DÖNEM: 23 CİLT: 12 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 52’nci
Birleşim 22 Ocak 2008 Salı İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Uşak
Milletvekili Mustafa Çetin’in, Uşak ilinin kara yolu ulaşımı sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması 2.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, EXPO-2015 İzmir Projesi’ne ilişkin gündem
dışı konuşması 3.- Kütahya
Milletvekili Hüseyin Tuğcu’nun, aşure gününe ilişkin
gündem dışı konuşması IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 31 milletvekilinin,
Bursa ve çevresinde yaşanacak muhtemel bir deprem felaketine yönelik alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/99) 2.- Malatya
Milletvekili Mehmet Şahin ve 26 milletvekilinin, kayısı üretimi ve
pazarlamasında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/100) 3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 milletvekilinin, balık çiftliklerinin çevre ve
turizm üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/101) 4.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/102) B) Önergeler 1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
78 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi’nin (2/23) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/15) V.-
ÖNERİLER A) Danışma Kurulu Önerileri 1.- Gündemdeki
sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile 22 Ocak 2008 Salı günü, bir saat sözlü
soruların görüşülmesinden sonra (10/27), (10/34), (10/37), (10/40) ve (10/102)
esas no.lu Meclis araştırması önergelerinin birleştirilerek görüşülmesine,
önergelerin görüşülmesini müteakiben 56
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşülmesine ve görüşmelerin tamamlanmasına
kadar Genel Kurulun çalışmalarını sürdürmesine; Genel Kurulun 23/1/2008
Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR A) Sözlü Sorular ve Cevapları 1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yeşil kartların iptal
edilmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/149) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı 2.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, yeşil kart verilen
kişilere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/154) ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’ın cevabı 3.-Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ordu’ya Tıp Fakültesi kurulmasına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/169) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı 4.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Çin’den ithal edilen
ürünlerin sağlığa uygun olup olmadığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/177) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı 5.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir beldenin
sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/186)
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı 6.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, yeni açılacak Antalya
Devlet Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/245) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı 7.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, TOKİ konutları ve toplu açılış törenlerine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/163) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı 8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ın bazı ilçelerinde TOKİ’nin
konut yapıp yapmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/180) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı 9.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Kütahya Şeker Fabrikasının satışına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/185) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı 10.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Türk Telekom’daki greve
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/195) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı 11.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, THY’nin Başbakanlığa satmak için uçak alacağı
iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/230) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı 12.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, bakanların askerlik durumuna ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/234) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı 13.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Merkez Cami
imamının görevden alınmasına ilişkin Devlet Bakanı Mustafa Said
Yazıcıoğlu’ndan sözlü soru önergesi (6/172) ve Devlet
Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun
cevabı B) Yazılı Sorular ve Cevapları 1.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, RTÜK’ün METEKSAN ve TÜBİTAK’a verdiği işlere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/1176) 2.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Bodrum Yarımadası’ndaki
imar yetkisine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1200) 3.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, özelleştirme İdaresi Başkanlığının işgücü
uyum programına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/1205) 4.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, EPDK’nın akaryakıt
denetimlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/1227) 5.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, iklim değişikliği ile ilgili uluslararası
toplantılara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1237) 6.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, ormanlık alanlarda
verilen maden arama izinlerine, - İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, İzmir kıyılarındaki balık çiftliklerine, İlişkin soruları
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/1248, 1296) 7.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, kadınların iş
hayatına katılımına, - Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın
istihdamının artırılmasına, Çocuk haklarına, Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğü kütüphanesine, İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/1255,
1256, 1257, 1258) 8.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, memur maaşlarına enflasyon farkının yansıtılıp
yansıtılmayacağına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/1265) 9.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
mükelleflerin bilinçlendirilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1266) 10.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir şirkete yaptırılan araştırmaya ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in
cevabı (7/1287) 11.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, gaziler ve şehit
yakınlarının kurdukları derneklerin protokol sırasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/1290) 12.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, RTÜK’ün bir kanala
verdiği gelir getirici yayın yasağına, - İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen’in, TRT’nin yılbaşı
gecesi için anlaştığı sanatçıya ve ödenecek ücrete, İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/1301, 1302) 13.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Milas-Fesleğen kültür ve
turizm koruma ve gelişim bölgesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1313) 14.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Milas halılarının
değerlendirilmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1314) 15.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Bodrum Yarımadası’ndaki
elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1317) 16.- Adana Milletvekili
Nevingaye Erbatur’un,
kloroflorokarbonlu soğutuculara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/1324) 17.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Dünya Ticaret Örgütüyle yapılan tarım anlaşması
müzakerelerine ilişkin Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’den
sorusu ve Ulaştırma Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Binali
Yıldırım’ın cevabı (7/1329) 18.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, TOKİ ile SHÇEK
arasında yapılan protokole ve Atatürk Çocuk Yuvasına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/1330) 19.-Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, turistlerin
karavanlarını ülkemizde bırakabilmelerine imkan verilmesine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın
cevabı (7/1334) 20.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, TBMM Genel Sekreteri hakkındaki
bir iddiaya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat
Pakdil’in cevabı (7/1339) 21.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Sayıştay Başkanının yurt dışı gezilerine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/1639) VII.-
MECLİS ARAŞTIRMASI A) Ön
Görüşmeler 1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 milletvekilinin,
zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların
araştırılarak altyapı ve işletmeciliğinin geliştirilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/27) 2.- Aydın
Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 milletvekilinin,
zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak zeytinciliğin
geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/34) 3.- Bursa
Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üretimi ve
ticaretinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/37) 4.- Balıkesir
Milletvekili A. Edip Uğur ve 23 milletvekilinin, bitkisel yağlar, zeytin ve
zeytinyağı sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/40) 5.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/102) VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR 1.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk’ün
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ( Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 14.00’te açılarak beş oturum yaptı. İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İzmir Çamlı Barajı ve baraj havzasında
altın madeni aranmasına, İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, elektrik zamları ve kesintileri ile yanlış enerji
politikalarına, İlişkin gündem
dışı konuşmalarına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi Güler cevap verdi. Mersin
Milletvekili Mehmet Zafer Üskül, Hrant
Dink cinayetine ilişkin gündem dışı bir konuşma
yaptı. Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan ve 28 milletvekilinin, hayvancılık
sektöründeki sorunların (10/96), Muğla
Milletvekili Ali Arslan ve 22 milletvekilinin,
arıcılık sektöründe yaşanan sorunların (10/97), Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner
ve 25 milletvekilinin, Isparta ilindeki göllerin çevre sorunlarının (10/98), Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. İsrail
Parlamentosu ve Filistin Yasama Konseyi Dışişleri Komisyonları Başkanları
tarafından davet edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu
heyetinin davete icabet etmesine, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Mısır Halk Meclisi Başkanı Fethi Surur’un davetine icabetle, beraberinde Parlamento
heyetiyle Mısır’a resmî ziyarette bulunmasına, Slovenya
Parlamentosu Çevre ve Geniş Alanlar Ekonomisi Komitesi Başkanlığı tarafından
davet edilen Kütahya Milletvekili TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Soner
Aksoy ile Ankara Milletvekili Çevre Komisyonu Başkanı Haluk Özdalga’nın
davete icabet etmesine, İlişkin Başkanlık
tezkereleri kabul edildi. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı)(1/335) (S.
Sayısı: 56) görüşmelerine devam edilerek 650’nci maddesine kadar kabul edildi.
Birleşime verilen aradan sonra, 2’nci sırasında
bulunan, Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı (1/437)
(S. Sayısı: 54), 3’üncü sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan ve Karadağ Bakanlar Konseyi
Arasında Askeri-Bilimsel ve Askeri-Teknik İşbirliği Konusunda Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/294) (S. Sayısı: 68), İlgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi. 22 Ocak 2008 Salı
günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 19.19’da son verildi.
No.: 72 II.- GELEN KÂĞITLAR 18 Ocak 2008 Cuma Geri Alınan Sözlü Soru Önergesi 1.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, sanayide kullanılan
elektriğe yapılan zamma ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesini (6/348) 17/11/2008 tarihinde geri almıştır. Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri 1.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, 2007 Dünya Gelişme Raporunun verilerine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/955) 2.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, açlık ve yoksulluk sınırı ile gelir dağılımına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/956) 3.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya-Kepez’de iptal
edilen tapulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1130) 4.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İSKİ’den ihale alan bir
şirkete ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1131) 5.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin’in, Türkiye aleyhine açılan bir tahkim davasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1132) 6.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’nın yağmur suyu
altyapısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1133) 7.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’da açılan
taşocaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1134) 8.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mert’in, Harem otogarının Ataşehir’e
taşınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1136) 9.- İzmir
Milletvekili Harun Öztürk’ün, rekabeti etkileyen
olumsuz bir unsura ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1137) 10.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, ABD Büyükelçisinin
yaptığı bazı görüşmelere ve terörle mücadeledeki işbirliğine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1138) 11.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, Muğla doğalgaz boru hattı
projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1144) 12.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
kamp ve karavan turizminin geliştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1146) 13.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
karavanlardaki vergilendirmeye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1149) 14.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, ithal
gıdaların denetimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1155) 15.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, fizik tedavi uzmanlarına yönelik mesleki yasal
düzenlemeye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1156) 16.- Çanakkale Milletvekili
Ahmet Küçük’ün, sivil havacılık hizmetlerinin
güvenliğine ve havalimanlarındaki teknik donanıma ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1163) 17.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Mudanya’nın bir sahil köyüne rıhtım yapılmasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1164) 18.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Pazarkule Sınır Kapısının ulaşım sorunlarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1165) 19.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mert’in, trenlerde internet erişimi sağlanmasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1166) 20.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Manisa PTT’sindeki boş
kadrolara ve posta dağıtıcılarının fiili hizmet zammına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1167) 21.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Serik Alt Yapı
Birliğinin yönetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1168) 22.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Atak helikopteri tedariki ihalesine ilişkin Millî
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1171) No.: 73 21 Ocak 2008 Pazartesi Rapor 1.- Araştırma ve
Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (1/483) (S. Sayısı: 95) (Dağıtma tarihi: 21.1.2008) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergeleri 1.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, yatırımların ve
istihdamın teşvikine ve Gaziantep’in durumuna ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
Şimşek) sözlü soru önergesi (6/360) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 2.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, antepfıstığı ürününün
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/361) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 3.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, elektrik zammına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/362) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 4.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’te sanayi
elektriği için ayrı bir fiyat uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/363)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 5.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, hane halkı borç
yüküne ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/364) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/1/2008) 6.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Ege kıyılarındaki balık çiftliklerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/365) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 7.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, sınır güvenlik sistemlerine ve kapatılan
sınır karakollarına ilişkin Milli Savunma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/366) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) Yazılı Soru Önergeleri 1.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, İzmir-Efemçukuru’ndaki arazi kamulaştırmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1463) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 2.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Cuma vaazlarının
içeriğinin denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1464)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir-Efemçukuru’ndaki arazi kamulaştırmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1465) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 4.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, Dış Ticaret
Müsteşarlığının bir bürokratı hakkındaki iddialar ile TMSF Başkanına baskı
yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1466)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 5.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, TMSF’nin
bir basın grubunun satışı ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1467) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 6.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, açlık ve yoksulluk
verilerine ve kömür yardımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1468)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008) 7.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bir mahkemenin kamuya eleman alımındaki mülakat
usulüyle ilgili kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1469)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008) 8.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, ergen evliliği ve gebeliğinin
engellenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1470) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/1/2008) 9.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devri
sonrası bazı işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1471)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 10.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Ömerli Belediyesindeki imar yolsuzlukları
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1472) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/1/2008) 11.- Ankara
Milletvekili Zekeriya Akıncı’nın, İran ve Rusya’dan
doğalgaz alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1473) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9/1/2008) 12.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Çankaya İlçesindeki bir parselde bulunan gecekondu
sahiplerine ecrimisil tahakkuk ettirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1474) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 13.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Bafa Gölündeki balık
ölümlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1475)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 14.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, atık geri kazanım, geri
dönüşüm ve bertaraf tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1476) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 15.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki bazı atık su
ve arıtma tesislerinin yapımına teknik ve mali yardım yapılıp yapılmadığına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1477) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/1/2008) 16.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, sokak çocuklarının
sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi
(7/1478) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 17.- İstanbul Milletvekili Atila
Kaya’nın, sokakta yaşayan ve çalışan çocukların barınmasına ilişkin Devlet
Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/1479) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/1/2008) 18.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, bir vaazda çalışan kadınlarla ilgili olarak
sarf edildiği iddia edilen sözlere ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu)
yazılı soru önergesi (7/1480) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 19.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, yabancı bir şirketin altın madeni
işletmelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1481) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 20.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi’nin, doğalgazın tarife ve
kalitesinin denetimine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1482) (Başkanlığa geliş tarihi:
4/1/2008) 21.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, biyogaz üretimine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1483) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 22.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, ulusal petrol stokuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1484)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008) 23.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Ankara’daki oto galerilerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1485) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 24.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, büyükşehir belediyelerinin içme ve sulama suyu
projelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1486)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 25.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa terminal kavşağının trafik güvenliğine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1487) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/1/2008) 26.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, internet üzerinden
parayla oynanan oyunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1488) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın Karacaören Köyüne şebeke suyu bağlanmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1489) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 28.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl’ün Yedisu İlçesindeki bazı yollara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1490) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 29.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
İzmir’de KÖYDES Projesi ile ilgili çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1491) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 30.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir öğretim görevlisinin slaytlarının telif
hakkına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1492)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 31.- Muğla Milletvekili
Metin Ergun’un, milli kültürün endüstriyel
tasarımlara konu edilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1493) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008) 32.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Ankara Etnografya
Müzesinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1494) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008) 33.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Çeviri ve Yayın Destek
Projesine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1495) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008) 34.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, milli çizgi film
endüstrisi kurulmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1496) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008) 35.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, amatör denizcilik
taşıtlarının vergi oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1497) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 36.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl’ün, finansal kiralamadaki KDV oranının artırılmasına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1498) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/1/2008) 37.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
finansal kiralama işlemlerindeki KDV oranının artırılmasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1499) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 38.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Bitlis İl Milli Eğitim Müdürlüğünde
yapılan atamalara ve kadro açıklarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1500) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 39.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, YÖK Başkanının bir gezisine ve Başkanvekilinin imza
yetkisine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1501)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 40.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, atama kararnamelerine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1502) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 41.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki liselerin idareci kadrolarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1503) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/1/2008) 42.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da ikili eğitim verilen liselere ve
sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1504) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 43.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, Bursa’daki liselerin derslik açığına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1505) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 44.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da ikili eğitim verilen ilköğretim okullarına ve sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1506) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/1/2008) 45.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki ilköğretim okullarının idareci
kadrolarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1507)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 46.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Bursa’daki ilköğretim okullarının derslik açığına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1508) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 47.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, YÖK Başkanının bir açıklamasına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1509) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/1/2008) 48.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Seyhan’daki bir ilköğretim
okuluyla ilgili bazı iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1510) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 49.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
YURT-KUR’un burs ve yurt hizmetlerine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1511) (Başkanlığa geliş tarihi:
9/1/2008) 50.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Seyhan’daki bir lisede
öğrencilerin cuma namazına götürüldüğü iddialarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1512) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 51.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, sözleşmeli personelin becayiş ve tayin
hakları ile askerlik sonrası durumlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1513) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 52.- Muğla Milletvekili
Metin Ergun’un, Milas Devlet Hastanesi Başhekiminin
istifasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1514) (Başkanlığa
geliş tarihi: 4/1/2008) 53.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun,
elektronik sigaraya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1515)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 54.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki sıtma ve
hava sıcaklığı ile ilgili diğer vakalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1516) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 55.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, fizyoterapistlerin istihdamına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1517) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 56.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, sınır kapıları,
havaalanları ve limanlarda bulaşıcı hastalıklara karşı önlem alınmasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1518) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/1/2008) 57.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Adana’daki makine, ekipman alımlarına uygulanan
hibe desteğine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1519) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 58.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, bal ithalatı iznine ve
bal üreticilerinin sıkıntılarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1520) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008) 59.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Mavi Tünel Projesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1521) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 60.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Irak’ta düşen Türk
işçilerin bulunduğu uçağa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1522) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 61.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Bodrum-Gümbet Koyuna yeni bir iskele yapımına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1523) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 62.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, amatör denizciliğin
vergi oranlarıyla desteklenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1524) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 63.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur’un, hava yolu şirketlerinin pilot
ve kabin ekibi personeline ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1525) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/1/2008) 64.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl bağlantılı bazı karayollarının bölünmüş
yol yapılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1526)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 65.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, yabancılara satışı yapılan taşınmazlara ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1527) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/1/2008) 66.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, tank modernizasyonu projesine ilişkin
Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1528) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/1/2008) 67.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, bir televizyon kanalının şehit
yakınları ve gazilere yardım kampanyasına ilişkin Millî Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1529) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 68.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, futbol kulüplerine siyasi müdahale iddialarına
ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı
soru önergesi (7/1530) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2008) 69.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bir televizyon
kanalında yayınlanan bir programa ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın)
yazılı soru önergesi (7/1531) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008) 70.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
Yunanistan’la düzenlenen bir ekonomi zirvesine ve Ege Bölgesindeki
laboratuarlara ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen)
yazılı soru önergesi (7/1532) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) No.: 74 22 Ocak 2008 Salı Rapor 1.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/490) (S. Sayısı: 97) (Dağıtma tarihi:
22.1.2008) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergeleri 1.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, elektrik zammına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/367)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008) 2.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
kamu kurum ve kuruluşlarının eczacılara olan borçlarına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/368) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 3.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, vergi borç ve cezalarının tahsiline ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/369) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2008) 4.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, faili meçhul cinayetlere ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/370) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008) 5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, KPSS dikkate alınmaksızın kamuya eleman alımına
ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) sözlü
soru önergesi (6/371) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008) 6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, TÜBİTAK’ın desteklediği projelere ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Aydın) sözlü soru önergesi (6/372) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2008) 7.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, PTT çalışanlarına
“prestij cezası” verildiği iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/373) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008) 8.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki hava kirliliğine ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/374) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2008) 9.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki küçük esnafın sorunlarına ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/375) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/1/2008) 10.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in teşvik kapsamına alınmasına ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/376) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/1/2008) 11.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, kaçak elektrik
kullanımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/377) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/1/2008) 12.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Merkez Bankası ve kamu
bankalarının İstanbul’a taşınmalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/378) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/1/2008) 13.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Hazinenin karşıladığı Ziraat Bankasınca
kullandırılan tarımsal kredilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) sözlü soru önergesi
(6/379) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/1/2008) 14.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Ziraat Bankasınca kullandırılan tarımsal
kredilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) sözlü soru önergesi (6/380) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/1/2008) 15.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, özel bir sınavla gelir uzmanlığına atama
yapılmasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/381) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/1/2008) 16.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tarım Kredi Kooperatiflerince kullandırılan
kredilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/382) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/1/2008) 17.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Hazinenin karşıladığı Tarım Kredi
Kooperatiflerince kullandırılan kredilere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/383) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/1/2008) 18.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Suudi
Arabistan’daki bazı Osmanlı eserlerinin yıkılacağı iddiasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/384) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/1/2008) 19.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Alevi vatandaşların bazı
talep ve sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/385)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 20.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’daki
işletmelerin gıda güvenliğine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/386) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 21.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, bir yardımcı kaynak kitaptaki Türkiye haritasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/387) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/1/2008) 22.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, meyve üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/388)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 23.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, orman köylülerinin bazı
sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/389)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 24.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, enerji tasarrufu sağlayan yeşil binaların
teşvikine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/390)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 25.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, doğrudan gelir desteğine ve alternatif desteklere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/391) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 26.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Cem evlerinin ibadet yeri sayılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/392) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 27.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Halkbank ve Vakıfbank Genel Müdürlüklerinin
İstanbul’a taşınmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/393)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 28.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Merkez Bankasının İstanbul’a taşınmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/394) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 29.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Malatya Şeker Fabrikasının alacaklı çiftçilere verdiği küspe bedeli fişlerine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/395) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/1/2008) Yazılı Soru Önergeleri 1.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mert’in, Merkez Bankasının İstanbul’a taşınacağı
açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1533) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2008) 2.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, üniversitelerin fiziki eksikleri ile
öğretim üyelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1534) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9/1/2008) 3.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, zayıflama, bitkisel ilaç gibi ürünlerin
denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1535) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/1/2008) 4.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, özelleştirme gelirlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1536) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 5.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mert’in, bazı sözleşmeli personelin askerlik sonrası
göreve başlatılmadığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1537) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 6.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, İzmir’deki bir TOKİ projesini yürüten inşaat
firmasıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1538)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 7.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya Orman Bölge Müdürlüğünde mesai takibinde
yapılan bir uygulamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1539)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 8.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir işletim sisteminin
kamuda kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1540)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 9.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, gübre fiyatlarındaki artışla ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1541) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/1/2008) 10.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, İzmir’de bir altın madeni işletmesi için verilen
olumlu ÇED raporuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1542)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 11.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi’nin, gübre fiyatlarındaki
artışa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1543) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/1/2008) 12.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1544) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 13.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, TOKİ’nin bir işini yürüten inşaat şirketinde işçilere
ayrımcılık yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1545) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008) 14.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Kapıkule Sınır Kapısının tadilat ve
yenileme ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1546) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2008) 15.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, karayolu taşımacılığında kullanılan
akaryakıttaki ÖTV’ye ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1547) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008) 16.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, mahkum edilmiş
eski milletvekillerinin özlük haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1548) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008) 17.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin hizmet binası ile
doğalgaz dağıtımı ile ilgili ihalelerine ve diğer işlemlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1549) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008) 18.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, zirai kredi kullanan çiftçilere yapılan hacze
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1550) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2008) 19.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, polislerin özlük
haklarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1551)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008) 20.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Yatağan’da yapılacak bir
baraj ve sulama işine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1552) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 21.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1553) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9/1/2008) 22.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki kanal ve
kanaletlerin bakım ve onarımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1554) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 23.- İzmir
Milletvekili Recai Birgün’ün, Çamlı Barajı Havzasına
olumsuz ÇED raporu verilmesine ve bir alandaki altın arama faaliyetinin çevreye
etkisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1555)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 24.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, turizm amaçlı tahsis
edilen Belek ormanlarındaki ağaçların durumuna ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1556) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 25.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Ulusal Ağaçlandırma
Seferberliği Eylem Planı kapsamında üretilen fidanlara ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1557) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 26.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, Uzunköprü Çakmak Barajı Projesine ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1558) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/1/2008) 27.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Yatağan Barajı ve sulama
projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1559)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008) 28.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’deki
hava kirliliğine ve bir göldeki kurumaya ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1560) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008) 29.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Rusya’dan doğalgaz alımına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1561) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 30.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1562) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 31.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir
termik santral ve kömür sahasının işletme hakkı devrine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1563) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9/1/2008) 32.- İzmir
Milletvekili Recai Birgün’ün, bir alandaki altın
madenciliğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1564) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 33.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, ithal doğalgazda
kısıntı durumunda alınacak önlemlere ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1565) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/1/2008) 34.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, altın rezervinin değerlendirilmesine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1566) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008) 35.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1567) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/1/2008) 36.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana Büyükşehir
Belediye Başkanının basına karşı sansür uyguladığı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1568) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 37.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, apartman altlarındaki oto galerilerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1569) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/1/2008) 38.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1570) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9/1/2008) 39.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Atatürk 2008 takvimine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1571) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008) 40.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, Denizli’deki elektrik tüketicilerinin ödediği
tutara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1572) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9/1/2008) 41.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’daki elektrik
kesintilerine ve enerji tüketimine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1573) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 42.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1574) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/1/2008) 43.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, pamuk elyafındaki KDV oranının artırılmasına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1575) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/1/2008) 44.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, kıyı ve sahil şeritlerinde kiralama yada kullanma
izni ile yapılan yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1576) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 45.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, turizme dayalı işyerini kapatan esnaf ve
sanatkarlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1577)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 46.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1578) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/1/2008) 47.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur’un, bir grup kız öğrencinin servis
talebine verilen karşılığa ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1579) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 48.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, ilköğretim okullarındaki derslik açığına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1580) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/1/2008) 49.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, liselerde vekaleten görev yapan yöneticilere
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1581) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/1/2008) 50.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, ikili eğitim verilen liselere ve sınıflardaki
ortalama öğrenci sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1582) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 51.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, ilköğretim okullarında vekaleten görev yapan
yöneticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1583)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 52.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, ikili eğitim verilen okullara ve sınıflardaki
ortalama öğrenci sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1584) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 53.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, liselerdeki derslik açığına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1585) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 54.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, vakıf üniversitelerine
Devlet yardımına ve YÖK’ün Vakıf Üniversiteleri Raporuna ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1586) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 55.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün gelir
ve giderlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1587)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 56.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1588) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/1/2008) 57.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, hastane eczanelerinin
yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1589)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 58.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mert’in, verem hastası sayısında artış olduğu iddiasına ve
İstanbul’daki sağlık ocaklarının sayı olarak yeterliliğine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1590) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 59.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, müfettiş
yardımcılığı mülakatıyla ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1591) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 60.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, bir salgın
hastalığa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1592) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/1/2008) 61.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, aile hekimliği
uygulamasına ve sağlık ocaklarının kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1593) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 62.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’daki sağlık
ocaklarında kan tahlillerinin yapılamamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1594) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 63.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1595) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9/1/2008) 64.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, finansal kiralama yöntemiyle yapılan satışlardaki
KDV artışına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1596)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 65.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mert’in, Tüketici Sorunları Hakem Heyetine ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1597) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/1/2008) 66.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Kırgızistan’a
deprem yardımı yapılıp yapılmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru
önergesi (7/1598) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008) 67.- İzmir
Milletvekili Recai Birgün’ün, SSK prim borçlarının
yeniden yapılandırılmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1599) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 68.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, lisanssız akaryakıt
bayilerine, kaçak akaryakıta ve akaryakıttaki ÖTV oranına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1600) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/1/2008) 69.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, elektrik zamlarının sanayi işletmelerine
etkisine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1601)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 70.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan’ın, kimyasal gübre desteğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1602)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/1/2008) 71.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, mera kapsamından çıkartılan araziler ile satılan
ve kiralanan Hazine arazilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1603) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 72.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1604) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 73.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, Gerze Karlı Köyü Tarım Kredi Kooperatifinin
kapatılacağı iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1605) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 74.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin tarımda çeşitli konulardaki destek
tedbirlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1606) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2008) 75.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Milas-Labranda yolu
kamulaştırmasının ödemelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1607) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 76.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1608) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/1/2008) 77.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Körfez Havaalanının yeterliliğine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1609) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2008) 78.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, bankacılık sektöründeki yabancı
sermayeye ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/1610) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/1/2008) 79.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1611)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) 80.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yapılan ihalelere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1612) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/1/2008) 81.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Başbakana yöneltilen soru önergelerinin ilgili
bakanlara yöneltilmesine yönelik sözlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/1613) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/1/2008) 82.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, fosforik asit
ithalatına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen)
yazılı soru önergesi (7/1614) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 83.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, Edirne-Uzunköprü Eskiköy
gümrük kapısının açılmasıyla ilgili bir çalışma olup olmadığına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/1615)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/1/2008) 84.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, Edirne-Uzunköprü Eskiköy
gümrük kapısının açılmasıyla ilgili bir çalışma olup olmadığına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1616) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/1/2008) 85.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, bir öğretmene
verilen cezaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1617) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/1/2008) 86.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, AK Parti Genel Merkezinin bastırdığı 2008 yılı
ajandasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1618) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/1/2008) 87.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bir trafik kazasına karışan resmi araçtaki
bürokratların görevlendirmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1619) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 88.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Suudi Arabistan Kralının verdiği hediyelere ve
Cumhurbaşkanının şehit aileleri için verdiği bir söze ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1620) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 89.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, asgari geçim
indirimi ile fiş ve fatura karşılığı vergi iadesi uygulamasının kaldırılmasının
etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1621) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/1/2008) 90.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, çevreye duyarlı sanayi
kuruluşlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1622)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 91.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Doyran
Beldesinde kesilen kızılçam ağaçlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1623) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 92.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’da yabancılara
satılan gayrimenkullere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1624)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 93.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığına
yapılan atamalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1625)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 94.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, eğitim kurumları yöneticilerinin atama
yönetmeliğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1626)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 95.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Pendik Harmandere’deki
endüstri meslek lisesi inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1627) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 96.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Ege Bölgesinde tütün üretiminin desteklenmesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1628) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/1/2008) 97.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü dikkate almayan
haritalara ve Ilısu Barajı ile ilgili bir iddiaya
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1629) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/1/2008) 98.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin,
Türk Ceza Kanununun 301 inci maddesine göre açılan davalara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1630) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 99.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Yalova’daki sosyal yardımlaşma ve dayanışma
mütevelli heyetlerinin üye seçimine ilişkin Devlet Başkanı ve Başbakan
Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/1631) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/1/2008) 100.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Hacı adaylarının konaklama ve ulaşım
sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/1632) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/1/2008) 101.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi
kapsamında Adana’daki tapu sicil işlemlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1633) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 102.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
MOBESE sistemi uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1634) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 103.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Doyran
Beldesindeki taş ocağı işletmesinin çevreye etkisine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1635)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 104.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, yeşilkart uygulamasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1636) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/1/2008) 105.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, SGK eski Başkanının bir ilaç şirketinin
koordinatörlüğünü yapmasına ve yeni bir kamu ilaç alım protokolü hazırlanmasına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1637)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 106.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, PTT çalışanlarının ücretlerine ve borçlu
personele ceza uygulandığı iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1638) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2008) 107.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Sayıştay Başkanının yurt dışı gezilerine
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/1639)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2008) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 31 Milletvekilinin,
Bursa ve çevresinde yaşanacak muhtemel bir deprem felaketine yönelik alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/99) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2008) 2.- Malatya
Milletvekili Mehmet Şahin ve 22 Milletvekilinin, kayısı üretimi ve
pazarlamasında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/100)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2008) 3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 Milletvekilinin, balık çiftliklerinin çevre ve
turizm üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/101)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2008) 4.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin ve 24 Milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/102) (Başkanlığa geliş tarihi:
21/01/2008) 22 Ocak 2008 Salı BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52’nci Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce, üç milletvekili arkadaşıma gündem dışı söz vereceğim. Konuşma süreleri
beşer dakikadır. Hükûmet konuşmalara
cevap verebilir, süresi yirmi dakikadır. Gündem dışı ilk
söz, Uşak ilinde kara ulaşımının sorunları hakkında söz isteyen, Uşak
Milletvekili Mustafa Çetin’e aittir. Sayın Çetin,
buyurun efendim. Sayın Çetin,
süreniz beş dakika. III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- Uşak Milletvekili Mustafa Çetin’in, Uşak ilinin kara
yolu ulaşımı sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması MUSTAFA ÇETİN
(Uşak) – Teşekkür ederim. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Beş dakikalık
süre içinde, Uşak’ın kara ulaşımının sorunlarıyla, özellikle kara yolu
ulaşımıyla ilgili Genel Kurulu bilgilendirmek istiyorum. Uşak, malumları
olduğu üzere, İç Anadolu’yu Ege Bölgesi’ne bağlayan İç Batı Anadolu Bölgesi’nde
bir geçiş noktasıdır, geçiş güzergâhıdır, aksıdır diyelim. İzmir-Ankara kara
yolu, keza Afyon-Basmane kara yolu Uşak’tan
geçmektedir. Uşak, tarihsel
olarak güçlü bir tarım altyapısına dayanan bir ticaret ve sanayi ilidir veya
kentidir. İlk dokuma fabrikaları Uşak’ta açılmıştır, ilk şeker fabrikası
Uşak’ta açılmıştır. Sanayinin çok eski bir tarihi vardır. Uşak, aynı
zamanda teşvik bölgesine de alınmıştır, teşvik edilen iller arasına. Tarihten gelen
sanayisine ve son yıllarda gelişmekte olan tarım ve hayvancılığa rağmen kara
ulaşımındaki yetersizlikler sebebiyle bir türlü arzu edilen patlamayı
yapamamaktadır. Uşak, bir cazibe
merkezi olmaya aday bir ildir ama kentte iki temel sektörde ciddi problem
vardır. Bunlardan birisi ulaşım, diğeri ise turizmdir. Kısaca,
zamanımızın azlığını da dikkate alarak, en önemli kara yolumuz İzmir-Ankara
kara yolu Uşak-Kula istikametinde Uşak’taki toplam
kara yolu ağının 173 kilometresi, devlet yolu diye tabir ettiğimiz, standardı
daha yüksek olan, illeri birbirine bağlayan yoldur. 294 kilometresi ise il yolu
standardındadır. İl yolları,
1970’li yıllarda… Yani Eşme, Sivaslı, Ulubey ve Manisa istikametinden
Alaşehir’e kadar, Eşme’den Kula’ya kadar, Sivaslı-Karahallı arası yollarımız il
yolu standardındadır ve bunlar, 1970’li yıllarda, ciddi bir projeye dayanmadan
yapılmıştır. Dolayısıyla bu yollarda günlük hayat, artan araç trafiğiyle
beraber, çekilmez hâle gelmiştir. Bugün, mesela, 1970’li yıllarda faal olan
Eşme-Kula yolu da âdeta kaderine terk edilmiş durumdadır. Biliyoruz, Hükûmetimizin Uşak’a çok hizmeti oldu. Ama Uşak’ın teşvik
bölgesi yapılmasının, Uşak’ta sanayinin gelişmesinin sonuçlarını, semerelerini
vermesi için, kara yollarımızdaki sorunların aşılmasına acil ihtiyaç vardır. Bu yollar, gerek
virajlarından dolayı gerekse çok tuhaf, yani tamamen, olmaması gereken fiziki
şartlar içinde yapılmış, teknik müdahale olmadan yapılan yollar olduğu için,
vatandaşımızın can ve mal güvenliği için her gün ciddi riskler oluşmaktadır.
Özellikle geceleri bu yollarda seyahat neredeyse imkânsız hâle gelmiştir. Keza,
mesela, üniversite kavşağı bir problemdir. Şimdi iki konu
var gündemde. Biri İzmir-Ankara otoyolu, diğeri de İzmir-Ankara hızlı tren
yolu. Bir de iç etüdü devam etmekte olan Uşak çevre yolu. Ankara-İzmir yolu,
bizim Uşak kentinin tam ortasından geçiyor. Tabii ki bir çevre yoluna da
ihtiyaç var. Gerek çevre yolunun planlanmasında gerekse İzmir-Ankara otoyolu ve
hızlı tren yollarının planlanmasında Uşak’ın içinde bulunduğu, özellikle kara
yolu ulaşımının içinde bulunduğu şartlar dikkate alınarak bir planlama
yapılmasında zaruret vardır. Özellikle Uşak - Ulubey - Eşme ve oradan Alaşehir,
bir de, Ulubey’den güney istikametine giden yollarda… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Çetin, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MUSTAFA ÇETİN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. …sanırım bakım da
yeterli olmayacaktır. Çünkü, bu yol, bahsettiğim Uşak – Ulubey – Eşme -
Alaşehir yolu aynı zamanda Ankara’ya ve İç Anadolu’ya, hatta oradan doğuya
giden sebze ve meyveler için de çok önemli bir güzergâhtır. Bu konunun bu
yönünün de, ekonomik ağırlığının da dikkate alınarak bir an önce sağlıklı bir
ulaşıma imkân verecek şekilde çözülmesini umut ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin. Gündem dışı
ikinci söz, İzmir EXPO-2015 ile ilgili söz isteyen İzmir Milletvekili Kamil
Erdal Sipahi’ye aittir. Sayın Sipahi,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) 2.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, EXPO-2015
İzmir Projesi’ne ilişkin gündem dışı konuşması KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, birçoğunuzun az veya çok bilgi sahibi olduğu, ancak İzmir için
bir kent dönüşüm planı, bir atılım, sıçrama, bir dünya kenti olmak, kısacası
bir gelecek olan, aynı zamanda bir Türkiye projesi olan EXPO-2015 hakkında
bilgi vermek üzere huzurlarınızdayım. EXPO ortalama beş
yılda bir yapılan ve yüz elli yıllık geçmişe sahip bir fuar organizasyonudur,
karar merkezi Paris’tedir. Bugün için yüz otuz sekiz üyesi vardır. Türkiye
uluslararası fuarla ilk defa yine İzmir’de tanışmış olup, yetmiş beş yıllık
İzmir Enternasyonal Fuarı, düşmanın bıraktığı bir yangın alanından - Büyük
Atatürk’ün emriyle- doğmuş ve İzmir, sayesinde de Türkiye fuarla tanışmıştır. İzmir’in artık
tarihî işlevini tamamlayan bu fuardan sonra yeni bir atılımla dünya kenti olma
şansı EXPO - 2015 sayesinde ayağına gelmiştir. Bu, İzmir için yüzyılın
projesidir. Ben, sıradan bir
Alman kenti olan Hannover’in EXPO-2000 sayesinde bir anda nasıl bir dünya kenti
olduğunu gören bir kişi olarak, İzmir için, Ege için bir geleceği yaratma
projesi olan EXPO-2015 konusunda parti ayrımı olmadan hepinizin ilgi ve
desteğini MHP Grubu adına bekliyoruz. Size EXPO-2015’in
kısa bir hikâyesini anlatacağım. EXPO için aday olan Yunanistan’ın Selanik
kenti konusunda Yunanlılar bizden destek isterler. Biz, destek sözü verirken
birisi Bakanımıza fısıldar: “Biz Uluslararası Sergiler Bürosuna üye değiliz.”
