DÖNEM: 23 CİLT: 12 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 50’nci
Birleşim 16 Ocak 2008 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - YOKLAMA IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Amasra’da
kurulması düşünülen termik santralin çevreye vereceği zarara ilişkin gündem
dışı konuşması ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in
cevabı 2.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Karadeniz Sahil Yolu ve Giresun geçişinde yaşanan
trafik kazalarına ilişkin gündem dışı konuşması 3.- Edirne
Milletvekili Necdet Budak’ın, Edirne’ye yapılan yatırımlar ve hizmetlere
ilişkin gündem dışı konuşması V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 19 milletvekilinin, insan kaçakçılığı ve yasa dışı
göçmen hareketlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/95) VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR A)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, Türkiye Taşkömürü Kurumundaki bazı usulsüzlük
iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/1145) 2.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, medya ve siyaset ilişkilerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in
cevabı (7/1228) 3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, Bor ilçesindeki petrol arama çalışmalarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in
cevabı (7/1254) 4.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, bir gazetenin logo
değişikliği ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/1335) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 15.03’te açılarak üç oturum yaptı. Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Kıbrıs sorununa ve
çözümü için yapılması gerekenlere ilişkin gündem dışı konuşmasına, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, Hrant
Dink cinayetine ilişkin gündem dışı konuşmasına,
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Cevap verdi. Ankara
Milletvekili Haluk Özdalga, muharrem ayına ilişkin
gündem dışı bir konuşma yaptı. Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Başkanı René van
der Linden ve beraberindeki heyetin, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak, Macaristan Ulusal
Meclisi Başkanı Katalin Szılı
ve beraberindeki parlamento heyetinin, Ülkemizi ziyaret
etmelerinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun
bilgisine sunuldu. Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın (6/296), Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/256), Esas numaralı
sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; soruların geri
verildiği bildirildi. Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 25 milletvekilinin,
pamuk üretimindeki sorunların (10/92), Edirne
Milletvekili Necdet Budak ve 45 milletvekilinin, balıkçılık sektörünün
sorunlarının (10/93), Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 32 milletvekilinin,
millî eğitimdeki sorunların (10/94), Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 35’inci
sırasında yer alan 74 sıra sayılı Beşinci Dünya Su Forumu Organizasyonu İçin
Çerçeve Anlaşma ile Beşinci Dünya Su Forumu Anlaşma Mektubunun Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 6’ncı sırasına alınmasına
ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun 16/1/2008 Çarşamba günkü
birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine, 15/1/2008 Salı günkü birleşiminde
ise bir saat sözlü soruların görüşülmesinden sonra diğer denetim konularının
görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel Kurulun
15/1/2008 Salı günkü birleşiminde 15.00 – 23.00, 16/1/2008 Çarşamba günkü
birleşiminde 14.00 – 23.00
ve 17/1/2008 Perşembe günkü birleşiminde ise 14.00 – 20.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edildi. Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Üreticilerin T.C. Ziraat
Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan ve Yeniden Yapılandırılan
Borçlarının Faizsiz Ödenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/2) İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi. Gündemin “Sözlü Sorular”
kısmının: 1’inci sırasında
bulunan Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in (6/141) esas numaralı sözlü sorusuna
TBMM Başkanı Vekili Nevzat Pakdil cevap verdi; soru
sahibi de cevaba karşı görüşünü açıkladı; 2 ’nci sırasında bulunan Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in (6/148), 4’üncü sırasında
bulunan Mersin Milletvekili İsa Gök’ün (6/151), 6 ve 11’inci
sıralarında bulunan Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin (6/160), (6/175), 10’uncu sırasında
bulunan Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın (6/174), 22’nci sırasında
bulunan Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın (6/189), 26 ve 35 ila 56’ncı sıralarında bulunan Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün (6/194), (6/206), (6/207), (6/208), (6/209),
(6/210) (6/211), (6/212), (6/213), (6/214), (6/215), (6/216), (6/217), (6/218),
(6/219), (6/220), (6/221), (6/222), (6/223), (6/224), (6/225), (6/226),
(6/227), 29, 31 ve 32’nci
sıralarında bulunan İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın
(6/200), (6/202), (6/203), Esas numaralı
sorularına Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik cevap verdi; Kütahya Milletvekili Alim Işık, Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın, Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve İstanbul Milletvekili Nec Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın (Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) (1/335) (S. Sayısı: 56)
görüşmelerine devam edilerek on beşinci bölümüne kadar kabul edildi; on beşinci
bölümü üzerinde bir süre görüşüldü. 16 Ocak 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime
23.01’de son verildi.
No.: 70 II.- GELEN KÂĞITLAR 16 Ocak 2008 Çarşamba Tasarılar 1.- Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/494) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2.1.2008) 2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik
Misyon ve Konsolosluk Üyelerinin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/495) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.1.2008) 3.- Özel Öğretim
Kurumları Kanunu ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/496) (Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.1.2008) Teklifler 1.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin;
Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi (2/112) (Anayasa Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.12.2007) 2.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 9 Milletvekilinin;
657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/113) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.12.2007)
3.-Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir
Akcan ve 27 Milletvekilinin; Türk Tekniker ve Meslek Elemanları Odaları Birliği
Kuruluşu Hakkında Kanun Teklifi (2/114) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2007) 4.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 13 Milletvekilinin;
4046 Sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/115) (Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2007) 5.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/116) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31.12.2007) 6.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytok’un; Belediye Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/117) (İçişleri Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2.1.2008) 7.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un; Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/118) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.1.2008) 8.- Muğla
Milletvekili Yüksel Özden ve Bolu Milletvekili Fatih Metin’in; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/119) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.1.2008) 9.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Cinsel Taciz Suçlarında
Cezanın Arttırılması Hakkında Kanun Teklifi (2/120) (Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.1.2008) 10.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya ve 10 Milletvekilinin; Ulusal
Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanuna Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (2/121) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.1.2008) Meclis Araştırması Önergesi 1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 19 Milletvekilinin, insan kaçakçılığı ve yasa dışı
göçmen hareketlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/95) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/12/2007) Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergesi 1.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, İskenderun Körfezinde batan zehirli atık dolu
gemiye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/623) 16 Ocak 2008 Çarşamba BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 50’inci Birleşimini açıyorum. III.- Y O K L A M A BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. İlk söz, Bartın
ili Amasra ilçesinde kurulması düşünülen termik santralin çevreye vereceği
zarar hakkında söz isteyen Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’ya aittir. Buyurun Sayın Yalçınkaya. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika Sayın Yalçınkaya. IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın,
Amasra’da kurulması düşünülen termik santralin çevreye vereceği zarara ilişkin
gündem dışı konuşması ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in
cevabı MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, Bartın milletvekili olarak, Bartın’ın
gelecekte son derece önemli bir sorununa dönüşecek olan bir Hükûmet
kararından geri dönülmesini sağlamak amacıyla gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Hepinizin bildiği
gibi, Bartın Ankara’ya Fatih Sultan
Mehmet Amasra’yı gördüğünde lalasına “Lala lala, çeşmi cihan bu mu ola?” sorusunu boşuna sormamıştır. Burada
Fatih Sultan Mehmet tarafından “dünyanın gözü” olarak nitelenen bir güzellikten
söz ediyoruz. Burada, inanılmaz güzellikteki koyları, deniz
ile ormanın iç içe geçtiği, yeşilin binlerce tonunun bir arada olduğu, doğal
güzelliklerinin yanı sıra üç bin yıllık bir tarihe ev sahipliği yapan,
günümüzde yerel turizm açısından Karadeniz’in gözdesi konumunda olan ve küresel
ısınma nedeniyle en geç on yıl içinde uluslararası turizmin de gözdesi olmaya
aday bir vatan parçasından, Amasra’dan söz ediyoruz. Böylesine tarih
ve doğa cenneti niteliğindeki bir yöremizin ekonomik açıdan kalkınmasını
sağlamak, halkın refah düzeyini arttırmak için akla nasıl bir çözüm gelebilir?
Var olan güzellikleri geliştirmek ve işleterek kazanca dönüştürmek mi? Eğer
böyleyse, buyurun, Amasra’nın mevcut turizm kapasitesini daha da geliştirecek,
uluslararası tanınmışlığını sağlayacak projeleri ortaya koyalım. Şu anda
çalışan maden ocaklarına ihtiyaç olan üretim işçisini acilen alıp kömür
üretimini arttırarak ülke ekonomisine katkı sağlayalım. Böylesi bir
yörede ne yapılmaz ya da “sakın ola, yapmayın” denebilecek iş nedir? Oksijen deposu havayı karbonmonoksitle
doldurmak, biyolojik çeşitliliği en yüksek ormanlara sahip olan bu bölgenin
asit ve kül yağmurları altında yavaş yavaş ölmesine
yol açacak en kirletici işleri buraya yığmak, Amasra’nın doğal ve tarihî
güzelliklerinin üstüne küller dökmek, ormanı da, insanı da, denizi de, havayı
da, tarihi de kirletmek, katletmek, öldürmek. Burada gündem
dışı söz almamın nedeni, benim, sizin, hepimizin olan bu vatan parçasında işte
bu katliamın yaşanması için atılmış bir adımın sonuçları hakkında Meclisimizi, Hükûmetimizi ve kamuoyunu uyarmaktır. Amasra’ya termik
santral kurulacak. Bu konuda, HEMA adlı bir şirkete, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulunca üretim lisansı verilmiş durumda. Şaka gibi geliyor değil mi? Maalesef
şaka değil. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunca, HEMA Elektrik Üretim AŞ’ye
kırk dokuz yıl süreli olarak üretim lisansı verilmiş durumda. Bartın, çevre
sorunları konusunda son derece duyarlı bir bölgedir. Cennette yaşamak sadece
zevk değil, sorumluluk da gerektirir diye bakarız bizler hayata. 2000 yılında
da bir mobil santral getirilmeye çalışıldı yöremize, on binler ayağa kalktı,
“Bu hava, bu deniz, bu topraklar bizim, balığımızın ölmesine, insanımızın
hastalanmasına, ormanlarımızın yok olmasına yol açacak bir yatırımı
istemiyoruz” diye tüm Bartın ayaklandı. Henüz o yaşananlar unutulmadı. Şimdi, Amasra’da
gene bir termik santral var karşımızda. O gün insanlarımızın itiraz ettiği her
şey aynısıyla bugün de gündemde, hiçbir şey değişmedi, ama oyun biraz
değiştirildi. Bu kez
Bartınlıları susturabilmek için Amasra (B) maden sahasının işletilmesi için
HEMA AŞ bir de rödovans sözleşmesi yapmış durumda.
Amasra’da hâlen çalışılan maden yataklarında kömür çıkarılması için, HEMA’ya “al burayı işlet” demek, rödovans
sözleşmesi. Bakın, buradan çıkan kömürü çıkaracağız, size hem iş sahası
açacağız hem de bu kömürü -ve tabii ki başka kömürleri de- kurulacak olan 654,5
megavat kurulu güce sahip termik santralimizde kullanacağız, enerji sektöründe
değerlendireceğiz diyorlar. Bartınlılara
layık görülen bu mudur? Göstermelik bir rödovans
anlaşmasıyla size bu sayede iş ve istihdam yaratıyoruz, biraz da siz fedakârlık
yapın; bırakın Amasra’nın güzelliklerini, tarihî ve doğal değerini; turizm
potansiyeliniz yok olacakmış, denizde balıklar, uçan kuşlar, yeşil ormanlar,
kucaktaki bebeleriniz zehirlenecekmiş, ne gam, diyorlar. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız. MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Devamla) – Kıymayın Amasra’ya… Amasra öyle bir
cennettir ki, bu cennet sadece güzellikleri ile değil, insanoğluna sunduğu
doğal kaynakları ile de yaşanılan coğrafyayı insanoğluna yaşanılır kılmak için
bir sürü olanağı da bağrında barındırmaktadır. Allah’ın her
türlü nimetiyle donatıp bizlere sunduğu bu büyük hazineyi korumak ve
geliştirmek görevi ise biz Bartınlılar kadar -hatta çok daha fazla- tüm ülkeye
hizmet etme vaadiyle göreve gelmiş olan Hükûmete
düşmektedir. Kıymayın
Amasra’ya, kıymayın Bartın’a… Bir hatadan
dönebilmek de en büyük erdemdir. Bu nedenle Amasra’ya yapılması karara
bağlanmış olan termik santralden Bartınlılar ayağa kalkmadan vazgeçme erdeminin
Hükûmetçe gösterilmesi en büyük temennimiz ve
talebimizdir. Değerli
milletvekillerim, beni dinleme nezaketinde bulunduğunuz için hepinize teşekkür
ediyorum. Amasra’nın güzelliklerini görmeye, Amasra’nın salatasını, Amasra’nın
balığını ve ballı cevizli manda yoğurdunu tatmaya hepinizi Amasra’ya
bekliyorum. Sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Yalçınkaya. Enerji Bakanı
Sayın Hilmi Güler Bey cevap vereceklerdir. Buyurun Sayın
Bakan. Süreniz yirmi
dakika. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bartın
Milletvekili Sayın Rıza Yalçınkaya Bey’in, Bartın ili
Amasra ilçesinde kurulması düşünülen termik santralle ilgili görüşlerine ilave
bilgiler sunarak cevap vermek istiyorum. Bildiğiniz gibi,
biz, enerji konusunda yerli kaynaklara ağırlık veren bir hükûmet
olarak, bu bölgede de santraller kurmayı arzu ediyoruz. Tabii, eski
alışkanlıklar ile yeni yaklaşımlar arasındaki farkı iyi ayırt etmek lazım.
Kömür, eskiden, genel bir yanlış kanaat olarak kirletici, çevre düşmanı olan
bir yakıt gibi kabul ediliyordu. Ancak, kömürü çok iyi yakan yeni teknolojiler
var, bunları da kullanmaya başladık. Bunlardan bir tanesi, akışkan yatak
teknolojisidir. Ayrıca plazma tekniğiyle kömürü yakan ve etrafa zarar vermeyen
veya minimum zarar veren yeni teknikler kullanılmaktadır ve bunlar uygulamaya
geçirildi. Mesela, biz Çan Termik Santralinde böyle bir metodu kullanıyoruz.
Ayrıca İSKEN diye bahsettiğimiz Akdeniz’de kömür santrali, aynı şekilde yumurtalık
da bu şekilde çalışmaktadır. Fevkalade temiz, çevreye zarar vermeyen bir
teknolojiyle kömür kullanılmaktadır. Bir yandan yerli
kaynaklarımıza ağırlık verelim diyoruz, bir yandan dışa bağımlı olmayalım
diyoruz, bir yandan ucuz elektrik kullanalım diyoruz. Bunları yapmanın şartı bu
tekniklere uymaktır. Bunun için de, Bartın ilinde düşünülen ve daha henüz
çalışmaları tamamlanmayan bir yatırımdan bahsetti Sayın Yalçınkaya.
Ben onun tereddütlerine, eleştirilerine, biraz da gönlüne su serpeyim diye
söylüyorum: Yapılan çalışmalar kontrol altında, çok yakın izlemeyle
sürdürülmektedir. Daha henüz ortada… O kadar, hani, bir bardak suda fırtına
koparacak kadar kesin bir hâle de gelmemiştir. Keşke gelse, çünkü,
burada enerjiye ihtiyacımız var ve üstelik de, biz, o bölgeyi de bir enerji
merkezi yapmak istiyoruz. Çünkü taş kömürümüz orada. Daha evvel zarar ediyordu.
Şimdi, onun zararlarını azaltarak özel sektörle bunu çıkartmayı düşünüyoruz ve 12/10/2006 yılında orada toplam 654 megavatlık dört üniteden
oluşan bir müracaatı olmuş HEMA’nın. EPDK da buna
izin vermiş, üretim iznini vermiş. Ama bunu yapmak için daha ÇED raporu
alınacak, ÇED raporu çalışmaları sürüyor. Bunun dışında,
ayrıca, ikinci bir müracaatla, 2007 yılında, 16/11/2007’de,
daha yeni, bunu 1.100 megavata çıkaracak şekilde ikinci bir tadilat yapma
müracaatı olmuş. Yani, 654 megavattan 1.100 megavata çıkartmak üzere müracaatta
bulunmuş ve EPDK da gerek yeterli yerin olup olmaması ve bağlantı açısından TEİAŞ’a, yani bizim Elektrik İletim AŞ’ye görüş sormuş. Durum bu safhada. Yani şu an itibarıyla bu durumda. Şimdi,
tabii, bunun hem yer durumu –çünkü, daha büyük olacağı
için daha büyük yere ihtiyaç var- bir de ÇED’le
ilgili çalışmalarını da daha henüz firma yapmış değil. Tabii, burada önemli olan şey şu: HEMA, bildiğiniz gibi, Çinli bir
firmayla, Datong firmasıyla da üç kuyu açarak daha
fazla taş kömürü çıkarmayı arzu ediyor ve o bölgeye zenginlik getirecek, daha
fazla işçi çalışacak, yerli kaynaklarımız değerlenecek ve üstelik de çevreye
-oranın güzelliklerini ben de biliyorum, yani Amasra, Bartın ve orada kaldım,
Ereğli Demir Çelik’te benim uzun süre görevim oldu- gerçekten oranın o
güzelliğine, yeşilliğine herhangi bir zarar vermeyecek bir teknolojiyi kurmak
mümkün. Dünyada da zaten kömür, gerek Rusya’da
gerek Almanya’da, Amerika’da elektrik üretmekte çok yaygın bir şekilde
kullanılıyor. Yani, çağdaş üretim metotlarından bir tanesidir. O bakımdan,
burada hiç herhangi bir tereddütünüz olmasın. Kaldı
ki henüz daha ÇED raporu da alınmış değil. Bu bakımdan, biz sorun olacağını
zannetmiyoruz ve üstelik kömürle ilgili de maalesef böyle bir yanlış kanaat
var, sahilde bulunan santrallere izin alamama gibi genellikle halkı bir yanlış
bilinçlendirme faaliyetleri var. Bunu üzüntüyle karşılıyoruz. Sayın
Milletvekilimi özellikle tenzih ediyorum. Yani, bu farkı mutlaka bilen ve bu
noktada hassas olduğuna inandığım bir kişi ve bu bölgenin kalkınması için bu
lazım. Biz de zaten Maden Tetkik Arama ile çok yoğun bir kömür arama
faaliyetinde bulunuyoruz. 800 milyon ton kömür bulduk, 600 milyon ton da ilave
rezerv. Yeni bunlar. Toplam 1,4 milyar ton yapıyor bu ilave bulduğumuz. Müthiş bir kaynak bu aynı zamanda. Yani, masraflar çıktıktan
sonra da 20 dolar kalsa 28 milyar dolar yapar bu. Tabii, bunu enerji üretmekte
kullanırsak dışa bağımlılığımız da diğer şeyler de azalmış olacak ve bununla
ilgili olarak yoğun da talepler var. Şu anda da yeri
gelmişken bir müjdeyi de vereyim: Afşin Elbistan C ve D’nin
ihalesi için de hazırlıklarımız bitti. Bilhassa Afşin bölgesine iki büyük dev
projeyi kazandırmak üzere yoğun bir çalışma içindeyiz. 1.200 megavatlık iki
ünite. İnşallah, bu C ve D’den sonra E’si de gelecek. Burada da on beş yıl alım garantisi veren
bir sistemi düşünüyoruz
ve hem düşük kalorili olan bu kömürleri değerlendirmiş olacağız
hem de o bölgeye bir canlılık gelecek, endüstri açısından da. Külünden de
muhtemelen çimento yapma imkânı olacak. Böyle güzel
yatırımları aslında teşvik etmemiz lazım. Hem yerli kaynaklar, hem alternatif
enerji kaynaklarını oluşturmuş oluyoruz, doğal gaza bağımlılığımızı azaltmış
oluyoruz ve bununla ilgili olarak da çalışmalarımızı, rüzgâr dâhil olmak üzere,
küçük hidroelektrik santraller olmak üzere büyük bir çalışmayı sürdürdük.
Rüzgârda büyük bir patlama meydana geldi, artış meydana geldi. Şimdi bunun
türbinlerini yaptırmak üzere görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Ayrıca, TEMSAN
firmamız bir de rüzgâr türbini –prototip- yaptı, şimdi
bunu yaygınlaştırmak istiyoruz. Küçük hidroelektrik santrallerinde binin
üzerinde müracaat yapıldı. Bunlarla da derelerden elektrik elde etmek üzere çok
ciddi çalışmalar başlattık. Gene TEMSAN
firması, on dört ayrı tip prototip yaptı. Bunlar,
öyle, kâğıt üzerinde çalışma değil, yani bunlar üretildi. Bunların bazıları bir
otomobilin bagajında taşınabilecek kadar küçük, bazıları bir tırın taşıyamayacağı kadar büyük türbinler. Bunlarla da
sulardan elektrik elde etme çalışmalarımız sürüyor. Su ve rüzgârı,
çok şükür yoluna koyduk. Şimdi üçüncü hareketimiz jeotermaldir. Jeotermalde de
ciddi bir çalışma içindeyiz. Jeotermalde, aynı rüzgâr atlası gibi Türkiye’nin
jeotermal haritasını çıkarttık, bunu da yayacağız. Bunun şu
bakımdan, şöyle bir faydası var: Eskiden, yatırımcılar münferit olarak, tek tek dağları, tepeleri dolaşarak bunları buluyordu, ölçüm
alıyordu. Şimdi biz bunları atlasıyla beraber hazır ettik. Rüzgâr atlasında
öyle oldu. Onun için, herkes kendi köyünde, kasabasında rüzgârın kaç
metre/saniye hızla estiğini artık biliyor, kapasitesini biliyor. Ayrıca,
bağlantı hatlarını da harita üzerine işledik. Sadece bulduğu yere gerekli
müracaatını yapacak, ondan sonra da yatırıma karar verirse bağlantısını da
yapıp üretim yapacak. 17 megavatla
aldık, çok şükür bunu 10 kat artırdık, şimdi 400 kat artıracağız ve hedefimiz,
bunu çok daha fazlaya çıkartmak. Böylece, çevre dostu bir yatırımı
gerçekleştirmiş olacağız. Jeotermalde de
aynı haritayı çıkarıyoruz. Bu da çıktığı zaman, bilhassa Ege Bölgesi başta
olmak üzere, jeotermal enerjiden, hem elektrik elde etmekte hem seracılıkta hem
binaların ısıtılmasında, termal turizmde yararlanmış olacağız. Dördüncü
hedefimiz de -onda da ciddi adımlar atıyoruz- güneş enerjisidir. Bunu biz
paneller olarak su ısıtmada kullanıyoruz. Ama daha büyük amacımız, öncelikli
olarak bunu elektrik elde etmekte kullanmak. Bunun için de… Çatıların
üzeri boş. Çatıların üzerine kiremit koyacağımıza, bunları güneş
pilleriyle yer değiştirmemiz yakında mümkün olacak. Bunun maliyet sorunu var.
Bir tek maliyet sorununu düşürürsek, burada önemli adımlar atabiliriz. Mesela,
Almanya’da “yüz bin çatı projesi” başlatılmıştır ve Almanya’da, bilhassa Bavyera bölgesinde hem istihdama hem de enerjiye büyük
katkısı var. Türkiye Almanya’dan daha fazla güneş
kaynaklarına sahip, başta Ege Bölgesi ve Akdeniz olmak üzere. Buralardan
da güneş enerjisinden yararlanmamız mümkün olacak. Kısacası şunu
ifade etmek istiyorum: Kömürden korkmayalım. Kömür bizim kendi öz kaynağımız,
millî kaynağımız ve yeteri kadar da aranmadığı için rezervlerimiz daha düşüktü.
Ama, biz, buna 1,4 milyar tonluk da rezerv ekledik.
Bunlardan da elektrik elde etmek bizim en önemli amaçlarımızdan bir tanesi.
Dolayısıyla bu çalışmaları sürdüreceğiz. Çevre konusundaki
hassasiyetimiz gayet yüksektir. Zaten bu bilinç bütün Türkiye’de yaygın ve bu
da bizi memnun ediyor. Çünkü, çevre de neticede
hepimizin. ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Taş kömürü üretiminin artırılmasını planlıyor musunuz Sayın
Bakan? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Taş kömürü, tabii… Taş
kömürüyle… ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Taş kömürü üretimi azalıyor gittikçe. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Hayır, şöyle söyleyeyim: Taş
kömürünün miktarındaki azalmayla kişi başına üretimi karıştırmamak lazım. Biz
kişi başına üretimi artırdık. Bu, esas zarar etmemesi için lazım, verimli
çalışmak için lazım. Aksi takdirde burası kapanacaktı. “Orada balık üretelim” falan deniyordu. Biz
bunu önledik. Şimdi kömür çıkarıyoruz. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Üretimin de artması lazım Sayın Bakan. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Daha 1.200 de eleman aldık.
Bunların hepsi güçlü, kuvvetli, daha evvelki gibi öyle 50 kiloluk adamlar
değil. ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – 6 bin kişi emekli oldu. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Kömürleri de çıkarıyor,
yatırımlarını da yapıyoruz. Özel sektöre verdik. Daha evvelden 130 bin ton
kömür çıkıyordu, 110’la 130 bin ton arasında değişiyordu. Biz bunu 800 bin tona
çıkarttık, üretimi. Şimdi, bunu 2 kata çıkartmak istiyoruz. Hem de yıkanıyor,
bunlar lavvarlarda da yıkanıyor. Dolayısıyla, Zonguldak
bölgesi, bizim üzerinde titrediğimiz, hem üretim açısından hem enerji kaynağı
açısından çok önemli. ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Ama TTK’nın üretimi düşüyor. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – TTK’nın
üretimi… Verimliliği artıyor. Verimliliği artması önemli. Üretimi
de artacak. Çünkü, neticede zarar da etmemesi lazım. ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – İhtiyacımızı karşılamıyor. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bununla ilgili sendikamızla da
görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Ben de o bölgeyi iyi bilen biriyim. Daha evvelden
Ereğli Demir Çelik, o bağlantılarını kurduk. O bakımdan, herhangi bir sorun
yok. ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Var var, efendim sorun olmaz mı? Çok
sorun var. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Yok, yok, sorunları çözüyoruz.
Şunu söyleyeyim: Türkiye’de sorunsuz sorun çözülmüyor, yani zor sorunların da
kolay çözümü yok. Onun için, bunlar biraz cesaretle üzerine yürümeyle oluyor. ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – İşçi alınması lazım, TTK’ya işçi
alınması lazım. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – İşte, içinde yaşadığımız durumu
görüyorsunuz; geçen yaz yetmiş sekiz yılın en sıcak yazıydı, şimdi de en soğuk
kışlarını yaşıyoruz. Bir apartmanı
bile bazen yönetmek enerji bakımından zordur, kapıcısıyla, diğer komşularıyla
ilişkilerini. Biz, koskoca Türkiye’yi, üstelik de gaz gelmediği hâlde İran’dan,
şu anda enerjiyi yönetiyoruz ve bu yönetme kolay bir şey değil. ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – İran’a bağlı olarak. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Hem milleti üşütmeden hem
enerji dengesini tutarak hem de bunu belli bir denge içinde tutmak, hakikaten,
biraz gayret, biraz emek, biraz da bu işi bilmekle oluyor. Hepinize saygılar
sunuyorum. Sağ olun. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Özel sektörün faaliyetini sanki devletin faaliyeti gibi anlattı
burada Sayın Bakan. BAŞKAN – Gündem
dışı ikinci söz, Karadeniz Sahil Yolu ve Giresun geçişlerinde yaşanan trafik
kazaları hakkında söz isteyen Giresun Milletvekili Murat Özkan’a aittir. Buyurun Sayın
Özkan. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. 2.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Karadeniz Sahil
Yolu ve Giresun geçişinde yaşanan trafik kazalarına ilişkin gündem dışı
konuşması MURAT ÖZKAN
(Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Karadeniz Sahil Yolu ve Giresun geçişinde
yaşanan kazalarla ilgili olarak gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, hepinizi en derin duygularımla selamlıyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gelişme ve kalkınmanın en önemli unsuru, tabii ki
ulaşımdır. Tarih boyunca, yol ve liman kentleri, gerek ekonomik gerekse sosyal
açıdan daha hızlı gelişmişlerdir. Bu açıdan bakıldığında, Karadeniz Sahil Yolu
Karadeniz insanı için çok önemli bir yatırım özelliğini taşımaktadır. Ancak,
Karadeniz Yolu, gerek bilim çevrelerinin gerekse de kamuoyunun taleplerine
rağmen, güney hattı yerine sahil şeridi izlenerek geçirilmiştir. Sayın milletvekilleri,
AKP Hükûmeti 2002 yılında iktidara geldiğinde,
hepinizin bildiği gibi, yolla ilgili doğru sayılabilecek teşhis ve tespitler
yaptı. Ancak, AKP, uygulama sorumluluğunu üstlenince, önceki yanlışları
artırarak yol yapmaya devam etmiştir. Sayın milletvekilleri,
2002 yılına gelinceye kadar yolun şehir içi geçişleri hemen hemen
hiç yapılmamıştı ve yolların da şehirlerin arkasından geçirilmesi konusunda
gerek sivil toplum örgütlerinin gerekse de belediyelerin yoğun bir baskısı ve
yoğun bir direnci vardı. Ben bu yol yapılırken Rize ili Ardeşen
ilçesinde kaymakamlık görevi yapıyordum. Bu ilçede Belediye Başkanı Sayın -eski
Bakanlardan- İmdat Sütlüoğlu’yla birlikte yolun
sahilden geçirilmemesi için birçok sivil toplum örgütleriyle birlikte yoğun
çabalar sergiledik. Ancak, Hükûmet, AKP Hükûmeti iktidara gelince bu yol Ardeşen’de
bile sahilden geçirildi, Sayın Bakanın direniş göstermesine, bu yolun sahilden
geçirilmemesi gerektiğini söylemesine rağmen. Sayın
milletvekilleri, bu yol, özellikle Giresun geçişi, 2007 Mart ayında,
sinyalizasyon, üst-alt yaya geçitleri yapılmadan alelacele açılmıştır ve “çevre
yolu” adı verilen bu yol tam da şehrin içinde iki yanına yaya kaldırımı
yapılarak yaya trafiğiyle birlikte işlemeye başlamıştır. Bugüne kadar yirmiye
yakın ölümlü, yüzlerce maddi hasarlı kaza meydana gelmiştir. Hükûmet, kaza istatistiklerine, yolun bu şekilde açılmadan
önceki oranlarıyla mukayese ettiğinde yolun ne kadar yanlış bir güzergâhtan ve
ne kadar yanlış bir teknik uygulamayla yapıldığını görecektir. Sayın
milletvekilleri, özellikle bu yolun geçişi -Giresun geçişi- eşi benzeri olmayan
bir uygulamayla literatürde bile bulunmayan bir yol
hâline gelmiştir. Giresun yolu şehir içinde çevre yolu tarzında yapılmış, eski
yol aynı güzergâhta devam etmiş ve “toplama yolu” adını almıştır. Sayın
milletvekilleri, bu toplama yolu ve mevcut yol öyle karmaşık, anlaşılması ve
kullanılması zor ve imkânsız bir hâle gelmiş ki, âdeta, Temel’in “Otoyolda bir
araç ters yönde gidiyor, bütün sürücülerin dikkatine.” fıkrasını anımsatmakta
ve birbirine ters yönlerde ilerleyen dört ayrı şeritte olağanüstü hâl durumu
sergilemektedir. Bu yolun, Giresun şehir merkezi hariç, Samsun-Sarp kıyı
bandında adım başı eş düzey kavşak bulunmaktadır ve çoğu sinyalizasyonla
kesilmiştir. Sadece Giresun şehir merkezinde yer alan 11 kilometrelik
bölümünde, iki yerde köprülü kavşakla geçilmiş ve yetkililerin adlandırmasıyla nonstop bir yol şeklinde geçirilmiştir. Sayın
milletvekilleri, bu yola, bölünmüş yol, çevre yolu ya da nonstop
gibi yol demek herhâlde bir cahilliğin ürünü olsa gerekir. Karayolları Trafik
Kanunu’nda “nonstop yol” şeklinde bir tabir
bulunmamaktadır. Sayın
milletvekilleri, bu yoldaki kazaların önlenmesinin tek yolu, bize göre, yolun
Karayolları Trafik Kanunu’nda belirtildiği gibi 50 kilometrelik hız limitine
indirilmesidir. Giresun geçişi bir bulvar üzerinde yapılmakta, çift şeritli bir
bulvar hüviyetini taşımaktadır. Bu yol hiçbir zaman çevre yolu değildir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Özkan, konuşmanızı tamamlar mısınız. MURAT ÖZKAN
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Çevre yollarının
iki yanında kaldırım bulunmamaktadır. Sayın
milletvekilleri, çevre yolu statüsü gibi görülen bu yolun iki yanında yaya
trafiğine de açık bulunması, yer yer yaya geçitlerinin,
üst geçitlerinin yapılmaması, kazalı ve ölümlü trafik olaylarını meydana
getirmektedir. Ben buradan Hükûmeti bir kez daha
uyarıyorum: Hızı yasal limitlere çekelim. Aksi takdirde, önümüzdeki yaz
sezonunda sahile daha fazla bir talep olacaktır, halkımız sahile daha fazla bir
şekilde geçiş yapacaktır, kazalar artacaktır. Kazaların önlenmesinin sık sık üst geçitler yapılmasıyla da mümkün olmadığını bir kez
daha ifade edeyim sayın milletvekilleri. Her 100 metreye bir üst geçit
yapamazsınız. Bu yolun tek çözümü, yolun şehir içi yolu kapsamına alınması, il
trafik komisyonunca yolun 50 kilometrelik bir hız limiti içerisine dâhil
edilmesi ve… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özkan. MURAT ÖZKAN
(Devamla) – Ben teşekkür ediyorum. Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Gündem
dışı üçünü söz, Edirne ilindeki yatırımlarla ilgili söz isteyen Edirne
Milletvekili Sayın Necdet Budak’a aittir. Buyurun Sayın
Budak. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika Sayın Budak. 3.- Edirne Milletvekili Necdet Budak’ın, Edirne’ye yapılan
yatırımlar ve hizmetlere ilişkin gündem dışı konuşması NECDET BUDAK
(Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Edirne’ye yapılan yatırımlar
ve hizmetler hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. AK Parti
iktidarından önceki dönemlerde Trakya Bölgesi, ya bölgedeki üç ilin toplam
milletvekili sayısının azlığından ya da bölge ekonomisinin büyük oranda tarıma
dayalı olması nedeniyle gereken yatırımları ve hizmetleri alamamıştır. Buna
karşın Edirne ili, hizmet vermeyi, yatırım yapmayı, iş imkânları yaratmayı,
halkın refahını artırmayı, yaşlısını ve yoksulunu korumayı hedefleyen AK Parti
döneminde en çok yatırım ve hizmeti almıştır. Bu hizmetler sayesinde Edirne’de,
modası geçmiş söylemlerle siyaset yapma devri kapanmış ve ezber bozulmuştur. Değerli
arkadaşlar, günümüzde, laik-antilaik, Türk-Kürt,
Alevi-Sünni, sağcı-solcu, ilerici-gerici gibi söylem ve eylemlerle toplumu
farklı kutuplara ayırarak, bunun üzerinden siyasi çıkar elde etmeye çalışan
siyasi partilerin ve siyasetçilerin günümüz siyasetinde artık çekim alanı
yaratma şansı kalmamıştır. Bir başka deyişle, geçtiğimiz yüzyılda öne çıkan
değerlerin ve ideolojilerin yerini bu yüzyılda, birey yani insan, çevre, din ve
bilişim teknolojisi almıştır. Bütün bu kavramlar birbirini tetikleyen
kavramlardır. Bir zamanlar hayal bile edilemeyen organ nakilleri yapılmış,
insan dâhil canlı varlıkların kopyalama teknikleri bulunmuş, insan vücuduna
elektronik çip yerleştirilerek onun sağlık durumu
hakkında bilgi edinilmiştir. Bu sistemle çok yakında, beyinle bilgisayar
doğrudan birbirine bağlanacak ve birbiriyle sentez yapabilecektir. Biz siyasilerin
görevi, dünyadaki bu hızlı değişim ve dönüşüm karşısında vekili olduğumuz
halkın öncüsü olmak, teknolojiyi millî ve manevi değerlerimizle sentezleyerek
halkın refahını, huzurunu ve mutluluğunu sağlamaktır. Bu anlayış çerçevesinde,
AK Parti dönemiyle sadece 99-2002 yıllarını kapsayan DSP-MHP-ANAP koalisyonu
döneminde Edirne’ye gelen yatırımlar bakımından bir kıyaslama yapmak istiyorum.
AK Parti
İktidarından önce sadece yüzde 1 fiziki gerçekleşmeye sahip olan 320 bin dönüm
araziyi sulayacak Hamzadere Barajı iki yılda 40
trilyon ödenekle AK Parti döneminde yüzde 40 fiziki gerçekleşmeye kavuşmuştur.
Barajın birkaç yıl içerisinde bitirilmesi hedeflenmektedir. Yine, bölgenin en
büyük projesi Çakmak Barajı –ki, 520 bin dönüm araziyi sulayacak- geçtiğimiz
kasım ayında dönemimizde ihalesi yapılmıştır. Sultanköy
ve Yenikarpuzlu sulama projelerine koalisyon
döneminde 13 trilyon lira ayrılırken, AK Parti döneminde 5 kat artışla 58
trilyon ödenek tahsisi yapılmıştır. Yine, bir başka
taşkın projesi, Meriç Taşkın Projesi için koalisyon döneminde sadece 4 trilyon
ayrılırken, AK Parti İktidarı döneminde dört yılda 4 kat artışla 17 trilyon
ödenek tahsis edilmiştir. Ayrıca, koalisyon
döneminde küçük su işlerine hiçbir yatırım yapılmazken, AK Parti İktidarında 8
trilyon ödenek harcanmıştır. Benzer şekilde,
Edirne eğitimine 99-2002 koalisyon döneminde sadece ve sadece 5 trilyon para
ayrılırken, AK Parti İktidarı döneminde 12 kat artışla 57 trilyon ödenek
tahsisi yapılmıştır. Yine, Türkiye’de
olduğu gibi, Edirne’de de toplu konut projesi kapsamında yatırım bedeli 120
trilyon olan 1.853 konutun yapımına başlanmıştır. Yine, KÖYDES ve
BELDES projeleri kapsamında 33 trilyon ödenekle köy ve beldelerin altyapı
çalışmaları yapılmıştır. Bölgemizde 1994
yılından beri kendi hâline terk edilen, 3.500 kişiye istihdam sağlayacak
organize sanayi bölgesi altyapı çalışmaları tamamlanmış ve parseller
yatırımcılara tahsis edilmiştir. Bölgemizin en
büyük kuruluşu -çiftçiye sahip çıkmak adına, AK Parti İktidarı döneminde- Trakyabirlik’e sahip çıkılmış, 180 trilyon devlete borcu ve
20 trilyon işçi tazminat borcu Hükûmetimiz tarafından
silinmiştir. Yine, Trakyabirlik’e lisanslı depo
yapımı için 5 milyon dolar hibe sağlanmıştır. Edirne’de geçmiş hükûmetlerin sahip çıkmadığı birçok tarihî esere,
Uzunköprü’ye, yaklaşık 14 trilyon ödenekle sahip çıkılmıştır. Saros Körfezi turizm merkezi ilan edilmiş ve Edirne tam bir
marka kent olma yolunda büyük bir adım atmıştır. Zamanım
elvermediği için birçok yatırımı burada dile getiremiyorum ancak şuna
inanıyorum ki: Hükûmetimiz geçen dönemde olduğu gibi
bu dönemde de Edirne’ye destek olmaya devam edecektir. Ben, bu
vesileyle, Sayın Başbakanımıza ve bakanlarımıza, Edirne halkı adına teşekkür
ediyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Budak. Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum: V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 19 milletvekilinin,
insan kaçakçılığı ve yasa dışı göçmen hareketlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/95) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Günümüzün en
zorlu sorunlarından birisi; sosyal düzenin korunması ile uluslar arası
güvenliğin sağlanmasında tehlike oluşturan ve insan hakları, hatta yaşam
hakları ihlallerine neden olan, yasadışı insan hareketleridir. Ekonomik, sosyal
veya siyasi nedenlerle yada iş bulma ve iltica gibi amaçlarla,
yaşamakta olduğu ülkeyi terk etmek isteyen kişilerin yasadışı faaliyetleri,
günümüzde hem transit ve hem de hedef ülke olarak, Türkiye'yi son derece de
olumsuz etkilemektedir. Türkiye, iş bulma veya iltica amacıyla legal veya
illegal yollardan gelenler için hedef ülke ve Türkiye üzerinden deniz veya kara
yoluyla Avrupa'ya geçmek isteyenler için ise transit ülkedir. Türkiye, coğrafi
konumu nedeniyle; savaşlar, ekonomik ve sosyal sorunların yaşandığı Orta Asya,
Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden, gelişmiş ve demokratik ülkelere yani Avrupa'ya
yönelik yasadışı göç hareketlerine, güzergâh olarak en elverişli ülkelerden
birisidir. Bu nedenle de, özellikle 1990'lı yıllardan itibaren, yoğun şekilde
yasadışı göç hareketlerine hedef olmuştur. Nitekim, 2000-2006
yılları arasında toplam 488 bin yasadışı göçmen yakalanarak, ülkelerine geri
gönderilmiş, yasadışı göçe karışacağından kuşku duyulan 88.771 kişinin de
ülkemize girişine izin verilmeyerek, sınırdan geri gönderilmişlerdir. Kimlik
veya pasaportu olmadığı veya imha edildiği nedeniyle uyruğu test edilemediği
için, geçici ikamet belgesiyle Türkiye'de kalan, ama ilk fırsatta yasadışı
yollardan Avrupa'ya geçiş için, özellikle İstanbul, İzmir, Muğla, Mersin ve
Trakya illerimizde, son derece de kötü koşullarda barınan yasadışı göçmenlerin
sayısı da tam olarak bilinmemektedir. Üstelik bunlar,
asayiş sorunlarına da neden olmaktadırlar. 2000-2006 yılları arasında toplam
83.563 yasadışı göçmen hırsızlık, gasp, kaçakçılık gibi suçlara karışmıştır.
Yasadışı göçmenler, Türkiye'ye ekonomik olarak da yük olmaktadır. Nitekim Orta
Asya, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden gelen yasadışı göçmenlerin iaşe, barınma
ve sınır dışı edilmeleri için 1999-2006 yılları arasında 12.693.329 YTL
harcanmıştır. Bununla beraber,
Türkiye hem söz konusu göç hareketleri ve hem yasadışı göçmenlerin
barınmalarını sağlamada yeterli önlemler almadığı ve hem de Türkiye üzerinden
Avrupa'ya yönelik göç hareketlerinde, yaşamını yitiren yasadışı göçmenler
nedeniyle, sık sık ağır eleştirilere muhatap olmaktadır.
Yani, yasadışı göç hareketleri Türkiye için hem ekonomik, hem sosyal ve hem de
siyasal sorunlara neden olmaktadır. Ayrıca, imajı da erozyona uğramaktadır.
Yasadışı insan hareketleri ve bunları organize eden örgütler, mevzuatımızda
göçmen kaçakçılığı olarak, TCK'mızın 79. maddesinde
ifade edilmektedir. Ülkemizi ilgilendiren yönü ile yasadışı göç hareketlerini
organize eden göçmen kaçakçılığı, aralarında yabancı uyruklu kişilerle
birlikte, Türk vatandaşlarının da yer aldığı, uluslar arası suç örgütleri
tarafından kontrol edilmektedir. Yıllık cirosu 10
milyar doların üzerinde olan ve uluslararası organize suç örgütleri tarafından
yürütülen göçmen kaçakçılığı, Türkiye'de 1990'lı yıllardan itibaren hız
kazanmış, son yıllarda iyice artmıştır. Nitekim, 2000-2006
yılları arasında 6.624 göçmen kaçakçısı yakalanarak yargıya teslim edilmiştir.
Yine, 2001-2006 sürecinde göçmen kaçakçılığı amacıyla, bazı limanlarımızdan
Avrupa'ya toplam 20 geminin gittiği tespit edilmiş; aynı sürede göçmen
kaçakçılığı yapıldığı nedeniyle, 155 tekne güvenlik güçlerimizce yakalanmıştır.
Keza, yine
uluslar arası organize suç örgütleri tarafından kontrol edilen insan ticareti;
mağdurların şiddet, zorlama ve kandırma yollarıyla tahakküm altına alınmasıdır.
