DÖNEM: 23                            CİLT: 12                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

50’nci Birleşim

16 Ocak 2008 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

 III. - YOKLAMA

  IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Amasra’da kurulması düşünülen termik santralin çevreye vereceği zarara ilişkin gündem dışı konuşması ve  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı

2.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Karadeniz Sahil Yolu ve Giresun geçişinde yaşanan trafik kazalarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Edirne Milletvekili Necdet Budak’ın, Edirne’ye yapılan yatırımlar ve hizmetlere ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 19 milletvekilinin, insan kaçakçılığı ve yasa dışı göçmen hareketlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/95)

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56)

 

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, Türkiye Taşkömürü Kurumundaki bazı usulsüzlük iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/1145)

2.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, medya ve siyaset ilişkilerine ilişkin Başbakandan sorusu  ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/1228)

3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Bor ilçesindeki petrol arama çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/1254)

4.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, bir gazetenin logo değişikliği ile ilgili iddialara ilişkin sorusu  ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/1335)

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.03’te açılarak üç oturum yaptı.

 

Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Kıbrıs sorununa ve çözümü için yapılması gerekenlere ilişkin gündem dışı konuşmasına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek,

Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, Hrant Dink cinayetine ilişkin gündem dışı konuşmasına, İçişleri Bakanı Beşir Atalay,

Cevap verdi.

 

Ankara Milletvekili Haluk Özdalga, muharrem ayına ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

 

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı René van der Linden ve beraberindeki heyetin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak,

Macaristan Ulusal Meclisi Başkanı Katalin Szılı ve beraberindeki parlamento heyetinin,

Ülkemizi ziyaret etmelerinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

 

Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/296),

Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/256),

Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; soruların geri verildiği bildirildi.

 

Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 25 milletvekilinin, pamuk üretimindeki sorunların (10/92),

Edirne Milletvekili Necdet Budak ve 45 milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının (10/93),

Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 32 milletvekilinin, millî eğitimdeki sorunların (10/94),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 35’inci sırasında yer alan 74 sıra sayılı Beşinci Dünya Su Forumu Organizasyonu İçin Çerçeve Anlaşma ile Beşinci Dünya Su Forumu Anlaşma Mektubunun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 6’ncı sırasına alınmasına ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 16/1/2008 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine, 15/1/2008 Salı günkü birleşiminde ise bir saat sözlü soruların görüşülmesinden sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel Kurulun 15/1/2008 Salı günkü birleşiminde 15.00 – 23.00, 16/1/2008 Çarşamba günkü birleşiminde                14.00 – 23.00 ve 17/1/2008 Perşembe günkü birleşiminde ise 14.00 – 20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Üreticilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan ve Yeniden Yapılandırılan Borçlarının Faizsiz Ödenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/2) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

 

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının:

1’inci sırasında bulunan Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in (6/141) esas numaralı sözlü sorusuna TBMM Başkanı Vekili Nevzat Pakdil cevap verdi; soru sahibi de cevaba karşı görüşünü açıkladı;

2 ’nci sırasında bulunan Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in (6/148),

4’üncü sırasında bulunan Mersin Milletvekili İsa Gök’ün (6/151),

6 ve 11’inci sıralarında bulunan Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin (6/160), (6/175),

10’uncu sırasında bulunan Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/174),

22’nci sırasında bulunan Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın (6/189),

26 ve 35 ila 56’ncı sıralarında bulunan Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün (6/194), (6/206), (6/207), (6/208), (6/209), (6/210) (6/211), (6/212), (6/213), (6/214), (6/215), (6/216), (6/217), (6/218), (6/219), (6/220), (6/221), (6/222), (6/223), (6/224), (6/225), (6/226), (6/227),

29, 31 ve 32’nci sıralarında bulunan İstanbul Milletvekili  Necla Arat’ın (6/200), (6/202), (6/203),

Esas numaralı sorularına Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik cevap verdi; Kütahya Milletvekili Alim Işık, Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve İstanbul Milletvekili Necla Arat cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda  Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) (1/335) (S. Sayısı: 56) görüşmelerine devam edilerek on beşinci bölümüne kadar kabul edildi; on beşinci bölümü üzerinde bir süre görüşüldü.

 

16 Ocak 2008 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 23.01’de son verildi.

 

 

Eyyüp Cenap GÜLPINAR

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

Fatoş GÜRKAN

Yaşar TÜZÜN

 

 

Adana

Bilecik

 

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

                                                                                                                                                 No.:  70

II.- GELEN KÂĞITLAR

16 Ocak 2008 Çarşamba

Tasarılar

1.- Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/494) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.1.2008)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluk Üyelerinin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/495) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.1.2008)  

3.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/496) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor  Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.1.2008)

Teklifler

1.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi (2/112) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.12.2007)

2.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 9 Milletvekilinin; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/113) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.12.2007)

3.-Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan ve 27 Milletvekilinin; Türk Tekniker ve Meslek Elemanları Odaları Birliği Kuruluşu Hakkında Kanun Teklifi (2/114) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2007)

4.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 13 Milletvekilinin; 4046 Sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/115) (Tarım,       Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2007)

5.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/116) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2007)

6.- Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’un; Belediye Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/117) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.1.2008)

7.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/118) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.1.2008)

8.- Muğla Milletvekili Yüksel Özden ve Bolu Milletvekili Fatih Metin’in; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/119) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor  Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2008)

9.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Cinsel Taciz Suçlarında Cezanın Arttırılması Hakkında Kanun Teklifi (2/120) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.1.2008)

10.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya ve 10 Milletvekilinin; Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanuna Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/121) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.1.2008)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 19 Milletvekilinin, insan kaçakçılığı ve yasa dışı göçmen hareketlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/95) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergesi

1.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, İskenderun Körfezinde batan zehirli atık        dolu gemiye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/623)

16 Ocak 2008 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’inci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

İlk söz, Bartın ili Amasra ilçesinde kurulması düşünülen termik santralin çevreye vereceği zarar hakkında söz isteyen Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Yalçınkaya. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Yalçınkaya.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Amasra’da kurulması düşünülen termik santralin çevreye vereceği zarara ilişkin gündem dışı konuşması ve  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) -  Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, Bartın milletvekili olarak, Bartın’ın gelecekte son derece önemli bir sorununa dönüşecek olan bir Hükûmet kararından geri dönülmesini sağlamak amacıyla gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Hepinizin bildiği gibi, Bartın Ankara’ya 278 kilometre, İstanbul’a 419 kilometre uzaklıkta, Karadeniz’in incisi,  Paflagonlardan bu yana üç bin yıllık tarihiyle ünlü tarihçi Homeros’un destanlarında yer almış bir cennet parçasıdır.

Fatih Sultan Mehmet Amasra’yı gördüğünde lalasına “Lala lala, çeşmi cihan bu mu ola?” sorusunu boşuna sormamıştır. Burada Fatih Sultan Mehmet tarafından “dünyanın gözü” olarak nitelenen bir güzellikten söz ediyoruz. Burada, inanılmaz güzellikteki koyları, deniz ile ormanın iç içe geçtiği, yeşilin binlerce tonunun bir arada olduğu, doğal güzelliklerinin yanı sıra üç bin yıllık bir tarihe ev sahipliği yapan, günümüzde yerel turizm açısından Karadeniz’in gözdesi konumunda olan ve küresel ısınma nedeniyle en geç on yıl içinde uluslararası turizmin de gözdesi olmaya aday bir vatan parçasından, Amasra’dan söz ediyoruz.

Böylesine tarih ve doğa cenneti niteliğindeki bir yöremizin ekonomik açıdan kalkınmasını sağlamak, halkın refah düzeyini arttırmak için akla nasıl bir çözüm gelebilir? Var olan güzellikleri geliştirmek ve işleterek kazanca dönüştürmek mi? Eğer böyleyse, buyurun, Amasra’nın mevcut turizm kapasitesini daha da geliştirecek, uluslararası tanınmışlığını sağlayacak projeleri ortaya koyalım. Şu anda çalışan maden ocaklarına ihtiyaç olan üretim işçisini acilen alıp kömür üretimini arttırarak ülke ekonomisine katkı sağlayalım.

Böylesi bir yörede ne yapılmaz ya da “sakın ola, yapmayın” denebilecek iş nedir? Oksijen deposu havayı karbonmonoksitle doldurmak, biyolojik çeşitliliği en yüksek ormanlara sahip olan bu bölgenin asit ve kül yağmurları altında yavaş yavaş ölmesine yol açacak en kirletici işleri buraya yığmak, Amasra’nın doğal ve tarihî güzelliklerinin üstüne küller dökmek, ormanı da, insanı da, denizi de, havayı da, tarihi de kirletmek, katletmek, öldürmek.

Burada gündem dışı söz almamın nedeni, benim, sizin, hepimizin olan bu vatan parçasında işte bu katliamın yaşanması için atılmış bir adımın sonuçları hakkında Meclisimizi, Hükûmetimizi ve kamuoyunu uyarmaktır. Amasra’ya termik santral kurulacak. Bu konuda, HEMA adlı bir şirkete, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunca üretim lisansı verilmiş durumda. Şaka gibi geliyor değil mi? Maalesef şaka değil. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunca, HEMA Elektrik Üretim AŞ’ye kırk dokuz yıl süreli olarak üretim lisansı verilmiş durumda.

Bartın, çevre sorunları konusunda son derece duyarlı bir bölgedir. Cennette yaşamak sadece zevk değil, sorumluluk da gerektirir diye bakarız bizler hayata. 2000 yılında da bir mobil santral getirilmeye çalışıldı yöremize, on binler ayağa kalktı, “Bu hava, bu deniz, bu topraklar bizim, balığımızın ölmesine, insanımızın hastalanmasına, ormanlarımızın yok olmasına yol açacak bir yatırımı istemiyoruz” diye tüm Bartın ayaklandı. Henüz o yaşananlar unutulmadı.

Şimdi, Amasra’da gene bir termik santral var karşımızda. O gün insanlarımızın itiraz ettiği her şey aynısıyla bugün de gündemde, hiçbir şey değişmedi, ama oyun biraz değiştirildi.

Bu kez Bartınlıları susturabilmek için Amasra (B) maden sahasının işletilmesi için HEMA AŞ bir de rödovans sözleşmesi yapmış durumda. Amasra’da hâlen çalışılan maden yataklarında kömür çıkarılması için, HEMA’ya “al burayı işlet” demek, rödovans sözleşmesi. Bakın, buradan çıkan kömürü çıkaracağız, size hem iş sahası açacağız hem de bu kömürü -ve tabii ki başka kömürleri de- kurulacak olan 654,5 megavat kurulu güce sahip termik santralimizde kullanacağız, enerji sektöründe değerlendireceğiz diyorlar.

Bartınlılara layık görülen bu mudur? Göstermelik bir rödovans anlaşmasıyla size bu sayede iş ve istihdam yaratıyoruz, biraz da siz fedakârlık yapın; bırakın Amasra’nın güzelliklerini, tarihî ve doğal değerini; turizm potansiyeliniz yok olacakmış, denizde balıklar, uçan kuşlar, yeşil ormanlar, kucaktaki bebeleriniz zehirlenecekmiş, ne gam, diyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız.

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Devamla) – Kıymayın Amasra’ya…

Amasra öyle bir cennettir ki, bu cennet sadece güzellikleri ile değil, insanoğluna sunduğu doğal kaynakları ile de yaşanılan coğrafyayı insanoğluna yaşanılır kılmak için bir sürü olanağı da bağrında barındırmaktadır.

Allah’ın her türlü nimetiyle donatıp bizlere sunduğu bu büyük hazineyi korumak ve geliştirmek görevi ise biz Bartınlılar kadar -hatta çok daha fazla- tüm ülkeye hizmet etme vaadiyle göreve gelmiş olan Hükûmete düşmektedir.

Kıymayın Amasra’ya, kıymayın Bartın’a…

Bir hatadan dönebilmek de en büyük erdemdir. Bu nedenle Amasra’ya yapılması karara bağlanmış olan termik santralden Bartınlılar ayağa kalkmadan vazgeçme erdeminin Hükûmetçe gösterilmesi en büyük temennimiz ve talebimizdir.

Değerli milletvekillerim, beni dinleme nezaketinde bulunduğunuz için hepinize teşekkür ediyorum. Amasra’nın güzelliklerini görmeye, Amasra’nın salatasını, Amasra’nın balığını ve ballı cevizli manda yoğurdunu tatmaya hepinizi Amasra’ya bekliyorum.

Sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yalçınkaya.

Enerji Bakanı Sayın Hilmi Güler Bey cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

Süreniz yirmi dakika.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bartın Milletvekili Sayın Rıza Yalçınkaya Bey’in, Bartın ili Amasra ilçesinde kurulması düşünülen termik santralle ilgili görüşlerine ilave bilgiler sunarak cevap vermek istiyorum.

Bildiğiniz gibi, biz, enerji konusunda yerli kaynaklara ağırlık veren bir hükûmet olarak, bu bölgede de santraller kurmayı arzu ediyoruz.

Tabii, eski alışkanlıklar ile yeni yaklaşımlar arasındaki farkı iyi ayırt etmek lazım. Kömür, eskiden, genel bir yanlış kanaat olarak kirletici, çevre düşmanı olan bir yakıt gibi kabul ediliyordu. Ancak, kömürü çok iyi yakan yeni teknolojiler var, bunları da kullanmaya başladık. Bunlardan bir tanesi, akışkan yatak teknolojisidir. Ayrıca plazma tekniğiyle kömürü yakan ve etrafa zarar vermeyen veya minimum zarar veren yeni teknikler kullanılmaktadır ve bunlar uygulamaya geçirildi. Mesela, biz Çan Termik Santralinde böyle bir metodu kullanıyoruz. Ayrıca İSKEN diye bahsettiğimiz Akdeniz’de kömür santrali, aynı şekilde yumurtalık da bu şekilde çalışmaktadır. Fevkalade temiz, çevreye zarar vermeyen bir teknolojiyle kömür kullanılmaktadır.

Bir yandan yerli kaynaklarımıza ağırlık verelim diyoruz, bir yandan dışa bağımlı olmayalım diyoruz, bir yandan ucuz elektrik kullanalım diyoruz. Bunları yapmanın şartı bu tekniklere uymaktır. Bunun için de, Bartın ilinde düşünülen ve daha henüz çalışmaları tamamlanmayan bir yatırımdan bahsetti Sayın Yalçınkaya. Ben onun tereddütlerine, eleştirilerine, biraz da gönlüne su serpeyim diye söylüyorum: Yapılan çalışmalar kontrol altında, çok yakın izlemeyle sürdürülmektedir. Daha henüz ortada… O kadar, hani, bir bardak suda fırtına koparacak kadar kesin bir hâle de gelmemiştir. Keşke gelse, çünkü, burada enerjiye ihtiyacımız var ve üstelik de, biz, o bölgeyi de bir enerji merkezi yapmak istiyoruz. Çünkü taş kömürümüz orada. Daha evvel zarar ediyordu. Şimdi, onun zararlarını azaltarak özel sektörle bunu çıkartmayı düşünüyoruz ve 12/10/2006 yılında orada toplam 654 megavatlık dört üniteden oluşan bir müracaatı olmuş HEMA’nın. EPDK da buna izin vermiş, üretim iznini vermiş. Ama bunu yapmak için daha ÇED raporu alınacak, ÇED raporu çalışmaları sürüyor.

Bunun dışında, ayrıca, ikinci bir müracaatla, 2007 yılında, 16/11/2007’de, daha yeni, bunu 1.100 megavata çıkaracak şekilde ikinci bir tadilat yapma müracaatı olmuş. Yani, 654 megavattan 1.100 megavata çıkartmak üzere müracaatta bulunmuş ve EPDK da gerek yeterli yerin olup olmaması ve bağlantı açısından TEİAŞ’a, yani bizim Elektrik İletim AŞ’ye görüş sormuş. Durum bu safhada. Yani şu an itibarıyla bu durumda. Şimdi, tabii, bunun hem yer durumu –çünkü, daha büyük olacağı için daha büyük yere ihtiyaç var- bir de ÇED’le ilgili çalışmalarını da daha henüz firma yapmış değil.

Tabii, burada önemli olan şey şu: HEMA, bildiğiniz gibi, Çinli bir firmayla, Datong firmasıyla da üç kuyu açarak daha fazla taş kömürü çıkarmayı arzu ediyor ve o bölgeye zenginlik getirecek, daha fazla işçi çalışacak, yerli kaynaklarımız değerlenecek ve üstelik de çevreye -oranın güzelliklerini ben de biliyorum, yani Amasra, Bartın ve orada kaldım, Ereğli Demir Çelik’te benim uzun süre görevim oldu- gerçekten oranın o güzelliğine, yeşilliğine herhangi bir zarar vermeyecek bir teknolojiyi kurmak mümkün. Dünyada da zaten kömür, gerek Rusya’da gerek Almanya’da, Amerika’da elektrik üretmekte çok yaygın bir şekilde kullanılıyor. Yani, çağdaş üretim metotlarından bir tanesidir. O bakımdan, burada hiç herhangi bir tereddütünüz olmasın. Kaldı ki henüz daha ÇED raporu da alınmış değil. Bu bakımdan, biz sorun olacağını zannetmiyoruz ve üstelik kömürle ilgili de maalesef böyle bir yanlış kanaat var, sahilde bulunan santrallere izin alamama gibi genellikle halkı bir yanlış bilinçlendirme faaliyetleri var. Bunu üzüntüyle karşılıyoruz. Sayın Milletvekilimi özellikle tenzih ediyorum. Yani, bu farkı mutlaka bilen ve bu noktada hassas olduğuna inandığım bir kişi ve bu bölgenin kalkınması için bu lazım. Biz de zaten Maden Tetkik Arama ile çok yoğun bir kömür arama faaliyetinde bulunuyoruz. 800 milyon ton kömür bulduk, 600 milyon ton da ilave rezerv. Yeni bunlar. Toplam 1,4 milyar ton yapıyor bu ilave bulduğumuz. Müthiş bir kaynak bu aynı zamanda. Yani, masraflar çıktıktan sonra da 20 dolar kalsa 28 milyar dolar yapar bu. Tabii, bunu enerji üretmekte kullanırsak dışa bağımlılığımız da diğer şeyler de azalmış olacak ve bununla ilgili olarak yoğun da talepler var.

Şu anda da yeri gelmişken bir müjdeyi de vereyim: Afşin Elbistan C ve D’nin ihalesi için de hazırlıklarımız bitti. Bilhassa Afşin bölgesine iki büyük dev projeyi kazandırmak üzere yoğun bir çalışma içindeyiz. 1.200 megavatlık iki ünite. İnşallah, bu C ve D’den sonra E’si de gelecek. Burada da on beş yıl alım garantisi veren bir sistemi düşünüyoruz  ve hem düşük kalorili olan bu kömürleri değerlendirmiş olacağız hem de o bölgeye bir canlılık gelecek, endüstri açısından da. Külünden de muhtemelen çimento yapma imkânı olacak.

Böyle güzel yatırımları aslında teşvik etmemiz lazım. Hem yerli kaynaklar, hem alternatif enerji kaynaklarını oluşturmuş oluyoruz, doğal gaza bağımlılığımızı azaltmış oluyoruz ve bununla ilgili olarak da çalışmalarımızı, rüzgâr dâhil olmak üzere, küçük hidroelektrik santraller olmak üzere büyük bir çalışmayı sürdürdük. Rüzgârda büyük bir patlama meydana geldi, artış meydana geldi. Şimdi bunun türbinlerini yaptırmak üzere görüşmelerimizi sürdürüyoruz.

Ayrıca, TEMSAN firmamız bir de rüzgâr türbini –prototip- yaptı, şimdi bunu yaygınlaştırmak istiyoruz. Küçük hidroelektrik santrallerinde binin üzerinde müracaat yapıldı. Bunlarla da derelerden elektrik elde etmek üzere çok ciddi çalışmalar başlattık.

Gene TEMSAN firması, on dört ayrı tip prototip yaptı. Bunlar, öyle, kâğıt üzerinde çalışma değil, yani bunlar üretildi. Bunların bazıları bir otomobilin bagajında taşınabilecek kadar küçük, bazıları bir tırın taşıyamayacağı kadar büyük türbinler. Bunlarla da sulardan elektrik elde etme çalışmalarımız sürüyor.

Su ve rüzgârı, çok şükür yoluna koyduk. Şimdi üçüncü hareketimiz jeotermaldir. Jeotermalde de ciddi bir çalışma içindeyiz. Jeotermalde, aynı rüzgâr atlası gibi Türkiye’nin jeotermal haritasını çıkarttık, bunu da yayacağız.

Bunun şu bakımdan, şöyle bir faydası var: Eskiden, yatırımcılar münferit olarak, tek tek dağları, tepeleri dolaşarak bunları buluyordu, ölçüm alıyordu. Şimdi biz bunları atlasıyla beraber hazır ettik. Rüzgâr atlasında öyle oldu. Onun için, herkes kendi köyünde, kasabasında rüzgârın kaç metre/saniye hızla estiğini artık biliyor, kapasitesini biliyor. Ayrıca, bağlantı hatlarını da harita üzerine işledik. Sadece bulduğu yere gerekli müracaatını yapacak, ondan sonra da yatırıma karar verirse bağlantısını da yapıp üretim yapacak.

17 megavatla aldık, çok şükür bunu 10 kat artırdık, şimdi 400 kat artıracağız ve hedefimiz, bunu çok daha fazlaya çıkartmak. Böylece, çevre dostu bir yatırımı gerçekleştirmiş olacağız.

Jeotermalde de aynı haritayı çıkarıyoruz. Bu da çıktığı zaman, bilhassa Ege Bölgesi başta olmak üzere, jeotermal enerjiden, hem elektrik elde etmekte hem seracılıkta hem binaların ısıtılmasında, termal turizmde yararlanmış olacağız.

Dördüncü hedefimiz de -onda da ciddi adımlar atıyoruz- güneş enerjisidir. Bunu biz paneller olarak su ısıtmada kullanıyoruz. Ama daha büyük amacımız, öncelikli olarak bunu elektrik elde etmekte kullanmak. Bunun için de… Çatıların üzeri boş. Çatıların üzerine kiremit koyacağımıza, bunları güneş pilleriyle yer değiştirmemiz yakında mümkün olacak. Bunun maliyet sorunu var. Bir tek maliyet sorununu düşürürsek, burada önemli adımlar atabiliriz. Mesela, Almanya’da “yüz bin çatı projesi” başlatılmıştır ve Almanya’da, bilhassa Bavyera bölgesinde hem istihdama hem de enerjiye büyük katkısı var. Türkiye Almanya’dan daha fazla güneş kaynaklarına sahip, başta Ege Bölgesi ve Akdeniz olmak üzere. Buralardan da güneş enerjisinden yararlanmamız mümkün olacak.

Kısacası şunu ifade etmek istiyorum: Kömürden korkmayalım. Kömür bizim kendi öz kaynağımız, millî kaynağımız ve yeteri kadar da aranmadığı için rezervlerimiz daha düşüktü. Ama, biz, buna 1,4 milyar tonluk da rezerv ekledik. Bunlardan da elektrik elde etmek bizim en önemli amaçlarımızdan bir tanesi. Dolayısıyla bu çalışmaları sürdüreceğiz.

Çevre konusundaki hassasiyetimiz gayet yüksektir. Zaten bu bilinç bütün Türkiye’de yaygın ve bu da bizi memnun ediyor. Çünkü, çevre de neticede hepimizin.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Taş kömürü üretiminin artırılmasını planlıyor musunuz Sayın Bakan?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Taş kömürü, tabii… Taş kömürüyle…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Taş kömürü üretimi azalıyor gittikçe. 

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Hayır, şöyle söyleyeyim: Taş kömürünün miktarındaki azalmayla kişi başına üretimi karıştırmamak lazım. Biz kişi başına üretimi artırdık. Bu, esas zarar etmemesi için lazım, verimli çalışmak için lazım. Aksi takdirde burası kapanacaktı. “Orada  balık üretelim” falan deniyordu. Biz bunu önledik. Şimdi kömür çıkarıyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Üretimin de artması lazım Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Daha 1.200 de eleman aldık. Bunların hepsi güçlü, kuvvetli, daha evvelki gibi öyle 50 kiloluk adamlar değil.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – 6 bin kişi emekli oldu.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Kömürleri de çıkarıyor, yatırımlarını da yapıyoruz. Özel sektöre verdik. Daha evvelden 130 bin ton kömür çıkıyordu, 110’la 130 bin ton arasında değişiyordu. Biz bunu 800 bin tona çıkarttık, üretimi. Şimdi, bunu 2 kata çıkartmak istiyoruz. Hem de yıkanıyor, bunlar lavvarlarda da yıkanıyor. Dolayısıyla, Zonguldak bölgesi, bizim üzerinde titrediğimiz, hem üretim açısından hem enerji kaynağı açısından çok önemli.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Ama TTK’nın üretimi düşüyor.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – TTK’nın üretimi… Verimliliği artıyor. Verimliliği artması önemli. Üretimi de artacak. Çünkü, neticede zarar da etmemesi lazım.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – İhtiyacımızı karşılamıyor.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bununla ilgili sendikamızla da görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Ben de o bölgeyi iyi bilen biriyim. Daha evvelden Ereğli Demir Çelik, o bağlantılarını kurduk. O bakımdan, herhangi bir sorun yok.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Var var, efendim sorun olmaz mı? Çok sorun var.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Yok, yok, sorunları çözüyoruz. Şunu söyleyeyim: Türkiye’de sorunsuz sorun çözülmüyor, yani zor sorunların da kolay çözümü yok. Onun için, bunlar biraz cesaretle üzerine yürümeyle oluyor.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – İşçi alınması lazım, TTK’ya işçi alınması lazım.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – İşte, içinde yaşadığımız durumu görüyorsunuz; geçen yaz yetmiş sekiz yılın en  sıcak yazıydı, şimdi de en soğuk kışlarını yaşıyoruz.

Bir apartmanı bile bazen yönetmek enerji bakımından zordur, kapıcısıyla, diğer komşularıyla ilişkilerini. Biz, koskoca Türkiye’yi, üstelik de gaz gelmediği hâlde İran’dan, şu anda enerjiyi yönetiyoruz ve bu yönetme kolay bir şey değil.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – İran’a bağlı olarak.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Hem milleti üşütmeden hem enerji dengesini tutarak hem de bunu belli bir denge içinde tutmak, hakikaten, biraz gayret, biraz emek, biraz da bu işi bilmekle oluyor.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Özel sektörün faaliyetini sanki devletin faaliyeti gibi anlattı burada Sayın Bakan.

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Karadeniz Sahil Yolu ve Giresun geçişlerinde yaşanan trafik kazaları hakkında söz isteyen Giresun Milletvekili Murat Özkan’a aittir.

Buyurun Sayın Özkan. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

2.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Karadeniz Sahil Yolu ve Giresun geçişinde yaşanan trafik kazalarına ilişkin gündem dışı konuşması

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Karadeniz  Sahil Yolu ve Giresun geçişinde yaşanan kazalarla ilgili olarak gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi en derin duygularımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelişme ve kalkınmanın en önemli unsuru, tabii ki ulaşımdır. Tarih boyunca, yol ve liman kentleri, gerek ekonomik gerekse sosyal açıdan daha hızlı gelişmişlerdir. Bu açıdan bakıldığında, Karadeniz Sahil Yolu Karadeniz insanı için çok önemli bir yatırım özelliğini taşımaktadır. Ancak, Karadeniz Yolu, gerek bilim çevrelerinin gerekse de kamuoyunun taleplerine rağmen, güney hattı yerine sahil şeridi izlenerek geçirilmiştir.

Sayın milletvekilleri, AKP Hükûmeti 2002 yılında iktidara geldiğinde, hepinizin bildiği gibi, yolla ilgili doğru sayılabilecek teşhis ve tespitler yaptı. Ancak, AKP, uygulama sorumluluğunu üstlenince, önceki yanlışları artırarak yol yapmaya devam etmiştir.

Sayın milletvekilleri, 2002 yılına gelinceye kadar yolun şehir içi geçişleri hemen hemen hiç yapılmamıştı ve yolların da şehirlerin arkasından geçirilmesi konusunda gerek sivil toplum örgütlerinin gerekse de belediyelerin yoğun bir baskısı ve yoğun bir direnci vardı. Ben bu yol yapılırken Rize ili Ardeşen ilçesinde kaymakamlık görevi yapıyordum. Bu ilçede Belediye Başkanı Sayın -eski Bakanlardan- İmdat Sütlüoğlu’yla birlikte yolun sahilden geçirilmemesi için birçok sivil toplum örgütleriyle birlikte yoğun çabalar sergiledik. Ancak, Hükûmet, AKP Hükûmeti iktidara gelince bu yol Ardeşen’de bile sahilden geçirildi, Sayın Bakanın direniş göstermesine, bu yolun sahilden geçirilmemesi gerektiğini söylemesine rağmen.

Sayın milletvekilleri, bu yol, özellikle Giresun geçişi, 2007 Mart ayında, sinyalizasyon, üst-alt yaya geçitleri yapılmadan alelacele açılmıştır ve “çevre yolu” adı verilen bu yol tam da şehrin içinde iki yanına yaya kaldırımı yapılarak yaya trafiğiyle birlikte işlemeye başlamıştır. Bugüne kadar yirmiye yakın ölümlü, yüzlerce maddi hasarlı kaza meydana gelmiştir. Hükûmet, kaza istatistiklerine, yolun bu şekilde açılmadan önceki oranlarıyla mukayese ettiğinde yolun ne kadar yanlış bir güzergâhtan ve ne kadar yanlış bir teknik uygulamayla yapıldığını görecektir.

Sayın milletvekilleri, özellikle bu yolun geçişi -Giresun geçişi- eşi benzeri olmayan bir uygulamayla literatürde bile bulunmayan bir yol hâline gelmiştir. Giresun yolu şehir içinde çevre yolu tarzında yapılmış, eski yol aynı güzergâhta devam etmiş ve “toplama yolu” adını almıştır.

Sayın milletvekilleri, bu toplama yolu ve mevcut yol öyle karmaşık, anlaşılması ve kullanılması zor ve imkânsız bir hâle gelmiş ki, âdeta, Temel’in “Otoyolda bir araç ters yönde gidiyor, bütün sürücülerin dikkatine.” fıkrasını anımsatmakta ve birbirine ters yönlerde ilerleyen dört ayrı şeritte olağanüstü hâl durumu sergilemektedir. Bu yolun, Giresun şehir merkezi hariç, Samsun-Sarp kıyı bandında adım başı eş düzey kavşak bulunmaktadır ve çoğu sinyalizasyonla kesilmiştir. Sadece Giresun şehir merkezinde yer alan 11 kilometrelik bölümünde, iki yerde köprülü kavşakla geçilmiş ve yetkililerin adlandırmasıyla nonstop bir yol şeklinde geçirilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bu yola, bölünmüş yol, çevre yolu ya da nonstop gibi yol demek herhâlde bir cahilliğin ürünü olsa gerekir. Karayolları Trafik Kanunu’nda “nonstop yol” şeklinde bir tabir bulunmamaktadır.

Sayın milletvekilleri, bu yoldaki kazaların önlenmesinin tek yolu, bize göre, yolun Karayolları Trafik Kanunu’nda belirtildiği gibi 50 kilometrelik hız limitine indirilmesidir. Giresun geçişi bir bulvar üzerinde yapılmakta, çift şeritli bir bulvar hüviyetini taşımaktadır. Bu yol hiçbir zaman çevre yolu değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

MURAT ÖZKAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Çevre yollarının iki yanında kaldırım bulunmamaktadır.

Sayın milletvekilleri, çevre yolu statüsü gibi görülen bu yolun iki yanında yaya trafiğine de açık bulunması, yer yer yaya geçitlerinin, üst geçitlerinin yapılmaması, kazalı ve ölümlü trafik olaylarını meydana getirmektedir. Ben buradan Hükûmeti bir kez daha uyarıyorum: Hızı yasal limitlere çekelim. Aksi takdirde, önümüzdeki yaz sezonunda sahile daha fazla bir talep olacaktır, halkımız sahile daha fazla bir şekilde geçiş yapacaktır, kazalar artacaktır. Kazaların önlenmesinin sık sık üst geçitler yapılmasıyla da mümkün olmadığını bir kez daha ifade edeyim sayın milletvekilleri. Her 100 metreye bir üst geçit yapamazsınız. Bu yolun tek çözümü, yolun şehir içi yolu kapsamına alınması, il trafik komisyonunca yolun 50 kilometrelik bir hız limiti içerisine dâhil edilmesi ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.

MURAT ÖZKAN (Devamla) – Ben teşekkür ediyorum. Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçünü söz, Edirne ilindeki yatırımlarla ilgili söz isteyen Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak’a aittir.

Buyurun Sayın Budak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Budak.

3.- Edirne Milletvekili Necdet Budak’ın, Edirne’ye yapılan yatırımlar ve hizmetlere ilişkin gündem dışı konuşması

NECDET BUDAK (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Edirne’ye yapılan yatırımlar ve hizmetler hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

AK Parti iktidarından önceki dönemlerde Trakya Bölgesi, ya bölgedeki üç ilin toplam milletvekili sayısının azlığından ya da bölge ekonomisinin büyük oranda tarıma dayalı olması nedeniyle gereken yatırımları ve hizmetleri alamamıştır. Buna karşın Edirne ili, hizmet vermeyi, yatırım yapmayı, iş imkânları yaratmayı, halkın refahını artırmayı, yaşlısını ve yoksulunu korumayı hedefleyen AK Parti döneminde en çok yatırım ve hizmeti almıştır. Bu hizmetler sayesinde Edirne’de, modası geçmiş söylemlerle siyaset yapma devri kapanmış ve ezber bozulmuştur.

Değerli arkadaşlar, günümüzde, laik-antilaik, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, sağcı-solcu, ilerici-gerici gibi söylem ve eylemlerle toplumu farklı kutuplara ayırarak, bunun üzerinden siyasi çıkar elde etmeye çalışan siyasi partilerin ve siyasetçilerin günümüz siyasetinde artık çekim alanı yaratma şansı kalmamıştır. Bir başka deyişle, geçtiğimiz yüzyılda öne çıkan değerlerin ve ideolojilerin yerini bu yüzyılda, birey yani insan, çevre, din ve bilişim teknolojisi almıştır. Bütün bu kavramlar birbirini tetikleyen kavramlardır. Bir zamanlar hayal bile edilemeyen organ nakilleri yapılmış, insan dâhil canlı varlıkların kopyalama teknikleri bulunmuş, insan vücuduna elektronik çip yerleştirilerek onun sağlık durumu hakkında bilgi edinilmiştir. Bu sistemle çok yakında, beyinle bilgisayar doğrudan birbirine bağlanacak ve birbiriyle sentez yapabilecektir.

Biz siyasilerin görevi, dünyadaki bu hızlı değişim ve dönüşüm karşısında vekili olduğumuz halkın öncüsü olmak, teknolojiyi millî ve manevi değerlerimizle sentezleyerek halkın refahını, huzurunu ve mutluluğunu sağlamaktır. Bu anlayış çerçevesinde, AK Parti dönemiyle sadece 99-2002 yıllarını kapsayan DSP-MHP-ANAP koalisyonu döneminde Edirne’ye gelen yatırımlar bakımından bir kıyaslama yapmak istiyorum.

AK Parti İktidarından önce sadece yüzde 1 fiziki gerçekleşmeye sahip olan 320 bin dönüm araziyi sulayacak Hamzadere Barajı iki yılda 40 trilyon ödenekle AK Parti döneminde yüzde 40 fiziki gerçekleşmeye kavuşmuştur. Barajın birkaç yıl içerisinde bitirilmesi hedeflenmektedir.

Yine, bölgenin en büyük projesi Çakmak Barajı –ki, 520 bin dönüm araziyi sulayacak- geçtiğimiz kasım ayında dönemimizde ihalesi yapılmıştır. Sultanköy ve Yenikarpuzlu sulama projelerine koalisyon döneminde 13 trilyon lira ayrılırken, AK Parti döneminde 5 kat artışla 58 trilyon ödenek tahsisi yapılmıştır.

Yine, bir başka taşkın projesi, Meriç Taşkın Projesi için koalisyon döneminde sadece 4 trilyon ayrılırken, AK Parti İktidarı döneminde dört yılda 4 kat artışla 17 trilyon ödenek tahsis edilmiştir.

Ayrıca, koalisyon döneminde küçük su işlerine hiçbir yatırım yapılmazken, AK Parti İktidarında 8 trilyon ödenek harcanmıştır.

Benzer şekilde, Edirne eğitimine 99-2002 koalisyon döneminde sadece ve sadece 5 trilyon para ayrılırken, AK Parti İktidarı döneminde 12 kat artışla 57 trilyon ödenek tahsisi yapılmıştır.

Yine, Türkiye’de olduğu gibi, Edirne’de de toplu konut projesi kapsamında yatırım bedeli 120 trilyon olan 1.853 konutun yapımına başlanmıştır.

Yine, KÖYDES ve BELDES projeleri kapsamında 33 trilyon ödenekle köy ve beldelerin altyapı çalışmaları yapılmıştır.

Bölgemizde 1994 yılından beri kendi hâline terk edilen, 3.500 kişiye istihdam sağlayacak organize sanayi bölgesi altyapı çalışmaları tamamlanmış ve parseller yatırımcılara tahsis edilmiştir.

Bölgemizin en büyük kuruluşu -çiftçiye sahip çıkmak adına, AK Parti İktidarı döneminde- Trakyabirlik’e sahip çıkılmış, 180 trilyon devlete borcu ve 20 trilyon işçi tazminat borcu Hükûmetimiz tarafından silinmiştir. Yine, Trakyabirlik’e lisanslı depo yapımı için 5 milyon dolar hibe sağlanmıştır.

Edirne’de geçmiş hükûmetlerin sahip çıkmadığı birçok tarihî esere, Uzunköprü’ye, yaklaşık 14 trilyon ödenekle sahip çıkılmıştır. Saros Körfezi turizm merkezi ilan edilmiş ve Edirne tam bir marka kent olma yolunda büyük bir adım atmıştır.

Zamanım elvermediği için birçok yatırımı burada dile getiremiyorum ancak şuna inanıyorum ki: Hükûmetimiz geçen dönemde olduğu gibi bu dönemde de Edirne’ye destek olmaya devam edecektir.

Ben, bu vesileyle, Sayın Başbakanımıza ve bakanlarımıza, Edirne halkı adına teşekkür ediyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Budak.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 19 milletvekilinin, insan kaçakçılığı ve yasa dışı göçmen hareketlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/95)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Günümüzün en zorlu sorunlarından birisi; sosyal düzenin korunması ile uluslar arası güvenliğin sağlanmasında tehlike oluşturan ve insan hakları, hatta yaşam hakları ihlallerine neden olan, yasadışı insan hareketleridir.

Ekonomik, sosyal veya siyasi nedenlerle yada iş bulma ve iltica gibi amaçlarla, yaşamakta olduğu ülkeyi terk etmek isteyen kişilerin yasadışı faaliyetleri, günümüzde hem transit ve hem de hedef ülke olarak, Türkiye'yi son derece de olumsuz etkilemektedir. Türkiye, iş bulma veya iltica amacıyla legal veya illegal yollardan gelenler için hedef ülke ve Türkiye üzerinden deniz veya kara yoluyla Avrupa'ya geçmek isteyenler için ise transit ülkedir.

Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle; savaşlar, ekonomik ve sosyal sorunların yaşandığı Orta Asya, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden, gelişmiş ve demokratik ülkelere yani Avrupa'ya yönelik yasadışı göç hareketlerine, güzergâh olarak en elverişli ülkelerden birisidir. Bu nedenle de, özellikle 1990'lı yıllardan itibaren, yoğun şekilde yasadışı göç hareketlerine hedef olmuştur.

Nitekim, 2000-2006 yılları arasında toplam 488 bin yasadışı göçmen yakalanarak, ülkelerine geri gönderilmiş, yasadışı göçe karışacağından kuşku duyulan 88.771 kişinin de ülkemize girişine izin verilmeyerek, sınırdan geri gönderilmişlerdir. Kimlik veya pasaportu olmadığı veya imha edildiği nedeniyle uyruğu test edilemediği için, geçici ikamet belgesiyle Türkiye'de kalan, ama ilk fırsatta yasadışı yollardan Avrupa'ya geçiş için, özellikle İstanbul, İzmir, Muğla, Mersin ve Trakya illerimizde, son derece de kötü koşullarda barınan yasadışı göçmenlerin sayısı da tam olarak bilinmemektedir.

Üstelik bunlar, asayiş sorunlarına da neden olmaktadırlar. 2000-2006 yılları arasında toplam 83.563 yasadışı göçmen hırsızlık, gasp, kaçakçılık gibi suçlara karışmıştır. Yasadışı göçmenler, Türkiye'ye ekonomik olarak da yük olmaktadır. Nitekim Orta Asya, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden gelen yasadışı göçmenlerin iaşe, barınma ve sınır dışı edilmeleri için 1999-2006 yılları arasında 12.693.329 YTL harcanmıştır.

Bununla beraber, Türkiye hem söz konusu göç hareketleri ve hem yasadışı göçmenlerin barınmalarını sağlamada yeterli önlemler almadığı ve hem de Türkiye üzerinden Avrupa'ya yönelik göç hareketlerinde, yaşamını yitiren yasadışı göçmenler nedeniyle, sık sık ağır eleştirilere muhatap olmaktadır. Yani, yasadışı göç hareketleri Türkiye için hem ekonomik, hem sosyal ve hem de siyasal sorunlara neden olmaktadır. Ayrıca, imajı da erozyona uğramaktadır. Yasadışı insan hareketleri ve bunları organize eden örgütler, mevzuatımızda göçmen kaçakçılığı olarak, TCK'mızın 79. maddesinde ifade edilmektedir. Ülkemizi ilgilendiren yönü ile yasadışı göç hareketlerini organize eden göçmen kaçakçılığı, aralarında yabancı uyruklu kişilerle birlikte, Türk vatandaşlarının da yer aldığı, uluslar arası suç örgütleri tarafından kontrol edilmektedir.

Yıllık cirosu 10 milyar doların üzerinde olan ve uluslararası organize suç örgütleri tarafından yürütülen göçmen kaçakçılığı, Türkiye'de 1990'lı yıllardan itibaren hız kazanmış, son yıllarda iyice artmıştır. Nitekim, 2000-2006 yılları arasında 6.624 göçmen kaçakçısı yakalanarak yargıya teslim edilmiştir. Yine, 2001-2006 sürecinde göçmen kaçakçılığı amacıyla, bazı limanlarımızdan Avrupa'ya toplam 20 geminin gittiği tespit edilmiş; aynı sürede göçmen kaçakçılığı yapıldığı nedeniyle, 155 tekne güvenlik güçlerimizce yakalanmıştır.

Keza, yine uluslar arası organize suç örgütleri tarafından kontrol edilen insan ticareti; mağdurların şiddet, zorlama ve kandırma yollarıyla tahakküm altına alınmasıdır. İnsan tacirlerinin amacı, mağduru cinsel yönden suiistimal etmek, zorla çalıştırmak veya organlarını çalmaktır. Bu suçun konusu ise, özellikle Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra oluşan devletlerde yaşanan ekonomik ve sosyal bunalımların ortaya çıkardığı mağdurlardır. İnsan ticareti faaliyetlerinde Türkiye hedef ülkedir. Bu suç daha çok eğlence yerlerinin, turizmin ve nüfusun yoğun olduğu yerlerde görülmektedir.

Bu bağlamda, son üç yılda 745 insan ticareti mağduru, tacirlerin elinden kurtulmuş veya kurtarılmış ve ülkelerine iade edilmiştir. Yine bu sürede toplam 863 insan taciri yakalanarak, yargıya teslim edilmiştir. TCK'mızın 80. maddesinde ifade edilen insan ticareti ile 79. maddesindeki göçmen kaçakçılığı iç içedir. Her ikisi de uluslar arası suç örgütlerinin kontrolündeki yasadışı insan hareketleridir.

Sonuç olarak, ülkemizde hem ekonomik ve hem de sosyal ve siyasal sorunlar yaratan ve Türkiye'nin ABD ve AB ülkeleri ile uluslararası insan haklarıyla ilgili kuruluşlar tarafından ağır biçimde eleştirilmesine neden olan yasadışı insan hareketleri ile bunları organize eden göçmen kaçakçılığının ve insan ticaretinin neden engellenemediği; yasadışı göçmenlerin hangi yollarla ve nasıl ülkemize girdikleri ve Türkiye'de barındırıldıkları sürede insan hakları ile uyumlu koşulların sağlanması için neler yapılması gerektiğinin tespiti için, Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını talep ederiz.

1- Ahmet ERSİN                         (İzmir)

2- Ali KOÇAL                             (Zonguldak)

3- Şevket KÖSE                          (Adıyaman)

4- Hulusi GÜVEL                       (Adana)

5- Osman KAPTAN                    (Antalya)

6- Ali Rıza ÖZTÜRK                  (Mersin)

7- Ali İhsan KÖKTÜRK             (Zonguldak)

8- Ferit Mevlüt ASLANOGLU   (Malatya)

9- Hikmet ERENKAYA              (Kocaeli)

10- Yaşar TÜZÜN                       (Bilecik)

11- İsa GÖK                                (Mersin)

12- Sacid YILDIZ                        (İstanbul)

13- Esfender KORKMAZ           (İstanbul)

14- Mehmet Ali ÖZPOLAT        (İstanbul)

15- Erol TINASTEPE                  (Erzincan)

16- Tekin BİNGÖL                     (Ankara)

17- Ensar ÖGÜT                         (Ardahan)

18-Turgut DİBEK                        (Kırklareli)

19-Tacidar SEYHAN                  (Adana)

20- Çetin SOYSAL                     (İstanbul)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyoruz ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Birinci sırada yer alan Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Geçen birleşimde on beşinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grupları adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi, söz sırası Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’a aittir.

