabii vergi dairelerinin iş
yükünü azaltmak durumundalar. Ama bu amacın fazla iddialı olduğu kanaatindeyim.
Şöyle ki: Burada ifade edildiğine göre iktidar milletvekilleri tarafından, 70
bin dosya ihtilaflı. Bir uzlaşma komisyonu, 3 kişiden kurulu bir uzlaşma
komisyonu bir günde sabahtan önce iki uzlaşma, öğleden sonra iki uzlaşma yapsa
ve Türkiye’de beş yüz tane uzlaşma komisyonu olsa bu 17 bin iş günü
gerektirir bu işi halletmek için. 17 bin iş günü 7 hafta demektir. Gelir
vergisi beyannamelerinin verildiği mart ayıyla, birinci taksitinin toplandığı
mart ayıyla, kurumlar vergisi beyannamelerinin verildiği nisan ayı gibi sıkışık
bir dönemde beş yüz uzlaşma komisyonu kurup 3 bin kişiyi bu işle görevlendirmek
fiilen mümkün olmayacak kadar da zor bir iştir. Bunu neden anlatıyorum? Şunun
için anlatıyorum: Demek ki bu kanunun amacı bu değildir. Bunun arkasında başka
bir amaç vardır. O amaç nerede mi saklıdır? Hükûmetin
buraya sevk ettiği kanunun 1’inci maddesinin ikinci fıkrasında saklıdır. Bu Hükûmet bu tasarıyı huzurlarınıza sevk ettiği zaman,
Türkiye Büyük Millet Meclisine, 1’inci maddenin ikinci fıkrasında “213 sayılı
Kanun’un 344’üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca vergi ziyaı
cezası kesilen tarhiyata da bu kanun uygulanır.” diyordu. Ama bu neydi? Bu
Kanun’dan istifade edilmesi istenen kimseler kimlerdi? Gelin,
Kanun’un ilgili maddesine bakalım: “Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe
hileleri yapanlar; defter, kayıt ve belgeleri tahrip edenler veya gizleyenler;
muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri
kullananlar; defter, kayıt ve belgeleri yok edenler; belgelerin asıl veya
suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler; belgeleri sahte
olarak basanlar…” Yani, hilekârlar, sahtekârlar, Hükûmetin
bu yüce Meclise sevk ettiği tasarının içinde vardı. Geçen gün burada ellerinizi
kaldırıp, indirirken “Bir saniye şurada tutun.” dedim. Belki de bundan rencide
oldunuz, ama Plan ve Bütçe Komisyonundaki 35 kişi bunu yaptı ve bu hükmü bu
metinden çıkardı. Şimdi, acaba bu hükmü bu yüce Meclisin önüne sevk eden
değerli bakanlarımızın yüzleri kızarıyor mu, yoksa şu anda karşımızdaki
koltuklar o vazifeyi yapıyor diye boş ver mi diyorlar, merak ediyorum. Değerli arkadaşlarım,
vergiciliğin iki temel kuralı vardır: Bunlardan birincisi objektifliktir,
ikincisi şeffaflıktır. Bu huzurunuza getirilen kanun vergiciliğin temel ilkesi
olan objektiflikten uzaktır. Çünkü vergi uzlaşma komisyonunu toplayacaksınız,
mükellefle karşı karşıya kalacaksınız, ellerinizi uzatacaksınız -Saldım çayıra
Mevla’m kayıra- ne uzlaştıysanız onu alacaksınız, yani, olay subjektif. İkincisi, şeffaf değil. Şimdi, Maliye Bakanımız bu
kanunla kendisine yetki alıyor. “Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esasları belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.” Bu kadar… Ama,
uzlaşmaya ilişkin, Vergi Usul Kanunu’nun ana maddelerine gittiğiniz vakit “Bu
işler yönetmelikle yapılır.” diyor. Ne demek yönetmelik? Resmî Gazete’de ilan
edilecek. Yani, siz, ben, herkes, uzlaşmada nasıl usul ve esaslar uygulandığını
bileceksiniz. Şimdi vatandaş uzlaşmaya gidecek, uygulanacak usul hakkında
hiçbir fikri yok. Maliye Bakanı oturmuş, o akşam kural belirlemiş, kuralı bir
kendisi biliyor bir de uzlaşma komisyonundaki kişiler biliyor. Böyle demokrasi
olur mu? Yani, böyle demokrasi olur mu? Yani, vatandaş uzlaşmaya giderken
koyun, ama bazıları şanslı! Şimdi bakın, objektiflik
hususuna gelince: Maalesef, mevcut Hükûmetimiz
çoktandır objektiflikten uzaklaştırıyor vergi kanunlarını. Ne yapıyor? Evvela
bir “salma usulü” getirdiler “vergi barışı.” dediler, vergisini vermiş olan,
beyannamesini vermiş olan vatandaşa gittiler “Sen yeni bir beyannameyle artır
vergini, matrahını, artırmazsan incelemeye alırız.” dediler. Bunun adı ilkel
vergiciliktir, salma usulüdür. Sonra, bir adım ileri gittiler, ne yaptılar?
Vergi dairesine vergi beyannamesini getiren vatandaşın vergi beyannamesine
baktı vergi memuru “Yok canım, senin bu kadar vergi vermen yanlış, sen daha çok
vergi vermelisin. Git, yeniden doldur da gel.” dedi ve vergicilikte “dolma
usulü” diye bir metot getirdiler. Şimdi de bu kanunla “kanka
usulü vergicilik” yapıyorsunuz. Çünkü yapacağınız iş son derece subjektif; hangi komisyonda hangi üyeye hangi talimatı
vereceğiniz, hangi mükelleflere ne tür torpil geçileceği konusunda hiçbir
garanti yok. Düz vatandaşlar okkanın altına, bizimkiler suyun yüzeyine… Onun
için, uzlaşma müessesesi, böyle, topluca uygulanacak bir müessese değildir. Sayın Bakanım -Maliye
Bakanımız yok ama diğer bakanlarımız burada- merak ediyorum, bu kanunu bu kadar
paldır küldür, bu kadar alelacele, Maliye teşkilatının yükünün en ağır olduğu
mart ve nisan aylarına sokuşturmak için özel bir gayret içinde bulunan Sayın
Bakanımız bu kanuna olan ilgisini birdenbire niye kaybetti? Acaba, 1’inci
maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklik onun hevesini kırmış olmasın?
(MHP sıralarından alkışlar) Bilmiyorum, cevabını verecek olan kendisidir. Bir de bakın değerli
milletvekilleri, değerli bürokratlar; bu kanunda temel bir zafiyet var. Bu
kanunun 1’inci maddesinin birinci fıkrası diyor ki: “Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar aynı Kanunun uzlaşmaya ilişkin
hükümlerine göre uzlaşma talep edilmesi hâlinde uzlaşmadan istifade edilir.” Ama, Maliye Bakanlığının uzlaşmaya çağırmak için herhangi
bir zaman sınırlamasıyla kayıtlı olup olmadığına dair bir hüküm yok burada. Ne
olacak? Uzlaşmayı üç ay sonraya, altı ay sonraya, üç sene sonraya atarsanız
hiçbir müeyyidesi yok, hiçbir kuralı yok. Vatandaş dilekçesini verince uzlaşma
hakkını elde edecek, fakat idare, uzlaşma için herhangi bir zaman sınırlamasına
kayıtlı değil. Böyle şey olmaz. O zaman, siz, bazılarının uzlaşmasını öne
alırsınız. Onlar yarından itibaren vergilerini, tamam, uzlaştıkları miktarı
ödemeye davet edilirler, berikisini altı ay sonraya alırsınız, ona altı aylık
bir zaman kazandırırsınız. Böyle subjektif vergicilik
olmaz, böyle subjektif vergicilik yapılmaz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla)
– Onun için, Maliye Bakanının, yapacağı bu düzenlemelerde bu hususlara riayet
etmeleri gerekir. Bir de, burada, bu hüküm var,
arkadaşların dikkatini çekiyorum: “…vazgeçme dilekçeleri uzlaşma komisyonuna
verilir ve bu dilekçelerin komisyona verildiği tarih, ilgili yargı merciine
verildiği tarih sayılarak dilekçeler ilgili yargı merciine gönderilir.” diye
bir ibare var. Burada bürokrat arkadaşlara teklif ediyorum: Bu dilekçeleri tek
nüsha almayın, çift nüsha alın. Herhangi bir şekilde tek dilekçe kaybolduğu
zaman, vatandaş “Ben davadan vazgeçme dilekçesi vermedim.” diyerek sizi müşkül
duruma sokabilir. Bunlardan ikisini de ıslak imzalı çift dilekçe alın.
Dilekçelerden birini mahkemeye gönderirken bir tanesini dosyanızda tutun ve
böylece kendinizi garantiye alın. Yoksa, ileride,
politikacılar sizi kaderinizle baş başa bırakıverirler, zararlı çıkarsınız. Efendim, bu duygu ve
dileklerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kumcuoğulu. Gruplar adına üçüncü söz,
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Nezir Karabaş’ta.
(DTP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Karabaş. Süreniz on dakika. DTP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci
maddesi üzerine Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
vergiden bahsediyoruz. Ancak, hem Hükûmetin hem
grupların hem de tüm milletvekillerinin çeşitli zamanlarda bahsettiği yüzde 50
kapsam dışı, yüzde 50 kaçak, yüzde 50 denetim dışı kesimin olduğu bir ülkede
vergiden bahsediyoruz. Şimdi, bir defa, toplumun yüzde 50’sinin denetim altında
olmadığı bir ülkede vergiden, adaletten, adaletli vergi toplamadan bahsetmek
zaten mümkün değil. Sayın milletvekilleri, şimdi,
bir ülkede insanlar vergisini, yaptığı ticaretten, yaptığı işten devlete ödemesi
gereken kısmını neden ödemez? Bunun üç nedeni vardır: Birincisi: O ülkede konulan
vergiler, vergilerin oranı, insanlara “Bu kadar ödeyeceksin.” denilen miktar
doğru, haklı ve kişinin gücüne göre konulmamıştır, kişi o vergiyi ödeme gücünde
değildir. İkincisi: O ülkede uygulanan
vergi politikaları ve yasalardan dolayı, bir kesim ticaret sahibi, bir kesim
kazanç sahibi, yasalardan kaynaklı olarak, yasalardaki boşluklardan
yararlanarak veya sürekli çıkarılan aflardan yararlanarak çıkar elde edip,
devlete ödemesi gereken vergiyi vermemektedir. Üçüncüsü ve en önemlisi:
Toplumda, kazancının bir kısmını, o ülkede, o ülkenin vergi yasalarında, o
ülkenin hukukunda, adaletinde düzenli ve adaletli bir bölüşümün olmadığına,
verdiği verginin bir kısım vatandaş tarafından verilmediğine inandığı için veya
devlete verdiği vergilerin yerinde ve toplumsal amaçlar için kullanılacağına
inanmadığı için vergi vermemektedir. Şimdi, bir devlet ve onun
parlamentosu bu üç kesimi de dikkate alarak yasalar çıkarmak zorundadır. Bu üç
kesimin de o güne kadarki düşüncesini, vergi vermeme nedenlerini, üzerinde
düşünerek, tartışarak ve bunu ortadan kaldırmanın yollarını bulma durumundadır.
Yoksa, bir şekilde, bu saydığım nedenlerden dolayı
toplumda vatandaşın bir kesimi vergisini vermeyecektir. Değerli milletvekilleri,
şimdi, daha önce de dile getirildi; birçok önemli yasa Meclisin gündemine
getirilmesi gerekiyorken, Hükûmetin çok önemsediği
Vakıflar Yasası ve ar-ge yasasının bir kısmı
görüşülüp sırada bekliyorken, bu yasanın, bir anda öne çıkarılmasının nedeni ve
gerekçeleri var, bunun izah edilmesi gerekiyor. Bunun izahı mahkemelerde
yığılan dosyalar olamaz, bunun izahı, süren davalardan bazı kesimlerin mağdur
olduğu şeklinde iddia edilemez. Eğer mahkemelerdeki yığılan dosyalardan
bahsediliyorsa, bu doğrudur. Bazı kesimlerin vergi yasalarından kaynaklı mağdur
olduğu da doğrudur. Ancak, bu mağduriyet bir anda doğmuş ve bir anda Meclisin
gündemine getirilmezse büyük zararlara neden olacak, telafi edilmeyecek
gerekçeler değildir. Değerli milletvekilleri,
verginin adil ve eşit dağılımı ve vergi tahsilinde de adalet ve eşitlikten
bahsettik. Şimdi, yasada belirtilen ve dava konusu olan kişiler, şirketler,
kurumlar kimlerdir? Türkiye’de zaten ezilen, vergisini veremeyecek
durumda olan, sürekli de mağdur edilen kesimin vergisini erteleme, dava açma,
bu davayı yürütme veya bu davayı sürüncemede bırakma şansı var mı? Burada adı
geçen, burada zikredilen, burada kapsama alınacak kişiler, şirketler, tüccarlar
çeşitli vesilelerle ve gerekçelerle dava açabilen, davasını sürüncemede bırakabilen,
davanın sonuçlanmasını erteleyebilen ve dava sonuçlanmış olsa bile tebliğini
erteleyebilecek kesimlerdir. Şimdi, şu söyleniyor:
Mahkemede yığılan dosyalar… Peki, bu dosyalarla ilgili bugüne kadar ne tür
işlem yapıldı, neden sonuçlandırılmadı veya bu dosyaların sonuçlandırma
aşamasında olan sayısı kaçtır ve ne şekil sonuçlanması düşünülüyor? Şimdi, bu
yasaya ve bu yasanın mantığına, yasanın getiriliş biçimine ve acelesine
baktığımız zaman Hükûmetin geçmişte de –bu, sadece bu
Hükûmetle ilintili değil- hükûmetlerin
üzerinde ve bugün de Hükûmetin üzerinde ağırlığı
olan, Hükûmetin üzerinde baskı yapma gücü olan
kesimlerin, firmaların, şirketlerin beklediği ve zorladıkları bir yasadır. Şimdi, Sayın Bakan cevabında
700 milyon YTL’lik bir tahsilat beklendiğinden
bahsetti. Bu doğru, beklenti olabilir, rakamlar da ona yakın olabilir. Ancak,
bizce önemli olan, bu 700 milyon YTL’lik beklenti kamunun, vergi dairelerinin
ne kadarlık miktarından düşüldükten sonra kalan
miktardır? Yani, bugün bu durumda olan, davası süren veya hâlâ dava aşamasına
gelmemiş, hâlâ işlemi süren dosyalarla ilgili mevcut miktar, rakam nedir? Bunun
ne kadarından vazgeçilecek ki, 700 milyon YTL gelir elde edilmesi düşünülüyor?
Bizce önemli olan, hem bizim açımızdan hem bu Meclis açısından hem de Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları açısından önemli olan budur. Yani, Hükûmet,
bu getirdiği yasayla, hangi kesimlerin ne kadarlık
vergi borçlarından -bu ihtilaflı olabilir, mahkemede olabilir- ne kadarından
vazgeçiyor, bu önemlidir. Çünkü bu yasayla elde edilecek gelirle bir kısım
gelirden vazgeçilecek. Bu kısmın nasıl belirleneceği, bu kısmın ne kadar
olacağının da izah edilmesi, hem bu Meclise izah edilmesi hem de halka izah edilmesi
gerekiyor. Değerli milletvekilleri,
bizler şunu söylüyoruz: AK Parti Hükûmeti sürekli şu
iddiada bulunuyor; 2002’den bu yana toplumsal yaşamda, sosyal yaşamda,
ekonomide birçok gelişme sağladıklarını, birçok sorunu çözdüklerini
söylüyorlar. Biraz önceki konuşmacı da dile getirdi; o zaman biz, bu Hükûmetten şunu bekliyoruz: Türkiye’de kayıt dışını ortadan
kaldıracak, Türkiye’de vergi adaletini sağlayacak yasaları bir an önce bu
Meclise getirin, tüm gruplar, tüm milletvekilleri bunu birlikte çıkaralım,
kayıt dışını ortadan kaldıralım. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın
Karabaş. MEHMET NEZİR KARABAŞ
(Devamla) – Teşekkür ederim Başkan. Vergisini vermeyenlerin
sürekli yasalardan, Hükûmetle, bürokrasiyle, çeşitli
katlardaki insanlarla ilişkilerinden dolayı vergiden kaçanların vergi
kaçırmalarına engel olalım ve tabii, en önemlisi, çıkaracağımız vergi
yasalarıyla en altta olan, sürekli ezilen, vergisini ödeyemeyen, bunun için
kepengini kapatan esnafın vergisini de gözden geçirip onu o mağduriyetten
kurtaralım. Bu düşüncelerle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Karabaş. Şahıslar adına söz talepleri
vardır. İlk söz Manisa Milletvekili
Sayın Erkan Akçay’da. Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarında alkışlar) Süreniz beş dakika. ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bazı Kamu Alacaklarının
Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın belki de en tartışmalı
maddelerinden birisi 1’inci madde. Plan ve Bütçe Komisyonunda da yine en fazla
tartışmalar ve üzerinde en fazla değişiklikler yapılan maddelerin başında
1’inci madde geliyor. Ve tabii bu kanun tasarısının başından beri tartışılan
bir husus, bunun bir af olup olmadığı. Özenle, af olmadığı ısrarla vurgulanıyor
ve biz de ısrarla bunun bir af niteliğinde olduğunu düşünüyoruz. Çünkü
getirilen tasarı bir nizadan parasal bir bedel karşılığı vazgeçmektir. Ee buna af demeyeceksek o zaman adını mutlaka koymamız
gerekiyor ve kesinleşip kesinleşmemesinin o kadar önemli olmadığını
düşünüyoruz. Kaldı ki 1’inci madde kesinleşmeyen vergi alacaklarına ilişkin
olmakla birlikte 2’nci maddesi de kesinleşen vergi alacaklarına ilişkindir.
Demek ki bu kanunun ruhunda kesinleşip kesinleşmemesi o kadar bir önem arz
etmemektedir. Kaldı ki biraz sonra 2’nci maddede görüşecek arkadaşlarımızın da
dile getireceği gibi, AKP Grubunun da bu konuda tereddütleri olduğunu
biliyoruz. Öncelikle, ikinci fıkra, 344’üncü maddenin ikinci fıkrasına atıfta
bulunarak bu ikinci fıkra uyarınca uzlaşma hakkından yararlanabileceği şeklinde
bu tasarı getirilmişti Hükûmet tarafından. Daha
sonra, bu, komisyonda kapsam dışı bırakıldı ve uygulanmayacağı dile getirildi
ve daha sonra da yine Vergi Usul Kanunu’nun 124’üncü maddesini de bu kapsama
dâhil etme gayretlerini gösteren teklifleri de biraz önce gördük. Vergi
mahkemesinde dava açma süresini geçtikten sonra da düzeltme talepleri
reddolunanları da bu kapsama alma gayretleri… Yani, özetle, bu maddenin böyle
özel hükümler taşıyan bazı düzenlemeleri bu maddeye ilave etme gayretlerini
görüyoruz. Değerli arkadaşlar, bir de,
tabii, 23 Ocak 2008 tarihinde 5728 sayılı Kanun’ Bu düşüncelerle sözlerime
burada son veriyor, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Akçay. Şahıslar adına ikinci söz… Konya Milletvekili Sayın
Kerim Özkul, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’e
hakkını devretmiştir. Buyurun Sayın Özgün. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 1’inci
maddesinde kişisel söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, tasarının
tümü üzerinde yaptığım kişisel konuşmamda da söylediğim gibi, bu tasarının
1’inci maddesi, tabii ki önemli bir konuyu gündeme getiriyor. Şu anda yargı safhasında olan henüz netleşmemiş, ihtilaflı durumda
bulunan vergi alacaklarının bir uzlaşma yoluyla neticeye bağlanması ve yargıda
bulunan aşağı yukarı 70 bin civarındaki dosyanın tasfiye edilmesi ve 70 bin
dosyada aşağı yukarı 2 milyar YTL olan toplam alacağın da bir şekilde, ne kadarı
tahsil edilebilirse, bunun neticeye bağlanması ve böylece hem yargı… KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– 700 milyon YTL… İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) –
Evet, 700 civarında olduğu söyleniyor. …bu dosya yükünden kurtulmuş
olacak hem de ihtilaflı olan bu vergi alacakları neticeye bağlanmış olacak. Bu 1’inci madde, bunu içeren,
bu konuyu gündeme getiren bir maddedir ve maddenin (1)’inci fıkrasında bu
uzlaşmanın ne şekilde yapılacağı orta yere konuyor. on
sekiz ayda on sekiz eşit taksitte bir ödeme imkânını eğer ihtilaflı durumda
olan mükellefler istedikleri takdirde bu ödeme imkânına sahip olacaklar ve
ihtilaflı alacaklar da tasfiye edilmiş olacak. Burada (2)’nci fıkra üzerinde konuşuldu, arkadaşlar, her konuşan
gündeme getirdi. Orada Vergi Usul Kanunu’nun 344’üncü maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca vergi zıyaı cezası kesilen tarhiyata ilişkin vergi ve cezalar ile
bunlara bağlı usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları ve il özel idareleri ile
belediyelere ait vergi, resim, harçlar hakkında bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı
ifade edilmektedir. 344’üncü maddenin ikinci fıkrası nereye atıf yapıyor, ona
baktığımız zaman, 359’uncu maddede yazılı fiillerle ilgili vergi zıyaından
bahsediyor. Onlar nelerdir? Defter ve kayıtlarda muhasebe
hileleri yapmak, defter ve kayıtlarda belgeleri tahrip etmek veya gizlemek,
sahte ve yanıltıcı belge düzenlemek ve kullanmak, çift defter tutmak. Bu
gibi hâllerden kaynaklanan vergi zıyaı zaten bu kapsam içerisinde değil, yani
konuştuğumuz tasarının içerisinde değil. Bu bakımdan, sanki burada, bu tür
yapılan fiillerden dolayı çıkan vergi ve cezalar affediliyormuş gibi bir
havanın buraya getirilmesi doğru değildir. Tabii burada söylememiz
gereken bir husus da on sekiz ayda on sekiz eşit taksitte ödeneceğini söyledik.
Eğer ödemede bir gecikme olursa, ödemede bir aksaklık olursa o vakit ne olacak?
Oraya da bir hüküm getirmişiz. Yine, on sekiz aylık süre içerisinde kalmak
kaydıyla ödemesi geciken taksitler için her ay yüzde 5 fazlasıyla bir ödeme
imkânını vermektedir. 1’inci madde aşağı yukarı bunları ifade etmektedir. Biraz önce burada konuşan
değerli bir arkadaşımız, benim bir önceki konuşmamda esnaf ve sanatkârlarla
ilgili söylediğim… “2002 yılından 2007 yılına gelinceye kadar ne kadar esnaf iş
yerini kapatmış, ne kadar esnaf iş yeri açmış?” diye burada bir rakam
söylemiştim. 2002 ila 2007 yılları arasında 918 bin esnaf iş yeri açmış. Bunlar
devletin resmî rakamları. Aynı süre içerisinde de 521 bin esnaf kapatmış. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Onu
anladık, ikinci sefer söylüyorsun. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) –
Şimdi bunu söyledim diye “Bunları söylemek için esnafı tanımamak lazım, esnafın
durumu nedir onu bilmemek lazım.” gibi birtakım ifadeler kullandılar. Ben,
esnafı en iyi tanıyanlarınızdan birisiyim. Yıllarım esnafın içerisinde geçti. O
kesimden gelen birisiyim ve bugün de her toplantılarına katılıyorum,
kendilerini iş yerlerinde ziyaret ediyorum. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) –
Esnafın hangi durumda olduğunu, 2002 yılı öncesindeki durumu neydi, bugünkü
durumu neydi onları gayet iyi bilenlerdenim. Esnaf ve sanatkârımız için Hükûmetimiz çok önemli adımları atmıştır, yapılması
gerekenleri bugüne kadar yapmıştır. İşte, rakamını bir kez daha söylüyorum:
2002 yılında faiz oranı yüzde 59 iken 2007’de yüzde 13’e gelmiştir. Bu yeterli
midir? Değildir. Daha da aşağıya çekmek gerekir. Yine, kullandırılan kredi
miktarı 153 milyon YTL iken bugün 2,7 milyar YTL’dir. Bu yeterli midir
derseniz, bu da yeterli değildir. Tabii ki bu da artırılmalıdır. Esnafın bu
taleplerini biliyoruz ve onları da inşallah zaman içerisinde yerine
getireceğiz. Hepinizi hürmetle
selamlıyorum. Hayırlı akşamlar diliyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Çek, senet ödeniyor mu? MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Enflasyon
kaçtır? BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Özgün. Şimdi 1’inci madde üzerinde
soru-cevap işlemi yapacağız. Beş dakika soru, beş dakika
cevap. Sayın Ural… Yok. Sayın Öztürk... HARUN ÖZTÜRK (İzmir) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Tasarının genel gerekçesinde,
tasarıda yapılan düzenleme ile “Mükellefle idare arasında doğan bu ihtilafları
mükellefle ortak bir noktada uzlaşılarak kamu vicdanını zedelemeksizin sona
erdirmek… amaçlanmaktadır.” denilmektedir.
Mükelleflerin hukuk devletinde yargıya başvurmaları nasıl oluyor da kamu
vicdanını zedeliyor? Açıklarlarsa sevinirim. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Akcan... ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Biraz önce Sayın Sanayi
Bakanımız oturumda idi, biz cevabımızı alamadık. Sayın Maliye Bakanımıza
yeniden sorma ihtiyacı hissediyorum: Sayın Bakan, 2007 yılı içinde vergi
mahkemelerinde kaç adet vergi davası açılmıştır? 2007 yılında kaç dava
sonuçlanmıştır? Sonuçlanan bu davalardan kaçı mükellef lehine, kaçı idare
lehine sonuçlanmıştır? İkinci sorum: Bu kanun
tasarısıyla vergisini ödeyen vatandaş, ödemeyen karşısında gerçekten mağdur
edilmektedir. Akıl bu tanımı gerektirir. Bu mağduriyeti telafi etmek şarttır
diye düşünüyoruz. Siz de düşünüyor musunuz? Eğer düşünüyorsanız nasıl telafi edeceksiniz? Bu şekilde, ihtilaflı 70 bin
dosya bulunduğu söyleniyor. Bu dosyalardan, miktar olarak en yükseği göz önüne
alınmak suretiyle, ilk on dosya kimlere aittir lütfen açıklar mısınız? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sayın Asil... BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli Bakanım, madde
gerekçesinde “İhtilaflı dosyaların tasfiye edilerek yargı mercilerinin iş
yükünün hafifletilmesi amaçlanmaktadır.” denilmektedir. Son beş yılı aşkın
süredir iktidarda olan partiniz AKP, yargının iş yükünü azaltacak doğru
tedbirleri niçin almamıştır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Cengiz... MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Çanakkale) – Sayın Bakanım, bu Kanun’un 1’inci maddesine göre, uzlaşmaya
girebilmesi için vergi, resim, harç gibi konularda dava açılmaması veya açılmışsa
mükellefin bu davadan vazgeçmesi gerekmektedir. Özellikle, Çanakkale’den arayan
bir vatandaşın şöyle bir açıklaması var, dedi ki vatandaş: “Bana, takip ettiğim
kadarıyla, emsallerim baz alındığında ödemem gereken
verginin 3 katı civarında bir vergi tahakkuku yapıldığını, bunun da mutlaka
vergi dairesinden ve Maliyeden bir teknik hatadan, yanlış hesaplamadan
kaynaklandığını düşünerek dava açmış bulunmaktayım ve bu gibi konularda eğer
ben davadan vazgeçersem, 3 kat vergi ödemek zorunda kalacağım. Böyle teknik
hatalardan dolayı olabilecek davalarla ilgili geri çekmeden bir çıkış kapısı
Maliye Bakanımız bulabilir mi?” diye Çanakkale’den böyle bir sual geldi, bunu
iletiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Tankut… YILMAZ TANKUT (Adana) –
Teşekkür ediyorum. Sayın Bakanımıza sormak
istiyorum: İşsizlik, Türk ekonomisinin en büyük açmazlarından birisidir. Bu
nedenle, kapanan her iş yerinin istihdama darbe olarak görülmesi gerekmektedir.
İşsiz sayısının 10 milyonlu rakamlara ulaştığı ülkemizde kepenk kapatan her firma,
işsiz ordusuna yeni neferlerin katılmasına neden olmaktadır. Sadece Adana
Adliyesinde işten çıkarılan işçiler tarafından işveren aleyhine her gün
ortalama on beş dava açılmaktadır. Bu hususlar çerçevesinde işveren kesiminin
istihdama daha fazla katkısını sağlamak için ödeyemedikleri ve kartopu gibi
büyümüş olan BAĞ-KUR ve SSK primlerine de benzer bir uzlaşma kolaylığı
getirecek misiniz? Ayrıca, Hükûmet olarak söz
verdiğiniz SSK prim indirimlerini ne zaman yerine getireceksiniz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sayın Yunusoğlu… SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU
(Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım, adrese dayalı
nüfus sayımıyla birçok belediyemizin nüfusları düşmüş ve dolayısıyla, İller
Bankası kanalıyla almış oldukları paylar da düşürülmüştür. Oysa
belediyelerimiz, 2008 yılı bütçelerini Bakanlığa sunmuş ve onay almışlardır.
Dolayısıyla belediyelerimiz, bırakın bu onay dolayısıyla kendi programlarını
uygulamayı, personelinin maaşlarını dahi veremez durumda kalmışlardır. Acaba
belediyelerimizin bu mağduriyetlerini uzlaşma usulüyle ortadan kaldırmayı
düşünür müsünüz? BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun
efendim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. Sayın Öztürk
“Mükelleflerin yargıya başvurmaları vicdanı yaralıyor.” diye kanundan yahut da
gerekçesinden bir şey okuyup “Buna katılıyor musunuz?” diye sordu. Değerli Öztürk, biz mükelleflerin yargıya başvurmalarını kanuni
hakları olarak görüyoruz. Yani kanunen kendilerine tanınmış bir hak, ne vicdanı
yaralar ne de herhangi bir kimseyi rahatsız eder. Bir insanın kanuni hakkını
kullanması gayet tabiidir, onun hakkıdır. O bakımdan, bizim, Maliye Bakanlığı
olarak, Hükûmetimiz olarak anlayışımız budur, kanunlarda
da bu böyledir. Sayın Akcan “Kaç kişi dava
açmış, kaç kişinin davası neticelenmiş, kaç kişinin Maliye lehine davaları
neticelenmiş?” diye bana sordu. Takdir edersiniz ki benim şu anda onlarla
ilgili bilgiler yanımda yok, bunları yazılı olarak bildireyim. Bir de “Ödeyen ve ödemeyen
arasında bir adaletsizlik olmuyor mu?” diye sordu. Değerli milletvekilleri, bu
bir af kanunu değildir. Bir defa burayı açıklıkla söyleyelim. Bu, yargıya
intikal etmiş ve 70 bin civarındaki dosyayı ilgilendiren bir kanun. O da şu:
Yargıya intikal etmiş, yargı devam edip gidiyor, ne kadar süreceği kimse
tarafından da bilinmiyor. Şimdi, bu 70 bin kişiye diyoruz ki: İsterseniz -yani
tamamen ihtiyari- gelin, biz sizin için tekrar bir uzlaşma yapalım ve bu
uzlaşmada uzlaşmayı yapacak komisyonlar Vergi Usul Kanunu’na göre tespit
edilmiş uzlaşma komisyonları. Yıllardır bu uzlaşma komisyonları bu kanuna göre
çalışan komisyonlardır. Yani kırk beş yıllık bir uygulama söz konusu. Yani
bunlar için yeni komisyon oluşturulacak, yeni bir… Böyle bir şey de yok. Onun
için kimse spekülasyon yapmasın. Bazıları için
söylüyorum ben. Gelecekler… Ödeyenle ödemeyen bunun arasında yok çünkü bir
vergi incelemesi yapılmış. Vergi incelemesi sonrasında, mükellefle maliye
arasındaki ihtilafta yargıya gidilmiş. Yani bu adamlar, vergisini ödemeyen
kimseler değil, vergisi ödenmiş ama bunlar ihtilaflı olan durumlar. Yargıya
intikal etmiş olanlara yeniden bir uzlaşma kapısı açılıyor. Bu kapıda kırk beş
yıldan beri uygulanan uzlaşma komisyonları tarafından aynı şekilde
değerlendirmeler yapılacak. “İlk 10 dava kime ait?”
diyorsunuz. Şu anda, ilk 10 dava kime ait veyahut da ilk 10’da kim gelecek onu
bilmiyorum çünkü yargıya intikal etmiş 70 bin dava var, onlardan hangileri?