İnsan tacirlerinin amacı, mağduru cinsel yönden suiistimal etmek, zorla
çalıştırmak veya organlarını çalmaktır. Bu suçun konusu ise, özellikle
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra oluşan devletlerde yaşanan ekonomik
ve sosyal bunalımların ortaya çıkardığı mağdurlardır. İnsan ticareti
faaliyetlerinde Türkiye hedef ülkedir. Bu suç daha çok eğlence yerlerinin,
turizmin ve nüfusun yoğun olduğu yerlerde görülmektedir. Bu bağlamda, son
üç yılda 745 insan ticareti mağduru, tacirlerin elinden kurtulmuş veya
kurtarılmış ve ülkelerine iade edilmiştir. Yine bu sürede toplam 863 insan
taciri yakalanarak, yargıya teslim edilmiştir. TCK'mızın
80. maddesinde ifade edilen insan ticareti ile 79. maddesindeki göçmen
kaçakçılığı iç içedir. Her ikisi de uluslar arası suç örgütlerinin
kontrolündeki yasadışı insan hareketleridir. Sonuç olarak, ülkemizde hem ekonomik ve hem de sosyal ve siyasal
sorunlar yaratan ve Türkiye'nin ABD ve AB ülkeleri ile uluslararası insan
haklarıyla ilgili kuruluşlar tarafından ağır biçimde eleştirilmesine neden olan
yasadışı insan hareketleri ile bunları organize eden göçmen kaçakçılığının ve
insan ticaretinin neden engellenemediği; yasadışı göçmenlerin hangi yollarla ve
nasıl ülkemize girdikleri ve Türkiye'de barındırıldıkları sürede insan hakları
ile uyumlu koşulların sağlanması için neler yapılması gerektiğinin tespiti
için, Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılmasını talep ederiz. 1- Ahmet ERSİN (İzmir)
2- Ali KOÇAL (Zonguldak) 3- Şevket KÖSE (Adıyaman)
4- Hulusi GÜVEL (Adana) 5- Osman KAPTAN (Antalya)
6- Ali Rıza ÖZTÜRK (Mersin)
7- Ali İhsan KÖKTÜRK (Zonguldak) 8- Ferit Mevlüt ASLANOGLU (Malatya) 9- Hikmet ERENKAYA (Kocaeli)
10- Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
11- İsa GÖK (Mersin)
12- Sacid YILDIZ (İstanbul) 13- Esfender KORKMAZ (İstanbul) 14- Mehmet Ali ÖZPOLAT (İstanbul)
15- Erol TINASTEPE (Erzincan)
16- Tekin BİNGÖL (Ankara)
17- Ensar ÖGÜT (Ardahan) 18-Turgut DİBEK (Kırklareli)
19-Tacidar SEYHAN (Adana) 20- Çetin SOYSAL (İstanbul)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemdeki
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme,
sırası geldiğinde yapılacaktır. Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyoruz ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz. Birinci sırada
yer alan Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) (x) BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde. Geçen birleşimde
on beşinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grupları adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı. Şimdi, söz sırası
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’a aittir. Buyurun Sayın
Kaplan. Süreniz on dakika
Sayın Kaplan. DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Yaşamak bir
ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” Evet, dün, Nazım Hikmet’in
doğum günü idi. Ocak ayında yitirdiğimiz bunca basın ve demokrasi şehidinin
olduğu bu ayda, bu nedenle anmak istedim. Bu bölümde şunu
ifade etmek istiyorum ki, önemli konular var. Birincisi,
seçimlerle ilgili. İkincisi, tarihi eserler, kültür varlıkları ve diğer
konularla ilgili. Tabii biz dört grup bir araya gelerek bazı hataları da
ayıkladık bu arada. Örneğin, 433’üncü madde, bağımsız adayların oy
pusulasındaki yerlerini belirleyen bir madde. İşte, seçim çevresinde oy
pusulasında çapı Bu yönüyle,
gerçekten tekrar hatırlatmak istiyorum: Yüce Meclisin önünde, halkın özgür
iradesinin, egemenliğinin kayıtsız şartsız sağlanmasının bütün sorumluluğu,
yükü 23’üncü Dönem Meclisinin üzerindedir. Halkın özgür iradesinin temsili için
Siyasi Partiler Yasası’nı, seçim yasalarını yeni baştan demokratik bir şekilde
çıkarma görev ve sorumluluğumuz vardır. Bu görev ve sorumluluktan beleş milletvekilli kazanmak için kaçınmamız etik değildir,
tarih önünde hepimiz hesabını veririz. Bunu bir kez daha hatırlatma gereğini
duydum. (x)
56 S. Sayılı Basmayazı 3/1/2008
tarihli 45’inci Birleşim Tutanağına eklidir. Kültürel konulara
gelince, özellikle 441’inci maddeden kapsamlı 450’ye kadar… Başbakan, Madrid’de
Medeniyetler İttifakı’nda konuşuyor, diyor ki: “Ülkemizdeki Elhamra
Sarayı farklılıklarımızın değil, ortak mirasımızın simgesidir, bunu yaşatalım. Granada’daki saray 1232’de Endülüs Emevileri
tarafından yapılmış. Peki, İstanbul’un surları? Ya Sultanahmet Meydanı’nda Four Seasons, bizim avukat olarak
gittiğimiz Sultanahmet Cezaevinin ek binasının altında kalan Bizans sarayı
ortak kültür değil mi? Süleymaniye, Sulukule ve yine
İstanbul’un birçok tarihî merkezi ortak kültürümüz değil mi? Biz, İspanyollara
“Ortak kültürdür, yaşatın.” derken, bir de kendi ülkemizde bunu yaparken kim
bize inanır? Bu bir çelişki değil mi? Bu yaman çelişkiyi kendi içimizde
yaşarken ülkemize ve İstanbul’a ne büyük haksızlıklar yaptığımızın farkında
mıyız acaba? İstanbul’da Four Seasons Oteli, namı diğer
eski Sultanahmet Cezaevi, siyasilerin geldiği gittiği, benim de avukat olarak
yıllarca ziyarete gidip geldiğim yer. Hemen yanında -medyada bugünlerde yer
alıyor- kalıntılar, Bizans saraylarının üzerine betonlar dökülüyor, betonlar.
Bu betonlar dökülürken, gelecek yıl İstanbul’da bir toplantı var, Medeniyetler
İttifakı. Ben, Başbakana ve Hükûmete buradan
öneriyorum: Bence bu toplantıyı Four Seasons’da yapın, Sultanahmet’te. Four
Seasons’da yapın ki, Medeniyetler İttifakını, farklı
kültürlerin nasıl yaşayıp yaşamadığını uluslararası konuklarımız yerinde
görsünler, yaşasınlar. Zaten ülkemizde
çok güzel duyarlı insanlar var. Bununla ilgili uyarılarını da yapıyorlar.
Örneğin, bu inşaatların ve projelerin sorunlu olmasının, tarihle kavgalı
olmanın faturasının İstanbul’a neye patladığının farkında mıyız acaba? UNESCO
İzleme Komitesi uyarıyor değerli milletvekilleri: “İstanbul dünya mirası
listesinden çıkarılabilir.” Bu şaka değil; bu, çok ciddi bir uyarıdır. Bu çok ciddi uyarıyı, İstanbul ve Türkiye adına dikkate almak
lazım. Dün bir toplantı vardı, basın açıklaması. Farkında mıyız biz?
Uluslararası Anıtlar ve Siteler Konseyi -kısaltılmış ismiyle ICOMOS- yine
UNESCO İzleme Komitesi üyeleri, yine Türkiye Ulusal Komite Başkanı ve Sulukule Platformu üyeleri de bu basın toplantısında,
tarihî yarımadada, şeffaflıktan uzak bir anlayış yürütüldüğüne dikkat çekiyor.
1 Şubatta UNESCO’ya sunulacak alan yönetim planı, tarihî belgeyi, insanıyla, doğasıyla,
yapılarıyla her şeyiyle ele alıp değerlendirilecek şeffaf ve kamuoyuna
sunulacak bir plan olmalı diyor. Mimarlar ne
diyor? Neron’un, Mussolini’nin
yaptığı gibi, yanılsamalar iktidar sarhoşluğudur diyor. Sarhoşluk alkol almakla
olmaz. Bazen, gelinen noktada kendini bilememenin de sarhoşluğunun
sorumluluğuna dikkat çekmek istiyorum. Gerçekten, medeniyetler ittifakında,
tarihî, kültürel eserlerimizin yaşatılmasında, korunmasında, Devlet Planlama
Teşkilatının İstanbul şehriyle ilgili büyük projesi, büyük çalışması, dünya
şehri İstanbul’la ilgili çalışmaları dikkate aldığımızda, bizi bu görüntüler
üzüyor. Bu sorumsuzluk üzüyor. Eğer, Paris’e, Roma’ya,
Madrid’e, Londra’ya, Strasbourg’a -hatta daha küçük
kentlerine Avrupa’nın- milyonlarca turist gidiyorsa, Bosphorus’a
sahip, dünyanın, medeniyetlerin, Asya’nın, Avrupa’nın buluştuğu, tarihî,
güzelim yarımadasında İstanbul’un, camilerinden kiliselerine, kalelerinden Topkapısı’na; dünya güzeli, tarihî, doğa, kültür
mirasımızın yaşatılmasıyla milyonlarca turisti İstanbul’a çekerek, İstanbul’u,
İstanbulluyu, halkımızı, ekonomisini, refahını yaşatmak varken, neden bu kültür
katliamını, bu kültür sorumsuzluğunu yaşatıyoruz? (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Kaplan. HASİP KAPLAN
(Devamla) – Neden hemen İstanbul’a el atmıyoruz? Sayın Başbakan Meclise de çok
az geliyor ve bu açıklamaları dışarıda oluyor. Kültür, tabii ki İstanbul değil.
Ege’de, Akdeniz’de, Hasankeyf’i sular altında bırakacak Ilısu Barajı’nda, Ilısu
Barajı’ndan öte GAP’ın son halkası Dicle Barajı’nda; Cizre’de, Feki Teyran’nın evinden Asur
Kuleleri’ne, Asur Kuleleri’nden Finik Kalesi’ne, Finik Kalesi’nden Timur’un pençelerine, Alodini
Sarayı’ndan Alodini Kalesi’ne kadar, Ilısu’ya kadar, hem termik santrallerini hem kültürünü hem
doğasını hem tarihini sular altında bırakan bir anlayışla bu ülkeye, bu
insanlara, doğamıza, kültürümüze sahip çıkamayacağımızı ifade etmek istiyoruz. Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kaplan. Şahısları adına
ilk söz Bursa Milletvekili Canan Candemir Çelik’te. Buyurun Sayın Candemir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakikadır. CANAN CANDEMİR
ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına
Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
on beşinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. Sayın
milletvekilleri, bilindiği üzere, ceza adalet sistemimizi oluşturan temel ceza
kanunları olarak adlandırılan Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza
Muhakemesi Kanunu ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilerek 1 Haziran 2005 tarihi itibariyle
yürürlüğe girmiştir. Türk Ceza
Kanunu’yla özel suç tanımlarına yer veren diğer kanunlar arasındaki ilişki
Anayasa’mızda güvence altına alınan hukuk devleti, adalet ve eşitlik ilkelerine
uygun olarak yeniden belirlenmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun izlemiş olduğu suç ve
ceza siyaseti ilkeleri dikkate alındığında, Kanun’un suç ve ceza teorisine
ilişkin kabul ettiği normatif hükümler ceza hükmünü içeren diğer kanunlar
bakımından da etkilerini doğurmuştur. Bu cümleden olmak
üzere: Yaptırım sisteminde, 19’uncu yüzyıl ceza hukuku anlayışının kalıntısı
olan asli ceza-ferî ceza ayrımı kaldırılmış ve çift şeritli yaptırım esası
benimsenmiştir. Buna göre, yaptırımlar, cezalar ve güvenlik tedbirleri olmak
üzere iki ana tasnife tabi tutulmuştur. Suç karşılığı uygulanacak yaptırımlar
hapis ve adli para cezası olarak belirlenmiş, hapis cezaları da ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası, müebbet hapis cezası ve süreli hapis cezası olarak
düzenlenmiştir. Ceza
sorumluluğunun şahsiliği kuralı bağlamında, özel hukuk tüzel kişileri hakkında
ceza yaptırımının uygulanamayacağı, buna karşılık, güvenlik tedbirleri
niteliğinde yaptırımlara hükmedilebileceği kabul edilmiş, işlenen her bir suçla
ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilebileceği
öngörülmüştür. Böylece, verilen her bir ceza bağımsızlığını koruyacaktır. Suçlar arasındaki
cürüm ve kabahat ayrımı terk edildiği için, hürriyeti bağlayıcı ceza açısından
kabul edilen “hapis” ve “hafif hapis” cezası ayrımı da kaldırılmış, böylece,
temel ceza olarak hapis cezası benimsenmiştir. Suçlar
arasındaki “cürüm” ve “kabahat” ayrımının kaldırılmasının diğer bir sonucu da
para cezası bakımından “ağır para cezası-hafif para cezası” ayrımının terk
edilmesidir ancak suç karşılığı öngörülen ve mahkeme tarafından hükmedilen para
cezası ile idari yaptırım olarak uygulanan para cezası arasındaki kavram
karışıklığını önlemek amacıyla, ceza hukuku yaptırımı niteliğindeki para
cezasının adı “adli para cezası” olarak belirlenmiş ve “gün para cezası
sistemi” kabul edilmiştir. Özellikle
ekonomik çıkar amaçlı suçlarda suçun işlenmesiyle bir çıkar elde edildiği kesin
olarak öngörülmekle birlikte, bunun miktarının belirlenemediği durumlara özgü
olarak hapis cezasının yanı sıra adli para cezası da öngörülmüştür. İşlediği suç
nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilen kişi, toplumda belli hakları
kullanmaktan yoksun bırakılmaktadır ancak bu yoksunluk, kural olarak, mahkûm
olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edecektir. Cezanın
infazı, kişinin işlediği suçtan dolayı etkin pişmanlık duymasını, yeniden
topluma kazandırılmasını gerektirdiğine göre, cezasını çekmiş olan kişi, artık,
toplumla barışmış, suçu işlemekle kaybettiği toplumsal güveni geri kazanmış
demektir. Bu bakımdan, benimsenen yaptırım sisteminde belli bir suçu işlemekten
dolayı cezaya mahkûmiyetin sonucu olarak ömür boyu devam edecek bir hak
yoksunluğu söz konusu değildir. Müsadereye ilişkin olarak Türk Ceza Kanunu’nda
genel ve kuşatıcı bir düzenleme yapıldıktan sonra, diğer kanunlarda çeşitli suç
tanımlarıyla bağlantılı olarak özel müsadere hükümlerine yer verilmektedir. Sayın milletvekilleri, tasarıyla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra, idari yaptırım
kararı gerektiren fiiller ve suç açısından uygulama birliği sağlanması, ceza
hükmünü içeren kanunların uygulanmasından kaynaklanan tereddütlerin
giderilmesi, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kabahatler Kanunu
hükümleri dikkate alınmak suretiyle, ceza hükmü içeren kanunlarda yer alan
hükümlerin bu kanunlarla uyumlu hâle getirilmesi, ayrıca bazı suçların
unsurlarında 5237 sayılı Kanun’a uyum sağlanmasının amaçlandığı ve tasarının
belirtilen amaçlarla hazırlandığını belirtir, bu duygu ve düşüncelerle hepinizi
saygıyla selamlarım. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Çelik. Şahısları adına
ikinci söz sırası, Van Milletvekili Sayın Gülşen Orhan’a ait. Buyurun Sayın
Orhan. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. GÜLŞEN ORHAN
(Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on
beşinci bölümüyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Ceza sisteminin
temelini oluşturan ve temel ceza kanunları olarak adlandırılan Türk Ceza
Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul
edilerek 1 Haziran 2005’te yürürlüğe girmiştir. Ceza kanunlarımızda yapılan
kapsamlı değişiklikler, ceza ile ilgili hükümler içeren kanunlarda da
düzenlemeler yapılmasını zorunlu kılmıştır. Üzerinde konuştuğumuz bu tasarıyla
da bu düzenlemeler yapılmıştır. Şu an görüştüğümüz on beşinci bölümde, Toplu İş Sözleşmesi, Grev
ve Lokavt Kanunu, Nüfus Planlaması Hakkında Kanun, Milletvekili Seçimi Kanunu,
Zorunlu İlköğrenim Çağı Dışında Kalmış Okuma-Yazma Bilmeyen Vatandaşların,
Okur-Yazar Duruma Getirilmesi veya Bunlara İlkokul Düzeyinde Eğitim-Öğretim
Yapılması Hakkında Kanun, Fındık Üretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarının
Belirlenmesi Hakkında Kanun’larda değişiklikler yapılmıştır. Bu kanunlar
arasında, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda da caydırıcı
etkisinin olabileceğini düşündüğüm önemli değişikliklere gidilmiştir. Örneğin,
bu Kanun’un 65’inci maddesinde, bu kültür varlıklarının çeşitli şekillerde yok
olmasına, tahribatına neden olanların cezaları daha da ağırlaştırılmıştır. Yine
bu maddeye yeni bir bent eklenerek olabilecek suistimallerin
önüne geçmek amaçlanmıştır. Aynı şekilde,
Kanun’un 68’inci maddesinde ceza artırımlarına gidilmiştir. Kültür ve tabiat
varlıklarını bu Kanun’a aykırı olarak yurt dışına kaçıranlar beş yıldan on iki
yıla kadar hapis ve adli para cezalarına çarptırılmaktadır. Değerli
milletvekilleri, yıllardır yurt dışına kaçırılan bu kültür varlıklarımızı geri
getirmek için değişik yollarla mücadeleler verilmektedir, mahkemelere
başvurulmaktadır, yüklü paralar ödenerek bu eserler satın alınıp müzelerimize
geri getirilmektedir. İşte, bu kanundaki düzenlemelerle beraber tarihî
eserlerimizin tahrip edilmesinin ve tarihî eser kaçakçılığının önüne
geçileceğini ümit ediyorum. Değerli
milletvekilleri, bu bölümdeki kanunlardan biri de Zorunlu İlköğretim Çağı
Dışında Kalmış Okuma-Yazma Bilmeyen Vatandaşların, Okur-Yazar Duruma Getirilmesi
veya Bunlara İlkokul Düzeyinde Eğitim-Öğrenim Yaptırılması Hakkında Kanun’dur.
Buradaki amaç, doğabilecek herhangi bir kanunsuzluğu, suistimali
ortadan kaldırmaktır. Temelde, eğitim cebredilerek değil, cezbedilerek
yapılır. Bu konuda Millî Eğitim Bakanlığının bugüne kadar yaptığı
kampanyalarla, halk eğitim merkezlerinde düzenlenen okuma yazma kurslarıyla üç
yüz binlere ulaşılmıştır. Bu konuda bireysel ve kurumsal olarak yapılan tüm
çalışmaların duyarlılıkla devam edeceğini ümit ediyorum. Bu duygularla,
tasarının kanunlaşıp milletimize hayırlar getirmesini diliyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Orhan. Sayın
milletvekilleri, bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır. Şimdi, soru-cevap
bölümüne geçiyoruz. İlk soru sahibi
Sayın Ağyüz. Buyurun efendim. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim. Sayın Bakanım,
2860 sayılı Yasa’ya ilişkin yapılan değişikliklere atfen, bazı dernek ve
vakıflar var. Bunların tüzüğünde “fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı
faaliyetinde bulunacağı” ibaresi var ise bunlara yapılan yardımlar tüm vergi ve
KDV’lerden muaf. Bu tür vakıf ve dernek sayısı ne kadardır? Şu anda bunu
vermeyebilirsiniz. Son yıllarda bu yetkiyle donatılmış olan dernek ve vakıf
sayısında büyük bir artış var. Örneğin, Deniz Feneri Derneği bunlara bir
örnektir. Bu konuda bilgilendirilmek istiyorum. Ayrıca, 2863
sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nu görüşüyoruz. Sultanahmet
Cezaevi büyük bir sorun. Buradaki bir arkeolojik alanda sürdürülen ek yatak bloku inşaatı sitlerdeki imar tahribatının en somut
örneğidir. Bu inşaat için yasal bir işlem yapıldı mı? Yapılması düşünülüyor mu?
91 yılında yapılan bu turizm amaçlı tahsisin iptali koşulları doğmuştur. Ayrıca
bu konuda bir yaptırımınız olacak mı? BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ağyüz. Buyurun Sayın Karaibrahim. EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) – Sayın Bakan, 438 sayılı fındık sınırlamasıyla ilgili Kanun’un…
Fındık arazileriyle ilgili cezalar 83 yılında çıkmıştı. Bugüne kadar hiç
bununla ilgili bir ceza uygulandı mı ya da fındık alanları söküldü mü? Eğer
sökülseydi -bir ucu İstanbul, bir ucu Artvin- bütün taban arazilerde fındık
dikimi yapılabilir miydi? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Karaibrahim. Buyurun Sayın Enöz. MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana iki
sorum var: 1) Seçimlerden
önce söz verdiğiniz kamu çalışanlarına grevli, toplu sözleşmeli sendikal
hakkını verecek Anayasa ve yasal düzenlemeleri bu yıl içinde yapmayı düşünüyor
musunuz? 2) Bilindiği
gibi, ülkemizde çok sayıda müze bulunmaktadır. Müzelerdeki tarihî eserlerin
yeterince korunamadığı bilinmekte ve sık sık
soygunlarla karşılaşmaktayız. Müzelerimizin daha iyi korunmasını ve
müzelerimizi birleştirerek bölge müzeleri hâline getirmeyi düşünür müsünüz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Enöz. Buyurun Sayın Kacır. ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Bakanım, tasarının 435’inci
maddesinde Zorunlu İlköğrenim Çağı Dışında Kalmış Okuma-Yazma Bilmeyen
Vatandaşların, Okur-Yazar Duruma Getirilmesi veya Bunlara İlkokul Düzeyinde
Eğitim-Öğretim Yaptırılması Hakkında Kanun’un 10’uncu maddesinde “Denetleme
sonucu, bu Kanunun 6 ncı maddesinde gösterilen
görevleri yerine getirmedikleri anlaşılan özel kurum ve kuruluş yöneticilerine ikiyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir.”
denilmektedir. Burada şunu
sormak istiyorum Sayın Bakanım: Türkiye'de okuma yazma oranı ne kadardır ve şu
anda çeşitli nedenlerle okuma yazma bilmeyen vatandaşlarımızın okuma yazma
öğrenmesi açısından ne gibi faaliyetlerde bulunmaktasınız? Ayrıca, Adalet Bakanı olmanız
münasebetiyle cezaevlerinde bulunanların okuma yazma öğrenmeleri için ne gibi
faaliyetlerde bulunuyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kacır. Buyurun Sayın
Yeni. AHMET YENİ
(Samsun) – Sayın Bakanım, bu bölümde 5/5/1983 tarihli
ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu'nun bazı maddelerinde
değişiklik yapılmaktadır. Bu cümleden
olarak, kamu görevlileri, devlet memurları grevli toplu sözleşmeli sendikal
hakka sahip olmak istemektedirler. Hükûmet olarak bu konuda ne
düşünüyorsunuz? Bir çalışmanız var mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Yeni. Soru sorma işlemi
bitmiştir. Sayın Bakan cevap
verecekler herhâlde. Buyurun. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın
Başkanım çok teşekkür ederim. İlk soru yönelten
değerli milletvekili arkadaşımızın sorusunu tam alamadım. Sanıyorum bir başka
turda, bir sonraki turda bu soruyu yenilerse ben de cevap verme imkânı bulurum. İkinci sırada
soru yönelten değerli milletvekili arkadaşım, fındık alanlarıyla ilgili bir
soru yöneltti. Yasada öngörülen kurallara uymaksızın fındık alanı açanlarla
ilgili bu yasa hiç uygulandı mı? Kaç kez uygulandı? Bu alanların hacmi nedir,
daha doğrusu yüz ölçümü nedir, anlamına gelen sorular yöneltti. Bununla ilgili
bir sonuç elimde yok ama biraz önce, buraya gelmeden önce Tarım Bakanımızla
böyle bir soru sorulabileceğini tahmin ettiğim için telefonla görüşmüştüm.
Sanıyorum, biraz sonra, kendisi de -bugün bakan olarak nöbetçidir- buraya
gelecek. Bir sonraki turda eğer bu sorunuzu yenilerseniz kendisinden alacağım
bilgiye göre size çok daha detaylı bilgi verme imkânına sahip olurum. İki milletvekili
arkadaşım, kamu görevlilerinin –kamu görevlileri derken, sanıyorum,
kastettikleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi olan kamu
görevlilerini kastediyorsunuz- bunların toplu sözleşme hakkına sahip olmadığını
ve dolayısıyla da grev hakkına sahip olmadığını, acaba bu hakların bu kesime ne
zaman verileceği şeklinde bir soru yönelttiniz bana. Değerli
arkadaşlar, Anayasa’nın 53, 54’üncü maddelerinde kamu görevlilerinin, daha
doğrusu, kamu çalışanlarının sendika kurma hakkı, grev, toplu sözleşme hakkıyla
ilgili düzenlemeler vardır. Tüm kamu çalışanları, işçi olsun memur olsun,
sendika kurma hakkına sahiptir. Ancak toplu sözleşmeyle ilgili düzenlemede
“işçiler” tabiri geçtiği için ve “çalışanlar” tabiri geçmediği için memurlarla
ilgili toplu sözleşme imkânına şu anda sahip değiliz ancak toplu görüşme
yapabiliyoruz Anayasa’nın ilgili maddesi gereği. Tabii ki grev hakkına da sahip
değiller. Şu anda bir
Anayasa değişikliği gündemimizde, Parlamentoya gelecek. Doğrusu, kişisel olarak
ben, tüm çalışanların sendika kurma hakkına sahip olduğu gibi, işçiler gibi
onların da diğer haklara sahip olmasını düşünüyorum. Daha önceki Bakanlığım
döneminde de toplu sözleşme ve görüşmelerden de sorumluydum. Bu aşamada da
sendikalarımız ve konfederasyonlarımızla yaptığımız görüşmelerde bu düşüncemi
kendileriyle paylaşmıştım. Hazır, işte bir Anayasa gündemimize geliyor. Siyasi
partilerimiz, ilgili arkadaşlar, bu Anayasa çalışmalarında bunu gündeme
aldırarak yasalaşması konusunda gayret edebilirler. “Müzeler
yeterince korunmuyor, bölge müzeleri acaba kurulabilecek mi?” dendi. Tabii,
Sayın Günay’ın görev alanına giren bir konu ama şunu
biliyorum ki, daha önce Sayın Atilla Koç da Kültür ve Turizm Bakanı iken bu
konuyu hep gündeme getirirdi. Zannediyorum, sözleşmeli personel almak suretiyle
personel açığını gidererek, bu konuda müzelerde yaşanan sorunu çözmeyi
arkadaşlarımız tercih ettiler. Bunun üzerinde şimdiki Kültür ve Turizm
Bakanımız da çalışıyor. Bölge müzeleri kurulup kurulamayacağı konusunda tam bir
bilgim yok ama müzelerin korunması konusunda, eksik olan personeli tamamlama
konusunda bir çalışma yapıldığından haberim var. Diğer bir
milletvekili arkadaşım Sayın Kacır da ilköğretim
çağına geldiği veya bu çağı geçtiği hâlde hâlâ ülkemizde okuma yazma
öğrenememiş vatandaşlarımızın olduğunu söyledi ki doğrudur. Zaten bu bölümde
Zorunlu İlköğrenim Çağı Dışında Kalmış Okuma-Yazma Bilmeyen Vatandaşların,
Okur-Yazar Duruma Getirilmesi veya Bunlara İlkokul Düzeyinde Eğitim-Öğretim
Yaptırılması Hakkında Kanun’da da değişiklik yapılıyor. Gerçekten, ülkemizde bu
durumda olan vatandaşlarımıza yönelik, başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere
diğer kamu kurum ve kuruluşları okuma yazma öğretmek için kurslar
düzenliyorlar. Mesela, 2000 yılından 2007 yılına kadar geçen bir süreçte,
Türkiye’de bu vatandaşlarımıza okuma yazma öğretmek için 64.754 kurs açılmış, 1
milyon 411 bin civarındaki vatandaşlarımız bu kurslarda okuma yazma öğrenme
imkânı bulmuşlar. Yine Bakanlığımla
ilgili de bir soru vardı. Gerçekten, cezaevlerimize de gelen, önce tutuklu
sonra hükümlü hâline gelen vatandaşlarımızın arasında da okuma yazma
bilmeyenler var. Bunlarla ilgili de ceza infaz kurumlarımızda okuma yazma
kursları açılıyor. Altı yıllık bir süre içerisinde de cezaevlerimize gelip de
okuma yazma bilmeyen 20.800 civarındaki vatandaşımıza cezaevlerinde de okuma
yazma öğretmişiz. Efendim, sürem
doldu değil mi? Sorularla ilgili notlarıma bakıyorum, sanıyorum tamamladım
Sayın Başkanım. Eğer cevap alamamış arkadaşım varsa onlara da yazılı cevap
veririm. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Ağyüz, herhâlde sorunuzu tekrarlamak istiyorsunuz,
zamanımız olduğu için size söz veriyorum efendim. Buyurun Sayın Ağyüz. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Başlangıçta
sorduğum sorulara Sayın Bakanımız daha sonra cevap vereceğini söyledi. Ayrıca
da Türkiye’de koruma kurulları siyasi iktidarın elinde günah keçisi yapıldı.
Değiştirilen, görevden alınan kurul üyeleriyle sayısız ölçüde karşılaşıyoruz. Görevde alınan ve
değiştirilen koruma kurulları sayısı ile üye sayısı ne kadardır? Bölge
kurullarının uzman kadroları yeterli midir? Kültür varlıkları
envanteri bugüne kadar çıkarılmadı. Bunun üzerinde
ciddi olarak bir çalışma yapılıp yapılamayacağını öğrenmek istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Akcan. ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım teşekkür ederim.
Aracılığınızla Sayın Bakanıma şu soruyu tekrar yöneltmek istiyorum. Sayın Enöz’ün yönelttiği soruyu önceden bildiğim için kendisiyle
konuşmamdan, ben soru sorma ihtiyacı hissetmemiştim fakat sorulan soruya
Değerli Bakanım net cevap vermedi. Konu şuydu
efendim: Sayın Bakanım, kamu kesimi çalışanlarına grevli, toplu iş sözleşme
hakkı vermek için 3 Kasım seçimleri propaganda döneminde ihdas edilen AKP Seçim
Beyannamesi’nde söz verildiği üzere, siz bu sözün gereği olarak, Hükûmet olarak ve mensubu bulduğunuz partinin sözü olarak
bu hakkı vermeyi düşünüyor musunuz, tarzındaydı bu soru. Bu sorunun cevabı bu
anlamda verilmediği için ben tekrar sorma ihtiyacı hissettim. Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akcan. Sayın Bakanım,
süremiz vardır, cevap vermek isterseniz buyurun. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, koruma kurul üyelerinin siyasi
nedenlerle zaman zaman görevden alındığını ve bu
alanda bir sorun yaşandığını ifade etti değerli milletvekili arkadaşım. Eğer,
sorusunu delillendirecek bir örnek varsa, falan
kurulda falan kişi veya kişiler siyasi nedenlerle görevlerinden alınmış, yerine
de şu siyasi görüşü yansıtan kişiler alınmıştır, derse ben onu inceleme ve
araştırma imkânına sahip olurum ama böyle, herhangi bir delil olmaksızın bir
soru yöneltildiğinde doğrusu cevap vermekte zorlandığımı ifade etmek istiyorum.
Sayın Akcan’ın… YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Siyaseten değil. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Ben öyle anladım, yani… YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Siyaseten değil. Siyasi iktidarın baskısı altında bazı kararların
geçmesi için insanlar görevden alınıyor, siyaseten alınıyor demiyorum. Siyasi
iktidarın işine gelmeyen kararları vermeyen insanlar görevden alınıyor. Bunları
da size verebilirim. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Cevabım, aslında bu ifade ettiğinizi de kapsamaktadır.
Eğer bu konuda elinizde somut bir dosya, bir işlem var ise onu doğrusu bilmek
isterim. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Hayhay efendim. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Bunu bildikten sonra ilgili bakan arkadaşıma onu
iletiriz ve onun üzerine giderek size daha açıklayıcı cevap verebilirim. Sayın Akcan’ın
ifade ettiği… Demin ben açıkladım. Memurlarımıza toplu görüşme değil, toplu
sözleşme hakkı vermenin yolunun bir anayasa değişikliğinden geçtiğini ifade
ettim. “Eğer grev hakkı olacaksa bunun içinde bir anayasa değişikliği gerekir.”
dedim. Şu ana kadar böyle bir anayasa değişikliğini gerçekleştiremedik.
Bilindiği gibi, Anayasa değişiklikleri bir hükûmet
tasarrufu olamıyor. Anayasa değişiklikleri, ancak en az 184 milletvekili
arkadaşımızın imzalarıyla teklif olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına veriliyor. Şu anda da bir anayasa değişikliği gündemdedir. Bu
anayasa değişikliği, Parlamentonun gündemine gelecek, Anayasa Komisyonunda
görüşülecek. Bu safhada, demin söylediğim ilgili maddelerle ilgili, eğer bu
haklar tanınacaksa ne âlâ, tanınmayacaksa bu konuda duyarlı olan
arkadaşlarımızın böyle bir değişikliği, Anayasa değişikliği metnine koymak için
bir fırsat olduğunu ifade ettim. Deminki açıklamam buydu. Ben doğrusu bu
şekilde düşünüyorum. ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sorumun diğer… ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Evet, onu daha sonra cevaplandırayım. Sayın Başkanım,
herhâlde sürem de doldu. Çok teşekkür
ederim. BAŞKAN – Doldu
efendim, doldu. Teşekkür ederim
Sayın Bakan. Sayın
milletvekilleri on beşinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi,
on beşinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım. 421’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 422’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 423’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 424’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 425’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
kanun tasarısının çerçeve 425. maddesindeki “altı aydan iki yıla kadar” ibaresinin
“altı aya kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyorlar mı? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Önerge
üzerinde konuşacak var mı? Buyurun Sayın Öztürk. Süreniz beş
dakika. HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Demokratik Sol Parti ve şahsım
adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısının 425’inci maddesiyle ilgili olarak söz almış
bulunuyorum. Söz alma gerekçem, 425’inci maddesiyle değişik Toplu İş
Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nun 33’üncü maddesinde, usulüne uygun alınmış
bir grev kararı “genel sağlığı ve millî güvenliği bozucu nitelikte ise Bakanlar
Kurulu bu uyuşmazlıkta grev ve lokavtı bir kararname ile altmış gün süre ile
erteleyebilir. Erteleme süresi, kararnamenin yayımı tarihinde işlemeye başlar.”
denilmektedir. Öncelikle, şunu
ifade etmeliyiz ki: Hiçbir zaman öngörülen cezalar, bir hakkın kullanılmasını
önleyici boyut almamalıdır. 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt
Kanunu yürürlüğe girdikten sonraki uygulamalar bize göstermiştir ki Bakanlar
Kurulu yukarıda saydığımız gerekçelerden birisine dayanarak grevleri ertelemeyi
bir alışkanlık hâline getirmiş ve dolayısıyla, bir hakkın kullanılması suistimal edilmiştir. Bu nedenle, bu şekildeki bir kararın
etkisiyle, usulüne uygun olarak grev ve lokavt kararı alan tarafların, bu
haklarını kullanma konusundaki tahrik edici unsuru dikkate alarak bir yasa dışı
eylemde bulunmaları hâlinde bu cezanın hafifletilmesini öngörüyoruz. Değerli
milletvekilleri, Anayasa’mız sendika kurma hakkını 51’inci maddesinde
düzenlemiş ve sendikalara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme
haklarını da düzenlemiştir. Ancak AKP Hükûmetinin
altı yıllık uygulamalarında, ne yazık ki bu Anayasa kuralına aykırı olarak,
sendika üyeleri, başka konfederasyonların üyeliğine geçiş konusunda siyasi
baskı altında tutulmuş, notere götürülmek üzere resmî binaların önünden araçlar
kiralanıp dolayısıyla üyelerin sendikaları değiştirilmiştir. Değerli
arkadaşlar, sendikalarla ilgili olarak geçen yıl ILO toplantıları sırasında
-Çalışma Bakanı- Türkiye’deki sendikal faaliyetlerin kısıtlanması ve grev
hakkının kısıtlanması konusunda, onaylamış olduğumuz Uluslararası Çalışma
Örgütü sözleşmelerine aykırı olarak, uyum yasalarını çıkarmamış olmamızdan
dolayı eleştirilmişizdir. Dolayısıyla, bu yıl da aynı şekilde Genel Kurulda
herhangi bir eleştiriye muhatap olmamak için, bugünden Hükûmetin
hazırladığını söylediği Sendikalar Kanunu, Toplu İş Sözleşmesi, Grev Kanunu’nu
bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmesi gerekir. Değerli
arkadaşlar, Demokratik Sol Parti olarak, çalışanlara verilen hakların
mücadelesinden doğmuş bir parti olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra
da çalışanların haklarını korumaya devam edeceğiz. Bu çerçevede, geçen yıl
yapmış olduğumuz bir emek kurultayında işçi ve işveren kesimlerinin sözünü
ettiğimiz yasalara ilişkin görüşlerini aldık. Bunları, size, yasa tasarısının
da gündemde olması nedeniyle ve kayıtlara geçmesi açısından, bilgilerinize, ana
başlıklar itibarıyla sunmak istiyorum. Sendikaların ve
işçilerin örgütlenme hakkını engelleyen noter şartının kaldırılması
istenmektedir. Grev yasaklarının, sınırlandırmaların ve ertelemelerin yasadan
çıkarılması istenmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız. HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan. Dolayısıyla,
önerilerimizin tamamını herhâlde komisyonlarda gerçekleştireceğiz görünüyor. Kısaca,
memurların grevli toplu sözleşme haklarına ilişkin düzenleme konusunda bilgi
vermek istiyorum. Bu konuda imzalamış olduğumuz uluslararası anlaşmalara aykırı
olarak, bugüne kadar gerekli Anayasa ve yasal uyum çalışmalarını yapamamış
bulunuyoruz. Ancak Hükûmeti buradan uyarıyoruz: Yeni
Anayasa değişiklikleri sırasında, memurlara grevli toplu sözleşme hakkı
verirken, hiçbir şekilde memurların iş güvencelerinin ellerinden alınmasına
asla izin verilmemelidir, buna karşı gerekli mücadeleyi de sürdüreceğiz. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk. Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. 425’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 426’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 427’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 428’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 429’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 430’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 431’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 432’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 433’üncü madde
üzerinde iki tane önerge vardır. Önergeleri önce
geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım. İlk önergeyi
okutuyorum: T.B M. Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 sıra sayılı yasa tasarısının 433. maddesinin (d) bendinin üçüncü cümlesinde
geçen (adı ve soyadından) sonra (Büyük harflerle ve yan yana) ifadesinin
eklenmesini saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 433 üncü maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyoruz. Gerekçe: Tasarının 433
üncü maddesiyle, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 26 ncı maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Ancak, anılan
maddede, daha sonra yürürlüğe giren 12/10/2006 tarihli
ve 5550 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 2 nci maddesiyle değişiklik yapılmış
olduğundan, iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Böylece, 433’üncü madde metinden çıkarılmıştır. Diğer önergeyi
işleme koyamıyoruz tabii, hâliyle. 434’üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 434 üncü maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 434
üncü maddesiyle, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 28 inci maddesinde
değişiklik yapılmaktadır. Ancak, anılan maddede, daha sonra yürürlüğe giren 12/10/2006 tarihli ve 5550 sayılı Milletvekili Seçimi
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesiyle değişiklik
yapılmış olduğundan, iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Böylece, 434’üncü madde metinden çıkarılmıştır. 435’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 436’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 437’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 438’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasanın 438. maddesinin 7.
başlığı altında belirtilen “Tarım ve Orman Bakanlığından izin almadan yeniden
fındık bahçesi kuranlar ile belirlenen alanlar dışında mevcut fındık bahçesini
yenileyenlere yediyüz Türk Lirası idari para cezası
verilir” ifadesindeki “yediyüz Türk Lirası idari para
cezası verilir” kısmı çıkarılarak “dönüm başına yediyüz
Türk Lirası idari para cezası verilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Karaibrahim. Süreniz beş
dakikadır. EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Hükûmetin
katılmadığı, Komisyonun katılmadığı maddeyi açıklayayım, niye katılmadılar ben
de merak ediyorum. Buradaki anlam şuydu: Fındık arazisi olmayan yerlere izinsiz
fındık bahçesi dikenler, izin almadan fındık bahçesi dikenler 700 Türk lirası
para cezasına çarptırılırlar. Ben de diyorum ki: Biz fındığı dönüm olarak
değerlendiririz. Fındığı toplarız, tondur; ama bahçelerimizi dönüm olarak
değerlendiririz. Bunun dönüm olarak addedilmesini istiyoruz. Bir de 700 Türk
lirası bu olay için çok cüzi bir paradır. Neden çok cüzi paradır? Bugün,
arkadaşlar, fındık bahçeleri… Bakana biraz önce de sordum “Tarım Bakanına
soracağım.” dedi kendisi ama, ben bu zamana kadar bu
cezadan sökülmüş bir bahçe duymadım. Ben fındık üreticisiyim, FİSKOBİRLİK
ortağıyım, geçimimin çoğunu fındıkla sağlayan bir kişi olduğum için, bu işi iyi
takip eden bir kişi olduğum için, size söylüyorum. Bu zamana kadar bu cezadan
dolayı hiçbir fındık bahçesi sökülmedi ya da ben duymadım. Biraz sonra
Bakanımız da herhâlde bu konuda bir açıklama yapacaktır. Siz 700 Türk
lirasını verdiğiniz zaman, bu fındık bahçeleri gine
dikilecektir. Bilinecektir ki, sökülmeyecek ve hızlı bir şekilde, taban
arazilerde fındık bahçeleri hızlı bir şekilde çoğalacaktır. Bugün, Toprak
Mahsulleri Ofisinin elinde 320 bin ton fındık vardır. Bunun parasal değerini
biliyor musunuz? 1 milyar 200 milyon dolar, şu anda depolardadır. Bir sonraki
sene de bunun kadar fındık depolara girecektir. Bu fındık nereye gidecek? Büyük
bir ihtimalle yağlığa gidecektir. Bunun için, bunun caydırıcı olması için dönüm
başına konması uygun olurdu, ama Hükûmet ve Komisyon
bunu reddettiler. Takdirlerinize bırakıyorum. Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Karaibrahim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 438’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 439’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 440’ıncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 441’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 442’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 443’üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 sıra sayılı yasa tasarısının 443. maddesinin birinci fıkrasında geçen (altı
ay) ibaresinin (bir yıl) olarak değiştirilmesini saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Önerge
sahibi konuşacak mı? Buyurun Sayın
Genç. Süreniz beş
dakika. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; tabii, getirilen tasarı üzerinde, daha önce 433’üncü
maddede önerge vermiştim, buradan çıkarıldı. Çıkarılınca da tabii, konuşma
imkânımız da olmadı. Tek de milletvekili olduğumuz için, bu şeylerde her an
önerge verme imkânımız da yok. Bu önergede bana katkıda bulunan CHP’li
milletvekili arkadaşlara da saygılar sunuyorum, kendilerine teşekkür ediyorum. Değerli
milletvekilleri, aslında, tabii, bu Anıtlar Kurulu ve eski eserleri koruma ile
ilgili olarak Türkiye'nin çok ciddi bir hassasiyet göstermesi lazım.
Biliyorsunuz, Türkiye’de çok büyük güç sahipleri en güzel tarihî eserleri, sit
alanlarını yok etmek suretiyle bunları imara açmaktadırlar. Bunların üzerinde
istedikleri kadar imar izinlerini almaktadırlar. Biraz önce soruldu Hükûmete “Efendim, koruma kurullarını sık sık değiştiriyor musunuz?” Tabii ki, değişiyor. Koruma
kuruluna herhangi bir konuda Hükûmetin arzusu dışında
bir talep gittiği zaman, işte o talep aleyhine hareket edildiği zaman hemen
onların yerinde yeller esiyor. Tabii, güçlü basın patronları var, güçlü sermaye
patronları var. İşte, İETT arazisini verdik İstanbul’da bir şeyhe, çok düşük
bir fiyata aldı ve çok muazzam bir imar değişikliği için İstanbul’da bunun
üzerinde imar değişikliği yaptı. Yine, kara yolları arazisi üzerinde çok ciddi
bir imar değişikliği yapıldı. Bunlar devletin elinde iken bu imar
değişiklikleri yapılsaydı, herhâlde devlet buradan çok büyük rant
sağlayacaktı, çok büyük kazanç sağlayacaktı. Ama,
tabii, o zaman bu değişiklikler yapılmadı. Bu kişilere verildi. Ondan sonra da
şimdi, Hükûmetin de desteğiyle bu alanlarda çok büyük
imar değişiklikleri yapılıyor. Yani, koruma kurulu Türkiye'nin tarihî
varlıklarını, sit alanlarını çok hassasiyetle koruması lazım. Ama, maalesef, dediğim gibi, bunların arkasında güç odakları
olunca bu görevleri yapmıyorlar. Bugün, İstanbul,
artık, İstanbul’luk vasfını kaybetmiş. Bir Levent’te,
birçok o alanlarda yüz katlı binalar çıkıyor sayın milletvekilleri. Oradaki
trafikteki yollara bakıyorsunuz, yani, zaten şimdi adım atılmıyor. Bu Hükûmet ne yapıyor? Yani, burada o insanlar yaşayamaz hâle
geliyor. İstanbul’da bir yanda hiç trafiği rahatlatan en ufak bir şey
yapılmıyor. Ama, yüzlerce kat imara izin veriliyor. Bu, ne kadar sorumsuz bir davranış biçimi. Bu ne kadar bir
şeyler, ben de hayret ediyorum. Yani, bu devletin sahibi yok mudur? Devlet,
tabii, derken bir şey de söyleyeyim, ben, dün burada başsavcıya bir çağrıda
bulunmuştum -inşallah benim çağrımı yerine getirir- demiştim ki: “Sayın
başsavcı, sen Türkiye Cumhuriyeti’nin laik düzenini korumak zorundasın. Bu laik
düzeni ortadan kaldırmak için Türkiye’de ciddi eylemler var. Bu, Anayasa’nın 68
ve 69’uncu maddesine göre siyasi partinin kapatılmasına nedendir. Seni göreve
davet ediyorum.” Bugün bir şey çıkmadı. İnşallah, zaman zaman
bu kürsüde de kendisini bu görevi yapmaya da davet edeceğim. Değerli
milletvekilleri, tabii, büyük basın patronlarının arkasında Hükûmet,
zaman zaman kendilerini korumak için, büyük destek
veriyor. Şimdi, Aydın Doğan’a verdiniz Hilton arazisini o zaman. Şimdi de
duyuyoruz ki, oradaki sit alanı kararının kaldırılması için yoğun bir baskı
var. Şimdi, sayın
milletvekilleri, basın mensuplarını okuyoruz, zaman zaman
televizyonlarda, basında izliyoruz, deniliyor ki: “Efendim, Mecliste muhalefet
yok.” Be kardeşim, siz, burada söylenen bir kelimeyi yazıyor musunuz? Bu
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan bir konuşmayı, bir mücadeleyi,
iktidarla ilgili olarak verilen bir suistimali, keyfî
işlemleri yazıyor musunuz? Yazmıyorsunuz. Niye? Çünkü,
iktidarla iş birliği içindesiniz. Vallahi, tabii, ben, burada zaman zaman da söyleyeceğim, bundan sonra da söyleyeceğim: Benim
konuşmalarımı yazarlarsa yazsınlar, yazmazlarsa ben bütün basın patronlarının
ne olduğunu burada açıklayacağım. Bunu önce kendilerine ihtar edeyim. Tabii,
birtakım basın patronlarının 371 trilyon liralık borcunu getirip de dört sene
almayan bir iktidar, tabii ki basın patronu bununla ilgili yazmaz. Şimdi,
Hilton arazisinin sit alanı kararını kaldıracak, orada tabii çok yüksek katlı
binalar yapacak. Ee, bundan dolayı da tabii ki, büyük
rantlar elde edince artık ülkenin kültür
varlıklarının, sit alanlarının hiçbir anlamı yok, önemli olan iki tane grup
var: Biri basın, biri Hükûmet. Bunlar anlaşmışlar, o
diyor ki: “Sen benim üzerime gelme, ben de senin istediklerini veririm.” (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız. KAMER GENÇ
(Devamla) – Böyle bir anlayışla bir memleket yönetilmez sayın milletvekilleri,
böyle bir anlayışla memleket yönetilmez. Sonra, devletin en kârlı müesseseleri
de bunlara veriliyor. Bu kanun, tabii
çok önemli bir kanun da bu kanun geldiğine göre, bunu enine boyuna da
incelemiyoruz. Kültür varlıkları Türkiye’de çok önemli bir varlıktır.