Buyurun Sayın Kaplan.

Süreniz on dakika Sayın Kaplan.

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” Evet, dün, Nazım Hikmet’in doğum günü idi. Ocak ayında yitirdiğimiz bunca basın ve demokrasi şehidinin olduğu bu ayda, bu nedenle anmak istedim.

Bu bölümde şunu ifade etmek istiyorum ki, önemli konular var. Birincisi, seçimlerle ilgili. İkincisi, tarihi eserler, kültür varlıkları ve diğer konularla ilgili. Tabii biz dört grup bir araya gelerek bazı hataları da ayıkladık bu arada. Örneğin, 433’üncü madde, bağımsız adayların oy pusulasındaki yerlerini belirleyen bir madde. İşte, seçim çevresinde oy pusulasında çapı 2 santimetre boyunda eklenecek şekilde. Diğeri de kullanılacak oyun biçimini gösteriyor tabii. Bir önceki, 22’nci Dönem Meclisinde iki parti vardı o zaman, yüzde 10 barajı nedeniyle, tahterevalli siyaseti, bir iktidar, bir muhalefet vardı, en çok oyu bağımsız adayların oy pusulasına eklenmesinde vermişlerdi. Fakat, bu duvar yetmedi, yine Nazım’ın dediği gibi “O duvar, o duvarınız…” demiyoruz, ama o baraj, o baraj yıkıldı. Cumhuriyet tarihinde en çok bağımsız milletvekili 23’üncü Dönem’de seçildi, Rize’den, Tunceli’den, Şırnak’tan tutun İstanbul’a kadar. İyi, bu hatadan döndük. Ne alakası vardı Seçim Yasası’nın bu uyum yasaları içinde dedik ve ortak bir önergeyle bunların çıkarılmasını sağlayarak bu ayıbı da kapattık.

Bu yönüyle, gerçekten tekrar hatırlatmak istiyorum: Yüce Meclisin önünde, halkın özgür iradesinin, egemenliğinin kayıtsız şartsız sağlanmasının bütün sorumluluğu, yükü 23’üncü Dönem Meclisinin üzerindedir. Halkın özgür iradesinin temsili için Siyasi Partiler Yasası’nı, seçim yasalarını yeni baştan demokratik bir şekilde çıkarma görev ve sorumluluğumuz vardır. Bu görev ve sorumluluktan beleş milletvekilli kazanmak için kaçınmamız etik değildir, tarih önünde hepimiz hesabını veririz. Bunu bir kez daha hatırlatma gereğini duydum.

                             

(x) 56 S. Sayılı Basmayazı 3/1/2008 tarihli 45’inci Birleşim Tutanağına eklidir.

Kültürel konulara gelince, özellikle 441’inci maddeden kapsamlı 450’ye kadar… Başbakan, Madrid’de Medeniyetler İttifakı’nda konuşuyor, diyor ki: “Ülkemizdeki Elhamra Sarayı farklılıklarımızın değil, ortak mirasımızın simgesidir, bunu yaşatalım. Granada’daki saray 1232’de Endülüs Emevileri tarafından yapılmış. Peki, İstanbul’un surları? Ya Sultanahmet Meydanı’nda Four Seasons, bizim avukat olarak gittiğimiz Sultanahmet Cezaevinin ek binasının altında kalan Bizans sarayı ortak kültür değil mi? Süleymaniye, Sulukule ve yine İstanbul’un birçok tarihî merkezi ortak kültürümüz değil mi? Biz, İspanyollara “Ortak kültürdür, yaşatın.” derken, bir de kendi ülkemizde bunu yaparken kim bize inanır? Bu bir çelişki değil mi? Bu yaman çelişkiyi kendi içimizde yaşarken ülkemize ve İstanbul’a ne büyük haksızlıklar yaptığımızın farkında mıyız acaba?

İstanbul’da Four Seasons Oteli, namı diğer eski Sultanahmet Cezaevi, siyasilerin geldiği gittiği, benim de avukat olarak yıllarca ziyarete gidip geldiğim yer. Hemen yanında -medyada bugünlerde yer alıyor- kalıntılar, Bizans saraylarının üzerine betonlar dökülüyor, betonlar. Bu betonlar dökülürken, gelecek yıl İstanbul’da bir toplantı var, Medeniyetler İttifakı. Ben, Başbakana ve Hükûmete buradan öneriyorum: Bence bu toplantıyı Four Seasons’da yapın, Sultanahmet’te. Four Seasons’da yapın ki, Medeniyetler İttifakını, farklı kültürlerin nasıl yaşayıp yaşamadığını uluslararası konuklarımız yerinde görsünler, yaşasınlar.

Zaten ülkemizde çok güzel duyarlı insanlar var. Bununla ilgili uyarılarını da yapıyorlar. Örneğin, bu inşaatların ve projelerin sorunlu olmasının, tarihle kavgalı olmanın faturasının İstanbul’a neye patladığının farkında mıyız acaba? UNESCO İzleme Komitesi uyarıyor değerli milletvekilleri: “İstanbul dünya mirası listesinden çıkarılabilir.” Bu şaka değil; bu, çok ciddi bir uyarıdır. Bu çok ciddi uyarıyı, İstanbul ve Türkiye adına dikkate almak lazım. Dün bir toplantı vardı, basın açıklaması. Farkında mıyız biz? Uluslararası Anıtlar ve Siteler Konseyi -kısaltılmış ismiyle ICOMOS- yine UNESCO İzleme Komitesi üyeleri, yine Türkiye Ulusal Komite Başkanı ve Sulukule Platformu üyeleri de bu basın toplantısında, tarihî yarımadada, şeffaflıktan uzak bir anlayış yürütüldüğüne dikkat çekiyor. 1 Şubatta UNESCO’ya sunulacak alan yönetim planı, tarihî belgeyi, insanıyla, doğasıyla, yapılarıyla her şeyiyle ele alıp değerlendirilecek şeffaf ve kamuoyuna sunulacak bir plan olmalı diyor.

Mimarlar ne diyor? Neron’un, Mussolini’nin yaptığı gibi, yanılsamalar iktidar sarhoşluğudur diyor. Sarhoşluk alkol almakla olmaz. Bazen, gelinen noktada kendini bilememenin de sarhoşluğunun sorumluluğuna dikkat çekmek istiyorum. Gerçekten, medeniyetler ittifakında, tarihî, kültürel eserlerimizin yaşatılmasında, korunmasında, Devlet Planlama Teşkilatının İstanbul şehriyle ilgili büyük projesi, büyük çalışması, dünya şehri İstanbul’la ilgili çalışmaları dikkate aldığımızda, bizi bu görüntüler üzüyor. Bu sorumsuzluk üzüyor. Eğer, Paris’e, Roma’ya, Madrid’e, Londra’ya, Strasbourg’a -hatta daha küçük kentlerine Avrupa’nın- milyonlarca turist gidiyorsa, Bosphorus’a sahip, dünyanın, medeniyetlerin, Asya’nın, Avrupa’nın buluştuğu, tarihî, güzelim yarımadasında İstanbul’un, camilerinden kiliselerine, kalelerinden Topkapısı’na; dünya güzeli, tarihî, doğa, kültür mirasımızın yaşatılmasıyla milyonlarca turisti İstanbul’a çekerek, İstanbul’u, İstanbulluyu, halkımızı, ekonomisini, refahını yaşatmak varken, neden bu kültür katliamını, bu kültür sorumsuzluğunu yaşatıyoruz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Neden hemen İstanbul’a el atmıyoruz? Sayın Başbakan Meclise de çok az geliyor ve bu açıklamaları dışarıda oluyor. Kültür, tabii ki İstanbul değil. Ege’de, Akdeniz’de, Hasankeyf’i sular altında bırakacak Ilısu Barajı’nda, Ilısu Barajı’ndan öte GAP’ın son halkası Dicle Barajı’nda; Cizre’de, Feki Teyran’nın evinden Asur Kuleleri’ne, Asur Kuleleri’nden Finik Kalesi’ne, Finik Kalesi’nden Timur’un pençelerine, Alodini Sarayı’ndan Alodini Kalesi’ne kadar, Ilısu’ya kadar, hem termik santrallerini hem kültürünü hem doğasını hem tarihini sular altında bırakan bir anlayışla bu ülkeye, bu insanlara, doğamıza, kültürümüze sahip çıkamayacağımızı ifade etmek istiyoruz.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Şahısları adına ilk söz Bursa Milletvekili Canan Candemir Çelik’te.

Buyurun Sayın Candemir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

CANAN CANDEMİR ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on beşinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, ceza adalet sistemimizi oluşturan temel ceza kanunları olarak adlandırılan Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilerek 1 Haziran 2005 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.

Türk Ceza Kanunu’yla özel suç tanımlarına yer veren diğer kanunlar arasındaki ilişki Anayasa’mızda güvence altına alınan hukuk devleti, adalet ve eşitlik ilkelerine uygun olarak yeniden belirlenmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun izlemiş olduğu suç ve ceza siyaseti ilkeleri dikkate alındığında, Kanun’un suç ve ceza teorisine ilişkin kabul ettiği normatif hükümler ceza hükmünü içeren diğer kanunlar bakımından da etkilerini doğurmuştur.

Bu cümleden olmak üzere: Yaptırım sisteminde, 19’uncu yüzyıl ceza hukuku anlayışının kalıntısı olan asli ceza-ferî ceza ayrımı kaldırılmış ve çift şeritli yaptırım esası benimsenmiştir. Buna göre, yaptırımlar, cezalar ve güvenlik tedbirleri olmak üzere iki ana tasnife tabi tutulmuştur. Suç karşılığı uygulanacak yaptırımlar hapis ve adli para cezası olarak belirlenmiş, hapis cezaları da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, müebbet hapis cezası ve süreli hapis cezası olarak düzenlenmiştir.

Ceza sorumluluğunun şahsiliği kuralı bağlamında, özel hukuk tüzel kişileri hakkında ceza yaptırımının uygulanamayacağı, buna karşılık, güvenlik tedbirleri niteliğinde yaptırımlara hükmedilebileceği kabul edilmiş, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilebileceği öngörülmüştür. Böylece, verilen her bir ceza bağımsızlığını koruyacaktır.

Suçlar arasındaki cürüm ve kabahat ayrımı terk edildiği için, hürriyeti bağlayıcı ceza açısından kabul edilen “hapis” ve “hafif hapis” cezası ayrımı da kaldırılmış, böylece, temel ceza olarak hapis cezası benimsenmiştir. Suçlar arasındaki “cürüm” ve “kabahat” ayrımının kaldırılmasının diğer bir sonucu da para cezası bakımından “ağır para cezası-hafif para cezası” ayrımının terk edilmesidir ancak suç karşılığı öngörülen ve mahkeme tarafından hükmedilen para cezası ile idari yaptırım olarak uygulanan para cezası arasındaki kavram karışıklığını önlemek amacıyla, ceza hukuku yaptırımı niteliğindeki para cezasının adı “adli para cezası” olarak belirlenmiş ve “gün para cezası sistemi” kabul edilmiştir.

Özellikle ekonomik çıkar amaçlı suçlarda suçun işlenmesiyle bir çıkar elde edildiği kesin olarak öngörülmekle birlikte, bunun miktarının belirlenemediği durumlara özgü olarak hapis cezasının yanı sıra adli para cezası da öngörülmüştür.

İşlediği suç nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilen kişi, toplumda belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmaktadır ancak bu yoksunluk, kural olarak, mahkûm olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edecektir. Cezanın infazı, kişinin işlediği suçtan dolayı etkin pişmanlık duymasını, yeniden topluma kazandırılmasını gerektirdiğine göre, cezasını çekmiş olan kişi, artık, toplumla barışmış, suçu işlemekle kaybettiği toplumsal güveni geri kazanmış demektir. Bu bakımdan, benimsenen yaptırım sisteminde belli bir suçu işlemekten dolayı cezaya mahkûmiyetin sonucu olarak ömür boyu devam edecek bir hak yoksunluğu söz konusu değildir. Müsadereye ilişkin olarak Türk Ceza Kanunu’nda genel ve kuşatıcı bir düzenleme yapıldıktan sonra, diğer kanunlarda çeşitli suç tanımlarıyla bağlantılı olarak özel müsadere hükümlerine yer verilmektedir.

Sayın milletvekilleri, tasarıyla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra, idari yaptırım kararı gerektiren fiiller ve suç açısından uygulama birliği sağlanması, ceza hükmünü içeren kanunların uygulanmasından kaynaklanan tereddütlerin giderilmesi, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kabahatler Kanunu hükümleri dikkate alınmak suretiyle, ceza hükmü içeren kanunlarda yer alan hükümlerin bu kanunlarla uyumlu hâle getirilmesi, ayrıca bazı suçların unsurlarında 5237 sayılı Kanun’a uyum sağlanmasının amaçlandığı ve tasarının belirtilen amaçlarla hazırlandığını belirtir, bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çelik.

Şahısları adına ikinci söz sırası, Van Milletvekili Sayın Gülşen Orhan’a ait.

Buyurun Sayın Orhan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

GÜLŞEN ORHAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on beşinci bölümüyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ceza sisteminin temelini oluşturan ve temel ceza kanunları olarak adlandırılan Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilerek 1 Haziran 2005’te yürürlüğe girmiştir. Ceza kanunlarımızda yapılan kapsamlı değişiklikler, ceza ile ilgili hükümler içeren kanunlarda da düzenlemeler yapılmasını zorunlu kılmıştır. Üzerinde konuştuğumuz bu tasarıyla da bu düzenlemeler yapılmıştır.

Şu an görüştüğümüz on beşinci bölümde, Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu, Nüfus Planlaması Hakkında Kanun, Milletvekili Seçimi Kanunu, Zorunlu İlköğrenim Çağı Dışında Kalmış Okuma-Yazma Bilmeyen Vatandaşların, Okur-Yazar Duruma Getirilmesi veya Bunlara İlkokul Düzeyinde Eğitim-Öğretim Yapılması Hakkında Kanun, Fındık Üretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarının Belirlenmesi Hakkında Kanun’larda değişiklikler yapılmıştır.

Bu kanunlar arasında, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda da caydırıcı etkisinin olabileceğini düşündüğüm önemli değişikliklere gidilmiştir. Örneğin, bu Kanun’un 65’inci maddesinde, bu kültür varlıklarının çeşitli şekillerde yok olmasına, tahribatına neden olanların cezaları daha da ağırlaştırılmıştır. Yine bu maddeye yeni bir bent eklenerek olabilecek suistimallerin önüne geçmek amaçlanmıştır.

Aynı şekilde, Kanun’un 68’inci maddesinde ceza artırımlarına gidilmiştir. Kültür ve tabiat varlıklarını bu Kanun’a aykırı olarak yurt dışına kaçıranlar beş yıldan on iki yıla kadar hapis ve adli para cezalarına çarptırılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, yıllardır yurt dışına kaçırılan bu kültür varlıklarımızı geri getirmek için değişik yollarla mücadeleler verilmektedir, mahkemelere başvurulmaktadır, yüklü paralar ödenerek bu eserler satın alınıp müzelerimize geri getirilmektedir. İşte, bu kanundaki düzenlemelerle beraber tarihî eserlerimizin tahrip edilmesinin ve tarihî eser kaçakçılığının önüne geçileceğini ümit ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu bölümdeki kanunlardan biri de Zorunlu İlköğretim Çağı Dışında Kalmış Okuma-Yazma Bilmeyen Vatandaşların, Okur-Yazar Duruma Getirilmesi veya Bunlara İlkokul Düzeyinde Eğitim-Öğrenim Yaptırılması Hakkında Kanun’dur. Buradaki amaç, doğabilecek herhangi bir kanunsuzluğu, suistimali ortadan kaldırmaktır. Temelde, eğitim cebredilerek değil, cezbedilerek yapılır. Bu konuda Millî Eğitim Bakanlığının bugüne kadar yaptığı kampanyalarla, halk eğitim merkezlerinde düzenlenen okuma yazma kurslarıyla üç yüz binlere ulaşılmıştır. Bu konuda bireysel ve kurumsal olarak yapılan tüm çalışmaların duyarlılıkla devam edeceğini ümit ediyorum.

Bu duygularla, tasarının kanunlaşıp milletimize hayırlar getirmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Orhan.

Sayın milletvekilleri, bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

İlk soru sahibi Sayın Ağyüz.

Buyurun efendim.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, 2860 sayılı Yasa’ya ilişkin yapılan değişikliklere atfen, bazı dernek ve vakıflar var. Bunların tüzüğünde “fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunacağı” ibaresi var ise bunlara yapılan yardımlar tüm vergi ve KDV’lerden muaf. Bu tür vakıf ve dernek sayısı ne kadardır? Şu anda bunu vermeyebilirsiniz. Son yıllarda bu yetkiyle donatılmış olan dernek ve vakıf sayısında büyük bir artış var. Örneğin, Deniz Feneri Derneği bunlara bir örnektir. Bu konuda bilgilendirilmek istiyorum.

Ayrıca, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nu görüşüyoruz. Sultanahmet Cezaevi büyük bir sorun. Buradaki bir arkeolojik alanda sürdürülen ek yatak bloku inşaatı sitlerdeki imar tahribatının en somut örneğidir. Bu inşaat için yasal bir işlem yapıldı mı? Yapılması düşünülüyor mu? 91 yılında yapılan bu turizm amaçlı tahsisin iptali koşulları doğmuştur. Ayrıca bu konuda bir yaptırımınız olacak mı?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ağyüz.

Buyurun Sayın Karaibrahim.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Sayın Bakan, 438 sayılı fındık sınırlamasıyla ilgili Kanun’un… Fındık arazileriyle ilgili cezalar 83 yılında çıkmıştı. Bugüne kadar hiç bununla ilgili bir ceza uygulandı mı ya da fındık alanları söküldü mü? Eğer sökülseydi -bir ucu İstanbul, bir ucu Artvin- bütün taban arazilerde fındık dikimi yapılabilir miydi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Karaibrahim.

Buyurun Sayın Enöz.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana iki sorum var:

1) Seçimlerden önce söz verdiğiniz kamu çalışanlarına grevli, toplu sözleşmeli sendikal hakkını verecek Anayasa ve yasal düzenlemeleri bu yıl içinde yapmayı düşünüyor musunuz?

2) Bilindiği gibi, ülkemizde çok sayıda müze bulunmaktadır. Müzelerdeki tarihî eserlerin yeterince korunamadığı bilinmekte ve sık sık soygunlarla karşılaşmaktayız. Müzelerimizin daha iyi korunmasını ve müzelerimizi birleştirerek bölge müzeleri hâline getirmeyi düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Enöz.

Buyurun Sayın Kacır.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Bakanım, tasarının 435’inci maddesinde Zorunlu İlköğrenim Çağı Dışında Kalmış Okuma-Yazma Bilmeyen Vatandaşların, Okur-Yazar Duruma Getirilmesi veya Bunlara İlkokul Düzeyinde Eğitim-Öğretim Yaptırılması Hakkında Kanun’un 10’uncu maddesinde “Denetleme sonucu, bu Kanunun 6 ncı maddesinde gösterilen görevleri yerine getirmedikleri anlaşılan özel kurum ve kuruluş yöneticilerine ikiyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir.” denilmektedir.

Burada şunu sormak istiyorum Sayın Bakanım: Türkiye'de okuma yazma oranı ne kadardır ve şu anda çeşitli nedenlerle okuma yazma bilmeyen vatandaşlarımızın okuma yazma öğrenmesi açısından ne gibi faaliyetlerde bulunmaktasınız? Ayrıca, Adalet  Bakanı olmanız münasebetiyle cezaevlerinde bulunanların okuma yazma öğrenmeleri için ne gibi faaliyetlerde bulunuyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kacır.

Buyurun Sayın Yeni.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Bakanım, bu bölümde 5/5/1983 tarihli ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu'nun bazı maddelerinde değişiklik yapılmaktadır.

Bu cümleden olarak, kamu görevlileri, devlet memurları grevli toplu sözleşmeli sendikal hakka sahip olmak istemektedirler. Hükûmet  olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yeni.

Soru sorma işlemi bitmiştir.

Sayın Bakan cevap verecekler herhâlde.

Buyurun.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN  (Antalya) – Sayın Başkanım çok teşekkür ederim.

İlk soru yönelten değerli milletvekili arkadaşımızın sorusunu tam alamadım. Sanıyorum bir başka turda, bir sonraki turda bu soruyu yenilerse ben de cevap verme imkânı bulurum.

İkinci sırada soru yönelten değerli milletvekili arkadaşım, fındık alanlarıyla ilgili bir soru yöneltti. Yasada öngörülen kurallara uymaksızın fındık alanı açanlarla ilgili bu yasa hiç uygulandı mı? Kaç kez uygulandı? Bu alanların hacmi nedir, daha doğrusu yüz ölçümü nedir, anlamına gelen sorular yöneltti. Bununla ilgili bir sonuç elimde yok ama biraz önce, buraya gelmeden önce Tarım Bakanımızla böyle bir soru sorulabileceğini tahmin ettiğim için telefonla görüşmüştüm. Sanıyorum, biraz sonra, kendisi de -bugün bakan olarak nöbetçidir- buraya gelecek. Bir sonraki turda eğer bu sorunuzu yenilerseniz kendisinden alacağım bilgiye göre size çok daha detaylı bilgi verme imkânına sahip olurum.

İki milletvekili arkadaşım, kamu görevlilerinin –kamu görevlileri derken, sanıyorum, kastettikleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi olan kamu görevlilerini kastediyorsunuz- bunların toplu sözleşme hakkına sahip olmadığını ve dolayısıyla da grev hakkına sahip olmadığını, acaba bu hakların bu kesime ne zaman verileceği şeklinde bir soru yönelttiniz bana.

Değerli arkadaşlar, Anayasa’nın 53, 54’üncü maddelerinde kamu görevlilerinin, daha doğrusu, kamu çalışanlarının sendika kurma hakkı, grev, toplu sözleşme hakkıyla ilgili düzenlemeler vardır. Tüm kamu çalışanları, işçi olsun memur olsun, sendika kurma hakkına sahiptir. Ancak toplu sözleşmeyle ilgili düzenlemede “işçiler” tabiri geçtiği için ve “çalışanlar” tabiri geçmediği için memurlarla ilgili toplu sözleşme imkânına şu anda sahip değiliz ancak toplu görüşme yapabiliyoruz Anayasa’nın ilgili maddesi gereği. Tabii ki grev hakkına da sahip değiller.

Şu anda bir Anayasa değişikliği gündemimizde, Parlamentoya gelecek. Doğrusu, kişisel olarak ben, tüm çalışanların sendika kurma hakkına sahip olduğu gibi, işçiler gibi onların da diğer haklara sahip olmasını düşünüyorum. Daha önceki Bakanlığım döneminde de toplu sözleşme ve görüşmelerden de sorumluydum. Bu aşamada da sendikalarımız ve konfederasyonlarımızla yaptığımız görüşmelerde bu düşüncemi kendileriyle paylaşmıştım. Hazır, işte bir Anayasa gündemimize geliyor. Siyasi partilerimiz, ilgili arkadaşlar, bu Anayasa çalışmalarında bunu gündeme aldırarak yasalaşması konusunda gayret edebilirler.

“Müzeler yeterince korunmuyor, bölge müzeleri acaba kurulabilecek mi?” dendi. Tabii, Sayın Günay’ın görev alanına giren bir konu ama şunu biliyorum ki, daha önce Sayın Atilla Koç da Kültür ve Turizm Bakanı iken bu konuyu hep gündeme getirirdi. Zannediyorum, sözleşmeli personel almak suretiyle personel açığını gidererek, bu konuda müzelerde yaşanan sorunu çözmeyi arkadaşlarımız tercih ettiler. Bunun üzerinde şimdiki Kültür ve Turizm Bakanımız da çalışıyor. Bölge müzeleri kurulup kurulamayacağı konusunda tam bir bilgim yok ama müzelerin korunması konusunda, eksik olan personeli tamamlama konusunda bir çalışma yapıldığından haberim var.

Diğer bir milletvekili arkadaşım Sayın Kacır da ilköğretim çağına geldiği veya bu çağı geçtiği hâlde hâlâ ülkemizde okuma yazma öğrenememiş vatandaşlarımızın olduğunu söyledi ki doğrudur. Zaten bu bölümde Zorunlu İlköğrenim Çağı Dışında Kalmış Okuma-Yazma Bilmeyen Vatandaşların, Okur-Yazar Duruma Getirilmesi veya Bunlara İlkokul Düzeyinde Eğitim-Öğretim Yaptırılması Hakkında Kanun’da da değişiklik yapılıyor. Gerçekten, ülkemizde bu durumda olan vatandaşlarımıza yönelik, başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere diğer kamu kurum ve kuruluşları okuma yazma öğretmek için kurslar düzenliyorlar. Mesela, 2000 yılından 2007 yılına kadar geçen bir süreçte, Türkiye’de bu vatandaşlarımıza okuma yazma öğretmek için 64.754 kurs açılmış, 1 milyon 411 bin civarındaki vatandaşlarımız bu kurslarda okuma yazma öğrenme imkânı bulmuşlar.

Yine Bakanlığımla ilgili de bir soru vardı. Gerçekten, cezaevlerimize de gelen, önce tutuklu sonra hükümlü hâline gelen vatandaşlarımızın arasında da okuma yazma bilmeyenler var. Bunlarla ilgili de ceza infaz kurumlarımızda okuma yazma kursları açılıyor. Altı yıllık bir süre içerisinde de cezaevlerimize gelip de okuma yazma bilmeyen 20.800 civarındaki vatandaşımıza cezaevlerinde de okuma yazma öğretmişiz.

Efendim, sürem doldu değil mi? Sorularla ilgili notlarıma bakıyorum, sanıyorum tamamladım Sayın Başkanım. Eğer cevap alamamış arkadaşım varsa onlara da yazılı cevap veririm.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Ağyüz, herhâlde sorunuzu tekrarlamak istiyorsunuz, zamanımız olduğu için size söz veriyorum efendim.

Buyurun Sayın Ağyüz.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Başlangıçta sorduğum sorulara Sayın Bakanımız daha sonra cevap vereceğini söyledi. Ayrıca da Türkiye’de koruma kurulları siyasi iktidarın elinde günah keçisi yapıldı. Değiştirilen, görevden alınan kurul üyeleriyle sayısız ölçüde karşılaşıyoruz.

Görevde alınan ve değiştirilen koruma kurulları sayısı ile üye sayısı ne kadardır?

Bölge kurullarının uzman kadroları yeterli midir?

Kültür varlıkları envanteri bugüne kadar çıkarılmadı. Bunun üzerinde ciddi olarak bir çalışma yapılıp yapılamayacağını öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akcan.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım teşekkür ederim. Aracılığınızla Sayın Bakanıma şu soruyu tekrar yöneltmek istiyorum. Sayın Enöz’ün yönelttiği soruyu önceden bildiğim için kendisiyle konuşmamdan, ben soru sorma ihtiyacı hissetmemiştim fakat sorulan soruya Değerli Bakanım net cevap vermedi.

Konu şuydu efendim: Sayın Bakanım, kamu kesimi çalışanlarına grevli, toplu iş sözleşme hakkı vermek için 3 Kasım seçimleri propaganda döneminde ihdas edilen AKP Seçim Beyannamesi’nde söz verildiği üzere, siz bu sözün gereği olarak, Hükûmet olarak ve mensubu bulduğunuz partinin sözü olarak bu hakkı vermeyi düşünüyor musunuz, tarzındaydı bu soru. Bu sorunun cevabı bu anlamda verilmediği için ben tekrar sorma ihtiyacı hissettim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akcan.

Sayın Bakanım, süremiz vardır, cevap vermek isterseniz buyurun.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, koruma kurul üyelerinin siyasi nedenlerle zaman zaman görevden alındığını ve bu alanda bir sorun yaşandığını ifade etti değerli milletvekili arkadaşım. Eğer, sorusunu delillendirecek bir örnek varsa, falan kurulda falan kişi veya kişiler siyasi nedenlerle görevlerinden alınmış, yerine de şu siyasi görüşü yansıtan kişiler alınmıştır, derse ben onu inceleme ve araştırma imkânına sahip olurum ama böyle, herhangi bir delil olmaksızın bir soru yöneltildiğinde doğrusu cevap vermekte zorlandığımı ifade etmek istiyorum.

Sayın Akcan’ın…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Siyaseten değil.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Ben öyle anladım, yani…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Siyaseten değil. Siyasi iktidarın baskısı altında bazı kararların geçmesi için insanlar görevden alınıyor, siyaseten alınıyor demiyorum. Siyasi iktidarın işine gelmeyen kararları vermeyen insanlar görevden alınıyor. Bunları da size verebilirim.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Cevabım, aslında bu ifade ettiğinizi de kapsamaktadır. Eğer bu konuda elinizde somut bir dosya, bir işlem var ise onu doğrusu bilmek isterim.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Hayhay efendim.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Bunu bildikten sonra ilgili bakan arkadaşıma onu iletiriz ve onun üzerine giderek size daha açıklayıcı cevap verebilirim.

Sayın Akcan’ın ifade ettiği… Demin ben açıkladım. Memurlarımıza toplu görüşme değil, toplu sözleşme hakkı vermenin yolunun bir anayasa değişikliğinden geçtiğini ifade ettim. “Eğer grev hakkı olacaksa bunun içinde bir anayasa değişikliği gerekir.” dedim. Şu ana kadar böyle bir anayasa değişikliğini gerçekleştiremedik. Bilindiği gibi, Anayasa değişiklikleri bir hükûmet tasarrufu olamıyor. Anayasa değişiklikleri, ancak en az 184 milletvekili arkadaşımızın imzalarıyla teklif olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına veriliyor. Şu anda da bir anayasa değişikliği gündemdedir. Bu anayasa değişikliği, Parlamentonun gündemine gelecek, Anayasa Komisyonunda görüşülecek. Bu safhada, demin söylediğim ilgili maddelerle ilgili, eğer bu haklar tanınacaksa ne âlâ, tanınmayacaksa bu konuda duyarlı olan arkadaşlarımızın böyle bir değişikliği, Anayasa değişikliği metnine koymak için bir fırsat olduğunu ifade ettim. Deminki açıklamam buydu. Ben doğrusu bu şekilde düşünüyorum.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sorumun diğer…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Evet, onu daha sonra cevaplandırayım.

Sayın Başkanım, herhâlde sürem de doldu.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Doldu efendim, doldu.

Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri on beşinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, on beşinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

421’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

422’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

423’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

424’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

425’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının çerçeve 425. maddesindeki “altı aydan iki yıla kadar” ibaresinin “altı aya kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Hüseyin Pazarcı

Hüseyin Mert

 

İzmir

Balıkesir

İstanbul

 

Ayşe Jale Ağırbaş

Mücahit Pehlivan

 

 

İstanbul

Ankara

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyorlar mı?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşacak var mı?

Buyurun Sayın Öztürk.

Süreniz beş dakika.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Demokratik Sol Parti ve şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 425’inci maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Söz alma gerekçem, 425’inci maddesiyle değişik Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nun 33’üncü maddesinde, usulüne uygun alınmış bir grev kararı “genel sağlığı ve millî güvenliği bozucu nitelikte ise Bakanlar Kurulu bu uyuşmazlıkta grev ve lokavtı bir kararname ile altmış gün süre ile erteleyebilir. Erteleme süresi, kararnamenin yayımı tarihinde işlemeye başlar.” denilmektedir.

Öncelikle, şunu ifade etmeliyiz ki: Hiçbir zaman öngörülen cezalar, bir hakkın kullanılmasını önleyici boyut almamalıdır. 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu yürürlüğe girdikten sonraki uygulamalar bize göstermiştir ki Bakanlar Kurulu yukarıda saydığımız gerekçelerden birisine dayanarak grevleri ertelemeyi bir alışkanlık hâline getirmiş ve dolayısıyla, bir hakkın kullanılması suistimal edilmiştir. Bu nedenle, bu şekildeki bir kararın etkisiyle, usulüne uygun olarak grev ve lokavt kararı alan tarafların, bu haklarını kullanma konusundaki tahrik edici unsuru dikkate alarak bir yasa dışı eylemde bulunmaları hâlinde bu cezanın hafifletilmesini öngörüyoruz.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’mız sendika kurma hakkını 51’inci maddesinde düzenlemiş ve sendikalara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarını da düzenlemiştir. Ancak AKP Hükûmetinin altı yıllık uygulamalarında, ne yazık ki bu Anayasa kuralına aykırı olarak, sendika üyeleri, başka konfederasyonların üyeliğine geçiş konusunda siyasi baskı altında tutulmuş, notere götürülmek üzere resmî binaların önünden araçlar kiralanıp dolayısıyla üyelerin sendikaları değiştirilmiştir.

Değerli arkadaşlar, sendikalarla ilgili olarak geçen yıl ILO toplantıları sırasında -Çalışma Bakanı- Türkiye’deki sendikal faaliyetlerin kısıtlanması ve grev hakkının kısıtlanması konusunda, onaylamış olduğumuz Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmelerine aykırı olarak, uyum yasalarını çıkarmamış olmamızdan dolayı eleştirilmişizdir. Dolayısıyla, bu yıl da aynı şekilde Genel Kurulda herhangi bir eleştiriye muhatap olmamak için, bugünden Hükûmetin hazırladığını söylediği Sendikalar Kanunu, Toplu İş Sözleşmesi, Grev Kanunu’nu bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmesi gerekir.

Değerli arkadaşlar, Demokratik Sol Parti olarak, çalışanlara verilen hakların mücadelesinden doğmuş bir parti olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da çalışanların haklarını korumaya devam edeceğiz. Bu çerçevede, geçen yıl yapmış olduğumuz bir emek kurultayında işçi ve işveren kesimlerinin sözünü ettiğimiz yasalara ilişkin görüşlerini aldık. Bunları, size, yasa tasarısının da gündemde olması nedeniyle ve kayıtlara geçmesi açısından, bilgilerinize, ana başlıklar itibarıyla sunmak istiyorum.

Sendikaların ve işçilerin örgütlenme hakkını engelleyen noter şartının kaldırılması istenmektedir. Grev yasaklarının, sınırlandırmaların ve ertelemelerin yasadan çıkarılması istenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Dolayısıyla, önerilerimizin tamamını herhâlde komisyonlarda gerçekleştireceğiz görünüyor.

Kısaca, memurların grevli toplu sözleşme haklarına ilişkin düzenleme konusunda bilgi vermek istiyorum. Bu konuda imzalamış olduğumuz uluslararası anlaşmalara aykırı olarak, bugüne kadar gerekli Anayasa ve yasal uyum çalışmalarını yapamamış bulunuyoruz. Ancak Hükûmeti buradan uyarıyoruz: Yeni Anayasa değişiklikleri sırasında, memurlara grevli toplu sözleşme hakkı verirken, hiçbir şekilde memurların iş güvencelerinin ellerinden alınmasına asla izin verilmemelidir, buna karşı gerekli mücadeleyi de sürdüreceğiz.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

425’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

426’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

427’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

428’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

429’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

430’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

431’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

432’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

433’üncü madde üzerinde iki tane önerge vardır.

Önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

T.B M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 433. maddesinin (d) bendinin üçüncü cümlesinde geçen (adı ve soyadından) sonra (Büyük harflerle ve yan yana) ifadesinin eklenmesini saygılarımızla arz ederiz.

 

Kamer Genç

Mustafa Vural

Hüseyin Pazarcı

 

Tunceli

Adana

Balıkesir

 

Harun Öztürk

Ayşe Jale Ağırbaş

 

 

İzmir

İstanbul

 

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 433 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hasip Kaplan

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

Şırnak

Ankara

 

Rıdvan Yalçın

Ali Koyuncu

 

 

Ordu

Bursa

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN -  Sayın Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyoruz.

Gerekçe:

Tasarının 433 üncü maddesiyle, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 26 ncı maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Ancak, anılan maddede, daha sonra yürürlüğe giren 12/10/2006 tarihli ve 5550 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci maddesiyle değişiklik yapılmış olduğundan, iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Böylece, 433’üncü madde metinden çıkarılmıştır.

Diğer önergeyi işleme koyamıyoruz tabii, hâliyle.

434’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 434 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hasip Kaplan

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

Şırnak

Ankara

 

Rıdvan Yalçın

Ali Koyuncu

 

 

Ordu

Bursa

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 434 üncü maddesiyle, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 28 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Ancak, anılan maddede, daha sonra yürürlüğe giren 12/10/2006 tarihli ve 5550 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesiyle değişiklik yapılmış olduğundan, iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Böylece, 434’üncü madde metinden çıkarılmıştır.

435’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

436’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

437’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

438’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasanın 438. maddesinin 7. başlığı altında belirtilen “Tarım ve Orman Bakanlığından izin almadan yeniden fındık bahçesi kuranlar ile belirlenen alanlar dışında mevcut fındık bahçesini yenileyenlere yediyüz Türk Lirası idari para cezası verilir” ifadesindeki “yediyüz Türk Lirası idari para cezası verilir” kısmı çıkarılarak “dönüm başına yediyüz Türk Lirası idari para cezası verilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eşref Karaibrahim

Yaşar Ağyüz

Hulusi Güvel

 

Giresun

Gaziantep

Adana

 

Şevket Köse

Erol Tınastepe

Rahmi Güner

 

Adıyaman

Erzincan

Ordu

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Karaibrahim.

Süreniz beş dakikadır.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Hükûmetin katılmadığı, Komisyonun katılmadığı maddeyi açıklayayım, niye katılmadılar ben de merak ediyorum. Buradaki anlam şuydu: Fındık arazisi olmayan yerlere izinsiz fındık bahçesi dikenler, izin almadan fındık bahçesi dikenler 700 Türk lirası para cezasına çarptırılırlar. Ben de diyorum ki: Biz fındığı dönüm olarak değerlendiririz. Fındığı toplarız, tondur; ama bahçelerimizi dönüm olarak değerlendiririz. Bunun dönüm olarak addedilmesini istiyoruz.

Bir de 700 Türk lirası bu olay için çok cüzi bir paradır. Neden çok cüzi paradır? Bugün, arkadaşlar, fındık bahçeleri… Bakana biraz önce de sordum “Tarım Bakanına soracağım.” dedi kendisi ama, ben bu zamana kadar bu cezadan sökülmüş bir bahçe duymadım. Ben fındık üreticisiyim, FİSKOBİRLİK ortağıyım, geçimimin çoğunu fındıkla sağlayan bir kişi olduğum için, bu işi iyi takip eden bir kişi olduğum için, size söylüyorum. Bu zamana kadar bu cezadan dolayı hiçbir fındık bahçesi sökülmedi ya da ben duymadım. Biraz sonra Bakanımız da herhâlde bu konuda bir açıklama yapacaktır.

Siz 700 Türk lirasını verdiğiniz zaman, bu fındık bahçeleri gine dikilecektir. Bilinecektir ki, sökülmeyecek ve hızlı bir şekilde, taban arazilerde fındık bahçeleri hızlı bir şekilde çoğalacaktır.

Bugün, Toprak Mahsulleri Ofisinin elinde 320 bin ton fındık vardır. Bunun parasal değerini biliyor musunuz? 1 milyar 200 milyon dolar, şu anda depolardadır. Bir sonraki sene de bunun kadar fındık depolara girecektir. Bu fındık nereye gidecek? Büyük bir ihtimalle yağlığa gidecektir. Bunun için, bunun caydırıcı olması için dönüm başına konması uygun olurdu, ama Hükûmet ve Komisyon bunu reddettiler. Takdirlerinize bırakıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Karaibrahim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

438’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

439’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

440’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

441’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

442’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

443’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 443. maddesinin birinci fıkrasında geçen (altı ay) ibaresinin (bir yıl) olarak değiştirilmesini saygılarımızla arz ederiz.

 

Kamer Genç

Ahmet Ersin

Vahap Seçer

 

Tunceli

İzmir

Mersin

 

Bayram Meral

Muharrem İnce

 

 

İstanbul

Yalova

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahibi konuşacak mı?

Buyurun Sayın Genç.

Süreniz beş dakika.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabii, getirilen tasarı üzerinde, daha önce 433’üncü maddede önerge vermiştim, buradan çıkarıldı. Çıkarılınca da tabii, konuşma imkânımız da olmadı. Tek de milletvekili olduğumuz için, bu şeylerde her an önerge verme imkânımız da yok. Bu önergede bana katkıda bulunan CHP’li milletvekili arkadaşlara da saygılar sunuyorum, kendilerine teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, aslında, tabii, bu Anıtlar Kurulu ve eski eserleri koruma ile ilgili olarak Türkiye'nin çok ciddi bir hassasiyet göstermesi lazım. Biliyorsunuz, Türkiye’de çok büyük güç sahipleri en güzel tarihî eserleri, sit alanlarını yok etmek suretiyle bunları imara açmaktadırlar. Bunların üzerinde istedikleri kadar imar izinlerini almaktadırlar. Biraz önce soruldu Hükûmete “Efendim, koruma kurullarını sık sık değiştiriyor musunuz?” Tabii ki, değişiyor. Koruma kuruluna herhangi bir konuda Hükûmetin arzusu dışında bir talep gittiği zaman, işte o talep aleyhine hareket edildiği zaman hemen onların yerinde yeller esiyor. Tabii, güçlü basın patronları var, güçlü sermaye patronları var. İşte, İETT arazisini verdik İstanbul’da bir şeyhe, çok düşük bir fiyata aldı ve çok muazzam bir imar değişikliği için İstanbul’da bunun üzerinde imar değişikliği yaptı. Yine, kara yolları arazisi üzerinde çok ciddi bir imar değişikliği yapıldı. Bunlar devletin elinde iken bu imar değişiklikleri yapılsaydı, herhâlde devlet buradan çok büyük rant sağlayacaktı, çok büyük kazanç sağlayacaktı. Ama, tabii, o zaman bu değişiklikler yapılmadı. Bu kişilere verildi. Ondan sonra da şimdi, Hükûmetin de desteğiyle bu alanlarda çok büyük imar değişiklikleri yapılıyor. Yani, koruma kurulu Türkiye'nin tarihî varlıklarını, sit alanlarını çok hassasiyetle koruması lazım. Ama, maalesef, dediğim gibi, bunların arkasında güç odakları olunca bu görevleri yapmıyorlar.

Bugün, İstanbul, artık, İstanbul’luk vasfını kaybetmiş. Bir Levent’te, birçok o alanlarda yüz katlı binalar çıkıyor sayın milletvekilleri. Oradaki trafikteki yollara bakıyorsunuz, yani, zaten şimdi adım atılmıyor. Bu Hükûmet ne yapıyor? Yani, burada o insanlar yaşayamaz hâle geliyor. İstanbul’da bir yanda hiç trafiği rahatlatan en ufak bir şey yapılmıyor. Ama, yüzlerce kat imara izin veriliyor. Bu, ne kadar sorumsuz bir davranış biçimi. Bu ne kadar bir şeyler, ben de hayret ediyorum. Yani, bu devletin sahibi yok mudur? Devlet, tabii, derken bir şey de söyleyeyim, ben, dün burada başsavcıya bir çağrıda bulunmuştum -inşallah benim çağrımı yerine getirir- demiştim ki: “Sayın başsavcı, sen Türkiye Cumhuriyeti’nin laik düzenini korumak zorundasın. Bu laik düzeni ortadan kaldırmak için Türkiye’de ciddi eylemler var. Bu, Anayasa’nın 68 ve 69’uncu maddesine göre siyasi partinin kapatılmasına nedendir. Seni göreve davet ediyorum.” Bugün bir şey çıkmadı. İnşallah, zaman zaman bu kürsüde de kendisini bu görevi yapmaya da davet edeceğim.

Değerli milletvekilleri, tabii, büyük basın patronlarının arkasında Hükûmet, zaman zaman kendilerini korumak için, büyük destek veriyor. Şimdi, Aydın Doğan’a verdiniz Hilton arazisini o zaman. Şimdi de duyuyoruz ki, oradaki sit alanı kararının kaldırılması için yoğun bir baskı var.

Şimdi, sayın milletvekilleri, basın mensuplarını okuyoruz, zaman zaman televizyonlarda, basında izliyoruz, deniliyor ki: “Efendim, Mecliste muhalefet yok.” Be kardeşim, siz, burada söylenen bir kelimeyi yazıyor musunuz? Bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan bir konuşmayı, bir mücadeleyi, iktidarla ilgili olarak verilen bir suistimali, keyfî işlemleri yazıyor musunuz? Yazmıyorsunuz. Niye? Çünkü, iktidarla iş birliği içindesiniz. Vallahi, tabii, ben, burada zaman zaman da söyleyeceğim, bundan sonra da söyleyeceğim: Benim konuşmalarımı yazarlarsa yazsınlar, yazmazlarsa ben bütün basın patronlarının ne olduğunu burada açıklayacağım. Bunu önce kendilerine ihtar edeyim. Tabii, birtakım basın patronlarının 371 trilyon liralık borcunu getirip de dört sene almayan bir iktidar, tabii ki basın patronu bununla ilgili yazmaz. Şimdi, Hilton arazisinin sit alanı kararını kaldıracak, orada tabii çok yüksek katlı binalar yapacak. Ee, bundan dolayı da tabii ki, büyük rantlar elde edince artık ülkenin kültür varlıklarının, sit alanlarının hiçbir anlamı yok, önemli olan iki tane grup var: Biri basın, biri Hükûmet. Bunlar anlaşmışlar, o diyor ki: “Sen benim üzerime gelme, ben de senin istediklerini veririm.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Böyle bir anlayışla bir memleket yönetilmez sayın milletvekilleri, böyle bir anlayışla memleket yönetilmez. Sonra, devletin en kârlı müesseseleri de bunlara veriliyor.