Sırasına göre mi gelecek, kendi kafasına göre mi gelecek, nasıl gelecek, onu da
bildiğimiz yok. O bakımdan, ilk 10’u şu anda söylememiz mümkün değil, bilmemiz
de mümkün değil. Sayın Asil “Son beş yılda
madem niye böyle bir tedbir alınmadı?” diye soruyor. Biz tedbirlerimizi
alıyoruz, tedbirler alınıyor ama zaman zaman da bir
birikim söz konusu oluyor. Bu birikimden mükellefler de bizar oluyor, mahkeme
kapılarını git gel, git gel; müşavirlerini götürüyorlar, avukatlarını
götürüyorlar, dilekçelerini veriyorlar. Biz, şimdi, yargıda ihtilafı bulunan
vatandaşımıza bir kapı açıyoruz, işlerini daha kolay halledebilmek için gelin
bir uzlaşma daha yapın diyoruz. Zaten, bundan önce, herkesin bir uzlaşma hakkı
var, o uzlaşma hakkını kullanan var, kullanmayan var, kullanıp anlaşamayanlar
var. Biz, şimdi, onun gibi bir uzlaşma kapısı daha açıyoruz, vatandaşımıza
hizmet için de yapıyoruz bunu. O bakımdan, yani ikide birde, her yıl, her yıl
yapılması mümkün olmayan konular bunlar. Şimdi, 70 bin dava da birikmiş, gelin
size bir imkân daha açalım, diyoruz. Yoksa kimsenin, senin vergini affettim,
bunu affettim… Böyle bir şey de söz konusu değil. Gelinecek, uzlaşma
komisyonunda tekrar uzlaşılacak. Şimdi, burada Sayın Cengiz de
sordu: “3 kat bize tahakkuk yapıldı.” diyor. 3 kat tahakkuk değil de 3 kat
vergi cezası vardır, herhâlde o oldu. Çanakkale’den mükellefimiz “Sayın
Bakanımız, bize bir çıkış kapısı olur mu?” diyor. Şimdi, çıkış kapısı bu kanunun
içinde var. Nedir? Eğer yargıda ihtilafı olan kimse gelir de “Ben bundan
istifade etmek istiyorum, bu kanundan…” Uzlaşmaya geldi. Uzlaşmada da
konuşuldu, edildi. O mükellefin de kafasına, gönlüne uymadı. Dedi ki “Kardeşim,
kusura bakma ben uzlaşmıyorum.” Peki ne olacak? O
davası gene devam eder yani o dava uzlaşmazsa kalkmış olmaz. Yani Maliye şunu
demiyor: “Önce davandan vazgeç, ondan sonra gel.” Eğer uzlaşırsa “Davandan
vazgeç arkadaş.” diyor. Yani hem ben uzlaşırım hem dava… O, olmaz. Ama kusura
bakma uzlaşamadım, benim davam devam eder… Buyur, davası devam edecek. Yani
onun hiçbir hakkına halel gelmiyor burada, çıkış kapısı bu. BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakan. Beş dakikanız doldu, biraz da
geçti. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Peki Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. Sağ olun. BAŞKAN – Madde üzerinde dokuz
önerge vardır. Ancak her madde üzerinde milletvekillerince sadece yedi önerge
verilebildiğinden önce geliş sırasına göre ilk yedi önergeyi okutacağım, sonra
bu önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 109 Sıra
Sayılı Tasarının 1 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
“(10) Bu madde çerçevesinde
uzlaşma kapsamına konu olan kamu alacaklarına ilişkin olarak uzlaşma sonucu
kesinleşen ve kesinleşme sonucuna göre tahsilinden vazgeçilen alacakların
mükellefler itibarıyla tutarları ilan edilir. 50.000 YTL yi
aşan tutarlar ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sayfasında da
duyurulur. İlan ve duyuruya ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Gelir İdaresi
Başkanlığı yetkilidir.” Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 1/515 esas
sayılı Tasarının 1 inci maddesine 9 uncu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
(10) uncu fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“(10) 4.1.1961 tarihli ve 213
sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harçlar, fon payı ve
bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri, gecikme zamları, Devlete ait
olup Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 21.7.1953
tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına
giren ve 25/2/2003 tarihli ve 4811 sayılı vergi barışı
Kanunun ilgili bölümlerinde geçen alacaklar, 31.8.2007 tarihinden önceki
dönemler için beyana dayanan vergilerde bu tarihe kadar verilmesi gereken beyannameler ve 2007 yılına ilişkin olarak 31.8.2007
tarihinden önce tahakkuk eden vadesi geldiği halde ödenmemiş olan ya da ödeme
süresi geçmemiş bulunan vergilerin tamamı ile bu vergilere ilişkin gecikme
zammı, gecikme faizinin yerine, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar
Türkiye İstatistik Kurumu her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin
aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın; on sekiz ayda ve on sekiz eşit
taksitte tamamen ödenmesi, dava açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi
şartıyla vergilere uygulanan gecikme zammı, gecikme zammı faizi ve vergi
cezaları ile vergi cezalarına uygulanan gecikme zamlarının tamamının
tahsilinden vazgeçilir.” Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 109 sıra sayılı kanun
tasarısının birinci maddesinin ikinci fıkrasında geçen “fıkrası uyarınca”
ibaresinin “fıkrası hükmüne göre” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul Konya Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 109 sıra
sayılı kanun tasarısının birinci maddesinin ikinci fıkrasında geçen “bunlara
bağlı” ibaresinin “bunlardan kaynaklanan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Turan
Kıratlı Kırıkkale Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 109 sıra
sayılı kanun tasarısının birinci maddesinin ikinci fıkrasında geçen “bunlara
bağlı usulsüzlük” ibaresinin “bunlara bağlı genel usulsüzlük” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mehmet
Müezzinoğlu İstanbul BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım en aykırı son iki önerge aynı mahiyettedir.
Önergeleri ayrı ayrı okutup birlikte işleme alacağım.
İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim. Önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan;
”usulsüzlük cezaları ve özel usulsüzlük cezalarından,” ibaresinin “usulsüzlük
ve özel usulsüzlük cezalarından,” şeklinde, “usulsüzlük cezaları ve özel
usulsüzlük cezalarının” ibaresinin “usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının”
şeklinde; “18 eşit taksitte tamamen ödenmek şartıyla” ibaresinin “18 eşit
taksitte, taksit tutarları ilk taksit ödeme süresinin başlangıç tarihinden
itibaren her ay ve kesri için ayrı ayrı binde iki
oranında hesaplanacak faiziyle birlikte tamamen ödenmek şartıyla” şeklinde,
ikinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, sekizinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve
müteakip fıkra numarasının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“(2) 213
sayılı Kanunun 344 üncü ve geçici 27 nci maddeleri
uyarınca vergi ziyaı cezası üç kat (iştirak hâlinde
bir kat) olarak uygulanan tarhiyata ilişkin vergi ve cezalar ile bunlara bağlı
usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları ve il özel idareleri ile belediyelere
ait vergi, resim ve harçlar hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.” “(3) Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla uzlaşma veya tarhiyat öncesi
uzlaşma talebinde bulunulmuş ancak tarhiyat öncesi uzlaşma taleplerinde uzlaşma
günü verilmiş olmakla birlikte henüz uzlaşma günü gelmemiş, diğer uzlaşma
taleplerinde ise henüz uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü gelmemiş
talepler ile uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağa yazılan nihai teklifin
kabulü için henüz süresi geçmemiş alacaklara ilişkin uzlaşma talepleri, 213
sayılı Kanun hükümlerine göre sonuçlandırılır.” Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan;
“usulsüzlük cezaları ve özel usulsüzlük cezalarından,” ibaresinin “usulsüzlük
ve özel usulsüzlük cezalarından,” şeklinde, “usulsüzlük cezaları ve özel
usulsüzlük cezalarının” ibaresinin “usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının”
şeklinde; “18 eşit taksitte tamamen ödenmek şartıyla” ibaresinin “18 eşit
taksitte, taksit tutarları ilk taksit ödeme süresinin başlangıç tarihinden
itibaren her ay ve kesri için ayrı ayrı binde iki oranında
hesaplanacak faiziyle birlikte tamamen ödenmek şartıyla” şeklinde, ikinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, sekizinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve
müteakip fıkra numarasının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“(2) 213
sayılı Kanunun 344 üncü ve geçici 27 nci maddeleri
uyarınca vergi ziyaı cezası üç kat (iştirak hâlinde
bir kat) olarak uygulanan tarhiyata ilişkin vergi ve cezalar ile bunlara bağlı
usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları ve il özel idareleri ile belediyelere
ait vergi, resim ve harçlar hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.” “(3) Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla uzlaşma veya tarhiyat öncesi
uzlaşma talebinde bulunulmuş ancak tarhiyat öncesi uzlaşma taleplerinde uzlaşma
günü verilmiş olmakla birlikte henüz uzlaşma günü gelmemiş, diğer uzlaşma
taleplerinde ise henüz uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü gelmemiş
talepler ile uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağa yazılan nihai teklifin
kabulü için henüz süresi geçmemiş alacaklara ilişkin uzlaşma talepleri, 213
sayılı Kanun hükümlerine göre sonuçlandırılır.” BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım. BAŞKAN – Sayın Bakan, Hükûmet katılıyor mu? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutayım Sayın Kılıçdaroğlu? OKTAY VURAL (İzmir) –
Efendim, iki önerge aynı. Aynı işleme tabi tutulması gerekiyor. BAŞKAN – Öyle yapıyoruz Sayın
Vural. Sadece, önerge sahiplerine, konuşacak mısınız diye sordum. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Sayın Kılıçdaroğlu konuşacak efendim. BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar) KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Teşekkürler Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, görüşmekte olduğumuz tasarının bir af yasası
olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Her ne kadar burada Adalet ve Kalkınma
Partisinin değerli sözcüleri “Bu bir af yasası değildir, sadece bir uzlaşmadır,
uzlaşma yasası getiriyoruz.” diyorlar ise de işin özünde bunun bir af yasası
olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Sayın Canikli
burada açıklama yaparken tarhiyat öncesi uzlaşmadan bahsetti, tarhiyat sonrası
uzlaşmadan bahsetti. Şimdi, bununla üçüncü bir uzlaşma modeli getiriliyor
değerli arkadaşlar, üçüncü bir uzlaşma modeli. Nedir bu? Kişi gelmiş,
incelenmiş, “Ben uzlaşmayacağım.” demiş, “Haklıyım…” Gidiyor mahkemeye,
mahkemede davayı kaybediyor. Bir üst mahkemeye gidecek, şimdi af
getiriyorsunuz. Maliye tek taraflı diyor ki: Sen Danıştaya
gitme, nasıl olsa orada da kaybedebilirsin -çünkü alt mahkemede kaybettin- gel
buraya, seninle oturup uzlaşalım. Nasıl uzlaşalım? Mevcut uzlaşma yasasının
getirdiği koşullardan çok daha iyi koşullarda uzlaşalım.” E, bu af değil de
nedir arkadaşlar? Bakın, ben size bir örnek
vereyim değerli arkadaşlar. Bizim Erzincan Milletvekilimiz Sayın Erol Tınastepe verdi: Tarım kredi kooperatiflerine çiftçilerin
borçları… Örnek vereceğim ve icra kararları da burada değerli arkadaşlar. Temel Çakmak, Erzincan’da. Anaparayı okuyorum: 189 YTL,
faizi 2.749 YTL. Naci Akbaba, Erzincan’da: Anapara 222 YTL, tahakkuk eden faiz
3.233 YTL. Dursun Ali Tercan: 500 YTL anapara, 2.030 YTL tahakkuk eden vergi. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Kaç sene? KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
– Turgut Öncül… Bekir Taştan, yine Erzincan’dan: 350 YTL anapara, 1.171 YTL
tahakkuk eden faiz. Peki bunlar için bir şey var mı?
Hayır, yok. O zaman, Maliye Bakanını,
Sayın Maliye Bakanını kürsüde şu açıklamayı yapmaya davet ediyorum: Hangileri,
hangi yükümlüler uzlaşmadan vazgeçip uzlaşma haklarını kullanmayarak yargıya
gittiler, yargıda davayı kaybettiler? Şimdi, o kaybeden kişiler kimlerdir ve
onlar için niçin böyle özel bir düzenleme getiriyorsunuz? Bunu
açıklaması lazım. Bunu benim değil, sizlerin de sorması lazım. Davayı
kazanan birisi zaten buraya gelmez. Maliyeye karşı davayı kazanan birisi niye
uzlaşmaya gelsin? Kim gelecek? Maliyeye karşı davayı kaybeden kişi gelecek
buraya. Ne yapıyor Maliye: “Sen davayı kaybettin ey yükümlü, gel buraya, ben
sana bu kolaylığı sağlayayım.” Ben niçin kazandığım davadan vazgeçeceğim, hangi
gerekçeyle vazgeçeceğim? Asıl bunun üzerinde durulması gerekmiyor mu değerli
arkadaşlar? Bir de deniliyor ki: “Af
değil.” Kim dedi af değil? Af, bal gibi af. Ben burada
bazı firmaları açıklamak isterdim ama açıklamak istemiyorum. Ben istiyorum ki,
bu firmaları, Sayın Bakan, gelsin, en büyüklerinden, davayı kaybeden en
büyüklerinden başlayarak burada saysın. Sizler de ona göre elinizi vicdanınıza
koyarsınız, oyunuzu kullanırsınız. Ama, böyle,
birilerini korumak, birilerini saklamak, birilerini kaybedilmiş davalarından,
büyük, olağanüstü cezalardan kurtarmak için eğer buraya bir yasa
getiriyorsanız, bu yasa da doğru değil, ahlaki değil. O nedenle, değerli
milletvekilleri, Sayın Bakanın, burada gelip daha sağlıklı bir açıklama
yapmasını bekliyoruz. Öyle, 70 bin dava var, yüzde 80’i vergi inceleme
raporuymuş… İyi de kardeşim, tarhiyat öncesi uzlaşma hakkın var, uzlaş;
tarhiyat sonrası uzlaşma hakkın var, uzlaş. Efendim, bunların yüzde 80’ini
Maliye kaybediyormuş... Kaybeden adam niye uzlaşsın? Zaten haklı; hiç vergi
ödemeyecek. Şimdi, siz davayı Maliyeye karşı kaybedene özellikle özel bir af
getiriyorsunuz, özel bir düzenleme getiriyorsunuz. Bu konuda yüce Meclisin
dikkatini çekmek istedim. Teşekkür ederim, saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Sayın Başkan, bir açıklama yapmam lazım, yerimden de yapabilirim.
BAŞKAN – Buyurun. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu kendi kafasında ürettiği senaryoyu buraya
getirip koyuyor. (CHP sıralarından gürültüler) BÜLENT BARATALI (İzmir) – Ne
alakası var? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Evet, evet… Beni dinleyin, hepiniz Maliyecisiniz… BÜLENT BARATALI (İzmir) –
Senaryoyu da siz getiriyorsunuz! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Maliye kökenlisin, dinle. BÜLENT BARATALI (İzmir)
– Hem yazıyor hem oynuyorsunuz! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Şimdi, vergi mahkemelerinde bir insan kaybeder, Danıştayda kazanabilir. Orada kazanır, ötede kaybedebilir. Şimdi öyle bir şey diyor ki,
sanki bunları belirli bir kimseler için çıkarmışız intibaını vermek için hiç
realiteyle ilgisi olmayan konuşma yapıyor. OKTAY VURAL (İzmir) –
Açıklayın o zaman. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Efendim bilmem nerede kaybetmiş de biz onu… Bu, Ahmet’e, Mehmet’e
değil, bu herkese çıkarılıyor; bu kanun. Türkiye Cumhuriyeti’nde şahıslar için
kanun çıkarılmaz. Bunu doksan kere söylüyoruz ama aynı şeyi dönüp dönüp söylüyorlar. Şimdi, burada hepinizin
takdirine sunuyorum: Şu anda davalık olanlara bir kolaylık getiriyoruz. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sayın
Bakan, davalık olanlar kim? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Yani yargıda, artık yıllarca sürünmüş olan vatandaşımıza bir
kolaylık gösteriyoruz. Bunu niye çok görüyorsunuz canım, ne var bunda? İkincisi… OKTAY VURAL (İzmir) –
Çiftçiye, esnafa bu şeyleri niye getirmiyorsunuz? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Şimdi, onun için de söyleyeceğim. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Niye
“Kaç sene” diye soruyordunuz az önce? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Yani, burada isteyen gelecek diyoruz, istemeyen gelecek
demiyoruz, zorlamıyoruz kimseyi. İsteyen gelecek, bundan istifade edecek.
Halkımıza bir kolaylık getiriyoruz. BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakan açıklamanız için. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Peki, teşekkür ediyorum. Öteki şeyler için de Sayın
Başkan bir cümle söyleyeyim, faizini söylüyor… Kaç seneden beri ödenmemiş o
borç, peki, bir de onu söylesin bakayım? KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan, Sayın Bakan soru sordu, izin verirseniz soruları yanıtlamak
isterim. BAŞKAN – Bir saniye… Diğer önergenin gerekçesini
mi okutalım? NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Evet, buyurun
gerekçeyi okuyun. Gerekçe: Öneriler düzenlemeyle,
birinci fıkradaki ifade zafiyeti giderilmekte, taksitlendirilen tutarların
hesaplanacak aylık faiziyle birlikte ödenmesi şartı getirilmekte, maddeden yararlanmayacak tarhiyatın
kapsamına 213 sayılı Kanunun geçici 27 nci maddesi
uyarınca vergi ziyaı cezası üç kat (iştirak halinde
bir kat) olarak uygulanan tarhiyatların, diğer bir deyişle Kanunun 359 uncu
maddesinde sayılan fiillerle vergi ziyaına sebebiyet
verilmesi hallerinin girmeyeceği açıkça belirtilerek, aynı konuyu düzenleyen her
iki hükmün de bu maddenin kapsamı dışında olduğu hususu açıklığa
kavuşturulmaktadır. Ayrıca, maddenin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunulmuş ancak
uzlaşma günü verilmemiş uzlaşma taleplerinin bu maddenin kapsamı dışında,
uzlaşma günü verilmiş olanların ise kapsamı içinde olduğu hususuna açıklık getirilmektedir.
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu buyurun, ne diyecektiniz? KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Efendim, Sayın Bakan bana bir soru sordu, izin verirseniz sorusunu yanıtlamak
isterim. Sayın Bakan ismimi vererek “Sayın Kılıçdaroğlu
bunu da açıklasın…” (Gürültüler) BAŞKAN – Susarsanız, ben de
ne söylediğini duyabilirim KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– “Sayın Kılıçdaroğlu şunu da açıklasın.” dedi, izin
verirseniz açıklamak isterim efendim. BAŞKAN – Böyle bir usulümüz
yok. Çok teşekkür ederim, sağ
olun. KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan, o zaman Sayın Bakanın da bana soru sormaya hakkı yok. Eğer bana
soru sorma hakkı varsa o zaman benim de yanıtlama hakkım var. BAŞKAN – Sayın Bakanın da
size soru sorma hakkı yok, böylece durumu düzelttik. Hükûmetin ve
Komisyonun katıldığı, birleştirdiğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, bundan
sonraki, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Müezzinoğlu,
Kırıkkale Milletvekili Sayın Turan Kıratlı ve Konya Milletvekili Sayın Kerim Özkul’a ait üç önerge biraz önce tümüyle değiştirdiğimiz
ikinci fıkraya ilişkindir. İkinci fıkra tümüyle değiştirildiği için bu üç
önergeye işlem yapma imkânı kalmamıştır.
Bu nedenle önergeleri işlemden kaldırıyorum. Sonraki önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 1/515 esas
sayılı Tasarının 1 inci maddesine 9 uncu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
(10) uncu fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz. Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları. “(10) 4.1.1961 tarihli ve 213
sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harçlar, fon payı ve
bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri, gecikme zamları, Devlete ait
olup Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 21.7.1953
tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına
giren ve 25/2/2003 tarihli ve 4811 sayılı vergi barışı
Kanunun ilgili bölümlerinde geçen alacaklar, 31.8.2007 tarihinden önceki
dönemler için beyana dayanan vergilerde bu tarihe kadar verilmesi gereken
beyannameler ve 2007 yılına ilişkin olarak 31.8.2007 tarihinden önce tahakkuk
eden vadesi geldiği halde ödenmemiş olan ya da ödeme süresi geçmemiş bulunan
vergilerin tamamı ile bu vergilere ilişkin gecikme zammı, gecikme faizinin
yerine, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Türkiye İstatistik Kurumu her
ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak
hesaplanacak tutarın; on sekiz ayda ve on sekiz eşit taksitte tamamen ödenmesi,
dava açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla vergilere
uygulanan gecikme zammı, gecikme zammı faizi ve vergi cezaları ile vergi
cezalarına uygulanan gecikme zamlarının tamamının tahsilinden vazgeçilir.” BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika. MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teşekkürler Sayın Başkan. Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bu önerge, az önce Sayın Bakan “Bazı vatandaşlarımız için
düzenleme yapıyoruz niye karşı çıkıyorsunuz” diyordu, biz de bütün kesimleri
kapsayacak şekilde, bu getirdiğimiz önergeyle, diğer kesimlerin de temsil
edilmesini ve onlara da bu hakkın tanınmasını istiyoruz. Biz de, şimdi, diğer
bazı vatandaşlarımıza -ki, daha mağdur olan, daha sıkıntılı olan kesime- bu
haktan yararlanma imkânı getiren bir önerge sunuyoruz. Kendisinden buna da
destek beklerdik ama baştan hemen “olmaz” dedi. Daha önce de Vergi Barışı
Kanunu kapsamında bazı alacaklar vardı, zaten bunlara getirilmişti. Şimdi, uzlaşmaya girmiş,
ödememiş, tekrar mahkemeye düşmüş, düşmemiş; uzun uzun
anlattı arkadaşlarımız oraya girmeyeceğim ama, mademki
onlara bu kolaylığı getiriyorsunuz, diğer kesimlerde mağdur olanlara da aynı
kolaylığı sağlayalım diyoruz. Size kaldığı zaman her şey güllük gülistanlık,
kimsenin sıkıntısı yok, bunlarla ilgili bir sıkıntıya da gerek yok. Ama, bir taraftan baktığımız zaman… Sayın Başbakan bugün yine
ekonomi dersi verdi grup toplantısında. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Faydalan diye. MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Onlara sonra gireriz, şimdi vaktimiz yok ama, hiçbir
şey yokmuş gibi… Öbür taraftan -yine gazetelere baktım bugün- bakıyoruz, Çalık
Holdingin patronu şikâyet ediyor, Zorlu Holdingin patronu şikâyet ediyor: “Ülke
ekonomisi kan kaybediyor, acil önlem alalım” diyor. Biz de bu mağdur olan
kesimlerle ilgili bir önerge veriyoruz, “ekonomik sıkıntı yok” diyenlere birkaç
tane… Az önce de bir konuşmacımız, yine, Değerli Balıkesir Milletvekilinin
konuşmasına cevaben bir şeyler söyledi, hiçbir sıkıntı olmadığını söylüyorlar.
Ben de size birkaç tane rakam söylemek istiyorum, yani, bu kesimlerin ne kadar
zor durumda olduğunu dikkatlerinize sunarak, önergeye destek talep edeceğim.
Onun için, rakamlardan birkaç tane örnek vermek istiyorum. Şimdi, açılan, kapanan iş
yerleri ekonomik durumdaki kötüye gidişi göstermezmiş diyorlar. Ben söyleyeyim,
siz yine kararınızı kendiniz verin. 2002 yılında tescil edilen
123.393, 2006’da 248.721, 2007’de 170.826. Şimdi, ben bunu biliyorum, bazı
arkadaşlarımız diyecekler, esnaf ve sanatkâr iş yerlerinden tescil edilenlerde
rakamı verdim, yani 170 bine düşmüş. Terkin edilenler, 117.600
2002’de, 2006’da 319 bin ki, orada, biliyorum, resen terkin var diyecekler, ama
130 bine düşmüş. Şimdi, mükellef sayısına
baktığınız zaman, bu da önemli bir gösterge, yani, ticareti terk edenler
açısından. Hem gelir vergisi hem KDV hem de basit usule tabi mükelleflerde bir
düşüş gözleniyor. Yine, protestolu senet ve
karşılıksız çek sayılarına baktığınız zaman, 2002’de 498.748, 2007’de 1.470.758
protesto edilen senet sayısı. Tutarı 5.7 milyar YTL’ye
ulaşmış. Nereden? 498’den nereye? 816 milyon YTL’den 5.7
milyara. Milyondan 5.7 milyar YTL’ye çıkmış.
Karşılıksız çek sayısıysa 748 binden 1 milyon 397 bine çıkmış. Bu rakamları niçin
söylüyorum? İşte, bu dar gelirli vatandaşların, esnafın, sanatkârın ve
şirketlerin düşmüş olduğu durumu dikkatinize sunabilmek için getiriyorum. Bu
durumda, en son şirketlerle ilgili bir rakam daha vereceğim, yine TÜİK’in rakamı, son rakamlar: Yüzde 7,5 açılan şirketler
azalmış, kapanan şirketler yüzde 1,1 artmış. Oranını veriyorum son rakamlara
göre. Yani, buradan söylemeye
çalıştığımız, ekonomide belli bir sıkıntı var. Bu kesimlere de, vatandaşlarımız
olarak eşit muamele yapalım ve onlara da bu kapsam genişlemesiyle daha önceki
sıkıntılarını gidermek üzere burada destek olalım. Bu önergeyi bu çerçevede
desteklemenizi rica ediyorum. Hepinize saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Günal. Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 109 Sıra
Sayılı Tasarının 1 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz. M. Akif Hamzaçebi
(Trabzon) ve arkadaşları “(10) Bu madde çerçevesinde
uzlaşma kapsamına konu olan kamu alacaklarına ilişkin olarak uzlaşma sonucu
kesinleşen ve kesinleşme sonucuna göre tahsilinden vazgeçilen alacakların
mükellefler itibarıyla tutarları ilan edilir. 50.000 YTL yi
aşan tutarlar ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sayfasında da duyurulur.
İlan ve duyuruya ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Gelir İdaresi Başkanlığı
yetkilidir.” BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi mi
okutalım? MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Konuşacağım efendim. BAŞKAN - Buyurun Sayın Özyürek. Süreniz beş dakika. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Saygıdeğer milletvekilleri,
bu önergeye Hükûmet ve Komisyon niçin katılmadı
anlayabilmiş değilim. Çünkü bu gerçek anlamda bir şeffaflık,
bir saydamlık önergesi. Şimdi Sayın Bakan burada
diyor ki: “Biz genel nitelikli bir düzenleme yapıyoruz. Hiçbir firmayı himaye
etmemiz söz konusu değildir.” Bu yönde kuşkular ifade eden arkadaşlarımızı da
“Kafanızda senaryolar var.” filan diye suçluyor. Şimdi, Sayın Bakan, diyoruz
ki: Bu uygulamayı yaptınız. Bu uygulama sonunda, kim ne kadar ödeme yaptı? Kim
ne kadar ödemesi gerekirken, o kadarından vazgeçildi, uzlaşma komisyonları
bunları sildi? Bunları bilmek, öğrenmek kamuoyunun hakkı değil mi? Demokratik
bir düzende, milletin bu şekilde bilgi edinme hakkını kabul etmeyen, buna karşı
çıkan bir komisyonu ve bakanı anlamak, anlayışla karşılamak mümkün değil.
Komisyon, orada çoğunluğu mu var ki “Biz katılmıyoruz Sayın Başkan.” Olsa olsa, siz, takdire bırakabilirsiniz, orada komisyonun
çoğunluğu yok. Onun için, bu usullere de dikkat etmek lazım. Doğrusu, işin özünde “Evet,
genel nitelikli bir düzenlemedir, özel bazı firmalar düşünülmemiştir.” diye,
iyi niyetle ben de bakıyordum. Ama bu önerge reddedildikten sonra, burada, bazı
firmaların himaye edildiğini açıkça düşünmeye başladım. Eğer bazı firmalar himaye
edilmeseydi, genel nitelikli bir düzenleme olsaydı, bu önergeyi hemen “Biz akıl
edemedik, iyi ki önerdiniz.” deyip kabul edeceklerdi. Bunu yapmamışlardır. Bu,
şeffaflık açısından, milletin bilgi edinme hakkını engelleyen bir tavır
olmuştur. Değerli arkadaşlarım, şimdi
burada bazı soruların cevabı ne yazık ki verilemedi. Şimdi, tarhiyat öncesi bir
uzlaşma var mı? Var. Tarhiyattan sonra bir uzlaşma var mı? Var. Bu iki aşamayı
da geçip, ihtilaf yaratmış olan bir mükellef, niçin tekrar uzlaşma komisyonuna
gelir? Olsa olsa şudur: Sayın Kılıçdaroğlu’nun
da ifade ettiği gibi, vergi mahkemesine gitmiştir, uzlaşma komisyonundan sonra
gitmiştir, kaybetmiştir, Danıştay aşamasında “Belli oldu ki ben bunu
kaybedeceğim, öyleyse yeni bir hak tanındı, hemen bunu kabul edelim, üçüncü
uzlaşmaya girelim.” deniliyor. Yani, bu müessese, uzlaşma müessesesi vergi
sistemimizde varken yeni bir, tekrar bir uzlaşma yöntemi getirmek, yani
bağışlayın, belli firmalara avantaj sağlamaktan öte bir anlam ifade etmez. Eğer
böyle bir avantaj sağlamıyorsanız bu şeffaflık önergesini kabul edecektiniz ki,
millet, kimin ne kadar vergisini sildiniz, kimden ne kadar vergi aldınız, bunu
bilmek zorunda. Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bu, eşitlik ilkesine aykırıdır. Biraz önce de söyledim, diyelim 28 Şubatta bir
uzlaşma kararı verdiniz, bunu ya bir ay içinde ödeyeceksiniz veya gecikme
zammıyla ödeyeceksiniz. Ama 1 Marttan sonra bu kanuna göre bir uzlaşma
yaparsanız, on sekiz ay içinde ve herhangi bir gecikme zammı olmadan
ödeyeceksiniz. Bu, eşitlik ilkesine aykırı değil mi? Böylesine keyfî bir
uygulama olur mu? Bu konuda da bir önergemiz vardı, hiç yoksa ödenmemiş olan,
uzlaşma komisyonundan geçen alacaklarda bir on sekiz ay tanıyınız diye, onu da
kabul etmediniz. Yani, her şeyin doğrusunu biz biliriz, bizim yaptığımız doğru
anlayışı kabul edilemez. O nedenle de biz bunun yanlış olduğunu düşünüyoruz. Değerli arkadaşlarım, bu bir
aftır. Yani, bu, böyle kişisel yorumlarla, aftır, değildir olmaz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) –
Toparlıyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Buyurun. MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) –
Şimdi, siz, özellikle ecri misilde, miktarı belli olan alacakları yeniden
yapılandırmıyor musunuz? Yeniden yapılandırıyorsunuz. Bunun adı aftır. Elbette,
zaten, af sözünü kullanmayı sevmiyorsunuz, biliyoruz. Vergi barışında da tam
bir aftı, vergi barışı diye böyle fiyakalı bir isim buldunuz ama o da aftı, bu
da af. Eğer burada 330 oyu bulamazsanız, bu, hukuki açıdan sakat bir kanun
olur. Biz, bunun için hukuki yollara başvururuz. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Özyürek. Hükûmetin ve
Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Sayın milletvekilleri, 1’inci
maddenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır. Şimdi, bu talebi yerine
getireceğim. Önce yoklama isteminde bulunabilecek yeter sayıda sayın üyenin
ismen tespitini yaptıktan sonra elektronik cihazla yoklama yapacağım. Kemal Kılıçdaroğlu?