Bunun üzerine 2004’te üyeliğe başvururuz ve doksan sekizinci üye oluruz.
2005’te Bakanlar Kurulu İzmir’i aday gösterir. 2006’da Paris Büyükelçimiz İzmir
için başvuru mektubunu verir. Daha sonra İzmir’e rakip olarak 30 Kasım 2006’da
İtalya’nın Milano kenti ortaya çıkar. Aralık 2006’da Bakanlar Kurulu kararı ile
ilk bütçeleme ve teşkilatlanma yapılır. 2007’de, yine Bakanlar Kurulu kararı
ile, teşkil edilen kurullar ve yetkilerinde bazı değişiklikler öngörülür. Bu tanıtım için
10 milyon euroluk bir bütçe öngörülür, daha sonra
Başbakanlık Tanıtım Fonu’ndan bir 6 milyonluk euro
daha tahsis edilir. Şimdiye kadar üç sunum ve bir sempozyum yapılmıştır proje
hakkında, 13-15 Şubatta İzmir’de bir sempozyum daha yapılacaktır. 31 Mart
2008’de son sunum Paris’te yapılacak ve aynı gün İzmir veya Milano’ya karar
verilecek, yani kısacası karar gününe yetmiş gün kalmış durumdadır. İzmir, yetmiş beş
yıllık bir fuar kenti olarak 1971 Akdeniz Oyunları ve 2005 Üniversite
Oyunlarına ev sahipliği yapmış, yani uluslararası organizasyonlarda Türkiye’nin
yüz akı olmuş deneyimli bir kenttir. Bu organizasyonu yaptığı takdirde, bunun
sonrasında 2015’e kadar 20-25 milyon dolarlık bir fuar alanı ve kentsel dönüşüm
planı uygulanacaktır. Asgari 40 milyon ziyaretçi beklenmektedir. Yani,
EXPO-2015 sadece İzmir ve Ege’nin değil, aynı zamanda bir Türkiye projesi
olarak Türkiye’nin geleceğinde de önemli bir rol oynamaktadır. Bu konuyu sizlere
takdim etmemin asıl başka bir nedeni var. Daha önce yapılan EXPO
toplantılarında bir EXPO yasası çıkartılması konusunda karar alınmış, bu konu
gündeme getirilmiş, ancak böyle bir yasa çıkartılmamıştır. Bazı konularda
birbirlerine aykırı hükümler bulunan iki Bakanlar Kurulu kararını yasal hâle
getirmek, tanıtım bütçesinin geleceğini belirlemek ve esas, en önemlisi olarak,
31 Mart 2008’deki kader ve karar toplantısı öncesinde, biz, bu konuda,
EXPO-2015 için, İzmir için, “bu konunun yasasını dahi çıkarttık” şeklinde
İzmir’e bir seçim avantajı sağlamak üzere bir yasa hazırlanması gerekiyordu.
Biz, İzmir MHP milletvekilleri olarak bu konuda bir yasa teklifini hazırladık,
gerekli işlem yapıldıktan sonra bu huzurlarınıza gelecek. Parti ayırımı
gözetmeksizin, 31 Mart 2008’deki bu karar aşaması öncesinde bu yasanın sizlerin
de desteğiyle çıkartılması, İzmir için bu kader toplantısında bir doğal avantaj
sağlayacak. Bu yasanın bir an önce gelmesi konusunda ve geldiği takdirde
sizlerin desteğiyle bir an evvel, yani 31 Mart kader ve karar toplantısı öncesi
çıkartılması konusunda sizlerin desteğine ihtiyacımız olacak. Bu desteği
şimdiden vereceğinizi umuyorum. Sözlerime son
veriyor, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Sipahi. Gündem dışı
üçüncü söz, aşure günü münasebetiyle söz isteyen Kütahya Milletvekili Hüseyin Tuğcu’ya aittir. Sayın Tuğcu,
buyurun Efendim. 3.- Kütahya Milletvekili Hüseyin Tuğcu’nun,
aşure gününe ilişkin gündem dışı konuşması HÜSEYİN TUĞCU
(Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumsal hayatımızda önemli
bir yere sahip olan aşure günü dolayısıyla gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Şahsım ve partim adına hepinizi ve şu an bizi televizyonları başında izleyen
yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum. Aşure günü,
yüzyıllardır İslam dünyasında büyük bir heyecan içerisinde anılmakta, bu günün
ifade ettiği anlam idrak edilmektedir. Ülkemizde birlikte, kardeşçe yaşayagelen gerek Alevi gerekse Sünni yurttaşlarımız bu
günün anılmasını, âdeta, bir gelenek hâline getirmiştir. Hazreti Nuh’un
gemisinin kurtuluşu gibi birçok tarihî olayla ilişkilendirilen aşure günü, en
çok da Kerbela’da Hazreti Hüseyin ve
beraberindekilerin şehit edilişleriyle hatırlanmaktadır. İnançların bir
kamplaşma ve çatışma değil, hoşgörü ve barış zemini hâline gelmesi açısından
muharrem ayı ve özel olarak aşure günü, bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.
Daha önce Anadolu’nun bazı şehirlerinde yaşanan acı olaylar, ülkemiz için
Alevi-Sünni kaynaşmasının önemini ortaya koyması dolayısıyla anlamlıdır. Farklı
yorum ve kimliklere karşı ön yargılı bir tutum geliştirmek yerine, çeşitliliğin
zenginlik sayılacağı bir yaklaşım ortaya koymak zorundayız. Sadece Anadolu’da
değil, Orta Doğu’da, Balkanlarda ve Orta Asya’da büyük bir önem atfedilen aşure
günü vesilesiyle bir kez daha ifade etmek isterim ki, Alevilik konusu bir kısır
politik çekişme konusu değil, insan merkezli yeni bir buluşmanın vesilesi
olmalıdır. Türk milleti,
Dede Korkut’un destanlarında ifade edildiği gibi “boy boylayıp soy soylayan”
dolayısıyla, toplumun en küçük birimini oluşturan her bir ailede olduğu gibi
aşure bir toplumdur, mozaik değildir. ABD ve Avrupa Birliği mozaik olabilirler
ama biz aşure bir milletiz. Bizde bir tat, bir ahenk, bir kaynaşma var. Büyük
Selçuklu da Osmanlı da aşure bir toplumsal yapıya sahipti. Dağılıp parçalanması
çok kolay olan mozaikçilerden de değiliz. Bunun için “aşurede buluşalım,
mozaikte değil” diyoruz. Aşure günü,
bayram, sevinç, huzur, mutluluk, dua, tat, imkân, fırsat, umut, sabır, şükür,
ahenk ve kurtuluşun yanı sıra kederin, hüznün, matemin yok oluşun, acının,
bedduanın, zulmün, gözyaşının da günüdür. Biz, birilerinin söylediği gibi “her
yer Kerbela, her gün aşure” diyenlerden de değiliz.
Bizim kültürümüzde aşurenin ayrı bir buruk tadı var. Ancak, gerçeklerden de
uzak kalamayız. İster gelenek ister inanç bağlamında olsun, ister aşure yemeği
ister aşure orucu anlamında olsun, başta Türk ve İslam dünyası olmak üzere,
bütün insanlık tarihini de ilgilendiren bir zenginliktir aşure günü. Bu
anlamda, aşure günü resmî tatil olmalıdır diyoruz. Bizim insanımız
komşularına, dost ve akrabalarına yılda iki defa güzellik dağıtır: Birisi
kurbanda et dağıtmak, ikincisi de aşurede tatlı ya da tuzlu olan çorba
dağıtmak. Alevisi Sünnisi
bugünlerde, ayrıca bunların yanı sıra, muharrem orucunu da tutmaktadırlar.
Bunlar bizim güzelliğimizdir. Kim ne tür güzellikler yapmak istiyorsa devlet o
topluma yardımcı olmak zorundadır. Alevi-Sünni kaynaşmasının da en önemli harcı
buradadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; unutmayalım ki, kişi bilmediğinin düşmanıdır. Bugün
dünyada birçok bölgede dökülen kan ve gözyaşına son verebilecek bir hayat
felsefesini özünde barındıran Alevi - Bektaşi kültürünün sağlıklı ve doğru
algılanabilmesi için ortam oluşturmamız gerekmektedir. Gerek bölgemizde gerekse
ülkemizde, öfke ve kavganın, iç çatışmaların, şiddetin son bulması için Hacı Bektaş Veli’nin “incinsen de incitme” uyarısını hepimiz
dikkate almak zorundayız. Geleceğimiz olan
çocuklarımıza daha onurlu yaşayacakları bir Türkiye bırakabilmek için,
geçmişten devraldıkları peşin hükümlerle aklın ve bilimin ışığında
yüzleşmelerini sağlamalıyız. Avrupa’da yaşanan mezhep kavgalarının bütün
insanlık için ağır bedeli göz önüne alınarak, benzer dramların erdemini bu
topraklarda da yaşanmaması için el birliği ile hareket etmeli, sağduyulu ve
sorumlu davranma erdemini elden bırakmamalıyız. Cehalet ve nefret hepimizin
ortak düşmanıdır. Aşure günü
vesilesi ile bir kez daha hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tuğcu. İdrak etmiş
olduğumuz muharrem ayının ve özelde aşure gününün millî birliğimizin tesisine
yardımcı olmasını diliyorum. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ,
gündemin sözlü sorular kısmının 1, 2, 4, 7, 14 ve 36’ncı sıralarındaki; Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek, bu kısmın 3, 8, 13, 19, 24,
26, 30, 37, 38, 54, 60, 62, 64, 76 ve 107’nci sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanların bu taleplerini sırası geldiğinde
yerine getireceğim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, sözlü soru sıralarını yeniden okursanız, biz de not
alalım da Yani, çok süratli okudunuz… BAŞKAN – Sayın
Genç, Sayın Bakanların söylediği soruları, okuduğum hususları size yazılı
olarak göndereceğim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – İyi, peki. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır. Önergeleri
okutuyorum: IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman
ve 31 milletvekilinin, Bursa ve çevresinde yaşanacak muhtemel bir deprem
felaketine yönelik alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/99) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gerekçesini ekte
sunduğumuz, ülkemizde yaşanabilecek muhtemel bir deprem felaketi öncesinde
alınabilecek tedbirlerin tespit edilmesi, yapılacak yasal düzenlemelerin ele
alınabilmesi için Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'nci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 1) İsmet Büyükataman (Bursa) 2) Necati Özensoy (Bursa) 3) Hamza Hamit Homriş (Bursa) 4) Rıdvan Yalçın (Ordu) 5) Şenol Bal (İzmir)
6) Abdülkadir
Akcan (Afyonkarahisar) 7) Ahmet Bukan (Çankırı) 8) Osman Durmuş (Kırıkkale) 9) Murat Özkan (Giresun) 10) Mustafa Enöz (Manisa)
11) Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon)
12) Reşat Doğru (Tokat) 13) Ali Uzunırmak
(Aydın)
14) Mehmet Günal (Antalya) 15) Kamil Erdal Sipahi (İzmir) 16) Mümin İnan (Niğde) 17) Metin Ergun (Muğla) 18) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) 19) Yılmaz Tankut (Adana)
20) Hasan Özdemir (Gaziantep) 21) Hüseyin Yıldız (Antalya) 22) Tunca Toskay (Antalya)
23) Akif Akkuş (Mersin) 24) Muharrem Varlı (Adana) 25) Cumali
Durmuş (Kocaeli)
26) Hasan Çalış (Karaman)
27) Recep Taner (Aydın) 28) Süleyman Nevzat Korkmaz
(Isparta) 29) Bekir Aksoy (Ankara) 30) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir) 31) Mithat Melen (İstanbul) 32) Emin Haluk Ayhan (Denizli) Gerekçe: Dünya üzerinde
meydana gelen önemli doğal afetlerden birisi depremlerdir. Depremler halen
dünyanın farklı yerlerinde farklı şekillerde olmak üzere insan hayatını ve
faaliyetlerini etkilemeye devam etmektedir. Türkiye dünyanın
etkin depremlerin görüldüğü kuşaklardan birisi üzerinde yer almaktadır.
Ülkemizde çok sayıda kırık bulunmaktadır. Bu nedenle geçmişten günümüze çok
sayıda deprem meydana gelmiş, can ve mal kaybına neden olmuş/olmaktadır.
Ülkemizde meydana gelen depremlerde sadece 1900'lü yıllardan bugüne 100 bine
yakın kişi hayatını kaybetmiş bir milyona yakın bina yıkılmış veya ağır hasara
uğramıştır. Bursa ve yakın
çevresini etkilemesi beklenen sismik tehlikeler ise, aşağıdaki faylar üzerinde
meydana gelecek depremlerle oluşacaktır. 1- Marmara
denizindeki faylarla olacak depremler, 2- Geyve-İznik
fayında olacak deprem, 3- Bursa ve
civarında meydana gelecek depremler. Marmara denizinde
olması beklenen deprem, Bursa'ya Geyve-İznik
fayında ise son 500 yıldan beri kırılma olmamış, dolayısıyla aktif bir fay
olarak, Bursa için büyük bir risk olduğu artık bilinen bir gerçektir. Bursa ve
civarında tarihi süreç içinde olmuş depremlerde hangi fayların kırıldığı ve
depremlerin tekrarlanma sürelerinin ne kadar olduğu bilinmemektedir. Ancak
oluşturduğu topografyaya bakıldığında Bursa ve civarında olabilecek depremler
genelde kısa uzunlukta olan faylar boyunca gelişecektir. Bursa'nın
doğusunda Yenişehir havzasını Kuzeybatı ile Güneydoğudan sınırlayan yaklaşık
26-30 km. uzunlukları olan faylar bölge
için risk oluşturmaktadır. Bu faylar boyunca orta büyüklükte depremlerin
oluşabileceği beklenmektedir. 1999 yılında
yaşadığımız her iki büyük ve yıkıcı depremde gelişen ağır hasarı oluşturan esas
neden; yanlış yer seçimi, plansız, projesiz, çarpık kentleşme ve denetimden
yoksun yapılaşma olmuştur. Bursa'da 300 bin
civarında yapı olduğu tahmin edilmektedir. Ancak, tam olarak kaç adet mevcut
yapı olduğunun kesin bir envanteri yapılmamıştır. Bu yapıların da %60-70 kadarı
da kaçak yapıdan oluşmaktadır. Her türlü denetimden uzak ve depreme dayanaksız
olan bu mevcut yapı stoku kentimiz ve insanlarımızın geleceğini hayati olarak
ipotek altına almaktadır. Bu mutlaka
çözülmesi gereken milli bir problemdir. Çözülmedikçe gelecekteki depremlerin de
felakete dönüşmesi kaçınılmazdır. Yıkıcı Marmara
depreminin üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen, yerel ve merkezi yöneticilerce
ciddi bir çalışma yapılmamıştır. Birinci derecede
deprem bölgesi olan Bursa, büyük bir deprem beklentisi içerisindedir. Bursa'ya
farklı bakılmalı ve Bursa ili için dış kaynaklı kredilerin temini için ilgili
mercilerle hemen temasa geçilmelidir. Bilinmelidir ki
Bursa bir sanayi şehri ve yüksek miktarda yurt içinden ve yurt dışından göç
alan bir kenttir. Muhtemel bir depremde Bursa'daki can ve mal kayıpları
Türkiye'yi en az 25-30 yıl geriye götürecektir. Gelecekte
ülkemizin ve kentimizin depremleri en az can kaybı ve maddi hasarla
atlatabilmesi için yapılması gerekenler kısaca şu şekilde sıralanabilir: Kent bütünündeki
mevcut yapı stoku mutlaka elden geçirilmeli ve bir kanun ile zorunlu hale
getirilmelidir. Mevcut binaların güçlendirilmesi için, dış kaynaklı kredilerin
temini ve hukuki alt yapının hazırlanması gerekmektedir. Kaçak yapı yapma
alışkanlığı mutlaka durdurulmalıdır. Vatandaşlarımızın deprem bilinci
güçlendirilmelidir. Depreme karşı dayanıklı bina yapmak için, yer seçimi ve
zemin etütlerinin daha hassas yapılması, proje yapımı ve bu projelerin teknik
şartnamelerine göre uygulanması ve denetlenmesi gerekmektedir. İmar Kanunu ile
ilgili mevzuat çağın şartlarına uygun olarak yeniden düzenlenmelidir. Yukarıda
açıklanan sorunların çözümü için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis Araştırması açılması gerekmektedir. 2.- Malatya Milletvekili Mehmet Şahin ve 26
milletvekilinin, kayısı üretimi ve pazarlamasında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/100) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Özelde Malatya,
genelde bölge ve ülke ekonomisine ciddi katkılar sağlayan kayısının üretiminden
pazarlamaya kadar tüm sorunlarının tesbit edilerek
gereken önlemlerinin alınması hususunda Anayasanın 98 inci ve iç tüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 1) Mehmet Şahin (Malatya) 2) M. Mücahit Fındıklı (Malatya) 3) Cafer Tatlıbal (Kahramanmaraş) 4) Sebahattin Karakelle
(Erzincan) 5) Ömer Faruk Öz (Malatya)
6) Mehmet Erdoğan (Adıyaman) 7) Tahir Öztürk (Elâzığ) 8) Öznur Çalık (Malatya) 9) Hamza Yanılmaz (Elâzığ)
10) Şevket Gürsoy (Adıyaman) 11) İhsan Koca (Malatya)
12) H.Hasan Sönmez (Giresun)
13) Fuat Ölmeztoprak (Malatya) 14) Feyzi İşbaşaran (Elâzığ) 15) Fehmi Hüsrev Kutlu (Adıyaman) 16) Ahmet Aydın (Adıyaman)
17) Ali Güner (Iğdır) 18) Veysi Kaynak (Kahramanmaraş) 19) Mikail Arslan (Kırşehir) 20) Hamza Yerlikaya (Sivas) 21) Zülfükar İzol
(Şanlıurfa) 22) İbrahim Kavaz (Erzurum) 23) Yaşar Karayel (Kayseri)
24) Fazilet Dağcı Çığlık (Erzurum)
25) Kazım Ataoğlu (Bingöl) 26) Orhan Karasayar (Hatay) 27) Mehmet Sağlam (Kahramanmaraş)
Gerekçe: Kayısı Malatya
ili ve içinde bulunduğu bölge için çok önemli bir ekonomik değerdir. Malatya
halkının % 80'nin geçim kaynağı, doğrudan ya da dolaylı olarak, kaysıdır. Malatya ili ve
bölge halkı için önemli bir ekonomik değer olan kayısı, ülkemiz ekonomisi için
de önemli bir gelir potansiyeline sahiptir. Ancak, çeşitli idari ve siyasi
nedenlerle bu önemli ürün, bugüne kadar yeterince değerlendirilememiş, bölge
halkına ve ülke ekonomisine istenen düzeyde artı değer yaratılamamıştır. Çünkü;
Kayısı
yetiştiriciliğinde kalitenin yükseltilmesi çalışmaları yetersizdir. Bu
çalışmaların artırılarak sürdürülmesi, bunun için de kayısıya yönelik bilimsel
araştırmalar yapılması gerekmededir. Kayısı ürününe
zarar veren beyaz çil, larva gibi zararlılarla mücadele etkisiz kalmaktadır. Bu
sorunun giderilmesi için üniversitelerle işbirliği içerisinde çalışmak zorunlu
ve elzemdir. Kayısının
geleneksel yöntemlerle yapılan hasadı ürüne önemli ölçüde zarar vermekte ve bu
da ihracatımız yönünden büyük sorun teşkil etmektedir. Bu nedenle, kayısı
hasadı için daha farklı bir yöntem bulunabilmesi için bilimsel çalışmalara hız
verilmesi gerekmektedir. Kayısı
yetiştiriciliği, kayısının toplanması, kükürtlenmesi ve depolanması gibi
konularda üreticinin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi çalışmaları etkisizdir. Kayısı
üreticisine hasattan önce gübre, zirai ilaç gibi harcamalarında destek
verilmemektedir. Üretici,
kayısının fiyat istikrarsızlığından korkarak, kükürdü fazla vermekte ve bu
fazla kükürtlü ürün ise Avrupa Birliği ülkelerine ihracatta sıkıntı
yaratmaktadır. Kayısının ulusal
ve uluslar arası medyalarda reklamı ve tanıtımı ciddi bir şekilde
yapılmamaktadır. Kayısı birlik'e verilen destek azdır. Bu nedenle de, kayısı birlik
piyasada istikrarı sağlamaya ve yurtdışı fiyatları belli bir seviyede tutma
imkanından yoksundur. Kayısının yaş
olarak satışına yeterince önem ve ağırlık verilmemektedir. Yaş kayısı gibi,
kayısı çekirdeğinin de kabuk ve iç kabuk olarak değerlendirilmesi istenen seviyede
değildir. Kayısının uluslar
arası standartlarda ambalajlanması yapılamamakta, bu durum da kayısının
ihracatının önünde büyük engel oluşturmaktadır. Bütün dünyada
artan natürel ürün eğilimine paralel olarak, kükürtlü üründen vazgeçilerek,
kayısının doğal ortamda, kimyasal işlem yapmadan kurutulması ve bunun için
gereken bilimsel çalışmaların yapılması gerekmededir. Kayısının
(konserve, reçel, marmelat, hoşaf ve meyve suyu gibi) ürün çeşitlemesi ile
ulusal ve uluslar arası pazarlara sunulması imkanları kısıtlıdır. İhracatın
arttırılması için gerekli olan iade desteği kayısı ürününe sağlanmamaktadır. Kayısı ürünü hem
bölge halkına, hem de ülke ekonomisine çok önemli katkılar yapabilecek, ayrıca
önemli bir ihracat potansiyeline sahip olabilecek iken, bütün bu sorunlar ve
yetersizlikler yüzünden yeterince değerlendirilememektedir. Yukarıda
saydığımız nedenlerle, kayısının hem bölge hem de ülke ekonomisi için daha
etkin ve verimli bir şekilde değerlendirilmesi, gerekli araştırmaların
yapılması ve sorunların giderilmesi için gerekli acil önlemlerin Meclisimiz
tarafından tespit edilmesi amacıyla bir meclis araştırması önergesi
hazırlanmıştır. 3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 milletvekilinin,
balık çiftliklerinin çevre ve turizm üzerindeki etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/101) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 26/4/2006 tarihli
5491 sayılı Çevre Yasasının 9/h maddesi, arkeolojik ve doğal SiT alanları ile hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve
körfezlerde balık çiftliği kurulamayacağını buyurmaktadır. Çevre ve Orman
Bakanlığı'nın yasa gereği 24 Ocak 2007 tarih ve 26413 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren, (Denizlerde Balık Çiftliklerinin Kurulamayacağı
Hassas Alan Niteliğindeki Kapalı Koy ve Körfez Alanlarının Belirlenmesine
ilişkin) tebliğinde, söz konusu tesislerin kıyıdan en az Bulundukları
yerlerden ayrılmak istemeyen balık çiftliği sahipleri, tebliğin iptali ve
yürütmenin durdurulması istemi ile Danıştay 6. Dairesinde dava açmışlardır.
Mahkeme, sorunun tebliğle değil, yönetmelikle çözülmesi gerektiği düşüncesi
ile, 15/5/2007 tarihinde Bakanlık tebliğinin yürütmesinin durdurulmasına karar
vermiştir (Dosya No:2007/1447 E). Ancak, Bakanlığın itirazı üzerine, Danıştay
İdari Davalar Genel Kurulu, Yürütmenin durdurulması kararını iptal etmiştir (
Dosya No: 2007/521 K). Yani, balık
çiftliklerinin açık denize taşınmaları ile ilgili, Çevre Yasası hükümlerinin ve
Bakanlık Tebliğinin uygulanmasının önünde engel kalmamıştır. Türkiye'de balık
çiftlikleri ve neden oldukları görüntü ve deniz kirliliği, 2000'Ii yılların
başından itibaren tartışılmaya başlanmıştır. Bugün Muğla, İzmir, Antalya, Ordu,
Trabzon, İstanbul, Edirne, Mersin, Rize, Hatay, Balıkesir ve Çanakkale olmak
üzere, 13 ilde toplam 350'ye yakın balık çiftliği bulunmaktadır. Bunların %
51'i Muğla'da %30'u ise İzmir'dedir. Ve % 87'si Yasanın ve Tebliğin aradığı
koşullara aykırı olarak, kapalı koy ve körfezlerde, arkeolojik ve doğal SiT alanlarında ve kıyıya çok yakın konuşlanmışlardır. Öyle
ki, hemen bütün koylarımız ve körfezlerimiz, balık çiftliklerinin işgal
altındadır. Balık
çiftliklerinde kullanılan aşırı kimyasal maddeler içeren yemlerin yosun
miktarını artırdığı, sudaki oksijen oranını azalttığı bilinmektedir. Bir ton
balık üretimi sırasında Halbuki balık
çiftliklerinin, yer seçimi ve işletimi en uygun standartlar göz önüne alınarak,
çevre ve deniz ekosistemine ve turizme zarar vermeden, en uygun şekilde
yapılarak, ülke ekonomisine katkıda bulunmaları esastır. Aksi kabul edilemez.
Zira tersi durumlarda hem çevre sorunları ve hem de ciddi ekonomik kayıplar
ortaya çıkmaktadır. Nitekim geçtiğimiz günlerde Muğla'da, uzun süreden beri ve
kıyıya çok yakın konuşlanmış olan balık çiftliklerinde, yüz binlerce Çipura
balığı, oksijen yetersizliğinden telef olmuştur. Bu ekonomik kayıp dahi balık
çiftliklerinin denizlerde yarattığı kirliliği ve denizin ekosisteminde neden
olduğu tahribatı göstermektedir. Ayrıca bazı turizm şirketleri, balık
çiftlik/erinin neden olduğu görüntü ve aşırı deniz kirliliği yüzünden
rezervasyonlarını iptal etmiştir. Üzülerek
belirtmek gerekir ki, Çevre ve Orman Bakanlığı balık çiftlikleri konusunda
samimi davranmamaktadır. Yasaya aykırı olarak konuşlanmış olan balık
çiftliklerinin, bulundukları yerlerden açık denize taşınmalarında kararlı
davranmamakta, ayak sürümektedir. Hatta, yasa yürürlüğe girdikten sonra bile,
örneğin İzmir'de yasaklanmış olan alanlarda üç adet balık çiftliği kurulmasına
olumlu ÇED kararı vermiş olması, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın soruna bakışını
göstermektedir. Bakanlığın bu ikircikli tutumu yüzünden, bugün itibarile 20 aydan beri yürürlükte olan yasa, bu sektörde
uygulanamamakta, dolayısıyla Devletin Otoritesi sarsılmaktadır. Ekonomik gücü
yüksek olan sektörün, etkili lobi faaliyetlerinin buna sebep olduğu iddiaları
yoğundur. Sonuç olarak,
deniz dibi ve yüzeyinde aşırı kirliliğe neden olan ve denizin ekosistemini
bozar ayrıca görüntü kirliliği de yaratan ve böylece iç ve dış turizme ağır
darbe vuran balık çiftliklerinin yarattığı sorunlarla, yürürlükteki 5194 sayılı
Çevre Yasasının bu sorunlarla ilgili hükümlerinin uygulanmamasının nedenlerinin
tespiti için Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir
Meclis Araştırması açılmasını arz ederim. 1) Ahmet Ersin (İzmir) 2) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar) 3) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) 4) İsa Gök (Mersin) 5) Çetin Soysal (İstanbul) 6) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 7) Mevlüt Coşkuner
(Isparta) 8) Atila Emek (Antalya) 9) Gürol Ergin (Muğla) 10) Fatma Nur Serter (İstanbul) 11) Tekin Bingöl (Ankara) 12) Faik Öztrak (Tekirdağ) 13) Fevzi Topuz (Muğla) 14) Orhan Ziya Diren (Tokat)
15) Ali Arslan (Muğla) 16) Vahap Seçer (Mersin) 17) Muharrem İnce (Yalova)
18) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın) 19) Abdulaziz Yazar (Hatay) 20) Bülent Baratalı (İzmir)
21) Birgen Keleş (İstanbul)
22) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) 23) Erol Tınastepe (Erzincan) 4.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin,
zeytincilikte yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/102) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Tarih boyunca
barış, dostluk ve bereketi zeytin simgelemiştir. Zeytin, besin değeri çok
yüksek bir yiyecektir. Akdeniz uygarlığının sembolü olan zeytin ağacı, tarih
boyunca bu bölgede kurulan tüm uygarlıkların temelini oluşturmuştur. Zeytin
yetiştiriciliğinin ilk insanlarla birlikte başladığı kabul edilmekte ve
"zeytin bütün ağaçların ilkidir" denilmektedir. Zeytin ve
zeytinyağı Akdeniz insanının önemli bir gıdası olması yanı sıra Akdeniz
ticaretinin de temelini oluşturmuş ve sadece bir besin maddesi olarak değil,
aynı zamanda, ışık kaynağı, sağlık ve güzellik iksiri olarak da kullanılmıştır.
Zeytin ve
zeytinyağının başta kalp-damar hastalıkları olmak üzere, sindirim sistemi,
kemik yapısı, beyin ve sinir dokuları üzerinde çok önemli fonksiyonları
bulunmaktadır. Sağlıklı bir hayat için zeytin ve zeytin ürünleri besin
maddelerimiz arasında bulunmalıdır. Zeytinyağında
yaklaşık yüzde 80 oranında bulunan oleik asit insan sütündeki en önemli yağ
asididir ve doğumdan hemen sonra bebeğin sinir dokularının gelişiminin
sağlanmasında temel bir işleve sahiptir. Zeytinyağı aynı
zamanda dokuların yaşlanmasını önler ve yaşlanmanın beyin fonksiyonları
üzerindeki yıpratıcı etkisini azaltır. Gönümüzde
özellikle Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgelerimiz zeytin yetiştiriciliği konusunda
dünya çapında isim yapmış yerler arasında bulunmaktadır. Zeytin
üreticileri, başta üretim olmak üzere, çeşitli aşamalarda zorluklarla karşı
karşıya kalmaktadır. Zeytin üretimini
yapan halkın büyük çoğunluğunun arazi küçük, zeytin ağacı sayısı azdır. Bu
yüzden geçimlerini sağlayacak kazancı ancak elde edebilmektedirler. Bu
üreticilerin desteklenmesi ve üretim alanlarının genişletilmesi gerekmektedir. Dünya ve ülkemiz
açısından hem çok değerli bir besin maddesi hem de çok zengin ekonomik
potansiyele sahip bir ticaret maddesi olan zeytine hak ettiği değerin verilmesi
gerektiğine inanıyoruz. Ülkemizde bulunan
zeytin çeşitliliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bölgesel özelliklere göre
yetiştirilen zeytinlerin en uygun biçimde değerlendirilerek, gerekli işlemler
sonunda, kayıp olmadan üreticinin verdiği emekler ve alınteri
hak ettiği değeri bulmalıdır. Zeytin
yetiştiricilerinin karşılaştıkları sorunlar ve üretim düzeyinin en iyi seviyeye
getirilmesi amacıyla, ülkemizdeki zeytin potansiyeli belirlenmeli ve bu
potansiyelin en üst düzeye getirilmesi için planlamaya gidilmelidir.
Zeytincilik desteklenerek, üreticilerin sorunları çözümlenmelidir. Zeytinliklerin
bulunduğu yerlerin çevrelerindeki yapılanmalardan etkilenme düzeyleri
saptanmalıdır. Sanayileşmeyle birlikte, tarım alanlarının içine kadar ulaşan
fabrikaların yarattığı fiziksel ve kimyasal etkilerden zeytin ağaçları nasıl
etkilenmektedir; etkilenme varsa, tüketilen zeytin ve ürünleri yoluyla insan
vücuduna etkileri ne olmaktadır? Zeytin üretiminde
kullanılan kimyasal maddeler, gübreler ve tarım ilaçlarının ürüne olan etkileri
hangi düzeydedir? Zeytin işleme
aşamasında kullanılan maddelerin tüketilen zeytine olan etkileri hangi
düzeydedir? Bu ürünlerin insan vücuduna verebileceği etkiler neler olabilir? Zeytin üretimi
yapan halkımızın, üretim, işleme ve satış aşamasında karşılaştıkları sorunların
belirlenmesi ve bu sorunlara çözüm yollarının bulunması, ihracatın artırılması
ve teşvik edilmesi, Sağlıklı yaşamak
için zeytin ve zeytin ürünleri tüketmekte olan halkımız açısından, zeytinin
üretiminden tüketimine kadar geçen aşama içerisinde meydana gelen kimyasal ve
fiziksel zararların belirlenerek, bunların asgari düzeye çekilmesi, Zeytin üretimi ve
tüketiminin artırılmazsı yönündeki ihtiyaçların araştırılması amacıyla, yüce
Meclisimizin ve halkımızın bilgilendirilmesi için, Anayasa’nın 98’inci, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İç Tüzük’ünün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. 1) Gürol Ergin (Muğla) 2) Kemal Demirel (Bursa) 3) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 4) Ahmet Ersin (İzmir) 5) Şevket Köse (Adıyaman) 6) Ensar Öğüt (Ardahan) 7) Hulusi Güvel (Adana) 8) Mehmet Ali Susam (İzmir) 9) Ali Koçal (Zonguldak) 10) Hüseyin Ünsal (Amasya) 11) Yaşar Ağyüz (Gaziantep) 12) Turgut Dibek (Kırklareli) 13) Tansel Barış (Kırklareli) 14) Canan Arıtman (İzmir) 15) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) 16) Rasim Çakır (Edirne) 17) Bilgin Paçarız (Edirne) 18) Mehmet Fatih Atay (Aydın) 19) Atilla Kart (Konya) 20) Şahin Mengü (Manisa) 21) Bayram Ali Meral (İstanbul) 22) Tekin Bingöl (Ankara) 23) Abdullah Özer (Bursa) 24) Ali Arslan (Muğla) 25) Selçuk Ayhan (İzmir) BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır. Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım: V.- ÖNERİLER A) Danışma Kurulu Önerileri 1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesi ile 22 Ocak 2008 Salı günü,
bir saat sözlü soruların görüşülmesinden sonra (10/27), (10/34), (10/37),
(10/40) ve (10/102) esas no.lu Meclis araştırması önergelerinin birleştirilerek
görüşülmesine, önergelerin görüşülmesini müteakiben 56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
görüşülmesine ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar Genel Kurulun çalışmalarını
sürdürmesine; Genel Kurulun 23/1/2008 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü
soruların görüşülmemesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi Danışma
Kurulu Önerisi Tarih:
22/1/2008 Danışma Kurulunun
22/1/2008 Salı günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun
onayına sunulması uygun görülmüştür.