Türkiye’de turizm merkezleri var, deniz kıyılarındaki ormanların yok pahasına
belirli kitlelere verilme meseleleri var, büyük menfaat karşılığında, büyük
hatır gönül veyahut da menfaat karşılığında verilme durumları var. Ama
Türkiye’yi yönetenler hep dışarıda, uçaklara atlıyorlar, keyif sürüyorlar.
Bakın, Washington’a gidiliyor, bir garson, Türk garsonu, orada okuyan bir
öğrenci “bizim verdiğimiz yemeği basına açıkladı” diye görevine son veriliyor.
Bu bir vicdan meselesi mi beyler? Olur mu yani? Şimdi,
sen gideceksin orada yemek yiyeceksin, hesabını ödemeyeceksin, ama birisi, bir
garson orada çıkıp da “Efendim, bunlar yemek yedi, hesabını ödemedi.” dedi diye
siz bunun görevine son verdireceksiniz. Ya bu kadar küçük şeylere tenezzül
etmeyin. Bunun sonucu size çıkar. Teşekkür ederim.
Önergemin kabulünü istiyorum efendim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Genç. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir. 443’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 444’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 445’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 446’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 447’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 448’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 449’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 450’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, on beşinci bölümde yer alan maddelerin oylaması
tamamlanmıştır. On altıncı
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. On altıncı bölüm
451’inci madde ila 480’inci maddeleri kapsamaktadır. On altıncı bölüm
üzerinde söz isteyen, gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eşref Karaibrahim, Giresun. Buyurun Sayın Karaibrahim. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. CHP GRUBU ADINA
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Temel
Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın on altıncı bölümü 451 ila 480’inci maddeler üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, on altıncı bölüme bakıldığında bir torba kanun olduğu
görülmektedir, çünkü bu torbaya ne bulunmuşsa doldurulmuş. Birbirinden farklı
maddelerin bir araya getirildiği bölüm olarak dikkat çekmektedir. Ben bir
hukukçu değilim, ama anladığım kadarıyla bunun yanlış olduğunu da görmekteyim.
Bu torbanın anlamı şudur: Çok konuşmayın, çok muhalefet yapmayın, önerdiğimiz
bu değişikliği bir an önce gerçekleştirelim. “Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.”, benim aklıma bu gelmektedir. Hâlbuki bu bölümlerde her maddenin
kendine özel bir durumu vardır. Tartışmak, konuşmak gerektiğini düşünüyorum.
Aceleyle çıkarılmasının yüce Meclisin çalışma prensiplerine uygun düşmeyeceği
kanaatindeyim. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; eğri oturalım, doğru konuşalım. Birbirinden tamamen
farklı maddelerin bir süre zarfında tartışılıp yeterli şekilde açıklığa
kavuşturulması sizce mümkün müdür? Neye el kaldırıp, neye evet diyeceğiz? Nasıl
anlayacağız? Demek ki torba kanunun amacı bu olsa gerek; görüşülmeden,
tartışılmadan kabul edilen kanunlar niteliğindedir. Gelelim
maddelere: Uzun bir madde var. Millî Eğitim Kanunu’ndan Millî Parklar, Türk
Bayrağı Kanunu’ndan Toplantı Yürüyüşleri, Sivil Havacılık, Kamu Yararının
Zorunlu Kıldığı Hallerde, Kamu Hizmet Niteliği Taşıyan Özel Teşebbüslerin
Devletleştirilebilmesi, Çay Kanunu, Türkiye Radyo Televizyon Kanunu, Diş
Hekimliği Kanunu, Finansal Kiralama, Hayvan Sağlığı ve Zabıta Kanunu gibi
uzayan bir kanun sıralaması. 2866 sayılı
Öğrencilerle İlgili Bazı Basılı Evrakın Millî Eğitim Bakanlığınca Hazırlanması,
Bastırılması, Satılması Hakkında Kanun’un 5’inci maddesinde değişiklik
yapılmaktadır. Basılı evrakların Millî Eğitim Bakanlığı ve Millî Eğitim
Bakanlığı Vakfınca bastırılması bizce de uygundur. Ama buna verilen ceza 300
bin liradır. Eski ceza da –çok ilginç- 3 bin lira artırılmış, nedense 3 bin
lira yeterli görülmüş. Affedersiniz, 3 TL artırılmış. Bunun da uygun bir ceza
olmadığı görülmektedir. Demek ki bundan şunu anlıyoruz: Bu evraklar şu anda
dışarıda bastırılıyor, dağıtılıyor ve millî eğitimin kurumlarında kullanılıyor
diye düşünmek gerekir. Bu İktidarın en
çok müdahale ettiği alanların başında belki de millî eğitim gelmektedir.
Basında neredeyse her gün millî eğitimle ilgili olumsuzluklar yer
almaktadır. Atatürk’ün “En mühim
meselemiz millî eğitim meselesidir.” dediği ve bu meseleyi çözmek için pek çok
çaba gösterdiği, bir eğitim devrimi yaptığı ülkemizde AKP İktidarının eğitimi
getirdiği nokta kaygı vericidir. Kadrolaşma, Millî Eğitim merkez ve taşra
teşkilatlarında üst seviyeye çıkmıştır. Bu iktidarın üzerinde en çok değişiklik
yaptığı yönetmelik Millî Eğitim Yöneticilerinin Atama Yönetmeliği’dir. Kendi
adamlarını atayabilmek için hukuk dışı yönetmelik hazırlamak da Millî Eğitim
Bakanlığınca en önemli konudur. Kamuoyunda “13 Nisan Yönetmeliği” olarak
bilinen, bir gecede çok sayıda yandaş atamasına neden olan yönetmelik,
bilindiği üzere, Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Ancak, Bakanlık,
nedense, mahkemenin bu kararına uymamakta, yöneticiler görevlerine devam
etmektedir ve henüz Bakanlığın yönetici atama yönetmeliği yoktur. Hukuk
devletinde bu tür uygulamalar kabul edilemez. Gelelim toplantı
ve gösteri yürüyüşlerine: Toplantı ve yürüyüşün anlamı, bir konu üzerinde hak
ve görüşlerin dile getirilmesi için demokratik bir yoldur. Bunu uzun uzun açıklamayacağım ama size bununla ilgili bizim
yaptığımız bir örnek vermek istiyorum: Karadeniz Bölgesi’nde, Ordu ilimizde
birçok sivil toplum örgütünün, üretici birliklerinin katıldığı fındık mitingini
hepiniz hatırlarsınız. On binlerce üreticinin katıldığı böyle büyük bir
mitingin anlamı, fındıkta oynanan oyunlara son vermek, fındığa sahip çıkmak,
fındık konusunu Türkiye’yle paylaşmaktır. Bu nereden çıkmıştı? Sayın Başbakanın
Giresun ve Ordu’da yaptığı konuşmalardan sonra fındığın hızlı bir şekilde düşüş
göstermesinden sonra yapılan mitinglerdir. Ancak, bugün bakıldığında ne
değişti? Çok şey de değişmedi. FİSKOBİRLİK yönetimini AKP üç dönem seçimlerde
ele geçirmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Ama, son
seçimlerde AKP yönetimi Giresun’daki FİSKOBİRLİK yönetimini ele geçirmiştir.
Bunu nereden söylüyorum? Çünkü, şu andaki Yönetim
Kurulu Başkanı AKP’nin ilçe başkanıdır. Yani, net değil mi bu? Nettir. Ancak,
FİSKOBİRLİK devreden çıkarıldı ve bölgeye TMO getirildi, yani Toprak Mahsulleri
Ofisi getirildi. Ama, bugün görüyoruz ki, duyuyoruz
ki, açıklamalardan şu var: Toprak Mahsulleri Ofisi bölgeden gidecek,
FİSKOBİRLİK yeniden bölgeye hâkim olacak. Bunun anlamı neydi? Ben yönetimi
alıncaya kadar Toprak Mahsulleri Ofisiyle beraber bu işi yürütürüm, ama
FİSKOBİRLİK yönetimi bana geçtiğinde de Toprak Mahsulleri Ofisini bölgeden
çekerim anlamına gelmektedir. Bilgilerinize sunarım. Ama, bunun bir önemli
daha ayağı vardı, bu, konumuzla ilgili: O gün yaptığımız bu mitingden ve
gösteri yürüyüşünden sonra Ordu-Giresun yolu trafiğe kapatılmıştı. Burada olaylar çok ilginçtir, o günün emniyet müdürüne emir
verilmesine rağmen, zor kullanılarak bu yolun açılması istenmesine rağmen, o
günün Ordu milletvekillerinin tüm baskılarına rağmen -bunları biliyoruz, çünkü
emniyet müdürünün açıklamalarından biliyoruz- o zamanın duyarlı emniyet müdürü,
bütün bunlara karşılık, zor kullanmadan, kimsenin burnu kanamadan bu yolu
trafiğe açmış ve hiçbir sorun yaşanmamıştır. Sayın Bakana soruyorum,
emniyet müdürümüz zor kullansaydı, burada oluşacak istenmeyen olaylardan
sorumlu kim olacaktı? Sonuçta bu duyarlı emniyet müdürü görevden alınmıştır.
Peki, bu tür mitinglerde, gösteri, yürüyüş, toplantılar sırasında, vazifesi
olmadığı hâlde insan onurunu incitici davranış, gösteriler hakkında ne tür bir
önlem ya da cezai uygulama buraya da getirilmedi. Bir başka soru
daha soruyorum Sayın Bakanım: Bir toplantı, yürüyüşte, görevimiz olabilir,
olmayabilir, yani haksız oluruz veya da olmayabiliriz o olayı dağıtmakta, ama
burada gazeteci ve muhabir arkadaşlarımız neden darp edilmekte, merak
etmekteyiz? Görevleri, orada yaşananları kamuoyuna ulaştırmak olan basın
emekçilerimizin bu darba maruz kalmalarını siz hoş görüyor musunuz? Son konu olarak
da, 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu ve onunla ilgili olarak yapılacak
düzenlemelerle, sivil toplum örgütleriyle ilgili, dernekleriyle ilgili
sendikaların görüşleri alınarak yapılması daha uygun olurdu diye düşünüyorum. Ancak, ben, sivil
havacılık deyince, tabii, bölgemdeki ORGi
havaalanından bahsetmek isterim. Sayın Ulaştırma Bakanı birkaç gün önce Ordu ve
Giresun illerini ziyaret etti. Yıllardır iki kent halkının umutla beklediği
Ordu ORGİ havaalanı konusunda ne yazık ki beklenen müjdeyi veremedi. Sayın
Başbakanım geçen yıl “Köye havaalanı mı istiyorsunuz?” diyordu. Ama seçimlere
gelindiğinde “ORGİ havaalanı kesinlikle yapılacaktır.” seçim öncesi vaatlerdir.
Ama görüldü ki
iki kentin halkı da bundan umut bekliyordu ama Sayın Bakan Orduluların
Çarşamba’ya, Giresunluların da Trabzon Havaalanı’na gitmelerini Giresun’da önermiştir.
İki kentin halkı üzülmüştür. İki kent ortak bir havaalanını hak etmektedirler. Şimdi, Giresun’da
Sayın Bakanla ilgili bir açıklama gazetelerde çıktı. “Ulaştırma Bakanı ORGİ
havaalanının temelini 30 Şubatta atacakmış.” diye gazetelerimiz başlık atmaktadır.
Bu havaalanını
tabii ki sadece uçuş olarak değerlendirmemek de gerekmektedir. Bizim güzel
yaylalarımız vardır. Bu yaylalarımızın bir tanesi Kümbet Yaylamızda belki de
Karadeniz’in en güzel tesislerinden bir tanesi yapılmıştır. Buna bazı arkadaşlarımız
da şahittir. Ama bu tesisi yaşatabilmek, bu tesise turist götürebilmek için
Karadeniz’e muhakkak ORGİ havaalanının yapılması gerekmektedir. Bu tesis, hayal
bile edemediğimiz güzel bir tesistir. Havuzu vardır, olimpik değildir ama yarı
olimpik bir havuzu da vardır. 2 bin metrededir. Sizleri de buraya bekleriz. Evet, sahil
geçidiyle ilgili, Giresun şehir geçişiyle ilgili biraz önceki arkadaşımın
anlattıklarına katılıyorum. Onlarla ilgili yazdığım konular da şöyle: Başbakan,
bu yol açılırken çok güzel şov yapıldı, Karadeniz’de sahil yolu açılırken çok
güzel şov yapıldı. Ama bitirilmeden açılan bu yol sayesinde şu anda 20
Giresunlu can vermiştir bu yolda. Biz çünkü denizle iç içe yaşayan bir iliz.
Çünkü denize her dönem geçmek zorundayız. Denize nereden geçeceğiz? Denizle
aramızda bu sahil yolu vardır. Bu sahil yolu olduğu müddetçe yazın başımıza
gelecekleri düşünün. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Karaibrahim, konuşmanızı
tamamlar mısınız. EŞREF KARAİBRAHİM
(Devamla) – Bu can kayıplarının vebali acaba kimdedir? Hâlbuki bu yolu
tamamlamadan trafiğe açanlarda bir parça sorumluluk… Ve vicdanları sızlamıyor
mu? Sözlerime son
verirken şunu hatırlatmak istiyorum: Yurttaşına ceza veren ama kendisi için af
çıkaran bir zihniyet ne kadar adildir? Yargı kararlarına uymayan bir yönetim
hukuka ne kadar saygılıdır? Yurttaşa dokunurken kendisi dokunulmazlık zırhına
bürünmüş siyasetçi halkına ne kadar güven verir? Hepinize çok
içten saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Karaibrahim. Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 16.01 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.16 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. 56 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. On altıncı bölüm
üzerinde söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Abdülkadir Akcan, Afyonkarahisar
Milletvekili. Buyurun Sayın
Akcan. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika
Sayın Akcan. MHP GRUBU ADINA
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
on altıncı bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini
ifade etmek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
tasarının on altıncı görüşme bölümünde toplam on bir kanun, bu kanunlara ait
otuz madde ele alınmaktadır. İlk kanun ve madde 2866 sayılı
Öğrencilerle İlgili Bazı Basılı Evrakın Milli Eğitim Bakanlığınca Hazırlanması,
Bastırılması ve Satılması Hakkında Kanun’un 5’inci maddesinde, bu Kanun’a
aykırı fiile verilen cezalar, önceden yasaklanmış olan bir fiile uygulanan ceza
ve para cezasını azaltan ve “suç” kavramını “kabahat” kavramına dönüştüren bir
madde olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer bir kanun
2873 sayılı Milli Parklar Kanunu ki bu Kanun’un 21’inci maddesinde suça
verilecek cezanın yine hafifletilmesi söz konusudur. Bir başka suçu kabahate
sayma operasyonu ile de 2893 sayılı Türk Bayrağı Kanunu’nun 8’inci maddesinde
öngörülen ve Türk Ceza Kanunu’nun 526’ncı maddesine göre verilen ceza,
Kabahatler Kanunu’nun 32’nci maddesine göre verilecek idari para cezasına
çevrilmektedir. 2911 sayılı
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 28, 29, 30, 31 ve 32’nci
maddelerinde, yürürlükteki Kanun’da hapis ve para cezaları öngörülürken, bu
tasarıyla, hapis cezalarını ağırlaştırmaksızın para cezaları tamamen
kaldırılarak cezaların hafifletilmesi sağlanmaktadır. Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu’na uygun olarak yapılan fiillerde herhangi bir sorun yok,
amaca ulaşılır. Amaca ulaşılması da bu gösteri ve yürüyüşü tertip edenler
açısından zaten amaca ulaşmak üzere düzenlenir. Ancak, burada yapılan kanuna
aykırı davranışların ve bu davranışlara verilecek cezanın hafifletilmesi toplum
huzurunu bozma bakımından önem arz etmesi nedeniyle burada verilecek cezaların
hafifletilmesini makul bulmadığımızı ifade etmek istiyorum. Tasarının on
altıncı bölümünde ele alınan beşinci kanun 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık
Kanunu’dur. Bu tasarı ile kanun maddelerinin başlıklarının düzeltilmesi, kaza
nedenleri hakkında çalışacak soruşturma kurullarının oluşumu, soruşturmanın
yönü ve derinliği, sivil hava ulaşım faaliyeti için izin verme şartları ile
ilgili hususlar güncelleştirilmiş ve daha anlaşılır hâle getirilmiştir. Ancak aynı Kanun’un 47’nci maddesi bu tasarının 464’üncü maddesi
olarak ele alınmış, havaalanları ve çevresindeki ilgili tesislerin civarındaki
yapılaşmayı düzenlemekte ve bu düzenlemeye aykırı hareket edenlere önceden 6785
sayılı İmar Kanunu’nda öngörülen cezalar verilmekteyken bu cezalar
kaldırılmakta ve Kabahatler Kanunu’nun 32’nci maddesinde öngörülen para
cezasına hükmolunmaktadır ki bu tip faaliyetlerde 6785 sayılı İmar Kanunu’nun
dışına çıkarılarak bu Kanun’u yürütenlerin vereceği cezayı verme yetkisini
ellerinden alma fiiliyle karşı karşıya olduğumuzu hatırlatmak istiyorum. Bu
dönüşüm hem İmar Kanunu uygulayıcılarını devre dışı bırakmakta hem de kural
dışı davrananlara verilecek cezayı ayrıca hafifletmekte ve böylece cezaların
caydırıcılığı bir anlamda rafa kaldırılmaktadır. Tasarının 466,
467, 468’inci maddeleri 2920 sayılı Sivil Havacılık Kanunu’nun suç oluşturan
davranışları ve cezai sorumlulukları içermektedir. Özellikle, 467’nci
maddesinde cezalar geniş olarak tanımlanmakta ve cezadan amaçlanan, suçun
cezalandırılmasını ve suçun caydırıcılığını kasıttan anlaşılan hükme
ulaşılmakta, yani cezalar ağırlaştırılmaktadır. Tasarının on
altıncı bölümünde ele alınan 3082 sayılı Kamu Yararının Zorunlu Kıldığı
Hallerde, Kamu Hizmeti Niteliği Taşıyan Özel Teşebbüslerin Devletleştirilmesi
Usul ve Esasları Hakkında Kanun’un 12’nci maddesinde ifade düzeltilmesi ve
cezaların kaldırılması yine söz konusu olmuştur. 3091 sayılı
Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin
Önlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesinde yine ifade düzeltilmekte, 3092
sayılı Çay Kanunu’nun 2’nci maddesinde, cezanın mahallî mülki amire verilir
hâle getirilmesi sağlanmaktadır. 3093 sayılı RTÜK Gelirleri Kanunu’nun 6’ncı maddesinde öngörülen
“para cezalarının kurum tarafından tahakkuk ve tahsil edilmesi” hükmü metinden
çıkartılmış, ancak paranın nasıl tahsil edileceği gibi, herhangi bir şekilde
tahsil edilecek paranın kuruma nasıl gelir kaydedileceği belirtilmediğinden,
acaba bu durum bir anlamda RTÜK’ü gelirlerinden mahrum etmeyi de ifade etmekte
midir diye düşündürmektedir. Tasarının bu
bölümünde ele alınan bir başka kanun da 3224 sayılı Türk Diş Hekimleri Birliği
Kanunu ki anayasal meslek örgütleriyle ilgili düzenlemelerin paralelliğinin
sağlanması anlamında yapılan düzeltmelerdir. Bunlar üzerinde genişçe durmayı
gerekli görmüyorum. Değerli
milletvekilleri, üzerinde çalıştığımız tasarının 478, 479 ve 480’inci
maddeleri, Hayvan Sağlık Zabıtası Kanunu’na muhalefeti gerektiren cezaları
düzenleyen maddelerdir. Bu maddelerde, Hayvan Sağlık Zabıtası Kanunu’nun amacı
ve kapsamına uygun düşmeyen tavır ve davranışlar cezalandırılmaktadır. Nedir bu kapsam
ve tanım? Bu Kanun’un amacı, yani Hayvan Sağlık Zabıtası Kanunu’nun amacı,
hayvanlardan ve hayvan maddelerinden insan veya hayvanlara geçebilen,
bulaşabilen hastalıklardan korunulmasını ve bulaşıcı
hayvan hastalıklarıyla mücadele edilmesini sağlamaktır. Kanun kapsamında ise,
hayvanların sağlığını korumaya, bulaşıcı hayvan hastalıklarıyla mücadeleye ve
bu hususta her türlü tedbiri almaya dair hükümler yer almaktadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; cezalar uygulanmadığı veya caydırıcı özelliği
kalmadığı sürece, kanun, kitap sayfalarının arasında kalmaktan öte bir anlam
taşımaz. Bu tasarının 478’inci maddesi, hayvan ve hayvansal ürünlerin kanuni
olmayan yollardan ithal ve ihracını yapanlara cezai müeyyide uygulamasını
emretmektedir. Cezayı kime vereceksiniz? Kaçakçılığı yapana vereceksiniz. Bu
fiili işleyene “kaçakçı”, yapılan işe de “kaçakçılık” dendiğinde ve işin içine
hayvan katıldığında, Türkiye, hayvan kaçakçılığından yıllardan beri inanılmaz
derecede mağdur edilmiştir. Özellikle mağdur olan kesim, hayvan
yetiştiricileridir. Hayvan
kaçakçılığı sayesinde Türkiye’de yetiştiricilerimize karşı bir haksız rekabet
geliştirilmektedir. Hep, icraatlarımızı Hükûmet
olarak 2002’yle mukayese ederiz ya, 2002’de 58’inci Hükûmet
kurulduğunda, hayvan kaçakçılığı başta göz önüne alınmak suretiyle sınır
güvenliği meselesi Türkiye’nin en önemli meselesi hâlinde algılanmış ve bunun
gereği ona göre yapılmıştı ve 58’inci Hükûmet
kurulduğunda sıfır kaçakçılıkla bu ülkeyi teslim aldı yönetim olarak. Şimdi,
kaçakçılık had safhaya vardı ki, öyle enteresan, öyle garip olaylarla
karşılaşmaktayız ki… Bir taraftan, 2002 yılında 1 çuval besi yemi 10 YTL iken, Değerli
milletvekilleri, öyle ki, çok yönlü, çok virüse karşı yapılan aşılar, polivalan aşılar hayvanlara -mesela şapta- uygulanmış
olmasına rağmen, bir bakıyorsunuz ki şap aşısı uygulamasından bir ay sonra, iki
ay sonra Türkiye’de var olmayan virüslerin meydana getirdiği bir başka şap
tipiyle vatandaşlarımız karşı karşıya, ülkemiz karşı karşıya kalmakta. Bunun
temel nedeni, önceden Türkiye’de olmayan hastalık etmenlerinin yurt dışından
kaçak giren hayvanlarla hayvan popülasyonumuza bulaşır
hâle gelmesindendir. Değerli
milletvekilleri, bir başka örnek daha verebilirim. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Akcan. ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Değerli
milletvekilleri, Türkiye’nin son yıllarda uğraştığı hastalıklardan bir tanesi
kenelerle bulaşan Kırım Kongo hastalığıdır. Kırım Kongo’nun 2002 yılındaki
seyri: 17 vaka var, şüpheli vaka o da. Ama, 2003
yılında 133 vaka, 6 ölüm; 2002’de ölüm yok insanlarda; 2004 yılında 249 vaka,
13 ölüm; 2005 yılında 266 vaka, 13 ölüm; 2006 yılında 438 vaka, 27 ölüm. Değerli
milletvekilleri, bu hastalığın nedeni olan, bulaştırıcısı olan keneler, yurt
dışından kaçak hayvanlar vasıtasıyla Türkiye’ye girmekte ve meralara
bulaştırmaktadır. Sonuç olarak da,
bu olay bizim en önemli meselemiz diye algılanırsa, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin bu tedbirleri alarak, Hükûmetin, sınır
güvenliğini sağlayıp kaçakçılığın önüne geçerek bu olumsuzlukların önüne
geçmesi gerekir diyorum. Kanunun hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akcan. Söz sırası,
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Bengi Yıldız’a
aittir. Buyurun Sayın
Yıldız. (DTP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. DTP GRUBU ADINA
BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza
Yasalarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın on altıncı bölümü hakkında Demokratik Toplum Partisi Grubunun
görüşlerini sunmak üzere huzurunuzda bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Sayın Başkan,
değerli üyeler; adına “torba yasa” denilen ve aslında, fark ettirilmeden,
toplumun temel hak ve özgürlüklerinin başına torba geçirilmesi olarak
görülebilecek bu yasalar çok kurnazca bir yöntemle Parlamentodan
geçirilmektedir. Birkaç gündür
Meclisten geçen yasalar temel hak ve özgürlükleri çok yakından
ilgilendirmektedir. Mesela, 1136 sayılı Avukatlık Yasası’nın 5’inci maddesi,
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 56’ncı maddesi, 1479 sayılı Esnaf ve
Sanatkârlar Kanunu, 1512 sayılı Noterlik Kanunu, 1618 sayılı Seyahat Acenteleri
Kanunu, 2821 sayılı Sendikalar Kanunu, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve
Lokavt Kanunu’nun 56’ncı maddesi. Saydığımız kanunların hepsi, Türk Ceza
Kanunu’nun neredeyse yarısını kapsayacak düzenlemeleri getirmektedir ve
avukatlık mesleğine kabulden tutun da noter olabilmek için veyahut esnaf
sanatkârlar kurulunun yönetim kuruluna girmek gibi bütün konularda çok ciddi
engellemeler, yasaklamalar ve kısıtlamalar getirmektedir. Öyle umuyoruz ki
ileriki aşamada bundan dönülür. Demokratikleşme, Avrupa Birliği uyum
yasalarıyla elde edilen kazanımlar, dolaylı yoldan ve topluma hissettirilmeden
geriye alınmaktadır. Bırakın vatandaşları, hukukçuların bile aynı yasaların
sürekli değişmesi dolayısıyla süreci takip etmelerinde ciddi sıkıntılar ve
zorluklar yaşanmaktadır. Hükûmet, özgürlük ve
güvenlik kavramlarının birlikte yürümesinden çok, bu ikilem arasında güvenliği
tercih etme durumunda kalmıştır. Sayın Başkan,
değerli üyeler; bu torba yasaların, özellikle 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu’nun 28’inci maddesinde değişikliğe gidiliyor ve cezalar daha
da ağırlaştırılıyor. Anayasa’mızın 34’üncü maddesinde “Herkes, önceden izin
almaksızın, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkına sahiptir.” diyor. Mevcut 2911 sayılı Yasa’nın 28’inci maddesi, 10, 11
ve 12’nci maddeler yasa dışı toplantı ve gösteriyi düzenleyenleri, katılanları
bir yıl altı aydan üç yıla kadar hapis cezasını zaten öngörmektedir.
Getirilmeye çalışılan yeni düzenlemede toplantı düzenleme kurulu üyelerinin
cezası daha da artırılmaktadır. Görevini yerine getiremedikleri anlaşılan
düzenleme kurulu üyelerinin cezasının üst sınırı bir yıl altı ayken, bu
düzenlemeyle iki yıla çıkarılmaktadır. Yine, 2911 sayılı Yasa’nın 28’inci
maddesinin son fıkrasında, güvenlik kuvvetlerinin bu toplantılar sırasındaki
görevleri nedeniyle güçlük çıkaranlara iki yıldan beş yıla kadar hapis
cezasıyla cezalandırılır hükmü getirmektedir. Burada da alt sınır bir yıl altı
aydan iki yıla çıkarılmıştır. Toplantı ve gösterilerin yasa dışı olup olmadığı,
mukavemet var mı yok mu gibi konuları tabii ki polis ve kolluk tespit
etmektedir. Hazırlık soruşturmasının, hazırlık aşamasının da polisin
belirleyici etkiye sahip olduğu ülkemizde polis ile vatandaşın, yani
özgürlükleri kullananlar ile karşı karşıya olduğu konulardaki düzenlemelerde,
özellikle cezalarda çok hassas olmak lazım. Gazeteci ve İnsan
Hakları Derneği yöneticisi olarak takip ettiğimiz yüzlerce toplantılarda,
özellikle doğu ve güneydoğu bölgesinde yasa dışı uyarısı yapılmadan, hatta çoğu
zaman katılanların da bunu bilmediği durumlarda insanların hüküm giydiğini
biliyoruz. Her yıl kutlanan Nevruz Bayramı’nda, katılanların bayram havasında
kutladıkları Nevruz’un sonunda, sanık ve sonra da ceza yiyen çokça insanı
tanıyoruz. Geçenlerde bir
ilimizin cumhuriyet başsavcısıyla görüşüyorduk, ziyaretine gitmiştim. Yargının
bağımsızlığı ve siyasallaşması meselesini konuşuyorduk. Sayın başsavcı, ülkenin
temel probleminin yargının bağımsızlığı ve siyasallaşması meselesinden çok,
bağımsız ve adil yargılama konusunda, özellikle hazırlık aşamasında kolluğun
çok etkili olmasından dem vuruyordu, şikâyet ediyordu. “Hiçbir şekilde üzerinde
etkinliğimiz olmayan kolluk, delilleri hazırlıyor ve önümüze getiriyor ve
savcılık makamı da bu deliller üzerinden iddianame hazırlamak zorunda. Şimdi,
çoğu lise mezunu olan bu görevliyi ben nasıl etkileyebiliyorum?” diye soruyordu
sayın başsavcı. Bu yapıyla nasıl bir sağlıklı yargılama yapılabilir ki. Yani,
ülkemizde yargılamanın bir safhasını geçmişte “Kahrolsun insan hakları.” diye
yürüyüş düzenleyen bir kısım kolluk –hepsini itham altında bırakmak doğru
olmaz- tarafından yürütülmektedir. Ülkemizde durum bu. Ancak,
biz bu durumu düzelteceğimize cezaları artırarak caydırıcı olmaya çalışıyoruz
ve adil yargıyı bu şekilde gerçekleştiriyoruz. Yine kolluğun uygulamalarından
birisini, Baran olayında olduğu gibi “Düştüm, silahım ateş aldı ve kurşun gidip
Baran’ın tam kafasına denk geldi.” diye kendini savunan polise ne yazık ki
yanında bulunan polisler de “Aynen böyle oldu.” şeklinde onaylamak gibi bir
durumla karşı karşıyadırlar. Ülkemizde durum bu. Diğer bir yasa
değişikliği değerli arkadaşlar, 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu. Bu
Kanun’un 102’nci maddesindeki değişikliği de dikkat çekici. Sorumlu kaptan ve
pilota kolluk görevi verilmiş. Yasada unutulan, sayın pilotlarımıza tabanca ve
kelepçe verilmesi olmuş nedense. Düzenleme aynen şöyle:
“Sorumlu kaptan pilot, hava aracında işlenen suç ve kabahatlerle ilgili
delilleri toplamak ve saklamakla yükümlü olduğu gibi; can ve mal güvenliğini
tehdit eden veya gecikilmesinde zarar doğabilecek durumlarda gerekli tedbirleri
almaya; kolluk görevlileri olaya elkoyuncaya kadar
kişileri gözaltında tutmaya –evet burası çok dikkatli, yani orada suç işleyen
kişileri pilot gözaltında tutacak- kişilerin üzerini veya eşyasını aramaya,
suçun işlenmesinde kullanılan veya kullanılmasına teşebbüs edilen ya da
bulundurulması suç veya kabahat oluşturan eşyayı alıkoymaya bizzat veya
emrindeki diğer mürettebat ile -yani oradaki hostes hanımefendilerle– birlikte
yetkilidir.” Böylesine
kapsamlı bir düzenlemede sorumluluğu pilot ve hosteslere yüklemek ne derece
gereklidir? Burada, tabii, bir görev ve yetki verildiği zaman sonucu olarak o
insanlara sorumluluk da yüklemiş bulunuyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle, yüce
Meclisimi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Şahısları adına
ilk söz, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Abdulkadir Emin
Önen’e aittir. Buyurun Sayın
Önen. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakikadır. ABDULKADİR EMİN
ÖNEN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın on altıncı bölümüyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, bu bölüm 451’inci madde ile 480’inci maddeleri kapsamaktadır.
Bilindiği gibi, ceza sistemimizi oluşturan ve temel ceza kanunları olarak
bilinen Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından kabul edilerek 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ceza
kanunlarında yapılan bu genel değişiklik ceza hükmü içeren yasalarda
düzenlemeler yapılmasını gerekli hâle getirmiş ve üzerinde görüşmeler
yaptığımız bu tasarıyla da ceza hükmü içeren kanunlarda gerekli bu düzenlemeler
yapılmıştır. Ceza kanunlarının
pratikte uygulanmasında bireyler arasında, gerek ırk gerek dil ve din gerek
mezhep ve milliyet gerek cinsiyet ve siyasi görüş ve gerekse millî veya sosyal
köken, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden kişilere ayrım yapılamaz
ve hiç kimseye ayrıcalık tanınamaz. Globalleşen, sürekli değişen ve gelişen
dünya şartları karşısında, sosyal, siyasal ve ekonomik şartlar da göz önünde
bulundurularak suç politikalarında bir değişimin yaşanması kaçınılmaz bir hâle
gelmiştir. İnsanlığın mutluluk ve refahı için konulan kanunlar, içinde
bulunduğumuz çağın gereklerine ve yeniden oluşan millî menfaatlere uyumlu
olmalı ve insan haklarını ve toplumsal güveni korumayı hedefleyen bir amaca
hizmet etmelidir. Bu açıdan bakıldığında, ceza kanunları bir toplumun düzenini,
huzur ve asayişini sağlamayı ve korumayı amaç edinmelidir. Yine ceza kanununun
amacı, kişilerin hak ve özgürlüklerini, kamu düzeninin güvenliğini ve toplumsal
barışını korumak ve suç işlenmesini önlemektir. Yapılan bu
değişikliklere haksızlık oluşturan fiilin niceliği ve bunun toplumsal ve
siyasal hayattaki etkileri göz önünde tutularak bazı fiillerin yaptırımı idari
yaptırım olarak değiştirilmiş, bazıları da kabahat nevinden olan yaptırım
çeşidinden çıkarılarak suç karşılığı bir ceza yaptırımına dönüştürülmüştür. Bu
dönüştürülme sonucunda da özellikle idari yaptırımı gerektiren kabahatlerde,
idari para cezasını gerektiren yaptırım dışındaki diğer idari yaptırımlar
bakımından kanunlarda bazı yaptırım türlerine de yer verilmiştir. Ceza mevzuatı,
çağın gereklerine ve yeniden oluşan millî ve insanlığın ortak değerlerini
vurgulayan, insan haklarını ve toplumsal güveni korumayı hedefleyen bir suç ve
ceza siyasetine dayandırılmalıdır. Suç siyaseti, barış esasına dayalı toplum
düzeninin devamı için hukuka aykırı fiillerin hangilerinin suç olarak
tanımlanması gerektiğinin belirlenmesinde izlenen yolu göstermektedir. Hukuka
aykırı herhangi bir fiile suç niteliği kazandıran koşullar izlenen suç
siyasetiyle belirlenmektedir. Suç siyasetiyle güdülen amaca ulaşabilmek için
uyulması gereken ana ilkeler, kusur ilkesi, hukuk devleti ilkesi ve hümanizm
ilkesidir. Tasarıyla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra idari yaptırım kararı gerektiren fiiller
ve suç açısından uygulama birliği sağlanması, ceza hükmü içeren kanunların
uygulanmasından kaynaklanan tereddütlerin giderilmesi, Türk Ceza Kanunu, Ceza
Muhakemesi Kanunu ve Kabahatler Kanunu hükümleri dikkate alınmak suretiyle,
ceza hükmü içeren kanunlarda yer alan hükümlerin bu kanunlarla uyumlu hâle
getirilmesi, ayrıca bazı suçların unsurlarında 5237 sayılı Kanun’un uyum
sağlanması amaçlanmıştır. Mesela 454’üncü maddedeki değişiklikle, 2893 sayılı Türk Bayrağı
Kanunu’nun 8’inci maddesindeki “üç aydan altı aya kadar hafif hapis ve hafif
para cezası” hükmü kaldırılmış ve yerine “Kabahatler Kanunu’na göre yüz Türk
lirası para cezası” hükmü konulmuştur ve yine 475’inci maddede diş hekimleriyle
ilgili fıkrada “yüz bin liradan üç yüz bin liraya kadar para cezası” yerine
“adlî para cezası” denilmiştir. Bu tasarıda bunun
gibi örnekleri bol bol görmemiz mümkündür. Böylelikle
geçmişteki bazı tereddütlerin ortadan kalktığını ve kanunların çağın gereklerine
uygun hâle geldiğini görmekteyiz. Bu duygu ve
düşüncelerle konuşmamı bitirirken yapılan bu değişikliklerin milletimizin
huzuru, refahı ve güvenliği adına hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce
heyetinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Önen. Şahısları adına
ikinci söz, Hakkâri Milletvekili Sayın Rüstem Zeydan’a
aittir. Buyurun Sayın Zeydan. (AK Parti sıralarından alkışlar) RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına
Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
on altıncı bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ceza adalet
sistemimizi düzenleyen temel ceza kanunlarımız ki bunlar Türk Ceza Kanunu,
Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemeleri Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazına Dair Kanunları oluşturur. Bu kanunlar, elbette ki toplumun yüksek
talebi neticesinde yüce Meclisimizin dirayetiyle 22’nci Dönemde realize edilmiş ve gerçekleştirilmiştir. Ülkemizi
yönetenler halkın bu yüksek talebine cevap olarak bunu oluşturmuştur. Elbette
ki çağdaş bir ülkenin yöneticileri ve idarecileri bunu böyle yapmak zorundadır
ve arzusunda olmalıdır. Avrupa Birliğinin çok önemli bir aday ülkesi olarak
ülkemizin bu ihtiyacına cevap olsun diye bu yasalar realize
edilmiştir. Bu nedenledir ki bu yasaların cezai müeyyideleriyle ilgili uyum
çalışmaları da bu döneme nasip olmuştur. Değerli
milletvekilleri, her şeyin konuşulduğu ve vatandaşın ihtiyacına cevap
verilebilecek yüce çatı bu kurumdur. Birbirimize hitap ederken, birbirimizle
iletişim kurarken bu yüce milletin ihtiyacını ve arzusunu her zaman göz önünde
bulundurma gibi bir mecburiyetimiz vardır. Bu yüce çatı, rahmetle anacağımız
büyük Mustafa Kemallerin, Adnan Mendereslerin, Celal Bayarların, İsmet
Paşaların, Bülent Ecevitlerin, Turgut Özalların, Alparslan Türkeşlerin ve daha
nice demokrasiye katkı vermiş insanların hepimize emanetidir. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla da halkımızın bu ihtiyacına cevap verirken bu müstesna
çatı altında görev yapan bütün milletvekilleri olarak yeknesak, ülkenin bu
müstesna coğrafyasına elimizden geldiğince katkı vermenin derin hazzını yaşamak
gibi bir mecburiyetimiz ve bir arzumuz olmalıdır. Yarının ümitvarı,
bugünün yaşayanı, dünün geçmişi olmalıyız. Gerçekten de
halkımızın bu ihtiyacına cevap olsun diye bu uyum yasalarını gerçekleştirmiş
bulunuyoruz. Elbette ki her ne kadar yeni bir yasal düzenleme olsa bile, her
cümlesinde redaksiyon yapılmıyor ise de tırnak içinde arz ettiğim gibi cezai
hükümler içerdiği için, yasanın tümüne dokunulmamış gibi görünse de ihtiyaca
cevap verir niteliktedir. Bu nedenledir ki milletin bu ihtiyacına cevap olacak
bu yasaların yüce Meclisten çok kısa sürede geçmiş olması, onları temsil eden
bir arkadaşınız olarak beni de ziyadesiyle mutlu etmiştir. Ben, sözlerimi
Cahit Sıtkı Tarancı’nın son günlerde çokça ifade edilen bir şiiriyle bitirmek
istiyorum: "Memleket
isterim Gök mavi, dal
yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların,
çiçeklerin diyarı olsun. Memleket isterim Ne başta dert ne
gönülde hasret olsun; Kardeş kavgasına
bir nihayet olsun. Memleket isterim Ne zengin fakir
ne sen ben farkı olsun; Kış günü herkesin
evi barkı olsun. Memleket isterim Yaşamak, sevmek
gibi gönülden olsun; Olursa bir
şikâyet ölümden olsun.” Kıymetli
arkadaşlar, bu duygu ve düşüncelerle hepinizi sevgi dolu saygılarımla bir kere
daha selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Zeydan. Sayın
milletvekilleri, bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır. Şimdi, soru-cevap
kısmına geçiyoruz. İlk soru Sayın Enöz’e ait. Buyurun Sayın Enöz. MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Bakana iki sorum var. 1) Görüşülmekte
olan tasarının 479’uncu maddesinde orijinal kanun olan 3285 sayılı Hayvan
Sağlık Zabıtası Kanunu’nun 46’ncı maddesinde ön görülen ve halen yürürlükte
olan bir anlamda usulsüz hayvan taşımanın, yani kaçakçılığın vasıtası olan
araca ve sahibine uygulanan cezai müeyyideyi yeni tasarıda neden kaldırdınız? 2) Küçük ve büyük
baş hayvan kaçağının tahmini rakamsal boyutu ne kadardır? Ülke hayvancılığına
bulaşıcı hastalıklar ve ekonomik anlamda zararları nelerdir? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Enöz. Buyurun Sayın
Korkmaz. S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Bakan, kasım sonunda Isparta’da yaşanan elim uçak kazası
neticesinde 56 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak üzüntülerimizi bir kez daha ifade ediyoruz ve arkalarında onlarca bakıma
muhtaç yakınlarını bırakmışlardır. Devlet olmanın gereği haklı ama mağdur olmuş
insanlara sahip çıkmak, güçlünün karşısında güçsüzün hukukunu korumaktır. Bu
kazanın ardından gerek ülke içinde ve gerekse ülke dışında haklarını aramak
üzere vatandaşlarımızın yabancı dil, ilgili ülkenin iç hukukunun bilinmesi ve
uluslararası hukuka vukufiyet alanında adli yardım ve
desteğe ihtiyaçları vardır. 1) Gerek Adalet
gerekse Ulaştırma Bakanlığı ya da Hükûmet olarak bu
konuda şu ana kadar somut olarak ne gibi çözümler ürettiniz? 2) Bu kazayla
ilgili olarak geride kalanlar ile irtibata geçilip adli yardım çerçevesinde
herhangi bir talepleri olup olmadığını sordunuz mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Korkmaz. Sayın Çalış,
buyurun. HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Bakanıma benim
sorum, kamuoyunda “yeşil sermaye mağdurları” veya “holdingzedeler”
olarak bilinen para toplama ve finansal kiralama ile yasal boşluklardan
yararlanılarak paraları toplanmış ve mağdur edilmiş vatandaşlarımızla ilgilidir. KİMPAŞ, YİMPAŞ,
Jet-Pa, İhlas, Kombassan gibi kuruluşlarca özellikle Avrupa çalışanları
olmak üzere pek çok insanımızın çok zor şartlarda kazandığı paralar yasalara
aykırı olarak toplanmıştır. Bu ve benzeri kuruluşlardan paralarını geri alma
ümidini kaybeden vatandaşlarımızdan aile düzeni bozulanlar, hatta akli dengesi
bozulanlar vardır. Bu paraların sahiplerine geri verilebilmesinin bir imkânı
var mıdır? Bu konuda yaptığınız herhangi bir çalışma var mıdır? Bugün
itibarıyla bu insanlarımızın mağduriyetinin giderilebilmesi için Hükûmetinizin siyasi kararlılık göstermesi beklenmektedir.
Mağduriyeti gidermek ve yasal boşlukları doldurmak için Hükûmetinizin
ne gibi çalışmaları vardır? Adı geçen ve benzeri holdinglerin kaç tanesinin
sorumlularına yasal işlem yapılmıştır? Yapılan yasal işlemler kamu vicdanını
rahatlatmış mıdır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Çalış. Sayın Öztürk… HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla
sormak istiyorum: Özel radyo ve televizyonlardaki yabancıların payını yüzde
25’ten yüzde 50’ye çıkarmayı düşündüğünüze dair basında haberler yer
almaktadır. Öyle anlaşılıyor ki satacak değerlerimiz giderek azalıyor. Ulusal stratejik çıkarlarımız
dikkate alınmadan yapılan bu satışlardan sadece gelir elde etmeyi hedef
aldığınıza göre, yüzde 50 yerine örneğin yüzde 80, hatta yüzde 100 hisse devri
yaparak daha çok gelir elde etmeyi niçin düşünmüyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk. Sayın Taner,
buyurun efendim. RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakanım, sorum 454’üncü maddeyle ilgili. Bayrak Kanunu’na
göre bayrak asılacak yerler, günler ve zamanlar belli olduğu hâlde, bir İsveç
firması olan IKEA’nın, ülkemizdeki mağazalarının
önündeki göndere bayrak asmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? IKEA. İzmir
Bornova’da var, Ankara’da, İstanbul’da var. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Kendi bayraklarını mı asmışlar? RECEP TANER
(Aydın) - İsveç bayrağını. Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler. Sayın Mert,
buyurun. HÜSEYİN MERT
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Aracılığınızla
sorum şu şekilde olacak: Isparta’da hepimizi üzen ve ölen yurttaşlarımızı
rahmetle andığımız kazadan sonra basında yer alan ve Türkiye’nin de üyesi
olduğu Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü tarafından hazırlanan bir raporda
okuduğum kadarıyla, havacılık güvenliği, gözetimi, uçuş operasyonları, hava
seyrüsefer hizmetleri ve havalimanları konularındaki personelin
yetersizliğinden söz edilmektedir. Bu rapor doğru mudur? Doğruysa, gereği
yerine getirilmekte midir? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Mert. Sayın Doğru,
buyurun. REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim. Sayın Başkan,
şunu sormak istiyorum: Ülkemizde çiftçiler, hayvan üreticileri çok zor
durumdadır. Gübre fiyatları, yem fiyatları ateş pahasıdır. Çiftçi, üretici,
alıp kullanmakta zorlanmaktadır. Üreticiler devletten suni tohumlama, süt
destek primleri ve tarımsal destekleri henüz alamamışlardır. Ancak, tarım kredi
dâhil birçok borçla karşı karşıya kalmış, icra takibi ve hapis cezasıyla cezalandırılmaktadır.