Bu kanun, tabii çok önemli bir kanun da bu kanun geldiğine göre, bunu enine boyuna da incelemiyoruz. Kültür varlıkları Türkiye’de çok önemli bir varlıktır. Türkiye’de turizm merkezleri var, deniz kıyılarındaki ormanların yok pahasına belirli kitlelere verilme meseleleri var, büyük menfaat karşılığında, büyük hatır gönül veyahut da menfaat karşılığında verilme durumları var. Ama Türkiye’yi yönetenler hep dışarıda, uçaklara atlıyorlar, keyif sürüyorlar. Bakın, Washington’a gidiliyor, bir garson, Türk garsonu, orada okuyan bir öğrenci “bizim verdiğimiz yemeği basına açıkladı” diye görevine son veriliyor. Bu bir vicdan meselesi mi beyler? Olur mu yani? Şimdi, sen gideceksin orada yemek yiyeceksin, hesabını ödemeyeceksin, ama birisi, bir garson orada çıkıp da “Efendim, bunlar yemek yedi, hesabını ödemedi.” dedi diye siz bunun görevine son verdireceksiniz. Ya bu kadar küçük şeylere tenezzül etmeyin. Bunun sonucu size çıkar.

Teşekkür ederim. Önergemin kabulünü istiyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

443’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

444’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

445’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

446’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

447’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

448’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

449’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

450’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, on beşinci bölümde yer alan maddelerin oylaması tamamlanmıştır.

On altıncı bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

On altıncı bölüm 451’inci madde ila 480’inci maddeleri kapsamaktadır.

On altıncı bölüm üzerinde söz isteyen, gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eşref Karaibrahim, Giresun.

Buyurun Sayın Karaibrahim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on altıncı bölümü 451 ila 480’inci maddeler üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, on altıncı bölüme bakıldığında bir torba kanun olduğu görülmektedir, çünkü bu torbaya ne bulunmuşsa doldurulmuş. Birbirinden farklı maddelerin bir araya getirildiği bölüm olarak dikkat çekmektedir. Ben bir hukukçu değilim, ama anladığım kadarıyla bunun yanlış olduğunu da görmekteyim. Bu torbanın anlamı şudur: Çok konuşmayın, çok muhalefet yapmayın, önerdiğimiz bu değişikliği bir an önce gerçekleştirelim. “Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.”, benim aklıma bu gelmektedir. Hâlbuki bu bölümlerde her maddenin kendine özel bir durumu vardır. Tartışmak, konuşmak gerektiğini düşünüyorum. Aceleyle çıkarılmasının yüce Meclisin çalışma prensiplerine uygun düşmeyeceği kanaatindeyim. 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğri oturalım, doğru konuşalım. Birbirinden tamamen farklı maddelerin bir süre zarfında tartışılıp yeterli şekilde açıklığa kavuşturulması sizce mümkün müdür? Neye el kaldırıp, neye evet diyeceğiz? Nasıl anlayacağız? Demek ki torba kanunun amacı bu olsa gerek; görüşülmeden, tartışılmadan kabul edilen kanunlar niteliğindedir.

Gelelim maddelere: Uzun bir madde var. Millî Eğitim Kanunu’ndan Millî Parklar, Türk Bayrağı Kanunu’ndan Toplantı Yürüyüşleri, Sivil Havacılık, Kamu Yararının Zorunlu Kıldığı Hallerde, Kamu Hizmet Niteliği Taşıyan Özel Teşebbüslerin Devletleştirilebilmesi, Çay Kanunu, Türkiye Radyo Televizyon Kanunu, Diş Hekimliği Kanunu, Finansal Kiralama, Hayvan Sağlığı ve Zabıta Kanunu gibi uzayan bir kanun sıralaması.

2866 sayılı Öğrencilerle İlgili Bazı Basılı Evrakın Millî Eğitim Bakanlığınca Hazırlanması, Bastırılması, Satılması Hakkında Kanun’un 5’inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Basılı evrakların Millî Eğitim Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı Vakfınca bastırılması bizce de uygundur. Ama buna verilen ceza 300 bin liradır. Eski ceza da –çok ilginç- 3 bin lira artırılmış, nedense 3 bin lira yeterli görülmüş. Affedersiniz, 3 TL artırılmış. Bunun da uygun bir ceza olmadığı görülmektedir. Demek ki bundan şunu anlıyoruz: Bu evraklar şu anda dışarıda bastırılıyor, dağıtılıyor ve millî eğitimin kurumlarında kullanılıyor diye düşünmek gerekir.

Bu İktidarın en çok müdahale ettiği alanların başında belki de millî eğitim gelmektedir. Basında neredeyse her gün millî eğitimle ilgili olumsuzluklar yer almaktadır.  Atatürk’ün “En mühim meselemiz millî eğitim meselesidir.” dediği ve bu meseleyi çözmek için pek çok çaba gösterdiği, bir eğitim devrimi yaptığı ülkemizde AKP İktidarının eğitimi getirdiği nokta kaygı vericidir. Kadrolaşma, Millî Eğitim merkez ve taşra teşkilatlarında üst seviyeye çıkmıştır. Bu iktidarın üzerinde en çok değişiklik yaptığı yönetmelik Millî Eğitim Yöneticilerinin Atama Yönetmeliği’dir. Kendi adamlarını atayabilmek için hukuk dışı yönetmelik hazırlamak da Millî Eğitim Bakanlığınca en önemli konudur. Kamuoyunda “13 Nisan Yönetmeliği” olarak bilinen, bir gecede çok sayıda yandaş atamasına neden olan yönetmelik, bilindiği üzere, Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Ancak, Bakanlık, nedense, mahkemenin bu kararına uymamakta, yöneticiler görevlerine devam etmektedir ve henüz Bakanlığın yönetici atama yönetmeliği yoktur. Hukuk devletinde bu tür uygulamalar kabul edilemez.

Gelelim toplantı ve gösteri yürüyüşlerine: Toplantı ve yürüyüşün anlamı, bir konu üzerinde hak ve görüşlerin dile getirilmesi için demokratik bir yoldur. Bunu uzun uzun açıklamayacağım ama size bununla ilgili bizim yaptığımız bir örnek vermek istiyorum: Karadeniz Bölgesi’nde, Ordu ilimizde birçok sivil toplum örgütünün, üretici birliklerinin katıldığı fındık mitingini hepiniz hatırlarsınız. On binlerce üreticinin katıldığı böyle büyük bir mitingin anlamı, fındıkta oynanan oyunlara son vermek, fındığa sahip çıkmak, fındık konusunu Türkiye’yle paylaşmaktır. Bu nereden çıkmıştı? Sayın Başbakanın Giresun ve Ordu’da yaptığı konuşmalardan sonra fındığın hızlı bir şekilde düşüş göstermesinden sonra yapılan mitinglerdir. Ancak, bugün bakıldığında ne değişti? Çok şey de değişmedi. FİSKOBİRLİK yönetimini AKP üç dönem seçimlerde ele geçirmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Ama, son seçimlerde AKP yönetimi Giresun’daki FİSKOBİRLİK yönetimini ele geçirmiştir. Bunu nereden söylüyorum? Çünkü, şu andaki Yönetim Kurulu Başkanı AKP’nin ilçe başkanıdır. Yani, net değil mi bu? Nettir. Ancak, FİSKOBİRLİK devreden çıkarıldı ve bölgeye TMO getirildi, yani Toprak Mahsulleri Ofisi getirildi. Ama, bugün görüyoruz ki, duyuyoruz ki, açıklamalardan şu var: Toprak Mahsulleri Ofisi bölgeden gidecek, FİSKOBİRLİK yeniden bölgeye hâkim olacak. Bunun anlamı neydi? Ben yönetimi alıncaya kadar Toprak Mahsulleri Ofisiyle beraber bu işi yürütürüm, ama FİSKOBİRLİK yönetimi bana geçtiğinde de Toprak Mahsulleri Ofisini bölgeden çekerim anlamına gelmektedir. Bilgilerinize sunarım.

Ama, bunun bir önemli daha ayağı vardı, bu, konumuzla ilgili: O gün yaptığımız bu mitingden ve gösteri yürüyüşünden sonra Ordu-Giresun yolu trafiğe kapatılmıştı. Burada olaylar çok ilginçtir, o günün emniyet müdürüne emir verilmesine rağmen, zor kullanılarak bu yolun açılması istenmesine rağmen, o günün Ordu milletvekillerinin tüm baskılarına rağmen -bunları biliyoruz, çünkü emniyet müdürünün açıklamalarından biliyoruz- o zamanın duyarlı emniyet müdürü, bütün bunlara karşılık, zor kullanmadan, kimsenin burnu kanamadan bu yolu trafiğe açmış ve hiçbir sorun yaşanmamıştır. Sayın Bakana soruyorum, emniyet müdürümüz zor kullansaydı, burada oluşacak istenmeyen olaylardan sorumlu kim olacaktı? Sonuçta bu duyarlı emniyet müdürü görevden alınmıştır. Peki, bu tür mitinglerde, gösteri, yürüyüş, toplantılar sırasında, vazifesi olmadığı hâlde insan onurunu incitici davranış, gösteriler hakkında ne tür bir önlem ya da cezai uygulama buraya da getirilmedi.

Bir başka soru daha soruyorum Sayın Bakanım: Bir toplantı, yürüyüşte, görevimiz olabilir, olmayabilir, yani haksız oluruz veya da olmayabiliriz o olayı dağıtmakta, ama burada gazeteci ve muhabir arkadaşlarımız neden darp edilmekte, merak etmekteyiz? Görevleri, orada yaşananları kamuoyuna ulaştırmak olan basın emekçilerimizin bu darba maruz kalmalarını siz hoş görüyor musunuz?

Son konu olarak da, 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu ve onunla ilgili olarak yapılacak düzenlemelerle, sivil toplum örgütleriyle ilgili, dernekleriyle ilgili sendikaların görüşleri alınarak yapılması daha uygun olurdu diye düşünüyorum.

Ancak, ben, sivil havacılık deyince, tabii, bölgemdeki ORGi havaalanından bahsetmek isterim. Sayın Ulaştırma Bakanı birkaç gün önce Ordu ve Giresun illerini ziyaret etti. Yıllardır iki kent halkının umutla beklediği Ordu ORGİ havaalanı konusunda ne yazık ki beklenen müjdeyi veremedi. Sayın Başbakanım geçen yıl “Köye havaalanı mı istiyorsunuz?” diyordu. Ama seçimlere gelindiğinde “ORGİ havaalanı kesinlikle yapılacaktır.” seçim öncesi vaatlerdir.

Ama görüldü ki iki kentin halkı da bundan umut bekliyordu ama Sayın Bakan Orduluların Çarşamba’ya, Giresunluların da Trabzon Havaalanı’na gitmelerini Giresun’da önermiştir. İki kentin halkı üzülmüştür. İki kent ortak bir havaalanını hak etmektedirler.

Şimdi, Giresun’da Sayın Bakanla ilgili bir açıklama gazetelerde çıktı. “Ulaştırma Bakanı ORGİ havaalanının temelini 30 Şubatta atacakmış.” diye gazetelerimiz başlık atmaktadır.

Bu havaalanını tabii ki sadece uçuş olarak değerlendirmemek de gerekmektedir. Bizim güzel yaylalarımız vardır. Bu yaylalarımızın bir tanesi Kümbet Yaylamızda belki de Karadeniz’in en güzel tesislerinden bir tanesi yapılmıştır. Buna bazı arkadaşlarımız da şahittir. Ama bu tesisi yaşatabilmek, bu tesise turist götürebilmek için Karadeniz’e muhakkak ORGİ havaalanının yapılması gerekmektedir. Bu tesis, hayal bile edemediğimiz güzel bir tesistir. Havuzu vardır, olimpik değildir ama yarı olimpik bir havuzu da vardır. 2 bin metrededir. Sizleri de buraya bekleriz.

Evet, sahil geçidiyle ilgili, Giresun şehir geçişiyle ilgili biraz önceki arkadaşımın anlattıklarına katılıyorum. Onlarla ilgili yazdığım konular da şöyle: Başbakan, bu yol açılırken çok güzel şov yapıldı, Karadeniz’de sahil yolu açılırken çok güzel şov yapıldı. Ama bitirilmeden açılan bu yol sayesinde şu anda 20 Giresunlu can vermiştir bu yolda. Biz çünkü denizle iç içe yaşayan bir iliz. Çünkü denize her dönem geçmek zorundayız. Denize nereden geçeceğiz? Denizle aramızda bu sahil yolu vardır. Bu sahil yolu olduğu müddetçe yazın başımıza gelecekleri düşünün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karaibrahim, konuşmanızı tamamlar mısınız.

EŞREF KARAİBRAHİM (Devamla) – Bu can kayıplarının vebali acaba kimdedir? Hâlbuki bu yolu tamamlamadan trafiğe açanlarda bir parça sorumluluk… Ve vicdanları sızlamıyor mu?

Sözlerime son verirken şunu hatırlatmak istiyorum: Yurttaşına ceza veren ama kendisi için af çıkaran bir zihniyet ne kadar adildir? Yargı kararlarına uymayan bir yönetim hukuka ne kadar saygılıdır? Yurttaşa dokunurken kendisi dokunulmazlık zırhına bürünmüş siyasetçi halkına ne kadar güven verir?

Hepinize çok içten saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Karaibrahim.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 16.01

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.16

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

On altıncı bölüm üzerinde söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Abdülkadir Akcan, Afyonkarahisar Milletvekili.

Buyurun Sayın Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Akcan.

MHP GRUBU ADINA ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın on altıncı bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının on altıncı görüşme bölümünde toplam on bir kanun, bu kanunlara ait otuz madde ele alınmaktadır. İlk kanun ve madde 2866 sayılı Öğrencilerle İlgili Bazı Basılı Evrakın Milli Eğitim Bakanlığınca Hazırlanması, Bastırılması ve Satılması Hakkında Kanun’un 5’inci maddesinde, bu Kanun’a aykırı fiile verilen cezalar, önceden yasaklanmış olan bir fiile uygulanan ceza ve para cezasını azaltan ve “suç” kavramını “kabahat” kavramına dönüştüren bir madde olarak karşımıza çıkmaktadır.

Diğer bir kanun 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu ki bu Kanun’un 21’inci maddesinde suça verilecek cezanın yine hafifletilmesi söz konusudur. Bir başka suçu kabahate sayma operasyonu ile de 2893 sayılı Türk Bayrağı Kanunu’nun 8’inci maddesinde öngörülen ve Türk Ceza Kanunu’nun 526’ncı maddesine göre verilen ceza, Kabahatler Kanunu’nun 32’nci maddesine göre verilecek idari para cezasına çevrilmektedir.

2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 28, 29, 30, 31 ve 32’nci maddelerinde, yürürlükteki Kanun’da hapis ve para cezaları öngörülürken, bu tasarıyla, hapis cezalarını ağırlaştırmaksızın para cezaları tamamen kaldırılarak cezaların hafifletilmesi sağlanmaktadır. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na uygun olarak yapılan fiillerde herhangi bir sorun yok, amaca ulaşılır. Amaca ulaşılması da bu gösteri ve yürüyüşü tertip edenler açısından zaten amaca ulaşmak üzere düzenlenir. Ancak, burada yapılan kanuna aykırı davranışların ve bu davranışlara verilecek cezanın hafifletilmesi toplum huzurunu bozma bakımından önem arz etmesi nedeniyle burada verilecek cezaların hafifletilmesini makul bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.

Tasarının on altıncı bölümünde ele alınan beşinci kanun 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu’dur. Bu tasarı ile kanun maddelerinin başlıklarının düzeltilmesi, kaza nedenleri hakkında çalışacak soruşturma kurullarının oluşumu, soruşturmanın yönü ve derinliği, sivil hava ulaşım faaliyeti için izin verme şartları ile ilgili hususlar güncelleştirilmiş ve daha anlaşılır hâle getirilmiştir. Ancak aynı Kanun’un 47’nci maddesi bu tasarının 464’üncü maddesi olarak ele alınmış, havaalanları ve çevresindeki ilgili tesislerin civarındaki yapılaşmayı düzenlemekte ve bu düzenlemeye aykırı hareket edenlere önceden 6785 sayılı İmar Kanunu’nda öngörülen cezalar verilmekteyken bu cezalar kaldırılmakta ve Kabahatler Kanunu’nun 32’nci maddesinde öngörülen para cezasına hükmolunmaktadır ki bu tip faaliyetlerde 6785 sayılı İmar Kanunu’nun dışına çıkarılarak bu Kanun’u yürütenlerin vereceği cezayı verme yetkisini ellerinden alma fiiliyle karşı karşıya olduğumuzu hatırlatmak istiyorum. Bu dönüşüm hem İmar Kanunu uygulayıcılarını devre dışı bırakmakta hem de kural dışı davrananlara verilecek cezayı ayrıca hafifletmekte ve böylece cezaların caydırıcılığı bir anlamda rafa kaldırılmaktadır.

Tasarının 466, 467, 468’inci maddeleri 2920 sayılı Sivil Havacılık Kanunu’nun suç oluşturan davranışları ve cezai sorumlulukları içermektedir. Özellikle, 467’nci maddesinde cezalar geniş olarak tanımlanmakta ve cezadan amaçlanan, suçun cezalandırılmasını ve suçun caydırıcılığını kasıttan anlaşılan hükme ulaşılmakta, yani cezalar ağırlaştırılmaktadır.

Tasarının on altıncı bölümünde ele alınan 3082 sayılı Kamu Yararının Zorunlu Kıldığı Hallerde, Kamu Hizmeti Niteliği Taşıyan Özel Teşebbüslerin Devletleştirilmesi Usul ve Esasları Hakkında Kanun’un 12’nci maddesinde ifade düzeltilmesi ve cezaların kaldırılması yine söz konusu olmuştur.

3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesinde yine ifade düzeltilmekte, 3092 sayılı Çay Kanunu’nun 2’nci maddesinde, cezanın mahallî mülki amire verilir hâle getirilmesi sağlanmaktadır.

3093 sayılı RTÜK Gelirleri Kanunu’nun 6’ncı maddesinde öngörülen “para cezalarının kurum tarafından tahakkuk ve tahsil edilmesi” hükmü metinden çıkartılmış, ancak paranın nasıl tahsil edileceği gibi, herhangi bir şekilde tahsil edilecek paranın kuruma nasıl gelir kaydedileceği belirtilmediğinden, acaba bu durum bir anlamda RTÜK’ü gelirlerinden mahrum etmeyi de ifade etmekte midir diye düşündürmektedir.

Tasarının bu bölümünde ele alınan bir başka kanun da 3224 sayılı Türk Diş Hekimleri Birliği Kanunu ki anayasal meslek örgütleriyle ilgili düzenlemelerin paralelliğinin sağlanması anlamında yapılan düzeltmelerdir. Bunlar üzerinde genişçe durmayı gerekli görmüyorum.

Değerli milletvekilleri, üzerinde çalıştığımız tasarının 478, 479 ve 480’inci maddeleri, Hayvan Sağlık Zabıtası Kanunu’na muhalefeti gerektiren cezaları düzenleyen maddelerdir. Bu maddelerde, Hayvan Sağlık Zabıtası Kanunu’nun amacı ve kapsamına uygun düşmeyen tavır  ve davranışlar cezalandırılmaktadır.

Nedir bu kapsam ve tanım? Bu Kanun’un amacı, yani Hayvan Sağlık Zabıtası Kanunu’nun amacı, hayvanlardan ve hayvan maddelerinden insan veya hayvanlara geçebilen, bulaşabilen hastalıklardan korunulmasını ve bulaşıcı hayvan hastalıklarıyla mücadele edilmesini sağlamaktır. Kanun kapsamında ise, hayvanların sağlığını korumaya, bulaşıcı hayvan hastalıklarıyla mücadeleye ve bu hususta her türlü tedbiri almaya dair hükümler yer almaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezalar uygulanmadığı veya caydırıcı özelliği kalmadığı sürece, kanun, kitap sayfalarının arasında kalmaktan öte bir anlam taşımaz. Bu tasarının 478’inci maddesi, hayvan ve hayvansal ürünlerin kanuni olmayan yollardan ithal ve ihracını yapanlara cezai müeyyide uygulamasını emretmektedir. Cezayı kime vereceksiniz? Kaçakçılığı yapana vereceksiniz. Bu fiili işleyene “kaçakçı”, yapılan işe de “kaçakçılık” dendiğinde ve işin içine hayvan katıldığında, Türkiye, hayvan kaçakçılığından yıllardan beri inanılmaz derecede mağdur edilmiştir. Özellikle mağdur olan kesim, hayvan yetiştiricileridir.

Hayvan kaçakçılığı sayesinde Türkiye’de yetiştiricilerimize karşı bir haksız rekabet geliştirilmektedir. Hep, icraatlarımızı Hükûmet olarak 2002’yle mukayese ederiz ya, 2002’de 58’inci Hükûmet kurulduğunda, hayvan kaçakçılığı başta göz önüne alınmak suretiyle sınır güvenliği meselesi Türkiye’nin en önemli meselesi hâlinde algılanmış ve bunun gereği ona göre yapılmıştı ve 58’inci Hükûmet kurulduğunda sıfır kaçakçılıkla bu ülkeyi teslim aldı yönetim olarak. Şimdi, kaçakçılık had safhaya vardı ki, öyle enteresan, öyle garip olaylarla karşılaşmaktayız ki… Bir taraftan, 2002 yılında 1 çuval besi yemi 10 YTL iken, 1 kilogram karkas -teşvikle beraber- 8,5 YTL’ye satılırken, 2007 Haziran ayında 1 çuval besi yemi 30 YTL’ye çıkmış, ama buna karşılık -Haziran 2007 itibarıyla  söylüyorum- 1 kilogram karkas 8,2 YTL’den satılır hâle gelmiştir. Bunun nedeni, yurt dışından kaçak yollarla giren hayvan ve ettir. Dolayısıyla, yetiştiricilerimiz bir haksız rekabetle, hükûmetin ve devletinin engellemek zorunda olduğu kaçakçılıktan dolayı bu rekabetle karşı karşıya kalınca zarar eder duruma gelmiştir. Hayvan kaçakçılığının bir başka boyutu da kaçak hayvanlarla gelen hastalıklardır.

Değerli milletvekilleri, öyle ki, çok yönlü, çok virüse karşı yapılan aşılar, polivalan aşılar hayvanlara -mesela şapta- uygulanmış olmasına rağmen, bir bakıyorsunuz ki şap aşısı uygulamasından bir ay sonra, iki ay sonra Türkiye’de var olmayan virüslerin meydana getirdiği bir başka şap tipiyle vatandaşlarımız karşı karşıya, ülkemiz karşı karşıya kalmakta. Bunun temel nedeni, önceden Türkiye’de olmayan hastalık etmenlerinin yurt dışından kaçak giren hayvanlarla hayvan popülasyonumuza bulaşır hâle gelmesindendir.

Değerli milletvekilleri, bir başka örnek daha verebilirim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Akcan.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin son yıllarda uğraştığı hastalıklardan bir tanesi kenelerle bulaşan Kırım Kongo hastalığıdır. Kırım Kongo’nun 2002 yılındaki seyri: 17 vaka var, şüpheli vaka o da. Ama, 2003 yılında 133 vaka, 6 ölüm; 2002’de ölüm yok insanlarda; 2004 yılında 249 vaka, 13 ölüm; 2005 yılında 266 vaka, 13 ölüm; 2006 yılında 438 vaka, 27 ölüm.

Değerli milletvekilleri, bu hastalığın nedeni olan, bulaştırıcısı olan keneler, yurt dışından kaçak hayvanlar vasıtasıyla Türkiye’ye girmekte ve meralara bulaştırmaktadır.

Sonuç olarak da, bu olay bizim en önemli meselemiz diye algılanırsa, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu tedbirleri alarak, Hükûmetin, sınır güvenliğini sağlayıp kaçakçılığın önüne geçerek bu olumsuzlukların önüne geçmesi gerekir diyorum.

Kanunun hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akcan.

Söz sırası, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Bengi Yıldız’a aittir.

Buyurun Sayın Yıldız. (DTP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

DTP GRUBU ADINA BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Yasalarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on altıncı bölümü hakkında Demokratik Toplum Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere huzurunuzda bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; adına “torba yasa” denilen ve aslında, fark ettirilmeden, toplumun temel hak ve özgürlüklerinin başına torba geçirilmesi olarak görülebilecek bu yasalar çok kurnazca bir yöntemle Parlamentodan geçirilmektedir.

Birkaç gündür Meclisten geçen yasalar temel hak ve özgürlükleri çok yakından ilgilendirmektedir. Mesela, 1136 sayılı Avukatlık Yasası’nın 5’inci maddesi, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 56’ncı maddesi, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu, 1512 sayılı Noterlik Kanunu, 1618 sayılı Seyahat Acenteleri Kanunu, 2821 sayılı Sendikalar Kanunu, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nun 56’ncı maddesi. Saydığımız kanunların hepsi, Türk Ceza Kanunu’nun neredeyse yarısını kapsayacak düzenlemeleri getirmektedir ve avukatlık mesleğine kabulden tutun da noter olabilmek için veyahut esnaf sanatkârlar kurulunun yönetim kuruluna girmek gibi bütün konularda çok ciddi engellemeler, yasaklamalar ve kısıtlamalar getirmektedir. Öyle umuyoruz ki ileriki aşamada bundan dönülür. Demokratikleşme, Avrupa Birliği uyum yasalarıyla elde edilen kazanımlar, dolaylı yoldan ve topluma hissettirilmeden geriye alınmaktadır. Bırakın vatandaşları, hukukçuların bile aynı yasaların sürekli değişmesi dolayısıyla süreci takip etmelerinde ciddi sıkıntılar ve zorluklar yaşanmaktadır. Hükûmet, özgürlük ve güvenlik kavramlarının birlikte yürümesinden çok, bu ikilem arasında güvenliği tercih etme durumunda kalmıştır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; bu torba yasaların, özellikle 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 28’inci maddesinde değişikliğe gidiliyor ve cezalar daha da ağırlaştırılıyor. Anayasa’mızın 34’üncü maddesinde “Herkes, önceden izin almaksızın, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” diyor. Mevcut 2911 sayılı Yasa’nın 28’inci maddesi, 10, 11 ve 12’nci maddeler yasa dışı toplantı ve gösteriyi düzenleyenleri, katılanları bir yıl altı aydan üç yıla kadar hapis cezasını zaten öngörmektedir. Getirilmeye çalışılan yeni düzenlemede toplantı düzenleme kurulu üyelerinin cezası daha da artırılmaktadır. Görevini yerine getiremedikleri anlaşılan düzenleme kurulu üyelerinin cezasının üst sınırı bir yıl altı ayken, bu düzenlemeyle iki yıla çıkarılmaktadır. Yine, 2911 sayılı Yasa’nın 28’inci maddesinin son fıkrasında, güvenlik kuvvetlerinin bu toplantılar sırasındaki görevleri nedeniyle güçlük çıkaranlara iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır hükmü getirmektedir. Burada da alt sınır bir yıl altı aydan iki yıla çıkarılmıştır. Toplantı ve gösterilerin yasa dışı olup olmadığı, mukavemet var mı yok mu gibi konuları tabii ki polis ve kolluk tespit etmektedir. Hazırlık soruşturmasının, hazırlık aşamasının da polisin belirleyici etkiye sahip olduğu ülkemizde polis ile vatandaşın, yani özgürlükleri kullananlar ile karşı karşıya olduğu konulardaki düzenlemelerde, özellikle cezalarda çok hassas olmak lazım.

Gazeteci ve İnsan Hakları Derneği yöneticisi olarak takip ettiğimiz yüzlerce toplantılarda, özellikle doğu ve güneydoğu bölgesinde yasa dışı uyarısı yapılmadan, hatta çoğu zaman katılanların da bunu bilmediği durumlarda insanların hüküm giydiğini biliyoruz. Her yıl kutlanan Nevruz Bayramı’nda, katılanların bayram havasında kutladıkları Nevruz’un sonunda, sanık ve sonra da ceza yiyen çokça insanı tanıyoruz.

Geçenlerde bir ilimizin cumhuriyet başsavcısıyla görüşüyorduk, ziyaretine gitmiştim. Yargının bağımsızlığı ve siyasallaşması meselesini konuşuyorduk. Sayın başsavcı, ülkenin temel probleminin yargının bağımsızlığı ve siyasallaşması meselesinden çok, bağımsız ve adil yargılama konusunda, özellikle hazırlık aşamasında kolluğun çok etkili olmasından dem vuruyordu, şikâyet ediyordu. “Hiçbir şekilde üzerinde etkinliğimiz olmayan kolluk, delilleri hazırlıyor ve önümüze getiriyor ve savcılık makamı da bu deliller üzerinden iddianame hazırlamak zorunda. Şimdi, çoğu lise mezunu olan bu görevliyi ben nasıl etkileyebiliyorum?” diye soruyordu sayın başsavcı. Bu yapıyla nasıl bir sağlıklı yargılama yapılabilir ki. Yani, ülkemizde yargılamanın bir safhasını geçmişte “Kahrolsun insan hakları.” diye yürüyüş düzenleyen bir kısım kolluk –hepsini itham altında bırakmak doğru olmaz- tarafından yürütülmektedir. Ülkemizde durum bu. Ancak, biz bu durumu düzelteceğimize cezaları artırarak caydırıcı olmaya çalışıyoruz ve adil yargıyı bu şekilde gerçekleştiriyoruz. Yine kolluğun uygulamalarından birisini, Baran olayında olduğu gibi “Düştüm, silahım ateş aldı ve kurşun gidip Baran’ın tam kafasına denk geldi.” diye kendini savunan polise ne yazık ki yanında bulunan polisler de “Aynen böyle oldu.” şeklinde onaylamak gibi bir durumla karşı karşıyadırlar. Ülkemizde durum bu.

Diğer bir yasa değişikliği değerli arkadaşlar, 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu. Bu Kanun’un 102’nci maddesindeki değişikliği de dikkat çekici. Sorumlu kaptan ve pilota kolluk görevi verilmiş. Yasada unutulan, sayın pilotlarımıza tabanca ve kelepçe verilmesi olmuş nedense. Düzenleme aynen şöyle: “Sorumlu kaptan pilot, hava aracında işlenen suç ve kabahatlerle ilgili delilleri toplamak ve saklamakla yükümlü olduğu gibi; can ve mal güvenliğini tehdit eden veya gecikilmesinde zarar doğabilecek durumlarda gerekli tedbirleri almaya; kolluk görevlileri olaya elkoyuncaya kadar kişileri gözaltında tutmaya –evet burası çok dikkatli, yani orada suç işleyen kişileri pilot gözaltında tutacak- kişilerin üzerini veya eşyasını aramaya, suçun işlenmesinde kullanılan veya kullanılmasına teşebbüs edilen ya da bulundurulması suç veya kabahat oluşturan eşyayı alıkoymaya bizzat veya emrindeki diğer mürettebat ile -yani oradaki hostes hanımefendilerle– birlikte yetkilidir.”

Böylesine kapsamlı bir düzenlemede sorumluluğu pilot ve hosteslere yüklemek ne derece gereklidir? Burada, tabii, bir görev ve yetki verildiği zaman sonucu olarak o insanlara sorumluluk da yüklemiş bulunuyoruz.

Bu duygu ve  düşüncelerle, yüce Meclisimi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahısları adına ilk söz, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Abdulkadir Emin Önen’e aittir.

Buyurun Sayın Önen. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ABDULKADİR EMİN ÖNEN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on altıncı bölümüyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu  vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu bölüm 451’inci madde ile 480’inci maddeleri kapsamaktadır. Bilindiği gibi, ceza sistemimizi oluşturan ve temel ceza kanunları olarak bilinen Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilerek 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ceza kanunlarında yapılan bu genel değişiklik ceza hükmü içeren yasalarda düzenlemeler yapılmasını gerekli hâle getirmiş ve üzerinde görüşmeler yaptığımız bu tasarıyla da ceza hükmü içeren kanunlarda gerekli bu düzenlemeler yapılmıştır.

Ceza kanunlarının pratikte uygulanmasında bireyler arasında, gerek ırk gerek dil ve din gerek mezhep ve milliyet gerek cinsiyet ve siyasi görüş ve gerekse millî veya sosyal köken, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden kişilere ayrım yapılamaz ve hiç kimseye ayrıcalık tanınamaz. Globalleşen, sürekli değişen ve gelişen dünya şartları karşısında, sosyal, siyasal ve ekonomik şartlar da göz önünde bulundurularak suç politikalarında bir değişimin yaşanması kaçınılmaz bir hâle gelmiştir. İnsanlığın mutluluk ve refahı için konulan kanunlar, içinde bulunduğumuz çağın gereklerine ve yeniden oluşan millî menfaatlere uyumlu olmalı ve insan haklarını ve toplumsal güveni korumayı hedefleyen bir amaca hizmet etmelidir. Bu açıdan bakıldığında, ceza kanunları bir toplumun düzenini, huzur ve asayişini sağlamayı ve korumayı amaç edinmelidir. Yine ceza kanununun amacı, kişilerin hak ve özgürlüklerini, kamu düzeninin güvenliğini ve toplumsal barışını korumak ve suç işlenmesini önlemektir.

Yapılan bu değişikliklere haksızlık oluşturan fiilin niceliği ve bunun toplumsal ve siyasal hayattaki etkileri göz önünde tutularak bazı fiillerin yaptırımı idari yaptırım olarak değiştirilmiş, bazıları da kabahat nevinden olan yaptırım çeşidinden çıkarılarak suç karşılığı bir ceza yaptırımına dönüştürülmüştür. Bu dönüştürülme sonucunda da özellikle idari yaptırımı gerektiren kabahatlerde, idari para cezasını gerektiren yaptırım dışındaki diğer idari yaptırımlar bakımından kanunlarda bazı yaptırım türlerine de yer verilmiştir.

Ceza mevzuatı, çağın gereklerine ve yeniden oluşan millî ve insanlığın ortak değerlerini vurgulayan, insan haklarını ve toplumsal güveni korumayı hedefleyen bir suç ve ceza siyasetine dayandırılmalıdır. Suç siyaseti, barış esasına dayalı toplum düzeninin devamı için hukuka aykırı fiillerin hangilerinin suç olarak tanımlanması gerektiğinin belirlenmesinde izlenen yolu göstermektedir. Hukuka aykırı herhangi bir fiile suç niteliği kazandıran koşullar izlenen suç siyasetiyle belirlenmektedir. Suç siyasetiyle güdülen amaca ulaşabilmek için uyulması gereken ana ilkeler, kusur ilkesi, hukuk devleti ilkesi ve hümanizm ilkesidir.

Tasarıyla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra idari yaptırım kararı gerektiren fiiller ve suç açısından uygulama birliği sağlanması, ceza hükmü içeren kanunların uygulanmasından kaynaklanan tereddütlerin giderilmesi, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kabahatler Kanunu hükümleri dikkate alınmak suretiyle, ceza hükmü içeren kanunlarda yer alan hükümlerin bu kanunlarla uyumlu hâle getirilmesi, ayrıca bazı suçların unsurlarında 5237 sayılı Kanun’un uyum sağlanması amaçlanmıştır.

Mesela 454’üncü maddedeki değişiklikle, 2893 sayılı Türk Bayrağı Kanunu’nun 8’inci maddesindeki “üç aydan altı aya kadar hafif hapis ve hafif para cezası” hükmü kaldırılmış ve yerine “Kabahatler Kanunu’na göre yüz Türk lirası para cezası” hükmü konulmuştur ve yine 475’inci maddede diş hekimleriyle ilgili fıkrada “yüz bin liradan üç yüz bin liraya kadar para cezası” yerine “adlî para cezası” denilmiştir. Bu tasarıda bunun gibi örnekleri bol bol görmemiz mümkündür. Böylelikle geçmişteki bazı tereddütlerin ortadan kalktığını ve kanunların çağın gereklerine uygun hâle geldiğini görmekteyiz.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmamı bitirirken yapılan bu değişikliklerin milletimizin huzuru, refahı ve güvenliği adına hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Önen.

Şahısları adına ikinci söz, Hakkâri Milletvekili Sayın Rüstem Zeydan’a aittir.

Buyurun Sayın Zeydan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on altıncı bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ceza adalet sistemimizi düzenleyen temel ceza kanunlarımız ki bunlar Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemeleri Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazına Dair Kanunları oluşturur. Bu kanunlar, elbette ki toplumun yüksek talebi neticesinde yüce Meclisimizin dirayetiyle 22’nci Dönemde realize edilmiş ve gerçekleştirilmiştir. Ülkemizi yönetenler halkın bu yüksek talebine cevap olarak bunu oluşturmuştur. Elbette ki çağdaş bir ülkenin yöneticileri ve idarecileri bunu böyle yapmak zorundadır ve arzusunda olmalıdır. Avrupa Birliğinin çok önemli bir aday ülkesi olarak ülkemizin bu ihtiyacına cevap olsun diye bu yasalar realize edilmiştir. Bu nedenledir ki bu yasaların cezai müeyyideleriyle ilgili uyum çalışmaları da bu döneme nasip olmuştur.

Değerli milletvekilleri, her şeyin konuşulduğu ve vatandaşın ihtiyacına cevap verilebilecek yüce çatı bu kurumdur. Birbirimize hitap ederken, birbirimizle iletişim kurarken bu yüce milletin ihtiyacını ve arzusunu her zaman göz önünde bulundurma gibi bir mecburiyetimiz vardır. Bu yüce çatı, rahmetle anacağımız büyük Mustafa Kemallerin, Adnan Mendereslerin, Celal Bayarların, İsmet Paşaların, Bülent Ecevitlerin, Turgut Özalların, Alparslan Türkeşlerin ve daha nice demokrasiye katkı vermiş insanların hepimize emanetidir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Dolayısıyla da halkımızın bu ihtiyacına cevap verirken bu müstesna çatı altında görev yapan bütün milletvekilleri olarak yeknesak, ülkenin bu müstesna coğrafyasına elimizden geldiğince katkı vermenin derin hazzını yaşamak gibi bir mecburiyetimiz ve bir arzumuz olmalıdır. Yarının ümitvarı, bugünün yaşayanı, dünün geçmişi olmalıyız.

Gerçekten de halkımızın bu ihtiyacına cevap olsun diye bu uyum yasalarını gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Elbette ki her ne kadar yeni bir yasal düzenleme olsa bile, her cümlesinde redaksiyon yapılmıyor ise de tırnak içinde arz ettiğim gibi cezai hükümler içerdiği için, yasanın tümüne dokunulmamış gibi görünse de ihtiyaca cevap verir niteliktedir. Bu nedenledir ki milletin bu ihtiyacına cevap olacak bu yasaların yüce Meclisten çok kısa sürede geçmiş olması, onları temsil eden bir arkadaşınız olarak beni de ziyadesiyle mutlu etmiştir.

Ben, sözlerimi Cahit Sıtkı Tarancı’nın son günlerde çokça ifade edilen bir şiiriyle bitirmek istiyorum:

"Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim

Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim

Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun.”

Kıymetli arkadaşlar, bu duygu ve düşüncelerle hepinizi sevgi dolu saygılarımla bir kere daha selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zeydan.

Sayın milletvekilleri, bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyoruz.

İlk soru Sayın Enöz’e ait.

Buyurun Sayın Enöz.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Bakana iki sorum var.

1) Görüşülmekte olan tasarının 479’uncu maddesinde orijinal kanun olan 3285 sayılı Hayvan Sağlık Zabıtası Kanunu’nun 46’ncı maddesinde ön görülen ve halen yürürlükte olan bir anlamda usulsüz hayvan taşımanın, yani kaçakçılığın vasıtası olan araca ve sahibine uygulanan cezai müeyyideyi yeni tasarıda neden kaldırdınız?

2) Küçük ve büyük baş hayvan kaçağının tahmini rakamsal boyutu ne kadardır? Ülke hayvancılığına bulaşıcı hastalıklar ve ekonomik anlamda zararları nelerdir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Enöz.

Buyurun Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakan, kasım sonunda Isparta’da yaşanan elim uçak kazası neticesinde 56 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak üzüntülerimizi bir kez daha ifade ediyoruz ve arkalarında onlarca bakıma muhtaç yakınlarını bırakmışlardır. Devlet olmanın gereği haklı ama mağdur olmuş insanlara sahip çıkmak, güçlünün karşısında güçsüzün hukukunu korumaktır. Bu kazanın ardından gerek ülke içinde ve gerekse ülke dışında haklarını aramak üzere vatandaşlarımızın yabancı dil, ilgili ülkenin iç hukukunun bilinmesi ve uluslararası hukuka vukufiyet alanında adli yardım ve desteğe ihtiyaçları vardır.

1) Gerek Adalet gerekse Ulaştırma Bakanlığı ya da Hükûmet olarak bu konuda şu ana kadar somut olarak ne gibi çözümler ürettiniz?

2) Bu kazayla ilgili olarak geride kalanlar ile irtibata geçilip adli yardım çerçevesinde herhangi bir talepleri olup olmadığını sordunuz mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz.

Sayın Çalış, buyurun.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Bakanıma benim sorum, kamuoyunda “yeşil sermaye mağdurları” veya “holdingzedeler” olarak bilinen para toplama ve finansal kiralama ile yasal boşluklardan yararlanılarak paraları toplanmış ve mağdur edilmiş vatandaşlarımızla ilgilidir.

KİMPAŞ, YİMPAŞ, Jet-Pa, İhlas, Kombassan gibi kuruluşlarca özellikle Avrupa çalışanları olmak üzere pek çok insanımızın çok zor şartlarda kazandığı paralar yasalara aykırı olarak toplanmıştır. Bu ve benzeri kuruluşlardan paralarını geri alma ümidini kaybeden vatandaşlarımızdan aile düzeni bozulanlar, hatta akli dengesi bozulanlar vardır. Bu paraların sahiplerine geri verilebilmesinin bir imkânı var mıdır? Bu konuda yaptığınız herhangi bir çalışma var mıdır? Bugün itibarıyla bu insanlarımızın mağduriyetinin giderilebilmesi için Hükûmetinizin siyasi kararlılık göstermesi beklenmektedir. Mağduriyeti gidermek ve yasal boşlukları doldurmak için Hükûmetinizin ne gibi çalışmaları vardır? Adı geçen ve benzeri holdinglerin kaç tanesinin sorumlularına yasal işlem yapılmıştır? Yapılan yasal işlemler kamu vicdanını rahatlatmış mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çalış.

Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla sormak istiyorum: Özel radyo ve televizyonlardaki yabancıların payını yüzde 25’ten yüzde 50’ye çıkarmayı düşündüğünüze dair basında haberler yer almaktadır. Öyle anlaşılıyor ki satacak değerlerimiz giderek azalıyor. Ulusal stratejik  çıkarlarımız dikkate alınmadan yapılan bu satışlardan sadece gelir elde etmeyi hedef aldığınıza göre, yüzde 50 yerine örneğin yüzde 80, hatta yüzde 100 hisse devri yaparak daha çok gelir elde etmeyi niçin düşünmüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Sayın Taner, buyurun efendim.

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, sorum 454’üncü maddeyle ilgili.

Bayrak Kanunu’na göre bayrak asılacak yerler, günler ve zamanlar belli olduğu hâlde, bir İsveç firması olan IKEA’nın, ülkemizdeki mağazalarının önündeki göndere bayrak asmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

IKEA. İzmir Bornova’da var, Ankara’da, İstanbul’da var.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Kendi bayraklarını mı asmışlar?

RECEP TANER (Aydın) - İsveç bayrağını.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Mert, buyurun.

HÜSEYİN MERT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Aracılığınızla sorum şu şekilde olacak: Isparta’da hepimizi üzen ve ölen yurttaşlarımızı rahmetle andığımız kazadan sonra basında yer alan ve Türkiye’nin de üyesi olduğu Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü tarafından hazırlanan bir raporda okuduğum kadarıyla, havacılık güvenliği, gözetimi, uçuş operasyonları, hava seyrüsefer hizmetleri ve havalimanları konularındaki personelin yetersizliğinden söz edilmektedir. Bu rapor doğru mudur? Doğruysa, gereği yerine getirilmekte midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Mert.

Sayın Doğru, buyurun.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, şunu sormak istiyorum: Ülkemizde çiftçiler, hayvan üreticileri çok zor durumdadır. Gübre fiyatları, yem fiyatları ateş pahasıdır. Çiftçi, üretici, alıp kullanmakta zorlanmaktadır. Üreticiler devletten suni tohumlama, süt destek primleri ve tarımsal destekleri henüz alamamışlardır. Ancak, tarım kredi dâhil birçok borçla karşı karşıya kalmış, icra takibi ve hapis cezasıyla cezalandırılmaktadır. Devletten alacağı olan insanların borçları alacaklarından mahsup edilemez mi? Şayet edilebilirse borcu olmayanların günahı ne olacaktır? Borçların ertelenmesi, faizlerin kaldırılmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

İkinci sorum olarak: Bugün basında 4 bin kişinin üzerinde 4/C maddesiyle çalışan imam-hatipli insanların sözleşmesinin iptal edildiğine dair bir yazı geçmiştir. Bu insanlarla ilgili bir çalışma var mıdır? Bu insanlara hukuki olarak ne yapmaları konusunda tavsiyede bulunuyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğru.

