DÖNEM: 23                            CİLT: 12                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

52’nci Birleşim

22 Ocak 2008 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Uşak Milletvekili Mustafa Çetin’in, Uşak ilinin kara yolu ulaşımı sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, EXPO-2015 İzmir Projesi’ne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kütahya Milletvekili Hüseyin Tuğcu’nun, aşure gününe ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.-  BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 31 milletvekilinin, Bursa ve çevresinde yaşanacak muhtemel bir deprem felaketine yönelik alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/99)

2.- Malatya Milletvekili Mehmet Şahin ve 26 milletvekilinin, kayısı üretimi ve pazarlamasında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/100)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 milletvekilinin, balık çiftliklerinin çevre ve turizm üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/101)

4.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/102)

B) Önergeler

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, 78 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/23) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/15)

 

V.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile  22 Ocak 2008 Salı günü, bir saat sözlü soruların görüşülmesinden sonra (10/27), (10/34), (10/37), (10/40) ve (10/102) esas no.lu Meclis araştırması önergelerinin birleştirilerek görüşülmesine, önergelerin görüşülmesini müteakiben  56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşülmesine ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar Genel Kurulun çalışmalarını sürdürmesine; Genel Kurulun 23/1/2008 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine  ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve Cevapları

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yeşil kartların iptal edilmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/149) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

2.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, yeşil kart verilen kişilere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/154) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

3.-Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ordu’ya Tıp Fakültesi kurulmasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/169) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

4.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Çin’den ithal edilen ürünlerin sağlığa uygun olup olmadığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/177) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

5.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir beldenin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/186) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

6.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, yeni açılacak Antalya Devlet Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/245) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

7.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, TOKİ konutları ve toplu açılış törenlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/163) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ın bazı ilçelerinde TOKİ’nin konut yapıp yapmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/180) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

9.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kütahya Şeker Fabrikasının satışına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/185) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

10.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Türk Telekom’daki greve ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/195) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

11.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, THY’nin Başbakanlığa satmak için uçak alacağı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/230) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

12.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bakanların askerlik durumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/234) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Merkez Cami imamının görevden alınmasına ilişkin Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’ndan sözlü soru önergesi (6/172) ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı

B) Yazılı Sorular ve Cevapları

1.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, RTÜK’ün  METEKSAN ve TÜBİTAK’a verdiği işlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/1176)

2.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Bodrum Yarımadası’ndaki imar yetkisine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1200)

3.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, özelleştirme İdaresi Başkanlığının işgücü uyum programına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1205)

4.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, EPDK’nın akaryakıt denetimlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/1227)

5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, iklim değişikliği ile ilgili uluslararası toplantılara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1237)

6.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, ormanlık alanlarda verilen maden arama izinlerine,

- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İzmir kıyılarındaki balık çiftliklerine,

İlişkin soruları ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1248, 1296)

7.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, kadınların iş hayatına katılımına,

- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın istihdamının artırılmasına,

Çocuk haklarına,

Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü kütüphanesine,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/1255, 1256, 1257, 1258)

8.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, memur maaşlarına enflasyon farkının yansıtılıp yansıtılmayacağına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1265)

9.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, mükelleflerin bilinçlendirilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1266)

10.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir şirkete yaptırılan araştırmaya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/1287)

11.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, gaziler ve şehit yakınlarının kurdukları derneklerin protokol sırasına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/1290)

12.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, RTÜK’ün bir kanala verdiği gelir getirici yayın yasağına,

- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, TRT’nin yılbaşı gecesi için anlaştığı sanatçıya ve ödenecek ücrete,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/1301, 1302)

13.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Milas-Fesleğen kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1313)

14.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Milas halılarının değerlendirilmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1314)

15.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Bodrum Yarımadası’ndaki elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1317)

16.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, kloroflorokarbonlu soğutuculara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/1324)

17.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Dünya Ticaret Örgütüyle yapılan tarım anlaşması müzakerelerine ilişkin Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’den sorusu ve Ulaştırma Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Binali Yıldırım’ın cevabı (7/1329)

18.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, TOKİ ile SHÇEK arasında yapılan protokole ve Atatürk Çocuk Yuvasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/1330)

19.-Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, turistlerin karavanlarını ülkemizde bırakabilmelerine imkan verilmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/1334)

20.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, TBMM Genel Sekreteri hakkındaki bir iddiaya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/1339)

21.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Sayıştay Başkanının yurt dışı gezilerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/1639)

 

VII.- MECLİS ARAŞTIRMASI

A)     Ön Görüşmeler

1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak altyapı ve işletmeciliğinin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/27)

2.- Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak zeytinciliğin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/34)

3.- Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üretimi ve ticaretinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/37)

4.- Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23 milletvekilinin, bitkisel yağlar, zeytin ve zeytinyağı sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/40)

5.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/102)

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR

1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk’ün konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ( Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56)

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak beş oturum yaptı.

 

İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İzmir Çamlı Barajı ve baraj havzasında altın madeni aranmasına,

İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, elektrik zamları ve kesintileri ile yanlış enerji politikalarına,

İlişkin gündem dışı konuşmalarına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler cevap verdi.

 

Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskül, Hrant Dink cinayetine ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

 

Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan ve 28 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların (10/96),

Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 22 milletvekilinin, arıcılık sektöründe yaşanan sorunların (10/97),

Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner ve 25 milletvekilinin, Isparta ilindeki göllerin çevre sorunlarının (10/98),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

İsrail Parlamentosu ve Filistin Yasama Konseyi Dışişleri Komisyonları Başkanları tarafından davet edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetinin davete icabet etmesine,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Mısır Halk Meclisi Başkanı Fethi Surur’un davetine icabetle, beraberinde Parlamento heyetiyle Mısır’a resmî ziyarette bulunmasına,

Slovenya Parlamentosu Çevre ve Geniş Alanlar Ekonomisi Komitesi Başkanlığı tarafından davet edilen Kütahya Milletvekili TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Soner Aksoy ile Ankara Milletvekili Çevre Komisyonu Başkanı Haluk Özdalga’nın davete icabet etmesine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı)(1/335) (S. Sayısı: 56) görüşmelerine devam edilerek 650’nci maddesine kadar kabul edildi. Birleşime verilen aradan sonra,

2’nci sırasında bulunan, Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı (1/437) (S. Sayısı: 54),

3’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan ve Karadağ Bakanlar Konseyi Arasında Askeri-Bilimsel ve Askeri-Teknik İşbirliği Konusunda Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/294) (S. Sayısı: 68),

İlgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

 

22 Ocak 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 19.19’da son verildi.

 

 

Eyyüp Cenap GÜLPINAR

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

Yaşar TÜZÜN

Fatoş GÜRKAN

 

Bilecik

Adana

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

                                                                                                                                                 No.:  72

 II.- GELEN KÂĞITLAR

18 Ocak 2008 Cuma

Geri Alınan Sözlü Soru Önergesi

1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, sanayide kullanılan elektriğe yapılan zamma ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesini (6/348) 17/11/2008 tarihinde geri almıştır.

 

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, 2007 Dünya Gelişme Raporunun verilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/955)

2.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, açlık ve yoksulluk sınırı ile gelir dağılımına ilişkin  Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/956)

3.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya-Kepez’de iptal edilen tapulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1130)

4.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İSKİ’den ihale alan bir şirkete ilişkin Başbakandan  yazılı soru önergesi (7/1131)

5.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Türkiye aleyhine açılan bir tahkim davasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1132)

6.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’nın yağmur suyu altyapısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1133)

7.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’da açılan taşocaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1134)

8.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in, Harem otogarının Ataşehir’e taşınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1136)

9.- İzmir Milletvekili Harun Öztürk’ün, rekabeti etkileyen olumsuz bir unsura ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1137)

10.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, ABD Büyükelçisinin yaptığı bazı görüşmelere ve terörle mücadeledeki işbirliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1138)

11.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Muğla doğalgaz boru hattı projesine ilişkin Enerji ve     Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1144)

12.-  Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, kamp ve karavan turizminin geliştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1146)

13.-  Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, karavanlardaki vergilendirmeye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1149)

14.-  Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, ithal gıdaların denetimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1155)

15.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, fizik tedavi uzmanlarına yönelik mesleki yasal düzenlemeye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1156)

16.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, sivil havacılık hizmetlerinin güvenliğine ve havalimanlarındaki teknik donanıma ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1163)

17.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Mudanya’nın bir sahil köyüne rıhtım yapılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1164)

18.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Pazarkule Sınır Kapısının ulaşım sorunlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1165)

19.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in, trenlerde internet erişimi sağlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1166)

20.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Manisa PTT’sindeki boş kadrolara ve posta dağıtıcılarının fiili hizmet zammına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1167)

21.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Serik Alt Yapı Birliğinin yönetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1168)

22.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Atak helikopteri tedariki ihalesine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1171)

 

 

 

                                                                                                                                                 No.:  73

21 Ocak 2008 Pazartesi

Rapor

1.- Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/483) (S. Sayısı: 95) (Dağıtma tarihi: 21.1.2008) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, yatırımların ve istihdamın teşvikine ve Gaziantep’in durumuna ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) sözlü soru önergesi (6/360) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

2.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, antepfıstığı ürününün desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/361) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

3.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, elektrik zammına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/362) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

4.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’te sanayi elektriği için ayrı bir fiyat uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/363) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

5.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, hane halkı borç yüküne ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/364) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

6.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Ege kıyılarındaki balık çiftliklerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/365) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

7.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, sınır güvenlik sistemlerine ve kapatılan sınır karakollarına ilişkin Milli Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/366) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, İzmir-Efemçukuru’ndaki arazi kamulaştırmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1463) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

2.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Cuma vaazlarının içeriğinin denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1464) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir-Efemçukuru’ndaki arazi kamulaştırmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1465) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

4.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Dış Ticaret Müsteşarlığının bir bürokratı hakkındaki iddialar ile TMSF Başkanına baskı yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1466) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

5.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, TMSF’nin bir basın grubunun satışı ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1467) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

6.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, açlık ve yoksulluk verilerine ve kömür yardımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1468) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008)

7.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir mahkemenin kamuya eleman alımındaki mülakat usulüyle ilgili kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1469) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008)

8.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, ergen evliliği ve gebeliğinin engellenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1470) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008)

9.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devri sonrası bazı işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1471) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

10.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Ömerli Belediyesindeki imar yolsuzlukları iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1472) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

11.- Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı’nın, İran ve Rusya’dan doğalgaz alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1473) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

12.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Çankaya İlçesindeki bir parselde bulunan gecekondu sahiplerine ecrimisil tahakkuk ettirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1474) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

13.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Bafa Gölündeki balık ölümlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1475) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

14.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, atık geri kazanım, geri dönüşüm ve bertaraf tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1476) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

15.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki bazı atık su ve arıtma tesislerinin yapımına teknik ve mali yardım yapılıp yapılmadığına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1477) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

16.- Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, sokak çocuklarının sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/1478) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

17.-  İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, sokakta yaşayan ve çalışan çocukların barınmasına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/1479) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

18.-  Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, bir vaazda çalışan kadınlarla ilgili olarak sarf edildiği iddia edilen sözlere ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/1480) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

19.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, yabancı bir şirketin altın madeni işletmelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1481) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

20.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, doğalgazın tarife ve kalitesinin denetimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1482) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

21.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, biyogaz üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1483) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

22.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, ulusal petrol stokuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1484) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008)

23.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Ankara’daki oto galerilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1485) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

24.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, büyükşehir belediyelerinin içme ve sulama suyu projelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1486) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

25.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa terminal kavşağının trafik güvenliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1487) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

26.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, internet üzerinden parayla oynanan oyunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1488) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın Karacaören Köyüne şebeke suyu bağlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1489) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

28.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl’ün Yedisu İlçesindeki bazı yollara ilişkin      İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1490) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

29.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, İzmir’de KÖYDES Projesi ile ilgili çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1491) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

30.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir öğretim görevlisinin slaytlarının telif hakkına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1492) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

31.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, milli kültürün endüstriyel tasarımlara konu edilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1493) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008)

32.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Ankara Etnografya Müzesinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1494) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008)

33.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Çeviri ve Yayın Destek Projesine ilişkin Kültür ve   Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1495) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008)

34.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, milli çizgi film endüstrisi kurulmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1496) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008)

35.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, amatör denizcilik taşıtlarının vergi oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1497) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

36.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, finansal kiralamadaki KDV oranının artırılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1498) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008)

37.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, finansal kiralama işlemlerindeki KDV oranının artırılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1499) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

38.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Bitlis İl Milli Eğitim Müdürlüğünde yapılan atamalara ve kadro açıklarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1500) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

39.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, YÖK Başkanının bir gezisine ve Başkanvekilinin imza yetkisine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1501) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

40.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, atama kararnamelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1502) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

41.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki liselerin idareci kadrolarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1503) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

42.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da ikili eğitim verilen liselere ve sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1504) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

43.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki liselerin derslik açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1505) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

44.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da ikili eğitim verilen ilköğretim okullarına  ve sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1506) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

45.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki ilköğretim okullarının idareci kadrolarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1507) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

46.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki ilköğretim okullarının derslik açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1508) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

47.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, YÖK Başkanının bir açıklamasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1509) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008)

48.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Seyhan’daki bir ilköğretim okuluyla ilgili bazı iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1510) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

49.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, YURT-KUR’un burs ve yurt hizmetlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1511) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

50.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Seyhan’daki bir lisede öğrencilerin cuma namazına götürüldüğü iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1512) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

51.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, sözleşmeli personelin becayiş ve tayin hakları ile askerlik sonrası durumlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1513) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

52.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Milas Devlet Hastanesi Başhekiminin istifasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1514) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

53.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, elektronik sigaraya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1515) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

54.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki sıtma ve hava sıcaklığı ile ilgili diğer vakalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1516) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

55.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, fizyoterapistlerin istihdamına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1517) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

56.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, sınır kapıları, havaalanları ve limanlarda bulaşıcı hastalıklara karşı önlem alınmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1518) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008)

57.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki makine, ekipman alımlarına uygulanan  hibe desteğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1519) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

58.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, bal ithalatı iznine ve bal üreticilerinin sıkıntılarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1520) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008)

59.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Mavi Tünel Projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1521) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

60.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Irak’ta düşen Türk işçilerin bulunduğu uçağa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1522) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

61.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Bodrum-Gümbet Koyuna yeni bir iskele yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1523) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

62.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, amatör denizciliğin vergi oranlarıyla desteklenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1524) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

63.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, hava yolu şirketlerinin pilot ve kabin ekibi personeline ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1525) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008)

64.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl bağlantılı bazı karayollarının bölünmüş yol yapılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1526) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

65.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, yabancılara satışı yapılan taşınmazlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1527) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

66.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, tank modernizasyonu projesine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1528) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

67.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir televizyon kanalının şehit yakınları ve gazilere yardım kampanyasına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1529) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

68.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, futbol kulüplerine siyasi müdahale iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/1530) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008)

69.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bir televizyon kanalında yayınlanan bir programa ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/1531) (Başkanlığa geliş     tarihi: 8/1/2008)

70.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, Yunanistan’la düzenlenen bir ekonomi zirvesine ve Ege Bölgesindeki laboratuarlara ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/1532) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

 

 

                                                                                                                                                 No.:  74

22 Ocak 2008 Salı

Rapor

1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/490) (S. Sayısı: 97) (Dağıtma tarihi: 22.1.2008) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, elektrik zammına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/367) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008)

2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, kamu kurum ve kuruluşlarının eczacılara olan borçlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/368) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, vergi borç ve cezalarının tahsiline ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/369) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

4.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, faili meçhul cinayetlere ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/370) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, KPSS dikkate alınmaksızın kamuya eleman alımına ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) sözlü soru önergesi (6/371) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TÜBİTAK’ın desteklediği projelere ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) sözlü soru önergesi (6/372) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

7.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, PTT çalışanlarına “prestij cezası” verildiği iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/373) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

8.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki hava kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/374) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

9.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki küçük esnafın sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/375) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

10.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in teşvik kapsamına alınmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/376) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kaçak elektrik kullanımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/377) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/1/2008)

12.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Merkez Bankası ve kamu bankalarının İstanbul’a taşınmalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/378) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/1/2008)

13.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Hazinenin karşıladığı Ziraat Bankasınca kullandırılan tarımsal kredilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) sözlü soru önergesi (6/379) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/1/2008)

14.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Ziraat Bankasınca kullandırılan tarımsal kredilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) sözlü soru önergesi (6/380) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/1/2008)

15.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, özel bir sınavla gelir uzmanlığına atama yapılmasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/381) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/1/2008)

16.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tarım Kredi Kooperatiflerince kullandırılan kredilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/382) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/1/2008)

17.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Hazinenin karşıladığı Tarım Kredi Kooperatiflerince kullandırılan kredilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/383) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/1/2008)

18.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Suudi Arabistan’daki bazı Osmanlı eserlerinin yıkılacağı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/384) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/1/2008)

19.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Alevi vatandaşların bazı talep ve sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/385) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

20.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’daki işletmelerin gıda güvenliğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/386) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

21.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, bir yardımcı kaynak kitaptaki Türkiye haritasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/387) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

22.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, meyve üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/388) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

23.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, orman köylülerinin bazı sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/389) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

24.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, enerji tasarrufu sağlayan yeşil binaların teşvikine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/390) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

25.-  Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, doğrudan gelir desteğine ve alternatif desteklere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/391) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

26.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Cem evlerinin ibadet yeri sayılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/392) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

27.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Halkbank ve Vakıfbank Genel Müdürlüklerinin İstanbul’a taşınmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/393) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

28.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Merkez Bankasının İstanbul’a taşınmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/394) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

29.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya Şeker Fabrikasının alacaklı çiftçilere verdiği küspe bedeli fişlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/395) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in, Merkez Bankasının İstanbul’a taşınacağı açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1533) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

2.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, üniversitelerin fiziki eksikleri ile öğretim üyelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1534) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

3.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, zayıflama, bitkisel ilaç gibi ürünlerin denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1535) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

4.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, özelleştirme gelirlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1536) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

5.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in, bazı sözleşmeli personelin askerlik sonrası göreve başlatılmadığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1537) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

6.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, İzmir’deki bir TOKİ projesini yürüten inşaat firmasıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1538) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

7.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya Orman Bölge Müdürlüğünde mesai takibinde yapılan bir uygulamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1539) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

8.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir işletim sisteminin kamuda kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1540) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

9.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, gübre fiyatlarındaki artışla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1541) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

10.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İzmir’de bir altın madeni işletmesi için verilen olumlu ÇED raporuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1542) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

11.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1543) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

12.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1544) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

13.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, TOKİ’nin bir işini yürüten inşaat şirketinde işçilere ayrımcılık yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1545) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

14.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Kapıkule Sınır Kapısının tadilat ve yenileme ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1546) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

15.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, karayolu taşımacılığında kullanılan akaryakıttaki ÖTV’ye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1547) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

16.- Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, mahkum edilmiş eski milletvekillerinin özlük haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1548) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

17.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin hizmet binası ile doğalgaz dağıtımı ile ilgili ihalelerine ve diğer işlemlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1549) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

18.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, zirai kredi kullanan çiftçilere yapılan hacze ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1550) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

19.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, polislerin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1551) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

20.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Yatağan’da yapılacak bir baraj ve sulama işine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1552) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

21.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1553) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

22.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki kanal ve kanaletlerin bakım ve onarımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1554) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

23.- İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün, Çamlı Barajı Havzasına olumsuz ÇED raporu verilmesine ve bir alandaki altın arama faaliyetinin çevreye etkisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1555) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

24.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, turizm amaçlı tahsis edilen Belek ormanlarındaki ağaçların durumuna ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1556) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

25.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Ulusal Ağaçlandırma Seferberliği Eylem Planı kapsamında üretilen fidanlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1557) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

26.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Uzunköprü Çakmak Barajı Projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1558) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

27.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Yatağan Barajı ve sulama projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1559) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

28.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’deki hava kirliliğine ve bir göldeki kurumaya ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1560) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

29.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Rusya’dan doğalgaz alımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1561) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

30.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1562) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

31.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir termik santral ve kömür sahasının işletme hakkı devrine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1563) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

32.- İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün, bir alandaki altın madenciliğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1564) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

33.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, ithal doğalgazda kısıntı durumunda alınacak önlemlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1565) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

34.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, altın rezervinin değerlendirilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1566) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

35.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1567) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

36.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana Büyükşehir Belediye Başkanının basına karşı sansür uyguladığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1568) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

37.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, apartman altlarındaki oto galerilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1569) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

38.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1570) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

39.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Atatürk 2008 takvimine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1571) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

40.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, Denizli’deki elektrik tüketicilerinin ödediği tutara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1572) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

41.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’daki elektrik kesintilerine ve enerji tüketimine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1573) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

42.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1574) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

43.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, pamuk elyafındaki KDV oranının artırılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1575) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

44.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, kıyı ve sahil şeritlerinde kiralama yada kullanma izni ile yapılan yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1576) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

45.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, turizme dayalı işyerini kapatan esnaf ve sanatkarlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1577) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

46.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1578) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

47.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, bir grup kız öğrencinin servis talebine verilen karşılığa ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1579) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

48.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, ilköğretim okullarındaki derslik açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1580) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

49.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, liselerde vekaleten görev yapan yöneticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1581) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

50.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, ikili eğitim verilen liselere ve sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1582) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

51.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, ilköğretim okullarında vekaleten görev yapan yöneticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1583) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

52.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, ikili eğitim verilen okullara ve sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1584) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

53.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, liselerdeki derslik açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1585) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

54.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, vakıf üniversitelerine Devlet yardımına ve YÖK’ün Vakıf Üniversiteleri Raporuna ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1586) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

55.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün gelir ve giderlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1587) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

56.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1588) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

57.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, hastane eczanelerinin yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1589) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

58.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in, verem hastası sayısında artış olduğu iddiasına ve İstanbul’daki sağlık ocaklarının sayı olarak yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1590) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

59.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, müfettiş yardımcılığı mülakatıyla ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1591) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

60.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, bir salgın hastalığa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1592) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

61.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, aile hekimliği uygulamasına ve sağlık ocaklarının kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1593) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

62.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’daki sağlık ocaklarında kan tahlillerinin yapılamamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1594) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

63.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1595) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

64.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, finansal kiralama yöntemiyle yapılan satışlardaki KDV artışına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1596) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

65.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in, Tüketici Sorunları Hakem Heyetine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1597) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

66.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Kırgızistan’a deprem yardımı yapılıp yapılmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/1598) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

67.- İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün, SSK prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1599) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

68.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, lisanssız akaryakıt bayilerine, kaçak akaryakıta ve akaryakıttaki ÖTV oranına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1600) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

69.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, elektrik zamlarının sanayi işletmelerine etkisine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1601) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

70.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, kimyasal gübre desteğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1602) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008)

71.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, mera kapsamından çıkartılan araziler ile satılan ve kiralanan Hazine arazilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1603) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

72.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1604) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

73.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Gerze Karlı Köyü Tarım Kredi Kooperatifinin kapatılacağı iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1605) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

74.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin tarımda çeşitli konulardaki destek tedbirlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1606) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

75.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Milas-Labranda yolu kamulaştırmasının ödemelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1607) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

76.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1608) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

77.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Körfez Havaalanının yeterliliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1609) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008)

78.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, bankacılık sektöründeki yabancı sermayeye ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/1610) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

79.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1611) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

80.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1612) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

81.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Başbakana yöneltilen soru önergelerinin ilgili bakanlara yöneltilmesine yönelik sözlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/1613) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

82.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, fosforik asit ithalatına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/1614) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

83.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Edirne-Uzunköprü Eskiköy gümrük kapısının açılmasıyla ilgili bir çalışma olup olmadığına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/1615) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

84.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Edirne-Uzunköprü Eskiköy gümrük kapısının açılmasıyla ilgili bir çalışma olup olmadığına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1616) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008)

85.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, bir öğretmene verilen cezaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1617) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

86.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, AK Parti Genel Merkezinin bastırdığı 2008 yılı ajandasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1618) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

87.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir trafik kazasına karışan resmi araçtaki bürokratların görevlendirmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1619) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

88.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Suudi Arabistan Kralının verdiği hediyelere ve Cumhurbaşkanının şehit aileleri için verdiği bir söze ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1620) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

89.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, asgari geçim indirimi ile fiş ve fatura karşılığı vergi iadesi uygulamasının kaldırılmasının etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1621) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

90.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, çevreye duyarlı sanayi kuruluşlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1622) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

91.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Doyran Beldesinde kesilen kızılçam ağaçlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1623) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

92.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’da yabancılara satılan gayrimenkullere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1624) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

93.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığına yapılan atamalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1625) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

94.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, eğitim kurumları yöneticilerinin atama yönetmeliğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1626) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

95.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Pendik Harmandere’deki endüstri meslek lisesi inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1627) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

96.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Ege Bölgesinde tütün üretiminin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1628) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/1/2008)

97.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü dikkate almayan haritalara ve Ilısu Barajı ile ilgili bir iddiaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1629) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/1/2008)

98.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Türk Ceza Kanununun 301 inci maddesine göre açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1630) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

99.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Yalova’daki sosyal yardımlaşma ve dayanışma mütevelli heyetlerinin üye seçimine ilişkin Devlet Başkanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/1631) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

100.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Hacı adaylarının konaklama ve ulaşım sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/1632) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

101.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi kapsamında Adana’daki tapu sicil işlemlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1633) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

102.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, MOBESE sistemi uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1634) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

103.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Doyran Beldesindeki taş ocağı işletmesinin çevreye etkisine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1635) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

104.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, yeşilkart uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1636) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

105.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, SGK eski Başkanının bir ilaç şirketinin koordinatörlüğünü yapmasına ve yeni bir kamu ilaç alım protokolü hazırlanmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1637) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

106.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, PTT çalışanlarının ücretlerine ve borçlu personele ceza uygulandığı iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1638) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008)

107.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Sayıştay Başkanının yurt dışı gezilerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/1639) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 31 Milletvekilinin, Bursa ve çevresinde yaşanacak muhtemel bir deprem felaketine yönelik alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/99) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2008)

2.- Malatya Milletvekili Mehmet Şahin ve 22 Milletvekilinin, kayısı üretimi ve pazarlamasında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/100) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2008)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 Milletvekilinin, balık çiftliklerinin çevre ve turizm üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/101) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2008)

4.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 Milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/102) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/01/2008)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

22 Ocak 2008 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç milletvekili arkadaşıma gündem dışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri beşer dakikadır.

Hükûmet konuşmalara cevap verebilir, süresi yirmi dakikadır.

Gündem dışı ilk söz, Uşak ilinde kara ulaşımının sorunları hakkında söz isteyen, Uşak Milletvekili Mustafa Çetin’e aittir.

Sayın Çetin, buyurun efendim.

Sayın Çetin, süreniz beş dakika.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Uşak Milletvekili Mustafa Çetin’in, Uşak ilinin kara yolu ulaşımı sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MUSTAFA ÇETİN (Uşak) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Beş dakikalık süre içinde, Uşak’ın kara ulaşımının sorunlarıyla, özellikle kara yolu ulaşımıyla ilgili Genel Kurulu bilgilendirmek istiyorum.

Uşak, malumları olduğu üzere, İç Anadolu’yu Ege Bölgesi’ne bağlayan İç Batı Anadolu Bölgesi’nde bir geçiş noktasıdır, geçiş güzergâhıdır, aksıdır diyelim. İzmir-Ankara kara yolu, keza Afyon-Basmane kara yolu Uşak’tan geçmektedir.

Uşak, tarihsel olarak güçlü bir tarım altyapısına dayanan bir ticaret ve sanayi ilidir veya kentidir. İlk dokuma fabrikaları Uşak’ta açılmıştır, ilk şeker fabrikası Uşak’ta açılmıştır. Sanayinin çok eski bir tarihi vardır.

Uşak, aynı zamanda teşvik bölgesine de alınmıştır, teşvik edilen iller arasına.

Tarihten gelen sanayisine ve son yıllarda gelişmekte olan tarım ve hayvancılığa rağmen kara ulaşımındaki yetersizlikler sebebiyle bir türlü arzu edilen patlamayı yapamamaktadır.

Uşak, bir cazibe merkezi olmaya aday bir ildir ama kentte iki temel sektörde ciddi problem vardır. Bunlardan birisi ulaşım, diğeri ise turizmdir.

Kısaca, zamanımızın azlığını da dikkate alarak, en önemli kara yolumuz İzmir-Ankara kara yolu Uşak-Kula istikametinde 22 kilometre, Ankara istikametinde ise 33 kilometre duble yol yapılabilmiştir. Yani Uşak ilinin genelinde yapılabilen şu ana kadar bölünmüş yol çalışması sadece 55 kilometreden ibarettir.            

Uşak’taki toplam kara yolu ağının 173 kilometresi, devlet yolu diye tabir ettiğimiz, standardı daha yüksek olan, illeri birbirine bağlayan yoldur. 294 kilometresi ise il yolu standardındadır.

İl yolları, 1970’li yıllarda… Yani Eşme, Sivaslı, Ulubey ve Manisa istikametinden Alaşehir’e kadar, Eşme’den Kula’ya kadar, Sivaslı-Karahallı arası yollarımız il yolu standardındadır ve bunlar, 1970’li yıllarda, ciddi bir projeye dayanmadan yapılmıştır. Dolayısıyla bu yollarda günlük hayat, artan araç trafiğiyle beraber, çekilmez hâle gelmiştir. Bugün, mesela, 1970’li yıllarda faal olan Eşme-Kula yolu da âdeta kaderine terk edilmiş durumdadır.

Biliyoruz, Hükûmetimizin Uşak’a çok hizmeti oldu. Ama Uşak’ın teşvik bölgesi yapılmasının, Uşak’ta sanayinin gelişmesinin sonuçlarını, semerelerini vermesi için, kara yollarımızdaki sorunların aşılmasına acil ihtiyaç vardır.

Bu yollar, gerek virajlarından dolayı gerekse çok tuhaf, yani tamamen, olmaması gereken fiziki şartlar içinde yapılmış, teknik müdahale olmadan yapılan yollar olduğu için, vatandaşımızın can ve mal güvenliği için her gün ciddi riskler oluşmaktadır. Özellikle geceleri bu yollarda seyahat neredeyse imkânsız hâle gelmiştir. Keza, mesela, üniversite kavşağı bir problemdir.

Şimdi iki konu var gündemde. Biri İzmir-Ankara otoyolu, diğeri de İzmir-Ankara hızlı tren yolu. Bir de iç etüdü devam etmekte olan Uşak çevre yolu. Ankara-İzmir yolu, bizim Uşak kentinin tam ortasından geçiyor. Tabii ki bir çevre yoluna da ihtiyaç var. Gerek çevre yolunun planlanmasında gerekse İzmir-Ankara otoyolu ve hızlı tren yollarının planlanmasında Uşak’ın içinde bulunduğu, özellikle kara yolu ulaşımının içinde bulunduğu şartlar dikkate alınarak bir planlama yapılmasında zaruret vardır. Özellikle Uşak - Ulubey - Eşme ve oradan Alaşehir, bir de, Ulubey’den güney istikametine giden yollarda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çetin, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MUSTAFA ÇETİN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

…sanırım bakım da yeterli olmayacaktır. Çünkü, bu yol, bahsettiğim Uşak – Ulubey – Eşme - Alaşehir yolu aynı zamanda Ankara’ya ve İç Anadolu’ya, hatta oradan doğuya giden sebze ve meyveler için de çok önemli bir güzergâhtır. Bu konunun bu yönünün de, ekonomik ağırlığının da dikkate alınarak bir an önce sağlıklı bir ulaşıma imkân verecek şekilde çözülmesini umut ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.

Gündem dışı ikinci söz, İzmir EXPO-2015 ile ilgili söz isteyen İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’ye aittir.

Sayın Sipahi, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, EXPO-2015 İzmir Projesi’ne ilişkin gündem dışı konuşması

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, birçoğunuzun az veya çok bilgi sahibi olduğu, ancak İzmir için bir kent dönüşüm planı, bir atılım, sıçrama, bir dünya kenti olmak, kısacası bir gelecek olan, aynı zamanda bir Türkiye projesi olan EXPO-2015 hakkında bilgi vermek üzere huzurlarınızdayım.

EXPO ortalama beş yılda bir yapılan ve yüz elli yıllık geçmişe sahip bir fuar organizasyonudur, karar merkezi Paris’tedir. Bugün için yüz otuz sekiz üyesi vardır.

Türkiye uluslararası fuarla ilk defa yine İzmir’de tanışmış olup, yetmiş beş yıllık İzmir Enternasyonal Fuarı, düşmanın bıraktığı bir yangın alanından - Büyük Atatürk’ün emriyle- doğmuş ve İzmir, sayesinde de Türkiye fuarla tanışmıştır.

İzmir’in artık tarihî işlevini tamamlayan bu fuardan sonra yeni bir atılımla dünya kenti olma şansı EXPO - 2015 sayesinde ayağına gelmiştir. Bu, İzmir için yüzyılın projesidir.

Ben, sıradan bir Alman kenti olan Hannover’in EXPO-2000 sayesinde bir anda nasıl bir dünya kenti olduğunu gören bir kişi olarak, İzmir için, Ege için bir geleceği yaratma projesi olan EXPO-2015 konusunda parti ayrımı olmadan hepinizin ilgi ve desteğini MHP Grubu adına bekliyoruz.

Size EXPO-2015’in kısa bir hikâyesini anlatacağım. EXPO için aday olan Yunanistan’ın Selanik kenti konusunda Yunanlılar bizden destek isterler. Biz, destek sözü verirken birisi Bakanımıza fısıldar: “Biz Uluslararası Sergiler Bürosuna üye değiliz.” Bunun üzerine 2004’te üyeliğe başvururuz ve doksan sekizinci üye oluruz. 2005’te Bakanlar Kurulu İzmir’i aday gösterir. 2006’da Paris Büyükelçimiz İzmir için başvuru mektubunu verir. Daha sonra İzmir’e rakip olarak 30 Kasım 2006’da İtalya’nın Milano kenti ortaya çıkar. Aralık 2006’da Bakanlar Kurulu kararı ile ilk bütçeleme ve teşkilatlanma yapılır. 2007’de, yine Bakanlar Kurulu kararı ile, teşkil edilen kurullar ve yetkilerinde bazı değişiklikler öngörülür.

Bu tanıtım için 10 milyon euroluk bir bütçe öngörülür, daha sonra Başbakanlık Tanıtım Fonu’ndan bir 6 milyonluk euro daha tahsis edilir. Şimdiye kadar üç sunum ve bir sempozyum yapılmıştır proje hakkında, 13-15 Şubatta İzmir’de bir sempozyum daha yapılacaktır. 31 Mart 2008’de son sunum Paris’te yapılacak ve aynı gün İzmir veya Milano’ya karar verilecek, yani kısacası karar gününe yetmiş gün kalmış durumdadır.

İzmir, yetmiş beş yıllık bir fuar kenti olarak 1971 Akdeniz Oyunları ve 2005 Üniversite Oyunlarına ev sahipliği yapmış, yani uluslararası organizasyonlarda Türkiye’nin yüz akı olmuş deneyimli bir kenttir. Bu organizasyonu yaptığı takdirde, bunun sonrasında 2015’e kadar 20-25 milyon dolarlık bir fuar alanı ve kentsel dönüşüm planı uygulanacaktır. Asgari 40 milyon ziyaretçi beklenmektedir. Yani, EXPO-2015 sadece İzmir ve Ege’nin değil, aynı zamanda bir Türkiye projesi olarak Türkiye’nin geleceğinde de önemli bir rol oynamaktadır.