Öneriler: Gelen Kâğıtlar
listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 97 ve 95 sıra sayılı kanun
tasarılarının 48 saat geçmeden gündemin ”Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 7 ve
8 inci sıralarına alınması ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesi, 22 Ocak 2008 Salı
günü, bir saat sözlü soruların görüşülmesinden sonra gündemin “Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmının 17, 25, 27 ve 30 uncu sırasında yer alan 10/27, 10/34, 10/37 ve 10/40
esas nolu Meclis araştırması önergeleri ile 22/1/2008
tarihli gelen kağıtlar listesinde yayınlanan ve biraz önce okunan 10/102 esas nolu zeytin, zeytinyağı ve bitkisel yağların üretimi ve
ticaretinde yaşanan sorunlarla ilgili Meclis araştırması önergesinin
birleştirilerek görüşülmesi, önergelerin görüşülmesini müteakiben gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının
birinci sırasında yer alan 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın görüşülmesi
ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar Genel Kurulun çalışmalarının sürdürülmesi, Genel Kurulun;
23.1.2008 Çarşamba günkü Birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesi, Genel Kurulun;
23.1.2008 Çarşamba ve 24.1.2008 Perşembe günleri 14:00-20:00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesi, Önerilmiştir. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Söz istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Söz
istiyorsunuz önerinin aleyhinde? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Evet Sayın Başkan. BAŞKAN- Buyurun
Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yeniden bir
Danışma Kurulunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç Tüzük’ünün maddelerini
askıya alan yine uygulamalarıyla karşı karşıyayız. Bakın, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İç Tüzük’üne göre haftada her hâlükârda iki saat ve
gündemin başında soru önergelerinin görüşülmesi gerekir. Bu, bir defa
kaldırılıyor. Şimdi, soru
önergelerinin burada müzakereleri de hatalı sayın milletvekilleri. Şimdi, soru
önergeleri evvela kürsüde okunur, bakan buna cevap verirse, 98’inci maddeye
göre çıkacak burada beş dakika konuşacak. Ondan sonra, onun beş dakikasından
sonra ilgili soru sahibi yerinden kalkıp buna ek sorular da sorabilecek. Ondan
sonra bakan bir beş dakika daha ona cevap verecek. Ondan sonra soru önergesi
tamamlanır. Ama, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı,
milletvekillerinin çok hassas noktalarda, çok soyguna, suistimale
yönelik olarak sorduğu soruları burada örtbas etmek için bakana, sırayla on
tane, yirmi tane soruyu burada okutuyorlar -kendileri yerinde- ondan sonra
bakan çıkıyor, hepsini makine gibi gır gır gır, ondan sonra geçiyor ve milletvekiline buna karşı yeni
bir konuşma hakkı tanımıyor. Böyle bir uygulama yok sayın milletvekilleri! Sayın Meclis
Başkanı çıkıp da Hükûmete sahip çıkacağına “Efendim,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisi mutlaktır, kimse bunu sınırlandıramaz”
gibi laflar edeceğine, evvela gelsin, şu Türkiye Büyük Millet Meclisini İç
Tüzük’e uygun bir çalışma sistemine soksun. Türkiye Büyük Millet Meclisinde İç
Tüzük işlemiyor sayın milletvekilleri. Yani, biz yerimizden soru soruyoruz,
maalesef, burada sorularımız yanıtlanmıyor, böyle, âdeta gırgıra getiriliyor. Bugün yine,
Türkiye Büyük Millet Meclisi dört dakika geç açıldı. Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarihinde, bu dönemki Başkanlık Divanı üyeleri kadar -hepsi için
demiyorum- keyfî, geç açan bir Başkanlık Divanı görülmedi. Burası oyuncak değil
ki sayın milletvekilleri! Burası, Türkiye Büyük Millet Meclisi, burada hukuk
işleyecek, burada kanun işleyecek, burada siz keyfîlik yapamazsınız. Değerli
milletvekilleri, gerçekten, yine, gündemde çok ciddi sıkıntılarımız var, daha
dağıtılmayan serileri gündeme alıyorsunuz. 651 maddelik kanunu, geldik, burada
müzakere ettik, şimdi tekriri müzakere yapacaklar mı, yapmayacaklar mı onu da
bilmiyoruz, yine, bugün, onun görüşmesi tamamlanıncaya kadar karar alınıyor. Değerli
milletvekilleri, vatandaşlar yurdun çeşitli yerlerinden bize telefon açıyorlar,
diyorlar ki: “Yahu, Kamer Bey…” Mesela, geçen gün, Urfa’nın Viranşehir’indeki
Ziraat Odaları Başkanı “Efendim, bizim köylülere 700 milyar, 800 milyar
elektrik parası geldi.” diyor. “Ee, nasıl geldi?”
Bunlar, kuyuyla arazileri suluyorlarmış, 2000 tarihinden beri elektrik
paralarını ödememişler. Maşallah, o zamandan beri hükûmet
edenler de artık… Dedim ki: “Sayın Başkan, 2000’den beri sen elektrik parasını
ödemiyorsan olur mu bu? Devletin alacağını niye ödemiyorsun?” “Efendim, bizden
istemediler. 2007’ye geldik, her birimize 700 milyar, 800 milyar elektrik faturası
geldi. Yoksa, elektriği keseceğiz diyorlar. Biz de sulamasak topraklar
kuruyacak, ziraat yapamayacağız.” diyor. Şimdi, değerli
milletvekilleri, böyle bir yönetim olur mu? Yani, siz altı senedir
iktidardasınız. Elektrik parasını tahsil etmiyorsunuz… Etmiyorsunuz…
Etmiyorsunuz... Arkasından bir gecikme zammı, avukat ücretini vatandaşa şey
gönderiyorsunuz, 600-700 milyar liralık elektrik parasını gönderiyorsunuz. Bunu
hiçbir vicdan kabul etmez. En kısa zamanda bu insanlarla anlaşmalı bence… Hiç
olmazsa gecikme zamları ya bunlardan tahsil edilmemeli veyahut da gecikme
zamları, zamanında görevini yapmayan kamu kurumundaki yöneticilerden tahsil
ederek bu iş çözüme bağlanmalıdır. Yoksa ki, bu insanlarımızın, bu paraları
ödemeleri mümkün değil. Bu sıkıntıların giderilmesi lazım. Yine, bilmiyorum,
sizler devlet dairelerini geziyor musunuz, gezmiyor musunuz? Dün, birkaç yere
gittim. Şu anda, özelleştirme mağdurları adı altında 13.800 tane vatandaş var.
Bunları senede on ay çalıştırıyorlar, her birisine 550 milyon para veriliyor
arkadaşlar. Maliye Bakanı, kasten, bunların, bu seneki sözleşmelerini hâlâ
imzadan çıkarmamış. İnsanlarla alay
etmeyin. İnsanların ekmeğiyle oynamayın. Bu insanları siz bu kadar mağdur
etmekle nereye varacaksınız, ben anlamıyorum yani. Şimdi, siz, bir defa
devletin işleyen mekanizmalarını yok ettiniz, yani işte KİT’leri tuttunuz,
haraç mezat sattınız. Yine satılan… Birtakım soru önergelerimizde de var. Yine,
tabii, bu soru önergesinde de bunu cevaplandırmasını engelleyeceksiniz. İş sahibi insanları
işsiz hâle getirdiniz. Onların müktesep haklarını elinden aldınız ve bu
insanlar şu anda ekmeğe muhtaç. Yani, senede on ay çalışıyor. On ayda şimdi…
Maliye Bakanı bunlara vize vermiyor ve 13.800 vatandaş ekmek parası peşinde,
yani 580 milyon, 530 milyon para hâlâ bunlara verilmiyor değerli
milletvekilleri. Bu Hükûmet ne yapıyor kardeşim,
bunlar neyle uğraşıyor, ben anlamıyorum. Tayyip Erdoğan çıkıyor, diyor ki “Otur
oturduğun yerde.” Sen kimsin kardeşim “Otur oturduğun yerde.” diyeceksin
vatandaşa! Devletin cumhuriyet başsavcısının görevi arkadaşlar. Devletin
cumhuriyet başsavcısının görevi, siyasi partilerin, Siyasi Partiler Kanunu’na
göre, Anayasa’ya göre siyasi faaliyette bulunma zorunluluğu getiriyor.
Cumhuriyet başsavcısının, Türkiye’de rejimi koruma görevi vardır. Cumhuriyet
başsavcısı, eğer Türkiye Cumhuriyeti devletinin birlik ve bütünlüğüne, temel
kurumlarına, onun laik düzenine meydan okuyan siyasi partiler varsa, onları
kapatma davasını açma hakkı vardır. Tabii ki, açması lazım. Ben, yine, geçen
gün, burada cumhuriyet başsavcısına hitap ettim, dedim ki: “Ey başsavcı,
görevini yapmaya hemen seni davet ediyorum.” Sen bugün görevini yapmazsan,
yarın Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri elden gittiği zaman, hele bir
de çoğunluk kararına dayanarak Türkiye Cumhuriyeti yok edildikten sonra, senin
başsavcılığın da kalmaz ortada. Bakın, sayın
milletvekilleri, ilgili herkese sesleniyorum burada. Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kendisini korumanın kurumları vardır. Bu kurumların başında yargı
gelir. Yani, Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi “Efendim, hiçbir kurum yasama ve
yürütmenin üstünde değil.” Ee, yasama kim, yürütme
kim? Sensin. Sen ne dersen, sözünle kanunla çıkıyor, yürütme de sensin.
Dolayısıyla, yargı… Müsaade et de, yargı Türkiye Cumhuriyeti devletinin
hukukunu korusun. Dolayısıyla,
sayın milletvekilleri, bunlar, bu memleket için çok sıkıntı yaratan konulardır.
Yargı eğer görevini yapmazsa, o zaman, Türkiye’de rejim ciddi derecede
sıkıntıya girer. Onun için, bu rejimin ciddi derecede sıkıntıya girmemesi için,
lütfen, yargı kendi görevini, zamanında yapsın; yapmadığı zaman, işte, yarına
Türkiye’nin başına ne tür sıkıntılar geleceğini göreceğiz yani. İşte, türban
konusunu uzun zaman istismar ettiniz. İşte, MHP size “buyurun” dedi, gelin
çözün. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Türbanla ne alakası var! KAMER GENÇ
(Devamla) – Çözmüyorsunuz, bu defa bahane arıyorsunuz. Buyurun… Yarına, mahalli
seçimlere kadar “Efendim, biz ne yapalım? Biz çözecektik de bize çoğunluk
vermedi.” Çözün. Yani, çözmemeniz için bir şey var mı? HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Danışma Kurulu Önerisi hakkında konuş. KAMER GENÇ
(Devamla) - Bakın, değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir
hukuk devletidir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin şanına, şöhretine uygun
gelenekleri vardır. Sizler, özel yaşamınızda istediğiniz yaşamı
yaşayabilirsiniz, istediğiniz gibi giyinebilirsiniz, onun için kimse bir şey
demez, ama Türkiye Cumhuriyeti devletinin belli makam ve mevkilerine geldiğiniz
zaman, o makam ve mevkilerin gerektirdiği kılık ve kıyafetleri giymek
zorundasınız. Bugün, Çankaya’da, Türkiye Cumhuriyeti devletinin şanına,
şöhretine uygun bir giyim kuşam var mıdır değerli arkadaşlarımız? Böyle bir şey
olmaz. Bugün, işte, devletin kurumları arasında ciddi sıkıntı var. İşte,
Çankaya Köşkü’nde bir yemek veriliyor, devletin ordu mensupları gitmiyor. Ee, ne demek yani şimdi bu? Bence çok ciddi bir sıkıntı.
Yani ondan sonra, devlet… Bakın, devleti yöneten insanların sorumluluk sahibi
olması lazım. Sorumluluk sahibi olmadığı zaman, nerede, ne zaman, nasıl bir
rejim sıkıntısıyla karşı karşıya kalacağınızı kestiremezsiniz sayın
milletvekilleri, onun için ben rica ediyorum. Bakın, bu devlet çok ciddi
sıkıntılar içinde, ekonomik sıkıntılar içinde, Türkiye’de denetimi kaldırdınız,
dış denetim… İşte, İç Tüzük
değişikliğini getiriyor Sayın Meclis Başkanımız fakat yani bununla neyi
çözeceğimiz de belli değil. Türkiye Cumhuriyeti devleti, gerçekten, AKP
yönetimi zamanında çok ciddi sıkıntılara giriyor, girecek. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Genç, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. KAMER GENÇ
(Devamla) - Denetimi kaldırdınız. Denetim bir devletin can damarıdır.
Denetimde, müfettişler, bağımsız denetim elemanları bir ülkede hakikaten
devletin sağlıklı olarak yönetilip yönetilmediği konusunda ciddi inceleme
yapar, raporlar düzenlerler. Ee, siz bunu kaldırdınız
yani müsteşarın, genel müdürün emrindeki bir denetim elemanı gidecek,
müsteşarı, genel müdürü denetleyecek, böyle bir şey olamaz. Sayıştay hangi
kadrosuyla ne denetim yapacak? Bence denetim, yalnız muhasebe kayıtlarına göre
değil, denetimde yerindelik denetimi de olacak, hukuk denetimi de olacak. Ee, yerindelik denetimi ve hukuk denetimi olmadığı zaman
öyle bir denetim olmazki. Değerli
milletvekilleri, bugün devlet dairelerinde neler oluyor, neler bitiyor bizim
hiçbir şeyden haberimiz yok. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu var, bu
kurul acaba niye maaş alıyor? Bugüne kadar, bu son zamanlarda herhangi bir
denetim yaptı mı? Yapmıyor. Bu devletin bu kurumlarını işler hâle getirmek
bizim görevimizdir. Saygılar
sunuyorum efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç. HASAN MACİT
(İstanbul) – Söz istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Macit. HASAN MACİT
(İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Demokratik Sol Parti ve
şahsım adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, her hafta salı günü, Meclisin ilk çalışmaya başladığı saatlerde,
âdet üzerine, gene bir Danışma Kurulu önerisi üzerine tartışıyoruz. Değerli
arkadaşlar, daha önceleri düşüncelerimizi sizlerle paylaşırken “Gelin, Meclisin
çalışma süresini uzunca bir süre ayarlayalım ve milletvekili arkadaşlar da
programlarını buna göre ayarlasınlar ve Meclise hazırlıklı gelsinler.” diye bir
önerimiz olmuştu. Ne yazık ki bu önerimiz dikkate alınmadı ve gene, üç günlük
bir çalışma süresi için sizin önerinizle karşı karşıyayız. Geçen hafta burada
yaptığımız konuşmadan sonra, AKP Grup Başkan Vekili’nin buraya çıkarak verdiği
yanıtı açıkçası yadırgadım çünkü grubu bulunmayan veya bağımsız olan
milletvekillerinin söz haklarını ellerinden almaya, baskı kurmaya yönelik bir
açıklama yapmıştı. Sayın Grup Başkan Vekili “Burada, Cumhuriyet Halk Partisi,
Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik Toplum Partisiyle anlaştık, bu,
yaklaşık 530 milletvekili eder, size ne oluyor?” anlamında bir söz sarf etti. Değerli
arkadaşlar, o zaman, 530 milletvekili ile burada çalışacaksa, getirin bir yasa,
530 milletvekili deyin. Üst tarafı olmasın diye bir yasa getirin. Burada, her
bir arkadaşımızın, her milletvekili arkadaşımızın, konuşma hakkı vardır,
düşüncelerini paylaşma ve düşüncelerini ifade etme hakkı vardır. Bu hakkı,
hiçbirimizin elinden, Meclis çoğunluğunuza dayanarak alamazsınız. Değerli
arkadaşlar, bu, bir baskı ve yıldırma politikasının dışa yansımasıdır.
Defalarca söyledik ve o gün Sayın Grup Başkan Vekili de söyledi, diyor ki: “Bu
arkadaşlarımız konuşmak istiyorlarsa, söz almak istiyorlarsa biz hakkımızdan
vazgeçeriz.” Değerli arkadaşlar, biz lütuf istemiyoruz, biz hakkımızı burada
kullanmak istiyoruz. Düşüncelerimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz. Sizin
aldığınız sözden fedakârlık yaparak, bizim o sürede konuşma gibi bir
ihtiyacımız yok. Değerli
arkadaşlar, Meclis açıldığından bu tarafa yasalarla ilgili şahsımız adına söz
almak için talebimiz oluyor. Bizim başka alanda söz alma, düşüncelerimizi
paylaşma hakkımız yok, ancak şahsımız adına konuşabiliyoruz. Ne yazık ki bugüne
kadar, ben ve arkadaşlarım herhangi bir yasa üzerinde şahsımız adına söz alma
şansına sahip olamadık, alamadık. Yani her varışımızda, her müracaatımızda 2
tane AKP’li milletvekili arkadaşımız ne hikmetse bizden önce almış oluyorlar.
Matbaa… OSMAN KILIÇ
(Sivas) – Almasınlar mı? HASAN MACİT
(Devamla) - Alsınlar, ben almasınlar demiyorum. Matbaadan takip
ediyoruz, Kanunlar Kararlara gelen yasa tasarısı bizden önce alınıyor. Değerli
arkadaşlar, lütfen, lütfen, eğer bir… Geçen hafta Grup Başkan Vekilinizin
söylediği gerçek ise şahısları adına söz alma konusunda, dolambaçlı yollara
başvurmayın. Biz onun nasıl alındığını biliyoruz. Nasıl bizden önce haber
aldığınızı da biliyoruz. Almasınlar demiyoruz, alsınlar. Ama o hakkı bize de
tanıyın. Bizim başka konuşma hakkımız yok ve buradan sizlerin lütuf hakkıyla
vereceğiniz konuşmaya da ihtiyacımız yok. Burada Sayın Grup
Başkan Vekili diyor ki: “Efendim, bu, hakkın suistimalidir.
İki cümleyle düşüncelerini açıklayabilirler, on dakikayı kullanmazlar.” Evet, o
on dakikayı kullanacağız. Niçin kullanmayacağız on dakikayı? Bu hak bize İç
Tüzük tarafından verilmemiş mi? Danışma Kurulu önerisi üzerine söz isteyen
milletvekilinin söz süresi on dakika değil midir? Sayın Başkan Vekilinin o
konuşması, bizim konuşma hakkımıza bir müdahale, bir baskı değil midir? Değerli
arkadaşlar, lütfen, lütfen, burada grubu bulunmayan ve bağımsız milletvekillerini
bu -Danışma Kurulu- veyahut da çok kısıtlı olan konuşma sürelerinden, konuşma
haklarından da mahrum etme anlayışı demokrasiye, özgürlüklere vurulan bir
kısıtlamadır, bir baskıdır. Değerli
arkadaşlar -dünya ve Türkiye, dünya insanlığı- bu baskıların nelere mal
olduğunu dünya tarihinde yaşadık. Almanya’da Hitler yüzde 44 oyla iktidara
gelmişti ama yüzde 44 oyun verdiği şımarıklığın neye mal olduğunu, dünyaya,
kendisine ve ülkesine neye mal olduğunu bu dünya yaşadı, gördü. 62 milyon insan
İkinci Dünya Savaşı’nda hayatını kaybetti ve o ülke paramparça oldu. İşte,
özgürlüklere ve demokrasiye vurduğu pranga, baskı o ülkeyi o hâle getirdi. Değerli
arkadaşlar, biz bu hakkımızı kullanmak istiyoruz. Bir başka hak olarak, değerli
arkadaşlarım, ne yazık ki, bugünden sonra sayın bakanlara şahsım adına soru
önergesi vermeyi artık durduruyorum. Çünkü sayın bakanlar verdiğimiz soru
önergelerine yanıt vermiyorlar, bize masal anlatıyorlar ve verdikleri
yanıtlarla soruların zerre kadar ilgisi yok. Bizim soru önergelerimize yanıt
verilmeyecek ve burada Meclisin denetim süreleri kısıtlanacak, her gün yeni bir
yasayla karşı karşıya kalacağız; bunun adına demokrasi denilecek, bunun adına
özgürlüklerin kullanılması denilecek! Değerli
arkadaşlar, lütfen, hiç olmazsa İç Tüzük’ün maddelerini uygulayalım. Bu
denetimle ilgili konulara yeterince zaman ayıralım, bunları burada yeterince
tartışalım. Yoksa Türkiye’nin gündemini
tartışmamış oluruz, yoksa halkımızın gerçekten beklediği, çözüm üretilmesini
istediği sorunları çözmemiş oluruz. Değerli
arkadaşlar, tarihimizde de -biraz önce baskılar veyahut da oy çoğunluğuna
dayalı bir örnek daha yaşadık- rahmetle anıyorum, Adnan Menderes de bir
zamanlar: “Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz.” demişti. Ama o
tarihî süreci de yaşadık. Lütfen, biraz
daha duyarlı olalım, biraz daha anlayışlı olalım ve buradaki Meclis kürsüsünü
kullanmada, denetim yollarını kullanmada muhalefet milletvekillerine daha
anlayışlı yaklaşılsın, daha gerçekçi yanıtlar verilsin, daha objektif
bilgilendirelim ki biz de ona göre düşüncelerimizi sizlerle, kamuoyuyla
paylaşalım. Yoksa yanlış bilgilendirme, yanlış yönlendirme farklı yönlere,
farklı kanallara götürebilir. Değerli
arkadaşlar, bir fıkrayla sözlerime son vermek istiyorum. Biz burada halkın
gündemi şudur, şudur, şudur diyoruz; gelin bunları tartışalım; işsizliği
tartışalım, kötü giden ekonomiyi tartışalım, sağlıktaki sorunları tartışalım,
tarımdaki insanlarımızın, çiftçilerimizin yok oluştaki bu tarım politikaların
yanlışlığını tartışalım diyoruz, ama siz hâlâ kendi gündeminizde, kendi
belirlediğiniz gündem doğrultusunda gidiyorsunuz. Değerli
arkadaşlar, Temel vefat etmiş, mezar taşına yazdırmış: “Hastayım hastayım dedim anlamadınız, şimdi ne oldu?” Yarın çok geç
olabilir. Halkın sorunlarını tartışalım, halkın sorunlarına çözüm üretelim,
Meclisin gündemini de halkın sorunlarıyla tartışır, çözüm üretir hâle
getirelim. Hepinize saygılar
sunarım. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Macit. Saygıdeğer
arkadaşlarım, Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… HASAN MACİT
(İstanbul) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN –
Arayacağım. Kabul etmeyenler…
Öneri kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım. Buyurun: IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (DEVAM) B) Önergeler 1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun, 78 Sayılı Yükseköğretim Kurumları
Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 190
Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/23) İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/15) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 18.10.2007
tarihinde CHP Grup Başkanlığının 13 nolu yazısı ile
verdiğim 78 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 190 sayılı Genel Kadro ve usulü hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına ilişkin
Kanun Teklifi 2/23 esas sayı ile bugüne kadar Komisyonlar ve Genel Kurulda ele
alınmamıştır. Meclis İçtüzüğünün 37. Maddesi uyarınca Kanunun Meclis Genel
Kuruluna getirilmesini bilgilerinize arz ederim. Saygılarımla. Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Malatya
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, önerge sahibi olarak buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar) Süreniz beş
dakika. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize
saygılar sunuyorum. Değerli
milletvekilleri, size rakam vereceğim. Türkiye’de –Sağlık Bakanım da burada-
canlıdan canlıya haftada üç kez, haftada üç ameliyat yapan Türkiye’de başka bir
tıp merkezi, başka bir hastane var mı? Avrupa’da var mı, dünyada? Bir iki tane
arkadaşlar. Bunu iddiayla söylüyorum. Sayın Bakan burada. Canlıdan canlıya
haftada üç ameliyat. Burası artık Türkiye’nin bir gurur merkezi oldu, Turgut
Özal Tıp Merkezi. Arkadaşlar,
buraya Sudan’dan, değişik ülkelerden insanlar gelip burada karaciğer nakli
yaptırıyor ve gözlerimle gördüm, Sayın Dekan, gündüz ameliyat yapıyor, gece
atlayıp Samsun’dan kadavradan tekrar karaciğer getirip ertesi gün başka
hastaya… Arkadaşlar,
burada bu insanlar canlarını veriyorlar, bu insanlar bu hastane için, bu merkez
için her şeylerini veriyorlar. Değerli
milletvekilleri, beş yıldır bu kanun, aynı verdiğim kanun. Geçen dönem Meclis
Genel Kurulu kabul etti -milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ederim- ve kanun
basıldı 2005 yılında. Niye vermiyorsunuz? Arkadaşlar, on-on beş yıldır, burada
bazı arkadaşlarımız geçici, şirket yani temizlik şirketi kadrosunda
çalışıyorlar. Ya etmeyin, bin kişi arkadaşlar. Döner sermayeden bir de 4/B ile
yaklaşık 1.300 kişi, hastanenin tüm 1,5 milyonluk döner sermaye parası da oraya
gidiyor. Yapılış şekliyle çok amaçlı bina olduğu için ayda tükettiği enerji
bedeli başka hastanelerin, başka üniversitelerin 2 katı. Arkadaşlar, biz
hakkımızı istiyoruz. Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezinin
verilmeyen doktor, ebe, hemşire… Yalvarıyoruz “70 hemşire verin, yoğun bakım
ünitelerimizi açalım.” diyoruz. KPSS’den
veriyorsunuz. Arkadaşlar, hakkımızı istiyoruz. Yani niye bunda direniyorsunuz?
Niçin direniyorsunuz? O çocuklar, orada okuyan öğrenciler benim öğrencim değil
mi? Oradaki hastalar bizim hastalarımız değil mi arkadaşlar? Arkadaşlar,
oradaki bin kişi -temizlik şirketi kadrosunda- hepinizin kardeşi olabilir.
İşlerinde yaklaşık on beş seneleri gitti. Temizlik şirketi kadrosunda, asgari
ücretle çalışıyor bazı teknik elemanlar. Arkadaşlar, bir
üniversite bu kadar yok edilemez, bu kadar… Haa dün
de kim vermediyse bu kadroyu, bugün de kim vermediyse insanlık suçu işliyor.
Meclis Genel Kurulu bir kanunu “Buraya getir.” diyecek, ama getirilmiyor
arkadaşlar. Bunun bir siyasi tarafı yok arkadaşlar. Geçen dönem, iktidarı
muhalefeti Malatya’nın tüm milletvekillerinin imzasını taşıyordu bu teklif. Ben
bunu yeniledim. Hakkımızı
istiyoruz. Yani biz orada, dünyada bir tıp merkezi oluyoruz. Burada çalışan
insanların, orada çok büyük cesaretle, çok büyük emekle çalışan
arkadaşlarımızın şevkini kırmayalım arkadaşlar. Bunu istiyoruz. Orada çalışan
bin tane geçici işçimizin daha feda olmasını önleyelim arkadaşlar ve geçen
dönem, bu kanun 2005 yılında basılmasına rağmen, geçen dönemin son günü Meclis
kapanırken, kapanmaya bir ay kala Eskişehir Osmangazi Üniversitesine ve Konya
Selçuk Üniversitesine kadro verdiler. Verin, onlar da bizim üniversitemiz.
Onlara niye verdin, demiyoruz ama Türkiye’de bin tane geçici işçi çalışan başka
üniversite yok arkadaşlar. Yani, burada hak yemek günahtır. Değerli
arkadaşlarım, hakikaten biz burada… Elektrik borcu var. Döner sermayenin çok
önemli kısmı orada çalışan temizlik şirketi kadrosuna gittiği için elektrik
borcumuzu ödeyemiyoruz. Devlet oranın elektrik bedelini bütçeye koymak
zorundadır arkadaşlar. Plan ve Bütçe Komisyonunda teklif etmemize rağmen
koyulmadı ama bir süre sonra TEDAŞ elektriği kesmek zorunda kaldı. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, iktidarıyla muhalefetiyle… Burası
Türkiye'nin geleceğinde önemli bir tıp merkezidir. Yolunu almış gidiyor, buna
engel olmayalım. Gelin, bu insanlara omuz verelim. Gelin, bu insanlara alkış
çalalım. Dünyada önemli bir karaciğer nakil merkezi olan bu üniversitemize hep
beraber sahip çıkalım. Ben bir kez daha hepinizin vicdanlarına sunuyorum. Teşekkür ederim. Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aslanoğlu. Önerge üzerinde,
Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce. Sayın İnce,
buyurun efendim. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir süredir
üniversiteleri tartışıyoruz. Nedir tartıştığımız konu? İdari, mali, yönetsel,
bilimsel özerkliklerinin olması gereken, bilim üretilen, bilgi üretilen yerler.
Ama bu üniversitelere böyle değil de ele geçirilmesi gereken, işgal edilmesi gereken
yerler olarak bakarsak, tabii ki kamuoyunda tartışmalar kaçınılmaz olur. Şimdi, sizlere
bazı örnekler vermek istiyorum. YÖK’e verilen araştırma görevlisi kadro
sayıları 1998’de 5.000; 99’da 5.500; 2000’de 4.000; 2003’te 1410; 2004’te 1410;
2007’de 2.000. Yani, hepimiz biliyoruz ki insan, tasarruf edilecek bir malzeme
değildir. Eğer, siz YÖK’ün elini kolunu bağlarsanız, kinle, nefretle, intikamla
yaklaşırsanız sorunlar bu noktaya gelir. 2007’de on yedi
üniversite kuruldu. On yedi üniversiteye 2008 bütçesi için ayrılan para 150
milyon YTL. Sadece, Uludağ Üniversitesinin bütçesi 166 milyon YTL, İstanbul
Üniversitesinin bütçesi 449 milyon YTL. Siz on yedi üniversiteye bir tek Uludağ
Üniversitesinin bütçesinden daha az bir para ayırırsanız, görünen köy kılavuz
istemez, “Bozdur bozdur harca.” derler. Bu parayla
ancak tabela üniversitesi yaparsınız. Ayrıca, biliyoruz
ki 10 bin öğrencilik bir üniversitenin maliyeti 100-120 milyon dolar civarında,
daha önce açılan on beş üniversiteyi de hesaba kattığımızda 3,5 milyar YTL
dolayında bir para ayrılması gerekirken onun yüzde 1’i kadar parayı
ayırdığınızda başımıza gelenlerin bunlar olacağı kesindir. Yine, Millî
Eğitim bütçesinin içindeki YÖK’ün payına baktığımızda da yine, bir intikam
duygusunu hep birlikte görebiliriz. 2002’de Millî Eğitim bütçesinin yüzde 25’i
YÖK’e ayrılmışken; 2004’te yüzde 23; 2006’da yüzde 21; 2008’de ise yüzde
19,7’ye düşmüştür. Değerli
arkadaşlarım, yine Malatya Milletvekilimiz Sayın Aslanoğlu
beş yıldır uğraşıyor burada İnönü Üniversitesinin sorununu çözmek için. Bir
başka örnek de ben size Kahramanmaraş’tan vereyim. Sütçü İmam Üniversitesi
92’de kuruluyor, 9 fakültesi var, 4 fakültesinin kadrosu Meclisten geçmiş, 5
fakültesinin kadrosu ne yazık ki 92’den bu yana hâlâ çözülememiş. Değerli arkadaşlarım,
YÖK ne yapacak? Yükseköğretimi koordine edecek, sorunları çözecek. Peki, YÖK’ün
başına gelen kişinin geçmişine baktığımızda neler görüyoruz? Bir: AKP’nin
mutfağında yetişmiş bir kişi. Nereden biliyoruz? Pollmark
şirketinin kurucusu. Bu şirket nerelere iş yapmış? AKP Genel Merkezine, Meclis Başkanlığına,
Başbakanlığa. Soru önergeleri veriyoruz “Ne kadarlık
iş yaptı?” diye, ne yazık ki cevapları alamıyoruz. YÖK Başkanı olur
olmaz ilk açıklaması, dedi ki, rektörlere seslendi: “Siz, Danıştayın,
Anayasa Mahkemesinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını görmezden
gelin.” İkinci açıklaması
ne oldu? “Üniversiteler paralı olsun.” İşte, tüccar siyaset anlayışının dışa
vurumudur bu. Değerli
arkadaşlarım, “Üniversiteler paralı olsun.” dediğinizde size şu cevapla
gelindiğinde alınganlık göstermeyin: “Siz cumhuriyetin kazanımlarıyla
hesaplaşmak istiyorsunuz.” dediğimizde lütfen lafın tamamını dinleyiniz. Nedir
cumhuriyetin kazanımlarıyla hesaplaşmak? Bu ülkede eğitimde fırsat eşitliğini
cumhuriyet sağlamıştır; sağlamıştır, o yüzdendir ki çobanlık yapan bir çocuk bu
ülkede Cumhurbaşkanı olmuştur, kayıkçının oğlu bu ülkede Başbakan olmuştur.
Yadırgamak için söylemiyorum bunları, övünülecek bir şey olduğunu söylemek için
söylüyorum. Cumhuriyetin sayesinde olmuştur bunlar. Ama siz “Üniversiteler
paralı olsun.” diyerek, diğer taraftan da fakir fukara, garip gureba edebiyatı yaparak o fakir çocukların önünü kesmiş
oluyorsunuz. Değerli
arkadaşlarım, burada sizlere şunu söylemek istiyorum: YÖK’te hukuksuzluk dönemi
başlamıştır. 27 Aralık 2007 günü Mısır’a gitti YÖK Başkanı, dört gün sonra
döndü. YÖK tarihinde ilk kez hiç kimseye vekâlet bırakmadı. İki başkan vekili
vardı -birinin imza yetkisini aldı, biri istifa etmişti- hiç kimseye vekâlet
bırakmadan Mısır’a gitti YÖK Başkanı. Hukuksuzluğun bir başka örneği de bu. Üniversitelerin
kadro sorunu var, kaynak sorunu var, çocukların yurt sorunu var, kahvaltı
yapamıyorlar, barınma sorunları var, mezun olan çocukların iş sorunları var. Bakın, Adalet
Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin 24/5/2006 günü bir açıklama yapıyor… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
İnce, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MUHARREM İNCE
(Devamla) – …diyor ki: “Türban yüzde 1,5’luk kesimin sorunudur.” Bugün ne oldu
da Türkiye'nin sorunu hâline geldi, anlamış değilim. Ben size şunu
söylemek istiyorum, sizin istediğiniz şu: Muhalefet susacak, Yargıtay susacak,
Danıştay susacak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi susacak, başsavcı susacak,
paşalar susacak, gazeteciler susacak, meslek odaları susacak, karikatüristler
susacak, bir tek Başbakan konuşacak. Bak,
size o jargondan bir şey söyleyeyim: “Yok ya!” derler adama. Böyle
demokrasi anlayışı olur mu? Değerli
arkadaşlarım, Meclis Başkanına sesleniyorum buradan: Sayın Başkan -Başbakanın
üslubuyla söylüyorum- lütfen işinizi yapın! Kırk bir gün önce size yazılı soru
önergesi verdim. Hâlâ cevap vermediniz. (Bağımsızlar sıralarından alkışlar) On
beş gün içinde bana cevap vermeye mecbursunuz İç Tüzük gereği. Meclis Başkanı
İç Tüzük’e uymazsa burada kimse uymaz diyorum. Hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum ve şu cümleme de herhâlde Sayın Başkanım müsaade
edecektir: Bakın, değerli arkadaşlarım, Leyla Şahin davasında, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine Türkiye Cumhuriyeti savunma yaparken altında Sayın
Erdoğan’ın ve Sayın Gül’ün imzası vardı… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
İnce… MUHARREM İNCE
(Devamla) – …diyor ki: “Türbanın üniversitelerde laik eğitimle çeliştiği ve
bağdaşmadığı, gericiliği teşvik ettiği saptanmıştır.” Bunun altına imza
atmıştır Başbakan ve Sayın Abdullah Gül. Ne oldu? Ne değişti? Leyla Şahin tepki
gösterince, Leyla Şahin’in imam olan babasını, 7 kat maaşını artırarak İstanbul
Belediyesinde yönetim kuruluna atadınız mı, atamadınız mı? Bunun hesabını
verin. Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın İnce. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… (CHP sıralarından “Sayar mısınız” sesleri) Sayıyoruz
efendim. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Başkanım, acele etmeyin, Kızılay’da olanlar var, geliyorlar! BAŞKAN – Kabul
etmeyenler… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bakanlar Kurulu teslim olmuş IMF’ye galiba! Teslim olmuşsunuz
Amerika’ya! BAŞKAN – Önerge
kabul edilmemiştir. Sayın
milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz. VI.- SORULAR VE CEVAPLAR A) Sözlü Sorular ve Cevapları 1.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, yeşil kartların iptal edilmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/149) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı 2.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin,
yeşil kart verilen kişilere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/154) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı 3.-Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ordu’ya Tıp
Fakültesi kurulmasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/169) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı 4.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
Çin’den ithal edilen ürünlerin sağlığa uygun olup olmadığına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/177) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı 5.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
bir beldenin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/186) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı 6.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in,
yeni açılacak Antalya Devlet Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/245) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 1, 2, 4, 7, 14 ve
36’ncı sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdi. Şimdi, bu
soruları sırasıyla okutuyorum… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bir dakika Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – İç Tüzük’ün 98’inci maddesini okuyun. İç Tüzük’ün 98’inci
maddesinde der ki: Soru önergeleri okunur, bakan çıkar cevap verir. Arkasından,
milletvekili yerinden buna karşı itirazı varsa öne sürer, bakan da tekrar buna
karşı bir açıklama yapabilir. Fıkranın sonunda der ki: Birbiriyle konuları
itibarıyla bağlantılı sorular birlikte cevaplandırılır. Eğer Meclis
Başkanıysanız, İç Tüzük 98’inci maddeye göre her soru önergesini ayrı ayrı okutun ve cevaplandırılsın efendim. Yani bizim burada
on tane soru önergemiz okunuyor, cevap verilmiyor, bizim söz hakkımız olmuyor
Sayın Başkan. Lütfen İç Tüzük’ü uygulayın. BAŞKAN – Sayın
Genç, söz hakkınız bakidir, yeri geldiğinde söz hakkınız verilecektir. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Vermiyorsunuz efendim. Geçen de dokuz tane soru önergem okundu,
benim itiraz hakkım olmadı. BAŞKAN – Sayın
Özkan, buyurun okuyun. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 27.09.2007 Ensar Öğüt Ardahan
22 Temmuz 2007
tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçimleri öncesinde Ülkemizde 14 Milyon 40
Bin yeşil kartlı bulunurken, bu sayı seçimlerden hemen sonra 8 Milyon 693’e
inmiş, seçimlerden sonraki iki aylık süre içerisinde yaklaşık 5 Milyon 347 Bin
adet Yeşil Kart iptal edilmiştir. Ancak işin daha da ilginç yanı Yeşil
Kartların iptal edildiği sahiplerine bildirilmemiştir. Bu nedenle de kimlerin
Yeşil Kartının iptal olduğu ancak rahatsızlanarak hastaneye gittiklerinde
anlaşılacaktır. Yaz ortasında dağıtılan kömür ve yardım paketleri gibi, AKP Hükûmeti tarafından seçim malzemesine dönüştürülen ve
seçmenden oy almak için dağıtılan Yeşil Kart uygulamasından zararlı çıkan yine
gariban vatandaşımız olmuştur. 1- 22 Temmuz 2007
Milletvekili Genel Seçimlerinden önce toplam kaç kişiye Yeşil Kart verilmiştir?