Sayın Karaibrahim, buyurun.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Sayın Bakanım, herhâlde Tarım Bakanımız geldiler. Biraz önce fındıkla ilgili sorduğum soru -acaba yeniden hatırlatmama gerek var mı- “Dikim alanlarına verilen cezalar 83’ten bu zamana kadar ne kadar uygulandı?” diye.

Herhâlde Bakanımız buradalar.

Teşekkür ediyorum.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Burada da görüşemedim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Karaibrahim.

Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim efendim, kullanmayacağım.

BAŞKAN – Sormuyor musunuz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, söz sırası sizde.

Buyurun efendim.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, arkadaşlarımın sorularına elimden geldiği kadar cevap vermeye çalışacağım.

Sayın Enöz’ün bir sorusu oldu, sanıyorum 479’uncu maddeyle ilgiliydi. Bu 479’uncu maddeyle değiştirilen 46’ncı maddenin sonundaki “Hayvan veya hayvan maddelerini taşıyan nakil vasıtalarını kullananlar hakkında da aynı ceza hükmü uygulanır.” cümlesinin neden çıkarıldığını soruyorsunuz. Çıkarılmıyor Sayın Enöz, çünkü dikkatle okursanız 479’uncu maddeyi, 46’ncı maddenin birinci fıkrasını değiştiriyor. 46’ncı madde iki fıkradan ibarettir. İkinci fıkrası, yani sizin çıkarıldığını iddia ettiğiniz fıkra, maddede kalmaya devam ediyor. O nedenle, herhangi bir sorun yok. Yani, ilgili Kanun, 46’ncı maddenin bütünü elinizde varsa, incelediğinizde zaten bunu fark edeceksiniz, herhangi bir kaldırma söz konusu değil.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Var; bakarım.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Korkmaz, tabii hepimizi üzen, Isparta’da meydana gelen uçak kazası ve bununla bağlantılı olarak hayatını kaybeden 56 vatandaşımızın geride kalan yakınlarının mağduriyetiyle ilgili bir konuyu gündeme getirdi.

Biliyorsunuz, hangi tür kaza olursa olsun -bu, kara nakil vasıtalarıyla da ilgili olabilir, uçakla da ilgili olabilir, başka şekilde de olabilir- iki türlü yönü vardır, bir cezai yönü, bir hukuki yönü. Tabii, eğer burada bir suç söz konusuysa bunu cumhuriyet savcıları takip eder. Mutlaka, Isparta Cumhuriyet Savcılığı cezai yönüyle ilgili bir çalışma yapıyordur. Hukuki yönü, yani tazminle ilgili yönü…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Esas olarak öğrenmek istediğim o efendim.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Tabii.

Tazminle ilgili yönü: Zaten, bu tür uçak şirketleri sigortalıdır. Yani taşıdıkları yolcularla ilgili bunların sigorta yaptırdığı, bu firmaların sigorta yaptırdığı şirketler vardır, sigorta şirketleri. Ben bu vatandaşlarımızın yakınlarının, bu sigorta poliçelerinde öngörülen o tazminatları alabileceklerini, hatta o sigorta firmalarının müracaat üzerine bunları ödeyeceklerini biliyorum. Avukatlıktan da geldiğim için… Bununla ilgili sadece birtakım idari başvurularda bulunmak gerekir, ama uğranılan zararı eğer karşılamıyorsa, ayrıca asliye hukuk mahkemelerinde, ilgililerin, ilgili firmaya karşı da ilave dava açma hakları vardır. Bu konuyla ilgili bizim mevzuatımız her türlü imkânı mağdur olan insanlara tanımaktadır, ama Ulaştırma Bakanlığımızın, bu konuda müracaat edip de yardımcı olmadığı bir kişi olup olmadığını bilmiyorum. Yani, bu uçak kazası sonucu yakınları vefat eden herhangi bir vatandaşımızın “Ben ne yapacağımı bilmiyorum, bana yol gösterin.” diye Ulaştırma Bakanlığımıza veya ilgili kurumlara bir müracaatı var olup da ilgilenmezlik gibi bir durum söz konusuysa doğrusu bunu bilmek isterim. Ama tahmin ediyorum ki ilgili firma ve tabii bu firmanın uçağını ve yolcularını sigorta ettirdiği sigorta şirketleri bu vatandaşlarımızın ekonomik mağduriyetini büyük ölçüde gidereceklerdir, gidermiyorlarsa dava açarlar.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakanım, özür dilerim. Bununla ilgili olarak, Adalet Bakanlığından bir kişiyi görevlendirip Isparta’daki yakınlarla bir toplantı yapmayı düşünür müsünüz?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – E tabii bu yakınların hepsi Isparta’da değil, bunlar Türkiye’nin muhtelif yerlerinde. Yani, Adalet Bakanlığımızın böyle bir görevi yok. Ancak bu özel bir inisiyatif olabilir değerli milletvekili arkadaşım. Yani, böyle bir görevimiz yok, ama bize bir müracaat olduğu takdirde, biz mutlaka Adalet Bakanlığı olarak yol gösteririz. Nereden girip nereden çıkacakları, haklarını nasıl elde edecekleri konusunda kendilerine yardımcı oluruz, ama bize başvurmaları hâlinde.

Sayın Çalış’ın bir sorusu oldu. Birtakım firmaların -ki, kendileri “yeşil sermaye mağdurları” olarak ifade etti- paralar toplayarak bazı vatandaşlarımızı mağdur ettiklerini, birtakım firmaların ismini de saydınız, ben bunları saymayacağım. Tabii, bunlar, Sermaye Piyasası Kurulundan izin almaksızın geçmişte bu çalışmaları yapmışlar. Daha 1970’li yıllardan başlayarak süren bir sürecin sonucunda, maalesef bu olumsuzluklarla karşılaştık. Şimdi, bize “Bunlar tekrar yaşanmasın diye, Hükûmetiniz ne yapıyor?” dediniz. Şimdi, Başbakanlığa sevk ettik. Türk Borçlar Kanunu’nda bununla ilgili çok ciddi önlemler alıyoruz. Öncelikle Adalet Komisyonunda görüşülecek ve sonra, önümüzdeki aylarda, inşallah, burada, Genel Kurulda da Türk Borçlar Kanunu’nu görüşeceğiz. Orada da göreceksiniz ki, bu tür istismarları önlemek ve bu kapıları kapatmakla ilgili Borçlar Kanunu’nda önemli düzenlemeler yaptığımızı ifade etmek istiyorum.

Sayın Öztürk’ün özel radyo ve televizyonlardaki yabancı payıyla ilgili bir sorusu oldu, yüzde 25’ten yüzde 50’ye çıkarılıyor diye. Böyle bir yasal düzenleme talebi Bakanlar Kuruluna falan gelmedi. Benim, Adalet Bakanı olarak, böyle bir tasarruf teşebbüsünden haberim yok. O nedenle, önüme gelmemiş böyle bir konuyla ilgili de şu anda beyanda bulunacak değilim.

Şimdi, bir de, bir ilimizde veya birkaç ilimizde bir yabancı firmanın önüne başka bir ülkenin resmî bayrağını astığını ve bunun Bayrak Kanunu’na aykırı olup olmadığını sordunuz. Şimdi sizden duyuyorum bu konuyu. Yabancı bir bayrağın Türkiye’de nerelerde asılabileceği mutlaka ya Bayrak Kanunu’nda veya başka bir mevzuatımızda olması gerekir. Ben, ilgili, bu soruyu soran milletvekili arkadaşımızın bu duyarlılığı karşısında bu konuyu bir araştırmamız gerektiği kanaatindeyim. Nerede, hangi firmadır, firmanın ismini tespit edemedim, sanıyorum yabancı bir kelime, bu konuda beni bilgilendirirseniz hemen teşebbüse geçer bu konuyla ilgili araştırmayı yaparız değerli milletvekili arkadaşım.

Evet, bir de Diyanet İşleri Başkanlığının sözleşmeli personelle ilgili bir iptalinden bahsettiniz. Eğer bunlar 4/C personeli ise Sayın Doğru, biliyorsunuz, Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C maddesi bir yıldan az süreli hizmetler içindir çünkü diğer kamu kurum ve kuruluşları Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C maddesine göre personel çalıştırdığı gibi, sanıyorum Diyanet İşleri Başkanlığında da bu var. Bir yıldan az süreli olduğu için, on bir ay mı çalıştırır, on ay mı çalıştırır, bu aradaki süre kadar onlara izin veriyor veya işte, sözleşmelerini askıya alıyor, daha sonra tekrar bunları başlatıyor. Böyle bir durumla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Sayın Yazıcıoğlu da buradaydı, belki, biraz sonra kişisel olarak da bu durumla ilgili kendisiyle görüşebilirsiniz.

Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

Sayın milletvekilleri, on altıncı bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, on altıncı bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

451’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

452’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

453’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

454’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

455’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

456’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

457’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

458’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

459’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

460’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

461’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

462’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

463’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

464’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

465’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

466’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

467’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

468’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

469’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

470’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

471’inci madde.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre, bölümde yer alan bir madde hakkında iki önerge verilebilmektedir. Ancak, her siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakları mahfuz olduğundan, geliş sırasına göre, Rize Milletvekili Sayın Mesut Yılmaz ve CHP ve MHP Gruplarına mensup milletvekillerince verilen üç önergeyi okutuyorum, en aykırı ve aynı mahiyetteki iki önergeyi de birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 56 sıra sayılı kanun tasarısının 471. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

4.2.1984 tarihli ve 3092 sayılı Çay Kanunu’nun 2’nci maddesi üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Ruhsatsız olarak çay bahçesi kuranlara her dekar için 1 Türk lirası idari para cezası verilir.”

 

Mehmet Şandır

Oktay Vural

Ali Torlak

 

Mersin

İzmir

İstanbul

 

Rıdvan Yalçın

Kadir Ural

 

 

Ordu

Mersin

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

56 Sıra Sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 471’inci maddesinin Kanun Tasarısından çıkartılmasını arz ve talep ederim. 14/12/2007

                                                                                                           Ahmet Mesut Yılmaz

                                                                                                                         Rize

T.B.M.M. Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı yasanın 471. maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Eşref Karaibrahim

Rahmi Güner

 

Malatya

Giresun

Ordu

 

Metin Arifağaoğlu

Ali Koçal

 

 

Artvin

Zonguldak

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, son okunan iki önerge aynı mahiyette olduğu için birlikte işleme alacağım.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Hangisini efendim?

BAŞKAN – Son iki konu, metinden çıkarma önergeleri, ikisi de aynı mahiyette.

Sayın Komisyon katılıyorlar mı?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, bir kısa açıklama yapmak istiyorum: Bu iki önerge de tasarıdaki bu maddenin metinden çıkarılmasını istiyor. Gerekçelerine baktığımız zaman, çiftçinin daha az ceza ödemesi gerektiğini, cezaların artırılmaması gerektiğini ifade ediyor, gerekçeleri böyle. Ancak, gerekçeler yanlış, tabii ki çıkarılması da yanlış bize göre. Şu açıdan: Mevcut kanunda, kanun metninde 375 milyon lira idari para cezası var ve 2003 yılından itibaren bu ceza artarak şu anda 750 milyon lira civarında olmuştur. Hâlbuki tasarıdaki ceza 400 milyon liradır. Eğer bu maddeyi çıkarırsak 400 yerine 750 milyon lira ceza verilecektir. Yani, şu hâlde, önergeyi sunanlar, önergeyi verenler, çiftçinin bu önergeyle daha fazla ceza ödemesine sebep olacaklardır. Biz de çok fazla ceza ödemesini istemiyoruz. Bu bakımdan tasarıdaki daha doğrudur. Tasarıdaki bu metin çıkarsa 400 yerine 750 lira ceza ödeyeceklerdir. Bu bakımdan katılmıyoruz efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Başkan, 1 lira olsun, 1 lira.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet katılıyorlar mı?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahipleri… Sayın Yılmaz, konuşacak mısınız efendim?

A. MESUT YILMAZ (Rize) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

1984 yılında yasalaşan 3092 sayılı Çay Kanunu ile ruhsatsız çay bahçesi kuranlara cezai müeyyide getirilmiş ve bu cezalar daha sonra yasal düzenlemeler ile arttırılmıştır. Kanunun yasalaştığı 1984 yılından itibaren ülkemizde artan nüfusa paralel olarak çay tüketimi ve çay talebi de sürekli artmaktadır. Bunun yanında çay ithalatına ilave olarak son yıllarda kaçak çay girişi artmıştır. Ruhsatsız kurulan çay bahçeleri ve çay üretimi bir anlamda sürekli artan iç talebi ve ülke içi ihtiyacı karşılamaktadır ve gerek bölge ekonomisi gerekse ülke ekonomisi açısından katma değer yaratmaktadır. Çay tarımı ülkemizde ekolojik olarak başka ürünlerin yetiştirilmesinin mümkün olmadığı Doğu Karadeniz Bölgesinde yapılmaktadır ve çay tarımı bölge halkının büyük ölçüde geçim kaynağını oluşturduğu için yaşamsal öneme sahiptir. Üretim maliyetleri karşısında gelir düzeyi gittikçe azalan çay üreticilerinin yasal düzenlemeler ile sürekli arttırılan bu cezaları ödemesi mümkün değildir. Bu durumun düzeltilmesi ekonomik durumu gittikçe bozulan çay üreticileri ve Rize ekonomisi için zaruret haline gelmiştir. Bu nedenle ruhsatsız çay bahçesi tesis edenlere uygulanacak para cezasının arttırılmasına ilişkin maddenin tasarı metninden çıkartılmasını arz ediyorum.

BAŞKAN – Diğer önerge sahibi konuşacak mı?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Metin Arifağaoğlu konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Arifağaoğlu.

Süreniz beş dakika.

METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın  Başkan, sayın milletvekilleri; 471’inci madde için verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, çay üretmek gerçekten Karadenizli için çok meşakkattir. Karadeniz’i biliyorsunuz, eğimli arazi, yamaç bir arazi. Eğim yüzde 100 ve yüzde 100’ün üstündedir. Diğer bir teknik tabirle, eğim 45 derecenin üzerindedir. Burada çay üretecek vatandaş, ruhsat için müracaat ediyor -seçim zamanı da çok gezdik- ve ruhsat yenilenmiyor.

Değerli arkadaşlar, Karadeniz’in nüfusu devamlı azalıyor. Kalan nüfusun bölgede bir aş için gelir elde etmesi lazım. Gelir için çay alanlarını çoğaltması lazım. Çoğaltmak için müracaat ediliyor ve ruhsat alamıyor. Neden? Bir kapasite sorunu var, ayrıca kontenjan sorunu var.

Şimdi, çay alanı artmıyor, dolayısıyla sanayi yok. Nereye gidecek burada yetişen nüfus? Mecburen dışarıya gidiyor. Bana göre işin doğrusu, çay alanlarını artırmak lazım. Bunun için bu kontenjanı mutlaka çoğaltmak lazımdır. Çoğaltmazsak ne olur? Çoğaltmazsak devamlı nüfus dışarıya gidiyor.

Çay da diğer çok önemli bir sorun: Dönümüne 360-400 kilo olarak çay alıyor üç sürgünde çay müstahsili. Bazen havalar çok iyi ekstrem şartlarda gidiyor, biraz daha verim artıyor. Verim artınca çay fabrikaları diyor ki: "Alamıyoruz." Alamayınca o çay zayi oluyor, hiç parasal işlem görmüyor.

Şimdi değerli arkadaşlarım, eski yasada 750 imiş, 400 olarak düşürüyor  tasarı ve biz bunu çekersek tekrar 750'ye dönecek. Onun için biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bunun 1 lira olması doğrudur.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sıfırlanması… Sıfırlanması…

METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) – Daha doğrusunu isterseniz kapasiteyi artırmamız lazım. Çay bahçelerini büyütmek isteyen müstahsile zorluk çıkarmamak lazım. Burada görev kime düşüyor? Görev, Hükûmete düşüyor. Çay müstahsilinin sorunlarını lütfen artırmayalım, onlara kolaylık sağlayalım.

Ben küçücük bir Artvin'in milletvekiliyim. Burada ÇAYKUR'un dört fabrikası var, özel sektörün altı fabrikası var. Siz devamlı çay müstahsiline: "Siz, özel sektöre gidin." diyorsunuz. Müstahsil oysaki ÇAYKUR'u benimsiyor ama zorluklar bitmiyor. Vatandaşa kolaylık sağlayacak yerde zorluk sağlıyoruz. Onun için kaçak çayı önleyelim, bir. Çay müstahsilinin sorunlarını çözelim, iki. Bu önergeyi 1 liraya indirmek en doğrudur.

Önergeyi geri çekiyoruz, hepinize sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Arifağaoğlu.

Efendim, Sayın Arifağaoğlu önergesini geri çektiği için sadece Sayın Mesut Yılmaz Bey’in önergesini oylayacağım.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 56 sıra sayılı kanun tasarısının 471. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

4.2.1984 tarihli ve 3092 sayılı Çay Kanunu’nun 2 nci maddesi üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Ruhsatsız olarak çay bahçesi kuranlara her dekar için 1 Türk lirası idari para cezası verilir.”

                                                                                  Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, bir iki cümle söylemek istiyorum izninizle.

Şimdi, buradaki 1 Türk lirası, sembolik bir değerdir yani bu da diğer önergelere benzemektedir. Esasında, çay üretiminin sınırlandırılması, Türk çiftçisini koruma amacına yöneliktir. Her isteyen çay ektiği takdirde, Karadenizli, büyük ihtimalle fazla çayı denize dökecek ve alnının terinin karşılığını alamayacaktır.  Bu düzenleme, korumaya yöneliktir. Bu bakımdan bunu da kabul etmiyoruz efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, kaçak çayı yasaklayalım.

BAŞKAN - Katılmıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet katılıyorlar mı?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, biz de katılmıyoruz.

İlgili maddenin yani 2’nci maddenin -Çay Kanunu’nun- şöyle başladığını arkadaşlarıma hatırlatmak isterim: “Çay tarım alanları Bakanlar Kurulunca tespit edilir. Bu alanlar dışında çay tarımı yapmak yasaktır. “

Şimdi, böyle başlayan bir maddenin sonundaki cezayı 1 liraya indirmiş olmak ne gibi olumlu sonuçlar getirecektir çay üreticileriyle ilgili? Dolayısıyla, bu tür konuları Çay Kanunu’nu tümden ele alarak görüşmek lazım. Yoksa, 1 lira, 2 lira, işte 3 lira gibi birtakım değişikliklerle çay üreticilerinin sorunlarına çözüm bulmanın mümkün olmadığı kanaatindeyim. O nedenle katılamıyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir dakika Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural. Buyurun efendim, kusura bakmayın. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tabii, bu önergenin amacı özellikle… Dünyada yaklaşık 2 milyon 400 bin hektarlık çay üretim alanı var, Türkiye’deki alan 76 bin. Rekolte değişiyor, bazen 650 bin bazen 870 bin gibi yaş çaya dönüşüyor. Fakat, biraz önce Sayın Bakan söyledi: “Kanunun başında diyor ki: ‘Çay tarım alanları Bakanlar Kurulunca tespit edilir.’ ve korumak için yapılmıştır.” Şimdi, burada, bu, çayın üretildiği Rize, Trabzon, Artvin, Giresun, Ordu’daki çay üreticileri acaba korunmuş mudur? Gerçekten durumları iyi midir, çok mu memnundurlar? Dolayısıyla, böyle bir koruma amacına yönelmemiş bir ifadeyi “Bu cezaları, korumak için getiriyoruz.” demek aslında cezalandırmak amacıyladır.

Burada bir saptırma daha var: “Çay tarım alanları değiştirilsin.” denmiyor; eğer Bakanlar Kurulu çay tarım alanını belirlemişse, bu alan içerisindeki ruhsatsız çay bahçelerini cezalandırmaktan kaçının. Tarım Bakanlığı, Bakanlar Kurulu bu konuda çay tarım alanlarını yine belirleyebilir, başka yerlerde bu alanlara çayın gitmesini engelleyebilir. Ama tarım alanı olarak belirlenmiş, Rize, Trabzon, Ordu, Artvin gibi yörelerimizde bu bahçelerin ruhsatsız olarak yapılması karşısında bu cezanın indirilmesi önemlidir, çünkü Türkiye çay üreticisi. Ama ithalatın giderek arttığı bir durumda hiç olmazsa çay tarım alanlarında bahçeleri olanların çay üretimleri mümkün hâle getirilmelidir. Bu bakımdan, daha önce yapılmış, 2003 yılında yapılan değişiklikle, aslında, bu ceza 75 bin TL’ydi. Daha sonra, yine, 2003 yılında 6 Mayısında yapılan değişiklikle bu 347 milyon liraya düşürüldü, bugün 400 milyon liraya çıkarılmak isteniyor. Dolayısıyla AKP İktidarı da aslında 75 bin TL olan ceza, bugün 400 YTL’ye düşürmüş olmakla birlikte, bu, oradaki, o yöredeki insanlarımızın çay tarımı yapmasını engellemektedir.

Ayrıca, bu konuda çok ciddi bir baskı da vardır üzerlerinde. Bununla ilgili, bu konuyu gündeme getiren sayın milletvekillerimize gerçekten teşekkür ediyoruz. Bu konu gündeme geldikten sonra telefonlar geldi “Gerçekten ciddi sıkıntılar içindeyiz. Tehdit altındayız. Dolayısıyla kaçak iş yapmaktan dolayı âdeta memleketimizde kaçak duruma düşüyoruz.” gibi birtakım endişeleri de paylaştılar.

Bizim getirdiğimiz önerge doğru bir önergedir. Bu önerge, aslında bu değişikliği köklü bir şekilde 1 YTL’ye düşürmek suretiyle -biraz önce Sayın Başkan da söyledi- 347 milyon lira olan cezayı da 1 YTL’ye düşürmektedir.

Bunun caydırıcı olup olmadığı konusunda gerçekten sorgulamamız gereken, orada ruhsatsız bir şekilde çay bahçesi olan var mı, yok mu? Var. Demek ki caydıramadınız. Neden? Çünkü, ekonomik ihtiyaçları var, üzerine gidemiyorsunuz. Ekonomik ihtiyaçların önüne cezalarla geçebilir misiniz? Geçemezsiniz. O zaman çay tarım alanlarında çay bahçelerini bu şekilde yapanlarla ilgili cezayı indirmek, çay tarım alanlarının belirlenmesinde etkin politika uygulamak bence daha doğrudur.

Bu önergeyle, oradaki vatandaşlarımızın, çay üreticilerinin bu baskı ve tehdit altında kalması önlenmiş olacaktır. Umarım, bu önergeye desteklerinizle o bölgenin sıkıntılarının, üstelik Sayın Başbakanın memleketi olan Rize’nin sıkıntılarının çözülmesi konusunda ciddi bir katkıyı da AKP’nin yapmış olmasını da bekliyoruz.

Hepinize saygılarımı arz ediyorum. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Vural.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

471’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

472’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

473’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

474’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

475’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

476’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

477’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

478’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

479’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

480’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

On altıncı bölümde yer alan oylamaları tamamladık.

Şimdi on yedinci bölüme geçiyoruz. On yedinci bölüm görüşmelerine başlıyoruz. On yedinci bölüm, 481’inci maddeyle 510’uncu maddeleri kapsamaktadır.

On yedinci bölüm üzerinde söz isteyen, grupları adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Hulusi Güvel.

Buyurun Sayın Güvel. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Güvel.

CHP GRUBU ADINA HULUSİ GÜVEL (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on yedinci bölümüyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

On yedinci bölümün 481 ile 510’uncu maddeleri arasını kapsayan bazı maddelerle ilgili sürem yettiğince Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini bilgilerinize sunacağım.

3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu’nda yapılan değişiklikler, para cezalarının artırılması biçiminde gerçekleşmektedir. Değiştirilen maddelerdeki cezalar 1986 yılında düzenlenmiş, 2003 yılında, enflasyona ayarlanmıştır. Şimdiki değişiklikle cezalar yuvarlatılarak artırılmıştır. Geçtiğimiz Kurban Bayramı’nda kurbanlıkların yapay olarak şişmanlaşmasını sağlayan ilaçların ele geçirildiği haberleri basında yer almıştı. Bu ilaçları hayvanlara verenlere uygulanacak ceza 5 bin YTL’dir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayvan sağlığıyla oynamak insan sağlığıyla oynamaktır. Bu cezanın ne kadar caydırıcı olduğunu yüce heyetinizin takdirine sunuyorum.

Öte yandan, ülkemizde hayvancılığın durumu ortadadır. Suni tohumlama destek primleri, süt destek primleri, buzağı destek primleri zamanında ödenmemektedir; veteriner hekimlerin aşılama paraları ödenmemektedir. Ne zaman bu soruyu sorsak, Maliye Bakanlığından ek ödenek beklendiği yanıtıyla karşılaşmaktayız. Bu durum, hayvancılık sektöründe çalışan vatandaşlarımızı zor durumda bırakmaktadır.

Değerli arkadaşlar, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 43’üncü ve 44’üncü maddelerinin değiştirilmesi planlanmaktadır. Kentsel ve kırsal alan planlama ve uygulamasında, toprağın özelliklerinin belirlenmesinde kadastro temel işleve sahiptir. Ancak ülkemizde dağların ve ormanların nerede bitip yerleşim yerlerinin nerede başladığı hâlâ tam olarak belli değildir. Türkiye’de mera, şahıs arazisi, orman gibi mekânlar kesin olarak birbirlerinden ayrılmamışlardır. Yaklaşık beş bin köyden kadastro geçmemiştir. Özellikle orman kadastrosu alanındaki eksiklikler nedeniyle birçok köylümüz devletle mahkemeliktir. Bu durum yalnızca köylerde geçerli değildir, büyük şehirlerimizde de kadastro bilgilerinde sıkıntılar yaşanmaktadır. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de taşınmazlar üzerindeki hakların geçerliliğinin devlet güvencesi altında korunabilmesi için, hakların, tapu ve kadastro kayıtları üzerine tesis edilmesi ve izlenmesi zorunludur. Buna karşın, tapu sicil müdürlüklerimiz gerekli bilgi sistemlerinden ve artan iş yükünü kaldırabilecek yeterli sayıda nitelikli elemandan yoksundur. 2001 yılında ulusal coğrafya bilgi sisteminin gerçekleştirilebilmesi için tapu ve kadastro bilgi sistemi kurulmuş ancak yeterince yol alınamamıştır.

3621 sayılı Kıyı Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, kıyılardan ve sahil şeritlerinden kum ve çakıl alanlar için de cezalar artırılmıştır. Ancak bu artırımla dahi cezalar caydırıcı olmaktan çok uzaktır. Yani, yine parayı veren düdüğü çalacaktır. Bu arada olan, kıyılarımıza ve sahil şeritlerimize, oradaki ekosisteme olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çevreyi korumak geleceğimize ve insanlığımıza olan bir borcumuzdur. Bu nedenle, deniz ekosisteminin en önemli parçalarından olan sahil şeritlerimizin korunması büyük önem arz etmektedir. Kıyı Kanunu’nda düzenlenen cezalar on sekiz yıllıktır. Komisyon, cezaları bu aradaki enflasyon miktarı kadar artırmıştır, ancak 90’lı yıllardaki çevre anlayışı ile günümüzün çevre anlayışı arasında büyük farklılıklar vardır. Toplumumuzun çevreye duyarlılığı artmıştır, fakat bu, ceza artırımlarına yansımamıştır. Ceza ve yaptırımların daha caydırıcı olması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın kapsamı içinde, on yedinci bölümdeki değişikliklerden biri de 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkındaki Kanun’da yapılan değişikliklerdir. Söz konusu maddelerle, cezalar artırılmış, kapsamı genişletilmiş ve ağırlaştırılmıştır. Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz dönemde, kanallar bu Yasa’ya dayanılarak kapatılmış, Sayın Başbakanın istediği şekilde yayın yapmayan kimi kanallara ağır para cezaları verilmiştir. Muhakkak ki, konulan kurallara uymayanlara ceza verilmelidir, ancak verilen cezalar basını tek tipleştirmek, susturmak, eleştiriyi engellemek amacı taşımalıdır.

Sayın Başbakanın kendisini eleştiren basın mensuplarına karşı tavrı bellidir. Dünyanın her yerinde başbakanların karikatürleri çizilir, çocuklarının aniden zenginleştirilmesi haber yapılır, başbakanların beğenmediği sorular sorulur, geçmişte söylediği, ama artık arkasında durmadığı ya da durmuyormuş gibi göründüğü demeçler yayımlanır, ama bu ülkelerin hiçbirinde basın mensuplarından vatanlarını terk etmeleri istenmez veya ayakları kaydırılmaz. Bu ceza artırımları, basına tahammül edememenin sonuçlarından biri midir diye merak etmekteyiz.

Bu kanunla, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un bir maddesi değiştirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, özelleştirme uygulamalarında Hükûmetin karnesi ortadadır. Sorun, özelleştirme de değildir. Sorun, yanlış stratejiler ve yanlış uygulamalardır. Sosyal adaleti hiçe sayarak binlerce insanı işsiz bırakıp ülke savunmasında gerekli altyapının yabancılara satılmasına özelleştirme değil, olsa olsa peşkeş çekme denilebilir. Günümüze kadar yapılan özelleştirmelere baktığımızda, ne üretimin arttığını görüyoruz ne verimliliğin ne de istihdamın. Artan tek şey rant zenginleridir.

Peki, ülkemiz yanlış özelleştirme uygulamalarıyla neler kaybetmiştir, bir de ona bakalım. Kâr eden kuruluşlar bedava sayılabilecek paralarla özelleştirilmiş, alanlar üç beş ay sonra bu kuruluşları üretim yapmadan kapatıp, aldıklarının katbekat fazlasına yalnızca arsalarını satmışlardır. Bu kuruluşlarda çalışan insanlarımız işsiz kalmışlardır. Aynı senaryo yakında Tekelde uygulanacaktır.

Yine basında yer alan haberlere göre, yakında sağlık hizmetleri, eğitim hizmetleri, üniversiteler gibi bir devleti devlet yapan kuruluşlar da özelleştirme kapsamı içerisine alınacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu çok riskli bir aşamadır. Eğer bu denilenler yapılırsa, ülkenin geleceği ve varlığı tehdit altına girecektir.

Devlet ticaret yapamaz deniliyor. Doğası gereği devlet tacir gibi davranmamalıdır. Bu doğrudur, çünkü, devletin, vatandaşlarının refahı ve adalet için, kâr etmeyi düşünmeden temel hizmetler vermesi ve altyapı projelerini gerçekleştirmesi gerekmektedir.

Hükûmete soruyorum: Şimdiye dek milyarlarca dolarlık özelleştirme yaptınız. Ne oldu bu paralara? GAP’ı mı bitirdiniz? Sosyal adaleti mi sağladınız? Ülkeyi borç batağından mı kurtardınız?

Değerli arkadaşlarım, özelleştirme nasıl satarsan sat olayı değildir. Bunun çok ciddi sosyal boyutu ve sorumluluğu vardır. Günümüzde, İngiltere başta olmak üzere birçok ülke özelleştirmenin sosyal sıkıntılarını hâlâ yaşamaktadır. Bunları göz ardı ederek yapılan her özelleştirmenin sosyal sancı olarak bize geri döneceğini unutmamamız da gerekmektedir.

Yine, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un da dört maddesi değiştirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetin yaptığı kimi özelleştirmeler, boru hattı ihaleleri, Tasarruf Mevduat Sigorta’sının satışları ile rekabetin korunmasında bazı yandaş şirketler lehine esnemeler olduğu yönünde kamuoyunda, basında ve ilgili sektörlerde yaygın bir kanaat oluşmuştur. Eski Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürünün özel ilgiye mazhar olan bir şirkete yasaları çiğneyerek transfer olması, kamu vicdanında da sorulara neden olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Güvel, konuşmanızı tamamlar mısınız.

HULUSİ GÜVEL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Son olarak, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un iki maddesi bu kanunla değiştirilmektedir.

Değerli arkadaşlar, zarar oluştuktan sonra zararı ortadan kaldırmak zararı önlemekten daha pahalıya mal olmaktadır. En etkin koruma yolu tüketicinin bilinçlendirilmesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyanın en pahalı akaryakıtının kullandırıldığı tüketicinin özellikle Hükûmetten ve onun beceriksizliğinden korunması gerekmektedir. Bunun en büyük sorumlusu üreterek değil tüketerek büyümeyi tercih eden Hükûmettir.

Bu nedenle, hepinize teşekkür ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Güvel.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Kenan Tanrıkulu.

Buyurun Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın on yedinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dört maddelik bu tasarının 1’inci ve 2’nci maddelerinde toplam 232 kanunda değişiklik öngörülmektedir. Geçen yasama döneminde görüşülen, komisyonlarda görüşülüp, İç Tüzük değişikliği nedeniyle bu dönem komisyonda parti gruplarının görüş ve eleştirileriyle değişiklik yapamadığı bu tasarıyı elan görüşmeye devam ediyoruz.

Bu konuya ilişkin olarak önemli bir husus şudur: Ülkemizde yapılmış ve yayınlanmış olan akademik çalışmalar tasarının hazırlanışı aşamasında yeterince değerlendirmeye tabi tutulmamışlardır. Böyle bir çalışma anlayışıyla kabul edilen kanun tasarılarının uygulamalarında da genellikle ilerleyen zamanlarda aksaklıklar oluşmaktadır. Bu tasarının içeriğini vatandaşımızın anlaması açıkçası pek mümkün görünmemektedir. Böyle bir durum da Milliyetçi Hareket Partisi için -özellikle grubumuz adına konuşuyorum- önemli bir konudur. Çünkü, tasarının ne getirdiğini, ne değiştirdiğini vatandaşımızın çok iyi bir şekilde tam anlamıyla da bilmesi gerekmektedir. Tasarının hangi yeni uygulamaları ve değişiklikleri getirdiği, devlet desteğiyle ulusal televizyon ve gazetelerde belirli bir süre eğitici yayınlar şeklinde de yayınlanmak zorundadır.

Değerli milletvekilleri, 4054 sayılı Rekabetin Korunmasına Dair Kanun’la ilgili olarak tasarının 505, 506, 507 ve 508’inci maddeleri düzenlemeler yapıyor. Eğer sonradan bir önerge verilmezse, bu şekilde düzenlemeler sadece idari ve para cezalarını kapsamaktadır. Buna da tasarının gerekçesinde de belirtildiği gibi “AB’ye uyum” denilmektedir. Acaba, 4054 sayılı Rekabetin Korunmasına Dair Kanun’un tamamı ne kadar günümüze ve de AB’ye uyumlu ve uygundur? Rekabetin Korunması Hakkında Kanun, 4054 sayılı Kanun olarak 13 Aralık 1994 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yıl 2008’dir, neredeyse aradan on dört yıl geçmiştir. Tabii ki, rekabet şartları hem Türkiye'de hem dünyada değişmiştir, ancak bu Kanun hâlen aynı kalmıştır. Bugüne kadar, AB’ye uyum konusunda Rekabet Kurumunun çıkardığı tebliğlerle yetinilmiş ve bu şekilde bu Kanun’u tamamlama yoluna gidilmiştir. Hâlen, parasal cezalar arttırılarak uyum sağlanabileceğini düşünmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, eğer rekabet konusunda bir uyum yapılmak isteniyorsa bizlerin bilmesi gerekir ki, Avrupa Birliğinin temel ekonomik hedefi, üye ülkeler arasındaki ortak pazarı sağlamak ve bu pazarla ilgili olarak bütün ekonomik engelleri de ortadan kaldırmaktır. Dolayısıyla, rekabet hukuku kuralları bu temel amaca ulaşılmasında, Birliğe üye ülke ve Birlik organlarının büyük bir duyarlılıkla izlediği de araçlar olmuşlardır.

Rekabet politikası, Türkiye-AB ortaklık ilişkileri ve gümrük birliği çerçevesinde büyük önem taşımaktadır. Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki gümrük birliği kapsamında, rekabet kuralları ve mevzuat uyumu ile uygulamalarda iş birliğine ilişkin yükümlülükler de 1/95 sayılı, o meşhur Ortaklık Konseyi Kararı’nın 30 ila 42’nci maddeleri içerisinde düzenlenir. Bu söz konusu maddelerde, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ticareti etkilediği ölçüde, teşebbüsler arasında rekabeti bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamalar ile hâkim durumun kötüye kullanılması yasaklanmış ve Türkiye'nin, gümrük birliğinin öngördüğü ekonomik bütünleşme için gerekli olan mevzuat uyumunu gerçekleştirmesi yükümlülüğüne de işaret edilmiştir. Ayrıca gümrük birliğinin yürürlüğe girmesinden itibaren bir yıl içerisinde, AB’de yürürlükte bulunan tüm blok muafiyetlerin yönetmelikleri ve AB makamlarınca geliştirilen içtihat hukukunda yer alan diğer ilkelerin Türkiye’de de uygulanmasının sağlanması öngörülmüştür. Değerli milletvekilleri, bunlara ek olarak, söz konusu kararın 38’inci maddesinde, Topluluğun rekabet politikası kapsamında alacağı ve Türkiye’nin çıkarlarını etkileyecek kararları Türkiye’ye bildirmesi söz konusu hükme bağlanmış, kararın gene 41’inci maddesinde ise taraflar arasında rekabet konusunda iş birliğine gidilmesi öngörülmüştür.

Değerli milletvekilleri, uluslararası rekabet edebilir bir toplum olmak istiyorsak, çağın gerekleri doğrultusunda bütün kanunlarımızı bir an evvel güncellemeli ve uygulamalarımızı da buna göre kolaylaştırmalıyız. Bugün için, hem uluslararası hem de iç piyasada rekabet gücümüzün azaldığı bir dönem geçiriyoruz. Bu dönemde, gerek enerji girdilerimizde, elektrik ve doğal gaz gibi enerji birimlerindeki zamlar gerekse geçenlerde leasing’de yapılan KDV yükseltmeleri ve de her şeyden önemlisi, uzun bir süredir sanayicimizin beklediği SSK primlerindeki indirimlerden dolayı -bu sene içinde mi olacak, 2009 yılına mı sarkacak, hâlâ daha belirsizliğini koruyor- sanayicimiz, rekabet konusunda nasıl ve ne şekilde destek görecektir, merakla beklenmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıda, tüketicilerimizi, dolayısıyla hepimizi ilgilendiren 509 ve 510’uncu maddelerde, yine ceza oranları artırılmakta, mevcut tüketici sorunları ve uyumu konularına değinilmemektedir. Anayasa’mızın 172’nci maddesinde tüketicilere yönelik şöyle bir hüküm var, madde 172 diyor ki: “Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder.” diyor. Bu bir Anayasa hükmü. Tasarıda da olduğu gibi, tüketiciye karşı işlenen suçun cezası tabii ki ağır olmalıdır, bu konuda bir şüphe yok. Ancak, yapılan düzenleme uyum adı altında yapıldığı için, sadece tüketicilerimiz ve onların oluşturduğu sivil toplum örgütlerinin güncel sorunlarının da burada değerlendirilip ve görüşülmesi gerekmekteydi.

Değerli milletvekilleri, bu konuda da yapılması gerekenlere kısaca değinirsek; gümrük birliğine girme aşamasında iken, Türkiye, henüz o yıllarda geniş kapsamlı kanun hazırlanamadığı için “mal ve hizmet” sözcükleri o kanuna eklenmiş ve hizmet sektörleri de kapsama alınmaya çalışılmıştır. Günümüzde birçok tüketici ve tüketimle ilgili sivil toplum örgütleri mali açıdan zor ayakta durmaktadırlar ve değişik ölçülerde ve metotlarda desteğe de muhtaç durumdadırlar. Avrupa Birliği ülkelerinde, uyum için, işte bu yasayı da çıkarttığımız ve örnek aldığımız ülkelerde ulusal bazda veya yerel hükûmetler, yerel belediyeler bazında tüketici örgütleri değişik ölçülerde ve metotlarda desteklenmektedirler.

Sayın milletvekilleri, tüketici konusunda da eğer uyum sağlamak istiyorsak, tüketici hakem heyetlerinin organizasyonu genişletilmeli, bağımsızlığı sağlanmalı ve başvuruların sonuçlandırılması da hızlanmalıdır. Tüketici konseyinde temsil edilen bu sivil toplum örgütlerinin hem TÜBİTAK ve benzeri gibi kamu kuruluşlarının laboratuvar ve benzeri analiz merkezlerinden yararlanması sağlanmalı hem de bunlardan mümkün olduğu ölçüde ücretsiz bir şekilde kullanım ve istifadelerine sunulmaları temin edilmelidir. Bütün kamusal kuruluşlarda, tüketiciyi ilgilendiren kamusal kuruluşlarda tüketicilerin tam olarak temsil edilmesi de gerekmektedir değerli milletvekilleri.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; bu tasarı faydalı ve gerekli dahi olsa, sadece uyum amacıyla çıkarılmak istense de ileride birtakım çıkmazlara yol açacağı da ortadadır. Birçok ihtisas konusunu tek bir tasarıda toplayarak uygulamaya gitmenin zor olacağını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu, konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen.

Buyurun.

AHMET KENAN TANRIKULU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Tek bir tasarıda bütün ihtisas konularını toplayarak uygulamaya gitmenin zor olacağını, ilerideki günlerde hep birlikte görme fırsatı bulacağız.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, her zaman olduğu gibi, yine bu tasarı üzerinde de görüş, düşünce, yorum ve önergelerimizi, çözüm önerilerimizi sizlerle, Genel Kurulumuzla paylaşmaya devam edeceğiz sayın milletvekilleri.

Bu duygu ve düşüncelerle, tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, tasarının hayırlı olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanrıkulu.

Demokratik Toplum Partisi adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.

Buyurun Sayın Kaplan.

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on yedinci bölümde gerçekten çok farklı ve önemli konular var, tekrar huzurunuzdayım.

Hemen başta, bulaşıcı hastalıklarla ilgili ceza artırımları var. Tabii, kuş gribini yaşamış ülkemizde, yakın zamanda da Bodrum’da, Ege’de yaşanan çipura balıklarının ölümleri izlendi. Ama, o çipura balıkları neden öldü, nasıl öldü, yanlış bir üretim, yanlış bir ilaç veya bu balıkların yenmesi zararlı mı değil mi, bu konuda, ne yazık ki, kamuoyu aydınlatılamadığı için tüketiciler de çipura balığı almayarak kendini korumaya çalışıyor. Tabii, bunlar buzluklara da girebilir, bunun denetlenmesinin de imkânı yok. Böylesi durumlarda, Hükûmetin, sağlık konusunda toplumu ve kamuoyunu aydınlatma görevi vardır. Örneğin, Bulgaristan’da seyir hâlindeyken kırmızı kordon çekilen bir yolda bizi çevirmişlerdi ve “Girişiniz yasak.” dediler. “Neden? Yol güzergâhı, harita elimizde.” dedik. “Bu bölgede şap hastalığı var, aracınız giremez. Girenlere de şu kadar ceza yazıyoruz.” dediler. Tabii, ülkemizde yaşanan kuş gribinde çok ciddi tartışmalar da yaşandı bilimsel olarak. İşte, böylesi toplum sağlığını ilgilendiren konularda ceza maddelerindeki artışlarla önleyici olamıyoruz. Yani, bu artışların ötesinde hükûmetlerin, icranın, ilgili bakanlığın etkin bir eğitim ve bilgilendirmesi olması gerekiyor.

Meslek eğitimiyle ilgili de bir madde getirmişiz. Ben iddia ediyorum, Türkiye'de, hangi vatandaş isterse gelsin, hiçbir sertifika aranmaksızın, eğitim aranmaksızın, diploma aranmaksızın, iddia ediyorum, 100 kişi yüz meslek için getirelim, kuaför dükkânı açar, kasap dükkânı açar, güzellik salonu açar, tekstil dükkânı açar, nalbant dükkânı açar, ayakkabıcı dükkânı açar, istediği mesleği Türkiye'de yapabilir. Yani, Türkiye'de gerçekten bu konuda da meslek birliklerinin kendi iç denetimsel olarak etkin caydırıcılıkları olmadığı için, maalesef, aday çıraklık, kalfalık gibi süreçlerden, o mason localarındaki eski klasik yetişme tarzı dışında veya bazı mesleklerde çıraktan yetişme dışında bilimsel, eğitimsel, denetimli bir devlet denetimi yoktur. Yani, bir kuaförün en az bir altı aylık eğitim alıp sertifikası olması gerekir elinde. Ne yazık ki bu tür şeylerde yok.