Burada. Ferit Mevlüt
Aslanoğlu? Burada. Bülent Baratalı?.. Osman Kaptan?.. Rahmi Güner?.. Nesrin Baytok?.. Mehmet Ali Susam?.. Mustafa Özyürek?.. Esfender Korkmaz?.. Birgen Keleş?.. Ali İhsan Köktürk?.. Sacit Yıldız?.. Ali Koçal?.. Şevket Köse?.. Hulusi Güvel?.. Yaşar Ağyüz?.. Algan Hacaloğlu?.. Rıza Yalçınkaya?.. Murat Sönmez?.. Hakkı Suha
Okay?.. III.- Y O K L A M A BAŞKAN – Yoklama için üç
dakika süre veriyorum. Yoklama isteminde bulunan
sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama
yapıldı) BAŞKAN – Çoğunluğumuz vardır,
300 sayın üye yoklamaya katılmıştır VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam) 3.- Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/515) (S. Sayısı: 109) (Devam) BAŞKAN – 1’inci maddeyi
oylarınıza sunacağım, ancak tasarının 1’inci maddesinin oylamasının açık oylama
şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini
arayacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 109 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesinin oylamasının elektronik olarak
yapılmasını arz ve teklif ederiz. Mustafa Elitaş,
Kayseri? Burada. Bekir Bozdağ,
Yozgat? Burada. Turan Kıratlı, Kırıkkale?
Burada. Mustafa Hamarat, Ordu?
Burada. Kayhan Türkmenoğlu, Van?
Burada. İsmail Göksel, Niğde? Burada. Ali Koyuncu, Bursa? Burada. Mehmet Tunçak,
Bursa? Burada. Abdulkerim Aydemir,
Ağrı? Burada. Mehmet Ocakden,
Bursa? Burada. Mustafa Çetin, Uşak? Burada. Ayşe Nur Bahçekapılı,
İstanbul? Burada. Lutfi Elvan,
Karaman? Burada. Öznur Çalık,
Malatya? Burada. İhsan Koca, Malatya? Burada. Ömer Faruk Öz, Malatya?
Burada. Cevdet Yılmaz, Bingöl?
Burada. Mustafa Özbayrak,
Kırıkkale? Burada. Güldal Akşit, İstanbul? Burada. Selma Aliye Kavaf, Denizli?
Burada. BAŞKAN - Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Alınan karar gereğince açık
oylama elektronik cihazla yapılacaktır. Oylama için üç dakika süre vereceğim.
Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Sayın milletvekilleri,
elektronik cihaza giremeyip pusula gönderen milletvekili arkadaşlarımızın
salondan ayrılmamalarını rica ediyorum. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama
yapıldı) BAŞKAN – Pusula gönderen
arkadaşların isimlerini okuyorum. Burada olup olmadıklarını arayacağım. Ahmet Koca, Afyonkarahisar? Burada. İsmail Katmerci, İzmir?
Burada. Lokman Ayva? Burada. Necati Çetinkaya,
Elazığ? Burada. Mehmet Alp, Burdur? Burada. Ali Güner,
Iğdır? Burada. Osman Yağmurdereli,
İstanbul? Burada. Dilek Yüksel, Tokat? Burada. Yaşar Yakış, Düzce? Burada. Yusuf Coşkun? Burada. Recep Tayyip Erdoğan,
İstanbul? Veysel Eroğlu burada. Abdülkadir Aksu,
İstanbul? Burada. Cemal Öztaylan,
Balıkesir… Ömer Çelik, Adana? Burada. Cemil Çiçek, Ankara? Nimet
Çubukçu, vekâleten… Mehmet
Ali Şahin, Mehmet Şimşek adına, burada. Ülkü Gökalp Güney, Bayburt?
Burada. Hayati Yazıcı? Burada. Ali Rıza Alaboyun,
Aksaray? Burada. Cüneyt Yüksel, Mardin... Ali Bayramoğlu,
Rize… Mehmet Emin Ekmen, Batman… CÜNEYT YÜKSEL (Mardin) –
Buradayım. BAŞKAN - Cüneyt Yüksel?
Tamam. Medeni Yılmaz? Burada. Gönül Bekin Şahkulubey… Rüstem Zeydan?
Burada. Edip Uğur, Balıkesir? Burada. Zülfükar İzol, Şanlıurfa? Tamam. Akif Gülle, Amasya? Burada. MEHMET EMİN EKMEN (Batman) –
Buradayım. OKTAY VURAL (İzmir) –
Efendim, burada bulunması gerekir diye ifade ediliyor, yoksa yoktu. Böyle bir
şey olur mu? BAŞKAN - Faruk Çelik… Fatih Arıkan,
Kahramanmaraş? Tamam. Sami Güçlü, Konya… Hayati Yazıcı yerine kim?
Kimin yerine kullandı Hayati Yazıcı? Mehdi Eker. OKTAY VURAL (İzmir) –
Efendim, daha pusulalar geliyor, kabul etmeyin lütfen. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Ayıp yahu! BAŞKAN - Taner Yıldız?
Burada. Murat Başesgioğlu
yerine Zafer Çağlayan… Mehmet Yüksel, Denizli?
Burada. Zafer Çağlayan? Burada. Mehmet Şimşek yerine Nazım Ekren… Mehmet Şimşek yerine şey de kullanmıştı, onu
ayırıyorum. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Adalet Bakanı kullandı. BAŞKAN – Ayırdım efendim. İsmail Katmerci? Tamam. OKTAY VURAL (İzmir) –
Efendim, biraz önce okundu. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Okudunuz Sayın Başkan, okudunuz. İki kere vermiş. BAŞKAN - Faruk Özak? Tamam. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, İsmail Katmerci iki kere okundu. BAŞKAN - Hüseyin Çelik? Sayın
Bakan, tamam. Ali Babacan yerine Sayın Unakıtan, burada. Binali Yıldırım
yerine siz kullandınız, tamam. Yaşar Karayel, Kayseri?
Burada. Atilla Koç, Aydın? Burada. Veli Seyda? Evet. Ali Bayramoğlu,
Rize? Yok. Zeki Ergezen,
Bitlis… Yusuf Ziya İrbeç? Tamam. Fazlı Erdoğan, Zonguldak?
Tamam. Mustafa Özyürek?
Burada. Kemal Kılıçdaroğlu?
Burada. Ali İhsan Köktürk? Burada. Bülent Baratalı? Burada. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Sayın Başkan, Kâtip Üye 3 kişi mi Divanda? KÂTİP ÜYE YUSUF COŞKUN
(Bingöl) – Sayıyoruz… Sayma da bizim görevimiz. MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Nöbetçi kimse o yapar. KÂTİP ÜYE YUSUF COŞKUN
(Bingöl) – Sayımda her zaman görevliyim. BAŞKAN – 1’inci maddenin açık
oylama sonucunu açıklıyorum: Kullanılan
oy sayısı : 349 Kabul : 316 Ret : 33
(x) On beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 22.30 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 22.45 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. 109 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Sayın milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz 109 sıra sayılı kanun tasarısının 1’inci maddesinin
oylaması sonucunda, madde üzerinde 316 kabul, 33 ret oyu kullanılmıştır. Bazı
sayın üyeler bu maddenin af niteliğinde olduğunu iddia ederek nitelikli
çoğunluk aranması gerektiğini iddia etmişlerdir. Anayasa Mahkemesi 22/11/2007 tarihinde yayımlanan 22/12/2006 tarihli 120
sayılı Kararı’nda Anayasa’nın 87’nci maddesinde düzenlenen genel ve özel af
kapsamının maddi ceza hukuku ile sınırlı olarak anlaşılması gerektiğini, genel
ve özel af kavramlarının ceza hukukuna özgü kavramlar olduğunu, ceza hukuku
alanı dışında kullanılmadığını, bu kavramların tanımları, hüküm ve sonuçlarının
da ceza hukukunda düzenlendiğini açıklamıştır. Görüştüğümüz tasarı da maddi
ceza hukuku kapsamında bir tasarı olmayıp bazı kamu alacaklarının tahsil usulü
ile ilgilidir. Bu nedenle, maddenin kabul edilmesi için nitelikli çoğunluk
aranmasına gerek bulunmamaktadır. Oylama sonucuna göre 1’inci madde kabul
edilmiş bulunmaktadır. 2’nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2- (1) Hazinenin özel
mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazların
kullanılması nedeniyle tespit ve takdir edilen ancak 1/7/2007
tarihinden önce ilgilisine tebliğ edildiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih
itibarıyla ödenmemiş olan ecrimisil alacakları; bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ikinci ayın sonuna kadar
ilgilisinin yazılı başvurusu üzerine, aynı yer ve mahalde bulunan emsal
nitelikteki taşınmazlar için oluşmuş kira bedelleri veya ecrimisiller,
varsa bunlara ilişkin emsal yargı kararları, gerektiğinde ilgisine göre
belediye, ticaret odası, ziraat odası, borsa gibi kuruluşlardan veya
bilirkişilerden edinilecek bilgiler ile taşınmazın değerini etkileyecek tüm
unsurlar göz önünde bulundurulmak suretiyle takdiri yapan komisyonlarca yeniden
tespit edilir. Tespit edilen ve idarece ilgilisine yazıyla bildirilen bu
bedelin tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde kabul edilmesi ve varsa ecrimisil veya takip işlemlerine karşı açılmış davalardan
vazgeçilmesi koşuluyla uzlaşma tutanağı düzenlenir. Davadan vazgeçme
dilekçeleri komisyona verilir ve bu dilekçelerin komisyona verildiği tarih,
ilgili yargı merciine verildiği tarih sayılarak dilekçeler ilgili yargı
merciine gönderilir. (2) Uzlaşılan bu bedel, talep
edilmesi hâlinde ilk taksidi uzlaşma tutanağının
düzenlendiği ayı takip eden aydan başlamak üzere 18 ayda 18 eşit taksitte
ödenebilir. Bu madde hükümlerinden yararlanılarak ödenecek alacaklara süresinde
ödeme yapıldığı müddetçe her hangi bir zam veya faiz uygulanmaz. Madde
kapsamında uzlaşılan alacaklara ilişkin taksitlerin, süresinde ödenmemesi ya da
eksik ödenmiş olması halinde, süresinde ödenmemiş veya eksik ödenmiş taksit
tutarı; son taksit ödeme süresi sonuna kadar, ödenmeyen ya da eksik ödenen taksitin
son taksite ait olması halinde ise bu tutara son taksiti izleyen ayın sonuna
kadar her ay ve kesri için ayrı ayrı % 5 oranında,
tahsil tarihine kadar geçen süre için ise 21/7/1953
tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümlerine göre gecikme zammı tatbik edilerek ödeme emri tebliğine gerek
kalmaksızın aynı Kanun hükümlerine göre cebren takip ve tahsil edilir. (3) Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla ecrimisil ihbarnamesi veya ecrimisil düzeltme ihbarnamesinin tebliği üzerine
taksitlendirilmiş olup ödenmekte olan ecrimisil
alacaklarından kalan tutarların, yeniden tespit yapılmaksızın bu maddenin
ikinci fıkrasında belirtilen süre ve şekilde ödenmesi mümkündür. (4) Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce tahsil edilmiş olan tutarlar, bu maddeye dayanılarak iade
edilmez. Madde kapsamına giren alacakların, maddenin yürürlük tarihinden önce
kısmen ödenmiş olması halinde, ödenmemiş tutar için madde hükmünden
yararlanılır. (5) Yukarıdaki fıkralar
uyarınca yapılacak yeniden tespit, değerlendirme ve takdir işlemleri bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren sekiz ay içinde sonuçlandırılır. (6) Bir kamu hizmetine tahsis
edilmemiş Hazinenin özel mülkiyetinde olan veya Devletin hüküm ve tasarrufu
altında bulunan taşınmazlardan 31/12/2007 tarihinden
önce işgalli olanlar; kullanımın devam etmesi, ilgilisinin bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihi takip eden üç ay içinde talep etmesi, birikmiş ecrimisil alacaklarının ödenmesi ve hukuken engel
bulunmaması koşuluyla kullanıcısına, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet
İhale Kanununun 51 inci maddesinin (g) bendine göre pazarlık usulüyle kiraya
verilebilir. (7) Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve beşinci fıkradaki süreyi iki aya kadar
uzatmaya Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 2’nci maddede şahsı adına söz talep eden 17 milletvekili
arasında kura çekilecektir: Erkan Akçay, Manisa; Suat
Kılıç, Samsun; Ramazan Başak, Şanlıurfa. 2’nci madde üzerinde gruplar
adına söz talepleri vardır. İlk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Esfender
Korkmaz’da. Buyurun Sayın Korkmaz. (CHP
sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA ESFENDER
KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın 2’nci
maddesiyle ilgili olarak Grubumuz adına söz almış oluyorum. Hepinizi saygılarla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, 2’nci
madde, ecri misil ödemeleri ile ilgili uzlaşmayı düzenliyor. Burada, ecri
misilden anlaşılacağı üzere, ecri misil, hazine taşınmazlarını işgal edenlerin
ödediği bir bedeldir, kiraya benzer bir bedeldir. Dolayısıyla, burada, bir
defa, “işgal” sözünün altında da bir hukuksuzluk, bir kanunsuzluk zaten
kendiliğinden ortaya çıkıyor. İşgal eden, fuzuli şagil
de yani devletin bir malını, hazinenin bir malını fuzuli yere işgal etmiş
anlamında olduğu için, burada biz aslında bu 2’nci maddeyle, ecri misile getirdiğimiz uzlaşmayla, bir yerde hukuksuzluğu, bir
yerde kanunsuzluğu tescil etmiş oluyoruz. Dolayısıyla, burada birtakım
yanlışlar var, birtakım sorunlar var. Bunlardan birisi, prensip anlamında
yanlışlardır, prensip anlamında sorunlardır. Şimdi, değerli arkadaşlar,
bir defa, bu 2’nci madde, vatandaşlar arasında haksız rekabete yol açacaktır,
çünkü vatandaşlar arasında, kirasını ödeyen, ecri misillerini zamanında ödeyen
diğer vatandaşlara karşı, diğer insanlara karşı bir haksızlık, bir haksız
rekabet ortaya çıkmaktadır. Oysaki devletin işi, bu gibi haksızlıkları, bu gibi
haksız rekabetleri ortadan kaldırmaktır. Ayrıca, yine prensip bazında bu gibi
uygulamalar devleti zayıflatıyor. Tabii, devleti neden zayıflatıyor? Çünkü
devlet hazine malını, kendi malını koruyamıyor diye bir imaj oluşuyor. Elbette
ki burada devletin zayıflaması, hükûmetin devleti iyi
idare edememesinden ortaya çıkıyor. Zaten devlet dediğiniz olgu, nihayet
vatandaşlar tarafından hükûmete yönetimi tevdi
edilmiş, emaneten yönetimi tevdi edilmiş bir olgudur, bir uygulamadır. Onun
için, burada, bu gibi uygulamalar, bu gibi ecri misil konusunda uygulamalar,
ecri mislin bizzat kendisi, bizzat devletin hazine varlıklarını bazı insanların
işgal etmesine imkân vermesi, bunu önleyememesi, buna göz yumması -ki buna
siyasi amaçla da göz yumulabiliyor- bütün bunlar devletin imajını zedeliyor ve
dolayısıyla devletin zayıflamasına neden oluyor. Bunun da sorumlusu, söylediğim
gibi, devleti idare eden siyasi iktidardır. Şimdi, aynı zamanda, bu gibi
işgaller, kamu malını bu gibi kullanmalar, öteden beri zaten ülkemizde olan,
toplumda atasözü hâline gelmiş olan “Devlet malı deniz…” sözünü insana
hatırlatıyor. Çünkü, devletin malı sonsuz anlamında
kullanılan bu söz aslında devletin imkânlarının çarçur edilmesine neden oluyor,
devlette kaynak dağılımının eksik yapılmasına ve etkinlik kaybına neden oluyor,
ekonomide faktörlerin yanlış dağılmasına neden oluyor. Tabii, bu “devlet malı
deniz”den dolayı devletten de birçok beklentiler oluşuyor. Şimdi, bu
beklentileri dün de gördük, bugün de gördük. Bazı medya grupları devletten
önemli çıkarlar sağlıyor. Daha doğrusu, siyasi iktidar eliyle devlet
imkânlarının kullanılması şeklinde önemli imkânlar sağlıyor ve bu da devletin
zayıflamasına, imaj kaybına neden oluyor. Bu ecri misil uygulaması
uygulama açısından sorun çıkarıyor. Bir defa, üç yüz kırk bin dosya olduğu
zaten söyleniyor, biliniyor. Bunların işlemleri, mahkeme işlemleri, burada
işgalcilerle devletin uğraşması âdeta devlet için bir maliyet unsuru oluyor. Bu
da tabii kamu hizmetlerinin aksamasına yol açıyor. Şimdi, ecri misil uygulaması
on yıl geriye gidemiyor, Danıştay kararı var; beş yılda tahsil edilemeyen -6183
sayılı Yasa’ya göre- ecri misil zaman aşımına uğruyor, davalar bu tahsilatı uzatıyor ve dolayısıyla uygulamada da çok önemli
sorunlar çıkarıyor. Şimdi, değerli arkadaşlar,
2’nci maddedeki ecri misil uygulaması doğrudan doğruya bir aftır. Neden aftır? Çünkü, bunun miktarı bellidir. Artık 1’inci maddedeki gibi
tereddüde gerek yoktur, bu doğrudan doğruya bir aftır ve dolayısıyla, burada
eğer nitelikli çoğunluk aranması gerekiyorsa 2’nci maddede aranması gerekiyor. Şimdi, tabii, bu bir af
olunca, kamu alacaklarına bu şekilde sık sık af
getirilmesi bedelini tam ve zamanında ödeyene, kirasını zamanında ödeyene bir
ceza niteliğinde oluyor. Bu kamusal yükümlülük ve vergi ödevi hakkında
vatandaşın, mükellefin bilinç düzeyinin azalmasına neden oluyor. Bir defa
samimiyet prensibine aykırı gerek vergilerde gerek kamu alacaklarında. Çünkü, burada müteaddit defa dile getirildi. Sayın Bakanın da “Af
yok.” sözü üzerine bu ecri misillerde af açıkça ortaya çıkıyor. Tabii bu mali
disiplini de olumsuz etkiliyor, çünkü mali planlama ve etkin bir planlama
yapılamıyor. Dolayısıyla burada mevcut olan ecri misil uygulamaları bu açıdan
da sıkıntı yaratıyor. Şimdi, Sayın Canikli CHP programını söyledi burada. Dedi ki: “Vergi
sistemi karmaşık yapıda, mükellef zorluk çekiyor.” Biz de zaten programımızda
öyle demiştik. Demiştik ki: “Vergi sistemi çok karmaşık.” 2008 bütçe
gerekçesini açın bakın, orada yüzden fazla vergi sisteminde değişiklik var. Şimdi, arkadaşlar, tabii bir
ülkede vergi sistemi eskidikçe, yerli yerine oturdukça mükellef daha çok bilinç
sahibi olur ve vergisini daha sıkıntısız öder, verginin olumsuz etkisi daha az
ortaya çıkar. Oysaki bizde vergiler bu kadar sık değiştiği için elbette ki
vatandaşın da, vergi mükellefinin de vergiye karşı olan tepkisi artıyor ve
dolayısıyla vergi kaçağı ortaya çıkıyor. Yani, kayıt dışı ekonomi, vergi dışı
ekonomi o açıdan ortaya çıkıyor. Onun için vergide bu kadar sık değişiklik
yapmak doğru değil. Bu gibi aflar getirmek doğru değil. Bunlar, sistemi, mali
düzeni altüst eden uygulamalardır. Değerli arkadaşlar,
Anayasa’mızda vergi, yeni vergiler ancak kanunla gelir diyor. Ama Anayasa’da
aynı zamanda… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ESFENDER KORKMAZ (Devamla) –
…Bakanlar Kuruluna vergi oranlarını yüzde 100 artırma imkânı veriliyor. Bu da
tabii yeni bir vergi demektir. Onun için bu düzenin de, bu sistemin de
değişmesi gerekiyor. Nihayet, bu ecri misil uygulamasında, taksit sayısı artığı
için –on sekiz ay taksit, sekiz ay değerleme ve takdir, iki ay da uzatma- yirmi
sekiz ay gibi bir zamana yaymak gerekiyor. Bu da, kamunun alacakları için bir
sıkıntı yaratıyor, bir handikap yaratıyor. Bu 2’nci
maddenin tamamıyla reddedilmesi ve gündemden çıkarılması gerekiyor. Bizim
Cumhuriyet Halk Partisi olarak görüşümüz de bunun reddi yönündedir. Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Korkmaz. Gruplar adına ikinci söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa
Kalaycı’ya attir. Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika. MHP GRUBU ADINA MUSTAFA
KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının 2’nci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. İdari hukukumuzda, kamu
mallarını herhangi bir izin almaksızın veya bir sözleşme ilişkisi olmaksızın
kullanan kişilere fuzuli şagil, yani haksız
kullanıcı, bu kullanıcılardan alınan ücrete de ecri misil denilmektedir. Devlet
İhale Kanunu dışında değişik kanunlarda ecri misil kavramına yer verilmesine
rağmen, anılan kanunlarda ayrıntılı düzenleme yapılmamıştır. Ecri misil
işlemleri konusunda ayrıntılı düzenleme, 1/1/1984
tarihinde yürürlüğe giren 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 75’inci
maddesinde ve bu Kanun’un 74’üncü maddesine dayanılarak 16/12/1984 tarihinde
çıkarılan Devlete Ait Taşınmaz Mal Satış, Trampa ve Kiraya Verme, Mülkiyetin
Gayri Ayni Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye
Yönetmeliği ile yapılmıştır. Bu Yönetmelik 19 Haziran 2007 tarihli Resmî
Gazete’de yayımlanan ve 1 Temmuz 2007 tarihinden geçerli yürürlüğe konulan
Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik ile yürürlükten kaldırılmış,
ecri misil ile ilgili düzenlemelere bu Yönetmelikte de yer verilmiştir. Devlet İhale Kanunu’nun
75’inci maddesine göre, devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu
altında bulunan taşınmaz malların gerçek ve tüzel kişilerce işgali durumunda
fuzuli şagilden ecri misil tahsil edilmesi
gerekmektedir. İdarenin ecri misil isteyebilmesi için devletin özel
mülkiyetinde veya hükmü ve tasarrufu altında bulunan bir taşınmazın işgal
edilmiş olması gerekmektedir. İşgalin biçimi önemli değildir. Hukuki dayanağı
olmayan her türlü yararlanma işgal kabul edilmektedir. Kişilerin kamu malını
kullanmalarından dolayı ecri misil istenebilmesi için bu malın kullanılmasında
idarenin rızasının bulunmaması şartı aranmaktadır. Kamu görevlilerinin kamu
malı üzerindeki işgale göz yummaları geçerli bir rıza değildir. Haksız kullanıcılardan
ecri misil istenebilmesi için idarenin zarara uğramış olması da şart değildir.
Devlet İhale Kanunu’nun 75’inci maddesinde bu konu açıkça düzenlenmiş, ecri
misil alınmasında haksız kullanıcının kusurunun aranmayacağı belirtilmiştir. Ecri misil bedelinin tespit
ve takdiri ihale usullerine tabi olmayan işlerdendir. Kamu malının haksız
kullanımının belirlenmesi ve alınacak olan ecri misil bedelinin tespiti
idarenin tek taraflı işlemiyle yapılmaktadır. Ecri misil bedelinin tespit
ve takdiri konusu 2886 sayılı Kanun’un 75’inci maddesinde özel olarak
düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, ecri misil bedelinin veya bu bedelin hesabında
kullanılacak fiyatların Kanun’un 9’uncu maddesinde belirtilen belediye, ticaret
odası, sanayi odası, borsa gibi kuruluşlardan veya bilirkişilerden
soruşturulması gerekmektedir. Ancak, 19 Haziran 2007 tarihli
Resmî Gazete’de yayınlanan yönetmelikte ecri misil bedeline yeni bir tanımlama
getirilerek, idarenin işgal edilen taşınmazdan işgalden önceki hâliyle elde
edebileceği muhtemel gelirin esas alınması ve ecri misilin
tespitinde de aynı yer ve mahalde bulunan emsal nitelikteki taşınmazlar için
oluşmuş kira bedelleri veya ecri misiller, varsa bunlara ilişkin kesinleşmiş
yargı kararları, gerektiğinde ilgisine göre, belediye, ticaret odası, sanayi
odası, ziraat odası, borsa gibi kuruluşlardan veya bilirkişilerden
soruşturulmak suretiyle edinilecek bilgiler ile taşınmazın değerini etkileyecek
tüm unsurların göz önünde bulundurulması öngörülmüştür. Bu tanımlama
Kanun’a tam uymamaktadır, Kanun’daki hükme aykırıdır. Yönetmelikte,
tespit ve takdir edilen ecri misil bedelinin haksız kullanıcıya on beş gün
içinde tebliğ edilmesi, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgili
idareye dilekçeyle müracaat edilerek düzeltme talebinde bulunabilmesi, düzeltme
taleplerinin en geç bir ay içerisinde incelenerek, neticesinin, ecri misil
düzeltme ihbarnamesiyle muhataplarına on beş gün içinde tebliğ edilmesi
öngörülmektedir. Ecri misil ihbarnamesinin ya
da düzeltme talebinde bulunan kişi, düzeltme ihbarnamesinin ilgilisine tebliğ
tarihinden otuz gün içinde ödenmesi gerekmektedir. Ecri misil borçlusunun,
ödeme güçlüğü nedeniyle yazılı olarak talep etmesi halinde, ecri misil, en az
yüzde 25’i peşin, kalan kısmı da idarenin uygun göreceği tahsis zamanlarında ve
en fazla bir yıl içinde taksitler halinde ödenebilmektedir. Vade tarihine kadar
ödenmeyen ecri misil bedelinin, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve
tahsil edilmesi gerekmektedir. Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 2’nci
maddesinin ilk beş fıkrasında, tespit ve takdir edilen ancak 1 Temmuz 2007
tarihinden önce tebliğ edildiği halde ödenmemiş olan ecri misil alacaklarının,
yeniden tespit, değerlendirme ve takdir işlemine tabi tutulması ve uzlaşmaya
varılan bedelin herhangi bir zam veya faiz uygulanmaksızın on sekiz ayda on
sekiz eşit taksitte ödenebilmesi hususunu içermektedir. Esasen,
22 Temmuz seçimlerinin hemen öncesinde, 19 Haziran 2007 tarihli Resmi Gazete’de
yayınlanan ve 1 Temmuz 2007 tarihinden geçerli yürürlüğe konulan Hazine Taşınmazlarının
İdaresi Hakkında Yönetmelik ile bu Yönetmelik’in
yürürlüğe girdiği tarihten önce tespit ve takdir yapılmakla birlikte henüz
kesinleşmemiş olan ecri misillerin Yönetmelik’te yer
alan hükümlere göre yeniden tespit ve takdir edilmesi imkânı getirilmiştir. Yönetmelik ile kesinleşmemiş
ecri misillerin yeniden tespit ve takdir edilmesi imkânı getirilmişken, bu
defa, kesinleşmiş ecri misil alacaklarının yeniden tespit ve takdiri, uzlaşılan
bedelin de, herhangi bir zam ve faiz uygulanmaksızın taksitlendirilmesi imkânı
getirilmektedir. Kısmen veya taksiti ödenmiş olanları da kapsamaktadır. Bu
düzenleme kesinleşmiş alacakları kapsadığından tam bir af niteliğindedir.
Borçlarını zamanında ödeyen vatandaşlarımız açısından da bir eşitsizlik söz
konusudur. Borcunu ödeyenler cezalandırılmakta, ödemeyenler
ödüllendirilmektedir. Bu suretle hem kamu taşınmazlarının işgali hem de kamu
borçlarının zamanında ödenmemesi teşvik edilmektedir. Aldığım rakamlara göre
2007 yılında ecri misil tahakkuku 342 milyon YTL, tahsilatı
ise 124 milyon YTL’dir. Tahsilat oranı yüzde 36 olup
çok düşük düzeydedir. İdare görevini yapmamaktadır. Kamu taşınmazlarının önemli
bir bölümü geçerli bir hukuki sıfatı veya hakkı olmayan kişilerin işgali
altındadır. Kamu mallarının etkin bir şekilde korunamaması kamu mallarından
hukuka aykırı yararlanma eğiliminde olan kişileri cesaretlendirmektedir. Kamu
mallarının etkin bir şekilde korunamamasının temel sebepleri bugüne kadar kamu
mallarının bir envanterinin çıkarılamaması, idarenin
görevini ihmal etmesi ve bu tasarıda olduğu gibi kamu mallarının haksız
kullanımı konusunda değişik zamanlarda çıkan af kanunlarıdır. Esasen kamu mallarının hukuka
aykırı bir şekilde işgal edildiğini öğrenen idarenin buna derhâl son verme
yetki ve görevi bulunmaktadır. Ne yazık ki uygulamada idare bu tür tecavüzleri
ortadan kaldırma yerine, ecri misil almak suretiyle mallarını idare etmeye
devam etmektedir. Oysaki ecri misil, bir kamu malı idare usulü değildir, aksine
kamu malından haksız olarak yararlanan kişilerden geçmişe dönük olarak alınan
bir bedeldir. Dolayısıyla ecri misili, kamu
mallarının hukuka aykırı kullanılmasına meşruiyet kazandırma usulü değil, kamu
mallarının korunmasına yönelik bir yaptırım olarak görmek gerekmektedir. Tasarının 2’nci maddesinin
altıncı fıkrası ise tam bir fecaattir. Bu fıkra, kamu taşınmazlarının
işgalcilerine pazarlıkla kiraya verilmesini düzenlemektedir. Buradaki niyeti
anlamak mümkün değildir. Devlet İhale Kanunu’nun 75’inci maddesinin son fıkrası
“İşgal edilen taşınmaz mal, idarenin talebi üzerine, bulunduğu yer mülkiye
amirince en geç 15 gün içinde tahliye ettirilerek, idareye teslim edilir.” amir
hükmünü içermektedir. Tasarıyla getirilen düzenleme, bu hükmü uygulanamaz hâle
getirmektedir. Tasarıda atıf yapılan 2886
sayılı Kanun’un 51’inci maddesinin (g) bendi, hangi hâllerde pazarlık usulüyle
ihale yapılabileceğini düzenlemekte olup, isteyen herkes, yapılacak ihaleye
girebilir. Hâlbuki fıkrayla yapılan düzenlemede, bir ihale söz konusu olmayıp,
doğrudan işgalciye kiraya verilmektedir. Bu atıf, bir yanıltmacadır, bir
kandırmacıdır. Bu bir usulsüzlüktür, bu bir yolsuzluktur, bu bir peşkeştir, bu
bir talandır. Bu düzenleme, işgalcilere, talancılara, hak, hukuk tanımayanlara,
mafyaya hizmettir. Buradan Sayın Bakana ve Hükûmete sormak istiyorum: Babanızın malını mı kiraya
veriyorsunuz? Bundan kimlerin yararlanması söz konusu, buradan lütfen
açıklayın. Sizin kendi taşınmazınız işgal altında olsa, böyle mi yaparsınız? O
sebeple, Devlet İhale Kanunu’nun 75’inci maddesinin son fıkrasındaki hükmü
uygulayın ve uygulanmasını sağlayın. Size emanet edilen kamu malları hakkında
esas göreviniz budur. Siz, görevinizi ve sorumluluğunuzu yerine getirin. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSTAFA KALAYCI (Devamla) -
Bu fıkra tasarıdan çıkarılmalıdır. AKP Grup Başkan Vekili, bunun çıkarılacağı
yönünde önergeleri olduğunu söyledi. Bundan memnun oluruz. Gerçekten, bu fıkra
tasarıdan çıkarılmalıdır. Gelin, bir yanlış yapmayın, vebal altında kalmayın
diyorum. Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kalaycı. 2’nci madde üzerinde,
şahıslar adına söz taleplerinden, ilk söz, Manisa Milletvekili Sayın Erkan
Akçay’a aittir. Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar) Beş dakika süreniz var. ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının Tahsiline İlişkin
Kanun’un 2’nci maddesi, ecri misil alacakları üzerine uzlaşma yapma imkânı
tanıyan bir madde. Yine, sabahtan beri
tartışılan, “aftı”, “değildi”, “kesinleşmişti”, “kesinleşmemişti” ifadeleri,
1’inci ve 2’nci maddenin ruhunun birbirine ters olmasından kaynaklanmaktadır.