Devletten alacağı olan insanların borçları alacaklarından mahsup edilemez mi?
Şayet edilebilirse borcu olmayanların günahı ne olacaktır? Borçların
ertelenmesi, faizlerin kaldırılmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? İkinci sorum
olarak: Bugün basında 4 bin kişinin üzerinde 4/C maddesiyle çalışan
imam-hatipli insanların sözleşmesinin iptal edildiğine dair bir yazı geçmiştir.
Bu insanlarla ilgili bir çalışma var mıdır? Bu insanlara hukuki olarak ne
yapmaları konusunda tavsiyede bulunuyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru. Sayın Karaibrahim, buyurun. EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) – Sayın Bakanım, herhâlde Tarım Bakanımız geldiler. Biraz önce
fındıkla ilgili sorduğum soru -acaba yeniden hatırlatmama gerek var mı- “Dikim
alanlarına verilen cezalar 83’ten bu zamana kadar ne kadar uygulandı?” diye. Herhâlde
Bakanımız buradalar. Teşekkür
ediyorum. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Burada da görüşemedim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Karaibrahim. Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim efendim, kullanmayacağım. BAŞKAN – Sormuyor
musunuz? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, söz sırası sizde. Buyurun efendim. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, arkadaşlarımın sorularına elimden
geldiği kadar cevap vermeye çalışacağım. Sayın Enöz’ün bir sorusu oldu, sanıyorum 479’uncu maddeyle
ilgiliydi. Bu 479’uncu maddeyle değiştirilen 46’ncı maddenin sonundaki “Hayvan
veya hayvan maddelerini taşıyan nakil vasıtalarını kullananlar hakkında da aynı
ceza hükmü uygulanır.” cümlesinin neden çıkarıldığını soruyorsunuz.
Çıkarılmıyor Sayın Enöz, çünkü dikkatle okursanız
479’uncu maddeyi, 46’ncı maddenin birinci fıkrasını değiştiriyor. 46’ncı madde
iki fıkradan ibarettir. İkinci fıkrası, yani sizin çıkarıldığını iddia
ettiğiniz fıkra, maddede kalmaya devam ediyor. O nedenle, herhangi bir sorun
yok. Yani, ilgili Kanun, 46’ncı maddenin bütünü elinizde varsa, incelediğinizde
zaten bunu fark edeceksiniz, herhangi bir kaldırma söz konusu değil. MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Var; bakarım. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Korkmaz, tabii hepimizi üzen, Isparta’da
meydana gelen uçak kazası ve bununla bağlantılı olarak hayatını kaybeden 56
vatandaşımızın geride kalan yakınlarının mağduriyetiyle ilgili bir konuyu
gündeme getirdi. Biliyorsunuz,
hangi tür kaza olursa olsun -bu, kara nakil vasıtalarıyla da ilgili olabilir,
uçakla da ilgili olabilir, başka şekilde de olabilir- iki türlü yönü vardır,
bir cezai yönü, bir hukuki yönü. Tabii, eğer burada bir suç söz konusuysa bunu
cumhuriyet savcıları takip eder. Mutlaka, Isparta Cumhuriyet Savcılığı cezai
yönüyle ilgili bir çalışma yapıyordur. Hukuki yönü, yani tazminle ilgili yönü… S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Esas olarak öğrenmek istediğim o efendim. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Tabii. Tazminle ilgili
yönü: Zaten, bu tür uçak şirketleri sigortalıdır. Yani taşıdıkları yolcularla
ilgili bunların sigorta yaptırdığı, bu firmaların sigorta yaptırdığı şirketler
vardır, sigorta şirketleri. Ben bu vatandaşlarımızın yakınlarının, bu sigorta
poliçelerinde öngörülen o tazminatları alabileceklerini, hatta o sigorta
firmalarının müracaat üzerine bunları ödeyeceklerini biliyorum. Avukatlıktan da
geldiğim için… Bununla ilgili sadece birtakım idari başvurularda bulunmak
gerekir, ama uğranılan zararı eğer karşılamıyorsa, ayrıca asliye hukuk
mahkemelerinde, ilgililerin, ilgili firmaya karşı da ilave dava açma hakları
vardır. Bu konuyla ilgili bizim mevzuatımız her türlü imkânı mağdur olan
insanlara tanımaktadır, ama Ulaştırma Bakanlığımızın, bu konuda müracaat edip
de yardımcı olmadığı bir kişi olup olmadığını bilmiyorum. Yani, bu uçak kazası
sonucu yakınları vefat eden herhangi bir vatandaşımızın “Ben ne yapacağımı bilmiyorum,
bana yol gösterin.” diye Ulaştırma Bakanlığımıza veya ilgili kurumlara bir
müracaatı var olup da ilgilenmezlik gibi bir durum söz konusuysa doğrusu bunu
bilmek isterim. Ama tahmin ediyorum ki ilgili firma ve tabii bu firmanın
uçağını ve yolcularını sigorta ettirdiği sigorta şirketleri bu
vatandaşlarımızın ekonomik mağduriyetini büyük ölçüde gidereceklerdir,
gidermiyorlarsa dava açarlar. S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Bakanım, özür dilerim. Bununla ilgili olarak, Adalet
Bakanlığından bir kişiyi görevlendirip Isparta’daki yakınlarla bir toplantı
yapmayı düşünür müsünüz? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – E tabii bu yakınların hepsi Isparta’da değil,
bunlar Türkiye’nin muhtelif yerlerinde. Yani, Adalet Bakanlığımızın böyle bir
görevi yok. Ancak bu özel bir inisiyatif olabilir
değerli milletvekili arkadaşım. Yani, böyle bir görevimiz yok, ama bize bir
müracaat olduğu takdirde, biz mutlaka Adalet Bakanlığı olarak yol gösteririz.
Nereden girip nereden çıkacakları, haklarını nasıl elde edecekleri konusunda
kendilerine yardımcı oluruz, ama bize başvurmaları hâlinde. Sayın Çalış’ın bir sorusu oldu. Birtakım firmaların -ki,
kendileri “yeşil sermaye mağdurları” olarak ifade etti- paralar toplayarak bazı
vatandaşlarımızı mağdur ettiklerini, birtakım firmaların ismini de saydınız,
ben bunları saymayacağım. Tabii, bunlar, Sermaye Piyasası Kurulundan izin
almaksızın geçmişte bu çalışmaları yapmışlar. Daha 1970’li yıllardan başlayarak
süren bir sürecin sonucunda, maalesef bu olumsuzluklarla karşılaştık. Şimdi,
bize “Bunlar tekrar yaşanmasın diye, Hükûmetiniz ne
yapıyor?” dediniz. Şimdi, Başbakanlığa sevk ettik. Türk Borçlar Kanunu’nda
bununla ilgili çok ciddi önlemler alıyoruz. Öncelikle Adalet Komisyonunda
görüşülecek ve sonra, önümüzdeki aylarda, inşallah, burada, Genel Kurulda da
Türk Borçlar Kanunu’nu görüşeceğiz. Orada da göreceksiniz ki, bu tür
istismarları önlemek ve bu kapıları kapatmakla ilgili Borçlar Kanunu’nda önemli
düzenlemeler yaptığımızı ifade etmek istiyorum. Sayın Öztürk’ün özel radyo ve televizyonlardaki yabancı payıyla
ilgili bir sorusu oldu, yüzde 25’ten yüzde 50’ye çıkarılıyor diye. Böyle bir
yasal düzenleme talebi Bakanlar Kuruluna falan gelmedi. Benim, Adalet Bakanı
olarak, böyle bir tasarruf teşebbüsünden haberim yok. O nedenle, önüme gelmemiş
böyle bir konuyla ilgili de şu anda beyanda bulunacak değilim. Şimdi, bir de,
bir ilimizde veya birkaç ilimizde bir yabancı firmanın önüne başka bir ülkenin
resmî bayrağını astığını ve bunun Bayrak Kanunu’na aykırı olup olmadığını
sordunuz. Şimdi sizden duyuyorum bu konuyu. Yabancı bir bayrağın Türkiye’de
nerelerde asılabileceği mutlaka ya Bayrak Kanunu’nda veya başka bir
mevzuatımızda olması gerekir. Ben, ilgili, bu soruyu soran milletvekili
arkadaşımızın bu duyarlılığı karşısında bu konuyu bir araştırmamız gerektiği
kanaatindeyim. Nerede, hangi firmadır, firmanın ismini tespit edemedim,
sanıyorum yabancı bir kelime, bu konuda beni bilgilendirirseniz hemen teşebbüse
geçer bu konuyla ilgili araştırmayı yaparız değerli milletvekili arkadaşım. Evet, bir de
Diyanet İşleri Başkanlığının sözleşmeli personelle ilgili bir iptalinden
bahsettiniz. Eğer bunlar 4/C personeli ise Sayın Doğru, biliyorsunuz, Devlet
Memurları Kanunu’nun 4/C maddesi bir yıldan az süreli hizmetler içindir çünkü
diğer kamu kurum ve kuruluşları Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C maddesine göre
personel çalıştırdığı gibi, sanıyorum Diyanet İşleri Başkanlığında da bu var.
Bir yıldan az süreli olduğu için, on bir ay mı çalıştırır, on ay mı çalıştırır,
bu aradaki süre kadar onlara izin veriyor veya işte, sözleşmelerini askıya
alıyor, daha sonra tekrar bunları başlatıyor. Böyle bir durumla karşı karşıya
olduğumuzu düşünüyorum. Sayın Yazıcıoğlu da
buradaydı, belki, biraz sonra kişisel olarak da bu durumla ilgili kendisiyle
görüşebilirsiniz. Sayın Başkanım,
çok teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim, sağ olun. Sayın
milletvekilleri, on altıncı bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, on altıncı
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. 451’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 452’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 453’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 454’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 455’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 456’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 457’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 458’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 459’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 460’ıncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 461’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 462’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 463’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 464’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 465’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 466’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 467’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 468’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 469’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 470’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 471’inci madde. Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre, bölümde yer alan bir madde
hakkında iki önerge verilebilmektedir. Ancak, her siyasi parti grubuna mensup
milletvekillerinin birer önerge verme hakları mahfuz olduğundan, geliş sırasına
göre, Rize Milletvekili Sayın Mesut Yılmaz ve CHP ve MHP Gruplarına mensup
milletvekillerince verilen üç önergeyi okutuyorum, en aykırı ve aynı
mahiyetteki iki önergeyi de birlikte işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşmekte
olduğumuz 56 sıra sayılı kanun tasarısının 471. maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. 4.2.1984 tarihli
ve 3092 sayılı Çay Kanunu’nun 2’nci maddesi üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. “Ruhsatsız olarak
çay bahçesi kuranlara her dekar için 1 Türk lirası idari para cezası verilir.”
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 56 Sıra Sayılı
Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın 471’inci maddesinin Kanun Tasarısından çıkartılmasını
arz ve talep ederim. 14/12/2007 Ahmet
Mesut Yılmaz Rize T.B.M.M.
Başkanlığı’na Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı yasanın 471. maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz
ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, son okunan iki önerge aynı mahiyette olduğu için birlikte
işleme alacağım. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Hangisini efendim? BAŞKAN – Son iki
konu, metinden çıkarma önergeleri, ikisi de aynı mahiyette. Sayın Komisyon
katılıyorlar mı? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, bir kısa açıklama
yapmak istiyorum: Bu iki önerge de tasarıdaki bu maddenin metinden
çıkarılmasını istiyor. Gerekçelerine baktığımız zaman, çiftçinin daha az ceza
ödemesi gerektiğini, cezaların artırılmaması gerektiğini ifade ediyor,
gerekçeleri böyle. Ancak, gerekçeler yanlış, tabii ki çıkarılması da yanlış
bize göre. Şu açıdan: Mevcut kanunda, kanun metninde 375 milyon lira idari para
cezası var ve 2003 yılından itibaren bu ceza artarak şu anda 750 milyon lira civarında
olmuştur. Hâlbuki tasarıdaki ceza 400 milyon liradır. Eğer bu maddeyi
çıkarırsak 400 yerine 750 milyon lira ceza verilecektir. Yani, şu hâlde,
önergeyi sunanlar, önergeyi verenler, çiftçinin bu önergeyle daha fazla ceza
ödemesine sebep olacaklardır. Biz de çok fazla ceza ödemesini istemiyoruz. Bu
bakımdan tasarıdaki daha doğrudur. Tasarıdaki bu metin çıkarsa 400 yerine 750
lira ceza ödeyeceklerdir. Bu bakımdan katılmıyoruz efendim. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Başkan, 1 lira olsun, 1 lira. BAŞKAN – Sayın Hükûmet katılıyorlar mı? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Önerge
sahipleri… Sayın Yılmaz, konuşacak mısınız efendim? A. MESUT YILMAZ
(Rize) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 1984 yılında
yasalaşan 3092 sayılı Çay Kanunu ile ruhsatsız çay bahçesi kuranlara cezai
müeyyide getirilmiş ve bu cezalar daha sonra yasal düzenlemeler ile
arttırılmıştır. Kanunun yasalaştığı 1984 yılından itibaren ülkemizde artan
nüfusa paralel olarak çay tüketimi ve çay talebi de sürekli artmaktadır. Bunun
yanında çay ithalatına ilave olarak son yıllarda kaçak çay girişi artmıştır.
Ruhsatsız kurulan çay bahçeleri ve çay üretimi bir anlamda sürekli artan iç
talebi ve ülke içi ihtiyacı karşılamaktadır ve gerek bölge ekonomisi gerekse
ülke ekonomisi açısından katma değer yaratmaktadır. Çay tarımı ülkemizde ekolojik olarak başka ürünlerin yetiştirilmesinin mümkün
olmadığı Doğu Karadeniz Bölgesinde yapılmaktadır ve çay tarımı bölge halkının
büyük ölçüde geçim kaynağını oluşturduğu için yaşamsal öneme sahiptir. Üretim
maliyetleri karşısında gelir düzeyi gittikçe azalan çay üreticilerinin yasal
düzenlemeler ile sürekli arttırılan bu cezaları ödemesi mümkün değildir. Bu
durumun düzeltilmesi ekonomik durumu gittikçe bozulan çay üreticileri ve Rize
ekonomisi için zaruret haline gelmiştir. Bu nedenle ruhsatsız çay bahçesi tesis
edenlere uygulanacak para cezasının arttırılmasına ilişkin maddenin tasarı
metninden çıkartılmasını arz ediyorum. BAŞKAN – Diğer
önerge sahibi konuşacak mı? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Metin Arifağaoğlu konuşacak
Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Arifağaoğlu. Süreniz beş
dakika. METİN ARİFAĞAOĞLU
(Artvin) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 471’inci madde için verdiğimiz
önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, çay üretmek gerçekten Karadenizli için çok meşakkattir. Karadeniz’i
biliyorsunuz, eğimli arazi, yamaç bir arazi. Eğim yüzde 100 ve yüzde 100’ün
üstündedir. Diğer bir teknik tabirle, eğim 45 derecenin üzerindedir. Burada çay
üretecek vatandaş, ruhsat için müracaat ediyor -seçim zamanı da çok gezdik- ve
ruhsat yenilenmiyor. Değerli
arkadaşlar, Karadeniz’in nüfusu devamlı azalıyor. Kalan nüfusun bölgede bir aş
için gelir elde etmesi lazım. Gelir için çay alanlarını çoğaltması lazım.
Çoğaltmak için müracaat ediliyor ve ruhsat alamıyor. Neden? Bir kapasite sorunu
var, ayrıca kontenjan sorunu var. Şimdi, çay alanı
artmıyor, dolayısıyla sanayi yok. Nereye gidecek burada yetişen nüfus? Mecburen
dışarıya gidiyor. Bana göre işin doğrusu, çay alanlarını artırmak lazım. Bunun
için bu kontenjanı mutlaka çoğaltmak lazımdır. Çoğaltmazsak ne olur?
Çoğaltmazsak devamlı nüfus dışarıya gidiyor. Çay da diğer çok
önemli bir sorun: Dönümüne 360-400 kilo olarak çay alıyor üç sürgünde çay
müstahsili. Bazen havalar çok iyi ekstrem şartlarda
gidiyor, biraz daha verim artıyor. Verim artınca çay fabrikaları diyor ki:
"Alamıyoruz." Alamayınca o çay zayi oluyor, hiç parasal işlem görmüyor. Şimdi değerli
arkadaşlarım, eski yasada 750 imiş, 400 olarak düşürüyor tasarı ve biz bunu çekersek tekrar
750'ye dönecek. Onun için biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bunun 1
lira olması doğrudur. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sıfırlanması… Sıfırlanması… METİN ARİFAĞAOĞLU
(Devamla) – Daha doğrusunu isterseniz kapasiteyi artırmamız lazım. Çay bahçelerini büyütmek isteyen müstahsile zorluk çıkarmamak
lazım. Burada görev kime düşüyor? Görev, Hükûmete
düşüyor. Çay müstahsilinin sorunlarını lütfen artırmayalım, onlara kolaylık
sağlayalım. Ben küçücük bir
Artvin'in milletvekiliyim. Burada ÇAYKUR'un dört
fabrikası var, özel sektörün altı fabrikası var. Siz devamlı çay müstahsiline:
"Siz, özel sektöre gidin." diyorsunuz. Müstahsil oysaki ÇAYKUR'u benimsiyor ama zorluklar bitmiyor. Vatandaşa
kolaylık sağlayacak yerde zorluk sağlıyoruz. Onun için kaçak çayı önleyelim,
bir. Çay müstahsilinin sorunlarını çözelim, iki. Bu önergeyi 1 liraya indirmek
en doğrudur. Önergeyi geri
çekiyoruz, hepinize sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Arifağaoğlu. Efendim, Sayın Arifağaoğlu önergesini geri çektiği için sadece Sayın Mesut
Yılmaz Bey’in önergesini oylayacağım. Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutup işleme alacağım: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşmekte
olduğumuz 56 sıra sayılı kanun tasarısının 471. maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. 4.2.1984 tarihli
ve 3092 sayılı Çay Kanunu’nun 2 nci maddesi üçüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Ruhsatsız olarak
çay bahçesi kuranlara her dekar için 1 Türk lirası idari para cezası verilir.” Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, bir iki cümle söylemek
istiyorum izninizle. Şimdi, buradaki 1
Türk lirası, sembolik bir değerdir yani bu da diğer önergelere benzemektedir.
Esasında, çay üretiminin sınırlandırılması, Türk çiftçisini koruma amacına
yöneliktir. Her isteyen çay ektiği takdirde, Karadenizli, büyük ihtimalle fazla
çayı denize dökecek ve alnının terinin karşılığını alamayacaktır. Bu düzenleme, korumaya yöneliktir. Bu
bakımdan bunu da kabul etmiyoruz efendim. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, kaçak çayı yasaklayalım. BAŞKAN -
Katılmıyor musunuz? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Hükûmet katılıyorlar mı? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, biz de katılmıyoruz. İlgili maddenin
yani 2’nci maddenin -Çay Kanunu’nun- şöyle başladığını arkadaşlarıma
hatırlatmak isterim: “Çay tarım alanları Bakanlar Kurulunca tespit edilir. Bu
alanlar dışında çay tarımı yapmak yasaktır. “ Şimdi, böyle
başlayan bir maddenin sonundaki cezayı 1 liraya indirmiş olmak ne gibi olumlu
sonuçlar getirecektir çay üreticileriyle ilgili? Dolayısıyla, bu tür konuları
Çay Kanunu’nu tümden ele alarak görüşmek lazım. Yoksa,
1 lira, 2 lira, işte 3 lira gibi birtakım değişikliklerle çay üreticilerinin
sorunlarına çözüm bulmanın mümkün olmadığı kanaatindeyim. O nedenle
katılamıyoruz. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum… OKTAY VURAL
(İzmir) – Bir dakika Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Vural. Buyurun efendim, kusura bakmayın. (MHP sıralarından alkışlar) OKTAY VURAL
(İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Tabii, bu
önergenin amacı özellikle… Dünyada yaklaşık 2 milyon 400 bin hektarlık çay
üretim alanı var, Türkiye’deki alan 76 bin. Rekolte değişiyor, bazen 650 bin
bazen 870 bin gibi yaş çaya dönüşüyor. Fakat, biraz
önce Sayın Bakan söyledi: “Kanunun başında diyor ki: ‘Çay tarım alanları
Bakanlar Kurulunca tespit edilir.’ ve korumak için yapılmıştır.” Şimdi, burada,
bu, çayın üretildiği Rize, Trabzon, Artvin, Giresun, Ordu’daki çay üreticileri
acaba korunmuş mudur? Gerçekten durumları iyi midir, çok mu memnundurlar?
Dolayısıyla, böyle bir koruma amacına yönelmemiş bir ifadeyi “Bu cezaları,
korumak için getiriyoruz.” demek aslında cezalandırmak amacıyladır. Burada bir
saptırma daha var: “Çay tarım alanları değiştirilsin.” denmiyor; eğer Bakanlar
Kurulu çay tarım alanını belirlemişse, bu alan içerisindeki ruhsatsız çay
bahçelerini cezalandırmaktan kaçının. Tarım Bakanlığı, Bakanlar Kurulu bu
konuda çay tarım alanlarını yine belirleyebilir, başka yerlerde bu alanlara
çayın gitmesini engelleyebilir. Ama tarım alanı olarak belirlenmiş, Rize,
Trabzon, Ordu, Artvin gibi yörelerimizde bu bahçelerin ruhsatsız olarak
yapılması karşısında bu cezanın indirilmesi önemlidir, çünkü Türkiye çay
üreticisi. Ama ithalatın giderek arttığı bir durumda hiç olmazsa çay tarım
alanlarında bahçeleri olanların çay üretimleri mümkün hâle getirilmelidir. Bu
bakımdan, daha önce yapılmış, 2003 yılında yapılan değişiklikle, aslında, bu
ceza 75 bin TL’ydi. Daha sonra, yine, 2003 yılında 6 Mayısında yapılan
değişiklikle bu 347 milyon liraya düşürüldü, bugün 400 milyon liraya çıkarılmak
isteniyor. Dolayısıyla AKP İktidarı da aslında 75 bin TL olan ceza, bugün 400
YTL’ye düşürmüş olmakla birlikte, bu, oradaki, o yöredeki insanlarımızın çay
tarımı yapmasını engellemektedir. Ayrıca, bu konuda
çok ciddi bir baskı da vardır üzerlerinde. Bununla ilgili, bu konuyu gündeme
getiren sayın milletvekillerimize gerçekten teşekkür ediyoruz. Bu konu gündeme
geldikten sonra telefonlar geldi “Gerçekten ciddi sıkıntılar içindeyiz. Tehdit
altındayız. Dolayısıyla kaçak iş yapmaktan dolayı âdeta memleketimizde kaçak
duruma düşüyoruz.” gibi birtakım endişeleri de paylaştılar. Bizim
getirdiğimiz önerge doğru bir önergedir. Bu önerge, aslında bu değişikliği
köklü bir şekilde 1 YTL’ye düşürmek suretiyle -biraz önce Sayın Başkan da
söyledi- 347 milyon lira olan cezayı da 1 YTL’ye düşürmektedir. Bunun caydırıcı
olup olmadığı konusunda gerçekten sorgulamamız gereken, orada ruhsatsız bir
şekilde çay bahçesi olan var mı, yok mu? Var. Demek ki caydıramadınız. Neden? Çünkü, ekonomik ihtiyaçları var, üzerine gidemiyorsunuz.
Ekonomik ihtiyaçların önüne cezalarla geçebilir misiniz? Geçemezsiniz. O zaman
çay tarım alanlarında çay bahçelerini bu şekilde yapanlarla ilgili cezayı
indirmek, çay tarım alanlarının belirlenmesinde etkin politika uygulamak bence
daha doğrudur. Bu önergeyle,
oradaki vatandaşlarımızın, çay üreticilerinin bu baskı ve tehdit altında
kalması önlenmiş olacaktır. Umarım, bu önergeye desteklerinizle o bölgenin
sıkıntılarının, üstelik Sayın Başbakanın memleketi olan Rize’nin sıkıntılarının
çözülmesi konusunda ciddi bir katkıyı da AKP’nin yapmış olmasını da bekliyoruz. Hepinize
saygılarımı arz ediyorum. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Vural. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 471’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 472’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 473’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 474’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 475’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 476’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 477’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 478’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 479’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 480’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. On altıncı
bölümde yer alan oylamaları tamamladık. Şimdi on yedinci
bölüme geçiyoruz. On yedinci bölüm görüşmelerine başlıyoruz. On yedinci bölüm,
481’inci maddeyle 510’uncu maddeleri kapsamaktadır. On yedinci bölüm
üzerinde söz isteyen, grupları adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Sayın Hulusi Güvel. Buyurun Sayın Güvel. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika
Sayın Güvel. CHP GRUBU ADINA
HULUSİ GÜVEL (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 56 sıra sayılı
Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın on yedinci bölümüyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. On yedinci
bölümün 481 ile 510’uncu maddeleri arasını kapsayan bazı maddelerle ilgili
sürem yettiğince Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini bilgilerinize
sunacağım. 3285 sayılı
Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu’nda yapılan değişiklikler, para cezalarının artırılması
biçiminde gerçekleşmektedir. Değiştirilen maddelerdeki cezalar 1986 yılında
düzenlenmiş, 2003 yılında, enflasyona ayarlanmıştır. Şimdiki değişiklikle
cezalar yuvarlatılarak artırılmıştır. Geçtiğimiz Kurban Bayramı’nda
kurbanlıkların yapay olarak şişmanlaşmasını sağlayan ilaçların ele geçirildiği
haberleri basında yer almıştı. Bu ilaçları hayvanlara verenlere uygulanacak
ceza 5 bin YTL’dir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hayvan sağlığıyla oynamak insan sağlığıyla oynamaktır.
Bu cezanın ne kadar caydırıcı olduğunu yüce heyetinizin takdirine sunuyorum. Öte yandan,
ülkemizde hayvancılığın durumu ortadadır. Suni tohumlama destek primleri, süt
destek primleri, buzağı destek primleri zamanında ödenmemektedir; veteriner
hekimlerin aşılama paraları ödenmemektedir. Ne zaman bu soruyu sorsak, Maliye
Bakanlığından ek ödenek beklendiği yanıtıyla karşılaşmaktayız. Bu durum,
hayvancılık sektöründe çalışan vatandaşlarımızı zor durumda bırakmaktadır. Değerli
arkadaşlar, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 43’üncü ve 44’üncü maddelerinin
değiştirilmesi planlanmaktadır. Kentsel ve kırsal alan planlama ve
uygulamasında, toprağın özelliklerinin belirlenmesinde kadastro temel işleve
sahiptir. Ancak ülkemizde dağların ve ormanların nerede bitip yerleşim
yerlerinin nerede başladığı hâlâ tam olarak belli değildir. Türkiye’de mera,
şahıs arazisi, orman gibi mekânlar kesin olarak birbirlerinden
ayrılmamışlardır. Yaklaşık beş bin köyden kadastro geçmemiştir. Özellikle orman
kadastrosu alanındaki eksiklikler nedeniyle birçok köylümüz devletle
mahkemeliktir. Bu durum yalnızca köylerde geçerli değildir, büyük
şehirlerimizde de kadastro bilgilerinde sıkıntılar yaşanmaktadır. Bütün dünyada
olduğu gibi ülkemizde de taşınmazlar üzerindeki hakların geçerliliğinin devlet
güvencesi altında korunabilmesi için, hakların, tapu ve kadastro kayıtları
üzerine tesis edilmesi ve izlenmesi zorunludur. Buna karşın, tapu sicil
müdürlüklerimiz gerekli bilgi sistemlerinden ve artan iş yükünü kaldırabilecek
yeterli sayıda nitelikli elemandan yoksundur. 2001 yılında ulusal coğrafya
bilgi sisteminin gerçekleştirilebilmesi için tapu ve kadastro bilgi sistemi
kurulmuş ancak yeterince yol alınamamıştır. 3621 sayılı Kıyı
Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, kıyılardan ve sahil şeritlerinden kum ve
çakıl alanlar için de cezalar artırılmıştır. Ancak bu artırımla dahi cezalar
caydırıcı olmaktan çok uzaktır. Yani, yine parayı veren düdüğü çalacaktır. Bu
arada olan, kıyılarımıza ve sahil şeritlerimize, oradaki ekosisteme olacaktır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çevreyi korumak geleceğimize ve insanlığımıza olan bir
borcumuzdur. Bu nedenle, deniz ekosisteminin en önemli parçalarından olan sahil
şeritlerimizin korunması büyük önem arz etmektedir. Kıyı Kanunu’nda düzenlenen
cezalar on sekiz yıllıktır. Komisyon, cezaları bu aradaki enflasyon miktarı
kadar artırmıştır, ancak 90’lı yıllardaki çevre anlayışı ile günümüzün çevre
anlayışı arasında büyük farklılıklar vardır. Toplumumuzun çevreye duyarlılığı
artmıştır, fakat bu, ceza artırımlarına yansımamıştır. Ceza ve yaptırımların
daha caydırıcı olması gerekmektedir. Değerli
milletvekilleri, konuşmamın kapsamı içinde, on yedinci bölümdeki
değişikliklerden biri de 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkındaki Kanun’da yapılan değişikliklerdir. Söz konusu maddelerle,
cezalar artırılmış, kapsamı genişletilmiş ve ağırlaştırılmıştır. Bildiğiniz
gibi, geçtiğimiz dönemde, kanallar bu Yasa’ya dayanılarak kapatılmış, Sayın
Başbakanın istediği şekilde yayın yapmayan kimi kanallara ağır para cezaları
verilmiştir. Muhakkak ki, konulan kurallara uymayanlara ceza verilmelidir,
ancak verilen cezalar basını tek tipleştirmek, susturmak, eleştiriyi engellemek
amacı taşımalıdır. Sayın Başbakanın
kendisini eleştiren basın mensuplarına karşı tavrı bellidir. Dünyanın her
yerinde başbakanların karikatürleri çizilir, çocuklarının aniden
zenginleştirilmesi haber yapılır, başbakanların beğenmediği sorular sorulur,
geçmişte söylediği, ama artık arkasında durmadığı ya da durmuyormuş gibi
göründüğü demeçler yayımlanır, ama bu ülkelerin hiçbirinde basın mensuplarından
vatanlarını terk etmeleri istenmez veya ayakları kaydırılmaz. Bu ceza
artırımları, basına tahammül edememenin sonuçlarından biri midir diye merak
etmekteyiz. Bu kanunla, 4046
sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un bir maddesi
değiştirilmektedir. Değerli
milletvekilleri, özelleştirme uygulamalarında Hükûmetin
karnesi ortadadır. Sorun, özelleştirme de değildir. Sorun, yanlış stratejiler
ve yanlış uygulamalardır. Sosyal adaleti hiçe sayarak binlerce insanı işsiz
bırakıp ülke savunmasında gerekli altyapının yabancılara satılmasına
özelleştirme değil, olsa olsa peşkeş çekme
denilebilir. Günümüze kadar yapılan özelleştirmelere baktığımızda, ne üretimin
arttığını görüyoruz ne verimliliğin ne de istihdamın. Artan tek şey rant zenginleridir. Peki, ülkemiz
yanlış özelleştirme uygulamalarıyla neler kaybetmiştir, bir de ona bakalım. Kâr
eden kuruluşlar bedava sayılabilecek paralarla özelleştirilmiş, alanlar üç beş
ay sonra bu kuruluşları üretim yapmadan kapatıp, aldıklarının katbekat
fazlasına yalnızca arsalarını satmışlardır. Bu kuruluşlarda çalışan
insanlarımız işsiz kalmışlardır. Aynı senaryo yakında Tekelde uygulanacaktır. Yine basında yer
alan haberlere göre, yakında sağlık hizmetleri, eğitim hizmetleri,
üniversiteler gibi bir devleti devlet yapan kuruluşlar da özelleştirme kapsamı
içerisine alınacaktır. Değerli
milletvekilleri, bu çok riskli bir aşamadır. Eğer bu denilenler yapılırsa,
ülkenin geleceği ve varlığı tehdit altına girecektir. Devlet ticaret
yapamaz deniliyor. Doğası gereği devlet tacir gibi davranmamalıdır. Bu
doğrudur, çünkü, devletin, vatandaşlarının refahı ve
adalet için, kâr etmeyi düşünmeden temel hizmetler vermesi ve altyapı
projelerini gerçekleştirmesi gerekmektedir. Hükûmete soruyorum:
Şimdiye dek milyarlarca dolarlık özelleştirme yaptınız. Ne oldu bu paralara?
GAP’ı mı bitirdiniz? Sosyal adaleti mi sağladınız? Ülkeyi borç batağından mı
kurtardınız? Değerli
arkadaşlarım, özelleştirme nasıl satarsan sat olayı değildir. Bunun çok ciddi
sosyal boyutu ve sorumluluğu vardır. Günümüzde, İngiltere başta olmak üzere
birçok ülke özelleştirmenin sosyal sıkıntılarını hâlâ yaşamaktadır. Bunları göz
ardı ederek yapılan her özelleştirmenin sosyal sancı olarak bize geri
döneceğini unutmamamız da gerekmektedir. Yine, 4054 sayılı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un da dört maddesi değiştirilmektedir. Değerli
milletvekilleri, Hükûmetin yaptığı kimi
özelleştirmeler, boru hattı ihaleleri, Tasarruf Mevduat Sigorta’sının satışları
ile rekabetin korunmasında bazı yandaş şirketler lehine esnemeler olduğu
yönünde kamuoyunda, basında ve ilgili sektörlerde yaygın bir kanaat oluşmuştur.
Eski Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürünün özel ilgiye mazhar olan
bir şirkete yasaları çiğneyerek transfer olması, kamu vicdanında da sorulara
neden olmuştur. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Güvel, konuşmanızı
tamamlar mısınız. HULUSİ GÜVEL
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım. Son olarak, 4077
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un iki maddesi bu kanunla
değiştirilmektedir. Değerli
arkadaşlar, zarar oluştuktan sonra zararı ortadan kaldırmak zararı önlemekten
daha pahalıya mal olmaktadır. En etkin koruma yolu tüketicinin
bilinçlendirilmesidir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dünyanın en pahalı akaryakıtının kullandırıldığı
tüketicinin özellikle Hükûmetten ve onun
beceriksizliğinden korunması gerekmektedir. Bunun en büyük sorumlusu üreterek
değil tüketerek büyümeyi tercih eden Hükûmettir. Bu nedenle,
hepinize teşekkür ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Güvel. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Kenan Tanrıkulu.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. MHP GRUBU ADINA
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın on yedinci bölümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınızdayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Dört maddelik bu
tasarının 1’inci ve 2’nci maddelerinde toplam 232 kanunda değişiklik
öngörülmektedir. Geçen yasama döneminde görüşülen, komisyonlarda görüşülüp, İç
Tüzük değişikliği nedeniyle bu dönem komisyonda parti gruplarının görüş ve
eleştirileriyle değişiklik yapamadığı bu tasarıyı elan görüşmeye devam
ediyoruz. Bu konuya ilişkin
olarak önemli bir husus şudur: Ülkemizde yapılmış ve yayınlanmış olan akademik
çalışmalar tasarının hazırlanışı aşamasında yeterince değerlendirmeye tabi
tutulmamışlardır. Böyle bir çalışma anlayışıyla kabul edilen kanun
tasarılarının uygulamalarında da genellikle ilerleyen zamanlarda aksaklıklar
oluşmaktadır. Bu tasarının içeriğini vatandaşımızın anlaması açıkçası pek mümkün
görünmemektedir. Böyle bir durum da Milliyetçi Hareket Partisi için -özellikle
grubumuz adına konuşuyorum- önemli bir konudur. Çünkü,
tasarının ne getirdiğini, ne değiştirdiğini vatandaşımızın çok iyi bir şekilde
tam anlamıyla da bilmesi gerekmektedir. Tasarının hangi yeni uygulamaları ve
değişiklikleri getirdiği, devlet desteğiyle ulusal televizyon ve gazetelerde
belirli bir süre eğitici yayınlar şeklinde de yayınlanmak zorundadır. Değerli
milletvekilleri, 4054 sayılı Rekabetin Korunmasına Dair Kanun’la ilgili olarak
tasarının 505, 506, 507 ve 508’inci maddeleri düzenlemeler yapıyor. Eğer
sonradan bir önerge verilmezse, bu şekilde düzenlemeler sadece idari ve para
cezalarını kapsamaktadır. Buna da tasarının gerekçesinde de belirtildiği gibi
“AB’ye uyum” denilmektedir. Acaba, 4054 sayılı Rekabetin Korunmasına Dair
Kanun’un tamamı ne kadar günümüze ve de AB’ye uyumlu ve uygundur? Rekabetin
Korunması Hakkında Kanun, 4054 sayılı Kanun olarak 13 Aralık 1994 tarihinde
yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yıl 2008’dir, neredeyse aradan on dört yıl
geçmiştir. Tabii ki, rekabet şartları hem Türkiye'de hem dünyada değişmiştir,
ancak bu Kanun hâlen aynı kalmıştır. Bugüne kadar, AB’ye uyum konusunda Rekabet
Kurumunun çıkardığı tebliğlerle yetinilmiş ve bu şekilde bu Kanun’u tamamlama
yoluna gidilmiştir. Hâlen, parasal cezalar arttırılarak uyum sağlanabileceğini
düşünmekteyiz. Değerli
milletvekilleri, eğer rekabet konusunda bir uyum yapılmak isteniyorsa bizlerin
bilmesi gerekir ki, Avrupa Birliğinin temel ekonomik hedefi, üye ülkeler
arasındaki ortak pazarı sağlamak ve bu pazarla ilgili olarak bütün ekonomik
engelleri de ortadan kaldırmaktır. Dolayısıyla, rekabet hukuku kuralları bu
temel amaca ulaşılmasında, Birliğe üye ülke ve Birlik organlarının büyük bir
duyarlılıkla izlediği de araçlar olmuşlardır. Rekabet
politikası, Türkiye-AB ortaklık ilişkileri ve gümrük birliği çerçevesinde büyük
önem taşımaktadır. Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki gümrük birliği
kapsamında, rekabet kuralları ve mevzuat uyumu ile uygulamalarda iş birliğine
ilişkin yükümlülükler de 1/95 sayılı, o meşhur Ortaklık Konseyi Kararı’nın 30
ila 42’nci maddeleri içerisinde düzenlenir. Bu söz konusu maddelerde, Avrupa
Birliği ile Türkiye arasındaki ticareti etkilediği ölçüde, teşebbüsler arasında
rekabeti bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamalar ile hâkim
durumun kötüye kullanılması yasaklanmış ve Türkiye'nin, gümrük birliğinin
öngördüğü ekonomik bütünleşme için gerekli olan mevzuat uyumunu
gerçekleştirmesi yükümlülüğüne de işaret edilmiştir. Ayrıca gümrük birliğinin
yürürlüğe girmesinden itibaren bir yıl içerisinde, AB’de yürürlükte bulunan tüm
blok muafiyetlerin yönetmelikleri ve AB makamlarınca geliştirilen içtihat
hukukunda yer alan diğer ilkelerin Türkiye’de de uygulanmasının sağlanması öngörülmüştür.
Değerli milletvekilleri, bunlara ek olarak, söz konusu kararın 38’inci
maddesinde, Topluluğun rekabet politikası kapsamında alacağı ve Türkiye’nin
çıkarlarını etkileyecek kararları Türkiye’ye bildirmesi söz konusu hükme
bağlanmış, kararın gene 41’inci maddesinde ise taraflar arasında rekabet
konusunda iş birliğine gidilmesi öngörülmüştür. Değerli
milletvekilleri, uluslararası rekabet edebilir bir toplum olmak istiyorsak,
çağın gerekleri doğrultusunda bütün kanunlarımızı bir an evvel güncellemeli ve
uygulamalarımızı da buna göre kolaylaştırmalıyız. Bugün için, hem uluslararası
hem de iç piyasada rekabet gücümüzün azaldığı bir dönem geçiriyoruz. Bu dönemde, gerek enerji girdilerimizde, elektrik ve doğal gaz gibi
enerji birimlerindeki zamlar gerekse geçenlerde leasing’de yapılan KDV
yükseltmeleri ve de her şeyden önemlisi, uzun bir süredir sanayicimizin
beklediği SSK primlerindeki indirimlerden dolayı -bu sene içinde mi olacak,
2009 yılına mı sarkacak, hâlâ daha belirsizliğini koruyor- sanayicimiz, rekabet
konusunda nasıl ve ne şekilde destek görecektir, merakla beklenmektedir. Değerli
milletvekilleri, bu tasarıda, tüketicilerimizi, dolayısıyla hepimizi
ilgilendiren 509 ve 510’uncu maddelerde, yine ceza oranları artırılmakta,
mevcut tüketici sorunları ve uyumu konularına değinilmemektedir. Anayasa’mızın
172’nci maddesinde tüketicilere yönelik şöyle bir hüküm var, madde 172 diyor
ki: “Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır, tüketicilerin
kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder.” diyor. Bu
bir Anayasa hükmü. Tasarıda da olduğu gibi, tüketiciye karşı işlenen
suçun cezası tabii ki ağır olmalıdır, bu konuda bir şüphe yok. Ancak, yapılan
düzenleme uyum adı altında yapıldığı için, sadece tüketicilerimiz ve onların
oluşturduğu sivil toplum örgütlerinin güncel sorunlarının da burada
değerlendirilip ve görüşülmesi gerekmekteydi. Değerli
milletvekilleri, bu konuda da yapılması gerekenlere kısaca değinirsek; gümrük
birliğine girme aşamasında iken, Türkiye, henüz o yıllarda geniş kapsamlı kanun
hazırlanamadığı için “mal ve hizmet” sözcükleri o kanuna eklenmiş ve hizmet
sektörleri de kapsama alınmaya çalışılmıştır. Günümüzde birçok tüketici ve
tüketimle ilgili sivil toplum örgütleri mali açıdan zor ayakta durmaktadırlar
ve değişik ölçülerde ve metotlarda desteğe de muhtaç durumdadırlar. Avrupa
Birliği ülkelerinde, uyum için, işte bu yasayı da çıkarttığımız ve örnek
aldığımız ülkelerde ulusal bazda veya yerel hükûmetler, yerel belediyeler bazında tüketici örgütleri
değişik ölçülerde ve metotlarda desteklenmektedirler. Sayın
milletvekilleri, tüketici konusunda da eğer uyum sağlamak istiyorsak, tüketici
hakem heyetlerinin organizasyonu genişletilmeli, bağımsızlığı sağlanmalı ve
başvuruların sonuçlandırılması da hızlanmalıdır. Tüketici konseyinde temsil
edilen bu sivil toplum örgütlerinin hem TÜBİTAK ve benzeri gibi kamu
kuruluşlarının laboratuvar ve benzeri analiz
merkezlerinden yararlanması sağlanmalı hem de bunlardan mümkün olduğu ölçüde
ücretsiz bir şekilde kullanım ve istifadelerine sunulmaları temin edilmelidir.
Bütün kamusal kuruluşlarda, tüketiciyi ilgilendiren kamusal kuruluşlarda
tüketicilerin tam olarak temsil edilmesi de gerekmektedir değerli
milletvekilleri. Değerli Başkan,
sayın milletvekilleri; bu tasarı faydalı ve gerekli dahi olsa, sadece uyum
amacıyla çıkarılmak istense de ileride birtakım çıkmazlara yol açacağı da
ortadadır. Birçok ihtisas konusunu tek bir tasarıda toplayarak uygulamaya
gitmenin zor olacağını… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu, konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen. Buyurun. AHMET KENAN
TANRIKULU (Devamla) – Teşekkür ederim. Tek bir tasarıda
bütün ihtisas konularını toplayarak uygulamaya gitmenin zor olacağını,
ilerideki günlerde hep birlikte görme fırsatı bulacağız. Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, her zaman olduğu gibi, yine bu tasarı üzerinde de
görüş, düşünce, yorum ve önergelerimizi, çözüm önerilerimizi sizlerle, Genel
Kurulumuzla paylaşmaya devam edeceğiz sayın milletvekilleri. Bu duygu ve
düşüncelerle, tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, tasarının hayırlı
olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Tanrıkulu. Demokratik Toplum
Partisi adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan. Buyurun Sayın
Kaplan. DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on yedinci
bölümde gerçekten çok farklı ve önemli konular var, tekrar huzurunuzdayım. Hemen başta,
bulaşıcı hastalıklarla ilgili ceza artırımları var. Tabii, kuş gribini yaşamış
ülkemizde, yakın zamanda da Bodrum’da, Ege’de yaşanan çipura balıklarının
ölümleri izlendi. Ama, o çipura balıkları neden öldü,
nasıl öldü, yanlış bir üretim, yanlış bir ilaç veya bu balıkların yenmesi
zararlı mı değil mi, bu konuda, ne yazık ki, kamuoyu aydınlatılamadığı için tüketiciler
de çipura balığı almayarak kendini korumaya çalışıyor. Tabii, bunlar buzluklara
da girebilir, bunun denetlenmesinin de imkânı yok. Böylesi durumlarda, Hükûmetin, sağlık konusunda toplumu ve kamuoyunu aydınlatma
görevi vardır. Örneğin, Bulgaristan’da seyir hâlindeyken kırmızı kordon çekilen
bir yolda bizi çevirmişlerdi ve “Girişiniz yasak.” dediler. “Neden? Yol
güzergâhı, harita elimizde.” dedik. “Bu bölgede şap hastalığı var, aracınız
giremez. Girenlere de şu kadar ceza yazıyoruz.” dediler. Tabii, ülkemizde
yaşanan kuş gribinde çok ciddi tartışmalar da yaşandı bilimsel olarak. İşte,
böylesi toplum sağlığını ilgilendiren konularda ceza maddelerindeki artışlarla
önleyici olamıyoruz. Yani, bu artışların ötesinde hükûmetlerin,
icranın, ilgili bakanlığın etkin bir eğitim ve bilgilendirmesi olması
gerekiyor. Meslek eğitimiyle
ilgili de bir madde getirmişiz. Ben iddia ediyorum, Türkiye'de, hangi vatandaş
isterse gelsin, hiçbir sertifika aranmaksızın, eğitim aranmaksızın, diploma
aranmaksızın, iddia ediyorum, 100 kişi yüz meslek için getirelim, kuaför
dükkânı açar, kasap dükkânı açar, güzellik salonu açar, tekstil dükkânı açar,
nalbant dükkânı açar, ayakkabıcı dükkânı açar, istediği mesleği Türkiye'de
yapabilir. Yani, Türkiye'de gerçekten bu konuda da meslek birliklerinin kendi
iç denetimsel olarak etkin caydırıcılıkları olmadığı için, maalesef, aday
çıraklık, kalfalık gibi süreçlerden, o mason localarındaki eski klasik yetişme
tarzı dışında veya bazı mesleklerde çıraktan yetişme dışında bilimsel, eğitimsel,
denetimli bir devlet denetimi yoktur. Yani, bir kuaförün en az bir altı aylık
eğitim alıp sertifikası olması gerekir elinde. Ne yazık ki bu tür şeylerde yok.