Bu konuyu sizlere takdim etmemin asıl başka bir nedeni var. Daha önce yapılan EXPO toplantılarında bir EXPO yasası çıkartılması konusunda karar alınmış, bu konu gündeme getirilmiş, ancak böyle bir yasa çıkartılmamıştır. Bazı konularda birbirlerine aykırı hükümler bulunan iki Bakanlar Kurulu kararını yasal hâle getirmek, tanıtım bütçesinin geleceğini belirlemek ve esas, en önemlisi olarak, 31 Mart 2008’deki kader ve karar toplantısı öncesinde, biz, bu konuda, EXPO-2015 için, İzmir için, “bu konunun yasasını dahi çıkarttık” şeklinde İzmir’e bir seçim avantajı sağlamak üzere bir yasa hazırlanması gerekiyordu. Biz, İzmir MHP milletvekilleri olarak bu konuda bir yasa teklifini hazırladık, gerekli işlem yapıldıktan sonra bu huzurlarınıza gelecek.

Parti ayırımı gözetmeksizin, 31 Mart 2008’deki bu karar aşaması öncesinde bu yasanın sizlerin de desteğiyle çıkartılması, İzmir için bu kader toplantısında bir doğal avantaj sağlayacak. Bu yasanın bir an önce gelmesi konusunda ve geldiği takdirde sizlerin desteğiyle bir an evvel, yani 31 Mart kader ve karar toplantısı öncesi çıkartılması konusunda sizlerin desteğine ihtiyacımız olacak. Bu desteği şimdiden vereceğinizi umuyorum.

Sözlerime son veriyor, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sipahi.

Gündem dışı üçüncü söz, aşure günü münasebetiyle söz isteyen Kütahya Milletvekili Hüseyin Tuğcu’ya aittir.

Sayın Tuğcu, buyurun Efendim.

3.- Kütahya Milletvekili Hüseyin Tuğcu’nun, aşure gününe ilişkin gündem dışı konuşması

HÜSEYİN TUĞCU (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumsal hayatımızda önemli bir yere sahip olan aşure günü dolayısıyla gündem dışı söz almış bulunuyorum. Şahsım ve partim adına hepinizi ve şu an bizi televizyonları başında izleyen yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Aşure günü, yüzyıllardır İslam dünyasında büyük bir heyecan içerisinde anılmakta, bu günün ifade ettiği anlam idrak edilmektedir. Ülkemizde birlikte, kardeşçe yaşayagelen gerek Alevi gerekse Sünni yurttaşlarımız bu günün anılmasını, âdeta, bir gelenek hâline getirmiştir. Hazreti Nuh’un gemisinin kurtuluşu gibi birçok tarihî olayla ilişkilendirilen aşure günü, en çok da Kerbela’da Hazreti Hüseyin ve beraberindekilerin şehit edilişleriyle hatırlanmaktadır.

İnançların bir kamplaşma ve çatışma değil, hoşgörü ve barış zemini hâline gelmesi açısından muharrem ayı ve özel olarak aşure günü, bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Daha önce Anadolu’nun bazı şehirlerinde yaşanan acı olaylar, ülkemiz için Alevi-Sünni kaynaşmasının önemini ortaya koyması dolayısıyla anlamlıdır. Farklı yorum ve kimliklere karşı ön yargılı bir tutum geliştirmek yerine, çeşitliliğin zenginlik sayılacağı bir yaklaşım ortaya koymak zorundayız.

Sadece Anadolu’da değil, Orta Doğu’da, Balkanlarda ve Orta Asya’da büyük bir önem atfedilen aşure günü vesilesiyle bir kez daha ifade etmek isterim ki, Alevilik konusu bir kısır politik çekişme konusu değil, insan merkezli yeni bir buluşmanın vesilesi olmalıdır.

Türk milleti, Dede Korkut’un destanlarında ifade edildiği gibi “boy boylayıp soy soylayan” dolayısıyla, toplumun en küçük birimini oluşturan her bir ailede olduğu gibi aşure bir toplumdur, mozaik değildir. ABD ve Avrupa Birliği mozaik olabilirler ama biz aşure bir milletiz. Bizde bir tat, bir ahenk, bir kaynaşma var. Büyük Selçuklu da Osmanlı da aşure bir toplumsal yapıya sahipti. Dağılıp parçalanması çok kolay olan mozaikçilerden de değiliz. Bunun için “aşurede buluşalım, mozaikte değil” diyoruz.

Aşure günü, bayram, sevinç, huzur, mutluluk, dua, tat, imkân, fırsat, umut, sabır, şükür, ahenk ve kurtuluşun yanı sıra kederin, hüznün, matemin yok oluşun, acının, bedduanın, zulmün, gözyaşının da günüdür. Biz, birilerinin söylediği gibi “her yer Kerbela, her gün aşure” diyenlerden de değiliz. Bizim kültürümüzde aşurenin ayrı bir buruk tadı var. Ancak, gerçeklerden de uzak kalamayız. İster gelenek ister inanç bağlamında olsun, ister aşure yemeği ister aşure orucu anlamında olsun, başta Türk ve İslam dünyası olmak üzere, bütün insanlık tarihini de ilgilendiren bir zenginliktir aşure günü. Bu anlamda, aşure günü resmî tatil olmalıdır diyoruz.

Bizim insanımız komşularına, dost ve akrabalarına yılda iki defa güzellik dağıtır: Birisi kurbanda et dağıtmak, ikincisi de aşurede tatlı ya da tuzlu olan çorba dağıtmak. Alevisi Sünnisi bugünlerde, ayrıca bunların yanı sıra, muharrem orucunu da tutmaktadırlar. Bunlar bizim güzelliğimizdir. Kim ne tür güzellikler yapmak istiyorsa devlet o topluma yardımcı olmak zorundadır. Alevi-Sünni kaynaşmasının da en önemli harcı buradadır.

 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; unutmayalım ki, kişi bilmediğinin düşmanıdır. Bugün dünyada birçok bölgede dökülen kan ve gözyaşına son verebilecek bir hayat felsefesini özünde barındıran Alevi - Bektaşi kültürünün sağlıklı ve doğru algılanabilmesi için ortam oluşturmamız gerekmektedir. Gerek bölgemizde gerekse ülkemizde, öfke ve kavganın, iç çatışmaların, şiddetin son bulması için Hacı Bektaş Veli’nin “incinsen de incitme” uyarısını hepimiz dikkate almak zorundayız.

Geleceğimiz olan çocuklarımıza daha onurlu yaşayacakları bir Türkiye bırakabilmek için, geçmişten devraldıkları peşin hükümlerle aklın ve bilimin ışığında yüzleşmelerini sağlamalıyız. Avrupa’da yaşanan mezhep kavgalarının bütün insanlık için ağır bedeli göz önüne alınarak, benzer dramların erdemini bu topraklarda da yaşanmaması için el birliği ile hareket etmeli, sağduyulu ve sorumlu davranma erdemini elden bırakmamalıyız. Cehalet ve nefret hepimizin ortak düşmanıdır.

Aşure günü vesilesi ile bir kez daha hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tuğcu.

İdrak etmiş olduğumuz muharrem ayının ve özelde aşure gününün millî birliğimizin tesisine yardımcı olmasını diliyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ, gündemin sözlü sorular kısmının 1, 2, 4, 7, 14 ve 36’ncı sıralarındaki; Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek, bu kısmın 3, 8, 13, 19, 24, 26, 30, 37, 38, 54, 60, 62, 64, 76 ve 107’nci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanların bu taleplerini sırası geldiğinde yerine getireceğim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sözlü soru sıralarını yeniden okursanız, biz de not alalım da Yani, çok süratli okudunuz…

BAŞKAN – Sayın Genç, Sayın Bakanların söylediği soruları, okuduğum hususları size yazılı olarak göndereceğim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İyi, peki.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 31 milletvekilinin, Bursa ve çevresinde yaşanacak muhtemel bir deprem felaketine yönelik alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/99)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gerekçesini ekte sunduğumuz, ülkemizde yaşanabilecek muhtemel bir deprem felaketi öncesinde alınabilecek tedbirlerin tespit edilmesi, yapılacak yasal düzenlemelerin ele alınabilmesi için Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'nci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) İsmet Büyükataman                                (Bursa)

2) Necati Özensoy                                       (Bursa)

3)     Hamza Hamit Homriş                         (Bursa)

4)     Rıdvan Yalçın                                     (Ordu)

5)     Şenol Bal                                           (İzmir)

6)     Abdülkadir Akcan                              (Afyonkarahisar)

7)     Ahmet Bukan                                     (Çankırı)

8)     Osman Durmuş                                  (Kırıkkale)

9)     Murat Özkan                                      (Giresun)

10)   Mustafa Enöz                                     (Manisa)

11)   Süleyman Latif Yunusoğlu                 (Trabzon)

12)   Reşat Doğru                                       (Tokat)

13)   Ali Uzunırmak                                    (Aydın)

14)   Mehmet Günal                                    (Antalya)

15)   Kamil Erdal Sipahi                             (İzmir)

16)   Mümin İnan                                        (Niğde)

17)   Metin Ergun                                       (Muğla)

18)   Ahmet Kenan Tanrıkulu                     (İzmir)

19)   Yılmaz Tankut                                    (Adana)

20)   Hasan Özdemir                                   (Gaziantep)

21)   Hüseyin Yıldız                                   (Antalya)

22)   Tunca Toskay                                     (Antalya)

23)   Akif Akkuş                                        (Mersin)

24)   Muharrem Varlı                                  (Adana)

25)   Cumali Durmuş                                  (Kocaeli)

26)   Hasan Çalış                                        (Karaman)

27)   Recep Taner                                        (Aydın)

28)   Süleyman Nevzat Korkmaz                (Isparta)

29)   Bekir Aksoy                                       (Ankara)

30)   Ahmet Duran Bulut                            (Balıkesir)

31)   Mithat Melen                                      (İstanbul)

32)   Emin Haluk Ayhan                             (Denizli)

Gerekçe:

Dünya üzerinde meydana gelen önemli doğal afetlerden birisi depremlerdir. Depremler halen dünyanın farklı yerlerinde farklı şekillerde olmak üzere insan hayatını ve faaliyetlerini etkilemeye devam etmektedir.

Türkiye dünyanın etkin depremlerin görüldüğü kuşaklardan birisi üzerinde yer almaktadır. Ülkemizde çok sayıda kırık bulunmaktadır. Bu nedenle geçmişten günümüze çok sayıda deprem meydana gelmiş, can ve mal kaybına neden olmuş/olmaktadır. Ülkemizde meydana gelen depremlerde sadece 1900'lü yıllardan bugüne 100 bine yakın kişi hayatını kaybetmiş bir milyona yakın bina yıkılmış veya ağır hasara uğramıştır.

Bursa ve yakın çevresini etkilemesi beklenen sismik tehlikeler ise, aşağıdaki faylar üzerinde meydana gelecek depremlerle oluşacaktır.

1- Marmara denizindeki faylarla olacak depremler,

2- Geyve-İznik fayında olacak deprem,

3- Bursa ve civarında meydana gelecek depremler.

Marmara denizinde olması beklenen deprem, Bursa'ya 60 km. uzaklıkta yer alacaktır. Marmara faylarının kırılması ile Bursa ve çevresi ciddi biçimde etkilenecektir.

Geyve-İznik fayında ise son 500 yıldan beri kırılma olmamış, dolayısıyla aktif bir fay olarak, Bursa için büyük bir risk olduğu artık bilinen bir gerçektir.

Bursa ve civarında tarihi süreç içinde olmuş depremlerde hangi fayların kırıldığı ve depremlerin tekrarlanma sürelerinin ne kadar olduğu bilinmemektedir. Ancak oluşturduğu topografyaya bakıldığında Bursa ve civarında olabilecek depremler genelde kısa uzunlukta olan faylar boyunca gelişecektir.

Bursa'nın doğusunda Yenişehir havzasını Kuzeybatı ile Güneydoğudan sınırlayan yaklaşık 26-30  km. uzunlukları olan faylar bölge için risk oluşturmaktadır. Bu faylar boyunca orta büyüklükte depremlerin oluşabileceği beklenmektedir.

1999 yılında yaşadığımız her iki büyük ve yıkıcı depremde gelişen ağır hasarı oluşturan esas neden; yanlış yer seçimi, plansız, projesiz, çarpık kentleşme ve denetimden yoksun yapılaşma olmuştur.

Bursa'da 300 bin civarında yapı olduğu tahmin edilmektedir. Ancak, tam olarak kaç adet mevcut yapı olduğunun kesin bir envanteri yapılmamıştır. Bu yapıların da %60-70 kadarı da kaçak yapıdan oluşmaktadır. Her türlü denetimden uzak ve depreme dayanaksız olan bu mevcut yapı stoku kentimiz ve insanlarımızın geleceğini hayati olarak ipotek altına almaktadır.

Bu mutlaka çözülmesi gereken milli bir problemdir. Çözülmedikçe gelecekteki depremlerin de felakete dönüşmesi kaçınılmazdır.

Yıkıcı Marmara depreminin üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen, yerel ve merkezi yöneticilerce ciddi bir çalışma yapılmamıştır.

Birinci derecede deprem bölgesi olan Bursa, büyük bir deprem beklentisi içerisindedir. Bursa'ya farklı bakılmalı ve Bursa ili için dış kaynaklı kredilerin temini için ilgili mercilerle hemen temasa geçilmelidir.

Bilinmelidir ki Bursa bir sanayi şehri ve yüksek miktarda yurt içinden ve yurt dışından göç alan bir kenttir. Muhtemel bir depremde Bursa'daki can ve mal kayıpları Türkiye'yi en az 25-30 yıl geriye götürecektir.

Gelecekte ülkemizin ve kentimizin depremleri en az can kaybı ve maddi hasarla atlatabilmesi için yapılması gerekenler kısaca şu şekilde sıralanabilir:

Kent bütünündeki mevcut yapı stoku mutlaka elden geçirilmeli ve bir kanun ile zorunlu hale getirilmelidir. Mevcut binaların güçlendirilmesi için, dış kaynaklı kredilerin temini ve hukuki alt yapının hazırlanması gerekmektedir. Kaçak yapı yapma alışkanlığı mutlaka durdurulmalıdır. Vatandaşlarımızın deprem bilinci güçlendirilmelidir. Depreme karşı dayanıklı bina yapmak için, yer seçimi ve zemin etütlerinin daha hassas yapılması, proje yapımı ve bu projelerin teknik şartnamelerine göre uygulanması ve denetlenmesi gerekmektedir. İmar Kanunu ile ilgili mevzuat çağın şartlarına uygun olarak yeniden düzenlenmelidir.

Yukarıda açıklanan sorunların çözümü için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.

2.- Malatya Milletvekili Mehmet Şahin ve 26 milletvekilinin, kayısı üretimi ve pazarlamasında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/100)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Özelde Malatya, genelde bölge ve ülke ekonomisine ciddi katkılar sağlayan kayısının üretiminden pazarlamaya kadar tüm sorunlarının tesbit edilerek gereken önlemlerinin alınması hususunda Anayasanın 98 inci ve iç tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Mehmet Şahin                             (Malatya)

2) M. Mücahit Fındıklı                    (Malatya)

3) Cafer Tatlıbal                               (Kahramanmaraş)

4) Sebahattin Karakelle                    (Erzincan)

5) Ömer Faruk Öz                           (Malatya)

6) Mehmet Erdoğan                         (Adıyaman)

7) Tahir Öztürk                                (Elâzığ)

8) Öznur Çalık                              (Malatya)

9) Hamza Yanılmaz                         (Elâzığ)

10) Şevket Gürsoy                          (Adıyaman)

11) İhsan Koca                                (Malatya)

12) H.Hasan Sönmez                      (Giresun)

13) Fuat Ölmeztoprak                      (Malatya)

14) Feyzi İşbaşaran                         (Elâzığ)

15) Fehmi Hüsrev Kutlu                 (Adıyaman)

16) Ahmet Aydın                            (Adıyaman)

17) Ali Güner                                  (Iğdır)

18) Veysi Kaynak                           (Kahramanmaraş)

19) Mikail Arslan                            (Kırşehir)

20) Hamza Yerlikaya                       (Sivas)

21) Zülfükar İzol                             (Şanlıurfa)

22) İbrahim Kavaz                           (Erzurum)

23) Yaşar Karayel                           (Kayseri)

24) Fazilet Dağcı Çığlık                   (Erzurum)

25) Kazım Ataoğlu                          (Bingöl)

26) Orhan Karasayar                       (Hatay)

27) Mehmet Sağlam                        (Kahramanmaraş)

Gerekçe:

Kayısı Malatya ili ve içinde bulunduğu bölge için çok önemli bir ekonomik değerdir. Malatya halkının % 80'nin geçim kaynağı, doğrudan ya da dolaylı olarak, kaysıdır.

Malatya ili ve bölge halkı için önemli bir ekonomik değer olan kayısı, ülkemiz ekonomisi için de önemli bir gelir potansiyeline sahiptir. Ancak, çeşitli idari ve siyasi nedenlerle bu önemli ürün, bugüne kadar yeterince değerlendirilememiş, bölge halkına ve ülke ekonomisine istenen düzeyde artı değer yaratılamamıştır. Çünkü;

Kayısı yetiştiriciliğinde kalitenin yükseltilmesi çalışmaları yetersizdir. Bu çalışmaların artırılarak sürdürülmesi, bunun için de kayısıya yönelik bilimsel araştırmalar yapılması gerekmededir.

Kayısı ürününe zarar veren beyaz çil, larva gibi zararlılarla mücadele etkisiz kalmaktadır. Bu sorunun giderilmesi için üniversitelerle işbirliği içerisinde çalışmak zorunlu ve elzemdir.

Kayısının geleneksel yöntemlerle yapılan hasadı ürüne önemli ölçüde zarar vermekte ve bu da ihracatımız yönünden büyük sorun teşkil etmektedir. Bu nedenle, kayısı hasadı için daha farklı bir yöntem bulunabilmesi için bilimsel çalışmalara hız verilmesi gerekmektedir.

Kayısı yetiştiriciliği, kayısının toplanması, kükürtlenmesi ve depolanması gibi konularda üreticinin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi çalışmaları etkisizdir.

Kayısı üreticisine hasattan önce gübre, zirai ilaç gibi harcamalarında destek verilmemektedir.

Üretici, kayısının fiyat istikrarsızlığından korkarak, kükürdü fazla vermekte ve bu fazla kükürtlü ürün ise Avrupa Birliği ülkelerine ihracatta sıkıntı yaratmaktadır.

Kayısının ulusal ve uluslar arası medyalarda reklamı ve tanıtımı ciddi bir şekilde yapılmamaktadır.

Kayısı birlik'e verilen destek azdır. Bu nedenle de, kayısı birlik piyasada istikrarı sağlamaya ve yurtdışı fiyatları belli bir seviyede tutma imkanından yoksundur.

Kayısının yaş olarak satışına yeterince önem ve ağırlık verilmemektedir. Yaş kayısı gibi, kayısı çekirdeğinin de kabuk ve iç kabuk olarak değerlendirilmesi istenen seviyede değildir.

Kayısının uluslar arası standartlarda ambalajlanması yapılamamakta, bu durum da kayısının ihracatının önünde büyük engel oluşturmaktadır.

Bütün dünyada artan natürel ürün eğilimine paralel olarak, kükürtlü üründen vazgeçilerek, kayısının doğal ortamda, kimyasal işlem yapmadan kurutulması ve bunun için gereken bilimsel çalışmaların yapılması gerekmededir.

Kayısının (konserve, reçel, marmelat, hoşaf ve meyve suyu gibi) ürün çeşitlemesi ile ulusal ve uluslar arası pazarlara sunulması imkanları kısıtlıdır.

İhracatın arttırılması için gerekli olan iade desteği kayısı ürününe sağlanmamaktadır.

Kayısı ürünü hem bölge halkına, hem de ülke ekonomisine çok önemli katkılar yapabilecek, ayrıca önemli bir ihracat potansiyeline sahip olabilecek iken, bütün bu sorunlar ve yetersizlikler yüzünden yeterince değerlendirilememektedir.

Yukarıda saydığımız nedenlerle, kayısının hem bölge hem de ülke ekonomisi için daha etkin ve verimli bir şekilde değerlendirilmesi, gerekli araştırmaların yapılması ve sorunların giderilmesi için gerekli acil önlemlerin Meclisimiz tarafından tespit edilmesi amacıyla bir meclis araştırması önergesi hazırlanmıştır.

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 milletvekilinin, balık çiftliklerinin çevre ve turizm üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/101)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

26/4/2006 tarihli 5491 sayılı Çevre Yasasının 9/h maddesi, arkeolojik ve doğal SiT alanları ile hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfezlerde balık çiftliği kurulamayacağını buyurmaktadır. Çevre ve Orman Bakanlığı'nın yasa gereği 24 Ocak 2007 tarih ve 26413 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, (Denizlerde Balık Çiftliklerinin Kurulamayacağı Hassas Alan Niteliğindeki Kapalı Koy ve Körfez Alanlarının Belirlenmesine ilişkin) tebliğinde, söz konusu tesislerin kıyıdan en az 1100 metre uzaklıkta ve en az 30 metre derinlikteki yerlerde kurulabileceği ve bu koşullara uygun olmayan, yasaya ve tebliğe aykırı olarak konuşlanmış olan balık çiftliklerinin ise Bakanlık olarak 13/5/2007 tarihine kadar kapatılacağı belirtilmektedir.

Bulundukları yerlerden ayrılmak istemeyen balık çiftliği sahipleri, tebliğin iptali ve yürütmenin durdurulması istemi ile Danıştay 6. Dairesinde dava açmışlardır. Mahkeme, sorunun tebliğle değil, yönetmelikle çözülmesi gerektiği düşüncesi ile, 15/5/2007 tarihinde Bakanlık tebliğinin yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir (Dosya No:2007/1447 E). Ancak, Bakanlığın itirazı üzerine, Danıştay İdari Davalar Genel Kurulu, Yürütmenin durdurulması kararını iptal etmiştir ( Dosya No: 2007/521 K).

Yani, balık çiftliklerinin açık denize taşınmaları ile ilgili, Çevre Yasası hükümlerinin ve Bakanlık Tebliğinin uygulanmasının önünde engel kalmamıştır.

Türkiye'de balık çiftlikleri ve neden oldukları görüntü ve deniz kirliliği, 2000'Ii yılların başından itibaren tartışılmaya başlanmıştır. Bugün Muğla, İzmir, Antalya, Ordu, Trabzon, İstanbul, Edirne, Mersin, Rize, Hatay, Balıkesir ve Çanakkale olmak üzere, 13 ilde toplam 350'ye yakın balık çiftliği bulunmaktadır. Bunların % 51'i Muğla'da %30'u ise İzmir'dedir. Ve % 87'si Yasanın ve Tebliğin aradığı koşullara aykırı olarak, kapalı koy ve körfezlerde, arkeolojik ve doğal SiT alanlarında ve kıyıya çok yakın konuşlanmışlardır. Öyle ki, hemen bütün koylarımız ve körfezlerimiz, balık çiftliklerinin işgal altındadır.

Balık çiftliklerinde kullanılan aşırı kimyasal maddeler içeren yemlerin yosun miktarını artırdığı, sudaki oksijen oranını azalttığı bilinmektedir. Bir ton balık üretimi sırasında 110 kg Azot, 12 kg. Fosfat ve 450 kg. Karbon denizlere karışmaktadır. Bu da deniz çayırlarını tahrip etmekte, ekosistemi bozmakta ve suyun kalitesini düşürmektedir. Keza Orkinos Balığı Besi Çiftliklerinde, 1000 ton kapasiteli bir çiftlikte, 20.000 nüfuslu bir kentin kanalizasyon artıklarına eşit miktarda atığın denize bırakıldığı tespitlidir .

Halbuki balık çiftliklerinin, yer seçimi ve işletimi en uygun standartlar göz önüne alınarak, çevre ve deniz ekosistemine ve turizme zarar vermeden, en uygun şekilde yapılarak, ülke ekonomisine katkıda bulunmaları esastır. Aksi kabul edilemez. Zira tersi durumlarda hem çevre sorunları ve hem de ciddi ekonomik kayıplar ortaya çıkmaktadır. Nitekim geçtiğimiz günlerde Muğla'da, uzun süreden beri ve kıyıya çok yakın konuşlanmış olan balık çiftliklerinde, yüz binlerce Çipura balığı, oksijen yetersizliğinden telef olmuştur. Bu ekonomik kayıp dahi balık çiftliklerinin denizlerde yarattığı kirliliği ve denizin ekosisteminde neden olduğu tahribatı göstermektedir. Ayrıca bazı turizm şirketleri, balık çiftlik/erinin neden olduğu görüntü ve aşırı deniz kirliliği yüzünden rezervasyonlarını iptal etmiştir.

Üzülerek belirtmek gerekir ki, Çevre ve Orman Bakanlığı balık çiftlikleri konusunda samimi davranmamaktadır. Yasaya aykırı olarak konuşlanmış olan balık çiftliklerinin, bulundukları yerlerden açık denize taşınmalarında kararlı davranmamakta, ayak sürümektedir. Hatta, yasa yürürlüğe girdikten sonra bile, örneğin İzmir'de yasaklanmış olan alanlarda üç adet balık çiftliği kurulmasına olumlu ÇED kararı vermiş olması, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın soruna bakışını göstermektedir. Bakanlığın bu ikircikli tutumu yüzünden, bugün itibarile 20 aydan beri yürürlükte olan yasa, bu sektörde uygulanamamakta, dolayısıyla Devletin Otoritesi sarsılmaktadır. Ekonomik gücü yüksek olan sektörün, etkili lobi faaliyetlerinin buna sebep olduğu iddiaları yoğundur.

Sonuç olarak, deniz dibi ve yüzeyinde aşırı kirliliğe neden olan ve denizin ekosistemini bozar ayrıca görüntü kirliliği de yaratan ve böylece iç ve dış turizme ağır darbe vuran balık çiftliklerinin yarattığı sorunlarla, yürürlükteki 5194 sayılı Çevre Yasasının bu sorunlarla ilgili hükümlerinin uygulanmamasının nedenlerinin tespiti için Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.

1) Ahmet Ersin                                  (İzmir)

2) Halil Ünlütepe                               (Afyonkarahisar)

3) Ali İhsan Köktürk                         (Zonguldak)

4) İsa Gök                                          (Mersin)

5) Çetin Soysal                                  (İstanbul)

6) Mehmet Ali Özpolat                      (İstanbul)

7) Mevlüt Coşkuner                           (Isparta)

8) Atila Emek                                     (Antalya)

9) Gürol Ergin                                   (Muğla)

10) Fatma Nur Serter                         (İstanbul)

11) Tekin Bingöl                                (Ankara)

12) Faik Öztrak                                  (Tekirdağ)

13) Fevzi Topuz                                 (Muğla)

14) Orhan Ziya Diren                        (Tokat)

15) Ali Arslan                                    (Muğla)

16) Vahap Seçer                                (Mersin)

17) Muharrem İnce                            (Yalova)

18) Muhammet Rıza Yalçınkaya        (Bartın)

19) Abdulaziz Yazar                          (Hatay)

20) Bülent Baratalı                             (İzmir)

21) Birgen Keleş                                (İstanbul)

22) Ferit Mevlüt Aslanoğlu               (Malatya)

23) Erol Tınastepe                              (Erzincan)

4.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/102)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarih boyunca barış, dostluk ve bereketi zeytin simgelemiştir. Zeytin, besin değeri çok yüksek bir yiyecektir. Akdeniz uygarlığının sembolü olan zeytin ağacı, tarih boyunca bu bölgede kurulan tüm uygarlıkların temelini oluşturmuştur.

Zeytin yetiştiriciliğinin ilk insanlarla birlikte başladığı kabul edilmekte ve "zeytin bütün ağaçların ilkidir" denilmektedir.

Zeytin ve zeytinyağı Akdeniz insanının önemli bir gıdası olması yanı sıra Akdeniz ticaretinin de temelini oluşturmuş ve sadece bir besin maddesi olarak değil, aynı zamanda, ışık kaynağı, sağlık ve güzellik iksiri olarak da kullanılmıştır.

Zeytin ve zeytinyağının başta kalp-damar hastalıkları olmak üzere, sindirim sistemi, kemik yapısı, beyin ve sinir dokuları üzerinde çok önemli fonksiyonları bulunmaktadır. Sağlıklı bir hayat için zeytin ve zeytin ürünleri besin maddelerimiz arasında bulunmalıdır.

Zeytinyağında yaklaşık yüzde 80 oranında bulunan oleik asit insan sütündeki en önemli yağ asididir ve doğumdan hemen sonra bebeğin sinir dokularının gelişiminin sağlanmasında temel bir işleve sahiptir.

Zeytinyağı aynı zamanda dokuların yaşlanmasını önler ve yaşlanmanın beyin fonksiyonları üzerindeki yıpratıcı etkisini azaltır.

Gönümüzde özellikle Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgelerimiz zeytin yetiştiriciliği konusunda dünya çapında isim yapmış yerler arasında bulunmaktadır.

Zeytin üreticileri, başta üretim olmak üzere, çeşitli aşamalarda zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır.

Zeytin üretimini yapan halkın büyük çoğunluğunun arazi küçük, zeytin ağacı sayısı azdır. Bu yüzden geçimlerini sağlayacak kazancı ancak elde edebilmektedirler. Bu üreticilerin desteklenmesi ve üretim alanlarının genişletilmesi gerekmektedir.

Dünya ve ülkemiz açısından hem çok değerli bir besin maddesi hem de çok zengin ekonomik potansiyele sahip bir ticaret maddesi olan zeytine hak ettiği değerin verilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Ülkemizde bulunan zeytin çeşitliliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bölgesel özelliklere göre yetiştirilen zeytinlerin en uygun biçimde değerlendirilerek, gerekli işlemler sonunda, kayıp olmadan üreticinin verdiği emekler ve alınteri hak ettiği değeri bulmalıdır.

Zeytin yetiştiricilerinin karşılaştıkları sorunlar ve üretim düzeyinin en iyi seviyeye getirilmesi amacıyla, ülkemizdeki zeytin potansiyeli belirlenmeli ve bu potansiyelin en üst düzeye getirilmesi için planlamaya gidilmelidir. Zeytincilik desteklenerek, üreticilerin sorunları çözümlenmelidir.

Zeytinliklerin bulunduğu yerlerin çevrelerindeki yapılanmalardan etkilenme düzeyleri saptanmalıdır. Sanayileşmeyle birlikte, tarım alanlarının içine kadar ulaşan fabrikaların yarattığı fiziksel ve kimyasal etkilerden zeytin ağaçları nasıl etkilenmektedir; etkilenme varsa, tüketilen zeytin ve ürünleri yoluyla insan vücuduna etkileri ne olmaktadır?

Zeytin üretiminde kullanılan kimyasal maddeler, gübreler ve tarım ilaçlarının ürüne olan etkileri hangi düzeydedir?

Zeytin işleme aşamasında kullanılan maddelerin tüketilen zeytine olan etkileri hangi düzeydedir? Bu ürünlerin insan vücuduna verebileceği etkiler neler olabilir?

Zeytin üretimi yapan halkımızın, üretim, işleme ve satış aşamasında karşılaştıkları sorunların belirlenmesi ve bu sorunlara çözüm yollarının bulunması, ihracatın artırılması ve teşvik edilmesi,

Sağlıklı yaşamak için zeytin ve zeytin ürünleri tüketmekte olan halkımız açısından, zeytinin üretiminden tüketimine kadar geçen aşama içerisinde meydana gelen kimyasal ve fiziksel zararların belirlenerek, bunların asgari düzeye çekilmesi,

Zeytin üretimi ve tüketiminin artırılmazsı yönündeki ihtiyaçların araştırılması amacıyla, yüce Meclisimizin ve halkımızın bilgilendirilmesi için, Anayasa’nın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük’ünün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Gürol Ergin                                (Muğla)

2) Kemal Demirel                           (Bursa)

3) Mehmet Ali Özpolat                  (İstanbul)

4) Ahmet Ersin                               (İzmir)

5) Şevket Köse                               (Adıyaman)

6) Ensar Öğüt                                 (Ardahan)

7) Hulusi Güvel                             (Adana)

8) Mehmet Ali Susam                    (İzmir)

9) Ali Koçal                                   (Zonguldak)

10) Hüseyin Ünsal                         (Amasya)

11) Yaşar Ağyüz                            (Gaziantep)

12) Turgut Dibek                           (Kırklareli)

13) Tansel Barış                             (Kırklareli)

14) Canan Arıtman                         (İzmir)

15) Ali İhsan Köktürk                    (Zonguldak)

16) Rasim Çakır                             (Edirne)

17) Bilgin Paçarız                           (Edirne)

18) Mehmet Fatih Atay                  (Aydın)

19) Atilla Kart                                (Konya)

20) Şahin Mengü                           (Manisa)

21) Bayram Ali Meral                    (İstanbul)

22) Tekin Bingöl                            (Ankara)

23) Abdullah Özer                         (Bursa)

24) Ali Arslan                                (Muğla)

25) Selçuk Ayhan                          (İzmir)     

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

V.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile  22 Ocak 2008 Salı günü, bir saat sözlü soruların görüşülmesinden sonra (10/27), (10/34), (10/37), (10/40) ve (10/102) esas no.lu Meclis araştırması önergelerinin birleştirilerek görüşülmesine, önergelerin görüşülmesini müteakiben  56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşülmesine ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar Genel Kurulun çalışmalarını sürdürmesine; Genel Kurulun 23/1/2008 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine  ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

                                                        Danışma Kurulu Önerisi

                                                                                                        Tarih: 22/1/2008

Danışma Kurulunun 22/1/2008 Salı günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 

 

 

 

 

 

 

Köksal TOPTAN

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bekir Bozdağ

Hakkı Suha Okay

 

Adalet ve Kalkınma Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi

Oktay Vural

Grubu Başkan Vekili

Grubu Başkan Vekili

Milliyetçi Hareket Partisi

 

 

Grubu Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Selahattin Demirtaş

 

 

Demokratik Toplum Partisi

 

 

Grubu Başkan Vekili

 

Öneriler:

Gelen Kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 97 ve 95 sıra sayılı kanun tasarılarının 48 saat geçmeden gündemin ”Kanun  Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 7 ve 8 inci sıralarına alınması ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

22 Ocak 2008 Salı günü, bir saat sözlü soruların görüşülmesinden sonra gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 17, 25, 27 ve 30 uncu sırasında yer alan 10/27, 10/34, 10/37 ve 10/40 esas nolu Meclis araştırması önergeleri ile 22/1/2008 tarihli gelen kağıtlar listesinde yayınlanan ve biraz önce okunan 10/102 esas nolu zeytin, zeytinyağı ve bitkisel yağların üretimi ve ticaretinde yaşanan sorunlarla ilgili Meclis araştırması önergesinin birleştirilerek görüşülmesi, önergelerin görüşülmesini müteakiben gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının birinci sırasında yer alan 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın görüşülmesi ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar Genel Kurulun çalışmalarının sürdürülmesi,

Genel Kurulun; 23.1.2008 Çarşamba günkü Birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesi,

Genel Kurulun; 23.1.2008 Çarşamba ve 24.1.2008 Perşembe günleri 14:00-20:00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi,

Önerilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Söz istiyorsunuz önerinin aleyhinde?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN- Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yeniden bir Danışma Kurulunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç Tüzük’ünün maddelerini askıya alan yine uygulamalarıyla karşı karşıyayız.

Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük’üne göre haftada her hâlükârda iki saat ve gündemin başında soru önergelerinin görüşülmesi gerekir. Bu, bir defa kaldırılıyor.

Şimdi, soru önergelerinin burada müzakereleri de hatalı sayın milletvekilleri. Şimdi, soru önergeleri evvela kürsüde okunur, bakan buna cevap verirse, 98’inci maddeye göre çıkacak burada beş dakika konuşacak. Ondan sonra, onun beş dakikasından sonra ilgili soru sahibi yerinden kalkıp buna ek sorular da sorabilecek. Ondan sonra bakan bir beş dakika daha ona cevap verecek. Ondan sonra soru önergesi tamamlanır. Ama, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, milletvekillerinin çok hassas noktalarda, çok soyguna, suistimale yönelik olarak sorduğu soruları burada örtbas etmek için bakana, sırayla on tane, yirmi tane soruyu burada okutuyorlar -kendileri yerinde- ondan sonra bakan çıkıyor, hepsini makine gibi gır gır gır, ondan sonra geçiyor ve milletvekiline buna karşı yeni bir konuşma hakkı tanımıyor. Böyle bir uygulama yok sayın milletvekilleri!

Sayın Meclis Başkanı çıkıp da Hükûmete sahip çıkacağına “Efendim, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisi mutlaktır, kimse bunu sınırlandıramaz” gibi laflar edeceğine, evvela gelsin, şu Türkiye Büyük Millet Meclisini İç Tüzük’e uygun bir çalışma sistemine soksun. Türkiye Büyük Millet Meclisinde İç Tüzük işlemiyor sayın milletvekilleri. Yani, biz yerimizden soru soruyoruz, maalesef, burada sorularımız yanıtlanmıyor, böyle, âdeta gırgıra getiriliyor.

Bugün yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi dört dakika geç açıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde, bu dönemki Başkanlık Divanı üyeleri kadar -hepsi için demiyorum- keyfî, geç açan bir Başkanlık Divanı görülmedi. Burası oyuncak değil ki sayın milletvekilleri! Burası, Türkiye Büyük Millet Meclisi, burada hukuk işleyecek, burada kanun işleyecek, burada siz keyfîlik yapamazsınız.

Değerli milletvekilleri, gerçekten, yine, gündemde çok ciddi sıkıntılarımız var, daha dağıtılmayan serileri gündeme alıyorsunuz. 651 maddelik kanunu, geldik, burada müzakere ettik, şimdi tekriri müzakere yapacaklar mı, yapmayacaklar mı onu da bilmiyoruz, yine, bugün, onun görüşmesi tamamlanıncaya kadar karar alınıyor.

Değerli milletvekilleri, vatandaşlar yurdun çeşitli yerlerinden bize telefon açıyorlar, diyorlar ki: “Yahu, Kamer Bey…” Mesela, geçen gün, Urfa’nın Viranşehir’indeki Ziraat Odaları Başkanı “Efendim, bizim köylülere 700 milyar, 800 milyar elektrik parası geldi.” diyor. “Ee, nasıl geldi?” Bunlar, kuyuyla arazileri suluyorlarmış, 2000 tarihinden beri elektrik paralarını ödememişler. Maşallah, o zamandan beri hükûmet edenler de artık… Dedim ki: “Sayın Başkan, 2000’den beri sen elektrik parasını ödemiyorsan olur mu bu? Devletin alacağını niye ödemiyorsun?” “Efendim, bizden istemediler. 2007’ye geldik, her birimize 700 milyar, 800 milyar elektrik faturası geldi. Yoksa, elektriği keseceğiz diyorlar. Biz de sulamasak topraklar kuruyacak, ziraat yapamayacağız.” diyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, böyle bir yönetim olur mu? Yani, siz altı senedir iktidardasınız. Elektrik parasını tahsil etmiyorsunuz… Etmiyorsunuz… Etmiyorsunuz... Arkasından bir gecikme zammı, avukat ücretini vatandaşa şey gönderiyorsunuz, 600-700 milyar liralık elektrik parasını gönderiyorsunuz. Bunu hiçbir vicdan kabul etmez. En kısa zamanda bu insanlarla anlaşmalı bence… Hiç olmazsa gecikme zamları ya bunlardan tahsil edilmemeli veyahut da gecikme zamları, zamanında görevini yapmayan kamu kurumundaki yöneticilerden tahsil ederek bu iş çözüme bağlanmalıdır. Yoksa ki, bu insanlarımızın, bu paraları ödemeleri mümkün değil. Bu sıkıntıların giderilmesi lazım.

Yine, bilmiyorum, sizler devlet dairelerini geziyor musunuz, gezmiyor musunuz? Dün, birkaç yere gittim. Şu anda, özelleştirme mağdurları adı altında 13.800 tane vatandaş var. Bunları senede on ay çalıştırıyorlar, her birisine 550 milyon para veriliyor arkadaşlar. Maliye Bakanı, kasten, bunların, bu seneki sözleşmelerini hâlâ imzadan çıkarmamış.

İnsanlarla alay etmeyin. İnsanların ekmeğiyle oynamayın. Bu insanları siz bu kadar mağdur etmekle nereye varacaksınız, ben anlamıyorum yani. Şimdi, siz, bir defa devletin işleyen mekanizmalarını yok ettiniz, yani işte KİT’leri tuttunuz, haraç mezat sattınız. Yine satılan… Birtakım soru önergelerimizde de var. Yine, tabii, bu soru önergesinde de bunu cevaplandırmasını engelleyeceksiniz.

İş sahibi insanları işsiz hâle getirdiniz. Onların müktesep haklarını elinden aldınız ve bu insanlar şu anda ekmeğe muhtaç. Yani, senede on ay çalışıyor. On ayda şimdi… Maliye Bakanı bunlara vize vermiyor ve 13.800 vatandaş ekmek parası peşinde, yani 580 milyon, 530 milyon para hâlâ bunlara verilmiyor değerli milletvekilleri. Bu Hükûmet ne yapıyor kardeşim, bunlar neyle uğraşıyor, ben anlamıyorum. Tayyip Erdoğan çıkıyor, diyor ki “Otur oturduğun yerde.” Sen kimsin kardeşim “Otur oturduğun yerde.” diyeceksin vatandaşa! Devletin cumhuriyet başsavcısının görevi arkadaşlar. Devletin cumhuriyet başsavcısının görevi, siyasi partilerin, Siyasi Partiler Kanunu’na göre, Anayasa’ya göre siyasi faaliyette bulunma zorunluluğu getiriyor. Cumhuriyet başsavcısının, Türkiye’de rejimi koruma görevi vardır. Cumhuriyet başsavcısı, eğer Türkiye Cumhuriyeti devletinin birlik ve bütünlüğüne, temel kurumlarına, onun laik düzenine meydan okuyan siyasi partiler varsa, onları kapatma davasını açma hakkı vardır. Tabii ki, açması lazım.

Ben, yine, geçen gün, burada cumhuriyet başsavcısına hitap ettim, dedim ki: “Ey başsavcı, görevini yapmaya hemen seni davet ediyorum.” Sen bugün görevini yapmazsan, yarın Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri elden gittiği zaman, hele bir de çoğunluk kararına dayanarak Türkiye Cumhuriyeti yok edildikten sonra, senin başsavcılığın da kalmaz ortada.

Bakın, sayın milletvekilleri, ilgili herkese sesleniyorum burada. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendisini korumanın kurumları vardır. Bu kurumların başında yargı gelir. Yani, Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi “Efendim, hiçbir kurum yasama ve yürütmenin üstünde değil.” Ee, yasama kim, yürütme kim? Sensin. Sen ne dersen, sözünle kanunla çıkıyor, yürütme de sensin. Dolayısıyla, yargı… Müsaade et de, yargı Türkiye Cumhuriyeti devletinin hukukunu korusun.

Dolayısıyla, sayın milletvekilleri, bunlar, bu memleket için çok sıkıntı yaratan konulardır. Yargı eğer görevini yapmazsa, o zaman, Türkiye’de rejim ciddi derecede sıkıntıya girer. Onun için, bu rejimin ciddi derecede sıkıntıya girmemesi için, lütfen, yargı kendi görevini, zamanında yapsın; yapmadığı zaman, işte, yarına Türkiye’nin başına ne tür sıkıntılar geleceğini göreceğiz yani.

İşte, türban konusunu uzun zaman istismar ettiniz. İşte, MHP size “buyurun” dedi, gelin çözün.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Türbanla ne alakası var!

KAMER GENÇ (Devamla) – Çözmüyorsunuz, bu defa bahane arıyorsunuz. Buyurun… Yarına, mahalli seçimlere kadar “Efendim, biz ne yapalım? Biz çözecektik de bize çoğunluk vermedi.” Çözün. Yani, çözmemeniz için bir şey var mı?

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Danışma Kurulu Önerisi hakkında konuş.

KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin şanına, şöhretine uygun gelenekleri vardır. Sizler, özel yaşamınızda istediğiniz yaşamı yaşayabilirsiniz, istediğiniz gibi giyinebilirsiniz, onun için kimse bir şey demez, ama Türkiye Cumhuriyeti devletinin belli makam ve mevkilerine geldiğiniz zaman, o makam ve mevkilerin gerektirdiği kılık ve kıyafetleri giymek zorundasınız. Bugün, Çankaya’da, Türkiye Cumhuriyeti devletinin şanına, şöhretine uygun bir giyim kuşam var mıdır değerli arkadaşlarımız? Böyle bir şey olmaz. Bugün, işte, devletin kurumları arasında ciddi sıkıntı var. İşte, Çankaya Köşkü’nde bir yemek veriliyor, devletin ordu mensupları gitmiyor. Ee, ne demek yani şimdi bu? Bence çok ciddi bir sıkıntı. Yani ondan sonra, devlet… Bakın, devleti yöneten insanların sorumluluk sahibi olması lazım. Sorumluluk sahibi olmadığı zaman, nerede, ne zaman, nasıl bir rejim sıkıntısıyla karşı karşıya kalacağınızı kestiremezsiniz sayın milletvekilleri, onun için ben rica ediyorum. Bakın, bu devlet çok ciddi sıkıntılar içinde, ekonomik sıkıntılar içinde, Türkiye’de denetimi kaldırdınız, dış denetim…

İşte, İç Tüzük değişikliğini getiriyor Sayın Meclis Başkanımız fakat yani bununla neyi çözeceğimiz de belli değil. Türkiye Cumhuriyeti devleti, gerçekten, AKP yönetimi zamanında çok ciddi sıkıntılara giriyor, girecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) - Denetimi kaldırdınız. Denetim bir devletin can damarıdır. Denetimde, müfettişler, bağımsız denetim elemanları bir ülkede hakikaten devletin sağlıklı olarak yönetilip yönetilmediği konusunda ciddi inceleme yapar, raporlar düzenlerler. Ee, siz bunu kaldırdınız yani müsteşarın, genel müdürün emrindeki bir denetim elemanı gidecek, müsteşarı, genel müdürü denetleyecek, böyle bir şey olamaz.

Sayıştay hangi kadrosuyla ne denetim yapacak? Bence denetim, yalnız muhasebe kayıtlarına göre değil, denetimde yerindelik denetimi de olacak, hukuk denetimi de olacak. Ee, yerindelik denetimi ve hukuk denetimi olmadığı zaman öyle bir denetim olmazki.

Değerli milletvekilleri, bugün devlet dairelerinde neler oluyor, neler bitiyor bizim hiçbir şeyden haberimiz yok. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu var, bu kurul acaba niye maaş alıyor? Bugüne kadar, bu son zamanlarda herhangi bir denetim yaptı mı? Yapmıyor. Bu devletin bu kurumlarını işler hâle getirmek bizim görevimizdir.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

HASAN MACİT (İstanbul) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Macit.

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Demokratik Sol Parti ve şahsım adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, her hafta salı günü, Meclisin ilk çalışmaya başladığı saatlerde, âdet üzerine, gene bir Danışma Kurulu önerisi üzerine tartışıyoruz.

Değerli arkadaşlar, daha önceleri düşüncelerimizi sizlerle paylaşırken “Gelin, Meclisin çalışma süresini uzunca bir süre ayarlayalım ve milletvekili arkadaşlar da programlarını buna göre ayarlasınlar ve Meclise hazırlıklı gelsinler.” diye bir önerimiz olmuştu. Ne yazık ki bu önerimiz dikkate alınmadı ve gene, üç günlük bir çalışma süresi için sizin önerinizle karşı karşıyayız. Geçen hafta burada yaptığımız konuşmadan sonra, AKP Grup Başkan Vekili’nin buraya çıkarak verdiği yanıtı açıkçası yadırgadım çünkü grubu bulunmayan veya bağımsız olan milletvekillerinin söz haklarını ellerinden almaya, baskı kurmaya yönelik bir açıklama yapmıştı. Sayın Grup Başkan Vekili “Burada, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik Toplum Partisiyle anlaştık, bu, yaklaşık 530 milletvekili eder, size ne oluyor?” anlamında bir söz sarf etti.

Değerli arkadaşlar, o zaman, 530 milletvekili ile burada çalışacaksa, getirin bir yasa, 530 milletvekili deyin. Üst tarafı olmasın diye bir yasa getirin. Burada, her bir arkadaşımızın, her milletvekili arkadaşımızın, konuşma hakkı vardır, düşüncelerini paylaşma ve düşüncelerini ifade etme hakkı vardır. Bu hakkı, hiçbirimizin elinden, Meclis çoğunluğunuza dayanarak alamazsınız.

Değerli arkadaşlar, bu, bir baskı ve yıldırma politikasının dışa yansımasıdır. Defalarca söyledik ve o gün Sayın Grup Başkan Vekili de söyledi, diyor ki: “Bu arkadaşlarımız konuşmak istiyorlarsa, söz almak istiyorlarsa biz hakkımızdan vazgeçeriz.” Değerli arkadaşlar, biz lütuf istemiyoruz, biz hakkımızı burada kullanmak istiyoruz. Düşüncelerimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz. Sizin aldığınız sözden fedakârlık yaparak, bizim o sürede konuşma gibi bir ihtiyacımız yok.

Değerli arkadaşlar, Meclis açıldığından bu tarafa yasalarla ilgili şahsımız adına söz almak için talebimiz oluyor. Bizim başka alanda söz alma, düşüncelerimizi paylaşma hakkımız yok, ancak şahsımız adına konuşabiliyoruz. Ne yazık ki bugüne kadar, ben ve arkadaşlarım herhangi bir yasa üzerinde şahsımız adına söz alma şansına sahip olamadık, alamadık. Yani her varışımızda, her müracaatımızda 2 tane AKP’li milletvekili arkadaşımız ne hikmetse bizden önce almış oluyorlar. Matbaa…

OSMAN KILIÇ (Sivas) – Almasınlar mı?

HASAN MACİT (Devamla) - Alsınlar, ben almasınlar demiyorum.

Matbaadan takip ediyoruz, Kanunlar Kararlara gelen yasa tasarısı bizden önce alınıyor.

Değerli arkadaşlar, lütfen, lütfen, eğer bir… Geçen hafta Grup Başkan Vekilinizin söylediği gerçek ise şahısları adına söz alma konusunda, dolambaçlı yollara başvurmayın. Biz onun nasıl alındığını biliyoruz. Nasıl bizden önce haber aldığınızı da biliyoruz. Almasınlar demiyoruz, alsınlar. Ama o hakkı bize de tanıyın. Bizim başka konuşma hakkımız yok ve buradan sizlerin lütuf hakkıyla vereceğiniz konuşmaya da ihtiyacımız yok.

Burada Sayın Grup Başkan Vekili diyor ki: “Efendim, bu, hakkın suistimalidir. İki cümleyle düşüncelerini açıklayabilirler, on dakikayı kullanmazlar.” Evet, o on dakikayı kullanacağız. Niçin kullanmayacağız on dakikayı? Bu hak bize İç Tüzük tarafından verilmemiş mi? Danışma Kurulu önerisi üzerine söz isteyen milletvekilinin söz süresi on dakika değil midir? Sayın Başkan Vekilinin o konuşması, bizim konuşma hakkımıza bir müdahale, bir baskı değil midir?

Değerli arkadaşlar, lütfen, lütfen, burada grubu bulunmayan ve bağımsız milletvekillerini bu -Danışma Kurulu- veyahut da çok kısıtlı olan konuşma sürelerinden, konuşma haklarından da mahrum etme anlayışı demokrasiye, özgürlüklere vurulan bir kısıtlamadır, bir baskıdır.

Değerli arkadaşlar -dünya ve Türkiye, dünya insanlığı- bu baskıların nelere mal olduğunu dünya tarihinde yaşadık. Almanya’da Hitler yüzde 44 oyla iktidara gelmişti ama yüzde 44 oyun verdiği şımarıklığın neye mal olduğunu, dünyaya, kendisine ve ülkesine neye mal olduğunu bu dünya yaşadı, gördü. 62 milyon insan İkinci Dünya Savaşı’nda hayatını kaybetti ve o ülke paramparça oldu. İşte, özgürlüklere ve demokrasiye vurduğu pranga, baskı o ülkeyi o hâle getirdi.

Değerli arkadaşlar, biz bu hakkımızı kullanmak istiyoruz. Bir başka hak olarak, değerli arkadaşlarım, ne yazık ki, bugünden sonra sayın bakanlara şahsım adına soru önergesi vermeyi artık durduruyorum. Çünkü sayın bakanlar verdiğimiz soru önergelerine yanıt vermiyorlar, bize masal anlatıyorlar ve verdikleri yanıtlarla soruların zerre kadar ilgisi yok. Bizim soru önergelerimize yanıt verilmeyecek ve burada Meclisin denetim süreleri kısıtlanacak, her gün yeni bir yasayla karşı karşıya kalacağız; bunun adına demokrasi denilecek, bunun adına özgürlüklerin kullanılması denilecek!

Değerli arkadaşlar, lütfen, hiç olmazsa İç Tüzük’ün maddelerini uygulayalım. Bu denetimle ilgili konulara yeterince zaman ayıralım, bunları burada yeterince tartışalım. Yoksa Türkiye’nin gündemini  tartışmamış oluruz, yoksa halkımızın gerçekten beklediği, çözüm üretilmesini istediği sorunları çözmemiş oluruz.

Değerli arkadaşlar, tarihimizde de -biraz önce baskılar veyahut da oy çoğunluğuna dayalı bir örnek daha yaşadık- rahmetle anıyorum, Adnan Menderes de bir zamanlar: “Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz.” demişti. Ama o tarihî süreci de yaşadık.

Lütfen, biraz daha duyarlı olalım, biraz daha anlayışlı olalım ve buradaki Meclis kürsüsünü kullanmada, denetim yollarını kullanmada muhalefet milletvekillerine daha anlayışlı yaklaşılsın, daha gerçekçi yanıtlar verilsin, daha objektif bilgilendirelim ki biz de ona göre düşüncelerimizi sizlerle, kamuoyuyla paylaşalım. Yoksa yanlış bilgilendirme, yanlış yönlendirme farklı yönlere, farklı kanallara götürebilir.

Değerli arkadaşlar, bir fıkrayla sözlerime son vermek istiyorum. Biz burada halkın gündemi şudur, şudur, şudur diyoruz; gelin bunları tartışalım; işsizliği tartışalım, kötü giden ekonomiyi tartışalım, sağlıktaki sorunları tartışalım, tarımdaki insanlarımızın, çiftçilerimizin yok oluştaki bu tarım politikaların yanlışlığını tartışalım diyoruz, ama siz hâlâ kendi gündeminizde, kendi belirlediğiniz gündem doğrultusunda gidiyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, Temel vefat etmiş, mezar taşına yazdırmış: “Hastayım hastayım dedim anlamadınız, şimdi ne oldu?” Yarın çok geç olabilir. Halkın sorunlarını tartışalım, halkın sorunlarına çözüm üretelim, Meclisin gündemini de halkın sorunlarıyla tartışır, çözüm üretir hâle getirelim.

Hepinize saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Macit.

Saygıdeğer arkadaşlarım, Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

HASAN MACİT (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım.

Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Buyurun:

IV.-  BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (DEVAM)

B) Önergeler

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, 78 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/23) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/15)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

18.10.2007 tarihinde CHP Grup Başkanlığının 13 nolu yazısı ile verdiğim 78 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 190 sayılı Genel Kadro ve usulü hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanun Teklifi 2/23 esas sayı ile bugüne kadar Komisyonlar ve Genel Kurulda ele alınmamıştır. Meclis İçtüzüğünün 37. Maddesi uyarınca Kanunun Meclis Genel Kuruluna getirilmesini bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                             Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                                                                                         Malatya

 

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, önerge sahibi olarak buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, size rakam vereceğim. Türkiye’de –Sağlık Bakanım da burada- canlıdan canlıya haftada üç kez, haftada üç ameliyat yapan Türkiye’de başka bir tıp merkezi, başka bir hastane var mı? Avrupa’da var mı, dünyada? Bir iki tane arkadaşlar. Bunu iddiayla söylüyorum. Sayın Bakan burada. Canlıdan canlıya haftada üç ameliyat. Burası artık Türkiye’nin bir gurur merkezi oldu, Turgut Özal Tıp Merkezi. 

Arkadaşlar, buraya Sudan’dan, değişik ülkelerden insanlar gelip burada karaciğer nakli yaptırıyor ve gözlerimle gördüm, Sayın Dekan, gündüz ameliyat yapıyor, gece atlayıp Samsun’dan kadavradan tekrar karaciğer getirip ertesi gün başka hastaya…

Arkadaşlar, burada bu insanlar canlarını veriyorlar, bu insanlar bu hastane için, bu merkez için her şeylerini veriyorlar.

Değerli milletvekilleri, beş yıldır bu kanun, aynı verdiğim kanun. Geçen dönem Meclis Genel Kurulu kabul etti -milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ederim- ve kanun basıldı 2005 yılında. Niye vermiyorsunuz? Arkadaşlar, on-on beş yıldır, burada bazı arkadaşlarımız geçici, şirket yani temizlik şirketi kadrosunda çalışıyorlar. Ya etmeyin, bin kişi arkadaşlar. Döner sermayeden bir de 4/B ile yaklaşık 1.300 kişi, hastanenin tüm 1,5 milyonluk döner sermaye parası da oraya gidiyor. Yapılış şekliyle çok amaçlı bina olduğu için ayda tükettiği enerji bedeli başka hastanelerin, başka üniversitelerin 2 katı.

Arkadaşlar, biz hakkımızı istiyoruz. Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezinin verilmeyen doktor, ebe, hemşire… Yalvarıyoruz “70 hemşire verin, yoğun bakım ünitelerimizi açalım.” diyoruz. KPSS’den veriyorsunuz. Arkadaşlar, hakkımızı istiyoruz. Yani niye bunda direniyorsunuz? Niçin direniyorsunuz? O çocuklar, orada okuyan öğrenciler benim öğrencim değil mi? Oradaki hastalar bizim hastalarımız değil mi arkadaşlar?

Arkadaşlar, oradaki bin kişi -temizlik şirketi kadrosunda- hepinizin kardeşi olabilir. İşlerinde yaklaşık on beş seneleri gitti. Temizlik şirketi kadrosunda, asgari ücretle çalışıyor bazı teknik elemanlar.

Arkadaşlar, bir üniversite bu kadar yok edilemez, bu kadar… Haa dün de kim vermediyse bu kadroyu, bugün de kim vermediyse insanlık suçu işliyor. Meclis Genel Kurulu bir kanunu “Buraya getir.” diyecek, ama getirilmiyor arkadaşlar. Bunun bir siyasi tarafı yok arkadaşlar. Geçen dönem, iktidarı muhalefeti Malatya’nın tüm milletvekillerinin imzasını taşıyordu bu teklif. Ben bunu yeniledim.

Hakkımızı istiyoruz. Yani biz orada, dünyada bir tıp merkezi oluyoruz. Burada çalışan insanların, orada çok büyük cesaretle, çok büyük emekle çalışan arkadaşlarımızın şevkini kırmayalım arkadaşlar. Bunu istiyoruz. Orada çalışan bin tane geçici işçimizin daha feda olmasını önleyelim arkadaşlar ve geçen dönem, bu kanun 2005 yılında basılmasına rağmen, geçen dönemin son günü Meclis kapanırken, kapanmaya bir ay kala Eskişehir Osmangazi Üniversitesine ve Konya Selçuk Üniversitesine kadro verdiler. Verin, onlar da bizim üniversitemiz. Onlara niye verdin, demiyoruz ama Türkiye’de bin tane geçici işçi çalışan başka üniversite yok arkadaşlar. Yani, burada hak yemek günahtır.

Değerli arkadaşlarım, hakikaten biz burada… Elektrik borcu var. Döner sermayenin çok önemli kısmı orada çalışan temizlik şirketi kadrosuna gittiği için elektrik borcumuzu ödeyemiyoruz. Devlet oranın elektrik bedelini bütçeye koymak zorundadır arkadaşlar. Plan ve Bütçe Komisyonunda teklif etmemize rağmen koyulmadı ama bir süre sonra TEDAŞ elektriği kesmek zorunda kaldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, iktidarıyla muhalefetiyle… Burası Türkiye'nin geleceğinde önemli bir tıp merkezidir. Yolunu almış gidiyor, buna engel olmayalım. Gelin, bu insanlara omuz verelim. Gelin, bu insanlara alkış çalalım. Dünyada önemli bir karaciğer nakil merkezi olan bu üniversitemize hep beraber sahip çıkalım. Ben bir kez daha hepinizin vicdanlarına sunuyorum.

Teşekkür ederim.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Önerge üzerinde, Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce.

Sayın İnce, buyurun efendim.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir süredir üniversiteleri tartışıyoruz. Nedir tartıştığımız konu? İdari, mali, yönetsel, bilimsel özerkliklerinin olması gereken, bilim üretilen, bilgi üretilen yerler. Ama bu üniversitelere böyle değil de ele geçirilmesi gereken, işgal edilmesi gereken yerler olarak bakarsak, tabii ki kamuoyunda tartışmalar kaçınılmaz olur.

Şimdi, sizlere bazı örnekler vermek istiyorum. YÖK’e verilen araştırma görevlisi kadro sayıları 1998’de 5.000; 99’da 5.500; 2000’de 4.000; 2003’te 1410; 2004’te 1410; 2007’de 2.000. Yani, hepimiz biliyoruz ki insan, tasarruf edilecek bir malzeme değildir. Eğer, siz YÖK’ün elini kolunu bağlarsanız, kinle, nefretle, intikamla yaklaşırsanız sorunlar bu noktaya gelir.

2007’de on yedi üniversite kuruldu. On yedi üniversiteye 2008 bütçesi için ayrılan para 150 milyon YTL. Sadece, Uludağ Üniversitesinin bütçesi 166 milyon YTL, İstanbul Üniversitesinin bütçesi 449 milyon YTL. Siz on yedi üniversiteye bir tek Uludağ Üniversitesinin bütçesinden daha az bir para ayırırsanız, görünen köy kılavuz istemez, “Bozdur bozdur harca.” derler. Bu parayla ancak tabela üniversitesi yaparsınız.

Ayrıca, biliyoruz ki 10 bin öğrencilik bir üniversitenin maliyeti 100-120 milyon dolar civarında, daha önce açılan on beş üniversiteyi de hesaba kattığımızda 3,5 milyar YTL dolayında bir para ayrılması gerekirken onun yüzde 1’i kadar parayı ayırdığınızda başımıza gelenlerin bunlar olacağı kesindir.

Yine, Millî Eğitim bütçesinin içindeki YÖK’ün payına baktığımızda da yine, bir intikam duygusunu hep birlikte görebiliriz. 2002’de Millî Eğitim bütçesinin yüzde 25’i YÖK’e ayrılmışken; 2004’te yüzde 23; 2006’da yüzde 21; 2008’de ise yüzde 19,7’ye düşmüştür.

Değerli arkadaşlarım, yine Malatya Milletvekilimiz Sayın Aslanoğlu beş yıldır uğraşıyor burada İnönü Üniversitesinin sorununu çözmek için. Bir başka örnek de ben size Kahramanmaraş’tan vereyim. Sütçü İmam Üniversitesi 92’de kuruluyor, 9 fakültesi var, 4 fakültesinin kadrosu Meclisten geçmiş, 5 fakültesinin kadrosu ne yazık ki 92’den bu yana hâlâ çözülememiş.

Değerli arkadaşlarım, YÖK ne yapacak? Yükseköğretimi koordine edecek, sorunları çözecek. Peki, YÖK’ün başına gelen kişinin geçmişine baktığımızda neler görüyoruz? Bir: AKP’nin mutfağında yetişmiş bir kişi. Nereden biliyoruz? Pollmark şirketinin kurucusu. Bu şirket nerelere iş yapmış?  AKP Genel Merkezine, Meclis Başkanlığına, Başbakanlığa. Soru önergeleri veriyoruz “Ne kadarlık iş yaptı?” diye, ne yazık ki cevapları alamıyoruz.

YÖK Başkanı olur olmaz ilk açıklaması, dedi ki, rektörlere seslendi: “Siz, Danıştayın, Anayasa Mahkemesinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını görmezden gelin.”

İkinci açıklaması ne oldu? “Üniversiteler paralı olsun.” İşte, tüccar siyaset anlayışının dışa vurumudur bu.

Değerli arkadaşlarım, “Üniversiteler paralı olsun.” dediğinizde size şu cevapla gelindiğinde alınganlık göstermeyin: “Siz cumhuriyetin kazanımlarıyla hesaplaşmak istiyorsunuz.” dediğimizde lütfen lafın tamamını dinleyiniz. Nedir cumhuriyetin kazanımlarıyla hesaplaşmak? Bu ülkede eğitimde fırsat eşitliğini cumhuriyet sağlamıştır; sağlamıştır, o yüzdendir ki çobanlık yapan bir çocuk bu ülkede Cumhurbaşkanı olmuştur, kayıkçının oğlu bu ülkede Başbakan olmuştur. Yadırgamak için söylemiyorum bunları, övünülecek bir şey olduğunu söylemek için söylüyorum. Cumhuriyetin sayesinde olmuştur bunlar. Ama siz “Üniversiteler paralı olsun.” diyerek, diğer taraftan da fakir fukara, garip gureba edebiyatı yaparak o fakir çocukların önünü kesmiş oluyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, burada sizlere şunu söylemek istiyorum: YÖK’te hukuksuzluk dönemi başlamıştır. 27 Aralık 2007 günü Mısır’a gitti YÖK Başkanı, dört gün sonra döndü. YÖK tarihinde ilk kez hiç kimseye vekâlet bırakmadı. İki başkan vekili vardı -birinin imza yetkisini aldı, biri istifa etmişti- hiç kimseye vekâlet bırakmadan Mısır’a gitti YÖK Başkanı. Hukuksuzluğun bir başka örneği de bu.

Üniversitelerin kadro sorunu var, kaynak sorunu var, çocukların yurt sorunu var, kahvaltı yapamıyorlar, barınma sorunları var, mezun olan çocukların iş sorunları var.

Bakın, Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin 24/5/2006 günü bir açıklama yapıyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İnce, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MUHARREM İNCE (Devamla) – …diyor ki: “Türban yüzde 1,5’luk kesimin sorunudur.” Bugün ne oldu da Türkiye'nin sorunu hâline geldi, anlamış değilim.

Ben size şunu söylemek istiyorum, sizin istediğiniz şu: Muhalefet susacak, Yargıtay susacak, Danıştay susacak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi susacak, başsavcı susacak, paşalar susacak, gazeteciler susacak, meslek odaları susacak, karikatüristler susacak, bir tek Başbakan konuşacak. Bak,  size o jargondan bir şey söyleyeyim: “Yok ya!” derler adama. Böyle demokrasi anlayışı olur mu?

Değerli arkadaşlarım, Meclis Başkanına sesleniyorum buradan: Sayın Başkan -Başbakanın üslubuyla söylüyorum- lütfen işinizi yapın! Kırk bir gün önce size yazılı soru önergesi verdim. Hâlâ cevap vermediniz. (Bağımsızlar sıralarından alkışlar) On beş gün içinde bana cevap vermeye mecbursunuz İç Tüzük gereği. Meclis Başkanı İç Tüzük’e uymazsa burada kimse uymaz diyorum.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum ve şu cümleme de herhâlde Sayın Başkanım müsaade edecektir: Bakın, değerli arkadaşlarım, Leyla Şahin davasında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Türkiye Cumhuriyeti savunma yaparken altında Sayın Erdoğan’ın ve Sayın Gül’ün imzası vardı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İnce…

MUHARREM İNCE (Devamla) – …diyor ki: “Türbanın üniversitelerde laik eğitimle çeliştiği ve bağdaşmadığı, gericiliği teşvik ettiği saptanmıştır.” Bunun altına imza atmıştır Başbakan ve Sayın Abdullah Gül. Ne oldu? Ne değişti? Leyla Şahin tepki gösterince, Leyla Şahin’in imam olan babasını, 7 kat maaşını artırarak İstanbul Belediyesinde yönetim kuruluna atadınız mı, atamadınız mı? Bunun hesabını verin.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnce.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… (CHP sıralarından “Sayar mısınız” sesleri)

Sayıyoruz efendim.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Başkanım, acele etmeyin, Kızılay’da olanlar var, geliyorlar!

BAŞKAN – Kabul etmeyenler…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bakanlar Kurulu teslim olmuş IMF’ye galiba! Teslim olmuşsunuz Amerika’ya!

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve Cevapları

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yeşil kartların iptal edilmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/149) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

2.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, yeşil kart verilen kişilere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/154) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

3.-Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ordu’ya Tıp Fakültesi kurulmasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/169) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

4.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Çin’den ithal edilen ürünlerin sağlığa uygun olup olmadığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/177) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

5.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir beldenin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/186) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

6.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, yeni açılacak Antalya Devlet Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/245) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 1, 2, 4, 7, 14 ve 36’ncı sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdi.

Şimdi, bu soruları sırasıyla okutuyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İç Tüzük’ün 98’inci maddesini okuyun. İç Tüzük’ün 98’inci maddesinde der ki: Soru önergeleri okunur, bakan çıkar cevap verir. Arkasından, milletvekili yerinden buna karşı itirazı varsa öne sürer, bakan da tekrar buna karşı bir açıklama yapabilir. Fıkranın sonunda der ki: Birbiriyle konuları itibarıyla bağlantılı sorular birlikte cevaplandırılır.

Eğer Meclis Başkanıysanız, İç Tüzük 98’inci maddeye göre her soru önergesini ayrı ayrı okutun ve cevaplandırılsın efendim. Yani bizim burada on tane soru önergemiz okunuyor, cevap verilmiyor, bizim söz hakkımız olmuyor Sayın Başkan. Lütfen İç Tüzük’ü uygulayın.

BAŞKAN – Sayın Genç, söz hakkınız bakidir, yeri geldiğinde söz hakkınız verilecektir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Vermiyorsunuz efendim. Geçen de dokuz tane soru önergem okundu, benim itiraz hakkım olmadı.