Bunu, aynı zamanda, 1’inci maddenin yedinci fıkrasındaki hükümle ecri misil
hükümlerinin ortaya çıkardığı çelişkide de görüyoruz. Bu 1’inci maddenin
yedinci fıkrası, eğer uzlaşmadan evvel vergi borçlusu bir miktar ödeme yapmış
ise ve uzlaşmadan sonra, uzlaşılan rakam bu rakamın altında ise, mükellefe ret
ve iade de yapma imkânı veriyor. Aynı durum ecri misil için de söz konusu
olabilir. Ancak ecri misile ilişkin yapılacak
uzlaşmalarda, eğer ecri misil bedelinin bir kısmını vatandaş daha önce ödemişse
ve uzlaşmada belirlenen tutar da daha önce ödenen tutarın altında kalıyor ise
ecri misile ilişkin herhangi bir ret ve iade
yapılması söz konusu değil. Bu ecri misil alacakları
kesinleştiği hâlde uzlaşma konusu yapılan bu 2’nci madde, bir diğer fıkrası ile
de işgal edilenlerle uzlaşıldıktan sonra borçlarında belirsiz bir miktarda
indirim yapılacak, daha sonra da işgal edilen yerler, pazarlıkla, işgalcilerine
kiraya verilecektir. Yani, işgalci, üstüne bir de ödüllendirilmektedir. Bu
hükmün kaldırılmasına ilişkin biz de bir önerge verdik. Bu önergenin
desteklenmesini istiyoruz. Bu düşüncelerle sözlerime
burada son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Akçay. Şahıslar adına ikinci söz,
İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk’e aittir. Buyurun Sayın Öztürk. Süreniz beş dakika. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Evet, görüşmekte olduğumuz
tasarıyla ilgili olarak af olduğu söylendi, af olmadığı söylendi, ancak bir
şeyleri dolanarak yapmaya alıştığımız için herhâlde bunu da bir dolaylı af
olarak nitelendirirsek yanlış bir nitelendirme yapmış olmayız. Değerli milletvekilleri,
Türkiye’de hem tüm gelirleri kavrayacak bir mevzuatın ortaya konulamamış olması
hem de mükelleflerin denetlenme ihtimalinin düşüklüğü ve kayıt düzeninin hâlâ
yerleştirilememiş olması gibi nedenler, mükellefleri vergi mükellefiyetlerini
yerine getirmekten kaçınmaya itmektedir. Bütün bunlara alışkanlık hâline
getirilmiş vergi aflarını da eklerseniz artık uyumlu mükelleflerin de hizadan
çıkmalarına engel olamazsınız. Af kanunlarının etkili
olabilmesi için, mükelleflerce tahmin edilmeyen bir zamanda uygulanması, bir
defaya mahsus olması ve mükelleflerin buna inandırılması büyük önem
taşımaktadır. Sık sık vergi affına başvurulması veya
af yapılacağının önceden tahmin edilmesi vergi suçlarının işlenmesini teşvik
etmektedir. Üstelik, bu tasarı ile uzlaşma konularında
kanunla yeni bir uzlaşma hakkı daha tanınmış olmaktadır ki bu durum ileride
uzlaşma müessesesinin bir defa başvurulacak bir müessese olduğuna olan inancı
da ortadan kaldıracaktır. Vergi afları, toplumu, vergi
kanunlarına uymakla diğer kanunlara uymak arasında farklı algılamalara da sevk
edebilecektir. “Sık sık af çıkarıldığına göre vergi
için öngörülen cezalar diğer suç fiilleri için öngörülen cezalar kadar önemli
ve ağır değil.” şeklinde toplumda yanlış bir kanaat oluşmasına yol açacaktır,
bu da zaman içinde, vergi suçu işlemeyenleri de suç işlemeye sevk edecektir. Kanunun çıktığı tarihten önce
uzlaşanların on sekiz aylık taksitlendirme süresinden yararlandırılmamış
olmaları da mükellefler arasında eşitsizlik ve adaletsizliğe yol açacaktır. Ecri misil alacakları için
yeniden değer tespiti yapılarak bir nevi uzlaşma yoluyla taksitlendirme imkânı
getirilmektedir. Tasarıyla, ecri misil borçlarını ödeyenlere işgal ettikleri
yerleri pazarlıkla kiralama hakkı getirilmiş olması ise işgalin
ödüllendirilmesi anlamını taşımaktadır. Değerli milletvekilleri,
gerçekten de ecri misil olayı kamu mallarının yönetiminde normal başvurulan
idare şekillerinden biri değildir, yani kanun yolları dışında kamu mallarını
işgal edenlere “işgaliye bedeli” karşılığında talep edilen bir haktır. Şimdi, bu ecri misil
uygulamasını… Getirdiğimiz bu afla ecri misil borcunu ödeyenlere diyoruz ki:
“Siz burayı yasa dışı olarak işgal ettiniz ancak, teşekkür ederiz, borcunuzu
ödediniz, gelin, pazarlık yöntemiyle size burayı ihaleyle kiralayalım.” Bunun
kabulü mümkün değildir. Pazarlık yöntemiyle ihale de Kamu İhale Yasası’ndaki ve
2886 sayılı Yasa’daki kapalı zarf usulü, açık artırma usulü ya da açık eksiltme
usulü gibi ihale yöntemlerinden birisidir. İhale yöntemleri uygulanırken, kamu
malıyla ilgili olarak yapılan ihalenin şeffaf, rekabete açık bir şekilde
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) –
Getirdiğimiz bu tasarıyla, pazarlık usulüyle yapılması gerekirken ve birden çok
taliplinin ihaleye girmesinin sağlanması gerekirken, biz burada işgalciye
ikinci bir mükâfat daha veriyoruz ve yasayla, işgal ettiği mülkü, ecri misilini öderse kendisine pazarlık yapmak suretiyle
kiralıyoruz. Bunun doğru bir yol
olmadığını söylüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Öztürk. Madde üzerinde altı önerge
vardır. Önergelere geçmeden önce soru-cevap yapacağız, beş dakika soru, beş
dakika cevap. Sayın Korkmaz… S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Hukukun egemen olduğu ülkelerde,
uygulamada, yargıya intikal etmiş bir konuda yürütmenin herhangi bir tasarrufta
bulunmaması temel bir ilke iken, getirdiğiniz bu tasarı ile yargıya intikal
etmiş bir konuyu mahkeme süreci devam ederken düzenleyerek, aslında yargıya
müdahale etmiş olmuyor musunuz? İkinci sorum: Bundan sonra,
adalete intikal etmiş hangi konuya müdahale etmeyi planlıyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Cengiz… MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Çanakkale) – Teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım, hazineye ait
tapulu ve tapusuz veya devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan tescil
harici alanlara yapılan işgal ve tecavüzler sonucunda bir şekilde tespit olunan
kaçak işgaller için genelde ecri misil tahakkuk ettirilir. Bu bağlamda, 1) Bugün, sahil kenarı,
manzaralı yamaçlar, büyükşehirler, turizm alanları ve köylerde oluşan habersiz
işgallerin tespiti yapılmış mıdır? 2) Türkiye genelinde -Bakanlığımızın-
2007 yılı içinde kaç kişiye ecri misil tahakkuk ettirilmiştir? Tahakkuk ve tahsilatı nedir? 3) Sadece İstanbul’da kaç
kişiye ecri misil tahakkuku yapılmıştır? Tahakkuk ve tahsilat
nedir? 4) İmar planında kıyı kenar
çizgisi içinde kalan günübirlik tesis, yeşil alan ve plaj olarak kullanılan
alanlarda, en son 2007 yılı itibarıyla ne kadar ecri misil tahakkuku
yapılmıştır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sayın Işık… ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Aracılığınızla Sayın Bakanımıza
sormak istiyorum: 1) SSK ve BAĞ-KUR borçlarını
zamanında ödeyemeyenler için de uzlaşma usulüyle taksite dayalı bir çalışma
Maliye Bakanlığında var mıdır? 2) 31/12/2007
tarihi itibarıyla turizm bölgelerimizde ecri misile
konu ne kadar işgal edilmiş alan söz konusudur? 3) Kayıt dışı ekonomi
nedeniyle ortaya çıkan devlet kaybıyla uzlaşma usulüyle elde edilecek ecri
misil geliri karşılaştırıldığında Maliye Bakanlığımız durumu nasıl
değerlendirmektedir? 4) Değişik nedenlerle
hacizlik olan esnaf ve sanatkârlar için 2008 yılında bir sicil affı
düşünülmekte midir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Öztürk… HARUN ÖZTÜRK (İzmir) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla Sayın Bakana
sormak istiyorum: Bu maddeyle ilgili olarak, orman sınırları dışına çıkarılan
ve 2/B olarak bilinen alanların hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmış
olması nedeniyle, bu ecri misil alacakları bu 2/B alanlarını da kapsıyor mu? Yine net olarak cevap almak
istiyorum: Bu 2/B alanlarını da, ecri misil borçlarını ödemeleri kaydıyla
işgalcilerine kiraya vermeyi düşünüyorlar mı? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sayın Akkuş… AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın
Başkan, Sayın Bakanım; seçim bölgelerimizden aldığımız telefonlarda âdeta
feryat ediyorlar “Siftah etmeden dükkân açıp kapatıyoruz. Biz bu durumda iken
‘peşin vergi’ adı altında satmadığımız malın vergisini veriyoruz.” diyorlar.
Vatandaşı bu sıkıntıdan kurtarmak için, uzlaşma ile vergi almayı düşündüğünüz
şartlarda, sadece sattığı maldan vergi alınması konusunda bir çalışma yapmayı
düşünmüyor musunuz? İkinci bir soru: “Kamuya ait
bir taşınmazı 31/12/2007’den önce işgal etmiş olanlar,
ecri misil alacaklarının ödenmesi ve hukuken engel bulunmaması şartıyla
kullanıcısına pazarlık usulüyle kiraya verilebilir.” denmektedir. Belli bir
ecri misil tespiti yapıldıysa pazarlık ne işe yarıyor? Bu şekilde taşınmazın
işgal edene kiralanması bir ödül anlamına gelmiyor mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Yunusoğlu… SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU
(Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım, bilhassa kıyı
şeridindeki tatil bölgelerinde devletin kiraya vermiş olduğu arazilerde büyük
tesisler, oteller kurulmakta ve bu oteller, tasarıda ifadesini bulduğu şekliyle,
kendi kullandıkları yerin önündeki kıyı şeridinde birtakım ek tesisler
yapmaktadırlar ve tasarıda ifade edildiği şekliyle buralar işgal edilmiş
yerlerdir. Acaba bu düzenlemenin ana gayesi buradaki işgal edilmiş yerleri
yasal hâle getirmek suretiyle o tesislere kullandırmak mıdır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sayın Bakan… DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM
EKREN (İstanbul) – Sayın Başkan, sorularla ilgili genel bir değerlendirme
yapıp, aldığım notları kısaca sizlerle paylaşacağım. İlk olarak, yargıya
müdahalenin söz konusu olmadığını, tarafların kanunda belirtilen usul ve
esaslar çerçevesinde uzlaşmalarının söz konusu olduğunu ve buna yönelik
düzenlemeleri içerdiğini de sizlerle bir daha paylaşmak isterim. İkinci önemli nokta, yine
saygıdeğer milletvekillerimiz tarafından gündeme getirilen, SSK ve BAĞ-KUR’la ilgili düzenlemelerde herhangi bir sicil affının söz
konusu olmadığını, ama talep edilen istatistiki veri
ve bilgilerin Bakanlık tarafından yazılı olarak sizlere aktarılacağını da ifade
etmek istiyorum. Bir diğer önemli husus, kayıt
dışılıkla ve ecri misille ilgili mukayeseler konusunda. Kayıt dışılığı zaman zaman ifade ettik, hem ekonomi programımızda hem de eylem
planlarımızda çok net vurguladığımız bir husustu. Kayıt dışılığın, elbette, hem
özel sektör için hem kamu sektörü için ciddi kayıplar ortaya çıkardığını
biliyoruz. Kayıt dışılıkla ilgili mücadele için ayrı bir düzenleme, ayrı bir
platformu da planlıyoruz. Dolayısıyla, kayıt dışılığın azaltılmasında
tarafların karşılıklı diyalog içinde, kayıt dışılığın azaltılması sürecinde
özel sektörün ve reel sektörün kayıt dışılığı azalttığında karşılaşacağı
maliyetleri tolere edecek, devletin de onlara
sağlayacağı katkının ne olacağı konusunda, önümüzdeki günlerde, detaylı bir
çalışmanın muhtemelen Bakanlık tarafından sizlerle paylaşılacağını da ifade
etmem gerekir. Bir başka önemli husus 2/B
orman arazisiyle ilgili. Orman arazisinin, söz konusu maddede getirilen düzenlemeyle,
2/B alanlarının Anayasa Mahkemesi kararı karşısında kiraya verilmesine imkân
bulunmadığından, bu alanları da kapsamadığını belirtmem gerekir. Yasal düzenlemede sizlere
aktarılan bu çerçevede, kesin olarak genel bir affın söz konusu olmadığını,
genel bir affın gündeme gelmediğini, özellikle de ilgili yasanın şu anda
tartıştığımız 2’nci maddesinin altıncı fıkrasında ifade edilen şekliyle “Bir
kamu hizmetine tahsis edilmemiş Hazinenin özel mülkiyetinde olan veya Devletin
hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazlardan 31/12/2007
tarihinden önce işgalli olanlar; kullanımın devam etmesi, ilgilisinin bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden üç ay içinde talep etmesi, birikmiş
ecrimisil alacaklarının ödenmesi ve hukuken engel bulunmaması
koşuluyla kullanıcısına, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun
51 inci maddesinin (g) bendine göre pazarlık usulüyle kiraya verilebilir”le ilgili düzenlemenin sayın milletvekilleri
tarafından verilen önergelerle yasa maddesinden çıkarılacağını da sizlere ifade
etmek isterim. Maddede, kiraya verilecek
alanlar için hukuken engel bulunmaması şartı öngörüldüğünden kıyı alanlarının
3621 sayılı Kıyı Kanunu hükümlerine aykırılık teşkil edecek şekilde ferdî
kullanımına bırakılması da mümkün değildir. Yasayla da bunun düzenlendiğini paylaşmak
isterim. Demin de
ifade ettim, yine bir soruyla ilgili olarak üzerinde durulması gereken önemli
hususlardan bir tanesi de yasanın tümünde ve ilgili maddelerinde genel bir
affın söz konusu olmadığı, yargıya bir müdahalenin de kesinlikle söz konusu olmadığı
ve düşünülmediği, bir uzlaşma hakkının tanınmış olduğu ve bu uzlaşmada da
devletin ve ilgili tarafların karşılıklı yasal çerçeve içinde, belirtilen usul
ve prensipler çerçevesinde mutabakata varmaları koşuluyla söz konusu
düzenlemelerin geçerli olduğunu da bir kez daha paylaşmak istiyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakan. Madde üzerinde altı önerge
vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 109 sıra
sayılı yasa teklifinin 2. maddesinin (6) nolu
bendinde geçen (31.12.2007) tarihinin (31.13.2003) olarak değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte
olan 1/515 sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin
6 ncı fıkrasının maddeden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte
olan 109 sıra sayılı Tasarının 2 nci maddesinin (6)
numaralı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte
olan Kanun Tasarının 2 nci maddesinin altıncı
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte
olan “Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısı”nın 2’nci maddesinin beşinci fıkrasındaki “sekiz” ibaresi “dört”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Harun
Öztürk İzmir Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 2’nci maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan “18 ayda 18 eşit taksitte ödenebilir.” ibaresinin “18 ayda 18 eşit
taksitte, taksit tutarları ilk taksit ödeme süresinin başlangıç tarihinden
itibaren her ay ve kesri için ayrı ayrı binde iki
oranında hesaplanacak faiziyle birlikte ödenebilir.” şeklinde değiştirilmesini,
aynı fıkranın ikinci cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon bu önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu? DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) – Katılıyoruz. BAŞKAN – Sayın Ergün,
gerekçeyi mi okutalım, konuşacak mısınız? NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –
Gerekçe efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Önerilen
düzenlemeyle, taksitlendirilen tutarların hesaplanacak aylık faizi ile birlikte
ödenmesi şartı getirilmektedir. BAŞKAN – Komisyonun ve Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan “Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı”nın 2’nci
maddesinin beşinci fıkrasındaki “sekiz” ibaresi “dört” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Harun
Öztürk İzmir BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu? DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Evet, bir af, vergi affı
yasasını yeniden görüşüyoruz. Bugün ne oldu da insanlar yine vergilerini
zamanında ödememeye başladılar? Yoksa adı konmamış kriz dolayısıyla mı
mükellefler vergilerini ödeyemiyorlar? Hükûmetin
affa, acil gelir ihtiyacı için başvurduğunu saklamaya çalıştığını görüyoruz.
Ülkemizde kayıt dışı ekonomiye karşı savaş açılmadığı sürece daha çok vergi
affından medet umarız. Yolsuzlukların da terörün de beslendiği kayıt dışı
ekonomiyle mücadelenin önemini umarız daha fazla gecikmeden anlarız. Değerli milletvekilleri,
bugüne kadar, sıkıntı içine düşün reel sektörün borçları “İstanbul ve Anadolu
Yaklaşımları” adı altında yeniden yapılandırıldı. SSK ve BAĞ-KUR’luların prim borçları taksitlendirildi, yeni
taksitlendirme taleplerinin gelebileceği yolunda basından haberler yer
almaktadır. Vergi barışı uygulaması üzerinden henüz iki, üç yıl geçmeden bu af
yasa tasarısı gündeme geldi. Niye yapıldı bütün bunlar? Boğulmak üzere olan bu
kesimlere birazcık nefes alabilsinler diye herhâlde. Peki, devletin suçu neydi?
Onun borçlarını rahatlatacak yeniden bir yapılandırma neden hiç düşünülmedi? Sosyal güvenlikte emeklilerin kazanılmış haklarına yüklenmemizin,
kamunun yatırıma kaynak ayıramaz hâle getirilmesinin, cumhuriyetin
kazanımlarının özelleştirme uygulamaları ile yok pahasına elden
çıkartılmasının, kamu tarafından yerine getirilmesi zorunlu hizmetlerin dahi
gelecek dönemlerin vergi gelirleri ipotek altına alınarak yap-işlet-devret
modeliyle yaptırılmaya çalışılmasının, bütçeye konulan kısıtlı yatırım
ödeneklerinin dahi nakdini hazineden alamayacağı telaşına düşen bakanların,
bütçe dışında özelleştirme gelirlerine özel bir hesapta el koyabilme
çabalarının, sağlık ve eğitim hizmetlerinin hızla özel sektöre devredilmesinin
gerçek nedenleri devletin borçlarının yeniden yapılandırılamamış olması
olabilir mi acaba diye kendi kendimize sormamız gerekiyor. Değerli milletvekilleri,
2003-2007 yılları arasında beş yılda 863.7 milyar YTL
tutarında faiz ve anapara olmak üzere iç ve dış borç ödedik. Ödemenin 711.9 milyar YTL’sini yeniden borçlanmayla karşıladık. Borç
yiğidin kamçısı, ancak bu kamçıya yiğit dayanmaz. Hükûmet
borcu borçla ödemeye çalışırken hazine garantisi verdiği borçlardan
ödenmeyenleri de üstlenmeye devam etmektedir. Hazinenin 31/12/2007
itibarıyla alacak stokuna baktığımızda, vadesi geçmiş alacaklar içinde -ASKİ ve
EGO dâhil- Ankara Büyükşehir Belediyesinin 3.9 milyar YTL’lik borcu olduğu
görülmektedir. Bu borç için 2004, 2005 ve 2006 yıllarında tek kuruş tahsilat yapılmamıştır. Borcunu ödemeyen Ankara Büyükşehir
Belediyesi bulvarlarda bir önceki yıl diktiği boylu fidanları değiştirmekle
meşgul. Ancak, her fırsatta siyasi ayrımcılık yapmadığını söyleyen AKP Hükûmeti İzmir Büyükşehir Belediyesinden beş yıl içinde 432
milyon YTL’lik tahsilat yapabilmiştir. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Öztürk. Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım üç önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri ayrı ayrı
okutup, birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde, önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim. Önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin altıncı fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 109 Sıra
Sayılı Tasarının 2 nci maddesinin (6) numaralı
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 1/515
sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin 6 ncı fıkrasının maddeden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz. Muharrem
Varlı (Adana) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergelere
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) – Katılıyoruz. BAŞKAN – Sayın Ergün? NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –
Gerekçe… BAŞKAN – Sayın Canikli ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesini
okutuyorum: Gerekçe: Uygulamada sorunlarla
karşılaşılmamasını teminen fıkranın madde metninden
çıkarılmasının uygun olacağı önerilmektedir. BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi? M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) –
Gerekçe… BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesini
okutuyorum: Gerekçe: Bu düzenleme
Hazine’nin özel mülkiyetindeki veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki
taşınmazların işgalini teşvik edecek niteliktedir. Bu nedenle söz konusu hükmün
Tasarıdan çıkarılması önerilmektedir. BAŞKAN – Sayın Varlı ve
arkadaşlarının önergesinin gerekçesini okutuyorum: Gerekçe: Hazinenin özel
mülkiyetinde olan veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan
taşınmazların işgalcilerine 8/9/1983 tarihli ve 2886
sayılı Devlet İhale Kanununun 51 inci maddesinin (9) bendine göre pazarlık
usulüyle kiraya verilebilmesi, işgalcilerin âdeta ödüllendirilmesidir.
Düzenleme Anayasanın eşiklik ilkelerine aykırı olduğu gibi, kamu otoritesinin
aczine yol açmaktadır. Kamu otoritesinin görevi ecrimisili tahsil etmek ve fuzuli işgali sona erdirmektir. BAŞKAN – Hükûmetin
ve Komisyonun katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, bundan
sonraki Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in önergesi 2’nci maddenin (6)’ncı fıkrasında değişiklik öngörmektedir. Ancak, biraz önce
kabul edilen önergeyle söz konusu fıkra madde metninden çıkarılmıştır. Bu
nedenle önergenin işleme konması mümkün değildir. Maddeyi kabul edilen
önergelerle birlikte oylarınıza sunuyorum… (CHP ve MHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı) KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Açık oylama istiyoruz efendim. BAŞKAN –
Açık oylama talebinde bulunan milletvekillerinin isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Hamzaçebi,
Sayın Korkmaz, Sayın Baratalı, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Köktürk, Sayın Susam, Sayın Hacaloğlu, Sayın Özkan,
Sayın Ersin, Sayın Köse, Sayın Sönmez, Sayın Yalçınkaya,
Sayın Ağyüz, Sayın Vural, Sayın Seçer, Sayın Akçay,
Sayın Günal, Sayın Çelik, Sayın Yıldız, Sayın Işık,
Sayın Tankut, Sayın Cengiz, Sayın Melen. Açık oylamanın şekli hakkında
Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Alınan karar gereğince, açık
oylama elektronik cihazla yapılacaktır. Oylama için üç dakika süre
vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylamaya oy pusulasıyla
katılan sayın üyelerin Genel Kurul salonunu terk etmemelerini rica ediyorum. Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı) BAŞKAN – 2’nci maddenin açık
oylama sonucunu açıklıyorum: Kabul : 315 Ret : 35 (x) Açık oylama sonucu 2’nci
madde kabul edilmiştir. On dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 23.59 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 00.13 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum. 109 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Tasarının 3’üncü maddesini
okutuyorum: MADDE 3- (1) Mülga 18/6/1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun geçici 4
üncü maddesinin (13) numaralı fıkrası uyarınca kanuni ve ihtiyari yedek akçeler
ile sermayenin azaltılmasına konu edilen zararların mülga 3/6/1949 tarihli ve
5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4684 sayılı Kanunun 18 inci maddesi ile
değişik 14 üncü maddesinin (7) numaralı bendi kapsamında matrahtan
indirilebilmesine yönelik bankalar tarafından yargı mercileri nezdinde bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla yaratılmış ihtilaflar; bankaların
bu zararların % 65'ini 2001 yılına ait kurum kazancının tespitinde geçmiş yıl
zararı olarak dikkate almaları, izleyen yıllara ait kurumlar vergisi matrahının
bu şekilde bulunan zarar tutarı esas alınarak düzeltilmesini kabul etmeleri ve
bu konuda açtıkları tüm davalardan feragat ettiklerini bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren bir ay içinde ilgili vergi dairesine ve yargı
merciine bildirmeleri halinde, idarece sürdürülmez. Bankalar tarafından bu
şartların yerine getirilmesi halinde, ilgili yıllara ait kurumlar vergisi
matrahları, 213 sayılı Kanunun zamanaşımı hükümleri dikkate alınmaksızın
düzeltilir. (2) Birinci fıkra hükmüne
göre yapılan düzeltme sonucu bankalara red ve iade
edilmesi gereken bir tutar bulunması halinde bu tutar, bankaların bağlı
bulundukları vergi dairelerine doğmuş ve doğacak borçlarına mahsuben iade
edilir. Şu kadar ki, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bu konuda
verilmiş yargı kararları gereğince red ve iade edilen
bir tutar bulunması halinde mahsuben iade edilecek tutar, yargı kararı
gereğince iade edilen tutardan mahsup edilmek suretiyle hesaplanır. Bu fıkra
hükmüne göre, red ve iade edilecek tutarlar için
herhangi bir faiz veya zam hesaplanmaz. (3) Bu
madde gereğince red ve iadesi gereken tutardan daha
fazla bir tutarın yargı kararları gereğince iade edilmiş olması halinde aradaki
fark, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar
bankalarca red ve iadeyi yapan vergi dairesine
bildirilir ve yapılan bu bildirim üzerine ilgili yılın kurumlar vergisi olarak
tarh ve tahakkuk ettirilen vergi aynı sürede ödenir. Tahakkuk
eden bu vergi için gecikme faizi ve vergi cezası uygulanmaz. Bu fıkra ile
belirlenen sürede ödenmeyen vergi, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve
tahsil edilir. (4) Madde hükmünden
yararlanmak üzere başvuruda bulunan bankalarca mülga 4389 sayılı Kanunun geçici
4 üncü maddesinin (13) numaralı fıkrasının uygulamasına yönelik olarak herhangi
bir dava açılamaz. (5) Bu maddenin uygulamasına
ilişkin usul ve esasları tespit etmeye Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 3’üncü maddede şahsı adına söz talep eden 17 milletvekili
arasında kura çekilecektir: Mustafa
Ataş, İstanbul; Fahrettin Poyraz, Bilecik; Suat Kılıç, Samsun. 3’üncü madde üzerinde gruplar
adına söz talepleri vardır. İlk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Mevlüt
Aslanoğlu’na aittir. Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinize saygılar sunuyorum. Değerli milletvekilleri,
tabii, 3’üncü maddede, bir şekilde, Maliye Bakanlığı, daha önce, 2001 yılında
Hazinenin çıkardığı bir kararname gereği, o yıllarda, o kararname uyarınca,
enflasyon muhasebesi nedeniyle kârları düşen bankalar yargı yoluna gitmiş ve bu
davalar bazı bankalarımız tarafından kazanılmış. Hazinenin çıkardığı bu
kararname nedeniyle Maliye Bakanlığı bankalarla bir şekilde oturup belli ölçüde
anlaşmak istiyor. İşin özelliği bu ve bir şekilde… Türkiye’de Maliye Bakanlığı
ile bankalar kavga etmez. Hukuki olarak, bu, yasaya hukuki bir zemin oluşturmak
için konulan bir madde. Bir kere bunu açık, net söyleyeyim. Tabii, ama eşitlik diyoruz,
yasa yapıcı ve eşitlik ilkesi diyoruz ama kanunun ilk hazırlanmasında her türlü
ihtilaftan yani faturadan, defterini göstermeyenden, defterini kaçırandan kim
varsa, kim ihtilafa düşmüşse sadece burada dürüst, işte… Dürüst bir mükellef
yok arkadaş, yoktu. Tüm bunları bu yasa kapsıyordu arkadaşlar. Bir kere ben
bunu hazmedemiyorum. Tabii, aynı şekilde yasada
“Bazı kamu alacakları” deniyor arkadaşlar. Peki, aynı şekilde başka kamu kuruluşlarına
borcu olan insanları niye getirmiyorsunuz? Onların borcu da… Yani Maliye
Bakanlığı bunu getirdi. Peki, sizler bunu getirirken Maliye Bakanlığı ile
ihtilaflı olan -yasanın amacı bu ya- kişileri getiriyorsunuz ya peki, başka
kamu kurumlarına aynı şekilde -hep iyi
niyetli düşünüyoruz ya- ihtilaflı kişileri niye getirmiyorsunuz; onların suçu
ne arkadaşlar, onların suçu ne? Adam elektrik kullanmamış TEDAŞ fatura
göndermiş, mahkemeye düşmüş. Aynı şekilde, o da bu yasanın içeriğiyle aynı
değil mi arkadaşlar? Yani diğer kamu kuruluşlarına bu şekilde -iyi niyetle
getirdik, diyorsunuz- borçlu olan, ihtilaflı olan, yargıya düşmüş insanlar
için. Onların suçu ne arkadaşlar? Eğer eşitlikse o da eşitlik değil mi
arkadaşlar? Bir kere, bunu içime sindiremiyorum. Sayın Maliye Bakanım yok. Bu
ara, çok anahtar gelecek, belediye anahtarları Sayın Maliye Bakanıma. Arkadaşlar, defalarca burada
konuşuldu Meclis açıldığından beri, Belediye Gelirleri Yasası değiştirilip
belediyeler arasındaki eşitsizliği giderecek, özellikle küçük belediyeleri
koruyup kollayacak, onların en azından yaşamsal ihtiyacını çevirecek ödenekler
yeni belediye yasasına konularak… Yasa gelip bunlar yapılacakken, ayın 15’inde
arkadaşlar, nüfusu… 2008 bütçelerini -2008’e göre- yapan belediyelere ayın
15’inde bir bomba patladı. 130 bin lira alan belediye 50 bin lira alacak, 80
bin lira alan belediye 30 bin lira alacak, 50 bin lira alan belediye 14 bin
lira alacak. Değerli arkadaşlarım,
belediyeler, halka hizmet eden bir çemberin halkasıdır. Yani 50 bin lira alan
bir belediyeye… Bir de şunu yaptılar biliyorsunuz arkadaşlar: Geçici işçiler
vardı, onları da bir şekilde -İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı- sonra onları
aldılar, sürekli işçi yaptılar. Örneğin, yazın bahçelerde çalışan
arkadaşlarımız da sürekli işçi oldu. Örneğin, 12 tane personeli olan
belediyenin personeli 26 oldu. 26 kişinin, asgari ücretten hesaplarsanız,
sadece 14 bin lira arkadaşlar, bu 26 kişinin maaşına gidiyor. Peki, bu kış
koşullarında, bu belediyelerin bu parasını kestiniz, ne yapacaklar arkadaşlar
belediyeler ya? Yani bir şeyi kesiyorsunuz ama mantıken kesin ya, konuşun
kesin. Ben kimsenin hakkını kimseye verin demiyorum ama burası Türkiye, Türkiye’de
bu insanlar, bu belediye hizmet etmek zorundadır. Siz devletsiniz. Devlet
vatandaşına zulmeder mi? Bunun adı zulümdür arkadaşlar, zulümdür! OKTAY VURAL (İzmir) – Bravo! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Hayır arkadaşlar. 50 bin lira alan bir belediye, kendisinin
bütçesini böyle yapmışsa, siz buna 14 bin lira verdiğiniz zaman, bunun adını
siz koyun arkadaşlar. İki: Burada, ben… Namuslu,
şerefli, vergisini ödeyen –komisyonda da söyledim arkadaşlar- namusuyla,
şerefiyle yıllardır, yirmi senedir vergisini ödemiş bu insanlara bir madalya
verin. Üç: Peki, ihtilaflı vergiden
dolayı uzlaşmaya gidiyorsunuz. Aylardır burada bağırıyoruz. Ben, burada, üç
gruptaki arkadaşlara, Sayın Arıcı’ya, Aydın
Milletvekilim Sayın Ali Bey’e teşekkür ediyorum. Spor kulüplerinin ödenemeyen
artık… Gitmemişler, bunların gidecek hâlleri yok yani. Mahkemeye gidecek
durumları yok. Dernekle spor kulübünü idare edersen Türkiye’de… Dernekler Yasası’yla
spor kulübü idare ediyorsun ve artık Üçüncü Lig’deki bir kulübün 2 milyon, 3
milyon, 5 milyon bir vergi borcu veya sigorta borcu varsa bunları nasıl
alacaksınız arkadaşlar? Gelin, diliyorum ki… Sayın Bakan söz verdi yukarıda. Bu
yasa görüşülürken dedi ki… Komisyonumuza, Plan ve Bütçe Komisyonuna yeni bir
yasa geldi. Diliyorum ki o yasada bu spor kulüplerinin… Bu sorun hepinizin sorunu
arkadaşlar ya! Yani ne olursunuz! Hangi ilin, hangi takımın bu sorunu yoktur?