Kadastro Kanunu’na gelince: Gerçekten, şimdi burada Kadastro Kanunu… Her yerde kadastrolar yapılıyor. Doğu, Güneydoğu Bölgesi’nde son yirmi yıldır güvenlik nedeniyle kadastrolar yapılmıyor. En son gördüğüm bir dava vardı, altmış sekiz senedir sürüyordu, Nusaybin bölgesinde ve petrol bölgesi, doğal gaz bölgesi orası. Altmış sekiz senedir süren bu davanın davacıları ölmüş, çocukları da ölmüş, torunları takip ediyordu. Bir parsel 30 bin dönüm olabilir mi? Bir köyü üç parsele bölüp üç insanın adına kayıt yapılabilir mi? Yaparsanız ne olur? Toplumda toprağa dayalı husumeti beslersiniz, kan davalarını da geliştirirsiniz, bir yandan böyle mağduriyet olur, diğer yandan da… Gördük, şu son zamanlarda terörle mücadeleden doğan zararların ödenmesiyle ilgili diyorlar ki: “Tapu kayıtlarını getirin.” Kadastro geçmemiş ki, devlet kadastrosunu getirip evinin tapusunu vermemiş ki, tarlasının, bahçesinin tapusunu vermemiş, devlet görevini yapmamış, ama tapusunu istiyor. Tabii, burada da cezaları artırsanız… Başka gayrimenkulleri kendi adına yapan, işte, orada çalışan bilirkişilerin veya görevlilerin cezalarını artırmakla, bu siyasayla, bu mantıkla, bu felsefeyle bunu önleyemezsiniz, bu yapılamaz. 

Ölçü ve ayarlarla ilgili de maddeler var. Ayarı doğru olmayan ölçü aletini kullanan kişiye 100 Türk lirası idari para cezası verilir. Gittiniz kuyumcuya, 2 gram yanlış tarttı, eksik tarttı, 100 Türk lirası cezası verdiniz, neyi caydıracaksınız? Yani biraz da ayağımız yere bassın. Yani bazı şeyleri yaparken nevine göre değişir, gramına göre değişir, miktarına göre değişir, yani samanla altın aynı ölçüde gidiyor.

Şimdi, Kıyı Kanunu bu bölümde de karşımıza çıktı. Kıyı Kanunu politikası bir devlet politikasıdır, bir turizm politikasıdır. Kıyılar kimindir? Kıyılar devletindir, kamunundur, halkındır. Hangi turistik beldemizde 100 metre kıyı çizgisi olayı hayata geçebilmiştir, gösterebilir misiniz? Antalya’yı alın, Marmaris’i alın, Bodrum’u alın, oteller kurmuş kendi turistik tesislerini, ön alanlar, koylar onların. Oysa koylar devletin. 100 metreye kadar da bütün vatandaşların yararlanması gereken koylara moloz da döker, beton da döker, lokanta da yapar, teras da yapar, duba da yapar. Bodrum’daki Güllük Körfezi’ne gidin, her taraftan tahta iskeleler çıkmış. İskeleler de, maşallah, büyümüş hemen, otuz tane masa alan restoranlara, kafelere dönmüş. Deniz kimin, kıyı kimin, herkes kendi kendine parsellemiş götürüyor. Şimdi, burada, Kıyı Kanunu’na göre getirdik ve dedik ki: “Cezanı artırdık.” Ne kadar artırdık? Bir günlük kazancını karşılamıyor vereceğiniz ceza, etkili olur mu? Bizim TOKİ’nin de gözü aydın. İspanya’da, sahillerde toplu konutlar yapılıyormuş, orada 20 milyona yakın satmışlar. Yeni uyanıyor. Turizme katkı yapacak -bugün basında vardı- TOKİ de artık sahillerimizde turistik konutlar yapıp yabancılara satacakmış. İnşallah… Göreceğiz. Ama, o 100 metreyi ne yapacak, ben onu merak ediyorum.

Radyo-televizyon yasaklarıyla ilgili gerçekten söyleyecek çok şey var. Şu zorunlu eğitimlerle ilgili cezaları haddinden fazla artırmış ama bunun uygulanabilirliği çok önemli. Yani, bu bilimsel zorunlu eğitimler, eğitim, kültür, trafik, kadın, çocuk, sağlık, bu konularda bu cezalar yüksek, doğru. Caydırıcı değil, uygulayıcı değil. Nerede yapılıyor uygulama? Ben size çok açık söyleyeyim, RTÜK, Kürtçe bir şarkı söylendiği zaman “bölücülük yapılıyor” diye üç ay kapatıyorlar. Radyolardan kaç tanesinin kapatıldığını biliyorum, televizyonun. Yani, yerel yayınlar yapan, şey yapan yayınlar… Bir tek orada uygulanıyor. Zaten, bu maddede de “iki katı artırılır” diyor “devletin güvenliğine karşı…” İşte, o bir tarafta, her türlü çete, bu diziler, toplumu geren dolandırıcılık, iflas vesaire konular aynı kapsamda ne yazık ki görülmüyor.

Tabii ki, bu konularda, caydırıcılık konusunda, önemli… Yani, şimdi, özelleştirme konusu var burada. Burada da aynı şey. Özelleştirmede aleni yapılıyor bazı şeyler, altı aydan iki yıla verilecek bir müeyyidenin etkisi yok.

Son olarak bir şey söylemek istiyorum tüketiciler konusunda. Bu konu da gerçekten hepimizi ilgilendiriyor. Şimdi, hepimizin cep telefonu var. Türkiye’de tam 20 milyon tane cep telefonu var. Bu cep telefonlarını alıyoruz. SMS şirketleri var, operatörleri var.  Bakıyoruz, her gün reklam geliyor, her gün burada sitelerden bu şeyler geliyor. Almanya’dasınız veya Londra’dasınız, hem size rakam gönderiyor hem de Avrupa’dasınız, yurt dışında olduğunuz için size ücretini ödüyor. Reklam yasak, alanın iradesine aykırı, tüketici haklarına aykırı. Her yönüyle tüketiciyi mağdur ediyor. Yurt dışındasınız, size yazıyor. Günde 20 milyon cep, 10 milyon daha pazar hedefi var, 30 milyon. Tüketiciyi koruyacaksak, vereceğiz şimdi önergeyi, bütün gruplardan, gözümüzden kaçtı, çok ince bir şeydi bu, gözümüzden kaçan bu konuda gelin ortaklaşalım... Kimsenin iradesi dışında cebinde ona seks sitelerinden abuk sayfalar gelmesin, kimsenin iradesi dışında da abuk sabuk reklamlar gelmesin. Hiç kimse de bu reklamları açmak zorunda değil. Ne Turkcell’in, ne Avea’nın ne bilmem ne mobilin ne diğer Avrupa’daki şirketlerin hiçbirisinin de bizi bu şekilde kullanma hakkı yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – İnsan haklarının, tüketici haklarının gerçekten korunmasını istiyorsak ve gerçekten yaşı küçük çocuklarımızı bu tür etkilerden, olumsuz etkilerden de korumak istiyorsak, yapmamız gereken, bugün 73 milyon insanımızı, bütün insanlarımızı ve hepinizi ilgilendiren bu konuda bu maddeye bir fıkra ekleyelim, iradenin, isteğin dışında reklam gönderen GSM operatörlerine belli bir ceza takdir edelim -makul, nedir ölçüsü- ve bu izinsiz reklamlar nedeniyle de ciddi bir para cezası koyalım. Hepimiz de bu reklamlardan kurtulalım.

Hepinizi bu duygularla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Şahısları adına ilk söz, Burdur Milletvekili Sayın Bayram Özçelik’e aittir.

Buyurun Sayın Özçelik. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on yedinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Üzerinde konuşma yaptığım bölümde, 481-489 arası maddeler, hayvan sağlığı ve bununla ilgili önlemleri içermektedir. İncelendiğinde, hasta olan hayvanlara ve bulaşıcı hastalık yayma riski olan hayvan hastalıklarına yönelik tedbirler, yine bu konuyla ilgili olarak hayvan aşısı ve serum üretenlerle ilgili müeyyideler yer almakta, yine hayvan kesimiyle ilgili tedbir ve cezaları içermektedir.

490’ıncı madde ise afyon ekimiyle ilgili olup -yurdumuzda çoğu yörede ekimi oldukça fazla olup, zaman zaman bu konularda da gerek kurumdan kaynaklanan gerekse de çiftçiden kaynaklanan istenmeyen sorunlar çıkabilmektedir- buna yönelik müeyyideleri de içermektedir.

492 ve 493’üncü maddeler, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’yla ilgili olup, bazı değişiklikler getirmektedir. Buradaki değişikliklerin amacı da kadastro çalışmaları sırasında daha dikkatli olunmasını amaçlayıp, bu aşamadaki gerek bilirkişi gerekse çalışanlara yönelik müeyyideleri içermektedir.

500 ve 503’üncü maddeler arası, 3984 sayılı Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’da değişiklik yapmaktadır. Burada yapılan değişikliklerle, çeşitli adli para cezası ve gelir getirici yayın yapma yasağı getirilmektedir, yine çeşitli suçlara hapis getirilmiştir. Üst Kurulca, ihlal durumunda, idari para cezası da verilebilmektedir.

509 ve 510’uncu maddeler ise 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 25 ve 26’ncı maddelerinde değişiklik getirmiş olup, tüketiciyi korumaya yönelik tedbirlerle birlikte, yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere verilecek idari para cezalarını içermektedir.

Kanunun hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahısları adına ikinci söz, Batman Milletvekili Sayın Mehmet Emin Ekmen’e aittir.

Buyurun Sayın Ekmen. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 481 ve 510’uncu maddeleri arasını kapsayan on yedinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Tüm Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tasarıyla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra idari yaptırım kararı gerektiren fiiller ve suç açısından uygulama birliği sağlanması, ceza hükmü içeren kanunların uygulanmasından kaynaklanan tereddütlerin giderilmesi, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kabahatler Kanunu hükümleri dikkate alınmak suretiyle, sair ceza hükmü içeren kanunların uyumlu hâle getirilmesi, ayrıca bazı suçların unsurlarında 5237 sayılı Kanun’a uyum sağlanması amaçlanmıştır.

Geçtiğimiz dönemde çıkarılan ve 1 Haziran 2005’te yürürlüğe giren ceza mevzuatımızda, temel kanunlarda değişiklik yapan reformun, bu kanun tasarısının geçmesiyle birlikte, önemli ölçüde tamamlanacağını söyleyebiliriz sanırım.

Saygıdeğer milletvekilleri, konuşmama konu olan otuz madde içerisinde on bir farklı yasanın değişik maddelerinde gerek idari para cezasının düzenlenmesine gerekse de hapis cezasının düzenlenmesine ilişkin değişiklikler yapılmaktadır. Bu kanunlardan, sürem elverdiğince, bir kısmı hakkında saygıdeğer Genel Kurulunu bilgilendirmek istiyorum.

3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu’nda yapılan değişikliklerle sadece hayvan kaçakçılığının ekonomik açıdan engellenmesi değil, aynı zamanda kaçak hayvanların insan sağlığına verdiği zararların da engellenmesi, ayrıca meskûn mahalde değişik amaçlarla bulundurulan veya yetiştirilen hayvanların serum ve aşılarının da kanuna uygun bir şekilde yaptırılması ve bu şekilde toplum sağlığının korunması hedeflenmektedir.

3297 sayılı Uyuşturucu Maddelerle İlgili Kanun’un iki maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Bu maddelerden birincisi, ruhsatlı olduğu hâlde afyon ekiminde ruhsat ile belirlenen sınırı geçenlere verilen cezanın düzenlenmesidir. İkinci madde ise, izinsiz, yani, ruhsatsız ekimin bir ile beş yıl arasında cezalandırılmasını düzenlemektedir. Söz konusu düzenlemenin bir önceki yasada altı ay ile üç yıl arasında olduğu göz önüne alınırsa, özellikle gençlerimizin uyuşturucudan korunması noktasında uyuşturucunun sadece satımının değil, ekiminin, hazırlanmasının ve piyasaya arzının da denetlenmesi noktasında söz konusu düzenlemenin önem arz ettiği açıktır.

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nda yapılan değişiklikle, sadece bilirkişilerin kendilerine biçilen görev kapsamında görevlerini yerine getirmemeleri hâlinde, yani bir anlamda görevlerini ihmal etmeleri hâlinde ortaya çıkan kamu faaliyetlerinin engellenmesi durumunda bilirkişilere bir para cezası verilmesi düzenlenmektedir.

Ölçü ve Ayarlar Kanunu’nda yapılan değişikle de geniş bir düzenlemeyle, ulusal ve uluslararası kanunlara ve düzenlemelere aykırı bir şekilde ölçü ve diğer ayar cihazlarını ya bu standartlara uygun olmadığı hâlde piyasaya arz eden veyahut da bunların standartları üzerinde tağşiş ve tağyirde bulunan veyahut da bunları ruhsatsız bir şekilde piyasaya arz edenlere birtakım idari para cezaları, bununla birlikte bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası vesair hususlarda da Türk Ceza Kanunu’nun dolandırıcılığı düzenleyen hükümlerine atıfta bulunularak bu kanunda düzenleme yapılmıştır.

Şüphesiz ki Kıyı Kanunu’nda yapılan düzenleme, özellikle kıyılarımızın temizliğinin sağlanması, kirliliğin engellenmesi noktasında önem arz etmektedir ve bu önemine binaen de sadece idari para cezasıyla yetinilmeyip aynı zamanda bu kirliliğe sebep olanlara hapis cezası da düzenlenmiştir.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da kanaatimce önemli bir değişiklik yapılmaktadır. Bilindiği üzere son yirmi yılda artan modern iletişim ve teknolojiyle birlikte ortaya çıkan tüketim alışkanlıklarına bağlı olarak 4077 sayılı Kanun’da geçtiğimiz dönem esaslı bir düzenleme yapılmış idi. Ancak bir anlamda piyasa şartları sürekli olarak yenilenmekte ve güncellenmektedir ve bu piyasa şartlarında tüketicinin mağdur edilmemesine yönelik olarak birtakım tedbirler geçtiğimiz aylarda Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız tarafından açıklanmıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen Sayın Ekmen.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın  Başkanım.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız tarafından açıklanan tedbirler… Özellikle son altı yılda birtakım uluslararası market zincirlerinin ülkemizde şube açması esnasında, sınırlı sayıda birtakım tüketim ürünlerinin âdeta sınırsız bir şekilde halka arz edildiği şeklinde bir intibayla bir reklam kampanyasıyla mağaza açılışlarının düzenlenmesinde, bırakınız tüketici haklarını, insan haklarını ilgilendirecek bir şekilde, izleyen herkesin onurunu incitecek ve birtakım duygularımızı rencide edecek şekilde birtakım görüntülerle karşılaşmıştık. Bu düzenlemeyle, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın yapmış olduğu düzenlemeyle, artık, benzer mağazalar benzer kampanyalar veyahutta açılışlar düzenledikleri zaman hangi üründe hangi miktarda indirimde bulunduklarını ve bu üründen kaç adedini bu kampanya çerçevesinde satışa arz ettiklerini belirtmek zorundadırlar. Bu sayede artık gazetelerde ürünün eski fiyatı, yeni fiyatı ve “50 adet stoklarla sınırlıdır, 500 adet stoklarla sınırlıdır” gibi ibarelerle karşılaşmaktayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ekmen.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Bu yasayla yapılan değişiklikle tüketicilerin korunmasında önemli açılımlar sağlanacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ekmen.

Sayın milletvekilleri, bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi soru-cevap işlemine başlıyorum.

Sayın Kacır? Yok.

Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: İktidara geldiğiniz günden bu yana, genel liselere göre meslek liselerine ağırlık vereceğinizi belirtmektesiniz. Ancak, altı yıldır yaptığınız, konuyu yeni eylem planlarına aktarmaktan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Niye kesildi?

Sayın Öztürk, sizin soru hakkınız devam ediyor. Sizi tekrar gireceğiz.

Sayın Bal…

ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Birkaç sorum olacak.

Birincisi: Tüberküloz, brusella gibi, hayvandan insana bulaşan hastalıklar bakımından, Türkiye sığır ve koyun popülasyonları yüzde 20’lere varan bulaşık olmasına karşılık, Hükûmetinizden neden bu hastalıklarla ilgili yeterli kaynak ayırmadığını sormak istiyorum.

Yine ikinci sorum: Seçim kanunlarına göre yasak olmasına rağmen, seçim döneminde siyasi partiler için yapılan anketler muhtelif basın kuruluşlarınca yayınlanmıştır. Yayın ihlali kapsamında RTÜK’ün bir ceza uygulaması olmuş mudur?

Üçüncü sorum Sayın Bakana: Geçen hafta 301’in Meclise geleceğini söylüyordu. Ama, bu hafta gelmedi. İmza bulmakta sıkıntı mı yaşıyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bal.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, sorum 492’nci maddeyle ilgili. Kırsal kesimde ve köylerimizde yaşayan vatandaşlarımızın orman kadastrosuyla ilgili sıkıntıları devam etmekte. Böyle bir ortamda Hükûmet olarak genel kadastro ile orman kadastrosunu birleştirmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Taner.

Sayın Varlı…

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Günümüzde çok zor şartlarda hayvancılıkla uğraşan yem ve benzeri girdiler altında inim inim inleyen, eğer asgari ücretle çalışabileceği bir iş bulsa bu işi terk etmeyi planlayan köylülerimiz, bir de kaçak hayvan ve kaçak et girişinin bir türlü önlememesi yüzünden tamamen ekonomik sıkıntı ve borç batağına düşürülmüştür. Kaçak hayvan ve kaçak et girişinin engellenememesiyle ilgili Hükûmetimizin çalışmaları nelerdir? Varsa, ele geçirilenler hakkında uygulanan cezalar yeterli midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Varlı.

Sayın Öztürk, tekrar girdiniz mi sisteme?

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Girdim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam.

Sayın Yunusoğlu, buyurun.

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, devletimizin üniter yapısını bozmaya yönelik, terörü kışkırtıcı, bölücü yayın yapan yayın kuruluşları ile gayrimeşru ilişkileri özendiren, aile düzenimizi tehdit eden diziler hakkında şimdiye kadar RTÜK ne oranda, hangi cezaları uygulamıştır?

Bir ikinci sorum da: Ülkemize bilhassa Çin, Rusya veya Uzak Doğu ülkelerinden ithal yoluyla giren sağlıksız ürünlerin denetimi yapılmakta mıdır? Yapılmakta ise, bu tür ürünleri yurda sokan ithalatçı firmalar hakkında hangi cezai müeyyideler uygulanmaktadır?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yunusoğlu.

Sayın Özdemir, buyurun.

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakanıma soruyorum: Son yıllarda, başta metropol büyük illerimiz ve sahil ve turistik yerleşim yerleri olmak üzere, birçok yerleşim yerinde perakende uyuşturucu satışlarının arttığı görülmektedir. Bunda, PKK terör örgütünün yurt dışına gönderdiği uyuşturucuların bazılarını yurt içinde bıraktığı da istihbar edilmiştir. Güvenlik güçlerimizin uluslararası uyuşturucu satışlarında gösterdiği başarıyı yurt içi perakende uyuşturucu satışlarıyla mücadelede gösterebilmesi için ne gibi tedbirler düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdemir.

Sayın Bulut, buyurun.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, vatandaşlar almış oldukları ayıplı bir ürünü bir ay içerisinde satış sonrası servislere götürdüklerinde, bir ay içerisinde durum tespit raporu tutulduğu takdirde haklarını arayabiliyorlar. Ancak, uygulamada, bu servisler bu raporu tutmak yerine tamir etme yoluna giderek bu süreyi geçiştiriyorlar ve ondan sonra vatandaş mağdur oluyor. Sebebi, bu satış sonrası servislerin mutlak surette denetlenmesi gerekmektedir. Hükûmetimizin bu konuda bir çalışması var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bulut.

Sayın Korkmaz, buyurun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakanım, soruma geçmeden önce, hakikaten sizi denemek gibi bir niyetim olmadığını belirtmek istiyorum.

Geçimini çay ekimi ve satışından temin eden Doğu Karadeniz Bölgemizde birkaç aile ruhsatsız çay bahçesi sahibidir. Bunun dekar olarak toplam çay bahçeleri içindeki oranı nedir? Şu ana kadar ruhsatsız çay ekimi dolayısıyla ne kadar cezai işlem yapılmış ve ne kadar para cezası tahsil edilmiştir? Çay üretip, hem aile hem de ülke ekonomisine katkı yapmak dışında başka bir kaygı taşımayan insanlarımıza önemli miktarda bir para cezası verilmesini hakkaniyet, adalet ve insaf ölçüleri içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz.

Sayın Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorumu baştan alıyorum. İktidara geldiğiniz günden bu yana genel liselere göre meslek liselerine ağırlık vereceğinizi belirtmektesiniz, ancak, altı yıldır yaptığınız, konuyu yeni eylem planlarına aktarmaktan, üniversiteye girişte uygulanan katsayıları değiştirme girişimlerinden öteye geçmemiştir. Ekim 2007 itibarıyla TÜİK’in açıklamış olduğu iş gücü istatistiklerine göre Türkiye genelinde genel işsizlik oranı yüzde 9,7; lise mezunları arasında işsizlik oranı yüzde 8,8 iken lise ve dengi mesleki okul mezunları arasındaki işsizlik oranının yüzde 12,4 olması yukarıdaki tespitlerimizi doğrulamaktadır. Bu tespite katılır mısınız, katılıyorsanız yukarıdaki benimsediğiniz tavırlar dışında başka tedbirler getirmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Buyurun Sayın Akkuş.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Bakan, “Ayarı doğru olmayan ölçü aletlerini kullanan kişiye 100 Türk lirası idari para cezası verilir.” denilmektedir. Bu kişi bu işi bilerek yaptığına göre, cezanın daha ağır olması gerekmez mi? Aksi takdirde, elde ettiği haksız kazancın cüzi bir kısmını cezaya öder ve işe devam eder. Bu, kul hakkının yenilmesini hafife almak değil midir?

İkinci sorum, “Kıyıda imar planı bulunan sahil şeritlerine duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engelleri oluşturanlara 2 bin YTL’den 10 bin YTL’ye kadar para cezası ve devamında bu artarak devam edilir.” denilmesine rağmen otel, motel, tatil köyü gibi kıyıda yer alan yapılar deniz kıyısını kendi malları gibi kullanmaktalar ve buralara geçişi bir şekilde sınırlamaktadırlar. Bugüne kadar bu tür suçu işleyenlere ne gibi cezalar uygulandı? Örnekleri var mı? Bu iş basit cezalarla geçiştirmeye devam edilecek mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akkuş.

Sayın milletvekilleri, sorular için süre tamamlanmıştır.

Sayın Bakana söz hakkı vereceğim. Zaman kalırsa, tekrar devam edeceğiz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, arkadaşlarımızın sorduğu tüm sorulara yazılı cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – O zaman, buyurun Sayın Akcan.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma da teşekkür ediyorum.

Ben Sayın Bakanımın doğrudan bu soruyu cevaplandıramayacağını bildiğim hâlde soruyorum, çünkü kendisini ülke meselelerine ciddi anlamda hassasiyet gösteren bir Bakanım olarak biliyorum. Bu da bir ülke meselesi olduğu için burada cevaplandırmak yerine, konunun üstüne gidilmesi bakımından sorma ihtiyacı hissettim.

Sayın Bakanım, Amerika Birleşik Devletleri’nden damızlık sığır ithalatı serbest bırakıldı. Neye rağmen? Avrupa Birliğinden  damızlık hayvan ithalatı “deli dana hastalığı” olarak bilinen BSA yüzünden yasaklanmış olmasına ve bu hastalık riski bakımından ABD’nin de risk altında ülke olmasına rağmen serbest bırakıldı. Bu risk nedeniyle Brezilya ve Şili, daha önce yasakladığı Amerika’dan damızlık ithalatının yasağını hâlâ kaldırmamıştır. Hâl böyleyken ve alternatif olarak Türkiye’nin damızlık ihtiyacını yerli damızlık müesseselerini oluşturmak, geliştirmek ve bunların desteklenmesi tarzında tedbirlerle çözmek yerine, birilerinin rant elde etmesi uğruna, vatandaşın da kaybetmesi pahasına ithalata Hükûmetiniz neden sıcak bakmıştır? Bu konunun üzerine gidilmesini özellikle istirham ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akcan.

Buyurun Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanıma, Sayın Hükûmetimize bir sorum ve bir temennim var, arz etmeye çalışacağım.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 500, 501, 502, 503 no’lu maddeleri 3984 sayılı RTÜK Kanunu’yla ilgili tanımlanan suçlar ve cezalar hakkındadır. Bazı cezalar arttırılıyor veya uygulamayla ilgili açıklamalar yapılıyor. Sorum şudur: RTÜK, belirlenen ilkelere uymayan radyo ve televizyonlardan çok büyük miktarda cezalar almaktadır, ayrıca radyo ve televizyonların gelirlerinden de pay almaktadır. Dolayısıyla çok ciddi miktarda bir kaynağa sahip olmaktadır. Sorum ve Hükûmetten temennim, talebim şudur: RTÜK bütçesinde oluşan bu çok büyük kaynaktan, acaba, yerel basın kuruluşlarına, radyolara ve televizyonlara bir pay ayrılması düşünülüyor mudur? Çünkü demokrasimiz açısından çok önemli katkılarda bulunan halkımızın taleplerine, tenkitlerine sözcülük yapan yerel basın çok zor şartlar altında çalışmaktadır. Yine kendi kaynaklarından oluşan RTÜK’ün bütçesinden bu kuruluşlarımıza, bu kuruluşlarımızın gelişmesine, teknolojik yenilenmesine, hatta buralarda çalışanların sosyal güvenliklerinin desteklenmesine bir pay ayrılması düşünülüyor mu? Bunu ayrıca da temenni ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şandır.

Sayın Mert…

HÜSEYİN MERT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bildiğiniz gibi 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 22’nci maddesi tüketici sorunları hakem heyetini tanımlamakta. Buna göre, Bakanlık taşra teşkilatının bulunmadığı il ve ilçelerde tüketici sorunları hakem heyetinin başkanlığını en büyük mülki amir ya da görevlendireceği bir memur tarafından yürütüldüğünü hükme bağlamaktadır. Bunu, ilçelerimizde kaymakamlarımızın ya da gösterdiği memurların en güzel şekilde yürüttüğüne inanıyorum. Ancak, tüketim bilinci henüz tam olarak oluşmamış olan ülkemizde, Bakanlığımızın yani Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ilçelerimizde bu konuyla ilgili teşkilatlanma yapıp yapmayacağını öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Mert.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, sahillerimizde, taşlık olan sahillerde, turizm tesislerinin önüne iskele yapılması şarttır eğer orada bir işletme yabancıları, müşterilerini, turistleri ağırlayacak ise. Bunun için bayındırlık müdürlüklerinden ancak ahşap iskele için izin verilmektedir. Ahşap fikri sadece göllerde geçerlidir. Dalga alan, bizim gibi geniş sahilleri bulunan ülkelerde ahşap iskelenin kalması mümkün değildir. Bu bakımdan, bu konunun yeniden gözden geçirilerek kalıcı olabilecek… Çünkü, bu iskeleleri yaptıran işletmeler devlete bunun kirasını ödüyorlar her sene ve orada taşlık bölümden, dikenli bölümden, yosunlu bölümden kumsal bölüme geçişi sağlayacak 8-10 metre civarında oluşan iskelelerin kalıcı olabilmesi adına bu ahşap veya demir konstrüksiyon noktasında uzmanlarca konunun değerlendirilip uygun bir izin verilmesi konusunda bir düşünceniz var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bulut.

Sayın Bakanım, yazılı mı cevap vereceksiniz son sorulara da?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Yazılı cevap vereceğim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Böylece, on yedinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, on yedinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

481’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

482’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

483’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

484’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

485’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

486’ncı madde üzerinde iki tane önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 486 ncı maddesinde geçen “4926 sayılı” ibaresinin “21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hasip Kaplan

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

Şırnak

Ankara

 

Rıdvan Yalçın

Ali Koyuncu

 

 

Ordu

Bursa

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı tasarının 486. maddesine aşağıdaki paragrafın sonuna gelmek suretiyle eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Bakanlıkça hayvanlarda kullanımına izin verilmiş kimyasal ve biyolojik maddelerin kullanma ilkelerine uyulmaksızın kullanımı yasaktır.

Kullanma ilkelerine aykırı olarak bu maddeleri kullanmak suretiyle yetiştirilen hayvanların ürünlerini tüketime arz edenler 6 aydan 1 yıla kadar hapis ve 2 bin YTL adli para cezasıyla cezalandırılır.”

 

Abdülkadir Akcan

Rıdvan Yalçın

D. Ali Torlak

 

Afyonkarahisar

Ordu

İstanbul

 

Süleyman Latif Yunusoğlu

Osman Durmuş

Recep Taner

 

Trabzon

Kırıkkale

Aydın

BAŞKAN – En aykırı önerge olarak, Sayın Komisyon katılıyorlar mı?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Akcan…

Buyurun Sayın Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 486’ncı maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz bir paragraf eklenmesi kapsamlı önergeyi açıklamak nedeniyle huzurlarınızdayım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddede, bakanlıktan izin almadan kullanılan kimyasal ve biyolojik maddelere ceza var. Bir başka fıkrada, bu maddelerin hayvan sağlığına zararlı boyutta olanlarının kullanımını yasaklayan ve kullananlara ceza veren hüküm var. Teşhis, tedavi amacıyla üretilmiş aşı, canlı-cansız zayıflatılmış mikroorganizmalar ve benzeri maddelerden ithali bakanlığın iznine tabi olanlarının izinsiz getirilmesine dair cezai hükümler var. Bakanlıkça, hayvanlarda kullanılan, izin verilmemiş olanların kullanımına dair madde hükümleri var ve bakanlıkça ithalatına ve kullanımına izin verilmiş olup hangi ilkeler doğrultusunda kullanılması gereken, kullanılması gerektiği ilkeleri ortaya konmuş ama değişik nedenlerle bu ilkelere uymadan hayvanlarda kullanan ve bu yolla insan sağlığına zarar veren uygulamaların yapılmamasını sağlamak, yapılmasını engellemek için bir hüküm eksik kalmakta.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz Kurban Bayramı’nın birkaç gün öncesinde, bütün toplum “Acaba aldığımız kurbanlar hormonlu mu?” sorusuyla ve hormonlu olup olmadığı endişesiyle yaşamış ve kurbanlıklarını almak durumunda kalmış. O endişelerde vatandaşlarımız tamamen haklı.

Değerli milletvekilleri, o örnekte, Kurban Bayramı öncesi yaşanan örnekte, kulak arkasına implante edilen ve “zeranol” etken maddeli bir anabolizanın, yani büyümeyi teşvik edici maddenin kullanımına Bakanlığımız izin vermektedir. Ancak bu maddeyi kullandıktan itibaren altmış gün içerisinde bu hayvanı keserseniz, kullanılan maddenin metabolizmadaki artıkları vücuttan tamamen atılmadığı için, bu hayvanın etini yiyenler, net olarak söylüyorum, yüzde 10 bin kanserden kaçınamayacak şekilde risk altındadır. Dolayısıyla, bunun kullanımına izin verenler, nasıl kullanılması gerektiğini takip etmek ve arkasından da kullanımın usulüne göre uygun olup olmadığını, kullanım sonrası yapılacak kesimde insan sağlığını riske edecek boyutun olup olmadığını, kullanıcıların bir veteriner hekim marifetiyle kullanılmasının, kullananların kayıt altına alınmasının ve bunun takip edilmesinin sağlanması yoluyla insan sağlığını risk altına atmanın önüne geçilmesi gerekir.

Bu, laf olsun diye vermiş olduğum bir önerge değil, asla. Yüce Meclisi, böyle, önerge vermiş olmak için vermek gibi bir davranışla oyalamak niyetim asla olamaz. Bunu ben yapamam. Bu nedenle insanlarımızın sağlığını koruma adına, işin özünü kavrayarak, keşke önerge inceleme usulü, önce önergenin gerekçesi net olarak açıklansa, ondan sonra da Komisyonumuz ve Sayın Bakanımız “evet” veya “hayır” dese -İç Tüzük’ün uygulaması açısından söylüyorum- daha mantıklı olur.

Değerli milletvekilleri, bu olay 1986’dan beri süregelen bir olaydır. Bu olayın ilk araştırmasını yapan da yardımcı doçent unvanıyla benim. 1986 yılında rahmetlik Özal’ın Başbakanlığı sırasında bu konu bir daha gündeme gelmişti ve kontrol mekanizması hiçbir kesimhanede yoktu, bunu adım gibi biliyorum.

Bu itibarla, hiç olmazsa, uygulamasının kontrolünü yaparak olumsuzlukların önüne geçmek gerekir. Bu nedenle, ben, hepinizin yüksek vicdanınızı biliyorum ve vicdanınıza hitap etmek gibi bir duygusallığa girmenin anlamı da yok, ilmin ve mantığın gereği olarak bu önergeyle verilen ilave maddenin bu ceza hükümlerinin arkasına eklenmesinin ülke yararına, insanımız yararına olduğunu ve başka ülkelerdeki uygulamasının da bu olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bu duygularla yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akcan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. (MHP sıralarından gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, el kaldırmayan arkadaşlarımız vardı, 10 kişi kaldırdı orada.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Belirgin değil, tekrar edin efendim oylamayı.

OKTAY VURAL (İzmir) – 10 kişi kaldırdı efendim orada, ben saydım.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – İnsanların kanser olmasına nasıl göz yumuluyor?

OKTAY VURAL (İzmir) – Arkadaşlar da duyarlı insan sağlığına.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Sayılmadı efendim.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Herkes kabul ediyor Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Önerge kabul edilmiştir.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul edenleri sayacağız efendim. Sayacağız… Kabul etmeyenler…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, biraz evvel kabul ettiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, oylama yapıldı. Kâtip Üyeler orada, oylama yapıldı. İlk oylamanın Kâtip Üyeler tarafından ne şekilde tecelli ettiğini lütfen açıklayınız. (MHP ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Efendim, o zaman otomatik cihazla yapacağız. Divan Üyeleri anlaşamadığı için otomatik cihazla yapacağım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, oylama yapıldı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, oylama yapıldı.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, Başkanlığın şeyiyle uyuşmuyor, burada insan hayatı söz konusu, uyuşmuyor. (MHP ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Oylama yapılmadı efendim. Kabul edenler, etmeyenler, bitmedi ki…

Üç dakika süre veriyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, ilk oylama yapıldı. Sizden ricam, Kâtip Üyeler bu oylama sırasındaki kaldırılan ellerle ilgili tespit yapmışlarsa onları paylaşsınlar.

BAŞKAN – Paylaşamıyorlar efendim, anlaşamıyorlar.

OKTAY VURAL (İzmir) - Neden anlaşamadıklarını söylesinler

BAŞKAN – Sayıda anlaşamıyorlar.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hangi sayıda efendim?

BAŞKAN – “Kabul edenler… Etmeyenler…” kısmında efendim. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, kabul edildi mi, var mı tutanaklarda? Tutanaklara geçmiş mi? Sorun efendim. Tutanakta varsa bu oylama bitti.

BAŞKAN – “Kabul edilmiştir” bilmiyorum geçmiş mi, geçmemiş mi?

K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Tutanağa bakın, tutanağa…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, tutanaklar gelsin, sonra devam edelim.

BAŞKAN - Süreyi başlattım efendim, buyurun. İsterseniz girmeyin efendim, süreyi başlattım. Süreyi başlattım, girer misiniz lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanaklar gelsin, sonra devam edelim efendim. İnsan sağlığı ile ilgili bir konu…

BAŞKAN – Efendim, süreyi başlattım; giriyor musunuz, girmiyor musunuz, bilmiyorum, yani süreyi başlattım.

Sonucu size açıklayacağım efendim.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkanım, bunların yarısı dışarıdaydı oylama yapıldığında. Olur mu ama böyle ya? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Allah kahretsin ya!

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Yoklama kâğıtlarını okut Başkan.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – O yoklama kâğıtları ne? Nedir o yoklama kâğıtları? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN - Efendim, önerge reddedilmiştir.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Arkadaşlar, insan sağlığına bu kadar bigâne kalınmaz.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 486 ncı maddesinde geçen “4926 sayılı” ibaresinin “21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu önergeye?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa atıf yapılmıştır. 4926 sayılı Kanun, 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunuyla yürürlükten kaldırıldığından yapılan bu atfın düzeltilmesi amacıyla, iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 486’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

487’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

488’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

489’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

490’ıncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 490 ıncı maddesinde geçen “Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu 35 inci maddesi” ibaresinin “21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu 23 üncü maddesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hasip Kaplan

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

Şırnak

Ankara

 

Rıdvan Yalçın

Ali Koyuncu

 

 

Ordu

Bursa

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasanın 490. maddesinin sondan ikinci paragrafında yer alan “muhtarlar” ibaresinin teklif metninden çıkartılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Hulusi Güvel

Eşref Karaibrahim

 

Malatya

Adana

Giresun

 

Esfender Korkmaz

Bilgin Paçarız

 

 

İstanbul

Edirne

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız?

Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifimiz şuydu: Eğer izinsiz haşhaş, afyon, bu gibi maddeler ekilirse buna bir ceza getiriliyor, maddenin sonunda da kontrol ve denetim görevini yapmayan muhtarlara da ceza veriliyor arkadaşlar. Hangi muhtarın kontrol ve denetim görevi var arkadaşlar? Kaç para veriyorsunuz da muhtardan bunu istiyorsunuz? Arkadaşlar, muhtarların, esrar, haşhaş, bu gibi ekim alanlarını kontrol ve denetim görevi var mı? Muhtarlık Yasası’nda, muhtarların görev tanımında böyle bir şey var mı arkadaşlar? Köyde, birisi, çok zulada bir yere haşhaş veya afyon ekecek -tabii dağın başında bir yere- muhtara diyeceksiniz sonra, sen denetim görevini yerine getirmedin, gel bakayım buraya. Ya böyle bir şey var mı arkadaşlar? Muhtarın böyle bir görevi yok. Ondan sonra da verilen cezayı biliyor musunuz?

OSMAN DEMİR (Tokat) – Muhtarın haberi olur.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Nasıl olur muhtarın haberi? Maşallah, haberi olacak çok büyük paralar veriyoruz muhtarlara, onlardan da muhtarı artı haberdar ediyoruz arkadaşlar!

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Sizin verdiğiniz kadar veriyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, muhtarları bu kadar yük altına almayalım. Etmeyin, tutmayın. Muhtarlara…

İki: Gelelim, bu haşhaş, esrar, eroin… (AK Parti sıralarından “Bravo(!)” sesleri)

Sağ ol Mücahit Başkanım.

Arkadaşlar, dünyada ilaç ham maddesinin en önemli maddesi haşhaş. Bir zamanlar birileri demiş ki “Siz bunu ekmeyin. Türkiye’de bunu ekmeyin, biz ekeceğiz.” ve Türkiye’de bunu yasak etmişler.

Arkadaşlar, eğer bir ülkede -o ülkenin millî gelirine, o ülkenin ulusal sermayesine- izinli olarak devletin kontrolünde, ilaç ham maddesi için ve insanlara zarar değil de yarar için haşhaş ekilecekse arkadaşlar, bu ülkenin bağımsızlığı için, bu ülkede bu ekilmelidir. Kimseden icazet alınmamalıdır.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, çok kısa bir açıklama yapma ihtiyacını duyuyorum yine. Kamuoyunu doğru bilgilendirme adına bu açıklamayı yapmak durumundayım.

Sayın Aslanoğlu, sanki, haşhaş ekim alanlarıyla ilgili kontrol ve denetim görevinin, muhtarlara bu kanun tasarısıyla getirildiği anlamına gelebilecek bir konuşma yaptı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır efendim…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale)- Öyle bir şey demedi.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Bu konudaki Kanun, tam yirmi bir yıldır yürürlüktedir. Yirmi bir yıldır kolluk kuvvetleriyle muhtarlar bu işten sorumludur. Sayın Aslanoğlu buraya çıktı geçen gün “Muhtarların maaşlarını artıralım, çünkü muhtarlar devletin köylerdeki, mahallelerdeki temsilcisidir. Devleti temsil eder. Devlet adına görevler yapar.” dedi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şimdi de efendim, tam bunun aksini söyleyen bir beyanda bulundu.

Bu kanunda, biz, sadece cezalarla ilgili uyumlaştırma çalışması yapıyoruz. O nedenle, bu yapılan çalışmayı farklı şekilde göstermenin yanlış olduğunu ve kamuoyunu doğru bilgilendirmemiz gerektiği için bu açıklamayı yapmak zorunda kaldım.

Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 490 ıncı maddesinde geçen “Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu 35 inci maddesi” ibaresinin “21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu 23 üncü maddesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na atıf yapılmıştır. 4926 sayılı Kanun 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunuyla yürürlükten kaldırıldığından yapılan bu atfın düzeltilmesi amacıyla, iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 490’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

491’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

492’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

493’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

494’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Temel ceza kanunlarına uyum amacıyla, çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 494’üncü maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Ayarı doğru olmayan ölçü aletlerini kullanan kişiye 100 YTL. idari para cezası verilir yerine, 1000 YTL. idari para cezası verilir ibaresinin getirilmesi.

 

Akif Akkuş

Reşat Doğru

Mustafa Enöz

 

Mersin

Tokat

Manisa

 

Muharrem Varlı

Recep Taner

 

 

Adana

Aydın

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. 

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - Biz de katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu, 56 sıra sayılı kanun…

Şimdi, burada, 494’üncü maddede, Ölçüler ve Ayar Kanunu’nun 15’inci maddesinde birtakım değişiklikler yapılmış. Bunlardan bir tanesi de “Ayarı doğru olmayan ölçü aletlerini kullanan kişiye yüz Türk lirası idari para cezası verilir. Ayrıca bu ölçü aletlerine el konularak mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir.“ demektedir. Bana göre, bu çok küçük bir ceza, şundan çok küçük bir ceza: Biz, bu ayarı doğru olmayan ölçü aletini, kullanıcının ne kadar kullandığını bilmiyoruz çünkü bu ayarların kontrolü her zaman yapılmıyor, zaman zaman yapılıyor ve günümüzü şöyle göz önüne getirdiğimizde, bakıyoruz, her sahada dolandırıcılık, sahtekârlık, onun bunun hakkını yeme gibi faaliyetlerin yaygın olarak yaşandığını, sürdürüldüğünü görmekteyiz. Elbette ki bu tür hakkın azı veya çoğu olmaz diye de düşünebiliriz ancak bunu demesek bile, özellikle ölçü aletlerinden hemen hemen toplumun her kesimi istifade etmektedir. Yani fakiri zengini, büyüğü küçüğü, herkes bu ölçü aletlerinden istifade etmekte. Ee, bu ölçü aletleri, eğer bu şekilde ayarı doğru değilse, ki genellikle bu ayarı doğru olmama, ölçü aletini kullanan kişinin menfaat sağlamasına yöneliktir, onun menfaatine doğrudur. Bu bakımdan diyorum ki biz, bu cezayı, böyle, 100 lira gibi gösterirsek… Diyelim ki bu ölçü aleti bir kuyumcuda, kuyumcu, işte, artık, gramla yahut gramın daha alt katı birtakım ölçülerle malını satıyor. Eğer bu ölçü aletinde bir hata varsa bu ne yapacaktır, külliyetli miktarda haksız kazanç elde edecektir. Bunun önlenmesi gerekiyor kanaatindeyim. Bu yüzden de diyorum ki bu 100 lira oldukça az çünkü adam, diyelim ki 10 milyar, 100 milyar, bu ölçü aletinin ayarsız olmasından dolayı haksız kazanç elde edecek, sonra, bunun 100 lirasını verecek, aletini de verecek, kurtulacak. Ne kadara geri alacak? Bir 100 lira ödedi, bir 100 liraya da aleti alsa 200 liraya bu işi halletmiş olacak ve yine o, ayarsız ölçü aleti kullanmaya devam edecek.

Bu yüzden diyorum ki bir caydırıcılık olması hasebiyle, bunun 100 YTL yerine 1.000 YTL olması daha uygundur diyorum ve yüce Meclisten, bu önergenin bu şekilde kabulünü istiyor, herkese saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akkuş.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Bakan, açıklama yapacaksınız herhâlde; buyurun.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Oylamaya geçmeden önce bir açıklama yapma ihtiyacını duyuyorum.

Sayın milletvekili arkadaşımız, ayarı bozuk olan ölçü aletleriyle haksız bir menfaat elde edildiğinde, 100 liralık bir cezanın çok hafif olduğunu, bunun 1.000 liraya çıkarılmasını istedi ama bir sonraki maddeyi okursa… Bu tür ayarı bozuk ölçü aletleriyle haksız menfaat temin edenlerin dolandırıcılık suçundan dolayı Ceza Kanunu’na göre takibe gireceklerini ve çok daha ağır bir cezaya çarptırılacaklarını okumadığı için böyle bir açıklama yaptı.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – 651 tane madde var…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Efendim, tasarıyı bir bütün olarak değerlendirmemiz lazım, aksi hâlde böyle birtakım farklı noktalara gelebiliyoruz. O nedenle, oylamadan önce bu açıklamayı yapma ihtiyacını hissettim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

OKTAY VURAL (İzmir) – 100 liraya niye gerek var? Yani 100 liraya niye gerek var o zaman?

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – 100 liranın bir anlamı yok.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Yani cezası var bunun, var cezası.