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun okuyun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 27.09.2007

                                                                                                       Ensar Öğüt

                                                                                                          Ardahan

 

22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçimleri öncesinde Ülkemizde 14 Milyon 40 Bin yeşil kartlı bulunurken, bu sayı seçimlerden hemen sonra 8 Milyon 693’e inmiş, seçimlerden sonraki iki aylık süre içerisinde yaklaşık 5 Milyon 347 Bin adet Yeşil Kart iptal edilmiştir. Ancak işin daha da ilginç yanı Yeşil Kartların iptal edildiği sahiplerine bildirilmemiştir. Bu nedenle de kimlerin Yeşil Kartının iptal olduğu ancak rahatsızlanarak hastaneye gittiklerinde anlaşılacaktır. Yaz ortasında dağıtılan kömür ve yardım paketleri gibi, AKP Hükûmeti tarafından seçim malzemesine dönüştürülen ve seçmenden oy almak için dağıtılan Yeşil Kart uygulamasından zararlı çıkan yine gariban vatandaşımız olmuştur.

1- 22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel Seçimlerinden önce toplam kaç kişiye Yeşil Kart verilmiştir?

2- İptal edilen Yeşil Kart sayısının 5 milyon 347 Bin adet olduğu doğrumudur?

3- 5 Milyon 347 Bin adet Yeşil Kartın iptal edilme gerekçeleri nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın sağlık bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.  03.10.2007

                                                                                                        Akif Ekici

                                                                                                        Gaziantep

Herhangi bir sosyal ve sağlık güvenlik kuruluşuna bağlı olmayan ve aldığı hizmetin bedelini kendiliğinden ödeyemeyenler ile ilgili 1992 yılında çıkarılan 3816 sayılı “ödeme gücü olmayan vatandaşların tedavi giderlerinin yeşil kart verilerek devlet tarafından karşılanması” hakkında kanun çıkartılarak uygulamaya konulmuştur.

Türkiye’de kesin rakamlar bilinmemekle beraber 31.08.2007 itibarıyla 14.030.969 kişinin yeşil kartlı olduğu tahmin ediliyor. 22 Temmuz seçimleri öncesinde kişilere yeşil kart düzenlenmesinde büyük artış olmuştur. Seçimlerden sonra otomatik vize sistemini gerekçe göstererek çok sayıda yeşil kart iptal edilmiştir. Seçimden önce artışın, seçimden sora iptallerin olması dikkat çekicidir.

1. Seçimden önce halkta fakirleşme arttı mı, yoksa siyasi oy avcılığı için mi gelişi güzel yeşil kart verildi? Yeşil kart verilenler hak ederek almışlarsa neden iptal yöntemine gidiliyor, hak etmemişlerse neden verildi?

2. 22 Temmuz seçimlerinden önce yanlış ve hatalı yeşil kart veren yöneticiler hakkında takibat yaptırmayı düşünüyor musunuz?

3. Yeşil kart için müracaat edenlerin durumlarıyla ilgili ciddi bir araştırma yapılıyor mu? Karne verildikten sonra hangi aralıklarla ve kimler tarafından kişinin maddi durumu takip ediliyor?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla. 04.10.2007

                                                                                      Rıdvan Yalçın

                                                                                              Ordu

Soru:

22 Temmuz seçimleri öncesi partiniz adayları Ordu halkına, Tıp Fakülteniz hayırlı olsun şeklinde vaatte bulunup, artık büyük şehirlere gitmeyeceksiniz yola devam şeklinde afişler astıkları henüz belleklerde olduğuna göre,

a) Tıp Fakültesi inşasına ne zaman başlanacağı, hangi tarihte bitirileceği, Tıp Fakültesi için ne miktarda yatırım düşünülmekte olduğu hususlarının cevaplandırılmasını arz ederim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep AKDAĞ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                                                                                   Hasan  Çalış

                                                                                                      Karaman

Çin’de üretilen bazı oyuncakların zararlı olduğunun ortaya çıkmasından sonra, şimdi de tekstil ürünlerinde tehlikeli seviyede formaldehid bulunduğu ortaya çıkmıştır. Yeni Zelanda ve Hollanda gibi ülkeler, Çin’den ithal edilen çeşitli çocuk ve yetişkin giysileri üzerinde inceleme yapmışlardır.

Basınımıza da yansıyan bu inceleme sonuçları; Çin’den ithal edilen kumaşların sürekli ütülü gibi olmasını sağlayan kimyasal bir koruyucu olan formaldehid maddesinin deride alerjiden kansere kadar bir çok sağlık sorununa neden olabileceğini ortaya koymuştur.

Bu sorun uluslararası ticaretin yanı sıra tüketici sağlığı açısından da büyük önem taşımaktadır.

Bu bilgiler ışığında;

1- Çin’den ithal edilen ve ülkemizde iç pazarlarda tüketilen çocuk ve yetişkin giysileri üzerinde bakanlık olarak sağlık açısından her hangi bir incelemeniz oldu mu?

2- Böyle bir incelemeniz oldu ise sonuçları nelerdir?

3- Çin’den ithal edilen oyuncak, tekstil, ağaç ürünleri ile ilgili gümrüklerimizde ne gibi bir sağlık kontrolü yapılmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                         İsmet Büyükataman

                                                                                                    Bursa

Bütün Bölgelerimizde olduğu gibi Bursa ilimizde de sağlık problemleri önemli bir yer tutmaktadır. Bursa İli Orhangazi İlçesi Narlıca Beldesi yaklaşık üç bin nüfusa sahip olmasına rağmen henüz beldede sağlık ocağı bulunmamaktadır. Bu beldemize sağlık ocağının acilen yapılması gerekmektedir.

Buna göre;

Bursa İli Orhangazi İlçesi Narlıca Beldesi’ne sağlık ocağı yapmayı düşünüyor musunuz? Bakanlığınızın 2008 programında adı geçen ilçemize sağlık ocağı yapımı için ödenek ayrılmış mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                               Tayfur Süner

                                                                                                   Antalya

Antalya Devlet Hastanesi fiziki durum ve donanım açısından yeterli sağlık hizmetlerini verememektedir. Antalya halkı, sağlık hizmetleri için umudunu yeni yapılacak olan hastaneye bağlamış durumdadır. 2005 yılının Haziran ayında yapılan bir ihale sonucunda yapılması planlanan Devlet Hastanesinin 5 Ocak 2007’de bitirilmesi gerekiyordu. Yapımı 2005’te başlanan hastanenin açılışı 6 defa ertelenmiştir. Antalya İl Sağlık Müdürlüğünün 15 Kasım 2007’de tüm servisleriyle hizmete gireceğini belirttiği yeni Devlet Hastanesinin açılışı yeniden ertelenmiştir.

Soru 1: Hayati önem taşıyan bir konuda, yeni hastanenin açılışının 6 kez ertelenmesinin nedenleri nelerdir?

Soru 2: Müteahhit firma hastaneyi İl Sağlık Müdürlüğüne teslim etmiş midir? Eğer zamanında teslim edilmedi ise, müteahhit firmaya nasıl bir yaptırım uygulanmıştır?

Soru 3: Yeni hastane tüm servisleriyle ne zaman hizmete açılacaktır?

BAŞKAN – Sözlü soruları cevaplandırmak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sözlü sorular bir saat mi? Hani, bir öğrenelim efendim, yani, her şey gündemde yok!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Saygıdeğer Başkanım, teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Ardahan Milletvekilimiz Sayın Ensar Öğüt’ün ve Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Akif Ekici’nin, yeşil kartların iptaline ilişkin sözlü soru önergelerine cevap veriyorum. Her iki soru da birbirine benzer konulara temas etmiş olduğu için, iki soruya birlikte cevap vermiş olacağım.

Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmayan vatandaşlarımız, yeşil kart almak suretiyle sağlık güvencesinden yararlanmaktadırlar. 58 ve 59’uncu Cumhuriyet Hükûmetleri dönemimizden önce, AK Parti Hükûmetleri döneminden önce, yeşil kartlılar bu hizmeti bu şekilde alırken, maalesef, özellikle ayakta teşhis ve tedavileri sırasında büyük sıkıntılarla karşılaşmaktaydılar. Ayrıca, yeni doğan bebekler ve ani bir hastalığı olan kişiler de, muhtaç olsalar bile, yeşil kartları olmadığı için bu yeşil kartları temin edinceye kadar ciddi sıkıntılar çekiyorlardı. Hükûmet olarak bunların hepsini ortadan kaldırdık. Yeşil kartlı vatandaşlarımız da bu ülkenin bütün diğer onurlu insanları gibi rahatça sağlık hizmetlerini kamu sağlık kuruluşlarından almaya; ilaçlarını da eczanelerden alarak ihtiyaçlarını gidermeye dönemimizde başladılar.

Bu vatandaşlarımız her yıl yeşil kart haklarının devamı için kanunun ve ilgili mevzuatın öngördüğü biçimde vize yaptırmak durumundadır. Çünkü bir kişi yoksul olabilir, ancak bu yoksulluk derecesi bir yıl içerisinde değişebilir. Dolayısıyla kanun koyucu böyle bir hüküm getirmiş durumdadır. Ne yazık ki, eski kayıt sistemlerinde vefat eden kişiler bile yıllarca sistemin içinde görülebilmiştir. Dolayısıyla bu meselenin takibi yeterince yapılamamıştır. Dolayısıyla usulsüz yeşil kart kullanımları, yersiz tedavi ve ilaç ödemelerine de zaman zaman sebep olunabilmiştir.

Hepinizin bildiği gibi, biz yıllarca sorunlardan kaçan, sorunların üstünü örten anlayışların sağlık sistemimizi ne hâle getirdiğini geçmişte hep birlikte yaşadık, bunları hep birlikte gördük. Dolayısıyla Ağustos 2007 tarihinden itibaren vize süresi dolan yeşil kartlı vatandaşlarımızı otomatik olarak sistemde görebileceğimiz bir elektronik sistem geliştirdik ve bu otomasyon sistemini uygulamaya başladık. Bu çerçevede 21/08/2007 tarihinde yeşil kart bilgi sisteminde 13 milyon 58 bin kişi kayıtlı iken süresi dolmuş ve yeşil kartını da vize ettirememiş olanların 4 milyon 547 bin kişi olduğunu tespit etmiş olduk. Bu tarihe kadar daha önce hiç tespit edilmiş değildi, ilk defa böyle bir tespit yapmış olduk. Yani, yeşil kartlılarımız aslında iki kısma ayrılmış oldular. Bir, vizesini yaptırmış olan, aktif olarak hizmetten yararlanan yeşil kartlılar. İki, vize süresi bitmiş olan herhangi bir sebeple bu vizesini yenilememiş olan, ama sisteme daha önce yeşil kartlı olarak giren vatandaşlar. Dolayısıyla, sistemi daha doğru bir biçimde takip etmeye başladık. Kuşkusuz ki, bu 4 milyon 547 bin vatandaşımız da eskiden olduğu gibi vize işlemlerini yaptırarak, eğer müstahak iseler yeşil kart almaya, yine bu hizmeti almaya devam etmektedirler.

Dolayısıyla daha önce de birçok kereler şu iddia edildi, bütçe görüşmeleri sırasında da iddia edildi: Herhangi bir biçimde yeşil kartların 22 Temmuz seçimlerinden sonra iptal edilmesi, vatandaşlarımızın mağdur edilmesi, haklarından yoksun bırakılması gibi bir durum kesinlikle söz konusu değildir. 2007 yılının başından genel seçimlerin yapıldığı 22 Temmuza kadar geçen yedi aylık sürede verilen yeşil kart sayısı 983 bindir. Değerli milletvekilleri, bu konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Yani, 2007 yılı içerisinde, biz, yedi ayda 983 bin kişiye yeşil kart vermişiz. 2006 yılında ise 2 milyon 76 bin kişiye yeşil kart vermişiz. Hani iddialar vardı ya “Seçim geldi, siz seçim yılı diye 5 milyon kişiye yeşil kart dağıttınız.” diye, böyle bir şey kesinlikle yok. Yani, 2006 yılında verilen yeşil kart sayısı, 2007 yılında verilen yeşil kart sayısından daha fazla.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Doğru bilgi versene!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Ve vermiş olduğumuz bu rakamlara, söylediğim gibi, özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Dolayısıyla soru önergelerinin birinde -üzülerek ifade etmek istiyorum- söylendiği gibi, herhangi bir biçimde oy avcılığı yaparak yeşil kart düzenlenmesinde büyük bir artış olduğu iddiası tamamen asılsızdır, tamamen uydurmadır. Ben, bunu, sizlerin takdirlerinize arz ediyorum.   

Kuşkusuz, yeşil karta başvuruda bulunan vatandaşlarımızın durumlarının tespiti için, ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde, il/ilçe idare kurullarımızca gerekli araştırmalar detaylı olarak yapılmaktadır.

Ayrıca, bu bahsettiğim otomatik takip sistemiyle de usulsüzlüklerin yapılması büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır. “Tamamen ortadan kaldırılmıştır” demek güç, çünkü sonuçta insana dayalı bir sistem, milyonlarca insanla ilgili bir sistemden bahsediyoruz.

Elbette ki -yine soruda böyle bir noktaya da temas edilmiş- geçmişte yanlış ve hatalı kart verilmesine aracı olan yöneticiler varsa bunlar için de gereken yasal takibatlar, daha önce yapıldığı gibi, bundan sonra da yapılmaya devam edilecektir.

Sağlık sistemimizi çağın ihtiyaçlarına uygun bir biçimde şekillendirmek üzere uyguladığımız Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla sağlıkta aksayan birçok noktayı düzelttiğimiz gibi, sizlerin desteğinizle, vatandaşımıza hak ettiği sağlık hizmetini sunma çabalarımızın artarak devam edeceğini bir kere daha ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Ordu Milletvekilimiz Sayın Rıdvan Yalçın’ın, Ordu ilimize tıp fakültesi kurulmasına ilişkin bir sözlü soru önergesi vardır. Hepinizin bildiği gibi, yeni kurulan tıp fakültelerinin hastane ihtiyaçları veya temel birimlerle ilgili bina ihtiyaçları olacaktır. Bu ihtiyaçlar, Yükseköğretim Kurumu, ilgili rektörlükler, Devlet Planlama Teşkilatımız ve Maliye Bakanlığımızca oluşturulan komisyonlar marifetiyle, üzerinde çalışılarak belirlenmektedir. Kuşkusuz, özellikle hastanelerin yapımı konusunda Bakanlığımızın da planlamalar açısından önemli bir rol üstlenmesi gerekmektedir. Bu anlamda biz de bahsettiğim kurumlarla birlikte çalışıyoruz.

Ordu ilimizde, öncelikle Sağlık Bakanlığımızın mevcut hastane imkânlarının kurulan tıp fakültesinin hastane ihtiyacını karşılamak açısından, daha doğrusu hastanelerde verilen eğitim ihtiyacını karşılamak açısından üniversitemizle birlikte ortak olarak kullanılabileceğini huzurlarınızda ifade ediyorum. Esasen birçok şehrimizde bu çalışmaları ilgili rektörlerimizle ve dekanlarımızla birlikte yürütüyoruz. Yeni tıp fakültelerinin kurulması aşamasında hem hasta potansiyeli itibarıyla hem mevcut bina ve ekipman potansiyeli itibarıyla Sağlık Bakanlığımızın hastanelerini bu yeni kurulan tıp fakültelerimizin hizmetine açmaya hazırız. İki alternatifli bir protokol geliştiriyoruz. Yükseköğretim Kurulu Başkanımızla da ben bu konuyu görüştüm, YÖK Başkanımızla, önümüzdeki günlerde bu gelişmeleri kamuoyumuza ifade edeceğiz.

Karaman Milletvekilimiz Sayın Hasan Çalış’ın, Çin’den ithal edilen ürünlerin sağlığa uygun olup olmadığı ve bunların ne kadar denetlendiğiyle ilişkili önemli bir sorusu var.

Esasen, piyasa gözetim ve denetimi konusunda, değerli milletvekilleri, çeşitli bakanlıklara farklı görevler verilmiş durumdadır. Tekstil ürünlerinin piyasa gözetim ve denetimi Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın sorumluluğundadır. Ancak, kuşkusuz, gerekli ölçüde bu çalışmaları birlikte yürütüyoruz. Refik Saydam Hıfzıssıhha Başkanlığımız da, bu çalışmalarda önemli bir referans laboratuvarı olarak bütün bakanlıklarımızın ve kurumlarımızın hizmetine amade biçimde faaliyetine devam ediyor.

Bakanlığımızca deri ve tekstil ürünlerinde kullanılan azoboyar madde ve aril aminler hakkında 95 tarihinde bir genelge var. Bu genelgeyle, tekstil ve hazır giyim ürünlerinde, sayın milletvekilimizin de bahsettiği formaldehit maddesi ve benzeri ürünlerin kullanımıyla ilgili kısıtlamalar var. Bütün bu tekstil ürünlerinin, oyuncakların veya diğer ithal ürünlerinin gümrüklerden girişiyle ilgili yetki ise Dış Ticaret Müsteşarlığındadır. Yani, sistem şöyle çalışıyor: Biliyorsunuz, Türkiye’ye girecek bu ürünlerin bir CE belgesi alması lazım. Bu CE belgesiyle ilgili limitler, standartlar bütün ithal edilen oyuncaklar, tekstil ürünleri, yine Sayın Milletvekilimizin sorusunda yer alan ağaç ürünleri gibi bunlarda bir uygunluk beyanı ve kontrol Dış Ticaret Müsteşarlığımızca yapılmaktadır. Piyasa kontrolü noktasında, özellikle oyuncaklarla ilgili görev Sağlık Bakanlığımıza verilmiş durumdadır. Bakanlığımın Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından, Çin’den ithal edilen ve ülkemizde iç pazarda tüketilen oyuncaklar üzerinde piyasa denetim ve gözetimleri yapılmaktadır. Bu anlamda, piyasadan çeşitli ürünler toplanmış, bunlar Refik Saydam Hıfzıssıhha Başkanlığımızda tahlil edilerek değerlendirilmiştir. 2007 yılında yapılan analizler neticesinde 15 çeşit üründen 6 adedi kurşun yönünden Türk standartlarına uygun bulunmamış, 9 adet numune uygun bulunmuştur ve uygun bulunmayan ürünlerin ülke genelinde toplatılması için gerekli teşebbüsler yapılmış ve gerekli yasal işlemler de yapılmış durumdadır. Çok önemli gördüğüm bu konu üzerindeki, gerek tekstil ürünleri gerek oyuncuklar ve diğer ürünler üzerindeki piyasa denetim ve gözetimlerimize biraz önce bahsettiğim bakanlıklarımızla birlikte devam edeceğimizi de siz değerli milletvekillerimize ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Bursa Milletvekilimiz İsmet Büyükataman’ın Bursa ili Orhangazi ilçesi Narlıca beldesinin sağlık ocağı ihtiyacıyla ilgili bir sorusu var. Değerli Milletvekilimiz Narlıca beldesinin yaklaşık 3 bin nüfusa sahip olduğunu ifade ediyor, belki 2000 yılı nüfus kayıtlarında böyle olabilir. Bizim, Sağlık Bakanlığı olarak hane halklarına dayalı olarak yaptığımız tespitlerde, Narlıca beldemizde 1.471 kişi yaşamaktadır. Tabii, bu konuda biraz daha önümüz açıldı, Türkiye İstatistik Kurumunun adrese dayalı olarak yaptığı tespitler sonucunda -şimdi, bundan sonra onlarla birlikte çalışma imkânımız olacak- elimizde Narlıca beldemizle ilgili olarak gördüğümüz nüfus 1.471’dir. Takdir edersiniz ki, 1.471 nüfus için müstakil bir sağlık ocağı yapmak hakikaten ülkemizde zordur. Yani, bu örnekten hareketle genel bir değerlendirme de yapmak istiyorum. Türkiye’deki doktor sayısı itibarıyla 1 sağlık ocağı hekimi veya 1 aile hekimi verebileceğimiz nüfus 2.500 ila 3.500 arasındadır. Ortalama 3 binler civarında, 3 binlerin biraz üzerinde bir nüfusa 1 hekim tahsisini ancak yapabiliyoruz. Dolayısıyla bu nüfuslara ulaşamayan beldelerimiz veya köylerimiz için, tabii olarak, gezici sağlık hizmetleriyle bu ihtiyacı yakındaki bir başka sağlık ocağından veya aile hekimliğinden vermek durumundayız.

Aslında, 1.471 nüfus çok düşük bir nüfus değil. Gerçekten elimizde yeteri kadar doktor sayımız olsa, bu sayılara da doktor vermek değer, yani bu sayılardaki nüfusa da bir doktor hizmet edebilir, ama, Türkiye’nin elindeki imkânlar bu şekildedir. Kuşkusuz, ülkemizin her yanını aynı sevdayla sahiplenmekteyiz ve sağlık alanında nerede bir ihtiyaç varsa, gerek sağlık ocaklarını canlandırmak gerek aile hekimliğimiz uygulamalarını geliştirmek gerekse gezici sağlık hizmetleriyle bu ihtiyaçları karşılamaya çalışıyoruz, bundan sonra da bu doğrultuda hareket edeceğiz.

Antalya Milletvekilimiz Sayın Tayfun Süner’in, yeni inşa ettiğimiz Antalya Devlet Hastanesiyle ilgili soruları var.

Öncelikle şunu ifade etmeliyim: Antalya’da, biz, bu bahsettiğim bölge eğitim araştırma hastanemizi yapmaya karar verdiğimizde mevcut devlet hastanemiz hangi şartlarda hizmet etmekteydi, detaylarından bahsetmemiş ama, aslında Sayın Milletvekilimiz de kısaca buna temas etmiş. Toplam 30 bin metrekare bir kapalı alanda, yatak başına 47 metrekareyle hizmetler sunulmaktaydı. Ben, bundan üç buçuk sene önce Antalya’ya gittiğimde, oradaki hakikaten çok içler acısı durumu görmüştüm, merdiven altlarında âdeta hasta yatırılıyordu. Tabii, bu durum yeni bir durum da değildi. Yani, Antalya’daki bu durumu Antalyalılar belki yirmi senedir yaşamaktaydılar. Sayın Başbakanımıza durumu arz ettim, yatırım programımıza bir hastane koyduk Antalya’mızda. 2005 yılının haziran ayında ihalemizi yaptık ve 2007’nin sonunda da bu hastaneyi Antalyalılarımıza teslim etmiş olduk. Yani, iki yıl gibi bir süre içerisinde yeni bir hastane yapmış olduk. Bu yeni hastanenin toplam kapalı alanı 90 bin metrekaredir ve 1 yatak başına düşen alan da 200 metrekarenin üzerindedir. Çağdaş bir mekân oluşturmuş olduk Antalyalılara ve Antalya’da çalışacak bütün sağlık çalışanlarına.

Sayın Milletvekilimiz şunu soruyor: Bunun açılışı niçin gecikti? Aslında açılışta ciddi bir gecikme olmadı, birkaç aylık bir değişiklik oldu. Çünkü Antalya’da bu yeni yaptığımız hastanenin temelleri açıldığında orada birtakım mağaralar ortaya çıkmıştı. Dolayısıyla onlar planladığımızdan üç beş aylık bir gecikme oluşturdu ama sonuç itibarıyla böylesine devasa bir hastaneyi, yani 90 bin metrekarelik bir hastaneyi iki sene içerisinde yapmış ve Antalyalılarımızın hizmetine sunmuş olduk.

Sayın Milletvekilimiz soruyu zannediyorum on birinci ayda vermiş; aslında hastanenin açılış tarihine yakın bir zaman, sorusunu sorduğu zamanlar. Antalya Devlet Hastanesinin poliklinikleri 24-25 Kasım 2007 tarihinde, bütün servisleri -acil servisleri, ameliyathaneleri- ile birlikte 3-6 Aralık 2007 tarihinde hizmete girmiş durumdadır.

Bütün birimler şu anda yirmi dört saat hizmet verecek şekilde faaldir.

Sayın Milletvekilimize de ilgisinden dolayı teşekkür ediyorum.

Altı soruya böylece cevap vermiş oldum Değerli Başkanım.

Size ve değerli heyete tekrar saygılarımı arz ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.

Soru sahibi olan milletvekili arkadaşlarımızın kısa bir açıklama yapma talepleri vardır. Ben her arkadaşıma bir dakikalık süre veriyorum.

Sayın Yalçın, buyurun efendim.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanın açıklamaları için teşekkür ediyorum.

Ben 1988 yılında Ankara Hukuk Fakültesine gittiğimde sıra arkadaşlarımız Erzincan Hukuk Fakültesini kazanmıştı Sayın Bakan. Beş sene geçti -bir sene de rötar yaptık- mezun olduğumuzda -aynı arkadaşlarımızla aynı sıralardan mezun olduk- onlar Erzincan Hukuk diploması aldı, biz Ankara Hukuk diploması aldık. Ordu Tıp Fakültesi için de böyle bir akıbet mi söz konusu olacak?

Bu konunun Millî Eğitim Bakanlığı ve YÖK’le ilgili olduğunu da biliyorum. Fakat YÖK’e soruyorsunuz, onlar da hükûmetin tahsis edeceği ödenekle ilgili olduğunu söylüyor.

Şunu soruyorum özetle: Ordu Tıp Fakültesi ne zaman öğrenci kabul etmeye başlayacak, net bir tarih itibarıyla?

Bir de, efendim, mevcut hastanelerden tıp fakültesinin faydalandırılacağı beyanınız sevindirici bir gelişme ama bu, Ordu’ya tıp fakültesi için yeni bir, ayrı bir bina yapılmayacağı anlamına mı geliyor?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yalçın.

Buyurun Sayın Çalış.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum soruma gösterdiği ilgi için.

Bu soruyu soruş nedenim, ithal edilen ürünlerdeki yetki karmaşasına özellikle dikkat çekmek içindi. Buna Sayın Bakanım değindi. Bazı hususlarda yetki bir bakanlıkta, bazı hususlarda başka bakanlıklarda. İthal edilen bütün ürünlerde sağlıkla ilgili denetimlerin ve kontrollerin Sağlık Bakanlığında toplanması yönünde çalışmalar yapılırsa faydalı olacağını düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çalış.

Sayın Büyükataman, buyurun.

İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Ben, Sayın Bakanımın ifade ettiği bir iki hususu tashih etmek ihtiyacı duyduğum için söz alma ihtiyacı duydum.

Sayın Bakanım, Orhangazi ilçesi Narlıca beldesi, en son mahallî idareler seçimlerine iştirak etmiş ve hâlen belde belediyeliği hüviyetinde olan ve belediye başkanı bulunan bir beldemiz. Dolayısıyla 1.471 nüfus ihtiva etmiş olması Narlıca’nın mümkün değil. Bu bilginin tashih edilmesi icap ettiği kanaatindeyim, bir.

İki: Yine benim daha önce tevdi ettiğim bu sözlü soru önergesine zatıalinizin bir yazılı cevabı olmuştu. Bu cevapta, Narlıca beldesinde, 1/9/2006 tarih ve sayılı valilik onayıyla sağlıkevi planlandığının ve Narlıca Belediyesi tarafından Narlıca sağlıkevi hizmet binasının kaba inşaatının tamamlanmış ve kalan kısmının da Bursa İl Sağlık Müdürlüğünce…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Büyükataman, tamamladınız mı?

İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Hayır efendim.

...Sayın Bakanım, 25/10/2007 tarihinde bu sağlık ocağının kalan inşaatının tamamlanacağını söylemişsiniz verdiğiniz cevapta. Milyarlarca lira harcanarak bitirilmek durumunda olan bu sağlık ocağımızın da akıbetini özellikle merak ettiğimi arz etmek istiyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, kürsüye buyurun isterseniz.

Zamanı tahmin ediyorum iyi kullanırsınız Sayın Bakanım.

Buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Şimdi, Ordu ilimizin tıp fakültesiyle ilgili olarak ben şunu özellikle söylemeye çalıştım: Sayın Rıdvan Yalçın’a ve değerli milletvekillerimize bunu bir kere daha ifade etmek isterim huzurunuzda. Bir tıp fakültesi kuruluş kararından sonra o tıp fakültesinin bir hastane ihtiyacı var, bir temel bilimlerle ilgili bina ihtiyaçları var. Öncelikle temel bilimlerle ilgili bina ihtiyaçlarının planlanmasını ve hastane ihtiyacının devlet hastaneleriyle birlikte görülmesinin ben daha doğru olduğu kanaatindeyim, çünkü sonuçta toplam bir yatırım bedeli ihtiyacı var. Temel bilimler binaları her hâlükârda bu işin olmazsa olmaz ana gereği. Ama birçok Batılı ülkelerde, Avrupa’da ve Amerika Birleşik Devletleri’nde kamu hastanelerinin hatta vakıf hastanelerinin üniversitelerle ortak kullanıldığını biliyoruz. Bu yapıldıktan sonra, yani, işin başlangıç dönemi bu şekilde oluşturulduktan sonra, Ordu’da yeni bir hastane binasına, fakülte binası için, fakülte hastanesi için veya ortak kullanılacak bir başka kampüs mantığıyla kurulabilecek yeni bir hastane kompleksi için ihtiyaç olabilir. Bu, bilahare değerlendirilir ve gereği yapılır. Ama sonuç itibarıyla işin hızlanması açısından böyle bir kullanıma biz Sağlık Bakanlığı olarak hazırız. Bunu, hem YÖK Başkanlığına hem Maliyemize hem de Devlet Planlama Teşkilatına iletiyoruz. Yani, bu işi kolaylaştıracak bir ön adımdır diye düşünüyorum.

Sayın Çalış’ın ifade ettiği hususa da katılıyorum. Özellikle sağlık yönünden bizim müdahil olmamız gereken alanlar var, bunu diğer bakanlıklarımızla görüşüyoruz.

Narlıca beldesinde bir bina yapabiliriz Değerli Milletvekilim. Böyle başlanmış çok binalar var. Bu binaları, takdir edersiniz ki zayi edemiyoruz. Bunları bir şekilde yapmak, tamamlamak, çürümeye terk etmemek ve daha sonra da yapılan bu binayı bir şekilde vatandaşın hizmetine sokmak gerekiyor.

Ben, nüfuslarla ilgili son durumu yeniden değerlendireceğim. Biraz önce de ifade ettim, aslında 1.500 nüfus için de 1 doktor vermeyi ben yürekten isterim, ama Türkiye’deki doktor sayıları 3 bin sayısının altına düştüğümüzde gerçekten bizi çok zorluyor sayı yetersiz olduğu için. Sizin de uyarınızı dikkate alarak buradaki nüfusu bir daha gözden geçireceğimi ifade ediyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

7.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, TOKİ konutları ve toplu açılış törenlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/163) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ın bazı ilçelerinde TOKİ’nin konut yapıp yapmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/180) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

9.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kütahya Şeker Fabrikasının satışına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/185) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

10.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Türk Telekom’daki greve ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/195) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

11.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, THY’nin Başbakanlığa satmak için uçak alacağı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/230) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

12.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bakanların askerlik durumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/234) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, biraz önce Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek’in cevaplamak istediği soru numaralarını sizlere sırasıyla okumuştum, ama şu anda -Sayın Bakanla da tekrar görüştük- sadece 3, 8, 13, 19, 24 ve 26’ncı sıralardaki soruları arkadaşımıza -Sayın Özkan’a- okutacağım ve Sayın Bakanımız da bu soruları cevaplandıracaklardır.

Sayın Özkan, buyurun efendim.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. 04.10.2007

 

                                                                                       Av. Rıdvan YALÇIN

                                                                                                     Ordu

 

Soru:

22 Temmuz seçimleri öncesinde birçok vilayetimizde TOKİ konutları ve toplu açılış törenleri yapıldığı, tören organizelerini il valiliklerinin üstlendiği, tören alanı ve yol güzergâhlarının AK Parti bayrakları ile donatıldığı, il valilerinin de bu törenlerde konuşma yaptığı, bu şekilde bir törenin Ordu ilinde de yapıldığı,

Bu itibarla:

a) Yapılan törenin devlet töreni mi, yoksa parti mitingi mi olduğu,

b) Devlet töreni ise tören alanı ve yollardaki parti bayraklarının asılmasının devlet töreniyle bağdaşıp bağdaşmadığı,

c) Yapılan tören bir parti faaliyeti ise bir kısım yüksek bürokrat ve il valilerinin parti faaliyetinde bulunmalarının, konuşma yapmalarının, il resmî ve sivil toplum kuruluş temsilcilerinin davetiye ile çağrılmalarının devlet gelenekleri ve mevzuat karşısında doğal karşılanıp karşılanmadığının, doğal karşılanmıyor ise sorumlular hakkında ne tür bir işlem düşünüldüğü,

d) Âdeta devlet eliyle parti mitingine dönüştürülen bu törenlerin ülkemiz genelinde ve Ordu ilinde toplam ne miktar harcamayla yapıldığı,

e) Nihayet bu harcamaların partiniz kasasından mı yoksa devlet bütçesinden ise hangi kurum ve yetkilisi tarafından ve ne miktar harcama yapıldığı hususlarının cevaplandırılmasını arz ederim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sn. Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla. 31.10.2007

                                                                                             Dr. Reşat Doğru

                                                                                                     Tokat

Soru: Tokat İlimizin Merkez, Turhal, Sulusaray, Artova, Niksar ve Almus İlçelerinde TOKİ Başkanlığınca konut yapımı gerçekleştirildiği halde, Erbaa, Yeşilyurt, Başçiftlik, Pazar, Reşadiye ve Zile İlçelerinde TOKİ Başkanlığınca konut yapımı bulunmamaktadır. Bu ilçelerimizde TOKİ Başkanlığınca konut yapılması düşünülmekte midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Sayın Başbakan Tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                               Kamer Genç

                                                                                                   Tunceli

Kütahya Şeker Fabrikası 23.820.000 dolara Partiniz yandaşlarına 24/10/2004 günü Özelleştirme İdaresince devir edilmiştir. Fabrikanın 2004 yılı beyan edilen net kârı 11 trilyondur.

Satış işlemi gerçekleştikten sonra Türkiye Şeker Fabrikası Genel Müdürlüğüne ait olan 112 dönüm arazi, 20/05/2005 tarihinde usulsüz olarak tapuda Kütahya Şeker Fabrikaları adına düzeltme yoluyla mülkiyetine geçirilmiştir. Evvelce alınan 241 dönümlük arazi de usulsüz imar değişikliği ile değeri 58 trilyona çıkarılmıştır.

1- Yapılan bu işlemler doğru mudur?

2- Doğruysa vergi değeri 11 trilyon olan bu arazi evvelce özelleştirme kapsamında olmasına rağmen nasıl olmuş da Kütahya Şeker Fabrikaları mülkiyetine özelleştirmeden bir yıl sonra geçirilmiştir?

3 - Usulsüz imar değişikliğini yapanlar hakkında işlem yapılmış mıdır?

4 - Özelleştirmede satış fiyatı nasıl ve hangi bilirkişilere tespit ettirilmiştir?

KAMER GENÇ (Tunceli) – “Özelleştirme kapsamında olmamasına rağmen…”

BAŞKAN – Sayın Genç, verdiğiniz önergeyi olduğu gibi okutuyoruz, neye itiraz ediyorsunuz?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika efendim… “Özelleştirme kapsamında olmamasına rağmen…” dedim. Sanki, arkadaşımız “olmasına rağmen” gibi okudu da, orada bir yanlış anlaşılma olmasın.

BAŞKAN – Öyle mi? Peki.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani, mana tamamen değişiyor.

BAŞKAN – Anladım.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani, Kütahya Şeker Fabrikası özelleştirmesi kapsamında olmayan bu 112 dönüm arazi sonradan ona geçirilmiş.