Kadastro
Kanunu’na gelince: Gerçekten, şimdi burada Kadastro Kanunu… Her yerde
kadastrolar yapılıyor. Doğu, Güneydoğu Bölgesi’nde son yirmi yıldır güvenlik
nedeniyle kadastrolar yapılmıyor. En son gördüğüm bir dava vardı, altmış sekiz
senedir sürüyordu, Nusaybin bölgesinde ve petrol bölgesi, doğal gaz bölgesi
orası. Altmış sekiz senedir süren bu davanın davacıları ölmüş, çocukları da
ölmüş, torunları takip ediyordu. Bir parsel 30 bin dönüm olabilir mi? Bir köyü
üç parsele bölüp üç insanın adına kayıt yapılabilir mi? Yaparsanız ne olur?
Toplumda toprağa dayalı husumeti beslersiniz, kan davalarını da geliştirirsiniz,
bir yandan böyle mağduriyet olur, diğer yandan da… Gördük, şu son zamanlarda
terörle mücadeleden doğan zararların ödenmesiyle ilgili diyorlar ki: “Tapu
kayıtlarını getirin.” Kadastro geçmemiş ki, devlet kadastrosunu getirip evinin
tapusunu vermemiş ki, tarlasının, bahçesinin tapusunu vermemiş, devlet görevini
yapmamış, ama tapusunu istiyor. Tabii, burada da cezaları artırsanız… Başka
gayrimenkulleri kendi adına yapan, işte, orada çalışan bilirkişilerin veya
görevlilerin cezalarını artırmakla, bu siyasayla, bu mantıkla, bu felsefeyle
bunu önleyemezsiniz, bu yapılamaz. Ölçü ve ayarlarla
ilgili de maddeler var. Ayarı doğru olmayan ölçü aletini kullanan kişiye 100
Türk lirası idari para cezası verilir. Gittiniz kuyumcuya, Şimdi, Kıyı Kanunu
bu bölümde de karşımıza çıktı. Kıyı Kanunu politikası bir devlet politikasıdır,
bir turizm politikasıdır. Kıyılar kimindir? Kıyılar devletindir, kamunundur,
halkındır. Hangi turistik beldemizde Radyo-televizyon
yasaklarıyla ilgili gerçekten söyleyecek çok şey var. Şu zorunlu eğitimlerle
ilgili cezaları haddinden fazla artırmış ama bunun uygulanabilirliği çok
önemli. Yani, bu bilimsel zorunlu eğitimler, eğitim, kültür, trafik, kadın,
çocuk, sağlık, bu konularda bu cezalar yüksek, doğru. Caydırıcı değil,
uygulayıcı değil. Nerede yapılıyor uygulama? Ben size çok açık söyleyeyim,
RTÜK, Kürtçe bir şarkı söylendiği zaman “bölücülük yapılıyor” diye üç ay
kapatıyorlar. Radyolardan kaç tanesinin kapatıldığını biliyorum, televizyonun.
Yani, yerel yayınlar yapan, şey yapan yayınlar… Bir tek orada uygulanıyor.
Zaten, bu maddede de “iki katı artırılır” diyor “devletin güvenliğine karşı…”
İşte, o bir tarafta, her türlü çete, bu diziler, toplumu geren dolandırıcılık,
iflas vesaire konular aynı kapsamda ne yazık ki görülmüyor. Tabii ki, bu
konularda, caydırıcılık konusunda, önemli… Yani, şimdi, özelleştirme konusu var
burada. Burada da aynı şey. Özelleştirmede aleni
yapılıyor bazı şeyler, altı aydan iki yıla verilecek bir müeyyidenin etkisi
yok. Son olarak bir
şey söylemek istiyorum tüketiciler konusunda. Bu konu da gerçekten hepimizi
ilgilendiriyor. Şimdi, hepimizin cep telefonu var. Türkiye’de tam 20 milyon
tane cep telefonu var. Bu cep telefonlarını alıyoruz. SMS şirketleri var,
operatörleri var. Bakıyoruz, her gün
reklam geliyor, her gün burada sitelerden bu şeyler geliyor. Almanya’dasınız
veya Londra’dasınız, hem size rakam gönderiyor hem de Avrupa’dasınız, yurt dışında
olduğunuz için size ücretini ödüyor. Reklam yasak, alanın
iradesine aykırı, tüketici haklarına aykırı. Her yönüyle tüketiciyi
mağdur ediyor. Yurt dışındasınız, size yazıyor. Günde 20 milyon cep, 10 milyon
daha pazar hedefi var, 30 milyon. Tüketiciyi koruyacaksak, vereceğiz şimdi
önergeyi, bütün gruplardan, gözümüzden kaçtı, çok ince bir şeydi bu, gözümüzden
kaçan bu konuda gelin ortaklaşalım... Kimsenin iradesi dışında cebinde ona seks
sitelerinden abuk sayfalar gelmesin, kimsenin iradesi
dışında da abuk sabuk reklamlar gelmesin. Hiç kimse de bu reklamları açmak
zorunda değil. Ne Turkcell’in, ne Avea’nın
ne bilmem ne mobilin ne diğer Avrupa’daki şirketlerin hiçbirisinin de bizi bu
şekilde kullanma hakkı yoktur. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Kaplan. HASİP KAPLAN (Devamla) – İnsan haklarının, tüketici haklarının
gerçekten korunmasını istiyorsak ve gerçekten yaşı küçük çocuklarımızı bu tür
etkilerden, olumsuz etkilerden de korumak istiyorsak, yapmamız gereken, bugün
73 milyon insanımızı, bütün insanlarımızı ve hepinizi ilgilendiren bu konuda bu
maddeye bir fıkra ekleyelim, iradenin, isteğin dışında reklam gönderen GSM
operatörlerine belli bir ceza takdir edelim -makul, nedir ölçüsü- ve bu izinsiz
reklamlar nedeniyle de ciddi bir para cezası koyalım. Hepimiz de bu reklamlardan kurtulalım. Hepinizi bu
duygularla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kaplan. Şahısları adına
ilk söz, Burdur Milletvekili Sayın Bayram Özçelik’e
aittir. Buyurun Sayın Özçelik. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on
yedinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Üzerinde konuşma
yaptığım bölümde, 481-489 arası maddeler, hayvan sağlığı ve bununla ilgili
önlemleri içermektedir. İncelendiğinde, hasta olan hayvanlara ve bulaşıcı
hastalık yayma riski olan hayvan hastalıklarına yönelik tedbirler, yine bu
konuyla ilgili olarak hayvan aşısı ve serum üretenlerle ilgili müeyyideler yer
almakta, yine hayvan kesimiyle ilgili tedbir ve cezaları içermektedir. 490’ıncı madde ise
afyon ekimiyle ilgili olup -yurdumuzda çoğu yörede ekimi oldukça fazla olup,
zaman zaman bu konularda da gerek kurumdan
kaynaklanan gerekse de çiftçiden kaynaklanan istenmeyen sorunlar
çıkabilmektedir- buna yönelik müeyyideleri de içermektedir. 492 ve 493’üncü
maddeler, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’yla ilgili olup, bazı değişiklikler
getirmektedir. Buradaki değişikliklerin amacı da kadastro çalışmaları sırasında
daha dikkatli olunmasını amaçlayıp, bu aşamadaki gerek bilirkişi gerekse
çalışanlara yönelik müeyyideleri içermektedir. 500 ve 503’üncü
maddeler arası, 3984 sayılı Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayınları Hakkında
Kanun’da değişiklik yapmaktadır. Burada yapılan değişikliklerle, çeşitli adli
para cezası ve gelir getirici yayın yapma yasağı getirilmektedir, yine çeşitli
suçlara hapis getirilmiştir. Üst Kurulca, ihlal durumunda, idari para cezası da
verilebilmektedir. 509 ve 510’uncu
maddeler ise 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 25 ve 26’ncı
maddelerinde değişiklik getirmiş olup, tüketiciyi korumaya yönelik tedbirlerle
birlikte, yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere verilecek idari para
cezalarını içermektedir. Kanunun hayırlı
olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Şahısları adına
ikinci söz, Batman Milletvekili Sayın Mehmet Emin Ekmen’e
aittir. Buyurun Sayın
Ekmen. (AK Parti sıralarından alkışlar) MEHMET EMİN EKMEN
(Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 56 sıra sayılı Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 481 ve 510’uncu maddeleri arasını kapsayan on yedinci bölümü
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Tüm Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Tasarıyla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra idari yaptırım kararı gerektiren fiiller
ve suç açısından uygulama birliği sağlanması, ceza hükmü içeren kanunların
uygulanmasından kaynaklanan tereddütlerin giderilmesi, Türk Ceza Kanunu, Ceza
Muhakemesi Kanunu ve Kabahatler Kanunu hükümleri dikkate alınmak suretiyle,
sair ceza hükmü içeren kanunların uyumlu hâle getirilmesi, ayrıca bazı suçların
unsurlarında 5237 sayılı Kanun’a uyum sağlanması amaçlanmıştır. Geçtiğimiz
dönemde çıkarılan ve 1 Haziran 2005’te yürürlüğe giren ceza mevzuatımızda,
temel kanunlarda değişiklik yapan reformun, bu kanun tasarısının geçmesiyle
birlikte, önemli ölçüde tamamlanacağını söyleyebiliriz sanırım. Saygıdeğer
milletvekilleri, konuşmama konu olan otuz madde içerisinde on bir farklı
yasanın değişik maddelerinde gerek idari para cezasının düzenlenmesine gerekse
de hapis cezasının düzenlenmesine ilişkin değişiklikler yapılmaktadır. Bu
kanunlardan, sürem elverdiğince, bir kısmı hakkında saygıdeğer Genel Kurulunu
bilgilendirmek istiyorum. 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu’nda yapılan
değişikliklerle sadece hayvan kaçakçılığının ekonomik açıdan engellenmesi
değil, aynı zamanda kaçak hayvanların insan sağlığına verdiği zararların da
engellenmesi, ayrıca meskûn mahalde değişik amaçlarla bulundurulan veya
yetiştirilen hayvanların serum ve aşılarının da kanuna uygun bir şekilde
yaptırılması ve bu şekilde toplum sağlığının korunması hedeflenmektedir. 3297 sayılı
Uyuşturucu Maddelerle İlgili Kanun’un iki maddesinde değişiklik yapılmaktadır.
Bu maddelerden birincisi, ruhsatlı olduğu hâlde afyon ekiminde ruhsat ile
belirlenen sınırı geçenlere verilen cezanın düzenlenmesidir. İkinci madde ise,
izinsiz, yani, ruhsatsız ekimin bir ile beş yıl arasında cezalandırılmasını
düzenlemektedir. Söz konusu düzenlemenin bir önceki yasada altı ay ile üç yıl
arasında olduğu göz önüne alınırsa, özellikle gençlerimizin uyuşturucudan
korunması noktasında uyuşturucunun sadece satımının değil, ekiminin,
hazırlanmasının ve piyasaya arzının da denetlenmesi noktasında söz konusu
düzenlemenin önem arz ettiği açıktır. 3402 sayılı
Kadastro Kanunu’nda yapılan değişiklikle, sadece bilirkişilerin kendilerine
biçilen görev kapsamında görevlerini yerine getirmemeleri hâlinde, yani bir anlamda
görevlerini ihmal etmeleri hâlinde ortaya çıkan kamu faaliyetlerinin
engellenmesi durumunda bilirkişilere bir para cezası verilmesi
düzenlenmektedir. Ölçü ve Ayarlar Kanunu’nda yapılan değişikle de geniş bir
düzenlemeyle, ulusal ve uluslararası kanunlara ve düzenlemelere aykırı bir
şekilde ölçü ve diğer ayar cihazlarını ya bu standartlara uygun olmadığı hâlde
piyasaya arz eden veyahut da bunların standartları üzerinde tağşiş ve tağyirde
bulunan veyahut da bunları ruhsatsız bir şekilde piyasaya arz edenlere birtakım
idari para cezaları, bununla birlikte bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası vesair hususlarda da Türk Ceza Kanunu’nun dolandırıcılığı
düzenleyen hükümlerine atıfta bulunularak bu kanunda düzenleme yapılmıştır. Şüphesiz ki Kıyı
Kanunu’nda yapılan düzenleme, özellikle kıyılarımızın temizliğinin sağlanması,
kirliliğin engellenmesi noktasında önem arz etmektedir ve bu önemine binaen de
sadece idari para cezasıyla yetinilmeyip aynı zamanda bu kirliliğe sebep
olanlara hapis cezası da düzenlenmiştir. 4077 sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da kanaatimce önemli bir değişiklik
yapılmaktadır. Bilindiği üzere son yirmi yılda artan modern
iletişim ve teknolojiyle birlikte ortaya çıkan tüketim alışkanlıklarına bağlı
olarak 4077 sayılı Kanun’da geçtiğimiz dönem esaslı bir düzenleme yapılmış idi.
Ancak bir anlamda piyasa şartları sürekli olarak yenilenmekte ve
güncellenmektedir ve bu piyasa şartlarında tüketicinin mağdur edilmemesine
yönelik olarak birtakım tedbirler geçtiğimiz aylarda Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımız tarafından açıklanmıştı. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen Sayın Ekmen. MEHMET EMİN EKMEN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımız tarafından açıklanan tedbirler… Özellikle son
altı yılda birtakım uluslararası market zincirlerinin ülkemizde şube açması
esnasında, sınırlı sayıda birtakım tüketim ürünlerinin âdeta sınırsız bir
şekilde halka arz edildiği şeklinde bir intibayla bir
reklam kampanyasıyla mağaza açılışlarının düzenlenmesinde, bırakınız tüketici
haklarını, insan haklarını ilgilendirecek bir şekilde, izleyen herkesin onurunu
incitecek ve birtakım duygularımızı rencide edecek şekilde birtakım
görüntülerle karşılaşmıştık. Bu düzenlemeyle, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımızın yapmış olduğu düzenlemeyle, artık, benzer mağazalar benzer
kampanyalar veyahutta açılışlar düzenledikleri zaman
hangi üründe hangi miktarda indirimde bulunduklarını ve bu üründen kaç adedini
bu kampanya çerçevesinde satışa arz ettiklerini belirtmek zorundadırlar. Bu
sayede artık gazetelerde ürünün eski fiyatı, yeni fiyatı ve “50 adet stoklarla
sınırlıdır, 500 adet stoklarla sınırlıdır” gibi ibarelerle karşılaşmaktayız. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Ekmen. MEHMET EMİN EKMEN
(Devamla) – Bu yasayla yapılan değişiklikle tüketicilerin korunmasında önemli
açılımlar sağlanacaktır. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ekmen. Sayın milletvekilleri,
bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır. Şimdi soru-cevap
işlemine başlıyorum. Sayın Kacır? Yok. Buyurun Sayın Öztürk. HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum: İktidara geldiğiniz günden bu yana, genel
liselere göre meslek liselerine ağırlık vereceğinizi belirtmektesiniz. Ancak,
altı yıldır yaptığınız, konuyu yeni eylem planlarına aktarmaktan… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Niye
kesildi? Sayın Öztürk, sizin soru hakkınız devam ediyor. Sizi tekrar
gireceğiz. Sayın Bal… ŞENOL BAL (İzmir)
– Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Birkaç sorum
olacak. Birincisi:
Tüberküloz, brusella gibi, hayvandan insana bulaşan
hastalıklar bakımından, Türkiye sığır ve koyun popülasyonları
yüzde 20’lere varan bulaşık olmasına karşılık, Hükûmetinizden
neden bu hastalıklarla ilgili yeterli kaynak ayırmadığını sormak istiyorum. Yine ikinci
sorum: Seçim kanunlarına göre yasak olmasına rağmen, seçim döneminde siyasi
partiler için yapılan anketler muhtelif basın kuruluşlarınca yayınlanmıştır.
Yayın ihlali kapsamında RTÜK’ün bir ceza uygulaması olmuş mudur? Üçüncü sorum
Sayın Bakana: Geçen hafta 301’in Meclise geleceğini söylüyordu. Ama, bu hafta gelmedi. İmza bulmakta sıkıntı mı yaşıyorsunuz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bal. Sayın Taner… RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakanım, sorum 492’nci maddeyle ilgili. Kırsal
kesimde ve köylerimizde yaşayan vatandaşlarımızın orman kadastrosuyla ilgili
sıkıntıları devam etmekte. Böyle bir ortamda Hükûmet
olarak genel kadastro ile orman kadastrosunu birleştirmeyi düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Taner. Sayın Varlı… MUHARREM VARLI
(Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Günümüzde çok zor
şartlarda hayvancılıkla uğraşan yem ve benzeri girdiler altında inim inim inleyen, eğer asgari ücretle çalışabileceği bir iş
bulsa bu işi terk etmeyi planlayan köylülerimiz, bir de kaçak hayvan ve kaçak
et girişinin bir türlü önlememesi yüzünden tamamen ekonomik sıkıntı ve borç
batağına düşürülmüştür. Kaçak hayvan ve kaçak et girişinin engellenememesiyle
ilgili Hükûmetimizin çalışmaları nelerdir? Varsa, ele
geçirilenler hakkında uygulanan cezalar yeterli midir? Teşekkür ederim. BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Varlı. Sayın Öztürk, tekrar girdiniz mi sisteme? HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Girdim Sayın Başkan. BAŞKAN – Tamam. Sayın Yunusoğlu, buyurun. SÜLEYMAN LATİF
YUNUSOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım,
devletimizin üniter yapısını bozmaya yönelik, terörü
kışkırtıcı, bölücü yayın yapan yayın kuruluşları ile gayrimeşru ilişkileri
özendiren, aile düzenimizi tehdit eden diziler hakkında şimdiye kadar RTÜK ne
oranda, hangi cezaları uygulamıştır? Bir ikinci sorum
da: Ülkemize bilhassa Çin, Rusya veya Uzak Doğu ülkelerinden ithal yoluyla
giren sağlıksız ürünlerin denetimi yapılmakta mıdır? Yapılmakta ise, bu tür
ürünleri yurda sokan ithalatçı firmalar hakkında hangi cezai müeyyideler
uygulanmaktadır? BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Yunusoğlu. Sayın Özdemir,
buyurun. HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakanıma soruyorum: Son yıllarda, başta metropol büyük illerimiz ve sahil ve turistik yerleşim
yerleri olmak üzere, birçok yerleşim yerinde perakende uyuşturucu satışlarının
arttığı görülmektedir. Bunda, PKK terör örgütünün yurt dışına gönderdiği
uyuşturucuların bazılarını yurt içinde bıraktığı da istihbar edilmiştir.
Güvenlik güçlerimizin uluslararası uyuşturucu satışlarında gösterdiği başarıyı
yurt içi perakende uyuşturucu satışlarıyla mücadelede gösterebilmesi için ne
gibi tedbirler düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özdemir. Sayın Bulut,
buyurun. AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Bakanım, vatandaşlar almış oldukları ayıplı bir ürünü bir
ay içerisinde satış sonrası servislere götürdüklerinde, bir ay içerisinde durum
tespit raporu tutulduğu takdirde haklarını arayabiliyorlar. Ancak, uygulamada,
bu servisler bu raporu tutmak yerine tamir etme yoluna giderek bu süreyi
geçiştiriyorlar ve ondan sonra vatandaş mağdur oluyor. Sebebi, bu satış sonrası
servislerin mutlak surette denetlenmesi gerekmektedir. Hükûmetimizin
bu konuda bir çalışması var mıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Bulut. Sayın Korkmaz,
buyurun. S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Bakanım, soruma geçmeden önce, hakikaten sizi denemek gibi
bir niyetim olmadığını belirtmek istiyorum. Geçimini çay
ekimi ve satışından temin eden Doğu Karadeniz Bölgemizde birkaç aile ruhsatsız
çay bahçesi sahibidir. Bunun dekar olarak toplam çay bahçeleri içindeki oranı nedir?
Şu ana kadar ruhsatsız çay ekimi dolayısıyla ne kadar cezai işlem yapılmış ve
ne kadar para cezası tahsil edilmiştir? Çay üretip, hem aile hem de ülke
ekonomisine katkı yapmak dışında başka bir kaygı taşımayan insanlarımıza önemli
miktarda bir para cezası verilmesini hakkaniyet, adalet ve insaf ölçüleri
içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Korkmaz. Sayın Öztürk, buyurun efendim. HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sorumu baştan
alıyorum. İktidara geldiğiniz günden bu yana genel liselere göre meslek
liselerine ağırlık vereceğinizi belirtmektesiniz, ancak, altı yıldır
yaptığınız, konuyu yeni eylem planlarına aktarmaktan, üniversiteye girişte
uygulanan katsayıları değiştirme girişimlerinden öteye geçmemiştir. Ekim 2007
itibarıyla TÜİK’in açıklamış olduğu iş gücü
istatistiklerine göre Türkiye genelinde genel işsizlik oranı yüzde 9,7; lise
mezunları arasında işsizlik oranı yüzde 8,8 iken lise ve dengi mesleki okul
mezunları arasındaki işsizlik oranının yüzde 12,4 olması yukarıdaki
tespitlerimizi doğrulamaktadır. Bu tespite katılır mısınız, katılıyorsanız
yukarıdaki benimsediğiniz tavırlar dışında başka tedbirler getirmeyi düşünüyor
musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk. Buyurun Sayın
Akkuş. AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Bakan, “Ayarı doğru olmayan ölçü aletlerini kullanan kişiye
100 Türk lirası idari para cezası verilir.” denilmektedir. Bu kişi bu işi
bilerek yaptığına göre, cezanın daha ağır olması gerekmez mi? Aksi takdirde,
elde ettiği haksız kazancın cüzi bir kısmını cezaya öder ve işe devam eder. Bu,
kul hakkının yenilmesini hafife almak değil midir? İkinci sorum, “Kıyıda imar planı bulunan sahil şeritlerine duvar,
çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engelleri oluşturanlara 2
bin YTL’den 10 bin YTL’ye kadar para cezası ve devamında bu artarak devam
edilir.” denilmesine rağmen otel, motel, tatil köyü gibi kıyıda yer alan
yapılar deniz kıyısını kendi malları gibi kullanmaktalar ve buralara geçişi bir
şekilde sınırlamaktadırlar. Bugüne kadar bu
tür suçu işleyenlere ne gibi cezalar uygulandı? Örnekleri var mı? Bu iş basit
cezalarla geçiştirmeye devam edilecek mi? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akkuş. Sayın
milletvekilleri, sorular için süre tamamlanmıştır. Sayın Bakana söz
hakkı vereceğim. Zaman kalırsa, tekrar devam edeceğiz. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, arkadaşlarımızın sorduğu tüm
sorulara yazılı cevap vermek istiyorum. BAŞKAN – O zaman,
buyurun Sayın Akcan. ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım,
Sayın Bakanıma da teşekkür ediyorum. Ben Sayın
Bakanımın doğrudan bu soruyu cevaplandıramayacağını bildiğim hâlde soruyorum,
çünkü kendisini ülke meselelerine ciddi anlamda hassasiyet gösteren bir Bakanım
olarak biliyorum. Bu da bir ülke meselesi olduğu için burada cevaplandırmak
yerine, konunun üstüne gidilmesi bakımından sorma ihtiyacı hissettim. Sayın Bakanım,
Amerika Birleşik Devletleri’nden damızlık sığır ithalatı serbest bırakıldı.
Neye rağmen? Avrupa Birliğinden damızlık hayvan ithalatı “deli dana
hastalığı” olarak bilinen BSA yüzünden yasaklanmış olmasına ve bu hastalık
riski bakımından ABD’nin de risk altında ülke olmasına rağmen serbest
bırakıldı. Bu risk nedeniyle Brezilya ve Şili, daha önce yasakladığı
Amerika’dan damızlık ithalatının yasağını hâlâ kaldırmamıştır. Hâl böyleyken ve
alternatif olarak Türkiye’nin damızlık ihtiyacını yerli damızlık müesseselerini
oluşturmak, geliştirmek ve bunların desteklenmesi tarzında tedbirlerle çözmek
yerine, birilerinin rant elde etmesi uğruna,
vatandaşın da kaybetmesi pahasına ithalata Hükûmetiniz
neden sıcak bakmıştır? Bu konunun üzerine gidilmesini özellikle istirham
ediyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akcan. Buyurun Sayın
Şandır. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanıma,
Sayın Hükûmetimize bir sorum ve bir temennim var, arz
etmeye çalışacağım. Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısının 500, 501, 502, 503 no’lu
maddeleri 3984 sayılı RTÜK Kanunu’yla ilgili tanımlanan suçlar ve cezalar
hakkındadır. Bazı cezalar arttırılıyor veya uygulamayla ilgili açıklamalar
yapılıyor. Sorum şudur: RTÜK, belirlenen ilkelere uymayan radyo ve
televizyonlardan çok büyük miktarda cezalar almaktadır, ayrıca radyo ve
televizyonların gelirlerinden de pay almaktadır. Dolayısıyla çok ciddi miktarda
bir kaynağa sahip olmaktadır. Sorum ve Hükûmetten
temennim, talebim şudur: RTÜK bütçesinde oluşan bu çok büyük kaynaktan, acaba,
yerel basın kuruluşlarına, radyolara ve televizyonlara bir pay ayrılması
düşünülüyor mudur? Çünkü demokrasimiz açısından çok önemli katkılarda bulunan
halkımızın taleplerine, tenkitlerine sözcülük yapan yerel basın çok zor şartlar
altında çalışmaktadır. Yine kendi kaynaklarından oluşan RTÜK’ün bütçesinden bu
kuruluşlarımıza, bu kuruluşlarımızın gelişmesine, teknolojik yenilenmesine,
hatta buralarda çalışanların sosyal güvenliklerinin desteklenmesine bir pay
ayrılması düşünülüyor mu? Bunu ayrıca da temenni ediyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Şandır. Sayın Mert… HÜSEYİN MERT
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Bildiğiniz gibi
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 22’nci maddesi tüketici
sorunları hakem heyetini tanımlamakta. Buna göre, Bakanlık taşra teşkilatının
bulunmadığı il ve ilçelerde tüketici sorunları hakem heyetinin başkanlığını en
büyük mülki amir ya da görevlendireceği bir memur tarafından yürütüldüğünü
hükme bağlamaktadır. Bunu, ilçelerimizde kaymakamlarımızın ya da gösterdiği
memurların en güzel şekilde yürüttüğüne inanıyorum. Ancak, tüketim bilinci
henüz tam olarak oluşmamış olan ülkemizde, Bakanlığımızın yani Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının ilçelerimizde bu konuyla ilgili teşkilatlanma yapıp
yapmayacağını öğrenmek istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Mert. Sayın Bulut… AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Bakanım, sahillerimizde, taşlık olan sahillerde, turizm
tesislerinin önüne iskele yapılması şarttır eğer orada bir işletme yabancıları,
müşterilerini, turistleri ağırlayacak ise. Bunun için bayındırlık
müdürlüklerinden ancak ahşap iskele için izin verilmektedir. Ahşap fikri sadece
göllerde geçerlidir. Dalga alan, bizim gibi geniş sahilleri bulunan ülkelerde
ahşap iskelenin kalması mümkün değildir. Bu bakımdan, bu konunun yeniden gözden
geçirilerek kalıcı olabilecek… Çünkü, bu iskeleleri yaptıran işletmeler devlete
bunun kirasını ödüyorlar her sene ve orada taşlık bölümden, dikenli bölümden,
yosunlu bölümden kumsal bölüme geçişi sağlayacak 8- Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bulut. Sayın Bakanım,
yazılı mı cevap vereceksiniz son sorulara da? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Yazılı cevap vereceğim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Böylece, on
yedinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, on yedinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. 481’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 482’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 483’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 484’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 485’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 486’ncı madde üzerinde
iki tane önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 486 ncı maddesinde
geçen “4926 sayılı” ibaresinin “21/3/2007 tarihli ve
5607 sayılı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 sıra sayılı tasarının 486. maddesine aşağıdaki paragrafın sonuna gelmek suretiyle
eklenmesini arz ve teklif ederiz. “Bakanlıkça
hayvanlarda kullanımına izin verilmiş kimyasal ve biyolojik maddelerin kullanma
ilkelerine uyulmaksızın kullanımı yasaktır. Kullanma
ilkelerine aykırı olarak bu maddeleri kullanmak suretiyle yetiştirilen
hayvanların ürünlerini tüketime arz edenler 6 aydan 1 yıla kadar hapis ve 2 bin
YTL adli para cezasıyla cezalandırılır.”
BAŞKAN – En
aykırı önerge olarak, Sayın Komisyon katılıyorlar mı? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Önerge
üzerinde Sayın Akcan… Buyurun Sayın
Akcan. (MHP sıralarından alkışlar) ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
486’ncı maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz bir paragraf eklenmesi
kapsamlı önergeyi açıklamak nedeniyle huzurlarınızdayım, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, bu maddede, bakanlıktan izin almadan kullanılan kimyasal ve
biyolojik maddelere ceza var. Bir başka fıkrada, bu maddelerin hayvan sağlığına
zararlı boyutta olanlarının kullanımını yasaklayan ve kullananlara ceza veren
hüküm var. Teşhis, tedavi amacıyla üretilmiş aşı, canlı-cansız zayıflatılmış
mikroorganizmalar ve benzeri maddelerden ithali bakanlığın iznine tabi
olanlarının izinsiz getirilmesine dair cezai hükümler var. Bakanlıkça,
hayvanlarda kullanılan, izin verilmemiş olanların kullanımına dair madde
hükümleri var ve bakanlıkça ithalatına ve kullanımına izin verilmiş olup hangi
ilkeler doğrultusunda kullanılması gereken, kullanılması gerektiği ilkeleri
ortaya konmuş ama değişik nedenlerle bu ilkelere uymadan hayvanlarda kullanan
ve bu yolla insan sağlığına zarar veren uygulamaların yapılmamasını sağlamak,
yapılmasını engellemek için bir hüküm eksik kalmakta. Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz Kurban Bayramı’nın birkaç gün öncesinde, bütün
toplum “Acaba aldığımız kurbanlar hormonlu mu?” sorusuyla ve hormonlu olup
olmadığı endişesiyle yaşamış ve kurbanlıklarını almak durumunda kalmış. O
endişelerde vatandaşlarımız tamamen haklı. Değerli
milletvekilleri, o örnekte, Kurban Bayramı öncesi yaşanan örnekte, kulak
arkasına implante edilen ve “zeranol”
etken maddeli bir anabolizanın, yani büyümeyi teşvik
edici maddenin kullanımına Bakanlığımız izin vermektedir. Ancak bu maddeyi
kullandıktan itibaren altmış gün içerisinde bu hayvanı keserseniz, kullanılan
maddenin metabolizmadaki artıkları vücuttan tamamen atılmadığı için, bu
hayvanın etini yiyenler, net olarak söylüyorum, yüzde 10 bin kanserden
kaçınamayacak şekilde risk altındadır. Dolayısıyla, bunun
kullanımına izin verenler, nasıl kullanılması gerektiğini takip etmek ve
arkasından da kullanımın usulüne göre uygun olup olmadığını, kullanım sonrası
yapılacak kesimde insan sağlığını riske edecek boyutun olup olmadığını,
kullanıcıların bir veteriner hekim marifetiyle kullanılmasının, kullananların
kayıt altına alınmasının ve bunun takip edilmesinin sağlanması yoluyla insan
sağlığını risk altına atmanın önüne geçilmesi gerekir. Bu, laf olsun
diye vermiş olduğum bir önerge değil, asla. Yüce Meclisi, böyle, önerge vermiş
olmak için vermek gibi bir davranışla oyalamak niyetim asla olamaz. Bunu ben
yapamam. Bu nedenle insanlarımızın sağlığını koruma adına, işin özünü kavrayarak,
keşke önerge inceleme usulü, önce önergenin gerekçesi net olarak açıklansa,
ondan sonra da Komisyonumuz ve Sayın Bakanımız “evet” veya “hayır” dese -İç
Tüzük’ün uygulaması açısından söylüyorum- daha mantıklı olur. Değerli
milletvekilleri, bu olay 1986’dan beri süregelen bir olaydır. Bu olayın ilk
araştırmasını yapan da yardımcı doçent unvanıyla benim. 1986 yılında rahmetlik
Özal’ın Başbakanlığı sırasında bu konu bir daha gündeme gelmişti ve kontrol
mekanizması hiçbir kesimhanede yoktu, bunu adım gibi biliyorum. Bu itibarla, hiç
olmazsa, uygulamasının kontrolünü yaparak olumsuzlukların önüne geçmek gerekir.
Bu nedenle, ben, hepinizin yüksek vicdanınızı biliyorum ve vicdanınıza hitap
etmek gibi bir duygusallığa girmenin anlamı da yok, ilmin ve mantığın gereği
olarak bu önergeyle verilen ilave maddenin bu ceza hükümlerinin arkasına
eklenmesinin ülke yararına, insanımız yararına olduğunu ve başka ülkelerdeki
uygulamasının da bu olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu duygularla
yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akcan. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. (MHP sıralarından gürültüler) OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, el kaldırmayan arkadaşlarımız vardı, 10 kişi kaldırdı orada.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Belirgin değil, tekrar edin efendim oylamayı. OKTAY VURAL
(İzmir) – 10 kişi kaldırdı efendim orada, ben saydım. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – İnsanların kanser olmasına nasıl göz yumuluyor? OKTAY VURAL
(İzmir) – Arkadaşlar da duyarlı insan sağlığına. BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… (MHP sıralarından alkışlar) OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederiz. BAŞKAN –
Sayılmadı efendim. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Herkes kabul ediyor Sayın Başkan. OKTAY VURAL
(İzmir) – Önerge kabul edilmiştir. BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul edenleri sayacağız efendim. Sayacağız… Kabul etmeyenler… OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, biraz evvel kabul ettiniz. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, oylama yapıldı. Kâtip Üyeler orada, oylama yapıldı. İlk
oylamanın Kâtip Üyeler tarafından ne şekilde tecelli ettiğini lütfen
açıklayınız. (MHP ve CHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Efendim,
o zaman otomatik cihazla yapacağız. Divan Üyeleri anlaşamadığı için otomatik
cihazla yapacağım. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, oylama yapıldı. OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, oylama yapıldı. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, Başkanlığın şeyiyle uyuşmuyor, burada insan hayatı
söz konusu, uyuşmuyor. (MHP ve CHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Oylama
yapılmadı efendim. Kabul edenler, etmeyenler, bitmedi ki… Üç dakika süre
veriyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… (Elektronik
cihazla oylamaya başlandı) OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım, ilk oylama yapıldı. Sizden ricam, Kâtip Üyeler bu
oylama sırasındaki kaldırılan ellerle ilgili tespit yapmışlarsa onları
paylaşsınlar. BAŞKAN –
Paylaşamıyorlar efendim, anlaşamıyorlar. OKTAY VURAL
(İzmir) - Neden anlaşamadıklarını söylesinler BAŞKAN – Sayıda
anlaşamıyorlar. OKTAY VURAL (İzmir)
– Hangi sayıda efendim? BAŞKAN – “Kabul
edenler… Etmeyenler…” kısmında efendim. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, kabul edildi mi, var mı tutanaklarda? Tutanaklara
geçmiş mi? Sorun efendim. Tutanakta varsa bu oylama bitti. BAŞKAN – “Kabul
edilmiştir” bilmiyorum geçmiş mi, geçmemiş mi? K. KEMAL ANADOL
(İzmir)- Tutanağa bakın, tutanağa… OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, tutanaklar gelsin, sonra devam edelim. BAŞKAN - Süreyi
başlattım efendim, buyurun. İsterseniz girmeyin efendim, süreyi başlattım.
Süreyi başlattım, girer misiniz lütfen… OKTAY VURAL
(İzmir) – Tutanaklar gelsin, sonra devam edelim efendim. İnsan sağlığı ile
ilgili bir konu… BAŞKAN – Efendim,
süreyi başlattım; giriyor musunuz, girmiyor musunuz, bilmiyorum, yani süreyi
başlattım. Sonucu size
açıklayacağım efendim. (Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi) MUHARREM VARLI
(Adana) – Sayın Başkanım, bunların yarısı dışarıdaydı oylama yapıldığında. Olur mu ama böyle ya? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Allah kahretsin ya! (Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi) EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) – Yoklama kâğıtlarını okut Başkan. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – O yoklama kâğıtları ne? Nedir o yoklama kâğıtları? (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler) (Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi) BAŞKAN - Efendim,
önerge reddedilmiştir. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Arkadaşlar, insan sağlığına bu kadar bigâne kalınmaz. BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 486 ncı maddesinde
geçen “4926 sayılı” ibaresinin “21/3/2007 tarihli ve
5607 sayılı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları BAŞKAN – Sayın
Komisyon katılıyor mu önergeye? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 4926
sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa atıf yapılmıştır. 4926 sayılı Kanun, 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunuyla yürürlükten kaldırıldığından yapılan bu atfın düzeltilmesi amacıyla,
iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 486’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 487’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 488’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 489’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 490’ıncı madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 490 ıncı maddesinde
geçen “Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu 35 inci maddesi” ibaresinin “21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunu 23 üncü maddesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasanın 490. maddesinin sondan
ikinci paragrafında yer alan “muhtarlar” ibaresinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Konuşacak mısınız? Buyurun Sayın Aslanoğlu. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifimiz şuydu:
Eğer izinsiz haşhaş, afyon, bu gibi maddeler ekilirse buna bir ceza
getiriliyor, maddenin sonunda da kontrol ve denetim görevini yapmayan muhtarlara
da ceza veriliyor arkadaşlar. Hangi muhtarın kontrol ve denetim görevi var
arkadaşlar? Kaç para veriyorsunuz da muhtardan bunu istiyorsunuz? Arkadaşlar,
muhtarların, esrar, haşhaş, bu gibi ekim alanlarını kontrol ve denetim görevi
var mı? Muhtarlık Yasası’nda, muhtarların görev tanımında böyle bir şey var mı
arkadaşlar? Köyde, birisi, çok zulada bir yere haşhaş
veya afyon ekecek -tabii dağın başında bir yere- muhtara diyeceksiniz sonra,
sen denetim görevini yerine getirmedin, gel bakayım buraya. Ya böyle bir şey
var mı arkadaşlar? Muhtarın böyle bir görevi yok. Ondan sonra da verilen cezayı
biliyor musunuz? OSMAN DEMİR
(Tokat) – Muhtarın haberi olur. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Nasıl olur muhtarın haberi? Maşallah, haberi olacak çok
büyük paralar veriyoruz muhtarlara, onlardan da muhtarı artı haberdar ediyoruz
arkadaşlar! İSMAİL BİLEN
(Manisa) – Sizin verdiğiniz kadar veriyoruz. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, muhtarları bu kadar yük altına
almayalım. Etmeyin, tutmayın. Muhtarlara… İki: Gelelim, bu
haşhaş, esrar, eroin… (AK Parti sıralarından “Bravo(!)” sesleri) Sağ ol Mücahit
Başkanım. Arkadaşlar,
dünyada ilaç ham maddesinin en önemli maddesi haşhaş. Bir zamanlar birileri
demiş ki “Siz bunu ekmeyin. Türkiye’de bunu ekmeyin, biz ekeceğiz.” ve
Türkiye’de bunu yasak etmişler. Arkadaşlar, eğer
bir ülkede -o ülkenin millî gelirine, o ülkenin ulusal sermayesine- izinli
olarak devletin kontrolünde, ilaç ham maddesi için ve insanlara zarar değil de
yarar için haşhaş ekilecekse arkadaşlar, bu ülkenin bağımsızlığı için, bu
ülkede bu ekilmelidir. Kimseden icazet alınmamalıdır. Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi… ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, bir açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN – Buyurun
efendim. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, çok kısa bir açıklama yapma
ihtiyacını duyuyorum yine. Kamuoyunu doğru bilgilendirme adına bu açıklamayı
yapmak durumundayım. Sayın Aslanoğlu, sanki, haşhaş ekim
alanlarıyla ilgili kontrol ve denetim görevinin, muhtarlara bu kanun
tasarısıyla getirildiği anlamına gelebilecek bir konuşma yaptı. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır efendim… OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale)- Öyle bir şey demedi. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Bu konudaki Kanun, tam yirmi bir yıldır
yürürlüktedir. Yirmi bir yıldır kolluk kuvvetleriyle muhtarlar bu işten
sorumludur. Sayın Aslanoğlu buraya çıktı geçen gün
“Muhtarların maaşlarını artıralım, çünkü muhtarlar devletin köylerdeki,
mahallelerdeki temsilcisidir. Devleti temsil eder. Devlet adına görevler
yapar.” dedi. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Evet. ADALET BAKANI MEHMET
ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şimdi de efendim, tam bunun aksini söyleyen bir beyanda
bulundu. Bu kanunda, biz,
sadece cezalarla ilgili uyumlaştırma çalışması yapıyoruz. O nedenle, bu yapılan
çalışmayı farklı şekilde göstermenin yanlış olduğunu ve kamuoyunu doğru
bilgilendirmemiz gerektiği için bu açıklamayı yapmak zorunda kaldım. Sayın Başkanım,
teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 490 ıncı maddesinde
geçen “Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu 35 inci maddesi” ibaresinin “21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunu 23 üncü maddesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: 4926 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na atıf yapılmıştır. 4926 sayılı Kanun 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunuyla yürürlükten kaldırıldığından yapılan bu atfın düzeltilmesi amacıyla,
iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 490’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 491’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 492’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 493’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 494’üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: TBMM Başkanlığına Temel ceza
kanunlarına uyum amacıyla, çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının 494’üncü maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ederiz. Ayarı doğru
olmayan ölçü aletlerini kullanan kişiye 100 YTL. idari
para cezası verilir yerine, 1000 YTL. idari para
cezası verilir ibaresinin getirilmesi.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - Biz de katılamıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız? AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Konuşacağım. BAŞKAN – Buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar) AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu, 56 sıra sayılı kanun… Şimdi, burada,
494’üncü maddede, Ölçüler ve Ayar Kanunu’nun 15’inci maddesinde birtakım
değişiklikler yapılmış. Bunlardan bir tanesi de “Ayarı doğru olmayan ölçü
aletlerini kullanan kişiye yüz Türk lirası idari para cezası verilir. Ayrıca bu
ölçü aletlerine el konularak mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir.“
demektedir. Bana göre, bu çok küçük bir ceza, şundan çok
küçük bir ceza: Biz, bu ayarı doğru olmayan ölçü aletini, kullanıcının ne kadar
kullandığını bilmiyoruz çünkü bu ayarların kontrolü her zaman yapılmıyor, zaman
zaman yapılıyor ve günümüzü şöyle göz önüne
getirdiğimizde, bakıyoruz, her sahada dolandırıcılık, sahtekârlık, onun bunun
hakkını yeme gibi faaliyetlerin yaygın olarak yaşandığını, sürdürüldüğünü
görmekteyiz. Elbette ki bu tür hakkın azı veya çoğu olmaz diye de
düşünebiliriz ancak bunu demesek bile, özellikle ölçü aletlerinden hemen hemen toplumun her kesimi istifade etmektedir. Yani fakiri zengini, büyüğü küçüğü, herkes bu ölçü aletlerinden
istifade etmekte. Ee, bu ölçü aletleri, eğer
bu şekilde ayarı doğru değilse, ki genellikle bu ayarı
doğru olmama, ölçü aletini kullanan kişinin menfaat sağlamasına yöneliktir,
onun menfaatine doğrudur. Bu bakımdan diyorum ki biz, bu cezayı, böyle, 100
lira gibi gösterirsek… Diyelim ki bu ölçü aleti bir kuyumcuda, kuyumcu, işte,
artık, gramla yahut gramın daha alt katı birtakım ölçülerle malını satıyor.