2- İptal edilen
Yeşil Kart sayısının 5 milyon 347 Bin adet olduğu doğrumudur? 3- 5 Milyon 347
Bin adet Yeşil Kartın iptal edilme gerekçeleri nelerdir? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın sağlık bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 03.10.2007 Akif
Ekici Gaziantep Herhangi bir
sosyal ve sağlık güvenlik kuruluşuna bağlı olmayan ve aldığı hizmetin bedelini
kendiliğinden ödeyemeyenler ile ilgili 1992 yılında çıkarılan 3816 sayılı
“ödeme gücü olmayan vatandaşların tedavi giderlerinin yeşil kart verilerek
devlet tarafından karşılanması” hakkında kanun çıkartılarak uygulamaya
konulmuştur. Türkiye’de kesin
rakamlar bilinmemekle beraber 31.08.2007 itibarıyla 14.030.969 kişinin yeşil
kartlı olduğu tahmin ediliyor. 22 Temmuz seçimleri öncesinde kişilere yeşil
kart düzenlenmesinde büyük artış olmuştur. Seçimlerden sonra otomatik vize
sistemini gerekçe göstererek çok sayıda yeşil kart iptal edilmiştir. Seçimden
önce artışın, seçimden sora iptallerin olması dikkat çekicidir. 1. Seçimden önce
halkta fakirleşme arttı mı, yoksa siyasi oy avcılığı için mi gelişi güzel yeşil
kart verildi? Yeşil kart verilenler hak ederek almışlarsa neden iptal yöntemine
gidiliyor, hak etmemişlerse neden verildi? 2. 22 Temmuz
seçimlerinden önce yanlış ve hatalı yeşil kart veren yöneticiler hakkında
takibat yaptırmayı düşünüyor musunuz? 3. Yeşil kart
için müracaat edenlerin durumlarıyla ilgili ciddi bir araştırma yapılıyor mu?
Karne verildikten sonra hangi aralıklarla ve kimler tarafından kişinin maddi
durumu takip ediliyor? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
soruların Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla.
04.10.2007 Rıdvan
Yalçın Ordu
Soru: 22 Temmuz
seçimleri öncesi partiniz adayları Ordu halkına, Tıp Fakülteniz hayırlı olsun
şeklinde vaatte bulunup, artık büyük şehirlere gitmeyeceksiniz yola devam
şeklinde afişler astıkları henüz belleklerde olduğuna göre, a) Tıp Fakültesi
inşasına ne zaman başlanacağı, hangi tarihte bitirileceği, Tıp Fakültesi için
ne miktarda yatırım düşünülmekte olduğu hususlarının cevaplandırılmasını arz
ederim. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep AKDAĞ tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını arz ederim. Hasan Çalış Karaman Çin’de üretilen
bazı oyuncakların zararlı olduğunun ortaya çıkmasından sonra, şimdi de tekstil
ürünlerinde tehlikeli seviyede formaldehid bulunduğu
ortaya çıkmıştır. Yeni Zelanda ve Hollanda gibi ülkeler, Çin’den ithal edilen
çeşitli çocuk ve yetişkin giysileri üzerinde inceleme yapmışlardır. Basınımıza da
yansıyan bu inceleme sonuçları; Çin’den ithal edilen kumaşların sürekli ütülü
gibi olmasını sağlayan kimyasal bir koruyucu olan formaldehid
maddesinin deride alerjiden kansere kadar bir çok sağlık sorununa neden
olabileceğini ortaya koymuştur. Bu sorun
uluslararası ticaretin yanı sıra tüketici sağlığı açısından da büyük önem
taşımaktadır. Bu bilgiler
ışığında; 1- Çin’den ithal
edilen ve ülkemizde iç pazarlarda tüketilen çocuk ve yetişkin giysileri
üzerinde bakanlık olarak sağlık açısından her hangi bir incelemeniz oldu mu? 2- Böyle bir
incelemeniz oldu ise sonuçları nelerdir? 3- Çin’den ithal
edilen oyuncak, tekstil, ağaç ürünleri ile ilgili gümrüklerimizde ne gibi bir
sağlık kontrolü yapılmaktadır? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. İsmet
Büyükataman Bursa Bütün
Bölgelerimizde olduğu gibi Bursa ilimizde de sağlık problemleri önemli bir yer
tutmaktadır. Bursa İli Orhangazi İlçesi Narlıca Beldesi yaklaşık üç bin nüfusa
sahip olmasına rağmen henüz beldede sağlık ocağı bulunmamaktadır. Bu beldemize
sağlık ocağının acilen yapılması gerekmektedir. Buna göre; Bursa İli
Orhangazi İlçesi Narlıca Beldesi’ne sağlık ocağı yapmayı düşünüyor musunuz?
Bakanlığınızın 2008 programında adı geçen ilçemize sağlık ocağı yapımı için
ödenek ayrılmış mıdır? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz
ederim. Tayfur
Süner Antalya Antalya Devlet
Hastanesi fiziki durum ve donanım açısından yeterli sağlık hizmetlerini
verememektedir. Antalya halkı, sağlık hizmetleri için umudunu yeni yapılacak
olan hastaneye bağlamış durumdadır. 2005 yılının Haziran ayında yapılan bir
ihale sonucunda yapılması planlanan Devlet Hastanesinin 5 Ocak 2007’de
bitirilmesi gerekiyordu. Yapımı 2005’te başlanan hastanenin açılışı 6 defa
ertelenmiştir. Antalya İl Sağlık Müdürlüğünün 15 Kasım 2007’de tüm
servisleriyle hizmete gireceğini belirttiği yeni Devlet Hastanesinin açılışı
yeniden ertelenmiştir. Soru 1: Hayati
önem taşıyan bir konuda, yeni hastanenin açılışının 6 kez ertelenmesinin
nedenleri nelerdir? Soru 2: Müteahhit
firma hastaneyi İl Sağlık Müdürlüğüne teslim etmiş midir? Eğer zamanında teslim
edilmedi ise, müteahhit firmaya nasıl bir yaptırım uygulanmıştır? Soru 3: Yeni
hastane tüm servisleriyle ne zaman hizmete açılacaktır? BAŞKAN – Sözlü
soruları cevaplandırmak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sözlü sorular bir saat mi? Hani, bir öğrenelim efendim, yani, her
şey gündemde yok! BAŞKAN - Buyurun
Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar) SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Saygıdeğer Başkanım, teşekkür ediyorum. Değerli
milletvekilleri, Ardahan Milletvekilimiz Sayın Ensar
Öğüt’ün ve Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Akif Ekici’nin,
yeşil kartların iptaline ilişkin sözlü soru önergelerine cevap veriyorum. Her
iki soru da birbirine benzer konulara temas etmiş olduğu için, iki soruya
birlikte cevap vermiş olacağım. Değerli milletvekilleri,
hepinizin bildiği gibi, herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmayan
vatandaşlarımız, yeşil kart almak suretiyle sağlık güvencesinden
yararlanmaktadırlar. 58 ve 59’uncu Cumhuriyet Hükûmetleri
dönemimizden önce, AK Parti Hükûmetleri döneminden
önce, yeşil kartlılar bu hizmeti bu şekilde alırken, maalesef, özellikle ayakta
teşhis ve tedavileri sırasında büyük sıkıntılarla karşılaşmaktaydılar. Ayrıca,
yeni doğan bebekler ve ani bir hastalığı olan kişiler de, muhtaç olsalar bile,
yeşil kartları olmadığı için bu yeşil kartları temin edinceye kadar ciddi
sıkıntılar çekiyorlardı. Hükûmet olarak bunların
hepsini ortadan kaldırdık. Yeşil kartlı vatandaşlarımız da bu ülkenin bütün
diğer onurlu insanları gibi rahatça sağlık hizmetlerini kamu sağlık
kuruluşlarından almaya; ilaçlarını da eczanelerden alarak ihtiyaçlarını
gidermeye dönemimizde başladılar. Bu
vatandaşlarımız her yıl yeşil kart haklarının devamı için kanunun ve ilgili
mevzuatın öngördüğü biçimde vize yaptırmak durumundadır. Çünkü bir kişi yoksul
olabilir, ancak bu yoksulluk derecesi bir yıl içerisinde değişebilir.
Dolayısıyla kanun koyucu böyle bir hüküm getirmiş durumdadır. Ne yazık ki, eski
kayıt sistemlerinde vefat eden kişiler bile yıllarca sistemin içinde
görülebilmiştir. Dolayısıyla bu meselenin takibi yeterince yapılamamıştır.
Dolayısıyla usulsüz yeşil kart kullanımları, yersiz tedavi ve ilaç ödemelerine
de zaman zaman sebep olunabilmiştir. Hepinizin bildiği
gibi, biz yıllarca sorunlardan kaçan, sorunların üstünü örten anlayışların
sağlık sistemimizi ne hâle getirdiğini geçmişte hep birlikte yaşadık, bunları
hep birlikte gördük. Dolayısıyla Ağustos 2007 tarihinden itibaren vize süresi
dolan yeşil kartlı vatandaşlarımızı otomatik olarak sistemde görebileceğimiz
bir elektronik sistem geliştirdik ve bu otomasyon sistemini uygulamaya
başladık. Bu çerçevede 21/08/2007 tarihinde yeşil kart bilgi sisteminde 13
milyon 58 bin kişi kayıtlı iken süresi dolmuş ve yeşil kartını da vize
ettirememiş olanların 4 milyon 547 bin kişi olduğunu tespit etmiş olduk. Bu
tarihe kadar daha önce hiç tespit edilmiş değildi, ilk defa böyle bir tespit
yapmış olduk. Yani, yeşil kartlılarımız aslında iki kısma ayrılmış oldular.
Bir, vizesini yaptırmış olan, aktif olarak hizmetten yararlanan yeşil
kartlılar. İki, vize süresi bitmiş olan herhangi bir sebeple bu vizesini
yenilememiş olan, ama sisteme daha önce yeşil kartlı olarak giren vatandaşlar.
Dolayısıyla, sistemi daha doğru bir biçimde takip etmeye başladık. Kuşkusuz ki,
bu 4 milyon 547 bin vatandaşımız da eskiden olduğu gibi vize işlemlerini
yaptırarak, eğer müstahak iseler yeşil kart almaya, yine bu hizmeti almaya
devam etmektedirler. Dolayısıyla daha
önce de birçok kereler şu iddia edildi, bütçe görüşmeleri sırasında da iddia
edildi: Herhangi bir biçimde yeşil kartların 22 Temmuz seçimlerinden sonra
iptal edilmesi, vatandaşlarımızın mağdur edilmesi, haklarından yoksun
bırakılması gibi bir durum kesinlikle söz konusu değildir. 2007 yılının
başından genel seçimlerin yapıldığı 22 Temmuza kadar geçen yedi aylık sürede
verilen yeşil kart sayısı 983 bindir. Değerli milletvekilleri, bu konuya
dikkatinizi çekmek istiyorum. Yani, 2007 yılı içerisinde, biz, yedi ayda 983
bin kişiye yeşil kart vermişiz. 2006 yılında ise 2 milyon 76 bin kişiye yeşil
kart vermişiz. Hani iddialar vardı ya “Seçim geldi, siz seçim yılı diye 5
milyon kişiye yeşil kart dağıttınız.” diye, böyle bir şey kesinlikle yok. Yani,
2006 yılında verilen yeşil kart sayısı, 2007 yılında verilen yeşil kart
sayısından daha fazla. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Doğru bilgi versene! SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Ve vermiş olduğumuz bu rakamlara, söylediğim gibi,
özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Dolayısıyla soru önergelerinin birinde
-üzülerek ifade etmek istiyorum- söylendiği gibi, herhangi bir biçimde oy
avcılığı yaparak yeşil kart düzenlenmesinde büyük bir artış olduğu iddiası
tamamen asılsızdır, tamamen uydurmadır. Ben, bunu, sizlerin takdirlerinize arz
ediyorum. Kuşkusuz, yeşil
karta başvuruda bulunan vatandaşlarımızın durumlarının tespiti için, ilgili
kurum ve kuruluşlar nezdinde, il/ilçe idare kurullarımızca gerekli araştırmalar
detaylı olarak yapılmaktadır. Ayrıca, bu
bahsettiğim otomatik takip sistemiyle de usulsüzlüklerin yapılması büyük ölçüde
ortadan kaldırılmıştır. “Tamamen ortadan kaldırılmıştır” demek güç, çünkü
sonuçta insana dayalı bir sistem, milyonlarca insanla ilgili bir sistemden
bahsediyoruz. Elbette ki -yine
soruda böyle bir noktaya da temas edilmiş- geçmişte yanlış ve hatalı kart
verilmesine aracı olan yöneticiler varsa bunlar için de gereken yasal
takibatlar, daha önce yapıldığı gibi, bundan sonra da yapılmaya devam
edilecektir. Sağlık
sistemimizi çağın ihtiyaçlarına uygun bir biçimde şekillendirmek üzere
uyguladığımız Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla sağlıkta aksayan birçok noktayı
düzelttiğimiz gibi, sizlerin desteğinizle, vatandaşımıza hak ettiği sağlık
hizmetini sunma çabalarımızın artarak devam edeceğini bir kere daha ifade
ediyorum. Değerli
milletvekilleri, Ordu Milletvekilimiz Sayın Rıdvan Yalçın’ın, Ordu ilimize tıp
fakültesi kurulmasına ilişkin bir sözlü soru önergesi vardır. Hepinizin bildiği
gibi, yeni kurulan tıp fakültelerinin hastane ihtiyaçları veya temel birimlerle
ilgili bina ihtiyaçları olacaktır. Bu ihtiyaçlar, Yükseköğretim Kurumu, ilgili
rektörlükler, Devlet Planlama Teşkilatımız ve Maliye Bakanlığımızca oluşturulan
komisyonlar marifetiyle, üzerinde çalışılarak belirlenmektedir. Kuşkusuz,
özellikle hastanelerin yapımı konusunda Bakanlığımızın da planlamalar açısından
önemli bir rol üstlenmesi gerekmektedir. Bu anlamda biz de bahsettiğim
kurumlarla birlikte çalışıyoruz. Ordu ilimizde,
öncelikle Sağlık Bakanlığımızın mevcut hastane imkânlarının kurulan tıp
fakültesinin hastane ihtiyacını karşılamak açısından, daha doğrusu hastanelerde
verilen eğitim ihtiyacını karşılamak açısından üniversitemizle birlikte ortak
olarak kullanılabileceğini huzurlarınızda ifade ediyorum. Esasen birçok
şehrimizde bu çalışmaları ilgili rektörlerimizle ve dekanlarımızla birlikte
yürütüyoruz. Yeni tıp fakültelerinin kurulması aşamasında hem hasta potansiyeli
itibarıyla hem mevcut bina ve ekipman potansiyeli itibarıyla Sağlık
Bakanlığımızın hastanelerini bu yeni kurulan tıp fakültelerimizin hizmetine
açmaya hazırız. İki alternatifli bir protokol geliştiriyoruz. Yükseköğretim
Kurulu Başkanımızla da ben bu konuyu görüştüm, YÖK Başkanımızla, önümüzdeki
günlerde bu gelişmeleri kamuoyumuza ifade edeceğiz. Karaman
Milletvekilimiz Sayın Hasan Çalış’ın, Çin’den ithal
edilen ürünlerin sağlığa uygun olup olmadığı ve bunların ne kadar
denetlendiğiyle ilişkili önemli bir sorusu var. Esasen, piyasa
gözetim ve denetimi konusunda, değerli milletvekilleri, çeşitli bakanlıklara
farklı görevler verilmiş durumdadır. Tekstil ürünlerinin piyasa gözetim ve
denetimi Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın sorumluluğundadır. Ancak, kuşkusuz,
gerekli ölçüde bu çalışmaları birlikte yürütüyoruz. Refik Saydam Hıfzıssıhha
Başkanlığımız da, bu çalışmalarda önemli bir referans laboratuvarı
olarak bütün bakanlıklarımızın ve kurumlarımızın hizmetine amade biçimde
faaliyetine devam ediyor. Bakanlığımızca
deri ve tekstil ürünlerinde kullanılan azoboyar madde
ve aril aminler hakkında 95 tarihinde bir genelge
var. Bu genelgeyle, tekstil ve hazır giyim ürünlerinde, sayın milletvekilimizin
de bahsettiği formaldehit maddesi ve benzeri ürünlerin kullanımıyla ilgili
kısıtlamalar var. Bütün bu tekstil ürünlerinin, oyuncakların veya diğer ithal
ürünlerinin gümrüklerden girişiyle ilgili yetki ise Dış Ticaret
Müsteşarlığındadır. Yani, sistem şöyle çalışıyor: Biliyorsunuz, Türkiye’ye
girecek bu ürünlerin bir CE belgesi alması lazım. Bu CE belgesiyle ilgili
limitler, standartlar bütün ithal edilen oyuncaklar, tekstil ürünleri, yine
Sayın Milletvekilimizin sorusunda yer alan ağaç ürünleri gibi bunlarda bir
uygunluk beyanı ve kontrol Dış Ticaret Müsteşarlığımızca yapılmaktadır. Piyasa
kontrolü noktasında, özellikle oyuncaklarla ilgili görev Sağlık Bakanlığımıza
verilmiş durumdadır. Bakanlığımın Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından,
Çin’den ithal edilen ve ülkemizde iç pazarda tüketilen oyuncaklar üzerinde
piyasa denetim ve gözetimleri yapılmaktadır. Bu anlamda, piyasadan çeşitli
ürünler toplanmış, bunlar Refik Saydam Hıfzıssıhha Başkanlığımızda tahlil
edilerek değerlendirilmiştir. 2007 yılında yapılan analizler neticesinde 15
çeşit üründen 6 adedi kurşun yönünden Türk standartlarına uygun bulunmamış, 9
adet numune uygun bulunmuştur ve uygun bulunmayan ürünlerin ülke genelinde
toplatılması için gerekli teşebbüsler yapılmış ve gerekli yasal işlemler de
yapılmış durumdadır. Çok önemli gördüğüm bu konu üzerindeki, gerek tekstil
ürünleri gerek oyuncuklar ve diğer ürünler üzerindeki piyasa denetim ve gözetimlerimize
biraz önce bahsettiğim bakanlıklarımızla birlikte devam edeceğimizi de siz
değerli milletvekillerimize ifade etmek istiyorum. Değerli
milletvekilleri, Bursa Milletvekilimiz İsmet Büyükataman’ın
Bursa ili Orhangazi ilçesi Narlıca beldesinin sağlık ocağı ihtiyacıyla ilgili
bir sorusu var. Değerli Milletvekilimiz Narlıca beldesinin yaklaşık 3 bin
nüfusa sahip olduğunu ifade ediyor, belki 2000 yılı nüfus kayıtlarında böyle
olabilir. Bizim, Sağlık Bakanlığı olarak hane halklarına dayalı olarak yaptığımız
tespitlerde, Narlıca beldemizde 1.471 kişi yaşamaktadır. Tabii, bu konuda biraz
daha önümüz açıldı, Türkiye İstatistik Kurumunun adrese dayalı olarak yaptığı
tespitler sonucunda -şimdi, bundan sonra onlarla birlikte çalışma imkânımız
olacak- elimizde Narlıca beldemizle ilgili olarak gördüğümüz nüfus 1.471’dir.
Takdir edersiniz ki, 1.471 nüfus için müstakil bir sağlık ocağı yapmak
hakikaten ülkemizde zordur. Yani, bu örnekten hareketle genel bir değerlendirme
de yapmak istiyorum. Türkiye’deki doktor sayısı itibarıyla 1 sağlık ocağı
hekimi veya 1 aile hekimi verebileceğimiz nüfus 2.500 ila 3.500 arasındadır.
Ortalama 3 binler civarında, 3 binlerin biraz üzerinde bir nüfusa 1 hekim
tahsisini ancak yapabiliyoruz. Dolayısıyla bu nüfuslara ulaşamayan beldelerimiz
veya köylerimiz için, tabii olarak, gezici sağlık hizmetleriyle bu ihtiyacı
yakındaki bir başka sağlık ocağından veya aile hekimliğinden vermek
durumundayız. Aslında, 1.471
nüfus çok düşük bir nüfus değil. Gerçekten elimizde yeteri kadar doktor sayımız
olsa, bu sayılara da doktor vermek değer, yani bu sayılardaki nüfusa da bir
doktor hizmet edebilir, ama, Türkiye’nin elindeki imkânlar bu şekildedir.
Kuşkusuz, ülkemizin her yanını aynı sevdayla sahiplenmekteyiz ve sağlık
alanında nerede bir ihtiyaç varsa, gerek sağlık ocaklarını canlandırmak gerek
aile hekimliğimiz uygulamalarını geliştirmek gerekse gezici sağlık
hizmetleriyle bu ihtiyaçları karşılamaya çalışıyoruz, bundan sonra da bu
doğrultuda hareket edeceğiz. Antalya
Milletvekilimiz Sayın Tayfun Süner’in, yeni inşa
ettiğimiz Antalya Devlet Hastanesiyle ilgili soruları var. Öncelikle şunu
ifade etmeliyim: Antalya’da, biz, bu bahsettiğim bölge eğitim araştırma
hastanemizi yapmaya karar verdiğimizde mevcut devlet hastanemiz hangi şartlarda
hizmet etmekteydi, detaylarından bahsetmemiş ama, aslında Sayın Milletvekilimiz
de kısaca buna temas etmiş. Toplam 30 bin metrekare bir kapalı alanda, yatak
başına 47 metrekareyle hizmetler sunulmaktaydı. Ben, bundan üç buçuk sene önce
Antalya’ya gittiğimde, oradaki hakikaten çok içler acısı durumu görmüştüm,
merdiven altlarında âdeta hasta yatırılıyordu. Tabii, bu durum yeni bir durum
da değildi. Yani, Antalya’daki bu durumu Antalyalılar belki yirmi senedir
yaşamaktaydılar. Sayın Başbakanımıza durumu arz ettim, yatırım programımıza bir
hastane koyduk Antalya’mızda. 2005 yılının haziran ayında ihalemizi yaptık ve
2007’nin sonunda da bu hastaneyi Antalyalılarımıza teslim etmiş olduk. Yani,
iki yıl gibi bir süre içerisinde yeni bir hastane yapmış olduk. Bu yeni hastanenin
toplam kapalı alanı 90 bin metrekaredir ve 1 yatak başına düşen alan da 200
metrekarenin üzerindedir. Çağdaş bir mekân oluşturmuş olduk Antalyalılara ve
Antalya’da çalışacak bütün sağlık çalışanlarına. Sayın
Milletvekilimiz şunu soruyor: Bunun açılışı niçin gecikti? Aslında açılışta
ciddi bir gecikme olmadı, birkaç aylık bir değişiklik oldu. Çünkü Antalya’da bu
yeni yaptığımız hastanenin temelleri açıldığında orada birtakım mağaralar
ortaya çıkmıştı. Dolayısıyla onlar planladığımızdan üç beş aylık bir gecikme
oluşturdu ama sonuç itibarıyla böylesine devasa bir hastaneyi, yani 90 bin
metrekarelik bir hastaneyi iki sene içerisinde yapmış ve Antalyalılarımızın
hizmetine sunmuş olduk. Sayın
Milletvekilimiz soruyu zannediyorum on birinci ayda vermiş; aslında hastanenin
açılış tarihine yakın bir zaman, sorusunu sorduğu zamanlar. Antalya Devlet
Hastanesinin poliklinikleri 24-25 Kasım 2007 tarihinde, bütün servisleri -acil
servisleri, ameliyathaneleri- ile birlikte 3-6 Aralık 2007 tarihinde hizmete
girmiş durumdadır. Bütün birimler şu
anda yirmi dört saat hizmet verecek şekilde faaldir. Sayın
Milletvekilimize de ilgisinden dolayı teşekkür ediyorum. Altı soruya
böylece cevap vermiş oldum Değerli Başkanım. Size ve değerli
heyete tekrar saygılarımı arz ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Bakanım, teşekkür ediyorum. Soru sahibi olan
milletvekili arkadaşlarımızın kısa bir açıklama yapma talepleri vardır. Ben her
arkadaşıma bir dakikalık süre veriyorum. Sayın Yalçın,
buyurun efendim. RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakanın
açıklamaları için teşekkür ediyorum. Ben 1988 yılında
Ankara Hukuk Fakültesine gittiğimde sıra arkadaşlarımız Erzincan Hukuk
Fakültesini kazanmıştı Sayın Bakan. Beş sene geçti -bir sene de rötar yaptık-
mezun olduğumuzda -aynı arkadaşlarımızla aynı sıralardan mezun olduk- onlar
Erzincan Hukuk diploması aldı, biz Ankara Hukuk diploması aldık. Ordu Tıp
Fakültesi için de böyle bir akıbet mi söz konusu olacak? Bu konunun Millî
Eğitim Bakanlığı ve YÖK’le ilgili olduğunu da biliyorum. Fakat YÖK’e
soruyorsunuz, onlar da hükûmetin tahsis edeceği
ödenekle ilgili olduğunu söylüyor. Şunu soruyorum
özetle: Ordu Tıp Fakültesi ne zaman öğrenci kabul etmeye başlayacak, net bir
tarih itibarıyla? Bir de, efendim,
mevcut hastanelerden tıp fakültesinin faydalandırılacağı beyanınız sevindirici
bir gelişme ama bu, Ordu’ya tıp fakültesi için yeni bir, ayrı bir bina
yapılmayacağı anlamına mı geliyor? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yalçın. Buyurun Sayın Çalış. HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum soruma gösterdiği
ilgi için. Bu soruyu soruş
nedenim, ithal edilen ürünlerdeki yetki karmaşasına özellikle dikkat çekmek
içindi. Buna Sayın Bakanım değindi. Bazı hususlarda yetki bir bakanlıkta, bazı
hususlarda başka bakanlıklarda. İthal edilen bütün ürünlerde sağlıkla ilgili
denetimlerin ve kontrollerin Sağlık Bakanlığında toplanması yönünde çalışmalar
yapılırsa faydalı olacağını düşünüyorum. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çalış. Sayın Büyükataman, buyurun. İSMET BÜYÜKATAMAN
(Bursa) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Ben, Sayın
Bakanımın ifade ettiği bir iki hususu tashih etmek ihtiyacı duyduğum için söz
alma ihtiyacı duydum. Sayın Bakanım,
Orhangazi ilçesi Narlıca beldesi, en son mahallî idareler seçimlerine iştirak
etmiş ve hâlen belde belediyeliği hüviyetinde olan ve belediye başkanı bulunan
bir beldemiz. Dolayısıyla 1.471 nüfus ihtiva etmiş olması Narlıca’nın
mümkün değil. Bu bilginin tashih edilmesi icap ettiği kanaatindeyim, bir. İki: Yine benim
daha önce tevdi ettiğim bu sözlü soru önergesine zatıalinizin bir yazılı cevabı
olmuştu. Bu cevapta, Narlıca beldesinde, 1/9/2006 tarih ve sayılı valilik
onayıyla sağlıkevi planlandığının ve Narlıca
Belediyesi tarafından Narlıca sağlıkevi hizmet
binasının kaba inşaatının tamamlanmış ve kalan kısmının da Bursa İl Sağlık
Müdürlüğünce… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Büyükataman, tamamladınız mı? İSMET BÜYÜKATAMAN
(Bursa) – Hayır efendim. ...Sayın Bakanım,
25/10/2007 tarihinde bu sağlık ocağının kalan inşaatının tamamlanacağını
söylemişsiniz verdiğiniz cevapta. Milyarlarca lira harcanarak bitirilmek
durumunda olan bu sağlık ocağımızın da akıbetini özellikle merak ettiğimi arz
etmek istiyorum efendim. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, kürsüye buyurun isterseniz. Zamanı tahmin
ediyorum iyi kullanırsınız Sayın Bakanım. Buyurun. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım. Şimdi, Ordu
ilimizin tıp fakültesiyle ilgili olarak ben şunu özellikle söylemeye çalıştım:
Sayın Rıdvan Yalçın’a ve değerli milletvekillerimize bunu bir kere daha ifade
etmek isterim huzurunuzda. Bir tıp fakültesi kuruluş kararından sonra o tıp
fakültesinin bir hastane ihtiyacı var, bir temel bilimlerle ilgili bina
ihtiyaçları var. Öncelikle temel bilimlerle ilgili bina ihtiyaçlarının
planlanmasını ve hastane ihtiyacının devlet hastaneleriyle birlikte
görülmesinin ben daha doğru olduğu kanaatindeyim, çünkü sonuçta toplam bir
yatırım bedeli ihtiyacı var. Temel bilimler binaları her hâlükârda bu işin
olmazsa olmaz ana gereği. Ama birçok Batılı ülkelerde, Avrupa’da ve Amerika
Birleşik Devletleri’nde kamu hastanelerinin hatta vakıf hastanelerinin
üniversitelerle ortak kullanıldığını biliyoruz. Bu yapıldıktan sonra, yani,
işin başlangıç dönemi bu şekilde oluşturulduktan sonra, Ordu’da yeni bir
hastane binasına, fakülte binası için, fakülte hastanesi için veya ortak
kullanılacak bir başka kampüs mantığıyla
kurulabilecek yeni bir hastane kompleksi için ihtiyaç olabilir. Bu, bilahare
değerlendirilir ve gereği yapılır. Ama sonuç itibarıyla işin hızlanması
açısından böyle bir kullanıma biz Sağlık Bakanlığı olarak hazırız. Bunu, hem
YÖK Başkanlığına hem Maliyemize hem de Devlet Planlama Teşkilatına iletiyoruz.
Yani, bu işi kolaylaştıracak bir ön adımdır diye düşünüyorum. Sayın Çalış’ın ifade ettiği hususa da katılıyorum. Özellikle
sağlık yönünden bizim müdahil olmamız gereken alanlar var, bunu diğer
bakanlıklarımızla görüşüyoruz. Narlıca
beldesinde bir bina yapabiliriz Değerli Milletvekilim. Böyle başlanmış çok
binalar var. Bu binaları, takdir edersiniz ki zayi edemiyoruz. Bunları bir
şekilde yapmak, tamamlamak, çürümeye terk etmemek ve daha sonra da yapılan bu
binayı bir şekilde vatandaşın hizmetine sokmak gerekiyor. Ben, nüfuslarla
ilgili son durumu yeniden değerlendireceğim. Biraz önce de ifade ettim, aslında
1.500 nüfus için de 1 doktor vermeyi ben yürekten isterim, ama Türkiye’deki
doktor sayıları 3 bin sayısının altına düştüğümüzde gerçekten bizi çok zorluyor
sayı yetersiz olduğu için. Sizin de uyarınızı dikkate alarak buradaki nüfusu
bir daha gözden geçireceğimi ifade ediyor, teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. 7.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, TOKİ konutları ve
toplu açılış törenlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/163) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı 8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ın bazı
ilçelerinde TOKİ’nin konut yapıp yapmayacağına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/180) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı 9.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kütahya Şeker
Fabrikasının satışına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/185) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı 10.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün,
Türk Telekom’daki greve ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/195) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı 11.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, THY’nin
Başbakanlığa satmak için uçak alacağı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/230) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı 12.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bakanların
askerlik durumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/234) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı BAŞKAN -
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, biraz önce Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek’in cevaplamak istediği soru numaralarını sizlere
sırasıyla okumuştum, ama şu anda -Sayın Bakanla da tekrar görüştük- sadece 3,
8, 13, 19, 24 ve 26’ncı sıralardaki soruları arkadaşımıza -Sayın Özkan’a-
okutacağım ve Sayın Bakanımız da bu soruları cevaplandıracaklardır. Sayın Özkan,
buyurun efendim. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
soruların Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. 04.10.2007 Av.
Rıdvan YALÇIN Ordu Soru: 22 Temmuz
seçimleri öncesinde birçok vilayetimizde TOKİ konutları ve toplu açılış
törenleri yapıldığı, tören organizelerini il valiliklerinin üstlendiği, tören
alanı ve yol güzergâhlarının AK Parti bayrakları ile donatıldığı, il
valilerinin de bu törenlerde konuşma yaptığı, bu şekilde bir törenin Ordu
ilinde de yapıldığı, Bu itibarla: a) Yapılan
törenin devlet töreni mi, yoksa parti mitingi mi olduğu, b) Devlet töreni
ise tören alanı ve yollardaki parti bayraklarının asılmasının devlet töreniyle
bağdaşıp bağdaşmadığı, c) Yapılan tören
bir parti faaliyeti ise bir kısım yüksek bürokrat ve il valilerinin parti
faaliyetinde bulunmalarının, konuşma yapmalarının, il resmî ve sivil toplum
kuruluş temsilcilerinin davetiye ile çağrılmalarının devlet gelenekleri ve
mevzuat karşısında doğal karşılanıp karşılanmadığının, doğal karşılanmıyor ise
sorumlular hakkında ne tür bir işlem düşünüldüğü, d) Âdeta devlet
eliyle parti mitingine dönüştürülen bu törenlerin ülkemiz genelinde ve Ordu
ilinde toplam ne miktar harcamayla yapıldığı, e) Nihayet bu
harcamaların partiniz kasasından mı yoksa devlet bütçesinden ise hangi kurum ve
yetkilisi tarafından ve ne miktar harcama yapıldığı hususlarının
cevaplandırılmasını arz ederim. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Başbakan Sn. Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü cevaplandırılmasını arz
ederim. Saygılarımla.
31.10.2007 Dr.
Reşat Doğru Tokat Soru: Tokat
İlimizin Merkez, Turhal, Sulusaray, Artova, Niksar ve Almus İlçelerinde TOKİ
Başkanlığınca konut yapımı gerçekleştirildiği halde, Erbaa, Yeşilyurt,
Başçiftlik, Pazar, Reşadiye ve Zile İlçelerinde TOKİ Başkanlığınca konut yapımı
bulunmamaktadır. Bu ilçelerimizde TOKİ Başkanlığınca konut yapılması
düşünülmekte midir? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Sayın Başbakan Tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli Kütahya Şeker
Fabrikası 23.820.000 dolara Partiniz yandaşlarına 24/10/2004 günü Özelleştirme
İdaresince devir edilmiştir. Fabrikanın 2004 yılı beyan edilen net kârı 11
trilyondur. Satış işlemi
gerçekleştikten sonra Türkiye Şeker Fabrikası Genel Müdürlüğüne ait olan 112
dönüm arazi, 20/05/2005 tarihinde usulsüz olarak tapuda Kütahya Şeker
Fabrikaları adına düzeltme yoluyla mülkiyetine geçirilmiştir. Evvelce alınan
241 dönümlük arazi de usulsüz imar değişikliği ile değeri 58 trilyona
çıkarılmıştır. 1- Yapılan bu
işlemler doğru mudur? 2- Doğruysa vergi
değeri 11 trilyon olan bu arazi evvelce özelleştirme kapsamında olmasına rağmen
nasıl olmuş da Kütahya Şeker Fabrikaları mülkiyetine özelleştirmeden bir yıl
sonra geçirilmiştir? 3 - Usulsüz imar
değişikliğini yapanlar hakkında işlem yapılmış mıdır? 4 -
Özelleştirmede satış fiyatı nasıl ve hangi bilirkişilere tespit ettirilmiştir? KAMER GENÇ
(Tunceli) – “Özelleştirme kapsamında olmamasına rağmen…” BAŞKAN – Sayın
Genç, verdiğiniz önergeyi olduğu gibi okutuyoruz, neye itiraz ediyorsunuz? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bir dakika efendim… “Özelleştirme kapsamında olmamasına rağmen…”
dedim. Sanki, arkadaşımız “olmasına rağmen” gibi okudu da, orada bir yanlış
anlaşılma olmasın. BAŞKAN – Öyle mi?