Gelin… Bu bir vergi yasasıydı ama
maalesef gelmedi. Diliyorum ki komisyonda olan yasaya konacak. Ben hepinizden,
özellikle spor kulüpleriyle ilgili olan, burada, üç gruptaki arkadaşlarımdan
rica ediyorum, istirham ediyorum. Bütün milletvekillerinin sorunu, hepimizin
sorunu, istirham ediyorum. Değerli arkadaşlarım, bu
yasada, yine bu maddede bir şey getiriliyor. Deniyor ki: “Tahakkuk eden
borçlara faiz yürütülmez.” Burada var, bu maddede, 3’üncü maddede. Devlet
hakkaniyetlidir. Peki, devletten alacağı olan insanlara -elli defa söyledik-
kimin kamudan alacağı varsa, kamunun hangi kurumundan, onun borcunu
ödemiyorsunuz, öbür tarafta kişilere haciz gönderiyorsunuz. Teşvik yasasıyla
bağıran sanayiciler, yaklaşık… Hepiniz biliyorsunuz arkadaşlar, niye
birbirimizden bunları saklıyoruz ki? Teşvik yasasıyla bağıran sanayiciler, 5
milyon, 6 milyon, 7 milyon, 8 milyon... Geçen sene -önce kasımdaydı, sonra
marta kadar- marttan bu yana, yaklaşık dokuz aydır elektrik borcu olan
insanların yaklaşık miktarı bu kadardır. Bunları ödemeyeceksiniz, adamın SSK
borcu veya vergi borcu vardır diye gidip haciz yapacaksınız. Arkadaşlar, devlet
vatandaşını rahatsız etmez. Bu maddede,
burada var. O zaman, gelin, bir şekilde, kamunun kime borcu varsa, borcu
olan insanlardan alacağı varsa, faiz yürütmesin, haczetmesin bu insanlara.
Mahsup sistemi getirilsin arkadaşlar. Her şeyi yaptınız, bunu niye
yapmıyorsunuz? Ben bir kez daha
dikkatlerinize sunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu. Gruplar adına ikinci söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal’a aittir. Buyurun Sayın Günal. MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan. Değerli milletvekili
arkadaşlarım, tasarının 3’üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Şahsım ve grubum adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Öncelikle, bu tasarının
gelişi, Komisyondan geçişi hakkında birkaç şey söyleyerek sözlerime başlamak
istiyorum. Burada aceleyle bir kanun tasarısı getirildi değerli arkadaşlarım ki
bu kadar önemli ki gece yarılarına kadar tartışıp çıkarmaya çalışıyoruz sizlerin
de önerisiyle. Yine aynı acelenin böylece -bugün sabahki grup önerisinde de
tartışıldığı gibi- yine Genel Kurulda da devam ettiğini görüyoruz. Şimdi, ben bugün Plan Bütçe
Komisyonu ile Genel Kurul arasında mekik dokumaktan yoruldum. Muhalefetin
sesini dile getirdiği, kanunlardaki yanlışları düzeltmek için tek şans
yakaladığı yerler komisyonlar ve buraya geldiği zaman Genel Kurul. Bir taraftan
alt komisyonda görevli olduğum spor müsabakalarına ilişkin bir çalışma orada
devam ediyor, Plan Bütçe Komisyonu çalışıyor, öbür taraftan grubunuzun
önerisiyle burada yine önceki hafta içerisinde Plan Bütçe Komisyonundan geçmiş
olan bir tasarı tartışılıyor. Biz mekik dokuduk ama Komisyonda da Sayın Canikli bir taraftan mekik dokudu, geldi gitti, bütün
gruplarla konuştu, üyelerle konuştu, o da orada bir mekik dokudu. Hatta Sayın
Bakanın adına sorulara cevap verdi zaman zaman, -şu
anda kendisi yok ama- biz de usulen, üye arkadaşlar olarak müdahale ettik.
Hatta soru sordu ki normalde usulen komisyon üyesi olmayan arkadaşlarımız en
son üyeler konuştuktan sonra söz alıyorlar. Netice itibarıyla böyle hızlı,
aceleyle bir şeyler yetiştirilme telaşında olduğu görülüyor. Şimdi, ama bir taraftan
aceleyle bunlar geçiyor, biz önerge veriyoruz, bu defa esnafın, sanatkârın,
KOBİ’lerin, zor durumda olan vatandaşlarımızın durumunu dikkate alan. Bunlar,
kabul edilmiyor. Az önce de konuşuldu, bankacılık sektörünün yüzde 42’si yabancıların
eline geçmiş. Bu madde onlarla ilgili. Onlarla
uzlaşmak üzere aşırı bir gayret içerisindeyiz. İsterseniz bu konuda birkaç
tane rakamı dikkatlerinize getirmek istiyorum: Bu krizden sonra oluşan
zararlarla ilgili ortaya çıkan ihtilafların giderilmesine yönelik bir madde. O
dönemde bir düzenleme yapılmış, 2001 yılında yaklaşık 11 katrilyon lira kadar
bir zarar üzerinden böyle bir düzenleme yapılmış. Ama bu kanun tasarısı
hazırlanırken, zannediyorum, ne BDDK’dan ne de halka
açık olan, bu bankaları ilgilendiren Sermaye Piyasası Kurulundan bir görüş
alınmamış gibi görünüyor. Şimdi, Akbank, bu bankalardan
bir tanesi, davayı kazanmış. Eğer yanlışsa sayın bakanlar ve yetkililer bizi
düzeltsin, 522 milyon YTL’den 485 milyonunu geri alma hakkı kazanmış. Bu, sadece
2002 yılı için değerli arkadaşlar. 2001 ve 2003’te de, yine 268 ve 715 milyon
YTL’lik, yani 983 milyon YTL’lik ihtilaflı bir miktar var. Bunun ne kadarının
ödeneceğini, ne kadarının ihtilaflı olduğunu, geri iade edileceğini bilmiyoruz.
Yine Vakıfbank davayı
kazanmış. Basında yer alan haberlere göre, 2004 yılındaki 125,2 milyon YTL’lik
fazla ödemeyi geri alma hakkını kazanmış –eğer doğruysa, Sayın Bakan bizi
aydınlatırsa seviniriz- “5 Eylül 2007’de de hesaplarına geçilmiş” diye bir
haber yer aldı. Acaba, bunlara itiraz edildi mi? İlk kademe mahkemesinde
kazanılınca ödeme mi yapıldı? Diğerlerine itiraz edildi mi? Bir de, 2001-2003 yıllarında
ihtilaf yok mu? Bu kazanılanlar diğer yılları da kapsıyor olması lazım. O
ihtilaflarda ne kadar rakam var? Yukarıda sorduk, Sayın Bakan 1,8 katrilyonluk
-1,8 milyar YTL yeni rakamla- bir tutardan bahsetti. Yine haberlere bakıyoruz, “Dışbank ve Finansbank da davayı
kazandı.” diye bir haber yer alıyor. O zaman ben şaşırıyorum. Sayın Bakana
Komisyonda sordum, tam bir cevap alamadım. Şimdi, siz basiretli bir
tüccar olarak, banka olarak, değerli arkadaşlar, eğer mahkemeden kazanıyorsanız
ve kazanacağınızı düşünüyorsanız, devletten alacağınız yüzde 35’ten niye
vazgeçesiniz? Banka olsanız vazgeçer misiniz? Bakın, az rakamlar değil. Akbank,
o sene bu ödediği vergiyle kurumlar vergisinde birinci olmuş. Yarısını değil,
çok cüzi bir miktarını, onda 1’inin dışında 485’ini geri veriyor. Veya Maliye
Bakanı olarak mademki biz haklıyız, niye yüzde 65’ten vazgeçiyoruz? Yani,
haklıysak, davayı kazanacağımızı biliyorsak bunun uzlaşmayla ne alakası var?
Şimdi, mahkemeye intikal etmiş konular… Sayın Bakanın açıklaması şuydu:
“Efendim, davaları kaybetmeye başladık, onun için biz burada bir uzlaşma yolu
getiriyoruz, bankalar da buna yanaşacak.” Ben banka olsam yanaşmam, niye
vereyim yüzde 35’ini? Veya Maliye Bakanı olsam da yüzde 65’inden vazgeçmem.
Gideriz mahkemeye… Bu vatandaşlardan eğer bu haksız olarak alınmışsa
-bankalardan- nasıl vatandaşlarla uzlaşıyorsak niye haksız vergi alıyoruz veya
haklıysak niye geri veriyoruz şimdi veya bu yüzde 65’i neye göre belirledik,
kanuna koymuşuz? Niye yüzde 50 değil, niye yarı yarıya uzlaşmıyoruz? Şimdi burada birçok
bilinmeyen husus var değerli arkadaşlarım. Yaklaşık olarak iade edeceği tutarın
1,1 milyar YTL olduğu söyleniyor. O konularda da bizi aydınlatırlarsa
seviniriz. Şimdi, bunlar gerçekten davayı kazandılar mı? Onu da merak ediyorum.
Yani, basında dört tane bankanın davayı kazandığı, birisine iadenin yapıldığı
yer alıyor. Bir de, eğer bütün bunlar
gerçekleşirse bu yılki vergi gelirleri hedefimiz ne olacak? Sayın Bakan sürekli
olarak bize bütçenin ne kadar iyi gittiğinden, bütçe açığının azaldığından
bahsediyor. Bu durumda bunları neyle kapatacağız, diğer mükelleflere nasıl yeni
vergiler salacağız? Artı, bizim burada söylediğimiz dar gelirlilere zaten
herhangi bir uzlaşma önermiyoruz; onların durumu ne olacak? Onu da merak
ediyorum. Bu çerçevede önemli bir gedik olacağını düşünüyorum. Maalesef, bu
konularda halkın durumu dikkate alınmıyor. Az önce de söyledim, halka
açık şirketlerde eğer o yılda söz konusu banka 485 milyon YTL’yi başka bir şeye
yatırmış olsaydı, vergi vermek yerine, daha fazla kâr elde edebilecekti,
ortaklarına daha fazla kâr payı dağıtmış olacaktı. Bütün bunlar dikkate
alınmadan bir düzenleme yapılmış bulunuyor. Maalesef, şu anda bu konuların
hiçbirisinde açıklık yok. Sonra da “Efendim, biz birilerine doğrudan sanki
yardımcı olurmuşuz gibi, birilerinin lehine alelacele bir kanun çıkarıyoruz
diye konuşuyorsunuz.” deniyor. Şimdi bu konular açıklanmazsa nereden bileceğiz
kimin için çıktığını? Eğer, gelip, bunun durumu şudur, biz şundan dolayı yüzde
65’inden vazgeçiyoruz denilirse, biz de, o zaman, daha tutarlı bir şekilde,
yapıcı muhalefet anlayışımız gereği olması gereken konularda sizlere destek
oluruz. Ekonomideki kötüye gidişe
demin değinememiştim, birkaç cümleyle değinmek istiyorum. Çünkü Sayın Başbakan
ısrarla aynı konuları dile getiriyor, bugün sabah yine dikkatle izledim grup
konuşmasında. MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) –
Çok güzel. MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Hâlâ, “TCMB rezervini 72 milyara çıkardık” diyor. Ben size burada sormuştum
bütçe görüşmelerinde: Merkez Bankası bağımsızsa size ne rezervin artmasından
diye. Merkez Bankası Başkanına sorduk, Plan ve Bütçe Komisyonundaki
arkadaşlarımız burada: “Siz bağımsız mısınız?” “Evet” dedi. “Rezerv
politikasını siz mi belirliyorsunuz?” “Evet” dedi. “Size faizlerle ilgili
telkin var mı veya döviz alın diye?” “Yok” dedi. Peki
o zaman Başbakana ne artmasından? İki, “IMF’ye borcu ödedik”
diye yine her gün söylüyor. MEHMET CEYLAN (Karabük) – Siz
niye rahatsız oluyorsunuz? MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Lütfen, ekonomi danışmanı olan arkadaşlar bunları bir anlatsınlar. MEHMET CEYLAN (Karabük) – Siz
niye rahatsız oluyorsunuz? MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Sayın Başbakana bir anlatsınlar; biz anlatıyoruz, bizi dinlemiyor muhalefetiz
diye. Şimdi, bakın, IMF’ye borcu ödedik diye… Böyle bir şey var mı, borcu
azalttık diye… Ben söyledim, ödememe gibi bir şansınız var mı aldığınız borcu? MEHMET CEYLAN (Karabük) –
Niye rahatsız oluyorsunuz? MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Peki, borç stoku nereye çıktı, onu ödediniz diğerleri nereye çıktı, onu da
açıklayalım? MEHMET CEYLAN (Karabük) –
Borcu da açıkladı Sayın Başbakan, niye dinlemedin? MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Yazdım “249 milyar” diyor, “249 milyar” diyor, ben de size söyleyeyim… BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… MEHMET GÜNAL (Devamla) – Net
borç stoku yok, brütü kim ödeyecek, onları kim ödeyecek? Ben söyleyeyim size,
kamu borç stoku: İç borç stokumuz 2002’de 94.7;
2007’de 206.7 milyar. Dış borç stoku, kamunun, 85-87’de kalmış. Öbür taraftan,
toplam kamu borç stoku 180 milyardan 295 milyar dolara çıkmış. AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
– Nereden nereye! MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Evet, Sayın Başbakan seviyor. Şimdi, özel sektörün borcu
nereye çıkmış? 147 milyar dolara çıkmış. Şimdi, sizin ödemediğiniz bütün kur
riski özel sektörün sırtında. Şimdi bu krizi ciddiye almıyorsunuz, bize bir şey
olmaz… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Tamamlayın lütfen. MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Tamamlıyorum Sayın Başkanım. “Bize bir şey olmaz, biz
şerbetliyiz” diyorsunuz. Bu krizin etkisi geldiği zaman, bu 148 milyar dolarlık
kur riskinin nasıl bir krize yol açacağını, önce reel sektörde, sonra da
bankacılık sektörüne doğru döneceğini hep beraber yaşayacağız. Biz sizi
şimdiden uyarıyoruz. SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Özel sektörün borcunu devlet mi ödesin? MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sizi
şimdiden uyarıyoruz, bunları dikkate alın diye uyarıyoruz. Başımıza gelmesini
istemiyoruz. SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Biz ödeyeceksek onu söyleyin. Geçmiş dönemde siz ödediniz mi? MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Ödemesiyle alakası yok, bunları ciddiye alacaksınız. Kur politikası… SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Arkadaş, gayrisafi millî hasıla içindeki payını da
söylemedin. MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben
size anlatayım, yarın gelin siz. SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Söylesenize, ekonomiyi çok biliyorsunuz ya! MEHMET GÜNAL (Devamla) – Hoş
geldiniz, anlatayım ben size. Siz sonradan geldiğiniz için başta anlamadınız.
Ben size yarın anlatırım. SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Anlatamıyorsunuz… MEHMET GÜNAL (Devamla) – İşte
siz dinleyemediniz galiba. BAŞKAN – Sayın milletvekili… SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Borçların gayrisafi millî hasıla içindeki payını da
söyleyin. MEHMET GÜNAL (Devamla) –
İşinize gelince içindekini, işinize gelince payını söylemeyin. MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım… SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Çok teşekkür ederiz bilgileriniz için, aydınlandık! MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Sayın Başkanım… BAŞKAN – Sayın Kızılcıklı… MEHMET GÜNAL (Devamla) – İzah
ederim, buyurun… Niye müdahale ediyorsun… Dışarıdan geldin, dinlemedin, laf
atıyorsun. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Günal, teşekkür ederim. SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Çok biliyormuşsunuz, öğrendik, çok teşekkür ederiz bilgileriniz için,
aydınlandık! BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 3’üncü madde üzerinde şahısları adına söz talebi Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Aydoğan’dadır. Buyurun Sayın Aydoğan. (AK Parti sıralarından alkışlar) HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın
3’üncü maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama
başlarken yüce Meclisi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum. Vergi mevzuatımızda, AK Parti
iktidarında, enflasyon düzeltmesine ilişkin uygulamaya 17/12/2003
tarih ve 5024 sayılı Kanun’la başlanılmış ve ilk olarak, 31/12/2003 tarihli
bilançoların enflasyon düzeltmesine tabi tutulması sağlanmıştır. Bu düzeltme
esnasında ortaya çıkan enflasyon farkından kaynaklanan geçmiş yıl kârları
vergiye tabi tutulmamış, bu şekilde tespit edilen zararların ise kurum
kazancından indirimine imkân verilmemiştir. Anayasa’mızın
73’üncü maddesine göre, verginin kanuniliği ilkesi gereği, vergi, resim, harç
ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı veya kanunla değiştirileceği
ya da kanunla kaldırılacağı; bu mali yükümlülüklerin muaflık, istisna ve
indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve
aşağı sınırlar içerisinde değişiklik yapma yetkisinin Bakanlar Kuruluna
verilebileceği hüküm altına alınmış olup, Kurumlar Vergisi Kanunu’nda ve mülga
Bankalar Kanunu’nun geçici 4’üncü maddesinde kurumlar vergisinin genel
hükümlerine atıf yapılmış, ancak vergi matrahından indirilecek zararların sınırları
hakkında Bakanlar Kuruluna herhangi bir yetki aktarımı yapılmamıştır. Vergi uygulamaları yönünden
olay böyle olmakla birlikte, 2002 yılı başındaki düzenleme uyarınca, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulunun çıkardığı yönetmelikte uygulama usul ve esasları
belirlenen enflasyon muhasebesinden kaynaklanan zararların kurum kazancının
tespitinde mali zarar olarak dikkate alınması yönündeki bankaların taleplerinin
Maliye Bakanlığınca uygun görülmemesi üzerine, ihtilaflar yargıya intikal
ettirilmiştir. Yargı organlarınca da, farklı
gerekçelerle, idare lehine ve aleyhine kararlar verilmektedir. Bugün gelinen noktada, yargıya intikal ettirilen davaların çokluğu,
ihtilaf konusu, 2001 yılından aktarılan geçmiş yıl zararları nedeniyle idari
işlemlerin karmaşık ve içinden çıkılamaz bir hâl alması, yargı kararlarına göre
iade edilecek vergi tutarlarının önemli bir yekûn teşkil etmesi, idare aleyhine
verilen kararlar neticesinde ilave masrafların da bir yük oluşturması gibi
gerekçelerle bu ihtilaflara çözüm getirilmesinin zorunluluğu ortaya
çıkmaktadır. Hükûmetimizce
hazırlanan ve şu an görüşmekte olduğumuz tasarının 3’üncü maddesinde, mülga
4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun geçici 4’üncü maddesinin 13 numaralı
fıkrasıyla, söz konusu zararların ne kadarının kurumlar vergisi matrahından
indirileceğine ve yargıdaki ihtilafların sona erdirilmesini sağlamaya yönelik
bir düzenleme yapılmaktadır. Bankaların bu zararların yüzde 65’ini 2001 yılına
ait kurum kazancının tespitinde geçmiş yıl zararı olarak dikkate almaları, izleyen
yıllara ait kurumlar vergisi matrahının bu şekilde bulunan zarar tutarı esas
alınarak düzeltilmesini kabul etmeleri ve bu konuda açtıkları tüm davalardan
feragat etmeleri şartıyla, idarece de ihtilafların sürdürülmeyeceği
düzenlenmektedir. Esasen gelişmiş ülkelerin
vergi idarelerinde bu tür ihtilafların ayrı bir kanuni düzenlemeye gerek
kalmaksızın idare tarafından sulhen çözülmesi
noktasında yetkileri bulunmaktadır. Ancak, Anayasa’mızın yukarıda belirttiğimiz
hükmü gereği, ülkemizde, vergi idaremize bu yönde yetki verilmesi imkânı
bulunmamaktadır. Bundan dolayı, Hükûmetimizce
hazırlanarak yüce Meclise sunulan bu tasarıyla, mali sektörün en büyük paydaşı
olan bankaları ile vergi idaremizin anlaşmalarının sağlanması hedeflenmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarında bankacılık sistemimizin âdeta kabuk değiştirdiğini, önemli yapısal
gelişmeler yaşandığını söyleyebiliriz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) HALİL AYDOĞAN (Devamla) –
Bugün banka aktiflerinin yüzde 28,3’ü menkul değerler cüzdanından, yüzde 49,3’ü
kredilerden oluşmakta; bankalar, reel sektöre, kaynaklarının daha fazlasını
kredi olarak kullandırmaktadırlar. Şeffaflık ve hesap verilebilirliğin geri
planda kaldığı bir bankacılık sisteminden, kurumsal yönetim ve şeffaflığın esas
alındığı bir döneme geçilmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında
sağlanan makroekonomik istikrar ve güven ortamı ile uluslararası standartlara
uygun denetleme ve düzenleme çerçevesi, gelinen noktanın en önemli nedenleri ve
belirleyicileridir. Sözlerime son verirken kanun
tasarısının ülkemize hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi ve halkımızı bir
kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Aydoğan. Şahıslar adına ikinci söz
Bilecik Milletvekili Sayın Fahrettin Poyraz’da. Buyurun Sayın Poyraz. FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) –
Saygıdeğer Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin ilerleyen
bu vaktinde sizlerin fazla vaktini almak istemiyorum. Ben, kanunumuzun ülkemize
hayırlı olması temennisiyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Çok teşekkür ederim
Sayın Poyraz. 3’üncü madde üzerinde
soru-cevap yapacağız. Sayın Akkuş… AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın
Başkan, Sayın Bakanım; bu yasa ile bankaların korunduğu gibi bir izlenim ortaya
çıkıyor. Öte yandan, bankalar hızla yabancılaşıyor, özelleştirme ve satış
yoluyla. Bu korumacılık, kendi vatandaşlarımızdan ziyade yabancıları koruma
anlamına gelmiyor mu? Bankaları yabancı etkisinden
kurtarma konusunda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Bir diğer soru: Çiftçi
borçlarının ertelenmesiyle ilgili bir çalışmanız var mı? Yine ilaveten:
Çiftçilerimizin umutla beklediği destekleri artırmayı düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Cengiz… MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Çanakkale) – Şimdi, bu geç vakte kadar, Sayın Başkanım, vatandaşlarımız
bizleri izliyor ve bu konudaki sorularını da bize iletmektedir. Tabii
vatandaşlarımız “Bu yasa çare mi olacak, tasa mı olacak, yoksa kasa mı
dolacak?” diye sormaktadır. İnşallah, hem vatandaşımızın kasası, hem
devletimizin kasası dolar düşüncemiz vardır. Özellikle, bu akşam
izleyiciler arasından telefonla bizleri arayıp, bu toplantımız ve bu kanunun
uygulamasıyla ilgili sorularının yanında, Çanakkale ili Ezine ilçesinden de
vatandaş Ali Bey bizzat arayarak Sayın Bakanımıza bir soru iletti. Vatandaş Ali
Bey aynen şunu ifade ediyor: “Ben devlet memuruyken emekli oldum, ailemin de
başka geliri yok, sadece tek benim maaşım vardır. Çoluğumu
çocuğumu geçindirebilmek için ve hayatımızı idame ettirebilmek için küçük çapta
bir esnaf olarak da, tekrar, emeklilikten sonra esnaflığa başladım. Dürüst
olarak mükellef oldum, vergimi ödüyorum, herhangi bir kayıt dışına kaçmadım,
fakat özellikle, emekli maaşımın üçte 1’ine yakınının kesilmesiyle karşı
karşıya kaldım, geçmişe dönük de borç çıkarttılar. Buna inanamadım, şok oldum.”
Özellikle, memur emeklisi
olduktan sonra geçinemeyen, hayatını idame ettirme açısından, esnaf gibi,
ticari işe atılan vatandaşlarımız, yüzde 12 civarında kesintiye uğrayan emekli
maaşlarının yüzde 15’e çıkacağını da öğrenmişler. Bu konuda Sayın Bakanımıza
“Biz, yirmi yıl, yirmi beş yıl, otuz yıl devlet memurluğu yaparak bu maaşımızı
hak etmek için mücadele ettik. Bu kesinti bir gasp değil midir, adaletsizlik
değil midir? Zaten biz vergimizi veriyoruz, vecibelerimizi yerine getiriyoruz.
Niye, bize, zor geçinen memur emeklilerine böyle bir zulüm yapılıyor?” diyerek
bayağı bir sitem etti Ezine’den vatandaş Ali Bey. Ben Sayın Bakanıma
iletiyorum. Bu konuda düşünceleri nedir? Aktarırsa memnun olurum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Cengiz. Sayın Bulut… AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
– Sayın Bakanım, işçi emeklilerinin yirmi altı aylık enflasyon farklarını ne
zaman ödeyeceksiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Bakan… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Akkuş’un bankalarla
ilgili olarak sormuş olduğu suali… Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu
zaman zaman açıklamalar yapıyor. Şimdi, “bankalar
yabancılara gidiyor”, işte “bankalar yabancılaşıyor” gibi birtakım sözler var
ama… Değerli arkadaşlar, şimdi, Türkiye’de olsun, Avrupa’da olsun, diğer
yerlerde, gelişmiş ülkelerde olsun, işte “bankalar alınamaz, bankalar
satılamaz” diye bir şey yok, hatta, o konuda “engel
konulamaz” diye var Avrupa Birliğinde. Mesela, İtalya’da “İlla İtalyanlara
satalım.” diye bir kargaşa oldu, sonunda Merkez Bankası Başkanı da istifa etmek
zorunda kaldı. Dolayısıyla, şimdi, bankaların… Devlet
bankaları belli. Nelerdir? Ziraat Bankası,
efendim, Vakıflar Bankası -onun ayrı bir statüsü var- Halk Bankası. Şimdi,
bunların özelleştirmesi yapılırken “İlla şu alacak, illa bu alacak” diye bir
kaide getirmenin gereği yok. Ee, yabancı
olan bankalar ne oldu? Yani gelip de yabancılar, o bankaları alıp götürdü mü
dışarı, yani bir şey mi oldu? Hayır. AKİF AKKUŞ (Mersin) – Kârını
götürdü. OKTAY VURAL (İzmir) – Malı
götürdü, malı! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Burada bankanın sahibi o olmuş, bu olmuş… Zaman zaman bunlar değişir. Sermayede, global
bir dünyada, küresel ekonomi içerisinde yaşıyoruz. Dolayısıyla bankaların
sahipleri, efendim, (a) olmuş, (b) olmuş, bunlar değişmiyor. Orada yine bizim
Türk vatandaşlarımız çalışıyor. Hatta, yönetim
kurullarına baktığınız zaman -öyle, çok fazla da değil Türkiye’de- yani
yönetime sahip olan, çoğunluğu olan bankalara baktığınız zaman, öyle, aman aman değil. Eskiden, “Türkiye’ye yabancı sermaye gelmiyor.”