Eğer bu ölçü aletinde bir hata varsa bu ne yapacaktır, külliyetli miktarda haksız
kazanç elde edecektir. Bunun önlenmesi gerekiyor kanaatindeyim. Bu yüzden de
diyorum ki bu 100 lira oldukça az çünkü adam, diyelim ki 10 milyar, 100 milyar,
bu ölçü aletinin ayarsız olmasından dolayı haksız kazanç elde edecek, sonra,
bunun 100 lirasını verecek, aletini de verecek, kurtulacak. Ne kadara geri
alacak? Bir 100 lira ödedi, bir 100 liraya da aleti alsa 200 liraya bu işi
halletmiş olacak ve yine o, ayarsız ölçü aleti kullanmaya devam edecek. Bu yüzden diyorum
ki bir caydırıcılık olması hasebiyle, bunun 100 YTL yerine 1.000 YTL olması
daha uygundur diyorum ve yüce Meclisten, bu önergenin bu şekilde kabulünü
istiyor, herkese saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akkuş. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan… BAŞKAN - Sayın
Bakan, açıklama yapacaksınız herhâlde; buyurun. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Oylamaya geçmeden önce bir açıklama yapma
ihtiyacını duyuyorum. Sayın
milletvekili arkadaşımız, ayarı bozuk olan ölçü aletleriyle haksız bir menfaat
elde edildiğinde, 100 liralık bir cezanın çok hafif olduğunu, bunun 1.000
liraya çıkarılmasını istedi ama bir sonraki maddeyi okursa… Bu tür ayarı bozuk
ölçü aletleriyle haksız menfaat temin edenlerin dolandırıcılık suçundan dolayı
Ceza Kanunu’na göre takibe gireceklerini ve çok daha ağır bir cezaya
çarptırılacaklarını okumadığı için böyle bir açıklama yaptı. RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – 651 tane madde var… ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Efendim, tasarıyı bir bütün olarak değerlendirmemiz
lazım, aksi hâlde böyle birtakım farklı noktalara gelebiliyoruz. O nedenle,
oylamadan önce bu açıklamayı yapma ihtiyacını hissettim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. OKTAY VURAL
(İzmir) – 100 liraya niye gerek var? Yani 100 liraya niye gerek var o zaman? ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – 100 liranın bir anlamı yok. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Yani cezası var bunun, var cezası. OKTAY VURAL
(İzmir) – 100 liraya niye gerek var? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Efendim, onlar menfaat temin etmeyenler için. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 494’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 495’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 496’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 497’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 498’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 499’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 500’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 501’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 502’nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşmekte
olduğumuz 56 Sıra Sayılı Kanun tasarısının 502. maddesinin c fıkrasına
“verilecek para cezaları, nüfusu 1 milyona kadar olan şehirlerdeki Televizyon
ve radyolar için 1/2 oranında uygulanır” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasanın 502. maddesinde
belirlenen cezaların (b) bendinin 2. maddesindeki cezaların 30 ve 50 3. maddesindeki cezaların 20 ve 40 4. maddesindeki cezaların 5 ve 10 (c) maddesinde belirlenen Radyo yayınları için belirlenen cezalar
için 1/4 olarak belirlenmesini arz ederiz. Saygılarımızla
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Aslanoğlu. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize
saygılar sunuyorum. Arkadaşlar,
ulusal yayın yapan bir televizyona verdiğiniz ceza 250 bin liradan 500 bin
liraya kadar. Elinizi vicdanınıza koyun. Örneğin, nüfusu 1 milyon olan bir ilde
ulusal yayın yapmayan, sadece o ile yayın yapan bir televizyona verdiğiniz ceza
ise 200 milyondan 250 milyona. Yine aşağı doğru geleyim. Kapsadığı alan
itibarıyla nüfusu 200 binden aşağı olan yerlere 10 binle 20 bin lira. Değerli
arkadaşlarım, ulusal yayın yapan ve reklam gelirinin, reklam pastasının yüzde
95’ini alan bu televizyonlara verdiğiniz ceza ile reklam pastasından -ulusal
pastadan- hiç pay almayan, sadece kendi ilçesinde ve ilinde küçük, minicik
reklamlarla pay alan televizyonları… Bu aradaki farkı eğer vicdanınıza
sığdırıyorsanız saygı duyacağım. Yine gelelim
radyolara. Radyolarda yukarıdaki miktarın yarısı uygulanıyor. Arkadaşlar,
hepinizin ilçesinde, ilinde küçük radyolar var. Bunlar çok zor koşullarda yayın
yapıyorlar. Gelirleri yok. Bunlar toplumun aydınlanmasında, toplumun
bilinçlenmesinde ve o kentin her türlü aktivitesinde haber veren kurumlar. Bunların yaşaması lazım. Bu televizyon ve radyoların
objektif habercilik, bir şekilde dürüst habercilik yapmaları için dürüstçe
yaşamaları lazım. Ama bu cezalarla, getiriyorsunuz, sanki ulusal
televizyonların… İSMAİL BİLEN
(Manisa) – Dürüst yayın yapanlara mı veriliyor cezalar? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Kim ne hata yaptıysa ceza verelim Beyefendi. İSMAİL BİLEN
(Manisa) – Problem yok. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Ne demek problem yok? Sen ulusal televizyona 200 milyon
ceza veriyorsun, küçük bir kazada yayın yapan bir televizyona veya radyoya da
20 milyon ceza veriyorsun. Hak mı? Hak mı? İSMAİL BİLEN
(Manisa) – Ceza, yanlış yayın yapana veriliyor. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – O zaman öbürüne 50 milyar, 500 milyar verin. Hiçbir
geliri olmayana çok ceza veriyorsunuz, öbürüne o zaman... Hata yapıyorsa
fazlalaştırın, ama hakkaniyet var mı burada? İSMAİL BİLEN
(Manisa) – Tamam… Tamam… BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım lütfen. Lütfen… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hakkaniyet var mı? Geliri olmayan kuruma sen 20 milyon
ceza veriyorsun, ayda 20 milyon geliri yok. Öbürünün ayda sadece reklam geliri
en az 10 milyon dolar, en az 10 milyon dolar. Hak mıdır arkadaşlar? Buyurun, teklif
orada. Takdirlerinize sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşmekte
olduğumuz 56 Sıra Sayılı Kanun tasarısının 502. maddesinin c fıkrasına
“verilecek para cezaları, nüfusu 1 milyona kadar olan şehirlerdeki televizyon
ve radyolar için 1/2 oranında uygulanır” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz. Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, bu değişiklik önergesinin de ben
iyi niyetle verildiğini düşünüyorum ancak (c) fıkrası radyo yayınları için
düzenlenmiş olan bir fıkradır. Hâlbuki bu önerge hem radyo hem de televizyonlar
için. Yani kanun yapma tekniği açısından bir sorunla karşılaşırız bunu bu
şekilde kabul edersek. Yani üzerinde bir miktar çalışma imkânı bulunabilse
belki biz de Hükûmet olarak kabulü istikametinde
yardımcı olabiliriz ama şu hâliyle… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Değiştirelim önergeyi Sayın Bakan. OKTAY VURAL
(İzmir) – On dakika ara versin Sayın Başkan, düzeltelim önergeyi, madem ülke
lehine. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanın takdiri tabii, ben… BAŞKAN – Tamam,
on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.57 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 19.11 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
50’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Tasarının 502’nci maddesi üzerinde verilen ve düzeltilen önergeyi
tekrar okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı kanun tasarısının 502.
maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanun’un 33’üncü maddesinin ikinci
fıkrasının (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “altmışbin”
ibaresinin “otuzbin” “yüzyirmibin”
ibaresinin “altmışbin” (3) numaralı alt bendinde yer
alan “kırkbin” ibaresinin “yirmibin”
“seksenbin” ibaresinin “kırkbin”
(4) numaralı alt bendinde yer alan “onbin” ibaresinin
“beşbin” “yirmibin”
ibaresinin de “onbin” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Konuşacak mısınız Sayın Şandır? MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet. BAŞKAN – Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii, güzel bir olaya şahit olduk. Burada, şuna hepimiz inanmalıyız, birbirimizle akıl yarışı yapmak
hiç akıllılık değildir. Hiçbir grup bir diğerine gol atmak gibi bir niyet
taşımıyor. Sayın Bakanımız “iyi niyetli bir önerge” diye tanımlıyor ama burada
zaten kötü niyet söz konusu olmamalıdır. Görüşmekte olduğumuz 56 sıra sayılı kanunun 502 ve devam eden
maddeleri, RTÜK Yasası’yla ilgili cezaları, suçları tanımlıyor, artırıyor,
uygulamayı tarif ediyor. Bu bir fırsat diye düşündüm, Sayın Mevlüt
Aslanoğlu ile birlikte -Cumhuriyet Halk Partisi
Malatya Milletvekilimiz de- bu bir fırsat diye düşündük. Bu fırsatı kullanarak,
yerel medyaya, yani küçük şehirlerimizde kıt kanaat, dar imkânlarla yayıncılık
yapmaya çalışan ve demokrasimiz için çok önemli bir görev yapan yerel medyaya
acaba bir imkân, bir ayrımcılık yapabilir miyiz diye düşündük. Çünkü, bu RTÜK Yasası düzenlenirken, maalesef bazı odakların
baskısıyla, yerel medya hiçbir şekilde korunmamıştır. Hâlbuki demokrasi
farklılıkların, küçüklüklerin, azınlıkların korunması gereken bir sistemdir. Bu
sebeple, bunu bir fırsat ittihaz ederek böyle bir önerge hazırladık. Tekniği
itibarıyla yanlış olmuştu. Sayın Bakanımız bunu kabul etmekte zorlandığını
söyleyince, Sayın Başkanımız, Meclis Başkan Vekilimiz –kendilerine çok teşekkür
ediyorum- oturuma ara verdi. Oturduk, iktidar partisinin grup başkan
vekillerinin katılımıyla, Cumhuriyet Halk Partisinin katılımıyla önergeyi
yeniden kaleme aldık ve işte huzurunuza geldi. Sayın Bakanımız katıldılar, Hükûmet katıldı, Komisyon takdire bıraktı. Dolayısıyla, şimdi bu önergeyle bir şeyi gerçekleştiriyoruz. Ben,
tabii biraz önce bunu soru olarak da sordum, yerel medyaya RTÜK’te biriken
büyük kaynaktan bir pay ayırmayı düşünüyor musunuz dedim,
ki bir zihinsel hazırlık olsun diye. Tabii, görüştüğümüz RTÜK Yasası olmayınca,
cezalar, ceza kanunu olunca, şimdi cezaların belirlenmesinde bir ayrımcılık
yaparak zımnen bir destek vermiş oluyoruz yerel medyaya. Böylelikle, bakınız,
burada ortak aklı oluşturabildik. Buna katkı verdiği için Sayın Bakana, Sayın Komisyon Başkanımıza
da çok teşekkür ediyorum, gruplara da çok teşekkür ediyorum. Böylelikle,
gerçekten Türkiye’de toplumsal bir güç olan yerel medyaya -binden fazla radyo,
üç yüze yakın televizyon- hiçbir kaynağı, reklam kaynağı, imkânı olmayan ve
maalesef yayınını devam ettirebilmek için yayıncılık dışı işler yapmak gibi bir
zorunluluğu da duyan medyamıza, yerel medyamıza 23’üncü Dönem Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak, siz sayın milletvekilleri olarak, siyasi parti grupları
olarak bana göre önemli bir destek verdik. Ümit ediyorum ki, Hükûmetimiz RTÜK
Yasası’nda da gerekli değişiklikleri yaparak, RTÜK’te biriken kaynaklardan bir
miktarını yerel medyanın gelişmesi için, teknolojik alt yapısının yenilenmesi
için, hatta medyada çalışan, yerel medyada çalışan insanlarımızın sosyal
güvenliklerine destek verebilmek için bir kaynak transferi yaparlar. Böylelikle
demokrasimiz çok sesli, toplumun tepkisini, teklifini, tenkidini dillendirecek,
yine onların içerisinden bir toplumsal güç oluşturmaya, işte demokrasinin
gereği olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve siyasi partilerimiz de destek
vermiş olurlar diye düşünüyorum. Bu önerge hayırlı bir önerge olmuştur. Ümit ediyorum ki Hükûmetimiz, bunun gerisini getirir, RTÜK Kanunu’nda da
buna benzer bir değişiklikle yerel medyayı destekleyici birtakım adımlar atar
ve bu da bizim yerel medyaya hizmetimiz olur. Bu önergenin bu şekilde düzenlenmesine etkisi, katkısı, emeği
geçen herkese çok teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şandır. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 502’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum… Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 503’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum… Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 504’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 504. maddesinin
birinci fıkrasında geçen (altı ay) ibaresinin (bir yıl) olarak değiştirilmesini
saygılarımızla arz ederiz. Kamer
Genç Recai Birgün Emrehan Halıcı Tunceli İzmir Ankara Hasan
Erçelebi Hüseyin
Mert Denizli İstanbul BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyorlar mı? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz
efendim. BAŞKAN – Sayın Genç buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tabii, bizim önergemiz de iyi niyetle verilmiştir. Tabii, Hükûmet sırasında oturan kişiler, bu önerge iyi niyetle
verilmiştir, kötü niyetle verilmiştir diye bir ayrım yaparlarsa bu facia bir
şey. Ancak, Hükûmet sırasında oturan kişilerin,
milletvekillerinin sorduğu sorulara cevap vermesi lazım. Eğer
milletvekillerinin sorduğu sorulara cevap verecek nitelikte, bilgide, kültürde
yoksa orada oturulmaması gerektiği inancındayım. Diğer bir hatırlatma da yapmak istiyorum. Şimdi, Bakanlar Kurulu
sırasında hiç kimse yok, burada bir tek Bakan temsil ediyor. Bu arkadaşımızın
bir ihtiyacı oldu, yani ihtiyacı oldu arkadaşlar yahu. Şimdi ne olacak bu
vaziyet? Siz AKP’liler buna bir… ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sağlık Bakanı burada. KAMER GENÇ (Devamla) – Bana bildirmeye gerek yok. Sağlık Bakanının
sağlığı yerinde değil, burada onun için de olmayabilir. MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Doğru! KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için şimdi değerli milletvekilleri, bu
özelleştirme konusu Türkiye’nin çok ciddi bir sorunu. Tabii, burada maddede
getirilen altı ayı bir yıla çıkarmaya çalışıyoruz. Zaten mevcut kanun
düzenlemesi de burada böyle. Yani, bir ifade değişiklikleri yapılmış, fazla bir
şey getirilmemiş. Yani, ifade, işte “olduğundan, bulunduğundan…” böyle ifadeler
kullanılarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin karşısına kanun getirilemez,
getirilmemesi lazım. Şimdi, değerli milletvekilleri, Türkiye’nin en önemli sorunlarının
başında özelleştirme geliyor. Özelleştirme İdaresi şimdi en büyük KİT, en büyük
personel orada çalışıyor, Hükûmetin sağa sola
atamadığı kişiler getirilip orada istihdam ediliyor ve burada çalışan insanlara
ne kadar para verildiği belli değil. Hangi kuruma? Yandaşlarınıza. İktidarın
yandaşları çok büyük devlet kaynaklarını çok cüzi bir parayla aldıkları hâlde
bunların da paralarını ödemiyorlar. İşte, sorduk burada, bütçede sorduk: “Sizin
yandaşlarınızın devletten aldığı kuruluşların paralarının ne kadarını devlete
borçlu? Ne kadarının taksitini ödemediniz?” Ödenmedi. Öyle
gün oldu ki sayın milletvekilleri, büyük bir medya patronunun 371 trilyon,
bakın 371 trilyon lira olan borcu, geçmiş hükûmetlerde,
bu Hükûmet zamanında da dört sene ödenmedi ve 371
trilyon lira devletin parası tahsil edilmediği hâlde -2001’lerde, 2002’lerde o
zaman faiz yüzde 70-80’di, yüzde 100’dü- gittik öyle borçlandık, sizin
zamanınızda da ertelendi. Neyse şimdi şey edildi. Şimdi, özelleştirmede, bence, artık bir yön değiştirildi. Geçen
gün Abdullah Gül Azerbaycan’a gittiği zaman dedi ki: “Artık Türkiye’de
Azerbaycan’ın bir PETKİM’i var.” Bakın, devletin hangi kademesinde olursa olsun gidip de böyle
havadan laf söyleyemezsiniz. İşte, PETKİM ne oldu? Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulu karar verdi: Arkadaş, ey Hükûmet,
sen, bu kurum kâr ediyor, özelleştiremezsin!” Aşamazsın ki artık, aşamazsın.
Yani, artık Danıştay kararını verdi, bir daha gidip de sen PETKİM’i
özelleştiremezsin. Çünkü özelleştirmede şimdiye kadar çok hata yapıldı değerli
milletvekilleri. Şimdi, “özelleştirmeden mağdurlar” diye 13.800 kişi var. Bakın,
özelleştirme mağdurları 13.800 kişi var. Bunların bir kısmı çeşitli kurumlara
gitti. Bakın, bunlar ayda 500 milyon lirayla çalışıyorlar ve senede iki ay
eksik çalışıyorlar, ama mesela Diyanet teşkilatına alınan 4.500 kişi var, onlar
daha yüksek bir parayla çalışıyorlar ve onlar 4/C’den
4/B’ye alındı. Yine, Mecliste çalışanlar var, yani,
çalışır tabii, insanların yaşamlarına uygun bir gelir düzeyine kavuşması
insanlık gerekleridir, ama bu insanları mağdur etmeyin. Bizim Tunceli’nin Pertek ilçesinde bir iplik fabrikası vardı, onu
kapattılar, 25-26 tane kişiyi gönderdiler Isparta’nın bir fabrikasına.
Sonradan, geçen gün arkadaşlar bana geldi, sırf bunlar, o fabrikada 26 kişi
Tuncelili çalıştığı için onu da özelleştirmişler. Ya, böyle bir şey olmaz
arkadaşlar ya. Şimdi, özelleştirme, kamulaştırma, devletleştirme devletin temel
sorunlarından birisidir. Geçen gün İzmir Belediyesi bana bir şey göndermiş, diyor ki:
“Çamlı Baraj havzasında, Ethem Çukuru Mevkisi’nde Çevre Orman Bakanlığınca olumlu ÇED raporuyla
işletmeciliğini öngören…” Bu bölgede altın madeni arayan bir
çok uluslu şirket var, bakın, Çamlı, İzmir Belediyesi havzasında. Şimdi, bu Hükûmet, plan var program var,
buna rağmen getiriyor burada bir yabancı şirkete, tutuyor büyük bir arazinin
tahsisi için kamulaştırma kararını alıyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan ek süre veriyor musunuz? BAŞKAN – Evet, buyurun. KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, sayın milletvekilleri, sen hükûmet olabilirsin kardeşim, ama senin de bir bağlı şeyin
var. İmar planını sen Bakanlar Kurulu olarak değiştiremezsin, onu değiştirecek
ancak yargı mercileridir. Sen gidip de yabancı bir altın arayıcısı bir şirkete,
hem de İzmir gibi, en büyük turistik bir ilimize, çok büyük insan kitlesinin
oturduğu bir alanda yapılan hayati bir kullanma suyu veya işte, İzmir’e su
temin edecek bir barajın içine, sen, altın arayıcısına nasıl istimlak
etme yetkisini veriyorsun? Bunu sana kimler veriyor,
ve bu işe kimler aracılık ediyor? Şimdi, onun için, sevgili milletvekilleri, bakın, bizim burada
uzun uzadıya meseleleri tartışmamız lazım, bu memleketin sorunlarına çözüm
bulmamız lazım, bu memlekette birbirimizi anlamamız lazım. Cehaletle bir yere gidemezsiniz. Toplumun en büyük düşmanı
cehalettir. Cehalet hükûmette olursa, o hükûmeti ihraç etmek lazım. Buraya doğru dürüst bakanları
seçin de, bilgili adamları seçin de, biz de geldiğimiz zaman “Oh be yahu, hiç
olmazsa bizim söylediklerimizi anlayan bir Bakanlar Kurulu var.” diyebilelim. Önergemin kabulünü rica ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. 504’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 505’inci madde üzerinde Komisyonun düzeltmesi mi var efendim? Bir
talepte bulunmuşsunuz. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Evet,
Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Beşinci
fıkranın birinci satırında “31/3/2005” tarihi var, bu
“30/3/2005” olarak düzeltilecektir. Arz ediyorum efendim. BAŞKAN – Evet, yapılan düzeltmeyle birlikte 505’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 506’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 507’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 508’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 509’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 509 uncu
maddesiyle değiştirilen 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 25
inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “10/A maddesinde,” ibaresinden sonra
gelmek üzere “10/B maddesinde,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa Elitaş Hasip Kaplan Hakkı
Suha Okay Kayseri Şırnak Ankara Rıdvan
Yalçın Ali
Koyuncu Ordu Bursa TBMM Başkanlığına 56 sıra nolu yasa tasarısının 509 uncu
maddesinin sonuna “cep telefonlarına tüketicinin izni olmadan reklam mesajları
gönderilemez. SMS, MMS ve
başka yollardan reklam gönderen GSM operatörleri ve İnternet
sitelerinin sorumlularına bir yıldan, iki yıla kadar hapis ayrıca elli bin lira
para cezası verilir…” fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın
Başkanım, bu düzenlemenin telekomünikasyonla ilgili mevzuatta olması gerekir. O
bakımdan, burada uygun düşmeyecektir. O bakımdan, katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de aynı
gerekçelerle katılamıyoruz efendim BAŞKAN – Sayın Kaplan, herhâlde konuşacaksınız. Buyurun. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cep
telefonlarına istenmeyen reklamların gelmesi öyle telekomünikasyonun işi değil.
Anayasa’da, çok açık olarak 172’nci madde, devlet tüketiciyi koruyucu önlemleri
alır diyor. Tüketiciler Yasası’nın 1’inci maddesinde de, ekonomik haklarını
korur diyor; çok açık. Bu, zaten, uzun mücadeleler sonucu verilmiş ve
Türkiye’deki tüketici dernekleri de bu konuda firmaların cep telefonlarına
istenmeyen reklam ve tanıtım mesajı göndermesinin tüketici haklarına aykırı
olduğunu belirlemişler; kamuoyuna da bunu açıklamışlar. İstem dışı gelen cep mesajları konusunda da çok şikâyet
aldıklarını söylüyorlar. Biz de şikâyetçiyiz, biz de alıyoruz. O hâlde, henüz
bu konuda bir önlem, bir müeyyide alınmamış. Ulaştırma Bakanlığına topu
atarsanız, derseniz ki, bu Ulaştırma’nın işidir,
servis sağlayıcılarıyla Ulaştırma Bakanlığı arasındaki sözleşmeyi bilmiyoruz. Topu
Sanayi Bakanlığına atarsanız, servislerle Sanayi Bakanlığında ne tür bir sınai haklar sözleşmesi yapıldı? Onu da atarsanız, bu konuda
hiçbir önlem alamazsınız. Çünkü, burada bakıyorsunuz,
bu servis sağlayıcılarının reklamları sadece firmaların “Ucuzluk başladı gel,
ucuz gömlek al” reklamları değil. İnternet’ten de, servislerden de geliyor.
Giriyorsunuz, bilgisayarınızda yasakladığınız programlar olabiliyor, mümkündür
İnternet’te, evde bu sistemi kurabiliyorsunuz ama 20 milyon cep telefonu ve bu
20 milyon cep telefonunun ilköğretim çağındaki çocukların, lise talebelerinin,
18 yaşından küçük olanların cebinde olduğu zaman nasıl kontrol edeceksiniz? Cep
telefonlarında artık şey devrini yaşıyoruz; İnternet, fotoğraf, video
oynatıcılar… Bunlar şey noktasında artık, günlük kullanılıyor ve çocuklar
özellikle bu alanda çok meraklı. Peki, istemediğiniz, cep telefonunuza gelen reklamları nasıl
keseceksiniz? Çok basit. Size bir firma göndermek istiyorsa sizinle sözleşme
imzalar “gönderilmesini istiyor musunuz” diye, alır imzanızı gönderir size, siz
de itiraz etmezsiniz. O zaman denetlersiniz. Diğer boyutu da, yurt dışındasınız, size reklam geliyor bol
miktarda. Kapıkule’den sonra da size yazılıyor. Direkt üstünüze para yazılıyor,
faturanıza para ekleniyor. Ekonomik olarak zarar görüyorsunuz. Faturanıza
eklenen bu reklamların bir de yüzde 58’ini de vergisini ödüyorsunuz, zamlı
olarak ödüyorsunuz. Şimdi, tüketici haklarını koruyacaksanız… Bu servis
sağlayıcılarıyla bir firma görüşmeden 1 milyon kişinin, 2 milyon kişinin cep
telefonunu alabilir mi? 2 milyon telefonu nasıl sağlayabilir bir basit konfeksiyon dükkânı veya gıda marketi? Ancak gider o SMS,
GSM operatörlerine der ki “bana şunları ver” ve onu bilgisayara yükler, bir
tıkla da herkese gönderir. Gönderirken de televizyona reklam parası ödemez,
gazeteye de reklam parası ödemez. Sizi de bolca rahatsız eder. Şimdi, bu ciddi
bir sorundur. E, bunu gidermek için hiçbir şey yapılamazsa, belki bizim
önergemizde istediğimiz cezalar caydırıcı olsun diye ağır olabilir ama arkadaşlarımız
şunu diyebilir: Hapis cezası olmasın da 5 bin lira para cezası olsun. Onu
anlarım ama Telekomünikasyona havale ederseniz başka bahara havale etmiş
olursunuz. Bunu gerçekten havale etmiş olursunuz 30 Şubat tarihine, bir daha bu
yasa çıkmaz. Burada bizim söylemek istediğimiz hepimizin çıkarına bir durum.
Nedir çıkarımıza olan durum? Tüketici derneklerinin de söylediği, kitlesel
reklamlar yerine teknolojiyi kullanan firmaların, sizin özgür iradenizin
dışında elini sizin cebinize koymaması, sizi rahatsız etmesinin önlenmesidir.
Bu, hepinizin sağlığı için de iyidir, sizin çocuklarınız için de iyidir,
aileniz için de iyidir. O zaman bu önergeyi… Yani, bu 509’uncu maddeye bir
fıkra eklenecek. Bugün burada, bu akşam, makul olan bir ölçüde, sadece para
cezası olarak getirsek, bu topluma, halka hizmet etsek, 20 milyon tüketiciye
bir hizmet etsek olmaz mı? Olabilir, ama kaçınıyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Kaplan. HASİP KAPLAN (Devamla) – Tabii Sayın Başkan. Niye kaçınıyoruz? Bu konuda acaba bir yanlış mı yaparız? En büyük
yanlışı tüketici haklarını ihlal edenler yapıyor. Bunlara bir para cezası
müeyyidesi veya kısa süreli, kabahat türünden bir ceza getirdiğiniz zaman
hiçbir yanlış yapmamış olursunuz, en büyük doğruyu da yapmış olursunuz. Burada bizim söylediğimiz tüketici haklarını koruma olayı tamamen,
21’inci yüzyılın, özellikle de Amerika’da, Avrupa Birliğinde, son olarak da
gelişmiş ülkelerde en gelişmiş haklardan birisidir. Bu da bilinç düzeyiyle
ilgilidir, eğitim düzeyiyle ilgilidir. Bunu, biz Meclis olarak bu önlemi alıp
bu maddeye bir ek yapmazsak bu böyle devam edecektir diyorum. Benden söylemesi,
ben tutanağa şerhimi düştüm. Takdir yüce Meclisindir, ama umarım ki, ortak bir
akla ulaşırız. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 509 uncu
maddesiyle değiştirilen 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 25
inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “10/A maddesinde,” ibaresinden sonra
gelmek üzere “10/B maddesinde,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Diğer imzaları da okuyun lütfen. BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Bakan? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 509 uncu maddesiyle, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunun 25 inci maddesi değiştirilmektedir. Ancak, söz konusu maddede
daha sonra yürürlüğe giren 21/02/2007 tarihli ve 5582
sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun 25. maddesiyle değişiklik yapılarak “10/A
maddesinde,” ibaresinden sonra gelmek üzere “10/B maddesinde,” ibaresi eklenmiştir.
Bu değişikliğin Tasarıya eklenmesi amacıyla, iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 509’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 510’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, on yedinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır. Birleşime kırk beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 19.36 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 20.23 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
50’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. 56 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. On sekizinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. On sekizinci bölüm 511’inci madde ile 540’ıncı maddeleri kapsamaktadır.
Bölüm üzerine söz alan, gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köse. Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika Sayın Köse CHP GRUBU ADINA ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım. Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 511 ve 540’ıncı maddelerini kapsayan on
sekizinci bölüm üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Temel ceza kanunlarına uyum amaçlı olarak torba kanun biçiminde
düzenlenen bu tasarı, geçici maddeler hariç altı yüz kırk dokuz maddesiyle
torba kanunun ötesinde bir tasarı olmuştur. Bu açıdan tarihe geçecek bir
tasarıdır. On sekizinci bölüm yirmi dokuz madde içermekle birlikte, tam on
dört farklı yasada düzenlemeyi kapsamaktadır. Takdir edeceğiniz gibi bütün bu
maddeler üzerine söz söyleyecek zamanım bulunmamakla birlikte, önemli gördüğüm
kimi maddeler üzerine görüşlerimi dile getireceğim. 511’inci madde, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun 54’üncü
maddesindeki ceza oranlarında değişiklik öngörmektedir. Bu değişikliklerde
asgari ücret oranında belirlenen cezalar bu kapsamdan çıkarılmış ve ceza
miktarı net olarak yazılmıştır. Hükûmet, ceza
miktarlarındaki bu değişikliği asgari ücretin düşük olduğunu kabul ederek mi
yaptı acaba, onu da bilemiyorum. Yine on sekizinci bölümde yer alan 518 ve 521’inci maddeler ile
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu’nda değişiklik
yapılmaktadır. Hemen şunu söyleyeyim: Kimi kanunlarda uyumlaştırma gerekiyordu.
Örneğin, cezalardaki eski Türk lirası olan miktarlar yeni Türk lirasına
çevrilmeliydi. Tasarıyla bu sağlanmaktadır. Değerli arkadaşlar, bu kanunlar söz konusu olunca akla hemen
sosyal güvenlikle ilgili düzenlemeler gelmektedir. Hükûmet,
düzenlemeleriyle sosyal güvenlik alanını daraltmaktadır. Üstelik bu daraltma,
sendikalara ve işverenlere rağmen yapılmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hatırlarsınız, yeni sosyal
güvenlik uygulamalarıyla amaç, bütün sosyal güvenlik kurumlarını tek çatı
altında birleştirmekti. Madem tüm sosyal güvenlik kurumları tek çatı altında
birleştirilmeye çalışılıyor, neden işsizlik sigortası bu kapsam dışında
tutuluyor? İşsizlik sigortası ödemeleri Mart 2002 tarihinden beri
uygulanmaktadır. Bu tarihten Eylül 2007’ye kadar olan sürede işsizlik
sigortasından yararlanan sayısı 871.895 kişidir. Üstelik,
2000 yılından beri işsizlik sigortası primleri de kesilmektedir. Ödemelere
2002’den başlandığını düşünürsek, İşsizlik Sigortası Fonu’nda ciddi bir kaynak
birikimi ortaya çıkmış oldu. Sistemden yararlananlara yapılan ödemelerin düşük
ve yararlanma süresinin kısa olmasını da eklersek prim ödeyen ve yararlanan
arasında büyük bir dengesizlik ortaya çıkıyor. İşsizlik sigortasına ilişkin
rakamlar ödemelerden yararlananların sayısının sembolik olduğunu
göstermektedir. Peki, biriken bu paralar nereye gitti? Acaba bu paralar kamu
finansmanına mı kaynak oldu? Örneğin, merkezî yönetim borçları buradan mı
ödendi? İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken paranın işsizlikle mücadelede
kullanılması ya da sanayiye nitelikli eleman yetiştirmek üzere harcanması
gerekiyor olmalıydı diye düşünüyorum. Örneğin, organize sanayi bölgelerinde yatılı
bölge okulları açılabilirdi ya da hızlı başlanan ama çok yavaş devam eden
Adıyaman Besni Organize Sanayi Bölgesi’ne harcanabilirdi. Adıyaman’da işsizlik
had safhadayken yapılacak böyle bir yatırım yaraları kısmen de olsa
sarabilirdi. Belki o zaman, Adıyaman’da yaşayan insanların bir kısmı ırgatlık
yapmaktan asgari düzeye düşmüş olabilirlerdi. Sosyal güvenliğin bu duruma gelmesinin nedeni, devletin sırtında
bir yük gibi görülmektedir. Oysaki insanların insan gibi yaşamını
sürdürebilmesi sosyal devletin başlıca görevlerindendir. Defalarca Hükûmet yetkilileri buradan sosyal devlet ilkesine bağlı
kaldıklarına dair sözler söyledi, ama uygulamalar hiç de böyle görünmemektedir.
Sosyal devletten vazgeçildiğini, devletin her şeyden elini çektiğini söyleyip
sonra da bu uygulamalar yapılırsa daha tutarlı bir yaklaşım sergilenmiş olur
diye düşünmekteyim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasi dendiğinde akla
ilk gelen unsurlardan biri demokratik kitle örgütleridir. Ancak, günümüzde bu
örgütlerin çeşitli yollarla tasfiyesi gerçekleşmektedir. Yakın zamanda Hükûmetin arka bahçesi yapılan bir sendika bunun çok bariz
bir örneğidir. O kadar ki bu sendika asgari ücret tespitinde işçilerin yanında
değil Hükûmetin yanında yer alarak tarihî bir olaya
da imza atmıştır. On sekizinci bölümün 527’nci maddesi tam da bu konuyla
ilgilidir. İlgili madde, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’na ilişkin bir
düzenlemeyi yapmaktadır. Yasa, kamuda hangi iş kollarında sendika
kurulabileceğini hükme bağlamıştır. Bu düzenlemelerde, 1970’lerde kamu
görevlilerinin sendikalı olmaları üzerine yaşanan siyasi deneylerin etkisi
oldukça büyüktür. Ancak demokratik bir düzen kurmak isteniyorsa, kamu
görevlilerinin sendikal haklarında daha esnek düzenlemeler yapılmalı ve daha
demokratik haklar verilmelidir. Değerli arkadaşlar, içinde bulunduğumuz günler yası Muharrem
günleridir. Bugünler, zalimin zulmüne karşı onurlu ve haysiyetli bir şekilde
direnmenin olduğu günlerdir. Bugünleri -şüphesiz, hepiniz, hepimiz-
beyinlerinde ve yüreklerinde en iyi hisseden Alevi vatandaşlarımızdır. Bu
vatandaşlarımız, samimi inançları sayesinde, tarihte acı çeke çeke bugünlere kadar kendilerini koruyabilmişlerdir.
Aleviler, Allah’ın yarattığı tüm canlılara saygı gösterirler, tüm canları
severler. Onun için Aleviler, insanları yakmazlar, şairleri, ozanları
yakmazlar, hele hele aydınları hiç de vurmazlar.
Eline, beline, diline sahip insanlardır. Bu yüzden, ülkemizde yaşayan bu
insanların inançlarına her konuda, her anlamda sahip çıkılması gerektiğine
yürekten inanıyorum. Aleviler, aynı zamanda Mustafa Kemal’in çok sevdalı insanlarıdır.
Onun için, Mustafa Kemal’in kurduğu cumhuriyete ve cumhuriyetin değerlerine
yürekten, samimi olarak inanan vatandaşlarımızdır. Onlar, cumhuriyetin
sigortası olan insanlardır. Aleviler, aynı zamanda vefalıdırlar, çalışkandırlar, yiğittirler,
dürüsttürler, bu ülkenin bir numaralı vatandaşlarıdırlar. Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizin yası Muharreminizin kabul
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köse. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Şenol Bal. Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika Sayın Bal. MHP GRUBU ADINA ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 56 sıra sayılı Türk Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on sekizinci bölümü
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, söz konusu tasarının on sekizinci
bölümünü oluşturan 511 ile 540’ıncı maddeleri, on iki farklı kanunun bazı
madde, fıkra ve bentlerinde değişiklik yapılmasını öngörüyor. Bu kanunlar, İşsizlik Sigortası Kanunu, Elektrik Piyasası Kanunu,
Hayvan Islahı Kanunu, Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu,
Şeker Kanunu, Doğal Gaz Piyasası Kanunu, Kamu Görevlileri Sendikası Kanunu,
Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun,
tütün ve tütün mamulleriyle ilgili kanun, Yabancıların Çalışma İzinleri
Hakkında Kanun, Kara Avcılığı Kanunu. Hepsi çok farklı konularda ve
birbirinden önemli kanunlar. Ama, maalesef, burada
görüyoruz ki, iktidar milletvekillerinin sadece 15 tanesi, 340 milletvekilinden
15 kişi bu salonda bu kanunlara ilgi gösteriyor. Keşke her kanun kendi
içerisinde, kendisine ilişkin maddelerin değiştirilmesiyle ele alınabilseydi,
hatta uygulamada aksayan maddelerinin revize edilebilmesi imkânı olabilseydi. Türk Ceza Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1/6/2005
tarihinden 2008 yılına kadar geçen süre içinde, görüştüğümüz bu kanunlarla
ilgili açılmış davaların hepsi, mahkemelerce, Parlamentoda çalışma yapıldığı
gerekçesiyle ertelenmiş ve iki buçuk yıllık bir süre içerisinde pek çok dava
zaman aşımı nedeniyle ortadan kalkma süreciyle karşı karşıya kalmıştır. Süreç
uzadıkça suç işlemiş kişiler cezasız kalabilecektir. Yine, 1/6/2005 tarihinden önce verilmiş
olan mahkeme kararları Yargıtaydadır. Yargıtay da bu
kanunun çıkacağı günü beklemektedir ve dosyaları yeniden mahkemelere iade
edecektir. Bugüne kadar bu gecikmenin bedelini ödeyecek olanlar, hem yargı
mensupları hem de konunun taraflarıdır ve biz milletvekilleri de, iktidarın
tasarrufuyla zamanında ele alınmadığı için bugün bir dayatmayla önümüze konulan
bu farklı kanun maddelerini kısa bir zaman diliminde, kanun bütünlüğünü dikkate
almadan değerlendirmeye çalışıyoruz. Kısacası, yasama organı olarak, Türkiye
Büyük Millet Meclisi görevini layıkıyla yapamıyor. Daha önce de birçok
milletvekilinin dile getirdiği gibi, uyum kanunu adı altında, uyum harici
birçok konu da bu tasarının içine girmiş bulunuyor. Sayısal çoğunluğu elinde bulunduran AKP’nin, bugüne kadar Türk
Ceza Kanunu’na uyumu yapılmayan bu kanunların aksine, Avrupa Birliğine uyum adı
altında ve ülkenin geleceğinde sıkıntı yaratabilecek birçok kanunu çok hızlı
bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirdiğine bu millet şahit oldu. Sayın milletvekilleri, yargı sistemindeki eksiklik ve
yetersizliklerle ülkemizi yönetenlerin vurdumduymazlıkları, toplumumuzda,
yapanın yanına kâr kalacağı anlayışının yerleşmesine sebep oluyor. Kanunların
çıkarılması çok önemlidir ama, bundan daha önemlisi,
adalet duygusunun kamu vicdanında tecellisinin sağlanmasıdır. Bu, suçluların
cezalandırılması kadar, masumların da toplum önünde temize çıkarılmasını
zorunlu kılan bir hâldir. Bu sebeple, ceza adaletini sağlayan sistemin her
aşamasının yasalara dayanması, toplum tarafından bilinmesi, kurumların ve
işlevlerinin sabitliğinin garanti altına alınması ve yargılamayı yapan
makamların bağımsız, tarafsız ve adil olduğunun hiçbir şüpheye yer vermeyecek
şekilde ortaya konması gerekmektedir. Yine, sistemin ölçülebilir, denetlenebilir bir yapıda olması ve
makul bir sürede işlevini yerine getirmesi çok önemlidir. Takdir edersiniz ki,
adaletin gecikmesi de en büyük adaletsizliktir. Türk adalet sistemi, yargılama
süreci ve karar niteliği bakımından çoğu zaman vicdanları rahatlatmamaktadır.
Teknolojinin etkin kullanılmaması, yargılama sürecinde usul hatalarını
artırmakta ve süreci yavaşlatmaktadır. Dava sayılarıyla her bir davadaki davacı ve tanıklar dikkate
alındığında, işi yargıya düşmeyen ailenin bulunmadığı sonucu ortaya
çıkmaktadır. Davaların uzun sürede sonuçlanamaması nedeniyle adaletin gecikmesi,
toplumun adalete olan inancını ve devlete olan güvenini olumsuz olarak
etkilemekte, vatandaşlar haklarını adalet sisteminde aramak yerine hukuk dışı
yollarda aramaya zorlanmaktadır. Ülkemizde, kendi ülkesindeki yargı sisteminde
adaletin tecelli etmediğine inananlar her geçen gün artıyor ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine başvuruyorlar. Bu, gerçekten çok üzücü. Türkiye
bu konuda ilk üst sıralarda yer almaktadır. Sayın milletvekilleri, bir toplumda suç oranı giderek artıyorsa
orada adaletten söz edilebilir mi? “Adalet önce devletten gelir.” diyor Aristo.
Türk milleti tarih boyunca adalet esasına dayalı muhteşem imparatorluklar
kurmuş bir millettir. Türk’ün felsefik düşünce
yapısında devlet babayı, vatan anayı, millet ise çocukları ifade eder. Baba çocuklarına
haksızlık edebilir mi? Adalet temelde hukuk kurallarına uygunluğu içerir.
Ayrıca adalet anlayışı insanların toplum içindeki davranışlarıyla da ilgili
olduğundan ahlak ve din kurallarıyla da yakından ilgilidir. Yine herkes
tarafından bilinir ki Kur’an-ı Kerim’de “Allah, hak
ve adaletle idare edenleri sever.” buyuruluyor. Yüce
Allah’ın tek affetmediği günah kul hakkı yemektir sayın milletvekilleri. Sayın milletvekilleri, siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal
hayatta giderek artan bir yozlaşma kültürü yaşıyoruz. Gerçek devlet adamlığını
ve devlet adabını gerçekten çok özledik. Bir Başbakan, Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı, gerekçesi ne olursa olsun, muhalefet için “Karanlığa tükürüyorlar.”
ve yine affınıza sığınarak tekrar ediyorum “Alnını karışlarım.” gibi tabirleri
nasıl kullanabilir? Yeni nesle verilen mesajlar böyle mi olmalıdır? Sayın milletvekilleri, dünyada birçok ülke, içinde yaşadığımız bu
yüzyılın son çeyreğinde bilgi toplumuna ve bilişim teknolojisine geçmiştir.
Veri madenciliği ve yapay zekâ alanındaki gelişmeler yeni imkân ve fırsatlar
yaratmış, nano teknoloji birçok alanda uygulanmaya
başlanmıştır. Türkiye bilgi ve teknoloji çağına maalesef ayak uyduramamıştır.
Bilgi ve teknolojiyi üreten değil satın alan, bu suretle kaynaklarını israf
eden, gelişmiş ülkelerin pazarı olan, en değerli kaynak olan genç insan gücünü
kullanamayan bir konuma düşmüştür. Türk yargısı da dünyanın teknolojik gelişimine ayak uyduramamış,
teknoloji transferini yapamadığı gibi, millî teknolojisini de yaratamamıştır.
Bu durum, yargının hantallaşmasının ve yargı hizmetlerinin verimsiz ve
kalitesiz olmasının sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çözüm,
millî yargı reformudur. Milliyetçi Hareket Partisi, somut, uygulanabilir,
teknolojik bir yargı reformu hazırlamıştır, milletimizin hizmetine sunmaya
hazırdır. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bal. Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan. Buyurun Sayın Kaplan. DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu bölümde, elektrik piyasası, doğal gazla ilgili maddeler,
doğal gaz piyasası ve yine yaban hayvanlarıyla ilgili, yapı denetimiyle ilgili
hükümler yer alıyor. Tabii, insan, bu hükümlerdeki eski maddelerin cezalarını
artırırken, bunların ne kadar hayatı organize edeceğini, amacına uygun hâle
geleceğini, doğru mu yaptığımızı da biraz sorgulamamız gerektiğini gösteriyor. Elektrik piyasasını düzenleyen maddede, idari para cezalarının yüzde
10’unu kurum hesabına aktarmak gibi hükümlerle, biz, neyi düzenleyebiliriz?
Elektrik enerjisi konusunda ülkenin açığının ne kadar çok olduğunu… Bu tür
cezalarla bu kaçağı önleyebileceğimizi sanmıyorum. Zaten 2008 yılının ilk zamlarından birini de, 60’ıncı Hükûmet, elektrik zamları konusunda yaptı. Elektrik
zamları, tam da karakışa girilirken ve özellikle de metropol
kentlerde, elektrik tüketiminin çok fazla olduğu yerlerde, yine, emekçi halkın,
tüketicilerin ilk karşılaştıkları zam furyalarından birisi oldu. Daha sonra, enerji piyasaları babında doğal gaza zamlar yapıldı.
Doğal gaza, elektriğe zam yaptığınız zaman, ister istemez dolaylı olarak bütün
diğer üretim ve tüketim maddelerine zamlar yansıyor. Yüzde 18, yüzde 20’leri
aşan zamlar, ne yazık ki, bir enerji politikası sorunumuz olduğunu da gözler
önüne serdi. Elektrik ve doğal gaz konusunda enerji politikalarımız doğru mudur
değil midir, sorgulanması gereken bir noktadayız. Enerji, artık, 21’inci yüzyılda güvenlikle anılır bir duruma
gelmiştir. Bush Amerikan Kongresinde de bunu aynen böyle ifade etmişti: “Enerji
eşittir güvenlik.” Zaten Afganistan’da var olma nedeni, Orta Doğu’da var olma
nedeni bu. Şimdi, Türkiye'nin enerji politikaları konusunda Kafkaslardan
Afganistan ve Irak’a kadar uzanan coğrafyada bu politikalar sürdürülürken,
-petrol politikaları, tabii ki buna bağlı doğal gaz politikaları-
Cumhurbaşkanımız Washington’a gidiyor ve ne hikmetse, İran doğal gaz vanalarını
kapatıyor. Sebep? Beş gün üst üste kar yağmış. Eğer böyle düşünürsek, bir sene
önce de Başbakan Washington’a giderken yine İran’ın doğal gaz vanalarını
kapattığını hatırlatmak isteriz. Neden? Bunun üzerinde durmak gerekiyor. Türkiye, enerji politikalarında ithal enerji üzerinde durursa ve
enerjisinin büyük çoğunluğunu İran, Bakü-Ceyhan veya Kerkük’ten petrol boru
hatlarıyla alırsa, bir gün bu vanaların bir nedenle de kapanabileceğinin
hesabını yapmak zorundadır. Nitekim Başbakan, İran’ın vanaları açacağı konusunda
iyimserliklerini dün ifade ediyordu. Biz, İran’la dost ve komşu iyi ülke
ilişkilerini dış politikada sürdürmek zorundayız. Yıllardır beraber yaşadık,
Kasrı Şirin Anlaşması’yla çizilen sınırlardan bu yana birlikteliğimiz,
komşuluğumuz, ilişkilerimiz var ve aynı şekilde petrol boru hattının geçtiği
Kerkük-Ceyhan petrol boru hattına baktığımızda, Türkiye’nin Irak’la, oradaki
Irak devletiyle olan ilişkileri hep tarihte sıcak olmuştur, Kafkaslarda
Azerbaycan’la hakeza şu an. Yani, biz Türkiye olarak, bir kere komşu
ülkelerimizle ekonomik, sosyal, siyasal gelişmelerimizi, ilişkilerimizi diri
tutmak zorundayız. Barışçıl bir politika ve iyi komşuluk ilişkileriyle,
geleceğe yönelik bir politikayla köklü bir şekilde tuttuğumuz zaman, bizi diğer
etmenlerin, olayların etkilemeyeceğini düşünüyoruz. Şayet enerji
politikalarında, bunun yanı sıra dış politikada doğru bir çizgi
tutturabilirsek; ikincisi, enerji üretiminde artık kendi imkânlarını geliştirme
konusunda, kendi enerjisi konusunda ithalattan kendi üretimine geçmenin mutlak
surette geçişini yapmak lazım. Ne yapıyor 60’ıncı Hükûmet en son
gördüğümüz enerji politikasında? Yaptığı şu 60’ıncı Hükûmetin:
Geçiş coğrafyası politikası uyguluyor. Türkiye’nin üzerinden borular geçiyor
Edirne’ye kadar, Edirne’den Yunanistan’a geçiriliyor. Ama enerji açığını
kapatmak için de nükleer enerji santrallerine başvuruyor. Hâlbuki nükleer
enerji santrallerinin Türkiye’deki payı enerji üretiminde yüzde 2’yi geçmiyor.