Peki. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yani, mana tamamen değişiyor. BAŞKAN – Anladım. KAMER GENÇ
(Tunceli) - Yani, Kütahya Şeker Fabrikası özelleştirmesi kapsamında olmayan bu
112 dönüm arazi sonradan ona geçirilmiş. BAŞKAN – Tamam,
tarafınızdan düzeltildi. Buyurun Sayın
Özkan. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Yaşar
Ağyüz Gaziantep Ülkemizde 25.000
işçiyi kapsayan Türk-Telekom grevi 21. gününü doldurmuş ve bugüne dek hiçbir
olumlu gelişme olmamıştır. Yasal bir hak
olan greve karşı, Türk-Telekom İdaresinin yasa dışı uygulamaları, grevin
devamını istemesi izlenimini yaratmaktadır, çalışanlar ve kamuoyu tedirginlik
içerisindedir. 1. Yaşamsal önemi
olan haberleşme hizmetlerinin aksaması, 25.000 işçinin hizmet üretememesi her
alanda olumsuz etki yaratmaktadır. % 55’i özelleştirilen, % 45’i Türk
Telekomünikasyon Kurumuna ait olan Türk Telekom’daki grevin bitirilmesi için
hükümetimiz hiçbir olumlu çaba içinde bulunmamaktadır. Bu yıl içinde
yaşanan Hava-İş grevinin önlenmesi için hükümetçe gösterilen çaba ve girişimler
bu grev için neden gösterilmemektedir? 2. Sadece iş ve
ekonomi yaşamını değil ülkemiz güvenliğini, aileleriyle birlikte yaklaşık
100.000 kişiyi ilgilendiren Türk-Telekom grevinin daha fazla uzamadan
bitirilmesi için Türk Haber-İş Sendikası ile işveren arasında arabuluculuk ve
koordinasyon yapılmasını düşünüyor musunuz? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını talep ederim. Saygılarımla, Ahmet
Ersin İzmir Özelleştirme
kapsamında ve % 51 oranında hisseleri halka arz edilmiş bulunan THY yönetim
kurulunun, Başbakanlığa satmak üzere en ucuzu 51,7 milyon dolar olan Gulfstream G550 tipi, lüks bir uçak almaya karar verdiği
açıklanmıştır. THY’nin,
Başbakanlığa satmak üzere lüks uçak satın alması kafaları karıştırmıştır. 1- THY’nın neden Başbakanlığa satmak üzere 51,7 milyon dolara
lüks uçak satın alıyor? Uçağın alınmasını Sayın Başbakan mı istedi, THY jest mi
yapıyor? 2- Bu alışveriş
yönteminin amacı nedir? THY uçağı aldığı fiyatla mı, daha ucuza veya kâr ederek
mi Başbakanlığa satacak? THY’na bu alışverişten
komisyon ödenecek mi? 3- Her gün bir
milyon kişinin aç yattığı Türkiye’de, bir yandan tadilat ve mobilya alımı için
Sayın Gül’e 30,7 milyon YTL ödenek verilmesi ve diğer yandan sayın Başbakan’a
51,7 milyon dolara lüks uçak alınmasında adalet var mı? Bu fahiş harcamalar
israf değil mi? Dinimizde israf günah değil mi? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.11.2007 Kamer
Genç Tunceli
22 Temmuz
seçimleri sonucu Bakanlar Kuruluna atadığınız bakanlar arasında: 1- Askerliğini
yapmayanlar var mıdır? Varsa kimlerdir? 2- Paralı
askerlik yapanlar var mıdır? Varsa kimlerdir? 3- Bakanlarınız
arasında geçmişte İran Devrimi kutlamalarına katılan var mıdır? Varsa
kimlerdir? BAŞKAN –Sayın
Bakanım, buyurun. DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz evvel okunan soru önergeleriyle ilgili olarak,
sırasıyla Hükûmet adına cevaplamak üzere -Sayın
Başbakan adına- huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başbakandan
sorulan birinci soru önergesi: Muhtevasından da anlaşılacağı üzere, 22 Temmuz
seçimleri öncesi Türkiye’nin muhtelif yerlerinde toplu konut ve benzeri devlet
faaliyetleriyle ilgili açılışlar yapılmaktaydı. Bunlardan bir tanesinin de Ordu
ilinde yapıldığı anlaşılıyor. Burada, başkaca hizmetlerin yanı sıra, TOKİ’nin inşa ettiği konutların açılışında yaşanan bir
kısım hususları dile getirmektedir. Değerli
milletvekilleri, Toplu Konut İdaresi son beş yıl içerisinde gerçekten önemli
başarılara imza atmıştır, çok büyük hedefleri de gerçekleştirmiştir. Bundan
dolayı, başta TOKİ Başkanı olmak üzere, emeği geçen herkese buradan
tebriklerimi ve teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Şu an iki yüz
altmış binin üzerinde konut inşaatı bitmiştir veya devam ediyor, hedefimiz
birkaç yıl içerisinde bunu beş yüz bine çıkarmaktır. Bu projeyi biz
önemsiyoruz. Bu çalışmalara da gerçekten hem destek veriyoruz hem önem
veriyoruz hem de teşvik etmeye çalışıyoruz. Birçok sebebi var bunun. Bir defa,
maalesef, en önemli şehirlerimiz dahi çarpık görüntüler içerisindedir.
Kentleşmeyi şehirlerimizde tam olarak gerçekleştirebilmiş değiliz. O nedenle,
Toplu Konut İdaresi yoluyla hem şehirlerimize güzellik katmak, kentsel dönüşümü
sağlamak hem orta ve daha düşük gelirli vatandaşlarımızın konut sahibi
olmalarını temin etmek hem konut inşaatlarına kalite getirmek hem de inşaat
sektörü Türk ekonomisinin önemli bir sektörü olduğu için, motor sektörü olduğu
için, bu alanda bir canlanmaya da sebebiyet vermek ve başkaca sebeplerle de bu
inşaatlar Türkiye’nin her yerinde yaygın bir şekilde devam etmektedir.
Dolayısıyla, biten konutların da zaman içerisinde, ne zaman bittiyse, belli bir
program dâhilinde açılışı yapılmaktadır. Şimdi, burada
dikkat edilecek husus şudur: Ordu ilinde gerçekleşen bu açılış töreni elbette
bir seçim dönemine denk geliyor. Bir açılışın seçim dönemine gelmesi ayrıdır,
seçim yasaklarına girmesi ayrıdır. Son 22 Temmuz seçimleriyle birlikte gördük
ki, Türkiye’de seçimler seksen günden evvel yapılamamaktadır. Dolayısıyla,
seçim kararı alındıktan sonra, seçim yasaklarının başlaması için daha yetmiş
gün var demektir. Eğer bu açılış törenleri seçim yasakları içinde gerçekleşmiş
olsaydı, tabiatıyla yasalar açısından doğru bir açılış olmayacaktı, yasalar
açısından sakıncalı bir durum olacaktı. Zaten böyle bir durum var ise, ilgili
makamlar da bununla ilgili gerekli soruşturmayı yapmakta, o türlü dosyalar da
zaten buraya gelmektedir. Dolayısıyla, seçimlerin başlamış olması devlet
faaliyetlerinin durdurulması, askıya alınması anlamına gelmiyor ve
gelmeyecektir. O nedenle,
yapılan bu törenler evvela devlet törenidir, bir partinin faaliyeti değildir.
Ancak, seçimin başladığı tarihten itibaren bütün şehirlerimizde hep beraber
görüyoruz, belki bazen de şikâyet ediyoruz, o ilin ya da ilçenin, hatta köyün
caddesi, sokakları parti bayraklarıyla donatılmaktadır. Dolayısıyla, Ordu
ilinde vaki bir parti bayrağı, flaması varsa veya başka türlü tanıtım
malzemeleri varsa, bu tören dolayısıyla değil, seçimin başlamış olması
sebebiyledir. O nedenle, TOKİ idaresinin de esasen bu törenle hemen hemen hiçbir ilgisi yoktur, Valilikle düzenlenmiş bir
törendir. Sadece toplu açılışlar yapıldığı için, TOKİ’nin
yaptığı iş, orada bu faaliyetlerini gösterebilmek, tanıtabilmek adına yaptığı
bir afiş ya da bez asımından ibarettir. Yapılan tören bir devlet törenidir ve
burada yasalarımız açısından da sakıncalı bir durum söz konusu değildir. İkinci olarak,
yine toplu konutla ilgili, Tokat Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru’nun soru
önergesi… Biraz evvel de ifade etmeye çalıştım. Toplu Konut İdaresi,
Türkiye’nin her tarafında, hemen hemen her ilinde ve
mümkünse her ilçesinde projelerini hayata geçirmeye çalışıyor. Özellikle kamu
konutları bakımından ihtiyaç duyulan yerlere öncelik vermek kaydıyla bu
faaliyetlerini belli bir plan dâhilinde sürdürüyor. Şimdi, Toplu Konut İdaresi
bu faaliyetlerini sürdürürken, bu yatırımları yaparken, konutları yaparken
nasıl yapıyor, onunla ilgili genel kuralı burada bilginize sunmak istiyorum.
Ondan sonra da sorunun cevabı zaten kendiliğinden gelmiş olacaktır. Toplu Konut
İdaresi tarafından gerçekleştirilen toplu konut projeleri, ilgili kaymakamlık
ya da belediyenin kamu ya da hazine mülkiyetinde konut yapımına uygun
özelliklerde arazi ya da arsa belirleyerek idareyle yaptığı başvuruların
değerlendirilmesi sonucunda gerçekleşmektedir. Dolayısıyla, Toplu Konut
İdaresinin genellikle bir yere konut yapımında en evvel işi harekete geçiren
belediye başkanlarımız, kaymakamlarımız, illerde tabiatıyla valiliklerimiz bu
türlü taleplerde bulunuyor, arsayı gösteriyor. Sonra, bu arsalar ya hazine
arazisidir veya belediyenin arazisidir, oraya değer kazandırmak ve şehrin demin
söylediğim amaçlara uygun bir görünüm kazanabilmesi için de bu arsalar tahsis
edilmek suretiyle, İdareyle karşılıklı görüşmeler içerisinde bu yatırımlar
gerçekleştirilmektedir. Eğer böyle bir karşılıklı talep ve anlaşma olmadığı
takdirde, o zaman boş yere bir yere kaynak israf edeceksiniz. Talep olmadığı
halde konut yaparsanız, o takdirde o kadar yatırım boşa gidebilecektir. Yaşanan
tecrübelerden sonra, esas itibarıyla bugün Toplu Konut nereye yatırım
yapıyorsa, bu taleplerin sonucudur. Ayrıca, Toplu
Konut İdaresi tarafından nüfusu 40 binin altında bulunan yerleşim birimlerinde
belediyeler ya da kaymakamlıklarla işbirliği içinde talep örgütlenmesi
yapılmaktadır. Demek ki, eğer ilçenin nüfusu, yerleşim merkezinin nüfusu 40
binin altındaysa, şimdi oraya Toplu Konut İdaresinin kendiliğinden gidip konut
yapmasının bir anlamı yok, çünkü bunu yapıp satmak üzere, ister kamu konutları
için lojman olarak isterse vatandaşlarımıza teker teker
satmak için; 40 binin altındaysa, bizim bugüne kadar uyguladığımız, belediye
başkanlarımız, kaymakamlarımız bir talep örgütlenmesi yapıyor. Diyor ki:
“Bizim, burada 150 konutluk bir talebimiz var, bunların isimleri belli.”
Bunları tespit ediyorlar, sonra Toplu Konut İdaresine diyorlar ki: “Burada da
bir arsamız var, 150 tane de vatandaşımız bu konutlardan almak istiyor.”
Böylece, bu karşılıklı mutabakat ve değerlendirmelerin sonucunda, 40 binin
altındaki yerlere konutlar yapılabilmektedir. Yukarıda ismi geçen, zikredilen
Tokat ilimizin ilçelerinde şu ana kadar belediyeler ya da kaymakamlıklar
tarafından bir başvuru söz konusu değildir. Hiç şüphesiz, başvuru söz konusu
olduğunda, hiçbir ayrım yapılmaksızın, oralarda da bu hizmetler götürülebilir,
bundan da memnun oluruz. Dolayısıyla, şimdi yapılacak iş, bu talep
örgütlenmesini gerçekleştirebilmektir. İlgili belediye ya da kaymakamlıklar
müracaatı yapmış olması hâlinde, o ilçelerimize de toplu konut
yapılabilecektir. Üçüncü bir soru,
Kütahya Şeker Fabrikasının arsalarıyla ilgili konudur ve burada dört tane soru
var. Bununla ilgili ifade etmek istediğimiz hususlar şu: Şimdi, söz konusu
taşınmaz Kütahya Şeker Fabrikası Anonim Şirketinin sabit kıymetlerinde yer
almakta olup Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketinin sabit kıymetlerinde
kayıtlı değildir. Demek ki bahse konu arsa, taşınmaz, Türkiye Şeker
Fabrikalarının değil Kütahya Şeker Fabrikasının mal varlığı içinde
gözükmektedir. Ayrıca, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi bu taşınmazla
ilgili satın alma bedeli ödemediği gibi bugüne kadar emlak vergisi, vesaire
herhangi bir ödeme de yapmamıştır. Konunun belirtilen hususlar ve ilgili
mevzuat hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğüne de bildirilmiştir. Kütahya Şeker Fabrikası Anonim Şirketinin
arazileriyle ilgili idare tarafından herhangi bir imar çalışması da yapılmış değildir.
Dolayısıyla bunu da bilgilerinize sunuyorum. Dördüncü soru,
Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz’ün Telekom
greviyle ilgili sormuş olduğu sorudur. Esas itibarıyla, bu sorunun bugün
itibarıyla konusu kalmamıştır ama kısaca şunu ifade etmek isteriz: Anayasa’nın
53’üncü ve 54’üncü maddeleri toplu sözleşme, grev ve lokavt hakkını
düzenlemektedir. Böyle olunca toplu sözleşme müzakereleri sırasında, şartlar
gerçekleştiğinde işçi sendikaları yasalar çerçevesinde bu hakkını kullanabilir,
taleplerini karşılasın diye. Bir manada işverene baskı olsun diye greve
gidebilir. Dolayısıyla greve gitmek işçi sendikasının, toplu sözleşmenin
taraflarından birinin anayasal ve yasal hakkıdır. Bu hakkı kullanmak adına da
ilgili sendikamız greve gitmiştir. Fakat bu grevin safahatı sırasında Hükûmet olarak müteaddit defalar çaba sarf edilmiştir,
grevin uzamaması için, iki tarafın da mağdur olmaması açısından. Nitekim, bu
konuyla ilgili gündem dışı, hatırlayabildiğim kadarıyla Sayın Şandır burada bir
gündem dışı söz almıştı. Buna da Sayın Ulaştırma Bakanı yaptığı çalışmalarla
ilgili bilgi vermişti. Neticede aradan geçen süre içerisinde şunu gördük ki,
yine grevin bitirilmesinde Hükûmet olarak önemli bir
çaba sarf edilmiştir ve doğrusu da olumlu bir sonuca da ulaşılmıştır. Bu açıdan
baktığımızda, biz üzerimize düşeni yaptık ve grev de bugün itibarıyla bitmiştir
ve bundan da memnunuz. Soru önergesinin bu manada konusu da kalmamıştır. Bir başka soru,
İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin’in.
Türk Hava Yollarının Başbakanlığa satmak için uçak alacağı iddiasına
ilişkin sorular. Değerli
arkadaşlarım, daha evvel de ifade etmeye çalıştım -tabii, soru önergeleriyle
ilgili olarak 97’nci madde bu işin çerçevesini çizmektedir- hangi konularda
soru sorulabilir, hangi konularda sorulamaz diye. Şimdi, bu konu doğrudan bizi
ilgilendirmiyor, sebebi de şudur: Türk Hava Yolları, soru önergesinde ifade
edildiği gibi, artık çoğunluk hissesi özel sektöre geçmiş, özel şahıslara
geçmiş bir kuruluştur. Kamunun hissesi yüzde 50’nin altına düşmüştür. Dolayısıyla,
Türk Hava Yolları, bugün itibarıyla özel sektör kuruluşudur ve özel hukuk
hükümlerine tabidir. Neye karar verecek, neyi nasıl yapacak, faaliyet
alanlarında ne gibi işlemler, ne gibi kararlar alacak, verecek; bunun bizimle,
idareyle, Hükûmetle bir alakası yok. Lehine olan,
müdebbir bir tüccar gibi neleri yapması gerekiyorsa, hangi kararları alması
gerekiyorsa onu kendisi alabilecektir. Dolayısıyla, doğrudan bizi ilgilendiren
bir yanı da, bu sorunun, yoktur. Son olarak Sayın
Başkan, Bakanlar Kurulu üyeleriyle ilgili sorulmuş olan sorudur: “Askerliğini
yapmayan var mı? Paralı askerlik yapan var mı? Bakanlar arasında geçmişte İran
devrimi kutlamalarına katılan var mıdır?” Şimdi, Millî
Savunma Bakanlığından gelen, soru önergesine verilen cevap şudur: “Bakanlar
Kurulu üyelerinin tümü askerlik hizmetlerini ilgili dönemlerdeki mevzuat
hükümlerine uygun şekilde tamamlamışlardır. Bakanlar Kurulu üyelerinin
bazılarının geçmişte İran devrimi kutlamalarına katıldıklarına ilişkin herhangi
bir bilgiye de rastlanmamıştır.” Durumu
bilgilerinize saygıyla arz ediyorum. Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yine,
arkadaşlarıma, sırasıyla birer dakikalık bir görüşlerini ifade etme fırsatı
tanıyacağım İç Tüzük gereğince. Sayın Ağyüz, buyurun efendim. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim. Sorumun grev
bitti diye cevaplandırılmamasını ben yadırgıyorum. Zamanında cevap
verilememesinin sonucudur bu. Sorumun
içerisinde, Hükûmet niye zamanında tavır koymuyor,
niye ara buluculuk yapmıyor, bu kadar millî kaynak heder oluyor,
özelleştirmeler hep işsizlik yaratıyor, hep kaynak israfı yaratıyor… Bu
sorularım grevin bitmiş olması bahane edilerek cevap verilmeden geçirilemez. Yabancı şirket
bugüne kadar işçiden kısarak, işçi kıyımı yaparak, hiçbir altyapı yenilemesi
yapmamıştır, hiçbir teknik yenileşme yapmamıştır. Bütün kâr cebine kalacak ve Hükûmete de diyecek ki, grev yapanları sen gözaltına al. Hükûmet organları bariz grev kırıcılığı yapmıştır. Ben
bunların cevabını arıyorum. Grevin bitmiş olması demek, bu sorularıma cevap
verilmemesi anlamına gelmez. O bakımdan, soru önergemin de geç cevaplanmış
olmasını ayrıca da kınıyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ağyüz. Sayın Yalçın… RIDVAN YALÇIN (Ordu)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanımı
hayretle dinledim. Zannediyorum kendileri de oradaki merasim alanında
bulunuyorlardı. Öyle bir devlet töreni düşünün, valilik tarafından, Sayın
Başbakanın ampul rozetli bir resminin olduğu davetiye gönderiliyor, TEDAŞ
araçları tören alanına AKP’nin bayraklarını asıyor, resmî-özel kurumlar
çalışanları kamu gücüyle alana getirilmeye zorlanıyor ve miting alanı, tören
alanı bir parti mitingi şeklinde süsleniyor, tanzim ediliyor ve bir tek Türk
Bayrağı var bu alanda, o da parti binamızda asılı olan “Devlet el koyacak”
pankartını kapatmak için iki tane dev vinçle asılmış Türk Bayrağı var ve bütün
bunların masrafının da devlet kesesinden ödendiğini burada Sayın Bakandan
öğrenmiş oluyoruz. Bir zamanlar bu ülkenin yöneticileri, özel konuşmasıyla kamu
konuşmasının masrafını bile ayrı öderlerdi. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Nereden nereye diyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın
Yalçın, teşekkür ediyorum. Sayın Doğru… REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkan, Sayın Bakana 8 numaralı soruya vermiş olduğu cevaptan
dolayı teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Tokat ilinde Yeşilyurt, Pazar, Zile,
Erbaa ve Reşadiye bölgelerinde toplu konutla ilgili bir çalışma olmamıştır.
Bildiğim kadarıyla Erbaa Belediye Başkanı Ahmet Yenihan,
Zile Belediye Başkanımız Murat Ayvalıoğlu, Reşadiye
Belediye Başkanı Rafet Erdem Beylerin toplu konutla ilgili bir talepleri
olmuştur. Hatta yer gösterdiklerini de söylemek istiyorum Sayın Bakanımıza.
Özellikle buradaki insanlar, fakir bölge olduğu için, ev sahibi olmak
istiyorlar. Bu konuda da Sayın Bakanın 40 bin nüfusun üzerindeki yerlerle
ilgili talebini ve altındakilerin de nasıl talep olacağı şeklindeki
söylemlerini de izledim. Onları da hazırlayıp Sayın Bakanımıza ve gerekirse
gerekli yerlere de ulaştıracağım. Kendilerine teşekkür etmek istiyorum, sağ
olsunlar efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğru. Sayın Genç, sizin
iki sorunuz olduğu için size iki dakikalık süre vereceğim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Efendim, soruma
cevap verilirken ismim zikredilmediği için ben de sorumu cevaplandıran kişinin
zikretmeyeceğim ismini. ASIM AYKAN
(Trabzon) – Yapma ya! KAMER GENÇ
(Tunceli) – Şimdi, burada sorulara doğru cevap verilmiyor. Sorulara doğru cevap
verilmesi lazım Sayın Başkan. Bakın, şu
elimdeki, Kütahya Şeker Fabrikalarının tapu kayıtları. Bu tapu kaydında… Şimdi,
Kütahya Şeker Fabrikaları 24/10/2004 tarihinde birisi AKP’li milletvekili,
birisi de Tolonlar diye bir şirkete 23 milyon 820 bin
dolara satılmış. Fakat, 2004 yılındaki bu fabrikanın kârı 11 trilyon lira. 11’i
de daha aşıyor. Ondan sonra, bu tapu alındıktan sonra 24/10/2004 tarihinde
Kütahya’daki şeker fabrikalarına ait sütunda şöyle bir düzeltme yapılıyor.
Bakın, burada. Şimdi, 112 dönümlük bir arazinin “İlk sahibi Türkiye Şeker
Fabrikaları Anonim Şirketine ait kayıtlı…” üzeri çizilmiş, “Kütahya Şeker
Fabrikalarına...” Yani özelleştirme yapan kişiye devredilmiştir. Hükûmet adına buna cevap veren insanların bunları getirip
de… Ben bunların tapu kayıtlarını da söylemiştim. Niye bunlara cevap
verilmiyor? Neyi, kimi, kimden gizliyoruz? Devletin mallarının böyle birilerine
peşkeş çekilmesinin, saklanmasındaki amaç nedir efendim? Yani kendi
milletvekilinize satılmış diye... Ayrıca, o sene
zaten Türkiye Şeker Fabrikalarının 11 trilyon kârı var. Bir de orada imar
değişikliği yapılıyor, o imar değişikliğini de ayrıca dile getireceğim. Şimdi, Sayın
Başkan, tabii, siz bizim sorulara yeteri kadar cevap vermemizi de engellemek
istediğiniz için, ille orada bana… Şimdi, ben ikinci sorumla ilgili bir
açıklama yapmayacağım. Şimdi, müsaade ederseniz ona da bir açıklama yapayım.
Yani buna bir cevap veremedim, çünkü elimde çok ciddi belgeler var, bu soruyu
yenileyeceğim. Şimdi, Bakanlar
Kurulunun askerliğini yapıp yapmadığı meselesini… Ben diyorum ki: Bakanlar
Kurulu içinde askerliğini yapmayan var mı, kısa askerlik süresini yapan var mı? Şimdi, efendim
bir sorum var… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Şimdi,
bakınız Sayın Genç, bütün sorular için arkadaşlarıma aynı süreyi verdim, size
de verdim. Sorunuz da cevaplandırıldı. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Benim sorum cevaplandırılmadı Sayın Başkan. Bunları gizlemeye siz
tavassut ediyorsunuz. BAŞKAN – Hayır,
estağfurullah. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bunlara cevap vermesine… BAŞKAN – Hayır. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sizin menfaatinizi öğrenmek istiyorum? Yani, devletin, böyle,
sırlarını saklamakta siz niye bu kadar hassas davranıyorsunuz? Size teessüf
ederim! BAŞKAN – Peki
efendim. 13.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Ardahan Merkez Cami imamının görevden alınmasına ilişkin Devlet Bakanı
Mustafa Said Yazıcıoğlu’ndan
sözlü soru önergesi (6/172) ve Devlet Bakanı Mustafa Said
Yazıcıoğlu’nun cevabı BAŞKAN – Soruya cevap
verecek Sayın Bakan? Burada. Soru önergesini
okutuyorum. Buyurun. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Devlet Bakanı Sayın M. Sait Yazıcıoğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 17.10.2007 Ensar Öğüt Ardahan Ardahan Merkez
Camiinde 25 yıldır imamlık yapan Ahmet Ballı’nın
AKP’liler tarafından önce dövülüp sonra çalıştığı camiden başka bir yere
sürdürülmesi vatandaşlar arasında çok büyük gerginlik yaratmıştır. 1- Ardahan’da
herkes tarafından sevilen ve sayılan 25 yıllık imam Ahmet Ballı, niçin önce
dövülüp sonra görevden alındı? 2- Saygın
kişiliğiyle tanınan Merkez Camii imamı Ahmet Ballı’yı
görevine geri vermeyi düşünüyor musunuz? BAŞKAN – Sayın
Bakanım, buyurun. DEVLET BAKANI
MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün, Ardahan
Merkez Camisi İmamının görevden alınmasına ilişkin sorusunu cevaplandırmak için
huzurunuzdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, Ardahan’da aynı zamanda eski bir din görevlisi olan AK Parti İl
Başkanı Nusret Koyuncu ile Merkez Camisi İmam-Hatibi
Ahmet Ballı arasında bir husumetin olduğu ifade edilmektedir. Bu durum İl
Başkanının İl Müftülüğünde görevli oğlu Tuncer Koyuncu’nun da müdahil olmasıyla istenmeyen boyutlara
ulaşmıştır. Buna göre, 2007
yılında taraflar arasında bir festivalde kavga yaşandıktan sonra 2007 Ramazan
Bayramı’nda bayramlaşma esnasında Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya’nın da
bulunduğu ortamda İmam-Hatip Ahmet Ballı, İl Başkanı Nusret
Koyuncu’nun bayramlaşmak arzusuyla uzattığı eli
iterek, küfürlü ifadeler kullanmış, İl Başkanının camiyi terk etmesini
istemiştir. Ardahan Valiliği,
bu istenmeyen ve üzücü olaylar üzerine İmam-Hatip Ahmet Ballı’yı
ikametgâhına yakın Merkez Ordu Camisine, Tuncer Koyuncu’yu da Merkez Yatılı Bölge Okuluna geçici olarak
görevlendirmiş, her iki görevli hakkında da idari soruşturma başlatmış, bu
vesileyle Diyanet İşleri Başkanlığından müfettiş istenmiştir. Diyanet İşleri
Başkanlığı yaptığı soruşturma neticesinde her iki görevliye kınama cezası
verilmesine ve valilikçe yapılan geçici görevlendirme işleminin iptal edilerek,
söz konusu görevlilerin asıl görev yerlerine iade edilmesine karar vermiş, bu
konuya ilişkin yazıyı 16/01/2007 tarihinde Ardahan Valiliğine göndermiştir. Diyanet İşleri
Başkanlığı yetkililerince hem İmam-Hatip Ahmet Ballı hem de İl Başkanı Nusret Koyuncu’nun halk
tarafından sevildiği ve saygı duyulduğu ifade edilmektedir. Söz konusu
görevlilerin asıl görev yerlerine iade edilmesi kararında, İl Başkanlığının bir
din görevlisine baskı yaptığı anlayışının doğuracağı olumsuz imaj ve İmam-Hatip
Ahmet Ballı’nın Ekim 2008’de emekli olacağı durumu da
göz önünde bulundurulmuştur. Bunun yanında
2007 Ağustos ayında meydana gelen kavgadan dolayı her iki taraf savcılıkta dava
açmış bulunmaktadır. Ramazan
Bayramı’ndaki olaydan dolayı İl Başkanı, İmam-Hatip Ahmet Ballı hakkında tek
taraflı olarak dava açmış olup, mahkeme süreci hâlen devam etmektedir. Ayrıca
İmam-Hatip Ahmet Ballı, geçici olarak bir başka camide görevlendirilmesinin
iptali için Erzurum Bölge İdare Mahkemesine dava açmış ve mahkeme, konu
hakkında idarenin savunmasını istemiş olup söz konusu dava da hâlen devam
etmektedir. Durum bundan ibarettir. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, soru önergeleri cevaplandırılmıştır. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.28 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 17.41 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, şimdi “Genel görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmına geçiyoruz. Alınan karar
gereğince, gündemin 17’nci sırasında yer alan Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı ile
diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak altyapı ve
işletmeciliğinin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla, 25’inci sırada yer alan Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk
ve 20 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak zeytinciliğin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla, 27’nci sırasında yer alan Bursa Milletvekili Ali Koyuncu
ve 19 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üretimi ve ticaretinde yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla,
30’uncu sırada yer alan, Balıkesir Milletvekili Ahmet Edip Uğur ve 23
milletvekilinin, bitkisel yağlar, zeytin ve zeytinyağı sektöründe yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla ve
bugün okunarak bilgiye sunulan Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24
milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104
ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergelerinin birlikte yapılacak ön görüşmesine başlıyoruz. VII.-
MECLİS ARAŞTIRMASI A) Ön
Görüşmeler 1.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29
milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki
sorunların araştırılarak altyapı ve işletmeciliğinin geliştirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/27) 2.-
Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20
milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
zeytinciliğin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/34) 3.-
Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı
üretimi ve ticaretinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/37) 4.-
Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23 milletvekilinin, bitkisel yağlar,
zeytin ve zeytinyağı sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/40) 5.-
Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/102) Muğla
Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/102) BAŞKAN – Hükûmet? Burada. Meclis
araştırması önergeleri, Genel Kurulun 01/11/2007 tarihli 15’inci, 07/11/2007
tarihli 17’nci, 08/11/2007 tarihli 18’inci, 13/11/2007 tarihli 19’uncu ve
bugünkü birleşimlerinde okunduğundan tekrar okutmuyorum. İç Tüzük’ümüze
göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda sırasıyla Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki birinci
imza sahibine veya onların göstereceği bir diğer imza sahibine söz
verilecektir. Konuşma süreleri,
Hükûmet ve gruplar için yirmişer dakika, önerge
sahipleri için on dakikadır. Şimdi, söz alan
sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Hükûmet adına
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek; gruplar adına,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Gürol Ergin, AK Parti
Grubu adına Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Cemalettin Uslu;
önerge sahipleri adına onar dakika, İsmet Büyükataman,
Bursa; İsmail Bilen, Manisa; Ali Koyuncu, Bursa; Ahmet Edip Uğur, Balıkesir;
Kemal Demirel, Bursa milletvekilleri. İlk söz, Hükûmet adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın
Cemil Çiçek’e aittir. Sayın Bakanım,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Birden çok
önergeyi birleştirerek konuşmuş olacağız. Konuyu gündeme getiren tüm
arkadaşlarımıza huzurunuzda teşekkür ediyorum. Hükûmet
olarak da bu Meclis araştırması önergesini benimsiyoruz, böyle bir araştırma
önergesinin verilmesini olumlu buluyoruz. Bu konuda yapılacak çalışmalarla,
inanıyoruz ki, bu sektörde çalışan vatandaşlarımız için ve hepimiz için faydalı
sonuçlara ulaşma imkânını birlikte bulmuş oluruz. Zeytinin,
zeytinciliğin bizim kültürümüzde, günlük hayatımızda, ekonomik faaliyetlerimiz
içerisinde önemli bir yeri vardır. Birçok vatandaşımız için de geçim
kaynağıdır. Bu nedenle, konuyla ilgili gelişmelerin değerlendirilmesi,
sorunların tespit edilmesi ve sonuçların ortaya konularak çözümlerin
belirlenmesi hiç şüphesiz icracılara, bizlere de ışık tutmuş olacaktır. O
nedenle, bu araştırma önergesini biz de olumlu buluyoruz. Bununla ilgili
değerlendirmemize esas olmak üzere birkaç bilgiyi de sizlere arz etmek
istiyorum: Dünyada yaklaşık 10 milyon hektar alanda 900 milyon zeytin ağacı
bulunduğu tahmin edilmektedir. Dünya sofralık zeytin üretimi 1,4 milyon ton,
zeytinyağı üretimi ise 2,8 milyon ton seviyesindedir. Ülkemizde zeytin, 640 bin
hektar dikim alanıyla, tarım alanı içerisinde yüzde 2,3’lük paya sahiptir.
Yaklaşık 400 bin üretici doğrudan ve 2 milyon kişi dolaylı olarak zeytin
sektöründen geçimini sağlamaktadır. Türkiye, dünyada
150 milyon ağaç sayısı ve 400 bin ton sofralık zeytin üretimiyle ikinci, 800
bin ton yağlık zeytin üretimiyle dördüncü, 145 bin ton zeytinyağı üretimiyle
beşinci sırada yer almaktadır. Ülkemizde
zeytincilik, dört değişik ana iklim bölgesi ve bunların altında farklı
iklimlere sahip küçük bölgelerde yapılmaktadır. Her bölgenin kendisine ait
çeşitleri bulunmakta ve bu çeşitler ile ekolojilerinin buluşmasından farklı
tatlar da meydana gelmektedir. Zeytinde bu yıl “yok yılı” sezonu yaşanmaktadır.