BAŞKAN – Tamam, tarafınızdan düzeltildi.

Buyurun Sayın Özkan.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                               Yaşar Ağyüz

                                                                                                  Gaziantep

Ülkemizde 25.000 işçiyi kapsayan Türk-Telekom grevi 21. gününü doldurmuş ve bugüne dek hiçbir olumlu gelişme olmamıştır.

Yasal bir hak olan greve karşı, Türk-Telekom İdaresinin yasa dışı uygulamaları, grevin devamını istemesi izlenimini yaratmaktadır, çalışanlar ve kamuoyu tedirginlik içerisindedir.

1. Yaşamsal önemi olan haberleşme hizmetlerinin aksaması, 25.000 işçinin hizmet üretememesi her alanda olumsuz etki yaratmaktadır. % 55’i özelleştirilen, % 45’i Türk Telekomünikasyon Kurumuna ait olan Türk Telekom’daki grevin bitirilmesi için hükümetimiz hiçbir olumlu çaba içinde bulunmamaktadır.

Bu yıl içinde yaşanan Hava-İş grevinin önlenmesi için hükümetçe gösterilen çaba ve girişimler bu grev için neden gösterilmemektedir?

2. Sadece iş ve ekonomi yaşamını değil ülkemiz güvenliğini, aileleriyle birlikte yaklaşık 100.000 kişiyi ilgilendiren Türk-Telekom grevinin daha fazla uzamadan bitirilmesi için Türk Haber-İş Sendikası ile işveren arasında arabuluculuk ve koordinasyon yapılmasını düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını talep ederim.

Saygılarımla,

                                                                                                Ahmet Ersin

                                                                                                      İzmir

Özelleştirme kapsamında ve % 51 oranında hisseleri halka arz edilmiş bulunan THY yönetim kurulunun, Başbakanlığa satmak üzere en ucuzu 51,7 milyon dolar olan Gulfstream G550 tipi, lüks bir uçak almaya karar verdiği açıklanmıştır.

THY’nin, Başbakanlığa satmak üzere lüks uçak satın alması kafaları karıştırmıştır.

1- THY’nın neden Başbakanlığa satmak üzere 51,7 milyon dolara lüks uçak satın alıyor? Uçağın alınmasını Sayın Başbakan mı istedi, THY jest mi yapıyor?

2- Bu alışveriş yönteminin amacı nedir? THY uçağı aldığı fiyatla mı, daha ucuza veya kâr ederek mi Başbakanlığa satacak? THY’na bu alışverişten komisyon ödenecek mi?

3- Her gün bir milyon kişinin aç yattığı Türkiye’de, bir yandan tadilat ve mobilya alımı için Sayın Gül’e 30,7 milyon YTL ödenek verilmesi ve diğer yandan sayın Başbakan’a 51,7 milyon dolara lüks uçak alınmasında adalet var mı? Bu fahiş harcamalar israf değil mi? Dinimizde israf günah değil mi?

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 15.11.2007

                                                                                               Kamer Genç

                                                                                                   Tunceli

22 Temmuz seçimleri sonucu Bakanlar Kuruluna atadığınız bakanlar arasında:

1- Askerliğini yapmayanlar var mıdır? Varsa kimlerdir?

2- Paralı askerlik yapanlar var mıdır? Varsa kimlerdir?

3- Bakanlarınız arasında geçmişte İran Devrimi kutlamalarına katılan var mıdır? Varsa kimlerdir?

BAŞKAN –Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel okunan soru önergeleriyle ilgili olarak, sırasıyla Hükûmet adına cevaplamak üzere -Sayın Başbakan adına- huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. 

Sayın Başbakandan sorulan birinci soru önergesi: Muhtevasından da anlaşılacağı üzere, 22 Temmuz seçimleri öncesi Türkiye’nin muhtelif yerlerinde toplu konut ve benzeri devlet faaliyetleriyle ilgili açılışlar yapılmaktaydı. Bunlardan bir tanesinin de Ordu ilinde yapıldığı anlaşılıyor. Burada, başkaca hizmetlerin yanı sıra, TOKİ’nin inşa ettiği konutların açılışında yaşanan bir kısım hususları dile getirmektedir.

Değerli milletvekilleri, Toplu Konut İdaresi son beş yıl içerisinde gerçekten önemli başarılara imza atmıştır, çok büyük hedefleri de gerçekleştirmiştir. Bundan dolayı, başta TOKİ Başkanı olmak üzere, emeği geçen herkese buradan tebriklerimi ve teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Şu an iki yüz altmış binin üzerinde konut inşaatı bitmiştir veya devam ediyor, hedefimiz birkaç yıl içerisinde bunu beş yüz bine çıkarmaktır. Bu projeyi biz önemsiyoruz. Bu çalışmalara da gerçekten hem destek veriyoruz hem önem veriyoruz hem de teşvik etmeye çalışıyoruz. Birçok sebebi var bunun. Bir defa, maalesef, en önemli şehirlerimiz dahi çarpık görüntüler içerisindedir. Kentleşmeyi şehirlerimizde tam olarak gerçekleştirebilmiş değiliz. O nedenle, Toplu Konut İdaresi yoluyla hem şehirlerimize güzellik katmak, kentsel dönüşümü sağlamak hem orta ve daha düşük gelirli vatandaşlarımızın konut sahibi olmalarını temin etmek hem konut inşaatlarına kalite getirmek hem de inşaat sektörü Türk ekonomisinin önemli bir sektörü olduğu için, motor sektörü olduğu için, bu alanda bir canlanmaya da sebebiyet vermek ve başkaca sebeplerle de bu inşaatlar Türkiye’nin her yerinde yaygın bir şekilde devam etmektedir. Dolayısıyla, biten konutların da zaman içerisinde, ne zaman bittiyse, belli bir program dâhilinde açılışı yapılmaktadır.

Şimdi, burada dikkat edilecek husus şudur: Ordu ilinde gerçekleşen bu açılış töreni elbette bir seçim dönemine denk geliyor. Bir açılışın seçim dönemine gelmesi ayrıdır, seçim yasaklarına girmesi ayrıdır. Son 22 Temmuz seçimleriyle birlikte gördük ki, Türkiye’de seçimler seksen günden evvel yapılamamaktadır. Dolayısıyla, seçim kararı alındıktan sonra, seçim yasaklarının başlaması için daha yetmiş gün var demektir. Eğer bu açılış törenleri seçim yasakları içinde gerçekleşmiş olsaydı, tabiatıyla yasalar açısından doğru bir açılış olmayacaktı, yasalar açısından sakıncalı bir durum olacaktı. Zaten böyle bir durum var ise, ilgili makamlar da bununla ilgili gerekli soruşturmayı yapmakta, o türlü dosyalar da zaten buraya gelmektedir. Dolayısıyla, seçimlerin başlamış olması devlet faaliyetlerinin durdurulması, askıya alınması anlamına gelmiyor ve gelmeyecektir.

O nedenle, yapılan bu törenler evvela devlet törenidir, bir partinin faaliyeti değildir. Ancak, seçimin başladığı tarihten itibaren bütün şehirlerimizde hep beraber görüyoruz, belki bazen de şikâyet ediyoruz, o ilin ya da ilçenin, hatta köyün caddesi, sokakları parti bayraklarıyla donatılmaktadır. Dolayısıyla, Ordu ilinde vaki bir parti bayrağı, flaması varsa veya başka türlü tanıtım malzemeleri varsa, bu tören dolayısıyla değil, seçimin başlamış olması sebebiyledir. O nedenle, TOKİ idaresinin de esasen bu törenle hemen hemen hiçbir ilgisi yoktur, Valilikle düzenlenmiş bir törendir. Sadece toplu açılışlar yapıldığı için, TOKİ’nin yaptığı iş, orada bu faaliyetlerini gösterebilmek, tanıtabilmek adına yaptığı bir afiş ya da bez asımından ibarettir. Yapılan tören bir devlet törenidir ve burada yasalarımız açısından da sakıncalı bir durum söz konusu değildir.

İkinci olarak, yine toplu konutla ilgili, Tokat Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru’nun soru önergesi… Biraz evvel de ifade etmeye çalıştım. Toplu Konut İdaresi, Türkiye’nin her tarafında, hemen hemen her ilinde ve mümkünse her ilçesinde projelerini hayata geçirmeye çalışıyor. Özellikle kamu konutları bakımından ihtiyaç duyulan yerlere öncelik vermek kaydıyla bu faaliyetlerini belli bir plan dâhilinde sürdürüyor. Şimdi, Toplu Konut İdaresi bu faaliyetlerini sürdürürken, bu yatırımları yaparken, konutları yaparken nasıl yapıyor, onunla ilgili genel kuralı burada bilginize sunmak istiyorum. Ondan sonra da sorunun cevabı zaten kendiliğinden gelmiş olacaktır.

Toplu Konut İdaresi tarafından gerçekleştirilen toplu konut projeleri, ilgili kaymakamlık ya da belediyenin kamu ya da hazine mülkiyetinde konut yapımına uygun özelliklerde arazi ya da arsa belirleyerek idareyle yaptığı başvuruların değerlendirilmesi sonucunda gerçekleşmektedir. Dolayısıyla, Toplu Konut İdaresinin genellikle bir yere konut yapımında en evvel işi harekete geçiren belediye başkanlarımız, kaymakamlarımız, illerde tabiatıyla valiliklerimiz bu türlü taleplerde bulunuyor, arsayı gösteriyor. Sonra, bu arsalar ya hazine arazisidir veya belediyenin arazisidir, oraya değer kazandırmak ve şehrin demin söylediğim amaçlara uygun bir görünüm kazanabilmesi için de bu arsalar tahsis edilmek suretiyle, İdareyle karşılıklı görüşmeler içerisinde bu yatırımlar gerçekleştirilmektedir. Eğer böyle bir karşılıklı talep ve anlaşma olmadığı takdirde, o zaman boş yere bir yere kaynak israf edeceksiniz. Talep olmadığı halde konut yaparsanız, o takdirde o kadar yatırım boşa gidebilecektir. Yaşanan tecrübelerden sonra, esas itibarıyla bugün Toplu Konut nereye yatırım yapıyorsa, bu taleplerin sonucudur.

Ayrıca, Toplu Konut İdaresi tarafından nüfusu 40 binin altında bulunan yerleşim birimlerinde belediyeler ya da kaymakamlıklarla işbirliği içinde talep örgütlenmesi yapılmaktadır. Demek ki, eğer ilçenin nüfusu, yerleşim merkezinin nüfusu 40 binin altındaysa, şimdi oraya Toplu Konut İdaresinin kendiliğinden gidip konut yapmasının bir anlamı yok, çünkü bunu yapıp satmak üzere, ister kamu konutları için lojman olarak isterse vatandaşlarımıza teker teker satmak için; 40 binin altındaysa, bizim bugüne kadar uyguladığımız, belediye başkanlarımız, kaymakamlarımız bir talep örgütlenmesi yapıyor. Diyor ki: “Bizim, burada 150 konutluk bir talebimiz var, bunların isimleri belli.” Bunları tespit ediyorlar, sonra Toplu Konut İdaresine diyorlar ki: “Burada da bir arsamız var, 150 tane de vatandaşımız bu konutlardan almak istiyor.” Böylece, bu karşılıklı mutabakat ve değerlendirmelerin sonucunda, 40 binin altındaki yerlere konutlar yapılabilmektedir. Yukarıda ismi geçen, zikredilen Tokat ilimizin ilçelerinde şu ana kadar belediyeler ya da kaymakamlıklar tarafından bir başvuru söz konusu değildir. Hiç şüphesiz, başvuru söz konusu olduğunda, hiçbir ayrım yapılmaksızın, oralarda da bu hizmetler götürülebilir, bundan da memnun oluruz. Dolayısıyla, şimdi yapılacak iş, bu talep örgütlenmesini gerçekleştirebilmektir. İlgili belediye ya da kaymakamlıklar müracaatı yapmış olması hâlinde, o ilçelerimize de toplu konut yapılabilecektir.

Üçüncü bir soru, Kütahya Şeker Fabrikasının arsalarıyla ilgili konudur ve burada dört tane soru var. Bununla ilgili ifade etmek istediğimiz hususlar şu: Şimdi, söz konusu taşınmaz Kütahya Şeker Fabrikası Anonim Şirketinin sabit kıymetlerinde yer almakta olup Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketinin sabit kıymetlerinde kayıtlı değildir. Demek ki bahse konu arsa, taşınmaz, Türkiye Şeker Fabrikalarının değil Kütahya Şeker Fabrikasının mal varlığı içinde gözükmektedir. Ayrıca, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi bu taşınmazla ilgili satın alma bedeli ödemediği gibi bugüne kadar emlak vergisi, vesaire herhangi bir ödeme de yapmamıştır. Konunun belirtilen hususlar ve ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne de bildirilmiştir. Kütahya Şeker Fabrikası Anonim Şirketinin arazileriyle ilgili idare tarafından herhangi bir imar çalışması da yapılmış değildir. Dolayısıyla bunu da bilgilerinize sunuyorum.

Dördüncü soru, Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz’ün Telekom greviyle ilgili sormuş olduğu sorudur. Esas itibarıyla, bu sorunun bugün itibarıyla konusu kalmamıştır ama kısaca şunu ifade etmek isteriz: Anayasa’nın 53’üncü ve 54’üncü maddeleri toplu sözleşme, grev ve lokavt hakkını düzenlemektedir. Böyle olunca toplu sözleşme müzakereleri sırasında, şartlar gerçekleştiğinde işçi sendikaları yasalar çerçevesinde bu hakkını kullanabilir, taleplerini karşılasın diye. Bir manada işverene baskı olsun diye greve gidebilir. Dolayısıyla greve gitmek işçi sendikasının, toplu sözleşmenin taraflarından birinin anayasal ve yasal hakkıdır. Bu hakkı kullanmak adına da ilgili sendikamız greve gitmiştir. Fakat bu grevin safahatı sırasında Hükûmet olarak müteaddit defalar çaba sarf edilmiştir, grevin uzamaması için, iki tarafın da mağdur olmaması açısından. Nitekim, bu konuyla ilgili gündem dışı, hatırlayabildiğim kadarıyla Sayın Şandır burada bir gündem dışı söz almıştı. Buna da Sayın Ulaştırma Bakanı yaptığı çalışmalarla ilgili bilgi vermişti. Neticede aradan geçen süre içerisinde şunu gördük ki, yine grevin bitirilmesinde Hükûmet olarak önemli bir çaba sarf edilmiştir ve doğrusu da olumlu bir sonuca da ulaşılmıştır. Bu açıdan baktığımızda, biz üzerimize düşeni yaptık ve grev de bugün itibarıyla bitmiştir ve bundan da memnunuz. Soru önergesinin bu manada konusu da kalmamıştır.

Bir başka soru, İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin’in.  Türk Hava Yollarının Başbakanlığa satmak için uçak alacağı iddiasına ilişkin sorular.

Değerli arkadaşlarım, daha evvel de ifade etmeye çalıştım -tabii, soru önergeleriyle ilgili olarak 97’nci madde bu işin çerçevesini çizmektedir- hangi konularda soru sorulabilir, hangi konularda sorulamaz diye. Şimdi, bu konu doğrudan bizi ilgilendirmiyor, sebebi de şudur: Türk Hava Yolları, soru önergesinde ifade edildiği gibi, artık çoğunluk hissesi özel sektöre geçmiş, özel şahıslara geçmiş bir kuruluştur. Kamunun hissesi yüzde 50’nin altına düşmüştür. Dolayısıyla, Türk Hava Yolları, bugün itibarıyla özel sektör kuruluşudur ve özel hukuk hükümlerine tabidir. Neye karar verecek, neyi nasıl yapacak, faaliyet alanlarında ne gibi işlemler, ne gibi kararlar alacak, verecek; bunun bizimle, idareyle, Hükûmetle bir alakası yok. Lehine olan, müdebbir bir tüccar gibi neleri yapması gerekiyorsa, hangi kararları alması gerekiyorsa onu kendisi alabilecektir. Dolayısıyla, doğrudan bizi ilgilendiren bir yanı da, bu sorunun, yoktur.

Son olarak Sayın Başkan, Bakanlar Kurulu üyeleriyle ilgili sorulmuş olan sorudur: “Askerliğini yapmayan var mı? Paralı askerlik yapan var mı? Bakanlar arasında geçmişte İran devrimi kutlamalarına katılan var mıdır?”

Şimdi, Millî Savunma Bakanlığından gelen, soru önergesine verilen cevap şudur: “Bakanlar Kurulu üyelerinin tümü askerlik hizmetlerini ilgili dönemlerdeki mevzuat hükümlerine uygun şekilde tamamlamışlardır. Bakanlar Kurulu üyelerinin bazılarının geçmişte İran devrimi kutlamalarına katıldıklarına ilişkin herhangi bir bilgiye de rastlanmamıştır.”

Durumu bilgilerinize saygıyla arz ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Yine, arkadaşlarıma, sırasıyla birer dakikalık bir görüşlerini ifade etme fırsatı tanıyacağım İç Tüzük gereğince.

Sayın Ağyüz, buyurun efendim.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim.

Sorumun grev bitti diye cevaplandırılmamasını ben yadırgıyorum. Zamanında cevap verilememesinin sonucudur bu.

Sorumun içerisinde, Hükûmet niye zamanında tavır koymuyor, niye ara buluculuk yapmıyor, bu kadar millî kaynak heder oluyor, özelleştirmeler hep işsizlik yaratıyor, hep kaynak israfı yaratıyor… Bu sorularım grevin bitmiş olması bahane edilerek cevap verilmeden geçirilemez.

Yabancı şirket bugüne kadar işçiden kısarak, işçi kıyımı yaparak, hiçbir altyapı yenilemesi yapmamıştır, hiçbir teknik yenileşme yapmamıştır. Bütün kâr cebine kalacak ve Hükûmete de diyecek ki, grev yapanları sen gözaltına al. Hükûmet organları bariz grev kırıcılığı yapmıştır. Ben bunların cevabını arıyorum. Grevin bitmiş olması demek, bu sorularıma cevap verilmemesi anlamına gelmez. O bakımdan, soru önergemin de geç cevaplanmış olmasını ayrıca da kınıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.

Sayın Yalçın…

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanımı hayretle dinledim. Zannediyorum kendileri de oradaki merasim alanında bulunuyorlardı. Öyle bir devlet töreni düşünün, valilik tarafından, Sayın Başbakanın ampul rozetli bir resminin olduğu davetiye gönderiliyor, TEDAŞ araçları tören alanına AKP’nin bayraklarını asıyor, resmî-özel kurumlar çalışanları kamu gücüyle alana getirilmeye zorlanıyor ve miting alanı, tören alanı bir parti mitingi şeklinde süsleniyor, tanzim ediliyor ve bir tek Türk Bayrağı var bu alanda, o da parti binamızda asılı olan “Devlet el koyacak” pankartını kapatmak için iki tane dev vinçle asılmış Türk Bayrağı var ve bütün bunların masrafının da devlet kesesinden ödendiğini burada Sayın Bakandan öğrenmiş oluyoruz. Bir zamanlar bu ülkenin yöneticileri, özel konuşmasıyla kamu konuşmasının masrafını bile ayrı öderlerdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Nereden nereye diyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Yalçın, teşekkür ediyorum.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, Sayın Bakana 8 numaralı soruya vermiş olduğu cevaptan dolayı teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Tokat ilinde Yeşilyurt, Pazar, Zile, Erbaa ve Reşadiye bölgelerinde toplu konutla ilgili bir çalışma olmamıştır. Bildiğim kadarıyla Erbaa Belediye Başkanı Ahmet Yenihan, Zile Belediye Başkanımız Murat Ayvalıoğlu, Reşadiye Belediye Başkanı Rafet Erdem Beylerin toplu konutla ilgili bir talepleri olmuştur. Hatta yer gösterdiklerini de söylemek istiyorum Sayın Bakanımıza. Özellikle buradaki insanlar, fakir bölge olduğu için, ev sahibi olmak istiyorlar. Bu konuda da Sayın Bakanın 40 bin nüfusun üzerindeki yerlerle ilgili talebini ve altındakilerin de nasıl talep olacağı şeklindeki söylemlerini de izledim. Onları da hazırlayıp Sayın Bakanımıza ve gerekirse gerekli yerlere de ulaştıracağım. Kendilerine teşekkür etmek istiyorum, sağ olsunlar efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Sayın Genç, sizin iki sorunuz olduğu için size iki dakikalık süre vereceğim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Efendim, soruma cevap verilirken ismim zikredilmediği için ben de sorumu cevaplandıran kişinin zikretmeyeceğim ismini.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Yapma ya!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, burada sorulara doğru cevap verilmiyor. Sorulara doğru cevap verilmesi lazım Sayın Başkan.

Bakın, şu elimdeki, Kütahya Şeker Fabrikalarının tapu kayıtları. Bu tapu kaydında… Şimdi, Kütahya Şeker Fabrikaları 24/10/2004 tarihinde birisi AKP’li milletvekili, birisi de Tolonlar diye bir şirkete 23 milyon 820 bin dolara satılmış. Fakat, 2004 yılındaki bu fabrikanın kârı 11 trilyon lira. 11’i de daha aşıyor. Ondan sonra, bu tapu alındıktan sonra 24/10/2004 tarihinde Kütahya’daki şeker fabrikalarına ait sütunda şöyle bir düzeltme yapılıyor. Bakın, burada. Şimdi, 112 dönümlük bir arazinin “İlk sahibi Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine ait kayıtlı…” üzeri çizilmiş, “Kütahya Şeker Fabrikalarına...” Yani özelleştirme yapan kişiye devredilmiştir. Hükûmet adına buna cevap veren insanların bunları getirip de… Ben bunların tapu kayıtlarını da söylemiştim. Niye bunlara cevap verilmiyor? Neyi, kimi, kimden gizliyoruz? Devletin mallarının böyle birilerine peşkeş çekilmesinin, saklanmasındaki amaç nedir efendim? Yani kendi milletvekilinize satılmış diye...

Ayrıca, o sene zaten Türkiye Şeker Fabrikalarının 11 trilyon kârı var.

Bir de orada imar değişikliği yapılıyor, o imar değişikliğini de ayrıca dile getireceğim.

Şimdi, Sayın Başkan, tabii, siz bizim sorulara yeteri kadar cevap vermemizi de engellemek istediğiniz için, ille orada bana… Şimdi, ben ikinci sorumla ilgili bir açıklama yapmayacağım. Şimdi, müsaade ederseniz ona da bir açıklama yapayım. Yani buna bir cevap veremedim, çünkü elimde çok ciddi belgeler var, bu soruyu yenileyeceğim.

Şimdi, Bakanlar Kurulunun askerliğini yapıp yapmadığı meselesini… Ben diyorum ki: Bakanlar Kurulu içinde askerliğini yapmayan var mı, kısa askerlik süresini yapan var mı?

Şimdi, efendim bir sorum var…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Şimdi, bakınız Sayın Genç, bütün sorular için arkadaşlarıma aynı süreyi verdim, size de verdim. Sorunuz da cevaplandırıldı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim sorum cevaplandırılmadı Sayın Başkan. Bunları gizlemeye siz tavassut ediyorsunuz.

BAŞKAN – Hayır, estağfurullah.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bunlara cevap vermesine…

BAŞKAN – Hayır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sizin menfaatinizi öğrenmek istiyorum? Yani, devletin, böyle, sırlarını saklamakta siz niye bu kadar hassas davranıyorsunuz? Size teessüf ederim!

BAŞKAN – Peki efendim.

13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Merkez Cami imamının görevden alınmasına ilişkin Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’ndan sözlü soru önergesi (6/172) ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı

BAŞKAN – Soruya cevap verecek Sayın Bakan? Burada.

Soru önergesini okutuyorum.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın M. Sait Yazıcıoğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 17.10.2007

                                                                                                 Ensar Öğüt

                                                                                                   Ardahan

Ardahan Merkez Camiinde 25 yıldır imamlık yapan Ahmet Ballı’nın AKP’liler tarafından önce dövülüp sonra çalıştığı camiden başka bir yere sürdürülmesi vatandaşlar arasında çok büyük gerginlik yaratmıştır.

1- Ardahan’da herkes tarafından sevilen ve sayılan 25 yıllık imam Ahmet Ballı, niçin önce dövülüp sonra görevden alındı?

2- Saygın kişiliğiyle tanınan Merkez Camii imamı Ahmet Ballı’yı görevine geri vermeyi düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün, Ardahan Merkez Camisi İmamının görevden alınmasına ilişkin sorusunu cevaplandırmak için huzurunuzdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Ardahan’da aynı zamanda eski bir din görevlisi olan AK Parti İl Başkanı Nusret Koyuncu ile Merkez Camisi İmam-Hatibi Ahmet Ballı arasında bir husumetin olduğu ifade edilmektedir. Bu durum İl Başkanının İl Müftülüğünde görevli oğlu Tuncer Koyuncu’nun da müdahil olmasıyla istenmeyen boyutlara ulaşmıştır.

Buna göre, 2007 yılında taraflar arasında bir festivalde kavga yaşandıktan sonra 2007 Ramazan Bayramı’nda bayramlaşma esnasında Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya’nın da bulunduğu ortamda İmam-Hatip Ahmet Ballı, İl Başkanı Nusret Koyuncu’nun bayramlaşmak arzusuyla uzattığı eli iterek, küfürlü ifadeler kullanmış, İl Başkanının camiyi terk etmesini istemiştir.

Ardahan Valiliği, bu istenmeyen ve üzücü olaylar üzerine İmam-Hatip Ahmet Ballı’yı ikametgâhına yakın Merkez Ordu Camisine, Tuncer Koyuncu’yu da Merkez Yatılı Bölge Okuluna geçici olarak görevlendirmiş, her iki görevli hakkında da idari soruşturma başlatmış, bu vesileyle Diyanet İşleri Başkanlığından müfettiş istenmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı yaptığı soruşturma neticesinde her iki görevliye kınama cezası verilmesine ve valilikçe yapılan geçici görevlendirme işleminin iptal edilerek, söz konusu görevlilerin asıl görev yerlerine iade edilmesine karar vermiş, bu konuya ilişkin yazıyı 16/01/2007 tarihinde Ardahan Valiliğine göndermiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerince hem İmam-Hatip Ahmet Ballı hem de İl Başkanı Nusret Koyuncu’nun halk tarafından sevildiği ve saygı duyulduğu ifade edilmektedir. Söz konusu görevlilerin asıl görev yerlerine iade edilmesi kararında, İl Başkanlığının bir din görevlisine baskı yaptığı anlayışının doğuracağı olumsuz imaj ve İmam-Hatip Ahmet Ballı’nın Ekim 2008’de emekli olacağı durumu da göz önünde bulundurulmuştur.

Bunun yanında 2007 Ağustos ayında meydana gelen kavgadan dolayı her iki taraf savcılıkta dava açmış bulunmaktadır.

Ramazan Bayramı’ndaki olaydan dolayı İl Başkanı, İmam-Hatip Ahmet Ballı hakkında tek taraflı olarak dava açmış olup, mahkeme süreci hâlen devam etmektedir. Ayrıca İmam-Hatip Ahmet Ballı, geçici olarak bir başka camide görevlendirilmesinin iptali için Erzurum Bölge İdare Mahkemesine dava açmış ve mahkeme, konu hakkında idarenin savunmasını istemiş olup söz konusu dava da hâlen devam etmektedir. Durum bundan ibarettir.

Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.28

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, şimdi “Genel görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmına geçiyoruz.

Alınan karar gereğince, gündemin 17’nci sırasında yer alan Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak altyapı ve işletmeciliğinin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, 25’inci sırada yer alan Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak zeytinciliğin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, 27’nci sırasında yer alan Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üretimi ve ticaretinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, 30’uncu sırada yer alan, Balıkesir Milletvekili Ahmet Edip Uğur ve 23 milletvekilinin, bitkisel yağlar, zeytin ve zeytinyağı sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla ve bugün okunarak bilgiye sunulan Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak ön görüşmesine başlıyoruz.

VII.- MECLİS ARAŞTIRMASI

A)     Ön Görüşmeler

1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak altyapı ve işletmeciliğinin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/27)

2.- Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak zeytinciliğin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/34)

3.- Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üretimi ve ticaretinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/37)

4.- Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23 milletvekilinin, bitkisel yağlar, zeytin ve zeytinyağı sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/40)

5.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/102)

Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/102)

 

BAŞKAN – Hükûmet? Burada.

Meclis araştırması önergeleri, Genel Kurulun 01/11/2007 tarihli 15’inci, 07/11/2007 tarihli 17’nci, 08/11/2007 tarihli 18’inci, 13/11/2007 tarihli 19’uncu ve bugünkü birleşimlerinde okunduğundan tekrar okutmuyorum.

İç Tüzük’ümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda sırasıyla Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onların göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Konuşma süreleri, Hükûmet ve gruplar için yirmişer dakika, önerge sahipleri için on dakikadır.

Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Hükûmet adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek; gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Gürol Ergin, AK Parti Grubu adına Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Cemalettin Uslu; önerge sahipleri adına onar dakika, İsmet Büyükataman, Bursa; İsmail Bilen, Manisa; Ali Koyuncu, Bursa; Ahmet Edip Uğur, Balıkesir; Kemal Demirel, Bursa milletvekilleri.

İlk söz, Hükûmet adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek’e aittir.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Birden çok önergeyi birleştirerek konuşmuş olacağız. Konuyu gündeme getiren tüm arkadaşlarımıza huzurunuzda teşekkür ediyorum. Hükûmet olarak da bu Meclis araştırması önergesini benimsiyoruz, böyle bir araştırma önergesinin verilmesini olumlu buluyoruz. Bu konuda yapılacak çalışmalarla, inanıyoruz ki, bu sektörde çalışan vatandaşlarımız için ve hepimiz için faydalı sonuçlara ulaşma imkânını birlikte bulmuş oluruz.

Zeytinin, zeytinciliğin bizim kültürümüzde, günlük hayatımızda, ekonomik faaliyetlerimiz içerisinde önemli bir yeri vardır. Birçok vatandaşımız için de geçim kaynağıdır. Bu nedenle, konuyla ilgili gelişmelerin değerlendirilmesi, sorunların tespit edilmesi ve sonuçların ortaya konularak çözümlerin belirlenmesi hiç şüphesiz icracılara, bizlere de ışık tutmuş olacaktır. O nedenle, bu araştırma önergesini biz de olumlu buluyoruz.

Bununla ilgili değerlendirmemize esas olmak üzere birkaç bilgiyi de sizlere arz etmek istiyorum: Dünyada yaklaşık 10 milyon hektar alanda 900 milyon zeytin ağacı bulunduğu tahmin edilmektedir. Dünya sofralık zeytin üretimi 1,4 milyon ton, zeytinyağı üretimi ise 2,8 milyon ton seviyesindedir. Ülkemizde zeytin, 640 bin hektar dikim alanıyla, tarım alanı içerisinde yüzde 2,3’lük paya sahiptir. Yaklaşık 400 bin üretici doğrudan ve 2 milyon kişi dolaylı olarak zeytin sektöründen geçimini sağlamaktadır.

Türkiye, dünyada 150 milyon ağaç sayısı ve 400 bin ton sofralık zeytin üretimiyle ikinci, 800 bin ton yağlık zeytin üretimiyle dördüncü, 145 bin ton zeytinyağı üretimiyle beşinci sırada yer almaktadır.

Ülkemizde zeytincilik, dört değişik ana iklim bölgesi ve bunların altında farklı iklimlere sahip küçük bölgelerde yapılmaktadır. Her bölgenin kendisine ait çeşitleri bulunmakta ve bu çeşitler ile ekolojilerinin buluşmasından farklı tatlar da meydana gelmektedir. Zeytinde bu yıl “yok yılı” sezonu yaşanmaktadır. Doğal olarak, ürün rekoltesinin düşük olması da söz konusu olacaktır. 2006-2007 üretim sezonunda, 640 bin hektar alanda, 150 milyon adet zeytin ağacından 1 milyon 220 bin ton üretim beklenmekte iken, kuraklık nedeniyle zeytin üretiminde yüzde 20 ila 25 civarında bir kayıp söz konusu olmuştur. Üretim miktarı, buna paralel olarak, yaklaşık 550 bin tonu yağlık ve 350 bin tonu sofralık olmak üzere toplam 900 bin ton olarak beklenmektedir.

Coğrafi konumu itibarıyla iklim değişikliği, kuraklık ve çölleşmeye karşı hassas bir bölgede bulunan ülkemizin toprak ve su varlığı büyük tehdit altındadır. Yaşanmakta olan kuraklığın zeytincilik üzerinde olan etkileriyle ilgili olarak da aşağıdaki hususları ifade etmek istiyorum:

Zeytin, bahçe bitkileri arasında kuraklığa toleranslı, hatta dayanıklılığı en yüksek olan meyve türlerinden birisidir. Ülkemiz zeytinlik tesislerinin çoğu kır, taban ve yamaç arazilerde olup, yüzde 90-93’ü sulanmamaktadır. Diğer taraftan, zeytinde bu yıl “yok yılı” sezonu yaşanmaktadır. Doğal olarak, ürün rekoltesinin zaten düşük olması da beklenmektedir.

Ege Bölgesi’nde çiçeklenme döneminde gerçekleşen aşırı sıcaklar nedeniyle, meyve tutumunda azalma gözlenmiştir. Ayrıca, “yok yılı” olmakla beraber, rekoltede bir miktar düşüş olacağı, bu düşüşün yüzde 10’luk kısmının kuraklık ve sıcaklık etkisinden kaynaklanabileceği tahmin edilmektedir. Bu yıl yaşanan kuraklık vejetatif gelişmeyi yavaşlatacağından gelecek yılın ürün rekoltesinin de olumsuz olması beklenmektedir. Sulanan bahçeler ile yeni tesisler, bakım tedbirleri devam ettirildiği sürece kuraklıktan etkilenmeyebilecektir.

En değerli tarımsal ürünler, menşei belli ürünlerdir. Bunlar daha kolay pazarlanmakta ve daha yüksek fiyatlara satılabilmektedir.

Zeytinyağı ihracatımız ortalama 70 bin ton seviyesindedir. Yıllara göre ihracat, 2002’de 25 bin ton, 2003’te 76 bin ton, 2004 yılında 46 bin, 2005 yılında 91 bin ton, 2006 yılında 75 bin ton arasındadır.

Zeytin üretiminde ülkemizin rakipleri İspanya, Yunanistan, Tunus ve Suriye’dir. Zeytin ve zeytinyağı, ülkemizin Avrupa Birliği tarım sektörü içinde rekabet edebileceği ürünler arasındadır.

Tarım Bakanlığı Yem ve Gıda Bilgi Sistemi’nde 388 adet zeytinyağı ve 744 adet salamura zeytin işletmesi kayıtlıdır, Körfez bölgesinde ise 171 adet zeytinyağı ve 460 adet salamura zeytin işletmesi kayıtlıdır.

Zeytin ve zeytinyağı üretiminde karşılaşılan başlıca sorunlar da şunlardır: Ağaç başına verimin düşük olması, zeytin ağacının üretiminden dolayı yıllara göre dalgalanmaların mevcudiyeti, zeytin üretim alanlarının başka amaçlarla kullanılması, ihracatın dökme yağı şeklinde yapılmış olması, uluslararası düzeyde tanınan markalarımızın yeterli olmaması şeklinde ifade edilebilmektedir. Girdi maliyetlerinin yüksek olması, kişi başına zeytinyağı tüketiminin yetersiz olması, sulamanın yetersiz olması da başka faktörlerdir.