diye, bütün gazeteler çarşaf çarşaf yazardı. AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
– Sayın Bakanım, geliyor da ne yapıyorlar? Fabrika mı yapıyorlar, yatırım mı
yapıyorlar, istihdam alanı mı açıyorlar? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Yapıyor tabii. OKTAY VURAL (İzmir) –
Eskişehir’de var mı bir tane? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Hepsi var. (MHP sıralarından gürültüler) Bakınız şimdi, bunu bana hiç
sormayın. Bir Türk ekonomisine bakın... OKTAY VURAL (İzmir) – Zafer
Bey’e soralım. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Yapılan ihracatın büyük bir kısmını yabancı sermaye yapıyor
bugün. MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Yüzde 70’i ithal ediliyor Sayın Bakan, yüzde 70’i dışarıdan geliyor. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Alın, 22 milyar dolar otomotiv sektörü var. Toyota da yabancı,
efendime söyleyeyim, Ford da yabancı, diğerleri, Fiat
da yabancı, hepsi yabancı, Good Year
da yabancı… OKTAY VURAL (İzmir) – Maliye
Bakanının da yabancı olmasında fayda olur mu diyorsunuz yani! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Yani, niye korkuyorsunuz? Siz, kendinize güvenin. Ekonominizi
güçlü hâle getirirseniz, hiç kimseden korkmanıza lüzum yok. Biz alıp onları
satmıyoruz, onlar paralarını buraya getiriyorlar. OKTAY VURAL (İzmir) – Biz hep
onlara mı çalışacağız? Bir de bizim işverenlerimiz güçlensin ya! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Orada yine Türk vatandaşı çalışıyor. OKTAY VURAL (İzmir) – Bizim
sermayemiz güçlensin ya! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Bütün hepsi Türk vatandaşı çalışıyor. Niye ona şey ediyorsunuz bu
kadar? AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
– Sayın Bakanım, ihracatı yabancılar yapıyor. OKTAY VURAL (İzmir) – Niye
yerlilerden o kadar korkuyorsunuz? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Şimdi, yabancı sermaye gelmiyordu çünkü ekonomi zayıftı, ekonomi
güçsüzdü, ekonomi kötüydü… OKTAY VURAL (İzmir) – Türk
sermayesinden niye korkuyorsunuz ya? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – …güven yok, istikrar yok. Şimdi, güven var, istikrar var. OKTAY VURAL (İzmir) – Millî
sermayeden niye korkuyorsunuz ya? AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
– Siz faizi fazla veriyorsunuz. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Bakınız şimdi, 20 milyar
doların üstünde, 22 milyar dolar… BAŞKAN – Sayın Bulut… Sayın Vural… Sayın Vural… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Ben dinledim sizi, siz de beni dinleyin canım. Ben dinledim sizi,
hiç konuştum mu siz sorarken? Yazdım burada, devamlı yazdım. Bir dinleyin... 22 milyar dolar yabancı
sermaye gelmiş. Şimdi, bu kadar güçlü bir ekonomiyi görünce, güçlü yabancı
sermaye geliyor. Onun karşısında sevineceğinize, siz “Aman yabancılaşıyoruz…”
Korkmayın! Ne var korkacak? ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Biz
sizden korkuyoruz, sizden, yabancılardan değil. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Yok, bizden de korkmayın, kendinizden de korkmayın, bu Türk
milletinden korkmayın kardeşim. (AK Parti sıralarından alkışlar) OKTAY VURAL (İzmir) – Türk
milletinden korkan sizsiniz. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Bu Türk milleti, evvel Allah… S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Türk milletinden korkmaktan bahsetmiyoruz Sayın Bakan. BAŞKAN – Sayın Korkmaz… Sayın
Korkmaz… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Üç kuruş para geldi diye şey değil… OKTAY VURAL (İzmir) – Türk
milletinden korkan mı var? BAŞKAN – Sayın Vural… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – O zaman “niye yabancı, niye yabancı” diye ikide bir sormayın
bana. OKTAY VURAL (İzmir) – Biz
yabancılardan bahsediyoruz. Türk milletinden bahseden mi var? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Evet... S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Polemik yapıyorsunuz Sayın Bakan. OKTAY VURAL (İzmir) –
Nereden, bahseden mi var? Türk milletinden bahsediyoruz. Siz yabancıdan bahsediyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Vural… Sayın
Vural… OKTAY VURAL (İzmir) – “Türk
milletinden korkmayın” diyorsunuz. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Evet… BAŞKAN – Sayın Vural… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Türkiye’ye geliyor bu Türkiye’ye, başka yere gitmiyor. OKTAY VURAL (İzmir) –
Karıştırdınız Sayın Bakan. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Türkiye’ye paralarını getiriyorlar. Bundan dolayı “korkmayın”
diyorum. OKTAY VURAL (İzmir) – Ha,
yabancıları Türk milleti olarak kabul ediyorlar! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – İkincisi: Sayın Başkan, Sayın Cengiz, Çanakkale Ezine ilçesinden
Ali Bey’in sorusunu sordu. Bu, bu maddeyle hiç ilgisi olmayan bir soru. Şimdi,
işte, emekli… Onunla ilgili kanun gelecek, sosyal güvenlik kanunu gelecek, o
zaman… MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Çanakkale) – Sayın Bakanım, vatandaş sordu, ben ilettim yani. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Teşekkür ederim. Yani, hakikaten tebrik ediyorum vatandaşa da şey
olduğunuz için, çok teşekkür ederim. OKTAY VURAL (İzmir) –
İsterseniz kameraya bakarak tebrik edin. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Ama onunla ilgili kanun maddesi gelecek, herhâlde ilgili bakan
arkadaşımız gayet güzel açıklar onu. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Bakanım, biz de sizi tebrik ediyoruz, kazara da olsa Türk milleti… BAŞKAN – Sayın Korkmaz… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Teşekkür ederim. Evet, şimdi, işçi
aylıklarıyla ilgili yine soru soruldu Sayın Başkanım. Aynı şekilde, bu maddeyle
işçi aylıklarının burada bir ilgisi yok. Arz ediyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakan. Madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan “Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı”nın 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinin madde metninden çıkartılmasını arz
ve teklif ederim. Harun
Öztürk İzmir BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet
önergeye katılıyor mu? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun. Süreniz beş dakikadır. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Sol Parti ve şahsım adına yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Önergeyle ilgili
değerlendirmeme geçmeden önce, Sayın Bakanın yabancı sermaye konusundaki
değerlendirmesini hayretle ve kaygıyla izlediğimi ifade etmek istiyorum ve
sadece ekonomik gücü ele geçirenlerin bir gün siyasi gücü de ele
geçireceklerini hatırlatmakla yetineceğim. Değerli milletvekilleri,
şimdi bu görüşmekte olduğumuz maddeyle ilgili olarak bankalar diyorlar ki:
“2001’de yapılan yasal düzenlemeye göre, enflasyon muhasebesine göre işlem
yapmak benim hakkım.” Maliye diyor ki: “Hayır, enflasyon muhasebesiyle ilgili
düzenlemeyi ben 2004’te yaptım, 2004’ten sonra geçerli.” Konu yargıya intikal
ediyor. Yargıda lehte ve aleyhte kararlar olduğu söyleniyor, ancak detaylı bir
açıklama ne yazık ki şu ana kadar duymuş değiliz. İlk düzenlemeye göre,
bankalar ticari kârlarını hesap edebilirler ancak 2004 yılından önce enflasyon
muhasebesini kullanarak mali kârını hesaplamasını isteyemezler diye
değerlendiriyoruz. Getirilen tasarıyla yapılan
değişiklik konusunda, Hükûmet, yine söylüyorum, şu
ana kadar tutarlı bir açıklama getirmiş değil. O zaman sorarlar: Acaba bunun
altında bir banka operasyonu olabilir mi? Bu olayın yargı sürecine
bırakılmasının ve içtihadın birleştirilmesinin beklenilmesinin daha doğru
olacağını düşünüyoruz. Bu mümkün olmadığı takdirde, önerdiğimiz şekilde, Vergi
Usul Kanunu’ndaki zaman aşımını da ortadan kaldıran söz konusu son cümlenin
madde metninden çıkarılmasının yerinde olacağını düşünmekteyiz. Önergemizin destekleneceği
umuduyla, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Öztürk. Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 3’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 4’üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 4- (1) 8/5/1991 tarihli ve 3717 sayılı Adli Personel ile Devlet
Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar
Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanunun 2/A maddesi
uyarınca 15/5/2004 - 15/7/2006 tarihleri arasında yapılan ödemeler, damga
vergisi hariç herhangi bir vergiye tâbi tutulmaz. Anılan dönemlere ilişkin
olarak yapılan ödemeleri gelir vergisi tevkifatına
tabi tutulan mükelleflerin; tarha yetkili vergi dairelerine başvurmaları
halinde Maliye Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre red ve iade işlemleri yapılır. (2) 25/10/1984
tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci
maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendiyle istisna edilen işlemlerle
ilgili olarak, 31/7/2004 tarihinden önceki dönemlere yönelik tarhiyat yapılmaz,
daha önce yapılan tarhiyatlardan vazgeçilir, tahakkuk eden tutarlar terkin
edilir. Tahsil edilmiş tutarlar red ve iade edilmez. BAŞKAN – Şahıslar adına on
yedi söz talebi aynı anda gelmiştir. Şimdi kura çekeceğiz: Faruk Koca, Ankara;
Harun Öztürk, İzmir; Gülşen Orhan, Van. 4’üncü madde üzerinde gruplar
adına söz talebi vardır. İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili. Buyurun Sayın Akif Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA M. AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 4’üncü
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Sözlerime
başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gerçekte bu tasarıyı
görüşmeye başlarken herhangi bir maddesinde veya herhangi bir önerge üzerinde
söz almayı planlamamıştım. Ancak, Sayın Maliye Bakanımızın biraz önce yaptığı
bazı açıklamaların Genel Kurulu ve bizi izleyen vatandaşlarımızı
yanıltabileceği düşüncesiyle söz alma ihtiyacını duydum. Tasarının bu maddesi adli
personele yapılan ödemelerdeki vergi sorunlarını çözmeye yönelik bir
düzenlemeyi içeriyor. Yine, ikinci fıkrasında da Katma Değer Vergisi Kanunu’nun
uygulamasında bazı meslek kuruluşlarının karşılaştığı vergi sorunlarını çözmeye
yönelik bir düzenleme getiriyor. Bunlarda herhangi bir sorun yok. Açıklama yapmak istediğim
konu şudur: Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin tasarruf problemi vardır. Bizim
ekonomimizin en büyük sorunu tasarruflarımızın yetersizliğidir. Eğer bir
ülkenin tasarrufları yeterli değilse yatırımları da yetersiz demektir. Bu noktada,
tasarruf yetersizliği çeken ülkelerin, tasarruf ihtiyacını karşılamak amacıyla
doğrudan yabancı yatırım girişine ihtiyacı vardır. Bu önemli bir unsurdur.
Türkiye’nin de bu çerçevede doğrudan yabancı yatırıma ihtiyacı vardır. Bunda
herhangi bir tereddüt yok ama Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırımı iyi
analiz etmek gerekir. Eğer bu analizi, bu değerlendirmeyi iyi yapmazsak, biz
yanlış yerlere gideriz. Sayın Maliye Bakanı “Finans kesimine yabancı sermaye
gelsin, bunu yasaklamak doğru değil. Küresel dünyada sermaye akımlarının önünü
kesmek, bunu kontrol etmeye çalışmak doğru değil.” yaklaşımında bir şeyler
söyledi. Değerli arkadaşlar, doğrudan
yabancı yatırımı sektörler itibarıyla ayrı değerlendirmek gerekir. Finans
kesimindeki yabancı sermaye girişini diğer sektörlerdeki sermaye girişinden
ayrı değerlendirmek gerekir. Şu nedenle: Size örnek vereceğim, 2001 yılı krizinden
sonra, o zamanki hükûmet İstanbul Yaklaşımı’nı
uygulamaya koydu. Reel sektörün bankalara olan borçlarını yeniden yapılandırma
amaçlı, reel sektörü ayağa kaldırmaya çalışan bir yaklaşımdı. Doğruydu. Bu
yaklaşımın yürümesinin şartı bankaların bu yaklaşıma ilgi göstermesiyle
sınırlıydı. Bankalar bu görevi üstlenmezse reel sektör nefes alamazdı. İstanbul
Yaklaşımı çerçevesinde görev alan yirmi bir banka içerisinde bir tane yabancı
banka yoktu çünkü reel sektörün ayağa kalkması, borcunun yeniden yapılandırılması,
borç yeniden yapılandırılırken alacağın bir kısmının silinmesi veya faizlerde
bir indirim yapılması, yabancı sermayenin, yabancı sermayeli bankanın
öncelikleri arasında değildir, olamaz da. Yine örnek vereceğim: Türkiye
müteahhitlik sektöründe son derece güçlü bir ülkedir.
Giderek her yıl mesafe katediyor, katettiği
mesafe toplum olarak, millet olarak hepimizin hoşuna gidiyor ama Türk müteahhitlik sektörünün bir teminat mektubu sorunu vardır.
Türk müteahhitlik sektörünün teminat mektubu meselesi
yabancı bankaların önceliği olmaz, olmamıştır. Türkiye’de KOBİ’lerin
kredilendirilmesi çok özel düzenlemeleri gerektirir. KOBİ’lerin
kredilendirilmesi yabancı sermayeli bankaların öncelikleri arasında yoktur.
Yine bir kriz anında yabancı sermayeli bankalar ülkedeki yükümlülüklerini,
ülkedeki kontrol ettiği fonları kolaylıkla yurt dışına çıkarabilirler. Bu
nedenlerle finans kesiminde, bankacılık kesimindeki yabancı sermaye girişini
diğer sektörlerdeki girişten ayırmak gerekir. Bu çok önemlidir. Tasarruflardan söz açtığım
için Türkiye’nin yurt içi tasarruflarıyla ilgili birkaç rakamı da sizin
dikkatinize sunmak istiyorum: Türkiye’nin tasarruf problemi vardır. Türkiye’nin
yurt içi tasarrufları giderek azalıyor değerli arkadaşlar, rakamları sizlere
vermek istiyorum: 2008 yılı programında yurt içi tasarrufların gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 17,6’dır. Bakın Hükûmetin
devamlı olarak baz aldığı ve kıyasladığı 2002 yılında
bu oran yüzde 19,2’dir. Bu kadar başarılı olduğu söylenen programa rağmen
Türkiye’de tasarruflar artmamaktadır. 2002 sonrasının Türkiye’deki tasarruf
oranları 1987 yılından bu yana geçen yirmi yıllık süredeki en düşük oranlardır
değerli arkadaşlar. Devlet Planlama Teşkilatının yıllık programında bu rakamlar
yer almaktadır. Türkiye’de tasarruflar, yurt içi tasarruflar giderek azalıyor.
Bizim ekonomimizin çok temel problemi budur. Yurt içi tasarruflar giderek
azalırken yurt dışından gelen tasarrufun girişi tabii ki önemli, ama yurt
dışından gelenlerle birlikte Türkiye’nin ne kadarlık
yatırım yaptığına bakarsak buradaki tablo da çok parlak değildir. 2007-2008
rakamları 2002’nin üzerindedir, ama 2000 yılının gerisindedir. 1987 ila 2000
yılı arasındaki Türkiye’nin toplam yatırım hacmi, kamu ve özel sektör yatırım
hacmi, bugünün, Hükûmetin övündüğü bu yılların çok çok üzerindedir değerli arkadaşlar. 87 yılını alıyorum. 87
yılı Türkiye’de millî gelir hesabının yeniden yapıldığı yıldır. Ondan önceki
yılları almıyorum kıyaslamaya, aynı baza getirerek
konuşuyorum. Değerli
arkadaşlar, bu açıklamaları yaparken, yani Sayın Maliye Bakanı bu tür
açıklamaları yaparken biraz daha rakamlara dayalı olarak, Hükûmetin
kendi rakamlarına dayalı olarak, bizlere, Parlamentoya, Plan ve Bütçe
Komisyonuna bütçeyle birlikte sunduğu rakamlara dayalı olarak yaparsa, hem
Parlamento hem toplum, vatandaş daha iyi bilgilenmiş olur, buna göre daha iyi
karar veririz. Bu ihtiyaçla söz aldım.
Sözlerimi burada bitiriyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi. Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mithat Melen. Buyurun Sayın Melen. (MHP
sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisinin, Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısı üzerine görüşlerini arz etmek için huzurunuzdayım. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. Efendim, aslında yasaya şöyle
bir genel baktığınız zaman, hukuku zorlayan bir havası var, yani hukuk nosyonunu zorlayan bir havası var. Malum, devletin elinde
ciddi bir araç vergi hem makroekonomik politikalar için hem mali politikalar
için. Şimdi, bu aracı, siz, çok gelişigüzel kullanır ve hukuku da zorlar, halkı
da inandıramazsanız, orada sıkıntıya düşersiniz. Metne bile baktığınız zaman bu
sıkıntı çok açık biçimde görünüyor, çünkü orada bir zorlama var. Aslında bunu
işletecek olan yürütme. Bunu işletmeyi çok kolay mı zannediyorsunuz? O da çok
kolay değil çok dikkat ederseniz, çünkü yargıdaki uzlaşma devam ediyor mesela,
hatta birtakım şeyler dönmüş durumda, yani orada bir karışıklık var, uzlaşmanın
uzlaşması gibi bir karışıklık var. Şimdi, bunu, tekrar, pratikte uzlaştırmak da
çok kolay bir iş değil. Burada idareciler ciddi sıkıntıya düşebilirler bu
yasanın uygulanmasıyla ilgili yakında. O zaman yeni baştan mı ele alacağız? Ayrıca, benim başka bir şahsi
tecrübem var. Maliye Bakanlığında, hele Gelirler Genel
Müdürlüğünde -şimdi Gelir İdaresi oldu- her bürokratın çekmecesinde bir tane
vergi reformu tasarısı vardır ve otuz senedir, kırk senedir de bunları biz
işitiriz ama hiçbir zaman o vergi reformundaki -haziran ayında galiba tekrar bu
gündeme gelecek- gidileceği söylenir ama yine böyle alelaceleye
getirip yine birilerini rahatlatmak için, bir yerdeki sıkışıklıkları önlemek
için bir yasa çıkarılmaya çalışılıyor her zaman olduğu gibi ve hep de gece. Zaten
bize de sıra gece geliyor konuşmak için. Hiç nedense gündüz konuşmak kısmet
olmadı bu Mecliste. İnşallah o da olacak. Çünkü hep aceleye getiriyoruz her
şeyi, ciddiye almıyoruz gibime geliyor. Onun için, o kısa sürede de uzlaşma
olmayacak bakın. Uzlaşma olmayacağı için gizli tanımlara dönüşecek işler. O
gizli tanımlarda da herhâlde hep birlikte sıkıntı çekeceğiz. Yani, bunun uygulaması
sadece sizin hükûmetinizin değil, bizim hükûmetimizin, Türkiye’nin hükûmetlerinin
de işi. Ve yine bir kanun çıkaracağız çok yakında. Haziran ayında belki o vergi
reformu getirdiğiniz zaman orada yine bunları düzelteceğiz tekrar. Öyle,
üzülerek söylüyorum tabii. Ama, af olduğunu da kabul
etmiyorsunuz bir türlü: “Bu af değil, uzlaşma.” Peki, isterseniz ismine
“utangaç af” diyelim bunun. Biraz böyle sanki utanıyormuşuz gibi af olmasından.
Pekâlâ af işte. Ama, olsun
“utangaç af” dersek belki herkes rahatlar. Yasanın ısmarlama bir havası
var, ama kimin sorununu çözmek istiyoruz, onu da anlayamıyorum. Mesele
Türkiye’nin sorununu çözmekse, bu, Türkiye’nin çok yakındaki sorunlarının
hiçbirini çözmeyecek. Bunlarla daha bir ilgili, daha büyük sorunlar çıkacak ve
yine burada tartışacağız. Tabii idarecilere çok yük gelecek, Türkiye’de tekrar
davalar, mahkemeler açılacak. Bir de benim ilgimi çeken
hukuk devletindeki düzenlemelerle ilgili… Yani, mesela özellikle bu üzerinde
konuştuğumuz 4’üncü madde. Çok ilginç sözler var orada. Hele
en son cümle muhteşem bir cümle. Bence, o, tarihe geçmesi gerekli bir
cümle: “Tahsil edilmiş tutarlar red ve iade edilmez.”
Yani “Olan olmuş, ödeyenler Türkiye’de akıllı değildir, ödemeyenler zaten gayet
akıllıdır, işte, her ikide bir uzlaşma yaparız, yeni kanun çıkarırız,
Türkiye’de başka bir yere götürürüz işleri.” diye bir hava var orada. Bakın, şunu arz etmek
istiyorum. Hakikaten Türkiye bir vergi cenneti. Çünkü
vergi ödemediğiniz zaman rahat ediyorsunuz, ödediğiniz zaman da başınıza işler
geliyor. Başınıza işler geldiği o kadar açık ki. Türkiye’de 43 milyon seçmen
görünüyor, yani on sekiz yaşının üzerinde insan sayısı var aşağı yukarı, 6
milyon civarında da vergi mükellefimiz var. Bunun tümünü ekleyin üzerine,
kurumlar vergisi, diğer vergiler, 8,5 milyon vergi mükellefimiz var. Yani zaten
kimse vergi ödemiyor. Ödemeyenlere de işte arada sırada böyle aflar getirip
sonra da onları, o ödeyenlerle birlikte herhâlde taltif ediyoruz. Oturup niye
bir kere bu işi ciddiye almadık? Öyle güzel ki buradaki diğer
şeyler… Adli personel ve devlet davalarını takip edenler bir dönem fazla mesai
almışlar. Onları vergiden muaf etmişiz, bir dönem unutmuşuz. Bir gün bir
müfettiş gelmiş, inceleme yapmış “Şu tarihten şu tarihe kadar olanlar muaftır.”
demiş. Ondan sonrakileri unutmuşuz. Tekrar bir yasa çıkarıp şimdi onları da
ekliyoruz oraya. Yarın yine birisi daha denetlemeye gidecek, yine birileri hata
olduğunu görecek, yine bir yasa daha çıkaracağız. Ama burada o fazla mesai gibi
görülen ücretlerin bazen maaştan çok olduğunu da bilmekte yarar var. O zaman
maaşlarından para kesilen bütün -ben dâhil- garibanlar sıkıntıda. Ama benim
için de bir yasa çıkarmanızı rica ediyorum, yani ben de vergi vermeyeyim.
Eskiden aldığım, özellikle geçmişte aldığım fazla mesailerimi vergiden muaf
edin lütfen. Efendim, o hangi hukukta var
acaba bilmiyorum. Hele bu katma değer vergisiyle ilgili kısım, o daha bir
ilginç 4’üncü maddedeki. Çünkü Türkiye’de doğru dürüst gelir vergisi
almadığımızla birlikte, işte ÖTV alıyoruz, KDV alıyoruz. Orada da 31/7/2004 tarihinden önceki dönemlere yönelik tarhiyat
yapılmış, onları vazgeçiyoruz bir dönem için. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hakikaten, biz, önce kendimizi, sonra vatandaşı inandırmak
zorundayız. Bizim düzgün bir vergi politikamız var mı? O elimizdeki vergi
aracını hükûmet olarak iyi kullanabiliyor muyuz
kullanamıyor muyuz? Makro dengedeki en önemli aracı inandırıcı bir biçimde
Türkiye’de kullanıyor muyuz kullanamıyor muyuz, onunla uğraşmak lazım. Benim
dikkatimi çekiyor, bütün tartışmalar genelde kanunun yapısıyla ilgili olan
tartışmalar. Hâlbuki Türkiye’de esas tartışılması gereken,
verginin önünü açmakla ilgili, yani verginin önünü açması gereken şey zaten
yatırımların önünü açmakla ilgili olan kısmı, yani Türkiye’de yatırımların
önündeki engelleri kaldırmakla ilgili olan mesele. Hiç onu
tartışmıyoruz, çünkü Türkiye, sanıldığı gibi, iddia edildiği gibi de doğru
dürüst büyümüyor. Biz öyle zannediyoruz, ama bundaki en önemli aracı adil
kullanamıyoruz, doğru dürüst kullanamıyoruz, ikide birde halkı yanıltıyoruz. Şimdi, hukukçu bir göz çok
ciddi bir biçimde baktığı zaman Anayasa’nın 73’üncü maddesine, “vergide
eşitlik” ilkesine dikkatli bakarsa, bu yasayla arasındaki sıkıntıları görür.
Anayasa’nın 73’üncü maddesine bence aykırıdır bu yasa. Oraya
çok dikkat etmek lazım. Bunu hukukçular inceleyecekler herhâlde. Daha
üzerinde önemle düşünecekler, ama vergi yasalarını -ki Anayasa, kanun koyucu
330’u da onun için arıyor herhâlde-. ikide bir vergi
yasalarını düşünmeden, tasarlamadan çok kısa zamanda geçirmenin yararlı
olduğuna da bir türlü inanamıyorum makro gelişme açısından. Türkiye’de bir
kısmın, “70 bin” adı altındaki bir kısmın sorunlarını çözeceğinizi
zannediyorsanız çözmeyeceksiniz, çünkü 170 bini sıkıntıya sokacaksınız bu
yasayla. Onlar daha fazla taleple gelecekler. Onun için, bir kere daha bunu
gözden geçirsek çok iyi olur. Gerçi, kanun da bitiyor, oylanacak, ama bir daha,
daha dikkatli gözden geçirip, bu yasaları yaparken herhâlde daha incelememiz ve
danışmamız lazım. Bütçe Komisyonundan da çok acele geçtiğini biliyorum bu
yasaların ve neden acele geçmesini de anlayamıyorum, bu kadar çabuk, hemen mart
ayına yetiştirilecek bir şey mi var, hesapta bir şey mi var, onu da
bilemiyorum. Bütün bunları söyledikten sonra yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Melen. Şahsı adına Balıkesir
Milletvekili Sayın Ali Osman Sali. Buyurun Sayın Sali. (AK Parti sıralarından alkışlar) ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 4’üncü
maddesiyle ilgili olarak huzurunuzdayım. Hepinize saygılar sunuyorum. Değerli arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünün de belirttiği gibi, bu madde, vergilemeyle
alakalı bazı ihtilafların çözümüyle ilgili bir maddedir. Maddenin birinci
fıkrası, adli personel ile devlet arasında ortaya çıkan vergi ihtilaflarının
hâlline yöneliktir. Bu ihtilafların hikâyesini çok kısa bir şekilde sizlere
özetlemek istiyorum: Maddede bahsedilen kanunla, yani 3717 sayılı Kanun’la hâkimlere,
savcılara ve bazı adli personele yol gideri tazminatı ödenmesi öngörülüyor ve
maddede bu tazminatın damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi
tutulmayacağı hükmü de yer alıyor. Bilahare, 5172 sayılı
Kanun’la 15/5/2004 tarihinden geçerli olmak üzere adli
personele bu defa fazla çalışma ücreti ödenmesi öngörülüyor. Fakat herhangi bir
istisna düzenlemesi yapılmıyor. Vergi dairesi de haklı olarak Gelir Vergisi
Kanunu kapsamında olan ücretleri haklı olarak vergilendiriyor. Fakat konu
yargıya intikal ediyor. Yargı, 2’nci maddedeki istisna hükmünün bilahare
eklenen ve 15/5/2004 tarihinden geçerli olmak üzere
yürürlüğe giren fazla çalışma ücretleri için de geçerli olduğuna hüküm veriyor.
Bir mahkeme kararının sonucunu okumak istiyorum: “5172 sayılı
Kanun’un 2’nci maddesi ile 3717 sayılı Kanun’un 2’nci maddesinden sonra gelmek
üzere eklenen 2/A maddesiyle getirilen adli personele fazla çalışma ücreti
ödenmesi yönündeki düzenleme de 3717 sayılı Yasa’nın 2’nci maddesinin son
fıkrasındaki hükümlere tabi olduğundan, anılan hüküm gereğince ödenen fazla
çalışma ücretinin gelir vergisine tabi tutulmasında yasal ve hukuki isabet
bulunmamaktadır.” diyor ve bu kararları, bu şekilde istikrar kazanıyor. Bilahare
15/7/2006 tarihinden geçerli olmak üzere -5536 sayılı
Kanun’la- bu fazla çalışma ücretlerinin damga vergisi hariç
vergilendirilmeyeceğine dair düzenleme yapılıyor. Buradan çıkan sonuç nedir? 15/7/2006 tarihinden itibaren bu ücretler vergiden istisna
ise, 15/5/2004 ile 15/7/2006 tarihleri arasında genel hükümlere göre
vergilendirileceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar. Ancak, mahkemeler önüne
gelen davalarda yine bu irtibatı, 2’nci madde ile 2/A maddesi arasındaki
irtibatı kurmaya devam ediyorlar ve idare aleyhine açılan 400 civarında davanın
tamamı idare aleyhine, personel lehine sonuçlanıyor. Muhtemeldir ki, binlerce
kişinin dava açması hâlinde yine idare aleyhine sonuçlanacaktır. Bu şekliyle bu
vergiyi alma noktasında uygulamayı sürdürmenin hazine yararına herhangi bir
sonuç doğurmayacağı ortaya çıktığından bu düzenleme getirilmiştir; yani mahkeme
kararlarının gereği yerine getirilmek üzere. Diğer ikinci fıkra da katma
değer vergisiyle alakalı bir düzenleme. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanunu’nun 17’nci maddesinin ikinci fıkrasına 5228 sayılı Kanun’la (e) bendi
eklenerek kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kanunlarla
kendilerine verilen görev gereği ve kuruluş amaçlarına uygun bazı teslim ve
hizmetleri 31/7/2006 tarihinden itibaren KDV’den
istisna ediliyor. Bu teslim ve hizmetlerin bir kısmının katma değer vergisinin
konusuna girip girmediğinin tereddütlü olması ve KDV mevzuatında da açıklayıcı
bir düzenleme bulunmaması nedeniyle 31/7/2004
tarihinden önce sözü edilen kuruluşların bir kısmında bu tür teslim ve
hizmetler verginin konusuna girdiği gerekçesiyle vergilendirilmiş, bir kısmında
da vergi aranılmamış ve farklı uygulamalar ortaya çıkmıştır. Nihayetinde adli
uyuşmazlıklara konu bir düzenlemedir ve bu adli uyuşmazlıkların ortadan
kaldırılması gerekmektedir. Burada üzerinde, benden önce,
durulan bir konu var. Tahsil edilmiş tutarlar ret ve iade edilmez. Söz konusu
olan katma değer vergisidir. Özellikle meslek kuruluşlarının mal, hizmet
teslimlerinde tahsil ettikleri katma değer vergisinin ret ve iadesi mümkün
değildir, çünkü bildiğiniz gibi katma değer vergisinin mükellefi ile sorumlusu
birbirinden farklıdır, uygulama imkânı olmadığından, yani ret ve iadeye dair
bir hüküm konulsa dahi uygulama imkânı olmadığından bu şekilde düzenlenmiştir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ALİ OSMAN SALİ (Devamla) –
Bitiriyorum Başkanım. Tasarının hayırlı olması
temennisiyle tekrar hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Sali. İkinci söz, İzmir
Milletvekili Sayın Harun Öztürk’te. Buyurun Sayın Öztürk. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 4’üncü maddeyle ilgili
olarak, gerçekten, bu maddede yapılan düzenlemelerde “yasa ile her şeyi yaparım”
anlayışının yansımalarını görüyoruz, gerçekten de hukuk düzeninin zorlandığı
görülüyor. Birinci fıkrayla ilgili
olarak, Adalet Bakanlığı mensuplarına yapılan ödemelerin vergisiz olması
konusunda en küçük bir, vergisiz olsun diye bir değerlendirmem yok. Ancak,
şimdi şunu yapıyoruz burada, gerçekten yaptığımız işe bakalım. 2004 yılında bir
düzenleme yapıyoruz, bu düzenlemede vergi kesileceğine ilişkin bir hüküm
koymuyoruz. Geliyoruz 2006 yılına “ya, bu ödemelerden vergi kesilmesin”
diyoruz. Buraya kadar iyi. Sonra, ödemenin niteliğine
göre, anlaşılan, konu yargıya intikal ediyor ve 2004’ten itibaren de vergi
kesilmeyeceğine ilişkin kararlar alınmaya başlıyor. Biz ne yapıyoruz şimdi
burada? Yıl 2008, dönüyoruz, 2004’le 2006 yılları arasında yapılan ödemelerden
vergi kesilmesin diyoruz. Şimdi, yargı kararları istikrar kazanmış ise
-komisyonda da söyledim, burada da tekrar ediyorum- çalışanları yargıya
yönlendirmek durumunda kalmamak için ve idarenin de vekâlet ücretlerinden
kurtulmasını gerekçe göstererek, bir idari tasarrufla bunlardan vergi
kesilmeyeceği pekâlâ hâlledilebilir ve yasama
Meclisinin gündemini meşgul etmez diye düşünüyorum. Diğer ikinci fıkrada da
benzer bir düzenleme var. Yine, 2004 yılında bir meslek kuruluşuyla ilgili
olarak kültür ve eğitim amacı taşıyan istisnalar kapsamına alıyoruz katma değer
vergisini de. 2004 yılından geldik 2008 yılına. Dönüyoruz diyoruz ki: “Bu
istisna 2004 yılından önceye de götürülsün.” İşte, biraz önce “hukuku
zorluyoruz” derken bunları ifade etmeye çalıştım. Bu maddenin yasa tasarısı
metninden çıkarılmasıyla ilgili bir önergem olacak. Yüce heyetinizi bu
vesileyle tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP, MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Öztürk. Şimdi 4’üncü madde üzerinde
soru-cevap faslına geçiyoruz. Sayın Akcan… ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Başkanım, aramızda AKP
sıralarında milletvekili olup 20 ve 21’inci Dönemlerde de milletvekilliği
yaparken “Türkiye’yi rantiye cennetine çevirdiler.”
diye o günlerin hükûmetlerini topa tutarlardı.
Sabahleyin kalktığımızda televizyon programlarında ekonomi yorumlarını izlerken
Türkiye'nin dünya üzerinde Arjantin’le beraber en yüksek faizi ödediğini
söylüyorlar. Şimdi, Bakana sorum: Sayın
Bakan, bu yorumcular, bu akademisyenler halkı kandırıyorlar mı? Yoksa, gerçekten, Türkiye yabancı yatırımcıya, tasarrufçuya
en yüksek faizi ödeyen iki ülkeden biri mi? İkincisi: Bu en yüksek faiz
ödenirken Sayın Hamzaçebi’nin ifade ettiği tasarruf
mecburiyetini hatırlatarak yerli tasarrufçuya âdeta ceza gibi olan, yerli
tasarrufçunun faizinden vergi keserken yabancının faizinden vergi kesmeyerek
Türkiye’yi rantiye cenneti hâline getirmiş olmuyor
musunuz? Bu soruların cevabını rica
ediyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Bakan… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Akcan “Türkiye rantiye cennetine çevrildi, Türkiye en yüksek faizi ödeyen
iki ülkeden birisi, yerli tasarrufçudan vergi kesiyor, yabancı yatırımcıdan
vergi kesmiyor, bunu açıklayın.” diye söyledi. Değerli Akcan çok iyi bilir,
çünkü Türk siyasetinde oldukça önemli tecrübesi var. Şimdi, AK Parti İktidarı
2002 yılının Kasım ayında iktidara geldi. Ondan önce, Türkiye’de, Sayın
Akcan’ın partisinin de içinde bulunduğu koalisyon hükûmeti
vardı. O zaman faizler kaçtı acaba? 2000 yılında, 2001 yılında faizler ne
kadardı? Değerli arkadaşlar, biz
geldiğimizde faizler yüzde 65’ti, hatta en ufak bir şeyde hemen fırlıyordu.