Doğal olarak, ürün rekoltesinin düşük olması da söz konusu olacaktır. 2006-2007
üretim sezonunda, 640 bin hektar alanda, 150 milyon adet zeytin ağacından 1
milyon 220 bin ton üretim beklenmekte iken, kuraklık nedeniyle zeytin
üretiminde yüzde 20 ila 25 civarında bir kayıp söz konusu olmuştur. Üretim
miktarı, buna paralel olarak, yaklaşık 550 bin tonu yağlık ve 350 bin tonu sofralık
olmak üzere toplam 900 bin ton olarak beklenmektedir. Coğrafi konumu
itibarıyla iklim değişikliği, kuraklık ve çölleşmeye karşı hassas bir bölgede
bulunan ülkemizin toprak ve su varlığı büyük tehdit altındadır. Yaşanmakta olan
kuraklığın zeytincilik üzerinde olan etkileriyle ilgili olarak da aşağıdaki
hususları ifade etmek istiyorum: Zeytin, bahçe
bitkileri arasında kuraklığa toleranslı, hatta dayanıklılığı en yüksek olan
meyve türlerinden birisidir. Ülkemiz zeytinlik tesislerinin çoğu kır, taban ve yamaç
arazilerde olup, yüzde 90-93’ü sulanmamaktadır. Diğer taraftan, zeytinde bu yıl
“yok yılı” sezonu yaşanmaktadır. Doğal olarak, ürün rekoltesinin zaten düşük
olması da beklenmektedir. Ege Bölgesi’nde
çiçeklenme döneminde gerçekleşen aşırı sıcaklar nedeniyle, meyve tutumunda
azalma gözlenmiştir. Ayrıca, “yok yılı” olmakla beraber, rekoltede bir miktar
düşüş olacağı, bu düşüşün yüzde 10’luk kısmının kuraklık ve sıcaklık etkisinden
kaynaklanabileceği tahmin edilmektedir. Bu yıl yaşanan kuraklık vejetatif gelişmeyi yavaşlatacağından gelecek yılın ürün
rekoltesinin de olumsuz olması beklenmektedir. Sulanan bahçeler ile yeni
tesisler, bakım tedbirleri devam ettirildiği sürece kuraklıktan
etkilenmeyebilecektir. En değerli
tarımsal ürünler, menşei belli ürünlerdir. Bunlar daha kolay pazarlanmakta ve
daha yüksek fiyatlara satılabilmektedir. Zeytinyağı
ihracatımız ortalama 70 bin ton seviyesindedir. Yıllara göre ihracat, 2002’de
25 bin ton, 2003’te 76 bin ton, 2004 yılında 46 bin, 2005 yılında 91 bin ton,
2006 yılında 75 bin ton arasındadır. Zeytin üretiminde
ülkemizin rakipleri İspanya, Yunanistan, Tunus ve Suriye’dir. Zeytin ve
zeytinyağı, ülkemizin Avrupa Birliği tarım sektörü içinde rekabet edebileceği
ürünler arasındadır. Tarım Bakanlığı
Yem ve Gıda Bilgi Sistemi’nde 388 adet zeytinyağı ve 744 adet salamura zeytin
işletmesi kayıtlıdır, Körfez bölgesinde ise 171 adet zeytinyağı ve 460 adet
salamura zeytin işletmesi kayıtlıdır. Zeytin ve
zeytinyağı üretiminde karşılaşılan başlıca sorunlar da şunlardır: Ağaç başına
verimin düşük olması, zeytin ağacının üretiminden dolayı yıllara göre
dalgalanmaların mevcudiyeti, zeytin üretim alanlarının başka amaçlarla
kullanılması, ihracatın dökme yağı şeklinde yapılmış olması, uluslararası
düzeyde tanınan markalarımızın yeterli olmaması şeklinde ifade
edilebilmektedir. Girdi maliyetlerinin yüksek olması, kişi başına zeytinyağı
tüketiminin yetersiz olması, sulamanın yetersiz olması da başka faktörlerdir. Bu noktada neler
yapılabilir, onu hiç şüphesiz araştırma önergesinin sonunda, hep beraber, bir
defa daha, derli toplu görmüş olacağız, ancak şu hususlara dikkatinizi çekmek
isterim: Tanıtım ve
markalaşmanın yaygınlaştırılması gerekmektedir. Dökme zeytinyağı
yerine markalı ihracatın artırılmasının hedeflenmesi gerekmektedir. Sulamanın
yaygınlaştırılması esastır. Zeytinliklerin
kayıt altına alınması ve kişi başına tüketimin artırılması en önce
düşünülebilecek hususlardır. Şüphesiz, bu
sektörün desteklenmesi bakımından da Hükûmet ve Tarım
Bakanlığı olarak birçok destekleme çalışmaları yapılmaktadır. Bunların başında
sertifikalı fidan destekleri gelmektedir. Bundan amaç, Avrupa Birliği içindeki
rekabet gücümüzü artırmak ve modern bahçeler tesis etmek ve sektöre düzenli ham
madde sağlayabilmektir. 2005 yılından itibaren sertifikalı zeytin fidanına
destek verilmeye başlanmıştır. Dekara verilen destek miktarı 2005’te 30 YTL,
2006’da 250 YTL, 2007’de de 250 YTL olarak gerçekleşmektedir. Sertifikalı fidan
üretimi ise 2001-2002’de 3,4 milyon, 2005-2006’da 17 milyon, 2006-2007’de ise
26 milyon adettir. Böylece, son iki yılda, 225 bin dekar alanda zeytin bahçesi
tesis edilerek yaklaşık 36 milyon sertifikalı zeytin fidanı dikilmiş ve 60
milyon YTL prim ödenmiştir. Ülke genelinde sertifikalı fidan destek
başvurularının yüzde 56’sını zeytin bahçe tesisi oluşturmaktadır. İkinci olarak
üzerinde durduğumuz konu zeytinyağı primidir. Ülkemiz için böylesine önemli
olan bir ürüne 1998 yılından beri prim verilmeye başlanmıştır. 1998 yılından
bugüne kadar toplam 133 milyon YTL prim ödenmiştir. 2006 yılında zeytinyağı
destekleme primi kilogram başına 11 yeni kuruş olarak belirlenmiş
bulunmaktadır. Diğer taraftan,
üzerinde durduğumuz bir başka konu zeytinyağı ihracatını teşvik etmektir. Dış
Ticaret Müsteşarlığı tarafından hazırlanan tebliğ kapsamında, sofralık zeytin
için ton başına 100 ila 150 Amerikan doları, zeytinyağı için ton başına 150 ila
350 Amerikan doları ihracat teşviki verilmektedir. Bunların dışında,
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi çalışmalarını da Hükûmet
olarak önemsiyoruz ve bunların bir an evvel hayata geçmesi noktasında yoğun bir
çaba sarf ediyoruz. Ülkemizin uygulayacağı tarımsal programların, Dünya Ticaret
Örgütü ve Avrupa Birliği ortak tarım politikalarıyla uyumlu olması yönünde
yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Ülkemiz zeytinciliğindeki sorunların acilen
çözüme kavuşturulması için sektörün güçlü örgütlenmeye gitmesinde de zaruret
görmekteyiz. Ülkemizde, ürün konseylerinin hazırlık çalışmaları 2003 yılında
etkin olarak başlamış ve 2005 yılından sonra daha da hızlanmıştır. 2006 yılında,
Hükûmetimiz döneminde çıkarılan 5488 sayılı Tarım
Kanunu’nun 11’inci maddesiyle, ürün konseyleri kurulmasına yasal zemin
hazırlanmıştır. Pamuk, zeytin ve zeytinyağı, fındık ve turunçgillerde ulusal
ürün konsey yönetmelikleri 5 Nisan 2007 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Aynı konu, Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi için de 2007’de bu
konsey gerçekleşmiştir. Türkiye olarak
zeytincilikteki hedef, 180 ila 200 milyon ağaç sayısına ulaşmaktır, 1 milyon
hektarda dikim gerçekleştirmektir, 4 milyon ton üretime ulaşmaktır, 750 bin ton
zeytinyağı üretimine ve 300 bin ton zeytinyağı ihracatına ulaşmaktır ve kişi
başına Ülkemizin
petrolden sonra en fazla ithalat yaptığı ürünlerden birisi bitkisel yağlardır.
Dolayısıyla, bitkisel yağ açığının kapatılması, öncelikli olarak üzerinde
durmamız gereken bir konudur. Bitkisel yağlar genellikle yağlık ayçiçeği,
pamuk, soya, aspur, mısır ve zeytin gibi bitkisel ürünlerden elde edilmekte
olup 2006 yılı itibarıyla bitkisel yağ üretimi 600 ila 650 bin ton, bitkisel
yağ tüketimi 1,7 milyon ton, dolayısıyla aradaki açık da 1 milyon tondur. Hiç
şüphesiz, bu kadar büyük açığın kapatılabilmesi için bu alanda desteklere ciddi
ölçüde ihtiyaç vardır. Hükûmet olarak da mümkün olduğunca bu alanı
desteklemeye gayret ediyoruz. 2006 yılında 950
milyon YTL destek verilirken, 2007 yılında bu miktar 1,25 milyar YTL’ye
yükselmiştir. Zeytine 250 YTL sertifikalı fidan desteği verilmektedir. Ayrıca,
doğrudan gelir desteği, mazot, gübre, toprak analizi, sertifikalı tohum,
basınçlı sulama tesislerine destek verilerek üretim artırılmaya çalışılmaktadır.
Yağlı tohum üretimimiz yıllara göre 2,5-3 milyon ton arasında değişmektedir.
Üretimin artırılması için 2006-2011 projeksiyonu hazırlanmıştır. Bu doğrultuda
destekleme çalışmaları da devam etmektedir. Hiç şüphesiz,
araştırma komisyonu kurulduğunda, Tarım Bakanlığı olarak, bu araştırmadan
beklenen maksadın hasıl olabilmesi ve gerçekten bu konudaki çabaların en iyi
şekilde değerlendirilebilmesi bakımından her türlü destek verilecektir.
İnanıyorum ki bu rapor -araştırmanın sonucunda düzenlenecek rapor- söylediğimiz
açıklamalara ilaveten belki bize yeni ufaklar açacak, yeni tedbirlerin
alınmasına da imkân verebilecektir. Böyle de bir
beklenti içerisinde olduğumuzu ifade ediyor, tekraren, bu konuyu gündeme
getiren tüm arkadaşlarımıza huzurunuzda teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. Gruplar adına ilk
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol
Ergin. Buyurun efendim. CHP GRUBU ADINA
GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; zeytin, zeytinyağı ve bitkisel yağ üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasını isteyen önergeler üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken, Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve büyük Türk ulusunu
saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakanı dinledik. Hükûmet adına yapılan konuşmada Sayın Bakan bize
konuyla ilgili bilgiler verdiler, kendilerine teşekkür ediyorum. Sayın Bakan bu
konuşmasında zeytinde kuraklık nedeniyle yüzde 20 ila 25 verim eksikliği
yaşandığını ifade ettiler, sonra girdi maliyetlerinin sorun olarak ortaya
çıktığını ifade ettiler ve konuşmalarının sonunda da destekleri saydılar. Değerli
arkadaşlarım, bu bakımdan ben de Sayın Bakanın bu konuşmasını dikkate alarak
önce bu maliyetler üzerinde biraz durmak istiyorum. Değerli
arkadaşlarım, 2007 yılı Türk çiftçisinin çok büyük kayıplar yaşadığı bir yıl
olmuştur. Hükûmet
2007 yılı içinde ödenmesi gereken tarım desteklerinin bir kısmını ödemiş
ama hangi gün seçim yapılmışsa ertesi gün ödemelerin hepsini durdurmuştur ve o
günden itibaren de hiçbir ödemede bulunulmamıştır. Değerli
arkadaşlarım, yem destekleri verilmemiştir, tohumluk destekleri verilmemiştir,
hayvancılık destekleri olan süt primi, suni tohumlama primi, su ürünleri
primleri verilmemiştir ve Türk çiftçisi kuraklıktan 5 milyar yeni Türk
lirasının üzerinde zarar görmüşken, Hükûmet, çiftçiye
yalnızca 514 milyon yeni Türk lirası kuraklık yardımı ödemiştir ve Sayın
Bakanın da ifade ettiği gibi, başta zeytin olmak üzere pamuk, tütün, mısır,
ayçiçeği ve daha birçok ürün kuraklıktan zarar gördüğü hâlde, Hükûmet, çıkarmış olduğu kararnamede bu ürünlerin hiçbirini
kuraklık yardımına dahil etmemiştir. Bütün bu sıkıntılar yetmiyormuş gibi,
çiftçi, en önemli girdileri olan mazot, gübre, ilaç ve elektrikteki zamların
şokuyla sarsılmıştır. Çiftçi, isyan etme noktasına gelmiştir. Pahalı olduğu
için özellikle sulamada kullanılan elektriğin borcunu ödeyemeyen çiftçi, seçim
öncesi 13,5 yeni kuruş olan elektriği şimdi 15,55 yeni kuruştan ödemek
durumundadır. Türkiye’de bugün
sulama birliklerinin ve sulama kooperatiflerinin sulamadan kaynaklanan çok
büyük elektrik borçları vardır. Bunlardan yalnızca kooperatiflerin borçları
faiziyle birlikte 2 milyar yeni Türk lirasına dayanmıştır. Bugüne kadar 13,5
yeni kuruştan elektriğini kullandığında parasını ödeyemeyen çiftçi, şimdi 15,55
yeni kuruştan elektriği kullanacak, bir de bu borcu ödeyecektir. Bu, mümkün
değildir değerli arkadaşlarım. Bu bakımdan çiftçinin elektrik borçları üzerinde
Hükûmetin ciddi olarak durup, çiftçiyi rahatlatacak
kararlar alması gerekmektedir. Tarım ilaçlarında
yüzde 15 ile 40 arasında seçimden sonra zam yaşanmıştır ama gübrede çok daha
vahim bir durumla karşı karşıyayız. Gübre fiyatları başını alıp gidiyor. Daha
bir yıl önce 33 yeni kuruş olan amonyum sülfat bugün 54 yeni kuruş, 58 yeni kuruş
olan üre bugün 76 yeni kuruş, 62 yeni kuruş olan DAP gübresi bugün 110 yeni
kuruş ve 48 yeni kuruş olan kompoze gübre bugün 77 kuruştur ve bugün yeni zam
haberleri de biraz önce bizlere ulaşmıştır. Gübreye gelen zam son bir yılda
ortalama yüzde 58’dir. Enflasyonun yüzde 8,4 olduğu bir ülkede çiftçinin
gübresine yüzde 58 zam yapmak, çiftçiye zulüm yapmaktır. 2002 yılından bu yana
ise gübreye yapılan zam ortalama yüzde 185 gibi korkunç bir boyuta ulaşmıştır. Her nedense,
Sayın Başbakanın açıkladığı 60’ıncı Hükûmet Eylem
Planı’nda mazot desteğinden söz ediliyor ama gübre desteğinden hiç söz
edilmiyor. Eğer bu bir unutkanlık sonucu değilse, gübre konusunda Sayın
Başbakan da herhâlde bir şey yapamayacağı kanaatini edinmiş duruma gelmektedir.
Mazotta AKP döneminde
yüzde 105 artış olmuştur, son bir yılda yüzde 17 artış vardır. Mazottaki bu
artışı hiç kimse dünya petrol fiyatlarına bağlamasın. Niçin bağlamasın? Çünkü
daha geçtiğimiz günlerde özel tüketim vergisine, mazottaki özel tüketim
vergisine yüzde 10,8 zam yapılmıştır. Değerli
arkadaşlarım, çiftçi, bugün 2,57 yeni Türk liradan aldığı mazot için 1,27 yeni
Türk lirası ÖTV ve KDV vermektedir, yani mazotun yarısı vergidir. Mazotun
rafineriden bugünkü çıkış fiyatı yalnızca 90 yeni kuruştur ama çiftçinin verdiği
fiyat, verdiği para 2,57 yeni Türk lirasıdır. Değerli
arkadaşım, bu, Türkiye’de tarımla uğraşanlara gerçek bir zulmün rakamsal
ifadesidir. Şimdi, Hükûmet, Eylem Planı’nda doğrudan gelir desteğini
kaldıracağını söylüyor. Zaten kaldırmak durumunda. Bu bir Dünya Bankası
projesiydi ve süreliydi, süresi 2007 sonunda bitiyor. 2007’nin parasını
2008’de, işte, verecekler. Ama ne yapacaklar? Daha önce -o günkü para değeriyle
söylersek- dönüme 16 milyon lira olan bu parayı, bu AKP Hükûmeti
önce 10 milyon liraya düşürdü, 2007’nin doğrudan gelir desteğinde 7 milyon
liraya düşüreceği bilgileri bizlere ulaşmış durumdadır. Böylece, oradan
keseceği parayı girdilere verecek ve sanki girdileri daha fazla destekliyormuş
havası yaratacak, yani bir anlamda, göz boyayıcı bir çalışma yapacaktır. Hükûmetin yapması gereken,
Eylem Planı’nda söylemesi gerekenler şunlar olmalıydı: Demeliydi ki Hükûmet “Çiftçim zor durumda. Onun kullandığı elektrikten
yüzde 18 KDV alınması yanlıştır, ben bunu yüzde 1’e düşüreceğim. Mazottan
aldığım özel tüketim vergisini kaldıracağım. Tarım ilaçlarında ve gübrede
KDV’yi yüzde 1’e indireceğim ve ülkemizde üretilmediği için yurt dışından
getirilen gübreden de gümrük vergisi almayacağım.” İşte, eylem planı bu
olmalıydı. Yoksa Eylem Planı’nda “Doğrudan gelir desteğini kaldıracağım.” demek
bir plan ifadesi değildir arkadaşlar, o, zaten olması gereken şeyin
söylenmesidir. Değerli
arkadaşlarım, gelelim şimdi zeytin, zeytinyağı ve diğer bitkisel yağlara. Bu
konu, biliyorsunuz, geçtiğimiz 22’nci Dönemde de burada görüşüldü, 3 Ocak
2006’da komisyon kuruldu, ciddi çalışma yapıldı, çalışma yapılmakla kaldı.
Çalışma yapılmakla kaldı, Hükûmet bu konuda bir tek
şeyin dışında hiçbir şey yapmadı. O yaptığı tek şey de, 250 milyon lira olan
dönüme verdiği teşviki Gemlik zeytin türünde 45 milyona indirmek oldu. Başka
hiçbir şey yapılmamıştır o konuda. Yüzlerce sayfayı bulan bir rapor ortaya
konmuştur, ciddi bir çalışmadır. Ama korkarım ki, bugün burada da Hükûmetin “Ben de destekliyorum.” diyerek, birlikte
kuracağımız komisyon yine ciddi çalışacak, ama çok ciddiyetsiz bir biçimde,
orada ortaya konan sonuçlar raflarda kalacaktır. Bu Meclis için en
önemli konulardan biri, bu araştırma önergelerinin gerektirdiğinin hükûmetler tarafından mutlak suretle gerçekleştirilmesidir.
Eğer bu yapılmıyorsa ne Meclisi yormalı ne insanımızı kandırmalıyız. Araştırma
önergelerini falan da kabul etmemelisiniz, çünkü sizin kabul ettiğiniz
araştırma önergesinin sonuçları yalnızca tozlu raflarda bekliyor. Aynı şey orman
köylüleri için de oldu. Ben o Komisyonda da vardım. Orman köylüleri için de çok
ciddi çalışma yapıldı, ama çalışma bitti, burada da sonuçları okundu. Sonra?
Rafa kondu. O zaman biz bu çalışmaları niye yapıyoruz değerli arkadaşlarım?
Hani bir öykü var ya, ağa, marabasına “O zaman biz bunu niye yaptık?” demiş.
Aynı durum ortaya çıkıyor. Değerli
arkadaşlarım, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konunun, zeytin, zeytinyağı
konusunun sulandırılmadan görüşülmesi için diğer bitkisel yağları ayırıyoruz. O
bakımdan, ben diğer bitkisel yağlara hiç girmeyeceğim burada ve dikkat ediniz,
burada deniyor ki: “Zeytinyağı ve bitkisel yağlar.” Değerli arkadaşlarım,
zeytinyağı zaten bitkisel yağ. O zaman burada “Zeytinyağı ve diğer bitkisel
yağ.” denmesi gerekir. Zeytinyağı,
değerli arkadaşlarım, bir meyve yağıdır. Diğer bitkisel yağlar tohum yağlarıdır
ve zeytinyağını bütün diğer yağlardan ayıran çok ciddi bileşim özelliği vardır.
Zeytinyağı, insanlığın bugüne kadar tanıdığı en değerli yağdır. Niçin? Tereyağı
çok değerlidir, ama tereyağı belli miktarın üstünde yendiği zaman, tıpkı
margarinler gibi, kalp ve damar hastalıklarına neden olur, tıpkı diğer
hayvansal yağlar gibi. Tohum yağları fazla yendiği zaman kanserojen olma
riskini artırır, ama zeytinyağında öyle bir bileşim vardır ki, ne kansere neden
olucu ne de kalp damar rahatsızlıklarını ortaya çıkarıcı bir etkide bulunur. Bu
bakımdan, çağımız insanlığı için yağ denince akla gelen zeytinyağıdır. Belki
hâlâ tam anlaşılamayan bu zeytinyağının değeri yaklaşık son otuz kırk yıldır
dünyada anlaşılmaya başlanmıştır, ama insanlık bundan sekiz bin yıl öncesinden
beri de bu yağı bilmektedir. O bakımdan, değerli arkadaşlarım, zeytin ve
zeytinyağı üzerinde Türkiye olarak çok ciddi olarak durma zorunluluğumuz
vardır. Zeytinyağının
sağlık üzerinde çok çok ciddi özellikleri, yalnızca
kansere veya kalp damar hastalıklarına neden olmayışı değildir. Ayrıca,
zeytinyağı, özellikle taşıdığı E vitamini bakımından antioksidan etkisi
açısından son derece önemlidir ve yaşamın her döneminde, doğumdan ölüme kadar,
-doksan yaşına kadar- zeytinyağı, insan kemiklerinde kalsiyumun eksilmesini
önleyen bir çalışmayı ortaya koyar ve zeytinyağı, atardamarlar içerisinde plak
oluşumunu engeller, safra taşı, safrada kolesterol taşı olmasını engeller. Bu
bakımdan zeytinyağını diğer bütün yağlardan ayırmamız, hatta mide ve bağırsak
ülserlerinde bile zeytinyağından ilaç gibi yararlanmamız gerekmektedir. Nitekim
İtalya’nın zeytinyağını çok tüketen bölgelerinde mide ve bağırsak ülserleri
üzerine iyileştirici etkide bulunduğu anlaşılmıştır. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu zeytin, zeytinyağı konusu deyince bizim her şeyden önce tarım
satış kooperatifleri ve birliklerini konuşmamız gerekir. 2000 yılı, Türkiye’de
tarım satış kooperatifleri ve birliklerini idam etme yılıdır. “Özerkleştireceğiz” adı altında, dünyada hiç
görülmeyen bir biçimde, ki o gün çıkarılan yasada “tarım satış
kooperatiflerinin ve birliklerinin devlet tarafından asla maddi olarak
desteklenmeyeceği” maddesi konmuştur. Değerli
arkadaşlarım, devletin desteklemediği kooperatif olmaz, o üretici kooperatifi
olmaz. Bu madde mutlak surette değiştirilmek zorundadır, bunu yapmak
zorundayız. Sayın Bakan
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinin kuruluşundan söz etti, teşekkür ederim.
Gerçekten o Konseyin kurulmuş olması, Sayın Bakan, son derece doğru bir iştir,
ama orada da bir eksiğimiz var. Nedir o eksik? Bu Tarım Kanunu’na göre kurmuş
olduğumuz bu Konseyin maddi yapısı oluşturulamamıştır, yani parasal gücü
oluşturulamamıştır. Mutlak surette gerek o Konseye gerek benzer ürün konseylerine
maddi yapılarını geliştirecek şekilde mevzuat oluşturulması zorunluluğu vardır.
Yoksa bunlar bugün için -özellikle bu Konsey için söylüyorum- iyi çalışmalar
yaparken bu çalışmalarını istenen düzeyde sürdüremezler. Yalnızca üye
aidatlarıyla bu Konseyin ilerleyebilmesi son derece zordur ve sıkıntılıdır. Değerli
arkadaşlarım, şimdi Sayın Bakan da söyledi, bizde maalesef ağaç başına ürün çok
azdır. Bunun ortalaması, var ve yok yılı ortalaması olarak baktığınız zaman,
12,5-13 kilo. İtalya’ya bakıyorsunuz, bir ağaçtan alınan verim ortalama 50
kilo. Değerli
arkadaşlarım, siz, aldığınız dörtte 1 oranındaki ürünle, ne fiyat verirseniz
verin, çiftçiyi mutlu edemezsiniz ve dünyada rekabet edemezsiniz. O bakımdan,
ürünün artırılmasına yönelik teknik çalışmaların mutlak surette ve hızla
gerçekleştirilmesi, ortaya konması gerekir. Ve bir de şu prim
konusuna geleyim: Arkadaşlarım, şimdi, prim konusu, ne yapılması, Tarım
Kanunu’nda da var olan, yanılmıyorsam 19’uncu maddesinde var olan bir konudur.
O Tarım Kanunu’nun 19’uncu maddesi incelendiği zaman şu görülür: Prim, zeytine
şu kadar verdim, zeytinyağına şu kadar verdim olarak olmaz. Ürünün maliyeti
belirlenir, uluslararası fiyat belirlenir, hedef fiyat belirlenir ve piyasa
fiyatı hangi düzeyde oluşursa, ona göre bir fark ödeme şeklinde o prim verilir.
Şimdi, hepinize
soruyorum değerli arkadaşlarım: Eski para değeriyle, 1 kilo zeytinyağına 110
bin lira verilerek “zeytinyağını destekledim” demek mümkün mü? Avrupa Birliğine
bakınız, -Sayın Ahmet Ertürk şimdi notlarını alıyor,
o da söyleyecektir- Avrupa Birliğinde 1,32 euro, 1
kilo zeytinyağına verilen primdir, destektir. Sizin verdiğiniz -avro cent, euro cent
olarak bakıyorsunuz- 9 veya 8,5 euro cent. Arkadaşlar, euro değil, euro cent. Ee,
şimdi nasıl olacak da benim üreticim kalkacak o Avrupalıyla rekabet edecek?
Mümkün müdür? Bunun için şu kadar olsun, bu kadar olsun demiyorum ama, bugünkü
dünya fiyatları ve Türkiye’deki piyasa fiyatları dikkate alındığında, üretim
maliyetleri dikkate alındığında, Avrupa Birliğinin destekleri dikkate
alındığında bugün en az -bugünkü parayla- 1 yeni Türk lirası zeytinyağına prim
verilme zorunluluğu vardır. Aynı şey dane zeytin için de geçerlidir. Dane
zeytinde de Avrupalının Değerli
arkadaşlarım, tabii ki, gerçekten son yedi sekiz yılda, ülkemizde zeytin fidanı
dikiminde ciddi artışlar oldu. Bundan sekiz on yıl önce ülkemizdeki zeytin ağacı
sayısında -şöyle söyleyeyim- 95-100 milyonları telaffuz ederken, bugün 135-140
milyonları telaffuz ediyoruz, ama, maalesef, bir kısım yanlışlar da yapıldı.
Nitekim, o yanlıştan ötürüdür ki Gemlik zeytini için verilen prim 250 milyon
liradan 45 milyon liraya düşürüldü, çünkü Gemlik zeytin fidanının üretilmesi
kolay olduğundan her tarafa Gemlik zeytini gitti ve bir yandan o fidanların
yetişmesinde ortaya çıkan sıkıntı, Gemlik zeytininin piyasada yaygınlaşmasının
fiyatı düşürücü etkisi, bir yandan Gemlik zeytininden elde edilen yağın uzun
süre dayanma kabiliyetinde olmayışından ötürü, şimdi Gemlik zeytininden
dönülmeye çalışılıyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) GÜROL ERGİN
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, aslında bunun dört beş yıl önce dikkate
alınması gerekirdi, fakat alınmadı. Değerli
arkadaşlarım, ben, tekrar, eğer burada bir komisyon kurulacaksa -ki kurulacağı
anlaşılıyor- o komisyonun yapacağı çalışmaya Hükûmetin
saygılı olmasını istiyorum. Geçen dönem
yapılan çalışmalar raflarda kalmıştır. Tekrar ediyorum, eğer raflarda kalacaksa
Sayın Bakan, ne Meclis yorulsun ne millet boş yere umutlansın diyorum. Hepinizi ve yüce
Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ergin. Gruplar adına
ikinci konuşmacı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili
Ahmet Ertürk. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sayın Ertürk, buyurun efendim. AK PARTİ GRUBU
ADINA AHMET ERTÜRK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zeytin ve
zeytinyağı konusundaki vermiş olduğumuz araştırma önergesinin gündeme
alınmasıyla ve partim adına, AK Parti adına sizleri saygıyla selamlıyorum. Bu
üretimi yapan değerli çiftçilerimize, bu ürünü işleyen, paketleyen,
ambalajlayan ve ihracat yapan değerli iş adamlarımıza ve bunu tüketen çok
değerli milletimize bu önerge marifetiyle yeni fırsatlar ve açılımlar,
kazanımlar sağlanmasını da diliyorum. Gerçekten,
ülkemizin içinde bulunduğu coğrafi konum ve sahip olduğumuz Akdeniz iklimi
çerçevesinde ülkemizde, çok uzun yıllardan beri, tarih öncesi zamanlardan beri,
Güneydoğu Anadolu Bölgemizde -yüzde 11 nispetinde- Akdeniz Bölgesi’nde ve yüzde
80’i Ege Bölgesi’nde, yüzde 8 nispeti de Marmara Bölgesi’nde olmak üzere zeytin
ve zeytinyağı üretimi yapılmaktadır. Akdeniz
Bölgesi’nin karakteristik ürünlerinden olan zeytin üretimi, son zamanlarda
dünyada büyük bir açılım kazanmış, zeytinyağının sağlığa verdiği önem ve mesela
Girit Adası’nda insanların kalp ve damar hastalıklarına çok az yakalandığı,
hatta, hemen hemen hiç yakalanmadığı, yaşam
ömürlerinin yüz yıla yaklaştığı gibi çeşitli makaleler ve yazılar yayımlanmaya
başlayınca ve gerçekten portakal suyu gibi hiçbir kimyasal madde içermeden,
tamamen meyve ağaçtan toplanıp zeytinyağı fabrikalarında yağ olarak sıkılıp şişelere
konulup insanların tüketimine sunulunca, böylece hiçbir kimyasal veya bir katkı
maddesi içermeden, çok doğal ortamda üretilen bu zeytinyağının kıymeti son
zamanlarda yavaş yavaş artmaya ve bilinmeye
başlanmıştır. Ülkemizde de
zeytinyağı ve zeytin üretiminin ve tüketiminin ve bununla ilgili başta TARİŞ
Zeytinyağı Birliği, Ege İhracatçılar Birliği, Zeytin Dostu Derneği, ziraat
odası, borsalar, hatta üniversiteler, hatta zeytin araştırma enstitülerimiz
gibi devletimizin çok önemsediği kurum ve kuruluşlarla, Tarım Kanunu’muzda, geçen sene, geçen dönemde Meclisimizde
yasalaştırdığımız Tarım Kanunu’muzda hayat bulan ürün
konseyleriyle ilgili yasal düzenleme içerisinde de Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı
Konseyinin, çıkardığımız Üretici Birlikleri Kanunu’nun ilgili 11’inci maddesine
göre de kurulma fırsatı doğmuş; diğer sektörlerle, Ulusal Fındık Konseyi,
Ulusal Pamuk Konseyi, Ulusal Narenciye Konseyi ve Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı
Konseyi ve şu günlerde de çalışmasını takip ettiğimiz ve gerçekten hayvancılık
sektörü için çok önemsediğimiz Ulusal Süt Konseyi çalışmaları da Tarım
Bakanlığımız tarafından sıkı bir şekilde takip edilmektedir. Ve kurulan Ulusal
Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi şu anda, örgütlenme çalışmalarını tamamlamış,
yönetim kurulunu ortaya çıkarmış ve başında çok deneyimli bir arkadaşımız ve
ona yardımcı olan, yol arkadaşları olan değerli yönetim kurulu üyeleriyle Türk
zeytinciliğine ve Türk zeytinyağı sektörüne yol gösterici çalışmalarını ve
önerilerini Hükûmetimize sunma konusunda ve bu
sektörün üretim ayağında olan çiftçilerimizin beklentilerini belirleyip, gerek
Tarım Bakanlığımıza ve gerekse Hükûmetimize, karar
alıcıları siyaset kurumumuza sunma konusunda, verimli çalışmalar
yapmaktadırlar. Bizler de sık sık bölgemizde bu
çalışmalara iştirak edip, takip etmekteyiz. Değerli
arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz
zeytini ve zeytinyağını desteklemektedir. Değerli Hocamız her ne kadar Gemlik
zeytinindeki fidan desteklemesinin 45 liraya indiğini söylese de, dekar başına
verilen 250 liralık destekle, bütün ülkemizin her tarafında, zeytin dikilebilen
tüm alanlarda, gerçekten özel ve itinalı bir tür olan Gemlik zeytinimizin her
yerde dikilmemesi yönünde… Çünkü çiftçilerimiz, Gemlik, çubuktan, çelikten
üretildiği için, fidan ucuzdur, herkes Gemlik fidanı dikmek istemektedir, ama
gerek domat zeytini gerek manzalina
gerek kalamata dediğimiz “eşek zeytini” tabir edilen iri zeytin gerekse memecik
zeytini çelikten değil, mutlaka kökleştirmek ve aşı yapmak suretiyle üretildiği
için, o zeytinin fidanı 8-9 milyon lira fiyatlarındadır, ama Gemlik zeytininin
fiyatı 2-3 milyon lira düzeyindedir. Çiftçilerimiz maalesef bu konuda yeterli
tecrübeye ve donanıma sahip olamadıkları için -belki bu bir öz eleştiridir-
tarım teşkilatlarımız ve ziraat odalarımız, çiftçilerimizi bu konuda gerekli
bilgilerle donatmadıkları için, çiftçilerimiz, sanki, zeytin dikilebilecek her
yerde Gemlik zeytini dikmek istemektedirler. Gaziantep’te de, Urfa’da da,
Hatay’da da, Aydın’da da, İzmir’de de, Muğla’da da, insanlarımız Gemlik zeytini
dikmeye heves etmişlerdir. Tarım Bakanlığımız bu konuyu bir disipline etmek
için, Gemlik zeytininin desteği olan dekar başına verilen 250 YTL’yi 45 YTL’ye
düşürmüş, ancak, diğer zeytin türlerindeki destekleme 250 YTL olarak devam
etmektedir. Ancak, bu Gemlik zeytininin de kendi bölgesine has, o bizim Bursa
ilimizin Gemlik bölgesindeki, kendi müstesna yetiştiği bölgedeki
desteklemesinin de aynı fiyatlarla devam etmesi gerekmektedir. Değerli
arkadaşlarım, bunun dışında, kırsal kalkınma destekleri, elbette dünyada…
Bizim, 109 milyon -tahmin edilen- civarında ağacımız var. Son yıllarda da bu, Hükûmetimizin verdiği desteklerle zeytin dikimindeki aşırı
arzu ve şahlanış, 25 milyon adet zeytin fidanının dikilmesini gündeme getirmiş,
böylece 130 milyonu aşan bir zeytin varlığımız ortadadır. Bugün 109 milyon
mahsuldar ağacımız vardır, ancak, bu mahsuldar ağaç, yani ürün veren
ağaçlarımız, maalesef, dünyadaki taban araziye dikilen ağaçlarla aynı seviyede
değildir. Pek çok ağacımız, çok engebeli, eğimli arazilerde, Akdeniz
Bölgesi’nin, Ege Bölgesi’nin, Marmara Bölgesi’nin ve güney bölgelerimizin yamaç
arazilerinde dikildiği için, gübreleme, sulama ve bakım şartları, taban
arazilerdeki dikilmiş zeytin ağaçlarımız nispetinde değildir. Onun için,
verimlerimiz düşüktür. Şimdi, Hükûmetimiz bununla
ilgili de geçen sene çok güzel bir karar almıştır, damlama sulama projesini
gündeme getirmiştir. Sulanamayan bu zeytin ağaçlarımız için, bir şekilde, ama
artezyen, ama basınçlı sulama sistemleri kullanılmak suretiyle, Hükûmetimiz, yüzde 50’ye varan nispette damlama sulamayı
desteklemektedir. Böylece çiftçilerimiz, kendilerini damlama sulama yöntemiyle,
tarım teşkilatlarımızdan, ziraat odalarımızdan alacakları bilgilerle,
ağaçlarını bu yöntemle suladıkları takdirde verimlerinin 2-3 kat artacağını
görebiliyorlar. Bunu yapan arkadaşlarımız, her sene bir sene “var yılı” bir
sene “yok yılı” tabir edilen zeytinde, artık, her yıl zeytin mahsulünün, denk
olmasa da, bir sene yüzde 70 seviyesinde bir sene yüzde 40 seviyesinde de olsa
ama her yıl zeytin alabildiklerini, ürün hasat edebildiklerini
söylemektedirler. O bakımdan Hükûmetimizin ortaya
koyduğu bu kırsal kalkınma destekleri esprisindeki damlama sulama projesini
mutlaka zeytin üreticilerimizin en önemli olarak en başta ehemmiyet vermeleri
gereken üretim mekanizması olarak düşünüyoruz ve bunun yaygınlaştırılması,
tanıtılması konusunda da sektörün tüm aktörlerinin üzerlerine düşen ödevi
yapmaları gerektiğine inanıyoruz. Bir desteğimiz
daha var. Bu destek de eğer bu çiftçilerimiz, üreticilerimiz bir kooperatif
çatısı altında örgütlenirlerse bu yüzde 50 hibe, yüzde 75’e çıkmaktadır. Yani
zeytin ve zeytinyağı üreticilerimiz, zeytin diken çiftçilerimiz bir kooperatif
çatısı altında örgütlendikleri takdirde destek miktarı… Örneğin 100 milyarlık
bir damlama sulama projesi kurduklarında, 75 milyar lirasını Hükûmetimiz hibe olarak onlara vermektedir. Onlar sadece
yüzde 25 bir katkı sağlamaktadırlar. Bunun dışında,
zeytin ve zeytinyağı ürününü paketleyen, ambalajlayan iş adamlarımıza,
çiftçilerimize, bu konuda çalışan değerli insanlara da, iş adamlarına,
paketleme, ambalajlama, hatta zeytinyağı fabrikası kuranlara da yüzde 50 hibe
destekler devam etmektedir. Biz, burada,
değişik bir çalışmayı başlattık. Değerli Bakanımız da izah etti, Sayın Hocamız
da söyledi ihracat destekleri… Türkiye, artık, dökme zeytinyağı, bilhassa
rafinajlık ve lampant zeytinyağının ihracatını
kesinlikle yasaklamıştır. Yıllardan beri dökme zeytinyağı satarak bir yerde
rakibimiz olan Yunanistan ve İtalya’ya sattığımız yağların tekrar
ambalajlanarak kendi ulusal zeytinyağımıza, kendi ülkemizde üretilen
zeytinyağımıza rakip olmalarının önü kesilmiştir. Geçen sene başlayan bu
uygulamayla “Made in Turkey”
damgalı ve Türkiye’de üretilen zeytinyağlarımızın, üreten firmanın kendi ambalajının
vurulması suretiyle elde edilecek ambalajlı Türk ürünlerinin yurt dışına
satımında, 1 litreye kadar ürünlerde en son miktar 400 dolara kadar
yükseltilmiş, zeytinde de 200 dolarlık bir ihracat teşviki ortaya konulmuştur.