Bu noktada neler yapılabilir, onu hiç şüphesiz araştırma önergesinin sonunda, hep beraber, bir defa daha, derli toplu görmüş olacağız, ancak şu hususlara dikkatinizi çekmek isterim:

Tanıtım ve markalaşmanın yaygınlaştırılması gerekmektedir.

Dökme zeytinyağı yerine markalı ihracatın artırılmasının hedeflenmesi gerekmektedir.

Sulamanın yaygınlaştırılması esastır.

Zeytinliklerin kayıt altına alınması ve kişi başına tüketimin artırılması en önce düşünülebilecek hususlardır.

Şüphesiz, bu sektörün desteklenmesi bakımından da Hükûmet ve Tarım Bakanlığı olarak birçok destekleme çalışmaları yapılmaktadır. Bunların başında sertifikalı fidan destekleri gelmektedir. Bundan amaç, Avrupa Birliği içindeki rekabet gücümüzü artırmak ve modern bahçeler tesis etmek ve sektöre düzenli ham madde sağlayabilmektir. 2005 yılından itibaren sertifikalı zeytin fidanına destek verilmeye başlanmıştır. Dekara verilen destek miktarı 2005’te 30 YTL, 2006’da 250 YTL, 2007’de de 250 YTL olarak gerçekleşmektedir. Sertifikalı fidan üretimi ise 2001-2002’de 3,4 milyon, 2005-2006’da 17 milyon, 2006-2007’de ise 26 milyon adettir. Böylece, son iki yılda, 225 bin dekar alanda zeytin bahçesi tesis edilerek yaklaşık 36 milyon sertifikalı zeytin fidanı dikilmiş ve 60 milyon YTL prim ödenmiştir. Ülke genelinde sertifikalı fidan destek başvurularının yüzde 56’sını zeytin bahçe tesisi oluşturmaktadır.

İkinci olarak üzerinde durduğumuz konu zeytinyağı primidir. Ülkemiz için böylesine önemli olan bir ürüne 1998 yılından beri prim verilmeye başlanmıştır. 1998 yılından bugüne kadar toplam 133 milyon YTL prim ödenmiştir. 2006 yılında zeytinyağı destekleme primi kilogram başına 11 yeni kuruş olarak belirlenmiş bulunmaktadır.

Diğer taraftan, üzerinde durduğumuz bir başka konu zeytinyağı ihracatını teşvik etmektir. Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından hazırlanan tebliğ kapsamında, sofralık zeytin için ton başına 100 ila 150 Amerikan doları, zeytinyağı için ton başına 150 ila 350 Amerikan doları ihracat teşviki verilmektedir.

Bunların dışında, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi çalışmalarını da Hükûmet olarak önemsiyoruz ve bunların bir an evvel hayata geçmesi noktasında yoğun bir çaba sarf ediyoruz. Ülkemizin uygulayacağı tarımsal programların, Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği ortak tarım politikalarıyla uyumlu olması yönünde yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Ülkemiz zeytinciliğindeki sorunların acilen çözüme kavuşturulması için sektörün güçlü örgütlenmeye gitmesinde de zaruret görmekteyiz. Ülkemizde, ürün konseylerinin hazırlık çalışmaları 2003 yılında etkin olarak başlamış ve 2005 yılından sonra daha da hızlanmıştır. 2006 yılında, Hükûmetimiz döneminde çıkarılan 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 11’inci maddesiyle, ürün konseyleri kurulmasına yasal zemin hazırlanmıştır. Pamuk, zeytin ve zeytinyağı, fındık ve turunçgillerde ulusal ürün konsey yönetmelikleri 5 Nisan 2007 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Aynı konu, Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi için de 2007’de bu konsey gerçekleşmiştir.

Türkiye olarak zeytincilikteki hedef, 180 ila 200 milyon ağaç sayısına ulaşmaktır, 1 milyon hektarda dikim gerçekleştirmektir, 4 milyon ton üretime ulaşmaktır, 750 bin ton zeytinyağı üretimine ve 300 bin ton zeytinyağı ihracatına ulaşmaktır ve kişi başına 1 kilogram olan zeytinyağı tüketimini 5 kilograma çıkarmaktır. Diğer taraftan, bitkisel yağlarla ilgili olarak da aynı hassasiyetle, Hükûmet  olarak ve Tarım Bakanlığı olarak, üzerinde durulmaktadır.

Ülkemizin petrolden sonra en fazla ithalat yaptığı ürünlerden birisi bitkisel yağlardır. Dolayısıyla, bitkisel yağ açığının kapatılması, öncelikli olarak üzerinde durmamız gereken bir konudur. Bitkisel yağlar genellikle yağlık ayçiçeği, pamuk, soya, aspur, mısır ve zeytin gibi bitkisel ürünlerden elde edilmekte olup 2006 yılı itibarıyla bitkisel yağ üretimi 600 ila 650 bin ton, bitkisel yağ tüketimi 1,7 milyon ton, dolayısıyla aradaki açık da 1 milyon tondur. Hiç şüphesiz, bu kadar büyük açığın kapatılabilmesi için bu alanda desteklere ciddi ölçüde ihtiyaç vardır. Hükûmet  olarak da mümkün olduğunca bu alanı desteklemeye gayret ediyoruz.

2006 yılında 950 milyon YTL destek verilirken, 2007 yılında bu miktar 1,25 milyar YTL’ye yükselmiştir. Zeytine 250 YTL sertifikalı fidan desteği verilmektedir. Ayrıca, doğrudan gelir desteği, mazot, gübre, toprak analizi, sertifikalı tohum, basınçlı sulama tesislerine destek verilerek üretim artırılmaya çalışılmaktadır. Yağlı tohum üretimimiz yıllara göre 2,5-3 milyon ton arasında değişmektedir. Üretimin artırılması için 2006-2011 projeksiyonu hazırlanmıştır. Bu doğrultuda destekleme çalışmaları da devam etmektedir.

Hiç şüphesiz, araştırma komisyonu kurulduğunda, Tarım Bakanlığı olarak, bu araştırmadan beklenen maksadın hasıl olabilmesi ve gerçekten bu konudaki çabaların en iyi şekilde değerlendirilebilmesi bakımından her türlü destek verilecektir. İnanıyorum ki bu rapor -araştırmanın sonucunda düzenlenecek rapor- söylediğimiz açıklamalara ilaveten belki bize yeni ufaklar açacak, yeni tedbirlerin alınmasına da imkân verebilecektir.

Böyle de bir beklenti içerisinde olduğumuzu ifade ediyor, tekraren, bu konuyu gündeme getiren tüm arkadaşlarımıza huzurunuzda teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Gruplar adına ilk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin.

Buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zeytin, zeytinyağı ve bitkisel yağ üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasını isteyen önergeler üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve büyük Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanı dinledik. Hükûmet  adına yapılan konuşmada Sayın Bakan bize konuyla ilgili bilgiler verdiler, kendilerine teşekkür ediyorum. Sayın Bakan bu konuşmasında zeytinde kuraklık nedeniyle yüzde 20 ila 25 verim eksikliği yaşandığını ifade ettiler, sonra girdi maliyetlerinin sorun olarak ortaya çıktığını ifade ettiler ve konuşmalarının sonunda da destekleri saydılar.

Değerli arkadaşlarım, bu bakımdan ben de Sayın Bakanın bu konuşmasını dikkate alarak önce bu maliyetler üzerinde biraz durmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, 2007 yılı Türk çiftçisinin çok büyük kayıplar yaşadığı bir yıl olmuştur. Hükûmet  2007 yılı içinde ödenmesi gereken tarım desteklerinin bir kısmını ödemiş ama hangi gün seçim yapılmışsa ertesi gün ödemelerin hepsini durdurmuştur ve o günden itibaren de hiçbir ödemede bulunulmamıştır.

Değerli arkadaşlarım, yem destekleri verilmemiştir, tohumluk destekleri verilmemiştir, hayvancılık destekleri olan süt primi, suni tohumlama primi, su ürünleri primleri verilmemiştir ve Türk çiftçisi kuraklıktan 5 milyar yeni Türk lirasının üzerinde zarar görmüşken, Hükûmet, çiftçiye yalnızca 514 milyon yeni Türk lirası kuraklık yardımı ödemiştir ve Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi, başta zeytin olmak üzere pamuk, tütün, mısır, ayçiçeği ve daha birçok ürün kuraklıktan zarar gördüğü hâlde, Hükûmet, çıkarmış olduğu kararnamede bu ürünlerin hiçbirini kuraklık yardımına dahil etmemiştir. Bütün bu sıkıntılar yetmiyormuş gibi, çiftçi, en önemli girdileri olan mazot, gübre, ilaç ve elektrikteki zamların şokuyla sarsılmıştır. Çiftçi, isyan etme noktasına gelmiştir. Pahalı olduğu için özellikle sulamada kullanılan elektriğin borcunu ödeyemeyen çiftçi, seçim öncesi 13,5 yeni kuruş olan elektriği şimdi 15,55 yeni kuruştan ödemek durumundadır.

Türkiye’de bugün sulama birliklerinin ve sulama kooperatiflerinin sulamadan kaynaklanan çok büyük elektrik borçları vardır. Bunlardan yalnızca kooperatiflerin borçları faiziyle birlikte 2 milyar yeni Türk lirasına dayanmıştır. Bugüne kadar 13,5 yeni kuruştan elektriğini kullandığında parasını ödeyemeyen çiftçi, şimdi 15,55 yeni kuruştan elektriği kullanacak, bir de bu borcu ödeyecektir. Bu, mümkün değildir değerli arkadaşlarım. Bu bakımdan çiftçinin elektrik borçları üzerinde Hükûmetin ciddi olarak durup, çiftçiyi rahatlatacak kararlar alması gerekmektedir.

Tarım ilaçlarında yüzde 15 ile 40 arasında seçimden sonra zam yaşanmıştır ama gübrede çok daha vahim bir durumla karşı karşıyayız. Gübre fiyatları başını alıp gidiyor. Daha bir yıl önce 33 yeni kuruş olan amonyum sülfat bugün 54 yeni kuruş, 58 yeni kuruş olan üre bugün 76 yeni kuruş, 62 yeni kuruş olan DAP gübresi bugün 110 yeni kuruş ve 48 yeni kuruş olan kompoze gübre bugün 77 kuruştur ve bugün yeni zam haberleri de biraz önce bizlere ulaşmıştır. Gübreye gelen zam son bir yılda ortalama yüzde 58’dir. Enflasyonun yüzde 8,4 olduğu bir ülkede çiftçinin gübresine yüzde 58 zam yapmak, çiftçiye zulüm yapmaktır. 2002 yılından bu yana ise gübreye yapılan zam ortalama yüzde 185 gibi korkunç bir boyuta ulaşmıştır.

Her nedense, Sayın Başbakanın açıkladığı 60’ıncı Hükûmet Eylem Planı’nda mazot desteğinden söz ediliyor ama gübre desteğinden hiç söz edilmiyor. Eğer bu bir unutkanlık sonucu değilse, gübre konusunda Sayın Başbakan da herhâlde bir şey yapamayacağı kanaatini edinmiş duruma gelmektedir.

Mazotta AKP döneminde yüzde 105 artış olmuştur, son bir yılda yüzde 17 artış vardır. Mazottaki bu artışı hiç kimse dünya petrol fiyatlarına bağlamasın. Niçin bağlamasın? Çünkü daha geçtiğimiz günlerde özel tüketim vergisine, mazottaki özel tüketim vergisine yüzde 10,8 zam yapılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, çiftçi, bugün 2,57 yeni Türk liradan aldığı mazot için 1,27 yeni Türk lirası ÖTV ve KDV vermektedir, yani mazotun yarısı vergidir. Mazotun rafineriden bugünkü çıkış fiyatı yalnızca 90 yeni kuruştur ama çiftçinin verdiği fiyat, verdiği para 2,57 yeni Türk lirasıdır.

Değerli arkadaşım, bu, Türkiye’de tarımla uğraşanlara gerçek bir zulmün rakamsal ifadesidir.

Şimdi, Hükûmet, Eylem Planı’nda doğrudan gelir desteğini kaldıracağını söylüyor. Zaten kaldırmak durumunda. Bu bir Dünya Bankası projesiydi ve süreliydi, süresi 2007 sonunda bitiyor. 2007’nin parasını 2008’de, işte, verecekler. Ama ne yapacaklar? Daha önce -o günkü para değeriyle söylersek- dönüme 16 milyon lira olan bu parayı, bu AKP Hükûmeti önce 10 milyon liraya düşürdü, 2007’nin doğrudan gelir desteğinde 7 milyon liraya düşüreceği bilgileri bizlere ulaşmış durumdadır. Böylece, oradan keseceği parayı girdilere verecek ve sanki girdileri daha fazla destekliyormuş havası yaratacak, yani bir anlamda, göz boyayıcı bir çalışma yapacaktır.

Hükûmetin yapması gereken, Eylem Planı’nda söylemesi gerekenler şunlar olmalıydı: Demeliydi ki Hükûmet “Çiftçim zor durumda. Onun kullandığı elektrikten yüzde 18 KDV alınması yanlıştır, ben bunu yüzde 1’e düşüreceğim. Mazottan aldığım özel tüketim vergisini kaldıracağım. Tarım ilaçlarında ve gübrede KDV’yi yüzde 1’e indireceğim ve ülkemizde üretilmediği için yurt dışından getirilen gübreden de gümrük vergisi almayacağım.” İşte, eylem planı bu olmalıydı. Yoksa Eylem Planı’nda “Doğrudan gelir desteğini kaldıracağım.” demek bir plan ifadesi değildir arkadaşlar, o, zaten olması gereken şeyin söylenmesidir.

Değerli arkadaşlarım, gelelim şimdi zeytin, zeytinyağı ve diğer bitkisel yağlara. Bu konu, biliyorsunuz, geçtiğimiz 22’nci Dönemde de burada görüşüldü, 3 Ocak 2006’da komisyon kuruldu, ciddi çalışma yapıldı, çalışma yapılmakla kaldı. Çalışma yapılmakla kaldı, Hükûmet bu konuda bir tek şeyin dışında hiçbir şey yapmadı. O yaptığı tek şey de, 250 milyon lira olan dönüme verdiği teşviki Gemlik zeytin türünde 45 milyona indirmek oldu. Başka hiçbir şey yapılmamıştır o konuda. Yüzlerce sayfayı bulan bir rapor ortaya konmuştur, ciddi bir çalışmadır. Ama korkarım ki, bugün burada da Hükûmetin “Ben de destekliyorum.” diyerek, birlikte kuracağımız komisyon yine ciddi çalışacak, ama çok ciddiyetsiz bir biçimde, orada ortaya konan sonuçlar raflarda kalacaktır.

Bu Meclis için en önemli konulardan biri, bu araştırma önergelerinin gerektirdiğinin hükûmetler tarafından mutlak suretle gerçekleştirilmesidir. Eğer bu yapılmıyorsa ne Meclisi yormalı ne insanımızı kandırmalıyız. Araştırma önergelerini falan da kabul etmemelisiniz, çünkü sizin kabul ettiğiniz araştırma önergesinin sonuçları yalnızca tozlu raflarda bekliyor.

Aynı şey orman köylüleri için de oldu. Ben o Komisyonda da vardım. Orman köylüleri için de çok ciddi çalışma yapıldı, ama çalışma bitti, burada da sonuçları okundu. Sonra? Rafa kondu. O zaman biz bu çalışmaları niye yapıyoruz değerli arkadaşlarım? Hani bir öykü var ya, ağa, marabasına “O zaman biz bunu niye yaptık?” demiş. Aynı durum ortaya çıkıyor.

Değerli arkadaşlarım, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konunun, zeytin, zeytinyağı konusunun sulandırılmadan görüşülmesi için diğer bitkisel yağları ayırıyoruz. O bakımdan, ben diğer bitkisel yağlara hiç girmeyeceğim burada ve dikkat ediniz, burada deniyor ki: “Zeytinyağı ve bitkisel yağlar.” Değerli arkadaşlarım, zeytinyağı zaten bitkisel yağ. O zaman burada “Zeytinyağı ve diğer bitkisel yağ.” denmesi gerekir.

Zeytinyağı, değerli arkadaşlarım, bir meyve yağıdır. Diğer bitkisel yağlar tohum yağlarıdır ve zeytinyağını bütün diğer yağlardan ayıran çok ciddi bileşim özelliği vardır. Zeytinyağı, insanlığın bugüne kadar tanıdığı en değerli yağdır. Niçin? Tereyağı çok değerlidir, ama tereyağı belli miktarın üstünde yendiği zaman, tıpkı margarinler gibi, kalp ve damar hastalıklarına neden olur, tıpkı diğer hayvansal yağlar gibi. Tohum yağları fazla yendiği zaman kanserojen olma riskini artırır, ama zeytinyağında öyle bir bileşim vardır ki, ne kansere neden olucu ne de kalp damar rahatsızlıklarını ortaya çıkarıcı bir etkide bulunur. Bu bakımdan, çağımız insanlığı için yağ denince akla gelen zeytinyağıdır. Belki hâlâ tam anlaşılamayan bu zeytinyağının değeri yaklaşık son otuz kırk yıldır dünyada anlaşılmaya başlanmıştır, ama insanlık bundan sekiz bin yıl öncesinden beri de bu yağı bilmektedir. O bakımdan, değerli arkadaşlarım, zeytin ve zeytinyağı üzerinde Türkiye olarak çok ciddi olarak durma zorunluluğumuz vardır.

Zeytinyağının sağlık üzerinde çok çok ciddi özellikleri, yalnızca kansere veya kalp damar hastalıklarına neden olmayışı değildir. Ayrıca, zeytinyağı, özellikle taşıdığı E vitamini bakımından antioksidan etkisi açısından son derece önemlidir ve yaşamın her döneminde, doğumdan ölüme kadar, -doksan yaşına kadar- zeytinyağı, insan kemiklerinde kalsiyumun eksilmesini önleyen bir çalışmayı ortaya koyar ve zeytinyağı, atardamarlar içerisinde plak oluşumunu engeller, safra taşı, safrada kolesterol taşı olmasını engeller. Bu bakımdan zeytinyağını diğer bütün yağlardan ayırmamız, hatta mide ve bağırsak ülserlerinde bile zeytinyağından ilaç gibi yararlanmamız gerekmektedir. Nitekim İtalya’nın zeytinyağını çok tüketen bölgelerinde mide ve bağırsak ülserleri üzerine iyileştirici etkide bulunduğu anlaşılmıştır.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu zeytin, zeytinyağı konusu deyince bizim her şeyden önce tarım satış kooperatifleri ve birliklerini konuşmamız gerekir. 2000 yılı, Türkiye’de tarım satış kooperatifleri ve birliklerini idam etme yılıdır.

 “Özerkleştireceğiz” adı altında, dünyada hiç görülmeyen bir biçimde, ki o gün çıkarılan yasada “tarım satış kooperatiflerinin ve birliklerinin devlet tarafından asla maddi olarak desteklenmeyeceği” maddesi konmuştur.

Değerli arkadaşlarım, devletin desteklemediği kooperatif olmaz, o üretici kooperatifi olmaz. Bu madde mutlak surette değiştirilmek zorundadır, bunu yapmak zorundayız.

Sayın Bakan Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinin kuruluşundan söz etti, teşekkür ederim. Gerçekten o Konseyin kurulmuş olması, Sayın Bakan, son derece doğru bir iştir, ama orada da bir eksiğimiz var. Nedir o eksik? Bu Tarım Kanunu’na göre kurmuş olduğumuz bu Konseyin maddi yapısı oluşturulamamıştır, yani parasal gücü oluşturulamamıştır. Mutlak surette gerek o Konseye gerek benzer ürün konseylerine maddi yapılarını geliştirecek şekilde mevzuat oluşturulması zorunluluğu vardır. Yoksa bunlar bugün için -özellikle bu Konsey için söylüyorum- iyi çalışmalar yaparken bu çalışmalarını istenen düzeyde sürdüremezler. Yalnızca üye aidatlarıyla bu Konseyin ilerleyebilmesi son derece zordur ve sıkıntılıdır.

Değerli arkadaşlarım, şimdi Sayın Bakan da söyledi, bizde maalesef ağaç başına ürün çok azdır. Bunun ortalaması, var ve yok yılı ortalaması olarak baktığınız zaman, 12,5-13 kilo. İtalya’ya bakıyorsunuz, bir ağaçtan alınan verim ortalama 50 kilo.

Değerli arkadaşlarım, siz, aldığınız dörtte 1 oranındaki ürünle, ne fiyat verirseniz verin, çiftçiyi mutlu edemezsiniz ve dünyada rekabet edemezsiniz. O bakımdan, ürünün artırılmasına yönelik teknik çalışmaların mutlak surette ve hızla gerçekleştirilmesi, ortaya konması gerekir.

Ve bir de şu prim konusuna geleyim: Arkadaşlarım, şimdi, prim konusu, ne yapılması, Tarım Kanunu’nda da var olan, yanılmıyorsam 19’uncu maddesinde var olan bir konudur. O Tarım Kanunu’nun 19’uncu maddesi incelendiği zaman şu görülür: Prim, zeytine şu kadar verdim, zeytinyağına şu kadar verdim olarak olmaz. Ürünün maliyeti belirlenir, uluslararası fiyat belirlenir, hedef fiyat belirlenir ve piyasa fiyatı hangi düzeyde oluşursa, ona göre bir fark ödeme şeklinde o prim verilir.

Şimdi, hepinize soruyorum değerli arkadaşlarım: Eski para değeriyle, 1 kilo zeytinyağına 110 bin lira verilerek “zeytinyağını destekledim” demek mümkün mü? Avrupa Birliğine bakınız, -Sayın Ahmet Ertürk şimdi notlarını alıyor, o da söyleyecektir- Avrupa Birliğinde 1,32 euro, 1 kilo zeytinyağına verilen primdir, destektir. Sizin verdiğiniz -avro cent, euro cent olarak bakıyorsunuz- 9 veya 8,5 euro cent. Arkadaşlar, euro değil, euro cent. Ee, şimdi nasıl olacak da benim üreticim kalkacak o Avrupalıyla rekabet edecek? Mümkün müdür? Bunun için şu kadar olsun, bu kadar olsun demiyorum ama, bugünkü dünya fiyatları ve Türkiye’deki piyasa fiyatları dikkate alındığında, üretim maliyetleri dikkate alındığında, Avrupa Birliğinin destekleri dikkate alındığında bugün en az -bugünkü parayla- 1 yeni Türk lirası zeytinyağına prim verilme zorunluluğu vardır. Aynı şey dane zeytin için de geçerlidir. Dane zeytinde de Avrupalının 1 litre zeytinyağına verdiği para dikkate alındığında, -yaklaşık olarak söylüyorum- 20-25 yeni kuruş 1 kilo dane zeytine prim vermemiz mutlaka gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, tabii ki, gerçekten son yedi sekiz yılda, ülkemizde zeytin fidanı dikiminde ciddi artışlar oldu. Bundan sekiz on yıl önce ülkemizdeki zeytin ağacı sayısında -şöyle söyleyeyim- 95-100 milyonları telaffuz ederken, bugün 135-140 milyonları telaffuz ediyoruz, ama, maalesef, bir kısım yanlışlar da yapıldı. Nitekim, o yanlıştan ötürüdür ki Gemlik zeytini için verilen prim 250 milyon liradan 45 milyon liraya düşürüldü, çünkü Gemlik zeytin fidanının üretilmesi kolay olduğundan her tarafa Gemlik zeytini gitti ve bir yandan o fidanların yetişmesinde ortaya çıkan sıkıntı, Gemlik zeytininin piyasada yaygınlaşmasının fiyatı düşürücü etkisi, bir yandan Gemlik zeytininden elde edilen yağın uzun süre dayanma kabiliyetinde olmayışından ötürü, şimdi Gemlik zeytininden dönülmeye çalışılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜROL ERGİN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, aslında bunun dört beş yıl önce dikkate alınması gerekirdi, fakat alınmadı.

Değerli arkadaşlarım, ben, tekrar, eğer burada bir komisyon kurulacaksa -ki kurulacağı anlaşılıyor- o komisyonun yapacağı çalışmaya Hükûmetin saygılı olmasını istiyorum.

Geçen dönem yapılan çalışmalar raflarda kalmıştır. Tekrar ediyorum, eğer raflarda kalacaksa Sayın Bakan, ne Meclis yorulsun ne millet boş yere umutlansın diyorum.

Hepinizi ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergin.

Gruplar adına ikinci konuşmacı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Ertürk, buyurun efendim.

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ERTÜRK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zeytin ve zeytinyağı konusundaki vermiş olduğumuz araştırma önergesinin gündeme alınmasıyla ve partim adına, AK Parti adına sizleri saygıyla selamlıyorum. Bu üretimi yapan değerli çiftçilerimize, bu ürünü işleyen, paketleyen, ambalajlayan ve ihracat yapan değerli iş adamlarımıza ve bunu tüketen çok değerli milletimize bu önerge marifetiyle yeni fırsatlar ve açılımlar, kazanımlar sağlanmasını da diliyorum.

Gerçekten, ülkemizin içinde bulunduğu coğrafi konum ve sahip olduğumuz Akdeniz iklimi çerçevesinde ülkemizde, çok uzun yıllardan beri, tarih öncesi zamanlardan beri, Güneydoğu Anadolu Bölgemizde -yüzde 11 nispetinde- Akdeniz Bölgesi’nde ve yüzde 80’i Ege Bölgesi’nde, yüzde 8 nispeti de Marmara Bölgesi’nde olmak üzere zeytin ve zeytinyağı üretimi yapılmaktadır.

Akdeniz Bölgesi’nin karakteristik ürünlerinden olan zeytin üretimi, son zamanlarda dünyada büyük bir açılım kazanmış, zeytinyağının sağlığa verdiği önem ve mesela Girit Adası’nda insanların kalp ve damar hastalıklarına çok az yakalandığı, hatta, hemen hemen hiç yakalanmadığı, yaşam ömürlerinin yüz yıla yaklaştığı gibi çeşitli makaleler ve yazılar yayımlanmaya başlayınca ve gerçekten portakal suyu gibi hiçbir kimyasal madde içermeden, tamamen meyve ağaçtan toplanıp zeytinyağı fabrikalarında yağ olarak sıkılıp şişelere konulup insanların tüketimine sunulunca, böylece hiçbir kimyasal veya bir katkı maddesi içermeden, çok doğal ortamda üretilen bu zeytinyağının kıymeti son zamanlarda yavaş yavaş artmaya ve bilinmeye başlanmıştır.

Ülkemizde de zeytinyağı ve zeytin üretiminin ve tüketiminin ve bununla ilgili başta TARİŞ Zeytinyağı Birliği, Ege İhracatçılar Birliği, Zeytin Dostu Derneği, ziraat odası, borsalar, hatta üniversiteler, hatta zeytin araştırma enstitülerimiz gibi devletimizin çok önemsediği kurum ve kuruluşlarla, Tarım Kanunu’muzda, geçen sene, geçen dönemde Meclisimizde yasalaştırdığımız Tarım Kanunu’muzda hayat bulan ürün konseyleriyle ilgili yasal düzenleme içerisinde de Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinin, çıkardığımız Üretici Birlikleri Kanunu’nun ilgili 11’inci maddesine göre de kurulma fırsatı doğmuş; diğer sektörlerle, Ulusal Fındık Konseyi, Ulusal Pamuk Konseyi, Ulusal Narenciye Konseyi ve Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi ve şu günlerde de çalışmasını takip ettiğimiz ve gerçekten hayvancılık sektörü için çok önemsediğimiz Ulusal Süt Konseyi çalışmaları da Tarım Bakanlığımız tarafından sıkı bir şekilde takip edilmektedir. Ve kurulan Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi şu anda, örgütlenme çalışmalarını tamamlamış, yönetim kurulunu ortaya çıkarmış ve başında çok deneyimli bir arkadaşımız ve ona yardımcı olan, yol arkadaşları olan değerli yönetim kurulu üyeleriyle Türk zeytinciliğine ve Türk zeytinyağı sektörüne yol gösterici çalışmalarını ve önerilerini Hükûmetimize sunma konusunda ve bu sektörün üretim ayağında olan çiftçilerimizin beklentilerini belirleyip, gerek Tarım Bakanlığımıza ve gerekse Hükûmetimize, karar alıcıları siyaset kurumumuza sunma konusunda, verimli çalışmalar yapmaktadırlar. Bizler de sık sık bölgemizde bu çalışmalara iştirak edip, takip etmekteyiz.

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz zeytini ve zeytinyağını desteklemektedir. Değerli Hocamız her ne kadar Gemlik zeytinindeki fidan desteklemesinin 45 liraya indiğini söylese de, dekar başına verilen 250 liralık destekle, bütün ülkemizin her tarafında, zeytin dikilebilen tüm alanlarda, gerçekten özel ve itinalı bir tür olan Gemlik zeytinimizin her yerde dikilmemesi yönünde… Çünkü çiftçilerimiz, Gemlik, çubuktan, çelikten üretildiği için, fidan ucuzdur, herkes Gemlik fidanı dikmek istemektedir, ama gerek domat zeytini gerek manzalina gerek kalamata dediğimiz “eşek zeytini” tabir edilen iri zeytin gerekse memecik zeytini çelikten değil, mutlaka kökleştirmek ve aşı yapmak suretiyle üretildiği için, o zeytinin fidanı 8-9 milyon lira fiyatlarındadır, ama Gemlik zeytininin fiyatı 2-3 milyon lira düzeyindedir. Çiftçilerimiz maalesef bu konuda yeterli tecrübeye ve donanıma sahip olamadıkları için -belki bu bir öz eleştiridir- tarım teşkilatlarımız ve ziraat odalarımız, çiftçilerimizi bu konuda gerekli bilgilerle donatmadıkları için, çiftçilerimiz, sanki, zeytin dikilebilecek her yerde Gemlik zeytini dikmek istemektedirler. Gaziantep’te de, Urfa’da da, Hatay’da da, Aydın’da da, İzmir’de de, Muğla’da da, insanlarımız Gemlik zeytini dikmeye heves etmişlerdir. Tarım Bakanlığımız bu konuyu bir disipline etmek için, Gemlik zeytininin desteği olan dekar başına verilen 250 YTL’yi 45 YTL’ye düşürmüş, ancak, diğer zeytin türlerindeki destekleme 250 YTL olarak devam etmektedir. Ancak, bu Gemlik zeytininin de kendi bölgesine has, o bizim Bursa ilimizin Gemlik bölgesindeki, kendi müstesna yetiştiği bölgedeki desteklemesinin de aynı fiyatlarla devam etmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bunun dışında, kırsal kalkınma destekleri, elbette dünyada… Bizim, 109 milyon -tahmin edilen- civarında ağacımız var. Son yıllarda da bu, Hükûmetimizin verdiği desteklerle zeytin dikimindeki aşırı arzu ve şahlanış, 25 milyon adet zeytin fidanının dikilmesini gündeme getirmiş, böylece 130 milyonu aşan bir zeytin varlığımız ortadadır. Bugün 109 milyon mahsuldar ağacımız vardır, ancak, bu mahsuldar ağaç, yani ürün veren ağaçlarımız, maalesef, dünyadaki taban araziye dikilen ağaçlarla aynı seviyede değildir. Pek çok ağacımız, çok engebeli, eğimli arazilerde, Akdeniz Bölgesi’nin, Ege Bölgesi’nin, Marmara Bölgesi’nin ve güney bölgelerimizin yamaç arazilerinde dikildiği için, gübreleme, sulama ve bakım şartları, taban arazilerdeki dikilmiş zeytin ağaçlarımız nispetinde değildir. Onun için, verimlerimiz düşüktür. Şimdi, Hükûmetimiz bununla ilgili de geçen sene çok güzel bir karar almıştır, damlama sulama projesini gündeme getirmiştir. Sulanamayan bu zeytin ağaçlarımız için, bir şekilde, ama artezyen, ama basınçlı sulama sistemleri kullanılmak suretiyle, Hükûmetimiz, yüzde 50’ye varan nispette damlama sulamayı desteklemektedir. Böylece çiftçilerimiz, kendilerini damlama sulama yöntemiyle, tarım teşkilatlarımızdan, ziraat odalarımızdan alacakları bilgilerle, ağaçlarını bu yöntemle suladıkları takdirde verimlerinin 2-3 kat artacağını görebiliyorlar. Bunu yapan arkadaşlarımız, her sene bir sene “var yılı” bir sene “yok yılı” tabir edilen zeytinde, artık, her yıl zeytin mahsulünün, denk olmasa da, bir sene yüzde 70 seviyesinde bir sene yüzde 40 seviyesinde de olsa ama her yıl zeytin alabildiklerini, ürün hasat edebildiklerini söylemektedirler. O bakımdan Hükûmetimizin ortaya koyduğu bu kırsal kalkınma destekleri esprisindeki damlama sulama projesini mutlaka zeytin üreticilerimizin en önemli olarak en başta ehemmiyet vermeleri gereken üretim mekanizması olarak düşünüyoruz ve bunun yaygınlaştırılması, tanıtılması konusunda da sektörün tüm aktörlerinin üzerlerine düşen ödevi yapmaları gerektiğine inanıyoruz.

Bir desteğimiz daha var. Bu destek de eğer bu çiftçilerimiz, üreticilerimiz bir kooperatif çatısı altında örgütlenirlerse bu yüzde 50 hibe, yüzde 75’e çıkmaktadır. Yani zeytin ve zeytinyağı üreticilerimiz, zeytin diken çiftçilerimiz bir kooperatif çatısı altında örgütlendikleri takdirde destek miktarı… Örneğin 100 milyarlık bir damlama sulama projesi kurduklarında, 75 milyar lirasını Hükûmetimiz hibe olarak onlara vermektedir. Onlar sadece yüzde 25 bir katkı sağlamaktadırlar.

Bunun dışında, zeytin ve zeytinyağı ürününü paketleyen, ambalajlayan iş adamlarımıza, çiftçilerimize, bu konuda çalışan değerli insanlara da, iş adamlarına, paketleme, ambalajlama, hatta zeytinyağı fabrikası kuranlara da yüzde 50 hibe destekler devam etmektedir.

Biz, burada, değişik bir çalışmayı başlattık. Değerli Bakanımız da izah etti, Sayın Hocamız da söyledi ihracat destekleri… Türkiye, artık, dökme zeytinyağı, bilhassa rafinajlık ve lampant zeytinyağının ihracatını kesinlikle yasaklamıştır. Yıllardan beri dökme zeytinyağı satarak bir yerde rakibimiz olan Yunanistan ve İtalya’ya sattığımız yağların tekrar ambalajlanarak kendi ulusal zeytinyağımıza, kendi ülkemizde üretilen zeytinyağımıza rakip olmalarının önü kesilmiştir. Geçen sene başlayan bu uygulamayla “Made in Turkey” damgalı ve Türkiye’de üretilen zeytinyağlarımızın, üreten firmanın kendi ambalajının vurulması suretiyle elde edilecek ambalajlı Türk ürünlerinin yurt dışına satımında, 1 litreye kadar ürünlerde en son miktar 400 dolara kadar yükseltilmiş, zeytinde de 200 dolarlık bir ihracat teşviki ortaya konulmuştur. Bununla ne yapıyoruz değerli arkadaşlarım? Zeytin ve zeytin ürününün yurt dışına satılmasına imkân yaratarak, zeytin üretici fiyatının artmasını… Dolayısıyla, yurt dışına ihracat yapıldığı müddetçe, ihracatçımız, gelip dâhilde bu zeytini üreten çiftçilerden ürün talep edecektir. Böylece, hem zeytin üreten çiftçilerimiz ürünlerini hak ettiği fiyata satacaklar hem de ülkemiz zeytin ve zeytinyağı ihracatından para kazanacaktır. Çünkü, dünyada altı ülkede üretilen bu nadide üründe İspanya en büyük üreticidir; İtalya, Yunanistan, Türkiye, Tunus, Fas ve bir de son yıllarda Suriye’de üretim başlamıştır. Ama, inşallah, bizler, şu anda 1 milyar dolar seviyesinde olan zeytinyağındaki ticaret potansiyelimiz yerine, alınan bu damlama sulama destekleri, fidan destekleri ve kırsal kalkınma desteklerimizle, çok kısa zamanda, çok iyi mesafeler alarak 10 milyar dolarlık büyük bir ihracat potansiyeli ve fırsatı yaratabiliriz diye de düşünüyoruz.