OKTAY VURAL (İzmir) – 100 liraya niye gerek var?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Efendim, onlar menfaat temin etmeyenler için.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

494’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

495’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

496’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

497’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

498’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

499’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

500’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

501’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

502’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 56 Sıra Sayılı Kanun tasarısının 502. maddesinin c fıkrasına “verilecek para cezaları, nüfusu 1 milyona kadar olan şehirlerdeki Televizyon ve radyolar için 1/2 oranında uygulanır” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Şandır

Oktay Vural

Reşat Doğru

 

Mersin

İzmir

Tokat

 

Nevzat Korkmaz

Mustafa Enöz

 

 

Isparta

Manisa

 

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasanın 502. maddesinde belirlenen cezaların (b) bendinin

2. maddesindeki cezaların 30 ve 50

3. maddesindeki cezaların 20 ve 40

4. maddesindeki cezaların 5 ve 10

(c) maddesinde belirlenen Radyo yayınları için belirlenen cezalar için 1/4 olarak belirlenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Metin Arifağaoğlu

Hulusi Güvel

 

Malatya

Artvin

Adana

 

Hüseyin Ünsal

Rahmi Güner

Atilla Emek

 

Amasya

Ordu

Antalya

 

 

Ergün Aydoğan

 

 

 

Balıkesir

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Arkadaşlar, ulusal yayın yapan bir televizyona verdiğiniz ceza 250 bin liradan 500 bin liraya kadar. Elinizi vicdanınıza koyun. Örneğin, nüfusu 1 milyon olan bir ilde ulusal yayın yapmayan, sadece o ile yayın yapan bir televizyona verdiğiniz ceza ise 200 milyondan 250 milyona. Yine aşağı doğru geleyim. Kapsadığı alan itibarıyla nüfusu 200 binden aşağı olan yerlere 10 binle 20 bin lira.

Değerli arkadaşlarım, ulusal yayın yapan ve reklam gelirinin, reklam pastasının yüzde 95’ini alan bu televizyonlara verdiğiniz ceza ile reklam pastasından -ulusal pastadan- hiç pay almayan, sadece kendi ilçesinde ve ilinde küçük, minicik reklamlarla pay alan televizyonları… Bu aradaki farkı eğer vicdanınıza sığdırıyorsanız saygı duyacağım.

Yine gelelim radyolara. Radyolarda yukarıdaki miktarın yarısı uygulanıyor.

Arkadaşlar, hepinizin ilçesinde, ilinde küçük radyolar var. Bunlar çok zor koşullarda yayın yapıyorlar. Gelirleri yok. Bunlar toplumun aydınlanmasında, toplumun bilinçlenmesinde ve o kentin her türlü aktivitesinde haber veren kurumlar. Bunların yaşaması lazım. Bu televizyon ve radyoların objektif habercilik, bir şekilde dürüst habercilik yapmaları için dürüstçe yaşamaları lazım. Ama bu cezalarla, getiriyorsunuz, sanki ulusal televizyonların…

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Dürüst yayın yapanlara mı veriliyor cezalar?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Kim ne hata yaptıysa ceza verelim Beyefendi.

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Problem yok.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ne demek problem yok? Sen ulusal televizyona 200 milyon ceza veriyorsun, küçük bir kazada yayın yapan bir televizyona veya radyoya da 20 milyon ceza veriyorsun. Hak mı? Hak mı?

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Ceza, yanlış yayın yapana veriliyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – O zaman öbürüne 50 milyar, 500 milyar verin. Hiçbir geliri olmayana çok ceza veriyorsunuz, öbürüne o zaman... Hata yapıyorsa fazlalaştırın, ama hakkaniyet var mı burada?

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Tamam… Tamam…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım lütfen. Lütfen…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hakkaniyet var mı? Geliri olmayan kuruma sen 20 milyon ceza veriyorsun, ayda 20 milyon geliri yok. Öbürünün ayda sadece reklam geliri en az 10 milyon dolar, en az 10 milyon dolar. Hak mıdır arkadaşlar?

Buyurun, teklif orada. Takdirlerinize sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 56 Sıra Sayılı Kanun tasarısının 502. maddesinin c fıkrasına “verilecek para cezaları, nüfusu 1 milyona kadar olan şehirlerdeki televizyon ve radyolar için 1/2 oranında uygulanır” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, bu değişiklik önergesinin de ben iyi niyetle verildiğini düşünüyorum ancak (c) fıkrası radyo yayınları için düzenlenmiş olan bir fıkradır. Hâlbuki bu önerge hem radyo hem de televizyonlar için. Yani kanun yapma tekniği açısından bir sorunla karşılaşırız bunu bu şekilde kabul edersek. Yani üzerinde bir miktar çalışma imkânı bulunabilse belki biz de Hükûmet olarak kabulü istikametinde yardımcı olabiliriz ama şu hâliyle…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Değiştirelim önergeyi Sayın Bakan.

OKTAY VURAL (İzmir) – On dakika ara versin Sayın Başkan, düzeltelim önergeyi, madem ülke lehine.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanın takdiri tabii, ben…

BAŞKAN – Tamam, on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.57

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Tasarının 502’nci maddesi üzerinde verilen ve düzeltilen önergeyi tekrar okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı kanun tasarısının 502. maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanun’un 33’üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “altmışbin” ibaresinin “otuzbin” “yüzyirmibin” ibaresinin “altmışbin” (3) numaralı alt bendinde yer alan “kırkbin” ibaresinin “yirmibin” “seksenbin” ibaresinin “kırkbin” (4) numaralı alt bendinde yer alan “onbin” ibaresinin “beşbin” “yirmibin” ibaresinin de “onbin” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

Mehmet Şandır

Oktay Vural

 

Kocaeli

Mersin

İzmir

 

Kemal Anadol

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

İzmir

Malatya

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız Sayın Şandır?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, güzel bir olaya şahit olduk.

Burada, şuna hepimiz inanmalıyız, birbirimizle akıl yarışı yapmak hiç akıllılık değildir. Hiçbir grup bir diğerine gol atmak gibi bir niyet taşımıyor. Sayın Bakanımız “iyi niyetli bir önerge” diye tanımlıyor ama burada zaten kötü niyet söz konusu olmamalıdır.

Görüşmekte olduğumuz 56 sıra sayılı kanunun 502 ve devam eden maddeleri, RTÜK Yasası’yla ilgili cezaları, suçları tanımlıyor, artırıyor, uygulamayı tarif ediyor.

Bu bir fırsat diye düşündüm, Sayın Mevlüt Aslanoğlu ile birlikte -Cumhuriyet Halk Partisi Malatya Milletvekilimiz de- bu bir fırsat diye düşündük. Bu fırsatı kullanarak, yerel medyaya, yani küçük şehirlerimizde kıt kanaat, dar imkânlarla yayıncılık yapmaya çalışan ve demokrasimiz için çok önemli bir görev yapan yerel medyaya acaba bir imkân, bir ayrımcılık yapabilir miyiz diye düşündük. Çünkü, bu RTÜK Yasası düzenlenirken, maalesef bazı odakların baskısıyla, yerel medya hiçbir şekilde korunmamıştır. Hâlbuki demokrasi farklılıkların, küçüklüklerin, azınlıkların korunması gereken bir sistemdir. Bu sebeple, bunu bir fırsat ittihaz ederek böyle bir önerge hazırladık. Tekniği itibarıyla yanlış olmuştu. Sayın Bakanımız bunu kabul etmekte zorlandığını söyleyince, Sayın Başkanımız, Meclis Başkan Vekilimiz –kendilerine çok teşekkür ediyorum- oturuma ara verdi. Oturduk, iktidar partisinin grup başkan vekillerinin katılımıyla, Cumhuriyet Halk Partisinin katılımıyla önergeyi yeniden kaleme aldık ve işte huzurunuza geldi. Sayın Bakanımız katıldılar, Hükûmet katıldı, Komisyon takdire bıraktı.

Dolayısıyla, şimdi bu önergeyle bir şeyi gerçekleştiriyoruz. Ben, tabii biraz önce bunu soru olarak da sordum, yerel medyaya RTÜK’te biriken büyük kaynaktan bir pay ayırmayı düşünüyor musunuz dedim, ki bir zihinsel hazırlık olsun diye. Tabii, görüştüğümüz RTÜK Yasası olmayınca, cezalar, ceza kanunu olunca, şimdi cezaların belirlenmesinde bir ayrımcılık yaparak zımnen bir destek vermiş oluyoruz yerel medyaya. Böylelikle, bakınız, burada ortak aklı oluşturabildik.

Buna katkı verdiği için Sayın Bakana, Sayın Komisyon Başkanımıza da çok teşekkür ediyorum, gruplara da çok teşekkür ediyorum. Böylelikle, gerçekten Türkiye’de toplumsal bir güç olan yerel medyaya -binden fazla radyo, üç yüze yakın televizyon- hiçbir kaynağı, reklam kaynağı, imkânı olmayan ve maalesef yayınını devam ettirebilmek için yayıncılık dışı işler yapmak gibi bir zorunluluğu da duyan medyamıza, yerel medyamıza 23’üncü Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, siz sayın milletvekilleri olarak, siyasi parti grupları olarak bana göre önemli bir destek verdik.

Ümit ediyorum ki, Hükûmetimiz RTÜK Yasası’nda da gerekli değişiklikleri yaparak, RTÜK’te biriken kaynaklardan bir miktarını yerel medyanın gelişmesi için, teknolojik alt yapısının yenilenmesi için, hatta medyada çalışan, yerel medyada çalışan insanlarımızın sosyal güvenliklerine destek verebilmek için bir kaynak transferi yaparlar. Böylelikle demokrasimiz çok sesli, toplumun tepkisini, teklifini, tenkidini dillendirecek, yine onların içerisinden bir toplumsal güç oluşturmaya, işte demokrasinin gereği olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve siyasi partilerimiz de destek vermiş olurlar diye düşünüyorum.

Bu önerge hayırlı bir önerge olmuştur. Ümit ediyorum ki Hükûmetimiz, bunun gerisini getirir, RTÜK Kanunu’nda da buna benzer bir değişiklikle yerel medyayı destekleyici birtakım adımlar atar ve bu da bizim yerel medyaya hizmetimiz olur.

Bu önergenin bu şekilde düzenlenmesine etkisi, katkısı, emeği geçen herkese çok teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şandır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 502’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum… Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

503’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum… Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

504’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 504. maddesinin birinci fıkrasında geçen (altı ay) ibaresinin (bir yıl) olarak değiştirilmesini saygılarımızla arz ederiz.

                    Kamer Genç                     Recai Birgün                               Emrehan Halıcı

                        Tunceli                                İzmir                                           Ankara

                                         Hasan Erçelebi                             Hüseyin Mert

                                               Denizli                                        İstanbul

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyorlar mı?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bizim önergemiz de iyi niyetle verilmiştir. Tabii, Hükûmet sırasında oturan kişiler, bu önerge iyi niyetle verilmiştir, kötü niyetle verilmiştir diye bir ayrım yaparlarsa bu facia bir şey. Ancak, Hükûmet sırasında oturan kişilerin, milletvekillerinin sorduğu sorulara cevap vermesi lazım. Eğer milletvekillerinin sorduğu sorulara cevap verecek nitelikte, bilgide, kültürde yoksa orada oturulmaması gerektiği inancındayım.

Diğer bir hatırlatma da yapmak istiyorum. Şimdi, Bakanlar Kurulu sırasında hiç kimse yok, burada bir tek Bakan temsil ediyor. Bu arkadaşımızın bir ihtiyacı oldu, yani ihtiyacı oldu arkadaşlar yahu. Şimdi ne olacak bu vaziyet? Siz AKP’liler buna bir…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sağlık Bakanı burada.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bana bildirmeye gerek yok. Sağlık Bakanının sağlığı yerinde değil, burada onun için de olmayabilir.

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Doğru!

KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için şimdi değerli milletvekilleri, bu özelleştirme konusu Türkiye’nin çok ciddi bir sorunu. Tabii, burada maddede getirilen altı ayı bir yıla çıkarmaya çalışıyoruz. Zaten mevcut kanun düzenlemesi de burada böyle. Yani, bir ifade değişiklikleri yapılmış, fazla bir şey getirilmemiş. Yani, ifade, işte “olduğundan, bulunduğundan…” böyle ifadeler kullanılarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin karşısına kanun getirilemez, getirilmemesi lazım.

Şimdi, değerli milletvekilleri, Türkiye’nin en önemli sorunlarının başında özelleştirme geliyor. Özelleştirme İdaresi şimdi en büyük KİT, en büyük personel orada çalışıyor, Hükûmetin sağa sola atamadığı kişiler getirilip orada istihdam ediliyor ve burada çalışan insanlara ne kadar para verildiği belli değil. Hangi kuruma? Yandaşlarınıza. İktidarın yandaşları çok büyük devlet kaynaklarını çok cüzi bir parayla aldıkları hâlde bunların da paralarını ödemiyorlar. İşte, sorduk burada, bütçede sorduk: “Sizin yandaşlarınızın devletten aldığı kuruluşların paralarının ne kadarını devlete borçlu? Ne kadarının taksitini ödemediniz?” Ödenmedi. Öyle gün oldu ki sayın milletvekilleri, büyük bir medya patronunun 371 trilyon, bakın 371 trilyon lira olan borcu, geçmiş hükûmetlerde, bu Hükûmet zamanında da dört sene ödenmedi ve 371 trilyon lira devletin parası tahsil edilmediği hâlde -2001’lerde, 2002’lerde o zaman faiz yüzde 70-80’di, yüzde 100’dü- gittik öyle borçlandık, sizin zamanınızda da ertelendi. Neyse şimdi şey edildi.

Şimdi, özelleştirmede, bence, artık bir yön değiştirildi. Geçen gün Abdullah Gül Azerbaycan’a gittiği zaman dedi ki: “Artık Türkiye’de Azerbaycan’ın bir PETKİM’i var.”

Bakın, devletin hangi kademesinde olursa olsun gidip de böyle havadan laf söyleyemezsiniz. İşte, PETKİM ne oldu? Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu karar verdi: Arkadaş, ey Hükûmet, sen, bu kurum kâr ediyor, özelleştiremezsin!” Aşamazsın ki artık, aşamazsın. Yani, artık Danıştay kararını verdi, bir daha gidip de sen PETKİM’i özelleştiremezsin. Çünkü özelleştirmede şimdiye kadar çok hata yapıldı değerli milletvekilleri.

Şimdi, “özelleştirmeden mağdurlar” diye 13.800 kişi var. Bakın, özelleştirme mağdurları 13.800 kişi var. Bunların bir kısmı çeşitli kurumlara gitti. Bakın, bunlar ayda 500 milyon lirayla çalışıyorlar ve senede iki ay eksik çalışıyorlar, ama mesela Diyanet teşkilatına alınan 4.500 kişi var, onlar daha yüksek bir parayla çalışıyorlar ve onlar 4/C’den 4/B’ye alındı. Yine, Mecliste çalışanlar var, yani, çalışır tabii, insanların yaşamlarına uygun bir gelir düzeyine kavuşması insanlık gerekleridir, ama bu insanları mağdur etmeyin.

Bizim Tunceli’nin Pertek ilçesinde bir iplik fabrikası vardı, onu kapattılar, 25-26 tane kişiyi gönderdiler Isparta’nın bir fabrikasına. Sonradan, geçen gün arkadaşlar bana geldi, sırf bunlar, o fabrikada 26 kişi Tuncelili çalıştığı için onu da özelleştirmişler. Ya, böyle bir şey olmaz arkadaşlar ya. Şimdi, özelleştirme, kamulaştırma, devletleştirme devletin temel sorunlarından birisidir.

Geçen gün İzmir Belediyesi bana bir şey göndermiş, diyor ki: “Çamlı Baraj havzasında, Ethem Çukuru Mevkisi’nde Çevre Orman Bakanlığınca olumlu ÇED raporuyla işletmeciliğini öngören…” Bu bölgede altın madeni arayan bir çok uluslu şirket var, bakın, Çamlı, İzmir Belediyesi havzasında.

Şimdi, bu Hükûmet, plan var program var, buna rağmen getiriyor burada bir yabancı şirkete, tutuyor büyük bir arazinin tahsisi için kamulaştırma kararını alıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan ek süre veriyor musunuz?

BAŞKAN – Evet, buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, sayın milletvekilleri, sen hükûmet olabilirsin kardeşim, ama senin de bir bağlı şeyin var. İmar planını sen Bakanlar Kurulu olarak değiştiremezsin, onu değiştirecek ancak yargı mercileridir. Sen gidip de yabancı bir altın arayıcısı bir şirkete, hem de İzmir gibi, en büyük turistik bir ilimize, çok büyük insan kitlesinin oturduğu bir alanda yapılan hayati bir kullanma suyu veya işte, İzmir’e su temin edecek bir barajın içine, sen, altın arayıcısına nasıl istimlak etme yetkisini veriyorsun? Bunu sana kimler veriyor, ve bu işe kimler aracılık ediyor?

Şimdi, onun için, sevgili milletvekilleri, bakın, bizim burada uzun uzadıya meseleleri tartışmamız lazım, bu memleketin sorunlarına çözüm bulmamız lazım, bu memlekette birbirimizi anlamamız lazım.

Cehaletle bir yere gidemezsiniz. Toplumun en büyük düşmanı cehalettir. Cehalet hükûmette olursa, o hükûmeti ihraç etmek lazım. Buraya doğru dürüst bakanları seçin de, bilgili adamları seçin de, biz de geldiğimiz zaman “Oh be yahu, hiç olmazsa bizim söylediklerimizi anlayan bir Bakanlar Kurulu var.” diyebilelim.

Önergemin kabulünü rica ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

504’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

505’inci madde üzerinde Komisyonun düzeltmesi mi var efendim? Bir talepte bulunmuşsunuz.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Evet, Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun. 

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Beşinci fıkranın birinci satırında “31/3/2005” tarihi var, bu “30/3/2005” olarak düzeltilecektir.

Arz ediyorum efendim.

BAŞKAN – Evet, yapılan düzeltmeyle birlikte 505’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

506’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

507’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

508’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

509’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 509 uncu maddesiyle değiştirilen 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 25 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “10/A maddesinde,” ibaresinden sonra gelmek üzere “10/B maddesinde,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                   Mustafa Elitaş                    Hasip Kaplan                            Hakkı Suha Okay

                        Kayseri                              Şırnak                                          Ankara

                                       Rıdvan Yalçın                               Ali Koyuncu

                                              Ordu                                           Bursa

TBMM Başkanlığına

56 sıra nolu yasa tasarısının 509 uncu maddesinin sonuna “cep telefonlarına tüketicinin izni olmadan reklam mesajları gönderilemez. SMS, MMS ve  başka yollardan reklam gönderen GSM operatörleri ve İnternet sitelerinin sorumlularına bir yıldan, iki yıla kadar hapis ayrıca elli bin lira para cezası verilir…” fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Özdal Üçer

Pervin Buldan

 

Şırnak

Van

Iğdır

 

Bengi Yıldız

İbrahim Binici

 

 

Batman

Şanlıurfa

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, bu düzenlemenin telekomünikasyonla ilgili mevzuatta olması gerekir. O bakımdan, burada uygun düşmeyecektir. O bakımdan, katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de aynı gerekçelerle katılamıyoruz efendim

BAŞKAN – Sayın Kaplan, herhâlde konuşacaksınız. 

Buyurun.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cep telefonlarına istenmeyen reklamların gelmesi öyle telekomünikasyonun işi değil. Anayasa’da, çok açık olarak 172’nci madde, devlet tüketiciyi koruyucu önlemleri alır diyor. Tüketiciler Yasası’nın 1’inci maddesinde de, ekonomik haklarını korur diyor; çok açık. Bu, zaten, uzun mücadeleler sonucu verilmiş ve Türkiye’deki tüketici dernekleri de bu konuda firmaların cep telefonlarına istenmeyen reklam ve tanıtım mesajı göndermesinin tüketici haklarına aykırı olduğunu belirlemişler; kamuoyuna da bunu açıklamışlar.

İstem dışı gelen cep mesajları konusunda da çok şikâyet aldıklarını söylüyorlar. Biz de şikâyetçiyiz, biz de alıyoruz. O hâlde, henüz bu konuda bir önlem, bir müeyyide alınmamış. Ulaştırma Bakanlığına topu atarsanız, derseniz ki, bu Ulaştırma’nın işidir, servis sağlayıcılarıyla Ulaştırma Bakanlığı arasındaki sözleşmeyi bilmiyoruz. Topu Sanayi Bakanlığına atarsanız, servislerle Sanayi Bakanlığında ne tür bir sınai haklar sözleşmesi yapıldı? Onu da atarsanız, bu konuda hiçbir önlem alamazsınız. Çünkü, burada bakıyorsunuz, bu servis sağlayıcılarının reklamları sadece firmaların “Ucuzluk başladı gel, ucuz gömlek al” reklamları değil. İnternet’ten de, servislerden de geliyor. Giriyorsunuz, bilgisayarınızda yasakladığınız programlar olabiliyor, mümkündür İnternet’te, evde bu sistemi kurabiliyorsunuz ama 20 milyon cep telefonu ve bu 20 milyon cep telefonunun ilköğretim çağındaki çocukların, lise talebelerinin, 18 yaşından küçük olanların cebinde olduğu zaman nasıl kontrol edeceksiniz? Cep telefonlarında artık şey devrini yaşıyoruz; İnternet, fotoğraf, video oynatıcılar… Bunlar şey noktasında artık, günlük kullanılıyor ve çocuklar özellikle bu alanda çok meraklı.

Peki, istemediğiniz, cep telefonunuza gelen reklamları nasıl keseceksiniz? Çok basit. Size bir firma göndermek istiyorsa sizinle sözleşme imzalar “gönderilmesini istiyor musunuz” diye, alır imzanızı gönderir size, siz de itiraz etmezsiniz. O zaman denetlersiniz.

Diğer boyutu da, yurt dışındasınız, size reklam geliyor bol miktarda. Kapıkule’den sonra da size yazılıyor. Direkt üstünüze para yazılıyor, faturanıza para ekleniyor. Ekonomik olarak zarar görüyorsunuz. Faturanıza eklenen bu reklamların bir de yüzde 58’ini de vergisini ödüyorsunuz, zamlı olarak ödüyorsunuz.

Şimdi, tüketici haklarını koruyacaksanız… Bu servis sağlayıcılarıyla bir firma görüşmeden 1 milyon kişinin, 2 milyon kişinin cep telefonunu alabilir mi? 2 milyon telefonu nasıl sağlayabilir bir basit konfeksiyon dükkânı veya gıda marketi? Ancak gider o SMS, GSM operatörlerine der ki “bana şunları ver” ve onu bilgisayara yükler, bir tıkla da herkese gönderir. Gönderirken de televizyona reklam parası ödemez, gazeteye de reklam parası ödemez. Sizi de bolca rahatsız eder. Şimdi, bu ciddi bir sorundur. E, bunu gidermek için hiçbir şey yapılamazsa, belki bizim önergemizde istediğimiz cezalar caydırıcı olsun diye ağır olabilir ama arkadaşlarımız şunu diyebilir: Hapis cezası olmasın da 5 bin lira para cezası olsun. Onu anlarım ama Telekomünikasyona havale ederseniz başka bahara havale etmiş olursunuz. Bunu gerçekten havale etmiş olursunuz 30 Şubat tarihine, bir daha bu yasa çıkmaz.

Burada bizim söylemek istediğimiz hepimizin çıkarına bir durum. Nedir çıkarımıza olan durum? Tüketici derneklerinin de söylediği, kitlesel reklamlar yerine teknolojiyi kullanan firmaların, sizin özgür iradenizin dışında elini sizin cebinize koymaması, sizi rahatsız etmesinin önlenmesidir. Bu, hepinizin sağlığı için de iyidir, sizin çocuklarınız için de iyidir, aileniz için de iyidir. O zaman bu önergeyi… Yani, bu 509’uncu maddeye bir fıkra eklenecek. Bugün burada, bu akşam, makul olan bir ölçüde, sadece para cezası olarak getirsek, bu topluma, halka hizmet etsek, 20 milyon tüketiciye bir hizmet etsek olmaz mı? Olabilir, ama kaçınıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Tabii Sayın Başkan.

Niye kaçınıyoruz? Bu konuda acaba bir yanlış mı yaparız? En büyük yanlışı tüketici haklarını ihlal edenler yapıyor. Bunlara bir para cezası müeyyidesi veya kısa süreli, kabahat türünden bir ceza getirdiğiniz zaman hiçbir yanlış yapmamış olursunuz, en büyük doğruyu da yapmış olursunuz.

Burada bizim söylediğimiz tüketici haklarını koruma olayı tamamen, 21’inci yüzyılın, özellikle de Amerika’da, Avrupa Birliğinde, son olarak da gelişmiş ülkelerde en gelişmiş haklardan birisidir. Bu da bilinç düzeyiyle ilgilidir, eğitim düzeyiyle ilgilidir. Bunu, biz Meclis olarak bu önlemi alıp bu maddeye bir ek yapmazsak bu böyle devam edecektir diyorum. Benden söylemesi, ben tutanağa şerhimi düştüm. Takdir yüce Meclisindir, ama umarım ki, ortak bir akla ulaşırız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 509 uncu maddesiyle değiştirilen 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 25 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “10/A maddesinde,” ibaresinden sonra gelmek üzere “10/B maddesinde,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Diğer imzaları da okuyun lütfen.

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Bakan?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 509 uncu maddesiyle, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 25 inci maddesi değiştirilmektedir. Ancak, söz konusu maddede daha sonra yürürlüğe giren 21/02/2007 tarihli ve 5582 sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 25. maddesiyle değişiklik yapılarak “10/A maddesinde,” ibaresinden sonra gelmek üzere “10/B maddesinde,” ibaresi eklenmiştir. Bu değişikliğin Tasarıya eklenmesi amacıyla, iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 509’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

510’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, on yedinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Birleşime kırk beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.36

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

On sekizinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

On sekizinci bölüm 511’inci madde ile 540’ıncı maddeleri kapsamaktadır. Bölüm üzerine söz alan, gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köse.

Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Köse

CHP GRUBU ADINA ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım.

Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 511 ve 540’ıncı maddelerini kapsayan on sekizinci bölüm üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Temel ceza kanunlarına uyum amaçlı olarak torba kanun biçiminde düzenlenen bu tasarı, geçici maddeler hariç altı yüz kırk dokuz maddesiyle torba kanunun ötesinde bir tasarı olmuştur. Bu açıdan tarihe geçecek bir tasarıdır.

On sekizinci bölüm yirmi dokuz madde içermekle birlikte, tam on dört farklı yasada düzenlemeyi kapsamaktadır. Takdir edeceğiniz gibi bütün bu maddeler üzerine söz söyleyecek zamanım bulunmamakla birlikte, önemli gördüğüm kimi maddeler üzerine görüşlerimi dile getireceğim.

511’inci madde, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun 54’üncü maddesindeki ceza oranlarında değişiklik öngörmektedir. Bu değişikliklerde asgari ücret oranında belirlenen cezalar bu kapsamdan çıkarılmış ve ceza miktarı net olarak yazılmıştır. Hükûmet, ceza miktarlarındaki bu değişikliği asgari ücretin düşük olduğunu kabul ederek mi yaptı acaba, onu da bilemiyorum.

Yine on sekizinci bölümde yer alan 518 ve 521’inci maddeler ile Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu’nda değişiklik yapılmaktadır. Hemen şunu söyleyeyim: Kimi kanunlarda uyumlaştırma gerekiyordu. Örneğin, cezalardaki eski Türk lirası olan miktarlar yeni Türk lirasına çevrilmeliydi. Tasarıyla bu sağlanmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu kanunlar söz konusu olunca akla hemen sosyal güvenlikle ilgili düzenlemeler gelmektedir. Hükûmet, düzenlemeleriyle sosyal güvenlik alanını daraltmaktadır. Üstelik bu daraltma, sendikalara ve işverenlere rağmen yapılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hatırlarsınız, yeni sosyal güvenlik uygulamalarıyla amaç, bütün sosyal güvenlik kurumlarını tek çatı altında birleştirmekti. Madem tüm sosyal güvenlik kurumları tek çatı altında birleştirilmeye çalışılıyor, neden işsizlik sigortası bu kapsam dışında tutuluyor? İşsizlik sigortası ödemeleri Mart 2002 tarihinden beri uygulanmaktadır. Bu tarihten Eylül 2007’ye kadar olan sürede işsizlik sigortasından yararlanan sayısı 871.895 kişidir. Üstelik, 2000 yılından beri işsizlik sigortası primleri de kesilmektedir. Ödemelere 2002’den başlandığını düşünürsek, İşsizlik Sigortası Fonu’nda ciddi bir kaynak birikimi ortaya çıkmış oldu. Sistemden yararlananlara yapılan ödemelerin düşük ve yararlanma süresinin kısa olmasını da eklersek prim ödeyen ve yararlanan arasında büyük bir dengesizlik ortaya çıkıyor. İşsizlik sigortasına ilişkin rakamlar ödemelerden yararlananların sayısının sembolik olduğunu göstermektedir.

Peki, biriken bu paralar nereye gitti? Acaba bu paralar kamu finansmanına mı kaynak oldu? Örneğin, merkezî yönetim borçları buradan mı ödendi? İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken paranın işsizlikle mücadelede kullanılması ya da sanayiye nitelikli eleman yetiştirmek üzere harcanması gerekiyor olmalıydı diye düşünüyorum. Örneğin, organize sanayi bölgelerinde yatılı bölge okulları açılabilirdi ya da hızlı başlanan ama çok yavaş devam eden Adıyaman Besni Organize Sanayi Bölgesi’ne harcanabilirdi. Adıyaman’da işsizlik had safhadayken yapılacak böyle bir yatırım yaraları kısmen de olsa sarabilirdi. Belki o zaman, Adıyaman’da yaşayan insanların bir kısmı ırgatlık yapmaktan asgari düzeye düşmüş olabilirlerdi.

Sosyal güvenliğin bu duruma gelmesinin nedeni, devletin sırtında bir yük gibi görülmektedir. Oysaki insanların insan gibi yaşamını sürdürebilmesi sosyal devletin başlıca görevlerindendir. Defalarca Hükûmet yetkilileri buradan sosyal devlet ilkesine bağlı kaldıklarına dair sözler söyledi, ama uygulamalar hiç de böyle görünmemektedir. Sosyal devletten vazgeçildiğini, devletin her şeyden elini çektiğini söyleyip sonra da bu uygulamalar yapılırsa daha tutarlı bir yaklaşım sergilenmiş olur diye düşünmekteyim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasi dendiğinde akla ilk gelen unsurlardan biri demokratik kitle örgütleridir. Ancak, günümüzde bu örgütlerin çeşitli yollarla tasfiyesi gerçekleşmektedir. Yakın zamanda Hükûmetin arka bahçesi yapılan bir sendika bunun çok bariz bir örneğidir. O kadar ki bu sendika asgari ücret tespitinde işçilerin yanında değil Hükûmetin yanında yer alarak tarihî bir olaya da imza atmıştır. On sekizinci bölümün 527’nci maddesi tam da bu konuyla ilgilidir. İlgili madde, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’na ilişkin bir düzenlemeyi yapmaktadır. Yasa, kamuda hangi iş kollarında sendika kurulabileceğini hükme bağlamıştır. Bu düzenlemelerde, 1970’lerde kamu görevlilerinin sendikalı olmaları üzerine yaşanan siyasi deneylerin etkisi oldukça büyüktür. Ancak demokratik bir düzen kurmak isteniyorsa, kamu görevlilerinin sendikal haklarında daha esnek düzenlemeler yapılmalı ve daha demokratik haklar verilmelidir.

Değerli arkadaşlar, içinde bulunduğumuz günler yası Muharrem günleridir. Bugünler, zalimin zulmüne karşı onurlu ve haysiyetli bir şekilde direnmenin olduğu günlerdir. Bugünleri -şüphesiz, hepiniz, hepimiz- beyinlerinde ve yüreklerinde en iyi hisseden Alevi vatandaşlarımızdır. Bu vatandaşlarımız, samimi inançları sayesinde, tarihte acı çeke çeke bugünlere kadar kendilerini koruyabilmişlerdir. Aleviler, Allah’ın yarattığı tüm canlılara saygı gösterirler, tüm canları severler. Onun için Aleviler, insanları yakmazlar, şairleri, ozanları yakmazlar, hele hele aydınları hiç de vurmazlar. Eline, beline, diline sahip insanlardır. Bu yüzden, ülkemizde yaşayan bu insanların inançlarına her konuda, her anlamda sahip çıkılması gerektiğine yürekten inanıyorum.

Aleviler, aynı zamanda Mustafa Kemal’in çok sevdalı insanlarıdır. Onun için, Mustafa Kemal’in kurduğu cumhuriyete ve cumhuriyetin değerlerine yürekten, samimi olarak inanan vatandaşlarımızdır. Onlar, cumhuriyetin sigortası olan insanlardır.

Aleviler, aynı zamanda vefalıdırlar, çalışkandırlar, yiğittirler, dürüsttürler, bu ülkenin bir numaralı vatandaşlarıdırlar.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizin yası Muharreminizin kabul olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köse.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Şenol Bal.

Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Bal.

MHP GRUBU ADINA ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 56 sıra sayılı Türk Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on sekizinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, söz konusu tasarının on sekizinci bölümünü oluşturan 511 ile 540’ıncı maddeleri, on iki farklı kanunun bazı madde, fıkra ve bentlerinde değişiklik yapılmasını öngörüyor. Bu kanunlar, İşsizlik Sigortası Kanunu, Elektrik Piyasası Kanunu, Hayvan Islahı Kanunu, Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu, Şeker Kanunu, Doğal Gaz Piyasası Kanunu, Kamu Görevlileri Sendikası Kanunu, Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun, tütün ve tütün mamulleriyle ilgili kanun, Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun, Kara Avcılığı Kanunu. Hepsi çok farklı konularda ve birbirinden önemli kanunlar. Ama, maalesef, burada görüyoruz ki, iktidar milletvekillerinin sadece 15 tanesi, 340 milletvekilinden 15 kişi bu salonda bu kanunlara ilgi gösteriyor. Keşke her kanun kendi içerisinde, kendisine ilişkin maddelerin değiştirilmesiyle ele alınabilseydi, hatta uygulamada aksayan maddelerinin revize edilebilmesi imkânı olabilseydi.

Türk Ceza Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1/6/2005 tarihinden 2008 yılına kadar geçen süre içinde, görüştüğümüz bu kanunlarla ilgili açılmış davaların hepsi, mahkemelerce, Parlamentoda çalışma yapıldığı gerekçesiyle ertelenmiş ve iki buçuk yıllık bir süre içerisinde pek çok dava zaman aşımı nedeniyle ortadan kalkma süreciyle karşı karşıya kalmıştır. Süreç uzadıkça suç işlemiş kişiler cezasız kalabilecektir.

Yine, 1/6/2005 tarihinden önce verilmiş olan mahkeme kararları Yargıtaydadır. Yargıtay da bu kanunun çıkacağı günü beklemektedir ve dosyaları yeniden mahkemelere iade edecektir. Bugüne kadar bu gecikmenin bedelini ödeyecek olanlar, hem yargı mensupları hem de konunun taraflarıdır ve biz milletvekilleri de, iktidarın tasarrufuyla zamanında ele alınmadığı için bugün bir dayatmayla önümüze konulan bu farklı kanun maddelerini kısa bir zaman diliminde, kanun bütünlüğünü dikkate almadan değerlendirmeye çalışıyoruz. Kısacası, yasama organı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi görevini layıkıyla yapamıyor. Daha önce de birçok milletvekilinin dile getirdiği gibi, uyum kanunu adı altında, uyum harici birçok konu da bu tasarının içine girmiş bulunuyor.

Sayısal çoğunluğu elinde bulunduran AKP’nin, bugüne kadar Türk Ceza Kanunu’na uyumu yapılmayan bu kanunların aksine, Avrupa Birliğine uyum adı altında ve ülkenin geleceğinde sıkıntı yaratabilecek birçok kanunu çok hızlı bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirdiğine bu millet şahit oldu.

Sayın milletvekilleri, yargı sistemindeki eksiklik ve yetersizliklerle ülkemizi yönetenlerin vurdumduymazlıkları, toplumumuzda, yapanın yanına kâr kalacağı anlayışının yerleşmesine sebep oluyor. Kanunların çıkarılması çok önemlidir ama, bundan daha önemlisi, adalet duygusunun kamu vicdanında tecellisinin sağlanmasıdır. Bu, suçluların cezalandırılması kadar, masumların da toplum önünde temize çıkarılmasını zorunlu kılan bir hâldir. Bu sebeple, ceza adaletini sağlayan sistemin her aşamasının yasalara dayanması, toplum tarafından bilinmesi, kurumların ve işlevlerinin sabitliğinin garanti altına alınması ve yargılamayı yapan makamların bağımsız, tarafsız ve adil olduğunun hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde ortaya konması gerekmektedir.

Yine, sistemin ölçülebilir, denetlenebilir bir yapıda olması ve makul bir sürede işlevini yerine getirmesi çok önemlidir. Takdir edersiniz ki, adaletin gecikmesi de en büyük adaletsizliktir. Türk adalet sistemi, yargılama süreci ve karar niteliği bakımından çoğu zaman vicdanları rahatlatmamaktadır. Teknolojinin etkin kullanılmaması, yargılama sürecinde usul hatalarını artırmakta ve süreci yavaşlatmaktadır.

Dava sayılarıyla her bir davadaki davacı ve tanıklar dikkate alındığında, işi yargıya düşmeyen ailenin bulunmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Davaların uzun sürede sonuçlanamaması nedeniyle adaletin gecikmesi, toplumun adalete olan inancını ve devlete olan güvenini olumsuz olarak etkilemekte, vatandaşlar haklarını adalet sisteminde aramak yerine hukuk dışı yollarda aramaya zorlanmaktadır. Ülkemizde, kendi ülkesindeki yargı sisteminde adaletin tecelli etmediğine inananlar her geçen gün artıyor ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruyorlar. Bu, gerçekten çok üzücü. Türkiye bu konuda ilk üst sıralarda yer almaktadır.

Sayın milletvekilleri, bir toplumda suç oranı giderek artıyorsa orada adaletten söz edilebilir mi? “Adalet önce devletten gelir.” diyor Aristo. Türk milleti tarih boyunca adalet esasına dayalı muhteşem imparatorluklar kurmuş bir millettir. Türk’ün felsefik düşünce yapısında devlet babayı, vatan anayı, millet ise çocukları ifade eder. Baba çocuklarına haksızlık edebilir mi? Adalet temelde hukuk kurallarına uygunluğu içerir. Ayrıca adalet anlayışı insanların toplum içindeki davranışlarıyla da ilgili olduğundan ahlak ve din kurallarıyla da yakından ilgilidir. Yine herkes tarafından bilinir ki Kur’an-ı Kerim’de “Allah, hak ve adaletle idare edenleri sever.” buyuruluyor. Yüce Allah’ın tek affetmediği günah kul hakkı yemektir sayın milletvekilleri.

Sayın milletvekilleri, siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal hayatta giderek artan bir yozlaşma kültürü yaşıyoruz. Gerçek devlet adamlığını ve devlet adabını gerçekten çok özledik. Bir Başbakan, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, gerekçesi ne olursa olsun, muhalefet için “Karanlığa tükürüyorlar.” ve yine affınıza sığınarak tekrar ediyorum “Alnını karışlarım.” gibi tabirleri nasıl kullanabilir? Yeni nesle verilen mesajlar böyle mi olmalıdır?

Sayın milletvekilleri, dünyada birçok ülke, içinde yaşadığımız bu yüzyılın son çeyreğinde bilgi toplumuna ve bilişim teknolojisine geçmiştir. Veri madenciliği ve yapay zekâ alanındaki gelişmeler yeni imkân ve fırsatlar yaratmış, nano teknoloji birçok alanda uygulanmaya başlanmıştır. Türkiye bilgi ve teknoloji çağına maalesef ayak uyduramamıştır. Bilgi ve teknolojiyi üreten değil satın alan, bu suretle kaynaklarını israf eden, gelişmiş ülkelerin pazarı olan, en değerli kaynak olan genç insan gücünü kullanamayan bir konuma düşmüştür.

Türk yargısı da dünyanın teknolojik gelişimine ayak uyduramamış, teknoloji transferini yapamadığı gibi, millî teknolojisini de yaratamamıştır. Bu durum, yargının hantallaşmasının ve yargı hizmetlerinin verimsiz ve kalitesiz olmasının sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çözüm, millî yargı reformudur. Milliyetçi Hareket Partisi, somut, uygulanabilir, teknolojik bir yargı reformu hazırlamıştır, milletimizin hizmetine sunmaya hazırdır.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bal.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.

Buyurun Sayın Kaplan.

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bölümde, elektrik piyasası, doğal gazla ilgili maddeler, doğal gaz piyasası ve yine yaban hayvanlarıyla ilgili, yapı denetimiyle ilgili hükümler yer alıyor.

Tabii, insan, bu hükümlerdeki eski maddelerin cezalarını artırırken, bunların ne kadar hayatı organize edeceğini, amacına uygun hâle geleceğini, doğru mu yaptığımızı da biraz sorgulamamız gerektiğini gösteriyor.

Elektrik piyasasını düzenleyen maddede, idari para cezalarının yüzde 10’unu kurum hesabına aktarmak gibi hükümlerle, biz, neyi düzenleyebiliriz? Elektrik enerjisi konusunda ülkenin açığının ne kadar çok olduğunu… Bu tür cezalarla bu kaçağı önleyebileceğimizi sanmıyorum.

Zaten 2008 yılının ilk zamlarından birini de, 60’ıncı Hükûmet, elektrik zamları konusunda yaptı. Elektrik zamları, tam da karakışa girilirken ve özellikle de metropol kentlerde, elektrik tüketiminin çok fazla olduğu yerlerde, yine, emekçi halkın, tüketicilerin ilk karşılaştıkları zam furyalarından birisi oldu.

Daha sonra, enerji piyasaları babında doğal gaza zamlar yapıldı. Doğal gaza, elektriğe zam yaptığınız zaman, ister istemez dolaylı olarak bütün diğer üretim ve tüketim maddelerine zamlar yansıyor. Yüzde 18, yüzde 20’leri aşan zamlar, ne yazık ki, bir enerji politikası sorunumuz olduğunu da gözler önüne serdi. Elektrik ve doğal gaz konusunda enerji politikalarımız doğru mudur değil midir, sorgulanması gereken bir noktadayız.

Enerji, artık, 21’inci yüzyılda güvenlikle anılır bir duruma gelmiştir. Bush Amerikan Kongresinde de bunu aynen böyle ifade etmişti: “Enerji eşittir güvenlik.” Zaten Afganistan’da var olma nedeni, Orta Doğu’da var olma nedeni bu.

Şimdi, Türkiye'nin enerji politikaları konusunda Kafkaslardan Afganistan ve Irak’a kadar uzanan coğrafyada bu politikalar sürdürülürken, -petrol politikaları, tabii ki buna bağlı doğal gaz politikaları- Cumhurbaşkanımız Washington’a gidiyor ve ne hikmetse, İran doğal gaz vanalarını kapatıyor. Sebep? Beş gün üst üste kar yağmış. Eğer böyle düşünürsek, bir sene önce de Başbakan Washington’a giderken yine İran’ın doğal gaz vanalarını kapattığını hatırlatmak isteriz. Neden? Bunun üzerinde durmak gerekiyor.

Türkiye, enerji politikalarında ithal enerji üzerinde durursa ve enerjisinin büyük çoğunluğunu İran, Bakü-Ceyhan veya Kerkük’ten petrol boru hatlarıyla alırsa, bir gün bu vanaların bir nedenle de kapanabileceğinin hesabını yapmak zorundadır.

Nitekim Başbakan, İran’ın vanaları açacağı konusunda iyimserliklerini dün ifade ediyordu. Biz, İran’la dost ve komşu iyi ülke ilişkilerini dış politikada sürdürmek zorundayız. Yıllardır beraber yaşadık, Kasrı Şirin Anlaşması’yla çizilen sınırlardan bu yana birlikteliğimiz, komşuluğumuz, ilişkilerimiz var ve aynı şekilde petrol boru hattının geçtiği Kerkük-Ceyhan petrol boru hattına baktığımızda, Türkiye’nin Irak’la, oradaki Irak devletiyle olan ilişkileri hep tarihte sıcak olmuştur, Kafkaslarda Azerbaycan’la hakeza şu an. Yani, biz Türkiye olarak, bir kere komşu ülkelerimizle ekonomik, sosyal, siyasal gelişmelerimizi, ilişkilerimizi diri tutmak zorundayız. Barışçıl bir politika ve iyi komşuluk ilişkileriyle, geleceğe yönelik bir politikayla köklü bir şekilde tuttuğumuz zaman, bizi diğer etmenlerin, olayların etkilemeyeceğini düşünüyoruz. Şayet enerji politikalarında, bunun yanı sıra dış politikada doğru bir çizgi tutturabilirsek; ikincisi, enerji üretiminde artık kendi imkânlarını geliştirme konusunda, kendi enerjisi konusunda ithalattan kendi üretimine geçmenin mutlak surette geçişini yapmak lazım.

Ne yapıyor 60’ıncı Hükûmet en son gördüğümüz enerji politikasında? Yaptığı şu 60’ıncı Hükûmetin: Geçiş coğrafyası politikası uyguluyor. Türkiye’nin üzerinden borular geçiyor Edirne’ye kadar, Edirne’den Yunanistan’a geçiriliyor. Ama enerji açığını kapatmak için de nükleer enerji santrallerine başvuruyor. Hâlbuki nükleer enerji santrallerinin Türkiye’deki payı enerji üretiminde yüzde 2’yi geçmiyor. Buna rağmen, eskimiş o köhne teknolojiyi Türkiye’ye satmak için hazır bekleyen iştahlı şirketler var ve çabuk paraya çevirebilecekleri bir alan.