Bununla ne yapıyoruz değerli arkadaşlarım? Zeytin ve zeytin ürününün yurt
dışına satılmasına imkân yaratarak, zeytin üretici fiyatının artmasını…
Dolayısıyla, yurt dışına ihracat yapıldığı müddetçe, ihracatçımız, gelip
dâhilde bu zeytini üreten çiftçilerden ürün talep edecektir. Böylece, hem
zeytin üreten çiftçilerimiz ürünlerini hak ettiği fiyata satacaklar hem de
ülkemiz zeytin ve zeytinyağı ihracatından para kazanacaktır. Çünkü, dünyada
altı ülkede üretilen bu nadide üründe İspanya en büyük üreticidir; İtalya,
Yunanistan, Türkiye, Tunus, Fas ve bir de son yıllarda Suriye’de üretim
başlamıştır. Ama, inşallah, bizler, şu anda 1 milyar dolar seviyesinde olan
zeytinyağındaki ticaret potansiyelimiz yerine, alınan bu damlama sulama
destekleri, fidan destekleri ve kırsal kalkınma desteklerimizle, çok kısa
zamanda, çok iyi mesafeler alarak 10 milyar dolarlık büyük bir ihracat
potansiyeli ve fırsatı yaratabiliriz diye de düşünüyoruz. Prim azdır,
doğrudur. Daha önceki yıllar 25 yeni kuruştu prim, bu sene 11 yeni kuruşa
düştü. Hükûmetimiz 5,3 katrilyonluk bir tarımı
destekliyor arkadaşlar. Ancak, olaya, sadece çiftçinin eline verilen primle
bakmamak lazım. Burada, dediğimiz gibi, fidan destekleri, ihracat destekleri,
kırsal kalkınma destekleri, damlama sulama destekleri ve üretim, ambalajlama,
paketlemede verilen hibe destekleriyle bizim zeytin üreticimize verdiğimiz
destek daha önceki desteklerin katbekat üzerindedir. Çünkü, sadece çiftçimizin
cebine giren primin ötesinde, bu ürünün sürdürülebilir olması, uzun yıllar bu
ürünü ekip dikerek, bu üründen para kazanarak yaşamını sürdürebilmesi asıl
olandır. Değerli
arkadaşlarım, bu sektörde pek çok sorun var. Bu araştırma önergesinin üzerinde
değerli arkadaşlarımızla beraber çalıştık. Mesela, zeytinyağında bir kara su
meselesi var. Bu meselenin mutlaka çözülmesi lazım. Bazı bilim adamları diyor
ki: Bu bir.organik maddedir, faydalıdır. Bazıları da diyor ki, çevreciler:
Hayır, bu bir çevre düşmanı, bir atıktır, bu mutlaka bertaraf edilmelidir. Bu
konu, bu araştırma önergesinin ana konularından birisidir. Ondan sonra
ikinci konu prina. Zeytinyağı sıkıldıktan sonra meydana gelen zeytinin ezilmiş
hâli, prinası, atığı yakacak olarak kullanılmaktadır. Bunun da üzerinde
durulması gerekiyor. Bazıları bunun havayı kirlettiğini, ozon tabakasını
bozduğunu, bazıları öyle bir şey olmadığını, iyi bir yakacak olduğunu ama,
ikinci defa işlem görmesi gerektiğini söylemektedirler. İki ve üç fazlı
çözümler önerilmektedir. Bazıları sadece, zeytinyağı sıkıldıktan sonra bir
taraftan zeytin çıksın, bir taraftan da küspe dediğimiz prinayla kara su çıksın
istemektedir. Bazıları da hayır, üç fazlı olsun, bir taraftan zeytinyağı
çıksın, bir taraftan kara su çıksın, bir taraftan da prina çıksın demektedir.
Bu da bu araştırma önergesinin önemli konularından birisi olmalıdır. Bir üçüncü konu,
karışık yağ sorunu vardır. Bazı yabancı ülkeler zeytinyağının muhtelif
asitliliklerde veya bölgesel farklılıklarla karıştırılarak kendilerine
satılmasını istemektedirler. Bu da bir tereddüt konusudur, karıştırılmalı mıdır
karıştırılmamalı mıdır? Hatta tağşiş konusu da mutlaka gündemde durmalıdır. Onun için, bu
konular üzerinde derli toplu bir çalışma yapılması, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı
Konseyinin de önerileriyle beraber, Parlamentonun bizce bir ödevi, bir görevi
olmalıdır diye düşünüyorum. Değerli
arkadaşlarım, bize göre en önemli konu da solgunluk hastalığıdır. Maalesef,
bugün çiftçilerimiz, Hükûmetimizin bu kadar
desteklerine rağmen, diktikleri güzelim fidanların muayyen zamanlarda
kuruduğunu görmektedirler. “Vertisilyum solgunluğu”
diye tabir edilen, tıbbi açıdan veya tarımsal sektörde “vertisilyum
solgunluğu” denilen bu solgunluk hastalığı konusunda gerek Tarım Bakanlığımız
gerek üniversitelerimiz gerek zeytincilik araştırma enstitüleri yoğun
çalışmalar yapmaktadırlar. Ama maalesef, şu ana kadar netleşmiş bir sonuca
ulaşılamamıştır. Pek çok yerde bitki aktivatörleri,
pek çok yerde bu sanki bir damar tıkanıklığı gibi zeytin ağaçlarındaki
borucukların tıkandığı ve o tıkanıklığın aşılması yoluyla, aktivatör
kullanılması yoluyla aşılabileceği söylenmektedir. Pek çok yerlerde solaryum
yöntemiyle… Tabii bu, yamaç yerlerde, eğimli yerlerde zeytin ağaçlarının olduğu
zor tabiat şartlarında mümkün değildir. Naylon sermek suretiyle toprağın
havayla teması kesilerek bu şekilde bir yöntemle bu işin olabileceği
söylenmektedir. Onun için çiftçilerimiz, bu konuda, bu solgunluk hastalığının
mutlaka bir çaresinin bulunması gerektiğini… Başka türlerde var mıdır, yok
mudur veya bu hastalığa dayanıklı türler varsa, o türlerin kendilerine
önerilmesini istemektedirler. Zeytin üretilen bölgedeki milletvekili
arkadaşlarımız da, her gittiği yerlerde bu konuda bu sorularla karşı karşıya
kalmaktadır. Tabii, bu bir teknik konudur, bu bir tarımsal araştırma konusudur.
Bu konunun da, üniversitelerimiz, Zeytin Konseyimiz, zeytin araştırma
enstitülerimiz ve bu konuyla ilgili ziraat odalarımız ve sektörün ilgili
aktörlerinin de bütün katılımlarıyla, bu solgunluk hastalığının mutlaka bir
çaresinin ortaya konulması gerekmektedir. Değerli
arkadaşlarım, bir tarım televizyonu kurulması, bizim bu araştırma konumuzda da
bence güdeme gelmelidir, çünkü insanlarımızın bilgiye ihtiyacı vardır.
Çiftçilerimizin, üreten insanlarımızın düzgün üretim yapmaları için yurt dışına
satacağımız zeytin ürünümüzün ve zeytinyağı ürünümüzün gerek aşırı gübre
kullanımından gerekse aşırı tarım ilacı kullanımından arındırılması
gerekmektedir. Artık, insanlar iyi fiyatlar ödeyerek organik ürünler tüketme
temayülündedir. Herkes sağlığına gerekli özeni göstermektedir. O bakımdan
çiftçilerimizin üretimde kullandıkları gerek tarım ilaçlarının gerek
gübrelerin, hatta son zamanlarda “hormon” tabir edilen pek çok ürünlerin
kullanılmaması gerektiği yönünde, doğru düzgün üretim yapmaları yönünde de
onların bilgiye ihtiyacı vardır. O bakımdan, belki bir sektör televizyonu
olarak gerek hayvancılıkta gerek bitkisel üretimde ve mesela bu damlama
sulamalarda, kırsal kalkınma desteklerinde devletimizin yaptığı pek çok
çalışmanın insanlarımıza ulaştırılması konusunda böyle bir tarım televizyonu
gibi sadece… “Bu Toprağın Sesi programı var TRT’de. Onun dışında, TRT’nin yeni
Genel Müdüründen de böyle bir talepte bulunabilir bu araştırma komisyonumuz,
gündeme alındığında. Değerli
arkadaşlarım, Değerli Hocamız söyledi, işte “Doğrudan gelir desteği Avrupa
Birliğinden veriliyor.” dedi. Bu doğru değildir, doğrudan gelir desteği tamamen
bizim kendi millî bütçemizden ödenmektedir. Sayın Başbakanımız doğrudan gelir
desteğinin kaldırılacağı yönünde geçen hafta eylem planında bir söz
söylemiştir. Kaldırılan doğrudan gelir desteğinin mutlaka diğer üretim
mekanizmalarında kullanılacağı tabiidir. Mesela, bu ne olabilir? Arz açığı olan
ayçiçeği gibi, pamuk gibi temel ürünlerde, hatta çiftçilerimizin son günlerde
fiyatı artan gübre desteklemesi gibi üretim mekanizmalarında kullanılabilir. Değerli Hocamız
dedi ki: “Mazot ve gübrede ÖTV var, bu ÖTV ve KDV kaldırılmalı.” Bu bir
tekliftir, bu bir taleptir ama Hükûmetimiz de başka
bir şekilde desteklemektedir. Mazot ve gübreyi her sene dekar başına, nisan ve
haziran aylarında… Geçen sene öyle yapılmıştı, bu sene de büyük ihtimalle öyle
olabilir. Tarım Bakanlığımız daha açıklamayı yapmadı. 2007 yılındaki üretimde
kullanılan mazot ve gübre destekleri yılda iki defa ödenmişti. Her sene
ödeniyor. Burada son yıllarda gübre fiyatlarında -bilhassa son aylarda- yüzde
30 ila yüzde 40 nispetinde bir artış oldu. Bu artışa karşılık tabii petrolün
fiyatı da 100 dolar oldu, 22 dolardan 100 dolara yükselen bir petrol fiyatı
artışı gördük. Burada bu bir
tercihtir, bazı siyaset kurumu ÖTV’yi kaldırmak ister
ama bizim Hükûmetimiz mazot ve gübre desteği
suretiyle bu artışı telafi etme yolunu tercih etmiştir ve bunlar da nisan ve
haziran aylarında olmak üzere ödenmektedir. Değerli
arkadaşlarım, gerçekten, sektör himayeye muhtaç bir sektördür ve Hükûmetimiz tarafından desteklenmektedir. Biz bu
desteklerin artırılarak sürdürülmesini ve Türkiye’miz için çok önemli olan… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Ertürk, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. AHMET ERTÜRK
(Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkanım. …ülkemiz için
gerçekten çok önemli olan ve Türk tarımının, dünyada yegâne altı ülkede
üretilebilen ve insan sağlığı için de çok vazgeçilmez olan zeytin ürününün ve
bundan elde edilen zeytinyağının hem üretiminin sürdürülebilmesi hem de
ülkemize, eğer, bu tarımsal desteklemelerimizi çiftçilerimiz kısa zamanda kendi
üretim mekanizmaları olan tarlalarında kullanabildikleri takdirde, çok yakın
bir zamanda, 10 milyar dolarlık bir tarımsal bütçe içerisinde bir ticaret
hacmine ulaşabilecek bir zeytin ve zeytinyağı sektörünü, biz, aziz Büyük Millet
Meclisimize, sorunlarının giderilmesi yönünde bu araştırma önergemizle talepte
bulunuyoruz. İnşallah, Büyük Millet Meclisimiz karar verdiği takdirde, bu
araştırma önergemizin, bu ürünü üreten değerli çiftçilerimize ve bu sektörde
çalışan insanlarımıza ve tüketicilerimize hayırlı olmasını diliyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına… GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Başkan… BAŞKAN - …Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu…(MHP sıralarından
alkışlar) GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Başkan, söz istiyorum efendim. BAŞKAN – Ne gibi
efendim? GÜROL ERGİN
(Muğla) – Benim söylemediğim sözler Sayın Konuşmacı tarafından bana atfen
söylendi, o da şudur: Ben mazottan KDV alınmasın demedim, bir. İkincisi,
doğrudan gelir desteğini Dünya Bankası veriyor demedim, iki. Bunları açıklamak
istiyorum izninizle. BAŞKAN – Bunlar
kayıtlara geçti Sayın Ergin. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Efendim? BAŞKAN – Bunlar
kayıtlara geçti, şu anda söylediniz. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Buradan duyulmadı ki, vatandaşın duymasını istiyorum. BAŞKAN – Ben bir
tutanakları getirteyim Sayın Ergin, bakayım. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Başkan, oturduğum yerden iki dakika, yalnızca bunları açıklamak
istiyorum izin verirseniz. BAŞKAN – Buyurun,
açıklayınız. VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR 1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Aydın Milletvekili
Ahmet Ertürk’ün konuşmasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması GÜROL ERGİN
(Muğla) – Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Biraz önce Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan Sayın Konuşmacı, benim konuşmamda,
doğrudan gelir desteğini Dünya Bankasının verdiğini… Oysa öyle olmadığını,
bunun bizim bütçemizden karşılandığını söyledi. Sayın Konuşmacı
beni iyi dinleyememiş. Ben, yıllardan beri özellikle bu konularda çalışan bir
insanım. Benim sözüm şuydu: Bu doğrudan gelir desteği olayı bir Dünya Bankası
projesidir ve sürelidir. Normal süresi de 2007 yılı sonunda bitmektedir. Bu
nedenden ötürü zaten bitecek bir projedir. Bu bakımdan Sayın Başbakanın “Biz
artık doğrudan geliri kaldıracağız, bunun yerine ürün desteği vereceğiz.”
demesi gerçek olayın gerçeğinden saptırılması şeklinde ortaya çıkmıştır. Bu
bir. İkincisi, ben,
mazotta KDV kaldırılsın demedim. Sözlerim zabıtlardadır. Benim sözüm şu:
Mazotta ÖTV’ye daha geçtiğimiz günlerde yüzde 10,58
kadar zam yapılmıştır. Bu, çiftçiye yapılan zulümdür. Bu bakımdan, hiç kimse
mazot fiyatlarının artışını dünya petrol fiyatlarına bağlamasın dedim. Benim
sözlerim öyle. Ayrıca tekrar
şunu söylüyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde dünya petrol
fiyatları sürekli düştü, Türk parası sürekli değer kazandı ama Türkiye’de
hiçbir zaman petrol fiyatları düşmedi. Şimdi dünya petrol fiyatlarını gerekçe
göstererek, bunun için biz de bu fiyata artırdık demek, özellikle yapılan bu
zamlardan sonra doğruyu ifade etmemek anlamına geliyor. Bakınız bugün
şunu söyledim ben: Mazot 2 milyon 570 bin lira, oysa rafineriden çıkışı 900 bin
lira. Ben bunu yeni Türk lirası olarak söylemişim, daha iyi anlasın diye
arkadaşım şimdi eski para biriminden söylüyorum: 2 milyon 570 bin lira çiftçi Teşekkür edip,
saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ergin. Sağ olun. VII.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam) A) Ön
Görüşmeler (Devam) 1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman
ve 29 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların
üretimindeki sorunların araştırılarak altyapı ve işletmeciliğinin
geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/27) 2.- Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk
ve 20 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak zeytinciliğin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/34) 3.- Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 milletvekilinin,
zeytin ve zeytinyağı üretimi ve ticaretinde yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/37) 4.- Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23
milletvekilinin, bitkisel yağlar, zeytin ve zeytinyağı sektöründe yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/40) 5.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin,
zeytincilikte yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/102) BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslu. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın
milletvekilleri, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki
sorunlar ve çözüm yollarını belirlemek amacıyla verilen ve Meclis araştırması
açılmasına ilişkin hususlarla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Meclis
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygılarımla
selamlıyorum. Esasen, az önce
de ifade edildiği üzere, 22’nci Dönem Parlamentosunda da bu başlık adı altında
bir Meclis araştırma komisyonu kurulmuş ve bu komisyon, çalışmalarını bir rapor
hâline getirmiştir, fakat araştırma komisyonun raporu Meclis Genel Kurulunda
görüşülememiştir. Söz konusu bu rapor incelendiğinde -özverili bir çalışma
sergilendiği ve- birçok soruna çözüm önerilerinde bulunulmuştur. Hâl böyle
olmasına rağmen, konuya biraz daha stratejik bir anlayışla yaklaşılamadığı
sebebiyle Meclis Genel Kurulunda görüşülememiştir. Bu sebeple, bu çalışmaların
yeniden ele alınması ve bu alanda belirlenen hedeflerin hangi kurum ve
kuruluşlar tarafından nasıl yerine getirileceğinin ve bunun için yapılacak
yasal düzenlemeler dâhil, alınacak önlemlerin tespit edilmesi bakımından bir
Meclis araştırması açılması grubumuz açısından da fevkalade önemli
görülmektedir. Değerli
milletvekilleri, ülkemiz, bulunduğu coğrafi konum ve sahip olduğu Akdeniz
iklimi özellikleri nedeniyle, İspanya, İtalya, Tunus ve Yunanistan gibi diğer
Akdeniz ülkeleriyle birlikte, dünyanın önde gelen zeytin ve zeytinyağı
üreticilerindendir. Ülkemiz, 1 milyon
260 bin ton civarındaki zeytin üretimiyle dünya zeytin üretiminin yüzde
7,9’unu, 100 bin ton civarındaki zeytinyağı üretimiyle dünya zeytinyağı
üretiminin yüzde 5’ini gerçekleştirmektedir. Ülkemizde 109
milyon zeytin ağacı, 196 bin zeytin üreticisi, 80 bin ton zeytin işleyen 1.100
zeytinyağı üretim işletmesi bulunmaktadır. Son yıllarda yeni
zeytin fidanlarının dikimi ve üreticinin zeytin üretimine özendirilmesiyle
birlikte ağaç sayımız artmıştır. Ağaç sayımızdaki artışa bağlı olarak üretimde
de artış meydana gelmiş, ülkemiz zeytinciliği büyük bir gelişim içerisine
girmiştir. Zeytinciliğimizin gelişiminin en önemli göstergelerinden biri olan
dökme formda yapılan ihracatımız azalırken kutulu ihracatımızda artış olmuştur.
Ülkemiz zeytinyağı üretiminin yaklaşık yarısı ihraç edilmektedir. Avrupa
Birliği ülkelerine dökme formda ihraç ettiğimiz zeytinyağı bu ülkelerde
ambalajlanarak İtalyan ve İspanyol markaları altında pazarlanmaktadır. Böylece,
kendi yağımız, kendi markamıza rakip olmaktadır. Ayrıca, zeytinyağından elde
edilen gelir de daha düşük olmaktadır. Ambalaj
şekillerine göre zeytinyağı ihracatımızın dağılımına baktığımızda, 2006-2007
sezonunda toplam ihracatımızın yüzde 36,5’ini ambalajlı zeytinyağları
oluşturmaktadır. Değerli
milletvekilleri, üretime ilişkin sorunlar ve çözüm önerilerini şu şekilde
sıralayabiliriz. Sektörle ilgili
istatistiki veriler güncel değildir. Rekolte tahmin
çalışmaları uzmanların sadece tecrübeleri ve gözlemlerine dayanarak
yapılmaktadır. Uzaktan algılama
sistemleri kullanılarak bir coğrafi bilgi sistemi ve güvenilir veri tabanı
oluşturulmalıdır. Başta ağaç sayısı olmak üzere sektördeki verilerin
güncelleştirilmesi gerekmektedir. Ülkemizde yıllara
göre ürün miktarı değişkenlik göstermekte, yani “var yılı, yok yılı “özelliği
şiddetli yaşanmaktadır. Bunun etkisinin azaltılması için zeytin çeşitlerinin
ıslahının yapılması, sulama, ilaçlama ve gübreleme ve bazı bakım işlemlerinin
modernize edilmesi, bunun için zeytin üreticisinin desteklenmesi sağlanmalıdır.
Üretimin
artırılması, bu doğrultuda fidan üretimine ağırlık verilmesi gerekmektedir.
Ancak, üretimde doğru yönlendirme önem taşımaktadır. Üreticiler en kolay Gemlik
fidanını bulabildikleri için birçok yere bu zeytin çeşidini dikmektedirler.
Oysa, mevcut zeytin çeşit ve tipleri belirlenmeli, sertifikalandırılmalı ve
genetik haritaları çıkarılmalıdır. Fidan üretiminde bölgesel adaptasyon önemli
olup, coğrafi yöreyle özdeşleşmiş çeşitlerin diğer bölgelere dikimi
engellenmelidir. Her bölgenin yerli çeşitleri arasında yüksek ürün ve ağaç
özellikleri gösteren çeşitler seçilerek ıslah çalışmaları yürütülmelidir. Ülkemizin zeytin
gen kaynaklarına sahip çıkılmalı ve fidan ithalatı yasaklanmalıdır. Gübreleme
yetersizdir, tekniğine uygun yapılmamaktadır. Analize dayalı gübrelemeyi teşvik
edici önlemler alınmalıdır. Üretim bölgelerine yakın olan ve üreticilerin
yaprak ve toprak analizlerinin kolaylıkla yapılabileceği bölgesel laboratuvarların sayıları artırılmalıdır. Bunun yanında
kimyasal gübrelerin yüzde 18 olan KDV oranının tarım ilaçlarında olduğu gibi
düşürülmesi üretim maliyetinin azalmasını sağlayacaktır. Tüm tarımsal
girdilerde üreticiye KDV iadesi yapılmalıdır. İlaçlama
yetersizdir ve tekniğine uygun yapılmamaktadır. İlaçlanan alanlar
genişletilmelidir, ancak kullanılan ilaçlar çevreyle uyumlu olmalı, organik
üretime engel teşkil etmemelidir. Mevcut zeytincilik kanununda yer alan zeytin
zararlıları ile mücadelede kuruluşların etkin hâle gelmesi ve işlevlerini
eksiksiz yerine getirebilmeleri için kaynak sağlanmalı, parasal anlamda destek
verilmelidir. Zeytinliklerin
yüzde 92’si sulanmamaktadır. Atıl vaziyetteki mevcut su kaynaklarından mutlak
surette yararlanılmalı, damlama sulama gibi modern sulama yöntemlerinin
kullanılması desteklenmelidir. Toprak erozyonuna
karşı teraslama çalışmaları uzun zamandan beri ihmal edilmiştir. Ucuz ve uzun
vadeli kredilerle teşvik edilmelidir. İtalya ve İspanya’da ağaç başına verim
45- Kamu destekli bir
program ile bölgelere ve zeytin çeşitlerine göre uygun budama tipleri
belirlenerek toplu ve tek tip budama uygulamaları benimsetilmelidir. Yaşlı
ağaçlar kademeli olarak gençleştirilmelidir. Bu sayede ağaçlarımız makineli
hasada uygun hâle gelecek ve üretim maliyetinin azalması yönünde olumlu
sonuçlar oluşacaktır. Firesiz ve hızlı
zeytin toplama için mekanik hasat özendirilmeli ve yardımcı malzemelerin temini
ile üretimini kolaylaştıracak önlemler alınmalıdır. Böylece, dalından kopar
kopmaz fermente
olmaya başlayan zeytinin kalitesinin düşmesi önlenmiş olacaktır. Yeni
oluşturulacak tesislerde sertifikalı fidan kullanılması durumunda verilmesi
kararlaştırılan 250 yeni Türk lirası/dekar destek modelinin mevcut geleneksel
zeytinliklerin imar ve ihyasında da kullanılması gerekmektedir. Zeytinyağı
işletmelerinde oluşan atık zeytin kara suyu, içerdiği organik kirlilik
nedeniyle çevre kirlenmesine yol açmaktadır. Kara sudan kaynaklanan sorunun
çözülmesi için, üç faz çalışan kontinü tesislerin iki
faza dönüştürülmesi, ikinci ekstraction ve kurutma
üniteleri ilave edilmesi veya mevcut üç faz tesislerden çıkan kara suyun
arıtılacağı merkezî arıtma sistemlerinin kurulması gerekmektedir. Ancak dönüşüm
ve tesis maliyeti konusunda sektörün desteklenmesi ihtiyacı vardır. Öte yandan,
kara su, içerdiği azot ve potasyum gibi bitki besin maddeleri ve organik
maddeler nedeniyle uygun işlemler sonucu sıvı ve katı gübre olarak
kullanılabilmektedir. Kalite
kayıplarının önlenmesi için zeytinyağı depolama sistemlerindeki bozukluk
giderilmeli, zeytinyağlarımız azot korumalı paslanmaz çelik tanklarda
korunmalıdır. Bunun için modern stoklama tesislerine gereksinim vardır. Ülke
genelinde paslanmaz çelik tank kapasitesi düşüktür. Dönüm başına
uygulanan doğrudan gelir desteği sistemi ağaç başına destekleme modeliyle ağaç
başına destekleme modeliyle düşünülmek suretiyle revize edilmelidir. Bu sayede
ülkemizde gerçek ağaç sayısının tespiti de kolaylaşabilir, dönümlerce arazisi
olup da az sayıda zeytin ağacı bulunanların haksız desteklenmesi önlenmiş olur. Mevcut Tarım
Kanunu’na göre kurulan ürün konseyleri fevkalade olumlu bir yaklaşımdır. Buna
göre çalışmalarını yürüten Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi birçok sorunu
gündeme getirmektedir, ancak bu ürün konseylerinin daha etkin olabilmeleri
açısından gelir kalemlerinin tekrar gözden geçirilmesi gerekir. Değerli
milletvekilleri, pazarlamaya ilişkin sorunlar ve çözüm önerilerini şu şekilde
sıralayabiliriz: Ülkemiz
zeytinyağı ambalajlı ve markalı ihracatının artırılması ve sürekli pazarların
elde edilmesi ancak Avrupa Birliği ülkeleriyle eşit koşullarda rekabet ile
mümkündür. Hâlen 15-20 bin ton civarında satılan markalı veya ambalajlı
zeytinyağı ihracatının artırılması için teşvikler geliştirilmeli, “Türk
zeytinyağı” imajı oluşturulmasına yönelik tanıtım çalışmaları desteklenmelidir.
Ülkemiz
zeytinyağı tüketimi düşüktür. Hemen hemen üretim
bölgelerindeki alışkanlık ile sınırlı bir hâle gelmiştir. Son yıllarda
tüketimin artırılmasına yönelik girişimler sonucunda zeytinyağı tüketiminde
artış eğilimi bulunduğu görülmektedir. Ancak bu artış, zeytinyağı tüketim
sorununun çözüldüğü anlamına gelmemektedir. Zeytinyağı kullanma alışkanlığı
olmayan tüketici kesimin fiyat hareketleri karşısında zeytinyağından vazgeçmesi
kolay olmaktadır. Zeytinyağının
önde gelen sorunlarından birisi de tağşiştir. Bu nedenle, piyasa düzenli olarak
takip edilerek tağşişli yağ üretim ve satışı engellenmelidir, tağşişli yağla
ilgili kamu denetimleri artırılarak etkin hâle getirilmelidir. Tüm standartlarda
“zeytinyağı başka bir yağ ile karıştırılamaz” ibaresi yer almalıdır.
Zeytinyağının sağlığa yararları bilimsel olarak ortaya konmuş durumdadır.
Özellikle kalp ve damar hastalıklarına iyi gelmesi nedeniyle tüketimin teşvik
edilmesi, bu hastalıklar için devlet ve bireylerce yapılan sağlık harcamalarının
azalmasına yol açacaktır. Tarımda ayakta
kalabilen ve gelecekte daha da yükselecek yegâne ürün olan zeytinyağının
tanıtımına, tüketiminin arttırılmasına, iç ve dış pazarın geliştirilmesine
yönelik olarak kamu destekli çalışma grubu oluşturulmalıdır. Avrupa Birliği,
yaptığı anlaşmalarla, Cezayir, Tunus, Fas ve Lübnan’a zeytinyağı konusunda
önemli imtiyazlar tanımıştır. Örneğin, Tunus’a yıllık 56 bin tonluk, diğer
ülkelere de 8 bin tonluk gümrük vergisinden muaf bir kota açıldığı
görülmektedir. Benzeri bir uygulamanın Suriye ile Avrupa Akdeniz Anlaşması
çerçevesinde yapılması için çalışıldığı bilinmektedir. Türkiye’nin de Avrupa
Birliğine gümrüksüz zeytinyağı ihracatı yapabilmesi için, hiç değilse, diğer
ülkelere tanınan imtiyazlardan yararlanması büyük önem taşımaktadır.
Hâlihazırda, 2005/3 sayılı Para Kredi Koordinasyon Kurulu altında 5 kilograma
kadar olan ambalajlarda ihraç edilen zeytinyağları için 150 dolar/ton, 1
kilograma kadar olan ambalajlarda ve “Türkiye üretimidir” ibareli zeytinyağları
için 300 dolar/ton ihracat iadesi verilmektedir. İhracatta hâlihazırda ton
başına 750 dolar vergi ödenmektedir. Oysa, zeytinyağı sanayi ürünü olarak kabul
edilirse haksız vergilendirme engellenmiş olacaktır. Yine, 2003’e 3 sayılı Türk
Ürünlerinin Yurtdışında Markalaşması Ve Türk Malı İmajının Yerleştirilmesine
Yönelik Faaliyetlerin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ, yurt dışında çalışmalar
yapan firmaları daha etkin olarak destekleyecek şekilde düzenlenmelidir. Zeytinyağının
İspanya ve İtalya’da olduğu gibi başka sıvı yağlarla karışık olarak
“zeytinyağı” adıyla satılması yasaklanmalıdır. Zira zeytinyağı fiyatı bitkisel
yağ fiyatının 5 katıdır. Karıştırılıp satılması hem standartlara aykırı, hileli
bir durumdur hem de ekonomik açıdan haksız rekabete yol açacak piyasa dengelerini
bozmaktadır. Stratejik bir
ürün olması nedeniyle zeytinyağının “prim sistemi” veya başka bir ad altında
desteklenmesine devam edilmelidir. Prim miktarı, Avrupa Birliğinde olduğu gibi,
zeytinyağı ve sofralık zeytin için verilmelidir. Avrupa Birliğinde uygulanan
prim miktarı kilogramda 1,32 eurodur. Ülkemizde prim
sistemi telafi edici anlamda kullanılmakta, oysa asıl işlevinin planlayıcı ve
üretimi artırıcı olması gerektiği unutulmamalıdır. Prim miktarı üretici
tarafından önceden bilinmeli ve süreklilik arz etmelidir. Kayıtlı ekonomiye
geçişi sağlayarak kaynağını kendi içinden yaratan prim hazineye ilave yük
olarak görülmemeli, yeterli miktarda olmalı ve zamanında ödenmelidir. Değerli
milletvekilleri, zeytinciliğin gelişim içerisinde olduğu ülkemizde, iç piyasa
fiyatlarının yüksek olduğu gerekçesiyle zeytin ve zeytinyağı ithalat talepleri
doğru yaklaşımlar değildir. Nitekim, önemli üretici ülkelerden biri olan
İtalya’da sızma zeytinyağının üretici satış fiyatı 6,2 YTL, İspanya’da 4,7 YTL
iken, ülkemizde birinci kalite zeytinyağının üretici satış fiyatı ortalama 4
ilâ 5 YTL seviyelerindedir. Dolayısıyla, ülkemiz fiyatları hiç de yüksek
değildir ve üstelik Avrupa Birliği üreticilerine ödediği destek tutarının
kilogram başına 2,3 yeni Türk lirasına denk geldiğini de ayrıca ifade etmemiz
gerekir. Türkiye’nin,
üreticilere kilogram başına verdiği 11 kuruşluk destek ile Avrupa Birliği
ülkeleriyle rekabet etmesi çok zordur. Bunun için yapılması gerekenler çok açık
ve nettir. Türkiye’nin geldiği zeytin ve zeytinyağı seviyesinin daha ileri bir
yere gitmesi, sektörün rekabet edilebilir bir yapıya kavuşturulması bakımından
önemlidir. Bunun için üreticiler mutlaka desteklenmelidir. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; dünyada giderek artan nüfus artışına paralel olarak gıda
maddeleri tüketimi de artmaktadır. İnsan beslenmesinde önemli yer tutan
bitkisel yağların tüketiminin giderek artması, bu yağların üretimine ham madde
sağlayan yağ bitkilerinin önemini ortaya çıkarmaktadır. Ülkemizde tarımı
yapılan yağlı tohumlar, ayçiçeği, çiğit, susam, kolza, soya, yer fıstığı,
haşhaştır. Ülkemizde gıda olarak tüketilen bitkisel yağların yüzde 48,4’ü
ayçiçeğinden, yüzde 33,6’sı çiğitten, yüzde 18’i de zeytin ve diğer yağ
bitkilerinden elde edilmektedir. Ülkemizde
bitkisel yağ sektörü 4 milyon ton tohum işleme, 1,5 milyon ton rafine üretim,
900 bin ton margarin üretim kapasitesini
haizdir. Bu işin parasal hacmi ise 2 milyar dolardır. Türkiye’de kişi
başına yıllık bitkisel yağ tüketimi 14 ila 16 kilogramdır. Avrupa normlarında ise yaklaşık Bölgeler
itibarıyla farklı iklim özelliklerine sahip olan ülkemizde palm
ve Hindistan cevizi hariç yağlı tohumlu bitkilerin tamamı başarıyla
yetiştirilebildiği hâlde, ayçiçeği ekim alanlarımız yıllar boyunca 500-600 bin
hektar düzeyinde kalmıştır. Ayçiçeği ekiliş alanlarının belirli bir seviyeyi
korumasına karşılık üretimdeki belli miktardaki yükselişler verimdeki artışa
bağlı gerçekleştirilmiştir. Yıllardır her
platformda konu edilen, ancak bir türlü istenen artış sağlanamayan yağlı tohum
üretimindeki bu yetersizliğin sebepleri, genel olarak tarımın genel sorunları
yanında uzun yıllardır yağlı tohumların korunmasının diğer tarla bitkilerinin
yanında çok düşük kalması, üreticiye gelir üstünlüğü kazandıracak iyi bir fiyat
verilememesi, prim ödemelerinin düşük ve geç yapılmasıdır. Ayrıca, ekonomide
gelişmelere paralel olarak döviz kurundaki değişimler ve dünya fiyatlarıyla
yaşanan rekabet de üreticinin ayçiçeği ekiminden vazgeçmesi için önemli bir
etken olmuştur. Bu durumda, gümrük vergileri ve destekleme primleri yağlı tohum
üretimini etkileyen en önemli etkenler olarak görülmekte olup, alternatif yağlı
tohum üretimlerinin desteklenmesi de ülkemiz bitkisel yağ açığının farklı
kaynaklardan giderilmesi için gereklidir. Ülkemiz için özel
önem arz eden ürünlerin -ayçiçeği, soya ve kanola-
yurt içi tüketimini karşılayacak ve ihracat durumuna gelecek düzeyde üretimi
gerçekleşene kadar dünya piyasasına karşı özel koruma önlemleri -gümrük
vergileri, tarife kontenjanları gibi- ile mutlaka korunması, üretici
maliyetleri düşürücü tedbirler alınması, destekleme priminin ekimden önce
açıklanarak zamanında ödenmesi ve girdi kullanımlarının desteklenmesinin
sürdürülmesiyle dünya fiyatlarıyla entegrasyonunun sağlanması gerekmektedir. Değerli
milletvekilleri, tahıl ve yağlı tohumlar olmak üzere tüm tarımsal ürünlerin,
geldiğimiz noktada yalnızca canlıların gıda maddesi olarak değil, yakıt olma
özelliğinin keşfiyle endüstrinin ve dolayısıyla enerji sektörünün ilgi alanına
girdiğini görüyoruz. Bu durum, ülkemizde tarımın tüm geleneklerini yıkarak
değişeceği ve yeni bir anlayışla tarımın yeniden değerlendirileceğini ortaya
koymaktadır. Dünyada büyük bir
değişim, dönüşüm yaşanmaktadır. Fosil yakıtlar ve küresel ısınma dünyayı ağır
sorunlarla karşı karşıya bırakırken, iklim değişiklikleri, açlık ve işsizlik,
göçlerle kitlesel sığınmalara da yol açmaktadır. Bu konunun ülkemizde yükü
galiba en çok enerji bitkilerine düşmekte ve düşmeye devam edecektir gibi
görülmektedir. Değerli
milletvekilleri, küresel ısınma ve akabinde iklim değişiklikleri gündeme
geldiğinden itibaren tarım terminolojisinde yenilenebilir, biyoyakıt,
biyodizel, biyoetanol,
biyogaz, biyoselüloz gibi yeni ifadeler; su arzı,
ekoloji, sera gazları kavramları ve ekolojik ekonomi gibi konular kendini daha
çok göstermeye başlamıştır. Hatta bunları dünya çapında içeren protokoller dahi
imzalanmaktadır. Demek ki, dünyamız, küresel ısınmaya bağlı olarak ciddi
tehlikelerle karşı karşıya bulunmakta ve çok dikkat edilirse, çözüm, en çok
fosil yakıtların etkisiyle yükselen sera gazlarının düşürülmesinde
yenilenebilir enerji ve dolayısıyla tarım sektöründe aranmaktadır. Buna bağlı
olarak bütün dünya ülkeleri, tarıma yeni anlamlar ve misyonlar yüklemekte,
ciddi bir güç kaynağı olarakyeniden yorumlanmaktadır.