Prim azdır, doğrudur. Daha önceki yıllar 25 yeni kuruştu prim, bu sene 11 yeni kuruşa düştü. Hükûmetimiz 5,3 katrilyonluk bir tarımı destekliyor arkadaşlar. Ancak, olaya, sadece çiftçinin eline verilen primle bakmamak lazım. Burada, dediğimiz gibi, fidan destekleri, ihracat destekleri, kırsal kalkınma destekleri, damlama sulama destekleri ve üretim, ambalajlama, paketlemede verilen hibe destekleriyle bizim zeytin üreticimize verdiğimiz destek daha önceki desteklerin katbekat üzerindedir. Çünkü, sadece çiftçimizin cebine giren primin ötesinde, bu ürünün sürdürülebilir olması, uzun yıllar bu ürünü ekip dikerek, bu üründen para kazanarak yaşamını sürdürebilmesi asıl olandır.

Değerli arkadaşlarım, bu sektörde pek çok sorun var. Bu araştırma önergesinin üzerinde değerli arkadaşlarımızla beraber çalıştık. Mesela, zeytinyağında bir kara su meselesi var. Bu meselenin mutlaka çözülmesi lazım. Bazı bilim adamları diyor ki: Bu bir.organik maddedir, faydalıdır. Bazıları da diyor ki, çevreciler: Hayır, bu bir çevre düşmanı, bir atıktır, bu mutlaka bertaraf edilmelidir. Bu konu, bu araştırma önergesinin ana konularından birisidir.

Ondan sonra ikinci konu prina. Zeytinyağı sıkıldıktan sonra meydana gelen zeytinin ezilmiş hâli, prinası, atığı yakacak olarak kullanılmaktadır. Bunun da üzerinde durulması gerekiyor. Bazıları bunun havayı kirlettiğini, ozon tabakasını bozduğunu, bazıları öyle bir şey olmadığını, iyi bir yakacak olduğunu ama, ikinci defa işlem görmesi gerektiğini söylemektedirler. İki ve üç fazlı çözümler önerilmektedir. Bazıları sadece, zeytinyağı sıkıldıktan sonra bir taraftan zeytin çıksın, bir taraftan da küspe dediğimiz prinayla kara su çıksın istemektedir. Bazıları da hayır, üç fazlı olsun, bir taraftan zeytinyağı çıksın, bir taraftan kara su çıksın, bir taraftan da prina çıksın demektedir. Bu da bu araştırma önergesinin önemli konularından birisi olmalıdır.

Bir üçüncü konu, karışık yağ sorunu vardır. Bazı yabancı ülkeler zeytinyağının muhtelif asitliliklerde veya bölgesel farklılıklarla karıştırılarak kendilerine satılmasını istemektedirler. Bu da bir tereddüt konusudur, karıştırılmalı mıdır karıştırılmamalı mıdır? Hatta tağşiş konusu da mutlaka gündemde durmalıdır.

Onun için, bu konular üzerinde derli toplu bir çalışma yapılması, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinin de önerileriyle beraber, Parlamentonun bizce bir ödevi, bir görevi olmalıdır diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, bize göre en önemli konu da solgunluk hastalığıdır. Maalesef, bugün çiftçilerimiz, Hükûmetimizin bu kadar desteklerine rağmen, diktikleri güzelim fidanların muayyen zamanlarda kuruduğunu görmektedirler. “Vertisilyum solgunluğu” diye tabir edilen, tıbbi açıdan veya tarımsal sektörde “vertisilyum solgunluğu” denilen bu solgunluk hastalığı konusunda gerek Tarım Bakanlığımız gerek üniversitelerimiz gerek zeytincilik araştırma enstitüleri yoğun çalışmalar yapmaktadırlar. Ama maalesef, şu ana kadar netleşmiş bir sonuca ulaşılamamıştır. Pek çok yerde bitki aktivatörleri, pek çok yerde bu sanki bir damar tıkanıklığı gibi zeytin ağaçlarındaki borucukların tıkandığı ve o tıkanıklığın aşılması yoluyla, aktivatör kullanılması yoluyla aşılabileceği söylenmektedir. Pek çok yerlerde solaryum yöntemiyle… Tabii bu, yamaç yerlerde, eğimli yerlerde zeytin ağaçlarının olduğu zor tabiat şartlarında mümkün değildir. Naylon sermek suretiyle toprağın havayla teması kesilerek bu şekilde bir yöntemle bu işin olabileceği söylenmektedir. Onun için çiftçilerimiz, bu konuda, bu solgunluk hastalığının mutlaka bir çaresinin bulunması gerektiğini… Başka türlerde var mıdır, yok mudur veya bu hastalığa dayanıklı türler varsa, o türlerin kendilerine önerilmesini istemektedirler. Zeytin üretilen bölgedeki milletvekili arkadaşlarımız da, her gittiği yerlerde bu konuda bu sorularla karşı karşıya kalmaktadır. Tabii, bu bir teknik konudur, bu bir tarımsal araştırma konusudur. Bu konunun da, üniversitelerimiz, Zeytin Konseyimiz, zeytin araştırma enstitülerimiz ve bu konuyla ilgili ziraat odalarımız ve sektörün ilgili aktörlerinin de bütün katılımlarıyla, bu solgunluk hastalığının mutlaka bir çaresinin ortaya konulması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bir tarım televizyonu kurulması, bizim bu araştırma konumuzda da bence güdeme gelmelidir, çünkü insanlarımızın bilgiye ihtiyacı vardır. Çiftçilerimizin, üreten insanlarımızın düzgün üretim yapmaları için yurt dışına satacağımız zeytin ürünümüzün ve zeytinyağı ürünümüzün gerek aşırı gübre kullanımından gerekse aşırı tarım ilacı kullanımından arındırılması gerekmektedir. Artık, insanlar iyi fiyatlar ödeyerek organik ürünler tüketme temayülündedir. Herkes sağlığına gerekli özeni göstermektedir. O bakımdan çiftçilerimizin üretimde kullandıkları gerek tarım ilaçlarının gerek gübrelerin, hatta son zamanlarda “hormon” tabir edilen pek çok ürünlerin kullanılmaması gerektiği yönünde, doğru düzgün üretim yapmaları yönünde de onların bilgiye ihtiyacı vardır. O bakımdan, belki bir sektör televizyonu olarak gerek hayvancılıkta gerek bitkisel üretimde ve mesela bu damlama sulamalarda, kırsal kalkınma desteklerinde devletimizin yaptığı pek çok çalışmanın insanlarımıza ulaştırılması konusunda böyle bir tarım televizyonu gibi sadece… “Bu Toprağın Sesi programı var TRT’de. Onun dışında, TRT’nin yeni Genel Müdüründen de böyle bir talepte bulunabilir bu araştırma komisyonumuz, gündeme alındığında.

Değerli arkadaşlarım, Değerli Hocamız söyledi, işte “Doğrudan gelir desteği Avrupa Birliğinden veriliyor.” dedi. Bu doğru değildir, doğrudan gelir desteği tamamen bizim kendi millî bütçemizden ödenmektedir. Sayın Başbakanımız doğrudan gelir desteğinin kaldırılacağı yönünde geçen hafta eylem planında bir söz söylemiştir. Kaldırılan doğrudan gelir desteğinin mutlaka diğer üretim mekanizmalarında kullanılacağı tabiidir. Mesela, bu ne olabilir? Arz açığı olan ayçiçeği gibi, pamuk gibi temel ürünlerde, hatta çiftçilerimizin son günlerde fiyatı artan gübre desteklemesi gibi üretim mekanizmalarında kullanılabilir.

Değerli Hocamız dedi ki: “Mazot ve gübrede ÖTV var, bu ÖTV ve KDV kaldırılmalı.” Bu bir tekliftir, bu bir taleptir ama Hükûmetimiz de başka bir şekilde desteklemektedir. Mazot ve gübreyi her sene dekar başına, nisan ve haziran aylarında… Geçen sene öyle yapılmıştı, bu sene de büyük ihtimalle öyle olabilir. Tarım Bakanlığımız daha açıklamayı yapmadı. 2007 yılındaki üretimde kullanılan mazot ve gübre destekleri yılda iki defa ödenmişti. Her sene ödeniyor. Burada son yıllarda gübre fiyatlarında -bilhassa son aylarda- yüzde 30 ila yüzde 40 nispetinde bir artış oldu. Bu artışa karşılık tabii petrolün fiyatı da 100 dolar oldu, 22 dolardan 100 dolara yükselen bir petrol fiyatı artışı gördük.

Burada bu bir tercihtir, bazı siyaset kurumu ÖTV’yi kaldırmak ister ama bizim Hükûmetimiz mazot ve gübre desteği suretiyle bu artışı telafi etme yolunu tercih etmiştir ve bunlar da nisan ve haziran aylarında olmak üzere ödenmektedir.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, sektör himayeye muhtaç bir sektördür ve Hükûmetimiz tarafından desteklenmektedir. Biz bu desteklerin artırılarak sürdürülmesini ve Türkiye’miz için çok önemli olan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ertürk, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

AHMET ERTÜRK (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

…ülkemiz için gerçekten çok önemli olan ve Türk tarımının, dünyada yegâne altı ülkede üretilebilen ve insan sağlığı için de çok vazgeçilmez olan zeytin ürününün ve bundan elde edilen zeytinyağının hem üretiminin sürdürülebilmesi hem de ülkemize, eğer, bu tarımsal desteklemelerimizi çiftçilerimiz kısa zamanda kendi üretim mekanizmaları olan tarlalarında kullanabildikleri takdirde, çok yakın bir zamanda, 10 milyar dolarlık bir tarımsal bütçe içerisinde bir ticaret hacmine ulaşabilecek bir zeytin ve zeytinyağı sektörünü, biz, aziz Büyük Millet Meclisimize, sorunlarının giderilmesi yönünde bu araştırma önergemizle talepte bulunuyoruz. İnşallah, Büyük Millet Meclisimiz karar verdiği takdirde, bu araştırma önergemizin, bu ürünü üreten değerli çiftçilerimize ve bu sektörde çalışan insanlarımıza ve tüketicilerimize hayırlı olmasını diliyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - …Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu…(MHP sıralarından alkışlar)

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Başkan, söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Ne gibi efendim?

GÜROL ERGİN (Muğla) – Benim söylemediğim sözler Sayın Konuşmacı tarafından bana atfen söylendi, o da şudur: Ben mazottan KDV alınmasın demedim, bir.

İkincisi, doğrudan gelir desteğini Dünya Bankası veriyor demedim, iki.

Bunları açıklamak istiyorum izninizle.

BAŞKAN – Bunlar kayıtlara geçti Sayın Ergin.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Efendim?

BAŞKAN – Bunlar kayıtlara geçti, şu anda söylediniz.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Buradan duyulmadı ki, vatandaşın duymasını istiyorum.

BAŞKAN – Ben bir tutanakları getirteyim Sayın Ergin, bakayım.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Başkan, oturduğum yerden iki dakika, yalnızca bunları açıklamak istiyorum izin verirseniz.

BAŞKAN – Buyurun, açıklayınız.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR

1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk’ün konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

GÜROL ERGİN (Muğla) – Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan Sayın Konuşmacı, benim konuşmamda, doğrudan gelir desteğini Dünya Bankasının verdiğini… Oysa öyle olmadığını, bunun bizim bütçemizden karşılandığını söyledi.

Sayın Konuşmacı beni iyi dinleyememiş. Ben, yıllardan beri özellikle bu konularda çalışan bir insanım. Benim sözüm şuydu: Bu doğrudan gelir desteği olayı bir Dünya Bankası projesidir ve sürelidir. Normal süresi de 2007 yılı sonunda bitmektedir. Bu nedenden ötürü zaten bitecek bir projedir. Bu bakımdan Sayın Başbakanın “Biz artık doğrudan geliri kaldıracağız, bunun yerine ürün desteği vereceğiz.” demesi gerçek olayın gerçeğinden saptırılması şeklinde ortaya çıkmıştır. Bu bir.

İkincisi, ben, mazotta KDV kaldırılsın demedim. Sözlerim zabıtlardadır. Benim sözüm şu: Mazotta ÖTV’ye daha geçtiğimiz günlerde yüzde 10,58 kadar zam yapılmıştır. Bu, çiftçiye yapılan zulümdür. Bu bakımdan, hiç kimse mazot fiyatlarının artışını dünya petrol fiyatlarına bağlamasın dedim. Benim sözlerim öyle.

Ayrıca tekrar şunu söylüyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde dünya petrol fiyatları sürekli düştü, Türk parası sürekli değer kazandı ama Türkiye’de hiçbir zaman petrol fiyatları düşmedi. Şimdi dünya petrol fiyatlarını gerekçe göstererek, bunun için biz de bu fiyata artırdık demek, özellikle yapılan bu zamlardan sonra doğruyu ifade etmemek anlamına geliyor.

Bakınız bugün şunu söyledim ben: Mazot 2 milyon 570 bin lira, oysa rafineriden çıkışı 900 bin lira. Ben bunu yeni Türk lirası olarak söylemişim, daha iyi anlasın diye arkadaşım şimdi eski para biriminden söylüyorum: 2 milyon 570 bin lira çiftçi 1 litre mazota verirken, bu rafineriden 900 bin liraya çıkıyor. 1 milyon 270 bin lira bunun içinde vergi var. Bu zulümdür dedim. Bu bakımdan ÖTV alınmasın dedim, KDV alınmasın demedim.

Teşekkür edip, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergin. Sağ olun.

VII.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A)     Ön Görüşmeler (Devam)

1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak altyapı ve işletmeciliğinin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/27)

2.- Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak zeytinciliğin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/34)

3.- Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üretimi ve ticaretinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/37)

4.- Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23 milletvekilinin, bitkisel yağlar, zeytin ve zeytinyağı sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/40)

5.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/102)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunlar ve çözüm yollarını belirlemek amacıyla verilen ve Meclis araştırması açılmasına ilişkin hususlarla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Esasen, az önce de ifade edildiği üzere, 22’nci Dönem Parlamentosunda da bu başlık adı altında bir Meclis araştırma komisyonu kurulmuş ve bu komisyon, çalışmalarını bir rapor hâline getirmiştir, fakat araştırma komisyonun raporu Meclis Genel Kurulunda görüşülememiştir. Söz konusu bu rapor incelendiğinde -özverili bir çalışma sergilendiği ve- birçok soruna çözüm önerilerinde bulunulmuştur. Hâl böyle olmasına rağmen, konuya biraz daha stratejik bir anlayışla yaklaşılamadığı sebebiyle Meclis Genel Kurulunda görüşülememiştir. Bu sebeple, bu çalışmaların yeniden ele alınması ve bu alanda belirlenen hedeflerin hangi kurum ve kuruluşlar tarafından nasıl yerine getirileceğinin ve bunun için yapılacak yasal düzenlemeler dâhil, alınacak önlemlerin tespit edilmesi bakımından bir Meclis araştırması açılması grubumuz açısından da fevkalade önemli görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz, bulunduğu coğrafi konum ve sahip olduğu Akdeniz iklimi özellikleri nedeniyle, İspanya, İtalya, Tunus ve Yunanistan gibi diğer Akdeniz ülkeleriyle birlikte, dünyanın önde gelen zeytin ve zeytinyağı üreticilerindendir.

Ülkemiz, 1 milyon 260 bin ton civarındaki zeytin üretimiyle dünya zeytin üretiminin yüzde 7,9’unu, 100 bin ton civarındaki zeytinyağı üretimiyle dünya zeytinyağı üretiminin yüzde 5’ini gerçekleştirmektedir.

Ülkemizde 109 milyon zeytin ağacı, 196 bin zeytin üreticisi, 80 bin ton zeytin işleyen 1.100 zeytinyağı üretim işletmesi bulunmaktadır.

Son yıllarda yeni zeytin fidanlarının dikimi ve üreticinin zeytin üretimine özendirilmesiyle birlikte ağaç sayımız artmıştır. Ağaç sayımızdaki artışa bağlı olarak üretimde de artış meydana gelmiş, ülkemiz zeytinciliği büyük bir gelişim içerisine girmiştir. Zeytinciliğimizin gelişiminin en önemli göstergelerinden biri olan dökme formda yapılan ihracatımız azalırken kutulu ihracatımızda artış olmuştur. Ülkemiz zeytinyağı üretiminin yaklaşık yarısı ihraç edilmektedir. Avrupa Birliği ülkelerine dökme formda ihraç ettiğimiz zeytinyağı bu ülkelerde ambalajlanarak İtalyan ve İspanyol markaları altında pazarlanmaktadır. Böylece, kendi yağımız, kendi markamıza rakip olmaktadır. Ayrıca, zeytinyağından elde edilen gelir de daha düşük olmaktadır.

Ambalaj şekillerine göre zeytinyağı ihracatımızın dağılımına baktığımızda, 2006-2007 sezonunda toplam ihracatımızın yüzde 36,5’ini ambalajlı zeytinyağları oluşturmaktadır.

Değerli milletvekilleri, üretime ilişkin sorunlar ve çözüm önerilerini şu şekilde sıralayabiliriz.

Sektörle ilgili istatistiki veriler güncel değildir.

Rekolte tahmin çalışmaları uzmanların sadece tecrübeleri ve gözlemlerine dayanarak yapılmaktadır.

Uzaktan algılama sistemleri kullanılarak bir coğrafi bilgi sistemi ve güvenilir veri tabanı oluşturulmalıdır. Başta ağaç sayısı olmak üzere sektördeki verilerin güncelleştirilmesi gerekmektedir.

Ülkemizde yıllara göre ürün miktarı değişkenlik göstermekte, yani “var yılı, yok yılı “özelliği şiddetli yaşanmaktadır. Bunun etkisinin azaltılması için zeytin çeşitlerinin ıslahının yapılması, sulama, ilaçlama ve gübreleme ve bazı bakım işlemlerinin modernize edilmesi, bunun için zeytin üreticisinin desteklenmesi sağlanmalıdır.

Üretimin artırılması, bu doğrultuda fidan üretimine ağırlık verilmesi gerekmektedir. Ancak, üretimde doğru yönlendirme önem taşımaktadır. Üreticiler en kolay Gemlik fidanını bulabildikleri için birçok yere bu zeytin çeşidini dikmektedirler. Oysa, mevcut zeytin çeşit ve tipleri belirlenmeli, sertifikalandırılmalı ve genetik haritaları çıkarılmalıdır. Fidan üretiminde bölgesel adaptasyon önemli olup, coğrafi yöreyle özdeşleşmiş çeşitlerin diğer bölgelere dikimi engellenmelidir. Her bölgenin yerli çeşitleri arasında yüksek ürün ve ağaç özellikleri gösteren çeşitler seçilerek ıslah çalışmaları yürütülmelidir.

Ülkemizin zeytin gen kaynaklarına sahip çıkılmalı ve fidan ithalatı yasaklanmalıdır.

Gübreleme yetersizdir, tekniğine uygun yapılmamaktadır. Analize dayalı gübrelemeyi teşvik edici önlemler alınmalıdır. Üretim bölgelerine yakın olan ve üreticilerin yaprak ve toprak analizlerinin kolaylıkla yapılabileceği bölgesel laboratuvarların sayıları artırılmalıdır. Bunun yanında kimyasal gübrelerin yüzde 18 olan KDV oranının tarım ilaçlarında olduğu gibi düşürülmesi üretim maliyetinin azalmasını sağlayacaktır.

Tüm tarımsal girdilerde üreticiye KDV iadesi yapılmalıdır. 1 litre mazot ülkemizde 2,4 YTL, Yunanistan’da ise 1 YTL’dir.

İlaçlama yetersizdir ve tekniğine uygun yapılmamaktadır. İlaçlanan alanlar genişletilmelidir, ancak kullanılan ilaçlar çevreyle uyumlu olmalı, organik üretime engel teşkil etmemelidir. Mevcut zeytincilik kanununda yer alan zeytin zararlıları ile mücadelede kuruluşların etkin hâle gelmesi ve işlevlerini eksiksiz yerine getirebilmeleri için kaynak sağlanmalı, parasal anlamda destek verilmelidir.

Zeytinliklerin yüzde 92’si sulanmamaktadır. Atıl vaziyetteki mevcut su kaynaklarından mutlak surette yararlanılmalı, damlama sulama gibi modern sulama yöntemlerinin kullanılması desteklenmelidir.

Toprak erozyonuna karşı teraslama çalışmaları uzun zamandan beri ihmal edilmiştir. Ucuz ve uzun vadeli kredilerle teşvik edilmelidir. İtalya ve İspanya’da ağaç başına verim 45-50 kilogram, ülkemizde ise bu rakam 1/3’ü oranında olmaktadır.

Kamu destekli bir program ile bölgelere ve zeytin çeşitlerine göre uygun budama tipleri belirlenerek toplu ve tek tip budama uygulamaları benimsetilmelidir. Yaşlı ağaçlar kademeli olarak gençleştirilmelidir. Bu sayede ağaçlarımız makineli hasada uygun hâle gelecek ve üretim maliyetinin azalması yönünde olumlu sonuçlar oluşacaktır.

Firesiz ve hızlı zeytin toplama için mekanik hasat özendirilmeli ve yardımcı malzemelerin temini ile üretimini kolaylaştıracak önlemler alınmalıdır. Böylece, dalından kopar kopmaz fermente                                                                                                                                         olmaya başlayan zeytinin kalitesinin düşmesi önlenmiş olacaktır.

Yeni oluşturulacak tesislerde sertifikalı fidan kullanılması durumunda verilmesi kararlaştırılan 250 yeni Türk lirası/dekar destek modelinin mevcut geleneksel zeytinliklerin imar ve ihyasında da kullanılması gerekmektedir.

Zeytinyağı işletmelerinde oluşan atık zeytin kara suyu, içerdiği organik kirlilik nedeniyle çevre kirlenmesine yol açmaktadır. Kara sudan kaynaklanan sorunun çözülmesi için, üç faz çalışan kontinü tesislerin iki faza dönüştürülmesi, ikinci ekstraction ve kurutma üniteleri ilave edilmesi veya mevcut üç faz tesislerden çıkan kara suyun arıtılacağı merkezî arıtma sistemlerinin kurulması gerekmektedir. Ancak dönüşüm ve tesis maliyeti konusunda sektörün desteklenmesi ihtiyacı vardır. Öte yandan, kara su, içerdiği azot ve potasyum gibi bitki besin maddeleri ve organik maddeler nedeniyle uygun işlemler sonucu sıvı ve katı gübre olarak kullanılabilmektedir.

Kalite kayıplarının önlenmesi için zeytinyağı depolama sistemlerindeki bozukluk giderilmeli, zeytinyağlarımız azot korumalı paslanmaz çelik tanklarda korunmalıdır. Bunun için modern stoklama tesislerine gereksinim vardır. Ülke genelinde paslanmaz çelik tank kapasitesi düşüktür.

Dönüm başına uygulanan doğrudan gelir desteği sistemi ağaç başına destekleme modeliyle ağaç başına destekleme modeliyle düşünülmek suretiyle revize edilmelidir. Bu sayede ülkemizde gerçek ağaç sayısının tespiti de kolaylaşabilir, dönümlerce arazisi olup da az sayıda zeytin ağacı bulunanların haksız desteklenmesi önlenmiş olur.

Mevcut Tarım Kanunu’na göre kurulan ürün konseyleri fevkalade olumlu bir yaklaşımdır. Buna göre çalışmalarını yürüten Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi birçok sorunu gündeme getirmektedir, ancak bu ürün konseylerinin daha etkin olabilmeleri açısından gelir kalemlerinin tekrar gözden geçirilmesi gerekir.

Değerli milletvekilleri, pazarlamaya ilişkin sorunlar ve çözüm önerilerini şu şekilde sıralayabiliriz:

Ülkemiz zeytinyağı ambalajlı ve markalı ihracatının artırılması ve sürekli pazarların elde edilmesi ancak Avrupa Birliği ülkeleriyle eşit koşullarda rekabet ile mümkündür. Hâlen 15-20 bin ton civarında satılan markalı veya ambalajlı zeytinyağı ihracatının artırılması için teşvikler geliştirilmeli, “Türk zeytinyağı” imajı oluşturulmasına yönelik tanıtım çalışmaları desteklenmelidir.

Ülkemiz zeytinyağı tüketimi düşüktür. Hemen hemen üretim bölgelerindeki alışkanlık ile sınırlı bir hâle gelmiştir. Son yıllarda tüketimin artırılmasına yönelik girişimler sonucunda zeytinyağı tüketiminde artış eğilimi bulunduğu görülmektedir. Ancak bu artış, zeytinyağı tüketim sorununun çözüldüğü anlamına gelmemektedir. Zeytinyağı kullanma alışkanlığı olmayan tüketici kesimin fiyat hareketleri karşısında zeytinyağından vazgeçmesi kolay olmaktadır.

Zeytinyağının önde gelen sorunlarından birisi de tağşiştir. Bu nedenle, piyasa düzenli olarak takip edilerek tağşişli yağ üretim ve satışı engellenmelidir, tağşişli yağla ilgili kamu denetimleri artırılarak etkin hâle getirilmelidir.

Tüm standartlarda “zeytinyağı başka bir yağ ile karıştırılamaz” ibaresi yer almalıdır. Zeytinyağının sağlığa yararları bilimsel olarak ortaya konmuş durumdadır. Özellikle kalp ve damar hastalıklarına iyi gelmesi nedeniyle tüketimin teşvik edilmesi, bu hastalıklar için devlet ve bireylerce yapılan sağlık harcamalarının azalmasına yol açacaktır.

Tarımda ayakta kalabilen ve gelecekte daha da yükselecek yegâne ürün olan zeytinyağının tanıtımına, tüketiminin arttırılmasına, iç ve dış pazarın geliştirilmesine yönelik olarak kamu destekli çalışma grubu oluşturulmalıdır.

Avrupa Birliği, yaptığı anlaşmalarla, Cezayir, Tunus, Fas ve Lübnan’a zeytinyağı konusunda önemli imtiyazlar tanımıştır. Örneğin, Tunus’a yıllık 56 bin tonluk, diğer ülkelere de 8 bin tonluk gümrük vergisinden muaf bir kota açıldığı görülmektedir. Benzeri bir uygulamanın Suriye ile Avrupa Akdeniz Anlaşması çerçevesinde yapılması için çalışıldığı bilinmektedir. Türkiye’nin de Avrupa Birliğine gümrüksüz zeytinyağı ihracatı yapabilmesi için, hiç değilse, diğer ülkelere tanınan imtiyazlardan yararlanması büyük önem taşımaktadır. Hâlihazırda, 2005/3 sayılı Para Kredi Koordinasyon Kurulu altında 5 kilograma kadar olan ambalajlarda ihraç edilen zeytinyağları için 150 dolar/ton, 1 kilograma kadar olan ambalajlarda ve “Türkiye üretimidir” ibareli zeytinyağları için 300 dolar/ton ihracat iadesi verilmektedir. İhracatta hâlihazırda ton başına 750 dolar vergi ödenmektedir. Oysa, zeytinyağı sanayi ürünü olarak kabul edilirse haksız vergilendirme engellenmiş olacaktır. Yine, 2003’e 3 sayılı Türk Ürünlerinin Yurtdışında Markalaşması Ve Türk Malı İmajının Yerleştirilmesine Yönelik Faaliyetlerin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ, yurt dışında çalışmalar yapan firmaları daha etkin olarak destekleyecek şekilde düzenlenmelidir.

Zeytinyağının İspanya ve İtalya’da olduğu gibi başka sıvı yağlarla karışık olarak “zeytinyağı” adıyla satılması yasaklanmalıdır. Zira zeytinyağı fiyatı bitkisel yağ fiyatının 5 katıdır. Karıştırılıp satılması hem standartlara aykırı, hileli bir durumdur hem de ekonomik açıdan haksız rekabete yol açacak piyasa dengelerini bozmaktadır.

Stratejik bir ürün olması nedeniyle zeytinyağının “prim sistemi” veya başka bir ad altında desteklenmesine devam edilmelidir. Prim miktarı, Avrupa Birliğinde olduğu gibi, zeytinyağı ve sofralık zeytin için verilmelidir. Avrupa Birliğinde uygulanan prim miktarı kilogramda 1,32 eurodur. Ülkemizde prim sistemi telafi edici anlamda kullanılmakta, oysa asıl işlevinin planlayıcı ve üretimi artırıcı olması gerektiği unutulmamalıdır. Prim miktarı üretici tarafından önceden bilinmeli ve süreklilik arz etmelidir. Kayıtlı ekonomiye geçişi sağlayarak kaynağını kendi içinden yaratan prim hazineye ilave yük olarak görülmemeli, yeterli miktarda olmalı ve zamanında ödenmelidir.

Değerli milletvekilleri, zeytinciliğin gelişim içerisinde olduğu ülkemizde, iç piyasa fiyatlarının yüksek olduğu gerekçesiyle zeytin ve zeytinyağı ithalat talepleri doğru yaklaşımlar değildir. Nitekim, önemli üretici ülkelerden biri olan İtalya’da sızma zeytinyağının üretici satış fiyatı 6,2 YTL, İspanya’da 4,7 YTL iken, ülkemizde birinci kalite zeytinyağının üretici satış fiyatı ortalama 4 ilâ 5 YTL seviyelerindedir. Dolayısıyla, ülkemiz fiyatları hiç de yüksek değildir ve üstelik Avrupa Birliği üreticilerine ödediği destek tutarının kilogram başına 2,3 yeni Türk lirasına denk geldiğini de ayrıca ifade etmemiz gerekir.

Türkiye’nin, üreticilere kilogram başına verdiği 11 kuruşluk destek ile Avrupa Birliği ülkeleriyle rekabet etmesi çok zordur. Bunun için yapılması gerekenler çok açık ve nettir. Türkiye’nin geldiği zeytin ve zeytinyağı seviyesinin daha ileri bir yere gitmesi, sektörün rekabet edilebilir bir yapıya kavuşturulması bakımından önemlidir. Bunun için üreticiler mutlaka desteklenmelidir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dünyada giderek artan nüfus artışına paralel olarak gıda maddeleri tüketimi de artmaktadır. İnsan beslenmesinde önemli yer tutan bitkisel yağların tüketiminin giderek artması, bu yağların üretimine ham madde sağlayan yağ bitkilerinin önemini ortaya çıkarmaktadır.

Ülkemizde tarımı yapılan yağlı tohumlar, ayçiçeği, çiğit, susam, kolza, soya, yer fıstığı, haşhaştır. Ülkemizde gıda olarak tüketilen bitkisel yağların yüzde 48,4’ü ayçiçeğinden, yüzde 33,6’sı çiğitten, yüzde 18’i de zeytin ve diğer yağ bitkilerinden elde edilmektedir.

Ülkemizde bitkisel yağ sektörü 4 milyon ton tohum işleme, 1,5 milyon ton rafine üretim, 900  bin ton margarin üretim kapasitesini haizdir. Bu işin parasal hacmi ise 2 milyar dolardır.

Türkiye’de kişi başına yıllık bitkisel yağ tüketimi 14 ila 16 kilogramdır.  Avrupa normlarında ise yaklaşık 24 kilogram yağ tüketilmekte olup yetişkin bir insanın dengeli bir beslenmede alması gereken yağ miktarının yılda 19-24 kilogram olduğu bilinmektedir.

Bölgeler itibarıyla farklı iklim özelliklerine sahip olan ülkemizde palm ve Hindistan cevizi hariç yağlı tohumlu bitkilerin tamamı başarıyla yetiştirilebildiği hâlde, ayçiçeği ekim alanlarımız yıllar boyunca 500-600 bin hektar düzeyinde kalmıştır. Ayçiçeği ekiliş alanlarının belirli bir seviyeyi korumasına karşılık üretimdeki belli miktardaki yükselişler verimdeki artışa bağlı gerçekleştirilmiştir.

Yıllardır her platformda konu edilen, ancak bir türlü istenen artış sağlanamayan yağlı tohum üretimindeki bu yetersizliğin sebepleri, genel olarak tarımın genel sorunları yanında uzun yıllardır yağlı tohumların korunmasının diğer tarla bitkilerinin yanında çok düşük kalması, üreticiye gelir üstünlüğü kazandıracak iyi bir fiyat verilememesi, prim ödemelerinin düşük ve geç yapılmasıdır. Ayrıca, ekonomide gelişmelere paralel olarak döviz kurundaki değişimler ve dünya fiyatlarıyla yaşanan rekabet de üreticinin ayçiçeği ekiminden vazgeçmesi için önemli bir etken olmuştur. Bu durumda, gümrük vergileri ve destekleme primleri yağlı tohum üretimini etkileyen en önemli etkenler olarak görülmekte olup, alternatif yağlı tohum üretimlerinin desteklenmesi de ülkemiz bitkisel yağ açığının farklı kaynaklardan giderilmesi için gereklidir.

Ülkemiz için özel önem arz eden ürünlerin -ayçiçeği, soya ve kanola- yurt içi tüketimini karşılayacak ve ihracat durumuna gelecek düzeyde üretimi gerçekleşene kadar dünya piyasasına karşı özel koruma önlemleri -gümrük vergileri, tarife kontenjanları gibi- ile mutlaka korunması, üretici maliyetleri düşürücü tedbirler alınması, destekleme priminin ekimden önce açıklanarak zamanında ödenmesi ve girdi kullanımlarının desteklenmesinin sürdürülmesiyle dünya fiyatlarıyla entegrasyonunun sağlanması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, tahıl ve yağlı tohumlar olmak üzere tüm tarımsal ürünlerin, geldiğimiz noktada yalnızca canlıların gıda maddesi olarak değil, yakıt olma özelliğinin keşfiyle endüstrinin ve dolayısıyla enerji sektörünün ilgi alanına girdiğini görüyoruz. Bu durum, ülkemizde tarımın tüm geleneklerini yıkarak değişeceği ve yeni bir anlayışla tarımın yeniden değerlendirileceğini ortaya koymaktadır.