İkinci bir alan enerji konusunda, GAP projesinde -60’ıncı Hükûmetin Programında yer almayan GAP projesi; ki, 60’ıncı Hükûmet Programında yok- son zamanlarda GAP projesini beş yılda bitirme yönünde Hükûmetin bir politika geliştirdiğini görüyoruz. Ne yapmak istiyor? Dışarıdan alınan 4 milyar dolar Dünya Bankası kredisinin Ilısu Barajı’na, Marmaray Projesi’ne ve birtakım kara yollarına ayrıldığını biliyoruz. Şimdi yabancı bankalar kredileri niçin veriyorlar? Ilısı Barajı tamamen enerji hedefli. Enerji, elektrik enerjisi, hidroelektrik santrali konusunda. GAP projesine baktığımız zaman, yüzde 58 elektrik enerjimizi GAP projeleri karşılıyor. Ama sulamaya geldiğimiz zaman bu oran yüzde 15’lere düşüyor. Hâlbuki gerçek amacı dışında GAP projesinin sadece enerjiye yönelik alanının kullanıldığı, sulama ve tarıma dayalı alanın kullanılmadığını görüyoruz. Oysaki ülkemiz çok zengin enerji kaynaklarına sahiptir. Boru sayıyoruz, bordan termal kaynaklara geçiyoruz, termal kaynaklarından su kaynaklarına geçiyoruz, akarsulara geçiyoruz. Hidroelektrik santralleri kurulacak onlarca ırmağımız olduğundan bahsediyoruz. Rüzgâr enerjisinden bahsediyoruz, güneş enerjisinden bahsediyoruz.

Şimdi, bu tür zengin kaynakları olan bir ülkede yerli üretime geçilmediği sürece, istediğiniz kadar doğal gaz piyasasında çalışan şirketleri dizayn edin, bu enerji üretimi, kaçağı, kullanımı konusunda sağlıklı bir politikayı da oturtmanın mümkün olmadığını düşünüyoruz.

Türkiye’nin enerji politikalarında gerçekten şu an İran’ın vanaları kapatmasıyla karşılaştığı durum, her an Türkiye’nin, bir başka borunun kapatılmasıyla başına gelebilecek bir enerji açığı demektir.

Enerjinin ülke güvenliğiyle bağlantısı dikkate alındığı zaman, önümüzdeki yıllarda, kültürel değerlerimizi de koruyan, çevreyi de koruyan enerji kaynaklarına yönelme konusunda yeni politikaların geliştirilmesi kaçınılmazdır.

Biz bu konuda -enerji politikaları konusunda- Türkiye’nin yeniden bu alanda bir araştırma yaparak yeni bir planlamaya gitmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yeni bir planlamaya gidilmediği takdirde, önümüzdeki yıllarda bu enerji açıklarının daha da artacağı, bunun da ekonomiye olumsuz yansıyacağı, enflasyonun arttırılmasını sağlayacağı ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) - …aynı zamanda ülkenin güvenliğiyle ilgili bire bir bu konuda ülkenin çok ciddi risklerle karşı karşıya kalacağını düşünüyoruz.

Bu duygularla teşekkür ediyorum, selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Şahısları adına ilk söz, Uşak Milletvekili Sayın Mustafa Çetin’e aittir.

Buyurun Sayın Çetin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Çetin.

MUSTAFA ÇETİN (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Muhterem milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında kendi adıma söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.

Sözlerimin başında, geleceğe güvenle bakan mutlu bir toplumun, iyi işleyen sağlam bir hukuk düzeniyle mümkün olduğunu ifade etme gereğini hissediyorum. Bu şekilde ceza kanunları da, ceza mevzuatı da, ceza sistemi de hukuk düzeninin çok önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Cezalandırma acılı ve sancılı bir süreçtir. Ya insanları hürriyetlerinden mahrum bırakırsınız veya onların mal varlığında azalmaya veya başka bir şekilde insanlar üzerinde olumsuz bir etki meydana getirirsiniz. Ama, bir taraftan da hedefimiz barışçı bir toplum kurmaktır. Barışçı toplumun temelinde, sağlam bir ceza siyaseti ve bu siyasetin dayandığı bir felsefeye ihtiyaç vardır.

Bilindiği gibi, Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” romanı, suç ve cezalandırma üzerine ciddi, derin, teorik, felsefi ve psikolojik tartışmaların yapıldığı bir romandır, bir roman olma ötesinde belki bir hayat dersidir.

Bundan önce yürürlükte bulunan 1926 tarihli Türk Ceza Kanunu çerçevesinde ülkemiz bir ceza siyasetine sahipti. Fakat, burada “temel ceza kanunları” olarak andığımız Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazına Dair Kanun’la, ülkemiz, aynı zamanda yeni bir suç ve ceza siyasetini yürürlüğe koymuştur. Toplumsal değişme, ekonomik ve sosyal gelişmeler, değişen değer yargıları ve ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar yeni bir ceza sistemini getirmiş ve bu dört kanunun birden yürürlüğe girmiş olması, çağa uygun, insan haklarına, demokratik değerlere ve barışçı toplumun ihtiyacı olan yeni bir suç ve ceza siyasetini de üretmiş bulunmaktadır.

Şimdi, burada, altı yüz elli bir maddelik kanunla yapmak istediğimiz şey nedir?

Şimdi, halkımızın anlayabileceği bir dille, burada biraz önce andığım ceza kanunları yeniden değişmiştir, yeniden yapılmış ve yürürlüğe konmuştur yüce Meclisçe. Fakat, bu kanunların yürürlüğe girmesinden önce veya daha sonra, yeni ceza siyasetine uyumun sağlanması, “barışçı toplum”, “cezada adalet” ilkesi gereğince, bütün diğer kanunlardaki, özel kanunlardaki ceza hükümlerini gözden geçirmeyi gerektirmiştir. İşte bu sebeple, benim söz aldığım bu on sekizinci bölümde on dört değişik kanunun otuz maddesindeki ceza hükümlerinin değiştirilmesi amaçlanmaktadır.

Tekrar ifade etmek gerekirse, temel ceza kanunlarıyla belirlenen ilkeler çerçevesinde yeni düzenlemelerin yapılması hukukun kaçınılmaz bir gereği hâline gelmiştir. Bu kanun da, gerekçesinde çok güzel ve akademik bir şekilde ifade edildiği üzere, bu sebeple hazırlanmıştır.

Bu münasebetle, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının şu ana kadar görüşülen bölümünde, siyasi parti gruplarının ve değerli milletvekillerinin, örnek bir ortak çalışma, dayanışma ve bu sürece katkıda bulunmuş olmalarından duyduğum memnuniyeti de ifade etmek isterim.

Umuyorum ki, bundan sonraki yasama çalışmalarımızda siyasi partiler arasındaki uyum ve ortak çalışma anlayışı aynı iyi niyetle ve ortak çabayla devam eder.

Bu münasebetle, tekrar, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çetin.

Şahısları adına ikinci söz, Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Durdu’ya aittir.

Buyurun Sayın Durdu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Durdu.

MAHMUT DURDU (Gaziantep) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Arkadaşlarım benden biraz latife tarzında konuşma istiyorlar, ama, ben aksine, bugün ceza kanunları üzerinde konuşmak istiyorum.

Saygıdeğer arkadaşlarım, her ülkenin kendine özgü bir hukuk siyaseti, bir ceza siyaseti olması gerekir. Bu iki temel taşın üstüne de adalet sistemini kurarsınız. Çağdaş devletlerin hepsi böyle yapar. Biz 2002 seçiminden sonra, gerek bugün Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül Beyefendi’nin Hükûmeti döneminde gerekse Sayın Başbakanımızın döneminde Adalet Komisyonunda görev yaptık. Sizin müzakere ettiğiniz şu yasanın üstünde, uzman arkadaşlarımızla birlikte, Avrupa müktesebatını da göz önüne alarak, nokta, virgül çalıştık. Sizin yüksek huzurunuzda, şu anda aramızda bulunmayan gerek Adalet ve Kalkınma Partisinden komisyonda çalışan arkadaşlarımıza gerekse Cumhuriyet Halk Partisinden beraber çalıştığımız arkadaşlarımıza burada saygılarımı sunuyorum.

Bugün aramızda yok o arkadaşlarımız; Orhan Eraslan, Feridun Ayvazoğlu, Fikret Baloğlu, Yüksel Çorbacıoğlu. Bu arkadaşlarımızla kimi zaman da kavga ettik, ama, neticede çok güzel çalışmalar yaptık. Devrim niteliğinde, reform niteliğinde çok güzel yasalar yaptık. Şu önünüze gelen yasaya -arkadaşlarımız muhalefet adına konuşuyorlar- takdirlerini bildirenler de var ama bu arada tenkit edenler de var. İnanın, şu metinler üzerinde, arkadaşlarımızla birlikte nokta, virgül çalıştık.

Şimdi, her ulusun kendine özge bir adalet sistemi olması lazım gelir dedik.

Değerli arkadaşlarım, bizim milletimizde biraz Avrupa hayranlığı var. Ben tam tersine, necip milletimizin geçmişiyle övünen bir durumda olmamız lazım gerektiğini söylüyorum. Takriben bundan beş yüz sene geriye gitseniz, Avrupa karanlıktır. Bizim on altıncı imparatorluğumuz yıkılırken, bugün Avrupa’da Hollanda, Norveç, Danimarka -sayın siz- çok devlet yoktur. Mefahirimizle övünmemiz lazım.

Şimdi, burada, biz hep beraber, şu dönemi memleket hayrına yapacağız. Az önce, benden önce konuşan arkadaşımız dedi ki, komşularımızla münasebetlerimiz şöyle. Allah aşkına söyleyin, bundan beş altı sene önce hangi komşuyla aramız iyiydi?

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Hepsiyle iyiydi. Kimle kötüydü?

MAHMUT DURDU (Devamla) – İnanın, bugün bütün komşularımıza gidiyoruz ve bu komşularımızın gerek yöneticileri, devlet adamları, halkı, Türk milletine hayrandır. Bunu bilmüşahede görüyoruz. Bunu görmemiz lazım.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – İran gazı kesti.

MAHMUT DURDU (Devamla) – İnanın, siz orada konuşursunuz ama derununda sizin de şu Hükûmeti takdir ettiğinizi biliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler) Yani tenkit ediyorsunuz, tenkit ediyorsunuz. Tenkidiniz baş tacı. Bizim ondan kendimize yön vermemiz lazım, kabul.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuştuğuna sen de inanmıyorsun.

MAHMUT DURDU (Devamla) – Şimdi, Kamer Bey de oradan laf atıyor.

Sizi öğretmene benzetiyorum, anaya benzetiyorum. Ananın ve öğretmenin dövdüğü yerde gül biter, biliyorum. Siz bizi dövdükçe reyimizin arttığını da siz biliyorsunuz.

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Düşüreceğiz bundan sonra.

MAHMUT DURDU (Devamla) - Allah sizden razı olsun. Sizlere müteşekkiriz. Muhalefetinizden memnunuz. Ben, her zaman yüksek sesle söylüyorum: Muhalefetinizden memnunuz. Çünkü komisyonda arkadaşlarımızla beraber çalıştık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Durdu, konuşmanızı tamamlar mısınız.

MAHMUT DURDU (Devamla) - Ben Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlara hodri meydan dedim. Hukuk adına siyasi kimliğimizi arkaya bırakalım, belli yasalarda hukuk kimliğimizle çalışalım dedim. Buna bütün Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız şahittir, Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşlarım da şahittir. Evet, bizim için partinin ötesinde, devletin bekası önemlidir.

Hepinize saygıyla tekrar selam ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Durdu.

Sayın milletvekilleri, on sekizinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi soru-cevap işlemine başlıyorum.

Sayın Ağyüz, buyurun efendim. Yoklar mı?

Sayın Bulut, buyurun.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, Hükûmetiniz Diyarbakır ilinden elektrik ücreti almama gibi bir düşünceyi kamuoyuna sundu. Bu düşünce “Zaten elektrik ücreti tahsil edemiyoruz, almıyoruz.” diyelim diye midir yoksa kamuoyunda yer alan yerel seçimler için bir rüşvet midir? Her ne şekilde olursa olsun, Balıkesir iline de aynı uygulamayı yapmayı, yani elektrik ücreti almamayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bulut.

Sayın Yunusoğlu, buyurun efendim.

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, son günlerde basına da yansıyan şekliyle, kaçak elektrik kullanımı konusunda hangi tedbirler alınmaktadır? Kaçak elektrik kullananların sarf ettikleri elektrik ücretini, faturalarını düzenli ödeyen vatandaşlar mı ödemektedirler? Kaçak elektrik kullanan şahıs, kurum veya firmalara hangi cezalar uygulanmaktadır?

İkinci bir sorum ise, asgari ücretle geçimini idame ettirmeye çalışan vatandaşlarımıza reva görülen cüzi ücret zammı ile en önemli ihtiyaçlardan biri olan doğal gaza yapılan zamlar arasındaki uçurum dar gelirli vatandaşlarımızı zor durumda bırakmaktadır. Dar gelirli aileleri rahatlatmak için ne gibi tedbirler düşünüyorsunuz?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yunusoğlu.

Sayın Akcan, buyurun.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla, Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: Bu bölümde ele alınan dört madde var, hayvan ıslahıyla ilgili. Onunla ilişkili olacak sorum. Sayın Bakanın da bildiği gibi, suni tohumlama, hayvan ıslahında ıslahın hızını ve etkinliğini artıran son asrın en faydalı yöntemlerinden birisi. Bu metodun kullanılabilirliği sadece ve sadece tohumlanacak hayvana ulaşabilmeye bağlıdır. Ulaşılmanın yeterli olmadığı alanlarda başka yöntemler kullanılması kaçınılmazdır. Bu nedenle, tabii tohumlama alternatifi gündeme gelmek zorundadır. Islah edilmişlik düzeyi yüksek olan, özellikle Batı Anadolu’da yetiştirilen materyalin, anaçların yarısı erkek, yarısı dişi buzağı doğurduğuna göre, bunlardan doğan erkeklerin damızlık olabilir niteliğini taşıyanları seçerek ıslahın düşük düzeyde olduğu Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde suni tohumlamanın erişilmediği noktalarda yaygın kullanmayı düşünür müsünüz? Bununla ilgili bir program hedefliyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akcan.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, Hükûmetinizce hayvancılığı desteklemek ve ıslah etmek amacıyla Tarım Bakanlığı ve ilgili AB fonlarıyla köylerimizde kooperatifler aracılığıyla hayvancılık projeleri yapılmaktadır. Örnek vermek gerekirse, Karaman ilimizin Ayrancı Karaağaç Köy Kooperatifinde olduğu gibi, kooperatiflerimizin üyeleri, hastalıklı hayvanların verilmesi ve hayvanların ölmesi nedeniyle borç batağına girmekten şikâyetçilerdir. Türkiye genelinde koyunculuk projeleri nedeniyle köylüye verilen koyunlarda ölüm oranlarıyla ilgili olarak Hükûmetinizin elinde bir çalışma var mı? Köylünün mağduriyetini gidermek için çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çalış.

Buyurun Sayın Enöz.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Tarım Bakanımızı da bulmuşken soruyorum. Gerek bitkisel gerekse hayvansal üretimde bulunan üreticilerimizin en önemli mali girdilerinden olan tohum, mazot, gübre ve tarımsal sulamada kullanılan elektriklerin yüksek maliyetleriyle çiftçilerimiz uğraşmaktadırlar. Ziraat Bankası, tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının yanında elektrik borçları da birikmiş, ancak çiftçilerimiz bu borçlarını ödeyemez hâldedirler. Bu yetmezmiş gibi, elektriğe yapılan yüksek zamlar, bitme noktasına gelen çiftçilerimize bir darbe daha vurmuştur. Bu durumda çiftçilerimizin TEDAŞ’a olan borçlarını yapılandırmayı düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Enöz.

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; ülkemizde özellikle komşu ülkelerden illegal yollarla gelmiş ve düşük fiyatla bilhassa gayrimeşru işlerde çalışan yabancılar bulunmaktadır. Bunlardan “profesyonel turist” olarak nitelendirilen ve turizm yörelerinde çalışanların sayısının 10 binin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye’de illegal çalışanların sayısı ve özellikle profesyonel turistlerin sayısı nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akkuş.

Sayın Baytok

NESRİN BAYTOK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, şeker pancarı üretiminde kota uygulaması devam ediyor. Bu uygulamayla ülkemizdeki şeker pancarı üreticilerinin bir nevi cezalandırıldığı da bilinmektedir. Ben şunu sormak istiyorum: Bu uygulamanın sonucunda, ülkemizdeki şeker pancarına dayalı şeker üretimi oranıyla, nişasta bazlı şeker üretimi oranı nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baytok.

Sayın Yerlikaya

HAMZA YERLİKAYA (Sivas) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanıma sormak istiyorum: İşsizlik sigortası kimlere, ne kadar süreyle ödenir ve bundan yararlananlara kaç YTL işsizlik sigortası ödenir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yerlikaya.

Buyurun Sayın Çalışkan.

ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım, Hayvan Islahı Kanunu’na uygun olarak ülkemizde son beş yılda kaç adet hayvana suni tohumlama yapılmıştır? Bu rakamı verebilirseniz sevinirim.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çalışkan.

Buyurun Sayın Tankut.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bakanımıza sormak istiyorum: Bazı kamu sendikalarının arkalarında iktidarın gücü olduğunu hissettirmek suretiyle kamu çalışanlarımızın üyesi oldukları mevcut sendikalarından istifaya zorlayarak, kendi sendikalarına üye yapmak için makam, tayin gibi tehdit unsurlarını kullandıklarından haberdar mısınız? Bu tip davranışları tasvip ediyor musunuz? Etmiyorsanız, ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tankut.

Sayın Özkan…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, bildiğiniz gibi Muğla ilimizin Milas ilçesinin Kıyıkışlacık köyünde kültür balıkçılığı yapan işletmelerde büyük oranlarda telefatlar söz konusudur. Bu konuyla ilgili bir heyet oluşturup bölgeye göndermeyi düşünüyor musunuz veya heyet gönderdiniz mi? Balıkçılarımızın mağduriyetlerini gidermek için Bakanlık olaraktan herhangi bir çalışmamız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.

Sayın Çelik…

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Tarım Bakanımız buradayken, ben özellikle bir soruyu yinelemek istiyorum. Mersin’in iki ilçesinde büyük bir dolu afeti meydana geldi. Hükûmetin bu konuda yaptığı hiçbir iş yok. Sayın Bakanımız bu konuya lütfen el atsınlar. İnternet’e girildiği zaman aynı afetin Diyarbakır’da birkaç ay önce olduğunu görüyoruz. Diyarbakır’a trilyonlarca liralık yardım yapılmış. Niye Mersin’e yapılmıyor da Diyarbakır’a yapılıyor? Biri bu.

Diğer bir konu: Şu anda özelikle turfanda üreticileri çok zor durumda. Salatalık 40 kuruş, domates 50 kuruş ve limon piyasada şu anda fevkalade ucuza gidiyor. Üretici perişan ve şu anda ithal yoluyla Nijerya’dan limon geldiği duyumunu almış bulunuyoruz. Bu konuda Hükûmet ithalat lobisinin arkasında mı, yoksa Türk üreticisinin arkasında mı? Bunun cevabını istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çelik.

Soru sorma süresi tamamlanmıştır.

Sayın Bakanım, söz sırası sizde.

Buyurun efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, öncelikle, daha önce de dile getirilmesi açısından ve güncel olması hasebiyle kamuoyunu da bilgilendirmek açısından Muğla’daki balık ölümleriyle ilgili Sayın Özkan’ın sorusuna cevap vermek istiyorum. 8 Ocak tarihinde Güllük Körfezi’ne akan iki tane derede (Sarıçay Deresi ile Dalyan Deresi) neredeyse yetmiş yıldır görülmeyen yüksek miktarda bir yağış meydana geldi ve bu yüksek yağış sebebiyle, özellikle kıyıya yakın olan çipura ve diğer kültür balıkçılığı yapan işletmelerde birden ortam ısısının değişmesi ve oksijen yetersizliği sebebiyle, çipuraların şoka girmesi sebebiyle çipura balıklarında ölümler meydana geldi. Toplam olarak, bizim tespitlerimize göre 1,7 milyon adet çipura balığında ölüm var. Bunların da aşağı yukarı tanesi 250 gram ağırlığında. Mesela, aynı ortamda bulunan levrek balıklarında ölüm yok. Dolayısıyla, levrek balıkları etkilenmiyor, ama çipuralar bu ortamdan etkilendi.

Biz ne yaptık? Öncelikle, tabii, bunların herhangi bir toksikolojik problem meydana getirmemesi açısından, bir şüpheye yer verilmemesi açısından bu balıkların yenmesine, tüketilmesine izin verilmedi ve bunlar gömülmek suretiyle imha edildi. Fakat, tabii, hem mikrobiyolojik anlamda hem kimyasal anlamda hem de diğer bütün yönlerde tetkikler yapıldı. Üniversitelerden, Türkiye’deki su ürünleri fakülteleriyle İstanbul Teknik Üniversitesinden ve Tarım Bakanlığının ilgili enstitülerinden, bilim adamlarından oluşan bir heyet orada, yerinde incelemeler yaptı. Hem Muğla Tarım İl Müdürlüğü hem Milas İlçe Müdürlüğü hem konuyla ilgili bizim uzman ve yetkili enstitümüz olan Bornova Veteriner Kontrol Araştırma Enstitüsü uzmanları konuyla ilgili detay araştırmalar yaptılar. Bizim şu andaki elimizdeki bilgi şu an itibarıyla: Bu balıklardan taze olanların tüketilmesinde herhangi bir toksikolojik sebebe rastlanmadığından dolayı, herhangi bir kimyasal problem olmadığından dolayı, herhangi bir sorun yok. Ancak diğer detay tetkikler devam ediyor, mikrobiyolojik çalışmalar. Çünkü, bunlar, ekim yapılıyor ve doğal olarak zaman alıyor. Şu anda da kitlesel ölümler durmuş durumda. Yani, suyun ortamının değişmesiyle birlikte normale dönmeye başlamasıyla, yağışın azalmasıyla birlikte de balık ölümleri, kitlesel balık ölümleri durmuş, zayıflamış durumda, tek tük ölümler hâlinde ve bizdeki uzmanların bize verdikleri ilk bilginin sonucuna göre, ortam ısısının ani düşmesi, organik kirlilik -yani bu derelerle birlikte gelen- buna bağlı oksijen yetersizlikleri ve belki bunlarla birlikte gelen birtakım hastalık etkenleri hassas olan çipuraların ölümlerine yol açtı. Tabii, bunlarla ilgili detay çalışmalar sürüyor.

Suni tohumlamayla ilgili olarak bir soru soruldu. 2002 tarihinde 624 bin baş hayvana suni tohumlama yapılmıştı. 2006 yılında bu 2 milyon 100 bine çıktı. 2007 yılında da 2 milyon 438 bin baş hayvana suni tohumlama yapıldı. Geçen zaman içerisinde dört katlık bir artış meydana geldi.

Sayın Akcan’ın yine benzeri bir konuyla ilgili bir sorusu vardı. Suni tohumlamaya imkân olmadığı yerlerde tabii tohumlama boğalarıyla ilgili veya bundan istifade edilmesinin düşünülüp düşünülmediği yönünde.

Evet, biz, gerekli olan yerlerde, yani suni tohumlamanın yapılamadığı yerlerde o tür imkânları da kullanıyoruz. O da bizim normal programımız içerisinde yer almaktadır.

Şimdi, Mersin’in iki ilçesinde dolu afetiyle ilgili bir problem yaşandığı ve buna ait ne yapıldığı soruldu. Değerli arkadaşlar, bizim Hükûmetimiz döneminde Türkiye’de ilk defa Tarım Sigortaları Kanunu çıkarıldı ve Tarım Sigortaları Kanunu uygulaması başlatıldı. Bir yıl içerisinde de 12.500-13.000 civarında poliçe satıldı. Biz, çiftçilerin bundan istifade etmelerini temin etmek gayesiyle de sigorta prim bedelinin yarısını Bakanlık olarak ödemekteyiz. Dolayısıyla, çiftçilerimize özellikle dolu afetine karşı ürünlerini sigorta etmesi yönünde bizim sürekli bilgilendirmemiz oluyor ve sigorta kapsamında olduğu zaman da doğal olarak bizim ayrıca 2090 sayılı Kanun veya buna benzer başka bir kanunu işletmemiz de sigorta uygulamalarını aksatacağından dolayı mümkün değildir.

Hiç kuşkunuz olmasın, bizim için Mersin de bir Diyarbakır da bir. Dolayısıyla, bizim memleketimizin veya seçim bölgemizin olması hiçbir şey ifade etmiyor. Türkiye’nin her yeri bizim vatanımızdır, her yeri bizim için aynıdır. Her yerde de biz Hükûmet olarak da Bakanlık olarak da aynı uygulamaları yaparız.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Diyarbakır’daki uygulamayı Mersin’de de yapın.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, süreniz tamamlandı.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Peki, teşekkür ediyoruz.

Diğer soruların cevaplarını yazılı olarak vereceğim.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Diyarbakır’daki uygulamayı Mersin’de de yapın. Diyarbakır’a karşı çıkmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, on sekizinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, on sekizinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

511’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

512’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasanın 512’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederiz.

 

Kamer Genç

Hasan Erçelebi

Hüseyin Mert

 

Tunceli

Denizli

İstanbul

 

Mustafa Vural

Mücahit Pehlivan

 

 

Adana

Ankara

 

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyorlar mı?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum izninizle.

Şimdi, önergeyle, 512’nci madde metinden çıkarılmak suretiyle idari para cezalarının gelirlerinin Hazineye bırakılması amaçlanıyor, ancak mevcut kanuna göre şu andaki para cezalarından gelen gelirler kurum hesabına aktarılmaktadır, tamamı.

Biz, bu düzenlemeyle, bunun yüzde 10’unu sadece kurum hesabına bırakıyoruz. Eğer bu düzenleme kalkarsa, yani 512’nci madde metinden çıkarsa, bu takdirde para cezalarının tamamının kuruma kalması söz konusu olacaktır ki, bu nedenle önergeye katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Sayın Komisyonun açıklamaları…Aslında, bana göre böyle bir tahsilat Anayasa’ya aykırı. Paraların hazineye girip oradan verilmesi…

BAŞKAN – Konuşacak mısınız Sayın Genç, yoksa gerekçeyi mi okutalım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Peki, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu paraların genel bütçeye gitmesi gerekirken kuruma ayrılması yasalara aykırıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

512’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

513’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

514’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı yasanın 514. maddesinin son satırındaki “muayene ettirmeyenler” yerine “her yıl kontrol ve muayene ettirmeyenler” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

 

Ramazan Kerim Özkan

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Tekin Bingöl

 

Burdur

Malatya

Ankara

 

Hulusi Güvel

Nesrin Baytok

 

 

Adana

Ankara

 

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı tasarının 514. maddesinin son cümlesinde yer alan “ile belgesiz damızlık kullananlara” kısmının metinden çıkartılıp “100 YTL” yerine “2000 TL” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Abdülkadir Akcan

Rıdvan Yalçın

Muharrem Varlı

 

Afyonkarahisar

Ordu

Adana

 

Kamil Erdal Sipahi

Kadir Ural

Reşat Doğru

 

İzmir

Mersin

Tokat

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Diğer önergeyle ilgili biraz sonra bir açıklama yapacağım. Buna katılamıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akcan.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüştüğümüz 56 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 514’üncü maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğum önerge hakkında açıklama yapmak üzerine huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, bu maddenin orijinalini, yani, Hayvan Islah Kanunu’nun 16’ncı maddesini huzurlarınızda okumak istiyorum:

“Madde 16 - Suni ve tabii tohumlamada kullanılan ve damızlık belgesi bulunan erkek damızlıklarını hastalık ve damızlık özellikleri bakımından Bakanlıkça belirlenen yönetmelik gereceğince muayene ettirmeyenler ile belgesiz damızlık kullananlara 100 Türk Lirası idari para cezası verilir.”

Şimdi, söz konusu damızlıklar iki hâlde kullanılır. Birincisi, suni tohumlama merkezlerinde, özel teşebbüsün elinde. İkincisi de tabii tohumlama materyali olarak bulundurulur.

Suni tohumlama ne? Eğer bir hayvan çok kıymetliyse, bunun bir defalık tabii tohumlama aşımında bir dişiyi tohumlarsınız, ineği tohumlarsınız, sığırsa. Oysa, bir defalık aşımda boğanın verdiği sperma miktarı, spermatozoit sayısı bakımından bir milyarın üzerindedir. Yapılan araştırmalar, bir boğanın spermatozoitlerinin 30 milyon adedinin bir gebelik için yeterli olduğu doğrultusundadır. Bu durumda, bu kıymetli boğadan daha fazla damızlık olarak yararlanabilmek için, bir defada alınan sperma sulandırılır, çoğaltılır ve doze edilir. Şimdi, bu dozajdan sonra 50 tane hayvanı aynı anda kullanırsınız, tohumlarsınız, gebe bırakırsınız, bir defalık aşımla elde edilen spermadan.

Şimdi, değerli milletvekilleri, eğer bu hayvan hasta ise… Eğer hastalık faktörü faktör değilse, o zaman muayeneyi niye talep ediyoruz? Hastalık önemli faktör ki, bir hayvandaki sperm aracılığıyla en az bir defalık aşımdan elde edilen spermayla 50 tane hayvanı tohumluyorsanız, bu boğa hastalık taşıyorsa bir yıl içerisinde binlerce ineğe bu hastalığı taşırsınız demektir. Dolayısıyla, muayene ettirmek, hastalıktan ari materyal olduğunu belgelemek önemli.

Bu önemli bir madde, ama siz buraya koyduğunuz cezayı “100 YTL” derseniz ve bir dozluk sperma bugün 20 YTL ila 150 YTL arasında fiyatla hayvanın değerine bağlı olarak satılıyorsa ve bu değerlendirmede de boğanın içinden geldiği sülalenin süt verimi ortalaması ana faktör, parayı, değeri, rakamı belirleyen ana faktörse; mesela, 8 tonluk süt verimine –yılda- sahip bir sülaleden, ortalama süt verimine sahip sülaleden gelmiş olan boğanın spermasıyla 11 tonluk süt verimine sahip sülaleden gelen boğanın sperması aynı değildir. 150 dolara -Türk Lirası değil, YTL değil- kadar değer bulabilen, fiyat bulabilen bir pazardan bahsediyoruz. Siz hastalıklı olduğunu tespit ettikten sonra ceza vereceksiniz, verdiğiniz ceza, adı, 11 tonluk süt verdiği için 100 YTL’lik sperma, bir dozluk sperma ve bir aşımda da 50 doz ortalaması sperma dozu elde edebildiğinize göre, bir dozluk spermanın parası kadar cezayla cezalandırıyorsunuz. Bu, bu kanunun, bu maddenin getirmek istediği ciddiyeti bu para miktarı ortadan kaldırmaktadır. Hadise budur. Dolayısıyla bunun artırılması gerekir. Ben de oraya, “gelin, tartışma ortamı olsun” diye bir rakam ortaya koydum. Doğru rakam mıdır? Hayır. Aslında men edilmesi lazım. Hastalıklı hayvanı damızlık olarak kullandığın için, Türkiye'deki hayvan popülasyonuna bu hastalığı bullaştırıyorsun diye cezalandırmak lazım, ama bunun cezası 100 YTL değil, 1.000 YTL de değil, 10 bin YTL de değil.

Değerli milletvekilleri, bir zamanlar bu ülkeye dışarıdan sperma sokulmadan önce “IBR” diye bilinen bir viral hastalık yoktu, “BVD” diye bilinen bir viral hastalık yoktu. Bu viral hastalıklar insan sağlığı için risk değil, ama döl verimi düşüklüğüne sebep olmak başta olmak üzere, hayvanlarımızda ciddi ekonomik kayıplara sebep olacak düzeyde etkilere sahiptir. Sayın Bakanımız da bu konuyu yakından bilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akcan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Bu nedenle, bu cezanın artırılması zorunludur diye düşünüyorum. Takdiri sizlere bırakıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akcan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani, doğru değil Sayın Bakanım, teknik olarak arkadaşımız bilgi veriyor. Sayın Bakan da burada, bu bilgi doğru mu değil mi Sayın Bakanım? Doğruysa niye kabul edilmiyor?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Tekriri müzakere yaparız.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu doğru değil arkadaşlar.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Daha önceden bilgilendirseydiniz…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Öyle bir şey olmaz efendim.

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir.

SACİD YILDIZ (İstanbul) – Bir daha say! Bir daha say!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yapmayın yahu, niye kabul edilmedi?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Böyle bir şey olmaz arkadaşlar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yapmayın bu işi yaa!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tekrar oylayın efendim.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı yasanın 514. maddesinin son satırındaki “muayene ettirmeyenler” yerine “her yıl kontrol ve muayene ettirmeyenler” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

                                                                          Ramazan Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyorlar mı efendim?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) -  Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, arkadaşlarımızın yasaya getirmeyi önerdikleri “her yıl kontrol ve muayene ettirmeyenler” ibaresi yönetmelikte var olduğu için, aslında ihtiyaç yönetmelikte karşılandığından ihtiyaç olmadığını düşünüyoruz. Mükerrer olur. O nedenle katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge sahibi konuşacak mı?

Buyurun efendim.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önergeyle üreticilerimizi uyarmayı düşündüğüm için söz aldım.

Suni ve tabii tohumlamada kullanılan sadece boğa değil, teke, koç, boğa, her yıl mutlaka kontrol ve muayeneden geçmelidir. Bildiğiniz gibi, bu yıllarda, brusella hastalığı oldukça çok arttı. Hayvanlarda yavru atma “vibrio fetus” diyoruz… Her gün -ben ikinci dönemdir milletvekiliyim- bana ayda en az üç-beş köyden telefon gelir, “Koyunlarımız yavru atıyor, keçilerimiz yavru atıyor, ineklerimiz ölü doğum yapıyor.” diye. Burada tabii ki bir müeyyide konuyor, kontrolsüz hayvanlar damızlık olarak kullanılmasın diye, gayet güzel, ama, bizim, bu bilinci aşılamamız gerekiyor. Bir çoban dağda 1 koçla 100 koyununu, 120 koyununu damızlık olarak kullanıyor, beş ay, beş buçuk ay bekliyor; bunun sonucunda, bakıyorsunuz, o sürüde 60-70 koyun yavru atmış, bir telefat, emeği boşa gitti. Koyun veya teke veya boğaya, mutlaka, damızlık olarak kullanılacaksa, ilgili laboratuvarlar tarafından, hem vibrio yönünden, hem brusella yönünden ve diğer hastalıklar yönünden de koruyucu aşılama yapılması gerekiyor. Şap aşılaması gibi, çiçek aşılaması gibi, sığır vebası aşılaması gibi, bruselloz aşılaması gibi, bu aşıların mutlaka yapılması gerekiyor, çünkü, ekonomik kaybın yanında bir de hastalık riskimiz var.

Eklem ağrıları ile insanlarımızın çoğunun romatizma olarak değerlendirdiği hastalık, laboratuvar sonucunda, bir bakıyorsunuz dalak büyümüş, bitap düşmüş, brusella çıkıyor. Yaygın bir hastalık Türkiye’de. Bu sadece çiğ sütten yapılmış peynirden geçmiyor, dondurmadan geçmiyor; etle, hayvan kesiminde, hayvan işlemesinde, çiğ etle uğraşırken, elimizdeki yaralardan, dudağımızdaki yaralardan, çiğ etle bulaşma sağlanıyor. Bunu da damızlık hayvanlar aktarıyor. Onun için, hakikaten, Sayın Hocamın da önergesine katılıyorum. Bir müeyyide caydırıcı olur, kontrolü gerekli kılar. Vatandaşımız, onu ne olur diye düşünüyor, ama bir yıllık emeği, bir hayvanın, dokuz ay on günlük bir ineğin emeği, bir keçinin beş aylık emeği, bir koyunun beş aylık emeği boşa gidiyor. Onun için bu konuda üreticilerimizin Bakanlığımız tarafından cezadan öte uyarılması, bunların koruyucu aşılarının her yıl -ben burada ibare olarak da- kontrol edilmesi gerektiğini düşünerek de önergemizde “her yıl” ibaresi… Sayın Bakanımız da diyor ki: “Genelgede bu var.” Genelgede bu olduğuna göre her yıl yapılmasında fayda vardır. Bu, insan sağlığı için gereklidir, üretim için gereklidir, doğa için gereklidir, geleceğimiz için gereklidir. Bunu aydınlatmak için söz aldım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

514’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

515’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

516’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

517’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

518’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

519’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 519 uncu maddesiyle değiştirilen 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde geçen “5 inci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen” ibaresinin “5 inci maddesinde öngörülen”; (c) bendinde geçen “5 inci maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen” ibaresinin “5 inci maddesinde öngörülen” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hasip Kaplan

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

Şırnak

Ankara

 

Rıdvan Yalçın

Ali Koyunlu

 

 

Ordu

Bursa

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 519 uncu maddesiyle, 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun 22 nci maddesi değiştirilmekte olup, maddenin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri ile aynı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarındaki yükümlülüklere aykırılığın idari para cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmektedir. Ancak daha sonra yürürlüğe giren 03/06/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 41 inci maddesiyle Kanunun 5 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları değiştirilerek üçüncü fıkra ikinci fıkranın içine, ikinci fıkra da birinci fıkranın içine alınmıştır. Tasarının çerçeve 519 uncu maddesiyle değiştirilen 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde geçen “5 inci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen” ibaresinin “5 inci maddesinde öngörülen” ; (c) bendinde geçen “5 inci maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen” ibaresinin “5 inci maddesinde öngörülen” olarak değiştirilmek suretiyle Kanunun 22 nci maddesiyle 5 inci maddenin fıkralarına yapılan yollamaların düzeltilmesi amacıyla iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 519’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

520’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı “Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda, Temel Ceza Kanunlarında ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 520 nci maddesiyle değiştirilen 4632 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin sekizinci fıkrasında geçen “sekizinci ve dokuzuncu” ibaresinin “altıncı ve yedinci” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Kemal Anadol

Mehmet Şandır

 

Yozgat

İzmir

Mersin

 

Nihat Ergün

Hasip Kaplan

 

 

Kocaeli

Şırnak

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe

Değişiklik sırasında madde toplam sekiz fıkra olarak düzenlenmiş olduğundan işbu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 520’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

521’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

522’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

523’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

524’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasanın 524. maddesinin (b) bendindeki üçyüzbin Türk Lirası ibaresinin üçyüzellibin Türk Lirası olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Hüseyin Mert

Hasan Erçelebi

Mustafa Vural

 

İstanbul

Denizli

Adana

 

Harun Öztürk

Hasan Macit

 

 

İzmir

İstanbul

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Mert.

HÜSEYİN MERT (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz yasanın bu maddesi 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu’ndaki cezai yaptırımları değiştirmekte.

Konu doğal gaz olunca, öncelikle, dün akşam Kayseri’de yitirdiğimiz 5 insanımıza Allah’tan rahmet diliyorum. İstemiyoruz ama zaman zaman doğal gaz ya da soba zehirlenmesinden bu türlü kazalar insanlarımızın başına geliyor.

90’lı yılların başından itibaren Türkiye'de doğal gaz kullanımı başladı, on sekiz yıldır bugünlere geldi ve yaygınlaşıyor. Bu artık hükûmetlerin politikalarından çok bir devlet politikası, bir enerji politikası, Türkiye'nin enerji politikasında önemli bir yer teşkil ediyor. Bir taraftan dağıtımlar devam ediyor, ülkeye yayılması devam ediyor. Sanıyorum yarıdan fazlası ülkenin alıyor, umuyoruz ki tüm ülkeye yayılır. Niçin? Çünkü, eğer varsa ortada haksız bir rekabet bu ortadan kaldırılacaktır, gerek konutlardaki kullanımında gerek sanayideki kullanımında fırsat eşitsizliği ortadan kaldırılacaktır. Doğal gazın, ülkenin tamamında bir an önce faaliyet göstermesinde muhakkak ki yarar vardır diye düşünüyorum.

Ancak, doğal gazın iletiminde ve dağıtımında, bugün kaç merkezde bu dağıtım gerçekleşiyorsa, hepsi farklı yönetmeliklerle ve farklı mantaliteyle dağıtılmakta, hatta İstanbul’da iki ayrı dağıtım şirketi faaliyet göstermektedir. Çatalca’da ayrı, İstanbul’un diğer bölgelerinde ayrı yönetmeliklerle, tamamen ayrı kurallarla dağıtımı sağlanmaktadır. Az miktarda da olsa, gerek ürettiğimiz gaz, İran’dan aldığımız gaz, Rusya’dan aldığımız gaz, Cezayir’den gelen gaz -nereden alırsak alalım- evsaf olarak aynıdır. Aynı şekilde, aynı mantıkla, aynı mühendislerle, aynı projelerle dağıtılması gerekirken, malzeme farklılığı dahi, bağlantı malzemesi farklılığı dahi, cihaz farklılığı dahi söz konusu olabiliyor. Dolayısıyla, ülkede, bu konuda bir standardizasyon yok kurumlar arasında. Hâlbuki bunları güvenli ya da güvensiz diye ayırmak da mümkün değil. En güvensiz kabul edeceğimiz veya en düşük hesaplarla yapılan hesaplar dahi, muhakkak ki, son derece güvenlidir. Ama o zaman, en güvenli olanları boş yere, gereksiz yere bir maliyet artırımına neden olmaktadır, gerek zaman açısından gerek mühendislik çalışmaları açısından bir zaman ve artı maliyet getirmektedir.

Tabii ki, mühendisliğin temelinde güvenlik ve maliyetin optimizasyonu söz konusu. Dolayısıyla bu dağıtım, tüm ülkede aynı mantıkla, aynı yönetmeliklerle gerçekleştirilirse, bu standardizasyona gidilirse daha doğru olacağını düşünüyorum ve başlangıcında da bu yasada olmasını istiyorum. Bakın, burada (a) ve (c) bentlerinde cezai yaptırımlar üç yüz elli bin Türk lirası olmasına rağmen (d) bendinde üç yüz bin Türk lirası… Bunun da üç yüz elli bin Türk lirası olması için önerge verdim. Önergemin kabulünü istirham ediyorum, teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Mert.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

524’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

525’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

526’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

527’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

528’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

529’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

530’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 530 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hasip Kaplan

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

Şırnak

Ankara

 

Rıdvan Yalçın

Ali Koyuncu

 

 

Ordu

Bursa

 

“Madde 530- 29/6/2001 tarihli ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 9- Bu Kanun hükümlerinin uygulanması sırasında, yapı denetim kuruluşunun icraî veya ihmalî davranışla görevini kötüye kullanan ortakları, yöneticileri, mimar ve mühendisleri, yapı müteahhidi, proje müellifi gerçek kişiler ile laboratuvar görevlileri, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Yapı Denetim kuruluşunun ortak  ve yöneticileri, mimar ve mühendisleri ile laboratuvar görevlileri bu kanun hükümleri çerçevesinde yapmaları gereken denetimi yapmadıkları hâlde  yapmış gibi veya yapmalarına rağmen gerçeğe aykırı olarak belge düzenlemeleri hâlinde Türk Ceza Kanununun resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerine göre cezalandırılır.

Yapı denetim kuruluşunun izin belgesi alma aşamasında gerçeğe aykırı belge düzenlendiğinin izin belgesi verildikten sonra anlaşılması hâlinde, izin belgesi derhal iptal edilir.

Bu Kanuna aykırı fiillerden dolayı hükmolunan kesinleşmiş mahkeme kararları, Cumhuriyet başsavcılıklarınca Bakanlığa ve mimar ve mühendislerin bağlı olduğu meslek odalarına bildirilir.