Buna rağmen, eskimiş o köhne teknolojiyi Türkiye’ye satmak için hazır bekleyen
iştahlı şirketler var ve çabuk paraya çevirebilecekleri bir alan. İkinci bir alan enerji konusunda, GAP projesinde -60’ıncı Hükûmetin Programında yer almayan GAP projesi;
ki, 60’ıncı Hükûmet Programında yok- son zamanlarda
GAP projesini beş yılda bitirme yönünde Hükûmetin bir
politika geliştirdiğini görüyoruz. Ne yapmak istiyor? Dışarıdan alınan 4 milyar
dolar Dünya Bankası kredisinin Ilısu Barajı’na, Marmaray Projesi’ne ve birtakım kara yollarına ayrıldığını
biliyoruz. Şimdi yabancı bankalar kredileri niçin veriyorlar? Ilısı Barajı tamamen enerji hedefli. Enerji,
elektrik enerjisi, hidroelektrik santrali konusunda. GAP projesine
baktığımız zaman, yüzde 58 elektrik enerjimizi GAP projeleri karşılıyor. Ama
sulamaya geldiğimiz zaman bu oran yüzde 15’lere düşüyor. Hâlbuki gerçek amacı
dışında GAP projesinin sadece enerjiye yönelik alanının kullanıldığı, sulama ve
tarıma dayalı alanın kullanılmadığını görüyoruz. Oysaki ülkemiz çok zengin
enerji kaynaklarına sahiptir. Boru sayıyoruz, bordan termal kaynaklara
geçiyoruz, termal kaynaklarından su kaynaklarına geçiyoruz, akarsulara
geçiyoruz. Hidroelektrik santralleri kurulacak onlarca ırmağımız olduğundan
bahsediyoruz. Rüzgâr enerjisinden bahsediyoruz, güneş enerjisinden
bahsediyoruz. Şimdi, bu tür zengin kaynakları olan bir ülkede yerli üretime
geçilmediği sürece, istediğiniz kadar doğal gaz piyasasında çalışan şirketleri dizayn edin, bu enerji üretimi, kaçağı, kullanımı konusunda
sağlıklı bir politikayı da oturtmanın mümkün olmadığını düşünüyoruz. Türkiye’nin enerji politikalarında gerçekten şu an İran’ın
vanaları kapatmasıyla karşılaştığı durum, her an Türkiye’nin, bir başka borunun
kapatılmasıyla başına gelebilecek bir enerji açığı demektir. Enerjinin ülke güvenliğiyle bağlantısı dikkate alındığı zaman,
önümüzdeki yıllarda, kültürel değerlerimizi de koruyan, çevreyi de koruyan
enerji kaynaklarına yönelme konusunda yeni politikaların geliştirilmesi
kaçınılmazdır. Biz bu konuda -enerji politikaları konusunda- Türkiye’nin yeniden
bu alanda bir araştırma yaparak yeni bir planlamaya gitmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Yeni bir planlamaya gidilmediği takdirde, önümüzdeki yıllarda bu
enerji açıklarının daha da artacağı, bunun da ekonomiye olumsuz yansıyacağı,
enflasyonun arttırılmasını sağlayacağı ve… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Kaplan. HASİP KAPLAN (Devamla) - …aynı zamanda ülkenin güvenliğiyle ilgili
bire bir bu konuda ülkenin çok ciddi risklerle karşı karşıya kalacağını
düşünüyoruz. Bu duygularla teşekkür ediyorum, selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan. Şahısları adına ilk söz, Uşak Milletvekili Sayın Mustafa Çetin’e
aittir. Buyurun Sayın Çetin. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika Sayın Çetin. MUSTAFA ÇETİN (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Muhterem milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında kendi adıma söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlarım. Sözlerimin başında, geleceğe güvenle bakan mutlu bir toplumun, iyi
işleyen sağlam bir hukuk düzeniyle mümkün olduğunu ifade etme gereğini
hissediyorum. Bu şekilde ceza kanunları da, ceza mevzuatı da, ceza sistemi de
hukuk düzeninin çok önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Cezalandırma acılı ve
sancılı bir süreçtir. Ya insanları hürriyetlerinden mahrum bırakırsınız veya
onların mal varlığında azalmaya veya başka bir şekilde insanlar üzerinde
olumsuz bir etki meydana getirirsiniz. Ama, bir
taraftan da hedefimiz barışçı bir toplum kurmaktır. Barışçı toplumun temelinde,
sağlam bir ceza siyaseti ve bu siyasetin dayandığı bir felsefeye ihtiyaç
vardır. Bilindiği gibi, Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” romanı, suç ve
cezalandırma üzerine ciddi, derin, teorik, felsefi ve psikolojik tartışmaların
yapıldığı bir romandır, bir roman olma ötesinde belki bir hayat dersidir. Bundan önce yürürlükte bulunan 1926 tarihli Türk Ceza Kanunu
çerçevesinde ülkemiz bir ceza siyasetine sahipti. Fakat,
burada “temel ceza kanunları” olarak andığımız Türk Ceza Kanunu, Kabahatler
Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazına Dair
Kanun’la, ülkemiz, aynı zamanda yeni bir suç ve ceza siyasetini yürürlüğe
koymuştur. Toplumsal değişme, ekonomik ve sosyal gelişmeler, değişen değer
yargıları ve ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar yeni bir ceza sistemini getirmiş ve
bu dört kanunun birden yürürlüğe girmiş olması, çağa uygun, insan haklarına,
demokratik değerlere ve barışçı toplumun ihtiyacı olan yeni bir suç ve ceza
siyasetini de üretmiş bulunmaktadır. Şimdi, burada, altı yüz elli bir maddelik kanunla yapmak
istediğimiz şey nedir? Şimdi, halkımızın anlayabileceği bir dille, burada biraz önce
andığım ceza kanunları yeniden değişmiştir, yeniden yapılmış ve yürürlüğe
konmuştur yüce Meclisçe. Fakat, bu kanunların
yürürlüğe girmesinden önce veya daha sonra, yeni ceza siyasetine uyumun
sağlanması, “barışçı toplum”, “cezada adalet” ilkesi gereğince, bütün diğer
kanunlardaki, özel kanunlardaki ceza hükümlerini gözden geçirmeyi
gerektirmiştir. İşte bu sebeple, benim söz aldığım bu on sekizinci bölümde on
dört değişik kanunun otuz maddesindeki ceza hükümlerinin değiştirilmesi
amaçlanmaktadır. Tekrar ifade etmek gerekirse, temel ceza kanunlarıyla belirlenen
ilkeler çerçevesinde yeni düzenlemelerin yapılması hukukun kaçınılmaz bir
gereği hâline gelmiştir. Bu kanun da, gerekçesinde çok güzel ve akademik bir
şekilde ifade edildiği üzere, bu sebeple hazırlanmıştır. Bu münasebetle, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının şu ana
kadar görüşülen bölümünde, siyasi parti gruplarının ve değerli milletvekillerinin,
örnek bir ortak çalışma, dayanışma ve bu sürece katkıda bulunmuş olmalarından
duyduğum memnuniyeti de ifade etmek isterim. Umuyorum ki, bundan sonraki yasama çalışmalarımızda siyasi
partiler arasındaki uyum ve ortak çalışma anlayışı aynı iyi niyetle ve ortak
çabayla devam eder. Bu münasebetle, tekrar, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çetin. Şahısları adına ikinci söz, Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Durdu’ya aittir. Buyurun Sayın Durdu. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika Sayın Durdu. MAHMUT DURDU (Gaziantep) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; hepinize saygılarımı sunuyorum. Arkadaşlarım benden biraz latife tarzında konuşma istiyorlar, ama, ben aksine, bugün ceza kanunları üzerinde konuşmak
istiyorum. Saygıdeğer arkadaşlarım, her ülkenin kendine özgü bir hukuk
siyaseti, bir ceza siyaseti olması gerekir. Bu iki temel taşın üstüne de adalet
sistemini kurarsınız. Çağdaş devletlerin hepsi böyle yapar. Biz 2002 seçiminden
sonra, gerek bugün Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül Beyefendi’nin Hükûmeti döneminde gerekse Sayın Başbakanımızın döneminde
Adalet Komisyonunda görev yaptık. Sizin müzakere ettiğiniz şu yasanın üstünde,
uzman arkadaşlarımızla birlikte, Avrupa müktesebatını da göz önüne alarak,
nokta, virgül çalıştık. Sizin yüksek huzurunuzda, şu anda aramızda bulunmayan
gerek Adalet ve Kalkınma Partisinden komisyonda çalışan arkadaşlarımıza gerekse
Cumhuriyet Halk Partisinden beraber çalıştığımız arkadaşlarımıza burada
saygılarımı sunuyorum. Bugün aramızda yok o arkadaşlarımız; Orhan Eraslan,
Feridun Ayvazoğlu, Fikret Baloğlu,
Yüksel Çorbacıoğlu. Bu arkadaşlarımızla kimi zaman da
kavga ettik, ama, neticede çok güzel çalışmalar
yaptık. Devrim niteliğinde, reform niteliğinde çok güzel yasalar yaptık. Şu
önünüze gelen yasaya -arkadaşlarımız muhalefet adına konuşuyorlar- takdirlerini
bildirenler de var ama bu arada tenkit edenler de var. İnanın, şu metinler
üzerinde, arkadaşlarımızla birlikte nokta, virgül çalıştık. Şimdi, her ulusun kendine özge bir adalet sistemi olması lazım
gelir dedik. Değerli arkadaşlarım, bizim milletimizde biraz Avrupa hayranlığı
var. Ben tam tersine, necip milletimizin geçmişiyle övünen bir durumda olmamız
lazım gerektiğini söylüyorum. Takriben bundan beş yüz sene geriye gitseniz,
Avrupa karanlıktır. Bizim on altıncı imparatorluğumuz yıkılırken, bugün
Avrupa’da Hollanda, Norveç, Danimarka -sayın siz- çok devlet yoktur.
Mefahirimizle övünmemiz lazım. Şimdi, burada, biz hep beraber, şu dönemi memleket hayrına
yapacağız. Az önce, benden önce konuşan arkadaşımız dedi ki, komşularımızla
münasebetlerimiz şöyle. Allah aşkına söyleyin, bundan beş altı sene önce hangi
komşuyla aramız iyiydi? AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Hepsiyle iyiydi. Kimle kötüydü? MAHMUT DURDU (Devamla) – İnanın, bugün bütün komşularımıza
gidiyoruz ve bu komşularımızın gerek yöneticileri, devlet adamları, halkı, Türk
milletine hayrandır. Bunu bilmüşahede görüyoruz. Bunu
görmemiz lazım. AKİF AKKUŞ (Mersin) – İran gazı kesti. MAHMUT DURDU (Devamla) – İnanın, siz orada konuşursunuz ama
derununda sizin de şu Hükûmeti takdir ettiğinizi
biliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler) Yani
tenkit ediyorsunuz, tenkit ediyorsunuz. Tenkidiniz baş tacı. Bizim ondan
kendimize yön vermemiz lazım, kabul. KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuştuğuna sen de inanmıyorsun. MAHMUT DURDU (Devamla) – Şimdi, Kamer Bey de oradan laf atıyor. Sizi öğretmene benzetiyorum, anaya benzetiyorum. Ananın ve
öğretmenin dövdüğü yerde gül biter, biliyorum. Siz bizi dövdükçe reyimizin
arttığını da siz biliyorsunuz. SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Düşüreceğiz bundan sonra. MAHMUT DURDU (Devamla) - Allah sizden razı olsun. Sizlere
müteşekkiriz. Muhalefetinizden memnunuz. Ben, her zaman yüksek sesle
söylüyorum: Muhalefetinizden memnunuz. Çünkü komisyonda arkadaşlarımızla
beraber çalıştık. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Durdu, konuşmanızı tamamlar mısınız. MAHMUT DURDU (Devamla) - Ben Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlara
hodri meydan dedim. Hukuk adına siyasi kimliğimizi arkaya bırakalım, belli
yasalarda hukuk kimliğimizle çalışalım dedim. Buna bütün Cumhuriyet Halk
Partili arkadaşlarımız şahittir, Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşlarım
da şahittir. Evet, bizim için partinin ötesinde, devletin bekası önemlidir. Hepinize saygıyla tekrar selam ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Durdu. Sayın milletvekilleri, on sekizinci bölüm üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır. Şimdi soru-cevap işlemine başlıyorum. Sayın Ağyüz, buyurun efendim. Yoklar mı? Sayın Bulut, buyurun. AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, Hükûmetiniz
Diyarbakır ilinden elektrik ücreti almama gibi bir düşünceyi kamuoyuna sundu.
Bu düşünce “Zaten elektrik ücreti tahsil edemiyoruz, almıyoruz.” diyelim diye
midir yoksa kamuoyunda yer alan yerel seçimler için bir rüşvet midir? Her ne
şekilde olursa olsun, Balıkesir iline de aynı uygulamayı yapmayı, yani elektrik
ücreti almamayı düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bulut. Sayın Yunusoğlu, buyurun efendim. SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan, son günlerde basına da yansıyan şekliyle, kaçak
elektrik kullanımı konusunda hangi tedbirler alınmaktadır? Kaçak elektrik
kullananların sarf ettikleri elektrik ücretini, faturalarını düzenli ödeyen
vatandaşlar mı ödemektedirler? Kaçak elektrik kullanan şahıs, kurum veya
firmalara hangi cezalar uygulanmaktadır? İkinci bir sorum ise, asgari ücretle geçimini idame ettirmeye
çalışan vatandaşlarımıza reva görülen cüzi ücret zammı ile en önemli
ihtiyaçlardan biri olan doğal gaza yapılan zamlar arasındaki uçurum dar gelirli
vatandaşlarımızı zor durumda bırakmaktadır. Dar gelirli aileleri rahatlatmak
için ne gibi tedbirler düşünüyorsunuz? BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yunusoğlu. Sayın Akcan, buyurun. ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla, Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: Bu
bölümde ele alınan dört madde var, hayvan ıslahıyla ilgili. Onunla ilişkili
olacak sorum. Sayın Bakanın da bildiği gibi, suni tohumlama, hayvan ıslahında
ıslahın hızını ve etkinliğini artıran son asrın en faydalı yöntemlerinden
birisi. Bu metodun kullanılabilirliği sadece ve sadece tohumlanacak hayvana
ulaşabilmeye bağlıdır. Ulaşılmanın yeterli olmadığı alanlarda başka yöntemler
kullanılması kaçınılmazdır. Bu nedenle, tabii tohumlama alternatifi gündeme
gelmek zorundadır. Islah edilmişlik düzeyi yüksek olan, özellikle Batı Anadolu’da
yetiştirilen materyalin, anaçların yarısı erkek, yarısı dişi buzağı doğurduğuna
göre, bunlardan doğan erkeklerin damızlık olabilir niteliğini taşıyanları
seçerek ıslahın düşük düzeyde olduğu Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nde suni tohumlamanın erişilmediği noktalarda yaygın kullanmayı düşünür
müsünüz? Bununla ilgili bir program hedefliyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akcan. Sayın Çalış… HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım, Hükûmetinizce
hayvancılığı desteklemek ve ıslah etmek amacıyla Tarım Bakanlığı ve ilgili AB
fonlarıyla köylerimizde kooperatifler aracılığıyla hayvancılık projeleri
yapılmaktadır. Örnek vermek gerekirse, Karaman ilimizin Ayrancı Karaağaç Köy
Kooperatifinde olduğu gibi, kooperatiflerimizin üyeleri, hastalıklı hayvanların
verilmesi ve hayvanların ölmesi nedeniyle borç batağına girmekten
şikâyetçilerdir. Türkiye genelinde koyunculuk projeleri nedeniyle köylüye
verilen koyunlarda ölüm oranlarıyla ilgili olarak Hükûmetinizin
elinde bir çalışma var mı? Köylünün mağduriyetini gidermek için çalışma yapmayı
düşünüyor musunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çalış. Buyurun Sayın Enöz. MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Tarım Bakanımızı da bulmuşken soruyorum. Gerek bitkisel
gerekse hayvansal üretimde bulunan üreticilerimizin en önemli mali
girdilerinden olan tohum, mazot, gübre ve tarımsal sulamada kullanılan
elektriklerin yüksek maliyetleriyle çiftçilerimiz uğraşmaktadırlar. Ziraat
Bankası, tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının yanında elektrik
borçları da birikmiş, ancak çiftçilerimiz bu borçlarını ödeyemez hâldedirler.
Bu yetmezmiş gibi, elektriğe yapılan yüksek zamlar, bitme noktasına gelen
çiftçilerimize bir darbe daha vurmuştur. Bu durumda çiftçilerimizin TEDAŞ’a olan borçlarını yapılandırmayı düşünür müsünüz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Enöz. Sayın Akkuş… AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; ülkemizde
özellikle komşu ülkelerden illegal yollarla gelmiş ve düşük fiyatla bilhassa
gayrimeşru işlerde çalışan yabancılar bulunmaktadır. Bunlardan “profesyonel
turist” olarak nitelendirilen ve turizm yörelerinde çalışanların sayısının 10
binin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye’de illegal çalışanların
sayısı ve özellikle profesyonel turistlerin sayısı nedir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akkuş. Sayın Baytok… NESRİN BAYTOK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan, şeker pancarı üretiminde kota uygulaması devam ediyor.
Bu uygulamayla ülkemizdeki şeker pancarı üreticilerinin bir nevi
cezalandırıldığı da bilinmektedir. Ben şunu sormak istiyorum: Bu uygulamanın
sonucunda, ülkemizdeki şeker pancarına dayalı şeker üretimi oranıyla, nişasta bazlı şeker üretimi oranı nedir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baytok. Sayın Yerlikaya… HAMZA YERLİKAYA (Sivas) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanıma sormak istiyorum: İşsizlik sigortası kimlere, ne
kadar süreyle ödenir ve bundan yararlananlara kaç YTL işsizlik sigortası
ödenir? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yerlikaya. Buyurun Sayın Çalışkan. ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla Sayın Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum: Sayın
Bakanım, Hayvan Islahı Kanunu’na uygun olarak ülkemizde son beş yılda kaç adet
hayvana suni tohumlama yapılmıştır? Bu rakamı verebilirseniz sevinirim. Teşekkürler. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çalışkan. Buyurun Sayın Tankut. YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Bakanımıza sormak istiyorum: Bazı kamu sendikalarının arkalarında
iktidarın gücü olduğunu hissettirmek suretiyle kamu çalışanlarımızın üyesi
oldukları mevcut sendikalarından istifaya zorlayarak, kendi sendikalarına üye
yapmak için makam, tayin gibi tehdit unsurlarını kullandıklarından haberdar
mısınız? Bu tip davranışları tasvip ediyor musunuz? Etmiyorsanız, ne gibi
önlemler almayı düşünüyorsunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tankut. Sayın Özkan… RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim. Sayın Bakanım, bildiğiniz gibi Muğla ilimizin Milas ilçesinin Kıyıkışlacık köyünde kültür balıkçılığı yapan işletmelerde
büyük oranlarda telefatlar söz konusudur. Bu konuyla ilgili bir heyet oluşturup
bölgeye göndermeyi düşünüyor musunuz veya heyet gönderdiniz mi?
Balıkçılarımızın mağduriyetlerini gidermek için Bakanlık olaraktan herhangi bir
çalışmamız var mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan. Sayın Çelik… BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Tarım Bakanımız buradayken, ben özellikle bir soruyu
yinelemek istiyorum. Mersin’in iki ilçesinde büyük bir dolu afeti meydana
geldi. Hükûmetin bu konuda yaptığı hiçbir iş yok.
Sayın Bakanımız bu konuya lütfen el atsınlar. İnternet’e girildiği zaman aynı
afetin Diyarbakır’da birkaç ay önce olduğunu görüyoruz. Diyarbakır’a
trilyonlarca liralık yardım yapılmış. Niye Mersin’e yapılmıyor da Diyarbakır’a
yapılıyor? Biri bu. Diğer bir konu: Şu anda özelikle turfanda üreticileri çok
zor durumda. Salatalık 40 kuruş, domates 50
kuruş ve limon piyasada şu anda fevkalade ucuza gidiyor. Üretici perişan ve şu
anda ithal yoluyla Nijerya’dan limon geldiği duyumunu almış bulunuyoruz. Bu
konuda Hükûmet ithalat lobisinin arkasında mı, yoksa
Türk üreticisinin arkasında mı? Bunun cevabını istiyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çelik. Soru sorma süresi tamamlanmıştır. Sayın Bakanım, söz sırası sizde. Buyurun efendim. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Şimdi, öncelikle, daha önce de dile getirilmesi açısından ve
güncel olması hasebiyle kamuoyunu da bilgilendirmek açısından Muğla’daki balık
ölümleriyle ilgili Sayın Özkan’ın sorusuna cevap vermek istiyorum. 8 Ocak tarihinde Güllük Körfezi’ne akan iki tane derede (Sarıçay Deresi ile Dalyan Deresi) neredeyse yetmiş yıldır
görülmeyen yüksek miktarda bir yağış meydana geldi ve bu yüksek yağış
sebebiyle, özellikle kıyıya yakın olan çipura ve diğer kültür balıkçılığı yapan
işletmelerde birden ortam ısısının değişmesi ve oksijen yetersizliği sebebiyle,
çipuraların şoka girmesi sebebiyle çipura balıklarında ölümler meydana geldi. Toplam
olarak, bizim tespitlerimize göre 1,7 milyon adet çipura balığında ölüm var.
Bunların da aşağı yukarı tanesi Biz ne yaptık? Öncelikle, tabii, bunların herhangi bir toksikolojik problem meydana getirmemesi açısından, bir
şüpheye yer verilmemesi açısından bu balıkların yenmesine, tüketilmesine izin
verilmedi ve bunlar gömülmek suretiyle imha edildi. Fakat,
tabii, hem mikrobiyolojik anlamda hem kimyasal anlamda hem de diğer bütün
yönlerde tetkikler yapıldı. Üniversitelerden, Türkiye’deki su ürünleri
fakülteleriyle İstanbul Teknik Üniversitesinden ve Tarım Bakanlığının ilgili
enstitülerinden, bilim adamlarından oluşan bir heyet orada, yerinde incelemeler
yaptı. Hem Muğla Tarım İl Müdürlüğü hem Milas İlçe Müdürlüğü hem konuyla ilgili
bizim uzman ve yetkili enstitümüz olan Bornova Veteriner Kontrol Araştırma
Enstitüsü uzmanları konuyla ilgili detay araştırmalar yaptılar. Bizim şu andaki
elimizdeki bilgi şu an itibarıyla: Bu balıklardan taze olanların tüketilmesinde
herhangi bir toksikolojik sebebe rastlanmadığından
dolayı, herhangi bir kimyasal problem olmadığından dolayı, herhangi bir sorun
yok. Ancak diğer detay tetkikler devam ediyor, mikrobiyolojik çalışmalar. Çünkü, bunlar, ekim yapılıyor ve doğal olarak zaman alıyor.
Şu anda da kitlesel ölümler durmuş durumda. Yani, suyun
ortamının değişmesiyle birlikte normale dönmeye başlamasıyla, yağışın
azalmasıyla birlikte de balık ölümleri, kitlesel balık ölümleri durmuş,
zayıflamış durumda, tek tük ölümler hâlinde ve bizdeki uzmanların bize
verdikleri ilk bilginin sonucuna göre, ortam ısısının ani düşmesi, organik
kirlilik -yani bu derelerle birlikte gelen- buna bağlı oksijen yetersizlikleri
ve belki bunlarla birlikte gelen birtakım hastalık etkenleri hassas olan
çipuraların ölümlerine yol açtı. Tabii, bunlarla ilgili detay çalışmalar
sürüyor. Suni tohumlamayla ilgili olarak bir soru soruldu. 2002 tarihinde
624 bin baş hayvana suni tohumlama yapılmıştı. 2006 yılında bu 2 milyon 100
bine çıktı. 2007 yılında da 2 milyon 438 bin baş hayvana suni tohumlama
yapıldı. Geçen zaman içerisinde dört katlık bir artış meydana geldi. Sayın Akcan’ın yine benzeri bir konuyla ilgili bir sorusu vardı.
Suni tohumlamaya imkân olmadığı yerlerde tabii tohumlama boğalarıyla ilgili
veya bundan istifade edilmesinin düşünülüp düşünülmediği yönünde. Evet, biz, gerekli olan yerlerde, yani suni tohumlamanın
yapılamadığı yerlerde o tür imkânları da kullanıyoruz. O da bizim normal
programımız içerisinde yer almaktadır. Şimdi, Mersin’in iki ilçesinde dolu afetiyle ilgili bir problem
yaşandığı ve buna ait ne yapıldığı soruldu. Değerli arkadaşlar, bizim Hükûmetimiz döneminde Türkiye’de ilk defa Tarım Sigortaları
Kanunu çıkarıldı ve Tarım Sigortaları Kanunu uygulaması başlatıldı. Bir yıl
içerisinde de 12.500-13.000 civarında poliçe satıldı. Biz, çiftçilerin bundan
istifade etmelerini temin etmek gayesiyle de sigorta prim bedelinin yarısını
Bakanlık olarak ödemekteyiz. Dolayısıyla, çiftçilerimize özellikle dolu afetine
karşı ürünlerini sigorta etmesi yönünde bizim sürekli bilgilendirmemiz oluyor
ve sigorta kapsamında olduğu zaman da doğal olarak bizim ayrıca 2090 sayılı
Kanun veya buna benzer başka bir kanunu işletmemiz de sigorta uygulamalarını
aksatacağından dolayı mümkün değildir. Hiç kuşkunuz olmasın, bizim için Mersin de bir Diyarbakır da bir.
Dolayısıyla, bizim memleketimizin veya seçim bölgemizin olması hiçbir şey ifade
etmiyor. Türkiye’nin her yeri bizim vatanımızdır, her yeri bizim için aynıdır.
Her yerde de biz Hükûmet olarak da Bakanlık olarak da
aynı uygulamaları yaparız. BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Diyarbakır’daki uygulamayı Mersin’de de
yapın. BAŞKAN – Sayın Bakanım, süreniz tamamlandı. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Peki,
teşekkür ediyoruz. Diğer soruların cevaplarını yazılı olarak vereceğim. BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Diyarbakır’daki uygulamayı Mersin’de de
yapın. Diyarbakır’a karşı çıkmıyoruz. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, on sekizinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, on sekizinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım. 511’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 512’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasanın 512’nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ederiz.
BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyorlar mı? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın
Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum izninizle. Şimdi, önergeyle, 512’nci madde metinden çıkarılmak suretiyle
idari para cezalarının gelirlerinin Hazineye bırakılması amaçlanıyor, ancak
mevcut kanuna göre şu andaki para cezalarından gelen gelirler kurum hesabına
aktarılmaktadır, tamamı. Biz, bu düzenlemeyle, bunun yüzde 10’unu sadece kurum hesabına
bırakıyoruz. Eğer bu düzenleme kalkarsa, yani 512’nci madde metinden çıkarsa,
bu takdirde para cezalarının tamamının kuruma kalması söz konusu olacaktır ki,
bu nedenle önergeye katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Önerge üzerinde… KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Sayın Komisyonun açıklamaları…Aslında, bana göre böyle bir tahsilat
Anayasa’ya aykırı. Paraların hazineye girip oradan verilmesi… BAŞKAN – Konuşacak mısınız Sayın Genç, yoksa gerekçeyi mi
okutalım? KAMER GENÇ (Tunceli) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Peki, gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bu paraların genel bütçeye gitmesi gerekirken kuruma ayrılması
yasalara aykırıdır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 512’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 513’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 514’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum: T.B.M.M. Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı yasanın 514. maddesinin son
satırındaki “muayene ettirmeyenler” yerine “her yıl kontrol ve muayene
ettirmeyenler” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı tasarının 514. maddesinin son
cümlesinde yer alan “ile belgesiz damızlık kullananlara” kısmının metinden
çıkartılıp “100 YTL” yerine “2000 TL” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Diğer önergeyle ilgili
biraz sonra bir açıklama yapacağım. Buna katılamıyoruz. BAŞKAN – Buyurun Sayın Akcan. ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüştüğümüz 56 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 514’üncü maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğum önerge hakkında
açıklama yapmak üzerine huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Efendim, bu maddenin orijinalini, yani, Hayvan Islah Kanunu’nun
16’ncı maddesini huzurlarınızda okumak istiyorum: “Madde 16 - Suni ve tabii tohumlamada kullanılan ve damızlık
belgesi bulunan erkek damızlıklarını hastalık ve damızlık özellikleri
bakımından Bakanlıkça belirlenen yönetmelik gereceğince muayene ettirmeyenler
ile belgesiz damızlık kullananlara 100 Türk Lirası idari para cezası verilir.” Şimdi, söz konusu damızlıklar iki hâlde kullanılır. Birincisi,
suni tohumlama merkezlerinde, özel teşebbüsün elinde. İkincisi de tabii
tohumlama materyali olarak bulundurulur. Suni tohumlama ne? Eğer bir hayvan çok kıymetliyse, bunun bir
defalık tabii tohumlama aşımında bir dişiyi tohumlarsınız, ineği tohumlarsınız,
sığırsa. Oysa, bir defalık aşımda boğanın verdiği
sperma miktarı, spermatozoit sayısı bakımından bir milyarın üzerindedir.
Yapılan araştırmalar, bir boğanın spermatozoitlerinin 30 milyon adedinin bir
gebelik için yeterli olduğu doğrultusundadır. Bu durumda, bu kıymetli boğadan
daha fazla damızlık olarak yararlanabilmek için, bir defada alınan sperma
sulandırılır, çoğaltılır ve doze edilir. Şimdi, bu
dozajdan sonra 50 tane hayvanı aynı anda kullanırsınız, tohumlarsınız, gebe
bırakırsınız, bir defalık aşımla elde edilen spermadan. Şimdi, değerli milletvekilleri, eğer bu hayvan hasta ise… Eğer
hastalık faktörü faktör değilse, o zaman muayeneyi niye talep ediyoruz?
Hastalık önemli faktör ki, bir hayvandaki sperm aracılığıyla en az bir defalık
aşımdan elde edilen spermayla 50 tane hayvanı tohumluyorsanız, bu boğa hastalık
taşıyorsa bir yıl içerisinde binlerce ineğe bu hastalığı taşırsınız demektir.
Dolayısıyla, muayene ettirmek, hastalıktan ari
materyal olduğunu belgelemek önemli. Bu önemli bir madde, ama siz buraya koyduğunuz cezayı “100
YTL” derseniz ve bir dozluk sperma bugün 20 YTL ila 150 YTL arasında fiyatla
hayvanın değerine bağlı olarak satılıyorsa ve bu değerlendirmede de boğanın
içinden geldiği sülalenin süt verimi ortalaması ana faktör, parayı, değeri,
rakamı belirleyen ana faktörse; mesela, 8 tonluk süt verimine –yılda- sahip bir
sülaleden, ortalama süt verimine sahip sülaleden gelmiş olan boğanın
spermasıyla 11 tonluk süt verimine sahip sülaleden gelen boğanın sperması aynı
değildir. 150 dolara -Türk Lirası değil, YTL
değil- kadar değer bulabilen, fiyat bulabilen bir pazardan bahsediyoruz. Siz
hastalıklı olduğunu tespit ettikten sonra ceza vereceksiniz, verdiğiniz ceza,
adı, 11 tonluk süt verdiği için 100 YTL’lik sperma, bir dozluk sperma ve bir
aşımda da 50 doz ortalaması sperma dozu elde edebildiğinize göre, bir dozluk
spermanın parası kadar cezayla cezalandırıyorsunuz. Bu, bu kanunun, bu maddenin
getirmek istediği ciddiyeti bu para miktarı ortadan kaldırmaktadır. Hadise
budur. Dolayısıyla bunun artırılması gerekir. Ben de oraya, “gelin, tartışma
ortamı olsun” diye bir rakam ortaya koydum. Doğru rakam mıdır? Hayır. Aslında men edilmesi lazım. Hastalıklı hayvanı damızlık
olarak kullandığın için, Türkiye'deki hayvan popülasyonuna
bu hastalığı bullaştırıyorsun diye cezalandırmak lazım, ama bunun cezası 100
YTL değil, 1.000 YTL de değil, 10 bin YTL de değil. Değerli milletvekilleri, bir zamanlar bu ülkeye dışarıdan sperma
sokulmadan önce “IBR” diye bilinen bir viral hastalık
yoktu, “BVD” diye bilinen bir viral hastalık yoktu.
Bu viral hastalıklar insan sağlığı için risk değil,
ama döl verimi düşüklüğüne sebep olmak başta olmak
üzere, hayvanlarımızda ciddi ekonomik kayıplara sebep olacak düzeyde etkilere
sahiptir. Sayın Bakanımız da bu konuyu yakından bilir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Akcan, konuşmanızı tamamlar mısınız. ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Bu nedenle, bu cezanın artırılması
zorunludur diye düşünüyorum. Takdiri sizlere bırakıyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akcan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani, doğru değil Sayın Bakanım, teknik
olarak arkadaşımız bilgi veriyor. Sayın Bakan da burada, bu bilgi doğru mu
değil mi Sayın Bakanım? Doğruysa niye kabul edilmiyor? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Tekriri müzakere yaparız. BAŞKAN – Kabul etmeyenler… MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu doğru değil arkadaşlar. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Daha önceden
bilgilendirseydiniz… MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Öyle bir şey olmaz efendim. BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir. SACİD YILDIZ (İstanbul) – Bir daha say! Bir daha say! K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yapmayın yahu, niye kabul edilmedi? MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Böyle bir şey olmaz arkadaşlar. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yapmayın bu işi yaa! MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tekrar oylayın efendim. BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum: T.B.M.M. Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı yasanın 514. maddesinin son
satırındaki “muayene ettirmeyenler” yerine “her yıl kontrol ve muayene
ettirmeyenler” ifadesinin eklenmesini arz ederiz. Ramazan
Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon katılıyorlar mı efendim? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım,
arkadaşlarımızın yasaya getirmeyi önerdikleri “her yıl kontrol ve muayene
ettirmeyenler” ibaresi yönetmelikte var olduğu için, aslında ihtiyaç
yönetmelikte karşılandığından ihtiyaç olmadığını düşünüyoruz. Mükerrer olur. O
nedenle katılmıyoruz. BAŞKAN – Önerge sahibi konuşacak mı? Buyurun efendim. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; verdiğimiz önergeyle üreticilerimizi uyarmayı düşündüğüm için
söz aldım. Suni ve tabii tohumlamada kullanılan sadece boğa değil, teke, koç,
boğa, her yıl mutlaka kontrol ve muayeneden geçmelidir. Bildiğiniz gibi, bu
yıllarda, brusella hastalığı oldukça çok arttı.
Hayvanlarda yavru atma “vibrio fetus”
diyoruz… Her gün -ben ikinci dönemdir milletvekiliyim- bana ayda en az üç-beş
köyden telefon gelir, “Koyunlarımız yavru atıyor, keçilerimiz yavru atıyor,
ineklerimiz ölü doğum yapıyor.” diye. Burada tabii ki bir müeyyide konuyor,
kontrolsüz hayvanlar damızlık olarak kullanılmasın diye, gayet güzel, ama, bizim, bu bilinci aşılamamız gerekiyor. Bir çoban dağda
1 koçla 100 koyununu, 120 koyununu damızlık olarak kullanıyor, beş ay, beş
buçuk ay bekliyor; bunun sonucunda, bakıyorsunuz, o sürüde 60-70 koyun yavru
atmış, bir telefat, emeği boşa gitti. Koyun veya teke veya boğaya, mutlaka,
damızlık olarak kullanılacaksa, ilgili laboratuvarlar
tarafından, hem vibrio yönünden, hem brusella yönünden ve diğer hastalıklar yönünden de koruyucu
aşılama yapılması gerekiyor. Şap aşılaması gibi, çiçek aşılaması gibi, sığır
vebası aşılaması gibi, bruselloz aşılaması gibi, bu
aşıların mutlaka yapılması gerekiyor, çünkü, ekonomik
kaybın yanında bir de hastalık riskimiz var. Eklem ağrıları ile insanlarımızın çoğunun romatizma olarak
değerlendirdiği hastalık, laboratuvar sonucunda, bir
bakıyorsunuz dalak büyümüş, bitap düşmüş, brusella çıkıyor.
Yaygın bir hastalık Türkiye’de. Bu sadece çiğ sütten
yapılmış peynirden geçmiyor, dondurmadan geçmiyor; etle, hayvan kesiminde,
hayvan işlemesinde, çiğ etle uğraşırken, elimizdeki yaralardan, dudağımızdaki
yaralardan, çiğ etle bulaşma sağlanıyor. Bunu da damızlık hayvanlar aktarıyor.
Onun için, hakikaten, Sayın Hocamın da önergesine katılıyorum. Bir müeyyide
caydırıcı olur, kontrolü gerekli kılar. Vatandaşımız, onu ne olur diye
düşünüyor, ama bir yıllık emeği, bir hayvanın, dokuz ay on günlük bir ineğin
emeği, bir keçinin beş aylık emeği, bir koyunun beş aylık emeği boşa gidiyor.
Onun için bu konuda üreticilerimizin Bakanlığımız tarafından cezadan öte
uyarılması, bunların koruyucu aşılarının her yıl -ben burada ibare olarak da-
kontrol edilmesi gerektiğini düşünerek de önergemizde “her yıl” ibaresi… Sayın
Bakanımız da diyor ki: “Genelgede bu var.” Genelgede bu olduğuna göre her yıl
yapılmasında fayda vardır. Bu, insan sağlığı için gereklidir, üretim için
gereklidir, doğa için gereklidir, geleceğimiz için gereklidir. Bunu aydınlatmak
için söz aldım. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar) Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. 514’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 515’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 516’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 517’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 518’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 519’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 519 uncu
maddesiyle değiştirilen 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım
Sistemi Kanununun 22 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinde geçen “5 inci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen”
ibaresinin “5 inci maddesinde öngörülen”; (c) bendinde geçen “5 inci maddesinin
üçüncü fıkrasında öngörülen” ibaresinin “5 inci maddesinde öngörülen” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının 519 uncu maddesiyle, 4632 sayılı Bireysel Emeklilik
Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun 22 nci maddesi
değiştirilmekte olup, maddenin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri ile aynı
Kanunun 5 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarındaki yükümlülüklere
aykırılığın idari para cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmektedir. Ancak
daha sonra yürürlüğe giren 03/06/2007 tarihli ve 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 41 inci maddesiyle Kanunun 5 inci maddesinin
ikinci ve üçüncü fıkraları değiştirilerek üçüncü fıkra ikinci fıkranın içine,
ikinci fıkra da birinci fıkranın içine alınmıştır. Tasarının
çerçeve 519 uncu maddesiyle değiştirilen 4632 sayılı Bireysel Emeklilik
Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun 22 nci
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde geçen “5 inci maddesinin ikinci
fıkrasında öngörülen” ibaresinin “5 inci maddesinde öngörülen” ; (c) bendinde
geçen “5 inci maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen” ibaresinin “5 inci
maddesinde öngörülen” olarak değiştirilmek suretiyle Kanunun 22 nci maddesiyle 5 inci maddenin fıkralarına yapılan
yollamaların düzeltilmesi amacıyla iş bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 519’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 520’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı “Temel Ceza Kanunlarına
Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda, Temel Ceza Kanunlarında ve Diğer Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 520 nci maddesiyle değiştirilen 4632 sayılı Kanunun 23 üncü
maddesinin sekizinci fıkrasında geçen “sekizinci ve dokuzuncu” ibaresinin
“altıncı ve yedinci” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe Değişiklik sırasında madde toplam sekiz fıkra olarak düzenlenmiş
olduğundan işbu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 520’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 521’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 522’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 523’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 524’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan yasanın 524. maddesinin (b) bendindeki üçyüzbin Türk Lirası ibaresinin üçyüzellibin
Türk Lirası olarak değiştirilmesini arz ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun Sayın Mert. HÜSEYİN MERT (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz yasanın bu maddesi 4646 sayılı Doğal Gaz
Piyasası Kanunu’ndaki cezai yaptırımları değiştirmekte. Konu doğal gaz olunca, öncelikle, dün akşam Kayseri’de
yitirdiğimiz 5 insanımıza Allah’tan rahmet diliyorum. İstemiyoruz ama zaman zaman doğal gaz ya da soba zehirlenmesinden bu türlü
kazalar insanlarımızın başına geliyor. 90’lı yılların başından itibaren Türkiye'de doğal gaz kullanımı
başladı, on sekiz yıldır bugünlere geldi ve yaygınlaşıyor. Bu artık hükûmetlerin politikalarından çok bir devlet politikası,
bir enerji politikası, Türkiye'nin enerji politikasında önemli bir yer teşkil
ediyor. Bir taraftan dağıtımlar devam ediyor, ülkeye yayılması devam ediyor.
Sanıyorum yarıdan fazlası ülkenin alıyor, umuyoruz ki tüm ülkeye yayılır.