Dünyada büyük bir değişim, dönüşüm yaşanmaktadır. Fosil yakıtlar ve küresel ısınma dünyayı ağır sorunlarla karşı karşıya bırakırken, iklim değişiklikleri, açlık ve işsizlik, göçlerle kitlesel sığınmalara da yol açmaktadır. Bu konunun ülkemizde yükü galiba en çok enerji bitkilerine düşmekte ve düşmeye devam edecektir gibi görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, küresel ısınma ve akabinde iklim değişiklikleri gündeme geldiğinden itibaren tarım terminolojisinde yenilenebilir, biyoyakıt, biyodizel, biyoetanol, biyogaz, biyoselüloz gibi yeni ifadeler; su arzı, ekoloji, sera gazları kavramları ve ekolojik ekonomi gibi konular kendini daha çok göstermeye başlamıştır. Hatta bunları dünya çapında içeren protokoller dahi imzalanmaktadır. Demek ki, dünyamız, küresel ısınmaya bağlı olarak ciddi tehlikelerle karşı karşıya bulunmakta ve çok dikkat edilirse, çözüm, en çok fosil yakıtların etkisiyle yükselen sera gazlarının düşürülmesinde yenilenebilir enerji ve dolayısıyla tarım sektöründe aranmaktadır. Buna bağlı olarak bütün dünya ülkeleri, tarıma yeni anlamlar ve misyonlar yüklemekte, ciddi bir güç kaynağı olarakyeniden yorumlanmaktadır. Böylece de tarım potansiyelini azami derecede kullanma yoluna gitmekte ve özellikle de yenilenebilir enerjide yerli kaynaklara yönelmektedir.

Değerli milletvekilleri, bütün bu ifadelerimizin sonunda, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılması gerektiğini belirtiyor, bir kez daha sizleri saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Önerge sahipleri adına bir konuşmacı, Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman.

Sayın Büyükataman, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunlar ve çözüm yollarını belirlemek amacıyla vermiş olduğumuz araştırma önergesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tarihi günümüzden sekiz bin yıl öncesine dayanan zeytin, birçok efsanenin de kaynağı olmuştur. Nuh Peygamber’den Antik Yunan’a, Mısırlılardan Romalılara kadar tarihin her aşamasında zeytin ağacından ve zeytinyağının yararlarından söz edilmektedir. Zeytin ağacı aynı zamanda Kur’an-ı Kerim, Tevrat ve İncil gibi kutsal kitaplarda da yer almaktadır. Dünyada yaklaşık 10 milyon hektar alanda 900 milyon kadar zeytin ağacı bulunmaktadır. Dünyadaki zeytin ağacı varlığının yüzde 98’i Akdeniz çanağında yer alan ülkelerde toplanmıştır. Türkiye, Akdeniz iklim özelliklerini taşıması nedeniyle dünyanın önemli zeytin ve zeytinyağı üreticisi ülkeleri arasında yer almaktadır. Diğer yandan, dünyada sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıklarına duyulan ilginin artması, insanların zeytin ve zeytinyağı tüketimine yönelmesini de beraberinde getirmiş, buna paralel olarak dünyada zeytin ve zeytinyağı tüketimi hızla artmıştır. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de yağlı tohumlar önemli ürünler kapsamında değerlendirilmelidir.

Sayın milletvekilleri, bütün ülkelerin ekonomilerinde tarımın özel bir yeri ve önemi vardır. Tarım sektörüne ve dolayısıyla ülke ekonomisine katkısı açısından ciddi bir öneme sahip olan tarımsal ürünlerden birisi de zeytindir. Zeytin gibi bazı tarımsal ürünler ancak işlenerek tüketime sunulabilmekte ve daha çok katma değer sağlayarak ekonomik kalkınmaya yardımcı olmaktadır. Zeytinin ekonomiye olan diğer bir katkısı da, ham dane olarak tüketilmediği için, işlenerek sofralık zeytin ve zeytinyağı gibi farklı sektörlere ham madde kaynağı oluşturmasıdır.

İnsan sağlığı açısından da zeytin ve zeytinyağı büyük önem taşımaktadır. Zeytin ve zeytinyağının kalp ve damar hastalıklarının oluşmamasında, sindirim sistemi, sinir sistemi ve kemik gelişiminde olumlu etkiler sağladığı bilinmektedir. Zeytinyağının çok tüketildiği Akdeniz ülkelerinde mide ve bağırsak kanserinin diğer bölgelere göre daha az ortaya çıktığı bilinmektedir.

Zeytin, Türkiye ekonomisinde yer alan en önemli on tarım ürünü içerisinde yer almaktadır. Ülkemiz, dünya zeytin üretiminin yüzde 8,48’ini, zeytinyağı üretiminin yüzde 5’ini, sofralık zeytin üretiminin ise yüzde 11,2’sini gerçekleştirmektedir. Türkiye, dünya zeytin üretiminde 4’üncü, sofralık zeytin üretiminde 2’nci ve zeytinyağı üretiminde de 5’inci sırada olmasına rağmen, dünya tüketiminde yüzde 2,8 ile tüketici ülkeler arasında en son sıralarda yer almaktadır. Kişi başına zeytinyağı tüketimi Yunanistan’da 21 kilogram, İspanya’da 12 kilogram, İtalya ve Tunus’ta 9 kilogram iken Türkiye’de 1 kilogram civarındadır.

Bunun nedenleri arasında, diğer bitkisel yağlara göre zeytinyağındaki fiyat yüksekliği ve özellikle zeytin üretimi yapılan bölgeler dışındaki halkın bu yağı tüketme alışkanlığının olmamasıdır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye’de 1,3 ila 1,4 milyon ton dolaylarında olan toplam bitkisel yağ tüketiminin yüzde 80’ini ayçiçek yağı oluşturmakta, bunu zeytinyağı, mısır yağı ve pamuk yağı izlemektedir. Ülkemizde yağlı tohumlu bitkilerin üretiminin yetersizliğinden dolayı bitkisel yağ ihtiyacının önemli bir kısmı ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda ülkemiz ihtiyacı olan yağlı tohumlar, bitkisel ham yağlar ve küspelerin büyük bir kısmını ithalat yoluyla karşılamıştır.

Bitkisel yağ üretiminde ülkemizde açığın kapatılması ve dünya pazarında sağlam bir yer edinebilmesi, yağlı tohumlu bitkilerin ekim alanlarının artırılması ve üreticinin, çiftçinin teşvik edilmesiyle mümkün olacaktır.

Bunun yanı sıra ülkemizde sulama ve su kaynakları da yetersiz kalmaktadır. Özellikle, zeytinyağı, ayçiçek yağı, soya yağı ve kanola yağı bitkisel yağ üretiminin artırılması konusundaki en önemli kaynaklar olarak kabul edilmektedir.

Bitkisel yağ üretim kapasitesinin artırılması, hem döviz kaybının önlenmesi hem de barındırılan potansiyelden yararlanılarak ihracat gelirlerinin artırılması bakımından önem taşımaktadır. Ayçiçek yağının 400-450 bin tonluk bölümü ülkemizde üretilirken, geri kalan yaklaşık 400 bin tonluk ihtiyaç ise ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Bununla birlikte, son on beş yılda, ayçiçeğinde ekim alanları ve üretim miktarında yüzde 50 civarında azalma görülmektedir.

Önemli tarımsal ihraç ürünlerimizden zeytin ve zeytinyağı, ülkemizin Avrupa Birliği tarım sektörü içinde rekabet edebileceği ürünlerdendir. Ülkemiz zeytinciliğindeki yapısal gücün artırılması ve Avrupa Birliği ortak tarım politikası içerisindeki zeytinyağı ve sofralık zeytin ortak piyasa örgütlenmesine uyumun sağlanması açısından bu ürünlerdeki sorunların çözüme kavuşturulması son derece önemlidir.

Ülkemizde ürün alınan zeytin ağaç sayısında her yıl artış olmasına rağmen, zeytin üretim miktarında yıldan yıla farklılıklar yaşanmaktadır. Zeytin üretimindeki bu olumsuzluk, zeytinyağı üretimine de yansımaktadır. Sağlık açısından son derece faydalı olan zeytinyağının, diğer üretilen yağlarla rekabet ortamı bulunmamaktadır. Bu nedenle de zeytinyağı sektörü ekonomimizde hak ettiği yere ulaşamamıştır. Zeytinyağı üretiminde kilo başına ödenen prim, rekabet açısından son derece yetersiz durumda olup, ödenen prim miktarının Avrupa Birliği ülkeleri seviyesine çıkarılması gerekmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, zeytinin üretim ve tüketimindeki sorunların dışında diğer bir husus, özellikle Akdeniz, Ege ve Marmara kıyılarında yer alan zeytinliklerin rant kurbanı olmasıdır. Bu alanlar iskâna açılmış veya otel ve motele dönüştürülmüştür. Üreticilerin kooperatifleşerek veya şirketleşerek, hem girdilerini azaltması hem de doğrudan tüketiciye ulaşması gerekmektedir. Aksi hâlde, üretici ile tüketici arasındaki aracılar, kârlarından vazgeçmeyeceğinden zeytin üretimi ve buna bağlı olarak zeytinyağı üretimi gittikçe azalacaktır.

Birçok gelişmiş ülkede üniversiteler ve araştırma kuruluşları üretici birliklerinin sorunlarını gidermek veya yeni teknolojiler üretmek amacıyla yapılan projelerle ayakta durmaktadır. Oysa, ülkemizde üreticiler kendi sorunlarıyla kendileri uğraşmak mecburiyetinde bırakılmaktadırlar. Ülkemizde zeytincilik giderek yok olurken, birçok ülke, zeytinciliğinin gelişmesi için çok büyük teşvikler vermektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, dünyanın önde gelen zeytin ve zeytinyağı üreticisi ülkeler arasında yer almasına ve son yıllarda zeytinyağı üretiminde artışlar kaydetmesine rağmen, zeytinin doğasından ileri gelen üretimdeki bir yıl az, bir yıl çok olma etkisini hâlen azaltabilmiş değildir. Hâlbuki, zeytinciliği gelişmiş ülkelerin çoğunda bu durum en düşük düzeye indirilmiştir. Yani, bu ülkeler her yıl birbirine yakın ürün alabilmektedirler.

Yine ülkemizde zeytinyağı üretiminde belli mesafeler alınmış, ancak tüketimde hâlen istenen seviye yakalanamamıştır. Kısa vadede ihracatın fazla artırılamayacağı dikkate alındığında, yurt içi talebin artırılması gerekmektedir.

Zeytinyağı üretiminde yetiştiricilikten işlemeye ve pazarlamaya kadar karşılaşılan çok büyük sorunlar vardır. Mevcut ağaçlarımızın büyük çoğunluğunun meyilli alanlarda olmasının ve buna bağlı olarak yetiştiricilikte karşılaşılan sorunların, yani kültürel işlemlerdeki eksikliklerin zeytinyağı verim ve kalitesine etkisi büyük önem taşımaktadır.

Ülkemizde yaklaşık 500 bin aile geçimlerini zeytincilikten sağlamaktadır. İzmir, Muğla, Balıkesir, Bursa, Manisa, Çanakkale, Tekirdağ, Hatay illerimiz önemli zeytin üreticisi illerimizdir.

Zeytin üretiminde kısa ve orta vadede üretimi güçlendirici çözümlere ihtiyaç vardır. Özellikle Gemlik tipi zeytinin yurt dışına ihracatında pratik ve kalıcı çözümler bulunmalıdır. Bu bölgeden dışarıya götürülen fidanlardan elde edilen zeytinler ve bölgeye başka bölgelerden getirilen zeytinler “Gemlik tipi zeytin” adı altında piyasaya sürülmektedir. Bu durum Gemlik’te üretilen zeytin kalitesine büyük zarar vermektedir. Bir an önce bunun önüne geçilmesi için Gemlik, İznik, Orhangazi ve Mudanya çevresinde üretilen Gemlik tipi zeytinin koruma ve kontrol altına alınması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Büyükataman, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

2007 yılında ülkemizin birçok bölgesinde olduğu gibi, Bursa ilimizde de, zeytin tarımıyla uğraşan çiftçilerimiz kuraklık sebebiyle zarara uğramıştır. Bu zarar, üretim, istihdam ve ihracatı olumsuz yönde etkilemiştir. Bursa ilimizde 9 milyona yakın zeytin ağacı bulunmaktadır. Bu üründen yaklaşık 100.500 ton civarında üretim yapılmaktadır. Kuraklık, ülkemizin her yerinde olduğu gibi, Bursa ilimizde de, yapılmakta olan zeytin üretiminde zarara yol açmıştır. Özellikle zeytin yetiştiriciliğinin yoğun bir şekilde yapıldığı Gemlik, Orhangazi, Mudanya ve İznik ilçelerimizde ürün miktar ve kalitesinde azalmalar görülmüştür.

Bahsettiğim bu sorunların aşılması ve konunun mutlaka belli bir programa oturtulması gerekmektedir. Aksi takdirde, diğer ülke sorunlarında olduğu gibi, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunlar da içinden çıkılmaz hâl alacaktır.

Bütün bu sorunların araştırılması ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla verdiğimiz bu araştırma önergesine katkılarınızı bekliyoruz ve yüce heyetinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyoruz.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Büyükataman.

Önerge sahipleri adına İsmail Bilen, Manisa Milletvekili.

Sayın Bilen, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz zeytin ve zeytinyağı üretiminde üreticilerimizin karşılaştığı sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’mızın 98’inci maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’müzün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan konuşmacı arkadaşımızla birlikte, geçen dönemde (22’nci Dönem’de) kurulan araştırma komisyonunun üyeleriydik. “Bu komisyon kuruldu da ne oldu, komisyonun yaptığı çalışmalar tozlu raflarda bekliyor” ifadesine katılmıyorum. Komisyonumuzun yaptığı çalışmalar faydalı, yararlı ve verimli olmuştur. Ülkemizin doğusundan güneyine, kuzeyinden Akdeniz sahillerine varıncaya kadar birçok şehrimizi arkadaşlarımızla birlikte dolaştık, gerek müstahsille (üreticilerle) gerekse sektörde çalışanlarla, ihracatçılarımızla, sektörün ve mahsulün sorunlarını konuştuk. Bunun üzerine de çok ciddi, hakikaten belki doktora tezlerine konu olabilecek bir rapor yayımladık, ancak seçimin biraz erkene alınması, bu raporumuzun, komisyonumuzun çalışmasının Genel Kurulumuzda değerlendirilmesine fırsat, zemin ve imkân vermediği için, sonuçları tartışma, Genel Kurulda konuşma imkânı, fırsatı bulamadık, fakat burada sorunları ana başlıklar altında saydık, tespit ettik ve buradan Hükûmetimize de tavsiyelerde bulunduk, Bakanlığımız da inanıyorum ki bu raporumuzun sonuçlarından ve yayımladığımız bu rapordan ciddi istifadelerde bulundu.

Bununla birlikte, Türkiye’deki zeytin ağacı sayısı zannediyorum 2’ye katlandı. Yine, Tarım Bakanlığımız, daha önceden olmayan desteklemeleri devreye sokarak zeytinde dekar başına 250 milyon liralık desteklemeyi getirdi. Gemlik çeşidindeki düşüşün veya destekleme prim düşüşünün -belki yanlış anladım bilmiyorum- telaffuz edilmesi, düşüşün yanlış olduğu ifadesi doğru değildir. Çünkü komisyonumuzun gittiği, araştırma yaptığı birçok vilayette gördük ki, yörenin iklimine, toprağına uygun olmayan bu çeşidin ekilmesi, maalesef, hem ürünün kalitesini hem de verimliliğini düşürmekteydi. Dolayısıyla, Tarım Bakanlığının almış olduğu bu isabetli kararı tenkit etmek de kanaatimce yanlış olmuştur.

Zeytincilikte genel sorunlardan bir tanesi de ar-ge çalışmasının yetersiz oluşuydu. En önemli sorunlardan belki bir tanesi de zeytin ve zeytinyağında pazarlama ve tanıtım sorunuydu. Pazarlama ve tanıtımda, maalesef, yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da zeytini ve zeytinyağını tanıtma imkânı, fırsatı bulamamıştık.

Yine, o komisyonumuzun çalışma sonuçlarının bir tanesi de Uluslararası Zeytin Birliği -Hükûmetimizden önce, 22’nci Dönem Hükûmetinden veya Parlamentosundan önce- üyeliğinden çıkılmış olmasına rağmen, o çalışma sonucunda, Hükûmetimiz, AK Parti İktidarı döneminde Uluslararası Zeytin Birliğine de müracaat etmiş ve bu müracaat da sonuçlandırılmıştır. Bu, uluslararası arenada da Türkiye'nin elini aynı zamanda güçlendirmiştir.

Yine, bu sorunlardan bir tanesi, ürün ihtisas borsalarının olmayışı ya da zeytin ve zeytinyağı ihtisas organize sanayi bölgelerinin kurulamayışıydı. Bu hususta da, raporumuzda çok ciddi sonuçları, hem müstahsillerle hem de ihracatçılarla, tüccarlarla paylaşma imkânı bulduk. Sofralık zeytinde, özellikle zeytin çeşitlerindeki yetersizliğimiz de sorunlarımızdan bir tanesiydi. Yine, sürdürülebilir üretim ve depolama sorunu bir başka sorundu önümüzde duran. Yine, prim olmayışı bir başka sorundu.

Bu raporun sonuçlarından elde edilen uygulamalar müstahsilimizin elini güçlendirmiş, Türkiye’deki zeytin ağacı sayısının 2’ye katlanmasını sağlamış, aynı zamanda da butik zeytinyağı ihracatının teşvikini getirmiştir. Dolayısıyla, eskiden tanklarla yapılan zeytinyağı ihracatı bu şekilde daha da azalmış, hatta hatta, neredeyse imkânsız hâle gelmiştir.

Yine, zeytin ağaç ve alan varlığının artırılmasına yönelik olarak, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki alanların, arazilerin de zeytinlik yetiştirmek isteyenlere tahsisi amacıyla Hükûmet tarafından ve Bakanlığımız tarafından da ayrıca bir çalışma başlatılmıştır.

4086 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinde zeytinlik sahaların daraltılamayacağı hükmü esas alınmıştır. Zeytin alanlarının korunmasını amaçlayan bu Kanun’un etkin uygulanmasına gerekli hassasiyetin gösterilmesi yine komisyon raporuyla tavsiye edilmiştir. 

“Zeytin ağaçlandırmasının modern ve organik tekniklere uygun olarak planlanması, fidan seçiminin bölgedeki Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yetkililerince bölgenin iklim ve çevresel koşulları dikkate alınarak fidan dikiminin yapılmasının sağlanması temin edilerek, Orman Kanunu’nun 1’inci maddesinde orman sınırları içerisinde kalan delicelerin ağaçlandırma ve imar, ihya amacıyla, başta köy tüzel kişilikleri ve yöre halkına olmak üzere, diğer gerçek ve tüzel kişilere tahsis edilir.” şeklinde bir ifadenin yer alması Hükûmete, Tarım Bakanlığına ve Orman Bakanlığına tavsiye edilmiştir.

“Ekseriyeti delicelerle kaplı, ekolojik ve ekonomik olarak kültür zeytin yetiştirmesine müsait olan bozuk orman alanlarındaki deliceler, imar ve ihya çalışmaları yapılarak zeytinlik alan olarak değerlendirilmeli ve bu çalışmanın Orman Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından müştereken yapılması için gerekli yasal düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.” tavsiyesi hayata geçirilmiştir.

Zeytin ağacının genetik yapısı, ülkemizde maalesef hâlen oluşturulmuş değil, bu nedenle varyasyon oldukça fazla, bütün konuşmacı arkadaşlarımız da bunlara değindi. Ben konunun tekrarına da girmek istemiyorum ancak bu hususta da her bölgenin yerli çeşitleri arasında yüksek verimlilik ve kalite gösteren ağaçlar seçilerek ıslah çalışmalarının sürdürülmesi komisyonumuzca tavsiye edilmiş ve Tarım Bakanlığı tarafından da bu nedenle, Gemlik çeşidindeki destekleme 250 milyondan 45 milyona indirilmiştir.

Fidan üretimindeki çeşit ve anaç sorunu da ayrı bir sorun olarak zeytin ve zeytinyağında karşımıza gelmiştir. Burada da “Özellikle zeytin fidanı üretimi genel olarak vegetatif yöntemlerden çelik ve aşı ile olmaktadır ancak daha ekonomik ve kolay olan çelikle çoğaltma yöntemi ile köklenmesi kolay olan çeşitlerden en fazla üretilip satılması, özellikle Tarım Bakanlığı veya resmî kurumlarca tavsiye edilmemelidir.” denmiştir ve bu da hayata geçirilmiştir.

Yani ben, özet olarak toparlayacak olursam, Sayın Hocam gibi düşünmüyorum, çalışmalarımızın da sonuçlarının da verimli olduğunu, faydalı olduğunu, yol gösterici olduğunu ve Tarım Bakanlığı tarafından, Hükûmetimiz tarafından da dikkate alındığını ve bu nedenle çeşitli desteklemelerin devreye sokulduğunu özellikle belirtmek istiyorum.

Yine, grubumuz adına konuşan Ahmet Öztürk arkadaşımın da ifade ettiği gibi, köy bazlı kırsal destekleme projesiyle de özellikle birlik ve kooperatiflerin desteklenmediği yönündeki eleştirilerinin de haksız olduğunu, birlik ve kooperatiflerin yüzde 75 hibe destekli kredilerden istifade ettirildiğini ve AK Parti Hükûmeti öncesinde böyle bir desteklemenin de olmadığını, bunun AK Parti Hükûmetiyle birlikte, özellikle, müstahsile, kooperatiflere ve birliklere destekleme mahiyetinde bu primlerin, bu desteklemelerin hibe desteklemelerin yapıldığını belirtmek istiyorum.

Tabii, raporumuzun sonucu okunmadı demiştim, inşallah yüce heyetiniz tarafından kabul edilecek ve yeni kurulacak komisyon tarafından alınacak ve önerilecek tedbirlerin İktidarımızca da dikkate alınacağını, bakanlıklar nezdinde de olumlu sonuçlar doğuracağını ve bu sonuçların da müstahsilimize, bu sektörde çalışanlara, ithalatında ve ihracatında ülkeye katma değer kazandıranlara hayırlara vesile olmasını diliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bilen.

Önerge sahipleri adına Bursa Milletvekili Sayın Kemal Demirel.

Buyurunuz efendim.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Başkan, yine…

BAŞKAN – Sayın Ergin, bir şey yok.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Hayır hayır, istirham ederim.

BAŞKAN – Efendim “Hocamın görüşüne katılmıyorum.” dedi, bu gayet doğal, görüşe katılmak mecburiyeti yok.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Başkan, bir dakika… Ben, maruzatımı ifade edeyim…

BAŞKAN – O zaman, kimsenin hiçbir görüşte bulunmaması lazım.

GÜROL ERGİN (Muğla) – …Genel Kurul ve siz dinleyin.

BAŞKAN - Sayın Demirel, buyurun efendim.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Burada mı konuşayım, oraya mı geleyim?

BAŞKAN – Yok, hiç konuşmayacaksınız Hocam.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Niye konuşmayayım?

BAŞKAN – Evet, Sayın Demirel, buyurun efendim.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Konuşma hakkım yok mu? Benim söylemediğim şeyler, bana atfen ifade ediliyor. Ondan sonra ben niye konuşmayayım? Konuşma hakkım var benim.

BAŞKAN – Hayır efendim. Sayın Ergin, istirham ediyorum. Bakınız, biraz önce, iki dakikalık süre verdim.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Ama, Sayın Başkan, ben…

BAŞKAN – Hayır, böyle bir şey yok, ben dinledim yani herhangi bir kimse, diğerine…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Ama, benim söylemediğim şeyler, bana atfen, bana ithaf edilerek söylemişim gibi ifade ediliyor.

BAŞKAN – Sayın Demirel, buyurur musunuz efendim.

Buyurun efendim, lütfen…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Rica ediyorum Sayın Başkan, olur mu öyle şey!

BAŞKAN – Hayır, ben, Sayın Demirel’i kürsüye çağırıyorum.

Buyurun efendim.

Sayın Demirel, konuşmayacaksanız, ona göre işlem yapayım.

Buyurun efendim.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Başkan, şunu söylüyorum: Ben “Gemlik zeytinine verilen desteğin azaltılması yanlıştır.” demedim. Yalnızca “Bizim çalışmalarımızdaki bir tek husus dikkate alınmıştır.” dedim…

BAŞKAN – Sayın Demirel, buyurun efendim.

GÜROL ERGİN (Muğla) – …o da Gemlik zeytinine verilen desteğin azaltılmasıdır.

BAŞKAN – Sayın Ergin, buyurun.

Sayın Demirel, buyurun efendim, lütfen.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Ben, bir tek şey söyleyeceğim: Hiç kimse, yanlış anladığı konu üzerine bir şeyler bina edip burada konuşmasın.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Demirel.

KEMAL DEMİREL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak altyapı ve işletmeciliğinin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasına ilişkin olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi en içten sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, benden evvel konuşan milletvekillerimiz, zeytinin ve zeytinyağının -ve bitkisel yağlarla ilgili konularda- sağlıkla ilgili olsun, sanayi ürünü olmasıyla ilgili olsun, görüşlerini ortaya koydular. Evet, zeytin gerçekten olağanüstü bir ürün. Yani hem insan sağlığı açısından hem de ülkemizin yetiştirdiği stratejik olma özelliği açısından zeytin önemli bir ürün. Ama böyle dediğiniz zaman, zeytinin hak ettiği yeri, Türkiye’de, verdik mi vermedik mi diye baktığımız zaman, burada açık açık söylemekten geri kalmayacağım: Evet, zeytin Türkiye’de hak ettiği yerde değil. Tabii, zeytin Türkiye’de hak ettiği yerde olmadığı zaman, üreten insanların da hak etmediği yerde olduğu gerçeği ortaya çıkıyor ki, bunlar kimdir? Bunlar çiftçilerimizdir, köylülerimizdir. O insanlar çok zor şartlar altında yetiştirdikleri bu ürünün hak etmediği bir yerde olduğunu gördükleri zaman, tabii, karşılığını alamamanın üzüntüsünü yaşıyorlar.

Şimdi, zeytinin bizim ülkemiz için stratejik bir ürün olduğunu söylemiştim. Evet, bugün dünya piyasalarında zeytin konusunda, zeytinyağı konusunda, hak ettiğimiz yere gelmesi noktasında olmamız için zeytine gereken desteği vermemiz ve zeytin üreten insanlara da sahip çıkmamız gerektiğini vurgulamak istiyorum. Bugün zeytinle ilgili bu konuları konuşurken, son yıllarda bilhassa Avrupa’da zeytinde iddialı olan bazı ülkelerin geçirmiş olduğu doğal afetlerden dolayı sıkıntı yaşadığı bir ortamda, biz zeytine gereken desteği vermiş olsaydık, inanın Türkiye, dünyada zeytinde lider olurdu, yani birinci sırada yer alabilirdi. Ama ne yazık ki bizim ülkenin, zeytinyağı konusunda, zeytin konusunda ulusal bir politikasının oluşması noktasında daha yeni yeni konuşuyoruz. Zeytin ve zeytinyağı konusunda, hükûmetler gelip geçse bile, Türkiye’nin artık bu konuda bir devlet politikasına ihtiyacı var. Devlet politikası oluşturulması lazım. Bu, hükümetler değişse bile, zeytine vermiş olduğumuz önemi ortaya koymak açısından önemli.

Bugün Marmara Bölgesi milletvekiliyiz. Bursa, zeytin konusunda önemli bir şehir ve biliyorsunuz, bu komisyonu şimdi kuruyoruz. Geçen dönem, zeytin ve zeytinyağı araştırma komisyonunun kurulması noktasında önerge vermiştim. O önerge kabul edilmişti ve o gün kurulan komisyon çalışmalar yaptı. Arkadaşlarımız da anlatıyorlar, evet,  çalışma yaptılar. Bu komisyonda görev alan Cumhuriyet Halk Partililerin de katkısı var bu konuda. Ama değerli arkadaşlarım, gittiğimiz köylerde aldığımız cevaplar şu: “Biz zeytin ve zeytinyağıyla ilgili araştırma komisyonunun kurulmasını bekliyorduk ama karşımıza zeytin ve zeytinyağıyla ilgili, diğer bitkisel yağlar da katılarak bir komisyon kuruldu.”

NECDET BUDAK (Edirne) – O komisyon iki ayrı rapor verdi.

KEMAL DEMİREL (Devamla) – Yani, şimdi, zeytin ve zeytinyağı ile ayçiçeği yağı bir mi?

NECDET BUDAK (Edirne) – İki ayrı rapor verdi.

KEMAL DEMİREL (Devamla) – Bir dakika…

Ayçiçeği yağı bir mi? Onu öğrenmek istiyorum. Soya yağı bir mi? Pamuk yağı bir mi? Zeytin ve zeytinyağı farklıdır, o yağlar farklıdır. Çiftçilerimiz…

NECDET BUDAK (Edirne) – İki ayrı rapor o.

KEMAL DEMİREL (Devamla) – Lütfen… Lütfen…

BAŞKAN – Sayın Budak, lütfen hatibe müdahale etmeyin efendim.

Buyurun Sayın Demirel.

KEMAL DEMİREL (Devamla) – Şunu söylemek istiyorum: Bu komisyon kendine özgü bağımsız bir komisyon olmalı. Zeytin ve zeytinyağı araştırma komisyonu ayrı olmalı, diğer yağlarla ilgili komisyon ayrı olmalı. Çiftçilerimizin, köylülerimizin talepleri bu.

Ben yine iddia ediyorum. Benim kadar dolaşan, köyde dolaşan bir milletvekili var mı aranızda? Ben köy köy geziyorum, zeytin ve zeytinyağı üreten insanların o tarlalarına giriyorum, o çamurlu tarlalarda o insanların feryadını dinliyorum, o feryadı buraya getiriyorum. Ben burada Kemal Demirel olarak konuşmuyorum, ben o tarlalardan gelen köylüler gibi, onların çilesini anlatmak için buraya çıktım ve onların sözcüsüyüm. Yani köylü Ahmet’im, köylü Mehmet’im, köylü Hatice anayım. (CHP sıralarından alkışlar) Ben o çiftçilerin sözcüsü olarak burada sizlere seslenmek istiyorum. Ben onların diliyim. Bizler sofralarımızda o zeytini görüyoruz, o zeytinyağlarını sofralarımızda kullanıyoruz ama o ürünün o tarladan buraya kadar geldiği aşamada o insanların çektiği çileyi, o feryadı, o ürünün para etmemesini dile getirmezsek biz görevimizi yapmamış oluruz.

Bakın değerli arkadaşlarım, geçen dönemlerde zeytin konusunda çok büyük feryatlar vardı, hak ettiği değeri alamadılar. Geçen yılın zeytin ve zeytinyağı fiyatları ile bugünkü fiyatları karşılaştırdığınız zaman zeytinci perişan. Geçen sene 4 liralarda olan zeytin ve zeytinyağı fiyatları 1,5 lira düştü. Yani, bugün gübreden bahsediyoruz. Gübre, zeytin üreticisinin kullandığı gübre yüzde 28’di, yüzde 60’lara vardı. Yine, tarımda kullanılan gübre neredeyse yüzde 300’lere falan çıktı. Şimdi, gübredeki girdiyi görüyorsunuz, mazottaki girdiyi görüyorsunuz, elektriği görüyorsunuz,  yevmiyeler 30 milyondan 45 milyona çıktı. Her şey, masraflar, yüzde 100’e yakın artarken ama ürettiğimiz ürünün fiyatları ise yüzde 100 geriledi. Şimdi sizin kalkıp da yapılan çalışmaların zeytinciyi hak ettiği yerlere getirdiğini söyleyebilmeniz mümkün mü? Değil. Yani bugün zeytinci feryat ediyor.

Ben bu Meclis dönemi açılır açılmaz Sayın Başbakana bir soru önergesi vermiştim. Niye Sayın Başbakana sordum, Tarım Bakanına sormadım? Çünkü bu ülkenin Başbakanına sormak gerekiyor bunu diye düşündüm. Dedim ki: “Geçen yıllar zeytinci ve zeytinyağı üreticisi perişan oldu, hak ettiğini alamadı. Bizzat sizi göreve çağırıyorum. Bu konuya el atmanızı istiyorum.” Bunu temmuz aylarında sordum, ağustos aylarında niye sordum? Çünkü şu anda zaten zeytin toplandı, satıldı. Yani biz bunlar toplanmadan, satılmadan, onun hak ettiğini vermek için bu komisyonların oluşturulması gerekiyordu. Zamanında oluşturulmazsa, zamanında üzerine gidilmezse hak ettiği noktaya gelemiyor. Yani bu noktada da ben şunu söylüyorum: Bu komisyon şimdi kurulacak, bu komisyon görev yapacak ama bu komisyonun görev yapması, acaba tarlalarda çalışan, emek sarf eden, çoluğuyla çocuğuyla, yaşlısıyla genciyle soğukta, karda kışta mücadele veren insanların acaba hak ettiği, ürününün karşılığında alması gereken parayı almalarına katkımız olacak mı? Olmayacak, çünkü her şey zamanında olursa değer kazanır. Bunun için, inşallah, bundan sonraki yıllarda zeytinin ve zeytin üreticisi olan çiftçinin hak ettiğini alması noktasında komisyon kalıcı çözüm yollarını bulur ama bunu yaparken zeytin ve zeytinyağının fiyatlarının belirlenmesi noktasında sadece birlikleri göreve çağırmayacağız. Bu noktada hükûmetin de gerekli girişimleri, destekleri olmasını sağlamamız gerekiyor, kooperatiflere sahip çıkmamız gerekiyor. Kooperatiflerin de tüccarların da bu piyasada fiyat belirlerken sadece kendi başlarına fiyat belirlemesi değil, hükûmetin de devletin de burada söz sahibi olması lazım.

Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum: Köylü, çiftçisi, zeytin üreticisi, zeytinyağı üreticisi ezilmemeli, perişan edilmemeli; hak ettiğini alması gerektiğini vurgulamak istiyorum.

Biliyorsunuz -her gittiğimiz yerlerde- Sevgili Mustafa Kemal Atatürk’ün çok güzel bir sözü var: “Türk köylüsü, milletin efendisidir.“ diye. Sizler de köylere gidiyorsunuz, sizler de köyleri dolaşıyorsunuz, Türk köylüsünün, milletin efendisi noktasından kölesi noktasına geldiğini görüyoruz ve biz de diyoruz ki, köylünün, kölelikten kurtarılması, tekrar, Mustafa Kemal’in dediği gibi, efendisi olması noktasına gelmenin tek bir yolu var: Ürettiği ürüne sahip çıkmak, o insanlara en zor zamanında sahip çıkmak ve onların ürettikleri ürünün hak ettiğini vermekten geçer ve bu noktada bizim köylümüzü burada bir kez daha sevgiyle, saygıyla anıyorum. Çünkü o insanlar, her şeye rağmen ülkesini seviyorlar, her şeye rağmen vatanını seviyorlar, milletini seviyor çünkü o insanlar, Kurtuluş Savaşı’nda sanayimiz doğru dürüst yok iken, ekonomik açıdan o kadar güçlü olmamamıza rağmen, Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtarılması noktasında söz sahibi olmuş insanlardır. O yüzden, Türkiye köylüsüne sahip çıkmamız gerektiğini vurguluyorum.

Bu komisyonun, gerekli çalışmaları yaparak, zeytin ve zeytinyağı araştırması komisyonunun hak ettiğini vermesini istiyorum.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Demirel.

Sayın Koyuncu… Yok.

Sayın Uğur… Yok.

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri üzerindeki ön görüşme tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Meclis araştırması açılmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 16 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar gereğince, diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’nci sırada yer alan, Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

                IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ( Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Genel Kurulumuzun almış olduğu karar gereğince, Danışma Kurulu önerisi doğrultusunda, bugün çalışacağımız başka bir konu yoktur.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 23 Ocak 2008 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 19.41

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.