Biliyorsunuz, bir Anayasa -şuradan şu kadar bir kitap- oradan oraya atıldı mı,
ekonomi altüst oluyordu. Şimdi, o günlerden geldik buraya, unutulmasın. Yüzde ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Reel faizi göz önüne alarak… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Şimdi reel faizi söyleyeyim. ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Bu faizi veriyor muyuz vermiyor muyuz? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Reel faizi söyleyeyim. BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Global
olarak düşün Sayın Bakanım. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Bakınız, şimdi, Sayın Başbakanımız “Nereden nereye” diyor, o
zaman kızıyorsunuz ama bir dinleyelim. Biz iktidar olduğumuz zaman reel faiz
yüzde 34’tü, hesaplayın. Ondan önce yüzde 40’ları, yüzde 50’leri gördü bu, reel
faiz olarak. BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Hiç
zannetmiyoruz, öyle değil. İstatistikler onu göstermiyor. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Şimdi reel faiz kaç? Yüzde 8’ler, yüzde 9’lar. 34 mü büyük reel
faizde yüzde 8, yüzde 9 mu büyük? Nereden nereye gelmiş. O mu rantiye bu mu rantiye? BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Bu
rakamları nereden aldınız Sayın Bakanım? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Ben, vallahi, o rakamlarla yatıp kalkıyorum. BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Bize
de verin de biz de istifade edelim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Hayhay vereyim, hayhay. OKTAY VURAL (İzmir) – Hangi
kitapta yazıyor? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Ondan sonra, değerli arkadaşlar, bakınız, şimdi, enflasyonu
indirmişiz. Reel faizlerin daha aşağı indirilebilmesi için ülke riskinin indirilmesi
şarttır. Onlar durup dururken oralardan buralara boşuna inmedi. Bu mali
disiplini uygulamasaydık, eğer uygun ve doğru ekonomi politikalarını uygulamasaydık
biz de daha hâlâ yüzde 65 faizler ödeyecektik, ama şimdi öyle değil, bunu
hepiniz biliyorsunuz. Niyetimiz bunu burada bırakmak değil, daha da aşağılara
indirmek, onun için uğraşıyoruz, ama “Ben indireceğim.” demekle olmuyor. Bir zamanlar bütün esnaflar
dolaşıyordu: “Ey millet, Türk lirası kullanın.” Çünkü kimse Türk lirası
kullanmıyordu. Siteler’de dolaşıyordu bazı sivil
toplum örgütü başkanları -bugün mangalda kül bırakmıyorlar- “Aman esnaf
kardeşim, aman Türk lirası kullanalım.” kimse Türk lirası kullanmıyordu,
herkesin cebinde avro, dolar, mark neyse, o günkü yabancı paralar. Ama bugün,
gazetelere bakın, Londra’da bile Türk lirasından mal satılıyor. “Türk lirası”
diyor, bedeli şu kadar Türk lirası; ver Türk lirasını, al malı. BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Siteler’e beraber gidelim Sayın Bakanım. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Var var, gazeteleri okuyun. Beraber… Ben gidiyorum… OKTAY VURAL (İzmir) – Türk
lirası mı, yeni Türk lirası mı? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Yeni Türk lirası. O da şimdi, artık, tekrar Türk lirasına
dönecek, biliyorsunuz. HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) –
Nereden nereye! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Dolayısıyla, şimdi, bir de “Yerliden vergi alıyorsunuz,
yabancıdan almıyorsunuz.” diyor. Değerli arkadaşlar, vergileme
konusunda biz çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları yapıyoruz. Hemen hemen bütün ülkelerle de yapmış durumdayız. Bazıları var,
onları da yeniden yapıyoruz. Bu vergilendirmede, bazı ülkeler yabancı
yatırımcıların kazançlarını kendi ülkelerinde, bazıları da onların orijinal
ülkelerinde vergilendirirler. Biz vergi almıyoruz diye onlar hiç vergi vermiyor
manasında değil, kendi ülkelerinde o vergileri veriyorlar. Biz de kendi
ülkemizdekilerden vergi alıyoruz. Bu, bir vergileme tekniğidir. Bazı ülkeler
onu kabul eder, bazı ülkeler bunu kabul eder. Bizim ekonomik şartlarımıza,
durumumuza uygun olan bu olduğu için biz bunu kabul ettik, bunu yapıyoruz. Yoksa, yabancılar vergi vermiyor, yerliler vergi veriyor
diye bir şey söz konusu değil. Bizden önce bu vergiler yüzde 35, yüzde
40’lardı, biz bunu yüzde 10’a indirdik. OKTAY VURAL (İzmir) – 59’uncu
Hükûmette mi öyleydi, yoksa 58’de mi? Sizden önceki Hükûmet 59’du da o bakımdan. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Şimdi, 58’i, 59’u, siz bir hesaplayın hangisini olduğunu, ondan
sonra bakarız. OKTAY VURAL (İzmir) – Siz
60’ıncı Hükûmetsiniz ya, 59’da mı acaba? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – 58, 59, 60, bundan sonra, 61, 62… Bak neler oluyor. OKTAY VURAL (İzmir) –
Tapusunu aldınız galiba ha! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Evet. BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakan. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Ben de çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan “Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı”nın 4 üncü
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederim. Harun
Öztürk İzmir BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet
önergeye katılıyor mu? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) –
Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 4 üncü maddesinin
birinci fıkrası, Adalet Bakanlığı mensupları için 18/5/2004
tarihli ve 5172 sayılı kanunla getirilen fazla çalışma karşılığı ödemelerden
2004-2006 yılları arasındaki dönem içinde vergi kesilmemesi gerektiğini hükme
bağlamaktadır. Buna şunun için gerek duyulduğu anlaşılmaktadır. İlk ödemeyi
öngören 5172 sayılı yasa vergi kesilmeyeceğine ilişkin bir hüküm
içermemektedir. Daha sonra vergi kesilmeyeceğine ilişkin hüküm 29/5/2006 tarihli ve 5536 sayılı kanunla getirilmiştir.
Şimdi yasayla aradaki dönem için de vergi kesilmeyeceği geriye yönelik olarak
hükme bağlanmaktadır. Aradaki dönem için de vergi kesilmemesi gerektiğine
ilişkin yargı kararları istikrar bulmuş ise, idare yayınlayacağı bir tebliğ ile
yargı masraflarından kurtulmayı ve çalışanları dava açmaya zorlamamayı gerekçe
göstererek uygulamayı yasal düzenleme yapılmadan da çözebilir düşüncesindeyim. BAŞKAN – Hükûmetin
ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 4’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 5’inci maddeyi okutuyorum: MADDE 5- (1) 18/2/1963
tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu kapsamına giren
taşıtlarla ilgili mükellef değişikliği dışındaki vergilendirme unsurlarının
herhangi bir sebeple hatalı belirlenmesi nedeniyle, 1/1/2004 ila 31/12/2007
tarihleri arasındaki dönemlere ilişkin olarak mükellefler adına ilk tahakkuktan
sonra ilaveten tahakkuk ettirilen motorlu taşıtlar vergisinin; dava açılmaması,
açılmış davalardan vazgeçilmesi ve 30/6/2008 tarihine kadar (bu tarih dahil) ödenmesi şartıyla, bu vergilere ait gecikme
zamlarının tahsilinden vazgeçilir, daha önce ödenmiş olan gecikme zamları
mükellefin aynı tarihe kadar yapacağı yazılı başvuru üzerine red ve iade edilir. Bu maddede öngörülen sürede tamamen
ödenmeyen motorlu taşıtlar vergisinin ödenmemiş kısmı, tahakkuk etmiş sayıldığı
tarihten itibaren hesaplanacak gecikme zammıyla birlikte takip ve tahsil
edilir. Bu fıkra hükmü, istisna ve muafiyetlerin herhangi bir sebeple hatalı
uygulanması nedeniyle anılan dönemlere ilişkin olarak tahakkuk ettirilen
motorlu taşıtlar vergileri için de uygulanır. Bu fıkrada öngörülen ödeme süresi
içinde anılan Kanunun 13 üncü maddesinin (c) ve (d) bentlerinin uygulamasına
devam olunur. (2) 21/2/2001
tarihli ve 4629 sayılı Bazı Fonların Tasfiyesi Hakkında Kanun ile kaldırılan
Federasyonlar Fonuna ödenmesi gerektiği halde, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarih itibarıyla ödenmemiş olan tutarların tahsilinden vazgeçilir. BAŞKAN – Madde üzerinde
şahıslar adına ilk on altı söz talebi aynı anda gelmiştir. Şimdi kura çekeceğim: Suat
Kılıç, Samsun; Azize Sibel Gönül, Kocaeli; Ayhan Sefer Üstün, Sakarya. Madde üzerinde gruplar adına
söz talepleri vardır. İlk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz’de. Buyurun Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika. CHP GRUBU ADINA YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının
5’inci maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimizi belirtmek
üzere söz aldım. Sizleri şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bu saatte
saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım,
özellikle şoför esnafımız Türkiye’de en çok sıkıntı çeken, vergi yükü altında,
vergi baskısı altında ve işsizlik baskısı altında yaşayan bir kesimdir.
Özellikle son yıllarda sınır ticareti yapılan illerde yaşanan ihracat
eksikliğinden dolayı da en büyük sıkıntıyı çeken kesim Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde şoför esnafımızdır. Motorlu taşıtlar vergisi
mükellefleri adına ek olarak tahakkuk eden verginin gecikme zamlarına yönelik
düzenleme yapılıyor bu tasarıyla. Bazı taşıtların motorlu taşıtlar vergisinde
gerçekten belirlenen cinsi üzerinden motorlu taşıtlar vergisine tabi
tutulmaları gerekirken tescil belgesinde yazılı olan ancak motorlu taşıtlar
vergisindeki tanımlara uygun olmayan cins üzerinden motorlu taşıtlar vergisine
tabi tutulmaktadır. Bu da bazen yanlış ve eksik tahakkuklara, fazla
tahakkuklara neden olmaktadır. Günümüzde de bu olaylar çok
yaşanmıştır. Özellikle kamyonet yük taşımacılığı yapan, minibüs yolcu
taşımacılığı yapan esnafın panelvan tercihine,
motorlu taşıtlar vergisinde tanımına yer verilmesinden dolayı çok farklı
vergilendirmeler doğmuştur ve bu konuda da dava açan çok sayıda esnaf vardır.
Bu nedenle bu sorunun bu kanun içerisinde, bu yasa içerisinde çözümlenmesi çok
olumludur. Ayrıca, özel şahısların
araçları için de 2004 yılında çıkan “Kasko değerinin yüzde 5’ini geçemez.”
hükmüne rağmen, 2004’ten beri yürürlükte olan bu uygulama, nedense bu düzenleme
vatandaşa iyi anlatılmadığı için bugüne kadar hep motorlu taşıtlar vergisi
listesinde bulunan beyan üzerinden vergiler verilmiştir. Kasko değerinin
üstünde ise vatandaş bile bile fazla vergi vermiştir.
Bu yasanın bu tür eksiklikleri, bu tür yanlışlıkları gidereceğine ve şoför
esnafımıza rahat bir
nefes aldıracağına inanıyorum. Ayrıca değerli arkadaşlarım,
bu önemli yasa da diğer bazı yasalar gibi çok alelacele Meclisin gündemine
getirilmiştir. Bütçe Plan Komisyonunda muhalefet sözcülerinin gerekli önerileri
ve uyarıları dikkate alınmadığı gibi, burada verilen çok önemli önergelere bile
değer verilmemiştir ve otomatik olarak tasarının bir an evvel çıkması için
büyük bir özen, büyük bir çaba gösterilmiştir değerli arkadaşlarım. Bunu ben bu
tür önemli yasalarda çok büyük eksiklik olarak görüyorum. Ayrıca değerli arkadaşlarım,
2007 yılı bütçe gerçekleşmeleri özellikle seçim döneminde çok kötü bir
performans çizmiştir. Bu performansa baktığımız zaman da özellikle vergi tahsilatlarındaki düşüş ve bütçenin beklenen düzeyde
gerçekleşememesi seçim ekonomisinin yarattığı sonuçlardır. Şimdi bu yasaya iktidar
sözcüleri “Af yasası diyemeyiz, af yasası değildir.” diyorlar. Vergi getirmek
için, gelir getirmek için yapılan yasa da değildir. Bu yasa adsız bir yasa mı
değerli arkadaşlar? Bu yasa bal gibi bir vergi affı yasasıdır. O nedenle bunun
vergi affı yasası şeklinde kamuoyuna yansımasından dolayı da kamuoyunda büyük
beklentiler vardır. Bugün, bakın, 22 Temmuz
seçiminden beri ertelenen sulama suyu ihtiyacını karşılamak için kullanılan
enerji faturaları köylümüzün belini bükmektedir. 2 milyar, 3 milyar, 5 milyar
gibi faiziyle faturalar gelmektedir. Tarım kredi kooperatiflerindeki borçlar ve
yeniden borç almak için 657 sayılı Devlet Memuru kefaleti, köylülerimizi çok
büyük ölçüde bir yanlışlığa, bir eksikliğe, çevresinde bir utangaçlığa
itmektedir. Biz bunlara ne cevap vereceğiz? Yani çıkardığımız yasada birtakım
şeylerin içeriğini bilmiyoruz -dosya sayısını biliyoruz sadece, 70 bin adet
olduğunu- ne miktarda tahsilat beklendiğini de
bilmiyoruz. Bu sorunun çözümlenmesi sonucunda hazineye ne gelecek, o da meçhul.
Ama bu yasada ısrarlı olan
iktidar partisi, toplumun büyük kesimlerinin de bu beklenti içerisinde olduğunu
görmezlikten gelerek, onların beklentilerine cevap vermiyor. Örneğin, BAĞ-KUR
prim borcunu ödeyemediği için ve mal beyanında bulunmadığı için on gün, on üç
gün hapis yatan muhtarlarımız var. Biz onlara ne cevap vereceğiz? Onların
maaşlarını iyileştirmek için verilen yasa teklifleri var, gündemde bekliyor.
Onların sosyal güvenliklerini, primlerini de devlet karşılasın diye öneri var,
-değerli arkadaşlarımızın verdiği öneri- onlar gündemde bekliyor. Ama bir de
bakıyorsunuz ki gündeme, kamu alacaklarının uzlaşmayla tahsilini kolaylaştıran
bir yasa teklifi alelacele getiriliyor. Bunu şunun için söylüyorum:
Eğer Türkiye’de yasaları öncelik sırasına göre koyup tartışacaksak, gündemde
bekleyen çok önemli yasalar vardır. Bu önemli yasaları da lütfen bundan böyle
kısa süreli, tartışma olanağı esirgenerek getirmenin de büyük sakıncaları
olduğunu artık komisyonun da komisyon başkanının da muhalefet partisi
sözcülerinin görüşlerine değer vermek zorunda olduğunu anlayarak bir
değerlendirme yapması gerekir diye düşünüyorum değerli arkadaşlarım. 2007 ve 2008 bütçesine
baktığımız zaman da yine en büyük dayanak vergiler –dolaylı, dolaysız vergiler-
ve güvenilen özelleştirmeler. Çok değerli ve başarılı özelleştirme
pazarlayıcısı Maliye Bakanımızın önderliğinde, cumhuriyet değerlerinden kalan
her gayrimenkul, fabrika veya tesis değerinin altında fiyata gidiyor.
Özelleştirmeyle de siz cari açığı karşılamaya çalışıyorsunuz, bütçe açığınızı
karşılamaya çalışıyorsunuz. Böyle bir yapı bizim gibi ülkelerde görülmemiştir. Demin Sayın Bakanı dinlerken
hayret ettim “Yabancı sermayeyle övünmelisiniz” diyor. Yabancı sermayenin
neyiyle övüneceğiz? Borsanın yüzde 72’si yabancı sermaye, sıcak paraya
güvenerek ayakta duran bir bütçe, sıcak para çekildiği zaman da ne olacağı
meçhul olan bir bütçe, uluslararası krizden habersiz bir ekonomi ve biz yabancı
sermayeyle övünüyoruz. İşçi çalıştıran bir tesis mi kurmuş, üretim mi yapmış?
Bunlar olmadan bir yabancı sermayeyle nasıl övünebiliriz? Doğrudur, artık,
globalleşen dünyada yabancı sermayeye açık olmak lazım, yabancı sermaye
taassubunun kalkması lazım, ama böyle yabancı sermayeye de kucak açarsak biz,
gelen parayı, faizle, bonoyla, borsayla bunlara rant
elde edecek şekilde yönlendirirsek bu da çok büyük eksikliktir. Değerli arkadaşlarım, bir de
benim anlamadığım bir şey: Bütün ekonomik anketler ve göstergeler Türkiye’de
ekonominin kötüye gittiğini gösteriyor. Bakın, Dünya gazetesi “Sanayi üretimi
düştü, büyüme hedefi zorda.” diyor. Protestolu senetlerde yüzde 25’lik artış
var. 99’dan bugüne kadar yüzde 75 seviyeye çıkmış. Bakın, ortada bir gazete
“Sanayide durum kötü.” diyor. Bunu kime dayanarak veriyor? Sanayi ve iş
çevrelerinin örgütlerine dayanarak veriyor. Ama,
arkadaşlarımız çıkıyorlar buradan “Çok rahat, ekonomi çok güzel, her şey güllük
gülistanlık…” Ben seçim bölgem
Gaziantep’ten yeni geldim; tekstil çöktü arkadaşlar. Yanlış teşvik uygulaması
nedeniyle son iki ayda var olan işsizliğe, maalesef, 4.500-5000 aile katıldı.
Bunu çoluğuyla çocuğuyla çarparsanız 20 bin kişi eder
arkadaşlar. Bunlar belki aldıkları tazminatlarla üç ay idare edecekler; dört ay
idare edecekler; ama biz telefonlara cevap vermekten, artık, usandığımızdan
değil, utancımızdan cevap veremiyoruz. “İşten çıktım, bana yeni bir iş
bulabilir misiniz?” diyor. İşsizlik profilini
çözebilmek için sizin bir vizyonunuz yok. Özelleştirmeyle, vergi tahsilatlarıyla, güvenilen bir bütçeyle… Üretim yok, yatırım
yok, istihdam yok, ama “Türkiye büyüyor, Türkiye kalkınıyor.” diyorsunuz.
Türkiye’nin kalkındığını gören, bilen sanayi çevreleri bile… Ki, 22 Temmuzda
size istikrar adına oy veren insanlardır bunlar, istikrar adına oy veren
çiftçidir, esnaftır, sanayicidir, iş adamıdır. Ben onları oy verdikleri için
suçlamıyorum, o günün koşullarında öyle değerlendirmişlerdir, ama bugün o
“İstikrar.” diyenler diyorlar ki
“Ekonomi SOS veriyor, ekonomiyi ön plana çıkarın” diyorlar, ama sizin
değerli hükûmetiniz ve Parlamento, maalesef,
ekonomiyi bir kenara bırakmış ve türbanı öne çıkararak kaos
yaratıyor, ikilik yaratıyor, bunalım yaratıyor ve kriz siyasetinden medet
umuyorsunuz arkadaşlar. Bu çok yanlış bir siyasettir. Bu
yoldan vazgeçmek lazım. İşin temeli ekonomidir. Burada da tartışılması
gereken ekonomiye dayalı yasalardır, bu uygulamalarda yaşanan yanlışlıkların
giderilmesidir, ama toplumu kucaklayan yasalarla birlikte gelmeniz lazım. Bir
kesimi yağlayıp bir kesimi -Antep tabiriyle- dağlarsanız, buna sosyal adalet
denmez değerli arkadaşlarım. Ayrıca da bu yasa güzel bir
yasa olabilir, ama ben bütünüyle çıkması gerektiğine de fazla inanmıyorum. Niye
inanmıyorum? Başımızda, Allah eksikliğini vermesin, ülkemizin ve Hükûmetimizin değerli Maliye Bakanımız var. Bundan aylar
önce, Citibank’ın 2 milyar dolarlık vergi borcunu bir
gecede kendi imzasıyla silen Maliye Bakanımız var. Bu tasarıya ne gerek var.
Vergi borcu olan arkadaşlarımız, Gelirler Genel Müdürlüğünden dosya görüşünü
alırlar… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Lütfen tamamlar mısınız. YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - …bir
gecede Sayın Bakanımızın önüne gelir, Sayın Bakanımız kime ne lütfederse, on mu
lütfeder, beş mi lütfeder, elli mi lütfeder… Bu çözüm varken bu kadar eziyete
-gecenin bu saatine kadar- ne gerek var değerli arkadaşlarım? Özelleştirmeleri yok pahasına
parası olana satacaksınız, yeşil kartla, kömür dağıtımıyla, gıda dağıtımıyla
fakir halkın oyunu alacaksınız, sonra hazırladığınız af yasasında da esnaf
olmayacak, çiftçi olmayacak, şoför olmayacak, siz de diyeceksiniz ki: Ben halkı
temsil ediyorum! Bu duygularla sizleri
selamlarken, bu düşünceden, bu davranıştan vazgeçmenizi diliyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ağyüz. Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan. Buyurun Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin muhterem
üyeleri; 109 sıra sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili
Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun görüşlerini yüce heyetinize sunmak için söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bazı Kamu Alacaklarının
Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı Bakanlar Kurulunca 7/2/2008 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulmuştur. 12/2/2008 tarihinde Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülmüştür. Görüşmelerin tamamlanmasından çok kısa bir süre
içinde de iktidar partisinin çok yoğun ısrarıyla Genel Kurul gündeminde yer
almış ve görüşülmeye başlanmıştır. 2004 yılında yayımlanan 5035
sayılı Kanun ile 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nda değişiklik
yapılarak taşıtların vergilendirilmesinde ağırlık esasından motor hacmi esasına
geçilmiş ve taşıtların ödeyecekleri motorlu taşıtlar vergisinin belirlenmesinde
aracın silindir hacmi baz alınmıştır. Maliye Bakanlığı taşıtların
silindir hacimlerini esas alarak her bir taşıt cinsinin tabi olduğu motorlu
taşıtlar vergisini bir tarifeyle ilan etmiştir. Bazı taşıtların vergilenmesinin
yanlış yapıldığı fark edilmiş ve eksik kalan vergi tutarları için geçmişe
yönelik olarak tarhiyat yapılmıştır. Bu düzenlemeyle, eksik yapılan tarhiyatlar
için davadan vazgeçilmesi karşılığında mükelleften yapılan ek tarhiyat için
gecikme zammı alınmayacağına ilişkin düzenleme getirilmektedir. Yapılan
düzenlemeyle bu tür ek tarhiyatlar için davadan vazgeçilmesi karşılığında
gecikme zammı istenilmeyeceği taahhüdünde de bulunulmaktadır. Yapılan düzenlemeler, Maliye
Bakanlığının sonradan görüş değiştirmesi ve bu görüş değişikliği sonucu
mükelleflerin gecikme zammı ödemek gibi ek külfetler altına girmesi sebebiyle
mükelleflere yapılan ek tarhiyatların gecikme zammı tahsil edilmeden alınmasına
yöneliktir. Zira Maliye Bakanlığı 2007 yılı içinde görüş değişikliğine
gitmesine rağmen, geçmişe yönelik olarak 2004, 2005, 2006, 2007 yılları için ek
tarhiyat yapmakta, bu ise Maliye Bakanlığının ilgili yıllarda belirlediği
tutarlar üzerinden ödeme yapan ve sorumluluklarını yerine getirmiş olan
mükellefler açısından gecikme zammı gibi bir ek külfet doğurmaktadır. Yapılan
bu düzenlemeyle, mükelleflerin ekstradan bir külfete katlanması engellenmeye
çalışılmaktadır. Maddenin ikinci fıkrası ise
spor kulüplerinin Federasyonlar Fonu’na olan borçlarının tasfiyesi
önerilmektedir. Bir başka anlatımla, bu alacağın devlet tarafından
vazgeçilmesine yönelik bir düzenlemedir. Federasyonlar Fonu’na borcu olan spor
kulüplerinin ne kadar borçlarının olduğu tespit edilmelidir. Spor kulüplerinin
mevcut gelir ve gider durumlarının ne olduğunun bilinmesi ve kamuoyuyla
paylaşılması gerekir. Subjektif bir değerlendirmeden
ziyade, hangi kulüplerin ne kadar borcu olduğu açık bir şekilde ifade edilmeli,
gelinen nokta şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Uzlaşma müessesesi, bugün,
devletin egemenlik gücünün gereği olarak alınan vergiyi pazarlık konusu yaparak
devletin egemenlik gücünü zayıflatmakta, mükellefler arasında eşitliği,
vergisini zamanında ve doğru olarak ödeyen mükellef aleyhine bozmaktadır. Mükelleflerin uzlaşma
müessesinden yararlanmak istememesi veya mükellefiyle vergi idaresinin
uzlaşamadığı durumlarda, mükellef, yargıya gitmektedir. Mevcut taslak, vergi
idaresiyle uzlaşamamış ya da doğrudan yargı yolunu seçmiş mükelleflere, açmış
oldukları ve sonucu kesinleşmemiş davalarından vazgeçmeleri hâlinde vergi
idaresiyle yeniden uzlaşabilme hakkı vermektedir. Bu uygulama, şüphesiz,
mahkemelerdeki yığılmayı azaltacak, mahkemelerin yükünü hafifletecektir. Ancak
bu uygulama, milletin devletine olan güvenini olumsuz olarak derinden
etkileyecektir. Dürüst, namuslu ve vergisel ödevlerini zamanında yerine getiren
mükellefler bu uygulamayla âdeta cezalandırılmaktadırlar. Üç mükellefin olduğu bir
durumda, üçünün de 2004 yılına ilişkin olması gereken gelir vergisi
tutarlarının aynı olduğu varsayıldığı bir durumu ele alalım. Mükelleflerden
birinin dürüst mükellef olduğunu, 2004 yılına ilişkin beyanını tam ve doğru bir
şekilde yaptığını ve vergısını zamanında ödediğini,
diğer iki mükellefin ise gelir vergısı beyanlarında
bulunmayıp vergilerini zamanında ödemediğini, 2006 yılında geçirdikleri bir
vergi incelemesi sonucunda aynı değerde gelir vergisi tarh edildiğini ve buna
karşı gelir beyanı yapmayan iki mükelleften birinin de uzlaşmaya giderek vergi
aslı ve cezalarını ödediğini, gelir vergısı
beyannamesi vermeyen diğer mükellefin ıse davaya
gittiğini ve davasının halen sürdüğü bir durumda, şayet bu kanun mevcut haliyle
çıkarsa, bu üç mükellef arasında, en akıllısı, gelir vergisi beyannamesi
vermeyen ve davaya gidip uz/aşmayan, idare açısından en kötü mükellef
olacaktır. Zira, vergi aslında indirim yapılmadığını düşünsek bile en
kötü mükellef olan hem vergi aslını hem de cezalarını on sekiz eşit taksitte
ödeyecektir. Kanunun bu yıl çıktığını varsaydığımızda, bu mükellef, 2005
yılında ödemesi gereken vergiyi ancak 2009 yılının sonunda tam olarak ödemiş
olacaktır. Bu durumda -dürüst mükellef olan- beyannamesini zamanında verip
vergisini de zamanında ödeyen dürüst mükellef 2004 yılına ilişkin vergisini
2005 yılında, inceleme sonunda aynı meblağda gelir vergisi tarh edilen mükellef
ise uzlaşmaya giderek vergi ve cezasını 2006 yılında, beyanname vermeyen ve
davaya giden mükellef ise 2009 yılında ödemiş olacaktır. Bu durum ise
Anayasa'nın eşitlik ilkesine tamamen aykırı bir husus olup vatandaşın devletine
karşı olan güvenini yok edecektir. Bu tasarının yasalaşması
halinde maliye belki belli bir tahsilat yaparak
bütçeyi rahatlatabilecektir. Ortaya çıkacak bu gelişme, kısa vadede olumlu gibi
görünse de tasarı uzun vadede vergi tabanını ve vergi gelirlerini erozyona
uğratacaktır. Daha da ötesi, Maliye, dürüst mükelleflerin güvenini sarsarak
uzun vadede onları kaybetmiş olacaktır. Bu sebeple, yapılmakta olan
düzenlemenin bahsi geçen endişeleri hafifletecek bir şekilde yeniden
yapılandırılması faydalı olurdu. Ayrıca, hâlihazırda Maliyeye
karşı borcu kesinleşmiş olan ancak ödeme güçlüğü çeken borçlu mükellefler
açısından da belirli bir düzenleme yapılmamıştır. Zira,
dava aşamasında olan alacaklar için davadan vazgeçilmesi karşılığında on sekiz
aylık bir taksitlendirmeyle ödeme kolaylığı getirilmektedir. Aynı kolaylığın,
borcu kesinleşmiş ancak ödeme güçlüğü çeken mükellefler açısından da
getirilmesi eşitlik açısından uygun olurdu. Diğer taraftan, bu tasarı ile
devlet arazilerini işgal edenlere de kolaylık sağlanmış olmaktadır. “Ecri
misiller ödensin, kiraları uzatırız.” anlamı çıkacak ve bu tür davranışlara
cesaret verecek bir uygulama tasarının yasalaşmasıyla ortaya çıkmış olacaktır.
Kaldı ki vergilerle ilgili kısmında kesinleşen cezalara yönelik bir kolaylık
yokken kamu mallarını işgal eden ve kiralarını ödemeyenlere kolaylık sağlanmaktadır, ki tasarı içinde çelişkili bir mantık
böylece ortaya çıkmaktadır. AKP grup başkan vekili,
komisyon üyesi muhalefet partisi milletvekillerine, tasarı Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülürken raporun 13/2/2008 tarihinde
saat 11.00’e kadar yetiştirilmesini söyleyecek cüreti göstermiştir. Hadi usulü
unuttuk, hiç olmazsa bazı konularda nezaketi aramaya başladığımızı buradan
ifade etmek istiyorum. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının olduğu bir yerde
Komisyon Başkanını hiçe sayarak bu tür davranış biçimi gösterilmesi… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) EMİN HALUK AYHAN (Devamla) -
…tasarının aceleye getirildiği ve başkalarına, yetiştirilmesi açısından sözler
verildiği kanaatinin oluşmasına sebep olabileceği basın mensuplarının önünde,
maalesef, cereyan etmiştir. Komisyon Başkanının, grup başkan vekilinin
davranışları karşısında kasıtlı veya kasıtsız aldığı tavır veya içine düştüğü
durum bizleri gerçekten üzmüştür. Keza, aynı grup başkan vekili, bu tasarıda,
Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesinde yer alan hususların af kapsamına
dâhil edilmesinin bürokrasinin yanlışı olduğunu ifade etmiştir. Diğer taraftan,
Sayın Maliye Bakanı ise daha konuşmasının başlangıcında, 359’uncu madde
kapsamında olanların bu tasarı kapsamı dışında olduğunu açıkça belirtmiştir. Ya
böyle bir hususun farkına varılmayacağı düşünülmüş tasarıya konmuş veya farkına
varılınca önergeyle kapsama dâhil edilmemesi kararlaştırılmıştır. En iyimser
ihtimalle, bu iş ciddiye alınmadan hazırlanmış, sorumluluğu da bürokrasinin
üzerine yıkılmak istenmiştir. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ayhan. Şahıslar adına Antalya
Milletvekili Sayın Sadık Badak. Buyurun Sayın Badak. SADIK BADAK (Antalya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 5’inci
madde, özellikle birinci fıkrası teknik olmak üzere iki fıkra ihtiva ediyor. Gecenin bu vaktinde sizi
teknik açıklamalarla meşgul etmek istemiyorum. Zaten teknik açıklamalar
yeterince yapıldı kanaatindeyim. Birinci fıkra hakkaniyete
uygundur. İdarenin elinde olmayan teknik veriler sebebiyle geçmişe dönük
uygulanmış olan gecikme zamlarının ortadan kaldırılmasına muciptir. İkinci fıkra da, özellikle
Anadolu’da güçlükle faaliyetlerini sürdürmekte olan spor kulüplerine bir destek
mahiyetindedir. Bu itibarla, bu maddenin her
iki fıkrasının da faydalı olduğu kanaatindeyim. Halkımıza ve devletimize bu
kanunun hayırlı olmasını diliyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Badak. Şimdi söz sırası, Kocaeli
Milletvekili Sayın Azize Sibel Gönül’de. Buyurun Sayın Gönül. (AK Parti
sıralarından alkışlar) AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) –
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü
ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesiyle alakalı olarak şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Hazırlanan tasarı, ihtilaflı
alacakların bir an önce hazineye intikalini sağlamak ve yargı mercilerinin iş
yükünü hafifletmek amacıyla hazırlanmıştır. Hazırlanan bu kanunun hayırlı
ve uğurlu olmasını temenni ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Gönül. Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. On dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 02.06 ALTINCI OTURUM Açılma Saati: 02.17 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum. 109 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Sayın milletvekilleri, yeni
madde ihdasına dair aynı mahiyette iki önerge vardır. Malumları olduğu üzere,
görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde
bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeleri okutup
Komisyona soracağım. Komisyon önergelere salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeleri işlemden kaldıracağım. Şimdi ilk önergeyi
okutuyorum, ikinci önergenin de yalnızca imza sahiplerini okutacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 109 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
maddenin eklenmesini ve madde numaralarının buna göre yeniden düzenlenmesini
arz ve teklif ederiz.