Böylece de tarım potansiyelini azami derecede kullanma yoluna gitmekte ve
özellikle de yenilenebilir enerjide yerli kaynaklara yönelmektedir. Değerli
milletvekilleri, bütün bu ifadelerimizin sonunda, zeytin ve zeytinyağı ile
diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılması gerektiğini
belirtiyor, bir kez daha sizleri saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uslu. Gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır. Önerge sahipleri
adına bir konuşmacı, Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman. Sayın Büyükataman, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) İSMET BÜYÜKATAMAN
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zeytin ve zeytinyağı ile diğer
bitkisel yağların üretimindeki sorunlar ve çözüm yollarını belirlemek amacıyla
vermiş olduğumuz araştırma önergesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Tarihi günümüzden
sekiz bin yıl öncesine dayanan zeytin, birçok efsanenin de kaynağı olmuştur.
Nuh Peygamber’den Antik Yunan’a, Mısırlılardan Romalılara kadar tarihin her
aşamasında zeytin ağacından ve zeytinyağının yararlarından söz edilmektedir.
Zeytin ağacı aynı zamanda Kur’an-ı Kerim, Tevrat ve
İncil gibi kutsal kitaplarda da yer almaktadır. Dünyada yaklaşık 10 milyon
hektar alanda 900 milyon kadar zeytin ağacı bulunmaktadır. Dünyadaki zeytin
ağacı varlığının yüzde 98’i Akdeniz çanağında yer alan ülkelerde toplanmıştır.
Türkiye, Akdeniz iklim özelliklerini taşıması nedeniyle dünyanın önemli zeytin
ve zeytinyağı üreticisi ülkeleri arasında yer almaktadır. Diğer yandan, dünyada
sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıklarına duyulan ilginin artması,
insanların zeytin ve zeytinyağı tüketimine yönelmesini de beraberinde getirmiş,
buna paralel olarak dünyada zeytin ve zeytinyağı tüketimi hızla artmıştır.
Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de yağlı tohumlar önemli
ürünler kapsamında değerlendirilmelidir. Sayın
milletvekilleri, bütün ülkelerin ekonomilerinde tarımın özel bir yeri ve önemi
vardır. Tarım sektörüne ve dolayısıyla ülke ekonomisine katkısı açısından ciddi
bir öneme sahip olan tarımsal ürünlerden birisi de zeytindir. Zeytin gibi bazı
tarımsal ürünler ancak işlenerek tüketime sunulabilmekte ve daha çok katma
değer sağlayarak ekonomik kalkınmaya yardımcı olmaktadır. Zeytinin ekonomiye
olan diğer bir katkısı da, ham dane olarak tüketilmediği için, işlenerek
sofralık zeytin ve zeytinyağı gibi farklı sektörlere ham madde kaynağı
oluşturmasıdır. İnsan sağlığı
açısından da zeytin ve zeytinyağı büyük önem taşımaktadır. Zeytin ve
zeytinyağının kalp ve damar hastalıklarının oluşmamasında, sindirim sistemi,
sinir sistemi ve kemik gelişiminde olumlu etkiler sağladığı bilinmektedir.
Zeytinyağının çok tüketildiği Akdeniz ülkelerinde mide ve bağırsak kanserinin
diğer bölgelere göre daha az ortaya çıktığı bilinmektedir. Zeytin, Türkiye
ekonomisinde yer alan en önemli on tarım ürünü içerisinde yer almaktadır.
Ülkemiz, dünya zeytin üretiminin yüzde 8,48’ini, zeytinyağı üretiminin yüzde
5’ini, sofralık zeytin üretiminin ise yüzde 11,2’sini gerçekleştirmektedir.
Türkiye, dünya zeytin üretiminde 4’üncü, sofralık zeytin üretiminde 2’nci ve
zeytinyağı üretiminde de 5’inci sırada olmasına rağmen, dünya tüketiminde yüzde
2,8 ile tüketici ülkeler arasında en son sıralarda yer almaktadır. Kişi başına
zeytinyağı tüketimi Yunanistan’da Bunun nedenleri
arasında, diğer bitkisel yağlara göre zeytinyağındaki fiyat yüksekliği ve
özellikle zeytin üretimi yapılan bölgeler dışındaki halkın bu yağı tüketme
alışkanlığının olmamasıdır. Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye’de 1,3 ila 1,4 milyon ton dolaylarında olan
toplam bitkisel yağ tüketiminin yüzde 80’ini ayçiçek
yağı oluşturmakta, bunu zeytinyağı, mısır yağı ve pamuk yağı izlemektedir.
Ülkemizde yağlı tohumlu bitkilerin üretiminin yetersizliğinden dolayı bitkisel
yağ ihtiyacının önemli bir kısmı ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Geçtiğimiz
yıllarda ülkemiz ihtiyacı olan yağlı tohumlar, bitkisel ham yağlar ve küspelerin
büyük bir kısmını ithalat yoluyla karşılamıştır. Bitkisel yağ
üretiminde ülkemizde açığın kapatılması ve dünya pazarında sağlam bir yer
edinebilmesi, yağlı tohumlu bitkilerin ekim alanlarının artırılması ve
üreticinin, çiftçinin teşvik edilmesiyle mümkün olacaktır. Bunun yanı sıra
ülkemizde sulama ve su kaynakları da yetersiz kalmaktadır. Özellikle,
zeytinyağı, ayçiçek yağı, soya yağı ve kanola yağı bitkisel yağ üretiminin artırılması konusundaki
en önemli kaynaklar olarak kabul edilmektedir. Bitkisel yağ
üretim kapasitesinin artırılması, hem döviz kaybının önlenmesi hem de
barındırılan potansiyelden yararlanılarak ihracat gelirlerinin artırılması
bakımından önem taşımaktadır. Ayçiçek yağının 400-450
bin tonluk bölümü ülkemizde üretilirken, geri kalan yaklaşık 400 bin tonluk
ihtiyaç ise ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Bununla birlikte, son on beş
yılda, ayçiçeğinde ekim alanları ve üretim miktarında yüzde 50 civarında azalma
görülmektedir. Önemli tarımsal
ihraç ürünlerimizden zeytin ve zeytinyağı, ülkemizin Avrupa Birliği tarım
sektörü içinde rekabet edebileceği ürünlerdendir. Ülkemiz zeytinciliğindeki
yapısal gücün artırılması ve Avrupa Birliği ortak tarım politikası içerisindeki
zeytinyağı ve sofralık zeytin ortak piyasa örgütlenmesine uyumun sağlanması
açısından bu ürünlerdeki sorunların çözüme kavuşturulması son derece önemlidir.
Ülkemizde ürün
alınan zeytin ağaç sayısında her yıl artış olmasına rağmen, zeytin üretim
miktarında yıldan yıla farklılıklar yaşanmaktadır. Zeytin üretimindeki bu olumsuzluk,
zeytinyağı üretimine de yansımaktadır. Sağlık açısından son derece faydalı olan
zeytinyağının, diğer üretilen yağlarla rekabet ortamı bulunmamaktadır. Bu
nedenle de zeytinyağı sektörü ekonomimizde hak ettiği yere ulaşamamıştır.
Zeytinyağı üretiminde kilo başına ödenen prim, rekabet açısından son derece
yetersiz durumda olup, ödenen prim miktarının Avrupa Birliği ülkeleri
seviyesine çıkarılması gerekmektedir. Saygıdeğer
milletvekilleri, zeytinin üretim ve tüketimindeki sorunların dışında diğer bir
husus, özellikle Akdeniz, Ege ve Marmara kıyılarında yer alan zeytinliklerin
rant kurbanı olmasıdır. Bu alanlar iskâna açılmış veya otel ve motele
dönüştürülmüştür. Üreticilerin kooperatifleşerek veya şirketleşerek, hem
girdilerini azaltması hem de doğrudan tüketiciye ulaşması gerekmektedir. Aksi
hâlde, üretici ile tüketici arasındaki aracılar, kârlarından vazgeçmeyeceğinden
zeytin üretimi ve buna bağlı olarak zeytinyağı üretimi gittikçe azalacaktır. Birçok gelişmiş
ülkede üniversiteler ve araştırma kuruluşları üretici birliklerinin sorunlarını
gidermek veya yeni teknolojiler üretmek amacıyla yapılan projelerle ayakta
durmaktadır. Oysa, ülkemizde üreticiler kendi sorunlarıyla kendileri uğraşmak
mecburiyetinde bırakılmaktadırlar. Ülkemizde zeytincilik giderek yok olurken,
birçok ülke, zeytinciliğinin gelişmesi için çok büyük teşvikler vermektedir. Değerli
milletvekilleri, Türkiye, dünyanın önde gelen zeytin ve zeytinyağı üreticisi
ülkeler arasında yer almasına ve son yıllarda zeytinyağı üretiminde artışlar
kaydetmesine rağmen, zeytinin doğasından ileri gelen üretimdeki bir yıl az, bir
yıl çok olma etkisini hâlen azaltabilmiş değildir. Hâlbuki, zeytinciliği
gelişmiş ülkelerin çoğunda bu durum en düşük düzeye indirilmiştir. Yani, bu
ülkeler her yıl birbirine yakın ürün alabilmektedirler. Yine ülkemizde
zeytinyağı üretiminde belli mesafeler alınmış, ancak tüketimde hâlen istenen
seviye yakalanamamıştır. Kısa vadede ihracatın fazla artırılamayacağı dikkate
alındığında, yurt içi talebin artırılması gerekmektedir. Zeytinyağı
üretiminde yetiştiricilikten işlemeye ve pazarlamaya kadar karşılaşılan çok
büyük sorunlar vardır. Mevcut ağaçlarımızın büyük çoğunluğunun meyilli
alanlarda olmasının ve buna bağlı olarak yetiştiricilikte karşılaşılan
sorunların, yani kültürel işlemlerdeki eksikliklerin zeytinyağı verim ve
kalitesine etkisi büyük önem taşımaktadır. Ülkemizde
yaklaşık 500 bin aile geçimlerini zeytincilikten sağlamaktadır. İzmir, Muğla,
Balıkesir, Bursa, Manisa, Çanakkale, Tekirdağ, Hatay illerimiz önemli zeytin üreticisi
illerimizdir. Zeytin üretiminde
kısa ve orta vadede üretimi güçlendirici çözümlere ihtiyaç vardır. Özellikle
Gemlik tipi zeytinin yurt dışına ihracatında pratik ve kalıcı çözümler
bulunmalıdır. Bu bölgeden dışarıya götürülen fidanlardan elde edilen zeytinler
ve bölgeye başka bölgelerden getirilen zeytinler “Gemlik tipi zeytin” adı
altında piyasaya sürülmektedir. Bu durum Gemlik’te üretilen zeytin kalitesine
büyük zarar vermektedir. Bir an önce bunun önüne geçilmesi için Gemlik, İznik,
Orhangazi ve Mudanya çevresinde üretilen Gemlik tipi zeytinin koruma ve kontrol
altına alınması gerekmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Büyükataman, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. İSMET BÜYÜKATAMAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum. 2007 yılında
ülkemizin birçok bölgesinde olduğu gibi, Bursa ilimizde de, zeytin tarımıyla
uğraşan çiftçilerimiz kuraklık sebebiyle zarara uğramıştır. Bu zarar, üretim,
istihdam ve ihracatı olumsuz yönde etkilemiştir. Bursa ilimizde 9 milyona yakın
zeytin ağacı bulunmaktadır. Bu üründen yaklaşık 100.500 ton civarında üretim
yapılmaktadır. Kuraklık, ülkemizin her yerinde olduğu gibi, Bursa ilimizde de,
yapılmakta olan zeytin üretiminde zarara yol açmıştır. Özellikle zeytin
yetiştiriciliğinin yoğun bir şekilde yapıldığı Gemlik, Orhangazi, Mudanya ve
İznik ilçelerimizde ürün miktar ve kalitesinde azalmalar görülmüştür. Bahsettiğim bu
sorunların aşılması ve konunun mutlaka belli bir programa oturtulması
gerekmektedir. Aksi takdirde, diğer ülke sorunlarında olduğu gibi, zeytin ve
zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunlar da içinden
çıkılmaz hâl alacaktır. Bütün bu
sorunların araştırılması ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla verdiğimiz
bu araştırma önergesine katkılarınızı bekliyoruz ve yüce heyetinizi bu
vesileyle saygıyla selamlıyoruz. Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Büyükataman. Önerge sahipleri
adına İsmail Bilen, Manisa Milletvekili. Sayın Bilen,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) İSMAİL BİLEN
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz zeytin ve zeytinyağı
üretiminde üreticilerimizin karşılaştığı sorunların araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’mızın 98’inci maddesi, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’müzün 104 ve 105’inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için vermiş olduğumuz önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz alan konuşmacı arkadaşımızla birlikte, geçen dönemde
(22’nci Dönem’de) kurulan araştırma komisyonunun üyeleriydik. “Bu komisyon
kuruldu da ne oldu, komisyonun yaptığı çalışmalar tozlu raflarda bekliyor”
ifadesine katılmıyorum. Komisyonumuzun yaptığı çalışmalar faydalı, yararlı ve
verimli olmuştur. Ülkemizin doğusundan güneyine, kuzeyinden Akdeniz sahillerine
varıncaya kadar birçok şehrimizi arkadaşlarımızla birlikte dolaştık, gerek
müstahsille (üreticilerle) gerekse sektörde çalışanlarla, ihracatçılarımızla,
sektörün ve mahsulün sorunlarını konuştuk. Bunun üzerine de çok ciddi,
hakikaten belki doktora tezlerine konu olabilecek bir rapor yayımladık, ancak
seçimin biraz erkene alınması, bu raporumuzun, komisyonumuzun çalışmasının
Genel Kurulumuzda değerlendirilmesine fırsat, zemin ve imkân vermediği için,
sonuçları tartışma, Genel Kurulda konuşma imkânı, fırsatı bulamadık, fakat
burada sorunları ana başlıklar altında saydık, tespit ettik ve buradan Hükûmetimize de tavsiyelerde bulunduk, Bakanlığımız da
inanıyorum ki bu raporumuzun sonuçlarından ve yayımladığımız bu rapordan ciddi
istifadelerde bulundu. Bununla birlikte,
Türkiye’deki zeytin ağacı sayısı zannediyorum 2’ye katlandı. Yine, Tarım
Bakanlığımız, daha önceden olmayan desteklemeleri devreye sokarak zeytinde
dekar başına 250 milyon liralık desteklemeyi getirdi. Gemlik çeşidindeki
düşüşün veya destekleme prim düşüşünün -belki yanlış anladım bilmiyorum-
telaffuz edilmesi, düşüşün yanlış olduğu ifadesi doğru değildir. Çünkü
komisyonumuzun gittiği, araştırma yaptığı birçok vilayette gördük ki, yörenin
iklimine, toprağına uygun olmayan bu çeşidin ekilmesi, maalesef, hem ürünün
kalitesini hem de verimliliğini düşürmekteydi. Dolayısıyla, Tarım Bakanlığının
almış olduğu bu isabetli kararı tenkit etmek de kanaatimce yanlış olmuştur. Zeytincilikte
genel sorunlardan bir tanesi de ar-ge çalışmasının
yetersiz oluşuydu. En önemli sorunlardan belki bir tanesi de zeytin ve
zeytinyağında pazarlama ve tanıtım sorunuydu. Pazarlama ve tanıtımda, maalesef,
yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da zeytini ve zeytinyağını tanıtma imkânı,
fırsatı bulamamıştık. Yine, o
komisyonumuzun çalışma sonuçlarının bir tanesi de Uluslararası Zeytin Birliği -Hükûmetimizden önce, 22’nci Dönem Hükûmetinden
veya Parlamentosundan önce- üyeliğinden çıkılmış olmasına rağmen, o çalışma
sonucunda, Hükûmetimiz, AK Parti İktidarı döneminde
Uluslararası Zeytin Birliğine de müracaat etmiş ve bu müracaat da
sonuçlandırılmıştır. Bu, uluslararası arenada da Türkiye'nin elini aynı zamanda
güçlendirmiştir. Yine, bu sorunlardan
bir tanesi, ürün ihtisas borsalarının olmayışı ya da zeytin ve zeytinyağı
ihtisas organize sanayi bölgelerinin kurulamayışıydı. Bu hususta da,
raporumuzda çok ciddi sonuçları, hem müstahsillerle hem de ihracatçılarla,
tüccarlarla paylaşma imkânı bulduk. Sofralık zeytinde, özellikle zeytin
çeşitlerindeki yetersizliğimiz de sorunlarımızdan bir tanesiydi. Yine,
sürdürülebilir üretim ve depolama sorunu bir başka sorundu önümüzde duran.
Yine, prim olmayışı bir başka sorundu. Bu raporun
sonuçlarından elde edilen uygulamalar müstahsilimizin elini güçlendirmiş,
Türkiye’deki zeytin ağacı sayısının 2’ye katlanmasını sağlamış, aynı zamanda da
butik zeytinyağı ihracatının teşvikini getirmiştir. Dolayısıyla, eskiden
tanklarla yapılan zeytinyağı ihracatı bu şekilde daha da azalmış, hatta hatta, neredeyse imkânsız hâle gelmiştir. Yine, zeytin ağaç
ve alan varlığının artırılmasına yönelik olarak, devletin hüküm ve tasarrufu
altındaki alanların, arazilerin de zeytinlik yetiştirmek isteyenlere tahsisi
amacıyla Hükûmet tarafından ve Bakanlığımız
tarafından da ayrıca bir çalışma başlatılmıştır. 4086 sayılı
Kanun’un 5’inci maddesinde zeytinlik sahaların daraltılamayacağı hükmü esas
alınmıştır. Zeytin alanlarının korunmasını amaçlayan bu Kanun’un etkin
uygulanmasına gerekli hassasiyetin gösterilmesi yine komisyon raporuyla tavsiye
edilmiştir. “Zeytin
ağaçlandırmasının modern ve organik tekniklere uygun olarak planlanması, fidan
seçiminin bölgedeki Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
yetkililerince bölgenin iklim ve çevresel koşulları dikkate alınarak fidan
dikiminin yapılmasının sağlanması temin edilerek, Orman Kanunu’nun 1’inci
maddesinde orman sınırları içerisinde kalan delicelerin ağaçlandırma ve imar,
ihya amacıyla, başta köy tüzel kişilikleri ve yöre halkına olmak üzere, diğer
gerçek ve tüzel kişilere tahsis edilir.” şeklinde bir ifadenin yer alması Hükûmete, Tarım Bakanlığına ve Orman Bakanlığına tavsiye
edilmiştir. “Ekseriyeti
delicelerle kaplı, ekolojik ve ekonomik olarak kültür zeytin yetiştirmesine
müsait olan bozuk orman alanlarındaki deliceler, imar ve ihya çalışmaları
yapılarak zeytinlik alan olarak değerlendirilmeli ve bu çalışmanın Orman
Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından
müştereken yapılması için gerekli yasal düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.”
tavsiyesi hayata geçirilmiştir. Zeytin ağacının
genetik yapısı, ülkemizde maalesef hâlen oluşturulmuş değil, bu nedenle
varyasyon oldukça fazla, bütün konuşmacı arkadaşlarımız da bunlara değindi. Ben
konunun tekrarına da girmek istemiyorum ancak bu hususta da her bölgenin yerli
çeşitleri arasında yüksek verimlilik ve kalite gösteren ağaçlar seçilerek ıslah
çalışmalarının sürdürülmesi komisyonumuzca tavsiye edilmiş ve Tarım Bakanlığı
tarafından da bu nedenle, Gemlik çeşidindeki destekleme 250 milyondan 45 milyona
indirilmiştir. Fidan
üretimindeki çeşit ve anaç sorunu da ayrı bir sorun olarak zeytin ve
zeytinyağında karşımıza gelmiştir. Burada da “Özellikle zeytin fidanı üretimi
genel olarak vegetatif yöntemlerden çelik ve aşı ile
olmaktadır ancak daha ekonomik ve kolay olan çelikle çoğaltma yöntemi ile
köklenmesi kolay olan çeşitlerden en fazla üretilip satılması, özellikle Tarım
Bakanlığı veya resmî kurumlarca tavsiye edilmemelidir.” denmiştir ve bu da
hayata geçirilmiştir. Yani ben, özet
olarak toparlayacak olursam, Sayın Hocam gibi düşünmüyorum, çalışmalarımızın da
sonuçlarının da verimli olduğunu, faydalı olduğunu, yol gösterici olduğunu ve
Tarım Bakanlığı tarafından, Hükûmetimiz tarafından da
dikkate alındığını ve bu nedenle çeşitli desteklemelerin devreye sokulduğunu
özellikle belirtmek istiyorum. Yine, grubumuz
adına konuşan Ahmet Öztürk arkadaşımın da ifade
ettiği gibi, köy bazlı kırsal destekleme projesiyle de özellikle birlik ve
kooperatiflerin desteklenmediği yönündeki eleştirilerinin de haksız olduğunu,
birlik ve kooperatiflerin yüzde 75 hibe destekli kredilerden istifade
ettirildiğini ve AK Parti Hükûmeti öncesinde böyle
bir desteklemenin de olmadığını, bunun AK Parti Hükûmetiyle
birlikte, özellikle, müstahsile, kooperatiflere ve birliklere destekleme
mahiyetinde bu primlerin, bu desteklemelerin hibe desteklemelerin yapıldığını
belirtmek istiyorum. Tabii,
raporumuzun sonucu okunmadı demiştim, inşallah yüce heyetiniz tarafından kabul
edilecek ve yeni kurulacak komisyon tarafından alınacak ve önerilecek
tedbirlerin İktidarımızca da dikkate alınacağını, bakanlıklar nezdinde de
olumlu sonuçlar doğuracağını ve bu sonuçların da müstahsilimize, bu sektörde
çalışanlara, ithalatında ve ihracatında ülkeye katma değer kazandıranlara
hayırlara vesile olmasını diliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bilen. Önerge sahipleri
adına Bursa Milletvekili Sayın Kemal Demirel. Buyurunuz
efendim. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Başkan, yine… BAŞKAN – Sayın Ergin,
bir şey yok. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Hayır hayır, istirham ederim. BAŞKAN – Efendim
“Hocamın görüşüne katılmıyorum.” dedi, bu gayet doğal, görüşe katılmak
mecburiyeti yok. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Başkan, bir dakika… Ben, maruzatımı ifade edeyim… BAŞKAN – O zaman,
kimsenin hiçbir görüşte bulunmaması lazım. GÜROL ERGİN
(Muğla) – …Genel Kurul ve siz dinleyin. BAŞKAN - Sayın
Demirel, buyurun efendim. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Burada mı konuşayım, oraya mı geleyim? BAŞKAN – Yok, hiç
konuşmayacaksınız Hocam. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Niye konuşmayayım? BAŞKAN – Evet,
Sayın Demirel, buyurun efendim. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Konuşma hakkım yok mu? Benim söylemediğim şeyler, bana atfen ifade
ediliyor. Ondan sonra ben niye konuşmayayım? Konuşma hakkım var benim. BAŞKAN – Hayır
efendim. Sayın Ergin, istirham ediyorum. Bakınız, biraz önce, iki dakikalık
süre verdim. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Ama, Sayın Başkan, ben… BAŞKAN – Hayır,
böyle bir şey yok, ben dinledim yani herhangi bir kimse, diğerine… GÜROL ERGİN
(Muğla) – Ama, benim söylemediğim şeyler, bana atfen, bana ithaf edilerek
söylemişim gibi ifade ediliyor. BAŞKAN – Sayın
Demirel, buyurur musunuz efendim. Buyurun efendim,
lütfen… GÜROL ERGİN
(Muğla) – Rica ediyorum Sayın Başkan, olur mu öyle şey! BAŞKAN – Hayır,
ben, Sayın Demirel’i kürsüye çağırıyorum. Buyurun efendim. Sayın Demirel,
konuşmayacaksanız, ona göre işlem yapayım. Buyurun efendim. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Başkan, şunu söylüyorum: Ben “Gemlik zeytinine verilen desteğin
azaltılması yanlıştır.” demedim. Yalnızca “Bizim çalışmalarımızdaki bir tek
husus dikkate alınmıştır.” dedim… BAŞKAN – Sayın
Demirel, buyurun efendim. GÜROL ERGİN
(Muğla) – …o da Gemlik zeytinine verilen desteğin azaltılmasıdır. BAŞKAN – Sayın
Ergin, buyurun. Sayın Demirel,
buyurun efendim, lütfen. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Ben, bir tek şey söyleyeceğim: Hiç kimse, yanlış anladığı konu
üzerine bir şeyler bina edip burada konuşmasın. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Buyurun Sayın
Demirel. KEMAL DEMİREL
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zeytin ve zeytinyağı ile diğer
bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak altyapı ve
işletmeciliğinin geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla, Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca
Meclis araştırması açılmasına ilişkin olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi en
içten sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, benden evvel konuşan milletvekillerimiz, zeytinin ve zeytinyağının
-ve bitkisel yağlarla ilgili konularda- sağlıkla ilgili olsun, sanayi ürünü
olmasıyla ilgili olsun, görüşlerini ortaya koydular. Evet, zeytin gerçekten
olağanüstü bir ürün. Yani hem insan sağlığı açısından hem de ülkemizin
yetiştirdiği stratejik olma özelliği açısından zeytin önemli bir ürün. Ama
böyle dediğiniz zaman, zeytinin hak ettiği yeri, Türkiye’de, verdik mi vermedik
mi diye baktığımız zaman, burada açık açık
söylemekten geri kalmayacağım: Evet, zeytin Türkiye’de hak ettiği yerde değil.
Tabii, zeytin Türkiye’de hak ettiği yerde olmadığı zaman, üreten insanların da
hak etmediği yerde olduğu gerçeği ortaya çıkıyor ki, bunlar kimdir? Bunlar
çiftçilerimizdir, köylülerimizdir. O insanlar çok zor şartlar altında
yetiştirdikleri bu ürünün hak etmediği bir yerde olduğunu gördükleri zaman,
tabii, karşılığını alamamanın üzüntüsünü yaşıyorlar. Şimdi, zeytinin
bizim ülkemiz için stratejik bir ürün olduğunu söylemiştim. Evet, bugün dünya
piyasalarında zeytin konusunda, zeytinyağı konusunda, hak ettiğimiz yere
gelmesi noktasında olmamız için zeytine gereken desteği vermemiz ve zeytin
üreten insanlara da sahip çıkmamız gerektiğini vurgulamak istiyorum. Bugün
zeytinle ilgili bu konuları konuşurken, son yıllarda bilhassa Avrupa’da
zeytinde iddialı olan bazı ülkelerin geçirmiş olduğu doğal afetlerden dolayı
sıkıntı yaşadığı bir ortamda, biz zeytine gereken desteği vermiş olsaydık,
inanın Türkiye, dünyada zeytinde lider olurdu, yani birinci sırada yer
alabilirdi. Ama ne yazık ki bizim ülkenin, zeytinyağı konusunda, zeytin
konusunda ulusal bir politikasının oluşması noktasında daha yeni yeni konuşuyoruz. Zeytin ve zeytinyağı konusunda, hükûmetler gelip geçse bile, Türkiye’nin artık bu konuda
bir devlet politikasına ihtiyacı var. Devlet politikası oluşturulması lazım.
Bu, hükümetler değişse bile, zeytine vermiş olduğumuz önemi ortaya koymak
açısından önemli. Bugün Marmara
Bölgesi milletvekiliyiz. Bursa, zeytin konusunda önemli bir şehir ve
biliyorsunuz, bu komisyonu şimdi kuruyoruz. Geçen dönem, zeytin ve zeytinyağı
araştırma komisyonunun kurulması noktasında önerge vermiştim. O önerge kabul
edilmişti ve o gün kurulan komisyon çalışmalar yaptı. Arkadaşlarımız da
anlatıyorlar, evet, çalışma yaptılar. Bu
komisyonda görev alan Cumhuriyet Halk Partililerin de katkısı var bu konuda.
Ama değerli arkadaşlarım, gittiğimiz köylerde aldığımız cevaplar şu: “Biz
zeytin ve zeytinyağıyla ilgili araştırma komisyonunun kurulmasını bekliyorduk
ama karşımıza zeytin ve zeytinyağıyla ilgili, diğer bitkisel yağlar da
katılarak bir komisyon kuruldu.” NECDET BUDAK
(Edirne) – O komisyon iki ayrı rapor verdi. KEMAL DEMİREL
(Devamla) – Yani, şimdi, zeytin ve zeytinyağı ile ayçiçeği yağı bir mi? NECDET BUDAK
(Edirne) – İki ayrı rapor verdi. KEMAL DEMİREL
(Devamla) – Bir dakika… Ayçiçeği yağı bir
mi? Onu öğrenmek istiyorum. Soya yağı bir mi? Pamuk yağı bir mi? Zeytin ve
zeytinyağı farklıdır, o yağlar farklıdır. Çiftçilerimiz… NECDET BUDAK
(Edirne) – İki ayrı rapor o. KEMAL DEMİREL
(Devamla) – Lütfen… Lütfen… BAŞKAN – Sayın
Budak, lütfen hatibe müdahale etmeyin efendim. Buyurun Sayın
Demirel. KEMAL DEMİREL (Devamla)
– Şunu söylemek istiyorum: Bu komisyon kendine özgü bağımsız bir komisyon
olmalı. Zeytin ve zeytinyağı araştırma komisyonu ayrı olmalı, diğer yağlarla
ilgili komisyon ayrı olmalı. Çiftçilerimizin, köylülerimizin talepleri bu. Ben yine iddia
ediyorum. Benim kadar dolaşan, köyde dolaşan bir milletvekili var mı aranızda?
Ben köy köy geziyorum, zeytin ve zeytinyağı üreten
insanların o tarlalarına giriyorum, o çamurlu tarlalarda o insanların feryadını
dinliyorum, o feryadı buraya getiriyorum. Ben burada Kemal Demirel olarak
konuşmuyorum, ben o tarlalardan gelen köylüler gibi, onların çilesini anlatmak
için buraya çıktım ve onların sözcüsüyüm. Yani köylü Ahmet’im, köylü Mehmet’im,
köylü Hatice anayım. (CHP sıralarından alkışlar) Ben o çiftçilerin sözcüsü olarak
burada sizlere seslenmek istiyorum. Ben onların diliyim. Bizler sofralarımızda
o zeytini görüyoruz, o zeytinyağlarını sofralarımızda kullanıyoruz ama o ürünün
o tarladan buraya kadar geldiği aşamada o insanların çektiği çileyi, o feryadı,
o ürünün para etmemesini dile getirmezsek biz görevimizi yapmamış oluruz. Bakın değerli
arkadaşlarım, geçen dönemlerde zeytin konusunda çok büyük feryatlar vardı, hak
ettiği değeri alamadılar. Geçen yılın zeytin ve zeytinyağı fiyatları ile
bugünkü fiyatları karşılaştırdığınız zaman zeytinci perişan. Geçen sene 4
liralarda olan zeytin ve zeytinyağı fiyatları 1,5 lira düştü. Yani, bugün
gübreden bahsediyoruz. Gübre, zeytin üreticisinin kullandığı gübre yüzde 28’di,
yüzde 60’lara vardı. Yine, tarımda kullanılan gübre neredeyse yüzde 300’lere
falan çıktı. Şimdi, gübredeki girdiyi görüyorsunuz, mazottaki girdiyi
görüyorsunuz, elektriği görüyorsunuz, yevmiyeler 30 milyondan 45 milyona çıktı. Her şey,
masraflar, yüzde 100’e yakın artarken ama ürettiğimiz ürünün fiyatları ise
yüzde 100 geriledi. Şimdi sizin kalkıp da yapılan çalışmaların zeytinciyi hak
ettiği yerlere getirdiğini söyleyebilmeniz mümkün mü? Değil. Yani bugün
zeytinci feryat ediyor. Ben bu Meclis
dönemi açılır açılmaz Sayın Başbakana bir soru önergesi vermiştim. Niye Sayın
Başbakana sordum, Tarım Bakanına sormadım? Çünkü bu ülkenin Başbakanına sormak
gerekiyor bunu diye düşündüm. Dedim ki: “Geçen yıllar zeytinci ve zeytinyağı
üreticisi perişan oldu, hak ettiğini alamadı. Bizzat sizi göreve çağırıyorum.
Bu konuya el atmanızı istiyorum.” Bunu temmuz aylarında sordum, ağustos
aylarında niye sordum? Çünkü şu anda zaten zeytin toplandı, satıldı. Yani biz
bunlar toplanmadan, satılmadan, onun hak ettiğini vermek için bu komisyonların
oluşturulması gerekiyordu. Zamanında oluşturulmazsa, zamanında üzerine
gidilmezse hak ettiği noktaya gelemiyor. Yani bu noktada da ben şunu
söylüyorum: Bu komisyon şimdi kurulacak, bu komisyon görev yapacak ama bu
komisyonun görev yapması, acaba tarlalarda çalışan, emek sarf eden, çoluğuyla çocuğuyla, yaşlısıyla genciyle soğukta, karda
kışta mücadele veren insanların acaba hak ettiği, ürününün karşılığında alması
gereken parayı almalarına katkımız olacak mı? Olmayacak, çünkü her şey
zamanında olursa değer kazanır. Bunun için, inşallah, bundan sonraki yıllarda
zeytinin ve zeytin üreticisi olan çiftçinin hak ettiğini alması noktasında
komisyon kalıcı çözüm yollarını bulur ama bunu yaparken zeytin ve zeytinyağının
fiyatlarının belirlenmesi noktasında sadece birlikleri göreve çağırmayacağız.
Bu noktada hükûmetin de gerekli girişimleri,
destekleri olmasını sağlamamız gerekiyor, kooperatiflere sahip çıkmamız
gerekiyor. Kooperatiflerin de tüccarların da bu piyasada fiyat belirlerken
sadece kendi başlarına fiyat belirlemesi değil, hükûmetin
de devletin de burada söz sahibi olması lazım. Sonuç olarak şunu
söylemek istiyorum: Köylü, çiftçisi, zeytin üreticisi, zeytinyağı üreticisi
ezilmemeli, perişan edilmemeli; hak ettiğini alması gerektiğini vurgulamak
istiyorum. Biliyorsunuz -her
gittiğimiz yerlerde- Sevgili Mustafa Kemal Atatürk’ün çok güzel bir sözü var:
“Türk köylüsü, milletin efendisidir.“ diye. Sizler de köylere gidiyorsunuz,
sizler de köyleri dolaşıyorsunuz, Türk köylüsünün, milletin efendisi
noktasından kölesi noktasına geldiğini görüyoruz ve biz de diyoruz ki,
köylünün, kölelikten kurtarılması, tekrar, Mustafa Kemal’in dediği gibi,
efendisi olması noktasına gelmenin tek bir yolu var: Ürettiği ürüne sahip
çıkmak, o insanlara en zor zamanında sahip çıkmak ve onların ürettikleri ürünün
hak ettiğini vermekten geçer ve bu noktada bizim köylümüzü burada bir kez daha
sevgiyle, saygıyla anıyorum. Çünkü o insanlar, her şeye rağmen ülkesini
seviyorlar, her şeye rağmen vatanını seviyorlar, milletini seviyor çünkü o
insanlar, Kurtuluş Savaşı’nda sanayimiz doğru dürüst yok iken, ekonomik açıdan
o kadar güçlü olmamamıza rağmen, Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurtarılması noktasında söz sahibi olmuş insanlardır. O yüzden,
Türkiye köylüsüne sahip çıkmamız gerektiğini vurguluyorum. Bu komisyonun,
gerekli çalışmaları yaparak, zeytin ve zeytinyağı araştırması komisyonunun hak
ettiğini vermesini istiyorum. Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Demirel. Sayın Koyuncu…
Yok. Sayın Uğur… Yok. Sayın
milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri üzerindeki ön görüşme
tamamlanmıştır. Şimdi, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Meclis
araştırmasını yapacak komisyonun 16 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Komisyonun
çalışma süresinin, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi
tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Komisyonun
gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza arz ediyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekilleri, alınan karar gereğince, diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz. 1’nci sırada yer
alan, Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ( Temel
Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) BAŞKAN - Komisyon?
Yok. Ertelenmiştir. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Genel Kurulumuzun almış olduğu karar gereğince,
Danışma Kurulu önerisi doğrultusunda, bugün çalışacağımız başka bir konu
yoktur. Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 23 Ocak 2008
Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Hayırlı akşamlar
diliyorum. Kapanma Saati: 19.41 |
|