Niçin? Çünkü, eğer varsa ortada haksız bir rekabet bu
ortadan kaldırılacaktır, gerek konutlardaki kullanımında gerek sanayideki
kullanımında fırsat eşitsizliği ortadan kaldırılacaktır. Doğal gazın, ülkenin
tamamında bir an önce faaliyet göstermesinde muhakkak ki yarar vardır diye
düşünüyorum. Ancak, doğal gazın iletiminde ve dağıtımında, bugün kaç merkezde
bu dağıtım gerçekleşiyorsa, hepsi farklı yönetmeliklerle ve farklı mantaliteyle dağıtılmakta, hatta İstanbul’da iki ayrı
dağıtım şirketi faaliyet göstermektedir. Çatalca’da ayrı, İstanbul’un diğer
bölgelerinde ayrı yönetmeliklerle, tamamen ayrı kurallarla dağıtımı
sağlanmaktadır. Az miktarda da olsa, gerek ürettiğimiz gaz, İran’dan aldığımız
gaz, Rusya’dan aldığımız gaz, Cezayir’den gelen gaz -nereden alırsak alalım-
evsaf olarak aynıdır. Aynı şekilde, aynı mantıkla, aynı mühendislerle, aynı
projelerle dağıtılması gerekirken, malzeme farklılığı dahi, bağlantı malzemesi
farklılığı dahi, cihaz farklılığı dahi söz konusu olabiliyor. Dolayısıyla,
ülkede, bu konuda bir standardizasyon yok kurumlar arasında. Hâlbuki bunları
güvenli ya da güvensiz diye ayırmak da mümkün değil. En güvensiz kabul
edeceğimiz veya en düşük hesaplarla yapılan hesaplar dahi, muhakkak ki, son
derece güvenlidir. Ama o zaman, en güvenli olanları boş yere, gereksiz yere bir
maliyet artırımına neden olmaktadır, gerek zaman açısından gerek mühendislik
çalışmaları açısından bir zaman ve artı maliyet getirmektedir. Tabii ki, mühendisliğin temelinde güvenlik ve maliyetin optimizasyonu söz konusu. Dolayısıyla bu dağıtım, tüm ülkede
aynı mantıkla, aynı yönetmeliklerle gerçekleştirilirse, bu standardizasyona
gidilirse daha doğru olacağını düşünüyorum ve başlangıcında da bu yasada
olmasını istiyorum. Bakın, burada (a) ve (c) bentlerinde cezai yaptırımlar üç
yüz elli bin Türk lirası olmasına rağmen (d) bendinde üç yüz bin Türk lirası…
Bunun da üç yüz elli bin Türk lirası olması için önerge verdim. Önergemin
kabulünü istirham ediyorum, teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Mert. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. 524’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 525’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 526’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 527’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 528’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 529’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 530’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 530 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 530- 29/6/2001 tarihli ve 4708
sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. Madde 9- Bu Kanun hükümlerinin uygulanması sırasında, yapı denetim
kuruluşunun icraî veya ihmalî
davranışla görevini kötüye kullanan ortakları, yöneticileri, mimar ve
mühendisleri, yapı müteahhidi, proje müellifi gerçek kişiler ile laboratuvar görevlileri, altı aydan üç yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır. Yapı Denetim kuruluşunun ortak ve yöneticileri, mimar ve mühendisleri
ile laboratuvar görevlileri bu kanun hükümleri
çerçevesinde yapmaları gereken denetimi yapmadıkları hâlde yapmış gibi veya yapmalarına rağmen gerçeğe
aykırı olarak belge düzenlemeleri hâlinde Türk Ceza Kanununun resmi belgede
sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerine göre cezalandırılır. Yapı denetim kuruluşunun izin belgesi alma aşamasında gerçeğe aykırı
belge düzenlendiğinin izin belgesi verildikten sonra anlaşılması hâlinde, izin
belgesi derhal iptal edilir. Bu Kanuna aykırı fiillerden dolayı hükmolunan kesinleşmiş mahkeme
kararları, Cumhuriyet başsavcılıklarınca Bakanlığa ve mimar ve mühendislerin bağlı
olduğu meslek odalarına bildirilir. Yapı denetim kuruluşu ile denetçi mimar ve mühendisleri; eylem ve
işlemlerinden 3194 sayılı İmar Kanununun fenni mesul için öngörülen hükümlerine
tabidirler.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının çerçeve 530 uncu maddesiyle 4708 sayılı Yapı Denetimi
Hakkında Kanunun değiştirilen 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan
fiiller dolayısıyla faillerin Türk Ceza Kanununun görevi kötüye kullanma suçuna
ilişkin hükümlerine göre cezalandırılacağı öngörülmüştür. Ancak,
bu fıkrada tanımlanan suçun faillerinin kamu görevlisi olmaması ve keza, görevi
kötüye kullanma suçu ile ilgili olarak Türk Ceza Kanununda aranan objektif
cezalandırılabilme şartlarının bu fıkrada tanımlanan fiiller bakımından da bir
koşul olarak aranması ceza yaptırımı uygulanmasını çok güçleştireceği
mülahazasıyla bu fiiller karşılığında müstakil yaptırım belirlemek amacıyla
işbu değişiklik önergesi verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Değiştirilen önerge doğrultusunda 530’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 531’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 531 inci
maddesinin birinci fıkrasına “üretenlere” ibaresinden sonra gelmek üzere “,
satanlara veya satışa arz edenlere” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kuruluş ve faaliyet izni almadan tütün ve tütün mamülleri ile alkollü içkileri işyerlerinde veya ikametgahlarında üretenlerin yanı sıra, satanların veya
satışa arz edenlerin yaptıkları eylemlerin de yaptırımsız kalmasının önüne
geçilmesi amacıyla işbu değişiklik önergesi verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 531’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 532’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 533’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 534’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 535’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 536’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 537’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 538’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 539’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı “Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda, Temel Ceza Kanunlarında ve Diğer Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 539 uncu maddesiyle değiştirilen
4915 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Genel kolluk ile, av yasaklarının takibi
ile görevli olan av koruma memurları ve saha bekçileri, bu Kanunda belirtilen
yasaklara aykırı hareket edenleri avlanmadan men etmeye, haklarında tutanak
düzenlemeye; yasaklanan fiillerin konusunu oluşturan veya bu fiillerin
işlenmesi suretiyle elde edilen canlı veya cansız hayvanlar ve bunların
türevleri ile avlanmada kullanılması veya avlaklarda, pazaryeri ve
ticarethanelerde bulundurulması yasak olan eşya ve vasıtalara elkoymaya ve bu amaçla yakalamaya görevli ve yetkilidir. Av
yasağına aykırı hareket edenler, olay yerinde gerekli tutanaklar düzenlendikten
sonra derhal serbest bırakılır. Hüviyeti tespit edilemeyenler vakit
geçirilmeksizin hüviyeti tespit edilebilecek en yakın köyün muhtar veya ihtiyar
heyetine ve bunlarla da tespiti mümkün olmazsa en yakın zabıta merkezine
götürülür ve Kabahatler Kanununun 40 ıncı maddesine
göre işlem yapılır. Görevli memurların bulunmadığı yerlerde, kır ve köy
bekçileri ile köy muhtarları da aynı yetkiyi haizdir.” BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Uygulamada karşılaşılması muhtemel tereddütleri gidermek için iş
bu değişiklik önergesi verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 539’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 540’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, on sekizinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır. Birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 21.51 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 22.03 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
50’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum. 56 sıra sayılı Tasarı üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Şimdi, on dokuzuncu bölümü görüşeceğiz. On dokuzuncu bölüm 541’inci madde ile 570’inci maddeleri
kapsamaktadır. On dokuzuncu bölüm üzerinde söz isteyen, gruplar adına, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Amasya Milletvekili Sayın Hüseyin Ünsal. Buyurun Sayın Ünsal. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika. CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on dokuzuncu
bölümünde yer alan kanun değişiklikleriyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, on dokuzuncu bölümde yer alan,
değişiklik yapılan kanunlar: Kara Avcılığı, Karayolu Taşıma Kanunu, Petrol
Piyasası Kanunu, Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına
İlişkin Kanun, Elektronik İmza Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para
Birimi Hakkında Kanun, Entegre Devre Topoğrafyalarının Korunması Hakkında Kanun ve Spor
Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun. Değerli arkadaşlarım, şekil belli, değişik kanunlar önümüze
çıkıyor, hepsini bir araya getirip bir grup hâline getirmişiz ve bu gruplar
içerisinden de mümkün olduğunca ceza yasalarını yeni şekliyle uyumlu hâle
getirmek için bir çaba sarf ediyoruz. Bu çabamızı sarf ederken de bu kanunların
içerisinden cımbızla alınmış gibi bazı şeyleri alıp düzeltmeye çalışıyoruz. Bir
önceki grupta konuşma yapılırken bu ülkede uzman bir arkadaşımız, hayvan
ıslahıyla ilgili, tohumlamasıyla ilgili bir önemli konuya değindi, onun
peşinden de yine bir veteriner arkadaşımız, geldi, bunu doğrulamak anlamında
bir konuşma yaptı, Sayın Bakan da buradaydı, o da doğruladı ama Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu bunu reddetti. Değerli arkadaşlarım, burada yapacağımız bütün konuşmaların hepsi,
zaten bu uyum yasası, olması gereken en ciddi bir şekilde, en doğru bir şekilde
yapmaya çalıştığımız kanunlar. Bu bölümde de petrol piyasasıyla ilgili bir
kanun maddesiyle ilgili benim de bulduğum bir değişiklik vardı. Sanırım,
gruplar kendi aralarında anlaşarak, onu da düzelterek buraya getirmeye
çalışacaklar. Yani sonuçta yapmak istediğimiz şeylerin hepsinin altındaki
gerçek, burada bir uyum doğru çıksın. Yani burada, çok ciddi siyasi anlamda bir
şeyler yapmamıza gerek yok. Burada bir arkadaşımız yine konuşurken -ben yine bir konuşmamda
burada söylemiştim “Bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisi çok kibirli
davranıyor.” diye- bir hafif ironi yaptı: Bir yandan bizim Cumhuriyet Halk
Partili eski milletvekillerimizi anarken, bir yandan da “Siz konuştukça bize oy
geliyor.” dedi. Ben, yine sizinle ilgili
bir şeyler konuşup -iktidarınızla ilgili- size oy katkısı sağlamaya çalışacağım. Sayın Başkan, değerli üyeler; 4925 sayılı Karayolu Taşıma
Kanunu’nun 24, 26, 27, 30 ve 31’inci maddeleri değiştirilerek cezaların yeniden
düzenlendiğini görüyoruz. Bu maddelerle, yük, yolcu taşımacılığı yapan şoför
esnafımız ve tüzel kişiliklere verilen cezalar Türk lirası olarak yeniden
düzenleniyor, yani yeni Türk lirasına döndürülüyor. Buraya kadar doğru, hiçbir
itirazımız yok, yapılan o çalışmaların hepsine katkı sunuyoruz ve doğru
bulduğumuzu söylüyoruz. Bu cezalarda, belge almayan, yük taşıyanlar, bileti
doğru kesmeyenler, durak dışı indirenler, bindirenler, belge değiştirenler,
tahrifat yapan şoför esnaflarına katlamalı olarak cezalar geliyor. Tamam, o da
verilsin, buraya kadar da doğru. Peki, bu, yük taşıyan, yolcu taşıyan şoför
esnafımızın, beş yıllık iktidarınızda, hiç durumunu düşündünüz mü? Yaptığınız
eziyetler sonucu esnafın zor durumda kaldığını, neredeyse işlerini terk
ettiklerini biliyor musunuz? Bu cezalar yeniden düzenlendiğinde, şoförümüz,
taşıyıcılarımız ve onların kurduğu kooperatiflerin ne durumda olduğundan
haberiniz var mı? Hiç sorunlarıyla ilgilendiniz mi? Bir kara yolu taşıma yönetmeliği çıkarttınız “kurumsallaşma
anlayışını yerleştireceğiz” derken -ki doğrudur- ama kamyoncuyu da hiç göz
önüne almayan bir anlayış içerisinde onu da yok olma durumuna getirdiniz. Ben
sordum, Şoförler Federasyonunda bir kamyoncular odası varmış, şu anda kapanmak
üzere. Bu duruma gelmiş. K1 türü yetki belgesi almak isteyen gerçek kişilerden istenen
belgeler, aynı şekilde taşıyıcı kooperatiflerinden istenen bu belgeler şoför
esnafımızı ve taşıyıcı kooperatiflerimizi çok zor durumda bırakmaktadır.
Belgesi olmayan şahıslar da bu ihaleye giriyor, K1 belgesi olan şahıslar da o
ihaleye giriyor. Dolayısıyla, haksız bir rekabet ortada. Bunun
mutlaka önünün alınması, tedbirinin alınması gerekiyor. Yirmi beş ton istiap haddine sahip öz mal şartı konunca binlerce
kamyoncu esnafı zor durumda kaldı yine bu yönetmelik nedeniyle. Bakın, Anayasa’mızın 173’üncü maddesinin “Devlet, esnaf ve
sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır.” hükmüne rağmen kamyoncu
esnafı ekmek parasını kazanamaz hâle gelmiştir. Değerli arkadaşlarım, benim memleketimde taşıyıcılar
kooperatifinin yarısı şu anda yanık yağ kullanmak durumunda kamyonlarında.
Seçim bölgelerinize gidince benzin istasyonları dışında tenekeler görüyorsunuz
ya onların içinde, hepsinde mazottan ucuz 10 numara ve 7 numara yağlar var.
Onların hepsini kamyonlarına koyuyorlar. Kamyoncu ve taşıyıcı esnafımız,
nakliyecilerimiz bu pozisyonda, bu durumdalar. Bunların, öyle ki motorlu taşıt vergisini ödemeyenlerin, trafik
para cezasını ödemeyenlerin ve gelir vergisini ödemeyenlerin araçlarına fennî
muayene yaptırmıyoruz. E, nasıl çalıştıracağız o taksiciyi, o kamyoncuyu, o
otobüsçüyü? Çalışacaklar ki o borçlarını ödeyecekler. Dolayısıyla, böyle bir
engelle karşı karşıyalar. Tonaj kontrolü tam yapılmıyor, yapılmadığı için de, yirmi dört
saat yapılmadığı için de yine haksız rekabet ortaya çıkıyor. Taşıyıcı esnafımız zor durumda değerli arkadaşlarım. Bu zor
durumdan kurtulması için de yapılacak işler çok belli, ortada: Bu yönetmelikle
bu kanunu uyumlu hâle getirmek. Bakın, yönetmelikte okul mezunu olma şartı
arıyoruz, kanunda ise ilkokul mezunu olmasa bile okuryazar olması ehliyet
almasına neden oluyor, ama aracı kullanırken de bir okul mezunu olma şartı
arıyoruz. Böyle bir dengesizlik var, bir çelişkiler var, bu çelişkilerin
mutlaka düzelmesi lazım. Sayın Başkan, değerli üyeler; kara yolu taşımacılığının dışında
bir diğeri de bu tohumluklarla ilgiliydi. Burada keşke Tarım Bakanımız olsaydı
da biz bu konuyu kendisine anlatabilseydik. Dolayısıyla, 5042 sayılı Yeni Bitki
Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun’un 66’ncı
maddesinin değişmesi ve bu ıslahçı tohumun sahibine bir hak kazandırması ve
materyalinin sahibine hak kazandırması doğrudur. Bunu çoğaltmak isteyen başka
birileri varsa bunların cezalandırılması da doğrudur. Bizim bu konuda, bu tohum
üreticileri, yetiştiricileri konusunda bir itirazımız yok, o cezalar da
verilsin. Ama esas sorun o tohumu kullananlarda. O tohumu kullanan
çiftçilerimiz çok zor durumda. Şimdi, Sayın Başbakan bize bir eylem planı yollamış, 60’ıncı Hükûmet Eylem Planı değerli arkadaşlarım. 60’ıncı Hükûmetin Eylem Planı’nın “Yapısal Dönüşüm” bölümünde,
17’nci sayfasında şöyle söylüyor: “Tarımsal destekleme uygulamaları gözden
geçirilecek, tarım sektörünün rekabetçi bir yapıya kavuşmasına katkıda
bulunacak şekle dönüşecek, üreticilere sağlanan mazot desteğine önümüzdeki
dönemde devam edilecek. Üreticilere tarımsal kredilerden yararlanma
imkânlarının geliştirilmesi amaçlı gerekli düzenlemeler yapılacaktır.” Tarımsal destekler nerede? Biz onu bir merak ediyoruz.
Sütçülerimiz desteği alamadı. Fiğ ektiler, desteği alamadılar. 700 liraya tohum
sattık. “Tohum desteği vereceğiz.” dedi. Tohum desteklerini alamadılar. Bakın, zaman zaman Başbakanımız “Nereden
nereye…” diyor. Biz fazla, böyle, beş yıllık, 2002-2007 kıyaslaması yapmıyoruz.
Bakın, o çiftçimizin ürettiğine, tarlaya attığı, boş tarlaya attığı, yani
toprağına attığı DAP gübresi 0,62 kuruştan şu anda 1 lira 10 kuruşa gelmiş.
Yani torbası 31 bin liradan 55 bin liraya gelmiş tam bir yılda. “Nereden
nereye…” demeye hiç gerek yok. Tam bir yılda böyle bir zam gelmiş. Motorin 2
lira 18 kuruştan 2 lira 65 kuruş ve 2 lira 50 kuruş arasına gelmiş. Türkiye’nin
değişik bölgelerinde bu fiyatlarda satılıyor. Ben, tek tek bunların hepsini
-traktöründen tohumuna kadar- anlatmak istemiyorum. Ama bu fiyatların hepsinde
neredeyse yüzde 60’lar-yüzde 40’lar arasında değişen bir fazlalaşma var. Değerli arkadaşlarım, çiftçimiz zor durumda. Bu zor durumdayken
desteklerini -fiğ desteğini, süt desteğini- maalesef alamadı, tohumluklarının
desteklerini alamadı. Bilmiyorum, ben
seçim bölgeme gittiğimde köylerde bu tür şeylerle karşılaşıyorum.
Eğer, değerli arkadaşlarım, sizler de valilerden, kaymakamlardan bir vakit
bulup da köy kahvelerine giderseniz, bizim bu sözlerimizin doğru olduğunun bir
kez de orada farkına varırsınız diye düşünüyorum. Dolayısıyla çiftçimizin böyle bir zor durumda olduğu durumda “bu
destekleri vereceğiz” diye, daha 2008 yılının böyle renkli kâğıtlarda
açıklamasını yapmadan evvel, siz önce 2006 ve 2007 yılındaki çiftçi
desteklerini bir an evvel vermeye bakın. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Ünsal, konuşmanızı tamamlar mısınız. HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Tamamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok kısa bir sürede dokuz
tane kanunla ilgili konuşma fırsatını bulamadım, bulduğumuz iki tane kanun
oldu. Özellikle, Elektronik İmza Kanunu henüz yürürlükte değil ama bilişimle
ilgili çok çağ atlama noktasına geldiğimiz iddia ediliyor. Daha, elektronik
imzayla ilgili iki-üç tane özel sektör firması şu anda faaliyet gösteriyor. Ben, bu kanunun ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Yalnız, bu
cezalardan öte, esnafımıza ve çiftçimize yapılan cezalardan da bir an evvel
vazgeçmenizi istiyorum. Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ünsal. Şahısları adına ilk söz, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Tunçak’a ait. Buyurun Sayın Tunçak. (AK Parti
sıralarından alkışlar) MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın on dokuzuncu bölümü hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyeti saygıyla selamlarım. Öncelikle, iki haftaya yakın bir süredir, ceza kanunlarına uyum
amacıyla yüz yetmiş bir kanun üzerinde ceza hükümlerinin yenilenmesini,
değerlendirilmesini yüce Meclisimiz burada tartışıyor. Hakikaten, bu değerlendirmeleri
takip eden milletvekillerimizin birçok kanun hakkında az ya da çok bilgi sahibi
olması mümkün. On dokuzuncu bölüm, 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu, 4925
sayılı Karayolu Taşıma Kanunu, 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu, 4149 sayılı
Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun gibi önemli
kanun maddelerindeki ceza hükümlerini temel ceza kanununa uyduruyor ve bu
şekliyle düzenlemelere geçiriyor. Birçok maddede değişiklikler yapılmıştır. Bu madde değişiklikleri
içerisinde belli prensipler de öngörülüyor. Özellikle idari yaptırıma dönüşen
fiiller bakımından, uygulamada doğabilecek tereddütlerin giderilmesi amacıyla,
idari yaptırım kararlarını verecek merci açıkça gösteriliyor. İdari yaptırım kararlarının tebliği, kesinleşmesi, kanun yolu,
takip ve tahsile ilişkin düzenlemeler, Kabahatler Kanunu hükümleri dikkate
alınarak, ilgili kanun hükümlerinden çıkarılıyor ve kanun yolu bakımından bazı
kanunlarda da istisna hükümlere yer veriliyor. Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; özellikle Spor
Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’da yapılan
değişikliklerin centilmenliğin daha da artması hususunda ve tahrik ve hakaretin
bireysel ve kurumsal olarak ağır şekilde cezalandırılması hususunda önemli
neticeler doğuracağına inanıyoruz. Spor müsabakalarında her geçen gün ceza
kanunlarındaki değişikliklerle, müeyyidelerin net ve doğru şekilde
uygulanmasıyla şiddetin azaldığını gözlemliyoruz. Özellikle basın-yayın
organlarındaki tahrik ve şiddetin dikkatli şekilde değerlendirilmesi ve
müeyyidelerin doğru şekilde uygulanması gerektiğine de olan inancımızı buradan
belirtmek istiyorum. Spor adamlarının,
sporla uğraşan kişilerin, sporcuların tahrikten olabildiğince uzak
durmaları, tahrikten kaçınmaları ve seyircinin bu şekliyle sporu daha dost ve
centilmence izleyebilecek bir ortama kavuşması gerektiğine inanıyoruz. Bu düzenlemelerin Türk hukuk sistemine hayırlı olacağı kanaatiyle
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tunçak. Şahsı adına ikinci söz, Giresun Milletvekili Sayın Hacı Hasan Sönmez’e ait. Buyurun Sayın Sönmez. (AK Parti sıralarından alkışlar) H. HASAN SÖNMEZ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın on dokuzuncu bölümünde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. İnsanların bir arada, toplum hâlinde yaşamak mecburiyeti
dolayısıyla insanlar arasında çatışmaların çıkması kaçınılmazdır. Toplum
yaşamının barış içinde devamı bu çatışmaların çözümlenmesine bağlıdır.
Bunlar, toplumsal ilişkilerde geçerli
olan ve uyulmadığı takdirde yaptırım uygulanmasını öngören hukuk kuralları
tarafından düzenlenir. Bu kurallara bazılarının ihmali sadece bir kişiyi zarara
sokmakla kalmaz, toplumu oluşturan tüm kişileri rahatsız eder. Çünkü bazı
hareketler, her ne kadar, ilk bakışta yalnız bir kişiye karşı işlenmiş ise de
toplumdaki diğer bireyler bu hareketlerin bir gün kendilerine karşı da
yönelebileceğini düşünerek endişeye kapılırlar. İşte, bir toplumda yapılan bazı
hareketler, yalnız bu hareketin yöneldiği kişiyi değil tüm toplumu ilgilendirir
ve onun huzurunu kaçırabilir. Toplumsal barışın sağlanması için bu hareketleri
yapanlara karşı bazı yaptırımların uygulanması zorunludur. Ceza adı verilen bu
yaptırımlar, bu tür fiilleri işlemek eğiliminde olanları korkutarak onların
harekete geçmesini önlediği gibi, korkmayarak bu fiilleri işlemiş olanların
cezalandırmak suretiyle uslanmalarına ve bu şekilde topluma zarar verecek
davranışları tekrarlamaktan kaçınmalarına yardımcı olur. Ceza hukukunun amacı toplum yaşamı bakımından önemli olan
değerleri korumaktır. Bu da esas itibarıyla suç işlenmesini önleme amacıyla
gerçekleştirilmeye çalışılır. Genel önleme dediğimizde anlaşılması gereken, suç
işleyen kimsenin cezalandırılmasıyla diğer insanlar üzerinde oluşturulan ibret
etkisidir. Bu şekilde, suç işlememiş bulunan diğer kimseler, suç işleyenlerin
cezalandırıldığını görerek suç işlemekten çekinirler. Özel önleme ise, bir
yandan suç işleyen kişinin cezaevinde tutularak tekrar suç işlemesinin, öte
yandan da suçluyu ıslah ederek ve yeniden sosyalleştirerek bir daha suç
işlemesini önlemeyi ifade eder. Kısaca belirtmek gerekirse, ceza kanunlarının
amacı kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini,
kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak ve suç işlenmesini
önlemektir. Ceza mevzuatı, çağın gereklerine ve yeniden oluşan millî ve
insanlığın ortak değerlerini vurgulayan, insan haklarını ve toplumsal güveni
korumayı hedefleyen bir suç ve ceza siyasetine dayandırılmalıdır. Türk Ceza
Kanunu’yla özel suç tanımlamalarına yer veren diğer kanunlar arasındaki ilişki,
Anayasa’mızda güvence altına alınan hukuk devleti, adalet, eşitlik ilkelerine
uygun olarak yeniden belirlenmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun izlemiş olduğu suç ve ceza siyaseti ilkeleri
dikkate alındığında, kanunun suç ve ceza teorisine ilişkin kabul ettiği
normatif hükümler ceza hükmü içeren diğer kanunlar bakımından da etkisini
doğurmuştur. Şu anda görüşülmekte olan tasarının on dokuzuncu
bölümünde 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu, 4925 sayılı Karayolları Taşıma
Kanunu, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu, 5042 sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine
Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun, 5070 sayılı Elektronik İmza
Kanunu, 5083 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında
Kanun’da değişiklik yapılması, 5147 sayılı Entegre Devre Topografyalarının
Korunması Hakkında Kanun ve nihayet 5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’da değişiklikler öngörülmektedir. Bu
değişiklikler, tasarının adından da anlaşıldığı üzere, temel ceza kanunlarına
uyum amacıyla yapılmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 541’inci
maddesinde, 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun 22’nci maddesinde yer alan
parasal değerler değiştirilerek 1 milyar lira olan idari para cezası 1.200 Türk
lirası olarak, artırımlı olarak yeniden öngörülmektedir. Keza, avlaklarda izin
almadan avlananlara veya yasak avlaklarda avlananlara verilecek idari para
cezalarında artırım öngörülmüştür. Yine, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun 5’inci maddesi
değiştirilerek, kara yolu ile yük ve yolcu taşıma faaliyetlerinde kullanılan
ticari araçlarda çalışan şoförlerin, sürücü mesleki yeterlilik belgesi almaları
zorunluluğu getirilmiştir. Keza aynı Kanun’da yapılan değişiklikle Türk
parasından altı sıfır atılması sonucu, yeni kanunda cezalar yeni para birimine
göre uyarlanmıştır. Öte yandan, söz konusu Kanun’un belge alma şartlarının
kaybedilmesi ve tahribat başlıklı 31’inci maddesi değiştirilerek… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Sönmez, konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen. H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) - …yetki belgelerini, taşıt belgeleri ve
taşıt kartı üzerinde tahrifat yapan yetki belgesi sahiplerine idari para cezası
uygulaması kaldırılarak, Türk Ceza Kanunu’nun belgede sahtecilik suçuna ilişkin
hükümlerinin uygulanacağı yeniden düzenlenmiştir. Diğer saydığım kanunlarda yapılan değişikler de, ya para birimine
uyum sağlamak ya da belli cezaları bir miktar daha artırmayı öngören
düzenlemelerdir. Sonuç olarak, görüşülmekte olan tasarının on dokuzuncu bölümündeki
sekiz ayrı kanunda yapılan yeni düzenlemeler temel ceza kanunlarına uyum
sağlamayı amaçlamıştır. Kanunun hayırlı olmasını diler bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sönmez. Sayın milletvekilleri, on dokuzuncu bölüm üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır. Şimdi, soru-cevap işlemine başlıyoruz. Sayın Tankut, buyurun. YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu zamana kadar sahte elektronik
imza kullanma suçundan dolayı kaç kişi, ortalama hangi miktarlarda ceza
almıştır? Yine aynı çerçevede, tamamen veya kısmen kaç kurum veya firma
sahte elektronik sertifika oluşturmaktan ceza almıştır ve yine aldıkları bu
cezalar içerisinde faaliyeti durdurulan ve sertifika verme izinleri iptal
edilen gerçek veya tüzel kişilik var mıdır, varsa sayısı ne kadardır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tankut. Sayın Sacid Yıldız, buyurun. SACİD YILDIZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Özellikle doğu ve güneydoğu ile doğu Karadeniz illerinden on beş-
yirmi saat yol katederek İstanbul’a giden veya
İstanbul’dan o illere giden ve vatandaşa hizmet veren otobüs şirketlerine
hiçbir mazot desteği verilmemesine karşın, aynı illere sefer yapan özel hava
yolu şirketlerine yakıt desteği yapılmaktadır. Otobüs şirketlerine de mazot
desteği yapmayı düşünüyor musunuz? İkinci bir sorum var: Elektriğe yapılan zammı –ki yüzde 20
civarında bu zam oldu- Sayın Başbakan yüksek bulmuştu, indirilme çalışmalarının
başlatılmasını söylemişti bildiğim kadarıyla. Ayrıca, bu zam ocaktan itibaren
geçerli olacaktı. Oysaki ocağın 3’ünde, 4’ünde okunan
faturalar zamlı olarak yansıtıldı elektrik saatlerine yani aralıkta tüketilen
elektrikler zamlı olarak yansıtılmış oldu. Bu doğru bir uygulama mıdır? Bunun
için ne tedbir almayı düşünüyorsunuz ve doğu ve güneydoğu illerindeki kaçak
elektrik kullanımı hakkında da ne gibi tedbirleriniz var? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldız. Sayın Dibek… TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Başkanım, teşekkür ediyorum ben de. Sayın Bakanıma benim iki sorum var. Sayın Yıldız’ın sorduğu
sorunun bir devamı olarak, öncelikle, kara yolunda yük taşıma işini yapan
kamyon esnafı da sıkıntılarını zaman zaman bizlere
iletiyor, özellikle girdilerinin çok yüksek olmasını ve Bağ-Kur ve SSK primlerini
dahi ödeyemediklerini belirtiyor. Bu bağlamda, kara yolunda yük taşıma işini
yapan bu kamyon esnafının kullandığı en önemli girdi mazot. Deniz yolundaki
taşımacılara sağlanan ÖTV indirimi ya da ÖTV kaldırılması kara yolundaki bu yük
taşıma işi yapan kamyon sürücülerine de düşünülüyor mu? Birincisi bu. İkincisi de, Sayın Bakanım, tarımsal makine ve ekipmanlarında
da finansal kiralama yani “leasing”deki KDV oranı yüzde 1’den 18’e
çıkarılmıştı. Bunun tabii ki tarımsal gelişmeyi ve uluslararası rekabeti aşağıya
çekeceğini düşünüyoruz. Bu konuda, bu katma değerin, tekrar, belli bir oranda
aşağı çektirilmesi de düşünülüyor mu? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dibek. Sayın Bengi Yıldız… BENGİ YILDIZ (Batman) – Teşekkürler. Sayın Bakanım, her yıl mevsimlik tarım işçileri kamyonlar ve
benzeri araçlarla iş yerlerine, tarlalara götürülmektedir. Bu yıl da -kamuoyu
tarafından takip edildiği gibi- yüzlerce insanımız bu arabaların geçirmiş
olduğu trafik kazalarında yaşamlarını yitirdiler. Şimdi, burada uygulanan
cezalar genellikle araç sahiplerine uygulanıyor, hatta şoförlere uygulanıyor.
Bu konuda sayın Bakanlığımızın, özellikle bunları
çalıştıranlara ilişkin bir tedbir geliştirmesi veya benzeri çalışmaları var mı? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldız. Sayın Varlı… MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım, şu anda tarım ürünlerinin tamamının tohumları ne
yazık ki yabancı firmaların elindedir. Sebze tohumları İsrail’den, mısır tohumu
ABD’den, pamuk tohumu da bazı Avrupa ülkeleri ve ABD’den temin edilmektedir. Hükûmetiniz üniversitelerimizin ziraat fakültelerini
harekete geçirerek, ülkemizin kendi patenti olan tohumlar üretilemez mi? Bu
üretilecek tohumlar ekonomik sıkıntı içerisindeki çiftçilerimize daha ucuza verilemez
mi? Yine çiftçimize ucuz mazot sözü verilmişti. Çiftçimize ucuz mazotu
ne zaman vermeyi düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Varlı. Sayın Kaplan… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Bakan, Spor Müsabakalarında Şiddet
ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’da yeni bir düzenlemeye, bir artırmaya
gidiliyor, ancak bu yeterli değil. Sanıyorum bu konuda bir yasa taslağı
çalışması var ayrıca. Bu ne zamana kadar Meclise gelebilir? Çünkü,
bu çok ciddi toplumsal bir olay, sık sık acı olaylar
yaşıyoruz; onun için soruyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan. Sayın Korkmaz… S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakanım, Petrol Piyasası
Kanunu ile oluşturulan ulusal petrol stoklarını düzenleme kurulunun yönettiği
ve çeşitli kaynaklardan elde edilen stok düzenleme fonunda bugün itibarıyla kaç
milyon YTL birikmiştir ve bu kaynak nasıl, nerelerde ve hangi kriterler çerçevesince yönetilmektedir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz. Sayın Koçal… ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım, sulama kooperatiflerinin elektrik borcunun 2
katrilyonu geçtiği hepimiz tarafından bilinmektedir. Bu kooperatifler
borçlarını ödeyemez durumda olduğuna göre, bu konuda acaba ne düşünüyorsunuz? 2007 yılında tarımda kuraklık neredeyse doğal afet noktasına
gelmiştir. Bakanlar Kurulunuzda kırk ilde ve dört üründe hibe yapılmasıyla
ilgili bir karar aldınız. Oysaki ülkemizin her tarafı kuraklıkla karşı
karşıyadır. Dolayısıyla, çiftçimizin kredi borçlarının yeniden yapılanmasıyla
ilgili bir şey düşünüyor musunuz? Bir diğer konu, İran petrol kesintisi pazartesi günü itibarıyla
sonuçlanacaktı. Şu andaki durum nedir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Koçal. Sayın Özkan… RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım, lisanslı depoculuk anlamında bugün ülkemizde
Isparta Eğirdir, Denizli Çivril, Antalya Korkuteli ve Burdur yöresindeki
depolarda oldukça çok elma rezervimiz söz konusu, fakat elmada pazarlamada
büyük sorun yaşandığı duyumlarını alıyoruz. Ne arayıp soran var fiyat
anlamında… Depo kirasını karşılayamayacak konuma gelmiş elma üreticisi. Bu
konuda yerel yönetimlerle bir iş birliği yapıp, bu depolardaki elmaları semt
pazarlarında daha ucuz fiyatla satışını sağlamayı düşünür müsünüz? Hatta
cezaevlerine, askeriyeye… Elma doğal bir gıdamız, yerinde bir gıdamız. Yani,
yurt dışından ithal elmayı görüyorum süpermarketlerde, onları gördükçe
kahroluyorum. Yani, bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? BAŞKAN – Teşekkürler sayın Özkan. Soru istemleri bitmiştir. Sayın Bakanım cevap verecekler herhâlde, buyurun. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, soru
yönelten arkadaşlarımın sorularına elimden geldiği kadar cevap vermeye
çalışacağım. Bazı arkadaşlarımızın soruları bir araştırmayı gerektirdiği için o
arkadaşlarımızın sorularına da yazılı olarak cevap vereceğimi hemen konuşmamın
başında ifade etmek istiyorum. Daha önceki bölümde soru ve cevap faslı burada yerine getirilirken
Tarım Bakanımız benim yerime oturmuştu. O turda da yöneltilen sorular vardı,
onları sonradan tespit ettim. Bir tanesi şuydu: “Hükûmet
olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kullanılan elektrikten para almayacağınız,
onlara bedava vereceğiniz şeklinde haberler alıyoruz. Bu gerçek midir?” diye
bir soru sorulmuştu sanıyorum. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gazeteler yazdı “Diyarbakır’da alınmıyor”
diye. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Evet, böyle bir şeyin
aslı yoktur. Böyle bir uygulamayı asla düşünmüyoruz. Böyle bir uygulama da
yanlış olur. Yani, Türkiye’de vatandaşlar arasında, bölgeler arasında bir ayrım
yapmamız söz konusu olamaz. Bu haber nereden çıktı, doğrusu bilmiyorum. Biraz
önce Enerji Bakanımızı buraya davet etmiştim, aslında bunu sormak için davet
ettim. Kendisi de, “Ben de şaşırdım; bizim böyle bir çalışmamız yok, böyle bir
şey de zaten olamaz.” demişti, ki ben de zaten öyle
düşünüyordum. Şimdi, o zaman da sorulmuştu, yani bir önceki bölüm görüşülürken
de arkadaşlarımız sormuşlardı, şimdi de aynı sorular geldi. “Kaçak elektrikle
ilgili Hükûmet olarak, Bakanlık olarak neler
yaptınız, neler yapıyorsunuz?” şeklinde bir soru yöneltildi. Tabii, kayıp ve
kaçakla, elektrikte, mücadele etmek -çünkü kayıp ve kaçak gerçekten önemli
boyutlardadır- Enerji Bakanlığımızın ve bu Bakanlığa bağlı genel müdürlüklerin
en önemli uğraş alanlarındandır. Şimdi, kayıp teknik kayıptır. Bunu ortadan kaldırmanın yolu,
elektrik kablolarını yerin altına almaktır. Bu konuda, Hükûmet
olarak ve Enerji Bakanlığı olarak bir çalışma başlattık. Nitekim,
ülkemizin muhtelif yerlerinde, bir program dâhilinde bu çalışmalarımıza devam
ediyoruz. Bu teknik kayıpları en asgariye indirme bakımından son derece yararlı
bir faaliyettir. Buna büyük bir hızla, bir plan ve program dâhilinde devam
edeceğiz. Tabii, bir de kaçak var. Maalesef, birtakım vatandaşlarımız kaçak
elektrik kullanıyorlar. Bununla mücadele, tabii ki, ciddi bir kontrol yapmaktır
ve bu kontrol sonucunda, gerçekten bu suçu işleyen vatandaşları caydırmak için
en azından, bunu düşünenleri bile caydırmak için cezaları artırmaktır. Bu
konuda da, geçtiğimiz dönemde, bu cezaları artırıcı birtakım yasal düzenlemeler
de doğrusu yapıldı. Ama hâlâ kayıp ve kaçağın olduğunu ifade edebilirim bütün
bu mücadelelere rağmen. Bu konuda da başarılı olmak durumundayız. Şimdi, bir de elektrik fiyatlarına yapılan zamla ilgili değerli
arkadaşlarımız birtakım eleştiriler getirdiler. Ancak şunu da teslim
etmelisiniz: Beş yıldır elektriğe hiç zam yapmayan bir Hükûmettik.
Lütfen hatırlayınız, bizden önceki dönemde her ay elektriğe zam yapılırdı. Beş
yıl süreyle elektriğe hiç zam yapmamış olan bir Hükûmet
olarak, tabii, beş yılın sonunda ekonomik gereklilik elektrik fiyatlarında bir
yeni düzenlemeyi -buna zam da diyebilirsiniz- gerekli kıldı. Ama sanayide
farklı, konutta farklı bir uygulama yapıldığını herhâlde sizler de takip
ediyorsunuz. Şimdi, arkadaşımın hakkını yemeyeyim. Geçtiğimiz bölüm
görüşülürken işsizlik sigortasıyla ilgili de bir soru sorulmuştu. Gerçekten
işsiz kalan vatandaşlarımızın belirli süre İşsizlik Sigortası Fonu’ndan
yararlanmasını sağlayan bir düzenleme geçtiğimiz dönemde yapılmıştı. Biz de Hükûmet olarak işsizlik fonuyla ilgili çıkmış olan bu
yasayı, tabii ki çok ciddi şekilde uyguluyoruz. Şöyle bir soru sorulmuştu: “Ne
kadar para birikti bu Fon’da?” Biraz önce ilgili bakanlıktan ve müsteşardan
aldığım bilgiye göre 30,7 katrilyon liralık bu Fon’da bir para var. “Ne kadar,
peki insan yararlanıyor şu anda?” 100 bin civarında insanın şu anda bu Fon’dan
işsizlik ödeneği parası almak suretiyle yararlandığını ifade etti. Daha başka
sorular da vardı ama, diğer sorulara vakit kalmaz diye
bu konuyla ilgili, onu geçmek zorundayım. “Elektronik imza kullanmaktan dolayı ceza alan var mı?” 5070
sayılı Elektronik İmza Kanunu’na muhalefetten 2006 yılı itibarıyla açılmış bir
dava bulunmamaktadır. Tabii, Adalet Bakanlığında bu verileri takip eden bir
genel müdürlüğümüz var, oradan aldığımız bilgidir bu. 2007 yılı sonuçları henüz
gelmedi, ama 2006 yılında herhangi bir davanın açılmadığını, ilgili genel
müdürlükten aldığımız bilgiyi sizlere aktardım. Sayın Yıldız, “Otobüs şirketlerine de mazot desteği yapmayı
düşünüyor musunuz?” diye sordular. Sanıyorum, uçaklara yapılan mazot desteğini
de hatırlatarak bunu sordu. Şu anda, benim bildiğim Hükûmetimizin
önünde otobüs firmalarına da ucuz mazot vermeyi sağlayacak bir programımız, bir
düşüncemiz yok. İzin verirseniz, şöyle bakayım… Yine, aynı şeyi Sayın Dibek de
sordu. Siz de, “Şehirler arası yük taşıyan araçlara
acaba böyle bir mazot desteği veya işte ucuz mazot vermeyi düşünüyor musunuz?”
dediniz de, değerli arkadaşlar, bu mazotu biz bedava almıyoruz, dışarıdan
alıyoruz. HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – ÖTV’yi
almayacaksınız. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Yani, şimdi, cari
açıktan falan bahsediyoruz. Türkiye’nin cari açık vermesinin en önemli etkenlerinden
biri, tabii ki akaryakıtı dışarıdan almamız ve bunun tabii ki çok ciddi bir yük
getirmesidir. Keşke, ülkemiz komşu ülkeler gibi petrol zengini bir ülke olsa da
bu söylediğiniz talepleri gerçekleştirme imkânına sahip olabilsek. HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Bakanım, ÖTV, özel tüketim vergisi… ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Değerli arkadaşlar,
sürem doldu, diğer sorulara, izin verirseniz, yazılı olarak cevap vereceğim. Sayın Başkanım, teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakanım. Sayın milletvekilleri, on dokuzuncu bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Şimdi, on dokuzcu bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım. 541’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 542’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 543’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 544’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 545’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 546’ncı madde üzerinde bir önerge var, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı “Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda, Temel Ceza Kanunlarında ve Diğer Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 546 ncı
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 546- 4915 sayılı Kanunun 28 inci maddesi başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Avdan men etme ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi Madde 28- Bu Kanunla yasak edilen fiilleri işleyenler derhal avdan
men edilir. Bu Kanunun 20 nci maddesi kapsamında elkonulan av hayvanları ve türevleri ile sair eşyanın
mülkiyetinin kamuya geçirilmesine mahalli mülki amir tarafından karar verilir. Mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar verilen cansız av hayvanları
ile, avlanan hayvanlardan elde edilen ürünler ve sair
eşya Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından satılarak bedeli Döner Sermaye
İşletmesine gelir kaydedilir. Canlı olarak elkonulan ve özel bakım ve
tedaviye muhtaç olmayan av hayvanları, Bakanlık yetkilileri tarafından başka
bir şekilde değerlendirilmesine karar verilmediği takdirde, doğal yaşama
ortamlarında serbest bırakılır. Bu madde hükümlerine göre mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararı
verilmiş olsa bile, yasak avlanma ile yaban hayatında ve ekosistemde meydana
gelen tahribat ve eksilme nedeniyle hükmolunacak tazminat av hayvanı türlerine
göre Bakanlıkça tespit edilen değerler üzerinden hesaplanır. Hükmolunan
tazminat, Döner Sermaye İşletmesine gelir kaydedilir.” BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Uygulamada karşılaşılması muhtemel tereddütleri gidermek için iş
bu değişiklik önergesi verilmiştir. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 546’ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 547’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 548’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 549’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 550’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 551’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 552’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 553’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 554’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 555’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: TBM Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Yasa tasarısının 555. maddesinin
(a) bendindeki (altıyüz bin) ibaresinin (ikiyüz bin) olarak, (b) bendindeki (ikiyüz
elli bin) ibaresinin (yüz bin) olarak değiştirilmesini ve maddenin sonuna
aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ederim. Kamer
Genç Tunceli
Fıkralar: Yukarıda yazılı fiillerin idarece tespitinde tespit
tarihine kadar işlenen birden fazla fiil için bir tek ceza kesilir. Daha önce bu fiiller için kesilen cezalar bu esasa göre
düzeltilir. BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Sayın Genç, konuşacak mısınız? Buyurun. Süreniz beş dakika Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önergem 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 19’uncu maddesindeki cezaların
azaltılmasına ilişkindir. Hâlen yürürlükte olan bu kanunun 19’uncu maddesinde
(a) bendindeki 600 bin Türk lirası 500 bin lira, yani 500 milyar, (b) bendinde
olansa 200 milyar ve üçüncü bentte de 50 milyara kadar para cezası kesiliyordu.
Şimdi, ama, bu para cezalarının altına da
bir fıkra eklenmiş: “Her sene Vergi Usul Kanunu’nun yeniden değerlendirme
usullerine göre bu para cezaları artırılır.” Bunların bugünkü, herhâlde,
seviyesi, birinci fıkradaki para cezasının miktarı 855 milyar lira, öteki de
galiba 500 milyar lira civarında bir rakamdır. Şimdi, değerli milletvekilleri, bu Petrol Piyasası Kanunu çok
acele çıkarıldıktan sonra, biliyorsunuz -bu Petrol Piyasası Kanunu’nda dağıtıcı
firmalar var, bir de bayiler var- önce, bu Petrol Piyasası Kanunu’na göre
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu getirildi. Petrol ve sair maddelerin satılması
ruhsata bağlandı. İşte, dağıtıcı ruhsatını, normal olarak dağıtıcı olarak
faaliyette bulunabilmesi için dağıtıcı ruhsatını alması lazım. Bayi olarak
faaliyette bulunabilmesi için de bayilik ruhsatını alması lazım. Fakat tabii, o
zaman Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu zamanında görevini yapmadı. Çünkü, sizler de biliyorsunuz, işte petrol bayileri o kadar
değişik uygulamalar yapıldı ki… Vatandaş müracaat etmiş Petrol Piyasası
Düzenleme Kuruluna, bütün belgeleri orada mevcut, fakat nedense bu Kurul,
kendisine yeterli zamanda görevini yapmadığı için, bu kişilere ruhsatını
vermedi. Sonra bu 19’uncu maddeye göre buna 50 milyar, sonradan onu Vergi Usul
Kanunu’nun yeniden değerleme ölçülerine göre artırdı ve 57’şer milyar para
cezaları kesildi ve özellikle biliyorsunuz, bu basında çok yayınlandı, bu
birinci fıkraya göre dağıtıcı firmalara 1 katrilyon 600 trilyon lira nispetinde
bir ceza kesildi. İşte, bunun Petrol Ofisi var, Shell’i
var, Total’i var. Şimdi, değerli arkadaşlarım, aslında getirilen bu para cezaları
çok büyük para cezaları. Bunların sebebi şu: Şimdi, bu büyük dağıtıcı firmalar,
işte, Shell, Total, Petrol Ofisi, bunlar şimdi, istiyorlar
ki… Yani tabii, bunlar için kesilmiş bir 30-40 trilyon liralık para cezasının
bir anlamı yok, ama öte tarafta 30-35 adet de küçük dağıtıcı bayiler var,
bunlar küçük firmalar tabii. Bunlar tabii, istiyorlar ki, bunları ortadan
kaldıralım. Yani, bunlara büyük bir para cezaları gelirse… Bu miktarların
nedeni o. Yani, nasıl kesiliyor? Mesela, 1 tanker petrol hatalı verilmiş,
hemen. Petrol Piyasası Düzenleme Kurulu tutuyor buna, yeni, birinci fıkraya
göre 814 milyar lira para cezası kesiliyor. Bunlar işte, kanunda ilk derece
mahkemesi olarak Danıştaya dava açılıyor, ondan sonra
Danıştayın 13. Dairesinin verdiği kararlara karşı,
İdari Dava Dairelerine gidiyor, velhasıl, bu şekildeki uygulama, bu piyasada
çalışan insanlara çok büyük bir sıkıntı getirdi. Şimdi, hakikaten 1 tanker benzinin veya akaryakıtın bir dağıtıcı
firma tarafından birisine yanlış verilmesinin bedeli karşısında 600 milyar lira
para cezasını kesmek çok büyük bir haksızlık. Yani, herhâlde siz de
biliyorsunuz. Petrol piyasası içinde, yani, sizin, petrol bayisi olan insanlar
var. Şimdi, geçmişte bunların adına kesilen paralar hâlâ mahkemelerde
ihtilaflı, tahsil edilemedi. Bence, aslında iktidar partisi, bu konuda bu
insanları biraz rahatlatıcı düzenlemeler getirebilirdi. O dediğim 1 katrilyon 600
trilyon lira gitti, Danıştay 13. Dairede tasdik edildi, ama Danıştay İdari Dava
Dairelerinde o, yürütmenin durdurulmasına karar verildi. Yani, böyle, piyasada
birçok insanları sıkıntıya soktu. Bence bu konuda o kadar çok böyle sıkıntı
yaratan durumlarla karşılaşıldı ki, bunun sebebi, kanunun çok sağlıklı olarak
yapılmaması, Petrol Piyasası Düzenleme Kurulunun sağlıklı çalışmamasından
kaynaklandı. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı lütfen tamamlayın. KAMER GENÇ (Devamla) – Bir de tabii, bu Petrol Piyasası Düzenleme
Kurulunda çalışan kişiler, bu konuları çok daha iyi incelemedikleri için, çok
da hatalı işlemler yapıyorlar ve bu hatalı işlemler sonucunda, yanan vatandaşın
canı oluyor. Bence, bu cezalarının biraz düşürülmesinde çok büyük bir isabet
var. Yani, bayilik faaliyetine aykırı bir faaliyette bulundu diye bir kişiye
siz 600 milyar lira para cezası kesebilir misiniz? Yani, emsali yoktur. Bunun
nedeni, bazı dış güçler, mesela bir Total var, işte, Shell
var, BP var -işte, biliyorsunuz büyük şirketleri- bunlar, tabii, Türkiye’den
büyük paralar transfer ediyorlar. Türk dağıtıcı firmalarının yaşatılmamasını
istiyorlar. Tabii, takdir sizin. Bana göre benim verdiğim önerge çok isabetli bir önergedir. Bu cezaların kısmen azaltılması lazım. Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum efendim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. 555’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 556’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 557’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 558’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 559’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 559 uncu
maddesinin (b) bendinde geçen (beş) ibaresinin (üç) olarak değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz
efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Gerekçeyi okutalım. BAŞKAN – Gerekçeyi okutalım, peki. Gerekçe: Maddede getirilen bir ay ile beş yıl arası çok geniş bir
takdirdir. Azaltılması daha adaletlidir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir. 559’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 560’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 561’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 562’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 563’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 564’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 56 Sırasayılı Kanun
Tasarısının 564 üncü maddesinin çerçevesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
“Madde 564 28/4/2004 tarihli ve 5149
sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun 18
inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye
aşağıdaki üçüncü ve beşinci fıkralar eklenmiştir” BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire
bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 5149 Sayılı Kanunun 18. maddesinin üçüncü fıkrası Anayasa
Mahkemesinin 2005/55 E ve 2006/4 K. Sayılı kararı ile iptal edildiğinden bu
önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 564’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 565’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 566’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 567’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 568’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 569’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 570’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, on dokuzuncu bölümde yer alan maddelerin
oylaması tamamlanmıştır. Süremizin bitimine de az kaldığından, alınan karar gereği, kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 17 Ocak 2008 Perşembe günü saat
14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 22.56 |
|