“Madde 6 – 4/1/1961
tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun; a ) Ek 1
inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “(344 üncü maddenin üçüncü fıkrası
uyarınca vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyata ilişkin
vergi ve ceza hariç)” ibaresi, “(359 uncu maddede yazılı fiillerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi hâlinde tarh edilen vergi ve
kesilen ceza ile bu fiillere iştirak edenlere kesilen ceza hariç)” şeklinde, b) Ek 11
inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “(344 üncü maddenin üçüncü fıkrası
uyarınca vergi ziyaı cezası kesilecek tarhiyata
ilişkin vergi ve ceza hariç)” ibaresi, “(359 uncu maddede yazılı fillerle vergi
ziyaına sebebiyet verilmesi hâlinde tarh edilecek
vergi ve kesilecek ceza ile bu fiillere iştirak edenlere kesilecek ceza hariç)”
şeklinde, değiştirilmiştir.” BAŞKAN – İkinci önergenin
imza sahiplerini okutuyorum:
BAŞKAN – Sayın Komisyon,
önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN – Komisyon önergeye
salt çoğunlukla katılmış olduğundan, önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açıyorum. Söz isteyen? Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. Geçici madde eklenmesine
ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 109 sıra
sayılı kanun tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
“Geçici Madde 1: Bu Kanun
hükümlerinden yararlanan kişi ve kuruluşlardan uzlaşma tutarı 50.000 (Ellibin) YTL’yi aşanlar Maliye Bakanlığınca web sitesinde
ilan edilir. BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet
önergeye katılıyor mu? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. ERKAN AKÇAY (Manisa) – Söz
istiyorum. BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay. Süreniz beş dakika. ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile
Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı’nın son görüşmelerine doğru ilerliyoruz ve bu
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısına bir geçici madde eklenmesini teklif
ediyoruz. Bu madde “Bu Kanun hükümlerinden yararlanan kişi ve kuruluşlardan
uzlaşma tutarı 50.000 (Ellibin) YTL’yi aşanlar Maliye
Bakanlığınca web sitesinde ilan edilir.” şeklindedir. Değerli milletvekilleri, kamu
mali yönetiminin temel ilkelerinden olan saydamlığı sağlamak ve idareye olan
güveni pekiştirmek için, 50 bin YTL’yi aşan uzlaşmaların Maliye Bakanlığı web
sitesinde yayınlanması uygun olacaktır. Yine tekraren ifade etmek
isteriz ki bu önerimiz mali saydamlığı ve idareye güveni pekiştirmeye
yöneliktir. Konuşmalarımızda bu tasarıyla ilgili endişelerimizi dile getirdik.
Çıkarılmak istenilen bu kanun ile bazı grup ve kişilerin istifadesine yönelik
yasa çıkarma çabalarının olduğu kamuoyunda yaygın bir kanaat haline gelmiştir.
Bu tereddütlerin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Çünkü vatandaşların
ödedikleri vergilerin ve ülkede uygulanan maliye politikalarının ve görüşmekte
olduğumuz bu özel kanun tasarılarının mahiyeti ve uygulama sonuçları hakkında
vatandaşlarımızın bilgilenme hakkı vardır ve meydana gelen bu tereddütlerin
giderilmesi gerekmektedir. Bu tasarıyı savunanlar, bu düzenlemenin bazı kişi ve
grupları gözeten bir kanun olmadığını iddia etmişlerdir. Eğer bu iddianızda
samimi iseniz bu teklifimizi lütfen kabul ediniz. Vatandaş da, bizler de
kimlere uzlaşma yapıldığını öğrenelim ve şüpheler giderilsin. Bu hem idareye
hem de Hükûmete olan güveni artıracaktır ve konunun
vergi mahremiyetiyle de ilgisi olmadığını düşünüyoruz. Bu düşüncelerle bu
teklifimize desteklerinizi bekler, muhterem heyetinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Akçay. Komisyon ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 6’ncı maddeyi 7’nci madde
olarak okutuyorum: MADDE 7- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Madde üzerinde
gruplar adına söz talebi yok. Şahıslar adına, Sayın Akçay
konuşacak mısınız? ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hayır,
konuşmayacağım. BAŞKAN – Madde üzerinde üç
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkanım, bize dağıtılan önergelerde hangi maddenin 8/2/2008
tarihinde başlayacağına ilişkin bir şey yok, boşluk var orada. Dolayısıyla,
hangi maddesi 8/2/2008 tarihinde? Yani bize
dağıtılanda “boşlukları doldur” gibi olmuş. BAŞKAN – Sayın Vural, yeni
madde ihdas edildi ya… Şimdi önergeleri okutalım, açıklık kazanır. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 109 sıra
sayılı yasa tasarısının 7’nci maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz
ederim. Kamer
Genç Tunceli “Madde 7- Bu kanunun birinci
maddesi üç ay sonra, diğer maddeleri yayımında yürürlüğe girer.” Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan kanun
tasarısının mevcut 7’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
“Madde 7- (1) Bu kanunun 6’ncı maddesi 8/2/2008 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.” Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 109 sıra
sayılı Kanun Tasarısının mevcut 7’nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 7- (1) Bu Kanunun
6’ncı maddesi 8/2/2008 tarihinden geçerli olmak üzere
yayımı tarihinde, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.” BAŞKAN – Son iki önerge aynı
mahiyette olduğu için birlikte işleme alacağım. Komisyon önergeye katılıyor
mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)- Takdire
bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Önerge sahipleri… M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) –
Gerekçe… NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –
Gerekçe… BAŞKAN – Gerekçeleri
okutuyorum: Gerekçe: 5728 sayılı Temel
Ceza Kanununa Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunun 8/2/2008 tarihinde yürürlüğe girdiği dikkate
alınarak bu yasayla ilişkisi bulunan maddenin de aynı tarihte yürürlüğe
girmesini sağlanması amaçlanmaktadır. Gerekçe: 5728 sayılı Temel
Ceza Kanununa Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunun 8/2/2008 tarihinde yürürlüğe girdiği dikkate
alınarak bu yasayla ilişkisi bulunan maddenin de aynı tarihte yürürlüğe
girmesini sağlanması amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul
edilmiştir. Tasarının 7’nci maddesini
tümüyle değiştiren önergeler kabul edildiğinden Tunceli Milletvekili Sayın
Kamer Genç’in önergesini işleme koyma imkânı kalmamıştır. Maddeyi kabul edilen
önergelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 7’nci maddeyi 8’inci madde
olarak okutuyorum: MADDE 8- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN – 8’inci madde
üzerinde gruplar adına söz talebi vardır. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural. Buyurun Sayın Vural. (MHP
sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın milletvekilleri, sabrınıza istinaden… Tabii, Bakanlar Kurulunun
yürüteceği bir kanunu görüşüyoruz. Aslında bu kanunun çıkmasının sebebi de
Bakanlar Kurulunun yürütemediği ekonomi politikasıdır. Dolayısıyla vergiyi
doğuran en önemli faaliyet ekonomik faaliyettir. Yani,
verginin ekonomik bir faaliyetten çıktığı açık. Şimdi, bugün karşımıza
vergisini şu ya da bu sebeple ödeyememiş olmanın aslında geri planına
baktığımız zaman gerçekten çöken bir ekonomi, kriz içinde yaşayan bir
ekonominin varlığı ortaya çıkar. Bugün getirdiğimiz bu vergi barışı -daha önce
de getirmiştiniz, bugün yine getiriyorsunuz- ya ekonominin kaynak ihtiyacı ya
da vatandaşlar ödeyemiyor. Niye ödeyemiyor? Yani, eğer ekonominin ödeme gücü
varsa, vatandaşın borcunu ödeme gücü varsa, bu konuda acaba bir uzlaşmaya neden
ihtiyaç olmuştur? Demek ki vatandaş gerçekten sıkıntı
içerisinde. Sadece bunlar değil, bugün milletvekillerimiz ifade etti:
Çiftçiler, esnaf, hepsi sıkıntı içerisinde, gerçekten sıkıntı içerisinde.
Dolayısıyla, bu ekonomi politikasının doğurduğu sonuçlardır. Daha böyle çok geleceksiniz,
gerçekten çok geleceksiniz. Özellikle Sayın Maliye Bakanı geçen sene yaptığı
harcamaları saklayarak 13.6 katrilyon yapılmış
harcamayı 2008 yılına ertelemiş olmasının maliyetini yine 2008 yılında
getirilecek düzenlemelerde göreceksiniz. Çünkü,
gerçekten ekonomik faaliyetler itibarıyla toplum oldukça rahatsızdır ve durumu
iyi değildir, gerçekten iyi değil. Onun için, ekonomi iyi
olmayınca vergi ihtilafları artıyor, vergi ödenemiyor, borçlar ödenemiyor;
çiftçiler aldıkları krediyi ödeyemiyor, elektrik borçlarını ödeyemiyorlar.
Yarın yine geleceksiniz, elektrik borçları için de geleceksiniz. Bugün
teklifimiz vardı, kabul etmediniz. Sayın Bakan diyor ki: “Efendim, halkımıza
bir kolaylık getiriyoruz.” Şimdi sormak lazım: Yani, sizin “halk” tabiriniz
içerisinde borcunu ödemeyen çiftçi yok mu? Borcunu ödemeyen esnaf, sanatkâr yok
mu? Elektrik borcundan dolayı katbekat ödeyenler halk sınıfına girmiyor mu?
Yani, böyle bakıldığı zaman, işte bu ekonomi politikalarının sonucunda fakirleşen
halk… Mükellef sayısı azalıyor, esnaf kepenk kapatıyor, senetler ödenmiyor,
çekler ödenmiyor, ekonomi politikası bu durumda. Dolayısıyla, ekonomi iyi değil
değerli arkadaşlarım. Bu ekonomi politikası devam ettiği sürece, gerçekten bu
türlü ödemezlik sıkıntısı içerisinde olan… Hatırlarsanız, kredi kartı borçları
için de kanun çıkarttınız. 43 tane vatandaş intihar etmişti, ilk defa. Onun
için de çıkartmıştınız değil mi? Göreceksiniz… Göreceksiniz…
Bu ekonomi politikası, Türkiye’yi fakirleştiren, vatandaşı fakirleştiren, dolar
milyarderlerini çoğaltan bir ekonomi politikası. Kaynaklarımızı
yabancılaştıran, bizim açıkçası başkalarının işletmesinde işçi, bekçi olmamızı
sağlayan bir ekonomi politikasından gurur duyan bir Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti nasıl olabilir? Nasıl olabilir? Efendim, ne var, orada da
Türkler çalışıyor… Peki, almadan önce Türkler çalışmıyor muydu? Kim çalışıyordu
orada? Yabancılar mı çalışıyordu? Gerekçeye bakın! Gerekçeye bakın! Millî
sermayemiz ve müteşebbisimizin güçlü olması gerekirken, yabancıların aldığı
mal, mülkten, bu pazara girişinden keyif alıyoruz. Bırakın da paraları
getirenler bundan gurur duysun. Siz niye kendi Türk müteşebbisinizin,
sermayenizin arkasında olmuyorsunuz? Sayın Bakan diyor: “Vatandaş
Türk lirası peşinde; dolar, avro yok artık.” Peki, vatandaş öyle düşünüyor da
Sayın Bakan, özelleştirmeleri niye dolar üzerinden yapıyorsunuz, Türk lirasına
güveniyorsanız? Niye yapıyorsunuz? Vatandaş kendi lirasına güveniyor da Hükûmet güvenmiyor. Güvensizliğin kaynağı
orada. Bütün ihaleler dolar üzerinden, özelleştirme ihaleleri, şu şu kadar milyar dolar… Türk Lirası üzerinden yapın çok
güveniyorsanız. Güvenmiyorsunuz ki! Piyasaya daha fazla dolar girerek düşük
kur, yüksek faizi finanse etmenin bir aracı olarak kullanıyorsunuz. Reel faiz düştü diyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın, o günün reel faiziyle bugün uygulanan ekonomi
politikası arasında çok ciddi farklar vardır. Bugün piyasada yaklaşık 90-95
milyar dolarlık sıcak para vardır. Bu sıcak para, düşük kur, yüksek faiz yoluyla
yılda yüzde 30-40 gelir elde etmektedir. Reel faiz şu kadar deniyor. Düşük kur
ve yüksek faizle kaynaklarımız aşındırılıyor ve bu kaynakların aşındırılması
karşısında gerçekten tasarruf meylimiz de düşüyor, ki
AKP’nin seçim beyannamesinde özel tasarruf oranının yükseltilmesi hedefi var.
Özel tasarrufa bakıyorsunuz, yaklaşık -2002 yılına göre- 10 puan düşmüş. Özel
tasarruf yükselmiyor. Bu politikalar, yabancı politikalarıyla gerçekten
kaynaklarımız… Reel faiz yok deniyor, ama yüzde 30-40 değerli arkadaşlarım.
Japonya’daki emekli hanımların getirdiği fonları burada nasıl kullandığını
biliyorsunuz. Kimsenin kimseyi kandırmasına gerek yok, gerçekten. Değerli arkadaşım, doları
getiriyorlar, dolar düşüyor, düşük kur, yüksek faize dönüyorlar, dönüşte daha
fazla doları alıp götürüyorlar. Böyle bir ekonomi politikası kime hizmet
ediyor? Başkalarına hizmet ediyor. O bakımdan, Sayın Bakanın özellikle reel
faizle ilgili mukayesesini, sıcak paranın finansmanı politikası içerisinde
baktığınız zaman, gerçekten bir kaynak aşındırması olduğunu ortaya koymamız
gerekmektedir. Borçlardan bahsedildi, IMF
borcundan bahsedildi. Geçen, Sayın Başbakan da demişti: “IMF’den borç alıyoruz.
Ee ne var canım, düşük faizle niye almayalım?” Ee madem düşük faizle alıyorsunuz IMF borcunu niye
azaltıyorsunuz da başka yerlerde borcu çoğaltıyorsunuz? Bunun bir anlamı var
mı? Hem bir taraftan “IMF’nin borcu düşük, ondan alıyoruz.” diyorsunuz, diğer
taraftan da “IMF’ye olan borcu ödüyoruz.” diyorsunuz. Türkiye’nin toplam borcu
450 milyar dolara ulaşmış. Gayrisafi millî hasılaya
kamu borcunun düşüşünden bahsediyorsunuz. Peki
gayrisafi millî hasılayı kamu mu üretiyor? Özel sektör yok mu? Biraz önce
arkadaş dedi: “Özel sektörün borcunu mu ödeyeceksiniz?” Peki, özel sektör
üretiyor da onun ekmeğini yiyorsun da neden borcuna “borcun benim” demiyorsun?
Millî ekonominin borcu vardır. Bu, bir millî ekonominin yüklendiği borçtur.
Toplam borca bakıldığı zaman kişi başına düşen borç 6.172 dolara yükselmiştir. Bakın, Sayın Başbakan, 9 Mart
2007’de Manisa’da ne diyor biliyor musun? “Değerli arkadaşlarım, biz borç alan
değil, borç ödeyen iktidarız. Borç alan emir alır.” diyor. Şimdi, size
soruyorum: Toplam borcumuz 222 milyar dolar olmuş, şimdi 450 milyar dolara
yükselmiş, kimden emir aldınız acaba? Kimden emir alıyorsunuz şimdi, kimden?
(MHP sıralarından alkışlar) Görüyorsunuz, borç alan emir alır. İşte, borç alan
emir alır. AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
– Vakıflar Yasası böyle. OKTAY VURAL (Devamla) –
Vakıflar Yasası da bunun bir sonucudur. Değerli arkadaşlarım
yabancılaştırma konusunu söyledi. Elbette Türkiye’nin doğrudan yabancı
sermayeye ihtiyacı var. Ama değerli arkadaşlarım, millî ekonomi içerisinde
mülkiyetin değişmesi millî ekonomiye bir şey katmıyor. Belki verimlilik artışı
sağlanabilir diyebilirsiniz, ama doğrudan doğruya bu ülkenin teknolojisini,
istihdamını artıracak bir projeyle yatırım yapmak yok. Burada sadece ve sadece
mülkiyet devri konusu söz konusudur ki, muhakkak surette, bu yabancılaşma
politikasının mahzurlarını açıkçası takip etmemiz lazım. Daha önce bir
milletvekilimiz söyledi “Mali piyasalara hâkim değilseniz, mali piyasalar
konusunda aktörleriniz yoksa nasıl güçlü bir mali sistemi oluşturacaksınız;
nasıl bu paydan daha fazla pay alacaksınız; hep onlar mı alacaklar?” Dolayısıyla, bu ekonomi
politikası sürdürüldüğü müddetçe vatandaşlarımız vergisini ödeyemeyecek hâle
gelecektir. Daha fazla kömür dağıtmak zorunda kalacaksınız. Enerji Bakanımız da
buradaysa hazır olsun, daha fazla, iki kata çıkaracaksınız. Mecbursunuz. Çünkü
işsiz sayısı artıyor, fakir sayısı artıyor. Başkaları zenginleşiyor. Ama bizim,
milletimizin zengin olmasını sağlamamız lazım. Başkalarının, yabancıların
zengin olmasından gurur duyan bir hükûmet değil. Bu Hükûmet Corçlara, Hanslara değil, Ahmetlere, Fatmalara, Mehmetlere hizmet
etmelidir. (MHP sıralarından alkışlar) Ekonomi politikası bunun için
yapılmalıdır. Dolayısıyla bu kanunu Bakanlar Kurulu yürüteceği için, bu kanunu
iyi yürütebilmesi için ekonomi politikasını iyi yürütmesi gerekmektedir. Bu
ekonomi politikasıyla, değerli arkadaşlarım, başka çare yoktur, vatandaş
borcunu ödeyemiyor, sıkıntı içerisinde. Burada ben inanıyorum ki,
bütün milletvekilleri, gerek çiftçimizin gerek esnafımızın bu konudaki
serzenişlerini muhakkak duyuyordur, yüreğinde acısını hissediyordur… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) OKTAY VURAL (Devamla) – …ve
bu konuda adım atılmasını da istiyor. Biz de Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, Hükûmetin, gerçekten, bu ülkenin
insanlarını vergisini ödeyebilir, borçlarını eda edebilir bir konuma
getirmesini istiyoruz. O bakımdan, bu ekonomi politikasıyla, maalesef, bu
konuda fakirleşen ülkemize ve milletimize verilebilecek bir husus yoktur. Bu
düşünce ve duygularla bu kanunun faydalanacaklara hayırlı olmasını dileyeceğiz
herhâlde. Buradan gelecek vergiler de inşallah milletimiz için hayırlı işlere
sarf edilir diyerek, hepinize saygılarımı arz ediyorum. Sağ olun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Vural. Hükûmet adına
Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan. Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlar, gecenin
bu saatine kadar -hatta şimdi ertesi güne devrettik günü- önemli bir kanun
hakkında çalıştık burada ve şimdi, biraz sonra yapılacak oylama ile de inşallah
bu tasarı kanunlaşacak. Değerli arkadaşlar, burada ne
yaptık şimdi? Onu ben kısaca size izah etmek zorundayım: Birincisi: 70 bin dosya
yargıya gitmiş. Bu yargıda uğraşan mükelleflere yeni bir kapı açıyoruz, uzlaşma
kapısı. Bunlar illa AK Parti döneminde gitmiş mükellefler değil. Davalar sekiz
sene oluyor, on sene oluyor, daha fazla oluyor, daha eskiden beri gelenleri
var, artık iyice bunlar kangren haline gelmiş. Burada vatandaşlarımıza bir kapı
açıyor, uzlaşma kapısı açıyoruz. Şimdi, vatandaşlarımıza ne
zaman bir kolaylık getiriyoruz, büyük bir tepki görüyoruz biz. Bazı arkadaşlarımızdan
tepki üstüne tepki. Sadece bizim zamanımızda mahkemeye gitmedi bunlar, daha
bizden önce de mahkemeye gidildi. Bu vatandaşlarımıza kolaylık getirelim mi
getirmeyelim mi? Bu bir. AKİF AKKUŞ (Mersin) – Cebi
boşaltıldı vatandaşın. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - İkincisi: Ecri misil denilen bir işimiz var bizim. Adam oturuyor,
oturuyor, yıllarca oturuyor; bir ecri misil geliyor, on senelik ecri misil
gidiyor adama. Böylece, bunlardan 340 bin dosya var. Efendime söyleyeyim, diğer
konularda getirmişiz, sivil toplum örgütlerinde sıkıntıları olanlar var.
Malatya’da var, Osmaniye’de var, orada var, Şoförler Derneği var, bilmem neler
derneği var. Onların sıkıntılarını çözüyoruz. Kısacası, vatandaşlarımızın
problemlerini çözücü bir şey getiriyoruz, pratik bir usul getiriyoruz. Şimdi,
bunu, efendime söyleyeyim, “Bakanlar Kurulu yürütür, ekonomiyi yürütemiyor
çünkü.” diyor. Şimdi ben soruyorum:
Ekonomiyi kimler yürütemedi de erken seçime gitti acaba? (AK Parti sıralarından
alkışlar) Kim yürütemedi? IMF’nin kapısında ayakları titreyerek borç istediler.
(AK Parti sıralarından alkışlar) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Gece yarısı, gece yarısı… MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - IMF’nin kapısına
gittiler -ben gitmedim IMF’nin kapısına, onlar gittiler- “Aman bize para
verin.” diye. O günkü gazeteleri imkân olsa getirsem, “IMF vermezse ülke
batacak” yazıyordu. Şimdi, o duruma kimler getirdi bunu? Kim getirdi? OKTAY VURAL (İzmir) – Siz
IMF’nin kapısından ayrılmadınız ki! MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, IMF’den kim
borç aldı, o borçları kim ödedi? Bu kadar basit. IMF’den
23,5 milyar dolar borcu kim aldı? Kim aldı onu? Ben almadım herhalde Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – 440
milyar dolar borçtan bahsetsenize! MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) – Sizin acaba
partiniz o koalisyonun içinde miydi, değil miydi o zaman? OKTAY VURAL (İzmir) – Ya
bahsetsenize! 440 milyar dolar borçtan bahset! Nereden geldi, nereye verdiniz
bunları? MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Dinleyin. O borcu
kim ödedi şimdi? Kim? Kim ödedi? OKTAY VURAL (İzmir) – Kime
verdiniz? MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) – Nasıl niye
verdiniz? OKTAY VURAL (İzmir) - Kime verdiniz? Kime dağıttınız bunları? MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Nasıl kime? IMF’den borcu 23,5 milyar
aldınız da nereye verdiniz onları? Bir anlatır mısın bana. (AK Parti
sıralarından alkışlar) OKTAY VURAL (İzmir) – Millete
verdik, siz kime veriyorsunuz? MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - O bankaları kim
batırdı acaba, o bankaları? Ekonomiyi çok iyi bilenler mi batırdı onu? Kim
batırdı? OKTAY VURAL (İzmir) – Kim
batırdı, söylesene! BAŞKAN – Sayın Vural… Sayın
Vural… MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) – Hangi zamanda
battı? OKTAY VURAL (İzmir) – Kim
batırdı? Bilmeden konuşuyorsunuz! Kimin zamanında? BAŞKAN – Sayın Vural… Sayın
Vural… MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) – Ha, sen çok iyi
biliyorsun! Öyle biliyorlar ki, 2001 yılında enflasyon 68,5’tu. Çok
bilmelerinden! (AK Parti sıralarından alkışlar) Ekonomiyi öyle biliyorlar ki,
enflasyon… Şimdi 8,1… OKTAY VURAL (İzmir) – Senin
kadar naylon faturayı öğrenemedik tabii! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Öğrenirsin yavaş yavaş! OKTAY VURAL (İzmir) – Allah
esirgesin. “Sözüm Meclisten dışarı.” de. BAŞKAN – Sayın Vural… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Yok, yok. Ülkeyi batırmışsınız siz, nelerden bahsediyorsunuz. OKTAY VURAL (İzmir) – “Sözüm
Meclisten dışarı.” deyin, geri alın sözünüzü. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Şimdi, bakınız, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en büyük küçülme ne
zaman yaşandı? AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sizin
zamanınızda! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Eksi 9,1. Eksi, eksi… Bizim zamanımızda ortalama yüzde 7. Sürekli,
sürekli büyüme. OKTAY VURAL (İzmir) – Anlat anlat! Masal anlatıyorsun! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Ekonomiyi biz mi biliyoruz, ekonomiyi küçültenler mi biliyor daha
iyi? Kim biliyor? (AK Parti sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
“Hortumculuğu biliyor hortumculuğu.” sesi) Biz geldiğimiz zaman… OKTAY VURAL (İzmir) – Ne
kadardı toplam borç? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – …bakınız, 180 milyar dolardı gayrisafi millî hasıla.
OKTAY VURAL (İzmir) – Toplam
borç ne kadardı? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Onu da söyleyeceğim. Şimdi biraz bekle, bekle. Hiç heyecanlanmayın!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sabret biraz, sabret! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Şimdi 500 milyar dolar. 180 milyar dolar nerede, beş senede 500
milyar dolara getirmişiz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ekonomiyi biz mi iyi
biliyoruz, başkaları mı iyi biliyor, hadi söyleyin. OKTAY VURAL (İzmir) – Dolar
kurundan 218 milyar dolar toplam borç, sıcak para girişi… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bu saatte bizi kimler dinliyor
bilmiyorum ama, dinleyenlere de anlatalım. Milletimize
de… Dinleyenler dinlemeyenlere anlatsın. OKTAY VURAL (İzmir) – Valla
sizi kimsenin dinlediği yok. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Kamu borç net stokunun 2001 yılında 90,5’tu gayrisafi millî hasılaya oranı, 90,5! Tanzanya’da, bilmem nerede, Afrika’da
yok böyle bir şey, olmamış. OKTAY VURAL (İzmir) – Anlat anlat, hikâye bunlar! BAŞKAN – Sayın Vural… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Ben biraz hikâye anlatayım da bir dinleyin bu hikâyeyi. Bu,
milletin hikâyesi, milletin. Dinleyin beni. (AK Parti sıralarından alkışlar) AKİF AKKUŞ (Mersin) – Hikâye
bunlar, hikâye. OKTAY VURAL (İzmir) – Anlat,
anlat! Milletin durumu iyiyse, niye getiriyorsunuz? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Şimdi o borç yüzde 40’ların
altına indi. Buyurun, yüzde 40’ların altına indi. AKİF AKKUŞ (Mersin) – Anlat anlat! Mısırdan bahset, Ofer’den
bahset! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Hiç öyle Ofer mofer,
onlarla hiç konuşmayın. Öyle… Yani, yanlıştır, bilmem… Bak, ben rakam
veriyorum. OKTAY VURAL (İzmir) – Ben de
rakam veriyorum. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Nasıl rakam veriyorsun? OKTAY VURAL (İzmir) – Hodri
meydan size, gelin televizyonda rakamlarla tartışalım. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Peki, ihracat acaba ne kadardı? OKTAY VURAL (İzmir) – İthalat
ne kadardı acaba? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – 36 milyar dolardı. OKTAY VURAL (İzmir) – İthalat
ne kadardı? BAŞKAN – Sayın Vural… Sayın
Vural… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Şimdi 107 milyar dolar. Değerli arkadaşlar, ithalat
da büyüyen ekonomilerde yapılır, ihracat da büyüyen ekonomilerde yapılır. (AK Parti sıralarından
“Onlar, onu da yapamadı” sesi) MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Yapamazlar, o herkesin harcı değil. AKİF AKKUŞ (Mersin) –
İthalatı söylemedin ama Sayın Bakan. OKTAY VURAL (İzmir) – İthalat
ne kadar Sayın Bakan? BAŞKAN – Sayın Vural, Sayın
Akkuş… OKTAY VURAL (İzmir) – Soru
soruyorum Sayın Bakana. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Şimdi, ekonomiyi kim biliyor, kim bilmiyor izah ettim. Şimdi, bankaları yabancılar
alıyormuş. Bu bankaların kaidelerini kim koyuyor? BEHİÇ ÇELİK (Mersin) –
Bankalar burada gitmiyor bir yere, siz satmaya devam ediyorsunuz. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Kanunu kim yapıyor, kaideleri kim koyuyor? OKTAY VURAL (İzmir) – Borcu
kim alıyorsa onlar koyuyor. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisi yapıyor, kaideleri de
Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurulu yapıyor. OKTAY VURAL (İzmir) – Peki,
bir bankanın neden 2 milyar dolar borcunu affettiniz? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Niye korkuyorsunuz? Niye? AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, sürekli müdahale ediyorlar,
hatibin konuşmasını… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Şimdi, ondan kork, bundan kork… BAŞKAN – Sayın milletvekili,
kalkıp yerimden hepinizi buradan mı atayım? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Ufku daraltın… BAŞKAN – Sözlü olarak elli
kere söyledim. Sayın Bakan da hâlinden çok memnun görünüyor. Size ne oluyor?
Bana görevimi mi hatırlatıyorsunuz? AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Özür dilerim. Böyle bir usul yok. BAŞKAN – Sizin usulünüzde
yok. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Ondan sonra, dar görüşle iyice ülkeyi daralt, daralt, daralt, ondan
sonra ülkeyi büyüt. Bu ne biçim şey? Şimdi, özelleştirmeler niye
dolarla yapılıyor diyor. International çıkıyoruz,
milletlerarası, ülkeler arası… YILMAZ TANKUT (Adana) –
Geliyor, Oferler geliyor satışınıza. BAŞKAN – Sayın Tankut… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Çünkü Türkiye küresel ekonomiyle artık bütünleşti. Bakın, küresel
ekonomi diye bir gerçek var dünyada, ondan kaçmak, ondan kurtulmak falan, öyle
şey yok! BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Oferler geliyor. BAŞKAN – Sayın Çelik… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Dolayısıyla, yirmi senede özelleştirme dediler, 8 milyar dolar
ancak yaptılar yirmi senede. Biz beş senede 25,5 milyar dolar yaptık,
diğerlerini de koyarak 40 milyar dolar yaptık. AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın
Bakanım, hazıra dağ dayanmaz. BAŞKAN – Sayın Akkuş… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Devletin kasasına paraları koyduk. Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, ekonomiyi Hükümetin bildiğini, AK Parti İktidarlarının hem de çok
iyi bildiğini ülkemiz değil diğer ülkeler de kabul ettiler. SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU
(Trabzon) – Herhâlde paralar oraya gidiyor. OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin
kendi ekonominizi çok iyi bildiğiniz bir vakıa. BAŞKAN – Sayın Vural… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) – Bugün şu Maliye Bakanınız Avrupa’nın en iyi Maliye Bakanı seçildi.
Buyurun bakalım! (AK Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; MHP
sıralarından alkışlar[(!)]) Teşekkür ederim. Bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyorum, hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakan. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Bakana teşekkür ediyoruz. AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın
Bakanım, gecenin bu vaktinde çok iyi geldi. 8’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Tasarının tümü açık oylamaya
tabidir. Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için 3 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını,
yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama
yapıldı) BAŞKAN – Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu: Kullanılan
oy sayısı : 318 Kabul : 298 Ret : 20
(x) Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun. Alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 20 Şubat 2008 Çarşamba günü
saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 02.57 |
|