Yapı denetim kuruluşu ile denetçi mimar ve mühendisleri; eylem ve işlemlerinden 3194 sayılı İmar Kanununun fenni mesul için öngörülen hükümlerine tabidirler.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının çerçeve 530 uncu maddesiyle 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun değiştirilen 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan fiiller dolayısıyla faillerin Türk Ceza Kanununun görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin hükümlerine göre cezalandırılacağı öngörülmüştür. Ancak, bu fıkrada tanımlanan suçun faillerinin kamu görevlisi olmaması ve keza, görevi kötüye kullanma suçu ile ilgili olarak Türk Ceza Kanununda aranan objektif cezalandırılabilme şartlarının bu fıkrada tanımlanan fiiller bakımından da bir koşul olarak aranması ceza yaptırımı uygulanmasını çok güçleştireceği mülahazasıyla bu fiiller karşılığında müstakil yaptırım belirlemek amacıyla işbu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Değiştirilen önerge doğrultusunda 530’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

531’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 531 inci maddesinin birinci fıkrasına “üretenlere” ibaresinden sonra gelmek üzere “, satanlara veya satışa arz edenlere” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Hasip Kaplan

Hakkı Suha Okay

 

Kayseri

Şırnak

Ankara

 

Rıdvan Yalçın

Ali Koyuncu

 

 

Ordu

Bursa

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kuruluş ve faaliyet izni almadan tütün ve tütün mamülleri ile alkollü içkileri işyerlerinde veya ikametgahlarında üretenlerin yanı sıra, satanların veya satışa arz edenlerin yaptıkları eylemlerin de yaptırımsız kalmasının önüne geçilmesi amacıyla işbu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 531’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

532’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

533’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

534’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

535’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

536’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

537’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

538’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

539’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı “Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda, Temel Ceza Kanunlarında ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 539 uncu maddesiyle değiştirilen 4915 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Kemal Anadol

Mehmet Şandır

 

Yozgat

İzmir

Mersin

 

Hasip Kaplan

Nihat Ergün

 

 

Şırnak

Kocaeli

 

“Genel kolluk ile, av yasaklarının takibi ile görevli olan av koruma memurları ve saha bekçileri, bu Kanunda belirtilen yasaklara aykırı hareket edenleri avlanmadan men etmeye, haklarında tutanak düzenlemeye; yasaklanan fiillerin konusunu oluşturan veya bu fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen canlı veya cansız hayvanlar ve bunların türevleri ile avlanmada kullanılması veya avlaklarda, pazaryeri ve ticarethanelerde bulundurulması yasak olan eşya ve vasıtalara elkoymaya ve bu amaçla yakalamaya görevli ve yetkilidir. Av yasağına aykırı hareket edenler, olay yerinde gerekli tutanaklar düzenlendikten sonra derhal serbest bırakılır. Hüviyeti tespit edilemeyenler vakit geçirilmeksizin hüviyeti tespit edilebilecek en yakın köyün muhtar veya ihtiyar heyetine ve bunlarla da tespiti mümkün olmazsa en yakın zabıta merkezine götürülür ve Kabahatler Kanununun 40 ıncı maddesine göre işlem yapılır. Görevli memurların bulunmadığı yerlerde, kır ve köy bekçileri ile köy muhtarları da aynı yetkiyi haizdir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Uygulamada karşılaşılması muhtemel tereddütleri gidermek için iş bu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 539’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

540’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, on sekizinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 21.51

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

56 sıra sayılı Tasarı üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Şimdi, on dokuzuncu bölümü görüşeceğiz.

On dokuzuncu bölüm 541’inci madde ile 570’inci maddeleri kapsamaktadır.

On dokuzuncu bölüm üzerinde söz isteyen, gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Amasya Milletvekili Sayın Hüseyin Ünsal.

Buyurun Sayın Ünsal. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on dokuzuncu bölümünde yer alan kanun değişiklikleriyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, on dokuzuncu bölümde yer alan, değişiklik yapılan kanunlar: Kara Avcılığı, Karayolu Taşıma Kanunu, Petrol Piyasası Kanunu, Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun, Elektronik İmza Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun,  Entegre Devre Topoğrafyalarının Korunması Hakkında Kanun ve Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun.

Değerli arkadaşlarım, şekil belli, değişik kanunlar önümüze çıkıyor, hepsini bir araya getirip bir grup hâline getirmişiz ve bu gruplar içerisinden de mümkün olduğunca ceza yasalarını yeni şekliyle uyumlu hâle getirmek için bir çaba sarf ediyoruz. Bu çabamızı sarf ederken de bu kanunların içerisinden cımbızla alınmış gibi bazı şeyleri alıp düzeltmeye çalışıyoruz. Bir önceki grupta konuşma yapılırken bu ülkede uzman bir arkadaşımız, hayvan ıslahıyla ilgili, tohumlamasıyla ilgili bir önemli konuya değindi, onun peşinden de yine bir veteriner arkadaşımız, geldi, bunu doğrulamak anlamında bir konuşma yaptı, Sayın Bakan da buradaydı, o da doğruladı ama Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu bunu reddetti.

Değerli arkadaşlarım, burada yapacağımız bütün konuşmaların hepsi, zaten bu uyum yasası, olması gereken en ciddi bir şekilde, en doğru bir şekilde yapmaya çalıştığımız kanunlar. Bu bölümde de petrol piyasasıyla ilgili bir kanun maddesiyle ilgili benim de bulduğum bir değişiklik vardı. Sanırım, gruplar kendi aralarında anlaşarak, onu da düzelterek buraya getirmeye çalışacaklar. Yani sonuçta yapmak istediğimiz şeylerin hepsinin altındaki gerçek, burada bir uyum doğru çıksın. Yani burada, çok ciddi siyasi anlamda bir şeyler yapmamıza gerek yok.

Burada bir arkadaşımız yine konuşurken -ben yine bir konuşmamda burada söylemiştim “Bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisi çok kibirli davranıyor.” diye- bir hafif ironi yaptı: Bir yandan bizim Cumhuriyet Halk Partili eski milletvekillerimizi anarken, bir yandan da “Siz konuştukça bize oy geliyor.” dedi.  Ben, yine sizinle ilgili bir şeyler konuşup -iktidarınızla ilgili- size oy katkısı sağlamaya çalışacağım.

Sayın Başkan, değerli üyeler; 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun 24, 26, 27, 30 ve 31’inci maddeleri değiştirilerek cezaların yeniden düzenlendiğini görüyoruz. Bu maddelerle, yük, yolcu taşımacılığı yapan şoför esnafımız ve tüzel kişiliklere verilen cezalar Türk lirası olarak yeniden düzenleniyor, yani yeni Türk lirasına döndürülüyor. Buraya kadar doğru, hiçbir itirazımız yok, yapılan o çalışmaların hepsine katkı sunuyoruz ve doğru bulduğumuzu söylüyoruz. Bu cezalarda, belge almayan, yük taşıyanlar, bileti doğru kesmeyenler, durak dışı indirenler, bindirenler, belge değiştirenler, tahrifat yapan şoför esnaflarına katlamalı olarak cezalar geliyor. Tamam, o da verilsin, buraya kadar da doğru. Peki, bu, yük taşıyan, yolcu taşıyan şoför esnafımızın, beş yıllık iktidarınızda, hiç durumunu düşündünüz mü? Yaptığınız eziyetler sonucu esnafın zor durumda kaldığını, neredeyse işlerini terk ettiklerini biliyor musunuz? Bu cezalar yeniden düzenlendiğinde, şoförümüz, taşıyıcılarımız ve onların kurduğu kooperatiflerin ne durumda olduğundan haberiniz var mı? Hiç sorunlarıyla ilgilendiniz mi?

Bir kara yolu taşıma yönetmeliği çıkarttınız “kurumsallaşma anlayışını yerleştireceğiz” derken -ki doğrudur- ama kamyoncuyu da hiç göz önüne almayan bir anlayış içerisinde onu da yok olma durumuna getirdiniz. Ben sordum, Şoförler Federasyonunda bir kamyoncular odası varmış, şu anda kapanmak üzere. Bu duruma gelmiş.

K1 türü yetki belgesi almak isteyen gerçek kişilerden istenen belgeler, aynı şekilde taşıyıcı kooperatiflerinden istenen bu belgeler şoför esnafımızı ve taşıyıcı kooperatiflerimizi çok zor durumda bırakmaktadır. Belgesi olmayan şahıslar da bu ihaleye giriyor, K1 belgesi olan şahıslar da o ihaleye giriyor. Dolayısıyla, haksız bir rekabet ortada. Bunun mutlaka önünün alınması, tedbirinin alınması gerekiyor.

Yirmi beş ton istiap haddine sahip öz mal şartı konunca binlerce kamyoncu esnafı zor durumda kaldı yine bu yönetmelik nedeniyle.

Bakın, Anayasa’mızın 173’üncü maddesinin “Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır.” hükmüne rağmen kamyoncu esnafı ekmek parasını kazanamaz hâle gelmiştir.

Değerli arkadaşlarım, benim memleketimde taşıyıcılar kooperatifinin yarısı şu anda yanık yağ kullanmak durumunda kamyonlarında. Seçim bölgelerinize gidince benzin istasyonları dışında tenekeler görüyorsunuz ya onların içinde, hepsinde mazottan ucuz 10 numara ve 7 numara yağlar var. Onların hepsini kamyonlarına koyuyorlar. Kamyoncu ve taşıyıcı esnafımız, nakliyecilerimiz bu pozisyonda, bu durumdalar.

Bunların, öyle ki motorlu taşıt vergisini ödemeyenlerin, trafik para cezasını ödemeyenlerin ve gelir vergisini ödemeyenlerin araçlarına fennî muayene yaptırmıyoruz. E, nasıl çalıştıracağız o taksiciyi, o kamyoncuyu, o otobüsçüyü? Çalışacaklar ki o borçlarını ödeyecekler. Dolayısıyla, böyle bir engelle karşı karşıyalar.

Tonaj kontrolü tam yapılmıyor, yapılmadığı için de, yirmi dört saat yapılmadığı için de yine haksız rekabet ortaya çıkıyor.

Taşıyıcı esnafımız zor durumda değerli arkadaşlarım. Bu zor durumdan kurtulması için de yapılacak işler çok belli, ortada: Bu yönetmelikle bu kanunu uyumlu hâle getirmek. Bakın, yönetmelikte okul mezunu olma şartı arıyoruz, kanunda ise ilkokul mezunu olmasa bile okuryazar olması ehliyet almasına neden oluyor, ama aracı kullanırken de bir okul mezunu olma şartı arıyoruz. Böyle bir dengesizlik var, bir çelişkiler var, bu çelişkilerin mutlaka düzelmesi lazım.

Sayın Başkan, değerli üyeler; kara yolu taşımacılığının dışında bir diğeri de bu tohumluklarla ilgiliydi. Burada keşke Tarım Bakanımız olsaydı da biz bu konuyu kendisine anlatabilseydik. Dolayısıyla, 5042 sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun’un 66’ncı maddesinin değişmesi ve bu ıslahçı tohumun sahibine bir hak kazandırması ve materyalinin sahibine hak kazandırması doğrudur. Bunu çoğaltmak isteyen başka birileri varsa bunların cezalandırılması da doğrudur. Bizim bu konuda, bu tohum üreticileri, yetiştiricileri konusunda bir itirazımız yok, o cezalar da verilsin. Ama esas sorun o tohumu kullananlarda. O tohumu kullanan çiftçilerimiz çok zor durumda.

Şimdi, Sayın Başbakan bize bir eylem planı yollamış, 60’ıncı Hükûmet Eylem Planı değerli arkadaşlarım. 60’ıncı Hükûmetin Eylem Planı’nın “Yapısal Dönüşüm” bölümünde, 17’nci sayfasında şöyle söylüyor: “Tarımsal destekleme uygulamaları gözden geçirilecek, tarım sektörünün rekabetçi bir yapıya kavuşmasına katkıda bulunacak şekle dönüşecek, üreticilere sağlanan mazot desteğine önümüzdeki dönemde devam edilecek. Üreticilere tarımsal kredilerden yararlanma imkânlarının geliştirilmesi amaçlı gerekli düzenlemeler yapılacaktır.”

Tarımsal destekler nerede? Biz onu bir merak ediyoruz. Sütçülerimiz desteği alamadı. Fiğ ektiler, desteği alamadılar. 700 liraya tohum sattık. “Tohum desteği vereceğiz.” dedi. Tohum desteklerini alamadılar.

Bakın, zaman zaman Başbakanımız “Nereden nereye…” diyor. Biz fazla, böyle, beş yıllık, 2002-2007 kıyaslaması yapmıyoruz. Bakın, o çiftçimizin ürettiğine, tarlaya attığı, boş tarlaya attığı, yani toprağına attığı DAP gübresi 0,62 kuruştan şu anda 1 lira 10 kuruşa gelmiş. Yani torbası 31 bin liradan 55 bin liraya gelmiş tam bir yılda. “Nereden nereye…” demeye hiç gerek yok. Tam bir yılda böyle bir zam gelmiş. Motorin 2 lira 18 kuruştan 2 lira 65 kuruş ve 2 lira 50 kuruş arasına gelmiş. Türkiye’nin değişik bölgelerinde bu fiyatlarda satılıyor.

Ben, tek tek bunların hepsini -traktöründen tohumuna kadar- anlatmak istemiyorum. Ama bu fiyatların hepsinde neredeyse yüzde 60’lar-yüzde 40’lar arasında değişen bir fazlalaşma var.

Değerli arkadaşlarım, çiftçimiz zor durumda. Bu zor durumdayken desteklerini -fiğ desteğini, süt desteğini- maalesef alamadı, tohumluklarının desteklerini alamadı.

Bilmiyorum, ben  seçim bölgeme gittiğimde köylerde bu tür şeylerle karşılaşıyorum. Eğer, değerli arkadaşlarım, sizler de valilerden, kaymakamlardan bir vakit bulup da köy kahvelerine giderseniz, bizim bu sözlerimizin doğru olduğunun bir kez de orada farkına varırsınız diye düşünüyorum.

Dolayısıyla çiftçimizin böyle bir zor durumda olduğu durumda “bu destekleri vereceğiz” diye, daha 2008 yılının böyle renkli kâğıtlarda açıklamasını yapmadan evvel, siz önce 2006 ve 2007 yılındaki çiftçi desteklerini bir an evvel vermeye bakın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünsal, konuşmanızı tamamlar mısınız.

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Tamamlıyorum. 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok kısa bir sürede dokuz tane kanunla ilgili konuşma fırsatını bulamadım, bulduğumuz iki tane kanun oldu. Özellikle, Elektronik İmza Kanunu henüz yürürlükte değil ama bilişimle ilgili çok çağ atlama noktasına geldiğimiz iddia ediliyor. Daha, elektronik imzayla ilgili iki-üç tane özel sektör firması şu anda faaliyet gösteriyor.

Ben, bu kanunun ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Yalnız, bu cezalardan öte, esnafımıza ve çiftçimize yapılan cezalardan da bir an evvel vazgeçmenizi istiyorum.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ünsal.

Şahısları adına ilk söz, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Tunçak’a ait.

Buyurun Sayın Tunçak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on dokuzuncu bölümü hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.

Öncelikle, iki haftaya yakın bir süredir, ceza kanunlarına uyum amacıyla yüz yetmiş bir kanun üzerinde ceza hükümlerinin yenilenmesini, değerlendirilmesini yüce Meclisimiz burada tartışıyor. Hakikaten, bu değerlendirmeleri takip eden milletvekillerimizin birçok kanun hakkında az ya da çok bilgi sahibi olması mümkün.

On dokuzuncu bölüm, 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu, 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu, 4149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun gibi önemli kanun maddelerindeki ceza hükümlerini temel ceza kanununa uyduruyor ve bu şekliyle düzenlemelere geçiriyor.

Birçok maddede değişiklikler yapılmıştır. Bu madde değişiklikleri içerisinde belli prensipler de öngörülüyor. Özellikle idari yaptırıma dönüşen fiiller bakımından, uygulamada doğabilecek tereddütlerin giderilmesi amacıyla, idari yaptırım kararlarını verecek merci açıkça gösteriliyor.

İdari yaptırım kararlarının tebliği, kesinleşmesi, kanun yolu, takip ve tahsile ilişkin düzenlemeler, Kabahatler Kanunu hükümleri dikkate alınarak, ilgili kanun hükümlerinden çıkarılıyor ve kanun yolu bakımından bazı kanunlarda da istisna hükümlere yer veriliyor.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; özellikle Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’da yapılan değişikliklerin centilmenliğin daha da artması hususunda ve tahrik ve hakaretin bireysel ve kurumsal olarak ağır şekilde cezalandırılması hususunda önemli neticeler doğuracağına inanıyoruz. Spor müsabakalarında her geçen gün ceza kanunlarındaki değişikliklerle, müeyyidelerin net ve doğru şekilde uygulanmasıyla şiddetin azaldığını gözlemliyoruz. Özellikle basın-yayın organlarındaki tahrik ve şiddetin dikkatli şekilde değerlendirilmesi ve müeyyidelerin doğru şekilde uygulanması gerektiğine de olan inancımızı buradan belirtmek istiyorum. Spor adamlarının,  sporla uğraşan kişilerin, sporcuların tahrikten olabildiğince uzak durmaları, tahrikten kaçınmaları ve seyircinin bu şekliyle sporu daha dost ve centilmence izleyebilecek bir ortama kavuşması gerektiğine inanıyoruz.

Bu düzenlemelerin Türk hukuk sistemine hayırlı olacağı kanaatiyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tunçak.

Şahsı adına ikinci söz, Giresun Milletvekili Sayın Hacı Hasan Sönmez’e ait.

Buyurun Sayın Sönmez. (AK Parti sıralarından alkışlar)

H. HASAN SÖNMEZ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on dokuzuncu bölümünde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İnsanların bir arada, toplum hâlinde yaşamak mecburiyeti dolayısıyla insanlar arasında çatışmaların çıkması kaçınılmazdır. Toplum yaşamının barış içinde devamı bu çatışmaların çözümlenmesine bağlıdır. Bunlar,  toplumsal ilişkilerde geçerli olan ve uyulmadığı takdirde yaptırım uygulanmasını öngören hukuk kuralları tarafından düzenlenir. Bu kurallara bazılarının ihmali sadece bir kişiyi zarara sokmakla kalmaz, toplumu oluşturan tüm kişileri rahatsız eder. Çünkü bazı hareketler, her ne kadar, ilk bakışta yalnız bir kişiye karşı işlenmiş ise de toplumdaki diğer bireyler bu hareketlerin bir gün kendilerine karşı da yönelebileceğini düşünerek endişeye kapılırlar. İşte, bir toplumda yapılan bazı hareketler, yalnız bu hareketin yöneldiği kişiyi değil tüm toplumu ilgilendirir ve onun huzurunu kaçırabilir. Toplumsal barışın sağlanması için bu hareketleri yapanlara karşı bazı yaptırımların uygulanması zorunludur. Ceza adı verilen bu yaptırımlar, bu tür fiilleri işlemek eğiliminde olanları korkutarak onların harekete geçmesini önlediği gibi, korkmayarak bu fiilleri işlemiş olanların cezalandırmak suretiyle uslanmalarına ve bu şekilde topluma zarar verecek davranışları tekrarlamaktan kaçınmalarına yardımcı olur.

Ceza hukukunun amacı toplum yaşamı bakımından önemli olan değerleri korumaktır. Bu da esas itibarıyla suç işlenmesini önleme amacıyla gerçekleştirilmeye çalışılır. Genel önleme dediğimizde anlaşılması gereken, suç işleyen kimsenin cezalandırılmasıyla diğer insanlar üzerinde oluşturulan ibret etkisidir. Bu şekilde, suç işlememiş bulunan diğer kimseler, suç işleyenlerin cezalandırıldığını görerek suç işlemekten çekinirler. Özel önleme ise, bir yandan suç işleyen kişinin cezaevinde tutularak tekrar suç işlemesinin, öte yandan da suçluyu ıslah ederek ve yeniden sosyalleştirerek bir daha suç işlemesini önlemeyi ifade eder. Kısaca belirtmek gerekirse, ceza kanunlarının amacı kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak ve suç işlenmesini önlemektir.

Ceza mevzuatı, çağın gereklerine ve yeniden oluşan millî ve insanlığın ortak değerlerini vurgulayan, insan haklarını ve toplumsal güveni korumayı hedefleyen bir suç ve ceza siyasetine dayandırılmalıdır. Türk Ceza Kanunu’yla özel suç tanımlamalarına yer veren diğer kanunlar arasındaki ilişki, Anayasa’mızda güvence altına alınan hukuk devleti, adalet, eşitlik ilkelerine uygun olarak yeniden belirlenmiştir.

Türk Ceza Kanunu’nun izlemiş olduğu suç ve ceza siyaseti ilkeleri dikkate alındığında, kanunun suç ve ceza teorisine ilişkin kabul ettiği normatif hükümler ceza hükmü içeren diğer kanunlar bakımından da etkisini doğurmuştur. Şu anda görüşülmekte olan tasarının on dokuzuncu bölümünde 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu, 4925 sayılı Karayolları Taşıma Kanunu, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu, 5042 sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun, 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu, 5083 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun’da değişiklik yapılması, 5147 sayılı Entegre Devre Topografyalarının Korunması Hakkında Kanun ve nihayet 5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’da değişiklikler öngörülmektedir. Bu değişiklikler, tasarının adından da anlaşıldığı üzere, temel ceza kanunlarına uyum amacıyla yapılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 541’inci maddesinde, 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun 22’nci maddesinde yer alan parasal değerler değiştirilerek 1 milyar lira olan idari para cezası 1.200 Türk lirası olarak, artırımlı olarak yeniden öngörülmektedir. Keza, avlaklarda izin almadan avlananlara veya yasak avlaklarda avlananlara verilecek idari para cezalarında artırım öngörülmüştür.

Yine, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun 5’inci maddesi değiştirilerek, kara yolu ile yük ve yolcu taşıma faaliyetlerinde kullanılan ticari araçlarda çalışan şoförlerin, sürücü mesleki yeterlilik belgesi almaları zorunluluğu getirilmiştir. Keza aynı Kanun’da yapılan değişiklikle Türk parasından altı sıfır atılması sonucu, yeni kanunda cezalar yeni para birimine göre uyarlanmıştır. Öte yandan, söz konusu Kanun’un belge alma şartlarının kaybedilmesi ve tahribat başlıklı 31’inci maddesi değiştirilerek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sönmez, konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen.

H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) - …yetki belgelerini, taşıt belgeleri ve taşıt kartı üzerinde tahrifat yapan yetki belgesi sahiplerine idari para cezası uygulaması kaldırılarak, Türk Ceza Kanunu’nun belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerinin uygulanacağı yeniden düzenlenmiştir.

Diğer saydığım kanunlarda yapılan değişikler de, ya para birimine uyum sağlamak ya da belli cezaları bir miktar daha artırmayı öngören düzenlemelerdir.

Sonuç olarak, görüşülmekte olan tasarının on dokuzuncu bölümündeki sekiz ayrı kanunda yapılan yeni düzenlemeler temel ceza kanunlarına uyum sağlamayı amaçlamıştır.

Kanunun hayırlı olmasını diler bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sönmez.

Sayın milletvekilleri, on dokuzuncu bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap işlemine başlıyoruz.

Sayın Tankut, buyurun.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu zamana kadar sahte elektronik imza kullanma suçundan dolayı kaç kişi, ortalama hangi miktarlarda ceza almıştır?

Yine aynı çerçevede, tamamen veya kısmen kaç kurum veya firma sahte elektronik sertifika oluşturmaktan ceza almıştır ve yine aldıkları bu cezalar içerisinde faaliyeti durdurulan ve sertifika verme izinleri iptal edilen gerçek veya tüzel kişilik var mıdır, varsa sayısı ne kadardır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tankut.

Sayın Sacid Yıldız, buyurun.

SACİD YILDIZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Özellikle doğu ve güneydoğu ile doğu Karadeniz illerinden on beş- yirmi saat yol katederek İstanbul’a giden veya İstanbul’dan o illere giden ve vatandaşa hizmet veren otobüs şirketlerine hiçbir mazot desteği verilmemesine karşın, aynı illere sefer yapan özel hava yolu şirketlerine yakıt desteği yapılmaktadır. Otobüs şirketlerine de mazot desteği yapmayı düşünüyor musunuz?

İkinci bir sorum var: Elektriğe yapılan zammı –ki yüzde 20 civarında bu zam oldu- Sayın Başbakan yüksek bulmuştu, indirilme çalışmalarının başlatılmasını söylemişti bildiğim kadarıyla. Ayrıca, bu zam ocaktan itibaren geçerli olacaktı. Oysaki ocağın 3’ünde, 4’ünde okunan faturalar zamlı olarak yansıtıldı elektrik saatlerine yani aralıkta tüketilen elektrikler zamlı olarak yansıtılmış oldu. Bu doğru bir uygulama mıdır? Bunun için ne tedbir almayı düşünüyorsunuz ve doğu ve güneydoğu illerindeki kaçak elektrik kullanımı hakkında da ne gibi tedbirleriniz var?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldız.

Sayın Dibek…

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Başkanım, teşekkür ediyorum ben de.

Sayın Bakanıma benim iki sorum var. Sayın Yıldız’ın sorduğu sorunun bir devamı olarak, öncelikle, kara yolunda yük taşıma işini yapan kamyon esnafı da sıkıntılarını zaman zaman bizlere iletiyor, özellikle girdilerinin çok yüksek olmasını ve Bağ-Kur ve SSK primlerini dahi ödeyemediklerini belirtiyor. Bu bağlamda, kara yolunda yük taşıma işini yapan bu kamyon esnafının kullandığı en önemli girdi mazot. Deniz yolundaki taşımacılara sağlanan ÖTV indirimi ya da ÖTV kaldırılması kara yolundaki bu yük taşıma işi yapan kamyon sürücülerine de düşünülüyor mu? Birincisi bu.

İkincisi de, Sayın Bakanım, tarımsal makine ve ekipmanlarında da finansal kiralama yani “leasing”deki KDV oranı yüzde 1’den 18’e çıkarılmıştı. Bunun tabii ki tarımsal gelişmeyi ve uluslararası rekabeti aşağıya çekeceğini düşünüyoruz. Bu konuda, bu katma değerin, tekrar, belli bir oranda aşağı çektirilmesi de düşünülüyor mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dibek.

Sayın Bengi Yıldız…

BENGİ YILDIZ (Batman) – Teşekkürler.

Sayın Bakanım, her yıl mevsimlik tarım işçileri kamyonlar ve benzeri araçlarla iş yerlerine, tarlalara götürülmektedir. Bu yıl da -kamuoyu tarafından takip edildiği gibi- yüzlerce insanımız bu arabaların geçirmiş olduğu trafik kazalarında yaşamlarını yitirdiler. Şimdi, burada uygulanan cezalar genellikle araç sahiplerine uygulanıyor, hatta şoförlere uygulanıyor. Bu konuda sayın Bakanlığımızın, özellikle bunları çalıştıranlara ilişkin bir tedbir geliştirmesi veya benzeri çalışmaları var mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldız.

Sayın Varlı…

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, şu anda tarım ürünlerinin tamamının tohumları ne yazık ki yabancı firmaların elindedir. Sebze tohumları İsrail’den, mısır tohumu ABD’den, pamuk tohumu da bazı Avrupa ülkeleri ve ABD’den temin edilmektedir. Hükûmetiniz üniversitelerimizin ziraat fakültelerini harekete geçirerek, ülkemizin kendi patenti olan tohumlar üretilemez mi? Bu üretilecek tohumlar ekonomik sıkıntı içerisindeki çiftçilerimize daha ucuza verilemez mi?

Yine çiftçimize ucuz mazot sözü verilmişti. Çiftçimize ucuz mazotu ne zaman vermeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Varlı.

Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Bakan, Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’da yeni bir düzenlemeye, bir artırmaya gidiliyor, ancak bu yeterli değil. Sanıyorum bu konuda bir yasa taslağı çalışması var ayrıca. Bu ne zamana kadar Meclise gelebilir? Çünkü, bu çok ciddi toplumsal bir olay, sık sık acı olaylar yaşıyoruz; onun için soruyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Sayın Korkmaz…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakanım, Petrol Piyasası Kanunu ile oluşturulan ulusal petrol stoklarını düzenleme kurulunun yönettiği ve çeşitli kaynaklardan elde edilen stok düzenleme fonunda bugün itibarıyla kaç milyon YTL birikmiştir ve bu kaynak nasıl, nerelerde ve hangi kriterler çerçevesince yönetilmektedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz.

Sayın Koçal

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, sulama kooperatiflerinin elektrik borcunun 2 katrilyonu geçtiği hepimiz tarafından bilinmektedir. Bu kooperatifler borçlarını ödeyemez durumda olduğuna göre, bu konuda acaba ne düşünüyorsunuz?

2007 yılında tarımda kuraklık neredeyse doğal afet noktasına gelmiştir. Bakanlar Kurulunuzda kırk ilde ve dört üründe hibe yapılmasıyla ilgili bir karar aldınız. Oysaki ülkemizin her tarafı kuraklıkla karşı karşıyadır. Dolayısıyla, çiftçimizin kredi borçlarının yeniden yapılanmasıyla ilgili bir şey düşünüyor musunuz?

Bir diğer konu, İran petrol kesintisi pazartesi günü itibarıyla sonuçlanacaktı. Şu andaki durum nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Koçal.

Sayın Özkan…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, lisanslı depoculuk anlamında bugün ülkemizde Isparta Eğirdir, Denizli Çivril, Antalya Korkuteli ve Burdur yöresindeki depolarda oldukça çok elma rezervimiz söz konusu, fakat elmada pazarlamada büyük sorun yaşandığı duyumlarını alıyoruz. Ne arayıp soran var fiyat anlamında… Depo kirasını karşılayamayacak konuma gelmiş elma üreticisi. Bu konuda yerel yönetimlerle bir iş birliği yapıp, bu depolardaki elmaları semt pazarlarında daha ucuz fiyatla satışını sağlamayı düşünür müsünüz? Hatta cezaevlerine, askeriyeye… Elma doğal bir gıdamız, yerinde bir gıdamız. Yani, yurt dışından ithal elmayı görüyorum süpermarketlerde, onları gördükçe kahroluyorum. Yani, bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Teşekkürler sayın Özkan.

Soru istemleri bitmiştir.

Sayın Bakanım cevap verecekler herhâlde, buyurun.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, soru yönelten arkadaşlarımın sorularına elimden geldiği kadar cevap vermeye çalışacağım. Bazı arkadaşlarımızın soruları bir araştırmayı gerektirdiği için o arkadaşlarımızın sorularına da yazılı olarak cevap vereceğimi hemen konuşmamın başında ifade etmek istiyorum.

Daha önceki bölümde soru ve cevap faslı burada yerine getirilirken Tarım Bakanımız benim yerime oturmuştu. O turda da yöneltilen sorular vardı, onları sonradan tespit ettim. Bir tanesi şuydu: “Hükûmet olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kullanılan elektrikten para almayacağınız, onlara bedava vereceğiniz şeklinde haberler alıyoruz. Bu gerçek midir?” diye bir soru sorulmuştu sanıyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gazeteler yazdı “Diyarbakır’da alınmıyor” diye.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Evet, böyle bir şeyin aslı yoktur. Böyle bir uygulamayı asla düşünmüyoruz. Böyle bir uygulama da yanlış olur. Yani, Türkiye’de vatandaşlar arasında, bölgeler arasında bir ayrım yapmamız söz konusu olamaz. Bu haber nereden çıktı, doğrusu bilmiyorum. Biraz önce Enerji Bakanımızı buraya davet etmiştim, aslında bunu sormak için davet ettim. Kendisi de, “Ben de şaşırdım; bizim böyle bir çalışmamız yok, böyle bir şey de zaten olamaz.” demişti, ki ben de zaten öyle düşünüyordum.

Şimdi, o zaman da sorulmuştu, yani bir önceki bölüm görüşülürken de arkadaşlarımız sormuşlardı, şimdi de aynı sorular geldi. “Kaçak elektrikle ilgili Hükûmet olarak, Bakanlık olarak neler yaptınız, neler yapıyorsunuz?” şeklinde bir soru yöneltildi. Tabii, kayıp ve kaçakla, elektrikte, mücadele etmek -çünkü kayıp ve kaçak gerçekten önemli boyutlardadır- Enerji Bakanlığımızın ve bu Bakanlığa bağlı genel müdürlüklerin en önemli uğraş alanlarındandır.

Şimdi, kayıp teknik kayıptır. Bunu ortadan kaldırmanın yolu, elektrik kablolarını yerin altına almaktır. Bu konuda, Hükûmet olarak ve Enerji Bakanlığı olarak bir çalışma başlattık. Nitekim, ülkemizin muhtelif yerlerinde, bir program dâhilinde bu çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu teknik kayıpları en asgariye indirme bakımından son derece yararlı bir faaliyettir. Buna büyük bir hızla, bir plan ve program dâhilinde devam edeceğiz.

Tabii, bir de kaçak var. Maalesef, birtakım vatandaşlarımız kaçak elektrik kullanıyorlar. Bununla mücadele, tabii ki, ciddi bir kontrol yapmaktır ve bu kontrol sonucunda, gerçekten bu suçu işleyen vatandaşları caydırmak için en azından, bunu düşünenleri bile caydırmak için cezaları artırmaktır. Bu konuda da, geçtiğimiz dönemde, bu cezaları artırıcı birtakım yasal düzenlemeler de doğrusu yapıldı. Ama hâlâ kayıp ve kaçağın olduğunu ifade edebilirim bütün bu mücadelelere rağmen. Bu konuda da başarılı olmak durumundayız.

Şimdi, bir de elektrik fiyatlarına yapılan zamla ilgili değerli arkadaşlarımız birtakım eleştiriler getirdiler. Ancak şunu da teslim etmelisiniz: Beş yıldır elektriğe hiç zam yapmayan bir Hükûmettik. Lütfen hatırlayınız, bizden önceki dönemde her ay elektriğe zam yapılırdı. Beş yıl süreyle elektriğe hiç zam yapmamış olan bir Hükûmet olarak, tabii, beş yılın sonunda ekonomik gereklilik elektrik fiyatlarında bir yeni düzenlemeyi -buna zam da diyebilirsiniz- gerekli kıldı. Ama sanayide farklı, konutta farklı bir uygulama yapıldığını herhâlde sizler de takip ediyorsunuz.

Şimdi, arkadaşımın hakkını yemeyeyim. Geçtiğimiz bölüm görüşülürken işsizlik sigortasıyla ilgili de bir soru sorulmuştu. Gerçekten işsiz kalan vatandaşlarımızın belirli süre İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yararlanmasını sağlayan bir düzenleme geçtiğimiz dönemde yapılmıştı. Biz de Hükûmet olarak işsizlik fonuyla ilgili çıkmış olan bu yasayı, tabii ki çok ciddi şekilde uyguluyoruz. Şöyle bir soru sorulmuştu: “Ne kadar para birikti bu Fon’da?” Biraz önce ilgili bakanlıktan ve müsteşardan aldığım bilgiye göre 30,7 katrilyon liralık bu Fon’da bir para var. “Ne kadar, peki insan yararlanıyor şu anda?” 100 bin civarında insanın şu anda bu Fon’dan işsizlik ödeneği parası almak suretiyle yararlandığını ifade etti. Daha başka sorular da vardı ama, diğer sorulara vakit kalmaz diye bu konuyla ilgili, onu geçmek zorundayım.

“Elektronik imza kullanmaktan dolayı ceza alan var mı?” 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’na muhalefetten 2006 yılı itibarıyla açılmış bir dava bulunmamaktadır. Tabii, Adalet Bakanlığında bu verileri takip eden bir genel müdürlüğümüz var, oradan aldığımız bilgidir bu. 2007 yılı sonuçları henüz gelmedi, ama 2006 yılında herhangi bir davanın açılmadığını, ilgili genel müdürlükten aldığımız bilgiyi sizlere aktardım.

Sayın Yıldız, “Otobüs şirketlerine de mazot desteği yapmayı düşünüyor musunuz?” diye sordular. Sanıyorum, uçaklara yapılan mazot desteğini de hatırlatarak bunu sordu. Şu anda, benim bildiğim Hükûmetimizin önünde otobüs firmalarına da ucuz mazot vermeyi sağlayacak bir programımız, bir düşüncemiz yok. İzin verirseniz, şöyle bakayım… Yine, aynı şeyi Sayın Dibek de sordu. Siz de, “Şehirler arası yük taşıyan araçlara acaba böyle bir mazot desteği veya işte ucuz mazot vermeyi düşünüyor musunuz?” dediniz de, değerli arkadaşlar, bu mazotu biz bedava almıyoruz, dışarıdan alıyoruz.

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – ÖTV’yi almayacaksınız.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Yani, şimdi, cari açıktan falan bahsediyoruz. Türkiye’nin cari açık vermesinin en önemli etkenlerinden biri, tabii ki akaryakıtı dışarıdan almamız ve bunun tabii ki çok ciddi bir yük getirmesidir. Keşke, ülkemiz komşu ülkeler gibi petrol zengini bir ülke olsa da bu söylediğiniz talepleri gerçekleştirme imkânına sahip olabilsek.

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Bakanım, ÖTV, özel tüketim vergisi…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Değerli arkadaşlar, sürem doldu, diğer sorulara, izin verirseniz, yazılı olarak cevap vereceğim.

Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, on dokuzuncu bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, on dokuzcu bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

541’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

542’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

543’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

544’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

545’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

546’ncı madde üzerinde bir önerge var, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı “Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda, Temel Ceza Kanunlarında ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 546 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Kemal Anadol

Mehmet Şandır

 

Yozgat

İzmir

Mersin

 

Hasip Kaplan

Nihat Ergün

 

 

Şırnak

Kocaeli

 

“Madde 546- 4915 sayılı Kanunun 28 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Avdan men etme ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi

Madde 28- Bu Kanunla yasak edilen fiilleri işleyenler derhal avdan men edilir.

Bu Kanunun 20 nci maddesi kapsamında elkonulan av hayvanları ve türevleri ile sair eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine mahalli mülki amir tarafından karar verilir.

Mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar verilen cansız av hayvanları ile, avlanan hayvanlardan elde edilen ürünler ve sair eşya Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından satılarak bedeli Döner Sermaye İşletmesine gelir kaydedilir.

Canlı olarak elkonulan ve özel bakım ve tedaviye muhtaç olmayan av hayvanları, Bakanlık yetkilileri tarafından başka bir şekilde değerlendirilmesine karar verilmediği takdirde, doğal yaşama ortamlarında serbest bırakılır.

Bu madde hükümlerine göre mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararı verilmiş olsa bile, yasak avlanma ile yaban hayatında ve ekosistemde meydana gelen tahribat ve eksilme nedeniyle hükmolunacak tazminat av hayvanı türlerine göre Bakanlıkça tespit edilen değerler üzerinden hesaplanır. Hükmolunan tazminat, Döner Sermaye İşletmesine gelir kaydedilir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Uygulamada karşılaşılması muhtemel tereddütleri gidermek için iş bu değişiklik önergesi verilmiştir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 546’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

547’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

548’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

549’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

550’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

551’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

552’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

553’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

554’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

555’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

TBM Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Yasa tasarısının 555. maddesinin (a) bendindeki (altıyüz bin) ibaresinin (ikiyüz bin) olarak, (b) bendindeki (ikiyüz elli bin) ibaresinin (yüz bin) olarak değiştirilmesini ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

Fıkralar: Yukarıda yazılı fiillerin idarece tespitinde tespit tarihine kadar işlenen birden fazla fiil için bir tek ceza kesilir.

Daha önce bu fiiller için kesilen cezalar bu esasa göre düzeltilir.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşacak mısınız?

Buyurun.

Süreniz beş dakika Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergem 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 19’uncu maddesindeki cezaların azaltılmasına ilişkindir. Hâlen yürürlükte olan bu kanunun 19’uncu maddesinde (a) bendindeki 600 bin Türk lirası 500 bin lira, yani 500 milyar, (b) bendinde olansa 200 milyar ve üçüncü bentte de 50 milyara kadar para cezası kesiliyordu.

Şimdi, ama, bu para cezalarının altına da bir fıkra eklenmiş: “Her sene Vergi Usul Kanunu’nun yeniden değerlendirme usullerine göre bu para cezaları artırılır.” Bunların bugünkü, herhâlde, seviyesi, birinci fıkradaki para cezasının miktarı 855 milyar lira, öteki de galiba 500 milyar lira civarında bir rakamdır.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu Petrol Piyasası Kanunu çok acele çıkarıldıktan sonra, biliyorsunuz -bu Petrol Piyasası Kanunu’nda dağıtıcı firmalar var, bir de bayiler var- önce, bu Petrol Piyasası Kanunu’na göre Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu getirildi. Petrol ve sair maddelerin satılması ruhsata bağlandı. İşte, dağıtıcı ruhsatını, normal olarak dağıtıcı olarak faaliyette bulunabilmesi için dağıtıcı ruhsatını alması lazım. Bayi olarak faaliyette bulunabilmesi için de bayilik ruhsatını alması lazım. Fakat tabii, o zaman Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu zamanında görevini yapmadı. Çünkü, sizler de biliyorsunuz, işte petrol bayileri o kadar değişik uygulamalar yapıldı ki… Vatandaş müracaat etmiş Petrol Piyasası Düzenleme Kuruluna, bütün belgeleri orada mevcut, fakat nedense bu Kurul, kendisine yeterli zamanda görevini yapmadığı için, bu kişilere ruhsatını vermedi. Sonra bu 19’uncu maddeye göre buna 50 milyar, sonradan onu Vergi Usul Kanunu’nun yeniden değerleme ölçülerine göre artırdı ve 57’şer milyar para cezaları kesildi ve özellikle biliyorsunuz, bu basında çok yayınlandı, bu birinci fıkraya göre dağıtıcı firmalara 1 katrilyon 600 trilyon lira nispetinde bir ceza kesildi. İşte, bunun Petrol Ofisi var, Shell’i var, Total’i var.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, aslında getirilen bu para cezaları çok büyük para cezaları. Bunların sebebi şu: Şimdi, bu büyük dağıtıcı firmalar, işte, Shell, Total, Petrol Ofisi, bunlar şimdi, istiyorlar ki… Yani tabii, bunlar için kesilmiş bir 30-40 trilyon liralık para cezasının bir anlamı yok, ama öte tarafta 30-35 adet de küçük dağıtıcı bayiler var, bunlar küçük firmalar tabii. Bunlar tabii, istiyorlar ki, bunları ortadan kaldıralım. Yani, bunlara büyük bir para cezaları gelirse… Bu miktarların nedeni o. Yani, nasıl kesiliyor? Mesela, 1 tanker petrol hatalı verilmiş, hemen. Petrol Piyasası Düzenleme Kurulu tutuyor buna, yeni, birinci fıkraya göre 814 milyar lira para cezası kesiliyor. Bunlar işte, kanunda ilk derece mahkemesi olarak Danıştaya dava açılıyor, ondan sonra Danıştayın 13. Dairesinin verdiği kararlara karşı, İdari Dava Dairelerine gidiyor, velhasıl, bu şekildeki uygulama, bu piyasada çalışan insanlara çok büyük bir sıkıntı getirdi.

Şimdi, hakikaten 1 tanker benzinin veya akaryakıtın bir dağıtıcı firma tarafından birisine yanlış verilmesinin bedeli karşısında 600 milyar lira para cezasını kesmek çok büyük bir haksızlık. Yani, herhâlde siz de biliyorsunuz. Petrol piyasası içinde, yani, sizin, petrol bayisi olan insanlar var. Şimdi, geçmişte bunların adına kesilen paralar hâlâ mahkemelerde ihtilaflı, tahsil edilemedi. Bence, aslında iktidar partisi, bu konuda bu insanları biraz rahatlatıcı düzenlemeler getirebilirdi. O dediğim 1 katrilyon 600 trilyon lira gitti, Danıştay 13. Dairede tasdik edildi, ama Danıştay İdari Dava Dairelerinde o, yürütmenin durdurulmasına karar verildi. Yani, böyle, piyasada birçok insanları sıkıntıya soktu. Bence bu konuda o kadar çok böyle sıkıntı yaratan durumlarla karşılaşıldı ki, bunun sebebi, kanunun çok sağlıklı olarak yapılmaması, Petrol Piyasası Düzenleme Kurulunun sağlıklı çalışmamasından kaynaklandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı lütfen tamamlayın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir de tabii, bu Petrol Piyasası Düzenleme Kurulunda çalışan kişiler, bu konuları çok daha iyi incelemedikleri için, çok da hatalı işlemler yapıyorlar ve bu hatalı işlemler sonucunda, yanan vatandaşın canı oluyor. Bence, bu cezalarının biraz düşürülmesinde çok büyük bir isabet var. Yani, bayilik faaliyetine aykırı bir faaliyette bulundu diye bir kişiye siz 600 milyar lira para cezası kesebilir misiniz? Yani, emsali yoktur. Bunun nedeni, bazı dış güçler, mesela bir Total var, işte, Shell var, BP var -işte, biliyorsunuz büyük şirketleri- bunlar, tabii, Türkiye’den büyük paralar transfer ediyorlar. Türk dağıtıcı firmalarının yaşatılmamasını istiyorlar.

Tabii, takdir sizin. Bana göre benim verdiğim önerge çok isabetli bir önergedir. Bu cezaların kısmen azaltılması lazım.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

555’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

556’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

557’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

558’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

559’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 559 uncu maddesinin (b) bendinde geçen (beş) ibaresinin (üç) olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN – Komisyon?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Gerekçeyi okutalım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutalım, peki.

Gerekçe:

Maddede getirilen bir ay ile beş yıl arası çok geniş bir takdirdir. Azaltılması daha adaletlidir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

559’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

560’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

561’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

562’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

563’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

564’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 Sırasayılı Kanun Tasarısının 564 üncü maddesinin çerçevesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

Bekir Bozdağ

Kemal Anadol

 

Kocaeli

Yozgat

İzmir

 

Mehmet Şandır

Hasip Kaplan

 

 

Mersin

Şırnak

 

“Madde 564 28/4/2004 tarihli ve 5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun 18 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki üçüncü ve beşinci fıkralar eklenmiştir”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5149 Sayılı Kanunun 18. maddesinin üçüncü fıkrası Anayasa Mahkemesinin 2005/55 E ve 2006/4 K. Sayılı kararı ile iptal edildiğinden bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 564’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

565’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

566’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

567’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

568’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

569’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

570’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, on dokuzuncu bölümde yer alan maddelerin oylaması tamamlanmıştır.

Süremizin bitimine de az kaldığından, alınan karar gereği, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 17 Ocak 2008 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 22.56

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.